TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
10
Aralık 2016 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMA
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları
Gününü kutladığına ilişkin konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları
Gününe ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
5.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Gazzede, Musulda, Halepte masum insanlara
yapılan katliamlar ile güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini birbirine
karıştırmamak gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, bir devletin egemenlik
sınırları içerisinde hiç kimsenin kendisine bir egemenlik
alanı kurmaya kalkamayacağına ve başkanlık konusunda
milletin vereceği karara saygı duymak gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, düşük yoğunluklu bir savaş
yaşandığına dair söylemin tüm devlet kayıtlarında
yer aldığına ve Mavi Marmara davasının düşmesinin
yargının ne kadar siyasallaştığının bir
göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Mavi Marmara davasında gelinen noktanın
tam anlamıyla ibret verici olduğuna ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyede bir savaş
değil terörle mücadele süreci olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 15 Temmuz darbe girişimiyle
alakaları olmayan tutuklu askerî okul öğrencileri ile alım
işlemleri durdurulan sözleşmeli/muvazzaf astsubayların
mağduriyetlerine ilişkin açıklaması
12.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İstanbulda 2 büyük patlama olduğuna dair
haberlerle ilgili İçişleri Bakanının Meclise bilgi
vermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbulda
2 büyük patlama olduğuna dair haberlerle ilgili İçişleri
Bakanının Meclise bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, İstanbul
Beşiktaşta yaşanan patlamada yaklaşık 20 yaralı
olduğuna ve bilgilerin teyidini aldıktan sonra kamuoyuyla
paylaşacaklarına ilişkin açıklaması
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 433)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcunun
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemirin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Tunceli Milletvekili Gürsel Erolun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Tunceli
Milletvekili Gürsel Erolun, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Tunceli Milletvekili Gürsel Erolun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü
Bozkurtun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Konya Milletvekili Mustafa
Hüsnü Bozkurtun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10 Aralık 2016 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Gününü kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin
kabul edilişinin 68inci yıldönümü vesilesiyle Dünya İnsan
Hakları Gününün milletimize ve tüm insanlığa barış,
huzur ve adalet getirmesini diliyor, Dünya İnsan Hakları Gününü
kutluyorum. Yaşasın tüm insanlığın
kardeşliği.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de bir şeyler
söyleyebilir miyiz Sayın Başkan?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Biz de bir şeyler söyleyebilir miyiz?
BAŞKAN Öyle mi yapalım?
LEVENT GÖK (Ankara) Herkes birer dakika
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) En azından birer dakika.
BAŞKAN Peki.
Sayın milletvekilleri, söz isteyen grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Dünya İnsan Hakları Günü
dolayısıyla söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Levent Göke söz veriyorum.
Buyurun Sayın Gök.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Gününe ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü, bütün
dünyada ve Türkiyede insan haklarının en ileri boyutlarıyla
gerçekleşeceği günlerin bir an önce olması temennisiyle bu günü
kutluyorum.
Ancak, Türkiyemize baktığımız
zaman durum pek iç açıcı değil. Dünya İnsan Hakları
Gününde ne yazık ki ülkemiz, insan hakları ihlalleriyle anılan
bir ülke hâline geldi. Ardı ardına hem Türkiyedeki insan
hakları örgütleri hem bizim tespitlerimiz ve ayrıca, daha da vahimi,
uluslararası örgütlerin tespitleri Türkiyede insan haklarında çok
ciddi gerilemelerin olduğu yönünde. Daha geçtiğimiz günlerde, hedef
olarak belirlediğimiz Avrupa Birliği müzakere sürecinde Avrupa
Parlamentosunun Türkiyeyle ilgili müzakere sürecini durdurma kararı,
dünyanın Türkiyeye bakış açısının çok önemli bir
göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Dün, Venedik Komisyonu,
olağanüstü hâl tedbirlerinin Anayasaya aykırı olduğunu ve
bir keyfîlik görüntüsü verdiğini tespit eden bir rapor
yayınlamıştır. Yine, dün, Avrupa Yargı Konseyleri Ağı
Türkiyedeki HSYKnın üyeliğini askıya alan bir karar
almıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatının (AGİT) medya haklarından sorumlu
Baştemsilcisi Türkiyedeki medyanın durumunu dehşet verici
olarak nitelendirmiştir. Ayrıca, Uluslararası Basın
Enstitüsü İletişim Direktörü, Türkiyedeki gazetecilerin
tutuklanmasını korkunç bir adaletsizlikten öte, insan
haklarının tehdidi olarak görmüştür. Bu tablo içerisinde Türkiye
böyle bir tabloyu aşmak durumundadır ve böyle bir yönetim
anlayışına da layık değildir. Bunun
aşılacağı umuduyla biz İnsan Hakları Gününü
bugün kutluyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Filiz Kerestecioğlu Demire söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bugün İnsan
Hakları Günü. Tabii, bir güne sığmayacak bir gün. Aslında
her gün, gerçekten, insan haklarının tüm insanlarca, halklarca
özgürce yaşandığı günleri diliyoruz biz, hepimiz için.
Şu anda da başta eş başkanlarımız ve grup
başkan vekilimiz olmak üzere, bütün seçilmişlerin iradesinin
tanındığı ve bu şekilde aslında insan
haklarının hayata geçebileceği günler diliyoruz. Cumartesi
Annelerinin olmadığı, artık onların
kayıplarına en azından ulaşmış olduğu ve
yeni insanların oraya eklenmediği günler diliyoruz.
Kısacası, aslında sadece lafta kalmayan, hepimizin 10
Aralık günü gelince kutlamadığı, bu ülkede hepimiz için özgürce
yaşayabileceğimiz günler diliyorum. Hepimizin İnsan Hakları
Günü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam, bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Baki Şimşeke söz vereceğim.
Buyurun Sayın Şimşek.
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 10
Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, inancımız gereği, dünyanın
ilk insan hakları evrensel beyannamesi Peygamberimiz tarafından Veda
Hutbesiyle okunmuştur ama ne yazık ki İslam dünyasında
bugün kan ve gözyaşı hâkimdir. Bir tarafta saltanat süren krallar,
bir tarafta yollarda para dilenen Suriyeli çocuklar. Ağlayan Halep, kan
ağlayan Halep -dünyanın seyrettiği- Telafer, Azez, Musul,
Kerkük
Küresel güçler dünyaya insanlık dersi vermeye kalkıyorlar.
Yalnız, Halepte milyonlarca, yüz binlerce Müslüman şu anda her türlü
işkencenin ve bombaların altında. Terörle mücadele edildiği
söyleniyor. Bugün Kandil kimin kontrolünde? Dünyaya insanlık dersi vermeye
çalışan küresel güçler Kandile niye ses çıkarmıyorlar?
Onun için, insan haklarıyla ilgili hem Türkiyede hem dünyada üzerimize düşen
çok görev var ama küresel güçlere de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
devlet
olarak gerekli cevabı vermemiz gerektiğine inanıyorum.
Kandilin yolunun asfalt olduğu, gazetecilerin
oraya görüşmeye gidip geldikleri söyleniyor. Bununla ilgili de uluslararası
boyutta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açayım Sayın
Şimşek.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
gerekli
mücadeleyi vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Tekrar hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Mehmet Muşa söz veriyorum.
Buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 10
Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün için ben de birkaç kelamda
bulunmak istiyorum. İnsan hakları bütün insanlar için geçerli olan
haklar. Dünyanın bazı bölgelerinde yaşayanlar için insan
hakları var iken bazı bölgelerinde yaşayanlar için insan haklarının
yok sayılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bakınız,
Suriyede savaş beşinci yılında. Orada onlarca masum, çoluk
çocuk katledilirken dünyanın en azılı insan hakları
savunucusu ve havarileri gözlerini âdeta kör etmiş, orada katledilen çocukları,
masumları görmezden gelir. Fakat, konu böyle insan haklarıyla
alakalı bir şey olduğunda bunun en azgın savunucuları
olup, dünyanın karşısına çıkıp insanlara ders
vermeye kalkarlar. Burada yaşayan insanlar -Suriyede- oradaki
şartlardan dolayı dünyanın farklı bölgelerine göçmek
zorundalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiyede 3
milyon civarında oradan gelen insan var şu an misafir ettiğimiz.
Bu insanların bir kısmı böyle İnsan Hakları
Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi kendine
münhasır sözleşmeler de yayımlayan ülkelere de gittiler. Burada
karşı karşıya kaldıkları uygulamalar maalesef
kendi yazdıkları bu İnsan Hakları Beyannamesi ve İnsan
Hakları Sözleşmesiyle tamamen çelişen, tamamen uyuşma
göstermeyen tutumlardır. Ellerine plastik belirleyici takan,
kapılarını işaretleyen, belli miktarın üzerindeki
ziynet eşyalarına el koyan bir Avrupa kıtası ve aynı
Avrupa kıtası bu uygulamaları yapıyorken hiç ses
çıkartılmayacak; karşı taraftan, Türkiyeye insan
hakları noktasında ders vermeye kalkışacaklar, bunu kabul
etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Önce buradaki
uygulamalara, kendi koydukları İnsan Hakları Beyannamesine
uymalarını tavsiye ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün beşinci tur
görüşmelerini yapacağız.
Beşinci turda İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı,
Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 433) (x)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (x)
A) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere,
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Şimdi, beşinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Adalet Kalkınma Partisi Grubu adına;
Gaziantep Milletvekili Sayın Abdulkadir Yüksel, Çanakkale Milletvekili
Sayın Ayhan Gider, Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger,
Nevşehir Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligider, İstanbul
Milletvekili Sayın Şirin Ünal, Adıyaman Milletvekili Sayın
Adnan Boynukara, Trabzon Milletvekili Sayın Adnan Günnar, İstanbul
Milletvekili Sayın Serap Yaşar, Antalya Milletvekili Sayın Atay
Uslu, Muğla Milletvekili Sayın Nihat Öztürk, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Pulcu, İstanbul Milletvekili Sayın
Hurşit Yıldırım, İstanbul Milletvekili Sayın
İsmet Uçma, Samsun Milletvekili Sayın Fuat Köktaş, Ordu
Milletvekili Sayın Metin Gündoğdu, Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Baloğlu konuşacaklardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına;
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir, Mardin Milletvekili
Sayın Ali Atalan, Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet
Taşdemir, Ankara Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder,
Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran
konuşacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına; Bursa
Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir, Muğla Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan, Ankara Milletvekili Sayın Erkan Haberal, Erzurum
Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacaklardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ise
Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya,
Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız, Tunceli
Milletvekili Sayın Gürsel Erol, İzmir Milletvekili Sayın Murat
Bakan, Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç, İstanbul Milletvekili
Sayın Selina Doğan, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü
Bozkurt, Antalya Milletvekili Sayın Devrim Kök, Hatay Milletvekili
Sayın Hilmi Yarayıcı ve Mersin Milletvekili Sayın
Durmuş Fikri Sağlar konuşacaklardır.
Şahsı adına, lehte olmak üzere
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet İlker Çitil, aleyhte
olmak üzere Mardin Milletvekili Sayın Ali Atalan
konuşacaklardır.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak, Gaziantep Milletvekili Sayın
Abdulkadir Yüksel konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun konuşmacılarının konuşma süreleri
beşer dakikadır.
Buyurun Sayın Yüksel.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR YÜKSEL
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımızın
2017 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakanlığımız,
vatandaşlarımıza, güvenlik başta olmak üzere nüfustan
mahallî idarelere, illerin idaresinden göç politikalarına, doğumdan
ölüme kadar hayatın her safhasında hizmet vermektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, farklı
kültürlerin bir arada yaşayabildiği bir medeniyet
havzasının tam ortasında yer almaktadır. Bu geniş
coğrafya yeni ve zor bir dönemden geçiyor. Bu dönem maalesef terörün ve
kitlesel göçün yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir.
Coğrafyamız tarih boyunca olduğu gibi bugün de iç ve dış
kaynaklı birçok tehditle karşı karşıyadır. Birlik
ve beraberliğimize kasteden terör tehdidi ve yoğun göç dalgası
ülkemizi ve tüm dünyayı etkilemektedir. Terör, özgürlüklerin ve
kalkınmanın önündeki en büyük engeldir. Bölgemizde planlanan terör
oyunları, etnik ve mezhepsel ayrışmayı körükleyerek
sınırları değiştirmeyi hedeflemektedir. İnanç
birliğimiz ve bin yıllık kardeşliğimiz oynanan bu
oyunlara fırsat vermeyecektir.
Devletlerin birinci öncelliği kamu düzenini ve
güvenliğini sağlamaktır. Türkiye bu dönemde küresel güvenlik
anlayışını sorgulayarak kendine ait yeni bir güvenlik
anlayışını uygulamaya koymuştur. Yeni güvenlik
perspektifi hukuk ve demokrasiyi hâkim kılmak üzerine
odaklanmıştır.
Terör ve mülteci konusundaki öngörümüzün
haklılığı bugün net bir şekilde ortadadır. Terör
bir insanlık suçudur, terör hiçbir zaman bir hak arama yöntemi
değildir, olamaz. Terörün dini, dili, ırkı ve mezhebi yoktur,
olamaz. Senin teröristin kötü, benim teröristim iyidir.
anlayışı asla kabul edilemez. Bütün dünya, insanlık,
terörizmi lanetlemeli ve teröre karşı ortak mücadele ortaya
koymalıdır.
Günümüzün diğer büyük sorunu, bütün
dünyayı tehdit eden mülteci sorunudur. Milletimiz, tarih boyunca
mazlumların umudu ve sığınağı olarak mazlumlara
kucak açmıştır. Bugün, başta vekâletini yürütmekten onur
duyduğum Gaziantep olmak üzere, Şanlıurfa, Kilis, Hatay ve bütün
illerimizde milletimiz, Suriyeli kardeşlerimize evlerini ve gönüllerini
açarak ensarlık yapmaktadırlar.
Suriye ve Irakta yaşanan terörden kaçan
mültecilerin oluşturduğu ve oluşturacağı göç
dalgasına karşı sınır ötesinde güvenlik koridoru
oluşturma tezimizin haklılığı, doğruluğu,
Fırat Kalkanı operasyonuyla açık bir şekilde
görülmüştür. Türkiye'nin sınır dışı harekâtı
doğrudan iç güvenliğimizle ilgilidir, ülkemize yönelik tehditleri
kendi dışımızda karşılamaya yöneliktir. Bu
operasyonlarla sınır illerimiz daha güvenli hâle gelmiş, göç
dalgası da kısmen durdurulmuştur. Buradaki kararlı
duruşumuz, güvenli bölgenin tesisini sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı olarak amacımız, terörü bütün yönleri ve sonuçlarıyla
ortadan kaldırmaktır. Güvenliği öncelerken konunun ekonomik ve
sosyal boyutuna da büyük önem veriyoruz. Bölgelerimiz arasındaki
kalkınma ve sosyal gelişmişlik
farklılıklarını ortadan kaldırmak için, on dört
yıldır kararlılıkla çalışıyoruz. Bu dönemde
aldığımız güvenlik tedbirleriyle demokratik siyaset
ağını genişleteceğiz, terörizmin istismar
alanlarını yok edeceğiz, terörü ve şiddeti ülkemizin
gündeminden tamamen çıkaracağız.
Değerli milletvekilleri, demokrasimize ve millî
iradeye yapılan hain saldırıyı 15 Temmuz gecesi hep
birlikte yaşadık. Bu bir imha planıydı. Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın
liderliğinde, Gazi Meclisimiz ve aziz milletimiz yıkım planına
fırsat vermemiştir. Bu süreçte bayrağı ve vatanı için
canını veren bütün şehitlerimize rahmet, gazilerimize
şükran sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, aslolan aziz
milletimiz ve onun iradesidir. Gayemiz, aziz milletimize hizmet etmek,
milletimizi huzurlu ve mutlu kılmaktır.
Bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını diler, saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yüksel.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
ikinci olarak Çanakkale Milletvekili Sayın Ayhan Gider konuşacak.
Buyurun Sayın Gider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN GİDER
(Çanakkale) Sayın Başkan, yüce milletimizin sayın vekilleri;
köy altyapı hizmetlerinden dağda eşkıya imhasına,
protokol hizmetlerinden darbe girişimlerinde hain tepelemeye kadar geniş
bir sorumluluk alanına sahip İçişleri Bakanlığımızın
bütçesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Talebeliğimden beri pek hazzetmediğim bir
laf vardır, Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz
böyle bir dönemde diye başlayan cümleler. Devlet yöneticileri her
sıkıştıklarında, her darbeye niyet ettiklerinde,
millete rağmen her iş yapmaya heveslendiklerinde bu cümleyi
kullandılar geçmişte. Bundan dolayı da cümle, ciddiyetini
kaybetti, geçerliliği sorgulanır hâle geldi. Ancak, bazen durum öyle
bir hâle gelir ki, o klişe lafın taşı öyle bir gelir ki
gediğine, genel kanaati değiştirir.
Babamın anlattığı bir hikâye
vardır hep. Memur, yazılarını merkeze gönderirken üzerine
standart Acele kaşesini vururmuş. Bir gün gerçekten acele bir evrak
çıkmış ama kaşe tek, alışmış onu vurmaya.
Nasıl belli edecek gerçekten acele olduğunu evrakın?
Kırmızı bir kalem almış ve üzerine yazmış
Vallahi billahi çok acele. Bu yaz öyle bir durum yaşadık yani bizim
bu klişe saydığımız, geçersiz kabul ettiğimiz
cümle tam da yeri geldi, lazım oldu ama bu sefer bu cümleyi devlet
söylemedi, millet söyledi, âdeta Vallahi billahi çok acele. dercesine
söyledi. Devamını da getirdi, birlik ve beraberliğe en çok
ihtiyaç duyduğumuz böyle bir dönemde Ben varım, biz varız.
dedi. Daha önce darbelere ve milleti ezmeye kullanılan bu laf, döndü
dolandı, ezenlerin başına indi. Bu vesileyle, 15 Temmuz
şanlı direnişindeki şehit, gazi ve katılan tüm
milletimizi minnetle anıyoruz.
Bitti mi memleketin haini, düşmanı,
eşkıyası? Ne gezer, tabii ki bitmedi. Hani meşhur
laftır: Yâri güzel olanın uyku girmez gözüne. derler. Hâl böyle
olunca da bizim işimiz zorlaşıyor çünkü bizim işimiz
eğer yârimizi savunmaksa bizim yârimiz belli; bizim yârimiz bu aziz vatan,
bu yüce millet, bu büyük devlet.
Varsın düşmanlarımız bol olsun,
varsın içimizde büyüttüğümüz hainler ve bu hainlerin kumanda
ettiği robotlar düşmanla birlik olsun, bize saldırsın.
Allaha şükür ki bu yüce Türk milleti, bırakın gecelerce uykusuz
kalmaktan korkmayı, günü geldiğinde bedeninde emanet olarak
taşıdığı canını bu millet, bu devlet ve bu
vatan için feda etmekten asla tereddüt göstermez.
Hep dedik, hep diyeceğiz; iki bin
yılı aşan Türk devletinin baş özelliği, devletiali
olması, diğer özelliği de ebet müddet olmasıdır. Hâl
böyle olunca da böyle bir devlete kalender olmak yakışır, böyle
bir devlete müsamahalı olmak yakışır.
Ahitnamesiyle çağında görülmemiş
özgürlükler sağlayan Fatihin torunları olarak bizler, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde hayal edilemeyen fikir özgürlüklerini getirdik.
Getirdiğimiz her özgürlüğün arkasındayız, savunucusuyuz ve
hiçbir pişmanlığımız yoktur. Ancak, dünyada hiçbir
sistem, hiç kimseye, savaşmaları için kendilerine teslim edilen
silahlarla bu milleti öldürme hakkı vermez. Ancak, dünyada hiçbir sistem,
hiç kimseye, adalet dağıtması için kendisine teslim edilen
kürsüyü Amerikadaki hain hocasının ya da cemaatinin çıkarları
doğrultusunda kullanma hakkı vermez. Ancak, dünyada hiçbir sistem,
hiç kimseye, millete hizmet etmesi için makamına tahsis edilen iş
makineleriyle eşkıya olup hendek açma hakkı vermez. Ancak,
dünyada hiçbir sistem, hiç kimseye, sözüm ona Haber yapıyorum.
maskesiyle memlekete ihanet etme hakkı vermez. Devlet alidir, milletine
özgürlük tanır; bunlar insanlığa zulmetmek için
kullanıldığında da tepesine binmeyi bilir. Ağlamak,
sızlamak, yalan dolana sığınmak da fayda etmez. Hele hele
yabancı ülkelere Avrupa ne der? Amerika ne der? diye
sığınmanın beyhude olduğunu buradan belirtmek
istiyorum. Çünkü o ülkelerin meşru veya gayrimeşru
çocuklarını savunma hakkı ne kadar varsa bizim de vatanımızı,
milletimizi savunma hakkımız o kadar kutsaldır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gider.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
üçüncü olarak Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger
konuşacaklardır.
Sayın Dülger, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığının 2017
yılı merkezî bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce kamu düzenini
sağlamak, ülkenin refahı, milletin dirliği ve birliği
uğruna şehit olmuş tüm kamu görevlilerini, güvenlik güçlerimizi
saygıyla, rahmetle anıyorum.
Bu arada, 11 Kasım günü,
vatandaşlarına hizmet götürmesini hazmedemeyen bölücü vatan hainleri
tarafından şehit edilen Derik Kaymakamımız Muhammed Fatih
Safitürke ve yine 1991 yılında bölücü vatan hainleri tarafından
şehit edilen Solhan Kaymakamı Ersin Ateşe Cenab-ı Haktan
rahmet diliyor, bu uğurda mücadele eden, gazi olan milletimizin asil
evlatlarına da şükranlarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanlığı, sadece güvenlik ve huzurun teminatı değil
yerine göre susuz köye su götüren, soğukta üşüyen bir aileye
yardım elini uzatan, savaştan kaçıp ülkemize
sığınan mağdura da kucak açan, onun da güvenliğini
sağlayan bir bakanlıktır. Yani, doğumdan ölüme kadar
hayatın her alanında İçişleri
Bakanlığının hizmetleriyle karşı karşıya
kalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, ana görevi illerin
genel idare alanındaki hizmet esaslarını belirlemek, mahallin en
büyük mülki idare amiri olan vali ve kaymakamlar tarafından vesayet
yetkisini kullanmak olan İçişleri Bakanlığı, 81
valilik, 919 kaymakamlık ve bunlara bağlı alt birimler
vasıtasıyla bu görevini bugüne kadar başarıyla yürütmüş,
bundan sonra da yürütmeye devam edecektir.
On dört yıllık AK PARTİ iktidarı
döneminde insan hakları alanında da devrim niteliğinde yasal
düzenlemeler hayata geçirilmiş, ihlal iddialarına ilişkin adli
ve idari işlemler hiçbir müsamahaya yer verilmeyecek hâle
getirilmiştir. Bu çerçevede, Bakanlık bünyesinde on yedi yıl
görev yaptığım Mülkiye Teftiş Kurulu
Başkanlığına bağlı İnsan Hakları
İhlallerini İnceleme Bürosuna intikal eden insan hakkı ihlali
iddiaları mülkiye müfettişleri marifetiyle incelenir olmuştur.
Ayrıca, Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması
Hakkında Kanun Tasarısı ile de kolluk hakkındaki
şikâyetler bir usul ve esas içerisinde incelenir olmuştur.
Ülke olarak demokratik olgunluğumuzdan
rahatsız olan terör örgütleri ve terörden nemalanan güçler,
geçtiğimiz yıl içerisinde ülkemize karşı yürütülen terör
faaliyetlerini hızlandırmış, 15 Temmuz günü ise bunu en üst
seviyeye çıkarmış ve kanlı darbe girişimiyle de
açıkça bunu ortaya koymuştur. Bu girişim, ülkemizin maruz
kaldığı terör eylemleri arasındaki en kanlı
saldırı olarak tarihteki yerini almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımızın manevi
duygularını istismar eden ve devlet içerisindeki militanları
aracılığıyla devletin tüm imkânlarını kendi çıkarları
doğrultusunda kullanan FETÖ terör örgütüne müzahir bütün unsurlar devlet
kurumlarından temizlenmektedir.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken
masanın her iki tarafını da bilen mülki idare amiri kökenli biri
olarak mülki idare amirlerinin özlük haklarının iyileştirilmesi
hususuna da değinmek istiyorum. Mülki idare amirleri bir nevi
alperenlerdir; bu iş zengin olmak için yapılmaz, gönül işidir.
Bu millet için yüreği atmayan insanın yapacağı iş
değildir ancak geçmişten beri kendi eşiti ve dengi olduğunu
düşündükleri meslek mensuplarından geriye kaldıkları,
diğer meslek mensupları lehine yapılan gelişmelerin sonucu
hepimizce malumdur. Bu meselenin çözülmesi için, sayıları toplam bin
civarında olan ve genel bütçeye pek de yük getirmeyecek olan birinci
sınıf mülki idare amirlerinin maaşlarının birinci
sınıf hâkimlerle aynı duruma getirilmesi sorunu kökten
çözecektir. Dolayısıyla, bu gönül erlerinin motivasyonunu da
yükselteceğimize inanıyorum.
2017 bütçesinin ülkemize, milletimize ve
Bakanlığımıza hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dülger.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
dördüncü olarak Nevşehir Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligider
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri, 2017 yılı Emniyet Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bugün İnsan Hakları Günü. Bu
minvalde, şu anda da oturumumuza Başkanlık eden Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılıya yönelik Almanyada gerçekleştirilen
hak ihlalini kınıyorum ve bu kapsamda, ne yazık ki
tamamının ortak özelliği Müslüman coğrafyası olan
Arakanda, Myanmarda, Orta Afrikada, Filistinde, Gazzede, Kudüste,
hasılı Halepte, hasılı Müslümanların
yaşadığı her yerde Müslümanlara yönelik yapılan insan
hakları ihlallerini kınamaya da modern dünyayı davet ediyorum.
Öncelikle 15 Temmuzda taşeron FETÖ ve
onların gerçek sahipleri tarafından gerçekleştirilmeye
çalışılan darbeye ve yıllardır PKK terörüne
karşı gösterdiği özverili mücadele ve onurlu duruşu
sebebiyle gazi Emniyet teşkilatımıza şükranlarımı
sunuyorum, şehit olanları rahmetle yâd ediyorum ve hayatta olan
gazilerimize de hayırlı ömürler diliyorum.
İnşallah, Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği üzere, nisan ayının
onların yok oluşlarının hep beraber izleyeceğimiz ay
olacağını düşünüyorum.
Türk polisi özellikle son dönemlerde
uyuşturucuyla mücadelede önemli bir rol üstlendi, yeni bir segmente bu
işi götürdü, narkotimler kurulmakta. İnanıyoruz ki bu nisan
ayı onların da bitişi yani uyuşturucu
baronlarının da bitişi olacaktır çünkü terörün de en önemli
finansörlerinden biri yine uyuşturucu baronları olmuştur.
Yine, AK PARTİ iktidarıyla, bütün illerde
şu anda uygulamada olan ve ilçelere de
yaygınlaştırılmaya çalışılan kamera
sisteminden bahsetmek istiyorum. Gerek suçluların yakalanmasında
gerekse trafik güvenliğinde önemli bir rol üstlenmekte, âdeta koruyucu
hekimlik gibi bir rol ifa etmekte. Bunun da bütün ilçelerde
yaygınlaştırılmasını talep ediyoruz. Bu kapsamda,
Nevşehirde de inşallah bütün ilçelerde hayata geçirilecek.
Artık çağımız uzmanlaşma
çağı. Bu kapsamda, bir hukukçu milletvekili olarak şuna da
değinmek isterim: Hem teknolojinin kullanılması hem kriminoloji
biliminin gereklerinin ifası bakımından, adli kolluk
uygulamasını artık çok ciddi şekilde
tartışmalı ve bunun da hukuk sistemimizde, emniyet sistemimizde
yerinin alması gerektiğini düşünüyorum.
Emniyet teşkilatı, tüm dünyada
uyguladığı klasik hizmetlerinden öte, ülkemizde bence çok önemli
bir görevi ifa etti 2013 ve sonrası itibarıyla. 2013 Mayıs
ayı çok önemli bir aydı. 2013 Mayıs ayında neler oldu?
Türkiye zirve bir ay yaşadı; faizler dibi gördü, yüz yıllık
hikâyelerin, yüz yıllık hayallerin temeli atıldı ve âdeta
bir şahlanış; köprüler, dünyanın en büyük
havaalanları
Tüm Türkiyede büyük bir moral yaşanırken
Ağaçlar kesildi mi, yoksa taşındı mı?, Yoksa, gitar
çalan çocuklar mı? derken bir anda farklı bir kalkışmayla
karşı karşıya geldik. Onun ardından ne oldu? Onun
ardından birileri çıktı -hendek demeyeceğim- çukurlar
kazdı ama askerle el ele ve itinalı bir çalışmayla aylarca
şehitler vererek o çukurları onların tepesine indirmeyi bildi
Türk Emniyeti. Bu yönüyle, sadece klasik emniyet hizmetlerinden öte Türkiye'nin
bekası anlamında, devleti ebet müddet ülküsü doğrultusunda
bundan sonraki elli yılı, belki bundan sonraki yüz yılı
emniyet altına alma anlamında da çok büyük bir görev ifa etti.
Şimdi, bunu da beceremeyenler tuttular bizim
silahlarımızı bize doğrulttular, darbe yapmaya
kalktılar. Onu da beceremediler, yine Emniyet dimdik durdu. Şimdi,
ekonomiyi çökertme planları kuruyorlarmış. Tanktan korkmayan,
füzeden korkmayan, bedenini siper etmeyi, şehadete yürümeyi, bu dünyada
ulaşılabilecek en büyük ülkü sayan bir millet paradan korkmaz. Reis
söyledi, Dövizi bozdur. dedi, şimdi herkes bozduruyor. Bir hikâye
anlatacağım, ayrıntıları çok fazla ama belki bir
hikâye hepsine cevap olacaktır. Ekmeğini ayakkabı
boyacılığıyla çıkarmaya çalışan bir
kardeşimiz yazmış ayakkabı boyasının üzerine 100
doları bozduranın ayakkabısını bedava boyayacağım.
diyor. Siz bu milleti yenemezsiniz ve yenemeyeceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tabii, vaktimiz çok az, bu kapsamda, Nevşehir
de bütçemizden bu zamana kadar çok ciddi şekilde yararlandı.
Otoyolumuz bu yıl ihale ediliyor, KOPa dâhil edildi, ilk projemiz geçti.
Kalaba-Seyfe sulama hattımız hızlı bir şekilde
gidiyor. Patates stratejik ürün kapsamında havza bazlı
çalışmaya konu oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Bu hizmetlerin devamı inşallah, bundan sonraki 15inci, 15inci,
15inci bütçelerde de konuşulacak.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Nevşehirde kaç tane otel kapandı, onu da söyle.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gizligider.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
beşinci olarak İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünal
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Jandarma Genel Komutanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet ve asayişle kamu düzeninin
korunmasını sağlayan, kanunların verdiği görevleri
yerine getiren, silahlı genel kolluk olan Jandarma, insan merkezli,
saygın, güvenilir ve kaliteli hizmet veren bir teşkilattır.
Terör örgütlerinin ve suç odaklarının, gelişen iletişim ve
bilgi çağının etkisiyle geçmişle kıyaslanmayacak
ölçüde karmaşık, sistemli, organize ve küresel boyuta
ulaştığı günümüzde, milletimizin başta Jandarma olmak
üzere güvenlik kuvvetlerimizden beklentileri de yükselmiştir.
Türkiye yüz ölçümünün yüzde 91inin emniyet ve
asayiş hizmetlerinden sorumlu olan Jandarma Genel
Komutanlığımız, milletimizin huzur ve güvenliğinin
sağlanması için suç işlenmesinin önlenmesi, terörle mücadele,
kaçakçılığın önlenmesi ve düzensiz göçle mücadele edilmesi,
ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış
korunmalarının sağlanması ile cezaevlerinden sevklerin
icrasına yönelik görevlerini mesai mefhumu gözetmeksizin en iyi
şekilde yerine getirmektedir. Jandarma bu görevlerini yerine getirirken
hukukun üstünlüğünü, insanımızın temel hak ve
özgürlüklerini, demokratik toplum düzenini korumayı, açıklık ve
şeffaflığı, hesap verebilirliği esas almaktadır.
Ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü ile
vatandaşımızın can ve mal güvenliğini hukuk çerçevesi
içerisinde canı pahasına sağlayan ve mevcut huzur
ortamının devam etmesi için büyük fedakârlıklarla
çalışmalarına devam eden Jandarmamız özellikle terörle
mücadelede her türlü hava ve arazi şartlarında görevlerini üstün
feragat ve cesaretle yapmakta, bu uğurda gerektiğinde şehit ve
gazi vermektedir. 2016 yılında Jandarma teşkilatımız
223 şehit vermiş ve 862 personelimiz de yaralanmıştır.
Şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadelede daha etkili olabilmek maksadıyla
öncelikle terörle mücadelenin yoğun olduğu bölgelerde Jandarma özel
harekât taburları, Jandarma komando taburları, Jandarma komando özel
asayiş bölükleri kurulmuştur. Jandarmanın
profesyonelleşmesi kapsamında temin edilen uzman erbaşların
Jandarma özel harekât ve komando birliklerinin yetişmiş personel
ihtiyacının karşılanması maksadıyla
kullanılmasına öncelik verilmiştir. Bu kapsamda, 45 Jandarma
komando tabur komutanlığı, 25 Jandarma özel harekât tabur
komutanlığı, 32 Jandarma asayiş komando bölük
komutanlığı, 201 Jandarma iç güvenlik timi, 728 Jandarma
asayiş timinin erbaş ve er kadroları ile 1.893 zırhlı
asayiş aracının şoför ve nişancı kadroları
uzman erbaşa dönüştürülmüş, bir plan dâhilinde diğer
unsurların profesyonelleşmesi faaliyetlerine devam edilmektedir.
Terörle mücadelede çok etkili olarak kullanılan
ve âdeta bir kuvvet çarpanı hâline gelen silahlı ve silahsız
helikopterler, insansız hava araçları, insanlı keşif uçakları
ile zırhlı araçların üretim ve tedarikine de devam edilmektedir.
Yine terörle mücadelede kesintisiz bir muhabere
sisteminin sürdürülmesi çok büyük bir önemi haizdir. Bu maksatla kurulan ve
kısa adı JEMUS olan Jandarma Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi
Projesiyle emniyet ve asayiş hizmetlerinin süratli bir şekilde
yürütülmesine katkı sağlanmıştır. Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Sağlık Bakanlığımız
sisteme entegre edilmiş, Orman Genel Müdürlüğü de sistemden istifade
etmeye başlamıştır. Ayrıca AFAD ve Emniyet
teşkilatının da bu sistemden istifade edebilmesi için
çalışmalara başlanmıştır. Tamamen millî olan bu
sistemin güneydoğu illerimizde kurulum çalışmaları devam
etmektedir.
Ulusal ve uluslararası alanda saygın,
güvenilir, mükemmel hizmeti ilke edinen Türkiye yüz ölçümünün yüzde 91inin
emniyet ve asayişinden sorumlu olan Jandarmanın imkân ve
kabiliyetlerinin artırılmasını sağlamak
maksadıyla bütçesinin desteklenmesi, yıl içerisinde ihtiyaç duyulacak
ödenek taleplerinin karşılanması büyük önem arz etmektedir. 15
Temmuz hain darbe girişiminde Jandarmamız kesinlikle
insanımıza silah doğrultmamıştır, bir kanun
ordusu olan Jandarmamızı kutluyorum.
Sözlerime son verirken, 2017 yılı
bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Hepinize selam
ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
altıncı olarak Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan Boynukara
konuşacaklardır.
Sayın Boynukara, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyenin amaç birliği içinde olduğu, amaç birliği içindeki
kimi merkezler tarafından hedefe konulduğunu biliyoruz. Ülkemiz
dışarıda planlanan ve terör örgütlerinin
kullanıldığı farklı operasyonlarla
yıpratılmaya ve engellenmeye çalışılıyor yani
halkımız ve kamu düzenimiz hedefleniyor. Ancak siyasetin
kararlılığı ve toplumsal destek şu ana kadar
sergilenen tüm oyunları boşa çıkardı. Bu süreçte önemli
kazanımlar elde edildi, şu an üretilmiş krizlere ve
operasyonlara karşı direnme gücünü tahkim etmiş bir Türkiye var.
Türkiyenin içinden geçtiği ve güçlenerek
atlattığı operasyonları hatırlamakta fayda var. 7
Şubat MİT Müsteşarını gözaltına alarak tutuklama
ve onun üzerinden de dönemin Başbakanına ulaşma girişimi;
çevre duyarlılığı üzerinden organize edilen
kalkışma, PKK terör örgütüne Suriyede alan açılmasıyla
sürecin sabote edilmesi; 6-7 Ekim ölenin Kürt, öldürenin kim olduğu belli
olmayan PKK kalkışması; yargı ve kolluk
aracılığıyla organize edilen 17-25 Aralık darbe
girişimi, sivilleri hedefleyen kitlesel terör saldırıları,
PKKnın terörü şehirlere taşıma girişimi ve
nihayetinde, 15 Temmuz FETÖcü darbe kalkışması.
Değerli milletvekilleri, süreci
sağlıklı analiz edebilmek için Türkiye'nin hedefe
alınmasına ilişkin sebepleri de hatırlamakta fayda var.
2009 yılından itibaren küresel sistem ve küresel
haksızlıklara göz yuman Birleşmiş Milletler
yapısını eleştirmek, ülkenin her türlü
kaynağını tüketen terör ve Kürt meselesinin çözümü konusunda
adım atmak ve çözümü kendi içimizde aramak. Mazlum halkların taraf
olduğu olaylara karşı duyarlı olmak, vicdani bir tutumla
mazlumlara yardım elini uzatmak, geleceğe ilişkin iddia sahibi
olarak sosyolojik ve kültürel coğrafyamıza duyarlı olmak
sayılabilir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, kendisine
karşı yapılan operasyonların tümünü güçlenerek boşa
çıkartmıştır. Bu hâliyle, Türkiye, Avrupanın hatta
dünyanın güvenlik sigortasıdır. Terör saldırıları
ve farklı operasyonlar üzerinden test edilmemiz durumunda biz değil,
bu oyunları kuranlar kaybeder. Bunu görmeleri kendilerinin
yararınadır. Ancak gelişmelere baktığımızda,
Batıda yapıcı bir akıl görülmüyor, tam tersine küresel bir
akıl tutulması var. Terör örgütlerine destek verenler, ortaya
çıkacak tüm risklerin kendilerine ulaşacağını
bilsinler, yani olacak olaylarda Türkiye'den çok kendileri zarar görebilirler.
Çünkü bir tarafta teröre karşı dayanma reflekslerini
güçlendirmiş bir Türkiye var, öte yanda refleksleri zayıf ve terör
örgütlerine destek veren ülkeler var. Türkiye'yi farklı noktalardan test
etmeye çalışanlar kendileri bu testten geçemeyebilir. Evet, söylemek
istediğimiz, Türkiye'nin katettiği değişimi fark edin,
direnme gücünü görün, bunu ciddiye alın ve oynayacağınız
oyunları ona göre oynayın.
Değerli milletvekilleri, bizim
açımızdan temel mesele, iç sorunlarımızı
vatandaşlarımızla konuşarak çözme iradesini sürdürmektir.
Bunu sürdürdüğümüz müddetçe çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun olmadığına
inanıyorum; yeter ki terör ile sivil siyaseti ayıralım, yeter ki
vatandaşlarımızın taleplerini tehdit olarak görmeyelim.
Bu vesileyle, terörle mücadele ve terör örgütlerinin
tasfiyesi süreçlerine katkı sunan Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boynukara.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
yedinci olarak Trabzon Milletvekili Sayın Adnan Günnar
konuşacaklardır.
Sayın Günnar, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN GÜNNAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı görüşmelerinde Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesi üzerinde, AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, terörle mücadele
kapsamında gerek yurt dışında yürütülen Fırat
Kalkanı operasyonu gerekse yurt içinde yürütülen çeşitli
operasyonlarda hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet yaralılarımıza acil şifalar, ailelerine ve
milletimize de başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1982 yılında yeniden yapılandırılarak
kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığı, Türkiye Cumhuriyetinin
bütün sahilleriyle, iç suları olan Marmara Denizi, İstanbul ve
Çanakkale Boğazlarında, liman ve körfezlerinde olmak üzere 8.484
kilometre uzunluğundaki kıyı şeridimizin, kara
sularımızın ve ülkemiz yüz ölçümünün yaklaşık
yarısı büyüklüğünde 378 bin kilometrekarelik Mavi Vatan olarak
adlandırdığımız deniz yetki
alanlarımızın güvenliğinden sorumludur.
Ülkemizin jeostratejik konumu, uluslararası
ticaretimizin önemli bir kısmının denizlerden
yapılması ve özellikle son yıllarda Orta Doğuda
sınır komşularımız olan ülkelerde yaşanan
savaş ve istikrarsızlık sonucunda düzensiz göç hareketleri
ortaya çıkmıştır. Denizlerimizde yaşanan hareketliliğin
her geçen gün artması ve Aylan bebeklerin ölmemesi için gece gündüz demeden
çalışmalarına devam eden, sadece bu yıl içerisinde 36 bin
civarında kaçak insanın kurtarılarak yeniden hayata
tutunmasını sağlayan Sahil Güvenlik
Komutanlığımızın yapmakta olduğu görevlerin ne
kadar önemli olduğu çok daha iyi anlaşılmaktadır. Tüm bu çalışmalar
yapılırken insani değerlerden vazgeçmeden, denizlerimizin ve
sahillerimizin güvenliği hususunda asla taviz verilmemektedir.
2002 yılı bütçesi 91 milyon 701 bin lira
iken 2016 yılında Sahil Güvenlik Komutanlığının
bütçesi 6 kat artarak 576 milyon 812 bin liraya ulaşırken, 2017
yılında ise 2002 yılına göre bütçesi yaklaşık 7
kat artırılarak 650 milyon TL olacaktır.
Anlaşılacağı üzere, Hükûmetimizin güçlü Türkiye vizyonu Sahil
Güvenlik Komutanlığına yapılan yatırımlarla da
kendini göstermektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2016
yılı içerisinde insan kaçakçılığı, akaryakıt
kaçakçılığı, uyuşturucu, sigara ve içki
kaçakçılığı, kaçak avlanma gibi yasa dışı
eylem ve organizasyonları önlemede dünya çapında
başarılı operasyonlara imza atmıştır. Sahil Güvenlik
Komutanlığı millî çıkarlarımızın
korunmasında en büyük güvencemiz olmaya ve Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin gücünü artırmaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki yedi yıl içinde millî gelirimizi bugüne göre
en az 3 kat artırarak, inşallah, 2023 yılında 2 trilyon
dolar seviyesine ulaştırmayı hedefliyoruz.
Hepinizin bildiği gibi, kendi istihbarat
uydumuzu Türk mühendislerince tasarladık ve imal ettik. GÖKTÜRK uydumuzu
uzaya gönderdik, yeni uydularla yola devam ediyoruz. Şu anda kendi piyade
tüfeğimizi, tankımızı, helikopterimizi yapıyoruz;
kendi tersanelerimizde uçak gemilerimizi imal ediyoruz. Türkiye
yapmış olduğu bu atılımlarla mazlumların
yanında, dosta güven ve düşmana korku salmaktadır. AK PARTİ
olarak Türkiyenin 2023lere, 2071lere kayıpsız olarak
ilerleyebilmesi için de gece gündüz demeyerek, durmadan, yılmadan
çalışmaya, Türkiyeyi geliştirmeye ve büyütmeye inşallah
devam edeceğiz. Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dediği gibi Durmak yok, yola
devam. diyoruz.
Görüşülmekte olan 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının ülkemiz ve milletimiz için
hayırlara vesile olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Günnar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
sekizinci olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Serap Yaşar
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERAP YAŞAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz göçmenler bakımından hem bir
transit ülke hem de hedef ülke konumundadır. Son dönemde dünyanın
hemen her bölgesinde göç ve iltica hareketlerinde dramatik bir artış
olmuş, bilhassa bölgemizde ortaya çıkan türbülanslar ani ve kitlesel
göç hareketlerini birbiri ardına tetiklemiştir. Suriyeli kardeşlerimizin
de Türkiyeye sığınmasıyla birlikte, ülkemizdeki
yabancı nüfusun hem sayısı hem de çeşitliliği
artmıştır. Dolayısıyla, günümüz koşullarında
etkili bir göç yönetimi tercihten ziyade bir zaruret olmuştur. Bu
bağlamda, 2013 yılında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
kurulmuş, sayısını milyonlarla ifade ettiğimiz
yabancıların Türkiyeye giriş ve çıkışları,
kalışları, Türkiyeden sınır dışı
edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti
mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri
yürütmek üzere görev almıştır. Macaristanın Avrupa
Birliği tarafından bir zahmet dayatılan 1.294 kişilik
zorunlu mülteci kotasını kabul etmemek için 30 milyon euro harcayarak
referandum yapmayı göze aldığını düşünürsek ne
denli büyük bir yükün sırtlanıldığını daha iyi
anlayabiliriz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu süreçte
Avrupa Birliği ve üye devletler mültecileri kapıdan geri
çeviremeyeceklerini çok iyi bilmelerine rağmen trajikomik adımlar
atmaktan geri durmadılar. Öncelikle Madem sorumluluğu inkâr edemiyoruz,
bari ihmal edelim. dediler. Ne var ki, baskı ihmal edilemez boyutlara
ulaşınca yükü İtalya, Yunanistan ve Malta gibi ülkelerin
omuzlarına yıkıp kurtulmayı denediler, o da tutmayıp
mülteciler Orta Avrupaya doğru hareketlenince kimyaları iyiden iyiye
bozuldu. 160 bin mülteciyi kota dâhilinde nasıl
dağıtacakları konusunda uzlaşamayıp birbirlerine
düşmelerini mi sayalım, sınırlarını dikenli
tellerle kapatmalarını mı, sefalet içinde yaşayan
insanların çadırlarının kundaklanmasını, yoksa
kasten batırılan botları mı, hangisini söyleyelim?
Yanlış soruyla doğru cevaba ulaşılamaz. Avrupa Bu
insani sorunu nasıl çözeriz? yerine Bu insanları Avrupadan
nasıl uzak tutarız? sorusuna cevap aradı. Bu yaklaşım
son dönemde Avrupada yükselen aşırı sağın
ateşine de odun taşıdı.
Büyük resmi bir kenara bırakıp Avrupadaki
durumun detaylarına odaklandığımızda daha da vahim,
daha ürkütücü bir tabloyla karşılaşıyoruz. Europol
Raporunda 10 bine yakın refakatsiz göçmen çocuğun kayıp
olduğu belirtiliyor. Nerede bu çocuklar? Bu soruyu aslında hem
kendime hem muhataplarıma soruyorum. 22 Eylülde katılmış
olduğum AKPM Göç Komisyonu toplantısında Europol yöneticisi,
Avrupada toplam 26 bin çocuğun kayıp olabileceğini söyledi. Bu
çocuklara yönelik cinsel istismar, iş gücü istismarı, suça
teşvik, dilencilik gibi istismar örnekleri var. Bir çocuk 20 bin euroya
satılıyor.
Yine, Europolun 2016 yılına ait bir
diğer raporunda, Nijeryalı kız çocuklarının
kaçırıldığı belirtiliyor. Güney Afrikadan 270 çocuk
tekneyle getiriliyor. Kısacası köle ticareti yapılıyor.
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Türkiyede
de yapılıyor.
SERAP YAŞAR (Devamla) - Europol yetkilisi Biz
bu çocukların nereden geldiğini bilmiyoruz ama birileri biliyor.
Gerekli hassasiyeti gösterseydik bunu belki biz de bilir ve engel olabilirdik.
itirafında bulunuyor.
Mültecilere ilişkin hususlarda üç maymunu
oynayan ve ağırdan alan ülkelerin Türkiyeyle müzakereleri dondurma
yönünde tavsiye kararı alması ve terörist fotoğraf sergilerine
ev sahipliği yapması gibi tırnak içerisinde önemli işleri
süratle kotardığını bir kenara not etmek gerekiyor.
Panik dalgasının siyasal iklimi
bulandırdığı Avrupada böylesi tutarsızlıklar
yaşanırken, Türkiye, bu insanlara açık kapı
politikasıyla krizin başladığı ilk günden itibaren
sahip çıktı, çıkmaya da devam edecek. Bugün, dünyadaki her 5
Suriyeli mülteciden 3üne Türkiye ev sahipliği yapıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiyeyi
dünyanın en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan
ülkesi ilan etti. Sanırım, böyle bir tablo göz ününde
bulundurulduğunda Türkiye dünyanın vicdanı hâline geldi. demek
doğru olacaktır.
Sözlerime son verirken, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğünün başta Genel Müdürümüz olmak üzere merkez ve taşra
teşkilatında zaman mefhumunu gözetmeksizin 7/24 çalışan
çalışanlarına kolaylıklar diliyor, 2017 yılı
bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve mülteciler için hayırlara vesile
olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yaşar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
dokuzuncu olarak, Antalya Milletvekili Sayın Atay Uslu konuşacak.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, göç, neden ve
sonuçlarıyla dinamik bir süreçtir. Toplumları, politikaları,
devletleri, sistemleri ve geleceği ciddi şekilde etkilemektedir.
Bugün, âdeta bir göç çağı yaşıyoruz. Birleşmiş
Milletler verilerine göre bugün, dünyada 300 milyondan fazla göçmen vardır
ve bunların 60 milyonu sığınmacı statüsüyle
yaşamaktadır.
Göç, sosyal, ekonomik, güvenlik, kültürel,
fırsat ve kriz boyutlarıyla ele alınması gereken bir
süreçtir ancak maalesef bugün yalnızca güvenlik boyutuyla
değerlendiriliyor. Kriminal lenslerle konunun değerlendirilmesi Göçmenler
toplumun huzurunu bozuyor, ekonomiyi geriletiyor.
yanılgısını doğurmaktadır. Oysa göç tek
başına iyi ya da kötü bir olay değildir. Göç, iyi
yönetildiği zaman fırsatlar doğurur. Unutmayalım, Amerika
da Kıta Avrupası da göçlerle şekillenmiştir. Einstein da,
Steve Jobs da göçmendir. Bugün dünyanın en kârlı şirketinin
kurucusu Steve Jobs Suriye asıllı Abdulfattahın oğlu
olarak dünyaya gelmiştir. Göçmenlerin dünyaya kattığı
iktisadi katma değeri, kültürel ve toplumsal katma değeri göz önünde
bulundurarak yeni politikalar üretmesi lazım dünyanın.
Sayın milletvekilleri, göç, bugün
engellenemeyen bir süreç. Avrupanın engelleme çalışmaları,
artan sınır kontrolleri, dikenli teller göçü azaltmıyor;
tersine, düzensiz göçü artırıyor, insanların denizlerde
boğulmasına sebep oluyor. Dünya göçü engelleme
performansını kaynak ülkelerdeki sorunları çözmeye
harcamalı, göç ve uyum politikalarına harcamalıdır.
Ülkemiz hem Osmanlıda hem Cumhuriyet
Döneminde mazlumlara ve sığınmacılara hem
kapısını hem gönlünü açmıştır, açmaya devam etmektedir.
Son yıllarda da önemli yasal ve kurumsal değişiklikler
yapmıştır. 2013 yılında kabul edilen Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu ve aynı tarihte ve aynı kanunla
kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bu değişikliğin
önemli ifadesidir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü göçü yönetme
refleksiyle kurulmuş, uzman yapıda bir kuruluştur. Bugün
Türkiye'de 500 bine yakın ikamet izniyle kalan düzenli göçmen var. Yine
bugün Türkiye'de 200 bine yakın farklı koruma statüleriyle bulunan
sığınmacılar var. Evet, bildiğimiz gibi, onun
dışında da 2 milyon 750 bin geçici koruma statüsüyle
yaşayan Suriyeliler var. Yani toplamda 3,5 milyon civarında
sığınmacı Türkiye'de. Bu
sığınmacıların kabulü, kaydı, uyumu gibi
konularda Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kısa bir süre içerisinde
çok başarılı görevler ifa etmiştir. GöçNet, e-ikamet gibi
örnek projeler geliştirmiştir. Yine örnek ve başarılı
bir projesi YİMER, Alo 157 Yabancılar İletişim Merkezidir.
Türkiye'nin ve dünyanın her yerinden aranabilen bir hattır bu.
Yalnızca göçmen statüsü için, düzenli göçmen statüsü için hizmet vermez.
Sığınmacılara, mültecilere, geçici koruma altındaki
Suriyelilere de hizmet veriyor. Bu hattan hak ve yükümlülükler
öğrenilebiliyor, kendileriyle ilgili işlemlerin durumu konusunda
bilgi edinilebiliyor. Yedi gün yirmi dört saat Arapça, İngilizce,
Fransızca, Almanya, Rusça, Türkçe hizmet veren bu çağrı merkezi,
son bir yılda 1 milyonun üzerinde çağrı almıştır
ve bu çağrı merkezi 6 binden fazla mültecinin Egede ölmesini,
boğulmasını önlemiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün Suriyeliler
konusunda önemli bir süreci Türkiye başarıyla yürütüyor. Biz ne kadar
başarılı bir süreç yürütsek de Avrupa bu konuda
sınıfta kalmıştır. Sığınmacıların
değerli eşyalarına el konulduğunu, sığınma
evlerine saldırıldığını biliyoruz.
Sınırlara tel örgüler çekiliyor. Göçmen
karşıtlığı fikirler her gün yükseliyor. Göçmenleri
Akdenizde kurtarmayalım, gerekirse gelenleri öldürelim. diyen turbo
radikal fikirler her geçen gün yükselmektedir. Bu fikirler Avrupa projesini
sekteye uğratacaktır diye düşünüyorum. Avrupa, 1951 Cenevre
Sözleşmesini yerine getirmeyerek, kapıları kapatarak insani
dramlara sebep olmaktadır, asimiletik politikalar uygulamaktadır.
Biz, geçen hafta, komisyon olarak
Almanyadaydık. Bu kaygılarımızı ifade ettik. Dedik
ki: 6 binden fazla çocuk Almanyada kaybolmuş. Dedik ki:
Sığınmacılar Hristiyanlaştırılıyor
çaresizliklerinden faydalanılarak. Bunların olmaması gerekir.
Bunların olmaması için de dünyanın yeni bir göç inisiyatifine
ihtiyaç var diye düşünüyoruz.
1951 Cenevre Sözleşmesinin yenilenmesini
teklif ediyoruz. Külfet paylaşımının, yeniden
yerleştirmenin, kabul ve uyum ilkelerinin olduğu
bağlayıcı bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var.
Bakın, bugün atmosferin moleküler
yapısını bozan ülkeler için bağlayıcı Paris
Şartı var, ama insanlığın kültürel ve yaşam
kromozomlarını etkileyen bu olaylar için herhangi bir anlaşma ve
sözleşme yok, uygulanamıyor. Cenevre de yetersiz. Onun için, gelin,
Gaziantep Sözleşmesi, Mardin, Urfa uluslararası
sığınmacı sözleşmesi imzalayalım diyoruz. 1950li
yılların kurumları da paradigmaları da bu olayı
yönetmekte artık yetersiz, hatta iflas etmiş durumda. 1950de kurulan
Birleşmiş Milletler ve onun uzantısı Mülteciler Yüksek
Komiserliği de görevini yapamıyor. Onun için diyoruz ki dünya 5ten
büyüktür.
2017 bütçesi hayırlı olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
onuncu olarak, Muğla Milletvekili Sayın Nihat Öztürk konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, 15 Temmuz
öncesi ve sonrasında vatanımız, bayrağımız ve
milletimiz için canını seve seve feda etmiş tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize de şükranlarımı
sunuyorum.
AK PARTİ hükûmetlerinin 15inci bütçesini
yapıyor olmasının haklı onurunu ve gururunu
yaşadığımı buradan belirtmek istiyorum.
2003 yılında 10 milyar TL olan Millî
Savunma Bakanlığı bütçesinin, aradan geçen sürede
yaklaşık 3 kat artarak 29 milyar TL olması bizim için
anlamlı ve önemlidir. Bu büyüyen bütçe kaynakları
vatanımızın her türlü iç ve dış tehdide
karşı savunulmasında etkin bir şekilde
kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığımız, AK PARTİ hükûmetleri döneminde birçok
yeniliğe imza atmıştır. Geçmişte uçak fabrikalarımızı,
silah fabrikalarımızı kapatıp hazır ürün alma
anlayışından artık, yerli ve millî üretim
anlayışına geçiş yapılmış, bu
anlayış farkı ordumuzun yerli ve millî unsurlarla
desteklenmesine olanak sağlamıştır. Daha önceleri ülkemizin
ihtiyaç duyduğu silahların temininde zorluk çıkaran ülkelere
verilecek en güzel cevap, Hükûmetimizin izlemiş olduğu yerli ve millî
üretim modeli olmuştur.
Türkiye, artık eski Türkiye değildir,
savunma sanayisiyle, güçlü ordusuyla birçok ülkenin gıpta ettiği
güçlü bir ülkedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu ileri
teknoloji ürünlerinin büyük ölçüde millî sanayi tarafından
geliştirilmesi ve üretilmesi hedeflenmektedir. TSKnın ve güvenlik
güçlerinin konvansiyonel silah, mühimmat ve patlayıcı
ihtiyaçlarını karşılama hedefleri doğrultusunda, son
on yıldaki yatırımlar ve AR-GE projeleri sayesinde ana muharebe
tankı Altay, fırtına obüsleri ve 35 milimetre namlulu alçak hava
savunma sistemi olan KORKUTun yanı sıra, nüfuz edici bomba, uzun
menzilli akıllı mühimmat gibi yeni nesil modern ve millî silah,
mühimmat üretim projeleriyle çok önemli atılımlar
gerçekleştirilmiştir. Türkiye'nin ilk yerli ve millî tüfeği olan
modern piyade tüfeğinin 500 adetlik ilk kafile üretimi de bu dönemde
tamamlanmıştır. Türk mühendisler tarafından tasarlanan 2
adet prototipi üretilmiş ve testleri başarıyla
tamamlanmış olan yeni nesil temel eğitim uçağı
HÜRKUŞ-Bnin seri üretimine de başlanmış olup taarruz
uçakları, helikopterler, uydu fırlatma sistemleri ve benzeri daha
birçok konuda da projelerimiz sürmektedir.
Geçtiğimiz günlerde fırlatılan
Göktürk-1 keşif ve gözetleme uydusuyla coğrafi kısıtlama
olmaksızın dünyanın her yerinden yüksek çözünürlüklü görüntü
sağlanacak, sınır güvenliğinden istihbarata kadar birçok
alanda hizmet edilecektir.
Özellikle güçlü devlet olmanın
gerekliliklerinden biri de hareket kabiliyetine sahip profesyonellerden
oluşan, etkin ve özellikle millî silahlara sahip, milletin emrinde bir
orduya sahip olmaktır. Millî silahlara sahip ve milletin emrinde millî
bir ordu yani bu vurgu bence çok önemlidir. Kıbrıs
Çıkarmasında yaşadığımız
sıkıntıları ve özellikle doğuda hain PKKlı
teröristlerle ve yandaşlarıyla verdiğimiz mücadelede bizlere
hazır silah sistemleri satan ülkelerin -kendi çıkarlarına ters
düşen politikalarımız söz konusu olduğunda- bizlere
dayattıkları Bizim sattığımız silahları
terörle mücadelede kullanmazsınız., Bizim
sattığımız uçağı rızamız olmadan
uçuramazsınız. şeklindeki telkinleri ve hemen akabinde silah
ambargosundan bahsetmelerini hatırlayınız. Hatta bugünlerde de
sözde müttefik olduğunu söyleyen bazı ülkelerin aynı tarzda
kararlara imza atmaya çalıştığı da hepimizin
malumudur.
Hatta hatırlayın, ilk insansız hava
aracını ordumuz bünyesine katmaya
çalıştığımız günlerde
yaşadığımız zorlukları hatırlayın
lütfen. Parasını ödediğimiz hâlde milletin hizmetine
sunamadığımız o insansız hava araçlarını
hatırlayın. Şimdi ise Türk mühendisleri tarafından kendi
insansız hava aracını ve bu araçlara takılan füzeleri
üreten bir Türkiye; aradaki farkı sizin takdirinize bırakıyorum
arkadaşlar.
Ordumuzun yerli ve millî olması, sadece
ülkemizin güvenliği açısından değil, bölgedeki
barışın tesisi için önemlidir. Fırat Kalkanı
operasyonunda ortaya koymuş olduğumuz duruş ve tavır da bu
nitelemeyi desteklemektedir.
Yerli ve millî olmak kavramlarının önemini
15 Temmuz gecesi bir kez daha gördük. Ruhunu FETÖye, bölücü örgüte veya
başka illegal örgütlere satmış, asker kıyafeti giymiş
teröristlerin bu vatan ve bu bayrak altında yerleri yoktur. O gece
kahramanlık destanı yazan, milletin yanında duran askerlerimiz
ve polislerimiz başta olmak üzere, vatanı için canını
ortaya koyan tüm güvenlik güçlerimize bu millet adına
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
2017 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
birinci sırada İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Pulcu
konuşacak.
Buyurun Sayın Pulcu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ PULCU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma
Sanayii Müsteşarlığının 2017 yılı bütçesi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, hem size geçmiş olsun
diyor hem de üçüncü konuşmamı bu kadar pozitif bir Başkanın
riyasetinde yapmaktan duyduğum memnuniyeti ayrıca belirtiyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
MEHMET ALİ PULCU (Devamla) Savunma Sanayii
bütçesini konuşacağız ama ben Schwarzeneggerden
başlayayım. Malum Arnold Schwarzenegger diye bir aktör var. Kendisi,
Hollywoodun Cüneyt Arkını sayılır. Bu arkadaşın
1994 yılında çektiği bir film var Gerçek Yalanlar diye. Hikâye
bu ya, New Yorkta Iraktan gelmiş sanat eserleri sergilenecek fakat
şu işe bakın ki sanat eserlerinin içinden Rus yapımı
güdümlü füzeler çıkar. Asyalı, çekik gözlü, alımlı bir
bayan ile gözlerini kan bürümüş Orta Doğulu teröristler hiç sebepsiz
yere New Yorkta bir bomba patlatacaklardır. Endişeye mahal yok,
hemen Schwarzenegger yetişir, dünyayı kurtarır.
1994 geç bir tarih, 2013te, Sayın Bakanım,
başka bir filmden bahsediyorum, Kapalı Devre, ABD-İngiltere
ortak yapımı. İngilterede bir terör faaliyeti olmuştur,
150 kişi ölmüştür. Bir zanlımız vardır,
zanlımızın adı film icabı Farroukh
Erdoğandır. Mister Erdoğan yaptı., Erdoğan planladı.,
Erdoğan vurdu. bir buçuk saatlik bu film boyunca tam 55 sefer
Erdoğan ismi geçer.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
bütçesinde bu filmlerden bahsetmemin özel bir sebebi var. Bir:
Fransızların çok meşhur bir sosyoloğu, sinemanın
gücünün Pentagonun ve hükûmetlerin gücünden daha fazla olduğunu söylüyor;
Jean Baudrillard. Bunu önemsiyorum. İki: Bu filmler, Huntingtonun 1993te
akademiye sunmuş olduğu Medeniyetler Çatışması
tezinin popüler versiyonlarıdır. Huntington, akademik camiayı
ikna etme vazifesini göz önüne almıştı. Bu popüler filmler de bu
kanaatin dünya kamuoyunca kabul edilmesi vazifesini aldılar.
Arkadaşlar, şöyle hatırlatayım: Huntington, artık bundan sonra
Batı ve diğerleri arasında bir çatışma
başlayacağını söyler ve Türkiyeyi bir yerde konumlandırır.
Türkiye için özel bir paragraf vardır, der ki: Batılı
seçkinler, Türkiye'nin Batılı olduğu iddiasındadırlar
fakat Batılı seçkinler bunu kabul etmemektedirler. Tarih 1993,
iktidarda Demirel-İnönü Hükûmeti var, sonra da Çiller-İnönü Hükûmeti
olacak.
Şöyle devam eder: İdeolojiler
çağında Ne adına savaşıyorsun? sorusu önemliydi ama
medeniyetler çağında Sen kimsin? sorusu sorulacak. Sen kimsin
sorusuna verilecek cevap sabittir, belirlidir ve değişmez. Buna bizim
üstat Cemil Meriç mekânı cennet olsun- şöyle demişti: Olimpos
Dağının çocukları, Hira Dağının
çocuklarını asla kabul etmeyecek. Bunu şundan söylüyorum:
Savunma sanayimizin son on senede AK PARTİ iktidarında
atmış olduğu inanılmaz adımlar var, saymaya kalksak
bitiremeyiz. ATAKlar, ALTAYlar, MİLGEMler, CİRİTler, GÖKTÜRK-2yi
yeni attık fakat ben bu çatı altında millî savunmamız için
çok daha önemli bir hususun da gerçekleştirilmesini ve önümüzdeki otuz,
elli ve yüz senelik yürüyüşte bunun çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
HDP Grubundan bir sürü arkadaş, ayet meali ve
hadis rivayetlerini bolca yapmaktalar. Bu çatı altında, çok yeni,
Sayın Kılıçdaroğlu Ne diyor Sevgili Peygamberimiz Veda
Hutbesinde? diye bir cümle kurdu. Bunlar şimdilik çok araçsal olmakla
beraber ileride muhakkak ve evleviyetle içselleşecektir.
Amerikan filmlerinden bahsettim, konuşmamı
bir Türk filmiyle bitirmek isterim, AROG, Cem Yılmaz, arkadaşlar...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Takiyeci değiliz sizin gibi, takiyeci olan sizsiniz.
MEHMET ALİ PULCU (Devamla) - ...AROG filminde 1
milyon yıl geriye götürülür, orada maymunları
karşısında toplar Arkadaşlar, hızla çağdaş
medeniyetler seviyesine ulaşmanız lazım. Onun için yapmamız
gereken çok fazla bir şey yok: İki ayak üstünde dik bir duruş.
der. AK PARTİ öncülüğünde, Sayın Cumhurbaşkanının
duruşuyla Türkiye, çok şükür, dik bir duruş göstermektedir, bu
yüzden kısmi bir sıkışıklık altındayız
fakat bu yürüyüş başlamıştır, er geç nihayete
erecektir diyor, hepinize bütçemizin hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Pulcu.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip, konuşmasında partimizin de ismini
anarak, zaman zaman, HDPli arkadaşların, HDPden
arkadaşların hadisler okuyarak bazı şeyleri
içselleştirmeden ifade ettiğimiz sataşmasında
bulunmuştur. O yüzden, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, eleştiriye
biraz tahammüllü olmamız gerekiyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Eleştiri değil, partimizin ismini de anarak
BAŞKAN Bunu sadece size söylemiyorum.
Bakın, sayın milletvekilleri, sayın
grup başkan vekilleri; sataşmadan söz verebilirim, elbette ki böyle
bir talepte bulunmak hakkınızdır ama partinin adı
anıldı diye sataşmadan söz istemek
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, hayır
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
İçselleştirmediğimizi söyledi.
BAŞKAN Özel olarak size söylemiyorum, genel
olarak düşüncelerimi söylüyorum.
Öyle bir uygulama yerleşti ki sadece partinin
adını anmak dahi sataşma nedeni olarak değerlendiriliyor.
Lütfen bunu hassasiyetle dikkat edelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, sadece o değil. Şunu söyleyeyim, şöyle
açıklayayım: Sadece partimizin ismini andığı için biz
buna cevap veriyoruz değil; bizim partimizden birçok
arkadaşımızın hadisler üzerinden konuşma
yaptığını ama bunu ne kadar içselleştirdiği
üzerinden değerlendirdiği
Yani, öyle bir sataşma sunduğu
için cevap veriyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani, inancı sorgulayan bir şey.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İçselleştirmedi. demedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
biz bunu kendi üzerimize aldık çünkü partimizin ismini söyleyerek bizim
içselleştirmediğimizi ifade ediyor.
BAŞKAN Peki, iki dakika
Kim konuşacak Sayın Demirel?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ayhan
Bilgen konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcunun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, ayetleri, hadisleri içselleştirmeden
burada paylaşmak, başkasına nasihat olarak söylemek politik
ahlak açısından da şık bir şey değil. Siz, tabii,
o ölçüyü gözeterek o hatırlatmayı yaptınız ama burada,
bizim partimizden en azından bu konuya değinen arkadaşlar,
hayatları boyunca bu konuları okuyan, bu konulara hâkim
arkadaşlar. Ama, içselleştirme konusunda, başka, ayet ve
hadislerin dışında hepimizi bağlayan Anayasayla ilgili,
insan haklarıyla ilgili başka bir sorun var. Mesela, biraz önce bütçe
üzerine konuşan -Sahil Güvenlikle ilgiliydi galiba-
arkadaşımız, 2023 hedefini tarif ederken bütçeyi dolar üzerinden
ifade etti, 2023te bütçenin kaç dolar olması gerektiğini söyledi.
Belli ki son bir haftadır yürütülen dolarla ilgili mücadele,
içselleşmemiş. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bütçesi görüşülen bakanlıklardan
birinin daha önce bakanlığını yapan değerli bir
siyasetçi, İnsan Hakları Gününün idrak edilmesi gerektiğine
dair açıklama yaptı bugün. Avrupa Birliğiyle ilgili olduğu
için, tabii, insan haklarının idrak edilmesi Avrupayla
ilişkiler açısından önemli ama bu idrake kimin ihtiyacı
var? Bugün KESKin birçok şehirdeki mitingi İnsan Hakları
Gününde iptal edildi arkadaşlar, yasaklandı. KESK, yasal bir
sendika, Türkiyedeki üç büyük konfederasyondan biri ve mitingleri
yasaklanıyorsa insan haklarını içselleştirmesi gereken
sizce kim? Bu insan hakları belgeleri, İnsan Hakları
Sözleşmesi, Türkiye'nin mevzuatının bir parçası;
Anayasanın 90ıncı maddesi bunu çok net biçimde ortaya koyuyor.
Dolayısıyla, galiba bu içselleştirme
tartışmasında, ayet ve hadisleri elbette en azından
inananları bağladığı için içselleştirerek
paylaşmak önemli ama iddia ağır bir yere gider,
inanmadığınız bir şeyi başkasına söylemeye
gider; ki biz insan hakları söylemimizi de inanarak söylüyoruz, ayet ve
hadisleri de paylaştığımızda
inandıklarımızı paylaşıyoruz.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
az önce sataşmayla ilgili yaptığınız
değerlendirmeyi dinledim. Yani, her parti adı geçtiğinde
sataşmadan dolayı söz alınmaması gerektiği konusunda
bir tutum belirleme çabası içerisindesiniz. Bunun anlaşılabilir
bir yanı olabilir belki ama şunu kayıtlara geçirmek için
söylüyorum: Bugüne kadar yapılan tüm tartışmalarda AKP Grubu,
Hükûmete yönelik ya da Cumhurbaşkanının adının
geçtiği her yerde sataşmayı kendi üzerlerine kabul ederek söz
talep ettiler
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, aynen.
LEVENT GÖK (Ankara)
ve sataşmadan
dolayı söz alıyorlar. Yani, bu ironik durumun da bir altını
çizmekte yarar var. Yani, yapılan konuşmalarda Hükûmete yönelik
eleştirilerin ya da Cumhurbaşkanına yönelik eleştirilerin
AKP Grubu tarafından da sataşma nedeniyle söz alınmasına
izin vermeyeceğinizi de bu şekilde anlamış oluyorum.
Doğru mu efendim?
BAŞKAN Ben genel olarak konuştuğumu
zaten söylemiştim Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki.
Bunun bir altını çizelim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Kalkınma Partisi Grubu adına on ikinci sırada İstanbul
Milletvekili Sayın Hurşit Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bize bu güzel ülkeyi yurt yapan, Peygamber
Efendimizin aguşunun açık olarak beklediği, başta,
yakın zamanda ahirete intikal eden 15 Temmuz şehitlerimiz olmak üzere
tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Bakanlığımızın 2017 bütçesi
3 milyar 459 milyon 754 bin TL olarak öngörülmektedir. Bütçenin
hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Binlerce yıllık kadim bir medeniyetin
evlatları olarak dünyada kültür tarihi en zengin olan milletlerden
biriyiz. Özellikle, AK PARTİ iktidarlarıyla tarihimize, kültürümüze,
unutulmuş eserlerimize ve köklü mirasımıza sahip çıkmada
devrim niteliğinde işler başardık. AK PARTİ
dönemindeki Kültür ve Turizm Bakanlığımızın
faaliyetlerini karşılaştırmalı olarak sizlere arz
etmek istiyorum. 2002 yılında müze yerlerinin ziyaretçi
sayısı 8 milyonken bu sayı 2015 yılında 28 milyona
ulaşmıştır. 2002 yılında 26 milyon olan müze
gelirleri, 2015 yılında 447 milyon TL olmuştur. 2003
yılında ülkemize gelen turist sayısı 15 milyonken 2015
yılında bu sayı 39 milyona ulaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, kültür ve sanat ancak ve
ancak, tam bağımsızlığını koruyabilmiş,
mazisi güçlü ve köklü milletler tarafından yaratılır, korunur ve
devam ettirilir. Bize ait olmayan, başkalarının
kavramlarıyla kendi kültür dünyamızı kuramayız. Özellikle,
Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık
vurguladığı, millî ve yerli bir ruh ile Frenk
mukallitliğinden uzak, bilgi zemini Türk-İslam kaynaklarını
esas alan büyük bir medeniyetin mirasçısı ve takipçisi olarak yerli
ve millî bir bakış açısıyla kültür dünyamızı
geleceğe hazırlıyoruz.
Binlerce yıllık eşsiz kültür
geçmişimizi geleceğe taşıyan ve bizi biz yapan
sayısız değerimiz mevcuttur. Ankarada Hacı Bayram Veli,
Doğu Beyazıtta Ahmedi Hani ile Bosnada Aliya İzzetbegoviç ve
Lahorda Muhammed İkbal aynı kültürün mirasçılarıdır.
Nevşehirde Hacı Bektaş Veli, Yozgatta Ahmet Efendi,
Erzincanda Terzi Baba, Konyada Hazreti Mevlâna, Macar ovalarındaki Gül
Baba ile İstanbuldaki Aziz Mahmud Hüdayi kültür zenginliğimizdir.
Yermükte Halid Bin Velid, Kudüste Selahaddin Eyyubi, Malazgirtte Sultan
Alparslan, Söğütte Ertuğrul Gazi, Balkanlarda Murat Hüdavendigâr ile
Çanakkalede Seyit Onbaşı, Antepte Sütçü İmam, Kafkasyada
İmam Şamil ve Kocatepede de Gazi Mustafa Kemal tarihimizin,
kültürümüzün kodlarıdır.
Asırlardır Anadolunun
bozkırlarında seslenen hoyrat, zılgıt, bozlak, zeybek,
horon gibi Yozgat Sürmelisi de, Bozkırın Tezenesi Neşet
Ertaş da, Itri de her gün Anadoluyu mayalayan aynı kültürün parçaları
değil midir? Bâki, Sinan, Fuzulî ile Başgil, Meriç, Yahya Kemal ve
Orhan Veli geçmişten geleceğe birbirini tamamlayan kültür
hazineleridir.
Çocukluğumuzda Ömer Seyfettin, Kemalettin
Tuğcu ile gençliğimizde Necip Fazıl ve Asımın nesli
de beslendiğimiz kültür geleceğimizdir. Nene Hatun, Hayme Ana, Fatma
Bacı ve Gevher Nesibe de bizi biz yapan kültür değerlerimizdir.
Semerkant, Bağdat, Kudüs, Saraybosna, Mekke en
az İstanbul kadar, en az Bursa kadar kültür şehirlerimizdir.
Sayın milletvekilleri, yeni dünya düzeninde
kazanan, menfaat değil; kazanan, adalet ve iyilik olacaktır. Bizim
kültür ve medeniyetimiz ise adalet ve iyilikten beslenmektedir.
Muradımız, kendi medeniyetimizden doğan kültürümüzün tüm dünyada
rol model olmasıdır. Dünyanın 5ten büyük olduğunu
söyleyerek dünyadaki tüm mazlum milletlere heyecan ve cesaret veren Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın kültür
değerlerimize yerli ve millî bir ruhla destek vermesi, kültür ve sanat
dünyamızın geleceği için de cesaret vermektedir.
Sözlerime son verirken kültürümüzü, bize ait olan
değerlerimizi, kültür zenginliğimizi gün yüzüne çıkaran ve
evrensel değerlerle buluşturan, kültür eserlerimizi tüm dünyaya
tanıtan, son yıllarda da büyük bir çıkış yapan ve
başarı yakalayan Kültür ve Turizm Bakanlığımıza
ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Bakanlık bütçemizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
üçüncü sırada İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Uçma
konuşacak.
Buyurun Sayın Uçma. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET UÇMA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür
ve Turizm Bakanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, Mecliste grubu bulunan
partilerden birer arkadaşla Afrikaya ilaç götürecektik ama Musa Hoca da
dedi ki: Hepsinin üzerinde tok karnına yazıyor. dedi, bu
anlamlı ifadeden sonra Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyorum,
tebrik ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, dünyanın bir bölümünde
giyimi, damak zevki, inançları farklı olanlara, kendisi gibi
düşünmeyen, kendisi gibi giyinmeyen, kendisi gibi oturup kalkmayan
insanların reva gördükleri mücadele, yaklaşım, katliam gerçekten
de tüyler ürpertici düzeye ulaşmıştır. Şimdi,
inşallah hep birlikte AK PARTİ kadroları ve Meclisteki
arkadaşlarımızla birlikte hiç kimsenin ötekinden daha çok insan
olmadığı gün ve an gelip çatıncaya kadar bu mücadelemiz
devam edecektir.
Sevgili arkadaşlar, AK PARTİ
kadroları olarak bizler, Anadolunun tarihten bugüne getirdiği engin
medeniyet birikiminin takipçileriyiz. Özgürlükçü demokrat ve muhafazakâr
kimliğimizle milletimizin bütün renklerini; deyim, deyiş ve
atasözleriyle bütün sözcük dağarcığını;
dağlarına, ovalarına nüfuz etmiş otantik
rayihasını bu güzelim vatan toprağında ilelebet payidar
kılmak azim ve kararlılığındayız. Bunu
sağlamanın en ihmal edilemez yollarından biri, millî kültür,
sanat ve edebiyat birikimimize sahip çıkmaktan geçiyor. Bu alandaki
mücadelemizin en az ekonomi, bilim ve sanayi alanlarındaki
yaptıklarımız kadar önemli olduğunu biliyoruz ve
farkındayız.
Millet olarak bizim de dâhil olduğumuz
İslam medeniyeti, kendinden önceki bütün insanlık birikimini kendi
potasında eriterek yeni bir sentez oluşturmuş, sonra da bu
sentezin Endülüs üzerinden Avrupaya aktarımını sağlayarak
yeni bir sentezin altyapısını hazırlamıştır.
Avrupa tarafından İslam muhtevasından
ayrıştırılarak iktibas edilen bu fikir ve kültür birikimi,
orada Hıristiyanlığın mayasıyla mayalanarak bu kez de
Rönesans hareketinin temelini oluşturmuştur. Avrupada mayalanan bir
yeni düşünce akımı, ilerlemesini sürdürmüş, aydınlanma
dönemiyle beraber mevcut Hıristiyan muhtevasını da terk ederek
seküler, insan merkezli yeni bir bileşime dönüşmüştür.
Bugün özellikle bütün toplumları kasıp
kavuran, yerel kültürleri ezip yok eden, insanlık değerlerinin ilahi
kökleriyle bağını kesip ahlaki lakayıtlığı
virüs gibi her topluma bulaştıran modern kültür ve sanat
anlayışı, bu sürecin zehirli meyvesi olarak ortaya
çıkmıştır. Romandan sinemaya, tiyatrodan plastik sanatlara,
müzikten tekstil ve moda trentlerine kadar baskın karakteri dünyevilik,
haz, hız ve zevk olan modern kültür, sanat ve edebiyat
anlayışı, genç nesilleri perişan etmeye devam etmektedir.
Özgürlükçü ve muhafazakâr demokrat
aydınlarımızın en acil görevi, modern
uygarlığı sadece olumsuz bir yaklaşımla sorgulamak
değil, insanlığın toplam birikimi olan bir
yaklaşımla sorgulamanın ötesinde, bugünkü uygarlıklara
olumlu payımızı artırmak ve bunun için de öncelikle kültür
ve sanatta kaybettiğimiz ufku yeniden kazanmaktır. Daha da
açıklayıcı bir deyişle, hep birlikte İslam
rönesansını başlatacak modern kültür ve sanat
araçlarımızı bulup işlerliğe sokmaktır.
Hâlihazırdaki küresel değişim ve dönüşüm sürecini
doğru yöneterek milletin asli kültürüne dönmeyi mümkün kılacak bir
tarihî manevrayı gerçekleştirmek zorundayız.
Bunun için yapılması gereken ilk iş,
yeni Türkiye için yeni bir kültür ve sanat vizyonu oluşturmaktır. Bu
vizyon, aydınlarımızın bu konu hakkında
yapacağı zihin işçiliğine ihtiyaç duymaktadır. Bunun
ilk adımı, aydınlarımızın bizzat sorun
hakkında farkındalık geliştirmeleridir. Milletin sesi olan
aydınlarımız, düşünmeyi, zihin işçiliği
yapmayı, ilkeler arası ilişkileri kavramayı,
kavramlaştırmayı, soyutlamayı, analiz ve sentez yapabilmeyi
behemehâl öğrenmek zorundadırlar. Tefekkür denen zihin faaliyeti
varlıklar, durumlar, ilkeler üzerinde düşünmek, aralarındaki
illiyet bağlarını keşfetmek, işaretlerden, karinelerden,
delillerden yola çıkarak, insan, toplum, siyaset, hukuk, ekonomi, kültür,
sanat, edebiyat gibi kavramların mahiyeti hakkında kapsamlı bir
kanaate ulaşmak demektir.
Bütün bunları gerçekleştirmek için
derinlikli bir kültürel donanıma sahip olmak gerekiyor. Ne yazık ki
genç nesillerimizin bugünkü zihinsel derinliği, hayal
kırıcı bir sığlıkta bulunmaktadır. Bugünkü
kültür, sanat ve edebiyat ürünlerimizde neredeyse tamamen Batının
kodlarının egemenliği görülmektedir.
Sözlerimi burada tamamlıyorum. Sürem bitti.
Hepinize saygı, sevgi ve muhabbetlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uçma.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
14üncü olarak Samsun Milletvekili Sayın Fuat Köktaş konuşacak.
Buyurun Sayın Köktaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
2017 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kültür merkezlerinden kütüphane ve müzelere, tarihî
eserlerden sanata, konaklama ve deniz turizmi tesislerinden seyahat
acentelerine kadar, bütün hükûmetler döneminden daha çok destek AK PARTİ
hükûmetleri döneminde verilmiş ve verilmeye devam edilmektedir.
Sağlık ve kış turizmi, yayla turizmi, Karadeniz kültür ve
doğa turizmi başta olmak üzere turizm çeşitlendirilmiş,
mavi bayraklı tesislerin sayısı artırılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
turizm deyince, artık, akla sadece deniz, kum ve güneş gelmiyor,
tarih, doğa, yayla deyince de akla ilk gelen Karadeniz Bölgesindeki
kültür, tabiat ve gastronomi turizmine de dikkatinizi çekmek istiyorum. Mavi
ile yeşilin birleştiği, tarih ve medeniyetin
bütünleştiği, mümbit toprakları, doğal bitki örtüsü,
gölleri, termal ve akarsularıyla, yazın yaylaları,
kışın dağları ve kayak merkezleriyle, cami, tarihî
han, hamam, köprü ve harabeleriyle, külliyeleri, kaleleri ve ören yerleriyle,
özellikle de Kızılırmak ve Yeşilırmakın
eşsiz deltalarının eşine az rastlanan güzellikleriyle ve
Türkiyede yaşayan 482 kuş türünün 352sini barındıran
Kuş Cennetinin Samsun Kızılırmak deltasında
olduğunu da ayrıca ifade etmek durumundayım. Yöresel
yemekleriyle de Karadeniz, gastronomi turizminde önemli bir yere sahiptir. Bu
doğa, tarih, kültür, yayla, kanyon, göl gibi değerlerimize her
mevsimde ulaşabilmek için planlamalar, ulaşım planlamaları
yapılmış, imalatına başlanan yollarıyla,
konaklama tesisleriyle, piknik alanlarıyla ve aktivite merkezleriyle
batı, orta ve doğu Karadeniz Bölgesi ülke turizminde önemli bir yere
sahiptir.
İzleri kaybolmaya yüz tutmuş,
özelliklerini kaybetmekte olan bu değerlerimizi aslına döndürmek,
restore etmek, tarihimizi iç ve dış turizme açmak için on dört
yıldır kaynak aktarılmakta ve aktarılmaya da devam
edilmektedir.
Özellikle, deniz turizmine verilen desteğe,
yapılan yatırımlara rağmen iç ve dış
kaynaklı nedenlerden zaman zaman turizm sektöründe ekonomik sorunlar
yaşanmakta, işletmeciler ekonomik sıkıntılara
düşmektedirler. Burada asıl dikkat edilmesi gereken nokta,
Hükûmetimizin veya Bakanlığımızın desteklerinin
yetersiz olduğu değildir, asıl dikkat edilmesi gereken konu,
sektörü büyütmek, şoklara karşı dayanıklı ve
kalıcı, rekabet edebilir hâle getirmektir. Kaliteyi düşürmeden
maliyetleri düşürmek zorundayız. Bunun için işletmecisinden
yöneticisine, garsonundan temizlik personeline kadar tüm çalışanlar
kendilerini sürekli yenilemeli, zihniyet değişikliğini sürekli
geliştirmelidirler. Sadece yabancı turizme değil, iç turizme de
alan açılmalı, alternatifler sunulmalıdır. Herkesin
rahatlıkla tatil yapmasına imkân sağlayan tesisler inşa
etmek, yatırımcı için her geçen gün daha fazla önem
kazanmaktadır. Krizlerden çıkış için mutlaka bir B
planı baş ucumuzda olmak zorundadır. Olumsuz algı
yaratmamak, pozitif düşünmek, iç ve dış turizmi dengeleyici
planlar yaparak yapısal değişiklikleri mutlaka hayata geçirmek
zorundayız.
Hükûmetlerimiz döneminde ülkemizin
tanıtımının yapılması için birçok kaynak
aktarılmıştır. Ancak bu kaynağı aktarması
gerekenler ülkemizin tanıtımını değil FETÖ terör
örgütünün tanıtımını yapmışlardır.
Hükûmetimiz, özellikle 2016 yılında yaşanan terör olayları
ve FETÖ darbe girişiminden sektörü destekleyip ayağa kaldırmak
için birçok destek vermiştir. Yine, 2017 yılında (A)
sınıfı seyahat acentelerine uçak başı 20 bin TL destek
verileceği Sayın Başbakanımız Binali
Yıldırım Bey tarafından açıklanmıştır.
Bu vesileyle, görüşülmekte olan 2017 bütçesinin
vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Köktaş.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, on
beşinci sırada Ordu Milletvekili Sayın Metin Gündoğdu
konuşacak.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
bütçesi hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım.
2017 bütçesinin ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı olarak, millî kültür ve medeniyetimizin özünü oluşturan
değerlerimize her zaman bağlı kaldık. Diğer yandan, AK
PARTİ olarak, evrensel insani değerlere de kıymet vererek,
ırk, din, dil, kültür farkı gözetmeksizin yaratılanı
Yaradandan dolayı hoş gördük, sevdik.
Bir milleti millet yapan en önemli unsurlardan biri
kültürdür. Kültür bir milletin karakteridir ve bu karakterin oluşması
da asırlar alır. Medeniyetimiz asırlar boyunca diğer
kültürlerle etkileşim içinde olmuş ve İslamla
yoğrulmuştur; tüm bunlar eşsiz ve özgün bir birikim elde
etmemizi sağlamıştır. Bizim kültürümüz ebru gibidir, bir
kere yapılınca bir daha asla bozulmaz. Anadolu kültürü, farklı
renklerin aynı ruh ikliminde kaynaşması ve birleşmesiyle
oluşmuş, yüzyıllardır huzur ve saadet içinde yaşama
imkânı tanımıştır. Öyle ki bu kültürün izlerini
Adriyatik Denizinin kıyılarından Çin Seddinin duvarlarına
kadar görebiliriz. Bugün kadim bir medeniyetin mirasçıları olarak
bizlere düşen görev, kültürümüzü muhafaza ederek daha geniş kitlelere
ulaştırmaktır.
Kıymetli milletvekilleri, bir toplumun öncüleri
aydınlar ve sanatçılardır. Aydınlar ve sanatçılar,
içinden çıktıkları topluma karşı hem madden hem de
manen sorumludurlar. Sanatçılar da diğer meslek grupları gibi
işlerini en iyi şekilde icra etmeli,
saygınlıklarını ortaya koydukları eserleriyle
kazanmaya çalışmalıdırlar. Şimdi, sözde bazı
sanatçılar sırf gündeme gelebilmek için basit siyasi polemikler
oluşturup, aykırı olma adına toplum dinamiklerini göz
ardı edip, yüzyıllardan beri gelen değerleri ve kültürü
aşağılayıp iktidarı dinamitlemeyi marifet sanıyorlar.
Böyle tipler ancak kendi tükenmişliklerini açığa
vurmaktadırlar yoksa eserleriyle itibar kazanmış gerçek
sanatçılarda böyle hafifmeşreplik örnekleri göremezsiniz.
Batıya karşı kendi milletini ve devletini jurnalleyerek sanki
AK PARTİ iktidarı sanata ve sanatçıya düşmanmış
gibi olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bunlar yanlıştır, gerçek değildir.
Şimdi, özellikle son birkaç yıldır
hem Batı dünyasında hem de bizim bir kısım
sanatçımızda garip bir durum daha tespit etmiş bulunuyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı olumsuz
konuşanlar hemen baş tacı ediliyor. Ben buna Erdoğan
sendromu diyorum. Acayip bir kompleks kendini ele veriyor. Dik durup
doğru söyleyen ve düz yürüyen bir lideri sindiremiyorlar. Çünkü ezber
bozuldu, bir millet kendi kaderine kendi karar vermeye başladı. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Sindiremeyenler kimler?
METİN GÜNDOĞDU (Devamla) - Bu millet kendi
liderinin arkasında 15 Temmuzda görüldüğü gibi dik durdu ya,
sindirilemeyen bu.
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Hapishaneye
atıyorlar, konserleri iptal ediliyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Kimdir sindiremeyen?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
METİN GÜNDOĞDU (Devamla) Ama, kim ne
derse desin, kim ne yaparsa yapsın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Eşek ölür
kalır semeri, insan ölür kalır eseri. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanımızın eserleri
ortada, ona saldırmanın dayanılmaz hafifliği içinde
olanların neler yaptıkları da ortada. Takdir aziz
milletimizindir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü hem bu toprakların hem de
dünyanın hikâyesini sanatla anlatmayı görev üstlenmiştir.
Türkiyenin her noktasında var olmanın önem ve gereğine inanan
Devlet Tiyatroları 2002 yılında 12 ilde, 28 sahnede hizmet
verirken bugün 23 il, 65 sahnede hizmet vermektedir. Repertuvar seçiminde Türk
yazarlarının eserlerine öncelik vererek ulusal tiyatronun
gelişimi adına son derece önemli adımlar
atmıştır. Reşat Nuri Güntekinden Haldun Tanere,
Yaşar Kemalden Tarık Buğraya kadar birçok önemli yazarın
eserleri sahnelenmiştir.
Devlet Tiyatrolarının önemli
faaliyetlerinden biri de uluslararası tiyatro festivalleri
gerçekleştiriyor olmasıdır. Amacı sadece perde açmak
olmayan Devlet Tiyatroları sosyal sorumluluk projeleri de ortaya koymaktadır.
Cezaevlerine yönelik ve engelli vatandaşlarımıza yönelik birçok
proje gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; binalar ne kadar gösterişli ve muhteşem olsa da onu
yuva yapan bir kısım değerler vardır; insanlar ne kadar
zengin ve şöhretli olursa olsun, onları daha değerli kılan
başka hususiyetlere de ihtiyaç vardır. Şehirler, ülkeler ve
milletler için de durum farklı değildir. Mesele, eskilerin
deyişiyle, eşyaya ruh katmaktır; yoksa göz bakar görmez, el
tutar hissetmez, gönül hoşlanır ama sevmez. Gönlün ve ruhun diline,
gıdasına kafa yormadan hayatın hak ettiği anlamı
veremezsiniz. Bizim işimiz de bir sanatçı titizliğiyle
devletimizi milletimizin boyasıyla ve ruhuyla daha güçlü
kılmaktır.
Aziz milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun son
konuşmacısı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Baloğlu
olacak.
Buyurun Sayın Baloğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BALOĞLU (Konya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün görüşmekte olduğumuz
İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma
Bakanlığı, Kültür Bakanlığı bütçeleriyle birlikte
tüm bütçelerimizin, 2017 bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Bu hafta, hepimizin bildiği gibi, 7-17
Aralık haftası Mevlâna Haftası ve 17 Aralık Hazreti
Mevlânanın 743üncü Vuslat yıl dönümü. Bu vesileyle Hazreti
Mevlânayı aşkla, sevgiyle, muhabbetle ve rahmetle anıyorum ve
hem siz değerli milletvekillerimizi hem bizi dinleyen tüm
vatandaşlarımızı 17 Aralık şebiarus törenlerine,
Hazreti Mevlâna iklimine, Hazreti Mevlânayı anmaya ve
Konyamızın tüm güzelliklerini görmeye davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir taraftan İslamofobiyi ortaya
koyanların, diğer taraftan İslam adına kendisinden
başka hiç kimseyi Müslüman saymayan DEAŞ, FETÖ gibi örgütlerin
İslam dünyasında bölünmenin, parçalanmanın,
dağılmanın altyapısını oluşturmaya
çalıştıkları bu dönemde Hazreti Mevlânanın 743üncü
Vuslat yıl dönümü Uluslararası Anma Törenleri bu yıl Birlik
Vakti temasıyla, 7 Aralıkta Kandil Uyandırma, Sevgi ve
Birlik Yürüyüşüyle tarih boyunca kültür, sanat, irfan, hikmet ve ilim
merkezi olan Konyamızda başladı.
Hazreti Mevlânanın Biz dünyaya bölmeye,
parçalamaya, dağıtmaya gelmedik; biz bu dünyaya birleştirmeye,
derlemeye, toparlamaya ve büyütmeye geldik. sözü Birlik Vakti
sloganıyla son derece anlamlıdır. Bu sözün, hem ülkemiz için hem
de parçalanmaya çalışılan coğrafyamız için yeniden
uyarıcı mahiyette olması sebebiyle bu sözün hepimizi yeniden
uyandırmasını temenni ediyorum.
Türkiye, Mevlânanın öğretisini bütün
dünyaya yayabilecek önemli bir birikime sahiptir. Bu birikimin, dünyanın
ihtiyacı olan birikim olduğunu ifade etmek istiyorum. Hazreti
Mevlânanın öğretileri, terör örgütlerine karşı
ayrılıktan yana siyaset üretenlere, Müslüman toplulukları
mezhebine, meşrebine göre dağıtmak isteyenlere karşı
verilecek en güzel cevap olacaktır.
Söz aldığım Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığına gelince, tıptan felsefeye, astronomiden
matematiğe her alanda ülkemiz topraklarında ve gönül
coğrafyamızın her köşesinde üretilen yazma eserler,
matbaanın kurulmasından evvel elle yazılan ve elle
çoğaltılan eserlerdir. Diğer yandan, kültür tarihinin birinci
elden ve millî kültür mirasımızın kaynaklarından olan el
yazmaları ve nadir eserler, bilim adamlarının ve
araştırmacıların çalışmalarına
ışık tutan en değerli kültür varlıklarıdır.
Yazma eserler bugün ile gelecek arasında bağlantı kuran en
değerli hazinelerimiz olup bir anlamda toplumların ve devletlerin
hazineleridir. Yazma eserlerimiz muhteviyatı bakımından da
milletimizin en güzel ve önemli hasletlerini dile getiren dinî, edebî, kültürel
ve sosyal hayatımızın önemli belgeleridir. Aynı zamanda
yazma eserler gelenekli sanatlarımızın da nadide örnekleriyle
doludur. Yazma eser kütüphanelerimiz, sanatlarımızın
korunduğu, sergilendiği, öğrenildiği ve
öğretildiği yerlerdir.
Her medeniyetin, her kültürün bir sanat
anlayışı vardır. Sanat aslında insanların
çevreyi, dünyayı, kâinatı resmedip kendi medeniyet
tasavvurlarında ortaya koydukları şekle dönüştürülmesine
verilen isimdir. Geleneksel sanatlardan tezhip, minyatür ve hat sanatı da
İslam medeniyeti mensuplarının tahayyül dünyasından
oluşan örneklerinin surete dönüş şeklidir. Her eser, milletlerin
tasavvur ve tahayyül dünyasını ortaya koyar. Bu bilinçten hareketle 6093
sayılı Kanunla beş yıl önce kurulan Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı, yazma ve nadir basım eserlerimizin
korunması, tanıtımı ve kütüphanelerimizin yönetimi
bakımından üzerine düşen tarihî vazifeyi hakkıyla yerine
getirme çabası içindedir ve bundan sonra getirecektir. Türkiye genelinde 3
bölge müdürlüğü ve bağlı 22 kütüphanesiyle 300 bini nadirmatbu
olmak üzere 512 bin adet eser en görünür bir şekilde bilim âleminin
hizmetine sunulmaktadır. Süleymaniye Külliyesi içinde bulunan ve
Süleymaniye Doğumevi olarak adlandırılan bina, yapılan
tadilat, bakım ve onarım çalışmalarıyla modern bir
yapıya kavuşturulmuş, kitap restorasyonu, konservasyonu ve
araştırmaları için gerekli teçhizatla donatılarak kitap
şifahanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Ayrıca, Konya Yazma Eserler Müdürlüğü de Türkiyenin 2nci kitap
şifahanesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Yine, Konyamızda
yapılacak olan, şu anda projesi tamamlanmış ve ihale
çalışmaları devam eden Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü
Kütüphanesi ve Hat Müzesi de ülkemizde çok önemli eserlerden biri
olacaktır.
Ben sözlerime son verirken vaktişerifler
hayrola, hayırlar fethola, şerler defola diyerek hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Şimdi Halkların Demokratik Partisinin
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Osman Baydemir konuşacak.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, grubum
adına İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla sevgiyle, hürmetle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sözlerime başlamadan
önce, müsaadenizle, yurt dışında maruz kalmış
olduğunuz son derece nezaketsiz uygulamadan dolayı üzüntülerimi ifade
etmek istiyorum, sizlere geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Doğrusunu ifade
etmek gerekirse Sayın Başkan, yaşamış olduğunuz
aynı zamanda bir insan olarak da, insan onuru açısından da büyük
bir travmadır. Belki de bugün burada sizin yaşamış
olduğunuzdan hareketle dikkatlerinizi bu ülkenin içerisinde
yaşanılanlara çekmek istiyorum. Düşünün ki siz kendi ülkenizde
hemen hemen her gün ve her saat bu uygulamaya maruz kalıyorsunuz. HDP
milletvekilleri, seçildiği günden bugüne değin, hemen hemen her gün,
her sokakta, her mahallede sizin maruz kalmış olduğunuz
uygulamalara maruz kalıyorlar.
HDP eş genel başkanları ve 10
milletvekili şu anda cezaevinde Sayın Başkan. Aynı
şekilde, grup başkan vekilimizin bir ilçeye girişine izin
verilmedi Sayın Başkan. Sizleri, Meclis Başkanını,
başta iktidar grubu olmak üzere, Hükûmeti ve bütün parlamenterleri, bu
manada, bir kez daha empatiye davet ediyorum Sayın Başkan.
10 Aralık günü İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin Birleşmiş Milletler tarafından kabul
edilişinin 68inci yıl dönümüdür. İnsanın sahip olduğu
onur ve değerlerin haklara kaynaklık ettiği ve bu hakların
evrensel olduğu fikrini temel alan Evrensel Bildirgenin kabulü hiç
şüpheniz olmasın ki insanlık için büyük bir
kazanımdır.
10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Evrensel
Bildirgenin başlangıç bölümünde, insanlık ailesinin bütün
üyeleri için eşit, bölünmez ve devredilemez hakların
tanınmasının dünyada özgürlüğün, adaletin ve
barışın temeli olduğu; eğer hakları
korunamıyorsa herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare
olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği
uyarısında da aynı zamanda bulunuyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler örgütü de günümüzde
başta yaşam hakkı olmak üzere hakların korunmasında,
hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları, iç
savaşları önlemede, sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede
varoluş gerekçesini yerine getirmediği için bugün insanlık büyük
bir krizle karşı karşıyadır. Sadece Orta Doğu
coğrafyasına baktığımızda, sadece ve sadece kendi
ülkemizde yaşananlarla yüz yüze geldiğimizde, onlara
baktığımızda, özü itibarıyla kimden geldiğine
bakılmaksızın tabloyu gördüğümüzde nasıl büyük bir
insanlık kriziyle karşı karşıya olduğumuzu görme
imkânına sahip olacağız. Özellikle, ülkemizde, Türkiyede 2015
Temmuzundan bugüne değin savaş politikalarına, çatışma
politikalarına yeniden dönülmesiyle birlikte çözüm sürecinin yol
açmış olduğu insan hakları açısından göreceli
sükûnet yerini bir kez daha, maalesef, kaos ve ağır hak ihlallerine
bırakmıştır. İçeride ve dışarıda
sürdürülen savaş politikalarının da etkisiyle ülkenin temel
sorunları giderek daha da ağırlaşmış, siyasal
otoriterleşme tırmanışa geçmiş, kuvvetler
ayrılığı ve yargı
bağımsızlığı ortadan kalkmış, siyasal
gücün tek elde toplandığı fiilî bir otoriter rejimden totaliter
rejime kayış gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun hükmünde kararnamelerle işinden
atılan, hiçbir yerde çalışma hakkı tanınmayan, sosyal
haklarına, mallarına mülklerine el konulan, keyfî gerekçelerle
gözaltına alınan, işkence gören, sonu belirsiz sürelerce tutuklu
kalan, her türlü hukuki koruma ve savunma haklarından yoksun
bırakılan, ne Anayasa yargısından ne idari yargıdan
cevap alamayan yüz binlerce medeni ölü yaratmıştır. Vahim olan ise kimin
ne zaman ve hangi koşullarda medeni ölü hâline geleceğinin
belirsizleşmiş olmasıdır. İnsanların kişi
olmaktan, başka bir deyişle, hak taşıyıcısı
yurttaş olmaktan çıkarılması anlamına gelen bu
kaygı verici durum, büyük insan hakları krizidir; bir boyutuyla da
siyasal medeni ölüler yaratarak birer sosyal infaz durumu, birer sosyal infaz
realitesinin bir başka açıdan da adıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü ve
Haftasında, dünyada ve bölgemizde, bir nevi demokratik bir devlette,
Evrensel Beyannameyi koruma kollama görevi objektif olarak herkesten önce
Hükûmetindir ve Hükûmet içerisinde de icracı pozisyonu itibarıyla
İçişleri Bakanlığınındır. Bugün burada, 10
Aralık gününde İçişleri Bakanlığının
bütçesini görüşüyor olmamız bir tevafuktur ama aynı zamanda da
çok hayırlıdır. Müsaadeniz olursa Sayın Bakan, sizlere çok
ciddi eleştirilerimiz olacak ve eleştiri, demokrasinin de olmazsa
olmazıdır.
Bir kere, siyasete giren, hükûmetin bir parçası
olan, bakanı olan, cumhurbaşkanı olan, başbakanı olan,
bir ana muhalefet lideri olan veya milletvekili olan herkes peşinen
eleştiriye açık olmakla mükelleftir. Eleştiriyi
kaldıramayacak bir kişi varsa, bana göre, her şeyden önce
siyasete girmesin, sorumluluk mekanizmaları içerisinde yer almasın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığının öncelikle
misyonuna bakalım. Girin internet sitesine, İçişleri
Bakanlığının web sayfasında vizyonuna ve misyonuna
bakın. Temel hak ve hürriyetleri esas alma, İçişleri
Bakanlığının misyonlarından bir tanesidir. Mahalli
idarelerin hizmet standardını yükseltme İçişleri
Bakanlığının bir diğer vizyonudur. Sivil toplumu
destekleme bir diğer misyonudur. İnsan odaklı olmak, işte
bütün mesele bu. İnsan odaklı olmak bir diğer misyondur. Peki,
Sayın Bakan, yazılı olan bu belgeniz ve sizin vizyonunuz
gerçekten bir paralellik arz ediyor mu? Kendi içerisinde bir tezatlık yok
mu? Bu misyona uygun mudur sizin ya herrü ya merrü demeniz? Ya herrü ya
merrü bir devlet adamının sözü olabilir mi? Çok açık ve net
söylüyorum Sayın Bakan: Ya herrü ya merrü siyasetinin bugüne kadar
tezahürleri bu ülkede olmuştur. Ya herrü ya merrü diyenlerin büyük bir
çoğunluğu nihayet itibarıyla tarumar olmuştur ama kendileri
tarumar olurken arkada da çok büyük acılar, çok büyük travmalar
bırakmışlardır. Şimdi, müsaadeniz olursa bu büyük
insanlık krizinden, özü itibarıyla şiddetten, zorbalıktan,
hukuksuzluktan, kötülükten çıkışın yollarını
bizim aramamız lazım. Öyle bir noktadayız ki şiddet,
zorbalık, hukuksuzluk, kötülük yaygınlaşıyor,
sıradanlaşıyor ve belki de en kötüsü, kanun hükmünde
kararnamelerle, Hükûmet politikalarıyla ve sizin söylemlerinizle
kurumsallaşıyor, kurumsallaştırılmak isteniyor.
Bakın, çok açık ve net: Bir devleti
meşru kılan onun hukukudur, anayasasıdır,
yasalarıdır ve tarafı olmuş olduğu, Sayın Bakan,
uluslararası sözleşmelerdir, uluslararası sözleşmeler.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini korumak, kollamak sizin
sorumluluğunuzdur. Bu minvalde, bir devlet bir musibetle
karşılaştığında elbette ki mücadele edecektir ama
bu mücadele hukuk zemininden çıktığında her türlü
eleştiriyi hak edecektir. Bakın, hiçbir istisnai durum, ne savaş
hâli ne savaş tehdidi, dâhilî siyasi istikrarsızlık veya
başka herhangi bir OHAL, işkence uygulaması için gerekçe
gösterilemez. Bu, Türkiyenin tarafı olduğu Birleşmiş
Milletler Sözleşmesinin 2nci maddesinin 2nci paragrafının
hükmüdür ve bu ülkenin imzası vardır, dolayısıyla sizin
imzanız vardır altında.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işkence yasağı bu minvalde mutlak bir
yasaktır. Yargısız infaz mutlak bir yasaktır. Bu minvalde
kanun hükmünde kararnameler hukuku işkenceye olanak tanıyor, zemin
hazırlıyor. Savunma hakkının kısıtlanması
işkencenin gizlenmesine zemin hazırlıyor. Bir diğer
açıdan, işkenceyi artık, zanlıdan yargıya,
zanlıdan delile ulaşmanın bir aracı hâline getiriyor.
Bakın, işkence yasağı, Sayın Bakan, sizin için de
geçerlidir, benim için de geçerlidir, herkes için geçerlidir. O cunta
girişiminde bulunan, kalkışan ve bana göre insanlıktan
nasibini almayanlar için de işkence yasağı geçerlidir. Bu,
hiçbir insana uygulanamaz.
Son bir yıl içerisinde 1.622 tane işkence
yakınması var. Ben çok zamanınızı almadan
Cemal
Işık, kendi seçim bölgemde, Şanlıurfa 1 Nolu T Tipi
Kapalı Cezaevinde tutuklu. 15 Ağustos 2016da gözaltına
alındı, götürüldüğü Ceylânpınar Terörle Şube
Müdürlüğünde sorgu görevlilerince hazırlanan ifadeyi
imzalamaması üzerine elektrik verme, ölümle tehdit, copla cinsel
saldırı, darbetme ve diğer bütün yasaklanan uygulamaların
tümüne maruz kaldı.
Cahit Ok, yine Şanlıurfa 1 Nolu T Tipi
Kapalı Cezaevinde, infaz kurumunda tutuklu bulunuyor.
Çırılçıplak soymadan tutun gayriinsani bütün muamelelere kadar
yakınmalarda bulunuyor.
Mustafa Süleyman, yine Şanlıurfa 1 Nolu T
Tipi Kapalı Cezaevinde. Ceylânpınar Jandarma
Komutanlığında demin ifade etmiş olduğum bütün
işkence yöntemlerine maruz kalıyor.
Faruk Bayğut, yine Şanlıurfada,
Şanlıurfa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürüldü.
Burada bulunan 5 veya 6 kişi Biz polis değiliz, özel
görevlendirilmiş ekibiz. diyerek çırılçıplak soyma,
hakaret, tazyikli su ve benzeri gayriinsani işkence muamelelerine maruz
kaldı.
Yusuf Çetin, Feyzullah Kıpçak ve eğer
dilerseniz, eğer isterseniz bu 1.222 kişinin tümünün listesini
İnsan Hakları Derneğinin, İnsan Hakları
Vakfının ve diğer insan hakları
kuruluşlarının verilerinde de görme şansına sahip
olursunuz.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; neden bütün bunlar yaşandı, neden bütün bunlar
yaşanıyor, esası itibarıyla buraya bakmak lazım. Her
şeyden önce bir kez daha ifade etmek gerekir ki bugün bu ülkede bu kaosun,
bu tablonun yaşanmasının hukuki, siyasi, ahlaki sorumluluğu
herkesten önce Hükûmetindir çünkü Hükûmet objektif olarak bütün bunları
önlemekle mükellef olan bir devlet erkidir.
Şimdi, bütün bu
yaşadıklarımız neden 2013 ile 2015in nisan ayları
arasında yaşanmadı? Neden bugünkü kaos o dönem
yaşanmadı? Çünkü o dönem çatışmasızlık hâli
vardı. Çünkü o dönem yetmiş yıllık, seksen yıllık
Kürt sorununun çözümünde müzakere yöntemine geçiş vardı. Ben burada
açık yüreklilikle ifade ediyorum, Kürt sorununu yaratan, Kürt sorununu
bugüne getiren AKP değildir, AKPden önce de Kürt sorunu vardı. AKP,
Sayın Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı, Sayın
Öcalanla birlikte
Bakın, bir tarihî ezber bozuldu. İlk defa,
cumhuriyet tarihinde ilk defa Kürt sorununun müzakere yöntemiyle, diyalog
yöntemiyle çözümüne dair bir paradigmasal değişim oldu. İşte,
o paradigmasal değişim içerisinde doğdu HDP. HDPnin temel
misyonu, temel vizyonu, Orta Doğuda bugün yaşamış
olduğumuz etnik kimlik savaşları, mezhepsel savaşlar,
birbirini tanımama, birbirini boğazlamaların aynı zamanda bir
panzehri, bir barış projesi olarak ortaya çıktı ve
açık söylüyorum, HDP, Kürtlere özgürlük, Alevilere özgürlük,
farklılıklara özgürlük, ne kadar çeşitlilik varsa hepsinin bir
arada eşitçe yaşamasının paradigması hâline
dönüştü. Ama gelin görün ki bu paradigma Türkiye toplumu tarafından
büyük bir teveccühle karşılandı. Bu büyük teveccüh öyle büyüdü
ki Hükûmetin tek başına hükûmet olma pratiğini ortadan
kaldırdı. 7 Haziran seçimlerinde, 8 Haziran sabahı Türkiye
yepyeni bir güne, yepyeni bir sürece, yepyeni bir sayfaya açıldı ve
esas sorun, 8 Haziran sabahı Türkiyede açığa çıkan
iradenin tanınmamasıdır.
Şimdi, diyorsunuz ki: HDP şiddetle
arasına mesafe koysun. Ben bunu ekranları başındaki
-eğer bizi izliyorlarsa- Türk halkına, Türk kardeşlerime ifade
etmek istiyorum: HDPnin bugünkü şiddetin bu raddeye gelmesinde zerreyimiskal
kadar bir dahli yoktur. Tam tersine, 400 milletvekili istiyorum. Tek
başına iktidar olmak istiyorum. dayatmasının sonucudur
bugün yaşamış olduğumuz bütün bu şiddet sarmalı,
bütün bu kaos sarmalı.
Bakın, barış tek başına ama
tek başına iktidar olma arzusuna kurban edildi ve öyle bir kurban
edildi ki bugüne kadar yitirmiş olduğumuz her can bu perspektifin, bu
politikanın dayatmasının sonuçlarıdır; objektif
olarak, subjektif olarak sonuçlarıdır. Ne yazık ki bu cinayet
hâli ve bu cinnet hâli hâlen devam ediyor. Şimdi, ben size sorarım,
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve 10 milletvekilinin
fikriyatıyla baş edilemediği için bugün onlar cezaevindeler.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Ne alakası var?
Hüda Kaya da alındı, çıktı.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) HDP
fikriyatıyla baş edilemediği için cezaevindeler. Niye HDP
fikriyatıyla baş edilemedi? Çünkü HDP 13,1lik bir oy
oranını elde etti. Ben buradan açık yüreklilikle söylüyorum,
HDPnin 13,1 oy almasının iki temel nedeni vardı: Bunlardan bir
tanesi paradigmasıydı, felsefesiydi ama bir diğeri de
çatışmasızlık zeminiydi, çatışmasızlık
zemini. HDP sıçramasını barışa borçluydu, ölümlerin
olmamasına borçluydu. Peki, sorarım size, şu anda ekranı
başında bizi izleyen kardeşlerime sorarım; ne oldu da 7
Haziran ile 1 Kasım arasında HDP 3 puan kaybetti? Ne oldu da Hükûmet,
Hükûmet partisi 258 milletvekilinden 317 milletvekiline çıktı? Bu
beş aylık zaman dilimi içerisinde ne oldu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hendeğe
düştüler, hendeğe
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Olan şuydu:
Suruçta büyük bir saldırı meydana geldi, 33 insanımız
hayatını yitirdi. Hemen akabinde Ceylânpınarda 2 polis memuru
uykuda hunharca katledildi. Hemen akabinde Zergele köyü bombalandı, 10
sivil insan hayatını yitirdi ve bütün bu süreç 10 Ekim Ankara Gar
patlamasına kadar devam etti, 102 insan hayatını yitirdi. 400ü
aşkın yerde HDP büroları, ofisleri saldırıya maruz
kaldı. Bütün kitle iletişim araçları bize
kapılarını kapattı.
Şimdi, hemen şuraya bakalım: Ekim,
daha doğrusu haziran ve kasım ayları arasında, dönemin
sadece Başbakanı Sayın Davutoğlu üç yüz on saat
televizyonda propaganda yapma imkânına sahipken Sayın
Kılıçdaroğlu kırk dört saat, Sayın Bahçeli yirmi dokuz
saat; Sayın Yüksekdağ ve Sayın Demirtaş, Eş Genel
Başkanlarımız sadece ve sadece altı saat kendilerini ifade
etme imkânına sahip oldular. Bir nevi şiddet zemini, kan zemini,
tabut zemini tek başına iktidar olmanın birer aracı hâline
dönüştürüldü ve hiç şüpheniz olmasın ki bu şiddet zemini
aynı zamanda bir darbe mekaniğinin de üremesine yol açtı.
Şimdi şu fotoğraflara lütfen iyicene
bakalım. Bir kez daha söylüyorum: Devleti devlet yapan meşruiyetidir,
meşruiyeti de hukuktan gelir. Siz ne mücadele yürütürseniz yürütün,
kiminle mücadele yürütürseniz yürütün Cizreyi, Nusaybini,
Şırnakı bu hâle getirmeye hakkınız yoktur; bu
hukuksuzluktur, bu cinayettir. Bakın, buradaki fotoğraf Cizrenin,
Nusaybinin, Surun ve Şırnakın fotoğrafı; yerle bir
edilmiş olan şehirler, kentler, aşırı güç
kullanımının ifadesi. Bu fotoğraf da sivil, masum
insanların katledilmesi. Bu fotoğraf aynı zamanda Halepte ve
Gazzede de gerçekleşiyor. Siz Halepi, Gazzeyi eleştirirken, Bu
bir insanlık dramı, insanlık trajedisi. derken Sayın
Bakan, aynısını Cizrede, Surda, Nusaybinde yaparsanız
ciddiyetiniz kalmaz, uluslararası arenada saygı kalmaz.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Orası ile
buralar kıyaslanır mı?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Size derler ki:
Önce kendine bak. Önce kendine bak, ondan sonra beni eleştir. derler.
Dolayısıyla, hukuk zemini içerisinde kalınmadı, insan
hakları zemini içerisinde kalınmadı, aşırı güç
kullanıldı; bizim eleştirimiz buydu. Sizler de
tanıksınız, insanlık da tanıktır, Rabbim de tanıktır.
O dönem içerisinde, haziran-kasım dönemi içerisinde, tam 14 yerde HDP
mitingler gerçekleştirdi, 14 yerleşim biriminde. Hendeklerin
kaldırılması, operasyonların durdurulması; buna
Hükûmet izin vermedi. Niye izin vermedi? Çünkü tek başına iktidar
olma politikası yetmiyordu, ikinci bir şeye daha ihtiyaç vardı,
başkanlık referandumuna kadar cenazelerin gelmesine ihtiyaç
vardı, şiddetin gerçekleşmesine ihtiyaç vardı.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Yazık ya! Yazık, yakışıyor mu?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın Bakan,
bütün samimiyetimle söylüyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Hiçbir samimiyetin yok senin.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Gel, eleştir
beni, kürsüyü siz de kullanacaksınız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Bu eleştiri değil. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine
hakarettir, eleştiri filan değil.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Konuşmayı dinleyip sonra cevap verseniz
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Konuşmayı dinleyin bir isterseniz.
BAŞKAN Müsaade edin, ben yönetiyorum Genel
Kurulu.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Arkadaşlarım beni uyarmışlardı Sayın
Bakanın eleştiriye tahammülü yoktur. diye. Doğrusu, bu bir kez
daha açığa çıkmış oldu ama ben insicamımı bozmayacağım
Sayın Bakan.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Eleştiriyle
alakası yok bunun.
ÖMER ÜNAL (Konya) Tamamen iftira.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şimdi, bir
diğer açıdan hadiseye baktığımızda, öyle bir
noktada bulunuyoruz ki
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yahu, bir de PKKya
bir şey söyle.
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Öyle bir noktada
bulunuyoruz ki
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söylesene
Niye bir
şey söylemiyorsun?
ALİ ATALAN (Mardin) Dinlersen anlarsın.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
bütün bölgeye,
bütün coğrafyaya baktığımızda, şu haritaya
baktığımızda
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Allah Allah! Bir de
PKKya bir şey söyle, çukurlara bir şey söyle. Konuşuyorsun ya!
Terörist de, uyuşturucu tüccarı de.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
seksen yıl
boyunca bölgeye dayatılan sosyoekonomik politikaların
haritasını şu anda görüyorsunuz; yoksullaştırma
haritası, yoksullaştırma politikası.
Şimdi, şu haritaya
baktığınızda Demokratik Bölgeler Partisinin iradesini
görüyorsunuz. Diğer bir haritaya baktığınızda ise
kayyum iradesini görüyorsunuz, kayyum politikasını görüyorsunuz.
Yoksullaştır, bir boyutuyla nana muhtaç et, akabinde de iradesini
elinden al. Kayyum bu manada birer darbedir ve kayyum uygulaması, kayyum
yasası bu Parlamentodan geçmemiştir, kanun hükmünde kararnameyle
getirilmiştir. Burada bütün grupların ittifakları söz konusu
oldu, Kayyum olmamalıdır. dedi bütün gruplar ama buna rağmen
kayyum politikası hayat buldu ve yüzde 50yle, yüzde 60la, yüzde 70le
seçilen
ÖMER ÜNAL (Konya) Teröre destek veren.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
belediye
başkanları şu anda cezaevinde, milletvekilleri şu anda
cezaevinde, legal demokratik siyasetin zemini ortadan
kaldırılıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 18 yaşındaki
çocuktan emir alan belediye başkanları.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Belediye
başkanlığı yaptığı için cezaevinde
değil ki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ne yaparsanız yapın ama ne
yaparsanız yapın
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Talimat geldi mi
dağdan?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
şiddetle,
baskıyla, zorla, zorbalıkla bir özgürlük talebini ortadan
kaldıramazsınız. Bakın, çok açık ve net bir dille
ifade ediyorum: Türk halkının Orta Doğu coğrafyasında
ve kendi coğrafyasında hakkı neyse, Arap halkının
hakkı neyse, Fars halkının hakkı neyse, Kürt
halkının da özgürlük hakkı onun anasının ak sütü gibi
kendisine helaldir. Bunu ortadan kaldırma çabası, bunu şiddetle
bastırma çabası despotizmdir.
Sayın Bakan, bakın, 12 Eylül darbesiyle
8.500 insan, içinde akademisyenin, aydının, yazarın, toplumsal
dinamiklerin olduğu insan işinden edildi. Bugün ise 100 bini
aştı bu. Bu bir darbedir Sayın Bakan, bu bir darbedir ve 12
Eylül darbesinden daha ağır bir darbedir.
Bir diğer husus, bütün bu darbe, bütün bu kaos
mekaniği işletilirken aynı zamanda yalana başvuruluyor, aynı
zamanda iftiraya başvuruluyor. Çok açık ve net söylüyorum, Ahmet
Türkü tutuklamak, aynı zamanda barışı tutuklamaktır;
Ahmet Türkü tutuklamak, aynı zamanda birlikte yaşam arzusuna darbe
vurmaktır. Ahmet Türkü tutukladıktan sonra da ona iftira atmak size
hiç yakışmamıştır Sayın Bakan, hiç
yakışmamıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, sana da
yaptılar aynısını. Ne konuşuyorsun be?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Diyorsunuz ya,
birisi gelmiş Ahmet Türkün odasında sigara yakmış ve Gel,
benim sigaramı yak. demiş. Sayın Bakan, eğer davanıza
inanıyorsanız, gerçek sadece gerçek, hakikat sadece hakikat size
yeterlidir, böyle bir iftiraya gerek yok. Size bu yalanı söyleten her
kimse, bence onun yakasına yapışın ve
açıklığa kavuşturun. Kamera mı vardı, Ahmet Türk
mü size söyledi ya da sigarasını yaktıran kişi mi size
söyledi? Bakın, o kumpaslara ben de maruz kaldım, biliyor musunuz,
ben de maruz kaldım o kumpaslara.
BAŞKAN Sayın Baydemir, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) On yıllık
Belediye Başkanlığım döneminde bu ve benzeri onlarca
kumpasa maruz kaldım ve daha önce de kimi iktidar partisinin hatipleri de
bu konudaki iftiraları bu Genel Kurul salonunda da ifade ettiler. Bu,
köken itibarıyla nereye dayanıyor, biliyor musunuz bu kumpas? Bu bir
cemaat pratiğiydi, öyle bir pratikti. On yıllık zaman dilimi
içerisinde, KCK ana davası ve operasyonlarında belediye
başkanlarımızın maruz kaldığı bütün o
saldırı dönemi içerisinde benzer kumpaslar kuruldu.
Çok açık ve net söylüyorum, bu toplumun bundan
hızla ama hızla çıkmaya ihtiyacı vardır. Tehdit
diliyle, şantaj diliyle bir gram mesafe kat etme imkânı yoktur. Bugün
milletvekillerinin tutuklanması, eş
başkanlarımızın tutuklanması, belediye
başkanlarımızın tutuklanması, yerlerine kayyum
atanması, medyanın susturulması, aydınların
susturulması, gazetelerin susturulması, muhalif olan herkesin
terörize edilmesi, kriminalize edilmesinin yaratacağı tek bir sonuç
vardır; şiddet argümanına sarılanlara meşruiyet
hazırlamak, onların propaganda zeminini daha da büyütmek. Bu itibarla
da bu gidişat, gidişat değildir; bu yol, yol değildir.
Eğer gerçekten şiddetin
durmasını istiyorsanız, gerçekten bu ülkenin bir kez daha ama
bir kez daha evlatlarının hayatını yitirmesini
istemiyorsanız, nisan ayını beklemeye gerek yok, hemen
yarın, hemen yarın birlikte el ele vererek bu şiddet
sarmalından bu ülkeyi çıkarabiliriz ve bir kez daha müzakerenin, bir
kez daha diyaloğun, bir kez daha istişarenin yoluna geçiş
sağlayabiliriz.
Dersim harekâtı döneminin diliyle, Şeyh
Sait kıyamı diliyle, Koçgiri isyanının diliyle, 12 Eylül
hukukunun diliyle, pratiğiyle bu ülkeye huzuru, barışı,
kardeşliği getirmek mümkün değildir. Bu ülkenin insanları
hayatını yitirdiğinde, bu ülkenin insanlarının
hayatı kıymetsizleştiğinde bu ülkenin mirasının
da değeri gidecektir. İnsani, vicdani, ahlaki erozyon olduğunda
lira da değer kaybedecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ben bir kez daha bir
bütün olarak bu ülkenin akli salim olan bütün insanlarını ve
özellikle de siyasi grupları ortak paydalarda buluşmaya, şiddet
sarmalından çıkmaya, kaos sarmalından çıkmaya davet
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip grubumuza açık bir sataşmada bulunmuştur,
şu ifadeleri kullanmıştır: 7 Hazirandan 1 Kasıma
kadar Hükûmet partisi tek başına iktidara gelmek için şiddetin
önünü açmıştır. Böyle bir uygulama yapmıştır.
Bunun için iktidarı hedeflemiştir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İktidarı hedefledi, AK PARTİye bir şey demedi Başkan,
Hükûmet cevap versin.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada herkesin şu soruyu
kendisine sorması lazım: Biz neden oy kaybettik? Bakın,
değerli milletvekilleri, 8 Haziran 2015, koruculara hitaben: Size o
keleşleri çevirmesini biliriz, buralardan defolup gideceksiniz. 27 Temmuz
2015, PKK sizi tükürüğüyle boğar. 7 Haziran seçimlerinden sonra
yüzde 13 oy aldığını söyleyen bir partinin
milletvekillerinin kullandığı ifadeler, sonra Bizim oyumuz niye
düştü? Devlet de seyirci kalacak bunlara, öyle mi? Siz bu ifadeleri
kullanacaksınız, bunlara da devlet hiçbir şey söylemeyecek.
Bakın, değerli milletvekilleri, burada
hani söylüyoruz ya terör örgütüne tek laf edemiyorlar diye, bakın, bir
şey kullanacağım. Bunların bir yapısı daha var,
KCK, bir açıklama yapıyor. Eş Genel Başkanları
şöyle bir ifadede bulunuyor: Bizim bu açıklamadan
anladığımız, tümüyle ateşkesin bitmesi durumundan söz
etmiyorlar bu açıklamada fakat ateşkes karşılıklı
olmalıdır, ihlal eden askerî baraj, yol yapımları
durması gerektiği, durmazsa misilleme yapılacağı
yönünde, biz böyle okuduk. Şimdi, bir terör örgütü kendince ateşkes
ilan ediyor, kesiyor, açıklamalar yapıyor. Kendisini de siyasi parti
olarak gören, legal bir parti olarak gören bir Genel Başkanı da bir
siyasi partinin Eş Genel Başkanı da Biz bunu barajlar falan
durmazsa yaparlar diye anladık, durursa sorun yok. diyor. Ne demek?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Nerede demiş?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ne demek Baraj ve yol
duracak?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Nerede demiş?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ne demek duracak? Böyle
bir şey olabilir mi? Böyle bir açıklama olabilir mi? Sonra dönüp
diyeceksiniz ki: Biz neden oy kaybettik? Bakın, değerli
milletvekilleri, Dürümlüye gidemeyen bir siyasi parti var
karşımızda. Hidayet Tek, 4 yaşında, Şırnak
İdilde, sırtınızı
dayadığınızı PKKlı teröristler tarafından
döşenen mayın sonucu vefat etti. İşte, ondan dolayı
siz oy kaybediyorsunuz. Başbağlardaki Mehmet Can Eringil isimli 4
aylık bebek, PKKnın Bağlar saldırısında
hayatını kaybetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) - Millet gerçek yüzünüzü
gördükçe sizi aşağı doğru indiriyor. Merak etmeyin, şu
an aldıklarınız daha iyi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Gün geçtikçe, gerçek
yüzünüz ortaya çıktıkça çok daha farklı, küçük oranlarla
karşılaşacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baydemir, sizi dinliyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, benim
de söz talebimi görüyorsunuz değil mi?
BAŞKAN Görmedim, şimdi
bakacağım.
ERHAN USTA (Samsun) Bakın ama.
BAŞKAN Buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Hatip, sataşmaya yanıt verirken
BAŞKAN Pardon.
Sayın Usta, görmedim. Çünkü burada, benim
ekranda soru sormak için sisteme giren milletvekilleri var. Ben genellikle
sisteme girerek söz isteyen arkadaşları ekrandan takip ediyorum. O
yüzden sizi göremedim, kusura bakmayın.
ERHAN USTA (Samsun) Nasıl yapacağız
peki? O sorunu ben çözemem, o sorunu Başkanlık Divanı çözecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, Sayın Hatip iki dakikalık süresini
kullanınca Tek bir söz edemeyen. demek suretiyle konuşmamı
içeriğinden
BAŞKAN Terör örgütüne laf edemeyen. dedi,
evet.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Evet
Tek bir laf edemeyen. demek suretiyle töhmet altında
bırakmıştır ve bizim açımızdan da grubumuz
açısından da Bunlar sırtını dayadıkları
terör örgütü
demek suretiyle de töhmet altında
bırakmıştır. Ben sataşmadan dolayı söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(HDP
sıralarından alkışlar)
Terör örgütüne laf edemiyorlar. diye bir ithamda
bulundu, herhâlde onu düzelteceksiniz.
ÖMER ÜNAL (Konya) Yüksekdağ
aynısını söylemedi mi?
BAŞKAN - Buyurun.
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bir kez daha
söylüyorum: Siyaseti husumete dönüştürmüş durumdasınız.
Siyasi argümanlarla ortak akla ulaşmanın önünde bir engel, bir set,
bir bariyer oluşturuyorsunuz. Çok açık ve net söylüyorum: HDP
fikriyatı ve HDP realitesi, kimden gelirse gelsin şiddeti
reddediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şiddet
değil, terör saldırıları.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Şiddet
sorunların çözümünde birer yöntem olmadığı için bugün ben
Parlamentodayım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kaleşnikof
için söyle Şiddeti reddediyoruz. diye.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu Parlamento,
şiddetsiz yöntemlerle Kürtün de Türkün de Parlamentosu olsun
inancını taşıdığım için 7 Haziranda aday
oldum.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) PKK terörünü de
reddedin o zaman.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ama aynı
zamanda, bu devlet, Kürtün de Türkün de ortak devleti olsun diye legal
demokratik siyasette ısrarcı durumdayız ama siz ısrarla
üstünü örtüyorsunuz.
Bakın, Ceylânpınar
saldırısı değil mi? Bir kez daha söylüyorum: Lanetliyorum,
ilk gün lanetledim, Suruçta bombanın patladığı bahçede ilk
gün lanetledim. Ve burada araştırma önergesi verdim, Gelin, bu
olayı tüm çıplaklığıyla açığa
çıkaralım. dedim.
Bakın, Derik Kaymakamı için, Sayın
Bakan, Ahmet Beyin eleştirmediğini, kınamadığını
söylüyor. Ben biliyorum, Ahmet Beyi ben tanıyorum. Reddediyoruz cinayeti,
reddediyoruz saldırıyı, kınıyoruz
saldırıyı ama gelin... Sayın Bakan, o cinayetten pis kokular
geliyor, çok pis kokular geliyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Her zamanki gibi.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın,
gözaltına alınan AKPnin aday adayı, milletvekilliğinin de
aday adayı. Ve iddialar, açık söylüyorum, iddialar, yolsuzluğun
üzerine soruşturma açtığı söyleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baydemir, teşekkür
ederim.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın,
eğer bu gerçekleri, bu realiteleri biz bu Genel Kurulda açığa
çıkarmanın çabasını ortaya koyarsak Kim şiddetten
yana, nasıl şiddeti ortadan kaldırabiliriz?in de yol
haritasını beraber çıkarabiliriz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Hiç yakışmıyor, yazıklar olsun! Yalan ruhunuzu
çalmış sizin.
BAŞKAN Sayın Usta, biraz önce
yaptığım açıklamaya artı olarak bir de sözlü olarak ifade
ederseniz söz aldığınızı, bundan sonra böyle bir
problem yaşamayız.
Buyurun Sayın Usta,
ERHAN USTA (Samsun) El kaldırdım ama
görmediniz herhâlde, bu tarafta olmanın dezavantajı
sanırım.
BAŞKAN Açıklama mı
yapacaksınız?
ERHAN USTA (Samsun) Evet, madde 60a göre
kısa söz talebim var.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Gazzede, Musulda, Halepte masum insanlara yapılan
katliamlar ile güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini birbirine karıştırmamak
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, az önceki hatibin
konuşmasından sonra şu tespiti yapmanın gerektiğine
inandım ben: Şimdi, Gazzede, Musulda, Halepte masum insanlara
karşı bir katliam olmaktadır, bir katliam
yapılmaktadır. Burada yapılan katliamlar ile ülkemizde güvenlik
güçlerimizin terörle mücadelesini birbirine karıştırmamak
gerekir. Bunların birbirine benzetilmesi, karıştırılması
çok vahim bir hata olur. Orada masum insanlara karşı bizim güvenlik
güçlerimizin, devletimizin yaptığı herhangi bir katliamdan, bir
şeyden söz etmek mümkün değil, orada terörle mücadele
yapılıyor ama diğer tarafta yapılan tamamen farklı bir
şeydir. Bu vahim hataya düşülmemesi gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, bir devletin egemenlik
sınırları içerisinde hiç kimsenin kendisine bir egemenlik
alanı kurmaya kalkamayacağına ve başkanlık konusunda milletin
vereceği karara saygı duymak gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tekrar kürsüden
söz almayacağım sürem kısıtlı olduğu için.
Sayın Ustanın dediklerine aynen ben de
iştirak ediyorum. Bakınız, Operasyonlar dursun, hendekler kapatılacak...
Böyle bir şey olamaz. Bir devletin egemenlik sınırları
içerisinde hiç kimse ama hiç kimse kendisine bir alan oluşturmaya,
kendisine bir egemenlik alanı kurmaya kalkamaz, buna devlet müsaade etmez.
Burada bir siyasi partinin takınacağı tavır şudur:
Güvenlik birimlerinin bu hendeklerin kapatılması noktasında
atacağı bütün adımları desteklemektir, başka hiçbir
şey değildir. Şartlı herhangi bir ifadede bulunmak Türkiye
Cumhuriyeti devletinin varlığıyla ters düşmektedir.
Bir diğeri, dillerine dolamışlar
Başkanlık da başkanlık. Arkadaşlar, milletin
iradesinden korkmayalım, buna karar verecek olan milletin kendisidir.
Eğer Başkanlığa geçeceğim. diyorsa onay verir,
geçer, başka bir sistem istiyorsa o sistemi getirir. Bunu birilerinin
söylemleri, birilerinin ifadeleriyle durdurmanın da bir imkânı
yoktur. Millet iradesine saygı eğer duyuluyorsa milletin
vereceği karara da saygı duymak gerekir diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Muş, toparlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şunu da ifade
etmem gerekiyor: Sayın Başkan, bakın, burada devlet durup
dururken operasyon yapmaz, devlet durup dururken güvenlik birimlerini faaliyete
geçirmez. İnsanların mahremine giren, evlerin duvarlarından
birbirine geçecek şekilde tüneller kazan, yatak odalarına giren
PKKlı teröristlere
Bakın, mahremlerine girdi diyorum bu
teröristler. Bunları güvenlik birimleri ne yapacak? Tutacak, orada etkisiz
hâle getirecek. Burada çıkıp bunlara karşı bir duruş
sergilemesi gerekir hatibin.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne kadar bilmeden konuşuyorsunuz, öf!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, bu tüneller kazılıyorken bu devlet neredeydi? Bu
tüneller kazılıyorken bu devlet neredeydi?
BAŞKAN Sayın Önder
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tünelleri bırak, Dilek Doğanı vurmadı
mı bu devlet ya?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Neredeydi bu
tüneller kazılıyorken bu devlet?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evine girip de vurdu.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Bir gecede
kazmadılar bu tünelleri. O zaman alkışlıyordunuz.
BAŞKAN Sayın Önderi dinlemek istiyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Görmüyordunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 12 Eylül de yüzde 92
almadı mı milletten?
BAŞKAN Sayın Önderi dinleyeceğim,
lütfen.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Üç sene sürdü o tüneller.
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Hatibe,
Grup Başkan Vekiline önerimiz şu: Devlet tanımının
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen HDPyi
savunuyorsun! Bunlar sana
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hakan,
konuşmalarına dikkat et, tamam mı? Konuşmalarına
dikkat et.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Konuşmalarıma dikkat ediyorum burada.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne zaman yere
çakılacağın belli olmaz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Öyle mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vay, hadi
bakalım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamam mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vay vay vay!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konuşmalarına
dikkat et.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Gayet dikkat
ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O gözlüklerini
çakarım, aşağı inersin.
BAŞKAN Sayın Özkoç
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu nasıl
bir şey ya? Sen milletvekili misin, haydut musun?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adam gibi konuş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen milletvekili
misin, haydut musun?
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adam gibi konuş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Adam gibi
konuşuyorum. Bu ne ya?
LEVENT GÖK (Ankara) Hakan, lütfen.
BAŞKAN Sayın Özkoç
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu ne ya? Sen
ona söyle bir şey ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Onlara konuşma,
bana konuş.
BAŞKAN Sayın Özkoç
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen ona söyle
bir şey ya. Benim grup başkan vekilim HDPye cevap veriyor, bu
rahatsız oluyor. Bu ne ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konuşma lan!
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, hayır, ondan
rahatsız olduğu yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu ne?
BAŞKAN Sayın Özkoç, lütfen dilinize
dikkat edin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Benim grup
başkan vekilim HDPye cevap veriyor, senin adamın rahatsız
oluyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Ondan rahatsız olmuyor.
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adam gibi konuş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, birbirinize
geçmişsiniz.
BAŞKAN Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:13.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına ikinci konuşmacı olarak Mardin Milletvekili Sayın Ali
Atalan konuşacak.
Buyurun Sayın Atalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ALİ ATALAN (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mevcut siyasal durumun ve gelişmelerin hayli
önemli olması dolayısıyla, konuşmayı, bütçe rakamlarına
ve onun teknik boyutlarına boğmamak adına, bu bütçeye temel
teşkil eden siyaset anlayışına dair birkaç hususu belirtmek
istiyorum.
Burada söz konusu olan, daha doğrusu,
olması gereken, Hükûmetin millî savunma siyaseti olsa gerek ancak o da
varsa. Bize göre, değerli arkadaşlar, AKP Hükûmetinin tutarlı
bir millî savunma stratejisinden söz etmek hiç mi hiç mümkün değildir,
olsa olsa buna millî savrulma siyaseti denebilir.
Hükûmetin muhtelif bakanları ve AKP adına
çıkan hemen hemen bütün milletvekilleri konuşmalarında sürekli,
barıştan, adaletten ve mazlumlardan yana olduklarını
vurgularlar.
Dış politika bağlamında gerçi
dün konuşuldu ama malum, millî savunma siyaseti dış politikadan
bağımsız ele alınamaz. Onun bir iz düşümü olduğu
hasebiyle bu alana değinmek gerekiyor. Bilindiği üzere, dış
politikada ya idealist olunur ya realist veya her ikisinin karması. Peki,
AKP Hükûmeti bunlardan hangi anlayışı temsil ediyor? Bize göre,
sahip olduğu dış politika ve millî savunma perspektifi maalesef,
maalesef irrasyonel, tutarsız, apokaliptik ve günübirliktir. Kusura
bakmayın, bunun haricinde hiçbir şey değildir sizin
anlayışınız. Bakın, örneklemek gerekirse, Rojavada
Kürt halkının başına felaket geldiğinde ve akabinde
IŞİD bizimle komşu olduğunda hiçbir şey söylenmedi,
yapılmadı ama akabinde Kürt halkı IŞİDi kendi
topraklarından süpürmeye başladığında kıyamet
koparılacak, müdahale edilecek. Neymiş? Millî güvenlik tehlikeye
girecekmiş. Hani mazlumdan yanaydınız, sürekli söylüyorsunuz.
Bakın, değil biz, dünyanın hiçbir teşkilatı ve devleti
bu şekilde size inanmaz ve güvenmez. Zaten art arda çıkan
dış politikadaki krizlerin sebebi bu zihniyetin ta kendisidir.
AKPnin dilinden hiç düşürmediği, bizim de
aynen, sürekli söylediğimiz üzere, Orta Doğuda
sınırların emperyalistler tarafından yapay, suni bir
şekilde çizildiği hususuna gelince: Kürt halkını parçalayan,
Kürt halkını da parçalayan çizilen bu emperyalist sınır
üzerine AKP betondan duvarlar örüyor, adına da Türk seddi deyip
övünüyor. Öz akrabaları arasına yüzlerce kilometre utanç duvarı
örülüyor, bunu yapan da AKPnin ta kendisidir. Aslında bu duruş esas
alınarak düşünüldüğünde İttihat ve Terakki zihniyetinden
farklı olmadığı, dolayısıyla emperyal bir saik
güdüldüğü görülecektir ama başarıya ulaşacak mı? Bize
göre kesinlikle hayır. Zira, başarmanın ne ulusal ne bölgesel ne
de küresel maddi dayanağı ve zemini yoktur. Bundan dolayı da
daha yol yakınken bu yanlıştan dönün ve hepimiz için en
doğru olanı seçelim, tercih edelim ve o yoldan gidelim diyoruz.
Bize göre, Türkiyenin önünde tarihî bir seçenek
var. Orta Doğuda kendi demokrasisiyle, hukukun üstünlüğüyle,
özgürlükçü, çağdaş, laik yapısıyla, içinde yaşayan
bütün kolektif grupların ve yurttaşların hak ve hukuk sahibi
olduğu istikrarlı bir devlet yapısıyla örnek olabilecek
potansiyele, güce ve kudrete sahiptir Türkiye. Biz Orta Doğu
baharını buradan başlatabiliriz. Yeter ki böyle bir iradeye
sahip olunsun. Yok, ama siz millî savunmanın Rojava Kürtlerine
saldırmaktan geçtiğini söylüyorsanız, Irakta mezhep eksenli bir
siyaset yaparsanız; artı, Şırnak, Silopi, Cizre, İdil,
Nusaybin, Sur, Yüksekova gibi Kürt yerleşim yerlerini yerle bir ederseniz
vallahi ve billahi bir arpa boyu kadar yol alamazsınız. Bu
bağlamda, hatırlatmakta yarar var: Siz Saddamı ekmeye
çalışırsanız yarın mutlaka Maliki biçersiniz veya
başka bir diktatör gelir, başka bir diktatöryal sistem ortaya
çıkar. Bunun başka izahatı, başka imkânı zaten yoktur.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin
yaptığı nedir, görüyoruz. Meclisin üçüncü büyük partisinin
eş genel başkanlarını, milletvekillerini, onlarca belediye
başkanlarını rehin alıyorsunuz. Başka ne yapıyorsunuz?
Bilim insanlarını, gazetecileri, hukukçuları tutukluyor; on
binlerce işçiyi, emekçiyi işten atıyorsunuz. Bu durumun
kesinlikle normalize edilmesine, olağan bir şeymiş gibi es
geçilmesine müsaade edilmeyecektir ve etmeyeceğiz. Buradan, yine, arkadaşlarımıza,
eş genel başkanlarımıza, grup başkan vekilimize,
milletvekillerimize ve Ahmet Türk şahsında bütün belediye eş
başkanlarımıza ve ayrıca, bütün mağdurlara ve mazlumlara
selam ve saygılarımızı yolluyoruz.
Sayın Ahmet Türkü görevden alan Sayın
İçişleri Bakanı burada mı bilmiyorum? Buradadır.
Buradayken somut bir öneri yapayım: İstediği kişi, isterse
de kendisi olabilir, Mardinde Ahmet Türke karşı aday olsunlar,
kazanırlarsa hepimiz istifa etmeye hazırız. (HDP
sıralarından alkışlar) Medeni cesaretleri varsa
buyursunlar.
Bakın, sevgili Eren Erdem haklı ve
isabetli olarak Selahattin Demirtaş için, yalnız 6 milyonun
değil 81 milyonun iradesini temsil ettiğini söyledi. Sayın
AKPliler, hiç merak etmeyin, böyle devam ederseniz, Sayın Selahattin Demirtaş
2017 yılında Nobel Barış Ödülünü alacaktır. (HDP
sıralarından alkışlar)
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Vay be, bravo! Siz
neymişsiniz be!
ALİ ATALAN (Devamla) Bu Hükûmet, Türkiyenin
önünü kesiyor, geleceğini karartıyor diyoruz.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı
bir düşünür ve siyasetçi olan Abraham Lincolndan aldığım
iki alıntıyla bitirmek istiyorum. Diyor ki: Bir ülke eğer
yarısı özgür ve mutlu, yarısı da özgürlükten yoksun ve
mutsuz insanlardan oluşursa o ülke uzun vadeli ayakta kalamaz.
İkinci alıntı şu: Birileri bazı insanları
sürekli kandırabilir ama onlar bütün insanları her zaman
kandıramaz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun üçüncü
konuşmacısı Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet
Taşdemir olacak.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Savunma Sanayi Müsteşarlığının bütçesi üzerinde söz
hakkı almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, çözüm sürecinin Hükûmet eliyle
bitirilmesinden bu yana tüm bakanlıklar Savunma
Bakanlığının birer taşeronu gibi faaliyet
yürütmektedir, bunu da belirtmek gerekir.
Bakın, aslında, çözüm sürecinin en güzel
tarafı neydi biliyor musunuz, bizler burada, her platformda aslında
fikirleri tartışabiliyorduk, konuşabiliyorduk. Aslında bir
diyalog zemini yakalamıştık ama maalesef bu barış
süreci için, müzakere süreci için Baldıran zehri içtim. diyenler bu süreci
elinin tersiyle ittiler, tekrardan savaş ve tekçi siyasete maalesef geri
döndüler. Bugün o kadar trajik bir durumdayız ki barış istemenin
kendisi suç sayılıyor ama Asarım, keserim, yıkarım,
öldürürüm. diyenler birer vatansever olarak da karşımıza
çıkıyor ve kabul görmeye başladı. Dolayısıyla,
aslında, Hükûmet, söylemleriyle toplumu biçimlendiriyor. Bakın,
barış sürecinin, müzakere sürecinin olduğu dönemlerde
halkın barış iradesine olan desteği yüzde 70lerdeydi,
cenazeler gelmiyordu, halk açıkçası barışı
ısrarla savunuyordu ama ne zaman bu politikalardan vazgeçildi, tekrar
savaş naraları atılmaya başlandı, faşizm gündelik
yaşamımızın bir parçası hâline geldi. Buna sadece kısa
bir örnek vermek istiyorum: Bakın, daha geçenlerde Adanada -basına
yansımıştır, mutlaka sizler de takip etmişsinizdir- 21
yaşında bir genç kadın 6 parçaya bölünerek katledildi. Bunu
yapan kişi, zanlı, savunmasında, aslında nefret suçu
şeklindeki savunmasında Kürdistan dediği için sinirlendim ve
öldürdüm. dedi. Bu adamı, bu katili bu savunmaya iten gerekçe, zemin
nedir, bunu bir kez daha düşünmekte yarar var. Çünkü o da biliyor ki böyle
bir savunma yaptığında belki ceza almaktan kurtulacaktır ya
da belki gözaltında birileri onunla da fotoğraf çektirip
kahramanlaştıracaktır. Dolayısıyla, bu siyaset, bu
siyaset biçimi, bu savaş politikalarındaki ısrar
açıkçası toplumu birbirine karşı
kışkırtıyor, barış umudunu, o güzel
duyguları da bir bir yok ediyor.
Bakın, bu, sadece günübirlik bir siyaset
değil, aslında savaşa karar kılındıktan sonra bir
konsept olarak da devreye girmeye başladı. 2014 MGKsında
çökertme planından sonra, aslında bunlar adım adım
işlendi. 11 Nisanda, Ağrı Diyadinde bu konseptin ilk
adımı atıldı ama Ağrı halkının, Diyadin
halkının fedakârlığı, barışa olan
inancı bu konsepti boşa çıkardı. Ardındaki adım,
5 Haziranda Diyarbakır mitinginin bombalanmasıydı. Yine,
halkımızın, halklarımızın sağduyusu bu
konsepti boşa çıkardı. Ardından gelen adımlar neydi? 7
Haziranda AKP tek başına iktidar olamadı. Ondan sonra
şiddet politikaları gittikçe derinleşti, adım adım
devreye sokulmaya başlandı, ta ki 1 Kasımda tek başına
iktidar oluncaya kadar. Kriz, kaos derinleştirildi, kentler
yakıldı, şehirler ablukaya alındı, aylara varan
sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve bu konseptte aslında
bizler 1 Kasım sonuçlarını gördük. Bugün de benzer şekilde
bir uygulamayla, benzer bir konseptle açıkçası karşı
karşıyayız. Bugün de bu konsept bölgesel anlamda yayılmaya
çalışılıyor başkanlık uğruna.
Başkanlık uğruna böyle bir konseptin devrede olduğunu,
bunun için vekillerin tutuklandığını söylemek
açıkçası, açık ve net ortada bir politika olarak gözlerimizin
önündedir.
Bakın, bu politika, bu konsept, sadece içte
işlemiyor, aslında dış politikada da bu konsept devrededir.
Daha önce Ilımlı İslam, Avrupalılaşma diye
başlanan, daha sonra Derin Strateji olarak devam eden strateji ve
konsept bugün aslında bir ülkeyi bölgesel bir savaşın içerisine
sokmuş bulunmakta. Biz, bu tutarsız, bu kaos ve kritik adımların
ve politikanın nedenlerini açık ve net biliyoruz. Bunun nedeni
aslında Kürt sorununun güvenlikçi politikalarla çözümdeki ısrar ve
Kürt fobisidir.
Bakın, her gün bu kürsüde, bu Mecliste Afrika
ülkeleriyle sözleşmeler imzalanıyor, her gün Afrika ülkelerine
seferler düzenleniyor. Bizler buna karşı değiliz, elbette ki
ilişkiler kurulabilmeli, Hükûmet bunu Afrika ülkeleriyle bizim tarihsel
bağlarımız var. şeklinde ifade ediyor. Bir
ayağınız Orta Asyada, Asyada, orada
soydaşlarımız var. diye siyaset yapıyorsunuz,
doğrudur, yapılmalıdır da ama söz konusu Kürtler
olduğunda o dönem Cumhurbaşkanı şöyle bir ifade
kullanmıştı: Kobani neresi Diyarbakır neresi?
Bakın, Nusaybinin hemen ötesi
Kamışlıdır, Suruçun hemen öte yakası ise Kobanidir.
Dolayısıyla 20 milyon vatandaşınızın
akrabaları, hısımları o coğrafyada yaşıyor.
Emin olun ki Sayın Bakan, Rojava size Asyadan da, Afrikadan da daha
yakındır, yeter ki doğru ittifak kurabilmesini
başarabilelim.
Bakın, geçen gün burada çokça Sykes-Picottan
söz edildi, Numan Bey de söz etti, emperyalistlerin Sünni
sınırlarından söz etti. Evet, doğrudur,
haklısınız ama şunu da size hatırlatmak isteriz ki,
Sykes-Picot Kürt sorununun kendisidir, Kürtlerin de trajedisidir, bunu da böyle
bilmek gerekiyor.
Bakın, Suriyede, başta Kürt halkı
olmak üzere Suriye halkları yıllardır statüsüz, kimliksiz
yaşıyor; rejimin baskıcı, zulümcü politikalarında
yıllarca bedel ödedi zindanlarda. Bugün sizin de diktatör
dediğiniz, zalim dediğiniz Esede karşı demokrasi mücadelesi
veriyor halklar. Yine, DAİŞ karanlığına,
kadınları pazarlarda satan, pazarlayan, kafa kesen, cinayet
işleyen, IŞİD barbarlığına karşı bugün
halklar kendi sistemini inşa ediyor, demokratik sistemini inşa
ediyor, kadın öncülüğünde bir sistem inşa ediyor. Bu sisteme
düşmanlık yerine bu sistemle ittifak kurmak, bu sistemi desteklemek
gerekiyor çünkü sizler de şunu bilin ki, açık ve net, bu sistem Orta
Doğunun reçetesidir, Sykes-Picotun da çözümüdür. Bunu da böyle kabul
etmek gerektiğini düşünüyorum.
Bir diğer nokta ise: Elbette ki buradaki
gelişmeler, Suriye halklarının ortak iradesi ve ittifakı
açıkça terörize edilmek isteniyor. Açık ve net söyleyelim ki, burada
sizin dışınızda halkların bu mücadelesini terörist
olarak gören başka bir kimse yok, başka bir politika da yok;
uluslararası arenada da, dünyada da bunun
karşılığı yok. Bir an önce bu politikadan da
vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hükûmeti bir kez daha bu konuda
uyarıyoruz.
Bir ikincisi de: Evet, beş aya
yakındır bir OHAL süreci yaşıyoruz. OHAL ilk ilan
edildiğinde Adalet Bakanı bu kürsüde açık ve net şöyle bir
ifade kullanmıştı: Biz OHALi aslında siyasilere, halka,
muhaliflere karşı ilan etmedik; biz OHALi kendimize ilan ettik. Ama
açık ve net söylemek gerekiyor ki, bu sözün bir karşılığı
yok, OHAL bütün kırıntılarıyla en ince noktasına kadar
bizlere, muhaliflere karşı işleniyor. Bakın, size bu konuda
sadece bir örnek vermek istiyorum: Bütçe görüşmeleri başlamadan önce
ben Ağrının Patnos ilçesindeydim. Biz, bir esnaf ziyareti
yapmak istedik. Malum ilim soğuk, genelde insanlar kahvehanelerde oturuyor.
Ben bir kahvehane ziyareti yapmak istedim. Bırakın, basın
açıklamasını, bırakın gösteriyi, yürüyüşü, biz
tüm bunları zaten kullanamıyoruz, bu alanlar zaten bize kapalı,
sadece AKP ve iktidara açık. Kahvehanede yapmak istediğim ziyaret,
esnafla yapmak istediğim görüşmeler engellendi. Bunun gerekçesini
sorduğumda ise, oradaki memur, bunun valinin kararı olduğunu,
kahvehanelerin de bundan sonra toplu alan olarak ifade edildiğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla)
onun
için orada bu görüşmeleri yapamayacağım söylendi.
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
dördüncü olarak Ankara Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder
konuşacak.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Kültür Bakanlığı bütçesi üzerine partimizin
görüşlerini belirteceğiz ama Kültür Bakanı firarda
sanırım.
Geçen sene, bu yerli ve millî vurgunuza, bunun en
çok tezahür edeceği yer olan Kültür Bakanlığının resmî
web sitesindeki yerli ve millî olmayan kavramlara değinmiştim;
şimdi gelmeden bir baktım, acep biri bunu nefis meselesi etmiş
de düzeltmiş mi diye, hâlen geçen seneki gibi duruyor. Bizim dilimiz,
bütün bu yabancı kavramlara karşılık oluşturacak bir
zenginlikte, böyle bir kelime evrenine sahip, yerli ve millîlik
kaygısı güden herkesin, bir parça burada da hassasiyet göstermesi ne
iyi olurdu.
Öte yandan, AK PARTİli arkadaşlara, bu
bütçe adına konuşan arkadaşlara üzülüyorum, ironi filan da
yapmıyorum. Üzülüyorum, çünkü ellerine Bakanlık bülteni veriliyor,
birçok arkadaşımız bunu okumak zahmetine bile katlanmıyor,
bu bakanlık bültenini burada kendisine ait hiçbir şey katmadan okuyup
gidiyor, işte, dost pazarda görsün misali. Sanırım 3 sayın
bakan muazzep olmuşlardır; 317 iktidar milletvekilinin o küsur
kısmı kadar vekil, yani 17-20 kişi -öğleden önce 14
kişiydi- bu ülkenin millî savunmasını, kültürünü ve
içişlerini merak eden sadece 17 tane, ortalama 15 tane iktidar vekili var.
Komisyon ve bakan sırası, bürokrat sırası, merak eden
milletvekili sayısından fazla. Bunu da
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bence yanılıyorsun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Yanılıyorsak matematik var ortada.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Niye, biliyor musun? Kandilden veriliyor metinler,
oradan okuyorlar.
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şimdi,
arkadaşımız zekâ örneği bir sataşmada bulundu.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Yok, zekâ değil, bunu kabul etmek zorundasın,
kabul etmek. Yani, bu şekilde milleti aşağılayarak kendince
bir şeyler yaptığını zannediyorsun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kandilden
veriliyormuş bize bu metinler. Kandilin de işi gücü yok, Kültür
Bakanlığında destinasyon mu yazılıyor, portal mı
yazılıyor, onu merak edecek. Onun için, geçin
ŞAHİN TİN (Denizli) Bizden sana ne?
Seni hiç alakadar etmez.
BAŞKAN Sayın Önder, siz de milletvekili
arkadaşların konuşmalarını ironik bir şekilde
eleştirmeyin lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Dün bir
arkadaşımız ama kendisinden bir şey kattı; bir
Sayın Mardin Milletvekili, Adalet Bakanlığının
bütçesinde konuşurken Adalet Akademisi yayınlarını
sıralıyordu, Kuran ve tecrit dedi. Onun için ben tekrar o üzüntümü
geri aldım. Bakanlık bültenlerini bari bihakkın okuyun yeter.
FATMA BENLİ (İstanbul) Bakanlık
bültenlerini şimdi nereden çıkarıyorsunuz? Diğer vekiller
hakkında nasıl böyle bir konuşma yapma hakkını
kendinizde buluyorsunuz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Tecvitle tecriti
karıştıran arkadaşlar en azından bu
yanlıştan beri kalır.
Şimdi, arkadaşlar, öte yandan,
Bakanlığın verdiği bu bültenlerde de kültürle, sanatla
aynı terazide tartılamayacak şeyler var. Bir söz var, onu
söyleyerek başlamak istiyorum: Mecaz, ilmin elinden cehlin eline
düştüğünde hakikate inkılap eder, hurafata kapı açar.
Şimdi, Kültür Bakanlığı bütçesi
adına konuşan arkadaşlarımızın kendi
kullandıkları kavram hafifmeşrep, eşek bu metafor,
mecaz kullanma bahsinde
Bir de bir söz var, çok cinsiyetçi, onu burada ben de
tekrarlayıp o ayıbı çoğaltmak istemiyorum, kadını
aşağılayan bir söz. E, Kültür Bakanlığı
adına konuşandan biraz nezahet beklemek herkesin hakkı.
Umarım, Sayın Nabi Avcı geldiğinde ona bunları
aktarırlar. Bu konularda hassas diye bilir idik biz kendilerini.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen konuş
da dinleyelim o zaman, nasıl konuşuluyorsa?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şimdi, zekâ
Bana laf atarken ikinci lafınız da cebinizde olacak, ona göre; öyle
boş heybeden atmayın.
Şimdi, memleketin büyük dertleri var, bunlara
dair bir şeyler söylemek zorundayız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ego
zehirlenmesi, ego
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şakirtlerin
sesi çok çıkıyor. Bak, onun için, akıllı olun, şurada
bütçeyle konuşalım, bütçeyle gidelim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz ego
zehirlenmesi olmuşsunuz, ego zehirlenmesi. Zehirlenmiş. Yazık,
yazık, gerçekten yazık!
BAŞKAN Sayın Önder, milletvekillerine
hakaret ediyorsunuz, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ya, burada
kadın aşağılanıyor Sayın Başkan, siz
onları nezahete davet etmiyorsunuz, bana Hakaret ediyorsunuz
diyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hayır
Sayın Başkan, ego zehirlenmesi olmuş.
BAŞKAN Ama siz alay ediyorsunuz
milletvekilleriyle.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ben niye hakaret
edeyim?
BAŞKAN Evet.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ben niye hakaret
edeyim?
BAŞKAN Hakaret ediyorsunuz demedim, alay
ediyorsunuz; lütfen
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hayır,
ironi yapıyor. Düzgün konuş.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Düne kadar
kemerbesteyi-ubudiyetle el bağlayanları hepimiz biliyoruz.
BAŞKAN Eleştirin ama alay etmeyin
lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Eleştiriyorum,
alay etmem, ben alayı
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Espri yapacağım diye kendini paralıyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yok, yok, espri
nere, siz nere; geçin onu.
Şimdi, değerli arkadaşlar
(HDP ve
CHP sıralarından gülüşmeler)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Hazır kitleyi bulmuş, gülüyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
dinliyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
biraz önce iktidar
vekili -oturuma ara verildiği için cevap hakkımızı
kullanamadık- sürekli devlete neler yapmamız gerektiğini,
nasıl biat etmemiz gerektiğini, hendek, barikat, Rojava meselelerinde
bizim bu tutumu almadığımıza dair beyanlarda bulundu.
Sorulacak soru şu: Hangi devlet? Ben, şimdi, bütçeyle ilgili ilk
konuşmamda Neydi bu işlerin aslı? faslından her
konuşmada bir şey paylaşacağım. demiştim.
Şimdi de Rojavada bu devlet ne yaptı ya da ne yapmadı, bunu
hepinizin dikkatine biraz sunmak istiyorum.
Şahitlerinin hepsi sağ, şahitlerinin
hepsi hayatta ve siz Devlette devamlılık esastır. düsturuna
inanıyorsunuz, sizin Binali Beyden önceki Sayın
Başbakanınız, sanırım onu devlet olarak kabul
edebiliriz yani bunda bir beis yok değil mi?
Şu oldu arkadaşlar: Rojavada müzakere
süreci bir sıkıntıya girmişti. Herkes yanlış
yerinden tartışıyor. Duymuşsunuzdur, Horasanda halı
dokunur, enine mi boyuna mı, kimsenin bildiği yok. Şu,
Dolmabahçe deklarasyonunun fotoğrafı. Şu an tutsak alınan
Sayın İdris Baluken Vekilimiz en başta oturuyor ve Hükûmetin 2
sayın bakanı ile sizin grup başkan vekiliniz, böyle
hizalanmışız, bir tarihî deklarasyon
açıklamışız. Neydi bu? Silahsızlanma kongresine bir
çağrı yapılacaktı. Herhangi biri, buradaki 2 sayın
bakan ve bir grup başkan vekili sadece şunu söylesin, ispat
istemiyorum, Sırrı doğruları söylemedi. desin, ben özür
dileceğim, bu kadar net. Yani, sadece desin ki Gerçek onun
anlattığı gibi değildi. Herhangi bir kanıt
istemiyorum, buraya gelecek, gözümüzün içine bakarak Hayır, senin
anlattığın doğru değil. desin kâfi, hemen özür
dileyeceğim.
Şimdi, devlet heyeti ve Hükûmet heyeti
Sayın Öcalana çok ısrarla ricacı oldular, dediler ki: Bu
deklarasyondan önce siz bu silahsızlanma kongresi için bir tarih verin.
Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman bir Latin Amerika
gezisindeydi, ona sordular bu Dolmabahçe deklarasyonuyla ilgili, ilk
verdiği demeçte -daha sonra Ben tanımıyorum, o
fotoğrafı da doğru bulmuyorum. dedi ya, ondan önce- olumlayan
şeyler söyledi, Biz biraz daha fazlasını bekliyorduk. dedi,
Arkadaşlar çalışıyorlar. mealinde bir şeyler
söyledi. Bu söylediğim, bu kısmı mealen yani kelime olarak daha
farklı cümlelerle ifade etmiş olabilir.
Sayın Öcalan da devlet ve Hükûmet heyetine
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Terörist Öcalan,
Sayın Öcalan değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sayın Öcalan da
devlet ve Hükûmet heyetine
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Terörist
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Oradaki heyet de
Sayın Öcalan diyordu. Onun için hiç şeye gerek yok
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Hain Öcalan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
işte öyle
diyordu.
Devlet derken hangi devlet, hükûmet derken
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
hangi hükûmet
meselesine böyle bakalım.
Şimdi, dedi ki: İzleme kurulu gelsin.
Biz bu Dolmabahçe deklarasyonunu okuduktan sonra Hükûmetle
vardığımız mutabakat buydu. İzleme kurulu adaya
gelsin. İmralının üstüne bir kat yapıldı, demir
parmaklığı yoktu. 25-30 kişilik toplantı masası
yapıldı, bir konferans sistemi oluşturuldu. Bu izleme heyetinin
huzurunda Ben bu silah bırakma kongresi için tarihli çağrı
yapacağım. dedi. Bu tarih de devlet, Hükûmet heyetiyle mutabakata
varılmış bir tarihti. Nisan, mayıs ayları, hatta
Nevroza yetiştirmeye çalışıyorduk.
Şimdi, bu sözüm baki. 2 sayın bakan ve
grup başkan vekili Şurasında bir eksiklik var. dediğinde,
Yanlış var. dediğinde özür dileyeceğim.
Ondan sonra, izleme heyeti, hangi devlet
Bu farklılıklar, bu sabotajlar nereden
kaynaklandı, süreci kim bitirdi meselesinin anahtarları
buradadır, bu anlattıklarımdadır ve politika
yapmıyorum ve gizli bir şeyi ifşa etmiyorum; bunlar birçok yerde
yazıldı, söylendi, konuşuldu.
İzleme heyetinin büyük çoğunluğunu
Hükûmet cenahı önermişti. Aklımda kalan Ahmet
Taşgetirenden Hilal Kaplana varana değin izleme heyeti için sunulan
isimler vardı. Bir iki isim tartışıldı ama son
tahlilde Tutanağa geçirilecek burada konuşmalar, kayıt
altına alınacak. dendiği için isimleri
tartışmayı da bıraktık.
Sonra o isimler medyaya düştü, Hükûmet
cenahı bizi itham etti, Siz bu isimleri medyaya verdiniz. diye. Birlikte
RTÜKten bunun ilk çıkış mecrasını bulduk. Ortaya
çıktı ki Hükûmete çok yakın bir haber kanalı saat 18.34te
ilk o alt yazı olarak geçmiş, haberin ilk çıkış
membası orası. Sonra, bunu bir sabotaj olarak değerlendirdiler
ve Hükûmet cenahı bize dedi ki: Tamam, sizinle bir ilgisi yokmuş,
bizden sızmış. Hangi devlet? sorusunun cevabı, bu
sızdıranlar mı, muhataplarımız mı,
barışı kurmaya çalışanlar mı,
barışı sabote etmeye çalışanlar mı bahsinde bir
perspektif sunmaya çalışıyorum. Ondan sonra, bu bizim
İmralıda yaptığımız son görüşme oldu.
Sayın Öcalan taahhüt etti, Dolmabahçe deklarasyonunda da var: Ben bunu
bir niyet beyanı olarak söylüyorum. PKKye silah bırakma kongresi
için çağrı yapacağım izleme heyeti buraya geldiğinde.
dedi. Hükûmet de bu niyeti onaylayan bir yaklaşımda bulundu ve biz bu
Dolmabahçe fotoğrafını bu şekilde verdik.
Bu, tarihin en onurlu girişimi olarak tarihteki
yerini alacaktır. Oradaki 9 madde, bu ülkede demokratikleşme
manifestosu olarak bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün bu
ülkenin birliğine, bütünlüğüne, dirliğine, bölünmezliğine
bir hassasiyeti olan herkes tarafından hiçbir yerinden
eleştirilmeyecek; insanlığın ortak değerlerine, ortak
iyilik kavramlarına dair en ufak bir engelleyiciliği
olmadığı gibi geliştiriciliği olan şeyde en büyük
emek sahibi arkadaşımızı bugün örgüt üyesi olarak bu devlet
içeri aldı, Sayın İdris Balukeni. Örgüt üyeliğine karine
olarak propagandadan açılan suçların yoğunluğunu delil
gösteriyor gerekçede, O kadar çok propaganda yapmış ki olsa olsa
örgüt üyesidir. diye. Sayın İdris Baluken ile ben PKKnin, KCKnin,
devletin bildiği bilmediği bütün yöneticileriyle 117 kez
toplantı yaptık arkadaşlar. Bu 117 toplantının
hiçbirisi şahsımızın ya da HDPnin, BDPnin gündemi
değildi; hepsi barışa varan yolda pürüzleri aşmak,
engelleri bertaraf etmek, ortak bir dil yakalamak, hiçbir şey yapamazsak
çatışmasızlığın devamını sağlamak,
kanın akmasının önüne geçmek...
Buradaki sıkıntı şu,
değerli arkadaşlar: Bir çatışma bitirileceği zaman
dünyada çatışma sonrası çözüm süreçlerinin ortaya
çıkmış genel kuralları var. Bütün bunlar da en çok
İçişleri Bakanlığının arşivinde var, o
çalışmayı onlar yaptırdı. Bu şudur:
Silahsızlanma ya da silah bıraktırtma, işte bu yol
haritası olarak adlandırdığımız süreç
aşıldıktan sonraki bir aşamaya tekabül eder.
Çatışma sonrası çözüm süreçlerinin yüzde 30 küsuru
başarıyla finalize olmuş bütün dünyada, bunun yüzde 94ünde
silahsızlanma siz de izliyorsunuz Kolombiya süreçlerini, diğer
süreçleri- en son aşama olarak...
Şimdi, müzakere sürekli böyle bir kriminalize edilmeye
çalışılıyor. Bunca silahlı çatışma
varken... Arkadaşlar, zaten müzakere bunun için var. Silahlı
çatışma olmasa biz niye bu gündemle bu kadar efor sarf edelim. Onun
için, silahlı çatışmayı müzakerenin önünde bir engel olarak
değil, bizatihi müzakerenin yapılması için en büyük gerekçe
saymamız lazım, buradan başlamamız lazım. Buradan
başlamazsak kat edeceğimiz hiçbir mesafe yok, dünyanın hiçbir
yerinde böyle olmamış çünkü. Birçok bozulma sebebi var. Bizim, bunun
tarafı olanların, Hükûmetin, hepimizin mutlaka eksiği,
yanlışı, fazlası olmuştur ama Türkiye'nin
repertuarında ilk defa yapılan bir işi yapmaya niyet
etmiştik. Emeği geçen, omuz veren herkese buradan defalarca
şükranlarımı son nefesime kadar ifade etmeye de devam
edeceğim. İlk defa yapılan bir şey, biz kendi
içtihadımızı kendimiz oluşturarak gidiyorduk. Önümüzde,
daha önce, Türkiye'nin yakın dönem, orta dönem, uzak dönem siyasi
tarihinde böyle bir müzakere geleneği ya da böyle bir müzakere tecrübesi
yoktu. Deneyerek, yanılarak, kafasını gözünü kırarak, hata
yaparak, farkına vardığımızda toparlamaya
çalışarak bir yol almaya çalıştık, engellendi.
Engellendi ve faturasını bugün ağır bir şekilde
ödüyoruz.
Rojavayı yarınki konuşmama
bırakayım ama yarınki konuşmamın ipucunu kısa bir
şekilde vereyim: Sayın Davutoğlu İmralı heyetiyle bir
görüşme yaptı. Bana sordu, dedi ki: Sayın Önder, biz bu sürece
başladığımızda
Bu başta söylediğim,
Sayın Davutoğlu için de geçerlidir; çıkıp derse ki
Sırrı eksik söylüyor -yanlış da değil- eksik ya da
fazla söylüyor çıkıp özür dileceğim, bu kadar açık. Dedi
ki: Başlangıçta bu Rojava bizim çözüm sürecinin gündemi
değildi. Allah aşkına, ne oldu da biz şimdi Rojavayı
tartışmaya başladık ve bir adım ileri gidemiyoruz?
Ben de ona şöyle aktardım, kendisiyle Başbakan olmadan önce de
görüşmüştük: Rojava çözüm sürecinin kilidi değil, tam tersine,
açılacak bir kapısı olma imkânını
barındırıyor.
Bugün Millî Savunma Bakanlığı burada,
bürokratları da burada. Hani, Gübren kadar bostan ekeceksin. diye bir
Anadolu deyimi vardır, biz burada haddimizi çok
aşmışız. Bu hangi devlet? sorusu Hangi ordu? olarak da
sorulabilir. Askerî ataşelerinin, dışarıda bu orduyu temsil
eden, devleti temsil edenlerin yarısından fazlası devlet
hainiymiş; siz kalkıyorsunuz Meclis sırasında hain
arıyorsunuz. Bu ordunun general, subay kadrosunun yarısından
fazlası devlet haini, içeride hesap veriyor; siz kalkıyorsunuz Meclis
sırasında halkın oylarıyla, en az sizin aldığınız
kadar aziz oylarıyla gelmiş vekillerin içinde devlet haini arıyorsunuz;
her şeyi ayna gibi, şeffaf, ayan beyan olandan. İşte,
söyledim, İdris Balukenin örgüt üyeliğine ne müstenit
yapılıyor söyledim. Değilse iki dakika sonra beni tekzip
edebilirsiniz, Öyle değilmiş, örgütle şunu yapmış,
bunu yapmış. diye, tevatürüne bile razıyız. Yok. Onun
için, ben de ona söyledim, dedim ki: Böyle, böyle; bizim askerî bir güç olarak
Orta Doğuya müdahil olmamızın bir kıymetiharbiyesi yoktur.
Bizim Orta Doğuda bir güç olabilmemizin anahtarı, bölge
halklarına demokratik bir teklif sunabilme imkân ve kabiliyetimizle
alakalıdır. Bu Misakımillî diyorsunuz, gevşetilmiş
sınırlarla Orta Doğu bir halklar evine dönüşebilir. Bizim
tek avantajımız ve bu, Amerika, Rusya ve diğer emperyal güçlerin
içinde bölge halklarının, mazlumlarının dikkatini çekecek
tek yaklaşımımız demokratik bir teklif olacaktır, bu
da reddediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İki dakika
zaman verebiliyor musunuz sayın grup.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, Ayşe Acar Başaranın iki dakikalık
hakkını
BAŞKAN Peki, tamam.
Ayşe Acar Başaranın süresinden iki
dakika size tanıyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ayşe
Vekilimizden özür diliyorum.
Geri kalanını, Arkası yarın.
derler ya, arkası yarın, geri kalanını yarın
anlatacağım. Biz asker bürokrasisiyle, güvenlik bürokrasisiyle neler
yaşadık? Rojava bir imkâna dönüşecekken nasıl bir engele
dönüştü? Eşme, Süleyman Şah Türbesi nasıl taşındı?
Bugün suçlu diye hakkında bülten çıkardıkları Salih Müslim
nasıl altın yaldızlı davetiyeyle davet edildi? Kendisi,
Salih Müslim, ben ve sonradan Dışişleri Bakanlığı
yapacak şahıs Süleyman Şah Türbesini YPGyle, PYDyle
ortaklaşarak nasıl taşıdık? Bu
kısımlarını yarın anlatacağım, biraz belki
sıralar daha kalabalık olabilir.
Ama Sayın Davutoğlunun söylediği
sözü bugün söyleyeyim, belki yarına kadar tekzip etme ihtiyacı
duyarsa kolaylık olsun. Dedi ki: Sayın Önder, lütfen, gidin, onlara
söyleyin, bu, devlet ve güvenlik bürokrasisi için Rojava kırmızı
çizgi. Bunu en üst düzeyde ve her kademede beyan ediyorlar. Artık ben
geldim, git onlara söyle, Rojava, PYD bizim kırmızı çizgimiz
değildir. Arkası yarın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Özür dilerim. Daha
vaktim varmış, Ahmet Ağabeye bir şey söylemeden gidersem
benim üzerimdeki emeklerine yazık olur.
Arkadaşlar, bu, Mardin Belediyesinin bir
fotoğrafı. AK PARTİli Belediye Başkanı varken makam
koltuğu haczedilmişti. Hükûmet sizde, belediye sizde,
uluslararası fonlardan o tarihî, kültürel dokuyu yenilemek için bir sürü
fonlar gitmişti. O kadar çok yolsuzluk iddiaları ayyuka
çıktı ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Mardin Belediye
Başkanının şahsi makam koltuğu haczedilmişti.
Ahmet Bey Yel kayadan ne alır? misali, hiçbir rüzgârın oradan
BAŞKAN Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
bir toz
koparamayacağı bir şahsiyettir. Onu en kısa zamanda hak
ettiği, ait olduğu özgürlüğüne ve halkının
arasına göndermek bizim boynumuzun borcu olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmasında hem milletvekillerimizi, parti grubumuzu
kastederek kullandığı kabul edilemez ifadeler hem de beni
referans göstererek Hangi devlet? sorularıyla grubumuza açık bir
sataşmada bulunmuştur. Bu açıdan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Dursun,
meslektaşınızdır, bir şey olmaz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sırrı
Beyin önüne koyun onu.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Önderi dinliyorken öyle
bir anlatıyor ki olayları, öyle kelimeler kullanıyor ki, sanki
dersiniz, PKK bölgede, Ankaranın göbeğinde, İstanbulda hiç
canlı bomba patlatmamış, hiçbir şey yapmamış
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne alaka
ya?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
6 aylık, 1
yaşında, 4 yaşındaki çocukları hiç katletmemiş;
insanların mahremine gidip insanları evden çıkarmamış,
oradan kendine bir hükümranlık, bir egemenlik alanı kurmaya hiç
çalışmamış, bunları hiç yapmamış;
insanların başına sözde mahkemelerdir, sözde haraç kesmeye
çalışmamış, bunların hiçbir tanesini
yapmamış, böyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Bu gösterdiğiniz resimlerle alakalı,
fotoğraflarla alakalı pek çok şey bu kürsüden söylendi. Devlet,
iyi niyetle terörü sonlandırmak için bir girişimde bulundu,
doğru ama bu devletin iyi niyetini suistimal ederseniz bu sefer devletin
demir yumruğunu PKKnın, terör örgütünün göreceğini bileceksiniz;
bu böyledir, bunun başka bir yolu yoktur. Kaldı ki buradan
barış sinyalleri, barış mesajları veren Sayın
Önder, konuşma yapıyorken arkasında Kalaşnikoflarla PKK
terör örgütünün sözde bayrağıyla konuşuyordu, o
paçavrasıyla konuşuyordu. Şimdi, bunları bir tarafa yok
sayıp buradan sadece devleti, onun üzerinden Hükûmeti suçlayacak
Bütün bu
ortaya çıkan tablodan devleti ve Hükûmeti suçlamak ve sorumlu tutmak
doğru bir şey değildir.
Devletin muhatabı bundan sonra millettir,
halktır ve millet ve halk ne istiyorsa hem Hükûmetimiz hem devletimiz bu
açıdan gereken bütün adımları atacaktır ve şunu
özellikle belirtmek istiyorum, bölge halkımız da şundan emin
olsun: Sizleri bu PKK terör örgütü, onun militanları, destekçilerinden
kurtaracağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Arkamda
Kalaşnikof mu dediniz, neydi o silah, ben anlamam da, onunla ilgili
konuşma yapıyor diye
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Göstereyim bak,
fotoğrafında var, hatırlatayım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Evet, evet
Bir sataşmada bulundu,
tutuklandığım, gözaltına alındığım ve
bırakıldığım bir mesele; sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Önder, size söz
vereceğim ama Sayın Muş, konuşmanız esnasında
PKKnın yaptıklarından hiç bahsetmediğiniz şeklinde bir
eleştiri sundu.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ayrıca, gani
gönlünüzden koparsa iki dakika da ona verin, iki dakika da ona cevap vereyim.
BAŞKAN Gani gönlümden koptu, iki dakika
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Önder,
fotoğraf burada, isterseniz bunu kullanabilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Önder, sizi kürsüye davet
ettim, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Biz
fotoğraflardan korkmayız arkadaşlar. Daha görmediğiniz ne
fotoğraflar var.
BAŞKAN Süreniz işliyor ama, sürenizi
çalıştırdım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Süremi ben kürsüye
gelmeden çalıştırmayın, lütfen yeniden
çalıştırın. Sayın Başkan, lütfen süremi yeniden
çalıştırın.
BAŞKAN Herhâlde baştan
başlatacağız.
Buyurun, iki dakika.
5.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Peki
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Türk
halkı gerçek yüzünüzü görsün Sırrı Bey.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Evet, görsün,
görsün; gerçek yüz budur Sayın Muşun sunduğu ve ben bundan
dolayı gözaltına alındım ve Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı bununla ilgili ifademi istedi ve bugün
aranızdayım. Yeni bir suç duyurusuna bu kadar gayretkeşlik
göstermeyin. Bunlar, bu faaliyetler -silahı kastetmiyorum- bizim
hayatımızın...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Keleş mi,
arkada keleş var? Keleşin cevabını ver.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Olabilir, olabilir,
olabilir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Barış
diyordunuz, silahlar var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Müsaade edin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bunlar bizim
hayatımızın en onurlu sayfalarıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Konuşamazsın
öyle.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Yazıklar olsun size! Başka da bir şey söylemiyorum.
BAŞKAN Hangi sayfalar Sayın Önder?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Barış
çabaları, barış çabaları.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) O kürsüden öyle
konuşamazsın.
BAŞKAN Sayın Önder... Sayın
milletvekilleri...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Bırakırsanız konuşacağım.
BAŞKAN Bakın Sayın Önder, sürenizi
kesiyorum, ekleyeceğim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Neden?
BAŞKAN Elinizde bir belge var, Bu sayfalar
bizim onur sayfalarımızdır. dediniz. Şimdi lütfen
açıklayınız, elinizdeki sayfayı mı, yoksa
barış girişimlerinizi mi...
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Bebek katilleriyle
beraber olmak mı onur sayfalarınız?
FATMA BENLİ (İstanbul) Neyin onuru ya?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sözümü kesmezseniz
anlatacağım.
BAŞKAN Sürenizi yeniden başlattım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Arkadaşlar, bu
2016 Nevrozunda...
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Göstermeyin o resmi bir
daha, göstermeyin!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Senin vekilin verdi,
senin vekilin verdi.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Göstermeyin, o kürsüden
onu göstermeyin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Aranızda bir
anlaşın. Ben göstermeye devam edeyim de siz aranızda
anlaşın.
Bu 2016 Nevrozu, bundan dolayı Selahattin Bey
ve benim hakkımda düzenlenmiş bir fezleke var, şimdi size onun
esbabımucibesini anlatayım. Hâlihazır bu salonda onun da
tanığı var, hâlihazır.
Dönemin Sayın İçişleri Bakanı,
dönemin Sayın Başbakanı bizden ricacı oldu, dedi ki...
Cizre, Sur harap edilmiş; daha Şırnak, Gever, oralara
gidilmemiş. Şırnaktaki sivil toplum temsilcileri geldiler
-bunlar Cumhurbaşkanının kanaat önderi olarak
çağırdıkları insanlardı- dediler ki: Orada
yaptığını devlet burada yapmasın, yoksa biz bu
tarafsız konumumuzu muhafaza edemeyiz. Onun üzerine Sayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
Başbakanın, Sayın İçişleri Bakanının özel
ricasıyla -bizim gündemimizde yoktur, 2016 Nevrozunda ne ben ne
Sayın Demirtaş konuşmacı değildik- bu rica üzerine
barışı çağıran
BAŞKAN Sayın Önder, teşekkür
ederim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
barışa
işaret eden
Rica üzerine ben gittim, 2016 Nevrozunda konuşma
yaptım. Siz o konuşmanın metnini alın. Hâkim de o
konuşmaya baktı ve beni adli kontrol şartıyla serbest
bıraktı. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Önder, teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz almayacağım. Türkiyede
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sizde kalabilir.
Buyurun, arşivinizde saklayın onur sayfanız ya.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bende var, hepsini
çerçeveletmişim evimde.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sohbetinize, ikili sohbete dışarıda devam edebilirsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şunun Meclis
kayıtlarına girmesini istiyorum: Arkanızda silahlar ve PKK terör
örgütünün paçavrası varken bu ülkede Ben barış istiyorum. derseniz
de inandırıcı olmaz, insanlar bunu dikkate almazlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, bu, arkamızda bir billboard yani dijital bir gösterge
paneli.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Billboard(!)
BENNUR KARABURUN (Bursa) Ne fark eder?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Müsaade edin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
açıklamasını dinliyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O sinevizyonda aktüel
görüntüler gösteriliyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Tabii, aktüel(!)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bunun benzeri her
gece bütün haber kanallarında yüzlerce kez dönüyor. Biz, buna da
baktık. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
buna da soruşturma açtı, takipsizlik kararı da değil, beraat
verdi; neye?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Senin ne
düşündüğün önemli, onur sayfam diyorsun ya.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tertip komitesi
hakkında. Çünkü, sorumlusu onlardır. Niçin beraat kararı verdi?
Bu aktüel görüntülerden yani çekilen canlı görüntülerden bir belgesel ya
da kısa film benzeri bir şey arkadan dönüyormuş, bu onun
görüntüsüdür. Biz, silahı tercih etseydik burada olmazdık.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Ve bu sizin onurunuz
oldu.
BAŞKAN Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ben, Sayın
Başkan, İmralı-Kandil-Ankara hattında 117 bin kilometre yol
yaptım barış süreci boyunca.
BAŞKAN Sayın Önder, teşekkür
ederiz, açıklamanızı yaptınız ama lütfen
toparlayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Eğer silahı
tercih etseydim, herhangi bir gittiğim zaman orada kalırdım,
müsterih olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Önder, keşke bu
açıklamanızı bu fotoğraf basına düştüğü
zaman yapsaydınız. Siz de takdir ediyorsunuz ki, hoş bir
fotoğraf değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yaptık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yaptı, yaptı.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, bu fotoğraf basına yansıdığı zaman
çok ayrıntılı bir demeçle bunları anlattık.
BAŞKAN Tamam o zaman, tamam.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Onur sayfam.
diyorsun ya, neyi ayrıntılı anlatıyorsun ya?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Fakat, faşizmin
bir diğer adı da söz söyletme mecburiyetidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Bunları Türk
Bayrağının altında söyle.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tamam yani bu icbar
diliyle onu söyle, bunu kına, bunu lanetle; bununla bir yere
varılmaz.
BAŞKAN Sayın Önder, teşekkür
ediyorum, anlaşılmıştır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Barışın
dili bu değil. Hiç kimse bu yoldan barışa varamamış
çünkü.
BAŞKAN Elbette ki barışın dili
bu değil, bu fotoğraf da değil diyelim bu konuyu kapatalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Faşizmi
kınıyoruz, faşizmin her türlüsünü kınıyoruz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun beşinci ve son konuşmacısı, Batman Milletvekili
Sayın Ayşe Acar Başaran olacak.
Buyurun Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bir buçuk yıllık bir süreçte aslında bir
savaş sarmalının içerisinden geçtiğimizi görüyoruz ve son
günler ki bütün konuşmalarda da maalesef ki önümüzdeki yılın
bütçe görüşmelerinde yani önümüzdeki yılın politikalarında
tekrar bir savaş sarmalının içerisinde
olacağımızı net görüyor ve öngörüyoruz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Teröristlerle mücadele,
savaş değil, teröristlerle mücadele.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bu
savaş, kültüre karşı savaştır, kadına
karşı savaştır, doğaya karşı
savaştır, sivil siyasetçiye karşı savaştır, halkın
iradesine karşı savaştır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Teröristlere
karşı, katillere karşı mücadele. Hainlerle, alçaklarla
BAŞKAN Sayın Başaran
Sayın
Başaran, ülkemizde herhangi bir savaş söz konusu değil, terörle
mücadele söz konusudur. Lütfen
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
açıklayacağım bırakırsanız. Başkan,
bırakırsanız açıklayacağım.
BAŞKAN Lütfen
Devam edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Sivil
iradeye karşı bir savaş var diyoruz. Bakın, önümdeki
fotoğraftaki arkadaşlarımız bir gece darbesiyle rehin
alındı. Her defasında, rehin alınmalarla ilgili, biz rehin
alındı dediğimizde bir sürü mazeret belirtiyorsunuz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Rehin alınmadı,
tutuklandılar Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
İfadeye gitmedikleri için yakalama çıkarıldı. diyorsunuz
ya da birçok mazeretiniz var. Ben sadece bir tanesini burada kayıtlara
geçmesi için örnek olarak vermek istiyorum: Şırnak Milletvekili Leyla
Birlik. Leyla Birlik o gün Midyattaydı, kendi evinde değildi
maalesef çünkü Şırnak abluka altındaydı çünkü Şırnak
yıkılmakla meşguldü, evinde değildi, Midyattaydı yani
kendi resmî ikametgâhında değildi. Polis kontrol noktasından
geçti ama herhangi bir şekilde ifadeye
çağrıldığına dair bir beyan söylenmedi kendisine.
Gitti eve, Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Aslanın evine
gitti ve saat beklendi, gece saat bir buçuk beklendi çünkü tek bir merkezden
düğmeye basılmıştı. Peki, bu vekilimizin orada,
milletvekilimizin evinde olduğu nasıl tespit edildi? Bu
milletvekillerimiz ya fiziki takip altında ya teknik takip altında
ama dediğim gibi, saat beklendi çünkü bir merkez, üç ili tek bir saatte
aynı günde programlamıştı.
Bu, Sayın Ferhat Encu için de geçerli
arkadaşlar. Sayın Ferhat Encu, Şırnak Milletvekilimiz yurt
dışına bir program için gitmek istedi, pasaportuna el konuldu
havaalanında ama o gün kendisinin ifadeye
çağrıldığı, yakalamasının olduğu,
gözaltı kararı olduğuna dair tek bir cümle söylenmedi. Ne
yapıldı? Gece saat bir buçuk beklendi.
Şimdi, siz bize bağımsız ve
tarafsız yargıdan söz ediyorsunuz. KCK döneminde de bunu söylediniz,
siz o nakaratlara geri döndünüz. Biz size o zaman da söyledik arkadaşlar.
Bugün, adliyelerin kapısının kapatıldığı,
adliyelerde polis ve savcılara operasyon yapıldığı bir
süreçten geçiyoruz. Siz bunun neresinde tarafsız ve
bağımsız bir yargıdan söz edebilirsiniz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Serbest
bırakılınca bağımsız yargı oluyor,
tutuklayınca
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
Arkadaşlar, uzun bir süreç boyunca propagandasını
yaptığınız, bunun üzerinden oy devşirdiğiniz Mavi
Marmaraya dün düşme kararı verildi. Niye? İsraille
anlaştınız. Peki, İsraille anlaştınız diye
o insanlar şikâyetinden vaz mı geçti? Peki, İsraille
anlaştınız diye o insanlar şu anda çok mu mutlu bu
anlaşmanızın sonucunda? İsyan ediyorlar, bu kararı
kabul etmiyorlar. Ama dün işte o sizin bağımsız
yargınız bu dosyayla ilgili düşme kararı verdi.
Evet, biz, Kültür Bakanlığının; maalesef
Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesinde bunları niye
konuşuyoruz? Çünkü eğer bu ülkede barış ortamı
sağlanmazsa biz kültürün de ne hâle geldiğini görüyoruz. Özellikle 10
Aralık Dünya İnsan Hakları Gününden, bugün özellikle Kültür
Bakanlığı bütçesini konuşurken bir ismi yâd etmek
gerekiyor, Tahir Elçi. Sayın Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minareyi
korumaya çalışırken, bir insan hakları savunucusu ve
sürekli faili meçhullerle, özellikle devletin işlediği suçlara
karşı mücadele eden Sayın Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minarenin
ayaklarının dibinde katledildi. Biz araştırma önergesi
verdik, araştırsaydınız faili bulunurdu, o zahmete
girmiyorsunuz çünkü üstünü örmeyi çok iyi biliyorsunuz. Neyse. Ben tekrar
buradan, bu İnsan Hakları Gününde, Sayın Tahir Elçiyi, Tahir
Ağabeyimizi saygı ve minnetle anmak istiyorum.
Evet, dediğim gibi, Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Bir de ben Batmanlı
bir milletvekili olarak Kültür Bakanlığından sormak istiyorum:
UNESCOnun on kriterinden dokuzunu taşıyan Hasankeyfle ilgili bugüne
kadar niye bir başvuru yapılmadı? Bunun da bir ilerisine giderek
söylüyorum, sadece birkaç yıllık bir enerji geliri için, enerji
getirecek diye, binlerce yıllık bir tarihi, birçok medeniyete ev
sahipliği yapan bu tarihî yerin sular altında kalınmasına
bugün neden göz yumuluyor? Ama bizim derdimiz maalesef ki bunları korumak
değil. Biz tarihte işte Gelecek kuşaklara yol
bırakalım. Enerji önemlidir. diye, Enerji Bakanının
sözünden bir de söz etmek istiyorum. Evet, enerji çok önemli arkadaşlar,
biz de biliyoruz ama bu enerjiyi üretirken doğayla savaşmayalım,
doğayı katletmeyelim; kültürle savaşmayalım, kültürel değerlerimizi
katletmeyelim. Bugün, Hasankeyf hepimizin, burada oturan hepimizin kendi
geçmişinden izler taşıyor, onu korumak da Kültür
Bakanlığının görevi.
Yine, bugün Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinde özellikle Ayder Yaylasından söz etmek
istiyorum. Bir Karadeniz milletvekili -Trabzondu galiba- çıkıp turizmin
geliştiğinden söz etti. Evet arkadaşlar, turizmi
geliştirmek için maalesef bugün en büyük doğa harikalarından
biri olan Ayder Yaylasına TOKİyi gönderiyoruz, niye? Birileri rant
kazansın, birileri onun üzerinden para kazansın diye.
Bırakalım, Ayder Yaylası kendi hâlinde kalsın;
bırakalım kendi güzelliğiyle bir ömür boyunca kalsın, oraya
dokunmayalım arkadaşlar.
Bir de şunu söyleyelim: Biliyorsunuz, bugün,
Türkiye'de -ya da belki, bilmiyorsanız ben söyleyeyim- 15 dil,
arkadaşlar, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu
biliyor musunuz? Bu dillerin arasında Lazca var, Zazaca var. Hertevin
diye bir dil, belki hiçbiriniz duymamışsınızdır ama
son derece tehlike altında olan, korunmaya ihtiyacı olan bir dil
maalesef. Şu anda UNESCOnun yok olan diller, yok olma tehlikesinde
olduğunu belirttiği diller arasında, haritada belirttiği
diller bunlar. 15 tane dil var maalesef yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya olan. Acaba, Kültür Bakanlığının bu yönde
bir çalışması var mı? Ama olmadığını
biliyoruz. Şöyle biliyoruz: Bununla ilgili bir çalışma
yapılmıyor, doğrudur, ama bununla ilgili çalışma
yapılan kurumlar da kapatılıyor arkadaşlar. Bakın,
Kurdi-Der diye bir dil derneği vardı Kürtçenin ilerletilmesi ve
çalışma yapılmasına dair, ancak bu dernek
kapatıldı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Neden, neden
kapatıldı? Neden kapatıldı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Siz
yapmıyorsunuz, bırakın, insanlar kendi dillerini korumaya
çalışsınlar.
Arkadaşlar, bu savaş politikalarıyla,
bu savaş çığırtkanlığıyla, bizim gelecek nesillere
bırakacaksınız; evet, yol bırakacaksınız belki,
doğayı talan ederek barajlar bırakacaksınız belki.
HESler bırakacağız doğayı talan ederek, binalar
bırakacağız tek bir yeşil alan bırakmayarak, gökyüzüne
bakacağımız tek bir nokta bırakmayarak. Ama maalesef ki bir
şey daha bırakacağız; işte, o yok olma tehlikesi
geçiren diller var ya, o dillerden ağıtlar bırakacağız
bu topraklarda maalesef. Ama, işte, biz, bunun karşısında o
barışın sesinin, o ağıtların yerine
barış çığlıklarının yükselmesi için mücadeleye
devam edeceğiz diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Nedir konu? Bir talebiniz mi var?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, 60a göre bir talebim oldu da, bir açıklık
getireceğim birkaç şey var.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, düşük yoğunluklu bir savaş
yaşandığına dair söylemin tüm devlet kayıtlarında
yer aldığına ve Mavi Marmara davasının düşmesinin
yargının ne kadar siyasallaştığının bir
göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, burada birkaç defa ifade edildi, devlet yetkililerinin
de ifade ettiği bir durum var. Bu sürecin düşük yoğunluklu bir
savaş süreci olarak, birçok devlet kayıtlarında da bunu
bulabilirsiniz, açıklamalarda da var. Bu şekilde
açıklanıyor. Hani, bunların bir bütün olarak sadece bizim
söylememizden kaynaklı değil -siz müdahale ettiniz özelde de ama- Bu
savaş sürecinde, Düşük yoğunluklu bir savaş
yaşandığına dair bir söylem, tüm devlet
kayıtlarında yetkililerin de ifade ettiği bir durumdur. Bunu
böyle görmek gerekiyor.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Teröristle mücadele var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir de
ikincisi: Bu Mavi Marmarayla ilgili çok net olarak ifade ettik. Bugün yine
yargının, işte, bağımsızlığından
söz ediyoruz. Ne yazık ki yargının bağımsız
olmadığını defalarca ifade ettik buradan. Sadece Mavi
Marmara olayıyla ilgili bile düşündüğümüzde, Mavi Marmara
davasının düşmesi de aslında yargının ne kadar
siyasallaştığının bir göstergesidir, böyle görmek
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Başkan. İki cümleyle bitireceğim.
Mavi Marmara davasının düşmesinin
talep edilmesine dair durum da yargının ne kadar
siyasallaştığının bir örneğidir. Onu da
şöyle ifade edelim: AKP ile İsrailin ilişkileri bu şekilde
gelişmemiş olsaydı bu davanın da düşme durumu söz
konusu olmazdı. Bu da, bugün davanın düşmesi talebinde
bulunulması da aslında yargı ile siyasetin ne kadar iç içe
olduğunun, yargının ne kadar siyasallaştığının
bir örneğidir.
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Ben ülkede terörle mücadele olduğunu
düşünüyorum, savaşın olmadığını
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Gök, buyurun.
Siz de yerinizden bir açıklama mı
yapacaksınız 60a göre?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet efendim.
ŞAHİN TİN (Denizli) Kiminle
savaştığınızı söyleyin, biz de bilelim. Türk
askeriyle mi savaşıyorsunuz, neyle, onu bilelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Savaş yok mu gerçekten? Bölgeye bir gidin, savaş var mı, yok mu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekilini dinliyoruz.
Buyurun Sayın Gök.
8.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Mavi Marmara davasında gelinen noktanın tam
anlamıyla ibret verici olduğuna ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben de
birazdan ifade edecektim ama söz tam oraya geldiği için ifade etmek
durumundayım.
Bu Mavi Marmara davası, iktidarın bugün
dünyada, yarın ahirette hesap veremeyeceği konuların
başında geliyor. Yıllarca Mavi Marmara üzerinden İsraile
karşı bir siyaset geliştirerek insanları o yönde kanalize
eden bir iktidar, sonunda sadece kendi iradesiyle mağdurların
hakkını İsraile 20 milyon dolara bağışlamak
suretiyle çok önemli bir yanlışın içerisinde bulunmuştur.
Böyle mağduriyetler devletlerin anlaşmasıyla ortadan kalkmaz.
Mağdurlara sorun bakalım, onlar anlaşıyorlar mı? Mavi
Marmara davasında bugün gelinen nokta tam anlamıyla ibret verici bir
noktadır ve bu konuda yıllardan beri istismar edilen
yurttaşlarımızın, halkımızın, iktidarın
ne denli bir aymaz tutumuyla açığa düşürüldüğünün de çok
ibretlik bir öyküsüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Yurttaşlarımızın ne denli bir açmaza
düşürüldüğünün de çok ibretlik bir öyküsüdür. Bunun herhâlde çok uzun
yıllar konuşulacak bir yanı bulunmaktadır ve Mavi Marmara
konusunda Hükûmetin geldiği ve mağdurların haklarının
tamamen çiğnendiği bu tablo adalet açısından da unutulacak
bir tablo değildir. Dolayısıyla, böyle bir anlaşmayı
onaylayan, imza eden Hükûmetin herhâlde mağdurlara söyleyeceği sözler
olmalıdır, daha mağdurlar bu konuda kesinlikle ikna
olmamıştır, Türk halkı ikna olmamıştır.
İbret verici bu davayı bugün ben de
eleştiriyorum ve düşme noktasına getirilmesi konusunda Hükûmetin
aymaz tutumuna bir kez daha dikkat çekiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Muş
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyede bir savaş değil terörle
mücadele süreci olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu özellikle ifade etmek
durumundayım: Türkiyede bir terörle mücadele süreci vardır, bir
savaş değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin emniyet birimlerinin,
güvenlik birimlerinin yaptığı, vatandaşın,
Silahlı Kuvvetlerimizin, Emniyet birimlerimizin canına kasteden bu
silahlı terör örgütünün temizlenmesi ve tasfiyesi sürecidir. Burada asla
ve asla Düşük yoğunluklu bir savaş vardır. gibi bir
tabiri kabul etmemiz kesinlikle söz konusu değildir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
söylemiyorum, arşivler söylüyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
söz konusu değildir, kim söylüyorsa onu da kabul etmiyoruz. Burada terör
örgütüyle bir mücadele vardır. Sokaklara girmeye çalışan,
insanların canına kasteden, canlı bomba eylemleri düzenleyen,
kamyonlarla emniyet birimlerimizin binalarına, yerleşkelerine
saldıran bu terör örgütünün etkisiz hâle getirilmesi süreci
yaşanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada, terörle,
teröristle tam mücadele olacak; şu anda görüldüğü gibi, devletimizin,
milletimizin, Hükûmetimizin de tüm imkânlarıyla bölgedeki
vatandaşlarımızın yanında olduğunu da bir
taraftan göreceğiz. Terörle, teröristle mücadele edeceğiz,
vatandaşımızı bunların elinden kurtaracağız
diyorum.
Herkes kendisine göre bir tabir bulabilir. Aslolan,
olayın gerçekliği ve realitesidir. Kahpe ve hain bir terör örgütüyle
bu mücadele sürmektedir. Şunu da rahatlıkla buradan ifade etmek
durumundayız: Devletimizin, eline silah alıp dağa çıkan
terörist Teslim ol! çağrısına cevap vermiyorsa,
yapacağı başka ne var? Onu, kolluk kuvvetlerini kullanmak
suretiyle etkisiz hâle getirme seçeneği kalır ve şu an
yapılan budur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz
önce, soru-cevap bölümünde soru sormak için sistemde olan arkadaşlar
teknik bir nedenden dolayı ekrandan silindi. Şimdi,
sırasıyla ismini okuyacağım sayın milletvekillerinin
soru sorma bölümünde tekrar söz alabilmeleri için sisteme giriş
yapmaları gerekiyor.
Okuyorum: Sayın Gürer, Sayın
Şimşek, Sayın Erdoğan, Sayın Çamak, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Erkek, Sayın Çam, Sayın
Yıldırım, Sayın Varlı, Sayın Ahrazoğlu,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Tor, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Yiğitalp, Sayın Turpcu, Sayın Arslan.
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, o
okuduğunuz isimlerden çoğunu şu anda burada göremiyorum ama
soru-cevap işlemine geçmeden kısa bir süre önce tekrar
hatırlatırsanız, çünkü çoğu yok şu anda.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - En sona
bırakırsanız...
BAŞKAN - Tamam. Olan arkadaşlar sisteme
girsinler; daha sonra, o bölüm geldiği zaman da tekrar bir hatırlatma
yaparım.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin
başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, sözlerimin başında, daha taze
şehit verdiğimiz Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk ve
şehit Kaymakam Ersin Ateş başta olmak üzere, güvenlik, 15
Temmuz, ülkemizin birliği, bütünlüğü için şehit olan bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyor, gazilerimize sağlık
ve esenlikler diliyorum.
Bugün İçişleri Bakanlığı
bütçesini görüşüyoruz ama muhalefetten, halktan, realiteden, topraktan
kopuk bir iktidara karşı ta 800 sene önce Magna Cartayla gelen bütçe
hakkının hakkını vermeye çalışıyoruz. Ancak,
bugün, benim eski meslektaşım olan Şair Eşrefin şu
beyitiyle çok iyi tarif ettiği bir hâl içindeyiz. Diyor ki: Eyleme
beyhude ey biçare feryadufigan/ Ahımazlumu hükûmet musiki zanneyliyor. Burada söylenen şeyler
gülümsemeyle, istihzayla, kibirle karşılanıyor ve maalesef,
milletin bize verdiği vekâletin yasama sürecine katkı manasında
gerçekleşmesini sağlayamıyoruz.
Hükûmet, konularla ilgili hususları iyi
çarpıtıyor. Mesela, her sene millî eğitime cumhuriyet tarihinin
en büyük payını ayırdığını söylüyor. Bir iki
gün önce PISA sonuçlandı ve maalesef bizler PISAda OECD ülkeleri içinde
sondan 2nciyiz. Diğer ülkelerde bizden iyi olanlar Birleşik Arap
Emirlikleri, Uruguay, Romanya, Moldovya ve Arnavutluk. Eğer bu kadar
projelere, bu kadar harcamaya göre bu sonuç elde ediliyorsa lütfen bu millî
eğitimle ilgilenmeyin, millî eğitime büyük kaynaklar
ayırmayın ki bizim millî eğitimimiz, bundan önce olduğu
gibi, en azından yukarıya doğru bir seyir takip etsin.
Benzer ilgi acil dertlerimiz için de geçerli. Bu ara
doların paritesiyle çok ilgileniyoruz. Bununla da başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere bir beş on gün ilgilenmeseler
-zannediyorum- dolar normal seyrine gelecektir.
İçişleri Bakanımızı bir iki
hususta tebrik etmek istiyorum. Özellikle terörle mücadelede kararlılığın
ne kadar etkili olduğunu son zamanlarda görüyoruz ve bu tavrı
destekliyoruz. Hem bölücü örgüte karşı hem FETÖ terör örgütüne
karşı hem de IŞİDe karşı bu kararlılık
kendisini göstermeye başlamıştır. Yine, FETÖyle mücadelede
hukuk içinde kalma konusunda diğer bakanlıklara göre
İçişleri Bakanlığının daha gayretli olduğunu
görmek de bizi sevindirmektedir. Bu zamana kadar 400e yakın mülki idare
amirinin görevden uzaklaştırıldığı,
alındığı söylense de burada biraz daha hukuk devleti
prensiplerine riayet edilmektedir ve bu, memnuniyet vericidir.
Ancak bir hususta da sitemimi ifade etmek istiyorum.
Yasamayı umursamazlık bu Bakanlığın fonksiyonuyla
bağdaşmamaktadır. Hem Sayın Bakanımız
sorulara cevap vermemekte hem de -Sayın Bakanın talimatıyla olsa
gerek- İçişleri Bakanlığı birimlerinden normal
internet sayfası adresi mahiyetindeki bilgileri dahi alamamaktayız.
Ama Sayın Bakanın bütçe sunuşunda ve Plan ve Bütçe
Komisyonundaki konuşmasını okuduğumda gördüm ki bu bilgiler
Sayın Bakana da verilmiyor. Mesela trafikle ilgili Trafik
kazalarını azalttık. deniliyor ama 2012den itibaren trafik
kazalarında ölüm sayısı Sayın Bakanın ifadesinin
aksine artmıştır. 3.750den 2015te 3.821e
çıkmıştır. 2015 yılında trafik kazalarında
olay yerindekiler dışında ölenler de dâhil edildiği için
gerçek rakam ortaya çıkmış ve 7.530 kişi 2015
yılında trafik kazalarında hayatını kaybetmiştir.
Bu, gün başına, her Allahın günü 20 kayıp demektir. Bu,
böyle olurken bununla övünmek gerçeklerden, realiteden kopuk olmayı
gösterir.
Sayın Bakan, bunun yerine benzin
istasyonlarındaki araçlara çip takmaktan bahsetmektedir. Eğer
güvenliği sağlayacaksa 80 milyona da birer çip takalım, herkesin
nerede ne yaptığını her yerden gözleriz ve güvenlik diye
bir derdimiz kalmaz. Buralarda bilişim, cihaz satma lobisi etkili
olmaktadır, ona birazdan tekrar değineceğim.
Efendim, İçişleri Bakanlığı
hayatın bütün alanında, doğumdan ölüme kadar, nüfus kayıt
işlemlerinden belediyelerin mezarlıklar, cenaze defin
işlemlerine kadar hayatımızın pek çok alanında görevli
bir Bakanlıktır ve bu Bakanlığın özellikle genel idare
personeli emsalleriyle
karşılaştırıldığında mali ve özlük
haklar bakımından oldukça geridedir.
Güvenlik koruyucusu hâline getirilen köy
korucularının durumunda iyileşme sağlanmış ancak
bunların sosyal güvenlik bakımından sanki kaçak
çalışan insanlar olma durumu hâlen devam etmektedir.
Polislerimize 3.600 ek gösterge yıllardan beri
terennüm edilmekte ancak bu zamana kadar bir netice
alınamamıştır.
Uzman jandarmalarımızın, başta
okulda geçen sürelerinin hizmetten sayılması olmak üzere,
emsalleriyle aralarındaki negatif manadaki olumsuz farklar devam
etmektedir.
Yine, muhtarlarımız, ellerinden
alınan yetkilerden sonra sadece tebligat memuru durumuna düşürülmüşler;
bulundukları yerle ilgili kamu hizmetlerinde etkili olma durumları
maalesef aşındırılmıştır.
Mahalli idarelerle ilgili çıkarılan
bütünşehir kanunu yetki, sorumluluk bakımından taşrada
yerel hizmetlerin görülmesinde kafaları
karıştırmış ve geçiş dönemiyle izah edilemeyecek
derecede özellikle merkezden uzaktaki birimlerin hizmet alma
durumlarını olumsuz olarak etkilemiştir.
Yine, mülki idare amirleri -ki mülki idare amirleri
eğer çok partili hayata geçtiğimizde onlar olmasaydı pek çok
şey bugünkünden daha olumsuz olurdu- her yere, her derde, herkese
yakın olan kamu görevlileridir. Yine, mülki idare amirlerinin -meslekteki
bir ağabeyimin tabiriyle- ağzına bir habbe zeytin
verdiğinizde, ardına varili dayadığınızda o kadar
zeytinyağı çıkaracak kadar küçük imkânlarla, yokluklarla büyük
hizmetleri gerçekleştiren insanlardır ama maalesef, son
yıllarda, taşrada emsali kamu görevlileriyle mali ve özlük
hakları bakımından aralarındaki uçurum giderek
büyümektedir.
Elimde Bursada bir araştırma
şirketinin kamuoyu araştırması var. Buna göre
arkadaşlar, Türkiyenin en önemli sorunu sizce nedir? sorusu
sorulmuş; Yüzde 48,11 terör, yüzde 12,20 işsizlik, yüzde 5,89
ekonomi diye cevap verilmiş. Burada, bunu hissedilen -hani hava
durumlarında olduğu gibi- bir algı olarak görebilirsiniz ama
yüzde 48i indirseniz indirseniz 45e, 40a indirirsiniz. Bu memleketin hâlâ
daha en büyük sorunu terör ise burada biraz önümüze bakıp kendi durumumuzu
değerlendirmemiz gerekiyor.
Hakikaten en büyük sorun terör çünkü halkla
ilişkiler binası yıkılmadan önce orada, biliyorsunuz, bir
mescidimiz vardı. Burada daha önce de ifade ettim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanı, giriş çıkışı çok
elektronik, personel bakımından çok sıkı kontrol
edilmiş bu Mecliste arkadaşlar, şuradan 30-40 metre ileri bir
sürü jammerlar, sinyal kesiciler, makam arabası ve koruma ordusuyla cuma
namazına gidiyor. Biliyorsunuz, cuma namazının
şartlarından biri hür olmaktır, hür olmanın en kısa
tanımlarından biri de korkudan azade olmaktır. Eğer biz bu
Meclisin içinde bir yerden bir yere gidemiyorsak o zaman İçişleri
Bakanının Türkiyede kendisine aynada bir bakması lazım.
Sadece bu mu? Tayyip Erdoğan, Sayın
Cumhurbaşkanımız 22 Ekimde Bursaya geldi bir program için, iki
buçuk üç gün önceden Bursada bütün giriş çıkışlar tutuldu,
hayat durdu, güvenlik ancak bu şekilde sağlanabildi. Hakikaten
güvenliği olmayan bir ülkenin sade vatandaşı olmak değil,
Cumhurbaşkanı olmak dahi iyi bir şey değildir
arkadaşlar.
HARUN KARACAN (Eskişehir) Nasıl
konuşuyorsun öyle?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Amerikada da
aynısı oluyor. Amerikaya Cumhurbaşkanı gittiğinde
hayat duruyor ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) -
Arkadaşlar, terörün amacı, beynin, zihnin, düşüncenin işgal
edilmesidir; terörün amacı, bizim aramızdaki iletişimin sabote
edilmesidir, ben burada bunun olduğunu görüyorum. Bu kadar körü körüne
savunma, biat kavramıyla bile açıklanamaz ancak asabiye
kavramıyla açıklanır. Hani, çocuğunuzun her
yaptığı size güzel gelir ya ancak bununla açıklanabilir.
Hükûmet davranışlarıyla buna hizmet ediyor. Bir önceki
Başbakanımızın meşhur bir sözü vardı: Biz,
değer odaklı siyaset yapıyoruz. diyordu. Ama, bugün benden
önceki tartışmalarda da gördüm, artık değer odaklı
siyasetten siyaset odaklı değerlere geçtik; siyasete hangi değer
yarıyor ise, hangi kavram yarıyor ise onu kullanmaya
başladık. Eğer müzakere, analar ağlamasın, çözüm
yarıyor ise onu kullanıyoruz; yok, yarın değişti,
mücadele, kafasını ezme, yok etme, etkisiz hâle getirme yarıyor
ise, onu kullanıyoruz.
Bu kamplaştırma ve
kutuplaştırmadan medet ummanın bir göstergesi de bu memleketin
bütün zihnini allak bullak eden 15 Temmuz darbesinin bir lütuf olarak görülüp
ondan sonra da bütün Türkiyede hürriyetlerin
kısıtlanmasını gerektiren olağanüstü hâl durumunun üç
gün önceden büyük milletimize Çok büyük bir müjde var. diye ilan edilmesidir.
Bu anlayış, hürriyetlerin kısıtlanmasının millete
bir müjde olduğunu düşünen anlayış, hakikaten devletin
birinci fonksiyonu olan güvenlik görevini yerine getirmeyi maalesef
başaramaz. Şu anda görünen şudur arkadaşlar: Kabine
üyelerimiz, sanki ağır sıklet boks müsabakasına hakem
olarak görevlendirilmiş banka müdürü gibi tek bir yere, tek bir şahsa
bakmaktadırlar ya da trafodaki şalterlere, düğmelere rastgele
basan, gördüğü tepkiye göre düğmeyi değiştiren 8 yaşındaki
çocuk gibi davranmaktadırlar. Millî Eğitim Bakanı, burada,
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde ya da kendi
Bakanlığıyla ilgili kanunda hâlâ çözüm sürecinin doğru
olduğunu ifade edebilmiştir. Bu çözüm süreci ne zaman
başlamıştı arkadaşlar? Terör hemen hemen
bitmişti, dönemin İçişleri Bakanı yanında 7-8
korumasıyla Hakkâride esnaf ziyaretleri yapabiliyordu. Tam bu vaziyette,
nedense birdenbire bu çözüm süreci başlamış oldu.
Mesajını, talebini hayata geçirmek için
silaha sarılanla müzakere yapılmaz. Dünyada bu tür müzakerelerin
başarıya ulaşma oranı müzakereye başlananlarda
altıda 1, beşte 1 kadardır. Bunu görmeden, bizim birlikte
yaşama mirasımızı anlamadan yapılan hata, bugün bu
tehlikeyi ve tehdidi büyütmüş ve baş edilemez hâle getirmiştir.
Müzakere ettiğinizde, silahla konuşanı muhatap
aldığınızda tanımış olursunuz, siz
tanıdığınızda başkalarının
tanımasına da kızma hakkınız olmaz maalesef. Bu
mücadelede Hükûmetin genel zafiyeti kendisini göstermiştir. Tanpınarın
Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı vardır. Orada, saatleri ayarlama
enstitüsünü kuranlar, işin sonunda, orası kapanacağı vakit
bu sefer -Halit Ayarcıdır romanın kahramanlarından biri-
orada bir tasfiye kurulu kurar ve emekliliğine kadar
maaşını garanti eder. Biz de şu anda Hükûmetin, her olayda
işin para, ihale kısmını gördüğünü görüyoruz. Mesela,
Suriye'ye duvar örüyoruz. Arkadaşlar, Suriye sınırından
Türkiye'ye geçişle olan terör olaylarının toplam terör
olayları içindeki oranıyla ilgili bir rakam var mı elimizde?
Suriye'den gelenleri 2013 yılında basit deftere kaydetme yerine,
Biyoçiplerle biz bunların tespitini yapacağız. diye vakit
kaybedip onların elini kolunu sallayarak girip çıkmasına müsaade
etmenin duvar olmadığı için mi olduğunu sormak
zorundayız. Neden Irak sınırından
O sınır
boyundaki ilçelerimizi gözünüzün önüne bir getirin, en büyük terör
olayları orada. Niye orası için böyle bir tedbir görülmüyor?
Benzer şeyler, işte, her araca çip
projesi, FATİH Projesi ve bu zamana kadar olayı aydınlatmada
belki faydası olsa bile, olayı önceden fark etmek için hiçbir
faydasının olmadığı defalarca görülen kent güvenlik
yönetimi sistemlerindeki bütün çalışmalar, sonuçta bunlar çok büyük
yer kaplıyor.
Size bu iktidar zihniyetinin somut bir örneği
olarak bugün gazetelerde çıkan bir haberi vermek istiyorum. Bursa
Büyükşehir Belediyesinin kurumsal web sitesinin güncellenmesi işi.
Bir kurumun web sitesinin güncellenmesi işi için 2015 yılında
690 bin lira, 2016 ve 2017 yıllarında her yıl için 3,5 milyon
lira, 7 milyon lira para harcanıyor. Bunu güne böldüğümüzde
çıkacak sonucu sizler düşünün arkadaşlar ki bu büyükşehir
belediyesinin bütçesi, 20-25 tane şirket bunun dışında. Ben
büyükşehir belediye başkan adayı olduğumda
hesaplamıştım, büyükşehir belediyesinin kendini tanıtmasının;
Suriye'de, Irak'ta gördüğümüz gibi birilerinin fotoğraflarıyla her
sokak başında, her binada bize birilerini gülümsetmenin,
Hayırlı olsun, hayırlı olsun. yazılarının
bedeli yıllık 30 trilyona yakındı arkadaşlar.
Günümüzde hakikaten güvenlik bütün devletler için
ciddi bir problem hâline gelmiştir, özgürlük ve güvenlik arasındaki
dengenin kurulmasında eski anlayışlar terk edilmektedir ama
değişmeyen bir şey var demokratik özgürlüklerin
kullanılması için demokratik güvenlik
anlayışıdır. Bunun da üç temel şartı vardır.
Birincisi, şeffaf ve olması gerektiği
gibi iletişim yani 5 tnin olmadığı bir iletişim.
Tahrip edilmemiş bir iletişim ortamı, tahrif edilmemiş bir
iletişim ortamı, tahdit edilmemiş bir iletişim ortamı,
tehdit edilmemiş bir iletişim ortamı ve sembollerle tahrik
edilmemiş bir iletişim ortamı. Eğer bu iletişim
ortamı içinde bu önlemleri almıyor iseniz o zaman
başarılı olma şansınız, ihtimaliniz yok demektir.
Ama Türkiye özelinde buna 6ncı bir t ekleyip 6ncı tnin Anayasada
olduğu yerde durduğu ve öyle davrandığı bir
iletişim ortamını eklemek gerekiyor.
İkinci şartımız, demokratik
karar alma süreci ve bu alınan kararların kuvvetler
ayrılığını dayalı kontrolüdür. Yani hürriyetleri
kısıtlayan değil tam aksine güvenceye alan bir yaklaşımı
getirmek durumundayız çünkü artık güvenlik hakkı dava edilebilir
temel bir hak olarak önümüzde durmaktadır ve Hobbestan beri
güvenliği sağlayamayan devlet meşruiyetini kaybetmektedir.
Şair Eşrefle başladım onunla
bitireceğim ama işin özetini söyleyeyim: Hükûmet Türkiye'yi
yönetememektedir. Bu bir devletin birinci fonksiyonunu yerine getirmedeki
problemin Türkiye'nin en önemli sorunu olarak yüzde 50ye yakın insan
tarafından ifade edilmesinde, yargıya güvenin yüzde 20lere
düşmesinde kendisini göstermektedir.
Son olarak şunu söylüyorum: Arkadaşlar,
alkışların eşlik ettiği yıkılışlar,
tenkitlerin eşlik ettiği yıkılışlardan daha
fazladır.
Şair Eşrefle başladım, onunla
bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Diyor ki: Gam
değil amma mülkün böyle elden çıkması/Gitgide zulmetmeye elde
ahali kalmıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, yine, Dünya İnsan Hakları Günü.
Bütün insanlığın İnsan Hakları Gününü kutluyorum.
Şu anda Taksim Meydanında Rus işgali altındaki
Kırımdaki mezalimi kınayan Kırım Türklerine
başarılar diliyorum. Bu faaliyetlerinin dünyada ses getirmesini
temenni ediyorum.
Sözlerimin başında, aziz Türk milletini ve
namusu bildiği Türk yurdunu korumak için canlarını veren
şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu uğurda gazi olan
vatandaşlarımıza da hayırlı bir ömür diliyorum. Bu
vesileyle, hâlihazırda yurt içinde ve dışında terörle
mücadele eden kahraman güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum,
onları saygılarımla selamlıyorum.
Ayrıca, Sayın İçişleri
Bakanımıza yeni görevinde başarılar diliyorum; kendisi
henüz buraya gelmemiş ama. Malumunuz, Sayın Bakan -seçim
bakanlarını saymazsak- AKP Hükûmetinin altıncı
içişleri bakanı. Sanırım, bu gidişle hep
konuşulan Millî Eğitim Bakanlığı yerine artık,
bundan sonra, İçişleri Bakanlığını
konuşacağız.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi
Türkiye Cumhuriyeti devleti, tarihinde daha önce rastlanılmayan hain bir
işgal girişimiyle karşılaştı. Elhamdülillah, aziz
Türk milleti tüm kesimleriyle bu alçak girişimi kabul etmemiş ve
gereken cevabı en sert şekilde vermiştir. Ancak, burada gözden
kaçırılmaması gereken noktalar da yok değil. Belirtmem
gerekir ki tüm bu yaşananlar, devletin idaresinde zafiyet olduğunun
açık bir göstergesidir. 15 Temmuz gecesi yaşananların sebepleri
şimdilik bir kenarda duradursun. FETÖ, devletin kılcallarına
kadar sızarken eline geçen her fırsatı
kullanmıştır. Devletin genetiğiyle oynanmıştır.
Bu sebeple, FETÖyle mücadele ederken sabırlı, kararlı ve
sistematik bir mücadelenin yapılması lazım. Bu bağlamda;
1) FETÖnün siyasi ayağı, ucu kime
dokunursa dokunsun, hangi siyasi partiye giderse gitsin mutlaka ortaya
çıkartılmalıdır.
2) FETÖnün mali kaynakları köküne kadar
kurutulmalı, yurt içindeki ve yurt dışındaki sermaye
ayaklarıyla taviz verilmeden ortadan kaldırılmalıdır.
3) FETÖ, devletin her kademesinde
yapılandığı gibi elbette üst düzey bürokraside de
yapılanmıştır, bunu siz de biz de biliyoruz. Üst düzey
bürokraside yer alan FETÖcülerin ortaya çıkartılması ve
devletin içinden temizlenmesi şarttır.
4) Ancak tüm bunlar yapılırken hukuka
uygun yapılmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin bu mücadelesine
gölge düşürmek isteyenlere fırsat verilmemelidir, soruşturmalar
sulandırılmamalıdır. 16 Temmuzdan itibaren
asılsız ihbarlarla hedef saptırmaya çalışan FETÖnün
bu gayesine ulaşmasına çanak tutulmamalıdır.
5) Dün Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalarda
hukuku katledenlerin bugün o katlettikleri hukuka ne kadar muhtaç
oldukları ortadadır. Dolayısıyla 15 Temmuz işgal
girişimi sonrası yapılan haklı mücadelenin
meşruiyetini tartışılır hâle getirmemek için, her
işin hukuk çerçevesi içinde, acele etmeden, devlet aklıyla,
kararlı ve sürekli olarak yapılması gerekir.
Değerli milletvekilleri, o gece yaşanan
olaylarda elbette Türk milleti topyekûn bir feraset göstermiştir. Siyaset
kurumu, basın yayın kuruluşları,
vatandaşlarımız, kahraman Türk ordusunun içindeki vatansever
askerlerimiz, geniş kitle üzerine düşen her görevi fazlasıyla
yapmıştır. Ancak tüm bunların içinde, ülkemizin doğu
ve güneydoğusunda gösterdikleri kahramanlıklarıyla, verdikleri
onlarca şehit ve gaziye rağmen bölgedeki çözüm süreci
artıklarını temizleyerek kahramanlıklarına şahit
olduğumuz Özel Harekât Daire Başkanlığından
birazcık bahsetmek istiyorum. 15 Temmuz gecesi yaşananlara
yakından baktığımızda Emniyetin Özel Harekât Daire
Başkanlığının ne kadar profesyonel olduğunu
sizlere iki örnek vererek hatırlatmak istiyorum.
Saat 23.00 sularında Gölbaşı
Havacılık Daire Başkanlığına, 24.00
sularında da Özel Harekât Daire Başkanlığına bombalar
atılıyor; maalesef o anda 50 kahramanımız şehit
düşüyor, bir o kadarı da yaralanıyor. Buna rağmen
sağlam kalan 45 özel harekâtçı vatan evladı darbe girişimi
tamamen bastırılıncaya kadar aralıksız olarak
mücadeleye devam ediyor. Şehadete ulaşan, yaralanan
arkadaşlarını orada bırakmak pahasına görevlerine
devam ediyorlar.
Yine, darbecilerin merkez olarak
kullandıkları Beştepedeki Jandarma Genel Komutanlığı
binasına yapılan operasyonu yürüten Özel Harekât birimlerinin
operasyon boyunca bu kalkışmanın içerisinde yer almayan ancak
kalkan olarak kullanılan hiçbir ere ateş etmediğini de
bilgilerinize sunmak istiyorum. Yine, darbecileri teslim alınca da onların
hepsinin üzerinden üniformalarını çıkarttırarak Türk
ordusunun üniformalarının yerlerde sürünmesine fırsat
vermemeleri de takdire şayan bir uygulamadır.
Bugün bu kahramanlarımızın
sayısı 12 bin civarındadır. Ancak bu sayıya ilave
olarak 10 bin özel harekât polisinin daha doğrudan alınması
kararlaştırılmıştır. Söz konusu alımın
ilan edilmesiyle birlikte aziz Türk milletinin hizmet aşkıyla
tutuşan, sayısı 300 bine yaklaşan vatansever ve cesur
evlatları bu göreve talip olmuştur. Ancak devlet aklı uzun
vadeli düşünmek zorundadır. Bu şerefli görev için başvuru
yapan 300 bin vatan evladının yeteneğinden, cesaretinden ve
vatanseverliğinden şüphemiz yoktur ancak Özel Harekâtın
profesyonelliğinin devam edebilmesi için;
1) Bu 10 bin özel harekâtçının
doğrudan alımının uygun olmadığı
kanaatindeyim.
2) Özel Harekât birimlerine alımların
şimdiye kadar olduğu gibi gene Emniyet teşkilatı
içerisinden yapılmasının uygun olacağını
düşünüyorum.
3) Yine, Özel Harekâta 10 bin kişinin birden
alınmasıyla, bu kişilerin özel harekâtçı olarak
yetiştirilmesinin zor olacağını ve zaman
alacağını düşünüyorum.
4) Aynı zamanda bu 10 bin kişinin birlikte
alınması Özel Harekâtın profesyonelliğini
sulandıracaktır. Vaktiyle bir Millî Eğitim bakanımız
Bütün liseleri anadolu lisesi yapacağım. dedi ama bütün anadolu
liselerini sınavla öğrenci alan normal liseye dönüştürdü, bu da
ona benzemesin.
5) Aynı anda 10 bin kişinin
alınması Özel Harekâtın devamlılığının
sağlanmasını zorlaştıracaktır. 10 bin
kişinin birlikte yaşlanması ve emekli olması ileride yeni
zafiyetlere sebep olma riskiyle bizi karşı karşıya
bırakacaktır. Bu durum Özel Harekâtın
devamlılığını zorlaştıracaktır. Çünkü
geçmiş tecrübelerimiz Özel Harekâttan ayrılan kardeşlerimizin
diğer birimlerde mutlu olmadığını,
dolayısıyla faydalı olamadıklarını
göstermektedir. Bu alımların ikişer binlik partiler hâlinde, en
az 5 seferde yapılmasının daha doğru olacağı
kanaatindeyim.
Bu kahramanlarımızla ilgili acilen gerçekleştirilmesini
arzuladığımız bir konuyu da burada ifade etmek istiyorum.
Bu kahramanlarımızın özlük haklarının
yaptıkları görevle mütenasip hâle getirilmesi lazım. Çünkü Özel
Harekât polisleri, diğer kamu görevlileri gibi doğu ve
güneydoğuya iki üç yıllığına gidip bir daha geriye,
batıya dönüp gelmiyorlar. Bunlar ihtiyaca göre 1inci defa, 2nci defa,
3üncü defa doğu ve güneydoğuda görev yapmaktalar. Aynı zamanda,
gene, bunlar batıda görev yaptıkları zamanlarda da geçici
görev adı altında doğu ve güneydoğuda aylarca
kalmaktadırlar. Sayın Başkan, bu bakımdan, bu Özel
Harekâtçı kardeşlerimizin özlük haklarının bu şartlara
uygun hâle getirilmesini Sayın Bakanımızdan talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, burada özlük haklarından bahsedince, bütün
polislerimizin de özlük haklarıyla ilgili sıkıntıları
var. Geçmişte biz bunu çok söyledik ve Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde de yer aldı, biz polislerin ek göstergesinin 3600 olmasını
istedik. Ancak, Hükûmet geçtiğimiz dönemde bir torba kanunla bunu 3000e
çıkardı, bu da polislerimizin emekliliklerine ancak 40-50 lira gibi
yansıdı. Eğer bu 3600 ek gösterge polislerimize verilseydi biz
bugün bunları konuşmuyor olacaktık. Bu meselenin acilen
düzeltilmesi lazım.
Ayrıca, FETÖ olaylarına karışan,
bu örgütle irtibatlı olan çok sayıda polis açığa
alınmış, görevden ihraç edilmiş ve hatta
tutuklanmıştır; bu doğrudur. Ülkemiz 15 Temmuz sonrası
çok daha yoğun bir terörle mücadele dönemi yaşamaktadır. Bu
sebeple, sayıları azalan polislerimizin iş yükü çok
artmıştır. Bu da Emniyet teşkilatında zaten olmayan
mesai mevhumunu tamamıyla ortadan kaldırmıştır.
Polislerin özlük haklarına eğer başka bir düzenleme yapamıyorsanız
bile, hiç olmazsa fazla mesai ücretlerini verin ki insanlar maddi manevi biraz
rahatlasınlar.
Sayın Bakan, sesleri bir türlü duyulmayan,
sorunları görmezden gelinen bir diğer meslek grubu da uzman
jandarmalar ve uzman erbaşlardır. Uzman
jandarmalarımızın sorunlarını da buradan defalarca
dile getirdik. Bu kardeşlerimiz zor şartlarda görev yapmaktadır.
Ancak diğer askerî birimlerdeki subay ve astsubayların
eğitimleri hizmetten sayıldığı hâlde bunların
eğitimleri hizmetten sayılmamaktadır. Bunların sorunlarının
çözümü bellidir. Aynı işi yaptıkları diğer
arkadaşları gibi mali ve sosyal hakları verilirse uzman
jandarmaların dertleri de çözüme kavuşmuş olacaktır. Sözleşmesi
sona eren uzman erbaşlar ve uzman jandarmaların istihdam sorununa da
kalıcı bir çözüm getirilmesi gerekmektedir çünkü bu insanlar zor
şartlarda yıllarca görev yapmakta ama oradaki sözleşmeleri sona
erince Biz bundan sonra ne yapacağız? derdine düşüp, çaresizce
sağda solda iş aramak için dolaşmaktadırlar. Bu da
hakkaniyete uygun bir durum değildir. Bu konuya da acilen,
kalıcı ve insanları tatmin edici bir çözüm şarttır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi iç güvenlik paketiyle polis
okullarından mezun olan gençlerimize mezuniyet sonrası yeni bir
sınav, yeni bir mülakat şartı getirildi. Mevcut konjonktür bunu
gerektiriyor. diyebilirsiniz ancak bu konuda yaşanan ciddi
mağduriyetler var, bunların bizlere ulaşan ciddi talepleri var.
2015te polis okulunu bitiren gençlerimizden 1.800 kadarı mezuniyetten
sonraki mülakatı geçemedikleri için polis olamamışlardır.
Polis olamamalarının gerekçesi her ne kadar bu ikinci mülakatı
geçememiş olmaları olsa da gerçek, FETÖ, PDYyle irtibatları
olduğu yönündeki değerlendirmelerdendir. Bu yapının bu
mülakatlara da el attığını sizlere vereceğim bir
örnekle izah etmeye çalışacağım. Bir kardeşimiz var.
Kardeşimizin ismi burada, dosyasında mevcut. Vermek istemiyorum
kürsüden. Ancak birazdan, konuşmam bitince dosyanın bir örneğini
Sayın Bakana ileteceğim. Bu kardeşimiz, kendisine yapılan
haksızlığın peşini bırakmayıp
araştırmış. Bütün tespitlerini topladı, bize getirdi.
Ben de bunu bir dosya hâlinde sizlere sunacağım.
Şimdi, bakın, Sayın Bakan, bu
kardeşimiz 2004 yılında polislik sınavına girmiş,
kazanamamış, o gün paralel yapı bunu
kazandırmamış; 2005te, 2006da kazandırmamış. Askere
gitmiş, gelmiş, 2012de girmiş sınava, 2013te girmiş,
gene kazanamamış. 2014te sınavı kazanmış.
Yıl 2015, tabii ki bu polis meslek yüksekokulunu bitirdikten sonra
girdiği sınavda gene elenmiş, gene polis olamamış.
Ancak sonrasında bunun eğitiminde görev alan, efendim,
sınavında görev alan birçok kişi 15 Temmuzdan sonra görevinden
ihraç edilmiş. Yani paralel durmamış, gene 15 Temmuz öncesinde
de bu çocukların polis olmasına engel olmuşlar. Bunların,
bu 1.800 kişinin durumunun bu manada istihbarat kurumları ve Emniyet
Genel Müdürlüğü tarafından yeniden değerlendirilip yeni bir
sınavla bunların, paralel yapıya bulaşmamış
olanların, mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Göç İdaresi Genel Müdürlüğü deyince
aklımıza doğrudan, Suriyeden gelen mülteciler gelmektedir. Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü bunları Türk
vatandaşlığına hazırlamak yerine Suriyedeki
karışıklık bitince geriye döndürecek şekilde
tutmalıdır. Türkiyenin politikası da bunları uzun vadede
Türkiyeden gidecek şekilde Suriyedeki
karışıklığı bitirme yönünde olmalıdır.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı adında bir
kurumumuz var. Malumunuz, bir de sayısı bini geçen şehidimize
mal olan, ülkemizin bir bölümünün âdeta savaş alanına dönmesiyle neticelenen
bir süreç var. Bu süreç de, zaten defalarca uyarmamıza rağmen
uygulamakta o zaman ısrar edildi, çözüm süreci denen ihanet süreci. Bugün
Hükûmetin en tepesindeki yetkililer de dâhil olmak üzere, bu sürecin
bittiğini kabul etmektedir. Ancak anlaşılan o ki Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı artık, çözüm süreci diye
bir sürecin kalmadığının farkında bile değildir.
Resmî internet sitesinde hâlâ çözüm sürecinden bahsedilmekte, bu melanet süreç
kardeşlik projesi adı altında pazarlanmaktadır.
İnternet sitesinde Müsteşarlığın tarihçesinden ve
görevlerinden bahsedilirken kullanılan ifadelere bakılınca
bazı soruları sormadan da geçmek mümkün değil.
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının da içinde bulunduğu Çözüm Süreci
Kurulu ile Kurumlararası İzleme ve Koordinasyon Komisyonu hâlâ var
mıdır? Eğer varsa, Sayın Başbakanın da defalarca
ifade ettiği gibi, olmayan bir sürecin kurulu, komisyonu neden hâlâ
vardır?
2) İnternet sitesinde yer alan bilgilere göre
varlığı devam eden bu kurul ve komisyonun üyeleri kimlerdir, ne
iş yaparlar?
3) Binlerce askerimiz, polisimiz şehit olurken
Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunun üyeleri neredeydi?
4) Yüzlerce vatandaşımız ülkenin dört
bir tarafında patlatılan bombalarla can verirken akil dediğiniz
akılsızlar nerelerdeydi?
5) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının -internet sitesinde- artık bir
daha ortaya çıkmamak üzere gündemden kalkan bu sözde çözüm sürecinden
umudunu kesmemesi terörle mücadelede ciddi zafiyetler doğurabilecek bir
durumdur. Bugüne kadar terörle mücadele konusunda hiçbir varlık
gösteremeyen, hiçbir etkin rol alamayan Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının kapatılmasının uygun
olacağını ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin sonuna doğru yaklaşırken birkaç hususa
daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi; bildiğiniz
gibi, ülkemiz, başta FETÖ, PKK, PYD, YPG, IŞİD ve DHKP-C gibi
terör örgütleri olmak üzere, birçok terör örgütüyle eş zamanlı
mücadele etmektedir.
Bildiğiniz gibi, ülke genelinde bir
olağanüstü hâl uygulaması da vardır. Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu olağanüstü hâl uygulamasına destek verdik. Bizim
buradan beklentimiz terörle mücadelenin topyekûn yapılması ve bu
olağanüstü hâl süresi içerisinde sadece, devletin bütün imkânlarının
belli noktalara harcanarak zaman kaybedilmemesidir. Türkiyenin her yerinde
olağanüstü hâl varken doğu ve güneydoğuda PKKyla mücadele
ettiğimiz gibi büyük şehirlerdeki PKK, DHKP-C vesaire gibi
yapılanmaları da bu süreç içerisinde bertaraf etmemiz lazım ve
olağanüstü hâlin kalkmasıyla birlikte artık Türkiyenin bir daha
terörü konuşmayacak hâle gelmesi lazım. Bugün ülkemizdeki
insanlarımızın sıkıntıları vardır,
Türkiyenin gerçek gündemi vardır. Gerçek gündemdeki en önemli şey
elbette ki iş sıkıntısıdır, aş
sıkıntısıdır. Bundan sonra artık terörün
değil, bunların konuşulacağı ortamın
sağlanması lazım.
Sayın Bakan, siz göreve yeni
başladınız ancak son günlerde Hükûmetin mülki idarenin
yapısını değiştirecek bazı düzenlemelerin
hazırlığı içinde olduğundan bahsedilmektedir.
Kaymakamların da istisnai memuriyet sınıfına alınarak
bazı yandaşların, ehliyeti ve liyakatine
bakılmaksızın, mülki idare amiri olarak, kaymakam olarak
atanmasının önünün açılacağına dair
duyumlarımız var, bunu aklınızdan bile geçirmeyin
Sayın Bakanım. Bu, devletin temelleriyle oynamak anlamına gelir.
Türk idare sistemini temelden sarsacak böyle bir konunun hiç
konuşulmamasını tavsiye ediyorum. Mülki idare yıllarca Türk
milletinin birliği, dirliği ve merkezî Hükûmetin taşradaki
temsilini başarıyla gerçekleştirmiştir. Bugün birtakım
bölücüler emellerine ulaşamamışsa herkes kendisine pay
çıkarabilir ama buradaki en büyük pay mülki idarenindir. Bu bakımdan,
bir mülki idare amiri olarak bu konuların hiç
konuşulmamasını tavsiye ediyorum ama yeri gelmişken mülki
idare amirlerinin özlük haklarının da görev ve fonksiyonlarına
uygun bir hâle getirilmesi gerektiğini de hatırlatmak istiyorum.
Mülki idarenin maaşları taşrada beraber görev yaptıkları
hâkimlerin maaşlarıyla yarı yarıya bir hâle gelmiştir.
Artık bu garabetin de ortadan kaldırılmasının
zamanı gelmiş, geçmektedir.
Son söz olarak söylemek istediğim şudur:
Terörle mücadele zor bir iştir, öyle ahkâm kesmekle olmaz. Bu konudaki
zorlukları çok yakından bilen birisiyim. Devletin işleyişi
gereği elbette bazı işler de yavaş olabilir. Burada
aceleye, telaşa, paniğe gerek yok. Yapılan her işi
kuralları içinde yapmak lazım. Bugün tecrübelerimiz gösteriyor ki
geçmişte kim hukuku katletmişse, kim hukuku yok saymışsa
bugün o katlettiği hukuka çok muhtaç hâle gelmiştir. Bu
bakımdan, yaptığımız her işin hukuk içinde
olması lazım. Bugün de hukuku uygulayanların bu tecrübeler
ışığında sabırla, sükûnetle, devlet aklıyla,
kararlı ve devamlı bir şekilde Türk devletinin, Türk milletinin
birliğine, dirliğine kasteden her yapıyla mücadele etmesi
gerekmektedir. Bu arada, bir paralel yapıyla mücadele etmek için
canhıraş çalıştığımız bir dönemde yeni
paralellere alan açılmaması hususunda da gerekli tedbirler muhakkak
alınmalı, yeterince duyarlılık gösterilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygı ve hürmetle selamlıyor,
2017 bütçesinin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan
niyaz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına üçüncü olarak Ankara Milletvekili Sayın Erkan Haberal
konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Haberal.
MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerini
açıklamak amacıyla huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri, 20 Temmuzdan bu yana
toplam şehit sayımız 946. 19 kişiyi Fırat Kalkanı
Operasyonunda şehit verdik. 15 Temmuz darbe girişimi
sırasında asker, polis, sivil, toplam 248 şehidimiz vardır.
Hepsine, aziz şehitlerimizin her birine ayrı ayrı, gani gani
rahmet diliyorum. Biz onlardan razıyız, onlar da bizden razı
olsun diyorum.
Sayın milletvekilleri, Mete Han tarafından
milattan önce 209 yılında kurulan Türk ordusu, Attila olmuş
dünyayı titretmiş, Alparslan olmuş Anadoluyu Türk yurdu
yapmış, Yıldırım olmuş Avrupa'da at
koşturmuş, Fatih olmuş çağ değiştirmiş,
Mustafa Kemal olmuş yedi düvele karşı koymuştur.
Bizi yersiz yurtsuz, yarınsız
bırakmayan, bin yıllık kardeşliğimizi ayrı
düşürmeyen, gökyüzümüzü bayraksız, Türklükle yoğrulan yurdumuzu
çaresiz bırakmayan, milletten aldığı güç ve yetkiyle
şanlı Türk Bayrağını sonsuza dek
dalgalandıracağına inandığımız kahraman
Mehmetçikimize, Özel Harekâtın kahraman yiğitlerine buradan selam
olsun derim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye bugün iç ve
dış güvenlik sorunlarının her geçen gün
ağırlaştığı, komşu ülkelerde yaşanan
vahim gelişmelerin millî güvenliğimiz üzerindeki olumsuz etkilerinin
yeni boyutlar kazandığı ve etrafımızdaki husumet
çemberinin giderek daraldığı karanlık bir dönemden
geçmektedir. İçinde bulunduğumuz coğrafya etnik ve mezhep
ayrılıkları temelinde husumetlerin körüklendiği, iç
savaşların yaşandığı, kanlı terör
örgütlerinin at oynattığı, ülkelerin toprak bütünlüklerinin
parçalandığı, siyasi yapıların
yıkıldığı, ayrışma, bölünme ve
çatışma dinamiklerinin harekete geçtiği ve her alanda
istikrarsızlığın hüküm sürdüğü sorunlu bir
coğrafyadır.
İç savaş şartlarının
yaşandığı iki sınır komşumuz Irak ve
Suriyedeki gelişmeler Türkiye'yi çok ciddi millî güvenlik tehditleri ve tehlikesiyle
karşı karşıya bırakmıştır. Bugün
karşımızdaki tablo her yönüyle endişe vericidir. Bugün,
Türkiye bir terör sarmalı içine alınmıştır. Tarihin en
kanlı üç terör örgütü PKK/PYD-IŞİD ve FETÖnün çok yönlü
saldırısı altındadır. PKKnın terör
saldırıları tırmanmıştır. IŞİD,
Türkiye'nin içinde de terör eylemi yapma potansiyelini
kazanmıştır. FETÖ, devlet ve toplum hayatımızı
habis bir kanser uru gibi sarmıştır. Bu üç melanet
odağına karşı içeride ve dışarıda
amansız bir mücadele yürütülmektedir. Türkiye'nin
varlığını ve geleceğini hedef alan tehdit ve tehlikeler
karşısında herkesin Türkiye'nin bir beka sorunuyla
karşı karşıya olduğunun bilinciyle hareket etmesi
millî bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Irak ve Suriyede
yaşanan gelişmelerin Türkiyenin millî güvenliği için
oluşturduğu tehlike, tehdit ve riskler şu 3 ana başlık
altında ele alınmalıdır: Birincisi, Irak ve Suriye
kökenlidir. İkincisi, bu iki komşu ülke topraklarında Türkiyeye
düşman yeni siyasi oluşumlardır. Üçüncüsü de Irak ve Suriyedeki
Türkmen kardeşlerimizin varlığı ve geleceğini tehdit
eden gelişmelerdir.
Önce Irakı ele almak gerekirse, PKK terör
örgütü Kuzey Irakı Türkiyeye karşı bir saldırı üssü
olarak kullanmayı sürdürmektedir. PKK, Barzaninin sayesinde Kuzey Irakta
serbestçe at oynatmaktadır. Bununla da yetinmeyen terör örgütü, Iraktaki
varlığını Barzaninin bölgesinin dışına
yaymaya başlamıştır. Önce Musulun batısında,
Irak-Suriye sınırındaki Sincar bölgesine yerleşmiştir;
Kerkük, Musul ve civarındaki Türkmen yerleşim birimlerine de
sızma çabası içine girmektedir. Burada karakollar açmakta,
paçavralarını dalgalandırmaktadır. Sincar bölgesi maalesef
ikinci Kandil olma yolundadır. Iraklı Türkmenler, Kerkük, Musul,
Telafer ve Tuzhurmatuda PKK tehdidine açık hâle gelmişlerdir.
Irakta PKK terör tabanının tedricen
genişletilmesinde Barzaninin yanı sıra, Irak Merkezî Hükûmeti
ve Şii milisler de terör örgütüne yardımcı olmaktadırlar.
Barzaninin Kuzey Irakta bağımsız bir Kürt devleti kurma
aşamasına gelmesi Türkiye için olduğu kadar bölgede güvenlik ve
istikrar için de ciddi bir tehdittir. Barzaninin nihai amacı, Irak,
Suriye, İran ve Türkiyeyi içine alacak dört parçalı büyük
kürdistandır. İlk adım Irakta atılacak, sonra sıra
Suriyenin kuzeyinde, PKKnın maşası PYDnin otonom bölgesine
gelecektir, bundan sonra da istikrarsızlaştırılmış
Türkiyenin güneydoğusuna göz dikilecektir. Amaçları budur,
planları budur, yol haritaları budur. Bu gerçeği artık
herkes görmeli, Barzaninin gerçek emellerini çok iyi anlamalıdır.
Barzani, bağımsız devlet yolunda adım adım ilerlemekle
kalmamış, 2003 yılından beri kuzeydeki otonom bölgesinin
sınırlarını sistemli çabalarla genişletmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, Irak Anayasasına göre 40 bin kilometrekare
olan Barzani bölgesi, 71 bin kilometrekareye çıkmıştır.
Tekrar ediyorum: Irak Anayasasına göre 40 bin kilometrekare olan Barzani
bölgesi, 71 bin kilometrekareye çıkmıştır.
Önce Kerkükü ele geçirmiş, bu tarihî Türkmen
şehrinin nüfus yapısını değiştirmiş, buraya
dışarıdan Kürt nüfus iskân etmiştir. Açıkça söylemek
gerekirse Kerküke zoraki el koymuştur. Bununla da kalmamış,
Musulun bazı ilçelerini de Kürt bölgesine katmıştır.
Şimdiki amacı da Musul IŞİDden temizlendikten sonra
şehri ikiye bölmek ve Musulun Dicle Nehrinin doğusunda kalan
bölümünü Kürt bölgesinin içine almaktır.
Barzaninin değişmeyen stratejik hedefi,
Kerkükün başkent olacağı Irak bağımsız Kürt
devletini kurmaktır. Bunun için siyasi konjonktürün tüm unsurlarıyla
oluşmasını beklemektedir. Geçtiğimiz hafta Barzaninin
sözcülerinin bağımsız devlet kurulması konusunda Irak
Merkezî Hükûmetiyle resmî görüşmelerin
başladığını açıklaması herkes için,
özellikle Türkiye Cumhuriyeti için uyarıcı olmalıdır.
Bu gerçekler ortadayken Türkiyenin Barzaniyi
Irakta tek meşru muhatap olarak görmesi, bu peşmerge reisini melun
emellerine adım adım hayata geçirmekte maalesef
cesaretlendirmiştir. Hükûmetin Barzaninin Türkiyede resmî temsilcilik
açma talebini olumlu karşıladığı yolunda medyada yer
alan haberler bu bakımdan endişe verici olmuş, Türk milletini
fazlasıyla üzmüştür.
Iraklı Türkmenler bugün çaresiz ve ümitsiz bir
şekilde yaşam savaşı vermektedirler. Savunmasız
Türkmenler, Barzaninin yanı sıra, PKKnın, İran
yanlısı Şii milislerin ve IŞİDin baskısı,
zulüm ve tehdidi altındadırlar. Bağdat Hükûmeti, Türkmenleri yok
saymaktadır. Yurtlarından zorla sürülmüşler, ezilmişler ve
katliamlara uğramışlardır. Güvenli bir bölgeleri yoktur.
Organize bir savunma güçleri de bulunmamaktadır. Türkmen
coğrafyası parçalanmış, Türkiyeyle bağları
kopmuştur. Türkmenler arasında Sünni-Şii bölünmesi derinleşmiş,
içlerinde çatışma riski artmıştır.
Yalnız bırakılan, kendi kaderlerine
terk edilen Türkmenlerin millî varlığı, millî kimliği ve
güvenliği ölümcül bir tehdit altındadır. Tek güvenceleri Türkiye
ve büyük Türk milletidir ancak ne yazık ki Türkiye'nin de tutarlı,
etkili ve kapsamlı bir Türkmen politikası yoktur. Irakta bu vahim
gelişmeler yaşanırken Türkiye'nin bu komşu ülkedeki
siyasi-askerî denklemden dışlanmak istediği de görülmektedir.
Türkiye'nin Bağdat Hükûmetiyle ilişkileri kopma noktasına
gelmiştir. İran, bölgedeki nüfuzunu ciddi bir biçimde
artırmıştır. Musul operasyonu ve Başika kampı
krizleri, Türkiyeye karşı oluşan cephenin göstergeleri
olmuştur. Türkiye, Musul operasyonundan
dışlanmıştır. Başika krizi şimdilik
soğumaya bırakılmış ancak sorun kalıcı bir
çözüme kavuşturulamamıştır.
Musul ve mücavir bölgelerin IŞİDden
temizlenmesi sonrası mezhep çatışmaları çok ciddi bir risk
olarak karşımızdadır. Bundan en çok zarar görecek olan da
Şii milislerin tehdidi altında olan Musul, Telafer ve Tuzhurmatudaki
Türkmen kardeşlerimiz olacaktır. Irak Hükûmetinin, İran
yanlısı Haşdi Şabi milislerini, Irak Silahlı
Kuvvetlerinin resmî bir parçası olarak kabul etme kararı, bu konuda
endişeleri artıran bir unsurdur.
Türkiye'nin bu konudaki endişe ve
hassasiyetleri başlıca şu noktalarda toplanmaktadır: Musul
demografik yapısının değiştirilmemesi; Şii
milislerin Sünnilere karşı kıyıma girişmesinin
önlenerek mezhep çatışmasının önünün kesilmesi; Musuldan
başlayarak batıya doğru, Irak, Suriye sınırına
kadar olan bölgede Irak nüfusunda bir Şii kuşağı, koridoru
oluşturulmaması; PKKnın, en batıdaki Sincardan Musula
doğru nüfuz bölgesini genişletmesinin önlenmesi; IŞİD
sonrası Musulun yönetiminin bölge halkına
bırakılması; özellikle Telaferdeki Türkmenler arasında bir
çatışma ortamının ortaya çıkmasına mâni
olunması; bu bölgedeki Sünni Türkmenlerin Şii milisler
tarafından katledilmesinin, göçe zorlanmasının önlenmesi. Bugün
sahadaki fiilî durum, siyasi-askerî denklem esas alınırsa Türkiye'nin
bu hedeflerden uzakta olduğu görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin Suriye
politikasında iç savaşın başlaması sonrası çok
ciddi değerlendirme hataları yapılmıştır.
Yığınla yapılan bu hatalar Türkiyeye terör olarak
dönmüş, iç ve dış güvenlik sorunları olarak dönmüş,
mülteci akını olarak dönmüş, uluslararası camiada imaj ve
itibar kaybı olarak dönmüş, Türkiyenin Batılı ülkeler ve
Rusyayla ilişkilerinde yeni gerginlik unsurları olarak dönmüş,
iç bölünme ve kutuplaşma olarak dönmüştür. Türkiye çok ama çok
ağır bedeller ödemiştir.
Bugün gelinen noktada Suriyedeki gelişmeler de
her yönüyle endişe verici bir seyir izlemektedir. Suriyeden kaynaklanan
IŞİD ve PKK terör tehdidi Türkiye için çok ciddi bir millî güvenlik
sorunudur. PKK Kuzey Iraktan sonra Suriye sınırımızın
güneyine de maalesef yerleşmiştir. PKKnın Suriye kolu PYD/YPGnin
sınır bölgesinde üç kantonuyla Türkiyeye ikinci saldırı
cephesi açılmıştır. Terör örgütü bu kantonları
birleştirip kesintisiz terör koridoru oluşturma hedefinden maalesef
vazgeçmemiştir. Bu üç kanton ileride Suriye bağımsız Kürt
devletine dönüştürülecektir, plan budur.
PKK ve PYD Suriyede Amerikanın
IŞİDe karşı stratejik ortağı ve kara gücü hâline
gelmiştir. Amerika PYDyi terör örgütü olarak görmemektedir. Başta
Amerika olmak üzere Batılı ülkeler PYDye silah ve lojistik
desteği vermeyi sürdürmektedir. PKK ve PYD bu şekilde
uluslararası meşruiyet kazanma yolunda ciddi bir mesafe
almıştır. Burada hemen araya bir anekdot, bir fıkra
sokayım: Temel uçağa binmiş, bakmış, İngiliz, Alman,
Fransız, Amerikalı, Rus, Ya, kardeşim, bu ne, her fıkrada
karşıma çıkıyorsunuz. demiş. Şimdi, bu
İngilizler, Amerikalılar, Avrupa Birliğinin temsilcileri ve
Ruslar da maalesef fıkra olmasa da gerçek hayatta hep
karşımızda, Türkiyenin altına ne zaman dinamit koyulmak
istenirse bunları bir arada görebiliyoruz, Suriyede ve Irakta olan da
bugün bu.
Türkiyenin Özgür Suriye Ordusu unsurlarıyla
başlattığı Fırat Kalkanı Askerî Harekâtıyla
IŞİD sınır bölgemizden sökülüp
atılmıştır ancak askerî operasyon nihai hedefine henüz
ulaşmamıştır. Operasyonun El Bab yönünde tıkandığı
görülmektedir. Bunun başlıca nedenlerinin, Amerikanın bu
harekâta karşı mesafeli durması, Rusyanın operasyona hava
desteği konusunda isteksiz davranması ve Türkiyeden harekâtın
Beşar Esadın devrilmesini amaçladığı yolundaki
beyanları olduğu anlaşılmaktadır. Bu engelin
aşılıp El Babın IŞİDden temizlenmesi
sonrası Cerablus, El Bab, Azez, Mare hattında terörden
arındırılmış 5 bin kilometrekarelik güvenli bölge
oluşturulabilecek ve PYDnin üç kantonu güneyden birleştirmesi
önlenmiş olacaktır. Türkiyenin bundan sonra öncelikli amacı
PYDnin Fıratın doğusuna çekilmesini sağlamak
olacaktır. Bunun için de Menbiçin PYDden temizlenmesi gerekecektir. Bu
vesileyle tekrar Suriye topraklarında teröre karşı savaşıp
19 tane şehit veren kahraman askerlerimizin
başarılarının duacısı olduğumu belirtmek
isterim. Aziz şehitlerimize tekrar tekrar Allahtan rahmet dilerim. Yüce
Rabbim hepsinden razı olsun.
Suriye iç savaşından en fazla zarar
görenlerin başında Suriyeli Türkmenler gelmektedir. Türkmen
kardeşlerimiz üçlü ateş kıskacı içine
sıkışmıştır. Suriye rejim güçleri, IŞİD
ve PKK-PYD teröristlerinin saldırıları altında yaşam
savaşı vermektedirler. İran ve Hizbullah milislerinin
desteklediği Esad güçleri, karadan ve havadan Türkmenleri
vurmaktadırlar. Türkmenler Rus hava unsurlarının da
hedefindedirler. Buradaki amaç, Türkiye sınırlarının
güneyinden başlayarak Halep, Şam, Lazkiye hattını
Türkmenlerden temizlemektir. PKKnın ilan ettiği üç kantonda yaşayan
Türkmenler de yurtlarından sürülmüşlerdir. Bölgenin demografik
yapısı zorla değiştirilmiş, Türkmenlere
karşı etnik temizlik boyutlarına ulaşan katliamlar
yapılmıştır. IŞİD de işgal ettiği
bölgelerdeki Türkmenlere kıyım yapmıştır. Suriye
Türkmenleri kaderlerine terk edilmiştir. Türkiye gerektiği ölçüde,
maalesef, yanlarında olamamıştır. Bugün Halep, Hama, Humus,
Lazkiye ve Bayır Bucak Türkmenleri hayatta kalmak için son direniş
içindedir. Türkiye, bütün imkânlarıyla Türkmenlerin yalnız
olmadıklarını göstermelidir. İç savaş sonrası
Suriyede yeni bir siyasi mimari oluşturulacaktır. Bu kapsamda,
Türkiye için hayati önem taşıyan konular, Kuzey Suriyede otonom bir
PKK bölgesi oluşturulmaması ve Türkmenlerin hak ve
hukuklarının anayasal teminat altına alınmasıdır.
Suriyenin toprak bütünlüğünün korunması Türkiye için, bölgesel
barış ve istikrar için hayati önem taşımaktadır.
Suriyede üniter siyasi yapıya dönüş imkânı kalmamış
görünse de en azından ülkenin parçalanmaması için her çaba sarf
edilmelidir. Suriyedeki siyasi mimarinin ileride bağımsız
devletçiklere dönüşecek gevşek ve kaygan bir zeminde
şekillenmemesi önemlidir. Bu kapsamda, Suriyeli Türkmenlerin yeni siyasi
mimaride dışlanarak diğer etnik grupların insafına
terk edilmemesi için Türkiye her imkânı kullanmak zorundadır.
Türkmenlerin ikinci sınıf azınlık sayılması da
düşünülemeyecektir. Yeni siyasi mimaride Türkmenlerin güvenliklerinin
teminat altına alınmasını ve anayasal haklardan tam ve
eşit olarak yararlanmalarını sağlamak Türkiyenin, Türkiye
Cumhuriyetinin öncelikli hedefi olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yakın coğrafyamızda yaşanan
gelişmeler ve içinde bulunulan durum için yaptığımız
ufuk turu, Türkiyenin bir ateş çemberinden geçtiğini ortaya
koymaktadır. Türkiyenin bu gelişmeler karşısında
sessiz ve tepkisiz kalması, olayları akışına bırakması
düşünülemeyecektir. Millî güvenliğimiz için gerekli her önleyici,
caydırıcı ve zorlayıcı tedbiri almak ve bu konuda
etkili bir stratejiyi uygulamaya koymak artık millî bir zorunluluk hâline
gelmiştir. Bu stratejinin üç temel ayağı olması gerekmektedir.
Irak ve Suriye topraklarının Türkiye için güvenlik tehdidi
oluşturmaktan çıkarılması birinci önceliğimiz
olmalıdır. Türkiye, sınırlarımız ötesinde
yuvalanan terör unsurlarının tasfiyesi için uluslararası
hukuktan kaynaklanan bütün haklarını sonuna dek
kullanmalıdır. Aynı şekilde, Irak ve Suriye sınır
bölgemizde Türkiyeye düşman terörist oluşumların önlenmesi de
hayati önemdedir. Türkiyenin toprak bütünlüğünü ve millî birliğini
hedef alan bu tür oluşumlara karşı her tedbiri alma
kararlılığımız hiçbir kuşkuya yer verilmeyecek
şekilde ortaya konulmalıdır.
Bu stratejinin üçüncü boyutu da Irak ve Suriyedeki
Türkmenlerin millî varlıklarının, millî kimliklerinin, siyasi
hak ve hukuklarının korunması için etkili bir Türkmen
politikasının oluşturulmasıdır. Türkiye, Irak ve
Suriye Türkmenlerinin hakkını, hukukunu ve
varlığını korumak için hukuki, siyasi, ekonomik, kültürel,
insani yardım ve askerî boyutları olan kapsamlı bir Türkmen
politikası belirlemelidir. Mevcut şartların imkân verdiği
ölçüde bu programın hayata geçirilmesinin adımlarının
atılmaya başlanması gerekmektedir. Türkiyenin bu amaçlar için
fiilî askerî güç kullanımını ve etkili yaptırımlar
uygulamasını da içeren kapsamlı bir caydırıcılık
stratejisi uygulaması bir beka sorunu hâline gelmiştir. Milliyetçi
Hareket Partisi, Hükûmetin bu konuda geliştireceği stratejinin ve
alacağı tedbirlerin sonuna kadar yanında ve arkasında
olacaktır.
Milli Savunma Bakanlığı bütçemizin
hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
olarak Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacaklar.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, daha önceleri 2
farklı bakanlık adı altında, yetkili kurumlarıyla
hizmet veren Kültür ve Turizm Bakanlıkları 1 Ocak 1982de
yürürlüğe konulan bir kararla birleştirilmiştir. 24 Kasım
1989 tarih 354 ve 355 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle Kültür ve
Turizm Bakanlıkları adıyla yeniden ayrılmış fakat
29 Nisan 2003 tarih ve 25093 sayılı Resmî Gazete yayımıyla
belirtildiği üzere bu 2 bakanlık tekrar bir araya getirilmiştir.
Bu vesileyle, öncelikle 5 Aralık 2014te
kaybettiğimiz, Türk kültür hayatına büyük katkıları bulunan
ve ilk Kültür Bakanlığımızı yapan Talat Sait Halman
Hocamı rahmetle, minnetle anıyorum çünkü gerçekten, Türk kültürünü
Batıya, Batı kültürünü de Türkiyeye taşıyan çok özgün,
çok güzel eserleri vardır. Bunlardan bir iki tanesini söylemek gerekirse;
özellikle Yunus Emre ve Mevlâna şiirlerini, rubailerini Batıya çok
güzel taşımış -kendi özgün yapıtlarının
dışında- oradan da Shakespeare başta olmak üzere bir sürü Batılı
klasikten bizim Türk edebiyatımıza, kültürümüze katkılarda
bulunmuştur. Ruhu şad olsun.
Aslında, farklı bakanlıklar adı
altında daha iyi faaliyet gösterebileceği gerçeğinden hareketle
ama maalesef, bugünkü hâliyle kültür ve turizmin birleştirilmesiyle yine
de birbirleriyle ilintili birtakım alanlarda geçişlerinin kolay
olduğunu düşünmekteyiz. Bunu nasıl söyleyebiliriz? Çünkü,
turizmin bugün artık tanımlandığı şekliyle,
özellikle türlerini vurguladığımızda, gerçekten kültür
turizminin de çok önemli bir yer aldığını, bir yer
kapsadığını görmekteyiz. Bu açıdan, iyi bir eklemleme
yapılırsa gerçekten, farklı ve amacına uygun bir Kültür ve
Turizm Bakanlığı etkinliğinden söz edebiliriz.
Sayın milletvekilleri, insan
yaratılışı gereği maddi ve manevi bir
varlıktır yani insan, hem zihniyle düşünüp tasarlayıp
muhakeme gücünü ortaya koyar ve bununla bilim ve teknolojiye katkıda bulunur
hem de içsel özelliğiyle yani duygu ve hisleriyle de çok ölümsüz eserler
üretir, kalp ile beyin arasında mutlaka bir bağlantı olur. Bu
dengeyi iyi kurduğunuz zaman, gerçekten o zaman mükemmel bir varlık
ve ürettiği şeylerin de çok yerinde olduğunu görürüz. Bunu niye
söylüyorum? Sanatı, edebiyatı, kültürü sadece somut bilim ve
teknolojiden ve bu teknolojinin ürünü olan birtakım yapılardan
uzaklaştırmamak gerekir. İnsanın bütüncül
yapısından hareketle üretimini de öyle görmek lazım.
Dolayısıyla, bunu böyle düşündüğümüzde bir de
bakıyoruz ki işte, Mustafa Kemalin o veciz sözü anlam
kazanıyor, yani Sanatı olmayan milletlerin hayat damarlarından
biri kopmuş demektir., insanı eksik söylemiş oluruz. Bunu
özellikle belirtmek istiyorum.
Dolayısıyla, gerçekten bizim de kadim bir
coğrafyada, iki bin yıllık devlet geleneğimiz içerisinde
kuşaktan kuşağa aktardığımız kültürel bir
dokumuz var. Yerelden alın ulusala, ulusaldan evrensele kadar götürün, en
kalıcı olan, milletleri ayakta tutan birlik, beraberlik harcını
sağlamlaştıran, hatta diğer uluslarla ilişkisini kuran
en önemli ayak kültür ayağıdır. Dolayısıyla, kültürel
zenginliklerimiz olan eserlerin değerlendirilip korunarak kuşaktan
kuşağa aktarılması nesiller arası kültürel dokunun
korunmasına katkıda bulunacağı gibi, aynı zamanda
turizm sektörünün de en kalıcı cazibe merkezi olmasına neden
olur.
Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye'nin kültür
ve turizm bağlamında genel bir resmini ortaya koyduğumuzda
maalesef, her iki anlamda da hak ettiği yerde
olmadığını çok açık bir şekilde görmekteyiz.
Bugün, sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış ve son
bin yıldır Türk-İslam medeniyetinin mührünü taşıyan
ülkemizin tarihî ve kültürel değerleri büyük bir ilgisizlik ve
ihmalkârlığa muhataptır. Ama, şunu unutmamak gerekir ki bir
milletin varlığının somut belgeleri sadece tapu, sicil
defterleri, nüfus kayıtları değil, aynı zamanda tarihî
eserleridir, özellikle buradaki anıt mezarları ön plana çıkarmak
gerekir. İşte, kültürel tapu senetlerimiz olan tarihî dokumuz kazan
kazan sloganıyla oldukça pragmatist ve gayriinsani bir
yaklaşıma heba edilmektedir. Bunun en önemli kanıtları
arasında imar rantına kurban edilen İstanbulun o tarihî, güzel
silüetini gösterebiliriz. Ne oldu? Bugün itibarıyla
baktığımızda, Allah korusun, çok kazanma merkezli bir imar
anlayışına kurban edilen İstanbul maalesef, o tarihî
mirasını tehlikeye atmaktadır. Bunu yetkili ağızlar da
defalarca söylüyorlar. Bunu sadece silüet olarak algılamamak lazım,
Allah korusun, aşırı gürültü ve görüntü kirliliğinden dolayı
belki bu eserleri de yıpratıp bir sonraki kuşaklara aktarmakta
zorluk çekebileceğiz.
Şimdi, efendim, bunun çok tipik diğer bir
örneğini de vekili olduğum ilimden vermek istiyorum: Erzurum,
gerçekten, tarihte bir kavşaktır; Doğu Roma yani Bizanstan elimize
geçtiği süreçte İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı ve sonunda da
Cumhuriyete tanıklık etmiş, tarihî belgeleri yüksek, tarihî
anıtları yüksek bir kenttir ama maalesef, Erzurumumuzun bugüne kadar
o üç boyutlu, hem Selçuklu hem Osmanlı hem Cumhuriyet tarihine
tanıklık eden yapısını maalesef korumakta
zorlanıyoruz. Niye? Basit bir örnek vereyim: Bakın, tarihçiler çok
iyi bilir tabya kavramı vardır; tabyalar, Erzurumun özellikle
19uncu yüzyılda çok kullanılan bir savunma mekanizmasıdır
savaşlarda, tabya mantığıdır, yığma toprakla
bir siper oluşturulur, Erzurumda 21 tane vardır. Çünkü, Erzurum
tarihi itibarıyla gözyaşına, işgale uğramış
bir kenttir; özellikle, atalarımızın 93 Harbi dediği,
1876-1877 Osmanlı-Rus Harbi sırasında büyük işgaller, büyük
trajediler yaşamıştır. Onun savunması için 21in
üzerinde tabya yapılmıştır ama maalesef, biz, efendim, bir
sportif etkinlik için, hiç unutmuyorum, 2009da aldığımız
2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları için atlama
kulelerini getirdik, şehrin merkezinde, şehrin tarihî kimliğini
simgeleyen bir Kiremitlik Tabyası dediğimiz tabyayı yok ederek
oraya atlama kulesi inşasına başladı.
Şimdi, tabya doğası gereği,
yığma toprak olduğu için o milyonlarca ton betonu
taşıyamadı ve inanın, milyon dolarlarla yapılan bu atlama
kuleleri birkaç yıl sonra yıkıldı. Yeniden ihale edildi,
ısrarla Orada yapacağız. dediler. Şimdi, o gün bu yetkiyi
kullananların, gerçekten vicdanları rahat mı, merak ediyorum.
Tekrar ısrarla oraya yaptılar, şehrin de ana
kavşağı. Yani, atlama şeyi biraz anormal olsa şehrin
ortasına düşecek, araç trafiğine karışacak bir yerde.
Israrla biz bunu söyledik: Bakın, burası bir tabya,
burasının tarihi, yüzyıllık, iki yüzyıllık bir
geçmişi var; buraya değil başka yerlere yapalım,
burayı da yeşertelim, ışıklandıralım,
evlatlarımıza kuşaktan kuşağa
aktaracağımız tarihî bir miras olsun. Ama, maalesef, bunu
yapamadık. Bu içlerimizi acıtan çok önemli bir hikâyedir.
Öte yandan, gerçekten Kültür ve Turizm
Bakanlığı uhdesinde olan birtakım kurumlarla ilgili birkaç
eksiği de ifade etmek istiyorum.
Bunlara baktığımızda en dikkat
çekicisi, efendim, gezici kütüphanelerimiz çoğalıyor. Evet,
teşekkür ediyoruz, gerçekten güzel bir etkinlik çünkü okuyan nesli
yakalamadığımız sürece bu ülkenin kalkınmasına
katkıda bulunamayız. Okumalıyız, Avrupa
ortalamalarına
İşte, PISA sonuçlarından bahsetti bir
arkadaşımız, gerçekten, bu sonuçları, eğri oturup
doğru konuşacağız, şapkayı çıkarıp çok
düşüneceğiz ve ciddi kararlar alacağız.
Bu gezici kütüphaneler çok iyi bir proje ama Sayın
Bakanım, bize gelen bilgiler bu kütüphanelerle ilgili filo
sayısı artmış ama şoför başta olmak üzere uzman
eksikliğinden dolayı bazı illerde birtakım aksaklıklar
olduğu haberleri geliyor.
Diğer bir sıkıntımız, yok
olmaya yüz tutmuş eserlerin yanı sıra, kültürel kalibrasyonu
yüksek yapıtların israfa kaçmadan, sade bir biçimde yeniden
basımını istiyoruz. Gerçekten, bazen böyle, ifrat tefrit
noktasında yönümüzü belirleyemiyoruz.
Şimdi, geçmişte, bizim çocukluğumuz,
gençliğimizde çok güzel klasik, hem Batı eserleri hem de bizim kendi
eserlerimiz 1000 Temel Eser, 101 Temel Eser, Klasikler diye çok güzel
yayımlanır, biz de harçlıklarımızla gider o
kitapları alırdık. Sadeydi ama büyük kitaplardı. Yani geçen
bahsettiğim gibi, Ali Emîrînin elindeki o dağınık kitap
gibi ama anlamı, manası, değeri çok büyük. Süslü müslü
değil, ifrat tefrite kaçmayalım, israf etmeyelim. Ne yapıyoruz
biz? Kültür Bakanlığı bünyesinde bir tane -bir divan ya da bir
klasik- kitap basıyoruz, öyle bir basım ki altın
yaldızlı, ağır, taşıması bile zor yani insan
içini açıp bakmaya bile fırsat bulamıyor, kapağından
çıkaramıyoruz ki öyle şaşaalı bir şekilde
basılmış. Ne olur, burada sade olalım, amacına uygun
yapalım. Amaç burada sadece ne? Ne kadar çok kitleye, ne kadar çok insana,
ne kadar çok değerli kitabı, kültürel değerlerimizi
aktarabiliriz? Bence hedef bu olmalı. Bunun yapılmasında yarar
var, yapılıyorsa da çoğaltılmasında yarar var diye
düşünüyorum.
Efendim, diğer önemli bir
sıkıntı, yine Bakanlık bünyesinde bazı klasiklerin çevirileri
yapılıyor, hatta bazı kurumların tanıtıcı
broşürlerinde de aynı hataları görüyoruz. Çeviriler çok bozuk,
çok hatalı. Biz bir taraftan kendimizi ifade etmeye, tanıtmaya,
çalışırken, kültürümüzü, değerlerimizi bir yerlere
taşımaya çalışırken bunu yanlış ifade
ediyoruz. İnanın, somut bir örnek istiyorsanız, Yunus Emre
Vakfımız var; hiç unutmuyorum, bir yurt dışı seyahatim
sırasında Türkçe-İngilizce bir kataloğunu açtım, içler
acısıydı. Türkçesi ile İngilizcesi birbirinden o kadar
uzaktı ki buna da üzüldüm. Dolayısıyla, bunun da işin
ehline verilerek uzmanlar tarafından yapılmasında yarar var
kanısındayım.
Efendim, diğer önemli bir sorun, Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı teşkilat kanunu altı
yıl önce çıkarılmış ama 3 bölge müdürlüğü tahsis
edilmiş: İstanbul, Konya ve Ankara. Şimdi, web sayfasına
giriyorum Bakanlığın, Konyadaki yerin Konya adresi var,
İstanbuldaki şube müdürlüğünün, bölge müdürlüğünün adresi
İstanbul- var, hatta 2 adresli, ama Ankara Bölge Müdürlüğünün adresi
yok. Sonradan bir baktık ki Ankaradaki bölge müdürlüğü henüz
faaliyete geçmemiş, adresi de yok, geçici olarak İstanbula
yönlendirilmiş. Bunun bir an önce halledilmesi lazım. Gerçekten, bu
büyük bir eksiklik.
Bunlarla beraber, müzelerdeki yazma eserler de evet,
bu, sanıyorum programa alınmış ama
hızlandırılsın, bir an önce Başkanlık
çatısı altında toplansın bu yazma eserler. Yoksa, bu konuda
birçok insanın çok acil, günün dahi çok önemli olduğu bir
çalışmasını engelleyecek durumda.
Efendim, diğer önemli bir
sıkıntı, ilginç bir şey: Bu Meclis bombalandı, bir
sürü sıkıntılar yaşadık ama hâlâ, Allaha şükür
faaliyetteyiz. Yani, bir yanımız toz duman, bir yanımız
yine faaliyette bir şekilde. Şu koridoru geçerken gerçekten, bazen
zannediyorum ki buzullardan geçiyorum, bazen de Ekvatordan geçtiğimi
zannediyorum yani böyle şartlarda biz çalışıyoruz ama Yazma
Eserler portalına bakıyorum internet üzerinden, kapalı ve
şöyle bir not var: Size daha iyi hizmet vermek için bir süreliğine
hizmet dışıyız. Bu sabah tekrar kontrol ettim ki mahcup
olmayayım sizlere. Ya, böyle bir şey olabilir mi Allah
aşkına? Yani, biraz önce rakamlar söylendi. Bir belediyenin dahi web
sayfasına 500 binli, milyonlu rakamlar tahsis edilirken bu kadar ciddi bir
Bakanlığın portalının bir an önce, bir gecede dahi
halledilip bilim insanlarının hizmetine sunulması gerekir diye
düşünüyorum.
Efendim, öte yandan, tabii, bunları söylüyoruz,
bunları bekliyoruz ama bir de Kültür ve Turizm
Bakanlığının bütçesine bakıyorum ki heyhat; biz
uçmuşuz, büyük bir devletiz, paramız çok, eğitime en büyük
katkıyı ayırmışız ama Kültür ve Turizm
Bakanlığının bütçesi genel bütçenin yüzde 1i değil,
yüzde 0,55i yani yarım bir bütçesi var ve 2 büyük bakanlığın
birleşmesiyle çok büyük hizmet ağı -vizyonuna, misyonuna
bakıyorum- çok önemli bir hizmet misyonu olan bir
Bakanlığın bütçesi devede kulak. Bu bütçenin de inanın,
cari bütçesi yüzde 75, yatırımlar sadece yüzde 25 civarında.
Allah yardımcınız olsun. Yani, yüzde 25lik yatırım
bütçesiyle ne yapacaksınız, neleri yapacağız? Yani, Bozüyük
kazılarıyla ortaya çıkan 5 bin yıllık bir
varlığımızın ispatı, tespiti noktasında
hangi kültürel etkinliğe ne çare olacağız ben de merak ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yerelden başlayan
ve millî bir kültüre, oradan da uluslararası bir boyuta taşınan
zengin kültürümüze sahip çıkmamız lazım fakat tabii, bunu turizm
ayağıyla da çok iyi yapmak zorundayız. Evet, turizm
ayağı da çok önemli. Nasıl yapacağız? Bu
değerlere sahip çıkarak yapacağız. İnanın,
plajlarımız, otellerimiz, lüks
taşımacılığımız falan bunlar zamanla belki
turizmin nedeni olmaktan çıkacak ama bir şey kalıcı olacak,
kültürel mirasımız, kültürel değerlerimiz her zaman insanlar
için cazibe merkezi olup sürekli turizmi geçerli kılacak
varlıklarımızdır.
Bunları söylerken tabii turizme de bir iki şeyle
değinmek istiyorum. Gerçekten, geçen yıl turizm adına
karanlık bir yıldı, bunu hepiniz biliyorsunuz çünkü turizmi
etkileyen sadece yatırım ayakları, teşvikler, otellerin
kalitesi, mekânların güzelliği, ulaşım değil,
aynı zamanda turizmin, aynen 2016da bizim
yaşadığımız gibi, en çok etkilendiği,
ilintilendiği olaylardan bir tanesi de ülkenin iç huzuru. Turist öncelikle
gittiği ülkede bir güvenlik sorunu olmamasına dikkat eder. Maalesef,
biz, biliyorsunuz, birkaç ay içerisinde patlayan sadece 3 bombayla Ankarada
200ün üzerinde insanımızı kaybettik. Şimdi, böyle bir
süreçte turist beklemenin çok da fazla ehemmiyeti yok. Yani, iç güvenliğin
çok iyi olması lazım, şu terör belasının bir an önce
halledilmesi lazım. Önce kendi güvenliğimiz, sonra bizim ev sahipliği
yapacağımız yabancı konuklarımızın
güvenliği.
Artı, ikinci bir önemli etken; biz elbette ki
dünyadaki ülkelerden biriyiz. Bakın, çok fazla böyle haddimizi aşarak
efelenmelere, böyle hakaretlere götürecek dış politika
girişimlerinde bulunmamalıyız çünkü bu ne oluyor biliyor
musunuz? Bireysel olarak dostluk kuruyorsunuz ama bu, ülke politikaları
arasındaki karşılıklı çatışmaya
dönüşünce bireyleri de dolaylı olarak etkiliyor. Bunun en somut
delili ne? Güney illerimiz çok iyi bilir, turizm illerimiz ağırlıklı
olarak Alman ve Rus turistlere ev sahipliği yapmaktadır ama 2016daki
rakamlara baktığımızda yüzde 80lerin üzerinde bir
kaybımız var. Yazıktır, günahtır, millî servet yani bu
çok önemli bir ayağımız. Üstelik, bu arada dövize de çok
ihtiyacımız var ya, bugünlerde çok güncel bir mesele. Zaten dövizin
doğrudan geldiği en önemli ayak da turizm ama biz
ayağımıza sıkmayacağız bu konuda. Onun için, iç
ve dış siyasette dengeleri koruyarak adımlarımızı
sağlıklı bir şekilde atalım ki bu sektör de çok fazla etkilenmesin,
elimizde kalan sağlam birkaç sektörden bir tanesi. Efendim, çünkü bu
sektör tek başına turistin gelip, sadece yiyip, içip, dinlenip para
bıraktığı bir sektör değil; çok boyutlu, birbirleriyle
ilintili birçok sektörü var. Turistik bölgemizde tarım da bundan
etkileniyor, hayvancılık da bundan etkileniyor, inanın esnaf da
bundan etkileniyor, sanayici de bundan etkileniyor. Dolayısıyla,
böyle çok çarpanları olan bir sektörü çok dikkatli bir şekilde
korumalıyız.
Efendim, öte yandan bakın ne yapmalıyız?
Çok şikâyet ettik burada. Sayın Başkanımıza
yapılan o saygısız muameleyi arkadaşlar gibi ben de buradan
telin ediyorum. Alman yetkililerinin davranışı kabul edilebilir
bir davranış değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMİL AYDIN (Devamla) Ama, bu ilk değil.
Bakın, kendimizi iyi anlatmalıyız.
Tanıtım bütçelerini iyi ayarlayıp sağlıklı
yapmalıyız. Bir oryantalistin çok güzel bir ifadesi var, diyor ki:
Kütüphanelerce, ciltlerce, dolu kitabınız olacağına bir
tane adam akıllı filminiz olsun, bir belgeseliniz olsun ondan daha
büyük etkiyi yaratırsınız. Maalesef, biz bu konuda çok
eksiğiz.
Bakın, Pearl Harbor diye bir film çevrildi
Amerikada, bir askerî film, aslında yenilgiyi ifade eden bir film ama
yenilgiden bir kahramanlık öyküsü çıkardılar ve 6ncı
filonun üzerinde de tanıtım kokteylini yaptılar, 300 bin dolar
maliyetli. Hangisini sayayım? Biz hiçbir zaman mitolojik figürlerimizi
bilmeyiz. Bir Türk kadın kahraman karakteri var mı? diye sorsak
çocuklarımıza, hiç kimse tanımıyor ama Zeynayı çok
iyi tanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) - Ergenekonu bilmiyor
ama maalesef, Örümcek Adamdan süper adama, karınca adama, böcek adama,
hepsini biliyor diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılacak olan konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk olarak Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya konuşacak.
Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine parti grubumuzun
görüş ve önerilerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
vatanımızın bölünmez bütünlüğü için canını ortaya
koyan tüm aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil
şifalar, ülkemizin huzuru ve güvenliği için gece gündüz demeden
kahramanca görev yapan tüm güvenlik güçlerimize görevlerinde
başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün İnsan
Hakları Günü. İnsanların özgür, onurlu, adil ve eşit bir
şekilde yaşadığı bir Türkiye ve dünya özlemiyle
İnsan Hakları Gününüzü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, ülke olarak
cumhuriyet tarihimizin en zor, en belirsiz, en yalnız, en güvensiz, en
karanlık ve en zorlu döneminden geçiyoruz. Demokraside, özgürlüklerde,
yargıda, güvenlikte ve istihbaratta büyük tahribatlar yaşanıyor,
ekonomimiz alarm veriyor, yapısal sorunlarımız her geçen gün
daha da derinleşiyor. AKPnin tek başına iktidar olduğu son
on beş yılda, içeride ve dışarıda uygulanan
yanlış, tutarsız, basiretsiz ve dirayetsiz politikalar yüzünden
ülkemiz ve halkımız ağır bedeller ödüyor. AKP Hükûmeti,
2002 yılında sıfır noktasına gelmiş olan terörü
yeniden ayağa kaldırmıştır. Terör örgütlerine can
verilmiş, yeniden palazlanmalarına göz yumulmuştur. Türkiye'nin
başındaki PKK belası yetmezmiş gibi, IŞİD, FETÖ
ve daha adını bile bilmediğimiz birçok terör örgütü ülkemizin
başına bela edilmiştir. Dünyada terör örgütlerinin en çok hedef
aldığı ülke Türkiye olmuştur. İktidarın hem iç
hem dış politikada yaptığı sayısız
yanlışlıklar Türkiyeyi Orta Doğunun tipik bir korku
ülkesi hâline getirmiştir. İçeride yurttaşlar,
dışarıda komşular Ne olacak bu ülkenin hâli? diyerek
endişelerini, kaygılarını dile getirmektedir. İnsanlar
korkuyorlar, korkmakta da haklılar çünkü ülkenin de halkın da
güvenliği artık Allaha kalmıştır. Bunu sadece ben
söylemiyorum, geçtiğimiz günlerde Kültür Bakanı Sayın Nabi
Avcı şöyle dedi: Memleket sıkıntıda, dua bekliyorum.
Birkaç gün önce Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet
Şimşekin de benzer bir açıklaması oldu, Türkiye Birinci
Dünya Savaşından sonraki en zor günlerini yaşıyor.
Ülkemizi Birinci Dünya Savaşından sonraki en zor günlerini
yaşamasının içine kim soktu, hangi politikalar buna neden oldu?
Ne oldu da ülkemiz duaya muhtaç bir ülke hâline geldi?
Değerli arkadaşlar,
şapkanızı önünüze koyun ve düşünün: Biz bugüne kadar ne
dedik, ne yaptık ve sonuçları ne oldu, bu noktaya nasıl geldik,
geldiğimiz yolun taşları kimler tarafından nasıl
döşendi? Bu gerçekçi muhasebeyi artık yapmanız gerekiyor.
Sayın Bakan, ne yazık ki geçen on beş
yılda terörle mücadelede günü kurtarma hesabı içinde
kaldınız, cesur ve kararlı bir hareket tarzını ortaya
koyamadınız. Bu tutumunuz terörle mücadelede çok büyük zafiyetlere
yol açtı ve kaybeden ülkemiz oldu. Vatandaşlarımıza hep
yeni bir şeyler yapılıyormuş, her seferinde bu işin
üstesinden gelinecekmiş gibi bir umutla değişik isimler
altında terör konsepti sundunuz ama geldiğimiz noktada hiçbir
şey değişmedi, işler daha kötüye gitti. Terör bugün kontrol
edilemez bir noktaya ulaştı. Sadece son bir yılda teröre
verdiğimiz şehit sayısı bine yaklaştı,
şehirlerde patlayan bombalarla yüzlerce sivil vatandaşımız
hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Yitirdiğimiz her
bir vatandaşımızın üzerinde yanlış
politikalarınızın izi vardır, sorumluluğu vardır,
vebali vardır. Sadece ben bilirim diyerek siyasi ikbal ve hırs
uğruna attığınız her adımın sonunda ülke
olarak yeni bir felaketle karşılaştık. Bugün de ocaklar
sönmeye devam ediyor. Gelen her şehit haberinde tarifi olmayan acılar
çekiyoruz. Şehit ana babalarının feryatları
kulaklarımızdan gitmiyor. Babasının tabutuna
sarılıp arkasından ağlayan çocukların, eşlerin
görüntüleri hepimizin yüreğini dağlıyor. Bütün bu olayların
temel sorumlusunun kim olduğunu milletimiz çok iyi biliyor ama artık
yeter.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz tarihimize önemli
bir özelliği kazandırdı, siyasi uzlaşmanın
kapısını araladı. Biz bu uzlaşma kültürünü ileriye
taşıyabilirsek çocuklarımıza çok daha güzel bir Türkiyeyi
hep birlikte bırakabileceğiz. O hâlde, bizlerin tarihsel bir
sorumluluğu var. Artık, şehit cenazelerine katılmanın,
üzülmenin, taziye bildirmenin dışında bir şeyler
yapmalıyız. Türkiye'nin kalbinde Gazi Meclisimizde çözüm merkezi
olarak inisiyatif almalıyız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna hazırız;
terörün bitmesi için her konuda destek vermeye hazırız, adım
atmaya hazırız, taşın altına elimizi koymaya
hazırız. (CHP sıralarından alkışlar) Yeter ki siz
samimi olun, içten olun. Türkiye bu süreci akılla, ferasetle, tarihî birikimiyle,
devlet kültürüyle aşacak yetkinliğe sahiptir.
Sayın Bakan, sizden önceki İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Ala 81 ilin emniyet müdürünün 74ü FETÖcü, 7 bin
istihbaratçının 6.500ü FETÖcü, İstihbarat Daire
Başkanlarının tamamı FETÖcü." dedi. Yine siz, Emniyet
ve Jandarma dâhil, Bakanlığınızdan 21.929 personelin ihraç
edildiğini açıkladınız. Daha iki gün önce, Van
ziyaretinizde 400 mülki idare amirinin görevden
alındığını yine siz söylediniz. Sizin ve Sayın
Alanın açıklamalarını üst üste koyduğumuzda
iktidarınızın ülkemizi ne hâle getirdiğinin
fotoğrafı daha net olarak ortaya çıkmaktadır.
Sayın Bakan, unutmamak gerekir ki devlet
memurluğu kavramı millî bir görevdir, bu kavram devletimizin
bekası ve geleceği için son derece önemlidir. 15 Temmuz bu
gerçeği bize bir kez daha göstermiştir. İktidarınızın
yıllar boyu devlet kurumlarının içine doldurduğu
tarikatlar, cemaatler devletimizi ele geçirmeye
çalışmıştır. Yarattığınız güç
kavgası ülkemizde bir darbe girişimini yaşatmıştır.
Sayın Bakan, şimdi soruyorum: Türkiye, 15
Temmuza nasıl geldi? Bu yolun taşlarını kimler, nasıl
döşedi? Bu hataları kimler yaptı? Devlet kurumlarına bu
kişilerin atanmasına kimler aracılık yaptı, kimler
referans oldu? Atama kararnamelerini kimler imzalattı? Kürsüye çıkın
ve bu soruların cevaplarını millete verin. (CHP
sıralarından alkışlar) Çıkın, ülkemizin
geleceğini karartacak bu hataların, bu
yanlışlıkların bir daha asla
yapılmayacağının güvencesini bu halka verin. Allah
aşkına, artık tüm bu olup bitenlerden ders çıkarın,
hata yapmayın, yanlış yapmayın ki evlatlarımız
ölmesin, cumhuriyetimiz ve devletimizin kurumları tahrip olmasın,
devletimizin bekasına zarar gelmesin; insanlarımız geleceğe
güvenle ve umutla baksın.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
olarak Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız
konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere İçişleri
Bakanlığı, kamu yönetiminde valiler, kaymakamlar ve emniyet
müdürleriyle toplumsal güvenliğimizden sorumlu önemli bir
bakanlıktır. İçişleri Bakanlığının bütün
vatandaşlara adil, eşit ve tarafsız müdahalede bulunması
önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, ancak, 15 Temmuz
sonrasında ortaya çıkan olaylar, hem mülki idare hizmetlerinde
görevli vali ve kaymakamların hem de Emniyet Genel Müdürlüğünün AKP
tarafından FETÖ terör örgütüne teslim edildiğini açıkça
göstermektedir. Bunu, eski İçleri Bakanı, zamanın Bakanı
Sayın Efkan Ala 81 il emniyet müdürünün 74ünün FETÖcü olduğunu
kendisi itiraf etmiştir. Değerli milletvekilleri, bu 74 il emniyet
müdürünü Cumhuriyet Halk Partisi mi atadı, HDP mi atadı, MHP mi
atadı acaba? Yıllardan beri, 2002den beri bu FETÖ terör örgütünü
bütün kurumlara yerleştiren kimdir? On dört yıldan beri bu ülkeyi
yöneten kimdir? Onun hesabını vermek zorundasınız
değerli arkadaşlar.
Tabii, buraya gelmeden önce İçişleri
Bakanlığı bütçesinin üzerinde görüşürken 100-150ye
yakın vatandaş bana mail attı, Sayın İçişleri
Bakanına, 81 il valisi ve 81 il emniyet müdürünün kaç tanesi Alevidir?
Kaç tanesi kadındır? diye soru sorun. dediler; lütfen, bunun
cevabını sizden istiyorum.
Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanlığı aynı zamanda da yerel yönetimlerden sorumlu
bakanlıktır. Yani, yerel yönetimlerin yasası İçişleri
Bakanlığından çıkıyor. Biliyorsunuz, 2013te apar
topar tüm Büyükşehir Belediyesi Yasasını çıkardılar.
Bu yasayı çıkarırken
Sadece ve sadece Ankara Büyükşehir
Belediyesinde Melih Gökçekin seçimi kazanmasını garantilemek için
apar topar hazırlanmış bir tüm şehir yasası var
değerli arkadaşlar. Şimdi, ben buradan soruyorum Sayın
İçişleri Bakanlığıma: 30 tane il tüm büyükşehir
belediyesi oldu. Örnek vereyim, Aydından bir örnek vereyim size
arkadaşlar: İl özel idareleri kapandı, onların personeli
komple büyükşehir belediyelerine devredildi ama mülkleri, kaynakları,
makine parkları, hiçbiri büyükşehir belediyelerine devredilmedi. Sadece
kime devredildi biliyor musunuz? Sadece AKPnin büyükşehir belediyesinin
olduğu yerlerde verildi arkadaşlar. Ne MHPye verildi ne CHPye
verildi ne de HDPnin belediye başkanlarına verildi.
Değerli arkadaşlar, ülkede demokrasinin
gelişmesi için, bize benzeyen bütün ülkeler yerel yönetimlere çok önem
veriyorlar. Örnek diyelim: Bizim normalimizde 3.225 tane belediyemiz
vardı, üzülerek söylüyorum, Büyükşehir Yasasıyla beraber
1.397ye düşürdüler. Aynı zamanda, bütün beldeleri kapattılar.
Baktığımız zaman, Fransada aşağı
yukarı 57.600 belediye var, Almanyaya baktığımız
zaman 8.506 tane belediye var, İspanyaya baktığımız
zaman 8.117 tane belediye var.
Değerli arkadaşlar, bu Büyükşehir
Yasasını çıkardıktan sonra ilçe belediyelerinin bütün
yetkilerini aldılar. İlçe belediyesinin bir örneğini
vereceğim size, Aydının 17 ilçesi var, Çine -AKPli
milletvekili buradaysa Mustafa Ağabey, kendisi Çinelidir- ilçe
Belediyesinin 2013te merkez nüfusu 20.250, hizmet ettiği yüz ölçümü
metrekare olarak 12 kilometrekare, mahallesi 6 ve bütçesi 18 milyon 385 bin
lira; 2014te büyükşehre geçtikten sonra nüfusu 50.241 oldu
arkadaşlar, hizmet alanı 940 kilometrekare, mahallesi 72 oldu ama
bütçesi 23 milyon oldu. Şimdi ben size soruyorum, hatta AKPli belediye
başkanlığı yapan milletvekillerine soruyorum, Sayın
İçişleri Bakanına soruyorum: Sizin yük taşıma gücünüz
50 kilodur, üzerinize 1 ton yük bindirdiğinizde taşıma
şansınız var mı? Yok. Şimdi size soruyorum
arkadaşlar: 12 kilometrekareden 940 kilometrekareye yükselen bir belediye
başkanı nasıl hizmet edecek? Gelirleri, su gelirleri gitti, imar
yapma yetkisi yok, geliri düşüyor ama hacmi büyüyor, nüfusu 20 binden 50
bine çıkıyor ama bütçe üzülerek söylüyorum- aynı bütçe.
Şimdi size soruyorum
Acilen ve acilen tüm Büyükşehir
Yasasını tekrar gündeme getirip yeniden düzenlememiz lazım;
aksi takdirde, ilçe belediye başkanlarının hepsi üç dört
yıl sonra iflas bayrağını çekecek.
Bu vesileyle hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
olarak Tunceli Milletvekili Sayın Gürsel Erol konuşacak.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Tunceli) Sayın
Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, size de geçmiş
olsun dileklerimi sunarım.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
GÜRSEL EROL (Devamla) Ben bundan önceki
konuşmalarda da, bu kürsüde yaptığım konuşmalarda
siyaseti karşıtlık ve gerilim üzerine yapan değil, daha çok
siyaseti sorgulayan ve çözüm odaklı siyaset yapan birisi olarak kendimi
tanımlamıştım ve ana muhalefet olarak kendimi
iktidarın karşıtı değil; tam tersine, iktidarın
alternatifi bir milletvekili olarak görüyorum. Bu anlamda, burada bugün
yapacağım konuşma yalnızca süreci eleştirmek,
tartışmak değil, öneri içerikli bir konuşma olacaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 15
Temmuz ülkemiz için de, Parlamentomuz için de bir dönüm noktasıdır.
Eğer 15 Temmuz darbe girişimi sonuçlanmış olsaydı
bugün bu Parlamentoda bulunan arkadaşlarımızın birçoğu
şu anda ya cezaevindeydik ya da yakalandığımız yerde
infaz edilmiştik. Yani aslında 26ncı Dönem Parlamentoda bir
kader arkadaşlığına şahit olduk, hepimiz bir kader
arkadaşlığı dönemine denk geldik çünkü darbeye
karşı birlikte direndik, darbeye karşı meydanlara birlikte
çıktık, darbeye karşı Parlamentodaki 550 milletvekilinin
grup başkanları ve genel başkanlarının ortak
deklarasyonuyla birlikte tepki verildi. Eğer biz 15 Temmuz darbe
girişiminin bittiğini düşünürsek, bundan sonra bu tür darbe
girişimlerinin olmayacağını düşünürsek yanılırız.
Bakın, 15 Temmuzdan birkaç gün öncesine kadar kimse bu ülkede darbenin
olacağına ihtimal vermezdi ve 15 Temmuzda hepimiz o günü
yaşadık, yarın neyin olacağı da meçhuldür. Çünkü ne
yazık ki devletimizin içerisinde tarih boyunca her zaman derin
yapılanmalar olmuştur. Bunun adı 12 Eylül öncesi kontrgerilla,
12 Eylülde derin devlet, 2000li yıllarda FETÖ terör örgütü;
karşımıza çıkan tablo bu. Eğer bir derin
yapılanmayı bir başka derin yapılanmayla bertaraf etmeyi
düşünürsek, onun yerine birilerini koyarken taviz verirsek yarın
aynı darbe tehditlerine açık oluruz çünkü bir devletin içindeki derin
yapılanma belli bir süre sonra devletin gücünü kullanarak güçlendikten
sonra o gücü ya kendisi için ya da kendi bakış açısıyla
ilgili devleti şekillendirmek için kullanmıştır. Devletin
yeniden yapılanması, devletin liyakatine göre ve laik cumhuriyete
bağlı sadakatle yeniden bürokratik yapılanmaya devletin
ihtiyacı vardır.
Değerli milletvekilleri, bu Parlamento
-ülkemizin Parlamento tarihinde- ortak hareket ettiği zaman ulusal
başarılar gerçekleştirmiştir. Buna örnek verecek olursam,
1973 yılında CHP ve MSP Hükûmeti. CHP ve MSP Hükûmeti 1974
yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtını elli
iki günde bitirmiş ve Kıbrıs Barış Harekâtı bizim
tarihimizde anlı şanlı bir tarih olmuştur. O günkü
harekâtın başarıya kavuşmasının nedeni CHP ve MSP
Hükûmetinin bu soruna ulusal bir sorun olarak bakıp ulusal değerler
üzerinden birlikte hareket etmesidir.
Parlamentoda bazı
arkadaşlarımıza geçmişte haksızlıklar
yapıldı. Nedir bunlar? Mesela, türbanlı bir
arkadaşımızın yemini engellenerek milletvekili yaptırılmadı
ama Cumhuriyet Halk Partisinin, AKPnin, MHPnin ve HDPnin olduğu bir
Parlamentoda bu sorun çözüldü ve Türkiyenin gündeminden türban sorunu
kalktı. Buradan nereye gelmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ben, seçim bölgemde,
Atatürkçü ve cumhuriyetçi çizgimle tanınan, HDP karşıtı ve
PKK terör örgütü karşıtı kimliğimle tanınan bir
siyasetçiyim, benim siyaset doğrum bu ama bir milletvekili kendi ilinde
yaşanan sorunları bu kürsüde özgürce ifade edebilme düşüncesine
ve hakkına sahip olmalıdır. Parlamentodaki bir milletvekilinin
yargılanması doğaldır çünkü Anayasamız kamuda görev
alan tüm görevlilerin suç işleyebileceği endişesi ve
kuşkusuyla hepsinin nasıl yargılanacağını ifade
etmiştir; Cumhurbaşkanından, bakanlarından,
milletvekillerinden kamu görevlilerine kadar. Bir milletvekili suç
işleyebilir mi görev süresi içerisinde, işleyebilir; suçla itham
edilebilir mi, edilebilir ama bir milletvekilinin yargılanması ne
kadar doğruysa tutuklu yargılanması da doğru değildir.
Yine, kayyum atamaları. Bir belediye başkanı kamu düzenine
aykırı davranış gösterebilir, bir belediye
başkanı belediye başkanlık yetkilerini kötüye de
kullanabilir; devlet, kamu otoritesini ve kamu düzenini korumak için belediye
başkanını görevden de alabilir, yerine atama da yapabilir ama
bunu, kamu yönetimini, kamu otoritesini sağlarken kamu hukukunu ve kamu
özgürlüğünü de görmezden gelemez.
Değerli HDPli milletvekilleri, size de
seslenmek istiyorum. Çünkü, ben 7 Haziranda, 7 Haziran ile 1 Kasım
seçimlerinde doğu ve güneydoğuda HDPnin elinden
milletvekilliğini alan tek Cumhuriyet Halk Partili milletvekiliyim. Sizin
her ne kadar bölgede hendek operasyonlarını eleştirmeniz burada
o kadar doğruysa ama sizin aynı şekilde o hendekler kazılırken
orada tepki vermeniz, bu kürsüden de onları gündeme getirmeniz
lazımdı. Yani, yalnızca hendek operasyonlarına tepki
vermeniz sizin haklılığınızı doğurmaz. O
hendeklerin orada kazıldığı süreçte de tepki verebilmeliydiniz,
hem yerel tepki verebilmeliydiniz hem Parlamentoda gündeme getirebilmeliydiniz.
Kayyumlar
Aslında değerli
milletvekilleri, kayyum atama kültürü HDPnin Türkiyeye getirdiği bir
kültürdür. Çünkü, her belediyede seçilmiş belediye
başkanının üstüne, atanmış bir eş başkan
belediye başkanı atandı. Ben Tunceliden örnek vereyim: Tuncelide
seçilmiş belediye başkanı kendi başkanlık makam
odasında oturamadı, belediyenin başkanlık makam
odasında
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
İftira atıyorsunuz.
GÜRSEL EROL (Devamla) -
eş başkan oturdu,
özel kalemin yan tarafında bir toplantı odası vardı, o
toplantı odası seçilmiş belediye başkanına makam
odası olarak hazırlandı ve eş başkanlarından bir
evrak havale edilmediği sürece belediye başkanı resmen o
evrakları imzalayamazdı yani yetki eş başkandaydı.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Senin eş başkanlıktan anladığın bu mu?
GÜRSEL EROL (Devamla) - Benim Tuncelide
gördüğüm idari anlamda yönetim şekli bu.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Nerede gördün?
GÜRSEL EROL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, eğer biz gücü kendimizle ilgili konjonktürel görürsek,
siyasetin gücüne inanırsak; yargının
bağımsızlığına, hukukun üstünlük ilkesine
inanmazsak ve ülkemizde bunları egemen kılmazsak yarın her türlü
tehditlere açık olabiliriz. Bakın, büyük devletler büyük kamu
binalarıyla anılmazlar, büyük bütçeleriyle anılmazlar,
silahlı kuvvetlerinin büyüklüğüyle anılmazlar. Büyük devletler,
yurttaşlarına tanıdıkları özgürlükle, ülkelerinde
uyguladıkları hukukla anılırlar. Bir örnek vereceğim,
bugün güçlü olabilirsiniz siyaseten ama yarın kimin ne olacağı
meçhuldür çünkü bu ülkede, bir gün önce hain olan bir gün sonra kahraman diye
adlandırılabilir, bir gün önce kahraman olan bir gün sonra hain diye
adlandırılabilir.
Size bir örnek vereceğim: 1980 askerî darbesini
gerçekleştiren Kenan Evreni Cumhurbaşkanlığı
döneminde gittiği her ilde on binler karşıladı, adı
meydanlara verildi, okullara verildi, caddelere verildi, Anayasası yüzde
92,7 oy aldı ama Kenan Evren öldüğünde eğer resmî törenle
gömülmeseydi tabutunu taşıyacak 4 tane sivil yoktu. Yani, bugün
kahraman olanların yarın ne olacağı meçhuldür. Onun için
diyorum ki: Konjontürel olarak siyasi güce değil, devletin
varlığına, bağımsızlığına, üniter
devlet yapımıza sadakate, laik cumhuriyete
bağlılığa yönelik bir devlet düzeni içerisinde hepimizin
görev yapması lazım.
Emniyet Genel Müdürlüğümüze gelince -sürem
doldu, otuz saniye rica ediyorum Hüseyin Beyden dolayı kalan-: Şu
anda kabinenin en zor ve en riskli görevi Emniyet Genel Müdürlüğü ve Bakan
olarak da İçişleri Bakanlığı. Benim önerilerim var:
Bir, il emniyet müdürlerinin yaşının 60tan 65e
çıkarılması, emniyet mensuplarının ek göstergesinin
3600 olması, doğu, güneydoğuda görev yapan polis
memurlarına lojman ve sosyal konut yapılması, misafirhaneler
yapılması. Özel Harekâta dışarıdan alımlar
değil, kamuda görev yapan sözleşmeli er ve erbaşlardan
sözleşmesi bitenler alınabilir, bitmeyenler yatay geçişle
alınabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla) 2017 yılı
bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize en
içten dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşmasında birçok defa partimizi itham
altında bırakacak sataşmalarda bulundu; ona ilişkin cevap
hakkımızı istiyoruz İç Tüzük 69a göre.
BAŞKAN Sayın Demirel, Sayın Erol
konuşmasında sizin parti olarak siyasetinize katılmamakla
birlikte haklı olduğunuz yanları da vurgulayarak
eleştirilerini ve önerilerini sundu.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Kayyumu HDP atadı. dedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Eleştirinin ötesine geçerek Başkan ifade etti.
BAŞKAN Ne dedi mesela?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) HDPnin
hendek operasyonuna karşı bir tepki vermediğini ve bu tepkilerle
HDPnin hendek operasyonunu
BAŞKAN Tepki vermiş olduğunuzu
söylemek istiyorsanız buyurun.
İki dakika
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, bundan tutalım, belediyelerimize, belediye eş
başkanlarına yaklaşımdan tutalım, HDPli
milletvekillerinin durumuna kadar; birçok şeyi ifade etti de ben siz
dinlediniz diye
BAŞKAN İki dakika
İki dakika
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam.
Ayhan Bey konuşacak.
BAŞKAN İki dakika Sayın Bilgen
(HDP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Tunceli Milletvekili Gürsel Erolun 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dersimde siyaset yapanın, en azından,
Dersimde hendek olmadığı hâlde CHPli meclis üyelerinin de
devre dışı bırakılarak vali özür diliyorum-
atanmış vali yardımcısı tarafından yönetilmesini
burada, kürsüde ifade etmesini beklerdik.
Eş başkanlık sistemi özellikle
Dersimde siyaset yapan birisi tarafından bence gündem
yapılmamalıydı çünkü eş başkanlık sistemi
kadın-erkek eşitliğiyle ilgilidir ve eş başkanlar da
seçimle gelir yani atanmış falan değildir. Öyle kayyum
benzetmesini eş başkanlar için yapmak çok ciddi bir bilgi
eksikliği olsa gerek. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Başka bir şey söylemek istemiyorum çünkü eş başkanlar meclis
üyesidir, eş başkanlar da meclis üyesidir ama aralarındaki
iş bölümüyle birisi başkan, birisi başkan
yardımcısı gibi resmî olarak
tanımadığınız için olur. Fakat daha vahim bir şey
var bence, o da bu Parlamentoda ne yazık ki 3 partiden de milletvekilleriyle,
milletvekillerinin yargılanmasıyla ilgili süreç
başlatıldığı için galiba bazıları bu
konudaki kendi ayıplarını örtmenin telaşı
içerisindeler. 2 parti bunu bütün grup olarak yaptılar, resmen de
üstlendiler, sahiplendiler. CHP, Genel Başkan düzeyinde, referandumun
ülkeyi kamplaşmaya götüreceği kaygısıyla evet oyu
vereceğini resmî olarak söyledi ve bir grup milletvekili de evet oyu
verdi ki besbelli, 367nin üzerine bu çıktı.
Şimdi, galiba, bu, savunma psikolojisiyle
burada dillendiriliyor ama eğer bu yönteme bir kere girerseniz,
Suriyedeki Suriye fezlekesiyle ilgili ortaya çıkan tablo nasıl savunulamazsa
bugün, aynı şekilde yarın bir gizli anlaşma gibi belki
birkaç saat sonra Meclise sunulacak olan Anayasa konusu da referandumdan
367nin üzerine çıksın diye aynı hassasiyeti gösterebilirsiniz,
bunu da önümüzdeki saatlerde hep birlikte göreceğiz,
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
GÜRSEL EROL (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Erol, sizi dinledim. Siz,
eş başkanlık sistemini
GÜRSEL EROL (Tunceli) Sataşmadan dolayı
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Vereceğim size söz.
eleştirmediniz sistem olarak, Tuncelideki bir
uygulamadan bahsettiniz. Dolayısıyla da size sataşmadan
dolayı iki dakika söz veriyorum.
7.- Tunceli Milletvekili
Gürsel Erolun, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÜRSEL EROL (Tunceli) Değerli
milletvekilleri, ben Tunceli Milletvekiliyim ve Tunceli Milletvekilinin benim
yaptığım konuşmayı yapma cesareti göstermesi her
babayiğidin kârı değildir çünkü PKK tehdidine karşı
açık bir kentte milletvekilliği yapan birisinizdir ve siyasi çizginizi
Atatürkçü ve cumhuriyetçi olarak her yerde
haykırmışsınızdır ve bu kimliğinizle
bilinirsiniz.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
hiçbir zaman HDPyle, daha doğrusu devletle veya AKPyle açık veya
üstü kapalı bir anlaşma yapmamıştır. Sizden önce,
bizden önce konuşma yapan Sırrı Süreyya Önder kimin, hangi
şartlarda ve koşullarda devletle anlaşma
yaptığını ifade etmiştir. Ayrıca, 12 Eylül 2010
tarihinde referandum sonuçlarına bakarsanız Türkiyede en yüksek oyun
çıktığı beş il: Hakkâri, Siirt, Mardin,
Diyarbakır yüzde 94tür. Dün ittifak yapmış olabilirsiniz,
yarın, gelecekte de ittifak yapmış olabilirsiniz, benim siyasi
çizgim ve düşüncem budur. Ben Dersimde bir Dersimliyim ama bu
Parlamentoda Tunceli Milletvekiliyim (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) ve siyasi düşüncemi ben insanlara yaranmak için değil,
Tuncelideki insanların sorunlarını çözmek için
kullanırım. Bir milletvekilinin görevi kendi bölgesinde yaşanan
sorunları yalnızca seslendirmek değildir. Biz burada kendi
ilimizden seçilmiş, Türkiyeyi temsil eden milletvekilleriyiz. Benim
önceliğim, benim ilimin sorunlarını çözmek, ilimde yaşanan
hukuksuzlukları gidermek, insanların çaresizliklerine çare olmak;
tabii ki ben bir siyasi partinin milletvekili olarak önümüzdeki dönemde bu
ülkeye iktidar olmak için mücadele eden bir partinin milletvekiliyim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Diyap Ağayı
da temsil ediyorsun Sayın Vekilim.
GÜRSEL EROL (Devamla) Yani, bugün AKP iktidar
olabilir, yarın Cumhuriyet Halk Partisi de iktidar olabilir. Hepimizin
görevi devlet düzenini ve kamu otoritesini korumaktır.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Diyap Ağanın
torununa da bu yakışır.
BAŞKAN - Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında, Sayın Sırrı
Süreyya Önderin konuşmasına atfen Dün onlarla ittifak
yaptınız
dedi. Biz kimseyle ittifak yapmadık.
Sanırım, hatip Sırrı Süreyya Önderin
konuşmasını farklı noktalara çekerek ifade ediyor.
GÜRSEL EROL (Tunceli) Efendim, konuşma
tutanaklarında Sırrı Süreyya Beyin ifadeleri var.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ya, ne dedi ki? Hiç kan akmadı. dedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
şu ana kadar, hiç kimseyle, bu Parlamentodaki hiçbir partiyle şu anda
ittifak yapmadık; ittifak yaptığımız partiler her
zaman için açıktır. Yani, bu, Devletle ittifak yaptınız.
anlamına gelen, Sırrı Süreyya Önderin
konuşmasını çarpıtarak ifade ediyor. O yüzden
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçirdiniz Sayın
Demirel söylediklerinizi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama,
Başkan, referandumla ilgili vermiş olduğu bilgi de
yanlış.
AYHAN BİLGEN (Kars) Referandumla ilgili bilgi
de yanlış.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, 2010 referandumunda sanki biz evet ya da hayır
vermişiz gibi bir uygulamaya getirdi. Oysa, bizim, referandumdaki, 2010
referandumundaki yaklaşımımız boykottu. Onu da
yanlış, çarpıtarak ifade etti. Ben hepsini tek tek söylemek
istemiyorum.
BAŞKAN Söyleyin
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O
yüzden, yani bunların
BAŞKAN Şimdi, bakın ama
konuşma talebinde bulunurken, gerekçelerinizi söylerken, aslında,
sataşmaya cevap vermiş oluyorsunuz Sayın Demirel ve
kayıtlara geçiyor bu.
AYHAN BİLGEN (Kars) Kürsüden
yapıldı Başkan sataşma.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama,
Başkan hem sataştığı için, sataşma
yapıldığı için, sataşmaya cevap İç Tüzük 69a
göre kürsüden yapılır, sataşmaya cevap istiyorum.
BAŞKAN Bu söylediklerinizi kim söylemek
istiyor kürsüde tekrar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ayhan
Bey söylesin.
DİLEK ÖCALAN (Şanlıurfa) Başka
bir şeyler de söyleyebilir Başkan.
BAŞKAN Ayhan Bilgene bu söylediklerinizi
tekrar etmesi için iki dakikalık süre veriyorum.
8.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Tunceli Milletvekili Gürsel Erolun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biz, muhalefet partilerinin kendi arasında polemik yapmasını
ilkesel olarak doğru bulmuyoruz. Ama herkes kendi pozisyonunu tabii
kendisi belirler, biz kendi ilkesel tutumumuzu ve tarihî gerçekliği sadece
seçmenle paylaşmak zorundayız.
2010 referandumunda, evet, biz boykot ettik çünkü
evetin de hayırın da bize göre sorunlu boyutları vardı.
Bugün, o referandumun ne kadar sorunlu olduğunu aslında yeni paket ortaya
koyuyor; HSYK üyelerinin pozisyonu değiştirilmek isteniyor, Anayasa
Mahkemesi üyesi sayısı 2010da artırıldı, şimdi
geri düşürülmeye çalışılıyor ya da işte,
Başkanlıkla ilgili bizim AKPyle gizli ittifak
yaptığımızı, gizli anlaşma
yaptığımızı iddia eden partiler o dönemde, dört
yıl önceki anayasa girişiminde, şimdi AKPyle birlikte buraya
bir anayasa paketi getiriyorlar. Ama biz referandumda 2010da boykot
ettiğimiz için Hakkâride yüzde 90larda, çok az sayıdaki oyun
içerisinden evet çıktı çünkü boykot etmeyenlerdi evet oyu
verenler.
Ama barışla ilgili şunu anlatmak
isterim: Bu hafta Mevlâna Haftası. Mevlânanın Şemsle ilgili
güzel bir hikâyesi var. Diyorlar ki
Bırakın, sizin de herhâlde
tapulu malınız değil, Mevlânadan herkes faydalansın, bütün
insanlık, bütün dünya faydalansın. Diyorlar ki: Şems geldi. O
da bu müjdeyi verene hırkasını hediye ediyor. Ama diyorlar ki:
Bunu söyleyen kişi yalancının birisidir. Siz nasıl buna
itibar ettiniz de hırkayı hediye ettiniz? Mevlâna diyor ki: Biz
Şemsin yalanına hırkamızı hediye ederiz, eğer
aslı olsaydı canımızı verirdik. Biz barış
için görüştük. Kim olsa yine görüşürüz. Başka parti iktidarda
olsaydı yine görüşürdük. CHP ya da MHP bizim için hiç fark etmez. Bu
ülkede kan akmasın diye görüştük, bundan pişman değiliz. O
tarihlerde cenaze gelmemesi o görüşmelerin sayesindedir. Bugün de herkesin
buna sahip çıkması gerekiyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam
211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına dördüncü olarak İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan
konuşacak.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Olağanüstü durumlar olağanüstü tedbirleri
de gerektirir. İçinden geçtiğimiz günler de takdir edersiniz ki olağanüstü
günler. Ancak bu tedbirleri alırken demokrasi ve güvenlik dengesini iyi
korumak zorundasınız. Eğer bu dengeyi koruyamaz,
aşırı güvenlikçi bir tavır sergilerseniz, o darbeye
karşı parlamenter demokrasiyi korumak için tankların önüne yatan
şehitlerimizin aziz hatırasına saygısızlık
etmiş olduğunuz gibi, demokrasiyi ortadan kaldırmış
olursunuz. Bugün yaşanan tam da budur. Kanun hükmünde kararnamelerle
devlette yapısal değişiklikler yapmaya
başladınız. Bunlardan en önemlilerinden birisi de Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenliktir. Sivilleştireceğiz.
dediniz ve İçişleri Bakanlığına
bağladınız. Üzerinde düşünmeden, İçişleri ve
Millî Savunma Komisyonunda tartışmadan yapılan bu
değişiklik Jandarma ve Sahil Güvenlikte ciddi yapısal sorunlar
ortaya çıkarmıştır. Aylar geçmesine rağmen sistem
kurulamamıştır. Jandarmanın özlük haklarının
emsali Türk Silahlı Kuvvetleri personeline göre yürütülmesi doğrudur
ancak disiplin işlemleri bakımından Emniyet Disiplin
Tüzüğüne göre yürütülmesi işleri karmakarışık hâle
getirmiştir. Jandarma, yargılanırken sivil,
çalışırken asker, disiplin söz konusu olduğunda Emniyet
personelidir.
Değerli arkadaşlar, jandarma, görev
zorluğu bakımından genel kolluk kuvvetleri içerisinde 1inci
sıradadır. Ne demek görev zorluğu bakımından 1inci
sırada olmak, bunu açayım: Görev yaptığı yerlerin
mahrumiyet alanları olması demektir. Yalçın dağlarda,
kuş uçmaz kervan geçmez bozkırlarda, en basit sosyal olanaklardan
yoksun yerlerde vatan aşkıyla görev yapması demektir. Ardı
arkası kesilmeyen tayinler demektir. Eşini ve çocuğunu evde
bırakıp evine dönememe, ailesini yeniden görememe ihtimalini bilerek
nöbete, operasyona gitmek demektir. Çocukların eğitim
yaşamlarını dört beş farklı şehirde geçirmesi
demektir. Bir kente kök salamamak, o kentte kalıcı dostluklar elde
edememek demektir. Bazen çocuğunun doğumunu görememek, bazen
çocuğunun mezuniyetini izleyememek demektir. Her an kendisinin ya da silah
arkadaşlarının şehit olabileceğini bilmek ve o
hâletiruhiyeyle yaşamak demektir.
Değerli arkadaşlar, jandarma
astsubayının, uzman jandarmanın, uzman erbaşın ciddi
sıkıntıları var; personel arasında vicdanı
rahatsız eden ciddi farklılıklar var, bunlardan bahsedeyim
kısaca: Jandarma astsubayının 9a 2, lisans
mezunlarının 8inci dereceden göreve başlatılması
gerekir. Adaletsizliğin giderilmesi için 1in 4ündeki astsubayların
3600 olan ek göstergesi değiştirilmelidir. Sadece üst subaylara
ödenen 7 farklı tazminattan astsubaylar yararlanamamaktadır; bu konu
Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığının istişaresiyle, her iki
bakanlığın istişaresiyle çözülmelidir.
İç güvenlik personeli 21 bin civarında
uzman jandarma bulunmaktadır; bunların yüzde 80i yüksekokul, fakülte
mezunudur. Subayın, astsubayın okulu hizmetten sayılırken
uzman jandarmanın okulu hizmetten sayılmamaktadır. Kendileri
Borçlanalım. dedikleri hâlde bu borçlanmaları
yapamamaktadırlar. Uzman jandarmalar 3600 ek gösterge talep etmektedir.
Yüzde 80i astsubay kadrosunda
çalıştırılan uzman jandarmaların, daha önce
uzatmalı çavuşlarda olduğu gibi, bir plan dâhilinde ve gerekli
kursları alarak bir üst statü olan astsubay statüsüne geçirilmesi
onların sorunlarına kökten çözüm olacaktır.
Sözleşmeyle çalışan uzman
erbaşın iş güvencesi yoktur. Uzman erbaşlara kadro
verilmeli ve üniformalarıyla emekli olmaları
sağlanmalıdır. Uzman erbaş hasta olduğu hâlde doktora
gitmek istemiyor. Niye? Çünkü Sözleşmem feshedilecek. diye
düşünüyor. Şehit olması mümkün ama hasta olması mümkün
değil, böyle bir grup uzman erbaşlar. Disiplin cezası alsa
sözleşmesi fesholacak, amir tahakkümüne yol açıyor.
Jandarmada ast personelin lojman almasındaki
eşitsizlik giderilmelidir.
Geçenlerde bir haber okuduk, internette
yayıldı: Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve İçişleri
Bakanlığında -Sayın Bakan, size söylüyorum- uydudan
bakıldığında güvenlik personelinin görülmeyeceği
nanoteknoloji üniformalar giydirilecekmiş. Sayın Bakan, astsubaya
giydirmenize gerek yok, uzman jandarmaya, uzman erbaşa giydirmenize gerek
yok; zaten görmüyorsunuz onları yaşarken, şehit olunca
hatırlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ondan
sonra bu Mecliste konuşuyoruz: Şehit cenazesine kim gitti, kim
gitmedi? Yaşarken kıymetini bilin, yaşarken görün.
Değerli arkadaşlar, bu sorunlar
kahramanlık üzerine hamasi nutuklarla çözülmüyor. Kahramanlık, vatan
toprağı olan Süleyman Şah Türbesini Orta Doğu çöllerinde
sağa sola kaçırmak değildir; İsraile meydan okuyup, 20
milyonu alıp davadan vazgeçmek hiç değildir. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyetinin bir devlet
olarak tanınmasını sağlayan Lozana laf edip 18
adamıza Yunan bayrağı çekilmesine göz yummak değildir; bir
gün Suriyeye Esadın zulmüne son vermek için girdik. deyip ertesi gün
Terörle mücadele için girdik. demek değildir. Kimdir kahraman, arkadaşlar,
biliyor musunuz? İkinci Dünya Savaşında ülkemizi
savaşın dışında tutarak çocukları babasız,
babaları anneleri evlatsız bırakmayan İsmet İnönüdür
kahraman. (CHP sıralarından alkışlar) Yugoslavyada Hitler
faşizmine direnen, savaş sonrası birçok etnik ve dinsel
yapıyı bir arada, kardeşçe yaşatan Titodur kahraman.
Vietkonglular bana hiç kötülük yapmadılar ki niye onlarla
savaşayım? diyen ve bunun için cezaevinde yatan Muhammed Alidir
kahraman. (CHP sıralarından alkışlar) Okyanustaki bir
adayı baskı ve zulümle yöneten diktatörü devirerek emperyalizmin
elinden kurtaran Kübanın Chesi, Fidelidir kahraman. (CHP
sıralarından alkışlar) En büyük gücün sevgi olduğuna
inanan ve şiddete karşı sevgiyi silah olarak kullanan
Hindistanın Gandisidir kahraman. Kıbrısa özgürlük ve
barış götüren Karaoğlandır kahraman. Demokrasisini korumak
için tankın önüne yatan halkımız, darbeye karşı
yekvücut olan bu Gazi Meclisimizdir kahraman. Vatan sevgisiyle bizlerin
çocukları özgürce yaşayabilsin diye kendi çocuğunun yetim
olmasını göze alan Jandarmadır kahraman. Çaresizlik içinde
azgın denizlere açılan göçmenleri kurtaran Sahil Güvenlik
personelidir kahraman. Dağılmış, işgal altındaki
Osmanlı topraklarından Türkiye Cumhuriyeti gibi çağdaş, laik
bir devlet çıkaran, Yurtta barış, dünyada barış. diyerek
barış yapmasını da bilen, Bilge Önderimiz, ülkemizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürktür kahraman. (CHP sıralarından
alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına
beşinci konuşmacı Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç
konuşacaklar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özkoç, süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün doksan dört
yıllık cumhuriyet tarihimizin değiştirilmesi için resmen
Meclise, Anayasa Komisyonuna önerge geliyor. Bugün AKP, CHP, MHP, HDP; bütün bu
siyasi partileri bir kenara bırakalım. Bugün bu rejim
değişikliğiyle ilgili kimin karar verdiğine bakalım:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. On dört yıl önce
iktidara geldiğinde PKK teröründen bir yıl içinde sadece 3 şehit
verilmişti; 2016, PKK teröründen 750 şehit verildi bir yıl
içinde. Onun emriyle çözüm sürecine gittik Türkiye'de. Onun emriyle
kaymakamlar, valiler kazılan hendekleri, tünelleri görmezden geldiler.
Onun emriyle askerler kışlalara kapatıldı, teröristlere
dokunulmadı. Onun emriyle Habur Sınır Kapısında,
hâkim ve savcıların gözü önünde PKKlı teröristler davul zurna
eşliğinde Türkiyeye sokuldular. Şimdi, o teröristler
evlatlarımızı şehit ediyorlar.
Aynı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan PKKyla savaşan Genelkurmay Başkanımızı,
Fetullahla mücadele eden askerlerimizi, yazarları, gazetecileri,
öğrencileri, yurtsever insanlarımızı cemaatin
savcılarına teslim etti; Silivride müebbet hapse mahkûm etti.
Erdoğan, o günün meşhur savcısı Zekeriya Özün
arkasındaydı; şimdi, peşine düştü. O süreçte mahkûm
ettirdiği generallerin yerine cemaatin generallerini getirdi. En
kanlı darbe girişiminin zeminini kendisi yarattı. Bu yüzden 250
kişiyi şehit verdik. Kentlerde bombalar patladı, bir buçuk
yılda 17 canlı bomba nedeniyle 300 şehit verdik.
Suriye terörünü kim kendi elleriyle ülkemize çekti?
Bodrumda ağırlanan kardeş Esad, daha sonra terörist Esed
oldu. Bir yıl önce Ey Putin! diye kafa tuttuğu Rusya liderinden
daha sonra özür diledi. Suriye sınırından düşürülen Rus
uçağı için Emri ben verdim. diye efelendi, daha sonra yıl
dönümünde 3 askerimiz şehit düştüğünde ağzını
bıçak dahi açmadı. El Nusra terörist örgütü, Putin rica edince
terörist örgütü olmadı ama tüm dünyanın gözü önünde o terör örgütüne,
El Nusraya hamilik ettiğini tüm dünya Türkiyeden, onun
ağzından öğrendi.
Davosta
(x)
dedi, Mavi Marmara için Hesap soracağım. dedi; daha sonra yine
hiçbir şey olmamış gibi İsrailin ayağına gitti.
Mavi Marmarada ölen insanlarımız
karşılığında 20 milyon liralık lütuf
parasını kabul etti. Karşısında ağlayan, feryat
eden ailelerin karşısına geçip Bana mı sordunuz da
gittiniz? dedi. Ne Gazzede ambargo kalktı ne kendisi Gazzeye gidebildi.
Orta Doğuda dostumuz kalmadı. Avrupada
Avusturya düşman, Almanya düşman, Hollanda düşman, Yunanistan
düşman, bütün Avrupa Birliği düşman. Biz sözde NATO üyesiydik,
şimdi Şanghaya yani Rusyanın emrine girmeye
çalışıyoruz.
Dünyada itibarımız kalmadı;
PKKnın itibarı var, PYDnin itibarı var, peşmergenin
itibarı var, YPGnin itibarı var, Esadın bile itibarı var
ama Türkiyenin itibarı yok. Türkiyenin elinde avucunda hiçbir şey
kalmadı.
İktidara geldiği günden bu yana on dört
yıl içinde PETKİMi, TÜPRAŞı, TEKELi, SEKAyı, Sümer
Holdingi, ETİ Holdingi, şeker fabrikalarını, kamu
bankalarını, termik santralleri, akarsu santrallerini, madenleri ve
limanlarımızın hepsini sattı. Devletin borcu 240 milyar
liradan 680 milyar liraya çıktı. Dolar 1,5 liradan 3,5 liraya
çıktı. Sıra vatandaşın yastığının
altındaki dolara geldi. Herkes Yatak odalarındaki, ayakkabı
kutularındaki doların hesabı sorulacak. derken milleti
yastığın altındaki dolara mahkûm etti.
Bugün yaşadığımız siyasi
bunalımın, ekonomik bunalımın, toplumsal
bunalımın, istikrarsızlığın
acılarının sorumlusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandır. (CHP sıralarından alkışlar) Kendisi
bin odalı sarayında otururken millete sesleniyor: Yalnızım,
beni başkan yapın." diyor. Ülkede yüzlerce şehidimiz
varken, Suriye batağına saplanmışken, Avrupada ve dünyada
itibarımız bitmişken, işsizlik, yoksulluk almış
başını gidiyorken o bin odalı sarayında Ben
yalnızım, beni başkan yapın." diyor. Doksan dört yıllık
cumhuriyet tarihini değiştirmek istiyor.
Şimdi, soruyorum: Ülkemin güzel insanları,
değerli milletvekilleri; Irakta Saddam sarayına böyle
tutunmuştu, Libyada Kaddafi böyle tutunmuştu. Bir gün dünyanın
emperyalist ülkeleri, ABD gibi, tıpkı Orta Doğuda
yaptıkları gibi Türkiyeye demokrasi getirmek için, bu ülkeyi dörde
beşe bölmek için o kaçak saraya girerlerse ve Türkiyeye girerlerse ve
Suriyeli vatandaşlar gibi bizler de Akdenizin karanlık
sularında kendimize vatan aramaya başlarsak yazık değil mi
Türkiyeye, yazık değil mi çocuklarımıza, yazık
değil mi cumhuriyete?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Engin Özkoç,
Cumhurbaşkanlığı bütçesini salı günü
görüşmüştük ama siz de bugün Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı konusunda konuşacaktınız, bir
karışıklık oldu galiba; ona bir dikkatinizi çekeyim dedim.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Günleri şaşırmış Başkanım.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Dışişlerini de dün görüşmüştük ama.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
sizin bu konuda yorum yapmamanız lazım, hayır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Karışıklık olmadı efendim.
MUSA ÇAM (İzmir) Sizin bu konuda yorum
yapmamanız lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben ne yaptığımı
biliyorum.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Yerinde bir yorum Başkanım.
MUSA ÇAM (İzmir) Olmaz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben
sabah AKP Grubunun bir söz alması üzerine, bu tabloyu öngörerek Cumhurbaşkanı
sözü geçti ya da Hükûmet sözü geçti diye AKP Grubunun sataşmadan söz
isteyebileceğini belirtmiştim ama açıkçası sizi
düşünmemiştim.
BAŞKAN E, açıkça hakaret var.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, efendim.
BAŞKAN Sabah
yaptığınızı, sabahki konuşmanızı bir
espri olarak algılamıştım ben, öyle de kabul ediyorum
şu anda Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Arkadaşımızın konuşmaları tamamen
eleştiridir ve siyasetçilerin de en sert eleştiriye
hazırlıklı olması gerekir.
BAŞKAN Öyle de görüyorum Sayın Gök.
Ben burada çalışma düzenine uyulma
anlamında Sayın Özkoça ne anlamda konuşacağını,
konuşması gerektiğini hatırlattım sadece, sadece onu
yaptım.
MUSA ÇAM (İzmir) O zaman metinleri siz
gönderin, biz ona göre konuşalım Sayın Başkan; metinleri
yazın, gönderin o zaman.
BAŞKAN Sadece onu yaptım, tekrar da onu
yaparım. Ha, çok daha fazlasını istiyorsanız da şunu
da söyleyebilirim: Cumhurbaşkanımız yalnız değildir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Selina Doğan konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA SELİNA DOĞAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubum
adına Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malum, Türkiye, son beş yılda Suriye ve
Orta Doğu merkezli büyük bir göç dalgasıyla karşı
karşıya kaldı. Suriyedeki iç savaş henüz bitmediği
için de bu dalganın ne zaman sona ereceği bilinmiyor. Ancak, bilinen
bir gerçek var ki emperyal düşlerle, fantezilerle ve mezhepçi
saiklerle yürütülen AKP dış politikası çökmüştür. Nitekim,
bu politika, uluslararası konjonktürel durumu dikkate almayan nostaljik
bir Osmanlı hayalinden başka bir şey de değildir. Sonuç
itibarıyla, bugün, yaklaşık 3 milyon kişi Suriyeden
Türkiyeye sığınmak zorunda kalmıştır.
Milyonlarca insanın beraberinde getirdiği ekonomik, sosyolojik,
kültürel, hukuki sorunlarla baş edebilmek büyük bir organizasyon
gerekmektedir. Bu
anlamda yoğun çaba sarf eden tüm kurumlara teşekkür ediyoruz. Ancak,
ülkemizde göç olgusunun ulaştığı hacim, Göç İdaresi
Genel Müdürlüğü ve AFADın hacmini çoktan
aşmıştır. Bunlardan dolayı parti olarak çeşitli
vesilelerle burada dile getirdiğimiz bir göç ve entegrasyon
bakanlığı kurulması teklifini bir kez daha yineliyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu sorunla baş
edebilmek için öncelikle Türkiye'nin bir göç politikasının
olması gerektiği açık. Konjonktürel duruma göre
değişmeyen, insanı ve çoğulculuğu temel alan bir
anlayışla bu politikanın hazırlanması gerekiyor.
Türkiye, bugüne kadar sığınmacıların barınma ve
sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamayı
bir göç politikası zannetti. Ancak, hâlâ 3 milyon
sığınmacının yalnızca yüzde 10u kamplarda
yaşamakta, diğerleri için ise henüz hiçbir iskân politikası hazırlanmamıştır.
Göç sorunu, afetlerle ilgilenen kurum olan AFAD ve
İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi
tarafından ele alınmakta, oysa göç sorunu tek başına bir
afet ve güvenlik meselesi değildir. Türkiye'nin daha bütüncül ve
kalıcı bir göç politikası oluşturmasının
zamanı çoktan gelmiştir. AKP iktidarı bunu yapmak yerine,
savaştan, katliamdan kaçarak ülkemize sığınan
insanları Avrupa'ya karşı bir şantaj aracı olarak
kullanmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye'nin
yaşadığı göç sorununa karşı sorumluluk almama ya
da sorumluluğu eşit paylaşmama politikasının da
elbette savunulacak bir yanı yoktur. Ancak, her sorun
yaşandığında kendisine sığınan insanlar
üzerinden Avrupa'yı tehdit eden bir iktidarımız var. Ne diyor
Sayın Cumhurbaşkanı? Bana bak, eğer daha ileri giderseniz
bu sınır kapıları da açılır, bunu da bilesiniz.
Üstelik, bunu ilk defa Suriyeliler için de söylemiyor maalesef.
İnsanların çaresizliği üzerinden başkalarını
tehdit etmenin nasıl bir vicdan, nasıl bir siyasi anlayış
olduğunu takdirlerinize bırakıyoruz.
Hatırlayın, daha 15 Temmuz darbesinden iki
gün önce Suriyelilere vatandaşlık vermeyi konuşuyorduk; bir anda
mülteciler buharlaştılar, artık bu konu konuşulmuyor bile.
Tabii, Avrupa Birliğiyle imzalanan geri kabul
anlaşmasını da kabul etmek mümkün değil. Her iki
tarafın da kendi değerlerinden uzaklaştığı
ortada. Geri kabul anlaşmasıyla ilgili taahhüt edilen 3 milyar
euronun ne kadarı ödendi? Bu para nereye, ne şekilde harcanacak? Bu
konuda verdiğimiz önergelere de henüz bir cevap verilmedi.
Değerli milletvekilleri, önemli bir başka
konuya daha değinmek istiyorum. Biliyorsunuz Türkiye'de 19 geri gönderme
merkezi bulunuyor. Bu merkezlerin kapasitesi 6.810 kişi. Bu yıl
içinde 210 kapasiteli yeni gönderme merkezinin yanı sıra 2017
yılında 10.070 kapasiteli 12 merkez daha açılacak yani geri
gönderme merkezlerinin kapasitesi çok kısa süre içinde 2 katına
çıkacak. Bu hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor, neden bu merkezlerin
kapasitesi artıyor, bilmek istiyoruz. Ancak, bildiğimiz bir husus var
ki o da bu merkezler âdeta birer cezaevi gibi kullanılıyor.
Yoğun insan hakkı ihlallerinin yaşandığına dair
iddialar giderek artıyor. 19 Kasımda Kumkapı Geri Gönderme
Merkezinde isyan çıktı, 123 kişi firar etti. Önceki hafta
aynı merkezde yine isyan çıktı, bekletilenler yatakları
ateşe verdiler. Buralarda neler oluyor biz merak ediyoruz. Peki, bir insan
geri kabul merkezinde kaç gün kalır? Bir gün, iki gün, üç gün
Size bir
örnek vermek istiyorum: Andrew Brunson eşiyle birlikte yirmi iki
yıldır Türkiye'de yaşayan bir Amerikan vatandaşı,
Hristiyan din adamı, bugüne kadar da hiçbir sabıkası yok. Brunson
7 Ekimde gözaltına alınarak İzmir Harmandalı Geri Gönderme
Merkezine götürüldü ve tam altmış dört gün boyunca burada tutuldu.
Şimdi, şunu biz sorguluyoruz: Biliyorsunuz, olağanüstü hâlde
bile kişiler en fazla otuz gün gözaltında tutulabiliyor ancak bu
kişi altmış dört gün boyunca geri gönderme merkezinde tutuldu ve
dosyasında kısıtlılık kararı olduğu için ne
Amerikan Büyükelçiliğine ne avukatına ne bizlere hiçbir şekilde
bilgi verilmedi. Öyle görünüyor ki bu kişinin millî güvenliği tehdit
ettiği gerekçesiyle tutulduğu sadece söylendi. Öyle görünüyor ki
darbe girişiminin faturası AKP dışındaki her kesime
çıkarılıyor. Daha darbe girişiminin üzerinden birkaç gün
bile geçmeden yandaş medya Ortodoks Hristiyanlarının en önemli
ruhani önderi olan Fener Rum Patriği Bartholomeos Hazretlerini
yandaş bir gazetenin manşetine taşıdı. Fetullah
Gülenin aslında Ermeni olduğu söylendi, ki olsa ne olur, onu da
bilmek istiyoruz.
Yine, Gülenin dinler arası diyalog projesi
kapsamında dönemin papasıyla görüşmesinden dolayı üstü
kapalı bir şekilde Hristiyanlar suçlandı. Keşke böyle bir
projeyi bu ülkenin meşru Hükûmeti olarak sizler yapsaydınız da
bu işler böyle terör örgütlerine kalmasaydı, biz de bununla gurur
duysaydık.
En son, Orman ve Su İşleri Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu Gülen, ABDde ölüp gidecek, Yahudi
mezarlığına gömülecek. dedi. Biz açıkçası
ilgilenmiyoruz Fetullah Gülenin nereye gömüleceğiyle ama belli bir dinin
mezarlık gibi kutsal bir mekânının böyle bir nefret söylemine
konu edilmesini de kınıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin
azınlıkları olarak bizler endişeliyiz,
kaygılıyız. Kazablanka filminin kült sahnesinin ünlü
diyaloğudur: Her zamanki şüphelileri toplayın. der. Biz,
artık, bu ülkenin her zamanki şüphelileri olmak istemiyoruz. Bir
dediğini iki etmediğiniz, ne istedilerse verdiğiniz eski iktidar
ortağınızın suçlarını -Sayın Numan
Kurtulmuşun ifadesiyle- lütfen, gâvurlara yüklemeyiniz. Sorumlu sizsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzun
ardından Türkiye büyük bir karabasanın içine girdi, darbeyle mücadele
gerekçesiyle on binlerce muhalif işten atıldı. İnsanlar
hiçlik duygusu içinde mutsuz ve gergin; etrafınıza bakın, vize
için çalışan şirketlerde Türki Cumhuriyetleri, yabancı
ülkelere gitmek için mülteci olma yolunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
SELİNA DOĞAN (Devamla) İnsanlar
umutsuz. Ancak sesleniyoruz: Umutsuz olmayın; ancak birbirimize umut
vererek mücadeleye devam edeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci
olarak Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurt
konuşacaktır.
Sayın Bozkurt, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dört dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, size geçmiş
olsun dileklerimi tekrar iletiyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sözlerime
başlamadan önce veya başlarken Sayın Savunma
Bakanımıza
Biliyorsunuz bugün hem 2017 bütçesini hem de 2015 Kesin
Hesap Tasarısını görüşüyoruz. Sayıştay
Başkanlığının Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Denetleme Raporunda,
Sayın Bakan, 19uncu sayfada Savunma Sanayi Destekleme Fonu banka
hesapları ile muhasebe kayıtlarının
karşılaştırılmasında Ziraat Bankasında
Proje Hesapları adı altında tutulan dolar ve avro hesaplarında
bulunan 1 milyar 894 milyon 586 bin 680 Türk Lirasının -yani yaklaşık
2 katrilyon liranın- muhasebe kayıtlarına
alınmadığı görülmüştür. deniyor. Şimdi hazine
birliği ilkesi uyarınca devletin tüm para kaynakları gün içinde
Merkez Bankasına ya da Bakanlar Kurulu kararıyla bir kamu
bankasına yatırılmak zorunda. Sizin burada Ziraat
Bankasını kullandığınız
anlaşılıyor. Ama doğrusu muhasebe kayıtlarına
girmeyen bu para, yaklaşık 400 milyon dolar falan gibi bir para
ediyor. Şimdi, bir de 7 Aralık günü bir açıklamanız var,
diyorsunuz ki: Savunma Sanayi Destekleme Fonundaki 262 milyon dolar ve 31
milyon euroyu TLye çevirdik. Herhâlde Sayın
Cumhurbaşkanının yastıkaltındaki paraları
çıkarma çağrısına uydunuz da bu yaklaşık 1 milyar
800 küsur milyon lira -yani 2 katrilyon- hangi yastığın
altındaydı, bunu buradan açıklarsanız çok memnun
olacağım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçesi üzerinde konuşurken
Günlerdir,
burada, her gün 16 AKP milletvekili arkadaşımız -biz dinliyoruz,
her ne kadar değerli iktidar grubu çok fazla rağbet etmiyor, kendi
aralarında sohbeti tercih ediyorlar ama- 16 sözcü
arkadaşımız ve zaman zaman söz alan grup başkan vekilleri
sürekli on dört yıllık iktidarlarının ne kadar
başarılı olduğunu ve 15inci bütçelerinin de aynı
başarıyı sağlayacağını söylüyor. Benim
bildiğim kadarıyla bütçeleri Meclise Başbakanlar sunuyor yani
Hükûmetin başı olarak. Ve siz, şimdi,
Başbakanlığı kaldırıyorsunuz. Bu kadar
memnunsanız Allah aşkına neden kaldırıyorsunuz
Başbakanlığı? Yani ne amaçla kaldırıyorsunuz?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
İşe yaramıyor.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Bütçeler
konuşuluyor, on dört yılda yarattığınız bir ülke
var. Bu ülkede, geçen hafta burada konuşurken bu Meclis adına,
Karamanda tecavüze uğrayan ve Aladağda yanan çocuklarımızdan
özür diledim ben.
Sevgili arkadaşlar, on dört yılda dindar
ve kindar nesil yetiştiriyoruz diyerek ve toplumu alabildiğine
dinselleştirerek ve kendiniz de sürekli bir dinsel jargon kullanarak,
kimsenin de Müslümanlığını beğenmeyerek
yarattığınız bu iklimde, kadınlarımız
artık parklarda yürüyemez oldu farkında mısınız? Ve
ben günlerdir bekliyorum, 12 Eylülde şortla minibüse bindi diye tekmelenen
Ayşegül Terziden acaba bu Parlamentonun kadın Meclis Başkan
Vekili ya da kadın iktidar milletvekilleri bir özür dilemek lüzumunu hissederler
mi? Hayır. Ya da şurada birkaç gün önce, Manisa Turgutluda bir
parkta yürürken saldırıya uğrayan Ebru Tireli diye bir
kardeşimiz Ben hamileyim, vurma. diyor, dayağı yiyor ve sonra
kendini nasıl savunuyor biliyor musunuz kadın vekillerim? Ya, benim
sırtımda montum vardı, hiçbir yerim açık değildi.
diyor. Arkadaşlar, on dört yılda yarattığınız bu
Türkiyeden mutluysanız devam edin.
Şimdi, geldiğimiz noktada, televizyonlarda
adınıza iktidar borazanlığı yapan birtakım
insanlar -gece yarılarına kadar- aslında FETÖyle de CHPnin
ilişkili olduğunu, PKKyla da CHPnin ilişkili olduğunu,
zaten Romayı da CHPnin yaktığını falan
anlatıyorlar bize sabaha kadar. Çok enteresan, bu çaba o boyutlara ulaştı
ki artık, hakikaten iktidara geldiğiniz 2002 yılında
örneğin hedefinizde -siz hep mağdursunuz ya- askerî vesayet
vardı, sonra yargı vesayeti vardı, sonra medya vesayeti
vardı, işte, Aydın Doğanlar falan, sonra Ergenekon
vardı. Uğur Mumcuyu Ergenekon öldürdü, Ahmet Taner
Kışlalıyı Ergenekon öldürdü; Mustafa Balbay darbeci,
Dursun Çiçek ıslak imzacı falan
Sonra, Ergenekon
Ergenekon zaten
CHPyle beraberdi yani onlar birlikte yapıyorlardı bu işleri.
Sonra şimdi FETÖ çıktı ama siz hep mağdursunuz ha, hiçbir
sorumluluğunuz yok. On dört yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, ne
FETÖden sorumlusunuz ne askerî vesayetten ne Ergenekondan, hiçbir şeyden
asla sorumluluğunuz yok, hiçbir şey sizin yetkiniz ve
sorumluluğunuz içinde değil ve şimdi başkanlık
istiyorsunuz. Kimin için? On dört yılda 1.400 defa, 14 bin defa kandırılmış
sayın reisiniz için. Hep kandırılmış ve Allah da bizi
affetsin, millet de bizi affetsin, işe devam edelim
Edelim de
arkadaşlar, bu fotoğrafları ne yapacağız? Bak, bu Bank
Asyanın açılışı. (CHP sıralarından
alkışlar) Bak, bu sizin arkadaşlarınızın âdeta
bir türbe ziyareti gibi Fetullah Gülen ziyareti. Bak, bunlar
Bak, burada
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Osman Bey, hafızam
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sayın Bülent
Turan sakin ol. Bak, burada Kemal Kılıçdaroğlu yok, iyi bak.
Bak, şimdi, nerelerden geliyorsunuz, bak. Bak kardeşim, bak,
nerelerden geliyorsunuz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onlar geçti
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Lütfen
konuşmacıya saygılı olalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bağımsızlık kavgası o. Bir daha göster, bir daha
göster
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bak, nerelerden
geliyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp bir şey
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben görmüyorum ve o yüzden müdahale
edemiyorum Sayın Turan.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bak, buralardan
geliyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, kim onlar, kim, kim?
Kim onlar, söyler misin?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
Dolayısıyla bu ülkedeki 1924ten beri laik cumhuriyeti yıkmak
için çabalayan, çaba harcayan ne kadar ama ne kadar
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hikmetyarı
gösteriyorsun. Ne demek istiyorsun? Çok ayıp yahu!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
dinci,
şeriatçı, gerici, yobaz, tarikat, cemaat adı altında
örgütlenmiş örgüt varsa hepsiyle bir aradasınız, hepsiyle kan
kardeşsiniz, hepsiyle tek yumurta ikizisiniz, hepsiyle birlikte
yarattınız bu tabloyu; hiç kıvırmaya gerek yok, hepsiyle
açık açık bir aradasınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Danışman nerede
şimdi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ama danışman
yanlış bir konuşma hazırlamış, Savunma Sanayi
Müsteşarlığı ya!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bakın sevgili
arkadaşlar, 16 Mart 1923 günü Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: Bizi
yanlış yola sevk eden habisler, bilesiniz ki büyük ölçüde din
perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat
sözleriyle aldatagelmişlerdir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok bayatladı
bunlar.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Tarihimizi
okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden
fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten
gelmiştir. Mustafa Kemal bunu 1923te söylüyor yani doksan üç yıl
önce.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Baykalı da onlar
yediler, haberin olsun.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Yine, Sayın
Cumhurbaşkanınız bunları, tabii, reddedecektir, siz de
reddedeceksiniz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bir mağdur da
Baykal, onu da söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Yine, Mecliste
1924 yılında Cumhurbaşkanının nasıl
seçileceği konuşulurken, Meclis neredeyse Halk seçsin. kararı
alırken Gazi kürsüye çıkıyor ve diyor ki: Efendiler,
Cumhurreisinin halk tarafından seçilmesi mahzurludur, vekillerin seçmesi
daha iyidir. Nedenine gelince, yarın birisi çıkar, Beni halk seçti.
diyerek krallığını ya da diktatörlüğünü ilan etmeye
kalkar, bu da demokrasiyi katleder. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Siz halk
tarafından seçilmediniz mi?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Doksan iki
yıl önceki Mustafa Kemale iki ayyaş demeyi bırakıp biraz
kulak verirseniz, sevgili kardeşlerim, daha iyi edersiniz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Halk
düşmanlığından vazgeçin.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bu ülkede
artık kadınlar sokakta yürüyemez oluyorsa, ben şu kürsüden
ülkemin bütün kadınlarına sesleniyorum
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var ya?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Haksızlık
ediyorsunuz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sevgili
kadınlar, eğer bu Meclisin kadınları izin verir de bu
başkanlık anayasası bu Meclisten geçerse, siz, değerli
kadınlar, eğer sokaklarda özgürce yürümek istiyorsanız
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yapmayın ya!
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Reis
paranoyasından kurtulun artık.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
sakın ha
bu, Türkiyeyi bölme ve tek adam diktası oluşturma anayasa
girişimine asla izin vermeyin kadınlar.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Seçilmiş
adamdan korkunuz ne sizin?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Çünkü
kadınlar, Londrada bir parkta yürüyüş yapan kadını, genç
kızı korkuttu diye yargılanan bir İngilize İngiliz
yargıç yedi yıl yedi gün hapis cezası veriyor.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Londra neyle yönetiliyor, İngiltere? İngiltere neyle yönetiliyor
Sayın Hatip?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Hanımefendi,
dinleyin.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Dinliyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Dinliyoruz da
bir şey anlamıyoruz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Diyor ki
basın mensupları: Ya, kadına elini bile sürmedi, niye yedi
yıl yedi gün, çok fazla değil mi? Diyor ki: Yedi gün, o genç
kızı korkuttuğu için ama yedi yıl, İngiliz
kızlarını sokakta özgürce gezmeye korkuttuğu için. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için, sevgili kardeşlerim,
mutlaka ve mutlaka, tarihi artık -gerçekten, samimi söylüyorum- şu
kafasında fesle gezen tımarhane kaçkınlarından
öğrenmeyi bırakın, açın biraz okuyun. Okuyun, tarih
derslerle dolu. (CHP sıralarından alkışlar)
İnanın, tarih derslerle dolu. Ayşegül Terzilerin, Ebru Hanımların
bu ülkenin sokaklarında özgürce gezebilmesi, bakın, gerçekten söylüyorum,
özgürce gezebilmesi bugünlerde mümkündü ama şimdi Ebru Hanım bu ve
diyor ki: Ya, benim her yanım kapalıydı, bana niye
saldırdılar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Üniversitelere
sokulmayan kızlara ne diyeceksin? O zaman niye
konuşmadınız?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Şimdi,
eğer bu ülkenin sokaklarında kadınların özgürce
yaşamasına engel oluyorsanız Sevgili Osman Bak, ben sana bakmam,
sen kendine bak kardeşim, boş ver. Ben konuşacağımı
konuşacağım. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen onu da söyle.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bak şimdi,
1859 yılında Ziya Paşa ne diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onu da söyle!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Her
şahsı harim-i Hakka mahrem mi sanırsın?
Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?
Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
Âdem görünen harları âdem mi
sanırsın?
Çok mukbili gördüm ki güler; içi kan ağlar,
Handan görünen herkesi Hürrem mi sanırsın?
Bil illeti, kıl sonra müdavata tasaddi,
Her merhemi her yaraya merhem mi sanırsın?
Kibre ne sebep? Yoksa vezirim diye gerçek,
Sen kendini düstur-ı mükerrem mi
sanırsın?
Ey müftehir-i devlet-i yek-ruze-i dünya,
Dünya sana mahsus-u müsellem mi sanırsın?
Hâli ne zaman kaldı cihan ehl-i tamadan,
Sen zatını bu âleme elzem mi
sanırsın?
En ummadığın keşfeder
esrar-ı derunun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi
sanırsın?
Sevgili kardeşler
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Bu
sizsiniz. Bu şiir sizi anlatıyor. Aynı şeyleri
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bak sevgili
kardeşim, aynı şeyleri söylüyoruz, tabii doğru.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Aynen
sizi anlatıyor.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Millî Savunma
Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. İki
bakanlığımızın başında millî var; biri
Millî Eğitim, biri Millî Savunma.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Çok yazık!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Niye Millî
Eğitim? Çünkü millî değerlerde aklı bilimle ve
aydınlanmayla donanmış özgür bireyler yetiştirmek için.
Niye Millî Savunma? Sınırlarımızı ve vatan
topraklarını korumak için.
Şimdi, biz burada ne desek Naci Hocam geliyor
buraya, diyor ki: Ama biz yüzde 49 oy aldık.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Kolaysa siz
de alın.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sevgili Hocam, ben
doktorum. Yani, yanlış ameliyat yapıp öldürdüğüm bir
hastaya Ama benim doktor diplomam var. demem bir çözüm getirmez. Siz,
şimdi, Millî eğitimde, 2015 PISA değerlerine göre, bu ülkenin
çocuklarını, Sayın Bakan, 52nci sıraya düşürdünüz,
millî eğitimdeki hâliniz bu ve sizin Millî Eğitim Bakanınız
çıktı, dedi ki: Ya, bir tek fen liseleri olsaydı 3üncüydük,
meslek liseleri olunca böyle oldu. Meslek liselerini kapatın, fen lisesi
yapın. Ama sizin, Kabataş Erkek Lisesine müdür muavini yaptığınız
adam diyor ki: Bütün okulları imam-hatip yapalım.
Millî savunmadaki hâliniz: Sayın Bakan, kusura
bakma, 18 adanda Yunan bayrağı dalgalanıyor, yerinizde olsam o
bakanlık koltuğunda bir gün oturmam.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bozkurt, bir konuda açıklama yapmak
zorundayım: Eleştirdiğiniz ve benim de aralarında
bulunduğum kadın milletvekilleri olarak -ki onlar AK PARTİ
kadın milletvekilleri oluyor, AK PARTİnin üyesi olan kadın
milletvekilleri oluyor- şortlu kardeşimize yapılan müdahale
konusunda ne yaptığımızı, nasıl bir tavır
aldığımızı kısa bir incelemeyle bulabilirsiniz
diye açıklama yapmak istedim. Lütfen
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Onlar ona
bakmazlar.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Oku biraz, oku.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş, sizi dinliyorum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Bir şey
söylememe izin verir misiniz.
BAŞKAN Ben sadece açıklama yaptım.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Tamam, ben de
eğer böyle bir açıklama yaptıysanız mutluluklarımı
iletiyorum Sayın Başkanım. Ama iki gün, üç gün önce
saldırıya uğrayan o kızımızın o demeci verme
nedeni, sizin mensubu olduğunuz iktidar partisinin
yarattığı bu iklimdir, onu tespit etmek için söyledim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hiç alakası
yok Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hiçbir şekilde
alakası yok.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Böyle bir
şey yok ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bundan ekmek
çıkmaz, çalışın, çalışın
BAŞKAN O sizin kendi şahsi
görüşünüzdür. O konuda Sayın Mehmet Muş, Grup Başkan Vekili
cevap verebilir. Benim cevap verebilme yetkim şu anda söz konusu
değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, sizi dinliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grubumuza
açık şekilde sataşmalarda bulunulmuştur. Yani, ülkenin bulunduğu
durum, muhafazakâr insanlarla alakalı söyledikleri, partimizin kurumsal
kimliğine karşı söyledikleri, bunlar açık
sataşmadır, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
Sayın milletvekilleri, Sayın Muşu
dinliyoruz.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, bu her iki olayı da
kınadığımızı açıkça ifade ettik ve bu iki
olayla alakalı da Hükûmetimiz, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımız gerekli açıklamaları yaptılar ve bu iki
olayın hukuki süreç noktasında takipçisi olacağını
ifade etti. Kaldı ki kadın milletvekillerimizin de burada, bu konuyla
alakalı yaptığı açıklamalar da ortadadır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O
zihniyete TRTde program yaptırıyorsunuz, program; teşvik
ediyorsunuz o zihniyeti.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, size bir
zihniyet söyleyeyim mi: Genel Başkanlarının grup
konuşmasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza
karşı sarf ettiği kelimeleri gruplarında
alkışladılar; zihniyet bu.
MUSA ÇAM (İzmir) Onu hangi anlamda
söylediğini biliyorsunuz siz; biliyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Önce Genel
Başkanınızı bir telin edin, ona kadına karşı
nasıl söylem kullanacağını bir öğret, ondan sonra
çıkıp bize karşı konuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Onun hangi anlamda
söylendiğini biliyorsunuz, çarpıtmayın, çarpıtmayın.
Hangi anlamda söylediğini çok iyi biliyorsunuz, çarpıtıyorsunuz
bunu.
BAŞKAN Sayın Çam, lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, ne yazıyor: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. Kim demiş? Gazi Mustafa Kemal Atatürk
demiş. Milletten korkmayın. Başkanlıkla alakalı,
Cumhurbaşkanlığıyla alakalı mesele milletin önüne
gidecektir, millet bu noktada kanaatini hangi yönde kullanırsa herkes buna
tabi olacaktır. Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir, hatırlatayım, büyük yazılmış, unutulmuş
olabilir.
Bir ikincisi: Değerli milletvekilleri,
bakınız, burada, FETÖyle alakalı, bu yapının örgütsel
bir yapı olduğu ortaya çıktıktan sonra AK PARTİ
iktidarı ve AK PARTİ olarak ortaya koyduğumuz mücadele
ortadadır. Peki, bunun bir örgüt olduğu, bunun gizli bir şekilde
devletin içerisine sinmeye çalıştığı ortaya
çıktıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi ne yapmıştır?
Ben söylemiyorum, Genel Başkanları söylüyor.
Bakın -Birgül Ayman Güler- bunları daha
önce de söylemiştim, Sayın Hatip, bunları okuyun.
MUSA ÇAM (İzmir) Başka malzeme yok mu,
başka malzeme yok mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Cemaatle -o zaman o
ifadeyi kullanıyor- FETÖyle iş birliği yaptık. Kendileri
söylüyor, biz söylemiyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) Nerede o, nerede o, Birgül
Hanım nerede şimdi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Hüseyin
Aygün ne diyor, biliyor musunuz: Ben milletvekiliyken Fetullah Gülen
cemaatini eleştirmek AKPye yarar. diyerek uyaran ve eli boş dönen
Kemal Kılıçdaroğludur. Kemal Beyin hemşehrisidir
kendisi, Tunceli Milletvekilidir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Dön de
bitsin bu hasret. diye söyleyen kimdi? Samanyolunda cemaate yardım
toplayan kimdi? Samanyolu TVde cemaate yardım toplayacak
MEHMET MUŞ (Devamla) Fetullah Gülenle beni
uyardığı günü size söyleyeyim mi? diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Ali İsmail
Korkmazın toprağa verildiği gün kılavuzunu
Gürsel Tekin,
telefonu açan oydu. Bakın
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir şey daha
BAŞKAN Süreniz bitti yalnız Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bitiyorum.
Bakın, burada fotoğraf
göstereceğinize alın şu fotoğraflara bir bakın. Ne
zaman bu?
LEVENT GÖK (Ankara) Neymiş o?
MEHMET MUŞ (Devamla) 19 Mart, yerel
seçimlerden on gün önce. Kimin kanalı? FETÖnün kanalı.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Orada çıkıp
Türkiyenin Başbakanıyla alakalı şunu söylüyor
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O
kanalın açılmasına RTÜK izin verdi, RTÜK
MEHMET MUŞ (Devamla) Yurt
dışına kaçmaktan başka çaresi yok. Erdoğan için
söylüyorum, kaçsa da onu bu ülkeye getireceğiz.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Erdoğan burada ve ülkesinin başında. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ya siz ne durumdasınız?
BAŞKAN Sayın Muş, süreniz bitti,
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Muş...
MEHMET MUŞ (Devamla) Detaylarını
isterseniz anlatayım, Hanım Büşra Erdal da burada.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Çok memnun oldum,
çok memnun oldum. Onu 10uncu defa
MEHMET MUŞ (Devamla) Bak, Hanım
Büşra Erdal burada, anlatayım bunları, anlatayım
detaylarını.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Önce Hüsnü Beyin
sataşmadan dolayı bir söz hakkı var, ondan sonra ben talep
edeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisine sataştım.
BAŞKAN Hüsnü Bey, sizi dinleyelim. Hangi
konuda sataştılar size?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkanım, ben ne söylediğimi biliyorum. Sayın hatip, grup
başkan vekili benim hiç söylemediğim şeylerden bahisle
konuşuyor; bir. İki, 10uncu defa aynı şeyleri gösteriyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz de
aynısını gösteriyorsunuz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Şimdi, Birgül
Ayman Güler şu anda milletvekili değil.
BAŞKAN Şimdi, bakın, ona grup
başkan vekiliniz cevap verebilir, konuşabilir.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Hayır efendim,
ben konuşacağım.
BAŞKAN - Sizin şahsınızla ilgili
ne söyledi?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Benim
şahsımla ilgili söylediği ortada, söylemediğim şeyi
söylüyor. Ne alakası var? Ben ne söylediğimi biliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben Cumhuriyet Halk Partisini eleştirdim.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ben ne
söylediğimi biliyorum. Fetullah Gülen örgütüyle olan ilişkiyi
söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun iki dakika.
10.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurtun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın
Mehmet Muş Bey, şimdi, burada belki 10uncu defa aynı
şeyleri söylüyorsunuz. Bakın, Fetullah Gülen terör örgütü.
dediğiniz örgüte ne zaman Terör örgütü. dediniz? 17-25 Aralıkta
yani 17-25 Aralıktan önce bu örgütle iç içe olduğunuzu, irtibat
hâlinde olduğunuzu, iltisaklı olduğunuzu kabul ediyorsunuz,
kendiniz söylüyorsunuz. Şimdi, 17-25 Aralık 2013ten önce eğer
bu örgütle beraberseniz 2010dan beri bu örgütle mücadele ederken beni
yalnız bıraktılar. diyen Sayın
Cumhurbaşkanınızın lafını nereye
koyacağız? Eğer siz 2010dan beri bu örgütle mücadele
ediyorduysanız 2013te
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz ne yaptınız,
sen onu anlat. İktidar değil de siz ne yaptınız?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Biz iktidar
değiliz beyefendi, siz herhâlde kendinizi hâlâ muhalefet zannediyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz muhalefet olarak
ne yaptınız?
BAŞKAN Sayın Bozkurt
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Siz
iktidarsınız, yetki sahibi sizsiniz. Şimdi
BAŞKAN Sayın Bozkurt, beni dinler
misiniz lütfen?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Buyurun
Başkanım.
BAŞKAN Siz sizinle ilgili olan sataşmaya
cevap vereceksiniz ama siz başka türlü bir şey yapıyorsunuz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Söylüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hanım
Büşra Erdal burada. Bak, Hanım Büşra Erdal da burada. İlk
ziyaret CHPye.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) 2013
yılında Türkçe Olimpiyatlarında bugünkü reisiniz
çıkıyor kürsüye, diyor ki: Sayın Hocam, dön artık, gel,
bitsin bu hasret.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İlk ziyaret
CHPye.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sizin şimdi
bu kadar şey ortadayken iktidarda olmayan bir partiyle ilgili 10uncu defa
aynı fotoğrafları göstererek varacağınız hiçbir
yer yok. Benim sorduğum soruya cevap vereceksiniz Sayın Mehmet
Muş. Ben diyorum ki: Siz Fetullahçı terör örgütüyle de siz PKKyla da
siz IŞİDle de iç içesiniz, irtibat hâlindesiniz. Gelin, bunun
cevabını verin burada.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değiliz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Aynen, irtibat
hâlindesiniz, öylesiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değiliz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sevimli çocuklar.
diyen sizsiniz, ben değilim.
BAŞKAN Sayın Gökü dinleyeceğim
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değiliz.
BAŞKAN - Önce Sayın Gökü dinlemek
istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
isterseniz Sayın Naci Bostancıya söz verin, o
konuşmasından sonra belki bir tekrar söz alma hakkımı
kullanmayayım. O bir değerlendirmede bulunsun ondan sonra şey
yapalım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim
anlayışınızdan dolayı.
Sayın Bostancı, sizi dinleyelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Levent Beye
öncelikle zarafeti için teşekkür ediyorum.
Biraz önceki konuşmacı, ismime de
atıfla, benim söylediğim yüzde 49-50 değerlendirmesini
kastetmediğim bir bağlama taşıdı vermiş
olduğu örnekte. 69a göre sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
11.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Atatürk, İstiklal Harbini verirken kime
güvendi? Millete güvendi. Güvendiği milletin, oyuyla bir despotu, bir
diktatörü iş başına getirmeyeceğini Atatürk bilmiyor muydu?
Biliyordu. Sonuna kadar bu millete güvendiği için, bu millet Atatürkün
arkasında olduğu için biz bu millî mücadeleyi verdik. Şimdi,
Atatürkün söylediği lafları aynı zamanda millete yönelik bir güvensizlik
şeklinde takdim etmeyi, Atatürkle bu kadar bağdaşık,
geçmişi olan ve siyasette bunu sürekli dile getiren bir siyasi partinin
takdirlerine bırakıyorum. Atatürk her zaman millete güvendi, Atatürk
gelecekte de bu millete güvendi, açın bakın, fikirlerine bakın.
Ama millete güvenme konusunda tereddütte olan, o dönemin siyasi atmosferi
içerisinde beni bağışlayın, siz
açtığınız için konuyu söylemek durumundayım- CHPdir
ve seçimlerde milletvekillerini tek parti zaten- nasıl aday gösterdiğini
iyi bilmeniz lazım.
MURAT DEMİR (Kastamonu) 7 Haziran Kastamonu,
birinci sıra adayı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Tek bir örnek
vereceğim, Yahya Kemal büyük bir şairdir, büyük bir
edebiyatçıdır, vekillik de yapmıştır. İlk önce
Yozgat vekilliği yaptı, sonra Tekirdağ vekilliği
yaptı, sonra da İstanbul vekilliği yaptı. Bütün
bunları yaparken de İstanbul hariç hiçbirine gitmemiştir emin
olun çünkü o dönem içerisinde, halkın seçtiği milletvekilleri
üzerinde herhangi bir fikri, etkisi, böyle bir şey aramıyor.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) O da
yanlış Hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakılan
tek kişi var, Paşamız. Dönemin atmosferi tabii,
Paşamız da şöyle diyor: Ben, milletvekillerimin öyle
farklı fikirlerde olmasını filan düşünmem. Bir tabur gibi
düzenli bir şekilde arkamdan gelecek.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Propaganda için
yapılıyor.
BAŞKAN Sayın Özkan...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Bu
yanlış, bu yanlış bilgi, doğru değil bu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ne de olsa
askeriyeden geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı,
teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bugün de
halkın seçmesi, klasik demokrasiye ilişkin değişimlere
bakınız.
Hepinize saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Erzincan
milletvekilleriniz nerede oturuyor Sayın Bostancı?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Bu
yanlış bilgi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hepinizi Saray
atıyor, hepinizi Saray atıyor, Saray.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Yanlış
söylüyor, doğru değil.
BAŞKAN Sayın Özkan, Grup Başkan
Vekilinizi dinliyorum. Lütfen...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Ama tarihî bir
yanlış söylüyor.
BAŞKAN E, lütfen... Şimdi söz Grup
Başkan Vekilinizde. Lütfen Sayın Özkan...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) O dediği
şey doğru değil Hocanın.
BAŞKAN Biz gündemimize bağlı kalmak
durumundayız.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) O dönemde seçim
yapılırdı.
BAŞKAN Gündemimize bağlı kalmak
durumundayız.
Sayın Gök, sizi dinliyorum.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Grup Başkan Vekilinin
söyledikleri de yanlış.
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Ben onu düzeltecek
zannettim. Hoca tarihi çarpıttı.
BAŞKAN Lütfen...
Sizi dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
az önce konuşan hatiplerin sözlerinde, partimize, Genel
Başkanımıza ve mensuplarımıza yönelik ithamlar ve
iddialar vardır.
BAŞKAN Buyurun iki dakika Sayın Gök.
12.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; elbette yaşadığımız
günler ileride tüm -bütün- çıplaklığıyla gerçeklerin ortaya
çıkacağı bir şekilde tartışılacak ve bütün
gerçekler berrak bir şekilde ortaya çıkacaktır. Cumhuriyet Halk
Partisi bu devleti kurdu. Emperyalizme karşı verdiği
bağımsızlık savaşıyla Türkiye'yi kurduğu
zaman Atatürkün kafasında tek bir model vardı: Çağdaş
uygarlık seviyesi, halk egemenliği ve laik cumhuriyet. Ve nitekim,
Atatürkün ve silah arkadaşlarının öncülüğünde, Türkiye,
tek partiden çok partiye dönüşü sancısız bir şekilde
yaşadı ve İsmet İnönü katıldığı ilk
seçimde yenildiği anda önünü ilikleyerek de iktidarı teslim etme
basireti ve becerisini gösterdi. Bizim aradığımız demokrasi
ve olgunluk anlayışı burada.
Şimdi, cumhuriyeti kuranların tek partiden
çok partiye getirdiği bir Türkiye'yi, siz, çok partili sistemden bir tek
parti ve tek adam rejimine indirgeyen bir kanun teklifini bugün verdiğiniz
anda Cumhuriyet Halk Partisine demokrasi dersi vermeye hiç
kalkışmayın, hiç kalkışmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün tarihî bir gündür, Türkiyenin yüz kırk
yıllık parlamenter rejimine ilişkin bir saldırı
yapılmaktadır. Bu saldırıyı biz, inşallah,
halkımızla beraberle püskürteceğiz. Türkiyenin hak ettiği
gibi, laik cumhuriyet ekseni üzerinde demokrasiyi, insan haklarını
taçlandıracağız, bunu yapacak gücümüz var ama sizlerin, Fetullah
Gülen konusunda Cumhuriyet Halk Partisine ders verecek hiçbir yanınız
yok, hiçbir şekilde.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Adana mitingini
hatırlatırım size.
LEVENT GÖK (Devamla) Başından beri
aynı menzile gittiniz, aynı menzilde yürüdünüz ve bu kadroları
sizler yerleştirdiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Danışmanlara
bakın, danışmanlara.
LEVENT GÖK (Devamla) 81 ilin emniyet müdürünün
79unun FETÖcü olduğunu ben mi söyledim? Sizin İçişleri
Bakanınız söyledi. Eğer varsa yanlış Cumhuriyet Halk
Partisinde, Cumhuriyet Halk Partisi bu yanlışların üzerine
gider, asla bir tek yanlışı olmayacak şekilde yoluna devam
eder ama siz içinize bakın. Örneğin, Şaban Dişli, Mehmet
Dişli, sorguluyor musunuz bunları? Genel Başkan
Yardımcınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Mehmet Dişli, darbenin
en önemli kilit ismi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Sorgulamadığımızı nereden biliyorsunuz? Sorguluyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Suçlanan kişinin
Şaban Dişliyle ne alakası var?
LEVENT GÖK (Devamla) Genel Başkan
Yardımcısı Şaban Dişli orada. Bunları
sorgulamadığınız müddetçe, bu hesaplaşmayı
yapmadığınız müddetçe Cumhuriyet Halk Partisi
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sizin Genel
Başkanınızın danışmanı FETÖcü diye Genel
Başkanınız mı suçlu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Kılıçdaroğlunun kardeşi de bir şeyler söylüyor o
zaman, ne olacak?
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Devamla)
hiçbir iddia yerini bulmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Başkanım, söz istiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Levent Bey
hukukçudur. Kayıtlara geçmesi için hatırlatıyorum, suçların
şahsiliği diye çok temel bir ilke var.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Doğrudur. Aynı
şey bizim için geçerli değil midir?
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın Turpcu,
buradasınız galiba. Sayın Turpcu, sisteme girer misiniz lütfen
soru-cevap bölümünde soru sorabilmeniz için.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sekizinci
olarak Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yarayıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sayın
Başkanım, AK PARTİli kadınlar olarak bize de söz
verseydiniz çok mutlu olurduk.
CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçmişte Başbakanlık Basın
Müşavirliği görevinde bulunan bir yazarın sözleriyle, bir
alıntıyla başlamak isterim: AK PARTİ iktidarının
en başarısız olduğu iki alan varsa bunlardan kesinlikle bir
tanesi kültür ve sanat alanıdır. der. Tartışmaları
yıllarımızı yedi ama bir arpa boyu bile mesafe
alamadık. Ortada büyük bir hayal kırıklığı, koca
bir fiyasko var. Sorumlusu da AK PARTİnin gelmiş geçmiş Kültür
Bakanlarıdır. Çok doğru ve çok yerinde bir tespittir, bu
tespite katılıyorum.
Sanat tükürülecek bir şeydi sizin için, öyle
tanıştık sanata bakışınızla. Sonrası
geldi zaten. Kurucu lideriniz için bale, belden aşağı bir
şeydi ve beğenmediği heykel de ucube. O nedenle, kültür ve sanat
dünyanızda operaya da, baleye de, müziğe de, resme de, heykele de yer
yok. Temsil ettiğiniz zihniyetin taraftarları Anadolunun dört bir
yanında heykelleri parçalamakta, sanatçıların kokteyllerine
baskınlar düzenlemektedirler. Kültür Bakanından bu konuyla ilgili tek
bir yanıt göremedik. Zaten görevinizdi de.
Hadi yol yaptınız, köprü
yaptınız, bunlarla övünüp duruyorsunuz. İstanbulun silüetine
hançer gibi saplanan Gökkafes hâlâ yerli yerinde duruyor ama. Sultanahmetin,
Ayasofyanın muhteşem görüntüsüne bir hançer de siz
sapladınız. Zira, Zeytinburnundaki gökdelenler sizin
iktidarınızda yapıldı. Hasılıkelam, estetik
hiçbir değer yaratamadınız.
Nazilerin propagandisti Goebbels ne diyor, kesin
biliyorsunuzdur: Kültür lafını duyunca elim hemen cebime gidiyor.
der. Goebbelsin günümüzdeki hayaleti olarak duruyorsunuz
karşımızda.
Evet, on dört yıllık
iktidarınızın kültür ve sanat politikası tek kelimeyle
kocaman bir hiçtir ve bu hiçlik bayağılık olarak kendisini
topluma dayatmaktadır. Bu nedenledir ki bugün sanatı ve
sanatçıları baskı ve sindirme politikalarıyla susturmaya
çalışıyorsunuz. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki özgür
düşüncenin taşıyıcı unsuru kültürdür, sanattır.
Osmanlının
yıkılışına giden süreçteki sancılarını
yaşatıyorsunuz memlekete. Tanzimat Döneminin meşhur
tartışmasıdır Batının yasalarını
taklit edelim; silahını, teknolojisini alalım ama kültürünü,
sanatını, özgür düşünce ortamını asla. O dönemin
yönetici takımının körlüğü sizde de var. Dedim ya, özgür
düşüncenin taşıyıcı unsuru sanattır, kültürdür. O
teknolojiyi, o yasaları üreten o özgür düşünce ortamıydı.
Ve sanat özü itibarıyla muhaliftir, devrimcidir. Muhalif olduğu için
de hışmınızı üzerine çekmektedir.
İktidarınız süresince sanat
camiasına, darbe yıllarında bile görülmemiş bir hınçla
saldırıyorsunuz, müzisyenlerin parmaklarını
kırıyorsunuz, kulak zarını patlatıyorsunuz. Salonsuz
bırakılan sanat kurumları ve sanatçılar, kitapları
yasaklanan yazarlar, filmleri sansürlenen sinemacılar, heykelleri
kırılan heykeltıraşlar, Gezi direnişine destek
verdiği için ödenek alamayan tiyatrolar, tiyatrocular
15 Temmuz darbe girişimi sonrası
çıkarılan KHKlarla, sanatı hedef tahtasına oturttunuz,
birçok sanatçıyı açığa aldınız,
bazılarını da ihraç ettiniz. Bu sanatçılardan Ragıp
Yavuz, 12 Eylül faşist cuntasınca yine mesleğinden
uzaklaştırılmış ve on üç yıl ülkesinden uzak
kalmak zorunda kalmıştır.
Başta Jiyan TV ve Kürtçe çocuk kanalı
Zarok TV olmak üzere Kürtçe yayın yapan kanalları
kapattınız. Darbeyi Kürt çocukları mı
yapmıştı Allah aşkına?
Bunlarla da yetinmediniz, darbeyi fırsat bilip
Hayatın Sesi, İMC TV, Yön Radyo gibi birçok muhalif televizyon
kanalının ekranlarını kapattınız; radyoları
kapatmaya yönelik her türlü girişimde bulundunuz. Evrensel Kültür dergisi
başta olmak üzere birçok derginin ve kültür sanat alanında faaliyet
gösteren onlarca derginin kapısına kilit vurdunuz. Bu faşist
uygulamalarla övündünüz bir de. Bakanınız Vurduk kilidi geçtik,
sıkıysa açsınlar. dedi. Tebrikler, tıpkı 12 Eylül
darbecileri gibi şimdiden tarihe geçtiniz.
Bu kadar değil tabii ki, Grup Yorumun
Bağımsız Türkiye konserlerini peş peşe
yasakladınız. Hıncınızı alamadınız,
çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezine
sürekli baskınlar düzenlediniz, operasyonlar düzenlediniz, gözaltına
altınız, yetmedi 5 kişiyi tutukladınız.
Gezi direnişi süresince duruşu nedeniyle
Levent Üzümcünün Şehir Tiyatrolarındaki görevine son verdiniz.
Oyunlarını sergileyebileceği salonlara izin vermeyerek intikam
aldınız. O, yine de sanat tutkusundan vazgeçmedi.
Sosyal medya hesapları üzerinden
sanatçılar fişlenmekte. Sanat kurumlarına yevmiyeli oyuncu
alırken dahi, sosyal medya hesaplarındaki
paylaşımlarına göre iş veriyorsunuz. Reise biat varsa
iş var; biat yoksa iş yok. Dönemin özeti budur.
Madımak katliamında yakılarak
öldürülen yazar Behçet Aysana öfkeniz hiç dinmemiş olmalı ki ne
yazık ki kızı Eren Aysanı da Kültür
Bakanlığından attınız. İnsani duyguların
bile artık size yük olduğu anlaşılıyor.
Antidemokratik uygulamalarınızın
hangisini sayayım? Hele bir Devlet Tiyatroları Genel Müdürünüz var ki
evlere şenlik. Kendisini uluslararası festivalde devlet
parasıyla turistik gezi yapmasıyla tanırız. Sanatçı
yönünü pek bilmediğimiz bu zat çeşitli illerdeki sahneleri arayarak
pek çok sözleşmeli oyuncunun işine son verilmesini isteyecek kadar
kraldan çok kralcılık yapmıştır. Son icraatı, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra Devlet Tiyatrolarında yabancı
oyunları repertuvardan çıkarması olmuştur. Yerli oyunlara
ağırlık vererek millî duruşumuzu güçlendirecekmiş,
sanki darbeyi yapanlar Hamleti izledikten sonra darbeye karar vermiş
gibi!
Yaşar Kemal sizin döneminizde Kültür ve Sanat
Büyük Ödülünü alırken etkileyici bir konuşma
yapmıştı, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan da epey
alkışlamıştı, şöyle diyordu: Dünya bir çiçek
bahçesidir, o bahçeden bir çiçeği kopardığınız an bir
rengi, bir zenginliği yok edersiniz, dünyayı
çoraklaştırırsınız.
Sanat özgürlüktür, sanat
yaratıcılıktır; sanat düşünmenin, sorgulamanın,
üretmenin ve paylaşmanın temelidir; hayatınızın can
damarıdır, Türkiye halklarının sesidir, soluğudur. Bu
damarı da kurutursanız bu ülkeyi yaşanmaz bir çöle çevirirsiniz.
Yasakla, sansürle, tek tip sanatla, kültürle çıkacağınız
yer bir lalezar değil, çöl olacaktır. Velhasıl gittiğiniz
yol yol değil, bu yoldan geri dönün.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son olarak
Antalya Milletvekili Sayın Devrim Kök konuşacak.
Buyurun Sayın Kök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DEVRİM KÖK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, Almanyada
şahsınıza yapılan haksızlığı ve
hadsizliği kabul etmemiz mümkün değildir. Ben bu konuyu
kınayarak sözlerime başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
DEVRİM KÖK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, kısaca kültür hakkında görüşlerimi ben de
sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha sonra, bir Turizm Komisyonu üyesi
olarak ve bir Antalya milletvekili olarak Sayın Bakanıma turizmle
alakalı düşüncelerimi anlatacağım, dinlemelerini istirham
ediyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, kültürel
ve sosyal kalkınma olmadan ekonomik kalkınmanın olması
mümkün değildir. Türkiye büyük bir tarih ve kültür birikimine sahip bir ülkedir.
Ulusal kültürümüz içindeki dil, din, inanç ve köken
farklılıkları bizim zenginliğimizdir. İleri
demokrasinin gereği de bu farklılıkların ulusal bütünlük
içinde özgürce yaşamasını sağlamaktan geçer ancak sosyal ve
kültürel kalkınmayı gerçekleştirmeden Türkiyenin de ileri
düzeyde demokratikleşmesi mümkün olmayacaktır. Sanata ve
sanatçıya saygı duymayan bir toplumun kendisine de saygısı
olmaz. Sanatçı evrenseldir. Sanatçı yaratıcı ve
ayrıcalıklı olmalıdır, sanatçı özgür
olmalıdır, sanatçı aykırı olmalıdır ve bu
kimseyi rahatsız etmemelidir çünkü sanatçı yenilikçidir,
yaratıcıdır; dahası, devrimcidir. Gerçek bir sanatçı
bağnaz ve tutucu olamaz.
Bakın sayın milletvekilleri, bir insan
duyduğu bir müzikten, dinlediği bir şiirden, okuduğu bir
kitaptan etkilenip yaşamını yeniden şekillendiriyorsa bunun
adı sanattır, bunun adı devrimdir. Ancak bireyler gelişirse
toplumun da gelişmesi mümkün olacaktır. Bugün ülkemizde cumhuriyetin
ilk yıllarındaki sanata ve sanatçıya verilen değeri görmek
maalesef mümkün değil. Eğer Avrupa Rönesans ve Reformu
yaşamasaydı bugünkü gelir seviyesine, bugünkü refaha, bugünkü kültüre
ulaşabilir miydi? Bu nedenle sanatı ve sanatçımızı
gözümüz gibi korumaya ihtiyaç var.
Sayın milletvekilleri, Meclise
taşınan bir yasa tasarısıyla arada Devlet Tiyatrosu, Devlet
Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası, Halk Dansları
Topluluğu ve Devlet Çoksesli Korosunun da bulunduğu 50yi
aşkın sanat kurumu kapatılmak isteniyor. Yılların emek
ve özverisiyle oluşturulmuş bu kurumların yok edilmesi, kültür
ve sanat yaşamımıza vurulacak en büyük darbedir.
Değerli milletvekilleri, turizm konusunda
siyaset yapmak istemiyoruz. Turizm özellikle bizim bölgemiz için çok önemli.
Turizm ve tarım konusu siyaset üstü bir olaydır bizler için.
Maalesef, turizm son otuz yıldır en kötü zamanlarını
yaşıyor. 2015 ve 2016dan sonra 2017 de umut vermiyor. 2015te
Türkiyeye 36 milyon yabancı turist geldi, 2016da bu sayı 25 milyon
civarında kaldı, ilk on ayda 11 milyon turist kaybetmiş olduk.
2017yi kurtarmak için gelen turist sayısının yüzde 40
artmasına ihtiyaç var ama maalesef bu mümkün değil. Sektör
temsilcilerinin en büyük endişesi, uygulanan yanlış politikalar
nedeniyle Avrupa ülkelerindeki İslamofobinin yerini Türkofobiye
bırakması, Türkiyenin Kuzey Avrupa ülkeleriyle aynı kategoride
değerlendirilmesi.
Türkiyede 1.300 tane otel satılığa
çıktı, 30 otel borçla battı. En fazla satılık otel,
daha çok Rusya pazarına bağlı turizm faaliyeti yürüten
Antalyada yer alıyor. Antalyadaki satılık otel
sayısı 410. Bunların 120 tanesini 5 yıldızlı
oteller kapsıyor. Sektörde istihdam edilen 10 binlerce çalışanla
birlikte 400 bin kişi ekmeğini kaybetmenin arifesinde. Avrupa
ülkeleri, vatandaşlarına, güvenlik gerekçesiyle Türkiyeye
gidilmemesi yönünde telkinlerde bulunuyor; gelen turistler de otelden
dışarıya çıkmıyor. Şimdiye kadar bir ciddi çözüm
üretilemedi. Birinci örneğim şu: Çok çarpık gelişmeler
oluyor maalesef. G20 zirvesi, biliyorsunuz, ülkemizde toplandı. İki günlük
bir programdı, bu iki günlük program için harcanan para 536 milyon lira.
Hükûmetin Turizm Eylem Planı açıklarken verdiği rakam ise 255
milyon TL değerli milletvekilleri. Yani, iki günlük program için 563
milyon lira, milyarlarca dolar gelir getiren sektörün kurtuluşu için
yapılan yardım ise 255 milyon lira.
İkincisi ise Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi. Bakanlığa ayrılan bütçe 3,5
milyar TL. Bakanlıklarüstü Diyanet İşleri
Başkanlığı için ayrılan bütçe ise 7 milyar TL. Diyanet
Bütçesi Bakanlığın bütçesinin 2 katı. Sayın
Cumhurbaşkanına Tunustan alındığı söylenen
uçağa ödenen para 79 milyon dolar, turizmin krizden çıkması için
getirilen paketten çok daha fazla bu miktar. Anlaşılan o ki, turizmde
yaşanan kriz bir uçak kadar önem taşımıyor. Bu rakamlar
milyonlarca kişinin geçim kaynağı olan turizm sektörünü Hükûmetin
nasıl değerlendirdiğine somut bir örnek maalesef.
Turizm planlanmasındaki
çarpıklaşmayla alakalı bir örnek de Antalyanın Manavgat
ilçesinden vermek istiyorum. Sayın Bakan, burası, Manavagatın
Ilıca beldesi; bir turizm merkezidir, cennet bir köşedir. Orada,
bütünşehir yasası çıkmadan önce Meclisin aldığı
bir karar var. Bütünşehir yasası çıkmadan, köy tüzel
kişiliğine ait olan bir alanı daha sonradan üniversite
yapılması için ayırmışlar ama bugünlerde orada bir
cezaevi yapılma projesi tartışılıyor. Sizi, lütfen, bu
konuya müdahale etmeye çağırıyorum. Bir turizm
yerleşkesinde, hemen yan tarafında 450 tane villanın olduğu
ve burada İngiliz vatandaşlarının çoğunlukla
yaşadığı, çok kısa mesafelerde beş
yıldızlı otellerin olduğu, sahile çok yakın bir alanda
Allah aşkına hangi mantıkla cezaevi yapılmaya
çalışılıyor, bunu anlamak mümkün değil. Ama sizden
istirhamım şudur ki: Turizm Bakanı olarak bu olaya müdahale
ediniz. Yani, cezaevi yapılacak bir sürü alan var, gidilip farklı bir
yerde cezaevi yapılabilir.
Başka bir konu, bakınız, turizm bu
işle geçimini sağlayan insanların sorunu değil sadece. 2015
yılındaki dış ticaret açığımız 63
milyar dolar, turizm geliri 31 milyar dolar. Başka bir deyişle,
dış ticaret açığının yarısını
turizmden karşılıyoruz. İhracat gelirlerinin yüzde 22si
turizmden geliyor. Turizmde kaybettiğimiz her kuruş turizmle
uğraşmayan vatandaşların da aynı zamanda cebinden
çıkıyor.
Sayın Başkan, süre kısıtlı
olduğu için EXPO konusuna da -Sayın Bakan- bir iki cümleyle
değinmek istiyorum. EXPO hepimiz için çok önemli bir projeydi. Yani sadece
Antalya için değil Türkiye için bir imaj projesiydi fakat beklentilerimizi
asla bulamadık. 5 milyon ile 8 milyon arası turist gelecek, 1 milyar
euro gelir elde edilecek bir projede fiyaskoyla
karşılaştık.
Maalesef, EXPOya kaç ülke katıldı, kaç
tanesinin finansını biz sağladık, ne kadar para
harcandı, bunun hakkında hiç fikir sahibi değiliz. Defalarca bu
konuya dair soru önergesi vermeme rağmen hiç cevap alamadım. En son,
Bilgi Edinme Yasasından yararlanarak Sayın Başbakana
gönderdiğim bu soru önergesine cevap olarak Devlet gizlilik kararı
vardır, bunu açıklayamam. gibi ilginç bir yazıyla
karşılaştım. Bunun neresi devlet sırrıdır
anlamak pek mümkün değil.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki bunların çözümü olacak. Hep sorunları
konuşuyorsunuz ama çözüm öneriniz nedir? dersiniz diye ben Antalyada ve
Türkiyedeki turizmin önde gelen isimleriyle konuştum ve onlarla altı
tane üst başlıkta çözüm önerileri oluşturduk.
Bunlardan birincisi şu: Bu sezonu, bir defa
geçmişi geride bırakalım ama en azından 2017yi kurtarmak
adına yeni bir yol izleyelim; temalı, destinasyon bazlı bir
tanıtım kampanyası yapalım. Türkiye'nin imajını
alt bileşenlere mutlaka bölelim. Buna ihtiyaç var, mümkünse bölge bölge
ayırmaya ihtiyaç var. Nedeni şudur: Doğuda olan bir olay
Antalyada veya İstanbulda olmuş gibi gösteriliyor maalesef
dış basında ve imajımız topyekûn yok oluyor. Eğer
bunları biz bölge bölge ayırırsak inanın çok ciddi
katkı yapacak. Uçaklara yapılan yakıt desteği mevcut
hâliyle yeterli değil. Kişi bazlı sisteme geçmekte hayati önem
var. Bu katkı, turist operatörlerinin getirdiği turist
sayısına göre yapılmalı. Dördüncüsü: Klasik pazarlara
verilen teşvikler ile yeni oluşan pazarlara verilen teşvikler
aynı oranda olmamalı, yeni oluşan pazarlardaki 1 euroluk, 2
euroluk fark bile tercih etme noktasında ciddi katkı verecektir.
Rusya pazarı bizim için çok önemli. Rusyayla
son gelişmeleri olumlu buluyoruz ama bunları daha da
geliştirmeye ihtiyaç var.
Yalnız, Sayın Bakanım, bu konuyla
ilgili bizim bir çözüm önerimiz olacak: Rusyada, bütün bu gelişmelere
rağmen vatandaşların bir beklentisi var. Rus
vatandaşları yetkili bir ağızdan Türkiye'yle ilişkilerin
normalleştiğine dair bir açıklama yapılmasını
bekliyor. Sembolik olabilir ama şunda yarar görüyoruz: Eğer Rusya
Federasyonunun Türk vatandaşlarına uyguladığı vize
kaldırılır ise bu olay belki sembolik olabilir ama Türkiye'yle
Rusya arasındaki ilişkilerin normalleştiğine dair bir veri
olacaktır. Bu, sektörde ciddi bir güveni kazandıracaktır diye
düşünüyoruz.
Altıncısı, hepsinin toplamı ve
en önemlisi de şu; hepimiz şu konuda hemfikiriz diye
düşünüyorum: Turizm çok önemli bir sektör, ülke ekonomisine ciddi
katkı yapıyor, bu denli önemli bir sektör bir defa ulusal bir
politikayla, yürütülmeli. Yani muhalefetiyle iktidarıyla hep beraber,
sürdürülebilir, millî, ulusal bir turizm politikasıyla yürütülmeli.
Bakanlar değiştikçe stratejiler değişmemeli, bakanlar
değiştikçe stratejiler, yöntemler değişmemeli,
sürdürülebilir politikalar olmalı. Eğer lütfederseniz ben bir Turizm
Komisyonu üyesi olarak Komisyonun hiç toplanmadığından
şikâyetçiyim Sayın Bakanım yani bundan sonra -bakanlar
değişiyor- sıkça bir araya gelelim, bizler katkı yapmak
istiyoruz. Yani ülkenin, özellikle turizm sektörünün bu içinde bulunduğu
durumda çıkış noktasında katkı yapabileceğimize
inanıyoruz. Eğer lütfederseniz gelip bunları size anlatmak
isterim.
Konuşmamı bitirmeden önce, son olarak,
Efendim, turizm ve kültür konusuyla bunun ne alakası var? diyeceksiniz
ama çok alakası var. Siyasi nezaket gereği, çerçevesinde anlatmaya
gayret ettim ama geçenlerde sayın bakanlardan bir tanesi şunu söyledi
bu, bütçelerden filan çok önemli bir şey değerli milletvekilleri-
Atatürke külhanbeyi dedi bakanın bir tanesi. Ya, şimdi, Türkiye
Cumhuriyetinde bakansınız, bir bakan ağzından çıkan
her söze dikkat etmeli.
Şimdi, o sayın bakan gibi olan kafalardan
Atatürkü anlamasını beklemiyoruz ama hiç olmazsa öğrenmeye gayret
et. Atatürkün, bizim Atatürkü anlatmamıza ihtiyacı yok ama
şunu ben burada sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bakın, bu, UNESCOnun 152 tane ulusun oy
birliğiyle alınmış karar metnidir değerli
milletvekilleri. Yani bu karar metnini okumak istiyorum size: Uluslararası
anlayış ve iş birliği, barış yolunda çaba
göstermiş üstün bir kişi, olağanüstü devrimler
gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve
yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan
haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü,
bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, ırk
ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı; modern Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu. (CHP sıralarından alkışlar) Yani
Sayın Bakan hiç olmazsa bunları öğrensin. O Bakana bir tek
lafım şu: Atatürk öyle büyük bir liderdir ki askerine Kurtuluş
Savaşında ölmeyi emretti ama hiçbir şehidin babasına
Askerlik yan gelip yatma yeri
demedi, Atatürk Köylü milletin efendisi.
dedi ama hiçbir köylüye Ananı da al git. demedi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kök.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, şahsı adına lehte olmak
üzere ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitile aittir.
Buyurunuz Sayın Çitil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET İLKER ÇİTİL
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı görüşmelerinin beşinci turunda şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, 15 Temmuzda demokrasi destanı
yazan ve vatan savunmasında canını veren şehitlerimizi
rahmetle anıyor, yakınlarına ve milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Bunun yanı sıra, yarın idrak
edeceğimiz Mevlit Kandilinin de ülkemize ve tüm İslam âlemine
hayırlar getirmesini yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Bugün, İnsan Hakları Evrensel
Bildirisinin kabul edildiği gün olan 10 Aralık, İnsan
Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyaya
baktığımızda, bugün insanlığın en doğal
ve en temel hakkı olan yaşam hakkının bile elinden
alındığına üzülerek şahitlik ediyoruz, aynen 15
Temmuzda FETÖnün yaptığı, yıllarca PKKnın
yaptığı ve belli bir süredir DAEŞin yaptığı
cinayet ve katliamlar gibi. Hemen yanı başımızda,
sınırımızda, Suriye ve Irakta, Mısırda ve Libyada,
Arakanda, daha doğrusu dünyanın dört bir yanındaki İslam
topraklarında dökülen kanlar da buna bir örnektir. Orada çocuklar
katlediliyor, orada kadınlar katlediliyor, orada Müslümanlar katlediliyor.
Bu böyle bilinmelidir ki hem ülkemiz içerisindeki terörist faaliyetlere
karşı sınır içi, sınır dışı fark
etmeksizin operasyonlarımız kararlılıkla devam edecektir.
Aynı şekilde, tüm dünyadaki mazlum ülkelerin de sesi olmaya devam edeceğiz;
yaptığımız yardımları maddi, manevi olarak da
devam ettireceğiz.
Yine, âlemlere rahmet olarak gönderilen Kutlu
Peygamberimizin dünyayı teşrif edişinin seneidevriyesini idrak
edeceğimiz Mevlit Kandilinin öncesinde, bundan bin dört yüz yıl
evvel Peygamber Efendimiz tarafından tüm insanlık için bildirilen,
yeryüzünün en eski insan hakları beyannamelerinden biri olarak
değerlendirilen, kabul edilen Medine Vesikasının, herkes için
eşit vatandaşlık, eşit insan hakları ve eşit
ibadet özgürlüğü ilkelerini ihtiva etmesiyle yüce İslam dinimizin ve
Kutlu Peygamberimizin insan hak ve özgürlüklerine
yaklaşımının en önemli göstergesi olduğu
kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bütçeleri üzerinde görüşmelerini
tamamladığımız İçişleri Bakanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığımız,
hepimizin malumu olduğu üzere, yakın zamanda yaşanan 15 Temmuz
darbe ve işgal girişiminde önemli görevler ifa etmişlerdir. Her
ne kadar adı geçen kurumlarımızdan, bu aziz milletin
verdiği vergilerle alınan silahları yine milletimize
sıkmaktan imtina etmemiş, vatanını satmaktan ve ihanet
etmekten geri durmamış gafiller çıkmış olsa da, millî
iradesine ve demokrasisine sahip çıkmak adına meydanlara inen
kahraman Türk milletimizin yanında yer alarak omuz omuza mücadele eden
sağduyulu askerlerimiz ve polislerimiz de önemli bir destan
yazmıştır.
Yüzyıllar boyu bu topraklarda hüküm süren
şanlı Türk milleti kendisine yapılan bu ihaneti de asla
unutmayacaktır; aklını kiraya veren, millî ve manevi
değerlerimizi ayaklar altına alan bu ihanet şebekesini de, 15
Temmuz destanını yazan Ömer Halisdemirleri, Erol Olçakları da
asla unutmayacaktır.
Bugün, hamdolsun, emniyet güçlerimiz içlerindeki
hainleri temizlemek ve aklıselim, vatansever gençlerimizi bünyesine katmak
suretiyle daha da güçlü hâle gelmiştir. Ülkemiz milletiyle, askeri ve polisiyle
el ele, yürek yüreğe olmak suretiyle içimizdeki ve bölgemizdeki tüm ihanet
şebekeleri ve adı ne olursa olsun tüm terör örgütleriyle mücadelesini
kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir.
Demokrasi kulvarında siyaset yapmak yerine
çukurları ve dağları işaret eden, bu topraklarda
yüzyıllar boyunca kardeşçe yaşamış milletimizi
birbirine düşürmeye çalışan siyaset
anlayışının da artık itibar görmediğini ve
istenmediğini de bu yüce kürsüden ayrıca vurgulamak istiyorum.
AK PARTİ iktidarlarımızda önem verdiğimiz
en önemli parametrelerden biri de güvenlik politikalarımız
olmuştur. Yakın zamanda milletimizin önüne getireceğimiz Anayasa
değişikliğiyle daha güçlü, daha güvenlikli, daha ilerici bir
sistem oluşacak, üniter devlet yapımız daha da
sağlamlaşarak bölgesinde güçlü ve söz sahibi bir ülke olarak yerini
en üst seviyelere çıkaracaktır.
İçişleri Bakanlığımız,
Millî Savunma Bakanlığımız, Kültür ve Turizm
Bakanlığımızla birlikte bugün görüşmelerini
yaptığımız 7 kurumumuzun hizmetteki etkinliklerini
artıracağına dair kanaatimle bütçe üzerinde lehte görüşümü
belirterek 2017 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çitil.
Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına
yapılacak olan konuşmalara geldik.
İlk olarak İçişleri Bakanı
Sayın Süleyman Soylu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerimiz; hem
Hükûmetimizin hem de İçişleri Bakanlığımızın
2017 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni
ederek sözlerime başlamak istiyorum. Çalışmalarımızın
ülkemiz, milletimiz, geleceğimiz için inşallah herkesin idealleriyle,
hayalleriyle buluşabileceğini ümit ediyorum.
Yine, sözlerimin başında, bu ülkenin
bağımsızlığı için, bu ülkenin
kardeşliği için, bu ülkenin büyümesi, kalkınması,
özgürleşmesi ve hürriyeti için gözünü kırpmadan fedayıcan eden
şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazi olanlarımıza
minnetlerimizi ve şükranlarımızı ifade ediyorum.
Ayrıca, birkaç gün önce Almanyada bu Gazi
Meclisin Başkan Vekili olan, her birimizin temsilcisi olan Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılı Hanımefendiye, kendisini medeni
olarak tarif eden, temel hak ve hürriyet tanımlamasını hiç
kimseye bırakmayan ve hem diplomatik nezaketle bağdaşmayan hem
de bugün İnsan Hakları Günü münasebetiyle insan haklarıyla da
bağdaşmayan Almanyanın gösterdiği bu tavrı
kınıyoruz. Bu konuda Sayın Başkanımızdan resmî
makamlarca özür dilenmesi talebimizi tekrar dile getiriyoruz.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bugün tarihî günlerden bir tanesi.
Meseleyi kişiselleştirmek istemem ama ben
çocukluğumdan beri siyasetin içerisindeyim. 1976larda, 1977lerde,
1978lerde, 1979larda 8-9 yaşındayken babam beni ilçe
teşkilatlarına, il teşkilatlarına götürürdü yanında. O
tozlu tahtaların üzerinde büyüdüm, hemen hemen her hâlini gördüm. Bir tek
idealim vardı siyasette: Türkiyenin bir iddiası var ve bu
iddiayı tamamlaması lazım. Bu iddia sadece siyasi partilerle
tanımlanabilecek bir iddia değil. Bugün belki de dünyanın
çektiği sıkıntıları ve söylediği sözü herkes
tarafından dinlettirebilecek bir iddia. Evet, parlamenter sistem bizi bir
müddet götürdü. Aksak da olsak, eksik de olsak Allaha şükürler olsun
Türkiye bu Meclis çatısı altında ve parlamenter sistemin
içerisinde bir şeyler yapmaya gayret gösterdi. Ama, iddiamız ve
idealimiz hep şu olmuştu: Dünyayla rekabet edecek güçlü bir sisteme,
ayağımıza çelme takılmayacak güçlü bir sisteme
ihtiyacımız vardı. İnşallah milletimizin kabulü olur
da Türkiye iddia ettiği ve hak ettiği yeni bir sistemle
buluşabilme fırsatıyla karşı karşıya
kalır. Meseleleri şahıstan, meseleleri
kişiselleşmekten çıkartıp tam köklü bir sistem içerisine
oturtursak hem bu coğrafyanın hakkını tam anlamıyla
daha iyi bir noktayla verebiliriz hem de insanımızı yarına
esenlikle ve aydınlık dolu bir günle getirebilme fırsatına
sahip olabiliriz. Allah inşallah hayırlı eder. Ülkemiz için,
milletimiz için, insanlar için gayret gösteren herkese minnetlerimizi ve
şükranlarımızı ifade ediyoruz. Hayırlı ve
uğurlu olur inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, bilişim,
ulaşım, teknoloji gibi dinamiklerin belirleyici hâle geldiği,
yaşam tarzlarının değiştiği,
insanlığın şehirlere aktığı ve bunlarla
beraber yeni meydan okumaların, tehditlerin ortaya
çıktığı, mevcut tehditlerin şekil
değiştirdiği, hatta hibritleştiği bir 21inci
yüzyıl başlangıcına hep birlikte şahit oluyoruz.
Devlet merkezli ve iki kutuplu, askerî güç odaklı, soğuk savaş
dönemine ait tehdit algısı yerini vekâlet savaşlarının
sahne aldığı yeni bir mücadele düzenine
bırakmıştır. Bu yeni düzenin başat aktörü olduğu
anlaşılan terör, uluslararası rekabeti, enerji
koridorlarını, ekonomiyi, turizmi, eğitimi doğrudan
etkileme potansiyeline sahip olduğu için tehlikeli bir şekilde
giderek araçsallaşmaktadır ve tüm bu faktörlerin etkisiyle güvenlikçi
siyaset bugün bütün dünyada yükselmektedir. Bu, elbette ki doğal bir siyasal
ve sosyolojik reflekstir. Ancak burada kritik nokta devlet dışı
bu aktörlerle kurulacak ilişkiyi düzenlerken demokrasiyi boğmayacak
bir dengeyi tesis edebilmektir. Dünyanın egemen güçlerinin bu noktadaki
tercihinin 19uncu yüzyıl küresel yönetim anlayışına
dönmeye çalışmak olması ise bizim için de, dünya için de,
insanlık için de kaygı vericidir. Bin yıldır üzerinde
bulunduğu coğrafyanın jeopolitik ve jeostratejik önemini giderek
daha da arttırdığı için Türkiye, bu resmin ve küresel
güvensizlik ortamının doğrudan muhatabıdır. Bir
taraftan Suriye merkezli büyük göç dalgası hem transit hem de hedef ülke
olması, diğer taraftan DEAŞ, YPG, KCK ve PKK, FETÖnün terörist
faaliyetleri yeni bir güvenlik tanımı yapma mecburiyetini her birimiz
için ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu resim bizi
Türkiye'nin güvenlik durumunu doğru okumaya mecbur
bırakmaktadır. Elimizdeki iç güvenlik altyapısı PKKyla
mücadeleye yönelik olarak oluşturulmuş bir altyapıdır oysa
bugün tehdit sayımız artmış ve
farklılaşmıştır. İçeride FETÖ, KCK ve PKK,
dışarıda PKKnın uzantısı YPG ve diğerleri.
Dolayısıyla, Türkiye güvenlik kapasitesini artırmak
zorundadır. Bir de buna DEAŞı eklediğinizde elbette ki
sorumluluğumuz daha öte bir noktaya taşınmaktadır.
Uluslararası birliklerin ve sistemlerin dağılmasının
tartışıldığı bir dönemde Türkiye'nin kendi
güvenlik projesini ortaya koyabilmesi gerekmektedir. PKK bizden
başkasını tehdit etmiyor. DEAŞ öncelikle bizi tehdit
ediyor. FETÖ yine bizden başkasını tehdit etmiyor.
İşte bu yüzden tehdidin sınırlarımızın ve
ulusal çıkarlarımızın ötesinde bertaraf edilmesini
önceleyen, teknolojik, kültürel, ekonomik, siyasi, askerî ve polisiye
yönleriyle proaktif yeni bir güvenlik konseptini hayata geçirmek zorunludur ve
Hükûmetimiz bu yönde adımları sıklıkla atmaktadır.
Fırat Kalkanı operasyonu tam da bugün bu yaklaşımın
neticesidir. Özellikle bazı illerimizde hain eylemlerini sürdüren PKK
terör örgütünün faaliyetleri sadece silahlı eylemlerle
sınırlı kalmamıştır; etnikçilik yaparak
vatandaşlarımızı baskı altına almaları bir
yana, kamu ihalelerini yönlendirmek, uyuşturucu ticareti yaparak
gençlerimizi zehirlemek, halka hizmet üretmesi gereken belediyeleri ve
aynı zamanda siyaseti, hukuku baskı altına almak gibi bir
yelpazede bu devlete ve millete açıkça ihanet içinde olmaya devam
etmiştir. Doğrudan iş birliği içinde olduğu bütün
çıplaklığıyla ortaya çıkmış olan FETÖ
yapılanması ise devlet mekanizmasının içerisinde sızdığı
kilit noktalardaki müdahaleleriyle PKKnın hamiliğini
yapmış ve 15 Temmuzun hem öncesi hem sonrası için harekât
planına PKKyı da açıkça dâhil etmiştir ancak 15 Temmuz
gecesi milletimiz bu oyunu da bozmuştur. Demokrasiye, millî iradeye sahip
çıkması bir yana, 15 Temmuzda bu büyük millet, bu aziz millet
bağımsızlığını ve kardeşliğini tahkim
etmiştir. Tankların önüne set çeken toplumsal seferberlik
memnuniyetle görülmektedir ki sadece o geceyle sınırlı
kalmamış, ekonomiye de sirayet etmiştir. Ekonomi cephesinde son
günlerde yaşanan gelişmeler, Sayın
Cumhurbaşkanımızın çağrısına milletimizin
verdiği destek 15 Temmuz ruhunda herhangi bir gerileme
olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 20nci yüzyılı yüksek enflasyon, ekonomik krizler,
düşük ihracat rakamları, yetersiz altyapı, bürokratik ve askerî vesayet
gibi kronikleşmiş sorunlarla kapatan Türkiye, 21inci
yüzyılın başlangıcında, 2002den itibaren AK
PARTİ hükûmetleriyle yakaladığı siyasi istikrar sayesinde
bu sorunların büyük çoğunluğunu ülke gündeminden
çıkarmayı başarmıştır. Güçlü siyasi iktidarın
ve istikrarın getirisi olarak, gerek askerî gerekse bürokratik vesayet
hukukun üstünlüğü ilkesi temel alınarak çıkarılan
kanunlarla bertaraf edilmiştir. Bugün atılan adım da
aslında bu zihniyetin, bu anlayışın, bu millet talebinin en
önemli göstergesi olarak ortada durmaktadır. AK PARTİ iktidarı
dönemince ortaya koyulan demokratik reformlar, ana dilde ifade, savunma ve
eğitim hakkı, DGMlerin kaldırılması, Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkının tanınması gibi
adımlar neticesinde devlet ve vatandaş arasında güven yeniden
tesis edilmiş, demokrasimiz daha da güçlenmiştir.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız, bu bağlamda,
yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığım, gerek
coğrafyamızda gerekse ülke içinde yaşanan gelişmeler
karşısında milletimizin ali menfaatlerini korumak üzere gününden
ve geleceğinden emin Türkiye şeklinde özetleyebileceğimiz
vizyonuna ulaşmak için temel hak ve hürriyetleri esas alarak iç güvenlik,
sınır, kıyı ve kara sularımızın emniyetini
sağlamak, etkili sınır yönetimi ve göç politikaları
oluşturmak, kamu hizmetlerinin koordinasyonunu sağlamak, mahallî
idarelerin hizmet standartlarını yükseltmek, nüfus ve
vatandaşlık hizmetlerini sağlıklı bir şekilde
sunmak ve sivil toplumu desteklemek görevlerini insan odaklı bir anlayışla
yerine getirme misyonu gereğince güçlü bir motivasyon ve
kararlılıkla çalışmaktadır. Bütün
çalışmalarımızda ve vatandaşlarımızla olan
ilişkilerimizde hukukun üstünlüğünü, adaleti ve merhameti, insan
haklarına saygıyı, şeffaflığı, hesap
verilebilirliği, etik değerlere olan
bağlılığı,
katılımcılığı, hızlı, kaliteli hizmeti
ve özgürlük-güvenlik dengesinin sağlanmasını da temel ilkeler
olarak benimsemiş durumdayız.
Saygıdeğer milletvekillerimiz, elbette ki
şunu ifade etmek istiyorum: Tarihin çok önemli bir kırılma
dönemindeyiz ve bu kırılma dönemini bugün tarif eden biz
değiliz, dünya bu kırılma dönemini tarif ediyor. Hemen
güneyimize indiğimizde, aslında birçok ülkenin orada nasıl
planlamalar yaptığını, Türkiye içerisinde nelere müdahale
etmek istediklerini hep beraber görüyoruz. 15 Temmuz gecesi biz buradayken,
sizler, bu milletvekillerimiz burada demokrasi adına bir mücadeleyi ortaya
koyarken Amerikadan bir İnternet sitesinin Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının uçak rotasını acımasızca
paylaştığını hep beraber biliyoruz ve bu Meclis bütün
bu anlayışa karşı, Türkiye, milletimiz,
insanlarımız bütün bu anlayışa karşı büyük bir
mücadeleyi beraber verdi. Bir taraftan DEAŞ, bir taraftan PKK, bir
taraftan KCK
Biz burada milletvekiliyiz, biz hukukun dışında
değiliz, biz hukukun içerisindeyiz; biz demokrasinin
dışında değiliz, demokrasi bizim için bir atlama
tahtası, bir araçsallaştırılmış hiç
değildir. Demokrasi, kurallarına mecbur olduğumuz, uymak zorunda
olduğumuz bir sürecin adıdır ama demokrasinin bir hassasiyeti
vardır, hassasiyeti şudur: Demokrasi, bulunan bütün sistemler
içerisinde manipüle edilebilme kabiliyetine sahip bir sistemdir. Yani, küçük
gruplar bir araya gelip, iyi koordine olup iyi bir teknoloji, iyi bir
iletişim kabiliyeti, iyi bir senaryo kabiliyeti oluştururlarsa
demokrasiyi istedikleri gibi manipüle edebilme şansına sahiptir. Bu
demokrasinin en önemli açıklarından bir tanesidir. Siyaset yaparken
elbette ki bunu bilmek durumundayız.
Biraz önce burada konuşmalar yapıldı.
Elbette ki eleştirileceğiz, bugüne kadar hep eleştirildik.
Eleştirilmek demokrasinin en önemli süreçlerinden bir tanesidir ama
iftira, ama -şunun açıkça altını çizmek istiyorum ki- yalan
ve -yine açıkça altını çizmek istiyorum ki- karalama dil, ihanet
aynı zamanda bizim tahammül edemeyeceğimiz süreçlerden bir tanesidir;
bu çok açık. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasinin ve hukukun
dışında değildir. Bu Meclis burada karar aldı.
Aldığı karar nedir? Evet, birtakım milletvekilleri için
dokunulmazlığı kaldırma kararı aldı. Bu ne demek?
Yani, suçu olan milletvekilleri varsa veya suçu olduğu iddia edilen
milletvekilleri varsa bu, yargıya gidecektir. Bundan ne sizler, ne sizler,
ne sizler, ne sizler ne de bu Meclisteki hiç kimse yoksun değildir, herkes
bu karara uymakla mükelleftir.
Peki, şunu söylemek istiyorum: Bütün bunun
içerisinde, burada bir siyasi partinin, özellikle, eş
başkanlığını yapan, milletin oyuyla buraya gelen bir
kişi eğer bu kararların tamamına itiraz edecek bir
anlayış ortaya koyuyor ve burada diyorsa ki: Ben mahkemeye
gitmeyeceğim, hadi gelsinler. Ne şekilde beni ararlarsa
arasınlar, alırlarsa alsınlar ve ne şekilde beni oraya
getirirlerse getirsinler -ben kendi irademi ortaya koyarak- ben ve hiçbir
arkadaşım oraya, mahkemeye gitmeyeceğiz. Biz burada niye
bulunuyoruz? Biz burada niye yasa yapıyoruz? Biz burada niçin bu bütçeyi
konuşuyoruz?
Peki, eğer biz bunu söylersek, bizler bunu
ortaya koyarsak bugün bizden -yarına ait- bizim kendi
yasalarımızın içerisinde olmamızı bekleyen milletimize
ne cevap veririz ve o millet hangi kurallarla, hangi yasalarla ve hangi
anlayışlarla devam eder? Böyle bir sorumluluğu
taşımayan, sadece ve sadece birtakım manipülatif süreçlerin
içerisinden siyaseti bir tarafa itmeye çalışan bir anlayış
Türkiyeyi nereye getirir? Yer değiştirelim, siz gelin; aynı
şey sizin başınıza gelse, hangi siyasi partinin
başına gelirse gelsin ne yapacak? Ya devlet olma
anlayışından ya devlet olma kabiliyetinden vazgeçeceksiniz,
herkesin her yerde, istediği gibi, istediği şekilde kendisini
ortaya koyabileceği, istediği kuralı uygulayabileceği bir
anlayışı gerçekleştireceksiniz, teslim
olacaksınız yahut da kanunların, kuralların,
Anayasanın ve buranın verdiği kararların gereğini
yerine getireceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bugün hiç kimse bundan gocunmasın. Ben çok üzülerek
ifade etmek istiyorum.
Cizrede ne oldu arkadaşlar? Sabah konuşan
hatibin ifade ettiği Cizrede devlet cinayet yaptı. Öyle mi? Kime
cinayet yaptı? İsmi yok. Kim bunlar? İsmi yok. İsmi
parantez içerisinde. Ne olursunuz saklambaç oynamayalım. Bu ülkede bütün
milletimiz her şeyi net bir durumla bilmektedir.
Burada ben resimler getirdim. Nereden bahsettiler
biraz önce? Mardin Nusaybinden. Şurası Nusaybin, hangi milletvekili
bunu savunabilir? Bu millet bize niye yetki verdi? Bu millet niye bizi buraya
gönderdi? Bu millet niye bizden görev istiyor, şurada şunları
dizsinler diye mi? Peki, şunları nasıl savunabiliyorsunuz?
Şu adamı nasıl savunabiliyorsunuz? Bu kim? Bilesiniz ki bu
sadece oradaki askere, oradaki polise, oradaki korucuya kurşun
sıkmıyor, bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin birliğine,
oradaki Kürt çocuklarının geleceğine, oradaki Yüksekova
Havalimanına, orada yaptırılmak istenmeyen Silvan
Barajına ve orada toprakların bereketine kurşun
sıkıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, bizim görevimiz bunu tasfiye etmektir, biz bunu tasfiye etmek
zorundayız. Biz oralarda tiyatroların oynanmasını
istiyoruz, biz oralarda çocuklarımızın sinemaya gitmesini
istiyoruz, biz oralarda dünyada rekabet edebilecek çocuklarımızın
en iyi atlet olmasını istiyoruz, en iyi üniversitelerde
okumasını istiyoruz. Üniversiteleri terör yuvası yapanlara
karşı bu ülkenin yarınlarına yönelik ilimle, bilimle,
terörün inadına Türkiye'nin zengin ve müreffeh bir ülke olmasını
istiyoruz, başka bir hesabımız yok, kimseyle de bir
hesabımız yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Peki, bütün bunların yanı sıra, size
şunu söylemek istiyorum: Siyasetten bahsediyorsunuz, bahsederken
Aydın Muştuyu hiç düşünüyor musunuz, Aydın Muştunun
derdi neydi? Sadece siyaset yapmak. Silahı mı vardı? Hayır,
yok. Peki, Aydın Muştunun yanında o bizim güzel kardeşimiz
Ahmet Budakın acaba neydi sıkıntısı? Ben Ahmet
Budakın evine gittim, Allah şahit, hani bazen diyorum ya bu Kandili
bitireceğiz diye, o çocuklarının gözündeki korkuyu gördüm.
Kadından bahsediyorsunuz değil mi? Annesi bir çocuğuna şunu
söylüyor, diyor ki: Evladım, ne olursun şuraya çıkma,
babanı öldürdükleri gibi seni de öldürürler. Biz kalp sahibi
insanlarız, kalbimi PKKya da bırakmadım, kalbimi teröristlere
de bırakmadım, Allahım biliyor ki bu vicdandan ve bu
akıldan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz ama o terör örgütlerine de
hiçbir zaman fırsat sağlamayacağız. Neler
yapacağımızı görecekler ve nasıl
yapacağımızı görecekler. Peki, Aydın Muştunun
kızının babasını defnederken ne söylediğini
biliyor muyuz? Ben ilahiyat fakültesi okuyacağım, bunun
karşılığının ne olduğunu biliyorum. Dinimizi
ve güzelliklerimizi ve bu coğrafyanın bütün değerlerini onlara
öğreteceğim. Bakın, hâlâ eğitimden bahsediyor, hâlâ Allahına
sığınan, kendi değerlerine sığınan bir genç
kızdan bahsediyorum.
Dün Vandaydım, üç gün önce
Diyarbakırdaydım ve Mardindeydim. Eğer biz yanlış
yapmış olsaydık
O insan Surda elimi şöyle
sıkıyor: Allahını severseniz, doğru yoldasınız.
diyor. Biz siyaseten milletin bize ne dediğini biliriz. 6-7 Ekim
olayları öncesinde, 3, 4, 5 Ekim günlerinde yine bir taraftan Hakkâride,
bir taraftan dönüp o bölgenin ne kadar riskli alanı varsa yani riskli alan
olarak belirlediği
Allahınızı severseniz, eğilip
kulağıma birisi diyor ki: Burada sözde mahkemeler oluşturdular,
ne olursunuz bize yardımcı olun. Bir esnaf diyor ki:
Bıktık para vermekten, ne olursunuz bize yardımcı olun.
Öteki, bir anne
Allah şahidimdir, Yüksekovada esnafı tek tek
gezdim, esnafı gezdikten sonra 7 Haziranla 1 Kasım arası
yaklaşık 200-250 esnafa: Nasılsınız, iyi misiniz
Kapıyı kapattım, oturdum tek başıma: Yahu, biz ne
yapmalıyız arkadaş, bize bir anlat Allah rızası için
ya, ne yapmalıyız biz, ne etmeliyiz diye. Bir kadın geldi, dedi
ki: Evladımı benden almaya çalışıyorlar. Ne olursun,
milletvekili misin, nesin, evladımı dağa göndermek istemiyorum.
18 yaşının altında binlerce çocuk dağa gitti, 18
yaşının altında. Bunlar bizim evlatlarımız.
Bunlar başkalarının evlatları değil ve bunların
hiçbirisinin orada yeri yok. Bu savunulabilir bir şey değildir.
Keleşle poz veriliyor ve bu ifade ediliyor. Bak, Sırrı Süreyya
Bey, bunun savunulacak hiçbir tarafı yok, Keleş bizim işimiz
değil. Biz silahtan uzak insanlarız. Keleş güvenliğin
işidir. Keleş ordunun, Keleş diyelim ki polisin, Keleş
onların bu milleti Keleşle karşı karşıya
bırakmamak için ortaya koymuş olduğu, bizi huzurla ve güvenle
bırakmak ve karşı karşıya getirebilmek için
sağlayacağı ve onu men edeceği sürecin adıdır.
Bize bu yaramaz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İki dakika önce
konuştuk, iki dakika önce. Şimdi böyle
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bize bu yaramaz. Onun arkası, söyleyeceğimiz söz
bellidir. Siz buraya çıkıp o Keleşi orada -sizin bilmeniz veya
bilmemeniz dâhilinde- koyanlara söylenecek tek bir söz var: Halt
etmişlerdir, yanlış yapmışlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, buralar sizi
alkışlamazlar. Halt etmişler.
Şunu çok açık bir şekilde ifade etmek
istiyorum: Neymiş? Biz belediyelere el koymuşuz. Biz belediyelere el
koymadık. Devletin kaymakamı oradaydı, devletin kaymakamı
kurallara, kanunlara ve hukuka uygun bir şekilde orayı yönetiyor ve
yönetmeye de devam edecek.
Yine bir şey söyleyeyim: Bu belediyelerden -siz
de ben de biliyoruz- 6 binin üzerinde hendek kazıldı. Kim kazdı
bu hendekleri? Lojistiklerini nereden aldılar bunların? Kim
yaptı, kim gerçekleştirdi ve nasıl ortaya koyabildi?
Yine söylemek istiyorum: Burada, şimdi
Diyarbakır Hani ilçe girişi burası. İşte
şurası, biraz önce Ahmet Türkün Mardinde teslim
aldığı belediyeyi söylediniz ya, işte burası da Hani
Belediyesinin bundan bir buçuk ay önceki hâli; şimdi de girişi bu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, yine söylemek istiyorum:
Şurası Diyarbakır Havalimanının yolu, eskisi ve
yenisi işte bu. Bu kime yapılıyor? Orada bu havalimanına
gitmek isteyen insanımıza yapılıyor, başka hiç kimseye
değil. Orada bu milletin evlatlarına, bu memleketin evlatlarına
yapılıyor.
İşte, burası neresi? Mardin Dargeçit.
Ne bu Mardin Dargeçit? İşte, bakın, şurası da yol evin
önü, burası da yol evin önü. Şurası meydan, işte,
burası da meydan. Oraya hizmet gidiyor ve gitmeye de devam edecek.
Bu da bizim çocuklarımız, yine Mardin
Dargeçitte. İşte, parklar, işte, evlerin önü, işte,
onların aradığı huzur. Hep bunu gerçekleştirebilecek
bir anlayışı ortaya koyuyoruz.
Yine, size bir fotoğraf göstereceğim.
Geçen gün, çok kıymetli Mardin Milletvekilimizin babasının orada
büyük bir alicenaplıkla temelini attığı bir okulun o temel
atma törenine Derike gitti. Bu kadar olduğunu bilmiyor idim. O günden
itibaren içim kavruluyor. Bu kavrulmanın geçeceğini kimse
zannetmesin, hiç kimse zannetmesin. İşte, şu çocuk, Muhammet
Fatih
Şimdi size bir şey söyleyeceğim:
Oraya gittim, 25 yaşında bir kız hâkime hanım var, bir kız,
Ayşe Nur Hanım. Korkmuyor musun? dedim, Şehit olurum. dedi.
25 yaşında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gönlü, yüreği büyük bir kız. 28 yaşında bir savcı var.
Onlardan neredeyse yirmi-yirmi beş gün önce
orada birisi alçakça şehit edildi. Ona da hiç yakışmadı.
Onu da farklı bir şekle döndürmeye çalışıyor. Hiç
yakışmadı o söylemler biraz önce, hiç. Hem Meclis
çatısı altında hem de öteki dünyaya irtihal etmiş birisinin
arkasından söylenmiş bu sözler hiç yakışmadı.
Ne yapmış biliyor musunuz,
şurayı görüyor musunuz: Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi
Ben Deriki bugün bilmiyorum; benim İstanbuldaki en yakın
arkadaşlarım, hayatta zora düştüğüm zaman benimle beraber
olan insanlar Deriklilerdir, Derikli dostlarımdır, onlarla beraber
defalarca hep Derik konuşmuşumdur, Derik düşünmüşümdür.
Onlar zeytinin ana vatanının Derik olduğunu iddia ederler hep,
hep öyle söylemişlerdir. İşte, bu Muhammed Safitürk ne
yaptı biliyor musunuz? Gitti orada bir zeytin atölyesi kurdu. Bizim
gerçeklerimiz bunlar. Orada insanlar çalışıyor ve orada sunumunu
o kadar güzel ortaya koydu ki zannedersiniz ki Paşabahçenin en güzel
fabrikalarından üretilmiş bir camla ve sunumla birlikte Derikte,
size, bunu ekonomiye döndürebilecek bir aklı sağlıyorlar. Sadece
öyle mi? Hayır. Tam bir ayda 30 kilometre asfalt yaptı orada. Sadece
öyle mi? Trabzonun Of ilçesinden bir antrenör getirdi ve orada çocuklara, o
futbol takımının en iyi olabilmesi için, yarına ait o
çocukların geleceğinin huzurlu olabilmesi için, orada tutmak için
gayret sarf etti, projeler ortaya koydu. Sadece o değil, birçok meseleyi
ortaya koydu. Niye şehit ettiler onu? Çünkü
Bir şey söylemek istiyorum, burada
söylendiği için ifade edeceğim, dendi ki: Yoksulluk. Neyin
yoksulluğu? Evet, Oraları yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz.
dendi. Biz ediyoruz, öyle mi? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, sabah
akşam, o Yüksekova Havalimanını yapabilmek için gayret sarf
edecek, orada barajları yapabilmek için gayret sarf edilecek
Arkadaş, ben -sizler de iyi bilirsiniz oraları- Bestler Derelere
gittim, 6 evladımızı haince, gündüzün gözünde şehit ettiler
orada. O çocuklar orada sınır beklemiyorlardı, o çocuklar
yıllarca, Şırnakın gelişmesinin en önemli
noktalarından biri olan Şırnak-Van yolunu yapabilmek için,
yapılabilmesini temin edebilmek için, o Şırnakla Vanın, o
bölgenin birbirine kavuşabilmesi, ekonomik aktivasyonun ve o bölgedeki o
kardeşliğin daha fazla tesis edilebilmesi için orada
bekliyorlardı. Niye şehit edildiler onlar? O yol yapılmasın
diye. Yoksulluğa kim mahkûm ediyor bu bölgenin insanını?
Yoksulluğa kim kimi mahkûm ediyor acaba?
Bir şey ifade etmek isterim ve söylemek
isterim: Burada, elbette ki bütün bunlarla birlikte bir fotoğrafı
daha size göstereceğim, önemli bir fotoğraf, hem de çok önemli bir
fotoğraf. Şundan sonra yapılan konuşmaların
tamamını biliyoruz. Şu, Diyarbakırda, şu bombalı
saldırıda, 4 Kasımda, sivillerin katledilmesinden sonra
yapılan konuşmaların tamamını ve ne olduğunu biliyoruz,
nasıl olduğunu da biliyoruz; kimin üstlendiğini, niçin
gerçekleştirildiğini, nasıl
yapıldığını, aslında hedefin ne olduğunu ve
neler olması gerektiğini, hepsini biliyoruz. Bunun hesabı
nasıl verilecek? Bu çocukların günahı neydi, bu insanların
günahı neydi ve bu insanlar bu travmadan nasıl kurtulacaklar?
Yine söylemek istiyorum, birçok şeyden
bahsediyorsunuz, hani diyorsunuz ya: İşte, çözüm süreci vardı
Bizim demokratikleşme süreci olarak ortaya koyduğumuz süreç. Yine
söyleyeceğim size: Biz, şu Meclisin tamamı, hiç kimse bu ülkede
bir terör örgütünün musallat olduğu bir milletin yarına adım
atmasını istemez. Çekilsin gitsin
sınırlarımızdan, lanet olsun, defolsun isteriz.
Burada bir ülkenin Başbakanı diyor ki:
Baldıran zehri dahi olsa içerim. Siz de çok iyi biliyorsunuz, Kürt
meselesinin nasıl siyasetçileri götürüp getirdiğini, nasıl
tasfiye ettiğini, nasıl, hangi çatışmaların içerisine
çektiğini hepimiz biliyoruz, bu Meclis de biliyor ama sinsi bir plan
ortaya kondu. Bir şey söyleyeyim, içinizdeki bazılarını
kesinlikle bu planın içinde görmüyorum, hiçbir dahlinizin
olmadığını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Devam etsin Sayın Başkan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Bizden ilave edebilirsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla)
Belki de işin püf noktası burasıdır, belki de Türkiye ilk
kez bu rakamı görecek.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, hani
diyorsunuz ya: Yok, Şanlıurfadaki evlatlarımızın
şehit olması şöyle oldu
Bese Hozatın yazısı ve
diğerlerinin ortaya koyduğu süreçlerin hepsini biliyoruz. Bizi kimse
ahmak yerine koymasın, kimse bizi ahmak yerine koymasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Burada verilen
talimatların tamamını biliyoruz. Hani, sizin adınıza
barış süreci
Böyle bir barış marış yok. Bir
millet kendi içerisinde bir barış ortaya koymaz, bir millet ancak
kendi içerisinde kardeşlik ortaya koyar, birlik ortaya koyar, beraberlik
ortaya koyar. Şu nedir şu? Şu nedir Allahınızı
severseniz? Bunları dağa götürdüler. Siz bunu milletvekili olarak
nasıl savunabilirsiniz? 2011, 658 kişi; 2012, 611 kişi; 2013,
2.519 kişi, hazırlık yapılıyor; 2014, 5.312 kişi.
Bunları niçin götürdüklerini bilmiyor muyuz? Kimini Bu mücadeleyi
alacağız. diye götürdüler, kimini Bu bölge bizim, bundan sonra
kimse buraya karışamayacak. Eğer işe girecekseniz
Oradaki
insanlarımızın istihdam kaygısını, gelecek
kaygısını istismar ettiler ve milliyetçilik reflekslerini
istismar ettiler ve neticede 3.572
İşte o 2015 seçimleri var ya,
hani 7 Hazirandan önce musluklardan kan akıtılan seçimler, hani
insanların teker teker köylerde tehdit edildiği seçimler, Eğer
oy vermezseniz şöyle yaparız, böyle yaparız. diye insanlara o
-affedersiniz- sinsi sinsi birtakım
Defalarca gördüm ben, siz görmediniz
mi? Güneydoğuya gidenler görmediler mi şöyle pusulaları? Ben bu
milletin evladıyım, kendi ülkemin içerisinde bir pusulayı, benim
ülkemin insanına racon kesecek hâlini gördükten sonra, Allah şahittir
ki, o gün yemin ettik bunlarla ölümüne mücadele etmeye, başka hiçbir
şey değil. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Teröristlerle
Herkesin siyaset hakkı vardır,
herkes siyaset hakkını ortaya koyacaktır.
Size bir açıklama daha getirmek istiyorum. Hiç,
sizi de bu tasalluttan kurtaracağız. Merak etmeyin, Ahmet Türkün
şu anda hiçbir sıkıntısı yok, rahat etti. Birçok ilçe
başkanları ve belediye başkanlarınız, her birisi
gözaltına
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Darısı sizin başınıza o zaman.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Başım gözüm üstüne, var ise.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Madem çok rahatsa, buyurun!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Başım gözüm üstüne. Biz bu ülkede eğer bu
tehditlerden korkmuş olsaydık 15 Temmuzda birileri gibi kaçardık
ve bu Meclisin içerisine gelmezdik; öyle bir korkumuz yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hadi, oraya gidiyoruz, her daim gidiyoruz,
ağababalarınıza söyleyin de bir şey yapsınlar
bakalım. Hepimiz gidiyoruz, milletvekillerimiz gidiyor,
arkadaşlarımız gidiyor. Aydın Muştunun ölümü bize
cesaret verdi, bilesiniz yani, sadece bunu bilesiniz ve bir şeyi daha
ifade etmek istiyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakan bize mi konuşuyor, Genel Kurula
mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
dinliyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hiç merak etmeyin, sevgili milletvekilleri
(HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Cevap verme hakkınız var,
daha sonra verirsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sürekli bize dönüyor da
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bu tarafa da dönüyorum, merak etme.
Bir şeyi daha
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Böyle
bağırıp çağırarak
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hiç merak etmeyin, son cümlelerimi ifade ediyorum. (AK PARTİ
ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hiç merak etmeyiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Devam edin lütfen Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bu bir güvenlik politikası değildir. Bir taraftan, orada
Sayın Başbakanımızın ortaya koymuş olduğu o
cazibe merkezlerini oluşturan paketle, bir taraftan gençlik
politikalarımızla
Hakkârinin her noktasına Gençlik ve Spor
Bakanımız halı saha yapacak, her noktasında
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye şimdiye kadar yapmadınız?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Yapıyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Neden şimdiye kadar yapmadınız?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Yaptırdınız mı? Yaktınız, yıktınız
be!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Şu ana kadar da yaptı, bundan sonra da yapacak, hiç merak
etmeyin.
Ve yine söyleyeyim: Bir taraftan kalkınma
politikalarımızla, bir taraftan sosyal politikalarımızla,
bir taraftan, üniversite okuyan gençlerimizin yarına olan ümitlerini
Derikte
-milletvekillerimiz burada- o çocuklara
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Derik
adını ağzınıza almayın, Derikli olarak
rahatsız oluyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
sordum Ne olmak istiyorsunuz? diye. Orada duruyorlardı,
okulu beraber açtık. Birisi, ilk söyleyen Ben edebiyat öğretmeni
olmak istiyorum. dedi Nabi Hocam.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şimdiye kadar orada vali, kaymakam yok muydu?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Demek ki terör örgütü onların ümitlerini altüst edememiş,
hâlâ içlerinde kırıntı var, hem de büyük bir ümit var. Peki,
sen ne olmak istiyorsun? dediğimizde, o da dedi ki: Ben hemşire
olmak istiyorum. O kızların her birini görseniz, ellerini
geleceğe ait o kadar güzel uzatıyorlardı ki
Ama silaha
uzatanlar gibi değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bilmenizi isterim, sadece güvenlik
politikalarıyla değil, elbet sadece bunlarla çözülemeyeceğini
biliyoruz. Hep birlikte, bu Meclisin, buradaki millî iradenin ortaya
koymuş olduğu anlayışla birlikte bu güzel toprak
parçalarını
Tesadüf değildir, rahmetli Adnan Menderes
Muş Havalimanına inerken dermiş ki: Allahım
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Muş
Havaalanı yoktu ki.
ALİ ATALAN (Mardin) Adnan Menderes
zamanında Muş Havaalanı yoktu.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
bu Muşu gördüğüm zaman imanımı
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Muştan devam
et.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Onu da yapar geçeriz ya. Onu da yapar geçeriz, merak etme. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bugün hiç çalışmamışsınız.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Metni yanlış hazırlamışlar.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sizin için yaparız, siz yıkmaya
çalışırsınız, biz yaparız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Muşa indiği zaman dermiş ki:
Allahım, şu Muş Ovasını gördüğüm zaman
imanım tekrar tazeleniyor. Sen ne büyüksün. Kıymetli Cumhurbaşkanımız
da yıllar sonra Muşa indiği zaman, belki de Adnan Menderesin
bunu söylediğinden habersiz, Bir şehre bu kadar, bir ovaya bu kadar,
bir memlekete bu kadar güzel bahar mı gelir? diyor. Bu, bir memleket
sevgisinden kaynaklanıyor, başka hiçbir şeyden, başka
hiçbir anlayıştan değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Son cümlem şu, bitiriyorum: Hiç kimsenin
endişesi olmasın, o Kandilin orada durmasına müsaade
etmeyeceğimizi bilmenizi isterim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim egemenlik hakkımıza ve bizim huzurumuza,
bizim sükûnumuza oradan bir fitne yuvasının sürekli müdahale
edemeyeceğini de bütün dünyaya göstereceğimizi yakın zamanda
göreceğinizi burada, Meclis çatısı altında bir kere daha ifade
etmek istiyoruz.
Bütün bunları yaparken yüce Meclisimiz
şunu bilsin: Sayın Cumhurbaşkanımız, onun
talimatları doğrultusunda; Sayın Başbakanımız,
onun kararlılığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetimiz ama tüm bunlar kadar önemli
olan, onlardan daha önemli olan aziz milletimizin ortaya koyduğu beklenti,
istek ve talimatlar doğrultusunda terörle mücadeleyi sadece terörle
mücadele etmek için değil, ülkemizin yarınlarına
iddiasını yerine getirebilmek için başaracağımızdan
hiç kimsenin de bir kuşkusu olmasın. Dünyanın ilk 10 büyük
devletinden birisi olacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Belki biz bu Meclis çatısı altında
olmayacağız ama başkaları gelecek. İnşallah
onların dualarına mazhar olabilecek işleri Cenab-ı Allah
bize nasip eder.
Bu vesileyle hepinizi en derin sevgilerimle,
saygılarımla ve hürmetlerimle selamlıyorum. Hayırlı ve
uğurlu olur inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Önder, sizi dinliyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hangi yüzle
konuşacaksın Sırrı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Bakan
adımı geçirerek Keleşlerle ilgili, gerçeğe aykırı
bir beyanda bulundu.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hangi yüzle, hangi
yüzle?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar,
Sayın Bakan gerekenleri söyledi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
Buyurun, iki dakika.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bizim yüzümüzün
aklığının zekâtını versek hepinize yeter. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Hepinize yeter.
BAŞKAN Sayın önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bir dakika, bir
dakika. Konuşacağız, dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Kaba ve yaralayıcı sözler
kullanmayın, sarf etmeyin lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Biz elimizi
taşın altına koyduk, siz ne yaptınız?
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sürem
başladı mı Sayın Başkan?
BAŞKAN Ama şimdi, sürenizi
başlatıyoruz, siz hakaret ediyorsunuz, tartışma
yaratılıyor, süreniz geçiyor tekrar
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Başlatın.
Kime hakaret ediyorum? Konuşturacaksanız cevap verelim. Lütfen,
lütfen
BAŞKAN Yapıyorsunuz ama ben de
dinliyorum buradan, dinliyorum buradan ben.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Süremi
başlatın, başlayayım.
BAŞKAN Bir buçuk dakika, tamam.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu kadar taraflı bir şey olmaz yani. Hangi yüzle?
diyor kürsüye giderken.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şuradaki
konuşmanın üzerinden iki saat geçmeden Sayın Bakan
tarafından çarpıtılmasını esefle
karşılıyorum.
Benim burada söylediğim o: Biz -Millî Güvenlik
Kurulu, işte, askerî temsilciler var- kriz yönetmeliğine, gizli olan
kriz yönetmeliğine dayanarak gittik, Kandille Keleşlerin
altında, onların yattığı sığınaklarda
yatarak günlerce, gecelerce tartışmalar yürüttük. Ben bu
faaliyetlerin tümünü, barış içinde, özgürlük, adalet ve büyük bir
müreffeh ülke uğruna, bütün halklar için giderek, bütün bölge için bu
çabaları gösterdim, göstermeye devam edeceğim. Hepsinin
sorumluluğuna müdrikim, hepsinin altına bugün imzamı
atıyorum. Kırk yıl iddianame düzenlenmiş bununla ilgili,
dört yüz yıl daha düzenlense bir santim geri adım atan namerttir
kendi adıma. Hepsini barış için yaptık, hepsini bu ülkenin
çocukları için yaptık.
Burada, sıkıntı şurada
Sayın Bakan: Burada bir İçişleri Bakanı bütçe
konuşmasının yüzde 20sini bize dönerek yapamaz,
sıkıntı burada. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Siz de
konuşmanızı öyle yaptınız. Teknolojiden
aldınız İçişleri Bakanlığına, Kültürden
aldınız İçişlerine.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Sıkıntı şurada: Bir an için meselenin silahlı boyutunu
bir kenara bırakıp ezcümle Kürt için ne diyorsunuz? Ortada bir
şey yok.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Kardeşlik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Kardeşlik.
dediğin
En büyük savaş kardeşler arasında olmuş.
Bakın, bunu vaktinde sizin sözcüleriniz söylüyordu.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Başkan,
müdahale eder misiniz, biz bile duyamıyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz diyorsunuz ki:
Biz ağabeyiz, siz küçük kardeşsiniz. Kürtler bizim
zenginliğimizdir. Niye?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz ana para, onlar
faizi. Böyle bir anlayışla bir yere varamazsınız. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Türk-Kürt
kardeştir, PKK kalleştir!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ya, bırak sloganı.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Barış
isteyenler burada, burada. (AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Önder Genel Kurula bir soru sordu ama nereden geldiğini tam olarak
kestiremediğim ama bana göre sol taraftan gelen bir Kardeşlik.
cevabı oldu. Ben de bu cevaba bütün yüreğimle katılıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ya, Başkan, niye böyle davranıyorsunuz? Neden bu kadar taraflı
davranıyorsunuz Başkan? Çok taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN Barışa katılmak
taraflı davranmaksa davranacağım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Onu kastetmiyorum.
BAŞKAN - Kardeşliğe karşı
taraflı davranmaksa davranacağım, lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında grubumuza
dönerek birçok konuyu ifade etti. Birkaç şeyi ifade etmek istiyorum
sataşmalardan. Bize bakarak Kadından bahsediyorsunuz bir de, siz de
kadından bahsediyorsunuz. diyerek ve bunun gibi birçok konuda grubumuza
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun iki dakika.
Kim konuşacak?
Sayın Önder, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûnetimizi
bozmayalım.
14.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir
konuşmanın bile dinlenmesine, iki dakikalık bir
konuşmanın dinlenmesine tahammül edilmezse
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Hakaret etmeden
konuş.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İşte, onun
deneyimi
Sayın Bakan burada konuşurken bizden
çıt çıkmadı, merakla dinledik hele ne diyecek diye. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ama bakın, iki
dakikalık bir konuşmaya tahammül edemiyorsunuz, bu en başta
ayıp bir şeydir.
Şimdi bıraktığım yerden
devam edeyim. Sivil siyaset, en az sizler kadar meşru, en az sizler kadar
helal oylarla ve sizden de daha sıkıntılı koşullarla
çalışıp gelmiş vekiller
Dokunulmazlık ve gözaltıyla ilgili birkaç
şey söylemek istiyorum: Bizim itirazımız
dokunulmazlığın kaldırılmasına değil.
Sayın Bakan diyor ki: Devlet bunu çağıracak, siz de gelmeyeceksiniz.
Tek tek bütün siyasal partilere sordu, Siz olsaydınız ne
yapardınız? diye. Cevabı çok basit Sayın Bakan.
Siyasetçilerin, tutarlılık soyadı olmalıdır. Bundan
çok değil, bundan bir yıl önce siz Biz o mahkemeleri
tanımıyoruz. dediniz. Biz O mahkemeleri tanımıyoruz.
bile demedik, biz Dokunulmazlığın bu kaldırılma
biçiminedir itirazımız. dedik.
İki: Bizim hakkımızda düzenlenen
fezlekelerin, ne ilginç ki, istatistiğini çıkardık, sizin
hakkınızda fezleke düzenleyen savcılarla bugün KHKlarla
açığa aldığınız savcılar ve yargıçlar,
bizim hakkımızda da fezleke düzenleyen savcılar. Size helal,
bize haram olan şey nasıl oluyor, bunun kerametini bir söyleseniz de
biz de bilsek. Bizim itirazımız bunadır. Adil yargılanma
koşullarının olduğu her yerde alnımız açık,
başımız dik, her türlü hesabı vermeye hazırız.
Varsa eksiğimiz noksanımız, bedeli de başımız
üstüne. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama adil
yargılamanın olmadığı
Bakın, içinizde hukukçu arkadaşlar var,
size söylesinler. Yargılamaya gitmemek dünyanın hiçbir yerinde, hele
bizdeki meri hukukta, tutuklama gerekçesi değildir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Önder, teşekkür
ederiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gökte sıra.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
iki hususu zabıtlara geçirmek istiyorum eğer izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, Sayın
İçişleri Bakanı konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan ifade edilen şu hususlara cevap vermemiştir: Devlet elbette
terörle mücadele edecektir, bunu yapmalıdır, müsamaha da
göstermemelidir. Ama devletin teröre müsamaha gösterdiği dönemler de
olmuştur. Örneğin, 16 Eylül 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan aynen şunu söylüyor: Çözüm sürecinde, tabii ki,
valilerimiz, kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu
terör örgütlerine karşı operasyonlara girmiyorlardı. Biz,
artık bu eylemleri görmezden gelmeye ne kadar devam edeceğiz? derken
Sayın İçişleri Bakanı o terör eylemlerinin
ulaştığı safhayı açıklamaktan niçin
kaçınmıştır?
Daha bir başka tabloyu ifade etmek istiyorum bu
konuyla ilgili: Diyarbakır eski Emniyet Müdür Yardımcısı
-ismini burada söylemeyeyim- aynen şu sözleri söylüyor 18 Ocak 2016
tarihinde: Terör örgütünün çözüm sürecinde güçlendiğini; istihbarat
birimlerinin hendeklerin kazıldığından, silahların
depolandığından, örgütün şehri ve kırsalı terk
etmediğinden haberdar olduğunu söyledi. Sayın Bakan, bunlara
cevap vermek gerekmez mi? Bunlar açıkta kalan sorulardır.
Sayın Başkan, son bir cümlem.
BAŞKAN Lütfen...
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın İçişleri
Bakanı konuşmasının başında aynen şu
cümleleri kullandı: Evet, parlamenter sistem bizi bir müddet götürdü.
Aksak da olsa eksik de olsa bir şeyler yapılmaya
çalışıldı. Şimdi, dünyayla rekabet edecek yeni bir
sistemle buluşabilme fırsatıyla karşı
karşıyayız. dedi.
Sayın Başkan, Sayın
İçişleri Bakanım; 15 Temmuz gecesi burada bombaların
altında mücadele ettik, hepimiz vardık, yan yanaydık
sığınaklar altında. O sığınaklarda şu bildiriyi
kaleme aldık. Tabii, ortada bir darbe teşebbüsü var, gerçekleşip
gerçekleşmeyeceği belli değil. Bütün partiler mücadele ediyor
darbe gerçekleşmesin diye ama sabaha akıbetimizin ne
olacağı belli değil. O anda herkes birbirine umutla
sarılıyor, omuz omuza veriyor ve şu bildiri kaleme
alınıyor, deniliyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş
Savaşını yöneten, Türkiye'nin demokrasiye geçişini
gerçekleştiren demokratik parlamenter rejimi... diyerek darbe gecesi, o
karanlıkta, sabahın akıbetinde ne olacağını
bilemediğimiz bir zamanda parlamenter rejime vurgu yapılıyor ve
onun önemi belirtiliyor.
Aradan beş ay geçiyor. Darbe önlendi,
şimdi fırsat; e, fırsat bu fırsattır, öyle mi
Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen toparlayabilir
misiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Öyle mi? Gelinen nokta bu mu
olmalıydı?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Onu sorularda
sorarsın.
LEVENT GÖK (Ankara) O gün omuz omuza mücadele
ederken parlamenter demokrasinin öneminden bahsedeceksiniz, bugün gelinen
noktada Hadi o bir kenarda kalsın, şimdi bir başka sistem.
derseniz inandırıcı olamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında yüzlerinin akının
zekâtının grubumuza yeteceğini söyleyerek incitici
BAŞKAN Sayın Muş, duymuyorum sizi.
Biraz daha sessiz olursa arkadaşlar
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Konuşmacı konuşmasında yüzlerinin akının
zekâtının milletvekillerimize yeteceği yönünde incitici ve
grubumuza sataşan bir ifade kullanmıştır.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi 317
kişilik bir gruptan oluşarak Meclise geldi. Biri Meclis
Başkanı olarak seçildi ve şu an hizmet ediyor, 316 kişilik
parti grubumuz var ve bu parti grubu Türkiyeyi 21inci yüzyıla
taşıyacak projelerin altına imzasını atıyor. Bak,
tamamınızın yüzde 1i şuradaki bulunan 316
milletvekilimizin birisine eşit olmaz, olması için en az kırk
fırın ekmek yemeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler) Çünkü, bu
grup hiçbir dönemde terörist cenazesine, terörist
BAŞKAN Sayın Milletvekili, Sayın
Muş, lütfen yaralayıcı sözler sarf etmeyelim birbirimiz
hakkında, lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hepimiz
söz hakkı isteyeceğiz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
eğer işitmek istemediğiniz bir laf varsa onu ifade
etmeyeceksiniz. Bu grup, terörle mücadelede kendini ortaya koymuştur,
birileri gibi Ankaranın göbeğinde canlı bomba olup 6
yaşındaki, anne karnındaki 6 aylık çocuğu katledenlerin,
şehit edenlerin cenazesine katılıp boy göstermemiştir. Bunu
gösterenler yüz akından bahsedemezler çünkü bunu yapanlarda, yüz
akı diye bir kavram bunlarda olamaz, olsa olsa yüz karası olur, yüz
akı diye bir şey kalmaz.
Aynı şekilde, değerli milletvekilleri,
bakın, Parlamentoya geldiğimiz günden itibaren biz legal siyaset
noktasında atılacak olan bütün adımları destekledik ve bu
grubun, az önce İçişleri Bakanımızın da
değerlendirmelerinde karşı olduğu, net tavır
koyduğu nedir bilir misiniz? Terörist faaliyetler. Burada siz hiçbir zaman
PKKnın, terör örgütünün sizin üzerinizdeki tahakkümünü bir kere
reddedemediniz, bir kere onlara karşı bir itirazda
bulunamadınız Sayın Önder.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Demek ki tahakküm yok.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu hiçbir zaman bu
kürsüden söyleyemediler. Neden söyleyemiyorlar, biliyor musunuz?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Niye?
MEHMET MUŞ (Devamla) Çünkü ipleri
onların elinde; istedikleri zaman çekerler.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Senin ipin kimin elinde?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu söyleyenler
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Çünkü senin istediğin şeyi burada
konuşmuyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) -
ne yüz akından ne
de legal siyasetten bize bahsedemezler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Senin söylediğini söylemek zorunda değiliz, kendi
siyasetimiz var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Hatip ismimi
de zikrederek ipimizin PKKnin elinde olduğunu söyledi.
BAŞKAN Grup adına mı
konuşacaksınız?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Hayır,
şahsım adına. Sayın Önder
dedi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben de şahsım adına istiyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Evet, hepimiz istiyoruz.
BAŞKAN Grup
Böyle bir kaide yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Grubu bilmem.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani hem
şahsı adına hem grubu adına ayrı ayrı
sataşmadan söz talep ediyorlar, buna da bir son vermek lazım.
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika Sayın
Önder, bir dakika.
Sizin grup başkan vekiliniz var. Grubunuz
adına grup başkan vekiliniz konuşur.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Evet, bir kere
istisna, tamam yani.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, Sayın Önderin ismini zikrederek ifade etti.
BAŞKAN Ben Sayın Önderle
konuşuyorum Sayın Demirel, lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
ayrıyeten grup adına da söz
BAŞKAN Sayın Önder, lütfen tekrar eder
misiniz konuşma gerekçenizi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne dedim size?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
hatip ipimizin PKKnin elinde olduğunu, ismimi zikrederek bir kez bu tahakküme
itiraz etmediğimizi söyledi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Grubu söyledim, bütün
grubu.
BAŞKAN Peki, buyurun.
İki dakika
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tek tek her birimiz de
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Tek tek söz alacağız.
16.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Şimdi,
önce yüz akı meselesine gelelim. Ben buraya gelirken -ben üslup sahibi
bir insanım- Konuşacak yüzü yok, yüzü ak değil. diye sizin
sıralardan laf atıldı; o, ona karşılık olarak
söylenmiş bir şeydir.
Şimdi, yine bu fotoğraf meselesine
döneceğim. Sayın bakanlar burada, hemen iki dakikalık bir
araştırmayla bulabilirler, dün ben aynısını Sayın
Adalet Bakanına verdim.
Şimdi, -tekraren söylüyorum- bu miting
soruşturma konusu olmuş, Diyarbakır
Başsavcılığı tarafından beraatle
sonuçlanmış. Akabinde, benim hakkımda bir suç duyurusunda
bulunulmuş. Bulunan şahsın ismini vermek istemiyorum. Aynı
şahıs -İnternete girdim, bir araştırma yaptım ve
davanın tek müştekisi var, o şahıs- hâlen görevdeki
İnegöl Millî Eğitim Müdürünün skandal Atatürk
paylaşımıyla -ne olduğunu bilmiyorum- ilgili de
müşteki olmuş. Bu arkadaşımız anlaşılan
müzmin bir müşteki.
İnegöl Mahkemesi, Atatürk hakkındaki
skandal paylaşımından müşteki olmasını suçtan
doğrudan zarar görmediği gerekçesiyle reddetmiş. Benim
hakkımdakini suçtan ne zarar görmüşse yani onunla bunun
arasında ne fark varsa bilmiyorum- kabul etmiş ve fakat o davadan
şu an tutuksuz yargılanıyorum. Şey budur. O mitingi
tertipleyenler de tertip komitesi de hepsi gözaltına alındı,
beraatle sonuçlandı.
Barış konusundaki
ısrarımızı, irademizi tekraren söylüyorum: Bizim ipimiz
kimsenin elinde değildir. Buradaki herkesin hikâyesi bütün ülke
tarafından bilinmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bir demokrasi
mücadelesinin, emek mücadelesinin içinden gelen insanlarız.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şunu ifade edelim ki grubumuzun
dışında bir de bütün şahıslar olarak da bütün
milletvekillerini kastederek ifadede bulundu Sayın Muş. Tutanakları
istedim, ona tekrar bakacağız ama bütün
arkadaşlarımızın burada cevap hakkı doğuyor.
BAŞKAN Siz grup başkan vekilisiniz
Sayın Milletvekili, Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
grup adına cevap vereceğiz ama yerinden de olsa
arkadaşlarımıza söz vermenizi talep ediyoruz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Öyle bir şey yok
ya, olmaz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Grup adına
bütün sataşmalara grup başkan vekili cevap verebilir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
çünkü
bütün arkadaşları töhmet altında bırakan söylemler
içerisinde konuştu. O yüzden, tutanaklar gelecek, tutanaklara ilişkin
cevap vereceğiz ama
BAŞKAN Sayın Demirel, burada
sataşmadan dolayı söz verdiğim zaman grup başkan
vekillerine, her grubun bireylerinin teker teker onuruyla veya gururuyla
oynandığı için
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Hepimizi kastederek söyledi.
BAŞKAN -
grup başkan vekiline söz
veriyorum veya veriyoruz. Aynı uygulamayı size de
yapacağız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam
Başkan. Biz grup adına alırız ama Sayın Muşun
burada özür dilemesi gerekiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hiç öyle bir
şey yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Özür
dilemezse, tutanaklar gelecek, hepimiz tek tek suç duyurusunda
bulunacağız.
BAŞKAN O sizin bileceğiniz iş, ona
ben bir şey söyleyemem.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çünkü
bu, hepimiz adına, hepimize yönelik bir hakaret
BAŞKAN Siz konuşacak
mısınız şimdi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet,
biz grup adına da konuşacağız.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama biz
tutanakları aldığımızda, tekrar bütün
arkadaşlarımız adına da ifade edeceğiz söylemlerini.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) O ipi aynen ona
iade ediyorum, bana söyledi.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen
Sayın Demirel, buyurun, siz cevap verin. Cevap
verecek misiniz sataşmadan dolayı?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet
vereceğiz.
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Filiz
Hanım verecek.
BAŞKAN Buyurun, Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
İki dakika.
17.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Savunacak yanı olmayanlar en çok saldırıyla
aslında söz alırlar.
Şimdi, bir İçişleri Bakanı
gerçekten bu ülkenin tüm halkının, herkesin İçişleri
Bakanıysa öncelikle burada insanları, ölüleri ayırarak
konuşmaz, kalkıp sadece belli ölülerin resimlerini göstermez ve
sadece bir gruba yönelik konuşmaz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ölü değil
onlar, şehit onlar!
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Bu ülkenin
askerine, polisine kurşun sıkanları mı göstersin?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Bu ülkede, Suruçta kaç tane gencecik insan öldü. Bu ülkede,
Ankarada, burnumuzun dibinde barış diyen insanlar öldü.
Ağzınızdan IŞİD lafı çıkmadı deminden
beri konuşurken.
SALİH CORA (Trabzon) Taziyeye kim gitti?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Sizler bakın, FETÖ sizin içinizden çıktı ve onunla
hesaplaşıyor filan değilsiniz siz.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Hesaplaşıyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Darbe Araştırma Komisyonunda istediklerinizi
dinliyorsunuz, istemediklerinizi dinlemiyorsunuz. Genelkurmay
Başkanını dinlemiyorsunuz, MİT Başkanını
dinlemiyorsunuz, bu Meclisi bombalayan pilotları dinlemiyorsunuz. Kendiniz
çünkü biliyorsunuz ki bu işin siyasi kanadı ortaya çıkacak. Ama
binlerce insanı tutukluyorsunuz.
Öyle kalkıp da sürekli, kırk
yıldır bu ülkede savaş varken
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Savaş yok, terörle
mücadele var!
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Teröristle
mücadele var!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Biz Mehmet Ağarları da gördük, Mehmet Ağarları
da gördük, 1990larda onların söylediklerini de gördük. Aynı
şekilde tarihe geçecektir buradaki konuşmacılar da, hiç merak
etmeyin, Auschwitzte nasıl Klaus Barbieler aynı şekilde tarihe
geçtiyse, Rosa Luxemburglar özgürlük savaşçısı olarak tarihe
geçtiyse.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Kahrolsun PKK!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne
savaşından bahsediyorsunuz ya?
AHMET TAN (Kütahya) PKKyı kınayın,
PKKyı!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Bağırsanız da çağırsanız da PKK bitecek!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Cenazeye kim gitti,
cenazeye?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Biz buradan her şeyi kınadığımız
hâlde, her türlü şiddete Hayır. dediğimiz hâlde, Ankarada iki
katliam olduğunda da biz Evet, bu şiddeti de kınıyoruz.
dediğimiz hâlde siz televizyonlarda üç yüz saat konuşurken biz sadece
beş saat konuşabiliyorsak tabii ki bizim sesimiz duyulmaz.
Hepinize saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz almayacağım, kayıtlara girmesini istiyorum.
DAEŞ bir terör örgütüdür.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ezbere
konuşmayın ya! Sözünü geri alacaksın!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Emniyet
birimlerimiz, Silahlı Kuvvetlerimiz DAEŞle de nasıl PKKyla
mücadele ediyorsa aynı kararlılıkla mücadele etmektedir, onun da
kökünü gördüğünüz üzere Suriye sınırından içeriye
doğru itmiş vaziyetteyiz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Özür dileyeceksin, bizden özür dileyeceksin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Aynı
şekilde, bu ülkede savaş değil, terörle ve teröristle mücadele
vardır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Aynen öyle.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer
Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, Hükûmet adına Millî Savunma
Bakanı Fikri Işık konuşacaktır.
Buyurun Sayın Işık, süreniz yirmi bir
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Şahsınıza yönelik gösterilen
muameleyi kınadığımızı ifade ediyor, sizlere
geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Ayrıca, bugün Dünya İnsan Hakları Günü. İnsan
haklarını temel alan bir medeniyetin mensupları olarak
iktidarımız döneminde insan hakları alanında çok önemli
kazanımlar elde ettik. Bundan sonra da bu azim ve kararlılıkla
bu alandaki çalışmalarımızı sürdüreceğimizi
özellikle ifade etmek istiyorum.
Sözlerime başlarken, terörle mücadele ve yurt
dışı harekâtlarında ülkemizin ve milletimizin birliği
ve beraberliği için görev ifa ederken şehit olan kahraman
Mehmetçikimizi, bütün güvenlik güçlerimizi, korucularımızı
rahmetle anıyor, gazilerimize de acil şifalar diliyorum. Terörle
mücadele ve yurt dışı harekâtlarında görev yapan
Mehmetçikimize ve tüm güvenlik güçlerimize de başarılar diliyor,
onları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma
Sanayii Müsteşarlığımızın 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Gazi Meclisimizin Genel
Kurulunda görüşülmesi vesilesiyle öncelikle
Bakanlığımı ve bağlı birimlerini ilgilendiren
bazı önemli hususlar hakkında genel bir durum değerlendirmesi
yapmak istiyorum.
Bölgemizin ve hatta bütün dünyanın zor bir
dönemden geçmekte olduğunu biliyoruz. Kimi ülkelerde geri
kalmışlıktan kaynaklanan fakirlik, kimilerinde iklim
değişikliğinin yol açtığı kıtlık, kimilerinde
de iç ve dış nedenlerden kaynaklanan ihtilaflar, bu ciddi sorunlar
karşısında başarısız kalan veya çöken devletler
bu döneme damgasını vurmaktadır. Milyonlarca insanın
hayatını derinden etkiledi yaşananlar ve etkilemeye de devam
etmekte. Böylesine bir istikrarsızlık ortamında İkinci
Dünya Savaşından bu yana en büyük kitlesel göçün yaşanıyor
olması tesadüfi değildir. İhtilafların açık
silahlı çatışmaya dönüştüğü ve devletin çöktüğü
ülkelerde durum bilhassa vahimdir. Bütün dünyada bugün 65 milyondan fazla insan
zorla evini barkını terk etmek mecburiyetinde
bırakılmıştır. 21 milyon 300 bin kayıtlı
göçmen mülteci vardır. Birleşmiş Milletlerin geçtiğimiz
günlerde açıklanan Küresel İnsani Yardım Planına göre,
2017 yılında 93 milyon insanın acil yardıma ve korumaya
muhtaç olacağı hesaplanmaktadır. Bu tablo, etrafımızda
ne kadar ciddi sorunların yaşanmakta olduğunu bizlere
göstermektedir. Esasen, biz, güneydeki komşularımız Suriyedeki
ve Iraktaki sorunlardan dolayı bu durumu bire bir yaşıyoruz. Bu
2 komşumuzdan 2 milyon 750 bini Suriyeli ve 300 bini Iraklı olmak
üzere 3 milyonun üzerinde misafiri ülkemizde
ağırladığımızı biliyorsunuz. Bazı cebi
zengin ama gönlü fakir ülkelerin birkaç yüz mülteciyi bile almaktan imtina
ettiği bir dünyada Türkiye kendi tarihine ve insanlığa yakışan
şekilde hareket etmeye devam etmektedir. Ülkemiz, uluslararası
camianın gayet yetersiz kalan yardımları yanında Suriyeli
misafirlerimizin ihtiyaçları için milyarca dolar harcamayı
yapmıştır.
Ancak, karşılaşılan sorunlar
milyonlarca sığınmacıdan ibaret de değildir. Libya,
Yemen, Irak ve Suriye gibi ülkelerde devlet otoritesinin kaybolması,
özellikle bu kaybolan devlet otoritesinin yerini muhalif terör örgütlerinin
doldurmuş olması ciddi derecede üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.
Maalesef, bu ülkelerde kendi vatandaşlarına zulmeden zalimler ve
mezhepçi politika izleyen art niyetli çevreler biçare insanların
çektiği acıları ve yıkımı daha da
büyütmüştür. Bu manzarada, Müslümanlıkla uzaktan yakından ilgisi
olmayan DEAŞ gibi vahşi bir terör örgütü ortaya çıkıp bu
ülkelerin topraklarını, şehirlerini ele geçirebilmiştir. Bu
karanlık ortamdan istifade eden PKK, PYD; YPG gibi diğer terör
örgütleri de vekâlet savaşları sahnesinde kendilerine bir yer edinme hevesine
kapılmıştır.
Burada belki bir noktanın altını
çizmem lazım. Değerli arkadaşlar, AK PARTİ, iktidarda
bulunduğu on dört yıl süresince hiçbir zaman mezhepçi politika
gütmemiştir, hiçbir zaman mezhep ayrışmasını
körükleyen, mezhep çatışmasına sebep olan bir anlayış
ortaya koymamıştır; aksine, mevcut, var olan sorunların
konuşarak, diyalog içerisinde çözülmesi için son derece önemli
adımları atmıştır. Bunun kayıtlara geçmesini
özellikle arzu ederim.
Küresel ve bölgesel bazı güçlerin kendi
hesaplarıyla hareket etmesi, uluslararası barışın ve
güvenliğin sağlanmasında asli sorumluluğu bulunan
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu temel görevini yerine
getirmekte aciz kalması karşılaşılan manzaranın
vahametini artırmıştır.
15 Temmuz tarihinde FETÖ hainleri tarafından
kalkışılan alçakça darbe teşebbüsü işte böylesine
olağanüstü koşulların yaşandığı bir
sırada meydana gelmiştir. Asil milletimiz, bu hain teşebbüsü
darbecilerin uçaklarına ve tanklarına karşı göğsünü
siper ederek, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Hükûmetimizin,
Gazi Meclisimizin, devletimizin ve özellikle Silahlı Kuvvetlerimizin de
birlikte mücadelesiyle bu hain darbe girişimini boşa
çıkarmıştır.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Muhalefeti de
Muhalefeti unutma.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi muhalefeti de kapsar. Gazi Meclis
dendiği zaman, bunun içerisine iktidar milletvekilleri de muhalefet
milletvekilleri de girer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ayrıca, gerçekten, 15 Temmuzda ortaya konan
tavırdan dolayı muhalefet milletvekillerimize de özellikle
teşekkür ediyorum.
Türkiye'nin, çağımızın
belası terörle mücadelesi içeride ve dışarıda pek çok
cephede eş zamanlı olarak verilen bir büyük mücadeledir. Esasen,
aynı anda hem FETÖ'ye hem DEAŞa hem de PKK/YPG-PYDye ve DHKP-C gibi
bölgedeki bütün terör örgütlerinin tamamına karşı mücadele eden
tek ülke Türkiye'dir. Burada terör örgütleri arasında Hükûmetimizin ve
Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir ayrım yapmadığını
aslında bu konuda bize haksız eleştiri getirenler de
bilmektedir.
Şimdi, bize düşen en önemli görev, bir
daha ne içeriden ne dışarıdan devletimizin ve milletimizin
birliğine ve bütünlüğüne karşı hain teşebbüslere
kalkışılmasını kimsenin aklına bile
getiremeyeceği bir ortamı oluşturmaktır. İşte bu
nedenle, aslında çok daha önceden defalarca niyet edilen ancak bir türlü
tam manasıyla hayata geçirilemeyen kapsamlı bir yeniden
yapılanma sürecini başlatmış bulunuyoruz. Bu yeniden
yapılanma sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri asli vazifesini yerine
getirmeye, yani vatan savunmasına, ordumuzun harbe
hazırlığını sağlamaya çok daha rahat ve etkili
bir biçimde odaklanabilecektir. Bu vazifesini öncelikle vatan sathında
fakat gerektiğinde hudutlarımızın ötesinde de yerine
getirebilecektir. Nitekim, 15 Temmuz felaketinden kısa bir süre sonra, 24
Ağustos 2016 tarihinde Fırat Kalkanı harekâtının
başlatılabilmesi bu yeteneğin ve iradenin en somut
göstergelerinden birini teşkil etmiştir. Keza, Iraktaki
gelişmeler karşısında hudut bölgemizde alınan
tedbirler de bu bağlamda görülmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri,
bünyesine sızan FETÖ hainlerinin temizlenmesiyle şimdi çok daha
güçlüdür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başlattığımız yeniden yapılanma
sayesinde, ayrıca devam eden pek çok önemli savunma sanayisi
yatırımlarının ürünleri alındıkça Türk Silahlı
Kuvvetleri en modern imkân ve yeteneklerle donatılmış olacak,
bugünkünden bile daha tesirli bir güç hâline gelecektir. Neticede güçlü bir
demokrasiye, güçlü bir ekonomiye, güçlü bir ülkeye ve orduya sahip olmamız
dünyanın ve bölgemizin içinden geçmekte olduğu bu şartlarda artık
sadece siyasi bir tercih değil, acil bir zarurettir. Türkiye, dün
olduğu gibi bugün de kendi ulusal güvenliğini sağlamaya
muktedirdir ve kararlıdır. Bunun için, uluslararası hukuktan
kaynaklanan haklarını gerektiğinde kullanmakta asla tereddüt
etmemektedir ve ulusal güvenliğimiz bakımından hayati önem arz
eden Suriye ve Irak hudut bölgelerinde herhangi bir terör örgütünün faaliyet
göstermesine, buralarda bir terör koridoru oluşturulmasına veya
aleyhimize herhangi bir oldubittiye rıza göstermemiz beklenmemelidir.
İşte, bu nedenlerle Fırat Kalkanı Harekâtı sayesinde
Cerablus, El Rai ve DEAŞ için büyük sembolik önem taşıyan
Dabıkın tarafımızdan da desteklenen Özgür Suriye Ordusu
güçlerince kurtarılması mühimdir. Bu sayede 2 bin kilometreye
yakın bir alan temizlenmiş olup bu bölgede 200ün üzerinde meskûn
mahal artık özgürdür. Şimdi, El Bab için de bu operasyonun en zor
safhalarından birinin icra edilmekte olduğunu, kalleşçe
yapılan türlü engelleme teşebbüslerine rağmen fedakârca bir
mücadele verildiğini vurgulamak isterim. Bu sabah itibarıyla 2
yerleşim birimi daha Özgür Suriye Ordusunun kontrolüne geçmiştir.
Fırat Kalkanı harekâtında şehit
olan kahraman askerlerimize ve beraberce verilen bu mücadelede
hayatını kaybeden, şehit olan Özgür Suriye Ordusu mensuplarına
Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize de şifa dileklerimi ve
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, DEAŞla mücadelede uluslararası alanda
ortaya konulan tüm çabalara başından itibaren katkı
sağlamaktadır. DEAŞla mücadeledeki öncü rolümüz sahadaki tüm
aktörler tarafından teslim edilmektedir. DEAŞla Mücadele Küresel
Koalisyonu toplantılarına aktif biçimde katılıyoruz. Bu
meyanda, 15 Aralık 2016 tarihinde Londrada gerçekleştirilecek
koalisyon toplantısına da inşallah katılacağız.
Bu arada, Suriyede hududumuzda alınan güvenlik
tedbirleri meyanında, Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi de
bulunmaktadır. Bu proje kapsamında toplam 825 kilometre duvar
yapılması planlanmış olup, bugüne kadar 296 kilometre duvar
imalatı tamamlanmıştır; kalan bölümün yapım ve ihale
çalışmaları da devam etmektedir. Suriye hududumuzun fiziki
güvenliği 2017 yılının ilk yarısında tamamen
sağlanacaktır.
Bu arada, Sınır Fiziki Güvenlik
Sisteminden yani duvarımızdan rahatsız olanların
olduğunu biliyoruz. Kimler rahatsız oluyor? Başta terör örgütü
PKK ve terör örgütünün Suriye uzantısındaki PYD ve DEAŞ. Bunun
yanında insan kaçakçıları, mal kaçakçıları bundan
rahatsız oluyor, ancak, biz bu duvarı çekerken, bölgelerdeki
insanlarımızın geçişinin sağlanması için de
gerekli yerlerden gerekli kapıları bırakıyoruz. Yani bu
duvar, kesinlikle insanlarımızın arasındaki irtibatı
koparmaya değil, terör örgütlerinin ve kaçakçıların özellikle ve
insan kaçakçılarının bölgedeki faaliyetlerini engellemeye
yöneliktir.
Son günlerde Suriyedeki insani durumun maalesef
daha da kötüye gittiğini birlikte görmekteyiz. Halepte, Rusyanın
hava desteğinde rejim kuvvetleri ve Şii milislerin düzenledikleri son
saldırılar neticesinde on binlerce sivil evlerini terk etmek zorunda
kaldı, yüz binlerce sivil şehrin küçük bir bölgesine
sıkıştı. Uluslararası toplum Halepteki insanlık
dramı için acilen tedbir almak zorundadır. Geçtiğimiz günlerde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde iki daimî üyenin vetosu
nedeniyle Halepte bir haftalık geçici ateşkesi öngören bir
kararın kabulü bile, maalesef yapılamadı. Halepteki durumun
kısa süre içerisinde normalleşmesini sağlamak, ülkede siyasi bir
çözümü elde edene kadar Halepteki insani yardım meselesinin üzerinde
yoğunlaşmak mecburiyetindeyiz. Bu bir insanlık vazifesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irak, çok uzun zamandan beri dış müdahalelerle iyice
zayıflatılan devlet yapısından kaynaklanan ciddi sorunlarla
karşı karşıyadır. Iraktaki bu ortam, tıpkı
Suriyede olduğu gibi DEAŞ ve PKK terör örgütlerinden kaynaklanan
tehditleri büyütmüştür. Bu durum, hâliyle ulusal güvenliğimiz
açısından zaruret arz eden bazı tedbirlerin
alınmasını gerekli kılmıştır. Bazı çevrelerce
kasıtlı şekilde çarpıtılarak Türkiye aleyhine bir hava
oluşturulmaya çalışılsa da gerçekte, biz, Irakın
toprak bütünlüğüne, birliğine ve istikrarına en fazla önem veren
ülkeyiz.
Bu arada, koalisyon güçlerince desteklenen Irak
ordusu ve güvenlik kuvvetleri tarafından 17 Ekim tarihinden itibaren icra
edilmeye başlanan ancak son günlerde pek de planlandığı
gibi gitmediği ortaya çıkan Musul operasyonunun müteakip safhalarda
nasıl yürütüleceği de bölgemizin geleceği açısından
büyük önem taşımaktadır. Musulun veya Telaferin DEAŞtan
temizlenmesi elbette çok önemlidir. Fakat en az bu kadar önemli olan bir
diğer husus da bu iki şehrin bilahare nasıl ve kimler
tarafından yönetileceğidir. Burada meydana gelen her gelişme
ülkemizi doğrudan etkilemektedir. Biz Musulun Musullulara, Telaferin
Telaferlilere, Rakkanın da Rakkalılara ait olduğunu her
vesileyle ifade ediyoruz. Musul vilayetinin demografik yapısının
değiştirilmesine tevessül edilmemesi gerektiğini onun için
ısrarla vurguluyoruz. Zira aksi bir durum sadece Irakı değil,
ülkemizle birlikte yakın çevremizi de ilave güvenlik sorunlarıyla ve
yeni insani krizlerle karşı karşıya bırakabilecektir.
Bu kapsamda, Musul operasyonuna ilişkin
çeşitli platformlarda en üst seviyede dile getirdiğimiz
görüşlerimizin operasyona katılan ülkelerce şimdiye kadar büyük
ölçüde dikkate alındığını söyleyebiliriz.
Tabiatıyla bundan sonraki gelişmeleri de yakinen izlemeye ve
yönlendirmeye devam edeceğiz. Bu arada özellikle Sincar Dağına
PKK terör örgütünün yuvalanmasına ne pahasına olursa olsun müsaade
etmeyeceğiz. Kandilden sonra Sincarın da PKK terör örgütünün
yuvası hâline gelmemesi için gerekli her türlü tedbir
alınacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi ve tereddüdü
olmasın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yakın coğrafyamızda
karşılaştığımız bu sınamalar ve
ülkemize yansımaları millî savunmamızın tam bir durumsal
farkındalık içinde ve en yüksek düzeyde temin edilmesinin önemine bir
kez daha işaret etti. Bu nedenle başlattığımız
yeniden yapılanma süreci büyük önem taşımaktadır. Bu
konuşmamda özellikle detayına girmemekle birlikte, biraz önce
konuşmamda bahsettiğim, maalesef son yüz elli yıllık
tarihini büyük ölçüde darbeler tarihi olarak nitelendireceğimiz bir ülke
konumundayız. Türkiyede, kim olursa olsun, hangi odaklardan destek
alırsa alsın, hangi aktörler tarafından yapılırsa
yapılsın ve hangi yöntemlerle yapılırsa yapılsın,
bir daha hiç kimsenin darbeye teşebbüs edemeyeceği bir ortamın
hazırlanması için pek çok adımı kararlılıkla
attık. O günden bugüne kadar, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki
demokratik denetimin artırılması, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kendi asli işine daha fazla odaklanması, gücün
dengelenmesi ve demokratik anlayışın Türk Silahlı
Kuvvetlerine tamamen yerleşmesi ve asker-sivil birlikteliğinin
oluşturulması için pek çok adımı aslında peş
peşe attık. Bunların detayına zaman darlığı
sebebiyle özellikle giremeyeceğim.
Ancak, bu arada, Millî Savunma Üniversitesinin
Türkiyenin bundan sonraki askerî eğitimi ve savunma alanındaki
nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi için son derece kritik ve önemli
bir adım olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Millî Savunma
Üniversitesiyle, artık sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin nitelikli
insan kaynağını oluşturmakla kalmayacağız ama
aynı zamanda sivil alanda da savunma konseptini çalışan
nitelikli insanları yetiştireceğiz.
Bu noktada, özellikle personelimizin özlük
haklarına yönelik de bazı çalışmaları yapıyoruz.
Bu konuda, belki kısaca bir cümleyle vurgulamam gereken
Astsubaylarımızın, uzman ve sözleşmeli er ve erbaşlarımızın
bize ilettikleri taleplerin titizlikle incelendiğini, önümüzdeki süreçte
bunlarla ilgili birtakım adımların
atılacağını ifade etmek istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden bugüne kadar 5.676
personel, FETÖ terör örgütüyle irtibatlı olduğu için ihraç
edilmiştir. Öte yandan, yapılan itirazlar ve incelemeler sonucunda,
evvelce ilişiği kesilen 39 personel yeniden görevine iade
edilmiştir. Neticede, toplam 16.409 askerî öğrenciyle beraber
değerlendirildiğinde 22.085 kişinin Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilişiği kesilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle NATOyla ilişkilerimize büyük önem veriyoruz.
Her ne kadar, zaman zaman bazı sorumsuz açıklamalar yapılsa da
Türkiye NATO ittifakına önem vermeye devam edecektir, NATOnun güçlü bir
üyesi olarak yoluna devam edecektir.
Bu açıdan, bütçe görüşmeleri vesilesiyle
vurgulamak isterim ki NATOnun bütün üye ülkelerinin ittifakıyla
aldığı kararla, özellikle 2024 yılına kadar savunma
harcamalarını yüzde 2ye, gayrisafi yurt içi
hasılasının yüzde 2sine çıkarması bir zorunluluktur.
Bunun da yüzde 20sinin ana silah sistemlerinin tedarikine ayrılması
kabul edilmiştir. Bu noktada Türkiye 2015 yılı itibarıyla
1,67sini savunma harcamaları için ayırmıştır ve
harcamıştır. Bundan sonra bu hedefe, yüzde 2 hedefine
ulaşmak için hep birlikte gayret etmek durumundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; savunma sanayisinde Türkiye son on dört yılda gerçekten
çok büyük adımlar attı, çok önemli ilerlemeleri kaydetti. Özellikle
HÜRKUŞ-A, HÜRKUŞ-B, müşterek taarruz uçağında
Türkiyenin yer alması, millî muharip uçak geliştirilmesi, ATAK
helikopterinin Türk Silah Kuvvetlerimize -bugüne kadar 18 tanesi teslim edildi-
2017 sonuna kadar 35 tanesinin teslim edilmesi, Özgün Helikopter Programı,
Genel Maksat Helikopter Projesi gibi pek çok projeyi ardı ardına
hayata geçirmiş bulunmaktayız. Bu projeler
tamamlandığında, inşallah Türk Silahlı Kuvvetlerinin
caydırıcı gücü çok daha fazla artacaktır. Buradaki yerli ve
millî savunma sanayisi hedefine adım adım ilerliyoruz. Göktürk-1
uydumuzu fırlattık, şimdi kendi haberleşme uydumuzu ve
birincisini yaptığımız yer gözlem uydumuzu inşallah
önümüzdeki yıllarda, 2019da fırlatmayı hedefliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakikada bitireyim isterseniz.
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Savunma sanayisinde gerçekten pek çok projeyi hayata geçiriyoruz ve
geçireceğiz. İnşallah, cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü
yılında, Türkiye savunma sanayisinde kritik teknolojileri geliştiren
ve dışa bağımlılığını minimize
etmiş bir ülke konumuna yükselecektir.
MUSA ÇAM (İzmir) Gizli hesaptaki dolar,
eurolar ne oldu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Onun cevabını soru-cevapta veririm.
Ben, 2017 bütçemizin ülkemiz için, milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, her birinizi en içten
sevgilerimle saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden söz talep ediyorum.
BAŞKAN Yerinizden bir dakikalık söz mü
istiyorsunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Söz
talep edeceğim, hemen bir konuya açıklık getireceğim.
BAŞKAN Buyurun bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçi İçişleri Bakanımız gitti,
burada değil ama birkaç ifadede bulunmak istiyorum kendi yapmış
olduğu konuşmalara dair. Şimdi, tüm Türkiye halkları bizi
izliyor ve dinliyor. İçişleri Bakanlığının
bütçesini görüşüyoruz ama İçişleri Bakanlığı
bütçeyle ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı. Bütçeye
ilişkin İçişleri Bakanlığının çok önemli
verileri olması gerekirken hiçbir açıklamada bulunmadı.
İkincisi: Cizrede ne oldu bitti? Bizim sabah
konuşan hatibimize dönerek buna ilişkin isim vermediğini
söyledi. Biz, hatibimiz de dâhil olmak üzere, Sayın Osman Baydemir
başta olmak üzere hepimiz Cizrede yaşamını yitiren,
katledilen bütün herkesin isimlerini burada tek tek geçmiş dönemlerde
söyledik. Sadece Taybet Anayı söyleyebilirim ki bir hafta cenazesi yerde
kaldı. Sayın Bakan bunu görmezden gelerek bir konuşma
yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika daha süre
veriyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Üçüncüsü: Sayın Başkan, şu anda OHALle, kanun hükmünde
kararnamelerle ve kayyumlarla yürütülüyor bu ülke. Kaymakam o ilçeyi
yönetiyor. dedi. Evet, doğrudur. Kaymakam atanır, kaymakam ilçede
ilçenin mülki amiridir ama o ilçede, o ilde seçimle işbaşına
gelen belediyeler vardır, belediye eş başkanları
vardır. Dolayısıyla, şu anda belediye eş
başkanları, belediye meclis üyesi halkın iradesiyle
seçilmişler, ne yazık ki bu süreçte hepsi cezaevlerinde ve rehin
tutuluyor. Neden dolayı tutuklular ya da rehin tutuluyorlar, hepsi
açık ortada, tamamen siyasi düşüncelerinden kaynaklı onlar
şu anda rehin tutuluyor, hiçbiri hizmete ilişkin ya da
yaptığı çalışmaya, belediye
çalışmalarına ilişkin değil. Bunu da bir kez daha buradan
ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Başkan, bir dakika ben de söz alabilir miyim?
BAŞKAN - Daha sonra düşünürüz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Şimdi Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Nabi Avcı konuşacak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür
ve Turizm Bakanı olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce ben de Sayın Başkanımıza
yapılan muameleyi bir kere daha sizler gibi şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Devamla) Bakanlığımız ve bağlı
kuruluşlarımızın 2016 yılında
gerçekleştirdiği ve 2017 yılında planladığı
faaliyetleri sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yalnız, sözlerime
geçmeden önce, sunumuma geçmeden önce bu yıl doğumunun yüzüncü
yılını kutladığımız Cemil Meriçi ve
ölümünün yüzüncü yılında andığımız Tanburi Cemil
Beyi rahmetle anıyorum. Kendileriyle ilgili pek çok etkinlikler
düzenliyoruz, düzenleniyor, sizleri de fırsat buldukça bu etkinliklerde
görmek istediğimizi bir kere daha arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 yılı hem uluslararası toplum hem de
Türkiye için insanlık sınavının verildiği bir dönem
oldu. Türkiye olarak bu sınavdan, uluslararası terörün mağdur
ettikleri, savaşların mağdur ettikleri mazlumlara sahip
çıkma bakımından başarıyla geçerken uluslararası
toplum ne yazık ki bütün bu gelişmeler karşısında iyi
bir sınav veremedi. 2016 yılında küresel teröre karşı
insanlık olarak maalesef ortak bir duruş ve ortak bir söylem ve
dolayısıyla ortak bir eylem geliştiremedik. Terörizmin bütün
dünyada turizm sektörünü hedef alması şaşırtıcı
değil. Son yıllarda artan terör, bütün insanlığı hedef
alırken birçok ülkede turizm sektöründe durgunluğa sebep oldu.
Ayrıca, yurt içinde ve yurt
dışında Türkiye aleyhine yapılan algı
operasyonları da ülkemizin turizm sektörünü olumsuz biçimde etkiledi. Bunu
bizlerin kuruntusu ve hatta paranoyası olarak görmemek gerekir çünkü son zamanlarda
yaşadığımız pek çok olay bu algı operasyonunun
derinden derine işletilmekte olduğunu kanıtlıyor.
Türkiye, 2016 yılında, sadece
konvansiyonel diyebileceğimiz terör biçimlerine maruz kalmadı; devlet
kurumlarına sızmış yeni bir terör yapılanması
olan FETÖ darbe girişimine de tanık olduk ancak milletimiz, 15
Temmuzda bu menfur darbe girişimi karşısında gerçekten
tarihe geçecek bir kahramanlık destanına imza attı. Darbe
girişimi sonrası şehir meydanlarında düzenlenen demokrasi
şölenleri, aleyhte yürütülen algı operasyonlarının aksine,
ülkemizde hayatın normalleşmesinin de hem kanıtı hem
tetikleyicisi oldu.
2016 yılı sektör açısından,
turizm açısından Rusyayla geçici bir kriz döneminin
yaşandığı ama bununla beraber, sorunun çözümü yönünde
karşılıklı olarak gerçekten önemli ve kalıcı
adımların atıldığı bir yıl da oldu. Nitekim,
geçen hafta biz de Sayın Başbakanla birlikte Rusyaya
yaptığımız ziyarette, muhataplarımızla özellikle
turizm alanındaki ilişkilerimizi geçmişten de ileriye
taşımak için ne tür önlemler almamız gerektiği konusunda
görüşmelerde bulunduk ve gayet olumlu bir atmosfer içinde yürüdü bu
görüşmelerimiz. Yine, geçtiğimiz günlerde, Antalyada düzenlenen
Uluslararası Resort Turizm Kongresinde, 2016 yılında
yaşanan gelişmeler nedeniyle başka ülkelere kayan turistlerin,
ülkemizi gittikleri ülkelerde diğer ülkelerle kıyaslama
fırsatı yakaladıklarını, Türkiye'nin hizmet kalitesi
ve altyapı yönünden mukayeseli üstünlüğünü gördüklerini ve 2017
yılında tekrar Türkiyeye gelmelerinin beklendiğini bizzat
yabancı tur operatörleri ifade ettiler. Bunların büyük bir
kısmı sektör basınına da yansıdı. Bu anlamda,
2016 yılı tüm bu olumsuzlukların fırsata
dönüştürülmesine ve Türkiye'nin turizmdeki gücünü kanıtlamasına
inşallah vesile olacak.
Burada bizim 2016da
yaşadıklarımızdan çıkardığımız en
önemli ders, benden önce konuşan hemen hemen bütün grup temsilcisi
arkadaşlarımın da vurguladığı gibi, turizmimizi
deniz, kum, güneş parantezinden çıkarıp ülkemizin sahip
olduğu diğer potansiyel turizm alanlarına da açmamız
gerektiği. Bunun için, Türkiye'nin gerçekten çok ciddi bir birikime ve
potansiyele sahip olduğunu önce kendimiz gördük, sonra yavaş
yavaş Türkiyeyle iş yapmakta olan kurumlar da, operatörler de
bunları görmeye başladılar.
Dünyanın en çok turist çeken 6ncı,
Avrupanınsa 4üncü ülkesi olan Türkiye'nin turizm sektöründe dünya
genelinde yaşanan olumsuzluklardan ve bölgesel gelişmelerden en az
düzeyde etkilenmesi amacıyla etkin tedbirler de aldık, almaya da
devam ediyoruz. Nitekim, bu kapsamda, toplam maliyeti 543 milyon lira olan
Turizm Acil Eylem Planı destek paketini, hatırlayacaksınız,
benden önceki Bakan arkadaşım Mahir Ünal Bey 2016 yılı
içerisinde başlatmış, uygulamaya koymuştu. Biz de aynı
programı takviyelerle sürdürüyoruz.
Turizm sektöründe küresel gelişmelere anında
cevap veren bir refleksle hareket eden Bakanlığımız,
kültürel değerlerimizi ön plana çıkararak kültür ekonomisi ile turizm
sektörünü buluşturmak için etkin tedbirler alıyor. Ayrıca,
illerimizdeki kültür girişimcileri ve kültür endüstrilerini de hibe ve
kredilerle destekleyerek istihdam ve hayat kalitesini artırmayı
hedefliyoruz.
Bu, 2016da yaşadığımız
sıkıntılardan çıkardığımız derslerden
bir tanesi, dediğim gibi, ürün çeşitliliğimizi artırmak ama
aynı zamanda, hedef pazarlarımızı da genişletmekti. Daha
önce, biraz da işlerin olurunda gidiyor olmasının verdiği
rehavetle, sektör, Rusya, İngiltere, Almanya gibi belli başlı
pazarlarla yetinen bir rutine kapılmıştı. Ama 2016da
yaşadığımız sıkıntılar bize
pazarımızı Japonyadan Latin Amerikaya kadar, Çini,
Hindistanı, Arap dünyasını, İranı, Kuzey
Afrikayı ve hatta Afrikayı içine alacak şekilde
genişletmemiz gerektiğini gösterdi ve gerçekten, sektörümüz de
Bakanlığımızla çok uyumlu bir iş birliği
içerisinde bu pazarlara açılmaya başladı, bu pazarlara yönelik
tanıtım faaliyetlerine gerçekten etkin önem vermeye
başladı. Zira, Türkiye, bugün bütün insanlığın
yararlanabileceği zengin bir kültürel hafızaya ve birikime sahip.
Bunu hakikaten kuru bir övünme olarak anlamayacağınızdan eminim.
Evet, Türkiye deniz, kum, güneş bakımından gerçekten
dünyanın en şanslı ülkelerinden biri ama bu imkânlar pekâlâ
başka ülkelerde de var ama Türkiye'nin ayrıcalığı,
özelliği şurada: Türkiye, aynı zamanda, gastronomi
bakımından da çok ayrıcalıklı bir ülke, henüz
yeterince potansiyelimizi değerlendirmemiş olsak da dağ turizmi
bakımından da, kış turizmi bakımından da
gerçekten çok büyük potansiyellere sahip bir ülke. Kongre turizmindeki
başarılarımızı zaten İstanbul geçmişte çok
yakından yaşadı, inşallah, gelecekte daha da artırmış
olarak yaşayacak. Sağlık turizminde çok büyük bir potansiyel
olduğunu bu vesileyle bir kere daha gördük ve Sağlık
Bakanlığımızla iş birliği içerisinde Türkiye'nin
sağlık turizmi alanındaki potansiyelini değerlendirmek için
yeni projeler geliştiriyoruz, inşallah önümüzdeki yıl içerisinde
bunları sevinçle sizlerle ve kamuoyumuzla paylaşacağız.
Ayrıca, termal turizm, özellikle dinî miras alanlarının, 3
semavi dinin kutsal mekânlarının veya kutsal saydığı
mekânların toplandığı bir ülke olmak hasebiyle Türkiye
gerçekten çok zengin birikime sahip bir ülke. Dolayısıyla,
inşallah bu potansiyelimizi uygun tanıtım stratejileriyle de
desteklersek Türkiye önümüzdeki yıllarda, 2017den başlayarak turizm
alanında çok önemli mesafeler kat edecek. Uygun tanıtım stratejileri
derken yine gerek iktidar partisinden gerek muhalefet partisinden
arkadaşlar bu konudaki strateji önerilerini haklı olarak
vurguladılar, aklın yolu bir. Evet, geçmişte ülkeler, Türkiye de
dâhil olmak üzere pek çok ülke tanıtımlarını genel bir ülke
imajı üzerinden yapıyorlardı, biz de öyle yaptık
yıllarca, Türkiyeyi Deniz, kum, güneş ülkesi. filan diye
tanıttık ama şimdi artık bunun alt bileşenlerini,
Türkiyede hem yöresel olarak hem ürün çeşitliliği olarak ne tür
imkanlara sahip olduğumuzu tanıtım mecralarına da,
tanıtım ürünlerimize de yani tanıtım stratejimize de
yansıtmamız gerekiyor. Nitekim, grubumuz adına konuşan
arkadaşlarımız da bunun ne kadar stratejik bir karar
dönüşümü olduğunu vurguladılar, ben de o vesileyle bir kere daha
çok teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza.
Şimdi birkaç rakamı sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bakanlığımızın 2016
yılı bütçesi ile 2017 yılı için öngörülen bütçe ödenekleri
özetle şöyle: 2016 yılı bütçesi bağlı ve ilgili
kuruluşlar dâhil 2 milyar 777 milyon 769 bin lira idi, yatırım
bütçesi de bunun içerisinde 759 milyon 970 bin lira idi. 2016 yılı
bütçesinin yüzde 27si yatırım, yüzde 73ü ise cari bütçeden
oluşuyordu. 2017 yılı bütçesi nispi bir artışla
bağlı ve ilgili kuruluşlar dâhil 3 milyar 459 milyon 754 bin
lira olarak öngörülüyor. Önce, Allah bereket versin, Allah devlete, millete
zeval vermesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
bu bütçeyle de inşallah çok güzel işler yaparız. Tabii, gönül
ister ki bu bütçe en azından Millî Eğitim bütçemizin yarısı
kadar olsa; tabii, buna hiçbirimiz hayır demeyiz ama devletimizin
imkânlarını da biliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) İnşallah CHP
iktidarında olacak bu Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Devamla) Dolayısıyla, 2017 yılı bütçesi 864 milyon 688
bin lira olarak planlandı. 2017 yılı bütçesinin yüzde 25i
yatırım, yüzde 75i ise cari bütçeden oluşuyor.
Bakanlığımız bütçesinin genel bütçeden
aldığı pay 2016 yılında yüzde 0,49 iken 2017 yılında
yüzde 0,55e ulaşmıştır.
Bu kapsamda bu bütçeyle biz neler yaptık, neler
yapıyoruz, şimdi onları da kısaca sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bakanlığımıza bağlı
198 müze ve 138 ören yeriyle 220 özel müzeyi 2016 yılı Ekim
itibarıyla 16 milyon kişi ziyaret etti. Bizim bu müze ziyaretlerine
ayrıca bir önem ve öncelik vermemiz gerekiyor çünkü on beş gün önce
Antalyada Antalya Arkeoloji Müzesinde, ki bütünlüğü zedelenmemiş
antik heykeller bakımından dünyanın en zengin müzesidir, orada
Perge kazılarından yeni çıkartılan 8 büyük heykelin
tanıtım töreninde de söyledik. Antalyaya gelen 12 milyon turistten
biz ancak 60 binini Arkeoloji Müzesine götürebiliyoruz. Oysa orada gerçekten
bu 12 milyon turistin en az üçte 1inin ilgi duyacağı ciddi bir
kültürel miras söz konusu. Sadece yabancı misafirlerimiz için değil
kendi vatandaşlarımız ve özellikle çocuklarımız,
gençlerimiz, öğrencilerimiz açısından da bu müze ziyaretlerini
teşvik edici tedbirler almamız gerekiyor. Nitekim bu bağlamda on
beş gün önce Millî Eğitim Bakanlığımızla bir
protokol imzalayarak hem müzelerimizi, ören yerlerimizi öğretmenlerimizin
ve öğrencilerimizin daha çok yararlanabileceği eğitim
öğretim mekânları hâline de getirmek konusunda bir iş
birliği protokolü imzaladık hem de Bakanlığımıza
bağlı korolarda, orkestralarda görev yapan
sanatçılarımız ilkokullarda, ortaokullarda, liselerde
gençlerimizin sanatsal faaliyetlerine gönüllü olarak katkıda bulunacaklar
bu protokol gereğince.
Benzer bir protokolü de inşallah yakında
Gençlik ve Spor Bakanlığımızla imzalayacağız.
Onlarla da gençlerimizin boş vakitlerini geçirebilecekleri sosyal mekânlar
konusunda iş birliği yapmayı, hatta gençlerin kitapkafe
dediği, biz eskilerin kıraathane demeyi tercih ettiğimiz
mekânların çoğaltılması, önce standartlarının
belirlenmesi, sonra bu standartlara uygun düzenleme yapan işletmelere
çeşitli desteklerin -gerek Gençlik ve Spor Bakanlığı
tarafından gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından- teşviklerin verilmesi konusunda bir ön
mutabakatımız var.
Dediğim gibi bu eğitime ve gündelik hayata
bitişik yaşayan müze bakış açısıyla 2016
yılında 3 adet yeni müze açtık. İnşallah, 27 Yeni Müze
Yapımı ve Yenileme Projesine ek olarak -sürem
azaldığı için rakamlara girmeyeceğim- müzelerde çok ciddi
sayısal ve niteliksel artış hedefliyoruz.
Sevindirici bir olay, UNESCO Dünya Miras
Listesindeki varlık sayımız Ani Arkeolojik Alanıyla 16ya
yükselmişti. On beş gün önce Etiyopyanın başkenti Addis
Ababada yapılan UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası
Komite Toplantısında gerek Türkiye olarak gerek Azerbaycan ve
diğer komşularımızla birlikte verdiğimiz projeler
doğrultusunda lavaş, Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine dâhil
edildi. Ermenilerle de bu arada bir kısmi uzlaşma yaparak -çünkü
onlar da kendi ulusal miraslarından sayıyorlar lavaşı-
böylece turizmin ve kültürün barışa hizmet edebilme yeteneğini
orada da görmüş olduk. İyi bir gelişme oldu.
Onun dışında nevruz zaten listedeydi
ama nevruzun kapsamını genişleten bir karar tasarısı
alındı.
Sevindirici bir gelişme de çini
sanatımızla ilgili. Addis Ababada on beş gün önce yapılan
toplantıda, UNESCO toplantısında geleneksel çini
sanatımız da dünya miras listesine kaydedilmiş oldu. Bu
vesileyle, Kütahyada bir ay önce Çininin Picassosu olarak
adlandırılan rahmetli Sıtkı Olçar ustanın eserlerinden
oluşan bir müzenin de gayriresmî açılışını
yaptık. Kütahyaya yolunuzu düşerse, gerek bu müzeyi gerek aynı
sokakta, Sanat Sokağında açtığımız diğer
müzeleri ve gezi alanlarını mutlaka izlemenizi, gezmenizi özellikle
tavsiye ederim.
Yurt dışında da, Amerikada Kral
Midasın Altın Çağı sergisini açtık. Kuran
Sanatı: Türk ve İslam Eserleri Müzesinden Hazineler adlı büyük
bir sergi açtık. Bu sergiye katkıda bulunan özel teşebbüsümüze
de ayrıca çok teşekkür ediyorum.
Yine, Pariste UNESCO Genel Merkezinde
Matrakçı Nasuh sergisini açtık. O da gerçekten büyük ilgi gördü.
Doğrusu, konuşmamın ancak beşte
birini sizlerle paylaşabildim. Vakit de bitiyor. Hızlıca birkaç
başlığı daha vurgulayayım.
Kütüphanelerle ilgili çok ciddi
çalışmalarımız var. Gezici kütüphane
sayımızı 2017de artırıyoruz.
Bir arkadaşımız şoför
sıkıntısından söz etti. Şimdi, orada kadrolu
değil, yerelde sözleşmeli olarak istihdam ediyoruz. Sürekli
sıkıntı yok ama bazen sözleşme yenileme aşamalarında
aksamalar olabiliyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Dağıtıcı uzman eleman da yok.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Devamla) - Ama gezici kütüphanelerimiz çok işlevsel ve gerçekten
gençlerimiz, çocuklarımız tarafından da çok beğeniliyor.
Şehir kütüphanelerimizi daha çok yaşayan
mekânlar hâline getirmeye gayret ediyoruz.
Onun dışında, kültür hanları
oluşturmak için bir proje hazırladık, bir prototip
hazırladık. Özellikle orta boy şehirlerimiz için, içinde sergi
salonları, konferans salonu, konser salonu olan, kütüphanesi olan kültür
hanları oluşturuyoruz.
Sinemada çok büyük atılımlar yaptık.
Türkiyede 2002 yılında 9 tane film çevrilmişti. Geçen yıl
139 tane film çevrildi ve bunların büyük bir bölümüne de Kültür
Bakanlığı desteği verildi, veriliyor. Desteğimizi çok
artırdık.
Devlet Tiyatrolarıyla ilgili bir
yanlış anlama var. Devlet Tiyatroları bu yeni sezona
başlarken Türkiye Devlet Tiyatroları perdelerini Türk eserleriyle,
Türk yazarlarıyla açıyor. diye başladı ve onun üzerinden
bir dezenformasyon kampanyası başlatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Devamla) Efendim, iki dakika müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakika vereyim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Devamla) Bu yanlış. Evet, Türk eserleriyle başladık ama
65 tane de yeni yabancı eser var bu yılki repertuvarımızda.
Hatta, geçen ay Rusya Moskovada Dostoyevski Günleri düzenlendi, Devlet
Tiyatrolarımız o günlere Dostoyevskinin Yeraltından Notlar
oyunuyla katıldı ve seyirciler tarafından en beğenilen
yabancı performans seçildi. Devlet Tiyatrolarında, tabii, biz
istiyoruz ki daha çok Türk oyunu oynansın, daha çok Türk
yazarının oyunları sergilensin ama dünya edebiyatının
klasiklerine de yüz çevirmiş falan değiliz.
Ben, yüce Meclisimize ve Plan ve Bütçe Komisyonumuza
bize sağladığı imkânlar için çok teşekkür ediyorum.
Bütün arkadaşlarım adına, çalışma
arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum. Bütçeyi
hazırlayan ve bu planlamaları yapan, bu çalışmaları
gerçekleştiren bütün mesai arkadaşlarıma ayrı ayrı çok
teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, bütçemizin
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ERHAN USTA (Samsun) Kısa söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Usta, sisteme girin.
Bir dakikalık söz talebiniz mi var?
ERHAN USTA (Samsun) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, 15 Temmuz darbe girişimiyle alakaları olmayan
tutuklu askerî okul öğrencileri ile alım işlemleri durdurulan
sözleşmeli/muvazzaf astsubayların mağduriyetlerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Millî Savunma Bakanımın
dikkatine sunmak üzere bir konuyu arz edeceğim. Şimdi, Sayın
Bakan, aslında bu askerî okul öğrencileriyle ilgili büyük bir dram
yaşanıyor. Mesela bizi aileler ziyaret ediyor. Kimler bunlar? Hava
Harp Okulu velileri var. Mesela bunların çocukları Yalovada
kamptayken alınıyor götürülüyor. Hakikaten, ben mesela buna
inandım yani hiçbir şekilde darbeyle alakası olmayan çocuklar
bunlar. Nereye gittiklerini de bilmiyor, tatbikat diye götürüyorlar. Hatta,
şöyle enteresan şeyler var: Bir kısım öğrencilere
otobüs yetmediği için onlar Yalovada kalıyor. Şimdi o çocuklar
tutuklu değil, götürülen çocukların şu anda hepsi tutuklu.
Aileler çok mağdur.
Polatlı Topçu ve Füze Okulunda yine tatbikat
diye götürülüyor. Diğer taraftan, yine Kara Harp Okulunda sözleşmeli
subay adayları, bunlar da mesela 16 Temmuzda Afyona gideceklermiş. O
gece buradan geliyorlar, bunlar da bir şekilde o olayların içerisine
katılıyor. Hiçbir şekilde olaylara girişmemiş genç
çocuklar bile şu anda tutuklu.
Bunun haricinde, mesela, sözleşmeli muvazzaf dış
kaynaktan astsubaylar var. Şimdi, mesela, Kara Kuvvetleri
Komutanlığında bunların devam eden bir süreci var.
Bunların alımı yapılmış, tam prosesleri sürerken,
hatta 15 Temmuz darbesinden sonra bile belge isteniyor fakat sonradan KHKlarla
bunların alınmayacağı ifade ediliyor. Hâlbuki bu
arkadaşların talebi şu: Yani bize güvenlik
soruşturması yapılsın, içimizde FETÖcü varsa onlar
ayıklansın. Niye tamamını almayacağız diye
devlet bu tür uygulamalar yapıyor? diye soruyorlar. Bu tür
mağduriyetlerin üzerine gitmek lazım.
Burada mağdur yarattığımız
zaman hakikaten FETÖyle mücadele zarar görüyor. O yüzden bunlarda çok dikkatli
olmak gerekiyor. Bu dramlara bir el atmakta, bir müdahale etmekte fayda var,
aileler çok mağdur durumda.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer
Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
aleyhinde olmak üzere Mardin Milletvekili Sayın Ali Atalan konuşacak.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Atalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ ATALAN (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dikkatinizi biraz daha spesifik, özgün bir konuya
çekmek istiyorum, gerçi bağlantısı vardır konumuzla ilgili.
Belki bazılarınız biliyordur, Millî Güvenlik Kurulunun son
toplantısında Ezidilerin bilinen kadim yerleşim bölgesi Sincara
yani Şengale yönelik gerekirse müdahale edilebileceğinden söz
edilmiştir. Dün Sayın Dışişleri Bakanı, bugün de
Sayın Savunma Bakanı demin aynı şekilde operasyonların
yapılabileceğini ima ettiler.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 3
Ağustos 2014 yılında IŞİD tarafından binlerce
Ezidinin hunharca katledildiği ve binlerce kadın ve çocuğun da
aynı şekilde kaçırılıp başına neler
getirildiği hepinizce malum. Bu soykırım dünyayı harekete
geçirmiş, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Parlamentosu gibi
kuruluşlar bunu jenosit olarak tanımlamışlar.
Nadia Murad gibi, IŞİD elinden kurtulan
bir Ezidi kızı Birleşmiş Milletler tarafından iyi
niyet elçisi seçilmiş ve Avrupa Parlamentosu tarafından da Saharov
Ödülüne layık görülmüştür. Ama nedense AKP Hükûmeti şimdiye
kadar bu soykırıma yönelik herhangi eleştirel bir söz
söylemiş değildir ve kınamış değildir. Konuyla
ilgili Meclise kanun teklifi vermişiz, maalesef hâlen Komisyonda
bekletiliyor, umarım yakın bir zamanda gündeme alınır ve
kanunlaşır.
Doğrudur, Ezidiler kendi geleneksel
direniş mazisine uygun ve saldırılara karşı savunmak
amacıyla kendilerini örgütlemişler. Ayrıca, bu örgütlülük hem
Irak Merkezî Hükûmeti tarafından hem de Kürdistan Bölgesel Hükûmeti
tarafından da resmen tanınmış ve kabul edilmiştir.
Bunun neresi kötüdür ve neresi tehlikelidir?
Bir Ezidi milletvekili olarak şimdi soruyorum
ve net yanıt bekliyorum Hükûmetten: Ezidilerin size ne kötülüğü
olmuş ve şu anda ne kötülüğü vardır? Gerek Osmanlı
İmparatorluğu döneminde gerekse cumhuriyet tarihinde,
yaşadıkları halklarla ve inançlarla birlikte barış
içinde yaşamış, hiç kimseye zararı dokunmamıştır.
Bilmiyorum acaba AKPli milletvekillerinin bazıları biliyor mu,
Türkiyeden Avrupaya göç eden, genellikle hâlen vatandaş olan 100 bine
yakın Ezidi yaşamaktadır.
Bakın, bu zihniyetin ne kadar tehlikeli ve
çağ dışı bir zihniyet olduğunu göstermek açısından
yaşanmış iki örnek vermek istiyorum. Ezidilik Türkiyede hâlen
bir din olarak kabul edilmemektedir çünkü Diyanet İşleri
Başkanlığı bir rapor hazırlamış, Ezidilik
bir din değilmiş. Sayısı, az önce dediğim gibi, 100
bini bulan kendi yurttaşının dinini kabul etmiyor ama ilginçtir,
listede Taoizm ve Hinduizm vardır. Kürtçenin, Kürtçe dilinin tutanaklara
x olarak geçmesi gibi Ezidilerin de kimlik hanesine x olarak
yazılıyor. Yani bilinmeyen yani dinsiz anlamına gelecek bir
işaret. İşte maalesef realitemiz budur; acıdır ama bir
gerçektir. Bilinmeyen dil ve dinlerin yaşandığı, belki
dünyada tek ülke biziz. Konuya ilişkin Diyanetten de maalesef hâlen cevap
almış değiliz; yazı yazdık, dört aydır
bekliyoruz. Umarım Sayın Bakan bu konuda yardımcı olur.
Sayın Cumhurbaşkanının Devletin dini olmaz. deyişi
burada maalesef boşa gitmiştir.
Bir kere, böyle bir kurumun yani Diyanet
İşlerinin kimin inancının, hangi inancın bir din
olarak tanımlanacağına, din olup olmadığına karar
verme yetkisi ve hakkı da yoktur. Laiklik bu devletin, soruyorum,
neresinde kalmıştır?
Bakın, Ezidilik dini Irakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atalan, teşekkür
ederim.
ALİ ATALAN (Devamla) Ben teşekkür
ederim. Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
beşinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süremiz yirmi dakika; bu sürenin on dakikası
sorulara, diğer on dakikası ise cevaplara aittir.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Uzman jandarmaların okulda geçen sürelerinin
hizmetten sayılması düşünülmekte midir? Uzman jandarmaların
statülerinde değişiklik ve kadro düzenlemesi yapılacak
mıdır?
Kolluk kuvvetlerinin özlük haklarını
iyileştirme, göstergelerinde yükseltme ve emeklilerin özlük
haklarında iyileştirme düşünülmekte midir?
2016 Nisan ayında yapılan, Mayısta
sonuçları belli olan, taahhütname imzalayan, Kara Kuvvetleri
Komutanlığında 2017 Şubat ayında eğitime
başlamayı uman muvazzaf/sözleşmeli astsubay adaylarının,
29 Ekimde, kanun hükmündeki kararnamenin 6ncı maddesiyle tüm
işlemleri iptal edilmiştir. Bu adayların durumları ne
olacaktır? İncelemeyle, hak kazananların mağduriyetinin
önlenmesi düşünülmekte midir?
5inci sorum: Niğde Bor ilçesinde askerî fabrika
olarak halkın tanımladığı tesis neden
geliştirilmemektedir, kapatılacak mıdır?
6) Niğde Bora askerî birlik getirileceği
yönünde Sayın Bakanımızın bir açıklaması
olmuştu. 2017 yılında Niğdenin Bor ilçesine askerî birlik
getirilmesi düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Savunma Bakanım, benim de üyesi
olduğum Savunma Komisyonuna gelen şikâyet ve talepler
ağırlıklı olarak gerek yurt içinde gerek yurt
dışında terörle ağır mücadele sürecine giren Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarının özlük haklarıyla ilgili
iyileştirmeler konusunda ve bir de yine, aynı kurum içerisinde
çalışan sivil personelin birtakım talepleri doğrultusunda
birtakım çalışmaların artık zamanı geldiği
kanısındayız çünkü hummalı bir dönemden geçiyoruz. Bunu
öncelersek bunlara hem moral, motivasyon açısından hem de ailelerine
yıllardır bekledikleri o gazi olup da yara alıp da terörle
mücadelede her türlü sıkıntıya göğüs gerip de henüz gazilik
unvanı dahi alamayan kardeşlerimizin büyük beklentilerine cevap
vermiş oluruz. Özellikle sivil çalışanların da
İnanın, bazı durumlarda sivil personel statüsüne tabi oluyorlar,
bazı durumlarda askerî personel gibi algılanıyorlar. Bu anlamda
bir çelişki söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın İçişleri Bakanı, mülki
idare amirlerinin özlük haklarını ne zaman hâkim, savcı
maaşları seviyesine çıkaracaksınız? Polislerin ek
göstergelerini ne zaman 3600e yükselteceksiniz? Yine, sözleşmesi biten
uzman jandarma ve erbaşların istihdamını
kolaylaştıracak yeni bir düzenleme yapacak mısınız?
Sayın Turizm Bakanı,
Bakanlığınız döneminde turizm bitti. 2016 yılında
turist sayısı yüzde 40, turizm geliri yüzde 50 eksildi. 2017 için de
turizmcinin umudu yok. Biz göstermelik destekler istemiyoruz, biz turizm
sektörünün çalışmasını istiyoruz çünkü turizm sektörü çalışmayınca
Muğlada hayat duruyor, ekonomi duruyor, istihdam bitiyor. Turizmcilerin
sesini duyun, yoksa 2017 bütçesinde hedeflediğiniz gelirleri
gerçekleştiremezsiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
10 Aralık İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin kabul edilmesinin 68inci yılı. Ülkeler artık
savaşarak bir yere varamayacaklarını maalesef milyonlarca
insanın hayatını kaybetmesinden sonra anladı. Şu an
ülkemiz dâhil, tüm dünyada maalesef benzeri bir süreci tekrar
yaşamaktayız.
Aşırı söylemlerle her geçen gün
birbirimizle biraz daha düşmanlaşmak yerine insanlık
paydasında bir arada yaşama iradesini göstermeliyiz.
Farklılıklarımızı artık birbirimize karşı
tehdit olarak görmekten kurtulmalıyız.
İncinsen de incitme. sözünü kılavuz alan
birisi olarak, daha demokratik ve özgür bir ülke özlemiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Soylu, emniyet araçlarına Osmangazi
ve Yavuz Sultan Selim köprülerinden geçişin yasaklandığı
doğru mudur? Gerekçesi nedir?
İkincisi: IŞİD tarafından
kaçırılan 2 askerimizle ilgili çalışmalar yapılmakta
mıdır? Ne aşamadadır? 3 askermiş galiba, onunla ilgili
bilgi istiyoruz.
Sayın Avcı, Devlet
Tiyatrolarının kapatılmasını öngören TÜSAK yasa
tasarısı tamamen gündemden kalktı mı? Bir daha
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Gelmedi ki, gündeme gelmedi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Tamam,
sorayım.
Sanatçılarımızın özlük
haklarıyla ilgili düzenleme yapacak mısınız yeniden? Bir
de, İstanbul Basınköyde Yaşar Kemalin evinin müze
olmasıyla ilgili -geçen bütçede de gündeme gelmişti- çalışmalar
başladı mı, müze olacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Kültür Bakanım, ülkemizin onayladığı Dünya Kültürel ve
Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmeye göre
UNESCO Dünya Miras Listesi için Bakanlığınız
tarafından önerilen Ceneviz Ticaret Yolunda Akdenizden Karadenize
Kadar Kale ve Surlu Yerleşimleri adıyla 2013 yılında
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine eklenmiş bulunan Karadenizin incisi
Amasrada termik santral kurulmasına olumlu görüş vermenizi ülkemiz
kamuoyuna ve dünya ülkelerine nasıl açıklamayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim.
Sanayi Bakanımıza soruyorum: Sayın
Bakanım, Konya Milletvekilimiz Sayın Hüsnü Bozkurt, burada,
Bakanlığınızda dolar ve euro hesaplarıyla ilgili bir
konuşma gerçekleştirdi. Özellikle Savunma Sanayiinin gizli
hesaplarında bozdurulan euro ve dolar miktarı ne kadardır? Neye
göre bunları gizli hesaplarda tuttunuz? Toplam tutar ne kadardır,
bunu öğrenmek isteriz.
İçişleri Bakanımıza soruyorum:
Sayın Bakanım, olağanüstü hâli gerekçe göstererek birçok yerde
temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış durumda. OHALi
bahane ederek birçok ilde yasal olarak yapılması gereken basın
açıklamaları, mitingler dâhil olmak üzere yaptırılmıyor
ve engelleniyor. Bu hafta sonu KESKin eğitimle ilgili mitingleri
vardı, engellendi. OHALi gerekçe yaparak olağanüstü
sıkıyönetim ilan etmenize gerek yok.
İkinci bir sorum, Sayın Bakan, yine size.
15 Temmuz 2016 tarihinden günümüze kadar ülkemizde dini referans alan terör
örgütlerine yönelik kaç operasyon gerçekleştirilmiştir,
operasyonların sonuçları ne olmuştur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) Özellikle güvenlik
güçlerimizle ilgili 3.600
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
15 Temmuz darbe girişiminden bugüne kadar
tutuklanan milletvekillerinin, belediye eş başkanlarının,
parti il ve ilçe başkanlarının, parti yöneticilerinin
yargılama dosyalarını hazırlayan kaç savcı, kaç hâkim
FETÖden tutuklandı, açığa alındı ya da ihraç edildi?
Bir ikinci sorum: Müjgan Ekin 24 Ekim saat 15.00te
Ankara Batıkentten Kızılaya giderken ticari taksiye biniyor,
bindiği taksinin önü kesilerek kendilerini polis olarak tanıtan
kişilerce gözaltına alınıyor. Ailesinin Ankara Emniyet
Müdürlüğüne, cumhuriyet savcılığına başvurusu
var. Bir diğer vatandaşımız Taşkın Yasak 1
Aralıkta gündüz saat 14.00 sıralarında Diyarbakır Gaziler
semtinde gözaltına alınıyor, haber yok. Bu 2 kişinin
akıbetinin tarafınızdan yanıtlanmasını istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sorum Sayın İçişleri Bakanımızadır. Vatan
savunmasında cansiparane şekilde zor şartlarda görev yapan
emniyet mensubu kardeşlerimizin en önemli sorunlarından biri fazla
çalışma süreleridir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa göre aylık çalışma süresi yüz altmış saat
olarak belirlenmesine rağmen polis memurlarımız fiilen iki yüz
kırk ila üç yüz saat arasında çalışmaktadırlar ve bu
fazla çalışmaları karşılığında fazla
mesai ücreti veya idari izin alamamaktadırlar. 2014 yılında Kamu
Denetçiliği Kurumu çalışma saatleriyle alakalı önemli bir
karar vermesine rağmen bu kararın gereği yerine
getirilmemiştir. Sorum: Bakanlık olarak polislerimizin
çalışma süreleri ve fazla çalışma süreleriyle ilgili bir
çalışmanız var mıdır? Fazla çalışma
sürelerini tatminkâr bir ücret veya bire bir idari izin olarak
değerlendirmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum da: 15 Temmuz darbe gecesi büyük
gayret gösteren emniyet personelinin bir kısmının taltif
edildiği hâlde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ahrazoğlu
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Yıllardır terörle ilgili dile getirdiğimiz endişe ve
önerilerimize sert tepkiler veren ve kabul etmeyen AKP milletvekillerine,
gerçekleri gözler önüne seren ve alkışlatarak dinleten
İçişleri Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Sorum Millî Savunma Bakanımıza: 670
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, 15 Temmuzda şehit ve gazi
olanlar ile diğer şehit ve gazilerimiz arasında
farklılıklar yaratılmıştır. Bu konudaki
farklılıkları gidermeyi düşünüyor musunuz? 15 Temmuz
şehitlerimiz ve gazilerimize verilen 5 katın, diğerlerine de
verilmesine yönelik herhangi bir çalışmanız var mıdır?
Diğer bir sorum Turizm Bakanımıza.
Sayın Bakanım, Hatay yöresine turizm amaçlı ayrılan kaynak
miktarı oldukça azdır. Bunu artırmayı düşünüyor
musunuz? Bir de Hatayda atıl durumda bulunan kamuya ait tesisler
vardır, bunların turizme kazandırılmasıyla ilgili bir
çalışmanız oldu mu?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanlar, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
Özellikle, uzman jandarma özlük hakları
konusunda, 1989da açılan uzman jandarma okulu 2012 yılında
kapatılarak uzman jandarmaların teminine son verilmiştir.
Kadroların kapatılması ve teminlerinin sonlanmasıyla
birlikte, uzman jandarmaların mali ve özlük haklarına ilişkin
çeşitli vasıtalarla yaptıkları başvurularda büyük bir
artış gözlenmektedir. Uzman jandarmalıktan
astsubaylığa geçiş şartları, Uzman Jandarma Kanunu ve
Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliğiyle düzenlenmiştir. Bu
şartlar: Fakülte, yüksekokul veya yüksekokullardan, meslek
yüksekokullarından mezun olmak, 28 yaşından gün
almamış olmak, sicil notlarının ortalaması yüzde 90 ve
yukarısında olmak, yönetmelikte öngörülen sınavlarda
başarılı olmak ve yönetmelikle düzenlenen ahlaki disiplin
şartlarını taşımaktır.
Hâlen Jandarma Genel Komutanlığında
20.691 uzman jandarma görev yapmaktadır; bunlardan 6.807si eğitim
şartlarını karşılamaması sebebiyle,
kalanların 2.067si sicil şartını karşılamaması
sebebiyle, kalanların 8.803ü ise 31 yaşın üzerinde olması
sebebiyle astsubaylığa geçirilemeyecek durumdadır.
Astsubaylığa geçiş şartlarını taşıyan,
teklifi yapılan astsubaylığa geçiş yaşının
31e yükseltilmesi hâlinde -ki bunu yükselteceğiz- 3.014 uzman jandarma
mevcuttur. Uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin olarak da
2002 yılından günümüze kadar ek göstergeleri 2.200den 3 bine
yükseltilmiş, yan ödeme kararnamesiyle maaşlarda artış
yapılmış, ön lisans ve üzeri eğitim görmüş personelin
1inci derecenin 4üncü kademesine kadar yükselebilmesine imkân
sağlanmıştır. Aynı zamanda, bunların bir
bölümüyle ilgili, Adalet Bakanlığının da ortaya
koyduğu yeni bir çözüm söz konusudur. O çözümün de özellikle yani 676
sayılı KHKyla, Adalet Bakanlığı bünyesinde ceza infaz
koruma memuru olarak istihdam edilmelerine yönelik 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanununa tabi olarak en az iki yıl süreyle uzman erbaş
statüsünde çalıştıktan sonra 20/10/2016 tarihine kadar kendi
istekleriyle sözleşmelerini feshetmiş olup, sözlü sınavın
son başvuru tarihi itibarıyla 35 yaşını
doldurmamış olanlardan yaş ve merkezî sınav şartı
hariç, infaz ve koruma memuru olarak istihdam edilebilmeleri... Yani hem bize
ait bir 31 yaş büyütmesi olacak hem de bu arada Adalet
Bakanlığı da bu konuda yeni bir süreç ortaya koyacaktır.
Yine, bunun yanı sıra, özellikle fazla
mesai ücretleri konusunda Emniyet teşkilatımızdan sizin de
sorduğunuz gibi bir talep gelmektedir. Şu açıktır: Bugüne
kadar taltif müessesesiyle belki bu getirildi ama bir aydan beri biz de bu
Fazla mesai ücretleri konusunda ne yapabiliriz?in üzerinde
çalışıyoruz. İçişleri Bakanlığı olarak,
Emniyet teşkilatı olarak fazla mesai ücretleri olarak
nitelendirilmesinin daha doğru olabileceği kanaatini
taşıyoruz çünkü taltif müessesesiyle aslında belki bu biraz
dengelenmeye çalışılmış ama sürekli bir taltif
müessesesiyle beraber bunu getirmek, taltifi kendi mecrasından,
orijininden çıkarıp sürdürülebilir bir hâle getirmenin de doğru
olmadığı kanaatindeyiz. Taltif daha istisnai olmalıdır
ama fazla mesai
Burada fazla mesai haklarının koruyuculuğunu
ortaya koyabilmelidir düşüncesi içerisindeyim.
Yine, bunun yanı sıra Bu savcı ve
hâkimler, bu tutuklanan belediye başkanları ve milletvekilleri ne
kadar FETÖcüdür? Bunlarla ilgili doğrusu bir araştırma
yapmış değiliz ama bunlarla ilgili de araştırmayı
yapabiliriz düşüncesi içerisindeyim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Astsubaylığa hak kazanan çocuklar vardı ya
Astsubaylığa hak kazanıp da başlamayan çocuklarla ilgili
bir şey var mı?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Yine Emniyet araçlarına Osmangazi ve Yavuz Selim
Köprülerinden bir geçiş niye yasaklanmıştır? Bu konuda
şunu söyleyebilirim: Yani, bunun nasıl bir anlamı olduğunu,
inanın, ben de biliyor değilim. Yani, şimdi
arkadaşlarımıza da söyledim, bunu ben de okudum ama yarın
sabah İstanbulda tüm mülki amirlerle ve tüm Emniyet camiasıyla
yaklaşık on-on iki saatlik bir toplantımız var, ben de
bunu, bu soruyu oraya saklamış idim yani Neden böyle bir şeye
gerek duydunuz? Muhakkak, belki arkadaşların düşündükleri ve
bize yansımayan bir şey vardır, onu gidip kendileriyle bir
değerlendirme yapacağım ama mantıksız bir şeyin
de sürdürülebilmesinin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.
Ben diğerlerine isterseniz
Bu olağanüstü hâller niçin mitingleri
engelliyor? Şimdi, bakınız, bu önemli, özellikle muhalefet
partisindeki arkadaşlarımın bunu cankulağıyla
dinlemesini isterim. DEAŞ, PKK ve yurt dışından FETÖ,
sürekli olarak, kalabalık yerlere, özellikle siyasi parti mitingleri ve
bunun yanı sıra da bu tip sendikal örgütlenmelerin ortaya
koyduğu mitinglere -buralarda- eylem yapacağına yönelik ihbar
ortaya koymaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) AKP
yapıyor ama
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Bunu bütün siyasi partilere yapıyorlar. Ama, şunu
söyleyeyim: Bu bir engelleme için değil. Yani, biz, özellikle siyasi
partilerimizin hayatın olağan akışı içerisinde
yapabilmeleri gereken her şeyi, sivil toplum örgütlerimizin yapabilmeleri
gereken her şeyi yapmalarını istiyoruz, bizim görevimiz de bu
zaten ama bazen öyle bir tablo ortaya getiriliyor ki yani bir taraftan
DEAŞ
Mesela on beş yirmi gün bir durdular, şimdi yine bu süreç
içerisinde de çok ciddi ve üst üste bu konuda ihbarlar alıyoruz, özellikle
kalabalık ve toplu yerlere.
Takdir edersiniz ki 15 Temmuzdan sonraki bu süreçte
ülkenin içerisinde bulunduğu durumu farklı bir noktaya çevirmek
istiyorlar. Biz de bu konuda, tüm bunlarla değerlendirme yaparak
Birçoğuna da veriyoruz. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinin istediği
hiçbir miting konusunda en ufak bir engellememiz söz konusu değildir. Tam
tersi, arkadaşlarımız her yerde onlarla beraber irtibatta
bulunarak
Çünkü bu bizim ortak derdimiz, siyasi hayatımızı
tehdit ediyorlar. Siyasi hayatımızı tehdit ettikleri için de bu
konuda hem onların tehdidine pabuç bırakmamamız lazım yani
buna göre siyasi hayatı kısıtlamamamız lazım hem de
hep beraber karşı tedbirleri almamız lazım.
KESKe de birtakım yerlerde veriyoruz ama
bazı yerlerde veremiyoruz. Onun da kendine ait biraz önce bahsettiğim
sebepleri var.
Şu soruya da cevap verip kapatıyorum.
DEAŞ: 2016da yapılan operasyonlarda 3.321 gözaltı ve 1.289
tutuklama ve hâlâ her gün Türkiyenin her noktasında FETÖ, PKK, DEAŞ
konusundaki hassasiyetimiz ve bunların ülkemizin huzurunu bozması
konusundaki güvenlik görevlilerimizin ve yargının ortaya koymuş
olduğu süreç devam etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, ben de sorularıyla katkıda
bulunan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Sayın Gürerin bu astsubay adaylarıyla
ilgili konuda
Bu son dönemde özellikle FETÖ mensubu kişilerin bu
seçmelerde çok ciddi rol aldığını bildiğimiz için
bunların adaptasyonunu yapmadık fakat hiç kimsenin de hak
kaybına uğramamasına özellikle dikkat ettik.
Bora askerî birlik getireceğiz, onu daha önce
de açıklamıştık.
Askerî fabrikayla ilgili
Askerî fabrikalara
bağlanmadan önceki kararda bir değişiklik yok.
Sayın Aydın, özellikle Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin özlük haklarının iyileştirmesiyle ilgili
konuşmamda da ifade ettim, bu konuda çalışmamız sürüyor
ancak gazilerle ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın
başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna verdiği
talimat gereği, çok kapsamlı bir çalışma yapıyoruz
gazilerle ilgili. Özellikle bu çalışmayı tamamladıktan
sonra bu çalışmanın sonuçlarını sizlerle ve kamuoyuyla
paylaşacağız.
Bir sayın milletvekilimizin, özellikle 2 asker
konusundaki sorusunda
1 askerimizin ağır yaralı olduğunu,
1 askerimizin de yaralı olduğunu biliyoruz, DEAŞın elinde
olduğunu değerlendiriyoruz. Bu askerlerimizin kurtarılması
için de çalışmalar aralıksız olarak sürdürülüyor.
Ben şimdilik bu kadarla Sayın
Bakanımıza devredeyim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Bakan, bir buçuk yıl önce 1 askerimiz kaçırıldı
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Sayın Başkan, Sayın Yalçınkayanın,
Amasrada yapılması planlanan termik santralle ilgili, sorusuyla
ilgili not şudur:
Santral yapılmak istenen alana ilişkin ÇED
başvurusu üzerine yapılan incelemede 2863 sayılı Kanun
kapsamında herhangi bir taşınır veya taşınmaz
kültür varlığına rastlanılmadığına
ilişkin görüşümüz, 29 Mayıs 2013 tarihinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına iletilmiştir. Yani Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bize, Buraya santral
yapılsın mı? diye sormuyor, bize Bu bölgede tarihî ve kültürel
taşınır taşınmaz bir kültür varlığı var
mı? diye soruyor, biz de Yaptığımız inceleme
neticesinde bir taşınır taşınmaz kültür
varlığı yok. diyoruz.
Daha sonra, söz konusu alana ilişkin 2014
yılında 1/25.000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliği
talebi iletiliyor, bunun üzerine alan tekrar yerinde inceleniyor ve herhangi
bir kültür varlığına rastlanmadığına ilişkin
Bakanlık görüşü bildiriliyor. Amasra Kalesi bu kapsamın
dışında zaten.
İkinci bir soru da Yaşar Kemalin
Bakırköydeki evini müze yapmayı düşünüyor musunuz?
Şimdi, özel mülklerin özel müze olarak
açılması mümkün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakika daha
vereyim size.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Efendim, belki birer soruya daha kısaca
BAŞKAN Öyle mi? Peki.
MUSA ÇAM (İzmir) Savunma Bakanımıza
da bir soru sormuştuk.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Sayın Bakanımızdan sonra yani sorulan soru var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Ben sadece bir soru, özellikle Sayın Çamın, Savunma
Sanayiinin gizli hesapları
Savunma Sanayiinin hiçbir şekilde gizli
hesabı yok.
MUSA ÇAM (İzmir) - Var, var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayıştay raporundaki ifade bir teknik hatadan
kaynaklanıyor. Bu hatayı Sayıştay
yaptığını kabul etti. Sonuçta hesaplar denkleştirildi.
Savunma Sanayii Müsteşarlığına ait kesinlikle bir gizli
hesap yok.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, 3 milyon
gözüküyor, bozdurduğunuz para miktarı çok yüksek.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Hayır, işte, teknik hata. Bir başka kalemde gözüken
şeyi görmemiş Sayıştay, ona göre bir rapor
yazmış, sonra da düzelttiler.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) Sayın
Bakan, niye bizim haberimiz yok bu düzeltmeden? Burada kesin hesabını
görüşeceksiniz.
BAŞKAN Sayın Soylu
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Gözaltına alınan 2 kişiden ve haber
alınamadığı iddia edilen 2 kişiden bahsediliyor. Bana
hemen isimlerini verirseniz ben onlarla ilgili araştırmayı
yaparım. Yani böyle bir şey olması mümkün değil. Gerekli
cevabı hemen size takdim ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Turpcu, bir şey mi
söyleyeceksiniz?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Bakan,
IŞİDin elindeki askerlerimizin sağlık durumu nasıl?
Sağlık durumu nasıl IŞİDin elindeki askerlerin?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) İşte, söyledim biraz önce.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir
dakika
Sayın Turpcu, bir şey mi söyleyecektiniz?
Bir dakika yerinizden söz vereyim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Bakanım
BAŞKAN - Sayın Adıyaman,
birazcık bir arkadaşımızı, milletvekilimizi
dinleyelim, daha sonra siz de şey yaparsınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turpcu.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) Sayın
Kültür ve Turizm Bakanımız, Zonguldak gibi bir il
iktidarınız sayesinde emeklilerin sayısının 150 bine
yükseldiği, çalışan sayısının 125 binlere
düştüğü bir il hâline gelmiştir.
Bu bağlamda, bir: İki bin beş yüz
yıllık Teios Antik Kenti yeterli ödenekler ayrılarak gün yüzüne
çıkarılması ve ziyarete hazır hâle getirilmesiyle ilgili
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır, ödeneklerin artırılmasıyla ilgili?
İki: Çaycumanın Kadıoğlu
köyünde bulunan Zeugma mozaikleri kalıntılarının turizme
kazandırılması çalışmalarıyla ilgili bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Üç: Zonguldak ilimiz Alaplı ilçesi Gümeli
beldesinde yer alan, Türkiyenin en yaşlı, dünyanın ise en
yaşlı 5 ağacından biri olan 4.112 yaşındaki
porsuk ağacının tohumunun ilk filizlendiği zamanın
Bronz Çağı olduğu hesaplanmaktadır. Dünyada nadir bulunan
anıt nitelikli bu tip ağaçların koruma altına
alınıp turlar düzenlenmesinin bölgenin tanıtımı
açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böyle bir
uygulamamız yok yalnız. Lütfen
Şimdi buraya dizilmeye
başladı. Sayın Turpcu özel bir, ayağa kalkarak söz istedi,
ona söz verdim ama şimdi böyle sayın milletvekilleri sırayla söz
almaya başladı. Lütfen
Sadece Adıyamana söz vereceğim, onu da
söz verdiğim için. Ondan sonra oylamalara geçiyorum.
Buyurun Sayın Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Savunma Bakanına
2 askerle ilgili
açıklama yaptınız ama bir buçuk yıl önce Sefer Taş
isimli bir asker Gaziantep sınırında
kaçırılmıştı. Çeşitli sitelerde ya da işte,
Sputnik gibi Rus haber ajansında IŞİDin elinde, Rakkada
tutuklu olduğu
Ailesi son derece yoksul, bildiğim kadarıyla
sizlerle iletişime geçecek maddi güçleri de yok, imkânları da yok ama
bu bir buçuk yıl içinde hiçbir haber alınamadı. En azından,
sağ mıdır? Bu konuda bir istihbari bilgi verirseniz ailesi muhtemelen
mutlu olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan zaten kendisi
söyledi. Bu tip vakalar varsa isimlerini bildirirseniz gereğini
yapacağını zaten kendisi belirtti.
Teşekkür ederim sayın milletvekili
arkadaşlarım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Sayın Başkanım, bu çok insani bir mesele.
Bakanlığa gelir gelmez bu konuda hem kaçırılan asker hem de
kaçırılan sivillerle ilgili özel bir çalışma grubu
oluşturduk. Hem ailelerine ulaşıyoruz hem mağduriyetlerini
gideriyoruz hem de diğer taraftan, bunlarla ilgili hani, zaman geçilir de
bir unutulmayla karşı karşıya kalmasın diye sürekli
istihbarat tazelemeye çalışıyoruz. Bu aileye de ulaşıp
gereğini yerine getiririz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Bakan, Surla ilgili yasak devam ediyor çatışma
bitmiş olmasına rağmen. Bu konuyla ilgili
aktaracağınız bir şey
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Bitiyor, bitiyor.
BAŞKAN Nokta koymak zorundayım, süremizi
çok aştık. Yazılı cevap verirseniz memnun
olacağım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bir cümle
BAŞKAN Peki, bir cümle.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu, Zonguldak Alaplı, Gümeli köyündeki 4.112
yaşındaki ağaç... Sadece o ağaç değil, 2.000
yaşında ve 1.000 yaşında adi porsuk ağaçları
koruma altında.
Filyosla da ilgili çalışma devam ediyor.
Çinilerle ilgili durumu arkadaşlar daha sonra
bildirecekler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi
sırasıyla beşinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
İçişleri Bakanlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.366.570.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.211.514.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 6.502.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 250.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 5.834.586.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Demirel, Sayın Taşdemir,
Sayın Kerestecioğlu, Sayın Adıyaman, Sayın
Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Atalan, Sayın
Acar Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın Özgökçe, Sayın
Önder, Sayın Ataş, Sayın Danış Beştaş,
Sayın Öcalan, Sayın Becerekli, Sayın Pir, Sayın Yıldırım,
Sayın Doğan, Sayın Dora, Sayın Çelik Özkan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) İçişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 12.605.435.969,55
Bütçe Gideri 7.278.495.868,62
Ödenek Üstü Gider 14.645,86
İptal Edilen
Ödenek 5.220.787.282,73
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 5.203.652.321,98
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.82) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 345.244.250
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 22.384.357.750
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 5.361.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 802.848.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 23.537.811.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 12.413.059.383,74
Bütçe Gideri 18.603.257.622,24
Ödenek Üstü Gider 6.889.675.490,71
İptal Edilen Ödenek 697.144.049,09
Ertesi Yıla
Devredilen 644.463.506,68
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.81) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 179.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 9.371.714.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.846.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 9.374.739.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 7.183.944.549,18
Bütçe Gideri 7.348.304.783,88
Ödenek Üstü Gider 728.998.557,52
İptal Edilen
Ödenek 563.983.713,14
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 564.146.872,44
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.84.) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 17.857.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 17.857.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 22.433.000,00
Bütçe Gideri 10.421.356,73
İptal Edilen
Ödenek 12.011.643,27
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 405.888,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.83) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 649.761.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 649.761.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 553.029.930,08
Bütçe Gideri 458.161.838,91
İptal Edilen
Ödenek 94.864.945,13
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 87.075.641,55
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.85) GÖÇ İDARESİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 349.852.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 349.852.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 190.612.500,00
Bütçe Gideri 176.967.476,62
İptal Edilen
Ödenek 13.645.023,38
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 337.910.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 28.347.564.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 12.057.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 4.588.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 28.702.119.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî Savunma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 32.958.072.754,88
Bütçe Gideri 22.723.973.456,12
Ödenek Üstü Gider 11.674.030,28
İptal Edilen
Ödenek 10.022.045.208,24
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 10.204.040.537,34
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
02 Savunma
Hizmetleri 62.851.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 62.851.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 156.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 100.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 62.595.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 62.851.000
BAŞKAN Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 61.150.500,00
Bütçe Gideri 57.268.918,70
İptal Edilen
Ödenek 3.881.581,30
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 49.643.000,00
Tahsilat 60.865.324,12
Ret ve İadeler 432,69
Net Tahsilat 60.864.891,43
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
21) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI
1) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 619.237.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 690.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 29.240.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 954.975.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 14.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 1.855.598.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.459.754.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.682.253.541,42
Bütçe Gideri 2.316.148.884,18
Ödenek Üstü Gider 1.088,05
İptal Edilen
Ödenek 365.928.597,42
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 260.550.686,97
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.16) DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 25.515.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.300.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 349.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 257.726.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 286.890.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 4.005.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 281.279.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.606.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 286.890.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2)Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 241.730.400,00
Bütçe Gideri 234.236.040,96
İptal Edilen
Ödenek 7.494.359,04
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 240.355.000,00
Tahsilat 237.359.684,24
Ret ve İadeler 3.153,00
Net Tahsilat 237.356.531,24
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.15) DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 25.593.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 4.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 207.699.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 237.292.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 8.028.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 228.892.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 372.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 237.292.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 210.594.500,00
Bütçe Gideri 204.101.581,76
İptal Edilen
Ödenek 6.492.918,24
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 199.583.000,00
Tahsilat 209.036.177,88
Ret ve İadeler 390,00
Net Tahsilat 209.035.787,88
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.53) TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.133.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.900.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 19.041.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 33.074.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 694.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 32.330.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 50.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 33.074.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 30.074.145,00
Bütçe Gideri 27.611.781,57
İptal Edilen
Ödenek 2.462.363,43
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 27.236.000,00
Tahsilat 29.637.508,52
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın Gök, buyurun.
Bir dakika
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, İstanbulda 2 büyük patlama olduğuna dair haberlerle
ilgili İçişleri Bakanının Meclise bilgi vermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İçişleri
Bakanımız biraz önce ayrıldı ama burada diğer
görevlilerimiz de var.
Sayın Başkan, İstanbulda 2 patlama
olduğuna dair şu anda bize ulaşan bilgiler var ve bu, haberlere
de düşmeye başladı. 2 büyük patlama olduğuna dair gelen
bilgiler konusunda Sayın Bakan Meclisimizi bilgilendirirse biz de bu
düşen bilgiler konusunda aydınlanmış oluruz. Onu sormak
istedim Sayın Başkan. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sayın Bakanın kendisine ulaşan
bilgiler doğrultusunda kısa bir açıklamaları olursa
eğer, bunu memnuniyetle karşılarız. Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
aynı konuda mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aynı konuda, aynı şekilde
BAŞKAN Buyurun.
13.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbulda 2 büyük
patlama olduğuna dair haberlerle ilgili İçişleri
Bakanının Meclise bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aynı şekilde bilgiler geliyor, o nedenle biz de
eğer bir bilgi aldılarsa aydınlatılmayı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir bilginiz var
mı? (Gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen
14.- İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun, İstanbul Beşiktaşta
yaşanan patlamada yaklaşık 20 yaralı olduğuna ve
bilgilerin teyidini aldıktan sonra kamuoyuyla paylaşacaklarına
ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Maçın hemen çıkışında, Bursaspor
taraftarının dağıldığı
çıkışta, Bursaspor taraftarı dağıldıktan
sonra bizim oradaki Çevik Kuvvet polisimizin olduğu noktada bir
bombalı araç olduğu değerlendiriliyor arkadaşlar
tarafından. Şu anda 20ye yakın yaralı var, ölü yani
şehit sayısı konusunda bir bilgimiz yok, inşallah
olmayacağını ümit ediyoruz. Arkadaşlarımız olay
yerindeler, zaten anında oradan bilgi veriyorlar. İnşallah,
büyük bir şey olmaz ama söylenen -2 ayrı patlama da olabilir, tek
patlama da olabilir- birincisi, hemen otelin altında bir yerde bir patlama
yani onun hemen yukarısında bulunan otelin altında bir patlama,
bir de tam Beleştepe denilen yani eski İnönü Stadının
hemen üzerinden maç seyretmeye yönelik olarak nitelendirilmiş bir yer
vardır Beleştepe orada olduğu söyleniyor ama bu bilgiler
şu anda teyitli bilgiler değil. Bu bilgilerin tam teyidini
aldıktan sonra kamuoyuna bilgi veririz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Yaralılar polis mi,
sivil mi efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Yaralılar polis.
LEVENT GÖK (Ankara) Polis aracına mı yönelik
bir saldırıdır bu?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Yani, Çevik Kuvvet otobüsüne yönelik bir saldırı ama
tabii, orası kalabalık bir alandır maç bittikten sonra fakat
Bursaspor taraftarının tahliye olduğu söyleniyor, tahliye
olduktan sonra yapılmış bir şey.
LEVENT GÖK (Ankara) Kaç dakika önce
aşağı yukarı olay?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) Bize gelen haber on beş dakika, yirmi dakika önce gibi bir
şey.
Şimdi arkadaşlar tam
değerlendirecekler. İnşallah, kötü bir şey yoktur ama
kamuoyunu bilgilendireceğiz.
Geçmiş olsun.
BAŞKAN İnşallah, kötü bir şey
yoktur. Hepimize geçmiş olsun gerçekten.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK
KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
beşinci turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin
hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını
temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, beşinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 11 Aralık
2016 Pazar günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.53