TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43üncü
Birleşim
20
Aralık 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 10 Aralıkta
Beşiktaşta ve 17 Aralıkta Kayseride yaşanan terör
saldırılarında şehit olanları saygıyla andığına,
Rusyanın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlovun öldürülmesine ve Avrasya
Tünelinin açılışı nedeniyle emeği geçenlere
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun,
sözde sivil cuma namazına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 17 Aralıkta
Kayseride yaşanan terör saldırısına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 17 Aralıkta
Kayseride yaşanan terör saldırısına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Mersinde
yaşanan doğal afet nedeniyle çiftçilerin mağduriyetini
gidermesini beklediğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, 17 Aralıkta
Kayserideki terör saldırısında şehit olan askerlere
Allahtan rahmet dilediğine, Rusyanın Ankara Büyükelçisine
yapılan suikastı lanetlediğine, bugün
açılışı yapılacak olan Avrasya Tünelinde emeği
geçenlere teşekkür ettiğine ve Mersinde yaşanan şiddetli
fırtına nedeniyle çiftçilere geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Beşiktaş ile Kayseride şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, alçakça bir saldırı sonucu hayatını
kaybeden Rusyanın Ankara Büyükelçisinin ailesine ve Rus halkına
taziyelerini ilettiğine ve halkın en büyük beklentisinin huzur ve
güvenlik olduğu bir dönemde başkanlık sevdasından
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Rusyanın Ankara Büyükelçisinin katledilmesine ve her türlü terör
olayını kınadığına, teröristleri ve onları
maşa olarak kullananları lanetlediğine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Rusyanın Ankara Büyükelçisinin alçakça katledilmesini
kınadığına, Kayserideki terör
saldırısını lanetlediğine ve şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, Mersinde yaşanan fırtınada
zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, ülkemizin bilinen
bütün terör örgütlerinin eylem alanı durumuna geldiğine, bütün
şehitleri rahmetle andığına, Rusyanın Ankara
Büyükelçisinin katledilmesi nedeniyle taziye dileklerini ilettiğine ve
KOSGEB tarafından KOBİlere sağlanan kredi için başvuru
süresinin uzatılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Kayserideki
terör saldırısında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, Rusyanın Ankara Büyükelçisine yapılan
saldırıyı kınadığına ve sorumluların
istifa etmesi gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisini terörle
ilişkilendirmenin alçaklık olduğuna ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Rusyanın
Ankara Büyükelçisinin katledilmesi dolayısıyla Rusya halkına
sabır ve başsağlığı dilediğine ve Anayasa
değişikliğinin ötesinde kişiye özel rejim
değişikliği yapılmak istendiğine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
Kayserideki terör saldırısında şehit olan askerler ile
uğradığı suikast sonucu öldürülen Rusyanın Ankara
Büyükelçisini saygıyla andığına ve gezi olaylarında
vurularak öldürülen Ethem Sarısülük davasıyla ilgili karara
ilişkin açıklaması
10.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Kayserideki
terör saldırısında Erzurumlu Arif Tuğun şehit
olduğuna ve Avrasya Tünelinin hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, on gündür
gözaltında olan Alevi Bektaşi Federasyonu Yöneticisi, Sultangazi Pir
Sultan Abdal Cemevi Başkanı Zeynel Odabaşın özgür
bırakılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
12.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
Muğlanın Bodrum ilçesindeki çöp alanlarının düzenlenmesi
gerektiğine ve Rusyanın Ankara Büyükelçisini katleden Mevlüt Mert
Altıntaşın sosyal medya hesaplarının neden
kapatıldığını, bu kişinin Recep Tayyip
Erdoğanın yurt dışı gezilerine katılıp
katılmadığını ve okula başlama
referansının kim olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
13.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Kayserideki terör
saldırısında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ve Maraş katliamının 38inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
14.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
Rusyanın Ankara Büyükelçisine yapılan saldırıyı
nefretle kınadığına ve Aydınlılar olarak Rus
halkına başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
15.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, basın
iş kolunda çalışanların yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
16.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Rusya
Federasyonunun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlova yapılan
saldırı ile Kayseride yaşanan terör
saldırısını şiddetle kınadığına ve
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye'yi bölmeye hiçbir
alçak ve namert hevesin gücünün yetmeyeceğine ve milleti sağduyulu
davranmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Kayseride askerlere yapılan saldırıyı şiddetle
kınadığına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine, HDP il ve ilçe
binalarına yapılan saldırıları
kınadıklarına, Rusyanın Ankara Büyükelçisinin
katledilmesinin üzüntü verici bir olay olduğuna ve bu saldırıyla
ilgili birçok sorunun aydınlatılması gerektiğine, ülkeyi bu
şiddet sarmalından çıkarmak için herkesin elini taşın
altına koyması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, bir terör
saldırısı sonucu Rusyanın Ankara Büyükelçisi Andrey
Karlovun yaşamını yitirmesine ve CHP Grubu olarak Rus
halkının acısını paylaştıklarına,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikli işinin terör konusunda duruma el
koymak olduğuna ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Kayserideki
terör saldırısında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, AK PARTİ olarak Rusyanın Ankara Büyükelçisine
yapılan saldırıyı kınadıklarına ve
saldırının aydınlatılması için devletin tüm
imkânlarının seferber edildiğine ilişkin
açıklaması
20.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun, Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraş olaylarının karanlık
odakların tezgâhladığı bir provokasyondan ibaret
olduğuna, Alevi ve Sünnilerin her zaman kardeşçe
yaşadıklarına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 36 milletvekilinin,
Kadastro Kanununa ve Medeni Kanuna aykırı olarak mülkiyet
hakkı gasbedilen tapu sahiplerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/393)
2.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve 21 milletvekilinin,
trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
3.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız ve 21 milletvekilinin,
kapatılan Sivas Demir Çelik Fabrikasının sosyal ve ekonomik
anlamda neden olduğu zararların ve işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
(2/81) esas numaralı 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ve
3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/73)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 17 Aralık
2016 tarihinde Kayseride yaşanan bombalı saldırının
hemen ardından parti binalarına ve çalışanlarına
karşı gerçekleştirilen yoğun saldırılarda rolü
olanların araştırılması ve gerekli hukuksal sürecin
başlatılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, siyasi iktidarın izlediği ve Türkiyeyi
savaşın cephesi ve bekası tartışılan bir ülke
konumuna taşıyan yanlış dış politika
uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan terör olaylarının
önlenememesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla
20/12/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 2nci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günü
ile 28 Şubat 2017 Salı günleri (dâhil) arasındaki salı ve
çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve yukarıda
belirtilen tarihler arasındaki salı, çarşamba ve perşembe
günlerindeki birleşimlerinde saat 24.00'e kadar
çalışmalarına devam etmesine; 443 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Kayseri Milletvekili Taner Yıldızın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri
Milletvekili Taner Yıldızın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Bingöl Milletvekili
Hişyar Özsoyun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı 341)
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 443)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 439)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Türkiye'den Suriye'ye silah sevkiyatı
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı
Bekir Bozdağın cevabı (7/529)
2.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu'nun, Aydın'daki bir toplu konut projesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/9076)
3.-
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer'in, Almanya'nın Nurnberg
kentindeki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına ilişkin
sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/9123)
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 4 Kasım 2016 tarihi
öncesi ve sonrasındaki döviz hareketlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/9173)
5.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, sıfır faizli kredi
imkanından yararlanabilen ve yararlanamayan esnaflara ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/9261)
6.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, kaçak muzun ülkeye
girişinin engellenmesine yönelik çalışmalara ve Mersin'de bir
muz ihtisas gümrüğü kurulmasının planlanıp
planlanmadığına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/9401)
7.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in, bazı soru önergelerinin
iadesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Ahmet Aydının cevabı (7/9516)
20 Aralık 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 10 Aralıkta Beşiktaşta ve 17
Aralıkta Kayseride yaşanan terör saldırılarında
şehit olanları saygıyla andığına, Rusyanın
Ankara Büyükelçisi Andrey Karlovun öldürülmesine ve Avrasya Tünelinin açılışı
nedeniyle emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 10
Aralıkta Beşiktaşta, geçtiğimiz cumartesi günü ise
Kayseride askerlerimiz ve polislerimiz toprağa düştü.
Şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Acımız soğumadan, dün gece, Rusya
Büyükelçisi Andrey Karlov haince, çirkin ve alçak bir suikastla
hayatını kaybetti. Rusyanın ve Türkiyenin başı
sağ olsun.
Sayın milletvekilleri, Türkiye büyük bir
provokasyonla karşı karşıyadır. Türkiye terör tehdidi
altındadır ve terör artık sadece bir iç sorun değildir.
Ancak bizler, 15 Temmuz ruhunu ve bilincini unutmayanlar bu oyuna
gelmeyeceğiz. Ülkesini seven, kendini bu topraklara ait hisseden herkes
siyasi çıkarları, politik hırsları bir kenara
bırakarak bu oyuna karşı durmalıdır. Sağduyuyu
bırakmadan ülkemize sahip çıkacağız. Bu ülke bizim,
hepimizin.
Sevgili milletvekilleri, tehditlere rağmen
Türkiye inadına durmuyor, yükselmeye devam ediyor. Bu bağlamda, deniz
altından kara yolu tüneliyle Avrupa ve Asyayı birbirine bağlayacak
olan Avrasya Tüneli bugün açılıyor. Vatandaşlarımız
yoğun bir biçimde tören alanında; Türkiye korkmuyor.
Ben, başta ülke lideri
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve emeği geçen
herkese teşekkür ederim. Hayırlı olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, sözde sivil cuma
namazı hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşa aittir.
Buyurun Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili
Nimetullah Erdoğmuşun, sözde sivil cuma namazına ilişkin
gündem dışı konuşması
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanımın girizgâhtaki
açılış konuşmasının tünele kadarki bölümüne ben
de aynen, kendi duygularımla, düşüncelerimle
katıldığımı belirtmek istiyorum. Ondan sonraki bölüm
ise belki biraz daha ayrı bir şeyde mütalaa edilebilir.
Değerli arkadaşlar, hepinizin malumu
baş döndürücü ve iç-dış dinamiklerin âdeta kıskacında
bir savrulmayı hep birlikte yaşıyoruz. Bu ateşe bir kova
su, bir avuç su hep birlikte dökelim derken, maalesef sönen ocaklar ve
ateşin düştüğü, yine ayrı ayrı ocaklar oluyor. Bizim
bu süreç içerisinde -bombaların patlaması, doların
patlaması, suikastların patlaması vesaire- bunun devamı
sonucunda kaygılarımız gittikçe artıyor. En büyük
kaygımız da bu ülkenin bir iç savaşa doğru zorla
sürüklenmesidir.
Biz parti olarak öncelikle şunu söylüyoruz ve
her zaman da söylemeye devam ediyoruz: Bu konuda, bunu önleme konusunda
üzerimize düşecek sorumluluk, görev neyse, biz her zaman, bu
sorumluluğu yerine getirmek üzere hazırız demek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, hakkında söz
aldığım konu, cuma günü cuma namazını,
Diyarbakırda, Sayın Eş Genel Başkanımız
Selahattin Demirtaşın da iştirak ettiği bir alanda
kılmamız ve benim de bizzat onu kıldırmam hasebiyle
hakkımda açılan bir davayla ilgili. Sizinle birkaç hususu
paylaşmak istiyorum.
Kıldığımız namaz cuma
namazı. Bunun sözde olması, özde olması insanı, kulu,
beşeri ilgilendirecek bir konu değil. Bu bir ibadettir, bu
kutsaldır ve bunun kararını Yaradan verir. Cumamızın
sözde olması veya özde olması konusu asla ve asla tartışma
konusu olmamalıdır. Kaldı ki bu nasıl bir muhayyiledir ki
niyaz, yakarış ve o hutbe içerisinde söylenen cümleler,
ayetikerimeler getirilip bir terör propagandası olarak bir davaya
dönüştürülüyor, bunu da izanlarınıza sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu sözde kelimesine
aslında biz yabancı değiliz; işte, sözde Kürt sorununu
kullanırsınız, başka türlü birtakım
tanımlamaların önüne getirirsiniz. Bu normal, bunu
tartışırsınız, kabul edilir, reddedilir ama bunu
getirip sözde sivil cuma namazı şeklinde tanımlamak
açıkça abestir, abesle iştigaldir ve bu tamamen dine karşı,
inanca karşı, ibadete karşı yapılan bir
yanlış ve saygısızlıktır.
Bakınız, Emeviler döneminde, hepiniz çok
iyi bilirsiniz, aslında camilerde, özellikle de cuma namazında o
kadar büyük baskılar ve tazyikler uygulanıyor ki bugün hepimizin cuma
namazına giderken hutbede en son hatibin okuyup minberden indiği
ayetikerime olan Allahuteala adaleti emreder, Allahuteala ihsanı
emreder. ayetikerimesini Ömer Bin Abdülaziz Emevilerin o uygulamalarına
karşı getirip cumaya, namaza müdahale edilmemesi noktasında
koydu ve o şekilde o günden bugüne kadar süregelen, devam eden bir cuma
anlayışı ve ibadeti var.
Son olarak, değerli arkadaşlar, bizim,
eğer bu yangına karşı partimizin üzerine düşecek her türlü
sorumlulukta, ülkeyle ilgili, gelecekle ilgili, ortak geleceğin
kaygılarıyla ilgili
Bizim partimizi derdest ederek, bizim
binalarımızı gidip polis tarafından
boşalttırarak, aramalar yaptırarak bu şekilde muameleler
yapmaktansa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) -
buyurunuz, geliniz, oturalım, konuşalım ve üzerimize
düşeni yapalım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğmuş.
Gündem dışı ikinci söz, Kayseride
yaşanan terör saldırısı hakkında söz isteyen Kayseri
Milletvekili Çetin Arıka aittir.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, 17 Aralıkta Kayseride yaşanan terör
saldırısına ilişkin gündem dışı
konuşması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Rusya Büyükelçisinin ailesine ve Rus
halkına başsağlığı diliyorum.
17 Aralıkta Kayserimizde göz bebeğimiz,
dağlarda aslan, dillerde destan komandolarımız alçakça bir
saldırıya uğradı. Bu saldırıda 14 kahraman
askerimiz şehit oldu, 56 askerimiz yaralandı. Şehit olan
kahraman askerlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize başsağlığı
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Batının
taşeronu olan alçak terör örgütü PKK ve katliamlarını susarak
onaylayan, PKK terör örgütüdür. diyemeyen terör örgütü uzantısı
dilsiz şeytanları da burada, tüm milletimizin huzurunda bir kez daha
lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri,
devleti yönetmek ciddiyet, sorumluluk ve yeri geldiğinde sorumluluğun
gereğini yerine getirmektir. Bir devlet büyüğümüz, Amerikada 3
Müslüman genç öldürüldüğünde Obamaya Biz siyasiler ülkemizde
işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Halk size oyunu verirken Bizim can
güvenliğimizi, mal güvenliğimizi sağlayacaksın. diye
veriyor. sözleriyle, yine aynı büyüğümüz Fransada IŞİD
saldırısı olduğunda Siz bu insanları niye takip
etmediniz, sizin istihbarat teşkilatınız
çalışmıyor mu? diyerek efelenmesini biliyor. Peki, benim güzel
ülkemde on sekiz ayda tam 25 patlama meydana geliyor, yüzlerce şehit
veriyoruz, yaprak kımıldamıyor. Sanki Fransada patlayan bomba
da, Türkiyede patlayan mısır. Bu işin sorumluları, gencecik
fidanlara, âdeta alay edercesine İnşallah siz de şehit
olursunuz. diyerek hamaset nutukları atmaktan öteye gidemiyor.
İktidar partisi bir türlü sorumluluk almıyor. Şehitler
veriyoruz, AKP Ne ilgisi var? diyor. Somada 301 kişi can veriyor, AKP
Ne yapsın, bu işin fıtratında var. diyor. Çocuklar
yurtlarda yanıyor, Siyaset yapmayın. diyorlar, Bölünmüş yol,
köprü yapıyoruz, daha ne istiyorsunuz? diyorlar. AKP sanki on dört
yıldır ülkeyi yöneten siyasi parti değil de taşeron
inşaat firması. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Kayseri olarak, Türk
milleti olarak acımız da, kinimiz de çok büyük. Ancak, AKPyle
ilişkili kimi yandaş çevreler Kayseri halkının,
milletimizin teröre karşı olan kininin ve nefretinin hedefine
Cumhuriyet Halk Partisini yerleştirmeye çalışıyor. Ancak, Dolmabahçe
mutabakatı orta yerde dururken, AKP sıralarında oturan
milletvekili PKK terör örgütü değildir. derken sanki on dört
yıldır ülkeyi Cumhuriyet Halk Partisi yönetiyormuş gibi, sanki
terör örgütlerinin ayağına çadır mahkemeleri götüren, terör
örgütlerinin şehirlere bombalar yığmasına seyirci kalan
Cumhuriyet Halk Partisiymiş gibi, sanki vatansever subayları tasfiye
edip FETÖnün kullarını Cumhuriyet Halk Partisi generalliklere terfi
ettirmiş gibi partimizin üzerinde kirli oyunlar oynanıyor. Bu ülkenin
birleştirici gücü Cumhuriyet Halk Partisini terör örgütleriyle yan yana
anmak haksızlıktır, hadsizliktir, alçaklıktır; bu
çamur bize bulaşmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
AKPnin bu çabası ancak alçak terör örgütlerinin ekmeğine yağ
sürer. Artık, AKP yöneticilerinin gaflet uykusunu terk etmesi gerekiyor.
AKPnin partimizi terörle yan yana getirme çabaları yerine eski
hatalarından da ders alarak birlik ruhunu tesis etmesi gerekiyor. Genel
Başkanımızın şehit cenazelerine gönderdiği
çelenkleri parçalayarak, partililerimize saldırarak ne bu birlik ruhu
tesis edilebilir ne de teröre karşı tek yürek olunabilir.
İçerisinden geçtiğimiz süreçte, ihtiyacımız olan birlik ve
beraberlik ruhudur, tıpkı Çanakkalede, Sakaryada ve 15 Temmuzda
olduğu gibi.
Defalarca söylediğimiz gibi, bu kanlı
terör örgütüne karşı verilen mücadelede her türlü desteği
vermeye hazırız ama ne yazık ki iktidar partisi hazır
değil. Bunca can yanarken, AKP, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tek adam yönetimi için çalışmalara başladı.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörist cenazesine
gidenlere de bir şey söyle ya! Kendi partinde var.
ÇETİN ARIK (Kayseri) PKK terör örgütü
değildir. diyenlere söyle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ona da söyle, terörist
cenazesine gidenlere de söyle.
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Bakın,
sıranızda oturuyor. PKK terör örgütü değildir. diyenlere
söyleyeceksin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çalışmaya
yeni başladık, biraz sağduyu lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, partimizi taşeron inşaat şirketine benzetme gibi
bir ifade kullandı. Bunu reddediyoruz. Ana muhalefet partisi tabii ki
eleştirebilir. O kadar değişik bir tablo ortaya koydu ki,
partimizle alakalı o kadar incitici ifadeler kullandı ki
Fakat,
bunlara rağmen, her zaman millete gidip aynı şeyleri
anlattıkları zaman netice ortaya çıkıyor. O açıdan,
partimizle alakalı ortaya atmış olduğu iddiaları kabul
etmediğimizi burada ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Gündem dışı üçüncü söz, aynı
konuda söz isteyen Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Dedeoğlunun çok güzel bir
çalışması var, sayın milletvekilleri de ilgi gösterirse
sanıyorum çok hoşlarına gidecek bir çalışma olacak.
Bana takdim ettiler, çok teşekkür ederim kendilerine.
Buyurun Sayın Dedeoğlu.
3.- Kayseri Milletvekili Sami
Dedeoğlunun, 17 Aralıkta Kayseride yaşanan terör
saldırısına ilişkin gündem dışı
konuşması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Dün akşam haince bir suikast sonucu
kaybettiğimiz Rusyanın Ankara Büyükelçisinin kıymetli ailesine
ve dost Rus halkına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık
Cumartesi günü Kayseri il, ilçe ve köy dernekleri olarak Beşiktaşta
Şehitler Tepesinde tüm şehitlerimize dua etmek için gittiğimiz
gün, milletimizin huzurunu bozmak isteyenler, aynı gün sabah saatlerinde
Kayseride çirkin yüzlerini bir kez daha gösterdi. Kalleş ve alçakça bir
terör saldırısı yaşadık. Saldırıda
şehit olan bu vatanın kahraman evlatlarına ve tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine, milletimize
başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar
diliyorum.
İnsanlıktan nasibini almamış
kalleşler, huzur ve istikrar şehrimiz olan Kayseride
yapmış oldukları bu saldırıyla, başta
şehrimiz ve tüm ülkemizdeki huzur ve istikrarı bozmayı
amaçlamışlardır, ancak olayın olduğu andan itibaren,
başta Kayserimiz ve tüm ülkemiz kenetlenerek, alçak teröristlerin
emellerine ulaşamayacağını bir kez daha göstermiş
oldu. Bu ülkenin istikrarını, huzurunu, kardeşliğini, ne
yaparsanız yapın sizlere bozdurmayacağız.
Değerli milletvekilleri, bu millet,
geçmişinde Kurtuluş ve Çanakkale Savaşlarında düşmana
gereken cevabı nasıl verdi ise, bugün ismi FETÖ, PKK, DAEŞ, fark
etmez, ne olursa olsun, Kurtuluş ve Çanakkale ruhuyla, bu hainlere
milletimizin huzurumuz, istiklalimiz ve istikbalimiz için aynı ruh ve
anlayışla gereken cevabı vereceğinden kimsenin şüphesi
olmasın.
Kayseri, alçak terör saldırısı
olduğu andan itibaren, şehit ve gazi yakınları, ilimizin
resmî kurumları, belediyeleri, devlet ve özel hastaneleri, tüm
halkımız evlerini, iş yerlerini, arabalarını, sosyal
medya üzerinden telefonlarını, adreslerini paylaşarak,
Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, millî
seferberlik ilan ederek, tüm imkânları emirlerine verip, Erciyes
Dağı kadar büyük yüreklerini açıp, bağırlarına
basmışlardır. Bundan dolayı, Kayseri halkımıza,
gösterdikleri fedakârlıktan dolayı bir kez daha teşekkür
ediyorum. Birlik, beraberlik içinde ve tam bir kararlılık içinde
ülkemizde gözü olan hainlere Kayseri şunu diyor: Gün birlik, Türkiye günü
olma günüdür.
Değerli milletvekilleri,
bu hainlerin hesap edemedikleri, şu an onlar polisimize, askerimize el
uzattıkça, bu aziz millet polisine, askerine daha fazla sahip
çıkıyor, daha sıkı bağrına basıyor, o
hainler saldırdıkça bu millet birbirine daha fazla kenetleniyor. Biz
bin yıldır bu topraklardayız. Bin yıldır hainlerin her
türlüsünü gördük ama bugün bu hainlerin hesabını da kestik ve
hepsinin de tuzaklarını bozduk.
Şer odakları
bilmelidir ki dün olduğu gibi bugün de milletçe bir olarak, diri olarak,
tek yürek olarak üzerimize oynanan oyunların hepsini bozacağız.
Devletimiz terör örgütlerine karşı yurt içinde ve yurt
dışında dünyada eşi görülmemiş bir mücadele veriyor.
Elbette bizlere bu acıları yaşatanlara hesap sorulacaktır.
Millet olarak bizlerin göreviyse, bu hainlere karşı tek ses, tek
yürek olmaktır. Bu süreçte aziz milletimizden de en büyük isteğimiz
tuzaklara, provokasyonlara karşı uyanık ve dikkatli
olmalarıdır. Şunu da açıkça ifade etmek istiyorum: Terör
örgütlerine kucak açan ülkelerin bu süreçte ne demokrasi ne hukuk ne de insan
hakları konusunda bizlere söyleyecek bir sözü olamaz.
Değerli milletvekilleri,
huzur ve istikrar şehri olan Kayserideki hain saldırıda
başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Başbakanımıza, CHP Genel Başkanına, MHP Genel
Başkanına, bakanlarımıza, milletvekillerimize, Genelkurmay
Başkanımıza, tüm sivil toplum kuruluşlarına, güzide
basın mensuplarına, telefonla arayarak acımızı
paylaşanlara, vakarlı duruşlarıyla Kayseri halkına,
ülkemizin dört bir yanında terörü lanetleyen halkımıza ve en
önemlisi de acılarını derinden hissettiğimiz şehit
ailelerine metanetli duruşları dolayısıyla teşekkürü
bir borç biliyorum.
Aziz milletimizi ve siz
milletin temsilcilerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dedeoğlu.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer
dakikalık söz vereceğim.
Söz vereceğim
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Şimşek, Sayın
Tezcan, Sayın Akın, Sayın Atıcı, Sayın
Taşkın, Sayın Özdemirin yerine Sayın Bozkurt, Sayın
Gürer, Sayın Şeker, Sayın İlgezdi, Sayın Aydemir,
Sayın Doğan, Sayın Demir, Sayın Tüm, Sayın
Yıldız, Sayın Tümer.
Sayın Şimşek,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının Mersinde yaşanan doğal afet
nedeniyle çiftçilerin mağduriyetini gidermesini beklediğine
ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Tarım
Bakanına olacak.
Geçtiğimiz hafta
Mersinde bir doğal afet yaşanmıştır. Anamur,
Bozyazı, Aydıncık ve Silifkede rüzgârdan dolayı
seraların çoğunluğu yıkılmıştır. Muz
seraları, domates seraları ve çilek seraları hasar
görmüştür. Sadece Anamur ilçemizde 33 milyon liralık, Bozyazı
ilçemizde 4 milyon liralık, Aydıncık ilçemizde 15 milyon
liralık ve Silifke ilçemizde yine 15 milyon liralık, toplam 67 milyon
liralık zarar oluşmuştur.
Tarım
Bakanlığımızın acilen Mersin Valiliği bünyesine
ödenek aktararak mağduriyeti gidermesini, çiftçilerimize nakdî yardım
yapmasını, bu bölgedeki doğal afete duyarsız
kalmamasını bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tezcan
2.- Mersin Milletvekili Yılmaz
Tezcanın, 17 Aralıkta Kayserideki terör saldırısında
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Rusyanın
Ankara Büyükelçisine yapılan suikastı lanetlediğine, bugün
açılışı yapılacak olan Avrasya Tünelinde emeği
geçenlere teşekkür ettiğine ve Mersinde yaşanan şiddetli
fırtına nedeniyle çiftçilere geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, cumartesi günü Kayseride askerlerimiz
hedef alınarak yapılan hain, alçak terör
saldırısını kınıyorum; şehit olan
askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Dün akşam Ankarada Rus Büyükelçisi Sayın
Andrey Karlova yapılan suikastı lanetliyorum, dost Rus halkına
başsağlığı diliyorum. Şunu bilsinler ki
PKKsı, PYDsi, DEAŞı, FETÖsü, topu birden gelse ülkemizin
gelişmesini engelleyemeyeceklerdir.
Bugün, rüya projemiz Avrasya Tüneli
açılıyor. Emeği geçen Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
bakanlarımıza, mühendislerimize, işçilerimize ve tüm Türkiyeye
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, geçen hafta Mersinimizin Anamur,
Aydıncık, Bozyazı ve Silifke ilçelerinde şiddetli
fırtına nedeniyle çiftçilerimizin seraları maalesef zarar gördü.
Çiftçilerimize buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.
Milletvekili arkadaşlarımız, çiftçilerimizi ziyaret ettiler.
Kalkınma Bakanımız Sayın Lütfi Elvanın
başkanlığında çiftçilerimize yardımcı olmak için
çalışmalarımız devam ediyor. Bu konuda Sayın
Başbakanımıza da konu iletildi. İnşallah, maddi
yardım konusunda gereken yapılacak.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akın
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Beşiktaş ile Kayseride şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, alçakça bir saldırı sonucu
hayatını kaybeden Rusyanın Ankara Büyükelçisinin ailesine ve
Rus halkına taziyelerini ilettiğine ve halkın en büyük
beklentisinin huzur ve güvenlik olduğu bir dönemde başkanlık
sevdasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Beşiktaşta
polislerimiz, Kayseride askerlerimiz hain terörün hedefi oldu. Şehit
düşen kardeşlerimize Allahtan rahmet, ulusumuza
başsağlığı, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
Tüm bu alçakça saldırılar milletimize
karşı yapılmıştır, birlik ve beraberlik
anlayışımız ile toplumsal huzurumuz hedef
alınmıştır. Terör örgütleri ve onları kullananlar
boş durmuyor. Dün akşam Rusya Büyükelçisini katlettiler. Bu da
aslında ülkemize ve milletimize karşı yapılmış
alçakça bir saldırıdır. Yaşamını yitiren
Sayın Büyükelçinin ailesine ve Rus halkına buradan taziyelerimi
iletiyorum.
Türkiye bir terör ortamına sürüklenmiştir.
Halkımız her an bir saldırı ya da patlama olacak
endişesi yaşıyor. Tüm halkımızın en büyük
beklentisinin huzur ve güvenlik olduğu bir dönemde, asli görevini
bırakıp ülkeyi tek adam rejimine bırakma çabası gösterenler
ve alet olanlar, bırakın şu başkanlık
sevdasını; sevdanız, size emanet edilen cumhuriyet olsun,
padişahlık değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Atıcı
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Rusyanın Ankara Büyükelçisinin katledilmesine
ve her türlü terör olayını kınadığına,
teröristleri ve onları maşa olarak kullananları
lanetlediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Rusyanın Ankara
Büyükelçisi Karlov herkesin gözü önünde katledildi. Her türlü terör
olayını kınıyor, teröristleri ve onları maşa
olarak kullananları lanetliyorum.
Bütün komplo teorilerini ve siyasi söylemleri bir
kenara bırakalım. Kimdir bu katil? Sözüm ona, dinine ve kinine sahip
çıkan birisi. Şu anda 22 yaşında olan ve AKP iktidara
geldiğinde 8 yaşında olan bu kişinin nasıl bir ortamda
yetiştiğini şimdi anladınız mı? Sözde dindar ve
kindar gençlik bugün CHP çelenklerini parçalıyor, Genel
Başkanımıza kurşun atıyor, genel başkan
yardımcılarımızı kurşunluyor ve sürekli olarak
şiddete başvuruyor. Gerçek dindarlar böyle yapmayacağına
göre, geriye sadece kindar gençlik kalıyor. Mutlu musunuz Sayın
Cumhurbaşkanı?
BAŞKAN Sayın Taşkın
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Rusyanın Ankara Büyükelçisinin alçakça
katledilmesini kınadığına, Kayserideki terör
saldırısını lanetlediğine ve şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, Mersinde yaşanan fırtınada
zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Rusya Federasyonu Büyükelçisi Andrey Karlovun
alçakça katledilmiş olmasını nefretle kınıyor, Rus
halkına başsağlığı diliyorum.
Yine, cumartesi günü, Kayseride askerlerimize
karşı yapılan hain terör saldırısını
lanetliyor, şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Bu saldırılar karşısında
asla yılmayacak, millî bir seferberlik ruhu içerisinde hep birlikte
kararlılıkla mücadele edeceğiz.
Geçen hafta seçim bölgem Mersinin Anamur,
Aydıncık, Bozyazı ve Silifke ilçelerinde fırtına
doğal afeti meydana gelmiştir. Fırtınadan zarar gören
hemşehrilerimize geçmiş olsun ziyaretinde bulunmak, afetin
büyüklüğünü yerinde görmek için ilçelerimize gittik. Yapılan ön hasar
tespit çalışmaları sonucunda 4.539 dekar alanda toplam 61 milyon
898 bin TL zarar meydana geldiği anlaşılmış ve
yaraların sarılması için ilgili bakanlıklarımız
çalışmalarına başlamıştır.
Fırtınadan zarar gören hemşehrilerime
tekrar geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bozkurt
6.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü
Bozkurtun, ülkemizin bilinen bütün terör örgütlerinin eylem alanı
durumuna geldiğine, bütün şehitleri rahmetle andığına,
Rusyanın Ankara Büyükelçisinin katledilmesi nedeniyle taziye dileklerini
ilettiğine ve KOSGEB tarafından KOBİlere sağlanan kredi
için başvuru süresinin uzatılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ülkemiz, dünyada
bilinen bütün terör örgütlerinin eylem alanı durumuna geldi. Son iki hafta
içinde yitirdiğimiz şehitlerimizi ve bütün şehitlerimizi
rahmetle anıyorum. Nihayet, bir büyükelçi de katledildi, ona da taziye
dileklerimi iletiyorum.
Sayın Başkan, KOSGEB tarafından
KOBİlere ilk yılı ödemesiz, üç yıl vadeli 50 bin liraya
kadar kredi imkânı sağlanmış. Ancak dün başlayan bu
kredi başvuruları yarın sona erecek fakat KOSGEB veri
tabanına kayıt olunması gerekiyor. Kayıtlı
KOBİlerin de veri tabanındaki bilgilerinin güncellenmesi gerekiyor.
Konya esnaf odaları çok ciddi sıkıntı içinde, esnaflar
sıkıntı içinde. Türkiye'nin her yerinden esnaf
kardeşlerimiz bu sürenin mutlaka ve mutlaka ay sonuna kadar
uzatılmasını talep ediyorlar.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Kayserideki terör saldırısında şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, Rusyanın Ankara Büyükelçisine
yapılan saldırıyı kınadığına ve
sorumluların istifa etmesi gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisini
terörle ilişkilendirmenin alçaklık olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Beşiktaştan sonra Kayseride de terör
canımızı yaktı. Şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza acil şifa diliyorum,
halkımıza başsağlığı diliyorum. Dün
akşam Rusya Federasyonu Büyükelçisine yapılan
saldırıyı da şiddetle kınıyorum;
toprağı bol olsun. Rus halkına da
başsağlığı diliyorum.
Sorumluların sorumluluklarını bilerek
davranması gerektiği bir dönem yaşıyoruz. Bu süreçte bugüne
kadar sorumluluğunu hissederek Ben bu işi yapamıyorum. diye
istifa eden hiç kimse olmadı. Dileriz bundan sonra terör olmasın,
saldırılar olmasın ama sorumlular da yaptıkları durum
değerlendirmesiyle istifa makamının da olduğunun
farkına varsınlar.
Ayrıca, bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisini
teröre bulaştırmak isteyenler var, bunları şiddetle
kınıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Mustafa Kemal Atatürkün
kurduğu, Misakkımillî sınırları içinde bu ülkenin
birliğini, dirliğini savunan ve bunun için var olan bir partidir.
Cumhuriyet Halk Partisini bu tür ilişkilendirmek de bir
alçaklıktır, bunu da buradan belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
8.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, Rusyanın Ankara Büyükelçisinin katledilmesi
dolayısıyla Rusya halkına sabır ve
başsağlığı dilediğine ve Anayasa
değişikliğinin ötesinde kişiye özel rejim
değişikliği yapılmak istendiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, Rusya Büyükelçisinin katledilmesi dolayısıyla Rusya
halkına sabır ve başsağlığı diliyorum. Gerçek
bir hukuk rejiminde kişiye özel yasa bile çıkarılamazken
kişiye özel Anayasa değişikliğinin de ötesinde kişiye
özel rejim değişikliği teklif ediliyor. Değiştirilmesi
dahi teklif edilemeyecek maddeler yok hükmünde sayılıyor. Memleketin
birleştirici değeri Cumhurbaşkanlığı makamı
yok ediliyor. Toplumu daha çok kutuplaştıran,
farklılıkları dışlayan, yok sayan bir tek adam rejimi
faşizm olarak ülkemizin tepesine gelmek istiyor. Yaratmak istediğiniz
kindar ve dindar nesil çalışmalarınız maalesef ürünlerini
vermeye başladı ve havuz medyanızdan yayılan yalan
haberlerle 22 yaşında gencecik bir çocuktan katil
yarattınız. Taslağın gerekçesinde, cümlenin
başında cumhurbaşkanlığı seçimi, cümlenin
sonunda başkanlık seçimi yazanlar halka yalan söylüyor ve yalan
yazıyorsunuz taslakta. Taslak değiştirilmiş, eski imzalar
kullanılmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İlgezdi
9.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, Kayserideki terör saldırısında
şehit olan askerler ile uğradığı suikast sonucu
öldürülen Rusyanın Ankara Büyükelçisini saygıyla andığına
ve gezi olaylarında vurularak öldürülen Ethem Sarısülük
davasıyla ilgili karara ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, geçtiğimiz cumartesi Kayseride alçak terör
saldırısında şehit olan askerlerimiz ile dün Ankarada
uğradığı suikast sonucu öldürülen Rus Büyükelçi Karlovu
saygıyla anıyorum.
Gezi olaylarında vurularak öldürülen Ethem
Sarısülük davasıyla ilgili karar dün açıklandı.
Vurulduğu günden bin iki yüz doksan yedi gün sonra sanığa bir
yıl, dört ay, yirmi gün hapis cezası verildi. Mahkeme bu cezayı
10.100 lira para cezasına çevirdi yani bir canın, bir genç
fidanın bedeli 10 bin lira olarak mahkeme tutanaklarına geçti. Dava
sürecinde Ethemi vuran sanığın şikâyeti üzerine
yargılanan Sarısülük ailesine hakaret suçlamasından on yıl
hapis istendi. Hakaret için Sarısülük ailesine on yıl isteyen
yargı, dün çıkan kararla Ethemi öldüren kişiyi ödüllendirdi.
Yargıya güvenin yüzde 3lere düştüğü bugünlerde adalet
ağır bir yara daha aldı. Ama bir gerçeklik bilinmelidir ki
adalet öldü, Ethem Sarısülük yaşıyor.
BAŞKAN Sayın Aydemir
10.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, Kayserideki terör saldırısında Erzurumlu Arif
Tuğun şehit olduğuna ve Avrasya Tünelinin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, dün bir şehidimizi Erzurumda ebedî
istirahatgâhına tevdi ettik, Kayseride şehit olmuştu Arif
Tuğ. Eksi 40 derecelik bir soğuk vardı -tabii bir afet hâlidir
bu hâl- çok soğuktu ama şehidimizin yakınları Vatan
sağ olsun. nidalarıyla, dadaşlar da Vatan sana canım
feda. haykırışlarıyla havayı
ısıttılar. Arif Tuğ şahsında bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Bir not düşüyorum: Bugün çok özel bir gün,
şahika bir yatırımın açılış günüdür bugün,
Avrasya Tünelinin. Tünelin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum,
emeği geçenlere saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Doğan
11.- İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın, on gündür gözaltında olan Alevi Bektaşi
Federasyonu Yöneticisi, Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi Başkanı
Zeynel Odabaşın özgür bırakılmasını istediğine
ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Alevi Bektaşi Federasyonu Yöneticisi, Alevi
Kültür Dernekleri Sultangazi Şubesi Pir Sultan Abdal Cemevi
Başkanı Zeynel Odabaş on gündür gözaltında. Zeynel
Odabaş hakkında tesis edilen haksız ve hukuksuz işleme son
verilerek bu canımızın özgür bırakılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demir
12.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin, Muğlanın Bodrum ilçesindeki çöp alanlarının
düzenlenmesi gerektiğine ve Rusyanın Ankara Büyükelçisini katleden
Mevlüt Mert Altıntaşın sosyal medya hesaplarının
neden kapatıldığını, bu kişinin Recep Tayyip
Erdoğanın yurt dışı gezilerine katılıp
katılmadığını ve okula başlama
referansının kim olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Muğlanın Bodrum
ilçesinde vahşi çöp alanları geçtiğimiz yaz birkaç kez
yandı, yarımada da büyük bir yangın tehlikesi atlattı, çöp
alanları çevresindeki geniş alandaki ağaçlar ve canlılar
yandı maalesef. Büyükşehir Belediyesi restorasyon, yeşillendirme
ve oranın düzenlemesi için Orman ve Su İşleri
Bakanlığına birkaç kere müracaat etmesine rağmen, hâlâ bir
yanıt alınmadı. Yarımadanın yanmasını
mı bekliyor acaba bu Bakanlık?
İkinci sorum: Rus
Büyükelçisini katleden Mevlüt Mert Altıntaşın tweetleri ve
Facebook hesapları neden kapatılmıştır? Bu
kişinin Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yurt
dışı gezisine 2 kez katıldığı iddiaları
doğru mudur?
Üçüncü sorum da bu
kişinin okula başlama referansı kimdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
13.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, Kayserideki terör saldırısında şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine ve Maraş katliamının 38inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kayseride alçakça katledilen
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, 111
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
Maraş katliamının 38inci yıl dönümüdür. Buradan bir kez
daha yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı
saygıyla anıyorum. Maraş katliamı, 19-26 Aralık 1978
tarihleri arasında devletin gözü önünde bir haftaya
yayılmış bir katliamdır. On dört yıldır iktidarda
olan Hükûmete buradan soruyorum: Maraş katliamının
planlayıcısı, katilleri yani failleri kimdir, devlet
arşivlerinde bununla ilgili neler vardır, açıklar
mısınız.
Maraşta devletin,
başta canlarını olmak üzere, korumakla yükümlü olduğu
yurttaşlarımızın ev, iş yeri tahrip edilmiş,
yüzlerce insan yaşamını yitirmiştir. Bu
yurttaşlarımızın mağduriyeti devlet tarafından
karşılanacak mıdır? Toplumsal bir travmaya neden olan bu
olayın izlerini hâlâ canlı olarak yaşayan Alevilerden devlet
adına özür dileyecek misiniz? Sizce bu toplumsal olayın önlenmesi
konusunda devletin payı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız
14.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Rusyanın Ankara Büyükelçisine yapılan
saldırıyı nefretle kınadığına ve
Aydınlılar olarak Rus halkına başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün akşam Rus
Büyükelçisine yapılan saldırıyı nefretle
kınıyorum. Bu saldırgan, basından öğrendiğim
kadarıyla Aydın doğumlu. Aydın, biliyorsunuz, efelerle
meşhurdur. Aydın halkı olarak dil, din, ırk, mezhep
ayrımı yapmadan -1 milyon insan- birlik, beraberlik içinde
yaşıyoruz. Aydınlılar olarak, bütün Aydın halkı
olarak da Rus halkına başsağlığı diliyoruz, Rus
halkının da yanındayız. Biz, Aydınlılar olarak
Aydının bu şekilde anılmasından rahatsızlık
duyuyoruz. Zaten, yıllardan beri hem turizm kenti olarak hem efeler kenti
olarak da Rus halkına hizmet ediyorduk. Bu olayı tekrar nefretle
kınıyorum.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Tümer...
15.- Adana Milletvekili Zülfikar
İnönü Tümerin, basın iş kolunda çalışanların
yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) - Sayın Başkan, bilindiği üzere, Türkiyede
basın iş kolunda çalışan gazetecilerin yıpranma
hakları 2008 yılında sona erdirilmiştir. Özellikle yerelde
çalışan gazeteciler, medya kuruluşlarının zor günler
geçirmesi nedeniyle âdeta ekmeğe muhtaç hâle gelmiştir. Halkın
haber alma hakkını gözeten gazeteciler ve medya
kuruluşlarının sesleri duyulmak zorundadır. Emekliliği
geciktirilen gazetecilerin yıpranma haklarının iadesi
sağlanmalı, Basın İlan Kurumunun gazetede kuruluşları
için yeniden düzenlediği ağır koşullar gözden geçirilmeli,
son kanun hükmünde kararnamelerle, özellikle Adanada kapatılan
gazetelerde çalışan ancak hiçbir suçu, günahı olmayan, ifadeye
dahi çağrılmayan gazetecilerin sarı basın
kartlarının iadesi sağlanmalı, Basın İlan
Kurumuna kayıtlı yerel gazete sahiplerine yasal çerçevede teşvik
amaçlı krediler verilmelidir. Aksi hâlde, basın dünyasında
işsizler ordusuna yenileri eklenecek, onarılması güç yaralar
açılacaktır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Usta, buyurun.
İki dakika süreniz.
16.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Rusya Federasyonunun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlova
yapılan saldırı ile Kayseride yaşanan terör
saldırısını şiddetle kınadığına ve
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye'yi bölmeye hiçbir
alçak ve namert hevesin gücünün yetmeyeceğine ve milleti sağduyulu
davranmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün akşam saatlerinde
Rusya Federasyonunun Ankara Büyükelçisi Sayın Karlova yapılan
saldırıyı şiddetle kınıyoruz, ailesine ve Rus
halkına da taziyelerimi ifade ediyorum. Bu saldırının Türkiye-Rusya
ilişkilerine zarar vermemesi gerekmektedir. İki ülke yöneticilerinin
bu saldırıyı iki ülke ilişkilerini provoke etmeye yönelik
bir saldırı olarak görmeleri memnuniyet vericidir. Katilin bir polis
olmasının, olay esnasındaki konuşmasının
içeriğinin, ülkemizin Orta Doğu politikasında elini
zayıflatması sonucunu doğurma ihtimali vardır. Bundan
sonraki süreçte soğukkanlı ve akılcı bir şekilde
sürecin sürdürülmesi gerekmektedir. Türkiyeyi zora sokmak için benzeri
başka suikastlar da olabilir, bunların da olmaması için gerekli
tedbirlerin devlet tarafından da alınması gerekmektedir.
Cumartesi günü de Kayseride
çarşı iznine çıkan silahsız askerlerimize karşı
yapılan hain saldırıyı nefretle kınıyorum.
Beşiktaştaki saldırıda hayatını kaybeden 44
şehidimizin hüznü henüz çok yeniyken bu defa Kayseride 14 Mehmetimiz
şehit olmuş, 55i de yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum; yaralı askerlerimize de şifa temenni ediyorum.
Genel Başkanımızın ifadesiyle:
Bundan böyle teröre karşı mücadele tüm vatan sathında, devletin
bütün imkân ve kuvvetinin öncülüğünde, millî dayanışma ruh ve
fedakârlığıyla yerine getirilmelidir. Terörün panzehri millî
birlik ve kucaklaşma hâlini güçlendirmektir. Siyasi ve ideolojik
farklılıkların ikinci plana atılması, suni
anlaşmazlıkların geride bırakılması acilen
sağlanmalı; Türk milleti, ortak mukadderatını, tarihsel
miras ve emanetlerini cansiparane savunmalıdır. Teröre destek veren,
terörün büyümesi ve kök salması için açık veya gizli mücadele yürüten
siyasetçisinden sanatçısına kadar kim olursa olsun, yakasından
tutmak, hak ettikleri cezayı kesmek devletin tarihî görevidir.
Kayseri'de hepimizi kedere boğan
saldırının asıl faillerinin deşifre edilmesinin
yanı sıra, askerlerimizi tedbirsiz şekilde izne çıkartan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Samsun) -
lazım gelen güvenlik
önlemlerini sırasıyla almayan sorumlular hakkında da adli ve
idari işlemler yapılmalıdır. İstihbarat ve güvenlik
zaaflarından doğan boşluğu kullanarak
bombacıların ülkemizde cirit attığı, bu itibarla
ilgililerden hesap sorulması gerektiği tartışmasız
ortadadır. Türkiye'yi bölmeye, milleti birbirine düşürmeye hiçbir
alçak ve namert hevesin gücü yetmeyecektir.
Birlik ve beraberliğe her zamandan fazla
ihtiyacımız vardır. İçimiz yansa da provokasyonların
cazip davetine Tamam diyemeyiz. Binaların kundaklanmasını
doğru ve makul göremeyiz.
Bu anlamda, ben, milletimizi sağduyulu
davranmaya ve birlik, beraberlik ruhunu bozacak, birliğimizi,
beraberliğimizi zedeleyecek hususlardan kaçınmaya davet ediyorum.
Sükûnet içerisinde, meselelerin üzerinden Türkiye Cumhuriyeti devleti ve
milleti olarak gelebileceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
Sizin de süreniz iki dakika.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Kayseride askerlere yapılan
saldırıyı şiddetle kınadığına ve
yakınlarına başsağlığı dilediğine, HDP
il ve ilçe binalarına yapılan saldırıları
kınadıklarına, Rusyanın Ankara Büyükelçisinin
katledilmesinin üzüntü verici bir olay olduğuna ve bu saldırıyla
ilgili birçok sorunun aydınlatılması gerektiğine, ülkeyi bu
şiddet sarmalından çıkarmak için herkesin elini taşın
altına koyması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Kayseride çarşı iznine
çıkan askerlere yapılan saldırıyı şiddetle
kınıyor ve yakınlarına başsağlığı
diliyoruz. Bu olayı fırsat bilerek hemen ardından partimize, il,
ilçe binalarımıza yapılan kundaklama ve her türlü
saldırıyı da kınadığımızı ve bütün
partililerimize geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha iletmek isteriz.
Dün, Rus Büyükelçi Andrey
Karlovun ölümü, katledilmesi gerçekten ülke açısından derin, üzüntü
verici bir olaydır. Onun da yakınlarına ve Rus halkına
başsağlığı diliyoruz.
Ancak, burada, artık kokteyl örgütler
yaratılarak hamasi söylemler yapılmasının zamanı
geçmiştir çünkü tüm yabancı basının bu haberi veriş
şekli Türk polis Rus Elçiyi öldürdü. şeklindedir ve olay birçok
soruyu içinde barındırmaktadır, derhâl bu soruların
cevaplarının açıklığa kavuşturulması
gerekir. Çünkü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra binlerce polis görevden
alınırken acaba, 15 Temmuz sırasında iki gün izinli
olduğu iddia edilen Altıntaşla ilgili yapılan
soruşturmanın sonucu nedir? Hâlâ görevde kalmaya neden devam
etmiştir? 2014 sonrasında FETÖcü polislerin yerine, kadrolaşma
amacıyla, AKP kadrolaşması amacıyla polis teşkilatına
alınan örgütlenmiş Nusracıların tetikçiliğini
yapmış olabilir mi sorusu da gündemdedir. Bütün bu sorular,
gerçekten, tüm Türkiye ve sadece Türkiye değil aslında, dünya
tarafından aydınlatılmayı beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu nedenle, ülkemizin artık bugün, hayata dönüş
operasyonu adı altında yapılmış olan operasyonlar
gibi yine işkenceye dönmemesi, yıl dönümü gelen Maraş
katliamı gibi yeni katliamlara daha fazla gebe olmaması ve yeni
suikastlara açık, daimî kaos yaşanan bir ülke hâline gelmemesi için
hepimizin elimizi taşın altına koyup gerçekten, bu şiddet
sarmalından ülkemizi çıkarmak için siyasetçiler olarak bir araya
gelmemiz ve konuşmamız gerekmektedir, tüm halkın beklentisi de
bu yöndedir.
Teşekkür eder, Genel Kurulu ve sizi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Yeni görevinizin de hayırlı
olmasını diliyorum bu arada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, bir terör saldırısı sonucu Rusyanın Ankara
Büyükelçisi Andrey Karlovun yaşamını yitirmesine ve CHP Grubu
olarak Rus halkının acısını
paylaştıklarına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikli
işinin terör konusunda duruma el koymak olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün, Türkiyede çok da alışık
olunmayan, çok görülmeyen, Türkiyede değil, dünyada da çok örneği
olmayan bir terör saldırısı sonucu Rusya Büyükelçisi Sayın
Andrey Karlov yaşamını yitirdi. Öncelikle, Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak Rus halkının
acısını, üzüntüsünü, kederini paylaşıyoruz, merhuma
Allahtan rahmet diliyoruz. Yaşanan olay, genel konsept içinde kabul
edilebilir ve izah edilebilir bir noktada değil. Türkiye
açısından da üzüntülüyüz, kaybedilen Büyükelçi için de çok üzgünüz.
Bu olayla uluslararası itibarımızın da ciddi bir hasar
gördüğü bir gerçektir. Böyle bir tablo içinde yaşadığımız,
diğer 79 milyon insanımızın maruz kaldığı,
terör örgütlerinin açık hedefi hâline geldiği Türkiyede hiç
şüphesiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikli işi bu terör
konusunda duruma el koymaktır. Biraz sonra grup önerimizde değineceğim
ancak bu vesileyle daha dün İstanbulda ve Sinopta 2 gencecik
hemşehrimi toprağa koymuş biri olarak Türkiye'nin bu terörle
yaşamak kaderi değil diye düşünüyoruz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisini oluşturan bütün siyasi partileri ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
Sayın
Başkanını göreve, sağduyu içerisinde sorumluluk üstlenmeye
davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Muş
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Kayserideki terör saldırısında şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, AK PARTİ olarak Rusyanın Ankara
Büyükelçisine yapılan saldırıyı
kınadıklarına ve saldırının aydınlatılması
için devletin tüm imkânlarının seferber edildiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında,
pazar günü Kayseride çarşı iznine çıkmış olan
askerlerimize yapılan terör saldırısı neticesinde
şehitlerimize Cenabı Allahtan rahmet diliyorum ve bu
saldırıyı nefretle kınadığımızı da
ifade etmek isterim. Bunun öncesinde İstanbulda da
yapılmıştı, bir hafta kadar öncesinde. Milletimiz,
devletimiz, bunların üstesinden gelecek güçtedir, muktedirdir ve
milletimize karşı yapılan bu saldırılar Türkiyeyi
yolundan alıkoyamayacaktır. Eninde sonunda bu terör örgütleri,
onların arkasındakiler, onların destekçileri yok olup
gidecektir.
Aynı şekilde, dün Rus Büyükelçisine
yapılan saldırıyı da AK PARTİ olarak
kınadığımızı ifade etmek isterim. Bu
saldırı sadece Rus Büyükelçisine değil, Türkiye ve Rusya
arasındaki dostane ilişkilere, iki halk arasındaki
kardeşliğe yapılmıştır. Türk-Rus
ilişkilerine zarar verme amacına dönük bu saldırı
amacına ulaşamayacaktır. Zira, gerek Rusya gerekse Türkiye
oynanan bu kirli oyunun farkındadır. Rusya ve Türkiye, terörle
mücadele noktasında iş birliğini daha da artıracaktır.
Saldırının
aydınlatılması için devletimiz tüm imkânlarını
seferber etmiş bulunmaktadır. Türkiyedeki huzuru ve birliği
bozmak için yapılan bu tip saldırılar karanlık mihrakların
devreye sokmak istedikleri kirli bir oyunun parçasıdır. Millet ve
devlet olarak bu kirli oyunun farkındayız ve fırsat
vermeyeceğiz.
Türkiye, büyük ve güçlü bir ülkedir, her türlü
tehdidi bertaraf edecek kadar muktedirdir. Saldırıyla ilgili
tahkikatlar devam etmektedir. Soruşturma neticesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Saldırıyla ilgili tahkikatlar, soruşturmalar devam etmektedir.
Bunların neticesinde, bu işi yapan terör örgütü, buna destek olan her
kimse, olay aydınlatılacaktır diyorum.
Tekrar, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Gündeme geçiyoruz ve birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Grup başkan vekillerini toplantıya davet
ediyorum.
Kapanma
Saati: 15.45
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker ve 36 milletvekilinin, Kadastro Kanununa ve Medeni Kanuna
aykırı olarak mülkiyet hakkı gasbedilen tapu sahiplerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/393) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2644 sayılı Tapulama ve 3402
sayılı Kadastro Kanununa göre tapulama veya kadastro
çalışmaları sonucunda verilen tapularla veya Türk Medeni
Kanununun 1023üncü maddesi güvencesinde tapu sicil memuru huzurunda yapılan
satışlarla gerçek kişiler, kamu ve özel hukuk tüzel
kişileri gayrimenkuller üzerinde mülkiyet hakkına sahip olurlar.
Yasalara uygun olarak mülkiyet edinilen taşınmazlar üzerinde daha
sonra 6831 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu
sonucunda özel mülkiyete konu olan tapulu yerlere konulan orman şerhleri
ve bedeli ödenmeksizin iptal edilen tapular nedeniyle kişiler mağdur
olmaktadır. Kadastro Kanununa ve Medeni Kanuna aykırı olarak
mülkiyet hakkı gaspedilen tapu sahiplerinin sorunlarının
incelenip, araştırılması ve gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması için Anayasa'nın 98'inci ve TBMM Tüzüğünün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) İlyas Şeker (Kocaeli)
2) Serap Yaşar (İstanbul)
3) Hilmi Bilgin
(Sivas)
4) Zeki Aygün (Kocaeli)
5) Halil Eldemir (Bilecik)
6) Hacı Bayram Türkoğlu (Hatay)
7) Mustafa Şükrü Nazlı (Kütahya)
8) Mehmet Akif Yılmaz (Kocaeli)
9) Cemil Yaman
(Kocaeli)
10) Muhammet Müfit Aydın (Bursa)
11) Sami Çakır
(Kocaeli)
12) Mustafa Şahin (Malatya)
13) Yusuf Başer
(Yozgat)
14) Hasan Sert
(İstanbul)
15) Cesim Gökçe
(Ağrı)
16) Ataullah Hamidi
(Batman)
17) Muhammet Balta
(Trabzon)
18) Hüseyin Özbakır (Zonguldak)
19) Ayşe Sula Köseoğlu (Trabzon)
20) Ahmet Tan
(Kütahya)
21) Orhan Karasayar
(Hatay)
22) Orhan Deligöz
(Erzurum)
23) Mehmet Akyürek
(Şanlıurfa)
24) Ahmet Sami Ceylan (Çorum)
25) Emine Yavuz Gözgeç (Bursa)
26) Selim Dursun
(Sivas)
27) Rafet Sezen
(Edirne)
28) Nazım Maviş (Sinop)
29) Sami Dedeoğlu (Kayseri)
30) İsmail Emrah Karayel (Kayseri)
31) Faruk Özlü
(Düzce)
32) Abdullah Öztürk
(Kırıkkale)
33) Harun Karacan
(Eskişehir)
34) Uğur Aydemir (Manisa)
35) Mehmet Öntürk
(Hatay)
36) Fevai Arslan
(Düzce)
37) Ali Ercoşkun (Bolu)
Gerekçe
Özeti:
Mülkiyet hakkı iç hukuk
ve uluslararası hukuk tarafından güvence altına
alınmış olup bir kişinin malının bedelini
ödemeden rızası hilafına elinden almak tarih boyunca hukuka
aykırı bir davranış olarak kabul edilmiştir.
1) Anayasanın
35inci ve 46/1inci maddelerinde mülkiyet hakkı:
"Herkes, mülkiyet ve
miras haklarına sahiptir.", "Devlet ve kamu tüzel kişileri
kamu yararının gerektirdiği hâllerde, gerçek
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya
yetkilidir." denilmektedir.
2) Türk
Medeni Kanununda mülkiyet hakkı:
683üncü madde de "Bir
şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o
şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma
yetkisine sahiptir." denilmektedir.
3) Uluslararası
yasalarda mülkiyet hakkı:
Mülkiyet hakkı
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi'nde temel bir
insan hakkı olarak sayılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine eklenen Ek-1 no.lu protokolün Mülkiyetin Korunması
başlıklı 1inci maddesinde "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı
vardır." denilmektedir.
Mülkiyet hakkı sahibi, Anayasamızda,
milletlerarası antlaşmalarda ve gerekse Türk Medeni Kanununda
belirtildiği üzere yasalara uygun olarak özel mülkiyetini dilediği
gibi tasarruf edebilme imkânına sahiptir. Taşınmaz mülkiyeti
"tescil"le kazanılır. Tescil, malikin mülkiyet
hakkının tapu kütüğüne kaydedilmesidir. Medeni Kanunun 1025inci
maddesinde, taşınmazı yolsuz tescille kazanan üçüncü
şahıs iyi niyetli ise onun iyi niyeti korunur.
Mülkiyet ve mülkiyetten gayri ayni hakların
herkese karşı ileri sürülebilmesi için bu hakların herkes
tarafından bilinebilir olması zorunluluğu vardır. Türk
Medeni Kanununun 997nci ve 1007nci maddelerinde "Taşınmazlar
üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur." Tapu
sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Aşağıda belirtilen ilkeler
ışığında Medeni Kanuna göre tutulan tapu sicilleri
mülkiyet hakkı sahiplerini güvence altına almaktadır.
Tescil ilkesi,
Açıklık ilkesi,
Devletin sorumluluğu ilkesi,
Aynilik ilkesi,
Sebebe bağlılık (İlliyet)
ilkesi,
Talep ilkesi,
Güven ilkesi.
Tamamlanan kadastro çalışmaları,
Kadastro Yasasının 11/1 maddesi gereğince otuz gün süreyle
kanunda belirtilen yerlerde ilan edilir. İlan sonrası kesinleşen
kadastro tutanakları tapuya tescil edilir. Yapılan bu tescile
Kadastro Kanununun 12/3 maddesi gereğince kesinleştiği tarihten
itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere
dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.
Yapılan bu ilan ve duyurular ve kanunda
öngörülen hak düşürücü süreler gerçek kişileri
bağladığı gibi kamu tüzel kişileri de (Orman genel
müdürlüğü vs.) bağlamaktadır.
Kadastro Kanununda öngörülen hak düşürücü
sürelerden sonra yapılan orman kadastrosu çalışmaları
sonucunda özel mülkiyete konu yerlerin orman olarak
sınırlandırılması ve tapu iptalleri iyi niyetli olan
hak sahibi kişilerin hak mağduriyetlerine neden olmuştur.
Sonuç olarak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu
gereğince yapılan ilanlar, duyurular ilgili gerçek kişilere,
kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen tebliğ edilmiş
sayılır ve bu kanundaki hak düşürücü süreler gerçek
kişileri bağladığı gibi kamu (Orman Genel
Müdürlüğü vs.) ve özel hukuk tüzel kişilerini de bağlar.
İyi niyetli kişilerin mülkiyet hakkının güvencesi olan
Anayasa, milletlerarası sözleşme ve Medeni Kanunda belirtilen
ilkeler doğrultusunda devletin sorumluluğundaki tapu siciline göre
mülkiyet hakkı sahiplerinin bu haklarının korunması ve
iptal edilen tescillerin hak sahiplerine iade edilmesi için Anayasa'nın
98'inci ve TBMM Tüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını arz ve talep ederim.
2.- İstanbul Milletvekili Gürsel
Tekin ve 21 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/394)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Teknolojinin gelişmesi, insan
yaşamında pratik yararlar getirmekle birlikte, alternatif maliyetlere
de neden olabilmektedir. Motorlu araçların gelişmesi buna bir
örnektir. Motorlu araçların gelişmesi insan yaşamına büyük
katkı ve kolaylık sağlamaktadır. Motorlu araç
sayısındaki artış, bu alanda yaşanan kazaların ve
kazalar sonucunda meydana gelen yaralanmaların, ölümlerin ve maddi
kayıpların da artması anlamına gelmektedir. İnsan,
doğumundan ölünceye kadar geçen sürede, yaya ve araç trafiğinin
içinde yaşamaya mecbur kalmaktadır. Benzeri yaygın durumun
görüldüğü başka bir alan yoktur.
Ülkemizde yaşanan trafik kazaları ve bu
kazalarda meydana gelen ölüm ve yaralanma oranları, konunun bir terör
olarak nitelendirilmesine neden olacak türdendir. Her yıl 1 milyonun
üzerinde trafik kazası sonucu yüz binlerce yurttaşımız
yaralanmakta ve binlercesi yaşamını kaybetmektedir. Ülkemiz kara
yolu ağında 2014 yılında yaklaşık 1 milyon 200
bin trafik kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların 1 milyon 30
bin 498'i maddi hasarlı, 168.512si ise ölümlü ve yaralanmalı trafik
kazası olmuştur. Bahsi geçen trafik kazalarında 3.524 kişi
hayatını kaybederken, 285.059 kişi yaralanmıştır.
2015 yılında bu rakamların artması beklenmektedir.
Trafik kazaları bu denli önemli bir konu olunca
uluslararası alanda da çalışmalar
yapılmıştır. Üye ülkelerden aldığı
bilgilerden ve istatistiklerden elde edilen veriler sonucunda
Birleşmiş Milletler, yol güvenliği ve çevre alanında
önlemler almak gereğini duymuş, eylem planları
hazırlamıştır. Bunu yaparken Dünya Sağlık
Örgütünü görevlendirmiş ve tüm üye ülkelerin gerek devlet düzeyinde gerek
sivil toplum kuruluşları düzeyinde harekete geçmelerini
istemiştir.
Trafik kazası ölümlerinin yüzde 50
oranında azaltılmasını hedefleyen Moskova Deklarasyonu,
2009 yılında İçişleri Bakanlığının da
katıldığı toplantıda kabul edilmiştir.
Toplantıda alınan karar gereğince hazırlanan ve 2011-2020
yılları arasını da kapsayan, Karayolu Trafik Güvenliği
On Yıllık Eylem Planı uygulamaya konularak en üst düzeyde takibinin
yapılması kararlaştırılmıştır. Bununla
ilgili Başbakanlık Genelgesi, 31 Temmuz 2012 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır.
Bu eylem planında yer alan en önemli husus,
Karayolları Trafik Kanununun Avrupa Birliği normlarına uymayan
maddelerinin değiştirilmesidir. Bu konuda, ilgili kurumların da
görüşü alınarak hazırlanan Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üç yıldır
beklemektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün 2009
yılına oranla yaptığı hesaplamaya göre 2020
yılında yüksek gelirli ülkeler grubunda trafik kazalarında
ölümlerin yüzde 27 azalması, Türkiye'nin de içinde bulunduğu
düşük ve orta gelirli ülkelerde ise yüzde 83 artması beklenmektedir.
Başka bir ifadeyle bu konuda alınması gereken önlemler konusunda
derhâl çalışma yapmaya gerek duyulmaktadır.
Kara yolu altyapısından,
taşıtlardan, hızlı ve plansız şehirleşmeden,
sürücü hatalarından kaynaklanan nedenlerle olsa da trafik
kazalarının azalmasını sağlamak belli bir bilinç
düzeyini de gerektirmektedir. Bu konuda siyasi iktidarlara büyük bir görev düşmektedir.
Ulaştırma ve trafik sorunlarının
çözümü ve trafik kazalarının önlenmesi sadece kurallara ve
görevlilere yüklenilmeyecek kadar geniş kapsamlıdır. Bu alanda
herkesin, özellikle hükûmetlerin, resmî ve özel kurumların, sivil toplum
kuruluşlarının, ailenin ve bireyin sorumluluk duyması ve
belli boyutlarda görev alması gerekmektedir.
Bu bağlamda, trafik kazalarının
nedenlerinin araştırılması, konunun tarafları, sivil
toplum kuruluşları, uluslararası alanda çalışma yapan
uzman ve akademisyenlerden görüş alınarak bunlar için çözüm
önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Gürsel Tekin (İstanbul)
2) Muharrem Erkek (Çanakkale)
3) Mehmet Göker (Burdur)
4) Kadim Durmaz (Tokat)
5) Ceyhun İrgil (Bursa)
6) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
7) Orhan Sarıbal (Bursa)
8) Melike Basmacı (Denizli)
9) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
10) Elif Doğan Türkmen (Adana)
11) Utku Çakırözer (Eskişehir)
12) Bülent Tezcan (Aydın)
13) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
14) Namık Havutça (Balıkesir)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Kazım Arslan (Denizli)
17) Nihat Yeşil (Ankara)
18) Yakup Akkaya (İstanbul)
19) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Dursun Çiçek (İstanbul)
22) Zeynel Emre (İstanbul)
3.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldız ve 21 milletvekilinin, kapatılan Sivas Demir Çelik
Fabrikasının sosyal ve ekonomik anlamda neden olduğu
zararların ve işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/395)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
SİDEMİR, 1987 yılında
kurulmuştur. Özelleştirme İdaresi tarafından devlete
maliyetinin 300-360 milyon dolar arasında olduğu belirtilmektedir. 5
Ocak 1998 tarihinde yapılan ihale sonucunda Sivas Ortak Girişim
Grubuna (SİVYAT AŞ) 9 milyon 679 bin dolar bedelle -7 yılda 7
taksitle ödenmek şartıyla- satılmıştır. Bir
başka grubun 3.3 milyon dolar daha yüksek teklif vermiş olmasına
rağmen, sosyal satış adı altında devlet zarara
uğratılmıştır.
SİVYAT AŞ satış
sözleşmesinde yer alan üç yıl süreyle kesintisiz 500 personel
istihdam edeceği garanti hükmüne karşın sadece 173 işçiye
işbaşı yaptırılmıştır. SİVYAT
AŞ'nin sadece 1 milyon dolar ödemesi ve sözleşmedeki 20 milyon
dolarlık yatırım ve üretim kapasitesinin yüzde 50'nin
altına düşmemesi taahhütlerini yerine getirmemesi üzerine
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Kentbankın
SİVYAT AŞ lehine verdiği 6 milyon 776 bin dolarlık teminat
mektubunu nakde çevirmiştir. Bunun üzerine Kentbank haciz kararı
aldırarak 2000 yılı Temmuz ayında fabrikayı
satışa çıkarmıştır. TMSF'nin Kentbanka el
koyması sonrasında fabrika tekrar TMSF'ye geçmiştir.
SİVYAT AŞ
Başkanı Selahattin Rüstemoğlu zaman içinde hisseleri kendi üstünde
toplayarak fabrikanın yüzde 97'sinin sahibi hâline gelmiş ve 2004
sonuna kadar ilk taksit olarak 7 milyon dolar ödeme yapması ve buna
karşılık icra takiplerinin durdurulması konusunda TMSFyle
protokol imzalamıştır. Akabinde de Erol Evcille 12 milyon dolar
karşılığında satış anlaşması
yapmış, TMSF de bu satışa onay vermiştir. Erol Evcil
bir gün sonra TMSF'ye 2 milyon 390 bin dolar, 14 Ekim 2004'e kadar da 5
taksitle 6 milyon 390 bin dolar ödeyerek fabrikayı satın
almıştır. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin
2006/313 esasında yargılaması yapılan davada mahkeme
20/10/2008 tarih ve 15 sayılı ara kararıyla yönetim
kayyumluğunun kaldırılmasına karar vermiş ve 9/1/2009
tarih ve 61 D iş sayılı kararıyla da 3 kişiden
oluşan denetim kayyumu atamıştır. Bugün itibarıyla da
hâlâ denetim kayyumu devam etmektedir.
Sosyal amaçlı
özelleştirmeden beklenen fayda görülmemiş, devletimize ve milletimize
trilyonlarca zarar verilmiştir. Yaşanan bu süreç sonunda
SİDEMİR'in iyi yönetilmemesi, Sivas ekonomisine telafisi mümkün
olmayan zararlar vermiş ve önlenemez nüfus kaybına neden
olmuştur.
1 Aralık 2015 tarihi
itibarıyla SİDEMİR'in kapısına kilit vurulmuş,
çalışanların işine son verilmiştir.
Çalışanların ortalama beş aylık maaşları,
kıdem tazminatları, ihbar öneli ve izin yardımları gibi
yasal alacakları da ödemeyerek mağdur edilmişlerdir.
İşveren tarafından tekrar sendikayla anlaşmaya
varılarak işçilerin işe girişleri başlamış
olmasına rağmen geçmiş dönemlerdeki tekrarları gibi
sağlıklı bir işleyiş olmayacağı da bilinen
bir gerçektir.
Bugün itibarıyla
SİDEMİR'in devlete olan 630 milyon dolar TL'yi aşan borcunun
tahsilinin sağlanması ve mağdur olan işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi, ülkemize ve Sivas'a gerek sosyal gerekse
ekonomik anlamda neden olduğu zararların araştırılması,
kapatılan Sivas Demir Çelik Fabrikası işçilerinin
sorunlarının tespiti ve ilgili kurum/kişilerle görüşülerek
çözüm üretilmesi ve gerekirse, 6183 sayılı Amme Alacakları
Kanunu gereğince, devlet tarafından el konulması amacıyla,
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Ali Akyıldız (Sivas)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Nihat Yeşil (Ankara)
4) Yakup Akkaya (İstanbul)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
9) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
10) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
11) Aytun Çıray (İzmir)
12) İlhan Cihaner (İstanbul)
13) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
14) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
15) Zeynep Altıok (İzmir)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
18) Özkan Yalım (Uşak)
19) Orhan Sarıbal (Bursa)
20) Necati Yılmaz (Ankara)
21) Sibel Özdemir (İstanbul)
22) Aytuğ Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
500 kelimeden fazla
olduğu için ilk önergenin özeti okutulmuştur ancak önergenin tam
metni Tutanak Dergisinde yayınlanacaktır.
Sayın milletvekilleri,
önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseride yaşanan
bombalı saldırının hemen ardından parti
binalarına ve çalışanlarına karşı
gerçekleştirilen yoğun saldırılarda rolü olanların
araştırılması ve gerekli hukuksal sürecin
başlatılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/12/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/12/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Aralık 2016 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından verilen 3325 sıra numaralı, 17 Aralık 2016
tarihinde Kayseride yaşanan bombalı saldırının hemen
ardından parti binalarımıza ve
çalışanlarımıza karşı gerçekleştirilen
yoğun saldırılarda rolü olanların
araştırılması ve gerekli hukuksal sürecin
başlatılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
20/12/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyaman konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere,
bu son günlerde parti teşkilatlarımıza yönelik yüzlerce,
maalesef, çirkin ve ırkçı saldırılar gerçekleşmiş
oldu. Bu kapsamda vermiş olduğumuz araştırma önergesinin
Genel Kurulda kabul edileceğini ümit ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz zor bir
süreçten geçiyor. Gerçekten, bu ülkede neler oluyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor?
Son bir yıl içerisinde 20yi aşkın büyük bombalamalar
gerçekleştirildi. En son, dün, Rusya Büyükelçisi bir suikastla gitti ve
suikastı gerçekleştiren, bizatihi, burada, İçişleri Bakanının
sorumlu olduğu polis teşkilatından bir polis memuru ve bu polis
memuru, 17-25 Aralık sonrası kadroya alınmış bir polis
memuru. Şimdi, 17-25 Aralıktan bu yana sürekli bir biçimde, Hükûmet
ve iktidar partisi, Fetullah Gülen Cemaatinin paralel bir yapı oluşturduğunu
iddia etti ama bu polis, 17-25 Aralıktan sonra kadroya
alınmış ve Rus Büyükelçisine yönelik bir suikastı
gerçekleştiriyor.
Ortada bu kadar ciddi olaylar yaşanırken,
son bir yılda yüzlerce insanımız hayatını kaybederken
Hükûmet ve özel olarak da İçişleri Bakanı sütten
çıkmış ak kaşık misali hiçbir siyasi
sorumluluğunun farkında olmayarak ya da siyasal sorumluluğu
üstlenmeyerek sadece ve sadece hamaset söylemleri üzerinden, ötekileştirme
üzerinden, başta partimiz olmak üzere muhalif kesimleri hedef göstererek konuşmalar
veya mesajlar vermekten öteye gitmemektedir. Hâlbuki gelişmiş
demokratik bir ülkede, örneğin, İskandinav ülkelerinde bir sivil
hukuka aykırı bir şekilde öldürülmüş olsa bir saat bile
beklemeden İçişleri Bakanı istifa eder ama ülke kan gölüne
çevrilmiş durumda; her gün saldırılar, her gün ölüm, her gün
şehir yıkımları, her gün anaların gözyaşları
ama Hükûmet hâlâ üste çıkmaya, hâlâ muhalefet partisiymiş gibi âdeta
kendi kendine muhalefet edercesine söz ve söylemler geliştirmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu söylem
kapsamında elbette birtakım ırkçı, kafatasçı kesimler
de kendisine vazife çıkararak birtakım eylemler içerisine girmek
durumunda kalıyor. Bakın, son iki gün içerisinde Kayseri il
binamız yakıldı ve Kayseri il binamıza bir siyasi partinin
bayrağının çekilmesi için bizatihi Kayseri Belediyesine ait bir
zabıta ve itfaiye aracı bu konuda yardım ediyor. Yalovada parti
binamız kuşatıldı, yakıldı; 7 yaşındaki
bir çocuk dâhil olmak üzere, parti yöneticilerimiz çok önemli bir linç
olayından kıl payı kurtarılmış oldu. İstanbulda
Bayrampaşa, Üsküdar, Bağcılar ilçelerimiz saldırıya
uğradı. Kartal ilçe teşkilatımız yağmalandı
ve resmî evraklar gasbedilerek, sosyal medyada bizim yöneticilerimiz ve
üyelerimiz teşhir edilerek hedef gösterildi. Yine, İstanbul
Beşiktaş ilçemiz, Pendik, Ataşehir, Şişli, Ümraniye
ilçelerimiz saldırıya uğradı. İzmir Bornova ve Buca
ilçelerimiz -kısa kısa geçiyorum- Bursa Yıldırım
ilçemiz, Adana Çukurova ilçemiz, Konya Ereğli, Tekirdağ
Süleymanpaşa; Sakarya, Erzincan, Çanakkale il binalarımız ve
-yine, Çanakkale il binamıza yapılan saldırı ve yakma
girişimini engellemek isteyen 2 parti yöneticimiz gözaltına
alınıyor- Kocaeli, Eskişehir ve Ankara -genel merkezimiz dâhil
olmak üzere- Keçiören, Yenimahalle ilçelerimiz saldırıya
uğradı.
Değerli arkadaşlar,
işte, AKP iktidarına aykırı bir söz söyleyen, sosyal
medyada tweet atan bir insan bir saat içerisinde tespit edilip gözaltına
alınabiliyorsa
Bu kadar çok saldırı, organize bir biçimde,
aynı saatlerde ve bütün il ve ilçe teşkilatlarımıza yönelik
bu saldırı, nedense iktidar partisi tarafından ya da Hükûmet
tarafından görülemiyor, sanıklar tespit edilemiyor, sanıklar
hakkında hiçbir soruşturma yürütülmüyor. Bu, açık bir
şekilde, Türkiye'nin 3üncü büyük partisi olan Halkların Demokratik
Partisini şeytanlaştırmaya, linç girişimlerine maruz
bırakmaya, siyaset faaliyetlerini yürütmekten alıkoymaya yönelik,
iktidar partisinin, Hükûmetin ve İçişleri Bakanının
açık bir tutumudur.
Değerli arkadaşlar, Halkların
Demokratik Partisinin söylemi nettir. Biz ülkemizde barışı,
demokrasiyi ve tüm farklılıklarla, ayrı inançlarda, ayrı
etnik kökenden olan tüm insanlarımızın ortak yaşam
paradigmasını savunuyoruz ve ülkemizin tüm sorunlarının
ancak ve ancak diyalog, müzakere yoluyla çözüleceğine inanıyoruz,
bunun mücadelesini veriyoruz. Bu söyleme karşıt olan her söylem -ki
başta iktidar partisi olmak üzere- savaşı, çatışma
dilini, ötekileştirmeyi
Farklı inanç ve etnik aidiyetleri yok sayan,
bunları ötekileştiren, bunların hak ve hukukunu tanımayan
anlayış, ülkemizi ancak savaş girdabına, ancak
çatışma girdabına, ancak halklarımız arasında
ayrışmaya ve ülkemizi bu söylemle iç savaşa götürmekten öteye
hiçbir fayda sağlayamayacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu
saldırılar tesadüfi değildir; bu saldırılar, 7 Haziran
sonrasında partimize yönelik, iktidarın linç girişiminin bir
devamıdır. Türkiyenin 3üncü büyük partisi olan, barış ve
demokrasiyi, halklarımızın ortak yaşam iradesini
ısrarla savunan partinin eş genel başkanları ve 10
milletvekilini hukuka aykırı, Anayasa Mahkemesinin içtihadına
rağmen -Anayasa Mahkemesinin geçmişte partimiz üyesi bir milletvekili
dâhil olmak üzere değişik partilerden milletvekilleri hakkındaki
o önemli içtihadı- ki bütün siyasal partileri, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarını ve herkesi bağlayan o içtihat kararına
rağmen bugün hukuk dışı bir şekilde partili
milletvekillerimiz ve eş başkanlarımızın tutuklu
olması olsa olsa hukuku tanımazlıktır, Anayasa Mahkemesini
yok saymaktır, Anayasayı yok saymaktır. Hadi
tutukladınız, işin kolayına kaçıyor AKP, her seferinde
Yargı işidir, biz karışmayız. Peki, tutuklama
yargı işi, karışmıyorsunuz; hadi bunu anladık ama
cezaevinde uygulanan koşullar yargı kararı değildir, idari
karardır. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne
bağlıdır cezaevleri ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
Adalet Bakanına bağlıdır. Sizin, cezaevinde
milletvekillerimize uyguladığınız tecrit politikası
doğrudan doğruya sizin kararınızdır,
yargının kararı değildir. Bu karar, bu uygulamalar, tek
koğuşta tutma, milletvekilleri olarak biz
arkadaşlarının gidip görüşme hakkını elimizden
almanız, yakınlarıyla görüşmeleri, avukatlarıyla
müzakere veya görüşme yaparken hukuki zemindeki bütün görüşmelerine
el konulması tamamen sizin direktif ve kararlarınızla verilen
kararlardır. Bunun yargıyla hiçbir bağlantısı yoktur,
bu idari bir karardır, bu tamamen öç alma, intikam alma
kararıdır ve bu kararı siz 7 Hazirandan itibaren vermiş
oldunuz.
Değerli arkadaşlar, bu zihniyet, bu
akıl, bu ülkeyi olsa olsa felakete götürür; halklarımız
arasındaki duygunun, birlikte yaşamın, eşit
yaşamın, birbiriyle kaynaşmanın arasına hançer
sokmadır. Bu anlayış bir felakettir. Son bir kez daha
uyarıyoruz, bu zihniyetten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
bu
politikanızdan vazgeçin diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk olarak Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; heyetinizi saygıyla
sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, hem Kayseride hem de geçen hafta
Beşiktaşta yaşanan hain ve menfur saldırıdan
dolayı şehit düşen bütün kardeşlerimizi rahmetle, minnetle
ve şükranla anıyorum. Bu arada, yaralananlara da Cenab-ı Haktan
acil şifalar temenni ediyorum.
Türkiye farklı acılarla farklı
zamanlarda tarihi boyunca da karşılaştı. Birliğini
beraberliğini, gelişmesini ve büyümesini engellemeye
çalışanlara daima, her zaman olduğu gibi karşı koydu,
karşı durmasını da bildi.
Türkiyede Meclis siyasetin gücünü,
varlığını ve iradesini simgeleyen ana çatıdır ve
burada bulunan bütün partiler Türkiyenin birliği ve beraberliği için
eğer siyaseti ön plana çıkarmak istiyorlarsa siyasetin
yapılacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
HDP için de birçok fırsatlar ortaya kondu.
Bugün herkesin şapkasını önüne koyup sorgulaması
lazım. İsminizi aldığınız,
açılımını yaptığınız bütün bu yapı
içerisinde -ki Türkiyede bir tane Türk milleti vardır, halkımız
bir tanedir, velev ki siz ayırdınız- onlarla alakalı ne
kadar istismar edip ne kadar etmediğinize, hep beraber sizlerin öncelikle
bakmanız lazım. Açık bir ifadeyle söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Bir kere, hiçbir siyasi partinin, HDPnin de
binalarının bir şekliyle yağmalanmasını,
provokasyona tabi tutulmasını hiçbir şekilde mazur ve makul
göremeyiz, bunu hiçbir şekilde farklı yönde izah edemeyiz ama bunun
bu noktaya gelmesinde partinin takındığı tavrı da
gözden geçirmemiz lazım. Geçen hafta Beşiktaş
saldırısıyla alakalı burada gruplar hep beraber bir
bildiriye imza koydular. O bildiri çok açık ve net bir mesaj
yayınlıyordu ve şunu söylüyordu: Türkiyenin birliğine,
beraberliğine konacak katkıyı tek yürekten hissettiğimize
dair
Niçin o bildiriye imza koymuyoruz? O zaman vatandaş bunu farklı
anlıyor, vatandaş burayı izliyor, oy verdiği partileri de
izliyor ve HDPnin de bugün
Kürt kardeşlerimiz, verdikleri oyların
hendeğe dönüşmesini, tahvil edilmesini hiçbir şekilde
anlamadıklarını her gittiğimiz yerde bize söylüyorlar. O
yüzden, değerli arkadaşlar, bakın, sorumluluğumuzu
bileceğiz.
Ben şu anda büyükşehir belediye
başkanımızla bir kez daha konuştum. O gün
saldırının olduğu anda bütün bakanlarımız,
milletvekili arkadaşlarımız, valimiz, Emniyet müdürümüz, bütün
devlet erkânı da hep beraber oradaydık. Belediye, HDP parti
levhasını sökmek için gitmedi, provokatörlerin çıkarttığı
yangını söndürmek için gitti; görüntülerde mevcut. Bugün muhtelif
illerde, hassasiyeti tahrik edilmek istenilen illerde HDP binasına
yapılan saldırıyı -bir kez daha söylüyorum- makul
görmüyoruz. Ama bununla alakalı, tekrar tutanaktan okuyorum: Ümraniye
ilçe binasının çatısına 2 şahıs
çıkıyor. Onu indirmek üzere giden polis sekizinci kattan düşüyor
ve şehit oluyor. Çatıya çıkanlardan 1i Ramazan Mustafa
Yaylacı isimli şahıs. Bu şahıs, DHKP-C, DEV-YOL
devrimci yapılanmasında bulunuyor. Şimdi, benim buradan hangi
anlamı çıkartmam lazım? Orada provokatif
çalışanların, provokasyonu oluşturanların
kimliğine bu manada bakmak lazım. İçişleri
Bakanlığımız bununla alakalı her türlü
girişimlerini de yaptı ve büyükşehir belediye
başkanımız da, Emniyet müdürümüz de, valimiz de Kayseride
özellikle, provokasyona bu tür açık bir yapılanmanın
karşısında olduğunu hem devlet olarak hem de millet olarak
gösterdi. Sağduyunun elden bırakılmaması lazım
geldiğini her platformda söylüyoruz. Bu Türkiyede 78-79 milyonumuzla
beraber biriz ve beraberiz. Bunu, farklı noktalara çekmeye
çalışmanın kesinlikle provokasyonla alakalı olduğunu
bir kez daha söylemem lazım.
Siyaset söz sahibi olsun ama Türkiye Büyük Millet
Meclisinde olsun. Bu ülkenin idaresine irade koyacak yapı Türkiye Büyük
Millet Meclisinde şekilleniyor. Ama unutmayalım ki 15 Temmuz diye çok
enteresan, önümüzdeki kuşaklarda çokça konuşulacak olan bir hadise
gerçekleşti.
15 Temmuz, yalnızca Türkiye siyaset tarihinin
değil, ikili muhasebe tutan bütün terör örgütleriyle beraber siyasi kimlik
taşıyanlar, STKlarla alakalı, bankalarla alakalı,
yapılanmalarla alakalı, çifte muhasebe kim tutuyorsa onunla
alakalı tekrar gözden geçirilmesi gereken önemli bir casedir, önemli bir
başlıktır. O yüzden, bu, yalnızca Türkiye siyaset tarihinde
değil, FETÖ yapılanmasının... Özellikle dün -kendisiyle
uzun süre mesai yaptığım- Rusyanın Türkiye Büyükelçisinin
de hunharca öldürülmesi, katledilmesindeki farklı gelişmeleri
önümüzdeki günlerde hep beraber izleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin.
Özellikle, benim HDPye bir tavsiyem var: Bu ülkede HDP binalarının
provokasyona tabi tutulmasıyla alakalı ya algıyı
değiştireceksiniz ya da gerçeği değiştireceksiniz ama
ikisinden birini mutlaka değiştirmeniz lazım. Eğer siz bu
konuda samimiyseniz PKKnın terör örgütü olduğuyla alakalı bu
bildiriyi sizin açıkça söyleyebilmeniz lazım, bunu her tarafta
söyleyebilmeniz lazım. Bizim şehit cenazelerine
katıldığımızda yüreğimizden hissettiğimiz
acıyı, aynı şekilde sizin hissediyor olmanız ve bunu
beyan ediyor olmanız lazım; vatandaşımızın
aynı acıyı hissettiğinizi bir şekliyle hissedebilmesi
lazım. O yüzden, mutlaka bir şeyi değiştirmeniz gerekiyor.
Ben, bunu, yine Türkiye'nin birliği, beraberliği ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çatısı altında hep beraber yapılacak
çalışmalar için söylüyorum.
Mesela, cumartesi günü,
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Suç bizim mi yani?
TANER YILDIZ (Devamla) Şehit cenazesinde,
Yasin kardeşimizin şehit cenazesinde 2 şehidimiz vardı
Beşiktaştan. O şehit cenazesine CHP çelenk göndermiş. Biz
çelengin -biraz önce milletvekili arkadaşımız söyledi-
kesinlikle parçalanmasının, orada yok edilmesinin taraftarı
değiliz. Sordum kim bunu yaptı diye, O anki şehidimizin
amcasının oğlu yaptı. dediler. Ondan sonra, CHP, ikinci
kez çelenk getiriyor. Arkadaşlar, oradaki ortamı görmemiz lazım.
Bakın, Yasin dediğimiz
arkadaşımız, şehidimiz, ailesi bize emanet olan
değerli kardeşimiz
Pazar günü ailesini ziyarete gittim tekrar bütün
milletvekili arkadaşlarımızla beraber. Altı ay önce
gördüğü bir rüyasını anlatıyorlar: Büyük bir cami, caminin
avlusunda 2 cenaze, bayraklara sarılmış. Sanki bugünü önceden
görmüş demiyorum, aynısıyla tarif ediyor. Diyor ki: Bunlar
kimler? Diyorlar ki: Ya, sen tanımıyor musun? Burada sen
yatıyorsun. Ya, nasıl olur, ben şu anda hayattayım.
diyor. Ablası anlattı bunu bana. Diyor ki: Hayır, burada yatan
sensin, 2 şehit geldiniz ve bunlar kaldırılacak,
tarafımızdan kaldırılacak. Ve bunu ailesine
anlatmıyor, arkadaşına diyor ki: Eğer ben şehit
olursam bunu sana emanet ediyorum, ondan sonra anlatırsın.
Arkadaşlar, kanını, canını,
bütün benliğini bu ülkeye hasretmiş olan insanlara karşı,
herkesin aynı şekilde bu acıyı hissettiğini beyan
etmesi ve bunu ibraz etmesi gerekiyor.
Bütün bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi
tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, sayın
hatip partimizin ismini alış biçiminden bildiriye imza
atmayışımıza, ya algıyı ya kendimizi
değiştirmeye varıncaya kadar açık sataşmada bulundu.
İç Tüzük 69a göre
BAŞKAN Aslında eleştirilerini sundu
ama buyurun, iki dakika söz vereyim size.
AHMET YILDIRIM (Muş) E, bundan sonra o zaman
partimizin ismini alırken onlara soralım. Partimizin adını
alış biçimini eleştirdi Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Kayseri Milletvekili Taner
Yıldızın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, her parti özgün
kurulur ve partiler farklı düşündükleri, farklı örgütlendikleri,
farklı toplum ve ülke tahayyüllerine sahip oldukları için farklı
örgütlenirler. Eğer sizin burada söyledikleriniz gibi düşünüyor
olsaydık ayrı örgütlenmez, gelir sizin partinizde siyaset
yapardık. Çok partili hayat bunun için vardır.
İkinci bir husus:
Şimdi, biz HDPyi geçelim Sayın Yıldız. Hadi, bildiriye
imza koyan diğer 2 partiye sorun bakayım, acaba o bildiri ortak
bildiriyse birer kelime dercedebilmişler mi o bildiriye? Biz bir bildiri
hazırladık, gelin imzalayın. Bu, noter mi ya? Allah
aşkına, bu, milletin iradesine saygısızlık değil
mi? Bizim kendimize göre kelamımız, kendimize göre aklımız,
izanımız, ferasetimiz var. Gelirsiniz boş bir kağıtla
Hep beraber duygu, düşüncelerimizi ve toplumsal hassasiyetlerimizi
birlikte şuraya dercedelim. dersiniz, biz de baştan konuşuruz.
Ama, hiçbir şey yok; Biz bir bildiri hazırladık, gelin
imzalayın.
Kaldı ki eğer
hassasiyetler ve toplumun duygularını ifade etme ve buna tercüman
olmaysa mesele, bizim bildirimizin sizinkinden farklı bir tarafı yok.
Ama, biz önümüze getirilmiş, hazır konmuş bildiriler üzerinden
hiçbir şey yapmayız, açık ifade ettiğimiz bu. Bu,
olayı kınamadığımız falan anlamına gelmez.
Bir diğer husus: Hadi bu
kadar yüceltiyorsunuz da
Bakın, dünkü, daha üzerinden on üç on dört saat
geçmiş bir olaydan söz edelim. Ya, dün sanki Rus Büyükelçisini
Peşaverden gelmiş bir militan öldürmüş, sanki Rakkadan gelmiş
bir militan öldürmüş. Allah aşkına, daha iki yıl önce sizin
iktidarınızın yönetiminde olan bir polis okulunun
tedrisatından geçmiş bu ya. Hiç sorgulayamayacak mıyız?
Yani, bu ülkedeki güvenlik güçleri hangi ferasetle, hangi eğitim anlayışıyla
yetişiyorlar da bu iş ve işlemleri yapıyorlar?
Onun için, güvenlik
güçlerinin partilere bakış açısının eşit mesafede
olduğu bir ülke gerçekliği lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ya
değilse
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
çok açık ifade ediyorum, polisler tarafsızlığını
yitirmiş bir şekilde, bakın büyükelçi öldürebilecek kadar bir
noktaya varabiliyorlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
FATMA BENLİ
(İstanbul) Bu kadar provokasyon üzerine bunu söyleyebiliyorsunuz ya,
bravo yani!
HASAN BASRİ KURT
BAŞKAN (Samsun) Bir teröristin yaptığını nereye
bağlıyorsun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Taner Yıldız konuşmasında Kayserideki
bir cenazedeki çelenk krizini gündeme getirmek suretiyle, âdeta -algı
öyle- bu cenazelerin provoke ve suistimal edilmesini çok doğal, çok
olağan bir işmiş gibi hem Genel Kurula hem kamuoyuna
yansıttı.
İlaveten, bu çelenk meselesinin peşine de
TANER YILDIZ (Kayseri) Doğru
bulmadığımı söylüyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Herkesin aynı
acıyı hissettiğini hissettirmesi lazım. diyerek sanki
şehitlere sadece AKPliler üzülüyor, diğerleri seviniyor
algısını, seviniyor denmese bile umursamıyor
algısını açıkça oluşturmuştur. Bu da çok
açık bir sataşmadır. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika.
2.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Kayseri Milletvekili Taner Yıldızın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Yıldız, uzun süre Hükûmet üyeliği yaptınız. Bu
konuşmanızı size yakıştıramadım.
Ben, bu Parlamentoda çeşitli defalar, kim kin,
kan, terör üzerinden siyasette bir şey umuyorsa Allah onu kahretsin
demiş adamım. İnsanların ve siyasi partilerin
vatanseverliğini, ölen kayıplarımıza yönelik
hassasiyetlerini sorgulamak kimseye düşmez. Ama Kayseride meydana gelen,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının çelengine yönelik
saldırıyı, âdeta, anın duygusallığı içinde
masum bir refleks gibi görmeniz
TANER YILDIZ (Kayseri) Yok, yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
benim, bu
söylediklerinizi yadırgamama yol açtı.
TANER YILDIZ (Kayseri) Açıkça söyledim ben
onu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan, bu
memlekette -biraz sonra söyleyecektim ama- şehit cenazelerinde şu
hareketi yapanlar, işte o şehide, o şehidin ölümüne sebep olan o
kutsal davaya en büyük ihanet edenlerdir; aynı şekilde, bu hareketi
yapanlar da öyledir. (CHP sıralarından alkışlar) Kim bu
şehit cenazelerini siyaseten istismar ediyorsa Allahım kahretsin.
Kimse bu milleti aptal, saf, salak yerine de koymasın. AK troller
vardı iktidar partisine yönelik her türlü eleştiriye karşı,
sosyal medyadan muhalefete dile gelmez, dile alınmaz küfürler, hakaretler
yağdıran. Bunların nereden beslendiğini biliyoruz.
Şimdi AK provokatörler var, cenazelerde Türkiyeyi, Türkiye'nin içinde
bulunduğu hâli suistimal eden, istismar eden insanlar var. Bu insanlara,
önce, iktidar partisi olarak sizin haddini bildirmeniz lazım. Cumhuriyet
Halk Partililerin şehit cenazelerine katılmalarını bu yolla
engelleyerek kendinize siyaseten bir şey devşirmeyi, destek
devşirmeyi düşünüyorsanız -böyle olmamasını
umarım- bu ayıptır, bu günahtır, bu ülkeye
yapılabilecek en büyük ihanettir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TANER YILDIZ (Kayseri) Niye Kol kola gezdik.
dedim ben Engin Bey? CHP ve MHP niye kol kola gezdik?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Olur mu abicim,
Anlayışla karşılamak lazım. diyorsun ya.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Hayır, niye kol kola
gezdik?
ENGİN ALTAY (İstanbul) O, şehidin
amcasının oğlu
100 amcasının oğlu olur bu
insanın ya, öyle şey olur mu ya?
TANER YILDIZ (Kayseri) - Onu söylüyorum Kol kola
gezdik. diye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kim kol kola
geziyor abicim ya?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Yalnız, şu saptamayı da yapmam
lazım: Sayın Yıldız hem HDP binalarına karşı
saldırıların hem de CHPnin çelenginin
yakılmasının bir provokasyon olduğunu ve karşı
durduğunu da ifade etti. Bunu tekrar vurgulamakta yarar gördüm.
Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Hem Sayın Engin Altay hem
de Sayın Ahmet Yıldırım konuşmasında partimize
sataşmışlardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, biz
sataşmada bulunmadık.
ERHAN USTA (Samsun) Yani işaret, o
işaretin ne anlama geldiği, istismar anlamında
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Cenazede bu
işareti doğru kabul ediyorsanız sataştım, buyurun, söz
alın.
BAŞKAN Sayın Altay, ben karar vereyim
isterseniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, ben meramımı söyleyeyim Sayın Başkan. Cenazede
bu da yanlış, bu da yanlış; ayıptır, ikisi de
ayıptır.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Meclis
Başkan Vekili karar verecek.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Usta.
Size de bir söz hakkı tanıyalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle şey
olur mu ya?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Dur bakalım, belki
başka bir şey söyler Engin, niye heyecanlanıyorsun?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Niye
heyecanlanıyorsun hakikaten?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye
heyecanlanayım? Konuşuyorum ben ya, ne heyecanlanması? Meclis
burası ya, Meclis burası.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Meclis
Başkan Vekili var burada.
BAŞKAN Sayın Altay
Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum.
3.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ile
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz bir devletiz, biz bir milletiz. Milletin ortak
değerleri vardır. Ortak değerlerimiz konusunda
Elbette
düşüncelerimiz farklı olabilir ama ortak değerlerimiz nedir?
Ülkenin birliği, bütünlüğü bir ortak değerdir. Bu ülke için
canını veren, şehit olmuş bir askerimiz, polisimiz varsa
onun cenazesine sahip çıkmak, onun ailesine sahip çıkmak bizim ortak
değerlerimizdir. Biz bunların üzerinden hiçbir şekilde siyaset
yapılmasını doğru bulmayız, onu söyleyeyim bir defa.
Orada münferit olarak birilerinin bir kısım işaretler
yapmış olması kurumsal anlamda siyasi partileri o anlamda
bağlamaz. Elbette ki her bir ferde nasıl davranacağı
konusunda bir şey söyleme imkânımız yoktur. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak -hele hele şehitler üzerinden, özellikle dikkat ediyoruz
buna- hiçbir şekilde istismar anlamına gelecek bir şey yapmamak
konusunda çok dikkatli davrandığımızı
düşünüyorum.
Şimdi, diğer bir konu, yeri
gelmişken, bu HDPnin binalarının kundaklanması meselesi.
Genel Başkanımız da ifade etti, biz hiçbir şekilde
bunları doğru bulmuyoruz.
Öbür taraftan, bildiri denildi. O bildiri hep
birlikte hazırlandı, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz katkı
verdik yani bizim önümüze konulan bir metni imzalanmış filan
değiliz; onu da düzeltmemiz lazım.
Bir de bu bayrak meselesinde de Kayseride HDP binasına
asılan bayrağı biz kimlerin astığını
bilmiyoruz. Onun, bizim teşkilatlarımızla, bizim partimizle bir
alakası yoktur. Bunun da bilinmesini istiyoruz.
Bizim, hele hele böyle hassas dönemlerde birlik,
beraberlik vurgusu yapmamız lazım; bakın, ayrıştırıcı
cümlelerden kaçınmamız lazım. Böyle, bazen çok heyecanlı
oluyoruz, birtakım şeyler söylüyoruz, burada
konuştuklarımızın dışarıda
yansımaları çok farklı oluyor. Buna, özellikle bu dönemde çok
özen göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseride yaşanan
bombalı saldırının hemen ardından parti
binalarına ve çalışanlarına karşı
gerçekleştirilen yoğun saldırılarda rolü olanların
araştırılması ve gerekli hukuksal sürecin
başlatılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin lehinde, son olarak İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, son günlerde yaşamış
olduğumuz elim olaylardan dolayı hepimiz üzgünüz, gerçekten ne
söyleyeceğimizi bilemiyoruz. Geçtiğimiz günlerde iki patlamada çok
sayıda güvenlik görevlisi polis ve askeri kaybettik. Dün, Ankarada,
başkentte, Rusya Büyükelçisi, çok elim bir suikastla öldü.
Değerli arkadaşlar, hemen şunu ifade
edeyim: Her üç olayda da -hiç kimse kızmasın- ciddi bir güvenlik
zafiyeti var. Terörün tek sebebi budur filan anlamında söylemiyorum ama
baştan söyleyeyim: Gerçekten, terörle mücadelede önde olan bir komanda
birliği askerlerine öyle bir saldırı yapılabileceğini,
oraya gelinebileceğini tahmin etmek bir mesele mi arkadaşlar? O
insanlar bir halk otobüsüne bindiriliyor ve korumasız bir şekilde
gidiyorlar.
Dün, yaşadığımız olayda,
Rus Büyükelçinin öldürülmesinde gerçekten ciddi bir güvenlik zafiyeti
olduğu çok açık. Öldüren insanın, bir şarjör mermisi olan
insanın canlı yakalanmaması da çok manidar değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, ülke, çok
hızlı bir şekilde bir karanlığın içine doğru
çekiliyor; bunu görüyoruz, bunu hissediyoruz hep beraber. Yıllar önce, çok
da değil üç beş sene önce İstanbulda yapılan Suriye
barışıyla ilgili bir toplantıda, orada, Suriyede hem
iktidarın hem de muhaliflerin bulunduğu bir toplantıda, onlara
Irakı örnek göstererek Suriyenin de böyle olabileceğini ve
birbirleriyle uğraşırken bir ülkenin, hepsinin ortak
vatanının yok olabileceğini söylemiştim. Aynı
şeyi burada söylemek istemiyorum değerli arkadaşlarım ama
maalesef, çok hızlı bir şekilde buraya doğru gidiyoruz
eğer biz burada bir şey yapmazsak.
Evet, Türkiye büyük bir saldırı
altında, terör olayları var; canlarımızı,
çocuklarımızı kaybediyoruz; elbette üzgünüz, elbette öfkeliyiz
ama ülkeyi yönetenler öfkeyle hareket etmez değerli
arkadaşlarım; ülkeyi yönetenler, sağduyuyla, sükûnetle,
suhuletle ve en önemlisi de hukuk içinde hareket ederler. En başta bu
sizin görevinizdir, iktidar partisi olarak sizin görevinizdir; bu millet size
bu ülkeyi yönetme görevi vermiştir değerli arkadaşlarımız.
Ama Hükûmet kendisine hiçbir şeyi yakıştırmıyor, hep
ötekileri eleştiriyor; HDPyi, CHPyi. Sayın Bakanın CHP
eleştirisini gerçekten çok yadırgadım, sanki olayı normal
gibi karşılıyor. Bir kere, arkadaşlar, bir kere durup
bakın, Biz nerede yanlış yapıyoruz, bizim hatamız, sıkıntımız,
problemimiz ne? Bir kere sorun, ne olur yani.
Şimdi, Sayın Bakan çıkıyor,
intikamdan söz ediyor büyük bir olaydan sonra; bir başka Bakan Şehit
olalım. diyor; bir başka milletvekili çıkıyor, yazı
yazıyor, CHPyi, ülkenin ana muhalefet partisini terör listesinde
sayıyor değerli arkadaşlar. HDP binalarına
saldırılar var, oraya gidenler Geldik, yoktunuz. yazıyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten
nereye gidiyoruz? Evet, provokasyonlar var, en son Rusya Büyükelçisinin
öldürülmesinde gördük. Ülke çok kırılgan, bunu biliyoruz;
provokatörler iş başında, bunu biliyoruz ama bunlarla ilgili
tedbir alacak olan sizsiniz değerli arkadaşlar. Tamam, muhalefet
ortama uygun bir şekilde konuşsun, germesin ama geriye doğru
şöyle bir tarama yapın, bakın, gidin; ülkeyi geren, milleti
birbirine düşmanlaştıran konuşmaların büyük
çoğunluğu iktidardan geliyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir akademisyen
çıktı, çok açık bir şekilde, Suriyede olup bitenleri
Türkiye'ye taşıdı ve Türkiye'de bir mezhep savaşı
kışkırtması yaptı, çok açık bir şekilde
tehdit etti. Yandaş gazeteler -kimlerdir bunlar, kimi destekliyorlar, neyi
destekliyorlar biliniyor; isimlerini saymıyorum- bunların köşe
yazarı kılıklı provokatörleri sabahtan akşama
provokasyon yapıyor, milleti birbirine kırdırıyor, provoke
ediyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
sosyal medyada yüzlerce video dolaşıyor. Bu videolar, Suriyede olup
bitenler yarın Türkiyeye taşınacakmış gibi bir hava
veriyor. Orada ne olduğu, nasıl olduğu bilinen militanlar
açık açık Türkiyeyi tehdit ediyorlar Bizi yalnız
bıraktınız Suriyede. diye.
Bakın, bütün bunlar varken, Türkiyenin birinci
meselesi bu terör konusu olacakken, Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp
bu konuyu konuşacakken biz, tek kişinin anlamsız bir arzusu
doğrultusunda başkanlık sistemini tartışıyoruz ve
şu anda milletvekillerimizin çoğu orada. Bakın, 7 Hazirandan
sonra girilen bu yol, yol değil arkadaşlar. Bu kutuplaşmayla,
baskıyla hiç kimse bir yere gidemez. Buradan bir başkanlık elde
edilse bile bu başkanlık hiç kimsenin işine yaramaz.
Bir olalım. diyorsunuz değerli
arkadaşlarım da nasıl bir olacağız? Nasıl
birlikte olacağız? Gerginlikle, krizle, terörle milleti tehdit ederek
nasıl bir olacağız? Bunu size soruyorum.
Başka bir şey daha: Son terörist kalana
kadar diyor bütün Hükûmet sözcüleri; bürokratlar her kürsüye
çıktıklarında son terörist kalana kadar diyor. Bu, öfkeyle
söyleniyor, anlaşılır bir şey, terörle mücadeledeki
kararlılığı gösteriyor diyelim ama değerli
arkadaşlarım, gerçekten, siz bu ülkeyi yönetiyorsunuz, Son terörist
kalana kadar
Böyle bir olayda dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey
görülmüş mü? Sizden önce kaç hükûmet, kaç bürokrat bu lafı
tekrarladı bu ülkede bilmiyor musunuz? Bu olayı, ülkedeki bu
gerginliği, bu çatışmayı çözecek sorumlulukta olan, görevli
olan siz değil misiniz değerli arkadaşlarım?
Aklımızı başımıza toplayalım değerli
arkadaşlarım, Türkiye hepimizin.
Bakın, bir süre önce Sayın
Cumhurbaşkanı da başka Hükûmet yetkilileri de Başka
gidecek bir yerim yok. dedi. Kimin başka gidecek bir yeri var
değerli arkadaşlar? Bu ülke hepimizin ülkesi değil mi? Bu
hepimiz için, bu söz hepimiz için geçerli değil mi? Türkü, Kürtü;
Lazı, Çerkezi; Alevisi, Sünnisi; solcusu, sağcısı;
AKPlisi, HDPlisi, CHPlisi, MHPlisi, hepimiz için söz konusu değil mi?
Hepimizin yani muhalif olanlar dâhil, en aykırı düşünenler dâhil
hepimizin içinde yer alacağı, içinde kendimizi görebileceğimiz;
muhalefetle, farklılıklarla kendimizi orada görebileceğimiz bir
siyasal sistem, bir toplumsal işleyiş geliştirmezsek gerçekten
bu memleketin, bu ülkenin, bu milletin sonu hiç iyi gözükmüyor değerli
arkadaşlarım.
Bakınız, şimdi, biz bütün
bunları konuşacak yerde, böyle bir toplumsal düzen
kuracağımız yerde, kalkmışız, şu anda bütün
milletvekillerimizin büyük çoğunluğu Anayasa Komisyonunda bir Anayasa
değişikliği konuşuyorlar, tartışıyorlar.
Nedir bu? Parlamenter sistem işlemiyor. Peki, değerli arkadaşlarım,
size soruyorum: Bu parlamenter sistem, on beş seneden beri neyi yapmak
istediniz de yapmanızı engelledi? Hadi, 2007lere kadar birtakım
sorunlar vardı Cumhurbaşkanı seçiminde falan, vesayet sistemi
diyordunuz, doğru. Peki, ondan sonra neyi yapmak istediniz de
yapamadınız, hangi yasayı getirmek istediniz de yapamadınız?
Değerli arkadaşlarım, şu andaki
mevcut olan sistemi biz de beğenmiyoruz. Bu, 12 Eylül Anayasasıyla,
12 Eylül darbe hukukuyla sakatlanmış bir parlamenter sistemdir.
Eğer sorunlar varsa bu darbe hukukundan kaynaklanıyor. Ama, size
bakıyoruz, darbe hukukuyla ilgili bugüne kadar hiçbir şey
yapmadınız arkadaşlar, darbe kurumlarının
tamamını tepe tepe kullanmaya devam ettiniz. Şimdi de diyorsunuz
ki: Olmadı, başkanlık getirmek istiyoruz. Nasıl bir
başkanlık getirmek istiyorsunuz? Parlamenter sistemin gediklerini,
sorunlarını ya da darbe hukukuyla sakatlanmış parlamenter
sistemi onaracak bir başkanlık sistemi mi getirmek istiyorsunuz?
Hayır, bir tek adam sistemi getirmek istiyorsunuz. Her şeyi o yapacak
arkadaşlar; yasayı o çıkaracak, atamaları o yapacak, yüksek
yargıyı o atayacak; her şeyi yapacağı bir sistem
getiriyorsunuz. Bu, yol değil değerli arkadaşlar; buradan
çıkış yok. Bir yerde durup Biz nerede yanlış
yaptık? diye sormak durumundasınız arkadaşlar. Biz
muhalefet olarak soruyoruz inanın ki, çok şeyler öğreniyoruz;
sizin de öğrenmeniz gerekiyor. Bu büyüklenmeyi, bu kibri, bu Her
şeyi biz biliriz, biz yaparız
Bundan vazgeçmeniz gerekiyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, yollar
yapıyorsunuz, köprüler, tüneller yapıyorsunuz; iyi yapıyorsunuz.
Takatimiz gereği, ne kadar takatimiz varsa bu millet her zaman yollar da
yapar, köprüler de yapar, ekmeği de büyütür, Türkiyeyi de büyütür ama
Türkiye ortadan kalktıktan sonra, gerçekten, Allah korusun, iç savaş
gibi büyük bir felaket yaşadıktan sonra hiçbir şey
yapamayız değerli arkadaşlar, hiçbir şey yapamayız.
Eğer vatanımızla ilgili yani herkesin onuru ve herkesin
özgürlüğünün yeri olan vatanımızla ilgili, milletin
birliğiyle ilgili bir problem olursa hiçbir şey yapamayız.
Hepimizin aklımızı başımıza almamız
lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde, son olarak Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan Boynukara
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizi ve milletimizi
oluşturan tüm toplumsal kesimlerin güvenliği için hayatını
feda eden, hayatını ortaya koyan, şehit olan herkesi rahmetle anıyorum.
Allah tüm insanlığı terör belasından korusun.
Rusya Büyükelçisine yönelik saldırıyı
da lanetliyorum. İki ülke yöneticilerinin yapmış olduğu
açıklama bu terör saldırısını organize edenlerin
planlarını bozmuştur. Bunun çok önemli ve değerli
olduğu açıktır.
Değerli milletvekilleri, Meclisin şu an
devam eden yasama faaliyetlerini tek kişinin isteği şeklinde
yorumlamanın, değerlendirmenin doğru olmadığı
açıktır. Bir yandan Kurtuluş Savaşı
sırasında Gazi Meclis çalışmıştı.
diyeceğiz, diğer yandan şu an devam eden yasama faaliyetlerini
küçümseyeceğiz. Bunu anlamak ve kabul etmek doğru bir şey
değil. Tartışmayı düzgün bir zemine çekebiliriz, bu
anlaşılabilir bir şey. Şu an devam eden bir yasama faaliyeti
vardır ama bu yasama faaliyetini tümden yok saymanın doğru
olmadığı açıktır.
Son bir yılda
yaşadığımız olayları hatırlarsak, özelde
Türkiye'nin, genelde ise bölgemizin terör örgütleri üzerinden dizayn edilmek
istendiği açıktır, bunu açıkça görürüz; PKK terör örgütü,
PKK terör örgütünün üstlenmek istemediği terör saldırılarını
üstlenen PKKnın türevi örgütler, PYD, YPG, DHKP-C, DAİŞ,
bunları çoğaltabilirsiniz. Hepimiz açısından, Mecliste
bulunan tüm milletvekilleri açısından ifade ediyorum, örgütlerin
isminin hiçbir değerinin ve anlamının olmadığına
inanıyorum çünkü biz hepsine birden terör örgütü diyoruz, terör
örgütleriyle mücadele edilmesi gerektiğini ilan ediyoruz ve terör
örgütleriyle mücadele ediyoruz.
Terör örgütlerinin hepsi, birbirini besleyen ve
aynı düşüncenin ürünü olan tek örgütün, tek anlayışın
türevleridir.
Değerli milletvekilleri, terör söz konusu
olduğunda yapılması gereken ülkenin ve bu ülkeye
vatandaşlık bağıyla bağlı olan
vatandaşların güvenliğini korumaktır. Sivil siyaset yapan
tüm partilerin ve siyasetçilerin, bu konunun, üzerinde siyaset yapılacak
bir konu olmadığına inandıklarını
düşünüyorum. Yaklaşımlarımız ve
değerlendirmelerimiz farklı olabilir ama mücadele
kararlılığının ortak olduğuna inanıyorum.
Bilmemiz gereken diğer bir konuysa, bu tür
terör saldırılarının tek başına olayı
gerçekleştiren terör örgütlerinin işi olmadığı
gerçeğidir. Bu örgütlerin, bölgemizi dizayn etmek isteyen ülkelere ait
istihbarat örgütleri aracılığıyla organize edildiği ve
desteklendikleri konusunda kuşkumuz yok, hatta planlamanın da
yapıldığına inanıyoruz. Kimi devletlerin açık
açık PKK terör örgütüne silah yardımı yapması bunun en
somut örneğidir. Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde
ortaya çıkan PKK, YPG, PYD armalı elbise giymiş ABD askerleri
üzerinden de bu mesaj verilmek istendi. Türkiye'nin bölgemizde yapılmak
istenen dizayna boyun eğmesi isteniyor. Türkiye bu saldırılar
üzerinden hizaya sokulmak isteniyor. Kaosun derinleşmesine sessiz
kalmamız bekleniyor. Bakın, Avrupa Birliği Parlamentosu
binasında PKK, PYD, YPG adına sergi açılması,
bahsettiğimiz bu oyunun tek bir ülkenin işi
olmadığının da somut işaretidir. Yani küresel bir
kuşatma ve dizayn çabası var, bunu görmekte fayda var.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin,
farklı toplumsal kesimlerin taraf olduğu sorunların
yaşandığı bir ülke olduğuna inanıyoruz, burada
herhangi bir sorumuz yok. Burada asıl konu, bu sorunları nasıl
çözeceğimizdir. Toplumsal kesimlerin taraf olduğu sorunları
çözme konusunda yapılacak tek şey, ilgili toplum kesimleriyle konuşmaktır.
Konuşabildiğimiz müddetçe çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun
olmadığı açıktır. Bize düşen, terör ile sivil
siyaseti birbirinden ayırmak ve konuşmak; silahı ve şiddeti
araç hâline getiren kim olursa olsun onunla mücadele etmek ve vatandaşlarımızla
da konuşmak.
Değerli milletvekilleri, bu coğrafyada yaşayan
hiçbir toplumsal kesimin diğer toplumsal kesimlerle sorununun
olduğuna inanmıyorum. Türkün Kürtle, Kürtün Türkle, Alevinin
Sünniyle, Hristiyanın Müslümanla hiçbir sorunu yok ancak toplumsal fay
hatlarıyla oynamak isteyenler var, sorun çıkarmak isteyenler var,
toplumsal kesimlerimizin ve vatandaşlarımızın arasında
sorun oluşturmak isteyenler var. Bizim hepimizin, Mecliste grubu bulunan,
Meclis dışında olan tüm partilerin buna karşı çıkması
lazım. Engel olmalıyız; bu anlayışı, bu
yaklaşımı deşifre etmeliyiz, durdurmalıyız. Bunu
ise ancak hep birlikte yapabiliriz.
PKK terör örgütü ve türevlerine akıl ve destek
veren herkes iyi bilsin ki toplumsal bir çatışma ve ayrışma
alanı oluşturamadılar, oluşturamayacaklar, bu coğrafya
buna izin vermiyor. İnsanlığın evrensel birikiminden
beslenmiş bu coğrafyanın insanları buna izin vermiyor;
kendi değerlerine, kendi ilişkilerine, kendi kardeşliklerine
sahip çıkıyorlar. Açıkça diyelim ki: Bu kirli oyundan
vazgeçin. ve devam edelim, diyelim ki: Siz vazgeçseniz de vazgeçmeseniz de
biz hep birlikte terörle mücadele edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, hakaret ve terörü
yüceltme dili olmadığı müddetçe her şeyi
konuşabiliriz. Asıl olan meşru zemini korumaktır, terör
örgütlerinin gölgesine sığınmamaktır, Türkiyeyi tehdit
eden güçlerle iş birliği yapmamaktır,
iddialarımızı, düşüncelerimizi, fikirlerimizi, ülkülerimizi
demokratik yollarla meşruiyet içerisinde kalarak kamuoyuna
aktarmaktır. Ancak meşruiyetin dışına çıkarak,
hukuk dışına çıkarak şiddeti araç hâline getirenler
halkımızdan, milletimizden hiçbir karşılık
bulamayacaklardır. Çünkü türü ne olursa olsun, kime karşı
yapılırsa yapılsın şiddetin ve terörün
amaçladığı kaos ortamıdır, kaos ise bu ülkenin
geleceğine dinamit koymaktır. Türkiyeyi kaosa sürüklemek isteyenlere
ise hep birlikte izin vermemeliyiz, karşı çıkmalıyız.
Kısacası, terör yol değildir. Biz ortak değerlerimiz
konusunda ortak irade geliştirmezsek, bu tutumu sergilemezsek terörün
ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Küçük nüanslarla birbirimize
karşı sesimizi yükseltirsek teröre destek vermiş oluruz adı
ne olursa olsun. Hepimizin bunu iyi bildiğinden eminim ve buna uygun bir
tutum geliştirmenin doğru olduğuna
inandığınıza inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boynukara.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşimi on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylanması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok Başkan. (AK
PARTİ sıralarından Var. sesleri)
Elektronik, elektronik
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vallahi yok
Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok Sayın Başkan.
Divan üyeleri anlaşamıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım
(CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayalım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
bugün biraz daha hassas ve sağduyulu olalım. Lütfen, rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Rica ediyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sağduyu doğru hareket etmeyi gerektirir. Karar
yeter sayısı olmadığı hâlde Var. diyorsunuz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisini okutuyorum:
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın
izlediği ve Türkiyeyi savaşın cephesi ve bekası
tartışılan bir ülke konumuna taşıyan yanlış
dış politika uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan
terör olaylarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/12/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, siyasi iktidarın izlediği ve Türkiyeyi
savaşın cephesi ve bekası tartışılan bir ülke
konumuna taşıyan yanlış dış politika uygulamalarının
belirlenmesi, tırmanan terör olaylarının önlenememesinin
nedenlerinin araştırılması amacıyla 20/12/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin (11 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 20/12/2016 Salı günlü birleşimde Sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Meclisimizin gündeminde
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı var. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
sessiz olalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim de uygun
gördüğümü, piyasaların, iş âleminin beklediği bir kanun
tasarısı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanun
tasarısının komisyon aşamasında gerekli katkılarımızı
sunduk, arkadaşlarımız bu çalışmayı
yaptılar. Biz, Parlamentonun işlevinin süratli, seri,
sağlıklı bir şekilde yürümesi bakımından da bu
kanuna müspet destek vereceğimizi, müspet katkı
sunacağımızı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün muhalefete verdiği birçok imkânı kullanmadan
piyasaların beklediği bu kanunu bir an önce Meclisten çıkarmaya
hazır olduğumuzu önce parti olarak beyan etmek istiyorum. Ancak,
bununla beraber, Sayın Başkan, Türkiye çok zor günlerden geçiyor,
terör, bombalar, suikastlar, saldırılar kamuoyunda artık
olağan, sıradan, alelade işler gibi algılanmaya
başladı ve bu, Türkiye'nin hak ettiği bir manzara değil.
Tabii, bu arada 17-25 Aralık
haftasındayız. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bir gün
son bulduğunda 17-25 Aralık tarihleri Türkiyede yolsuzlukla mücadele
haftası olarak kutlanacak. O zaman da söyledik, 2013te de bunu size
söyledik -bizim iktidar partisinin sayın milletvekilleriyle bir zorumuz
yok- dedik ki: Ey Hükûmet! Kâbeden örtü de getirseniz bu asrın
yolsuzluğunu örtbas etmeniz mümkün değil. Ancak, orta yerde bu kadar
şehit varken, bu kadar ocaklara ateş düşmüşken 17-25
Aralığın yıl dönümü. diye Türkiye'nin o ağır
yarasını bugünlerde tekrar çok kaşımayı
düşünmüyoruz ama unuttuğumuzu, unutturacağımızı,
günü gelince hesap sormayacağımızı zannetmeyin. 17-25
Aralık asrın yolsuzluğuyla ilgili kimin ne kusuru varsa, kim ne
suç işlemişse er geç kanunlar önünde, mahkemeler önünde bunun
hesabını verecek.
Biraz önce konuşan iktidar partisine mensup bir
sayın milletvekili Terörle mücadele ediyoruz. dedi. Allah
aşkına herkes elini vicdanına koysun: Türkiyede terörle
mücadele mi var yoksa yapılan her terör saldırısından sonra
tıpkı şu Meclis gibi Türkiyenin her yeri taziye
çadırına mı döndü? Bu soruyu da milletvekillerinin kendine
sorması lazım. Şu anda Hükûmetin terörle mücadele yapma
imkânı da yok bence çünkü bugün Sayın Genel Başkanımız
da söyledi, istihbarat teşkilatını yerle bir ettiniz, devlette
ne ehliyet bıraktınız ne liyakat bıraktınız,
güvenlik kuvvetlerinin ne hâle geldiği çok acı verici, çok üzüntü
verici ama Rusya Büyükelçisine saldıran, hâlen görevde olan bir polis
memuru tarafından bu saldırının gerçekleşmesiyle
güvenlik kuvvetlerinin içinde bulunduğu hâl de gözler önüne serildi.
Bu şartlar altında şöyle bir teklifte
bulunmak istiyoruz çoğunluk partisine, diğer muhalefet partileri de
kabul ederse. Gelin, bugün ya da yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi biraz
önce önerisini verdiğimiz genel görüşmeyi yapsın. Sayın
milletvekilleri, buna ihtiyaç var. O kadar çok kanıksadınız ki,
o kadar çok kanıksandı ki 3 kişi ölmüş, 10 kişi
ölmüş... Ben daha dün 2 Sinoplu yavrumuzu toprağa koyup buraya
geldim. Benim içim acıyor da sizinki acımıyor mu, merak
ediyorum. İktidar partisinin yöneticilerine, grup başkan vekillerine
sesleniyorum, hatta sataşıyorum. Sayın Mehmet Muş, sana
sataşıyorum: Senin için acımıyor mu? Orta yerde bu kadar
insan can verirken, 20 yaşındaki fidanlar toprağa verilirken bak
söylüyorum: Sayın Bakan, kanununu bir günde geçireceğiz, bir günde
geçireceğiz, eyvallah. Biz üzüm yemek istiyoruz, bağcı dövmek
peşinde değiliz. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde terörü
konuşalım. Terörle Hükûmet mücadele edemiyor, o imkânlardan yoksun.
Biraz önce söylediğim gibi, bugün Genel Başkanın söylediği
gibi: Yahu hangi olayın istihbaratını önceden alıyor bu
Hükûmet? Olay olduktan sonra, ya itfaiyecilerin Arsayı kurtardık.
demesi gibi bir şey, ayıp, utan verici. Hükûmet, adı üstünde
hükmeden ama şimdi şunu söyleyince arkadaşlar kızacak: Bu
kanlardan bu Hükûmet sorumlu sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi değil. Bu akan kandan bu Hükûmet sorumlu, bundan
geri adım atamaz, buradan kaçamaz, Benim bir mesuliyetim yok. diyemez;
bir sorumluluğu var, gelecek buraya hesap verecek, millete hesap verecek,
yüce millet adına bize hesap verecek. Başsağlığı
dileyen bir Hükûmet olabilir mi, cenazelere gidip boy gösteren? Biraz önce
söyledim, bir grup böyle, bir grup böyle; ne ayıp şey, ne ayıp
şey! (CHP sıralarından alkışlar) Ve ben üzülerek
söylüyorum: Yani Allahım bu son olsun, Allahım Türkiyeye bir daha
kan, gözyaşı göstermesin. Ama, Zenginimiz bedel öder, askerimiz
fakirdendir. türküsünde olduğu gibi
Ya, hiç olmasın, hiç temenni
etmem ama ben on senedir bir tane kravat takan şehit ailesi görmedim
arkadaşlar. Günah değil mi? İçiniz incinmiyor mu? Hep bu garip
gureba, fakir fukara diye edebiyatını yaptığınız
ailelerin, insanların
Dün Sinopta defnettiğim şehidimin
köyünün yolu yok, yolu, yolu. Şehit oldu diye devlet seferber oldu da yani
zor bir hâl mezarlığa ulaştık. Hükûmetin sorumluluğu
yok mu değerli milletvekilleri? Güvenoyu verdiniz, verin elbette; kendi
partiniz. Ama, Allah var yani ibadet ediyoruz, ediyorsunuz. Sorumluluğumuz
yok mu? Yani bu Hükûmet kusurlu, Arkadaş, şunu niye böyle
yaptınız, niye bu eksik var. deme yetkisi, hakkı sizin değil
mi? Yani bu kadar şeyi seyredip, bu kadar vahim bir tabloyu seyredip ondan
sonra Biz Hükûmetiz, biz iktidarız. demek
Allah bize böyle bir iktidar
nasip etmesin. Yani, her gün kanın, gözyaşının
olacağı bir ülkede ben böyle bir iktidar milletvekilliğini içime
sindirmem.
Arkadaşlar, o seçmenler ekseriyetle de size oy
veriyor, belki gene verir ben onu bilmem; ayrı bir iş. Ama, ben sizi
vicdana davet ediyorum ve buradan bir açık çağrı yapıyorum:
Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısını bir günde de geçiririz
gerekirse. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin dünyaya bizi rezil eden,
üzülerek söylüyorum
Ve Türkiyede ilk defa böyle bir olay yaşanıyor,
bir büyükelçi bir sanat faaliyetinde öldürülüyor devletin polisi
tarafından.
Sınai Mülkiyet Kanununu, Sayın Bakan,
geçirsek ne olacak? Piyasalar çok istiyor, biliyorum, lazım ama böyle
güvenilir olmayan bir ülkede, Lübnanla özdeşen bir ülkede sanayi ayakta
kalmaz Sayın Bakan. Elbet geçirelim ama önce Türkiye Büyük Millet Meclisi
asli işini yapsın. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli işi bu
meseleye el koymaktır. Burada da olmayan ama Türkiyeyi yönetemeyen bir
Hükûmetle karşı karşıyayız. Marifet değil olay
yerine gidip açıklama yapmak. Önleyici istihbarat nerede kardeşim? Bu
MİT ne işe yarar? Nerede bu MİT? Niye bu MİT var?
Bunların hepsinin dış kaynaklı olduğu bilinmiyor mu?
MİTin görevi içerideki işler değil, dış tehditlere
yönelik bir teşkilattır; varsa bilmeyenler öğrensin. Ne iş
yapar bu MİT? Eminim, bu konuşmamdan sonra beni takibe alır,
benim fotoğrafımı çeker. Elinden geleni ardına koymasın.
Ama MİT niye bu hâlde? Ehliyet, liyakat yok; siyasal kadrolaşma var,
bir dönem bir cemaate teslimiyet var, sonra Bunlar bizi kandırdı,
bunları temizleyelim. var. Yangın yerine dönmüş, kimin eli
kimin cebinde belli değil, kim kime emir veriyor belli değil. Olan
fakir fukaranın çocuğuna oluyor. Garip gurebanın partisiyiz.
diye yola çıktığınızı unutmayın. O
çocukların ailelerine borcu var bu Meclisin.
Buradan çağırıyorum, medyaya da
sesleniyorum: Terörü görüşmeyen bir Meclis olmaz olsun diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk olarak Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal konuşacak.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle Rusya
Federasyonunun Ankara Büyükelçisi Sayın Andrey Karlova yönelik dün
gerçekleştirilen menfur terör saldırısından duyduğum
derin üzüntüyü bildiriyor ve bu alçakça suikastı şiddetle
kınıyorum. Rus halkına ve Rusya Federasyonu yetkililerine de
taziyelerimi sunuyorum.
Türkiye-Rusya ilişkilerine muhtemelen zarar
vermek amacıyla gerçekleştirilen bu melun saldırının
tabii ki Orta Doğuda yaşanan gelişmelerle ilişkili
olması ve bunları etkilemesi kaçınılmazdır. Sayın
Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyin yaptığı
taziye açıklamasında da bu iki ülkeden gelen sağduyu
mesajları, dün Dışişleri Bakanımızın
ziyareti, sonrasında karşılıklı yetkililerin
açıklamaları, bu provokasyona gelinmeyeceğine yönelik olarak
yapılmış olan açıklamalar tereddüt ve kaygıları
bir nebze hafifletmiştir. Bu sistematik cinayetler ve provokatif
amaçlı infiale yönelik olarak yapılan terör eylemleriyle ülkemiz
köşeye sıkıştırılmaya, bölgesel ve küresel planda
eli zayıflatılmaya çalışılıyor. Bunu hepimiz her
gün görüyoruz. Değişik eylemlerle de bunlar gerçekleştirilmeye
çalışılıyor. Tabii bu gelişmelere rağmen, bu
melun saldırılara rağmen, suikastlara rağmen Türkiye bu zor
günleri aşacak ve bunların da üstesinden gelecek güçtedir. Türk
milleti büyük millettir, Türkiye Cumhuriyeti devleti de büyük devlettir. Dönem
dönem bu tip saldırılar ve kuşatmalar denenmiştir ama
yıllardır bunları da püskürtmeyi bildik. İnşallah
bundan sonra da milletçe hep birlikte yolumuzdan dönmeden bu terör
saldırılarını da, arkasındaki çevrelerin
amaçlarını da engelleyecek birlikteliği göstereceğiz.
Tabii, Engin bey arada birtakım sataşmalar
yapıyor ama, hepimizin kutuplaştırıcı,
ayrıştırıcı dilden uzaklaşmamız lazım
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmasın
diyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Cenazelerde de, başka
yerde de toplumu gerecek şeylerden uzaklaşmamız lazım. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman, başta Sayın Genel
Başkanımız olmak üzere, çok hassasız; önce ülkem ve
milletim diyoruz, sonra partim sonra biz anlayışını
hâkim kılan bir yapımız var. Her zaman da yapıcı, yol
gösterici olduk; özellikle bu terör olaylarında, birtakım
çatışmalarda, toplumsal çekişmelerde her zaman yol gösterici
olduk. Burada, tabii ki ülkücü, milliyetçi hareketi buna bulaştırmak
isteyenler olabilir, bizim sembollerimizi kullananlar da olabilir. Ama esas
itibar edilecek olan burada Milliyetçi Hareket Partisinin yetkililerinin ve
Sayın Genel Başkanın yapmış olduğu
açıklamadır. Nasıl ki 15 Temmuz gecesi dik bir şekilde
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinden gerekli açıklamaları
yapmışsak, sonrasında da itidal tavsiye etmişsek, yine
bunlarla ilgili gördüğümüz aksaklıklarda da anında yetkilileri
uyardık, Bunların sorumluları bulunsun. Toplumsal
provokasyonlara yol açacak hareketlerden kaçınılsın. dedik.
Onun için, biz, o tip polemiklere girmeyi çok doğru bulmuyoruz değerli
arkadaşlar. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi, terörü,
insanımızın can ve mal güvenliğini, millî birliğimizi,
demokrasimizi ve ekonomik gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak
kabul ediyor ve terörle mücadeleyi de, hiçbir şartla ihmal edilmemesi
gereken bir millî politika olarak görüyor. Bu kapsamda, terör belasından
ülkemizi kurtarmak için her zaman kapsamlı, çok boyutlu, sonuç
alıcı politikalar uygulayalım. diyoruz. Daha, önceki gün
Sayın Genel Başkanımız yine yineledi, daha önce defalarca,
Sayın Gül Cumhurbaşkanıyken de, sonrasında da sekiz
maddelik ayrıntılı terörle topyekûn bir mücadele stratejisi
açıkladık. Her zaman liderler zirvesinde de, yapılan
çalışmalarda da bu konuda önerilerimizi sunduk değerli
arkadaşlar. Bu kapsamda, teröristi merkeze alan mücadele
anlayışı yerine terörle mücadeleyi topyekûn mücadele olarak ele
almak gerektiğini söyledik. Terörle ve teröristlerle etkin bir
şekilde mücadele edilirken de vatandaşların can ve mal
güvenliği öncelikle temin edilmeli ve zarar görmelerine fırsat
verilmemelidir. dedik. Terörle mücadele sırasında haksızla
haklıyı, suçsuzla suçluyu ayırt etmeli ve mücadeleyi hukuk
devletinin yöntemleriyle kararlı şekilde sürdürelim. dedik. Bu
kapsamda, hiçbirimizin, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin, güvenlik
birimlerimizin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin moralini zayıflatacak,
onların çalışmalarını aksatacak şekilde tutum ve
davranışlarda olmasını kabul etmemiz mümkün değil, biz
MHP olarak öncelikle bunu önemsiyoruz. Ama, bununla birlikte, yine dedik ki: Bu
kapsamlı mücadeleye paralel olarak Hükûmetin sadece Cazibe Merkezleri
Programı diye yapmış olduğu teşvik paketi
açıklamasından sonra, eylül ayı sonunda Sayın Bahçeli
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma
Programını açıkladı. Burada, bu 23 ildeki ekonomik
büyümeyi, sosyal gelişmeyi ve toplumsal uzlaşmayı artırarak
millî birlik ve bütünleşmeyi sağlamak üzere bu
açıklamamızı yaptık ve sizlere bütçe kapanış
konuşmasında da bunun bir kısmından bahsettim. Burada,
bütün vatandaşlarımızın çağdaş dünya
nimetlerinden yararlanması ve sosyal gelişmişlik düzeyi olarak
hepsini eşit düzeye, Türkiyeyi Atatürkün gösterdiği muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıkarak aynı seviyeye getirmeyi
hedeflediğimizi söyledik. Dolayısıyla, bu programları
uyguladığımız zaman, ülkemizin sahip olduğu
potansiyeli harekete geçirerek bu yörelerdeki halkımızın refah
düzeyini yükseltmek ve gelişmişlik farklarını da azaltmak
mümkün olacak; devletin şefkatli elini de ülkemizin en ücra
köşesindeki vatandaşlarımıza hissettirebileceğiz. Bu
kapsamda, bu ana programın altında sizlere 4 ana proje ilettik.
Bunlardan 1incisi, terörle mücadele programıydı ki az önce ana
hatlarını söyledim, köklü bir şekilde yeni bir strateji olarak
ele almadan, devletin kararlılığını göstermeden bunu
yapma şansımız yok; 2ncisi, kırsal kalkınma
merkezleri programıydı; 3üncüsü, katılımcı ve
kapsayıcı ekonomik büyüme; 4üncüsü de bölgesel gelişmişlik
farklarının giderilmesiydi. Bunların tamamını
uyguladığımız zaman, değerli arkadaşlar, hem
ekonomik hem sosyal olarak da bundan sonra terörün kökünü kurutacak,
sonrasında finans kaynaklarını da keserek toplumu bu sorundan
kurtaracak bir çözüm bulmuş olacağız. İnşallah
bunları dikkate alır ve bir şekliyle bu sorunun kökten çözümünü
hep birlikte gerçekleştiririz.
Öte yandan, dış politikayla ilgili birçok
gelişme, bugün önergenin de konusu olan, son günlerde
yaşadığımız tartışmalar
Halepte
yaşananları, Suriyede, Irakta yaşananları günlerdir konuşuyoruz.
Şu anda bir dramla karşı karşıyayız. Evet, bunlar
geçmişten bugüne uygulanan yanlış politikalardan
kaynaklandı. Defalarca söyledik. Ama bizim amacımız Milliyetçi
Hareket Partisi olarak şu anda üzüm yemektir, bağcıyı
dövmek değildir. Onlar zaten hatalarını biliyorlar, kendileri de
öz eleştiri yapıyorlar. Çözüm ne? Çözüm, bugün güçlü bir şekilde
Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlarını savunmak,
yapılması gerekenleri önermek, doğru
yapıldığı zaman da buna destek olmaktır. Ne dedik?
2012 yılında söylemiştik, daha ancak yapıldı
Fırat Kalkanı Harekâtı, ne yapalım. Sayın Bahçeli 2012
yılında söyledi: Kandilden Afrine kadar bütün o terör bölgesini
temizleyecek bir güvenli bölge kuralım. dedik. Yine, bu göç olayları
yaşandığı zaman ne dedik: Suriye sınırının
içerisinde çadırlar kuralım, uluslararası camia gelsin, buna
maddi manevi destek olsun. Birleşmiş Milletler gelsin, AB gelsin,
yükü beraber paylaşalım. İçeriye alırsak sorun olur.
dedik. Şimdi giriyor çıkıyor sorun oluyor evet ama çözümü bir
yerinden bulmamız lazım, zararın bir yerinden dönmemiz
lazım. Onun için böyle söylüyoruz.
Yine, aynı şekilde, şu anda
Kıbrısta tekrar başlayan müzakereler var. Biz gerçekçi ve
uygulanabilir ve devam edebilecek bir çözümün iki bölgeli, iki milletli ve iki
devletli bir ortaklık yapılanması olması gerektiğine
inanıyoruz. Böylesi bir çözüm için tek taraflı iyi niyetin bizim
tarafımızdan gösterilmesinin yeterli olmadığını
da defaatle belirttik. Hem Rum yönetiminin hem de ABnin bu konuya artık
iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım göstermesi
gerekmektedir. Partimiz, Kıbrısta başlayan müzakerelerin
Türkiye'nin kırmızı çizgilerini ne ortadan kaldıracak,
Kıbrıs Türklüğünü azınlık statüsüne indirerek Adadaki
varlığını tehlikeye atacak iki kesimlik ve siyasi eşitlik
anlayışını zayıflatacak bir düzende sürdürülmesini
asla kabul edilebilir bulmamaktadır. Kıbrısta Kıbrıs
Türkünü 1974 öncesi şartlara zorlayacak hiçbir oldubitti kabul
edilmemelidir.
Sonuç olarak Türkiye'nin jeostratejik konumuna
ekonomik açıdan da stratejik bir boyut kazandırmak için ülkemizin bu
bölgede bir küresel güç olması gerekmektedir. Bunu da ancak hep birlikte
başarabiliriz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde
ikinci olarak Bingöl Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy konuşacak.
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Tabii,
öncelikle dün bir suikasta kurban giden Rusya Federasyonunun Büyükelçisi
Andrey Karlovun durumuyla başlamak istiyorum. Hem Rusya Federasyonu
halklarına hem de Rusya Federasyonu Hükûmetine
başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
Tabii, olay normalde savaş çıkarabilecek
bir olay. Türkiye'nin siyasi tarihini, diplomatik tarihini biraz bilenler
herhâlde ilk akıllarına Abdülhamid döneminde öldürülen Rus Konsolos
ya da İkinci Dünya Savaşı sırasında öldürülen
İsrail Konsolosu, hani birtakım bu örnekler geliyor. Fakat bölgede
konjonktürel olarak oluşmuş bir ittifak durumu söz konusu. Rusya
Federasyonu, şu an için en azından bu durumu büyütmeyecek görünüyor.
Zaten hem Türkiye tarafından hem Rusya tarafından ilk verilen
mesajlar bu saldırının normalleşmeye başlayan Rusya-Türkiye
ilişkilerine yönelik bir provokasyon olarak değerlendiriyorlar, ilk
tepkiler bu yönde. Yalnız bu konuda da dikkatli olmak lazım, şu
an için böyle. Bunu şunun için söylüyoruz: Biliyorsunuz, jet krizinden
sonra, düşürülen Rus jetinden sonra Türkiye ile Rusya arasındaki
ilişkiler asimetrik bir hâl aldı. Türkiye alttan almak durumunda
kaldı, durumu toparlamak için birtakım tavizler verdi. Hem içeride
hem Suriyede birtakım tavizler vererek ilişkileri
normalleştirme yoluna gitti. İyi mi yaptı kötü mü yaptı
ayrı tartışılır bir konu da, ilişkileri bir
şekilde normalleştirdi. Fakat bir polis tarafından bir ülkenin
büyükelçisinin burada öldürülmüş olması demek dış politika
açısından şu demektir: Türkiye ile Rusya arasındaki
asimetrik ilişki derinleşecektir. Niye? Çünkü, Rusyanın
taleplerinin, isteklerinin dışındaki Türkiyenin
tasarrufları konusunda her zaman için bu durumu, bu lekeyi Rusya getirip
Türkiyenin önüne koyacaktır. Yani, Rusyanın istediği
şekilde dış politikamızı daha fazla kurgulamak
durumundayız bir ülke olarak. Aksi hâlde, Rusları biliyorsunuz yani
daha bu yaz bu Hükûmeti IŞİDe silah satmakla, destek vermekle
suçluyor, uluslararası bütün alanlarda bunun propagandasını
yapıyordu. Şimdi bir durum oldu, Hükûmetle bir
yakınlaşmaları oldu, maşallah, yandaş medyada
Kardeş Putin. şeyleri yazıyor. Arkadaşlar, gerçekten,
sadece devletin kurumları değil, basın, diplomasi her alanda o
kadar bir omurgasızlık oluşmuş durumda ki, bu, Türkiyenin
resmidir. Bütün kurumlar şu an çökmüş durumda; basınından,
bakanlığından, istihbaratından, polisine kadar gerçekten
çökmüş durumdayız; bir ülke olarak söylüyorum bunu. Şimdi, niye?
Yani şu an elimizde çok fazla veri yok, komplo teorilerine girmek
istemiyorum. Cemaat yaptı, El Kaide yaptı, o yaptı, bu
yaptı
Arkadaşlar, bir sabredelim, bekleyelim, bakalım birtakım
verilere ulaşabilecek miyiz? Şu an konuşmak komplo teorisi olur.
Türkiyede bundan çokça yapıyorlar. Zaten, medyaya bakıyoruz, kim
olduğunu bilmediğimiz bir sürü stratejist çıkmış,
sabahtan akşama kadar orada ahkâm kesiyorlar; manipülasyon
yapıyorlar, beyin yıkıyorlar, beyin dağıtıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de kendilerinin beyni
olsaydı.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Allah için de,
açık söylüyorum, Orta Doğu siyasetine, dış politikaya dair
zerre kadar da bir şey bilmiyorlar. Niye bu kadar para alıyorlar,
bunları niye bu televizyonlara çıkarıyorlar onu da hayretle
izliyoruz. Ortada şöyle bir durum var arkadaşlar: Niye bu Türkiyenin
başına geliyor? Bir konjonktürüne bakalım. Niye Rusyanın
Büyükelçisi Türkiyede Halepi unutturmayacağız! diye
bağıran bir polis memuru tarafından katlediliyor? Bu, Suriye
politikasıyla ilgili bir durum. Belli ki bu olayın kendisinin
Ankara'da bir büyükelçinin öldürülmesinin hem bölgesel hem de küresel iktidar
kavgalarıyla direkt ilişkisi var.
Mavi Marmara olayıyla birlikte -kaba bir tabir,
özür diliyorum bundan ama- Filistin için bir pazar kuruldu ve satışa
getirildi; biz bunu gördük, komisyonda da tartıştık, burada da
tartıştık. Filistinlilerden sonra sıra Halepe geldi.
Türkiye, Halepe sunduğu, Halepte savaşanlara sunduğu askerî,
diplomatik desteğini çekerek şu an -tırnak içinde söylüyorum-
insani birtakım kaygılarla onları oradan çıkarmaya
çalışıyor. Muhtemelen de Halepten çıkardıkları
militanları dönüp, getirip Fırat Kalkanı bağlamında
orada kullanacaklar; öyle görünüyor, ar etmemişler çünkü.
Arkadaşlar, bütün bu felaketlerin sebebi nedir
biliyor musunuz: Suriye'de yanlış yaptığınız
politikada ısrar etmektir. Rusya'yla bu yakınlaşmanın
sebebi nedir? Nasıl böyle canım cicim oldu? Ne oldu? Kürtler orada
statü elde edecekler değil mi? Halepi vereceğiz, Babı
alacağız. Hikâye bu mu? Bu. Ben bu Genel Kurulda şu
açıklamayı yapmıştım, aynen şu kürsüde
konuşmuştum, demiştim ki: Öyle arı gibi çiçekten
çiçeğe konamazsınız dış politikada. Bir çiçekten
kalkar diğerine gitmeye çalışırsınız, diğer
çiçek size küser, solar, sıkıntı yaşarsınız.
Görüyoruz, çok net bir şekilde bu resmi görüyoruz burada.
Şimdi, işin doğrusu, bu Hükûmetin, bu
devletin, bu Parlamentonun bu yanlıştan döneceğine dair ben
umudumu yitirmiş durumdayım. Şu an Suriye
politikasının tek bir amacı var -şimdi haberler gelmeye
başladı, Esad yani rejim değişikliği olmadan Suriye'de
bir siyasal çözüm konusunda İran, Rusya ve Türkiye anlaşmış
diye haberler geçiyor, ne kadar doğru bilmiyorum ama Reuters böyle haberler
geçmeye başladı İngilizce- Türkiye'nin Suriye politikasında
şu an tek bir belirleyen var, tek bir tane: Kürtler o iki kantonu
birleştirmesin. Aha, bu kadar. Yani, Kandilden -Sayın vekilim, az
önce söylediniz- Afrine kadar Kürtlerle bir ittifak yapıp, bir istikrar
adası oluşturup, Türkiye'de iç barışı
sağlayıp harikulade bir siyasi ortam yaratabilecekken
-kastımız 1.000 kilometreden fazla, 1.300, 1.500 kilometre- Türkiye
Cumhuriyeti devleti bu Hükûmetin yanlış politikalarıyla
kendisini 90 kilometreye sıkıştırmıştır,
Kobaniden Afrine kadar olan o bölgeye
sıkıştırmıştır. Vizyonsuzluk budur.
Kürtlerle barış yapmayacağım
O 90 kilometreye kim
girecek? Kürtleri oraya birleştirecek birleştirmeyecek, bunun için
IŞİDe, El Nusraya, hangi örgüt varsa, Kürtlerle kavgalı olan
hangi örgüt varsa ya göz yumarım ya destek veririm ya ticaret
yaparım
Bunları şu an cezaevinde olan İdris Baluken
açıklamıştı burada, IŞİD kapıları
aldıktan sonra bu Hükûmetin yaptığı ticaret var. PYDye
geçince ticaret kesiliyor. Öyle az önce hangisi söyledi, hangi
arkadaşımız söyledi? Sayın Bakan, eski Bakanımız
PYD olsa, IŞİD olsa fark etmez." diyor. Hayır, fark
ediyor. IŞİDle ticaret yapıyorsunuz bakın, PYDyle ticaret
yapmıyorsunuz mesela. Demek bir fark varmış orada. Şu an
öğreniyoruz ki Türkiye son iki üç yıl içerisinde çok inanılmaz
miktarlarda potasyum nitrat satmış Suriyeye. Mesela 2014, 2015
yılında 10 bin tonlara varan potasyum nitrat satışı
var Türkiyeden -delilli, belgeli- daha önce 2003 ve 2008 yıllarında
kısmi potasyum nitrat satılmış. Şu an çarşaf
çarşaf çıkmış bunlar. İnanılmaz miktarlarda orada
patlayıcı madde kullanmak için 13 tane de şirketin ismi var, bir
tanesi de o polemiğe girmek istemiyorum ama- çok büyük bir siyasetçinin
yakın arkadaşının şirketi, böyle tuhaf tuhaf
ilişkiler var.
Çok fazla uzatmayayım,
zamanım az kaldı arkadaşlar. İçişleri Bakanı
derhâl istifa etsin. Son iki ay içerisinde yaptıklarıyla HDPye
saldır, bir hafta içerisinde 1.000 HDPliyi götür içeri at, geçen hafta bununla
meşguldü. İki yıl önce işe alınmış cemaatle
mücadele bağlamında yeni boşalan kadrolara atamış. O
bizimle uğraşırken bizim ilçe binalarımız
yakılırken telefonlarımıza çıkmayıp bizimle
uğraşan İçişleri Bakanı -işte, bakın
güvenlik zafiyeti- gitsin, bu teröristlerle uğraşsın işte,
eğer uğraşıyorsa. Derhâl istifa etmesi lazım. Ölenin
haddi hesabı yok ama hâlâ bir kinle, hâlâ bir gururla hâlâ intikam
nidalarıyla ve son derece maço bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Hemen bitiriyorum Başkanım.
Bir parça sorumluluk diyoruz.
Bu kadarını alabilsin, Ben bu işi yapamıyorum, bu işi
bırakıyorum. diyebilsin, bu cesareti gösterebilsin.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hatip konuşmasında, benim yaptığım konuşmaya
referansla benim söylediğimle alakası olmayan şeyler söyledi.
Müsaade ederseniz bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Amacım bir polemik yaratıp cevap vermek
değil. O konuda da bu tartışmaların tarafı olmak
istemiyoruz ancak bizim söylediğimiz, hiçbir şekilde, Kürt kökenli
vatandaşlarla veya Suriyede yaşayan Kürtlerle ilgili bir şey
değil. Bizim söylediğimiz, Kandilden Afrine terör
hattının temizlenmesidir. Bizim için ister IŞİD ister
DAİŞ ister -ne derseniz deyin- PYD, PJAK, YPG, ne olduğu bizi
bağlamıyor, terör örgütlerinin hepsi terör örgütleridir. Bizim
söylediğimiz, bu insanların yaşadığı bölgenin
terörden temizlenmesidir.
Bugün, IŞİD, PKK, PYD, YPG, DSO, bir
şeyler söylüyorlar ama orada bir istikrarsızlık var. Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, gerek Suriyede gerek Irakta yaşanan
gelişmelere, hem bölgenin hem de Türkiyenin istikrarı ve
güvenliği açısından bakıyoruz. Bu bölgenin bütün terör
örgütlerinden, IŞİDden, PKKdan, her türlü uzantılarından
temizlenmesi için elimizi her türlü taşın altına koymaktan
çekinmeyeceğimizi defalarca söyledik. Yoksa, sayın
konuşmacı, biraz çarpıtarak bizim söylediklerimize baktı.
Oradaki insanların güvenliği açısından, başta Türkmen
kardeşlerimiz olmak üzere, ister Irakta ister Suriyede -ister Arap ister
Sünni ister Kürt ister Şii, fark etmiyor- bütün insanların
güvenliği ve o ülkelerin toprak bütünlüğü açısından
bakıyoruz. Bu kapsamda da Fırat Kalkanı Operasyonunun,
hedefleri sınırlı olmakla beraber önemli olduğunu
düşünüyoruz ve bu kararlılıkla bu mücadelenin devam etmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Bu adımın her iki ülkenin
bölgesindeki terör faaliyetlerinin durdurulması açısından önemli
olduğunu ve bunun için de bütün taraflarla görüşme yapmanın ve
uluslararası bir inisiyatifi harekete geçirerek, bu ülkelerin toprak
bütünlüğü sağlanarak terörden arındırılması
gerektiğini düşünüyoruz. Böylece, ülkemize oralardan yapılacak
terör faaliyetleri de en aza indirilmiş olacaktır diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim kabul
edemeyeceğimiz, grubumuza yönelik sataşmalarda bulunmuştur
Sayın Hatip, o açıdan söz istiyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Ne gibi?
BAŞKAN Müsaade edin ben sorayım o
soruyu.
Biraz açıklar mısınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
burada, bizim terör örgütlerine göz yumduğumuzdan, destek
verdiğimizden
BAŞKAN Bu bile yeter, buyurun iki dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bile yeter.
derken Başkan?
TUFAN KÖSE (Çorum) Fazla bile geldi, dört dakika
ver Sayın Başkan.
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir kere burada, önce lafı kimin
söylediğine bir bakacağız, ondan sonra onu dikkate alıp
almayacağımızın bir değerlendirmesini
yapacağız. Lafı söyleyen, PKKyla iç içe geçmiş bir parti.
Onlardan kopamayan, onların sözünden çıkamayan, teröristlerin
cenazesinden ayrılamayan bir siyasi parti, çıkmış bize
terör örgütlerine destek vermek gibi bir ithamda bulunuyor. Bunu reddediyoruz,
bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.
Bakın, Fırat Kalkanı operasyonunu
Türkiye neden yaptı? Şu an El-Babda Türkiye kime karşı
mücadele ediyor? DAİŞ terör örgütüne karşı mücadele ediyor.
Orada karşısına çıkan, PKKnın Suriyedeki kolu olan
PYDye karşı mücadele ediyor; bunlar terör örgütleridirler.
Kandilden
Kandilde kim var? PKK terör örgütü. Peki, bu Suriyenin kuzeyine
yerleşmeye çalışan kim? O da PKK terör örgütü, PKK terör
örgütünün Suriye kolu PYD terör örgütü. Bunların birbirinden bir
farkı yok. Türkiyeye saldıran teröristler, bakıyorsunuz
-polisimizi, askerimizi şehit eden- ya Kandilden çıkıyor -ya,
işte, bir hattan bahsediyorlar ya- ya o hattın içerisinden
çıkıp
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Hiçbiri oradan çıkmamıştır.
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Türkiyedeki güvenlik
birimlerine, Emniyet mensuplarımıza saldırıda bulunuyor.
Biz buna göz mü yumacağız, buna sessiz mi kalacağız? Buna
tabii ki müdahale edeceğiz. Efendim, şununla ticaret
yapıyorlarmış, bununla böyle bir şey
yapıyorlarmış
Geçenlerde başka bir istihbarat örgütü
böyle şeyler dayatmıştı, bugün birkaç önce de bu ortaya
attığı iddiaların asılsız olduğunu ve özür
diledi.
HAMZA DAĞ (İzmir) Bayatladı
artık o, bayatladı, hatta bozuldu.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bunları görmezden
gelemeyiz değerli milletvekilleri.
Şunu buradan ifade etmek durumundayız:
Türkiye bu terörle mücadeleyi sonuna kadar sürdürecektir. Türkiyeye
karşı bu terör örgütleri taşeron bir şekilde hareket
ediyorlar, birileri bir akıl veriyor bunlara.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakanlar Kurulu
kararı var mı Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bunların kökünü
kazıyacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu
terör örgütleri ve onların destekçileri yok olup gideceklerdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Slogan
at, slogan!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sayın hatip tümüyle grubumuza dönerek partimizi bir başka örgütle iç
içe biçiminde gösterdiği için
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKK terör örgütü,
bir başka örgüt değil. PKK terör örgütü. dedim.
BAŞKAN PKK terör örgütüyle
ilişiğini kesemeyen parti. dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) İç içe
geçmiş. dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani İlişiğini
kesemeyen, iç içe geçmiş parti. dedi. Böyle
olmadığınızı söylemek için, buyurun, iki dakika
AHMET YILDIRIM (Muş) Eğer siz
Sataşma yok. diyorsanız, oturayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Böyle olmadığını
söylemek için size iki dakika söz veriyorum. Dinleyip öyle tepki gösterin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyledim, PKKnın
kontrolünde dedim, bir daha söylüyorum.
6.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, dünyada
birçok uluslararası kurumdan partimizi sizin gibi niteleyen bir
uluslararası kurum ve bakış açısı gösteremezsiniz ama
Avrupadan, Amerikadan, Uluslararası Af Örgütünden
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bunları
zaten onlara güvenerek yapıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Onlar PKKya terör
örgütü diyor ama tutup da kendi parlamentolarında konferans da
verdiriyorlar.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
iktidarın ve
Türkiye'nin, iktidarın yaptığı yanlışlardan ötürü
bu ülkeyi IŞİDle iç içe gösteren bir tomar
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, hangi tomar?
Söyle ya, ortaya koy.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
bakın, raporla
karşı karşıyayız biz.
Bir de ticaretten söz ediyorsunuz. Şimdiki grup
başkan vekiliniz, dönemin Ekonomi Bakanı Sayın Elitaş, Ocak
2014ten Haziran 2015e kadar Akçakale ile Karkamış Sınır
Kapısından 7 milyon dolarlık ticaret
yaptığınızı söyledi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimlerle
yapmışlar?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bizim verimiz değil,
Sayın Elitaş TÜİK verilerini söyledi. E, üç gün önce de
-açın Hürriyet gazetesindeki yazıyı okuyun- yine bir
uluslararası araştırma kurumuna göre, Musulda çıkan
patlayıcıların üzerinde Türk şirketlerinin patentlerinin
olduğunu belgeleriyle sundu. Bunu biz mi söylüyoruz, bunu biz mi
yorumluyoruz? Bakın, yoruma mahal bırakmaksızın söylüyoruz
bunları.
Siz onları geçin. Ülkeyi, Hükûmetin
yaptığı yanlışlardan ötürü bir bütün olarak ülkeyi
terör örgütleriyle ilişkili bir ülke hâline getirdiniz ve böyle bir
algı oluşturdunuz. Ya değilse, dün polis gitmiş bir
büyükelçiyi öldürmüş
HAMZA DAĞ (İzmir) Onu siz
yapıyorsunuz ya! Gidip konuşup onu siz yapıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HAMZA DAĞ (İzmir) Sizin bu ülkenin
milletvekili olarak bunu yapmamanız lazım, yapıyorsunuz ama.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Az önce söyledim, yine
söylüyorum: İktidar hatipleri çıkmış buradan sanki bir
sivil toplum örgütüymüş gibi, sanki Kanarya Sevenler Derneğiymiş
gibi, direkt öldüren kişiyi terör örgütü mensubu ilan edip işin
içinden çıkıyor. Partimize dönük saldırılarda ne diyor?
Kabul etmiyoruz. Siz sivil toplum örgütü değilsiniz, bunları
önlemekle mükellefsiniz, önlemekle.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Hani PKKyla
ilişkinizi açıklayacaktın, ne oldu!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Siz
saldırıları önlemekle mükellefsiniz; İstihbaratın,
Emniyetin, İçişlerinin sahibisiniz. Biz kabul etmiyoruz. deyip
işin içinden çıkamazsınız, siyasi sorumluluğunuz var
bunda.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özsoy
TAMER DAĞLI (Adana) PKKyla iç içe girdiniz
mi, girmediniz mi; onu niye cevaplamadın?
LEZGİN BOTAN (Van) FETÖyle iç içe misiniz,
değil misiniz? Ne konuşuyorsunuz ya ikide bir! FETÖyle iç içesiniz,
El Nusrayla iç içesiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hadi karşılıklı
birbirinize laf atarak idare edelim Meclisi, haydi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ara ver
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özsoy
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Sayın
Başkan, sayın MHPli hatip konuşmasında kendisinin
söylediklerini çarpıttığımı ve bu çerçevede konuşmak
istediğini söyledi. Yani kendisinin dediğini çarpıtmadım,
bu konuda bir cevap vermek istiyorum, sataşma oldu.
BAŞKAN O zaman, size açıklamak için
yerinizden bir dakika söz vereceğim. Sataşma değil,
çarpıtmadığınızı beyan edeceksiniz.
Buyurun, yerinizden bir dakika söz veriyorum size.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Bingöl Milletvekili Hişyar
Özsoyun, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Vallahi, böyle bir siyasal atmosferde, gerçekten,
niyetimiz polemik değil. Sayın hatibi de temin ederim ki
dediklerinizi çarpıtmadım, sadece farklı yerlerden
bakıyoruz, bu meseleye farklı yerlerden bakıyoruz.
Dediğimiz şudur: Şimdi, siz dünya
kadar PYD, terör örgütü. deyin, bakın, siz diyorsunuz, dünya öyle
görmüyor; ortada böyle bir durum var. Ki terör örgütü dediğiniz, 2013
yılında buraya geliyordu, Salih Müslim buraya gelmişti
değil mi? Buraya davet edilmişti, görüşmeler yapılmıştı.
Sonra olmadı; biz devam etmediği için, evet, üzgünüz; keşke
olsaydı, Türkiye, Suriye sarmalı içerisinde bu kadar kötü durumlara
girmemiş olurdu gibi düşünüyoruz. Dolayısıyla, şu terör
kavramı üzerinden bu bölgedeki Kürt meselesini algılama, bunun üzerinden
politika geliştirmenin verimsiz olduğunu düşünüyoruz.
Dolayısıyla, evet terör örgütü dediğiniz PKKyle bu Hükûmet
müzakereler yürüttü, görüşmeler yürüttü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHİN TİN (Denizli) Siz terör
örgütü diyemiyorsunuz, onu söylemiyorsunuz.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Dolayısıyla barış sürecini devam ettirmekten başka bir
çıkış yolu olmadığını düşünüyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada neye istinaden sataşmadan söz alındı? Benim,
PKKnın kontrolünde olunduğunu, böyle bir sataşmada
bulunduğum ifade edildi. Buna cevap beklerdim, böyle bir cevap göremedim,
buna cevap verilmedi. Bu sataşmama bir cevap yok, bir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz neye sataşmadan
söz aldınız, neyi söylediniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İkincisi:
Bakın, devletin ilgili kurumlarının müdahalede
bulunmadığıyla ilgili bir şey söylüyor. Bakın,
Ümraniyede bir polisimiz şehit oldu. Polisimiz nerede şehit oldu?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Senin
görevin.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Genel Merkezimize
3 tane grup geldi, 1 polis gönderemediniz yahu; ayıptır ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nerede şehit
oldu polisimiz? Orada bir müdahalede bulunuyor.
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Orada şehit
olan polisimiz bir müdahalede bulunuyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Bu defa da o
polisin arkasına sığının!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu hiç görmeden,
hiç konuşmadan, hiçbir şey yapılmıyormuş gibi bir
algı oluşturmaya çalışmayı kesinlikle kabul etmiyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Azmettirensiniz,
azmettiren!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, orada
polisimiz oradaki müdahalede şehit oldu.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Evet,
azmettiriyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın
izlediği ve Türkiyeyi savaşın cephesi ve bekası tartışılan
bir ülke konumuna taşıyan yanlış dış politika
uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan terör
olaylarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Şanlıurfa Milletvekili Ahmet
Eşref Fakıbaba konuşacaktır.
Buyurun Sayın Fakıbaba. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Terör deyince tabii ki güneydoğu akla en
başta gelen bölgelerimizden birisi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Artık her
yer geliyor Sayın Vekilim, artık her yerde terör var, sade
güneydoğuda yok.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Efendim,
eğer gerçekten hepimiz demokrat olabilsek, demokrasi lafta kalmasa,
insanları sevebilsek, Kürtü, Türkü, Arapı, Lazı, Çerkezi,
Müslümanı, gayrimüslümanı sevebilsek, bunları laf etmesek, oya
çevirmek için bunları kullanmasak, inanın çok samimi olarak
söylüyorum, burası bir cennet vatan. Bu vatan hepimize de yeterlidir;
Kürtüne de, Türküne de, Arapına da, Alevisine de, Sünnisine de ama
bir bakıyoruz, ne oluyor bize? Kimler ne yapıyorlar?
Yani, şimdi, burada Kürt menşeli etnik
grubuna sahip olan arkadaşlarımız var. Kürtlere çok büyük
saygı duyuyoruz. Onlar gerçekten yiğit insanlar, çok sevdiğimiz
insanlar. Şanlıurfaya baktığınız zaman, Kürtü
var burada, bakın arkadaşlarım, Kürtü var, Türkü var,
Arapı var. Ya, bizim hiç sorunumuz yok arkadaşlar, vallahi billahi
sorunumuz yok ya. Bu sorunu kimler çıkarıyor arkadaşlar? Bu
sorunu kim yapıyor ya? Peki, maşa olarak kimleri kullanıyorlar?
Ne yapıyorlar? Bu ülkeye neler vermek istiyorlar? Yani, ben, bu
kardeşiniz, Şanlıurfada on yıl Belediye Başkanlığı
yaptım. Hiçbir zaman bir Kürtle, bir Arapla, bir Türkle hiçbir sorun
olmadı, insanlar birbirini seviyor. Ya, benim torunum, Kürt ve Türk
karışımı. Şimdi, benim bu torunuma ne diyeceksiniz
siz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Bin
tane şeyimize niye saldırıldı o zaman iki gündür?
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Ha,
şimdi, şu var: O zaman, biz gerçek Türkiyemizi sevmek
zorundayız, gerçek Türkiye için canımızı vermek
zorundayız, gerçek Türkiyenin kıymetini bilmek zorundayız. Biz
bunu yapamazsak ne yapabiliriz arkadaşlar? Türkiye Cumhuriyeti ve
Hükûmetimiz, Kürtlere hiçbir zaman karşı olmamıştır,
olmayacaktır da ama biz Kandile karşıyız çünkü Türkiyeyi
gerçekten rahatsız etmek, güneydoğuyu ve ülkeyi bölmek istedikleri
için karşıyız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yoksa, Kürt vatandaşları bizim canımız.
Bizim hiçbir zaman
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Dilleri serbest mi, eğitim hakkı var mı?
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Bakın,
Sayın Vekilim, bizim, Kürtlerle, Araplarla, başka insanlarla hiçbir
sorunumuz yok, olamaz. Onlar bizim kardeşimiz, onlar bizim canımız.
Zaten Türkiye, sadece Türklerin yaşadığı bir ülke de
olamaz, hem Kürtler yaşayacak hem Araplar yaşayacak hem Sünniler
yaşayacak hem Şiiler. Amerikada böyle değil mi arkadaşlar?
50 bin çeşit ırk var ya, bunlar kavga mı ediyorlar? 50 bin
çeşit din var, bunlar kavga mı ediyorlar? Ama bizi ettiriyorlar.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Siyaset ettiriyor, siyaset, sizin siyasetiniz.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Bakın,
ha, maşalar ettiriyor, bakın, burada çok önemli. Burada, maşa
olan insanlar, maşa olan örgütler bir defa bu Türkiyeyi
karıştırmak istiyorlar. Arkadaşlar, demokrat olarak
şunu yapmamız lazım: Terör kimden gelirse gelsin, hangi grup
olursa olsun, bunun DAEŞi, bunun PYDsi, bunun PKKsı yok; biz buna
terörist grup diyeceğiz, teröriste terörist diyeceğiz. Eğer
biz bunu diyemezsek vallahi bir yere gidemeyiz.
Tabii ki terörü önlemek Hükûmetin işidir,
görevidir ama
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) El
Nusrayı, Ahraruş Şamı da ekle.
BAŞKAN Sayın Adıyaman
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Bakın,
burada 550 tane milletvekili var; bu, hepimizin de görevidir aynı zamanda.
Terörü tek başına önleyen hiçbir hükûmet olmamıştır.
Terör hep birlikte, ortaklaşa, kardeşçe, el ele verilerek, ülkenin
menfaatleri düşünülerek önlenmiştir. Yoksa Tek başına AK
PARTİ Hükûmeti terörü önlesin... Ya, tabii, önlemeye
çalışalım ama 15 Temmuz ruhunda
Çok teşekkür ediyorum
diğer partili arkadaşlarımıza, grup başkan
vekillerine, hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Terörü önlemek için, bir
defa, 15 Temmuz ruhunu bizim kaybetmememiz lazım geldiğine
inanıyorum.
Şanlıurfadan örnekle başladım,
Şanlıurfada, samimi olarak, işsizlik var, doğru; enerji
problemi de var, bu da doğru.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiçbir şey
çözmemiş bunlar.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Evet ama yani
bir Kürt Yahu, arkadaş, beni okula almıyorlar, Beni milletvekili
yapmıyorlar., Yahu, acaba ben bakan olabilir miyim?; hiç öyle bir
problemimiz yok.
El ele verelim -Şanlıurfanın 12 tane
milletvekili var- Şanlıurfanın problemleriyle uğraşalım,
Şanlıurfanın daha iyi, nasıl insanca yaşanabilecek
bir şehir olması için, onun gayreti içerisinde olalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu an millî gelirde
sondan 2nci sırada Şanlıurfa. Ne yaptınız ya on dört
senedir?
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Ama dersek ki:
Yahu, Kürtler şöyle, Türkler böyle. Şu şöyle oluyor, bu böyle
oluyor...
Yani ben size soruyorum, İstanbulda kim
patlattı? Hadi bana cevap verin. Kimler öldü? 4 tane şehidimiz
vardı, hepsi de Kürt kardeşlerimizdi, hep beraber gittik. Kim kime
zarar veriyor? Niye veriliyor? Bunların sebeplerine derinlemesine inmeden
bunu çözmemiz mümkün değil.
Bir hekim olarak, eğer bir çocuğun veya
bir hastanın ateşi varsa Aspirin veremezsiniz, siz onun nedenlerine
ineceksiniz. Bakın, samimi olarak söylüyorum, kardeşinizim: Bizim
Şanlıurfamızdan, Şanlıurfadan bahsediyorum ben.
Kürtün, Türkün, Arapın kardeşçe yaşadığı
gerçekten bir barış şehridir. Ama bu barış
şehrini bozmak isteyenler kimdir? Bu barış şehrini kim
bozmak istiyor, hangi sebeple bozmak istiyor? Onun için, bunun sebeplerini
mutlaka ve mutlaka araştırmamız ve bulmamız gerektiğine
ben şahsen yürekten inanıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ve partimiz, Kürtlere
karşı değildir, Kandile karşıdır, bakın,
Kandile karşıdır. Bizi, ülkemizi bölmek isteyen, bizi vurmak
isteyen hangi ülke olursa olsun, bu nereden gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyeti
tabii ki ona karşı olacaktır. Gideceksiniz, efendim,
dağlarda oturacaksınız, zamanı bulduğunuz zaman,
fırsatı bulduğunuz zaman gelip Türkiye sınırı
içerisine gireceksiniz, insan öldürüp kaçıp gideceksiniz. Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi?
Ondan sonra çıkıyoruz, diyoruz ki: İşte demokrasi. Ya,
demokrasi demek, bir defa insan hayatına saygı duymak demektir.
Demokrat insan -çok özür dilerim- esasında yüksek sesle konuşmayan
kişi demektir. Bağışlayın beni yani çünkü içim
yanmış. Yani cennet bir ülke, güneydoğuyu özellikle gezmenizi
istiyorum. Kürtlerin ne kadar güzel insanlar olduğunu, ne kadar
misafirperver insanlar olduklarını, tabiatın, doğanın
orada ne kadar mükemmel olduğunu, tarımın ne kadar
gelişmiş olduğunu, Mezopotamyanın gerçekten önem
verildiğinde Kürtlerin ne kadar mutlu ve refah içerisinde
yaşayacaklarını özellikle size anlatmak istiyorum
arkadaşlar.
Onun için, bir defa samimi olmamız lazım,
550miz de samimi olacağız. Samimi ve dürüst bir şekilde -Kürt
halkı da Türk halkı da Arapı da Çerkezi de- diyeceğiz ki:
Bir ülkemiz var, bir bayrağımız var, bir vatanımız
var. Ha ondan sonra, eksikliklerimiz nelerdir? Kürtlerin, Türklerin,
Arapların bu konuda kültürel haklarında ne eksiklikler vardır?
Hep beraber çözeceğiz. Biz demiyoruz ki: AK PARTİ olarak gerçekten
on dört yıldan beri çok güzel şeyler yaptık. Vallahi
demokraside çok büyük ilerlemeler oldu. Ama eğer sıkıntılar
varsa bu, AK PARTİden değildir, bu sıkıntılar, o
maşaları kullanan o ülkelerdendir. Ülkelerin adlarını
vermeme gerek var mı, yoksa herkes biliyor mu? Vallahi herkes biliyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ver, ver, ver ya
bilelim. Ben bilmiyorum ya.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Herkes
biliyor. Bu ülkeler kimlerdir? Bu ülke halkının refah içerisinde,
Kürtlerin refah içerisinde yaşamamasını isteyen hangi ülkeler
vardır? Vallahi onu Kürtler de çok iyi biliyor. Ama maalesef birlik ve
beraberlik içerisinde davranamıyoruz.
Benim sizlerden istirhamım, hepimiz, 550miz
bir ülkemiz var; 15 Temmuz ruhunu mutlaka ve mutlaka beraber götürmemiz
lazım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya ruh mu kaldı,
15 Temmuzdan ruh mu kaldı ya? Herkesi içeri attınız ya.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Tek
başına bunu Hükûmete verdiğiniz takdirde
Tabii ki Hükûmetiz,
yöneteceğiz ama terörizm farklı bir olaydır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) O ruhu önce siz muhafaza
edeceksiniz.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) Terörle bir
hükûmetin tek başına başa çıktığı daha
yeryüzünde görülmemiştir. Onun için, el ele vereceğiz, bir
Türkiyemiz var, bir vatanımız var. Vallahi cennet bir vatanda
yaşıyoruz, bunun kıymetini bilmemiz lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Fakıbaba.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter
sayısı.
BAŞKAN -
oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
var, elektronik oylama yapalım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylanması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 443 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 2nci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günü
ile 28 Şubat 2017 Salı günleri (dâhil) arasındaki salı ve
çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine ve yukarıda belirtilen tarihler
arasındaki salı, çarşamba ve perşembe günlerindeki
birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarına devam
etmesine; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
20/12/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/12/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 2nci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 20 Aralık 2016 Salı günü
(bugün) ile 28 Şubat 2017 Salı günleri (dâhil) arasındaki
salı ve çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve yine,
yukarıda belirtilen tarihler arasındaki salı, çarşamba ve
perşembe günlerindeki birleşimlerinde saat 24.00'e kadar
çalışmalarına devam etmesi;
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
443 Sıra Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/666) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 9uncu maddeler arası |
9 |
2. BÖLÜM |
10 ila 15inci maddeler arası |
6 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
15 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Kırıkkale Milletvekilli Sayın
Ramazan Can konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimize başlarken Beşiktaşta
ve Kayseride şehit olan yiğitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı gazilerimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Grup önerimizle, 28 Şubat 2017 tarihine kadar,
salı günleri 15.00-24.00 -sözlü sorular görüşülmeyecek bu arada-
çarşamba ve perşembe günleri 14.00-24.00 saatleri arasında Genel
Kurulun çalıştırılmasını öneriyoruz.
Yine, grup önerimizle, 443 sıra
sayılı, iki bölüm hâlinde, 15 maddelik, serbest bölgelerle ilgili
kanun tasarısını gündemin 2nci sırasına alıyoruz
ve Genel Kurula bu şekilde grup önerisi olarak getirdik.
Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar hepinizi
saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk olarak Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacak.
Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği
grup önerisini konuşuyoruz. Tabii, daha önceden de birkaç defa bunu ifade
ettik -sürekli oluyor da- yine bir plansızlık,
programsızlık görüşüyoruz esasında. Yani, bir öngörü yok.
Önümüze bakmadan birtakım programlar yapılıyor, ondan sonra da
her defasında, her hafta neredeyse bunları görüşmek zorunda
kalıyoruz. Bu bir defa başlı başına bir verimsizlik.
Yani, bu Parlamentoyu daha verimli çalıştırmak lazım.
Şimdi, milletler yüz yıllık planlar
yapıyorlar, yüz yıl ötesi için programlar yapıyorlar, bir
strateji ortaya koyuyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisinin hem hükûmet etme
anlayışında hem de Parlamentoyu yönetme
anlayışında, bırakın yüz yılı, bir hafta
sonrası yok.
Şimdi, şu grup önerisiyle getirilen
öncelik yarın yeniden değiştirilmek istenecek çünkü Plan ve
Bütçe Komisyonunda bir torba kanun görüşülüyor, torba kanunu da büyük
ihtimal bu serbest bölgeler kanununun önüne alalım diye iki gün sonra
tekrar bir şey gelecek. Yani bakın, bunun için her defasında
asgari kırk dakika harcıyoruz. Yani şu Parlamento, önündeki bir
hafta -yüz yıldan vazgeçtik, üç yıldan, beş yıldan
vazgeçtik- on gün içerisinde neyi görüşeceğini bilmeyen bir
Parlamento var ve bu Parlamentoyu, bunu böyle yapan da tabii ki iktidar
partisi. Şimdi, bu verimsizliğe hakikaten bir son vermek lazım.
Şimdi, ülke aslında her konuda böyle yönetildiği için biz bu
sıkıntıları çekiyoruz bu ülkede, bunu da görmemiz
lazım.
Şimdi, önümüzde patent yasası var,
sınai mülkiyetle ilgili yasa var. Bizim bu yasaya herhangi bir rezervimiz
de yok, yasanın bir an evvel çıkmasını arzu ediyoruz, bir
defa, o konuda düşüncemizi söyleyelim ama elbette ki üzerinde
konuşulması gereken hususlar var, bunların
tartışılması lazım; bu mutlaka gerekiyor.
Şimdi, bizim Hükûmetten esas isteğimiz, beklentimiz
şu: Böyle, hakikaten, özellikle ekonomi alanında -ekonomiyi biraz ele
alacak olursak bugünkü konular açısından- önümüzde ülkenin ciddi
ölçüde ihtiyaç duyduğu bir kısım reformlar var, bir
kısım yasaların buraya getirilmesi lazım, kanun
tasarılarının, kanun tekliflerinin buraya getirilmesi
lazım. Biz Hükûmetten bunları getirmesini bekliyoruz. Yoksa bu
getirilen sınai mülkiyetle ilgili tasarıya hiçbir
itirazımız yok ancak burada bir reform yok, burada aslında
sorunu çözecek çok fazla bir şey de yok; işte, değişik
kanunlarda değişik, dağınık olan birtakım
meseleleri toparlama şeklinde bir yasa. Yani ülkenin meselelerini çözecek,
ülkenin yapısal sorunlarını çözecek tasarılarla Hükûmetin
şu Meclise gelmesi lazım. Açık çek veriyoruz, bakın,
getirin bunları destekleyelim diyoruz. Vergiyle ilgili yapmamız
gereken işler var, bu ülkede rant vergisinin çıkartılması
gerekir diyoruz; bu ülkede verimliliği artırmaya yönelik, AR-GEye
yönelik işlerin yapılması lazım diyoruz; bu ülkede kamu
harcama sisteminin disipline edilmesi lazım, rasyonelleştirilmesi
lazım diyoruz; vergi yüklerinin yeniden düzenlenmesi lazım diyoruz.
Hele hele TÜİKin son açıkladığı veriler
kapsamında bakarsak, zaten ülkenin bir sorunu, tasarruf sorunu
yokmuş. O zaman gelin, hep birlikte şu tüketimin üzerindeki vergileri
azaltalım, fakir fukaranın üzerindeki vergileri azaltalım.
Bunların yapılması gerekirken, böyle, günübirlik kanunlarla
Adalet ve Kalkınma Partisi Meclisi de bu anlamda yönetmek istiyor, bu son
derece yanlış.
Şimdi, torba
Torba getirilecek, işte,
efendim, burada Yılbaşına kadar çıkması lazım
Madem bu yılbaşına kadar çıkması lazımdı,
bugüne kadar aklınız neredeydi? Bu soruyu sormak bizim
hakkımız değil mi? Yani, bu şekilde devlet yönetimi olur
mu? Burada ta bir yıl önceden belli olan hususlar var, yılın
sonuna yapılması gereken işler, onlar yapılmıyor;
hepsini bir kenara sıkıştırıp verimsiz bir
şekilde görüşmek, efendim, işte, tehditle, dayatmayla,
şantajla böyle iş yapmak yakışmıyor bu Parlamentoya.
Bu Parlamentoyu daha verimli
çalıştırmamız lazım arkadaşlar ve gece çok geç
saatlere kadar çalışmanın da bu ülkeye bir faydası yok,
bakın, ben bunu söyleyeyim size. Niye yok? Çünkü gecenin ikisine, üçüne kadar
çalışıldığı zaman, birkaç gün de üst üste böyle
olduğu zaman insanların sinirleri geriliyor, en ufak bir şeyde
burada kargaşa çıkıyor, karmaşa çıkıyor ve bu
Parlamentoda olup biten olaylar, inanın, vatandaşı etkiliyor,
halkımızı etkiliyor. O yüzden, burada çok dikkat etmemiz
lazım, zinde kafayla, sağlıklı bir şekilde
çalışmaları yürütmemiz lazım.
Şimdi, arkadaşlar, biraz da gündemdeki
siyasi konulara ilişkin düşüncemi de paylaşmak istiyorum bu
vesileyle. Hakikaten, ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Hani, bunu hep
söylüyoruz da hele hele bu kadar zor da hiç olmamıştı herhâlde.
Tamamen bir terör kuşatması altındadır ülkemiz. Yani, bir
yandan PKK terörü, bir yandan FETÖ terörü, bir yandan IŞİDi, bir
yandan PYDsi, YPGsi, işte, Suriyede içinde bulunduğumuz durum, dün
akşam itibarıyla bir de Rusya Büyükelçisine karşı
işlenen bir suikast var -taziyelerimizi Rus halkına ve ailesine
iletmiştik- yani bütün cepheleriyle Türkiye bir kuşatma altında.
Türkiye'nin eli zayıflatılmak isteniyor, Türkiye'nin
itibarının sarsılması isteniyor, köşeye
sıkıştırılıyor. Küresel ve bölgesel düzeyde
Türkiye ciddi mevzi kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bütün
bunları görerek, hakikaten, ülkenin birlik, beraberliğe ihtiyacı
var, ülkenin daha düzgün, daha stratejik bakış açısıyla yönetilmeye
ihtiyacı var; bunları da Hükûmetten bekliyoruz.
Diğer taraftan, biz buradan
vatandaşımızı da sağduyuya davet ediyoruz,
sağduyulu olmak zorundayız. Provokatörler var, ortalıkta
geziyor, bir kısım işler yapıyorlar, vatandaşımızın
bu acısından istifade etmeye çalışıyorlar, bunlara da
hiçbir şekilde bizim tolerans tanımamamız lazım.
Sokakların karışması isteniyor, bazıları
dağda yapamadığını şehirlerde yapmak istiyorlar.
Türk milletinin, aziz milletimizin bu oyuna gelmemesi lazım. Bu konuda da
herkesin, Meclisteki siyasi partilerimizin de, aslında bütün sivil toplum
kuruluşlarımızın, bu ülkede yaşayan herkesin bu
anlamda çok sorumlu davranması gerekiyor.
Az önce ben ifade etmiştim,
başlangıçta, açılışta: Bizim, Milliyetçi Hareket
Partisinin bu parti binalarının, efendim, taşlanmasıyla,
bilmem neyle hiçbir şekilde alakası yoktur, oraya bayrak asanlar
bizim bayrağımızı asmış olsalar bile bizimle
alakası yoktur. Biz, bu konuda partililerimizi de çok dikkatli olmaya
davet ediyoruz, sürekli bunu yapıyoruz. Fakat, tabii ki, bu terörle
mücadelede başarılı olabilmek için Hükûmetin de yapması
gereken bazı işler var. Bir defa, herkesten önce Hükûmetin
yapması gereken şey, bir muhasebe yapması lazım oturup.
Şimdi, bu zor günlerde biz Eskiden şöyleydi, işte, siz ihanet
sürecinde şu hataları yaptınız, ülkenin başına
bunlar geldi; dış politikada şu yanlışları
yaptınız, bunlar oldu. filan bunları çok fazla konuşmak
istemiyoruz. Ama, bunları bizim konuşmamamız sizin de buralarda
doğru yaptığınız anlamına gelmiyor.
Dolayısıyla, aynı hatalara düşülmemesi açısından
iktidarın, kafasını iki elinin arasına alıp, oturup
bunu, nerede hata yaptığını düşünmesi, bundan sonra
nasıl davranırsa bu ülkeyi daha iyi yönetebilir, bu konularda çok
dikkatli olması lazım, bu konuların bir muhasebesini
yapması lazım. Bunların ciddi bir analizinin yapılmaya
ihtiyacı var, bu yapılmadığı sürece biz bu ülkede
sıkıntıdan kurtulamayız bakın, çünkü aynı
hataları tekrarlar. Lütfen, bunları muhalefet partilerinin
söylemesini beklemeden, yapılan hataları görün ve bu hataları
düzeltmeye çalışın, bir daha bu hatalar yapılmasın.
Şimdi, tabii, terörle mücadelenin düzgün bir
stratejiye oturması lazım; bunu az önce Mehmet Günal Bey
konuşmasında ifade etti, oralara girmeyeceğim. Ancak, biz
görüyoruz ki bütün bu olaylarda istihbarat zafiyeti var, bunu görmemiz
lazım. Yani, bizim istihbarat birimlerimizin çok daha iyi, çok daha
sağlıklı çalışması lazım. Her olay olduktan
sonra ah vah etmenin de hiç kimseye bir faydası olmuyor maalesef.
Dolayısıyla, tedbirlerin zamanında alınması
lazım, Hükûmetin de bu konuda çok dikkatli olması lazım.
Bir de birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek
davranışlardan da hepimizin kaçınması gerekiyor. Bu
kapsamda, mesela, özellikle son günlerde yine ciddi bir mesaj baskısı
altındayız. Nedir? İşte, FETÖyle devletimiz, Hükûmet
mücadele ediyor. Biz bu mücadeleyi esas itibarıyla Milliyetçi Hareket
Partisi olarak desteklediğimizi zaten çok net bir şekilde ifade
ediyoruz. Ancak bunlar, bu mücadele yapılırken mağdur
yaratmamamız lazım yani insanı, kendi insanımızı
Bakın, bu coğrafyanın, bu vatanın, bu toprağın,
bu milletin çocuklarını, annelerini ülkemize küstürürsek biz,
devletimize, milletimize küstürürsek bu yaraları sarmakta
zorlanırız.
Örneğin, bu Kars Sarıkamışta
uzman çavuşlarla ilgili bir mesele var. Buradaki uzmanlar, işte,
oradaki tugay komutanı -o, ihtilalci, darbeci bir komutanmış- bu
çocukları bir şekilde Bir PKK terör eylemi var. diye
Sarıkamışa indiriyor. Şimdi, daha sonrasında,
bunların hepsi
Tabii, darbe girişimi içerisinde olduğu
anlaşılıyor ama hiç kimse silaha dokunmuyor, hiçbir şekilde
bir şeye kalkışmadığı hâlde buradaki uzman
çavuşların hepsinin tutuklu olduğu şeklinde bize ciddi
mesajlar geliyor.
Şimdi, buna bakılması lazım yani
burada işte, Ya, ben risk almayayım, aman, kalsın., efendim,
işte Ben dokunmayayım buna, yoksa sonra beni yakarlar.
anlayışıyla hareket edilmemesi lazım. Yüzlerce insan
eğer hakikaten suçsuz yere buralarda yatıyorsa, bakın,
onların aileleri, onların çocukları, onların
nişanlıları -birçoğu da nişanlı, tabii, genç
çocuklar olduğu için- hepsi bu ülkeye, bu millete küsme gibi bir riskle
karşı karşıya; onları fazla üzmeyelim yani birlik,
beraberlik ruhunu
Yani orada neyse
Biz demiyoruz ki Bunlar, suçu olanlar
salınsın. Ancak, bir an evvel bu dosyalar açılsın,
bakılsın, mesele ne ise halledilsin. Benzer durumda olan başka
şehirdekiler salınmış. Buradaki çocuklar niye
salınmıyor, bunlar niye hâlâ tutuklu? Yani bu meseleler, bunlar küçük
gibi görülüyor, münferit meseleler gibi görülüyor ama bunlar birikiyor ve bunlar
ülkemizdeki birlik, beraberlik ruhunu zedeliyor. Ben bu konuda da yetkilileri
ikaz etmek istedim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde son olarak Samsun Milletvekili Sayın Hasan Basri Kurt
konuşacak.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz
tarafından çalışma saatlerini ve çalışma
planını içeren teklifle ilgili lehte söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Sınai Mülkiyet Kanunu
Tasarısı gündemimizin şu anda 1inci sırasında, biz
2nci sırasına Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısını
getirmek istiyoruz ve Meclis çalışma saatlerini bu hafta 24.00le
sınırlayarak bu çalışmayı yapmak hedefimiz.
Meclisimizin bugüne kadarki yoğun
çalışma takvimi ortada. İnşallah bundan sonra da bu
sınai mülkiyet kanunuyla birlikte bizler derli toplu bir sanayi mülkiyet
kanununa kavuşmuş olacağız. İnşallah bu hafta
bunu bitirip devamında da serbest bölgeler kanununu geçirmek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
aleyhinde son olarak, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurt
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
Meclisimizin çalışma saatlerini düzenliyor. Salı günleri
15.00-24.00, diğer günler 14.00-24.00 saatleri arasında
çalışalım. Tabii çalışalım, yani ülkemiz bu
hâldeyken bu Meclisin bir dakika bile tatil yapmasının doğru
olmadığını samimiyetle düşünüyorum. O nedenle, her ne
kadar aleyhinde söz aldıysam da bu çalışma konusunda aynı
Adalet ve Kalkınma Partili kardeşlerim gibi düşünüyorum. Hatta
yılbaşı tatili falan da yapmayalım. Yani, ülke kan gölüne
dönmüş; son bir hafta içinde 44ü İstanbul Dolmabahçede, 14
evladımız Kayseride şehit olmuş; uzun yıllardır
ilk defa bir diplomatik misyon başkanı ülkemizde, hem de bir polis
tarafından suikasta uğramış, tatil neyimize? Ama neyi
görüşeceğiz? Yani, gerçekten, ne için mesai yapmamız isteniyor?
Hatırlayın, Temmuz 2015te bu kürsüden
grup sözcülerimiz Gelin, şu terörü araştıralım." dedi
ama AKP ve MHP oylarıyla önergemiz, maalesef reddedildi.
Bugün sayın grup başkan vekilimiz bu
konuşmayı yapacağımı tebliğ edince ben,
bakın, 5 Haziran 2015 tarihinden günümüze toplu katliam
olaylarının bir listesini çıkarmasını istedim
arkadaşımdan 33 katliam arkadaşlar... 5 Haziran 2015, HDP
Diyarbakır mitingindeki bombalı saldırıda 5
insanımızı kaybetmişiz, 400ün üzerinde yaralı var.
Son saldırı da -toplu katliam anlamında- 17 Aralık Kayseri
saldırısı yani üç gün önce, orada da 14 asker
evladımız şehit olmuş, 56 yaralımız var. 800ün
üzerinde şehidimiz var ve bu Meclis, bu kadar yaşamsal, bu kadar
içimizi acıtan, bu kadar hepimizi gerçekten gözyaşına
boğan, bu kadar önemli olayı görüşmüyor, yok efendim, Serbest
Bölgeler Yasa Tasarısını görüşelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onu bir günde
hallederiz, bir günde hallederiz onu.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Serbest bölge
önemsiz diye söylemiyorum, tabii ki önemli. Ama, herhâlde kaybettiğimiz
çocuklarımızdan, paramparça olan polislerimizden, hangi kol hangi
gövdeye aittir ancak DNA testiyle saptayabildiğimiz o şehitlerimizden
daha önemli olmamak gerekir. Oysa bu Meclis, hani sık sık hamaset olsun
diye söylüyoruz ya, Gazi Meclis, neymiş efendim, 15 Temmuz gecesi ikinci
defa Gazi olmuş bu Meclis -olmuş hakikaten ama gerçek gazilerin,
şehitlerin sorununu görüşmüyor.
Az önce Meclis araştırması önergeleri
verildi. HDP grup önerisi: Kayseride yaşanan bombalı
saldırı
Ret. CHP grup önerisi: Dış politika ve terör
olayları
Ret. Şimdi, bu grup önerisi kabul. Neyi
yapacağız? Salı günleri saat 15.00 ile 24.00 arası
çalışalım. Hayhay çalışalım.
Şimdi, arkadaşlar, öyle bir ülkede
yaşıyoruz ki
Hepimiz, yani AKPli, MHPli, HDPli, CHPli,
dışarıdaki partiler, hepimiz bu ülkenin insanlarıyız
ya! Neyi paylaşamadığımız konusunda ben bir buçuk
yıllık vekilliğim süresince anlayamadım, gerçekten. Her gün
beş saat, altı saat burada sayın grup başkan vekilleri
birbirlerine cevap veriyorlar. İşte, az önce sevgili AKP sözcüsü
sözünü kısa kestiği için ben de televizyona yetişebildim,
böylece seçmenlerimi selamlayabiliyorum, sağ olsun, kardeşime
teşekkür ediyorum ama sadra şifa bir şeyi konuşamıyoruz
arkadaşlar, kabul edelim. Bakın, bu millet 550 vekil gönderiyor
buraya ve bizim konuştuğumuz konular ülkenin gerçek sorunuyla ilgili
değil.
Şimdi, tabii, ben muhalefet milletvekiliyim ve
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetimini hiçbir şekilde doğru
bulmuyorum; eyvallah, bunu söyleyebilirim. Sayın grup başkan vekili
de kalkıp cevap verebilir, bunu da anlıyorum ama sevgili
arkadaşlar, gerçekten söylüyorum, ülkemiz kanıyor, bu ülke
kanıyor arkadaşlar. 33 bombalı saldırıda binin
üzerinde yurttaşını kaybetmiş bir ülkenin Meclisi
nasıl olur da bu terörün nedenlerini ve çözüm önerilerini konuşmak
için sabahlara kadar mesai yapmaz? Bunu anlamak mümkün değil. Ve her
akşam, televizyon ekranının karşısında, size
samimi söylüyorum, o televizyona kaldırıp bir şeyleri
fırlatmamak için kendimi zor tutuyorum. Televizyonlara çıkarılan
birtakım kadrolu akademisyenler ve kadrolu gazeteciler
Sevgili AKPli kardeşlerim,
insafınıza sığınarak sormak istiyorum: Hanginiz bu
ülkeyi benden daha çok sevdiğini ve bu ülke için benden daha çok emek
harcadığını söyleme hakkına sahip? Kim Allahın
benden daha sevgili kulu olduğunu söyleme hakkına sahip? Ama,
televizyonlara bakıyoruz, neredeyse her gün Cumhuriyet Halk Partisini de
şeytanlaştırmak için, ötekileştirmek için elinden geleni
yapan birtakım adamlar durmadan konuşuyorlar.
Bakın, sevgili arkadaşlar, belki
seversiniz diye Malcolm Xin bir lafını söyleyeyim: Eğer dikkat
etmezseniz medya mazlumlardan nefret etmenize ama zalimleri sevmenize neden
olabilir." diyor. İnanın, neden olabilir. Yani, yalanla bir yere
varmak mümkün değildir. Bir laf daha söyleyeyim size, bu da Victor
Hugodan, diyor ki: Yalan zekâ işidir, dürüstlük içinse cesaret yeter.
Eğer zekânız yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretinizi kullanıp
bari dürüst olmayı deneyin, bu daha ucuzdur.
Sevgili arkadaşlar, bakın, az önce burada
benim de sevgili meslektaşım, doktor kardeşim dedi ki: Demokrat
olabilsek
Fakıbabadan bahsediyorum. Aynı dönemde başhekimlik
yaptık, ben Konyada, o Urfada. Aynı ülke için, bu ülke için ikimiz
de sabahlara kadar hastanelerimizde insanlara sağlık hizmeti verilsin
diye uğraştık. Peki, demokrat olalım. Nasıl demokrat
olacağız arkadaşlar? Bir önerge getirmişsiniz -şimdi
Meclis Anayasa Komisyonunda salon kavgası yapılıyor- bir an önce
geçirmeye çalışıyorsunuz. Neyi getiriyorsunuz bu önergeyle? Bu Meclisi
yok ediyorsunuz arkadaşlar. İnanın, bu Meclis hiçbir işe
yaramayacak bir heyet durumuna getiriliyor bu önergeyle. Bu önergeyle, bu
Meclisin denetleme yetkisi elinden alınıyor. Bu önergeyle, bu
Meclisin kanun yapma yetkisi neredeyse elinden alınıyor. Bir
Cumhurbaşkanı tanımı yapmışsınız bu
önergede, Cumhurbaşkanı, bu önerge kabul edildikten hemen sonra,
altı ay içinde kararnamelerle devleti yeniden dizayn edecek ve bu önerge
kabul edildiği günün ertesi, gelecek, partinize genel başkan olacak.
Sonra, biz seçime gideceğiz -o 3 Kasıma randevu veriyorsunuz ya-
Sayın Cumhurbaşkanınız yani şimdiki
Cumhurbaşkanı, yani 2014 yılının 10 Ağustosunda
seçilen, bugünkü Anayasaya göre tarafsız olması gereken o
Cumhurbaşkanı, bir ceketini giyecek, Cumhurbaşkanı olarak
Cumhurbaşkanlığı propagandası yapacak, öbür ceketi
giyecek, AKP Genel Başkanı olarak seçim propagandası yapacak;
bunun için örtülü ödenek emrinde olacak, Cumhurbaşkanlığı
tahsisatı emrinde olacak, AKPye Hazine yardımı emrinde olacak
ve sonra siz diyeceksiniz ki: Demokratik bir secim yaptık, yüzde şu
kadar oyla Cumhurbaşkanı seçtik. Eğer bu içinize siniyorsa,
doğru bir şey değil arkadaşlar. Bu önergeyi geri çekin.
Bakın, samimi söylüyorum AKPli dostlar, ben doktorum, bunu doktor olarak
okudum, tüylerim diken diken oldu. İçinizde hukukçu olup elini
vicdanına koyarak şu önergeyi okuduktan sonra eğer Bununla, bu
ülkede demokrasi yaşayacak. diyen varsa
Bana belki Allah ömür vermez ama
hepiniz çok genç insanlarsınız, benim kızım, oğlum
yaşında insanlarsınız, yaşayıp göreceksiniz, bu
ülkeye büyük kötülük ediyorsunuz. İnanın, şu önergenizden
demokrasi çıkmaz. Bununla ancak demokrasiyi katledip bir dikta yönetimi
kurarsınız. Ama, bakın, tekrar söylüyorum: Ne Recep Tayyip
Erdoğan ne diğer cumhurbaşkanlarımız ne diğer
başbakanlar, kimse vatan haini değil, böyle bir şey söylemiyorum
ama ne olursa olsun, kontrolsüz güç her zaman zararlıdır
arkadaşlar. Bunu yapmayın. Hiçbir denetimi olmayan güç olmaz. 400
milletvekiliyle -neymiş efendim- sorgulama hakkı getirmişsiniz.
Bununla ancak sizin gibi her gördüğü şekerin peşinde
koşanları belki kandırırsınız ama dünyayı
kandırmanız mümkün değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bozkurt.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, (2/81) esas numaralı 5233 Sayılı
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun ve 3713 Sayılı
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/73)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/81) esas numaralı Kanun Teklifinin İç
Tüzük'ün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, dün akşam saatlerinde
uğradığı alçakça bir saldırı sonucu
yaşamını yitiren Rusyanın Türkiye Büyükelçisi Sayın
Andrey Karlova Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına, ailesine ve
tüm Rusya halkına başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, burada gerçekten çok
yasa tartıştık geçtiğimiz dönem, şimdi de
tartışıyoruz. Bu yasa teklifi de önemli. Eğer gerekçesine
bakarsanız bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. O ihtiyaç da şu:
Türkiye'nin kara sınırları dışında operasyonlar
var -bana göre doğru değil ama- oradan Türkiye'ye gelen roketatarlar
var ve ölümler var. O ölümlerin mağdurları, yaralıları maalesef,
şu anda 3713 sayılı Yasadaki hükümlerden ve 5233
sayılı Yasa hükümlerinden faydalanmıyorlar. Önerdiğim
düzenlemeyle aynen bu yasalardaki imkânlardan bu mağdurların da
yararlanmasını öneriyorum. Ama boşuna önerdiğimin de
farkındayım. Burası Parlamento, muhalefetin görüşlerine
açık olması lazım. Geçtiğimiz dönem yaklaşık 40a
yakın yasayı burada tartışmaya açtım ama bir tanesine
bile evet demediniz. Ama bu dönemde özellikle Suriyedeki, Iraktaki bu
operasyonlardan sonra bu önerinin gündeme alınmasını temenni
ediyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğunluğunun umurunda
olmadığını da biliyorum çünkü muhalefetin gündemi hiçbir
zaman sizin gündeminiz olmadı. Oysa demokrasi muhalefetten gelecek bu
önerilere de çoğunluk partisinin açık olmasıyla ancak
güçlenebilir ve gelişebilir. Böyle bir gündeminiz yok.
Gündeminiz ne değerli arkadaşlar?
Türkiye'nin gündemi terör, Türkiye'nin gündemi başkanlık. Ne yapmaya
çalıştınız değerli arkadaşlar son on dört
yılda ve özellikle son altı yedi yılda ne yapmaya çalıştınız?
Türkiye'nin huzur ve güvenliğini hep bir sonraki adımı hedef
göstererek korumaya çalışacağınızı ifade ettiniz.
Ne demek istiyorum? Mesela 2010daki referandum. Ne söylediniz o zaman?
Eğer bu referandum geçerse Türkiye huzura ve demokrasiye kavuşacak."
dediniz. Geçti. Ne oldu peki? Türkiye huzura ve demokrasiye mi kavuştu?
Hayır. Aslında Türkiye bir kaosa ve karmaşanın içerisine
düştü, HSYKnın yapısı değişti ve şimdiki
Anayasa değişikliğiyle o zaman Demokrasi ve huzur gelecek.
dediğiniz Anayasayı değiştiriyorsunuz. Ne oldu? Yakın
örnek vereyim: 7 Haziranda burada milletvekilleri demedi mi? Türkiye kaosu
seçti. 1 Kasıma 20 Temmuzda Suruçta, 21 Temmuzda Ceylânpınarda,
10 Ekimde garda ve diğer saldırılarla, istikrarı bozan
saldırılarla gitmedik mi, terörist saldırılarla gitmedik
mi? Ne oldu? 1 Kasımda istikrar mı geldi? Aksine, istikrar gelmedi,
daha da kaos geldi, hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin içine kaos geldi,
Başbakan değişti, kurultay yapmak zorunda kaldınız ve
bugünlere geldiniz. Bugün ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: Eğer
başkanlık geçmezse Türkiye kurtulamaz. Niye bu başkanlık
lazım ya da bu diktatörlük lazım ya da bu krallık lazım?
Kendimiz için istemiyoruz; Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, Orta
Doğu coğrafyası, dünyanın geldiği durum bu
Parlamentoyla idare edilemiyor. Daha hızlı karar alınması
lazım, tek seçici olması lazım, tek adam olması lazım
ki biz içeride ve dışarıda kendi yarattığımız
düşmanlarla mücadele edebilelim. Şimdi de 1 Kasımdan çıkan
sonuçlara riayet etmiyorsunuz ve başkanlığı Türkiyede
huzur ve demokrasinin güvencesi olarak gösteriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, hepimiz
milletvekiliyiz, bu sıralardan geçeceğiz ve bir daha belki
olmayacağız ama bu Parlamentonun bıraktığı miras,
bu Parlamentonun bırakacağı bu yük, özellikle şiddet ve
çatışma konusunda, terör konusunda bırakacağı yük
bizim çocuklarımıza miras kalacak, hepimize soracaklar. Kusura
bakmayın, ben kendi tarihimi burada yazıyorum, kendi tarihimi bu
kürsüde yazıyorum. Tutanaklara baktığım zaman, ben ne
söylemişim ve sizler bana ne laf söylemişsiniz, hepsi tutanaklarda
var. Benim torunlarım da bakacak, benim partililer de bakacak ama
aynı zamanda sizlere de
bakacak. O yüzden, bu tutanaklar çok
önemli.
Eğer gerçekten vicdan sahibiysek, gerçekten aklımızla
hareket etmek istiyorsak, duygularımızı bir tarafa
bırakarak, siyasi tercihlerimizi bırakarak Türkiyeyi bu kaos
ortamından, bu çatışma ortamından çıkarmak
zorundayız. Onun da yeri bu Parlamentodur ve bizi dinlemenizdir. Bir kez
olsun, doğru söyleyebilme ihtimalimizden hareket edin, bir kez olsun. Hadi
bu yasayı bıraktım yahu. Yani herhâlde kötü bir yasa
getirmemişim, şimdi bir el kaldırın, evet deyin, bizi
şaşırtın, ne olacak? Bir kere olsun bizi bir
şaşırtın ya, el kaldırın. Komisyona
gideceğiz zaten. Bakın, muhalefetten gelen bir öneriye de değer
verdik. deyin. Dünyanın sonu
olmaz ama demokrasi gelişebilir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Bir milletvekili adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, Sayın Sezgin Beye teşekkür
etmek lazım çünkü bu kanun
Terörden zarar gören
vatandaşlarımıza 5233 sayılı Yasa uyarınca
tazminat veriliyor ancak Suriyeden ülkemize gelen, gerek bombalardan gerek
uzun namlulu silahlardan dolayı yaralanan ve can ve mal güvenliği
tehdit altında olan, malı zarar gören vatandaşlarımıza
devlet bir tazminat ödemiyor. Burada, 5233 sayılı Yasa diyor ki:
Kişinin kendi kusuru olmaksızın terörden dolayı eğer
zarar görüyorsa burada devletin sosyal risk ilkesi uyarınca ve sosyal
adalet uyarınca, sosyal devlet uyarınca ödenmesi gerekir. Bu,
aynı zamanda Anayasamızın 5inci maddesi ve 17nci maddesiyle
uyumlu olan bir değişikliktir, bu sebepten dolayı destek
vermenizi istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ben bundan iki gün
öncesi, Düzce ilimizin Hecinler köyünde kar altında, köyünü koruyan
vatandaşlarımızla birlikte sabaha kadar bir nöbet tuttum. Düzce
ilimizin ve ilçelerimizin katı çöp atıklarının hepsi
Düzceye bağlı Hecinler köyünün ortasına -yani
Şimdi, insanlar yazın ve ilkbaharda Melen
Çayının yanında piknik yapamadığı gibi, çok
sıcak havalarda Melen Çayına da girilmesi yasak. Niçin yasak?
İSKİ diyor ki: Ben bu Melen Çayının suyunu içme suyu
olarak İstanbula taşıyorum, burada Melen Çayı
kirlenmesin. Ancak, Düzce Belediyesinin o pis atıklarının Melen
Çayına sızması nedeniyle zehirli sular Melen Çayına
dökülüyor ve Melen Çayı nedeniyle de hakikaten, hem o bölgede tarımla
uğraşan vatandaşımızın
sağlığı, sıhhati etkilenmiş oluyor hem de zehirli
su İstanbullulara içiriliyor ve İstanbulluların
sağlığı tehdit ediliyor, oynanıyor.
Daha önceden, köylü yani Melende oturan
vatandaşlarımız bunun ÇED raporunun hukuka, Anayasaya,
uluslararası sözleşmelere, Çevre Kanununa aykırı
olduğundan bahisle dava açtı, davası idare mahkemesinde kabul
edildi. İdare yani Düzce Belediyesi bunu Danıştaya
taşıdı, Danıştay tarafından ÇED raporu iptal
edildi, Burada çöplerin dökülmemesi gerekir, aksi takdirde buradaki
insanların yaşam hakkı, sağlığı tehdit
altında olmuş olur. Bu, yasaya uygun değildir. denildi ve o
dönem bu karar kesinleşti, şikâyetler yapıldı, mühürlendi,
çöpler dökülmedi, dokuz aydan beri çöpler dökülmüyor. Ancak, ne hikmet olduysa,
dokuz gündür, tekrar, yeniden yeni bir ÇED raporu aldılar. ÇED raporunu
daha önce dere yatağından alırken şimdi
Sayın Bakan destek veriyor, benimle aynı
fikirde ama Belediye Başkanına da kimsenin gücü yetmiyor. Sayın
Cumhurbaşkanı ne demişti? Herkes bulunduğu yerde köyünü
korusun. Peki arkadaş, o zaman Hecinler de köyünü koruyor orada.
Düzce Valisine sesleniyorum: Vatandaşla
Emniyeti, Jandarmayı karşı karşıya getirmeyin. Burada
Belediye Başkanı hoyratça, keyfince davranıyor, hukuk
dışı davranıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Belediye
Başkanının 4 başkan yardımcısı var; 4ünün
3ü akrabası, 1i akrabası değil.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum değerli
Başkanım.
18 daire başkanı var, bütçesi en fazla,
yüksek olanları yine kendi akrabaları. Yani, bırakın Adalet
ve Kalkınma Partisi üyeleri
Arkadaş, liyakat esası halt
edilmiş ve orada silindir gibi üzerinden geçmiş.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (Devamla) Kendi ahbabını,
eşini, dostunu orada kayırmış durumda.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aday ol oradan, aday
ol.
BAŞKAN Sayın Tanal, sözünüzün süresi
bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum, özür dilerim,
Osman Bey bir şey söyledi.
BAŞKAN Tamam, sizin de süreniz bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Buyurun Osman Bey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Osman Bey
teşekkür ediyor size.
BAŞKAN Sonra yan yana birlikte
konuşursunuz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki.
Yani, benim şahsi bir şeyim yok
Değerli Başkanım, ben halkın sorunlarını dile
getiriyorum.
BAŞKAN Biliyorum da yani Osman Bey laf
attıysa yanında sohbet edebilirsiniz, kürsüden değil çünkü
süreniz bitti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mahmut Bey, bir de Cumhuriyet
Halk Partisi Düzce için de var, onu da
MAHMUT TANAL (Devamla) Efendim, yani, belki,
Osmanın bir sorunu var, Cumhuriyet Halk Partisi varsa onun sorununu da
halleder, onun için ben söyledim Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada, arkada
görüşün.
BAŞKAN Tamam, birlikte konuşursunuz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Anladım.
BAŞKAN - İşte, ben de Birlikte
konuşun. diyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben Osman Beyle aynı
dengede değilim, onun için söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, süreniz bitti,
burada herkes eşittir, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) CHP varsa Düzce için de var.
MAHMUT TANAL (Devamla) Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına
geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Antalya Milletvekili Mehmet Günal
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir
üyelik için Bursa Milletvekili Lale Karabıyık aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşimine kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.14
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Sınai Mülkiyet
Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sınai Mülkiyet Kanunu
Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı 341) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 341 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı, İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan
konuşacak.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 341 sıra sayılı
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısının geneli üzerine,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Genele geçmeden önce özellikle şunu ifade etmek
istiyorum: Bu konuda ekonomiyle ilgili sivil toplum örgütleri bizleri ziyaret
etti, bu tasarının çıkarılmasına yönelik birtakım
girişimlerde bulundular. Haddizatında, muhalefet, bu konuya, bu kanun
tasarısı Komisyonda da görüşülürken çok olumlu
yaklaştı ama Hükûmet kararında ısrar etti, hiçbir
değişikliğe gitmemeye çalıştı genel
anlamıyla bazı şeylerde anlaşma olmasına rağmen,
dolayısıyla birtakım düzenlemelerde Hükûmet değişiklik
istemedi. Hatta, bu tasarının Komisyonda görüşülmesi
esnasında iktidar burada yoklamayla ilgili eksiği olduğu için
Komisyonu tatil etmek zorunda kaldı, biz şunu ifade ettik: Samimi
söylüyoruz, ciddi olarak söylüyoruz, siz gidin, biz eksiği
tamamlayalım, bu bir an önce Komisyondan çıksın. Sayın
Bakana da, Sayın Komisyon Başkanına da bunu söylediğimi dün
gibi hatırlıyorum. Yani bu hakikaten bu kadar acil bir ihtiyaç
olmuş olsaydı şimdiye çoktan gelirdi, böyle bir durum da ortaya
çıktı.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakan yeni geldi, bir daha söyleyin.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Sayın
Bakanım, hoş geldin.
Şimdi, Sayın Bakanım, bize gelen
ekonomiyle ilgili sivil toplum örgütleri bize şunu söylediler: Ya, bunun
bir şeyi çözeceği yok, kanun hükmünde kararnameleri
birleştiriyoruz, araya derde deva olacak birtakım şeyleri de
koyuyoruz. Siz üzerinize alınmayın, siz
olmadığınız için rahat söylüyorum. Şimdi, bu, bir
şeye, bu kadar derde deva olmayacak ama ya, bunu koyalım,
çıkaralım da şu ortamda iş adamlarına da bir moral
olsun. dediler. Hakikaten ben de olsun dedim yani biz buna engel
olmayacağız, zaten orada da dedik destekleyeceğiz diye. Ama,
üzerinde durduğumuz bazı hususlar vardı, onların da ne
olmasını istedik? Görüşülmesini istemiştik fakat
onları şey yapmadı.
Yalnız, bu sivil toplum örgütlerinin
liderlerine ve bize gönderdikleri temsilcilere ben şunu söyledim:
Komisyonda bu tasarı görüşülürken siz bize bazı isteklerinizi
gönderdiniz, taleplerinizi gönderdiniz, biz de bunu orada önergelerle dile
getirdik, konuştuk. Bu AKP sizin dediğiniz hiçbir şeyi
yapmadı, hakikaten yapmadı. Onların önergelerini biz getirdik, hatta
bizi böyle yabancı sermaye taraftarı olmakla falan da suçlayanlar
vardı. Sayın Bakan öyleydi o zaman. Ama, olmadı yani hakikaten
bu adamlar, sivil toplum örgütlerinin liderleri -isim de vermek istemiyorum,
vermekte de beis yok aslında ama- bir şeyler olsun istiyor yani bir
moral bulmak istiyor. Siz Sanayi Bakanısınız, ben eminim bunu
birlikte, hep beraber başaracağız, buna da ihtiyacımız
var ama gerçekten iş olsun kabilinden mevzuatı
hazırlayacağız
Bürokrat arkadaşlar da o kurumun
başında; bir şey yapmayı istiyorlar, derli toplu bir
şey olsun istiyorlar, kanun hükmünde kararnamelerle geçmiş bir
şeyi de arzu etmiyorlar.
Ben, burada öncelikle biraz sanayi üzerinde durmak
istiyorum, bir genel değerlendirme yapmak istiyorum. Tespitlerimde
eksiğim varsa, yanlışım varsa özür de dileriz ama bazı
tespitleri de yapmak lazım. Bir kere, sanayide kronikleşen sorunlar
olduğu yerde duruyor. Artan jeopolitik riskler var, kaybedilen ihracat
pazarları var. Kur dalgalanmaları madenden enerjiye, tekstilden
inşaata, gıdadan demir çeliğe imalat sanayisinin otomotiv
dışındaki tüm sektörlerinde üretimi, ihracatı ve
ithalatı geriletiyor aynı zamanda. Esasen, Türkiyede uygulanan
ekonomi politikaları neticesinde imalat sanayisi geri plana
atılırken rant odaklı inşaat, emlak sektörü,
perakendecilik, hizmet sektörü özendirilmiş.
Şimdi burada bir şeyi ifade etmek
istiyorum Sayın Bakanım: Siz bakanlar olarak yürüyün, şuradan
yandan da TOKİ Başkanı yürüsün; bütün iş adamları ile
vatandaş onun peşine gider, sizin peşinizden gitmez çünkü
sanayiden aldığınız kesim, sanayinin kaybettiği millî
gelir içindeki pay nereye gitti? İnşaata gitti, konuta gitti.
Dolayısıyla, insanlar orada neyi görüyorlar? Orada bir gelecek
görüyorlar. Burada gelecek görseler buraya gelirlerdi, Kabinenin arkasında
dolanırlardı. Bakıyorum ben, oraya daha çok ilgi var; gazetelere
de bakıyorum, aynı şekilde.
İmalat sanayisi istihdamı geriliyor.
2015te imalat sanayisinin üretimi, ihracatı, ithalatı azaldı,
kapasite kullanım oranı yüzde 75 civarında. İmalat sanayi
istihdamı da geriliyor. Türk sanayisindeki temel sektörlerin önemli bir
bölümü yüksek oranda ithal ara malı ve yatırım malına
bağımlı hâle geldi. Bu durum, ihracatın da ülkemize
bıraktığı katma değeri düşürüyor.
Nitekim, ihracatın millî gelire
katkısı iki yıldır negatif. Şurada bir dahilde işleme
rejimi var: Ben Dış Ticarette Müsteşar
Yardımcılığı yaptım, beyefendi de Bakanlık
yaptı; biz bu işin içinden çıkamıyoruz. Sizin sanayiyi
batıran burası. Ben Dış Ticarette Müsteşar
Yardımcılığı yapmama rağmen
Yani yasa
dışı değil, açık bir bilgi ama elde edemiyoruz. Gümrük
ve Ticaret Bakanlığında bu, Sayıştay raporlarına
girmiş, çok önemli bir kısmı takip edilemiyor. Siz üzerinde
durun lütfen, imalat sanayisini çok büyük sıkıntılara gark eden
bir hâl var orada. Bunu bir inceleyelim. araştırma önergesi verdim.
Sayın Grup Başkan Vekilim, bu konuyu siz
de biliyorsunuz, hakikaten burayı mahveden bir kesim. Buna bir bakmak
lazım, incelemek lazım. Neden ortaya çıkarmıyorlar, onu da
bilmiyorum.
Türk sanayisinin ithalata
bağımlılığı giderek artmış, 2015
yılında imalat sanayi toplam ithalatın yüzde 80ini geçmiş.
Diğer bir bakış açısıyla, kabaca bir hesapla, imalat
sanayisinde 100 birimlik üretim yapabilmek için 80 dolarlık ithalat
yapıyorsunuz. Bunu iktidara yakın STKların başkanları
söylüyor, sadece biz de söylemiyoruz. Türkiye için sürdürülebilir olmayan bu
tablo, sanayide ihtiyacımız olan üretim yapısına
erişmemiz için büyük bir engel.
Sanayicimizin borçlarının toplam
varlıkları içindeki payı -burası önemli- 2002
yılında yüzde 52-53tü, 2014te yüzde 57ydi, 2015i de geçtik,
şimdi yüzde 60,1e yükselmiş. Şimdi, bu, felaket bir şey,
giderek de kötüleşiyor. Bilançolarda biriken kur riski reel kesim için
belirsizliği artırıyor, dış şoklara açık
hâle getiriyor.
Bakın, Denizlili bir sanayici -arkadaşlar
da tanır, Denizli milletvekilleri, isim vermeyeyim- Bankadan kredi
alamıyorum, tıkandığım da yok ama bir ihtiyaç var, bir
üretim yapıp satacağım; vermiyor, gittim banka müdürüne Ya
kardeşim, ben otuz senedir bu bankanın, bu şubesiyle
çalışırım. Ben hiç bu şubeye gelmedim, ya muhasebe
müdürüm ya finans müdürüm gelir muhatap olur burada. Ya siz beni
getiriyorsunuz, sizi görmekten mutluluk duyuyorum ama ne hâle geldiğimizi
de bir görün. dedim. diyor. Söylediğimde öyle abartı falan yok.
Yani bu yeteri kadar açık, birtakım gayretleriniz var ama problemi
çözmüyor.
Son yıllarda sanayici hem faizden hem de kur
artışından kaynaklanan zararlarını kapatabilmek için
uğraşmış. Finansal kesim dışındaki
firmaların varlıkları ile yükümlülükleri farkı yani net
döviz pozisyonu açığı, 2002 yılında 6,5 milyar dolar,
2016 yılı Mayıs ayı itibarıyla 195,9 milyar dolar.
Artan döviz kuru firma bilançolarını olumsuz etkilemiş durumda.
İthal girdideki kurdan kaynaklanan fiyat artışları ürün
maliyetlerini artırıp içeride de fiyatları artırma
baskısı yaratırken dış pazarda bu fiyatlarla rekabet
güçleşiyor. Sanayi istihdamı, millî gelirin yüzde 4 büyüme
gösterdiği 2015te 42 bin kişi gerilemiş. Yine, Temmuz 2016
itibarıyla, bir önceki yılın aynı ayına göre sanayi
istihdamı 82 bin kişi azalmış. Sanayi Üretim Endeksi 2015
yılı ortalamasına bakıldığında, sanayi
üretiminde yıllık 3,2 gibi sınırlı bir artış
var. Türkiye ekonomisinde son dönemde imalat sanayisi ağırlıklı
olmak üzere, sanayinin payındaki düşüş dikkat çekiyor.
İmalat sanayisinin yurt içi hasıla içinde yüzde 20lerde olan
payı, 2009da yüzde 15,2ye gerilemiş; bu, bugünlerde de yüzde 15ler
civarında yani değişen bir şey yok. Sanayi
Bakanlığı 2011-2014te Türkiye Sanayi Strateji Belgesi
hazırlamış orta ve yüksek teknolojili sektörler demiş,
Bunun üretimini, ihracattaki payını artıracağız.
demiş; akabinde, 2015-2018 Sanayi Strateji Belgesi de benzer ancak ne
yazık ki bu hedeflerin aksine, yüksek teknolojili ve yüksek katma
değerli ürün üretiminde ilerleme yok; bilakis, gerileme olmuş.
İhracatta da 2002ye göre -AKP çok seviyor- gerileme, üretimde de benzer
şeyler var. Şimdi, bunu bir tarafa koyalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, Dünya Rekabet Gücü Endeksinde 2016 yılında
55inci sıraya gerilemiş; inovasyonda ise 2016da 65inci sıraya
gelmiş, 2014te 56ncı sıradaydık; teknolojik yeterlilik
açısından 60ıncı sıradayız. Buraya
bakıldığında, dünyada, gerçekten, rekabet gücü
bakımından ciddi bir gerileme içerisindeyiz. Bütün bunlar
aslında, bilim, teknoloji ve sanayide rekabet gücü kazanmak için yeni bir
politik ekonomi için stratejik bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu
ortaya koyuyor.
Şimdi, sanayi toplumunun yakıtı
paraydı; bilgi toplumunda yakıt, güç ile bilgi. Dünya artık emek
yoğun, malzeme yoğun, enerji yoğun değil bilgi yoğun.
AR-GE, patent, yüksek teknoloji sektörlerine ilişkin göstergeler bilgiye
dayalı üretimin, rekabetin hedeflenen düzeyde
olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca, imalatta sanayi
katma değeri başına enerji tüketimi olarak tanımlanan
imalat sanayisinin enerji yoğunluğu da yüksek. İmalat
sanayisinin bölgesel dağılımında dengesizlik sürüyor, yüzde
50si hâlen Marmara Bölgesinde. Bu korkunç bir şey, bir yere
yığmışsınız, Allah muhafaza
Yatırım
teşvik sisteminin bölgesel öncelikleri maalesef son yapılan düzenlemelerle
etkisiz kılındı. İmalat sanayisinde büyük ölçekli firmalar
ile küçük ölçekli firmalar arasında belirgin bir verimlilik farkı
var.
Şimdi, zaten, bir vergi sistemi falan da yok.
Geçen burada söyledim, bir torbayı getiriyorsunuz Ya, işte, ne kadar
verirsen
Şu kadar ver, anlaşalım, müfettiş de üstüne
gelmesin, bir vergi işi olsun. diyorsunuz, veriyor. Ben geçen burada
söyledim, AKP yakında mültezim kadrosu verecek her ile vergi dairesine.
Onlar da ne yapacak? AKP il başkanlarını da atarız mültezim
diye, toplarlar Şu kadar vereceksin, bu kadar vereceksin. Ne kanuna ne
orana ne bir şeye ne Vergi Usul Kanununa ihtiyaç var. Tabii ki bunlar
gidiyor
Ben Sanayi Bakanlığı bütçesine geçen
sene burada dedim ki: Bu savaş bütçesi. Tabii, o zaman çok farklı
düşünüyorlardı. Sayın Bakan gitti, savaşın
bakanlığının üstüne oturdu. Geçen burada
karşılaştık, bir de espri yaptık Böyle oluyor. diye,
bunu söyledik.
Sayın Bakanım, 2,5 milyon şirket ile
11 milyon kişiye sicil affı isteniyor, bugün gazetelerde vardı.
Ülke bu hâle gelmiş, bunun nesini düzelteceğiz biz? Burada,
basın toplantısından fırladı gitti Gümrük ve Ticaret
Bakanımız Şunu hazırlayayım. diye. Onunla ilgili de
birtakım şeyleri söyleyeceğim şimdi. Sicil affında bir
de -bugünkü gazetelerde var- zimmet suçu kargaşası çıktı.
Zimmetle ilgili mevzuatı değiştirin. Ben nasıl kredi
vereyim? diyor adam. Bir de böyle bir sıkıntı var. Buna bakmak
lazım.
Bakın, siz Denizliye gittiniz. Teşvikten
sorumlu bakan Denizlide. Denizli Sanayi Odası Başkanı şunu
söylüyor: Uzun zamandan beri müteşebbisin yatırımdan
uzaklaştığını kaydeden Keçeci Yatırımdan
uzaklaşan müteşebbis AVM inşaatı, arsa
alım-satımına yöneldi, onları yatırıma
yönlendirmek için bir çalışma yapmak lazım. İlk olarak,
yirmi beş yıl önce kurulmuş, altyapısı bitmiş ve
stratejik olarak her türlü yatırıma müsait Çardak Organize Sanayi
Bölgesini harekete geçirmek lazım. diyor. AKP geleli on beş sene
oldu. Daha devam ediyor: Vakıflar Bankası üzerinde görünen 900 bin
metrekare yerin de yatırımcıya intikali için
çalışıyoruz. diyor. Siz gittiniz gördünüz oraları.
Bu bankanın verdiği krediler nereye
gidiyor onu bilmem ama bugün benim başıma bir olay geldi,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Beni bugün telefonla biri aradı,
İstanbul telefonu; açtım, dedi ki: Emin Haluk Ayhanla
görüşeceğim. Benim dedim. Dedi ki 15 kuruş, kredili mevduat
hesabınızdan borcunuz var. Tamam dedim. Ne zaman ödeyeceksiniz?
dedi. Bugün öderim. dedim. Şimdi, adamın parasını bu
kadar iyi takip ediyor hakikaten bankalar. Peki, neden bu kadar açığa
düşüyor? 15 kuruşun peşinde
Hadi, Allahı var, borçlu
gitmek de var; teşekkür ettim memura yani dünyanın bin türlü hâli
var. Baktığınız zaman, bakın burada, bu tür
şeyler de gelişiyor.
Şimdi, bugün mesela, mevduat bayağı sıkıntılı;
herkes konuta yönelmiş, aparta yönelmiş, başka şeylere
yönelmiş, bir sürü de sıkıntı var; bunların
giderilmesi lazım. Bizim müteşebbis ilimiz de ihracatçıydı,
sanayiciydi hakikaten sıkıntıya girdi. Ben bugün bunu
konuşmadan önce, açtım Sanayi Odası Başkanına Sana
zararım olur mu? diye sordum. O da esprili Bunu söylemişiz
artık, gazeteye de geçti. dedi. Şimdi, hakikaten bir de insanlar
sıkıntılı. Bakın ne diyor: Devlet, hazırlamakta
olduğu yatırım teşviklerini bir daha gözden geçirmeli, yatırımcımıza
yatırım yapacağı alanları uygun fiyatla vermeli;
versin. diyor.
Sizin bakanlık geçen sene fabrika binası
yapmaya uğraşıyordu, fabrika değil, fabrika binası.
Neden? Demin dedim ya, TOKİ
TOKİ gibi bir şey yapacak.
İller Bankası da öyle; o da TOKİnin yaptığı
işi yapmaya kalktı, orada da bir sıkıntı var. Bütün
bunlar problemli olarak devam ediyor.
Şimdi, bakın Sayın Bakanım,
diyor ki: Bugüne kadar her türlü uğraşımıza rağmen
ticari bankalarda yatırım için uygun şartlarda, uygun faiz
rakamlarında bir kaynak elde edemedik. AKP geleli on beş sene
oluyor. Bugün ülkemizin en önemli sorunu ihracatın ve yatırım
ortamının harekete geçirilmesidir, katma değeri yüksek ürünler
üretilmesidir. Bugün hâlâ ihracatın ortalama birim fiyatı 2 dolar.
diyor. Bütün bunlar, sıkıntılı alanın olduğunu
gösteriyor.
Şimdi, millete olmayan dolarını
bozdurmaya uğraşıyoruz, değil mi? Ben geçen burada dolarla
ilgili, kredilerle ilgili konuştum da onun alanı farklı biraz.
Bu el konulan firmalara ne oldu? Kayyum atadınız. Kayyumlar kucak
kucağa, yumruk yumruğa birbirine girdi. Kalktılar, nereye
gittiler? Karakolluk oldular ya, fiziki... Ben bunu burada söyledim. Şimdi
ne yaptığımızı
Döviz mevduatı yüzde 124
artmış 2012den geçtiğimiz bir iki aya kadar ama TL
mevduatı yüzde 40 artmış. Bu güvensizliği kim
sağladı? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Bunları düzeltmemiz
lazım. Onun için, Sayın Bakanım, hakikaten, sanayicilerin
söylediği gibi, iş adamlarının söylediği gibi, biz
buna destek vereceğiz, engel olmayacağız. Bizim burada bazı
tereddütte olduğumuz şeyler var, onları da söyleyeceğiz,
sizlerle konuşuruz maddeler geldiğinde ama bir şey yapalım,
doğru düzgün bir strateji koyalım. Ben size güveniyorum. Türk
milletinin bir ferdisiniz, Türkiye Cumhuriyetinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde milletvekilisiniz. Niye yapamıyoruz biz bunları ya? El
âlem bizden çok daha mı iyi ya? Bunları yapalım, bunları
ortaya çıkaralım.
Bakın Merkez Bankası,
kaynaklarını yatırıma yönlendirsin. diyor. Biz bunu
programımıza da koyduk, seçim beyannamemize de koyduk, her yere
koyduk Merkez Bankası faiz düşürsün diye. Bakın, bugün onlar ne
kadar mütereddit oldular. Öyle karikatürler var; tren yolunun üstüne Merkez
Bankası Başkanını yatırmışlar, tren geliyor,
geçiyor. Bunlardan atlayalım. Bu memlekette birlik, beraberlik içinde hadi
bu işi bir halledelim. Bugün bu da bir başlangıç olsun.
Ben sizlere başarılar diliyorum. Bu
tasarının da kanunlaşmasıyla memlekete hayırlar
getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. Yani tasarıya
aslında değinmeye vaktimiz bile kalmadı ama bunları
söylemezsek de rahat etmeyecektik.
Ben teşekkür ediyorum tekrar.
Yüce heyete saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacak.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sınai Mülkiyet
Kanunu Tasarısı hakkında grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Cümlenizi saygıyla selamlıyorum.
Konuyla ilgili konuşmama başlamadan önce
üç önemli konuya işaret etmek istiyorum.
Birincisi: Bugün Türkiye, ciddi güvenlik risklerinin
yaşandığı, siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın çok
yaygınlaştığı; çok ciddi bir güvensizlik sorunu
yaşayan, yarınından endişe duyan bir ülke psikolojisi
içindedir. Bu durumu acilen aşmamız gerekmektedir. Başkentimizde
Rus Büyükelçisi katlediliyorsa durumun ne kadar ciddi olduğunu
anlamamız lazım. Büyükelçiye Allahtan rahmet, ailesine ve ülkesine
başsağlığı diliyorum.
Eş genel başkanlarımız ve 10
milletvekilinin tutuklanarak yasama faaliyetlerinden alıkonulması,
özgürlüklerinin kısıtlanması demokrasimiz için bir utanç süreci
olarak yakın tarihimize konu olacak, kara bir sayfa olarak yerini
alacaktır. Partimize ait binalara karşı yapılan
saldırıları ayrıca buradan kınıyorum.
Parlamentomuzun bu sürece bir çözüm bulması gerekmektedir. Bu sürecin
kabul edilebilecek hiçbir yönü yoktur.
Değerli milletvekilleri, yargıdan el
çektirilen hâkim, savcı ve hâlâ devam eden yargı operasyonları
bu tutuklama süreçlerine ilişkin bize önemli ip uçları veriyor
olmalıdır. Milletvekillerimizle ilgili hazırlanan fezlekeler ve
iddianamelerin çoğunun görevden el çektirilen cemaatçi savcılar
tarafından hazırlandığını siz de çok iyi
biliyorsunuz. Bu nedenledir ki bu süreci doğru kavramak ve karar vermek
bizim görevimizdir.
Değerli milletvekilleri, birlikte konuşup
çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Hiçbir kimse kendini daha fazla
yurtsever, vatansever ilan edemez. Hiç kimsenin de elinde böyle bir terazi söz
konusu değildir. Ortak vatanımızda birlikte, eşit
yurttaşlık temelinde yaşamanın zorunlu olduğu
bilincini tüm ülkemize yaymalıyız. Ortak vatanımızda
demokratik ulus olmanın mücadelesini, demokratik bir cumhuriyeti inşa
etmenin çabasını doğru kavramamız gerekmektedir. Bu
Mecliste görev yapan, halkın iradesini üzerinde taşıyan her
milletvekilinin, daha iyi yaşanabilir bir ülke, ülkemizde
gelişmiş bir demokrasinin inşa çalışmasına
katılması doğaldır.
İkinci konu da tam otuz sekiz yıl önce bir
katliamla ilgili bir hususu tekrar hatırlatmak istiyorum. Değerli
milletvekilleri, tam otuz sekiz yıl önce, Maraşta, 19 Aralıkta
başlayıp 25 Aralık akşamına kadar süren bir katliam
yaşandı ülkemizde. Bu katliamda resmen saptanabilen, katledilen
yurttaş sayısı 111 idi. Yüzlerce kişi yaralanmış,
aralarında CHP, Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi,
TÖB-DER, Polis Memurları Dayanışma Derneği yani POL-DER
binalarının ve sağlık müdürlüğünün bulunduğu 210
ev ve 70 iş yeri yakılıp yıkılmıştı.
Katliamın ardından binlerce Alevi, Kahramanmaraşı maalesef
kaçarcasına terk etti. Dönemin CHP milletvekili Oğuz Söğütlü,
Kahramanmaraşta yaşananların açık soykırımdan
başka bir şey olmadığını, Alevi nüfusunun yüzde
80inin kenti terk ettiğini bu kürsüde söylemiştir. Açıkça önceden
planlanan ve sahneye konulan klasik bir senaryonun oynandığı
Maraşta gelişen olayların üzerinden otuz sekiz yıl
geçmesine rağmen hâlen aydınlatılmamış olması ve
üstelik Maraş katliamında başrolde yer alanların
çoğunun daha sonraki süreçlerde siyasetin ve devletin önemli kademeleri
içerisine alınarak ödüllendirilmeleri yaşanan acıları daha
da artırmıştır. Bir numaralı katliam
sanığının 1991 yılındaki seçimlerde milletvekili
olarak Parlamentoya girmesi, maalesef, Alevileri çok üzmüştür. 804
sanık hakkında açılan davada 379 kişi beraat etmiş ve
diğer sanıklar ise katliam boyutundaki olaylardan küçük cezalarla
kurtulmuşlardır. Olaylardan sonra yüzlerce insanın öldürülmesi,
binlerce insanın yaralanması, iş yerlerinin ve evlerinin tahrip
edilmesi suçları ise cezasız kalmıştır. Ülkemizde
yaşayan her insan, Maraş katliamı özelinde Türkiyenin
karanlık geçmişi ve bugünüyle yüzleşilmesinin zaruretini
görmekte ve bu sürecin yüzleşme anlamında tamamlanmasını
istemektedir. Yaşananların bir daha tekrar etmeyeceği bir
gelecek için Maraş katliamının her yıl Maraşta
anılmasını, Maraşa bir katliam anıtının
yapılmasını ve bu anıtın üzerine katliamda ölümü
tespit edilen tüm yurttaşlarımızın isimlerinin
yazılmasını, katillerinin cezalandırılmasını
Alevi toplumunun ve duyarlı bütün kesimlerin bir ortak beklentisi olarak
size sunmak istiyorum.
Diğer üçüncü bir konu: Değerli
milletvekilleri, Ankara'da 1 Haziran 2013 tarihinde Kızılay
Meydanındaki Gezi Parkı eylemleri sırasında Ethem
Sarısülükün öldürülmesiyle ilgili davada Aksaray Ağır Ceza
Mahkemesinden bir karar çıktı. Mahkeme heyeti sanık polis Ahmet
Şahbazı bir yıl dört ay yirmi gün hapis cezasına
çarptırdı. Bu cezayı da 10.100 lira adli para cezasına çevirdi.
İşte hak, işte hukuk, ülkemizin insana verdiği değer
budur. Bile bile bir insanı katleden bu şahsın cezası bu
mudur sayın milletvekilleri? Elbette değil, siz de öyle
düşünüyorsunuz. Vicdanları kanatan bu yara, bu şekilde
kapatılmayacaktır. Sürecin takipçisi olacağız; Ethem
yoldaşa, Ethem cana söz veriyoruz bu konuda.
Değerli milletvekilleri, Sınai Mülkiyet
Kanunu Tasarısı, yıllardır bir türlü çıkmayan marka,
patent ve faydalı modeller, coğrafi işaretler, tasarım ve
geleneksel ürün adları hakkında düzenlemeleri kapsamaktadır.
Genel olarak maddelerin üzerinde uzlaşıldığını
görüyoruz ama ne yazık ki hazırlık aşaması sürecinde
bu uzlaşıya dair pek adım da görmedik. Yaklaşık bir
yılda hazırlanan
Hazırlık aşaması sürecinde
muhalefet sürece dâhil edilmemiştir maalesef. 190 maddelik bir tasarı
alt komisyondan sadece bir haftada iki kere toplanılarak yeterince
planlama yapılmadan geçirilmiştir. Üstelik, Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonunun görüşleri de alınmadan hazırlandığını
biliyoruz. Demokrasi, azınlığın ve muhalefetin karar alma
süreçlerine dâhil edilmesiyle anlam bulur. Sivil toplum örgütlerini
dışlayarak, muhalefetin önerilerini dikkate almadan yapılan her
çalışma eksiktir. Muhalefet sorunları tespit eder, iktidar da bu
sorun alanlarını çözüme kavuşturur. Normalde de olması
gereken budur. Adalet Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesi gereken
tasarının bir hafta gibi kısa bir süreye
sıkıştırılması doğru bir uygulama değil
ne yazık ki, bunu da belirtmek isterim. Fikrî ve sınai mülkiyet
haklarının yapılmış ve yapılacak marka, patent,
coğrafi işaretleme, geleneksel ürünler ve tasarım
başvurularını hukuksal bir zemine oturtmak önemli ama asıl
sorun buradan kaynaklanmamaktadır aslında. Adalet; Avrupa
Birliği Uyum; Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülse
tasarı, sorunun kanun çıkarmakla çözülemeyeceğini, meselenin
daha derinlerde, başkanlık rejimine doğru gidişten ve
yürütülen sermaye odaklı zihniyetten kaynaklandığı da
görülecektir. 7 Haziran sonrasında giderek merkezîleşen ve tek bir
adam rejimine dönüşen bir ülkenin bilimi ve sanayisi de, üretimi de, sporu
da hep sorunludur. Sporu erkekleştirmek için futbola indirgeyen, futbolu
da stadyumların açılışlarıyla siyasi propagandaya
dönüştürülen bir ortamda spordan ne bekleyebiliriz ki? Futbolumuza
bakalım örnek olarak. Geçenlerde yayın ihalesi 500 milyon dolardan
alıcı buldu. Sponsorlar ve ekstra gelirlerle de bu rakamlar milyar
doları buluyor. Sonuç ne oldu? Her yıl giderek artan bir vergi
borçları, kulüplerimizin dünya liglerindeki başarısı
ortada. Üstelik millî takım da spor kulüplerini aratmamaktadır fakat
bir teknik direktörün maaşının neredeyse asgari ücretlinin yirmi
beş yıllık emeğine karşılık olan tazminata
denk getirildiğini görüyoruz. Asgari ücrete zam da bu sene sıfır
olarak düşünülüyor ama erkek egemen sporda bir teknik direktöre çuvallarla
para veriyoruz. Bakış açımızın, hâlimizin de,
bakışımızın da özeti budur değerli milletvekilleri:
Emeğe yok ama emek sömürüsüne çok para veriyoruz.
Sayın Başkan, sanatta da durum farklı
mı? Önce arabesk müzikle uyuşturulan zihinler, şimdilerde
TVlerde ses yarışmalarıyla uyuşturuluyor. Kendilerini
jiletle sakinleştiren, acıdan zevk alarak onu kutsayan insanların
yerini bir anda şöhreti yakalamak isteyen eğitimsiz insanlar
almaktadır. Dünyanın en önemli müzik ödülü olan Beethoven
Uluslararası Ödülünü alan Fazıl Sayın konserleri
satırlarla basılırken tamamen bir kurgu içerisinde hareket eden
ve sadece duyguları sömürmek üzerine kurulu programlar rating
rekorları kırmaktadır. Halkın gerçekleri görmemesi
pahasına yapılan bu programların bu ülkenin gelecek ufkunu
öldürdüğünü ne zaman göreceğiz? Ne üretiyoruz? Hiçbir şey.
Zenginliğimiz yok sayılıyor; dengbejler, ozanlar,
âşıklar yok oluyor. Bir kültür sanki daha önce hiç var
olmamış gibi ortadan kayboluyor. Markadan mı bahsediyoruz?
Markayı çok mu uzaklarda arıyoruz? Bizim markamız Âşık
Veysel, Âşık Daimi, Muhlis Akarsu, Şakiro, Mahzuni Şerif,
Neşet Ertaş, Ciwan Haco, Nizamettin Ariçlerdir. Biz daha kendi
kültürümüzü bir türlü markalaştıramıyoruz.
Ayrıca, yeri gelmişken söyleyeyim O Ses
yarışmalarında her dilden şarkılar söylenebiliyor ama
bu toprakların en kadim dillerinden Kürtçeyi kullanamıyoruz,
kullandırmıyorlar. Bu durum kabullenilecek bir durum mu sayın
milletvekilleri? Ülke barışına bu durum zarar vermiyor mu? Hani
kardeşlik, hani bir arada yaşam söylemleri?
Değerli milletvekilleri, eğitimde de ne
durumda olduğumuza bir iki örnek sunmak isterim. OECDnin üç yılda
bir gerçekleştirdiği ve özellikle bilim ve matematik alanında
öğrencilerin seviyelerinin ölçüldüğü PISA raporunda 72 ülke
arasında 50nci sırada olduğumuzu biliyoruz. 2015
yılında gerçekleştirilen üniversiteye giriş
sınavlarında tam 42 bin öğrenci sıfır puan aldı.
Çocuklarımız en temel problemi çözmekten artık uzaktır.
Türkiye'nin en iyi liseleri proje okul kapsamında yeniden dizayn
edilmekte; en iyi üniversiteleri kendi rektörünü bile seçemez duruma
gelmiştir. Liseler kendi içinde hiyerarşiye tabi tutulmakta, sonra
Bu sıralamayı meslek liseleri ile imam-hatipler bu kötü noktalara
çekiyor. denilmekte. Hiç kusura bakmayın ama bu tablo maalesef sizin
eserinizdir.
1 Eylül gece yarısı çıkarılan
672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, en temel hukuki ilkeler
ayaklar altına alınarak, tek seferde 28.163 öğretmen adil
yargılama ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevlerinden
ihraç edildi, barış için imza atan değerli akademisyenler
meslekten ihraç edildi. Öğretmenleri ihraç ederek, akademisyenleri
korkutarak, üniversite gençliğini sindirerek mi marka yaratacağız?
Her yere imam-hatip liseleri açarak mı marka üreteceğiz?
İmam-hatip liselerinin ihtiyaç olduğuna inanırım ama bu
kadar çok açılması da kabullenilecek bir durum değildir. Bunun
fikir üretimine katkısı nedir değerli milletvekilleri?
Eğitimde bir marka yaratabildik mi? On dört yıllık
iktidarınız boyunca 6 Millî Eğitim Bakanı
değiştirerek mi marka yaratacağız, yoksa, sermayeye ucuz
iş gücü olarak çocuklarımızla mı markalarımızı
yaratacağız?
Sanayimiz farklı mı peki? Öncelikle imalat
sanayisine bakalım, toplam ithalatın yüzde 80ini imalat sanayisi
oluşturmakta. Katma değeri bu kadar düşük yatırım
malına bağımlı bir sanayiyle mi marka
yaratacağız? Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayisi
ihracatı içindeki payı yüzde 3,7; ithalatı içindeki payıysa
yüzde 16,1dir. Motoru, makine parçalarını, yazılımı
ithal ederken nasıl yüksek teknoloji ürünü geliştireceğiz ve
bunu nasıl markalaştıracağız? Ne üretiyoruz, neyi
markalaştıracağız?
Değerli milletvekilleri,
mesele patent almak, patent başvurusu yapmak ya da çok fazla patente sahip
olmak değildir; önemli olan, üretim yapmaktır, önemli olan, fikirdir.
Patent rakamlarına bakıyoruz, Avrupanın oldukça gerisindeyiz.
Korsan ve taklit üründen de ülkemiz geçilmiyor. Patent başvurusu sıralamalarında
ilk 20ye girdiğimiz bir alan var mı? Yok elbette. Patent
başvurularının dağılımına
baktığımızda 4 büyük şehrin
ağırlığını görmekteyiz. İstanbul, Ankara,
İzmir, Bursa patent başvurularının yüzde 70ini
oluşturmaktadır. Peki, ya diğer iller? Patent alabilmek için iyi
bir şeyler üretmek gerekiyor. Bu da, AR-GE çalışmalarına
ağırlık vermekle, planlama ve programlamakla, AR-GE
çalışmalarıyla ilk sırayı almakla ilgili bir husustur.
Peki, bunun için AR-GEye ayırdığımız kaynak yeterli
mi değerli milletvekilleri? Türkiye bütçesinin yalnızca yüzde 1ini
AR-GEye ayırıyoruz. Bu, Avrupa ortalamasının 2,5 kat
altında bir rakam. AR-GEye ayırdığımız
harcamaların uluslararası bir şirketin harcamalarının
altında olduğunu geçen bir konuşmamda belirtmiştim. Toyota
firmasının AR-GEye ayırdığı miktar bizim 2
katımız değerli milletvekilleri. Artık doygunluk seviyesine
gelmiş inşaat sektörüne harcanan paralara
baktığımızda bu rakam kabul edilebilir bir seviyede
değildir. Bu eğitim sistemiyle, bu sanayiyle, bu sanatla ne
yazık ki marka yaratmak da, özgün fikir üretmek de artık çok zordur.
Şimdi, ortaya koyduğum bu tablo sonucunda Sınai Mülkiyet
Yasasını bir daha incelemek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde bir sınai mülkiyet yasası
olmadığı için bugüne kadarki düzenlemeler kanun hükmünde
kararnamelerle yapılmaya çalışılmış ancak Anayasa
Mahkemesince temel hakların, kişi hakları ve ödevlerinin ve
Dördüncü Bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlemeyeceği belirtildiği gerekçesiyle, marka
tasarım, patent ve coğrafi işarete ilişkin kanun hükmünde
kararnamelerin bazı maddeleri bildiğiniz gibi iptal edilmiştir.
AK PARTİ Hükûmeti ve sermaye çevreleri de
sınai mülkiyet hakkı alanında söz konusu olabilecek muhtemel
iptaller nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunların ve hak
kayıplarının ortadan kaldırılması amacıyla
kanun hükmünde kararnamelerin bir an önce kanunlaşması
maksadıyla bu yasa tasarısını hazırlamıştır.
Sınai mülkiyet, büyük firmaların üretim,
pazarlama ve dağıtım gibi süreçlerini rekabette tekel
varlığını korumak ve güvenceye almak adına
çıkarılmaktadır. Tasarının gerekçesi olan hak
kayıpları ve sorunlar Anayasa Mahkemesinde iptal edildiği için
sermaye ve tekellerin yaşadığı sorunların ve sözde hak
kayıplarının önüne geçmek için hazırlandığı
bilinmektedir. Tasarım, buluş ve teknolojik yenilik kimsenin
mülkiyeti altında gizlendirilemez. Bu buluşlar
insanlığın ortak mirasıdır ve insanların ortak
kullanımı için geliştirilen değerlerdir. Buluş, fikir
ve üretim, bilimin gereği ve kolektif çalışmanın ürünüdür.
Dolayısıyla, yeni bir buluş bir kişiye ya da zümreye
değil, insanlığın tamamınadır ve
insanlığa hizmet için ortaya konulmaktadır.
Bir buluşun, bir keşfin, bir fikrin ortaya
çıkmasında mutlaka birilerinin ya da bazı grupların
emekleri daha fazladır, bu konuda mutlaka birileri daha fazla
çalışmıştır veya teşvikler bu konuda daha
özendirici olmuştur ancak -bu teşviklerin Türkiyede bu konuda
yeterince özendirici olduğunu da söyleyemeyiz- bu hakkın
muhatabı çok uluslu şirketler değildir. Biz, bu kanunda
mühendislerin, tasarımcıların, mimarların emeğinin
yeterince verilmediğini, kanunlarla yeterince
korunmadığını görmekteyiz. Tasarının 61inci
maddesinin (10)uncu fıkrasında Başvuru sahibi
tasarımcı değilse tasarımcılardan tasarım
başvuru hakkını nasıl aldığını
açıklaması yeterlidir. ifadesi bunun çok açık bir göstergesidir
değerli milletvekilleri.
Yasa değişikliğiyle, katma değer
ve yaratıcılık emekleri zaten sömürülen iş görenlerin
tasarım hakkını da kullanmaları
zorlaştırılmakta. İşveren ile iş gören
arasında olan iş hayatı akışında hak iddia
etmesinin zorlukları bilinirken bu kanunla birlikte, tasarım
emeği verenin emeğinin işverenler tarafından
çalınması da daha kolay hâle getirilmiştir. Patent
başvurularında başvuru sahibinden açıklama yerine,
tasarımcının haklarını nasıl ve hangi
koşullarda devrettiğini gösteren bir sözleşme talep edilmesi
zorunludur ve aslında gerekmektedir de.
Kapitalizm tarihi, şirketlerin tasarım ve
buluşlarının oluşturulmasını sağlayacak
ortamları nasıl da sinsice himayesine aldığı ve
mülkleştirdiğini göstermektedir. Kamu yararı bulunan bir
tasarım ya da buluşun yaygınlaştırılıp kamu
yararına ve hizmetine sunulması gerekirken mülkleştirerek
sermayenin koruması altına alınması elbette ki
tarafımızdan kabul edilemez. Bu da Anayasa Mahkemesinin daha önceki
iptal gerekçelerinde doğru bir şekilde belirttiği gibi, temel
haklar, kişi hakları ve ödevleri ve Dördüncü Bölümde yer alan siyasi
haklar ve ödevlerine aykırı bir durum oluşturmaktadır.
Bunun yanında, sadece makroekonomik
bakış açısıyla düşündüğümüzde dahi, söz konusu
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısının
yasalaşmasının, Türkiye'nin ekonomik gelişimi için faydadan
çok zarar getireceği hususunu da burada belirtebiliriz. Bunun en temel
sebebi de Türkiye ekonomisinin bir üretim değil, borca dayalı bir
tüketim ekonomisi olduğu ve tasarı yasalaşırsa yerli
üreticilerin uluslararası tekeller karşısında zararlı
çıkacağı gerçeğidir.
Türkiye'de, işçi ve emekçileri
güvencesizleştirerek yabancı sermaye için ucuz iş gücü hâline
getiren kiralık işçilik yasası nasıl yabancı sermaye
çıkarlarına hizmet için çıkarılmışsa söz konusu
yasa da ülke pazarını yabancı sermaye için daha cazip hâle getirme
çabasından başka bir motivasyona hizmet etmemektedir.
AK PARTİnin siyasi ideolojisinin
dayandığı neoliberal kalkınmacılık
anlayışı, kısa vade için kaynak sorununu çözüyor gözükse de
orta, uzun vadede ülke tasarımcılarını, emekçilerini ve
küçük üreticilerini eskisinden çok daha savunmasız ve
bağımlı hâle getirecektir. AK PARTİnin on dört
yıllık ekonomi politikaları bize bunu defalarca
göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, ekonomi, işçi ve
emekçiler için değil işverenler için büyümüş, bu büyüme de işçi
katliamları, artan yoksulluk ve borç köleliği olarak emekçi halklara
ödetilmiştir.
Özetle, tasarım, buluş ve bunun gibi
süreçlerin tek taraflı mülkleştirilmesini tescilleyecek ve somut
olarak da yabancı sermaye karşısında kamu ekonomisinin
kooperatifleri ve KOBİleri yaşayamaz duruma getirecek bu yasa
tasarısının bu sorunları çözemeyeceğini ve bir çözüm
sağlamayacağını burada belirtmek isterim.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Nedir talebiniz?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Kahramanmaraş olaylarıyla ilgili kısa bir açıklama yapmak
istiyorum Kahramanmaraş Milletvekili olarak.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Kahramanmaraş olaylarının
karanlık odakların tezgâhladığı bir provokasyondan
ibaret olduğuna, Alevi ve Sünnilerin her zaman kardeşçe
yaşadıklarına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş olayları,
karanlık odakların tezgâhladığı bir provokasyondan
ibarettir. Bu elim olaylardan Alevi ve Sünniler, bütün Kahramanmaraş
halkı ve ülkemiz insanı hep beraber zarar görmüştür. Biz bu olaylardan
önce de, sonra da, şu anda da -Alevi ve Sünniler- kardeşane
yaşadık ve yaşıyoruz ve kardeşane yaşamaya da
niyetli ve kararlıyız. Olayların her yıl dönümünde olup
bitenleri kaşıyanları art niyetli olarak görüyoruz ve
hemşehrilerimizin bunlara kanmamalarını ve prim vermemelerini
diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıç.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Sınai Mülkiyet Kanunu
Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı 341) (Devam)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan konuşacak.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 341 sıra
sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısıyla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta Kayseride, dün de Ankarada
gerçekleştirilen hain terör saldırılarında
hayatını kaybeden Mehmetçiklerimize ve Rusya Büyükelçisi Andrey
Karlova Allahtan rahmet diliyor, her iki terör
saldırısını da nefretle kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teknik pek çok detayı olan kapsamlı bir tasarı;
tasarı 5 bölüm, 193 maddeden oluşuyor. Marka, coğrafi
işaretler, geleneksel ürün, faydalı model ve patente ilişkin
düzenlemelerin yanında ortak hükümler bulunuyor. Bu tasarının kanunlaşmasını
genel hatlarıyla destekliyoruz ancak var olan teknik
ayrıntılarına da değineceğiz elbette. Fakat, önce
çerçeveye bakalım: Çelişkiler yumağı bir yönetim
anlayışı var. Üç ay önce çok önemli dediniz, Komisyondan apar
topar geçirdiniz, sonra Avrupa Birliğine rest çektiniz, bir anda bu
tasarı değersizleşti, şimdi ise Genel Kurul gündeminde.
Öyleyse sormak gerekiyor: Yasalar niye yapılıyor, halka faydalı
olduğu için mi, üretim için mi, yoksa siz istediğiniz için mi? Bugün
geldiğimiz noktada anlıyoruz ki sadece ve sadece siz istediğiniz
için.
Bu tasarı Komisyonda görüşülürken
uyarılarda bulunduk, söyledik, samimiyetle de çalıştık;
marka, patent, faydalı model, coğrafi işaretler, Hepsinde de
gerideyiz. dedik. Ne var ki Avrupa Birliği Bakanlığı bu
tasarıyla ilgili verdiği görüş yazısında tam uyum
olmadığını belirtiyor çünkü bazı düzenlemeler
yapılmıyor, bu düzenlemeler tasarı kanunlaşınca
çıkarılacak yönetmeliklere bırakılıyor. Doğru ve
gereken her türlü düzenlemeyi hemen yapalım. İlerleme değil,
sıçrama yapalım ama siz ne yaptınız? Bir gün efelenip bir gün
sindiğiniz dış politika anlayışınızla
yasaları bir gün rafta tutup diğer gün Genel Kurul gündemine
getirdiniz. Mademki Avrupa Parlamentosunun aldığı kararı
önemsemiyorsunuz ve Avrupa Birliğine de Kimmiş?
yaklaşımındasınız, o zaman neden bu yasayı Meclis
gündemine getirdiniz? Dış politika tutarlılık ister. Bugün
Türkiyenin dış politikasındaki tavrı ise sadece
itibarsızlık sonucunu doğuruyor.
Ekonomi dibe vurmuş, işsizlik alıp
başını gitmiş, insanlar mutsuz, umutsuz, terör tehdidi var,
herkes kendini güvensiz hissediyor; bir kişi istiyor diye rejim
değişikliği dayatılıyor, halka sürekli talimat
veriliyor, OHAL ortalığı kasıp kavuruyor. Böyle bir
ortamda, halk iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinde
patent, marka, faydalı model konuşalım diyorsunuz. Oysa bugün
konuşmamız gereken demokrasi, özgürlükler ve ekonomidir. Çünkü bu
ortamda istediğiniz yasayı çıkarın, bir tane yeni marka,
bir tane faydalı model ortaya çıkaramazsınız. Bu güvensizlik
içinde bunlarla kim, neden ve hangi parayla uğraşacak?
Değerli milletvekilleri, sektörde köklü bir
geçmişe sahip olan firmalar, bugün yeni ürünler geliştirmek, dünyayla
rekabet edecek yeni markalar yaratmak için çalışmak yerine neyle
uğraşıyor biliyor musunuz? Enerji maliyetleri ile SSK primleri, taşıma
maliyetleri altında eziliyorlar. Sanayi, tekstil, tüm sektörler zor
durumda. Ayakta duramayan fabrikalar, işletmeler bir bir kapanıyor,
sanayiciler artık üretimi çocuklarına miras olarak bırakmak
istemiyor. Yabancılar bu güvensiz ortamda çoktan kaçtı gitti,
gençlerimiz yurt dışına gidiyor, pırıl pırıl
beyinler bu güvensiz ortamda kalmak istemiyor çünkü bu ortamda, muhalif olan
her sesi susturmaya yemin etmiş bir anlayış var.
Size hem bu tasarıyla hem de yaşanan beyin
göçüyle ilgili bir örnek anlatayım. Bize TÜBİTAKta çalışan
ama son süreçte hiçbir gerekçe gösterilmeden görülen lüzum üzerine
açığa alınan bir genç geldi. Kendisini dinledim, herhangi bir
örgüt ile hiçbir bağlantısı olmadığını
inandığı her şey üzerine yemin ederek anlattı. Çok
önemli bir aşı projesi üzerine
çalıştığını ve projede sona
yaklaştığını anlattı. Açığa alınma
nedeniyle projenin ne olacağını bilemediği söyledi. Zaman
geçti, bu gencimiz tekrar yanıma geldi, işe dönmesine karar
verilmiş ancak bu süreçte yurt dışında pek çok yerden teklif
almış, geri dönmek istemediğini, yurt dışına
gideceğini ve bu kadar güvensiz ortamda herhangi bir şey
üretemeyeceğini söyledi. Bunun gibi pek çok gencimiz olduğunu sizler
de biliyorsunuz. Belki bu gencimizin çalıştığı
aşının patenti alınacak, dünya çapında hem
insanlığa hem de ülkemize katkı sağlayacak bir
çalışma olacaktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, sanayiden hizmete, enerjiden tarıma her işin
yapılma biçimi değişiyor. Dünyada her şey yeni teknolojiye
uyum sağlıyor. Bakınız, dünya bugün bunları
değil, Endüstri 4.0ı, Marsta interneti konuşuyor. Sanayi
politikaları gelişmiş ülkelerde bu teknolojik
değişimlerle beraber planlanıyor, yenileniyor. Daha önce
belirttim, sınai mülkiyet kanununun çıkarılmasını
destekliyoruz. Neden? Çünkü, bu ve benzeri kanunların
çıkartılması, ABye uyum çerçevesinde olumlu bir
gelişmedir, yatırım için cazip bir ortam yaratmaktır. Evet,
ileri teknolojinin ve böyle bir üretimin bu ülkeye yatırım yapmasını
sağlamak, ülkenin ileri teknoloji ürünler üretip ihracatını
yapmasının önünü açmak
Ancak, sınai mülkiyet bunun
yalnızca bir ayağı, başka bileşenleri de mevcut.
Sizi rakamlara boğmak istemiyorum ama birkaç
rakam bize çok fazla şeyi anlatıyor. 2015 yılı
biyoteknoloji ekosistemi sıralamasında, Türkiye, 54 ülke
arasında 45inci sırada yer alıyor. Bu sıralama,
ekosistemin 7 ana bileşeni değerlendirilerek yapılıyor.
Bunlar; fikrî mülkiyet, AR-GE yoğunluğu, şirket teşvikleri,
eğitim ve beşerî sermaye, kurumlar ve politika ile istikrar. Bu 7
bileşen de toplam 27 alt bileşen kullanılarak
oluşturuluyor. Ancak, sonuca baktığımızda, Türkiye'nin
endekste kullanılan 27 alt bileşenden herhangi birinde öne
çıkmadığını görüyoruz. 7 ana bileşene tek tek
baksanız, ülkeyi nasıl bu kadar geride
bıraktığınızı göreceksiniz.
Bir bakalım bu bileşenlere: Fikrî
mülkiyet
Söylediğim gibi, bu kanun, gerçekten, teknoloji anlamında
fikrî mülkiyeti korumak için atılmış bir adım. Ne var ki
fikrini söyleyenin içeri atıldığı bir dönemde, iktisadi
açıdan bir değeri olan fikirlerin korunmasında ne
durumdayız, siz takdir edin. AR-GEye ayrılan kaynağın
yetersiz olduğu ortada zaten. Bir Alman otomobil markasının
AR-GE için ayırdığı kaynak bizim ülkemizin
ayırdığı kaynağın 2 katı. Şirket
teşvikleriyle ilgili söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Teşvik
değil, maliyetteki yükü kaldırın.
Eğitim, beşerî sermaye
başlığı en çok sorunlu olduğumuz noktalardan biri.
Eğitim yapboz tahtası, bırakın geniş vizyonu,
sorgulayan, araştıran beyinler yetiştirmeyi; dayatan, ezberleten,
sınavdan sınava koşturduğumuz, yarış atı
gibi gördüğümüz çocuklarımız bir yana, bir yanda, yangın
merdiveninin kilitli olması gibi ilkel bir nedenle yanan
çocuklarımız.
Diğer bileşen ise kurumlar ve politikayla
ilgili istikrar, bunlar da en çok söylenecek sözümüzün olduğu konular.
İstikrardan anlaşılması gereken, on dört yıldır
ülkeyi bir krizden diğer krize sürükleyen, işsizlerin günden güne
arttığı bir anlayış ise evet, istikrar var. Kurumlar
Hükûmetin ağzının içine bakıyor,
bağımsızlık, özerklik yok; tek adamcılık,
merkezden yöneticilik zihniyeti var, uzman olmayanlar bu kurumları
oturdukları yerden yönetmeye çalışıyor. Politikada ise her
alanda tek tip bir anlayışın dayatıldığı,
OHAL adı altında bir yönetim anlayışı izleniyor.
Değerli milletvekilleri, üretim, pazarlama,
koruma ve tanıtım bir bütünün zinciri, biri olmazsa diğeri bir
anlam ifade etmiyor. Ülkemiz, özellikle, yöresel ürünler açısından
oldukça zengin. Pek çok kentimiz kendine has ürünleriyle ön plana
çıkıyor. Şöyle bir hatırlayacak olursak: Gaziantepin
baklavası, Afyonun sucuğu ve kaymağı, Malatyanın
kayısısı, Niğdenin patatesi, Rizenin çayı,
Giresunun fındığı, Aydının inciri ve zeytini
var, Amasyanın elması, Çorumun leblebisi, Diyarbakırın
karpuzu, Kahramanmaraşın dondurması, Kayserinin
pastırması, Tekirdağın üzümü, Kocaelinin pişmaniyesi
var.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Edirnenin
ciğeri var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Edirnenin ciğerini
unuttun.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Peki, bunca yöresel
ürünün kaçı tescilli sizce? Sadece 2si, 2 tane, Gaziantepin baklavası
ve Aydının inciri. Oysa az önce saydıklarımızın
hepsi aynı korumayı hak eden yöresel ürünlerimiz.
Sadece bu değil, coğrafi işaretler
var: Bir mal ya da ürünün veya canlının coğrafi olarak kökenini
gösteren işaretlere denir. Bu coğrafi işareti taşıyan
ürün ya da mala güven duyulur çünkü üretimin belli bir standarda göre
yapılması gerekiyor. O mal ya da ürünün üretildiği bölgede
üretim yapanlar tescilin sağladığı korumadan öncelikli
olarak yararlanıyor. Üretimde getirilen standart kaliteyi, bu da malın
değerini yükseltiyor. Üreticiyi koruyan, ekonomik olarak destekleyen ve
üretimin yapıldığı bölgeyi geliştiren bir durum. Yani
üretilen mal belli kalitede oluyor. Bu tescili aldığı için güven
duyulan, dolayısıyla tercih edilen ürün oluyor. Ürünün elde kalma
riski ise neredeyse sıfır. Dünyada pek çok ülke için önemli bir
kazanç kaynağı. Üreticileri de içinde bulundukları zor durumdan
bir nebze de olsa kurtaracak bir uygulama.
Değerli milletvekilleri, kapatılan
şeker fabrikaları, cam fabrikaları, özelleştirilen Tekel,
kâğıt fabrikaları aslında hepsi dünya markası olacak
ürünler üretiyordu fakat iktidar partisi bu fabrikalardaki değeri
göremedi. Nerede inşaat var, AKP orada; nerede bir köprü, bir hastane, bir
rant var, bunlar orada. Ama Gelin, bu ülkeye bir değer katalım.
derseniz, kimseyi bulamazsınız. Siz ne zamanki ekonomiyi
canlandıracak unsurun üretim olduğunu anlayacaksınız
işte o zaman satmayı ya da kapatmayı da
bırakacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kore köprü yaparak, tünel
yaparak gelişti değil mi?
TAHSİN TARHAN (Devamla) Sizin
yarattığınız markalar var, haksızlık etmeyelim.
İlk defa sizin döneminizde sözleşmeli öğretmenlikle
karşılaştı bu ülke. OKS, SBS, TEOG, KPSS milletin başına
birer markadır bu ülkede. Deve kesen Türk Hava Yolları Genel Müdürü,
dolar yükselirken bile artan millî gelir, hayvanat bahçesinden TÜBİTAKa
transfer olan müdürün marka olmadığını kim söyleyebilir ki?
Değerli milletvekilleri, bu kanun
kapsamında önemsememiz gereken bir konu daha var; o da faydalı model.
Faydalı model, sanayiciler için önemli. Sanayide 4.0 devriminden söz
edilen şu dönemde sanayideki yeniliklerin önünü açmamız gerekiyor.
Bir buluşu yeni ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla
faydalı model olarak tescil ettirebiliyorsunuz. Belli bir süre bu tescilin
korumasından faydalanıyorsunuz. Bu sürede ürünü geliştirebiliyor
ve pazarlama konusunda da adım atabiliyorsunuz. Yapılması
gereken, bu tip girişimleri desteklemek çünkü sanayi, ekonominin can
damarıdır.
Sanayiyi faydalı model, marka, patent gibi
konularda desteklemek, teşvik etmek, aslında, ekonomik iyileşme
ve gelişmenin de yolunu açacaktır. Elinizdeki telefonun bir Türk
markası olmasını eminim hepiniz istersiniz.
Kullandığınız bilgisayarın, onun
yazılımının ülkemizde üretilmiş olması ne büyük
bir gururdur. Bunlar olanaksız değil ancak bunları
gerçekleştirmek için günü kurtaracak, geç kalmış kanunlar
yetmez. Türkiyenin on yıllık, yirmi yıllık kalkınma
planları yapması gerekiyor. Sanayideki yeniliklerin önünü açmak,
ileri teknolojinin öne çıkması için adım atmak gerekiyor.
Avrupa Birliğine uyum kapsamında bu
tasarıyı kanunlaştırıyoruz. Evet, Türkiye, Avrupa
Birliğinden ayrı düşünülemez. Ne var ki şunu da unutmamak
lazım: Türkiye Türkiyedir, bir Amerika olalım demiyoruz; bir
Almanya, bir Japonya olalım demiyoruz; bizim Türkiye olmamız
gerekiyor. Bunu da eğitimde, ekonomide, sanayide tutarlı adımlar
atarak başarabiliriz. Ancak tüm bunlar güvenli bir ortamda demokrasi ve
insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devletinin tüm kurum
ve kurallarıyla yaşatıldığı bir ortamda olabilir.
Biz yalnız böyle bir ortamda Türkiye olabiliriz. Hepimiz eğer
sanayide bir adım ileri gideceksek öncelikli olarak
yaptığımız Meclisteki yasaları gözden geçirerek
öncelikli olarak sanayinin altyapısı olan eğitim sistemini bir
gözden geçirmeliyiz. Eğitim seferberliği bu ülkede başlatmazsak
üretimi ayağa kaldıramayız, yatırımcının
önünü açamayız. Türkiye eğer bir adım öne gidecekse ben üretimin
önündeki engelleri bir an önce kaldırıp eğitim
seferberliğiyle birlikte yatırım politikalarını tekrar
gözden geçirerek, üreticiyi destekleyerek Türkiyenin önünü açabiliriz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kalan iki dakikayı
kullanabilir miyim?
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz izin
verirse hayhay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Şimdi şahsı adına
konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk olarak şahsı adına Denizli
Milletvekili Kazım Arslan konuşacak.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısı üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu konuda, geneli
hakkında sizlere genel bilgi vermek düşüncesindeyim.
Tasarı, 1995ten bugüne sınai mülkiyet
haklarına ilişkin kanun hükmünde kararnamelerin tamamını
bir başlık hâlinde toplaması açısından
taşıdığı bazı eksikliklere rağmen ana
kapsamı itibarıyla olumlu bir düzenlemedir. Tasarı, Avrupa
Birliği mevzuatı, patent, marka, coğrafi işaret,
faydalı model gibi alanlardaki uluslararası mevzuatla uyum
açısından geç kalmış olmakla birlikte olumlu hükümler
içermektedir. Tasarının olumlu yönlerine karşın
uluslararası sözleşmeler, Avrupa Birliği mevzuatıyla tam
uyum sağlanamamış, kanunla açıkça düzenlenmesi gereken bazı
konular yönetmeliklere bırakılmıştır. Yasama
organının açıkça düzenlemesi gereken alanlarda yürütmenin
talimatıyla günü kurtarmaya yönelik olarak hazırlanan bu
yönetmeliklere bir çerçeve çizilmeye çalışılmaktadır; bunun
da yasa yapma tekniği, etiği, evrensel hukuk kuralları
açısından doğru bir yöntem olmadığını
açıkça belirtmek istiyorum. Bu nedenle, tasarıya bağlı
olarak çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin tasarının
yasalaşmasını takiben en kısa sürede ilgili mevzuatla uyum
içerisinde çıkarılmasına yönelik tavsiyemizin dikkate
alınmasını belirtmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, geneli
itibarıyla olumlu bulduğumuz bu yasa tasarısıyla ilgili
olarak patent, marka, tasarım, faydalı model ve coğrafi
işaretlere ilişkin bu düzenlemelerin Türkiye açısından
gelişen, değişen teknoloji doğrultusunda vizyonel bir bakış
açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini de belirtmek
istiyorum.
Ülkemizdeki patent ve marka başvuru
sayılarındaki artışı öne çıkarmanın tek
başına küresel rekabette ve iç piyasalarda bir kalıcı
anlamı yoktur. Patent ve marka başvurusu sayıları nitelikli
bir ürüne dönüşmediği ve küresel bir marka hâline gelmediği,
patent olarak ifade etmediği sürece sadece niceliksel bir
artışla sınırlı kalacağı açıktır.
Sınai mülkiyetin korunması, marka, patent, coğrafi işaret
gibi düzenlemelerin ülkemizin üretimini geliştirmesi ve pazar
alanlarını genişletmesi açısından ortak bir
hedefimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Yerli ürünlerimizin
ihracat ve ithalatta, küresel rekabette öne çıkacak bir değere kavuşmaları
adına devlete fazlasıyla görev düşmektedir. Özellikle iş
başında olan iktidarımızın bu konuda üzerine
düşen görevleri fazlasıyla yapmasının gerekli olduğunu
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sanayileşmek önemli bir olay; tabii, sanayideki tasarım, marka gibi
olayların da sanayinin gelişmesi açısından önemli bir
faktör olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak ne var ki sanayileşmek
için, yatırımların artması için, üretimin artması
için, ihracatın artması için ülkede gerçek anlamda bir
güvenliğin olması, vatandaşın, öncelikle
yurttaşın kendi ülkesine güvenmesi, yatırıma kendisini
heveslendirmesi, ayrıca yurt dışından gelecek olan
yatırımlara da bu konuda cazip hâle gelen bir ülke konumunda
olması gerekmektedir. Ama ne yazık ki ülkemizde böyle bir durum maalesef
bugün yoktur. Ülkemiz çok büyük kötü süreçlerden geçmektedir,
sıkıntıları hayli fazladır. Özellikle terör kıskacının
içinde olan bir Türkiye ortaya çıkmıştır. Biliyorsunuz,
2002 yılında sadece PKK terörü var iken bugün FETÖ terör örgütü, bir
de IŞİD terör örgütüyle mücadele etmek zorunda kalmış bulunmaktayız.
Tabii, bunların büyümesine, güçlenmesine, her ne kadar bazı siyasi
hesaplar yapılarak bugünlere gelmesine olanak tanınmış ise
de artık bunların ülkemizden temizlenmesi ve Türkiye'nin huzura,
barışa kavuşması ve gerçek anlamda bir yatırım
ortamının, bir üretim ortamının, bir çalışma
ortamının oluşturulmasına ihtiyaç olması
gerektiğini belirtmek istiyorum.
Bu kadar önemli sorunlar varken iktidar sanki ortada
hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya maalesef devam etmektedir.
Beşiktaşta meydana gelen terör olayı, Kayseride meydana gelen
terör olayları ve ayrıca dün akşam Rusya Büyükelçisinin
öldürülmesi sebebiyle ortaya çıkan terör olaylarının artık
ciddi olarak bir devlet anlayışının ortada olmadığını,
istihbarat eksikliğinin olduğunu ve devletin gerçek anlamda herkesin
hem yurttaşların hem yurt dışından gelenlerin
güvenliğini sağlayamadığını açıklıkla
ortaya koymaktadır. Bu sorunun bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Şimdi, buraya çıkan
arkadaşlarımız özellikle iktidar yanlısı
arkadaşlarımız diyorlar ki: Yenikapı ruhunu yaşatmak
zorundayız. Değerli arkadaşlarım, eğer Yenikapı
ruhunu yaşatmak istiyorsak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere
Başbakan ve bakanların ve siz milletvekillerin bu anlayışta
olması gerekir. Eğer siz bu anlayışı sürdürmezseniz,
siz ülkede gerginliğin sürmesini devam ettirseniz, siz insanlar
arasındaki uzlaşmayı, anlaşmayı, beraberliği,
birliği sağlama yönünde bir gayret sarf etmezseniz kesinlikle ülkede
bu konunun tesis edilmesi, kesinlikle bu ruhun yeniden Türkiye'de
yaşatılması mümkün olmayacaktır. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
ülkede bir meşhur bir laf vardır. İmam bozulursa cemaat daha çok
bozulur. Eğer yukarıdakiler bozulursa, gerçekten ülkedeki yöneticiler
bozulursa, gerçekten ülkenin geleceğini düşünmeden sadece siyasi
istikballeri için düşünceleri ortaya koyup yeni gerginlikler, yeni
tartışmalar ortaya koyarlarsa kesinlikle bu tür
davranışların ülkeyi huzura, rahata
kavuşturmayacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
son zamanlarda hiç gereği yokken bir de başkanlık
tartışmasının içine girdik. Ülkemizin, değerli
arkadaşlarım, başkanlık derdi yok. Ülkemizin çok önemli
problemleri var. Bu problemlerin öncelikle çözülmesi gerekir. Siz önemli olan,
öncelikli olan bu problemleri çözmeden başkanlık rejimini,
başkanlık sistemini getirmeye yönelik referandum ve seçimleri
birlikte getirir bu ülkenin önüne koyarsanız vatandaş arasında
kamplaşmaya, bölünmeye, ayrışmaya neden olacak,
kutuplaşmaya neden olacak sebepleri yaratmış olursunuz.
Öncelikle, bu konunun gündemden çekilmesi ve ortadan
kaldırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye öyle
bir noktaya geldi ki inanın, Orta Doğuda bulunan ülkelerin
yaşamlarında her gün değişik şekillerde terör
olaylarıyla, öldürme olaylarıyla, mezhep kavgalarıyla, din
kavgalarıyla gördüğümüz dönemleri artık ülkemizde yaşamaya
başladık. Türkiyeyi bugün bir Orta Doğu ülkesi konumuna getiren
iktidarınız, bu konuyu çözmek zorundadır. Artık, ülke bu
terör havasıyla, terör yuvasıyla, terörün ülke içinde
yaşattığı korkuyu, baskıyı aşamadan ülkede
yeni bir dönemi başlatmak, sanayiyi geliştirmek, ülkeyi
geliştirmek, kalkındırmak, insanlarımızın
eğitimini, gelişmesini sağlamak kesinlikle mümkün değildir.
Onun için güvenlik sağlanmalıdır, istihbarat en iyi bir
şekilde yerine getirilmelidir, istihbarati bilgiler en iyi bir
şekilde değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler ölçüsünde de
ülkenin yönetimi yapılmalıdır diyorum, hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Şahsı adına şimdi de Bolu
Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun konuşacak.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 341 sıra sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu
Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
1871 yılında Alametifarika Nizamnamesiyle
başlayan yol, bugün gerçekten önemli bir dönüm noktasında. Çünkü,
24üncü Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sanayi, Ticaret Komisyonunda
görüşmüş olduğumuz kanun, maalesef, geçtiğimiz dönem
neticelenmemişti. 26ncı Dönemde tekrar tasarı olarak
Komisyonumuza geldi ve Komisyonda tüm partilerin ortak
katılımıyla bir alt komisyon kuruldu. Ben öncelikle, tabii, tüm
Sanayi Komisyonu üyelerine teşekkür etmek istiyorum ama
Başkanlığını yaptığım alt komisyondaki
arkadaşlarımıza da özellikle teşekkür ediyorum çünkü
iktidarıyla muhalefetiyle gerçekten çok uyumlu, olumlu bir
çalışmayı hep birlikte sergiledik ve bu çalışma
neticesinde gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerekse Milliyetçi Hareket
Partisinden verilen önerileri hep birlikte değerlendirdik, konuştuk,
karara bağladık ve bazı değişiklikleri alt komisyon
çerçevesinde gerçekleştirdik.
Bakanlıkta ve enstitüde yapılan çalışmalarla
hazırlanan tasarıda oldukça detaylı bir çalışmaya
şahitlik ettiğimizi söyleyebiliriz çünkü Bakanlıkta yapılan
10 toplantı, akabinde Ankara'da ve İstanbul'da yapılan çalıştaylar,
bundan sonra internet üzerinde tüm kesimlerin görüşüne açılması
neticesinde tüm kamu kurum kuruluşlarının yanında, sivil
toplum örgütlerinden, çeşitli derneklerden 118in üzerinde
değişiklik görüşü alındı ve bizim de alt komisyon
çalışmaları esnasında 12 bakanlığın
yetkililerinin yanında, TOBB, TESK, TÜSİAD, MÜSAİD, YASED, Fikri
Mülkiyet Hakları Koruma Derneği, Araştırmacı İlaç
Firmaları Derneği, İlaç Sanayi Derneği, işverenler
sendikası, İhracatçılar Meclisi, Patent ve Marka Vekilleri
Derneği, Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu gibi, bu
konuda söz söyleyebilecek tüm kurum ve kuruluşların, burada
sayamadığım kuruluşların da görüşlerini Komisyon
çalışmalarında alma fırsatımız oldu. Bu
katkılardan dolayı ben bütün kuruluşlara ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz süreçte, 369 maddeden oluşan 4
kanun hükmündeki kararname bu tasarıyla beraber tek bir kanun
çatısı altına toplanmış bulunuyor ve 193 madde, ek
maddelerle beraber 201 madde olarak, inşallah, yasalaşacak.
Tasarı 5 kitaptan oluşmakta. Marka,
Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün Adı, Tasarım,
Patent ve Faydalı Model, Ortak ve Diğer Hükümler şeklinde 5
ayrı kitapta tüm bu yasa detaylı bir şekilde
değerlendiriliyor.
Tabii, son iki yüzyılın ekonomik ve
teknolojik gelişiminin kilit rolünü Sınai Mülkiyet Kanunu olarak
adlandırabileceğimiz bu kanun aslında oluşturmakta ve bu
çerçevede, bu temel yasada sürelerin kısaltılması,
uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan çözülmesi en
önemli hedeflerden bir tanesi.
3üncü kitaptaki endüstriyel tasarımlar
ifadesinin sadece tasarımlar olarak değiştirilmesi tüm
tasarımların bu çerçevede değerlendirilmesini
sağlıyor. Aynı şekilde, üniversitelerde tasarımdan
elde edilen gelirin en az yüzde 50sinin tasarımcıya verilecek
olması, bu üniversite-özel sektör, üniversite-sanayi, diğer
kurumlarla olan iş birliğini ciddi manada ileriye götürecek.
4üncü kitaptaki buluşlarla alakalı, gene,
süreçlerde üniversitelerdeki buluş potansiyelinin ortaya
çıkarılması ve buradan elde edilecek gelirin en az üçte 1inin
buluşu yapan üzerine verilmesi, gene, bu birlikte çalışma
işlemini ciddi manada destekleyecek.
5inci kitapta, Ortak ve Diğer Hükümlerde
Türk Patent Enstitüsünün adının Türk Patent ve Marka Kurumu olarak
değiştirilmesi söz konusu. Dolayısıyla, kurumun
yapısı güncel ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılıyor,
yeni daire başkanlıkları oluşturuluyor, Fikrî Mülkiyet
Akademisi ve Sınai Mülkiyet Hakları Eğitim Merkezi de bu
çerçevede oluşturuluyor.
Marka ve patent vekilliğinin meslek
kuralları tanımlanmakta, aynı zamanda disiplin hükümleri ve
disiplin kurulu da bu çerçevede getirilmekte.
Değerli arkadaşlar, burada, bütün
partilerde ciddi bir mutabakat söz konusu. Dolayısıyla, biz de
iktidar partisi olarak iyi niyetimizi ortaya koyarak kalan konuşma süremi
kullanmıyorum. Desteklerinden dolayı tüm milletvekilli
arkadaşlarımıza ve Patent Enstitüsü başta olmak üzere Bilim
ve Sanayi Bakanlığımızın değerli
bürokratlarına teşekkür ediyorum.
Bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap
bölümündeyiz.
Süremiz yirmi dakika. Bu sürenin on dakikası
sorular için ayrılmıştır, diğer on dakikasında da
Sayın Bakan sorulara cevap verecektir.
Sayın Gürerden başlıyoruz.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ülkemizde üretilen ve mevcut yasal
düzenlemeyle patent almış firmalar yurt dışına ürününü
gönderdiğinde o ülkede -yasalara göre- aynı ürün için farklı
kişiler patent almışsa o ürünün o ülkeye girişine engel
teşkil ediyor. Bu konuda bir düzenleme düşünülüyor mu? Yani,
Türkiyedeki ismini yurt dışında başka bir kişi
aldığı zaman Türkiyeden gönderilen ürünün o ülkede
satışı engelleniyor ve bunun karşılığında
ya o kişiyle anlaşarak bir ücret ödüyor ya da o ürün o ülkeye giremiyor.
Bununla ilgili bir düzenleme düşünülüyor mu?
Niğde ilinde patent için başvuru
yapılmış mıdır, eğer yapılmışsa
kaçtır? Niğdede patent alan herhangi bir ürün var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
KOSGEB veri tabanında güncel kaydı bulunan
KOBİlere on iki ay ödemesiz toplamda otuz altı ayda ödemeli
sıfır faizli kredi veriyorsunuz, bu iyi bir şey ancak
KOBİler kim? En az 8-10 kişi çalıştıran iş
yerleri. Örneğin, Keşanda kaç işletme bundan alabiliyor, ben
size söyleyeyim: En fazla 8 işletme. Küçük esnafa da böyle bir olanak
sağlamayı düşünüyor musunuz? Esnafın bankalarda
kredibilitesi yok. Ayrıca, bırakın artık kredi vermeyi;
artık emekliye, işçiye ve çiftçiye destek verin, bakın
esnafın işleri nasıl açılıyor.
BAŞKAN Sayın Aydın? Yok.
Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, bilindiği gibi 2006 yılından bu yana, Bakü ve Kerkük
petrolü, hizmete giren boru hatları nedeniyle Adana ve Ceyhana
akıtılmaktadır. Limanlardan tankerler
aracılığıyla dünyaya dağıtılan bölgedeki ham
petrolün işlenmesi, pazarlanması ve ihraç edilmesi amacıyla 2007
yılında kurulan Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesinin
hayata geçmesi, Çukurovanın yanı sıra Türkiye açısından
son derece önem taşımaktadır. Ceyhan Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesinin hizmet üretmeye başlaması için
kamulaştırmalar ne zaman tamamlanıp yatırımcılara
yer tahsisi yapılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ülkemizde bürokrasinin
azalacağı sıkça dile getiriliyor, ancak pratikte sorun devam
ediyor.
Kayseri Yeşilhisar ilçesinden hemşehrim
Mustafa Kumral KOSGEBle ilgili sorunu bana göndermiş. Diyor ki: Ticaret
Sicil Gazetesindeki adresimiz eski iş yerimize ait. Geçen sene iş
yerimizi
Sayın Bakan, teknolojinin bu kadar
ilerlediği günümüzde bu güncelleme niçin bu kadar uzun sürüyor? Mustafa
kardeşimin sorununu nasıl çözeriz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sanayi Bakanına
soruyorum:
1) Sanayide ve üretim alanlarında
kullanılan elektriğin üzerindeki yüzde 2lik TRT katılım
payını kaldırmayı düşünüyor musunuz?
2) Yine, doğal gazın fiyatını
ucuzlatacağınızı vadettiniz. Yeni yılda sanayide ve
üretimde doğal gaz fiyatını düşürmeyi düşünüyor
musunuz?
3) Elektrikte kayıp kaçak bedelleri ile
dağıtım şirketlerinin yaptığı
yatırım harcamalarının tüketiciler üzerine yüklenmesi için
bir çalışma yapılıyor. Bunu kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
4) Üretimin, yatırımın,
istihdamın ve ihracatın artırılması için bir çalışmanız
var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan,
Saab marka otomobili soracaktım. Bize tanıtım
yapılacaktı, hâlâ haber yok. Bu platformdan bataryalı araç
çıkacak mı? Birinci sorum bu.
İkincisi, bu aracın hangi firmadan
satın alma işlemi yapıldığı -o firmanın
ismini istiyorum, vermiyorlar bana- ve kaç liraya alındığı
bu platformun. Hâlâ cevap verilmiyor, 2-3 sefer soru önergesi verdim, cevap
verilmiyor. Bunun cevabını istiyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, esnaf ve kefalet
kooperatifleri aracılığıyla esnafımıza kredi
veriliyor. Yalnız, verilen krediler borcu olmayan esnaflara veriliyor. Bu
ortamda zaten borcu olmayan bir esnaf yok. Faizsiz kredilerin tamamı borcu
olmayan esnafa veriliyor. Bununla ilgili yeni bir düzenleme yapmanızı
bekliyoruz. Borcu olan esnaflar da mevcut borçlarını ödeyip yeniden
kredi kullanabilirler. Bu haktan faydalandırmanızı bekliyoruz.
Esnaf ve kefalet kooperatifleri üyelerine
tanıdığınız bu hakkı ticaret odası üyelerine
niye tanımıyorsunuz? Türkiyede 100 binlerce ticaret odası üyesi
var ama bunların hiçbirisi faizsiz kredi kullanamıyorlar. Bir de Faizler
düştü. diyoruz, Faizler yüzde 8-
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
geçtiğimiz hafta Kayseride askerlerimize ve sivil
vatandaşlarımıza yapılan hain saldırıyı
şiddetle ve nefretle kınıyorum. Ayrıca, dün akşam
meydana gelen, Rusya Büyükelçisine canice yapılan terör
saldırısını da aynı şekilde kınıyorum.
Terörün acımasız
saldırılarından dolayı birçok canlarımız yok
ediliyor, ülkede tam bir kargaşa ve kaos yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı başkanlık derdine düşmüş, terörün
önlenmesi yönünde gerekli tedbirleri alacağı, toplumu
toparlayacağı ve kucaklayacağı yerde gerginliği
sürdürmeye devam ediyor, sorumluluk da hissetmiyor, başkalarını
suçlayarak sorumluluktan kurtulmak istiyor. Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Cumhurbaşkanının başkanlık sevdasından vazgeçerek
toplumda barışı ve huzuru sağlayacak girişimlerde
bulunmasını, ülkemizin artık normalleşmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
EREN ERDEM (İstanbul) Önceki günlerde
Trabzonda açılışı yapılan Şenol Güneş
Stadında Katar Emiri Temim Bin Hamed Al Saninin posteri
asıldı. Üstelik, Başbakandan önce asıldı. Şimdi,
Orta Doğudaki tek adam rejimlerine, diktatörlüklere karşı bu
kadar hassas olan Hükûmetinizin, Katardaki tek adam rejimine, faşist diktatörlüğe,
hanedanlığa karşı bu sempatisinin nedeni nedir? Yani bir
taraftan bir tek adam rejimini yıllardır çok sert bir şekilde
eleştiriyorsunuz, diğer taraftan iş Suud, Katar
hanedanlığına gelince
Orada demokrasi mi var yani? Orada
faşist bir diktatörlük var, onun posterlerini asıyorsunuz. Bu
çelişkiyi hangi kavramlarla açıklayabileceğinizi çok merak
ettiğim için bu soruyu sormak istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan
KOBİlere 50 bin lira kredi vereceğiz. dediniz,
ayırdığınız bütçeyle 15 bin KOBİye ancak
verilebiliyor. Şu an KOSGEBin sitesi çökmüş, cevap verilemiyor.
Yaklaşık 300 bin KOBİ var. Neye göre bu krediler belirlenecek,
neye göre 15 bini ayırıp vereceksiniz? Bunun cevabını
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi çok sayıda soru geldi, bir
kısmını not aldım, bir kısmını not almakta
zorlandım, arkadaşlarımız hızlıca sordular.
İlk soru, Türkiyedeki patent ile yurt
dışı patent konusuydu ve Niğde ilindeki patent durumuydu.
Sanıyorum Niğde Milletvekilimiz Kaç patent var? diye soruyor.
Niğde ilinden 2015 yılında 4 adet patent başvurusu var, 2
adet faydalı model başvurusu var, 69 adet marka başvurusu var, 3
adet de endüstriyel tasarım başvurusu yapılmış.
Şu anda ulaşabildiğim rakamlar bunlar.
İlk sorunuzdaki konuyu doğrusu
anlayamadım. Türkiyede patent alıyor, yurt dışında
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şöyle
anlatayım: A markasına sahip firma bu ürününü gidip Almanyada
satacağı zaman, oradaki o ürünü başka birisi kendi adına
tescil ettirmişse götürüp bu ürünü o isimle satamıyor, o kişiyle
anlaşmak zorunda.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz buyurun, devam
edin lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sordular,
söylüyorum.
BAŞKAN Süre kalırsa siz tekrar sorunuzu
sorarsınız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - İki dakika
süremiz vardı.
BAŞKAN - Ama, cevapları vermesi için
Sayın Bakana söz verdim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan Anlamadım. dedi Sayın Başkan,
anlamadığını anlatıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gürer, lütfen
Buyurun Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Milletvekilim, bunda
anlaşacağız.
İkinci soruya geçelim. KOSGEBle ilgili soru
vardı, KOSGEB destekler veriyor, benzer destek esnafa neden verilmiyor?
şeklindeydi. Esnaf kefalet kooperatifleri destek veriyorlar. Önümüzdeki
dönemde, 2017de bu destekler artarak devam edecek.
Ham petrol, Ceyhan İhtisas Endüstri Bölgesi
konusu vardı, soruldu. Bu konuda maalesef yerel yönetimler tarafından
açılan mahkemeler devam ediyor, hukuki süreç devam ediyor. Bununla ilgili
önümüzdeki günlerde belki radikal bir tedbir almak durumunda
kalacağız, çalışıyoruz.
Yine, KOSGEB başvurusuyla ilgili bir başka
soru vardı. Sayın milletvekilleri, şimdi, bu KOSGEB kredisi
konusu, küçük KOBİlerin, küçük işletmelerin içerisinde
bulundukları durumu rahatlatmak, onlara destek vermek amacıyla
başlatıldı. Başlangıçta düşündüğümüz 15 bin
KOBİydi. Bu, 2016 yılı bütçesi içerisinden KOBİleri
desteklemek maksadıyla düşünüldü. Her bir KOBİ için 50 bin lira,
ilk on iki ayı ödemesiz, otuz altı ay vadeli ve 2016 yılı
bütçesi içerisinden yaklaşık bize maliyeti 150 milyon TL olacak
şekilde KOBİlerimize 750 milyon lira kredi sağlanmasıydı
bu programın kapsamı. Tabii, çok sayıda başvuru oldu. Bu
başvurular değerlendiriliyor. Sistemle ilgili eleştiriler de
alıyoruz. Şimdi, iki şeritli bir yol düşünün, normalde
günde 100 araç geçerken birdenbire bin araç geçmeye çalışıyor.
Tabii, sistem biraz zorlanıyor, bunu aşıyoruz. Bu kredilerle
ilgili konu, sadece 2016 yılında değil, 2017 yılında
da devam edecek. 2016 yılı bütçesi içerisinden yani bu ay sonuna
kadar ayırdığımız rakam ya da vereceğimiz rakam
750 milyon TLdir. Bu, hani başvuru süresi kapandı ya da başvuru
yapamayacağız anlamında değil, 2017 yılı
içerisinde KOBİlerimize yeni kredi paketlerimiz olacak. Bu dönem ilk 15
bin KOBİ arasında yer almayacak olanların üzülmemesi gerekir,
2017 yılında desteğimiz devam edecek.
Yine, sanayicimizden alınan yüzde 2 elektrik
katılım payı soruldu.
KAZIM ARSLAN (Denizli) TRT katılım
payı.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi, bir paket hazırlıyoruz
Üretim Reform Paketi diye, onun içerisinde bu konu var sayın
milletvekilim. Bu pakette sanayicimizin üzerindeki muhtelif vergi yüklerinin
kaldırılması var. Bunlardan birisi de elektrik konusudur. Çevre
katkı payı yine bu pakette yer alıyor. Dolayısıyla,
sorduğunuz soruların cevabı, önümüzdeki günlerde yine Meclise
getireceğimiz Üretim Reform Paketi içerisinde olacak.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaldıralım,
kaldıralım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi, Sayın Tarhanın bir sorusu
vardı yerli marka otomobille ilgili. Sayın Tarhan, siz Kocaeli
Milletvekilisiniz, TÜBİTAK size yakın, o bölgedesiniz, bir gün
TÜBİTAKı ziyaret edin, arkadaşlarımızdan detaylı
bilgi alın. Şimdi, şöyle: Otomobil konusunda bir iş modeli
üzerinde çalıştık. Önümüzdeki dönemde özel sektörün
öncülüğünde ve devlet desteğinde yerli marka otomobilin üretilmesine
ilişkin bir iş modeli üzerinde mutabık kaldık.
Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte TÜBİTAK değil, özel
sektör öncülüğünde fakat devletin desteğinde bir modelle devam
edeceğiz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
bakanım, ilk gün bunu söylediniz.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın
Bakanım, davet edin de gidelim, yani o şekilde Komisyon üyelerini,
görelim madem.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Davet ederiz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Uçak ile
otomobili bir görebilseydik yerli uçak ile otomobili.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Göreceksiniz, merak etmeyin, yok, göreceksiniz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Ortalığa atalı on sene oldu da.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Yok, göreceksiniz, göreceksiniz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Allah
büyük.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi Saab firmasından bahsedildi. Biz,
tabii, Saab firmasının lisansını almıyoruz,
markasını almıyoruz. Bizim otomobilimiz, kendi
markamızı taşıyacak, kendi adımızı
taşıyacak, Türk tasarımı olacak ve elektrikli bir otomobil
olacak.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, bir araştırın kaça
alındığını. Ne olur, bir cevap verin.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Yine, esnafla ilgili, esnafa destekle ilgili
sorular vardı. Esnafa verilecek olan destekleri Gümrük ve Ticaret
Bakanımızla görüşeceğim. Detayları
çalışıyor, bir sicil affı üzerinde de
çalışıyor. Dolayısıyla, bu konuyu Sayın Bakanımıza
ileteceğim.
Yine, Sayın Arslanın sorusu vardı
terör konusuyla ilgili. Şimdi, bakın, bu terör konusu, sadece
Türkiye'nin sorunu değil; bu, küresel bir sorun. Sadece Türkiyede
bombalar patlamıyor, sadece Türkiyede insanlar öldürülmüyor; dün
akşam Berlinde de hadiseler oldu. Dolayısıyla, küresel bir
sorunla karşı karşıyayız ve bütün devletlerin el
birliğiyle bu sorunun üstesinden gelmesi gerekiyor.
Sayın Erdemin sorusu Katarla ilgili.
Şimdi, bir başka ülkenin yönetim şekli, bir başka ülkenin
devlet başkanı konusunda
Yani, bu yorumları yapmak çok
doğru değil Sayın Erdem. O ülkenin kendine has
şartları var ve dost ve müttefik bir ülke. İyi
ilişkilerimiz var.
EREN ERDEM (İstanbul) Orta Doğudaki
bütün ülkelere tek adam rejimi, diktatörlük diye tanımlar
yaptınız. Katarda demokrasi mi var?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Dolayısıyla, Katarın nasıl
yönetileceğine, bırakın Katarlılar karar versinler, biz ona
karışmayalım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O zaman,
Suriyeye niye karışıyorsunuz Sayın Bakan? Katarın ne
özelliği var? Suriyeye niye karışıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Katar para veriyor ya.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Doğru.
BAŞKAN - Sayın Yarkadaş
Sayın
Erdem
Soru-cevap yapıyoruz. Soru sordunuz, cevap veriyor Sayın
Bakan. Lütfen
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Bakın, iyi ilişkilerimiz olan bir ülkeden
bahsediyoruz, Katardan bahsediyoruz.
EREN ERDEM (İstanbul) Demokrasi yok o ülkede,
diktatörlük rejimi var. Niye iyi ilişkilerimiz var? Orta Doğuya
demokrasi ihraç ediyorsunuz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Dolayısıyla, bırakın
Katarın nasıl yönetileceğini, Katar Emirliğinin ne
olduğunu bırakalım
EREN ERDEM (İstanbul) Niye o zaman Suriyeye
müdahale ediyorsunuz?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Suriyeye
niye karışıyorsunuz Sayın Bakan o zaman? Esada niye
karışıyorsunuz? Katarda dolar var diye mi?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Sayın milletvekilleri, bakın, şu
andaki gündemimiz Patent Kanunu, Patent Yasası. Lütfen, konuyu başka
alanlara çekmeyelim. Biz patenti konuşuyoruz, patenti konuşuyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz, lütfen, konuyla
ilgili sorulan sorulara cevap veriniz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Sayın Tarhanın son sorusu vardı
KOBİlerle ilgili. Yine, 15 bin KOBİ
2016 yılı içerisinde 15 bin KOBİye
destek vereceğiz, 2017de bu desteğimiz devam edecek. Onun sayısı
biliyorsunuz- geçen kabul edilen bütçede KOSGEBin bütçesi, destek bütçesi 1,1
milyar TL. 2017 yılı içerisinde KOSGEBden KOBİlerimize gerek
hibe gerek faiz desteği şeklinde 1,1 milyar TL destek vereceğiz.
Sayın Başkan, çok çok teşekkür
ediyorum. Cevaplandırılamayan sorular varsa onları
yazılı cevaplandırayım.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.40
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
341 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oy birliği
olduğunu tutanaklara geçirin Başkanım.
BAŞKAN Peki.
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.42
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
341 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/666) ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 443)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 439 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya
Federasyonu Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma ve Suçluların İadesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı 439)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Aralık
2016 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.48