TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
5inci
Birleşim
11
Ekim 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, 10 Muharrem Kerbelâ matem gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun, 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Iğdır Milletvekili
Nurettin Arasın, Hazreti Hüseyinin şehadeti ve aşureye
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel
Kurulu ziyaret eden Pakistan-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Malik
Pervaiz ve Pakistan Milletvekili Moshin Ranjaya Hoş geldiniz. denilmesi
B)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarihli ve 20
sayılı Kararıyla kurulması uygun bulunan TBMM
Çölleşmeyle Mücadele Çalışma Grubunu oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi
(3/843)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Sağlık.Net
Projesinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 24 milletvekilinin, 5627
sayılı Enerji Verimliliği Kanunundan sonra yürütülen çalışmaların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/319)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin,
2012-2015 yılları arasındaki tüm kamu alımlarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
D)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/285) esas
numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/57)
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, 10 Muharrem Aşure Gününe, Kerbelâ ve 15 Temmuz
şehitleri başta olmak üzere tüm şehitleri rahmetle
andığına ve AK PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile
Özalp İlçe Başkan Yardımcısının şehit edilmesi
nedeniyle terörü bir kez daha lanetlediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi yeni Grup Başkan Vekili Erhan Ustaya
hayırlı olsun dileğinde bulunduklarına ilişkin
konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
başta AK PARTİ Dicle
İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısı olmak üzere millî irade ve medeniyet
uğrunda hayatını kaybeden tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, kararlı
operasyonlarla köşeye sıkışan PKKnın AK PARTİye
yönelik saldırılarını artırmasının AK
PARTİ kadrolarını korkutmayacağına ilişkin
açıklaması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, PKKnın
katlettiği AK PARTİ Dicle
İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısına Allahtan rahmet dilediğine ve bu
saldırıların kendilerini demokrasi mücadelesinden bir adım
geriye götürmeyeceğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinde AKPli ve MHPli Büyükşehir Meclis
üyelerinin oylarıyla Akkuyu Nükleer Santralinin işaretli olduğu
planın onaylandığına ve Mersinin tarihinin en kara
günlerinden birini yaşadığına ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Adalet Bakanlığından, tutuklu basın mensuplarına kötü
muamele ve işkence yapıldığı iddialarıyla ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin açıklaması
7.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, 11.285 öğretmenin açığa
alınmasının yargısız infaz olduğuna ve
iktidarı, öğretmenler üzerinde uyguladığı psikolojik
işkenceye son vermeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın,
PKKnın saldırısı sonucu şehit olan AK PARTİ Dicle İlçe
Başkanı ile Özalp İlçe Başkan Yardımcısına
Allahtan rahmet dilediğine ve terör örgütlerinin kendilerini
yıldıramayacağına ilişkin açıklaması
9.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Adalet Bakanı Bekir Bozdağdan, Giresunda
Adalet ve Kalkınma Partisi binasının FETÖ/PDY
soruşturmasında ismi geçen Bank Asyanın finansörlerinden birine
ait olmasını nasıl değerlendirdiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısına ve tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Halis
Dalkılıçın, 10 Muharrem Aşure Gününe, başta Hazreti
Hüseyin olmak üzere Kerbelâ şehitleri ile AK PARTİ Dicle İlçe
Başkanı, Özalp İlçe Başkan Yardımcısı ve
Hakkâri 1inci sıra adayı Ahmet Budaka Allahtan rahmet
dilediğine ve HDP Grubundan da bu terör eylemlerini lanetlemesini
beklediğine ilişkin açıklaması
12.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun,
darbeyi fırsata çevirerek menzile ulaştıklarını
düşünenlerin Yenikapı ruhu derken laik cumhuriyeti ve
çağdaş bilimsel eğitimi yok etmeye
çalıştıklarına ilişkin açıklaması
13.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Manisadaki üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 10
Ekim Ankara Garı katliamının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan Yardımcısına
ve son iki günde hayatını kaybeden tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine, terörle mücadelenin millî bir dava olduğuna, MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçelinin 29/8/2016da ilan ettiği terörizmle
mücadele konseptinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine ve 10 Ekim
Ankara Garı katliamının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, aşure
gününün ve muharrem ayının tüm İslam âlemine hayırlı
olmasını dilediğine, Mudanya Mütarekesinin 94üncü yıl
dönümüne, tüm şehitleri bir kez daha saygıyla
andığına, AK PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile
Özalp İlçe Başkan Yardımcısının katledilmesinin
Türkiye siyasetine yapılmış bir suikast olduğuna ve TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana yeğeninin hayatını
kaybetmesinden dolayı başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, muharrem ayına, 10 Ekim Ankara Garı katliamının
yıl dönümüne, siyasi cinayetlerin tamamını en sert şekilde
kınadıklarına ve Halkların Demokratik Partisi olarak siyasi
cinayetlerin durmasını bir kez daha ifade ettiklerine ilişkin
açıklaması
18.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, aşure gününe, Ahilik Kültürü Haftasına;
şehitlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediklerine; AK PARTİli siyasetçilere yapılan saldırıları
şiddetle ve nefretle kınadıklarına ve AK PARTİnin
terör örgütleriyle mücadelesini sonuna kadar götüreceğine ilişkin
açıklaması
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPli
bir İzmir milletvekilinin HDP eş başkanına yönelik
sözlerine ilişkin açıklaması
20.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
(3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Ankara Milletvekili Levent
Gökün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin (3/842) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gülün
(3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Gaziantep Milletvekili
Abdulhamit Gülün (3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın (3/842) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, sosyal medya paylaşımları
sebebiyle iş akdi feshedilen THY personeline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/7168)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 2002 yılından
itibaren Şanlıurfa'da İŞ-KUR tarafından işe
alınan kişilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/7313)
3.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'in, FETÖ elebaşının emekli
maaşının kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7314)
4.- Ankara
Milletvekili Murat Emir'in, askerî danışmanlık veren bir
şirketin denetimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/7338)
5.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, sağlık hizmetlerinden
yararlanılması hususunda yapılan bir düzenlemeye ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7444)
6.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, BDDK ile PayPal arasındaki
görüşmelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/7555)
7.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş'ın, Yurt
Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı tarafından yurt dışındaki
Türk derneklerine aktarılan ödeneklere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin cevabı (7/7677)
11 Ekim 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 10 Muharrem Kerbelâ matem günü hakkında söz
isteyen Sivas Milletvekili Ali Akyıldıza aittir.
Sayın Akyıldız, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, 10 Muharrem Kerbelâ matem gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım,
basınımızın ve Meclisimizin kıymetli emekçileri ve
ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer
yurttaşlarım; hepinizi en içten sevgi, saygı ve muhabbetlerimle
selamlıyorum, aşk ile. (CHP sıralarından alkışlar)
Aşura erdemli, ilkeli, dürüst, şefkatli,
mert ve yiğit bir kahramanın zamanın zalim diktatörü
tarafından kundakta süt emen altı aylık çocuğuna
varıncaya kadar bütün yakınlarıyla birlikte acımasızca,
susuz olarak şehit edildikleri günün adıdır. Bu kahramanın,
zalime boyun eğerek onursuzca yaşamaktansa, hayatı
pahasına, ona boyun eğmeyerek, onurluca ölmeyi seçtiği günün
adıdır aşura; mazlumun zalime, öldürenin öldürülene ve
kanın kılıca galip geldiği günün adıdır aşura
ve zalim karşısında mazlumların ölümcül suskunluk ve
durgunluğunu, zalimi kahredici bir çığlığa, yok edici
bir volkana çeviren bir özgürlük destanının adıdır
aşura. Kerbelâ, bu destanın yazıldığı çölün
adıdır. İmam Hüseyin, bu destanı asil kanıyla yazan
erdemli, ilkeli, yürekli, fedakâr ve mert bir kahramanın adıdır.
O, rahmet Peygamberimizin biricik kızı iffet ve ismet timsali
Fatımadan doğmuş sevgili torunudur. O, İslam
Peygamberinin vâsisi, evliyanın şahı Hazreti İmam Alinin
oğludur. O, Kuranda her türlü kötülük ve pisliklerden tertemiz
kılındıklarını Allahın beyan ettiği
ehlibeytin bir üyesidir (Ahzab Suresi 33). O, hepimize Peygamberin tebliğ
ücreti olarak sevgisi farz kılınan Peygamberin yakını, en
yakını, yavrusudur (Şûrâ 23). O, kardeşi Hazreti Hasanla
birlikte cennet gençlerinin efendisi, o Hazreti Hasanla birlikte cennetin
ziyneti, süsüdür. O, Hazreti Hasanla birlikte arşın küpesidir.
Hazreti Peygamber onun için Hüseyin benden, ben Hüseyindenim. Kim Hüseyini
severse Allah da onu sever. buyurmuştur. Kızım
Fatımanın oğullarıdır. Allahım, ben onları
seviyorum, sen de onları sev; onları sevenleri de sev. diye dua
etmiştir. O ve kardeşi Hazreti Hasan için Peygamber Bu
oğullarım dünyada benim en güzel kokan çiçeklerimdir.
buyurmuştur. Evet, o tertemiz bir çiçek, o cennet ziyneti, arşın
küpesi, Peygamberimizin yavrusudur. O, Kuranın indiği, sünnetin
yaşandığı evin oğludur. O, iyiliği,
doğruluğu, dürüstlüğü, temizliği, adaleti, hürriyeti,
cömertliği ve mertliği temsil ediyor.
Ee, peki ya Yezid? Yezid, İmam Hüseyinin tam
karşıtıdır. O, kötülüğü, yalanı,
düzenbazlığı, kirlenmişliği,
kokuşmuşluğu, zulmü, despotizmi, nekesliği ve
namertliği temsil ediyor. O, kanun kural bilmez, hak hukuk tanımaz,
ayyaş ve sarhoş birisiydi. Yezid sadece Hazreti Peygamberin ailesine
zulmetmekle kalmamış, Peygamberin mescit ve türbesini
ashabının kanıyla kızıla boyamış,
ırzları da dâhil olmak üzere peygamber şehrinin her şeyini
askerlerine mübah kılmıştı. Bununla da kalmayıp
Allahın Beyt-i Kâbesini mancınıkla taş yağmuruna
tutturup ateşe verdirmiştir.
Peki ya Muaviye kim? Muaviye de Yezidin
babası, meşru halife Hazreti İmam Aliye karşı
savaşmış, ona sövmeyi ibadetin bir parçası hâline
getirmiş, peygamber çiçeği Hazreti Hasanı zehirleterek şehit
ettirmiştir.
Peki ya Muaviyenin babası Ebu Süfyan kim? O da
Hazreti Peygambere karşı tam yirmi bir sene savaşmış.
Peki anası? Anası Hind ise Hazreti
Peygamberin sevgili amcası Hazreti Hamzayı öldürmesi için enteresan
vaatlerle Vahşî adındaki köleyi görevlendirmiş, Hazreti
Hamzanın şehadetinden sonra da göğsünü yararak ciğerlerini
çıkarıp yemeye kalkışmıştı. Bütün bu ve
benzeri rezilliklerden dolayı bu aile Allah ve Resulünün lanetini
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Konuşmama bir
dakika daha
Günün anlamına
BAŞKAN Lütfen tamamlayın. Bir dakika
daha vermiyorum ama bugünün anlamına uygun olarak bir dakika
uzatalım.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Dünyanın
neresinde insanlık zulüm görüyorsa orası bir Kerbelâdır. Nerede
hayrın ve şerrin kavgası varsa orası Kerbelâdır.
Kerbelâ bir semboldür, insanlık onurunun can vererek galip gelmesidir,
zulmün bedel ödenerek lanetlenmesidir. Orada İmam Hüseyin değil,
insanlık onuru katledilmiştir. İmam Hüseyinin şehadeti de
insanlık onurunun zaferidir ama o zafer insanlığa kan ve can
verilerek bağışlanmıştır ama İmam Hüseyin
orada ölmedi, yeniden dirildi ve tüm âlemleri kucakladı, ismi insanlığa
sembol oldu, güzelliklerin birleşmesinde insanlığa şemsiye
oldu.
Yapılan ibadetlerin, tutulan oruçların,
çekilen yası matemin kabul olması dileklerimle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akyıldız.
Şimdi gündem dışı ikinci söz
Dünya Kız Çocukları Günü münasebetiyle söz isteyen Aydın
Milletvekili Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun, 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce sizleri ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Bundan beş yıl önce Türkiye, Kanada ve
Peru tarafından hazırlanan kanun tasarısıyla
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 11 Ekim tarihinin Dünya Kız
Çocukları Günü olarak kutlanılmasına karar verildi. Kız
çocuklarının desteklenmesi ve güçlendirilmesi amacıyla bir farkındalık
gününün kabulü için teklif vermek güzel ve anlamlı bir adım. Bunun
yanı sıra çocukları korumak amacıyla başka
anlaşmalara da imza atmış bulunmaktayız. Örneğin
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 9 Aralık
1994 tarihinde tarafımızca onaylanmıştır. Kız
çocuklarımızın çocukluk çağında ve de ileriki yaşlarında
yaşayabileceği cinsiyet ayrımcılığıyla
ilgili sorunların önüne geçmek amacıyla da Avrupa Konseyinin
İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ülke biz olduk. Buraya kadar her
şey güzel de bundan sonra, bu döneme kadar olan süreçte neler yaptık,
neler yaşadık, bir de onlara bakmak istiyorum.
Değerli vekiller, güzel bir atasözümüz
vardır, derler ki: Âyînesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Son on yılda kız çocuklarını okullaştırma
oranında önemli mesafeler katettiğimiz belirtiliyor. Çok güzel de,
biz çocuklarımızın okullaşma oranını
sorduğumuzda bize hep ilkokula başlayan öğrencilerin
sayısı veriliyor ancak eğitime erişim tek başına
yeterli değil, asıl sorun kız çocuklarının okula devam
etmelerini sağlayabilmek. Eğitim Reformu Girişiminin 2014-2015
yılında Eğitim İzleme Raporu
hazırladığı görülmüş ve buna
baktığımız zaman da erken dönemde okuldan ayrılan
öğrencilerin oranının Türkiyede yüzde 38 olduğu tespit
edilmiş. Kız çocuklarının yüzde 13ü hâlâ çocuk yaşta
evlendiriliyor, büyük bir çoğunluğu ise kayıtlara bile geçmiyor.
Zira, Anayasa Mahkemesi bir süre önce imam nikâhında resmî nikâh
şartını kaldırdı ve bu da kız
çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini bir bakıma
meşrulaştırmış oldu.
Yine, Anayasa Mahkemesinin almış
olduğu başka bir kararla Türk Ceza Kanununun çocuğun cinsel
yönden istismarını düzenleyen 103üncü maddesinin (1)inci
fıkrasındaki 15 yaşını tamamlamamış her
çocuğa karşı gerçekleştirilen her tür cinsel davranışın
cinsel istismar sayılacağına ilişkin hükmü 6ya
karşı 7 oyla iptal edilmiştir.
Türkiyenin, taraf olduğu uluslararası
sözleşmelere uyma yükümlülüğü vardır. Türkiye bu
uluslararası sözleşmelere imza koymakla iç hukuk
kurallarını da buna göre düzenlemeyi ve değiştirmeyi
taahhüt etmiş bulunmaktadır. Biz 18 yaş altında olan her
çocuğu, başta cinsel istismar olmak üzere, her türlü istismardan
korumayı hedeflemişken ve de 15 yaş olarak belirtilen yaş
sınırının 18e yükseltilmesi beklenirken, yaş
sınırının tamamen kaldırılması akıl
alabilecek bir karar değildir, uluslararası hukuk normlarına da
aykırıdır. Ne yazık ki iktidar olan AKP, bu sorunlara
hızlı ve kalıcı çözümler üretememiştir.
Eğitim sorununa geri dönecek olursak, yine,
yapılan araştırmalarda 2013 yılında Türkiyede
kız öğrencilerin yüzde 39,9unun liseye varmadan öğretim hayatını
terk ettiği tespit edilmiş. Bu da ne demek oluyor? Okula giden her
100 kız çocuğumuzdan 40ı okulu terk ediyor, okula devam
edemiyor demek oluyor.
Türkiye, Toplumsal Cinsiyete Dayalı
Gelişme Endeksinde 148 ülke arasında ancak 118inci olabildi. Toplumsal
Cinsiyet Uçurumu Endeksindeyse, maalesef, 142 ülke arasında 125inci
sıradaydı.
Yine, kız çocuklarımızın
eğitim sorunlarının yanı sıra, ücretsiz ev
işlerinde çalışıp ailesini desteklemesi sebebiyle de
yaşadıkları sorunlar var ki bu oran da Türkiyede 7,5 milyon
civarında kız çocuğumuzu işaret ediyor. Temel hizmetlere
erişim problemleri ve yoksulluk, çocuğun çocuk işçi olma
ihtimalini yükseltiyor. Dolayısıyla, ne söylersek söyleyelim
yapılan iş ortada. Kız çocuklarımız için üretilen
politikalar ve hizmetler cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm çocuklar
için yapılanlar gibi yetersiz, yapılması gereken çok fazla
şey var. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çocuk hakları
sürekli komisyonunun kurulması da çok önemli ve alınması
gereken acil kararlardan biri olarak önümüze çıkıyor.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı
Malik Pervaiz ve Pakistan Milletvekili Moshin Ranjaya Hoş geldiniz.
denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şu
anda Genel Kurulumuzu Pakistan milletvekillerinden ve ayrıca Dostluk Grubu
Başkanı olan Malik Pervaiz ve yine Pakistan Milletvekili Moshin Ranja
ziyaret etmişlerdir.
Teşekkür ediyoruz. (Alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Iğdır
Milletvekili Nurettin Arasın, Hazreti Hüseyinin şehadeti ve
aşureye ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Şimdi, gündem dışı
üçüncü söz, Hazreti Hüseyinin şehadeti ve aşure hakkında söz
isteyen Iğdır Milletvekili Nurettin Arasa aittir.
Buyurun Sayın Aras (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
NURETTİN ARAS (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Hüseyinin şehadetinin
hicri 1.377nci yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum.
Bu münasebetle Genel Kurulumuzu samimi kalple selamlıyorum.
Şüphesiz, ölüm bir eksiklik ve kusur
değildir. Hazreti İbrahim de bu yüzden ölüme giderken yardım
istememiştir.
Hazreti Hüseyin diyor ki: En yüce ölüm Allah
yolunda öldürülmektir, şehadettir. O, bizim süsümüzdür, bezeğimizdir.
Biz de süslenmekten ve bezenmekten korkmayız. Bizim milletimizin de
şiarı gerçekten aynı yöndedir. 15 Temmuz gecesi
halkımız, milletimiz sokağa dökülerek şehadetin bir süs,
bezek olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Bu bakımdan, 15
Temmuz şehitlerimizin şehitlerin şahı Hazreti Hüseyinle
haşrolmasını Cenab-ı Mevladan dilemekteyim.
Tabii, değerli milletvekilleri, Hazreti Ali
hilafet makamındayken ramazanın 19unda Harici İbni Mülcem
tarafından secde hâlindeyken zehirli kılıçla vuruldu, 21inde de
şehadete kavuştu. Kûfe o günlerde İslamın merkezi
sayılıyor ve aynı zamanda rehberlerin, sancaktarların da
makamıdır. Bütün orada yaşayan kabilelerin reisleri olsun, ileri
gelenleri olsun, o bölge halkı olsun o günlerde İmam Hasana biat
ettiler; bütün Irak halkı olsun, Hicaz, Yemen. Ancak,
sınırın öte tarafında da egemen bir zorba vardı. Yedi
ay yirmi dört gün süren İmam Hasan hilafetine karşı tacizlerde
bulunuyordu. Şeytanlığıyla ünlü, desiseleriyle ünlü bu
egemen zorba, boş ama imzalı, mühürlü kâğıtlar göndererek
İmam Hasana tekliflerde bulunuyor, İstediğin
şartları yaz, ben kabul ediyorum ancak hilafeti bana bırak.
diyordu. Tabii ki İslamın ve ehlibeytinin maslahatlarından olan
barış, vahyin de derinliklerinden beslenen bir tohumdur. İmam
Hasan çok önemli bir güce kavuşmuş olan batıl cephenin
sınanması, yaptıklarını halkın, İslam
âleminin görebilmesi bakımından; yine, İslam kanının
dökülmemesi açısından bu barışı kabul etmiştir.
İşte, İslam tarihinin en önemli aşamalarından olan bir
tarihtir bu aşama. Ancak, barışın
imzalandığı gün Muaviye minbere çıkarak Ben bu
barışı tanımıyorum -nasıl olsa hilafeti eline
geçirdi, Hazreti Aliye hakaret etti- ve Bu barış şartları
ayaklarımın altındadır." dedi. İmam Hasan ise
Müslümanlara dönerek Ey Müminler, ben sizi küçük düşürmek istemedim,
saltanat uğruna kanınızı feda etmedim." dedi. Hazreti
Hüseyin de sırf İslamın kardeşliği için kıyam
etmiştir, yoksa Hazreti Hüseyinin fesat çıkarmak gibi bir niyeti
yoktu. Çok kısa süre içerisinde zaten Muaviye ve ekibinin neler
yaptığı görüldü. Aşure Günü İmam Hüseyini katletmekle
kalmadılar, bedenini atlarının nalları altında
çiğnediler. Bununla da kalmadılar, yarenlerinin ve İmam
Hüseyinin başını keserek mızraklara koydular şehir
şehir dolaştırdılar. Vahiy ailesini, maalesef, Rum esirler
gibi, yani Resulullahın kızlarını şehir şehir
dolaştırdılar. Neydi bu? Şuydu: Uhud günü Hazreti
Hamzanın ciğerini yeme kininin aynısıydı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN ARAS (Devamla) Muaviyenin
İslamla uzlaşılmaz bir düşmanlığı
vardı ve bu düşmanlığı cinayetlere kadar götürdüler.
BAŞKAN Sayın Aras, size de bugünün anlam
ve önemine uygun olarak bir dakika ilave süre veriyorum. Lütfen
tamamlayın.
NURETTİN ARAS (Devamla) Teşekkür ederim.
Hazreti Peygamber demiştir ki: Hasan ve
Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir. Niçin Dünya gençlerinin
efendileridir. dememiştir de Cennet gençlerinin efendileridir.
demiştir? Zira Hazreti Resulullah zaman perdesinin gerisinden
geleceği görüyordu, zamanın gençlerinin bu ikisinin arkasında
durmayabileceğini, bunlara ihanet edebileceklerini biliyordu. O yüzden
Cennet gençlerinin efendileridir. demiştir. Peki, bu gençler nankörlük
yaptı, hak tanımazlık yaptı diye Hazreti Hasanın ve
Hüseyinin hakları yok mu sayılacak? Hayır. Onların
hakları, liderlikleri, efendilikleri bakidir, süreklidir. Onların
önderlik vasıfları itaat edilmesi zorunlu vasıflardır ve
Cenab-ı Hakkın Kuran-ı Keriminde buyurduğu gibi
onların sevgisi, muhabbeti hepimize farzdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN ARAS (Devamla) Allah 15 Temmuz
şehitlerimizi Hazreti Hüseyinle haşretsin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aras.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 10 Muharrem
Aşure Gününe, Kerbelâ ve 15 Temmuz şehitleri başta olmak üzere
tüm şehitleri rahmetle andığına ve AK PARTİ Dicle
İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısının şehit edilmesi nedeniyle terörü bir kez
daha lanetlediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün 10
Muharrem Aşure Günü; tüm İslam âlemi için hüzün kaynağı
olan Kerbelâ vakasının yaşandığı gün. Hazreti
Peygamberimizin emanetini korumak ve ehlibeyt sevgisini muhafaza etmek için
canını feda eden Hazreti Hüseyin ve aile fertlerinin şehadete
yürüdüğü gün. Bu vesileyle, Kerbelâ şehitlerimizi ve bu arada o
günden bugüne tüm şehitlerimizi, 15 Temmuz şehitlerimiz dâhil olmak
üzere -daha geçtiğimiz gün gene Şemdinlide çok sayıda
şehit verdik- tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Rabbim
onların şefaatine bizleri de nail etmeyi nasip etsin diyorum.
Bu acı, Kerbelâ olayı, şüphesiz bütün
Müslümanların ortak acısıdır. İslam
dünyasının birliğe ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu
bugünler bizler için bir ibret vesilesidir Bundan
çıkaracağımız çokça dersler olmalıdır. Bu nedenle
10 Muharrem şuurunu en derin bir şekilde idrak etmemiz büyük önem arz
etmekte; birlik, dirlik ve kardeşliğimiz için, acı, hüzün ve
kederde ortak olmamız için bizlere yol göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, tüm İslam
aleminin ve vatandaşlarımızın ehlibeyt sevgisiyle bir arada
olmasını, Rabbimin bir daha İslam âlemine Kerbelâlar
yaşatmamasını, yezitlerle karşılaştırmamasını,
şerlerden uzak tutmasını temenni ediyor, 10 Muharremin ve
Aşure Gününün hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Yine, ayrıca, geçtiğimiz iki gün
içerisinde AK PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe
Başkan Yardımcısının hunharca katledilerek şehit
edilmesi derinden üzmüştür. Bu vesileyle terörü bir kez daha lanetliyorum.
Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu
bağlamda tüm zalimlere, yezitlere ve terör örgütlerine karşı
gelin canlar bir olalım diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Liste zannediyorum dağıtıldı.
İlk 15 milletvekiline sırayla İç Tüzük 60a göre birer dakika
söz vereceğim.
Evet, Sayın Özkan, buyursunlar efendim.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, başta AK PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe
Başkan Yardımcısı olmak üzere millî irade ve
medeniyet uğrunda hayatını kaybeden tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Hükûmetimizin kararlı mücadelesi
emperyalistlerin taşeronu bölücü terör örgütünü köşeye
sıkıştırdı. Köşeye sıkışan bölücü
teröristler bugünlerde ya kendini patlatıyor ya da AK PARTİ teşkilatlarına
saldırıyor. Evvelsi gün Van Özalp İlçe Başkan
Yardımcımız Aydın Muştu çocuklarının gözü
önünde hunharca şehit edildi. Yine, dün gece Dicle İlçe
Başkanımız Deryan Aktert kendi iş yerinde alçakça
şehit edildi.
Tüm bunlara karşılık PKK terörünün
siyasi uzantısı faşistler ilçe başkanımızın
katillerinin propagandasını yapıyor. Kürt
vatandaşlarımızı temsil ettiklerini iddia eden bu
faşistler Kürt kardeşlerimizi yetim ve öksüz bırakanların
cenazelerine katılıyor.
Bölücü PKK terör örgütü deşifre edildikçe PKK
ve faşist uzantısının hiçbir ahlakının ve
kutsalının olmadığı, sadece Kürtlerin PKK sorunu
olduğunu bir kez daha ortaya çıkarıyor.
Bu vesileyle, millî irade ve medeniyet uğrunda
hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, kararlı
operasyonlarla köşeye sıkışan PKKnın AK PARTİye
yönelik saldırılarını artırmasının AK
PARTİ kadrolarını korkutmayacağına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Terör örgütünün yayın organlarının
hedef göstermesi üzerine PKKlı teröristler AK PARTİ
Beytüşşebap Gençlik Kolları Başkanı Naci Adıyaman
ve Hakkâri milletvekili adayımız Ahmet Budakı şehit etti.
Güvenlik güçlerimizin operasyonlarıyla ağır darbe yiyen bölücü
terör örgütü şimdi de partimizin ak kadrolarına yönelik
saldırılara başladı. Önceki ay AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcısı Mehdi Ekeri hedef alan terör örgütü,
önceki akşam Özalp İlçe Başkan Yardımcısı
Aydın Muştuyu evinde çocuklarının gözü önünde katletti.
Dün gece de AK PARTİ Dicle İlçe Başkanımız Deryan
Aktert yine PKKlı teröristlerce uğradığı silahlı
saldırı sonrasında şehit oldu.
Kararlı operasyonlarımızla
köşeye sıkışan PKKnın partimize yönelik
saldırılarını artırması
kadrolarımızı korkutamayacaktır, bizi haklı davamızdan
yıldırmayacaktır. Terörle mücadelemizdeki
kararlılığımız eksilmeden devam edecektir.
Bu duygularla, yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, PKKnın
katlettiği AK PARTİ Dicle
İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısına Allahtan rahmet dilediğine ve bu
saldırıların kendilerini demokrasi mücadelesinden bir adım
geriye götürmeyeceğine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son iki günde hain terör örgütünün katlettiği Van Özalp İlçe
Başkan Yardımcımız Aydın Muştu ve Dicle İlçe
Başkan Yardımcımız Deryan Akterte Allahtan rahmet
diliyorum.
PKK bir kez daha bir Kürt hareketi
olmadığını bu Kürt siyasetçileri katlederek açıkça ortaya
koymuştur. Bu saldırıların demokrasi mücadelemizden ve
kararlılığımızdan bizi bir adım geriye
götürmeyeceğini bildirmek istiyorum. Türkiye bugün hem DEAŞın
hem de PKKnın sistematik saldırıları altındadır.
İdeolojik olarak birbirinden taban tabana zıt olan bu iki terör
örgütünü Türkiye düşmanlığı noktasında birlikte
hareket etmeye zorlayan şey, prangalarından kurtulan ve kurtuluş
mücadelesi veren Türkiyedir. Asla korkmadığımızı,
tereddüt etmediğimizi ve bu namuslu mücadeleyi sonuna kadar
desteklediğimizi bildirmek istiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinde AKPli ve MHPli Büyükşehir Meclis üyelerinin
oylarıyla Akkuyu Nükleer Santralinin işaretli olduğu
planın onaylandığına ve Mersinin tarihinin en kara
günlerinden birini yaşadığına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersin dün tarihinin
en kara günlerinden birini yaşadı, âdeta sırtından
bıçaklandı. AKPli ve MHPli Büyükşehir Meclis üyelerinin
oylarıyla Akkuyu Nükleer Santralinin işaretli olduğu plan
maalesef onaylandı. Nükleer santrale karşıyım. diyerek
vatandaştan oy isteyenler ve seçilenler, kendilerini seçenlere verdikleri
sözü bilerek ve isteyerek tutmadılar. Sözünden dönenlere soruyorum: Neden,
ne oldu da sözünüzden döndünüz? Bir şeylerden mi çekindiniz? Mersini ne
için ateşe attınız? Mersin halkı sözünden dönenleri
unutmayacaktır. Mersin halkı kendine yapılan bu kötülüğü
unutmayacaktır, elbette hesabını soracaktır.
BAŞKAN Sayın Tanal
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Adalet Bakanlığından, tutuklu basın mensuplarına kötü
muamele ve işkence yapıldığı iddialarıyla ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Adalet Bakanı
Sayın Adalet
Bakanımız geçen gün dedi ki: Kimde eziyet, işkence varsa bize
bildirsinler. Sizden istirhamımız bizim: Basın
mensuplarıyla ilgili Adalet Bakanlığına iki sefer müracaat
ettik, görüşmek istedik, ancak görüşme taleplerimize olumlu veya
olumsuz cevap verilmedi, âdeta görüştürülmek istenmiyoruz. Fakat
velilerden bize gelen şikâyetler:
1) İçeriye günlük gazeteler verilmiyor.
deniliyor. Ne derece doğru bilemem.
2) Giysiler verilmiyor. deniliyor.
3) Kütüphanede kitapların verilmediği
söyleniyor. şeklinde şikâyetler bize geliyor ve mesele
Daha öncesinden ben Aslı Erdoğana
gitmiştim, yirmi dört saat kendisine su verilmediğini söyledi ve bunu
basınla da paylaşmış olduk.
Sizden istirhamım: Yani bu şekildeki
şayiaların altında Bakanlığın kalmaması
açısından bence izin vermekte yarar var. En azından, gerçekten
bu şekilde kötü muamele ve işkence iddialarını
çürütmüş olursunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Dünya Kız Çocukları Günü. Peki,
ülkemizde kız çocuklarının ve kadınların durumu nedir?
Maalesef veriler umut verici değil. Kız çocuklarının okula
başlama oranının yükseldiği ancak okulu bitirme
oranının hâlâ düşük olduğu, kadınların yüzde
26sının 18 yaşından önce evlendirildiği, yüzde
10unun 18 yaşından önce çocuk sahibi olduğu, istihdama katılımın
yüzde 37 civarında olduğu, okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 80inin
kadın olduğu, Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksinde 148 ülke
arasında 118inciliğe gerilediği bir ülke durumundayız. Bu
durumun değişmesi için AKP iktidarlarının önceliği ve
gündeminde olmayan ancak kalkınmanın ve gelişmenin temeli olan
kız çocuklarının eğitime, istihdama ve sosyal hayata
katılımının yükseltilmesi ülkemiz için olmazsa olmaz ulusal
bir hedef olmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
7.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, 11.285 öğretmenin açığa
alınmasının yargısız infaz olduğuna ve
iktidarı, öğretmenler üzerinde uyguladığı psikolojik
işkenceye son vermeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siyasi iktidar yıllardır
eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen,
laik, bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi
mücadelesi yürüten eğitim emekçilerinden bugün intikam almaya çalışmaktadır.
Yandaş medya ve yandaş sendikanın iş birliğiyle
oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği
taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda 11.285 öğretmenin
açığa alınması açık bir yargısız
infazdır; evrensel hukuku, temel hak ve özgürlükleri yok saymaktır.
Otuz iki gündür okullarına gidemeyen öğretmenlerimiz haklarında
sözü edilen soruşturmaların ne zaman sona ereceğini, görevlerine
dönüp dönemeyeceklerini bilememenin tedirginliğini yaşıyorlar.
Bu bilinmezlik artık bir işkenceye dönüşmüştür.
İktidarı, öğretmenlerimiz üzerinde uyguladığı
psikolojik işkenceye bir an önce son vermeye çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
8.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın,
PKKnın saldırısı sonucu şehit olan AK PARTİ Dicle İlçe
Başkanı ile Özalp İlçe Başkan Yardımcısına Allahtan
rahmet dilediğine ve terör örgütlerinin kendilerini
yıldıramayacağına ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütünün son
saldırısında siyasi mesai arkadaşımız, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanımız Deryan Aktert ve Van Özalp
İlçe Başkan Yardımcımız Aydın Muştu
şehit oldu. Rabbim başkanlarımızın şehadetini
kabul etsin.
Küresel şer güçlerin vekâletiyle hareket eden
terör örgütleri, yerel siyasetçilerimize karşı kahpece suikast
girişimi başlatmışlardır. AK PARTİ
teşkilatlarının her kademesinde görev yapmış biri
olarak diyorum ki: AK PARTİ teşkilatlarının her biri
kefenleriyle yola çıkmışlardır. Kefenleriyle yola
çıkmış dava adamları ölümden korkmazlar. Haince
saldırarak çocuklarının gözleri önünde babalarını
öldürenler, insanlarımızı evsiz yurtsuz bırakanlar, hendek
açanlar, milletin tankını millete çeviren terör örgütleri -FETÖ, PKK,
DAEŞ, adı ne olursa olsun- asla bizi yıldıramayacaklar ve asla
vatanımızı bölemeyeceklerdir.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
teşkilatımıza sabırlar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
9.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Adalet Bakanı Bekir Bozdağdan, Giresunda
Adalet ve Kalkınma Partisi binasının FETÖ/PDY
soruşturmasında ismi geçen Bank Asyanın finansörlerinden birine
ait olmasını nasıl değerlendirdiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Adalet Bakanımıza:
Giresunda partinizin bulunduğu binanın sahibinin, FETÖ/PDY
soruşturmasında ismi geçen Bank Asyanın finansörlerinden
olduğunun anlaşılmasını nasıl
değerlendirmektesiniz? Ki ulusal basında yer aldı.
Aynı binaya geçen haftaya kadar Genel
Başkan Yardımcınız Nurettin Canikli ile
Cumhurbaşkanının dev posterleri asılmış ve bu
şekilde bir mesaj mı verilmişti?
Telefonda ByLock bulunması, sendika
üyeliği, Bank Asyaya para yatırma kanıt olarak
değerlendirilip binlerce kişi adli soruşturmalara tabi
tutulurken, bu kiracılığı, AKP ile FETÖ ilişkisinin 15
Temmuz sonrasında da sürdüğünü gösteren bir kanıt olarak
değerlendirip bu konuda adli bir inceleme başlatacak
mısınız?
Söz konusu bina üç yıl önce Özel İdare
tarafından satılmıştı. Partinizin bu bina sahibine
kira verip vermediği ayrıca soruşturulmaktadır.
Bilginize arz olunur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gözgeç
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısına ve tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dini, imanı, vicdanı,
ahlakı olmayan; şeref yoksunu, onur yoksunu -alçaklık dahi bir
seviyedir- çukur teröristler ne yaparlarsa yapsınlar millet-devlet birlikteliğini
bozamayacaklar, amaçlarına ulaşamayacaklardır. Özgürlük,
barış söylemlerinin arkasına sığınıp terör
ve teröristleri övenler, onların kalemşorluğunu yapanlar,
teröriste terörist diyemeyenler, sırtını teröriste dayayanlar
hem bu dünyada hem ahirette mutlaka hesap vereceklerdir.
Şehitlerimiz AK PARTİ Van Özalp İlçe
Başkan Yardımcımızı, AK PARTİ Dicle İlçe
Başkanımızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor,
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dalkılıç
11.- İstanbul Milletvekili Halis
Dalkılıçın, 10 Muharrem Aşure Gününe, başta Hazreti
Hüseyin olmak üzere Kerbelâ şehitleri ile AK PARTİ Dicle İlçe
Başkanı, Özalp İlçe Başkan Yardımcısı ve
Hakkâri 1inci sıra adayı Ahmet Budaka Allahtan rahmet
dilediğine ve HDP Grubundan da bu terör eylemlerini lanetlemesini beklediğine
ilişkin açıklaması
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ben de İslam âleminin 10 Muharrem Aşure
Gününü yâd ediyorum. Başta Hazreti Hüseyin olmak üzere Kerbelâ
şehitlerine Rabbimden rahmet diliyorum.
Son iki günde AK PARTİ teşkilatlarına
yönelik hain terör örgütünün saldırılarına şahit oluyoruz.
Van Özalp İlçe Başkan Yardımcımız Aydın
Muştu Beye, Dicle İlçe Başkanımız Deryan Aktert
Beye, Hakkâride bayramın 3üncü günü şehit edilen Hakkâri 1inci
sıra adayımız Ahmet Budak Beye yeniden rahmet diliyorum ve
alçak terör örgütlerine de buradan sesleniyorum: AK PARTİ
teşkilatlarının üzerine gelerek AK PARTİde görev
yapanları asla ve asla bu yoldan geri döndüremezsiniz. Hedefiniz buysa bir
kere daha kontrol edin, AK PARTİ kadroları kefenleriyle yola
çıkmışlardır.
Ben, özellikle HDP Grubundan da terör örgütünün bu
yaptığı eylemleri kınamalarını ve çok net bir
şekilde bu terör örgütünün yaptığı eylemleri
lanetlemelerini bekliyorum, istiyorum milletimiz adına. Bu
alçaklıkların artık bir sonunun gelmesi lazım ve
bunların mutlak hesabı sorulacak millet adına.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bozkurt
12.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun,
darbeyi fırsata çevirerek menzile ulaştıklarını
düşünenlerin Yenikapı ruhu derken laik cumhuriyeti ve
çağdaş bilimsel eğitimi yok etmeye çalıştıklarına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Gemi azıya
almak diye güzel bir özdeyişimiz var. Millî Eğitim
Bakanlığınca proje okullar kapsamında katledilmek istenen
Kabataş Erkek Lisesine müdür yardımcısı
yapılmış biri Artık bütün okulların imam-hatip
olmasının vakti gelmiştir. diyor. Bir başkası,
gazeteci kılıklı biri de Müslüman şeriatçı olmak
zorundadır, Diyanetin görevi şeriatı öğretmektir.
buyuruyor. Bu tiplerin yalnız olmadıkları da ortada. Malum,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yeni anayasada laiklik
olmamalı. derken Recep Tayyip Erdoğan Bey de öteden beri bilinen
Ben İstanbulun imamıyım., Ben şeriatçıyım.,
Demokrasi tramvaydır., Dindar ve kindar nesiller
yetiştireceğiz. benzeri söylemlerinden vazgeçmiş değil.
Anıtkabirde yapılmaya
çalışılanlar da ortada. Görünen, darbeyi fırsata çevirerek
menzile ulaştıklarını düşünüp tramvaydan inmeye
hazırlanan bu zevatın Yenikapı ruhu derken laik cumhuriyeti ve
çağdaş bilimsel eğitimi yok etme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
13.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Manisadaki üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, dağlarından yağ, ovalarından bal akan
şehir olarak anılan Manisamızın hem yağını
üreten zeytin üreticisi hem de balını üreten üzüm üreticisi kan
ağlamaktadır.
Bin bir emekle yetiştirdiği
bağını köklemek zorunda kalan bir üzüm üreticimizin
gönderdiği bir fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçen yıl 5 lira 30 kuruş olan üzüm fiyatı bu yıl 3 lira 20
kuruşa gerilemiştir. Oysaki kuru üzüm üreticisinin kilogram maliyeti
3 liradır.
Şimdi Tarım Bakanına sormak
istiyorum: Üzümünü paraya çeviremeyen üzüm üreticisi bir kış boyunca
üzüm mü yiyecektir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Boyraz
Yok.
Sayın Çamak
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 10
Ekim Ankara Garı katliamının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı
eylemi olan 10 Ekim gar katliamının yıl dönümüydü. Bu katliamın
faillerini bir kez daha lanetliyorum.
Dün, ülkemizin dört bir yanında, ölen
dostlarını, evlatlarını, yakınlarını anmak
isteyenler engellemeler, yasaklamalar hatta gaz ve copla karşı
karşıya kaldı. Katliamların önlenmesinde, istihbari
faaliyetlerin yürütülmesinde ortaya çıkan zaaflar ortadayken anmalara
böylesine pervasızca müdahale edilmesi kabul edilemez.
Bu katliamda yakınlarını yitirenlere
tekrar başsağlığı diliyor, adaletin bir an önce
tecelli etmesi için sürecin takipçisi olacağımızı ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, grup
başkan vekillerimizden sisteme giren arkadaşlarımız var.
Sayın Akçay, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile Özalp İlçe Başkan
Yardımcısına ve son iki günde hayatını kaybeden tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, terörle mücadelenin millî bir
dava olduğuna, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin 29/8/2016da
ilan ettiği terörizmle mücadele konseptinin bir an önce hayata geçirilmesi
gerektiğine ve 10 Ekim Ankara Garı katliamının yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son iki günde Hakkârinin Şemdinli ilçesinde
10, Diyarbakır Silvanda 1 askerimiz, Şırnak
Beytüşşebapta 1 korucumuz şehit olmuş, Şemdinlide 5
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu
saldırılarda 16 kahraman Mehmetçiğimiz de
yaralanmıştır.
Yine, dün, geçtiğimiz hafta Şırnakta
teröristlerle girdiği çatışmada ağır yaralanan ve
GATAda tedavisi süren Manisa Salihliden uzman çavuş Süleyman Gür de
şehadet mertebesine ulaşmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, kederli yakınlarına ve büyük Türk milletine
başsağlığı ve sabır,
yaralılarımıza acil şifalar dilerim.
Yine, terör saldırılarında Adalet ve
Kalkınma Partisi Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert, Van
Özalp İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Muştu,
Beytüşşebap Gençlik Kolları Başkanı Naci Adıyaman
da hayatını kaybetmiştir. Kendilerine rahmet,
yakınlarına, ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Türkiye şiddetli terör
saldırılarıyla mücadele etmektedir. Kimden gelirse gelsin fark
etmeksizin terörizm bulduğu her vasıtayı kullanarak Türkiyenin
geleceğini karartma çabasındadır. Terörle mücadele millî bir
davadır. İstiklalimiz ve istikbalimiz bu mücadelede bir ve bütün
olmamıza bağlıdır. Terörizmle mücadelede sahada terörle
etkin bir mücadele ön şarttır.
Ayrıca, Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçelinin açıklamalarında defalarca ve
ısrarla dile getirdiği ve en son 29 Ağustos 2016da ilan
ettiği 8 maddelik terörizmle mücadele konsepti bir an önce hayata
geçirilmelidir. Bu çerçevede, terörizmle mücadele vizyonu geliştirilmeli,
terörle mücadele konsepti oluşturulmalı, terörle mücadele stratejisi
ortaya konulmalı ve terörle mücadele siyaseti oluşturulmalı,
terörle mücadelede kitle kazanma programı devreye sokularak diplomatik
mücadele eylem planı hazırlanmalı ve teröristle mücadele taktik
eğitim ve icra programıyla birlikte terörle mücadele
tanıtım çalışması yapılmalıdır.
10 Ekim 2015te Ankara Gar Meydanında terörün
kanlı ve hain yüzlerinden birisini görmüştük. 102
vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu
saldırı Türkiyeye, Türk milletinin birlik ve beraberliğine
yapılmış bir saldırıdır. İster FETÖ ister
PKK ister IŞİD olsun, ülkemizi kalleşçe kana bulayanlar Türk
milletinin birliğini, Türkiye Cumhuriyetinin
varlığını hedef almaktadır. Bu süreçte birlik ve
beraberlik içerisinde terörle mücadeleye devam etmemiz çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ankara Garındaki bu
saldırının iç yüzünün aydınlatılıp
destekçilerinin mutlaka tespit edilerek yargı önüne
çıkarılması gerekmektedir. Bu vesileyle tren garında hayatını
kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, kederli
yakınlarına ve büyük Türk milletine bir kez daha
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurun.
Size de iki dakika veriyorum.
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, aşure
gününün ve muharrem ayının tüm İslam âlemine hayırlı
olmasını dilediğine, Mudanya Mütarekesinin 94üncü yıl
dönümüne, tüm şehitleri bir kez daha saygıyla
andığına, AK PARTİ Dicle İlçe Başkanı ile
Özalp İlçe Başkan Yardımcısının katledilmesinin
Türkiye siyasetine yapılmış bir suikast olduğuna ve TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldana yeğeninin hayatını
kaybetmesinden dolayı başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aşure, Kerbelâ faciasının vuku
bulduğu hicretin 61inci yılının muharrem ayının
onuncu gününün adıdır. Aşure, Hazreti Hüseyinin 72 yâreniyle
birlikte zalime dalkavukluk yaparak onursuzca yaşamaktansa hayatı
pahasına ona boyun eğmeyerek onurluca ölmeyi seçtiği günün
adıdır. Aşure ve muharrem ayının tüm İslam
âlemine hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 11 Ekim 2016. Bundan tam doksan dört yıl önce
Mudanya Mütarekesi imzalanmıştı. Bu mütarekeyle Türkiye bir
sonraki safhada kendisine Türkiye Cumhuriyeti sıfatını verecek
en önemli anlaşmalara yoğunlaşarak medeni dünya devletleri
arasında onurlu bir sayfayı almıştır. Mudanya
Mütarekesinde emeği geçen tüm devlet büyüklerimizi kutluyorum.
Sayın Başkan, Hakkâri Şemdinlide
hayatını kaybeden askerlerimizi toprağa veriyoruz, bir
kısmını verdik. Bugün de devam eden cenaze törenleri Türkiyenin
terör belasıyla, PKKnın saldırılarıyla ne kadar
ağır bir travma geçirdiğini bizlere bir kez daha gösteriyor.
Yeter artık diyoruz ve bugüne kadar hayatını kaybeden tüm
şehitlerimizi saygıyla bir kez daha anarken; yine, Ankara
Garında IŞİDin saldırısı sonucu
gerçekleşen saldırıda hayatını kaybeden tüm
yurttaşlarımızı da saygıyla anıyoruz. Bir yandan
PKK, bir yandan IŞİD, bir yandan FETÖ; Türkiyenin bir çember içine
alındığı bu hain planlamalar, bu tuzaklarla hep beraber
yoluna devam etmesi açısından Türkiyenin bugün her zamankinden çok
daha fazla birlik ve beraberliğine olan inancımızı
vurgulamak istiyoruz.
Yine, AKP Diyarbakır Dicle İlçe
Başkanı Sayın Deryan Aktertin, AKP Van Özalp İlçe
Başkan Yardımcısı Sayın Aydın Muştunun ve
daha önce Beytüşşebap Gençlik Kolları Başkanı
Sayın Naci Adıyamanın katledilmesi de Türkiye siyasetine
yapılmış bir suikasttır. Bu suikastları yapanlar
bilmelidir ki Türkiyedeki tüm siyasetçiler böylesine olaylarda daha fazla
birbirine kenetlenecek ve terör karşısında tek bir yumruk
olacaklardır.
Bu arada, yine önceki gün Meclis Başkan
Vekilimiz Sayın Pervin Buldanın yeğeni de başka bir üzücü
olay sonucu hayatını kaybetti. Meclis Başkan Vekilimiz
Sayın Pervin Buldana ve o kazada, o üzücü olayda hayatını
kaybeden diğer yurttaşlarımıza da
başsağlığı diliyoruz. Ve istiyoruz ki Türkiyede
artık gözyaşları dinsin, gözyaşları bir daha
akmasın ama buna olan inancımızı da iktidarın
uygulamalarını gördükçe ne yazık ki içimize sindiremiyoruz.
Türkiyenin bir an önce toparlanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) -
ve yoluna devam etmesi
gerekiyor. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden geleni
yapacağımızı ifade ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
Sayın Baluken, buyurun.
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, muharrem ayına, 10 Ekim Ankara Garı katliamının
yıl dönümüne, siyasi cinayetlerin tamamını en sert şekilde
kınadıklarına ve Halkların Demokratik Partisi olarak siyasi
cinayetlerin durmasını bir kez daha ifade ettiklerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün muharrem
ayının 10uncu günü. Bundan tam 1336 yıl önce 11 Ekim tarihinde
Hazreti Hüseyin ve 71 yâreni, Yezitin zulüm saçan ordularına
karşı yürütmüş oldukları bir mücadele esnasında
şehit düştüler. 1336 yıldır zulme karşı
direnişin bir simgesi oldular. Kerbelâ, dünyada zulme karşı
direnen bütün insanlar için en önemli direniş sembollerinden biri oldu.
Biz bu vesileyle şehit düşen İmam Hüseyin ve 71 yârenini ve o
günden bugüne kadar bütün zulme karşı direnerek şehit düşen
insanları buradan saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz.
Özellikle Alevi halkımız başta olmak
üzere, bütün yurttaşlarımız bu on gün boyunca muharrem
ayının ruhuna uygun olarak yas tutarlar, oruç tutarlar, ibadet
ederler. Ben bu vesileyle tutulan oruçların, yapılan bütün
ibadetlerin de Hak nezdinde kabul edilmesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan, bundan bir yıl önce,
Ankaranın orta yerinde, sadece barış istediği için 101
canımız Türkiye siyasi tarihinin en kanlı katliam
saldırısıyla birlikte katledildi. Onlar Ankaraya sadece
barışı savunmaya, sadece demokrasi ve özgürlükleri
genişletmek için bir toplumsal talebi dile getirmeye gelmişlerdi
ancak maalesef, patlayan bombalarla bu 101 canımızın
cenazelerini Türkiyenin dört bir yanına uğurlamak zorunda
kalmıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen bir dakikada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben, 101
canımızı buradan saygıyla, rahmetle, şükranla
andığımızı ifade ediyor, onların barış
mirasına sonuna kadar sahip çıkacağımızı bir kez
daha belirtiyorum.
Dün gece AKP Dicle İlçe Başkanı
Deryan Aktertin bir silahlı saldırı sonucu
yaşamını yitirdiğini çok büyük bir üzüntüyle
öğrenmiş bulunmaktayız. Öncelikle şunu ifade edeyim: Son
bir ay içerisinde bölgede meydana gelen bu siyasi cinayetlerin
tamamını en sert şekilde kınıyoruz. Hiçbir gerekçe bu
siyasi cinayetleri meşrulaştırmak için öne sürülemez. Herhangi
bir siyasi partinin yöneticisi olmak, herhangi bir insan için suçlanma, hedef
gösterilme ya da bu şekilde katledilme gerekçesi olamaz.
Dolayısıyla, Halkların Demokratik Partisi olarak bu siyasi
cinayetlerin bir an önce durmasını, demokratik siyasetin
alanının genişletilmesi tutumunu buradan bir kez daha ifade
etmek istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Elitaş, buyurun.
18.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, aşure gününe, Ahilik Kültürü Haftasına;
şehitlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediklerine; AK PARTİli siyasetçilere yapılan
saldırıları şiddetle ve nefretle
kınadıklarına ve AK PARTİnin terör örgütleriyle
mücadelesini sonuna kadar götüreceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün muharrem ayının 10uncu günü,
aşure günü. Peygamber Efendimizin torunu Hazreti Hüseyinin Kerbelâda
Yezitin ordusu tarafından şehit edildiği gün. Hazreti Hüseyin
Kerbelâda canını ortaya koyarak fedakârlığın,
inancın, kardeşliğin, birliğin önemini bizlere
öğretmiştir. Hikmetlerle dolu bu hadiseden hepimizin ders alması
gerektiğine inanıyoruz.
Yine ayrıca bu hafta, medeniyet
geleneğimizin önemli ayaklarından biri olan Ahilik Kültürü
Haftası. Ahilik, toplumsal ahlakı ayakta tutan ve zanaatı
sağlam mesleki temellere oturtan önemli bir geleneğimiz. İş
ahlakını Ahilik üzerine kuran bütün esnafımızın
haftasını kutluyoruz.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; birkaç gündür ülke olarak acılı günlerden geçiyoruz.
Pazar günü Şemdinlide 10u asker olmak üzere 15 şehidi teröre kurban
verdik. Yine aynı gün, Özalp İlçe Başkan
Yardımcımız Aydın Muştu, çocuklarının gözü
önünde, hunharca, teröristlerce katledildi, şehit edildi. Dün de Diyarbakır
Dicle İlçe Başkanımız Deryan Aktert, kendi iş yerinde
PKK terör örgütü tarafından katledildi, şehit edildi.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyoruz.
Bu meseleyi, siyasilere karşı
yapılmış bir siyasi cinayet olarak değerlendirmek yerine,
siyasilere karşı yapılmış, terör örgütünün terör
faaliyeti sonucu şehit edilen insanlar olarak, şehit edilen
siyasetçiler olarak değerlendirmek daha doğru olur çünkü terör
örgütü, siyaset mekanizmasına karşı yaptığı bu
girişimlerle, bu alçakça saldırılarla siyaset kurumunu
yıldıracağını sanıyorsa aldanıyor.
Özellikle son zamanlarda AK PARTİli
siyasetçilere karşı yapılan bu saldırıları
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Teröristlere ve
yandaşlarına şunu ifade ediyoruz: Ne yaparsanız yapın AK
PARTİli kadrolara karşı yaptığınız bu
şiddetli eylemin, bu gaddarca eylemin, bu terörist faaliyetlerin AK
PARTİli kadroları yıldıramayacağını ve AK
PARTİnin terörist faaliyetlerle, PKK terör örgütü
uzantılarıyla, DEAŞ terör örgütüyle, uzantılarıyla da
mücadelesini sonuna kadar götüreceğini ifade etmek istiyorum.
Bir kez daha şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyor, milletimize sabırlar temenni ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, gündemin Sözlü
Sorular kısmının 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 41, 49, 56, 85, 96,
102, 109, 110, 114, 120, 132, 162, 163, 164, 165, 166, 193, 203, 269, 342, 368,
370, 371, 387, 411, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434 ve 435inci
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemi sırası
geldiğinde yerine getirilecektir.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarihli ve 20
sayılı Kararıyla kurulması uygun bulunan TBMM
Çölleşmeyle Mücadele Çalışma Grubunu oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi
(3/843)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle
Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) 12nci Taraflar Konferansı 12-23 Ekim
2015 tarihlerinde Türkiyenin ev sahipliğinde
gerçekleştirilmiştir. BMÇMSnin sürekli forumlarından biri olan
Parlamenterler Forumu başkanlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından üstlenilmiş olup iki yıl boyunca TBMM tarafından
yürütülecektir. Gerek Taraflar Konferansı başkanlığı
gerekse Parlamenterler Forumu başkanlığının Türkiyede
olması hasebiyle, gerçekleştirilmesi istenilen faaliyetlerin hayata
geçirilmesi için aktif olarak çalışılacak bu dönemde TBMM bünyesinde
altı (6) milletvekilinden oluşacak TBMM Çölleşmeyle Mücadele
Çalışma Grubunun kurulması Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarihli ve 20
sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu çalışma
grubunu oluşturmak üzere, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 1'inci maddesinin (c) bendi ile 4'üncü
maddesi gereğince siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Ad ve Soyad: Seçim
Çevresi:
Fatma Güldemet Sarı Adana
Berdan Öztürk Ağrı
Taner Yıldız Kayseri
Volkan Bozkır İstanbul
Ravza Kavakcı Kan İstanbul
Sibel Özdemir İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
2nci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için bir önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam
metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
Okutuyorum:
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Sağlık.Net
Projesinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sağlık
Bakanlığının Sağlık.Net Projesi kapsamında
uygulanmak istenen genelgeyle kişinin özel ve tıbbi verilerinin
ihtiyaç hâlinde kullanımı için depolanması yasal ve etik
sorgulamalara tabi tutulmuştur. Genelgenin kamuoyunda
oluşturduğu algı, Anayasa'nın 20'nci maddesi ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesinin, Biyotıp
Sözleşmesinin açık ihlalidir. Gizlilik ve mahremiyet içeren
bilgilerin izinsiz depolanması ancak kullanımı için izin
gerektirmesi gibi dâhiyane bir fikirle hazırlanan genelgenin iptali ve
Sağlık Bakanlığının bu uygulamasındaki
yetersizliğinin araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini
arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Aydın Uslupehlivan (Adana)
6) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
7) Çetin Osman Budak (Antalya)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Hüseyin Çamak (Mersin)
10) Şenal Sarıhan (Ankara)
11) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
12) Kadim Durmaz (Tokat)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
15) Lale Karabıyık (Bursa)
16) Erkan Aydın (Bursa)
17) Özcan Purçu (İzmir)
18) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
19) Orhan Sarıbal (Bursa)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Hayati Tekin (Samsun)
22) Haluk Pekşen (Trabzon)
23) Erdin Bircan (Edirne)
Gerekçe:
Sağlık
Bakanlığının hastaların tüm bilgilerinin elektronik
ortamda verilmesi için başlattığı uygulamanın, özel
sağlık kuruluşlarına gönderdiği yazıyla 1 Ocak
2013 tarihinden itibaren kurulan Sağlık Net 2 sistemine veri
gönderiminin zorunlu olacağını bildirmesiyle kamuoyunda ve
ilgili sivil toplum kuruluşlarında oluşan tepki,
eleştiriler artmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından 11/07/2012 tarih ve 28350
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan Genel
Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve
Paylaşımına İlişkin Yönetmelikte bulunan kimi
hükümler özel hayata müdahale edildiği endişelerini
artırmıştır çünkü basına da
yansıdığı gibi, söz konusu yönetmelikte SGKyla
sözleşmeli özel sağlık kurum ve kuruluşlarından
aktarılan ve kurum tarafından otomatik işleme tabi tutulan
sağlıkla ilgili verilerin özel kişi ve kuruluşlarla
sözleşme karşılığı
paylaşılabileceği düzenlenmiştir. Tepkiler ve arkasından
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine bir süre sessiz
kalınmıştı.
15 Mayıs 2013 yılında TBMMye sunulan
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin (h) bendinin (1) alt bendinde,
insanların hekime, sağlık kuruluşuna gittiklerinde
verdikleri kişisel bilgilerin, aldıkları sağlık
hizmetine ilişkin bilgilerin kendilerine sorulup rızaları
alınmaksızın Sağlık Bakanlığı
tarafından toplanması, işlenmesi ve paylaşılması,
hekimlerin her türlü özel ve kamu sağlık kuruluşuna
hastalarının bütün kişisel bilgilerini Sağlık
Bakanlığına verme mecburiyeti yasalaştırılmak
istenmektedir.
Hastaların gizli kalacağı
düşünülerek ve sağlık hizmeti için hekimlere verdikleri en
mahrem bilgiler ile hastaya verilen sağlık hizmeti bilgileri,
bilginin sahibi olan hastaya sorulmadan, özel ve kamu sağlık
kuruluşlarından, hekimlerden onları mecbur tutarak toplanmak
istenmektedir. Örneğin, hekime anlatılan hastalık öyküsü, ruh
sağlığı sorunları, hamilelik testleri, üreme
sağlığı bilgileri, alkol, sigara, madde
kullanımı, güzelleştirme amaçlı sağlık hizmet
bilgileri gibi en yakınlarımızla bile paylaşmak
istemeyeceğimiz bilgiler de bu kapsamdadır.
Bilgiler merkezîleştikçe güvenlik
sorunlarının da o oranda arttığı bilinmektedir.
Gizliliğe çok önem verilen hâllerde dahi diğer ülkelerde sık
rastlanan veri kaybı ve veri hırsızlığı gibi
istenmeyen durumların yaşandığı göz ardı
edilemeyecek bir durumdur.
Sağlık Bakanlığının
ilgili modern fişleme genelgesiyle bütün kimlik, adres, iletişim
bilgileri; medeni hâl, sağlık geçmişi; özürlülük durumu; alkol,
madde, sigara kullanımı; iş, meslek, öğrenim durumu; gelir
durumu; hastalık şikâyetleri; hastanın öyküsü; bütün tetkik
sonuçları; tetkik istenen kurumlar; hamilelik testleri; 15-49 yaş
arası kadınların doğum, düşük türü ve
sayıları; kadın sağlığı işlemleri;
kullanılan aile planlaması yöntemi; gebelik tespiti sonuçları;
son âdet tarihî; babanın kan grubu; gebe olduğu tespit edilmiş
olsun ya da olmasın doğum ya da düşükle sonuçlanan tüm
gebelikler; ağız ve diş sağlığıyla ilgili
tüm koruyucu hekimlik, teşhis ve tedavi işlemleri ve daha pek çok
bilginin depolanmasıyla oluşturulan veri tabanının
kullanımı esnasında hasta mahremiyetinin ihlal edilmesi
durumunda, insan hakları ihlalleri konusunda sicili pek de iyi olmayan
ülkemiz için ulusal ve uluslararası alanda hukuki yaptırımlara
neden olabilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi koruma
altına alınan özel hayatla ilgili bilgilere meşru müdahale için
yasallık şartını yeter koşul olarak kabul etmemekte,
yanı sıra müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması ve
amaçla orantılı olması unsurlarını da
aramaktadır. Kamu düzeni kavramı içinde yer alan genel
sağlığın korunması, devlete ayrımsız bir
biçimde, herhangi bir hekime, sağlık kuruluşuna başvuran
kişilerin, özel hayatlarına sınırsız bir biçimde müdahale
etmesine izin vermemektedir. Bu tür girişimlerin demokratik toplum
düzeninin gereklerine aykırı olduğunu Anayasa Mahkemesi de
kararlaştırmıştır.
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 24 milletvekilinin, 5627
sayılı Enerji Verimliliği Kanunundan sonra yürütülen
çalışmaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/319) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçe Özeti:
Enerji verimliliği, yaşam
standardımızı, üretim kalitesini ve miktarını
düşürmeden, daha az enerji kullanarak aynı miktardaki işi
yapabilmektir. Başka bir deyişle, enerji verimliliği birim
hizmet ya da ürün miktarında enerji tüketimini azaltmaktır.
Enerjinin verimli kullanılıp
kullanılmadığının göstergelerinden biri, gayrisafi
yurt içi hasıla başına tüketilen enerji miktarı olarak
ifade edilen enerji yoğunluğudur. Türkiye'nin kişi
başına düşen enerji tüketimi OECD ortalamasının
beşte 1i düzeyinde olmasına karşın enerji
yoğunluğunun OECD ortalamasının 2 katı olduğu
belirtilmektedir. Başka bir deyişle Türkiye'de 1 dolarlık mal ya
da hizmet üretmek için OECD ülkelerinde kullanılan enerji
miktarının 2 katı enerji kullanılmaktadır.
Enerji verimliliği konusunda yapılan
çalışmalarda bina sektöründe yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 20 ve
ulaşım sektöründe de yüzde 15 olmak üzere 4 Keban Barajına
eş değer tasarruf potansiyelimiz olduğu belirtilmektedir. Bu
nedenle, enerji verimliliğinin ülkemizin en önemli enerji kaynakları
arasında olduğu söylenebilir.
Ülkemizin enerjide yüzde 75 oranında
dışa bağımlı olduğu bilinmektedir. Bu
bağımlılık oranı her geçen yıl artma eğilimi
göstermektedir. Türkiye'nin enerji ham maddeleri ithalatı 2014
yılında 55 milyar dolardır. Bu miktarın toplam ithalat
içindeki payı ise yüzde 22,66 olmuştur. Türkiye son on yılda
yani 2005-2014 yılları arasında enerji ham maddeleri
ithalatına toplam 425,4 milyar ABD doları ödemiştir. Bu
koşullarda enerji verimliliği ülkemiz için ayrıca önem
taşımaktadır.
Sağlanan kimi teşviklere rağmen
enerji verimliliği konusunda ciddi bir ilerleme kaydedildiği
söylenemez. Özellikle 2000'li yıllarla birlikte pek çok ülke enerji
yoğunluğunda çok önemli ilerlemeler kaydederken ülkemizde benzer bir
gelişme yaşanmamıştır.
Ülkemizde enerji verimliliği konusunda en
başta kamunun örnek teşkil etmesi amacıyla gerekli
çalışmaları tamamlayıp, gerekli önlemleri alması
gerekirken bu alanda bile çok önemli eksikliklerin ve aksamaların
yaşandığı gözlenmektedir.
2007 yılında yürürlüğe giren 5627
sayılı Enerji Verimliliği Kanunundan sonra yürütülen
çalışmaların incelenmesi, aksayan yönlerin tespit edilmesi, bu
konuda ortaya çıkan ihtiyaçların belirlenmesiyle ülkemizde enerji
verimliliği konusunda yapılması gerekenlerle ilgili öneriler
geliştirilmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Akın (Balıkesir)
2) Ceyhun İrgil (Bursa)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Aydın Uslupehlivan (Adana)
8) Çetin Osman Budak (Antalya)
9) Şenal Sarıhan (Ankara)
10) Barış Karadeniz
(Sinop)
11) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
12) Kadim Durmaz (Tokat)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Devrim Kök (Antalya)
15) Lale Karabıyık (Bursa)
16) Kazım Arslan (Denizli)
17) Orhan Sarıbal (Bursa)
18) Melike Basmacı (Denizli)
19) Hayati Tekin (Samsun)
20) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
21) Haluk Pekşen (Trabzon)
22) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
23) Erdin Bircan (Edirne)
24) Özcan Purçu (İzmir)
25) Hüseyin Çamak (Mersin)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin,
2012-2015 yılları arasındaki tüm kamu alımlarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2012-2015 yılları arasında
gerçekleştirilen tüm kamu alımlarının
araştırılarak, yolsuzlukların tespit edilmesi ve etkin
şekilde engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederim.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Ceyhun İrgil (Bursa)
3) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Kadim Durmaz (Tokat)
6) Aydın Uslupehlivan (Adana)
7) Kazım Arslan (Denizli)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
10) Şenal Sarıhan (Ankara)
11) Barış Karadeniz
(Sinop)
12) Hüseyin Çamak (Mersin)
13) Çetin Osman Budak (Antalya)
14) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
15) Lale Karabıyık (Bursa)
16) Namık Havutça (Balıkesir)
17) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
18) Erkan Aydın (Bursa)
19) Devrim Kök (Antalya)
20) Orhan Sarıbal (Bursa)
21) Melike Basmacı (Denizli)
22) Hayati Tekin (Samsun)
23) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
24) Haluk Pekşen (Trabzon)
25) Erdin Bircan (Edirne)
Gerekçe:
Türkiye'de yıllardır gündemin ilk
sırasında yer alan yolsuzluk ve ona bağlı etkeni yoksulluk
konusunda siyasi iktidarlar son otuz yıllık süreçte halka verdikleri
sayısız söze rağmen somut bir çözüm ortaya
koyamamıştır. 3 Kasım 2002 yılında iktidara gelen
AKP hükûmetleri de seçim meydanlarında ve bildirilerinde yolsuzlukla
mücadele edecekleri beyanında bulunmuş olsalar dahi halkı tatmin
edici veriler ve sonuçları ortaya çıkartamamıştır.
Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2012
Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye, 176 ülke arasında 49 puanla
54üncü sırada yer almaktadır. Uluslararası itibar konusunda
hassasiyeti bilinen ülkemizin bu sıralamada yeri üzüntü vermektedir. Hesap
verilebilir, şeffaf bir yönetim anlayışının AKP
hükûmetlerinin ileri demokrasi şiarında yer alıp
almadığı da kamuoyunun merak ettiği başka bir
husustur. Halka aldığı oy oranında değil de tüm yurttaşlara
karşı sorumluluk duygusuna sahip olması gereken siyasal
iktidarlar demokrasinin en önemli bir aktörleridir. Bu sorumluluk duygusu halka
verilmiş bir lütuf değil; aksine, bir görev bilincidir.
Ülkemizde kamuoyunun verdiği isimle banka
hortumlamalarına karşı mücadele verdiğini söyleyen AKP
hükûmetleri o hortumculara ne olduğunu ve yeni modern yolsuzluklara
karşı ne önlemler aldığını
açıklamalıdır. Vatandaşlarımızın kutsal
kazançlarından verdikleri vergilerle tüm Bakanlıklarımızda
sayısız ihale yapılmakta ve sonuca bağlamaktadır.
İhale kazanan müteahhitlerin zenginleştiği, taşeronların
oluştuğu sistemde çalışanların emek ve
paralarının görmezden gelindiği de aşikârdır. Medyaya
yansıyan aynı ihaleyi farklı maliyetlerle yapan firma haberleri
artık toplumun üzülerek alıştığı bir
gerçekliktir.
Nitekim, Kamu İhale Kurumu verilerine göre 2003
yılında mal ve hizmet alımları ile yapım işleri
için kamu idareleri tarafından gerçekleştirilen alımların
toplam tutarı 5,6 milyar iken 2012 yılında 94,3 milyara
ulaşmıştır.
Doğrudan temin yoluyla 2003 yılı
içerisinde yapılan alımlar 365.495 adet olup alım tutarları
toplamı 981 milyon olarak gerçekleşirken 2012 yılında bu
rakam 10,6 milyara yükselmiştir. Doğrudan temin yönteminin ihale
yapmadan kamu alımı gerçekleştirmek için çok sık kullanıldığı
bilinmektedir.
2003 yılında kamu alımları
hakkında toplam 252 şikâyet gelirken 2012 yılında
şikâyet sayısı 5.282'ye yükselmiştir.
Gelişen, refah düzeyi artan bir ülke olmak için
tüm bakanlıkların ve bağlı kuruluşların
açtığı, sonuçlanan ya da devam eden ihalelerinde yolsuzluk
yapılıp yapılmadığı Türkiye Büyük Millet Meclisi
nezdinde araştırılmalı ve vergi veren milyonlarca
vatandaşın devlete güveni tekrar sağlanmalıdır.
Böylelikle, siyasal iktidar, halka hesap vermek, şeffaflık gibi
asıl sorumluluğunu da tekrar hatırlamış ve
uygulamış olacaktır. Devleti zarara uğratan bürokrat,
iş adamı, siyasi, kim olursa olsun siyaset zırhının
koruyucuları arkasına saklanmadan adalete ve halkın gerçek
temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisine hesap vermek zorundadır.
Vatandaşların vergileriyle sağlanan
gelirlerin büyük kısmı vatandaşa hizmet adı altında
sayısız ihaleyle sorumsuzca harcanmakta ve devlet zarara
uğratılmaktadır. Yolsuzluk adı verilen ve yoksulluğun
da en büyük nedeni olan bu olaylar vatandaşın devlete olan güvenini
de sarsmaktadır. Tüm bakanlıkların ve bağlı kurum ve
kuruluşların yaptıkları ihaleler yolsuzlukla mücadele için
araştırılmalı, sorumluları belirlenmelidir.
Bu
amaçla, 2012-2015 yılları arasında gerçekleştirilen tüm
kamu alımlarının araştırılarak,
yolsuzlukların tespit edilmesi ve etkin şekilde engellenmesi için,
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için Meclis
araştırması açılması elzemdir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi
Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
5/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı
uyarınca ülke genelinde devam etmekte olan olağanüstü hâlin,
19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00'dan geçerli olmak üzere, üç ay süreyle
uzatılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisine arzı Bakanlar
Kurulunca 3/10/2016 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Gereğini
arz ederim.
Binali
Yıldırım
Başbakan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye),
Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Başbakanlık tezkeresi üzerindeki
görüşmelere devam ediyoruz.
Hükûmet? Yerinde.
Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme açacağım şimdi.
Hükûmete, gruplara ve şahsı adına 2 milletvekiline söz
vereceğim.
Hükûmet ve grupların söz süresi yirmişer
dakika, şahıslar adına konuşmaların süresi ise onar
dakikadır.
Şimdi, ilk söz, gruplar adına
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önemli bir konuyla
ilgili parti grubumuzun görüşlerini açıklayacağım ancak
maalesef içerisinden geçtiğimiz süreç, artık yerinden almış
olduğumuz zaman dilimi içerisindeki ölümleri anmaya bile yetmiyor. Üç
dakika boyunca yaşamını yitiren insanları burada anmaya
çalıştık ancak eksik kalan bazı anmalar oldu, onları
da özellikle bu kürsüden ifade ederek konuşmama
başlayacağım.
Bildiğimiz gibi, 8 Ekim Yüksekovada güpegündüz
sokak ortasında aralarında Meclis Başkan Vekilimiz Pervin
Buldanın yeğeninin de bulunduğu 4 genç katledildi. Yine,
Şemdinlide yapılan saldırıda 10u asker olmak üzere 15
yurttaşımız yaşamını yitirdi. Ben, gerek
Yüksekovada gerekse de Şemdinlide yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine ve bütün halkımıza, bütün
halklarımıza başsağlığı dileklerimi iletmek
istiyorum.
Tabii, bu ölümleri buradan anarken herhangi bir
görev ifası falan yaptığımız kanaatinde değiliz.
Bu ölümleri buradan bu şekilde dile getirmek, anmak bile hepimiz
açısından ızdırap verici, utanç verici bir durum olarak
değerlendirilmeli ve ölümleri bu ülkenin gündeminden çıkaracak olan
siyasi çalışmalar bu Mecliste mutlaka yapılmalı diye
düşünüyoruz. Ancak, iktidar partisinin ve özellikle iktidar partisini
yönlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğanın tavrına
baktığımızda da maalesef umutlu olmanın mümkün
olmadığını belirtmek istiyorum.
Bakın, 15 Temmuzda bir darbe
kalkışması yaşandı. O darbe
kalkışmasını bu Meclisteki ortak irade, belki de dünya
demokrasi tarihinde görülmeyecek şekilde püskürttü, büyük bir iradeyi
açığa çıkardı ve o darbe kalkışmasından
sonra bu darbe zemininden çıkış için de Meclis bütün sürecin
kendisi üzerinden gitmesini talep etti. Ancak, maalesef, gerek Erdoğan
gerekse de AKP Hükûmeti bu süreç içerisinde darbeyi boşa
çıkarmış olan bir Meclisi boşa çıkarmayı tercih
ettiler.
Biz, ilk günden itibaren, darbenin panzehrinin
demokrasi olduğunu söyledik; toplumsal barış olduğunu,
hukuk devleti olduğunu, insan hakları olduğunu, Türkiye'nin
bağlı olduğu uluslararası sözleşmelerin gereğini
yerine getirerek etkili bir darbe mücadelesi olduğunu söyledik ama
maalesef, siz bütün bu uyarılarımıza kulak tıkayarak
yapılmaması gereken ne varsa o günden bugüne kadar onu
yaptınız. Bütün bu çağrılarımıza olağanüstü
hâl ilanıyla cevap verdiniz. 80 ilde olağanüstü hâl,
Şırnakta ise henüz isimlendiremediğimiz, henüz insanlık
tarihinin isimlendiremediği bir ölüm rejimi inşa ettiniz.
Şırnaktaki rejim olağanüstü hâl falan da değil,
Şırnakta tam yedi aydır Şırnaklılar
Şırnaka giremiyorlar. Şırnakla ilgili
yaptığımız bütün başvurulara rağmen, bugüne kadar
Şırnaklıların Şırnakı boşaltması
için, Şırnakın insansızlaştırılması
için tarihte görülmeyen bir rejimi siz bu ülke halklarına reva gördünüz, Şırnak
halkına reva gördünüz.
Yaklaşan kış mevsimi nedeniyle
şu anda çadırda bulunan binlerce ailenin, binlerce
yurttaşımızın sadece bu kışı bir sıcak
çatı altında geçirmesi için Malzemesi temin edilmiş,
altyapısı sağlanmış, arazisi tahsis edilmiş bir
yerde barınak yapalım, konut yapalım. diyoruz, bunu bile
engelliyorsunuz. Bu kış boyunca Şırnak üzerinden bütün Kürt
halkını cezalandırmayı siz bir yönetim şekli, bir
rejim olarak kabul ediyorsunuz. Ben engellenen diğer yardımlar
konusuna hiç girmiyorum. En temel gıda malzemelerinden bir insanın
yaşamını idame ettirmesi için gerekli olan bütün biyolojik
ihtiyaçlara kadar sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin yapmış
oldukları kampanyalara yasaklama, engelleme getiriyorsunuz. Bir vekilimiz
Şırnaka adımını attığı anda
Şırnak Valisi aracılığıyla orada bu
acıları çeken halka temas etmesini engelliyorsunuz. Bu rejim daha
insanlık tarafından isimlendirilmedi. 80 ilde OHAL rejimi var,
Şırnakta ise tarihin isimlendirmediği,
insanlığın henüz bilmediği bir ölüm ve zulüm rejimi var.
Bütün bu kararların sahibi sizlersiniz, Erdoğandır ve AKP
Grubunun kendisidir.
Bakın, kanun hükmündeki kararnamelerle bu
Meclisin iradesini tamamen ayaklar altına aldınız, bu Meclis
boş yere vakit geçiriyor. İşte birazdan görüşeceğimiz
olağanüstü hâl tezkeresi, bakın, şu olağanüstü hâl
tezkeresinin gerekçesine bakın, 79 milyonun tamamını etkileyecek
olan bu tezkerenin gerekçesi sadece üç dört cümleden oluşuyor; gerekçe
yok, gerekçe. Olağanüstü hâl neden uzatılıyor, niye ihtiyaç
duyulmuş? Bir darbeyle mücadele süreci vardı da üç ay boyunca siz
-sözüm ona- bazı operasyonları yürüttünüz de ne eksik kaldı, ne
yetmedi size? Bunu bile bu Meclise bildirmeyi bir zül
saymışsınız, zahmet etmemişsiniz. Siyasi partilere, bu
konuda halka, kendi seçmenine ya da kendi grup üyelerine olağanüstü hâl
nedenini Hükûmet şu şu şu nedenlerden dolayı istiyor.
diye bir gerekçe yazmayı bile lütfetmemişsiniz. Böyle bir ciddiyetsiz
anlayış, böyle Meclisi sıradanlaştıran,
hiçleştiren bir anlayış olur mu? Bakın, sadece bu
kâğıdın kendisi bile, bu tezkerenin kendisi bile
-bırakın içeriğini tartışmayı- yöntemsel olarak,
metodolojik olarak bu tezkerenin yırtılıp buradan
atılmasını gerektiriyor. Bırakın buna evet oyu
vermeyi, önce Meclise saygı gösteren bir tutum üzerinden
yırtılıp atılmayı fazlasıyla hak ediyor.
Dolayısıyla biz özellikle bu anlayışın hiçbir zaman
çözüm üretmeyeceğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, üç ay önce buradan
olağanüstü hâl ilan edilirken Başbakan burada 79 milyonun
tamamına hitap edecek şekilde konuştu ve dedi ki: Biz,
olağanüstü hâli kendimize, devlete yönelik olarak ilan ediyoruz. Darbeyle
mücadele için ilan ediyoruz, onun dışında toplumu, halkı
hiçbir şekilde mağdur etmeyeceğiz. Öyle üç ay olarak
getirdiğimize de bakmayın, darbeyle en etkili şekilde mücadele
edip en kısa sürede de bu olağanüstü hâli kaldırmayı
düşünüyoruz. Meclis tutanakları buna şahit. Başbakan
yardımcılarınız, Kabine üyeleriniz çıkıp
kırk gün içerisinde olağanüstü hâlin
kaldırılacağı bir darbeyle mücadeleyle ilgili sürecin
işletileceğini ifade etti. Şimdi bakıyoruz, peki, üç ay
boyunca siz ne yaptınız? Darbeyle nasıl bir mücadele ettiniz?
Darbenin arka planı açığa çıktı mı? Darbenin
siyasi ayağını netleştirdiniz mi? Kurumlar içerisinde hakkında
binbir şüphe olan, bilmem ordu komutasından, MİT
Müsteşarından enişteye kadar 79 milyonun merak ettiği
soruları cevaplandırdınız mı? Yok, ortada bir darbeyle
mücadele yok. Darbeyle mücadele adı altında siz bu ülkenin en
yoksul kesimlerini, kendi emeğiyle geçinen kesimlerini mağdur
ettiniz; daha çok Kürt, Alevi, sol, sosyalist, muhalif olan kesimlere yönelik
tam bir tasfiye süreci başlattınız. Cemaate yönelik
yaptığınız operasyonların hiçbirisi darbeyle
ilişkili olacak A takımını falan kapsamadı, beyin
takımını kapsamadı. Cemaatin içerisinde bir şekilde
bulunmuş, ona sempati duymuş olan öğretmenleri, memurları,
polisleri görevden uzaklaştırarak Biz darbeyle mücadele ediyoruz.
yalanını Türkiye halklarına dayatmaya
çalıştınız. Kusura bakmayın, bu yaptığınız
şey darbeyle mücadele falan değil. Bu yaptığınız
şey tek adam rejimini hayata geçirmenin kılıfını
Türkiye halklarına yutturmaya çalışmak. Olağanüstü hâli de
siz bu tek adam rejimini yeniden tahkim etmek üzere şu anda Meclise
getirmiş bulunuyorsunuz. Halk size yasal, anayasal güvence vermedi. Seçime
girdiniz, seçimde tek adam diktatörlüğünü hayata geçirecek bir yetkiyi
alamadınız. Şimdi, alamadığınız yetkilerle
yürütmeyi, yasamayı, yargıyı ve medyayı kendinize göre
dizayn edecek bir tek adam rejimi üzerinden olağanüstü hâli yeniden buraya
getiriyorsunuz. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok.
Bakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan
istediği zaman Kabineye müdahale ediyor. Başbakanı görevden
alıyor, buradaki grup başkan vekillerinin haberi yok,
milletvekillerinin haberi yok, onlar da buradan öğreniyorlar.
Bakanları alıyor, bakanın kendisinin haberi yok. Şimdi
Yeni Kabinede revizyonlar yapacağım. diyor, Kabinede herhangi bir
üyenin falan haberi yok. Bakın, ben size iddialı konuşayım,
en geç dört beş ay içerisinde kesinlikle Başbakan Binali
Yıldırımı da görevden alacak, çok nettir. Şimdi,
yürütme üzerinde bu kadar tahakküm kuran bir anlayışı siz direkt
halka anlatabilir misiniz? Anlatamazsınız. Anlatamadığınız
için de olağanüstü hâl üzerinden olağanüstü bir durum vardır
algısını topluma vermeye çalışıyorsunuz. Meclisle
ilgili söyledim işte, Meclisin hiçbir yetkisi yok. Kanun hükmünde
kararname çıkıyor, 550 milletvekili de seyrediyor. Böyle bir durumda
yasamayı bu kadar vesayet altına almış, yasamaya darbe
yapmış bir uygulamayı halka anlatabilir misiniz?
Anlatamazsınız. Onun için, olağanüstü bir durumun ortada
olduğunu savunmak zorundasınız.
Aynı şekilde, medyayı tamamen biat
ettirdiniz, muhalif olan tek bir sese izin vermediniz. Tek adam rejiminin sesi
olarak medyayı tahkim ederek siz özellikle bu tek adam rejimini hayata
geçirmeye çalışıyorsunuz.
Yargı, zavallı bir durumda.
Yandaşlaşmış, işte, AKPli bir yetkiliyi görünce
100-200 metre öteden önünü ilikleyen bir yargının
tarafsızlığından,
bağımsızlığından söz edebilir miyiz?
İşte, siz bunları topluma anlatamadığınız
için Ortada olağanüstü bir durum var. algısı üzerinden
olağanüstü hâli Türkiye halklarına dayatmaya
çalışıyorsunuz. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok.
Bakın, bu OHAL süresince
yaptığınız işlere ben burada ana
başlıklarıyla değinmek istiyorum: Belediyelere kayyum
atadınız. Yahu, ha darbe yapmışsın, ha yüzde 80 oy
almış belediye başkanını görevden alıp yerine
memur atamışsın, ne fark var? Ha, Biz darbeciyiz.
diyorsanız eyvallah, ki kesinlikle öylesiniz, halk iradesine darbe yapan
bir siyasi parti olarak siz darbeci bir Hükûmet, darbeci bir grup olarak
Türkiye siyasi tarihine geçtiniz; bunu yapma hakkınız yok, hiçbir
gerekçeyle yapma hakkınız yok. Sizin yaptığınızı
28 Şubatçılar yapmadı. 28 Şubatçılar darbe
yaptıklarında, Tayyip Erdoğanı yargılamaya
götürdüklerinde, Sincan Belediye Başkanını yargılamaya
götürdüklerinde yerine kayyum atamadılar. O belediye meclisinin kendi
içerisindeki iç işleyişi, yasal işleyişi üzerinden bir
sürecin işletilmesine saygı gösterdiler. Siz, kayyum atamakla 28
Şubatçıların bile arkasında, gerisinde olduğunuzu
ortaya koydunuz. Kanun hükmündeki kararnamelerle eğer halk iradesine bu
şekilde müdahale edecekseniz sandığı niye kuruyorsunuz?
Kurmayın sandığı, saray kâğıdı, kalemi eline
alsın, 81 ile kim belediye başkanı olacak, kim belediye meclis
üyesi olacak bundan sonra o belirlesin. Ha, darbeyle mücadele gerekçesiyle mi
kayyum atıyorsunuz? Eyvallah. Darbeyi yapan yapılanmayı siz
tarif ettiniz, Fetullahçı yapılanma darbe yaptı. dediniz. Peki,
bu Fetullahçı yapılanmayı DBPli, HDPli belediyeler mi büyüttü?
Eğer bu gerekçeyle kayyum atayacaksanız İstanbul Büyükşehir
Belediyesinden, Ankara Büyükşehir Belediyesinden, Bursa Büyükşehir
Belediyesinden başlamanız gerekmiyor mu? Biz mi parsel parsel bütün
devlet imkânlarını bunların ayakları altına serdik?
Başbakan yardımcınız bile çıkıp Ne istedilerse
verdik, parsel parsel Ankaranın her tarafını bunlara kayırdık.
demedi mi? Madem darbeyle mücadele üzerinden bir kayyum süreci gidecekse o
zaman bunu yapın.
Bir de şöyle bir aymazlık var:
Geçmişte Ben seçilmişleri atanmışlara ezdirmem. diyen
kişi ya da grup şimdi çıkmış bu ortaya koydukları
zulmü meşrulaştırmaya çalışıyor, tek parti
rejimine geçmeye çalışıyor, tek parti rejimi. AKP ilçe
başkanı o ilin, o ilçenin belediye başkanı olacak.
Sandıkta yapamadılar, bu şekilde KHKyla, bu şekilde darbe
anlayışıyla yapmaya çalışıyorlar.
Bakın, binlerce kurum kapattınız,
eyvallah. Hastanesinden, okulundan, bankasından, dershanesinden
Peki, bu
dershane, hastane, okulların hepsinin açılış kurdelesini
siz kesmediniz mi? Bakın, cemaatin bütün kurumlarının -iddia
ediyorum- getirin hepsinin açılış fotoğraflarını
görelim ya AKPli bakan var ya AKPli milletvekili var ya AKPli belediye
başkanı var ya da -burada olduğu gibi- bakın
Cumhurbaşkanı Erdoğanın kendisi var. Yani -resimde
görüyorsunuz- gitmişler birlikte Bank Asyayı açmışlar ama
Bank Asyada birisi havale çıkardı diye onun görevine son veriyorlar.
Ya, bu kadar samimiyetsizlik olur mu? Böyle, darbeyle mücadele olur mu? Madem
Bank Asyayla ilgili her şey suçsa o zaman işe buradan
başlayın, açılıştan başlayın,
açılıştan. Türkiye halkı bunu bekliyor. Siz, darbeyle mücadele
adı altında bugüne kadar yeni bir kamu rejimi oluşturmaya
çalıştınız. 100 bine yakın kamu emekçisini ya görevden
ihraç ettiniz ya görevden aldınız, 100 bine yakın, dile kolay.
Milyonlarca mağdur yarattınız, kurudan fazla yaş
yaktınız, sizin deyiminizle at izini it izine karıştırdınız.
Ya, böyle bir şey yapmaya hakkınız var mı? Böyle darbeyle
mücadele mi olur? Ancak, biz, derdi biliyoruz, derdi. Siz kamusal alanı
bütünüyle tek adam rejimine göre dizayn edecek yeni bir kamu rejiminin
peşindesiniz. Burada örgütlü mücadeleye yer yok, sendikaya yer yok,
güvenceli çalışmaya yer yok.
Bak, şimdi, Türkiyede milyonlarca polisinden,
askerinden memuruna kadar hani hep polisi, askeri kutsuyordunuz ya- hiç kimse
size güvenmiyor; Acaba hangi saatte görevden alınacağım?,
Hangi saatte ailemle birlikte kapı dışarı
edileceğim? diye kaygı duyuyor. Niye böyle yapıyorsunuz? Çünkü
onları görevden alıp kendi yandaşlarınızı oraya
yerleştirmenin derdindesiniz, yeni bir kamu rejimi inşa etmek üzere,
yandaş bir AKP kamu rejimini inşa etmek üzere olağanüstü hâl
kılıfına maalesef sığınmaya
çalışıyorsunuz.
Bakın, onlarca televizyon, gazete, radyo,
yayın kuruluşu kapattınız. Yahu, insan biraz utanır
yani hiçbir darbe döneminde böyle bir şey olmadı. Ben, ana dili
Zazaki olan, Zazaca olan bir milletvekiliyim. Benim dilimde doksan
yıldır özlemini çekmiş olduğumuz ilk defa bir televizyon
kanalı kuruldu Jiyan TV adında, siz Jiyan TVyi kapattınız.
Birleşmiş Milletler, UNESCOda benim ana dilim için koruma
altına alınması gereken, yaşatılması gereken bir
dil kararı alıyor, siz benim dilimi yok etmek için o dilde yayın
yapan televizyon kanalını susturuyorsunuz. Ne hakla yapıyorsunuz
bunu, böyle bir hakkınız var mı? Kürt çocukları çizgi film
izlemesin diye, kendi ana dilini öğrenmesin diye çizgi film kanalını
kapatıyorsunuz. Alevinin sesini kısıyorsunuz, emekçinin sesini
kısıyorsunuz, TV 10dan, Hayatın Sesinden, İMCden, Gün
TVden, Van TVden niye korktuğunuzu çok iyi biliyoruz çünkü bu
zulümlerinize karşı sizi tarih önünde teşhir edecek ve hesap
verir bir pozisyona getirecek olan kitleler olduğu için bundan korkuyorsunuz.
Hiçbir dönemde görülmeyecek kadar gazeteci,
aydın, yazar, sanatçı tutukladınız. Aslı Erdoğan,
Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Mehmet Altan başta olmak üzere, Türkiye
cezaevlerinde yüzlerce gazeteci şu anda aydın, yazar tutuklu
bulunuyor. Ağzına barışı alanı, ağzına
demokrasiyi alanı hemen cezaevine gönderiyorsunuz. İşte En
büyük darbeci anlayış sizsiniz. derken,
Uyguladığınız yöntemlerin hepsi sivil darbedir. derken
bunu kastediyoruz. Bunun hiçbir şekilde bir
inandırıcılığı yok. Siyasi tutuklama
operasyonları
Bakın, bugün bu saat itibarıyla
Diyarbakırda il eş başkanlarımız gözaltında,
bütün ilçe eş başkanlarımız gözaltında, 60a
yakın arkadaşımızı HDP ve DBP dışarıya
ayak atamasın diye gözaltına almışsınız. Ne murat
ediyorsunuz? Sonra da çıkıp, işte Bunlar çağrı
yapıyor, halk sokağa çıkmıyor. yalanına
sığınıyorsunuz. Ya, bir tane toplantı ve gösteriyi
izinli olarak yapmamıza tahammülünüz yok. Hani OHAL size ilan
edilmişti ya, sizin Diyarbakırda, Vanda
yaptığınız bütün mitingler, bütün yürüyüşler izinli
ama halkın yaptığı bütün mitingler, bütün basın
açıklaması gözaltı tutuklama gerekçesi. Dolayısıyla bu
söylediğiniz çelişkiler içerisinde tanımlanamaz bir
durumdasınız.
Olağanüstü hâlin kendisi siyasi kriz nedenidir.
Türkiyede üç aydır siyasi kriz var, büyük bir siyasi kriz var, şimdi
bu siyasi krizi süresini öngöremediğimiz bir şekilde uzatmak
istiyorsunuz. Bu siyasi krizle birlikte Suriye ve Irak politikasıyla
Türkiyeyi büyük bir bölgesel krizin içine de soktunuz. Tabii ki her siyasi krizin
getirdiği bir de ekonomik kriz var. Bak, dolar sizin döneminizde rekor
kırmaya başladı. Doları tutmak mümkün olmuyor. Siz bütün bu
ülkeye can kaybıyla, yoksullaşmayla, gözaltıyla, tutuklamayla
bedel ödeten bir süreç yürüttünüz. Dolayısıyla bu saatten sonra
olağanüstü hâlle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir dakika ek
süre alabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Baluken.
Bir dakika ek süre veriyoruz arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla bu saatten sonra sizin olağanüstü hâlle ilgili
sunmuş olduğunuz gerekçeye hiç kimsenin inanmayacağını
burada ifade etmek istiyorum.
Bakın, Kapalı Çarşıda 1.500
dükkândan 600ü kapandı. Gidin İstiklal Caddesine, gidin
Kızılay Meydanına, şurada Kızılaydan Koleje
doğru bir yürüyün bakayım kapanan, kepenk indiren, iflas eden esnaf
sayısını bir görün, bu olağanüstü hâli kime ilan
ediyorsunuz, onu kendi gözlerinizle anlamış olursunuz.
Bütün bu saydığım gerekçelerden
dolayı, bu getirmiş olduğunuz tezkereye, öneriye katılmak
mümkün değildir. Buna karşı hem hayır oyu verip hem büyük
bir toplumsal mücadeleyi öncü bir demokrasi cephesinin peşinde,
yanında, içinde vermekle ilgili HDPnin kararlı ve dik duruşunu
buradan bir kez daha hatırlatıyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Baluken yaptığı konuşmada darbeci bir grup, darbeci bir
Hükûmetsiniz diyerek açık bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, iki
dakika süre veriyorum sataşmadan dolayı; lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin (3/842) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli Meclis üyeleri, kıymetli arkadaşlar;
Sayın Balukenin yirmi dakikalık konuşması yüksek bir ses
tonu ve bol miktarda propaganda esaslı bir konuşma. Esasen, böyle bir
konuşma mantıken de tutarsızlıklarla malul.
Bu tutarsızlıklardan birisi, on dört
yıldır her seçim millet iradesiyle iş başına
gelmiş ve milletten oy alarak burada bulunan bir gruba darbeci demek.
Herhâlde ya darbeciliğin ne olduğunu bilmiyor Sayın Baluken, son
derece keyfî ve subjektif bir anlamlandırmayla kullanıyor yahut da
öfkesinden AK PARTİ'ye laf söylemek için bugünlerde darbeciliğe
ilişkin hakaret ağır bir hakaret olduğu için, bunu kullanma
lüzumunu duyuyor. Bunu bir kere reddediyorum. Bunu benim reddetmemin bir önemi
yok, bu millet her seçim bu anlayışı, bu ifadeyi, bu
yaklaşımı reddetmiş.
İkincisi: Olağanüstü hâl esaslı tek
parti rejimine geçmek istiyormuşuz
Sayın Baluken, biz, bugün mü
çıktık çuvaldan, sandıktan bugün mü çıktık? Siz bu
sıralardasınız, geldiğiniz gelenek AK PARTİyi on dört
yıldır biliyor. Siz, ne zaman, olağanüstü hâl esaslı bir
yapı yahut da bunu andıracak tarzda tek parti anlayışı
esaslı bir siyaset yaptığımızı gördünüz? Bu
Meclis, bu seçimler, bu milletin kararı söylediğiniz her şeyi
tekzip ediyor. Eleştiriyi anlarım ama mantıki bir
tutarlılık, şu on dört yıllık yaşananlara
ilişkin de herhâlde saygıdeğer bir yaklaşım beklemek
hakkımızdır diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı beni tutarsız konuşmakla itham etti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bostancının tarihî bilgisi ve
entelektüel birikimi yeterlidir sanırım. İlk olağanüstü hâl
rejiminin hayata geçtiği dönem Roma dönemidir. Roma döneminde
olağanüstü hâli uygulayan kişiye ne deniyordu biliyor musunuz
Sayın Bostancı? diktatör deniyordu, diktatör. Bugün sizin
olağanüstü hâlle ilgili uyguladığınız yöntemlerin
tamamı aslında tıpkı Roma hukukunda tanımlanan o
dönemin gereğini yerine getirmektedir. Siz, evet, sandıktan falan
çıktınız ama çıkmadığınız dönemde de
neler yaptığınızı gördük. 7 Haziran seçimlerinde niye
darbe yaptınız, niye tanımadınız? Niye 7 Haziran
seçimlerinden hemen sonra bu ülkeyi kan gölüne çevirdiniz? Niye kan ile anket
diyalektiği üzerinden bir siyaset tarzını tutturdunuz? Niye kan
aktıkça oyunuzun arttığını, oyunuzun artması için
de bu kanın artması gerektiğini kendi önünüze bir program olarak
koydunuz? İşte, darbeci anlayış derken, zihniyet derken
bundan bahsediyoruz. Evet, darbeyi 15 Temmuzdan değil, ta 7 Hazirandan
itibaren ele almak lazım. Zaman yetmediği için ben sizin darbe
uygulamalarınızı burada masaya yatıramadım, dile
getiremedim ama uyguladığınız OHALin kendisi zaten darbe
anlayışının, darbe zihniyetinin ta kendisidir. Hani,
Fransayla, Amerikayla falan kıyaslıyorsunuz ya, bütün dünya size
gülüyor ya. Fransada kaç belediyeye kayyum atandı? Kaç bin kamu emekçisi
tasfiye edildi? Kaç milyon mağdur yaratıldı? Kaç gazeteci
cezaevine atıldı? Kaç televizyon, radyo kanalı susturuldu? Kaç,
bilmem, Fransada yaşayan halkların diline yönelik kültürel
soykırım operasyonu yapıldı? Bunlara verecek bir
cevabınız yok. O nedenle, uyguladığınız OHAL yönteminin
adı darbedir. Bu uygulama gerekçesi de tıpkı Roma hukukunda
olduğu gibi diktatörlük hevesidir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
(Devam)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçaya
aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâlin üç ay
uzatılmasına ilişkin tezkere hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken öncelikle, Hükûmetin
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş olduğu bu tezkerenin belki de
bugüne kadar sunulmuş olan bütün tezkereler içerisinde hiçbir gerekçe
sunmadan, geçmiş üç ayın bir muhasebesini ve değerlendirmesini
yapmadan sunulan bir tezkere talebi olduğunu görüyoruz ve Sayın
Adalet Bakanının da konuşmasını bu siyasi parti
sözcülerinin konuşmalarından sonraya bırakmasını da
doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Madem gerekçe
yazılmadı, hiç olmazsa Sayın Adalet Bakanının ilk
konuşmayı yapmak suretiyle bu konuda bilgi vermesi beklenirdi.
Değerli milletvekilleri, olağanüstü hâl 15
Temmuzda yaşadığımız olağanüstü ve acı
olayların bir yansımasıdır. 15 Temmuz akşamı Türk
Silahlı Kuvvetlerinin içerisine sızmış cemaat kisveli bir
terör örgütünün ülkemizi ele geçirmek amacıyla bir
kalkışmasını ve saldırılarını
yaşadık. Bu kalkışma yalnız seçilmiş Hükûmet veya
milletvekillerine değil herhangi bir görüşe, siyasi partiye veya
politikaya değil topyekûn millet iradesine, demokrasiye, Türkiye
Cumhuriyetinin bütün kurumlarına karşı
yapılmıştır, Türk milleti tüm varlığıyla
hedef alınmıştır. 15 Temmuz girişimi demokrasiyi
askıya alma, millî iradeyi yok sayma teşebbüsüdür. 15 Temmuz,
emperyalist iş birlikçilerin iç savaş denemesi, istila hamlesi, isyan
girişimidir, Türkiye'nin bölünmesi için yapılan bir ihanettir. FETÖ,
PKK ve IŞİDin melun emelleri 15 Temmuz gecesi sonuca
ulaştırılmak istenmiş, milletimiz ve millî iradenin
temsilcisi olan milletvekilleri demokrasiye ve hukuka sahip çıkarak fiilî
durumların oluşmasına fırsat vermemiştir. Ülkemiz çok
hassas ve tehlikeli bir dönemden geçmektedir. Bu nedenle, değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz bir milattır. Türkiye olağanüstü ve
gayrimeşru bir durumla karşı karşıya bırakılmışken,
Türkiye Cumhuriyeti en karanlık günlerinden geçerken hiç kimse 15 Temmuz
yaşanmamış gibi hareket edemez. O yüzden, 15 Temmuz herkes için
bağlayıcıdır.
Değerli milletvekilleri, devletimiz ve
milletimiz hiç bu kadar geniş çaplı bir organizasyonun, terörist
grupların saldırısı altında kalmadı. Türkiye
olağanüstü bir dönemden geçerken ülkemizin ve devletimizin birliği ve
bütünlüğü için 21 Temmuzda Hükûmetin olağanüstü hâl tezkeresi
oylandı. Bugün olağanüstü hâlin üç ay daha
uzatılmasını görüşüyoruz. Bu görüşmeyi partiler
arasında ve iktidar ile muhalefet arasında tesis edilen
ilişkilerin çok özel ve hassas dengeleri içerisinde
gerçekleştiriyoruz. Bu dengelerin Türkiye'nin bekasına yönelik tehdit
bertaraf edilinceye kadar devam etmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi sadece bu çerçevede OHALe destek vermektedir.
Olağanüstü hâl anayasal bir uygulamadır.
Olağanüstü hâlin gerektirdiği durumlarla Anayasa ve kanunlar
içerisinde kalınarak mücadele etmek hukukidir, meşrudur. OHAL,
demokrasimizi hukuk dışına çıkarmaz ve demokrasi
dışına çıkarmaya da gerekçe olamaz. OHAL Anayasanın
kurum ve kurallarıyla işlemesine engel değildir.
Ülkemizi OHAL uygulamasına götüren sebepler
hepinizin malumudur. Bu sebeplerin tahammül ve kontrol edilebilir düzeye
gelinceye kadar OHALin devam etmesinde fayda vardır. Ancak
unutulmamalıdır ki OHAL bir dönemsel süreçtir. Bu özelliği
itibarıyla süre, konu, maksat ve yetki bakımından
sınırları belirlenmiş bir dönemdir. OHAL içerisinde dönemin
gerektirdiği konuların dışına
çıkılmaması için azami gayret ve özenin gösterilmesi gerekir.
Gerek 20 Temmuz gecesi OHAL kararını açıklayan Sayın
Cumhurbaşkanının konuşmasında yaptığı
vurgular gerekse Meclise gönderilen kanun hükmünde kararnamelerin
gerekçelerinde yer alan ifadeler OHALin maksat bakımından
sınırlarını çizmiştir. 667 ve 668 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerin gerekçeleri, OHALde, aynı zamanda, terörle
mücadelenin etkin bir şekilde sürdürülmesi hususuna dikkat çekmektedir.
OHAL sadece FETÖ değil, bütün terör örgütleriyle mücadele için
atılmış ve atılması gereken bir adımdır.
OHAL kararına ilişkin göz önünde bulundurmamız gereken en önemli
hususlardan birisi budur. OHALin yetki ve sınırları
itibarıyla her türlü darbe teşebbüsü ve terörle mücadeleyle
sınırlı olması gerekir. FETÖyle mücadele ederken
PKKyı bu mücadelenin dışında tutamazsınız.
FETÖnün sosyal ve ekonomik ağı deşifre edilip çökertilmeye
çalışılırken PKKnın şirketlerini, sivil toplum
örgütlenmesini, finansman ağını görmezden gelemezsiniz.
Dolayısıyla, bir kez daha vurgulamak istiyorum: OHAL dönemi
içerisinde PKKyla da etkin mücadele edilmesi için düzenlemeler
yapılması gerekmektedir. Olağanüstü hâlde terörle mücadele
edilirken yapılacak düzenlemelerde bu amacın ve olağanüstü hâl
süresinin dışarısına çıkacak düzenlemelerden özenle
kaçınılması gerekmektedir. Terörle mücadeleyle alakası
olmayan devletin kurumsal yapılanmasını dizayn etmeye yönelik
düzenlemelerin OHAL içerisinde değerlendirilmesi mümkün değildir.
Anayasa ve İç Tüzükle Meclise verilen yetki ve sorumluluklar Türkiyenin
olağanüstü gündemden çıkması için
kullanılmalıdır. Meclis kendi gündemine dönerek bu
çalışmalarını bir an önce yerine getirmelidir. Bu
çerçevede, kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste bir an önce görüşülerek
yasalaşması gerekir. Kanun hükmünde kararnamelerde yetki
Hükûmettedir, sorumluluk da Hükûmetindir. İktidarın kanun hükmünde kararnamelerin
Meclis sürecine ilişkin bir komisyon hazırlığında
olduğunu biliyoruz. Bu komisyonun çalışmasını ve
verimli bir sonuca ulaşmasını temenni ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, darbe
teşebbüsüyle, terörle ve fiilî durumlarla mücadele edilirken konjonktürel
değil, ilkeli davranılmalıdır. Darbe girişimi bir
fiilî durum yaratma gayretiydi ve buna hepimiz karşı
çıktık. Şahsi ve keyfî bir yönetim arzusu da bir fiilî durumdur
ve buna da hep birlikte karşı çıkmamız gerekmektedir.
Eğer demokrasiye inanıyorsak ilkeli davranma mecburiyetimiz
vardır. Olağanüstü hâl içerisinde FETÖyle mücadele edilirken bu
örgütün devlet, sivil toplum ve finansal yapılanmaları kesinlikle
ortaya çıkarılıp hesap sorulmalıdır. Ancak,
mücadelenin meşruluğunu tartışmaya açacak ve terör
örgütünün kendi lehine kullanabileceği istismar ortamı
yaratılmasından özenle kaçınılması gerekir.
Örneğin, FETÖyle mücadeleyi devletin kurumsal yapılanmasında
köklü bir değişime gerekçe gösteremezsiniz, FETÖyle mücadeleyi
muhalifleri tasfiye edecek ve sindirecek bir sürece de dönüştüremezsiniz.
Sadece devletin denetim ve onayıyla faaliyet gösteren banka, okul,
dershanelerle bağlantısı olduğu için kimse terörist ilan
edilemez, OHAL dönemi devrisabık yaratmak için kullanılmamalıdır.
FETÖyle mücadelede yaşanan mağduriyetler
hepimizin malumudur. Milletimizin kaygıları ve huzursuzluğunu
biliyorsunuz. Adalet bıçak sırtındadır. Adaleti tesis etmek
devlet olmanın en temel sorumluluğudur. Kanun hükmünde kararnamelerle
yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir. Uzatılan
olağanüstü hâlin bunun için bir fırsat olduğunu
düşünüyorum. Yargı sürecini kişiselleştirecek, objektif
bilgi ve belgelere dayanmayan uygulamalar bu dönemde mutlaka düzeltilmelidir.
Ancak adaleti tesis etmek için yapılması gereken bir başka
şey daha vardır: Adaleti tam anlamıyla tesis etmek için paralel
devlet yapılanmasının tüm unsurlarının tespit edilerek
yargı önüne çıkarılması gerekmektedir. Olağanüstü
hâlin bu ikinci üç aylık döneminde yurtta sulh konseyi isimli ihanet
oluşumunun bütün unsurları ortaya çıkarılmalıdır.
Bu terör konseyinin siyasi, askerî, ekonomik ve bürokratik alanlarındaki
elebaşları mutlaka yargı önüne çıkarılmalı,
milletimize açıklanmalı ve hesap sorulmalıdır. Binlerce
kişi görevlerinden uzaklaştırılıp tutuklanırken
örgütün tepe yönetiminin flu kalması toplumumuzdaki adalete olan inanç ve
güveni zedeleyecektir.
FETÖyle mücadele kapsamında adalet duygusu
çerçevesinde değinmek istediğim bir diğer husus da mücadelede
tespit edilen milat meselesidir. Başbakan Sayın
Yıldırım, 13 Ağustosta, FETÖyle mücadelede
milatlarının 17-25 Aralık olduğunu
açıklamıştır. Miladı bu şekilde tespit etmek
meseleyi kişiselleştirmek ve bir AKP-cemaat kavgasına
indirgemektir. Oysa bir terör örgütüyle mücadele edilirken bir örgütün
gelmiş geçmiş hiçbir faaliyetini görmezden gelemezsiniz. Bir örnek
vermek istiyorum: Bugün 2010da yapılan KPSS sınavıyla kamu
kurumlarına yerleşen herkes incelenmektedir. Belli ki bu sınav
hakkında şaibeler olduğu kabul edilmektedir. Ancak, bu
şaibeli sınav hakkında dönemin Başbakanı Sayın
Erdoğan, 11 Temmuz 2012de, sınavın son derece
başarılı, temiz ve sorunsuz geçtiğini ifade etmiştir.
Hâl böyleyken, madem çıpayı 17-25 Aralık 2013e
atıyorsunuz, 2010 KPSS neden gündemde? Madem 2010 KPSS gündemde, o zaman
bu sınava arka çıkan siyasiler ve bürokratlar nerede?
OHALin bu ikinci dönemi çok kritik bir süreçtir.
Dün, bugün, yarın perspektifiyle ucu kime uzanırsa uzansın
FETÖnün bütün ilişkilerinin ortaya çıkarılması
gerekmektedir. Yine, FETÖnün siyasi ayağı üzerine özenle gidilmeli,
bazı iktidar mensuplarının ve sözcülerinin her partinin kendi
temizliğini yapması gerektiği, bugüne kadar özenle kendi
partilerinde temizlik yapıldığı, Bizde hiçbir FETÖcü
barınamaz, siyasi gücü ve konumu olanların korunduğuna dair
ifadeler yalandır. gibi açıklamalara bakılmaksızın
FETÖnün siyasetteki yapılanması da mutlaka deşifre edilmelidir.
Sorumluluk Hükûmettedir. FETÖcüleri tespit edip yargıya teslim edecek
olan Hükûmettir. Hükûmetin Her parti kendi temizliğini yapsın.
demesi FETÖyle mücadelede Hükûmetin zımnen başarısız
kaldığını itiraf etmesidir. Muhalefet partilerine FETÖyü
kendi içlerinde temizlemesi için talimat vermeye kalkmak yerine, öncelikle
FETÖden muhalefet partilerine kimlerin sızdığına dair
somut bilgilerin paylaşılması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu konuda en hassas parti olarak, elimize ulaşan
belgelerin gereğinin yarım saat içerisinde
sonuçlandırılacağının da altını çizmek
istiyorum. Bu çerçevede, iktidar partisinin de kendi bünyesinde nasıl bir
temizlik yaparak arındığının kamuoyunda merak
edildiğini de hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesini
hatırlayan hiç kimsenin ülkemizin huzur, güven ve barışa
kavuşması için olağanüstü tedbirlerin alınmasına
karşı çıkmaması gerekir.
Gerek FETÖyle mücadele çerçevesinde terör örgütü
mensuplarının devlet kadrolarından temizlenmesini gerekse
topyekûn terörle mücadele için olağanüstü hâli normal bir devlet
reaksiyonu olarak görüyoruz. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği ve geleceği
her türlü siyasi tartışmanın üzerindedir. Bize göre OHAL,
millete, millî iradeye karşı alınmış bir karar
değildir, olmamalıdır. OHAL, Türk milletini ve Türk devletini
hedef tahtasına oturtanlara karşı alınmış
anayasal, olağanüstü bir tedbirdir. OHAL, FETÖ'yle ve her türlü terörle
mücadele için bir vasıtadır. Ancak, belirtmeliyim ki OHALin sonsuza
kadar, ilanihaye süremeyeceği de açıktır. Bir an önce hukuk
sisteminden siyasete kadar ülkemizdeki dengelerin oturtulması ve
olağan döneme geçilmesi, demokratik süreçlerin olağan bir
şekilde işletilmesi gerekmektedir. Bu geçişte partiler
arası müzakere ve uzlaşma kültürü çok önemlidir. 15 Temmuz
sonrası siyasette oluşan uzlaşıya en fazla katkıda
bulunması gereken ve dikkatli bir çizgi ve üslup takip etmesi gereken
Hükûmettir, iktidardır. Bu çerçevede bir kez daha altını çizmek
istiyorum ki hiçbir gerekçeyi demokrasiden kopuşa, ara rejimlere veya
rejim değişikliklerine dayanak kabul edemeyiz. FETÖ ve diğer tüm
terör örgütleriyle dün, bugün, yarın perspektifinden amasız,
fakatsız, lakinsiz mücadele edilmelidir. Türk milletinin ortak
geleceğinin hukuk ve demokrasi olduğu ilkesiyle parlamenter ve
anayasal sisteme bağlılığımızı
güçlendirmeliyiz.
Elbette 15 Temmuzu unutmayacağız da
unutturmayacağız da ancak 15 Temmuza giden yolu da unutmayacağız.
Her türlü darbeye karşı çıktığımız gibi, her
türlü fiilî durumlara, demokrasi ve hukuk dışı
arayışlara, Anayasanın yok sayılmasına da
karşı çıkıyoruz, karşı çıkacağız.
Öncelikle vatanımız, milletimiz, kardeşliğimiz,
istiklalimiz için hassasiyet göstermeye devam edeceğiz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak 15 Temmuz gecesi nasıl darbe girişimine ilk darbeyi
vuran bir siyasi parti olmuşsak, darbe girişimine karşı ilk
karşı çıkışı yapmışsak bugün de bu
ilkeli duruşumuzu devam ettiriyoruz. Bizim için muhalefet olmak, siyasi
çıkarlar uğruna ülkemizin önceliklerini görmezden gelip durumdan
çıkar ummak değildir. Bu sebeple çözüm üretilmesi, yapıcı
olunması; yanlışın nasıl düzeltileceğinin
muhasebesinin hep birlikte, iktidar ve bütün muhalefet partileriyle birlikte
göstermemiz gerekir. Terörle mücadelede dün nerede durduysak bugün de aynı
yerdeyiz ve bu duruşumuz değişmemiştir. Sadece muhalefet
olsun diye duruşumuzu değiştirecek değiliz, biz hem
muhalefetiz hem de millî mukavemet bilinciyle hareket ediyoruz. Ülkemiz
terörizmin kanlı hançerinin ucundayken devleti yönetenlere
sırtımızı dönemeyiz. Bugün verdiğimiz destek Türk
milletinin, Türkiye Cumhuriyetinin dirlik ve birliğinin muhafazası
içindir. 15 Temmuzun yarattığı travmanın geçmesi ve
ülkemizin üzerindeki kara bulutların bir an önce
dağıtılması için OHAL gereklidir ancak tekrar ediyorum ki
bu OHAL ilanihaye devam edebilecek bir durum değildir. Milletimizin ve
devletimizin bekası için her türlü çabayı ve kararlılığı
göstermeye devam edeceğiz.
Sonuç olarak, üç ay daha uzatılan OHAL
uygulamasının ülkemize bir an evvel huzur, sükûn, esenlik
getirmesini, demokrasi ve hukukun sarsılmaz bir şekilde tahkim
edilmesini ve adaletin tesis edilmesini yürekten diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akçay.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi yeni Grup Başkan Vekili Erhan Ustaya hayırlı
olsun dileğinde bulunduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bu arada, Milliyetçi Hareket Partisi
yeni Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Ustaya da hayırlı
olsun diyoruz, başarılar diliyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Levent Göke sıra geldi.
Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Üç ay daha uzatılması teklif edilen
olağanüstü hâl tezkeresi üzerinde söz aldım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün aşure günü. Muharrem ayının ve aşure
gününün önemi, tüm dünyadaki zalimlere, keyfî yönetim
alışkanlıklarına, zulmedenlere karşı bir dik
duruş sergilemektir. Hazreti Hüseyin ve 72 yâreni boşuna
ölmemiştir. O ölümlerin ardındaki gerçek bugün de dünyanın
tartıştığı pek çok gerçeklikle birleştiğinde
Hazreti Hüseyinin ve yârenlerinin bugün dahi emsalsiz bir direnişi,
zulmedenlere karşı dik durmayı ve keyfî yönetim
alışkanlıklarına karşı herkesin seferber olması
gerektiği gerçeğinin bir kez daha altını özenle
çizmektedir. Aşure ve muharrem ayının bir kez daha İslam
âlemine hayırlı olması dileğimi belirterek sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz gecesi bu Mecliste ve tüm Türkiyede
yurttaşlar, milletvekilleri, bir darbe girişimine karşı
Mecliste bombalar altında, sokaklarda, caddelerde tankların
altında, silahların gölgesinde hayatını kaybederek
-yaralanma pahasına- emsalsiz bir direniş gösterdi. O 15 Temmuz
gecesi bu salonda bulunduğumuzda, Sayın Adalet Bakanı da tam
buradayken bombalar patlamaya başladı ve bir darbe girişimi
karşısında Mecliste bulunan tüm partiler, Meclis
dışında olan bütün siyasi aktörler darbenin
karşısında çok net bir duruş sergilediler, dediler ki: Biz
Meclisin kapatılmasına, Türkiye'nin, demokrasinin yara almasına
asla izin vermeyiz. Bu Meclis yaşayacaktır. Kurtuluş
Savaşını yöneten bu Meclisi düşman
kapatamamıştır, ne yazık ki FETÖnün
silahlandırdığı askerler, onların emrindeki tanklar,
uçaklar asla susturamazlar.
Biz millî iradeye saygılıyız ve o
gece burada bütün partiler uzlaşarak dediler ki: Parlamento
çalışmalıdır, çalışacaktır, bunu dosta
düşmana ve başta darbecilere göstereceğiz. Ve o
anlayışla sabaha kadar burada nöbet tutarak, bombalar altında
tahrip edilen Mecliste, Türkiyedeki bütün milletvekilleri -burada bulunan
bütün milletvekili arkadaşlarımı kutluyorum- hepsi bir destan
yazdılar ve Parlamentoyu çalıştırdılar. Amaç ne?
Türkiye olağanüstü bir döneme girmesin, darbe hukukuyla
tanışmasın. Eğer darbe başarılı olsa bizi
bekleyecek olan o olağanüstü tablonun içerisinde demokrasimiz ne kadar
yara alacak ise, biz o yaraları önlemek adına burada gerekirse
göğsümüzü siper edelim, hayatımızı ortaya koyalım ama
Türkiyeyi normal bir düzende tutalım. Bunun için buradaydık. Sabaha
kadar omuz omuza, birbirimizle o duyguları paylaştık. Herkes
birbirine o gün çok daha farklı bakıyordu. 15 Temmuzdan önceki
siyaset dilinin artık bir daha konuşulmaması gerektiği
konusunda ittifak ettik. Sığınak zannettiğimiz
aşağıdaki bodrum katlarına indiğimizde o
duyguları sabaha kadar beraber yaşadık. Türkiye
normalleşsin, bu darbe önlensin, Türkiye bir daha darbelerle
tanışmasın, olağanüstü hâl yaşanmasın; bunun
açısından mücadele verildi.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 15
Temmuzda atlattığı FETÖ darbe girişimi karşısında
ne denli dik durulduysa ondan sonraki süreçte yaşananlar, ne yazık ki
o 15 Temmuz gecesi Parlamentonun bu zeminde, ortak bir şekilde ortaya
çıkan iradenin yansıttığı iradenin
dışına taşmıştır. Niçin biz mücadele ettik?
Parlamento kapanmasın, olağan dönem sürsün. Bu nedenle, Hükûmetin 21
Temmuzda getirmiş olduğu ilk olağanüstü hâlin ilanına
ilişkin tezkerede hayır oyu kullandık, buna gerek yok dedik.
Böyle bir darbe girişimi önlendi, hepimiz mücadele ettik. Hepimiz omuz
omuza mücadele veriyoruz, sırt sırta duruyoruz, olağanüstü hâle
gerek yok, niçin gerek duyuyorsunuz? Ne varsa gereken, her şeyi
Parlamentoda yapalım. Bu kararlılık içerisinde Cumhuriyet Halk
Partisi dünyadaki gerçekleri, uluslararası kuruluşların
kıstaslarını, normlarını esas alarak önerdi, dedi ki:
Biz FETÖyle mücadelede yanınızdayız ama Türkiye'nin de bir
olağanüstü dönemle mağdur edilmesini istemiyoruz.
Hükûmet o dönemde, darbenin, darbe gecesinin
yaşandığı günlerden sonra bir türlü kendisini dünyaya
anlatamadı. Dünyadan kimse gelip Türkiyedeki darbeyi kınayan
açıklamalar yapmadı. Dünyanın en saygın ülkelerinden
bekledik biz bunu, dedik: Niçin Türkiyedeki darbe girişimini
kınamıyorsunuz? Hükûmet parlamenterleri gönderdi, biz de arkadaşlarımızı
aralarına kattık, Gidin, darbe girişimini anlatın. Ama
dünyadan bir tek kınama mesajı gelmedi değerli
arkadaşlarım. Niçin? derseniz, onun cevabını Avrupa
Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri verdi. Türkiye, Hükûmet bütün dünyaya
ilan etti, dedi ki: Bir Fetullahçı örgüt var Türkiyede, biliyor musunuz?
O örgüt darbe yaptı, biz bununla mücadele ediyoruz. Ama Avrupa
Parlamentosu Raportörü Kati Piri dedi ki: Değerli Türkiyeli
yurttaşlar, Türkiyedeki yurttaşlar; Gülen hareketini yıllarca
Brüksel ve diğer Avrupa başkentlerine AKP anlattı ve
destekledi. Şimdi dünyanın anlamaması mümkün. Siz yıllarca
övmüşsünüz, desteklemişsiniz, himaye etmişsiniz,
korumuşsunuz; sonra bir gecede böyle bir olay olunca, tam tersi bir
anlayışla, siz Fetullahçı darbe girişimini niçin
anlamıyorsun? diye sorduğunuzda onlar da size Kardeşim,
yıllarca bunun siz bize reklamını yaptınız,
anlattınız, Bunu himaye edin, okullarını koruyun, bu
Fetullahçı yapıyı koruyun. diye siz anlattınız. diye
cevap verdiler. Sorun burada. (CHP sıralarından alkışlar)
Sorun burada.
Şimdi, böyle bir tablo içerisinde
olağanüstü hâl ilan edildi. Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş dedi ki: Arkadaşlar, biz kısa tutacağız
olağanüstü hâli. Üç aya kadar yetki alıyoruz ama bir buçuk aya kadar
işimizi bitiririz ve olağanüstü hâli kaldırırız,
Türkiye normalleşir. Bunu kim söylüyor? Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuş söylüyor.
Peki, Sayın Adalet Bakanı ne diyor? O da
huzurda. O da olağanüstü hâl tezkerelerinin görüşmelerinde Hükûmet
adına söz aldı 21 Temmuz 2016da, hepimize hitaben burada dedi ki:
Arkadaşlar, üç aylık bir süre koyduk ama biz bu süreyi tamamlamak
zorunda değiliz. Biz üç aydan kısa süre içerisinde
atacağımız adımlarla bu olağanüstü hâli
kaldıracağız, Türkiyeyi normalleştireceğiz.
Sayın Bakan herhâlde bu konuda bizlere bir gerekçe üretecektir. Yani üç
aydan sonra tekrar üç ay uzatılma gerekçesini bilmek Türkiyenin
hakkıdır değerli arkadaşlar. Niçin uzatılıyor?
Ben, aynı şekilde, gelen tezkerede de gerekçenin olmamasını
ve Sayın Adalet Bakanının Meclisi bilgilendirmemesini gerçekten
kaygıyla karşılıyorum. Nedir gerekçe? Yani bu gerekçe bir
sunulmalı ki ona karşı herkes diyeceğini demeli. Bu gerekçe
sunulmadı.
Değerli arkadaşlarım, daha sonra
öğreniyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanı olağanüstü hâlin
olağan hâle dönmesi açısından bir mesaj verdi, Ben Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını bilirim.
Olağanüstü hâlde kararnameler çıkartmak Meclisi
çalıştırmaktan daha kolaydır. deyince işin rengi
anlaşıldı. Yani ne oldu? Meclis devre dışı. Bunu
kabul edemeyiz değerli arkadaşlarım, bunu kabul edemeyiz.
Meclisin devre dışı kalmasını hiç kimse kabul
etmemelidir, hiç kimse. Ne olacaksa burada olmalıdır. Bomba da yedik
burada, FETÖye karşı da mücadele ettik burada ama kanunları da
beraber yapacağız.
Bakın, Türkiye, Hükûmet olarak, olağanüstü
hâl ilan ettikten sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine
bir mektup sundu. Bu mektubun İngilizce metni elimde değerli
arkadaşlarım ve bu metinde Türkiye, Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesinin tam 13 maddesini askıya alacağını bildirdi.
Toplam madde sayısı, askıya alınabilecek madde
sayısı 27; Türkiye yarısını askıya
alacağını ifade etti.
Değerli milletvekilleri, 1990 yılında
ilan edilen ve AKPnin de övünçle bahsettiği, OHAL kalktı.
Baskılar bitti. Köyümde özgürce yaşıyorum. dediği döneme
ilişkin olarak, 1990 yılında ilan edilen olağanüstü hâlle
ilgili olarak Türkiye, Birleşmiş Milletlere tam 6 maddesini
askıya aldığını bildirdi, tam 6 maddesini. Bu
maddelerin 5ini de iki yıl sonra kaldırdı. O terör
olaylarının en çok yaşandığı dönemde Türkiye
sadece 1 maddeyi askıya aldığını bildirerek
Birleşmiş Milletlere derogasyonunu bildirdi,
kısıtlamalarını bildirdi.
Tartışıyoruz şimdi,
Fransayı örnek veriyorlar. Fransada OHAL var, evet var. Fransa ne
yaptı değerli arkadaşlarım? 27 maddeden tam 3 maddesini
bildirdi, sadece 3 madde. Özgürlük ve güvenlik, 9uncu madde; seyahat
özgürlüğü, 12nci; mahremiyet, kişilerin
dokunulmazlığı, gizliliği, 17nci madde olarak üç maddeyi.
Türkiye kaç madde bildiriyor? 1990 yılında 6 maddeyi
bildirmişiz. 2016 yılına geldiğinde, OHALin
kalkmasını övünerek söyleyen iktidar partisi tam 13 maddeyi
getiriyor. Değerli arkadaşlarım, bu maddelerden bir tanesi,
14üncü madde, adil yargılanma hakkı. Değerli arkadaşlarım,
eğer Hükûmet yetkililerinin de
Ben, Sayın Bakan, bu konuda sizden
çok özenli bir cevap beklediğimi ifade etmek istiyorum. Ben
konuştuğum zaman bu maddeden haberi olmayan yöneticilerinizin
olduğuna şahit oldum.
Adil yargılanma hakkı. Değerli
arkadaşlarım, bir devlet, ne yaparsa yapsın, hangi özgürlükleri
askıya alırsa alsın adil yargılanma hakkını
askıya alamaz. Şimdi, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?
Sayın Bakan -bu konuda- eğer bilginiz dışında bu
derogasyon bildirilmişse Birleşmiş Milletlere bunu derhâl geri
çekin, 14üncü maddeyi, adil yargılanma hakkını. Neden?
Türkiyeyi çünkü çok önemli tehlikeler bekliyor değerli
arkadaşlarım.
Mağduriyetler. diyoruz, Mağduriyetler
oluşuyor. diyoruz. Sayın Başbakan bugün açıklama
yapıyor Mağduriyet edebiyatı yapmayın. diye ama
Sayın Başbakan şu sorunun cevabını vermiyor: Her ilde
kriz masası kuruldu. Neyin kriz masasıydı bu? Mağdur
olanların müracaat edecekleri bir masa oluşturuldu yani ortada bir
kriz var değerli arkadaşlar. Bizim kastettiğimiz mağduriyetlerden
de ne anladığımızı ifade edeyim: Bir şirkete el
koymuşsunuz, o şirketin bir başka yerde bayisi var. O
şirket kapatılmış, -örneğin buzdolabı
satıyor, televizyon satıyor- mal alamıyor; o bayiler de
kapanıyor. O bayilerde çalışan işçiler, onların
eşleri, çocukları, işte, mağduriyetler bunlar. Ya da bir
başka kişi; bir başka yeri kapatıyorsunuz, onunla
ilişkili olan pek çok yer mal veremiyor, parasını tahsil
edemiyorlar. Birçok şirketten şu anda parasını tahsil
edemeyen yurttaşlarımız var. Mağduriyet alanı son
derece genişledi.
Şimdi, böyle bir tablo açısından
baktığımız zaman, Hükûmet diyor ki: Dünya bizi
anlamıyor. Ama siz de onları anlamıyorsunuz. Bakın, onlar
Türkiyeyi çok güzel anlıyorlar. İlk kararname, 667 sayılı
Kararname çıktığı zaman Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Komiseri Nils Muiznieks bir rapor yayınladı, -rapor
elimde, yarın inşallah görüşeceğiz o kararnameyi- ve dedi
ki o raporda
Değerli arkadaşlar, bu raporları
sizler inceliyor musunuz bilmiyorum, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kararnameleri alıyoruz önümüze, kendi yasal mevzuatımızı
alıyoruz önümüze, Avrupa mevzuatını, Birleşmiş
Milletler mevzuatını, insan hakları örgütlerinin
mevzuatlarını önümüze alıyoruz
Sizin örneğin bu Avrupa
Konseyi İnsan Hakları Komiserinden, -Türkiye için önemlidir bunlar,
Türkiyeyle ilgili ağır yaptırımlar getirebilecek kararlar
alınan makamlardır- bunlardan haberiniz var mı?
Sayın Bakan, bu raporları görüyor musunuz,
inceliyor musunuz bu kararnameleri hazırlarken? Sayın Bakan tabii
benim konuşmamı dinlemek yerine konuşmayı tercih
ettiği için bunu görmediği gibi, bundan sonra da göreceğine dair
inancım zayıfladı.
Şimdi, adamlar yazmışlar,
belirtiyorlar: Geçtiğimiz hafta Türkiyede ilan edilen olağanüstü
hâl kapsamında çıkarılan ilk kanun hükmündeki kararnameyi
endişeyle inceledim. diyor. Kim söylüyor bunu? Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Komiseri söylüyor. Burada Türkiyenin almış olduğu
insan haklarının sınırlanmasına ilişkin
kısıtlamalar insan hakları sözleşmelerine aykırı,
bunu yapmayın. diyor. Daha ne desin? Diyor ki: Biz daha geçenlerde, 1996
yılında gözaltı süresi on dört gün olduğu için Türkiyeye
mahkûmiyet kararı verdik, siz gözaltı süresini otuz güne
çıkarıyorsunuz.
Arkadaşlar, adamlar daha ne desinler?
Bunları görüyor musunuz bilmiyorum; biz bunları görüyoruz; biz bizi
neyin beklediğini de biliyoruz. Ve sonra, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri
Jagland Türkiye kesin kanıtlar koymalı ve ilişkili olan herkesi
mahkemelerde yargılamalı. diyerek bir açıklama yapıyor. E,
daha ne desinler? Yani, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter
Yardımcısı bunu söylüyor, Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komiseri böyle söylüyor ve Avrupa Konseyinden de bir iki gün önce bir rapor
çıktı, önümüzdeki günlerde yayınlanacak, neredeyse muhtıra
gibi bir rapor. Bunları görünce üzülmemek gerçekten mümkün değil.
Yani bizi neyin beklediğini görmek açısından bunları ben
sizlerle paylaşıyorum, ister yaparsınız ister
yapmazsınız ama ben önümüzdeki günlerde Türkiyenin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde çok ciddi tazminat davalarıyla karşı
karşıya olacağı gerçeğinin altını çiziyorum,
bunlarla karşılaşacağız. Ergenekonda
haksızlık yapıldığı zaman, Balyozda
haksızlık yapıldığı zaman nasıl ifade
ettiysek ve orada yargılananlar nasıl trilyonlarca tazminat
alıyorlarsa
Sayın Bakan, değerli Hükûmet, değerli
AKPli kardeşlerim, değerli milletvekilleri; Türkiyenin önünde
devasa bir yığınak var, devasa bir dava sağanağı
başlamış durumda, şu anda tam 20 bin dava
açılmış durumda. Bunların altından nasıl
kalkacağız, sorun burada. Yani, siz şimdi olağanüstü hâli
uzatıyorsunuz. E, bu mağduriyetler önlenebilecek mi? Yani, Türkiyede
neredeyse 50 bin kişinin işine son verildi, bir o kadar kişi
açığa alındı. Bunların hepsi suçluysa bir sorun yok
ama değilse ne yapacaksınız?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri
devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü
bir tehdit ve tehlikeyle, bu tehdit ve tehlikenin olağan dönemlerde
alınacak tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak boyutta
olması durumunda bu tehdit veya tehdidi ortadan kaldırmayı
amaçlar. O hâlde nedir? 15 Temmuz gecesi yaşadığımız
darbe girişimi önlendiğine göre, bu tehlike ortadan
kalktığına göre artık bu gerekçe ortadan kalkmış
demektir. Şimdi, bu nedenle, olağanüstü hâli bir olağan hâle
getirecek keyfî uygulamalar içerisinde olunduğu zaman, işte bu, bütün
dünyanın dikkatlice izlediği bir tablo hâline gelir. Bundan
kurtuluş yok. Değerli arkadaşlarım, bütün dünya
Türkiyedeki bu olağanüstü hâl sürecini izliyor, onlar da Türkiyede neler
yapıldığını biliyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, adı ne
olursa olsun elinde silah tutan PKK, DHKP-C, FETÖ, kim varsa masum
insanları öldüren, Meclisimizi bombalayan, darbe girişiminde bulunan,
millî egemenliğe kasteden tüm unsurları lanetliyoruz ve hepsinin
karşısında durmaya bundan sonra da devam edeceğiz ama hukuk
içinde kalmak, anayasal sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla.
Anayasadan bir ayrıldığınızda, bir keyfî uygulamaya
başladığınızda sizi dağlarca sorun bekliyor. Bunu
gidermemiz gerekiyor. Bu nasıl giderilecek? Geçen gün Anayasa Mahkemesi
Sayın Başkanı da iki üyenin yemin töreninde ifade etti, dedi ki:
Olağanüstü yönetim usulü, anlayışı anayasaların
bütünüyle askıya alınmasını, temel hak ve hürriyetlerin
tamamen kullanılmaz hâle getirilmesini reddeder. Anayasa Mahkemesi
Başkanı dedi. Demek ki yasal mevzuatımız bu,
uluslararası mevzuat bu; e, Türkiyenin, iktidarın
yaptığı uygulamalar, gerçekten çok kaygı verici bir tablo
içerisinde, yaratılan mağduriyetlerin büyüklüğü
karşısında Türkiyeyi onarılamaz tazminat davalarıyla
karşı karşıya bırakacak boyuttadır. Biz bu
tabloyu görüyoruz. Bu tablonun içerisinde iktidarın olağanüstü hâlin
kolaycılığına kapılarak Meclisi devre
dışı bırakmak suretiyle, Mecliste yapılması
gereken işleri yürütmeye devretmek suretiyle de keyfî bir yönetim
anlayışına doğru kaydığını görüyoruz ve
bunu kaygıyla izliyoruz. Türkiyenin en önemli problemi budur. Eğer
böyle bir kaygıyla siz Türkiyeyi yönetmeye, devletin
organlarını değiştirmeye, kurumları ortadan
kaldırarak, başka kurumlar ihdas ederek Türkiyeyi yeniden bir
yapılandırmaya kalkarsanız, bu, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluş felsefesine aykırı olur. Olağanüstü hâlin
kolaycılığıyla bir yandan okullarda laik eğitim
sisteminden vazgeçiliyor, bu en barışçıl gösteriler
yasaklanıyor ve Türkiyede olağanüstü hâl keyfî bir uygulama olarak
bugün önümüzde duruyor.
Sonuç olarak -zamanım bittiği için
değerli arkadaşlarım- Avrupa Birliği normları, kendi
yasalarımız, kendi uygulamalarımız ve geçmişten gelen
tecrübelerimize bakıldığında olağanüstü hâlin bir an
önce sona ermesi, Meclisin çalışır hâlde olduğu
gerçeği göz önünde tutularak olağan, normal düzene gelmemiz en
gerçekçi yoldur.
Bu nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
FETÖye karşıyız, darbelere karşıyız ama hukuka
saygılıyız, Anayasaya saygılıyız ve tüm
dünyadaki evrensel normları biliyoruz.
Bu açıdan, olağanüstü hâlin
uzatılmasına ret oyu vereceğimizi hepinize saygıyla arz
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Bir dakika süreyle, buyurun.
VII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPli
bir İzmir milletvekilinin HDP eş başkanına yönelik
sözlerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, siyaset, nezaket, dil ve
üslup işidir, düzey işidir. Bu çerçevede, siyasi liderlere, siyasi
partilere ağır eleştiri, bazen tahammül
sınırlarını zorlayan ağır yergilere yer vardır.
Ancak, hiçbir siyasi kişiliğe, hiçbir siyasi lidere küfür ve hakarete
asla yer yoktur.
Dün, burada ismini ağzıma almak
istemediğim AKP İzmir Milletvekili bir şahıs, eş
başkanımıza sosyal medya üzerinden ağza
alamayacağımız küfür ve hakaretler savurmuştur. Yine aynı
şahıs, HDPli milletvekillerini hedef gösterecek şekilde bu
ağır hakaret ve küfürlerle, bütün toplum önünde bir düzeysizlik
örneğiyle saldırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Özellikle, burada Hükûmet yetkilileri var, AKP grup başkan vekilleri var
ve eminim ki konuyla ilgili, Meclis Başkanının bilgisi var. Bu
durumu kabul edip etmediklerini sormak istiyoruz. Eğer kabul etmiyorlarsa
bu kişi hakkında bir soruşturma yürütmeleri -çünkü, ilk vaka da
değil, defalarca yaptığı bir şeydir- gerektiğini
ifade ediyoruz. Eğer 6 milyon oy almış bir siyasi partinin genel
başkanına küfür edilmesini, hakaret edilmesini içinize
sindiriyorsanız bundan sonra biz de herhâlde siyasi eleştirileri
farklı düzeyde ele almak durumunda kalacağız ki bu
düzeysizliğe asla gelmeyeceğiz.
Bu kişi, Fetullah Gülene Türk mucizesi
diyen, Son bin yılın en büyük Türk düşünürü. diyen, onu
eleştirenlere Ceviz büyüklüğünde beyin sahibi.
-dolayısıyla, AKPliler bunu göz önünde bulundursunlar, bu durumda en
büyük ceviz beyinli kim oluyor, onlar herhâlde sorunun cevabını
görürler- diyen biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu ortaya
koymuş olduğu tutumun göz ardı edilmesi için, saklanması
için şimdi HDPye ve HDP Genel Başkanına küfürlerle,
hakaretlerle saldırıyor.
Ben bunu, dediğim gibi, grup başkan
vekillerinin, Hükûmet yetkililerinin ve Meclis Başkanının
bilgisine sunuyorum. HDP olarak hem yaptığı hakaret ve
küfürlerden dolayı hem de darbeyi gerçekleştiren, -iktidar partisinin
deyimiyle- darbeci olan yapıyla ilgili ilişkileriyle alakalı
olarak da suç duyurusunda bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bostancı, buyurun.
20.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Siyasi dilde eleştiri olur, ağır
eleştiri de olur ama hakaret ve küfür hiçbir şekilde kabul edilemez.
AK PARTİnin de böyle bir dili yok, böyle bir yaklaşımı
yok. Sayın Baluken konunun neyle ilişkili olduğunu detaylı
bir şekilde bize intikal ettirirse onları tabii ki inceleriz.
Sosyal medyada zaman zaman çok çeşitli dillerde
yayınlar olabiliyor. Sosyal medya ilginç bir mecra. Kim neyi niye
yapıyor, elbette bunu takip etmek gerekir ve gereğini de yapmak
gerekir eğer kaynağındaysa. Ama, küfür, bir prensip olarak ifade
ediyorum, hiçbir biçimde bizim yaklaşımımız değildir.
Buna ilişkin herhangi bir durum varsa gereğini yaparız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
(Devam)
BAŞKAN Evet, gruplar adına son söz,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Abdulhamit Güle aittir.
Sayın Gül, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULHAMİT GÜL
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
olağanüstü hâlin 19 Ekim 2016 tarihinden itibaren üç ay daha
uzatılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararını
görüşmek üzere grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Muharrem Aşure Günü. Bugün
insanlık tarihinde önemli bir yer tutan, tarihî, anlamlı, hüzünlü bir
gün bizler için. Ehlibeyt sevgisini kalplerimizde taşıyarak
şehitlerin efendisi Hazreti Hüseyini ve mücadelesini asla
unutmayacağız, asla yerde bırakmayacağız. Kerbelada
yaşananlar Müslümanlar için, insanlık için birlik ve
beraberliğin, kardeşliğin ne kadar önemli olduğunu
hatırlatması bakımından da çok tarihî bir olaydır.
Hazreti Muhammed ve ehlibeyt sevgisi yeryüzünde kıyamete kadar ilelebet
devam edecektir, bu sevgiyi kimse engelleyemeyecektir. Bu duygularla,
şehitler efendisi Hazreti Hüseyini ve tüm şehitleri rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kurtuluş Savaşının başında
ülkemizin işgaline karşı mücadele ederken hiçbir zaman
kapanmayan ve Kurtuluş Savaşı mücadelesini yöneten karargâh olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 15 Temmuz 2016 tarihinde de yine destansı
bir mücadelenin ana merkezi, karargâhı olmuştur ve millî iradeyi
muhafaza ederek, insan hak ve onuruna sahip çıkarak bir kez daha Gazi
Meclis olmuştur. Gazi Meclisi bu vesileyle de tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim milletimiz
istiklaline âşık bir millettir. Aynı istiklal mücadelemiz gibi
15 Temmuzda da canı pahasına göstermiş olduğu civanmertlik
bunun bir kez daha ispatı olmuştur. 241 şehidimiz, 2.194 gazimiz
yaşanan bu hainliğe canla karşı koyan bu aziz milletimizin
şeref madalyasıdır, istiklal beratıdır. Bu vesileyle
de aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize Rabbimden
hayırlı ömürler niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iki gün önce PKK tarafından alçakça, haince Şemdinlide güvenlik
güçlerimize düzenlenen bir terör saldırısı neticesinde 10
askerimiz ve 1i İran uyruklu olmak üzere 5 sivil
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, şehit
olmuşlardır. Yine, hain PKK terör örgütünün düzenlemiş
olduğu bir saldırı sonucunda evinde çocuklarının gözü
önünde Van Özalp İlçe Başkan Yardımcımız Aydın
Muştu yine hayatına kastedilmiş, şehit edilmiştir. Yine,
dün gece 23.00 sularında bir başka ilçe başkanımız, AK
PARTİ Dicle İlçe Başkanımız Deryan Aktert iş
yerinde yine hain terör örgütü tarafından bir saldırı sonucu
hayatını kaybetmiş, şehit olmuştur. Ben,
hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize, şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum.
Dün
Sayın İçişleri Bakanımız ve Grup Başkan Vekilimiz
Mehmet Muşla birlikte taziyeler için bölgedeydik ve orada,
Şemdinlide hayatını kaybeden yine Hakkâri 1nci sıra
milletvekili adayımız Ahmet Budakın taziyesine de gittik.
Değerli kardeşlerim, orada gördüğümüz bir gerçek vardı;
artık bölge halkı PKKya karşı, PKKnın
yaptıklarına karşı sesini daha yükseltmekte, devletin
yanında olduğunu yüksek sesle ifade etmektedir ve terörün çirkin
yüzünü bir kez daha orada gördük. Ama, gördüğümüz bir gerçek daha vardı
ki işte Aydın Muştu şehit edildi ama eşi Kürtçe Benim
eşim şehit oldu ama devletim baki olsun, devletim yaşasın.
dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu dili kimse
bozamayacak. Bu beraberliği kimse bozamayacak. Türküyle, Kürtüyle
bayrağımız için, ezanımız için, devletimiz için
aynı mücadeleyi hep birlikte vereceğiz. Ve yine küçük kızı
da Ben babamın gösterdiği yoldan devam edeceğim. Ben
öğretmen olacağım ve kendi ülkeme hizmet edeceğim. dedi.
Son
zamanlarda özellikle AK PARTİ teşkilatlarına yönelik PKK terör
örgütünün yapmış olduğu saldırılar daha artmaktadır.
Bunun tek sebebi yapılan operasyonların kararlı bir şekilde
ve başarılı bir şekilde gerçekleşmesidir. PKK terör
örgütü sıkışmışlığın, çaresizliğin
bir neticesi olarak siyasetçilere ve özellikle de AK PARTİye bu anlamda
saldırılarını yoğunlaştırmıştır.
Ama, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, AKPli tek bir fert kalıncaya
kadar bu mücadelemizi o bölgede ve Türkiye'nin her yerinde vermeye devam
edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, değerli
arkadaşlar; Şemdinlide Ahmet Budak isimli 1inci sıra
milletvekili adayımız, bir bayram günü, çocuğuna Babanla
bayramlaşacağız, çağırır mısın.
diyerek çocuğun babasını çağırması ve
dışarı çıkması üzerine, Ahmet Budak isimli o dava
kardeşimizi, vatansever kardeşimizi bu hainler alçakça, kahpece,
hunharca şehit etmişlerdir. İşte, onların kanları
yerde kalmayacak, bu mücadele kararlı bir şekilde sürecektir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; yaşanan tüm bu hadiselerde gözüken bir gerçek vardır
ki, bölgede en büyük sorun PKK sorunudur ve bu belayı da hep birlikte defedeceğiz.
Fırat Simpil isimli 13 yaşındaki bir çocuk, annesine marketten,
bakkaldan bir şeyler almak için giderken dönüşte
PKKlıların düzenlediği bombayla hayatını kaybetti.
Yasin Börü isimli 16 yaşındaki bir genç, kurban eti
dağıtırken bu hainler tarafından şehit edildi. Ama, bu
bölge halkına zulmeden, sözde Kürtlerin hakkını
koruyacağım. diye kendisine bir söylem belirleyen bu örgütün bu
hainliğini de bütün dünya görmektedir. İnşallah, bunlar son çırpınışları
olacaktır. Hem onlar hem de onlara destek olan bütün güçler, bütün
unsurlar bu mücadeleden yenik çıkacaktır. Terör örgütüne hiçbir
şey demeyen, mesafe koymayanları millet de, tarih de asla
affetmeyecektir. PKK terör örgütüdür. FETÖ, DEAŞ terör örgütüdür.
demeyenler, diyemeyenler o örgütlerin destekçileridir, en az onlar kadar
sorumludur. Ama, herkes bilsin ki sırtını terör örgütlerine
dayayanlar, millete çevrilmiş tanklara, F16lara dayayanlar bu millet
karşısında yenilmeye mahkûmdur. Eninde sonunda, millet kendisine
karşı çevrilmiş tankları, namluları ve terör
örgütlerini tıpkı Çanakkalede yedi düvele karşı
kazandığı bir ruh gibi yenmesini, galip gelmesini bilecektir. 15
Temmuz zaten bunun tarihî, destansı bir göstergesidir,
ispatıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Ekim 2016 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu
toplantısında olağanüstü hâlin 19 Ekim tarihinden
başlayarak üç ay süreyle uzatılması
kararlaştırılmıştır. Bu karar FETÖ ve diğer
terör örgütlerine karşı etkin ve başarılı bir
şekilde mücadele etmek amacıyla
kararlaştırılmıştır; ülkemizin, cumhuriyetimizin,
demokrasimizin korunması için bu karar alınmıştır.
Dolayısıyla, bu kararın milletimizin birliği ve
devletimizin bekası adına çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Öyle bahsediliyor ki sanki olağanüstü hâl
Anayasada yok, hukuk dışı, AK PARTİ ya da Hükûmet
kendiliğinden böyle bir mekanizmayı çıkarıyor. Oysa,
Anayasanın 119 ve devamı maddelerinde hangi hâllerde olağanüstü
hâlin yürürlüğe girebileceği düzenlenmiştir ve bütün usuller de
Anayasada belirlenen çerçeve doğrultusundadır. Dolayısıyla,
bu mücadelenin etkin bir şekilde verilmesi için, yapılabilmesi için
olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılmasını bizler de AK
PARTİ olarak doğru buluyoruz ve destekleyeceğimizi ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya soğuk savaşın sona ermesiyle her
bakımdan yeni bir döneme girmiştir. Bu sürecin gelmiş
olduğu noktada devletler arası mücadeleler ve rekabetler bildik,
alışıldık, konvansiyonel yöntemlerle değil, yeni ve
oldukça sofistike yollarla yürütülmektedir. Bu yeni yollar arasında siber
saldırılar, medya aracılığıyla bürokratik
birtakım mekanizmalar devreye sokularak, kitlesel protestolar gündeme
alınarak yapılmakta, böylece ülkeler
istikrarsızlaştırılmakta, kamuoyları manipüle
edilmektedir. Biz bunları son üç yıldır Geziyle, 17-25
Aralık süreciyle ve son olarak da 15 Temmuz darbe girişimiyle gördük
ama milletimizin dik duruşuyla ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın kararlı ve milletiyle beraber
mücadelesiyle tüm bu mücadeleleri, tüm bu saldırıları
püskürtmeyi başardık. Şunu belirtmekte fayda var ki Türkiyenin
karşı karşıya olduğu bu saldırı büyük
Türkiye davasından rahatsız olanların işidir. Biz, büyük
Türkiye için çalıştıkça onlar bunun önüne geçmeye
çalışacaklar ve hamle yapacaklardır ama dostlarımız ve
milletimiz emin olsun ki hiçbir saldırı
karşılıksız kalmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen 15
Temmuz darbe girişiminin hemen ardından PKK ve DEAŞ terör
örgütlerinin harekete geçmesi de tesadüfi değildir; bir kurgudan, bir
tasarımdan ibarettir. Bu anlamda PKK, DEAŞ ve FETÖ terör örgütleri,
ipleri aynı odağın elinde olan, Türkiyenin büyümesine ve
ilerlemesine karşı harekete geçirilmiş şer ve terör
şebekeleridir. Dolayısıyla 15 Temmuz darbe girişiminin ardından
alınan olağanüstü hâl kararı sadece darbeye girişmiş
bir terör örgütü olarak FETÖyle sınırlı olmayıp tüm bu
şer odaklarıyla onlara yöneliktir, şer odaklarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzda milletimiz
siyaset kurumuna ve yetkililere bir ödev vermiştir. Milletimiz
demiştir ki: Devlete, millete ve ülkemizin geleceğine kastedenleri
bertaraf edin, zarar veremeyecek hâle getirin. Bir daha 15 Temmuzlar
yaşanmasın, bir daha bu ülkede darbe girişimleri olmasın,
bunun için gerekli tüm tedbirleri alın diye 15 Temmuzda milletimiz
siyasete bir ödev vermiştir. İşte bu nedenle, kırk
yıllık bir terör örgütü, takiyeciliği, kriptoluğu, her
türlü yalanı, hileyi kendisine rehber edinmiş bir terör örgütüyle
mücadele 15 Temmuz akşamı başlayan ve biten bir mücadele olamaz.
Bunun bir süreç olduğu, bunun sonuna kadar başarıya
ulaşacak şekilde devam etmesi gereken, kararlı bir şekilde
devam etmesi gereken bir süreç olduğu aşikârdır. Dolayısıyla
FETÖyle mücadele başlamış, bitmiş bir mücadele
değildir, bu devam eden bir süreçtir.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi
17-25 Aralıkta darbe girişimi olduğunda maalesef o dönemde AK
PARTİnin ve şu an Sayın Cumhurbaşkanımızın
Genel Başkan, Başbakan olarak vermiş olduğu mücadelede AK
PARTİ yalnız bırakılmıştı ve bu anlamdaki
mücadelede AK PARTİnin söyledikleri kulak arkası edilmişti ama
15 Temmuzda bu gerçek anlaşıldı. Şu anda aslında
siyaset kurumuna düşen, bizlere düşen -bir topyekûn mücadeleyle-
milletin birliğine kasteden bu yapıyla hep birlikte mücadele
etmektir. O gece hepimiz buradaydık ve şuradan Meclisin, şu Gazi
Meclisin tepesine bombalar yağarken CHPli, MHPli, AK PARTİli diye
bir ayrım yapmadan o bombalar atılmıştı. Bunun
bilincinde olarak, 15 Temmuza kadar AK PARTİ yalnız
bırakıldı ama en azından 15 Temmuzdan sonra bu mücadeleyi
hep birlikte vermek bu şehitlerimizin ve aziz milletimizin siyaset kurumu
olarak bizden beklentisidir. Ve bu süreçte mağdurlar üzerinden -60 bin
açığa alınan var, 71 bin itiraz var- yani bu mücadelenin
başarısızlığa uğraması için elinden gelen
bir algı operasyonunu yapan bir terör örgütü var ama bazı siyasiler
de maalesef bu algı operasyonuna destek olmaktadırlar.
Şimdi, az önce Levent Gök Bey burada Avrupa
Konseyi Türkiye raportörünün tüm raporlarını okudu, dinledik. Yani,
Türkiye raportörü atamasına gerek yok Avrupa Konseyinin, siz
bayağı onlar adına güzel bir raportörlük yaptınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Öyle bir
raportörlüğe bence gerek yok. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
hepimiz egemen bir şekilde kendi irademizi ortaya koyabiliriz ve bu konuda
ortak akılla, hep birlikte -başkalarının raporlarına
da gerek yok- Türkiyede Meclis bombalanırken sessiz kalanların
burada bu anlamdaki raporlarının bir itibarı
olmadığını, Türkiyedeki uygulamaların hukuk
çerçevesinde olduğunu da ifade etmiş olmamız lazım. Sanki
15 Temmuz hiç yaşanmadı, bombalar yoktu, F16lar havalanmadı;
bunlar bir çocuk oyunu muydu, bunlar bir rüya mıydı? Bu
yaşanmışlıkları göz ardı etmek, görmezden gelmek
de asla doğru değildir. Eğer bir haksızlığa
uğradığını düşünen varsa yargı yolları
ve idari mekanizmalar her türlü açıktır. Bunlarla ilgili bu yollara
müracaat etme imkânı vardır. Ama, asıl mağdurun millet
olduğu ve burada Ömer Halisdemirlerin, burada, 16 yaşında
Abdullah Tayyiplerin ve özel harekât polislerinin, askerlerimizin şehit
olduğu bu kahramanların daha kanları kurumadan onların
ruhaniyetine, onların hatırasına kimse saygısızlık
yapmamalıdır. Biz, 15 Temmuzu yaşadık ve 15 Temmuzda
şehit olanlar bize bu ülke için, bu terör örgütlerine karşı
etkin, aktif bir şekilde mücadele etmemizi, müdahale etmemizi
göstermektedir.
E, darbeyi gerçekleştirenler askerdi, ya,
öğretmenleri niye alıyorsunuz? Bakın, arkadaşlar,
Genelkurmay Başkanını dinleyen, Genelkurmay
başkanlarının yaverlerine talimat veren kişinin bir
öğretmen olduğu işte ifadelerde ve soruşturma kapsamında
ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu anlamda bu
şekildeki bir mücadelenin sadece bir sınıfla, bir kesimle
değil, teröre destek veren, terörün bütün unsurlarıyla iş
birliği yapan tüm kesimlerle mücadele etmek olduğu
aşikârdır. Bu terör örgütünü tamamen ortadan kaldıracak bir
mücadele yöntemi yerine gelmelidir ve bunu başarıyla uygulamak
zorundayız. Dini kullanarak, dinî birtakım kutsal değerleri
kullanarak aslında tam anlamıyla seküler olan, totaliter olan,
faşist olan, otoriter olan bir yapıyı, bir örgütü tamamıyla
bu ülkeyi tehdit etmekten kurtarmak hepimizin, siyasetin üzerine düşen bir
görevdir.
FETÖyle mücadele bürokratik, siyasi ve sosyolojik
alanda etkili bir şekilde yürütülmek zorundadır. Bu mücadele
milletimizin ve devletimizin bekası meselesidir. Bir yandan devletin
içerisinde yuvalanmış bu şebekeler tasfiye edilecek, bir yandan
da milletimize sahte bir inanç maskesi takınarak yanaşan bu
yapının hakiki çehresi ortaya çıkarılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, 15 Temmuz sonrasında ortaya konulan
olağanüstü hâl kararıyla ilgili üç aylık sürede daha öncesinde
de ret veren CHPde -daha önce de ret vermişti- şimdi de Niye
uzatılıyor, Meclis devre dışı
bırakılıyor. şeklinde itirazlar var.
Değerli arkadaşlar, Bakanlar Kurulunun
kararı Meclise, değerli huzurunuza, gazi Meclisimize gelmiştir
ve burada Meclisin, Parlamentonun vereceği kararla bunu onaylama ya da
reddetme imkânı vardır. Dolayısıyla tüm uygulamalarda KHK,
olağanüstü hâl KHKları da dâhil olmak üzere Parlamentonun devrede
olduğu, hukukun devrede olduğu bir sistem vardır, bir hukuk
düzeni vardır. Dolayısıyla bu hususta Olağanüstü hâl
döneminde hukuk devre dışı bırakıldı.
şeklindeki iddiaların asla kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Bu arada HDPnin de yine FETÖ sözcülüğü
yapması bizi yadırgatmamıştır. Terör örgütlerine
sırtını dayadığını her zaman ifade eden, her
fırsatta ifade eden bir dil ve bu anlamda da FETÖ
elebaşlarının Diyarbakırda büyükşehir belediye
başkanına yapmış olduğu ziyaretlerin de ne anlama
geldiğini bugün bir kez daha görmüş olduk. Hatta 7 Haziranda, 30
Martta, 1 Kasım seçimlerinde CHPde başörtülü bir müşahit,
HDPde başörtülü müşahit gördüğümüzde sandıklarda,
şaşırdığımızda, aslında onların
FETÖnün elamanları olduğunu, çok sevdikleri CHPnin, HDPnin
sandıklarını, oylarını korumak için orada
olduklarını da gördük. Bugün kimse kalkıp da AK PARTİ
kendi içindeki FETÖyü de temizlesin. diyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Alnında mı
yazıyor? Alnında mı yazıyor?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne demek
bu ya? Özür dile be, özür dile!
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Burada bu anlamda
bütün partiler mücadeleyi topyekûn yapmak zorundadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Alnında mı
yazıyor FETÖ diye? Hepiniz FETÖyü destekliyorsunuz be!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başörtü ve din senin tekelinde mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sizinkiler FETÖ mü hepsi?
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Bunu hepimiz gördük
sandıklarda FETÖnün nasıl iş birliği
yaptığını
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başörtüsü
takanların hepsi FETÖcü mü? Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyelim.
HÜDA KAYA (İstanbul) Başörtüsü
takanların hepsi sizin tekelinizde mi?
BAŞKAN Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başörtüsü
takanların hepsini FETÖcü ilan etti Sayın Başkan. Böyle bir
terbiyesizlik olmaz.
HÜDA KAYA (İstanbul) Şu konuşmaya
bak, insan biraz mevkisinden utanır.
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Bunu bütün Türkiye
gördü. AK PARTİ kazanmasın diye 30 Martta, AK PARTİ
kazanmasın diye 7 Haziranda, 1 Kasımda nasıl AK PARTİnin
karşısında oluruz da zarar veririz diye, ülkeye zarar veririz
diye ittifaklar içerisinde olduklarını gördük.
Biz burada partileri suçlamıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin grup
başkan vekiliniz, grup başkan vekiliniz; bakar mısın
fotoğrafa!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Fotoğraflara bakın, fotoğraflara.
HÜDA KAYA (İstanbul) Kurucu liderin yanak
yanağa, pozları sorgula.
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Bu konuda 15 Temmuz
sonrası daha dikkatli, özenli bir üslupla FETÖye karşı ortak
mücadele verelim diye bunu söylüyorum.
Dolayısıyla son söz olarak
HÜDA KAYA (İstanbul) FETÖ sizin babanız,
babanız. Hepinizin babası FETÖ.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kurtulamayacaksınız, hepiniz gideceksiniz.
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Gazi Mecliste
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) Belediye
başkanlarını açıkla, parti başkanlarını
açıkla.
HÜDA KAYA (İstanbul) Hepiniz FETÖnün
hesabını vereceksiniz. Sizin babanız FETÖ.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
HÜDA KAYA (İstanbul) Kendi
suçlarını başkalarına atmaya çalışıyorlar.
BAŞKAN Buyurun, bir dakikada tamamlayın
siz de.
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Bu Gazi Mecliste
dost, düşman herkese bir kez daha sesleniyoruz ki 15 Temmuzda direnen bu
milleti mahcup etmeyeceğiz, bir daha asla bu ülkede işgal
girişimleri, bir daha bu ülkeyi İstiklal Marşı
yazdırmak için kimsenin mücadele edemeyeceği, başarılı
olamayacağı bir Türkiyeyi hep beraber yapacağız
HÜDA KAYA (İstanbul) Utanın, Mehmet
Akiften utanın siz!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başörtülüler
FETÖcü mü, onu söyle!
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
ve bütün siyaset
kurumunu tehdit eden FETÖye karşı tüm siyaset kurumunun el
birliğiyle mücadele etmesine de çağrıda bulunuyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bütün başörtülüleri
FETÖcü ilan ettiniz, ayıptır!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın konuşmacı, içinizde kaç tane FETÖcü var? Onu
ayıklayın, onu!
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Yarın
göreceğiz, partinizin içindeki FETÖcüleri tek tek göreceğiz!
Saygısız insan!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Baluken, size de sonradan söz vereceğim.
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın
konuşmacı, konuşmasının iki ayrı yerinde
şahsıma ve grubumuza sataşmıştır.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ahlaksızlık
yaptığınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Birincisi, benim az önce bütün
belgeleri ortaya koyarak yaptığım açıklamalarda Avrupa
Konseyinin açıklamalarına karşı, benim Avrupa Konseyi
adına burada konuştuğumu ifade etmiştir.
BAŞKAN Sayın Gök, ben, iki dakika
sataşmadan dolayı sizlere söz vereceğim.
Buyurun.
İki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hepiniz
FETÖcüydünüz, hepiniz.
HÜDA KAYA (İstanbul) Hepinizin foyası
çıkacak yarın ortaya.
BAŞKAN Şahsınız ve grubunuz
adına buyurun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Vallahi,
açın Birgül Ayman Gülerin söylediklerine bir bakın o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Önce
kendi söylediklerinize bakın!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Önce kendi
söylediklerinize bir bakın. Adalet Bakanı burada, onun
söylediğine bakın!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hepiniz
FETÖcüydünüz.
HÜDA KAYA (İstanbul) Yanak yanağa bir
siz poz verdiniz!
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hayır
değilse, niye kandırıldık dediniz. Bu kadar net.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gülün
(3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten 15 Temmuzdan sonra siyaset dilinin
değişmesi gerektiği konusunda bugüne kadar sürdürdüğümüz
çabalardan sonra, az önce burada AKP Grubu adına konuşan
arkadaşımızın sözlerini şiddetle reddediyorum. Bir
kere, hem bilgisizce bir konuşma hem de iftira dolu bir konuşma. Önce
bilgisizliğini bir kayıtlara geçirelim. Diyor ki sayın
konuşmacı: Levent Gök, Avrupa Konseyi adına burada
konuştu, Avrupa Konseyi raportörü olarak burada konuştu. gibi çok ilgisiz,
alakasız bir noktaya geldi.
Ben, sayın konuşmacıya şunu
hatırlatırım: Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir ve
milletlerarası yükümlülükleriyle bağlıdır.
Sayın konuşmacı,
Anayasamızın 90ıncı maddesini okumanızı
isterim. Bir de siz Anayasa çalışmaları yapıyorsunuz, bu
bilgilerle nasıl yapıyorsunuz hayret ediyorum. Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşmalar uygulanır.
Doğru mu? Benim az önce söylediğim, sizin Hükûmet olarak altına
imza attığınız sözleşmeler. Sen diyorsun ki: Ben,
Birleşmiş Milletleri tanımıyorum. Sayın Bakan
herhâlde bir cevap verir. Avrupa konseyini tanıyorum. Bunu mu demek
istiyorsunuz?
Ayrıca o FETÖ konusunda sakın Cumhuriyet
Halk Partisini kendinize benzeştirmeye kalkmayın. Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili elinizde ispatlı, belgeli bir tek bilgiyi, belgeyi
ortaya koyun, biz gereğini yapmaya hazırız ama siz kendinizle
yüzleşmeye hazır mısınız? Fetullah Hocanın
önünde diz çökerken hazır mısınız? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Biz yüzleşiyoruz
zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Yüzleşin. Hep beraber
yüzleşelim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Siz de yüzleşin,
biz yüzleşiyoruz. Önce nedamet getir, nedamet.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun, size de
iki dakika süre veriyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bu konuşmanız bugüne
uygun düşen bir üslup değildi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın hatibin yapmış olduğu
sataşmalardan dolayı hem grup olarak bir cevap hakkımız
doğdu hem de HDPli bütün başörtülü, türbanlı kişileri
Fetullahçı olmakla suçladığı için..
BAŞKAN Sayın Baluken, böyle bir şey
yok. Grubunuz adına iki dakika söz veriyorum.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Var efendim,
nasıl yok?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Var, nasıl
yok? Sayın Başkan nasıl yok?
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Açıkça
başörtüsüne dil uzattı.
BAŞKAN Buyurun, grubunuz adına iki
dakika sataşmadan söz veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır şimdi, iki aydır
MEHMET TOĞRUL (Gaziantep) AKPde sesi çok
çıkanlar kesinlikle FETÖ ile bağlantılı;
anlaşılıyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) Direkt bizi FETÖcülükle
itham etti.
BAŞKAN Böyle bir sataşma yok efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
HDPli olarak sandık başlarında bulunan başörtülüleri
araştırdığımızda
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Niye
böyle bir şey var diye baktığımızda
Fetullahçıları gördük. diyerek
HÜDA KAYA (İstanbul) Lütfen, bizi itham etti.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu,
ağır bir itham.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun, size
sataşmadan iki dakika söz veriyorum, başka da yok.
HÜDA KAYA (İstanbul) Bakın,
başörtülüleri FETÖcü ilan etti.
BAŞKAN Böyle bir şey yok efendim.
HÜDA KAYA (İstanbul) Olmaz olur mu? Lütfen,
söz istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hem grup adına söz vereceksiniz ama Hüda
Hanımın da söz hakkı saklıdır.
BAŞKAN Hayır, başka da söz
vermiyorum, iki dakika sataşmadan dolayı size söz veriyorum.
Buyurun.
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Gaziantep Milletvekili
Abdulhamit Gülün (3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) Biz bir zamanlar
Nurgenekon deyip onları itham ederken sizler onlarla kucak kucağaydınız.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hiç bulandırmaya
gerek yok, ne dediği hatibin belli.
HÜDA KAYA (İstanbul) Yanak yanağa
yaşıyordunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hüda Hanım
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hatibin ne dediği
belli!
HÜDA KAYA (İstanbul) Liderinize sorun, yanak
yanağa
Düne kadar FETÖ ile yatıp kalktınız.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Alayı
FETÖcü.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, hatip çıktı kürsüye.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Baştan
başlatır mısınız Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) Düne kadar FETÖyle
yatıp kalkıyordunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın bir
kere, bu başörtüsünü, türbanı, dini bir siyasi partinin tekeline
koymak ya da bunun üzerinden bir siyaset alanı yaratmak, bu 79 milyona
yapılacak en büyük kötülüktür. Israrla bundan vazgeçmiyorsunuz. Siz, CHP,
MHP veya HDP içerisindeki kadınların başörtü takıp
takmadığını, başörtü, türban takan
kadınların beyinlerinde, pratiklerinde ne olup
olmadığını bir kere sorgulama hakkına ve yetkisine
sahip değilsiniz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Onu geç, geç
bunu, başka bir şey söyle.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O nedenle bir
kere en başından çıkıp özür dilemeniz gerekir.
Şimdi, bakın, madem bu tarz şeylere
giriyorsunuz
Ya, sizin kadın milletvekilleriniz, grup başkan
vekiliniz, Fetullah Gülenin karşısına çıkınca
başörtüsü takıyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne
alakası var ya?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yalan mı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Böyle bir
yüzsüzlük varken siz kimin başörtüsünü burada tartışma konusu
yaparsınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ya sizin
belediyle başkanınız
Sen pazarlık yaptın, sen HDPli
olarak pazarlık yaptın be!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kesinlikle
Fetullahcısın; bu kadar bağırdığına göre.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sizin,
bakın, hangi partinin ne kadar Fetullahçı olduğuyla ilgili
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hâlâ
konuşuyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Fetullah Gülen,
kimin için Mezardakileri de kaldırıp oy verin. diye açıklama
yaptı, çıkıp bunları da konuşmanız lazım
herhâlde, değil mi? Bütün bunlarla ilgili, kamuoyuna bugüne kadar
sunduğunuz hiçbir şey yok. Siz, bu yapıyı bugünlere
getiren, destekleyen, büyüten ve onlara darbe zemini yaratan siyasi partisiniz,
nokta.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Siz bugün destek
verensiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ha, CHP
içerisinde, MHP içerisinde işte boğazına kadar
Fetullahçılar istila etmiş. diyor Adalet Bakanı. Varsa bir
bilginiz çıkın, bu kürsüden söyleyin. Ya böyle ortaya attığınız
iddiayı kanıtlarsınız ya da bu şekilde muğlak
konuşmayın, çünkü sizin bu anlamda siciliniz zaten ortada.
Diğer taraftan, bu olağanüstü hâlle ilgili
kendi parti sitenize bakmanızı isterim, Anayasaya aykırı
mı değil mi? Şu anda hâlâ AKP sitesinde duruyor. Bakın,
Erdoğan ne demiş olağanüstü hâl için: Olağanüstü hâl,
yerleşim yerlerini boşaltmaktır, terörle mücadele ediyoruz diye
eğitime ara vermektir, binaları yıkmaktır, temel ihtiyaç
maddelerine el koymaktır, sokağa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
çıkma
yasağıdır. Yani bütün bunları söyleyen zaten sizsiniz. Her
şeyinizle kendi kendinizle çelişiyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) O zamanki hâlle
bu zamanki hâl aynı değil.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Allah
Allah!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya size gelince her
şey farklı zaten!
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
(Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kardeşiniz hangi
vakfın başkanı onu açıklar mısınız
Hanımefendi?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen ne diyorsun
kardeşim, ne olacak?
MAHMUT TANAL (İstanbul) İşte, o
vakıf kimin vakfıydı?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen ne diyorsun
kardeşim ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir dakika.
Kardeşi hangi vakfın
başkanıydı? O vakıf, FETÖnün değil miydi? Açıklar
mısınız onu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen ne diyorsun?
Sen kendine bak! Onların kanallarında açıklama yapan sen
değil misin?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
kürsüye davet ettim, lütfen.
Buyurun.
On dakikadır süreniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kardeşin hangi
vakfın başkanıydı? O vakıf kimindi? FETÖnün müydü,
değil miydi? Açıklar mısın onu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bağırdığına göre, belli, bir şey var.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Gücün yetmez
bana. Yanlış yerden vurmaya çalışıyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yaaa
Kardeşini
söyle, kardeşini! Hangi vakfın başkanı?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen
şovmensin, şovmen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bağırma!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kardeşin hangi
vakfın başkanı; onu söyle.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok bağıranlar
mutlaka FETÖcü çıkıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; olağanüstü hâlin uzatılmasına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi, Bakanlar Kurulu tezkeresi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Millî
Güvenlik Kurulunun tavsiye kararı ve ardından
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunca Anayasanın 120inci maddesi gereğince
ilan edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde de 21 Temmuzda
onayladığımız OHAL uygulamasının üzerinden üç ay
geçti.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen parayla
çalışıyorsun. Şovmensin sen!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kardeşin hangi
vakıfta, onu söyle!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kim en
çok bağırırsa en çok ilişkili olan odur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bağıranlar olağan şüpheli, ona göre.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz hiç
konuşmayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
susun, siz! Sizin diliniz çok uzun, diliniz çok uzun gerçekten.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, üç ay önce ülkemiz büyük bir felaketin eşiğinden
döndü. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde bu millet, tankların altına yatmasaydı,
silahların önünde siper olmasaydı, darbeciler, yönetimi ele
geçirmiş olacaklardı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
bir hanımefendi kendi milletvekili konuşurken hakaret
yağdırıyor. Susturmayacak mısınız? Susturmayacak
mısınız?
BAŞKAN Sayın Özkoç, siz de oturun
yerinize.
Devam edin Sayın Tunç.
Sayın milletvekilleri, bakın, hatibe
lütfen saygılı olalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hakaret ediyor.
Saldırmadığı hiçbir yer yok. Bu hanımefendiyi
susturmayacak mısınız?
BAŞKAN Size de diyorum, herkese diyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama önce ona deyin.
BAŞKAN Ama oturun siz de, oturun siz
yerinize.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Herkese hakaret ediyor.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Tunç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Önce bu
hanımefendiye desenize. Herkese hakaret ediyor, AKP sıraları
susuyor, bu hanımefendi hakaret ediyor. Susturun şunu ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne hakareti
kardeşim!
BAŞKAN Sayın Tunç, siz konuşun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Sayın
Başkanım, sürem
Süreyi yeniden başlatabilir miyiz?
BAŞKAN Herkes hatibe olan
saygısını gösteriyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Siz konuşun, buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, üç ay önce, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğinde bu millet, tankların önüne
yatmasaydı, silahların önünde siper olmasaydı, darbeciler,
yönetimi ele geçirmiş olacaklardı. 15 Temmuz gecesi hainler
emellerine ulaşsaydı, bugün darbecilere karşı ilan
ettiğimiz OHALi burada konuşamayacak, halkımıza
karşı ilan edilen sıkıyönetimin zulmü altında
inleyecektik, bizler bugün bu yüce çatının altında birlikte
olamayacaktık. Darbeciler mevcut hukuk düzenini askıya
alacaklardı. Doğal mahkemeleri ortadan kaldıracaklar, yerlerine
sıkıyönetim mahkemelerini kuracaklardı. Demokratik yollardan
iş başına gelmiş bu milletin temsilcilerini hukuk
dışı bir şekilde cezaevlerine tıkacaklar, millet
adına karar veren değil, darbeci teröristler tarafından kurulan
sözde mahkemelerde yargılayacaklardı, hatta bu milletin
evlatlarını yargılamadan infaz edeceklerdi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Şimdi ne yapılıyor, şimdi ne yapılıyor? Daha
beter yapıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Aziz milletimiz, bu hainlere
fırsat vermedi; bağımsızlığımıza,
bayrağımıza sahip çıktı; demokrasiye, hukukun
üstünlüğüne sahip çıktı ve darbecileri suçüstü yakaladı; ilan
etmek istedikleri sıkıyönetim paçavrasını yüzlerine
çarptı ve hainlere karşı OHAL ilan etti.
15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL, işte
bu vatan hainlerinin hukuk önünde hesap vermelerini
kolaylaştırmanın adıdır. Hainlerin bombalarıyla
hasar gören bu çatı altında, bombaların tozu içerisinde olağanüstü
toplanmıştık ve OHALi onaylamıştık. Şimdi
ise üç ay boyunca uygulanan OHALin süresi doldu ancak OHALin sebebi ve
gerekçesi hâlen ortadan kalkmadı. Gerekçe gündeme gelmişti biraz
önce. Bakanlar Kurulunun gerekçesi açık. Üç ay önce ilan edilen gerekçeler
neyse o gerekçeler şu anda devam ediyor ve zaten o gerekçeler
ışığında uzatma kararı talep ediliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hani bir ay sürecekti?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yargının FETÖyle
mücadelesi devam ediyor. Devletin tüm kurumlarından FETÖyle
irtibatlı olanların tasfiyesi sürüyor. 1970li yıllardan bu yana
devletin kademelerine sızarak, yıllar boyunca, sinsice
zamanını bekleyen bu örgüt mensuplarını üç ay gibi
kısa bir zamanda normal zamanlar için öngörülen mevzuatla
soruşturmanın mümkün olamayacağı aşikârdır. Bu
süre içerisinde olağanüstü hâlin gerektirdiği konularda önemli
tedbirler alındı. Bu tedbirlerin hukuki dayanakları olarak da
kanun hükmünde kararnameler yayımlandı ve 8 kanun hükmünde
kararnameden 3 tanesi, şu anda Meclisimizin gündeminde görüşülmeyi
bekliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
EĞİTİM-SENle ne alakası var kararnamelerin?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnamelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesiyle ilgili husus da ilk kez karşımıza
çıkıyor, yasama tarihinde bu konuyla ilk kez karşı
karşıya kalıyoruz, bu hukuk yeni oluşuyor. Bu konuda
anayasa hukukçularının farklı görüşleri var. Kimi
hukukçular otuz gün içerisinde, İç Tüzükün belirlediği o süre
içerisinde bu kanun hükmünde kararnamelerin görüşülmesi gerektiğini,
görüşülmediği zaman geçersiz olabileceğini savunuyor ama
çoğunlukta olan hukukçulara baktığımız zaman, kanun
hükmünde kararnamelerin, otuz gün içerisinde görüşülmese bile,
geçerliliğinin devam edeceğini söylüyor çünkü bu kanun hükmünde
kararnamelerle ilgili olarak Anayasanın 148inci maddesinde Anayasa
Mahkemesinde Anayasaya aykırılık nedeniyle dava dahi
açılamayacağı belirtiliyor.
Geçmiş uygulamalara
baktığımız zaman da kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste
görüşülmeden hâlen uygulanmaya devam ettiğini, 1990lı yıllardaki
kanun hükmünde kararnamelerin hâlen uygulanmaya devam ettiğini görüyoruz.
Hatta Meclisin, onayından geçmediği hâlde o kanun hükmünde
kararnamelerde yasa değişikliği yaptığı da
hepinizin malumu.
AK PARTİ hukuken tartışmalı olan
bu konuda Meclisi devre dışı bırakıyor.
algısını da ortadan kaldırmak için kanun hükmünde
kararnameleri Meclise sevk etti. Geçen hafta grup önerisiyle de 667
sayılı KHKyı gündeme almak istedik ancak Meclis devre
dışı bırakılıyor. algısını
oluşturmak isteyen muhalefet partilerinin grup önerileri, maalesef,
verildi ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
başlayamamıştık.
Meclis, kesinlikle bu işin içerisinde. OHALe
onay veren Türkiye Büyük Millet Meclisi; uzatma kararını veren
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yine, kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste
gündeme alınmasıyla ilgili AK PARTİ grup önerisi de ortada.
Değerli milletvekilleri, OHALin ilan
edilmesinin sebebi ortada: 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunanlardan
hesap sormak; vatan ve bayrak için canlarını veren 241
şehidimizin emanetine sahip çıkmak; Meclisi bombalayarak cumhuriyet
ve demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen, uçaklarla, tanklarla milletinin
üzerine ölüm kusan vatan hainlerinden hesap sormak; kırk yıldır
sinsice yuvalanmış örgüt mensuplarını devletin tüm
kademelerinden söküp atmak. Bu mücadele yapılırken hukuk
dışına çıkıldığı, Meclisin devre
dışı bırakıldığı şeklindeki bir
algı yönetimi, maalesef, FETÖnün işine gelen bir propagandadır.
Dünyanın demokratik her ülkesinde hukuk
devletini ve insan hak ve özgürlüklerini korumak için olağanüstü yönetim
usullerine başvurulur. İşte, en yakın örneği Fransa.
Fransa, bir yılı aşkın zamandır olağanüstü hâli
uyguluyor. İşte, Orada belediyelere kayyum tayin ediliyor mu? diye
eleştiri yapılıyor. Orada belediye araçları bomba
taşısın, bakın Fransa o belediyeyi ne yapıyor ama
orada belediye araçlarının bomba
taşıdığını görmüyoruz. Burada Fransayla ilgili
ne ABden ne uluslararası kuruluşlardan ne de Fransız
Meclisinden hiçbir olumsuz tepki görmüyoruz.
Türkiye'de her şey, hukuk içerisinde
gerçekleştiriliyor. Uluslararası platformda Türkiye'nin FETÖyle
mücadelede hukuk dışına çıktığı yönündeki
algı kasıtlıdır değerli milletvekilleri. O nedenle,
onların ülkemiz aleyhindeki bu propagandalarına alet olmamamız
gerekir. FETÖ tehdidini ortadan kaldırmak istiyor muyuz? Bu Mecliste buna
hayır diyebilecek kimse var mıdır? Yoktur. MGK bu konuda
Henüz mücadele devam ediyor, uzatılsın. diyor. Bakanlar Kurulu bu
tavsiyeye uyuyor ve ihtiyaç var diyor. Bizim burada eğer ihtiyaç varsa
nasıl ilanındaki gerekçeler hâlâ devam ediyor ve biz bunu
onaylamışsak, şimdi de aynı şekilde uzatma kararı
vermemiz gerekir. Süresi, sebebi ve kapsamı belli olan OHAL kararını
Meclis onaylamıştır, şimdi de uzatma kararı yine
Meclisin onayına sunuluyor.
OHAL tedbirlerine ilişkin KHKların da
Meclisten kaçırılmadığı bilakis AK PARTİ grup
önerisiyle Meclis gündeminin ön sıralarına çekildiği de ortada.
Bugün, Meclis açık, OHALe ne gerek var? diyenlerin, üç ay önce Meclis
tatile girerken burada görüşmeler sırasında da OHALe ne gerek
var? diyerek hayır oyu kullandıklarını da milletimiz
unutmadı.
O nedenle hiçbir konuyu çarpıtmadan ülkemizin
faydasına olanı yapalım. Bu mücadeleyi birlikte
gerçekleştirirsek milletimizin takdirini kazanırız. Aksi
takdirde bu millet, bu ülke için kritik zamanlarda kim ne yapmış
hafızasına not eder ve tarih de yanlışın yanında
olanı hiçbir zaman affetmez. Bu mücadelede başarılı olmak
mecburiyetindeyiz değerli milletvekilleri. Ülkemizin istikbal ve istiklali
için buna mecburuz, 15 Temmuz gibi karanlık geceleri bu milletin bir daha
yaşamaması için buna mecburuz, demokrasi uğruna bir gecede 241
şehit, 2.195 vatandaşımızın gazi olmaması için
buna mecburuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Tunç, tamamlayın,
bugün böyle usul oldu ama arkadaşlar, on dakika, yirmi dakika söz
veriyoruz da bir dakika da mı toparlayacağız? Bugün son ama bir
daha vermeyeceğim.
Buyurun toparlayın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Gürültülerde bir dakikam
gitti.
BAŞKAN Olsun, ona göre sözlerini
toparlayın lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ülkemizin istiklal ve
istikbali için buna mecburuz, ülkemizin geleceğini kurtarmak ve
çocuklarımızın bir daha darbe tehdidi altında bir ülkede
yaşamak mecburiyetinde bırakmamak için buna mecburuz.
FETÖ ve aynı yerden kumanda edilen PKK,
DAİŞ ve benzeri terör örgütlerini ülkemizden tamamen silmek için 15
Temmuz sonrası oluşan ruhu devam ettirmek zorundayız.
Milletimiz, bu konuda bizden bir ve beraber olmamızı beklemektedir.
Bu birliğe aykırı politikaların, ne sahiplerine ne de
ülkemize bir faydası olacaktır. 15 Temmuz şehitlerimizin ve bu
vatan uğruna canlarını ve kanlarını veren tüm
şehit ve gazilerimizin mesajını doğru okumak, millî iradeyi
temsil eden biz milletvekillerinin asli görevidir. Bu görevimizi
gerçekleştirmek için OHALin üç ay daha uzatılması yönündeki
Bakanlar Kurulu tezkeresine olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, bu
vesileyle tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Başbakanlık
tezkeresi üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
Hükûmet
burada.
Söz sırası Hükûmette
kalmıştı.
Hükûmet adına, Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağ konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; olağanüstü
hâlin üç ay daha uzatılmasını öngören Bakanlar Kurulu
kararı hakkında Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında öncelikle Hakkâri
Şemdinlide pazar günü bölücü terör örgütü PKKnın hain ve
kalleş saldırısında şehit edilen Mehmetçiklerimize ve
sivil vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, AK PARTİ Hakkâri Milletvekili
adayı Ahmet Budak, AK PARTİ Van Özalp İlçe Başkan
Yardımcısı Aydın Muştu ve AK PARTİ Dicle
İlçe Başkanı Deryan Aktert bölücü terör örgütü PKK
tarafından hain ve kalleşçe yapılan terör saldırısı
sonucu şehit edilmişlerdir. Şehitlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bu vesileyle, bir kez daha, bölücü terör örgütü
PKKyı, bu terör örgütünü destekleyenleri ve bu eylemleri yapanları,
yaptıranları, yapma talimatı verenleri şiddetle ve nefretle
kınadığımı ifade etmek isterim.
Türkiyede bütün siyasi partiler, ülkemizin 81
ilinde, bütün ilçelerinde, bütün beldelerinde rahat bir biçimde siyasi
faaliyette bulunabileceklerdir, bulunacaklardır. Bölücü terör örgütü
Bölgede PKK ve onun taşeronu olanların dışındakilere
siyaset yapma hakkı tanımayacağım. diyorsa, onda
aldanıyor; oraları, o dağları, o yerleri onlara bu millet
ve bu milletin güvenlik güçleri Allahın izniyle dar eder ve herkesin
güvenliğini tesis eder ve orada siyaseti herkes yapmaya devam edecektir;
hele AK PARTİ, hiç kimseden korkmadan, çekinmeden, siyaseti sonuna kadar
yapacaktır. Bölücü terör örgütünün siyasilere, sivillere, çocuklara,
kadınlara dönük bu vahşi eylemlerini herkesin kınaması,
tavır ortaya koyması lazım. Şırnakta, başka
yerlerde yaşanan bütün terör eylemlerinin, hendeklerin, çukurların,
yıkılan yakılan yerlerin faili bölücü terör örgütüdür ve onlara
destek verenlerdir. Elbette bunlarla ilgili mücadele kararlı bir biçimde
devam edecek ve hukuk önünde de bunu yapanlar hesabını verecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü kurucusu ve yöneticisi
teröristbaşı Fetullah Gülenin talimatıyla başlatılan
ve onun onayladığı plan çerçevesinde Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde bulunan örgüt üyeleri, onlara eklemlenen diğer
bazı çevreler tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü
başarısız kılınmıştır. Bu
başarısızlık, darbe teşebbüsünün
başarısız kılınması,
Cumhurbaşkanımız, Meclisimiz, Hükûmetimiz, siyasi partilerimiz,
medyamız, sivil toplum örgütleri ve siyasi fikrî
ayrılıkları bir tarafa bırakan, ölümüne, seçilmiş
Cumhurbaşkanına, Hükûmetine, Meclisine, iradesine, hukukuna ve
Anayasasına sahip çıkan 79 milyon vatandaşımızın
onurlu mücadelesiyle sağlanmıştır. Bu vesileyle, 15 Temmuz
darbe teşebbüsü sırasında hayatını kaybeden bütün
şehitlerimizi bir kez daha huzurlarınızda saygıyla yâd
ettiğimi, rahmet ve minnetle andığımı,
şükranlarımızı ilettiğimi ifade etmek isterim.
Gazilerimize de minnet ve şükranlarımızı bir kez daha ifade
ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, darbe
teşebbüsü başarısız oldu, Türkiyenin gündemi birdenbire
değişti ama hepimizin üzerinde düşünmesi gereken şeylerden
biri de Acaba bu darbe teşebbüsü başarılı olmuş
olsaydı Türkiyede neler olurdu? Bunun üzerinde hepimizin elbette kafa
yorması lazım. Darbe teşebbüsü başarılı
olsaydı Türkiye'nin bölünmesi, rejimin değiştirilmesi, dinde
reform yapılması, ne zaman biteceği belli olmayan bir iç
savaşın çıkması, on binlerce insanımızın
ölmesi, yaralanması, sakat kalması, belki mülteci durumuna
düşmesi, ekonomik iflas ve Türkiye'nin belki yüz yıl geriye
götürülmesi gibi pek çok olumsuzlukları yaşama ihtimali vardı.
Türkiye ve Türk milleti, 15 Temmuz 2016da büyük bir felaketten, âdeta uçurumun
kenarından kurtulmuştur, geri dönmüştür.
Türk milleti ve Türkiye o gün, bölünmekten kurtuldu,
rejim değişikliğinden kurtuldu, dinde FETÖ'nün ve onu kullanan
ağababalarının talimatları doğrultusunda
yapılacak tahrifattan ve reformdan kurtuldu, ne zaman biteceği belli
olmayan iç çatışmalardan -demin de ifade ettim- binlerce, on binlerce
insanımızın ölmesinden, yaralanmasından,
sakatlanmasından, mülteci durumuna kalmasından ve daha nice
kötülüklerden kurtuldu, ekonomik iflastan kurtuldu; FETÖ'nün kuyruğunda,
Sivas Kongresinde reddedilen mandanın Türkiye'ye
dayatılmasından kurtuldu. Bu son derece büyük tehlike ve tehditlerden
aziz milletimizin, Parlamentomuzun, hepimizin el birliğiyle ortaya
koyduğu ölümüne mücadeleyle kurtulmuştur. O nedenle, 15 Temmuz 2016
darbe teşebbüsünü unutmamalıyız, unutturmamalıyız; bu
darbe teşebbüsünün unutulmasına da unutturulmasına da asla izin
vermemeliyiz.
15 Temmuz 2016dan sonra hiçbir şey eskisi gibi
olmayacaktır, olması da mümkün değildir. Hiçbir şey
olmamış gibi, hiç kimse bundan sonra hayatına devam edemez.
Elbette bu büyük felaketten sonra hepimizin yapması gerekenler
vardır. İşte, bunlardan birisi de 15 Temmuzun
unutulmamasıdır.
28 Eylül 2016da Millî Güvenlik Kurulunun
aldığı tavsiye kararı doğrultusunda Hükûmetimiz 15
Temmuz 2016yı Demokrasi ve Özgürlükler Günü olarak ilan ve tatil etmeye
karar vermiştir ve bu çerçevede de bir kanun teklifi imzaya
açılmıştır. İnanıyorum ki 15 Temmuz gecesi burada
sergilenen birliktelik bu kanun teklifinin yasalaşması süresince de
sergilenebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 Temmuz 2016 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla ilan
edilen olağanüstü hâl 21 Temmuz 2016 01.00den geçerli olmak üzere üç
aylık süreyle ilan edilmiştir. O zaman, bizler, bu üç ayın
yeteceğini, belki üç ayı tamamen kullanmadan da amacına
ulaştığı zaman olağanüstü hâlin
kaldırılabileceğini ifade ettik. Ancak, gelinen noktada üç ay
daha uzatma ihtiyacı ortaya çıkmıştır çünkü
karşı karşıya olduğumuz güvenlik tehdidi ve sorununun
yapısı, büyüklüğü, çetrefilliği ve ortaya koyduğu
çalışma anlayışı nedeniyle, bu yapının
tasfiyesi, devlet için, ulusal güvenliğimiz için tehlike ve tehdit
olmaktan tamamen çıkarılması için yeni bir zamana ihtiyaç
olduğu tartışmasızdır ve zaman baskısı
olmadan, atılacak adımların daha sağlıklı, daha
doğru atılabilmesi açısından da buna ihtiyaç vardır.
Kararların hızlı alınması ve etkin uygulanabilmesi,
demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın
hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik karar ve tedbirlerin etkin
şekilde uygulanmasının, devamlılığın
sağlanabilmesi bakımından da ihtiyaç bulunmaktadır.
Türkiye'de bir daha darbe teşebbüsünde bulunamayacak bir
değişimin dönüşümünün yaşanması bakımından,
ülke genelinde sağlanan huzur ve güven ortamının devamı ve
başlatılan çalışmaların tamamlanabilmesi
bakımından da buna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, Millî
Güvenlik Kurulu tavsiye kararı almış, Hükûmetimiz bu tavsiye
kararına uyarak 3 Ekim 2016 tarihli prensip kararıyla OHALin üç ay
daha uzatılmasına ilişkin tezkereyi Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk etmiştir. Eğer Meclisimiz onay verirse üç ay daha
ülkemizde uygulanması devam edecektir.
Buna ihtiyaç var. Neden? Çünkü terörle etkin ve
netice alıcı bir mücadele yapmak için çok hızlı karar
almaya, alınan kararları etkin ve hızlı bir şekilde
uygulamaya ihtiyacımız var. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğüne göre Genel Kurulun çalışma usullerine
baktığınız zaman, bu süreçte ihtiyaç duyulan çok acil
kararların zamanında çıkmama, uygulanmama gibi riskleri
nedeniyle doğabilecek zararları önlemek bakımından da buna
ihtiyaç vardır. Zaten KHKlar da Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ayrıca görüşülecek ve yasalaştırılacaktır.
Olağanüstü hâl, saygıdeğer
milletvekilleri, halka değil devlete ilan edilmiştir; daha önce de
ifade ettik. Amaç, ülkemizi olağanüstü hâl şartlarından süratle
çıkarmak için Hükûmetimizin hızlı, kararlı ve etkin çalışmasını
sağlamaktır. Olağanüstü hâl, vatandaşımızın
gündelik hayatında herhangi bir olağanüstülüğe yol
açmamıştır. Hayat, rutininde devam etmiştir. Temel hak ve
hürriyetlerde herhangi bir sınırlama ya da kısıtlamaya
gidilmemiştir. Sadece olağanüstü hâlin amacıyla ilgili ve
sınırlı olmak kaydıyla bazı değişiklikler
yapılmıştır. Hayat olağan akışı
içerisinde bundan sonra da devam edecek, olağanüstü hâlle ilgili
olmadıkça herhangi bir olumsuzluk yaşanmayacaktır.
Olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular
dışında, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da
kararların alınması ve uygulanması söz konusu
değildir.
Fetullahçı terör örgütü, bölücü terör örgütü
PKK ve diğer terör örgütleriyle hızlı, etkin ve kararlı
mücadele için bugüne kadar nasıl OHAL kullanıldıysa bundan sonra
da aynı şekilde kullanılacaktır. Etkin ve hızlı
karar almak, alınan kararları etkin ve hızlı uygulamak için
nasıl kullanıldıysa bundan sonra da öyle
kullanılacaktır. Türkiye'nin hiçbir yerinde
vatandaşımız olağanüstü hâlin uygulamalarına muhatap
kılınmamıştır. Sadece birkaç yerde bazı münferit
hadiseler olmuştur, onlarla ilgili de Hükûmetimiz gerekli tedbirleri
almıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
27nci Muhtarlar Toplantısında yaptığı bir
konuşmayı burada konuşan bir hatip farklı bir şekilde
çarpıttı, ona da değinmek isterim. Sayın
Cumhurbaşkanımız konuşmasında, geçmiş dönemdeki
OHAL uygulamaları veya bu OHAL Kanunu çerçevesinde neler olabilirdi, ona
vurgu yapıyor ve bunların olmadığını söylüyor.
Yıkım vardır. demiyor, Yıktık. demiyor, Yok
edeceğiz. demiyor, Sokağa çıkma yasağı ilan ettik.
demiyor. İnsaf, insaf! Ne diyor? Bu kanun hükmünde kararname, OHAL
vesaire, bu uygulamaların sadece terör örgütleriyle mücadeleyle
sınırlı kalacağı, günlük hayata hiçbir olumsuz
yansıması olmayacağı daha ilk günden açıkça ifade
edilmişti. Biz çünkü bundan on dört on beş sene önce
geldiğimizde de bu ülkede olağanüstü hâl vardı. Ama
olağanüstü hâlde ülkemizin belli yerlerinde, ağırlıklı
olarak güneydoğuda sokağa dahi belli saatlerde çıkamıyordunuz.
Şimdi böyle bir şey var mı? Yok. Rahat rahat sokağa da
çıkıyorsun, alışveriş de yapıyorsun. Grevdi,
boykottu, şuydu buydu; bu tür bir şey var mı? Yok. Yani günlük
hayatın işlemesinde, tam aksine, bir rahatlık var, kolaylık
var, güvence var.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Bakan, tutanaklardan mı okuyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Yıktık, yaktık, sokağa çıkarmayız. Böyle bir
şey var mı?
MUSA ÇAM
(İzmir) Var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) El
insaf! Yalanı milletin gözüne, milletin vekillerinin gözüne baka baka,
yazılı metinleri de tahrif ederek söylemek, bu kürsüde
konuşanlara yakışmaz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyede
olağanüstü hâl döneminde neler yapıldı, ona da bakmamız
lazım. Bugüne kadar Türkiye pek çok darbeyi yaşadı; 1960
darbesi, 1980 darbesi; 1971 muhtırası, 1997 28 Şubat
muhtırası. Âdeta her darbe yeni darbenin yapılabilmesi için geri
sayımın başladığı gün olmuştur, her
muhtıra da yeni muhtıranın geri sayımı için bir
başlangıç tarihi olmuştur. Bir muhtıra, arkasından bir
darbe ya da bir darbe, arkasından bir muhtıra âdeta Türkiyemizin
utanç geleneği olmuştur. Cumhurbaşkanları, bakanlar,
başbakanlar, TBMM, partiler, medya ve halk, darbecilere ve
muhtıracılara direnme yolunu tercih etmemişler, hatta 12 Mart
1971 muhtırası bu yüce Meclisin çatısı altında hem
Cumhuriyet Senatosunda hem de Millet Meclisinde okunmuş, o dönemde Meclis
Başkanlık Divanı okutmuş, milletvekilleri de
kafasını eğip bunu dinlemeyi içlerine sindirebilmişlerdir.
Hamdolsun, 15 Temmuzda CHPsi, MHPsi, AK PARTİsi, Meclis
Başkanlık Divanıyla bombaların altında ölümüne burada
bir mücadele verilmiştir.
Onun için, Türkiyede ilkler yaşanıyor.
Halk sokağa çıktı, ilk; ilk defa Meclis bunu yaptı, bu da
ilk. Ama arkasından daha başka ilkler yapılıyor, o da
nedir? Yine, ilk defa, Türkiyede darbe teşebbüslerinin tekrar etmemesi
için herkesin söylediği ama bugüne kadar atmadığı
adımlar, OHAL kapsamında, hem de büyük bir demokratikleşme
reformu yaparak Hükûmetimiz tarafından atılmıştır.
Nedir onlar derseniz, onlardan bazılarını paylaşmak
istiyorum. Siz de yakinen takip ettiniz, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütün
yönleriyle İçişleri Bakanlığına
bağlanmıştır. Bir güç dağılımı
yapıldı, denge farklılaştırıldı, sivil
idarenin yüzde yüz tartışmasız emrine verildi.
Askerî hastaneler, GATA Sağlık
Bakanlığına bağlandı. Askerî okullar ve harp
okulları mevcut hâliyle kapatıldı ve liseyi bitirenlerin ancak
harp okullarına gitmesinin önü açıldı çünkü daha çocuk
yaşta beyinleri yıkanarak darbeci bir anlayışla
büyütülmelerinin önüne geçilmiş oldu. Bundan sonra, liseyi bitireni
doktrine etmek kolay değildir, onu etkilemek o kadar kolay
olmayacaktır.
YAŞın yapısı değişti,
terfilerde sivil iradenin gücü artırıldı ve kuvvet
komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına
bağlanması, Millî Savunma Bakanlığının
yapılandırılması ve Cumhurbaşkanı, Başbakan
ve Millî Savunma Bakanının doğrudan komutanlara talimat
verebilmeleri ve bu talimatların herhangi bir onay almadan doğrudan
yerine getirilmesinin önü açıldı.
Türkiyenin Cumhurbaşkanı ordunun
Başkomutanıdır ama yasalarımıza göre, talimat verme
yetkisi maalesef yok. Ordusuz başkomutan olur mu? Böyle bir şey.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Canım, üniformayı
giysin çıksın o zaman. Üniforma giysin o zaman.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Yani böyle bir saçmalık ve garabetle karşı karşıyaydı
Türkiye. Şimdi, Millî Savunma Bakanı da talimat veremiyordu.
Başbakanımız darbe teşebbüsünün olduğu gün
Eskişehirdeki komutana talimat veriyor, o talimatı yerine
getirmiyor, yazılı emir, şunu bunu bekliyor. Yani Başbakan
talimat veriyor, karşıdaki yerine getirmiyor. Bütün bu
olumsuzlukları ortadan kaldıran tarihî adımlar atıldı.
Yine, Ankaranın yanı başında
tankların, zırhlı birliklerin, şunların bunların
ne işi var? Bunlar düşmana karşı sınır boyunda
lazım. İstanbulda hakeza, bulunması gereken adreslere
gönderildi.
Mecliste o gün sığınak arandı, o
gün Meclise gelen uçaklara karşı Meclisi savunacak bir güç yok.
Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı,
Başbakanlık, devletin bütün birimleri savaş uçaklarına
karşı donatıldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Üç ayda temizleyemediniz
mi Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Birisi geldiği zaman karşılığını bu milletin
Meclisinde görecek, Meclis kendisini milletin verdiği yetkilerle her türlü
korumaya malik olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdiye kadar bunlar yok, biz de
yapmamışız bizim dönemimizde.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan, üç
ayda niye temizleyemediniz, gücünüz mü yetmedi? Üç ayda niye temizleyemediniz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Pek
çok reform yaptık ama bunları bundan sonra daha kolay kimse
yapamayacaktır, darbe teşebbüsünü. İlk defa darbe
teşebbüslerinin tekrarını önleyecek adımları AK
PARTİ hükûmetleri atmıştır, bundan sonra da bu
adımları atacağız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Üç ayda niye
atamadınız? Üç ayda niye yapamadınız?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu
adımlar büyük demokratikleşme reformlarıdır, yapısal
değişikliklerdir, son derece önemlidir. Ayakta
alkışlanması gereken işler yaptık biz. Bunun da herkes
tarafından görülmesi, takdir edilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Siyasi
ayak Sayın Bakan, siyasi ayağı nerede? Siyasi ayağı
yok, siyasi ayağı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bütün ayaklar çıkacak ortaya, hiç merak etmeyin.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Başlayın o zaman,
başlayın Sayın Bakanım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Nerede,
nerede o ByLockçular?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bütün ayaklar ortaya çıkacak, herkes bunu görecek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ByLockçu olanlar nerede, ByLockçu olanlar?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir ayda bitiyordu
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir
başka şey söylüyorum, o da şu: Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütüyle mücadele etmek
için eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, siyasi partiler Sen dün
şu lafı söyledin, şurada şu fotoğrafı çektirdin.
Ben bugün bunu yapıyorum, sen bunu yapıyorsun. derse bu mücadele
başarılı olamaz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
olacak?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ne olacak? Ya, şu FETÖyü
başımıza bela ettiniz, söylemeyecek miyiz bunu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, tamamlayın bir
dakikada.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ama
biz dün kimin, bugün kimin nerede durduğuna dair laf
yarıştıracağımız yere Türkiyenin karşı
karşıya olduğu bu terör tehdidi üzerinde hep beraber
duralım, üzerimize düşenleri yapalım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yani söylemeyecek miyiz
bunları, görmemezlikten mi geleceğiz? Bela ettiniz bu ülkenin
başına!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ama
on sene önce söylenmiş sözü alıp getiriyorsun, yirmi sene öncekini
getiriyorsun, beş sene öncekini getiriyorsun. Yahu, on sene önce
1970lerde AK PARTİ mi vardı? Bunlar vardı. 1980lerde AK
PARTİ mi vardı? Bunlar vardı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) On beş yıldır
varsınız ya! Yazıklar olsun ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
1990larda AK PARTİ mi vardı? Bunlar vardı. 2001de biz
doğduk, 2001de. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
alakası var? Sizin zamanınızda devlete yerleştiler.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Siyasi
ayak, siyasi
Sayın Bakan, siyasi ayağı ne oldu?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hep vardınız
Sayın Bakan, hep vardınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şimdiki generaller, şunlar, bunlar konuşuluyor. Yahu,
YAŞta karar alma yetkisi oyla yapılıyor, oyda da bir
Başbakan var, diğerlerinin tamamı başka oyladı mı
bitiyor. Herkes konuşuyor, onun için diyorum ki: Birbirimizi suçlarsak o
zaman çok şey buluruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) EĞİTİM
SENin terörle ne ilgisi var Sayın Bakan? EĞİTİM SENin
FETÖyle ne ilgisi var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bizim yapacağımız şey, birbirimizi suçlamaktan vazgeçip
yapmamız gerekenler konusunda birbirimize yardımcı olmak, dayanışma
içerisinde olmak
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
EĞİTİM SENle FETÖnün ne ilgisi var? Niye bu kadar adamı
görevden aldınız?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
bu
tehlike ve tehdidin Türkiyenin geleceğinde de istiklalimizi ve istikbalimizi
tehdit etmesinin önüne geçmektir.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakan, çok hazırlıklı geldik, çok
hazırlıklı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
EĞİTİM SENin FETÖyle ne ilgisi var? Niye görevden
aldınız o kadar insanı?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) 15 bin
öğretmen görevden alındı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İmzacı
akademisyenlerin FETÖyle ne ilgisi var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
EĞİTİM SENin kaç üyesi var, kaç kişi
alınmış?
AYTUĞ ATICI (Mersin) EĞİTİM
SENli diyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Bozdağ, lütfen
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kripto kaç kişi var, EĞİTİM SENin kaç üyesi var? On
binlerce üyesi var.
BAŞKAN Sayın Bozdağ
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) On
binlercesini ihraç ettiniz zaten.
AYTUĞ ATICI (Mersin) EĞİTİM
SENdekilerin darbeyle ne ilgisi var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sen,
bir tanesi alınmış, hepsi alınmış gibi
konuşuyorsun. MEMUR-SENden de alındı, KAMU-SENden de var,
EĞİTİM SENden de var; hepsinden var. Hepsi alınıyor
mu?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Siyasi ayak ne olacak, siyasi
ayak?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gerekçesinde darbe
yazmıyor, kullanıyorsunuz bunları.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Karnınızdan
konuşuyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın grup başkan vekillerini dinleyeceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bakan Cumhurbaşkanının
konuşmalarını çarpıtarak ifade ettiğimizi ve milletin
gözüne baka baka yalan söylediğimizi ifade etti.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meral
Danış Beştaş grubumuz adına konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Tırnak içindeki metni oku, hangi konuşması onu söyle? Oku da
ondan sonra göreyim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Var,
var, konuşma var elimizde.
BAŞKAN - İki dakika süre vereceğim
sataşmadan dolayı.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizde,
hepsi burada, 2014 konuşması; size çıktı getireyim. Size
farklı bir konuşma getirmişler.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın (3/842) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanının, dönemin Başbakanının
konuşmasını tahrif etmiş değiliz
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cumhurbaşkanına sövmeden rahat edemiyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
sövmüyoruz, sövme yok bizde, eleştiriyoruz; sövmeyi yapan sizlersiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sabahtan beri sövüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
aynen
okuyorum: Çıkıp OHAL ilan edin, açılımdan vazgeçin, erken
seçim. diyorlar. Allah aşkına, soruyorum: 73 milyonun yüreği
sızlarken bunu konuşmanın zamanı mı? Terör örgütü OHAL
yeniden ilan edilsin, Türkiye yeniden 1990lı yılların ülkesi
olsun diye kanlı eylemler yapıyor, Ankaradan birileri de buna
yağ sürüyor.
OHAL, yerleşim yerlerini boşaltmaktır
-şimdi boşaltılıyor- terörle mücadele bunu gerektiriyor
diye eğitime ara vermektir -şu anda Şırnak ve Nusaybinde
eğitim yapılmamaktadır- OHAL, tehlike var diye binaları
yıkmaktır. Şu an Şırnak ve Nusaybin -sadece, örnek
olarak- yerle bir edilmektedir. Bu benim cümlelerim. Temel ihtiyaç maddelerine
el koymaktır. Şu anda Şırnaklılara çadır
gönderemiyoruz, çünkü el konuluyor; buzdolapları geri gönderiliyor.
1987de OHAL ilan edildi
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kim
koyuyor eli, kim koyuyor? PKK, terör örgütü yapıyor bunları, terör
örgütü.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
koyuyorsunuz, siz, siz bırakmıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
koyuyorsunuz, devlet koyuyor.
biz kaldırıncaya kadar devam etti. Hangi
yaraya merhem oldu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Hepsini engelliyorsunuz, sokağa çıkartıyorsunuz. Nasıl
çarpıtıyorsunuz ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
çadırın ya da PKKnın bizimle ne alakası var? Valilik izin
vermiyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu
kimin sözü? Onu kim söylüyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hangi
sorunu çözdü? diye orijinal bir konuşma var.
Evet, bugün Sayın Adalet Bakanı diyor ki:
OHAL ne yapıyor? OHALin, devletin EĞİTİM SENlilerle -kendisine
OHAL ilan etmekte- EĞİTİM SENli 12.285 üyeyi açığa
almakla ne ilgisi var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Onlar Fetullah terör örgütünün temsilcileri, terör örgütü propagandası
yaptıkları gerekçesiyle, örgüt üyeliğinden açığa
alındılar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) FETÖcü mü bunlar Allah
aşkına? Küfreder gibi davranıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Zarok
TVyi, Jiyan TVyi, Özgür Gün TVyi, Denge TVyi, Van TVyi kapatmakla OHALin
ne alakası var? Şu anda, bizim, bugün 60 il ve ilçe eş başkanımız
alındı, devletin kendisine OHAL ilanıyla ne alakası var?
OHAL, AKPnin siyaseten kendisini kurtarmak için,
bastırmak için başvurduğu bir yöntemdir. Gelin, suç tarihini
2002ye götürelim. Suç tarihini siz tespit edemezsiniz. FETÖ eğer bir
terör örgütüyse bunun suç tarihi 2002de başlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) MGK
kararı var ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
neler yaptınız birlikte, gelin, yargı makamları bunun
hepsini birlikte soruştursun, biz de görelim bunu diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, ben de konuşmam
sırasında Cumhurbaşkanının bir konuşmasına
atıfta bulundum. Sayın Bozdağ sanırım
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben
size cevap vermedim hiçbir şekilde.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yok,
yok, ben hiçbir şey söylemedim.
BAŞKAN Sayın Gök, Sayın Baluken o
konuşma metnine ilişkin olarak bir şey ifade etti, onun
gerçeğe aykırı olduğunu söylemişti Sayın
Bozdağ
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, o konuşmama
atıfta
BAŞKAN -
ama sizin konuşmanızla
ilgili bir şey söylemedi.
LEVENT GÖK (Ankara) O zaman, sizin de
kayıtlara geçsin sözünüz ama ben iki hususun kayıtlara geçmesi için
söz rica edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz verelim
size, sataşmadan veremiyorum.
Buyurun Sayın Gök, bir dakika.
VII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
(3/842) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Bakanın yaptığı açıklamalarda hem bir
çelişki var hem de bizim hayata geçirmek istediğimiz konular konusunda
bir itirafı var.
Sayın Bakan konuşmasında
Yaptığımız reformlarla darbe tehlikesini önledik, bir daha
böyle şeyler olmayacak. derken aslında olağanüstü hâlin
uzatılmasının gerekçesinin olmadığını da bir
bakıma ifade ediyor. Yani, eğer bu yapılanlarla bir daha bir
darbe teşebbüsüne yol açılmayacağı konusunda ikna
olmuşlar ise o cümleleri söylememesi gerekir. Ama, bir diğer
çelişki de şu: Sayın Bakanın konuşmasında ifade
ettiği, işte, Millî Savunma Bakanlığına şunu
bağladık, Jandarma ve Sahil Güvenliği buraya
bağladık. gibi sözlerinin arkasında bir başka gerçeklik
var; o da şudur: Bunların tümü, kanunla düzenlenmesi gereken
konulardır ve yetki Meclisindir yani yetki Olağanüstü Hâl
Yasasıyla yürütmeye alınamaz, bizim de zaten Anayasa Mahkemesine
götürdüğümüz konular bunlardır. Yani, Meclisin elinde bulunan bir
yetkiyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) İzin verirseniz biraz
daha ifade edeyim.
BAŞKAN Lütfen, tamamlayın Sayın
Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Meclisin elinde bulunan kanun
yapma yetkisinin olağanüstü hâl ilanı gerekçe gösterilerek yürütme
tarafından kanun hükmünde kararnamelere konulması uygulaması
Parlamentonun devre dışı bırakılmasıdır.
Biz, bu konuda son derece hassas davranıyoruz.
Umuyor ve diliyorum ki yarın başlayacağımız 667
sayılı Kararname olmak üzere, diğer kararnamelerdeki kanunla
düzenlenmesi gereken konuların tümü Parlamentoda görüşülür, bir
karara bağlanır. Bunlarda kimi zaman yanılgıya
düşüldüğü çok çabuk ortaya çıkıyor. Örneğin, GATA
konusunda bir örnek verdi Sayın Bakan ama GATA konusunda birtakım
düzeltmelerin yapıldığı da daha sonradan ifade edildi.
Yanlış ve aceleci verilen kararların faturası Türkiyeye ne
yazık ki pahalıya patlıyor.
Bunları söylemek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, yerimden açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Bozdağ, buyurun,
yerinizden size de söz veriyorum.
22.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Ankara Milletvekili Levent
Gökün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her devlet, kamuda
istihdam ettiği kişide devlete bir sadakat arama hakkına
sahiptir, eğer bu sadakatinden şüphe duyuyorsa bununla da
çalışmama hakkına sahiptir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Aramadınız, aramadınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Hiçbir devlet, sadakatinden şüphe ettiği birisini
çalıştırmaya veya daha sonra tespit ettiyse onu işte
tutmaya icbar edilemez.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Millete mi AKPye
mi sadakat arıyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu,
bütün uluslararası çevrelerce de kabul ediliyor. Nitekim Federal Almanya
-Batı- Doğu Almanyayla birleştiği zaman, 500 bin
kişiyle ilgili böyle bir tasarrufta bulundu. Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliğinden
bağımsızlığını kazanan ülkelerin hepsi bu
anlamda ne yaptılar? Arınma kanunları çıkardılar ve
onlar da düzenlemeler yaptılar.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yasalarla Sayın
Bakan
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Şimdi, bakın, bir somut örnek vereceğim. Siz bir devletsiniz,
sizin Genelkurmay Başkanınızın odasına her gün bir
dinleme cihazı koyuyorlar, akşam da alıp götürüyorlar, bunu
birisine veriyorlar, o birisi de bunu belli yerlere intikal ettiriyor, nihai
adres Pensilvanya. Şimdi, siz ülkenizin pek çok yerinde güvenlikle ilgili
çalışmalar yapıyorsunuz, sizin Genelkurmay
Başkanınız konuşuyor, Zayıf noktalarımız
şurası, güçlü noktalarımız şurası,
karşı tarafın durumu bu, şudur budur, esneyeceğimiz
veya atacağımız şey
, bir sürü şey
konuşuyorsunuz, çok rahat konuşuyorsunuz güvenli bir ortamda. Herhangi
bir ülke, Türk Genelkurmay Başkanı gün boyu yahu, neler
konuşuyor, neler yapıyor diye bütün servetini harcasa bir
vatandaşını oraya sokabilir mi? Sokamaz. Ama, siz şimdi
görüyorsunuz ki böyle bir durum var
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Siz
soktunuz!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz soktunuz onu oraya!
Siz soktunuz, siz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Biz
sokmadık.
BAŞKAN Sayın Bozdağ,
tamamlayalım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bakın, böyle bir durum var. O zaman, bu ihaneti yapanları, Türk
ordusunun bütün sırlarını, Türk devletinin bütün
sırlarını kölesi oldukları alçaklara satanlara göz mü
yumacağız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Onlar da gidecek,
onları oraya sokanlar da gidecek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken, size de
bir dakika söz veriyorum.
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan bu kamudan tasfiye
operasyonlarını ve OHAL uygulamalarını devlete sadakat
kriteri üzerinden tanımladı. Ben, bütün Genel Kurula Sayın
Bakanın ve AKPnin devlete sadakat kriterinin ne olduğunu hatırlatmak
istiyorum.
Bakın, Bozdağ Meclis Genel Kurulunda
kürsüde yaptığı konuşmada şunları ifade ediyor:
Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir
kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge
bir insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı
nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şey de
açık, devletin denetimi, gözetimi altında, açık. Her şeyi
göz önünde olan
diye başlıyor ve Niye bu yapıya çete
diyorsunuz? diye de eleştiriye geçiyor. Şimdi, sizin Devletin
denetimine açık. dediğiniz, sadakat dediğiniz şey
işte bu Meclisi bombaladı Sayın Bakan. Sizin kriteriniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Buna bir cevap verin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
tartışmayı bitirmemiz lazım.
Lütfen, tamamlayın siz, tamamlayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum ama herkese verdiniz, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
Sayın Bakan söz istiyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, iyi gidiyor, güzel gidiyor, devam edelim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken,
tamamlayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
AKP yetkilileri devlete sadakatle ilgili bir tanım ortaya koyarken bir
zahmet, o her şeyini emir olarak telakki edip yerine getirdikleri Milli
Güvenlik Kurulunun 2004 yılında Fetullahçı yapılanmayla
ilgili aldığı kararı neden hayata geçirmediğini
açıklasın da ondan sonra bu devlete sadakat meselesine girsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) İhanetten
sonra bir cümlemiz var mı, bir cümle? İhanetten öncekileri
getirmeyin, ihanetten sonra bir cümle var mı olumlu?
TANJU ÖZCAN (Bolu) İhanet, kime ihanet?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Milli
Güvenlik Kurulunda Fetullahçı yapılanmanın devletten
ayıklanması gerektiği cümleleri son derece net. Biz, Milli
Güvenlik Kurulunun bir darbe kurumu olduğunu söylüyoruz ve o kararların
buraya dikte ettirilmemesi gerektiğini söylüyoruz ama onlar farklı
bir tutumda oldukları için
BAŞKAN Sayın Baluken, teşekkür
ediyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
devlet
kararı olarak o kararı neden yerine getirmediklerini
açıklasınlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, buyurun size
süre veriyorum.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ne kadar da
devletçi oldun sen ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiçbir
zaman devletçi olmadık merak etme. Toplumcuyuz, toplumcu,
halkçıyız biz.
24.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; benim Grup
Başkan Vekili olduğum dönemde Parlamentoda yaptığım
bir konuşma değerli milletvekilleri tarafından sürekli olarak
ifade ediliyor. Ben, o dönemde o konuşmayı yaptım ve o
konuşmayı inanarak o dönemde yaptım.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) O zaman, istifa
edin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir
müsaade buyurun.
Ben, şimdi yaptığım
konuşmaları da inanarak yapıyorum. (CHP sıralarından
gürültüler) Çünkü, o dönemde Fetullahçı terör örgütünün böylesi bir terör
örgütü, suç şebekesi, ihanet şebekesi olduğuna dair benim bir
bilgim yoktu. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne
alakası var!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi? Kandırıldınız mı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama,
şu anda, bakın çok net söylüyorum.
ERDİN BİRCAN (Edirne) - Kamer Genç size
söyledi, Kamer Gençten özür dileyin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Fetullahçı terör örgütünün ne zaman bir terör örgütü, ne zaman bir suç
örgütü, ne zaman bir ihanet şebekesi olduğunu gördüm, ondan sonra
Çok net konuşuyorum, Ya, ben, dün böyle konuştum, bugün böyle konuştum,
değil. Ama, sürekli, benim 2010 veya 2011de burada
yaptığım bir konuşmayı dün yapmışım
gibi sürekli yayınlıyorlar. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, çok net söylüyorum: Geçenlerde bir
kuliste, konuşmada da ifade ettim, Sayın Kılıçdaroğlu
Biz size bunu çok anlattık. dedi, ben de kendisine dedim ki Sayın
Genel Başkanım, doğru, 17 Aralığa kadar siz
anlattınız, biz başka dedik, 17 Aralıktan sonra da biz
anlattık, şimdi siz başka diyorsunuz." (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne alakası var ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, çok net söylüyorum: Bakın, dün, öbür gün olan laflarla
yarışma yerine ortaya çıkmış çirkin, büyük, kirli bir
suç örgütü, terör örgütü var, Sen dün bunu dedin, ben bunu dedim. diyerek bu
örgütü kimse aklayamaz ve bununla mücadeleyi beraber yapmamız lazım.
Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olur mu? (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
sizin belediyeleriniz bu adamın kitaplarını
çoğalttılar, kitaplarını bastılar, ne diyorsunuz siz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz kendinizi
aklıyorsunuz, örgütü değil. Örgüte lanet olsun! O örgütün de Allah
belasını versin!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ve
Türkiye bu terör örgütüyle sonuna kadar mücadele edecektir. Geçmişte
söylenen hiçbir laf onun terör örgütü vasfını değiştirmez.
Öyle bir şey olmaz. Ahlaksızlık yapıyorsunuz!
Ayıptır ya! (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz kendinizi
aklayamazsınız, kendinizi aklayamazsınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bozdağ.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Sayın Bakan, istifa yakışırdı, istifa.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) İstifa diye
bir şey varsa tabii!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
sabredelim, dinleyelim, dinlemesini bilelim, gerekirse ilgililer
cevaplarını verir.
Sayın Gök, lütfen, tartışmayı
kapatıyoruz, son kez bir dakika olarak da size söz veriyorum.
Buyurun.
25.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben de
o Milli Güvenlik Kurulu
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Siz
hâlâ hizmet ediyorsunuz, getirilen kasetleri alıp konuşuyorsunuz
orada.
LEVENT GÖK (Ankara) -
kararını bir
göstermek istemiştim Sayın Genel Kurula.
2004 yılında, bu ülkenin Milli Güvenlik
Kurulu -az önce Sayın Bakan işte Genelkurmay Başkanı
şunu istedi., Bu bunu istedi. dedi ama- o gün de bir tavsiye kararı
aldı, Türkiyede Nurculuk faaliyetleri ve Fetullah Gülen konusunda bir
eylem planı yapılması Hükûmete tavsiye edildi. Daha sonra da
bunun üzerine yatıldı, yok hükmünde olduğu bizzat AKPnin
Başbakan yardımcıları tarafından ifade edildi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hani haberiniz yoktu!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ya,
şimdi siz avukatlığını yapıyorsunuz, örgüt
çıkmış ortaya, şimdi konuşuyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) - O zaman, Cumhuriyet Halk
Partisi, 2005 yılında bakın, ilk olarak, Fetullah Gülen
okulları ve Fetullah Gülen Cemaatiyle ilgili araştırma
yapılıp bu konuda, Türkiyenin laikliğine yönelik bu tehlikenin
giderilmesi açısından araştırma önergesi veriyor ve AKP
oylarıyla reddediliyor.
Şimdi, bakın nereden nereye geliyoruz? Bu
konuda elbette ben şunu önemsiyorum: Biz FETÖyü tespit etmiş, bu
konuda mücadele kararlılığı içerisinde olan bir partiyiz
ama bu dönemde iktidar partisi, kendisi FETÖyle yüzleşmeden hiçbir
partiyle ilgili bir algı operasyonu yapacak konumda değildir. AKPnin
öncelikle kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor. Biz bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) -
yüzleşmeyi yapmaya
hazırız. Soru şudur: AKP, Sayın Bakan, diğer bütün
milletvekilleri ve Hükûmet bu yüzleşmeyi yapmaya hazır mı,
değil mi? Soru bu.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Temizlik yapıyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ya,
biz yaptık, yaptık, yaptık; yapmaya da devam ediyoruz. (CHP ve
HDP sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nerede yaptınız!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne yaptınız!
Yapmış olsaydınız orada oturmazdınız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kaç tane ByLockçu bakan var,
açıkladın mı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
17-25 Aralığın avukatlığını siz
yaptınız, mücadelesini biz verdik.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bağırma! Niye
bağırıyorsun?
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016
tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde devam
etmekte olan olağanüstü hâlin 19/10/2016 Çarşamba günü saat 01.00den
geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/842)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Başbakanlık tezkeresi üzerinde son konuşmacı,
şahıslar adına Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Sayın Can, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kasetleri Genel Kurulda Fetullah adına siz izlettirdiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Allah Allah!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Eğer
yüzleşmiş olsaydınız orada oturmazdınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, hatibi kürsüye çağırdım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Önce Bakana söyleyin
Sayın Başkan, o bize laf yetiştiriyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Biz
yaptık, 30 Martta biz yaptık, 2014te, 7 Haziranda yaptık, 1
Kasımda yaptık; her pozisyonda yapıyoruz. Adamı
konuşturmayın!
BAŞKAN Sayın Bakan
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakana söyleyin
Sayın Başkan, önce Bakana söyleyin, olur mu öyle şey!
BAŞKAN - Buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakan konuşacak biz
susacak mıyız burada?
BAŞKAN Siz de susacaksanız, kusura
bakmayın, herkese söylüyorum, Bakana da söylüyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hâlâ
gelen kayıtları alıp kullanıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yüzleştik. diyor,
nerede yüzleştiniz! Olur mu öyle şey!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bırak sen onu! Elinize tutuşturuyorlar, konuşuyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ayıptır
Sayın Bakan, zekâmızı zorlamayın!
RAMAZAN CAN (Devamla) Özellikle, burada, bu
Başbakanlık tezkeresiyle ilgili, OHALin uzatılmasıyla
ilgili Meclisin soyutlandığından bahsedildi. Bu, doğru bir
ifade değildir. Şöyle ki: Anayasa 120 açık, Anayasa madde 120,
şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu
düzeninin ciddi şekilde bozulması başlıklı madde.
Burada, Milli Güvenlik Kurulu istişari olarak toplanır ve bir tavsiye
kararı alır. Bu tavsiye kararı Bakanlar Kuruluna gelir. Bakanlar
Kurulu -biliyorsunuz, oy birliğiyle karar alıyor- 120nci maddeye
göre oy birliğiyle karar alıp olağanüstü hâle karar verebilir,
süreyi uzatabilir. Neticede, olağanüstü hâllerle ilgili düzenleme,
121inci madde de düzenleniyor. Gerekli şartlar devam ettiği takdirde,
bunu Bakanlar Kurulu takdir edecektir. Bakanlar Kurulu,
Cumhurbaşkanının Başkanlığında toplanarak
karar veriyor. Bu karar Meclise gelecek, bugün geldi, bugün burada oylanacak ve
millî iradeyle de karşı karşıya gelecek. Eğer burada
millî irade farklı bir tablo ortaya koyarsa bunun da hiçbir anlamı
kalmamış olacak. Dolayısıyla, milleti ve milletin Meclisini
buradan soyutlamak doğru değildir.
Değerli arkadaşlar, o gece ben de
buradaydım. Burada olan arkadaşlara da özellikle teşekkür
ediyorum, dışarıda olan milletimize ve arkadaşlara da
teşekkür ediyorum. O gün buraya geldiğimizde -Sayın
Bakanımız Bekir Bozdağla birlikte geldik- ortam gerçekten çok
gergin, dışarıda bombalar patlıyor, uçaklar yakın
mesafeden uçuyor, büyük bir ses çıkarıyor, her yerde bombalama
faaliyetleri devam ediyordu. Böyle bir ortamda Meclise geldik ve Meclis
açıktı.
Sayın Meclis Başkanımıza
özellikle teşekkür ediyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekillerine ve AK
PARTİ grup başkan vekillerine ve HDPden katılan
arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyoruz. Meclisin
açık olması çok önemliydi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Meclisin açık olması demek
Evet, biz size meydan
okuyoruz, sizin bombalarınıza, sizin uçaklarınıza, millî
iradeye sahip çıkmak adına meydan okuyoruz şeklinde bir tezahür
vardı. Burada gördüm, grup başkan vekilleri tarihe not düşecek
konuşmalar yaptı. Gerek Levent Bey gerek Bülent Bey gerekse Erkan
Bey, AK PARTİ grup başkan vekilleri ve sayın
bakanlarımız tarihe not düştüler. Lütfen, bu tabloyu, bu
atmosferi kaybetmeyelim arkadaşlar. Bu darbe teşebbüsü, bu alçak
terör saldırısı bu Meclise yapıldı. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. Evet, milletin iradesine
yönelik, demokrasiye yönelik bir darbe teşebbüsüydü. Hep beraber, bu darbe
teşebbüsünün karşısında birlik, beraberliğimizi
muhafaza ettik.
Arkadaşlar, terörün panzehri, millî birlik ve
beraberliktir. Biz millî birlik ve beraberliğimizi devam ettirdiğimiz
sürece ne FETÖ terör örgütü ne PKK ne DHKP-C ne de türevleri meydan
bulacaktır. Gerçekten de birlik ve beraberliğimizi muhafaza
ettiğimiz bu dönemde bu safraları da hep beraber atacağız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Millî birlik ve beraberlik mi?
RAMAZAN CAN (Devamla) Arkadaşlar, bu
safraları atmak kolay değil, sinsi bir yapı, alçak bir
yapı, kendini gizlemiş.
Efendim, siz beraber oldunuz, biz beraber olduk
Arkadaşlar, bu, siyaset kurumunu aldatmış, milletimizi de
aldatmış ama
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, kimi aldatmış?
Bizi aldatan yok, sizi aldatmış. Bizi niye aldatmış?
RAMAZAN CAN (Devamla)
şunu demek istiyorum:
Burada hep beraber bir öz eleştiri yapmak durumundayız. Bu öz
eleştiri sayesinde, birbirimizi suçlayarak değil, tamamen birlik ve
beraberliğimizi muhafaza ederek, devletin
bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü
savunarak birlik ve beraberliğimize kastedenlere karşı hep
beraber dimdik bir tavırla ayakta durarak cevap verebiliriz.
Demin de söyledim, terörün panzehri milletin
kararlı duruşudur. Allaha hamdolsun, Yenikapıdaki o ruh, bütün
siyasi partilerin liderleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bütün
siyasi partiler değil, HDP yok.
RAMAZAN CAN (Devamla)
Genelkurmay Başkanımız,
Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, 5 milyon aziz
milletimiz ve o tabloya alkış tutan 79 milyon hep beraber, hepimiz bu
kararlı duruş sayesinde buradayız.
Arkadaşlar, Allah göstermesin, eğer darbe
teşebbüsü başarıya ulaşmış olsaydı, demin
Sayın Yılmaz Tunç kardeşim de söyledi, biz burada oturabilecek
miydik, bunları savunabilecek miydik, bunları konuşabilecek
miydik?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Size bir
şey olmazdı da bizi toptan götürürlerdi.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, demokrasiye sahip
çıkan başta millet ve milletin aziz temsilcileri, 241 şehit
verdik. Değerli arkadaşlar, eğer biz bu 241 şehidin
kemiklerini sızlatmak istemiyorsak, bu şehitlerimize sahip
çıkmak istiyorsak, bu şehitlerimizin yakınlarıyla hep
beraber olmak istiyorsak, gazilerimizi gördüğümüzde onları temsil
edebiliyorsak hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde, bu hain örgütlere
karşı kararlı duruş sergilemek durumundayız. Eğer
biz bunu yapamaz isek onlara haklarını helal ettiremeyiz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bravo Ramazan,
helal olsun sana, helal!
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımızın kararlı iradesi ve ana muhalefet
partisi ve diğer muhalefet partilerinin genel başkanlarıyla hep
beraber aziz milletimiz büyük bir yola çıktı.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Olağanüstü
hâli konuşuyoruz!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu yol, demokrasi yoludur;
bu yol, hukuk yoludur. Eğer olağanüstü hâl olmasaydı biz bu
sıkıntılara nasıl çare olabilecektik? Hem zaman
açısından hem yerindelik açısından bu yola müracaat etmemiz
gerekiyordu. Bir, zaman açısından; iki, zemin açısından
bunlar yapılabilir. O zamanı sizin vermiş olduğunuz
yetkiler sayesinde OHALle kazanacağız, o yetkiyi OHALle
kazanacağız, zemin de birlik, beraberlik ruhuyla devam edecek
inşallah.
Ben, bu
duygular içerisinde şehitlerimize tekrar Allahtan rahmet dileyerek
yakınlarına taziye dileklerimi iletirken, gazilerimize ve bu tabloda
yer alan bütün arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletirken şunu vurgulayarak tezkereye desteklerini bekliyorum: Ben
biliyorum ki ve umut ediyorum ki bu aziz milletimiz ve temsilcileri millî
iradeye saygı esas anlamında bu tezkereye evet oyu
kullanacaktır, şayet hayır kullanıyorlarsa onlara da saygımız
sonsuz. Ama, gelin, bu tabloyu, bu 7 Ağustos Yenikapı ruhunu devam
ettirelim ve terörün belini kırmaya hep beraber devam edelim diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Sayın
milletvekilleri, böylece görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir, hayırlı
uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan, kayıt düşmek adına,
MHP siyaset kurumu olarak hiç aldatılmamıştır demek
istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
D)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/285) esas
numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/57)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/285)
esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak buyurun Sayın Tanrıkulu.
Süreniz
beş dakikadır.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşların dinlemesini isterdim. Konu cemevleriyle ilgili ve bugün
Aşure Günü. Dolayısıyla, dinleyip bir tercihte bulunmanızı
beklerim doğrusunu isterseniz.
Öncelikle, Kerbelâ mateminin yıl dönümü
vesilesiyle bu acıyı hâlen yaşayan bütün Alevi
yurttaşların acısına katılıyorum ve
paylaşıyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Alevi ve
Sünni; hep beraber.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bütün
yurttaşlarımızın acısına katılıyorum
değerli arkadaşlar.
Tabii, bugün aşure, muharrem ayının
10uncu günü ama Alevi yurttaşlarımız bugünü statüsü olmayan
cemevlerinde kutluyorlar. Bu ayıp bu Parlamentonun
ayıbıdır, bu ayıp başta on dört yıldır
hükûmet eden Adalet ve Kalkınma Partisinin ayıbıdır.
Dolayısıyla, bu ayıbı
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
ortamda Genel Kurul olmaz ya, ayıp ya! Yani, bu Meclisin bir
saygınlığı vardı, el birliğiyle ortadan
kaldırdınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, lütfen yerlerimizi alalım. Sayın Bakan
Sayın
milletvekilleri
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu
uygun bir tablo değil yani böyle bir tablo olabilir mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın
Bakan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
Bakan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama, biz
de o zaman kalkalım.
BAŞKAN - Bakın, hatip kürsüde
Lütfen,
daha sonra
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan
BAŞKAN - Sayın Bakan
Sayın
milletvekili, lütfen, istirham ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz oradan
ayrılabilirsiniz, İç Tüzük 37ye geçtik, tezkere bitti.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hayır, Sayın Bakana da hitap edeceğim de
Dinlese iyi olur.
BAŞKAN Öyle mi? Ama, sayın milletvekilleri,
lütfen
Sizin vekiliniz bırakmıyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Efendim,
bugün aşure, muharrem ayının 10uncu günü ve Alevi inancına
sahip yurttaşlarımız bugün statüsü olmayan bir yerde,
cemevlerinde oruçlarını açıyorlar ve matemlerini tutuyorlar.
Cemevlerinin ibadethane olmaması bu Parlamentonun ayıbıdır,
başta da Adalet ve Kalkınma Partililerin ayıbıdır.
Dolayısıyla, bu ayıbı bugün burada kaldırabiliriz.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Yasımatemi tüm yurt sathında ve camilerde hep beraber tutuyoruz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, 64üncü Hükûmet Programı.
64üncü Hükûmet Programında şu var: Geleneksel irfan merkezleri ve
cemevlerine hukuki statü tanıyacağız. Bu var. Bu da 65inci
Hükûmet Programı: Cemevleri buradan uçmuş yani şu andaki
Hükûmetin programında cemevleri yok. Eğer matbaaya giderken
düşmemişse bu çok önemli bir siyasi tercih ve bu tercih de Alevi
yurttaşlarımızın aleyhine olan bir tercih.
Değerli arkadaşlar, kayıtlara geçmesi
için söylüyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 26 Nisan 2016
tarihli İzzettin Doğan ve diğerleri Türkiye kararı; Alevi
yurttaşlarımız başvuru yapmışlar cemevleri
nedeniyle, orada verilen karar var değerli arkadaşlar. Bakın,
biz burada karar vermediğimiz için, biz burada Alevi
yurttaşlarımızın eşitliği için karar
vermediğimiz için, eşit yurttaşlık için karar
vermediğimiz için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi seksen üç
sayfalık bu kararıyla Türkiyeyi çok ağır mahkûm
etmiş, bu Parlamentoyu mahkûm etmiş aslında. Şöyle diyor:
Mahkemeye göre, kamu otoritelerinin Alevi toplumuna yaklaşımı
devletin nötrlüğü ve tarafsızlığıyla
bağdaşmamaktadır. Düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne
bir müdahale söz konusudur. Diğer yandan, yine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi aynen şunu söylüyor: İbadethane yapma
imkânı belirsiz olup merkezî veya yerel makamların iyi niyetine
kalmıştır. Bu topluluklar üyelerinden veya devlet
fonlarından bağış almamaktadırlar.
Şimdi, burada, bakın, Adalet ve
Kalkınma Partisinin çoğunluğunu ilgilendiriyor bu. Sizin Alevi
yurttaşlarımıza sözleriniz var ve on dört yıldır
iktidardasınız, bu sözünüzü yerine getirmiyorsunuz ve Alevi
yurttaşlarımız statüsü olmayan, kendi imkânlarıyla
yaptıkları ve büyük engellemelerle karşı karşıya
kaldıkları cemevlerinde ibadetlerini yerine getirmeye
çalışıyorlar. Dolayısıyla, bu ayıp Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekillerine de aittir. Eğer burada Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararı doğrultusunda bir tutum
almıyorsanız, bu, aynı zamanda Hükûmetin de
ayıbıdır, bu Parlamentonun ayıbıdır.
Değerli arkadaşlar, bugün bu
ayıbı burada kaldıralım. Eğer kulisten teşrif
ederlerse arkadaşlarımız, eşit yurttaşlık
konusunda bugün burada bir adım atabiliriz ama durum malum. Buradan bütün
Alevi yurttaşlarımızın ve bütün
yurttaşlarımızın Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
sıralarını görmelerini istiyorum. Mesele Alevi yurttaşlar
olunca tüm milletvekilleri dışarı çıktılar.
Dolayısıyla, bu tutum da Parlamentoya yakışmamıştadır
çünkü gündemde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
neyin
görüşüleceği vardı değerli arkadaşlar, hangi konunun
görüşüleceği vardı.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sadece
cemevleri değil camiler de halkın kapılarıdır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Birçok laf atılmış olabilir, cevap verirsiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İç Tüzük madde 37ye göre, bir milletvekili
adına Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi muharrem ayındayız,
bugün aşure günüdür. Öncelikle, zulme karşı direnen, zalime biat
etmeyen ve bunun bedelini canlarıyla çok ağır bir şekilde
ödeyen başta Hazreti Hüseyin olmak üzere tüm Kerbelâ şehitlerini bir
kez daha buradan saygıyla anıyorum. Aşureyi matem olarak kabul
eden yurttaşlarımızın matemlerine yürekten
katılıyor, ibadetlerinin Hak katında kabul olmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yüzyıllardır
bu topraklarda yaşayan Aleviler gördükleri her türlü zulme ve baskıya
karşın çocuklarına asla kin ve nefreti öğretmediler,
Aleviler her zaman ilim ve irfanı öne almışlardır. Tarih
boyunca hep zulüm görseler de zalimlere asla biat etmemişlerdir. Biat
anlayışının ülkeye nelere mal olduğunu ne yazık
ki hep birlikte yaşayarak görüyoruz. On dört yıllık AKP
iktidarı döneminde 7 adet Alevi çalıştayı yapıldı
ancak gelinen yerde bir arpa boyu yol alınamadı çünkü AKP Aleviler
konusunda hiçbir zaman samimi değil, şu anda olduğu gibi.
Değerli milletvekilleri, bir sorunu çözmenin
yolu, önce onun varlığını kabul etmekle başlar. AKP
Alevilerin varlığını bir türlü kabullenmiyor, bunun için de
Alevileri kendi öngördüğü kalıplara sokmak istiyor, bu asla kabul
edilemez.
Evet, yani Alevileri yok sayanlara nasıl
konuşayım ben burada!
Evet, burayı protesto ediyorum arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, İç Tüzük 37ye göre verilen
önerge üzerine konuşmalar tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce toplantı yeter sayısı talebi vardır, önce onu
göreceğiz.
Evet arkadaşlar, isimleri hemen tespit
ediyoruz.
Sayın Gök, Sayın Tanal, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Tümer, Sayın Hürriyet, Sayın
Gürer, Sayın Özcan, Sayın Akar, Sayın Tüzün, Sayın Kayan,
Sayın Arslan, Sayın Özdiş, Sayın Tanrıkulu, Sayın
Ağbaba, Sayın Erkek, Sayın Erdem, Sayın Özdemir, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Yedekci, Sayın Öz.
Evet, 20 kişi tamam.
Yoklama işlemi için iki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun
önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ikinci
defa yapılan yoklamada da toplantı yeter sayısı
olmadığı anlaşıldığından, sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 12 Ekim 2016 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.39