TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38inci
Birleşim
12
Aralık 2016 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, 10 Aralık 2016 Cumartesi günü İstanbulda
yaşanan terör saldırısını lanetlediğine ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bir
milletvekili tarafından Cumhuriyet Halk Partisinin terör örgütleri
listesinde gösterilmesini kesinlikle kabul edilemez bulduğuna ve bu
davranışı kınadığına ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Selahattin
Demirtaşa geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 10
Aralık gecesi Beşiktaşta yaşanan ve bütün toplumu üzüntüye
boğan olayın gerginliğinin bütçe görüşmelerine de
yansıdığına, bütün parti gruplarını sükûnetli bir
politika izlemeye davet ettiğine, yaşanan gerginlik nedeniyle
sağlık durumu olumsuz etkilenen Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırıma şifa dilediğine ve cinsiyetçi ifadeleri
onaylamadığına ilişkin konuşması
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, sabaha
karşı bazı illerde çok sayıda HDP il ve ilçe
başkanının gözaltına alınmasına, Emniyet
görevlilerinin İstanbul il binalarına gelerek duvara yazı
yazmalarına ve devletin işinin intikam almak değil
katliamları önlemek olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
Sağlık Bakanı Recep Akdağın, İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Başbakan tarafından
Anayasa değişikliğine ilişkin teklifle ilgili AK PARTİ
kapalı grup toplantısında gerekli bilgilendirmenin
yapıldığına ilişkin açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Yeni Şafak gazetesinde Ankara Milletvekili
Aydın Ünalın yazısının AKPye ideoloji tarif eden,
kendi seçmenine istikamet veren, Cumhuriyet Halk Partisine karşı
yapılan haksız saldırıları, hedef göstermeleri
organize ve koordine eden akıl almaz bir yaklaşım olduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, kişilerin şahsi
fikri olarak kabul edilebilecek ve aynı mecralarda cevaplanması
gereken konuların Meclise taşınmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı ile Bakandan, Ankara Milletvekili Aydın Ünalın Yeni
Şafak gazetesindeki değerlendirmelerini kınayıp
kınamadıkları konusunda açıklama beklediğine
ilişkin açıklaması
8.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Aydın
Ünalın Yeni Şafak gazetesinde yazdığı hususların
AK PARTİnin görüşü olmadığına ilişkin
açıklaması
9.- Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Cumhuriyet Halk Partisinin terör
örgütlerinin isminin sıralandığı bir liste içerisinde
sayılmasını doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalpin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, devletin hukuk ve demokrasiden
ayrılmaması gerektiğine ve Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Türkiyede Kürt sorunu değil terör
sorunu olduğuna ve ayrıştırıcı dilden
kaçınmak gerektiğine ilişkin açıklaması
13.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Kürt meselesinin
bu ülkenin yüz yıllık toplumsal kanayan yarası olduğuna ve
bunun HDPnin meselesi veya herhangi bir siyasi partinin ipoteğinde bir
mesele olmadığına ilişkin açıklaması
14.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün, gündemin Kürt sorunu değil
3 Bakanlığın bütçesi olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, kalp spazmı geçiren
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaşın sağlık
durumuyla ilgili cezaevinden verilen bilgilerin yetersiz ve
sağlıksız olduğuna ve tutuklu HDP milletvekillerinin
durumlarının hukuk dışı bir uygulama olduğuna
ilişkin açıklaması
17.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk
Özlünün 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, KCK davasında
yaşanan gelişmelere ve zorla getirme kararı verilmesine
ilişkin açıklaması
23.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Sağlık Bakanı
Recep Akdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Sağlık
Bakanı Recep Akdağın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Didem Enginin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Tokat Milletvekili Celil
Göçerin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Tokat
Milletvekili Celil Göçerin, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Kastamonu
Milletvekili Murat Demirin 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Avrupa Birliği Bakanı Ömer
Çelikin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
Sağlık Bakanı Recep Akdağın, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgen'in, Kars'taki esnafın sorunlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/8435)
2.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, e-reçete yerine kağıt
reçete düzenlenebilmesi yönündeki uygulamaya ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8718)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, emekli maaşlarının
bir banka aracılığıyla ödendiği yönündeki iddiaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/8799)
4.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, Adana İşkur İl
Müdürlüğü tarafından işe alınacak kişilere siyasi
tercihlerini ilgilendiren sorular sorulduğu yönündeki iddialara
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/8804)
5.- Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkan'ın, Hatay'ın Payas ilçesinde bir
işçinin hayatını kaybettiği olayın
soruşturulmasına ve olayın meydana geldiği yükleme
alanında yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8806)
6.- Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkan'ın, İstanbul'un Kadıköy ilçesinde
bir işçinin hayatını kaybettiği olayın
soruşturulmasına ve olayın meydana geldiği inşaat
alanında yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8807)
7.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Van depremi sonrası geçici işçi
statüsüyle istihdam edilip daha sonra işten çıkarılan
depremzedelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8809)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, son on yıl içinde Diyarbakır
iline yapılan kamu yatırım miktarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/8830)
9.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, son on yıl içinde Samsun
ve Rize illerine yapılan kamu yatırım miktarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/8832)
10.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğan'ın, Belediye-İş
Sendikası Başkanlar Kurulu sırasında yaşanan bir
olayın soruşturulmasına ve sendikayla ilgili yolsuzluk
iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8930)
11.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdiş'in, Ekonomi
Bakanlığının halkla ilişkiler veya
organizasyon/tanıtım hizmeti alımlarına ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/8937)
12.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu'nun, Bosna Hersek'ten Türkiye'ye un
ithal eden firmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/8942)
13.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, İşsizlik Sigortası
Fonu'nun kullanımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8993)
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 16 Temmuz - 7
Kasım 2016 tarihleri arasında Başbakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda hakkında işlem
yapılan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/9057)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşlarda görev yapan personelden maaşında icra takibi
bulunanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9109)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 16 Temmuz - 7
Kasım 2016 tarihleri arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda hakkında
işlem yapılan personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9110)
17.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberal'ın, işsizlik verilerine ve üniversite
mezunu genç işsizlerle ilgili verilere ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9112)
18.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, kekik üreticilerinin
sorunlarına ve kekik ihracatına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/9126)
19.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ekonomi
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda görev
yapan personelden maaşında icra takibi bulunanlara ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/9127)
20.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 16 Temmuz - 7
Kasım 2016 tarihleri arasında Ekonomi Bakanlığına
bağlı kurum ve kuruluşlarda hakkında işlem
yapılan personele ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/9128)
12 Aralık 2016 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
38inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 10 Aralık 2016 Cumartesi
günü İstanbulda yaşanan terör saldırısını
lanetlediğine ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce, yaşadığımız terör olayıyla ilgili
duygularımı sizinle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz üzere, 10 Aralık 2016 Cumartesi
günü büyük bir acı yaşadık. Eli kanlı terör örgütünün
İstanbulda, birbirine çok yakın iki noktada gerçekleştirdiği
bombalı saldırılarda ne yazık ki 40ı aşkın
insanımız hayatını kaybetti, 155 kişi de
yaralandı. Emniyet teşkilatımızı hedef alan ancak
nihai hedef olarak tüm toplumu korkutmayı ve sindirmeyi amaçlayan bu alçak
saldırıyı bir kez daha şiddetle lanetliyor,
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza şifa
diliyorum. Şehitlerimizin aileleri ile Emniyet
teşkilatımıza ve 2 mensubunu saldırılarda kaybeden
Beşiktaş Jimnastik Kulübüne ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün yedinci tur
görüşmelerini yapacağız.
Yedinci turda, Sağlık Bakanlığı,
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Avrupa
Birliği Bakanlığı ile Türk Akreditasyon Kurumu bütçe ve
kesin hesapları yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (x)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (x)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Şimdi yedinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum.
İlk olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
konuşacaktır, konuşmacılar şu şekilde: Ahmet
Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili; Oktay Vural, İzmir Milletvekili;
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili; Kamil Aydın, Erzurum
Milletvekili; Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
İkinci sırada Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu konuşmacıları yer alıyor, konuşmacılar
şu şekilde: Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili; Çetin
Arık, Kayseri Milletvekili; Bülent Yener Bektaşoğlu, Giresun
Milletvekili; Ali Yiğit, İzmir Milletvekili; Hüseyin Çamak, Mersin
Milletvekili; Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili; Yaşar Tüzün, Bilecik
Milletvekili; Didem Engin, İstanbul Milletvekili; Süleyman Sencer Ayata,
İstanbul Milletvekili; Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul
Milletvekili; Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili.
Üçüncü sırada AK PARTİ Grubu
konuşmacıları yer almaktadır, konuşmacılar
şu şekilde: Hüsnüye Erdoğan, Konya Milletvekili; Yılmaz
Tezcan, Mersin Milletvekili; Hatice Dudu Özkal, Afyonkarahisar Milletvekili;
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum Milletvekili; İsmail Tamer,
Kayseri Milletvekili; Recep Şeker, Karaman Milletvekili; Emine Yavuz
Gözgeç; Bursa Milletvekili; Şahin Tin, Denizli Milletvekili; Mehmet
Erdoğan, Gaziantep Milletvekili; Hulusi Şentürk, İstanbul
Milletvekili; Murat Demir, Kastamonu Milletvekili; Suat Önal, Osmaniye
Milletvekili; Cemil Yaman, Kocaeli Milletvekili; Erkan Kandemir, İstanbul
Milletvekili; Selim Dursun, Sivas Milletvekili. Ancak Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu bir konuşmacı ismini daha bildirecektir.
Son sırada, Halkların Demokratik Partisi
Grubu konuşmacıları yer alıyor, konuşmacılar
şu şekilde: Behçet Yıldırım, Adıyaman
Milletvekili; Sibel Yiğitalp, Diyarbakır Milletvekili; Müslüm
Doğan, İzmir Milletvekili; Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili;
Filiz Kerestecioğlu Demir, İstanbul Milletvekili; Feleknas Uca,
Diyarbakır Milletvekili; Mithat Sancar, Mardin Milletvekili.
Daha sonra şahıslar ve Hükûmet
konuşmaları yer alıyor. Şahıslardan lehinde Celil
Göçer, Tokat Milletvekili. Sayın Göçerin konuşmasından sonra
Hükûmet konuşacak. Hükûmet konuşmasından sonra da aleyhinde
olmak üzere Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili konuşacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
konuşmalara başlıyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi iki dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben grup adına söz
almıştım aslında. Onun için girmiştim sisteme.
Sonrasında lütfen
BAŞKAN Sayın Yurdakul konuşmasını
bitirdikten sonra vereyim Sayın Demir.
MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlarım; 2017 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ruhları şad,
mekânları cennet olsun.
AKP Hükûmeti, sizlerin de bildiği gibi, 2003
yılından itibaren Sağlıkta Dönüşüm
Programını uygulamaktadır. Peki, Sağlıkta
Dönüşüm Programı nereden çıkmıştır? Ülkemizde
sağlık sektörünün büyüklüğü şu anda yaklaşık
olarak 230 milyar TLdir. 2023 yılında bu rakamın
yaklaşık olarak 580 milyar TLye çıkacağı tahmin
edilmektedir. Sadece 2017 yılı Sağlık Bakanlığı
kamu sağlık harcamaları için ayrılan paranın
miktarı 136 milyar TLdir. İşte, küresel güçler ve sermaye bu
pastayı sadece kendileri paylaşmak ve yemek istiyorlar.
Peki, 2003 yılında Dünya Bankası, IMF
ve Dünya Sağlık Örgütünün ortaya koyduğu ve Sayın
Sağlık Bakanı Recep Akdağın Türkçeye çevirdiği
ve uyguladığı bu yurt dışı Sağlıkta
Dönüşüm Programı gerçekten başarılı bir sistem midir
yani Türk milletinin menfaatine midir?
Gelin, şimdi, ulusal ve uluslararası
göstergeleri kullanarak, tarafsız olarak, hep birlikte bir
değerlendirme yapalım. Bir ülkede uygulanan sağlık
politikasının başarılı olduğunu göstermek için
ilk kriterimiz sağlık göstergelerinde düzelmeler olması
gerekmektedir. Yani Sağlık Bakanımızın ifade
ettiği gibi, örneğin bebek ölüm hızları düşmeli, anne
ölüm hızlarında bir düşüş sağlanmalı.
Şimdi, bakın, devletin resmî
rakamlarını içeren bir tabloyu size gösteriyorum, bebek ölüm
hızlarını içeren bir tablo. Maalesef, 2010 yılından
bugün- 2016 yılına kadar bebek ölüm hızları binde
10ların altına bir türlü inmemekte ve 10larda seyretmektedir. Bir
ilginç tablo ise, bebek ölüm hızını, 2015 yılı
rakamlarıyla, devletin resmî rakamlarıyla
değerlendirdiğimizde, bakın, Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu bebek ölüm hızını binde 10, Türkiye İstatistik Kurumu
binde 10,7; OECD binde 10,8 olarak göstermektedir. Ancak, Sağlık
Bakanlığı yetkilileri bebek ölüm hızını 7,6
olarak göstermektedir. Niçin biliyor musunuz? Çünkü Sayın Sağlık
Bakanımız, bebek ölüm hızını düşük göstermek ve
algı operasyonu yapmak için, sadece bir yıl içerisinde 28 hafta
üzerinde doğan ve bin gramın üzerinde doğan bebekler
arasından ölenlerin sayısını bize vermektedir. Yani
Sayın Sağlık Bakanına 2015 yılında kaç bebek
öldü? diye sorulduğunda kendisi, 10.351 bebek öldüğünü ifade
etmektedir. Ancak, gerçek rakam, Türkiye İstatistik Kurumunun
açıkladığı, 14.164 bebektir yani 3.813 bebek
Sağlık Bakanlığı tarafından gizlenmektedir.
İşte, sevgili vatandaşlarım, Sağlık
Bakanımızın ifade ettiği gibi, Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla bebek ölüm hızları maalesef
düşmemektedir, sadece algı operasyonu yapılmaktadır. Bu
Sağlıkta Dönüşüm Programı tüm Türkiyede
uygulanmaktadır, peki, bebek ölüm hızları örneğin niçin
Kiliste binde 25,3tür, niçin Gaziantepte 17,2dir, niçin Rizede 5,2dir?
Peki, gelin bu bebek ölüm hızlarını
bir de bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle birlikte değerlendirelim.
Örneğin, OECD ülkelerinde bundan iki yıl önce bebek ölüm
hızı kaçtı? Binde 4. Avrupada kaç? Binde 2,5, şu anda
binde 1lere düşmüş vaziyetteler. Yani Sağlık Bakanımızın
ifade ettiği gibi bebek ölüm hızları maalesef
düşmemektedir.
Peki, anne ölüm hızları nasıl?
Bakın, yine devletin resmî rakamlarını veriyorum: 2010
yılı ile 2016 yılında yani son altı yılda anne
ölüm hızları binde 15in altına maalesef düşmemektedir.
İşte, Dünya Bankasının 2015 tablosu, anne ve bebek ölüm
hızlarını gösteren tablo. Ne diyor biliyor musunuz? Maalesef,
Meksika ve Şiliden sonra OECD ülkelerinin arasında sondan 3üncüyüz.
Bir diğer önemli nokta ise, hastalık
sayılarının azaldığı ifade edilmekte. Devletin
resmî rakamlarına göre şu an 7 milyon 122 bin şeker hastası
var yani yüzde 14,5. 20 milyonun üzerinde hipertansiyon hastası var. 2016
yılında 2 milyonun üzerinde kanser hastası var. Dünyada HIV enfeksiyonunun
yüzde 450 arttığı tek ülke Türkiye. Niçin biliyor musunuz?
Maalesef koruyucu sağlık hizmetlerine yeterince önem vermememizden
kaynaklanmaktadır.
Peki, sağlık
çalışanlarımıza gelelim. Ülkemizde yaklaşık
olarak 741 bin sağlık personeliyle hizmet vermekteyiz, bunların
141 bini doktor. Sayın Sağlık Bakanımız diyor ki:
Doktor sayımız az. Bunun için ne yaptılar biliyor musunuz
sevgili vatandaşlarım? Türkiyedeki yaklaşık her ile
tıp fakültesi açtılar. Şu anda tıp fakültesi
sayımız 85 ve buralara öğrenci almaya başladılar,
kontenjanları artırdılar. Ne oldu biliyor musunuz? O periferdeki
sadece kurdukları binalarda eğitim veremediler çünkü orada
eğitim veren öğretim üyeleri yok, fiziksel yetersizlikler var ve
donanım eksikliği var. Oradaki öğrenciler ne yaptı biliyor
musunuz? Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlere geldiler. Şu anda
Ankaradaki tıp fakültelerinde 100 kişilik amfilerde 200-300
kişiye ders vermek zorunda kalıyoruz. O zaman ne oluyor biliyor
musunuz? Eğitimde niceliği artırırken niteliği yani
kaliteyi sıfırlara doğru götürüyorsunuz. Ancak burası insan
hayatı; burada eğitimden, kaliteden taviz veremezsiniz. Allahtan ki
YÖK Başkanı uyardı da kontenjanı şu anda 12 binlerde
sınırlandırdınız.
Peki, gelelim bir diğer önemli noktaya, aile
hekimliği sistemi. Şu anda yaklaşık 3.520 aileye 1 aile
hekimi düşüyor. Bu aile hekimlerimizin sırtındaki yük maalesef
günden güne giderek artış gösteriyor. Üstelik sağlık
hizmeti vermek için fedakârca çalışan hekimlerimiz bu yükün
altında son nefeslerini vermek üzereler. Aile hekimliği
uygulaması başladığında hekimlerimiz büyük bir heyecan
ve enerjiyle, mesleklerini severek birinci basamak sağlık
hizmetlerini yani koruyucu sağlık hizmetlerini vermeye
başladılar. Bu, çok sevindirici bir olaydı ülkemiz için ancak
aile hekimlerimizin statü belirsizliği, ceza puanı uygulamaları,
nöbet uygulaması ve sözleşme fesih tehditleri, defin ruhsatı ve
adli tıp problemleri gibi ek angarya işler, günden güne artan
giderler ve aile sağlığı merkezlerindeki eleman ihtiyaçlarının
giderilmemesi gibi sorunlarla karşı karşıya kaldılar.
Bu durum kabul edilemez. Hekimlerimiz sağlık mı
dağıtacak, koruyucu tıp uygulamalarını
vatandaşlara mı ulaştıracak, yoksa muayenehanenin sarf
malzemelerini, kâğıt havlularını, yazıcı
tonerlerini ya da elektrik ve su faturalarını mı takip edecek? Böyle
bir aile hekimliği sistemi kesinlikle olamaz.
Sağlık Bakanının övündüğü
bir diğer konu ise, Sağlık hizmetlerine erişimi
kolaylaştırdık. diyorsunuz. Evet, ne oldu, biliyor musunuz,
2015 yılında 78 milyonluk bir nüfusta tam muayene sayısı ne
kadar, biliyor musunuz? 660 milyon yani 1 vatandaşımız bir
yıl içerisinde kaç kez doktora gidiyor, biliyor musunuz? 8-9 kez. Bu, OECD
ülkelerinde ne kadar? 6 kez. Üstelik, biz genç bir nüfusa sahibiz. Bunun sebebi
nedir, biliyor musunuz? Bunun sebebi, sadece, uygulanan Sağlıkta
Dönüşüm Programı sonucunda meydana çıkarılan
kışkırtılmış sağlık talebi yüzündendir.
Sayın Sağlık Bakanımız
diyor ki: Tüm hastanelerimize tomografiler aldık, MRlar aldık.
Doğrudur ama bunun sonucunda ne oldu, biliyor musunuz? Sadece yataklı
tedavi kurumlarında, 78 milyonluk nüfusumuzda, radyasyon içeren tomografi
çekilen hasta sayımız ne kadar, biliyor musunuz? Şu anda, 2016
yılında tam olarak 15 milyonun üzerinde, MR çekilen sayı 12
milyonun üzerinde. Bu rakamları nasıl izah ediyorsunuz Sayın
Sağlık Bakanı? Peki, ben izah edeyim istiyorsanız:
Performans sistemi adı altında bir sistem getirdiniz, doktora
diyorsunuz ki: Ne kadar çok hasta, o kadar çok para; ne kadar çok tetkik, o
kadar çok para. O zaman ne oluyor, biliyor musunuz, sevgili
vatandaşlarım, saygıdeğer milletvekillerim, 1 doktor günde
100 hasta bakmak zorunda kalıyor yani 1 hastaya dört, beş dakika
ancak ayırabiliyor. Ben buradan, vatandaşlarımın önünde,
Sayın Sağlık Bakanına yani sayın
meslektaşıma, hekim arkadaşıma soruyorum: Bir hastanın
şikâyetini dinlemek, onu muayene etmek ve tetkiklerini yazmak için dört,
beş dakika yetebilir mi? Eğer yeter diyorsanız ben bu kürsüden
özür dileyeceğim. Bunun standart süresi on beş yirmi dakikadır.
O zaman ne oluyor, biliyor musunuz; sevgili vatandaşlarım, size hitap
ediyorum, ne oluyor, biliyor musunuz; hastalıklarınızın
tanısı ve tedavisinde gecikmeler oluyor. Doktor kardeşlerimiz ne
yapıyor, biliyor musunuz? Gereksiz tetkikler istemek zorunda kalıyor
ve komplikasyonlar ortaya çıkıyor. Gelin, buna bir dur diyelim.
Bütün bunlara rağmen, yapılan
sağlık harcamaları ne kadar, biliyor musunuz? 2015
yılında tam olarak 104 milyar TL, 2016 yılında
yaklaşık 115 milyar TL. Maalesef, bu, Sosyal Güvenlik Kurumunun
harcamaları yüzünden, tam on dört yılda Sosyal Güvenlik Kurumuna
bütçeden ayrılan transfer ne kadar, biliyor musunuz? Maalesef, 702 milyar
TL yani eski parayla 702 katrilyon. Bakın, bu parayla genç işsiz
kardeşlerimize, memurlarımıza, emeklilerimize, çiftçi ve esnaf
kardeşlerimize neler yapılır sevgili vatandaşlarım? Başbakanımız
diyor ya: Tasarruf yapmalıyız. Evet, Sayın Sağlık
Bakanı, burada tasarruf yapmalıyız, bu 702 milyardan tasarruf
yapmalıyız.
Sağlık politikasının
başarılı olduğunu gösteren ikinci önemli nokta neresi?
Vatandaşı finansal riskten korumamız lazım yani
vatandaşımızın cebinden para harcamaması lazım.
Sizin uyguladığınız politikayla, 2009 yılında
vatandaşımız tam 8,1 milyar TL cebinden para harcadı; 2015
yılında ise bu rakam tam 17 milyar, şu anda 20 milyara
doğru gidiyor. Üstelik ne yaptınız, biliyor musunuz?
Katastrofik sağlık harcaması denilen yani yıllık
gelirinin yüzde 40 ve daha fazlasını sağlık harcaması
yapan ailelerin oranı ne kadar, biliyor musunuz? Tam on binde 35lere
yükseldi. İşte bütün bu gerçekleri gördüğümüz zaman
vatandaşlarımızın sağlık için para
harcamasına izin vermememiz gerekiyor.
Peki, ne yaptı Sağlık
Bakanlığımız Sayın AKP Grubu? Katkı payı
adı altında 15 kalemden para almaya başladınız. Yani
daha, hasta telefonla randevu alacak, para; doktora muayene olacak, para; hoca
farkı, para; tetkik para, muayene para, ameliyathane para, ilaç para. Bu,
adalet mi?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Toplamı kaç lira
Hocam ya bir hasta için?
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Peki,
toplamın ne kadar olduğunu söyleyeceğim.
Sayın Kavuncu, Sayın Sağlık
Bakanı; madem bu katkı paylarını alacaksınız
niçin vatandaşlarımızdan sağlık sigortası
adı altında prim topluyorsunuz? Üstelik yetmiyor, sevgili
vatandaşlarım, size ne diyorlar biliyor musunuz? Hastaneye
geldiğinizde hastalığınızın tanı ve
tedavisinin yeterli, tamamıyla olabilmesi için aynı arabalardaki
kasko sigortası gibi tamamlayıcı sigorta yaptırmak
zorundasınız. diyorsunuz Sayın Kavuncu. Yani ne diyorsunuz
biliyor musunuz? O tamamlayıcı sigortayı
yaptırmazsanız o zaman ben sizin
hastalığınızın yeterince tanı ve tedavisini
yapamam. İşte, biz bu adaletsizliğe karşı
çıkıyoruz. Bu mu sosyal devlet, bu mu adalet?
Peki, bir diğer önemli konu ise kamu hastane
birlikleri yani Sayın Sağlık Bakanımız -ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın özlemiyle-
diyor ki: Biz kamu-özel ortaklığıyla 34 tane şehir
hastanesi yapıyoruz. Ve bize soruyor, diyor ki: Sevgili milletvekilleri,
5 yıldızlı otel konforunda hastane istemez misiniz? Biz de
diyoruz ki: Kesinlikle isteriz Sayın Sağlık Bakanım. Ancak bu
5 yıldızın maliyeti nedir? Önemli olan budur, önemli olan bunun
parasıdır çünkü bu Türk milletinin parasıdır, yetimin
hakkı vardır burada. Şimdi, bakın, sevgili
vatandaşlarım, ne yapıyorlar, biliyor musunuz bu özel sektöre bu
şehir hastaneleri için: Devletin arazisini bedavaya veriyorlar,
yanlış söylüyorsam Sayın Sağlık Bakanım
düzeltsin. Bu bedava verilen arazi üzerine hastane yapabilmeleri için
bankalardan kredi imkânı veriyorlar ve hazine garantisi veriyorlar. Daha
sonra, hastane bittikten sonra bu hastaneye yüzde 70 doluluk garantisi
getiriyorlar. Ha, bu da yetmiyor, diyorlar ki o özel sektöre: O hastanenin
etrafındaki arazilere istediğin ticari tesisi yani otopark, kantin,
AVM, restoran, ne kurarsan kur. Buradan gelen parayı da kendin kazan.
Buradan gelen rantı onlara bırakmamak lazım çünkü burada Türk
milletinin, yetimin hakkı vardır. Bütün bunlar da yetmiyor, devlet ne
yapıyor biliyor musunuz Sayın Sağlık Bakanımız?
Personel desteği bizden. diyor. Bu da yetmiyor sevgili
vatandaşlarım, tam yirmi beş yıl boyunca, bu özel sektörün
kurmuş olduğu şehir hastanelerine yıllık yüksek kira
veriyorlar. Peki, diyeceksiniz ki Sayın Kavuncunun söylemiyle: Ne kadar
canım bunun parası? Bakın, 2017 yılı bütçe sunumunda
Maliye Bakanı aynen şunu söyledi, dedi ki: 34 hastanenin sabit
yatırım tutarı 27 milyar TL. Peki, yirmi beş yıl
boyunca bu özel sektörün kurduğu şehir hastanelerinde
yaklaşık olarak 130 ile 160 milyar TL para ödeyeceksiniz.
Peki, bu yatırımlar daha ucuz olabilir mi?
Şimdi, ben Sayın Sağlık Bakanının memleketinden
bir örnek vereyim, Erzurumdan. Erzuruma 1.200 yataklı, 7 ameliyathane ve
yoğun bakım ünitesi olan bir hastane yapalım. Bunu gelin, tüm 81
ilimize yayalım. Hepsinin maliyeti 2015 yılı rakamıyla ne
kadar biliyor musunuz? 17 milyar TL. Peki, şimdi siz elinizi
vicdanınıza koyun ve hep birlikte bir değerlendirme yapın.
Bütün bunlar sonucunda, Hocam siz değerleri
veriyorsunuz fakat hep devletin resmî rakamlarını verdiniz ama hiç
uluslararası rakam vermediniz. Peki, gelin onları da verelim.
Uygulanan, Sağlıkta Dönüşüm Programı sonucunda, bakın,
187 ülke arasında sağlık endeksi açısından
kaçıncı sıradayız biliyor musunuz? 69uncu. Peki, dünyaca
tanınan Lancet dergisinin 2015 yılında
açıkladığı bir rakamı da ben size söyleyeyim:
Sağlık hizmetlerinin kalitesi Türkiyede nedir? Hani, hep
övünüyorsunuz ya, vatandaşlarımıza algı operasyonu
yapıyorsunuz ya, nedir biliyor musunuz? 188 ülke arasında, maalesef
103üncü sıradayız. İşte, bakın, bu gerçekleri size
niçin söylüyorum biliyor musunuz? Bu küresel sermaye güçleri, bu
sağlık sektöründeki büyük payın hepsini almak istiyorlar. Lütfen
gelin, buna birlikte izin vermeyelim. Yoksa, burada Sayın Komisyon
Başkanımız Kavuncunun, Sayın Bakanımız Recep Akdağın
bir suçu olmayabilir ama buna hep birlikte izin vermememiz gerekiyor.
Peki, sağlık personelimize gelelim.
Sağlık personelimiz, ülkemizin her köşesinde büyük
fedakârlıklar içinde hizmet vermeye devam ediyor ama onların özlük
haklarına gelince yani maaşlarında, emeklilik ikramiye ve
maaşlarında artışa gelince susuyorsunuz. Döner
sermayelerini emekli maaşlarına aktaralım. diyoruz, yine
susuyorsunuz. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık
çalışanlarımızın özlük haklarının artmasına
yönelik bir kanun teklifi hazırladık. Ben, burada, tüm
sağlık personelimizin önünde, Sayın Sağlık
Bakanına ve AKP Hükûmetine teklif ediyorum: Gelin, burada,
başarıyı artırmak için bu kanun teklifini birlikte
değerlendirelim ve sağlık personelimizin bu özlük haklarını
birlikte artıralım.
Bir diğer önerdiğiniz nokta ise
yıpranma payı. Biliyorum sağlık
çalışanlarım, hep sizi oyalıyorlar. Ne yapıyorlar
biliyor musunuz? İşte, 14 Mart geldiği zaman, kendi internet
sayfalarında Müjde, sağlıkçılara yıpranma payı.
adı altında bunu maalesef gösteriyorlar ama ne yapıyorlar biliyor
musunuz? Ha bire oyalıyorlar sizi, yıpranma payını bir
türlü getirmiyorlar. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne öneriyoruz
biliyor musunuz? Kısa ve öz: Her dört yıla bir yıl yıpranma
payı, bu kadar. Buradan, bunu, Sayın Sağlık
Bakanımıza da teklif ediyorum.
Son olarak, sizlerden, Türk gençleri adına,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir isteğimiz var: Lütfen,
sağlık personeli atamalarında şu taşeron sisteminden
vazgeçin. Şu anda, yaklaşık 350 bin atanamayan
yardımcı sağlık personeli var. Bunlar, zorluk içerisinde
okumuş, eğitim almış, donanımlı ve eğitimli
gençlerimiz. Bu gençlerimizin, yeni yapılacak bu şehir hastanelerine,
yeni yapılacak yaşam merkezlerinize -sizin ifadenizle- aile sağlığı
merkezlerine ve il sağlık müdürlüklerinin taşra merkezlerine
birer atamasını yapalım. Bu durumda olan gençlerimize ve
ailelerine bir müjde verelim Sayın Bakan. Niçin bunu söylüyorum biliyor
musunuz? Bakın, inanın -size de gelmiştir- maalesef bu
gençlerimiz ve aileleri psikolojik zorluk içerisinde. İnanın, çok büyük
kısmı burada söyleyemeyeceğim durumlara gelmiş durumdalar,
her gün benim yanıma geliyorlar. Buradan sizden istirham ediyorum: Bu yeni
yapılacak hastanelere -bakın- bu eğitimli ve donanımlı
gençleri, hem de aralarından istediğiniz, isterseniz sizin partinizle
uyumlu veya sizin ideolojinizi destekleyen kişileri, yeter ki
eğitimli ve donanımlı bu gençlerimizi alalım. Çünkü, geçen
gün bir kardeşimiz bana WhatsApptan bir ayakkabısını
gönderdi. Ne oldu biliyor musunuz, o ayakkabının altı nasıl
biliyor musunuz Sayın Sağlık Bakanı? Maalesef delik.
Bakın, bu gençlerimizi lütfen atayalım çünkü bunları siz
okuttunuz, siz açtınız bu sağlık meslek liselerini. Bu
hemşire kardeşlerim, bu yardımcı sağlık
personellerim, tıbbi sekreterlerim şu anda açıkta bekliyor. Ama,
ondan sonra diyorsunuz ki: Hemşirelerimiz az, kalite düşük.
İşte gelin, hep birlikte kaliteyi artıralım. Burada
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kendi adımıza biz bir şey
istemiyoruz.
Peki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siz ne
öneriyorsunuz? diye sorduğunuz zaman tek tek sayıyorum. Bir: Tedavi
edici hizmetlerden ziyade koruyucu sağlık hizmetlerine önem
vereceksiniz. Bu sayede ne olacak biliyor musunuz? Tedavi edici hizmetlerdeki
yoğunluk azalacak ve sağlık harcamaları azalacak. Birinci
basamak sağlık hizmetlerinin yeniden
yapılandırılması olacak yani kalite, koordinasyon ve hasta
mutluluğunun sağlandığı, geliştirilmiş
multidisipliner yani temel röntgen ve laboratuvar tekniklerinin olduğu,
örneğin diş hekimlerinin, psikologların olduğu
sağlık merkezleri yapalım. Kültür değişimi
gerçekleştirelim yani yüksek performanslı sağlık sistemleri
yapalım. Sağlık çalışanlarını
değersizleştirme politikalarından uzak duralım. Hem
hastalarımızı hem de çalışanlarımızı
birlikte mutlu eden, ikisinin birlikte güvenliğini sağlayan bir
sistem ortaya koyalım. İlla performans sistemi uygulayacaksanız,
burada hacim değil, değere önem verin. Hesap verebilir
sağlık kurumları yaratalım. Eğitim, AR-GE çalışmaları
ve enformasyon teknolojilerine önem veren bir Türk sağlık sistemi
kuralım.
İşte, son olarak şunu söylüyorum ki:
Vatandaş ve sağlık çalışanlarını göz
ardı eden, ülke gerçeklerini göz önüne almayan, tüm ilgili tarafların
görüşünü ve onayını almayan hiçbir sağlık sisteminin
başarıya ulaşma imkânı yoktur.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Sayın Kerestecioğlunun İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre söz talebi vardır. Kendisine söz
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, sabaha karşı bazı illerde çok sayıda HDP il ve
ilçe başkanının gözaltına alınmasına, Emniyet
görevlilerinin İstanbul il binalarına gelerek duvara yazı
yazmalarına ve devletin işinin intikam almak değil katliamları
önlemek olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün sabaha karşı Adana, Mersin,
İstanbul, Ankara, Manisa, İzmir, Hakkâri, Urfa, Antep illerinde çok
sayıda il ve ilçe başkanımız gözaltına alındı.
15 Temmuzdan bu yana, bu ülkede bir darbe hukukunun
işlediğini görüyoruz. Dün İçişleri Bakanı yaşanan
elim saldırıdan, katliamdan sonra şöyle bir ifadede
bulunmuş: Devletin öncelikli işi intikam almaktır. demiş.
Şimdi, devletin öncelikli işi intikam almak değil, bir
yılda 20 patlamayla katliam olan bu ülkede bu katliamları önlemektir.
Devletin önleme sorumluluğu vardır ve kalkıp da siyasi
sorumluluğu başkalarına atmaya çalışarak bundan da
kurtulmanın mümkünü, imkânı yoktur.
Bu söylemin
kışkırttığı sözde Emniyet görevlileri
İstanbul il binamıza girerek Geldik, yoktunuz. yazmışlar
duvarlara, bina tarumar edilmiş. Bir partinin, Türkiyenin 3üncü büyük
partisinin il binasından söz ediyorum. Böyle bir şey yapmak kimsenin
haddi değildir, bu tamamen hedef şaşırtmaktır. Ülkede
kimse bize yapılan saldırılarla huzur bulmayacaktır. Biz
hepimiz ödememiz gereken bir bedel varsa ödemeye hazırız zaten.
Yıllardır bu ülkede, düşünen, düşüncelerini ifade eden
insanlar bedel ödüyor, bizler de öderiz; bu başka bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız, açıyorum
mikrofonunuzu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama, binamıza girerek Geldik, yoktunuz. yazmaya hiç kimsenin
haddi, hakkı yoktur.
Bu nedenle, Hükûmetseniz, İçişleri
Bakanıysanız -bu naif bir istek olabilir belki bugünün
koşullarında ama demokrasi ve hukuk devleti bunu gerektirir- derhâl,
o binaya giren Emniyet görevlilerinin tespit edilip görevden alınması
ya da haklarında soruşturma açılması gerekir.
Yine -tamamlıyorum- son bir söz eklemek
istiyorum. Bugün, gazeteci İrfan Aktan çok güzel bir yazı
yazmış: İntikamın intikamının intikamı.
diye. Kimse artık ülkede intikam istemiyor ve barış, demokrasi,
iyi insanlık veya erdem demek gerekiyor. diye yazmış. Bu sesler
az duyuluyor ama bu seslerin artması lazım. Bu ülkede siyasi
sorumluluğunuz sizdedir, bizde değildir. Bunların
hesabını vermeniz lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bakan, sayın grup
başkan vekillerinin söz talebi var, onlar konuşsunlar, size söz
vereceğim efendim.
Sayın Bostancı
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Yaşanan gayriinsani, gayriahlaki -ve başka
benzeri bütün sıfatlar hatırlanabilir- terör eylemi neticesinde bu
memleketin çok çeşitli yerlerindeki insanlarımız
hayatlarını kaybetti, gençlerimiz hayatını kaybetti.
Genel olarak şiddete karşı
çıkmak şeklindeki ifadelerin ötesinde -bu eylemi yapan failin kendisi
belli, esasen, failler bir propaganda unsuru olarak bunu üstleniyorlar da-
doğrudan doğruya, bu ahlaksızca eylemi gerçekleştiren
çevreyi hedef alan ve onların bu durumlarını teşhir eden
bir siyasi tavrı, esasen Türkiye herkesten bekliyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ee
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Genellikle
HDPnin bu konulara ilişkin tavrı, genel bir şiddete
karşı olmak bağlamı içerisinde failleri
belirsizleştirme şeklinde anlaşılıyor kamuoyu
tarafından.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Fail bizim il başkanımız mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Oysaki fail
belli, fail açık..
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl bir konuşma bu ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
ve
doğrudan doğruya faili teşhir etmek, meşru siyasetteki
herkesin boynunun borcudur. Dolayısıyla, beklenti budur.
Diğer taraftan, devlet intikamcı
değildir. Biz bir kabile devleti değiliz. Devlet, hukuk içerisinde,
suçlulara soğukkanlı bir akıl, muhakeme ve referanslar
çerçevesinde davranır ve o şekilde cezalandırır. Bu tür
duygular insanlara aittir. Biz devlet aklıyla davrandık, davranmaya
da devam ederiz.
Teşekkür ediyorum.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Bu
söyleminizi Bakandan bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Bakan, buyurunuz.
3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağın,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri;
Sayın Kerestecioğlu Devletin önleyici çalışma yapması
gerekir. dedi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sorumluluğu dedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu
ifade doğrudur. Barış, iyi insanlık, erdemden de bahsetti.
Biz 36 polisimizin ve 8 sivilin hayatını
kaybettiği çok ağır, kanlı bir saldırıyla
karşı karşıya kaldık ve iki gündür uykusuz bir biçimde
Sağlık Bakanı olarak ben doğrudan doğruya meselenin
içindeyim.
Sayın Kerestecioğluna bir çift lafım
var. Lütfen bu çatı altında artık samimi olalım birbirimize
karşı ve mugalata yapmayı bırakalım. Size bir teklifim
var, çok basit bir teklif. Hepimizin yüreğini yakan bu hain
saldırıların müsebbibi belli, PKK terör örgütü. Şu cümleyi
Meclis kürsüsünden ifade eder misiniz -yalnız, lütfen mugalata yapmadan-
basit bir cümle: Alçak terör örgütü PKKyı ve destekçilerini lanetliyorum.
Şu cümleyi tekrarlayın, içinizden birisi bir kere bu cümleyi
tekrarlasın, o zaman işler çok kolaylaşacak.
Yapamıyorsunuz, bir kere bile yapmadınız. Alçak terör örgütü
PKKyı ve destekçilerini lanetliyorum. diyeceksiniz, söyleyebilir
misiniz?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Söyleyemezler.
SALİH CORA (Trabzon) Söylemezler!
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Şehitlerin
müsebbibi bunlar!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Söyleyemezler, yan
yanalar!
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
Süreniz iki dakikadır.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Sağlık Bakanı Recep Akdağın
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, 1990ları gördüm, 1980leri gördüm
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Biz
de gördük.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
ve bunu söylemediği için yani sizin çizdiğiniz çerçevede
konuşmadığı için öldürülen insanları gördüm.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) PKK hakkında ne
düşünüyorsunuz, bir onu söyleyin. Kendi çizginizle söyleyin, kendi
teriminizle söyleyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Gerçekten, yapmak istediğiniz her zaman aynıydı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Mugalata yapmak için çıktınız oraya, biliyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) PKKyla alakalı ne
düşünüyorsunuz?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) PKKyla ilgili sen ne
düşünüyorsun?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben halkıma konuşuyorum, size değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyiniz efendim, lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yapmak istediğiniz hep aynıydı. Kırk
yıldır Kınıyor musun, kınamıyor musun?
Kınıyor musun, kınamıyor musun? siyasetiyle
SALİH CORA (Trabzon) Tamam, kınıyor
musun?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Kınama değil, lanetliyor musunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
ya da Lanetliyor musun, lanetliyor musun? siyasetiyle ülke
yönetmeye çalıştınız.
SALİH CORA (Trabzon) PKK hakkında ne
düşünüyorsun, söyler misin.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Demagoji
yapmayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tahir Elçi böyle öldürüldü.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Bizim yüreğimiz yanıyor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) PKK hakkında ne
düşünüyorsun, net olarak onu söyle.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Başka arkadaşlarımız böyle öldürüldü, aynı
şekilde.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Tamamen demagoji
yapıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Polislerimize
şehit diyebiliyor musunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu olay, gerçekten o üstlendiğini söyleyen TAK tarafından
yapılmışsa ben nefretle ve şiddetle kınıyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Neyi
kınıyorsun?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Neyi kınıyorsun?
SALİH CORA (Trabzon) Neyi
kınıyorsunuz, neyi? Kim yaptı bunları?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu ülkede bir yılda yirmi katliam oldu diyorum. Siz
morgdaysanız Ankara katliamının ardından ben de
morgdaydım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Cenazelerine gidiyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Orada küçücük lambaların altında cesetleri tanımaya
çalışıyordu insanlar.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bir
kere de PKK terör örgütüdür. deyin, bir kere de PKKyı lanetliyorum.
deyin. Diyemeyeceksiniz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizin konuştuğunuz dilden konuşmak zorunda
değilim ben.
SALİH CORA (Trabzon) Konuşamazsın.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Konuşamazsın.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Polislerimizi
kim şehit etti?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben savaşın bitmesini istiyorum bu ülkede. Bu sadece
PKKyi lanetleyerek olmaz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Ülkede savaş yok, ülkede PKK terörü var!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu, devlet terörünü de aynı zamanda lanetleyerek olur.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Devlet terör yapmaz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizin dilinizle konuşmak zorunda değiliz biz; hiçbir
zaman konuşmadık, bundan sonra da konuşmayacağız. Biz
her zaman aynı şeyi söyledik. Barış diliyle konuştuk,
barış diliyle konuşacağız. Hayatında eline ne
silah almış ne bir karıncayı incitmiş bir insan olarak
ben, sizin dilinizle, hele sizin cinsiyetçi, militarist, erkek egemen dilinizle
asla konuşmam.
SALİH CORA (Trabzon) Demagoji yapma.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Biz
onun adına demagoji diyoruz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hadi oradan sen de!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) PKKyı
lanetleyemeyene lanet olsun!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Söyleyemediniz ve söyleyemeyeceksiniz de. Söyleyemeyeceksiniz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hedef gösterin, Twitterdan da yazın, Söyleyemedi.
deyin, gelip vursunlar.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ikinci konuşmacı, Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Kim PKKyı
lanetlemiyorsa lanet olsun ona!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Bir tane polis
cenazesine gidin de görelim sizi, hadi bakalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sizin yüzünüzden gidemiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Biz
canımızı kaybettik.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Biz insanımızı kaybetmedik! Kimin insanı?
İnsanları mı ayırıyorsunuz? Dün de söyledim burada,
ölüleri ayırmayın artık bu ülkede.
BAŞKAN Sayın Vural, süreniz yirmi
dakikadır.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sen ancak
terörist cenazesine gidersin!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Bu ülkenin vekili olmaz
sizden!
GARO PAYLAN (İstanbul) Onlar hepimizin
polisi, vatandaşı. Kimi hedef gösteriyorsunuz?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkanım, kürsüde hatip var.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Sayın Vural, bir saniye efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Dün gördük bu sıralarda, biz gözyaşı döktük ölen
polisler için.
GARO PAYLAN (İstanbul) Siz cesetleri
ayırıyorsunuz, aramızdaki fark bu.
BAŞKAN Sayın Bakan, Sayın
Kerestecioğlu, sayın milletvekilleri; lütfen efendim, lütfen
Sayın Oktay Vural kürsüdedir, kendisini dinleyelim.
Sürenizi baştan alıyorum Sayın Vural.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının 2017 yılı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Evet, bugünlerde acımız çok büyük
gerçekten, yüreğimiz yanıyor, milletimizin yüreği yanıyor.
İstanbulda kalleşlerin saldırısı sonucunda şehit
olan polislerimize ve vatandaşlarımıza yüce Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifa diliyorum.
İnsanlıktan nasibini almamış bu
canilerin yaşattığı acıları ifade etmemize
kelimeler gerçekten yetersiz ancak şunu bütün kalbimle, imanımla ve
inancımla ifade ediyorum ki teröristler asla amaçlarına
ulaşamayacaktır. Aziz milletimizin ve devletimizin, birliğini ve
bütünlüğünü, demokrasimizi, hukukumuzu, huzurumuzu korumaya olan
inancı ve kararlılığı yeterli olacaktır. FETÖ
darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz gecesi bu
Parlamentoda oluşan irade Türk milletinin teröre ve darbelere
karşı en büyük güvencesidir. Türk milletinin egemenliğinin
yegâne temsilcisi olan bu Gazi Meclis bu kararlı duruşunu ortaya
koymaya devam edecek; teröristler, bölücüler, taşeronlar, iş
birlikçiler, uzantıları hüsrana uğrayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanoğlunun faaliyetleri sonucu ortaya çıkan
ekonomik, kültürel, siyasal ve benzeri sistemler aynı iç ve dış
çevre değişkenlerinin etkisine tabi olduğundan birbirini
etkilemekte ve gelişmelerin yönünü belirlemektedir. Böyle bir ortamda bir
ülkenin hayatta kalabilmesi, rekabet gücü elde edebilmesi için sistemin tüm iç
çevre unsurlarını dikkate alan bir doğrultuda hareket ederek
dış çevreden gelen tehdit ve fırsatları çok iyi
değerlendirmesi gereklidir. Bilim, sanayi, teknoloji meselesini ne
ülkemizdeki diğer faaliyetlerden ne de dünyadaki diğer
gelişmelerden ayırmak, soyut bir şekilde ele almak mümkün
değildir. Siyasi kurumların, siyasi çevrenin, iktisadi sistemin
birbirini nasıl etkilediğini ortaya koyan politik ekonomik değerlendirmeler
yapmak ve sonuçlar ortaya koymak kaçınılmazdır.
Milliyetçi Hareket Partisinin bilim, teknoloji ve
sanayi bakımından politik ekonomik tercihlerine geçmeden önce,
aslında bir durum tespiti yapmak lazım: Neredeyiz? Bilgi üretiminde,
bilimsel çalışmalarda, yüksek teknolojide, sanayimizin ve
ekonomimizin rekabet gücünde neredeyiz diye baktığımızda,
maalesef, iç açıcı bir durumda olmadığımızı
görüyoruz.
PISA testi sonuçlarına göre,
öğrencilerimizin bilim, matematik, okuma alanlarında OECD
ortalamasının çok gerisinde olduğu görülmektedir. Öğrencilerimiz,
fen, matematik ve okumada 72 ülke içerisinde 50nci sırada yer
almıştır. 2015 yılında puanlarımız OECD
ortalamasının altında olmuş, fende puanımız
2003te 434ten 425e, matematikte 423ten 420ye, okumada 441den 428e
düşmüştür.
Bilimsel bilgiye olan inançta da Türkiye, maalesef,
OECD ülkelerinin ortalamasının altındadır. Akademik
performansa dayalı üniversite sıralamasının temeli,
bilimsel üretkenlik ve akademik ürünlerin kalitesidir. Dünya üniversiteler
sıralamasında 500 üniversite içerisinde sadece 2 üniversitemiz
bulunmaktadır.
Ticari amaçlı olarak kullanılmak istenen
teknolojiler, dinamik bir süreç içerisinde araştırma, icat ve
geliştirme safhalarından sonra yeni ürün ya da üretim yöntemi ortaya
çıkarırlar. Maalesef, Türkiye'nin, gerek AR-GE harcamaları
açısından gerekse yüksek teknoloji üretimi açısından, yine
mukayeseli olarak bakıldığında iyi bir durumda
olmadığı ortaya çıkmıştır.
2002 yılında gayrisafi millî
hasılanın binde 53ü olan AR-GE harcamaları, 2015te yüzde 1e
yükselmiştir. Bu olumlu olmakla birlikte, Avrupa Birliği
ortalamasının yarısıdır neredeyse.
AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 2018 yılı için 1,8; 2023 yılı için
yüzde 3 olarak belirlenmiştir, ancak bundan umutlu bir gelecek elde
etmemiz mümkün değildir. Geçmiş on üç yılda sadece binde 48 puan
artış gösteren bu oranın, üç yılda 0,79; sekiz yılda
ise 2 puan artış kaydetmesi gerçekçi değildir.
Ülkemizde, 2003 yılında 5,7 olan yüksek
teknoloji ürünlerinin sanayi üretimi içindeki payı 2015 yılında
yüzde 4,2 düzeyinde olup, gerilemiştir. 2002 yılında yüzde 6,2
olan yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı da 2015
yılında yüzde 3,9a düşmüştür.
Türk sanayisinin ithalata
bağımlılığı giderek artmıştır.
İmalat sanayisinde 100 dolarlık üretim yapabilmek için 80
dolarlık ithalat yapılmıştır. Sanayicilerimizin
borçlarının toplam varlıkları içindeki payı 2012
yılında yüzde 52,8 iken 2015 yılında yüzde 60,1e
yükselmiştir. Finansal kesim dışındaki firmaların
varlıkları ile yükümlülükleri yanı sıra net döviz
açığı 2002 yılında 6,5 milyar dolar iken bugün 196
milyar dolara çıkmıştır.
Sanayi istihdamı millî gelirin yüzde 4 büyüme
gösterdiği 2015te 42 bin kişi azalmıştır. Tüm dünyada
büyümenin motor gücü olan imalat sanayisine dayalı ihracat yapabilme kapasitesi
dikkate alındığında maalesef yine Türkiye iç
açıcı bir durumda değildir. İmalat sanayisinin millî gelir
içindeki payı 2002 yılında yüzde 17,8 iken, 2009da yüzde
15,2ye kadar gerilemiş; bugünlerde yüzde 15,6 düzeyindedir.
Dünya Rekabet Gücü Endeksinde 2016
yılında 55inci sıradayız, 2015 yılında ise
51inci sıradaydık. Bu endeks içerisinde yükseköğrenim ve
iş başında eğitim 2014te 50, 2015te 55, 2016da 50nci
sıraya gerilemiştir. İnovasyonda ise 2016da 65, 2015te 60,
2014te 56ncı sıradayız. Teknolojik yeterlilik
açısından 60ıncı sıradayız. Burada,
bakıldığında, gerçekten Dünya Rekabet Gücü Endeksinde de
ciddi bir gerilemeye şahit olmaktayız.
Bütün bunlar, aslında, bilim, teknoloji ve
sanayide rekabet gücü kazanmak için yeni bir politik ekonomi içinde stratejik
bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, küreselleşmeyle
birlikte değişen uluslararası iktisadi sistemin en önemli
unsurları, müdahaleci ve korumacı devlet politikalarından
vazgeçilmesi, bölgeselleşme, çok uluslu firmalarla dolaysız
yabancı sermaye yatırımları olmuştur. İktisadi
sistemin tümünde, özellikle dış ticarette müdahaleci ve korumacı
devlet politikalarından vazgeçilmesi esas olmuştur. İşte,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak politik ekonomik tercihler ortaya koyarken
hem küresel hem de millî seviyedeki bu gelişmeleri değerlendirmemiz
gerekiyor.
Bugün küreselleşme dediğimiz
gelişmelerin çok farklı boyutlara doğru geliştiğini
müşahede etmekteyiz. Bilgi, teknoloji, serbest ticaret, dışa
açılma, iletişim teknolojisinin
hızlandırdığı bu sürecin devlet ve millet
anlayışlarını dahi değiştireceği ileri
sürülmüştü. Sınırlar yok olacaktı, millî kimlik yok olacaktı,
millet kavramı yerine etnik kimlik ve yerelleşme söz konusu
olacaktı. Neoliberalizmin ortaya koyduğu uluslararası düzen, tek
pazarların oluştuğu bir düzen. Piyasa devletinde, piyasaya
müdahale edilmediğinde görünmez elde piyasa çalışacak,
ekonomik büyüme kendiliğinden oluşacaktı.
Nobel Ekonomi Ödülünün sahibi Stiglitz,
piyasaların çalışmadığı bir ortam olduğunu
ve hükûmetlerin muhakkak burada bir rolü olması gerektiğini ifade
ederek neoliberalizmin sona erdiğini göstermektedir. Bütün bu süreç
içerisinde, özelleştirme politikaları, borçlanma politikaları,
ithalat politikaları, yabancılaştırma bankaların,
stratejik sektörlerinin yabancılaştırılması- sermaye
kontrollerinin kaldırılması, sıcak para politikası,
dolarizasyon, devletin düzenleyici rolünün azaltılması, aslında,
neoliberal ekonominin tercihleriyle Türk ekonomisini de derinden etkilemiştir.
Bu süreçlerden sonra, önümüzdeki tablo, nerede olduğumuzu ortaya koyuyor.
Şu anda, artık neoliberalizmin yok olacağının
öngörüldüğü dünyada, sınırların, devletlerin ve milletlerin
varlığı, millî ekonomi gerçeğiyle karşı
karşıyayız.
Amerika Birleşik Devletlerindeki
gelişmeler, İngilterenin Avrupa Birliğinden çıkma süreci,
Avrupada yapılan tartışmalar, öte yandan, kapitalizmin
odağına aldığı bireysel menfaat ve kâr
maksimizasyonunun değer üretmediği, bu bakımdan da toplumsal bir
refah fonksiyonu oluşturmakta âciz kaldığı
görülmüştür. Kapitalizm ve neoliberalizm politikaları krizdedir.
Fertlerin bireysel menfaatleriyle etkinlik alanı sağlanması,
ancak ve ancak toplumsal bir refah fonksiyonu içinde mümkün olmaktadır.
Sırf benden diye övülecek, dara düştüğünde kurtarılacak,
bir halta yaramaz malları satın alacak, silahla donatılacak
stratejik ortaklar yok artık. İkili ilişkilerin,
çırılçıplak millî çıkarların ön plana geçtiği bir
yeni dünya düzeni bu. Millî
çıkarların, millî hesapların ve milliyetçiliğin
dünyasıyla karşı karşıyayız. İçinde
bulunduğumuz küreselleşme çağında bizleri bekleyen
sınav, kimlik, vatan, millet olma duygusunu korumak ile küresel sistem
içerisinde ayakta kalmayı sağlayacak şeyleri yapmak
arasında sağlıklı bir dengeyi ortaya koymaktır.
Sayın milletvekilleri, çağlar boyunca
yürütülen ekonomi politikalarının en büyük hedefi güç kazanmak ve
refahı sağlamak olmuştur. Bir devletin güçlü devlet olup
olmayacağı, milletin ekonomik faaliyet alanında kullanmakta
olduğu teknoloji seviyesine, milletin kendi teknolojik imkânlarıyla
anında ortaya çıkarabileceği askerî kapasitesine, ülkenin
siyasal, ekonomik politikalarının ve toplumsal kurumların durumu
ile uluslararası diplomatik sahadaki gücüne bağlı olmuştur.
Üçüncü binyıla damga vuran en önemli
gelişmeler bilgi teknolojisinde meydana gelmektedir. Bilgi çağı
olarak değerlendirilecek önümüzdeki binyılın kalkınma
politikalarında önemli değişikliklerin meydana gelmesine yol
açacağı açık bir gerçektir. İkili bir güç
yapılanması yerine üçlü bir yapı oluşmaktadır. Bilgiye
hâkim olan ülkeler en üstte, sanayileşmiş ülkeler ortada, tarım
ülkeleri en altta yer alacaktır. Bilginin dolaşımını
ve ulaşımını son derece kolaylaştıran
teknolojiler sayesinde ülkelerin güçlü ülkeler sıralamasında en üste
çıkma umutları daha fazla olacaktır. Bu umutları
gerçekleştirmek için bilgiyi kullanmak ve yeni bilgi üretmek gerekiyor.
Toplumsal değişimin klasik araçları arasında yer alan
ekonomi, medya, uluslararası ilişkiler ve siyaset, çok önemli bir
kavram hâline gelen bilgi etrafında yoğunlaşmaya
başlamışlardır. Bu nedenle, bilgiyi hayatın merkezine
yerleştiren, onu büyüten toplumlar milletler camiasının yol
göstericileri olacaktır. Yeni toplumun temel ekonomik kaynağı,
Sanayi Devriminin üretim araçlarından sermaye, emek ve doğal
kaynaklar değil, bilgidir. Zihinsel faaliyet olmadan ekonomide katma
değer ve servet oluşturulamaz. Bilgi toplumunun özü bilgili
insandır. İyi eğitim almış insanların
sayısal çoğunluğu milletlerin göreceli zenginliği için
şarttır ama yeterli değildir. Önemli olan, çağdaş
üretim için gerekli bilgi ve becerilere, teknolojik, kurumsal ve kültürel
alt-üstyapıya, uluslararası rekabet edebilecek güçte firmalara ve
mali güce sahip olmaktır.
Gelecekle ilgili öngörülerde teknoloji son derece
kritik bir öneme sahip olmaktadır. Teknolojik gelişmenin ülkelere,
topluma ve insana olan etkileri uzun vadeli öngörülerle ortaya
çıkmıştır. Bu öngörülere göre, teknolojik
gelişmelerden herkesin eşit bir şekilde faydalanmayacak
olmasına karşılık, teknolojinin hızlı ve küresel
dağılımı devam edecektir.
Teknolojik beyin gücü iki yolla sürecektir:
Gelişmekte olan bazı ülkelerde teknolojik yönden bilgi sahibi olan
iş gücü oranının artması. Şirketlerin ileri teknoloji
faaliyetlerini artırması.
Bilim ve teknolojideki gelişmelerin ortaya
koyacağı yeni teknoloji uygulamaları, insanın sahip
olduğu bilgiyi ve bizatihi insanın kendisiyle ilgili gelişmeleri
hızlandıracaktır. Bilgi çağına geldiğimiz bu
dönemde artık dünya dördüncü sanayi devrimiyle karşı
karşıyadır. Birinci sanayi devrimi su ve buhara, ikinci sanayi
devrimi kitlesel üretim için elektriğe, üçüncü sanayi devrimi elektronik
ve enformasyon teknolojilerine dayanmaktaydı. Dördüncü sanayi devrimi ise
fiziksel, dijital ve biyolojik alanlarda teknolojik füzyonlara dayanıyor.
Nanoteknoloji, üç boyutlu yazıcı, robot teknolojisi dördüncü sanayi
devriminin açıkçası unsurları hâline gelmiştir.
Gelecekte ortaya çıkacak teknolojik
eğilimler, nanoteknoloji ile biyoloji ve materyal teknolojilerinin
birleşmesiyle hayatın tüm yönlerini değiştirebilecektir.
Uyum sağlayan ülkeler için teknoloji büyük bir fırsattır. Yeni
teknolojiyi benimseyebilen, uygulayabilen ülkeler daha fazla fayda elde edecek,
diğerlerine nazaran ülkeler arasındaki uçurum daha da
genişleyebilecektir.
İnsani ve ahlaki bakış
açısıyla, insanların iyiliği için fikrî mülkiyet
haklarından insanların daha fazla faydalanması yönünde bir
baskı oluşması beklenmelidir. Hassas teknolojilerin kontrol
edilmesi ve yasaklanması konusunda ciddi sorunlarla
karşılaşılacak, aynı teknolojiyle günlük bir dizi
uygulamaya yönelik geliştirilen ürün ve araçların kontrolü daha zor
hâle gelecektir. Bilginin gizli kalması, biyolojik madde
araştırması ve biyometrik araçlar gibi teknolojik alanda ortaya
çıkan etik uygulamalar, uluslararası ticaret politikası ve
dış ilişkilerde ortaya çıkan önemli bir faktör
olacaktır. Önümüzdeki dönemde, 2020lerde büyüme merkezleri, teknolojik
gelişmeleri ve değişimi sağlayan insan sermayesinden elde
ettikleri kazanımlara bağlı olacaktır. Bilim ve teknolojik
gelişme ve değişimi sağlayan insan sermayesi rekabet
gücünün ve büyümenin temelini teşkil edecektir.
Dördüncü sanayi devriminin
yaşandığı bu çağda eğitim artık dört boyutlu
hâle gelmiştir. İnsanımızı eğitirken bilgi sahibi
olmak, kabiliyetlerini ortaya çıkartmak, aynı zamanda bir karakter
sahibi olması kadar bu büyük meta gelişimleri kavrayacak ve adapte
edebilecek bir mahiyette bir eğitim sistemine Türkiye'nin ve dünyanın
ihtiyacı olmaktadır.
Rekabetin küreselleşmesi, milletlerin önemini
azaltmak yerine daha da artırmaktadır. Milletler arasında kültür
ve karakterdeki farklılıklar, küresel rekabetin yok edebileceği
hususlar olmak yerine rekabet gücü kazanmanın iç dinamiklerini
oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilim ve teknoloji stratejik bir öneme sahiptir. Sanayi
toplumunun yakıtı paraydı, bilgi toplumunda yakıt da güç de
bilgidir. Dünya, artık, emek yoğun, malzeme yoğun, enerji
yoğun değil, bilgi yoğun olmaktadır. Bilim ve teknolojideki
gelişmeler milletlerin rekabet gücünü, refah seviyesini ve yaşam
kalitesini doğrudan belirleyebilmektedir.
Sayın milletvekilleri, milletlerin
sürdürülebilir rekabetçi üstünlükleri muhafaza edebilmesindeki temel faktör
verimlilik ve teknolojidir. 21inci yüzyılın rekabet yapısı
ve boyutları doğrudan veya dolaylı biçimlerde verimlilik ve
teknolojik faktörlerin belirleyiciliği noktasında buluşmakta,
ekonomik gelişmenin, üretim yapısının ve ihracat sektörünün
rekabetçi üstünlüklerinin bu olgu tarafından şekillendirileceğini
ifade etmektedir.
Makro ekonomik açıdan millî rekabet gücünün
kazanılması, milletin sahip olduğu kaynakların verimli
kullanılmasına bağlıdır. Rekabet gücünün en
anlamlı kavramsal açıklaması millî verimliliktir. Verimlilik
artışı, toplumsal ve şirket düzeyinde gelişmeyi
gösteren en önemli olgudur. Soyut ve genel verimlilik artışı,
ülkelerin zenginliğinin bir açıklamasıdır. Teknolojik
yeniliklerin uzun dönem toplumsal ve bireysel refah
artışının kaynağı olduğu dikkate
alındığında, bunu sağlayan insanın zihinsel
emeği kritik bir öneme sahiptir. Rekabetin esasının bilgiye ve
bilginin kullanılmasına kaydığı bir ortamda milletin
rolü daha da artmıştır. Millî değerlerdeki
farklılık, kültür, ekonomik yapılar, kurumlar, tarih, hepsi
rekabet gücüne katkı yapar. Bu bakımdan, politik ekonominin bu
değerleri dikkate alması gerekir. Bunları inkâr ederek rekabet
gücü kazanılmaz. Dünya, bir milletler mücadelesidir. Bu mücadelede hedefe
ulaşabilmek için güçlü, her bakımdan kuvvetli bir millet olmak
gerekiyor. Bu itibarla rekabet gücünü hedeflemeyen bir politik ekonominin bu
mücadelede başarılı olması mümkün değildir.
Bilgi, bilim ve teknolojide geriliğin sebebi
olarak zaman zaman dinî inançların etkili olduğu iddia
edilmiştir. Din ile ekonomik gelişme arasında illiyet
bağı olduğuna dair kabulle Protestanlıkın ekonomik
gelişmenin ajanı, İslam'ın ise önleyicisi olduğunu
ifade eden Neoweberyan görüşlerle iktisadi gelişmemiz
sorgulanmıştır. Oysa İslam'da bilgi teorisi sadece dinî ve
ahlaki bilgiyle değil, genel bilgiyle de mezcedilmiştir. Bilgi,
araştırma ve incelemenin eseridir. Hakikate ulaşma yolunda
insan, duyularını ve aklını kullanmak, dış dünya
ve kendi nefsi üzerinde devamlı düşünüp araştırmak ve
incelemek suretiyle bilgi sahibi olabilir. Eşyanın hakikati ve
dış dünya arızi ve hayalî değildir. Bilgi, İslam
düşüncesinde, Allah'a kâinatın delalet etmesini sağlar.
Büyük bir medeniyet anlayışını
insanlığa sunmuş olan Türk milletinin tarih sahnesinde var
olmasını sağlayan unsurlarda da bilim büyük bir pay sahibidir.
Nobel Kimya Ödülü sahibi Aziz Sancar'ın dediği gibi, bilgiyi
içselleştirmek, gelenekselleştirmek gereklidir. Bunun içinde
inançlarımız, tarihimiz ve kültürümüz bizim itici gücümüzdür.
Milliyetçi politik ekonomi tercihlerinin temel
dayanakları, medeniyet anlayışımızın temelleri,
küresel öngörüler, gelişmeler ve güçlü millet, güçlü devlet olma
ülkümüzdür.
Milliyetçi Hareket Partisinin bilim ve teknoloji
stratejisi, bilim-teknoloji-yenilik-üretim arasındaki etkileşimi
dikkate alan bütüncül bir anlayışa dayanmaktadır. Bu
bakımdan parti programında bilim ve teknolojiye özel önem
verilmiş ve ilgili olduğu her alanda atıflar
yapılmıştır. Geçmişten geleceğe mevcudiyetimizi
taşımamız için ileri teknolojiye ve güçlü bir ekonomiye sahip
olmamız önceliklendirilmiş, bilim ve teknoloji temel ilkelerimiz içine
alınmış, bilim ve teknolojiye egemen olmamız ve yeni
teknoloji üretim kapasitelerini geliştirmemiz hedeflenmiştir. Bu
çerçevede, bilim ve bilim adamına önem veren politikayla bilgili
insanların yetiştirildiği bir eğitim sistemi esas
alınmıştır.
Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi, bilim,
teknoloji ve sanayi genel stratejisinde 6 stratejik amaçla bu amaçlara
ulaşmak için politikalar benimsemiştir. Milliyetçiliği
odağına almış Milliyetçi Hareket Partisinin politik ekonomi
tercihlerine dayalı olarak uygulanacak bilim, teknoloji, sanayi stratejisi
sonucunda yüksek teknoloji, yenilenmiş teknolojik altyapı, istihdam,
refah, kalite ve rekabet gücünde artma olacaktır.
Huzurlarınıza sunulan 2017 yılı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinin bütün milletimize
hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Sayın Bakan ve
çalışma arkadaşlarına başarılar diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Bütçe görüşmelerine
gerek Komisyon gerek Genel Kurulda katkılarda bulunan milletvekillerimizi
ve yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ahrazoğlu, konuşma süreniz on
üç dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısında yer alan
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayileri Geliştirme İdaresi
Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Patent
Enstitüsü kurumlarının bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi gün
geçtikçe emsal ülkelerden negatif yönde uzaklaşmaya
başlamıştır. Ekonomi politikalarında rant temelli
yaklaşım, üretimden uzaklaşma, işsizlik, enflasyon, artan
borçluluk, yolsuzluklar, öngörülebilir bir hukuk ve adalet düzeninin
olmaması ekonomik gelişmeleri olumsuz etkilemektedir.
2017 bütçesi de iç ve dış borçlarda
tehlike çanlarının çaldığı, borç faizi ödemelerinin
arttığı, kamu istihdamında daralmaların olduğu,
yatırımlarda azalma, eğitim ve sağlık gibi temel
sosyal alanlarda yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma
uygulamalarının yaşandığı, vergi
adaletsizliğinin, gelir dağılımının daha da
bozulduğu bir ortamda bu sorunları çözmekten çok uzaktır.
Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çözüm getirecek bir
yaklaşım içermemektedir. Kaynak ve harcama dengesini kuramayan,
sağlıklı ve stratejik öncelikleri bulunmayan, bu nedenle de
üretken olmayan alanlara kaynak tahsis eden, sürdürülebilir nitelikli büyümeyi
teşvik etmeyen, istihdamı artırmayan, tasarruf
ortamını büyütemeyen bir bütçe niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir devam
eden başarısız ekonomi politikaları ülkemizi uzun ve orta
vadeli hedeflerinden hızla uzaklaştırmıştır.
Ülkemiz adına önümüzdeki yıllarda ekonomik açıdan büyüme
hızı, kişi başına düşen gelir, ihracat,
işsizlik oranı gibi temel makro hedefleri gösteren kalkınma
planı, orta vadeli program ve orta vadeli mali plan artık kamuoyuna
heyecan vermemektedir. Ortaya konulan hedefler gerçekleşmemekte, her
yıl olumsuz yönde revize edilen rakamlar güvensizlik yaratmaktadır.
Genç işsizlerin oranının yüzde 19,3 olduğu bir ülkede
geleceğe umutla bakmanın mümkün olmadığı açıkça
görülmektedir. Onuncu Kalkınma Planı hedeflerinin çok gerisinde kalınmış,
2023 hedefleri ulaşılması mümkün olmayan hedefler hâline gelmiştir.
Bütün bu ekonomik kötüleşmenin temelinde Türkiyenin meselelerinin iyi
tanımlanmaması, günübirlik politikalarla işlerin yürütülmeye
çalışılması, ekonominin ihtiyaç duyduğu
reformların sürekli ertelenmesi yatmaktadır. Geçen yıl
yapmış olduğum bütçe konuşmasında çizdiğim
tablonun daha da gerisine gidilmiştir. Bu da, hükûmetin her geçen gün daha
kötüye giden gidişata çözüm bulmaktan uzak olduğunu,
iyileştirmeye yönelik stratejiler belirleyemediğinin açık göstergesidir.
Ülkemizin kalkınması ve milletimizin hak
ettiği refah seviyesine ulaşması için, günübirlik politikalarla
ekonomiye yön vermekten vazgeçilmelidir. Bugün yastık altındaki
dolarları bozduralım, yarın altınları; ertesi güne
bozduracak neyimiz kalacak? Hükûmetin iş başına gelir gelmez
yaptığı ilk iş, devletin elindeki kamu mallarını
satmak, zararına özelleştirmeler yaparak birilerine rant
sağlamak oldu. Daha bu milletin hakkı olup da
satamadığınız neyi kalmıştır?
Tüm bu ekonomik olumsuzlukların yanı
sıra ikaz ve önerilerimize rağmen, Anaların gözyaşı
akmasın. gibi kutsal bir anlayışın arkasına
sığınarak çeşitli sıfatlarla başlatılan,
barış süreci denilen ihanet sürecinin sonucu yalnız 2016
yılında 20 defa çeşitli şehirlerimizde bombalar
patlatılmış, yüzlerce canımız katledilmiştir. 15
Temmuz gibi hain bir kalkışma ve istilayla ülkemiz karşı
karşıya kalmıştır.
Şimdi sormak gerekir;
Terörle ve teröristle müzakere olmaz, mücadele olur
dediğimizde ne yaptınız?
Oslo görüşmelerinde yapılanın
yanlış olduğunu söylediğimizde Vali ve askere Teröristi
görmezden geliniz. diye biz talimat verdik. dediniz ancak sonucu göremediniz.
Haburda kurduğunuz çadır mahkemeleriyle
neyi amaçladınız?
Ne istediler de vermedik. dediğinizde acaba
neleri verdiniz?
Daha birçok ihmal, dalalet ve öngörüsüzlük içerisinde
oldunuz.
Burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk
Gençliğine Hitabesinden bir bölüm okuyacağım: Ey Türk
istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi,
vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ifadesinin
bilincinde olarak Milliyetçi Hareket Partisi, önce ülkem ve milletim
demektedir.
Değerli milletvekilleri, geçen yıl
Milliyetçi Hareket Partisi olarak KOSGEB'den değişime ve
gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek,
uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim
anlayışını benimsemiş KOBİ'leri Türk ekonomisinin
temel dinamiği hâline getirmesini bekliyoruz. demiş, eleman
alımındaki haksızlıklardan, verilen desteklerdeki
uygunsuzluklardan bahsetmiştik. Bugün KOSGEBin çok daha kötü durumda
olduğu Sayıştay raporlarıyla ortadadır.
KOSGEB Başkanlığı
tarafından 2015 yılı içerisinde destek pozisyonlarında
boş bulunan 78 adet kadro için atama yapılmış olup ve bu
atama ve personel alım işlemi, boş kadrolar ilan edilmeden
yapılmış ve bu kadrolara başvuru yapan 78 kişinin
tamamının açıktan ataması yapılmıştır.
Buna göre, bahsedilen atama süreci, insan
kaynakları yönetiminin temel unsurları olan devlet personel rejiminin
adil, ayrımcılığa yol açmayan, kolay ve ihtiyacı
karşılayan başvuru yönetimlerine sahip olması ve sınav
sürecinin güven verecek şekilde ilgililere açık olması
ilkelerine uygun olarak yürütülmemiştir.
Bunun ardından kamu kurumlarında siyasi
yapılanmaya gidilmediğini söyleyebilir miyiz? Eleman alımı
bir yana, KOSGEBde 10 daire başkanlığı bulunmasına
rağmen 12 daire başkanı ataması
yapılmıştır. Boşuna eskiler Beterin de beteri var.
dememiş. Daire başkanlığı sayısından daha
çok daire başkanı atanması ve bazı daire
başkanlıklarında 2 adet daire başkanının
görevlendirilmesi hem 5018 sayılı Kanunun mali sorumluluk ve iç
kontrol sistemine ilişkin hükümlerine hem de kamu mali yönetim
yapısında öngörülen hiyerarşik örgütlenme sistemine aykırıdır.
Ama zihniyet farklı, Benden olsun da kanuna aykırı olsun.
Evet, Benden olsun. dedikleriniz de maalesef -özellikle KOSGEBde- FETÖcü
çıkmıştır. Yapılan yolsuzluk ve usulsüzlüklerden de
bunlar sorumlu tutulmuş ancak onlara haksız kadro açanlara bir şey
olmamıştır.
Bu kurumda, ülkücü personellere kıyımlar
yapılmış ve mobbing uygulanmıştır. Benden
olsun. anlayışının sonucunda da, 15 Temmuzda Türk milleti
olarak hep birlikte gördük, yüce Türk milletinin dirayeti sayesinde büyük bir
felaketin eşiğinden dönülmüştür.
KOSGEBin maceraları bunlarla da bitmiyor.
Proje desteklerinin yerinde tespit yapılmadan, yalnızca sunulan
belgelerle verilmesi, destek ödemesi öncesinde mevcut duruma yönelik
sorgulamaların yapılmaması gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Değerli milletvekilleri, benzer durumların
olduğu bir diğer kurum da Türk Standartları Enstitüsüdür.
Sayın Bakanım, Komisyondaki sunumda standardizasyon ve belgelendirme
alanlarındaki başarılarından bahsettiğiniz kurum için
maalesef Sayıştay raporları öyle söylemiyor.
Geçen yılki bütçe görüşmelerinde, kurum
içindeki farklı ücret politikalarının personel
barışını bozduğundan, gerekli düzenlemelerin ivedi
yapılmasını vurgulamıştık. Haksız makam ve
atamaların kurum performansını olumsuz yönde etkilediğinden
bahisle liyakatin önemini bir kez daha anlatmıştık. O günden
bugüne hizmet performans kriterlerinde iyileşme
sağlanamadığı gibi, kurumun itibarı da oldukça
zedelenmiştir. Aynı alanda hizmet yarışında
oldukları yabancı belgelendirme kuruluşları Türkiyedeki
pazar paylarını artırırken, TSE yabancı bir iki
belgelendirme şirketiyle yaptığı gözetim protokolünü
başarı gibi göstermektedir.
2010 yılında Muallimköy Teknoloji
Geliştirme Bölgesi Yönetici AŞ ile imzalanan protokolde TSE'nin,
şirketin yüzde 20 oranında hissesine sahip kurucu ortak olarak yer
alması kararlaştırılmış, şirketin daha
sonra, sermayesini artırması sonucu TSE'nin ortaklık payı
yüzde 2'ye inmiştir. Türkiyede kendi parasını kaybeden bir
kurum hâline gelen TSE elindekine sahip çıkamamaktadır. Bu sermaye
artırımı sırasında TSE yöneticileri ne yaptı?
Kârsız bir yatırımsa neden baştan para aktararak kurucu
ortak oldu? Bu para aktarılırken kime, neye hizmet edilmiştir?
Madem kurumda bu kadar çok para var da neden Türkiye Büyük Millet Meclisinde 18
Ağustos 2016 tarihinde görüşülen 411 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 42nci maddesinde yapılan düzenlemeyle TSE,
1991 yılındaki İkraz Anlaşmasından doğan hazine
alacaklarının terkini Meclisin onayına sunmuştur?
TSEnin bir de ICAS diye Uluslararası
Uygunluk Değerlendirme Servisi Anonim Şirketi adında bir
şirketi var. Şirketin Genel Müdürü, yöneticileri, personeli mevcut
ancak ne iş yaptıkları meçhul. Bugüne kadar ne hizmet üretti, ne
kadar para kazandı, bilen yok; en azından Sayıştay
raporlarında belirtilmemiş. Şirketin tamamı TSE'ye ait ve
kayıtlı sermayesi 100 milyon Türk lirasıdır. İlk
etapta ödenen sermaye 25 milyon TLdir. TSE bu sene yine bu şirkete 75
milyon sermaye aktaracak. Bu sermaye nasıl aktarılacak? TSE bu
aktarım sonrasında kendi personeline nasıl maaş ödeyecek?
Bunları da sanırım ileriki dönemlerde bir başka torba kanun
içerisinde çözmeye çalışacağız.
Geçen sene de bahsetmiş olduğum Otomotiv
Test Merkeziyle ilgili her sene bütçe belirlenip bir miktar para
aktarılmaktadır ancak bir arpa boyu da yol
alınamamıştır. Birimleri kurdunuz, amirleri
atadınız, personel görevlendirdiniz yani un var, şeker var,
yağ var ama maalesef helva yapmayı bilmeyenleri göreve getirdiniz. On
beş yıldır görevden aldığınız konusunda
uzman olmuş, yetişmiş, liyakatli ülkücü bürokratlara söyleyelim,
onlara ne yapmaları gerektiğini tarif versinler. Ayrıca TSE
elindeki yetişmiş personeli iyi değerlendiremez, atıl
durumda tutarken yeniden personel alımına çıkması da
manidardır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
raporlarıyla Türk Patent Enstitüsünün çok dikkatsiz ve düzensiz bir muhasebeleştirme
faaliyetinin olduğu tespit edilmiş, mali bilgi ve yönetim bilgisinin
zamanında ve güvenilir olarak üretilmesini sağlayacak bir kontrol
sisteminin bulunmadığından bahsedilmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sanayi Komisyonunda büyük bir özveriyle 200 maddeye yakın yeni
kanun taslağıyla Türk Patent Enstitüsünün yeniden
yapılandırılması hedeflenmiş, faaliyetlerinde
uluslararası mevzuatla birliktelik sağlanması amacıyla
çalışılmıştır. Çalışmanın etkin ve
verimli yürütülmesini teminen muhalefet partileri olarak Milliyetçi Hareket
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP temsilcilerinden bir alt komisyon
kurularak çalışmalar yapılmış ve nihai şekli
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) -
Ancak bu kanun tasarısı Meclis gündemine bugüne kadar
getirilememiştir. Umarım ki bu kanunun yasalaşmasıyla Türk
Patent Enstitüsü kuruluş amacına uygun olarak layık olduğu
yerlere getirilebilir.
Değerli Milletvekilleri; 2017 bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Şimdi konuşma sırası Erzurum
Milletvekili Kamil Aydında.
Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) -
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de Milliyetçi Hareket Partisi adına iki
güzide kurumumuz olan TÜBA ve TÜBİTAK hakkında düşüncelerimi
ifade edeceğim.
Ona geçmeden önce, önceki gece
Beşiktaştaki hain saldırıdan dolayı, bugün
sayısı 38i polis, 6sı sivil vatandaş olmak üzere 44e
çıkan bir can kaybımız söz konusu. Yüreğimiz yanıyor,
içimiz kanıyor. Allahtan rahmet diliyoruz. Elimizden fazla bir şey
gelmiyor ama vicdanımız rahat değil.
Değerli milletvekilleri, bakın, terör ya
da daha şiddetli, daha büyüğü, uluslararasına dönüşmüş
hâli savaş; inanın söylem olarak savaş ya da terör ya da
saldırı adı altında gelmez. Bunlar, aynen elma
şekerine kamufle edilmiş zehirvaridir. Bunlar hep çok naif
kelimelerle süslenir. Terör de öyledir savaşlar da öyledir.
Barış gibi, demokrasi gibi, insan hakkı gibi, kardeşlik
gibi, eşitlik gibi böyle olumlaması yüksek kelimeler içerisine
kamufle edilir ve öyle sunulur.
Tipik bir örnek isterseniz, hep beraber
tanıklık ettiğimiz için yakın tarihten bir örnek vereyim:
Orta Doğuda son olanları, bırakın yüz yıl öncesini,
şu son on yılda yaşadıklarımıza dikkatinizi
çekiyorum. Bir domino taşı etkisiyle, bir özgürleştirme
projesiydi. O dönemin ABD Başkanının ifadesi: Biz Irakı
özgürleştirmeye geldik. Yıl 1991. Özgürleştirmeye geldiler ama
kan, gözyaşı, geriye bölünmüş bir ülke. Aynı senaryo devam
etti tabii. Aslında eskilerin bildiği, uluslararası
ilişkiler uzmanlarının teorik olarak bildiği, literatüre
geçen bir kavram vardır Lübnanlaştırma projesidir aslında
bu; Yugoslavyalaştırma projesidir. Yani, efendim daha önceleri böl,
küçült, parçala, yut idi ama şimdi öyle değil. Şimdi, özellikle
inanç ve etnisite bağlamlı, özgürleştirme adı altında
küçültüp küçültüp o Lübnanı biliyorsunuz, dört başlı bir
yönetim şekline dönüştürüp özgürlük adı altında daha
önceleri daha müreffeh bir ülke olan şimdi bir terör cennetine dönüşen
bir yapıya dönüştürmek. Aynı şey Irakta oldu, maalesef
Libyada oldu, Yemende oldu ve yavaş yavaş
sınırlarımıza geldi, Suriyede oldu ve Allah korusun, en
son Türkiye üzerinde aynı senaryolar denenmektedir yani
Lübnanlaştırma projesi.
Saygıdeğer milletvekilleri, bakın,
dikkatli olmak zorundayız. Söylemler hep naiftir, hep barış
ağırlıklıdır, kardeşlik
ağırlıklıdır ama yaşadıklarımıza
bakıyoruz, gerçekten büyük bedeller ödüyoruz, bir terörle mücadele
noktasında büyük bedeller ödüyoruz. Peki, o zaman, Türkiye, geldi, biraz
tıkandı, bedeli ağır ama biraz tıkandı. Çok da
ümitsiz değiliz Allaha şükür. Niye tıkandı biliyor
musunuz? Türkiye Cumhuriyeti devleti, gerçekten, Allaha şükür, güçlü bir
millet olma kabiliyetini göstermiş ve bunu da sistematik bir devlet
yapısına dönüştürerek Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş
ve bu ortak payda olmuş bütün simgeleriyle. Tek tek saymama gerek yok,
hepiniz biliyorsunuz ezbere. Nedir bu? İşte, dün organize edilen
yürüyüşlerde, daha önce 15 Temmuzda
yaşadıklarımızın akabinde, milletin her türlü bireysel
mülahazalarını, ideolojisini, etnik kökenini, mezhep aidiyetini bir
tarafa bırakıp bir araya gelme kabiliyeti ortaya kondu. Bu, millet
olma şuurudur; bu, bir milletin, devletleştikten sonra buna sahip
çıkma, demokrasisine sahip çıkma şuurudur ama bizlerin de
çıkarması gereken dersler var. Elbette ki bu birlik çok güzel ama bu
birliği zaafa uğratacak söylemlerden uzak duralım. Bakın,
iki gündür bu Mecliste hakikaten yastayız ama hâlâ daha bazı
arkadaşlarımız, buradan acaba nasıl bir siyasi ön alma
pozisyonunu elde ederim... Türkiye Cumhuriyeti devletinin işte 80 küsur
yıllık geçmişiyle mukayese edici birtakım aktivitelerden
bahsediyor. Allah aşkına, burada, artık, ülkemizin bir beka
sorunu sıkıntısıyla karşı karşıya
olduğu bir dönemde bunları söylemenin bir anlamı yok.
Hatırlarsanız çok güzel bir kıssadan hisse vardır: En
masumunuz ilk taşı atsın. Kim en masumumuz? Taşı en
son atacaklar en başta konuşmayacaklar, onlar en son atacaklar. Ne?
Biraz önce Sayın Bakan bir cümle söyledi, söylenilmesini istedi ama ben
hatırlıyorum, hafızam çok taze, şu koltuklarda oturup da
elinde avucunda 40 bin insanımızın kanı olan bir bebek
katili hakkında hangi övgülerin, hangi dizgelerin
yazıldığını, söylendiğini hatırlıyorum.
Dolayısıyla, iki düşünüp bir konuşmak lazım, en son
taşı atacaklar buna riayet etsin lütfen.
Evet, kötümser değiliz Allahın izniyle.
Birlik, beraberliğimiz olduğu sürece bu kardeşlik hukukumuz
inadına
Bakın, bu tür eylemler bizde iki şeyin tezahür etmesine
neden oldu: Bir, milletçe bir araya geldik; iki, terörle mücadelede
kararlılığımız arttı Allaha şükür. Bunu
korumak zorundayız; terörle mücadelede artık, ama, fakat, şu,
bu, şartla martla değil, artık müzakere, terörle müzakere olmaz,
yılanla torbaya girilmez, buna büyük bedeller ödedik.
Bakın, güvenliğimizi sağlayacak ana
güvenlik arterlerimiz saldırı altında. Hep cumhuriyetle mukayese
ettik. Allah aşkına, 12 Eylülü yaşayan kuşaktanım ben.
O en kötü günlerde bile bir bomba saldırısında 40 polisimizi
kaybettiğimizi ben hatırlamıyorum, 100
vatandaşımızı kaybettiğimizi hatırlamıyorum;
olay bu kadar vahim. Dolayısıyla, bizim, birlik, beraberlik
içerisinde teröre karşı mücadelede en ufak bir akamete
uğramamamız lazım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Bilimler Akademisinin -Değerli Bakan burada- vizyonuna baktım,
hakikaten, biz hep öyle yazarız, teoride çok güzel, böyle üstün idealler
ifade ederiz ama uygulamada birtakım sıkıntıları
görüyoruz. İnşallah, ben Bilim ve Sanayi Bakanımızdan çok
umutluyum -kendisini tanıma imkânım olduğu için, aynı
komisyonda çalıştım- bu vizyonda yazılanları, bugüne kadar
akamete uğratılan, yapılmayan şeyleri gerçekleştirme
imkânı bulur.
İşte, FETÖyle mücadele sürecinde bu
kurumlarda 1.297 FETÖcü çıkmış. Şimdi, düşünebiliyor
musunuz? Bilimin öncelendiği bir kurumdan bahsediyoruz. Nedir bu, bunun
öncelediği faaliyetler? Bilim politikalarına yön vermeye, bilim
temelli danışmanlık hizmeti sunmaya yönelik çalışmalar
yapmak, bilim adamlarını özendirmek, kurumlar arası
ilişkiyi kurmak, artı, üniversiteler başta olmak üzere, bilgi,
bilim üreten kurumları teknolojiye aktarırken ara bulucu olmak yani
bir nevi köprü vazifesi görmek. Bilgi, bilim, burada da teknoloji; köprüyü kim
kuracak? Bu tür kurumlarımız kuracak.
Peki, bunu kuracağız da Sayın Millî
Eğitim Bakanı ısrarla üzerinde duruyor; bu proje okulları.
Ya arkadaşlar, proje okullarından
Gerçekten bunlar köklü,
yerleşik bir yapı, çok başarılı liseler. Yani, biz
bekleriz ki bu tür görevi olan kurumlar bunlara müdahale etsin. İlle de
değiştireceğiz. Niye, sebep ne? On dört yıl, on beş
yıl, yirmi yıl bir hoca orada olmazmış.
Şimdi, bir taraftan siyasi
iktidarımızı yirmi, otuz, kırk, ellili yıllara
taşımaya çalışıyoruz, burada istikrar diyoruz ama
eğitimde bunu yapan kurumlara diyoruz ki Olmaz, bir kurumda on beş
yıldan fazla bir öğretici varsa burada artık kalite yoktur, o
zaman dağıtalım. Bu çelişkiye müdahale edilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Efendim, bakın, ülkemizde 2003
yılında yüzde 5,7 olan yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi
üretimindeki payı 2015te maalesef 4,2ye düşmüş. Hani biz
yüksek bilgi üreten, teknoloji üreten bir yapıydık? Niye böyle bir
düşüş söz konusu? Yine, bakıyorsunuz, AR-GE kaynakları,
evet, göreceli olarak bir artış göstermiş ama OECD ülkeleriyle
kıyasladığımız zaman, AB ülkeleriyle ya da
gelişmiş ülkelerle ya da gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımız
zaman, inanın birçok ülke çiftli rakamlara gelmesine rağmen biz hâlâ
tekli rakamlardayız, bu da ayrı bir sıkıntı. Ya da
ülkemizde alınan patentlere baktığımızda, 100 tane
patent alımının 85i yabancı.
Şimdi, bunları tabii ki inşallah bir
an önce deruhte edip, düzenleyip, gerçek amacına, vizyonuna uygun bir
kurum hâline getirirsek ben başarılacağına inanıyorum.
Niye? Çünkü önümüzde bir Güney Kore örneği var. Türkiye, Güney Koreden
daha büyük sıçrama yapma kabiliyetine sahip.
Biliyorsunuz, Güney Kore, efendim, 20nci
yüzyılın başlarında bir Japon sömürgesiydi, 1945te
bağımsızlık aldı, 1950de ikiye bölündü ve savaş
çıktı. Daha sonra ne oldu? İkiye bölündükten sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
bizim de bir tugay
gönderdiğimiz olayda bir sıçrama yaptı, inanın, birçok öz
kaynağı olmamasına rağmen kişi başına
düşen millî gelirini 36 bin dolarlara kadar çıkardı. Demek ki
imkânsızı başarmak da mümkün, yeter ki biz bilgiyi, bilimi,
bilen insanı önceleyelim diyorum.
Bütçenin hayırlara vesile olmasını
dileyerek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
konuşmacı Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. Bizleri ekranları
başında izleyen aziz Türk milletini ve basın
mensuplarını da saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbul
Beşiktaşta bulunan Vodafone Arena Stadı yakınında 2
terör saldırısı meydana gelmiştir. Maçın bitiminde,
tam da aslında tüm seyircilerin ve Emniyet mensuplarımızın
sokakta olduğu sırada gerçekleşen hain saldırıda
onlarca yiğidimiz toprağa düşmüştür. Bu alçakça hain terör
saldırısını nefretle ve lanetle kınıyorum. Bu
hain saldırıda, yaşları henüz 20lerde olan onlarca
yiğidimizi kaybettik. Ruhları şad, mekânları cennet olsun;
kederli ailelerine sabır, büyük Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Hâlâ tedavisi süren yaralı
kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Rabbim bu yiğitlerimizi
ailelerine, evlatlarına ve Türk milletine bağışlasın.
Dualarımız kahramanlarımızla.
Değerli milletvekilleri, hepimizi yasa
boğan bu elim terör saldırısı son olsun. Ne analar ne
babalar ne evlatlar ne de Türk milleti ağlasın. Şehitlerimizin
kanlarını yerde bırakmamak hepimizin boynunun borcudur.
Mücadelemiz vatanımız ve milletimiz içindir. Hiçbir hain
saldırı birliğimizi, dirliğimizi bozamayacaktır. Türk
milleti tek vücut olmuştur ve olacaktır. Aziz Türk milletini hedef
almış olan her türlü terör saldırısı birliğimizi
bozamayacaktır, aksine daha da kenetlenmemize vesile olacaktır.
Buradan tüm hainlere, alçaklara, kalleşlere,
vatan hainlerine ve terörü doğrudan veya dolaylı destekleyenlere
sesleniyorum: Ana, baba, evlat, eş yüreği yaktınız, Rabbim
de sizi, hainleri cayır cayır yaksın, kahretsin.
Karşınızda her daim vatan aşkı, bayrak aşkı
ve millet aşkıyla yanan kahraman yürekleri bulacaksınız,
bundan emin olunuz. Azalmayacağız, çoğalacağız,
unutmayacağız, unutturmayacağız, ant olsun, yemin olsun.
Rabbim Türkü korusun ve yüceltsin. Ne mutlu Türküm diyene!
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği,
28 üye ülkesi bulunan ve 500 milyondan fazla nüfusa sahip olan bir birliktir.
Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü üyesidir, G8 Zirvesinde ve
Birleşmiş Milletlerde temsil edilmektedir. Türkiye, Avrupa
Birliğiyle müzakerelere 12 Eylül 1963 tarihinde
başlamıştır yani bundan elli üç yıl önce. Ben
doğmadan başlamış olan bu sürecin
sonuçlanmadığını görüyoruz ve eminim ki sizlerden bir
kısmı görmedi, görmeyecektir, bundan sonrası için de herhâlde
ölümümüze kadar görmeyeceğiz.
Bu süre içerisinde dönemsel durağanlıklar
ve dönemsel hızlanmalar oldu ancak bilinmelidir ki hızlanma da
durağanlaşma da Avrupa Birliğinin kendi çıkar ve
menfaatleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Bu süre zarfında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve liderimiz Sayın Devlet Bahçeli
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini yorumlamıştır ve
yönlendirmede bulunmuştur.
Bilhassa iktidar partisinin son on dört
yılında söylediklerimizi bir hafızaları tazelemek üzere de
hatırlatmak istiyorum.
Tarih 22 Mayıs 2003: AKP iktidarı, Avrupa
Birliği yönetiminin Türkiye karşısında izlediği ince
stratejinin farkında olmadığı gibi dayatmaları ve
çifte standartları tabii ev ödevi olarak görmektedir. Bunun için AKP
yönetimi ve iktidarı Avrupa Birliği yönetimi
karşısında gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım
anlayışı içindedir. Eğer iktidarın sergilediği
tavır bu değil ise mesele görünenden çok daha vahim ve ağırdır
çünkü bu durumda AKP iktidarı muhtemel Avrupa Birliği üyeliğini
bir araç olarak kullanıp gizli gündemini uygulamak istemektedir. Her iki
durumda da Türkiyenin millî varlığı, üniter yapısı ve
geleceği büyük bir tehdit altındadır. Hiçbir sağduyu sahibi
Türk vatandaşı, Kopenhag siyasi kriterlerinin Türkiyeye
karşı sürekli genişletilip ön şart olarak
dayatılmasını kabul edemez. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde
bile uygulanmayan bazı kriterlerin Türkiyeye özel olarak ve ısrarla
dayatılmasının üzerinde kafa yorulmalıdır. Ülkemize ve
demokrasimize iyilik etmeyeceği kesindir. Bir siyasi partinin bölücü
terörizme karşı çıkmadığı için
kapatıldığı ülke olan İspanya, yoksa Avrupa
Birliği ülkesi değil midir? Aynı İspanyada son olarak
ayrılıkçı harekete destek olanların seçimlerdeki
adaylığının reddedilmesi ne manaya gelmektedir? Irak
Savaşı esnasında olduğu gibi, siyasi konularda da Avrupa
Birliği içinde farklı kriterler mi uygulanmaktadır? Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle sorunlarını çözememiş ve
hatta meşru bir devlet olup olmadığı bile
tartışmalı olan Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin
adanın tamamını temsilen üye yapılması Avrupa
Birliği kriterlerine çok mu uygundur? Bu tür sorunların
sayısını çoğaltmak mümkündür. Bugün meseleye çok yönlü ve
gerçekçi bir perspektiften bakmamız gerekmektedir. Bu, millî ve ahlaki bir
görevdir.
Türkiye adına hareket eden ve konuşan
mevcut siyasi iktidarın, her şeyden önce başkalarının
sözcüsü ya da siyasi taşeronu durumuna düşmemesi gerekmektedir.
Türkiyeyi anayasal kurallar çerçevesinde hükûmetlerin yönettiği doğrudur
ancak unutulmamalıdır ki hükûmetlerin de Türkiyenin millî
varlığını, onurunu ve çıkarlarını göz
bebeği gibi koruması gerekmektedir. Kıbrıstan sonra, Ege
meselesinin de Türkiyenin de Avrupa Birliği yönetiminden müzakere tarihi
almasının ön şart hâline getirilmek istendiği yeterince
açık değil midir? Bilinmelidir ki bu gidişatta Türkiyedeki
teslimiyetçi tutum ve politikaların payı büyüktür. Bu, sene 2003
idi.
Tarih 14 Haziran 2006. Avrupa Birliğinin
Türkiyeyi sürekli olarak hırpalamayı amaçlayan
dışlayıcı yaklaşımı ve bunun
karşısında AKP Hükûmetinin Avrupa Birliğine karşı
sergilemiş olduğu teslimiyetçi tutum, ilişkilerin geleceği
olmayan kör bir çıkmaza sürüklendiğini göstermektedir. Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkileri, senaryosu yalan, aldatmaca ve samimiyetsizlik
olan bir pembe diziye dönmüştür. Bu anlayışlarda köklü bir
değişiklik olmadığı sürece ilişkilerin böylesine
ağır ön şartların gölgesinde sağlıklı bir
şekilde ilerlemesi de mümkün değildir.
Gelelim yakın tarihe, 16 Ekim 2012 Avrupa
Birliği İlerleme Raporundan bahsetmek istiyorum. Avrupa Birliği
ilerleme raporunda yeni anayasa yapım sürecinin sözde Kürt sorunu için bir
fırsat olduğu ifade edilmiştir.
Yerel yönetimlerde mahallî dillerde kamu hizmeti
verilmeyişi ve KCK tutuklamaları eleştirilmiştir. Avrupa
Birliği bu kapsamda geleneksel çizgisini korumuş ve Türkiyeyi
dinamitlemek isteyen kesimlere zımnen destek vermiştir.
Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
konularında sınırlı ilerleme kaydedileceği manidar bir
biçimde gündeme getirilmiştir. Azınlık dinlerine
inananların ya da herhangi bir inancı olmayanların ayrımcılıkla
karşılaşmaya devam ettiklerini ve tüm gayrimüslim cemaatlerin ve
Alevi kardeşlerimizin kısıtlamalar olmaksızın faaliyet
gösterebilmelerini temin edecek hukuki çerçevenin henüz
oluşturulmadığı iddia edilmiştir bu raporda.
Dinî veya başka türlü gerekçelerle zorunlu
askerlik hizmeti yapmayı reddeden vicdani retçilere ilişkin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının henüz
uygulanmadığı ve bu kişilere vicdani ret hakkı
tanınmadığı için Türkiye ağır eleştirilere
maruz bırakılmıştır.
Raporda ayrıca, AKP Hükûmetinin medya ve sivil
toplum kuruluşları tarafından seslendirilen görüşlere
hoşgörüsüz tavrına ve bundan dolayı dava seçeneğine
başvurmasına da olumsuz eleştiriler
yapılmıştır.
Avrupa Birliği bu raporuyla ezberlerini
tekrarlamıştır. Hırvatistanı kısa bir süre sonra
üye yapmaya hazırlanan -o dönem için söylüyorum- Avrupa Birliğinin
yıllardır mesnetsiz ve boş gerekçelerle ülkemize engel
olması, sudan bahanelerle zorluk çıkarması açıkça bir
Batı komedisi hâline gelmişti o dönemde.
Tam üyelik çerçevesinde Türk sorununun
varlığına işaret eden bazı bozuk zihniyet sahiplerinin,
aslında birlik ruhunun sağlandığını ve Avrupa
Birliği gemisinin ekonomik ve sosyal patinajdan dolayı su almaya
başladığını görmemeleri basiret
noksanlığından başka hiçbir anlama gelmemektedir.
Değerli milletvekilleri, buradan da
anlaşılacağı gibi, bir inişli, bir
çıkışlı; bir kavgalı, bir barışık; bir
küskün, bir barışık Avrupa Birliği, Türkiye'yle
ilişkilerini sürdürmüştür.
Türkiye-Avrupa Birliği müzakere süreci,
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından üzerine basa basa
tanımlanmıştır ve çözüm önerileri de getirilmiştir.
2015 senesinin son döneminde, Avrupa Birliği, her nedense Türkiye'ye
karşı inanılmaz bir aşk yaşamaya
başlamıştır ve bize, Gelin, müzakerelere hız verelim,
fasılların tamamını açalım, fasılları
açtıktan sonra da sizlere vize serbestisi verelim. dediler ve bu
müzakereler hızlandı; 72 tane fasıl kalmış
olmasına rağmen, sizin de bildiğiniz gibi, son kalan 7
fasıl, özellikle darbe girişimi akşamından sonra
açılmamıştır.
Bu arada, en önemlisi, mart ayında imzalanan
geri kabul anlaşması olmuştur. Geri kabul
anlaşmasıyla, aslında, Avrupa Birliği elde etmek
istediği çıkarı elde etmiştir ve 3,5 milyar euro
vereceğini vadeden Avrupa Birliği, bunun sadece 200 milyon eurosunu
vermiştir, kalanının da üzerine yatmıştır.
Şimdi, buradan göreceğimiz aslında
şu: Avrupa Birliği, müzakerelere hız verirken, mevcut mülteci
krizine karşı kendi ülkelerini korumak için Türkiye'yi aslında
siper etmeye çalışmıştır ve Türkiye'yle sözde dostluk
yaparak Sizin yanınızda olacağız. vaadiyle bir
anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşma da Türkiye'den
istediği geri kabul anlaşmasıydı ve fasılların
tamamlanmasıydı, kendisinin vereceği ise vize serbestisiydi ve
bunun yanında 3,5 milyar euroydu, ancak, bildiğiniz gibi, geri kabul
anlaşmasını almış olan Avrupa Birliği, özellikle
15 Temmuz darbe girişimi akşamı sonrasında ülkemizi
demokratik olmamakla suçlamıştır. Devlet refleksi olarak mutlaka
gündeme gelmesi gereken olağanüstü hâli bahane etmek suretiyle, önümüze
farklı dayatmalarda bulunmuştur.
Bu dayatmaların başında ise,
Demokratik değilsiniz, terörü tekrar
tanımlamalısınız. demişlerdir. Terör nasıl
tekrar tanımlanabilir? Terörün benim bildiğim kadarıyla
uluslararası tanımı vardır, evrensel tanımı
vardır. Terör terördür, ama Avrupa ülkelerinde, maalesef, çadırlarda
PKK terör örgütünün paçavralarla birlikte gösteri yapmalarına müsaade
edilmiştir; para toplamalarına müsaade edilmiştir, bunları
da göz ardı etmememiz gerekiyor.
İşte, burada, 15 Temmuz 2016 darbe
girişimi akşamından sonra bir ay boyunca Avrupalı
dostlarımızdan hiç haber çıkmamıştır, hiç ses
gelmemiştir. Arayıp Geçmiş olsun. diyenler bile
olmamıştır. Bir aydan sonra tekrar görüşmeler
başlamıştır. Bu görüşmelerin akabinde, sizin de
bildiğiniz gibi, özellikle dayatmalarla birlikte 24 Kasım 2016
tarihinde Avrupa Parlamentosunda Türkiyenin Avrupa Birliğiyle
sürdürdüğü müzakerelerin geçici süreliğine dondurulmasına karar
verilmiştir.
Peki, bu kararın hukuki bir geçerliliği
var mı? Yok. Ancak, siyasi anlamda önemli bir mesaj vermişlerdir. Bu
mesaj, önümüzdeki günlerde, 15 ve 16 Aralıkta yapılacak olan
toplantıda doğrulanacaktır ya da reddedilecektir, bunu da hep
birlikte izleyeceğiz. Avrupa Parlamentosunun bu kararı, 15-16
Aralıkta alınacak kararla onanırsa, işte o zaman,
gerçekten, bugüne kadar Türkiye aldatılmış olacaktır. Bunu
da hep birlikte göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
İşte, yine, burada, Genel
Başkanımız son grup toplantısında Türkiye Avrupa
Birliğine ilişkin tespitlerde bulunmuştur. Bunları da
tekrar aktarmak istiyorum: Biz Avrupa Birliğine muhtaç değiliz,
Şanghay meraklısı da değiliz, Türküz, Türkçüyüz.
Turanın sevda ve hedefindeyiz. Ne Avrupa Birliği ne Şanghay
İşbirliği, biz diyoruz ki sonuna kadar Türk birliği. Niye
tek millet iki devlet olduğumuz Azerbaycanla ayrı duralım? Niye
sınır ve duvarlarımızı aramızdan
kaldırmayalım? Nüfusu 300 milyonu aşan Türk dünyasıyla
soğuyan ilişkilerimizi neden canlandırmayalım? Iraktan
Suriyeye, Afganistandan Hindistana, İrandan Asya stepleri ve Avrupa
içlerine kadar her yerde Türklüğün cevher bir damarı vardır.
Hareket noktamız çift başlı Selçuklu kartalı sembolüyle ruh
ve anlam kazanacaktır. Bir ayağı Batıda, diğer
ayağı Doğuda, bir başı Batıya dönük,
diğeri Doğuya dönük çift başlı kartal,
ecdadımızın güç ve kudretinin simgesi, bizim de stratejik irademizdir.
Batıdan kopmayalım, Doğuya sırt dönmeyelim.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni
bir medeniyet ve yeni bir dünya tesisini kendisine siyasi misyon
edinmiştir. Bu misyonumuzun kökleri, Türk milletinin tarihî ve kültürel
gerçeklerine dayanan ve geleceği kucaklayan bir anlayışın
tezahürüdür. İçe kapanmak yerine dışa açılmak, kültür ve
medeniyet havzalarımıza tutunmak, Türk milletinin geleceği
açısından mecburiyettir. Anadolunun merkezi olduğu bir Türk
medeniyeti, huzurun adresi, kardeşlik ve dostluğun güvencesi, bölge
ve dünya istikrarının yegâne seçeneğidir.
İşte bunun için Türk birliği, bundan
dolayı tüm Türklerin birleşmesi gayesi, muradımız ve
Türkiye için tarihî bir tercihtir. Yel üfürdü, sel götürdü demeyelim, harekete
geçelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) 2017 bütçesinin tüm Türk
milletine hayırlara vesile olmasını temenni eder,
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi sıra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına yapılacak olan konuşmalarda.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sakalınız bir hayli
uzadı Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sakalımın,
olağanüstü hâli protesto sakalı olduğunu tekrar hatırlatmak
isterim. Umarım, bu ocak ayında yeniden bir uzatma olmaz, Hükûmet de
bu karardan vazgeçer, ben de sakalımı derhâl keserim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
İnsanın sağlıklı olma hakkını inşaat
şirketlerine satmayan ve sağlık hakkı satılırken
sessiz kalmayan herkesi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, önceki gün şehit
olan polislerimize ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum. Bu katliamı
yapanları, arkasındaki güçleri ve varsa medet umanları
lanetliyorum. Ülkemizi yönetemeyen, ülkemiz kan gölüne dönmüş iken
başkanlık hayalleri kuran AKP Hükûmetini esefle kınıyor ve
istifaya davet ediyorum.
Bırakın Sağlık
Bakanlığının bütçesini, Hükûmetin bütün bütçesi, akan bir
tek damla kanın bedeli olamaz. Doktor, hemşire, ebe,
kısacası bütün sağlık personeli, bir çocuğu
yaşatmak için seferber oluyor; aile, canını dişine
takıyor, çocuğunu büyütüyor; Hükûmet, görevini
yapamadığı için kınalı kuzular teröre kurban
veriliyor. Hükûmet, vatandaşlarımızı teröre bağlı
ölümden bile koruyamadıktan sonra hastalıktan korusa ne olur,
korumasa ne olur.
Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı
diyor ki: Hükûmetimiz, sağlığa 111 milyar lira para
ayırdı. Sağlık Bakanı diyor ki: Valla ben
halkın sağlığı için sadece 32 milyar lira kullanmaya
memur edildim. Yani, sağlığa ayrılan toplam bütçenin
sadece yüzde 29unu Sağlık Bakanı harcıyor. Geriye kalan 79
milyar nerede? Kim kullanıyor? Ben söyleyeyim: 79 milyar Türk lirası,
inşaat şirketlerine, yurt dışı ilaç firmalarına,
araç gereç ithalatçısına aktarılıyor.
Peki, halkın sağlığı için
ayrılan bütçe, Halk Sağlığı Kurumunun bütçesi ne kadar
dersiniz? 111 milyar bütçenin sadece 10 milyarı yani yüzde 10u bile
değil. Bu paradan elektriği, suyu, personeli
çıkardığınızda halkın
sağlığına ayrılan bütçenin sadece yüzde 0,3ü
-bakın, yüzde yarımı bile değil- halk sağlığına
yatırım için ayrılmıştır. İşte, sorun
tam da buradadır. Bütün Sağlık Bakanlığının
bütçesinin özeti de budur. Daha hiçbir şey konuşmaya gerek yok
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sağlığa ayrılan paraları
Hükûmet, inşaat şirketlerine verince, hastalanan vatandaş tabii
ki elini cebine atmak zorunda kalıyor. Hem ödediği vergilerden
sağlığa 11 milyar lira para ayıran hem de cebinden
ayrıca birçok para harcayan vatandaşa sizce acaba kaç dakika muayene
hakkı tanınıyor? Sadece beş dakika. Yanlış
duymadınız, sadece beş dakika. Bunu nereden biliyoruz?
İşte ispatı: Girin Merkezî Hekim Randevu Sistemine. Bu sabah
girdim ve beşer dakika aralarla randevu verildiğini gördüm. Acaba
yanılıyor muyum, bir yanlışlık mı var diye tuttum
randevu aldım. Beş dakika arayla 2 tane randevu aldım, beş
dakika arayla 2 ayrı hastaya randevu aldım. Yani, bir hekim, bir
hastasına beş dakika, öbür hastasına beş dakika
ayıracak, beş dakika. Ne karşılığında? 111
milyar Türk lirası karşılığında. Elbette, bu
şekilde iyileşemeyen hasta ne oluyor? Tekrar tekrar geliyor,
şifa bulamayan hasta tam 8,3 kez doktorun kapısını
çalıyor. Peki, iyileşemeyince ne oluyor? Çareyi üfürükçüde
arıyor. İstanbulda büyü bozma ve cin çıkarma tedavisi reklamı
yapan manevi şifa merkezi açılıyor. Daha ben ne diyeyim?
İşte, AKPnin sağlığı getirdiği nokta bu.
Ayıptır, ayıptır arkadaşlar!
Sağlığın geldiği bu nokta elbette AKP Hükûmetine bir
madalya olacaktır.
Sağlık sisteminin iflas ettiğini
söylüyoruz. Neden söylüyoruz? Üç nedeni var: Bir, AKP Hükûmeti,
hastalarından bıçak parası alır gibi paralar almaya
başladı, çok ciddi paralar alıyor. İki, hastalar
başlangıçta memnun gibi görünüyordu, sistemin foyası
düşünce bir de baktılar ki AKPnin kendi yaptığı
anketlerde bile memnuniyet oranları düşmeye başladı. Üç,
Sağlık Bakanı kendi ağzıyla itiraf ediyor, diyor ki
bütçe konuşmasında: Bizim yeni bir sisteme, yeni bir
bakışa, yeni bir organizasyona ihtiyacımız var. Evet,
iflas etti sisteminiz, olmadı, yeniye ihtiyacınız var ama
sistemi bozanlar iyi bir yeni sistem yapamazlar.
AKP nasıl bıçak parası alıyor?
İki türlü bıçak parası alma yöntemi var: Bir, Cebine nüfus
cüzdanını koyan herkes özel hastane dâhil bütün sağlık
kurumlarına, istediği hastaneye gidecek. diyen Sağlık
Bakanına ve Başbakana inanan vatandaşlar, 2008 yılında
özel hastaneye gittiğinde tedavinin yüzde 30unu cebinden ödedi; 2009da
yüzde 70ini, 2012de yüzde 90ını, 2013te yüzde 200ünü ödedi.
Bakın, bunun adı, bıçak parasıdır, yüzde 200ünü
vatandaştan aldınız.
Sigorta primleri dışında vatandaşın
direkt cebinden çıkan sıcak para ne kadar, biliyor musunuz? 2001
yılında da vardı, Allah için, şimdi sadece AKP döneminde
değil; 2001 yılında 35 dolardı, 2014 yılında 100
dolar; çarptım nüfusla, yepyeni bir Sağlık
Bakanlığı bütçesi, 27,3 milyar TL yapıyor yani neredeyse
Sağlık Bakanlığının bütçesine denk.
Bir başka pencereden bakalım, gayrisafi
yurt içi hasıla. Bakıyorum bizden iyi olan devletlere,
utanıyorum. Letonya, Estonya, Slovakya, Macaristan; yahu, Yunanistan bile
bizden çok daha ileride, gayrisafi yurt içi hasılası içerisinde
sağlığa ayırdığı para yüzde 8,1. Biz ne
ayırıyoruz? Yüzde 5. Yani, Yunanlının canı benim
halkımın canından daha mı kıymetli, bunu sizlerin
takdirine bırakıyorum. Dünya Tabipler Birliği diyor ki
Türkiyeye: Ekonomik hassasiyetlerin halk sağlığı
programlarının önüne geçmesi engellenmeli.
Peki, az harcadı, çok harcadı; Para
doğru yere harcandı mı, işe yaramış mı?
Soru bu. Hayır. Türkiye İstatistik Kurumu diyor ki: Ölüm
sayısı 2015 yılında yüzde 3,6 arttı. Yani, AKPnin
yarattığı sağlık sisteminde insanlar daha çok ölmeye
başladı. Kim söylüyor bunu? TÜİK söylüyor. Doğuma
bağlı anne ölüm hızları ilk defa AKP döneminde arttı.
Doğuma bağlı, doğumdan sonraki, 1 yaş altındaki
bebek ölüm hızı ilk defa AKP döneminde arttı. Değerli
arkadaşlar, rakamları vereceğim ama çarpıcı bir rakam
vereceğim size. Her gün, her gün 39 bebek, önlenebilir nedenlerden
dolayı ölüyor benim ülkemde ve Nüfus İdaresi diyor ki: 2015
yılında 14.164 bebek doğum gününü kutlayamadan bu ülkede öldü.
Tütün kullanımı arttı, kanser arttı, AIDS arttı, bütün
bunlar arttı. Çözüm, çözüm ne? Herkesin, eşit,
ulaşılabilir, kaliteli ve bıçak parası ödemediği,
sosyal demokrat bir sağlık sistemidir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Çetin Arık, Kayseri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, kahraman
şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Terörü bir kez daha lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe
görüşmelerinde, aldığımız her kararda,
attığımız her adımda 78 milyonun vebalini üzerimizde
taşıdığımızı unutmamalıyız. Gerçekten
çok büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Millî şairimiz Mehmet Akif,
bu büyük sorumluluğu Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir
koyunu/Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer'den onu." dizeleriyle ne güzel de
anlatmış. Değerli milletvekilleri ama bugün ülkemizde ülkenin
nimetlerini sonuna kadar kullanan, külfeti de hep vatandaşın
sırtına yıkan, on dört yıldır hesap vermeyen, ülkeyi
yönetemeyen bir iktidar var.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda
tarihimizin en büyük ihanetini hep beraber yaşadık ancak bu ülkeyi
kuranlara iki ayyaş diyenlerin, başimamları tarafından
arkalarından hançerlenenlerin, 15 Temmuzdan ders
çıkarmadıklarını üzülerek görüyoruz. Nitekim, ülkemizin her
yerini yangın yerine çeviren FETÖnün çıkardığı
yangının külleri hâlâ sıcak iken Aladağdaki yangın
için uyardığımızda iktidar partisinin sözcüsü Cemaatler
her gün yangın mı çıkarıyor? diyerek yine başka
cemaatlerin avukatlığına soyundu. Aladağda yaşanan
olay ne yazık ki ülkemizin geri kalmışlığını
ve yönetilemediğini bir kez daha yüzümüze vurdu.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz gerçekten iyi
yönetilmiyor. Dünyanın en eski ve köklü devletlerinden birisi olan
Türkiyemiz, Orta Doğunun kukla aktörlerinin bile ayar verdiği bir
ülke hâline geldi. Maalesef, Atatürkün bize bıraktığı,
büyük güçlerle çoklu ve dengeli ilişkiler kurma, Arapların iç
işlerine karışmama, sınırlarımızın
dışında kalan Türkmenlerin varlığını koruma,
ülkemizde ve çevremizde barışı güvence altına alma
amacını güden dış politika anlayışı terk
edildi. Dış politikadaki bu hatalar, içeride de mevcut terör
örgütlerinin yanı sıra yeni terör örgütleriyle Türkiyeyi
karşı karşıya bıraktı.
Bütün bu hatalar, al bayrağa sarılı
şehit cenazeleri olarak her gün milletimize fatura edilmektedir.
İktidarın yanlışlarının faturalarını ne
yazık ki Surda, Cizrede, Dağlıcada, Dolmabahçede, 15
Temmuzda, Aladağda, Somada olduğu gibi aziz milletimizin fedakâr
evlatları ödemektedir. Bu yanlış politikalar yüzünden aziz
milletimizin fedakâr çocukları, öz yurdunda garip, öz yurdunda parya
edildi. Bakınız, Kayseride Suriyeli bir esnafı ziyaretimizde
Türk çalıştırıyor musun? sorumuza
aldığımız yanıt: Yabancı
çalıştırmıyorum. oldu. Kendi yurdumuzda, Kayserimizde
yabancı olmuşuz da haberimiz yok. AKPlilerin sık sık
referans aldığı şairin de dediği gibi Vicdan
azabına eş, kayna kayna Sakarya/Öz yurdunda garipsin, öz
vatanında parya! dizeleri, AKP iktidarının ön dört
yılını da özetliyor aslında.
Saygıdeğer milletvekilleri, hepimiz
aynı gemideyiz, ülke hepimizin ve Türkiyenin tek adam
anlayışıyla değil, kurumsal bir akılla yönetilmesi
gerekiyor. Ne Sayın Cumhurbaşkanının ne de herhangi bir
faninin her şeyi bilmesi mümkün değil. İnsanız,
yanılırız, hata yaparız, kandırılırız.
Bu yanlış politikalar, bu yönetim kusurları Ankarada
düzeltilmediğinde Bağdattan, Şamdan ya da bir telefonla
Moskovadan veya bir beyzbol sopasıyla Washingtondan geri dönmektedir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Geldiğimiz noktada maalesef ki Sayın
Cumhurbaşkanına AKP içerisinde hiç kimse yanlış
yaptığı noktada Bu yaptığımız, yanlıştır.
deme cesaretini gösterememektedir. Yeri gelmişken söylemeden
geçemeyeceğim. AKPnin ekonomi bakanlarından birinin cesaretle
çıkıp Sayın Cumhurbaşkanına döviz kuru, faiz,
enflasyon, FED faizi arasındaki ilişkileri anlatması lazım.
(CHP sıralarından alkışlar) Sayın
Cumhurbaşkanının döviz kuru ve faizle ilgili
çıkışları, piyasa dinamikleriyle örtüşmüyor, piyasa
aktörlerini tedirgin etmekten, hukuk devleti algısını yerle bir
etmekten, bu duruma endişelenen sermayenin yurt dışına
çıkışına yol açmaktan başka bir sonuç doğurmuyor.
Bu gidişat, dış politikada olduğu gibi ekonomimiz
açısından da büyük bir tehlikedir.
Değerli milletvekilleri, son olarak,
geçtiğimiz günlerde yüce Meclise sunulan
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili Anayasa
değişikliği önergesi hakkında birkaç değerlendirmede
bulunmak istiyorum.
Verilen önergede yer alan bazı hususların,
Tanzimat Döneminden beri büyük çabalarla geliştirmeye
çalıştığımız demokrasimiz açısından
tehlike oluşturduğunu görüyorum. Özellikle, cumhurbaşkanının
parti genel başkanı olabilmesi, demokrasimizi tehdit edecek
maddelerden biridir. Bu durum, yasama ve yürütme erkleri arasında güçler
dengesini bozacaktır. Hatta, yarısının Meclis
tarafından seçilmesi öngörülen HSYK atamaları da tek kişinin
elinde toplanabilecektir. Cumhurbaşkanının parti genel
başkanı olduğu bir yönetim sistemi, ülkemizi şahıs
devletine, parti devletine dönüştürecektir. Bu sistem, süreç içerisinde,
olsa olsa Halepi kan gölüne çeviren Esad rejiminin kötü bir kopyasına
dönüşecektir. Diktatör Esada parlamenter sisteme geçmesini tavsiye ederken,
Türkiyeyi parlamenter sistemden tek adam rejimine getirme çabası en hafif
tabiriyle gaflettir. Ayrıca, Her türlü milliyetçiliği ayaklar
altına aldık. diyenlerin, bugün milliyetçiler üzerinden
başkanlık hayali kurması da anlaşılabilir bir durum
değildir. Tarih, tek adam rejimini dayatan ve buna karşı
mücadele edenleri de not edecektir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye gerçekten iyi
yönetilmiyor. Eğer ki içinde ne olduğunu bilmediği boş bir
kağıda 316 milletvekili imza atıyor, dilinden
düşürmediği millî iradeyi bir kişiye ipotek ediyorsa Türkiye iyi
yönetilmiyor demektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Yüce Meclisi ve ekranları başında
bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı, Bülent Yener Bektaşoğlu, Giresun Milletvekili.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Bektaşoğlu, ben, elinizde bir
fındık paketi bekliyordum, şaşırttınız beni!
Yani, Genel Kurula materyal getirmeme yönünde bir uygulamamız var ama
benim yönettiğim oturumlarda sizin fındık getirme izniniz var,
bunu bilginize sunuyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bektaşoğlu.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumunun bütçesi üzerine grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Dün, önceki gün ve bugün kaybettiğimiz
şehitlerimizi rahmetle anıyorum, kendilerine rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
sağlıksız bir ortamda sağlık bütçesinden
bahsedeceğiz, sağlıktan konuşacağız. Bu arada bir
hakkı da teslim etmem lazım. Bütçe görüşmelerinden bugüne kadar
grubumuz çok büyük bir hassasiyet içinde bütçe görüşmelerine
katıldılar, güzel öneriler sundular; ben grubumuza bir
alkış rica ediyorum, hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun,
var olun. (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda Genel Kurulun
çoğunluğu bizde. Çok teşekkür ediyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, bir ülkenin
kalkınması ve gelişmesinin ana unsurunun başında
sağlık gelir, sağlık çok önemli bir unsurumuzdur.
Sağlık hizmetleri alanlarını güçlendirerek halkın
sağlığını koruyan, geliştiren politikalar
uygulayan ülkelerin demokrasileri de, insan hakları da güçlü olur.
Sağlıktaki olumsuzluklar ise o ülkenin demokrasi ve insan
hakları karnesine düşük not olarak yansır. Sağlık
Bakanlığına, şimdi görüştüğümüz bütçesine,
bütçenin hizmet kalemlerine ve 2002den bu yana iktidarınızın
uygulamalarına ve sağlık kuruluşlarında
yaşananlara baktığımız zaman Türkiyenin
sağlıkta sınıfta kaldığını görürüz.
Yani, on dört yıldır her gelen bakanın Sağlıkta
reform yaptık. diye övünmesinin hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur,
gerçeklerle çelişmektedir.
Ülkemizin sağlık sisteminin odak
noktasında ne yazık ki insan değil, rant vardır.
Sağlık bir kamu hizmeti olmaktan maalesef
çıkmıştır. Sağlıksız bir sağlık
politikası vardır. Yurttaşlarımız, paralarına göre
sağlık hizmeti alabilmektedir. Yurttaşlarımız,
maalesef ekonomik durumlarına göre Türkiyede sağlık hizmeti
alabilmektedir. Katkı payı, bunun sadece bir örneğidir. Oysa,
tıpkı eğitim, sosyal güvenlik gibi sağlık hizmetleri
de parasız olmalıdır; sosyal devlet olmanın gereği de
budur değerli arkadaşlarım.
Cumhuriyet Halk Partili olarak biz bunu savunuyoruz,
savunmaya da devam edeceğiz. Yine biz, teşhis ve tedavi hizmetlerinde
uluslararası tekellerin medikal araç gereçleri ve ilaçları üzerinden
kurdukları rant düzenini yıkacağız.
Sağlığın bütün alanlarındaki taşeronlaşma
sistemini ortadan kaldıracağız. Bu, bizim önemli hedeflerimizden
bir tanesi.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetler bir
taraftan hasta olanlara sağlık hizmetleri sunarlar ama diğer
taraftan da yurttaşlarımızın koruyucu sağlık
politikalarıyla hasta olmamalarını da sağlarlar. Bunun için
kademeli sağlık hizmetlerinin sağlıkta finansman modelinin
ve hizmet sunumunun hizmet alanlar ve hizmet verenler açısından
organize edilmesi çok önemlidir. Özellikle aile hekimliği sisteminin ve
tıp fakültesi hastanesi hizmetlerinin kalitesinin yükseltilerek
yaygınlaştırılması şarttır. Bugün
sayıları 85i bulan tıp fakültesindeki okullarımızda
maalesef çoğu öğrencilerimiz kadavra görmeden okuldan mezun
olmaktadırlar.
Sağlığın sadece büyük il ve ilçe
merkezlerinde değil kırsal alanlarda da kurumsal olarak örgütlenmesi
temel bir görevimizdir. Hastalarımız kırsaldan şehir
merkezine gelirken maalesef can kaybetmektedir. Yoğun bakım
hastalarının beş altı saat uzaktaki illere sevk edilmesi
ayrı bir skandaldır. Yoğun bakım konusunda -siz de takdir
ettiniz Sayın Bakanım- gerçekten Türkiyede büyük bir
sıkıntı vardır. İlim Giresundan bazı
hastalarımızın Gaziantepe, Erzincana, Erzuruma sevk
edildiğini bilmekteyim, duymaktayım, görmekteyim.
Değerli milletvekilleri, güvenlik ve savunma
için büyük bir bütçe ayrılırken toplumun temel ihtiyaçları olan
sağlık ve eğitime ayrılan pay geçen yıllarda
olduğu gibi bu yıl da ihtiyaçları karşılamaktan
uzaktır; biraz önce Aytuğ Hocam detayını anlattı.
Savunma ve güvenlik eksenli harcamalara ayrılan
bütçenin tamamı merkezî bütçenin yüzde 10luk bir bölümüne denk
gelmektedir. Güvenlik ve savunma harcamaları açısından
dünyanın ilk 10 ülkesi arasındayız. Türkiye her geçen gün
savunma ve güvenlik bütçesine daha fazla pay aktarır hâle gelmiştir.
Türkiye sağlık ve sosyal güvenlik bütçesinde meydana gelen
açıkları kapatmak adına sağlıkta dönüşüm
programının yürürlüğe konulmasından bu yana
sağlıkta tasarruf söylemine bağlı kamu ilaç
politikasını devreye sokmuştur.
Sağlık harcamalarının
azaltılması noktasında ilk akla gelen ise maalesef ilaç
fiyatları olmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda ilaç
maliyetlerini azaltmak amacıyla bedeli geri ödenecek ilaçlar listesinin
belirlenmesi, global bütçe uygulanmasıyla ilaç fiyatlarının
düşürülmesi, kamu kurum iskontolarının
artırılması, ilaç katılım paylarının
yükseltilmesi ve nihayet buna bağlı olarak reçeteye üç kutudan fazla
ilaç yazılması durumunda ilave ücret alınması gibi
yöntemlere maalesef başvurulmuştur. Bunlar halkımızda ciddi
bir kaygı uyandırmaktadır sağlığa erişim
açısından. İlaç harcamalarını kontrol altında
tutma amacıyla katılım paylarını sürekli artırarak
ve çeşitlendirerek vatandaşın cepten yapacağı
ödemelerin artırılması, kamusal sağlık hizmetlerine
ulaşmada en büyük engellerden biri hâline gelmiştir.
2017 yılı bütçesi sağlık
harcamaları kalemi içerisinde ilaca ayrılan rakam 24 milyar olarak
belirlenmiş. İlaca ayrılan payın bu rakama
çıkmış olması ilk başta olumlu olarak görülmektedir
ancak daha yakından bakıldığında ilaca ayrılan
bütçenin önemli bir kısmının ilaç sanayisine
aktarıldığı görülmektedir. İlaç fiyatlarındaki
artış kuşkusuz eczanelere yansıyacak ancak bu
artış da sınırlı olacaktır. Sağlık
sisteminin kilit taşı olan eczanelerin ekonomik durumlarının
iyileştirilmesi bakımından maalesef bunlar yetersizdir.
Diğer yandan, sağlık göstergeleri
dikkate alındığında OECD ülkeleri arasında Türkiyenin
sağlığa ve ilaca yaptığı harcamaların pek
çok ülkenin gerisinde kaldığı gözden kaçmamıştır.
2012 yılı Sağlık Bakanlığı istatistiklerine
göre, OECD ülkelerinde toplam sağlık harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılasına göre Türkiyedeki payı yüzde 5 ama
diğer ülkelerde, OECD ülkelerinde, İspanyada 8,1, Yunanistanda 9,
Portekizde 9,1; OECD ortalaması 8,9. Yani onların
hastalığı bizimkinden daha kıymetli bu tabloya göre.
Yine, kişi başına ilaç harcaması
170 dolar iken ülkemizde, OECD ortalaması 527 dolar
civarındadır. Demek onların ilaçları daha etkili, daha
faydalı. Elbette ülke kaynaklarını etkin ve verimli
kullanılması amacıyla tasarruf politikasına gidilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, ek süre
verin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bektaşoğlu.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Asıl söyleyeceklerim gerideydi. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Alkışlar nedeniyle süre
kaybettiniz, size ek bir dakika süre veriyorum Sayın Bektaşoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Efendim, çok teşekkür ederim.
Tabii selamlamak isterim en azından.
Hükûmetler bir tarafta hasta olanlarla
uğraşırken tabii sağlık hizmetlerinde koruyucu
hekimliği de göze almak mecburiyeti var. Onun için koruyucu hekimliği
çok önemsiyorum. Ülkemizin daha sağlıklı, güzel günlere gitmesi
hepimizin istek, temenni ve arzusudur. Sağlık Yüce
Yaratıcının bize verdiği kutsal bir emanettir. Onu en iyi
şekilde korumak ve kollamak bizim görevimizdir. Akabinde bu görev
Hükûmetimize düşecektir.
OECD ortalamalarını dünya
standartlarında değerlendirirsek sağlıkta pek de
başarılı yıllar geçirmemiş gibi gözüküyoruz. Bundan
sonraki uygulamalarımız inşallah ülkemizin, milletimizin
yararına ve faydasına olur.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun efendim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bektaşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, iki dakika yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Başbakan tarafından Anayasa değişikliğine ilişkin
teklifle ilgili AK PARTİ kapalı grup toplantısında gerekli
bilgilendirmenin yapıldığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Bülent Beye zarif konuşması ve aynı
minval üzere giden değerlendirmeleri için teşekkür ediyoruz
öncelikle.
Biraz önce Çetin Bey buradan konuşma yaparken
AK PARTİli milletvekillerinin Anayasa teklifini görmeden boş
kâğıda imza attıkları şeklinde, bilgi eksikliğinden
kaynaklandığını düşündüğüm ama buradan bir
suizanın çıkartıldığı bir değerlendirmesi
oldu. Anayasa değişikliği teklifine ilişkin AK PARTİ
Grubunda kapalı grup toplantısında gerekli bilgilendirme
yapılmıştır Sayın Başbakan ve Genel
Başkanımız tarafından. İmzalar o bilgilendirme
sonrasında alınmıştır; bu bir.
İkincisi: Her türlü yasaya ilişkin -bir
yasa geleceğinde- bu iş başlangıcında, tabii buradaki
kurullara intikal etmeden önce muhakkak milletvekilleri tarafından
konuşuluyor ve tartışılıyor.
Kayıtlara geçsin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına dördüncü konuşmacı Ali Yiğit, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yiğit.
CHP GRUBU ADINA ALİ YİĞİT
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu
Hastaneleri Birliği bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle, ülkemizi bir kez daha yasa boğan;
kardeşliğimizi, bir arada yaşama irademizi hedef alan terörü
lanetliyorum. Beşiktaştaki hain saldırıda
yaşamını yitiren polislerimize ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülke olarak iyi
değiliz ve ne yazık ki her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz.
Ülkemizin geleceğiyle ilgili, her vicdan sahibinin yüreğinde çok
derin kaygılar, korkular yatmaktadır. Geçmişi mumla arar olduk.
Hiçbir şeyin tadı tuzu yok ve ne acıdır ki acılara alışır
olduk, çünkü ortak aklı devre dışı bıraktık. Güç
zehirlenmesine uğradık. Kendi doğrumuzun dışında
bütün doğruları yok kabul ettik. İşte, böyle bir ortamda
bütçe görüşmelerini yapıyoruz. İnanın içimden hiçbir
şey söylemek gelmiyor. Çünkü geçen sene de kamu hastaneleri bütçesiyle
ilgili söz almış, sağlıkta dönüşüm adı
altında nereden nereye gelindiği konusunda çeşitli
kıyaslamalar yapmıştım. Ama ne yazık ki
uyarılarımızın dikkate
alınmadığını, hiçbir şeyin
değişmediğini görüyoruz.
Geçen yıl paylaştığım
konuşmada şunları söylemişim: Katkı payları,
ödenen ücretler, vergiler, randevu sisteminde yaşanan
sıkıntılar vatandaşı canından bezdirmiş,
hastalananlar çareyi acil servislere koşmakta bulmuşlardır.
Performans uygulamasıyla daha fazla hasta bakmak teşvik
edilmiştir. Bu sistemle hasta sayısında artış
olmuş ama hasta bakım süresi düşmüştür, ilaca harcanan para
artmıştır; zorlayıcı ameliyatlar yerine basit
ameliyatlar öne çekilmiş, komplike hastalar ortada
bırakılmıştır. Merkezî randevu sistemiyle hastaya verilen
randevular beş dakikada bire çekilmiş, daha sonra tepkiler nedeniyle
on dakikada bire dönüştürülmüştür. Kamu ya da üniversite
hastanelerinde doktorlar artık riskli ameliyatlardan kaçar
olmuşlardır, çünkü ameliyat başarısız olduğunda
dayak yeme, canından olma, mahkemeye verilme, tazminat davalarıyla
uğraşma korkusu içindedir. Bunları hep yaşadık,
hepsini beraber gördük.
Hasta başına düşen yatak
sayısında artış olmuştur ama kamu hastanelerinin yatak
sayısında gözle görülen bir artış yoktur.
Hastaneler geçen yıl da zarar ediyordu, yine
zarar etmekte devam ediyor. Kamu ve üniversite hastaneleri borç
batağı altında. Özellikle üniversite hastaneleri
açısından durum çok daha da kötü. Burada bir örnek vermek istiyorum:
9 Eylül Üniversitesi geçen yılı 200 milyon lira borçla kapattı.
Yani yıllardır değişmeyen SUT fiyatları -beş
altı yıldır SUT fiyatları aynı, hiç
değişmedi- ve bunun içinde sarf malzemeleri için ödenen para
farklı ama kamu hastanelerinin birçoğu zarar etmekte ve üniversite
hastaneleri ise borç batağı içindedir. Bunu dile getirdiğimiz
zaman da aldığımız cevap şu oluyor: Zarar ediyorlarsa
versinler, biz işletelim. İyi de sizin işlettiğiniz kamu
hastaneleri de zarar ediyor. Kamu Hastaneleri Kurumunun 2014 zararı 538
milyon; bu, 2015te 1 milyar 826 milyon liraya çıkmış, yani
zarar bir yılda neredeyse 3-4 kat büyümüş. Bu durum
Sayıştay raporunda da yer almıştır. Sayıştay
diyor ki: Sağlık tesislerinin, hastanelerin mali açıdan ödeme
gücünün yetersiz olması nedeniyle faaliyet açısından etkin olmadıkları
ve çoğunun zarar etmekte olduğu sonucuna
varılmıştır. Bunu biz demiyoruz, Sayıştay diyor
değerli arkadaşlar. Yani sağlık hizmeti verecek kurum ve
kuruluşların kendileri bile sağlıklı olmaktan
çıkmıştır. Rakamlar üç aşağı beş
yukarı değişse de sağlıkta değişen bir
şey yoktur. Dolayısıyla bu sistemden memnun olanlar ne hastalar
ne doktorlar ne de sağlıkta çalışanlar.
Değerli arkadaşlarım,
sağlıklı yaşam hakkı en temel haklardan biridir. Bu
hakkın yerine getirilmesinde birinci derecede sorumlu olan devlettir.
Ancak hukukun, sosyal adaletin, eşitliğin, işsizliğin,
huzurun olmadığı bir yerde sağlıklı yaşamak
da mümkün değildir. Bu nedenle, devlet bu sorumluluktan
sıyrılmak adına kamu-özel ortaklığını
teşvik etmekte, gerçeklerle yüzleşmekten kaçmaktadır.
TOKİnin yapacağı bedelin 5
katına inşaat firmalarına hastaneler yaptırılmakta,
üstelik kira ve yüzde 70 doluluk garantisi verilmektedir. Bu da yetmezmiş
gibi, yurt dışından alınacak kredi konusunda hazine
güvencesi sağlanmaktadır. Şehir hastaneleri tedavi merkezinden
çok bir rant aracı modeline dönüştürülmüştür. Bu bağlamda,
kamu ve özel ortaklığında kaynakların halk yararına
mı kullanıldığı yoksa yüksek maliyetlerle bir yerlere
transfer mi edildiği ciddi bir tartışma konusudur.
Değerli milletvekilleri, aslında
Sağlık Bakanın da Bakanlığın da işi
gerçekten çok zordur çünkü bizim ülkemizde kendilerini de aşan bir durum
söz konusudur. AKPnin iktidar olduğu bu on dört yılda Türkiyenin
sadece sağlığı değil psikolojisi de bozuldu,
kimyası da bozuldu. Ülkemizin dirliği de düzeni de kalmadı. Hiç
kimse yarınına güvenle bakmıyor ama bütün bunlar sanki bir anda
olmuş gibi Sayın Cumhurbaşkanımız çıkıyor
diyor ki: Bu ülke bu hâle nasıl geldi? Ardından
Başbakanımız diyor ki: Ayakta durmaya
çalışıyoruz. Daha da yetmiyor, Sayın Turizm ve Kültür
Bakanımız da diyor ki: Kadınların duasına
ihtiyacımız var. Böyle bir durumdayız. En sonunda Mehmet
Şimşek de dayanamıyor, diyor ki: Evet, arkadaşlar, Birinci
Dünya Savaşından beri en sıkıntılı dönemimizi
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hepsi de
doğru, doğru söylüyorlar; birileri de çıkıp şu soruyu
sormuyor: Bu ülkeyi on dört yıldır kim yönetiyor? Bu ülkeyi on dört
yıldır bu duruma kim düşürdü? Değerli arkadaşlar,
bütün bu soruların tek bir cevabı vardır; o da AKPdir. Devlet
yönetmek ciddi iştir, devlet yönetmek öngörü işidir. Devleti yazboz
tahtasına çevirirseniz, deneme yanılma yöntemiyle yönetmeye
kalkarsanız bu duruma düşersiniz. Daha da vahimi, bütün bunlar
olurken varlığını demokratik parlamenter sisteme borçlu
olanların bütün enerjilerini bu sistemi yok etmek için seferber
etmeleridir. Demokrasiyi, demokratik iradeyi, hukuku, yasamayı, yürütmeyi,
denetimi kendi kaderine, tek başına bir kişinin iradesine teslim
etmek. Böyle bir Parlamento herhâlde dünyanın hiçbir ülkesinde yok,
başka bir parlamento yok. İlk ve son Parlamento olacak herhâlde.
Be kirvem, burada ne nüshayız ne asıl;
Susmuş kanun, bitmiş fasıl!
Bizi hiçliğe yazıyorlar.
Bizi hiçliğe yazıyorlar
Evet, değerli arkadaşlar, sizi de
hiçliğe yazacaklar.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğit.
Şimdi, konuşma sırası Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakta.
Buyurunuz Sayın Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Türk
Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi, ekranları başında
bizleri izleyen vatandaşlarımızı, Meclis
çalışanlarını ve basın mensuplarını
saygıyla selamlıyorum.
Beşiktaş saldırısında
yaşamını kaybeden tüm vatandaşlarımıza rahmet,
sevenlerine başsağlığı; yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
2011 yılında kurulan Halk
Sağlığı Kurumuna, temel sağlık hizmetleri dâhil
birçok önemli birimin bağlı olduğunu görüyoruz. Kuruluş
gerekçesi olarak, daha kaliteli sağlık hizmetleri sunmak için bu
birimlerin hepsinin tek çatı altında toplanması gerektiği
belirtiliyor.
Daire başkanlıkları dâhil toplamda 38
birim, bu kuruma bağlı olarak çalışıyor. Fakat bu
birimlerin çoğu sadece kâğıt üzerinde duruyor. Her birimi tek
tek irdelemeye, ne yazık ki zamanım el vermiyor.
Örneğin, çok önemli bir işleve sahip
olması gereken aile hekimliği uygulaması bile ancak kör topal
bir şekilde yürüyor. 1inci basamak, görevini yerine getiremediğinden
2nci ve 3üncü basamaklarda gereksiz hasta yığılmaları
olmaktadır.
Obezite biriminin de işlevsizliğini her
geçen gün artan obezite vakalarından biliyoruz. Şu an Türkiyede 15
milyon obez, 17 milyon da fazla kilolu insan var; yani, her 3 insanımızdan
1i fazla kilolu. Şeker hastalığı son yıllarda pik
yapmış durumda.
Yine, bu kurumun sorumluluk alanlarından olan
çalışma sağlığı ve güvenliği konusu ise
Türkiyenin hâlen kanayan yaralarındandır. İş
cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Çalışma
Bakanlığıyla bu konuda koordineli bir çalışma
yürütülmesi gerekmektedir. Sadece kasım ayı içerisinde 190
işçimizi bu iş cinayetlerine kurban verdik. Kurumun mali
saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkesi gereğince de oldukça sorunlu
olduğunu Sayıştay raporlarından anlıyoruz. Raporda
kurumun hâlen yeterli niteliklere sahip olmadığı ve çok ciddi
eksiklikleri olduğuna vurgu yapılıyor fakat burada belirtilen
tüm sorunlar bugün de olduğu gibi duruyor.
Ayrıca, tüm tıp fakültelerini tek elden
Sağlık Bakanlığının çatısı altında
toplama ve AR-GE çalışmaları ile inovasyon stratejilerini
geliştirme hedefiyle 2014 yılında kurulan Türkiye
Sağlık Enstitülerinin tamamen işlevsiz bir durumda olduğunu
görüyoruz. Bu kuruma bağlı 6 birimin şu an sadece 4ü
oluşturulabilmiş durumda.
Dolayısıyla, sağlığı
ön plana alan bir devlet vatandaşları için birçok
ayrıntıyı da göz önünde bulundurarak kararlar alır.
Örneğin, yaz saati uygulamasına en başta Sağlık
Bakanlığının itiraz etmesi gerekirdi çünkü karanlıkta
kalkan öğrencilerde depresyon, kaygı bozukluğu gibi sorunlar
artabilir, var olan psikiyatrik hastalıklar alevlenebilir, büyüme,
gelişme olumsuz etkilenir. Duyumlarımıza göre çocuklar okula
gitmek istemiyor, aileler bu konuda sıkıntıda. Yetişkinler
ise mutsuz uyanma, yorgunluk, kaygı, gün içinde konsantrasyon sorunu
yaşamaktadır. Yaz saati inadı ihracatçıyı da vurdu.
Türkiyenin ihracattaki kaybının 13 milyar olabileceği ve cari
açık üzerinde olumsuz etkileri olacağı vurgulanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede uzun
yıllar boyunca, ortalamalara göre, GDOlu mısır
nişastasının yaklaşık yüzde 20sinden glikoz, yüzde
80inden ise izoglikoz üretilmiş ve pazarlanmıştır. Bu
durum Avrupa Birliğinde Türkiyedekinin tersine yüzde 20 izoglikoz, yüzde
80 ise glikozdur. İnsan sağlığı açısından
sakıncalı olan izoglikozun en fazla tercih edildiği ülkelerden
birisi durumdayız. Rastgele tatlıcılara girdim ve sordum;
çoğu nişasta bazlı şurup kullandıklarını
söyledi. Bu konuda yeniden bir düzenlemeye gereksinim vardır.
Sayın milletvekilleri, işsiz evlat vergisi
olarak tanımladığımız genel sağlık
sigortası mağdurlarının zorunlu
borçlandırılıp, bu, milyarlara varan borçlandırmalara
rağmen herhangi bir sağlık hizmetinden faydalanmaması
garabeti devam etmektedir. Vatandaşlara sağlık hizmetinin sunulmasındaki
sıkıntılar açısından devlet yeni mağdurlar
yaratmadan çok daha hassas davranmalıdır. Güvencesi olmayan hasta
hastane kapılarından dönmemelidir.
Bu iktidarın sağlık
açısından ülkeye yaptığı en büyük iyilik tütünle
mücadele anlamında sigara kullanımına karşı
tavrıydı. Ölümlerin 3üncü sırasında yer alan KOAH
hastalığının en büyük nedeni tütündür. Fakat son zamanlarda
bununla ilgili de çok ciddi bir gevşeme olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, gördüğünüz üzere
sağlık alanındaki sorunların işlevselliği
sağlanamayan halk sağlığı kurumları veya
sağlık enstitüleri kurularak çözülemediği açıktır.
Bunun için her şeyden önce sağlık alanında yapısal bir
değişime ve sağlıkla ilgili bir vizyon geliştirmeye
ciddi anlamda gereksinim vardır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Süreyi de çok güzel kullandınız, tam
zamanında bitirdiniz. Onun için ayrıca teşekkür ediyorum.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Ben de zamanında
bitirdim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çetin Arık da
zamanında bitirmiş konuşmasını. Ona da teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının bütçesiyle ilgili söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sanayi
Bakanlığı ülkemizin gelişmesi ve büyümesine en çok
katkı sağlayan bakanlıklarımızdan biridir. Bu
yılki bütçesi bağlı kuruluşlarla birlikte toplam 10 milyar
Türk lirasıdır. Genel bütçe geçen yıla oranla yüzde 9,5 artarken
Bakanlığın bütçesi yaklaşık olarak yüzde 17
artmış. Dileğimiz bu bütçenin sanayi ve sanayicinin, üretim ve
üreticinin desteklenmesi için kullanılması, rüya projeler için
değil.
Değerli milletvekilleri, sanayi ekonominin
itici gücüdür ancak geçmişe baktığımızda hep hatalar
zinciriyle dolu. Yüzlerce kapatılan fabrika, sürekli açıklanan
teşvik paketleri, ne zaman ki ekonomi kötüye doğru gidiyor hemen bir
teşvik paketi açıklanıyor. Teşvik paketinde ne var? Pul
parasını, damga vergisini, noter harcını
kaldırıyoruz. diye propaganda yapılıyor. Denizler
dolduruluyor, diğer taraftan zeytin alanları talan ediliyor, askerî
araziler kamulaştırılıyor, yandaşlara anahtar teslim
fabrika veriliyor. Teşviklerin etkisi, analizi nedir bilmiyoruz;
teşviklerin sonuçlarını bilmiyoruz. Gerçekten, bu teşvik
paketleri niçin?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üreticinin, sanayicinin ihtiyacı olan teşvik
değil, üreticinin ihtiyacı olan üretim maliyetlerinin, girdilerin
düşürülmesidir. Enerji giderlerine, vergi yüküne bakın, SSK
işveren payına bir bakın; navlundaki, taşımadaki vergi
yüküne bir bakın. Asgari ücrette vergi yükü yüzde 49, enerji içerisinde
yüzde 50, bir de yüzde 18 KDV var. Bankaların verdiği kredilere bir
bakın, üretime değil ticarete kredi veriliyor. Üretime, ihracata
bakıp sadece ciroyla değerlendirmeyin -Sayın Bakan da buraya
geldi mi? Evet- ihracatta miktar ve kilo başına tutar
değerlerine bakılmalı, tüm veriler beraber
değerlendirilmeli. Dünya sanayisi 4.0ı konuşurken bizim
önceliğimiz katma değeri yüksek ürünler üretmek olmalı.
İleri teknoloji ürünlerin ihracattaki payı yalnızca yüzde 3,7;
Avrupada ise yüzde 15in üzerinde. Sanayide gerek kısa gerek uzun vadeli
planlar yapılmalı. İleri teknoloji ürünlerin üretim
artışı desteklenmeli. Acil olarak Türkiyenin sanayi
planlamasını yapmamız gerekiyor. Bölgesel planlamalar
yapılması gerekiyor. Mesela, Antepte, Denizlide tekstil;
Karadenizde tarım; Bursada, Kocaelide otomobile dayalı bölgesel
planlamalar yapılmalı. Bölgesel girdilerde girdi maliyetleri
düşürülmeli. Tekrar söylüyorum: Sanayicinin teşvike ihtiyacı
yok, rekabet açısından maliyetlerini düşürün.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP iktidarı boyunca sanayide gördüğümüz: Kapanan
fabrikalar, ezilen sanayici; izlenen gereksiz, ranta dayalı politikalar.
Tarım arazileri, altyapısı hazırlanmadan rant sağlasın
diye OSBye dönüştürülüyor. OSBlerin doluluk oranına bakın,
anlarsınız. Bazı OSBler yüzde 50, bazılarında ise bu
oran yüzde 30 ve yüzde 20 civarlarında.
OSBlerden söz etmişken hazırlanmakta olan
üretim reform paketinden söz etmeden geçmeyeceğim. Bu tasarı
kesinlikle bürokrasiye bırakılmamalı, muhalefetle birlikte
hazırlanmalı.
Bu pakette sanayinin TOKİsi olarak
tanımlanan Sanayi Gayrimenkul Yatırım Anonim Şirketinden
söz ediliyor. Sınırsız yetkiler, acele kamulaştırma ve
OSB yönetimlerinden bağımsız yönetim oluşturmak isteniliyor
yani yeni bir TOKİ yaratılıyor.
Sayın Bakan, bir an önce sanayicinin, üretimin
önünü açıp sanayi 4.0 devrimini gerçekleştirmek için adım
atın, AR-GEye ayrılan yüzde 1lik payı yüzde 2ye
çıkarın. Üretimin alt yapısını, eğitim sitemini
gözden geçirin.
Sayın Bakan, yıl 2011, Millî trenimizi,
millî uçağımızı yapacağız. sözü verdiniz;
yıl 2016, 78 milyon dolara Tunustan uçak alıyoruz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
İhtiyaç var onun için, ihtiyaç!
TAHSİN TARHAN (Devamla) - Millî otomobilimiz
geliyor. dediniz, tüm bunları seçim malzemesi yaptınız;
yapmayın, etmeyin, millete hayal satmayın. Biz millî otomobile
karşı değiliz ama siz hurda Saaba verdiğiniz 40 milyon
doların hesabını verin. Hangi firmayla nasıl bir sözleşme
imzalandı, hangi banka kanalıyla ödemeler yapıldı?
Türkiye öyle bir hâle geldi ki ülkemizde her
şey inşaata ve emlak rantına dönüştü. Oysa, ekonominin
çarkını döndüren sanayici, KOBİ ve
ihracatçılarımız, üreticilerimizdir. Sayın Bakan, eğer
ekonominin güçlenmesini gerçekten istiyorsanız, eğer sanayici büyüsün
istiyorsanız, eğer bu ülkeyi birazcık seviyorsanız önce
dış politikanızı gözden geçirin, OHALi kaldırın,
hukukun üstünlüğünü sağlayın, ülkemizin parlamenter demokrasiden
vazgeçmeyeceğinin güvencesini verin, kişilerin koltuk
sevdasının kurbanı olmayın. Var olan değerlerimizi
birilerine peşkeş çekmek yerine güzel ülkemizi tekrar
yatırım yapılacak bir hâle getirin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz, KOSGEB,
ekonomide küçük ve orta ölçekli işletmelerin payını ve
etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini yükseltmek, KOBİlere
destek programlarıyla geri ödemeli ya da ödemesiz destek sağlamak
amacıyla faaliyet gösteren bir kuruluşumuzdur; bu anlamda devletin
veren elidir. Ne yazık ki bugünlerde ekonomimiz bir darboğaz
içerisinde, dolar, euro aldı başını gidiyor, ciddi bir
durgunluk yaşanıyor. Karşılıksız çek, protestolu
senet ve sorunlu kredi tutarında yüksek artışlar görülüyor ve
iflaslar çok daha fazla artmış durumda. On ayda, bakınız,
on ayda dükkanının kapısına kilit vuran esnaf
sayısı Sayın Bakanım, 70 bine ulaştı. Güvensizlik
nedeniyle sanayicilerimiz yeni yatırım yapamıyor, kaybeden Türk
ekonomisi oluyor. İstatistik Kurumu bu sabah açıkladı,
ekonomimiz yüzde 1,8 küçüldü yani bugün 12 Aralık, krizin resmen ilan
edildiği tarih.
Geçen hafta yeni bir destek paketi
açıkladınız. Bunlar sadece günü kurtarmaya yönelik yani pansuman
tedbirler. Buradan uyarıyor ve soruyorum: Sadece günü kurtarmaya
çalışanlar gelecek günleri kaybetmeye mahkûmdur Sayın Bakan. Bu
arada, Anayasamızda var olmasına rağmen, huzurunuzda soruyorum:
Ekonomik ve Sosyal Konsey bugün toplanmayıp da ne zaman toplanacak?
Hükûmete ve iktidara geldiğiniz günden beri maalesef, Anayasa'da
yazılı olmasına rağmen, Ekonomik ve Sosyal Konsey
toplanmıyor. Günübirlik politikalardan vazgeçip ekonominin ihtiyacı
olan alanlara yani yapısal reformlara hızla geçmeniz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, AKP'nin gerek
2015in 7 Haziran sürecindeki gerekse 1 Kasım sürecindeki seçim
broşürlerini hatırlıyoruz. Hani sembolik bir kira bedeliyle
anahtar teslimi, karşılıksız fabrika yapacaktınız?
Bir tane örneğini gösterebilir misiniz? Organize sanayi bölgesi olmayan il
bırakmayacaktınız, OSBlerdeki iş yerleri hızla
kapanmaya devam ediyor. KOBİlerin borsaya açılma faaliyetlerini
destekleyecek, Kredi Garanti Fonunun kefalet sağladığı
KOBİ sayısını artıracaktınız, girişim
sermayesi fonlarını yaygınlaştıracaktınız.
Bunlar sizin seçim beyannamenizde olan konular. Hani enerji verimliliği
alanındaki KOBİ'lere yönelik özel destek programları
gerçekleştirecektiniz? Maalesef, bunların hiçbiri olmadı. Ne
oldu peki? 25 binden fazla girişimcimiz KOSGEB desteğinden
yararlanarak kendi işinin patronu oldu. diyorsunuz, güzel, ancak 15
Temmuz FETÖcü teröristlerin darbe girişiminin ardından ortaya
şu çıktı ki maalesef, sizin KOBİ destek kredinizden en çok
faydalanan firmalar yani FETÖ terör örgütüne üye olmuş şirketler
olmuştur. Milyarlarca lira destek
dağıttığımız kurumlara şimdi el konuluyor.
KOSGEBde 71 personelin görevine son verdiniz. Bu
personel KOSGEB kaynaklarını kime dağıtmış veya
hak edenlere verilmiş mi, verilmemiş mi? Bunun sorusunu bir kez daha
sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakana, Sanayi ve Ticaret Bakanına şu soruyu da sormak istiyorum: 15
Temmuzdan sonra KOSGEBin desteklediği kaç şirkete el konuldu,
bunların mal varlığı ne oldu ve bunlar hâlâ
çalışmaya devam ediyor mu? Yine, Sayıştay raporlarına
baktığımızda, örnek bir Bakanlıktasınız ve
KOSGEBin 10 daire başkanlığı var iken bugün 12 daire
başkanlığını görevlendirmişsiniz.
Dolayısıyla, yeni Bakan oldunuz, saygı duyuyorum,
Bakanlıkta bilmediğiniz eksiklikler olabilir ama bunları
hatırlatmak ve tekrar bunların hayata geçmesi noktasında
uyarı görevimizi yapıyoruz.
Sayın Bakanım, doların
yükselişi, euronun yükselişi hızlı bir şekilde
ilerliyor. İhracat yok. İhracatçı firmalar özellikle Türkiye'ye
gelmeye çekiniyorlar. Güvensizlik almış başını
gitmiş. Türk malı etiketine bugün tepki var Sayın Bakanım.
Bakın, lojistik firmalarına, ihracat yapan firmalara, yani kara
yoluyla taşıma yapan firmalara başta Almanya olmak üzere birçok
ülkede bilerek, kasıtlı olarak Türk plakalı araçlara ceza
yazılıyor. On günlük bir ihracat sonrası bir nakliye
firmasının bir tırının getirisi, kazancı 2 bin
dolar iken bugün Almanyada en az ama en az 3 bin dolar ceza
yazılıyor. Bu kötü gidişi denetlemeniz ve bir dur demeniz
gerekiyor.
Yine, OSBlerde ciddi sorunlarımız var.
Biliyorsunuz, yasa gereği organize sanayi bölgelerinin üçte 2 doluluk
oranı gerçekleştiğinde müteşebbis heyet genel kurul toplar
ve OSBnin gerçek sahiplerine genel kurulla devreder. Ancak bu, maalesef bu
şekilde gerçekleşmiyor, üçte 1lik kısmını oradan 2/B
orman arazilerinden parselleyip OSBnin içine katıyorsunuz ve
müteşebbis heyet yani sizin görevlendirdiğiniz heyet; kaymakamı,
valisi, il genel meclis üyesi maaş almaya, artı gelir almaya devam
ediyor. Bu kötü gidişe dur demeniz gerekiyor. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına yeni görevlendirildiniz, bu anlamdaki eksiklikleri
gidereceğinize yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Şimdi konuşma sırası İstanbul
Milletvekili Didem Enginde.
Buyurunuz Sayın Engin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önceki gece milletçe İstanbulda çok derin bir
acı yaşadık. Ne acıdır ki terör
saldırıları ülkemizde sistematik hâle gelmiş durumda. Her
hain terör saldırısından sonra terörü lanetliyoruz ama
lanetlemek acımızı dindirmiyor.
Hükûmetin görevi terörü bitirmektir. Yüzlerce kilo
patlayıcının İstanbulun kalbine nasıl
getirildiği ve masum insanlarımızın hayatına kasteden
bu alçak teröristlerin neden durdurulamadığı konusunda
halkımız, AKP Hükûmetinden somut açıklama bekliyor.
Bugün Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz, yani on dört senedir AKP Hükûmetinin
önceliği olmayan konuları. Rivayete göre, Fatih Sultan Mehmet
İstanbulu kuşatıp toplarıyla İstanbul
surlarını döverken şehrin ileri gelen Ruhban
sınıfı Ayasofyada toplanıp melekler erkek mi, dişi
mi tartışması yapıyorlarmış. Ülkemiz içte ve
dışta tarihinin en zor dönemini yaşarken, AKPnin,
başkanlık tartışmasını en öncelikli konu olarak
gündeme getirmesi açısından manidar bir rivayet. (CHP
sıralarından alkışlar)
İhracatımız sürekli gerilerken,
sanayi üretimimiz düşerken, temel tarımsal ürünleri bile ithal etmek
mecburiyetinde kalırken, ülkemiz her geçen gün yoksullaşıp
vatandaşlarımızın borçları katlanırken,
yatırımlar düşmüş, iflaslar çığ gibi büyürken,
işsizlik hızla artarken, yargı
bağımsızlığı yok olup, gazeteciler ve bilim
insanları hapse atılırken, terör saldırıları ve
şehit haberleriyle milletimiz kahrolurken, kısacası hem ekonomik
ve siyasi alanda hem de dış politikada ülkemiz sonu belirsiz bir
kaosa sürüklenirken Şanghay Beşlisine katılma, Türk
lirasıyla ticaret yapıp ekonomiyi kurtarma gibi söylemlerle millî
duygular kullanılarak başkanlık adı altında tam bir
dikta yönetimi getirilmeye çalışılıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Gelmiş olduğumuz bu nokta,
AKP iktidarının on dört yılın sonunda tam bir
iflasıdır ve AKP gemisinin karaya oturmasıdır.
Şimdi, merak ediyorum, Sayın Bakan,
sanayinin gerilemesine, ihracatın düşmesine bugün de gayrisafi yurt
içi hasıla rakamları açıklandı, yüzde 1,8 azaldı-
nasıl bir kılıf uyduracak.
Sayın Bakana soruyorum: 2023 yılında
dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma ve ihracatı 500 milyar dolara
çıkarma vaatlerinizin arkasında mısınız? Hayal
satmadan gerçekleri bize dürüstçe itiraf etmenizi bekliyoruz.
İhracatımız, ülkemize yapılan
doğrudan yatırımlar, turizm gelirlerimiz
ağırlıklı olarak Avrupa Birliği kaynaklı iken
dış ilişkilerimizi gerginleştirip iç politika malzemesi
yaparak ekonominin çarklarını nasıl döndüreceksiniz?
Anlatın ki sanayicilerimiz ve ihracatçılarımız anlayabilsin.
Kendi ayağımıza mı kurşun sıkıyoruz, yoksa
bizim bilmediğimiz bir sırrınız mı var?
Bize anlatın Sayın Bakan, on dört yıl
boyunca bilime, teknolojiye, AR-GEye, inovasyona, eğitime neden öncelik
vermediniz? Bugün dünyadaki yerimizi hayal satmadan gerçeklerle anlatın.
Üretimimizin yüzde 38inin düşük teknolojili
ürünler olduğunu, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin
payının sadece 3,7 olduğunu, bu nedenle
ihracatımızın artırılamadığını
anlatın, anlatın ki bir batağa saplanmış
olduğumuzu halkımız iyi anlasın.
Anlatın ki yaşadığımız
bu ağır krizin, Cumhurbaşkanının dediği gibi bir
ekonomik kriz olmadığına dışarıdan kaynaklanan
bir siyasi kriz olduğuna inanalım.
Yabancılar mı size kalkınma
stratejinizi inşaat sektörüne, gayrimenkul satışına
bağlayın dediler? Yabancılar mı size on dört yıl
boyunca bilime, teknolojiye, çağdaş eğitime gereken
önceliği vermeyin dediler? Anlatın ki biz de AKP
iktidarının nasıl kandırıldığını
öğrenelim. Yabancılar mı sizi kandırmış, yoksa
birileri gerçekleri saklayarak halkımızı mı kandırmaya
çalışıyor anlayalım.
Bakın, biz padişahlık sistemini
konuşurken Türkiyede dünya nerelere gidiyor, birkaç örneği
paylaşmak istiyorum. Endüstri 4.0 yani 4üncü sanayi devrimi
kapsamında dünyada çok hızlı bir değişim ve
dönüşüm yaşanıyor. Verimliliği artıran ve maliyetleri
azaltan akıllı sistemlerin entegre olduğu akıllı
fabrikalardan robotik teknolojilere, nesnelerin İnternetinden üç boyutlu
modellemeye varıncaya kadar sağlıktan lojistiğe, sanayiden
tarıma her sektörde dönüşüm yaşanıyor.
Uluslararası araştırmalara göre,
2020ye kadar endüstri 4.0 kapsamında 907 milyar dolar yatırım
yapılacak ve yıllık 493 milyar dolar ciro artışı
sağlanacak. Nesnelerin İnternetinin 2025te 4 ile 11 trilyon dolar
arası ekonomik etki yaratması öngörülüyor. Bu da küresel millî
gelirin yüzde 11ine tekabül ediyor. Amerika dünyanın en büyük dijital
ekonomisi, iş gücünün yüzde 43ü dijital ekonomiyi destekliyor. Almanya,
dijitalleşme yarışında en önde yer almak için milyarlarca
avroluk yatırım öngören 2025 Dijital Stratejisi yol haritasını
ve on maddelik eylem planını açıkladı. İnovasyonda ise
Asya ülkeleri ön planda. Patent başvurularında ilk üç sırada
Güney Kore, Japonya ve Almanya var. Dünya bu gelişmelerle hızla
dönüşürken Hükûmetiniz neden ülkemizi bu kısır tartışmalara
hapsediyor, anlatın.
Dış politikada ise cumhuriyet tarihinin en
küçültücü dönemini yaşıyoruz. AKP Hükûmeti bütün komşu ülkelerle
kavgalı hâle gelmiş durumda. Kardeşiniz Esada şimdi Katil
Esad diyorsunuz. Suriyeye Esadı yıkmak için girdik. dediniz,
ertesi gün sözlerinizi geri aldınız. Irak Başbakanına
ağır hakaretlerde bulundunuz, sonra kapalı kapılar
ardında irtibat kurmaya çalıştınız. Emevi Camisinde
namaz kılacağız. deyip Süleyman Şah Türbesini
kaçırma operasyonu düzenlediniz. Osmanlıyı yeniden
canlandırmak isterken Arap dostlarımızla aramızda kolay
silinemeyecek yaralar bıraktınız. Orta Doğunun kaosa
sürüklenmesinde en önde rol aldınız. Tüm bu sorunları görmezden
gelip Cumhurbaşkanının Kanun benim. demesi için Anayasa paketi
hazırlayıp Meclise sunuyorsunuz.
Yaptıklarınız demokrasi tarihimizin
kara sayfalarında yerini alacaktır. Halkımız engin
sağduyusuyla referandumda size gereken yanıtı verecek ve o
padişahlık hevesinizi kursağınızda bırakacaktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Engin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Padişahlık hevesi, diktatörlük getirme çabası
Bu minvalde gruba
yönelik açık sataşmalar söz konusu.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Didem Enginin 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Engin burada yedi dakika
içerisinde on dört yıllık AK PARTİ Hükûmetine eleştiri
namına ne söylerim mantığıyla çok renkli bir konuşma
yaptı. Tabii, bu eleştirileri ifade ederken sözlerim de birer mermi
gibi olsun anlayışıyla davrandığı için zaman
zaman jestlerle tahkim edilerek gerçeklikten kopan öfke ve husumet gibi
anlaşılabilecek tarzda bir dille konuştu. Tabii, böyle bir dille
konuştuğunuzda ne olup bittiğine ilişkin analitik
mantıktan da koparsınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Aynen
Aynen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz, ne padişahlığı
getirmek istiyoruz ne diktatörlük getirmek istiyoruz. Anayasa teklifimiz
ortada, komisyonlarda tartışılacak, acele etmeyiniz; Mecliste de
konuşulacak, bol bol orada konuşacağız.
Sayın Engin referandumda halkın gereken
cevabı vereceğini söyledi. Biz her zaman halkımızın
güzel cevaplar verdiği kanaatindeyiz. Emin olun, referandumda
halkımızın vereceği cevap bizim
başımızın üstündedir. Eminim, Sayın Enginin de ve
herkesin başının üstündedir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Didem Engin herhâlde bir söz
talebinde bulunacak efendim, sonra ben farklı bir konuda.
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, AKP grup başkan vekili kürsüde sataşmadan söz alıp
da konuşma yaptığı zaman öfke ve husumet dolu konuşma
yaptığımı
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Engin. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; biraz önceki konuşmam AKP grup başkan
vekilini son derece rahatsız etmiş, daha kürsüden inmeme kalmadan
hemen söz alıp sataşmadan ifadeleri açıklama
ihtiyacını hissetti. Ben de memnun oldum çünkü sorduğum sorulara
yanıt vereceğini düşündüm ama maalesef sormuş olduğum
soruların hiçbirisine yanıt vermedi, tam tersine öfke ve husumetle
gerçekleri saptırdığımı bu on dört yıllık
AKP iktidarında ve analitik mantıktan uzak bir konuşma
yaptığımı söyledi. Hâlbuki ben somut rakamlarla, somut
verilerle ülkemizin performansının ne kadar kötü olduğunu
açıkladım burada. Siz bana eğer yanıt vermek
istiyorsanız somut rakamlarla, verilerle çıkmanız lazım
karşıma, genel olarak böyle ifadelerle
(CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, AKP bizim burada ifade ettiğimiz
eleştirilere yanıt veremeyeceği zaman, her zaman aynı
üslupla geliyor buraya, kürsüye ve sandık sonuçlarının
arkasına gizleniyor, Biz şöyle seçimleri kazandık, böyle
seçimleri kazandık; her istediğimizi yaparız. şeklinde.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Yalan mı?
DİDEM ENGİN (Devamla) Evet, bugün
iktidarda olabilirsiniz ama ilelebet iktidarda olacağınız
anlamına gelmez. Halkımıza karşı sorumluluklarınız
var. Biz de muhalefet partisi olarak tabii ki görmüş olduğumuz
eksiklikleri burada gelip ifade edeceğiz. Sorumlu bir iktidarın
yapması gereken, gerçekçi olmak ve halkımıza karşı
samimi olmaktır. Hata yaptığınız zaman Evet, hata
yaptık. diyeceksiniz ve bu hataları tekrarlamamaktır sizin
göreviniz.
Çok somut verilerle ben burada ifade ettim,
Sayın Bakana sordum, Sayın Bakan yanıt verecek diye
düşünmüştüm. Bakın, daha bugün gayrisafi yurt içi hasıla
verileri açıklandı ve yüzde 1,8 azaldık. Neden azaldık?
Bunun somut açıklamasını yapabilecek misiniz?
Referandumda çıkacak sonucun tabii ki yeri
başımızın üzerindedir ama padişahlık sistemini bu
ülkeye getiremeyeceğiniz konusunda halkımıza son derece
güveniyoruz. Önümüzdeki günlerde göreceğiz halkımızın ne
yanıt vereceğini.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Engin.
Sayın Özel, 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz olduğunu görüyorum, mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Yeni Şafak
gazetesinde Ankara Milletvekili Aydın Ünalın
yazısının AKPye ideoloji tarif eden, kendi seçmenine istikamet
veren, Cumhuriyet Halk Partisine karşı yapılan haksız
saldırıları, hedef göstermeleri organize ve koordine eden
akıl almaz bir yaklaşım olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, Yeni Şafak gazetesinin bugünkü
sayısını elimize aldığımızda, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Ankara Milletvekili, geçmiş dönemlerde
Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı
Başdanışmanlığı yapmış, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Kurucu Genel Başkanının O benim dilim,
sözüm, aklımın yarısı. dediği Aydın Ünalın
terör sözlüğü gibi bir yazı kaleme alıp, Terör: Kim kimdir?
diye, sırasıyla DEAŞ, PKK, DHKP-C, Fetullahçı terör
örgütü, PYD dedikten sonra aynı dizin içinde Cumhuriyet Halk Partisini
bir terör örgütü olarak sıraladığını ve
içeriğinde de bırakın kabul edilmesini, akılla,
mantıkla, izanla bağdaşmayacak değerlendirmelerde
bulunduğunu üzülerek okuduk. Bu değerlendirmeler en hafif deyimle
partimize haksızlıktır, hadsizliktir,
vicdansızlıktır, bir siyasi ahlaksızlıktır.
Bu bahsettiğim yazıyı biraz önce
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekiline ve
Hükûmetin değerli temsilcisi Sayın Bakana da biraz önce ilettim.
Elbette hukuki, yasal haklarımızı arayacağız. Bu,
herhangi bir köşe yazısı değil. Bu, AKPye ideoloji tarif
eden, sahadaki kendi okuruna, seçmenine istikamet veren, partimize
karşı yapılan haksız saldırıları, hedef
göstermeleri organize ve koordine eden bir akıl almaz yaklaşım.
Şimdi buradan soruyorum AKP Grubuna ve
sayın Hükûmete: Bu hadsizliğin, bu haksızlığın,
bu vicdansızlığın, bu ahlaksızlığın
neresinde duracaklar; karşısına mı geçecekler, yoksa
arkasında mı duracaklar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 15 Temmuz akşamı
aşağıda bir sığınakta bu Parlamentonun iradesini,
bir bildiriyi kaleme alırken AKP adına eline kalemi verdikleri
Aydın Ünal -biz de orada Cumhuriyet Halk Partisi adına kalemi tuttuk-
Cumhuriyet Halk Partisinin darbeye, teröre, FETÖye tavrını o gün
gördü. Dün burada, hem de içerik olarak bu ülkenin beklediğinin çok
gerisinde, sadece ve sadece Acaba bir ayrıma gider miyiz? diye ortaya koydukları
yaklaşıma karşı CHPnin teröre karşı
tavrını gördü. Sayın Bakanlar okudular.
Şimdi, bu ahlaksızlığın, bu
hadsizliğin, bu haksızlığın, bu siyasi
namussuzluğun yanında, arkasında mı duracaklar, yoksa
karşısında mı olacaklar? Bu açıklamayı beklemek
hakkımız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
kişilerin şahsi fikri olarak kabul edilebilecek ve aynı
mecralarda cevaplanması gereken konuların Meclise
taşınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
CHP ve AK PARTİ birbirini yeni keşfediyor
değil. Bu Meclis ortamında uzun yıllardan bu yana birlikte
Meclisin çalışmalarını yürütüyoruz. Ben Sayın Özelden
bugüne kadar Mecliste böylesine öfkeli bir konuşma, AK PARTİye
karşı Bizi bu şekilde değerlendiriyorsunuz. tarzında
bir değerlendirme duymadım. Mecliste yapılan
çalışmalar, konuşmalar zaten AK PARTİnin bir parti olarak,
bir grup olarak meselelere nasıl baktığına ilişkin
kurumsal yapısıyla herhâlde herkese bir fikir veriyor.
Bunun dışında, zaman zaman
gazetelerde, sosyal medyada kimi milletvekilleri bazı beyanlarda
bulunuyorlar. Esasen bu tür beyanlara itiraz edeceğimiz mecraların
yine aynı mecralar olduğu kanaatindeyim. Eğer biz o mecralarda
Nedenini, mantığını burada uzun uzun belki ayrıca
tartışabiliriz ama şu konuyla ilgili değil. Burada
tartışırsak bu defa, o tartışmaya ilişkin,
ayrı bir, grup asabiyelerinin ortaya çıktığı,
insanların başka tür tavır ve davranışlar
geliştirmek zorunda kaldıkları bir atmosfer doğar. Biz bunu
istemeyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz neresindesiniz?
diye soruyor. Siz neresindesiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunu, sadece AK
PARTİli vekiller, CHPli vekiller adına demiyorum, bütün vekiller
zaman zaman sosyal medyada, çeşitli yerlerde beyanlarda bulunuyorlar.
Benim önerim, başka tür mecralarda kişilerin şahsi fikri olarak
kabul edilebilecek ve aynı mecralarda cevaplanması gereken
konuların Meclise taşınmamasıdır.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Kınıyor musun, kınamıyor musun Naci Bostancı?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz ne diyorsunuz? AKP
olarak kabul ediyor musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bizim, AK
PARTİ olarak tavrımız açıktır, bu konudaki değerlendirmelerimiz
ortadadır. Cumhuriyet Halk Partisini, ana muhalefet partisini bizim
herhangi bir kategoriye koymamız söz konusu değildir. Halktan oy
almış bir parti olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Tamamlayınız Sayın Bostancı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz neresindesiniz, onu
söyleyin. Kınıyor musun, kınamıyor musun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Açık,
aleni bir şekilde faaliyetlerini sürdüren, halktan oy alan her tür siyasi
parti ve çalışma gibi saygıdeğerdir.
Bizim görüşümüz budur.
Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hâlâ
kınamıyorsunuz. Kınamıyorsun, bak, kınamadın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Özel, söz talebiniz var sanıyorum.
Buyurunuz.
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile Bakandan, Ankara Milletvekili
Aydın Ünalın Yeni Şafak gazetesindeki değerlendirmelerini
kınayıp kınamadıkları konusunda açıklama beklediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Biraz önce, bir Sayın Bakan ve AKP Grubunun
kahir ekseriyeti, bir hatibe, bir terör örgütünü kınayıp
kınamadığını, bir terör örgütüyle arasına mesafe
koyup koymadığını, onu nasıl nitelendirdiğini,
kendilerince son derece meşru bir siyasi argüman ve kullanabilecekleri bir
hak olarak burada kullandılar. Şimdi, eğer öyle bir hakları
varsa aynı hakkı Cumhuriyet Halk Partisi olarak kullanmak isteriz.
Sayın Naci Bostancı, Sayın Bakan; bu
içinde kin olan, nefret olan, hedef gösterme olan, dezenformasyon değil
misenformasyon olan, apaçık yalan olan bu aşağılık
değerlendirmelerin neresindesiniz? Kınıyor musunuz,
arkasında mı duruyorsunuz? Bana açıklayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı,
mikrofonunuzu açayım, buyurunuz.
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Aydın Ünalın Yeni Şafak gazetesinde
yazdığı hususların AK PARTİnin görüşü
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunlar
partimizin görüşleri değildir Sayın Başkanım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Kınıyor musunuz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ya, kınıyor
musun, kınamıyor musun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şahıs
bir gazetede yazmış, aynı şekilde cevap verilebilir,
veriliyor da zaten o mecralarda.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kınıyor musun,
kınamıyor musun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben partimizin
duruşunu ve görüşünü açıklamakla mükellefim. Bizim
görüşlerimizin olmadığını beyan etmeyi kâfi görüyorum.
Teşekkürler.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Yani
kınamıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın milletvekilleri, gazetelerde çıkan
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Adam
yazmış işte, çevir çevir oku kardeşim. (CHP
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh,
yuh!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne
bağırıyorsun oradan ya, ne bağırıyorsun!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çevir
çevir oku. Sen oku, sen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Provoke etme. Bak,
Bakanınız bir şey söylüyor.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim,
Hükûmetin söz talebi vardır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Konuştuğu lafa bak ya! Çevir çevir oku.
BAŞKAN Sayın Ömer Çelik, buyurunuz
efendim, buyurunuz Sayın Bakanım.
9.- Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Cumhuriyet
Halk Partisinin terör örgütlerinin isminin sıralandığı bir
liste içerisinde sayılmasını doğru
bulmadığına ilişkin açıklaması
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, kendi üslubumuzla
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Evet, aynen
öyle, çevir çevir oku, yetmiyorsa bir daha oku. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, Hükûmetin söz talebi vardır.
Sayın Ömer Çelik, buyurunuz.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Müsaade eder misiniz.
Değerli arkadaşlar, kendi üslubumuzla
konuşacağımız bir konuyu daha zora sokmayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiyenin ana muhalefet partisidir, Cumhuriyet Halk
Partisi 15 Temmuz darbe girişiminde darbe girişimine karşı
millî iradenin yanında durmuştur, dün de teröre karşı ortak
bildiriye imza atmıştır. O sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin
hiçbir şekilde terör örgütlerinin sayıldığı bir
listede sayılması doğru değildir, kabul edilemez, bu, net
bir durumdur.
Fakat şuna dikkat etmek gerekir: Bu, Cumhuriyet
Halk Partisinin veya herhangi bir partinin demokratik eleştiri içerisinde
çeşitli politikalarının eleştirilmesi ile herhangi bir
terör örgütü listesinin içerisinde, şu veya bu değerlendirme
içerisinde yan yana yazılması aynı şekilde
değerlendirilemez. Açık ve net söylüyorum: Herhangi bir şekilde
ana muhalefet partisinin, 15 Temmuz darbe girişiminde bu millî iradeye
saygıyı göstermiş, dün yaşadığımız
sıcak gelişmede teröre karşı ortak bildiriye imza
atmış bir partinin terör örgütleriyle aynı listede
değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım değildir, hiçbir
şekilde kabul edilemez. Fakat şu hususa da dikkatinizi çekmek
isterim, bunun dışında bir şey söylüyorum şimdi:
Bakın, burada bu ne kadar inciticiyse -ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu
incinmesini doğru buluyorum, anlayışla
karşılıyorum ve bu yaklaşımı reddettiğimi
söylüyorum- burada çıkıp da AK PARTİnin birtakım
değerlerine karşı diktatörlük suçlaması gibi, Türkiyeyi iç
savaş ortamına götürme gibi değerlendirmelerin
yapılması da aynı üslup bakımından, aynı üslup
değerlendirmesi bakımından doğru kabul edilemez.
Dolayısıyla, bir tartışmayı yaparken bunu
bağlamı içerisinde yapalım, bağlamı içerisinde
yürütelim.
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Kınayın Sayın Bakan, kınayın ki cevap vermeyelim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) - Bakın, ben Türkçeyi kullanan birisiyim, Türkçenin
kelimelerine hâkimim, söylediğim cümlenin açık bir cümle
olduğunu söylüyorum. Açık ve net bir şekilde söylüyorum bunu,
değil mi? Yani birbirimizi de tanıyoruz, açık ve net bir
şekilde son cümle olarak söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili
olarak, ana muhalefet partisinin terör örgütlerinin isminin
sıralandığı bir liste içerisinde sayılmasını
doğru bulmuyorum, meşru bulmuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Bir milletvekili tarafından Cumhuriyet Halk Partisinin
terör örgütleri listesinde gösterilmesini kesinlikle kabul edilemez
bulduğuna ve bu davranışı kınadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gazetelerde yer alan köşe yazıları birleşimi yöneten Meclis
Başkan Vekili olarak benim ilgi alanıma girmez ancak bu
yazıyı yazan eğer bir milletvekiliyse -bugünkü
tartışmalara konu olması nedeniyle bunu öğrenmiş
bulunuyorum- benim de görüşüm şudur, bir görüş beyan etme
ihtiyacını duyuyorum: Terör örgütlerinin bir milletvekili
tarafından listelendiği yazıda o örgütler arasına
Cumhuriyet Halk Partisini de koymayı kesinlikle kabul edilemez buluyorum,
çirkin buluyorum, yakışıksız buluyorum, bu
davranışı kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Birleşime saat 14.45e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalara devam ediyorduk. En son, İstanbul
Milletvekili Sayın Didem Engin konuşmuştu.
Şimdi, konuşma sırası
İstanbul Milletvekili Süleyman Sencer Ayatada. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayata.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; üzüntü, keder, dualarımız, her zamanki gibi
kınamamız, lanetlerimiz; bunlarla dolu bir toplumsal yas
ortamında konuşmak gerçekten zor. Ama bir yandan da
çalışmalarımıza devam etmek durumundayız.
Sadece TÜBİTAK üzerinde duracağım
yani tek bir odak var konuşmamızda. Hepimiz biliyoruz, TÜBİTAK
Türkiye'nin en önemli kurumlarından birisi. Şöyle izah edebiliriz
belki: Günümüzde askerî gücün kaynağı, günümüzde siyasi gücün
kaynağı, diplomasinin temel kaynağı ve desteği, her
alanda -başta da ekonomi olmak üzere- hepsinin temeli günümüzde AR-GE
kuruluşları ve üniversiteler yani en önemli itici güç. Onun için
TÜBİTAK dediğimiz zaman böyle bir gözle bakmamız lazım.
AR-GE harcamalarının tam yedide 1ini yapan bir kuruluş.
Şimdi, TÜBİTAKla ilgili çok teknik bir
konuşma elbet yapılabilir. Ben de hasbelkader geçmişte de
ilgilendim ama çok teknik bir konuşma yapma günü değil.
Değerli arkadaşlarım, kuruluş
amacını kısaca hatırlatayım TÜBİTAK'ın.
Nedir? Bilim ve teknolojinin geliştirilmesi, bilim ve teknolojinin
geliştirilmesi için AR-GEnin geliştirilmesi, yenilikçiliğin
teşvik edilmesi; bunlar temel amaçları. İşte bu amaçla
kuluçka merkezleri, teknolojiler, proje geliştirme, bilgi aktarım
merkezlerinin oluşturulması ve geliştirilmesi, başka çok
önemli, çok çok önemli hizmetler.
Şimdi, bütün bunlardan amaç ne? Ülkenin rekabet
gücünü artırmak, ekonomiyi büyütmek, ülkenin refahını
artırmak ve ülkenin uluslararası
saygınlığını artırmak.
Şimdi On beş yılda bir şey
yapılmadı. gibi bir konuşma yapmayacağım. Ben kendim
de bir akademisyen olarak bu iktidar döneminde TÜBİTAK'ta yapılan
birçok olumlu değişimi, gelişimi yaşadım, ilerlemeyi
de gördüm. Bu şekilde bir iddia yürütmeyeceğim. Hiçbir şey
yapılmadı. dediğimiz zaman her zaman haksızlık
yapmış da oluyoruz. Ama buradaki soru şu: Biz kendimizi küresel
bir rekabet dünyası içinde düşünüyoruz, ona göre değerlendirme
yapmak önemli. Şimdi, o açıdan baktığımız zaman
hele hele bu siyasi iktidarın şöyle bir özelliği var yani on
beş yıldır bizim gösterdiğimiz ilerleme, bizim
gösterdiğimiz gelişmenin neredeyse dünyada emsali yok. Ama,
bakın, daha kritik olanı şu: Onun için dünya bizi
kıskanıyor, üstün başarımızdan dolayı, bütün bu
belaları da bizim başımıza onun için sarıyor.
Şimdi, bir açıklama var burada. Şimdi, soru da şu: Peki,
dünya belki bu belayı sarıyor -ben onu
tartışmayacağım- ama bu belanın sebebi bizim üstün
başarımız mı? Kritik olan soru bu ve burada TÜBİTAK ve
benzer kuruluşlar çok kritik bir yerde yer alıyor.
Şimdi, onun için TÜBİTAKa 3 açıdan
bakalım. Bir: Maddi kaynak boyutu nedir? Ben kıyaslamayı
bilerek, madem bu kadar üstün başarı gösteriyoruz, bizden her
bakımdan kopmuş olan, gelişen ülkelerle yapmayacağım
ama bir emsal ülke var, otuz yıl önce aynı yerdeydik, on beş
yıl önce bize yakındı, şimdi bizden tamamen koptu. En ibret
verici örnek Koredir.
Şimdi Koreye kısaca bakacağım.
Dünya neden yerinde saymadı, biz nerede kaldık, onu göstermektir
önemli olan. Şimdi, Koreye bakalım. Kore bundan on beş yıl
önce AR-GE için gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2,2sini
ayırıyor, Türkiye de o tarihte yüzde yarımını
ayırıyor. Tebrik edelim, yüzde yarımdan yüzde 1e
çıkmış bizim harcamalarımız, bu güzel ama şimdi,
aynı dönemde Kore yüzde 2,2den yüzde 4,3e çıkmış.
Şimdi, bu tamam, bu rakamlar çok bir şey ifade etmiyor ama miktar
olarak bakalım. Bu ülke de bizim 2,5 katımız, ne beklersiniz?
Eğer bizim AR-GE harcamalarımız 7 milyarsa Korenin de 20 milyar
olmasını beklersiniz. Hayır, Korenin 72 milyar, tam bizim 10
katımız yani biz 7 milyar ayırırken Kore bugün 72 milyar
ayırıyor. Bir de şöyle küçük bir örnek vereyim, biraz
eğlenceli olsun: Korede Samsung sadece, AR-GE için bizim toplam, toplam,
sadece devlet değil, toplam AR-GE harcamalarımızın 2
katını, 14 milyar dolar yatırıyor, tek başına
Samsung. Şimdi, buradan bir kıyaslama sonucu elde ediyoruz.
Patent -biliyorsunuz- Korede Türkiyenin 100
katı, 1, 10 değil, 100 katı daha fazla. Ayrıca, biraz önce
arkadaşlarımız da dile getirdiler, yüksek teknoloji ürün ihracatında
hiç mi hiç başarılı değiliz. Şimdi, bu inkâr edilemez
kıyaslamalı bir AR-GE tablosu, başka yerlerle
kıyaslayabiliriz filan ama bu inkâr edilemez, karşımızda
duran bir şey.
Şimdi, ben burada maddi kaynak
açısından görülmemiş bir başarı, aman, dünyada
kimsenin erişemediği bir başarı görmüyorum. Onun için, bu
kaynak bu miktarlarda tutuldukça biz istediğimiz kadar bütün bütçe
konuşmalarında her kurulan, geliştirilen 37 kuruluşun
listesini verelim, çok güzel, müthiş bir sandık endüstrisi, orada
ilerleme kaydederiz, ben buna inanıyorum, takdir de ediyorum.
Şimdi, peki, kıt kaynak da, kıt
kaynak iyi mi kullanıldı, bir ona bakalım. Biliyoruz ki FETÖnün
-polemik kullanmayacağım- oraya bir şekilde girmiş
olması ve temizlenmesi, tasfiyesi bütün kurumun motivasyonunu altüst
etmiş durumda, bunu hepimiz biliyoruz, bağımsız bir
araştırma da yaptırılabilir.
Şimdi, ben bu tahribatı yani bu dönemde
yapılan büyük tahribatı hiçbir şekilde bir muhalif yazarın,
düşünürün görüşlerinden söylemeyeceğim. Üç tane
alıntı; birincisi, Sayın Başbakan diyor ki: Ordu,
bürokrasi de bir yana da TÜBİTAKa yaptığımız atamalar
hiç olmamış. İkincisi, Sayın Bakan diyor ki: byLock,
işten çıkarılan FETÖcü TÜBİTAK çalışanları
tarafından gerçekleştirildi. Hatta ekleme de var burada. Şimdi,
daha önemli olan üçüncüsü, Sayın TÜBİTAK Başkanı diyor ki:
Bilim ve teknolojiyi desteklemeye ayrılan kaynakların en az yüzde
20si FETÖye gitmiş. Şimdi, tablo bu yani bu açıkça
kaynakların heba edilmesi. Rakamlar ortada, FETÖyle ilişkili
TÜBİTAK personeli sayısı 800lerde veriliyor, bu fark edildi.
Peki, fark edilip ne oldu? Onu göreceğiz.
İki: Kurum, profesyonel kurumların
değil, bakın, Sayıştayın denetiminden bile geçmiyor.
Sayıştaya göre her şey eksik, durum bu. Peki, bu şimdi
kaynakların başarılı kullanılması
mıdır?
Son olarak da, kısaca, insan kaynağı.
Şimdi, hepsinden önemlisi AR-GEyi yapacak insanlar, TÜBİTAKta, bu
kurumda çalışanlar ve üniversiteler. Oradaki manzarayı,
bakın lütfen gizlemeyelim, hepimiz biliyoruz, hepimiz. Herkes müthiş
bir gelecek endişesi içerisinde. İstediğimiz kaynağı
ayıralım, o orada duruyor.
Benim sonuç olarak söyleyeceğim şu: Burada
çıkalım, boyumuz uzadı diyelim. TÜBİTAKIN boyu 2 santim
uzamış olabilir, Türkiyede AR-GE de uzamış olabilir fakat
dünyaya göre başkalarının çocuklarının boyu, bizimki 2
santim uzarken 5-6 santim uzadı. Onun için sadece kendi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN SENCER AYATA (Devamla)
çocuğumuza
bakıp bizim boyumuzu minare zannetmeyelim. Önerim budur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siyasetten el çektirilmedikçe -Sayın
TÜBİTAK Başkanı, ben eminim çok iyi niyetlidir, Sayın Bakan
da iyi niyetlidir ama- TÜBİTAK özerk bir kuruluş olmadıkça,
siyasetin güdümünde kaldıkça bu kaynaklarla hiçbir başarı
şansı yoktur TÜBİTAKın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayata.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
sırası İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı da.
Buyurunuz Sayın Salıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, önceki gün İstanbulda gerçekleşen hain terör
saldırısında hayatını kaybedenlere
başsağlığı, yaralanan yurttaşlarımıza,
polislerimize de acil şifalar diliyorum. Umarım, tekrardan olmaz ve
Hükûmet bu terör saldırılarını engelleme konusunda daha
yoğun bir çaba içine girer.
Değerli arkadaşlar, ben Avrupa
Birliği Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Sayın Bakan da karşımda; onun için de doğrudan
ona karşı ifade etme imkânımız da olacak.
Şimdi, Avrupa Birliği ile Türkiye
ilişkileri konusunda bir süreden beri çok gerilimli bir siyaset izleniyor
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından. Bu izlenen gerilimli
siyaset, Hükûmet tarafından, partinin yetkilileri ve Hükûmetin
bakanları tarafından yapılan açıklamalara da yansıyor.
Ama tabii, şunu ifade etmek lazım:
Uluslararası ilişkiler ya da dış politika, hamasetle ya da
iç politika malzemesi hâline getirilerek çözülebilecek bir şey değil
ama 2002 yılından beri -ilk birkaç yıl hariç- Adalet ve
Kalkınma Partisi dış politikayı iç politikanın temel
meselesi hâline getirip, meydanlarda, bizim dışarıda muhatap
olduğumuz devlet başkanlarını ismen anarak, bazı yerlerde
yuhalatarak dış politikamızı doğrudan miting
meydanlarına taşıdı.
Bu bize üzüntü veriyor, biz böyle bir şeyi
istemeyiz. Bunun şöyle bir sonucu ortaya çıktı: Üç bin yıl
bile geçse Türkiye Avrupa Birliğine üye olamaz. diyen Avrupalı
siyasetçiler türedi, Adalet ve Kalkınma Partisinin kötü
vasıflarını örnek alan kötü Avrupalı siyasetçiler türedi ve
onlar da dönüyorlar Türkiyeyi her yaşadıkları seçimde kendi iç
politikalarının malzemesi hâline getiriyorlar. En son Avusturyadaki
Cumhurbaşkanlığı seçiminde aşırı
sağcı aday çıktı ve dedi ki: Eğer Türkiye Avrupa
Birliğine girerse biz Avrupa Birliğinden çıkma konusunu
referanduma sunarız. Yani biz şu anda İngiliz publarında
ya da Alman restoranlarında masalarda meze olmuş durumda bir ülkeye
dönüşmüş durumdayız ki bu da herhâlde Adalet ve Kalkınma
Partisinin istediği o büyük lider ülke Türkiye olmasa gerek.
Şimdi, 2002de Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidara geldiğinde Avrupa Birliğiyle ilgili bizi de
şaşırtan bir siyaset izledi. Tutarlı, Avrupa Birliğine
girmeyi hedef aldığını ifade eden, hatta Avrupa
Birliği tarafından Türkiyeye yapılan haksızlıklarda
Gerekirse biz Kopenhag Kriterlerini Ankara kriterleri hâline
dönüştürürüz, Maastricht Kriterlerini de İstanbul kriterleri hâline
dönüştürürüz. diyen başmüzakerecileri ve Başbakan Sayın
Tayyip Erdoğanı gördük. Ama devir öyle bir döndü ki bugün Avrupa
Birliğindeki ülkelerin tamamı dış mihrak, bunlar
Türkiyenin altını oymaya çalışıyorlar, hatta Adalet
ve Kalkınma Partili milletvekilleri bol keseden 15 Temmuz hain darbe girişiminin
arkasında bu mihraklar vardı. diye televizyonlarda isim isim
sayıyorlar.
Şimdi ben buradan Sayın Bakana sormak
istiyorum: Sayın Bakan, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında
Amerika Birleşik Devletleri var mıydı? Bunu çıkın
lütfen bu kürsüden ifade edin. Sayın Numan Kurtulmuş Türkiyede
başka konuşuyor, Avrupaya ya da Amerikaya gidiyor, Elimizde böyle
bir kanıt yok. diyor. Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri
Hükûmete yakın gazetelerde ve televizyonlarda Bu işin arkasında
Avrupa Birliği vardı, hatta şu şu ülkeler vardı. diye
liste çıkarıyor. Buyurun onu da söyleyin, Avrupa Birliği bu
işin arkasında destek olan bir şekilde var mıydı? Biz
de Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi gözden geçirme ihtiyacı
duyacak mıyız duymayacak mıyız muhalefet olarak bunu sizin
ağzınızdan, en azından güvenilir bir kaynaktan söyleyelim.
Sayın Bakan tabii ki bu konuyla ilgili
görüşlerini ifade edecektir ama bu sıralar Sayın Bakanın
işi zor çünkü Sayın Bakan genellikle Türkiyenin Avrupa
Birliğine tam üyeliğinden yana mesajlar veriyor ama partinin
kurucusu, önceki başkanı, şu anda tarafsızlık yemini
etmiş ama taraflı Cumhurbaşkanı Şanghay
İşbirliği Örgütünden bahsediyor. Şimdi, bunu da bir
açıklığa kavuşturalım. Bizim bir Şanghay
İşbirliği Örgütü hedefimiz var mı Sayın Bakan? Yani,
biz ya da Hükûmete yakın seçmen, Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekilleri bundan sonra çocuklarını okumaya Özbekistana,
Kırgızistana, Tacikistana mı gönderecekler; yoksa,
gelişmiş Batı dediğimiz, değerler Avrupası
dediğimiz ve dünyada en yaşanabilir kentlerin olduğu Batı
ülkelerine turizme ya da çocuklarını okutmaya mı gidecekler?
Türkiyenin bu konudaki vizyonu nedir, bunu net bir şekilde ortaya koymak
lazım.
Aslında, Şanghay İşbirliği
Örgütü, bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğine alternatif bir örgüt
değil, NATOya alternatif olabilecek bir örgüt yani daha vahim bir
şeyden bahsediyoruz. Yani, bir ekonomik temeli olan bir örgüt gibi
değil de daha askerî çerçevede olan bir örgüt. Bizim bu konudaki
tavrımız çok açık ve net. Cumhuriyet Halk Partisi değerler
Avrupasında olmayı, oraya tam üye olmayı, özel statü gibi,
herhangi bir şekilde -özellikle Alman Hristiyan Demokratlar
tarafından icat edilen- yöntemlerin doğru
olmadığını düşünen bir siyaset izliyor. Avrupa
Birliğine yakınlaşacak, oradan birilerinin Adalet ve
Kalkınma Partisine ya da Türkiye Cumhuriyetine yönelik yapmış
olduğu olumsuz değerlendirmeleri hasmane bir tutumla değil de
Türkiyenin çıkarları, Türkiyenin geleceği üzerinden bakacak
bir siyaseti Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte destekledi, bundan sonra da
desteklemeye devam eder. Bizim Avrupa Birliğiyle ilişkimiz sadece
bazı başkentlerle yapılan bir ilişki değildir. Avrupa
Birliğinin, Türkiyenin ekonomisine de, Türkiyenin ihracatına da,
Kıbrıs sorununa da, Türkiyede yargı
bağımsızlığına da, Türkiyede parlamenter
demokrasinin kökleşmesine de ciddi etkileri vardır.
Hükûmetin gazetelerinde yer almadı ama bundan
iki üç gün önce, Avrupa yargı birliği, Türkiyede HSYKnın
gözlemci statüsünü ortadan kaldıran bir karar aldı. Bu, açıkça
şu demek: Biz, HSYKnın bağımsız olduğunu, siyasetten,
Hükûmetten bağımsız olduğunu düşünmüyoruz demek ki, bu
Türkiyeye gelecek olan yabancı yatırımların
tamamının önünü keser.
Bakın, arkadaşlar, size AByle
aramızdaki ticari bağlarla ilgili yani daha somut şeylerle
ilgili bir iki rakam vereyim, oradan bunu anlamış olacağız.
Türkiye, ihracatının yüzde 49unu Avrupa Birliğine yapıyor.
Bizim, Avrupa Birliğiyle ilişkileri koparmamız demek, çok kolay
yapılabilecek bir şey değil. Türkiyedeki
yatırımların yüzde 70i Avrupa Birliğine ait şirketler
tarafından, Avrupa Birliğiyle kurulmuş şirketler
tarafından yapılıyor. Dünyadaki yatırımların
yüzde 49u, Türkiyedeki yatırımların yüzde 70i doğrudan
burası tarafından yapılıyor. Dolayısıyla, bizim,
Avrupa Birliğiyle ilişkileri hamasetle değil,
soğukkanlılıkla ele alan bir siyaset izlememiz gerekiyor. Ben de
Hükûmeti böyle bir tavır izlemeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Salıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı, Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
Beşiktaştaki hain saldırıda katledilen tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun. Bir kez daha
burada ifade etmek isterim ki biz milletvekillerinin halkımıza
karşı, yasa yapmak ve terörü kınamaktan daha önemli bir sorumluluğu
var, bu ülkede huzuru sağlamak.
Değerli milletvekilleri, Türk Akreditasyon
Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım fakat Hükûmetin
uluslararası değerlendirmelere bakışını ve dün
hayretle izlediğimiz Millî Eğitim Bakanının PISA değerlendirmesine
bakışını gördükten sonra, dünya standartlarından, kaliteden,
ölçme ve değerlendirmeden bahsetmenin anlamsız olduğunu
düşünüyorum. Onun için, Türkiyenin yakın dönem dış
politikasına birlikte bakalım istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin
hatırladığı, 2004 yılının Aralık
ayındaki o meşhur günü hatırlatmak istiyorum. Hani,
Ankaranın, dünya tarihine gündüz vaktinde havai fişek
patlatılan şehir olarak geçtiği gün. İşte o gün
dönemin Başbakanı şöyle diyordu: Bayramımız kutlu
olsun. Her şey Türkiye için. Bu sözlerle AByle müzakerelerin
başladığının müjdesini veriyordu o gün. Bugün, AB
karşıtı söylemlerle, devlet yönetmenin
ağırlığından ve sorumluluğundan bihaber
uygulamalara imza atarak Türkiyeyi hem uluslararası dünyada hem de iç
politikada itibarsızlaştıranlar bakın o günlerde ne
demişler: Aydınlık yarınlar için, çağdaş Türkiye
için çıktığımız bu yolda AB müzakere süreci için tarih
almış bulunuyoruz. Hayırlı olsun. Kuşkusuz o günler
Türkiye-AB ilişkileri için kritik günlerdi ve Hükûmet, AB treninden inmeye
daha karar vermemişti; aksine, o dönemin Başbakanı yüz elli
yıllık modernleşme tarihine referansla Türkiye'nin Avrupalı
olduğunu ifade ediyordu hiç çekinmeden. Ne diyordu dönemin
Başbakanı: Türkiyeyi Avrupalı yapan Avrupanın temsil
ettiği değerleri, katılımcı demokrasiyi,
çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını,
laikliği, düşünce ve vicdan özgürlüğünü benimsemesidir.
diyordu, hatta ve hatta Sayın Başbakan AB konusunda yöneltilen
eleştirilere de şunu söylüyordu: ABnin temsil ettiği hangi
değer Türkiye'nin kabul edemeyeceği unsurlar içermektedir? Demokrasi
mi, hukukun üstünlüğü mü, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü mü,
ekonomik refah mı? Ben de buradan Sayın Bakana soruyorum: ABnin
temsil ettiği hangi değer Türkiye'nin kabul edemeyeceği unsurlar
içeriyor? Demokrasi mi, hukukun üstünlüğü mü, ekonomik refah mı?
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
kurulduğundan bu yana çok hükûmet gördü ama sanırım, kendini bu
kadar hızlı yalanlayanını görmedi. Bir zamanlar
kardeş Esad vardı, hani bu kardeş Esadla birlikte televizyon
kameraları karşısında aile fotoğrafları veriyordu
gülücükler içinde, sonra kardeş Esad oldu hain Esad.
24 Kasım 2015 gecesini hatırlayın,
tarihte bir ilk yaşandı ve NATO üyesi bir ülke, tarihte ilk defa bir
Rus uçağını düşürdü. Dönemin Başbakanı
çıktı Emri ben verdim. dedi, sonra ne hikmetse, çark etti. Bu
krizin faturası da her zaman olduğu gibi vatandaşa
çıktı. İktidar, Rusyadan özür dileyerek işin içinden
sıyrıldığını düşünedursun bu ülkenin turizmcileri,
çiftçileri hâlâ o sözde restlerin bedelini ödüyor.
Değerli milletvekilleri, Gazzeye
gideceğiz. dendi ama yıllar geçmesine rağmen bu iddianın
sahipleri hâlâ Gazzeye gidemedi, hatta 2014 yılında Otorite bizdik,
Mavi Marmaraya biz izin verdik. diyenler, Mavi Marmarayla Gazzeye yardım
götürenlere Siz kalkıp da kimden izin aldınız? diye bir de
fırça attılar. Sonunda da Mavi Marmarayı 20 milyon dolara
kapattılar. Biz de böylece Türkiye'nin itibarının ve 9
insanımızın değeri kaç liraymış, kaç milyon
dolarmış gördük ne yazık ki.
Değerli milletvekilleri, ben bugün hem Hükûmet
yetkililerine hem de iktidara bir zamanlar vatandaşlık sözü verilen
mültecileri bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Daha düne kadar Aylan
bebeği ağızlarınızdan düşürmüyordunuz ama bugün
vicdanınız dahi sızlamadan çıkmışsınız,
binlerce, milyonlarca mülteci çocuğu sınırlara sürmekle tehdit
ediyorsunuz ve merak ediyorum bu konuda ne düşünüyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) 18 Martta AB'yle birlikte imzalanan
anlaşmanın yanlışlarını iktidara en
başından beri anlatmaya çalışıyoruz. Bizler, Kayseri pazarlığı
yapmakla övündüğünüz bu anlaşmanın insan haklarını
hiçe saydığını o gün sizlere söylerken, sizler, Millete
vize serbestisi geliyor. diye müjdeler veriyordunuz ama gördük ki, bugün sonuç
ortada, verdiğiniz sözleri de müjdeleri de unuttunuz.
Değerli milletvekilleri, içinden
geçtiğimiz bu süreçte bir de Şanghay diye tutturmuş
gidiyorsunuz, Şanghay aşağı Şanghay yukarı.
Şanghay, AB'ye alternatif olabilir mi? sorusunu size sormuyorum, onu bir
kenara bırakıyorum. Zaten geçen hafta Sayın Başbakan da
çıktı, Şanghay, AB'nin alternatifi değildir. dedi. Bizim
haftalardır söylediğimize dönüp gelmeniz tabii ki sevindirici. Ama
diğer taraftan da sormak istiyorum: Madem Şanghay alternatif
değildi de bu milleti niye oyalıyorsunuz?
Diğer taraftan, sizlerin de çok iyi
bildiği gibi, dış politikayı yönetmek bir ciddiyet ve
sorumluluk ister. Bu ülkenin çocuklarının ve gençlerinin
geleceği üzerinden restleşerek dış politika yönetemezsiniz.
Başka bir deyişle, en iyi yaptığınız şeyi
yapıyorsunuz, sorumluluğu üzerinizden atmaya
çalışıyorsunuz. Ama unutmayın ki, bugün Aladağda 11
çocuk yanarak öldüyse bunun sorumlusu sizsiniz, çünkü gerekli denetimleri
yapmadınız, bu ülkenin çocuklarını cemaatlerin ve
tarikatların kucağına mahkûm bıraktınız.
Eğer bugün Türkiye'de çocuklar okuduklarını anlayamıyorsa
bunun sorumlusu da on dört yıldır iktidarda olan sizlersiniz. Hiç
öyle sizden öncekilere de çamur atmaya çalışmayın.
Okuduğunu dahi anlamayan bu çocuklar siz iktidara geldiğinizde sadece
1 yaşındaydı. Eğer bugün bu ülkenin babaları 20li
yaşlarındaki evlatlarını toprağa gömüyorsa bunun
sorumlusu da sizsiniz. Böyle bir süreçte başkanlık diye tutturan
aklınız da, sisteminiz de yerin dibine batsın!
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunda.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Hüsnüye Erdoğan, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜYE ERDOĞAN
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İstanbulda mübarek Mevlit Kandili arifesinde
meydana gelen hain terör saldırısındaki şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar, ailelerine ve
milletimize sabrıcemil ve metanet diliyorum. Konyada bugün öğle
namazını müteakip ebedi yolculuğuna uğurlanan
şehitlerimiz Metin Düzgün, Oğuzhan Duyar ve 6 aylık Elif ve
Ervanın babası Emre Horoza da Allahtan rahmet diliyorum. Allah
şehadetlerini kabul eylesin.
Herkes şunu iyi bilsin ki, meydanları bu
alçaklara, bu hainlere asla bırakmayacağız ve mutlaka hepsinin
hesabını tek tek soracak, köklerini kazıyacağız.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. AK PARTİ
iktidara gelir gelmez Sağlıkta Dönüşüm Programını
uygulamaya koymuş, SSK ve devlet hastanelerini tek çatı altında
toplamıştır. Genel sağlık sigortasının
hayata geçirilmesiyle sağlık hizmetlerine erişim
kolaylaşmış, kurumlar arası hastane ayrımı tarihe
karışmıştır; mevcut sağlık hizmetlerinin
nitelik ve nicelik olarak standartları yükseltilmiş, sosyal devletin
bir gerekliliği olarak, insanlarımızın, gelişmiş
ülkelerde bile karşılanmayan sağlık
harcamalarının karşılanması ve herkesin eşit
şekilde tedavi alması için tüm imkânlar seferber edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ,
koruyucu hekimliğin de önemli olduğunu bilmekte ve sağlık
politikalarını buna göre belirlemektedir. 2005 yılında
başlatılan ve 2010 yılında ülkemizin tamamına
yayılan aile hekimliği uygulamasıyla da sorunlar en aza
indirgenmiş, birey merkezli tıbbi takip, tedavi ve bakım sistemine
geçilmiştir.
Ülkemizin yaşadığı 15 Temmuz
hain darbe girişiminden sonra OHAL kararnamesiyle GATA ve bağlı
eğitim hastaneleri, askerî hastaneler ve bağlı sağlık
kuruluşları Sağlık Bakanlığına
devredilmiştir.
Bu hastanelerde sağlık hizmetleri
eskisinden de güçlü olarak devam ettirilmiş, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde bir hizmet birlikteliği
oluşturulmuştur. Ayrıca, FETÖyle bağlantılı
olarak 35 sağlık kuruluşunun da devri tamamlanmış,
bunlardan 16sı hemen hizmete açılmıştır. Vatandaşlarımız
bu kurumlarda ücret ödeyerek hizmet alırken, şimdi daha kaliteli
sağlık hizmetine hiçbir ücret ödemeden ulaşmaktadır.
Bu güzel gelişmeler olurken, maalesef,
sınır ötemizde mezhebî ve etnik savaşların
körüklendiğine üzülerek şahit olmaktayız. Temel insani
ihtiyaçların karşılanamadığı, sivillerin yaşama
haklarının elinden alındığı Suriyede, durum her
geçen gün daha kötüye gitmektedir. İlaç sıkıntısı,
yeterli sağlık personelinin olmaması yetmiyormuş gibi,
hastane ve ambulansların bombalara hedef olması ve tıbbi altyapının
çökertilmesi insanlığa karşı işlenen bir suçtur.
Daha birkaç gün önce kuşatma altındaki
Halepte 7 çocuğunu kaybetmiş bir annenin sokak sokak doktor ararken
son nefesini verişine hepimizi üzülerek şahit olduk. Bu zulümden
kaçıp ülkemize sığınan savaş mağduru
kardeşlerimiz için, Sağlık Bakanlığımız
süratle organize olarak 3 milyon Suriyeli kardeşimize ücretsiz hizmet
vermiştir. Hizmetlerin hızlı ve etkin bir şekilde ihtiyaç
sahiplerine ulaşması için göçmen sağlığı
merkezleri oluşturulmuştur. Yine sınır ötesinde yürütülen Fırat
Kalkanı operasyonu dâhilinde Cerablusta 70 sağlık personeli
konuşlandırılmış, 4.320 hasta muayene edilmiş,
581i Türkiyeye getirilerek tedavisine başlanmıştır.
Görüldüğü gibi her alanda sağlık hizmeti devam etmektedir ve
standartları artarak devam etmektedir.
Sözlerimi Hazreti Mevlânanın bir sözüyle
tamamlamak istiyorum: İnsan, değer bakımından arştan
da üstündür. O değerli varlığın hayatını ve
sağlığını korumak da bizim görevimizdir. Milletimize
ve sizlere sağlıklı, afiyetli günler diliyor, bütçemizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Yılmaz Tezcan, Mersin Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tezcan.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TEZCAN (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı 2017 yılı bütçesi üzerine grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, cumartesi günü Beşiktaşta
gerçekleştirilen alçak, hain ve şerefsiz terör eylemini bir kez daha
lanetliyorum. Millet olarak, genciyle, yaşlısıyla, polisiyle,
askeriyle meydanı bu kahpelere bırakmayacağız. Polisimizin
yanındayız, polisimizin yanındayız ve polisimizin yanındayız.
Bu vesileyle şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet, ailelerine
sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Ayrıca âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber Efendimizin
aziz ve şerif doğum yıl dönümü olan Mevlit Kandilini de tebrik
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri olarak bizler, sağlık alanında her zaman önce
insan, herkes için sağlık düsturuyla hareket ettik. Sağlık
Bakanlığımızın 2017 yılında
gerçekleşmesi öngörülen bütçesi toplam 64 milyar 43 milyon Türk
lirasıdır. Sağlıkta Dönüşüm Programını
sağlık göstergeleri açısından incelediğimizde,
biliyorum ki bu rakamları hem ben hem Sayın Bakanımız hem
de değerli milletvekili arkadaşlarımız
paylaştılar, paylaşacaklar ama buradan bunu paylaşmakta ben
de beis görmüyorum. Özellikle 2002 yılında, doğumda beklenen
yaşam süresinin 72 yıldan 78 yıla
çıktığını biliyoruz. Anne ölüm oranı, 100 bin
canlı doğumda 64ten 14,7ye düşmüştür. Sağlık
hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 39,5tan yüzde 72,3e
çıkmıştır.
Halk sağlığı hizmetleri olarak
uyguladığımız sağlıklı yaşam kültürünü
teşvik programlarından tütünle mücadele programına dikkat çekmek
istiyorum. Türkiye, tütünle mücadelede, Hükûmetin sergilediği
kararlılık ve liderlik sayesinde model bir ülke olmuştur. Tütünle mücadele programında
dünya 1incisi olduk. Vatandaşlarımıza daha kapsamlı
teşhis ve tedavi imkânları sağlıyoruz. Kapsamlı
onkoloji merkezi 2002 yılında sıfır iken 2016
yılında 13e yükseldi. Onkoloji tanı ve tedavi merkezi 2002
yılında sıfır iken 2016 yılında 33e yükseldi.
Radyoterapi merkezi 2002 yılında sıfır iken 2016
yılında 47ye çıktı. Tıbbi teknoloji kapasitesini
artırdık. Bunu rakamlarla açıklarsak MR sayısı 2002
yılında 18 iken 2016 yılında 290a
çıkmıştır, tomografi sayısı 120 iken 516ya
çıkmıştır, Linac radyoterapi sayısı 2002
yılında 0 iken 2016 yılında 57ye
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bir onkolog olarak,
kanserle mücadele konusunda AK PARTİ hükûmetlerinin eline su dökülemez. Bu
bağlamda, tıbbi ekipmanlara yapılan yatırımlar,
açılan onkoloji ve radyoterapi merkezleri sayesinde kanserin erken
teşhis, tedavi ve hastalarımızın bu merkezlere
ulaşılabilirliği en iyi noktadadır. Kanserle mücadele
programlarını geliştirdik. Yılda 5 milyon
vatandaşımıza ücretsiz kanser taraması yapıyoruz. Her
yıl yaklaşık 22 bin kişiyi erken evrede teşhis etmeyi
başardık.
Sayın milletvekilleri, Mersinimize
yaptığımız ve yapacak olduğumuz bazı
sağlık yatırımlarını da buradan değerli
Mersinli hemşehrilerimle paylaşmak istiyorum. Özellikle, yakında
açacağımız 1.294 yataklı şehir hastanesi ve Mut devlet
hastanesi; ilk defa açılacak, ilk olacak bu şehir hastanesinin
açılmasında desteklerini esirgemeyen Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza,
Sayın Sağlık Bakanlarımıza ve
teşkilatımıza çok teşekkür ediyorum. Mersinimize
ayrıca çeşitli hastaneler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, sağlık
açısından akılda kalması kolay birkaç tane mesajı da
sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, özellikle, doğal beslenme
uzmanları olmalıyız. İkinci mesajımız: Yiyecek ve
içeceklerimizin içindeki katkı maddelerini çok iyi
araştırmalı, sağlıklı ve helal beslenmeyi tüm
çevremize öğretmeliyiz. Kendimizi, genç ya da ihtiyar, kadın ya da
erkek ayrımı yapmadan, suni mazeretler üretmeden her gün, her an
eğitmeli ve sürekli geliştirmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle 2017 yılı
bütçemizin milletimize, ülkemize ve Mersinimize hayırlı
olmasını diliyor, sizleri saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı Hatice Dudu Özkal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özkal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HATİCE DUDU ÖZKAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2017 bütçesiyle ilgili AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz
cumartesi akşamı İstanbulda Çevik Kuvvete
yapılmış olan bombalı menfur saldırıyı
şiddetle kınıyorum. Saldırılarda şehit düşen
44 canımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve sabır,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Terörün toplumumuzu sindirme, yıldırma ve
korkutma çabası, halkımızın birlik ve bütünlüğünü,
düzenini bozma gayretleri boş ve sonuçsuz bir gayrettir. Bu
saldırıyı gerçekleştiren maşaların ve
arkalarındaki şer güçlerin amaçlarına hiçbir zaman
ulaşamayacaklarını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Türkiye,
DAEŞ, PKK, FETÖ gibi terörist gruplarla bugüne kadar
kararlılıkla mücadele etmiştir ve etmeye de devam edecektir, bu
böyle bilinmelidir.
Değerli milletvekilleri, kuruluşu
bulaşıcı karantina hastalıklarının
yayılmasını önlemek amacıyla, Genel Müdürlüğün
tarihçesi 1839 yılında kurulan Meclis-i Umur-u Sıhhiyeye kadar
uzanmaktadır. Sağlık Bakanlığının dünyaya
açılan penceresi olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü,
uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin
ülkemize girmesini önlemek amacıyla, uluslararası giriş
noktalarında gerekli her tür sağlık tedbirini almak, halk
sağlığını etkileyecek etkenlere karşı
alınacak kontrol önlemlerini belirlemek ve uygulamakla görevlidir.
Ulusal ve uluslararası anlaşmalar ve
sözleşmelerden kaynaklanan yetkilerini kullanarak görevlerini yerine
getiren ve Osmanlıdan bugüne kadar yaklaşık iki
asırdır kesintisiz hizmet vermekte olan Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz yıllarda ve
günümüzde, küresel salgın hastalıklarda uyguladığı
acil müdahalelerle ülkemizin önemli bir kamu kuruluşu olduğunu ortaya
koymuştur.
Kurum, sağlık denetimleri, seyahat
sağlığı hizmetleri, tele sağlık hizmetleri, gemi
adamları sağlık işlemleri gibi hizmetleri yerine
getirmektedir.
Kurum, sağlık denetimleri hizmetleri
kapsamında, uluslararası önemi haiz halk sağlığı
risklerinin ülkemize girmesini önlemek amacıyla, uluslararası
giriş noktaları ve boğazlarda gerekli her tür sağlık
tedbirini almakta ve uygulamaktadır. 2016 yılında Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü tarafından 31.797 gemiye
serbest pratika, 31.350 gemiye patenta verilmiş, ayrıca 2.715 gemiye
de gemi sağlık sertifikaları düzenlenmiştir.
Seyahat sağlığı hizmetleri
kapsamında yurt dışına seyahat eden
vatandaşlarımıza karşılaşabilecekleri
sağlık riskleriyle ilgili bilgilendirme yapılmış,
47.934 kişiye seyahat sağlığı hizmeti
verilmiştir. 26.565 sarıhumma aşısı, 10.175 tifo
aşısı uygulanmış ve 167.420 adet sıtma
ilacının dağıtımı
yapılmıştır.
Tele sağlık hizmetleri kapsamında
2016 yılında 1.179 kişiye uzaktan sağlık hizmeti ve
yardımı verilmiştir. Gemi adamı sağlık
işlemlerinde hizmetler kapsamında 38.569 kişiye gemi adamı
sağlık sertifikası düzenlenmiştir. Ayrıca, elde edilen
gelirlerle de Sağlık Bakanlığının
belirlediği hastanelere tıbbi cihaz alımları
yapılmaktadır.
Bu vesileyle, cumhuriyet tarihimizdeki gizli
devrimlerden olan, sağlıkta dönüşümü gerçekleştiren
başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Başbakanımız, Bakanımız ve tüm emeği geçen
sağlık personeline, çalışanlarına milletimiz
adına teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ceritoğlu Kurt. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımızın
ilgili kuruluşu olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun
bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 10 Aralık
2016 tarihinde İstanbul Beşiktaşta görevi başındaki
polislerimizi hedef alan hain ve kalleş bombalı
saldırıyı düzenleyen terör örgütünü ve bu işin içinde kim
varsa, bundan nemalanıyorsa hepsini lanetliyorum. Başta
hemşehrim Mehmet Zengin olmak üzere aziz şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine ve tüm milletime başsağlığı
diliyorum.
Millî Mücadelenin devam ettiği 1920li
yıllardan başlayarak çeşitli adlar altında görev
yürütmüş olan kuruluş, 2012 yılı itibarıyla ilaçlar,
ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, ulusal ve
uluslararası kontrole tabi ürünler, ileri tedavi ürünleri, kozmetik
ürünler, homeopatik tıbbi ürünler, özel amaçlı diyet gıdalar
hakkında düzenleme yapmakla görevli, Bakanlığa bağlı,
özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğini haiz düzenleyici, denetleyici,
yönlendirici politikalar geliştirme, uygulama ve insan sağlığına
hizmet etme görevini yürütmektedir. Kurumda çalışan personelin yüzde
53ü lisans, yüzde 28i yüksek lisans, yüzde 9u da doktora mezunu olup 326
eczacı ve 150 uzmanlaşmış personelle görev ve yetkilerinin
bilincinde adımlar atmaktadırlar. Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunun halkımızın etkili, kaliteli ve güvenli ilaca
erişimini sağlamak temel misyonudur. Bu maksatla ilaçların
ruhsatlandırma süreci büyük bir titizlikle yürütülmektedir. 2012
yılından 2016 yılı ilk on bir ayına kadar olanki
dönemde 3.947 beşerî ürün ruhsatnamesi düzenlenmiştir.
Geleneksel bitkisel tıbbi ürünler
açısından ülkemiz hepinizce malum olan florası gereğince
avantajlı bir konumdadır. Bu yüzden, kurumumuz bitki
kaynaklarımızın doğru kullanılarak standardize ilaç
etkin maddesi elde edilmesi, bunların ürüne dönüştürülmesi, ülkemiz
iç pazarında ve dünya pazarında hak ettiği yeri alması
adına çalışmalarını sürdürmektedir. Bu konuyla ilgili
paydaşları olan Tarım Bakanlığı ve Orman
Bakanlığıyla da görüşmelerini devam ettirmektedir.
Konunun ekonomik ve mesleki önemi nedeniyle tüm
eczacı vekiller olarak iş birliği içinde çalışmalara
destek verdiğimizi belirtmek isterim.
Eczacı Yerleştirme Sistemiyle eczanelerin
açılışında ve dağılımında çok daha
etkin bir planlama yapılmaya başlanmıştır. Bu sayede
sağlık hizmeti veren eczanelerin belli bölgelerde yığılmaları
yerine tüm uç noktalara kadar ulaşıp halka hizmeti, ilaca
erişilebilirliği yükseltmek hedefimizdir.
Eczacılar ve Eczaneler Hakkında
Yönetmelikle ikinci eczacı istihdamının önü
açılmıştır. Bu sayede fazla reçete ve ciro yapan
eczanelerin ikinci eczacı ataması zorunlu
kılınmış, eczacıların ilaç
danışmanı rolünü yani görevlerini yapması
sağlanmıştır. Muvazaa konusunda gerekli mevzuatın
oluşturulup saha ekiplerimizin eğitimleri de
tamamlanmıştır. Hükûmetimizin eylem planında
açıklandığı üzere, eş değeri olan ithal
ilaçların yerli üretime döndürülmesiyle ilgili bir çalışma
başlatılmıştır. Bu hususta Ekonomi Koordinasyon
Kurulumuzca kararlar alındı. Sürecin sonunda, inşallah, 2 milyar
691 milyon TLlik ithal ilacın yerli üretime dönmesi hedefleniyor.
Akılcı ilaç kullanımının
yaygınlaştırılması kapsamında 6 başlık
20 hedef ve 99 faaliyetten oluşan projemiz çerçevesinde 2012
itibarıyla başta antibiyotikler olmak üzere, ilaçların
doğru kullanımı hedeflenmektedir. Türkiye İlaç ve
Tıbbı Cihaz Ulusal Bilgi Bankasıyla ülkemizde imal ve ithal
edilen ürünlerin kayıt altına alınarak vatandaşın
güvenli ürüne erişimi sağlanmıştır.
İlacın profesyonelleri olan eczacılar
aracılığıyla vatandaşa
ulaştırılmasında olduğu gibi, dünyada ilk olarak
tıbbi cihazların da profesyonelleri tarafından güvenli bir
şekilde vatandaşa ulaştırılmasına yönelik
Tıbbi Cihaz, Satış, Reklam ve Tanıtım Yönetmeliği
çıkarılmıştır.
Ülkemizde kaliteli ürün, üretimin teşvik edilen
yüksek teknolojiyle geliştirilmesine katkıda bulunmak, güvenli ürüne
erişmek, kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmek,
tıbbi cihazlar ile kozmetik ürünü kayıt altına almak adına
Ürün Takip Sistemi Projesi başlatılmıştır.
Halkın sağlığıyla oynayan
kaçak, sahte ilaç satışı yapıldığı tespit
edilen 1.273 web sitesinin erişimi engellenmiş, kaçak sahte
satış ilacı yaptığı tespit edilen 209 web
sitesine ise suç duyurusunda bulunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
sağlık alanında ilaç sektörünün ilerlemesi, yerli üreticilerin
teşvik edilmesi, sağlık meslek etiğinin korunması,
hedeflenen yerli millî üretim seviyesine ulaşılması, kendi
kendine yeten Türkiye'nin ilerlemesi için Türkiye İlaç ve Tıbbı
Cihaz Kurumunun 2017 yılı bütçesinin ülkemize, sağlık
sektörüne, halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ceritoğlu Kurt.
Söz sırası, Tekirdağ Milletvekili
Ayşe Doğanda.
Buyurunuz Sayın Doğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE DOĞAN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu Başkanlığı 2017 yılı bütçesi hakkında
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, diğer
konuşmacılarımız gibi ben de İstanbulda iki gün önce
yapılan hain saldırıyı lanetliyorum. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarımızda hayata geçirdiğimiz Sağlıkta
Dönüşüm Projesi neticesinde ülkemiz sağlık alanında
çağ atlamıştır. Sağlık Bakanlığımız,
2002 yılından önce, acil servislerde rehin kalan vatandaşlar,
saatlerce ambulans beklerken hayatlarını kaybeden insanlar, sabah
ezanından itibaren ilaç kuyruklarında çile çeken hastalar ve daha
birçok skandalla anılmaktaydı; şimdi, yurt
dışından hasta kabul ederek gerek hastanelerde hastaların
fiziksel durumları gerek hastanelerimizin teknolojisi gerekse personel
kapasiteleri olarak yüz akı bir kurumumuz hâline gelmiştir.
2002 yılından sonra sağlık
alanında yapılan çalışmalardan özetle bahsetmek gerekirse:
Ülke çapında 18 olan MR sayısı 290a, 121 olan BT
sayısı 516ya, 1.500 olan diyaliz cihazımızın
sayısı 5.115e çıkarılmıştır. Ülkemizde yine
2002 yılından sonra, 10 robotik cerrahi merkezi, 33 onkoloji
tanı ve tedavi merkezi, 47 radyoterapi merkezi ve 20 perinatal merkezi
kurulmuş ve hastalarımıza hizmet vermeye başlamıştır.
Eskiden 4-6 kişilik koğuş tipi
hastanelerde şifa bulmaya çalışan hastalarımız,
şimdi ise modern, teknolojik ve hasta odaklı hastanelerimize
kavuşmuştur. Bu bağlamda, 2003 yılında yüzde 39 olan
hasta memnuniyet oranı 2016da yüzde 73e çıkmış ve
hastaların sağlık hizmetlerine erişimini
kolaylaştırmak için ülke çapında Merkezî Hastane Randevu Sistemi
uygulanmaya konulmuştur.
Hâlihazırda, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu,
89 genel sekreterlik ve ağız diş sağlığı
merkezleri dâhil olmak üzere 864 hastaneyle sağlık hizmeti vermeye
devam etmektedir. Sağlığımızın neferi olarak
hizmet veren hekim sayımız 2016 itibarıyla 87 bine
ulaşmış, bunun yanında yardımcı sağlık
personelimiz 260 bin sayısına ulaşarak AK PARTİ
iktidarları döneminde sağlık alanında gerçek bir devrim
yapılmıştır. Ülkemizde son on dört yılda, bu
anlattıklarıma ilave olarak hastanelerin tek çatı altında
toplanması, sağlık turizminde önemli çalışmalar
yapılması ve hava ambulans merkezlerinin kurulması bizleri
gururlandırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmeti kendi gelenek, kültür ve
medeniyetimizden aldığı ilhamla milletimizin bizi iktidara
taşıdığı günden bu yana tüm
vatandaşlarımızın ve sağlık
çalışanlarımızın yanında olmuş ve olmaya
devam edecektir. İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.
anlayışını benimsemek suretiyle
hastalarımızın, vatandaşlarımızın
sorunlarını kendi meselemiz olarak gördük ve görmeye devam
edeceğiz.
Sağlık alanında önemli katkılar
sağlayacak olan 2017 bütçemizin hayırlı olmasını
diliyor ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşma sırası Tokat Milletvekili Celil Göçerde.
Buyurunuz Sayın Göçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CELİL GÖÇER (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbulda Beşiktaştaki
hain saldırıdan dolayı üzüntülerimizi ifade ediyorum.
Cenab-ı Hak milletimize sabır versin,
başsağlığı diliyorum. İnşallah, bu tür
acılar bir daha yaşanmaz.
Elbette, AK PARTİ, sağlık
politikalarına insancıl bir bakış açısıyla bakar.
Kalkınmanın temelinde insan vardır, her şey insan içindir;
bütün kurumlar, siyaset de dâhil olmak üzere, parti dâhil olmak üzere
insanın mutluluğu içindir. Bu anlamda, Sağlık
Bakanlığımızın bütçesinin de geçen yıla göre
yüzde 20 artırılması Hükûmetimizin politikalarında
sağlığa ve insana ne denli önem verdiğini de burada
göstermiş oluyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, pek çok örnek
var sağlıkta ülkemizin geldiği noktayı anlatacak, bir
tanesini ifade etmek istiyorum. Çocukluğumda, babamın görevi
sebebiyle yurt dışındaydım, hayatımda
unutamadığım tablolardan bir tanesidir; bir yaralıyı
helikopter ambulans geldi, aldı, kaldırdı. 10 yaşındaydım,
o bende derin izler bıraktı. Şimdi, şu gün
baktığımızda, sadece memleketimden, Tokattan ileri tedavi
ihtiyacı olan 50 kişi, 50 hastamız, 50 insanımız
helikopter ambulansla, uçak ambulansla sevk edilmiştir.
Pek çok rakamlar vardır, bunları ifade
etmeye gerek yok. Benden önce konuşan, meslektaşım olan CHPli
milletvekili arkadaşımız birtakım örnekler verdikten sonra
şunu söyledi: AK PARTİnin sağlıkta geldiği nokta bu,
daha ne söyleyeyim! Tabii, değerli meslektaşım yenidoğan
profesörü; ben pek çok rakamı ifade etmek yerine sadece bebek ölüm
hızını anlatayım, ona göre, nereden nereye geldiğimizi
anlatmak, zannediyorum, yeterli olacaktır. AK PARTİden önce, bin
canlı doğumda 31,5 ölüm varken bugün 7,6. Şimdi, şunu merak
ediyorum ben tabii: Muhalefetten milletvekili olmak acaba her şeye siyah
gözlüklerin arkasından bakmak mıdır? Eleştirilebilir,
muhalefetin doğal görevidir ama iyi yapılan şeylere de Allah
razı olsun. demek yakışmaz mı? İnsan olarak da
milletvekili olarak da bu güzel kaçmaz mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli hocamız,
meslektaşımız insan hayatına çok önem veriyor, Bütçeyi
falan bırakalım, saldırıda bir kişi yaşasın,
biz her şeyi bırakalım. Son derece doğru, biz de zaten
bunu söylüyoruz. AK PARTİ milletvekilleri olarak bir kişi
yaşasın biz siyaseti bırakalım, eğer bunun için
gerekiyorsa, biz siyasete bu anlamda meraklı değiliz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama, lütfen, yapılan bu
çalışmaları
Bakın, rakama vurduğumuzda, 1 milyon 325
bin doğum var, AK PARTİ öncesinde 31,5; hesap ettiğinizde 41 bin
bebek ölümü oluyordu ama bugün sayı 7,6; 10 bin. İnşallah,
Bakanlığımızın çalışmalarıyla bunlar
çok daha düşecek. Sayın milletvekilimizden, meslektaşımızdan
bundan dolayı Hükümetimize kırk bin kere teşekkür,
maşallah, Allah razı olsun demesini beklerdim, siyaset bunu
gerektirir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, fırsat
bulmuşken tabii, sağlıkta şiddet konusunu da kısaca
ifade etmek istiyorum. Bakanlığımızın bu konuda pek
çok çalışması var sağlıkta şiddetin önlenmesiyle
ilgili çünkü sağlık çalışanları son derece özverili
bir şekilde bu görevi yerine getiriyorlar. Sağlıkta
şiddetin önlenmesiyle ilgili de son derece güzel çalışmalar var,
onları da ben size kısaca ifade etmek istiyorum. Bu konuda
farkındalığın oluşturulması için Şiddetin
Her Türlüsüne Karşıyız sloganını içeren afişler
hazırlanmıştır, gönderilmiştir, dizi ve senaryolarda
bu konuya ağırlık verilmektedir, televizyon ve gazete genel
yayın yönetmenleriyle bu konuda duyarlılık
çalışması yapılmaktadır, sağlık
çalışanlarının her zaman yanında yer
alınmıştır çünkü biz bu başarıyı, bu
destanı sağlık çalışanlarımızla beraber
yazdık, onlara buradan teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz perşembe günü, 8 Aralıkta
bir televizyon dizisi, ismi de Cesur Yürek belki izlediniz, bilmiyorum, orada
şöyle bir sahne var: Bir kişi elinde tabancayla ameliyathaneye
giriyor ve diyor ki: Ya babamı yaşatırsınız ya da siz
de ölürsünüz. Bakın, ben medyaya, televizyona, senariste buradan
seslenmek istiyorum: Bu, en hafif tabirle şiddete çağrıdır,
çok kötü bir örnektir. O anlamda, bütün halkımızın,
basın-yayın organlarımızın sağlık
çalışanlarımızın yanında, halkımızın
yanında yer alması lazım ve duyarlılık içerisinde
olması lazım.
Yüce Meclisi Saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Göçer.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında beni kastederek her şeye siyah
gözlüğün arkasından baktığımı, kötümser bir tablo
çizdiğimi ifade etti, sataştı.
HALİL ETYEMEZ (Konya) İsmi geçmedi ki,
ismi geçmedi.
SALİH CORA (Trabzon) İsim söyledi mi?
Genel Kurula hitap etti Sayın Göçer.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yenidoğancı
olduğumu, meslektaşım olduğunu açıkça ifade etti.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Atıcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Tokat Milletvekili Celil Göçerin 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, şimdi, işi
ehline bırakacaksınız, işin ne olduğunu bileceksiniz
ve kimsenin günahını almayacaksınız. Bakın, biz bugüne
kadar hiçbir zaman buraya dersimizi çalışmadan çıkmadık.
SALİH CORA (Trabzon) Görelim, görelim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın KBB
Profesörü olan meslektaşım, benim kendi mesleğimle ilgili
bilmediğiniz konulara girdiniz, şu tabloya bakmanızı
istirham ederim. Bebek ölüm hızları 1945 yılından beri
elimizde var. Kim veriyor bunları? Dönemin hükûmetleri, ta bugüne kadar. Yıl
1945, bebek ölüm hızı yaklaşık binde 250 ve şu sert düşüşleri
görüyor musunuz değerli meslektaşım, bunların hepsi sizden
önce oldu, bunların hepsi doktorların, hemşirelerin, ebelerin el
birliğiyle çalışmasıyla oldu. 1945ten bugüne kadar bir kere,
sadece bir kere bebek ölüm hızı yükseldi, o da sizin döneminizde.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hocam ne kadar yükseldi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) 600 bebek fazladan öldü
Hocam, hesabı meydanda.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayı
2001de kaç
bebek ölüyordu?
SALİH CORA (Trabzon) Nüfusa göre
değerlendirsene.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizin döneminizde, 2012
yılında, 2013ü kapsayan döneme baktığımızda, tam
tamına 600 bebek fazladan ölmüş oldu. Aynı şey anne ölüm
hızları için geçerli, yine anne ölüm hızları ilk defa bu
ülkede, bu tarihte ilk defa sizin döneminizde yükseldi ve fazladan 6 anne
doğuma bağlı sebeplerden öldü.
SALİH CORA (Trabzon) Böyle bir hesap olmaz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Eğer bunun
yanlış olduğunu söyleyen varsa işte Sağlık
Bakanı burada, buyursun size izah etsin.
SALİH CORA (Trabzon) Sağlık
Komisyonu Başkanımız burada, o da söylüyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hayır, bizim
dönemimizde hiçbir zaman yükselme olmadı. desin, ben de çıkıp
buradan özür dileyeyim. Herkes bildiğini konuşacak.
SALİH CORA (Trabzon) Hocam, Sağlık
Komisyonu Başkanımız bahsetti.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bilmeden
konuşmayacaksınız, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşma sırası Karaman Milletvekili Recep Şekerde
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, sataşma var Celil Beye.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Şeker
CELİL GÖÇER (Tokat) Efendim, bu konuyu
BAŞKAN Buyurunuz, dinliyorum sizi.
CELİL GÖÇER (Tokat) Sayın
Başkanım, bu konuyu bilmeden söylediğimizi, fikir sahibi olmadan
söylediğimizi ifade ederek sataşmıştır, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Göçer. Lütfen,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
5.- Tokat Milletvekili Celil Göçerin, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CELİL GÖÇER (Tokat) Değerli
meslektaşım, elbette doğruları ortaya koyalım. Burada
rakamlar hiçbir şekilde yalan söylemez. Tabii ki biz buraya çıkarken
bir hazırlıkla geldik, rakamları alarak geldik. Elimizdeki
rakamları, hemen konuşmadan önce Sağlık
Bakanlığımızın genel müdüründen -ki o genel müdür
arkadaşımız da yenidoğan profesörüdür- aldım; tek tek
okuyayım, siz bu rakamlara göre bildiğinizi yine söylersiniz,
efendim.
2007 yılında bebek ölüm sayısı,
tüm haftalar -28 haftayı saymıyoruz- 21.713; 2008de 19.485, 2009
yılında 17.127, 2010 yılında 13.025, 2011 yılında
12.207, 2012 yılında 12.311, 2013te 13.148...
AYTUĞ ATICI (Mersin) İşte
yükselmiş.
CELİL GÖÇER (Devamla) ...2014te 13.712...
AYTUĞ ATICI (Mersin) İşte
yükselmiş, okuduğunuzu anlayın.
CELİL GÖÇER (Devamla) ...2015te 13.309.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gördünüz mü, duydunuz
mu?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Yükselmiş.
CELİL GÖÇER (Devamla) Rakamlar budur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İşte
yükselmiş, 600 bebek ölmüş.
CELİL GÖÇER (Devamla) Eğer bebek ölüm
haftasını 28 hafta ve üzerinde olarak ayırt ediyor iseniz, orada
rakamlar benzer şekilde gösterilmektedir. Yani, rakamları söyledim,
takdir yüce heyetindir.
Saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Göçer.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
ben teşekkür etmek için söz aldım, beni
doğruladığı için. Yıl yıl rakamları verdi,
ben de verecektim, çok teşekkür ediyorum. Bebek ölüm hızında ben
oransal artışı söyleyecektim ama rakamsal artışı,
daha çarpıcı bir şekilde ifade ettiği için teşekkür
ediyorum arkadaşa. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hocam, rakamlarla
oynamayın. 2002 senesinde kaç tane bebek ölüyordu ona bir bakın.
Şu anda on binlerce az bebek ölüyor 2002 yılına göre, doğru
mu yanlış mı?
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, Sayın Recep Şeker,
Karaman Milletvekili.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ŞEKER (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının...
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 2002 yılında kaç
bebek ölüyordu, onun rakamını bir verin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hocam, demagoji yapma.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Demagoji değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Demagoji yapma.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Siz rakamlarla
oynuyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben ne
konuştuğumu biliyorum, demagoji yapma.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Rakamlarla oynuyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Demagoji yapma oradan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, kürsüde hatip var.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Rakamlarla oynuyorsunuz.
Bir yıllık 600 bebek ölümü üstünden...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
yakışmaz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Ya yakışır,
söylüyorum ama yanlış bilgi var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır efendim,
yanlış bilgi yok. Kendi hatibiniz söyledi...
BAŞKAN E siz böyle devam edecekseniz
sayın hatip konuşamaz, lütfen.
Süreyi baştan alıyorum Sayın
Şeker.
Buyurunuz.
RECEP ŞEKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine
grubum adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, İstanbulda
meydana gelen, yüreğimizi yakan menfur saldırıda şehit olan
kardeşlerimize Yüce Allahtan rahmet, yaralanan kardeşlerimize acil
şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
İktidara geldiğimizde Hakka hizmet halka
hizmetten geçiyor. düsturuyla merkeze insanımızı koyduk.
İnsanımızın sağlıkla ilgili ne problemleri var,
doktora mı ulaşamıyor, malzeme mi eksik, ilaç mı eksik,
alet, teçhizat mı eksik, binalar mı eksik, sağlıkta ne
problem var; tüm bunlar masaya yatırıldı ve bu problemlerden
yola çıkılarak çözüm önerileri belirlendi ve bu doğrultuda
Sağlıkta Dönüşüm Programını uygulamaya koyduk.
Bununla da SSK hastaneleri başta olmak üzere tüm kamu hastaneleri
Sağlık Bakanlığına devredilerek birleştirildi:
Her hekime bir muayene odası açıldı. Gece yarılarında
girilen kuyruklar bitirildi. Yeşil kartlılara tüm sağlık
hizmetleri ücretsiz oldu. Hasta haklarıyla insanımıza değer
verildi. Hastaların, cenazelerin hastanelerde rehin kalması
bitirildi. Yatak sayıları, cihaz sayıları 8-10 kat
arttı. Önceden olmayan yüksek tıbbi teknoloji cihazları
insanımızın hizmetine sunuldu. Toplam 2.718 sağlık
tesisi tamamlanarak hizmete girdi. İlaç fiyatları düşürüldü. 112
istasyon sayıları, ambulans sayıları artırılarak
helikopter, uçak ve bot ambulanslar hizmete alındı. 1inci basamakta
aile hekimliğine geçildi. Anne ölüm hızı yüz binde 64ten 15e,
bebek ölüm hızları da binde 31den 7,5lere geriledi.
Doğuşta beklenen yaş 72den 78e çıktı.
Aşılarda 13 ayrı aşı çeşidiyle tama yakın
aşılama oranları yakalandı. Evde bakım hizmetleri,
sahada sağlık taramaları, Suriyeli mültecilere sağlık
hizmetleri, yurt dışında kardeş ve dost ülkelerde
açılan sağlık tesisleri gibi sayamayacağımız
birçok hizmete imza atıldı.
Tüm bu başarılar Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla yakalandı ve artık sağlıkta
dönüşümün 2nci fazı başlıyor. Bunun bir ayağı
olarak 2015 yılında Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı kuruldu. Başkanlığın kurulma
amaçları, bilimle AR-GEyi entegre ederek ileride büyük sorunlara neden
olabilecek hastalıkları koruyucu yöntemlerle engellemek,
insanımızın sağlıklı, uzun ve kaliteli ömür
yaşamasını sağlamak, oluşabilecek bütün maliyetleri de
erken dönem tanı ve tedaviyle düşürerek ülke ekonomisine katkı
sağlamak ve ayrıca, bütün dünyaya bu konuda önder olarak dünya
pazarında ekonomik gelir elde etmek sayılabilir. Başkanlık
bünyesinde Türkiye Kanser Enstitüsü, Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü, Türkiye
Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü, Türkiye Halk
Sağlığı ve Kronik Hastalıklar Enstitüsü, Türkiye Anne,
Çocuk ve Ergen Sağlığı Enstitüsü, Türkiye Geleneksel ve
Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca,
Sağlık Sistemleri Enstitüsü faaliyetlerine 2017 yılında
başlayacak olup ihtiyaç olması hâlinde yeni enstitüler
kurulacaktır.
Açılan enstitülerden Türkiye Kanser
Enstitüsünce Türkiye Kanser Genom Projesi hazırlanmış ve ön
çalışmalar başlamıştır. Bu projeyle ilgili,
kanserde hem erken tanı hem de kişiye özgü tedavi dönemi
başlayacaktır. Türkiye Genom Projesiyle kanser dışı
hastalıkların ve risk faktörlerinin hem erken tanı hem de
kişiye özgü tedavi dönemini başlatıyoruz. Bu amaçla, Ankara
Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesine
bağlı Aziz Sancar Araştırma Merkezini hizmete açtık.
Bununla birlikte, 2017 yılından itibaren TÜSEB Aziz Sancar Bilim,
Hizmet ve Teşvik Ödülleri verilmeye başlanacaktır. Türkiye
Mikrobiyom Projesiyle mikroorganizmaların gen yapısını
tespit ederek hastalıklarla mücadele etmeyi planlıyoruz.
Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü alanında
aşı, plazma ve plazma ürünlerinin ülkemizde üretilmesi konusunda
ulusal ve uluslararası Türk bilim insanlarından oluşan
Aşı Bilim Kurulu oluşturulmuş, çalışmalar devam
etmektedir.
Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon
Enstitüsüyle sağlıkta bir standart, kalite artırımı
hedeflenmektedir. Kronik hastalıkların
araştırılması boyutunda da Türkiyede özellikle ulusal
çapta insan sağlığını yakından ilgilendiren,
Türkiye ekonomisine de büyük katkı sağlayacak olan, külfet getiren
hastalıklar araştırılmaktadır.
Türkiye Anne, Çocuk ve Ergen
Sağlığı Enstitüsü ruhsal ve bedensel
sağlıklı nesiller yetiştirilmesinin
altyapısını oluşturacaktır.
Tüm bu başarıların elde edilmesinde
emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Başbakanımız, Sağlık Bakanlarımız,
Bakanlık teşkilatımız, taşra
teşkilatımız ve tüm sağlık personelimize milletimiz
adına şükranlarımı sunuyor, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığının 2017 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
sekizinci konuşmacı Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç.
Buyurunuz Sayın Yavuz Gözgeç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öncelikle hain
terör saldırısında hayatını kaybeden
şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında grup adına söz
almış bulunmaktayım. Bir ülkede ilmin gelişmesi,
istikrarın devamı ancak güven unsurunun tesisine bağlıdır.
Asıl olan, öncelikle milletin devletine, devletin milletine güvenidir. AK
PARTİnin en önemli vizyonu ve misyonu devlet-millet
kaynaşmasını sağlamak olmuştur.
Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç diyor ki:
İnanılan ve onun için çaba sarf edilen ütopya, ütopya olmaktan
çıkar. Kurucu Genel Başkanımız,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliği, AK PARTİ ailesinin samimi çalışmaları,
milletimizin liderine olan güveni ve gönül bağı sayesinde ütopyalar
hayat bulmuş, gerçek olmuştur. Bu güven sayesindedir ki cumhurun
başı 15 Temmuzda Milletin iradesinden başka güç
tanımıyorum. dediğinde, milletimiz canı pahasına
vatanına, bayrağına, demokrasiye sahip
çıkmıştır.
Güveni milletin dışında
arayanların, isteklerini halka zorla kabul ettirmeye
alışmış olanların, Çobanın oyu ile benim oyum
bir olur mu? diyerek halkı küçümseyenlerin, bu güven ve gönül
birlikteliğini anlamalarını bekleyemeyiz. Milletimizde bu inanç
ve güven var oldukça hayal etmeye devam edeceğiz inşallah.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın Hayal et, geleceğin dünyası
senin hayallerinle gerçekleşsin. anlayışıyla yeni ve ileri
teknolojinin üretilmesi hedeflenmiştir. 2015 yılında AR-GE
harcamaları bir önceki yıla göre yüzde 17lik bir artış
göstermiştir. Harcamaların yarısını özel sektör, yüzde
40ını da üniversitelerimiz gerçekleştirmiştir. Özel
sektöre, girişimcilere, üniversitelere, akademisyenlere ve
öğrencilerimize yönelik destek modelleri sürekli geliştirilmektedir.
Teknogirişimci gençlere 150 bin liraya kadar teknogirişim
desteği verilmektedir. 51 tanesi aktif hâle gelmiş 64 teknoloji geliştirme
bölgesi, 310 AR-GE merkezi yanı sıra Bakanlığa
bağlı kuruluşlardan TÜBİTAKın, KOSGEBin önemli
destek programları bulunmaktadır. SAN-TEZ Programı
kapsamında üniversite-sanayi iş birliğinin
kurumsallaştırılması, yeni ürün ve üretim yöntemlerinin
geliştirilmesi, sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda yüksek
lisans, doktora tez çalışmalarını içeren projelerin
desteklenmesi amaçlanmaktadır. TÜBİTAKın yeniden
yapılandırılması, dördüncü sanayi devrimiyle ilgili bir
platform oluşturulması, sınai mülkiyet kanununun
yasalaşması, üretim, reform paketi gibi atılacak yeni
adımlar bilim, teknoloji ve yenilik ekosistemine büyük güç
katacaktır.
Sanayimizin en önemli şehirlerinden biri olan
Bursa, tarihî kimliği, kültürel mirası, tarım ve sanayideki
büyüme dinamizmiyle ülke ekonomisine büyük katkı koymaktadır.
Özellikle sanayi alanında, Bursa denince akla gelen sektörler olan
otomotiv, tekstil ve hazır giyim ülke sanayisinin önemli sektörleri
durumundadır. Bursada 1 teknoloji geliştirme bölgesi, 44 AR-GE
merkezi bulunmaktadır. AR-GE merkezlerinde Bursa 2nci
sıradadır.
Yine, Türkiyenin ilk yerli İpekböceği
tramvayı Bursa Büyükşehir Belediyesinin öncülüğüyle özel sektör
tarafından Bursada üretilmektedir.
Bakanlığımızın üzerinde
çalıştığı otomotiv test merkezi Yenişehir
ilçemizde kurulacak olup 2017 yılında çalışmalara
başlayacaktır inşallah.
Yine, ilk tasarım merkezi belgesi Bursa
merkezli bir firmaya verilmiştir. SAN-TEZ Programı kapsamında
Uludağ Üniversitesinde hâlen 35 proje yürütülmektedir. Bilim ve teknoloji
merkezimiz geleceğin bilim insanlarının yetişmesine
katkı koymaktadır.
Yine, Bakanlığımızın yerli
marka otomobil projesinin gerçekleşmesi otomotiv sektörüne çok daha büyük
güç katacaktır. Bu süreçte yerli marka otomobil tasarım ve üretimine
Bursamızın öncülük edeceğine yürekten inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tarih sadece sürekli
değişimin değil aynı zamanda ve devamlı olarak
imkânsız ve beklenmeyenlerin gerçekleşmesinin hikâyesidir. der bilge
kral. Bizim hikâyemizin kahramanları zorluklar karşısında
yılmayan, imkânsız görüneni ve beklenmeyenleri gerçekleştirecek
gücü kendisinde taşıyan asil milletimizdir diyor, hayallerimizi
gerçekleştirmede önemli rol oynayan Sayın Bakanımız Faruk
Özlü ve tüm Bakanlık çalışanlarına teşekkür ediyor,
bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yavuz
Gözgeç.
Konuşma sırası, Denizli Milletvekili
Şahin Tinde.
Buyurununuz Sayın Tin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHİN TİN
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine grubum adına
söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Terör, İstanbulda karanlık ve kalleş
yüzünü bir kez daha gösterdi. Kahpece bomba patlatan insanlık
düşmanı katiller masum kardeşlerimizi şehit etti. Tek
hedefleri birliğimizi, kardeşliğimizi bozmak,
vatanımıza kastedip ülkemizi yok etmek olan uluslararası
güçlerin başını çektiği Haçlı zihniyeti ve
maşaları, bu emellerine asla ulaşamayacaklardır.
İnsanlıktan nasibini almamışların kahpece
saldırıları bu ülkenin kahraman evlatlarını
yıldıramayacaktır. Sadece bu kirli tezgâhları kuranlar
değil, ihanet taşeronluğu yapan sözde aydın, siyasetçi,
sanatçı ve gazeteci diye geçinen alçaklar da bunun bedelini
ağır ödeyeceklerdir. Birlik ve beraberliğimize, omuz omuza
dimdik durmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu
vesileyle, vatan savunmasında kahramanca hayatını feda eden
şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize minnet
duygularımızı sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sanayici ve
üreticilerimizin on dört yıllık AK PARTİ iktidarında
yapılan icraatları ve atılımları sayesinde güven ve
istikrar içinde yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Seçim bölgem
olan Denizli bir sanayi şehri olup, tekstilden turizme, mermerden enerjiye
birçok alanda ülke ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır.
Geçtiğimiz dönem Meclisimizde yasalaştırdığımız
AR-GE reform paketinin yürürlüğe girmesiyle yeni bir dönem
başlamıştır. AR-GE reformuyla birlikte sanayicilerimize ve
üreticilerimize sağlanacak olan destek ticari ve teknolojik gücümüzü daha
da artıracaktır. AR-GE reform paketinde birçok önemli eylem
bulunuyor. Özellikle, 10 tasarım personeli istihdam eden firmaların
tasarım merkezi kurabilecek olmasının bir tekstil ve hazır
giyim şehri olan Denizli başta olmak üzere, sanayi şehirlerimiz
için ayrıca önemli olduğunu belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeyi 2023
hedeflerine ulaştıracak en önemli unsur reel sektörün
göstereceği performanstır. İcraatçı ve reformist bir
Hükûmet olarak, yatırım ortamının iyileştirilmesi,
sanayicimizin önündeki yatırım engellerinin
kaldırılması ve yerli yatırımların teşvik
edilmesi kapsamında Hükûmetimiz üzerine düşen görevi titizlikle
yapmaktadır. Hükûmetimiz, ülkemiz açısından stratejik olarak
büyük önemi haiz konularda ihtisaslaşmayı teşvik ederek katma değeri
yüksek teknolojik ürünler geliştirmenin yolunu açmıştır.
Bu bağlamda, Denizlimizde, Makine İhtisas
Organize Sanayi Bölgesi ve gıda organize sanayi bölgelerinin
kurulması için çalışmalar yapılmaktadır. Denizli
makine imalatı, artık, tekstil ve mermer gibi yeni bir sektör
konumuna gelmiştir. Denizlide üretilen makineler birçok ülkeye ihraç
edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da
her fırsatta vurguladığı gibi; üretim tabanlı olmayan
hiçbir ekonomi uzun vadede ayakta kalamaz, ülkemizin geleceği için yerli
üretim son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, son olarak ifade
etmeliyim ki, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın, ülkemizin rekabet gücünü,
refahını artırmak ve sürekli kılmak için toplumun her
kesimiyle ilgili, kurumlarımızla ve STKlarla iş birliği
içerisinde, ulusal önceliklerimiz doğrultusunda önemli
çalışmalar yaptığına yürekten inanıyorum.
Bu vesileyle, Sayın Bakanımız Faruk
Özlü ve tüm Bakanlık çalışanlarına
şükranlarımı sunuyorum, 2017 bütçesinin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tin.
Şimdi konuşma sırası Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanda.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başbakanımız Ekonomik Kuruldan, Ekonomi Koordinasyon Kurulundan
çıktığında yaptığı açıklamalarda 650
milyara varan 2017 bütçesinin aktif bir şekilde kullanımıyla
kamunun, halkın ve ülkenin kalkınmasına yönelik
açıklamalarda bulunuyordu ve bu açıklamalarda KOBİlere, büyük
işletmelere, iş alanlarına, yatırımlara ve ülkenin
kalkınma bütçesine tam 250 milyarlık kaynakları
anlatıyordu. 500 bin istihdamdan bahsediliyordu, yüzde 4,4 büyümeden
bahsediliyordu ve bu topyekûn kalkınma içinde gördük ki AK PARTİ
iktidarı döneminde bütçede faize ayrılan payın yüzde 86lardan
11lere düştüğünü hep birlikte müşahede ettik. Ama ne oldu? Bir
anda dolar üzerinde ciddi bir operasyon başladı; şak şak
şak dolar fırladı ve dış kaynaklı ciddi bir
şekilde dolar alımı ve doların Türkiyeden çekilmesini
gözlemledik. Bu neyi getirecekti? Bu, doğrudan doğruya ekonomi
üzerinde bir terör estirmeydi ve bu terör neticesinde dış
borçlarımızın ağırlığı artacak,
sanayicinin makine ve ara mal borçları yükselecek TL cinsinden ve ülke
sıkıntıya doğru gidecek. Tam bu noktada Sayın
Cumhurbaşkanımız devreye girdi ve yastık altındaki
dolarları piyasaya sürmeye davet etti. Halkımız buna -bütün
siyasi partileri de buna katıyorum çünkü izledik, gördük- çok güzel bir
cevap verdi ve ellerindeki yastıkaltı birikimlerini, bankadaki
paralarını bozdurdular ve Türkiye ekonomisine ciddi katkı
sağladılar. Ama onlar da boş durmadı, olaylarına devam
ettiler, çalışmalarına devam ettiler, alımlarına ve
dışarıya dolar çekmeye devam ettiler. Tabii, bu adımlar
atılırken benim aklıma 1999 geldi. 1999da Türkiye, biliyorsunuz,
Uzak Doğudan gelen bir ekonomik baskının altında
kalmış ve onun dışında, iç dinamiklerdeki
zayıflık da birleşince Türkiye 1 milyar dolar için, evet,
kapı kapı dolaşıyordu. Ve o dolaşmaya rağmen
İstanbul Yaklaşımı adı altında bazı
iş çevreleri devletin kalan imkânlarını da çekmeyi
başarabildiler. Keşke o gün onu başaranlar bugün de deseler ki:
Bu ülke benim ülkem. Yurt dışında 150 milyar dolarlık
fonlara hükmediyoruz, 150 milyar dolarlık gücümüz var. Bunun, hiç olmazsa
bir kısmını ülke insanlarım için, ülkem için,
vatanımın kalkınması için getirsem. dese olmaz
mıydı? Ama hâlâ demiyorlar. Hâlâ halkımız onlardan bu
adımı bekliyor. Bu ülke iflas noktasındayken, bu ülkenin
kaynaklarını kullanan İstanbul Yaklaşımcı iş
adamlarına sesleniyorum: Bugün ülkenize dövizi
bozdurmayacaksınız da ne zaman bu ülkeye sahip
çıkacaksınız?
Evet, bugün şehrimde Adem Serin diye bir polis
kardeşimizi toprağa verdik. 40ın üzerinde insanımız
öldü. Sadece şunu söyleyeceğim: 15 Temmuz gecesi Gölbaşına
güdümlü füze atıldığında 40ın üzerinde polisimiz
şehit olmuştu, yapan FETÖydü. Bugün PKK yaptı, yine ölen 40
civarında polis. Peki, DAİŞin yaptığı eylemlere
baktığımızda, yine polis, yine siviller, sınırda
askerler. Ve bütün bu şehitlerin noktası aynı: Üst akıl
bunu istiyor. Üst akıl ekonomik terörü de beraberinde getirdi, aradaki
fark bu. Onun için, değerli kardeşlerim, el ele vermeliyiz.
Başka Türkiyemiz yok. Teröre karşı, her türlü teröre
karşı dik durmayı becermeliyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
birinci konuşmacı, Hulusi Şentürk İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şentürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ ŞENTÜRK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Standartları Enstitüsü 2017 bütçesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünya pazarları
büyük oranda tek standart, tek belge yapılanmasına dönüşmüş
olup OECD verilerine göre de uluslararası ticaretin yüzde 80i
standardizasyon faaliyetlerinden etkilenmektedir. Bu gelişmeler
ışığında standartlar artık ürün ve hizmetlerin
küresel pazara girmesinde pasaport işlevi görmeye ve dolayısıyla
da küresel ekonomide stratejik bir rol almaya başlamıştır.
Almanya, Fransa, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yapılan
çalışmalar da standartların bir başka boyutunu ortaya
koymaktadır ki o da ülkelerin ekonomik büyümesinde standartlar çok büyük
bir rol oynamaktadır, hatta bu etkileri yüzde 25lere kadar
ulaşabilmektedir. Standartların bu öneminden dolayı
gelişmiş ülkelerde standardizasyon ve uygunluk faaliyetleri devlet
tarafından desteklenmekte, devlet tarafından stratejiler ve
politikalar belirlenmekte ve ülkeler arasında adına standartlar
savaşı diyebileceğimiz kıyasıya bir rekabet
yaşanmaktadır. İşte, tam da bu rekabet ortamında
ülkemizin tek millî standartlar kuruluşu ve en büyük yerli ulusal uygunluk
değerlendirme kuruluşu olan Türk Standartları Enstitüsü de
mücadele etmektedir. Enstitümüz, küresel rekabette daha güçlü olabilmek
adına da 2011 yılından itibaren ciddi bir politika
değişimi içine girmiş ve büyük hamleler gerçekleştirmeye
başlamıştır. Eskiden yılda 3-4 milyon
yatırımı ancak yapabilen enstitü yerine, son beş yılda
250 milyon yatırım yapan enstitü ortaya çıkmıştır
ki sadece 2015 yılında yapılan yatırım miktarı
bile 90 milyon lirayı aşmıştır. Enstitümüz bir yandan
bu tür yatırımlarla kapasitesini artırırken diğer
yandan da test metotlarında, ürün belgelerinde yüzde 100ün üzerinde
artış sağlayarak ülke ekonomisine çok ciddi bir katkı
sağlamaktadır. Bunların yanı sıra TSE yıldız
ve çift yıldız, beyan doğrulama, ADR, yeşil liman
belgelendirmesi gibi çok yeni alanlarda da sanayicimize ve ekonomimize hizmet
vermeye başlamıştır. Bunların arasında özellikle
ülke ihracatı için büyük önem taşıyan helal belgelendirmenin
ayrı bir önemi bulunmaktadır. Enstitümüzün bu
açılımları sayesindedir ki daha beş sene öncesine kadar
yıllık 4 milyon lira bile muayene geliri olamayan kuruluş bugün
sadece muayene gözetimden 50 milyon liranın üzerinde gelir elde etmeye
başlamıştır ki bunda da özellikle TANAP gibi dev bir
projenin gözetiminde yer alıyor olmasının da katkısı
çok büyüktür.
Değerli arkadaşlar, enstitümüz sadece yurt
içerisinde değil yurt dışında da gerçekten büyük bir
performans sergilemektedir. Türkiye AB üyesi olmadığı hâlde
-Türkiye AB üyesi olmadan- ABnin ilgili kurumlarına tam üyeliği
başarabilen tek kuruluş Türk Standartları Enstitüsüdür, CEN ve
CENELECin tam üyesi olmuştur. Enstitümüz aynı zamanda
uluslararası alandaki performansının semeresini görmektedir.
2014 yılında Uluslararası Standartlar
Teşkilatının yönetimine aday olduğunda aday ülkeler
içerisinde de en yüksek oyu alarak seçilmiştir ki bu enstitünün
uluslararasındaki itibarının güzel bir göstergesidir. Enstitümüz
aynı zamanda Türki cumhuriyetler arası standartlar kuruluşu olan
BASBın ve 32 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Ülkeleri
Standartlar ve Meteoroloji Merkezinin de başkanlığı
görevini yürütmekte ve saydığım tüm bu kuruluşların da
teknik komitelerinde güçlü uzman kadrosuyla yer almaktadır.
Değerli arkadaşlar, enstitümüz bütün bu
çalışmaları gerçekleştirip de Türk ekonomisine katkı
sağlarken aynı zamanda faaliyet kârlılığını
da sürdürmekte, devlet bütçesinden herhangi bir yardım almamakta, hatta
elde ettiği kârlarla da az önce rakamlarını verdiğim büyük
yatırımları gerçekleştirerek 2023 yürüyüşüne ciddi bir
katkı sağlamaktadır.
Dolayısıyla, 2017 bütçesi, bu
değerlendirmeler ışığında
baktığımızda, ülkemize ve kurumumuza hayırlı
olsun diyor; bu çalışmalarda emeği geçen herkese
teşekkürlerimi arz ediyor, hayırlı günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şentürk.
Şimdi konuşma sırası Kastamonu
Milletvekili Murat Demirde.
Buyurunuz Sayın Murat Demir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT DEMİR
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2017 bütçesine ilişkin
görüş ve değerlendirmelerimi yapmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin son on dört yılda katetmiş
olduğu mesafenin en net şekilde görülebildiği konuların
başında sınai mülkiyet haklarının geldiğini
görüyoruz. Dünya ortalamalarının çok üzerinde
artışların meydana geldiği patent, marka ve tasarım
başvurularımızın son on dört yıldaki seyrine
bakıldığında yerli patent başvuru sayısı
414ten 5.212ye, marka başvuru sayımız 36.429dan 110.679a ve
tasarım sayımız 20.302den 40.236ya
ulaşmıştır. Bu artışlar geride bıraktığımız
on dört yılın canlılığına işaret ederken
aynı zamanda bir öncü veri olarak bilim ve teknolojide 2023 hedeflerine
sağlam ve kararlı adımlarla ilerlediğimizi göstermektedir.
Bunun yanında 2016 yılının ilk on bir ayında yerli
patent başvurularımızın yüzde 18 artması, 15 Temmuz
darbe girişiminin ve ülkemize farklı yöntemlerle yapılan
saldırıların hızımızı kesemediği ve
kesemeyeceğini, milletimizin geleceğine güvenle ve umutla
baktığını ve sınai mülkiyet alanında
yatırım yapan bir sanayicinin kendisine bugünü değil,
yarını hedef olarak seçmiş olduğunu bir kez daha ortaya
koymuştur. Türk Patent Enstitüsü, geçtiğimiz ekim ayında
uluslararası patent araştırma ve inceleme otoritesi olmayı
başarmıştır. Türkiye'nin sınai mülkiyet konusunda
uluslararası alandaki gücüne güç katmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz yıldan itibaren İstanbulda
gerçekleştirilmeye başlanan İstanbul Uluslararası
Buluş Fuarına dünyanın birçok ülkesinden katılım sağlayan
buluşçular Türkiye'nin buluş ve yenilik alanında bir cazibe
merkezi hâline geldiğini göstermektedir. Buluş sahiplerini ve
yatırımcıları bir araya getirmek için kurulan Teknoloji
Transfer Platformunun kullanımının daha etkin hâle getirilmesi
konusunda çalışmalar yapıldığını
Borsa
İstanbul bünyesinde kuruluş çalışmaları devam eden
patent borsasının da yakın zamanda faaliyete geçmesini
bekliyoruz. Patent borsasının hayata geçirilmesiyle birlikte
sınai mülkiyet sisteminin en önemli aşamalarından biri olan
ticarileşme aşaması da çok etkin işleyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bu bölümde Kastamonu ilimizle ilgili bilgilendirme
yapacaktım fakat önceki gün Beşiktaşta hain ve alçakça
yapılan saldırılar sonucu şehitlerimiz ve yaralılarımız
varken bunu uygun bulmadım. İçimiz acıyor. Allah yolunda, vatan
yolunda millet uğruna çarpışan şehitlerimize ve sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, mekânları
cennet olsun. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Fakat, buradan
bir şey söylemek istiyorum: Dün, bu Meclis çatısı altında
grubu bulunan siyasi partilere AK PARTİ grup başkan vekilimiz
tarafından terör örgütünü kınamak için bir çağrı
yapıldı. O kınama metni altına 3 parti grubu imza atarak
ortak açıklama yaptılar ama bazıları o metni
imzalamadı. Acaba, metinde terör örgütü PKK, DHKP-C yer
aldığı için mi imzalayamadınız, onu merak ediyorum.
Sebebi ise: İcazeti milletten mi, örgütten mi alıyorsunuz? Bunu da bu
halk bilmek istiyor.
Bakın, bu kürsüye çıkıp buradan PKK,
DHKP-C ve tüm terör örgütlerini lanetliyoruz. diye asla diyemiyorsunuz. Bugün
Sayın Bakanımız da sizlere bunu sordu. Burası milletin
temsil makamı. Sizin burada sadece size oy verenlerin temsil görevini
yapmanız gerekiyor. Bu kürsüye çıkıp terör savunuculuğundan
artık vazgeçin.
Milletin kürsüsünden bazı siyasilere de
seslenmek istiyorum: Bırakın terör destekçilerinin ailelerine
ziyarete gitmeyi, şehitlerimizin ailelerini ziyarete gidin, onlara
taziyede bulunun; gazilerimizin ailelerine gidip onlara geçmiş olsun
dileklerinizi iletin ve moral verin diyorum.
Şunu herkesin bilmesi gerekli ki terör her ne
pahasına olursa olsun bitirilecek inşallah. Bu ülkeyi teröristlere ve
destekçilerine dar edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu
vesileyle 2017 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, partimize yönelik olarak yine
aynı sataşmada bulunuldu, Neden imza atmadınız?
şeklinde.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
Süreniz iki dakikadır.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Kastamonu Milletvekili Murat Demirin 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bunu size de göstermek istiyorum. Bugün
İstanbul il binamız, bir partinin il binası. Bir yıl önce
aynı şeyi Cizrede yapmışlardı, duvarlara
yazmışlardı, hatta cinsiyetçi yazılarla Kızlar
geldik, yoktunuz. yazılarıyla donatmışlardı bütün
şehri, şimdi aynı şeyi İstanbula
taşıdılar.
Şimdi, defalarca bu kürsüden söyledim. Bir
yılda 20 patlama oldu. İktidarda olan sizsiniz, bunları
önleyecek olan sizsiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Destek olan da
sizsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Biz burada yirmi dört saat hep beraber Kınıyoruz,
kınıyoruz, kınıyoruz, kınıyoruz,
kınıyoruz. diyebiliriz.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Terör örgütü
diyeceksiniz, PKK terör örgütüdür. diyeceksiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
- Sabah da söyledim, sizin ağzınızla konuşacak
değiliz. Biz bu ülkede barışı kurmak istiyoruz ama sivil
siyaseti engellerseniz bu ülkenin her şehrinde, maalesef, kaosa neden olan
sizler olursunuz. Bizler değiliz bunun sorumlusu.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Tek sorumlu sizsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Bu il binasına yapılan saldırıyı buradaki
bütün partilerin görmesi, kınaması lazım.
Az önce Balıkesir il binamıza da ateş
açıldı silahlı kişiler tarafından, haberiniz var
mı? Biz burada sivil siyaset, demokratik siyaset yürütüyoruz diyoruz; siz
eş başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye
başkanlarımızı tutukluyorsunuz, rehin alıyorsunuz.
Onların sesi buradan çıkmadığı zaman, ondan sonra
kalkıp bize, kendi yaptıklarınızın, önleyemediğiniz
ve idari sorumluluk almadığınız şeylerin
hesabını HDPden sormaya kalkıyorsunuz. On dört yıldır
HDP mi iktidarda? On dört yıldır siz iktidardasınız. Bu
ülkede artık herkes barış, huzur istiyor; bu şiddet
çığırtkanlığını istemiyor, İntikam!
İntikam! laflarını istemiyor. Bizlerden bu lafları
duyamayacaksınız, bizler hiçbir zaman ne İntikam.
diyeceğiz ne başka bir şey. (HDP sıralarından
alkışlar)
MURAT DEMİR (Kastamonu) Siz bizzat teröre
destek veriyorsunuz.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Terörü
lanetlemeni bekliyoruz senden, İntikam. demeni beklemiyoruz.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Terörü
destekliyorsunuz.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Niye
demagoji yapıyorsunuz?
ALİM TUNÇ (Uşak) Yüzünüz kızarmadan
konuşuyorsunuz ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent Enstitüsü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşma sırası Osmaniye Milletvekili Suat Önalda.
Buyurunuz Sayın Önal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 mali yılı
bütçe kanunu tasarısında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu, TÜBİTAK bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yüksek teknoloji
çağı olarak da tanımlanan günümüzde teknolojik alanda yeterli
ve gerekli altyapıyı oluşturamamış ve teknolojik
dönüşümü sağlayamamış olan ülkelerin her alanda diğer
ülkelerin gerisinde kaldıkları ve rekabet edemedikleri görülmektedir.
O hâlde, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer almanın,
güçlü olmanın temel şartı sadece teknolojik transferleri
sağlama değil, aynı zamanda teknolojik gelişmeleri de
üretebilmektir. İşte, TÜBİTAK da ülkemizde bu fonksiyonu
üstlenen önemli kuruluşlarımızdan biridir.
TÜBİTAK, ülkemizdeki bilim insanı
sayısını ve niteliğini artırmak, ülke öncelikleri
kapsamında projeleri desteklemek ve yürütmek, ülkemizdeki bilim ve
teknoloji kültürünün gelişimini sağlamak, ilgili tüm kesimlerin
AR-GE, yenilik ve girişimcilik faaliyetlerini desteklemek,
uluslararası programlar ve iş birlikleri vasıtasıyla
ülkemizin gelişimine katkı sağlamak için çeşitli
faaliyetler yürütmektedir.
TÜBİTAK, Akademik AR-GE Destek Programları
çerçevesinde 2015 ve 2016 yıllarında 2.949 projeye toplam 1 milyar
235 milyon TLlik destek sağlamıştır. TÜBİTAKın
özel sektöre yönelik programlar kapsamında ise 2015 ve 2016
yıllarında 2.885 projeye 820 milyon TLlik desteği
olmuştur.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından
belirlenen otomotiv, makine imalat, bilgi, iletişim teknolojileri, enerji,
su, gıda, sağlık, savunma ve uzay teknolojisi gibi öncelikli
alanlarda projeleri desteklemek için hem akademi hem de özel sektöre yönelik
destek mekanizmaları oluşturulmuştur. Bu programlar
kapsamında özel sektörden 92 projeye 112,6 milyon TL, akademiye ise 136,68
milyon TLlik destek sağlanmıştır. TÜBİTAKın
Bilim İnsanı Destekleme Programları çerçevesinde 2015 ve 2016
yıllarında toplam 36.015 kişiye 263 milyon TLlik desteği
olmuştur.
Önemli bir husus olarak da TÜBİTAK enstitülerinde
de ülke önceliklerimiz doğrultusunda çeşitli projeler
yürütülmektedir. Bunlardan SAGE olarak bilinen Savunma Sanayii
Araştırma ve Geliştirme Enstitüsünde hareketli hedeflere
karşı taarruz yeteneği kazandıracak olan Hassas Güdüm
Kiti-1 mühimmatının seri üretimine başlanmıştır.
Ayrıca, yine, geliştirilen farklı hassas güdüm kitleriyle Türk
Hava Kuvvetlerinin elindeki konvansiyonel mühimmatlara güdüm yeteneği
kazandırılmakta ve ülkemiz bu alandaki kısıtlamalardan
millî sistemlerle kurtulmuş olmaktadır. Artık, savaş
uçaklarımız daha fazla mühimmat taşıyarak tek sortide daha
fazla hedefi imha edebilecek, maliyet ve zaman avantajı
kazanacaklardır.
SAGE çalışmalarından Nüfuz Edici
Bomba Geliştirme Projesiyle yüksek korunaklı hedeflerin
imhasında dünyadaki sayılı sığınak delici
mühimmatlardan biri olan mühimmatın seri üretimine de
başlanmıştır.
TÜBİTAK SAGE tarafından son dönemlerde
geliştirilen en önemli mühimmatlardan birisi de kendi
sınıfında dünyanın en iyilerinden biri olan Satha
Atılan Orta Menzilli Mühimmat (SOM) füzeleridir.
TÜBİTAK SAGEnin savunma sanayimizi
güçlendirecek birçok çalışması da devam etmektedir.
Bu vesileyle TÜBİTAKı, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımızı ve Hükûmetimizi bu
başarılı çalışmalarından dolayı kutluyor,
2017 mali yılı bütçesinin hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önal.
Şimdi, konuşma sırası Kocaeli
Milletvekili Cemil Yamanda.
Buyurunuz Sayın Yaman. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMİL YAMAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimler
Akademisi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbulda yaşanan alçak terör
saldırısını kınıyor, şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum, aziz
milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle 1990lı yıllarda gerçekleşen teknoloji
devrimiyle başta haberleşme, bilişim teknolojileri olmak üzere
tıp, mühendislik, uzay bilimi gibi birçok alanda baş döndürücü
gelişmelerin yaşandığı bir çağda
yaşıyoruz. Ancak dikkat edersek matematikten evrenin keşfine
çıkan uzay mekiğine, amansız hastalıkların
tedavisinden geliştirilmekte olan son yeniliklere kadar neredeyse tüm
bilimsel yeniliklerde İslam medeniyetinin ayak izlerini görmek mümkündür.
İlim ilk olarak şüpheyle başlar. diyen bu kadim ve köklü
medeniyetin mimarlarından Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin
kendi geliştirdiği teleskopla gerçekleştirdiği astronomi
çalışmaları, İstanbulun manevi fatihi Akşemseddinin
Batılı ilim adamlarından iki yüz yıl önce mikrobu
keşfetmesi, Batıda yaşanan büyük Rönesans ve bilimde
aydınlanma döneminin temelini oluşturmuştur. Benzeri
şekilde, Hazreti Hasanın torunu Cafer-i Sadık ve onun 20
yaşındaki talebesi Cabir olmasaydı cebir kitabı hiç
yazılmayacak ve belki de televizyon bin yıl daha
keşfedilmeyecekti. Ne acıdır ki İslam dünyasında bu
olağanüstü keşifler gerçekleştirilirken örneğin Biruninin
gündüz ve gecenin dünyanın güneşin etrafında dönmesinden
kaynaklandığını açıkladığı dönemlerde
Avrupada kilise baskısıyla dünyanın öküzün üzerinde olduğu
söyleniyordu. Galileo dünyanın döndüğünü söylediğinde kilise
tarafından aforoz ediliyor; İslam ülkelerinin psikolojik
sorunların müzikle tedavi edilecek düzeye ulaştığı bir
çağda, Avrupada zekâ özürlü kişiler içine şeytan
kaçtığı gerekçesiyle diri diri yakılıyordu. Hülasa,
Müslümanlar, hiçbir dogmatizme sapmadan, özgürce ve cesaretle Allahın
tabiat üzerinde yarattığı kendi sanatını
keşfetmenin sevdasıyla yüzlerce yıl bilimin ve sanatın
sancaktarlığını yapmışlardır.
Yüzyıllarca Müslüman bilim adamları
keşfettikleri her yeni bilimsel bilgiyi cömertçe insanlığın
hizmetine sunmasına rağmen, günümüzde, bilim, bilimsel bilgi ülkeler
arasında rekabet ve üstünlük sağlamada en önemli silah olarak
kullanılmaktadır. Tıp, mühendislik, bilişim ve askerî alanlarda
geliştirilen son teknolojik yenilikler tüm insanlığın
hizmetine sunulmak yerine, sadece bu gelişmeyi gerçekleştiren
ülkelerin diğer ülkelere göre ticari, askerî, siyasi üstünlük
sağlaması için birer argüman olarak kullanılmaktadır.
Gelişmiş ülkeler dediğimiz ekonomik refah seviyesi yüksek, bilim
ve teknolojide ilerlemiş ülkelerin bilhassa AR-GE
çalışmalarına bütçeden ayırdıkları pay,
gelişmekte olan ülkelere göre mukayese edilmeyecek düzeyde yüksektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilim adamlığı, uzun yıllar gerektiren
eğitim ve araştırmalarla geçen son derece zahmetli ama bir o
kadar da ulvi ve değerli bir meslektir. Ülkemizin yetiştirdiği
değerli bilim adamlarımızın ülkemize hizmet etmeleri için,
AK PARTİ hükûmetleri olarak her türlü desteği sağlamaktayız.
Ayrıca, gerek bütçeden ayrılan payların
artırılması gerekse de bilimsel çalışmaların
artırılması için her türlü araştırmalara
desteklerinizi sağlamanız konusunda elimizden geleni yapmalı ve
Türkiye Bilimler Akademisi gibi kuruluşları desteklemeliyiz. Bilimsel
ilerlemenin ve teknolojik gelişmenin süreklilik kazanması için AR-GE,
AR-GE çalışmalarının zenginleştirilmesi için planlar
yapmalıyız. Keza, bunun için, Kocaelimizde 3 milyon metrekare
üzerine kurulan Bilişim Vadisinin hızla inşa edilmekte olup
gelecekte hizmete gireceğini belirtmek isterim. Unutulmamalıdır
ki kalkınmanın temeli, katma değeri yüksek mal ve hizmet
üretiminden geçer.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en kıymetli ilim kitabı olan Kuran-ı Kerimin
izinde bilimsel çalışmalara her türlü destek ve hız vererek
ecdadımızın bıraktığı yerden
sancağı devralıp İslam medeniyetinin yeniden
parıldaması için elimizden geleni yapmaya
çalışmalıyız. Ben ilmin şehri, Ali ise
kapısıdır. diyen, İlim Çinde de olsa
arayınız. hadisiyle ilmi aramayı emreden bir Peygamberin
ümmeti olarak hem de bu kadim medeniyetin temsilcileri olarak bilimin
peşinde koşmak zorundayız.
Sözlerime son verirken 2017 bütçesinin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yaman.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
beşinci konuşmacı Erkan Kandemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kandemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERKAN KANDEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
yılı Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmanın başında, tüm
diğer milletvekillerimiz gibi, cumartesi gecesi yaşamış
olduğumuz acı olayda kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu topraklara en
ufak bir aidiyeti olmayan, alçakça saldırmayı bir yöntem hâline
getirmiş olan PKKyı ve destekçilerini de bir kere daha lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya önemli bir zaman
diliminden geçiyor. Sıra dışılıkların öne
geçtiği bir tarih diliminde yaşıyoruz. Haksızlıklar,
eşitsizlikler, adaletsizlikler beraberlerinde çatışmayı,
savaşı ve ölümleri getiriyor. Ötekileştirme, kendi
acısını mutlaklaştırma, trajedilerin sıradanlaşması
günlük birer pratiği hâline geliyor dünyanın.
İşte, tam bu noktada, ekonomik bir birlik
olarak doğan ve değerler birliği ideasındaki Avrupa da, tüm
bu gelişmelerin kalbinde, bir kimlik krizi yaşıyor. Yükselmekte
olan kimlik siyaseti Avrupa Birliğinin bu krizi yaşamasının
bir sonucu olarak önümüze geliyor. Yükselen aşırı milliyetçi
dalgaya teslim olmak üzere Avrupa. Küreselleşmenin yıkıcı
etkisi, yükselen İslamofobi yabancı düşmanlığını
beraberinde getiriyor.
Değerli milletvekilleri, işte, tam burada
Türkiye ise yeni bir dilin inşasında çok önemli bir vazife görüyor.
Bu hikâyeyi başka bir yerden okuyor; bu toprakların, bu
coğrafyanın, bu medeniyetin değerleriyle yeni bir hikâye
yazıyor. İnsan onurunu merkeze alarak cesur bir şekilde
itirazlarda bulunuyor, bu itirazlarının gereği üzerine
düşen vazifeyi tarihin bu çok keskin döneminde hakkıyla yerine
getiriyor. Ne yapıyor? 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Dünyanın meselelere belli kodlarla baktığı bir dönemde,
Türkiye, insani ve vicdani bir sorumluluk üstleniyor; insanlığın
vicdanı olmak adına itirazlarda bulunuyor, hem öznesi hem de nesnesi
olduğu bir tarihin aktif olarak içinde yer alıyor ve inisiyatif
alıyor. Tüm acılara eşit yaklaşıyor; Brükselde
yaşanan terör olayına da, Fransada Pariste yaşanana da,
İstanbulda yaşanana da Bir insanın ölmesi
insanlığın ölmesi gibidir. diye bakıyor, acılar
arasında hiyerarşi kurmadan meseleye yaklaşıyor.
Avrupanın 300 bin mülteciyi ülkesine almamak için soğuk savaş
boyunca ördüğü duvarlardan ve tel örgülerden daha fazlasını
inşa ettiği bir dönemde dünyaya örneklik teşkil ediyor,
milyonlarca insana ev sahipliği yapıyor ve bunu da Bizim
kültürümüzde misafir berekettir. diyerek yapıyor. Aslında bu durum bir
sonuç; Avrupanınkisi de Türkiyeninkisi de. Avrupanın ehliyetsiz ve
öngörüsüz liderleri, vizyonsuz liderleri Avrupayı bu noktaya getirdiler.
Üzülerek ifade edelim ki, işte, bu vizyonsuzluk aslında Avrupa
Birliğinin Türkiyeyle kurduğu ilişkilere de yansıyor.
Değerli milletvekilleri, bakınız, AK
PARTİ hükûmetleri, Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılım
iradesinin güçlü bir göstergesi olarak sadece bu meseleyi merkezine alan bir
bakanlık kurmuş; bugün görüşüyoruz. Bu, aslında, AK
PARTİnin duruşunu, felsefesini de çok net bir şekilde ortaya
koyuyor. Hiç kuşkusuz Avrupa Birliği Türkiyenin
demokratikleşmesi adına önemli bir kaldıraç vazifesi de gördü
fakat bugün Avrupa, ön yargılarının esiri olmuş; terör
kapısını çaldığında tepki veren, oysa mesele
Türkiye olduğunda sırtını dönen bir anlayışla
içine düştüğü kimlik krizinde maalesef sınıfta
kalıyor.
Türkiye egemen bir devlet. Hemen her
tavrını bir koşula bağlayan, had bildiren, üstten bir dille
parmak sallayan, bize değer dayatan bir anlayışı
reddediyoruz. Çoluk çocuk demeden binlerce masum insanımızı katleden
terör örgütlerine parlamentosunu açan Avrupa Birliğini elbette
eleştiriyoruz fakat değer merkezli, eşit kurulmuş bir
birlikteliğe Evet. diyoruz, üstten konuşan bir tavra Hayır.
diyoruz.
Bakanlık bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kandemir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son
konuşmacı Selim Dursun, Sivas Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dursun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM DURSUN (Sivas)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Türk Akreditasyon
Kurumu bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada, geçtiğimiz cumartesi günü menfur,
hain bir saldırı neticesinde İstanbulda şehit olan
polislerimize, güvenlik güçlerimize, sivil vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum; yaralılarımıza acil şifalar,
milletimizin ve ailelerinin de başı sağ olsun diyorum,
sabır diliyorum efendim.
Teröristler ve onlara destek olanlar da şunu
unutmasınlar ki bu memlekette bu millet, bu devlet, devletiyle milletiyle
beraber terörün kökünü kazıyıncaya kadar, sonuna kadar devam edecek
ve onları destekleyenlere, himaye edenlere karşı bu
şanlı bayrağımızı şafaklarda
dalgalandıracağız; Türkiye Cumhuriyeti de ebed müddet devam
edecektir.
Hükûmetlerimiz on dört yıl boyunca
eğitimden sağlığa, enerjiden toplu konuta, tarımdan
ulaşıma, ülkemizi ve milletimizi kalkındıracak hizmetleri
başarıyla gerçekleştirmiştir. Bu manada Türk sanayicisinin
ve iş adamlarının ürettiği mal ve hizmetlerin küresel
ekonomide rekabet edebilmesinde TÜRKAK kurumumuzun da yaptığı
akredite çalışmaları önem arz etmektedir.
Kalite altyapısının bir bileşeni
olan akreditasyon hizmetini ülkemizde TÜRKAKımız sunmaktadır.
1999 yılında kurulmuştur, bugüne kadar da 1.280
kuruluşumuzu akredite etmiştir. Bunlar arasında kamu ve özel
sektörden, yurt içi ve yurt dışından deney laboratuvarları,
kalibrasyon laboratuvarları, tıbbi laboratuvarlar, muayene
kuruluşları, ürün ve hizmet belgelendirme kuruluşları gibi
kuruluşlar yer almaktadır.
Yapılan akreditasyonla piyasada güven
oluşumu, kaliteli ürün ve hizmetlerin hem iç piyasada hem dış
ihracatımızda yaygınlaşması, üretilen mal ve hizmetler
için düzenlenen belgelerin de uluslararası geçerliliği
sağlanmaktadır. TÜRKAK; Avrupa Akreditasyon Birliği,
Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon Birliği, Uluslararası
Akreditasyon Forumuna üye olmuş ve çok taraflı tanıma
anlaşmaları imzalamıştır. Böylece, TÜRKAKın
verdiği akreditasyon hizmeti uluslararası düzeyde tanınır,
akredite kuruluşlarının da belge ve raporları
anlaşmaya taraf ülkelerde kabul edilir hâle gelmiştir. TÜRKAK, 2016
yılı Avrupa Akreditasyon Birliği denetimlerinden başarıyla
geçmiş ve hizmet verdiği alanlarda da yeterli kabiliyet ve kapasitede
olduğunu bir kez daha tescil ettirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son yıllarda kurumun yapısında da,
işleyişinde de önemli iyileştirmeler
sağlanmıştır ve sistem modernize edilmiştir. Uygunluk
değerlendirme alanındaki paydaşlarla da iş birliğine
önem verilmiştir. Dünyadaki gelişmelere uyumlu olarak da sera
gazı salınımı, iş sağlığı ve
güvenliği yönetim sistemleri, enerji yönetim sistemleri gibi yeni
alanlarda da akreditasyon hizmetinin verilmesi çalışmaları
sürdürülmektedir. Piyasanın genişlemesine bağlı olarak
akreditasyon başvuru sayısı 2016 yılında 241e
ulaşmıştır. Bu arada, ayrıca, sertifikalı
referans malzemeleri üreticilerinin akreditasyonuna da
başlanmıştır.
Kurumun bir önemli faaliyeti de ihtiyaç duyulan
eğitimleri kamu ve özel sektördeki kişilere vermesidir. Yetkin ve
uzman personeliyle bu yıl 3.450 adam/gün-saat eğitim
verilmiştir. Ayrıca, TÜRKAKımız bazı ülkelerin
akreditasyon kuruluşlarıyla iş birliği yaparak o ülkelere
teknik destek ve personel eğitim destekleri vermektedir; bunlar
Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Moldova, Arnavutluk, Tunus ve Sudan gibi.
Bu hizmetleri yürüten personelin de denetçi ve teknik uzman havuzunun
geliştirilmesine önem verilmektedir.
Mali kaynaklarına gelince,
TÜRKAKımız 2004 yılından bu tarafa Hazineden hiç destek
almadan tüm giderlerini kendi gelirleriyle karşılayan, finanse eden
bir kurumumuzdur. 2016 yılı Kasım sonu itibarıyla gelirleri
toplamı 31 milyon 692 bin Türk lirası, giderleri 20 milyon 94 bin
Türk lirasıdır. 2017 yılı bütçesi incelendiğindeyse
kuruma 16 milyon 277 bin lira bütçe ayrıldığı, ödenek
tahsis edildiği görülmektedir. Buradan şu anlaşılıyor
ki: Son yıllarda TÜRKAKın gerçek gelirleri ve giderleri öngörülen
meblağlardan çok fazladır. Ayrıca, TÜRKAK, bütün bu hizmetleri
yaparken sizlerin de takdir ve tasvibinize sunulan bütçesiyle bu hizmetleri
devam ettirecektir.
Bu vesileyle bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dursun.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Behçet
Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasası Tasarısı
üzerinde, Sağlık Bakanlığı bütçesiyle ilgili
görüşlerimizi belirtmek üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçen yıl Sağlık
Bakanlığıyla ilgili konuşmayı 4 Kasımdaki sivil
darbeyle şu an cezaevinde tutsak, rehin alınan grup başkan
vekilim, meslektaşım Doktor İdris Baluken
yapmıştı. Konuşmasına 1994 yılında Kürt
parlamenterlere yapılan darbeyle yaka paça gözaltına alınan
Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı
Sakık ve Mahmut Alınak arkadaşlarımızı anarak
başlamıştı. Maalesef, bugün de ben, yirmi iki yıl
sonra benzer bir operasyonla gözaltına alınan eş genel
başkanlarımızla birlikte 10 vekil
arkadaşımızı anarak başlamak istiyorum. Yirmi iki
yıl sonra yapılan uygulama daha kötü çünkü bugün
arkadaşlarımız cezaevinde tecrit altındadır, bizimle
görüştürülmüyor. Arkadaşlarımızın suçu, Türkiyenin
tam demokratikleşmesi, halkların, inançların kardeşliği
mücadelesiydi. Buradan, tutuklu tüm arkadaşlarımızı
selamlıyorum. Barışta ısrarcı
olacağımızın sözünü veriyorum onlara.
Bir de, son zamanlarda, partilerimize yönelik siyasi
soykırımlar yapılıyor. Bugün bile 300
arkadaşımız gözaltına alındı. Bu siyasi
operasyonları da buradan şiddetle kınadığımı
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık
şöyle tanımlanıyor: Ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam iyilik
hâlidir. Peki, öyle miyiz? Aklı başında kime sorarsanız
sorun, sağcısına solcusuna, ihtiyarına gencine sorun, cevap
en azından sosyal olarak tam iyilik hâlinde
olmadığımız kanısında hemfikirdir.
Maalesef Türkiye iyi yönetilmiyor, iktidarın en
önemli bakanlıklarından biri olan Sağlık
Bakanlığı burada gerçek rolünü oynamıyor. Bakın, bu
ülkede 15 Temmuz travması yaşandı. Bu travmaya sebebiyet veren
ortamı hangi yanlış politikalar yarattı? Bu darbe
mekaniğine sebep olan politikaları kim uyguladı? Niye ülke bu
hâle geldi? İnsanlar yarın bir darbe daha olur mu diye
kaygılı. Sizce sağlıklı bir ortam mı?
Sağlıklı bir psikolojiyle mi yaşıyoruz?
15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamuda
yaşanan açığa alma ve ihraçlar kanun hükmünde kararnameyle tam
bir cadı avına dönüşmüştür. Bugüne kadar
yapılmış olan hataların üzerini örtmek adına muhalif
tüm kesimleri kamudan ihraç etme yoluna gidilmiş, halkı bu
şekilde sindirmeye ve iktidarlarının ömrünü görece uzatma yoluna
gidilmiştir.
Sağlık Bakanı OHAL ve kanun hükmünde
kararnamelere imza atarak sorumlu olduğu halkın
sağlığına ihanet etmiştir. OHAL'de askıya
alınan tüm haklar gibi, sağlık hakkı da askıya
alınmıştır. Yaşanan tüm bu gelişmeler
sağlığın bozulmasına yeterlidir. Yarına bir
darbeyle mi uyanacağız, yarın bir kararnameyle işimizden mi
olacağız ya da tutuklanacak mıyız?
Uyguladığınız bu politikalarla, halkın
sağlığını bozduğunuzun farkında
değilsiniz herhâlde.
Yine, kanun hükmünde kararnameyle binlerce KESK
üyesi açığa alındı, ihraçlar oldu. Adıyamanda da 2
şube eş başkanım, SES şube eş başkanım
açığa alındı. Urfada 90a yakın, hatta 90, ihraçlarla
birlikte 100ü aşkın arkadaş açığa alındı.
Bunlardan bir arkadaşıma sorulan soruyu ben burada sizinle
paylaşmak istiyorum, bir doktor arkadaşıma. SES eş
başkanı bir doktor arkadaşıma şu soru soruluyor
arkadaşlar, ne kadar korkunç bir şey: Kobaniden getirilen hastalara
itinayla bakmak. Savaşta bile doktorların esirlere itinayla
bakması her doktorun görevidir. İtinayla bakmıyorsa suç
işliyordur. Ki o yaralılar barbar, tecavüzcü, kendi
yurtlarını işgal etmeye çalışan IŞİD çetelerine
karşı savaşıyorlardı ve bizim resmî
ambulanslarımızla hastaneye geliyorlardı. Bunun adı Biz
getiriyoruz ama siz doktor olarak bakmayın, bırakın, ölsünler.
mi? Bu nasıl bir anlayıştır?
Toplum çok gerilmiş,
kutuplaşmış. İnisiyatif alın Sayın Bakanım,
kimseden korkmayın, halkın sağlığı her şeyin
önündedir. Tabii, özgür iradenizle hareket edemiyorsunuz, en ufak
eleştiriye tahammülü olmayan, tam biat kültürü ve tüm benliğinizle
bağlı olduğunuz Saray buna izin vermiyor. Sarayla ters
düşmeme adına onlarca hataya ses çıkarmadığı gibi
o hatalara kılıf bile bulmaya çalışan bir Sağlık
Bakanlığıyla karşı karşıyayız.
Mayıs ayı içinde Rize Güneysuya ziyarette bulunan
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Türk
Kızılayı tarafından Hastanın kana, ülkenin ve ümmetin
sana ihtiyacı var. afişiyle karşılandığı
basına yansımış. Sağlık Bakanı kan teminini
emanet ettiği kurum olan Kızılayın siyasi mesajı
hakkında en ufak bir refleks göstermemiştir, belki bakan olmak için
onun da Saraya ihtiyacı vardır. Kadın haklarında
Sarayın düştüğü hataları âdeta aklama
yarışına girmiştir, cinsiyet ayrımında yerini
belli etmiştir. Yine, Başbakanın, acil servislerde binbir
güçlükle çalışan, hem sözel hem de fiziksel tacizlere maruz kalan
sağlık emekçilerinin bu emeğini görmezden gelerek Vatandaş
acil servislere kız bakmaya gidiyor. cümlesine en ufak bir tepkisi
olmamıştır.
Şüphesiz sağlıkta çok
yanlış politikalar oldu, uygulamalar oldu ama uzun uzun bunu
anlatmaya zaman yetmez. Kısaca özetlersem, en iddialı olduğunuz
Sağlıkta Dönüşüm Projesi çökmüş, sağlık tamamen
piyasaya açılmış, hastaneler birer ticarethaneye, hastalar deyim
yerindeyse birer müşteriye dönüştürülmüştür. Ortaya çıkan
bu sağlıksız projelerin faturası ise sağlık
emekçilerine kesilerek üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.
Bugün ortaya çıkan durumda sağlıksız bir toplum, mutsuz
bireylerle karşı karşıyayız. Sağlıkta
dönüşümün ilk etabında hastalardan ücret alınmamasıyla
âdeta yurttaşların ağzına bir parmak bal
çalınmış, daha sonra yapılan düzenlemelerle özel
hastanelerde bile ek ücretler yüzde 30dan başlayarak yüzde 200lere varan
fark ücretleri üzerinden maalesef yurttaşın önüne getirilmiştir.
Bugün hastaneye başvuran bir hasta en az 11 kalem üzerinden ek ücret
ödemek durumuyla karşı karşıya.
Öğleden önceki arkadaşlarım,
meslektaşlarım bebek ölüm hızlarıyla, anne ölüm
hızlarıyla ilgili bilgiler verdi. Muhalefetten benim doktor
arkadaşım Aytuğun söylediği rakamlara bire bir
katılıyorum, ben burada tekrar söylemeyeyim ama burada şunun
açığa çıkması gerekir: Sağlık
Bakanlığı, TÜİK ve Dünya Sağlık Örgütünün
istatistikleri arasında ciddi farklar var, özellikle bebek ölüm
hızlarında ve anne ölüm hızlarında ciddi
farklılıklar var. Gerçekler sürekli halktan gizleniyor.
Hastaları ilaç kuyruğundan
kurtardık. diyorsunuz ama şimdi devlet hastanelerinde, eğitim
araştırma hastanelerinde sıra bulmak için kuyrukta bekliyor.
Adıyamandan telefonlar alıyoruz, kadın doğum
polikliniğinde bir gün önceden sıraya giriyorlar ve maalesef muayene
olmak için sıra bile alamıyorlar.
Bıçak parasını kaldırdık.
dediniz. Bugün gidin sınıflandırdığınız özel
hastanelere, A sınıfı bir hastaneye, basit bir muayene için
binlerce TL, operasyon için on binlerce TL ödemek zorundasınız.
Bıçak parası değil, keser parası alınıyor.
Ve şunu belirtmek durumundayım, bunlardan
daha önemlisi, en önemlisi Sayın Bakanım, iyi hekim yetişmiyor.
Üniversitelerin, tıp fakültelerinin içi boşaltıldı,
deneyimli hocaların çoğu yanlış politikalarınız
yüzünden özel hastanelerde çalışmak zorunda. Şu anda tıp
fakültelerinin içi boş olduğu için, yeterince eğitim
öğretim alamadıkları için iyi hekim yetişmiyor. Bu, bence
sağlık politikalarının en kötü tarafı.
Sağlık çalışanları her gün
şiddete uğruyor. Daha geçen hafta Ankara'da Dışkapı
Eğitim Araştırma Hastanesinde doktor arkadaşımız
asansörde saldırıya uğruyor ve ayağı
kırılıyor, ameliyat ediliyor. Bunun gibi yüzlerce örnek
verebiliriz. Ama şöyle iyi bir çalışmanızın da
olduğunu belirteyim Sayın Bakanım: Doktorlara, sağlık
personellerine saldıranlar hakkında bir uygulama yapacağınız
sözünü vermişsiniz. İnşallah bu sözünüzü yerine getirirseniz
size teşekkür edeceğim.
Yine, benim gibi otuz yıldır devletle
çalışıp emekli olan arkadaşların maaşı çok
komik arkadaşlar. Burada söylemek istemiyorum, ikinci bir iş yapmak
derdinde ya da eline
Tabii, ikinci bir iş yapmak için ya iş bulacak
ya da sağlığı elverecek. Maalesef, emekli
maaşları çok çok düşük. Yıpranma payını gündemde
tutmuştuk ama bugünlerde ne uygulamada ne pratikte bunu görüyoruz.
Bakanım, önemli bir şeyden size
bahsedeceğim. Sizin din hassasiyetinizin fazla olduğunu biliyor,
saygı da duyuyorum. Aynı şeyi sizden de bekliyoruz.
Başkalarının inançlarına saygılı olmayı, tüm
sağlık çalışanlarının buna uyması
gerektiğini hatırlatmanız gerektiği kanısındayım.
Hiçbir sağlık çalışanı
inançlarından dolayı mağdur edilmemelidir ister özelde olsun
ister devlette olsun. Bakın geçen haftalarda bir doktorun başına
gelenlere. Bakanım, bakın lütfen, zahmet olacak. Okulda oğluna
dayatılan namaz eğitimine itiraz ettiği için işten
atıldı. Yazık değil mi bu doktora? Ve bu doktor, Yalovada
çalışan Doktor Abuzer Meral, Ankara'dan verilen emirle işinden
atılıyor. Bunlara müdahil olun lütfen.
Karaman Ensar Vakfının
yaptığı rezalete benzer bir olay da seçim bölgem olan
Adıyamanın Gerger ilçesinde yaşandı. Gerger imam-hatip
yatılı kısımda okuyan 30un üzerinde çocuk cinsel istismara
uğradı. Müdahil olmanız gerekmiyor muydu? Üstünün örtülmesine
seyirci kaldınız Sayın Bakanım, tek bir cümleniz yok bu
konuda.
Geçen ay 16 işçimizin yaşamını
yitirdiği Siirtin Şirvan ilçesine dört gün sonra gidiyor ve
Gördüğüm kadarıyla ihmal yok. gibi hafızalara kazınan
talihsiz bir cümleyle tarihe geçiyorsunuz.
Yine, Adananın Aladağ ilçesinde 12
çocuğun yanarak can verdiği olayda Sağlık
Bakanının tutumunu yetersiz görüyoruz. Peki, öteki çocuklar ne oldu?
Bir çalışmanız var mı, hiç haberimiz yok.
Bakın, Sayın Bakanım, siz bir çocuk
hekimisiniz, ben de bir çocuk hekimiyim. Gelin, 2017 yılını
çocuklara atfedelim. Buna Bakanlık olarak önayak olun. Yurt içinden, yurt
dışından görüş ve destek alalım. UNICEF gibi çocuk
haklarıyla uğraşan onlarca ciddi kurum var, onları da
arkamıza alarak dünyaya örnek olacak bir proje geliştirelim. Bunun
ilk adımı iç barıştan geçer. Aylarca, hatta yıllarca
sokağa çıkma yasağının sürdüğü bölgelerdeki
çocuklardan başlayalım. Bu iç çatışmalardan kaynaklı
korunmasız ve savunmasız çocuklar olmuştur. Binlerce, hatta
milyonlarca çocuk, bırakın sağlık hizmeti almayı,
şu an barınma ihtiyacını dahi gideremiyorlar. Bu ortamda,
hiçbir suçu olmayan bu çocukların gidebilecekleri bir evi, özgürce
koşabilecekleri bir sokağı kalmadı. Bu çocuklar bu
travmadan nasıl kurtulacaklar? Yetişkinler dahi bir gece süren 15
Temmuz travmasını atlatamamışken sokağa çıkma
yasaklarında tank, top seslerine, şiddetin envaitürüne bir gün değil
her gün maruz kalmış çocuklar nasıl atlatsın?
Yine, Suriyede bir vahşet uygulandı,
vahşet hâlâ devam ediyor. Oradan kaçıp gelen mültecilerin
çocukları var. Bu çocukları Avrupa Birliğiyle para için
pazarlık konusu yapmayalım, Aylan Kurdilerin cesetleri bir daha
sahile vurmasın, sahip çıkalım. Yine, cezaevlerinde çocuk
mahkûmlar var. Gelin, devlet yurtlarında, özel cemaat yurtlarında
kalan fakir fukara çocuklara kol kanaat gerelim, tacizcilerin insafına
bırakmayalım. Bu tür olayların üstünü örtmek yerine kararlı
bir şekilde üstüne yürüyelim, suçluları adalet önüne
çıkaralım. Yurtların denetimi, bu özel yurtların
denetiminde Bakanlık olarak aktif rol alalım diyorum.
Kısaca, ben, sağlık sistemiyle ilgili
birkaç cümlemi paylaşmak istiyorum sizinle. Öncelikle, hasta ve koruyucu
hekimliğe önem vermeliyiz. Sağlığa ayrılan bütçenin
yüzde 45i Kamu Hastaneleri Kurumuna yani sağlık hizmeti üretmeyen
sadece yöneticilere veriliyor. Sağlık hizmeti alımında
vatandaşın cebinden yüzde 75 çıkıyor. Halk
Sağlığı Kurumunda en düşük pay birinci basamak
sağlık hizmetine ayrılıyor. Birinci basamak
sağlık hizmeti dediğimiz koruyucu sağlık hizmetidir.
Koruyucu sağlık hizmeti, Bakanlığın en asli görevidir.
Ülkede yaşayan herkesin yararlanabileceği eşit, parasız,
ulaşılabilir, nitelikli ve ana dilinde sağlık hizmeti
sunulmalıdır. Sağlık hizmetlerindeki prim uygulamasına
son verilmeli; ilave ücret, katkı, katılım payı gibi cepten
ödemeler kaldırılmalı; döner sermaye, performansa dayalı
ücretlendirme, yalın üretim gibi kâr odaklı uygulamalara son
verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Tüm çalışma
yaşamında olduğu gibi sağlık alanında da
taşeronlaştırmaya, güvencesiz istihdama, esnek
çalışmaya, angaryaya son verilmelidir. En fazla taşeronlaşma
Sağlık Bakanlığındadır, bunu bilginize sunuyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Sibel Yiğitalp, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde
Sağlık Bakanlığı bütçesiyle ilgili görüşlerimizi
belirtmek üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Geçen sene, Sağlık
Bakanlığı bütçesiyle ilgili grubumuz adına bu kürsüde
Eş Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken
konuşmuştu. Sayın Balukenin şu anda bu kürsüde ve bu
sıralarda oturması gerekirken maalesef kendisi cezaevinde rehin
olarak tutulmaktadır. Eş başkanlarımızın ve
milletvekillerimizin hâlâ rehin tutulduğunu hatırlatır ve bunu
kınadığımı tekrar altını çizerek söylemek
isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesiyle ilgili
grubumuzun bazı görüşlerini ifade edeceğim. Hükûmetiniz iktidara
geldiğinde sağlık hizmetleriyle ilgili SGK kuyruklarında
beklenmeyecek., Hastanelerde rehin kalmaya son. vaatlerini arka arkaya
sıralamıştı. Evet, söylendiği gibi, hastanede rehin
kalınmıyor çünkü parası olmayan hastaneye gidemiyor. Yine,
söylendiği gibi, kuyrukta beklenmiyor çünkü evde günlerce, haftalarca,
aylarca sıra bekleniyor.
Sağlık Bakanlığına 2016
yılında 25,5 milyar TLlik bir ödenek ayrılmıştı,
bu meblağın yaklaşık yüzde 60ı yani yaklaşık
15 milyar TLsi personel giderleri için. Türkiye İstatistik Kurumunun
kasım ayında açıkladığı 2015 yılı
sağlık harcamaları istatistiklerine bakarsak toplam
sağlık harcamalarının yalnızca yüzde 7si
yatırım için harcanmış. 2017 yılında ise
ayrılan bütçe 32 milyar, yine bunun yüzde 53ü yani 17 milyar TLsi
personel gideri. Bu da bize gösteriyor ki ayrılan bütçe aynen geçen
senelerdeki gibi sadece mecburi harcamalar düşünülerek
hazırlanmış; yatırım yok, koruyucu hizmetler yok,
kadın ve çocuk odaklı bütçe yok.
Devlet genel cari sağlık
harcamalarına baktığımız zaman ise görüyoruz ki
Sağlık Bakanının eli halkın cebinde. 2015
yılında sağlık hizmetlerine harcanan her bin TLnin 730 TLsini,
fazlasını yurttaş kendi cebinden harcamış. Bu
harcamalar tam 16 ayrı kalemden oluşuyor. Bu harcamaların bir
kısmı hastaneler tarafından, bir kısmı da Maliye
Bakanlığının vergi toplama yerlerine dönüştürülen
eczaneler tarafından maalesef tahsil ediliyor.
Sağlık Bakanlığının
bütçesinden en büyük payı alan ise Kamu Hastaneleri Kurumu. Kamu-özel
ortaklığıyla başlatılan bu modelde devlet hastanenin
hem kiracısı hem de hizmet satın alanı durumunda. Hastane
yapmak için alınan uluslararası kredilere tam hazine garantisi
sağlanıyor. Koruyucu sağlık hizmetleri
sağlayacağınıza, bunun yerine, otelcilik hizmeti verir gibi
hastanelerin yüzde 70 doluluk oranıyla
çalışacağını garanti ediyorsunuz.
Sormak isterim ki bir hastaneye doluluk garantisini
nasıl verebiliyorsunuz? Sağlık Bakanlığı olarak
önceliğin koruyucu sağlık hizmetlerinin olması gerekmez mi
Sayın Bakan? Bunu, tekrar altını çizerek sormak isterim.
Sağlık Bakanlığının,
bugüne kadar bu minvalde yaptığı ihalelerle önümüzdeki yirmi
beş yıl için 50 milyar TLnin üzerinde bir kamu borcu olduğu
iddiası var. Sayın Bakan, bu iddialar için ne diyeceksiniz? Bu
hastaneler için yapılan yatırımın 8 katı kadar sadece
kira ödenmesi doğru mudur? Üstelik, bu şirketlere sadece kira bedeli
değil, yapılacak tetkiklerden tutun, güvenliğe kadar aklınıza
gelen bütün hizmetlere hizmet bedeli adı altında ödeme
yapılmaktadır. Kamu hastanelerinin bir yatırım değil,
sağlığın ticarileşmesi ve sermayeye para
kazandırmak amaçlı olduğunu söylemek yanlış olmasa
gerek.
Kamu hastaneleri, daha önce İngiltere ve
Kanadada da yıllarca kullanılmış, yarattığı
kamu zararı nedeniyle ciddi eleştirilere neden olmuş, pek çok
hastaneyi iflasa sürüklemiş bir yönetim biçimidir. Bunu da size tekrar
hatırlatmış olalım.
Bu hastanelerden bir örnek: Erzurumda klasik ihale
yöntemiyle yaptırılan 1.200 yataklı hastane 193 milyon TLye mal
olmuştur. Şehir hastanesi olarak kamu-özel ortaklığı
modeliyle yaptırılan Kayserideki 1.500 yataklı hastane için 3
milyar 443 milyon lira kira ödenecektir. Bu hastanenin sabit yatırım
tutarı ise 420 milyon TLdir. Sabit yatırımın 8 katı,
benzer yatak kapasitesindeki bir hastaneye ödenenin 17 katı para
ödenecektir. Neden, bunu açıklayabilir misiniz? Neden 1 TLye
alacağımız hizmeti 17 TLye alıyoruz? Buna cevap vereyim:
Çünkü, 16 TL halkın cebinden çıkacak.
Neden hastaneleri Sağlık
Bakanlığı İnşaat Onarım Daire
Başkanlığı yapmıyor? Sosyal devlet olma
sorumluluğu özel sektörlere uzun vadeli sözleşmeler yapmak ve
piyasalaştırılan hizmetler vermek değildir. Burada
yandaşlara ve özel sektöre rant sağlanıyor. Uzun yıllara
dayalı sözleşmelerle sizden sonra gelecek hükûmetlerin hem
sağlık alanındaki politika tercihlerini ipotek altına
alıyorsunuz hem de siyasi sorumluluğunu bundan sonraki hükûmetlere
vermiş oluyorsunuz.
Sağlık Bakanı il sağlık
yöneticileri değerlendirme toplantısında aynen şunu
demiştir: Sağlık göstergelerimiz iyileşti, bebek ölüm
hızları binde 30lardan binde 7lere, binde 7,5lara geldi.
Bakanlığınız ve TÜİK verileri
beyanınızı, birbirinizi desteklemiyor. Ülkemizde canlı
doğan bin bebeğin yaklaşık 10u 1 yaşını
doldurmadan ölüyor. Sayın Bakan istatistikleri açıklarken bir
yıldız işaretiyle 2013 yılında 3.887, 2014
yılında ise 4.966 ve 2015 yılında ise 3.813 bebeğin
ölümünü yok saymış oluyor. Doğduğunda 28 haftalıktan
küçük olması ya da ağırlığının bin
gramın altında olması bu gerçeği değiştirmez.
Türkiyede bebek ölüm hızı binde 7 değil, binde 10,7dir.
Veriler çok önemli değerli milletvekilleri.
Açıklanan veriler kadar açıklanmayan, açıklanamayan veriler de
çok önemli. Mesela, kanser, AIDS, hepatit, verem gibi hastalıkların
verileri nelerdir, bağımlılık oranı nedir bilemiyoruz.
Bir de açıklanmayınca yok olacağı sanılan,
açıklanmasına rağmen kıymetiharbiyesi olmayan veriler var.
Bebek ölüm oranı, bulaşıcı hastalık oranı,
aşılama sayısı, hastane sayısı gibi verilerin
bölgeler arası farklılıkları çok yüksek. Bu verileri
hesaplattığınıza göre belki bu farklılıkları
kapatmak için bir politikanız vardır. Çünkü, cumhuriyetin en temel
ilkesi her alanda eşitlik, eşit yurttaşlıktır. Çünkü,
sosyal devlet olmanın gereği, sağlık hizmetleri ülkede
yaşayan her bir yurttaşa eşit, ücretsiz, ulaşılabilir
ve aynı zamanda ana dilde olmalıdır. Bu bir lütuf değil,
temel bir hakkın teslimidir.
Değinmek istediğim bir başka sorun
ise, sizin fıtrat, bazen kader dediğiniz ama aslında iş
cinayeti olarak tanımladığımız meslek
hastalıklarıdır. Giderek artan ama tanı konulmayan, tarama
kayıt sisteminde olmayan kaç tane hastalık olduğu konusunda
henüz bir bilgiye sahip değiliz. Bu konuda Bakanlığın
yapmış olduğu bir çalışma var mıdır, varsa
yeterli midir?
Can yakıcı bir başka sorun daha var.
Cezaevinde kalamaz. raporları olmasına rağmen, hasta
tutsakların tahliye edilmemeleri ve ölümlerinin izlenmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Yine bir başka sorun, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası kamuda yaşanan açığa alma ve ihraçlardır.
OHALin uygulanmasının başlandığı tarihten
itibaren, Sağlık Bakanlığında 5.544, üniversitelerden
akademik personel olarak 3.850 kişi olmak üzere, kamudan toplam 79 bin
üzerinde kişi ihraç edildi. İhraçlar bu kişilerin aileleri,
çocukları, eşleri ve yakınlarını da bu özlük
haklarından mahrum etti. Bu aynı zamanda hem onları
yoksulluğa mahkûm etti ve onlarla birlikte bütün aile
cezalandırılmış oldu.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde
4/A, 4/B, 4/C gibi aile hekimi sözleşmesi, Kamu Hastaneleri
Birliğinin kendi içindeki sözleşmeleri, taşeron personel gibi
farklı mali ve sosyal haklara sahip istihdam modelleri var.
Taşeronlaşmanın en fazla olduğu bakanlık
Sağlık Bakanlığıdır. Bu farklı istihdam
modelleri nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali, sosyal haklar
yönünden birçok farklılıkların bulunmasının,
Anayasadaki -yine söylüyorum- eşitlik ve adalet ilkelerine
aykırı olduğu gibi, çalışma
barışını da bozduğunu hatırlatırım.
Sağlık emekçilerinin sorunlarıyla ilgili 2017de planlarınız
var mı, yoksa bunu yine seçim vaadi olarak sonradan açıklayacak
mısınız?
Tüm bunların üzerine, şu an yaşanan
ciddi bir ekonomik kriz de var. Bu krizle birlikte, sağlıkta
yaşanan sorunların daha çok ciddileşeceğini söylemek
mümkün. Bakanlıkça alınması planlanan tıbbi cihaz ve sarfların
alım sözleşmelerinin döviz kuru üzerinden
yapıldığı konusunda iddialar var. Bunu açıklayabilecek
misiniz Sayın Bakan? Eğer, kamu-özel iş birliği adı
altında sunduğunuz ticarileşen sistemin de dövizle
yapılacağı isteği var ise bunun krizdeki payını
tekrar hatırlatmak isteriz.
Sağlık Bakanlığı bütçesi,
kâr için üretim anlayışı, erkek egemen iktidar ilişkileri
ve doğayı yok eden, sağlıksızlığı
yaratan, hayatı yaşanmaz kılan tüm toplumsal sorunları
görmezden gelerek hazırlanmıştır. Özellikle şu anda kürdistanda
bir yılı aşkındır süren ablukalar, sokağa
çıkma yasakları, şehirlerin boşaltılmış
olması, göçe, yoksulluğa, yoksunluğa ve daha
sayamayacağımız onlarca hasta edici etkene maruz
bırakılmış iken sağlık sisteminden nasıl
bahsedeceğiz? Sağlık Bakanına hatırlatmak isterim ki
göreviniz halkın sağlığının bozulmasını
önlemek ve koruyucu sağlık hizmetleri vermektir. Geldiğimiz
nokta da niteliksiz, parası olana hizmet veren, hastayı müşteri
olarak gören, ranta dayalı sistemdir. Biz, HDP olarak kamusal, parasız,
ana dilde sağlık hizmeti istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta
dönüşüm politikaları adı altında
sağlıksızlık politikalarının bütçeyle ilgili
sorunlu kısımlarından bahsettim. İktidarın her gün
ekranlarda kullandığı mezhepçi, cinsiyetçi, militarist, öfke ve
nefret dilinin Türkiye halklarında kaygı ve her geçen gün
endişeyi artırdığını söylemek ve bunu hissetmek
mümkün. Toplumda oluşan bu endişe ve kaygı bireylerin ruh
sağlığını bozuyor. Bakınız, Türkiyede
antidepresan tüketimi 2003 yılında 14 milyon kutu iken -devam
edeceğim ama zamanım kısıtlı olduğu için çok
hızlı geçmek zorundayım- 2008 yılında 31 milyon kutu
olmuş, yüzde 120 oranında artmıştır ve yine 2012de 36
milyon kutuyla bu oran 2003 yılına oranla yüzde 160 oranında
artmıştır. Ayrıca, antipsikotiklerde ise tüketim 7 milyon
kutudan 12 milyon kutuya çıkmıştır. Bu rakamlardan
anlaşılacağı üzere, AKP Hükûmeti uyguladığı
savaş konseptiyle birlikte travmatik bir toplum yaratmıştır.
Maalesef ki yaratığı travmatik toplumun iyileştirilmesi
için de herhangi bir girişimi olmadığı gibi nefret suçu
işlemeye devam etmektedir.
Taybet İnanı hatırlar
mısınız? Cenazesi tam yedi gün sokakta bekletilmişti.
Taybet İnanın ailesinin yaşadıklarını
düşünün, empati kurun. Taybet ana, bu ülkede yaşanan bir buçuk
yıllık kaosun en büyük simgesidir. Ya başkanlık ya kaos.
denmişti. Şu anda hem başkanlık hem kaos aynı anda,
eş zamanlı gidiyor. Savaş ve yıkım
politikalarınızla gerçekleşen ölümler ve sonrası
gelişen travmalarda ülkeyi yöneten AKP iktidarı sorumludur. Ülkenin
bir tarafında sokağa çıkma yasakları uygulayarak
insanları sokağa çıkartmazken diğer tarafta da patlayan
bombalarla insanların sokağa çıkma konusundaki
kaygıları maalesef çok yüksek artmıştır. İki
ayrı güvenlik
Fıratın batısı ve doğusunda yapılan
uygulamanın da, güvenlik politikalarının da fikir babası
aynı zihniyettir. Çocukların geleceğini ve bundan sonra olacak
nesillerin geleceğini barış içinde ve huzur içinde sağlamak
gibi hepimizin bir sorumluluğu vardır.
Bakın, dün geceden beri il ve ilçe
örgütlerimizde, eş başkanlarımız da dâhil olmak üzere, 235
kişi gözaltına alınmıştır ve orada yine bir
nefret suçu işlenmiştir. Bir buçuk yıl önce ağustos
ayında Silvanda sokağa çıkma yasaklarında yazılan bu
nefret suçunu yazan Emniyet, kolluk kuvvetleri, aynı zihniyet ve aynı
politikalarla ne yazık ki dün bizim gibi siyasi, legal, meşru, 6,5
milyon oy almış bir siyasi partinin il binasına aynı
ırkçı zihniyet, hastalıklı zihniyetiyle devam eden bir
yaklaşımla sürdürmeye devam etmektedir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) O resmi tam
göstersenize, o resmi tam gösterin, teröristbaşı var öbür
köşede, o resimde.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Şimdi, burada amacımız ve bizim muradımız şudur:
Bizler şunu iyi bilmeliyiz ki hepimiz, özellikle de Hükûmet ülkeyi
yönettiği için bu toplumun bu kaosundan ve bu savaş ikliminden
sorumludur. Bunun başka bir açıklaması da yoktur. Burada
günlerdir hepimize her türlü nefret suçu işliyorsunuz ama yapılan
bunca ağır insan hakları ihlallerinin de sorumlusu
olduğunuzu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. İşte, bu
nefret dili düşmanlık yaratmaktan başka hiçbir işe
yaramıyor. Toplum, Türkiye halkları bir bütün olarak
kaygılı, huzursuz ve gelecekle ilgili ciddi endişeleri var. Bu
endişeleri gidermek, toplum için toplumları bir arada, Fıratın
batısı ve doğusu arasında barış köprüsü kurmak,
çözüm ve müzakere sürecini başlatmak bu Parlamentonun görevidir.
Şunu da hatırlatmakta fayda görüyorum: Bu
Parlamento, bu ırkçı ve nefret suçunu işlemeye devam ederse -ki,
ediyor ne yazık ki maalesef- inanın, sokakta yaşanan en küçük
linçten, illerde il binalarımız da dâhil olmak üzere hepsinden
sorumludur.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Nefretimiz
teröristlere, sade vatandaşa nefretimiz olamaz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
Eğer bugün, insanlar yüreğini açıp gerçekten objektif ve
aklınca, eğer aklını kullanıp dinlemeyi becerirse, var
olan zekâsını buna harcarsa bu süreci hepimiz gerçekten yüzümüzün
akıyla geçiririz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Allahtan korkanlarla
bizim işimiz yok, bizim işimiz Allahtan korkmayanlarla, insanlardan
utanmayanlarla.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ancak
böyle oturduğunuz sırada, sadece öfke dili ve nefret diliyle
götürürseniz maalesef bu gemi batıyor, en başta da siz bu gemide
batacaksınız ve bu, sadece sizin geminiz değil, bu ülke sadece
sizin ülkeniz değil, bu ülke hepimizin ülkesidir. Biz, bu ülkede binlerce
yıldır yaşayan bir halkız ve halk olmanın
getirdiği taleplerimiz vardır. Bu talepleri de bu Parlamentoda
aklıselim, sağduyulu ve gerçekten birbirini anlamaya niyet ederek, o
muradı ederek oturup çözebiliriz. Ancak ısrarınız
savaş ve nefret dili
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Biz
kardeşlerimizi çok seviyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
nefret suçu işlemek gibi bir derdiniz varsa da tarih sizi buna mahkûm
edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ölen
her çocuğun, ölen her gencin, yaşamını yitiren her
insanın da bu konuda sorumluluğunuzda olduğunu tekrar
hatırlatmak isterim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Aklıselimle
davrananları çok seviyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, kısa bir açıklama
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Irkçı dil, öfke ve nefret dili, etnik temelli
bir kalkışma peşinde olan ve bunun için gayriinsani,
gayrimeşru yol ve yöntemleri kullanan terör örgütüdür.
Bu ülkede, Osmanlıdan cumhuriyete ve sonraki
dönemlere intikal eden, sosyolojik süreçle perçinleşen kardeşlik
hukukunun yanında olanların öncelikle bu etnik temelli terörist
kalkışma
Kendisini de toplumsal olarak beslemek için etnik
ırkçılığı ve düşmanlığı sürekli
buradaki atmosfere zehirli bir şekilde yaymaya çalışan bu terör
örgütüne karşı çıkması gerekir. Terör örgütüne, bu nefret
ve öfke diline, aynı zamanda elinde silahla bunu dilde
bırakmayıp fiiliyata taşıyan, durmaksızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) ...buna
karşı çıkmaksızın barış adına,
kardeşlik adına söyleyeceğimiz her söz sadece demagoji, sadece
karanlık birtakım amaçların aracı olarak kullanılan
politik, tabiri caizse, tırnak içinde edebiyat olarak kalır. O
yüzden, söylenen sözlerin toplumdaki gerçekliğine,
karşılığına, ne tür anlamları çağrıştırdığına,
yerinin ne olduğuna bakmak gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bir açıklama yapmak istiyorum bunun üzerinden. Benim sözlerimi
BAŞKAN Duyamıyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Söz hakkı istiyorum. Konuşmalarımda özellikle militarist bir
dil kullandığımı, cinsiyetçi bir dil
kullandığımı söyledi.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açayım Sayın
Yiğitalp.
Buyurunuz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sataşmadan söz istiyorum, kürsüden.
BAŞKAN Tam sataşma cümlesini söylerseniz
sataşmadan da verebilirim tabii ki.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Cinsiyetçi ve militarist bir dil kullandığımı söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yiğitalp.
Sataşma cümlenizi alamadım ilkin, o
nedenle yerinizden vereyim dedim.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bakın, çok yakın bir hafızamız var, olması gerekir,
hatırlatırım. Bu ülkenin Cumhurbaşkanının
Kadın mı kız mıdır bilmiyorum., Ya baş
vereceksiniz ya baş eğeceksiniz., Ezeceğiz., Ya herro ya
merro., Affedersin Ermeni. Alevilik, Sünnilik ve mezhepçilik üzerinden
söylenen yüzlerce kelimesini burada size okuyabilirim. Kadın
mıdır, kız mıdır? Yine, aynı şeyi
söylüyorum ve yaklaşım sadece erildir, yaklaşım sadece
militarizmdir. Eğer bugün bunların militarizm ve ırkçı bir dil
olmadığını söylüyorsanız bunu bana nasıl
açıklayacaksınız?
Bir emniyet, bir kolluk kuvveti gidip bir yerde
siyasi operasyon yapıyor ise bunu neden yazıyor? Bunu yazması
için neden buna ihtiyaç duyuyor? Bunu sormak isterim. Yine, aynı
şekilde, bu, bir buçuk yıl önce, bu fotoğrafı da kendim
çektim, bakın, bunu okumak istemiyorum. Bunu neden yazıyor ve bunu
yazdıktan sonra bu insanlar üzerinde hiçbir işlem yapıldı
mı? Yine bunu göstermek isterim, bir tuvaletin klozetidir, oranın il
eş başkanının resmini ve ismini oraya atmış
olması ırkçılık, savaş suçu değil midir? Nefret
suçu işleniyor. Burada istediğiniz kadar nefret suçu
olmadığını söyleyin, bu bir nefret suçudur. Üç dört
yıl önce Manisada bir Kürt işçiye Atatürk büstünün
öptürüldüğünü hepimiz iyi hatırlarız. Buna dair bu Mecliste
bizim dışımızda bir cümle kuran oldu mu veya bunu
engelleyecek bir şey oldu mu? Yine, iki gün önce Bursa İnegölde Kürt
işçilere oradaki insanların onların bulunduğu yere etnik
farklarından dolayı saldırı ve bir gerilim olduğunu
biliyor musunuz? Yine, iki yıl önce Eskişehirde aynı buna
benzer bir saldırı olduğunu biliyor muyuz? Bunların hepsi
kullanılan nefret dili ve nefret suçudur. Bunu her yerde, her platformda
tartışabiliriz, bunu bilimsel platformda da tartışabiliriz,
siyasi platformda da tartışabiliriz; pratik sonuçları bunun
başka bir açıklaması olmadığını gösteriyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kayıtlara
geçmesi için sadece şu kadarını söyleyeyim: 1984ten beri
kanlı bir terör örgütünün ortaya çıkarttığı son derece
vahşi tabloları her gün yaşayan bir halkız. Bunların,
bu etnik temelli kalkışma dolayısıyla insanların
kafalarında çok çeşitli karışıklıklar
yaratması normaldir. Sosyolojik süreçler, bu ülkede insanların
kökenlerinden bağımsız olarak cumhuriyetin ortak
vatandaşları olmaları yolunda bir mecrada bu insanları
birbirlerine yaklaştırırken etnik temelli bir kalkışma
yine sosyolojik düzeyde insanları birbirinden ayırır.
Yaşanan çok çeşitli örneklerden bahsetti hanımefendi, başka
örnekler de söylenebilir, tersine örnekler de söylenebilir. Aslolan, burada bu
etnik temelli terörist kalkışmaya karşı çıkmaktır
ve bu ülkenin kardeşliğini barış içerisinde demokratik
zeminlerde sağlayacak tarzda bir akıl, fikir, dil ve eylemle
davranmaktır. Benim söyleyeceğim budur.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ben de kayıtlara geçmesi açısından birkaç cümle söylemek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şimdi, bu ülkenin kırk yıldır süren bir
çatışmalı zemini var ve bir Kürt sorunu var. Şimdi
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanın,
Başbakanken de bir Kürt sorunu olduğuna dair kendisinin
kullanmış olduğu bir cümlesi vardır ve bundan sonrasında
hiçbir yasal, anayasal bir sistem ve bir uygulama getirmediği gibi, sadece
o an seçimin getirmiş olduğu bir talep üzerinden, belki de bir seçim
çalışması üzerinden götüren ve ondan sonra da hiçbir şey
yapılmayan bir süreçten geçtik.
Eğer, bugün Kürtler kendi dili üzerinden
kamusal hizmet alıyorsa, eğer ana dilde eğitim alabiliyorsa ve
bunlar üzerinden bir yasal güvence var ise, kesinlikle haklıdır, ama
bunların hiçbiri uygulanmadığı için süreç
çatışmalı bir sürece dönüşmüştür ve bunun tek antidotu
da tek çözümü de demokratikleşmeden geçer ve bu demokratikleşme
hepimiz için en iyisi olabilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Terörün hiçbir
meşruiyeti olmaz, burada teröre mazeret üretmeyelim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ya, terörden bahsediyor, terör sanki havadan gelmiş bir
şey gibi!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Terörden bahsetmedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Değerlendirme yaparken dikkatli bir dil kullanalım, Bunlar
olmadığı için terör oluyor. tarzda bir okuma biçimi
yanlıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Öyle bir şey değil yani!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şu
konuyu bilginize sunmak istiyorum: Şimdi, kürsüye çıkan
konuşmacılar muhalefet partilerine mensup iseler, doğal olarak
iktidar politikalarını, Hükûmet politikalarını
eleştiriyorlar. Bütçe konuşmalarının mahiyeti icabı,
bu eleştirilere cevap vermesi gereken, asıl olarak Hükûmettir.
Biraz önce, Sayın Yiğitalp
konuşmasında, eleştirilerini siz öznesini kullanmak suretiyle
yaptı. Evet, siz deyince, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
buradan bir sataşma gerekçesi çıkarması mümkündür, ama esas olan
-söylediğim gibi- doğru olan, sayın bakanların bu
eleştirilere cevap vermesidir. Yoksa, sayın bakanların görev
alanına girilmiş olur ki bunu sayın bakanların arzu
edeceğini tahmin etmiyorum.
Evet, bu tartışmayı burada
sonlandırmış olalım, tartışma değil daha
doğrusu, medeni bir şekilde bir görüşme gerçekleşti.
Sayın Özel söz istiyor.
Buyurunuz Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, devletin hukuk ve
demokrasiden ayrılmaması gerektiğine ve Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Ne kadar canımız yanarsa
yansın, ne kadar hırslanırsak hırslanalım, devlet
dediğimiz yapının ağzına alacağı laf
intikam değil, ayrılmaması gereken şey hukuk ve
demokrasidir. Devlet, hukuktan ve demokrasiden ayrılmadığı
sürece devlet olarak kalır. Bir siyasi partinin il binasında, elbette
usulüne uygun, hukuka uygun bir şekilde arama yapılabilir. Ama o il
binasındaki biraz önce bahse konu yazılamalar devlete olan güveni
sarsar ve demokratik siyaset alanı dışında başka bir
alanı tarif eder ki bu doğru olmaz. Bunu hangi parti için olursa
olsun kabul etmek kesinlikle mümkün değildir ama bir diğer yandan da,
Halkların Demokratik Partisinden sayın hatip kürsüdeki
konuşması sırasında, seçim bölgem olan Manisanın da
ismini vererek geçtiğimiz yıl böyle bir olayın Manisada
yaşandığını söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel, tamamlayınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben emindim olmadığına
ama hafızama güvenmeyerek İnternete başvurdum, bir başka
il ama buralarda zaten -ben o ilin adını söylemeyeceğim-
doğru olan bu illerin isimlerini hukukla bağdaşmayacak
birtakım muamelelerle birlikte anmak değildir. Türkiye seksen bir
iliyle bir bütündür. Yanlışlıkların tamamı şahsi,
suçların tamamı şahsidir; illerle, kurumlarla, kuruluşlarla
da bağdaştırmamak gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, madde
60a göre
BAŞKAN Sayın Usta, buyurunuz.
12.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Türkiyede Kürt
sorunu değil terör sorunu olduğuna ve
ayrıştırıcı dilden kaçınmak gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, az önceki tartışmalarla ilgili
olarak, bir defa, Kürt sorunu diye bir şeyi asla kabul etmiyoruz.
Türkiyede Kürt sorunu yoktur, olsa olsa bir terör sorunu vardır. Kürtler
bizim kardeşimizdir, Türk-Kürt kardeştir. Bunu bölmek, parçalamak,
ayrıştırıcı dil kullanmak kesinlikle bu ülke açısından
son derece yanlış ve son derece tehlikelidir.
Orada Kürt sorunu olmadığı gibi bir
istismar sorunu var esasında işin bir diğer yönüyle de yani
terör sorunu var, bir de istismar var. Bölgemize devlet aslında bir sürü
yatırım yapmasına rağmen veya bir sürü para transfer
etmesine rağmen bir kalkınma sorununun olduğu da malumdur. Bu
kalkınmamışlık veya gelir farklılığı
sorunundan ortaya çıkarak bunu bir Kürt sorununa doğru götürmek,
terör sorununu başka isimler altında adlandırmak son derece
yanlış olur. Bu ayrıştırıcı dilden
kesinlikle kaçınmak lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben de İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
şimdi, aynı bağlamdaysa her gruptan arkadaşlar konuştu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Yiğitalp şahsı adına aldı Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, o zaman grup adına size söz
veriyorum.
Buyurunuz.
13.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Kürt meselesinin bu ülkenin yüz
yıllık toplumsal kanayan yarası olduğuna ve bunun HDPnin
meselesi veya herhangi bir siyasi partinin ipoteğinde bir mesele
olmadığına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu ülkenin yüz
yıllık bir toplumsal kanayan yarası olarak Kürt meselesi
vardır ve bu mesele de HDPnin meselesi değildir, herhangi bir siyasi
partinin ipoteğinde olan bir mesele de değildir. Bu konuda, gerek
akademik gerek siyasal gerekse toplumsal süreçlerde çok farklı
düşünen aydınlar, yazarlar, çizerler, akademisyenler bunun üzerine
ciddi kafa yormuşlar, kitaplar, ciltler yazmışlar ve bu mesele
çözülmediği sürece, bu ülkenin hiçbir bileşeni olarak hiçbirimizin
gün yüzü görmeyeceği ve hiçbirimizin arzulamadığı bu
şiddet eylemlerini sonlandıramayacağımız gün gibi
ortadadır.
Sayın Bostancı demokratik siyasetten söz
etti. Sadece şu örneği vereyim: Bu ülkenin kamu güvenliğine
dönük eğer bir mücadele yürütülecekse bu devletin ve Hükûmetin
hakkıdır. Ancak, bakın, bir örnek üzerinden söyleyeyim: Terörle
mücadele adı altında bir siyasi partinin bütün organları, Meclis
grubu hedeflenirse buradan başka bir şey çıkar. Son bir buçuk
yılda 7.340 il, ilçe ve genel merkez yöneticimiz, belediye
başkanımız, milletvekilimiz gözaltına alınmış,
2.350si tutuklanmıştır. En yüksek oy alan iktidar partisine
böyle bir operasyon yapılsa siyaset yapamaz hâle gelirdi.
Bu anlamda, biz meseleyi doğru
tanımlamadığımız müddetçe bu ülkede hiçbirimizin çok
aydınlık gelecekler için siyaset üretebilme
şansımızın olmayacağını düşünüyorum. Bu
ülkenin bir Kürt meselesi vardır, yüz yıllık bir geçmişe
sahiptir ve bu mesele herhangi bir siyasi partinin de ipoteğinde
değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, ben de yerimden söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, peki, buyurunuz, bir
dakika da size söz veriyorum.
14.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün,
gündemin Kürt sorunu değil 3 Bakanlığın bütçesi
olduğuna ilişkin açıklaması
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, şimdi, bugünkü
toplantımızın konusu bakanlıkların bütçeleri, Kürt
sorunu değil. Lütfen gündeme gelmelerini söylerseniz çok memnun olurum.
Yani, bugünkü konumuz Kürt sorunu değil, 3 Bakanlığın
bütçesini konuşuyoruz. Arkadaşlarımız lütfen gündemin
içinde kalsınlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakan, laf atıldığı için cevap
verildi.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sana mı
soracağız!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Evet, evet, konuya gelin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Bakan, bu
ülkenin bütün sorunlarını burada konuşmalıyız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye, efendim, lütfen
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Lütfen konuya gelin.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen efendim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Toplumun sağlıksızlığını mı
söyleyelim?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, açıklama yapacağım.
Bütçeler, hükûmet programlarının uygulama
aracıdır. Yani, bütün hükûmet politikaları bütçelerle uygulamaya
geçirilir. Dolayısıyla, bütçe görüşmelerinde bütün hükûmet
politikaları konuşulur. Sayın milletvekilleri bunları uygun
bakanlıkların bütçesinde konuşabileceği gibi, bir
başka bakanlık bütçesinde de konuşabilir.
Tartışmanın başlangıcının nereden
çıktığını hepimiz gördük. Bir sayın
konuşmacı bütçeyle ilgili konuşurken vermiş olduğu
örnekler nedeniyle konu buralara geldi. Dolayısıyla, görüşmeler
bütçe dışında değildir, hepsi bütçe içerisindedir.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, söz sırası İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanda.
Sayın Doğan, süreniz on dakikadır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
Beşiktaşta yapılan katliamı şiddetle
kınıyorum. Halkımıza başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifa diliyorum.
7 Haziran sonrası Hükûmetin yürüttüğü
politikalar nedeniyle yeniden gündemimize giren çatışma ortamı,
Meclis iradesine yapılmış siyasi darbe,
dokunulmazlıkların kaldırılması, dış
siyaseti okuyamama, 15 Temmuz darbe girişimi ve seçilmişlere yönelik
operasyonlar ne yazık ki bütçe konuşmamın ve
değerlendirmemin önüne geçmektedir.
Bugün ülkemizin yaşadığı süreç,
yakın tarihimizde siyasetin üretim anlamında en kısır ve
Hükûmetin uygulamaları nedeniyle de Hükûmetin cinnet hâli olarak tarihe
geçecektir. Seçilmişlere karşı geliştirilen kayyum,
dokunulmazlıkların kaldırılması ülke
barışına, demokrasiye ve geleceğimize vurulmuş çok
büyük bir darbedir. Toplumsal değeri olan, toplum geleceğini
inşa etmek üzere ortaya konulan yeni paradigmanın sahibi
Halkların Demokratik Partisinin Eş Genel Başkanları ve
milletvekillerinin tutuklanması hiçbir demokrasinin kabul edebileceği
bir boyut değildir. Bu durumdan acilen çıkmamız gerekmektedir.
Kürt meselesini çözmeyen, Alevi toplumunun
sorunlarını çözmeyen bir ülkenin geleceği olmaz. Birlikte
yaşamak zorundayız değerli milletvekilleri, sorunları da
birlikte çözmeliyiz. Eşit yurttaşlık ekseninde çözülemeyecek
hiçbir sorun yoktur. Biz her türlü hukuksuzluğa rağmen,
sorunlarımızı, iç hukuk temelinde, birlikte
yaşadığımız halklar ve inançlarla çözmek istiyoruz.
Kadim bağları yeni süreçleri geliştirerek
hazırlamalıyız.
Alevi toplumunun inancı ve öğretisinin
ibadethanesi olan cemevlerinin yasal bir düzleme alınması artık
kaçınılmaz bir durumdur. Hukuki statüleri diğer inanç merkezleri
gibi belirgin olmalıdır. Alevi çocuklarına zorunlu din dersi
vermekten vazgeçilmesi gerekmektedir. Yeni asimilasyon araçlarının
devreye alınmasından vazgeçilmesi gerekmektedir. Alevi gençlerinin
kamuda görev almalarını engellememeniz gerekmektedir.
Size sormak istiyorum değerli milletvekilleri,
aslında bu soruyu sorarken de üzüldüğümü ifade etmek isterim.
Gerçekten, bu soruyu bu Meclise sormamam gerekirdi ama toplumsal olarak nerede
olduğumuza ilişkin bazı verileri elde etmek için bu soruyu
soruyorum ama üzgün olduğumu da ifade etmek istiyorum.
Bakın, 919 kaymakamdan 1 Alevi kaymakam yok,
iddia ediyorum. 81 vilayette bir vali yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama bakan var!
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, bunları sorarken inanın üzülüyorum
çünkü işin nereye geldiğine ilişkin, işin boyutuna
ilişkin, kamu idarelerinin nasıl yönetildiğine ilişkin
-hatta bazı bakanlıklara, Sağlık Bakanlığına
ilişkin de bazı verileri veririm ama burada gereksiz bazı
tartışmalara da girmek istemiyorum- işin vahametine ilişkin
örneklerdi.
Değerli milletvekilleri, yine bir konuya daha
işaret etmek istiyorum. CNN Türkün Ankara temsilcisi bir hanımefendi
partimizin katliama ilişkin açıklamasını bildiği hâlde
partimizi hedef gösteriyor ama aynı hanımefendi kendi televizyonlarındaki
bir programda eski bir belediye başkanının ifadesini size okumak
istiyorum arkadaşlar. Veli Bey de duysun, kendi belediye
başkanı, diyor ki bu eski belediye başkanı: Türkiyede
Aleviler öldürülse de yakılsa da sineye çekiyor, bu bizim için bir
avantajdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
bunları yanlış anlamışsın herhâlde.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - Ya, belediye
başkanı, sen ne yapmak istiyorsun? Alevileri nasıl
itibarsızlaştırabilirsin? Aleviler hayatın tüm mücadele
alanlarında, demokratik alanlarda mücadele vermektedir. Bu senin haddini
aşar ve bu hadsizliğin de bedelini -hukuk mahkemelerine
başvurduk, hukuki süreçleri başlattı- bunun bedelini hukuk
muhakemeleri ölçüsünde verecekler.
Değerli milletvekilleri, yeni anayasa
çalışmaları yukarıda anlatmaya
çalıştığım sorunlarla ilgili olarak hiçbir
gelişmeye olanak vermemektedir. Başkanlık ya da
Cumhurbaşkanlığı sistemi bu ülkede hiçbir sorunun çözümü
için altyapı oluşturamayacaktır, var olan demokrasi
deneyimlerinin ve kazanımlarının heba edilmesinden başka da
bir anlam ifade etmemektedir.
AK PARTİ Hükûmetinin uyguladığı
rant odaklı inşaat ve emlak politikalarının iflas
etmesinin, doların önlenemez yükselişinin sanayi üretiminin ekonomi
içindeki ağırlığının azalmasına ve katma
değerinin düşmesine neden olduğunu biliyorsunuz. Türkiye sanayisinin
ithalata bağımlılığı artmakta ve
bağımlılık ekonomisinin kan kaybetmesine yol
açtığını da biliyorsunuz. Ekonomimiz büyüyor. diyorlar,
gerçekte durum böyle midir? Son açıklanan rakamı da yine iyi
biliyorsunuz.
Ülkemiz kalkınıyor mu sayın
milletvekilleri? Ekonomik kalkınma ile ekonomik büyümeyi birbirinden
ayıran en temel özellik nicel ve nitel büyüklüklerle ilgili
olmasıdır. Diğer bir deyişle, ekonomik büyüme rakamsal bir
büyümeye tekabül ederken ekonomik kalkınmayı adil gelir
dağılımı, okuma-yazma oranları, altyapı
hizmetleri, hasta başına düşen doktor ve öğrenci
başına düşen öğretmen sayısı belirlemektedir.
Ülkemizde yaşanan hak ihlallerinin, basın
özgürlüğünün, sağlık ve eğitim sisteminin ne durumda
olduğunu da görüyoruz.
Tüm bu bilgiler ışığında
ekonomimizi ve sanayimizi gelin birlikte yeniden değerlendirelim,
öncelikle imalat sanayisine bakalım. Toplam ithalatın yüzde 80ini
imalat sanayisi oluşturmakta. Katma değeri bu kadar düşük,
yatırım malına bağımlı bir sanayimiz var. Üstelik
dolar bu kadar yükselmişken, ithal girdilerin maliyeti artmaktayken
sanayimizin küresel pazarda rekabet etmesini nasıl bekleyebiliriz?
Ekonomiyi durgunlaştıran ve belirsizlik ortamı yaratan bir
başka neden de piyasalarımızdaki nakit
sıkışıklığıdır. Ekonomideki ve sanayideki
durgunluğu, yüksek teknolojili katma değeri yüksek ürünleri ihraç
ederek aşabiliriz. Bunun için de AR-GE çalışmalarına önem
vermemiz gerekmektedir. Dönüp hemen AR-GE çalışmaları için
ayrılan bütçeye bakıyoruz. Türkiye ekonomisinin yüzde 1ine tekabül
ediyor. Bu rakamlar, Avrupa Birliğinin genel ortalamasının
yarısından daha azına denk düşmektedir. AKP Hükûmetinin
2023 hedefine baktığımızda bu rakamın yüzde 3
olduğunu görüyoruz. Peki, gerçekçi bir hedef midir? Peki, yeterli bir
hedef midir? Gelin, o zaman yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi ve üretim
ihracatındaki paylarına birlikte bakalım. Yüksek teknolojili
ürünlerin imalat sanayi ihracatının içindeki payı yüzde 3,7;
ithalat içindeki payı yüzde 16,1dir. Rakamlar ortada. Bu mudur sanayi
reformu? Sanayimizi geliştirmekten bahsediyoruz. Motoru, makine
parçalarını, yazılımı ithal ederken nasıl yüksek
teknoloji ürünü geliştireceğiz ve bunu nasıl ihraç
edeceğiz? AR-GE konusunda çarpıcı bir rakam vereyim.
Yalnızca geçen senenin rakamlarından bahsedersek AR-GE konusunda
Toyota 10 milyar dolar, G20 ülkesi Türkiye ise 8 milyar dolar harcama
yapmıştır. AR-GEye bir otomobil şirketinden daha az kaynak
ayırdığımız ortadadır. Dünya ekonomilerinde bir
ülkenin sanayisinin gücünü belirleyen şey imalata dayalı ihracattır.
Değerli milletvekilleri, sanayide
sorunlarımız bunlarla bitiyor mu peki? İhracat rakamlarına
baktığımızda Türkiye İstatistik Kurumunun eylül
ayında açıkladığı rakamlara göre sanayi üretiminin
yüzde 3,1; ağustos verilerine göre de 3,8 azaldığını
görüyoruz. Geçmiş döneme göre ekim ayı ihracatımız 11,7
milyar dolar gerilemiştir. Peki, istihdam? İstihdam da gerileme
trendine uymuş görünüyor. Temmuz 2016 rakamları ile geçen senenin
rakamlarını karşılaştırdığımızda,
sanayi istihdamında geçen seneye göre işsiz kalmış 80 bin
insanımız var. Resmî rakamlara göre işsiz sayısı 3,5
milyona yaklaşmış vaziyettedir. İmalatın ve az olan
ihracatın ithalata bağımlı olması demek halkımızın
emeğinin ucuza getirilmesi demektir. AK PARTİ Hükûmeti, bu ülkenin
iş gücünü sermayenin sömürüsüne terk etmiştir.
Değerli milletvekilleri, organize sanayi
bölgeleri için de durum farklı değil. 294 organize sanayi bölgemiz
var ama iş yapma seviyesi ve doluluk oranları istenilen seviyelerde
maalesef değiller. Mesela İzmirde 13 tane organize sanayi bölgesi
bulunmakta. Tam kapasite çalışıyorlar mı? Hayır.
Üstelik organize sanayi bölgelerinin kurulması için belirlenen alanlar
rant kapısına dönüştürülmüştür. Nereye, hangi amaçla ve
hangi program neticesinde yapılacağı konusunda meslek
odalarının görüşleri alınmamıştır.
AK PARTİ Hükûmetinin dillerinden
düşürmediği ekonomik istikrar artık sadece bir söylem olarak
ortada durmaktadır. Artık ne yerli yatırımcı ne de
yabancı yatırımcılar Türkiyeyi güvenilir bir alan olarak
görmemektedirler. Yabancı yatırımcılar hızla ülkeyi
terk etmekte, yerli yatırımcılar ise günü kurtarma gayreti
içerisine girmişlerdir, işsizlik rakamları da bunu doğrular
niteliktedir.
Değerli milletvekilleri, yine
Bakanlığa bağlı hizmet binası amacıyla özellikle
şeyi belirtmek isterim.
Son olarak Bilim ve Sanayi
Bakanlığının KOSGEB ve Sayıştay raporları
hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Ölçü ve tartı
aletlerinin yerinde muayenesinde elde edilen paraların bütçeye gelir
kaydedilmeden özel bir hesapta toplanıp harcanması konusu nedir, bunu
soruyorum. Nereye harcandı bu paralar, açıklanmalıdır.
Yine Bakanlığa hizmet binası
amacıyla tahsisli taşınmazın özel hukuk tüzel
kişiliğini haiz bir kooperatifin kullanımına
bırakılarak kooperatif tarafından misafirhane olarak işletilmesi
ve misafirhanenin giderinin genel bütçeden karşılanması durumu
var, bunun da incelenmesi gerekmektedir. Bunun adı devletin
kurumlarını yağmalamaktır.
KOSGEBde de durum farklı değil.
KOBİleri desteklediğinizi söylüyorsunuz ama bakın
Sayıştay raporu ne diyor: KOBİ bilgi ve beyannamelerinin
güncelliğinin araştırılmasında proje
başvuruları kabul edilmekte, proje amaçlarına
ulaşılmasına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - ...rağmen
projenin kurulca başarılı kabul edilmesi. ifadesi
bulunmaktadır. Kim bilir hangi projelere ne destek verildi, bilmiyoruz.
Yine bir son cümle Sayın Başkan.
Yine Sayıştay denetiminde KOSGEB
Başkanlığı tarafından 78 adet kadronun ilana
verilmeden açıktan atama yapıldığı
belirtilmiştir.
Yeni KOSGEBin organizasyon yapısı
içerisinde 10 adet daire başkanlığının
bulunmasına rağmen 12 daire başkanının
görevlendirilmesini Sayın Bakanın burada açıklaması
lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Müslüm Doğan yapmış olduğu
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin bir belediye
başkanının, burada olmayan bir kişinin ama partimize
geçmiş dönemlerde belediye başkanlığı
yapmış, aidiyeti olan bir kişinin hem ismini kürsüde anıp daha
sonra Sayın Genel Başkan Yardımcımızın da ismini
anıp onunla da irtibatlandırarak ve kendisi hakkında da bir
hadsizlik yaptığını ifade ederek grubumuza bir
sataşmada bulunmuştur.
Uygun görürseniz Sayın Veli Ağbaba cevap
verecek.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ağbaba, süreniz iki dakikadır.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın konuşmacı, tabii, biraz önce,
dün akşam bir televizyon programında belediye başkanımızın,
eski belediye başkanının söylemiş olduğu sözleri biraz
da saptırarak bir sataşmada bulundu bize. Aslında, orada,
sayın başkan dün akşam bununla ilgili bir özür de yayınladı,
bir açıklama da yaptı. Oradaki işin özü, Türkiyedeki, Orta
Doğudaki her türlü mezhep savaşlarına rağmen, her türlü
kirli savaşlara rağmen burada bulunan Alevilerin her zaman
barışa, demokrasiye, özgürlüğe sahip
çıktığını, İncinsen de incitme. dediğini,
Alevilerin Türkiye için bir şans olduğunu, hiçbir zaman şiddete
başvurmayacağını, Alevilerin hiçbirisinin katliam
yapmadığını, her türlü dışlanmaya rağmen
cumhuriyete bağlılıklarını
değiştirmediklerini, her zaman zalime karşı mazlumun
yanında yer aldıklarını, her zaman nefrete karşı
hoşgörünün, savaşa karşı barışın
yanında yer aldıklarını ifade etti. Aslında, bunun
yanlış anlaşılmasında, biraz da çeşitli
organlarda sayın konuşmacı gibi art niyetli
arkadaşlarımızın olduğunu düşünüyoruz.
Tabii, burada HDPnin geçmiş dönemdeki
hastalıklarına da vurgu yapmak istiyorum. HDP, geçtiğimiz
dönemde AKPyle ortaklık yaparken, örneğin Uludere
katliamını konuşurken dört dakika elli saniye Dersimi
konuşurdu, on saniye lütfen Uludereyi konuşurdu. Yine,
geçtiğimiz dönemde eğer özel yetkili mahkemeleri eleştirecekse
dört dakika elli saniye istiklal mahkemelerini eleştirir, on saniye lütfen
özel yetkili mahkemeleri eleştirirdi.
Sayın Bakana söyleyeceğim, eski Bakana
söyleyeceğim laf şu: 63üncü Cumhuriyet Hükûmetinde
Bakandınız, Başbakanınızın kim olduğunu
hatırlıyor musunuz, bilmiyorum. Bu konuda sizi biraz vicdana ve bu
konuda biraz vicdanlı olmaya davet ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin
her bireyi her zaman bu konuda mezhepçiliğe karşı
çıkmış, her zaman eşit yurttaşlık temelinde
savunmuştur.
Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Doğan
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Veli Ağbaba benim konuyu
saptırdığımı, konuyu düzleminden çıkararak kötü niyetli
olduğum hususunu da belirtmiştir.
BAŞKAN Kötü niyetli kelimesini
kullanmadı. Kullandı mı?
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) O anlama gelen
efendim, saptırma ve art niyet
BAŞKAN Peki, buyurunuz Sayın Doğan.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
Süreniz iki dakikadır.
9.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eski bir belediye
başkanının Alevilere ilişkin bu konuyu gündeme getirmesini,
herhangi bir parti gözetmeksizin gündeme getirmemin temel hususu, ülke
barışına verdiğim önemdir. Yani, bu, Aleviler, zaten inanç
ve öğretileri itibarıyla maalesef doksan yıldır yok
sayılmakta, inançları ve öğretilerine ilişkin
TUFAN KÖSE (Çorum) Daha evvel daha mı
iyilerdi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ortaklık
yaptınız, bakanlık yaptınız; çözseydiniz ya!
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla)
İnançlarını ileri kuşaklara aktarmasında engeller söz
konusu. Bunu aşma çabamızdır. Esas olarak, Alevi inancı ve
öğretisinin özgün hâlini ileri kuşaklara aktarma çabası
içerisinde olduğumu size belirtmek isterim. Tüm inançlara burada
saygımız var ama Alevi inancı ve öğretisinin kurumları
olan cemevinin de diğer inanç kurumlarının hukuk düzlemindeki
yeriyle aynı statüde olmasını isteyen bir toplumun
insanlarıyız.
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, doksan yıl önce
çok mu iyilerdi, doksan yıl önce?
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Elbette ki
konuşmayı değerlendirdiğimizde, sayın belediye
başkanı iyi niyetli veya kötü niyetli fakat bu kadar birikim sahibi
bir insanın bunu gündeme getirmesini çok anlamlı
bulmadığımızı, doğru
bulmadığımızı
VELİ AĞBABA (Malatya) Buradan politika
yapmak da doğru değil, bunu keşke
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla)
bir kardeşlik
iklimine ihtiyaç olduğunu, Alevilerin en çok da barışa ihtiyaç
hisseden, en çok ihtiyaç duyan bir toplum yapısı içerisinde yer
aldığını burada belirtmek isterim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
bakanlık yaptınız ya, yapsaydınız ya bunları.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Tekrar
saygılarımı sunarım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bakanlık
yaptınız, yapsaydınız ya bunları! CHPyi
eleştireceğinize biraz AKPyi eleştirin!
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Bakanlık
yaptığımızda arkadaşlar, anayasal bir gereklilik
üzerine yaptığımız bakanlığı burada
abartmamak gerekir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz eski
ortaklarınızı eleştirin! Eski ortaklarınızı
eleştirin!
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Bunda, anayasal bir
gereklilik üzerine Hükûmette yer almamızın da haksız bir
şekilde eleştirisi vardır.
Tekrar arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
TUFAN KÖSE (Çorum) Doksan yıl önce çok mu
iyilerdi, doksan yıl önce Sayın Doğan?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
Sayın hatip bütünüyle grubumuza
BAŞKAN Sayın Hatip derken Sayın
Doğan mı?
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır hayır.
Sayın Ağbaba, HDPnin
hastalıklı yaklaşımı diyerek grubumuza sataşmada
bulundu, İç Tüzük 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
10.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Ağbaba eski bir belediye
başkanını savunmak adına partimize saldırıyor ama
saldırırken de gerçekliği olmayan, tümüyle spekülatif söylemler
üzerinden saldırıyor. Bakın, sadece son iki yıl, son üç
yıl, son beş yıl değil, bizden önce, geleneğini
devraldığımız ve bugün kapatılmış bütün
partilerin tarihiyle birlikte söylüyorum: Biz, iktidar, muhalefet, bu sorunun
bileşeni, muhatabı olan herkesle diyalog yoluyla, görüşme
yoluyla, bu yüz yıllık toplumsal yaranın kapanmasına hizmet
edebilecek her türlü görüşmeyi evla görürüz, bunu bizim parti
politikalarımızdan da öncelikli görürüz. Ama sizin parti
yönetiminizin -bakın, partinizi söylemiyorum- ve yönetim
anlayışınızın şu boyutunu sorgulamanızı
isterim: HDP veya önceki partiler, iktidarlarla, hükûmetlerle görüşürken
görüştüğü süreler içerisinde bu ülkede bir şey
sağlanmış; akan kan durmuş, gençlerin ölümü durmuş ve
bunların ilanihaye bitmesini hedeflemiştir. Biz görüşürken
bunlar sağlanmış, peki, sizin iyi ilişkiler
sağladığınız dönemlerin hep darbelere ve hep akan
kanın arttığı döneme denk gelmesi sizce bir tesadüf müdür?
TUFAN KÖSE (Çorum) Ya, o dönemde akmayan kan,
altı ayda üç katı, beş katı arttı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizim hiç yok, hiç
yok; biz her zaman demokrasiye sahip çıkmışızdır.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Hangi demokrasiye?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bizim hiç yok.
diyorsunuz, Sarayda yaptığınız görüşmeler,
Yenikapı ruhu
Bunları boylu boyunca uzatabiliriz.
TUFAN KÖSE (Çorum) Yani, siz AKPyle
uzlaşınca iyi mi oldu?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Biz görüşürken, akan
kan dursun, ölümler dursun ve bu işler nihayetlensin diye görüşürüz,
bugün olsa yine görüşürüz
TUFAN KÖSE (Çorum) Durdu mu?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yıllardır bunu
savunuruz, bu ilkeli duruşumuzdan en ufak bir taviz de vermeyiz.
TUFAN KÖSE (Çorum) Çirkin pazarlık diyelim
ona ilkesiz pazarlık.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ama, sizin
görüştüğünüz ve iyi niyet ilişkileri geliştirdiğiniz
her dönem, şiddetin arttığı, kanın
aktığı dönemdir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel
Sayın Mehmet Ali Aslan, sizi kürsüye davet
edeceğim ama büyük bir engellemeyle karşı
karşıyayız, görüyorsunuz.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman)
Şansımıza
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
HDP Grubu adına gruplarına sataşıldığı
iddiasıyla söz hakkını kullanan Sayın Hatip Ahmet Bey,
yapmış olduğu konuşmada doğrudan Cumhuriyet Halk
Partisinin kurumsal kimliğini hedef alan ve CHPnin iktidar partisiyle
görüşmeler yaptığı dönemlerin ülke açısından kötü
dönemler olduğunu
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekrar Veli Ağbaba cevap
verecek.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
Süreniz iki dakikadır.
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bizim tabii, muhalefete muhalefet etme gibi bir
anlayışımız yok ancak on dört yıllık AKP
iktidarı varken Cumhuriyet Halk Partisine laf söylenmesine de biraz
şaşırıyorum, geçmişteki ortaklığa da biraz
bağlıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, birkaç
örnek vereceğim, siz de dikkatle dinleyin. Cumhurbaşkanı
seçildiği zaman Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda tavır gösterdi,
Recep Tayyip Erdoğanı ayakta alkışlayan grup sizdiniz, biz
değildik. Yine o dönemki Başbakan, Geziye darbe derken sizin
vekilleriniz ve sizin başkanlarınız kalkıp Geziyi darbe
olarak ifade ettiler. Diyarbakırda Başbakanı nasıl
karşıladığınızı bizler unutmadık.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ayıp bir
şey! Bu ülkenin Başbakanı.
VELİ AĞBABA (Devamla) Yine,
Cumhurbaşkanlığının devir teslim töreninde Abdullah
Gülün Recep Tayyip Erdoğana Cumhurbaşkanlığını
teslim ettiğinde Cumhurbaşkanlığı Köşkünde hangi
HDP milletvekillerinin Recep Tayyip Erdoğanla kocaman
kucaklaştığını biz hatırlıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Belki siz de
utanırsınız, hatırlamak istemezsiniz ama biz o HDP
milletvekillerinin Recep Tayyip Erdoğanla, AKPli politikacılarla
nasıl kucaklaştığını unutmadık
arkadaşlar.
Bakın, sayın konuşmacı diyor ki:
Saraya gittiğinizde siz vardınız, biz yoktuk.
AHMET YILDIRIM (Muş) Böyle bir şey
demedim ben, bunları nereden çıkarıyorsun? Yalan bu, bunu
nereden çıkarıyorsun?
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın,
Dolmabahçe Sarayında siz konuştunuz, beraberdiniz el ele, kol kola,
Başbakanlıkta el ele, kol kola görüşmeler yürüttünüz, MİT
binalarında görüşmeler yürüttünüz, AKP ile HDP birçok yerde, birçok
mekânda beraberdi
HAMZA DAĞ (İzmir) AK PARTİ,
Türkiyeyi yöneten parti.
VELİ AĞBABA (Devamla)
biz nerede
olduğunuzu sormadık ama biz Sarayda niye HDP yok? diye söyledik, 4
partinin imzası var. diye söyledik.
Size bir iki laf söyleyeyim. Bakın, belki
geçmiş dönemi bilmezsiniz ama AKP ile HDP Grubu kol kola, ele ele
yürüdüler, bize o zaman Barış istemiyor. diyen iki grup, şimdi
bizi demokrasiyi bilmemekle suçluyor, geçmişinizi de hem AKP Grubuna hem
HDP Grubuna şiddetle size hatırlatırım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
ALİM TUNÇ (Uşak) Daha geçmişe git,
ortaktınız zaten.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım...
HAMZA DAĞ (İzmir) 1991e git sen
istersen
Bir de konuşmayı öğrenmiş olsan var ya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri bir saniye
efendim, bir saniye
Sayın Yıldırım...
AHMET YILDIRIM (Muş) Sadece kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tümüyle polemikler
üzerine kurgulu bir yapısının ve mizacının
olduğunu biliyoruz beyefendinin. Ancak ispatlayamayacağı
mesnetsiz iddialar kullanıyor. Çıksın bizim partimizden birinin Geziye
darbe dediğini ispatlayamaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Evet, tarih tarih
söylerim. Tarih tarih söylerim, Sayın Ahmet Türkü söylerim, Sayın
Sırrı Sakıkı söylerim
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir müsaade edin, bir
müsaade edin
BAŞKAN Sayın Ağbaba, bir saniye
efendim, bir saniye
Siz devam edin Sayın Yıldırım,
tutanaklara geçiyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ancak biz tekrar
söylüyoruz, bu ülkede silahın ve şiddetin hak arama yöntemi
dışına çıkarılması için herkesle, Parlamentoda
iktidar-muhalefet herkesle diyalog yürütmeyi parti politikalarımızdan
önde görürüz, bunları yaptığımıza pişman
değiliz çünkü bu görüşmeleri yapma amacımız bellidir, o
görüşmelerin bugün arkasında duran tek siyasi partiyiz diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sataşmasız bir noktaya getirdik gibi
Sayın Bostancı, eminim siz bunu noktalayacaksınız burada.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Ağbaba konuşurken On dört
yıldır AK PARTİ iktidarı var. dedi niye birbirimizle
uğraşıyoruz, ortak uğraşmamız gereken adres belli
anlamında bir zeytin dalı uzattı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yok, beraberdiniz
diyorum Sayın Bostancı, canciğerdiniz yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) On dört
yıldan bu yana ülkeyi yöneten ve yönetme hakkını meşru bir
şekilde halktan alan o çerçevede Cumhurbaşkan, Başbakan
temsillerini üstlenmiş olan bir siyasi geleneğe karşı
saygı ve dikkat, halka karşı saygı ve dikkattir.
Cumhurbaşkanını, Başbakanı
karşıladınız. diye buradan ayıplayıcı bir
ifade çıkartmak çok ayıp bir davranıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Karşıladı
demedim, ayakta alkışladılar demiştim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada hem
Parlamentoda sürekli uzlaşmadan, anlaşmadan, kardeşlikten,
barıştan bahsedeceğiz, sonra da herhangi bir siyasi parti
uzlaşma, anlaşma adına bir hamle yaptığında bunu
ayıplayan ve kınayan bir dil geliştireceğiz, bu,
tutarsızlık olur.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun
konuşmalarına devam ediyoruz.
Şimdi, grup adına dördüncü
konuşmacı, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Nihayet sizi çıkarabildik kürsüye.
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman)
Evet, aslında komşu olmasalar söyleyeceğim bir şey
olacaktı ama neyse bugün Peygamber (ASM)ın da doğum günüdür,
onun hakkı için, hatırı için sataşmayacağım.
Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Beşiktaşta maalesef
bir saldırı olmuştur ve insanlarımız
hayatını kaybetmiştir, hepsine Allahtan rahmet diliyoruz,
yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Ahsenitakvim suretinde
yaratılan insana, canlıya doğru yapılan her türlü bütün
saldırıları buradan kınıyorum.
Sayın Sağlık Bakanımız da
burada, unutmadan söyleyeyim. Geçmişte güzel hizmetleri olmuştur,
tebrik ediyorum, kutluyorum ama son bir buçuk yıldır özellikle 7
Hazirandan bu yana doğu illerinde maalesef çok aksaklıklar ve ihmaller
olmuştur. Batmanda 250 yataklı bir hastane
yapılacağına dair basından haberler okuduk, şayet
doğruysa 250 yatak yetmeyecektir çünkü Batmanın 600 bine yakın
bir nüfusu vardır ve büyükşehir olmaya adaydır. Çevre il ve
ilçelerden de Batmana sağlık konusunda başvuranlar oluyor, en
az 2.500 yataklı hastaneye ihtiyaç vardır. Batmandaki sivil toplum
kuruluşları ve halk da bu yönde yatak sayısının
artırılmasını talep etmektedir.
Tabii, Peygamber (ASM) doğmuştur,
1445inci yılındayız. İnşallah bu 1445inci yıl,
sadece İslam âlemine değil, bütün insanlığa ve bütün
mahlukat ve mevcudata sulh ve selamete sebep olur.
Bu arada, şu anda İsrailin zalim yönetimi
altında zalimane bir şekilde, halkın reyleriyle seçilmiş,
tutuklu, zindanlarda bulunan Filistin Meclis Başkanı Aziz Duveyke,
yine aynı şekilde Filistin Milletvekili Mervan Bargutiye, yine
aynı şekilde Ahmed Sedata, yine aynı şekilde Azzam
Salhaba, Riad Raddada, kadın milletvekili Halide Cerrara, yine Mısırda
Firavunu aratmayacak bir zulümle, hukuksuzlukla içeride bulunan
Mısır Parlamento Başkanı Doktor Muhammed Saad
el-Katatniye, Muhammed Beltaciye, Essam el-Eriana ve Osama Yassine buradan
selamlarımızı gönderip, Mevlit Kandillerini
kutladığımız gibi, 12 Eylülü ve 28 Şubatı
aratmayan zulümlerle, baskılarla, hukuksuzluklarla şu anda içeride
bulunan Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaşa, Eş Başkanımız Sayın Figen
Yüksekdağa, Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Balukene,
Sayın Vekilimiz Abdullah Zeydana, Sayın Vekilimiz Selma Irmaka,
Sayın Vekilimiz Ferhat Encuye, zorla evimizden alınan Sayın
Vekilimiz Leyla Birlike, Sayın Vekilimiz Nursel Aydoğana,
Sayın Vekilimiz Nihat Akdoğana ve Sayın Vekilimiz Gülser
Yıldırıma da buradan selamlarımızı gönderip,
Peygamber (ASM)ın vilâdetini kutluyoruz.
(x)
Az önce AK PARTİden bir hatip güzel bir
ifadede bulundu. Ben kendisine katılıyorum, kendisini de kutluyorum. Sayın
Cemil Yaman En kıymetli ilim kitabı olan Kur'an-ı Kerim'in
izinde bilimsel çalışmalara her türlü destek ve hız vererek
ecdadımızın bıraktığı yerden Kur'anı
sahiplenelim ve Kur'anın öngördüğü bir şekilde
çalışmalara girelim. diye bir paragraf sarf etti. Biz de bunu
istiyoruz ve bugün, burada, Türkiyede oluk oluk kan akarken aslında
bütçeyle ilgili konuşmayı da ben gerçekten çok manasız ve
gereksiz buluyorum yoksa bütçeyle ilgili hazırlığı
yapmıştım ama insan hayatının üzerinde hiçbir
değer kabul etmediğimizden ve her yıl bütçe görüşmeleri
mümkün olduğundan ama giden insanların geri gelmesinin mümkün
olmadığından bu kanı durduracak çalışmalara
girmeliyiz.
Her yıl yaklaşık iki hafta, on
beş gün bütçe görüşmelerini görüşüyoruz ama her yıl
maalesef bir günümüzde, bir haftamızda Bu akan kanı nasıl
durdururuzun hesabına, çalışmalarına maalesef girmiyoruz
ve üzülerek söylüyorum ki on yedi aydır yaklaşık 5 bin
insanımızı kaybettik. Bu, günde 10 insana tekabül etmektedir
yani yazıktır, günahtır. Evet, rahmet okuyabiliriz ama
burası gerçekten kınama yeri değil. Kınama, bir
âcizliğin ifadesidir. Neden? Çünkü bize burada bu kanı durdurma
yetkisi vermiş toplum. Bu Parlamento toplumun yüzde 100ünü temsil
etmektedir. Dolayısıyla bizim sözel duaya değil fiilî duaya
ihtiyacımız vardır. Biz eğer irademiz doğrultusunda
hareket edersek bu akan kanı durdurabiliriz.
Peygamberin doğum günü diyoruz. Mehmet Akifin
güzel bir sözü var, diyor ki: Kuran-ı Kerim ayetleri sadece ölülere
okumak için ya da ezberlemek için değildir, inmemiştir. Bakın,
Peygamberle ilgili ayetlerde ne deniyor, Ahzab suresi 21:
(Hatip tarafından Ahzab suresinin 21inci ayetinin
okunması)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Allahın
Resulünde sizin için güzel, ibretlik örnekler vardır. Ve
bakınız Allahın Resulü ne buyurmuş: İnsanlar
arasında en çok sevmediğim kimse barışa yanaşmayan
inatçı hasımdır. Hadisi Buharî nakletmiş, Ahkaf 34te
geçiyor. Kıyamet günü insanların Allaha en sevgili ve mekân olarak
en yakın olanı adil yöneticidir. Allaha en menfur ve en uzak
olanı da zalim sultandır. diye buyurmuş, yine Tirmizî bunu
nakletmiş. Bir hadisişerifte de İnsanların
arasını bulmak için hayırlı haber getiren kimse
yalancı sayılmaz. demiş. Yani yalana orada bir cevaz
vardır. Oysaki Peygamber (ASV)ın en sevmediği
davranış, söylem yalandır. Ama sırf insanlar arasında
barış tesis edilecekse ona da dinimiz, Peygamberimiz cevaz vermektedir.
Ama maalesef, bu son bir buçuk yıldır,
hele hele bu son iki gündür etkili ve yetkili bazı kişiler ve edepli
olması gerekirken edipler, gazeteciler edepsizce HDPyi hedef
göstermektedirler. Ya, Allahtan korkun, ilk kınayan ve dört partiye ilk
çağrı yapan Sırrı Süreyya Önder Vekilimizdi. Ve hepimiz
kınadığımız hâlde esas sorunu bırakıp hedef
göstermek bir algı operasyonudur, bir zulümdür. Enfal 73üncü ayet
Eğer siz aranızda dost olmazsanız, yeryüzünde kargaşa,
fitne ve büyük bozgun çıkar. diyor. Ya, bu ayetler ölülere okumamız
için inmemiş ki, bize inmiş. Biz bunları uygularsak, emin olunuz
ki, hiçbir problem kalmayacaktır ve bu akan kanı durdurmamız
gerekiyor. 550 vekilin bu anlamda sorumluluğu vardır, her yerde biz
barışı haykırmaya devam edeceğiz; her ne kadar,
maalesef, bazı hatipler barış söylemlerimizi, barış
girişim ve istemlerimizi farklı yorumlamışlarsa da, maske
olarak yorumlamışlarsa da ayetikerimede diyor: Ves sulhu hayrun,
Barış daha hayırlıdır. O hatipleri de o ayetin
muhatabiyetine sevk ediyoruz ve inanın, Bediüzzamanın İttihat
Terakkiye söylediği bir şey var, Bu hâl muhal, ya yeni hâl ya
izmihlal. diyor. Bu gidiş izmihlale götürüyor. Gelin, hep beraber,
insanımıza, ülkemize, toprağımıza, gençlerimize,
çocuklarımıza sahip çıkalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
beşinci konuşmacı Filiz Kerestecioğlu, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığı
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Avrupa Birliğiyle müzakereler çerçevesinde
şimdiye kadar 16 fasıl açıldı; yargı ve temel haklar,
adalet, dış politika gibi önemli ve köklü reformları gerektiren
fasıllar ise açılmadı ve bu konuda bir ilerleme de kaydedilmedi.
2005ten beri sürdürülen müzakere sürecinde, henüz,
elimizde, tamamlanmış, somut, herhangi bir fasıl bulunmuyor. Son
yılların en eleştirel AB ilerleme raporu ise 9 Kasımda
yayınlandı. Raporda bazı önemli maddeler şöyle:
Suçun bireyselliği ancak güçler
ayrılığı, yargının tam
bağımsızlığı ve avukata etkili erişim
hakkı dâhil olmak üzere her bireyin adil yargılanma hakkına tam
olarak saygı gösterilmesiyle sağlanır. Mayıs ayında
çok sayıda milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılması ve kasım ayında eş başkanlar da
dâhil birçok HDP milletvekilinin gözaltına alınması ve
tutuklanması derin bir endişe yaratmaktadır. Birçok
seçilmiş temsilci ve belediye yöneticileri görevlerinden
alınmış veya terörle ilgili suçlamalarla
tutuklanmıştır. Bunların bir kısmı OHAL
kararnameleri temelinde gerçekleşmiştir.
Kürt sorunu için tek çözüm yolu siyasi bir süreçtir.
Yeniden uzlaşı ve yapılanma devlet için dikkate
alınması gereken ana konulardır. Sivil toplum etkili olmak için
çaba içerisindedir fakat sivil toplum kuruluşları yasa ve politika
oluşum süreçlerine ender olarak dâhil olmakta ve baskı görmektedir.
Özellikle bağımsız yargı
konusunda son yıllarda gerileme vardır. Yüksek mahkemelerin yapı
ve üyeliklerinde yapılan geniş çaplı değişiklikler
Avrupa standartlarıyla uyumsuzdur.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
yargıç ve savcıların beşte 1i görevden
alınmış ve mal varlıklarına el konulmuştur. Yargı
erki, görevini bağımsız ve tarafsız bir şekilde
yapabilmeli, yürütme ve yasama erkleri güçler ayrılığına
tam saygı duymalıdır.
OHAL çerçevesinde bazı suçlamalarda
gözaltı süresi 30 güne çıkarılmıştır. Bu durum
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumsuzdur. Evet,
raporun önemli başlıkları böyle
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri
Muiznieks de 2 Aralıkta sokağa çıkma yasakları ve Kürt
illerine yönelik operasyonlara ilişkin yeni bir memorandum
yayınladı. Memorandumda bölgede güvenlik güçlerinin
işlediği çok sayıda insan hakkı ihlali iddiasının
son derece ciddi ve tutarlı olduğuna ve hem güvenlik güçleri
tarafından işlenen geçmiş insan hakları ihlali
kalıplarının devam ettiğine hem de geçmişte görülen
cezasızlık durumunun bugün de sürdüğüne dikkat çekti. Türkiyede
sokağa çıkma yasağının kesintisiz, yirmi dört saat
uygulandığını hatırlatan İnsan Hakları
Komiseri, bunun eşi benzeri olmayan bir uygulama olduğunu belirtti.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Avrupa
Birliği her aday ülkeden farklı bir kriter beklemiyor, tüm aday
ülkelerden Kopenhag Kriterlerini yerine getirmesini bekliyor. Buna göre ise,
siyasi kriterler olarak demokrasiyi, hukuk devletini, insan haklarını
güvence altına alan, azınlıklara saygı gösteren istikrarlı
kurumlar aday ülkede mevcut olmalı. Ekonomik olarak ise, ekonomik
kriterler olarak ise, aday ülke işleyen bir pazar ekonomisine sahip
olmalı, AB içindeki rekabete ve piyasa güçlerine karşı koyma
kapasitesini bünyesinde bulundurmalı. Oysa, bugün baktığımızda,
tüm ülkemizi, tüm yurttaşlarımızı, hepimizi ilgilendiren
bir anayasa teklifi dahi siyasi
partiler ve halktan kaçırılarak, kapalı kapılar
ardında getirildi. Örneğin, Avrupa Konseyinde en ufak bir
sözleşme dahi aylarca tartışılarak müzakere ediliyor, bunu
Avrupada komisyonlarda yer alan milletvekillerinin hepsi gayet iyi biliyorlar.
Dün önümüze getirilen, hatta getirilmeyen, bu Parlamentonun üyelerinin de
sosyal medyadan öğrendiği anayasa teklifi tamamen bir saltanat,
monarşi metnidir. AB kriterleri, Kopenhag Kriterleri bir yana, Türkiye'nin
asgari parlamenter demokrasisine dahi uymamaktadır. Ve daha dün henüz
onlarca yurttaşımızı yitirdiğimiz
saldırının ardından ülkenin yandaş gazeteleri hangi
manşetlerle çıktı biliyor musunuz? Başkanlık
hayırlı olsun. diyerek. Aslında bugün partimize, Halkların
Demokratik Partisine yapılan operasyonların siyasi nedeni de budur:
Başkanlık sistemine ve bu tek adam anayasasına muhalefeti
engellemek, bizlerin sesini kısmak; siyasi neden tamamen budur. Ey Avrupa!
demek için öncelikle ülkemizde demokrasi kurallarını işletmemiz
gerekiyor. Avrupayı tabii ki eleştirebilirsiniz, çifte standartlar
uyguladığını söyleyebilirsiniz. Örneğin, mülteci
politikası nedeniyle eleştirebilir, bu politika nedeniyle Cizrenin,
Surun yıkımını görmezden geldiğini de pekâlâ
söyleyebilirsiniz ancak kendi halklarına uyguladığı
demokratik kurallar açısından Avrupayı eleştirmek pek de
Türkiye'deki iktidarın harcı olmasa gerek. Eş
Başkanımız Selahattin Demirtaşın Avrupa Konseyi Genel
Sekreteri Jagland ve İnsan Hakları Komiseri Muizniekse
yazdığı mektupları değerlendirmeye cüret edebilecek
bir cezaevi disiplin kuruluyla yönetiliyorsa bu ülke, hangi ifade
özgürlüğünden, hangi AB kriterlerini yerine getirmekten söz edebilirsiniz?
Daha dört gün önce Kuzey Avrupa ülkelerinden
milletvekilleriyle birlikte eş başkanımızı ziyaret
amacıyla Edirneye gittik ve ziyaretimiz engellendi. Danimarka,
Finlandiya, İsveç ve Norveçten gelen o insanlar cezaevi önünde
açıklama yaptılar, dediler ki: Parlamenterlerin yeri Parlamentodur.
Hepsinin özgürlüklerine kavuşması için elimizden geleni
yapacağız. Bu vekiller Biz onların görüşlerini
alkışlıyoruz, HDPyi çok beğeniyoruz. demediler; sadece ve
sadece demokrasiyi ve olması gerekeni ifade ettiler, bunu savundular.
Evet, buradan Parlamentodaki bütün parti
milletvekillerine seslenmek istiyorum: O insanların demokrasi için
katettikleri onca yolun bir adımını dahi atamaz mıydı
bu Parlamentodaki vekiller? Onların taşıdıkları
endişenin bir nebzesini taşıyamaz mıydınız?
Ortada korkunç bir demokrasi ayıbı varken hangi AB kriterlerini
yerine getirmekten söz edebilirsiniz?
Evet, bütün bedeller eşitlik, özgürlük ve
adalet için ödeniyor bu ülkede. Nazımların, Orhan Kemallerin,
Cigerxunlerin, Suat Dervişlerin soyundan geliyoruz. Bu ülkede muhalif
olan, düşüncesini ifade eden herkes, yazarıyla, çizeriyle, vekiliyle
hep bedeller ödedi.
Fransanın Cezayiri işgal altında
tuttuğu yıllarda Sartre Parisin sokaklarında bildiri
dağıtıyordu ve Cumhurbaşkanı De Gaullee kendisiyle
tamamen görüşleri zıt olan Sartreın kulağını
çekmesini söylediler. De Gaulle ise Sartrea dokundurtmam çünkü Sartre
Fransanın ta kendisidir. dedi. Bugün bizler neredeyse adını
ananın bile ihbar edildiği Cumhurbaşkanına hakaretten
binlerce davanın görüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Fransa
Sartreı, Simone de Beauvoirı hapsetmedi ama biz Yaşar Kemali,
Nazımı, Aslı Erdoğanı, Ahmet Altanı hapsettik.
Sabahattin Ali gibi olağanüstü bir yazarı öldürttü bu ülkenin
derinleri ve artık bunlar olmasın istiyoruz, biraz izan, biraz
geçmişten ders çıkarma diyoruz. Yoksa ki bunlar özgür olduğunda
merak etmeyin, hep birlikte deriz ki: Ey Avrupa, ben özgür bir ülkeyim; benim
demokrasim senin demokrasini yener, hiç merak etme.
Ben, Sabahattin Ali gibi, her dönem hapishanelerde
bedel ödemiş olan herkes için ve özellikle eş
başkanlarımız, 10 vekilimiz ve belediye başkanlarımız
için onun sözleriyle seslenmek istiyorum:
Başın öne eğilmesin,
Aldırma gönül aldırma.
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül aldırma.
Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir yüzü,
Deniz dibidir gökyüzü,
Aldırma gönül aldırma.
Dertlerin kalkınca şaha,
Bir sitem yolla Allah'a,
Görecek günler var daha,
Aldırma gönül aldırma.
Bu ülkenin bütün yurttaşları, hepimizin
göreceği daha çok güzel günler var, asla umudunuzu yitirmeyin. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sabahattin Ali, Sinop Cezaevinde yazdı
sanıyorum o şiiri.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, Mahpushane şiiri, Mahpushane Türküsü.
BAŞKAN Evet, şimdi konuşma
sırası Diyarbakır Milletvekili Feleknas Ucada.
Buyurunuz Sayın Uca. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FELEKNAS UCA (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği
Bakanlığı bütçesi üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbuldaki saldırıda
yakınlarını kaybedenlere başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Yeni Şafak
gazetesinin birkaç gün önce "Avrupa'ya kaçtı." şeklinde
hakkımda yaptığı yalan habere buradan cevap vermek
istiyorum. Benim bir yere kaçtığım yok, buradayım. Ben, 7
Haziran seçimlerinde, umudu büyütmek için, umuda bir damla su olabilmek için
Avrupa'dan geldim. Benim ve diğer milletvekili
arkadaşlarımın kimseye veremeyecek hesabı olmadığını
da belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında 3 Ekim 2005te müzakereler başlamış,
tüm aday ülkelerden olduğu gibi Türkiye'den de Kopenhag Kriterlerinin
karşılanması istenmiştir. Buna göre, demokrasiyi, hukuk devletini
ve insan haklarını güvence altına alan, azınlıklara
saygı gösteren istikrarlı kurumlar aday ülkede mevcut
olmalıdır. Bu amaçla, Türkiye'nin tam üye olabilmesi için on yıl
boyunca Avrupa Parlamentosunda çaba harcadım. Hâlâ da arzum ve temennim bu
yöndedir. Ancak, maalesef, yargı, temel haklar, adalet ve dış
politika gibi önemli ve köklü reformları gerektiren fasıllarda bir
ilerleme de kaydedilmemiştir. 2005'ten beri sürdürülen müzakere sürecinde
elimizde tamamlanmış somut herhangi bir fasıl yoktur.
Özellikle OHAL süreciyle birlikte tam üyelik
müzakereleri bugün tıkanma noktasına gelmiştir. Avrupa
Parlamentosunda gerçekleştirilen, Avrupa Birliği ile Türkiye
arasında süren üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasına
ilişkin karar 37 oya karşı 479 oyla kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan 2005'te Avrupa Birliği tam üyelik müzakereleri
için Avrupa Parlamentosundaki tarihî oylamada evet oylarına atıf
yaparak "Avrupa Parlamentosunda, bugünlere kadar Türkiye'nin lehinde acaba
10 tane evet oyu çıkar mıydı? Şimdi, Türkiye'nin lehine,
oradan, 400'ü aşkın evet oyu çıkıyor." demesi
üzerinden on iki yıl geçtikten sonra bugün tam tersi bir durum söz
konusudur. O gün Erdoğan Türkiyenin lehine 400'ün üzerinde
"evet" oyuna büyük bir öz güvenle sahip çıkarken, bugün
"İsterlerse tamamı hayır desin, ne yazar? Biz de
kapıları açarız. tehdidiyle on iki yılda nasıl bir
dönüşüm yaşadığını gözler önüne sermektedir.
Söz konusu oylamadan hemen önce, 9 Kasımda
Avrupa Komisyonunun Türkiyeyle ilgili sert eleştiriler içeren ilerleme
raporu açıklanmıştı. Avrupa Parlamentosu Türkiye
Raportöründen Türkiye ile Avrupa Birliği üyelik görüşmelerinin hemen
dondurulması açıklaması gelmişti. Raporda, yargı
bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve diğer
temel demokratik standartlar konusunda geriye gidiş olduğu ifade
edilmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yapılan
görevden alma ve tutuklamalara, işkence ve kötü muameleye vurgu
yapılan raporda sokağa çıkma yasakları boyunca uygulanan
hukuksuzluklara dikkat çekilmiş, Kürt sorununun çözümü için tek yolun
siyasi müzakereler olduğu belirtilmiş, özellikle
bağımsız yargı ve ifade özgürlüğü konusunda gerileme
olduğu ifade edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu açık bir şekilde belirtmek gerekir ki bu
karar Türkiye halklarına karşı değil, söz konusu
antidemokratik uygulamalara karşıdır. AKP Hükûmetinin özellikle
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında "terörle mücadele"
adı altında muhalif toplumsal kesimler üzerinde
uyguladığı baskı ve saldırılar, ilan edilen OHAL,
Avrupa Birliğiyle ilişkileri kopma noktasına getiren temel
sebeptir. Yüz binlerce insanın mağdur edildiği, yüzlerce medya
organı ve sivil toplum derneklerinin kapatıldığı bir
ülke, Avrupa Birliği ilkelerinden her geçen gün daha da
uzaklaşmaktadır.
Hükûmet, hep Fransadaki OHALi örnek veriyor.
Bakın, Fransadaki OHAL ile buradaki OHAL'in alakası yok. Fransa'da
OHAL kanun hükmünde kararnamesi diye bir kurum yoktur, tam tersine, OHAL
süresince Parlamentonun yetkileri artırılmıştır.
Fransada tek bir gazete kapatılmamıştır, tek bir kurum
kapatılmamıştır, tek bir kişi görevinden atılmamıştır.
Fransa'da kanun hükmünde kararname çıkarılmamıştır.
Kanun hükmünde kararnamelerle keyfî bir şekilde bir ülkenin yönetilmesi
tamamıyla bu topraklara özgüdür.
Değerli milletvekilleri, Venedik Komisyonunun
14 Ekim 2016 tarihinde Türkiye'de dokunulmazlıkların
kaldırılmasına ilişkin yayınladığı
raporda da belirtildiği gibi, dokunulmazlıkların
kaldırılması hem Anayasa'ya hem de Avrupa hukuk normlarına
aykırıdır. Bu hukuksuz ve gayrimeşru süreç sonucunda 59
milletvekilimizden 55'inin dokunulmazlıkları kaldırılmıştır.
4 Kasım tarihinde partimize yönelik
saldırlar zirve yapmış, şu an cezaevinde eş
başkanlarımız dâhil olmak üzere 10 milletvekilimiz rehin
alınmıştır. 2014 belediye seçimlerinden bu yana 28
kadın belediye eş başkanı tutuklanmış, 72
belediye eş başkanlarından çoğu kadın eş
başkanlar görevden alınmıştır. Belediye eş
başkanlarının tutuklanması ve kayyumların
atanması en çok kadın kazanımlarını hedef
almıştır. Bu uygulamalar kadınların onlarca
yıldır mücadele ederek inşa ettiği toplumsal cinsiyet eşitliğine
vurulan bir darbedir.
AKP Hükûmetinin ülke içinde izlediği hukuk
dışı, baskıcı, otoriter uygulamaları, bölgesel ve
uluslararası düzeydeki çatışmacı politikaları,
Türkiye'yi Batı ve Avrupa Birliği nezdinde güvenilir bir müttefik
olmaktan tamamen uzaklaştırmıştır. Suriyeli mülteciler
krizine ve Kürt meselesine yaklaşımı başta olmak üzere
bölgesel nitelikli acil ve temel sorunlara karşı şantajcı
politikalar izlemekte ısrar eden Hükûmet, Batı dünyasına
karşı Rusya, Avrupa Birliğine karşı da Şanghay
Beşlisiyle ilişki geliştirme şantajıyla
uluslararası kamuoyunu esir almak istemektedir. Suriye ve Irak'ta
gelişen cihatçı terörizme karşı yaklaşımı da
bu pazarlıkçı politikanın ekseninde gelişmektedir.
AKP Hükûmeti bu bakımdan Avrupa Birliğine
adeta "Ne yaparsam ona göz yumacaksınız." demektedir.
Hükûmet bu gücü de ülkemizde barınan mültecilerden ve Avrupa
Birliğiyle yapılan geri kabul anlaşmasından
almaktadır. İnsan hayatını ve özgürlüğü bir koz ve
şantaj gerekçesi olarak kullanmanın ne siyaseten ne de ahlaken
savunulur bir tarafı vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca yüzünü
Avrupa'ya dönmüş, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan Avrupa'ya
hâlihazırda entegre olmuş olan Türkiye'nin yürüteceği siyaset bu
anlamıyla Avrupa Birliği normlarını ve değerlerini
esas alır nitelikte olmalıdır. Bu kapsamda, Avrupa
Birliğiyle müzakerelerde demokratik reform sürecine hızla
başlanmalıdır. Bunun için de Kürt sorununun
barışçıl ve siyasi yöntemlerle çözümü hedeflenerek müzakere
sürecine dönülmeli. Bütünüyle otoriter nitelikteki OHAL
kaldırılıp kanun hükmünde kararnamelerle yönetime son
verilmelidir. Başta neredeyse tüm Avrupa kurumları
açısından büyük eleştiri konusu olan Terörle Mücadele
Yasası olmak üzere antidemokratik yasalar değiştirilmelidir. AKP
komisyonu gibi işleyen yargı mekanizmaları bağımsız
ve adil kılınmalıdır. Yerel yönetimlerden gasbedilen haklar
bir an önce geri verilmelidir. Cezaevlerinde rehin tutulan tüm siyasetçi ve
yerel seçilmişler serbest bırakılmalıdır. Avrupa
Birliğine tam üyelik süreci taktiksel siyasetle değil, stratejik bir
ittifak anlayışıyla yürütülmelidir. Birlik ülkeleriyle tarihsel
olarak süregelen ilişkiler de göz önüne alınarak, katılım
müzakereleri demokratik reformlar ve karşılıklı diyalog
esas alınarak devam ettirilmelidir.
Buradan Sayın Bakana sormak istiyorum: 16
Aralık 1999'da Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan
geçer." diyen Mesut Yılmaz'ın sözleri sağlıklı
bir sürecin başlangıcıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FELEKNAS UCA (Devamla) - Bir dakika verirseniz
bitireceğim.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
FELEKNAS UCA (Devamla) - Şimdi de böylesi bir
sürecin yeniden başlamaması için engel nedir? Bu konuda ne
düşünüyorsunuz? O sürekli bahsettiğiniz muasır medeniyetler
seviyesine Şanghay İşbirliği Örgütüyle mi, yoksa Avrupa
Birliğiyle mi ulaşacağız?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uca.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son konuşmacı Meral Danış Beştaş, Adana
Milletvekili
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, geçmeden önce, benim 60a göre bir söz talebim
olacaktı.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Beştaş.
Buyurunuz Sayın Demirel, açıyorum
mikrofonunuzu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
kalp spazmı geçiren HDP Eş Başkanı Selahattin
Demirtaşın sağlık durumuyla ilgili cezaevinden verilen
bilgilerin yetersiz ve sağlıksız olduğuna ve tutuklu HDP
milletvekillerinin durumlarının hukuk dışı bir
uygulama olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bir noktaya dikkat çekmek
istiyorum, basında yer aldığı için özellikle vurgulamak
istiyorum. Biliyorsunuz, eş başkanlarımız, grup başkan
vekilimiz ve toplam 10 milletvekili arkadaşımız şu anda
cezaevinde rehin tutuluyor. Şimdi, basında da bugün ifade
edildiği gibi -biz daha önce Adalet Bakanlığına da bu
konuda bilgi aktardık- Sayın Eş Başkanımız
Selahattin Demirtaş 3 Aralık tarihinde bir kalp spazmı geçirdi
ve biliyorsunuz ki tek kişilik bir hücrede tecrit altında tutulan
Sayın Demirtaşın gece yarısı saat iki sularında
göğsünde ağrı
Daha önce de böyle bir durum
gerçekleşmişti, buna ilişkin raporları da var. Böyle bir
öyküsü daha önce de vardı. Gece saat iki civarında göğüs
ağrısıyla uyanan ve uzun bir süre -kırk dakikaya
yakın- bu ağrıyı gören eş genel
başkanımızın o sürede hem tek başına,
yalnız, tek kişi olması itibarıyla hem de o anki o
ağrıdan kaynaklı herhangi birini çağırma durumu ya da
işte, bir müdahale durumu gerçekleşmiyor. Daha sonraki süreçte,
sağlıkla ilgili bir revir talebi oluyor. Ama -sağlıkçı
arkadaşlarımız var, Sağlık Bakanımız da burada,
ben de bir sağlıkçıyım, doktor
arkadaşlarımız da var- bu tür öykülerde ilk başta bir EKG
çekilmesi ve ilk başta tıbbi bir müdahalenin yapılması
gerekiyor ki o anda yaşadığının ne olduğunun
bilinmesi gerekiyor. Oysa, daha sonraki gün revire gittiğinde sadece kan
örnekleri alınıyor ve kan örnekleri üzerinden tahliller
yapılıyor, bazı tahlillerinde değerlerin yüksek olduğu
biliniyor.
Şu anda benim ifade etmek istediğim iki
nokta var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün bizim parti sözcümüzün ifade ettiği gibi,
birincisi, sayın eş genel başkanımızın 4
Kasım darbesinden bugüne kadar ve diğer milletvekili
arkadaşlarımız, belediye eş başkanlarımız da
olmak üzere herkesin tek başına bir tecrit altında
olduklarını ifade edelim. Bu tür öyküsü olan ve bu tür bir kalp
spazmı geçiren birinin tek başına kalmasının zaten
doğru olmadığı ve o süreçte de yaşanan
sıkıntı bir kez daha ifade edilmesi gereken bir durum.
Çok önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor:
Kendisinin talebi olmasına rağmen birlikte kalması gereken
Abdullah Zeydanla birlikte kalması hâlâ gerçekleştirilmedi. Bu da
ayrı bir durum. Tek başına böyle bir spazm geçiren birinin
herhangi birini çağırma ya da bir sağlık kontrolünden geçme
gibi bir durumu gerçekleşmiyor ve dolayısıyla hem bu hem
sağlık durumu hem de tecrit durumuna dikkat çekmek istedim. Ve o gece
biz Adalet Bakanlığına bildirdik ve cezaevi yetkilileri de bunun
doğruluğunu onaylamasına rağmen bugün cezaevinden gelen bir
açıklamayla böyle bir şeyin gerçekleşmediği ifade ediliyor.
O yüzden hem başta birinci derecede sorumluluğu olan Parlamento ve bu
Parlamentonun bir üyesi, yasama organının bir üyesi olan eş
genel başkanımız ve milletvekillerimiz açısından ifade
edeyim hem de genel toplumsal anlamda da kamuoyunu bilgilendirme adına
buradan bu konuya dikkat çekmek istiyorum.
Şu anda tecrit altında olan eş
başkanlarımızın sağlık durumuna ilişkin
bilgilerin de cezaevinden yetersiz ve sağlıksız olduğunu
ifade ediyorum. Dün yine aradık, bu konuyla ilgili görüşmek
istediğimizde telefonlarımıza ne yazık ki cevap verilmedi
Bakanlık düzeyinde ve geri dönüş de olmadı. O yüzden, ben bunu
hem Genel Kurula hem tüm Türkiye kamuoyuna duyurmak istiyorum.
Ve yaşanan durumun da bir kez daha aciliyetini,
şu anda tecrit durumunda olmaları, sağlık
sorunlarından öte, aynı zamanda onların aslında şu
anki rehin durumlarının hukuk dışı bir uygulama
olduğunu ve bu hukuk dışı uygulamadan bir an önce
vazgeçilmesi gerektiğini, onların yerlerinin Meclis olduğunu tüm
Türkiye kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Selahattin Demirtaşa geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Demirtaşa geçmiş
olsun ve şifa dileklerimi iletiyorum. Sayın Sağlık
Bakanı burada, belki o konuda bir değerlendirme yapabilir ama
verdiğim ilk arada ben de bu sağlık sorunuyla ilgileneceğim.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent Enstitüsü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, güne yine partimize karşı
operasyonlarla başladık. Dün gece, daha doğrusu sabaha
karşı saat 05.30da Adana, Mersin, İstanbul, Antep ve Urfada
eş zamanlı operasyonlar yapıldı ve bu operasyonlarda
başta il eş başkanları, ilçe eş başkanları,
il yöneticileri, belediye eş başkanları olmak üzere şu ana
kadar tespit ettiğimiz rakamlara göre 290 arkadaşımız
gözaltında. Hatta Adanada o kadar ileri gittiler ki İl Eş
Başkanımız Hüseyin Beyaz ve Seyhan İlçe Eş
Başkanımız Suzan Kılıç bir buçuk aya
yakındır ev hapsinde oldukları hâlde gidip evlerinden tekrar
ikinci bir şekilde gözaltına alındılar. Herhâlde
yakında cezaevindekiler de belki yeni bir gözaltı işlemine
ayrıca tabi tutulabilir. Bu kadar vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız. Peki, nedir bunun arka planı? İntikam,
intikam söylemleri. Bu söylemler aynı zamanda savcılara, emniyetlere
birer talimat niteliğindeydi. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman
Soylu kendi kişisel Twitter hesabından söyledi -gerçi burada da
söyledi ama- bir iki tanesini okumak isterim: Güvenlik güçlerinin birinci
öncelikli işi bunu yapanlardan intikam almaktır karada, havada,
denizde, nerede olursa olsun.
Diğer tweeti: Kırk yıldır bu
ülkeyi terörle uğraştıranlar ve onların destekçilerine
soruyorum: Ne elde ettiniz? Kuracağınızı iddia
ettiğiniz ülke nerede? Geberip gittiğinizde arkanızdan ağlayacak,
hayırlı dua edecek kimseniz var mı? Hayır. Bizden
ayırdığınız topraklar nerede? Dağlarda,
mağara kovuklarında hayvan gibi yaşamaktan öteye geçebildiniz
mi? Hayır. Bu, bu ülkenin İçişleri Bakanı, tweetleri
attıktan sonra sabah 5.30ta düğmeye basılıyor ve 5 ilimizde
bütün yönetim kurulu üyeleri gözaltına alınıyor.
Bunun diğer bir sebebi: Dün, burada,
İstanbuldaki korkunç patlamaya, saldırıya karşın biz
parti bildirimizi okuduk. Bunu buradaki arkadaşların tümü biliyor ve
basında bize yönelik bir linç kampanyası başlatıldı
her zaman olduğu gibi. Ne zaman bomba patlasa HDP hedefe konuyor ve
saldırıya maruz bırakılıyor, tek merkezden
yönetiliyor.
Dün burada söylemiştim, bir kez daha
söyleyeyim: Bizim İstanbul ya da diğer patlamaları,
katliamları hiçbir tereddüt olmadan
kınadığımızı bu Meclis de çok iyi biliyor,
Türkiye biliyor mu, emin değilim çünkü açıklamalarımız
televizyonlarda verilmiyor, ciddi bir sansürle karşı
karşıyayız.
Dün biz o bildiriyi imzalamak için
gittiğimizde, bizim adımıza Sayın Sırrı Süreyya
Önder 3 partinin zaten bildiriyi yazdığını, bizim
önerilerimizin dikkate alınmayacağını,
anlaştıklarını gördü ve bunun üzerine, biz, buradan
Kendi
önerilerimiz dikkate alınmayacaksa o bildiriye imza atmamız söz
konusu olamaz. 15 Temmuzda yaptık birlikte, dün de yapabilirdik. Ama dün o
bildiride bizim imzamız olsaydı bugün bu linç kampanyası
yapılamazdı. Bizim 290 il ve ilçe yöneticimiz gözaltına
alınamazdı. Bu şekilde bu operasyonlara zemin
hazırlanması için, HDPnin kriminalize edilmesi için, HDPnin tümüyle
etkisizleştirilmesi için bizim o bildiride imzamızın
olmaması gerekiyordu. Hazırlık buna yönelikti ve şu anda bu
linç kampanyası hâlâ devam ediyor. Ben Türkiyedeki tüm yurttaşlara
söylüyorum: Bu, tümüyle HDPye yönelik bir saldırının
parçasıdır. Biz, demokratik siyasi bir parti olarak, burada
tıpkı sizler gibi düşüncelerimizi, barış
özlemlerimizi, siyaset yapma hakkını kullanıyoruz ve bu ülkede
gerçekten çatışmalarla, ölümle, bombalarla, katliamlarla hiçbir sorun
çözülmeyecek; tam da bunun yolunu açmaya çalışıyoruz. Biz, büyük
tehlikelere, büyük saldırılara rağmen, bu sözlerimizi,
demokrasi, hak, özgürlük, barış istemlerimizi hep söylüyoruz, bundan
sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, gerçekten öyle bir
dönemdeyiz ki, bir de biliyorsunuz Başkanlık
tartışmaları var; aynı gün bombaların patlaması
başkanlığa giden yoldaki tartışmaları da
tetikledi. Şimdi, şöyle deniyor: Efendim, HDP
Sanki biz bombayı
attık, sanki biz o saldırıyı yaptık. Böyle bir
şey olabilir mi? Biz, burada, milletvekilleri, il, ilçe örgütlerimiz, her
şeyi göze alarak, bu saldırılara rağmen burada siyaset
yapmaya çalışırken ve çözüm sürecinin, barış
sürecinin, konuşmanın, diyaloğun önemini anlatırken
birileri ısrarla bizi çatışma tarafına itmeye
çalışıyor. Bu, bilinçli bir politika ama, tabii ki, bunun
sorumlusu iktidardaki partidir başta.
Şimdi, nedir? İstanbulda meydana gelen
bombalı saldırıların başat sorumlusu AK
PARTİdir. Bu sorumluluk -öyle sadece şey diye söylemiyorum-
iktidardadır, ne olursa olsun o sorumludur. şeklinde söylemiyorum,
şüphesiz bu da anayasal bir ilkedir ama şu şekilde söylüyoruz:
Bir yandan iktidar partisi şiddet dilini artırıyor, bir yandan
siyaset alanını daraltıyor, partimizin eş genel
başkanları ve bütün kademeleri tutuklanıyor, siyaset alanını
daraltıp şiddet alanını artırmak için bu dili
artırıyor -ki 1 Kasımdan önce başlayan ve bugüne kadar
devam eden konsept tam da budur- diğer yandan da yok ederek bu alanı
bize kapatmaya çalışıyor ve diyor ki: Bu şiddetin
sorumlusu sizsiniz. Böyle bir şey kabul edilemez. Bu konuda HDPnin
hiçbir sorumluluğu, ne hukuken ne siyaseten yoktur. Tam da aksine, biz bu
bombaların önlenmesi için -ne yapılması gerektiğini- her
fırsatta bir yol bulalım diyoruz, ortak akıl bulalım
diyoruz. Bu ülkede iki buçuk yıl çözüm süreci varken bombalar
patlamadı, insanlar ölmedi diyoruz. Dünya çözdü, FARC çözdü. Türkiye
üçüncü gözlemci ülke olarak şu anda masada oturuyor. Başka
ülkelerdeki çatışma çözümlerinde hakem rolü oynayan Türkiye, kendi
çatışma zeminini ortadan kaldırmak için intikam naraları
atıyor. Böyle bir şey kabul edilemez. Polisin görevi, devletin görevi
intikam almak değildir; sorumluları cezalandırmaktır,
sorumluları bulmaktır, failleri tespit etmektir, bunun bir daha
yaşanmaması için önlem almaktır. 40 bin polisle bir huzur operasyonu
yapıldığının sabahı bu bombalar patlıyor.
Bunu sorma hakkımız yok mu? Bunu sorma hakkımız var.
Peki, bu bombalar patladıktan sonra istifa
müessesesi ne durumda? Ya, bir polis bari istifa etsin ya. Böyle bir şey
olabilir mi? Dünden beri bütün herkes diyor ki: Uzun süre keşif
yapılmış. Peki, nerede bu devlet? O halk deyimiyle, nerede
güvenlik personeli? İçişleri Bakanı nerede? İçişleri
Bakanının görevi intikam naraları atmak değildir.
İntikam, bir hukuk devletinde başvurulacak bir yöntem değildir.
Burada herkesin can güvenliğinden iktidar, devlet ve Parlamento
sorumludur; bu anayasal hükümdür, bunu biz söylemiyoruz ve bunun yerine
çıkıp bizi karşı tarafa itip sanki Bu ülkenin iktidar
partisi biziz, biz önlem almadık, bu nedenle bunlar oldu. şeklinde
bir psikoloji yaratılmaya çalışılıyor.
Şimdi, size küçük bir pasaj
okuyacağım, Sayın Cumhurbaşkanı 13 Şubat 2015
tarihinde şöyle bir konuşma yapmış: Biz siyasiler
ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Tavrımızı
ortaya koymak zorundayız çünkü halk bize oylarını verirken
Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın.
diye oy veriyor. Evet, biz de bunu söylüyoruz. Halk bize can güvenliğini,
bütün haklarını tesis etmemiz için oy veriyor ve iktidar partisinin
sorumluluğu bu konuda tartışmasızdır, her şeyin
dışındadır.
Bu sürecin başka bir amacı da
başkanlığa giden yolda HDPyi devre dışı
bırakmaktır, HDPnin çalışamaz duruma getirilmesidir.
İstanbulun, Adananın, İzmirin, Ankaranın, diğer
bütün illerin yönetim kurullarının alınmasının tek
sebebi, bir siyasi partinin propaganda, kampanya, kendi anayasal
düşüncelerini bile ifade etmesini engellemektir. Zaten, şimdiden, bu
referandum, eğer eş başkanlarımız ve
milletvekillerimiz serbest bırakılmazsa gayrimeşrudur, hukuk
dışıdır, Anayasaya aykırıdır. Her bir oy
Anayasadaki nisabı değiştirecek güçtedir. 329da kalsa belki
bizim milletvekillerimizden biri farklı bir oy verecek. Şu andan
söylüyoruz, bu etkisizleştirme çabalarınız nafiledir. Bununla
HDP bitse Kürt sorunu mu bitecek, emekçilerin sorunu mu bitecek, Alevilerin
sorunu mu bitecek, kadınların sorunu mu bitecek? Hiçbir şey
bitmeyecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
bu
sorunlar orta yerde duracak ve çözüm bekleyecek diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında, AK PARTİnin siyaset
alanını daraltıp şiddet alanını
artırdığını iddia ediyor.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş, 69uncu
maddeye göre iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak şimdiye kadar siyasi geleneğimiz Türkiyede hep ülkeye
güzellikler kazandırmak olmuştur; şiddet, kırmak, dökmek
bizim lügatimizde hiç olmamıştır.
Bakın, bugün, aynı buna benzer başka
açıklamalar da geldi. Şu illerde partimize operasyon
yapılıyor. Bu, şiddeti artıracaktır. Siz kimi tehdit
ediyorsunuz, ülkeyi mi tehdit ediyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz niye operasyon yapıyorsunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Böyle bir şeyi kim söyledi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Nereden
anlıyorsunuz siz?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu nasıl bir
ifadedir? Bunu yaparsanız bu daha da fazla şiddet getirir. Yani,
şunu mu demek istiyorsunuz: Daha fazla bomba mı patlatacak PKK, buna
mı girişecek?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne demek
Ne alakası var, ne alakası var.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne iddia ediyorsunuz,
neyi ima ediyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Saptırma, saptırma.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne demek Daha fazla
şiddet getirecek. ifadesi? Neyi ima ediyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye saptırıyorsun? Niye manipüle ediyorsun?
MEHMET MUŞ (Devamla) Kimi tehdit ediyorsunuz,
kimi tehdit ediyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Manipülasyon yapma, manipülasyon yapma.
MEHMET MUŞ (Devamla) Böyle bir ifade olabilir
mi, böyle bir ifade olabilir mi.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Önce anla, dinlediğini anlamıyorsun ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) Herkes hukuk
kuralları içerisinde kalmak zorundadır, kimse layüsel değildir.
Kimin ağzından ne çıkıyorsa, hangi fiilde bulunuyorsa
şunu unutmamalıdır: Adalet mekanizması diye bir mekanizma
vardır ve bu devreye girer.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye sizden bir tanesi tutuklanmıyor?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu
unutmayacağız, bunu kimse unutmayacak, bunu kimse unutmayacak.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye bir AKPli vekil tutuklanmıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
MEHMET MUŞ (Devamla) Herkes buna göre hareket
edecek.
Bir de, bu tehdit dilini kesinlikle reddediyoruz,
böyle bir şey olamaz, böyle bir şey kabul edilebilir bir şey
değildir. Ne demek operasyon yapıyor emniyetin ilgili birimleri.
Burada hukuk vardır, kanun vardır, nizam vardır; orada bir karar
verilecektir, bunun karar vericisi bizler değiliz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Kapıyı kırmak mı hukuk, duvara yazı yazmak mı
hukuk?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu yaparsanız
daha fazla şiddet gelir., bu nasıl bir lisandır, bu nasıl
bir ifadedir. Neyi ima ediyorsunuz, açık konuşun, açık.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Hukukta kapı kırmak mı var? Hukuk kapı kırmak mı,
eşyaları kırmak mı, bu mu hukuk?
MEHMET MUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Sayın Danış Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın grup başkan vekili konuşmasında doğrudan
konuşmama ve bana sataşmıştır. Söz hakkı
istiyorum.
BAŞKAN Tam duyamadım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tehdit
ettiğimi iddia ederek
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
13.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çıktı almaya
zaman bulamadım, yeni gördüm; şu tweeti beğenen AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan. Tweette HDPnin
ağacının her bir dalı bomba. Bu konuda AKP Grubundan cevap
bekliyoruz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Lanetle o zaman,
lanetle.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
AKPnin hiçbir dalı bomba değildir. Beğenmiştir, buna siz
de bakabilirsiniz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Lanetleyin o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
HDPnin her bir dalı özgürlük, barış, demokrasi, eşitlik ve
kardeşlik demektir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
gerçekten, bize cevap verirken hep aynı ezberden veriyorsunuz. Üç dört
kelimelik bir dağarcıktan, işte Şunu kınayın.,
Şunu lanetleyin., Niye böyle konuşuyorsunuz? diyorsunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Kendine bak.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Lütfen
bizim sözlerimizi nasıl anladığınızı izah edin.
Türkiye bizi izliyor. Ben hiç kimseyi ne tehdit ettim ne ederim. Ben siyaset
bilimini burada anlatmaya çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Türkiyenin yüz yıllık bir probleminin bu şekilde
bitirilemeyeceğini, bugüne kadar bitmediğini ve bundan sonra da bu
şekilde bitmeyeceğini, daha büyük acılar
yaşayacağımızı, bu nedenle demokratik siyaseti
hepimizin koruması gerektiğini söylüyorum.
Burada sıralardayız, 10
arkadaşımız içeride. Bu operasyonu yargı yapmadı, bu
ezberi bize anlatmayın. İntikam. diye tweet atan İçişleri
Bakanından sonra 5 ilin savcısına talimat gitmiştir, bunun
başka bir izahı yoktur, aynen 4 Kasımda olduğu gibi.
Yarın bu sıralarda olmayabiliriz, aynı talimat gereğince
bizler de cezaevine gönderilebiliriz ve kürsüdeki
konuşmalarımızdan dolayı, öyle başka bir fiilden falan
da değil. Bu nedenle gerçekten hukuk devleti olmalıyız, hukukun
üstünlüğü olmalı, bunu sonuna kadar her türlü bedeli vererek
savunuyoruz ve bundan sonra da yapacağız ama gerçekten HDPnin bu
şekilde kriminalize edilmesi ne bize ne size ne Türkiyeye hiçbir şey
kazandırmaz, sadece hepimize birden kaybettirir ve Türkiye kaybeder
diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tekrar kürsüden
söz istemeyeceğim fakat şunun kayıtlara girmesi lazım:
Burada parti grubumuza söylenen her şeye biz bunun ne olduğunun
cevabını vermek durumundayız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Mesele herkese
aynı cevabı vermiş olmak.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Eğer
aynı şeyleri duymak istemiyorsanız kürsüden aynı
şeyleri tekrarlamayacaksınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi şahsı adına lehinde olmak
üzere İsmail Tamer, Kayseri milletvekili konuşacak.
Buyurunuz Sayın Tamer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de 2017 bütçesiyle ilgili grubum adına lehte söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Bugün öğle saatlerinde, öğleden sonra
grubumdaki diğer konuşmalarda aslında konuşma sıram
vardı ama
Dünkü elim hadisede, İstanbul Beşiktaştaki o
kalleşçe, haince saldırı nedeniyle 2 gencimiz şehit oldu.
Kayseride şehit cenazesini toprağa verirken yüreklerimiz yandı.
İnsan olan herkesin de yüreğinin yanması gerek. Değerli
arkadaşlar, hiçbir şekilde hak aramak, özgürlük aramak ve demokrasi
aramak öldürmekle olmaz. Ölüm, hiçbir şeyin çözümü değildir.
Konuşmak lazım, konuşmak gerekirken de hendekleri kazmamak
lazım, bu ülke bayrağı altında yaşıyorsak
hepimizin, 79 milyon insanın hep bir ağızdan tek bir vücut
olmamız lazım diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben doktor olarak
karşınıza çıktım. Erzurum Atatürk Üniversitesinde
tıp fakültesini bitirdim, yine aynı üniversitede genel cerrahi
uzmanlığı yaptım. Tıp fakültesini bitirince herkes gibi
ben de mecburi hizmet görevimi -Artvinde- yaptım yani sağlık ocağında
yaptım. O zaman Türkiyenin şartları, sağlık
şartları neydi biliyor musunuz? Hafıza-i beşer nisyan ile
maluldür. Yani çok çabuk unutuyoruz. Benim burada o günkü sağlık
hizmetlerinin ne olduğunu tekrar hatırlatmam lazım.
Değerli arkadaşlar, değerli doktor
arkadaşlar, benden önce konuşan değerli doktor
arkadaşlarım, o günleri siz de yaşadınız, siz de
doktorluk yaptınız. Hastayı yatırırken bir yatakta 2
kişinin yattığını unutmayın, kanlı
çarşafları unutmayın, fizikî şartların hiçbirini
unutmayın.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Şimdi de var.
İSMAİL TAMER (Devamla) Öyle değil,
Çetin en iyi sen bilirsin, Kayseride en iyi sen bilirsin.
Sağlığın nereden nereye geldiğini daha sonra ben sana
yine anlatırım istersen değerli kardeşim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) Ağrı
Devlet Hastanesine gidin görürsünüz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kötü zamanlarda ne iş
yapıyordunuz?
İSMAİL TAMER (Devamla) Hiçbir şey.
Ben her zaman şunu yaptım, bir yatakta 2 kişiyi
yatırdık, bir kuruş para almadan
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ağrı Devlet Hastanesi var öyle.
İSMAİL TAMER (Devamla) Bakın bir
kuruş para almadan bir sürü hastanın kendisi bilir, Çetin bilir-
ameliyatını yapıp gerçekleştirmiş olduk.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Hâlâ öyle, hâlâ.
İSMAİL TAMER (Devamla) Defalarca
Değerli arkadaşlar 2002 yılı sonrasında
sağlıkta geldiğimiz yer artık bir devrim
niteliğindedir.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Bugünü söyle,
bugünü.
İSMAİL TAMER (Devamla) Bugün, bakın
bugün benden önceki konuşan arkadaşlarımız yine
inşaatlarla ilgili, özellikle nitelikli yataklarla ilgili
eleştirilerde de bulunmuşlar. Fizikî yataklar nasıldı
değerli arkadaşlar? O dönemi bir hatırlatmak istiyorum. Doktor
arkadaşlarımın hepsi bilir. O açıdan, Türkiye, ne yaparsak
yapalım, on dört yıl gibi kısa bir zaman içerisinde
sağlıkta devrim yapmıştır.
Nitelikli yatak sayımız bugün 50 binlere
gelecektir. 2019da 35 bin nitelikli yatak ve daha sonra da şehir
hastaneleri bittiğinde, 37 ildeki şehir hastanesi bittiğinde de
50 bin yatağa ulaşacağız, yoğun bakım
yatakları.
Bakın, çok fazla ileri gitmeyelim, sene 1997,
ben bir kalp spazmı nedeniyle Ankaraya, buraya Yüksek İhtisasa
anjiyo olmaya geldim. Bugün, doğudaki büyük hastanelerin hepsinde anjiyo
yapılıyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ağrılılar hâlâ olamıyor.
İSMAİL TAMER (Devamla) Kesinlikle
aynı şekilde, Ağrıda da ben çalıştım.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ağrıda hâlâ anjiyo testi yok.
İSMAİL TAMER (Devamla)
Ağrıyı bana hiç izah etmeyin. Ben askerliğimi
Ağrıda yaptım, askerî hastanede halkın hepsini kabul
ederek ameliyat yaptım. Ağrıyı da çok iyi bilirim. Bugün
Ağrıdaki hastane ile o günkü hastaneler arasındaki farkı
sizin görmeniz lazım.
Değerli arkadaşlar, yoğun bakım
yataklarının haricinde her konuda Türkiye bir öncülük
yapmıştır. Sağlıkta dönüşümü sadece Türkiye için
de yapmamıştır; diğer yeni gelişen tüm ülkeler, Yemen,
Nahçıvan, Moldova, Tacikistan, Kosova ve Irak yönetimi, Gabon, Azerbaycan,
dünyada pek çok ülkede bu hizmetleri verecektir ve vermeye devam ediyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bir tane örnek
ver, örnek.
İSMAİL TAMER (Devamla) Ben
Sağlık Bakanlığı çalışanlarını
tebrik ediyorum. Çocuk ölüm hızlarında, otuz yıl içerisinde
başka ülkelerin gerçekleştirdiğini biz on yılda
gerçekleştirdik.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bebek ölüm
hızları.
İSMAİL TAMER (Devamla) Binde 30lardan,
bugün, çocuk ölüm hızlarını, bebek ölüm hızını
7,6ya çektik.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Doğru
değil.
İSMAİL TAMER (Devamla) Evet, özellikle
2013 yılında artışlar söz konusuydu ama o zaman da
Suriyeden gelen kabul etmiş olduğumuz bir sürü çocuk vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Doğru
değil. Doktor Bey, doğru değil.
İSMAİL TAMER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sizleri saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tamer.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan... Sayın Başkan, lütfen...
Biraz önce sayın hatip sağlıktaki
reformlardan bahsetti ama ben özellikle kendi seçim bölgemden örnek vererek
söylemek istiyorum. Biz işte şu kadar hastane yaptık, bilmem
şu sayıda yatak getirdik, kalite şöyle, böyle. diyor. Ya, Allah
aşkına, yaptığınız hastanelerde doktor yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim, teşekkür
ederim, kayıtlara geçmiştir efendim.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Niye yok,
neden yok doktorlar?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Afyonda, seçim
bölgemde insanlar köyden iğne vurulmak için bir hemşire
bulamıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, kayıtlara
geçmiştir.
Şimdi Hükûmete söz vereceğim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Geçen hafta
Karabükteydim.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Burcu
Hanım, konuşma sıranız geldiğinde konuşursunuz,
lütfen.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Karabükte devlet
hastanesi yok, birçok ilçe hastanesinde doktor yok. Hangi reformdan
bahsediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi Hükûmete söz vereceğim.
Hükûmet adına Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın
Faruk Özlü ve Avrupa Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik
konuşacaklardır.
İlk konuşmacı, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz otuz dakikadır.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2017
yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerindeki
görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Konuşmama başlarken, öncelikle 10
Aralık saat 20.29da Beşiktaştaki hain saldırı ve
bombalama sonucunda şehit olan değerli kardeşlerime, polis
kardeşlerimize, sivillere Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Başbakanımızın
talimatlarıyla, Bakan arkadaşlarımızla birlikte yirmi dört
saate yakın bir süre bu bombalamalardan sonra sahada olduk. Gerçekten,
bunları yaşamadan, yoğun biçimde ne olduğunu görmeden,
ailelerin, çocukların, annelerin, babaların, kardeşlerin,
onların duygularını yaşamadan gelip burada
barış diye, demokrasi diye konuşanlar, aslında beyhude
konuşuyorlar.
Ben size, müsaadenizle, konuşmamın
başlangıcında, yaralı polislerimizin tedavi gördüğü
Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
görev yapan Hemşire Özlem Şekonun ifadeleriyle,
satırlarıyla öncelikle seslenmek istiyorum. Hemşire Özlem
şunları söylüyor: Dün gece 26 yaşında, bacağı ve
kaburgaları kırılmış, vücudu yanık et ve barut
kokan polis bir hastam Hemşire hanım, çok ağrım var,
dayanamıyorum, bağırıyorum, diğer hastaları çok
mu rahatsız ediyorum? dedi. O durumda bile hâlâ kendini değil,
diğer insanları düşünüyordu. Ara ara
arkadaşlarının durumunu ve şehit sayısını
soruyordu. İsyan etmiyordu, özel ilgi istemiyordu, söylediklerimize
harfiyen uyuyordu. Yakınları da ortalığı yakıp
yıkmıyor, üstümüze yürümüyorlardı, yoğun bakımın
kapısında metanetle bekliyorlardı. Sadece o değil, dün gece
baktığım ve konuşabilecek durumda olan bütün
hastaların, bütün yaralıların durumu böyleydi, tutumu böyleydi.
Gözyaşlarımızı tutamadan çalıştık bütün
gece. Televizyondan izlemek gibi değil orada olmak; çiçeği burnunda
gençlerin ellerinizin arasından kayıp gitmelerini izlemek,
yaşasalar bile engelli kalabileceklerini bilerek yaralarını
sarmak
Televizyondaki birer sayıdan ibaret değil onlar; hepsinin bir
hikâyesi ve ellerinden alınmış bir gelecekleri var. Nasıl
kıydınız onlara? Nasıl vicdanınız el verdi?
Nasıl hesabını vereceksiniz bu gencecik vatan
evlatlarının?
Şimdi buraya çıkıp demokrasiden,
buraya çıkıp siyasetten, demokratik siyasetten, barıştan
bahsedenler, belki kendilerini aptal yerine koyan, aptal rolünü mükemmel
oynayan bazı Avrupalı politikacıları kandırabilirler.
Onları kandırdıklarını sananlar, ne bizi ne de aziz
Türk milletini kandıramayacaklar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakın,
bugün bütçe konuşmalarına bir sayın milletvekilinin
çıkışıyla başladık ve ben de bir
çağrıda bulundum, çok net, açık, basit bir çağrıda
bulundum. Zor mu bu kadar, çağrı yaptığım hususta
konuşmak sizce bu kadar zor mu? Şunu söyledim: Buraya
çıkın, eğer demokrasiden bahsediyorsanız, eğer
demokratik siyasetten bahsediyorsanız, eğer o büyük Peygamber-i
Zişandan, Resulullah (SAV) Efendimizin mevlidişerifinden
bahsediyorsanız çıkın buraya, yahu ne olur, bir kere PKK
terörünü lanetleyin, adını söyleyerek lanetleyin. Öyle Her türlü
şiddeti kınıyoruz. falan gibi kimseye
yutturamayacağınız ifadelere bizim de karnımız tok,
Türk milletinin de karnı tok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Helal
olsun!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Çıkın bir kere söyleyin ama söyleyemezsiniz. Ben size çok görmüyorum
ki, neden söyleyemeyeceğinizi de biliyorum, milletimiz de biliyor çünkü
iradeniz sizin elinizde değil, çünkü iradeniz o bombayı oraya
koyanların elinde, çok net söylüyorum, çünkü sizin iradeniz elinizde
değil. Aslında biz size bu çağrılarda bulunuyoruz ama bu
çağrıların karşılıksız
kalacağını bilerek bu çağrılarda bulunuyoruz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sağlık
Bakanı değil, savaş bakanısın, savaş!
Sağlık Bakanı olamazsın, savaş bakanısın!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Gücünüz yok, iradeniz yok! Demokrasiden bahsediyorsunuz ama, siz demokrasiden
bahsediyorsunuz ama siz aslında demokrasinin yanından bile
geçemediniz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Bize dönmeyin,
Genel Kurula dönün, Genel Kurula dönün!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bir
kere burada terörü, PKK terörünü lanetleyemediniz! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Başkanım, yönünü Genel Kurula dönsün, savaştan bahsediyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Gözaltına alınan ya da tutuklanan milletvekillerinden bahsedenler
var. Bu Meclisin çatısı altına Dokunulmazlıkları
kaldırın. diye getiren sizler değil misiniz ve bu Meclisin
iradesi değil midir ki bu dokunulmazlıkları kaldırdı?
AYHAN BİLGEN (Kars) 17-25i niye
söylemiyorsunuz? Bakanlarınızı bile
yargılatmıyorsunuz, bakanlarınızı! 4 tane bakanı
niye kaçırdınız? Niye kaçırdınız 4 bakanı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, demokrasiden bahsediyorsanız
eğer Meclisin iradesine saygı göstereceksiniz.
AYHAN BİLGEN (Kars)
Yargılatacaksınız 4 bakanı o zaman! 4 bakan, 4, 4, Rabia,
Rabia, 4 bakan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisi normal olarak hukuk çerçevesinde kendisinin önüne
gelen dosyaları almış, incelemiş ve bunlar için hukuka
Buyurun, yargılayın. şeklinde bir irade beyanında
bulunmuştur.
AYHAN BİLGEN (Kars) Buyurun, siz de
yargılayın, siz de yargılayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Hani, ne oldu, o kadar bahsettiğiniz demokrasi nereye gitti zihninizde?
AYHAN BİLGEN (Kars) 4 bakan, 4
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İktidarda kim var şimdi Sayın Bakan?
AYHAN BİLGEN (Kars) 17-25 Sayın Bakan,
17-25i unutmayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Neden sıra buraya gelince demokrasiyi hiç aklınıza bile
getirmiyorsunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) On dört
yıldır iktidarda kim var, kim var iktidarda on dört yıldır?
AYHAN BİLGEN (Kars) Ayakkabı
kutuları Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu
çatı altındaki bütün sayın milletvekillerinin birinci görevi,
milletin iradesi dışında bir irade tanımamaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir yıldır 20 patlama oldu, 20
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Şunu da size açıkça söyleyeyim, bakın
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) 20 patlama, 20
Siyasi sorumlu sizsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ya,
öyle oradan laf atmakla falan beni susturacağınızı
zannetmeyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama siz bize laf atıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Burada gelip bir tiyatroda konuşur gibi konuşup yerinize
oturuyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sağlık Bakanısınız,
Sağlık
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sağlık
Bakanı olarak konuş.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Gerçekler acı, gerçekler o 44 şehitle beraber çok acı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Gerçekler sizin için acı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu
acıyı bizimle beraber siz de hissetmek zorundasınız,
yüreğinizde hissetmek zorundasınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bunun
sorumlusu Hükûmettir, Hükûmet, kimsede aramayın!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Canlı bombanın
cenazesinde ne işiniz var sizin?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Öyle
terörist cenazelerinin, tabutlarının altına girmekle
hissettiğiniz acıyı burada hissetmediğiniz müddetçe
demokrasiden bahsetmeyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sorumlusu sizsiniz, sorumlusu. Polisin de askerin de, her
ölümün sorumlusu sizsiniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bunun
sorumlusu sizsiniz, siz! Bütün iktidarda siz vardınız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Doğru konuşmuyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sorumlusu olduğunuz için zaten, üstünüzden atmak için
bize yönelmeye çalışıyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İktidarda sizsiniz, suçlusu da siz olacaksınız, sizsiniz önce.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Teröristlerle
ilişkiniz ne, bunları açıklayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, aziz Türk milleti tarihi boyunca ateş
sağanaklarını hep kahramanca göğüsledi. Bu millet
vatanı için yılmadı, yakınmadı, kavgadan dönmedi.
Bugünkü alçak saldırıları da kardeş
dayanışmasıyla yiğitçe püskürtecektir. Bedeli eksiksiz
ödedik. Ne zaman bu millet bedel ödemesi gerektiyse bu bedeli ödedi. Bu millet
15 Temmuzda 247 şehidiyle bir bedel ödedi ama Türkiye üzerinde oyun
oynamaya çalışanların heveslerini de kursağında
bıraktı. O hevesi kursağında bırakan millet, bütün bu
adi, alçak, şerefsiz saldırıları da onların
kursağında bırakmasını bilecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çok açık ifade ediyorum, diz çökecek yüreğimiz,
terk edeceğimiz toprağımız yoktur. Ay
yıldızlı bayrağı yükseltmeye devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Nasıl bir üslup bu Bakan? Sağlık Bakanısınız,
Hipokrat Yemini etmişsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Bakın, ben çok basit bir şey söylüyorum, tekrarlıyorum.
Aslında, burada sağlık hizmetleriyle ilgili çok güzel bir
konuşma hazırlamıştım, vakit bulursam yine
bahsedeceğim elbette ancak değerli kardeşlerim, o kadar basit
ki, alçak terör örgütleri, adı ne olursa olsun PKK, DAEŞ ya da
PKK diyemedikleri için takunya, TAK, FETÖ bunların kanlı
eylemlerini ve altını çizerek ifade ediyorum, destekçilerini,
açık, örtülü destekçilerini lanetliyorum; Allahın laneti
onların üzerine olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu kanlı terör örgütlerinin arkasında duran,
sırtını sıvazlayanlar bilsinler ki bu millete güç
yetiremezler.
Değerli kardeşlerim, dün, söylediğim
gibi, yirmi dört saat biz bu meseleyle yattık. Sabah 07.00de
polisevindeki yatağımıza girdik, saat 08.30da kalktık,
yine bu kardeşlerimizle beraberdik ve sonra Sayın
Cumhurbaşkanımızla, Başbakanımızla beraber Eyüp
Sultana gittik. Orada ben milletin gözlerinde onların ne dediklerini çok
iyi gördüm. Onlar, tıpkı benim de Kürt kardeşlerimin Erzurumda
yaşadığı ilçelerde gözlerinde şimdi neyi görüyorsam
onu bize gösterdiler. Bugün bu milletin Türkü de, Kürtü de, Arapı da
birbirinden hiçbir fark gözetmeksizin, zihinlerinde ve gönüllerinde hiçbir fark
olmaksızın PKK terörüyle mücadele eden Hükûmetin yanındalar, PKK
terörüyle kahramanca mücadele eden, canlarını bu uğurda feda
eden, kanlarını döken şehitlerinin arkasındalar ve
onların kıymetini de çok iyi biliyorlar. Şükürler olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Millet şunu da çok
iyi biliyor: Herhangi bir ilçede, herhangi bir beldede, herhangi bir
şehirde bir taraftan PKK teröristlerinin silahları olacak,
onların silahları yoksa da selamları olacak ve siz orada
demokrasiden bahsedeceksiniz öyle mi? Hadi oradan! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sonra orada siz demokrasiden
bahsedeceksiniz. Kime inandıracaksınız bunu? Bakın, tekrar
söylüyorum: O kendilerini aptal gibi gösteren, hiç de aptal
olmadıkları hâlde, aptal rolü oynayan birtakım Avrupalı
politikacılara bunu yutturduğunuzu zannedebilirsiniz. Ama biz bunun
ne olduğunu çok
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye hakaret ederek konuşuyorsunuz?
AYHAN BİLGEN (Kars) Siz Hükûmetsiniz
Sayın Bakan, siz Hükûmetsiniz, Hükûmetsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sağlık Bakanısınız.
AYHAN BİLGEN (Kars) İnsanların can
güvenliğini sağlamaktan siz sorumlusunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Biz
Hükûmet olduğumuz için o kanlı terör örgütüyle mücadele ediyoruz ve
edeceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kefenlerimizi bunun için
giydik! Sonuna kadar mücadele edeceğiz! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz Sağlık Bakanısınız. Neden bu kadar şiddet
dili kullanıyorsunuz? Şiddet dili niye kullanıyorsunuz bu kadar?
Nefret suçu niye işliyorsunuz her dakika?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) On dört
yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, on dört yıldır, on dört
yıldır.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Evet, ben Sağlık Bakanıyım. Şimdi oradan Siz
Sağlık Bakanısınız. diye laf atanlar var. Evet, ben
Sağlık Bakanıyım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Evet, yaşatmak için konuşun, yaşatmak için konuşun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben
Sağlık Bakanıyken 6 sağlıkçı kardeşim o
çukur siyasetinde hain PKK teröristleri tarafından şehit edildiler.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bunu söylemenin yolu bu mudur?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Biliyor musunuz bunu?
HAMZA DAĞ (İzmir) PKKnın
avukatı mısın sen?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hastaneleri
bombalayan, ambulansları
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu
ülke, o hain PKK teröristleri yüzünden çukur siyasetinin güdüldüğü
şehirlerde zırhlı ambulanslar edinmek zorunda kaldı.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Kim
ambulansları bırakmadı? Kim? Kim? Kim bırakmadı? (AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz orada mıydınız? Gördünüz mü?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
Lütfen efendim
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Görmediğiniz şey hakkında konuşmayın.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Bakan
konuşuyor, lütfen dinleyiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakanı da uyarın ama.
BAŞKAN Hayır, cevabı verecek
olanlar söz alırlar, cevap verirler. Lütfen
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ama Sağlık Bakanı yaklaşık yirmi dakikadır bizi
tehdit ederek konuşuyor.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Otur yerine otur! Otur yerine!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Otur
dinle be! Otur da dinle!
METİN AKGÜN (Tekirdağ) Otur yerine!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Otur yerine, otur, elini
kaldırma! Kaldırma o elini!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Seni
ilgilendirmez oturup oturmayacağım. Ona biz karar veririz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Evet, ben Sağlık Bakanıyım, evet, ben Sağlık
Bakanıyım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bütün ülkenin Sağlık Bakanısınız. Rica ediyorum.
Bütün ülkenin Bakanısınız.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp,
söylediklerinizi duyamıyorum. Lütfen
Sayın Bakan, devam ediniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Dün,
nefesi boğazında canıyla mücadele eden, kolunu bacağını
kaybetmiş o şehitlerin gözlerine baktım ben, onların
ailelerinin gözlerine baktım.
HAMZA DAĞ (İzmir) Onlar ne anlar onu?
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Anlamaz, PKKlı anlamaz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hepimiz üzülüyoruz. Üzülmeyen var mı?
ZİYA PİR (Diyarbakır) Ankara
Garındaki patlamada baktınız mı? Roboskide
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Hayır, bu çatı altındaki milletvekillerinin büyük bir
ekseriyeti, çok büyük bir ekseriyeti, evet, bu hissiyatın aynına
sahiptir ancak çok açık ifade ediyorum
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İnsan olan üzülür, insan olan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
herhangi bir milletvekili eğer bir PKK teröristinin cenazesinin
altına girmişse
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) O da
PKKnın ta kendisidir!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
kusura bakmasın, hiç kusura bakmasın! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İnsan olan her şeye üzülür. İnsan olmak budur zaten. Biz
insanız, her şeye üzülürüz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Onlar alçaklar. Onlar
esfel-i sâfilîn, en alçaklar onlar. Onların altına girdiğinizde
onlar da alçalıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli kardeşlerim, bugün burada Sağlık
Bakanlığı bütçesi konuşulurken 111 milyar Türk
lirasının sadece 32 milyarını Sağlık
Bakanının kullandığından bahsedenler oldu.
Yanlış. Sağlık Bakanlığı bu bütçenin 62 milyarını
kullanmaktadır.
Yine Türkiyede 230 milyar lira sağlık
harcaması var. diyenler oldu, bu da yanlış. İşte
bahsettiğimiz gibi, bütçe için 111 milyar Türk lirası
kullanıyoruz. Bu bütçenin aşağı yukarı
yarısı genel bütçeden geliyor, bu bütçenin aşağı
yukarı diğer yarısı da döner sermaye bütçemizden geliyor.
Şimdi, biz ne yaptık AK PARTİ olarak?
Biz AK PARTİ olarak iktidara geldiğimizde
Vatandaşın hangi
ihtiyacı olur sağlık açısından?
Hastalandığı zaman; köyde, kentte, bir yerde başı dara
düştüğü zaman bir ambulans ister, değil mi? Bu ülkede köylere
ambulans gitmiyordu ki. Değerli kardeşlerim, bu ülkede bir hamile
ambulans istediğinde ona şöyle söyleniyordu: Bizim ambulans
politikamızda hamileleri taşımak yok. Siz kendiniz nasıl
gidiyorsanız gidin. Bu ülkenin çocukları, üçüncü dünya ülkelerinin,
Afrikalı çocukların hastalıklarıyla, ishallerle, zatürreyle,
kızamıkla, aşıyla korunabilir hastalıklarla maalesef
hayatlarını kaybediyordu.
Çok enteresan bir biçimde, konuşmacılar
geldiler ve bebek ölümleri üzerinde durdular; hatta onlardan bir
kısmı çok büyük, iyi laflar da etti. Burada bizim konuşan arkadaşlarımıza
Bunları öğrenin de gelin. Biz çok iyi biliriz. falan şeklinde
laflar da etti. Değerli arkadaşlar, evet, bugün Türkiyede bebek
ölümleri, Sağlık Bakanlığımızın istatistiklerinde,
her bin bebekten 7,6sının hayatını kaybettiği
şeklindedir. Hiç teknik ayrıntıya girmeyeceğim. Aynı
hususta, Dünya Sağlık Örgütü farklı bir hesaplama
kullandığı için, bebeklerin gestasyon yaşı
dediğimiz yani anne rahmine düştüğünden itibaren geçirdiği
aylar itibarıyla bunu binde 10 olarak ifade etmektedir. E hadi, binde 7
değil de binde 10 olsun canım. Yani, bu teknik bir mesele. Bunu
oturup enine boyuna tartışmalıyız da değil mi ki bunu
binde 30lardan binde 10a düşüren AK PARTİ iktidarlarıdır,
değil mi ki bunu binde 30lardan binde 10ların altına, binde
7lere, 8lere düşüren AK PARTİ iktidarının
Sağlıkta Dönüşüm Programıdır? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, şunlar da konuşuldu,
değerli arkadaşlar, koruyucu sağlık hizmetleri için çok
bütçe ayırmak lazım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan,
doğum oranları düştü.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Bakın arkadaşlar, lütfen oradan laf atmayın; rahat rahat
anlatayım, kendimi ifade edeyim. Burada oturduk, milletvekilleri olarak,
bakanlar olarak saatlerce sizleri dinledik, değerli
katkılarınızı aldık; ben 12 sayfa not tuttum, müsaade
edin de -yarım saat konuşacağım- en azından ifade
etmem gerekenlerin bir kısmını hem yüce Meclisimize hem de büyük
Türk milletine ifade edebileyim.
Şimdi, bazı ezberleri tekrarlayarak bütçe
konuşması yapılmaz. Evet, elbette koruyucu hizmetlere daha fazla
önem vermek lazım. Bakın biz koruyucu hizmetlere ne yaptık;
ayrılan bütçeyi -2016 yılının güncellenmiş
rakamlarını söylüyorum, nominal olarak değil- 4,6 kat yani 5 kat
artırmışız. AK PARTİ hükûmetleri koruyucu
sağlığa ayrılan bütçeyi 5 kat artırdı. Şimdi
diyoruz ki Koruyucu sağlığa kaynak verin. Doğru, 5
katı 10 katına da çıkarabiliriz, 7 katına da
çıkarabiliriz ama bu bizden önce 5 kere daha azdı değerli arkadaşlarım,
reel olarak 5 kere daha azdı. Bunun parasal değerine bakarsak 928
milyon Türk lirasıydı, biz Allah nasip ederse 2017 yılında
12 milyar 706 milyon Türk lirası koruyucu sağlık hizmetlerine
para harcayacağız ve Maliye Bakanıyla da benim aram çok iyidir,
onun üstüne biraz daha para alabileceğimi de biliyorum, yıl içerisinde.
Anne ve çocuk sağlığı
açısından -bakın, koruyucu sağlık hizmetlerinden
bahsediyorum değerli arkadaşlar- doğum öncesi bakım
hizmetini en az bir kere alan anne ya da bebek yüzde 70lerdeyken bugün yüzde
99dadır. Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen
doğum oranları yüzde 75ken yüzde 99dadır. Bu, güneydoğuda
olabilir, doğuda olabilir, benim Doğu Anadoludaki, Kuzeydoğu
Anadoludaki Erzurumumda olabilir ya da başka, Tekman ilçesinde olabilir
Kürt kardeşlerimin yaşadığı, fark etmez. Bugün bu
ülkede doğum yapan kadınların yüzde 99u hastanelerde
doğumunu yapıyor.
Bebekler için tarama testleri vardır -ben çocuk
sağlığı ve hastalıkları profesörüyüm-
değerli arkadaşlar, bu tarama testlerinden sadece 1i doğan
bebeklerin yarısına yapılıyordu. Bugün Türkiyede 6 tarama
testini, şimdi 2017de 1 tarama testini daha ilave ediyoruz, 7 tarama
testini neredeyse bütün çocuklarımıza uyguluyoruz. Mesela, bunlardan
işitme taraması yaptığımız 1 milyon 238 bin
yavrumuzdan 2.329una erken teşhis koyduğumuz için o
çocuklarımız işitebilecekler ve konuşabilecekler.
Hep koruyucu hizmetlerden bahsedildi ya
Bugün Dünya
Sağlık Örgütü aşılamada Türkiyeyi örnek ülke olarak
gösteriyor. Aşılama oranlarımız yüzde 97ye
ulaştı, Avrupadaki aşılama oranlarının
üstündeyiz ve 13 antijeni bütün
çocuklarımıza bedava olarak yapıyoruz. Bunun içinde aslında
çok az ülkenin ancak bizden çok daha zengin ülkelerin uygulayabildiği,
halk arasında zatürre, menenjit aşısı diye bilinen pnömokok
aşısı da var.
Peki, ne oldu, o biraz önce bahsettiğim bebek
ölümleri açısından biz, bizden önceki yıllarla
kıyasladığımızda daha hızlı mı
ilerledik, daha yavaş mı ilerledik? Evet, Türkiye öteden beri bebek
ölümlerini azaltır. Ama, Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
biz dünyada bebek ölümlerini en hızlı düzelten 8inci, 9uncu
ülkeyiz. Ki Türkiye ölçeğinde büyük bir ülke de bu 9 ülkenin içerisinde
yok, genelde küçük ülkelerden bahsediyorum. Tabii, bu nasıl oldu? Biraz
önce bahsettiğim düzenli gebelik ve bebek izlemleri, sağlık
kuruluşlarında yapılan doğumlar, yenidoğan tarama
uygulamaları, anne ve bebeklere uygulanan ücretsiz D vitaminleri, demir
gibi birtakım koruyucu sağlık hizmetleriyle gerçekleşti.
Değerli arkadaşlarım, biz
kışın çok ağır geçtiği Ağrı gibi,
Erzurum gibi, Kars gibi illerimizde annelerimizi doğumdan on beş gün
önce, bir ay önce şehre alıyoruz, anne misafirhanelerine
alıyoruz ve doğumlarını orada beklemelerini
sağlayabiliyoruz.
Aile hekimliği uygulamamız yeni dönemde
gelişerek devam edecek. Yıl sonuna kadar her 3.250
vatandaşımıza 1 aile hekimi şeklinde bir yoğunluk
kazandırmayı umut ediyoruz, şu anda
çalışmalarımız aşağı yukarı
tamamlandı. 2017 yılında da her 2.900 kişiye 1 aile hekimi
olacak şekilde aile hekimi sayılarımızı
artırıyoruz.
Burada değerli konuşmacılar
aslında zaman zaman çelişkili konuşmalar yaptılar. Bir
taraftan, neden tıp fakültelerine fazla öğrenci alındı,
öbür taraftan Türkiyede neden doktor sayısı az? Nasıl olacak?
Yani, AK PARTİ iktidara gelinceye kadar Türkiyede tıp fakültelerine
yılda 4.500 öğrenci alınıyordu ve biz Avrupada öğrenci
sayısı açısından en geride olan ülkeyiz, ülkeydik, hâlen o
sıradayız; bir tek önümüzde Bosna-Hersek var. Elbette öğrenci
sayımızı artıracağız, onun için 12 binlere, 13
binlere çıkardık. Bu demek değildir ki, eğitim kalitesiz
hâle gelsin. Bir taraftan da yeni kurulan tıp fakültelerini ya da eski
tıp fakültelerindeki öğrenci sayısını
artırırken bir taraftan da kaliteyi artırarak yolumuza devam
edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, tütün mücadelemiz
-hatırlayacaksınız- çok büyük bir muvaffakiyet
kazanmıştı ama açıkça ifade etmem lazım tütün
mücadelemizde gerileme var. Gençler arasında tütün içme oranları
arttı, onun için yeni bir programa başlıyoruz. 2017
yılında düz paket uygulaması dediğimiz bir paket uygulamasına
geçmek için hazırlıklarımızı tamamladık.
Ayrıca, açıkta sigara satılmaması hususunda da yeni
adımlarımız olacak.
Bağımlılıkla mücadele konusunda
Bunun sigara içimiyle bir ilişkisi var; maalesef,
bağımlılık sigara içenlerde çok daha fazla oranda
görülüyor. Bununla ilgili olarak Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu
oluşturduk ve bağımlılıkla çok ciddi bir mücadele
içerisindeyiz.
Kanserden bahsedildi. Evet, kanserde en önemli husus
değerli arkadaşlarım, erken teşhistir. Eğer bir ülkede
ortalama ömür uzamışsa, yaşam süresi uzamışsa,
işte bulaşıcı hastalıkları da yenmişseniz,
aslında birkaç hastalık ön plana çıkar, kalp ve damar
hastalıkları, kanserler, akciğer hastalıkları bunun
başındadır. Kanserle ilgili çalışmalarımız,
erken teşhis ve tarama faaliyetlerimiz sayesindedir ki kanserde uzak
metastaz oranlarını kısa süre içerisinde düşüren nadir
ülkeler arasındayız. Bakınız, meme kanserinde 2002de
teşhis koyduğunuzda uzak metastazı olan yani
yayılımı olan kadınlarımızın oranı
yüzde 22 iken bugün yüzde 10a düşmüştür. Aynı oranları
kadınların rahim ağzı kanserinde de görüyoruz. Kolon
kanserlerinde de yine yüzde 10luk bir uzak metastazı önlemiş
durumdayız. Tabii ki bu hususta daha yapacak çok şeyimiz var.
Bulaşıcı hastalıklardan bir
misal vereyim: Tifo vaka sayımız sadece 27dir; yanlış
işitmediniz. 2002de bu sayı 24.390dı değerli
arkadaşlar, yılda kayıtlı tifo vakası
sayısı. Ben Erzurumda üniversitede çalışırken bize
bir haftada 27 vaka gelirdi bazen. Şimdi, aşağı yukarı
tifoyu yenmiş durumdayız. Bunun anlamı ne biliyor musunuz?
Türkiye temiz su içiyor, Türkiye sebzelerini temiz suyla suluyor demektir,
medeniyet ifadesidir bu.
Türkiyede her yıl görülen yeni veremli
sayısı Avrupa ortalamalarından daha düşüktür. Dünya
Sağlık Örgütü verilerinde her 100 bin nüfusta Avrupada 21 yeni
veremli görülürken Türkiyede her 100 bin nüfusta 19 yeni veremli
görülmüştür 2014 yılında.
Şimdi, bütün bunlar, Türkiyenin aslında
nereden nereye geldiğini söylüyor. Biz Sağlıkta Dönüşüm
Programının ikinci fazına geçeceğiz, yeni bir
hazırlık içerisindeyiz. deyince, böyle bir şey söyleyince,
bazı arkadaşlarımız diyorlar ki: İyi ama ne oldu, ne
yanlış gitti de siz bunu yapıyorsunuz? Siz dönüşüm
yapmamış mıydınız?
Bizim sağlık sistemciler olarak çok
sık işittiğimiz ve kullandığımız bir ifade
vardır değerli arkadaşlar, o da şudur: Sağlık
sistemlerinde başarılarınız sizi yeni sorunlarla baş
başa bırakır. Yanlış duymadınız, siz
bulaşıcı hastalıkları hallettiğiniz zaman,
anne-çocuk sağlığıyla ilgili problemleri hallettiğiniz
zaman, Türkiyede olduğu gibi ortalama yaşam süresi sağlık
hizmetleriyle ve refahın artışıyla 72 yıldan 78
yıla Allahın izniyle çıktığı zaman, o zaman
karşınıza kanser sorunu çıkmaya başlar çünkü kanser
ileri yaşlarda daha sık görülür. Ne yapacaksınız? Yeni bir
program yapacaksınız, programınızı geliştireceksiniz,
revize edeceksiniz. Onun için, biz, sağlıkta dönüşümün ikinci
fazından bahsediyoruz. 2017 yılında bu hususta ciddi bir
çalışmanın içerisindeyiz. 2017 yılının öyle
zannediyorum ki ilk üç ayında bu çalışmaları
bitireceğiz ve Sağlıkta Dönüşüm Programının
ikinci fazına inşallah başlamış olacağız.
Şimdi, biraz önce acilden bahsetmiştim
değerli arkadaşlar, 618 acil -112 acil- ambulansıyla hizmet
veriyordu Türkiye 2002 yılında. Bugün 5 bin ambulansla hizmet
veriyoruz. Şimdi, bu sayıları böyle söyleyip geçince hani
olabilirmiş gibi geliyor da, nasıl olmuş ki yani 618 ambulans, 5
bin ambulanstan bahsediyoruz. Hava ambulansıyla
taşıdığımız vatandaşlarımızın
sayısı 40 bine ulaştı. Bu sadece Türkiyenin içinde
değil hacca giden kardeşlerimiz
Güney Amerikadan ambulans
uçağımızla biz hasta getirdik Türkiyeye.
Değerli milletvekilleri, hastane hizmetlerinde
geldiğimiz bir nokta var. Yoğun bakım meselesinden
arkadaşlarım zaman zaman haklı olarak bahsediyorlar. Peki, ne
durumdaydık? Türkiyede toplamda 869 yoğun bakım
yatağımız vardı. Şimdi 13.223 yoğun bakım
yatağımız var. Allah nasip ederse 2017de 14.200 yoğun
bakım yatağına sahip olacağız. Peki, buna rağmen
bazen sevkler olmuyor mu? Evet, oluyor. Ben bu sevk oranlarını da
çıkardım. Türkiyede yoğum bakım ihtiyacı olduğu
için bir şehirden başka bir şehre naklettiğimiz
kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın oranı yüzde
2,4tür. Evet, şimdi ikinci dönemde bu yüzde 2,4 de olmasın diye
uğraşacağız. Ama aslında yoğum bakım
gerektiren bir hastayı bütün oranın içinde bu yüzde 2 de olsa bir
ilden alıp başka bir ile uçak ambulansla, helikopter ambulansla ya da
kara ambulansıyla en iyi şartlarda götürmek de sağlık
sisteminin bir başarısıdır.
Mesela yanık tedavi yatak sayımız
35ten 426ya ulaşmış durumda.
Değerli arkadaşlarım, bugün,
Türkiyede merkezî randevu sistemiyle vatandaşlarımıza randevu
veriyoruz. Vatandaşlarımız 182 numaralı telefonu arayarak
hastanelerde muayene olacakları saatte gidip muayene olabilirler. 3 bin
kişi çalışıyor bu sistemde, 3 bin operatör.
Bugün bahsedildi, beş dakika muayene
araları verilmiş. Evet, nasıl olmuş? Sistemdeki bir
arızadan dolayı 120 bin kişiye böyle bir randevu verilmiş.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Hep
öyle. diyorlar.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Ya hep
böyleyse?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu bizim günlük, bir günde muayene ettiğimiz
hasta sayısının dörtte 1i.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Yapmayın!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Bütünü bundan ibaret yani. Şimdi bunu getirip de sanki sistemin
bütünüymüş gibi burada anlatırsanız bunun adına Gerçekleri
söylemek. diyemeyiz, buna El insaf! deriz yani. Bilgisayardaki, sistemdeki
bir meseleden dolayı sadece 120 bin hastaya böyle bir randevu
verilmiş, bu fark edilmiş, üstelik randevuya gelenlere de Size
beş dakika randevu verilmişti, kusura bakmayın ama biz yine size
on dakika ayıracağız. diye de verilen talimatla gerekli
hizmetler yerine getiriliyor.
Evet değerli arkadaşlarım, AK
PARTİ döneminde, tamamlanan tesisler itibarıyla, 13 milyon metrekare
tesis yaptık.
Şimdi bu şehir hastanelerinden
bahsediliyor, Erzurum örneği verildi. Dedim ya, herhangi birisi bir ezberi
kaç senedir yürütüyor. Ben Bakanlıktan ayrılmadan önce, 2013ün
başlarında bu konuşuluyordu, geldim, şimdi bugün yine bu
bütçede, 2016 bütçesinde bu konuşuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakan, öyle bir tablo çizdiniz ki insanın hasta olası
geliyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli Başkanım, tamamlayayım kısaca.
BAŞKAN Tamamlayınız, bir dakika ek
süre veriyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Değerli kardeşlerim, şimdi, güncellenen fiyatlarla, Erzurumda
klasik yöntemlerle yapılan ihalelerle -ki bunların bir
kısmı kaç sene önce yapılmıştı, güncellemek
zorundasınız bu fiyatları, bunlarla- aşağı
yukarı içindeki cihazlarla beraber 833 milyon liraya mal oluyor. Aynı
metrekareyle kıyaslarsanız, Kayserideki kamu-özelle yapılan
hastane de 954 milyon liraya mal oluyor. Yani maliyetleri aşağı
yukarı birbirinin aynı. Ve paranın değer analizini
yaptığımız zaman, mesela Bilkentteki büyük hastane
modelinde, değerli arkadaşlarım, toplamda, klasik usulle
yaparsanız yirmi beş yıllık masrafınız 5 milyar
200 milyon lirayı bulurken -çünkü bunun içinde sadece bina
yapımı yok, bunun finansmanı var, daha birçok işler, birçok
hizmetler var- kamu-özel ortaklığıyla yapılanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Yarım dakika daha istiyorum, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN Sayın Bakanım, ikinci bir
dakikayı diğer sayın bakanların konuşma sürelerinden
alacağım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Verirler efendim onlar.
BAŞKAN - Size verirler sanıyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bir
dakika daha verirseniz
BAŞKAN Buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu,
kamu-özel ortaklığıyla yaptığımız zaman
yirmi beş yıllık toplam maliyeti, bütün risklerini ortaya
koyarak, bütün para değerini belirleyerek 5 milyar 200 milyon liraya mal
olacakken aynı hastane bugün 3 milyar 950 milyon liraya mal oluyor; yani
sonuç, yüzde 24lük bir para değeri var. Bir taraftan da biz beş
sene, on sene beklemiyoruz, bu hizmetleri bir an önce
vatandaşımıza verme imkânı buluyoruz.
AK PARTİmiz bugüne kadar olduğu gibi
bugünden sonra da bir taraftan refaha yönelik hizmetlerini devam ettirirken bir
taraftan da başından beri ifade ettiğim gibi, terörle ve terör
destekçileriyle amansız mücadelesini devam ettirecektir. Bizim
milletimizden aldığımız emir ve talimat budur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Biz milletimizin
emirleriyle hareket ederiz.
Hepinize saygılarımı sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bilgen
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Bakan
konuşmasında grubumuza yönelerek Nasıl kıydınız
onlara? ifadesini kullandı. (AK PARTİ sıralarından Yalan
mı? sesleri)
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
İSMAİL TAMER (Kayseri) PKKyı
lanetle o zaman.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın milletvekili onun için çıktı zaten, biliyoruz(!)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Sağlık
Bakanı Recep Akdağın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Şimdi, dinleyin,
anlayacaksınız.
Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı olarak bir terör
eyleminden sonra dönüp, eğer terör örgütüne hitap ediyorsanız,
Nasıl kıydınız onlara? ifadesini örgüte hitaben
söylüyorsanız
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Her
zamanki mugalatayı yapmayın.
AYHAN BİLGEN (Devamla)
sizi bunu
açıklamaya davet ediyorum Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ben
bir hemşirenin ifadelerini okudum, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Lütfen, lütfen efendim
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bakanın
muhatabı, bir ülkede, Türkiye Cumhuriyeti Bakanının
muhatabı terör örgütü değildir Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Hemşirenin ifadesini okudum!
BAŞKAN Sayın hatibi dinleyelim
Sayın Bakan, lütfen efendim.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ya Bakan
olduğunuzu bilmiyorsunuz ya sorumluluğunuzun farkında
değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından Bu tarafa sesleri,
gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bir
kere de ağzınızdan PKKya lanet ifadesi çıksın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ben Bakana cevap
veriyorum, nereye döneceğimi biliyorum.
Sayın Bakan, bize iradeden bahsediyorsunuz. Bu
imzaları hangi metni görüp de imzaladınız? Hangi iradeden
bahsediyorsunuz? Bu imzaları, neyi gördünüz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gördük, gördük, sen
merak etme! Sen merak etme. Sana Kandilden geliyor mesaj.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Yarın burada
Anayasa oylaması yapılacak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Gördük, gördük onu,
merak etme!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Anayasa
oylamasında milletvekillerinin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen merak etme!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sana Kandilden
geliyor talimat, onu söyle!
BAŞKAN - Lütfen hatibi dinleyiniz.
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
oy pusulalarına,
komiser koyup bakacak mısınız, bakmayacak
mısınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kandilden geliyor
talimat, konuşma!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Bu, millî iradeye
gösterdiğiniz saygıdır sizin.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sen
iradeni PKKnın elinden kurtar önce!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kandilden geliyor
talimatınız!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ama size, Sayın
Bakan, başka bir şey
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sen
iradeni PKKnın elinden kurtar önce!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Başka bir
şey söyleyeyim Sayın Bakan, şimdi, sabredin, dinleyin.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) -
Yazık, yazık, yazık!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Sabredin, dinleyin:
Siz Erzurum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen PKKya söyle,
PKKya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
Karayazıda
Belediyemizin herhangi bir hendek, iş makinesini başkasına
kullandırma ya da hakkında kayyum atanmasını gerektirecek,
tutuklanmasını gerektirecek herhangi bir suç biliyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Surda
olmadı mı? Silopide olmadı mı?
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Bu, iradeye
saygıdır işte.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ben
bütün detayları biliyorum!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Karayazının
iradesine azıcık saygınız olsaydı bu durumdan
rahatsız olurdunuz, biliyor musunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sen
bilmiyorsun, ben biliyorum!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, sen nerede
oturuyorsun ya?
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ama başka bir
şey sorayım size, başka bir şey sorayım: Karsta
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - PKKyı anlat!
İstanbul bombasını anlat!
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
değerli
arkadaşlar, altı aydır -Sağlık
Bakanlığına soruyorum- tomografi cihazı kayıp,
kayıp; tomografi cihazı! Hasta cebine koyup götüremez tomografi cihazını,
doktor evine götüremez ama
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ya,
geç, ya geç! Zavallı duruma düşmeyin, geç!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, hastaneleri kim
yaktı, hastaneleri?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
ben soru önergesiyle
bunu soruyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hastanelere kim roket
attı?
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
bana Sağlık
Bakanlığı broşür gönderiyor, broşür!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hastaneye kim roket
attı, kim?
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Sağlık
Bakanlığının broşürünü gösteriyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kim yaktı
hastaneyi? Ona bir şey söyle!
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Siz tomografi
cihazının hesabını verin. Kayıp altı aydır
ya, ayıp ya! (HDP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - PKK
çalmıştır!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın
Başkan
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın
Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Terör örgütüne bir
şey söyle!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Teröre cevap veremiyorsun,
teröre!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ben cevabımı
verdim.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Teröre cevap vermiyorsun!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ben verdim!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Nasıl
kıydınız, ona cevap ver! Nasıl kıydınız, ona
cevap ver!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bekleyin, yarın
cevabı alacaksınız!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Terörün cevabını siz vereceksiniz be; on dört
yıldır iktidardasınız.
BAŞKAN - Şimdi, sayın
milletvekilleri
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bekleyin, yarın
cevabı alacaksınız! Bekleyin, yarın cevabı
alacaksınız!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Bir de Mazlumları
savunuyorum. diyorsun!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Yani, insan bu kadar zeytinyağı olmaz yani!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Yarın cevabı
alacaksın, sabret!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Utanmıyorsun! Nasıl
kıydınız insanlara!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Yarın
cevabını alırsınız!
BAŞKAN - Yani, isterseniz ben böyle
bekleyebilirim, saatler geçirebiliriz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Allah, Allah!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, bazı milletvekillerimiz ayağa kalktı, söz
istiyorlar.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sataşma var
Başkanım.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakanın
HDP Grubuna yönelik sataşması üzerine Sayın Bilgen söz
aldı, kendisine söz verdim. Eğer gruba yönelik sataşma
dışında şahsınıza yönelik bir sataşma
olduğunu ifade ediyorsanız sizi dinlerim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Evet,
evet.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Resulullahtan
hadisler okuyarak samimi olmadığımıza dair şeyler söyledi.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Şu, PKKnın
bombasını da anlat bakalım! Ona bir cevap ver!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -
PKKyı lanetle, hadi!
15.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Arkadaşlar,
bir dinleyin ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -
Yüreğin yetiyorsa cevap ver!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Dinlemek
istemiyoruz seni!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Ona bir cevap ver!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Benim aklım
bana yetiyor
HAMZA DAĞ (İzmir) - Sus be, sus!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Seni
dinlemiyoruz!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) -
sizin aklınız
bir size yetsin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -
Yüreğin yetiyorsa
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Lütfen, süreyi
yeniden başlatır mısınız Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Aslan, bir saniye
HAMZA DAĞ (İzmir) Dinlemek zorunda
mıyız seni? Allah Allah! Dinlemiyorum kardeşim.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 44 şehidin
hesabını vereceksiniz.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, eğer laf atmalar
nedeniyle hatibin konuşma imkânı olmazsa konuşma süresini
uzatmak zorunda kalırım. Rica ediyorum
Görüşlerini
açıklar, kendi grubuna, şahsına yönelik bir sataşma
olduğunu değerlendiren gruplara ve milletvekili
arkadaşlarıma söz hakkı veririm.
Sürenizi yeniden başlatıyorum Sayın
Aslan.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Teşekkürler,
sağ olun.
On üç yıl öğretmenlik yaptım ama
öğrencilerim sınıf adabına uygun hareket ediyordu, hatip
konuşurken konuşulmuyordu. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Adap
öğretme bize.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Burası
senin sınıfın değil, biz de öğrencin değiliz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Senin
yetiştirdiğin öğrencilere yazık!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Her neyse
Sayın Bakan, ben ilk önce şunu söyleyeyim, millet adına size bu
sorunu ileteyim de: Midyat Devlet Hastanesinde yoğun bakım servisi için
monitör lazım, beyin cerrahi ameliyat mikroskobu lazım, aynı
şekilde göz ameliyatı için de ameliyat mikroskobu ve renkli üç
boyutlu ultrason cihazı. İlk önce milletin bir sorununu size
ileteyim.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Yakmak için mi
lazım?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Yakılmak
için mi lazım?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Ambulans da lazım
mı kurşunlamak için?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Onları
tahrip etmeyecektiniz. Yakmadınız mı?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Bir de
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, hastaneleri
yakmadınız mı ya?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Ya, bir dinle ya!
Bir saniye, Başkan var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hastaneleri
yakmadınız mı?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Osman Bey, gel
gel, burada iki mikrofon var, birinde sen konuş, birinde ben. Böyle
karşılıklı tartışalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben konuşurum,
sen kendi işine bak, konuşma! Anlat, anlat! Gel,
sıkıntı yok!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Şimdi, AKPli
vekiller Kuranın referans alınmasından zaman zaman söz ediyor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Allahtan korkun!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Biz de, Buyurun,
Kuran-ı Kerim hakemliğine, Hazreti Muhammed (SAV) hakemliğine
gidelim. diyoruz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Kuran-ı referans
alarak mı KCKyı destekliyorsun sen? Teröristleri onun için mi
destekliyorsun?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Bakın, Nisa
59da diyor?
(Hatip tarafından Nisa Suresinin 59uncu
ayetinin okunması)
HAMZA DAĞ (İzmir) Bırak laf
söylemeyi. Onu söyle sen bana Mehmet Ali Aslan? Yapmadığın
şeyi niye söylüyorsun? Kuran-ı Kerim sana söylüyor.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Ey, iman edenler,
eğer tartışırsanız bir şeyde, Allaha ve
Resulüne müracaat edin. Eğer inanıyorsanız ve ahiret gününe
iman ediyorsanız bu sizin için daha hayırlı olur. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen terörist
cenazelerine gitmiş, şerefsizin tekisin! Yazıklar olsun sana!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Buyurun,
Kuran-ı Kerimi hakem yapalım. Kuran-ı Kerim yok.
diyorsanız İncil, Zebur, Tevrat, Mushafireş
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Yazıklar olsun
sana! Yazıklar olsun sana!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kandille konuş
sen, Kandille! Kandille tartış, Kandille!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
Nehсü'l
Belâga, Hinduizm, Bahaizm, Budizm, neyi istiyorsanız
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Git, oradan talimat al
gel! Git, Kandille tartış!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Arkadaşlar,
hakem belli, hakemi kabul edin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kandille
tartış, Kandille!
HAMZA DAĞ (İzmir) Otur yerine!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Hakemi kabul edin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, git Kandile,
Kandile!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
PKKyı lanetlemiyorsan lanet olsun!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Biz size Kurana
buyurun diyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
ama siz hâlâ
nefsinizi başınızın üstüne koyuyorsunuz. Nefsinizi ayaklar
altına koyduğunuzda her şey düzelecek. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Aslan, teşekkür
ederim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
PKKyı lanetlemeyene lanet olsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen Kandile git,
Kandile! Kandille tartış!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
şekilde görüşmeleri sürdüremeyiz, ara vermek zorunda
kalırım, rica ediyorum.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Teröristlerin yanında
olamazsınız, olamazsınız!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz milletvekili misiniz! Meclis mi burası ya!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Olamazsınız
teröristlerin yanında, olamazsınız!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne teröristi ya! Ne teröristi!
AYHAN BİLGEN (Kars) Sen FETÖyü anlat,
FETÖden bahset.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın Başkan, hatip bana hitapla cevaplar vermemi istedi.
Müsaadenizle cevap vereyim.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz kimsiniz!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Konuşma!
Konuşma! Tarafız biz, tarafız. Biz şehitlerin
tarafındayız. Sen hiç konuşma!
AYHAN BİLGEN (Kars) Yarınızın
fotoğrafı var, yarınızın fotoğrafları
Arkadaşlarının yarısının fotoğrafı var.
BAŞKAN Tüm talepleri
değerlendireceğim Sayın Bakan. Bir saniye efendim
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, 10 Aralık gecesi Beşiktaşta yaşanan ve
bütün toplumu üzüntüye boğan olayın gerginliğinin bütçe
görüşmelerine de yansıdığına, bütün parti gruplarını
sükûnetli bir politika izlemeye davet ettiğine, yaşanan gerginlik
nedeniyle sağlık durumu olumsuz etkilenen Adıyaman Milletvekili
Behçet Yıldırıma şifa dilediğine ve cinsiyetçi
ifadeleri onaylamadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime ara vermeme neden olan bu gerginlik üzerine bir değerlendirme
yapmak istiyorum. Biraz önce sayın grup başkan vekilleriyle arkadaki
odada bir değerlendirme toplantısı yaptık. Sayın grup
başkan vekilleri, Meclis başkan vekili, hepsi çalışma
arkadaşıdır. Hepsinin ortak görevi buradaki atmosferi sükûnet
içerisinde bir duruma kavuşturmak ve görüşmelerin bir gerginliğe
meydan olmadan sürmesini sağlamaktır. Bu amaçla bir
değerlendirme yaptık. Değerlendirme sonucunda, benim Meclis
Başkan Vekili olarak bir açıklama yapmam daha uygun olur
şekilinde ağırlıklı bir görüş ortaya
çıktı. Ben de bu çerçevede görüşlerimi sizlerle
paylaşıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, 10 Aralık gecesi
Beşiktaşta yaşanan ve PKK bünyesindeki TAK örgütü
tarafından üstlenilen silahlı bombalı eylemde 44
insanımız şehit oldu, son rakamlara göre 155 insanımız
yaralandı. Bu sayılar belki şu an itibarıyla daha
farklı olabilir, onu bilemiyorum ama son rakamlar bugün itibarıyla bu
şekilde elimdeydi. Bu, tabii ki son derece acı bir olay, bütün
toplumu yasa, üzüntüye boğan bir olay. Terörü Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak hiçbir zaman onaylayamayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi daima
terörün karşısındadır. O eylemin olduğu gecenin
sonrasında ertesi gün ben Vatan Caddesindeki törene katıldım.
Sonrasında hastanelerdeki yaralıları ziyaret ettim. Gerçekten çok
acı bir tablo, tabii, çok acı bir tablo. Bütün toplum bu
acının gerginliğini yaşıyor, böyle bir atmosfer
içerisindeyiz. Doğal olarak bu gerginlik, bu atmosfer bütçe
görüşmelerine de yansıyor ancak bize düşen görev, bu toplumdaki
gerginliği buraya taşımak değil, bu gerginliği
olabildiğince burada görüşmeleri sükûnete kavuşturarak
atlatmaktır. Ben bütün siyasi parti gruplarını bu çerçevede bir
politika izlemeye davet ediyorum. Bu gerginliği hiçbir zaman onaylamıyorum.
Genel Kurulda kürsüye çıkan hatiplere -hangi hatip olursa olsun- yerinden
laf atmayı, onu konuşmasını yapamayacak ölçüde bir lafa
boğmayı kesinlikle doğru bulmuyorum. Bu hatip iktidar
partisinden olabilir, muhalefet partilerinden olabilir, Hükûmetten olabilir.
Hatip konuşmasını yapar, sonra kendisine sataşma
olduğunu düşünen siyasi parti grupları, milletvekilleri ya da
Hükûmet gerekçesini belirterek söz ister, ben de söz veririm.
Şiddeti asla onaylamıyorum. Bir
milletvekili arkadaşımızın revire
kaldırıldığını öğrendim -sağlık
durumu nedir- Sayın Behçet Yıldırım olduğunu duydum.
Bilemiyorum, onun dışında başka
arkadaşlarımız var mı sağlık durumu buradaki
tartışmalar veya yaşanan gerginlik nedeniyle olumsuz etkilenmiş
olan ama o arkadaşımıza, Behçet Yıldırıma
şifa diliyorum.
Tutanaklara baktım, orada göremedim ama verilen
arada cinsiyetçi yaklaşımların, cinsiyetçi sözlerin olduğu,
kadın milletvekillerimize yönelik bu tip lafların olduğu bana
milletvekili arkadaşlarımız tarafından ifade edildi. Bunu
da asla onaylamıyorum, asla onaylamıyorum; doğru değil.
Lütfen, bu yaklaşımlardan uzak duralım.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434)
(Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Söz sırası, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Sayın Faruk Özlüde.
Buyurunuz Sayın Özlü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dört dakikadır.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarımızın
2017 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Bakanlığımız ve şahsım adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken cumartesi gecesi
İstanbulda gerçekleşen menfur terör saldırısında
şehit düşen kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralı
kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum, tüm milletimize
başsağlığı diliyorum. Terörün her türlüsünü
lanetliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek dünyada gerekse ülkemizdeki gelişmeler
açısından oldukça zor bir yılı geride barakmış
bulunuyoruz. ABD seçimleri, İngiltere ve İtalyadaki referandum
sonuçları, komşumuz Irak ve Suriyede artarak devam eden kriz,
Rusyayla ilişkilerimizin seyri, ülkemizde yaşanan darbe
girişimi, FETÖ, PKK ve DAEŞ gibi 3 terör örgütüne karşı
sürdürdüğümüz amansız mücadele ve küresel ekonomideki durgunluk;
2016da yaşanan bütün bu gelişmeler doğal olarak Türkiyeyi
etkiliyor. Diğer taraftan, bu gelişmeler bir yönüyle de Türkiyenin
özellikle de Türkiye ekonomisinin ne kadar sağlam, güçlü, dirençli
olduğunu da cümle âleme ilan ediyor.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı Türkiye
için zor bir yıl olarak kayıtlara geçecek. Ancak, bu yıl
aynı zamanda Türkiyenin, özellikle de iş dünyasının önünü
açacak olan yapısal reformların hayata geçtiği bir yıl
olarak tarihe geçecek. Gerçekten de bu yıl aktüel gelişmelerin bütün
yoğunluğuna ve şiddetine rağmen orta ve uzun vadeye yönelik
çok ciddi düzenlemelerin hayata geçtiği bir yıl oldu. Mevcut
yatırım teşvik sisteminde iyileştirmeler
yaptığımız gibi, yeni yatırım teşvik
araçlarını da devreye aldık. Teşvik sisteminde hazır
giyim mantığının ötesine geçerek terzi usulü diye
isimlendirebileceğimiz yeni bir dönemi başlattık.
Yatırımın, üretimin, ihracatın üzerindeki birçok yükü
kaldırdık veya azalttık. Şirketlerin kuruluşlarını
kolaylaştırdık. KOBİlerin finansmana erişimini
kolaylaştırmak amacıyla taşınır
varlıklarını da rehin bırakabilmelerinin önünü açtık.
Başta zorunlu bireysel emeklilik sistemi olmak üzere tasarrufları
teşvik eden adımlar attık. Türkiyenin dev projelerini finanse
etmek amacıyla Türkiye Varlık Fonunu kurduk. İhracatçımıza
yeşil pasaport verme kararı aldık.
Bir yandan bu yapısal düzenlemeleri hayata
geçirirken özel sektörün güncel ihtiyaçlarına yönelik acil tedbirleri de
alıyoruz. Bilhassa, döviz kurlarındaki artışın
neticesinde piyasaları rahatlatacak adımlara ihtiyaç
doğmuştu. Perşembe günü Sayın Başbakanımızla
birlikte bu yeni tedbirleri de açıkladık. Özellikle, KOBİlerin
finansmana erişimi, piyasanın canlanması,
yatırımların artması, iş gücü yükünün azalması
gibi konulara ilişkin önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. KOSGEB
aracılığıyla KOBİlerimize 50 bin TL kredi veriyoruz.
15 bin KOBİnin yararlanmasını beklediğimiz bu kredi bir
yılı ödemesiz olmak üzere toplam üç yıl olacak; daha da
önemlisi, bu kredinin faizini KOSGEB karşılayacak. Hükûmet ve
Bakanlık olarak iş dünyamızın, KOBİlerin,
esnafın, tüccarın, sanayicinin, ihracatçının,
girişimcinin yanında olmayı bundan sonra da sürdüreceğiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin bilgi
tabanlı bir ekonomiye geçişini hızlandırmak, daha nitelikli
bir üretim yapısına geçmek, sanayimizin ürettiği katma
değeri artırmak ve böylece dünya ticaretinden daha fazla pay almak
için çalışmalarımıza yoğun bir şeklide devam
ediyoruz. Bu vesileyle, Bakanlığımızda gerçekleştirdiğimiz
çalışmaları sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
2015 yılında AR-GE
harcamalarımız bir önceki yıla göre yüzde 17lik bir
artış gösterdi ve 20,6 milyar liraya ulaştı. 2014te
kırdığımız rekoru biraz daha geliştirdik ve AR-GE
harcamalarının millî gelire oranını yüzde 1,06ya
yükselttik. Çok daha sevindirici olan husus ise şudur: AR-GE
harcamalarımızın yarısını özel sektörümüz, yüzde
40ını da üniversitelerimiz yapıyor.
Yine, yakın zamanda açıklanan Küresel
Yenilik Endeksinin 2016 yılı sonuçlarına göre, bir önceki
yıla nispetle 16 basamak birden yükselerek 42nci sıraya
çıktık. 42nci sıranın Türkiye için yeterli
olmadığını biliyoruz ancak bir yılda 16 sıra
birden yükselmenin de önemli bir başarı olduğunu
düşünüyoruz. AR-GE istatistikleriyle ilgili bu gelişmelerde AR-GEye
sağladığımız desteklerin önemli bir rolü bulunuyor.
2017 yılı bütçesinin tamamında
araştırma geliştirmeye ayrılan kaynak 5,8 milyar liraya
yükseldi. Meseleye sadece bütçe büyüklüğü olarak bakmak doğru ve
yeterli değildir. Bu bütçeyi nasıl kullandığımız
çok daha büyük bir ehemmiyet taşıyor. Bugün bir AR-GE projesiyle
ilgili fikir aşamasından üretim aşamasına kadar bütün
süreçlere destek veriyoruz. Araştırma geliştirme projesi yapmaya
ve projeleri ticarileştirmeye uygun altyapıları kuruyoruz. Bu
yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan en önemli
düzenlemelerden biri olan AR-GE Reform Paketiyle ilgili
uygulamalarımız devam ediyor. Zaten oldukça güçlü olan AR-GE ve
yenilik ekosistemini bu kanunla birlikte çok daha güçlü bir hâle getirmiş
olduk.
Kısaca özetleyecek olursak bu paketle
araştırma geliştirme merkezi kurmak için gerekli personel
sayısını 15e düşürdük. Türkiye'de ilk defa tasarım
faaliyetlerini destek kapsamına aldık. Araştırma
geliştirme merkezlerinde ve teknoloji geliştirme bölgelerinde daha
fazla ve daha nitelikli personel istihdam edilmesi ve bu personelin daha fazla
gelir elde etmeleri için adımlar attık.
Yine, öğretim üyelerimizin araştırma
geliştirme projelerinde daha fazla yer almalarını teşvik
edecek mekanizmalar geliştirdik. Reform paketinin hayata geçmesinin
ardından özellikle AR-GE merkezi sayımız hızlı bir
şekilde artmaya başladı ve bugün 310a ulaştı. Hemen
her geçen gün birkaç tane yeni AR-GE merkezi kuruluyor. İnşallah,
önümüzdeki dönemde AR-GE merkezi sayımızı ilk etapta 500e,
ardından 1.000e yükselteceğiz.
Geçtiğimiz yıl önemli bir adım daha
attık. Biliyorsunuz, yüksek teknolojili ürünlerle ilgili
yatırımlar teşvik sisteminde 5inci bölge desteklerinden
yararlanıyor. Artık orta yüksek teknolojide seçilmiş bazı
ürünlerle ilgili yatırımlar da 4üncü bölge desteklerinden
yararlanıyor. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim:
Türkiye sağladığı destek ve teşviklerle sadece üretim
yapmak için değil, AR-GE yapmak için de dünyanın en avantajlı
ülkelerinin başında geliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde
Bakanlığımızda önümüzdeki dönemde
yoğunlaşacağımız çalışmaları sizlerle
kısaca paylaşmak istiyorum: Özellikle şu anda Genel Kurul
gündeminde olan Sınai Mülkiyet Kanun Tasarımızı
muhalefetle iş birliği içinde yasalaştırmayı
hedefliyoruz. Sınai mülkiyet hakları iş ve yatırım
ortamının en önemli ayaklarından birini oluşturuyor.
Özellikle uluslararası yatırımcılar karar alma süreçlerinde
ülkenin sınai mülkiyet sistemini muhakkak dikkate alıyorlar.
Çıkaracağımız kanunla patentlerin, markaların ve tasarımların
başvuru süreçleri kolaylaşacak, tescil süreleri kısalacak ve
ortaya çıkan haklara daha etkin bir koruma sağlayacağız. Bu
kanun, ülkemizdeki AR-GE projelerinin patentlere dönüşmesi, patent ve tasarımların
ticarileşmesi ve güçlü markaların oluşması için büyük önem
taşıyor.
Üzerinde çalıştığımız
bir diğer önemli konu ise üretim reform paketidir. AR-GE reform paketi ile
üretim reform paketini iki kanat gibi düşünüyoruz. Birinci kanat olan
AR-GE reform paketi bu yıl devreye girdi. İkinci kanat olan üretim
reform paketi de önümüzdeki yıl devreye girecek ve sanayimiz âdeta
uçuşa geçecek. Bu paketle sanayicilerimize yatırıma uygun, ucuz,
lojistik imkânları güçlü ve altyapı imkânları zengin üretim
alanları oluşturacağız. Organize sanayi bölgelerinin üzerindeki
mali yükümlülüklerinin bazılarını kaldıracağız
veya miktarları düşüreceğiz.
Parsel maliyetlerinde belirli kriterlere göre üst
sınır getireceğiz. Organize sanayi bölgelerinde üretim yapan
firmalarımızın üzerindeki emlak vergisi, yapı denetimi gibi
yükleri daha da makul seviyelere çekeceğiz. Şehir merkezlerinde
kalmış sanayi sitelerini dönüştüreceğiz. Modern finansman
yöntemleri ve araçları geliştirerek sanayicimizin parasını
arsaya veya binaya bağlamaksızın doğrudan üretime
aktarmasını sağlayacağız.
Önümüzdeki dönemde TÜBİTAKı yeniden
yapılandırmak için de bir çalışma yürütüyoruz. Artık
iyice olgunlaşma aşamasında bulunan bu çalışmayla
TÜBİTAKı araştırma geliştirme konusunda özel sektörle
rekabet eden değil, özel sektöre refakat eden bir kurum hâline
getireceğiz. TÜBİTAK desteklerinde teknolojinin ruhuna uygun olarak
hızlı karar alma mekanizmaları oluşturacağız.
Araştırma geliştirme projelerinin ticarileştirmesine daha
fazla odaklanacağız.
Yine bu çalışmayla, TÜBİTAKa
bağlı enstitülerle ilgili önemli düzenlemeleri hayata
geçireceğiz. Bu projelerden biri olan yerli marka elektrikli otomobil
projesi sonucunda bir araç üretmenin ötesine geçeceğiz ve bir marka
oluşturacağız. Sadece Türkiye pazarında ilgi görecek bir
marka ve araç üretmeyeceğiz; dünya pazarlarına da hitap edecek bir
marka ve araç geliştireceğiz.
Sayın milletvekilleri, bir başka önemli
çalışmamız 4üncü sanayi devrimidir. Teknolojideki yeni dalga,
ürünleri, üretim süreçlerini ve tüketim
alışkanlıklarını köklü bir şekilde sarsacak.
Açıkçası bu konuda erken bir farkındalık
oluşmasının dahi önemli bir kazanım
olacağını düşünüyorum. Geleceğin dünyasında büyük
veri, robotlar, sensör teknolojileri, nesneler arası İnternet, üç
boyutlu yazıcılar gibi teknolojiler damgasını vuracak. Bir
yandan bu teknolojileri yerli imkânlarla üretmemiz gerekiyor, aynı zamanda
bütün sektörlerimizin üretimde bu teknolojileri kullanması gerekiyor. Bu
iki temel amacı gerçekleştirmek üzere stratejik
planlarımızı ve eylem planlarını
oluşturacağız. Bu süreci reel sektörümüzle birlikte
yürüteceğiz. Bu ayın sonunda reel sektörümüzün temsilcileriyle ilk
toplantımızı da gerçekleştireceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada en önemli hususlardan biri insan
kaynağımızı bu yeni sürece en iyi şekilde
hazırlamaktan geçiyor. Özellikle mesleki eğitimi geleceğin
ihtiyaçlarına göre revize etmemiz gerekiyor. Bu amaçla,
okullarımızda sanayi 4.0 laboratuvarları kurmak, bu konuya özel
meslek liseleri açmak, kodlama derslerini yaygınlaştırmak,
organize sanayi bölgelerinde model fabrikalar oluşturmak gibi eylemleri
hayata geçireceğiz.
Burada şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Bu
yıl AR-GE reform paketi Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasalaşırken muhalefetimizin genel olarak olumlu bir tavır
sergilediğini gördük. Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısı Genel
Kurul gündemine gelince muhalefet partilerimizin grup başkan vekilleriyle
yaptığım görüşmeler olumlu bir atmosfer içerisinde
gerçekleşti. Bu vesileyle, muhalefet partilerimize teşekkür etmek istiyorum.
Bahsettiğim çalışmaları hayata
geçirirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve sizlerin kapısını
sık sık çalacağız. AR-GE reform paketinde ve Sınai
Mülkiyet Kanun Tasarısında gösterdiğiniz tavrı yeni
düzenlemelerde de göstereceğinize, bu konularda da siyaset üstü bir
tavır sergilemeyi sürdüreceğinize inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanoğlu bir fiil işlediğinde ana
hatlarıyla şu üç hususu yerine getirir: Ya geçmişten gelen bir
sıkıntıyı çözer ya da bugüne ait bir ihtiyacı giderir
veya yarın ortaya çıkacak olan bir soruna şimdiden çözüm üretir.
Özellikle bu üçüncüsünü yapabilen kişiler, kurumlar, şirketler veya
devletler rakiplerine üstünlük sağlarlar. Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının yürüttüğü çalışmaları
böyle bir perspektifle değerlendirmeliyiz. Biz toprağa bir tohum
ekiyoruz, o tohumun yavaş yavaş fideye dönüştüğünü,
ağaca dönüştüğünü meyve vermeye başladığında
görüyoruz. Biraz sabredelim; inanın, çoğu gitti azı kaldı.
İnşallah, kısa süre içerisinde ağaçlarımız bol
bol meyve vermeye başlayacak. Türkiye çok daha nitelikli ve yüksek katma
değerli bir üretim yapısına geçecek, Türkiye artık
teknoloji üretecek. Her zaman söylüyorum, bizim sorunumuz cari açık veya
dış ticaret açığı değildir, bizim sorunumuz
teknoloji açığıdır. Teknoloji açığı
kapanırsa diğer iki açık da kapanır.
Bakınız, bakanlığımız
verilerine göre, geçtiğimiz yıl tasarım yapan firmaların
faaliyet kârlılığı, yapmayanların neredeyse 2
katına eşittir. Düşük teknolojili firmaların
kârlılık oranı yüzde 5,2yken yüksek teknolojili firmaların
kârlılık oranı yüzde 8dir. Geçtiğimiz yıl ihraç
ettiğimiz elektrikli teçhizatın ortalama kilogram değeri 4,6
dolardır, aynı sınıftan ithal ettiğimiz ürünlerin
ortalama kilogram fiyatı ise 11,7 dolardır. Aradaki bu fark,
kaliteden, teknoloji seviyesinden, tasarımdan veya marka
değerlerinden kaynaklanıyor. Bu farkı kapatmak hepimizin görevi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işte bu farkları
kapatmak için çalışıyor. Bu yüzden,
bakanlığımıza ayrılan bütçe büyük önem
taşıyor. Bizim kullandığımız her bir kuruş,
yatırım, üretim, ihracat ve teknoloji olarak geri dönüyor.
Bakanlığımız ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarımızın
2017 yılı toplam bütçesi 10 milyar 99 milyon TLdir. Bize tahsis
edilen bu sınırlı ödeneği en etkin kullanacağımıza
söz veriyoruz. Her zaman olduğu gibi bütçenin bir emanet olduğunu,
her bir kuruşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğunu
muhakkak aklımızda tutacağız.
Yaptığımız her işi doğru, hızlı ve
kaliteli yapmak için azami gayret göstermeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde kalan kısmı
Bakanlığımız bütçesi üzerinde söz alan hatiplerin dile
getirdikleri konulara cevap vermek üzere kullanacağım.
Şimdi, konuşmacılardan bir
kısmı AK PARTİ döneminde Türkiye'nin yüksek teknoloji
üretimindeki oranın düştüğünü ifade etti. Bizdeki verilen
rakamlar, evet, yüksek teknolojili ürünlerin üretimdeki payında bir
düşüş var ama orta yüksek ve orta altı teknolojilerin üretimdeki
payında yükselme var. Örneğin, orta yüksek teknoloji 2003te yüzde
21,9 iken 2015te yüzde 25,2ye yükseliyor. Yine, orta altı teknolojiler
yüzde 25 iken yüzde 32ye yükseliyor. Yani orta yüksek ve yüksek teknolojilerin
üretimdeki payında bir yükselme var, düşük teknolojilerin ve yüksek
teknolojilerin üretimdeki payında bir azalma var.
Yine, gayrisafi millî hasıla içerisinde imalat
sanayisinin payının 2002 yılından sonra düştüğü
ifade edildi. Bu bilgi doğru değil. Doğrusu, 2002
yılından sonra bugüne baktığımızda bu payda yüzde
2lik bir artış var yani imalat sanayisinin toplam gayrisafi millî
hasıla içerisindeki payında bir artış var.
Bu 4üncü Sanayi Devrimi konusunda soruları
oldu konuşmacılarımızın. Onlarda da biz bir
çalışma platformu oluşturduk. Bu platformda sivil toplum
kuruluşlarının temsilcileri var yani sanayicimizin temsilcileri
var, onlarla bir protokol imzalayacağız. Burada icra kurulu var,
danışma kurulu var, çalışma grupları var. Bu 4üncü
Sanayi Devrimi çalışma grubu ve platformuyla bu dönüşümü beraber
takip edeceğiz.
Yine, bir konuşmacımız patent
konusuna değindi ve Patent başvurularının yüzde 85i
yabancı. dendi. Bu bilgi tam doğru değil, düzeltmek gerekiyor.
Ülkemize sözleşme kapsamında patent belgesi almış Avrupa
patentleri giriş yaptığı için bu kategorideki girişler
belge karşılığı olmakta, dolayısıyla
yabancı patent başvurusu gibi gözüküyor. Oysa patent
başvurularının oranı geçen yıla göre yüzde 17
artış gösterdi.
Yine, uygulamalı girişimcilik
eğitimleri konusunda sorular vardı. 2016 yılı
Ocak-Aralık döneminde düzenlenen 4.287 adet uygulamalı
girişimcilik eğitimi programında 135 bin girişimci
adayı eğitim aldı.
Yine, bir milletvekili
arkadaşımızın sorusu vardı KOSGEBle ilgili, KOSGEBde
10 daire başkanlığı olduğu ama 12 daire
başkanı atandığı şeklinde. Bu bilgi de
yanlış.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayıştay raporlarında var.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bu bilgi yanlış. Bu bilginin
yanlış olduğunun belgesi buradadır, Resmî Gazetede KOSGEB
Yönetmeliği var. KOSGEB Yönetmeliğinde, bakın, ekindeki tabloda
daire başkanı sayısı 12 olarak görülüyor. Bunu da sizlere
arz ediyorum.
Yine, KOSGEBe alınan elemanların
sınavla alınmadığına ilişkin bir soru vardı.
KOSGEBe alınan bütün elemanlar KPSS sınavına göre
alınıyor. Bunda da bir yanlış bilgilendirme olduğunu
düşünüyorum.
Yine, bir başka milletvekili
arkadaşımız, Kocaeli milletvekili, stratejik
planlarımızın olmadığını söyledi. Oysa
internet sitesine girildiğinde Türkiye kimya sektörü, Türkiye demir çelik
sektörü, seramik sektörü, elektrik elektronik gibi çok sayıda sektörel
alanlarda planlarımız var. Bu bilgi doğru değil.
Yine, bir başka milletvekili
arkadaşımız Türkiyenin uluslararası
değerlendirmelerde araştırma geliştirme
bakımından gerilerde kaldığını söyledi. Oysa
Küresel Yenilik Endeksinde önceki yıla göre 16 sıra birden
yükseldik, 42nci sıraya geldik. Yine, inovasyonda iddiası olmayan
ülkeler grubundayken orta seviyede inovatif ülkeler statüsüne yükseldik.
Bir başka soru vardı. Ticarileşme ve
etki analizi çalışmaları yapmadığımız
söylendi. Oysa Bakanlığımız bünyesinde bir daire
başkanlığımız var, Etki Değerlendirme Daire
Başkanlığı. Bütün çalışmalarımızın
etki analizi bu Daire Başkanlığımız bünyesinde yerine
getiriliyor.
İzmirle ilgili birkaç soru vardı.
İzmirdeki OSBlerin doluluk oranı yüzde 50, Türkiyedeki OSBlerin
doluluk oranı da yüzde 71dir; bu bilgiyi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Hâlen 295 OSB var ve bu OSBlerde 1 milyon 640 bin kişi
istihdam ediliyor.
Kalan soruları yazılı
cevaplandıracağım.
Çok çok teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Hükûmet adına üçüncü konuşmacı
BURHANETTİN UYSAL (Karabük)
Başkanım, kayıtlara geçmesi adına bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Birleşime
ara vermeden önce Afyonkarahisar Milletvekilimiz Burcu Köksal Karabükte devlet
hastanesinin olmadığını ve doktor
bulunmadığını belirtmiştir.
Milletvekilimize yanlış bilgi
vermişlerdir. Karabükte eğitim araştırma hastanesi
vardır, 440 yataklıdır; 203 uzman hekim vardır, bunlardan
81 tanesi akademisyendir; 150 pratisyen hekimimiz var, 42 diş hekimimiz
var, 723 ebe ve hemşiremiz var.
Değerli milletvekilimizi iyi misafir
edememişler Karabükte. Hastaneyi gezdirmek ve doktorlarımızla
tanıştırmak istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçmiştir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sataşma yok burada Sayın
Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Hayır, tutanaklara
geçsin.
Karabükte devlet hastanesi yok ve Karabükte geçen
hafta bütün sivil toplum örgütleri ve muhtarlarla bir araya geldik, hepsinin
ortak isteği bir devlet hastanesi açılması. Eğitim ve
araştırma hastanesi ve bir özel hastane var ancak devlet hastanesi
yok. Ayrıca Yenice ilçesinde de hastanede birtakım uzman doktorlar
yok. Orada Kaymakamlıkla ve sivil toplum örgütleriyle, Yenicelilerle
yaptığımız görüşmede uzman doktor
sıkıntısından bahsettiler. Bütün bunları geçen hafta
bizzat yaşadık.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
Tutanaklara geçmiştir.
İki milletvekilimizin sanıyorum bir araya
gelip konuşması gerekiyor.
Hükûmet adına üçüncü konuşmacı Avrupa
Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma süreniz yirmi
beş dakikadır.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şehitlerimize rahmet diliyorum, Allah
hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Ebedi
hatıralarını ebediyen kalbimizde
taşıyacağız, hatıralarına her zaman sahip
çıkacağız.
Bu arada biz birleşimdeyken Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait bir uçak Diyarbakırda düştü. Pilotun sağ
olduğu söyleniyor, inşallah herhangi bir şeyi yoktur fakat
uçağın düştüğü söyleniyor. Bu vesileyle de Türk
Silahlı Kuvvetlerine ve milletimize geçmiş olsun diyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Avrupa
Birliği meselelerini tartışırken sadece Avrupa
Birliğiyle katılım müzakereleri ve fasıllar gibi meselelerin
çok ötesine geçen bir ajandayı tartışıyoruz. Terör,
demokrasi, özgürlük-güvenlik dengesi, güvenlik ve demokrasinin nasıl bir
arada yaşatılacağı gibi çok geniş bir gündem
içerisindeyiz. Bir an için Türkiye haritasını gözümüzün önüne
getirelim. Türkiye haritasının tam ortasından bir çizgi
çektiğimizde çizginin güneyinde kalan kesimde, Suriye ve Irak bölgesi
başta olmak üzere ağır bir güvenlik kriziyle dünya
karşı karşıya, ağır bir demokrasi kriziyle dünya
karşı karşıya. Benzer şekilde, çizginin yukarısına
baktığımızda bir değerler krizi, bir ekonomik kriz,
Avrupa Birliği topraklarında bütün bir Batı sistemini sarsacak
bir biçimde kendisini gösteriyor.
2017 yılı herkes açısından
kritik bir yıldır. Avrupadaki 5 tane ülkede ciddi bir şekilde
aşırı sağın anketlerde yükseldiği seçimler
yapılacak. Dolayısıyla, Avrupadaki bu 5 ülkede ortaya
çıkacak seçimlerdeki tablo Avrupanın ve Batı sisteminin
geleceğini etkilemek bakımından fevkalade önemli sonuçlar
doğuracak. Nitekim, Amerika Birleşik Devletlerinin seçilmiş
başkanı Trumpın korumacılığa meyilli bir
politika izleyeceğini ifade etmesi, NATO konusunda Avrupayı daha
fazla yükümlülüğe, Amerika Birleşik Devletlerini daha az
yükümlülüğe davet eden bir politik tutum serdetmesi, önümüzdeki dönemin
yine güvenlik açısından da yeni tartışmalara gebe
olduğunu gösteriyor.
Nitekim, Brexit sonrası Avrupanın
nasıl bir Avrupa olacağı da ciddiyetle
tartışmamız gereken, takip etmemiz gereken bir gündem. Çünkü,
Avrupa düzeni fikri esasında İngilizlerin zihninde çok geniş yer
eden bir fikirdir. Napolyonun Avrupayı altüst etmesinden sonra Avrupada
bir daha sınırların radikal bir biçimde değişmemesiyle
ilgili ciddi bir fikriyat ortaya koymuşlardır. Hatta genç Henry
Kissinger doktora tezini bunun üzerine yapıp, bunun üzerinden
Birleşmiş Milletler düzenine dönük birtakım fikirler
geliştirmiştir. Ama şimdi Avrupa düzeninden İngilterenin
ayrılması demek ve üstelik ne İngiltere nasıl
ayrılacağını biliyor, bununla ilgili bir yöntem var ne de
Avrupa Birliğinde bu ayrılmanın nasıl olacağına
dair bir yol haritası ortaya çıkmış durumda. Tüm bu
belirsizlik ortamı, önümüzdeki dönemde istikrarın, güvenliğin ve
demokrasinin ciddi bir türbülansın içerisine gireceğini gösteriyor.
Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle ilgili konuştuğumuzda
bütün bu ajandayı da göz önünde tutmamız gerekiyor.
Bizim hükûmetlerimiz döneminde Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkileri her zaman stratejik önemde bir mesele olarak ele
alındı. Avrupa Birliğine tam üyelik perspektifi sistematik bir
çerçeveye oturtuldu ve tam üyelik müzakereleri yapıldı. Fakat bugün
karşı karşıya olduğumuz soru şudur, zaman zaman
arkadaşlarımız da eleştiriyorlar Geçmişte Avrupayla
ilgili şöyle söylemiştiniz, bugün böyle söylüyorsunuz. diye.
Aslında karşımızda sabit bir Avrupa yok, değişen
bir Avrupa var ve hangi Avrupa Birliği olduğundan bahsetmek
durumundayız. Örneğin, bu seçim yapılacak ülkelerdeki anketleri
ben takip ettiğimde ortada çok kaygı verici bir durum görüyorum.
Aşırı sağ, İslamofobik kesimler net bir biçimde
iktidar olmaya son derece yakın gözüküyorlar. Nitekim, en son
Avusturyadaki seçimlerde gördük, aşırı sağ bir aday,
İslamofobik, antisemitik, ırkçı, yabancı düşmanı,
göçmen düşmanı bir aday kıl payı seçimi kaybetti.
Burada şöyle bir tabloyla karşı
karşıyayız, bu aşırı sağcılar önlerine
şöyle bir siyaset üretmiş durumdalar: Türkiye'ye dönük olarak bir
siyasi matruşka oluşturmuşlar matruşka bebeği gibi.
Bunun en üstüne Avrupa basınında da görüldüğü gibi bir
Erdoğanfobya yerleştiriliyor. Gece gündüz Türkiye'nin
Cumhurbaşkanına karşı düşmanlık üreten,
kamuoylarını bu çerçevede zehirleyen bir propaganda devam ediyor.
Matruşkanın üstündeki o büyük bebeği
kaldırdığınızda altından Türkiyefobya
çıkıyor, onu kaldırdığınızda altından
İslamofobya çıkıyor, onu
kaldırdığınızda aslında antisemitizm var ama köke
indiğinizde, en derine baktığınızdaysa aslında
Avrupa değerlerine düşmanlık eden, eurofobik
diyebileceğimiz bir siyasetin giderek yükseldiğini görüyoruz. Burada
tehlikeli olan şu: Ana akım siyasetçiler de maalesef bu
aşırı sağa karşı, ırkçılara,
faşistlere karşı yeterince tedbir alamadıkları için,
onları idare etmeye çalıştıkları için sonuçta birçok
yerde seçimi kaybediyorlar ve bazı yerlerde de seçimi kazansalar bile
geriye aşırı sağın aşırı
yükseldiği bir siyasi miras bırakmış oluyorlar.
Nitekim, aşırı
sağcıları idare etme yönündeki seçim stratejisinin bir neticesi
olarak Cameronun siyasi hayatı bitmiştir, Almanyadaki yerel
seçimlerde ana akım siyasiler zayıflamıştır, İtalya
ve diğer yerlerde bu faşist partiler ciddi bir yükselişe geçmiştir,
en son Avusturyada ırkçı adayın kıl payı seçimi
kaybetmesi ciddi bir tablo olarak önümüzde durmaktadır. O sebeple,
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerindeki krizi değerlendirirken
haksızlık etmemek lazım. Bunu sadece bir Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkileri krizi olarak değerlendirirsek tabloyu eksik
görürüz. Bu, Avrupa Birliğinin içine girdiği değerler krizinin
Türkiye'ye yansımasıdır, bunu net bir biçimde görmemiz
lazım.
Bakın, ekonomik krizden sonra, 2008deki avro
krizinden sonra Avrupadaki değerlerin
tartışıldığı ciddi bir düzleme girildi.
Arkasından, mülteci krizi karşısında Avrupa, maalesef,
insanlığa karşı vazifesini yerine getiren bir siyasi
perspektif ortaya koyamadı.
Avrupa Birliğindeki bütün siyasetçilere
söylüyorum, en büyük gurur kaynağı Türkiyenin şudur: Evet, 3
milyon mazlum insanı misafir ediyoruz; evet, sivil toplumla birlikte 25
milyar dolar para harcadık ama bunları övünç meselesi olarak
görmüyoruz. Övünç meselesi olarak gördüğümüz şey şudur: Türkiyede
hiçbir siyasi parti ya da siyasi tartışmaların hiçbirinin
merkezinde mültecileri iç siyaset malzemesi olarak kullanma, onlara
karşı ırkçılık üretme, onlara karşı
faşist yaklaşım üretme gibi, birtakım marjinal yaklaşımlar
haricinde, hiçbir ana akım yaklaşım olmamıştır.
Bu bakımdan, bir Avrupa devleti ve bir Avrupa demokrasisi olarak
Türkiyenin mültecilere karşı ırkçılık üretmeme,
faşist söylemler üretmeme konusunda yegâne ülke olduğunu sürekli
olarak temaslarımızda belirtiyoruz ve bu, gurur duyduğumuz bir
meseledir.
Tabii, bu kriz önümüzdeki dönemde de sürecek.
Dolayısıyla, Brexit, 5 seçim, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanının yeni görevine başlaması ve birtakım
serbest ticaret anlaşmaları Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde
yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına sebep olacak.
Tabii, ilerleme raporlarından bahsediyoruz. Bu
ilerleme raporlarıyla ilgili söylediğimiz şey şudur:
Türkiyedeki gerçekleri net yansıtmayan raporlardır bunlar ve bu
raporlarda genelde seçmeci bir yaklaşım ileri sürülüyor. Özellikle de
-açık bir şekilde belirttim- dünyanın her tarafında
artık demokrasinin birinci şartı terörle mücadeledir. Terörle
mücadele, demokrasinin gelişmiş olup olmamasından
bağımsız olarak yerine getirilmesi gereken bir kavramdır.
Bundan on sene evvel, yirmi sene evvel şu
tartışılabiliyordu: Eğer demokrasi gelişirse terör
minimize olur. deniyordu fakat bugün görüyorsunuz ki dünyanın en
gelişmiş demokrasileri terör tehdidiyle karşı
karşıyadır. Dolayısıyla, terör örgütlerinin, terörün
yapısında geçmişteki yapıya göre ciddi bir genetik
değişikliği vardır ve terörle mücadele demokrasiyi
korumanın bir ön şartı hâline gelmiştir. Bu sebeple,
Türkiyenin kararlılıkla mücadele ettiği ve etmeye devam
edeceği PKK terör örgütünden bahsederken, Avrupa Birliğindeki
herhangi bir raporun orantılılıktan bahsetmesini kesinlikle
kabul etmiyoruz, bunları yok hükmünde sayıyoruz. Niçin? Açık ve
net bir biçimde de söylüyoruz; DAEŞ terör örgütüyle mücadele ederken
orantılılıktan bahsetmiyorsunuz, kendi canınızı
yakan terör örgütlerinden bahsederken orantılılıktan bahsetmiyorsunuz,
PKK terör örgütünden bahsederken orantılılıktan bahsediyorsunuz.
Nitekim, net bir şekilde söylediğimiz
şey de şudur: Sakın ola ki Türkiyedeki terör eylemlerinden
bahsederken, cümlelerinizi kurarken Şiddete karşıyız.
gibi genelgeçer cümleler kurmayın. Şiddete karşıyız.
gibisinden meşru devlet otoritesi ile terör örgütünü eşitleyen
cümleler kurulması, aslında terör örgütlerine örtülü destek verilmesi
anlamına gelir. Bu sebeple de barış ve benzeri kelimeleri
kirletmeyin çünkü barış dediğiniz şey, iki meşru güç
arasındaki çatışma neticesinde olur. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti
devleti, demokrasisine karşı, hukuk devletine karşı ve
toplumsal istikrarına karşı bir terör tehdidiyle karşı
karşıyadır, verilen mücadele de buna karşıdır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bu bağlamda, hiçbir
şekilde iç savaş kelimesinin kullanılması da doğru
değildir. İç savaş kelimesi ya da ortada Güneydoğuda
savaş koşulları var. gibisinden bazı raporlara giren
ifadeler şunun için kullanılıyor: Meşru ve egemen bir
devletle, yöneticilerinin seçim yoluyla geldiği bir devlet ile bir terör
örgütünü eşitleme çabasıdır. Bunun farkındayız, bu
ifadelerin hepsinin ne manaya geldiğini biliyoruz. Bu ifadeleri DAEŞ
terör örgütü için kullanmanız nasıl mümkün değilse, PKK, DHKP-C
ya da Fetullahçı terör örgütü için de kullanmanız mümkün
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada tabii tartışılıyor, olağanüstü hâlin
ilanından ve diğer konulardan bahsediliyor. Temel konu şudur:
Olağanüstü hâl, demokratik sistem içerisinde meşru bir
mekanizmadır. Bir devlet, ağır bir terör tehdidiyle ya da
ağır bir varoluş kriziyle karşı karşıya
kaldığı zaman buna başvurabilir. Bizim
Anayasamızın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
15inci maddesi bunu düzenlemektedir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihadı, olağanüstü hâl ilan edilip edilmemesini dış
şartlara bağlamıyor, en iyi o ülkelerin
değerlendireceğini, o ülkelerin yetkili makamlarının
değerlendireceğini söylüyor. Ve dikkatinizi çekerim, Fransada tek
bir terör saldırısı oldu, olağanüstü hâl ilan edildi; biz
benzer onlarca saldırı karşısında bile olağanüstü
hâl ilan etmedik ama ne zaman ki devlete karşı bir işgal
girişimiyle, Türkiyenin millî egemenliğini ele geçirerek bir yabancı
güce peşkeş çekme şeklinde bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kaldık, o zaman olağanüstü hâl ilan
ettik. Dolayısıyla, bizim olağanüstü hâl ilan etme
içeriğimiz Fransanın olağanüstü hâl ilan etme içeriğinden
10 kat daha fazladır.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) 100 kat.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Nitekim, Venedik Komisyonu Raporu da Türkiye'nin
olağanüstü hâl ilan etmek için yeterli ve meşru sebepleri
olduğunun altını çizmektedir. Bu hâlde, temel haklara ve burada
hangi derogasyonları uygulayacağımıza, hangi
istisnaları uygulayacağımıza da kesin bir karar verdik.
Bakın, şöyle bir tablo düşünelim:
Irak ve Suriye sınırımızın ötesinde askerî otorite
yok, sürekli terör tehdidiyle karşı karşıyayız,
Fetullahçı terör örgütü Türkiyeye karşı bir darbe girişimi
yapmış, 3 milyon kişiyi ülkemizde misafir ediyoruz, böylesi
şartlar altında dahi bütün dünyaya şunu söylüyoruz: Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine bağlıyız. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 15inci maddesine göre derogasyon
hakkımızı kullanıyoruz ve olağanüstü hâl ilan
ediyoruz. Dolayısıyla, yaptığımız iş
mucizevi bir iştir.
Fransada, Türkiyedeki gibi tek bir terör
saldırısı olduğunda bu ilan edilmiştir.
Dolayısıyla, karşı karşıya
kaldığımız durumda herhangi bir hukuki
sıkıntı yoktur.
Ha, şu söyleniyor, o konuda da bir
yanlış bilgi var: Efendim, Fransada olağanüstü hâl ilan etmede
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yokmuş. Fransaya
olağanüstü hâl yetkisi tanıyan kanun, bizim tek tek kanun hükmünde
kararnamelerle çıkardığımız bütün tedbirleri alma
hakkını Fransa Hükûmetine toptan vermektedir.
BURHAN KUZU (İstanbul) Aynen öyle.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Dolayısıyla, biz aslında, Fransanın
toptan aldığı hakkı yani terör örgütüne karşı
mücadele konusunda toptan aldığı hakkı, gerektiği
zaman kullanmak üzere ve perakende bir şekilde kanun hükmünde kararname
çıkararak uyguluyoruz. Hukuk felsefesi açısından bizim tutumumuz
daha doğrudur. Hiç kimse bizim önümüze Fransada olağanüstü hâlde
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yok. demesin çünkü onlara bu
hak, bu tedbirleri alma hakkı topluca verilmiştir, bunun delilleri de
açıktır.
Şimdi, Avrupayla olan ilişkimizde
dışarıdan konuşmuyoruz. Avrupayla olan ilişkimizde
bir Avrupa devleti olarak konuşuyoruz. Bizim devletimiz, Orta Doğu
boyutuna kavuşmadan evvel Avrupa boyutuna sahip bir devletti. Kayseriyi
elde etmemiz Edirneyi elde etmemizden elli sene sonradır. Tarih boyunca
bir Avrupa devleti olduk. Avrupada misafir değiliz, Avrupada ev sahibiyiz
ve yüz yıldır da bir Avrupa demokrasisiyiz.
Karşı karşıya olduğumuz
darbe girişimi, Jaglandın ve Carl Bildtin söylediği gibi,
Avrupa topraklarında ve bir Avrupa demokrasisine karşı
olmuştur ama bunun karşısında, taraflara itidal tavsiye
eden açıklamalar gelmiştir. Taraflara itidal tavsiye eden
açıklamalar gelmiştir. Taraflara itidal tavsiye eden
açıklamayı biz bir yerden hatırlıyoruz, o da şu:
Mısırda Sisi darbe gerçekleştirdiği zaman Taraflara
itidal tavsiye ediyoruz. dediler yani seçilmiş Cumhurbaşkanı
ile faşist bir generali eşit tuttular. Dolayısıyla, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyeyle ilgili açıklamada da
Taraflara itidal tavsiye ediyoruz. ifadesini kabul etmediğimizi, bu
ifadenin gayrimeşru bir ifade olduğunu açık ve net bir biçimde
ifade ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şu
anda Türkiyenin ihtiyaç duyduğu şey demokrasi ve
dayanışmadır. Demokrasisini tanklara karşı, savaş
uçaklarına karşı kullanan bir millete karşı bu
dayanışma duygusunun yerine getirilmesi gerekir.
Bu mesajların bu süre içerisinde doğru
alındığını değerlendiriyoruz ve mesela bugün dün
yaşadığımız terör saldırısından sonra
daha doğru mesajların verildiği, doğrudan terörün
kınandığı, terörün lanetlendiği
açıklamaların yapıldığını görüyoruz. Bu
memnuniyet verici bir ilerlemedir.
Bizim açımızdan -burada yine ifade edildi,
her seferinde eksik ve seçmece ifade ediliyor- evet, İnsan Hakları
Komiseri Muiznieksin birtakım açıklamaları var,
eleştirilerini biliyoruz. Bu eleştirilerle ilgili de herkesle
açık ve net bir görüşmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz.
Hatta, özellikle Türkiye temel haklar konusunda, basın hürriyeti konusunda,
ifade hürriyeti konusunda eleştirildiği zaman aynen şunu
söylüyorum: Gelin bunları gerçekçi bir biçimde ve öz güvenle
tartışalım. Basın hürriyeti, ifade hürriyeti, temel haklar,
yargı bağımsızlığı, güvenlik-adalet dengesi,
güvenlik-demokrasi dengesi, güvenlik-özgürlük dengesi, tüm bunları içeren
fasıllar 23üncü, 24üncü fasıllardır. Ben Türkiyenin Avrupa
Birliği Bakanı ve Başmüzakerecisi olarak söylüyorum: Buyurun,
23üncü, 24üncü fasılları açalım. Bu fasıllardaki
gerekleri ne kadar hızlı bir şekilde yerine getirdiğimizi
göreceksiniz. Zannediyorlar ki biz ifade hürriyeti, basın hürriyeti
gibi kavramlar kullanıldığında bu kavramlardan çekiniyoruz.
Tam tersine, biz bu kavramların olmadığı bir Türkiye hayal
etmiyoruz, hayal etmedik, bunlar için mücadele ettik ama şunun
adının iyi koyulması lazım: Sivil siyaset ile terör
arasına, basın hürriyeti ile terör arasına çizgi
çekilmediği takdirde demokrasi bir hayal olur, bir yalan olur.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin de onayladığı, İspanya Yüksek Mahkemesinin
aldığı Batasuna kararı -o bir partiyi kapattı, biz
parti kapatmalara karşıyız- aynen şunu söylüyor, diyor ki:
Bir milletvekili -İspanyada da değil, Venezuelada- ETA terör
örgütünün övüldüğü bir mitinge katıldığı için Batasuna
Partisi kapatılmalıdır. ETA terör örgütü Sosyalist Partiyi
tehdit etmiştir. ETA terör örgütü Sosyalist Partiyi tehdit ettiği
için, Batasuna ETAyı kınamadığı için bu kapatma
kararı doğrudur. diyor. Bir milletvekilinin terörist cenazesine
katılması demokratik haklarla ve milletvekilliği göreviyle
bağdaşmaz ve bir partinin terör örgütünü kınamaması bile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına göre suçtur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, eğer biz
sivil siyasetle, demokrasiyle terör arasına bir çizgi çekemezsek, burada
muğlak bir alan oluşturursak, burada gri bir bölge oluşturmaya
kalkarsak
MEHMET TÜM (Balıkesir) Peki, gazetecileri
niye yargılıyorsunuz? 140 tane gazeteci
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Aynı
şekilde
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Aynı şekilde, bütün bu dosyaları
Bakın, toptancı bir şekilde değerlendirmeyin.
Şimdi, önüme gazeteci diye getiriyor
MEHMET TÜM (Balıkesir) Cumhuriyet
yazarları hangi teröre bulaştı?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Cevap veriyorum size, cevap veriyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakanı dinleyin efendim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Önüme getiriyorlar, Bu gazeteyi niye
kapattınız? Ben de gösteriyorum ona buradaki köşe
yazısını. Diyor ki: PKK terör örgütünün sadece güneydoğuda
askerlerle savaşması yetmez. Bu mücadelesini AVMlere ve batı
şehirlerine taşıması gerekir. Eğer buna herhangi bir
Avrupa devletinde izin verilecek köşe yazısı diyorsanız,
sizde böyle bir basın hürriyeti düzenlemesi varsa bana bunu gösterin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Karikatürist
niye içeride?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) O sebeple, genel bir şekilde tutuklu gazeteciler,
tutuklu şunlar bunlar diyerek genel başlıklar altında
konuşmayın. Bunu tek tek dosyalar hâlinde konuşacağız,
tek tek dosyalar hâlinde değerlendireceğiz bunu.
MUSA ÇAM (İzmir) Benim adaşım Musa
Kart niye içeride?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Dolayısıyla, burada, bakın, İnsan
Hakları Komiserinin de sözleri seçmece alınıyor. Komiser bu
eleştirileri yaptıktan sonra -ki biz bu eleştirileri
Muiznieksle de tartışıyoruz, başkalarıyla da
tartışıyoruz- aynen şunu söylüyor, diyor ki: Bu
memorandumdaki hiçbir şey PKKnın eylemlerini veya güneydoğudaki
terör faaliyetlerini mazur gösteremez. Bunlar İnsan Hakları
Komiserinin raporundan ifadeler ve yine devam ediyor: Türkiyenin karşı karşıya olduğu terör
tehdidinin büyük olduğu, terörün her türüyle mücadelenin Türkiyenin
hakkı ve görevi olduğu aynı raporda da altı çizilerek
belirtilmektedir.
Şimdi, bakın, etrafımızda çok
büyük bir türbülans var. Demokrasimizi korumak, geliştirmek, hukuk
devletimizi korumak geliştirmek için bu kimlik siyaseti meselesinde daha
çok hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Kimlik siyaseti hiçbir demokrasiyi iflah
etmez, hele de kimlik siyasetinin terörle muğlak bir ilişki
kurduğu, terör örgütünü bir şekilde mazur göstermeye dönük bir
yaklaşımla ele alınması demek bir ülkenin demokrasisi için
felakettir. Demokrasi, hukuk devleti, özgürlük bu kavramları tek
başına kullanmak yetmez. Bakın, Almanyadaki ırkçı
partinin adı Alternatif Partisi, Hollandadaki ırkçı partinin
adı Özgürlük Partisi, Avusturyadaki ırkçı partinin adı
Özgürlük Partisi. Dolayısıyla, demokrasi, özgürlük dediğimiz
zaman bu kavramları doğru yerde ve doğru siyasetlerle
konumlandıracağız. Eğer bütün dünyada PKK hakkında
terör örgütü hükmü verildiği hâlde -Avrupa Birliği
açısından da PKK terör örgütüdür- Türkiye Büyük Millet Meclisinde
birisi çıkıp da PKK terör örgütü değildir. diyorsa bu, sivil
siyasetle ilgili imkânların terörü savunmak, terörün
propagandasını yapmak üzere kullanılması,
araçsallaştırılması anlamına gelir. Bu, meşru
değildir. Bu, hiçbir şekilde meşru görülemez ve açık ve net
olan bir şey vardır: Demokrasinin artık bütün dünyadaki birinci
maddesi terörle mücadeledir. Eğer terörle mücadele konusunda net bir tutum
içerisine girmezsek bu konuda yanlış bir iş yaparız. Hele
de bugün çok şaşırdığım bir şey oldu, terör
örgütü ile devleti eşit göstermek için Kurandan ayetler okundu burada.
Bakın, Hazreti Aliye karşı da terör faaliyeti yapanlar Hazreti
Aliyi öldürmek için attıkları okların üstüne Kuran
yaprakları yapıştırmışlardı,
takmışlardı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) En meşru kavramları, maneviyatımızdaki
en meşru kavramları, siyaset alanındaki meşruiyet
içerisindeki en meşru kavramları bu şekilde
konumlandırırsak bu kavramların içini boşaltmaktan, bu
kavramları yanlış bir şekilde araçsallaştırmaktan
başka bir işe yaramaz.
Değerli arkadaşlarım, fasıllarla
ilgili ilerlemeler konusunu da arkadaşlarımız söyledi. Geçen bir
yıl içerisinde iki tane fasıl açtık fakat, tabii, açmak
istediğimiz fasılların pek çoğu Güney
Kıbrısın blokajı yüzünden ilerleyememektedir. Peki
Türkiyede durum nasıldır? Türkiyede fasıllar
açılmamasına rağmen, Türkiye fasıllarla ilgili reform
sürecinden kopmuş mudur; reform süreci konusundaki iradesi sürmekte midir,
sürmemekte midir?
Bakın, 2016 yılı İlerleme
Raporunda 33 faslın 30unda Türkiyenin uyum düzeyinin iyi olduğu
söyleniyor. Bakın, bu kadar siyasi çifte standarda rağmen, bu kadar
engellemeye rağmen 33 faslın 30unda Türkiyenin uyum düzeyinin iyi
olduğu söyleniyor.
AK PARTİ hükûmetleri her zaman reform
hükûmetleri oldu. Olağanüstü hâl döneminde bile askerî vesayeti azaltan,
askerî otorite üzerinde sivil denetimi artıran çeşitli düzenlemeler
hayata geçirildi. Kuşkusuz, çok daha yüksek reform iradesi ortaya
çıkması için Türkiyenin terör konusundaki şartlarının
doğru bir bağlama oturması, Türkiyenin bu terör tehdidi
karşısında bir güvenlik kaygısına, bir güvenlik riski
içerisine girmemesi gerekiyor.
Reform sürecinde vize serbestisi, göçmenlik
konuları, mali iş birliği konularında, bunları
çeşitli şekillerde sizlerle paylaşıyoruz ama söylemek
istediğim şey şudur: Ben muhataplarımla bu meseleleri konuştuğum
zaman açık ve net bir şekilde şunu söylüyorum; Açıkça
konuşalım ve arkadaşça konuşalım. Ortaya çıkan
tablo, eğer siz Türkiyenin Avrupa Birliği ilişkileri konusunda
objektif kriterlere dayanan bir müzakere yapmak istiyorsanız biz Türkiye
olarak buna hazırız. Sık sık şu ifade ediliyor:
Türkiye bizden istisnai kriterler beklemesin. Bizim de ifade ettiğimiz
şey şudur: Türkiye sizden hiçbir şekilde fasıllar
konusunda ve diğer konularda indirim beklemiyor ama söz konusu Türkiye
olunca, büyük bir stratejik güç olunca siz de bu kriterlere zam yapmayın;
biz indirim beklemiyoruz, siz de zam yapmayın.
Bakın, çok çarpıcı bir şeydir,
biz Türkiyenin sadece Avrupa Birliğine üyelik meselesiyle ilgili bir
müzakere yürütmenin ötesinde, Avrupanın geleceği hakkında da
kaygılarını iletmek durumunda olan bir ülkeyiz. Avrupada
aşırı sağ yükselirse, Müslüman varlığı,
oradaki soydaşlarımız ırkçıların ve
faşistlerin saldırısıyla karşı karşıya
kalırsa, bu bizim için iyi bir Avrupa tablosu olmaz. Güvenlik kriziyle ve ekonomik
krizle karşı karşıya kalan bir Avrupa tablosu, Türkiyenin
millî çıkarları açısından doğru bir Avrupa tablosu
olmaz.
O sebeple, millî çıkarlarımız
açısından şunu söylüyoruz: Biz bir değerler
Avrupasına tam üyelik için yolumuzda yürümeye devam ediyoruz. Ama, tabii
ki Sarkozynin Avrupasını istemiyoruz, tabii ki Le Penin
Avrupasını istemiyoruz, tabii ki ırkçı Wildersin
Avrupasını istemiyoruz, tabii ki Avusturya Dışişleri
Bakanının zihnindeki Avrupayı kesinlikle istemiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim istediğimiz
Avrupa, gerçek demokratik değerlere dayanan bir Avrupadır.
İçinde bulunduğumuz şartlarda gerçek demokratik değerlere
dayanan, bu değerler etrafında konsolide olmuş bir Avrupa
Birliği için Türkiyenin tam üyelik perspektifi aynı şekilde
devam etmektedir. Ama, mültecileri dışlayan, sınırlar ören,
bunları engelleyen bir Avrupada Türkiyenin bir işi yoktur.
Bakın, tarihî bir ironidir. Büyük tarihçi
Braudel, aslında Avrupanın güney sınırının
Akdeniz olmadığını, güney sınırının
Sahra Çölü olduğunu söyler. Akdenize bile inememiş, Doğu
Romanın büyümesinde olduğu gibi Türkiyeyi bile içerememiş bir
Avrupa, Akdenizi bırakın, Güney Sahraya inemediği, bu
genişlemeyi sağlayamadığı için bugün Sahradan gelen
göç dalgasıyla âdeta Kavimler Göçü gibi bir ortam içerisinde bütün
değerlerin, Avrupa haritasının altüst olduğu bir altüst
oluşla, bir türbülansla karşı karşıya.
Dolayısıyla, genişleme perspektifinin
durması demek, sadece Türkiyeyle ilgili bir konu demek değildir,
Avrupa Birliğinin geleceğiyle de ilgili bir konudur.
Dolayısıyla, hep beraber, sadece Türkiye-Avrupa Birliği
ajandasıyla ilgili konuları değil, onun ötesinde,
Avrupanın değerler Avrupası temelinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakikalık
ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Devamla) Çok teşekkür ederim Başkanım.
Diğer konulara değinmek isterdim, onlara
artık yazılı olarak cevap veririz.
Umudumuzu kaybetmeyelim. Çok zor bir döneme giriyoruz.
Bunu da halledeceğiz.
İçindeki kelimelerin mecaz olduğunu,
gerçek olmadığını söyleyerek Nazım Hikmetten bir
şiirle bitiriyorum.
Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm
Bizim de üstümüze güneş doğacak gülüm
Gülüşüne bir kurşun sıksa da ölüm
Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm
Türkiyeye kurşun işlemez, Türkiye Büyük
Milet Meclisine kurşun işlemez, millî iradeye kurşun
işlemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Umutla,
çalışarak yolumuza devam edeceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Aslan
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Okuduğum
ayetlerle ilgili bir çarpıtmadan söz etti, bu konuda cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan Terör örgütü ile
devleti eşit kılmak için Kurandan ayetler okundu. şeklinde
bir cümle kullandı.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Ben öyle bir
şey demedim ki, bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Bu cümleyle ilgili mi...
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Yani ben herhangi...
BAŞKAN Hayır, hayır, siz bu
cümleyle ilgili mi söz istiyorsunuz?
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz.
Süreniz iki dakikadır. Lütfen bir
sataşmaya meydan vermeyiniz Sayın Aslan.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
16.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birincisi şunu bilelim: İslamiyet 610
yılında Peygambere Kuran nazil olmuştur, o zaman ne Türkiye
Cumhuriyeti vardı, ne herhangi bir örgüt vardı. Ben bütün bunlardan
bağımsız olarak Kuranın hakemliğini, sünnetin
hakemliğini önerdim çünkü AKPden zaman zaman hatipler Kuranı övücü
-haklı olarak- sünneti övücü tabirler kullanarak onlara
başvurmamız gerektiğini söylüyorlar. Ben de her ne sorun olursa
olsun ki...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Laik bir
cumhuriyette yasaların hakemliği olur, burası laik bir
cumhuriyet!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) O sizin fikriniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Burası Parlamento,
burası!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Nisa 59da,
aramızdaki sorunları Allaha ve Resulüne dönerek
çözebileceğimize dair bir emir vardır. Yani, ben herhangi, meşru
ya da meşru olmayan güçleri ifade ederek bu ayetleri, bu hadisleri
okumuyorum. İbni Abbas Hazreti Peygamberin amcasıdır kendisi-
inanırsınız inanmazsınız, gülen olur, ağlayan
olur, kendisi buyuruyor, diyor ki: Benim devemin ipi kaybolursa ben Kurandan
çıkarabilirim. Çünkü bir ayetikerime var:
(Hatip tarafından Enam suresinin 59uncu
ayetinin okunması)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Yaş ve kuru
hiçbir şey yoktur ki Kuran-ı Kerimde, Kuran-ı Mübinde
bulunmasın. Bu anlamda, ben hâlâ şahsi fikrim olarak bütün
sorunların Kuran ve sünnet ışığında
çözüleceğine inanıyorum, bu benim dinî inancım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HARUN KARACA (İstanbul) Grubunla ilgili
konuş, grubunla.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Artık
benimseyen olur, benimseyen olmaz, onlar da buyursun kürsüde dile getirsin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Ben teşekkür
ederim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Söz
doğru ama murat hayırsız, murat.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta, mikrofonunuzu
açıyorum, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Sanayi ve Teknoloji
Bakanımızın birkaç konuda verdiği rakamlara ilişkin
bir açıklama yapmak istiyorum işin doğrusu.
Şimdi, bizim konuşmacı
arkadaşlarımızla Bu imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki
payında düşme var. şeklinde tespitimiz olmuştu, ona Orada
düşme yok, artış var. dedi. Aslında, rakamlar tabii onu
söylemiyor. Hem bugün açıklanan yeni seride
baktığımızda hem de eski seride, cari fiyatlarla imalat
sanayisinin millî gelir içerisindeki payında 2002-2015 döneminde eski
seride 2 puan, yeni seride 2,5 puan bir düşüş var. Sanayi
Bakanımız muhtemelen bunu sabit fiyatlarla olan seriye bakarak
söylüyor, orada hakikaten düşüş yok. Ama, onu bence hiç söylememek
lazım, o başka bir probleme daha işaret ediyor. Onun anlamı
şudur: Yani cari fiyatlarla payda düşüş olup sabit fiyatlarla
yoksa biz boşa çalışıyoruz demektir. Yani, fiyat işin
içerisine girdiği zaman yani deflatörü fiyattan
arındırdığınız zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Bir şeyleri üretiyorsunuz
ancak daha düşük teknolojili bir şeyler üretiyorsunuz veya rekabet
edemiyorsunuz. Yani, bunun hakikaten çok daha fazla kötü anlamları olur, o
yüzden burada esas olan cari fiyatlara bakmaktır, orada düşüşü
kabul etmemiz lazım.
Hemen bununla ilintili olarak teknoloji seviyesinde
de bir düşüş var. Yani, 2002yle mukayese ettiğimizde hem
üretimin hem de ihracatın teknoloji seviyesinde düşüş var.
Doğrudur, 2002ye göre baktığımızda düşük
teknolojiden orta teknolojiye bir kayma var. Ancak, orada da Sayın
Bakanım, şeye bakmak lazım, 2007yle, 2010la mukayese
ettiğinizde -ona illaki Hükûmetin başlangıç dönemi diye
bakmayalım lütfen çünkü Türkiyeyi konuşuyoruz- 2007ye göre orta
teknolojiden tekrar aşağı doğru bir düşüş var,
bunu da görmemiz lazım.
Son olarak da bu inovasyonla ilgili olarak
Küresel
inovasyon endeksini verdi ama ona benzer bir başka endeks de küresel
rekabet endeksinin altındaki inovasyonun alt bileşeninde bir
yılda tam 11 puan endekste yerimizde bozulma var; bunları görmek
lazım. Yani, bu kötü gidişi görmezsek hakikaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
çok mahzurlu olur,
politikalarımızı buna göre organize etmek lazım diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Usta konunun uzmanı olarak bir
açıklamada bulundu.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bazı
milletvekili arkadaşlarımın el
kaldırdığını görüyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, grup adına
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, grup adına
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
arkadaşlar.
Şimdi, bütçe görüşmeleri yapıyoruz.
Bütçe görüşmelerinde konuşmacılar görüşlerini kürsüye gelip
açıklarlar daha sonra Hükûmet bunlara kendi konuşma hakkı
çerçevesinde kürsüden yaptığı konuşmayla gerekirse cevap verir,
gerekmezse vermez, bilemem. Hükûmet tarafından kürsüde yapılan
konuşma her grubun seksen dakikalık konuşma hakkı
çerçevesinde Hükûmetin de yapmış olduğu bir
konuşmadır. Ama milletvekillerimizin yirmi dakikalık soru-cevap
süresi içerisinde soracakları sorulara sayın bakanlar İç
Tüzükümüze göre cevap vermek zorundadır, veremedikleri cevapları
yazılı olarak verebilirler.
Şimdi soru-cevap işlemine geldik.
Grupların söz talebi oldu, ilk önce Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuna verdim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Ahrazoğlu konuşmacıydı, cevap vermesi lazım.
BAŞKAN Bir saniye sayın arkadaşlar
Şimdi, bunu taşırıp da
60ıncı madde çerçevesinde milletvekillerine söz veremem.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkanım, Sayın Bakan benim konuşmama atfen
verdiğim rakamların yanlış olduğunu... Ben 12 daire
başkanlığının oluşturulduğunu, 10 daire
başkanlığı olmasına rağmen 12 daire
başkanlığının oluşturulduğunu ve bunu da
Sayıştay raporlarından aldığımı
söyleyeceğim. Kayıtlara geçti, söz verip vermemek sizin takdirinizde.
Ama benim konuşmam üzerine Sayın Bakan benim verdiğim
rakamların yanlış olduğunu söylediği için söz
istiyorum. Takdir sizin.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Ahrazoğlu,
siz bir konuşma yapmışsınız Sayın Bakan da bir
açıklama yapmış, rakamlarınız arasında bir
farklılık var. Yani söylediğiniz tutanaklara geçti, bunu tekrar
yeni bir sataşma olarak değerlendirmiyorum.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Hayır, düzeltme anlamında benim söylediklerim.
BAŞKAN Evet, tutanaklara geçmiştir
Sayın Ahrazoğlu.
Sayın Erhan Ustaya söz vermiştim, HDP
Grubundan bir söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Grubumuz adına ben de grup başkan vekilimize
vekâleten söz almak istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun, o çerçevede söz
verdim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, öncelikle şunu ifade etmek
istiyorum, evet, OHAL kanuni bir rejimdir. deniliyor ancak bunun yanı
sıra Venedik Komisyonu ve Muiznieksin, Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Komiserinin raporlarında Anayasa ve temel insan hakları
sınırları aşılmıştır. deniliyor.
Şimdi, buna örnek olsun diye de sadece terör kavramının
arkasına sığınarak bir şey açıklamak mümkün
değil. Daha iki gün önce bir yazarın sadece Bilal Erdoğana
üstün zekâlı dediği için hakkında açılan hakaret
davasından sonra Yazar Seray Şahiner, Bursa Tabip Odasının
edebiyat matinelerinde konuşmacı olarak gittiği Bursada gece
otel odasına resepsiyonca polislere anahtar verilerek kendisi uyurken bir
kadından söz ediyorum otel odasında uyuyan- polislerin girmesiyle
gözaltına alınmıştır. Şimdi, bu çerçevede
baktığımız zaman biz nasıl bir ülkede yönetildiğimizi
görüyoruz.
Musa Kart bir karikatüristtir ve şu anda
içeridedir Musa Kart. Aslı Erdoğan bir yazardır, içeridedir
Aslı Erdoğan. Bunlara baktığınızda yüzlerce
gazetecinin de içeride olduğuna
Bunun sınırları Avrupa
İnsan Hakları içtihatlarıyla da çizilmiştir, şok edici
düşünceler, düşünce olarak sadece ifade edilen şeyler özgürce
kullanılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Bunun için kaç defa Türkiye mahkûm olmuştur Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında.
Şimdi, ayrıca Fransada
-karşılaştırdığımız zaman- OHALde
kanun hükmünde kararname diye bir kurum yoktur, OHAL kapsamında
İçişleri Bakanı veya valiler tarafından alınan bütün
idari kararlar derhâl meclise ve senatoya bildirilir, parlamento gerek gördüğü
her konuda detaylı bilgi ister, parlamento derdest edilmez Fransadaki
OHALde.
Son olarak, Sayın Vekilimiz Mehmet Ali
Aslanın yanlış anlaşılan bir durumunu düzeltmek
istiyorum. Kendisi CHP sıralarından gelen herhangi bir sesi duyarak
cevap vermemiş ve Laik cumhuriyetin gereği olarak ben dinî
inancımı ifade ediyorum. demektedir.
İnanırsınız, inanmazsınız; o size
bağlı sözünü kullanmıştır kendisi. Bunu da onun
adına düzeltmiş olayım.
BAŞKAN Sayın Aslanın o
şekilde söylediğini duyduk.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Yani o söze bir
cevap değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Yani o araya giren Burası laik cumhuriyet lafına
karşı değil aslında söylenen şey.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır, tutanaklara geçmiştir Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurunuz.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Avrupa Birliği
Bakanı Ömer Çelikin 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle, ilk olarak, bu konuya Burası laik
bir Parlamentoya cevaben O sizin fikriniz. dendi diye
sandığımız için bir Anayasa ve üzerine edilen yemini
hatırlatacaktık ama bu açıklamadan sonra onun sadece bir kez
daha altını çizmiş olayım.
Sayın Bakana, öncelikle, sabahki bizim itiraz
konumuzdaki AKP Grubundan o beklediğimiz yaklaşımı
göremediğimiz noktada, Hükûmet adına, bir bakana
yakışır bir tavır ve tutum içinde verdiği cevap için
öncelikle teşekkür ediyoruz, sabahki tutumu için. Ancak biraz önceki
konuşmalarında Toptancı bir yaklaşım olmasın.
dedikten sonra bir tutuklu gazetecinin olduğunu tahmin ettiğim
iddianamesiyle ilgili kabul edilemez şeyler söyledi ama bu bir
toptancı yaklaşıma dönüştü. O zaman Sayın Bakana
şunu sorarız: Musa Kart gibi sadece karikatür çizen birisinin ya da
Cumhuriyet gazetesinin cumhuriyetin değerlerini savunan
yazarlarının tutuklu olmasıyla ilgili nasıl bir
açıklaması olabilir?
Sayın Bakanın yapmış olduğu
dünyayla karşılaştırmalı OHAL güzellemelerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
akla burada çok
anlatılması uygun olmayacak bir fıkra geliyor. Birisi ailesinin
başına gelen bir felaketi çok olumlu bir şey gibi
anlatıyor. Arkadaşı diyor ki: Ya, kusura bakma, o felaketi biz
de yaşadık ama senin kadar güzel anlatamıyorum. diye.
Sayın Bakan, Nazım Hikmetten bir şiir okuyunca Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu bundan büyük bir memnuniyet duyar ama eğer Nazım Hikmet
böyle bir Türkiyeyi, böyle hukuksuzlukları ve bu olağanüstü hâl
durumunu meşrulaştırmak için bu şiirin
araçsallaştırılacağını bilseydi tahmin ediyorum o
şiiri hiç yazmamayı tercih ederdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Sayın Başkan, bir ifade var, bir şey
söylemem lazım, kayıtlara geçsin.
BAŞKAN Elbette Sayın Bakanım.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
20.- Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Özgür Bey, açık ve net bir şekilde söylüyorum,
arkadaşça söylüyorum, bu üslup yakışıksız bir üslup.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok artık Sayın
Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Bak, bir dakika.
Gece bu saatte ben burada bir konuşma
yaptım, bütün her şeye cevap verdim, kimseye bir şey
söylemiyorum, senin burada Söylenmesi uygun değil ama akla bu geliyor.
dediğin şeyi herkes biliyor. Eğer bunu kendinize yakıştırıyorsanız
ben size yakıştırmıyorum. Bak, açık ve net söyleyeyim,
birincisi bu. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Yakıştırmıyoruz, evet.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) İkinci mesele şu Özgür Bey: Güzelleme
yapmadım. İstenirse, vakit verilirse, iki olağanüstü hâl
arasındaki kıyası hukuk ve içtihatlarla ortaya koyarım. Ben
delilli konuşurum. Elimde deliller var. Net bir tutum bu.
Üçüncüsü de şunu söylemek isterim: Mehmet Akif
de bizim, Nazım Hikmet de bizim, Attila İlhan da bizim, diğer
şairler de bizim. Bu şairleri, düşünürleri, fikir
adamlarını temellük etmekten, mülkleştirmekten vazgeçelim.
Başka şeyler de söylenebilir. Yani, böyle bir şeyi
söylediğiniz zaman, o zaman Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi ve siyasi
siciliyle ilgili olarak da pek çok kişiyi, pek çok siyasetçiyi referans
verip Onlar da aslında bu şekilde bu partide olmak istemezlerdi. ya
da O şairler ve düşünürler de Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından kullanılmak istemezler. gibisinden bir sürü şey
söylenebilir.
Mesele şununla ilgili meseledir: Akılla
vereceğimiz bir cevap varsa verelim ama burada oluşan cari
açığı birbirimize hakaret ederek kapatmaya
çalışmayalım. Ben size yakıştıramadım, siz
kendinize yakıştırıyorsanız buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Özel, buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Avrupa Birliği
Bakanı Ömer Çelikin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben Sayın Bakanın sabahki
tavrını bizzat gidip teşekkür ederek de, burada da hiç
gocunmadan takdir ettim. Ancak, sosyal demokrat bir partinin, ülke bu
hâldeyken, bu kadar gazeteci tutukluyken, bu kadar akademisyen tutukluyken, OHAL
bizi nefes alamaz hâle getirmişken, bu OHAL durumunu olağanüstü güzel
bir durum gibi anlatıp daha sonra da Nazım Hikmetin bir şiirini
söylediğinde, ben Nazım Hikmet bizim tapulu malımız,
Nazım Hikmet bizim şairimiz. demedim, bu vatanın şairidir
ama Nazım Hikmet özgürlüklerin bu kadar ihlal edildiği, demokrasinin
bu kadar askıda olduğu bir ortamda bu şiirinin
meşrulaştırma aracı olarak kullanılmasını
istemezdi. dedim. Bunda yakışmayacak bir şey yok. Ama
Sayın Bakanın şahsına rencide edici bir şey
söylediğimi düşünmüyorum. Öyle düşünüyorsa o
kısmını konuşmamın telafi ediyorum ama ana fikir
olarak ben Nazım Hikmetin bu şartlar altında bu şiirinin
okunmasına razı gelmeyeceğini düşünüyorum. Bu, şahsımın
ve grubumun kanaatidir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Özel.
Evet, Nazım Hikmet de bizim Mehmet Akif de
bizim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona yürekten
katılıyorum.
BAŞKAN Cemal Süreya da bizim, Sezai Karakoç
da bizim; hepsi bizim şairlerimiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç
İkinci Yeni hareketinden çıkarlar, sonra başka yönlere
evrilirler ama her ikisi de Türk şiirinin ustalarıdır, her ikisi
de büyük şairdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN- Evet, değerli arkadaşlar,
şimdi, aleyhinde Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin aleyhinde şahsım
adına son konuşmacı olarak söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüştüğümüz 2017 bakanlık
bütçeleriyle ilgili genel bir değerlendirmeye geçmeden önce, bütçe yapma
yetkisine ve hakkına sahip olan tek kurum Anayasamızda da yer
aldığı üzere Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Biz 26ncı
Dönem milletvekilleri olarak, halkımıza karşı
aldığımız tarihî sorumlulukla bu en temel ve asli
görevimizi bir kişinin kişisel hırslarına ve yetkisine devretmeme
konusunda kararlı bir duruş sergileyeceğimize olan
inancımı belirterek konuşmama geçmek isterim.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Anayasa
değişikliğinde de bütçeyi yine Meclis yapıyor Sayın
Sibel Hanım.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bugün bütçelerini görüştüğümüz üç
bakanlığın ve diğer bazı bakanlıkların
Komisyondaki bu bütçe sunuşlarını takip ettim. Dinlediğim
bütçe sunuşlarında muhalefet milletvekillerinin burada, Genel Kurulda
ayrıntılarıyla gündeme getirdiği üzere, ülkemizin ve
halkımızın temel sorunlarına çözüm üretme noktasında
ülke gerçekliklerinden uzak, gelişen, küresel, rekabetçi dünyaya uyumlu
bir vizyonu ortaya koyamayan ve 2002 yılı takıntısıyla
karşılaştırma kurgusu üzerinden yanıltıcı
bir tablo sunuşuna maalesef şahit olduk.
Bugün bütçesini konuştuğumuz Avrupa
Birliği Bakanlığı ve Avrupa Birliği ilişkileri
üzerine kısa bir değerlendirme yapacak olursak, kuruluş
temellerinin atıldığı günden itibaren yüzünü hep
Batıya dönen ülkemiz için Avrupa Birliğine katılım süreci
cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli, en stratejik
çağdaşlaşma ve demokratikleşme hedefidir; ulusal, millî bir
devlet stratejisidir; bir siyasi partinin veya bir kişinin projesi
değildir.
Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde aradan
geçen altmış yılın son on dört yılını Adalet
ve Kalkınma Partisi hükûmetleri yönetmiştir.
İktidarınızın ilk dönemlerinde tam üyelik müzakere sürecine
başlamamız, 16 faslın açılması millî ve ulusal
hedefimiz olan Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda hepimizi, tüm
halkımızı umutlandırmıştı. Ancak
geldiğimiz noktada, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinden hızla
uzaklaşmakta ve en önemlisi, ülkemiz on dört yıldır Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde, evrensel kabul görmüş
değerlerden uzaklaşmıştır. Özellikle 2007 yılı
sonrası süreçte Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde ciddi
gerilimler ve gerilemeler yaşanmaktadır.
Hükûmetleriniz döneminde hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü, bağımsız yargı ve adalet sistemi, temel hak
ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı ve demokratik bağımsız
kurumsal yapıların işleyişi gibi evrensel değerler
üzerine kırmızı çizgiler çekilmiştir. Hükûmetinizin, yine,
öngörüsüz dış politikası ve sıfır sorun hayaliyle tarihimizin,
içinden çıkılamaz mülteci kriziyle karşı karşıya
kaldık. Bu krizi, geri kabul anlaşması ile vize muafiyeti ve
Avrupa Birliğine tam üyelik sürecimizin ön koşuluna bağlayarak
pazarlık masasına taşıdınız. Sonuçta Ey Avrupa
Birliği, sen yoluna, biz yolumuza! diyerek ilişkileri kopma
noktasına getirdiniz. Ve nihayetinde, Avrupa Parlamentosunun Türkiyeyle
üyelik müzakerelerinin dondurulması kararı
alınmıştır.
Sayın Bakan bütçe sunuşunda, gelinen bu
başarısız noktanın sebebinin Avrupadaki
aşırı söylemler, ön yargılar, yabancı
düşmanlığı, İslam karşıtlığı
gibi dışsal faktörler olduğunu savundu. Evet, değerli
milletvekilleri, oysa sadece Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizde
değil uluslararası siyasi ilişkilerde veri kabul etmemiz gereken
bu dış faktörleri uyguladığımız dış
politika stratejisiyle yönetebilme kabiliyetine eğer sahip olabilseydik
bölgemizde en etkin bir güç odağı olabilirdik. Ancak AKP
hükûmetlerinin öngörüsüz, sorumsuz, başarısız, tutarsız,
sadece iç politik fayda sağlama eksenli, günübirlik, iç politik
konjonktüre göre şekillendirdiği dış politikasıyla
sadece Avrupa Birliğiyle değil, tüm bölgesel ilişkilerimiz
sürdürülemez bir noktaya gelmiştir.
Evet, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde
tablo böyleyken bu bütçe ekonomik büyümeye, istihdama, özellikle genç
işsizliğe, kadın istihdamına, gelir adaletsizliğine
çözüm üretecek midir, refah artışı sağlayabilecek midir? Bu
bütçe, inovasyon, yüksek teknoloji, katma değeri yüksek ürünler üretme
kapasitesi ve istihdam yaratabilecek midir?
Diğer yandan, bugün
yaşadığımız dünyanın bütün gelişmiş ve
kalkınmış ülkelerinin önceliği sürdürülebilir kalkınma
politikalarındaki ilerlemedir. Bu politikalar nitelikli eğitim ve
sağlık politikaları, çevre, ekoloji, bölgesel
gelişmişlik farklarının azaltılması, kırsal
kalkınma, tarım politikaları, eşitlik, özgürlükler,
demokratik işleyen kurumsal yapılar, güçlü hukuksal yapılar ve
adalet sistemidir. Üzerinde konuştuğumuz bu bütçeyle bu
saydığım politika alanlarında ne yapıyoruz? Bütçede
hangi gerçekçi, somut
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özdemir, tamamlayınız lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu bütçe, maalesef, yine ülkemizin ve toplumun tüm
kesimlerinin çözüm beklediği sorunlara kapsamlı ve kalıcı
bir çözüm üretemeyecek ve hedefler tutturulamayacaktır. Halkın ve
toplumun tüm kesimlerinin asıl sorunlarına çözüm üretemeyen ve
öncellemeyen bu bütçeye biz onay vermiyoruz. Doğal olarak az sonra kabul
edilecek olan 2017 yılı bakanlık bütçelerinin ülkemize huzur ve
refah getirmesini umuyor ve diliyorum.
İyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, affınıza
sığınarak, evet, grubumuzla ilgili bir durum var. Meral
Hanım bir açıklama yapacak.
BAŞKAN - 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz var.
Buyurun, bir dakika süreyle açıyorum
mikrofonunuzu.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, KCK davasında yaşanan gelişmelere ve
zorla getirme kararı verilmesine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) İyi
akşamlar diliyorum.
Sayın Başkan, 14 Nisan 2009da
başlayan bir operasyonda Diyarbakırda KCK ana davası
açılmıştı. Ben de o dosyanın uzun bir süre
avukatlığını yaptığım için bütün
ayrıntılarıyla biliyorum. Bu dava hâlâ devam ediyor. Davada
tutuklu yok esas itibarıyla ve bu dava dosyasında 8 milletvekili
arkadaşımız -şu anda 1i cezaevinde, Selma Irmak-
yargılanıyorlar. Bu süre zarfında fezleke hazırlanan
dosyalardan bir tanesi de bu dava dosyasıydı. Fezlekeler geldi ve 20
Mayıstaki kaldırma sebebiyle tekrar yargılama devam etti. 10
Kasımdan önce zorla getirme kararı verilmişti söz konusu dava dosyasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Fakat 10
Kasımda yapılan dava duruşmasında zorla getirme kararı
geri alındı. Bu, kamuoyuna da yansıdı fakat bugün ne
olduğunu bilmediğimiz bir sebeple, mahkeme, bugüne kadar, yirmi
beş yıllık avukatlık hayatımda hiç
rastlamadığım bir şekilde celse arasında zorla getirme
kararını verdi ve bunu infaz bölümüne gönderdi ve bu zorla getirme
kararında talimatla ifade tespiti ya da SEGBİSle ifade diye not
etmiş. Bu arada bu arkadaşların beş yıl tutuklu
kaldığını, ifadelerini verdiğini, dosyada
kendilerinden sâdır bir ifade alınması işleminin
olmayacağını da ifade etmek istiyorum. Yani demem o ki eğer
arkadaşlarımız bu gece ya da bundan sonra bir gözaltı
işlemine ve zorla getirmeye maruz kalırlarsa bu bir yargı
işlemi değil bu bir talimat
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bunun
kesinlikle bir yargı işlemi olmadığını,
olamayacağını ve uygulamada zorla getirme kararı geri
alındığı hâlde, hem de 290 üye yönetici ve il eş
başkanımızın tutuklandığı günde böyle bir
kararın tekrar verilmiş olmasını tesadüfi
bulmadığımızı ve bunun merkezî bir kararla
olduğunu şimdiden bütün Meclise ve Türkiyeye duyurmak istiyorum.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yedinci
turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Soru işlemini başlatıyorum.
Sayın Engin
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sorum
Sağlık Bakanına. Halkımızın bizlere,
milletvekillerine ilettiği taleplerin büyük bir kısmı
hastanelerde ve yoğun bakımda yer bulamayan, yer bulsa bile
enfeksiyon kapma riski nedeniyle hastalarını kaybetme endişesi
duyan veya acil rahatsızlığı olup anca aylar sonrasında
hastaneden randevu alabilen vatandaşlarımız tarafından iletilen
taleplerdir. Ayrıca, bazı hekimlerimiz günde yaklaşık 100
hastaya bakmakta, muayene süreleri beş dakikaya kadar inmiş
durumdadır.
Birinci sorum: Bir doktor beş dakikada bir
hastalığı nasıl teşhis edip tedavi yöntemi
belirleyebilir.
İki: Doktorlara ve sağlık
çalışanlarına yıpranma hakkı neden verilmiyor? Ek
primler emekli maaşına ne zaman yansıtılacak.
Üç: Sağlık Bakanlığı
şehir hastaneleri için toplam kaç milyar dolar yükümlülüğün
altına girdi? 2017 bütçesinde görünmeyen ve gelecek nesillerimizin ödeyeceği
bu yük hangi yıldan itibaren bütçeye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sorum Sağlık Bakanına. TÜİK
tarafından 2015 yılı sonunda açıklanan sayılarla
Türkiye çalışmasının verilerine göre, hekim
başına düşen kişi sayısında Türkiye
ortalaması 573 iken Balıkesirde bu sayı 760tır. Hastane
yatağı başına düşen kişi sayısında
Türkiye ortalaması 376 iken Balıkesirde 401dir. Bu
sayıların ilçelere göre dağılımında da ciddi
sıkıntılar olduğunu biliyoruz. 2016 yılında
Balıkesir özelinde bu sayısal dağılım göstergelerinde
bir iyileşme olmuş mudur? Olduysa 2016 yılında
sağlık alanında Balıkesirin sayısal göstergeleri
nelerdir?
Balıkesirde pek çok ilçemizin yaz nüfusu çok
yüksek rakamlara ulaşıyor. Buna paralel olarak da sağlık
hizmeti ihtiyacı da artırıyor. Yazlık nüfusu yüksek olan
ilçelerimizde sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi, verilen
sağlık hizmetlerinin kalitesinin düşmemesi için hangi önlemler
alınmaktadır?
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim de sorum Sağlık Bakanına.
Sayın Bakan, Uşaktaki vatandaşlarımızın
isteği üzerine, Uşak Devlet Hastanesinde maalesef, yoğun
bakım yatak sayısı oldukça az, aynı şekilde çocuk
kuvözleri de. Zaman zaman vatandaşlarımızın bu sorunundan
dolayı biz devreye girip çevre illere, yoğun bakım
yatağı olan hastanelere sevk ettirmekteyiz.
Diğer bir sorum: Uşakın Sivaslı
ilçesinin devlet hastanesinde 1 adet ambulans vardır, kesinlikle
yetersizdir ve en az 1 adet daha ambulans ihtiyacı vardır. Aynı
şekilde, radyo ve telsiz sistemine de ihtiyaç olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Son olarak: Uşaka tıp fakültesi geldi,
bundan dolayı teşekkür ederiz ve şu anda devlet hastanesinin
içinde hizmet vermektedir. Bunun daha iyi bir hizmet vermesi adına,
tıp fakültesi binasının ne zaman yapılacağıyla
ilgili bize bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ertem
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sorum Sayın Sağlık
Bakanımıza: Hatay ilimizde Suriyeli
sığınmacılardan dolayı nüfus yüzde 30 oranında
artmıştır. Hatay il ve ilçelerinde, bulunan hastanelerde
yoğun bakım ve poliklinik hizmeti Suriyeli
sığınmacıların yarattığı
yoğunluktan dolayı alınamamaktadır. Bu durum sonucu,
yoğun bakım hastalarının birçoğu çevre illere sevk
edilmektedir. Sevk sırasında bu hastaların bir kısmı
yolda vefat etmektedir. Bu mağduriyetin giderilmesi için
yaptığınız bir çalışma var mıdır?
Yine, Sağlık Bakanımıza
soruyorum: Her ilçeye bir devlet hastanesi. dediniz. Hatayın 3üncü
büyük ilçesi olan ve 140 bin nüfusa sahip olan Defnede bir devlet hastanesi
bulunmamaktadır.
Üçüncü sorum Sayın Sanayi Bakanımıza:
Hatay ilimizde Suriyeli sığınmacılardan dolayı
işsizlik son yıllarda yüzde 100 artmıştır. Ekonomik
olarak da ciddi kayıplar yaşanmaktadır.
İşsizliğin giderilmesi ve ekonomiye katkı
sağlaması için, il ve ilçelerde yapımına uzun yıllar
önce başlanmasına rağmen bir türlü bitirilemeyen organize
sanayi
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum Sağlık Bakanına:
Zorunlu tayin olarak çalışan asker ve polislerin aday memur olan
eşlerinin eş durumu tayinleri olamadığı için
sıkıntılarının olduğunu, bu kadar zor
şartlarda görev yapan asker ve polis eşlerinin tayinlerinin aday
memur da olsa yapılması gerektiğini düşünüyorum; bu konuda
yardımcı olmanızı bekliyorum.
İkinci sorum: Yine, nöbetçi eczanelerde
özellikle yeşil reçete kullananlardan dolayı güvenlik sorunu
yaşandığını, birçok eczacının
saldırı ve hırsızlık olayıyla baş başa
kaldığını, nöbetçi eczanelerin mutlaka güvenlik sorununun
çözülmesi gerektiğini
Üçüncü sorum Bilim ve Sanayi Bakanımıza:
Çukurovada çiftçiler 1 kamyon domates satıyorlar, 2 tane cep telefonu
alabiliyorlar. Yüksek teknolojili ürün ne zaman yapabileceğiz? İlk
uçağımız nerede, ne zaman uçacak? İlk yerli otomobille
ilgili bir tarih verebiliyor musunuz?
Bir de 15 Temmuzdan bu tarafa tutuklu olan erler
var, er. Annesi, babası askere göndermiş, komutanının
talimatıyla bir göreve çıkmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - 15
Temmuzdan bu tarafa tutuklu olanlar var. Bunlarla ilgili hepinizin ortak olarak
bir karar alıp bunlara yardımcı olmanız gerekir.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sağlık Bakanına. Balıkesir
ilimizde kronik hastalıklar her geçen gün artmaktadır. İlimizde
ciddi hekim ve sağlık personeli açığı
bulunmaktadır. Tıp fakültemiz çok yetersizdir, hastalar başka
illere sevk edilmektedir.
Sayın Bakan, Balıkesirin hekim ve
sağlık personeli açığı ne zaman giderilecek? Mevcut
hastaneleri ne zaman donanımlı hâle getireceksiniz.
Bakanlıkta yaptığınız
atamalarda Menzil tarikatı mensuplarına yer verdiğiniz iddia
edilmektedir, bu iddialar doğru mudur? FETÖye teslim ettiğiniz
kadroları şimdi de Menzil tarikatına mı teslim edecekseniz?
Liyakati ne zaman esas alacaksınız? 70 bin tıbbi sekreterlik mezunu
işsizimiz var, bunlara iş verecek misiniz?
Balıkesirde artan tıbbınebevi
adıyla yaygınlaştırılmaya çalışılan,
gündeme cin çıkaran hastane olarak giren gerici tıp
dışı uygulamalara karşı Bakanlık olarak herhangi
bir girişiminiz var mıdır?
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, sorum ilgili Bakana.
Özel idareler, asıl nüfusun
yaşadığı kent merkezlerinin dışındaki
alanlarda faaliyet gösteren en önemli hizmet kurumlarındandır.
Dolayısıyla, bu kurumların bütçe imkân ve kabiliyetlerini, hizmet
altyapılarını güçlendirmek gerekir.
Giresun, özel idare hizmetlerine muhtaç illerin
başında gelir. Köylerimize dönük olarak genel bütçe
kaynaklarıyla yürütülen projeler de yok denecek kadar azdır.
Köylerimizin bu çağda, bu yüzyılda konuşulmaması gereken
yol başta olmak üzere, içme suyu, menfez, kanalizasyon gibi pek çok ciddi
sorunları vardır. Ama, buna rağmen, idaremizin 2017
yılı bütçesi 50 milyon lira olarak belirlenmiştir. Bu, oldukça
komik ve hak etmediğimiz bir rakam. Bu bütçeyle 16 ilçe, 8 belde, 24
belediye, 551 köy, 421 bin kişilik nüfusa sahip Giresunda nasıl
hizmet yapılabilir? Sizden özel idare bütçesine KÖYDES üzerinden
katkı yapmanızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Behçet
Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkanım, az önce Meclisteki gerginliğin nedeni Sağlık
Bakanıdır. Sağlık Bakanının öncelikli görevi
böyle bir ortamda bile sağduyuyu Meclise hâkim kılmak iken
konuşmasının otuz dakikasının on yedisinde grubumuza
dönerek hiç hak etmediğimiz suçlamalar yöneltti. Bu suçlamaları hak etmediğimiz
kanaatindeyim. Sağlık Bakanını buradan kınıyorum.
Sayın Sağlık Bakanı
Beşiktaştaki menfur saldırıdan dolayı yirmi dört saat
uyumadığı için gergin olabilir. O saldırıyı dün
de kınadım, bugün de kınıyorum. Burada herkesin
barışı istediğinden kuşkum yok ama yöntem
yanlış. Eğer barış olacaksa beni Taksimde
assınlar. diyen barış çınarı Ahmet Türkü zindanlara
attıran zihniyetle barış sağlanmaz. Hepimize düşen,
konuşarak bu kaostan nasıl çıkabiliriz
Hipokrat yemini
etmiş biz hekimler savaşı değil barışı
savunmalıyız, savaşa değil, barışa bir şey
diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Behçet
Yıldırım.
Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Sağlık Bakanım, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesinin ilaç firmalarına olan borcu 100
milyon civarında. Hoca olmadığı için pediatri bölümü
kapanmak üzere, asistanlar istifa ediyor. Üniversite Hastanesinin yan dal
kadroları yetersiz, kadro açılmıyor, yine pediatride hiç yan dal
yok. Benim Sivaslı kardeşlerim doktor için Kayseriye gitmek zorunda
bırakılıyor. Hastaneler liyakatten uzak kişilere teslim
edilmiş durumda. İlçeler de dâhil olmak üzere, hastanelerde müdür ve
müdür yardımcılarının bir çoğu imamlıktan geçme.
Sağlık yönetimi mezunları boş gezerken yönetim kadroları
imamlara teslim edilmiş durumda. Sivasın ilçeleri (D) gurubu yani
kadın doğum, pediatri, genel cerrahi ve dâhiliye doktorları
bulunması gerekirken bunlardan biri, ikisi ancak bulunuyor. Bu çağda
hâlâ benim Sivaslı kardeşlerim ilçelerden Sivas merkeze sevkli
giderken hastanelere yetişemeden ambulanslarda Hakka yürümektedirler.
Sayın Sağlık Bakanımdan bu sorunlara çözüm bekliyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Sayın Kamil Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Sağlık Bakanım, malumunuz, bazı mesleklerde ara eleman
eksikliğinden dolayı üniversiteler ve ortaöğretim kurumları
bazı branşlar açtılar; bunlardan bir tanesi de tıbbi
dokümantasyon ve sekreterlik bölümleri. Bu arkadaşların bir
sıkıntısı var, onu iletmemi istediler özellikle.
Bunların yerine -ortaöğretimde bu bölümleri bitiriyorlar ama- iki
yıllık yüksekokul ya da ortaöğretimde bu bölümlerden mezun olan
arkadaşlarımızın yerine kısa süreli, bir aylık,
iki aylık kurs alıp onların yerine taşeron olarak
alınan birtakım personelden bu işi deruhte etmek için elemanlar
görevlendiriliyor. Bu da arkadaşlarımızın hem
aldıkları eğitimde olumsuz bir etki yaratıyor hem de
istihdam noktasında çok olumlu olmayan bir davranış. Bu konunun
düzeltilmesini istiyorlar. Ben de elçiyim, elçiye zeval olmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Sayın Mehmet Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Sağlık Bakanı, AKP
iktidarı boyunca Muğlayı sağlık konusunda hep
cezalandırdınız. Yılan hikâyesine dönen Ortaca devlet
hastanesi ne zaman açılacak? Muğla araştırma hastanesi ne
zaman açılacak? Milas devlet hastanesi ve Bodrum devlet hastanesinin
akıbeti nedir? Buralara ne zaman hastane yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın AB Bakanı, AByle vize serbestisi
uygulaması hangi tarihte başlayacak? Geri kabul anlaşması
karşılığında AB, mülteciler için ne kadar yardım
taahhüt etti? Bugüne kadar Türkiye'ye bu kapsamda ödenen miktar nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sağlık Bakanı Sayın
Recep Akdağ.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum,
arkadaşlarımın soruları için de teşekkür ediyorum.
Sorular genel olarak illerin ihtiyaçlarıyla
ilgili. Eminim ki bu bahsedilen ihtiyaçların hemen hemen hepsi gerekli
ihtiyaçlar. Özellikle personelle, sağlık
çalışanlarıyla, doktorlarla ilgili ihtiyaçlarda biz şunu
yapıyoruz, yapabiliyoruz: Adaletli bir dağılım. Türkiye'de
hâlâ doktor sayısı çok eksik, arkadaşlarım haklılar.
Türkiye, doktor sayısı itibarıyla Avrupa'da sondan 2nci
ülkedir. Nüfusuna göre doktor sayısı bizden daha az olan
yalnızca Bosna-Hersek var.
Biraz önce de ifade etmiştim konuşmamda,
yoğun bakımlar açısından biz Türkiye'de yoğun
bakım yatak sayısını 15 kat artırdık. Bu 15 kat
ilk söylendiğinde hani kulağa basit gibi geliyor ama bütün
bunların arkasında ekipman var, insan kaynağı var,
eğitim var, bina var ve yoğun bakım ihtiyacından
dolayı bir şehirden başka bir şehre nakletmek zorunda
kaldığımız vatandaşların oranı yüzde
2,4tür. Bu 2,4 de olmasa çok iyi olur. Bunun için gayret ediyoruz,
edeceğiz.
Hiçbir acil hastaya aylar sonraya Türkiye'de randevu
verilmez, hiçbir hastaya. Acil olan herkes, 112yi
çağırdığı andan itibaren kapısına gidilir, alınır
ve bir hastaneye götürülür.
Bu beş dakika meselesini daha önce
konuştum Değerli Milletvekilim. 5 dakika diye bir şey yok. Biz,
randevular için en az on dakika diyoruz, en az. Beş dakikayla ilgili
yazılımdan kaynaklanan; günlük baktığımız hasta
sayısının, bir günde randevuyla bakılan hasta
sayısının dörtte 1i kadar hastaya sehven beş dakika
randevu verilmişti. Bunu yazılımdan fark ettiler ve
arkadaşlarımız düzelttiler. 3 bin kişinin
çalıştığı, günde 400 binden daha fazla insana -randevu
alarak- hizmet verilen, hakikaten çok kıymetli bir sistemden bahsediyorum.
Bu beş dakika meselesi kalıcı bir mesele falan kesinlikle
değildir, politikamız asgari on dakikadır. On dakika da yetmez,
ben hekimim, bunun daha uzun, on beş dakika, yirmi dakika olması
lazım. Ama, bunun için de Türkiye'deki hekim sayısını
artırmaya devam etmeliyiz.
Şehir hastanelerinin yatırım bedeli
30 milyar TL olmuştur. Tabii, bu, yatırım bedeliyle kolayca izah
edilebilecek bir şey değil, bunlar uzun süreli borçlanmalardır,
ifade ettiğiniz gibi. Biz şunu tespit etmiş durumdayız:
Bunu işin uzmanlarıyla oturup bizzat ben de uzun saatler boyunca
çalıştım. Bu hastanelerin, kamu özel ortaklığıyla
birlikte yapılan hastanelerin yirmi beş yıllık giderleri
hesaplandığında, klasik ihalelerle yapılan hastanelerin
yirmi beş yıllık giderlerinden daha fazla değildir, çok net
olarak altını çizerek ifade ediyorum ama kazancı nedir? Bu
hastanelere sahip olduk ve bunlar mükemmel biçimde vatandaşımıza
kısa bir zamanda hizmet edebilir hâle gelmiştir.
Balıkesirdeki doktor eksikliğinden
bahsedildi. Söylediğim gibi, imkânlar çerçevesinde bunları
artırmaya devam edeceğiz. Yaz nüfusları gerçekten çözülmesi çok
kolay olmayan bir meseledir. Sürekli hekim veremezsiniz, geçici
görevlendirmelerle de istediğimiz verimliliği alamıyoruz. Bunun
için, gönüllü hekimlerle çünkü yaz nüfusunun arttığı yerler
genellikle hekimlerin yazın gitmek istediği yerler olabilir,
ailelerini de götürebilecekleri bir model üzerinde çalışıyoruz.
Uşak için bahsedilen yoğun bakım
yatak ihtiyacı, ambulans, bunları değerli milletvekilimize
bilahare iletiriz. Bu tıp fakültesine yeni bir hastane yapmaya gerek yok.
Türkiyede 17 şehrimizde mükemmel biçimde Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde üniversitelerimiz hizmet vermektedir.
Onlar eğitimlerini yapıyorlar, biz işletmeciliğini
yapıyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Döner sermaye nasıl
olacak Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Veriyoruz. Hocalarımıza döner sermaye veriyoruz, hiçbir sorun
olmuyor. Türkiyede 17 şehirde çok başarılı bir biçimde
bunu şu anda yürütüyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Fakat, çalışan
personel bunların yetersiz olacağı kanaatinde.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yok,
herkese veriyoruz. Üniversitenin kendi hastanesinin olması, Uşakta
üniversite hastanesinin gelişmesi, döner sermaye vermesi
açısından Sağlık Bakanlığının
yöneteceği bir hastaneye kıyasla daha dezavantajlıdır.
Geçmiş tecrübelerimiz bunu gösteriyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama, inşallah, yeni
binayı da yaptınız Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Suriyelilerin yoğunluğuyla alakalı olarak, şu anda 500
göçmen sağlığı merkezi üzerinde çalışıyoruz.
Suriyeli misafirlerin yoğun olduğu yerlerde göçmen
sağlığı merkezleri yaparak onlara hizmet vereceğiz.
Ayrıca, Hatay Dörtyolda da 250 yataklı bir proje
hazırlamış durumdayız. İhalesini 2017 yılı
içerisinde inşallah yaparak kısa süre içinde hizmete
sokacağız.
BİROL ERTEM (Hatay) Demre ilçesi Sayın
Bakan.?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Zorunlu tayini olan asker ve polislerin eş durumu tayinlerinin
yapılmayışı -yalnızca aday memurlar için,
yalnızca aday memurluğu döneminde- genel mevzuattan kaynaklanan bir
husustur, bütün memurlar için bu böyledir. Dolayısıyla, bu
memurlarımız için de bu uygulamayı yapıyoruz.
Nöbetçi eczanelerdeki güvenlik sorununu Türk
Eczacıları Birliğiyle sizin bu uyarınız üzerine
çalışarak size de bir bilgi inşallah veririz.
Balıkesirde yine aynı
BAŞKAN Sayın Bakan, cevap süresinin
yarısından fazlasını kullanmış
durumdasınız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Tamam
efendim, hemen bitiriyorum, bir dakika içerisinde.
BAŞKAN Aranızdaki dağılım
nedir, bilemiyorum. Sadece hatırlatma ihtiyacı duydum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Şu Menzil tarikatı meselesine iki cümleyle gireyim. Arkadaşlar,
Sağlık Bakanlığı eğer herhangi bir grup ya da
herhangi bir sebeple liyakat esasına bağlı olmayan
görevlendirmeler yapmış olsaydı, bugün Dünya Sağlık
Örgütünün ve dünyanın en itibarlı tıp dergilerinin takdirle bahsettiği
büyük bir dönüşümü gerçekleştiremezdi. Bunlar tamamen hayal mahsulü
ifadelerdir. Ben şahsen, Sağlık Bakanlığım
boyunca -ilk dönemde de şimdi de- yöneticiliğimin her döneminde
liyakat ve ehliyet esaslı çalışmaya büyük ehemmiyet verdim,
bundan sonra da bu şekilde çalışmaya devam edeceğiz.
Diğer sorulara da müsaade ederseniz,
yazılı olarak arkadaşlarıma ifade edeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi söz sırası Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlüde.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bana 2 soru var. Bunlardan birisi Hatay OSBlerinin durumuyla
ilgili, diğeri de Çukurovadaki çiftçilerden başlayan ve yüksek
teknolojiyle ilgili 2 soru.
Şimdi, Hataydaki OSBler üzerinde özel bir
çalışma yapacağız. Biliyoruz, burada Suriyeli göçmenler
var. Gerçekten iş konusunda bir sıkışıklık var,
bir çalışma yapacağız. Zaten mevcut bütçede önümüzdeki
yıl OSBler için ciddi bir kaynak ayrılmış durumda.
Önümüzdeki yıl yarım kalan, devam eden OSBlerin tamamlanma
yılı olacak. Zaten bugüne kadar tamamlanan 166 OSBnin 101i, 466
sanayi sitesinin de 117si bizim dönemimizde tamamlandı. Hatay ilinde 5
adet sicil almış OSB var, bunların doluluk oranı yüzde 40.
Demek ki sorun, yeni OSB kurmada değil, mevcut OSBlerin doldurulması
sorunu. Bununla ilgili çalışacağız, yeni
yatırımcıların bu OSBlerde fabrika kurmalarına,
iş kurmalarına imkân tanıyacağız, yardımcı
olacağız.
Onun dışında, yüksek teknolojiyle
ilgili bir soru vardı. Şimdi, orta düşük ve orta yüksek teknolojide
bir noktaya gelemediyseniz, yüksek teknolojide büyük mesafe almanız mümkün
değil. Öncelikle orta yüksek teknolojide bir mesafe alacağız,
ondan sonra yüksek teknolojide mesafe alacağız.
Dolayısıyla, Türkiye orta yüksek teknolojide mesafe alıyor,
yüksek teknoloji için de yapısal dönüşümler dâhil Türkiyede
özellikle teknolojinin ticarileştirilmesi ve şirketlerimizin
teknoloji sahibi, teknoloji üreten şirketler olması noktasında
çalışmalarımız sürüyor. Bununla ilgili, konuşmamda da
bahsettim, TÜBİTAKın yapılandırılması
aslında bu amaca matuf bir çalışmadır.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Son olarak Avrupa Birliği Bakanı
Sayın Ömer Çelike söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER ÇELİK
(Adana) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Avrupa Birliğinin ülkemizdeki Suriyeliler için
taahhüt ettiği miktar ilk bölüm olarak 3 milyar avrodur. Bu 3 milyon
avronun serbest bırakılan, şimdiye kadar programlanan
kısmı 2,24 milyar avrodur, kontrata bağlanan kısmı
1,22 milyar avrodur. Tabii, bunların hepsi, işte, serbest
bırakılan, kontrata bağlanan dediğimiz, bunlar teorik
şeyler, pratikte aktarılan miktar değil. Serbest
bırakılan yani aktarılan miktar 676,7 milyon avrodur, bunun 222
milyonu direkt bakanlıklarımıza
aktarılmıştır; Millî Eğitim Bakanlığına
90 milyon avro, Sağlık Bakanlığına 120 milyon avro,
Göç İdaresine 12 milyon avro şeklinde. Geriye kalan 454,6 milyon avro
ise uluslararası kuruluşlar veya STKlar üzerinden
harcanmaktadır. Bu hızın yeterli olmadığını
söylüyoruz.
Vize serbestisiyle ilgili, vize serbestisinin
yürürlüğe girmesiyle ilgili 72 kriterden geriye kalan 7 tanesi konusunda
bir çalışmamız var Avrupa Birliğiyle birlikte: GRECO
tavsiyelerinin uygulanması, kişisel verilerin korunması
hakkında AB mevzuatı, Europolle Operasyonel İşbirliği
Anlaşmasının müzakere edilmesi, tüm AB üye ülkeleriyle cezai
konularda etkin, adli iş birliği sağlanması, terörle
mücadele mevzuatı, Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşmasının tüm
hükümleriyle yürürlüğe girmesi, biyometrik pasaportların
dağılımı. Biz, terörle mücadele mevzuatı
dışındaki her şeyi yerine getirebilecek durumdayız
fakat terörle mücadele mevzuatında, bu kadar yoğun terörle mücadele
ederken herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğimizi
söylüyoruz. Aramızdaki mekanizmayı Avrupa Konseyine aktaralım
diyoruz, onun neticesi olarak vize serbestisi verilsin, biz de bu paket
dâhilinde geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koyalım.
Biz, bununla ilgili, Brükselde bir görüşme yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Teşekkürler. Son cümlelerim Sayın
Başkanım.
Biz bununla ilgili kendileriyle bir görüşme
yaptık, şimdi kendilerinin gelmesini bekliyoruz. Terörle mücadele
mevzuatı dışındaki bütün mükellefiyetleri yerine getirmeye
hazır olduğumuzu vize serbestisi verilmek şartıyla ifade
ettik.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, sırasıyla
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde soru-cevap
işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sağlık Bakanı randevu sisteminin sistemsel bir sorun
olduğunu söylüyor. Bakın, elimde randevu sisteminin çıktısı
var. Öğleden önce beş dakikada bir, öğleden sonra on dakikada
bir veriyor. Eğer Sağlık Bakanı bunu biliyorsa bilerek
yanıltıyor, bilmiyorsa daha büyük bir sorun. Şimdi, size 2 tane
art arda alınmış beşer dakikalık randevuyu
yazılı olarak takdim edeceğim, bu bir.
İkincisi: Sağlıkta Dönüşüm
Programını prestijli dergiler övüyor. diyor. Burada da bizi yine
yanıltıyor Sayın Bakan. O yazıları yazanların
tamamı Türktür, Sağlık Bakanlığıyla da
ilişkilidir. Kendi kendilerini övüyorlar, dünyada bizi kimsenin övdüğü
yok bu konuda Sayın Başkan.
Efendim, size takdim ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete soruyoruz,
millete!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın Başkan, sataşma var, müsaade eder misiniz
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
17.- Sağlık Bakanı Recep Akdağın,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ben
bir defa şunu çok merak ediyorum yani yoktur diye sormuyorum, sadece
soruyorum.
Sayın milletvekilinin öğretim üyeliği
yaptığı dönemde The New England Journal of Medicinede, The
Lancetde, The British Medical Journalda birinci isim herhangi bir
yazısı var mı? Şimdi, bu dergiler öyle birisi Türk diye ya
da Fransız diye hiçbir makaleyi yayınlamazlar. Bunu akademide olan
herkes de çok iyi bilir.
Sayın milletvekilimiz gitti mi acaba? (CHP
sıralarından Burada. sesleri) Buradalar
Herkes bunu çok iyi bilir. Bunlar hakemli
dergilerdir ve bunlar böyle, kırk dereden su getirirler bir makaleyi
yayınlamak için.
Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü
Türkiyeyi başarılı bir sağlık dönüşüm
örneği olarak bütün ülkelere rapor etmiştir.
Şimdi, bu çok açık yani gerçekleri,
güneşi balçıkla sıvayamazsınız; kim olursanız
olun bunu yapamazsınız. Türkiye Cumhuriyetinin bu
başarısından hepimiz, bu çatının altındaki
milletvekilleri olarak iftihar etmeliyiz.
Beş dakika meselesini anlattım. Evet,
böyle bir şey oldu, olmuş. Yazılımdaki bir kusurdan
dolayı sadece 120 bin hastaya ya da talepliye beş dakikalık
randevular verilmiş ve biz bunu arkadaşlarımızla fark eder
fark etmez talimat verdik. Bu beş dakikalık randevular normalde
sistemin içerisinde de işlenmiş durumda, onları da
çıkaramıyorlar, bu 120 bin randevu açısından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Nihayetinde, bir günlük randevunun, alınan randevu
sayısının dörtte 1inden bahsediyoruz yani bu, yıllık
randevu sayısının bin iki yüzde 1inden daha azına tekabül
eder.
Böylesine önemli bir dönüşümü böyle küçük
hatalardan dolayı küçük düşürmeye de hiç kimsenin gücü yetmez.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, milletimiz takdir
ediyor Sayın Bakanım, milletimiz takdir ediyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı,
dinliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, size takdim
ettiğim randevular bu sabah alınmıştı. Yani,
Sayın Bakan talimat verdiyse talimatı yerine getirilmemiştir. Bu
sabah, bir hafta sonrası için randevu alınmıştır. Bunu
takdirinize bırakıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
böyle bir usul yok ama. Soru-cevap bitti Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İkincisi, evet, o
dergiler prestijli dergilerdir. İnşallah, bir gün birisi çıkar
da der ki: Türkiyede böyle bir sistem var. Ne güzel. Biz kendi kendimizi
övmüşüz. Ben palavra demiyorum, sadece Sağlık
Bakanlığı kendi kendini övmüştür, o dergi de
yayınlamıştır. Bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet övüyor
Sayın Bakanım, merak etme. Millet övüyor, sandıkta
cevabını veriyor.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 434) (Devam)
A) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE
HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
F)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
G) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent
Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, sırasıyla 7nci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Sağlık
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 153.424.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 6.420.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 5.671.280.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.831.124.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sağlık Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.853.494.121,72
Bütçe Gideri 4.873.435.692,48
Ödenek Üstü Gider 21.944.420,07
İptal Edilen
Ödenek 2.002.849,31
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 1.017.284,70
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.19) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.912.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 16.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.790.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 136.496.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 151.214.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi
Gelirleri 200.700.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 705.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 17.869.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 219.274.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 500.519.805,62
Bütçe Gideri 255.632.460,12
İptal Edilen
Ödenek 244.887.345,50
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 225.805.000,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 198.401.000,00
Tahsilat 230.083.820,85
Ret ve İadeler 187.494,04
Net Tahsilat 229.896.326,81
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.59) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 55.911.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 619.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 73.966.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 130.496.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 79.858.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 49.138.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 130.496.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 115.434.000,00
Bütçe Gideri 112.246.935,40
İptal Edilen
Ödenek 3.187.064,60
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Gelir Tahmini 118.422.000,00
Tahsilat 104.224.121,96
Ret ve İadeler 2.511.334,49
Net Tahsilat 101.712.787,47
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.75) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 27.295.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 7.335.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 15.760.436.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.795.066.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 10.428.695.920,65
Bütçe Gideri 10.416.472.693,66
Ödenek Üstü Gider 13.279.939,86
İptal Edilen
Ödenek 25.503.165,63
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 1,22
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.76) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 355.875.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 9.983.792.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 10.343.267.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 7.692.067.296,79
Bütçe Gideri 7.665.153.705,65
Ödenek Üstü Gider 362.823,86
İptal Edilen
Ödenek 27.276.415,00
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 26.353.066,54
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.62) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 35.274.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 662.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 15.144.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 51.080.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 50.280.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 800.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 51.080.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
26) BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.202.105.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.799.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 900.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 941.617.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 45.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.147.466.900
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.592.922.119,29
Bütçe Gideri 3.413.497.275,54
İptal Edilen
Ödenek 179.424.843,75
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 175.211.144,94
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.30) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 28.175.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.107.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.299.627.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.330.909.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.683.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.237.896.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 59.830.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 25.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.325.409.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 746.874.463,55
Bütçe Gideri 628.360.739,10
İptal Edilen
Ödenek 116.765.782,90
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 1.747.941,55
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 563.319.000,00
Tahsilat 611.094.614,04
Ret ve İadeler 847,85
Net Tahsilat 611.093.766,19
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.22) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 42.537.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.980.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 295.531.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 341.048.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 304.820.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 23.506.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 328.326.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2015
yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Standartları Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 634.288.679,49
Bütçe Gideri 463.463.522,06
İptal Edilen
Ödenek 170.825.157,43
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 330.700.000,00
Tahsilat 307.027.746,33
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.24) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 19.639.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 45.778.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 67.022.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 116.931.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 47.012.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 163.943.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2015
yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Patent Enstitüsü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 66.544.000,00
Bütçe Gideri 57.169.638,87
İptal Edilen
Ödenek 9.374.361,13
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 114.621.000,00
Tahsilat 143.501.318,57
Ret ve İadeler 324.666,31
Net Tahsilat 143.176.652,26
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.08) TÜRKİYE BİLİMSEL VE
TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.097.502.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 902.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 635.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 97.997.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.197.036.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 200.808.700
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.918.315.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 77.911.400
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.197.036.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2015 yılı merkezî kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.605.563.375,08
Bütçe Gideri 3.179.412.314,03
İptal Edilen
Ödenek 426.151.061,05
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 19.985.203,72
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 2.087.344.000,00
Tahsilat 3.299.150.541,02
Ret ve İadeler 29.194.843,13
Net Tahsilat 3.269.955.697,89
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.09) TÜRKİYE BİLİMLER
AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 15.478.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 508.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.986.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 21.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 15.865.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 100.000
TOPLAM 15.986.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2015
yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 14.792.600,00
Bütçe Gideri 12.540.260,70
İptal Edilen
Ödenek 2.252.339,30
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 13.884.000,00
Tahsilat 12.770.576,60
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
25) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 312.275.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.250.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 313.525.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 465.638.000,00
Bütçe Gideri 452.830.844,37
İptal Edilen
Ödenek 12.807.155,63
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.21) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 221.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 16.056.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.277.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 18.801.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 17.550.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 36.351.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 25.021.000,00
Bütçe Gideri 20.929.745,79
İptal Edilen
Ödenek 4.091.254,21
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 26.727.000,00
Tahsilat 30.645.204,45
Ret ve İadeler 10.107,05
Net Tahsilat 30.635.097,40
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, yedinci turda yer alan
kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir,
hayırlı olmalarını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, yedinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 13 Aralık
2016 Salı günü saat on birde toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.26