TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4üncü Birleşim
6 Ekim 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin, Türkçe Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinin ilk kadın akademisyeni ve 17nci Dönem Ordu
Milletvekili Bahriye Üçokun 26ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, basın özgürlüğüne
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Bahriye Üçoku sevgi ve saygıyla
selamladığına ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının gündem dışı yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Cumhurbaşkanının BM Genel
Kurulunda Dünya beşten büyüktür. diyerek öldürülen çocukların sesi
olduğuna ve 15 Temmuzda olduğu gibi zalimlerin oyunlarını
milletten aldıkları güçle bozacaklarına ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Irak Temsilciler Meclisinin
Türkiye Cumhuriyetini ve Cumhurbaşkanını hedef alan
kararını şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersindeki sebze ve meyve üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, ömrünü FETÖyle mücadeleye
adamış binlerce insanın sırf iktidara muhalif
oldukları için OHALle cezalandırıldığına ve
Mersinde EĞİTİM SEN üyesi 450 öğretmenin ihraç
edileceği iddialarına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, yükseköğretim öğrencilerinin yurt
sorununa ilişkin açıklaması
8.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivasta özel okullarda
eğitimini sürdüren öğrencilere sağlanan destek
oranının düştüğüne ilişkin açıklaması
9.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bahriye Üçoku
26ncı ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına,
İstanbulun kurtuluş gününe ve Bursada kurulmak istenen DOSAB termik
santraliyle ilgili mahkeme kararının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından tanınmadığına
ilişkin açıklaması
10.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Bahriye Üçoku 26ncı
ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ve
Afyonkarahisarda bulunan Eber Gölü ile Akarçaydaki kirlilik sorununa
ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, Hükûmetin taşeron işçilere kadro
verilmesiyle ilgili sözünü tutup tutmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Bahriye Üçoku 26ncı ölüm yıl dönümünde
saygıyla andığına ve Basın İlan Kurumunun yeni
yönetmeliğinin bütün muhalif sesleri susturacağına ilişkin
açıklaması
13.- Sinop
Milletvekili Barış Karadenizin, Sinopun bazı ilçelerinin
hükûmet konağı ve adliye binası ihtiyaçları olduğuna
ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaelinin Gebze ilçesindeki trafik
sorununa ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, OECDnin Türkiyeyle ilgili
yayımladığı raporuna ilişkin açıklaması
16.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Bahriye Üçoku 26ncı ölüm
yıl dönümünde saygıyla andığına ve yükseköğretim
öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin açıklaması
17.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çeltik üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
18.- Kütahya
Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, hayatını
kaybeden ressam, neyzen, hat, tezhip ve minyatür sanatçısı Ahmet
Yakupoğluna rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, ülkemizdeki ilk uçak fabrikasının
açılış yıl dönümüne ve savunma sanayisindeki önemli
projelerin üretim aşamalarında yer alanları tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPnin darbeyle mücadeleyi
demokrasiyle mücadeleye dönüştürdüğüne, darbenin siyasi boyutuyla
ilgili herhangi bir soruşturmanın yapılmadığına,
darbeyi araştırma değil darbeyi aklama komisyonunun AKP
tarafından görevlendirildiğine ve AKPden sorularına cevap
vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 6-7 Ekim 2014 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Kobani olayları dolayısıyla
halkı sokağa çağırması neticesinde 49 kişinin
hayatını kaybettiğine, 15 Temmuz darbe girişimine
karşı kararlı bir mücadele sergilendiğine ve kanun hükmünde
kararnamelerin Mecliste görüşülmesinde bütün muhalefet partilerinin
katkılarının sağlanması istikametinde bir
anlayış güttüklerine ilişkin açıklaması
22.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bahriye Üçoku 26ncı ölüm yıl dönümünde
ve Yaşar Kemali doğum gününde saygıyla ve özlemle
andıklarına ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Halil Etyemezin MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar ve 25 milletvekilinin, trafikte yaşanan
sıkıntıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/315)
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 23 milletvekilinin, meslek
hastalıklarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/316)
3.- İstanbul
Milletvekili Didem Engin ve 26 milletvekilinin, İstanbulda artan hava
kirliliğinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/317)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
15/6/2016 tarih ve 1741 sayıyla, İstanbul Milletvekili İsmail
Faruk Aksu ve arkadaşları tarafından, personel rejiminde liyakat
ilkesinin uygulanmamasının kamu çalışanları ve personel
rejimi üzerinde yaptığı tahribatın
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, 2002 yılından beri ekonomik
sebeplerle kapanan spor kulüplerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/6550)
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, öğrenim kredisi alan öğrencilere,
Burs alan
öğrencilere,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/6551), (7/6552)
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, üniversite öğrencilerinin barınma
sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/7222)
4.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Türkiye Milli Futbol
Takımının yöneticilerine ve oyuncularına ödenen
maaşlara ve primlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/7224)
5.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın, 15 Temmuz darbe
girişiminin ardından Türkiye Futbol Federasyonunda yaşanan
görevden almalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/7666)
6.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, anarşi ve terör olaylarına
karıştığı iddiasıyla bursları kesilen
öğrencilere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/7711)
7.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyada inşa edilmekte olan
stada verilecek isimle ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/7712)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, 27 Mayıs ve 12 Eylül
darbelerini gerçekleştirenlerin statülerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/7773)
9.- Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın, milletvekillerine
dağıtılan bir dergide yer alan ifadelere ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/7774)
6 Ekim 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan
TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkçe Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Sakarya Milletvekili Mustafa İsene aittir.
Buyurun
Sayın İsen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin, Türkçe Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyinin kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
İSEN (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
içinde bulunduğumuz yıl, dost ve kardeş Türk cumhuriyetlerinin
kuruluşlarının 25inci yıl dönümü. Bugünlerde bunlarla
ilgili etkinlikler düzenleniyor. Ayrıca, 3 Ekim, Türkçe Konuşan
Ülkeler İşbirliği Günü. Bu konularla ilgili görüşlerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2009 yılında,
o güne kadar daha çok bir sivil inisiyatif çerçevesi içinde devam eden Türk
dünyası liderlerinin bir araya gelme faaliyetleri yani Türk zirveleri,
Nahçıvandaki anlaşmayla birlikte bir kurumsal kimliğe
bürünmüş ve Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
kurulmuştur. Bunun kısa adı Türk Konseyidir. Bu kurul uluslararası
anlamda da tescil edilmiş ve Birleşmiş Milletler tarafından
değerlendirmeye alınmıştır. Türk Dili Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyi, Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan ve Türkiye'nin kurucu üye olarak
katıldıkları bir faaliyettir. Türkmenistan da bazı
faaliyetlerine iştirak etmektedir.
Türk Konseyi, Türk dili konuşan ülkeler
arasındaki iş birliği mekanizmalarının en üstünde yer
alan çatı kuruluş olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede TÜRKSOY,
TÜRKPA, Türk Akademisi ve Türk Kültür ve Miras Vakfı, Türk Konseyiyle
ilişkili alt kuruluşlardır.
Konseyin temel amaç ve görevleri arasında,
taraflar arasında karşılıklı güvenin güçlendirilmesi,
bölge ve bölge dışında barışın korunması,
dış politika konularında ortak tutum benimsenmesi, uluslararası
terörizm, ayrılıkçılık, aşırılık ve
sınıraşan suçlarla mücadelede gerekli koordinasyonun
sağlanması, ortak amaçlara dair etkili bölgesel ve ikili iş
birliğinin her alanda geliştirilmesi, ticaret ve yatırım
için uygun şartların oluşturulması, bilim, teknoloji,
eğitim ve kültür alanlarında etkileşimin genişletilmesi,
medya ve kitle iletişim araçları arasındaki etkileşimin
teşvik edilmesi gibi hususlar yer almaktadır.
Devlet Başkanları Konseyi,
Dışişleri Bakanları Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi
ve Aksakallar Konseyi, Türk Konseyinin alt kuruluşları olarak kurum
içinde yer almışlardır. Ben de hem bu kuruluşun
oluşumunda katkıda bulunan birisi olarak hem de Aksakallar Konseyinde
Türkiye'yi temsil eden birisi olarak bu görevden dolayı gurur
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Türk Konseyi, siyasi,
ekonomik, eğitim, kültür, gümrük, ulaştırma, bilim, turizm,
iletişim, gençlik ve spor alanlarında bugüne kadar dikkate değer
çalışmalar yapmıştır.
Üye ülkeler arasında siyasi iş
birliğinin temel mekanizması, her yıl gerçekleştirilen
devlet başkanları zirveleridir. Bu bağlamda, bugüne kadar,
2011de Almatı, 2012de Bişkek, 2013te Gebele, 2014te Bodrum ve
2015te Astanada 5 zirve gerçekleştirilmiştir. Bu yılki
6ncı zirve kasım ayı içinde Kırgızistanda
gerçekleştirilecektir.
Siyasi anlamda önemli çalışmalar
yapmıştır konsey bugüne kadar. Bunun en karakteristik
örneklerinden bir tanesi; geçtiğimiz günlerde tanık olduğumuz
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin yeniden rayına
oturtulması noktasında özellikle Nazarbayevin girişimleri, Türk
Konseyinin, bir anlamda, en somut faaliyetlerinden birisi olarak
tanımlanabilir. Bir örnek vermek gerekirse, sadece Azerbaycanla bugüne
kadar değişik konularda 250 anlaşma
imzalanmıştır.
Türk Konseyi ülkeleri birbirleriyle ve dünyayla olan
ekonomik entegrasyonlarına büyük önem atfetmektedirler ve bununla ilgili
olarak da büyük bir ekonomik faaliyet bu alanda yürümektedir. İş
forumları vardır, gümrük ve ulaştırma alanlarında
iş birlikleri gerçekleştirilmektedir, üniversite iş birlikleri
vardır. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Bu yıl
tamamlanması düşünülen Bakü-Tiflis-Kars demir yoluyla birlikte,
dünyada ilk defa Pekinden başlayarak Londraya kadar kesintisiz tren
seferleri başlayacaktır. Bu, çalışmanın
faaliyetlerinden birisidir. Bu anlamda, özellikle eğitim alanında
28.600 küsur öğrenciye burs sağlanmıştır. Bu da yine
sürecin bir başka faaliyetidir. Bu yıl içinde Göçebe Oyunları
Kırgızistanda gerçekleştirildi, 2ncisi gerçekleştirildi.
Bütün bunlar Türk dünyasıyla ilişkilerin
hangi noktaya vardığını göstermektedir ve bu anlamda, AK
PARTİ iktidarı döneminde bu faaliyetler son derece ivme
kazanmış ve Türk dünyasıyla ilgili var olan bu potansiyel üst
noktaya taşınmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İsen.
Gündem dışı
ikinci söz, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ilk kadın
akademisyeni ve 17nci Dönem Ordu Milletvekili Bahriye Üçokun ölüm yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ilk kadın akademisyeni ve
17nci Dönem Ordu Milletvekili Bahriye Üçokun 26ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, laik, demokratik
Atatürk cumhuriyetinin yılmaz savunucusu olan, din tüccarlarına ve
yüce dinimizi siyasete alet edenlere karşı bütün birikimi ve gücüyle
mücadele eden ve bu nedenle alçakça, kalleşçe katledilen, İlahiyat
Fakültesinin ilk kadın akademisyeni Bahriye Üçokun ölüm yıl dönümü
nedeniyle söz almış bulunuyorum. Toplumu olağanüstü hâllere
sürüklemeyen ve OHAL uygulamasının uzatılmasına
karşı olan herkesi saygıyla selamlarım.
Bahriye Üçok, bugün yönetilemeyen, âdeta felçli
duruma getirilen ülkemizin içinde bulunduğu duruma düşeceğini
yaklaşık kırk yıl önce görerek anlatmıştı.
Laiklik ilkesinin çiğnenerek ülkemizin kılcal damarlarına din
maskesiyle hainlerin nasıl ve neden girdiğini yaşamı
pahasına anlattı durdu. Bahriye Üçok, Anadolu
aydınlanmasının başladığı 1919
yılında doğdu; 1919un hakkını verdi, cumhuriyet
aydınlanmasının örnek kadını oldu. İslamı
çağdaş, gerçekçi ve hoşgörüyle yorumladı. O
İslamı milletvekili, belediye başkanı olabilmek için
kullanmadı. (CHP sıralarından alkışlar) O
İslamı zenginleşmek için bir ticaret aracı olarak
kullanmadı. Cumhuriyet Senatosu üyesi oldu, 12 Eylül faşizminin
şartlarında Halkçı Partinin kurucu üyesi oldu. Ordu Milletvekili
seçildi. Atatürkçü Düşünce Derneğinin kuruluşunda yer aldı.
Ülkenin bugünkü gibi darbe ve karşı darbe şartlarına
düşmemesi için siyasi mücadele içerisinde yer aldı.
1990lı yıllarda antiemperyalist,
Atatürkçü, laik aydınlar birer birer katlediliyordu; Muammer Aksoy, Çetin
Emeç, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi.
Bahriye Üçok da 6 Ekim 1990 tarihinde bir bombalı paketle alçakça
katledildi. Cinayeti İslami Hareket isimli bir örgüt üstlendi ve faili
meçhul bırakılanlar kervanına Bahriye Üçok da eklendi.
Peki, Bahriye Üçok neden yok edilmek istendi? Çünkü,
diğer katledilen aydınlar gibi, Türkiyenin din sömürüsü ve din
maskesiyle içten içe çürütüldüğünü anlatıyordu. Bu çürümenin faili
emperyalist güçleri ve onların Türkiyedeki maşalarını
topluma gösteriyordu. Özetle, bugün yaşadıklarımızı
göstermeye çalışıyordu.
Bugünkü siyasi iktidar Faili meçhul cinayetleri
çözeceğiz. diyerek referandumda ve diğer seçimlerde konuyu oy
malzemesi yaptı ancak seçildikten sonra da bu işin üstüne büyük bir
keyifle yattı. Faili meçhul cinayet davalarında kazara
yargılanan ve yurt dışına kaçan bazı zanlılar
tutuklanmama güvencesiyle Türkiyeye getirildiler. Bu kişiler isimleri
değiştirilerek sarayın havuz medyasında
çalıştırılmaya başladılar. Laik, Atatürkçü
aydınları katleden terör örgütlerinin kimler olduğu, kimler
tarafından kurulduğu, İslamı kullanan teröristlerin
kimlerin maşası olduğu hiç ama hiç
araştırılmadı. Döktükleri kanda abdest alıp namaz
kılanların yaptıkları yanlarına kâr kaldı çünkü
aydınları katleden bu yapılar, Erdoğanın da itiraf
ettiği şekilde, aynı menzile giden farklı yollardan biri
olarak görülüyordu.
Bahriye Üçok, din maskesiyle toplumun ve devletin
nasıl çürütüldüğünü bir bir anlattı, yazdı. Devleti yöneten
iktidarlar buna inanmak istemedi veya işlerine gelmedi ancak gün geldi,
iktidar kavgası Beraber yürüdük biz bu yollarda. diyenleri
karşı karşıya getirdi. Şimdi hesaplaşmaya
çalışıyorlar. Ne hâlleri varsa görsünler demeyeceğiz çünkü
bu ülke, bu vatan hepimizin, asla onlara bırakmayacağız. Ancak
şu unutulmasın ki din maskesiyle siyaset ve ticaret yapan herkes
aynı FETÖ gibi halka hesap verip cezasını çekecektir. Bu yolda
bizleri aydınlatan Bahriye Üçokun fikirleri ve anısı daima
taptaze yaşayacaktır. Onun fikirleri her zaman din maskesi
takanların korkusu olacaktır.
Kendisini rahmet ve saygıyla anıyorum.
Işığından yararlanmaya devam ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Aytuğ
Bey, kanla abdest alınmaz, kan abdesti bozar ve öyle de namaz
kılınmaz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Bahriye Üçoku sevgi ve saygıyla
selamladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de sevgili ve Sayın Bahriye
Üçoku sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının gündem dışı
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Rahmetli Bahriye Üçoka ve aynı dönemde
hayatını kaybeden nice insana bir kez daha Allahtan rahmet
diliyorum.
Türkiyenin karanlık dönemleridir; kim, neyi,
niçin yapıyor, bunları iyi düşünmek gerekir. Böyle bir olaya
yaslanarak sayın konuşmacının bu ölçüde
kışkırtıcı bir dil kullanması doğru
değildir. Döktükleri kanda abdest almak, Aynı menzile giden
farklı yollar
Sayın Cumhurbaşkanımıza atıfla
söylenen değerlendirme bütünüyle yanlıştır. 1 milyarın
üzerinde bir Müslüman dünya söz konusu. Bu insanların abdest alma
biçimleri bellidir. Döktükleri kan üzerinden İslamı istismar edenler
sonuçta bir avuç radikaldir ve bunların İslamla aynı menzile
gitmekle hiçbir ilgisi yoktur. Sayın konuşmacının şu
anlatım biçimi aslında bütün Müslümanlara yönelik, töhmet
altında bırakıcı bir anlama yaslanmaktadır. Bunu
talihsizlik olarak görürüm, kınıyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcının
böyle bir kastı olmadığını düşünüyorum, umuyorum
ama açıklaması için de kendisine söz veriyorum.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Kastı var
Başkanım, kastı var.
BAŞKAN Buyurun.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tıpkı sizin söylediğiniz gibi, tüm
Müslümanları töhmet altına almak diye bir niyetimiz asla olmaz,
söylemlerimizde de böyle bir şey yoktur.
Sayın Grup Başkan
Vekili, bizim inancını yaşayan insanlarla bir sorunumuz yok.
Bizim Allaha giden iplerden herhangi birini tutarak ona ulaşmaya
çalışanlarla hiçbir sorunumuz yoktur. Ancak, Allaha giden iplere
tutunup iktidara çıkmak isteyenlerle, o iplere tutunup zengin olmak
isteyenlerle sorunumuz vardır. Ben bunları söylemeye
çalıştım.
O nedenle, İslam dini
hepimizin dini, yüce bir dindir. Bu dini kullanan -tıpkı sizin
bahsettiğiniz gibi radikal olanlar- ve kan dökerek, kelle keserek,
arkasından o kanda abdest alıp namaz kılanlar bizim nazarımızda
Müslüman değildir. Bizim hedefimizde de onlar vardır. Aksi takdirde,
inancında olan, namazını kılan insanlar bizim
başımızın üstünde yer bulurlar.
Kavgamızı
umarım yeterince anlatabilmişimdir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Durum yeterince
açıklığa kavuştu herhâlde, öyle görüyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, basın özgürlüğü hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın
Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, basın
özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz üzere bugün yassımuharrem orucunun 5inci günündeyiz. Ulu
ozanlarımızdan Şah Hatayinin bir duasını
duygularımıza ve acımıza ortak olacağınız
inancıyla size sunmak istiyorum, bismişah:
Bugün matem günü geldi,
Ah Hüseynim vah Hüseynim,
Senin derdin bağrım deldi,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Kerbelânın önü yazı,
Yüreğimden çıkmaz sızı,
Yezitler mi kırdı sizi,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Bizimle gelenler gelsin,
Serini meydana koysun,
Hüseyinle şehit olsun,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Kerbelânın yazıları,
Şehit düştü gazileri,
Fatma ana kuzuları,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Esti deli poyraz esti,
Kâfir Mervan bizi bastı,
Hüseyinin başını kesti,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Kerbelânın önü düzdür,
Geceler bana gündüzdür,
Şah Kerbelâda yalnızdır,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Gökte yıldız paralandı,
Şehriban ana karalandı,
İmam Hüseyin yaralandı,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
İmam Hüseyin attan düştü,
Kâfir gelip kanın içti,
Atı Medineye kaçtı,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Bir su verin masum cana,
Yezit içti kana kana,
Fatma ana yana yana,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Kerbelâda biter yonca,
Boyu uzun beli ince,
Şah Hatayim kasarınca,
Ah Hüseynim vah Hüseynim.
Değerli milletvekilleri, tam da bu günde, bu
muharrem ayında bir Alevi televizyonu, TV 10 kapatıldı kanun
hükmünde kararname uyarınca. Sadece Alevi inancı ve öğretisinin
özgün hâlini ileri kuşaklara aktarma çabası içerisinde olan, Alevi
duazıimamlarını, böyle kutsal günleri yayın politikası
hâline getiren bir televizyonu maalesef kanun hükmünde kararnameyle
kapattınız. Bu, doğru bir şey değil;
ayıptır, günahtır, gerçekten de bir zulümdür. Alevi inancı
ve öğretisinde olan insanların darbe karşıtı
olduğunu, hayatın her alanında, 28 Şubattan tutun 1961deki
darbe de dâhil olmak üzere darbe karşıtı bir toplum
olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Bunlara yöneliminizde, Alevi inancı ve
öğretisine karşı tutumunuzda bir değişiklik yok,
doksan yıldır yok ama siz Biz bu inanç ve öğretinin
sorunlarını çözeceğiz. dediniz, çözmediniz.
Bakın, sadece Alevi televizyonu değil, sol
sosyalist işçi sınıfına yönelen, onlarla ilgili programlar
yapan, Kürtçe yayın yapan televizyonları da kapattınız;
Jiyan TV, Zarok TV
Zarok TVde çocuklar Kürtçe çizgi film izliyorlar. Kötü bir
şey mi yapıyorlar? Kendi ana dillerini öğrenmek istiyorlar.
Acaba diyorum oradaki Gargamel hangi terörist faaliyetlere
katılmış, hangi demokrasi dışı faaliyetlere katılmış
da biz bilmiyormuşuz? Ya, RTÜK denetimindeki bir televizyon, Jiyan TVye
demişsiniz ki: Kürtçe yayın yapabilirsiniz. Jiyan TV yayın
yapıyor, kültürel yayın yapıyor, Azadi TV öyle. Yön Radyo sadece
Alevi inancı ve öğretisine ilişkin duazıimamlar
yayımlayan, deyişler yayımlayan bir radyo, bunu nasıl olur
da kapatırsınız, hangi düşünceyle, hangi mantıkla?
Herhâlde bir akıl tutulması var burada, bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
bu ülkede gerçekten zor dönemler yaşadığımız konusunda
benim de hiçbir kaygım ve kuşkum yok, zor bir süreçten geçtik. Darbe
girişimi bu ülkeye çok pahalıya mal oldu ve mal olacak, hâlâ bu süreç
devam ediyor. Ama bunu gerekçe göstererek sol sosyalistleri, Alevileri,
Kürtleri tam da yakalamışken anlayışıyla bu şekilde
tasfiye edemezsiniz. Doğru yapmazsınız çünkü bu, toplumsal
barışa zarar veren bir durumdur.
Gelin, bu ülkeyi birlikte
inşa edelim, demokratik bir sistem kuralım. Yani demokratik bir
sistemde darbe olur mu? Hocam, yıllardır bu işin mücadelesini
veriyorsunuz. Niye cumhuriyet demokratikleşmiyor, niye
demokratikleştiremiyoruz? Bir sorun var demek. Bu cumhuriyet
demokratikleşirse yaşar; 2023leri de görür, öbür yılları
da görür. Dileğimiz, temennimiz bu. Ama demokratik bir cumhuriyet olursa
yaşar. Artık bunun bilincinde olmamız lazım.
Ben özellikle de siyasal
İslam düşüncesinden kaçınılmasını, siyasal
İslam eylemlerinden kaçınılmasını istiyorum. Dinlerin
özgün hâline, inançların özgün hâline saygı duyuyorum. Onların
inançlarının önünde laik, demokratik bir ülke kurmada birlikte
davranalım, birlikte iş yapalım. Ama siz alıyorsunuz, bu
yayınları durdurarak sözüm ona demokrasiyi
geliştireceğinizi düşünüyorsunuz.
Bunlar
yanlıştır diyorum, düzeltilmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum
hepinize. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Şimdi yerinden bir
dakikalık söz talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İsimlerini okuyorum:
Sayın Özkan, Sayın Durmuşoğlu, Sayın Çamak Sayın
Atıcı, Sayın Engin, Sayın Akyıldız, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın Bakan, Sayın Emir,
Sayın Karadeniz, Sayın Tarhan, Sayın Özdemir, Sayın
Özdiş, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Nazlı.
Sayın Özkan, sizden
başlıyoruz, buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Cumhurbaşkanının BM Genel Kurulunda Dünya beşten
büyüktür. diyerek öldürülen çocukların sesi olduğuna ve 15 Temmuzda
olduğu gibi zalimlerin oyunlarını milletten aldıkları
güçle bozacaklarına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bundan yaklaşık bir
ay önce Halepte katil Esed uçaklarının saldırısında
enkazların altından küçük bir çocuk kurtarıldı.
Başı kan, gözleri korku içinde, Ümran adında masum bir çocuk.
Ayakları oturduğu ambulansın koltuğunda yere bile
değmeyecek kadar küçük olan Ümran bebek ağlamıyordu, küsmüştü
dünyaya. İşte, dünyayı beşten büyük yapan, küçük
Ümranın sessiz çığlığıdır. Rapor üretmekten
başka bir iş yapmayan BM 5 büyüğün kirli emelleri için
kulağını tıkarken her gün gibi dün de Halepte çocuklar
öldürüldü. Sessiz dünyanın gür sesi olan Cumhurbaşkanımız
BM Genel Kurulunda Dünya 5ten büyüktür. diyerek aynı kaderi
paylaşan Ümranların sesi oldu.
Şimdi vakit, Ümranlara bunu reva görenlerin
kirli çıkarlarını, çarklarını kırma vaktidir. 15
Temmuzda olduğu gibi, zalimlerin oyunlarını milletimizden aldığımız
güçle bozacağımızı ifade eder, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Durmuşoğlu
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Irak
Temsilciler Meclisinin Türkiye Cumhuriyetini ve Cumhurbaşkanını
hedef alan kararını şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Irak Temsilciler Meclisinin Türkiye Cumhuriyetini
ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan
kararını şiddetle kınıyor, kesinlikle kabul edilemez
olduğunun altını çizerek belirtmek istiyorum.
Bağdat Büyükelçimizin
çağırılıp nota verilmesi, Başika bölgesinde
Silahlı Kuvvetlerimizin işgalci güçler olarak sayılması ve
Iraktakiler dâhil dünyadaki tüm mazlumların umudu hâline gelen Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana yönelik çirkin ithamlarda bulunma
cüretinin gösterilmesi, Iraklı yöneticilerin kendi ülkelerinin yakın
tarihinde yaşananları çok çabuk unuttuğunu gösteriyor.
Yaklaşık dört yüz yıl boyunca
Osmanlı Devletinin adaletiyle idare edilen, sonrasında da huzur ve
refah dolu günlerini -tabiri caizse- mumla arayan ve zor durumda
kaldığı her dönemde Türkiye Cumhuriyetinden büyük destek gören
Irak halkı bizim için daima dost ve kardeştir. Tüm bunlara
rağmen, hatasında ısrar eden Irak Temsilciler Meclisi, Türkiye
Cumhuriyetinin büyüklüğünü ve kararlılığını bir
kez daha görecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çamak
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersindeki sebze
ve meyve üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Altı yıldır Mersinde sebze ve meyve
üretiminde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Bu yıl ürünlerde
yüksek oranda ilaç kalıntısı bulunması nedeniyle üretici
ürettiğini ihraç edemedi, ürünler yok pahasına satıldı.
Dolayısıyla, çiftçimiz çok ciddi mağduriyet yaşadı.
Üreticilerle konuştuğumuzda, Akdeniz sineğiyle mücadele etmek
için kontrolsüz ilaç kullandıklarını, aksi hâlde ürün
yetiştirmenin mümkün olmadığını ifade ettiler.
Tarım Bakanlığı bu konuda, tüm bölgeyi kapsayacak
şekilde, başta Akdeniz sineği olmak üzere diğer
zararlılarla mücadele etmek konusunda bir girişimde bulunmayı,
önlemi düşünüyor mu?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın Atıcı
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
ömrünü FETÖyle mücadeleye adamış binlerce insanın sırf
iktidara muhalif oldukları için OHALle
cezalandırıldığına ve Mersinde EĞİTİM
SEN üyesi 450 öğretmenin ihraç edileceği iddialarına
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar,
15 Temmuz darbe girişimine sebep olan FETÖ üyesi cemaatçileri
cezalandırmak için bir olağanüstü hâl ilan edildi. Bu OHALle, ömrünü
FETÖyle mücadeleye adamış binlerce insan sırf iktidara muhalif
oldukları için intikam alırcasına cezalandırıldı,
mağdur edildi. Kimdi bu insanlar? Laik, çağdaş ve bilimsel
eğitimi savunan, haksızlıkların,
hırsızlıkların, adaletsizliklerin karşısında
duran, kendini eğitime adamış öğretmenlerimiz.
Mersinde haklarında
soruşturma başlatılan EĞİTİMSEN üyesi 450
öğretmenin ihraç edileceği iddiaları var. Sayın Millî
Eğitim Bakanı, Mersin, farklı renklerin ahenk içerisinde
barındığı huzurlu bir şehirdir, ancak bir o kadar da
hassas dengeler üzerine oturmuştur. Mersinde yapılacak olan bu
uygulama Mersini karıştırır ve
haksızlıkların daha da büyümesine yol açar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Engin
7.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, yükseköğretim
öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde gençlerimiz ve aileleri tarafından
bize en çok iletilen sorunlardan biri yurt sorunu ne yazık ki. Güncel
verilere göre, yükseköğretimde örgün eğitimdeki toplam öğrenci
sayısı 3 milyona yaklaşırken, Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait
yurtlardaki toplam yatak sayısı yalnızca 454 bin. Yurt
kapasitelerinin yetersizliği sebebiyle, okullar açılmasına
rağmen birçok öğrenci hâlâ düzenini kurabilmiş değil.
Sosyal devlet denilince mangalda kül
bırakmayan AKP hükûmetlerinin tüm yetkililerine şimdi sormak
istiyorum: Kalkınma stratejilerinizi on dört senedir inşaat sektörü
üzerine kurmanıza ve yaptığınız inşaatlarla
övünmenize rağmen gençlerimizin yurt sorununu on dört senedir neden
görmezden geldiniz? Gençlerimiz önceliğiniz değil miydi? Yine sormak
istiyorum: Devlet yurtlarında yer bulamayan binlerce gencimizi Gülen
Cemaati ve diğer cemaat ve tarikatların himayelerine
bırakıp sonra Kandırılmışız.
dediğinizde gençlerimiz için vicdanınız sızladı
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akyıldız
8.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivasta
özel okullarda eğitimini sürdüren öğrencilere sağlanan destek
oranının düştüğüne ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sivasta özel okullarda eğitimini sürdüren
öğrencilerimize sağlanan destek oranı 2015-2016 eğitim
öğretim döneminde 300den fazla iken, 2016-2017 eğitim öğretim
döneminde bu rakam 70ler civarına düşmüştür. Mevcut iktidar
döneminde Sivas zaten kaderine terk edilmişken bu ilgisizlik ve umursamazlık
en azından eğitimde olmamalıdır diye düşünüyorum.
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da Sivaslı
olması hasebiyle bu konuya biraz daha hassasiyet göstereceğini
bekliyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kayışoğlu
9.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bahriye Üçoku 26ncı ölüm yıl
dönümünde saygıyla andığına, İstanbulun kurtuluş
gününe ve Bursada kurulmak istenen DOSAB termik santraliyle ilgili mahkeme
kararının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından tanınmadığına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Bahriye Üçoku ölümünün, katledilmesinin
yıl dönümünde saygıyla anıyorum.
İkinci olarak: Bugün aynı zamanda
İstanbulun kurtuluş günü. İstanbulun fethiyle ilgili
şenlikler düzenleyenlerin aynı hassasiyeti İstanbulun
kurtuluş gününde de göstermesini bekliyoruz.
Son olarak: Bursada kurulmak istenen DOSAB termik
santraliyle ilgili olarak bir dava açmıştık ve bu davayı
kazanmıştık, ÇED raporu iptal edilmişti. Devamını
tahmin edersiniz; tabii ki, mahkeme kararı yine tanınmayarak, Çevre
Bakanlığının mahkemeleri etkisizleştiren 2009/7
sayılı Genelgesine dayanılarak yeniden ÇED raporu düzenlendi.
Buna ilişkin davayı da dün açtık.
Buradan sesleniyorum Hükûmete: 100 kere de ÇED
raporu alınsa 100 kere de biz dava açacağız ve oraya termik
santral yaptırmayacağız. O yüzden, hukuk garabeti olan bu 2009/7
sayılı Genelgeyi iptal edin diyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Köksal
10.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Bahriye
Üçoku 26ncı ölüm yıl dönümünde saygıyla
andığına ve Afyonkarahisarda bulunan Eber Gölü ile Akarçaydaki
kirlilik sorununa ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikli olarak, Bahriye Üçoku ölüm yıl
dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sultandağı
ve Çay ilçesi sınırlarında bulunan Eber Gölündeki kirlilik ve
Sinanpaşa ilçesi Küçükhüyük beldesinden geçen Akarçaydaki kirlilik had
safhadadır. Özellikle fabrika atıkları yüzünden balık
ölümleri gerçekleşmekte ve etraflarına âdeta zehir
saçmaktadırlar ve her iki suyumuz da ciddi anlamda tehdit
altındadır. Özellikle Küçükhüyük beldesinde bu Akarçaydan su içen hayvanlarda
ölüm ve ölü doğum vakaları gözlenmektedir. Bütün bunlara rağmen,
defalarca uyarılmasına rağmen yetkililer tarafından bu
konuda hiçbir önlem alınmamış, hiçbir çalışma
yapılmamıştır. Bunun gerekçesi nedir? Bunu merak ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan
11.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Hükûmetin
taşeron işçilere kadro verilmesiyle ilgili sözünü tutup
tutmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
AKP, son seçim döneminde, kamuda taşerona son vereceğini, kamuda
çalışan işçilere kadro vereceğini taahhüt etti ancak 1
Kasım 2015ten bugüne bu konuda bir arpa boyu yol
alınamamıştır. Dönemin Başbakanı Davutoğlu
işçilere Taşeronu kaldırdık. diye müjde vermişti
ancak daha sonra anlaşıldı ki işçiler özel sözleşmeli
personel adı altında yine iş güvencesiz, kadrosuz
çalışmaya mahkûm edilmiştir.
Buradan soruyorum: Hükûmet verdiği sözü tutacak
mı? Kamuda taşeronu kaldıracak mı? Eşit işe
eşit ücret uygulayacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Emir
12.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, Bahriye Üçoku 26ncı
ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ve Basın
İlan Kurumunun yeni yönetmeliğinin bütün muhalif sesleri
susturacağına ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, Bahriye Üçoku ve laik, demokratik Türkiye
mücadelesinde yaşamını yitiren, katledilen bütün
aydınları saygıyla anıyorum.
Basın İlan Kurumunun, başta Zaman
gazetesi olmak üzere, AKP iktidarı eliyle FETÖcü medyayı nasıl desteklediğini
daha önce ayrıntılarıyla ortaya koymuştuk. Ancak, bugün
yeni bir yönetmelikle karşılaştık. Bütün muhalif sesleri
susturmak adına, şu anda anayasal düzene karşı suçlar söz
konusu olduğunda böyle davalar açıldığında,
davanın sonuçlanması beklenmeksizin bu basın
yapılarının ilan vermesi yasaklanıyor, engelleniyor. Bunun
adı yargısız infazdır, bunun adı faşizmdir. Bir
an evvel bu genel yönetmeliğin iptal edilmesi ve muhalif seslerin de
seslerini duyurabilmesinin önünün açılması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Karadeniz
13.- Sinop Milletvekili Barış Karadenizin, Sinopun
bazı ilçelerinin hükûmet konağı ve adliye binası
ihtiyaçları olduğuna ilişkin açıklaması
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sinop Ayancık ilçemizin mevcut hükûmet
binası eski bir yapı olup sağlıklı çalışma
ortamı mevcut değildir, arşiv odaları ve idari personel
odaları yeterli değildir. İlçemizin acil olarak bir hükûmet
konağına ihtiyacı vardır. Hükûmet konağı
yapımının yatırım programına alınması
gerekmektedir.
Yine, Durağan ilçemizin mevcut adliye
binası İl Özel İdaresine bağlıdır. Bu sebeple,
müstakil bir adliye binası yapılması gereği
bulunmaktadır.
Gerze ilçemizin adliyesi de Hükûmet Konağı
içerisinde bulunmaktadır. Gerze Hükûmet Konağı ise 1956
yılında yapılmıştır. Üç katlı binanın
her katında iki farklı kurum bulunan bu binada Gerzelilere hizmet
verilmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, adli teşkilat bulunmayan Dikmen
ilçemizin adli iş yükü Gerze Adliyesinin iş yükünü artırmakta,
adliyenin fiziki şartları ihtiyacı
karşılamamaktadır. Bu nedenle, Sinopun ilçelerine acil bir
şekilde, günümüz şartlarına ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karadeniz.
Sayın Tarhan
14.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaelinin Gebze
ilçesindeki trafik sorununa ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gebze Organize Sanayinin Akse Sapağı
bölgesinde sabah ve akşam kilometrelerce araç kuyruğu oluşuyor.
Gebzenin gündüz nüfusu 1 milyonu aşıyor. Şehrin giriş ve
çıkış yolları belli değil. Trafik ara sokaklardan
ilerlemeye çalışıyor. Yolların yetersizliği nedeniyle
çok büyük sorunlar yaşanıyor. Tüm bu trafik çilesi yetmezmiş
gibi bir de Gebzedeki askerî arazi TOKİye devrediliyor. Yetkilileri
uyarıyorum: Buradaki yoğunluk 2, hatta 3 katına çıkacak.
Trafik sorunu yakın zamanda içinden çıkılmaz hâle gelecek. Zaten
sorun yumağı hâline getirdiğiniz Gebzede trafiğe ne zaman
ve nasıl bir çözüm bulacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Özdemir
15.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, OECDnin
Türkiyeyle ilgili yayımladığı raporuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Örgütü (OECD) dün yayımladığı raporda Türkiyeyle ilgili
olarak, 15-29 yaş grubunda olup herhangi bir eğitim ve
yetiştirme programına devam etmediği gibi iş hayatında
da yer almayanların oranının yüzde 30 civarında
olduğunu, özellikle genç kadınların yüzde 46sının ne
işte ne eğitimde ne de herhangi bir yetiştirme programında
yer almadığını, yine 25-34 yaş grubundaki
kadınlarda ortaöğretimin üst kısmını
tamamlayamayanların oranının yüzde 60ı bulduğunu
kaydetmektedir.
On dört yıllık AKP döneminde, OECD gibi
uluslararası raporlarda da tescillendiği üzere, eğitim
sistemimizin niteliği ve iş gücüne katılım oranı
giderek düşmektedir. Gerçeklik böyleyken Sayın Başbakan ise bu
temel sorunları yok sayarak, on dört yıldır
gerçekleştiremedikleri eğitimde tam zamanlı sisteme geçişi
bir müjde gibi sunup halkımızı aldatmakla meşgul
olmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özdiş
16.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Bahriye Üçoku
26ncı ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ve
yükseköğretim öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, büyük bilim insanı Bahriye Üçoku
ölümünün bu yıl dönümünde saygıyla sevgiyle anıyorum.
Sorum Sayın Akif Çağatay
Kılıça: 2015 YÖK verilerine göre Türkiyede, uzaktan ve açık
öğretim hariç, yaklaşık 3 milyon yükseköğretim
öğrencisi bulunmaktadır. Bizdeki verilere göre KYKnın yurt
kapasitesi toplam öğrenci sayısının yüzde 14ü
kadardır.
Bu bilgiler ışığında
soruyorum: Devlet olarak gençlerimize neden sahip çıkmıyorsunuz? El
konulan cemaat yurtları neden kamulaştırılmıyor? Yurt
bulamayan gençlerimiz neden cemaatlerin kucağına atılıyor?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gaytancıoğlu
17.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çeltik
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
AKP iktidarının hiç hatırlamadığı çeltik
üreticilerinden bahsetmek istiyorum; hani sayıları 22 bin olan, hani
İpsala, Meriç, Uzunköprü, Havza, Edirne, Gönen, Biga, Terme, Bafra, Osmancık
gibi ilçelerde yaşayıp alın terini suya gömenler.
Biliyorsunuz
çeltik suyun içerisinde yetişiyor. Onun işlenmesiyle elde edilen
pirinçte ise biz ithalatçıyız. Neden bu iktidar çeltik üreticisinin
feryadını duymaz, 2009daki fiyatlar düzeyinde oluşan fiyatlara
seyirci kalır? Neden bir dönem çiftçinin kara gün dostu olan Toprak
Mahsulleri Ofisi bir fiyat açıklamaz? Yarın Edirneye bakan
gelecekmiş, fiyat açıklayacakmış. Ne küçük üreticide çeltik
kaldı ne de dayanacak güç, neredeyse bütün tarlalar ipotekli. Neden Türk
çiftçisi yerine başka ülkelerin çiftçileri el üstünde tutulur? Neden
üreticinin alın terinin karşılığı ödenmez?
Eğer fiyat açıklayacaksanız söylüyorum, 2 liradan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Nazlı
18.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının,
hayatını kaybeden ressam, neyzen, hat, tezhip ve minyatür
sanatçısı Ahmet Yakupoğluna rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Kütahyamızın yetiştirmiş olduğu
ulusal ve uluslararası üne sahip ressam, neyzen, hat, tezhip ve minyatür
sanatçısı Ahmet Yakupoğlu, 2 Ekim 2016 Pazar günü uzun süredir
tedavi gördüğü Dumlupınar Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
2
binin üzerinde orijinal resmi bulunan ünlü ressamın eserlerinin bir
kısmı Rengârenk Kütahya, Ahmet Yakupoğlunun
Fırçasından Boğaziçi ve Dersaadet Kıyıları
kitaplarında derlenmiştir. Resimlerdeki suyu olağanüstü güzel
resmetmesi nedeniyle Suların Ressamı diye anılmaktadır.
Büyük
sanatçı Yakupoğlu, ömrünün son yıllarında kendi adına
kurduğu vakfı feshederek tüm mal varlığını, 3
bine yakın eserini ve 1.500 civarındaki tablolarını gelecek
nesillere aktarmak için Dumlupınar Üniversitesine
bağışlamıştır.
Resim,
neyzen ve tezhip sanatçısı olarak 2010 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisi Üstün Hizmet Ödülüne layık olan büyük sanatçı
Ahmet Yakupoğlunu bu vesileyle bir kez daha rahmet ve şükranla
anıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine
sırasıyla söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Akçay.
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkemizdeki ilk uçak
fabrikasının açılış yıl dönümüne ve savunma
sanayisindeki önemli projelerin üretim aşamalarında yer alanları
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, ülkemizde ilk uçak fabrikamızın
açılışının yıl dönümüdür. Mustafa Kemal
Atatürkün himayelerinde 1928 yılında Kayseride açılan uçak fabrikası,
Türkiye'nin uygarlık ilerleyişinin simgelerinden birisiydi, 15 Mart
1950de çıkarılan bir kanunla kapatıldı. Uçak
fabrikası, Sevri yırtıp tarihe gömen Türkiye Cumhuriyetini
kuranların bir şeref nişanesiydi fakat fabrika, Türkiye'nin
ekonomik bağımsızlığının, üretim ve
sanayileşme gücünün de bir göstergesiydi aynı zamanda.
Türkiye'nin medeniyet ilerleyişi emperyalist
ülkelerin tepkisiyle karşılaşınca yerli iş
birlikçilerle birlikte cumhuriyetin ilk yıllarında kurduğumuz
silah, tank, uçak fabrikaları bir bir kapatıldı. Maalesef,
sanayileşme politikasından vazgeçilmesinin bedelini ödemeye devam
ediyoruz. Türkiye'nin üretim yaklaşımından tüketim ve ithalat
zihniyetine geçişi hâlen devam etmektedir. Bu zihniyet değişimi,
Türkiyedeki pek çok siyasi, sosyal ve ekonomik sorunun altında yatan
sebeplerden birisidir. Dolayısıyla, fabrikanın kapanması
sıradan tarihî bir vaka olarak düşünülemez; açılması ve
kapanması başından sonuna kadar incelenmesi ve
anlaşılması gereken bir süreçtir.
Bugün Türkiye, savunma sanayisinde önemli projeleri
yürütmektedir. Beklentimiz, bu projelerin yüzde 100 yerli ve millî olarak kendi
tasarım ve mühendislerimizle üretilmesidir. Bu üretim sürecinin
aşamalarında yer alanları tebrik ediyor, çalışmalarında
başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken...
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPnin
darbeyle mücadeleyi demokrasiyle mücadeleye dönüştürdüğüne, darbenin
siyasi boyutuyla ilgili herhangi bir soruşturmanın
yapılmadığına, darbeyi araştırma değil
darbeyi aklama komisyonunun AKP tarafından görevlendirildiğine ve
AKPden sorularına cevap vermesini beklediğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maalesef, 15 Temmuz darbe kalkışmasından bugüne
kadar ne darbenin arka planını açığa çıkarmayla ilgili
ne de darbecilerle mücadeleyle ilgili tek bir etkili soruşturma süreci AKP
Hükûmeti tarafından yürütülmemiştir. AKP, darbeyle mücadeleyi
demokrasiyle mücadeleye dönüştürmüştür. Basına, yerel
yönetimlere, demokratik siyasete, kamu emekçilerine yönelik
saldırıların tamamı, ülkemizde var olan demokratik
kırıntıların tamamını da ortadan kaldırmayı
amaçlamıştır. Açık bir şekilde, bu süreçte AKP, darbe
suçunu işleyenleri ve darbenin arka planını âdeta koruma
altına almıştır. Darbenin siyasi boyutuyla ilgili defalarca
sorular soruyoruz, tek bir yanıt alamıyoruz.
Cumhurbaşkanından, Başbakandan, AKPli yetkililerden Bu
darbenin siyasi boyutu nereye uzanıyor? sorusuna bugüne kadar
verilmiş tek bir cevap yok. Bir idari soruşturma ya da adli
soruşturma yürütüldü mü diyoruz, cevap yok. Darbe Komisyonu niye
geciktirildi diyoruz, cevap yok. Dün Darbe Komisyonu yeni görevlendirmeyi
yaptı; başkan, başkan vekili, sözcü, kâtip, hepsi AKPli
üyelerden oluşmuş.
Bakın, Darbe Komisyonunun Başkanı
olan AKPli milletvekili Fetullah Yüce Gülen Efendi diyerek geçmişte
Fetullah Gülene övgüler düzmüş birisi. Komisyonda yer alan bir AKPli
milletvekilinin Fetullah Gülen Hoca Efendinin son bin yılın en büyük
Türk büyüklerinden birisi olduğu açıklamaları burada. Kendisini
Türk dünyasının Türk mucizesi olarak görüyor. Fetullah Güleni
eleştirenlere Ceviz büyüklüğündeki beyinleriyle Fetullah Gülen
üzerinde küfür romanları yazanlar bize komik geliyor. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum.
Buyurun, devam edin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, bu anlayışın kendisi, darbeyi araştırma
değil, bir darbeyi aklama komisyonunun AKP tarafından görevlendirildiğini
gösteriyor. Tıpkı 17-25 Aralıkta kurulan Yolsuzlukları
Araştırma Komisyonu nasıl ki yolsuzlukları ve 4 Bakanı
aklama komisyonuna dönüştüyse bu yeni Darbe Komisyonu da AKPnin darbeyi
ve darbecileri aklama komisyonuna dönüşecek. Çünkü, bu darbenin daha
önceden bilindiği, bununla ilgili gerekli tedbirlerin
alınmadığı, darbenin özellikle bir erken doğuma
zorlandığı ve buradan bir demokrasi kahramanlığı
öyküsünün birilerinin siyasi hesabı için devreye konduğu haberleri
uluslararası kamuoyunda da ulusal kamuoyunda da yoğun bir
şekilde yazılmaya başlandı.
Bizim, AKPden beklentimiz bu komisyonu beklemeden
bu sorularımıza cevap vermesi.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özgür Özelin de söz talebi var,
hakkı saklıdır.
Sayın Bostancı, buyurun.
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 6-7
Ekim 2014 tarihinde Halkların Demokratik Partisinin Kobani olayları
dolayısıyla halkı sokağa çağırması
neticesinde 49 kişinin hayatını kaybettiğine, 15 Temmuz
darbe girişimine karşı kararlı bir mücadele
sergilendiğine ve kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste
görüşülmesinde bütün muhalefet partilerinin katkılarının
sağlanması istikametinde bir anlayış güttüklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
İki yıl önce, 6-7 Ekim 2014 tarihlerinde
Halkların Demokratik Partisinin Kobani olayları dolayısıyla
halkı sokağa çağırması neticesinde birçok yerde
vahşetler yaşanmış, 49 kişi hayatını kaybetmiştir.
Şiddet olaylarının kabaca dökümü, 2 polisin şehitliği,
Diyarbakırda yoksullara kurban eti dağıtan Yasin Börü ve 3
arkadaşının da aralarında bulunduğu 49 kişinin
hayatını kaybetmesidir; 221 vatandaş ile 139 polis de bu
olaylarda yaralanmıştır.
Halkların Demokratik Partisinin, demokratik
mecralardan yetki ve kuvvet alan bir siyaset olarak, sokağa yönelik bu tür
çağrıların ne tür sonuçlar çıkaracağı hususunda
sanıyorum, Kobani olaylarından sonra, bundan da
çıkardığı bir derse sahip olması gerekir ama bugüne
kadar Halkların Demokratik Partisinden bu anlamda ders
alındığına ilişkin bir değerlendirme ve bir
özeleştiri görmedik; aksine, bu olayların bir provokasyon olduğu
yolunda bir savunma gördük. Bu provokasyon savunması doğal olarak
insanın aklına şu soruyu getiriyor: Acaba Halkların
Demokratik Partisi MYKsının da 6-7 Ekim tarihlerinde halkı
sokağa çağırması bu provokasyonun bir parçası
mıydı? Bunu sormak isterim.
Öte yandan, 15 Temmuz darbe girişimine
karşı kararlı bir mücadele sergileniyor. Bu mücadele bütün
alanlarda yürütülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hukukun temel
ilkeleri bu mücadelede en temel düstur. İşin Meclis boyutu var.
Olağanüstü hâl dolayısıyla KHKlar çıkarıldı 8
tane, gerek görüldükçe çıkarılacak. Bunların da Mecliste
görüşülmesinde hızlı, verimli, bütün muhalefet partilerinin de
katkılarının sağlanması istikametinde bir
anlayış güdüyoruz. Bu çerçevede, diğer grup başkan
vekilleriyle de sayın başkan vekilleriyle de görüştüm, bir heyet
teşekkül edecek bu görüşmelere ilişkin istişareleri
yürütmek üzere. Verimli bir çalışma olmasını ve
değerli katkılarla bu mücadelenin tahkim edilmesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, söz
hakkınız saklı; yalnız, şu anda Meclisimizi Pakistan
Genelkurmay Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Genelkurmay
Başkanı ziyaret etti, bir on dakika kendilerine hoş geldiniz demek
durumundayım, söz hakkınız saklıdır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan
TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
Balukenin bir söz talebi vardı, Sayın Yıldırım siz mi
kullanacaksınız?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Evet.
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz Sayın
Yıldırım?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Evet, sataşmadan dolayı söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun iki dakika.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grup başkan vekilimizin İç
Tüzük 60a göre aldığı sözde iktidar partisine çok açık
sorduğu sorular vardı 15 Temmuz darbe sonrası bunun siyasi
ayakları ve Darbe Komisyonunun çalışmamasıyla alakalı.
Madem
açtınız Sayın Bostancı, söyleyelim. Defalarca söyledik,
bakın, bununla ilgili şimdiye kadar 4 araştırma önergesi
indirdik, 6-8 Ekimi gelin araştıralım, bütün partiler üye versin
dedik; hepsi sizin oylarınızla reddedildi.
İkinci
bir husus: Öldürülen 52 kişinin 46sının HDPnin üyesi
olması sizin için bir şey ifade ediyor mu?
Bir
diğer husus: Bu olaylar 6-8 Ekimde başlamadı; 25 Eylül günü
seçim bölgemde Vartoda 25 yaşındaki Hakan Buksurun ve aynı
şekilde Siirtte korucuların bir benzinliği taraması
sonucunda 3 kişinin hayatını kaybetmesiyle başladı.
Bir diğeri: Hani Yasin Börüden
başlayacaksanız bu isimleri çoğaltabiliriz. Bunun öldürülmesini
falan savunduğumuzdan veya araştırılmamasından,
gerçeğin açığa çıkarılmamasından değil bizim
tepkimiz.
Bir de o zaman partimizin yetkililerinin
İçişleri Bakanlığıyla yaptığı
görüşmelerde Bakanlık yetkililerinin söylediğini size
söyleyeyim. 6-8 Ekim olaylarının büyümesi daha çok paralelci polislerin
işi. diye bizzat Bakanlık yetkilileri söyledi.
Siz gelin, özellikle darbeyle ilgili sorulara cevap
verin Sayın Bostancı. Bakın, sözcü ne diyor, önceki gün seçilen
komisyonunuzun sözcüsü, az önce söyledi: Bin yılın en büyük Türk
büyüğüymüş Sayın Gülen; neymiş, ona düşmanlık
edenlerin utanması ve oturup bin kere düşünmesi gerekiyormuş;
neymiş, Gülen üzerine bu küfür romanlarını yazanların ceviz
büyüklüğünde beyni varmış. Şimdi, bugün küfür
romanları yazanların beyninin büyüklüğünü ben
tartışmaya açmıyorum. Bunu, sizin seçmiş olduğunuz
Darbe Komisyonu üyeniz söylüyor, divana seçtiğiniz komisyon üyeniz
söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Özellikle bizim
araştırılmasını istediğimiz... Veya
istiyorsanız önümüzdeki hafta yeni araştırma önergesi indirelim,
bütün partiler temsilciler versin, 6-8 Ekimi birlikte
araştıralım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Bostancı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) FETÖ terör
örgütüne karşı, bütün ayaklarına yönelik hukuk temelinde bir
mücadele sürdürülüyor. Kim bununla bağlantılı ve darbe
girişimine destek verdiyse bunun cezasını hukuk
karşısında görecek. Yapılan işler ortada,
eleştiriler olabilir; temel mantık, yaklaşım bu.
6-7 Ekim olaylarının nasıl
çıktığı, nasıl geliştiği milletin malumu,
burada ben laf yarıştıracak değilim. Ölenlerin hangi
partiye üye olduğu meselesi önemli değil, vatandaşların
hayatını kaybetmesi önemli. O 46 kişiyi de HDP üyesi olarak
Sayın Yıldırım nereden çıkardı bilmiyorum.
Darbe Komisyonu Sözcüsünün Fetullah Gülen konusundaki
değerlendirmeleri hususunda eğer ciddi bir analiz ve
araştırma yapmış olsa idi bunların millet aleyhine
faaliyetleri açığa çıktıktan sonra ona karşı
basında yürütülen mücadelenin önemli simalarından birisi
olduğunu da görürdü. Ama, Sayın Yıldırımın işine
gelmediği için o kısımları almıyor, işine
geldiği kısımları alıyor.
Saygılarımla.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Dünü unutuyorsunuz
ama bugün önemli değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel, buyurun.
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bahriye Üçoku 26ncı
ölüm yıl dönümünde ve Yaşar Kemali doğum gününde saygıyla
ve özlemle andıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Atatürk devrimlerinin yılmaz
savunucusu, aydın bilim insanı Profesör Doktor Bahriye Üçoku,
katledilişinin üzerinden geçen yirmi altıncı yılda, bir kez
daha özlemle ve saygıyla anıyoruz. Kendisi bir aydınlanma
şehidiydi. Cumhuriyet gazetesindeki ilk yazısında yer
verdiği şu sözlerini bugün bir kez daha hatırlıyor ve
hatırlatıyoruz; cumhuriyet savunucusu, çağdaş, laik
akademisyen Bahriye Üçoku katledilişinin yirmi altıncı yılında
bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum: Kadın haklarıyla
ilgili en büyük devrimi İslamiyet getirmiştir. diyor Bahriye Üçok.
Fakat, onu yanlış anlatanların ve öğrenenlerin
yüzyıllar boyunca süren tutumlarından ötürü Müslüman kadını
kendi yuvasında yüzyıllar boyunca en doğal haklarını
yitirmiş olarak yaşamak zorunda bırakılmıştı.
Eğer Türk anası, dünya tarihinde henüz bir eşi
doğmamış olduğuna inandığım Atatürk gibi
dâhi bir oğul yetiştirmemiş olsaydı, Türk kadını,
Müslümanlığın ve onun zarif Peygamberinin kadına
tanıdığı hakların sevincine erememiş, hâlâ o eski
yanlış davranışların ezici baskısı
altında kalmış olacaktı. diyor Bahriye Üçok.
Bugün, 6 Ekim 1923te dünyaya gelen,
cumhuriyetimizle yaşıt, edebiyatımızın büyük
ustası Yaşar Kemalin de doğum günü. Bugün bir kez daha
İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.
diyen koca yürekli insanı, büyük ustayı bir kez daha özlemle anıyoruz,
kendisinin ve Bahriye Üçokun manevi huzurlarında saygıyla
eğiliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge bulunmaktadır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 25 milletvekilinin,
trafikte yaşanan sıkıntıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/315)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Trafik kazaları ve kazaların neden
olduğu can ve mal kayıpları modern dünyanın çözmesi gereken
büyük sorunlardan biri olarak güncelliğini korumaya devam etmektedir.
Dünyada, gelişmiş ekonomiler ulaşım sorununu ve genel
olarak trafik güvenliğini ulaşım alanına yapılan
yatırımlarla gidermeye çalışılmaktadır.
Ülkemizde trafikte hayatını kaybedenlerin
sayısı Avrupa ortalamasının 2 katıdır. 2004
yılında 10 milyon olan araç sayısı 2015 yılında
19 milyonu bulmuşken kaza sayısı ise 2004 yılında 500
binden yüzde 140 artarak 2014 yılında 1 milyon 200 bin gibi ciddi
rakamlara ulaşmıştır. Bu artışı araç
sayısında meydana gelen artışla
kıyasladığımız da araç sayısı yüzde 90
artarken kaza sayısındaki artışın yüzde 140ları
aştığını görmekteyiz.
Sadece 2014 yılında meydana gelen 1 milyon
200 bin kazada 274 bin vatandaşımız yaralanırken 3.524
kişi de hayatını kaybetmiştir. Bu kazalarda
hayatını kaybedenlerin yüzde 30 gibi ciddi bir oranı 18-24
yaş aralığındaki gençlerimizden oluşmaktadır.
Rakamlar da göstermektedir ki AKP iktidarının Duble yollar
yaptık, hız sınırlarını arttırdık, yollarımız
artık güvenli. sözleri sadece laftan ibaret olup kaza
sayılarındaki artışların önüne geçemediği gibi
ciddi boyutlara gelmesini de engelleyememiştir.
Yine son on yılda 1 milyon 150 bin kişinin
ehliyetine daimî ve geçici el konulduğunu görmekteyiz. Ehliyetine el
konulanların yaklaşık 1 milyonunun ise alkollü araç kullanmakta
olması dikkat çekmektedir.
Sağlık Bakanlığı verilerine
göre de ülkemizde trafik kazalarından ölümler, bilinen tüm ölüm nedenleri
arasında 3üncü sırada gelmektedir. Ülkemizde son on yılda
trafik kazalarında ölen kişi sayısının 50 bini
geçmiş olması da bu konuda yeterince tedbir ve önlemlerin
alınmadığını göstermektedir.
Yukarıda belirtmiş olduğum
istatistiki bilgiler de göstermektedir ki trafik kaza sayısının
azaltılması ve güvenli bir trafik ortamının
oluşturulması için vakit kaybetmeden tedbir ve önlemler alınmalıdır.
Bu nedenlerle trafik konusunda yaşanan sıkıntıların
giderilmesi, teknik ve fiziki alt yapıların iyileştirilmesi,
denetimin caydırıcı olması, etkin ve kalıcı
politikaların oluşturulması için Anayasamızın
98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Haydar
Akar (Kocaeli)
2) Namık
Havutça (Balıkesir)
3) Özcan
Purçu (İzmir)
4) İlhan
Cihaner (İstanbul)
5) Çetin
Osman Budak (Antalya)
6) Ahmet
Akın (Balıkesir)
7) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
8) Şenal
Sarıhan (Ankara)
9) Mahmut
Tanal (İstanbul)
10) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
11) Devrim
Kök (Antalya)
12) Melike
Basmacı (Denizli)
13) Erkan
Aydın (Bursa)
14) Ceyhun
İrgil (Bursa)
15) Lale
Karabıyık (Bursa)
16) Kazım
Arslan (Denizli)
17) Orhan
Sarıbal (Bursa)
18) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
19) Hayati
Tekin (Samsun)
20) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
21) Bülent
Yener Bektaşoğlu (Giresun)
22) Haluk
Pekşen (Trabzon)
23) Mehmet
Gökdağ (Gaziantep)
24) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
25) Erdin
Bircan (Edirne)
26) Hüseyin Çamak (Mersin)
2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 23
milletvekilinin, meslek hastalıklarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/316)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasamızın 56ncı maddesine göre,
herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir ve devletimiz herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini
gerçekleştirmek amacıyla, sağlık
kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini
düzenlemekle yükümlüdür.
Günümüzde bireylerde baş gösteren
sağlık sorunlarının birçoğunun temelinde meslek
hastalıkları yer almaktadır. Çalışanlar meslekleri
gereği birçok sağlık riskiyle karşılaşmakta,
hatta sağlık açısından yüksek riskli bazı iş
kollarında koruyucu önlemler alınmaması,
çalışanların sağlıklarını ve hatta
hayatlarını kaybetmelerine sebep olmaktadır. Bu
hastalıklardan korunmada, işveren başta olmak üzere,
çalışanların, iş yeri hekimlerinin, iş
sağlığı ve güvenliği uzmanlarının ve elbette
devletin sorumlulukları vardır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
verilerine göre, dünya genelinde, meslek hastalıklarına
bağlı ölümler iş cinayetlerine bağlı ölümlerin
yaklaşık 5 ila 6 katı düzeyinde olup her yıl 1 milyon 950
bin kişi meslek hastalıklarına bağlı
rahatsızlıklardan dolayı yaşamını yitirmektedir.
Türkiye'de ise çalışma sürelerinin uzunluğu, güvencesiz ve esnek
çalışmanın yaygınlığı göz önüne
alındığında, her yıl yaklaşık 120 bin ila
360 bin arasında çalışan meslek hastalığına
yakalanmaktadır. Üstelik bu hastalıkların çoğunun,
tanı sistemlerinin ve denetimlerin yetersiz olması sebebiyle
mesleksel olduğu kanıtlanamamakta ve resmî olarak kayıt
altına alınamamaktadır. Sağlık
Bakanlığının meslek hastalıkları tıbbi
kayıt sistemi olmaması gibi, ülke genelinde, sadece Ankara,
İstanbul ve Zonguldak'ta olmak üzere, 3 adet meslek hastalıkları
hastanesi bulunması da sağlıklı ve kesin bilgiye
ulaşmak hususunda eksiklik arz etmektedir.
Oysa, meslek hastalıkları, kontrol
yöntemleri doğru şekilde uygulandığında ve iş
yerinde gerekli önlemler alındığında önüne geçilebilir
hastalıklardır. Geçtiğimiz yıllarda kamuoyunun da yakinen
tanık olduğu üzere, tedavisi olmayan ama önlenebilen bir
hastalık olan silikozis yüzünden kot taşlama işçileri
yaşamlarını yitirmiştir. Her ne kadar kot taşlama
işçileri kadar gündemde yerini almasalar da diş protez teknikerleri,
seramik, maden, kara yolu, tersane ve inşaat işçileri de silikozis ve
berilyozis başta olmak üzere akciğer hastalıklarına, cilt,
göz, işitme hastalıklarına, kas-iskelet sistemi
hastalıklarına yakalanmakta ve bu nedenle yaşamlarını
yitirmektedir.
Meslek hastalıklarının önlenebilir
hastalıklar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu
hastalıkları oluşturan sebeplerin belirlenmesi, meslek
hastalığı nedeniyle hayatını kaybedenlerin ve
yaşamsal faaliyetlerini sürdüremeyenlerin tespiti, meslek hastalıkları
hastanelerine olan ihtiyacın belirlenmesi ve gereken önlemlerin
alınması amacıyla, Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca, Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Hüseyin Çamak (Mersin)
4) Aydın Uslupehlivan (Adana)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Şenal Sarıhan (Ankara)
7) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Kadim Durmaz (Tokat)
10) Haydar Akar (Kocaeli)
11) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12) Devrim Kök (Antalya)
13) Melike Basmacı (Denizli)
14) Erkan Aydın (Bursa)
15) Ceyhun İrgil (Bursa)
16) Kazım Arslan (Denizli)
17) Orhan Sarıbal (Bursa)
18) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
19) Hayati Tekin (Samsun)
20) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
21) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
22) Haluk Pekşen (Trabzon)
23) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
24) Erdin Bircan (Edirne)
3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 26 milletvekilinin,
İstanbulda artan hava kirliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/317)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Özellikle İstanbul'da
artan hava kirliliğinin sebepleri ve çözüm önerilerinin
araştırılabilmesi için TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri ve Anayasa'nın 98inci maddesi gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Didem Engin (İstanbul)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Haydar Akar
(Kocaeli)
4) Aydın Uslupehlivan (Adana)
5) Çetin Osman Budak (Antalya)
6) Ahmet Akın (Balıkesir)
7) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Şenal Sarıhan (Ankara)
10) Lale Karabıyık (Bursa)
11) Kadim Durmaz (Tokat)
12) Ceyhun İrgil (Bursa)
13) Kazım Arslan (Denizli)
14) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
15) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
16) Devrim Kök (Antalya)
17) Erkan Aydın (Bursa)
18) Orhan Sarıbal (Bursa)
19) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Hayati Tekin (Samsun)
22) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
23) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
24) Haluk Pekşen (Trabzon)
25) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
26) Erdin Bircan (Edirne)
27) Hüseyin Çamak (Mersin)
Gerekçe:
Hava kirliliği, havadaki
yabancı maddelerin insan sağlığına, bitkilere,
hayvanlara ve ekolojik dengeye zarar verebilecek miktar ve yoğunluğa
ulaşması olarak tanımlanabilir. Sanayileşmeyle birlikte
artan hava kirliliği insanlığın yüz yüze
kaldığı önemli sorunlardan biri hâline gelmiştir.
Hava kirliliğinin
nedenleri iki grupta incelenebilir: Doğal nedenlere bağlı olarak
ortaya çıkan kirlilik ve insanlar tarafından gerçekleştirilen
uygulamalar sonucu meydana gelen hava kirliliği. Üretim tesislerinin
yanlış yerlerde kurulmuş olması, çarpık
kentleşme, doğaya zararlı yakıt kullanımı, artan
betonlaşmaya bağlı olarak yeşil alanların giderek
azalması, artan motorlu taşıt kullanımı ve hava
kirleticilerine yönelik denetimlerin eksikliği gibi sebepler hava
kirliliğinde etkili olmaktadır.
İnsan sağlığını,
bitkileri ve hayvanları doğrudan etkileyen hava kirliliği
ölümlere ve türlerin yok olmasına kadar varan sonuçlara neden
olabilmektedir. İnsan ve çevre sağlığına yönelik
yarattığı olumsuz koşullar sebebiyle hava kirliliği
uluslararası kamuoyunca da mücadele edilmesi gereken sorun
alanlarından biri olarak görülmektedir. Örneğin; ülkemizin de taraf
olduğu, Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Ozon Tabakasının
Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler
Avrupa Ekonomik Komisyonu Uzun Menzilli Sınırötesi Hava
Kirliliği Sözleşmesi, Ozon Tabakasını İncelten
Maddelere Dair Montreal Protokolü, Kyoto Protokolü gibi sözleşme ve
protokoller taraf devletlere hava kirliliğini önleme yönünde çeşitli
sorumluluklar yüklemektedir.
Ülkemizde de özellikle kış
aylarının gelmesiyle birlikte, büyük şehirler başta olmak
üzere, birçok kentimizde hava kirliliği uluslararası ölçütleri
aşan bir noktaya ulaşmıştır. Özellikle, İstanbul,
havadaki kirletici madde konsantrasyonundaki artış sebebiyle hava
kirliliğinin en üst seviyede ortaya çıktığı kentler
içinde yer almaktadır. Konuyla ilgili en yetkin meslek örgütlerinden Çevre
Mühendisleri Odası da başta İstanbul olmak üzere, kentlerde
yaşanan hava kirliliğine dikkat çekmekte ve yöneticileri
uyarmaktadır.
Hava kirliliği ölçümü konusunda
mevzuatımız hâlen uluslararası standartlar ve Avrupa
Birliğince (AB) belirlenen sınır değerlerle
uyumlaştırılamamıştır. Bu da alınması
gereken tedbirleri geciktirmekte, yurttaşlarımızın
sağlığını riske atmaktadır. Kirletici
parametrelerden olan kükürtdioksit için AB ülkelerinde uygulanan
sınır değer 350 iken ülkemiz için bu değer 470, azotdioksit
için AB ülkelerinde uygulanan sınır değer 200 iken ülkemiz için
bu değer 290, akciğer hastalıklarına sebep olan partikül
madde PM10 için ise AB ülkelerinde uygulanan sınır değer 50 iken
ülkemiz için bu değer 90'dır. Bu değerlerin eşitlenmesi
için en erken 2017, en geç 2024 olmak üzere her bir kirletici için çeşitli
tarihler hedef olarak belirlenmiştir. Ancak hedef tarihlerin uzak
olmasının yanı sıra, hava kirliliğini bu eşik
değerler altında tutabilmek için ne tür önlemlerin
alınacağının belirsizliği de uzmanları ve yurttaşlarımızı
tedirgin etmektedir. Ulusal hava kalitesi izleme istasyonlarından derlenen
verilere göre, 1 Aralık 2015-30 Aralık 2015 tarihleri arasında
partikül madde PM10 için AB eşik değeri İstanbul
Beşiktaş'ta günlük değer olarak 11 kez, Esenler'de 19 kez ve
Sarıyer'de 15 kez aşılmıştır.
Hava kirliliği, kalp ve akciğer
hastalıklarını ve bu hastalıklara bağlı ölüm
oranını artırmaktadır. Hava kirliliği özellikle
çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve
kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik
obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu
hastalıklarının daha sıklıkla görülmesine neden
olmaktadır. Aynı zamanda bitki ve hayvan
sağlığına da zarar vermekte ve ekolojik dengenin
bozulmasına neden olmaktadır.
Yukarıda değinilen sebeplerden ötürü,
ülkemizin büyük kısmında etkili olan, özellikle de İstanbul'da
tehlikeli boyutlara ulaşan hava kirliliğinin sebepleri ve hava
kirliliğinin önüne geçebilmek için alınması gereken tedbirlerin
araştırılabileceği, konunun uzmanlarının
görüşlerine başvurulabileceği bir Meclis
araştırmasının açılmasının uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 15/6/2016 tarih ve 1741 sayıyla,
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları
tarafından, personel rejiminde liyakat ilkesinin
uygulanmamasının kamu çalışanları ve personel rejimi
üzerinde yaptığı tahribatın
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
6/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/10/2016 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
AKÇAY
Manisa MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
15 Haziran 2016 tarih 1741 sayı ile TBMM Başkanlığına
vermiş olduğumuz İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve
arkadaşlarının personel rejiminde liyakat ilkesinin
uygulanmamasının kamu çalışanları ve personel rejimi
üzerinde yaptığı tahribatın
araştırılması amacıyla verdiğimiz Meclis
araştırması açılması önergemizin 6/10/2016
Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu
konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; personel rejiminde liyakat
ilkesinin uygulanmamasının kamu çalışanları ve
personel rejimi üzerinde yaptığı tahribat hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz grup önerisine ilişkin
söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında 26ncı
Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Oğlu Mustafa Haşatlıyla birlikte
şehit edilen İstanbul eski İl Başkanımız Recep
Haşatlıyı ve 12 Eylül darbesi tarafından idam edilen
Mustafa Pehlivanoğlunu rahmetle ve minnetle anıyorum.
Kamu yönetiminin karakterini belirleyen en önemli
ilke liyakat ilkesidir. Sağlıklı işleyen bir kamu yönetiminin
varlığı için liyakat sisteminin tavizsiz uygulanması son
derece önemlidir. Bu açıdan liyakat ilkesinin sadece teorik olarak
varlığı yeterli değildir, önemli olan uygulamada liyakate
ne derece önem verildiğidir. Anayasanın Hizmete girme
başlıklı 70inci maddesinde Her Türk, kamu hizmetlerine girme
hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği
niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez. denilmektedir.
Liyakat sisteminin temelde varlık nedeni,
çalışanların ve yöneticilerin politik atamalara karşı
korunması ve bürokrasinin kalitesinin artırılmasıdır.
Çünkü gerek adam kayırmacılık veya bir grubun korunmasına
dönük atamalar gerekse politik atamalar bürokrasinin niteliği, dolayısıyla
kamu hizmetlerinin kalitesi üzerinde oldukça olumsuz etkiler yapmaktadır.
Personel rejimi, kamu görevlerini yerine getirme
sürecinde kamu görevlilerinin devletle olan ilişkisini düzenleyen, kamu
yönetiminin en önemli unsurlarından biridir. Kamu görevlilerinin
yürüttükleri hizmet ve hitap ettikleri kitle dikkate
alındığında, toplumsal hayattaki etki alanları ve
önemleri daha iyi anlaşılmaktadır. Kamu hizmetinin mahiyeti ve
önemi, o hizmeti yürütecek olan personelin liyakatinin hayati önemini de ortaya
koymaktadır.
Bugün liyakat ilkesinin
uygulanmamasına bağlı kamu çalışanlarının
karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunları
şu şekilde ifade etmek mümkündür: Hizmete alınmada, ilerleme ve
yükselmede, tayin ve terfide objektifliğin tesis edilememesi; istisnai
uygulamaların yaygınlık kazanmasının ortaya
çıkardığı adaletsizlik; objektifliği sağlamaya
dönük mevcut yasal ve idari düzenlemelerin sulandırılması; kamu
çalışanlarına uygulanan taciz, tehdit ve yıldırmaya
dayalı haksız ve adaletsizlikler; devlet memurluğunun parti
memurluğu hâline getirilmesi; her alanda yaşanan yozlaşma ve
ölçüt karmaşası; genel olarak torba kanunlar ve kanun hükmünde
kararnamelerin oluşturduğu mevzuat kirliliği ile özensiz
uygulamaların kamu yönetimi disiplininden uzaklaşmasına yol
açmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe tüm kamusal
hizmetlerden vatandaşlarımızın verimli bir şekilde
yararlandırılması devletin asli görevidir. Türkiye, OECD ülkeleriyle
karşılaştırıldığında kamu
çalışanı başına düşen nüfus sayısı
olarak oldukça geridedir. Sorun, personel fazlalığından ziyade,
personel rejiminde yapılan tahribat sonucu liyakatin yerine adam
kayırmacılığın esas olmasının
yarattığı verimsizliktir. Esasen, Anayasa başta olmak
üzere, Devlet Memurları Kanunu ve personel rejimini düzenleyen diğer
kanunlarda liyakat ilkesi yer alsa da uygulamada liyakat ilkesinin esas
alınmadığı görülmektedir. Liyakatin göz ardı edilerek
bir kadrolaşmaya gidilmesiyse kamu hizmetlerinin sunumunu olumsuz etkileyen
önemli bir etken durumundadır.
Devletin partileşmesi ve
bürokrasinin siyasallaşması sonucu oluşan yoğun
kayırmacılık eğilimi toplumsal kutuplaşmayı da
artırırken adalet ve güven duygularını aşındırmaktadır.
Liyakat sisteminin en önemli özelliği siyasal nitelikli atamalara
karşı hassas olunmasıdır. Bütün dünyada genel eğilim
memurların niteliklerinin artırılması,
kayırmacılığa dayalı iş ve işlemlerden
uzaklaşıp liyakat bürokrasisinin hâkim kılınmasıyken
ülkemizde liyakat ilkesi çiğnenmekte ve kayırmacılık egemen
olmaktadır. Nitekim, 15 Temmuz hain darbe girişimi süreci bir kez
daha göstermiştir ki ülke yönetiminde liyakatli, aynı zamanda Önce
Türkiye, önce Türk vatanı, önce Türk milleti. diyenlerin bulunması
şarttır. Yıllarca, liyakat sahibi milliyetçi vatanseverler
bürokrasiden dışlanıp eziyet ve suçlamalara maruz
kalmış, olmadık oyunlarla görevlerinden
alınmıştır. Yine, liyakat sahibi gençlerimiz sokaklarda
işsiz güçsüz gezerken terör örgütü FETÖ, TSKya ve diğer kamu
kurumlarına türlü yollarla yerleştirilmiştir. O nedenle, önümüzdeki
süreçte kamu kurumlarına yapılacak atamalarda bu kriterlerin esas
olması ve dikkate alınması gerekmektedir.
Kutadgu Biligde Yusuf Has Hacib, yöneticilerin ve
kamu gücünü kullananların halkı en iyi şeklide idare etmeleri
için çeşitli formüller önermiştir. Yöneticilerde bulunması
gereken ahlak, bilgi, fazilet gibi vasıflar önemli bir yer tutarken kamu
kurumlarında ve sosyal yapıda ortaya çıkan birtakım
aksaklıklara ilişkin tedbir ve çözüm önerileri, üzerinde durulan
diğer önemli konulardır. Kutadgu Biligde kamu yönetiminde
yönetilenlerin talep ve beklentilerini belli bir düzeyde karşılama,
onların haklarını koruma ve kollamaya büyük önem
verilmiştir. Bu kapsamda, işe yaramayan, liyakati olmayan, yönetsel
faaliyetlerin icra yöntemlerini etkili bir şekilde kullanamayan, olumsuz
tutumlara sahip, isabetsiz kararlar alan idarecilerin ülkede düzeni
bozabileceği ileri sürülmüş; bu tip kişilere görev verilmemesi
salık verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu nedenlerle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 15 Haziran 2016 tarihinde, liyakat ilkesinin
uygulanmamasının yarattığı tahribata ilişkin
Meclis araştırması önergesi verdik. Bize göre, öncelikle,
Türkiyenin köklü devlet geleneğini çağdaş gelişmelerle
buluşturan bir kamu yönetimi yapısı ve işleyişi
oluşturulmalıdır.
Bu çerçevede, hukuk devleti ve adalet, kurumsal
kapasitenin artırılması, bireysel yetkinlikleri,
performansı ve hizmet üretimini esas alan bir insan kaynakları
yönetimi, yolsuzluklarla mücadele ve hesap verebilirlik esas
olmalıdır. Kamu yönetimi alanında demokratik meşruiyetin
güçlendirilmesi ve devlete duyulan güvenin artırılması
amacıyla yolsuzluk ve usulsüzlük gibi güven sarsıcı
uygulamaların önüne geçilerek hukuk devleti güçlendirilmeli, vatandaşların
ve sivil toplum kuruluşlarının yönetim sürecine daha aktif
katılımını sağlayarak vatandaşa duyarlı bir
kamu yönetimi inşa edilmelidir. Demokratik hukuk devleti ilkeleri
çerçevesinde hakkaniyeti, verimliliği ve yeni gelişmeleri birlikte
gözeten bir yönetim yapısı ve işleyişi
oluşturulmalıdır.
Nitekim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1
Kasım 2015 Seçim Beyannamemizde Personel rejimi, liyakati esas alan ve
performansı değerlendiren anlayışla yeniden
düzenlenecektir. Kamu görevine girişte, ilerleme ve yükselmede objektiflik
ve fırsat eşitliği esas olacaktır. İstihdamda bölgesel
dengesizlik giderilecek, ülkemizin her yerinde yeterli nicelik ve nitelikte
kamu görevlisi istihdamı sağlanacaktır.
Ayrıca, kamu çalışanlarının
görevlerini yaparken siyasi, ideolojik ya da herhangi bir grubun
çıkarlarını önceliğe almasının önüne geçilecek,
bunun aksine hareket eden, parti memuru gibi davranan kamu görevlileri ve
bunlara göz yuman kamu yöneticileri hakkında yasal müeyyideler tavizsiz
uygulanacak, devlet adabını ve geleneğini tahrip eden bu yöndeki
uygulamalara son verilecektir." denilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kamu yönetimi,
işlevsel anlamda kamu politikaları belirleme ve uygulama,
yapısal anlamda ise devletin örgütsel yapısını ifade eder. Bir
ülkede sistem kalitesi kadar, insan gücü kalitesi de önemlidir. İnsan
gücü, kamu yönetiminin sistemi işletecek önemli bir unsurudur.
Kamuda işe alınmadan başlamak üzere,
ilerleme ve yükselmede; tayin, terfi ve yer değiştirmede liyakat ve
hakkaniyet ilkelerine uygun davranılmalıdır. Başta siyasi
saikler olmak üzere, bir grubun menfaatini öne çıkaran anlayış
için de bürokrasi dizayn edilmemelidir. Devlet memurluğunun parti
memurluğuna dönüştürüldüğü çarpık düzende, kamu
hizmetlerini etkin, verimli, ucuz ve vatandaşa en yakından sunma
anlayışı gerçekleştirilemeyecektir. Bu nedenle, kamu
yönetiminde liyakat ilkesinden uzaklaşarak bürokrasinin
siyasallaşması sonucu ortaya çıkan kayırmacılık
ve partizanlığın öne çıktığı, adaletsiz
uygulamaların ve bu uygulamaların kamu çalışanları
üzerinde ve personel rejiminde yol açtığı tahribatın
araştırılması, sorunların ve çözüm
yollarının ortaya çıkarılması yerinde olacaktır.
Bu düşüncelerle grup önerimize desteğinizi
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk olarak Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Genel Kurulun
değerli emekçileri, sizleri de ayrıca özellikle saygıyla
selamladığımı belirtmek istiyorum.
Tabii, davet edilirken verilen önergenin aleyhinde
konuşacağım ifade edilmesine rağmen, Türkiye'de sanki iyi
bir personel rejimi, liyakate dayalı bir personel rejimi varmış
gibi ve biz bunun değişmesini istemiyormuşuz gibi bir sonuç
çıkmasın. Bir zorunluluk olarak aleyhte konuşuyorum. Bizler de
Türkiye'de sağlıklı bir personel rejimi uygulamasının,
kamuda ilerleme, yükselme ve atama kriterlerinin belirli objektif kriterlere
dayanmasını ve bu yönlü şimdiye kadar yapılan
çalışmaların buna hizmet etmediğini ifade ederek zorunlu
olarak aleyhte konuştuğumu belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, aslında
Türkiye'de hiçbir zaman liyakate dayalı özlü, objektif kriterlerle kamu
personeli ataması yapılamamıştır. Her gelen siyasi
iktidar öncelikle kendi ideoloji ve dünyaya bakış açısı
çerçevesinde bunu bir kadrolaşma aracı, daha da ötesi, devleti ele
geçirme aracı olarak görmeye başlamıştır. Her gelen
siyasi iktidar devleti, kadrolarını ele geçirilecek bir alan olarak
görmüştür ve bu anlamda tüm ilkeleri yerle bir ederek kendisine göre uygun
bir kamu personel rejimi oluşturmuştur. Bunu söylemekle beraber
şunu da kabul etmek gerekir ki her zaman sorunlu personel rejimimiz
AKPnin on dört yıllık iktidarı döneminde maalesef, ayyuka
çıkmıştır, gizlenemez hâle gelmiştir, mızrak
çuvala sığmamıştır. Neden böyle söylüyoruz? Çünkü
AKPnin on dört yıllık iktidarına
baktığımızda özellikle kamuda personel alımının
tamamen subjektif kriterlere göre yapıldığı ve tamamen
bunların kendi kişisel ve dünyevi parti çıkarları
çerçevesinde gözetildiğini görebiliriz.
Şunu söylemek gerekir: Öncelikle
üniversitelerdeki kadrolaşmalara bakmamız gerekir. Tabii, o dönem AKP
iktidarı şu anda cambaz olarak tarif edip bizi cambaza bakın
cambaza deyip bu arada kendi düzenlerini kurmak istedikleri bu cambazla
beraber neler yaptığını hepimiz bire bir
yaşamış durumdayız. Nasıl yapıyorlardı?
Kimin nasıl, nereye atanacağı adım adım tarif
ediliyordu. Örneğin, üniversitelerde akademisyen alımında isim
yazılsa dahi aynı isimle birkaç kişi çıkacağı
hâlde öyle bir tarif yapılıyordu ki sadece o kişi
başvuruyordu, diğerlerinin başvurma şansı yoktu.
Örneğin, kendi doktora tezlerinin başlığı yazılıyordu.
Biliyorsunuz aynı alanda iki doktora çalışması ya önceki
tezi çürütmek için yapılır ya da yapılmaz. Şimdi,
dolayısıyla bunların hepsini biliyoruz değerli
arkadaşlar. Fakat, AKPnin özellikle bu 15 Temmuzdan sonra tam Cemaatle,
FETÖ çetesiyle mücadele ediyoruz, darbeye sebep olanlarla mücadele ediyoruz,
onları kamudan tasfiye ediyoruz. dedikleri sırada işin resmi
daha da değişiyor. Bakın, bu arada hiçbir hukuki kritere
dayanmadan yüz binlerce kamu personeli açığa alındı,
meslekten ihraç edildi ya da içeri tıkıldı. Polisler, askerler,
öğretmenler, eğitimciler, üniversite çalışanları;
bununla ilgili tek bir hukuki kriter yok. Bir buçuk ay gibi kısa bir
sürede yüz binlerce personeli nasıl, hangi ilkelere göre kamudan ihraç
edebildiniz? Öyle örnekler var ki bunların anlaşılması
imkân dâhilinde değil değerli arkadaşlar. Mesela NTde
alışveriş yaptı, Bank Asyadan para çekti, para
yatırdı gibi saiklerle kamu personeli açığa alındı.
Daha da ötesi şimdi Bu darbeyi FETÖcüler yaptı, Fetullah Cemaati yaptı.
diyorsunuz, peki, barış isteyen akademisyenlerin, Öğrenciler
eğitimsiz kalmasın. diyen eğitimcilerin, Çocuklar ölmesin.
diyen Ayşe öğretmenin bu çuvala dâhil edilmesini nasıl
açıklayacağız değerli arkadaşlar? Bunun
açıklanması mümkün değil. Amaç çok nettir: AKP, cemaatten
boşalttığı kadroları şimdi yeni yeni cemaatlerle,
o boşalttığı alanı kendi yandaşlarıyla
doldurmaya çalışıyor.
Bunları söyledikten sonra değerli
arkadaşlar, aslında son dönemde gündemde olan bu sözleşmeli
öğretmenlik uygulamasının üzerinde ayrıca durmak istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, sözleşmeli öğretmen atamasıyla ilgili
şu anda sırada bekleyen bir yasa taslağı var. Meclise
gelecek, sıraya konmuş. Peki, bu böyle dururken şimdi
sözleşmeli öğretmenliği olağanüstü hâlin verdiği imkânlardan
yararlanarak neden bir KHK konusu yapıyorsunuz? Amaç, burada, Meclisin
yetkisini yürütmeye devretmek, Meclisi işlevsiz kılmaktır. Peki,
Hükûmet, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenliğe
ilişkin hangi tezlerle bu durumu getiriyor? Birincisi diyor ki
değerli arkadaşlar: Darbe girişimini gerçekleştiren
paralel yapının mülakatlar aracılığıyla devlet
kadrolarına tekrardan girmesini engelleyeceğiz. Şimdi,
geçmişe dönüp baktığınızda, aslında kamuda
çeteleşen, darbeci dedikleri Fetullahçı Cemaatin nasıl
girdiğini biliyor musunuz? KPSS sınavlarıyla falan girmediler
değerli arkadaşlar, tam tersi, mülakat yaptığınız
için, mülakatı yapanlar o cemaatten olduğu ve kendi
yandaşlarını seçtikleri için. KPSSde sorun yoktu. KPSSde sorun
şuydu: Siz KPSS sorularını çalarak o cemaate önceden
sızdırdınız, problem olan bu.
Şimdi, ikinci bir tezleri daha var
sözleşmeli öğretmenlikle ilgili, diyorlar ki: Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde öğretmen ihtiyacını
karşılayamıyoruz, bunu karşılayacağız ve
öğretmen kalıcı olacak orada. Bu da tamamen yanlış.
Tabii, burada, Doğu ve Güneydoğu derken -aslında orada da bir
yanılsama var- açıkça söylemek istedikleri, Kürt illerinde demek
istiyorlar da ama bunu Doğu ve Güneydoğu olarak kamufle ediyorlar.
Şimdi, bakın, bölgede öğretmeni, siz,
silah zoruyla tutamazsınız, çünkü zorla güzellik olmaz değerli
arkadaşlar. İhtiyaç olan, bölgede iç
barışımızı sağlamak ve öğretmenlere orada
kendilerinin güvende olduğunu hissettirmektir. Öğretmenlik
mesleği toplumla iç içe olan bir meslektir. Dolayısıyla,
bölgedeki öğretmenlerin sürekli tayin istemelerinin nedeni,
sağlanamamış bir barış ortamıdır. Eğer
siz barış ortamını sağlayamazsınız, vallahi,
öğretmenleri orada zorla da tutamazsınız.
Bakın, bugün bölgede
yaptığınızı biliyorsunuz; sadece ve sadece
EĞİTİMSEN üyesi oldukları için, 11.301 öğretmeni
sendikal hakkını kullandığı için ve Öğrenciler
öğretmensiz kalmasın. dediği için siz bir kalemde
dışarı attınız.
Şimdi, dolayısıyla bu, bir kalemde
dışarı attığınız öğretmenlere siz
nasıl olur da bu ortamda Kendinizi güvende hissedin. diyebilirsiniz?
Şu anda Türkiyede hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor, herkes
birbirinden kuşkulanıyor çünkü öyle saiklerle insanlar
alınıyor ki, herkes, asker, polis, öğretmen, tüm kamu personeli
Bugün yarın ben de alınabilir miyim? kaygısı
taşıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, üçüncü bir
tezleri daha var: O da -diyorlar ki- sözleşmeli öğretmenliğin
sorunsuz olarak kadroya geçmek için daha etkili bir çalışma
yürüteceği savıdır. Bu da yanlıştır. Bakın, öğretmenler
arasında ikilik yarattınız. Sözleşmeli öğretmenler
kamuoyunda yarım öğretmen olarak biliniyor. Aralarında
çatışma yarattınız ve onların kendi sosyal, hukuksal
eğitim taleplerini savunamaz hâle getirdiniz.
Şimdi, dolayısıyla, bunların
hepsini düşündüğümüzde sizin getirdiğiniz bu kamu personeli
yasası acilen objektif kriterlere ulaşmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, son
dönemde kamuoyuna mal olmuş sınavdaki usulsüzlükleri söylemeye gerek
duymuyorum, burada çokça ifade edildi. Asıl önemli olan, objektif
kriterlere dayalı, çoğulcu, bilimsel bir kamu personeli
yasasını biz de istiyoruz ve bunu destekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde
ikinci olarak Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin
gelişmiş bir ülke olduğu, devletinin her türlü riske, her türlü
olağanüstü duruma, her türlü beklenmedik gelişmeye karşı
devlet mekanizmalarının tıkır tıkır işleyip
işlemediğiyle ölçülür. Ülkeler doğal afetler yaşarlar,
ülkeler krizler yaşarlar, ülkeler terör saldırıları
yaşarlar, iç savaş tehditleri yaşarlar. Eğer siz devleti
liyakat ve kariyer unsurlarına göre ve objektif kriterlerle, bilimsel
ölçütlerle inşa ettiyseniz, o süreçte ülkede belki acılar,
sıkıntılar, zorlu dönemler yaşanır ama devletin
işleyişi durmaz, tıkır tıkır
çalışır. O zaman, kurduğunuz personel rejimiyle, bu
sistemle övünebilirsiniz ama Türkiye'deki gibi eğer bir zorluk, bir güçlük
yaşandığında, âdeta şimdi olduğu gibi devlet
istop ediyorsa; kimsenin devlete, kurumlarına, kuruluşlarına
güveni kalmıyorsa; devlet kendi içinde ayıklama elekleri,
araçları aramak zorunda kalıyorsa, demek ki kurmuş
olduğunuz sistem, kurmuş olduğunuz rejim çağdaş bir
ülkeye, gelişmiş bir ülkeye yakışır bir rejim demek
değildir.
Bu konuda rahmetli Ecevitin
Başbakanlığında yapılan çalışmalar, ortaya
getirilen KPSS sistemi
Şayet devleti yönetenler bu Kamu Personeli Seçme
Sınavında soruları çaldırmasalar; orada, gerçekten, devlet
kendi namusunu âdeta koruyabilse, KPSS dediğiniz sistem,
dayısı olmayanın dayısıdır, bacısı
olmayanın bacısıdır.
Dönelim bakalım 2010 KPSSye, ne oldu 2010
KPSSde? Abisi olanlar, ablası olanlar; yurttan abilerin,
ablaların tanıdığı, kolladığı,
sınav sabahı bir yerlere çağırdığı bir
cemaatin mensupları her tarafı zapt ettiler. Burada kendi
bileğinin hakkıyla, cemaatin o acımasız süzgeçlerine
takılmadan, kendi hakkıyla bir yerlere gelmiş kişilerin de
mağdur edilmemesi gerektiğini, burada da bir başka
yanlışın yapılmaması gerektiğini söylüyoruz ama
2010 KPSSde Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi devletimizin namusu gibi
koruması gereken o soruları korumayıp, içeriye bugün çok
çeşitli sıfatlarla nitelendirdiği, işte hain dediği,
terörist dediği, onu dediği, bunu dediği birtakım unsurların
girmesine sebebiyet verdi. Bir kez bunu görmek lazım.
Peki, bugün ne yapıyor? Bugün bir öz
eleştiri yapıyor, diyor ki: Kandırıldık,
aldatıldık. Doğru. Son derece, kandırılmaya,
aldatılmaya müsait bir Hükûmet anlayışı ama sorunun köküne
gidip Biz hatayı nerede yaptık? diye bakıp Biz devleti
yönetme yetkisini milletten aldığımızda kendimizi yeterince
güçlü, yeterince iktidara hazır görmedik, birilerine dört elle
sarıldık
Bu tespiti yapıp Keşke biz iktidar süremizde de
yaptığımız bu hataları yapmasaydık ve devlet
memurluğu seçme kriterleri objektif olsaydı, bilimsel olsaydı,
çağdaş niteliklerde olsaydı. demek yerine
Evet, belki KPSSde
-Allah biliyor, inşallah öyledir- bu sefer sorular çalınmamış
olabilir ama ortaya konulan yeni mülakat yöntemi açıkça şunu davet
ediyor: Eskiden abisi olan, eskiden cemaat evinden ablası olan
giriyordu; şimdi reisi sevenler giriyor ve bunu daha iki gün önce çok
net ifade ettim, dedim ki: Böyle mülakat soruları mı olur? O gün örnekler
verdik, herkes verdi, konuşuluyor. Sayın Naci Bostancı -salonda
olması da büyük bir avantaj- döndü, dedi ki bana hitaben: Özgür Beyin
ifade ettiği, mülakatlarda keyfî birtakım sorular sorulma
iddiası vahim bir iddiadır. Buna ilişkin elde ne tür somut delil
varsa kendisiyle beraber takipçisi olacağım. Bütün mülakatların
böyle yapıldığı yahut bu tür örneklerin olduğu
iddiasını vahim görürüm. Benim bilgim ve kanaatim, bu şekilde
olmadığı yönündedir. Ellerinde ne varsa getirsinler. Ben de o
gün yerimden dedim ki: Bu konuda bize gelen binlerce başvuru var.
Bunları Sayın Naci Bostancının önüne
yığacağım.
Sayın Naci Bey, sadece o andan itibaren bize
gelmiş olan binlerce Ben sınavda 90 aldım, elenecek notu
verdiler. Bana o soruyu sordular, bu soruyu sordular. diye var, bunu birazdan
arz edeceğim. Burada sizden temenni edeceğimiz bir şey var, bu
başvuruda başvuran çocukların, tarafınızdan, bu
şikâyetleri ifade eden çocukların bir kez daha, ikinci bir sistemle
fişlenmemesiyle ilgili sizden bir taahhüt isteriz biz. Ama bunu size vereceğiz.
Çünkü kendileri diyor ki: Söyleyin, okuyun, mağduriyetimi söyleyin.
Bakın, bunları
çalıştığınızda karşınıza şu
çıkacak, şunu göreceksiniz: Bana Oruç tutuyor musun? diye
sordular, ne cevap vereceğimi bilemedim. Reis deyince aklına kim
geliyor? Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsun? Ezanın
Kürtçe okunması hakkında ne düşünüyorsun? Sayın Öcalan
ifadesi hakkında ne düşünüyorsun? Hangi gazete ve köşe
yazarlarını takip ediyorsun? Hangi dershaneye gittin? Ömer Halis
Demir kimdir? 15 Temmuz sürecini değerlendirir misin? Tarık Akan
hakkında ne düşünüyorsun? Bu çocukları tek tek arayabilirsiniz,
Bu soruları size kim sordu? Onlar söylüyor, söyleyebilirsiniz.
Tabii, bu sabah paradigma değişti. Siz
şu ana kadar diyordunuz ki: Böyle şey olmaz. Ama Millî Eğitim
Bakanı Yılmaz diyor ki bugün: Sordularsa ne olmuş. Böyle bir
soru bizim havuzda yok ama diyelim ki birileri sordu: Reis hakkında ne
düşünüyorsun? Bu, mülakatı haksız yere mi düşürür?
Kişi onun hakkında ne düşündüğünü söylesin. Sever ya da
sevmez, beğenir beğenmez. Turgut Reis der, Piri Reis der,
başka bir reis der; onun hakkında fikrini söylesin. Bunun ne
zararı var?
AHMET YILDIRIM (Muş) Temel Reis, Temel Reis
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Vallahi Millî Eğitim
Bakanına şunu söylemek lazım: Bu açıklamayı duyunca
benim aklıma bir tek Temel Reis geldi; şöyle gelse, bir kavanoz
ıspanağı içse, ondan sonra da bu sözü söyleyen Millî Eğitim
Bakanını, öyle, çocukluğumuzdaki gibi dan dan, dan dan, dört bir
tarafa bir vuruverse dedim. (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle bir yaklaşım olur mu? Bunu söyleyen Millî Eğitim
Bakanı bundan sonraki mülakatta mülakatı yapanların objektif
davranmasını
Belki biri dinledi sizi o gün, Yahu
dedi
Hani
yazıyor ya şimdi -ismini ifade edeceğim- eli çok kuvvetli kalem
tutan milletvekilimiz, zamanında reisin konuşmalarını
yazıyordu. O yazıyor ya Reisten çok reisçiler zarar veriyor
partimize. diye. Geçen gün okudum, hepiniz okudunuz yazısını.
Reisten çok reisçiler vardı belki, sizi dinlediler, dediler ki: Ya, biz
haddimizi aşmışız bu mülakatlarda, Naci Bey de doğru
bulmuyormuş. falan. Bu ne Naci Bey? Sizin Millî Eğitim Bakanı
diyor ki: Sorar. Cevap versin bakalım, seviyor mu sevmiyor mu. Naci Bey,
şunu konuşmak gerekiyor Millî Eğitim Bakanıyla da -Piri Reisi,
Turgut Reisi değil ama- ona sormak lazım: Saatleri geri
alabilirsiniz, Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı olur üçlü
koalisyonda. İleri alabilirsiniz, Cumhurbaşkanı
Kılıçdaroğlu olur, Başbakan Cumhuriyet Halk Partisindendir.
Sizin çocuklar mülakata girseler, o çocuklara dönse birileri dese ki: Berkin
Elvan hakkında ne düşünüyorsun? Ya, bunca yıl
okutmuşsunuz, çalıştırmışsınız.
Yollamıyorsunuz ama diyelim ki imam-hatibe gitmiş çocuk yani
sizinkiler olmaz da oy verenler yolluyor Allah için. Gitmiş, çalışmış,
gece gündüz didinmiş, yazılıdan almış 92.
Sormuşlar: Berkin Elvan hakkında ne düşünüyorsun? Şimdi,
ona bugüne kadar reisin dediği gibi
Reis yuhalattığına
göre Berkin Elvanı iyi biri değil ama mülakatı yapıyorlar
ve bizim parti muhalefette. Ben gerçek düşüncelerimi
14 yaşında
bir çocuktu, ekmek almaya giderken vuruldu. Polis şiddeti, kanunsuz emir,
siyasetin kanunsuz emir vermesine direnemeyecek kadar kendini güvencesiz
hisseden kolluk gücü; bunları mı anlatsın bu çocuk, yoksa
başka bir şeyi mi? O gün o çocuğa Berkin Elvan şöyledir,
böyledir. dedi diye bir not verecekler, 51. Katsayıya göre çarpıp
bölüyorsun, toplam 59 çıkıyor. Tercih yapamayacak puan neyse onu
veriyor inadına namussuz. Ne hissedersiniz Naci Bey? Ne hissedersiniz AKP
Grubu? 28 Şubat mağduriyetini buralarda konuşanlar, ikna
odalarını konuşanlar, ne dersiniz? Birtakım çocuklar
mezhepleri sorgulanırken, birtakım çocuklar etnisiteleri
sorgulanırken, dünya görüşleri sorgulanırken; vicdanlarıyla
cüzdanları arasında, gelecek kaygılarıyla, devlet memuru
olurken yalan söyleyip söylememe arasında
sıkışıyorlar, böyle bir devlet inşa ediyorsunuz. Bu
konuda sizi uyarıyoruz, uyarmaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bir açıklama
BAŞKAN - Sayın Bostancı, sizi
dinliyorum, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Dünkü konuşmalardan sonra, Millî Eğitim
Bakanlığıyla yaptığımız görüşme
neticesinde, Bakanlığın sözleşmeli öğretmen
mülakatlarında hangi tür soruları sorduğu, mülakatların hangi
esaslar üzerinde yürüdüğü hususuna ilişkin bize bir
değerlendirme raporu gönderdiler. Basında yer aldığı
gibi, son derece keyfî, subjektif, kesinlikle herkesin karşı
çıkması gereken soruların hiçbir biçimde
sorulmadığına dair, gelen değerlendirmede notlar mevcut.
Sayın Özgür Özel kendisine gelen
şikâyetleri ifade etti. Elbette o şikâyetleri takip etmek de
iktidarın boynunun borcudur. Böyle keyfî sorular varsa, kim sormuşsa
bunun takibatını devlet yapacaktır. Ama orada ihsas ettiği,
Bunların siciline herhangi bir kayıt düşmesin... Öyle bir
şey asla söz konusu olmaz. Burada hakkaniyet esaslı bir
yaklaşımı tahkim etmek ve bunun takipçisi olmak hepimizin
boynunun borcu. O çerçevede, bana verirse o raporu, kim ne demiş, ne tür
sorular sorulmuş, bunlara ilişkin durumun anlaşılması
bakımından gereken incelemenin yapılmasını talep
edeceğim.
Ancak, sonuçta, devlette görev alacak olan
öğretmenlerin siyasi kanaatlerinin değil öğretmenlik
yeterliliğinin esas olduğu ve böyle öğretmenlerle
desteklenmiş bir millî eğitimin herkes için iyi olduğunu iktidar
dâhil hepimiz biliyoruz. Bu akıldan iktidarın mahrum olduğunu
hiçbir biçimde düşünemeyiz.
Öte taraftan, Sayın Millî Eğitim
Bakanına atfen Sayın Özgür Özel burada birtakım
değerlendirmeleri söyledi, ifadeleri belirtti. Niye söylemiş, hangi
bağlamda söylemiş, onu ben bilemem. Ama Millî Eğitim
Bakanlığının bize intikal eden bilgileri, bu tür keyfî
soruların olmadığı yönündedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 15/6/2016 tarih ve 1741 sayıyla,
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları
tarafından, personel rejiminde liyakat ilkesinin
uygulanmamasının kamu çalışanları ve personel rejimi
üzerinde yaptığı tahribatın
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Konya Milletvekili Sayın Halil Etyemez
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin personel rejimine
liyakat ilkesinin uygulanmamasının kamu çalışanları ve
personel rejimi üzerinde yaptığı tahribatın
araştırılması amacıyla vermiş olduğu grup
önerisi için AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, 26ncı
Dönem İkinci Yasama Yılımızın hayırlar
getirmesini diliyorum; ülkemize, milletimize inşallah hayırlar
getirir.
Türkiyenin, bölgesindeki lider ülke konumunda cihan
devletine geçişi ancak verimli bir kamu personeli rejimiyle
sağlanabilir. Devletin kamu personeli rejimi, devletin dünya üzerindeki ve
bölgesindeki konumuyla doğrudan ilgilidir. Türkiyenin bölgesindeki lider
ülke konumunun güçlendirilerek devam ettirilmesi ve 2023te bir cihan devleti
konumuna gelmesi ancak verimli işleyen bir kamu personeli düzeniyle
mümkündür. Bu düzen de esas olarak yeni kamu personeli rejimiyle hayat
bulacaktır. Elbette ki AK PARTİ olarak biz bunun çabası
içerisindeyiz.
Şunu özellikle buradan belirtmek istiyorum:
Uygulamış olduğumuz kamu personel rejimi, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununu temel teşkil ederek Anayasadan
almış olduğu dayanakla yürütülmektedir. Biz biliyoruz ki 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu bugüne kadar 657 kez
değişmiştir. Buradan şunu ifade edebiliriz: Görüyoruz ki AK
PARTİ iktidarı dönemi de, ondan önceki iktidar dönemleri de 657
sayılı Devlet Memurları Kanunundan memnun değil; aynı
zamanda yine bu kanunun mutlaka değişmesi gerektiğini, yine yapılan
araştırmalara baktığımız zaman, kamu personel
rejimiyle ilgili birçok hükûmet hükûmet programında vaatlerde
bulunmuş ve çeşitli raporlar hazırlattırarak,
çalıştaylar yaparak bu konuda kamu personel rejimini düzenleme ve
çağın şartlarına, günün şartlarına uygun
düzenleme arzusu içerisinde olmuştur. İşte, AK PARTİ de bu
çerçevede, Devlet Personel Başkanlığı çerçevesinde
yaptığı çalışmalarda, kamu personel rejimini günün
şartlarına uygulamak için sürekli
çalışmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bugün ülkemizi, 80 milyonluk ülkeyi 3 milyon 300 bin memurla idare ediyoruz.
Elbette ki bu kamu personel rejimiyle devletimize, milletimize en güzel hizmeti
vermeye çalışıyoruz. AK PARTİ döneminde, bakın, atama
sistemi getirilerek 50 binin üzerinde kariyer uzmanı
atanmıştır. Bu 50 bin kariyer uzmanı hem KPSS sınav
sonuçlarına göre hem de mülakat sistemine göre uygulanmaktadır.
Bugün, AK PARTİ
döneminde, mevcut sayıya baktığımız zaman, emeklileri
çıktıktan sonra, 400 bin yeni öğretmen alımı
gerçekleştirilmiş olduğunu görürüz. Burada -az önce
konuşmacıların ifade ettiği gibi- mülakat sistemi daha yeni
uygulamaya konmuştur. Bundan önce de KPSSyle öğretmen ataması
gerçekleştirilmiştir.
Ben burada bir eğitimci
olarak, öğretmenlik, Millî Eğitimde müfettişlik görevleri
yürütmüş bir arkadaşınız olarak şunu açıkça ifade
etmek istiyorum: Öğretmenlik mesleği, bakın, hem liyakati hem
kariyeri hem de bir sadakati gerektiren bir meslektir. Neye sadakat?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) İktidara sadakat.
HALİL ETYEMEZ (Devamla)
Devlete, millete ve millete hizmete sadakati gerektiren bir meslektir çünkü
eğitim sistemi her millette olduğu gibi bizim milletimizde de yeni
yetişen nesilleri kendi değerleriyle ve kendi geleceğini
inşa edecek şekilde yetiştirmekle yükümlü olduğu için bu
kariyer, liyakat ve sadakat sistemini uygulaması gerekir.
Şimdi, dünyanın
hiçbir yerinde devlet memurunu devlet alırken sadece bir sınav
sistemiyle almıyor, hiçbir örneğini göremezsiniz ama bizde, elbette
ki geçmişteki birtakım uygulamalarla, KPSSyle insanlar
arasındaki tercihi bu sınavla net ortaya koyabilmek için bu sistem
getirilmiştir ama bununla beraber, Türkiyede kariyeri ve liyakati
gerektiren, kariyerin ve liyakatin ölçülmesi gereken hiçbir meslek sadece
sınavla alınmış değildir bugüne kadar.
Bakın, ben de
öğretmenlik yaptım, Millî Eğitimde müfettişlik yaptım,
üstelik de AK PARTİden önceki dönemlerde müfettiş oldum; hem
yazılı sınav hem de mülakat sistemiyle müfettiş olarak
seçildim.
Onun için, hangi mesleğe
bakarsanız bakın, askeriyeye hem yazılı sınavla hem de
mülakatla alıyoruz, polisi hem yazılı sınavla hem de
mülakatla alıyoruz. Bugün değil, bakın, bu, geçmişte de
olan bir hadisedir, bugün ortaya getirilmiş bir şey değil.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Ne hâle geldiğini gördünüz işte mülakatın.
HALİL ETYEMEZ (Devamla)
Bakanlıklardaki kariyer uzmanları yine aynı şekilde hem
yazılıyla hem mülakatla alınıyor. Bakın, hâkim,
savcı geçmişten bugüne kadar hem yazılı hem de mülakat
sınavıyla alınmıştır, bugün de aynı sistemle
getiriliyor ama öğretmenliğe gelince, öğretmenlik diğer
mesleklerden daha mı değersiz bir meslektir ki seçerken onun
-bakın, liyakat alan bilgisini ifade eder- alan bilgisini seçer.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Başkomutanın Atatürk olduğunu herkes biliyor.
Niye tekrar soruyorsunuz?
HALİL ETYEMEZ (Devamla)
- Bakın, dikkat edin, ehliyet ise onun o mesleği yapıp
yapamayacağına dair değerlendirmenin yapılması
gerektiği bir şeydir. Aynı zamanda da milletine ve devletine bağlı,
sadakati gerektirecek değerlendirmeyi de yine bu sistemde sağlayabilirsiniz.
Bunları ölçmeden, bir
tek yazılı sınavla gelip Yazılı sınavda yüksek
puan aldın, gel, öğretmenlik yap. dediğin zaman, işte
bugünkü yaşadığımız sorunları yaşarız.
MURAT EMİR (Ankara)
Onların hepsini mülakatla aldınız.
HALİL ETYEMEZ (Devamla)
- Elbette ki bu ülkenin değerlerine, bu ülkenin geleceğine, bu
ülkenin birlik ve beraberliğine kastedecek ve o mesleğin gereklerini
icra edemeyecek bir seçimi elbette ki kesinlikle kabul etmiyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Siz aldınız. Şu anda terör örgütü
dediğiniz kişileri siz aldınız işe. Mülakatla
aldınız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Teröre yardım, yataklık yaptınız.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Yine, bakın, 50
bine yakın engelli vatandaşımız yine AK PARTİ döneminde
alınmıştır, kura sistemiyle alınmıştır.
Lise mezunu ve üniversite mezunu engelliler sınavlarla giriyor ve
ilköğretim mezunu olanlar kurayla sisteme alınıyor. Bunun neresi
haksızlık, bunun neresi yandaşı kayırma? Bakın,
şehit yakınları yine aynı şekilde, geçmişte
bunlar her kurumun kendi yazılı sınavlarıyla
alınırken bugün kurayla ve sınav sistemiyle alınıyor.
Arkadaşlar, kişilerin yanlış
yapmış olduğu birtakım münferit olayları sistemin
genelini düzeltecek yaklaşımların önüne geçecek şekilde
tavır sergilemeyelim. Sistemi elbette ki hep beraber
değerlendireceğiz ama bu ülkenin geleceğini inşa eden bir
kamu personeli rejimini ortaya koyacak yaklaşımı hep beraber
elbette ki hem gerçekleştireceğiz hem de sürdüreceğiz.
Bakın, kamu personeli sisteminde AK PARTİ
döneminde birtakım uygulamalar getirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, şunu net bir şekilde ifade edelim ki
yazılı bilgi düzeyi çok iyi ancak bilgi aktarım yeteneği
kötü bir öğretmen elbette ki olamaz; yazılı bilgi düzeyi çok iyi
fakat somurtkan bir halkla ilişkiler görevlisi elbette ki
düşünülemez; yazılı bilgi düzeyi çok iyi fakat el becerisi
yetersiz bir hemşire, aşçı veya şoför olabilir mi, elbette
ki düşünülemez; yazılı bilgi düzeyi çok iyi fakat
kalabalıklar karşısında heyecandan konuşamayan bir üst
düzey yönetici elbette ki olamaz. Örnekleri bu şekilde
çoğaltabiliriz. Nitelikli personel alımının yolu personelin
her açıdan değerlendirilmesinden geçmektedir, sadece elbette ki
yazılı sınav burada ölçü olmamalıdır.
Yine, bakın, bu AK
PARTİ döneminde kamu personeline, memurlara masada sözleşme
hakkı verilmiştir ve temsilcileriyle o masada onların
hakkını savunacak bir sistem getirilmiştir ve kamu personeline
uygulanan mevzuatları, burada temsilcileriyle birlikte Hükûmet yetkilileri
masada oturarak bunları karşılıklı konuşuyor.
Burada yapılan uygulamaların sorgulanacağı, o
çalışanların, memurların hakkını koruyacak bir
mekanizma var. Bunun için nasıl bir siyasi yaklaşımla biz kamu
personeline yandaş şeklinde yaklaşmış
olacağız ki? Onun için, getirilen yenilikler, getirilen yeni sistem
ve uygulamalar kamuya, millete daha iyi hizmet, devletin daha iyi
işleyişi ve daha iyi hizmeti sağlayacak bir mekanizmaya dönük
bir yaklaşımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla)
Bu liyakat sisteminde kesinlikle farklı bir uygulama söz konusu
değildir.
Bu nedenle, önergeye
hayır oyu vereceğimi buradan ifade ediyor, tekrar hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Etyemez.
Sayın Bostancı,
sizi dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Toğrul
konuşurken acaba yanlış mı duydum diye tutanakları
istedim. Yanlış duymamışım. Sayın Toğrul
şöyle diyor: KPSSde sorun şuydu: Siz KPSS sorularını
çalarak o cemaate önceden sızdırdınız, problem bu.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Doğru değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Böyle dediniz, değil mi?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Doğru, doğru.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Söz istiyorum sataşmadan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) O
zaman Cemaat sizden çaldı. diyelim, düzelsin.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında
şu kürsüye çıkmak istemiyorum cevap vermek için. Sonuçta bu
spekülasyonların kimseye bir faydası yok ama burada kullanılan
dile de dikkat etmek gerekmez mi? Sadece herkes yerinde oturmak için çaba
göstermesin, biraz da kürsüye kalkanlar dikkat etsin.
Şimdi, Sayın
Toğrul akademisyen. Hangi lafın nereye gittiğine ilişkin
sanıyorum bir muhakemesi var. Siz KPSS sorularını çalarak o
cemaate önceden sızdırdınız. diyor.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Düzeltelim o zaman: Çaldırtarak
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bu o kadar vahim bir laf ki Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yaşananı söyledim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bir dakika
Ben bu lafın tam burada kastedildiği anlamda
olmadığını ümit etmek ve sizden bir açıklama duymak
istiyorum.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yaşananı söyledim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Söyleyeceklerimi ondan sonra söyleyeceğim.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özele söz vereceğim, sonra size.
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Halil
Etyemezin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa söyleyeyim.
Biraz önce sayın hatip çok sayıda atıfta bulundu tabii ama bir
sataşma olarak değerlendirilecek yönü yok. O yüzden buradan sadece
farklı düşündüğümüz bir şeyi söyleyelim. Kendi tezini anlatırken,
mülakatın gerekliliğini, bu salonda olanlardan, Bu sadece
yazılı sınavla olsun. diyen yok. Zaten öyle yaptınız,
soruları çaldırdınız, başımıza bunlar geldi.
Ama kendi varlığıyla kendi tezini çökertiriyor. Eskiden kötüydü
bu işler. diyor, Ben de AKP öncesi bir dönemde sınav kazanarak
memuriyete girmiş birisiyim. diyor. Sistem kendisinden olmayanı
memuriyete alabiliyorsa ama alırken sadece yetkinliğe ve atarken,
yükseltirken liyakate bakıyorsa -ki ben sayın milletvekilliğine
seçilmiş birisinde bu şartların vücut bulduğunu
düşünürüm- demek ki AKP öncesi sistem öyle kötülediğiniz gibi
değil ama AKP dönemindeki sistem bizi nereye getirdi, 15-16 Temmuz
akşamını hatırlayın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, ben, gerçekten, Naci Beyi dinlerken sanki sınav
sorularının çalındığını ilk kez
duymuşlar. Bu konuda sınav sorularının çarşaf
çarşaf çalındığı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Siz
çaldınız. diyorsun Sayın Toğrul, söylediğim o.
BAŞKAN Hayır, orada, sizin, gruba
hitaben Siz çaldınız. cümlesi var, Sayın Bostancı onu
sataşma olarak aldı ve cevaplamaya çalıştı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Başkanım,
yani idarenin hiçbir sorumluluğu yok mu? Madem öyle, 2010 ÖYS
sınavı niye iptal edildi, ÖSYM Başkanı niye
tutuklandı, TÜBİTAK Başkanı niye tutuklandı? Yani,
bunların hepsini biz bugüne mi beklemeliydik?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onların atamasında
kimin imzası var?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kimin imzası
var? İdarenin hiçbir sorumluluğu yok mu?
BAŞKAN Sayın Toğrul, şu anda
burada Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu var, idare değil.
Anladığım kadarıyla Sayın Bostancı da grup
temsilcisi olduğu için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakan orada.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ben de zaten
Hükûmete söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN O da cevap verdi elbette, grubun üyeleri
olduğu için.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Toğrulun şimdi burada yapmış
olduğu açıklamayla burada söylediği söz çok örtüşmüyor.
İdarenin hiç mi kusuru yok? Olur, idarenin kusurları da hukuken
soruşturulur ama çıkıp kürsüden Siz çaldınız.
derseniz bu hukuki sonuç doğurur.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam, düzeltelim Naci
Hoca, çaldırttınız diyelim, tamam.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Çaldırttınız diyelim, göz yumdunuz diyelim.
BAŞKAN Tamam, düzeltildi, teşekkür
ederim anlayışınızdan dolayı.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aksu, sizi dinleyelim,
nedir talebiniz?
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden açıklama mı
yapacaksınız?
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Evet,
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Şimdi, sonuca bakmak lazım. Biz, burada
bir problemi dile getiriyoruz. Türkiyede işe girmeden başlayarak,
ilerleme, yükselme, mali ve sosyal haklar gibi kamu personelinin ciddi
sorunları hâlâ devam ediyor. Hükûmet programlarında, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bugüne kadar kurduğu hükûmetlerin
programlarında da esasen bu problemler problem olarak dile
getirilmiştir ancak çözüm olarak ortaya konulan ve sayın
konuşmacının ifade ettiği hususlar çözüm değil yeni
sorunlar üretmiştir. Yani burada birtakım problemler var, sorular
çalınıyor. Kuşkusuz Bunu Adalet ve Kalkınma Partili birisi
yaptı. demek doğru değil, yanlış ama bu yöneticileri
atayanlar da bu Hükûmettir sonuç itibarıyla. Dolayısıyla,
ÖSYMden çalınmışsa bu sorular, ÖSYM Başkanını
atayan da on beş yıldır ülkeyi yöneten iktidardır,
hükûmettir. Burada bir sorumluluktan kaçınma refleksiyle hareket etmek doğru
değildir. Bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 15/6/2016 tarih ve 1741 sayıyla,
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve arkadaşları
tarafından, personel rejiminde liyakat ilkesinin
uygulanmamasının kamu çalışanları ve personel rejimi
üzerinde yaptığı tahribatın araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 6 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
oylarınıza
sunacağım. Karar yeter sayısı isteği var.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan
TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım:
Öneriyi
kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 4üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kâtip
üyeler olumsuz yönde görüş bildirdiler, karar yeter sayısı
yoktur.
Bu nedenle, üçüncü oylamada da karar yeter
sayısı bulunamadığından, alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile Başbakanlık tezkeresini
görüşmek için 11 Ekim 2016 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; iyi tatiller diliyorum.
Kapanma Saati: 16.29