TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50nci
Birleşim
4
Ocak 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, 5 Ocak
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Samsun ilinin sorunlarına ve
Çarşamba Havalimanının durumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 7 Ocak Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Cumhurbaşkanı tarafından gelenekselleştirilen muhtarlar
buluşmasına katılmayı reddeden Trabzonun Vakfıkebir
ilçesi Çarşı Mahallesi Muhtarı hakkında
Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla soruşturma
açılmasına ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPnin laikliği
savunan Halkevleri üyelerinden korktuğuna ve onları gözaltına
aldırmaya başladığına ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, iktidarın
uyguladığı ekonomi politikalarıyla enflasyon,
işsizlik, düşük istihdam, yüksek döviz kuru, TLnin değer
kaybetmesi gibi yapısal sorunlara çözüm üretilmediğine ve Hükûmetin
tüm mesaisini başkanlık sistemini getirecek Anayasa değişikliğine
ayırdığına ilişkin açıklaması
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir
Büyükşehir Belediyesinin, Edremit Belediyesinin açtığı
davayı emsal alarak parkomat uygulamasına son vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Türkiye
tarımında ciddi sorunlar olduğuna ve tarım
politikalarıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, 2 gencin sırf
laikliği savundukları ve başkanlık karşıtı
oldukları için tutuklandıklarına ve tutuklu gazetecilerin durumuna
ilişkin açıklaması
7.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, amaçlarının provoke
olduğu belli olan, dinci tarikata üye olduğu sanılan bir grup
sarıklı serbestçe dolaşırken laiklik isteyen gençleri
tutuklayan zihniyetin hukuka, adalete ve vicdana aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde yaşanan sel
felaketiyle ilgili kriz masası kurularak acil tedbirler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak Sivaslı Devlet
Hastanesinde her türlü teknik donanım olmasına rağmen birçok
dalda doktor bulunmadığına ve doktor atanmasıyla ilgili
gereken işlemlerin yapılmasını rica ettiğine
ilişkin açıklaması
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, taşeron işçilerinin
ne zaman kadroya alınacağını, yeni öğretmen
kadrolarının ne zaman verileceğini ve laikliği savunmaya
çalışan gençlerin tutuklanmasına karar veren hâkim hakkında
bir işlem yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, laikliği savunan
gençlerin hangi gerekçeyle tutuklandığını öğrenmek
istediğine ve olağanüstü hâl süresince sakalını
kesmeyeceğini söyleyen Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının
sakalını kesmesi için olağanüstü hâlin
sonlandırılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Türkiye'de
yayıncılık yapan yerel radyoların müzik telif hakları,
zorunlu reklam spotları ve RTÜK payları nedeniyle zor günler
yaşadığına ilişkin açıklaması
13.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, AKP iktidarının laiklik isteyen ve
Anayasayı savunan Halkevleri temsilcilerini gözaltına alarak
Türkiye'de demokrasi, laiklik ve özgürlük isteyen herkese bir had bildirme
çabasına girdiğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, Sosyal Güvenlik Kurumu
muayene katılım paylarına yapılan zamlara ilişkin
açıklaması
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, kötüleri
durdurmanın yolunun daha iyi olmaktan ve birbirimizle
yardımlaşmaktan geçtiğine ilişkin açıklaması
16.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersinde yaşanan
fırtına ve sel felaketi nedeniyle çiftçinin borçlarının
tamamen silinmesini ve Afet Destek Fonundan üreticilere destek verilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, sosyal medyada
yılbaşı kutlamalarına yönelik ayrımcı söylemlerle
ilgili tek bir yasal işlem yapmayanların laikliği suç olarak
görmelerinin asla kabul edilemeyeceğine ve cumhuriyetin laik
değerlerinin ortadan kaldırılmasına asla izin vermeyeceklerine
ilişkin açıklaması
18.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, laiklik söyleminde olan
kişilerin tutuklanmasına karşılık Reinada
yaşanan saldırıya sevinenlerle ilgili bir işlem
yapılmamasının üzüntü
verici olduğuna ve Kütahya ilinde yapılan bir kitap okuma
yarışmasında kitapların neye göre tespit edildiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
19.-
Denizli Milletvekili Melike Basmacının, enflasyon hesaplama
yönteminin nasıl olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, tarım sigortalıların
yeniden yapılandırmadan faydalanıp
faydalanamadığını, Balıkesirde kaç tarım
sigortalısı olduğunu, prim borcu olanların ve yapılandırma
talebinde bulunanların sayısını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
21.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Giresunu İç
Anadoluya bağlayan Şebinkarahisar yol güzergâhında bulunan
Eğribel Tüneli inşaatının sürdüğüne ancak projenin
yeniden etüt edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, IŞİDe yakın olan
insanların hiç soruşturulmadan ülkeye kabul edildiğine
ilişkin açıklaması
23.-
Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, Bursa Milletvekili Erkan
Aydının yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Samsunun Bafra ilçesi Yörükler
Mahallesinde Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen
yıkım işlemiyle ilgili sürece ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, cezaevinde
tutulan HDP Eş Genel Başkanlarına yönelik hukuksuz
uygulamaların devam ettiğine, İstanbuldaki
saldırıyı yapan kişinin yakalanmamış
olmasına, gözaltılar ve hukuksuz uygulamaların Anayasa
değişikliği sürecinde HDPnin muhalefetinin engellenmesi
nedeniyle yapıldığına, OHALin uzatılmasıyla
ilgili Bakanlar Kurulu kararının 3 Ocakta yapılan MGK
tavsiyesiyle verildiği belirtilmesine rağmen MGKnın son
toplantısının 30 Aralıkta olduğuna ilişkin açıklaması
26.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, cumhuriyetin laiklik ekseni üzerinde
kurulmuş olduğuna, İstanbulda IŞİDe karşı
mücadele etmek ve laikliği korumakla ilgili söylemlerde bulunan gençlerin
tutuklanmasının tam bir skandal olduğuna ve bu konuyla ilgili
hâkim ve savcı hakkında HSYKyı göreve davet ettiklerine
ilişkin açıklaması
27.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, her kesimin, hamasetle
davranan, öfkeyle, kızgınlıkla başkaları üzerine
tahakküm kurmak isteyen çirkin dili olan trolleri olduğuna,
karşı olunması gerekenin fikirler değil trollük
olduğuna ve militan bir dille ifade edilen tavrın ne laikliğe ne
din ve vicdan hürriyetine ne özgürlüğe bir katkısı
olacağı kanaatinde olmadığına ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 15 Temmuzda Meclis bahçesinde
ilk bombanın atıldığı yere kurulan çadırdaki Türk
Bayrağının üzerindeki karların temizlenmesini istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
29.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Kütahya
Milletvekili Vural Kavuncunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Hükûmetin söz hakkını kullanmamasının nasıl
yorumlanması gerektiği konusunda Bakandan bir açıklama
beklediklerine ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının torba
yasa şeklinde getirilmesinin Meclisin itibarını zedeleyen bir
durum olduğuna ve bu tasarıyla çalışanların hak
gasbıyla karşı karşıya kaldıklarına
ilişkin açıklaması
34.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, HDP il ve ilçe
teşkilatlarına dönük operasyonlar dizisinin devam ettiğine ve
HDP İstanbul İl Eş Başkanları Doğan Erbaş
ile Aysel Güzelin de içerisinde olduğu 10 kişinin henüz
savcılığa çıkarılmadan tutuklandıkları
haberinin iktidara yakın bazı sosyal medya adreslerinden
duyurulmasını şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 22 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/405)
2.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 22 milletvekilinin, Ankara'da
bulunan organize sanayi bölgelerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/406)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin,
faili meçhul cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen ve arkadaşları
tarafından, 1999 yılında Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarında
kullanılmak üzere Kronik Hastalık Takip Programı gibi bazı
programlar ihale usullerine uygun olmayan bir şekilde dolaşıma
sokulmuş olup Bakanlığı ve üçüncü kişileri zarara
uğratan bu sağlık yolsuzluğunun
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla 4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve
arkadaşları tarafından, 2016 yılının son
günlerinde başlayan ve devam eden elektrik kesintileri ile elektrik üretiminde
var olan sıkıntıların araştırılması,
elektrik arz güvenliğinin sağlanması için
yapılacakların belirlenmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Kütahya Milletvekili
Vural Kavuncunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 15
Temmuzda Meclis bahçesinde ilk bombanın atıldığı
yerdeki çadırda bulunan Türk Bayrağının üzerindeki
karların temizlendiğine ilişkin konuşması
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.-
Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
B)
Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliklere seçim
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
2.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
443)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar'ın,
Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde bulunan Nesibe Hatun Kız Öğrenci
Yurdundan iki öğrencinin kaçırıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/8587)
2.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, üniversite
öğrencilerinin yurt sorunlarına ve Sivas'taki bir devlet yurdunun
inşaatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/8796)
3.- Van Milletvekili Nadir Yıldırım'ın,
öğrencilerin barınma sorunlarının giderilmesine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı
(7/8878)
4.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Harran
Üniversitesindeki öğrenci sayısına ve Şanlıurfa'da
Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından sağlanan barınma
imkanlarına ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/8939)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 16
Temmuz - 7 Kasım 2016 tarihleri arasında Gençlik ve Spor
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda
hakkında işlem yapılan personele ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/9135)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinden yurt
dışına yapılan kalsit ihracatına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/9728)
7.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, Bakanlık temsil
ve ağırlama giderleri harcama kaleminin iç ticaret hizmetini
geliştirme payı altında gösterilmesine ve 2015 Yılı
İdare Faaliyet Raporunun mali bilgiler bölümüne ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/9792)
4 Ocak 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmene aittir.
Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Elif Doğan
Türkmenin, 5 Ocak Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun
95inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; Adanamız 5 Ocak 1922de ulusal
bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi vererek düşman
işgalinden kurtulmuştur. Bu şanlı tarihi yazan başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum. Tüm hemşehrilerimizin 5 Ocak kurtuluş
bayramını kutluyorum.
Adanamız, yiğit kadın ve
erkekleriyle Kurtuluş Savaşı mücadelesini vermiştir. Adana,
Karaafatların, Çetin Remzi Yüreğirlerin, Şeyh Cemillerin,
Adile Onbaşıların, Osman Çamurdanların
toprağıdır. Değil mi ki Adana millî mücadelenin
başladığı kenttir. Adanamız, tıpkı Anadolu
gibi, kadın-erkek, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Çerkez, Arap,
genç-yaşlı demeden hep birlikte kurtuluş mücadelesini vermiştir
ama bugün geldiğimiz noktada Adanamız ve Anadolu, gerekirse yine hep
birlikte kurtuluş mücadelesi vermeye de hazırız.
Değerli milletvekillerimiz, Kurtuluş
Savaşını taçlandıran, 1924ten başlamak üzere 1937de
değişmeyen, laiklik ilkesini de içerisine alan
anayasalarımızdır. Cumhuriyetin değeri ve kazanımlarıdır
bunlar. İşte bugün Anayasanın değişmez ilkesi laiklik
ilkesi ve ne yazık ki bu ilkeyi savunanlar cezaevinde. Bu ülkenin
hâkimleri var, bu ülkenin cumhuriyet savcıları var, bu ülkenin adalet
sarayları var ama bu ülkenin sarayları var, adaleti yok. Bu
nedenledir ki Ortaköy katliamını kınamayan, bu katliamdan
dolayı sosyal medyada Oh oldu. diyen başta federasyonun bir hâkimi
olmak üzere diğer tümü sokaklarda gezerken, hâlen bu konuda
paylaşımlar yapmaya devam ederken ne yazık ki tek suçları
-artık Türkiyede suç- laikliği savunmak olan gençlerimiz şu
anda tutuklu ve cezaevindeler. Ortaköy katliamı, Beşiktaş
katliamı, Ankara katliamı ve diğer katliamlar
Bütün bu katliamlar yaşanırken bir
yönetici ya da seçilmişin istifası da yok. Konya Milletvekilimiz
Hüsnü Bozkurt Ağabeyimiz burada, onun bir sözünü kullanmak istiyorum:
Bina yıkılır müteahhitler sorumludur, araba kaza yapar
şoför sorumludur, tren kaza yapar makinist sorumludur. Peki, bu kadar
katliam oluyor, bu kadar insanımız ölüyor, kim sorumlu? Bir tane
yöneticimiz, bir kaymakam, bir vali, bir emniyet müdürü, bir bakan ya da bir
başbakan istifa etmeyi hiç düşünüyor mu? Devleti yönetmek
kınamak demek değildir, devleti yönetmek problemleri ortadan
kaldırmaktır. Ama bugün ne yazık ki devleti yönetmek bizde
teflon tava misali oldu, ne koysanız yapışmıyor.
Tüm dünya katliamları konuşuyor, Türkiye
neyi konuşuyor? Başkanlık sistemini. Ben hep dile getiriyorum.
Aladağda haftalardır elektrik yok. Aladağın gündemi
başkanlık sistemi olabilir mi? Ceyhanda her seçim enerji ihtisas
bölgesi sözü veriliyor. Ceyhanın gündemi başkanlık sistemi
olabilir mi? Tufanbeylide açılan termik santral hâlen yarım faaliyet
göstermesine rağmen, külü ve suları kirletmesiyle köylüleri zehirlemeye
başladı bile. Tufanbeylinin sorunu başkanlık sistemi
olabilir mi? Yüreğirin, Seyhanın, Sarıçamın ve
Çukurovanın tüm insanları işsizlikten kırılıyor,
her gün onlarca telefon alıyoruz iş isteyen. Bu insanların
sorunu başkanlık sistemi olur mu?
Adana neyse değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye de odur. Adananın sorunları, Adananın gündemi neyse
Türkiye'nin de sorunları ve gündemi odur. Ama ne yazık ki görüyoruz
ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Devamla)
AK
PARTİnin, AKPnin gündemi Türkiye'nin gündemi değil, AKPnin gündemi
başkanlık gündemidir. Ama ben buradan açık ve net ifade etmek
istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhuriyet Halk Partisi olduğu
sürece, Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partililer olduğu sürece ne laiklikten
ne de cumhuriyetin kazanımlarından ödün vermeyeceğiz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan Türkmen.
Gündem dışı ikinci söz, Samsunun
sorunları hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Erhan Ustaya
aittir.
Buyurun Sayın Usta.
2.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
Samsun ilinin sorunlarına ve Çarşamba Havalimanının
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, bizim, Samsun Çarşamba
Havalimanı pist onarım işi var, Samsunun şu sıralarda
ciddi bir şekilde gündemini meşgul eden bir iş. Ben, bugünkü
gündem dışı konuşmamda bu konuya yer vermek istiyorum çünkü
burada ciddi bir hukuksuzluk... Yapacağım. diye Bakan tutturdu,
iddia ediyor, Ben, hukuka, ihaleye uymayacağım. diyor.
Olay şöyle arkadaşlar: Pistte 19
santimetre bir çöküntü meydana gelmiş. Tabii, bu, bir günde olmuş bir
şey değil, hemen hemen de artık son raddesine gelmiş, bu,
daha da fazla olursa zaten pist kapatılacak, kapatılmak durumunda,
neredeyse böyle bir şeyle karşı karşıya gelmiş.
Ben, daha önceden, Genel Kurulda, Ulaştırma Bakanına bu konuyu
sormuştum, bir gelişme olmadı o günden bugüne.
Şimdi, önce hukuki boyutunu söyleyeyim
-işin üç dört tane boyutu var- hukuki boyutu şu: 15 Temmuz 2016da
bir ihale yapılıyor, ihale sonuçlanıyor. İhaleye göre bir
yıllık bir sürede, Ekim 2016da başlayıp Ekim 2017de
bitmek üzere bu pistin onarılması öngörülüyor.
İhale şartnamesindeki diğer bir
önemli unsur, havalimanı yolcu trafiğine kapatılmayacak bu dönem
içerisinde. Şartnameden tam oradaki o maddeyi okuyayım:
Şartname konusu işlerin yapımı esnasında
havalimanı yolcu ve hava trafiğinin aksatılmaması için
gerekli tedbirler yüklenici firma tarafından alınacaktır.
deniliyor. Yani havalimanını kapatmadan bu onarım işinin
yapılması öngörülüyor.
Şimdi, Ulaştırma Bakanı Samsunu
ziyaret ediyor ve Ben bu şartnameye uymayacağım. diyor.
Şimdi burada tabii, idarenin zaman zaman takdir yetkisi olur. Bu takdir
yetkisi ne olur? Bir kamu yararı varsa olur. Burada bir kamu yararı
var mı? Kamu yararı olması mümkün değil. Çünkü
havalimanının kapatılmaması gerekirken havalimanı
kapatılarak yapılıyor. Eğer bu ihale baştan buna göre
yapılmış olsaydı
Çünkü bir yıl gibi bir süreçte
yapılacak bir iş; makine parkını orada bir yıl
tutacak, bir yıl işçi çalıştıracak bu firma yani bunu
üç ay için vermiş olsaydınız çok daha düşük bir fiyatla bu
ihaleyi zaten sonuçlandırırdınız ama biz işin o
tarafında değiliz. Yani burada havalimanının
kapatılmasıyla Samsun ciddi bir zarar görecek. İhalenin temel
şartları değişiyor ama buna rağmen Ulaştırma
Bakanı Ben ihaleye uymayacağım. diyor, Şartnameye
uymayacağım. diyor, Kamu zararına neden olacağım.
diyor. İşte, bizim ülkemizdeki hukuk anlayışı bu.
Şimdiye kadar bu işe
başlamış olsa bile yeni takvime göre de Mart 2017de
başlayıp işte Mayısın sonunda bitirilmesi güya
öngörülüyor. Şimdiye kadar zamanında başlanmış olsaydı
ihale edildiği şekilde zaten iş yarılanmış olacaktı,
öngörülen takvime yetişecekti. Dolayısıyla
Ha, Samsun açısından işin önemi ne?
500 bin yolcu kaybı var. Şu anda zaten Samsun turizminde, ticaretinde
ciddi sıkıntılar var, ekonomik kayıplar var, buradan da
ciddi bir ekonomik kayıp oluşması gündemde. Tur organizatörleri
firmalar ve otellerle yaptığı bağlantıları
şu anda iptal ediyorlar, rezervasyonlar iptal ediliyor çünkü üç ay -üç ay,
sözde üç ay- yani bunun üç aydan daha uzun olacağı riskine
karşı operatörler, tur organizatörleri buna göre tedbir alıyorlar.
Ha, üç ayın üzerinde Samsun açısından bir zarar oluşacak.
Kaldı ki bir de, daha sonrasında işte, yıl içerisinde
İşitme Engelliler Olimpiyatı var, orada ciddi şekilde risk
altında. İşte, ekonomik bilet alan yolcular var, bunların
biletleri yanma riskiyle karşı karşıya; böyle bir durum.
Samsunlu ayakta. Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri
yazılar yazıyorlar fakat bunu hiç duyan eden yok.
Şimdi, peki, Hani, ihale böyle
yapılmıştır da bu mümkün değildir belki, pisti
kapatmadan havalimanını tamir etmek, onarmak. diyeceksiniz. Bu
mümkün arkadaşlar yani biz Türkiyede Antalyayı, Sabiha Gökçeni bu
şekilde yapmışız. Hatta bizim yerli firmalarımız
yurt dışında da bu tür onarımlar yapmış yani
havalimanını kapatmadan onların işini yapmak mümkün. Tabii,
önce, burada ciddi bir
AKP her işi kötü yaptığı gibi bu
işi de kötü yapıyor. Küçük bir iş gibi görünebilir, Samsun için
önemli.
Şimdi, bir defa, zamanında bunun
planlaması yapılmamış. Samsunun 2nci pist ihtiyacı
var kaldı ki. Bunları öngörerek zamanında 2nci piste
başlanmış olsaydı bu tartışmaların hiçbirisi
olmayacaktı.
Bir de, 19 santimetre oluncaya kadar, son raddesine
kadar niye bu işe el atılmıyor? Burada ciddi bir ihmal ve
planlama hatası var.
Dolayısıyla, eğer bir hükûmet, bir
bakan, bir kamu idaresi Ben hukuk tanımam, ben ihale tanımam. derse
bugün olduğumuz durumdan kimsenin şikâyet etme hakkı yok
arkadaşlar. Ondan sonra uluslararası kuruluşlara kusur
buluyoruz, Efendim, niye Türkiye'nin Rekabet Endeksinde, işte, son
yıllarda kötü bir performansı var? Niye İş Ortamı
Endeksinde Türkiye basamaklardan patır patır aşağılara
doğru düşüyor? Niye, efendim, kamu yönetimde, güven endekslerinde
performansımız kötü? diye kimsenin şikâyet etmeye, birilerine
suç aramaya hakkı yok.
Yapılması gereken şey, ben buradan
çağrı yapıyorum Ulaştırma Bakanına:
Şartnameye lütfen uyunuz ve şartname çerçevesinde Samsunu,
Samsunluyu mağdur etmeden bu havalimanı onarım işini
yapınız diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usta.
Gündem dışı üçüncü söz, Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 7 Ocak Osmaniyenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Ocak, Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü sebebiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Tarihi kahramanlıkla dolu
ecdadımızın torunları olarak yine çok önemli günlerden
geçiyoruz ve yeni bir tarih yazıyoruz. Fransızlar Osmaniyeyi
işgal ettiğinde Rahime Hatun nasıl mücadele ettiyse 15 Temmuzda
kamyonuyla meydanlara inen Şerife Boz bacımın yüreği de
aynı cesaretle çarpmaktadır. Fransızlar Osmaniyeyi işgal
ettiğinde Palalı Süleyman düşman karşısına
nasıl dikildiyse 15 Temmuzda Metin Doğan kardeşim de aynı
inançla tankların önüne çıkmıştır. Fransızlar
Osmaniyeyi işgal ettiğinde Köse Mehmetin yaptıkları
nasıl hâlâ anlatılıyorsa şehit astsubay Ömer Halisdemir de
yıllar sonra dilden dile anlatılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son dönemde yaşanan tüm acı olayların tek bir
amacı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın bir hedef olarak önümüze koyduğu
güçlü ve büyük Türkiyeyi istemiyorlar. Onlar istese de istemese de bölgemizde
de dünyada da ülkemizi çok daha güçlü yarınlara birlikte taşıyacağız.
Askerlerimize, polislerimize, sivil vatandaşlarımıza, ülkemizi
ziyarete gelen turistlere; kadın-erkek, genç yaşlı hiçbir
ayrım yapmadan kalleşçe ve haince saldıranları hepimiz çok
iyi tanıyoruz. İsimleri, elebaşıları ve yöntemleri
değişse de bu güzel ülkeyi ve bu güzel insanları bölmeye,
kardeşi kardeşe kırdırmaya, huzurumuza kastetmeye
çalışanların farkındayız. FETÖnün de, PKKnın
da, DEAŞın da, YPGnin de, PYDnin de, DHKP-Cnin de hedefinde
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan varsa şapkamızı önümüze alıp
düşünmek ve ona göre hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Atacağımız her adım, alacağımız her karar,
yapacağımız her plan, edeceğimiz her kelam devletimiz ve
milletimiz için olmalıdır.
Son olarak İstanbuldaki bir eğlence
merkezinde gerçekleştirilen vahşi saldırı hainlerin
canımızı acıtmaya odaklandığını net
olarak ortaya koymuştur. Bu süreçte kaybettiğimiz her can
yüreğimizi parçalamakta, diğer yandan mücadele azmimizi ve
kararlılığımızı da perçinlemektedir. Her cenahtan
birçok terör örgütünün ülkemize yönelik bir saldırıya geçmesi
bölgemizde yaşanan hadiselerden bağımsız değildir. Biz
de bu doğrultuda ülkemize yönelik tehditleri kaynağında yok etme
konusunda kararlıyız ve bu kararlılığımızdan
en ufak taviz vermeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
15 Temmuz gecesi milletin Meclisini bombalayanların, Kayseride izne
çıkan askerlerimize bombalı araçla saldıranların, Rus
Büyükelçisine suikast düzenleyenlerin, Dürümlü mezrasında köylülerimizi
haince katledenlerin, İstiklal Caddesinde ve Ankara Garı önünde
kendini patlatarak masumların canına kıyanların birbirinden
en ufak farkı yoktur. Bizim inancımıza göre Haksız yere
bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
sıklıkla dile getirdiği üzere Türkiye bugün yeni bir istiklal
mücadelesi vermektedir. Millî birlik ve beraberliğimiz, toprak
bütünlüğümüz, resmî ve özel kurumlarımız, ekonomimiz,
dış politikamız velhasıl bizi ayakta tutan tüm
unsurlarımız büyük bir saldırı altındadır. Terör
örgütleri ve menfaatleri için bu örgütlere açıktan ya da gizliden destek
olan istisnasız herkes, girdiğimiz büyük mücadelenin sadece görünen
yüzleri ve basit birer maşalarıdır.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez. diyor ya merhum Mehmet Akif.
İşte, biz de bugünlerde birliğimize ve dirliğimize çok daha
sıkı sarılmak, birbirimize çok daha fazla kenetlenmek
zorundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken vatanımız,
bayrağımız, istiklalimiz ve istikbalimiz için hayatını
feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyor, gazilerimize
şükranlarımı sunuyorum. Şu an yurt içinde ve yurt
dışında ülkemizin emniyeti için görev yapan kahraman
askerlerimize ve polislerimize yüce Allahtan üstün başarılar
diliyorum.
Terörle mücadelede verdiği şehit
sayısıyla tüm Türkiye'nin gönlünde ayrı bir yer edinen
Osmaniyemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümünü bir kez daha gururla kutluyor, birbirinden mert ve yiğit
Osmaniyeli hemşehrilerimi muhabbetle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Erkan Aydın
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Cumhurbaşkanı tarafından
gelenekselleştirilen muhtarlar buluşmasına katılmayı
reddeden Trabzonun Vakfıkebir ilçesi Çarşı Mahallesi
Muhtarı hakkında Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla
soruşturma açılmasına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Daha başkanlık sistemi Mecliste
görüşülmeden tek adam devri başladı sanırım. Bugün
öğrendik ki Cumhurbaşkanı tarafından
gelenekselleştirilen muhtarlar buluşmasına katılmayı
reddeden Trabzonun Vakfıkebir ilçesindeki Çarşı Mahallesinin
Muhtarı Gökhan Bahadır hakkında Cumhurbaşkanına
hakaret iddiasıyla soruşturma açılmış. Bunun daha
anlaşılır yanı Türkiyede artık ne
yurttaşlık hakkı kaldı ne hak ne de hukuk. Muhtar, hiçbir
partiye üye olmayan, parti gözetmeyen, kendisini seçenlere ya da seçmeyenlere
eşit davranan birisidir; parti ayrımı, insan ayrımı
yapmaz. Bunu muhtar biliyor da maalesef artık kendini başkan ilan
eden, Anayasaya göre hâlâ Cumhurbaşkanı olan Erdoğan bilmiyor
sanırım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Atıcı
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, AKPnin laikliği savunan Halkevleri üyelerinden
korktuğuna ve onları gözaltına aldırmaya
başladığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, AKPden kitlesel
kopuşlar yaşanması AKP yöneticilerinin yüreğine korku
salmıştır, hatta AKPlilerin devlete yerleştirdiklerini ve
ikballeri AKPye bağlı olanları da korku sarmış
görünüyor. AKP, en son, laikliği savunan halkevi üyelerinden korkmuş
ve onları gözaltına aldırmaya başlamıştır.
Hatta, İçişleri Bakanı o kadar korkmuş ki Laikliği
savunan halkevcileri gördüğünüz yerde bize ihbar edin. diye tweet
atmıştır. Halkevciler diyor ki: Gericiliğin
karşısında yükselmesi gereken bir bayrak vardır, bu da
laiklik bayrağıdır. Laiklik; özgürlük, kardeşlik ve insanca
yaşam mücadelesi demektir. Bizler herkesi bu mücadelenin birer neferi
olmaya çağırıyoruz.
Ben bu çağrıya uyuyor ve halkevi üyelerine
katılıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, iktidarın uyguladığı ekonomi
politikalarıyla enflasyon, işsizlik, düşük istihdam, yüksek
döviz kuru, TLnin değer kaybetmesi gibi yapısal sorunlara çözüm
üretilmediğine ve Hükûmetin tüm mesaisini başkanlık sistemini
getirecek Anayasa değişikliğine ayırdığına
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın uyguladığı
ekonomi politikalarıyla içinde bulunduğumuz enflasyon, işsizlik,
düşük istihdam, yüksek döviz kuru, TLnin değer kaybetmesi gibi
yapısal sorunlara çözüm üretilememektedir. Çözüm olarak neredeyse tüm mal
ve hizmetlere zam yapılmakta, vergi oranları artırılmakta
ve yanlış politikaların bedeli vatandaşlarımıza
ödetilmektedir. Enflasyonunun yüzde 8,53e yükselmesinin hemen ardından,
bugün Cumhurbaşkanının ekonomi başdanışmanlarından
biri Türkiyenin hızla üzerine gelmekte olan işsizlik ve enflasyon
tehlikeleri olduğu itirafında bulunuyor. Peki, güven
ortamının yaratılması ve yapısal reformlara hemen
başlanması gerekirken Hükûmet ne yapıyor? Ülkenin içinde
bulunduğu ekonomik ve toplumsal kaosu yok sayıyor, OHALi
uzatıyor, tüm mesaisini başkanlık sistemini getirecek Anayasa
değişikliğine ayırıyor. Hükûmeti
vatandaşlarımızın yaşam hakkını korumaya
öncelik vermeye, ekonomiyi öncelemeye ve ülkemizi bir dikta rejime
dönüştürecek Anayasa değişiklik teklifinin geri çekilmesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ahmet Akın
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin, Edremit
Belediyesinin açtığı davayı emsal alarak parkomat
uygulamasına son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkürler.
AKP anlayışı her şeyi, her
fırsatı rant kaynağı olarak görmeye devam ediyor.
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi caddeleri otopark olarak görüp
parkomat uygulaması başlatmıştı. İl merkezi ve
ilçelerimizdeki bu uygulama nedeniyle halkımız kendi evinin önüne
park ettiği araç için bile para ödemek zorunda kaldı. Edremit
Belediyemiz parkomat uygulamasını mahkemeye taşıdı.
Mahkeme geçtiğimiz günlerde kararını verdi ve Edremitte yol
üstü ücretli otopark uygulamasını iptal etti.
Bu yanlış uygulamayı kamu yararı
gereği mahkemeye taşıyan, iptal edilmesini sağlayan Edremit
Belediyemize teşekkür ediyorum. Bu karar bir emsal olmalıdır.
Vatandaşımız müşteri değildir. Belediyeler halka
hizmet için vardırlar. Vatandaş bunun için zaten vergi veriyor,
yapılan her hizmetin parasını talep etmek doğru
değildir. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi bu emsal kararın
gereğini derhâl yerine getirmek ve Balıkesirlileri bezdiren parkomat
uygulamasına son vermek zorundadır.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
5.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiye tarımında ciddi sorunlar
olduğuna ve tarım politikalarıyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye tarımında ciddi sorunlar
vardır. Çiftçimiz köyden kente göç ederken çiftçilerimizi desteklemek
yerine başka ülkelerden ayçiçeği, buğday, çeltik, soya, nohut,
mercimek, canlı hayvan, kırmızı et ve mısır gibi
temel tarım ürünlerini ithal eden politikada neden ısrar ediyorsunuz,
üretim planlamasına dayalı bir tarım politikası
uygulamıyorsunuz? Üretim planlaması yapacak veteriner, ziraat
mühendisi, gıda mühendisi ve su ürünleri mühendislerini neden
atamıyorsunuz?
Tarım Bakanına ısrarla sorduğum
bir soruyu yeniden soracağım: Neden binlerce mühendis ve veteriner atama
beklerken onlara umut verici bir açıklama yapmıyorsunuz? Geçen sene
3.071 atama yapacağınızı söylediniz, bunların
yarısını atadınız. Ayrıca, FETÖden dolayı
da 800e yakın personelin işine son verdiniz.
Millî tarım projesi açıklıyorsunuz,
kimlerle bu projeyi uygulayacaksınız merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
6.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, 2 gencin sırf laikliği savundukları ve
başkanlık karşıtı oldukları için
tutuklandıklarına ve tutuklu gazetecilerin durumuna ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Daha geçen pazar İstanbulun göbeğinde 39
insan katledilmişken, bu katliamın faili elini kolunu sallaya sallaya
sokaklarda gezmeye ve vatandaşlarımız için tehdit
oluşturmaya devam ederken, dün AKP yargısı tek dertleri
laikliği savunmak olan 2 genci sırf başkanlık
karşıtı oldukları için tutukladı.
IŞİDin palazlanmasına göz yumanlar,
IŞİDe her türlü desteği sağlayanlar, silah tedarik edenler
bugün dışarıda ama bu gerçeği yazan gazeteciler
altmış bir gündür tutuklu. Cemaatin sırlarını, kirli
ittifaklarını ortaya döktüğü için FETÖnün hâkimlerince
tutuklanan Ahmet Şık bugün FETÖnün propagandasını
yaptığı iddiasıyla cezaevinde. Ben buradan
yargısıyla, medyasıyla, ak trolleriyle dört bir koldan bu ülkenin
gençlerini, gazetecilerini hedef gösterenlere seslenmek istiyorum: Öyle
lafı eveleyip gevelemeyin, dürüstçe deyin ki Evet, tutukladık çünkü
bunlar laikliği savundular, başkanlığa karşı
durdular.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, amaçlarının provoke olduğu belli olan, dinci
tarikata üye olduğu sanılan bir grup sarıklı serbestçe
dolaşırken laiklik isteyen gençleri tutuklayan zihniyetin hukuka,
adalete ve vicdana aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli Gölcük ilçesi Değirmendere mahallesinde
sarıklı bir grup yılbaşı kutlamalarının
yapıldığı bir mekânın kapısına gelerek
içeriye girmek istemiş, yılbaşı kutlamanın günah olduğunu
anlatacaklarını söylemişlerdir. Amaçlarının provoke
olduğu belli olan, dinci tarikata üye olduğu sanılan
sarıklı grubun elini kolunu sallayarak rahat bir şekilde
dolaşıyor olması ve mekâna girmelerini güvenlik güçleri
değil, mekân sahibinin engellemesi oldukça düşündürücüdür. Bu
olayların engellenmesi için önlem alınacak mıdır? Bu
sarıklılar serbestçe dolaşırken laiklik isteyen gençleri
tutuklayan zihniyet hukuka, adalete ve vicdana aykırıdır.
IŞİDciye geçit vermeyeceğiz, gericilik
karşısında laiklik bayrağı yükseltilmeli. diyen
gençleri değil, katliam yapanları ve buna zemin
hazırlayanları yakalayın diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
8.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersinde yaşanan sel felaketiyle ilgili kriz
masası kurularak acil tedbirler alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Mersinde yoğun bir sel
afeti yaşanmıştır. Mersin, Huzurkent, Bahşiş,
Kulak, Yeşiltepe, Kazanlı ve Adanalıoğlu beldeleri su
altında kalmıştır. Tarımın en yüksek
yapıldığı bölge 1 metre su altındadır. Acilen
Tarım Bakanının ve Çevre Orman Bakanının bölgeye
giderek yerinde tespit yapılıp Mersinin afet bölgesi ilan edilmesini
ve Maliye Bakanının da bölgeye nakdi yardım göndermesini;
çiftçilerimizin tarım kredi, Ziraat Bankası ve özel bankalara olan
borçlarının en az beş yıl
yapılandırılmasını
Toros Dağlarında 3
metreye yakın kar vardır; şubat, mart ayında daha büyük
afetler Mersini beklemektedir. Bununla ilgili kriz masası kurularak acil
tedbirler alınması gerektiğini belirtir, saygılar
sunarım.
BAŞKAN Sayın Yalım
9.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak Sivaslı Devlet Hastanesinde her türlü teknik
donanım olmasına rağmen birçok dalda doktor
bulunmadığına ve doktor atanmasıyla ilgili gereken
işlemlerin yapılmasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim isteğim ve talebim Sayın
Sağlık Bakanından.
Uşak Sivaslı Devlet Hastanesinde her türlü
teknik donanım olmasına rağmen maalesef çok dalda doktor
bulunmamaktadır. 1 kadın doğum uzmanı, 1 çocuk doktoru, 1
genel cerrah, 1 de dâhiliyeci eksik bulunmaktadır. 1 dâhiliyeci
vardır ama kesinlikle yetmemektedir, 1 dâhiliyeci daha gerekmektedir.
Buradan Sayın Sağlık Bakanından bu doktorların
atanmasıyla ilgili gereken işlemlerin yapılmasını rica
ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
10.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, taşeron işçilerinin ne zaman kadroya
alınacağını, yeni öğretmen kadrolarının ne zaman
verileceğini ve laikliği savunmaya çalışan gençlerin
tutuklanmasına karar veren hâkim hakkında bir işlem
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum: İktidarınız ve Bakanlığınız zamanında
taşeron işçilerin kadroya alınacağı sözünü
vermiştiniz. Verdiğiniz bu sözünüzü ne zaman yerine getireceksiniz?
İki: Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde 150 bin öğretmen açığının olduğu
söyleniyor. Atama bekleyen 400 bine yakın, öğretmen olmuş gencimiz
vardır. Maliye Bakanlığı olarak yeni kadrolar
vermediğiniz için bu atamaların yapılmadığı
söyleniyor. Bakanlığınızca yeni öğretmen
kadrolarını ne zaman vereceksiniz?
Üçüncü sorum Adalet Bakanına: Laikliği
savunmaya çalışan, kahvede bunu anlatan gençlerimizin
tutuklanmasına karar veren hâkim hakkında bir işlem yapmayı
düşünüyor musunuz? Laiklik ülkemizin ortak paydasıdır, Anayasa
teminatı altındadır; laiklik özgürlüktür, tutuklanamaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, laikliği savunan gençlerin hangi gerekçeyle
tutuklandığını öğrenmek istediğine ve
olağanüstü hâl süresince sakalını kesmeyeceğini söyleyen
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının sakalını
kesmesi için olağanüstü hâlin sonlandırılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasa'yı savunmak AKP Hükûmeti
tarafından suç kabul ediliyor ise laikliği savunan gençleri hangi
gerekçeyle tutukladınız? Eğer Anayasa'nın
değiştirilmez maddelerini savunmak suçsa bu Anayasa'ya göre yemin
eden Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP Hükûmeti ve tüm
milletvekilleri suç işlemiş olmuyor mu?
Sayın Meclis Başkanı, Sayın
Başbakan; Mersin Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Aytuğ
Atıcı olağanüstü hâli protesto ettiğini, olağanüstü
hâl süresince sakalını kesmeyeceğini söylemişti. Sayın
Milletvekilinin sakalı neredeyse göğsüne ulaştı. Sayın
Milletvekilimizin bir an önce sakalını kesmesi için olağanüstü
hâlin sonlandırılmasını talep ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tümer
12.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü
Tümerin, Türkiye'de yayıncılık yapan yerel radyoların
müzik telif hakları, zorunlu reklam spotları ve RTÜK payları
nedeniyle zor günler yaşadığına ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Türkiye'de yayıncılık yapan yerel radyolar, müzik
telif hakları, zorunlu reklam spotları ve RTÜK payları nedeniyle
zor günler yaşamaktadır. Reklam gelirleri yok denecek kadar az olan
radyolar, yüzde 1,5 oranında RTÜK payının yanı sıra,
MESAM, MÜYORBİR, MÜ-YAP ve MSG gibi musiki eser sahipleri, yorumcular,
fonogram yapımcılar meslek birliklerine ayrı ayrı telif
hakkı ödemek zorundadır. Meslek birliklerinin radyolardaki müzik yayınlarından
dolaylı teklif almaları emeğin
karşılığı olarak mutlaka göz önüne
alınmalıdır. Ancak, meslek birlikleri birleşerek yerel
radyolardan alınan telif ücretlerini cüzi miktarlara çekmeli, çalınan
müzik eserlerine göre telif yerine radyoların reklam gelirlerinden yüzde 1
veya 2si oranında ücret talebinde bulunmalıdır. İlgili
bakanlıklar yerel radyo ve televizyonlarda yayınlanan ancak zorunlu
olmayan kamu spotlarından yayıncılara ücret ödemeli, valilikler
kanalıyla illerin kültürel tanıtımları için yasal zeminde
yerel radyo
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Emir
13.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, AKP
iktidarının laiklik isteyen ve Anayasayı savunan Halkevleri
temsilcilerini gözaltına alarak Türkiye'de demokrasi, laiklik ve özgürlük
isteyen herkese bir had bildirme çabasına girdiğine ilişkin
açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Laiklik ilkesi demokrasimizin ve
Anayasamızın en temel ilkesidir. On dört yıllık AKP
iktidarı süresince laiklik sürekli olarak ayaklar altına
alınmış, yok edilmiş, toplumdaki her alan
dinselleştirilmiş ve devlet kadroları sonuna kadar cemaatlere
peşkeş çekilmiştir. 15 Temmuz darbesi de bunun bir
uzantısı ve sonucudur. Bunlarla mücadele etmek yerine, AKP
iktidarı sadece laiklik isteyen ve Anayasayı savunan, toplumsal barışı
savunan halkevi temsilcilerini gözaltına alarak Türkiye'de demokrasi
isteyen, laiklik isteyen ve özgürlük isteyen herkese bir had bildirme
çabasına girmiştir. AKPnin bu yöntemden bir an evvel vazgeçmesi
gerekiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akkaya
14.- İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayanın, Sosyal Güvenlik Kurumu muayene katılım
paylarına yapılan zamlara ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sosyal Güvenlik
Kurumu, muayene katılım paylarına kamu sağlık kurumlarında
yüzde 20 ila 60; özel sağlık kurumlarında yüzde 25 oranında
zam yapmıştır. Yıllık enflasyon yüzde 8,53, asgari
ücrete gelen zam yüzde 8, memur emeklilerine gelen zam yüzde 3, sosyal
sigortalar ve BAĞ-KUR emeklilerine gelen zam ise yüzde 4,73tür. Bu zamlar
yapılırken yurttaşlarımızın sağlık
hizmetlerinden yararlandığında ödeyecekleri katılım
paylarındaki bu fahiş artışlar hangi gerekçeyle
yapılmıştır? Yıllık enflasyon oranının
üzerindeki artışlar doğru değildir. Ya bu zamlar geri
alınmalı ya da işçi ve memurlara verilen zamlar bu
artış oranlarınca artırılmalıdır.
Ayrıca, 2 askerimizin barbar IŞİD
tarafından yakıldığı iddiasına Hükûmet on üç
gündür suspus. 2 askerimizse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İmran Kılıç
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, kötüleri durdurmanın yolunun daha iyi
olmaktan ve birbirimizle yardımlaşmaktan geçtiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Derin bir vadinin
içindeyiz, türlü saldırılara maruz kalıyoruz. Zaten dünya
hayatı geçitten geçmeye benzetilmiştir. Birbirimize
sarılalım ve sahip olalım. Unutmayalım ki birbirimize
düşersek ülkemiz düşer. Kötüleri durdurmanın yolu daha iyi
olmaktan ve birbirimizle yardımlaşmaktan geçer. Halkı sevelim;
halkın güneşte gölgesi, soğukta kaftanı, kıtlıkta
ekmeği olalım. Halkın acısına ve sevincine ortak olalım,
kaygısını paylaşalım. Kimsenin umutlarını
kırmayalım. Bir şeyler yaşanıyorken
yaşanmıyormuş gibi davranmayalım. Nice badirelerden geçerek
bugünlere geldik ve kolay gelmedik.
Daha güzel günlerin rüyasını görmeye
başlamıştık ki bizi kan revan içerisinde
bırakıyorlar. Kan, rüyayı bozar prensibinden hareket ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çamak
16.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, Mersinde yaşanan fırtına ve sel felaketi
nedeniyle çiftçinin borçlarının tamamen silinmesini ve Afet Destek
Fonundan üreticilere destek verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta, seçim bölgem olan Mersinde
önce fırtına ve sonra bir sel felaketi yaşandı. Bu
felakette ne yazık ki can ve mal kayıpları yaşandı.
Fırtınadan Anamur ve Bozyazı üreticileri çok zarar gördü. Sel
felaketinin ardından Tarsusun Kulak, Özelbahşiş, Kelahmet,
Atalar ve Yeşiltepe ile Akdenizin Kazanlı ve Adanalıoğlu
mahallerinde incelemelerde bulunup felaketin boyutlarını yerinde
inceledim. Manzara sözlerle anlatılamayacak kadar kötü. Kulak köyü
muhtarı biraz önce beni aradı, su seviyesinin yükselmeye devam
etmekte olduğunu söyledi ve acil olarak ek önlemler alınması
gerektiğini belirtti. Anamur, Bozyazı, Tarsus ve Akdenize
bağlı mahallelerdeki sera alanlarında büyük hasar meydana geldi.
Çiftçinin borçlarının tamamen silinmesi ve Afet Destek Fonundan
üreticilere hemen destek verilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akkuş İlgezdi.
17.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, sosyal medyada yılbaşı
kutlamalarına yönelik ayrımcı söylemlerle ilgili tek bir yasal
işlem yapmayanların laikliği suç olarak görmelerinin asla kabul
edilemeyeceğine ve cumhuriyetin laik değerlerinin ortadan
kaldırılmasına asla izin vermeyeceklerine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemiz kılcal damarlarına kadar büyük bir
kutuplaşmanın eşiğindedir. Sosyal medyada,
yılbaşı kutlamalarına yönelik nefret suçu boyutuna
ulaşan ayrımcı söylemlerle ilgili tek bir yasal işlem
yapmayanların laikliği suç olarak görmeleri asla kabul edilemez.
İstanbul katliamını laik kesimleri
provoke etmeye çalışan bir eylem gibi gören anlayış
Türkiye'nin felaketi olur.
Mustafa Kemal Atatürk Laiklik asla dinsizlik
olmadığı gibi gerçek dindarlığın gelişmesini
sağlamıştır. der. İşte bu nedenle laiklik, bu
ülkenin temel harcıdır, bizi biz yapan ve bir arada tutan
değerlerin bütünüdür.
Hatırlatmak isterim ki eğer laik devleti
ortadan kaldırırsanız hak, hukuk, adalet, özgürlük
anlayışını da ortadan kaldırırsınız.
Eğer laik devleti yıpratırsanız barış içinde bir
arada yaşama koşullarını da ortadan
kaldırırsınız. Bizler cumhuriyetimizin laik
değerlerinin ortadan kaldırılmasına asla ve asla izin
vermeyeceğiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Köksal
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, laiklik söyleminde olan kişilerin tutuklanmasına
karşılık Reinada yaşanan saldırıya sevinenlerle
ilgili bir işlem yapılmamasının üzüntü verici olduğuna
ve Kütahya ilinde yapılan bir kitap okuma yarışmasında
kitapların neye göre tespit edildiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Son zamanlarda özellikle cumhuriyetimizle, kurucu
değerlerimizle, olmazsa olmaz ilkelerimizle ilgili ciddi bir
hesaplaşmanın içine girildiğini üzülerek görmekteyiz.
Laiklik söyleminde olan kişilerin
tutuklanması, buna karşılık Reinada yaşanan
saldırıya sevinenlerle ilgili hâlâ bir işlem
yapılmaması ne yazık ki hepimizi derinden üzmektedir. Ve bunun
bir uzantısı olarak da gördüğüm, Kütahya ilinde
EĞİTİM-BİR-SEN sendikası tarafından bir kitap
okuma yarışması düzenlenmiştir. Bu yarışmada da
ne yazık ki Masada Kaybedilen Vatan; Lozanda Neler Yaşandı?
diye bir kitap okuma yarışmasının içerisine
sokulmuştur.
Ben, buradan, Millî Eğitim Bakanına
soruyorum: Bu okuma yarışmasında tespit edilen kitaplar neye
göre tespit ediliyor, bunun kriteri nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Basmacı
19.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının,
enflasyon hesaplama yönteminin nasıl olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, TÜİK Aralık 2016 itibarıyla enflasyonu
açıkladı: TÜFE oranı 8,53. Ancak 2016 yılı içinde öyle
artışlar oldu ki gıda fiyatları, en çok tüketilen 40
gıda ürününde enflasyon yüzde 22 ile 25 arası.
Baktığınızda, nohuda yüzde 58, yumurtaya yüzde 30, tavuk
etine yüzde 19
Ben şunu anlamadım: Enflasyon nasıl 8,53? Bu
hesap yöntemini merak ediyorum; bilen, lütfen bize anlatsın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
Sayın Tüm
20.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, tarım sigortalıların yeniden yapılandırmadan
faydalanıp faydalanamadığını, Balıkesirde kaç
tarım sigortalısı olduğunu, prim borcu olanların ve
yapılandırma talebinde bulunanların sayısını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yeniden yapılandırma kapsamında
Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borçları olan yurttaşlar o haktan
faydalanmaktadırlar. Bu kapsamda, tarımda kendi adına
çalışan, yeni tarım sigortası olan yurttaşların
talepleri karşılanmamakta, borçları
yapılandırılmamaktadır. Birçok
yurttaşımızın dilekçesi Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından kabul edilmemektedir. Hükûmete sormak istiyorum: 6736
sayılı Yasa kapsamında, tarım sigortalılar yeniden
yapılandırmadan faydalanıyor mu? Sosyal Güvenlik Kurumu,
tarım sigortalı yurttaşlarımızın
yapılandırma dilekçelerini kabul ediyor mu? Tarım ve
hayvancılık açısından önde gelen illerimizden olan
Balıkesirde tarım sigortalısı ne kadar
yurttaşımız var? Bunlardan prim borcu olanların
sayısı ne kadardır? Bugüne kadar yapılandırma
talebinde bulunan olmuş mudur? Hükûmetin, içinde bulunduğumuz
ekonomik kriz sebebiyle esnafa, işsizlik sigortası benzeri bir proje
hazırladığını biliyoruz. Bu bağlamda, geçimini
tarım ve hayvancılıkla sağlayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul
Sayın Bektaşoğlu
21.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Giresunu İç Anadoluya bağlayan
Şebinkarahisar yol güzergâhında bulunan Eğribel Tüneli
inşaatının sürdüğüne ancak projenin yeniden etüt edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
özür diliyorum sesim dolayısıyla.
Giresunu İç Anadoluya bağlayan
Şebinkarahisar yol güzergâhında bulunan Eğribel Tünelinin
inşaatı sürüyor. Bitim tarihi belli değil ama inşallah bu
yıl biter de elli yıldır hasretle beklediğimiz hizmete
kavuşmuş oluruz. Ancak bu proje, bir kez daha yeniden etüt edilmeli
çünkü sadece Giresun ile Şebinkarahisarı birbirine tünelle
bağlamak yetmez. Tüneli daha cazip hâle getirmek ve ülke ekonomisine
katkı sağlamak için Anadolunun, Akdenize kadar uzanan
coğrafyasındaki bütün illerin Karadenizle ticaret amaçlı
yollarla bağlanmasını sağlamak gerekir. Bu nedenle, tünelin
Giresun-Dereli-Şebinkarahisar bağlantısı yüksek
standartlı ticaret yolu şeklinde yapılmalı, ayrıca
aynı yol güzergâhında ihalesi yapılan Pınarlar tünelli
geçişi inşaata hazır olduğu hâlde bir türlü
çalışma başlatılmamaktadır. Muhtarlar, yöre halkının
tepkilerini dile getirmektedirler hatta Hükûmetinizi Cumhurbaşkanına
imzalı dilekçelerle bile şikâyet etmişlerdir. Pınarlar yolu
neden başlamıyor? Bunun nedenini merak ediyoruz. Sayın Ulaştırma
Bakanının araştırarak bilgi vermesini bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yiğit
22.- İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin, IŞİDe yakın olan insanların hiç
soruşturulmadan ülkeye kabul edildiğine ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Uluslararası İşgücü görüşülürken
şu anki İçişleri Bakanı o zaman Çalışma
Bakanıydı, şunu söylemiştik: IŞİDe yakın
ülkelerden insanlar Türkiyeye gelirken hem Dışişleri
Bakanlığından hem İçişleri Bakanlığından
mutlaka bir soruşturma geçirmeleri, özellikle de iyi irdelenmeleri
gerektiğini söylemiştik. Çok rahat oturum ve çalışma
müsaadesi almamaları gerektiğini söylemiştik. Ama iki gün önce
gördüğümüz gibi İstanbulda çok kötü bir olay yaşadık. Yani
dün söylediklerimiz bugün başımıza geldi. IŞİDe
yakın olan insanlar hiç soruşturulmadan bu ülkeye kabul edildi;
Konyaya yerleştiler, İstanbulda dolaştılar, İzmire
geldiler.
Şu an merak ediyoruz, daha kaç tane
IŞİDli var? Bunlar tekrar gözden geçirilip bunların oturma
müsaadeleri ve çalışma müsaadeleri iptal edilecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köseoğlu
23.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula
Köseoğlunun, Bursa Milletvekili Erkan Aydının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sayın
Erkan Aydının açıklamaları üzerine bir açıklama yapma
zarureti hasıl olmuştur.
Seçim bölgem olan Trabzonun Vakfıkebir
ilçesinin Çarşı Mahallesi muhtarı hakkında
Cumhurbaşkanlığına hakaretten dolayı dava
açıldığını ifade etmişlerdir ve bu konuyu eleştiri
konusu yapmışlardır. Oysa, kişilerin görevi ve
makamları ne olursa olsun hiç kimsenin ceza karşısında özel
istisnai bir koruması söz konusu olamaz, hiç kimsenin makamı
Cumhurbaşkanına hakaret hakkı vermez. Bu olay 15 Temmuz öncesi
gerçekleşmiş ve bir dava açılmıştır
savcılık tarafından. Ancak 15 Temmuzda Sayın
Cumhurbaşkanımızın Yenikapı ruhu dolayısıyla
kendisine hakaretten dolayı açılan davaları affetmesi dolayısıyla
bu dava da düşmüştür, güncel ve yeni bir bilgi değildir. Bu
konunun tutanaklara geçmesi açısından açıklama gereği
hasıl olmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğan Türkmen
Evet, birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Usta
24.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Samsunun Bafra ilçesi Yörükler Mahallesinde Büyükşehir
Belediyesi tarafından gerçekleştirilen yıkım işlemiyle
ilgili sürece ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben bugün biraz seçim bölgeme ilişkin konuları
gündeme getiriyorum.
Şimdi, Samsun ili Bafra ilçesi Yörükler
Mahallesinde büyükşehir belediyesi bir yıkım yapıyor.
Bununla ilgili bir hususu dile getirmek istiyorum.
Şimdi, o bölgede yüz beş yıldır
-eskiden köy diye nitelendirilmişti, şimdi büyükşehir
olduğu için mahalle deniliyor- köyde yaşayan insanlar var. Bir de
bu köyün yanında hemen kurulmuş yazlıklar var. Devlet de oraya
her türlü elektriğini, suyunu, yolunu, telefonunu her şeyini
götürmüş. Orada 180 tane ev bulunuyor. Şimdi, bu evlerin bir kısmı
yazlık, ancak on iki ay boyunca oturanlar var, bunların içerisinde 3
tane de şehit ailesi var.
Aslında burada geçmişte bir hata
yapılmış, idarenin bir yanlış işlemi var.
Buradaki yerler için yirmi beş yıl önce o zamanki idarecilerin
tavsiyesiyle kaçak yapı tutanağı tutulmuş. Aslında
bana göre bir işlem hatası, yargı da buna aslında böyle
bakıyor. O günlerde bu insanlardan da para alınmış, hiç
sorun olmamış ama yıllar sonra, şimdi Büyükşehir
Belediyesi buradaki binaları yıkmak istiyor. Burada oturanlar da
aslında, işte, zamanında devlet memurluğu yapmış,
bütün Karadeniz insanı gibi devletine, milletine bağlı
insanlarımız. Orada yıkım için gelen Jandarmanın önüne
geçemiyorlar, onu bile beceremiyorlar. Bir kısım yerlerde hani
insanımız mesela önünde duruyor, engel oluyor. Asker, Jandarma Aman
abla, teyze; girme buraya, bak sizi iteklemek zorunda kalırız.
deyince onlara sarılıp ağlayan, böyle bir Anadolu insanı.
Bunları burada Büyükşehir Belediyesi ciddi ölçüde mağdur ediyor.
Şimdi, konu, tabii, mahkemeye intikal ediyor
fakat Türkiyede mahkemeler tam bir kepazelik, yani tam ifadesi bu bence.
Şimdi, orada mesela gidiyor vatandaş, yürütmeyi durdurma kararı
alınıyor, Büyükşehir Belediyesinin avukatları gidiyor,
baskı yapıyor, akşamında kararı
değiştiriyorlar. Bir sürü örnek var dosyamda bunlarla ilgili olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Mesela bir başka hâkim
tedbir kararı veriyor, hemen tekrar gidiyorlar, o tedbir kararı
kaldırtılıyor. Orada, tam böyle, saçma sapan bir süreç yürüyor.
19 Mayıs Belediyesi yazılı olarak cevap veriyor bir tane orada
oturana, diyor ki: Ben burada koruma imar planı yapacağım.
Büyükşehir Belediyesi gidiyor, buna da engel oluyor. Yani iş
çözülmeye çalışılıyor fakat hukuk yok, idare bir tuhaf
hareket ediyor.
Şimdi evler peyderpey yıkılıyor.
3 Ocak itibarıyla 2 tane daha eve yıkım kararı
uygulandı. İşin garip tarafı, iş bir de
Danıştayda yani Danıştayın kararı
Oradaki
vatandaş sadece şunu söylüyor şu anda Sayın Başkan:
Danıştay kararı var, Danıştaya gidilmiş temyize,
Danıştayın kararı beklensin. Bir de istinaf mahkemesinde
beklenen bir karar var. Hiç olmazsa bu kararlar da bunun
yıkılmasına müsaade edecekse yıkılsın ama bu
kararlar olmadan bu yıkım işleri durdurulsun.
Vatandaşın da bizim de talebimiz budur Büyükşehir
Belediyesinden. Lütfen, buradaki Anadolu insanına -ülkede bu kadar çok
sıkıntı varken, her taraf karmakarışıkken-
vatanına, milletine bağlı, saygılı insanlara bu
mağduriyetleri yaşatmamak lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Kerestecioğlu, mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz.
25.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, cezaevinde tutulan HDP Eş Genel
Başkanlarına yönelik hukuksuz uygulamaların devam ettiğine,
İstanbuldaki saldırıyı yapan kişinin
yakalanmamış olmasına, gözaltılar ve hukuksuz
uygulamaların Anayasa değişikliği sürecinde HDPnin
muhalefetinin engellenmesi nedeniyle yapıldığına, OHALin
uzatılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu kararının 3 Ocakta
yapılan MGK tavsiyesiyle verildiği belirtilmesine rağmen
MGKnın son toplantısının 30 Aralıkta olduğuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şu anda hâlen cezaevinde tutulan Eş Genel Başkanlarımız
Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaşın avukatlarıyla
yaptıkları görüşmelerin teknik cihazlarla sesli ve görüntülü
olarak kaydedilmesi, görüşme sırasında cezaevi personeli bulundurulması,
eş genel başkanlarımız ve avukatlarının
karşılıklı olarak sundukları belgelere ve yasama
faaliyeti kapsamındaki evraklara el konulması, belge ve
evrakların sansürlenmesi ve incelenmesiyle ilgili olarak, kendileri
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuşlardır. Bu devam eden
hukuksuzlukları bir kez daha Genel Kurulun ve halkımızın
dikkatine, bilgisine sunuyoruz.
Yılbaşı akşamı
İstanbulda gerçekleşen korkunç saldırının üzerinden
üç gün geçmesine rağmen hâlen saldırgan yakalanmadı. Bizler,
IŞİDli bu saldırganın yakalanmamış
olmasını ve bu korkunç olayın sorumlularının da hâlen
görevlerinde bulunmalarını asla kabul etmiyoruz.
Saldırganları yakalayamayanlar, bugün, laikliği savunma
çağrısı yapan halkevleri üyeleri Ayşegül Başar ve
Hamit Dışkayayı, fikrî hürriyetlerini kullanan duyarlı
insanları tutukluyorlar.
Şu anda, bugün de yine İstanbulda yirmi
dört gündür hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulan İstanbul il
eş başkanlarımız ve yöneticilerimiz bugün Çağlayan
Adliyesine ve Büyükçekmece Adliyesine götürülecekler. Yıllardır insan
hakları mücadelesi yürütmekten başka hiçbir suçları olmayan bu
insanların da derhâl serbest bırakılmalarını talep
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Kerestecioğlu, tamamlayınız lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aynı zamanda, bize karşı yürütülen bütün bu
operasyonların aslında getirilmek istenen ve tekçi bir sistemin daha
da kalıcılaşmasını sağlayacak olan, adına
Anayasa teklifi denen süreçte HDP
muhalefetinin tamamen saf dışı bırakılması ve
engellenmesi olduğunu düşünüyoruz. Bütün bu gözaltılar, hukuksuz
uygulamalar bu nedenledir.
Dün belirttiğimiz konuyu bir kez daha,
tutanaklara geçmesi açısından, ifade etmek isterim: Bakanlar Kurulu
sonrası 2 Ocakta, açıklama yapan Hükûmet sözcüsü Numan
Kurtulmuş, OHALin uzatılmasıyla ilgili bir gündem
tartışılmadığını beyan etmişti. Ancak
dün burada oylanan OHAL yazısında, Bakanlar Kurulu
kararının 3 Ocakta yapılan MGK tavsiyesiyle verildiği belirtiliyordu
oysa 3 Ocakta MGK toplanmamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlıyorum, son cümlem.
BAŞKAN Buyurunuz, açıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Son MGK toplantısı 30 Aralık tarihinde
yapılmıştı. Yani, artık ya Bakanlar Kurulu
MGKnın kararlarını da kendisi almaya başladı ya da
evrakta ciddi bir sahtecilik var. Bugün, hem siyasal ve toplumsal açıdan
hem de idari hukuk açısından bir skandal
yaşadığımızı bir kez daha, tarihe not
düşülmesi açısından, ifade etmek istedik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Gök
26.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
cumhuriyetin laiklik ekseni üzerinde kurulmuş olduğuna,
İstanbulda IŞİDe karşı mücadele etmek ve
laikliği korumakla ilgili söylemlerde bulunan gençlerin tutuklanmasının
tam bir skandal olduğuna ve bu konuyla ilgili hâkim ve savcı
hakkında HSYKyı göreve davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti, en
önemli ilke olarak laiklik ekseni üzerine kurulmuş bir cumhuriyettir.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyetini kurarken
ifade ettikleri laiklik ilkesi Türkiyenin bir çimentosudur ve cumhuriyet
savcılarının görevi de laikliğe karşı olarak yönelen
saldırıları engellemek ve bunlarla mücadele etmektir.
Cumhuriyet savcısı adı üzerinde, cumhuriyetin
savcısı olacak kişi veya hâkimlerin laiklik ilkesi üzerinde son
derece titiz ve hassas davranmaları kendi konumlarının bir
gereğidir.
Hâl böyleyken, önceki gün İstanbulda
IŞİDe karşı mücadele edelim, laikliği
koruyalım. şeklinde birtakım söylemlerde bulunan gençlerin
tutuklanması tam bir skandaldır. Bu konuda Adalet Bakanından,
Hükûmetten tek bir ses çıkmadı. Bu hâkim ve savcı hakkında
ne yapıyorlar? HSYKyı göreve davet ediyoruz. Yani, cumhuriyeti
korumakla görevli olan hâkim ve savcıların, cumhuriyeti korumak üzere
söylenmiş bir sözü tutuklama gerekçesi yapmalarını kabullenmemiz
mümkün değildir. Bu konuda, iktidar partisi tarafından, Adalet
Bakanı tarafından, bizim bilmediğimiz başka bir gerekçe
varsa, onun da kamuoyuna ifade edilmesini arzu ediyoruz. Çünkü böyle bir tablo
tahammül edilebilir bir tablo değildir, kabul edilebilir bir tablo
değildir; tam bir aymazlıktır, gaflettir ve ihanettir. Bu
konuda, bu hâkim ve savcılar hakkında derhâl işlem
başlatılmalıdır. İktidar çevrelerinden de bu konuda
tatminkâr, kamuoyunun anlayacağı, bizim bilmediğimiz başka
gerekçeler de varsa, bunları bilme hakkımızı da
öğrenme hakkımızı da kullanmak üzere kendilerinden talep
ediyoruz. Ama bu hâkim ve savcılar hakkında da HSYKyı göreve
davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Bostancı
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, her kesimin, hamasetle davranan, öfkeyle,
kızgınlıkla başkaları üzerine tahakküm kurmak isteyen
çirkin dili olan trolleri olduğuna, karşı olunması
gerekenin fikirler değil trollük olduğuna ve militan bir dille ifade
edilen tavrın ne laikliğe ne din ve vicdan hürriyetine ne
özgürlüğe bir katkısı olacağı kanaatinde
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
80 milyonluk bir ülkeyiz, burada laik de olacak,
muhafazakâr da olacak, demokrat da olacak, milliyetçi de olacak, Marksist de
olacak. Biz bir kabile değiliz. İnsanlar kendi dünya görüşleri
istikametinde, medeni bir şekilde fikirlerini elbette anlatacaklar,
müzakere edecekler ama trol olmayacaklar, trol, moda ifadesiyle.
Trollük de ne yazık ki herhangi bir siyasi safa
ait değil, her safın trolü var.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) En çok beyaz trol var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir tek ak trol var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Her kesimin,
hamasetle davranan, öfkeyle, kızgınlıkla başkaları
üzerine tahakküm kurmak isteyen, çirkin dili olan trolleri var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir tek ak troller var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sosyolojiyi
bilenler bu işin siyasal saflara göre şekillenmediğini bilirler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir tek ak troller var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Trollük bir
karakterdir, bu karakter de bütün kesimlerde mevcuttur. Bizim karşı
olmamız gereken, fikirler değil, trollük. Ben de savcılara
buradan çağrı yapıyorum, yasama organının bir ferdi
olarak çağrı yapıyorum: Kardeşim, kim trolse, kimin
adına konuşursa konuşsun, o trollere yasaların gereği
olanı lütfen yapın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ak trolleri beslemeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yapmakla iktifa
etmeyin, kamuoyuna, kimin hakkında ne tür işlem
yaptığınıza ilişkin bilgi de verin ki lüzumsuz
spekülasyonlar önlensin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ak trolleri beslemeyin o
zaman Sayın Başkan, maaş alan ak troller var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Laiklik
meselesine gelince: Din ve vicdan hürriyeti anlamında laiklik
modernliğin, şehirliliğin, gelişmenin bir neticesidir.
Şehirlerde insanlar zaten birbirlerinin hayat tarzlarına
karışmazlar, karışabilecekleri bir durum da söz konusu olmaz,
laikliğin tarihsel seyrine bakarsak bunu görürüz. İlk laik komünler
13üncü, 14üncü yüzyılda şehirlerde çıktı.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı, tamamlayınız lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Mesele şu:
Bizim, tabii, tarihimizde laiklik talihsiz bir tartışma da
yaşadı ve sosyolojideki ifadesiyle Kültürün sert noktası.
dediğimiz bir anlam kazandı. Bu tavrın, biraz militan
diyebileceğim, militan bir dille ifade edilen bu tavrın ne
laikliğe ne din ve vicdan hürriyetine ne bu anlamda
şehirleşmenin ve modernleşmenin neticesi olan özgürlüğün o
atmosferine bir katkısı olacağı kanaatinde değilim.
Cumhuriyeti yükseltmek ve yüceltmek hepimizin görevi
ama bunu yaparken cumhuriyetin o renkliliğini ve çeşitliğini
hesaba katan ihtimamlı bir dil kullanmak da bu görevi üstlenenlerin
boynundaki borçtur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın ve 22 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/405)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yapılan bilimsel çalışmalarda
yetişkin bir insanın günlük 70 gram protein tüketmesi gerektiği
ve bunun da yüzde 40'ının hayvansal kökenli proteinlerden
oluşması gerektiği belirtilmektedir. Hayvancılık
sektörü insanların yaşamsal ihtiyaçlarının
karşılanması ve yarattığı ekonomik değer
nedeniyle önemli bir sektördür. Türkiye'de hayvansal ürünlerin tüketim
seviyesinin gelişmiş ülkelere kıyasla düşük olduğu
belirtilmektedir. Artan nüfusumuzun düzenli ve dengeli beslenmesi, iktisadi
olarak yarattığı değer bakımından
hayvancılık ülkemiz için de oldukça önemlidir. Ülkemizin zengin bir
tarım ve hayvancılık potansiyeline sahip olduğu ancak bu
potansiyelinin yeterince değerlendirilmediği bilinmektedir. Bu konuda
yaşanan tartışmalarda, hem üreticilerin hem tüketicilerin
uygulanan hayvancılık politikalarından mutlu
olmadıkları, beklentilerinin karşılanmadığı
ortaya konulmaktadır.
Son yıllarda süt ve et fiyatları en
popüler tartışmalar arasında yer almaktadır. TÜİK
tarafından 17 Eylül 2015 tarihinde yayınlanan Hayvansal Üretim
İstatistiklerine göre ülkemizdeki büyükbaş hayvan sayısı 14
milyon 700 bin baş olmuştur. Toplam küçükbaş hayvan
sayısı ise 44 milyon 673 bin baş olmuştur.
Hayvancılığı geliştirmek, üreticilerin daha iyi bir
gelir elde etmesi, tüketicilerin ise daha uygun fiyata yeterli miktarda
hayvansal ürünler tüketmesini sağlamak amacıyla hayvancılık
sektörü çeşitli araçlarla desteklenmektedir. Yıllara göre
hayvancılık desteklerinin artış hızı, toplam tarımsal
desteklerin artış hızından daha yüksek olmasına
rağmen yapılan desteklemeler bugüne kadar istenilen sonuca hizmet
edememiştir. Hayvancılık sektöründe istenilen gelişme
sağlanamamıştır.
Tüm tarım sektöründe olduğu gibi
hayvancılıkta da yüksek seyreden girdi fiyatları, üretim
maliyetlerini artırmakta, kârlılığı
düşürmektedir. Sektörde uygulanan ithalat politikaları nedeniyle
ülkemize yüksek miktarlarda canlı hayvan ve et girişi
olmaktadır. Hatta sağlığımıza hayvan
sağlığının ve sektörün geleceğini tehdit edecek
boyutlarda kaçak et ve hayvan girişlerinin de olduğuna ilişkin
bilgiler basın-yayın organlarında yer almaktadır.
Yapılan ithalat, kısa süreli olarak fiyatları geriletse de bir
süre sonra fiyatlar tekrar yükselme eğilimine girmiştir. Sürekli
ithalat beklentisi üreticileri tedirgin etmekte, uzun vadeli yatırım
kararları almalarını engellemektedir.
Ülkemizde hayvancılık sektörü ile ilgili
uzun vadeli hedef ve politika bulunmamaktadır. Türkiye, genetik materyal,
canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan, ana girdi maddeleri ve
kırmızı et konusunda ithalatçı ülke konumunda
bulunmaktadır. Yetiştirici ve üretici örgütleri ile kooperatifler,
gelişmiş ülkelerdeki özerklik, kurumsal kapasite ve insan
kaynaklarıyla hizmet seviyesine ulaşamamıştır. Çiftçi
örgütlerinin, ürünlerin pazarlanması ve işlenmesindeki payları
ve pazarlık güçleri yok denecek kadar düşük olup, fiyat
oluşumuna etkili olamamaktadırlar. Mevcut durumun tespitine imkan
sağlayacak hayvancılık istatistiklerinin güvenilirliği ise
tartışılmaktadır.
Ekonomik ve sosyal yönüyle, ülkemiz için önemli olan
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların tespiti ve bu
sorunların çözümü için öneriler geliştirilmesi amacıyla
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Akın (Balıkesir)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Orhan Sarıbal (Bursa)
5) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
6) Nihat Yeşil (Ankara)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8) Melike Basmacı (Denizli)
9) Ceyhun İrgil (Bursa)
10) Dursun Çiçek (İstanbul)
11) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
12) Tekin Bingöl (Ankara)
13) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
14) Ali Akyıldız (Sivas)
15) Erkan Aydın (Bursa)
16) Çetin Arık (Kayseri)
17) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
18) Akın Üstündağ (Muğla)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Mazlum Nurlu (Manisa)
21) Gülay Yedekci (İstanbul)
22) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
23) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka
ve 22 milletvekilinin, Ankara'da bulunan organize sanayi bölgelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/406)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
OSBler ülke ekonomisinin ve
istihdamımızın omurgası durumundadır. Ekonomik
gelişme kadar sosyal ve kültürel kalkınmaya da katkı
sağlamaktadır. Organize sanayi bölgeleri (OSB) sanayiyi uygun olan
alanlarda yapılandırarak çarpık sanayileşme ve çevre
sorunlarını önler, kaynakların rasyonel
kullanımını sağlar; bilgi, bilişim teknolojilerinin
etkin kullanımı için altyapı oluşturur, sanayi türlerinin
belirli bir plan içerisinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesini
sağlar. Ülke ekonomisine ve istihdama önemli katkı sağlayan
OSB'ler bölgeler arası dengesizliğin giderilmesi için de önemli rol
oynar.
Ülkemizde 297 adet organize sanayi bölgesi bulunmaktadır,
bunlardan 213'ü faaliyette olup diğerleri ise planlama,
kamulaştırma aşamasındadır.
2015 yılı itibarıyla OSB'lerde
yaklaşık 1 milyon 530 bin kişi istihdam edilmektedir.
OSB'lerdeki boş parsellerin tahsisinin yapılması ve üretimin
başlamasıyla bu sayının 2 milyon 200 bin kişiye
ulaşması beklenmektedir; bu, istihdam açısından çok önemli
bir rakamdır.
Başkentimizde sanayi kenti olma yönünde önemli
adımlar atılmaktadır. Ankara'da sicil almış 11 tane
organize sanayi bölgesi bulunmaktadır, bunlardan 5i tamamlanmıştır.
Bu sanayi bölgelerimizde gerek doluluk oranı gerekse altyapı
konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İlgili bakanlık ve
Ankara Büyükşehir Belediyesiyle yapılan protokollere rağmen bu
sorunlar hâlen devam etmektedir. Ankara'da OSB'lerin, başta
ulaşım ve arıtma olmak üzere sorunlarının çözülmesi
üretimi artıracak, ülke ve bölge ekonomisine ciddi katkı
sağlayacaktır.
Ankara'da bulunan OSB'lerin sorunlarının
tespit edilmesi, çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
2) Kadim
Durmaz (Tokat)
3) Orhan
Sarıbal (Bursa)
4) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
5) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Nihat
Yeşil (Ankara)
7) Melike
Basmacı (Denizli)
8) Dursun
Çiçek (İstanbul)
9) Tahsin
Tarhan (Kocaeli)
10) Tekin
Bingöl (Ankara)
11) Serdal
Kuyucuoğlu (Mersin)
12) Erkan
Aydın (Bursa)
13) Çetin
Arık (Kayseri)
14) Ceyhun
İrgil (Bursa)
15) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
16) Akın
Üstündağ (Muğla)
17) Mahmut
Tanal (İstanbul)
18) Ali
Akyıldız (Sivas)
19) Mazlum
Nurlu (Manisa)
20) Kazım
Arslan (Denizli)
21) Gülay
Yedekci (İstanbul)
22) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
23) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
Gerekçe:
Başkentimizde sanayi kenti olma yönünde önemli
adımlar atılmaktadır. Ankara'da sicil almış 11
organize sanayi bölgesi bulunmaktadır, bunlardan 5i
tamamlanmıştır. Ankara Sanayi Odası 1inci OSB, İvedik
OSB, Ostim OSB, Polatlı OSB ve Ankara Sanayi Odası 2 ve 3 OSB. Ostim
ve İvedik dışındaki tüm OSB'lerde doluluk oranları çok
düşüktür. Yapımı devam eden OSB'ler vardır. Durum böyleyken
kentin başka yerlerinde sanayi yapılanmasına izin verilmesi, sanayinin
tarım alanlarında ve şehrin içinde yapılanmasına yol
açmaktadır. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri sanayi
planlamasını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla
eş güdüm hâlinde yapmalıdır; aksi takdirde, bugün Ergene
havzasında yaşanan felaket gelecekte Ankarada da
yaşanacaktır.
Ankaradaki hiçbir OSBnin hâlihazırda
kendisine ait yeterli arıtması yoktur. Ortak arıtma konusunda
bir ilerleme sağlanamamıştır. Her OSB kendi
arıtmasını kurmakta, yapım ve işletme maliyeti
artmakta, bölge sanayicisine ek bir yük getirmektedir.
Sanayi, özel arıtma isteyen bir sektördür.
Toprak ve suyumuzu kirlettiğimizde bunun geri dönüşü yoktur. Ankara
için tehlike zillerinin çaldığı bir an önce fark edilerek bu
sorun giderilmelidir. OSBlerin büyük bölümünde ulaşım sorunu da
yaşanmaktadır. OSBlerin ulaşımı ya köy ya da kadastro
yollarından sağlanmaktadır.
Temelli Organize Sanayi Bölgeleri havzasında
250ye yakın fabrika üretim yapmaktadır, 1.200e yakın
fabrikanın üretime geçmesi beklenmektedir. 25 bin konutluk gecekondu
önleme bölgesi bulunmaktadır. Toplu konut bölgesinin yolları
yapılmamıştır. Bölgenin kanalizasyonu yoktur, şebeke
suyu bağlanmamıştır. Burada çalışanların en
büyük sorunu ulaşımdır, bu bölgenin iskâna açılması
hâlinde bu sorun da çözülmüş olacaktır.
Bu gelişmelere rağmen bölgede
bağlantı yolları hâlen yapılmamıştır.
İçme ve kullanma suyu götürülmemiştir. Kanalizasyon ve atık su
arıtma tesisleri yapılmamıştır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi ile
büyükşehir sınırları içinde bulunan OSBler arasında
büyük bir tanıtımla 28/9/2012 tarihinde ASOda bir protokol
imzalanmış, bu protokol kapsamında Ankara Büyükşehir
Belediyesi OSBlere asfalt, altyapı, kaldırım,
ağaçlandırma ve itfaiye gibi hizmetleri ücretsiz vereceğini
belirtmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesinin bugüne kadar OSTİM
OSBnin asfalt, Temelli Organize Sanayi Bölgeleri havzasının itfaiye
ihtiyacı dışında verilen hiçbir kayda değer hizmeti
yoktur.
Ankara sanayide de ülkemizin lokomotifi
olmalıdır. Özellikle teknoloji üreten iş kollarında hem
ülkemize hem de bölgemize örnek teşkil etmelidir.
Ankarada OSBlerin altyapı sorunlarının
çözülmesi, Ankaranın geleceği açısından büyük önem
taşımaktadır. Bu yöndeki çalışmalar hem
yatırımcıları bu alana çekecek hem üretimi artıracak
hem de istihdama önemli katkı sağlayacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Faili meçhul cinayetler, yurttaşlarda derin
travmalar yaratmıştır. Özellikle toplumda
saygınlığı olan kanaat önderlerinin, gazetecilerin,
yazarların, hak ve özgürlük savunucularının
uğradığı suikastlar veya yaşanan faili meçhul cinayetler
aydınlatılmamış ve bu cinayetlerin failleri
korunmuştur. Sebahattin Aliden Musa Antere, Uğur Mumcudan Hrant
Dinke ve en son Tahir Elçi cinayetine kadar aramızdan alınan
sayısız insanın sorumlularının cezasız
kalmasına sebebiyet verilmiştir. Faili meçhul cinayetlerin her
yönüyle kapsamlı bir araştırmaya tabi tutularak
araştırılması ve cinayetlerin arkasındaki
sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Melike Basmacı (Denizli)
5) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Elif Doğan Türkmen (Adana)
8) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
9) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
10) Erkan Aydın (Bursa)
11) Ceyhun İrgil (Bursa)
12) Akın Üstündağ (Muğla)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Ali Akyıldız (Sivas)
15) Kazım Arslan (Denizli)
16) Dursun Çiçek (İstanbul)
17) Çetin Arık (Kayseri)
18) Aytuğ Atıcı (Mersin)
19) Gülay Yedekci (İstanbul)
20) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
21) Nihat Yeşil (Ankara)
Gerekçe:
Başbakan, 1 Kasım seçimleri öncesinde
Van'da gerçekleşen seçim mitingi sırasında, 1990'lı
yılların faili meçhul cinayetlerine dikkat çekerek "Biliyorlar
ki AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak,
Beyaz Toroslar dolaşacak." demiştir. Başbakanın ifade
ettiği "Beyaz Toros" 1990'larda sayısız
yurttaşın bindirilip ölüme götürüldüğü ve faili meçhul
cinayetlerle özdeşleşmiş bir otomobil modelidir.
AKP döneminin en büyük faili meçhul katliamı
Roboski'de gerçekleşmiştir. Burada "faili meçhul" tabiri
yalnızca faili bilinmeyen cinayetleri değil, faili bilindiği
hâlde gizlenebilmesini de ifade etmektedir. Bu açıdan, Roboski
katliamı da failler yargılanmadığı için faili meçhul
bir katliam olarak bırakılmıştır.
1990'lı yıllar kadar yoğun ve
sistematik olmasa da 2000'li yıllarda da faili meçhul cinayetler
sürmüş ve özellikle son bir yılda hızlı bir artış
göstermiştir. Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarına
göre AKP hükûmetleri döneminde de "Beyaz Toroslar" faaliyetini
sürdürmüştür. AKP hükûmetleri döneminde 227 yeni faili meçhul cinayet
yaşanmıştır. Yıllara göre faili meçhul cinayetlerin
sayısı şöyledir:
2015 (Ekim ayı itibarıyla) 19; 2014, 47;
2013, 8; 2012, 16; 2011, 15; 2010, 9; 2009, 18; 2008, 30; 2007, 2; 2006, 21;
2005, 4; 2004, 8; 2003, 16; 2002, 8.
2015 yılında 138 kişinin
yaşamını yitirdiği bombalı saldırıların
da esas sorumluları ortaya çıkarılmamış,
dolayısıyla bu katliamlar da faili meçhul bırakılmak istenmiştir.
1990'lı yıllarda gözaltında
kaybedilenler, evinin önünden arabayla alınıp bir daha haber
alınamayan binlerce kişi, o dönemin bize
bıraktığı kolektif acı hafızadadır. Faili
meçhule kurban giden evlatlarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri,
evlatlarının kemikleri bile çok görülen bu anneler o dönemin
canlı tanığıdır. Yakın zamanda yeniden gündeme
gelen JİTEM ve kolluk kuvvetleri içinde oluşturulduğu iddia
edilen gayriresmî infaz timleri o dönemki cinayetlerle birlikte
anılmaktadır. Eski Özel Harekât memuru Ayhan Çarkın'ın
Ankara Barosu avukatlarından Yusuf Ekincinin öldürülmesinde kendi
parmaklarının olduğunu ifade etmesi ve bazı siyasileri
işaret etmesi o dönem içindeki yapılanma hakkında bize ipucu
vermektedir. 90lı yıllarda her güne cinayet haberleriyle
başlayan ülkemiz, gelinen noktada geçmişle hesaplaşmadan
toplumsal barışı inşa edemeyecektir. Toplumsal
barış, acıda ve sevinçte ortaklaşmakla mümkündür.
Evladının kemiklerini isteyen Berfo Analar evladının
mezarına dahi kavuşamadan bu dünyadan göçüp gittikçe toplumsal
barış umudu giderek azalacaktır.
Faili meçhul cinayetlerle ilgili diğer bir
husus ise denetim mekanizmalarındaki sistematik atalet hâlidir. Bunu
kırmak isteyen yargıç ve savcılar olmuştur ancak sürgünlere
maruz kalmışlardır. Kamu görevlilerinin kirli işlere
bulaştığını işaret eden pek çok delil, yakın
zamanda yürütülen soruşturmalarda kendini göstermiştir.
Öte yandan, 16 Ağustos 2015 tarihinde
başlayıp aylardır devam eden sokağa çıkma
yasakları boyunca da çok sayıda faili meçhul cinayet
işlenmiş, cenazeler sokak ortasında
bırakılmış, bebekler kurşunlara hedef
yapılmıştır. 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır
Baro Başkanı Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minarenin
kurşunlanmasına tepki olarak gerçekleştirilen basın
açıklaması sırasında başından vurularak
öldürülmüş ve bu cinayetin sorumluları hâlâ ortaya
çıkarılmamıştır. Elçi cinayetinden sonraki delil
karartma girişimleri ve sürecin işleyişi, 1990larda işlenen
siyasi cinayetlerden hiçbir farkı olmadığını,
faillerin yine korunup kollandığını ortaya
koymaktadır.
Devlet, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde gerçekleşen her türlü cinayetten, ölümden, yaşam hakkı
ihlalinden doğrudan sorumludur. Kişilerin can güvenliğini
sağlamak, faili belli veya meçhul cinayetleri önlemek devletin öncelikli
görevlerinden biridir ancak ne yazık ki göz göre göre gerçekleşen
cinayetlerin önü alınmamakta, failler de sistematik olarak
korunmaktadır. 1990lı yılların faili meçhul cinayetleriyle
ilgili açılan davaların tümü nakledilmiş ve sorumluların
çoğunluğu beraat ettirilmiştir. AKP döneminde işlenen faili
meçhul cinayetlerin hiçbiri aydınlatılmamış, sorumlular
hesap vermemiştir.
Faili meçhul cinayetler her yönüyle, kapsamlı
bir araştırmaya tabi tutulmak durumundadır. Bu olayı
araştırmak ve cinayetlerin arkasındaki sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla Meclis araştırması
açılması elzemdir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Öneriyi
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve arkadaşları tarafından, 1999 yılında
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kurumlarında kullanılmak üzere Kronik Hastalık Takip
Programı gibi bazı programlar ihale usullerine uygun olmayan bir
şekilde dolaşıma sokulmuş olup Bakanlığı ve
üçüncü kişileri zarara uğratan bu sağlık yolsuzluğunun
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla 4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/1/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
4 Ocak 2017 tarihinde Kars Milletvekili Sayın
Ayhan Bilgen ve arkadaşları tarafından verilen, 3444 sıra
numaralı, 1999 yılında Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında kullanılmak üzere
Kronik Hastalık Takip Programı gibi bazı programlar ihale
usullerine uygun olmayan bir şekilde dolaşıma sokulmuştur.
Bakanlığı ve üçüncü kişileri zarara uğratan bu
sağlık yolsuzluğunun araştırılması ve
sorumluların tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
4/1/2017 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde söz talep eden sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Kars Milletvekili
Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, tabii, araştırma
komisyonuyla ilgili, Meclis Başkanlığına sunduğumuz,
biraz önce okunan kısa özette de ifade edildiği gibi çok net bir
iddiayla ilgili, Sağlık Bakanlığındaki çok ciddi bir
yolsuzluk iddiasıyla ilgili bir gündemi konuşacağız ama ben
Sağlık Komisyonundan, hadi Sağlık Bakanı gündemden
haberdar değil, grup yöneticileri paylaşmamışlar diye
varsayıyorum ama hiç olmazsa konuyu bilen birilerinin cevap
verebileceği bir oturum yapmayı doğrusu umut ediyordum. Burada
kürsüye çıkınca vatan, millet hamaseti yapanlar milletin vergisinin,
parasının nereye harcandığını, nasıl harcandığını
eğer kendilerine dert etmiyorlarsa o vatanseverliğin, o milliyetçiliğin
ne ifade ettiğini de kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütün anketlerde bu
Hükûmetin en başarılı olduğu alanlardan birisinin
sağlık olduğuna dair net tespitler var, önce hakkı teslim
edelim. Yani Suriye politikasını ne kadar başarılı
buluyorsunuz? diye AKP seçmenine sorduğunuzda, bırakın
diğer partilerin seçmenlerini, ya da Eğitim politikasını
ne kadar başarılı buluyorsunuz? diye sorduğunuzda çıkan
rakamlarla kıyaslanmayacak kadar iyi bulunduğuna dair bir algı
var kamuoyunda. Yani, Hükûmetin en başarılı olduğu alan, en
güçlü olduğu alanla ilgili bir iddiayı burada
konuşacağız, burada değerlendireceğiz değerli
arkadaşlar, kamuoyunun takdirine sunacağız. Tabii ki elimizde
çok ciddi bir dosya var, on dakika içerisinde benim bunu özetlemem bile mümkün
değil. İçerisinde Sağlık Bakanlığının
yazışmaları var, mahkemelere gönderdiği yazılar var,
Bakanın kendi açıklamaları var; çok ciddi bir dosya ama
eğer komisyon kararı çıkmazsa yani burada bildiğimiz
rutinle karşılaşırsak, konuşup
dağılmayı tercih edersek biz dosyanın yargıdaki
seyrinin dışında bir başka Meclis denetim sisteminin de,
gensorunun da aynı konuda yeniden gündeme alınması konusunda
ısrarlı olacağız çünkü çok ciddi rakamlar ve üstü
örtülmüş çok ciddi bir iddia var.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
Sağlık Bakanlığının genel
politikalarını da değerlendirmek gerekiyor. Kamu-özel iş
birliğiyle hastane kurma projesine bugünkü mevcut bakanın çok olumlu
yaklaşmadığı, en azından ilk bakanlığı
döneminde olumlu yaklaşmadığı, bir hekim olarak, bir
sağlıkçı olarak bunu doğru bulmadığı yönünde
bilgiler bizde var ama başka, daha etkili bir iradenin bu süreci tercih
ettiğini ve bu, şimdiki hastanelerin kuruluşunu planladığını
söylüyorlar. Tabii, orada ilginç yani çok dikkat çekici, bütün
halkımızı ilgilendiren boyut -belki sağlıkçı
vekillerimiz daha ayrıntısına hâkim ama- örneğin, köprü,
tünel yaptığınızda nasıl bir geçiş garantisi
veriyorsanız sağlıkta da hasta sayısı garantisi
veriyorsunuz, yüzde 70 doluluk gibi taahhütlerde bulunuyorsunuz. Bu da
aslında Sağlık Bakanlığının, hani, önleyici
hekimlik kısmı başka bir şey ama toplumun hasta
edileceğinin, hastanelerin, hastane işletmelerinin de ekonomik olarak
memnun edileceğinin bir taahhüdü gibi gözüküyor. Aslında
sağlığın, insan sağlığının
nasıl bir ticari meta hâline getirildiğinin çok net bir tablosu bu.
Bunu bazen sağlık alanındaki sendikacılar, değerli
arkadaşlar, kumarhane işletmeye benzetiyorlar. Hastane ile kumarhane
kıyası abes, biliyorum ama nasıl hani kumarhanede kim
kazanıyor gözükürse gözüksün kumarhane sahibi her hâlükârda
kazanıyor, bu projede de, bu yaklaşımda da hastalar, halk, vergi
mükellefleri, vatandaşlar değil, işletmecilerin kazanması
üzerine mantık kuruluyor. Son dönemde de hastaneler arasında da bir
sınıfsal ayrım yapıldığı, örneğin,
işte, Bilkentte daha üst düzey gelir sahipleri için, Etlikte daha dar
gelirliler için hastane hizmetleriyle ilgili planlamalar
yapıldığı ifade ediliyor.
Değerli arkadaşlar, yine, tabii, çok ciddi
iddiaları bizim başka soru önergelerimizde gündeme getirdik, cevap
alamadık. İşte, Karsta tomografi cihazının
kaybolmasından, Zirve Üniversitesi ile SAĞLIK-SEN arasında
yapılan yüksek lisans sözleşmesinin
Örneğin, 15 Temmuzdan sonra
KHKyla kapatılmış bir üniversitenin mezunlarının
şimdi nerede, ne kadar istihdam edildiğini ya da ne
kadarının görevlerinden alındığını
doğrusu merak ediyoruz. Bunu Sağlık Bakanı muhtemelen
önümüzdeki günlerde cevaplayacaktır. Çünkü şimdiye kadar ben
Sağlık Bakanlığına sorduğum sorulara sadece,
değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığının
broşürleri odama gönderilerek cevap alabildim. Yani Türkiyede şu
kadar yatak var, bu kadar hasta var. diye açılışlarda sunulan
tanıtım broşürleri muhtemelen. Sorularımıza bu
cevapları alıyoruz.
Şimdi, konunun özüne, esasına gelelim arkadaşlar.
Aslında, bu Hükûmetten önce yani 90lı yılların tam
sonunda, 2000lerin başında Sağlık Bakanlığı
Bilgi İşlem Daire Başkanı bir dernek kuruyor, bir de
şirket kuruyor değerli arkadaşlar. Dernek, Sağlık
Bakanlığı Bilişim Derneği; şirket de,
Sağlık Bakanlığı Bilişim Elektronik Bilgi
Sistemleri Turizm ve Sağlık İşletmesi Limited Şirketi.
Adres, her ikisinde de Sağlık Bakanlığının
odaları. Yani, bildiğiniz, Sağlık Sokaktaki
Sağlık Bakanlığının merkez binasının
odasını vergi mükellefi gösterip Daire Başkanı şirket
kuruyor. Daire Başkanı oradaki çalışanlarla birlikte dernek
kuruyor. Hadi buraya kadarki kısmını örgütlenme özgürlüğü,
sivil toplum sevdası olarak yorumlayalım, böyle değerlendirelim
ama daha vahim olanı, sonra, bu dernek ve bu şirket değerli arkadaşlar,
hastanelerdeki hasta takip bilgisayar programlarının yapımı
işini alıyor ve Müsteşar 16/6/2000 gün ve 121 sayılı
yazıyla hastanelerden bu şirketin banka hesabına 500 dolar havale
etmelerini istiyor. Bu dosyada yazı var. Tabii,
topladığınızda ortaya farklı rakamlar
çıkıyor çünkü bu sürekli bir programın kullanımı falan
ama işin daha ilginç tarafı, Sağlık
Bakanlığına Avrupa Birliğinden bu tip programların
yapılması için, bu tip güncellemeler ve hastanelerin daha modern
hizmet sunması için 40 milyon euro hibe veriliyor. Bu 40 milyon euronun
nerede kullanıldığı kısmı başka bir muamma
yani Meclis bunu öğrenebilecek mi, Meclis, denetim rolünü halk adına
bu anlamda görebilecek mi? Bu işin bir tarafı.
Değerli arkadaşlar, ikinci tarafı: Bu
şirket -yani Bakanlık personelinin kurduğu bu şirket- Ege
Üniversitesinde uzmanlarla anlaşma yapıyor ve çok ciddi miktarda
rakamlarla bu programı yazdırıyor, yaptırıyor ve
bildiğiniz bir ticari firma gibi, haksız rekabet gerçeğine
rağmen bunu hizmet olarak sunuyor.
Değerli arkadaşlar, bir süre sonra bunun
hukuken mümkün olmadığı yani Bakanlık personelinin bir
şirket kurarak, bir dernek kurarak Sağlık
Bakanlığının hizmetlerini hastanelere veremeyeceğiyle ilgili
iddialar, bu yolsuzluk iddiası ortaya çıkınca değerli
arkadaşlar, çok ilginç biçimde, Daire Başkanı şirketi
üçüncü kişilere devrediyor ama ilginç, devir günü, sonuçta bir rakam
konuşuluyor ve bir rakam ödeniyor. Bu rakamlar şahıslara
alınıyor herhâlde çünkü Sağlık
Bakanlığının kasasına girmemiştir herhâlde,
şahıs devrettiği şirketin parasını hayrına
Bakanlığa falan vermemiştir herhâlde, böyle bir
bağış sistemini ben bilmiyorum ama aynı gün,
devrettiği şirketin banka hesabındaki paraları değerli
arkadaşlar, noter satışından birkaç saat önce
boşaltıyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Yani bir bürokrat önce
şirket kuruyor, sonra, yolsuzluk iddiaları çıkınca
şirketi satıyor, sattığı gün de içini
boşaltıyor.
Tabii, şirketi alan şahıs bir kamu
kurumuyla iş yapan şirket satın aldığını
sanıyor ve uğradığı haksızlık üzerine de
işi takip etmeye başlıyor. Sürem çok dar
Bir süre sonra
Sağlık Bakanlığı diyor ki: Bizim bu dernekle,
şirketle filan bir işimiz olmamıştır yazılar
ortada- bunu, bu programı bize Almanyadaki bir ilaç firması hibe
etti.
Şimdi, eğer hasta haklarıyla ilgili
bir sorumluluk hassasiyetiniz varsa, vatan, millet diye bir
duyarlılığınız varsa, hastalarla ilgili bu kadar
ayrıntılı bilgilerin bir Alman ilaç firmasının
promosyonu, hibesiyle işletilmiş olmasının sizi ayrıca
rahatsız etmesi gerekiyor. Ama çok ilginç, sonra yazışmalar
devam ediyor, şirketin sahibi Almanyaya soruyor, firmaya
ulaşıyor, Bu hibe nasıl gerçekleşir, telif hakları
diye bir şey var, benim şirketimde bunlar. diyor filan. Sonra
şirket, Almanyadaki büyük ilaç firması -ismini buradan vermek istemiyorum-
diyor ki: Hayır, bu hibe değil -çünkü Sağlık
Bakanlığı yönlendiriyor onları böyle cevap vermeye- bu
satıştır. Ve çek evraklarını gönderiyor. Sonra bu
çekin aslında rüşvet olduğu ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, hikâye uzun, devam
ediyor, 1999da başlamış, devam ediyor. Sağlık
Bakanı konuyla ilgili soruşturma yapılmamasına karar
vermeyi tercih ediyor, bugünkü Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ. Soruşturma yapılmıyor, sadece uyarı,
kınama cezasıyla konu geçiştiriliyor, şirket sahipleriyle
ilgili, üçüncü şahıslarla ilgili Bakanlık husumeti
dolayısıyla dava açılıyor.
Şimdi, bu konu sizce
araştırılmaya, komisyon kurulmaya değer mi değmez mi;
sizin vicdanlarınıza, yetim hakkı konusundaki
duyarlılığınıza havale ediyor, herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Önerinin aleyhinde Ahmet Selim Yurdakul, Antalya
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar;
sağlık konulu önergeye istinaden Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Her ne kadar ülkemiz güvenlik gibi asli sorunlarla
uğraşıyor olsa da, Türk milletinin ve idarecilerin dikkat etmesi
gereken bir mesele de sağlık. Güvenlik kadar eğitim ve
sağlık konuları da daima odağımızda
olmalıdır. Aynı zamanda hem bir eğitici hem de bir
sağlıkçı milletvekili olarak şimdi söyleyeceklerimi yüce Meclisin
ve Hükûmetin dikkate almasını arzu ederim.
Sağlıkçılar olarak bizim işimiz
insan hayatıdır. Sağlık camiası normal zamanlarda
değil de genellikle hayat memat anlamında hatırlanır. Oysa
eğitim ve savunma gibi sağlık politikaları da onlarca
yıl önceden planlanır ve programlanır; doğrusu, böyle
olması da arzu edilir çünkü sağlık alanında çoğu zaman
planladığınız olumlu gelişmelere ancak dört-beş
yılda ulaşabilirsiniz. Yine, sağlık alanında
yürüttüğünüz politikaların olumsuz sonuçlarını da orta ve uzun
vadede görürsünüz. Dolayısıyla, mesele sağlık
olduğunda bu konudaki tüm paydaşları dinlemek ve
sağlık politikaları için atacağınız
adımları bundan sonra atmak en doğru yaklaşımdır.
Ben yaptım oldu., Yabancı bir makalede görmüştüm, kesin
iyidir., Uluslararası organizasyonlar öneriyor, vardır bir
bildikleri., Dünya Bankasında üç yıl araştırmacı
olarak çalışmış, doğrusunu bilir. diyerek ülkemizin
sağlık atmosferine de neşter vurmaya kalkarsanız mevcut
sorunları derinleştirmenin yanı sıra yeni yeni sorunları
ülkemize bela edersiniz. Sağlık, bir deneme tahtası olamaz.
Sağlık, dünyalık menfaatlerin pay edileceği bir yer asla
değildir. İnsan hayatı kutsaldır. İnsan
hayatını para balyası olarak gören ve bu nedenle parası
olmayana sağlık hizmetini durduran bir anlayışın huzur
bulması imkânsızdır. Türlü hesaplamalarla yok efendim Ailenizde
şu kadar çalışan var, kişi başı geliriniz bu
kadar; bu nedenle şu kadar sağlık primi yatırmazsanız
size ne teşhis koyarım ne tedavi ederim. derseniz bu insanların
ahıyla eninde sonunda yüzleşirsiniz.
Türk milleti, aldığı nefes hariç her
şeye şu anda vergi ödüyor; yetmiyor, harç ödüyor; yetmiyor,
vergisiyle yapılması gereken köprüye ve yola bir de geçiş ücreti
ödüyor. Yıllarca sağlık sigortası ödemesine rağmen
muayeneye de tedaviye de defalarca para ödüyor.
Eskiden sokak aralarında çeşmeler olurdu,
bugün sokaklarımızda akan bir çeşme bile yok. Çeşme var da
kent meydanlarında bir süs muamelesi görüyor.
Ey AKP Hükûmeti, ağızlarınızdan
eksik tutmadığınız Osmanlı idarecilerine bir
bakın, vatandaşın asli ihtiyaçları için neler
yapmışlar bir öğrenin. Hizmet etmek için temel bir ihtiyaç olan
suyu vatandaşa ücretsiz sunmuşlar. Genç cumhuriyetimiz bile onca
yokluğa rağmen vatandaşa ücretsiz hizmeti hep sürdürmüş.
Bugün bakıyoruz, vatandaşın ihtiyaç duyduğu tüm temel
şeyler ateş pahası. Kardeşlerimiz,
vatandaşlarımız bir kamu kuruluşunun sokağından
bile geçemiyor. Su, elektrik, doğal gaz, mazot, her adımda
vatandaşları bunalta bunalta bugün ekonomiyi bir kafese soktunuz,
aynı dış politikada meydana getirdiğiniz
yalnızlaşma gibi Türk toplumunun bağlarını da maalesef
zayıflatıyorsunuz.
Bakın, ülkemiz zor dönemlerden geçiyor.
Güvenlik, sağlık ve eğitim gibi meseleleri ne olur mali
perspektiften ve vatandaşın aleyhine mali kıstaslardan gelin hep
birlikte arındıralım. Gelin, önümüzdeki on, yirmi, hatta elli
yılın sağlık politikasını bu Mecliste hep
birlikte ortaya koyalım. Gelin, Sağlık Komisyonunu işler
hâle getirelim. Örneğin, devlet hastanelerinin kadro eksikliğini Plan
ve Bütçe Komisyonunda Varlık Fonu Kanununda değil de müstakil bir
komisyonda, yani Sağlık Komisyonunda görüşelim.
Biz tüm yapıcı önerilerimizi istişare
etmeye hazırız. Çok yıpratıcı eleştirilerimiz de
olabilir ama siz Hükûmetsiniz ve Türk milletine iyi bir gelecek inşa etmek
istiyorsanız tüm eleştirilere göğüs germeli, doğru yolu
bulmak için Türk milletinin seçtiği bizlere kulak vermelisiniz. Bizi
dinlemediğiniz her dakika denetlenme fırsatını elinizden
kaçırıyorsunuz. Bizi dinlemediğiniz her an
denetlenmediğinizi bilen birileri tarafından maalesef zarara
uğratılıyorsunuz. Bizi dinlemediğiniz sürece Türk milletine
zarar veren sağlık politikalarınız nedeniyle
vatandaşlarımız zarar görüyor. Herkes bilir ki zarar eden varsa
bir de kazanan vardır. Biz istiyoruz ki Türk milleti zarar etmesin,
kazansın.
Misal, personel
politikalarınız: Taşeronu bitirmeyi vadetmiş,
planlamış bir hükûmet olarak sağlık alanında
boğazınıza kadar taşeron çalışıyor
durumdasınız. Üstelik, bu uğurda, zor şartlarda eğitim
alan yüz binlerce Türk gencinin hayalleriyle oynuyorsunuz.
Sağlıkçıları performans sistemiyle suyunu çıkarana
kadar çalıştırıyor, buna rağmen ne yıpranma
payı ne de emeklilik haklarına yönelik hiçbir iyileştirme
yapmıyorsunuz, hem de bu sözleri vermenize rağmen bunları
yapmıyor ve tutmuyorsunuz. Sağlık alanındaki insan
kaynağını mutlu etmek bir yana, onların yaşam sevincini
yok ediyorsunuz.
Aşırı örnekler
haricinde eskiden de sağlık çalışanları az
kazanırdı, bugün de az kazanıyorlar ancak eskiden
sağlıkçıların toplumda bir saygınlığı
vardı. İnsanlara yardım etmek onların parasını
almaktan daha önemliydi ve bu nedenle sağlıkçılar
yaptıkları işten tatmin olurlardı. Hasta-hekim
ilişkileri aile içi ilişkiler gibiydi, sevgi ve saygı üst
düzeydeydi. Bugün bunların maalesef hiçbiri kalmadı. Hastane
koridorları temiz görünüyor olabilir, hastanelerin parkları
intizamlı olabilir, hatta tek kişilik odaların sayısı
da artmış olabilir, herkes her hastaneye gitme hakkına da sahip
olabilir ama yüzlerce yıllık samimiyeti, sevgi ve saygıyı
yıktınız. Şimdi bunları, bunu nasıl geri
getirebiliriz diye, en azından bizler kara kara düşünüyoruz.
Ey AKP Hükûmeti, şu Afrikalarda
yaptığınız ücretsiz sağlık hizmetlerini, idare
ettiğiniz ülkemizde, Türkiye Cumhuriyetinde de başlatsanız ne
güzel olur. Asgari ücretle çalışan Afrikalıları ücretsiz
muayene ettiğiniz gibi vatandaşlarımızı da ücretsiz muayene
etseniz ya.
Şunu da söyleyeyim: Büyük milletler elbette
ihtiyacı olan başka milletlere yardım götüreceklerdir ancak
büyük milletlerin büyük devletleri de kendi vatandaşını
düşünmek zorundadır. Hadiste de denildiği gibi, komşusu
açken tok yatan bizden değildir. Ancak, Türk Hükûmetinin Türke her alanda
parayla sağlık hizmeti sunması yazıktır,
günahtır!
Velhasıl, umuyoruz ki Hükûmet mevcut birlik ve
beraberlik iklimini şeffaf ve hesap verebilir yönetim ilkeleriyle birlikte
daha ileri atmayı başarır diye düşünüyor, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Sayın Tanal, 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz var.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 15 Temmuzda Meclis bahçesinde ilk bombanın
atıldığı yere kurulan çadırdaki Türk
Bayrağının üzerindeki karların temizlenmesini istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
gecesinde Meclise atılan ilk bombanın atıldığı
yer Meclis bahçesi. Meclis bahçesinde, orada bir çadır açıldı.
Çadır üzerinde Türk Bayrağı var ancak kar yağması
nedeniyle Türk Bayrağı karın altında. Meclis
çalışanları Meclisin içerisinde bulunan tüm kaldırımları,
yolları temizlerken Türk Bayrağı orada karın altında
duruyor. Biraz önce gittim, onu temizledim. Ben, Meclis
Başkanlığından -ne olur, Meclis personeli yeteri kadar var,
eksiklik varsa o konuda biz de gidip çalışırız- Türk
Bayrağının karın altından
kaldırılmasını ve üzerindeki karların temizlenmesini
istirham ediyorum.
Saygılarımı sunarım. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) AKP uyuyor. Mahmut Bey,
teşekkür ederiz.
BAŞKAN Bildirdiğiniz için çok
teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
Meclisin ilgili birimlerinin bunun gereğini
yapmış olması gerekir. Bu asla kabul edilemez. İlgili
birimlere ben şimdi talimatımı aktaracağım, derhâl
gereğini yapıp o karı oradan kaldıracağız.
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve arkadaşları tarafından, 1999 yılında
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kurumlarında kullanılmak üzere Kronik Hastalık Takip
Programı gibi bazı programlar ihale usullerine uygun olmayan bir
şekilde dolaşıma sokulmuş olup Bakanlığı ve
üçüncü kişileri zarara uğratan bu sağlık yolsuzluğunun
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla 4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin lehinde Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığıyla ilgili bazı yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla HDP Grubu tarafından
verilen önergenin lehinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yolsuzluklara hiçbir şekilde
bulaşmamış, hırsızlıklara göz yummamış,
ahlaksızlıklar karşısında susmamış
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu önerge ana
hatlarıyla ne diyor? Diyor ki:
Bir: Sağlık Bakanlığı
bünyesinde yolsuzluk yapıldığı iddiaları var, güçlü
iddialar.
İki: Bazı bürokratların
zenginleştiği iddia ediliyor, üstelik de isim veriliyor.
Üç: AKP döneminde bu yolsuzluklara tüm
şiddetiyle devam ediliyor.
Bu aşamadan sonra, daha detaylı bir
bilgiye gerek bile olmadan, derhâl bir komisyon kurulmalı ve bu iddialar
araştırılmalıdır. Neden bu komisyon kurulmalı?
AKPnin en önemli 3 vaadi: Bir: Yoksulluklarla mücadele edeceğim.
İki: Yasaklarla mücadele edeceğim. Üç: Yolsuzluklarla mücadele
edeceğim. Bu kadar sözü veren bir partinin elbette derhâl bu komisyonu
kurdurması lazım.
Peki, AKP bu komisyonun kurulmasını ister
mi? Vallahi istemez. İnşallah beni yanıltırlar ve
inşallah beni utandırırlar ama istemezler. Neden istemezler?
Çünkü, yolsuzluklar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılmaya başlanırsa çorap söküğü gibi gerisi
gelir, domino etkisiyle bir iddia diğerini doğurur ve ucu 1 numaraya
kadar gider. AKP bunu göze alabilir mi? E, alamaz. Keşke alabilse. Mesela
bu komisyon kurulsa ve diyelim ki yolsuzluk iddiaları somutlaşsa ve
bazı kişilerden hesap sorulsa. Acaba, bu kişiler şehir
hastanelerinde yapılan yanlışları itiraf ederler mi?
Ederlerse kimin başı yanar? Acaba, canı yanan kişiler
FETÖnün siyasi uzantıları hakkında öterler mi? E, öterlerse
acaba kimler biter? Acaba, bu komisyonun kurulmasıyla köşeye
sıkışan bazı kişiler 17-25 Aralık yolsuzluk,
hırsızlık, ahlaksızlık iddialarıyla ilgili neler
söylerler? Söylerlerse bu işin ucu kime dayanır? Acaba, bu
araştırma yapılırsa, bu komisyon kurulursa, ipi çekilen
bazı kişiler yandaş medyanın, yandaş iş
adamlarının, yandaş akademisyenlerin nasıl
beslendiğini ve saadet zincirinin nasıl işlediğini
açıklarlarsa acaba kim perişan olur? İşte bu
endişelerden dolayı, 1 numara talimat verecek ve birazdan AKPli
milletvekilleri Yolsuzluk iddialarını araştırmaya gerek
yoktur. diyerek ellerini kaldıracaklar.
Şimdi salondaki AKPlileri sayıyorum: 1,
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21
kişi. 317 kişiden 21 kişi burada, birisi bakan, birisi
konuşmacı; grup başkan vekili bile bunu dinlemiyor. Birazdan
sıra oylamaya gelince kapılar açılacak, AKPli milletvekilleri
koşar adım içeri girecekler Vallahi gerek yoktur, billahi gerek
yoktur. diye el kaldıracaklar. (CHP sıralarından
alkışlar) Hatta, el kaldırırken bazıları
tahminime göre şunu söyleyecek: Ya bu da bir şey mi, biz nelere el
kaldırmadık ki? Bu önerge onların yanında solda
sıfır kalır.
Peki, diyelim ki Meclis bu araştırma komisyonunu
kurmayı reddetti. Acaba, Sağlık Bakanı bütün bu olanlardan
biraz hicap duyup da bu konunun üzerine gider mi sizce? Bence gitmez. Neden
gitmez? Çünkü, bu işin üstüne gitmeye yüzü yoktur. Sağlık
Bakanı ve dönemin Başbakanı halktan oy isterken Cebinize nüfus
kâğıdınızı koyun, istediğiniz hastaneye gidin.
dediğinde, biz Bu büyük bir yalandır. demiştik, keşke
yalan olmasaydı. O yüzden, Sağlık Bakanının yüzü olmaz
bunun üzerine gitmeye.
Bakın, bu sözü veren dönemin
Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı ve dönemin
Sağlık Bakanı 2008de vatandaşın cebinden tedavi
giderlerinin yüzde 30unun çıkmasına karar verdiler. 2009da, hemen
bir yıl sonra bu yüzde 30u yüzde 70e çıkardılar. 2012de,
yetmedi, yüzde 90a çıkardılar. 2013te ne yaptılar, biliyor
musunuz? Yüzde 200e çıkardılar, 200e, Allahtan korkun! Şimdi
siz hangi yüzle yolsuzlukların üzerine gideceksiniz? Daha dün katkı
paylarına yüzde 60a varan zam yaptınız, daha dün.
Bakıyorum enflasyon oranına: Yüzde 8,5. Asgari ücrete ne kadar zam
yaptınız? Yüzde 8. Emeklilere ne kadar zam yaptınız? 3-4
arası. Peki, katkı paylarına yüzde 60 zam yapmak, Allah
aşkına, vicdana sığar mı? Şimdi sen bunu
yapacaksın, sonra gidip yolsuzlukları araştıracaksın,
öyle mi? Hayal, kesinlikle hayaldir. Bu yüzden de Sağlık Bakanı
bu yolsuzluğun üzerine gitmez, konuyu da kapatmaya çalışır.
İnşallah ben yanılıyorumdur, inşallah ben
utanırım.
Sağlık Bakanlığının
halkın cebinden yaptığı harcamalara
baktığımda ise -cepten çıkan harcamalara- vallahi bu
yolsuzluklar, buradan çıkan paralar önemini iyiden iyiye yitiriyor, iyice
yok oluyor neredeyse. Bakın, Sağlık
Bakanlığının rakamlarını veriyorum: 2001
yılında kişi başına cepten harcama 35 dolar,
şimdi kişi başına 100 dolar. Yani, Sağlık
Bakanlığımız sadece geçen yıl, bir yıl içinde halkın
cebinden yaklaşık 27 milyar Türk lirası para aldı, hukuksuz
bir şekilde 27 milyar lira aldı. Bu 27 milyar lirayla neler
yapılır: Şimdi, 27 milyar size kuru gibi gelebilir ama
bakın, yaklaşık 8 adet Osman Gazi Köprüsü yapılır bir
yılda halkın cebinden sağlığa ödediği parayla,
sadece bir yıl. Bakın, yaklaşık 6 adet Avrasya Tüneli
yapılır, yaklaşık 3 adet Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve
çevre yolları yapılır bir yılda Sağlık
Bakanının halkın cebinden çektiği parayla. Sağlık
alanında ne yapılır? E, vallahi, hesap ettik, Erzurum Devlet
Hastanesi gibi -Bakanın seçim bölgesi, 1.200 yataklıdır- tam 130
tane yapılır. Yanlış duymadınız, 130.
Rakamların tamamı Sağlık Bakanlığının verdiği
rakamlar. Şimdi, Sağlık Bakanlığı halkın
cebinden bu kadar parayı hukuksuzca çekecek, sonra dönecek, üç beş
kuruşun peşine düşecek, öyle mi? Vallahi, HDP Grubu, hayal
ediyorsunuz yani böyle bir önergeyi niye getirdiniz, ben de anlamadım.
Vallahi, bu işten bir şey çıkmayacağını birazdan
hepimiz göreceğiz.
Vatandaşın cebinden çekilen bu paralar
nedir biliyor musunuz? Alın teridir, helal paradır, tamamı helal
paradır, her kuruşu helaldir. Şimdi, siz, Hükûmet olarak bu
parayı acımasızca ve hukuksuzca halkın cebinden
çekeceksiniz, sonra diyeceksiniz ki: Vay, yolsuzluk yapanlar var, ben de bunun
hesabını soracağım. Vallahi, size kimler gülmez ki yani
bilmiyorum, çocukların güleceği kesin ama herhâlde herkes güler.
Peki, vatandaşın cebinden bu para tırtıklandı,
iyileşiyor mu vatandaş? E, iyileşmiyor. Kim diyor
iyileşmediğini? Sağlık Bakanı diyor, diyor ki: Benim
vatandaşlarımın her birisi her yıl ortalama 8 kere doktora
gidiyor ve iyileşmiyor. Peki, her doktora gittiğinde katkı
payı ödüyor mu? Ödüyor. Her doktora gittiğinde cebinden para çıkıyor
mu? Çıkıyor. Yani, Sağlık Bakanı ellerini açmış
Allahım ne olur, vatandaşlar hastalansın, ben de bu işten
para kazanayım. diye dua eder gibi. Böyle bir saçmalık olur mu
arkadaşlar? 8 kere doktora gideceksin ve iyileşmeyeceksin. Niye
iyileşmiyor? Çünkü, sadece beş dakika bir muayene süresi
ayırıyor Sağlık Bakanlığı, Sağlık
Bakanı reddetse bile. Girin sisteme, bir randevu alın, beşer
dakikalık aralarla size randevu verilecek. Onun için iyileşmiyor
bunlar. O yüzden bu işte bir yanlışlık var arkadaşlar.
Şimdi, birazdan AKPnin sözcüsü çıkacak, diyecek ki: Efendim, uçak
ambulanslar yaptık, helikopter ambulans...
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Yok, onları
söylemeyeceğim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Doğrudur, elinize
sağlık, elbette yaptınız, elbette yapacaksınız,
bunları inkâr etmem, doğrudur ancak Sağlık Bakanlığı
temel görevini bırakıp şova başlarsa bu işte bir
yanlışlık var arkadaşlar. Bakın, bu neye benziyor? Aç
olan binlerce kişi var değil mi ülkemizde? Var. Siz bunlardan 10 kişiyi,
20 kişiyi, 100 kişiyi toplarsınız, birer buçuk Adana kebap
ısmarlarsınız, çekersiniz kameralara, dersiniz ki: Bakın,
açlar kebap yiyorlar. Ya kardeşim, bu insanların, 10 kişinin
kebap yemesi güzeldir, iyidir, elinize sağlık, Allah razı olsun
ama bu, binlerce aç olduğu gerçeğini hiçbir şekilde örtmez,
ortadan kaldırmaz. İşte maalesef, Sağlık
Bakanlığının bizi getirdiği durum budur. Yani
2002den önce şöyleydi, böyleydi. diyen arkadaşlara diyorum ki:
Yahu bilgisayar da yoktu, sizin döneminizde geldi bilgisayar sağlığa,
demek ki onu da siz getirdiniz, onu mu anlamamız gerekiyor? Cep telefonu
da yoktu, AKP döneminde geldi, yaygınlaştı cep telefonları,
demek ki bravo, AKP cep telefonunu getirdi mi diyeceğiz? Ya biraz
akıllı konuşmak lazım, biraz hakikati konuşmak
lazım. Buraya çıkacak olan AKP temsilcisinin de benim bu söylediklerimi
yalanlamasını istiyorum, keşke yalan olsa, inşallah
yalanlar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Vural Kavuncu Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; HDPnin araştırma
komisyonu kurulması yönünde verdiği grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda konuştuğumuz konunun mevzu
olduğu tarih ne zaman? 1999, 57nci Hükûmet, rahmetli Bülent Ecevitin
Başbakanlığında Anavatan ve Milliyetçi Hareket Partisi var.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ne zamana kadar?
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Dönemin Sağlık
Bakanı 1999 yılında Osman Durmuş, Müsteşar Sayın
Haluk Tokuçoğlu ve -önergede ismi geçtiği için- Suat Duranay da o
dönemde Bilgi İşlem Genel Müdürü.
Buraya çıkan Milliyetçi Hareket Partisi
sözcüsü, değerli hocam, değerli arkadaşım, değerli
meslektaşımın elektrik, mazot, su paralarının
yüksekliği yerine, konu sizin döneminizin yani kendi partinizin
bakanıyla alakalı olan bir konu, keşke bunları
anlatıyor, keşke bunlara cevap veriyor olsaydınız, bir
kelime etmediniz yani öncelikle bunu ifade edeyim. Yani, sizden beklentimiz
buydu ama bizim vicdanımız var; bununla ilişkili kendi
vicdanımızla doğru bildiğimiz konuları biz
aktarırız, sizin adınıza da sizlerle ilişkili neyse o
konuyu aktarırız.
Halkların Demokratik Partisi sözcüsü, bu grup
önerisinin sahibi, beş dakika farklı konularda görüştü ve
konuştu; diğer beş dakikalık konuşmasında da
bazı bilgileri çarpıtarak
Bazı bilgiler konusunda da benim
birazdan vereceğim cevaplar da var, onlarla ilgili bilgi vereceğim.
Cumhuriyet Halk Partisi değerli sözcüsü ise
benim âdeta konuşmamı yönlendirmek yani başka sağlık
politikalarıyla ilgili
Bunları konuşuruz, bunlarla ilgili çok
da konuştuk, anlatırız da. Tabii ki hava
ambulanslarımızı anlatacağız. Niye anlatmayacağız?
Tabii ki nüfus cüzdanıyla bütün hastanelere gittiğimizi
anlatacağız. Tabii ki dönemlerinizde, eskiden bağını
bahçesini satıp da ameliyatlara giren hastaların bu dönemde dualar
ederek tedavi gördüklerini de anlatacağız. Ama, on dakikalık
konuşmanızdan, sizin niye grup önerisinin lehinde bir tercihinizin
olduğunu da doğrusu anlamadım. Bir tek cümle ettiniz, başka
bir cümle yok: Çok ciddi iddialar var. Ama, ben size konuyla ilgili bilgileri
aktarayım.
O dönemde, Bakanlık, bilişim
ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla bir dernek kuruyor, doğrudur
ve şu anda aldığım bilgiler tamamen Bakanlığın
eski bürokratlarından aldığım bilgiler. O dönemde, kamuda
olan TELEKOMla yaygın bir internet servisi kurmak için bir anlaşma
yapmaya çalışıyor fakat o dönemdeki mevzuat, diyor ki TELEKOM:
Ben kamuyla bu anlaşmayı yapamam, özel bir kurum olması gerekiyor,
özel bir limitet şirket olması gerekiyor. ve bu amaçla
kurulduğu söyleniyor. O dönemde, gene derneğin 39 payı, 1
payı da o dönemdeki genel müdürün, bürokratın payı olmak üzere
bir şirket kuruluyor. Bu şirket -doğrudur- diyor ki: Bütün
hastanelerden bana 500 dolar bir para gönderin ve ben bununla ilgili sizinle
bir anlaşma yapacağım. Size yazılım üreteceğim ve
size yazılım vereceğim. Yaklaşık 490 civarında
hastaneden de bu 500 dolarlar alınıyor. Fakat, bu dönemde kamuoyunda
oluşan tartışmalar ve birtakım mülahazalar nedeniyle
Bakanlık gene bundan vazgeçme kararı alıyor
AHMET YILDIRIM (Muş) Niye?
VURAL KAVUNCU (Devamla) -
ve bu 500 dolarları,
bütün hastanelerden aldığı paraları o dönemde tekrar geriye
gönderiyor. Başka bir şey yapıyor: Ege Üniversitesinin
yazılım şirketinden 9 mühendisle anlaşma yapıyor ve
Bana yazılım üretin, ben kendi yazılımımı
yapayım ve bununla ilgili bağlantılarımı
kurayım. diye bir politika yürütüyor. Gene Osman Durmuş döneminden
bahsediyorum. Gene aldığım bilgilere göre, burada çok afaki
paraların ödendiğine ilişkin bilgi yok. Yaklaşık 1.500
dolar ile en fazla 2.500 dolar arasında bir maaşla 9 mühendis birkaç
tane yazılım üretiyor. Bunlardan hastane bilgi sistemi yazılımı
9 tane hastaneye ücretsiz olarak kuruluyor ve orada, bu hastanelerle, ücretsiz
kuruluyor ama bakım hizmeti adı altında bir hizmet
anlaşması yapılıyor. Hastaneler bakım hizmeti
parası ödüyorlar ve bununla da o 9 mühendisin çalışmaları
tamamlanıyor.
Gene, benim bürokratlardan aldığım
bilgi, o dönemde Avrupa fonlarından alınıp bu şirkete
aktarılan para olmadığı yönündedir. Fakat, daha sonra, bu
anlaşmalar gene ekonomik koşullarda oluyor. Numune Hastanesinde
örneğin, o zamanki parayla 4,5 milyar lira bakım alınırken
çok daha düşük paralarla anlaşmalar yapılmış.
Şimdi, fakat, bu dönemde gene tartışma oluyor, Bakanlık
kendini teftiş ediyor ve kendi, kamuoyunun hassasiyetleri nedeniyle de
bunu tasfiye etme kararı alıyor ve satışa
çıkarıyor; gazeteye ilanlar veriyor, bahsettiğiniz
satış işlemleri gerçekleşiyor.
Nakitler boşalmış mı,
boşalmamış mı, onunla ilgili benim bir banka
hesabını inceleyecek bilgim yok ama Maliye
Bakanlığının bu dönemde teftişleri oluyor. Defalarca
bu konuda davalar açılıyor; davalarda, yargıda bu konuda
incelemeler yapılıyor. Fakat, şu ana kadar bununla ilişkili
davalarda yolsuzluk yapıldığına dair elde bir bilgi yok,
Maliye Bakanlığının ve muhasebenin kayıtları.
Bizimle ilgili konu nedir? AK PARTİ iktidara
geçiyor, o dönem Recep Akdağ gene bu anlaşmaları veya konunun
hassasiyetini tartışmayı tekrar gözden geçiriyor ve şöyle
bir karar alınıyor; bu 9 tane hastaneye ve diğer hastanelere:
Biz artık, bu hastane bilgi sistemiyle ilişkili anlaşmayı,
bakım anlaşmasını yapmayacağız. deniyor.
Yazılım, yazılımın ruhsatı Bakanlığa
aittir fakat şirketin mal ve diğer unsurları o diğer
bahsettiğiniz şahsa, Sedat Sayımlara geçmiş oluyor. Fakat,
Sedat Sayımlar bundan dolayı dava açıyor, diyor ki: Bakım
anlaşması burada devam eden bir hastane, siz bunu devam
ettirmiyorsunuz. Ben bunu devam edecek diye almıştım, dün ben
zarara girdim, mağdur oldum. Fakat, bu davaların tümü
Sağlık Bakanlığı, idare lehine sonuçlanarak bu noktada
bir şahsa hak verilmemiş oluyor.
Şimdi, bu dönemde Sağlık
Bakanlığında yani Recep Akdağ döneminde herhangi bir ticari
girişim yapmamışken, bir mal alıp satmamışken,
herhangi kimseye ödeme yapmamışken, bir ilginiz yokken bununla
ilişkili Korunuyormuş., sanki Yolsuzluğa göz
yumuluyormuş. tarzındaki ifadelerin tamamı afaki cümlelerden,
herhangi bir altyapısı, herhangi bir belgesi olmayan sözlerden
oluşmaktadır. Bununla ilişkili geçmiş dönemlerde
yapılan incelemeler, mahkeme kayıtları, yargı
kayıtları, Maliyenin denetimlerinin tümüne
ulaşırsınız.
Bununla ilişkili bir konuyu da düzelteyim.
Yine, bir Alman firmasının hibe aldığıyla ilişkili
olan konu var, daha önce galiba sizin bir önergenize de konu olmuş, onu
gördüm. Burada hastane bilgi sistemi değil alınan, kronik
hastalık yönetimiyle ilişkili o dönemde bir program
alınıyor. Yalnız, bu programı Almanya kendisi yapıp
getirmiyor; yine bu 9 mühendisin çalıştığı kurumdan,
parayı ödeyerek onlardan satın alıyor ve aldığı
da doğrudan Bakanlığa hibe ediliyor. Ama Bakanlık şu
anda net olarak, bu bilgi sistemini, yazılımı kullanmıyor,
kullanmadı, buradan edinilen bilgileri de herhangi bir şekilde yurt
dışına vermesi ve devletin mahremiyetine herhangi bir halel
getirmesi de söz konusu değil.
Ama şimdi, ben burada bazı
iddialarınızla ilişkili birkaç konu söyleyeceğim. Bir kere,
Kamu-özel iş birliğiyle ilişkili Sayın Bakan olumlu
bakmıyordu. Bizzat Sayın Bakanın kendi projesidir, kendisi
bizlere anlatmıştı ilk döneminde ve bununla ilişkili,
ülkemizin çok önemli bir açılımı olduğuna inanıyoruz.
Bir parantez açayım, İşte,
hastaneler arasında ayrım. dediniz, doğrusu, ben bunu size
yakıştıramadım yani böyle bir şeyi içtenlikle
söylediğinize inanmıyorum. Bunun bilgi ve belgesini
getirmediğiniz müddetçe de size çok
yakıştıramadığımı söyleyeyim. Etlikte,
Bilkentte farklı kişilere veriliyor da, farklı özellikte
hastalara göre yapıyor. ne demek? Gelin, Kütahyada -kamu özeli
bırakın- yeni rehabilitasyon hastanesi açtık, size bir
hastanenin özelliğini, Kütahyadaki vatandaşlarımıza
nasıl hizmet verdiğimizi gezdirip gösterelim de o zaman bu
sözlerinizi belki bir parça geri almak zorunda kalırsınız.
Kamu-özel iş birliğiyle ilgili burada
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini tartışacak değilim,
çok net biliyoruz. Bunlarla ilişkili başka mekânlarda
tartışırız ama bir nokta var, bunu lütfen Kütahyadaki
temsilcilerinize de iletin. Kütahyada şehir hastanesinin ihalesini
yaptık fakat Kütahyadaki şehir hastanesiyle ilişkili sizin
Anayasa Mahkemesine yaptığınız başvuru yüzünden de
kalan bir gecikme söz konusu. Yereldeki temsilcileriniz sizin gibi söylemiyor
yani Biz şehir hastanesine bu şekliye karşıyız, Kütahya
şehir hastanesine karşıyız. demiyor ama bize diyorlar ki:
Temel atamadınız, geciktiniz, yalan söylediniz. Onun için, lütfen,
şehir hastanesi konusundaki bilgileri ve karşı duruşunuzu
Kütahyadaki temsilcilerinize de aktarın.
Yüzde 70 doluluk oranı. Bu, şu anda
kamu-özel ortaklığı sisteminde finansal olarak ortaya
konulması gereken bir model. Yalnız, bu neye göre belirleniyor, hiç
baktınız mı? Şu andaki mevcut hastanenin işleyiş
düzeninde 100 tane poliklinik yapıyorsa bunun yüzde 70inden bahsediyoruz.
Yani, temelde bunun sanki dolmayacağı, birilerine fazladan para
verileceği yönünde bilgiler var.
Son olarak kumarhane ve hastane ilişkisi
yönündeki yakıştırmanızı da çok
yakışıksız buldum.
Biz AK PARTİ Grubu olarak bu önergenin
aleyhindeyiz. Şu anda görüşmemiz gereken bir torba yasamız var,
sonra Anayasayı konuşacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavuncu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında hatibimizin önergenin içeriğiyle
ilgili konuşmadığını
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Beş dakika
konuştu.
AHMET YILDIRIM (Muş)
kendi dönemlerini
ilgilendirmeyen bir dönemi burada önerge konusu yaptığını,
afaki meblağlar kullandığını, en son da kendisine bu
konuşmayı yakıştıramadığını
söyleyerek açık sataşmada bulundu. İç Tüzük 69a göre
sataşmadan söz istiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunlarda sataşma
yok, eleştiri.
BAŞKAN
Yakıştıramadığı kelimesinden hareketle olabilir
belki.
AYHAN BİLGEN (Kars) Çarpıtma ifadesi
var Sayın Başkan.
BAŞKAN Çarpıtma ifadesini
kullandı, çarpıtma, evet
Buyurunuz Sayın Bilgen.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin,
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Değerli
arkadaşlar, benim sağlık sektörüyle ilgili herhangi bir
kuruluşum yok, tanıdığım yok, ortağım yok,
çevremde cemaat, tarikat falan ilişkisi içerisinde Sağlık
Bakanlığında aslan payını alma gibi bir iddiam falan
yok ama burada aslında yaptığınız
açıklamaların kendisinin bir itiraf olduğunu ifade etmem gerekiyor.
Bu Ege Üniversitesindeki akademisyenler kamu
personeli mi değerli arkadaşlar yani Sağlık
Bakanlığı adına mı çalıştılar yoksa
onlarla bu sözleşme basına da daha önce yansıdığı
için söylüyorum- ilgili derneğin
Değerli arkadaşlar,
bakın, Sağlık Bakanlığı Bilişim Derneği
adına bir işçi imzalamış.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Şirket
imzalamış efendim, dernek değil, şirket.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ya arkadaşlar,
dosyamda evrak var, ben evrakın fotokopisini gösteriyorum. Komisyon
kurulsun, biz bu evrakları komisyona verelim, gayet basit bir şey
değil mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne evrakı, gazete
kâğıdını gösteriyorsun.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Verelim, incelensin,
benim çarpıttığımı kamuoyu komisyonun neticesinde
görsün, bizim de sizin de iddialarınızı kamuoyu öğrensin.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 16 milyon lira
ödendiği de mi gazeteden geldi?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ama, çok şey var
değerli arkadaşlar, bakın, siz, Alman firmasıyla ilgili
Evet kronik hastalıklar takip
Ben uzun sürem olmadığı için
ayrıntısını aktaramadım ama
Tabii, tabii, doğru
tabii, aynen öyle.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Evet,
çarpıtmışsınız
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ama, bütün bu
iddialarla ilgili bu kadar çok belge, bu kadar çok yazışma varken
soruşturma açılmasına Sayın Bakanın ihtiyaç
duymamasının acaba başka bir nedeni var mı? Yani ben
başka şeyler biliyorum da belgesiz olanları burada konuşmak
istemiyorum. Mesela Sedat Sayımlar, değerli arkadaşlar,
Hükûmetinizin bir dönem çok kritik bir ismini, şu anda Hükûmet
dışında bir ismi arayıp para teklif ediyor ve diyor ki:
Şu kadar verelim, bu davadan vazgeçin. Başka rakamlar var burada.
Değerli arkadaşlar, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulundan
çıkan yazılar var bu dosyada. Şimdi, on dakika içerisinde
hepsini ayrıntısıyla aktaramadığım için, siz
olayı çarpıtma falan diyerek örtmeye çalışıyorsunuz.
Komisyon kurulsun değerli arkadaşlar
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 16 milyon lira
çarpıtma mı, nedir?
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Çek var burada
değerli arkadaşlar, Alman firmasının gönderdiği çek
var burada.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Mahkemeye gidin,
mahkemeye.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 16 milyon lirayı bir
söyle ya.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben hayalî konuşmuyorum, eğer cesaretiniz varsa
komisyon kurulur, zahmet edersiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Bilgen, çeki
bir verin bakalım.
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
her şey ortaya
çıkar değerli arkadaşlar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Mahkemeye gidin,
mahkemeye.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 16 milyon liralık
çeki ver bakalım Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ben komisyon
kurarsanız vereceğim.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hadi ver Bilgen. Yok ki!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Mahkemeye gidin bu
kadar belgeniz varsa.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Önce bir komisyona el
kaldırın, evet oyu verin, her şeyi vereceğim
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Belgeler Almanyadan
mı geldi?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Rusyadan geldi,
Rusyadan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
hatip konuşmasında Döneminizde insanlar ameliyat olmak için
bağını bahçesini satıyordu, şimdi bize duacılar.
diyerek açıkça sataşmıştır.
BAŞKAN Yani döneminizde derken hangi dönemi
kastetti?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Öyle bir şey
söyledi. Hangi dönem
BAŞKAN Size mi söyledi bunu?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Açıkça dönüp bize
Sizin döneminizde millet bağını bahçesini satıyordu. diye
sataştı, eğer izin verirseniz iki dakika cevap vermek istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi dönem efendim,
hangi dönem? Ne zaman iktidar olmuş?
BAŞKAN Yani Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidar olduğu dönemi kastetti. diyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Öyle söyledi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle demedi efendim.
BAŞKAN Yani size yönelerek bunu söyledi, öyle
mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır efendim,
öyle bir şey yok.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Atıcı.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben size on dakika
önce ne dedim? AKP bu yolsuzlukların üstüne gitmez demedim mi? Dedim,
değil mi? Birazdan bu sıralar, boş sıralar dolar ve kimse
ne konuşulduğunu bile anlamadan el kaldırır dedim,
değil mi?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Osman Durmuş
dönemiyle alakalı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Keşke öyle
olmasaydı. Bakın, Eskiden
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHP dönemini
konuşuyoruz arkadaşlar, CHP dönemini(!) CHP dönemindeki
sağlık hizmetlerini konuşuyoruz(!)
AYTUĞ ATICI (Devamla)
sağlık
sistemi çok iyiydi. diyen yalan söyler. Ben bir hekimim, otuz yıldır
bu mesleğin içerisindeyim. Evet, eskiden de sağlık sistemi
kötüydü. Evet, eskiden bazı insanlar ameliyat olmak için
bağını bahçesini satardı, doğru; bıçak
parası verirdi, doğru.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ne güzel itiraf.
Milletin kürsüsünden ne güzel itiraf.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) SSK Genel Müdürü
kimdi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Siz vatandaştan oy
isterken Bıçak parasını kaldıracağım. dediniz
ama ne yaptınız?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hâlâ var.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Her yıl 27 milyar
Türk lirasını milletten bıçak parası olarak
alıyorsunuz. Şimdi, millet bağını bahçesini
satmıyor ama bağına bahçesine, evine sizin sayenizde haciz
geliyor. Size bir gün içerisinde en az 10 tane haciz ilamı getirip
gösterebilirim hastanelerden gelen. Onun için, biraz utanmak gerekir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Getirin de görelim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bakın, şehir
hastanelerinden bahsettiniz. Şehir hastaneleriyle yirmi beş
yılımızı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi dönemi
anlatıyorsunuz ya?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
ipotek altına
alıyorsunuz; el insaf, el vicdan! Ben, konuşmamda önemli bir şey
söyledim, dedim ki: Burada yolsuzluk iddiaları var. Yiğit olan,
namuslu olan, dürüst olan herkes bu iddialar araştırılsın
demelidir. Buyurun, araştırılsın diyelim hep beraber.
Başka bir şey konuşmaya gerek yok ki yiğitlik burada, el
kaldıracaksın, Evet, yolsuzluk iddiası varsa
araştırılsın. diyeceksiniz, varsa böyle bir şey hemen
söyleyelim. Yolsuzluk yapılmış, hangi bakan döneminde yapıldığının
bir önemi yok. Kim yaparsa yapsın, yolsuzluğun üzerine gitmek namus
borcudur, namus borcunuzu ödeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Senden mi
öğreneceğiz? Kendine bak sen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi dönemi
anlattın, hangi dönemi? Ne zaman iktidar oldun?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, AKP
Grubu adına konuşan hatip konuşmasında bu olayın
MHPnin de koalisyon ortağı olduğu 57nci Hükûmet döneminde
olduğunu
Bizzat Osman Durmuşun da ismini vermiştir. Böyle bir
yanlış algı yaratmıştır.
Ayrıca, bizim konuşmacımızın
da bu olaydan hiç bahsetmeyerek işin üzerini
kapattığını iddia ve ima etmiştir. Buna ilişkin
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ERHAN USTA (Samsun) Ahmet Selim Yurdakul
konuşacaklar.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yurdakul.
Süreniz iki dakikadır.
3.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakulun, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, AKP Hükûmetinin
Sayın Sağlık Komisyonu Başkanı Vural Kavuncuya
teşekkür ederiz partimiz adına çünkü 57nci Hükûmet döneminde bu
yolsuzluk konusunun araştırıldığını ve
buradan herhangi bir sonuç çıkmadığını, hatta
davaların olduğunu ve takipsizlikle
sonuçlandığını ifade etti ancak kendisi bu konuda eksik
bilgiye sahip.
Sayın Kavuncu, eğer Sayın
Sağlık Bakanı Recep Akdağla konuşursanız, o
dönemde bu iddialar üzerinde Sayın Recep Akdağ, 2002
yılında 13 sayılı Bakanlık kararıyla bu
yolsuzlukların, bu ifadelerin, bu sataşmaların
araştırılmasına önce izin vermedi; sonra, Sayın
Sağlık Bakanına Niçin bunu araştırma izni vermiyorsunuz?
Varsa yolsuzluk ortaya çıksın, kim suçluysa cezasını
çeksin. denildi, baskılar geldi ve sonunda, AKP Hükûmetinin Sayın
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, araştırma için
Bakanlık müfettişlerini görevlendirdi ve Bakanlık
müfettişleri yani sizin döneminizdeki Bakanlık müfettişleri
araştırma yaptı ve takipsizlikle sonuçlandırdı.
Dolayısıyla, olmayan bir dava konusunda hani sanki bir şey
varmış gibi ifade etmek yanlış.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onlara söyle.
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) Bir diğer
konu ise Sayın Kavuncu, maalesef -sizin burada suçunuz yok ama- Sayın
Recep Akdağın başlangıcından itibaren bu getirilen
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla hâlâ sayın
vatandaşlarımızdan, sevgili vatandaşlarımızdan 14
kalem, katkı payı adı altında ücret almaya devam
ediyorsunuz ve on dört yıldır bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna
sağlık harcamaları yüzünden tam 732 milyar para aktarmak zorunda
kaldınız. Bu kimin parası biliyor musunuz? Yetimin, Türk
milletinin parası. Bu paralarla neler yapılabilir biliyor musunuz?
İşte, o emekliye, memura verdiğiniz yüzde 3lük zam yerine adam
gibi, insan gibi geçinecek bir para verirsiniz, bir maaş zammı
yaparsınız. Ama siz ne yaptınız? Yüzde 3 zam. Peki, dün ne
yaptınız? Muayene ücretlerine yüzde 60 zam.
Ben diyorum ki: Ey AKP Hükûmeti, el insaf!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Allah Allah! Demin
söyleseydin onları ya, demin söyleseydin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Sayın Yıldırım, buyurunuz, 60a
göre söz talebiniz var, bir dakika
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, sayın hatip
Sadece DSP-MHP-ANAP iktidarı dönemindeki iddiaları kapsıyor.
diyerek işin içinden çıktı. Oysa araştırma önergesine
olumlu yönde oy kullanılması ve ilgili belgelerin açılması
durumunda görülecektir ki söz konusu yolsuzluklar 61inci Hükûmetin ki 59, 60,
61inci Hükûmetin Sağlık Bakanı Sayın Akdağdır.
Bunların hepsi ortaya çıkacak.
Bir diğer husus: Ege Üniversitesiyle yasal bir
sözleşme yapıldığını söylüyor. Yapanlardan
birinin, Sayın Kavuncu
Bakanlığın temizlik işçisinin
imza attığını biliyor musunuz? Belgede mevcut.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Hangi
bakanlık?
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir diğeri:
Bakın, 2007 yılına kadar devam eden bir yolsuzluktan söz
ediyoruz.
Bir diğeri şu: Süresi biten,
sözleşmesi yenilenmeyen bilişim programları korsan olarak
sektör tarafından adlandırılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakanlık hem korsan
yazılımın kullanımına, devamına onay
vermiştir hem de abdestinden şüphesi olmayanın namazından
da şüphesi olmaz. Soruşturmaya izin verebilirdi 2007
yılında ve bu konuda soruşturma yürürdü, kendisi de
bürokratları da Bakanlığı da aklanabilirdi diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
Bir dakika süreyle mikrofonunuzu açıyorum.
30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Atıcı kürsüden giderken Ortada
ciddi iddialar var, namus borcunuzu ödeyin. dedi. Bu namus kelimesi çok
sık kullanılıyor, esasen Yunanca bir kelimedir, nomostan
gelir, kural, düzen anlamını taşır. Kural ve düzenden
sorumlu olan üç kuvvet var, Sayın Atıcıya hatırlatıyorum,
yasama, yürütme ve yargı. Yasama bu iddialara ilişkin bir takdirde
bulunacak, milletin iradesiyle teşekkül etmiş yasama nomosun
gereğini yerine getirecek. Sayın Atıcı da bunu kabul edecek
herkes gibi. Yürütme, zaten düzenin kuralları gereğince işleri
götürmek durumunda. Varsa arızalar buna itiraz edilir, siyaset burada rol
sahibidir. Nihayet yargı: Ciddi iddialar varsa gideceği yer
yargıdır. Siyasi spekülasyonlarla bunu kurtaracak olan
yargıdır. Lütfen yargıya gitsinler, bu iş nedir ne
değildir anlaşılsın. Arkasından, böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Tamamlayınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
siyasi
spekülasyon çevirmekten, tabiri caizse -tırnak içinde söylüyorum- piyasa
yapmaktan bu işi kurtaracak olan yargıdır. Arkadaşlara
tavsiyem yargıya gitmeleridir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve arkadaşları tarafından, 1999 yılında
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kurumlarında kullanılmak üzere Kronik Hastalık Takip
Programı gibi bazı programlar ihale usullerine uygun olmayan bir
şekilde dolaşıma sokulmuş olup Bakanlığı ve
üçüncü kişileri zarara uğratan bu sağlık yolsuzluğunun
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi amacıyla
4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
AHMET YILDIRIM (Muş) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında görüş
farklılığı olduğundan karar yeter
sayısının olup olmadığını elektronik cihazla
tespit edeceğim.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylanması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından, 2016
yılının son günlerinde başlayan ve devam eden elektrik
kesintileri ile elektrik üretiminde var olan sıkıntıların
araştırılması, elektrik arz güvenliğinin
sağlanması için yapılacakların belirlenmesi amacıyla
4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/1/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve
arkadaşları tarafından, 2016 yılının son
günlerinde başlayan ve devam eden elektrik kesintileri ile elektrik
üretiminde var olan sıkıntıların araştırılması,
elektrik arz güvenliğinin sağlanması için
yapılacakların belirlenmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1015 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4/1/2017
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Ahmet Akın,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz grup
önerisi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Yılbaşı gecesi İstanbulda
Ortaköyde yaşanan alçak terör saldırısını bir kez
daha şiddetle lanetliyorum. Saldırıda yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabır ve
başsağlığı diliyorum; yaralılarımıza da
acil şifalar dilerim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, çok
insicamı bozan bir tablo var.
AHMET AKIN (Devamla) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, efendim,
lütfen uğultuyu keselim. Sohbet etmek isteyen arkadaşlar lütfen Genel
Kurulun dışına çıksınlar.
AHMET AKIN (Devamla) - Süreyi de ona göre,
Başkanım
BAŞKAN - Sürenizi yeniden
başlatıyorum.
AHMET AKIN (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Siz devam edin, sizi dinleyeceklerdir
Sayın Akın.
AHMET AKIN (Devamla) - Çok Değerli
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; umuyorum Meclis
binasında yeteri kadar jeneratör vardır çünkü her an elektrikler
kesilecek diye bir korku içerisindeyiz; çünkü ortadaki durum malumunuz.
İstanbul ve bazı kentlerimizde
başlayan elektrik kesintileri halkımızın günlük hayatı
ile sanayimizi kötü yönde etkilemiştir. Kentlerimiz karanlığa
gömülmüş, fabrikalarımızda da üretim durmuştur. Enerji
Bakanlığı, yaptığı açıklamalarda,
yaşanan elektrik kesintilerini tek başına, iletim
hatlarındaki yoğun kar yağışına
bağladı.
Dünyanın her yerinde kar yağıyor
değerli arkadaşlar, bizden çok daha fazla kış yaşayan,
kar olan ülkeler de var ama onların hiçbirisinde kentler
karanlığa gömülüp sanayi tesisleri durmuyor. Kesintiler çok ciddi
boyutlarda zarar verdi. Halkımız evlerinde kullandıkları
elektrik cihazlarından da büyük zarar gördü. Beş günde, kesintiler
nedeniyle, sadece Gebze bölgesinde sanayi firmalarımızın
kaybı tam 300 milyon euro oldu. İstanbulda ve Çerkezköyde bulunan
organize sanayi bölgelerindeki fabrikalarda ve diğer sanayi tesislerinde ortaya
çıkan zararı da göz önüne aldığımız zaman bu
kesintilerin faturasının çok ağır olduğu
ortadadır. Günümüz Türkiyesine elektriksiz saatler hatta günler
yakışmıyor değerli arkadaşlar. Bu milletin zararı
konusunda Hükûmet olarak ne yapacaksınız? Halkımız
faturasını iki gün ödemediğinde hemen elektriğini kesiyor,
icrayı gönderiyorsunuz fakat şimdi bu milletin zararı ne olacak?
Derhâl bu zararların giderilmesi gerekiyor.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, aslında ülkemizde elektrik kesintileri hemen hemen
her gün farklı bölgelerde yaşanıyor. Elektrik
dağıtım firmalarının duyuruları
incelendiğinde de sürekli olarak bir yerlerde elektrik kesintilerinin
olduğunu görebilirsiniz. Yani bir bölgede elektrikler kesilerek
altyapı yenilemeleri, şebeke yenilemeleri
yapıldığı söyleniyor. Kışın ayazında
nasıl şebeke yenilemeleri yapılabilir, bu da ayrı bir söz
konusu. Çünkü normalde şebeke yenilemeleri, sistem yenilemeleri yaz
aylarında veya bahar aylarında yapılır.
Değerli arkadaşlar, sistem
bakımı ve yenileme çalışmalarını gösterirken
tamamen bir bahane ortaya koyduğunuzu siz de çok iyi biliyorsunuz. Arz
yetersizliği yüzünden elektrik verilemediği için gezdirme yöntemiyle
bu kesintiler net olarak yapılıyor. Bu yolla ülke geneli kesinti
kapsamına alınıyor ve her gün birkaç ilimizde ayrı
ayrı bölgelerde kesintiler oluşuyor. Elektrik kesintilerini gün gün
takip eden Tüketici Birliği Federasyonu geçen yılın ekim
ayında toplam 87.931 saat, kasım ayında ise 86.820 saat planlı
kesinti yapıldığını açıkladı. Bu miktar bir önceki
yılın aynı dönemine göre tam yüzde 61 daha fazladır.
Elektrik dağıtım şebekelerinin
eski olduğu ve yer yer arızalara yol açtığı
doğrudur. 2010 yılından itibaren tüm dağıtım
şebekeleri özel sektöre devredildi. Bu özelleştirmelerden devlet 13
milyar dolar civarında bir gelir elde etti ve aradan da tam altı
yıl geçti. Bu para, başından beri söylediğimiz gibi
TEİAŞın elindeki iletim hatlarına
yatırılmış olsaydı, hatlar hava koşullarından
etkilenmeyecek şekilde yenilenmiş olacak ve siz de bu bahanelere sığınmayacaktınız.
Elektrik dağıtım firmaları, sorumlu oldukları
bölgelerde, sahip oldukları bölgelerde şebekelerin tamirinden,
bakımından ve yenilenmesinden sorumludur. Zaman zaman da bu
yatırımlar yapılıyor ama bildiğiniz gibi bu
yatırımların bedelini de halkımızdan alıyorlar.
Elektrik faturalarında hukuksuzca zaten, iletim bedeli, kayıp kaçak
bedeli, sayaç okuma bedeli, dağıtım bedeli
karşılığında tek bir kalemde birleştirerek halkın
cebinden paraları alıp firmaların kasasına koydunuz. Bir de
yılbaşından itibaren geçerli tarifede bu bedele de yüzde 6,3
oranında zam yaptınız. Halkımız her şeyin
bedelini ödüyor ama çileyi de kendisi çekiyor.
Enerji bedelinde yapılan indirimler faturaya
yansımıyor ve halkımızın bunlardan
yararlandırılması engelleniyor. 2017nin ilk çeyreğinde
elektriğe zam yapılmayacağı söylenmişti. Elbette
yapılmayacak çünkü enerji fiyatları düştü değerli
arkadaşlar. Bırakın zammı, indirim yapılması
gerekiyordu.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, elektrikte yaşanan bu
sıkıntıları tek başına teknik sebeplere,
arızalara, mevsim koşullarına bağlamak konuyu
açıklamaya asla yetmez. Eğer öyleyse sorun çok daha büyük. Çok daha
kötü ve karanlık günler bizi bekliyor demektir. Oysa biz asıl nedenin
bu olmadığını çok yakından biliyoruz. Her seferinde de
söylüyoruz: Arz güvenliğimiz yok, elektrik üretim planlamamız da
baştan aşağıya yanlış.
2015 yılında elektriğimizin yüzde
38ini doğal gazdan ürettik. 2016 yılı Ekim ayı
itibarıyla yüzde 32,5unu doğal gazdan sağladık. Bu
kaynağın neredeyse tamamını da ithal ediyoruz. Çok büyük
bir bölümünü Rusyadan olmak üzere İrandan ve Azerbaycandan
alıyoruz. Bir şekilde gaz akışında meydana gelebilecek
en ufacık bir sıkıntı elektrik üretimimizi felç edebilecek
düzeydedir. Kalıcı yaz saati uygulamasının da enerji
tüketimini arttırdığı verilerle ortaya konuldu.
Örneğin kasım ayında, koşulların
değişmemiş olmasına rağmen bir önceki yılın
kasım ayına göre elektrik tüketimimiz tam yüzde 6,5 oranında
artmıştır. Öğrenciler karanlıkta okula,
halkımız ise karanlıkta işe gitmek zorunda kalıyorlar.
Balıkesir başta olmak üzere, başka bazı illerimizin
valileri de kendi inisiyatifleriyle mesai saatlerinde
değişikliğe gittiler ama öğrenciler için bu sorun devam
ediyor. Ben buradan, halkımızın yaşadığı
mağduriyete bir nebze de çözüm olmak için uğraşan valilerimize
teşekkür ediyorum. Aynı yaklaşımı Hükûmetten de
bekliyoruz. Sayın valilerimiz Enerji Bakanından daha duyarlı
çıktı.
Havaların soğumasıyla birlikte
konutların gaz talebini karşılamak için çevrim santrallerine gaz
akışı kısıtlanmış ve elektrik üretiminde
doğal gazın payı günlük olarak düşmüştür ve doğal
gaz santralleri de elektrik üretemez hâle geldi. TEİAŞın
istatistiklerinde 1 Aralıkta elektrik üretiminde doğal gazın
payı yüzde 35,6 iken, 14 Aralıkta 27,9a, 21 Aralıkta 20,6ya,
24 Aralıkta yüzde 16ya kadar düşmüş oldu. 2 Ocak
itibarıyla tekrar yüzde 30lara kadar da çıktı.
Sıkıntının yaşandığı tarih
aralıklarına baktığınızda doğal gazın
payının düştüğü günleri görebilirsiniz, hatta elektrik
piyasası da bu konuda bir tepki vermiş ve elektrik fiyatları
günlük olarak fahiş düzeylere kadar yükselmiştir. Öyle ki 23
Aralık günü 1 megavat elektriğin fiyatı 1.900 TLye kadar
tırmandı. Bu, elektrik üretimindeki plansızlığın
açık ve net göstergesidir.
Sayın Bakan dağıtım firmalarının
sahiplerini hizaya çekip esas duruşta sorgulayan pozlar vereceğine,
elektrik politikalarındaki yanlışlığa çare olsa daha
iyi olur ama Sayın Bakan, maalesef, bununla ilgilenmiyor. AKP grup
başkan vekilinin de haklı olarak tepki gösterdiği gibi, o, birilerine
özenerek görevini ve sorumluluğunu yerine getirmiyor. Ülkemizi
karanlıkta bırakan 31 Aralık 2015 olayının
tekrarlanmaması için, özellikle öncelikle elektrik arz güvenliğimizi
sağlama adına, sonra da elektriği düzenli ve kaliteli olarak
tüketicilere ulaştırmak için en başta Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının görevi ve sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor.
Çok değerli arkadaşlarım, AKPnin
ülke gerçekleriyle örtüşen bir enerji politikası maalesef yok.
Boşuna Enerjide şöyle yaptık, şunu yaptık, bunu
yaptık. deyip durmayın çünkü gerçekten acı sonuçlar ortada.
Enerji politikalarında maalesef başarısızsınız.
Tıpkı birçok alanda olduğu gibi, enerjideki bu
politikasızlık korkarım yakında tüm ülkeyi de
karanlıkta bırakacak. Bunun bedelini de son kesintide olduğu
gibi, halkımız ve sanayicimiz ödeyecek. Bu yüzden, bu hayati önemi
haiz konuya yüce Meclis el koymalıdır.
Önergemize desteğinizi bekliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun elektrik kesintileri ile elektrik üretiminde
var olan sıkıntıların araştırılması,
enerji arz güvenliğinin sağlanması için yapılacakların
belirlenmesi amacıyla verdiği önerge üzerine, Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek için söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle önerge sahibi arkadaşları tebrik
ediyorum; şu açıdan: Güncel bir konu, burada
tartışılmasının önemi var, kayıplar var; bunu da
dikkate almak lazım.
Şimdi, özellikle aşırı
yağış ve fırtınanın elektrik iletim hattında
yol açtığı arızaların giderilmesi, fabrikalara
elektrik verilemediği, nakil hattı kopması ve arızaları,
fabrikaların üretime ara verdikleri, siber saldırılardan
bahsedildiği ifade ediliyor, Hükûmet de bunları gerekçe gösteriyor.
Şimdi, meslek odalarının bunu bir plansızlık olarak
addettiğinden ve doğal gaz probleminden bahsediliyor. Sektör ile
üretimin etkileşimi mutlaka çok önemli. Öncelikle, enerji talebi hızla
artıyor. Son on beş, on altı yılda üretim 125 milyar
kilovatsaatten 270e yükseldi. Maliyetini şayet bir tarafa
bırakırsanız, bu, büyük bir problem gibi gözükmedi ama problem
vardı. Zaman zaman takdir ettiğimizi, kürsülerden enerji
politikalarını tenkit etmemize rağmen, ifade ettim. Elektrik
enerjisi talebi ve üretimi büyümeden hızlı artıyor, 2000
yılından bu yana ortalama yüzde 5 üretimi ve tüketimi artıyor.
Doğal gaz üretiminin elektrik üretimindeki payı 2001 ile 2014
arasında yüzde 40-50, 2015te yüzde 38, 2016da yüzde 36ya düşüyor.
Arz güvenliği enerji üretiminde önemli.
Doğal gazda yüzde 98 dışa
bağımlığıyız. Arz güvenliği
açısından problem gelecekte önemli ve büyük gözüküyor. Bu nedenle,
yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha çok yönelinmesi lazım. Bu her zaman
söyleniliyor, strateji belgelerinde yer alıyor ama istenilen ölçüde
gitmiyor, yatırımcının önündeki engeller ortadan
kaldırılmıyor. Rüzgâr, jeotermal, güneş
yatırımında geçen dönemlerde 5 problem vardı; sektör
temsilcileri geldi Bu 5 problem değişti mi? dedim, 5 problem aynen
duruyor. dediler, benim de söylediğim: AKPye oy vermeye devam edin
problemlerle yaşamak istiyorsanız. Bunu net bir şekilde de
söyledik. Şimdi, teknik ve hidrolik kaynaklar da kullanmaya gayret
ediyoruz, o da tamam. Bu sağlıksız yapıyı ne
yapmamız lazım? Tamir etmemiz lazım.
Siz, özelleştirme yaptınız AKP
olarak, Hükûmet olarak. Özelleştirmeyi kaynak temini için
yaptınız. Sayın Bakan, siz buradasınız. Aslında,
özelleştirmenin amacı neydi? Arz güvenliği, rekabet,
yatırım, verimliliği artırmak, tüketiciyi memnun etmek.
Ama, görüyorum ki yaptığınız özelleştirmelerde
özelleştirmenin amacından daha çok, kaynak sağlama amacı
öne çıkmış. Elektrik üretim ve dağıtım
özelleştirmesinde 2008-2013 yılları arasında
dağıtımda işletme hakkı devri yaparak
özelleştirme yaptınız, 18 bölgeyi özelleştirdiniz. Elektrik
üretiminde kurulu gücü düşük... Şimdi, bu -12,7 milyar dolar-
HES'lerle başlayan özelleştirmeler 2012den itibaren termiklerle
devam ediyor; 9,6 milyar dolar, sonra da 3 milyar TL özelleştirme
yaptınız. Dağıtımın yüzde 100ü özel sektör
eliyle, üretimin de yüzde 74ü özel, kalanı kamu
Kalanı dolarla
mı yapacaksınız, TLyle mi yapacaksınız? Şimdi,
bunu bir bilmek lazım.
Ben doğal gazdan şikâyetçiyim, böyle bir
eziyet olmaz. Hakikaten, müşteri memnuniyeti orada çok sıkıntılı
bir hâl almış vaziyette. Dağıtıma da
baktığınız zaman kayıp kaçak olayı meydanda; bu,
rezalet bir durum.
Şirketler dövizle borçlanıyor, para
yetmiyor, kaynak yetiştirmeye çalışıyorlar. 2013ten bu
yana dövizde yaşanan gelişmeler bu şirketleri zora soktu. Bu
şirketlerin 2015-2023 arası nakit açığı 7,1 milyar
dolar, üstelik 2016 kur farkı da hariç. Bu kur riskine karşı
hiçbir önlem alınmamış, zararlar tüketicinin üstünde.
Kayıp kaçaktan sonra bir de batık devri
başladı; bu da vatandaşa
Özelleştirmede millete
abanmış vaziyettesiniz.
Bankaların kullandırdığı
kredi için de ciddi bir risk var. 2023e kadar bu rakam piyasada
konuşuluyor.
Şimdi, bankaların sermayelerine bakın
-ilk 10 büyük banka- bir de dağıtım şirketlerinin
ödenmiş sermayeleri ne kadar, ona bakın. Çok yüksek sermayeyi buraya
yatırttınız. Ne yapıyorsunuz? Yüzde 2-3 kâr marjıyla
çalıştırmaya çalışıyorsunuz. Üretim
şirketlerinin sermayeleri, dağıtımdan daha az; bu da
problemli. En büyük özelleştirmeyle parayı alıyorsunuz,
şirketler zarar yazmaya başlıyor. Böyle bir şeyin
olması mümkün değil. Bu, aynı zamanda bu şirketler
bankalardan dövizle borçlandığı için bankacılık
sistemini de perişan ediyor, sıkıntıya sokuyor.
Şimdi, biraz önce Baki Bey kardeşimiz
söyledi, Mersinde on gündür bir köye elektrik gitmiyor. Peki, Kaç
yılında bu köye elektrik geldi? diye sorduk. dedi. 1974-1975. O
tarihten beri hiç on gün elektrik kesildiği oldu mu? Olmamış.
Şimdi, nereden olaya bakarsanız bakın mantıklı
yaklaşmak lazım. Bunu niçin söylüyorum? Bakım, onarım
işlerini ne yaptınız? Özelleştirmeye
çalışıyorsunuz, Maliyeti düşürdük." diyorsunuz, ya
kalite
Planlama ne yaptı, düzeldi mi? Planlama yok. Adana işte,
kesinti, sıkıntıda; Mersin, kesinti, sıkıntıda.
Gerçekten sistem şu anda kalp krizi geçiriyor. Buna çok dikkat etmek
lazım. Aksaklık burada. Bunu sadece İletim hattı koptu.
diyerek veya Yeterli enerji yok, bu soğuktan oldu. diyerek söylemek
mümkün. Bir onarım programınız var mıydı? Bu kışın
nasıl geldi, bu kışta bununla nasıl
karşılaştık; bunların bilinmesi lazım.
Biraz önce bir gazetede baktım, bir saat
kesintide 18 milyon TL Türk ekonomisinin kaybı var. Elektrik
kesintilerinin sanayiciye vurduğu darbe Türkiye ekonomisini de
kuşkusuz sarsıyor. Bütün Türkiye'nin sanayisi bir saat elektriksiz
kalsa zararın 18 milyon lira olacağı hesaplanıyor. Şu
anda bu çapta bir kesinti yok ama ülke sanayisinin
yoğunlaştığı Marmaradaki kesintiler, zararın hiç
de azımsanmayacak boyutta olduğunu gösteriyor. Kesintilerin
ardındaki sebep araştırılmalı; teknik mi, arıza
mı, fiyat yükseltme çabası mı, doğal gaz santrallerinin
devre dışı kalması mı, doğal gaz çevrim
santrallerinin elektrik üretimindeki payının düşmesi mi? Fakat
son iki haftada bu payın önemli ölçüde düştüğü ifade ediliyor.
Burada problemler mi var, yoksa doğudan gelen elektriğe
aşırı yüklenme mi var? İş dünyası ise kendilerine
olağanüstü bir durum yaşandığı bilgisinin
verildiği üzerinde duruyor. Şimdi Kesintinin süresi bildirilse bu
kadar kötü etkilenmezdik. diyor sanayici.
Şimdi, bir başka şey: Organize sanayi
bölgelerini ikiye, üçe böldünüz. Vatandaş diyor ki: Elektriği bu
sanayi bölgeleri arasında gezdirmeye başladılar. Yetmiyor da
ondan. Kesintiler nedeniyle farklı uygulamalarla durumu en hafif
şekilde atlatmanın yolları aranıyor.
Biz, bu nedenle zaten bir araştırma
önergesini -özellikle özelleştirmeye ilişkin enerji sektöründe-
imzaya açtık, sanıyorum bu hafta vereceğiz; onun da gündeme
alınması için gayret gösteriyoruz.
Ben yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyasi iktidarlar eğer vatandaşların temel
ihtiyaçlarını karşılayamaz seviyeye gelmişse
artık o iktidarın toplum tarafından sorgulanma zamanı da
gelmiştir, belli bir süreden beri yaşamın birçok alanında
mevcut siyasi iktidarın toplumu rahatsız eden, onun temel
ihtiyaçlarını karşılayamayışı üzerinden
yürüyegiden tartışmalarda da olduğu üzere.
Elektrik veya enerji ihtiyacı, öyle bir
çağda yaşıyoruz ki neredeyse ekmek su kadar acil gereksinimler,
temel gereksinimler içerisinde yer almaktadır. Aydınlatmadan
ısınmaya, eğitimden sağlığa, kültür sanat
faaliyetlerinden günlük yaşamın bütün veçhelerine kadar elektrik
enerjisi olmaksızın yaşamımızı idame ettirmenin
mümkünatı yoktur. Ancak çarpık bir toplum ve dünya bakış
açısına sahip olan siyasi iktidar bu istikamette her geçen gün biraz
daha fazla ilerlemekte ve kendi iktidar gerçekliğini toplum nezdinde
sorgulatır hâle getirmektedir. Öyle ki toplumun temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade şiddet ortamından
ve darbe tehditlerinden kurtulmanın tek yolu özellikle
aşırı güvenlikçi politikalara başvurmak, yargıyı,
kolluğu ve bütün savunma birimlerini siyasallaştırma yöntemiyle
siyasi iktidar bir iş gütmektedir.
Burada ifade edelim ki aydınlatmadan
ısıtmaya kadar birçok alanda günlük yaşamımızın
elektrikle ve bu enerji kaynağıyla bağlantılı
olduğunu ifade ettik; internet, bilişim dünyası
Ve şunu
ifade edelim ki Türkiye ekonomisinin dibe vurmasını hissettiği
bir süreçte -ki Sayın Maliye Bakanı buradayken de ifade edelim- 2016
yılında hiçbir ekonomik parametrede hedefini tutturamamış
bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız; ne faiz
oranlarında ne işsizlikte ne enflasyonda ne orta vadeli planda ne de
döviz kurlarının hiçbirinde hedefini tutturamamış bir
siyasi iktidarla karşı karşıyayız.
Tabii şunu da ifade edelim: Böyle bir süreçte
sanayicinin elektrik kesintileriyle çökme yaşamasıyla ise ekonomik
hedeflerini tutturamayan bu Hükûmetin özellikle istihdama dönük alanı da
bir daha zorda bıraktığını çok net görmekteyiz.
Yine, geçen sene ülkenin farklı yerlerinde
elektrik kesintisi yaşanmıştı, son bir ayda
yaşadığımız elektrik kesintileri bu ülkede ilk kez
cereyan eden elektrik kesintileri değildir. Ancak, Anadolunun farklı
coğrafyalarında, özellikle de üretime dönük sanayinin olduğu
bölgelerde elektrik kesintileri maalesef görünür kılınmıyor,
medyada aynı oranda yer bulmuyor, toplumsal ve siyaset
yaşamımızın içerisine aynı oranda girmiyor.
Örneğin Batmanda, Urfada, Mardinde, Şırnakta, Hakkâride,
Vanda, yani bölge illerinin büyük bir çoğunluğunda anakronik bir hâl
almıştır. Hidroelektrik enerjisinin büyük bir bölümünü elde
ettiğimiz, fosil yakıtları termik santrale
taşıdığımız oranın büyük bir bölümünün
bölgeden çıkarıldığını, ham petrolün neredeyse
yüzde 90dan daha fazlasının bölgeden
çıkarıldığını bildiğimiz bu bölge, elektrik
kesintilerini anakronik bir sorun olarak yaşamaktadır.
Buradan hareketle, bunun üzerine bir de bu sene,
geçen yıl bölgede yaşanmış olan şiddet ortamından
kaynaklı olarak evleri yıkılmış, ya yıkık
evlerde ya da çadırlarda yaşamaya mahkûm olmuş olan
yurttaşlarımız ise ekstradan 2 kat elektrik kesintisinden
nasiplenmekte veya tümüyle elektrikten mahrum kalmaktadır.
Bu sene elektrik kesintilerinin daha görünür
kılınmasının temel sebebi ise büyük sanayi alanlarında
yaşanıyor olmasıdır. Hükûmet yetkilileri çıkıp
Elektrik problemi çözüldü. diye bir müjde veriyorlar. Oysa, böyle bir
çağda elektriğin kesilmiş olması, Hükûmet tarafından
onarım sonrası bir müjde değil, bir hesap verilebilirlik
sebebidir. Siz, elektriği bu kadar kestiğiniz, üretimi bu kadar
durdurduğunuz için onarım sonrası müjde veremezsiniz, bu
kesintinin yaşanmış olmasından kaynaklı olarak ancak
hesap vermek durumundasınız. AKP iktidarlarının on dört
yıllık kötü yönetimi, dış politikadan ekonomiye,
eğitimden sağlığa, spordan adalete kadar her noktada
yaşadığımız gibi enerjide de artık hissedilir bir
noktaya gelmiş bulunmaktadır.
Neyle açıklanıyor? Siber saldırı
varmış. Ne varmış? Enerji nakil hatlarının
eskiliği söz konusuymuş. Neymiş? Doğal gaz
sıkıntısı gibi bahaneler uyduranların özrü
kabahatinden büyüktür. Tam da bunlar, bir ülkeyi yönetememenin, bir ülkedeki
toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamamanın
itiraflarıdır. Eğer enerji nakil hatları kırk elli
yıllık ise iktidar on dört yıldır yatmıştır.
Bunu dile getirdiğimizde ne kadar modernize olmuş bir ülke
gerçekliğinden söz ediyordu Hükûmet yetkilileri. Sormazlar mı enerji
sistemi bu büyüklükteki bir siber saldırıya nasıl açık hâle
geldi veya sormazlar mı enerji nakil hatları kırk elli
yıllık bir şebekeyle nasıl onarılmadı on beş
yıllık iktidarınız döneminde veya doğal gaz
sıkıntısı yaşıyorsak neden çaresine bakacak
politik adımlar atılmadı?
Tabii, ortada dolaşan rivayetler var.
Özelleştirilen santrallerde şirketlerin bazıları zarar ettiği
için bilinçli olarak özellikle üretimi kısma işine
girişmişler. Dev şirketler olarak halkın enerjisini
şirketlerin insafına terk edersek onların himmetine muhtaç hâle
gelmiş oluruz.
Yine, mevcut iktidarın 7 Haziran öncesi bölgede
kaçak elektrik kullanımını belli kesimlere karşı
politik bir argüman olarak kullandığını ve o zaman da biz
enerji nakil hatlarının eski olduğunu, kaçakların bundan
kaynaklı olabileceğini söylediğimizde ise bunu reddetme, inkâr
etme yoluna gitmişlerdi.
Bakın, ülkenin öncelikleri o kadar
değişti ki sadece sosyal medya üzerinden insanlarımızı
suçlamaya dair ibret verici bir örnek anlatayım. İstanbul
İkitelli Organize Sanayi Bölgesinde Şehmus Seven adında
aynı isimli şirkete sahip bir yurttaşımız, bir
müteşebbis Twitterda Sayın Bakana bir mesaj atıyor: Sayın
Bakanım, İkitelli Organize Sanayi Bölgesine beş gündür elektrik
verilmiyor, zararımız çok büyük, yardımcı olur musunuz?
Vay, ne büyük günah işlemiş bu adam! Ondan sonra ak troller
tarafından nelere uğruyor adam; İsrail ajanı ilan ediliyor,
Bu, Esadın ajanıdır. deniyor, Marksist ve Leninistlikle itham
ediliyor, Bölücüsün. deniyor. Adam da buna cevaben şunu söylüyor: Ben
sadece elektrik yok diyorum ama buna karşılık bölücü oluyorum.
Marksist ve Leninistlik nedir bilmiyordum, bu sayede öğrenmiş oldum.
Yine, ben sadece elektrik istedim, milliyetçi bir insanım. Yanımda da
7 işçi çalıştırıyorum. Onların da, benim de
mağdur olmamam için sadece bir talepte bulundum. Ama bunun üzerinden ak
trollerin ne gibi saldırılarına ve ithamlarına
uğradığını ibret verici bir şekilde görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, Türkiye'nin dışa bağımlı
olarak temin ettiği doğal gazın kaynağı 1 Aralık
2016 günü 25 Aralığa göre yüzde 20 oranında azaldı.
Düşünün, elektrikte doğal gaz kaynağına
bağımlılığı azaldı. Neden? Çünkü elektrik
üretimi için 1 Aralık 2016da yüzde 19una denk gelen bir şekilde
sarfiyatımız var iken 14 Aralıktan itibaren doğal gaz tüketimi
önce yüzde 10a, 21 Aralıkta yüzde 6ya ve en son, 22-23-24 Aralıkta
ise yüzde 4e düşüyor. Böyle makro ölçekli bir planlamayı ancak böyle
bir Hükûmet, öngörüsüzlükle, insanları bu kadar mağdur ederek
yaşatabilir. Bunun adı bir öngörüsüzlük, bunun adı planlama.
Siyasi iktidar gücünü, enerjisini, varını yoğunu aşırı
güvenlikçi politikalara, tek adamcı bir sistemi inşa etmek için
harcamaktan kaynaklı olarak insanların veya toplumun temel
ihtiyaçlarını karşılama noktasından
uzaklaşmış oluyor. Bu anlamda, bir siyasi iktidarın
toplumun temel ihtiyaçları üzerinden, daha fazla demokrasiyi, daha fazla
özgürlüğü, daha fazla refahı, daha fazla temel ihtiyaçları
karşılayan bir şekilde planlaması gerektiğini ifade
ediyorum.
Önergenin lehinde oy
kullanacağımızı söylüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 15 Temmuzda Meclis bahçesinde ilk
bombanın atıldığı yerdeki çadırda bulunan Türk
Bayrağının üzerindeki karların temizlendiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Mahmut Tanalın
gündeme getirdiği bir konu vardı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bahçesindeki çadır üzerinde bulunan Türk Bayrağının
karlarla örtülü olduğu yönünde bir tespiti Sayın Tanal gündeme
getirmişti. Karlar temizlenmiştir, Türk Bayrağı
aydınlığa kavuşmuştur Sayın Tanal. (AK
PARTİ, CHP, MHP sıralarından alkışlar) Gündeme
getirdiğiniz için teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben teşekkür
ederim, sağ ol Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Yıldırım konuşmasında
sosyal medya üzerinden bir örnek vererek, sonuçta ak trol adı
altında AK PARTİ Grubuna bir eleştiri yöneltmiştir. Bu açık
bir eleştiri değildir ama zımni bir göndermedir çünkü Enerji
Bakanı, ona verilen bir cevap
Bu açık bir sataşmadır.
Sosyal medya trollerine ilişkin bir eleştiri AK PARTİye ilzam
edilemez. Bu çerçevede
BAŞKAN Eleştiriyi şu bağlamda
yaptı Sayın Yıldırım: Enerji kesintileri nedeniyle,
üretimde bulunan bir fabrika sahibinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına
bir tweet attığını, faaliyetinin durduğunu
belirterek bir şikâyeti aslında gündeme getirdi ve o çerçevede
trollerin saldırısına uğradığını
söyledi. Nasıl yorumluyorsunuz bunu Sayın Bostancı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım...
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, bu
trollerin tümünün AKPyle ilişkili olduğunu mu kabul ediyor
Sayın Bostancı? O zaman bunların yaptıklarının
tamamını kabullenmiş olursunuz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Yıldırım, bu iyi bir tavır değil.
BAŞKAN Evet Sayın Bostancı, ben
dinliyorum sizi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ak trol, AK
PARTİnin adı altında bir iş çevirebilirler. Böyle bir
illiyet bağı kuruyor.
BAŞKAN Yani ak trol demek suretiyle Adalet ve
Kalkınma Partisini kastettiğini ifade ediyorsunuz.
Buyurunuz. [CHP sıralarından
alkışlar(!)]
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; her şeyden önce şu
ak trol lafını reddediyorum. Biz eğer, partimiz ne olursa
olsun trollük denen bir şeye karşıysak bunu siyasette belli
bir kesime ihale eden dilden de kaçınmamız lazım. Sosyal medyada
çok çeşitli kesimlerin trolleri var. Her kim sosyal medyaya giriyorsa
biraz eleştirel bir dil kullandığında kimlerin nasıl
hücumuna uğruyor hepimiz görüyoruz. Bu sadece HDPlilerin, MHPlilerin,
CHPlilerin başına gelmiyor, aynı zamanda AK PARTİlilerin
başına geliyor. Sosyal medyanın bu maskeli balo tarafı dolayısıyla kimliği,
kişiliği belli olmayan, öfke ve hınç dolu ifadelerle birilerine
saldıran kişilerin karşısında meşru siyasetin
temsilcilerinin, bir kere, ortak bir çizgide durması lazım; bu bir.
Trollere
ilişkin
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ak trolleri kim besliyor
Sayın Başkan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Reddediyorum
bu ak trol lafını Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ak trolleri siz
ürettiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakın,
şimdi ben de çıkar, başka tür adlandırmalarla trollük
demeye başlarsam burada biz de hep beraber trollük yapmış
oluruz. Dikkat edelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
gururla ak trol dediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi,
trollerin birtakım beyanlarını, yaptıklarını
gelip burada siyasal bir eleştiri içerisinde zikretmek de doğru
değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Onlara maaş
ödüyorsunuz, maaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Eğer
Sayın Bakanın kendisine atılan tweet dolayısıyla
yanlış bir beyan olduysa bunu anlarım, aradaki iletişimde
problem varsa bunu anlarım ama birtakım trollerin hücumuna
uğramış. Bunun takipçisi savcılardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ak trollere maaş
ödüyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Burada gelip
bunların beyanında bulunmak da doğru değil. Bu da
aslında dolaylı olarak -elbette Sayın
Yıldırımın kastı bu değil ama- trollere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
hizmet
bağlamına yerleşir. Bunlara karşı dikkatli
olalım.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
sadece tutanağa geçmesi açısından
Tabii, Sayın
Bostancının açıklamalarının samimiyetle
yapıldığına bir şüphem yok ama keşke onun
inanabildiği gibi buradaki herkes inanabilse söylediklerine. Mesela,
kendileri yerine manşet atan, kendileri yerine hedef gösteren, kendileri
yerine partimize devamlı hakaret eden bir basın-yayın
organı Haldun Yanıkoğlunu Kıdemli ak trol diye
tanıtıyor canlı yayınında. Bu, bizim kontrolümüzde
olan bir televizyon değil. Ben şöyle göstereyim,
tanımış olun: Kıdemli ak trol.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel,
tutanaklara geçmiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben bilemem,
bunun bizimle alakası yok, bunun takipçisi savcı kardeşim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, cevabı niye siz
veriyorsunuz o zaman? Ak trolse ak trol.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama Enerji
Bakanıyla bağlılığımız var bizim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, parti üyeniz, bu
adam parti üyeniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz bir dakika süreyle lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, ben Sayın
Bostancıya teşekkür ediyorum. Gerçekten, kamuoyunda
netleştirilemeyen bir hususu netleştirdi. Ak trollerin veya böyle
bilinen bir kesimin, özellikle kamuoyunu yaralayan söylemlerle sosyal
medyayı meşgul edenlerin kendi partisiyle bağını
kurdu.
İkinci husus, o zaman söyleyelim: İki
hesap kullanan bakan ve belediye başkanlarına ne demeli? İki
hesap kullanıyorlar. Bir kişi neden iki hesap kullanmak ister, kendini
neden gizlemek ister; bunu merak ediyoruz.
Bir husus daha söyleyeyim: Kendisini baş trol
olarak nitelendiren sayın grup başkan vekilleriyle ilgili
düşüncesi nedir diyorum. Ki bunu Twitterda kabul edip kendisi
açıkladı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından, 2016
yılının son günlerinde başlayan ve devam eden elektrik
kesintileri ile elektrik üretiminde var olan sıkıntıların
araştırılması, elektrik arz güvenliğinin
sağlanması için yapılacakların belirlenmesi amacıyla
4/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
4 Ocak 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ve öneri üzerindeki son konuşmacı İstanbul
Milletvekili Hasan Sert.
Buyurunuz Sayın Sert. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN SERT (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Cumhuriyet Halk Partisinin son günlerde
yaşanan elektrik kesintileriyle ilgili vermiş olduğu önerisi
aleyhinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım ve
yüce Genel Kurulu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, yılbaşında Ortaköyde
meydana gelen elim olayı da kınadığımı ifade
etmek istiyorum.
Benden önce konuşma yapan, Cumhuriyet Halk
Partisinden değerli kardeşim Ahmet Beye ve Milliyetçi Hareket
Partisinden Emin Ayhan Beye de değerli açıklamalarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz, ülkemizde enerji sektöründe son on
yılda önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle elektrik üretimi
açısından, kurulu güç açısından, üretim ve tüketimdeki
önemli artışlardan dolayı bir hayli başarılı
çalışmalar yapılmıştır. Bunun neticesinde, büyük
projeler ve büyük projelerin getirmiş olduğu bir rahatlamayı da
hep birlikte görmekteyiz.
Türkiyenin elektrik sektöründe geldiği
noktayı rakamlarla inceleyecek olursak elektrik üretiminde dünyada 20nci
sırada olduğumuzu, elektrik üretimimizin 2002 yılında 29
milyar kilovatsaat iken 2014 yılında 239 milyar kilovatsaate
ulaştığını görmekteyiz. 2002 yılında 12 bin
megavat hidroelektrik kurulu gücümüz varken 2014 yılında 22 bin
megavata geldiğini de yine görmekteyiz. Ayrıca, 2002
yılında 300 tane elektrik üretim santralimiz varken 2014
yılında bunun 900ü geçtiğine şahit olmaktayız.
Bütün bunları bir ön bilgi olarak vermek
istiyorum ama esas itibarıyla önergeye zemin teşkil eden elektrik
kesintileriyle ilgili birtakım teknik bilgileri açıklayıp gerek
milletvekili arkadaşlarımızı gerek kamuoyunu bilgilendirmek
istiyorum.
Biliyorsunuz, elektrik kesintileri daha çok
İstanbul bölgesinde ve Trakya bölgesinde olmuştur. İstanbul
elektrik açısından nasıl besleniyor, buna bakacak olursak,
Anadoludaki üretilen elektriğin İstanbula nakli sırasında
11 tane ana hattın olduğunu görmekteyiz. 11 hattan 4 tanesi
İstanbula varana kadar Anadolunun diğer kesimlerini beslemekte,
diğer 7 hat da Türkiye'nin sanayi merkezi, endüstri merkezi, üretim
merkezi olan İstanbulu beslemektedir. Bu 7 hatta önemli arızalar
meydana gelmiştir ama İstanbul sadece bu 7 hattan beslenmiyor. Yine,
ayrıca Çanakkale Boğazının altından geçen 2 ana hat
var, oradan besleniyor; ayrıca Bulgaristan ve Yunanistanda bulunan ve
orada üretilen elektrik zaman zaman bizim onlardan
aldığımız, zaman zaman da onların bizden
aldığı 3 ayrı hattan besleniyor. Dolayısıyla, 7
hat Anadoludan giden, 2 hat Çanakkale Boğazının altında
giden, 3 de Avrupadan gelen hatla birlikte İstanbulun enerji
ihtiyacı karşılanmaya çalışılmaktadır.
Tabii, 29/12/2016 tarihinde yani
yılbaşından iki gün önce meydana gelen olaylarda, coğrafi
şartlarda, ağır kış koşullarında İstanbul-Adapazarı
bölgesinde tüm iletim hatlarımızda buzlanma ve şiddetli rüzgâr
nedeniyle bugüne kadar yapılan tespitlerle yüzlerce direk ve 200den fazla
da toprak kulesi kaymıştır. Aslında bu kaymaların
neticesinde oluşmuş olan bu enerji kesintisi, gerçekten İstanbul
bölgesinde olan üretime olumsuz yönde etki etmiştir ama burada Enerji
Bakanlığını suçlayacak olan neden şu
olmalıdır
Biz müdahale yapmamış olsaydık, Enerji
Bakanlığı müdahale yapmamış olsaydı, önlemleri
almakta gecikmiş olsaydı haklı bir önerge verilmiş
olabilirdi ama anında üretilen çözüm aşamalarından sonra
yapılmak istenen hedefe varılmak için sarf edilen gayret, bu önergeyi
anlamsız kılmıştır. Dolayısıyla,
olağanüstü kış şartlarının devam ettiği
bölgede olağanüstü bir çalışma performansıyla, orada
özellikle de çoğu insan gücüyle, kar makineleriyle, kar araçlarıyla,
büyük yol araçlarıyla düzeltilecek olan sistemlerle derhâl operasyonlara
başlanmıştır.
Bu noktada, iller bazında yapılan
kesintilere bakacak olursak: Mesela İstanbul Avrupa Yakası, Anadolu
Tekirdağ, Kocaeli bölgeleri yoğun olarak elektrik kesintisinin
olduğu bölgelerdir. Bu bölgelerde, perşembe günü kısmen elektrik
kesintileri olmuştur. Cuma günü yani 30/12/2016da bunların bir
kısmı onarılmaya çalışılmış olsa da
yine enerji kısıntıları devam etmiştir. 31/12/2016
tarihinde yani Cumartesi günü İstanbul Avrupa yakasında sadece 200
megavat enerji kısıntısına gidilmiştir. Aslında
tamamına enerji yüklenmeye çalışılmıştır.
İstanbul Anadolu yakasında hiçbir noktada
enerji kesintisi olmamıştır 31/12/2016 itibarıyla;
Tekirdağda, Kocaelide enerji kısıntısı
olmamıştır. 1 Ocak 2017 ve 2 Ocak 2017 tarihinde de hâlen enerji
kesintileri kaldırılmıştır, bir iki nokta hariç.
Bunlar hangi noktalar? Trakya bölgesinde demir çelik bölgeleri, Trakya
bölgesinde OSB bölgesi ayın 1ine kadar kesintilerin olduğu bölge,
Adapazarındaki demir çelik bölgesi ve Adapazarındaki OSB
bölgelerinde pazar akşamına kadar kısmen kesintiler olmuş,
pazartesi, salı yani dün ve önceki gün normale dönmüş, bugün de sadece
Trakya bölgesindeki demir çelik sahasında küçük oranda kesintiler
yapılmaktadır.
Aslında biraz önce söylemeye
çalıştığım, bu bölgelerde kesintilerin olması
kısmen normal diyebiliriz, müdahale etmemiz gecikmiş olsaydı
haklı olan nedenler çoğalmış olacaktı. Benim
Amerikada kaldığım dönemlerde de, uzun süren elektrik
kesintileri -tabii afetler neticesinde- birçok defa
rastladığımız olaylardır. Bu, Hükûmetin
başarısızlığını da ispat etmez; bu, Enerji
Bakanlığının
başarısızlığını da ortaya koymaz.
Şimdi bir başka açıdan bakacak
olursak, arıza nedeniyle off olan enerji hatlarında yine dakika
dakika ve saat saat, Kocaelide, Adapazarında, Ada 2 Doğal Gaz
Çevrim Santralinde, Osmancada, Beykozda, Makine OSBde, Yeni Doğal Gaz
dediğimiz Dilovası mevkisinde ve Tepeörende birçok noktalarda acil
olarak düzeltilme çalışmaları yapılmıştır,
halkımızın ve özellikle üretim yapan kesimlerin,
fabrikaların enerji ihtiyaçları tolere edilmeye çalışılmıştır.
Bunları yaparken çok acil çalışmalar
arasında, arızadan hemen sonra yakın bölgelerden intikal eden 11
ekiple bu çalışmalar tolere edilmeye
çalışılmış, 164 personel, 5 adet kar aracı,
iş makineleri AFADın ve diğer kurumların tüm
imkânları bölgeye sevk edilip halkımızın mağduriyeti
giderilmeye çalışılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca,
son on yıl incelendiğinde, 2005 yılında elektrik
tüketimimiz 160 milyar kilovatsaat iken 2015te bu rakamın 264 milyar
kilovatsaate çıkması Türkiye'nin hangi noktadan hangi noktaya geldiğini
göstermektedir.
Burada özellikle üzerinde durduğum bazı
konuları da ilave etmek istiyorum, siyasi olarak birkaç konuya da dokunmak
istiyorum. Türkiye'de kamu düzeni mutlaka sağlanmalıdır, devlet
bu konuda kararlılığını azami seviyede göstermelidir.
PKK operasyonları azaltılmadan sürdürülmelidir. Silahlı
örgütler, her kim olursa olsun, tüm partiler tarafından
kınanmalıdır. Silahlar mutlaka gömülmelidir. DAEŞ ve
PKKnın hak arayan bir örgüt olmadığı
açıklanmalıdır. Kürtler ve özgürlükler desteklenmeli; PKK,
DEAŞ, DHKP-C, YPG sorgulanmalı ve lanetlenmelidir. Ayrıca,
olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılması için Meclisteki
arkadaşlarımızın dün vermiş olduğu desteği
de önemsiyorum, kıymetli buluyorum ve teşekkür ediyorum.
Yine, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kullanılan, bazı milletvekili arkadaşlarımızın
kullanmış olduğu... Devlet katlediyor, katliam yapıyor.,
Hainsiniz., Münafıksınız.,
Satılmışsınız., Alçaksınız., Kanda
boğulacaksınız., Mutlaka yargılanacaksınız.,
Beyninizi satmışsınız., Kürtler katlediliyor. gibi
sözcükleri kullanan arkadaşlarımı özellikle kınıyorum.
Ayrıca, şimdi bu kadar olumsuz söylemleri üretip sonra da gruplarda
karanfil dağıtmayı çok şık ve anlamlı bulmuyorum.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sert.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerini tespit ediyorum: Sayın Gök, Sayın Tanal, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Akın, Sayın Çamak, Sayın
Zeybek, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Yıldız, Sayın
Akkuş İlgezdi, Sayın Arslan, Sayın Yılmaz, Sayın
Durmaz, Sayın Akaydın, Sayın Yalım, Sayın Özdemir,
Sayın Balbay, Sayın Karabıyık, Sayın Hakverdi,
Sayın Tümer, Sayın Yalçınkaya.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından, 2016
yılının son günlerinde başlayan ve devam eden elektrik
kesintileri ile elektrik üretiminde var olan sıkıntıların
araştırılması, elektrik arz güvenliğinin sağlanması
için yapılacakların belirlenmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ocak 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Bazı komisyonlarda boş
bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen üyelikler için
seçim yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyelik
için Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan
Oyunuza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
B) Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye
Seçimi
1.- Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Kişisel Verilerin Korunması
Kanununun 21inci maddesi uyarınca Kişisel Verileri Koruma Kuruluna
2 üye için seçim yapılacaktır.
Siyasi parti grupları tarafından gösterilen
adayları soyadı sırasına göre okutuyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Kontenjanı Aday Listesi
İhsan Ezel Büyüksekban
Hayrettin Kurt
Halkların Demokratik Partisi Grubu
Kontenjanı Aday Listesi
Ferhat Kabaiş
Vedat Yıldız
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 21inci maddesi gereğince
siyasi parti grupları kendilerine düşen üyeliğin 2 katı
kadar aday göstermişlerdir. Birleşik oy pusulası adayların
soyadı sırasına göre düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu ile Halkların Demokratik Partisi Grubu
listelerinden en çok oyu alan birer aday seçilmiş olacaktır.
Sayın milletvekilleri, oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif
Komisyonu tespit edilecektir. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler, oylama
işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini
alacaklardır.
Şimdi, üye seçimini gerçekleştiriyorum:
Ramazan Can, Kırıkkale? Burada.
Celal Doğan, İstanbul? Yok.
Gökcen Özdoğan Enç, Antalya? Yok.
Volkan Bozkır, İstanbul? Burada.
Cevdet Yılmaz, Bingöl? Yok.
Nuri Okutan, Isparta? Yok.
Fatma Güldemet Sarı, Adana? Burada.
Adnan Boynukara, Adıyaman? Burada.
Alican Önlü, Tunceli? Yok.
Mahmut Kaçar, Şanlıurfa? Burada.
Evet, 5 kişilik Tasnif Komisyonu oluşmuştur.
Şimdi oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adanadan başlayarak Denizliye kadar (Denizli dâhil) ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar (İstanbul dâhil)
hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar (Mardin dâhil) ve Mersinden başlayarak Zonguldak'a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekiline mühürlü
birleşik oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan
milletvekili oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.
Birleşik oy pusulasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve
Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listelerinden birer adayın
isimlerinin karşısına yani kare içerisine çarpı
işaretiyle işaret koyulacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu ve Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listelerinden birden
fazla adayın işaretlendiği oy pusulalarında ilgili bölüm
geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar birleşik oy pusulasında
da dipnot olarak belirtilmiştir.
Şimdi, sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını, oy pusulaları ile zarfların da kâtip üyelere
teslim edilmesini rica ediyorum.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini tekrar
okuyorum:
Ramazan Can, Kırıkkale; Mahmut Kaçar,
Şanlıurfa; Adnan Boynukara, Adıyaman; Fatma Güldemet Sarı,
Adana; Volkan Bozkır, İstanbul.
Oy kupalarını Tasnif Komisyonuna teslim
edelim.
Tasnif Komisyonu Üyesi Sayın Mahmut
Kaçarı bekliyoruz, gelmediği için tasnif işlemi, sayım
işlemi başlayamadı. Oysa, burada torbadan isimleri çektik; bütün
üyelere, Tasnif Komisyonu üyelerine duyuruyu yaptım. Öyle olduğu
hâlde, Sayın Kaçar, herhâlde önemli bir mazereti mi çıktı,
bilemiyorum
Sayın Kaçarın nerede olduğu
hakkında bir bilgi var mı acaba? Bir dakika içerisinde burada
olacakmış.
Sayın Kaçar, bütün Genel Kurul sizi bekliyor,
hoş geldiniz.
Sayım işlemine başlayalım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Tasnif heyetinin getirmiş
olduğu tutanağı bilginize sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş
bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ile Halkların Demokratik
Partisi Grubuna düşen 1er üyelik için yapılan seçime 272 üye
katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Ramazan
Can Volkan
Bozkır Adnan
Boynukara
Kırıkkale
İstanbul
Adıyaman
Fatma
Güldemet Sarı Mahmut
Kaçar
Adana
Şanlıurfa
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Aday Listesi
İhsan Ezel Büyüksekban 252
Hayrettin Kurt 8
Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday Listesi
Ferhat Kabaiş 3
Vedat Yıldız 234
Boş 0
Geçersiz 7
Buna göre, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden İhsan Ezel Büyüksekban,
Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listesinden ise Vedat
Yıldız, Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine
seçilmişlerdir.
Hayırlı
olmasını diliyorum.
Seçilen üyelere
başarılar diliyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 446 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu tasarı, İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi, tasarının tümü üzerindeki söz
taleplerini karşılayacağım.
Tasarının tümü üzerinde önce siyasi parti
gruplarına söz vereceğim; sonra, şahsı adına söz talep
eden milletvekillerine söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşma, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
tarafından yapılacaktır.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.(MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
2017 yılının ilk kanununu
görüşüyoruz. Yine bir torba kanun. AKP Hükûmeti, torba sevdasından
bir türlü vazgeçmemiş, torbadan bir türlü çıkamamıştır.
Tasarı hazırlanırken yine mevzuat hükümlerine
uyulmamış, katılımcılık ve sosyal diyalog dikkate
alınmamıştır. Hükûmet, topladığı vergileri
torbalarla savurmaktadır; vergi reformu yapmaya yanaşmamaktadır.
Son dönemde torba kanunlara serpiştirilen vergi indirimleriyle ilgili,
istisna ve muafiyetlerle ilgili, teşviklerle ilgili, yatırım
ortamıyla ilgili parça parça, bölük pörçük düzenlemeler
yapılmaktadır. Düzenlemelerde eksiklikler oluyor, kısa süre
sonra tekrar düzenleme yapılmak zorunda kalınıyor. Sistem,
bütüncül olarak ele alınıp reformist bir anlayışla
düzenlenmiyor. Amaç, hâsıl oluyor mu yoksa kaynaklar boşa mı
gidiyor; bir değerlendirme yok. Böyle günübirlik politikalarla yol
almamız mümkün değildir. Ekonominin ihtiyacı olan alanlarda
yapısal reformlar bir an önce hayata geçirilmelidir.
Son dönemde yapılan torba torba düzenlemelerde
çiftçimizin esamesi okunmamaktadır. Ne hikmetse, çiftçi ve köylümüze
yönelik bırakın torbayı bir paketçik bile
yapılmamaktadır. Tarımda sorunlar çığ gibi büyürken
Hükûmet, inatla duyarsız kalmaktadır. Köylü ve çiftçi, zor günler
yaşamaktadır. Çiftçimiz, bankacıların ve tefecilerin
kıskacında bunalmıştır. Çiftçimizin tarlası,
bahçesi, neyi varsa ipoteklidir. Çiftçimiz, dövizle biçerdöver, traktör
aldığından bugün borcu 2 katına çıkmış ve
ödeyememektedir. Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı zorunlu
sigortalı çiftçi sayısı her geçen yıl azalmaktadır.
Ağır ekonomik şartlar ve borç altında ezilen çiftçimizin
sorunlarına duyarsız kalınmamalı, kapsamlı bir destek
paketi acilen uygulamaya konulmalıdır. Çiftçilerin tarımsal
kredi ve elektrik borçlarına belli dönemi ödemesiz ve faizsiz yeniden
yapılandırma imkânı verilmelidir.
Mersinde afetten zarar gören çiftçilerin
zararı giderilmeli, borçları ertelenmeli, faizsiz ve uzun vadeli kredi
imkânı verilmelidir. Hükûmet, mağduriyet yaşayan çiftçilerimize
muhakkak yardım eli uzatarak şefkat ve iyi niyet göstermelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
25inci maddesiyle işverenlere 2016 yılında başlatılan
asgari ücret desteğinin 2017 yılında da devam ettirilmesine
karşın, bu desteğin, yine, esnaf, çiftçi ve
muhtarlarımızı kapsamaması asla kabul edilemez. Özellikle
küçük esnafımız ve çiftçimiz, ağır vergi ve prim yükü
altında ezilmektedir. Bu yıl esnafın ödeyeceği en
düşük aylık sigorta primi 613 liraya, çiftçinin en düşük
aylık sigorta primi ise 490 liraya yükselmiştir. Mevcut primlerini
ödeyemeyen esnaf ve çiftçiler, sağlık hizmeti alamaz hâle
düştüğü için 29 Eylül 2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
kamu sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları
sağlanmış, Hükûmet süre uzatımlarıyla uygulamayı
sürdürmüştür. Bu durum bile esnafımızın ve çiftçimizin ne
hâllere düşürüldüğünü açık bir şekilde göstermektedir. Esnaf
ve çiftçilerin vergi ve prim yükü hafifletilmeli, işverenlere verilen destek,
esnafımıza, muhtarlarımıza ve çiftçilerimize de
verilmelidir.
Hükûmet, bazı maktu vergi ve harçları
yüzde 3,83 oranında belirlenen yeniden değerleme oranında,
bazılarını da yüzde 7,5 oranında
artırmıştır. Buna karşın yeniden değerleme oranında
artırılması gereken 2017 yılı vergi tarifesi gelir
dilimleri aynı kalmış, sadece ilk dilimi yüzde 3,17
oranında artırılmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 123üncü
maddesinde, yeniden değerleme oranında artırılan
tutarların yüzde 5ini aşmayan kesirlerinin dikkate
alınmayacağını, Bakanlar Kurulunun bu surette tespit edilen
had ve tutarları yüzde 50sine kadar artırmaya ve indirmeye yetkili
olduğu hükmü yer almaktadır ancak Bakanlık, kesirler yerine
yüzdelik tam rakamları dikkate almamaktadır.
Bakınız, ilk gelir diliminde bu yıl
482,5 TLnin 82,5 TLsi, geçen yıl 669,60 TLnin 69,60 TLsi, önceki
yıl 1.112,10 TLnin 112,10 TLsi dikkate alınmamıştır,
diğer gelir dilimleri ise keyfî olarak bu yıl hiç artırılmamıştır;
Hükûmet, esnafın ve çalışanların ücret ve gelirlerini bu
yolla tırtıklamaktadır. Hükûmet, söz de verdiği hâlde rant
vergisini getirmeye cesaret edemezken on dört yıldır rantiyecileri ve
faiz lobisini abat ederken esnafın, çiftçilerin, dar gelirlilerin ve çalışanların
ümüğünü sıkmaktadır.
Bu yıla dair asgari ücret, yüzde 7,9
artışla brüt 1.777 lira 50 kuruş, net 1.404 lira olarak
belirlenmiştir. Asgari ücretli, dokuzuncu ayda yüzde 20 gelir vergisi
oranına yakalanacak ve eylül ayından itibaren net asgari ücret, 1.404
liranın altına düşecektir. Sayın Başbakan, yıl
boyunca düşmeyeceğini söyledi ama buna yönelik düzenleme
yapılması teklifimiz maalesef reddedildi.
Mevzuattaki tanımına göre asgari ücret,
işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve
kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün şartlarına göre
asgari düzeyde karşılamaya yönelik ücrettir. Ancak asgari ücret
belirlenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri yine göz ardı
edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu, 2016 Kasım
itibarıyla ağır bir işte çalışan bekâr bir
işçinin aylık harcama tutarını net 1.668,90 TL olarak
hesaplamıştır. TÜRK-İŞ tarafından yapılan
hesaplamaya göre, 2016 Kasım ayı itibarıyla 4 kişilik bir
ailenin yapması gereken gıda harcaması tutarı, yani açlık
sınırı 1.416,83 TLdir. Yine, bekâr bir çalışanın
aylık yaşama maliyeti ise 1.750,31 TLdir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, 2016 yılı fitre tutarını 15
lira olarak belirlemiştir. Fitre, bir kişinin günlük asgari gıda
ihtiyacı göz önünde bulundurularak hesaplanmaktadır. Buna göre, 4
kişilik bir ailenin bir aylık asgari gıda ihtiyacı 1.800
liradır. Asgari ücretin, çalışanların asgari gıda
ihtiyacını bile karşılamadığı
ortadadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, net asgari
ücretin açlık sınırının üzerine
çıkarılmasını, asgari ücretlilere büyük şehirlerde
ulaşım desteği verilmesini, asgari ücretten vergi
alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar
gelirinin vergi dışı bırakılmasını gerekli
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet güncelleme
diye vergi ve harçları artırırken, tasarının 1inci
maddesinde emeklilerin otuz yıl üzeri ikramiye alacaklarını
güncellemeden ödemek için düzenleme yapmaktadır. Otuz yıl üstü
ikramiye farklarının güncelleme yapılmadan verilmesi, adalet
ve hakkaniyet ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Konuya ilişkin
olarak dava açmış olanlara, dava öncesi yapılan idari
başvuru tarihinden itibaren kanuni faiz işletilerek ödeme
yapılacak olması, dava açanlar ile açmayanlar bakımından da
eşitsizliğe neden olacaktır.
Uygulamada, Anayasa Mahkemesinin emekli ikramiyesine
esas otuz yıllık üst sınırı iptal ettiği 7 Ocak
2015 tarihinden önce emekli olup otuz yıldan fazla hizmet süresi
bulunanlarca açılan davalar üzerine emekli ikramiyesi
farklarının ödenmesi gerektiği İdare Mahkemesi ve
Danıştay tarafından kabul edilmiştir. Nitekim, emekliler
dava yoluyla haklarını almaktadır ancak yapılan düzenleme,
yargı yolunu da kapatmaktadır. Emeklilerin alacaklarına
güncelleme yapılmaması, üstelik yargı yoluyla
haklarını alabilmelerinin önünün tıkanması büyük
haksızlıktır. Yapılan düzenleme, Anayasa'nın
eşitlik, adalet ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.
Yine, maddenin (2)nci fıkrası,
yargıya müdahale niteliğinde olup Anayasa'ya açıkça
aykırıdır. Komisyonda yönelttiğimiz eleştiriler
üzerine verilen önergeyle her yıl için en az 50 TL'den ve toplamda 100
TL'den az olmamak üzere ödeme yapılması yönünde değişiklik
yapılmıştır. Yapılan değişikliğin,
adaletsizliği, haksızlığı ve eşitsizliği
gidermemekte olduğu, kuruş ayıbından kurtulmak, kamuoyunun
"3 kuruş para veriyorlar." eleştirisinden kaçmak için
yapıldığı açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, otuz yıl üstü ikramiye ödemelerinin bugünkü katsayılar esas
alınarak güncellenmesi yönünde Komisyonda verdiğimiz önerge maalesef
reddedilmiştir. Burada da madde görüşülürken önergemizi
yineleyeceğiz. Emeklilerin, haklarını alabilmeleri için önergemizin
desteklenmesini bekliyoruz.
AKP Hükûmeti, yüksek oranlı zamlarla
milletimize adeta zulüm uygulamaktadır. Vatandaş, her gün yeni bir
zam haberiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Ulaşım, gıda, su, akaryakıt başta olmak üzere her
şeye yüksek oranda zam gelirken, Hükûmet, vergilere, muayene ücretlerine,
otoyol ücretlerine yüksek oranda zam yaparken, SSK ve BAĞ-KUR emekli
maaşlarına yüzde 4,73; memur ve memur emeklilerine yüzde 3 zammı
reva görmüştür. Banka promosyonunda da dağ fare doğurmuş,
emekliler, sukutuhayale uğramışlardır. Emekliler,
enflasyonla aldatılmakta, düşük maaş zammıyla
avutulmaktadır. Emeklilerin büyük çoğunluğu, açlık
sınırının altında aylık almaktadır.
Emeklilerin ortak derdi, geçim sıkıntısıdır. Emekli
aylıkları yetmemektedir. AKP, emekliyi borca batırmış,
krize sokmuştur. Emeklilerimizin cebine giren her kuruş, zamlara,
faize, vergiye gitmektedir. Aldığı aylıkla ay sonunu
getiremeyen emekliler, geçimlerini sağlamak için ek iş arıyor,
ek gelir sağlamak için olumsuz şartlarda bile çalışıyorlar.
Emekliler, emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikten dert
yanmaktadır. AKP, emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini
gidereceğini vadetmesine karşın, yerine getirmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, emekli
aylıkları arasındaki farklılıkların giderilmesi,
emekli aylığı artışında büyümeden pay verilmesi,
sağlık hizmetlerinde alınan bazı katılma
paylarının kaldırılması ve emeklilere "emekli
destek ödeneği" adı altında yılda iki kez ikramiye
ödenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması çağrısında
tekrar bulunuyoruz.
Değerli Milletvekilleri, torba kanunların
yapım sürecinde pek çok konu dikkatlerden kaçmakta ya da
kaçırılmaktadır. Anayasa'ya aykırı, özel nitelikte,
adrese teslim, hatta birilerine çıkar sağlamaya yönelik bazı
maddeler torba kanunlara sıkıştırılmaktadır. Bu
tasarıda da bazı maddelerde benzer amaçlı düzenlemeler yer
almıştır. Tasarının 8 ve 9uncu maddeleriyle,
belediyelere ve özel idarelere ait taşınmazların
satışına dair KDV istisnası uygulamasında
satışa konu taşınmazların en az iki tam yıl
süreyle maliki olma şartı kaldırılmaktadır. Bu sürenin
kaldırılmasına neden ihtiyaç duyulduğu konusunda tatmin
edici bir gerekçe ortaya konulamamıştır. Bu düzenlemenin devamında,
daha önce yapılmış satışlara ilişkin geçmişe
dönük af da getirilmektedir. Zira, daha önce belediyeler ve il özel idareleri
tarafından yapılan taşınmaz teslimlerinde katma değer
vergisi aranmaması, geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat
yapılmaması, yapılmış tarhiyatlardan vazgeçilmesi,
tahakkuk eden tutarların terkin edilmesi, tahsil edilen tutarların
ret ve iade edilmemesi düzenlenmektedir.
Kanuna uymayan, usulsüz işlem yapan ve kanunun
değiştirilip kendilerine af getirilmesini isteyenler kimlerdir?
Açıklanmalıdır. Ayrıca, taşınmaz alanların
ödedikleri vergilerin iade edilmeyerek üzerine yatılması da hukuk
devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla,
hukuksuz ve adrese özel bir mahiyet arz eden bu düzenleme, kamu
taşınmazlarının kamu yararı gözetilmeksizin keyfî
olarak tasarruf edilmesine de zemin hazırlayacağından 8inci ve
9uncu maddeler tasarı metninden çıkarılmalıdır.
Tasarının 21 ve 22nci maddelerinde
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan ve öğrencilere yönelik
eğitim ve yurt temini faaliyetinde bulunan vakıflardan belirlenen
şartları sağlayanlara mülkiyeti Hazineye ve kamu
kurumlarına ait taşınmazlar üzerinde kırk dokuz yıl
süreyle bedelsiz irtifak hakkı tesis edilmesi öngörülmektedir.
Halen hazineye ait taşınmazların, bu
tür vakıflara düşük bedelle devri mümkün iken bedelsiz hâle
getirilmesi ve kapsama kamunun diğer taşınmazlarının
da alınması, belli vakıflara bir aktarım mı
yapılacağı kaygısını akla getirmektedir. Zira,
tasarı, tercihe yönelik düzenlemeyi üç bakanlığa
bırakmaktadır. Hangi şartların ya da hangi kriterlerin
aranacağı tasarıda belirlenmemiştir.
Türkiye, vakıf ve derneklere ait izinsiz veya
denetimsiz öğrenci yurtlarında yaşanan olumsuz olaylar ve
gelişmeler nedeniyle öğrencilerin barınmasının
nasıl olması gerektiği hususunu tartışmaktadır.
Özellikle yoksul ailelerin çocuklarının barınmasının,
farklı yapıların eline bırakılmaması
amacıyla devlet tarafından temin edilmesi gerekmektedir. Bize göre,
isteyen her öğrencinin barındırılabileceği bir
kapasitenin devlet tarafından temini şarttır.
Dolayısıyla, tasarının özel bir düzenleme mahiyetini arz
eden 21 ve 22nci maddeleri gözden geçirilmeli, eğitim ve yurtların
kalitesinin artırılması için şeffaf ve köklü tedbirler
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarıda
gemilerle yat, kotra ve teknelere yönelik bazı vergi
kolaylıkları getirilmektedir. Bu kapsamda, bağlama kütüklerine
kaydedilen gemi, yat, deniz ve iç su araçlarından yıllık vize
harçları kaldırılmaktadır. Türk Uluslararası Gemi
Siciline kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin damga vergisi, harç,
banka ve sigorta muameleleri vergisi ve fon istisnası kapsamına gemi
kira, zaman çarteri ve tüm navlun sözleşmeleri de alınmaktadır.
Gemi ve yatların, Türk Uluslararası Gemi
Sicilinden terkin edilerek bir başka sicile kaydedilmek üzere veya sair
suretlerle devrinde de vergi, resim, harç istisnası düzenlenmekte ve
geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat yapılmaması, daha önce
yapılmış olan tarhiyatlardan vazgeçilmesi ve tahakkuk eden
tutarların, terkin edilmesi öngörülmektedir.
Bir yandan gemi ve yatların Türk
Uluslararası Gemi Siciline kaydı teşvik edilirken diğer
yandan başka sicile devirlerin de teşviklerden
yararlandırılması büyük bir çelişkidir. Ayrıca,
başka sicile devirle ilgili geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat
yapılmaması, yapılmış tarhiyatlardan vazgeçilmesi,
tahakkuk eden tutarların terkin edilmesi hususu adrese teslim özel bir
düzenleme mahiyetini taşımaktadır. Acaba kimlerin vergi
borçları terkin edilecektir?
Yine, yat, kotra, tekne ve gezinti gemilerinin,
Türkiyedeki gerçek veya tüzel kişilere bedelsiz intikali, yurda ithali,
kayıt ve tescili iş ve işlemlerine vergi, resim, harç
istisnası tanınması, bunları ithal edenler veya
adlarına kayıt ve tescil ettirenlere vergi incelemesi veya tarhiyat
yapılmaması güvencesi verilmesi, üstelik, daha önce
yapılmış olan tarhiyatlardan vazgeçilmesi ve tahakkuk eden
tutarlardan terkin edilmesi de özel bir düzenleme görünümündedir. Kimlere ve
neden vergi incelemesi yapmama güvencesi verilmekte ve neden geçmiş
vergilerden vazgeçilmektedir? Konunun hukuki veya ahlaki olmayan bir boyutu mu
vardır? Yabancı bayraklı yat, kotra, tekne ve gemilerin Türk
bayraklı hâle getirilmesinin özendirilmesi, elbette önemlidir ve
yapılmalıdır ancak yapılan düzenleme, açık
olmalı, hiçbir şüphe ve şaibeye meydan vermemelidir. Bu
itibarla, şaibeli bir görünüm arz eden 14, 15 ve 36ncı maddeler,
tasarı metninden çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP zihniyetinin
gemilere, yatlara, kotralara olan merakı, neredeyse her torba düzenlemede
bunlara yönelik vergi kolaylıkları getirme ve güvence verme
çabası dikkat çekmektedir. Hükûmet, gemi sahibi, yat sahibi, kotra sahibi
olanlara vergisiz mazot veriyor, vergi, harç ve fon istisnaları getiriyor,
yıllık vize harçlarını kaldırıyor ama taksiciyi,
kamyoncuyu, otobüsçüyü, minibüsçüyü, velhasıl, nakliyeci
esnafını hiç görmüyor. Vergi, prim ve yüksek akaryakıt
fiyatları karşısında kazançları düşen şoför
esnafı, ailelerine ekmek götüremez duruma gelmiştir. AKP Hükûmeti
sanki bu ülkenin en çok kazanan vatandaşları onlarmış gibi
nakliyeci esnafına, kamyonculara yükleniyor. Trafik polisi kamyoncuyu
çeviriyor, ceza yazıyor; Ulaştırma Bakanlığı
kamyoncuyu çeviriyor, ceza kesiyor; Maliyecilerin gözü yine kamyoncuyu görüyor.
Ne istiyorsunuz bu çilekeş kamyonculardan?
Hükûmet, nakliyeci esnafımızın
yaşadığı sorunları artık görmelidir. Yük ve yolcu
taşımacılığı yapan şoför esnafına da
vergisiz akaryakıt verilmelidir. Şoför esnafına vergi indirim ve
kolaylıkları getirilmelidir. Dünyanın en
yıpratıcı mesleklerinden birini yapan şoför esnafına
yıpranma payı hakkı verilmelidir. Yetki belgeleri şoför
esnafına yük ve eziyet olmaktan çıkarılmalı, uygulamadaki
karmaşa giderilmeli ve belgelerin amacı dışında
kullanımı ve haksız rekabet önlenmelidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Tasarının tümü üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İyi bir yıl olsun diyorum. Gerçi iyi başlamadık ama
İyi bir yıl olsun. dileklerimizi hep koruyalım
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, tekrar, bir torbayla
başlıyoruz. Bakın, ben Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim ve
sürekli, pek çok yasa torba şeklinde Plan ve Bütçe Komisyonundan geçiyor.
Yaklaşık bir yıldır da Hükûmet sürekli bazı
tedbirlerle ilgili torbalar bize getiriyor. Özellikle son dönemde sürekli
ekonomik tedbirleri bir panik hâlinde getiriyor çünkü bazı şeyler hiç
iyi gitmiyor. Sürekli olarak, yatırımcının bazı
talepleri var diye, yatırımcı hep daha fazlasını
istedi diye bize çevre şartı gözetmeme önerisi getiriyor mesela;
geçen geçti, meşhur 80inci madde. Çevre şartı artık
gözetilmesin. diye bir yasa getirebildi Plan ve Bütçe Komisyonuna Hükûmet.
Mesela, işçinin güvencesiz ve esnek çalışmasıyla ilgili bir
önerge getirdi. Sürekli Arsa vereceğim., Bedava arsa vereceğim
yatırımcıya. diye önergeler getirdi. Fabrika binanı ben
yapacağım." dedi. Hani, çok az olmuş bir şeydir, bunu
dahi getirdi. Sendika filan Hak getire; zaten öyle bir şey yok; hiç
işçinin, emekçinin hakkı hukuku yok. Merak etmeyin. dedi
yatırımcıya, en çok da Vergi almayacağım. önerileri
getirdi, Ben vergiyi hep daha az alacağım. Kurumlar vergisi mesela
bu tasarıda var, Daha azını alacağım, bütün
vergilerin, damga vergilerinin hepsini daha az alacağım. diyor.
Neden arkadaşlar sizce? Neden ekonomiyi canlandırmak için bir
yılı aşkın süredir, son dönemlerde özellikle panik hâlinde
Hükûmet sürekli önergeler getiriyor? Çünkü işler iyi gitmiyor.
Bakın, daha iki ay önce Sayın Maliye
Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, dedi ki: Biz 2015 sonunda 2016
büyümesini 4,4 öngörmüştük ama -daha iki ay önce, bakın- biz bunu
gerçekçi bir hedefle ve muhafazakâr bir hedefle 3,2 olarak
gerçekleştireceğiz. Bugün ne? 2,5. Dördüncü çeyrek büyümesi
açıklandığında ne olacak? O da küçülme gelecek maalesef,
sanayi verileri ve bütün veriler onu gösteriyor- yüzde 2nin altına
düşecek 2016 büyümesi. Bakın, daha iki ay önce verdiği öneriyi
yerine getiremeyen bir Hükûmet var, o da revize öneri.
Enflasyon için dedi ki: Biz yüzde 6 demiştik
ama enflasyon yüzde 7 olacak. Bugün ne, 2016 yıl sonu enflasyonu? Yüzde
8,5 yani yükselmiş. Büyüme iki çeyrektir yok, ülke küçülüyor, enflasyon
yukarıya doğru gidiyor. Bunun ekonomi bilimindeki ismi
stagflasyondur yani enflasyon yukarı gidiyor ve büyüme yok, tam tersine,
küçülme var. Bunun adı stagflasyondur maalesef, en kötüsüdür. Hani
enflasyona kötü derdik ya, stagflasyon onun beteridir, hem ülke küçülür hem
enflasyon büyür.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün televizyonlara
çıktı, denk geldim dinledim, Faiz oranlarını
düşürün." diyor bankalara. Öncelikle kamu bankalarına talimat
veriyorum, faiz oranlarını düşürün. Merkez Bankasına
diyorum ki: Aman ha, faiz oranlarını düşür. Arkadaşlar,
enflasyon yüzde 8,5 -pek çok noktada sıkıntı var ama- TÜİK
verilerine göre. Güven yok ve Hazine yüzde 11,5la zor borçlanıyor. Kendi
emrindeki Hazine yüzde 11,5la zor borçlanıyor. Siz diyorsunuz ki: Faiz
oranlarını düşürün. Ben kura bakıyorum, ne hikmetse,
Cumhurbaşkanı her Düşürün. dediği zaman kur 3,55 ise
3,58e çıkıyor. Bakın, dün OHALi, olağanüstü hâli
uzatmadan önce kur 3,52 idi. Olağanüstü hâli uzatın. dediği
anda, Sayın Başbakan açıkladığı anda kur 3,60a
çıktı. Yani her konuştuklarında ekonomiyle ilgili veya
siyasi hayatımızla ilgili, ekonomiyi daha kötü bir noktaya götüren
bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan ve maalesef basiretsiz bir
ekonomi yönetimimiz var.
Bu anlamda ekonominin nereden yönetildiği de
belli değil arkadaşlar. Sarayda, biliyorsunuz,
danışmanların söyledikleri daha esas olabiliyor. Oysa ekonomi
tek elden yönetilir ve bu anlamda ekonomi bilimini bilmeyen, Sayın
Cumhurbaşkanına Faiz nedendir, enflasyon sonuçtur. bile
dedirtebilen danışmanlarla çalışıyor maalesef.
İktisat bilimciler saçlarını başlarını yoluyorlar
tabii bunları duyduklarında.
Peki, bu torba ne getiriyor arkadaşlar, biraz
ona bakalım. Tabii ki bir yıllık süreci söyledim. Sicil
affı. diyor Sayın Başbakan. Bugün tekrar açıkladı.
Ben, yalan söylemeyin dediğimde kızıyorsunuz ama bari doğru
söyleyin diyeyim burada. Sayın Başbakan 12 milyon kişinin sicil
problemi var. diyorsunuz. Yani 12 milyon kişi temerrüde düşmüş;
kredi kartını ödeyememiş, vergisini ödeyememiş, bankalara
borcunu ödeyememiş 12 milyon kişi veya kurum. Çok büyük bir rakam.
Yani çarpı 4 deyin, 30 milyon insandan bahsediyoruz aileleriyle birlikte.
Yani ülkenin neredeyse nüfusunun yarısı temerrüde düşmüş ve
sicil problemi var. Diyorsunuz ki: Buna sicil affı getiriyoruz. Maddeye
bakalım, bakalım bu madde sicil affı getiriyor mu? Bu madde
diyor ki: Bu sicil problemleri dikkate alınmayabilir. Bakın
Alınmayabilir. diyor. Yani sicil affı gelmiyor. Bankalar
Birliğinin biliyorsunuz bir sicil ve bilgi merkezi var, o bilgi
noktasında, merkezde o bilgiler duracak, yani temerrüde düştüğü
bilgisi. Vatandaş borcunu ödese bile, ey vatandaş, bunu bilin,
borcunuzu ödeseniz bile siciliniz orada duracak; banka da keyfine göre ya da
kamu bankaları baskıya göre krediyi isterse verecek sicilinizi görüp,
istemezse vermeyecek. Yani bu bir sicil affı getirmiyor ey
vatandaşlar.
Diğer konu ne getiriyor? İlk üç ayın
sigorta primlerini ekim, kasım, aralığa erteliyoruz. dedi
Sayın Başbakan. İki ay önce de dedi, bugün de söyledi ama gerçek
bu değil, Sayın Bakan açıklasın. İlk üç ayın
sigorta primlerini kısmen son üç aya erteliyorsunuz Sayın Bakan.
Sayın Başbakanı bilgilendirmiyor musunuz? Bugün yine aynı
şeyi söyledi, İlk üç ayın primlerini son üç aya erteliyoruz. diye.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Siz partinizi bilgilendiriyor musunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) Bilgilendirdim tabii ki.
Şimdi göreceksiniz, arkadaşlarımız gayet derslerini
çalıştı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Yani bilgi sahibi misiniz?
GARO PAYLAN (Devamla) Siz Başbakanı
bilgilendirin. Siz Hükûmetsiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Siz konuyu anladınız mı?
GARO PAYLAN (Devamla) Siz Başbakanı
bilgilendirin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Siz anladınız mı konuyu?
GARO PAYLAN (Devamla) Elbette anladım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Eyvallah
GARO PAYLAN (Devamla) İlk üç ayın
sigorta primlerini son üç ayda ödeyecek. diyor Sayın Başbakan bugün
tekrar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Kanun ne yazıyorsa o.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya, değil efendim!
Kısmen olduğunu söyleyin bunun. Böyle değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Ay nasıl yani? Biz anlamayacak mıyız veya
bilmeyecek miyiz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Belki haberiniz yoktur.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Hayır, var haberimiz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Öyle mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, bütün maddelerle ilgili.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bir anlatır mısınız?
GARO PAYLAN (Devamla) Gemi, yat maddelerine
arkadaşlarımız maddelerde girecek- çok girmek istemiyorum. Bu
gemi meselesi, takıntısı, Hükûmetin, ne âlemse
Evet, Türk
Bayrağı çekilmesini çok önemsiyor ama bu kadar da vergiden muaf bırakılması
hakkaniyetli değil arkadaşlar. Hani, zengine bu kadar da kıyak
yapılması hakkaniyetli değil.
Bakın, AKP iktidarı para bolluğu
döneminde söz konusu oldu, on dört yıldır da böyle oldu. Amerikan
Merkez Bankası hep genişlemeci politikalar devreye soktu. 2009
krizinin teğet geçmesinin sebebi de Amerikan Merkez Bankasının
para musluklarını daha da açmasıydı ve bu para
muslukları açılırken arkadaşlar, ülkemize 500 milyar dolar
para girdi yani bu, borç olarak ve yatırım olarak
500 milyar dolar,
bakın, çok büyük bir kaynak. Oysa Hükûmet bu 500 milyar dolarla ne
yaptı? Bakın, bu kaynaklar büyük oranda borca döndü ve bütün
vatandaşlarımız açısından söyleyeyim, servet etkisi
yaratacağına geniş kesimlere, daha çok borç etkisi
yaratıldı. Yani gelir tabana doğru etkin anlamda
dağıtılmadı, daha çok borç dağıtıldı.
Yani insanlarımıza, hane halkına borçlanması salık
verildi gelir verileceğine. Yani gelirler tabanda
artırılacağına, asgari ücret daha yüksek rakamlara
çıkarılacağına borçlar yükselttirildi. Bu da halkı
güvensiz hissettirdi. Bakın, değirmenin suyu akarken her şey çok
iyidir ama değirmenin suyu durdu hissine kapılırsa halk;
yatırımcı, tüketici, taban, özellikle dar gelirliler ve
borçlular, bunlar değirmenin suyunun durduğunu hissettiği anda
paniğe kapılırlar çünkü onlara hep şu söylendi: Ekonomi büyüyecek.
2023te 2 trilyon dolarlık bir ekonomimiz olacak. TÜİK verilerine
göre geçen ay 680 milyar dolardaydık, hadi TÜİK verileri sizi 800
milyar dolara taşıdı. İhracat rakamları belli, yerinde
sayıyor beş yıldır. Geldiğimiz noktada ekonomi
büyümüyor, tam tersine, küçülüyoruz. Bu da zincirleme bir korku iklimini
devreye sokuyor arkadaşlar.
Bakın, servetin yüzde 55i nüfusun yüzde 1inde
yani toplam servetin, toplam bütün varlığımızın yüzde
55i nüfusun yüzde 1inde. Bu, AKPnin iktidara geçtiği dönemde servetin
yalnızca yüzde 39u yüzde 1deydi. Hani Tabana serveti
yayacağım. derken
Evet, pasta büyüdü ama pastanın yüzde 55ini
yüzde 1 aldı. Bu da, dar gelirli kesimlerde, emekçilerde o güven hissini
yaratamadı, ekonomi iyi olacak hissini yaratamadı, tam tersine, o
kesimleri alabildiğine borçlandırdınız. Yüz milyarlarca
dolar kaynak geldi ve o kaynaklar, topluma bankacılık sektörü
aracılığıyla borç olarak aktarıldı ve şimdi
de, güven ortadan kalktığında arkadaşlar, maalesef, o kesim
artık tüketmemeye, içine kapanmaya başladı.
Ne tip tedbirler düşünüyor Hükûmet? KOSGEB
esnafa 50 bin lira kredi verecek. diyor, kurumlar vergisinde indirimler
öngörüyor. Bakın, durumlar kötüye gittiğinde hep, sermaye,
yatırımcı daha fazlasını ister, der ki: Bana daha fazla
taviz ver; vergimi düşür, bana teşvikler ver. Nitekim o oluyor ama
hep daha fazlasını isteyecek arkadaşlar. En önemli maddelerden
birisi, 25 milyar TL yani eski parayla 25 katrilyon lira Hükûmet kaynak koyuyor
Kredi Garanti Fonuna ve 250 milyar liralık bir krediyi garantiye
alacağını söylüyor. Oysa, bunun yalnızca 25 milyar TLsini
Hükûmet karşılamayı öngörüyor ve
yatırımcıların sorunlu kredilerinin bu Hükûmet garantisinde
olan kredilere dönüşme olasılığı var arkadaşlar.
Bakın, hep şunu öneriyorsunuz: Biz
yatırımcıyı iyi hissettirirsek o da toplumu iyi
hissettirir; işçi alır ve toplumda istihdam büyür, üretim büyür. Ama
arkadaşlar, bu sefer öyle olmuyor çünkü toplum ciddi bir güven
bunalımıyla karşı karşıya. Tüketici daha az
tüketiyor, bunun karşılığında üretici de talep
görmediği için daha az üretiyor ve yatırımlarını
kısıyor. Hep Hükûmet şunu önerdi: Biz
yatırımcıya destek verelim.
Ya, Sayın Hükûmet, niye bu sefer farklı
bir şey düşünmüyorsunuz? Bu sefer Biz halkı iyi hissettirelim,
tabanda borçlu olan milyonlarca insanın borcunu
yapılandıralım, onlara geliri büyütelim. diye niye bir öneriniz
yok?
Bakın, asgari ücreti 1.300 liradan
yalnızca 1.400 TLye yükselttiniz. Oysa geçen yılki, bakın,
yüzde 30luk artışla ilk iki çeyreğin büyümesinin alametifarikası
budur. Bin liradan 1.300 liraya çıkardığımız için ilk
iki çeyrekte büyüme yüzde 4 çıktı. Siz şimdi 1.300 lirayı
1.400 lira yaparsanız büyüme olmaz arkadaşlar çünkü o kesim zaten sıkıntılı,
güvende hissetmiyor, harcamalarını da kısar ve gelir duygusu da
olmadığı için harcamaz. O açıdan, bakın, dolar
bazında bile asgari ücret ciddi bir kayıp altında 1.400 liraya
çıkardığınız hâlde, o kesimler, geniş kesimler
güvensiz hissedeceği için bu da ekonomimizi daha büyük bir darboğaza
sokar.
Binali Yıldırım ekonomik kriz içinde
olduğumuzu itiraf etti, geçenlerde bunu açıkladı. Ciddi hasarlar
verecek bu ekonomik kriz arkadaşlar, içindeyiz ama ne kadar hasar
vereceğini Hükûmet belirleyecek. Herkes tedirgin şu anda; sokağa
çıkın, herkese sorun, tedirgin. İşçi, esnaf, herkesin bir
gelecek kaygısı var. Gelecek kaygısı varsa arkadaşlar,
çarklar yavaşlar.
Bu meselede ben Sayın Bakana da önerdim Plan ve
Bütçe Komisyonunda, siz hep iktisatçılarla çalışıyorsunuz
Sayın Bakan, biraz sosyal bilimcilerle çalışın dedim bu güven
meselesini devreye sokmak için. Bakın, etrafınızda hiç sosyal
bilimci var mı? Yok, hep iktisatçılar var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Var, bunların hepsi sosyal bilimler üniversitesi mezunu.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Sayın
Bekaroğlu -burada mı bilmiyorum- sosyal bilimci, pek çok sosyal
bilimci var. Toplumda ciddi bir güven bunalımı var. Bizim Mithat
Hocamız sosyal bilimci, bizim grubumuzun neredeyse tamamı sosyal
bilimci. Gelin size anlatalım, nasıl güven sağlanır, neden
güven bozuldu? Gelin, bu güveni nasıl sağlarız
Bakın,
Tüketici Güven Endeksi yerlerde sürünüyor, Ekonomi Güven Endeksi yerlerde
sürünüyor, Yatırımcı Güven Endeksi yerlerde sürünüyor. Böyle bir
iklimde bu ekonomiyi bu maddelerle canlandıramazsınız.
Değerli arkadaşlar, güveni
sağlayacak, güvenlik duygusunu sağlayacak, geleceğin iyi
olacağı duygusunu sağlayacak şey yalnızca ekonomik
tedbirler değildir, sosyal bilimler bu noktada devreye girer. Bunun için,
arkadaşlar, neyin işlemediğine bakalım.
Yatırımcımız var, emekçimiz çalışkan, herkes
üretmek istiyor, daha iyi bir gelecek istiyor, daha iyi ekonomik şartlar
istiyor. Oysa sıkıntı, sistemin işlememesi, siyaset
kurumunun işlememesi, hukuk sisteminin işlememesi.
Değerli arkadaşlar, toplumsal
barışın olmadığı yerde insanlar yatırım
yapmazlar. Bakın, toplumumuz ciddi bir ayrışma içinde. Özellikle
gelecek hafta buradan geçirmeyi düşündüğünüz Anayasa önerisi toplumu
daha da kamplaştıracak ve kutuplaştıracak bir öneri. Hukuk devleti
işlemiyor. Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde -hani hep
rakamlardan bahsediyorsunuz- Türkiye 113 ülke içinde 99uncu sırada. 113
ülke içinde 99uncu sırada olan bir ülkeye ne yerli
yatırımcı ne yabancı yatırımcı bir
yatırım yapmaz arkadaşlar. Bu anlamda, yasama, yürütme ve
yargının işlediği bir sistemi esas alırsak ancak
güvenle geleceğe bakabiliriz.
Bakın, turizm sektörü, bir sektör örneği.
Geçen yıla göre yüzde 30a yakın turizm eksikliği var. Niye bu
var arkadaşlar? Çünkü ülke algımız başka bir noktaya gitti.
Bakın, siz böyle bir yazı yazarsanız
Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından şöyle bir yazı
yazıyorsunuz: Kültürel değerlerimize uygun olmadığı
için Noel ve yılbaşı etkinliklerinin yapılmaması
diye bir yazı yazarsanız, arkadaşlar, o ülkeye turist gelmez.
Bırakın bu ülkede Hristiyanların olmasını -hani, siz
onları çok da fazla önemsemiyorsunuz gerçi ama- Hazreti İsanın
doğum günü değil midir Noel arkadaşlar? Siz peygamber
saymıyor musunuz Hazreti İsayı? Haşa, sayıyorsunuz
mutlaka, yoksa dininizi inkâr etmiş olursunuz.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bizim Kurban
Bayramında kurban kestin mi sen hiç?
GARO PAYLAN (Devamla) Yılbaşı
kutlaması da yeni bir yılın kutlamasıdır,
biliyorsunuz, Hristiyanlıkla ilgisi yoktur.
Bu yazının yazıldığı
bir ülkede, arkadaşlar, maalesef, o Reina saldırısı gibi
saldırılara yol açılır. Nefret suçları nefret
söylemleriyle oluşur arkadaşlar. Diyanet İşleri
Başkanlığının yılbaşı
kutlamalarını gayrimeşru saydığı bir ülkede,
maalesef, böyle nefret söylemleri öyle nefret suçlarına yol açar. O
açıdan, bütün bunları, ülkemizin ne noktadan, hangi algıdan
hangi algıya geldiği noktasında hepimizin şapkayı
önümüze koyup düşünmemiz gerekir arkadaşlar.
Peki, bu krizin faturası kime çıkacak
arkadaşlar? Krizin içindeyiz de getirdiğiniz önerilerle, görüyoruz ki
işçiye çıkarmayı planlıyorsunuz, emekçiye
çıkarmayı planlıyorsunuz bütün savaş
politikalarınızın, bütün çatışma
politikalarınızın karşılığını.
Bakın, işsizlik yüzde 12 ve üzerlerine doğru çıkıyor,
enflasyon yükseliyor, herkes huzursuz. Bu krizin faturası öncelikle
işçiye, emekçiye çıkar ama işçi ve emekçi de size gereken dersi
hem referandumda -eğer geçerse burada- verecek hem de gereken noktada
siyasi hesabını elbette ödeyeceksiniz.
Buradan çıkış için, arkadaşlar,
ne yapmalıyız peki? Hani sosyal bilimciler dedik. Birbirimize
sarılmalıyız arkadaşlar, birbirimize. Bütün toplum
kesimleri burada, bütün sosyolojik kesimler burada, bütün etnik kimlikler,
bütün dinî kimlikler burada. Siz Ben çoğunluğum, ben ne istersem
yaparım. duygusuyla hareket ederseniz hem siyaseti berhava edersiniz,
siyaset kurumunu işletmezsiniz hem de ekonomi işlemez bir noktaya
girer.
O anlamda, önerimiz: Şu, toplumu
kutuplaştırma meselesinden vazgeçin, Anayasa önerisini geri çekin.
Bakın, olağanüstü hâli devam ettireceğiz dedik, ekonomi daha da
beter bir kaosa girdi. Olağanüstü hâli kaldırın, hukuk devletini
işletelim. Bütün bunları yaparsak, yalnızca bunları
yaparsak, arkadaşlar
Bu ülkenin yatırımcılarına
güvenin, istihdamına güvenin, işçilerine, emekçilerine, çiftçilerine
güvenelim, hep beraber güveniyoruz. Bütün mesele, bu maddeleri yalnızca
işletirsek ekonomi harekete geçer yoksa siyasi krizle beraber büyük bir
ekonomik krize gireriz ve arkadaşlar, bunun olmaması için hep beraber
birbirimize sarılmalıyız.
Bakın, demokrasimizin kalitesi ekonomimizin de
kalitesini belirler. Demokrasimiz ne kadar kaliteliyse ekonomimiz de o kadar
kaliteli olur çünkü bizim petrolümüz yok, petrolü olan ülkelerin de zaten
demokrasi kalitesi belli ve bununla beraber, demokrasi kalitesiyle beraber
kaliteli yatırımcı da gelir. Kaliteli yatırımcı
vergiye bakmaz, vergi yüksek mi diye bakmaz, vergi yüksek de olsa öder çünkü
güvende hisseder. Çevreye zarar vermez kaliteli yatırımcı ve bu
anlamda işçiyi sömüreyim diye bakmaz, çünkü sendikalar güçlüdür, işçi
haklarını demokrasinin güçlü olduğu ülkelerde alır.
Ülkemizi ikinci ligden siyasi olarak üçüncü lige
düşürmek gibi bir sıkıntıyla karşı
karşıyayız, oysa iddiamız birinci lige
çıkarmaktı, ekonomimiz de orta gelir tuzağından maalesef şu
anda dar gelir tuzağına doğru sürükleniyor. Bütün bunların
olmaması için, arkadaşlar, hep beraber birbirimize
sarılalım diyorum. Ekonomimizi de siyasetimizi de
Ekonominin iyi
işlemesini gerektiren şeyler siyasetin iyi işlemesinden geçer,
yargının, hukukun iyi işlemesinden geçer ve böyle
ayrımcı ve nefret suçlarının olmamasından geçer
diyorum.
O anlamda, bu maddelerden ziyade, siyaseti öne
koyan, siyaset kurumunu işleten maddeleri görüşelim derim
arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Üçüncü olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 446
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Sözlerime başlarken siz değerli
milletvekillerine ve tüm Meclis çalışanlarına
sağlıklı ve huzurlu bir yıl diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı
çok sıkıntılı geçti, çok büyük acılar üretti. Yüzlerce
şehit verdik, milyarlarca dolarlık ekonomik kayba uğradık,
ülkemiz riskli ülke oldu. 2017 yılına, demokrasimizin tehditlerle
karşı karşıya kalmadığı, hain
kalkışmalarda can kayıplarının
yaşanmadığı, ülkemizde ve çevremizde gerçek bir
barışın hâkim olduğu, terör belasından
kurtulduğumuz bir yıl olması dilekleriyle girdik ama yeni
yılın daha iki saati dolmadan terör saldırısına
uğradık.
Ülkemiz, içten ve dıştan,
ayrılıkçı ve dinsel terör saldırılarının
hedefi hâline geldi. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana bu derece
vahim terör saldırılarının muhatabı olmadı.
PKKnın, IŞİDin, FETÖnün, henüz adını pek
duyuramamış terör örgütlerinin saldırı alanı hâline geldik.
Güvenlik güçlerimiz canını dişine takarak bu örgütlere
karşı savaşıyor. Ancak, bu sadece güvenlikçi
yaklaşımlarla çözülecek bir sorun değil. Bu terör
saldırılarına karşı durmamızın bir tek yolu
var; o da demokratik cumhuriyete yapılan 15 Temmuz
saldırısına karşı oluşturulan ulusal
birliğin güçlendirilerek sürdürülmesi, toplumda ayrışmaları
ve tartışmaları körükleyen davranışların derhâl
ötelenmesi, hukuk devletinin evrensel hukuk ilkelerine uygun olarak
işletilmesi.
Değerli milletvekilleri, üzülerek belirtmek
gerekiyor ki 2017 yılı yasama çalışmalarını da
tüm bu açıklamalarımıza taban tabana zıt, aykırı
bir çalışmayla başlatıyoruz. Geçen dönemde, yasama
kalitesini düşürmesi nedeniyle çok eleştirdiğimiz torba yasa
uygulaması, 2017 yılının ilk yasama faaliyetinde yine
önümüze geldi. Yani, değerli arkadaşlar, bizler, Sayın Mehmet
Günalın da kitaplaştırdığı gibi, 2017
yılında da hukuku torbada boğmaya, katletmeye devam
edeceğiz. Aceleyle torbaya attığımız maddelerle
yaptığımız düzenlemelerden, daha yasanın mürekkebi
kurumadan başka bir yasa maddesi çıkartıyor, o yeni yasada da
onları değiştiriyoruz. Düzenlemeler derde deva olamıyor,
sorunları bir türlü çözemiyor.
Değerli arkadaşlar, çıkarılan
her kötü yasa, her kalitesiz yasa demokrasi çınarından bir parça
koparıyor. Demokrasi çınarı yaralı bereli, zedeli bir hâle
geldi. Demokrasi çınarına son saldırımızı da
Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Toplumda büyük gerginlik ve endişeler yaratan
bu Anayasa değişikliği taslağı üzerinde tartışıyoruz,
kavga ediyoruz. Uymaya, korumaya yemin ettiğimiz Anayasa'yı
değiştirmek için çırpınıyoruz. Gücümüzü ülkenin
sorunlarını çözme konusunda yoğunlaştırmak yerine,
demokratik bir cumhuriyet olan ülkemizde iktidar ve yetkilerini
Cumhurbaşkanında toplamak için düzenlemeler yapıyoruz.
Allah aşkına, değerli
milletvekilleri, daha önce belki yüzlerce kere soruldu ama yine sormadan da
duramıyoruz; şu anda devlette yönetim erkini elinde
bulunduranların dolaylı ve doğrudan kullanmak isteyip de
kullanamadığı hangi yetkisi kaldı, hangi yetki eksik? Kaldı
ki, yapılmaya çalışılan, devletteki yetki eksikliğini
tamamlamak değil, yetkilerin demokratik bir cumhuriyette görülmeyecek
şekilde bir kişide toplanması, yetkilerin
kişiselleştirilmesi; yetkilerin kişiselleştirilmesi
sonucunda da cumhurbaşkanlığının ve cumhuriyetin
niteliğinin değişmesi.
Bir demokratik cumhuriyetin olmazsa olmazı...
Süslü ve ağdalı cümlelerle söylemeye hiç gerek yok. Eskiden okutulan
yurttaşlık bilgisi derslerinde bile ilk olarak bunlardan
bahsedilirdi, o kitaplarda bunlar da vardı. Bu kitaplarda, yurttaşlık
bilgisi derslerinde, demokratik cumhuriyetin üç ayak üstünde duracağı
söylenirdi. Bu ilkeler olmadan demokratik cumhuriyet olmaz. denilirdi. Neydi
bunlar? Hepimiz gayet iyi biliyoruz; kuvvetler ayrılığı,
yargının bağımsızlığı, yürütmenin her
türlü işleminin denetlenebilmesi.
Peki, değerli arkadaşlar, bu ilkeler
korunuyor mu bu değişikliklerden sonra? Maalesef hayır.
Yürütmenin tüm yetkilerini toplayan Cumhurbaşkanı,
çıkardığı kararnamelerle yasamanın da görevlerini üstleniyor.
Yargıdaki atama yetkisi doğrudan ve dolaylı olarak tamamen
idarenin başına bırakıldığı için yargı
bağımsızlığı zedeleniyor. Mevcut denetim
sisteminin etkinsizleştirilmesi sonucunda denetim sistemi de
kurulamıyor. Kısacası, Meclis en temel yetkileri konusunda
artık etkisiz bir hâle geliyor.
Değerli arkadaşlar, hepiniz, bütçenin
Meclisin denetim yetkisini kullanması konusundaki önemini kabul edersiniz
ve bilirsiniz ki bütçesi kabul edilmeyen bir hükûmet istifa eder çünkü onun bir
yıllık uygulamasına bu Meclis izin vermemiştir. Yeni düzenleme
yapıyorsunuz, bütçeyi sunma yetkisini Cumhurbaşkanına
veriyorsunuz. Bütçesi getiriliyor, kabul edilmedi. Ne yapıyoruz?
Anayasaya hüküm koyuyoruz, diyoruz ki: Eğer Mecliste bütçe kabul
edilmezse bir yıl önce uygulanan bütçe belirli oranlarda artırılmak
suretiyle uygulamaya devam edilir. Böyle demokrasi olur mu Allah
aşkına? Böyle bir şey olabilir mi? Daha sonra da Parlamento
gücünü koruyor, Parlamento gücünü korumaya devam edecek. deniliyor.
Değerli arkadaşlar, aslında,
yaptığımız düzenlemelerle Anayasanın
değiştirilmez maddelerini değiştiriyoruz yani
sacayağının ayaklarını kırıyor, sonra da
ayakta kalacağını düşünüyoruz. Ancak, en tehlikelisi de,
belki de en fazla üzerinde durulması gereken de, Anayasa
değişikliğiyle ilgili düzenlemelerimizi de torbanın
içerisine atıyoruz, Anayasayı bir torba kanunla
değiştiriyoruz değerli arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası 177 madde, biliyorsunuz. Anayasada değişiklik
yapılmasına ilişkin düzenleme görünürde 18 madde ancak
değiştirilen maddeleri sayıyorsunuz, 51 maddede
değişiklik yapılıyor, daha sonra da 21 madde yürürlükten
kaldırılıyor ve yürürlükten kaldırılan maddelerin
hepsi de bir torba maddenin içerisinde. Torba maddeyle Anayasa
değiştiren demokratik bir ülke ilk defa görülecek. Madem Anayasa
değiştiriyorsunuz, usulüne uygun olarak değiştirin. Usulüne
uygun olarak değiştirmediğiniz bir anayasanın daha sonra
geçerliliği ve korunma güdüsü ne şekilde sağlanacak? Elbette ki
sağlanamayacak.
Değerli arkadaşlar, Anayasa, Anayasaya
uygunluk denetimi yapan Anayasa Mahkemesinin yetkileri çerçevesinde
değiştirilir. Anayasanın 148inci maddesi, net olarak
kanunlarla ilgili olarak yapılacak usul değişikliğinin ne
şekilde olduğunu söylüyor, açıkça diyor ki: Kanunlarda son
oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığına bakar Anayasa Mahkemesi. Peki, Anayasa
değişikliklerinde ne yapılıyor? Anayasa
değişikliklerinde ise -aynen bu ifadeyle başlıyor- teklif
ve oylama çoğunluğuna uyulup uyulmadığına
bakılarak yapılıyor.
Oylama çoğunluğuna bakacaksınız
değerli arkadaşlar. Maddeleri torbanın içerisine atmış
şekilde Anayasayı toplu olarak oylayarak
değiştiremezsiniz, bunu yapamazsınız. Bunu yapmaya
kalktığınız takdirde, Anayasanın temel ilkelerini
değiştirmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, Anayasada
değiştirdiğiniz bütün maddelerin hepsinin getirilip teker teker
burada görüşülüp oylama yapılması lazım. Çoğunlukla
oylama, çoğunluğa uyulma olayı bu anlama gelir anayasalarda.
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey
olmaz. Böyle bir şey, gerçekten ancak kâbus olarak demokratların
rüyalarında göreceği bir olaydır. Bu
yaptığımız düzenlemeyle cumhuriyet çınarını
sadece zedelemiyoruz, kökünden kesiyoruz. O çınarı büyütmek çok zor,
çok zordu, zor oldu. Dolayısıyla, şu andan itibaren, bu yapılan
değişikliklerle ilgili herkesin bir defa daha vicdanını da
önüne koyarak düşünmesi gerekiyor.
Şimdi, gelelim bu torba kanunla
yaptığımıza. Değerli arkadaşlar, yeni yıl
armağanı olarak Meclise getirilen ve topluma da bu şekilde
duyurulan düzenleme gerçekten bir armağan mı? Aslında Mecliste
dinlenilmediği için pek, arkadaşlarımızın da az önce
söyledikleri gözden kaçmış olabilir çünkü bu konuda eleştiri
yapanların hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri
söylüyorlar. Ya, bunlar düzenleme değil, bunların halka
getirdiği herhangi bir şey yok. Yaptığınız
düzenlemeler direkt olarak adrese dönük, belirli teslim
çalışmaları. Bunlar olmaz.
Bazı düzenlemeler, daha önceki torba yasalarda
yeteri kadar incelenmeden, apar topar çıkarıldığı
için, daha mürekkebi kurumadan bu tasarı içerisinde
değiştiriliyor. Bu kadar fazla değişikliğe, yasaların
bu kadar hızlı değişmesine bir ekonomi dayanmaz. Sorunlar
buralarda çok daha büyüyerek gitmeye başlıyor.
Bu tasarının 1inci maddesi, değerli
milletvekilleri, Emekli Sandığı Yasasında bir
değişiklik yapıyor, bunu hepiniz biliyorsunuz. Emeklilere bir müjde
olarak, hatta bu kanunun görüşülmesiyle ilgili takvimi belirlerken Adalet
ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekili Herkesin, emeklilerin
heyecanla beklediği düzenleme. diye verdi bunu. Bu düzenleme
-arkadaşlar belirttiler- otuz yılda emekli olanlara verilen
ikramiyenin otuz iki, otuz üç, otuz dört yıl çalışanlara bu
yıllarla ilgili olarak verilmemesiyle ilgiliydi. Yani, siz, otuz
yıldan emekli ikramiyesi alıyorsunuz, otuz iki, otuz üç yılda
emekli olduysanız, bunun için size ikramiye verilmiyordu. Anayasa
Mahkemesi bunu iptal etti, iyi etti, geç de olsa iptal etti. Bununla ilgili bir
yasal düzenleme yapılması gerekiyordu. Ha, bu düzenleme
yapıldı; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında
yapıldı, orada yapılan düzenleme bu Meclise indi, altı ay
burada bekledi; altı ay içerisinde bu yasalaşmadı,
görüşülmedi bile. Sonra ne oldu? Torbanın içerisine atıldı.
400 bin kişiyi ilgilendirdiği
düşünülen bu düzenlemeyle ilgili olarak yapılan
değişiklikler, gerçekten Meclisteki bu çınarda, demokrasi
çınarımızda çok büyük bir oyuk açmak üzere. Bu olmaz. Yasa
dediğiniz, hakkaniyete uygun olmak zorundadır. Hakkaniyete uygun
olmayan yasanın hukuki olması veya yasaya o maddenin
yazılması hiçbir şey ifade etmez. 1990lı yılların
başında emekli olmuş 3üncü dereceden bir öğretmene
vereceğiniz paranın kuruşlarla ifade edildiğini
düşünün. Önergelerle değişmiş, yapılan
değişiklikte bu 50 liraya çıkartılmış, 50 lira.
Bir yıllık ikramiyesinin karşılığında
kendisine 50 lira verilen bir insanın bu davranışını
birazcık kendinizi onun yerine koyarak değerlendirin. Meclise
saygının bu kadar erozyona artık tahammülünün
olmadığını bir noktada kabul edelim.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının
3 tane maddesi de daha birkaç ay önce çıkartılmış,
mürekkebi kurumamış olan yasadaki eksiklikleri gideriyor. Söyleyecek
bir şey yok, giderilmesi gerekiyor, zorunlu olarak yapılacak.
Ancak, bu tasarının özellikle, sanki
çıkarılma nedeni buymuş gibi getirilmiş olan birtakım
maddeleri var; o da Türk gemicilik sektörünün niyeyse bir türlü
gerçekleştirilemeyen temel yasasının böyle, bölük pörçük
değişik yerlere dağıtılarak neye hizmet ettiği
anlaşılmayan bir şekilde düzenlenmesi. Yurt
dışında, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına ait olup da
başka bir bandırayla dolaşan gemilerin Türk bandırası
altına alınması için düzenleme yapılıyor. Güzel,
yapılsın, itirazı olan yok. Ancak, değerli arkadaşlar,
böyle bir düzenlemeyi yaparken siz hiçbir şekilde bunlarla ilgili olarak
vergi, resim, harç, hiçbir şey alamazsınız. Hatta, ilk
bağlanmasından itibaren istisna maddesini başına koyduk.
Daha önce buralarda bağlamaya alınmış olan gemilerden her
yıl düzenli olarak yenileme harcı alınır idi. O yenileme
harcını kaldırdık. Niye kaldırdık? Türkiyenin
şu koşullarında, bilmem kaç metrelik teknelerin gelip de orada
bağlanması hâlinde, sıradan bir otomobilden bile her yıl
düzenli olarak motorlu taşıtlar vergisi alırken bir gemiden niye
bağlama vergisini almazsınız, harcını
almazsınız?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kendi gemileri,
kendi.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Bunlar
diğer ülkelere gidip bağlandıkları zaman
yaptıkları sistem basit, açık. Bir vergi cennetinde bir posta
kutusu kiralıyorlar. Buradaki bağlama bedeli, oradaki posta kutusu
kirasının neredeyse üçte 1i kadar ancak. Onun yanında, bir
avukata vekâlet veriyorlar, o avukat her sene onların şirketinin
genel kurulunu yapıyor veya yeniden devamıyla ilgili olarak
işlemlerini bitiriyor. Avukata verilen para, posta kutusuna verilen para;
bunları tıkır tıkır ödüyorlar. Türkiye'ye gelirim ama
bunların onda 1i kadar olan bağlama bedelini bile vermem. Buna
hangi vicdan razı olur Allah aşkına? Peki, bunların bize
getirdiği ne? Yanıt yok.
5.600 tane gemi gelecek buraya. Gemi değil daha
doğrusu
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yat
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla)
sürat
teknesi, yat, kotra, yelkenli, vesaire; elbette gelsin, gelecek.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Gemicik, gemicik.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Ama,
işin garip kısmı, bu gemilerin Türkiye'deki kişiler
adına gelmesi hâlinde, bunları bağışlayacak olanlar
nedeniyle bunlardan veraset ve intikal vergisi de
almayacakmışız. Bu, insanların kendi gemilerinin yeniden
kendilerine geldiğini gösteriyor ama bir yasa yaparken bu kadar kör
parmağım gözüne denmez, bir ülkenin saygınlığı bu
kadar ayaklar altına alınmaz. Veraset ve intikal vergisini de vermeyecek.
Yani yarın, bu kanun çıktıktan sonra, birileri Türkiye'deki
binlerce insana Ben bu gemileri bunlara bağışladım. diye
gelse tabii, bunların satın aldıkları- hiçbir vergi, harç,
vesaire ödemeden bunların hepsini getiriyorsunuz Türkiye'ye. Böyle devlet
olur mu? Böyle ekonomisine hâkim olmayan, böyle varlıklarına hâkim
olmayan, varlıklarının ne şekilde kaydedileceğini
bilmeyen devlet olur mu?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Olur,
AKP devleti olur.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Bunun mutlaka
gözden geçirilmesi gerekiyor.
Sonra, altı ay kaldıktan sonra
çıkacak, Çıkabilirsin. diyor. Çıkabilirsin, elbette ki yani
ekonomide serbesti var, isteyen herkes çıkar, çıkana da aynı
teşvikleri veriyor, Oradan da bir şey alınmaz. diyor. Daha
önceden bunlarla ilgili yapılan işlemlere ilişkin af kanunu
getiriliyor -parantez içerisinde söyleyelim- bu şekilde getirilen aflar,
kesin olarak, Meclisin nitelikli çoğunluğuyla çıkacak maddeler
grubuna girer ayrıca; böyle, sıradan bir olaymış gibi
buradan çıkıp gidemez.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Akaryakıtı da
vergisiz veriyor.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Peki,
altı ay sonra çıkan bu gemiler niye daha önce gelmiş ve
altı ay sonra yeniden çıkıyor olmuş olabilir?
Değerli arkadaşlar, hiç kimseyi suçlamak
istemiyoruz, böyle bir değerlendirme yapmak da istemiyoruz ama bunun
uluslararası hukuk ve literatürdeki adı kara para aklamadır,
kara para aklamadır ve Türkiyenin bu tür olaylar nedeniyle bu
şekilde suçlanmasına kesin olarak gönlümüz razı olmuyor. Eğer
biz, 3 tarafı denizlerle çevrili ülke, bu konuda doğru dürüst bir
düzenleme yapmak istiyorsak bunu tam bir yasa bütünlüğü içerisinde
yapıp diğer ülkelerin uygulamalarıyla da paralellik gösteren bir
şekle dönüştürmemiz lazım. Böyle, apar topar, nereden
geldiği, ne idiği belli düzenlemelerin, bütün bunların hepsini
yapamazsınız değerli arkadaşlar.
Vakit azaldığı için çok kısa
olarak söylemem gereken bir olay daha var. Değerli arkadaşlar,
şu anda bir sicil affıyla bütün toplumda inanılmaz bir umut
yaratıldı. Millet zannediyor ki bizim banka borçlarımız ya
da faizleri vesaireleri affedilecek; sicil affı geliyor, banka
borçlarına af geliyor zannediyor. Etmeyin, umut büyütülüp de
arkasından birdenbire gümbürt diye ortalıkta
bırakılırsa bu insanlar, bunların tepkileri çok yüksek
oluyor. Yok böyle bir olay, yok böyle bir olay! Sicil affıyla
yapılması gereken tek şey, Bankalar Birliğinde, daha
önceden yükümlülüklerini yerine getirememiş dolayısıyla kredi ve
kredi kartı kullanamayan insanlara Gel borcunu öde ya da
yapılandır, sana böyle bir olanak tanıyalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Temizel, bir dakika ek süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Verilen sadece bu: Gel borcunu öde ya da borcunu yapılandır
ve ödemeye başla. Ben o zaman sana yeniden kredi verir miyim, vermez miyim
diye bakacağım. deniyor. Bunu böyle söyleyin, bunun farklı bir
şekli yok. Yarın insanlar gelecekler, borçlarını, yapılandıracaklarını
ve ödeyeceklerini gördükleri zaman
Zaten ödeme güçleri olsa şimdiye kadar
çoktan gider yaparlardı bunu.
Düzenlemelerimizin hepsi ayakta kalıyor
değerli arkadaşlar. O nedenle, bu olayları müthiş
şekilde tehlikeli bulur hâle geldik. Yaptığımız
yasalar işte bu nedenlerle saygı da uyandırmıyor. Öyle
uygulamalar yapmaya başlıyoruz ki insanları suçluyoruz, daha
yargılamaları bitmeden, suçları sabit olmadan mallarına
mülklerine el koyuyoruz. İnsanları terör örgütüne yardımdan veya
desteklemekten ötürü tutukluyoruz. Gerekiyorsa elbette ki tutuklanacak ancak
tutuklandı diye dedesinden kalma zeytinliğe el koyuyoruz.
Bizim kaliteli bir hukuka
ihtiyacımız var değerli arkadaşlar, kaliteli bir hukuka.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL
(Devamla) Torbanın içerisinde boğulan bir hukuku istemememiz
gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bizim, Anayasanın torbaya atılması
olayı da dâhil olmak üzere, bu düzenlemeler konusunda yeniden gerçek
anlamıyla bir vicdan muhasebesi yapmamız gerekiyor.
Sabrınız için
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Temizel.
Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, pek kısa bir söz talebim var ama
BAŞKAN Şimdi,
şahsı adına söz talep eden sayın milletvekillerine söz
vereceğim ancak ondan önce Sayın Özelin bir söz talebi olduğunu
görüyorum.
Buyurunuz Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmetin
söz hakkını kullanmamasının nasıl yorumlanması
gerektiği konusunda Bakandan bir açıklama beklediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Duruma bakınca, Adalet
ve Kalkınma Partisi bu torba yasa üzerinde söz talep etmedi, yirmi
dakikalık konuşma hakkını kullanmıyor.
Bakanlığın da böyle bir şey yapmayacağını,
bir söz talebinde bulunmadığını görüyoruz. Böylesine bir
torba yasada -ki Sayın Bakanımız biraz önce açıklıkla
ifade etti yasama kalitesi açısından ne kadar sakıncalı
olduğunu- gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek buradaki tüm torba
yasalarda bu Plan ve Bütçe Komisyonunun bir alt meclis olarak
çalıştırılıp, ilgili ilgisiz bütün konuların
aynı torbaya konulup Mecliste maddeler üzerinde görüş bildirilemeyen
ancak varsa, önerge işlemi yapıldığında, önergeyi
veren milletvekillerinin beş dakika süreyle konuşabildikleri
sağlıksız bir yasama yöntemi tercih ediliyor. Böylesi bir torba
yasada Bakanlığın yirmi dakikalık söz hakkını
kullanmayıp Meclise konu hakkında bilgi vermemesini Meclisi
önemsememesi olarak mı yorumlamalıyız yoksa birbiriyle iler
tutar tarafı olmayan, pek çok maddesini savunamayacakları, içinde
bizlerin de desteklediği birkaç önemli madde olmasına rağmen, bu
torba yasanın arkasında duramadıkları şeklinde mi
yorumlamalıyız? Bunu, hiç olmazsa Sayın Bakanın yerinden
cevaplamasını bekleriz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir eski maliye bakanı konuşunca
yenisinin konuşmasına gerek var mı Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Durum ancak böyle ifade
edilirse bir nezaket kazanabilirdi efendim. Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu, mikrofonunuzu açıyorum
Yani, Maliye Bakanlığında üstada
saygı diye bir şey vardır; kıdemli üstat konuşunca
kıdemsiz olan konuşmaz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Eskidendi
o. Şimdi ayaklar baş oldu, başlar ayak oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, tutanağa geçsin.
Sayın Bakanın Meclise karşı
takındığı tutum ancak böyle bir ifadeyle nezaket
kazanabilirdi. Ben de sizi tebrik ediyorum.
BAŞKAN Rica ederim, ben Sayın
Bakanın adına konuşmadım, kendi düşüncemi ifade ettim.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının torba yasa şeklinde getirilmesinin Meclisin
itibarını zedeleyen bir durum olduğuna ve bu tasarıyla
çalışanların hak gasbıyla karşı karşıya
kaldıklarına ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de kayıtlara geçmesi açısından
Çünkü, bir yandan, halka müjde olarak sunulan ve adına Emekli
Sandığı Kanunu denilen bir yasa getiriliyor. Aslında, bunu
bir açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Çünkü, öncelikle, bu
yasanın zaten torba yasa anlamında getirilmesine ve torba yasa
tarzına karşı olduğumuzu da ifade edelim. Çünkü, tali
komisyonlarda görüşülmeyip her şey direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna
getirildiğinden ve o kargaşa içerisinde hazırlandığından,
yapılan hatalar için de aradan bir üç ay geçiyor, üç ay sonra tekrar bir
başka torba yasayla karşı karşıya kalıyoruz. Bu,
Meclisin itibarını da yasamanın itibarını da zedeleyen
bir şey. Öncelikle bunu ifade etmek isterim.
İkinci olarak da bu yasayla ilgili bütün kamu
federasyonlarının, sendikalarının çağrısıyla
binlerce insanın kendi hak gasplarıyla ilgili açtığı
davaların sonunda Anayasa Mahkemesinde, Danıştayda
kazanılan davalar ve artık, yargı sonucunda yapılması
gereken bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Yani,
öyle, Hükûmetin halkımıza yönelik yaptığı müjdeli bir
durum falan yok. Tabii ki olması gereken buydu ama aynı zamanda, bu
yasanın kendi içerisinde de bir başka hak gasbıyla
karşı karşıya kalıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlayacağım.
Bu tasarıyla, aynı zamanda bir başka
hak gasbıyla da karşı karşıya kalıyor
aslında çalışanlar çünkü bu teklif, şu anda yerel
mahkemelerde görülen davaları da hükümsüz hâle getiriyor. Eğer bu
davalar devam edebiliyor olsaydı bugünkü katsayıyla insanlar
tazminatlarını alabileceklerdi ama şimdi, bu tekliften sonra,
şu anda görüşülen kanundan sonra, bugünkü katsayıyla değil,
ne zaman emekli olmuşlarsa o zamanki değerlerle
tazminatlarını alabilecekler, hak kazanabilecekler.
Dolayısıyla, ortada bir müjde falan yok aslında,
kazandıkları hakları var emekçilerin,
çalışanların ve ondan sonrasında da üstelik bu kanunla daha
fazla tazminat alabilecekken bundan da yoksun kalmaları söz konusu.
Ama işin özü, torba yasalarla bu olmuyor,
Meclisin itibarını da tamamen zedeleyen bir durumla karşı
karşıya kalmış oluyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü üzerinde
siyasi parti grupları adına yapılan konuşmaların sona
erdiğini belirtmiştim. Daha sonra iki sayın grup başkan
vekili söz aldı, o sözlerin gereğini yerine getirdik.
Şimdi tasarının tümü üzerinde
şahsı adına yapılan konuşmalara geçiyoruz.
Şahsı adına söz talep eden sayın milletvekillerine
şimdi söz vereceğim.
İlk konuşmacı Abdullah Nejat Koçer,
Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, zor bir coğrafyada
yaşıyoruz ve bunun etkisiyle ülkece yine zor günlerden geçiyoruz.
Birliğimizin ve huzurumuzun hedef alındığı kirli
oyunlarla karşı karşıyayız. Yurt içi ve yurt
dışı kaynaklı terör saldırılarına
karşı eşi, benzeri görülmemiş bir mücadelenin
içerisindeyiz. Açıkça görüyor ve anlıyoruz ki yalnızca birkaç
terör örgütüne karşı değil, yedi düvele karşı yeni bir
istiklal mücadelesi verilmekte. Mücadele azmimizi asla kaybetmeden,
geleceğe ilişkin hedeflerimizi değiştirmeden ülkemiz,
devletimiz, milletimiz tüm bunların üstesinden gelecek güce sahiptir.
Değerli milletvekilleri, umudumuzu kırmak,
hevesimizi köreltmek, hedeflerimizden saptırmak istiyorlar. Buna asla
müsaade etmeyeceğiz, mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek ve
Allahın izniyle terörün hakkından geleceğiz. Bu zor günlerde
terörle mücadelede şehit olan asker, polis ve
vatandaşlarımıza buradan Allahtan rahmet dilemek istiyorum.
Ülkemizin birliğine, beraberliğine kasteden PKKdan DAEŞe,
DHKP-Cden FETÖye başta olmak üzere her türlü terör örgütünü ve teröre
destek veren herkesi buradan bir kez daha lanetlemek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye aynı
zamanda baş döndürücü bir küresel yarış içerisinde. Genç bir
nüfusumuz, dinamik bir ekonomimiz, sürekli değişen toplumsal,
ekonomik ihtiyaçlarımız var. İşte, bizler de burada bu
ihtiyaçlara cevap vermek üzere yasal düzenlemeleri gerçekleştiriyoruz. Son
dönemde hep birlikte çıkardığımız AR-GE Kanunu,
Taşınır Rehni Kanunu, Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Kanunu gibi kanunların her biri son derece
önemli.
Bugün görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı da toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren oldukça
kapsamlı bir düzenleme. Tasarıda çok farklı kanunlarla ilgili
düzenlemeler yer almakta. İşletmelere, yatırımcılara,
ihracatçılara vergisel teşvikler getiriliyor, KOBİlerin krediye
erişimi kolaylaşıyor, denizcilik sektörünün gelişmesine
imkân sağlanıyor. Memurların emekli ikramiyesine yönelik
düzenlemeler yapılıyor.
Bu tasarı, esas olarak 18 Kasım 2016da
gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında
alınan kararlar çerçevesinde, ülke ekonomimizin ihtiyaçlarına yönelik
bir reçete niteliği taşıyor. Bu reçetede yer alan her
başlık ayrı ayrı son derece önemli çünkü toplumun
farklı kesimlerinin beklediği, bir an önce çıkmasını
istediği farklı yasal düzenlemeler hayata geçiyor.
Kredi Garanti Fonuna ilişkin düzenleme,
işletmelerimizin krediye erişimlerini sağlamak, bilhassa reel
sektörün kredi kullanma imkânını artırmak bakımından
son derece önemli. Bu düzenlemeyle 250 milyar liralık bir kredi hacmi
oluşturulmaktadır. Oluşacak kredi hacmiyle kredi piyasası genişliyor,
kredi kullanma imkânları artırılıyor, reel sektörü
canlandırmak amaçlanıyor.
Geçen ay, Hazine Müsteşarlığı
ile KOBİlerin ve ihracatçıların finansmana erişimini
kolaylaştırmak için Kredi Garanti Fonu arasında bir protokol
yapıldı. Burada amaç, reel sektörün daha güçlü bir şekilde
desteklenmesi. Bunun için de kredi Garanti Fonunun imkânları
artırılıyor, Kredi Garanti Fonu üzerinden kaynak
kullanımı kolaylaştırılıyor ve bürokrasi ciddi
anlamda azaltılıyor. Ocak, şubat, mart aylarına
ilişkin sosyal güvenlik prim ödemelerinin ekim, kasım ve aralık
aylarına ötelenmesiyle asgari ücret desteğinden yararlanan
işletmelere sağlanacak katkı artırılıyor.
Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz başta olmak üzere,
işletmelerin nakit ihtiyaçlarına katkı sağlamak,
işletme sermayelerine destek verilmek üzere bu değişiklik
yapılıyor. İmalat sanayisinde faaliyette bulunan ve
birleşen 2 şirketin KOBİ olması durumunda, bu
birleşmenin olduğu dönem dâhil 3 dönem yüzde 75e kadar indirimli
kurumlar vergisi uygulaması son derece teşvik edici. Böylece
işletmeler güç birliği yapmış olacaklar, işletme
ölçeklerini büyütecek, kurumsallaşacaklar ve rekabet güçlerini
geliştirebilecekler. İmalat sektöründe yatırım teşvik
belgesine sahip yatırımcılar, 2017 yılındaki
inşaat yatırımları nedeniyle yüklendikleri ancak mahsup
yoluyla indirim konusu yapamadıkları KDVleri iade yoluyla geri
alabilecekler. Ayrıca, 2017de imalat sanayisinde gerçekleştirilen
yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırım
harcamalarına ilişkin kurumlar vergisi indirim oranı
yükseltilmesi suretiyle yatırımlara sağlanan teşvik
yukarıya çekilmiş olacaktır.
KDV mevzuatına göre, belediyeler ve il özel
idareleri, sahip oldukları taşınmazları iki yıldan
önce satmaları hâlinde katma değer vergisine tabiler. Yine bu
tasarıda yer alan bir düzenlemeyle iki yıl şartı ortadan
kalkacak, yerel yönetimlere kaynak sağlanmış olacaktır.
Böylece vatandaşlarımıza yönelik hizmetin hem kalitesi hem de
çeşitliliği artmış olacaktır.
Yıllardır gemi ve yatlar üzerindeki vergi
yükü nedeniyle denizlerimiz yabancı bayraklı gemi ve yatlarla dolu
idi. Veraset ve intikal vergisi ile diğer vergisel muafiyetler
tanınmasıyla bu gemi ve yatlar ülke bayrağımızı
taşımaya özendirilecek, bu yolla etkin bir denetim mekanizmasına
olanak sağlanacaktır dolayısıyla ülkemizde denizcilik
sektörünün gelişmesi teşvik edilmiş olacaktır.
Mali sorumluluk sigortası kapsamında
sigorta şirketlerinin hasar tedbir sürecinde orijinale eş
değerliliği belgelendirilmiş parçaların da
kullanılabilmesine yönelik düzenlemeyle piyasada rekabet artacak, bu
parçaların üretimini yapan yerli sanayi gelişecektir.
Sayın milletvekilleri, geçmişe yönelik
olarak memur emekli ikramiye ödemelerine ilişkin düzenlemeyle ikramiyeye
esas hizmet süresinin hesabındaki otuz yıllık üst sınırın
Anayasa Mahkemesince iptali üzerine ortaya çıkan sorunlar giderilmiş
olacaktır.
Bütün bu düzenlemelerle birlikte, ekonomimizin
yeniden gelişmesi ve ortada yaşanan bütün bu
sıkıntıların giderilmesi noktasında alınan
kararların, EKK kararlarının da bu yasa tasarısı
içerisinde işletmecilerimizin, üreticilerimizin,
yatırımcılarımızın faydalanması
noktasında yasa tasarısında bulunduğunu söylemek istiyorum.
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye
ekonomisi büyümeye devam ediyor ve edecektir. Alınan bu kararlarla
ekonomimizin rekabet gücü artacak ve gerek istihdam gerekse üretim ve ihracatta
artış sağlanacaktır. 2017 yılında Türkiye
ekonomisinin daha fazla büyümesi için başkaca gerekli tüm önlemler
şimdi olduğu gibi ileriki günlerde de alınacaktır. Hedef 2017de
ülkemizin büyümesini artırmak, ihracatımızı
geliştirmek, istihdamımızı artırmak ve
işsizliği azaltmak olacaktır. Terörle mücadeleye rağmen,
bölgesel sorunlarımıza rağmen, dünyadaki ekonominin gerilemesine
rağmen, 2016 yılını son derece büyüme oranlı ve
gelişme oranlı bitirdik. 2017de daha iyi rakamlara
ulaşacağımızı buradan belirtiyor, bu yasa
tasarısının hayırlı ve uğurlu olması
dilekleriyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koçer.
Şimdi, Hükûmetin söz talebi vardır.
Hükûmet adına Maliye Bakanı Naci
Ağbal.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan süreniz yirmi dakikadır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Hükûmetimiz adına açıklamalar yapmak
üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Hükûmet tasarısı hakkında
Genel Kurulu bilgilendirme noktasında herhangi bir şekilde bir
yanlış düşüncem olması söz konusu değil, böyle bir
şeyi asla düşünmem, birlikte istişare ederek
Böyle bir talep
olduğu için özellikle ben söz istedim. Onun için, bir yanlış
anlama asla olmaması lazım. Her zaman için,
komisyonlarımızda, Genel Kurulumuzda tasarı hakkında her
türlü bilgilendirmeyi yapmak zaten bizim bir görevimiz; o açıdan, ben bu
söz talebinden dolayı da, bu ikazdan dolayı da teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomik büyüme, üretim ve istihdamın en önemli
kaynağını yatırımlar oluşturmaktadır.
Hükûmetimiz döneminde yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve girişimciliğin
teşviki, yatırımlar üzerindeki işlem maliyetlerinin
azaltılmasıyla katma değerli üretimin teşvikine yönelik son
bir yılda özellikle çok sayıda yasal düzenlemeyi de Genel
Kurulumuzdan geçirmiş olduk; böylelikle yatırım
ortamının iyileştirilmesi bakımından son bir
yılda önemli düzenlemelere de imza attık.
Söz konusu tasarıda aynı zamanda kamu
idarelerimizin ortaya çıkan farklı ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla da birtakım düzenlemeler var, yeri
geldiğinde o düzenlemeler hakkında da Genel Kurulumuzu
bilgilendireceğim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
girişimcilik, ekonomik büyüme ve kalkınmanın itici gücü yenilik
ve özellikle inovasyonun çok önemli olduğunu da söylemem gerekir. Bu
tasarıyla girişimciliğin desteklenmesi için çok önemli
teşvikleri hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda, asgari ücretle
çalışanların yoğunlukta olduğu KOBİler
başta olmak üzere işletme sermayelerinin desteklenmesi için 2016
yılında uygulamasını başlattığımız
ve kayıtlı istihdamın artırılmasına da önemli
katkılar sağlamış olan asgari ücret desteğini 2017
yılında da devam ettirmek amacıyla bu tasarıda bir madde
düzenlemesi huzurlarınıza getirmiş durumdayız.
Ayrıca, özel sektör işverenlerimizi
finansman yükü açısından daha da rahatlatmak amacıyla da asgari
ücret desteğinden yararlanan işletmelerimize, işverenlerimize
dönük olmak üzere sigorta primlerini de öteleyen bir düzenlemeyi hayata
geçiriyoruz. Bu konuda biraz önce söz alan hatipler birtakım
değerlendirmelerde bulundular. Bunu Komisyonda da
yaptığımız açıklamalarda açıkça ifade ettik, bu
konuyla ilgili gerekli bilgilendirmelerde de bulunduk. 2016 yılında
asgari ücret desteği uygulamasını
başlattığımız sistemde belirli bir gelir, belirli bir
ücret düzeyinin altında ücret alan tüm çalışanlarımıza
bu imkânı sağladık ve böylelikle ücret geliri 2.550 liranın
altında olan yaklaşık 10 milyon çalışan asgari ücret
desteğinden yararlandı. Şimdi, ilk defa, bu defa 2017
yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarında ödenmesi gereken sigorta
primine ilişkin de bir erteleme düzenlemesi getiriyoruz. Bu erteleme
düzenlemesini yaparken de bir skala oluşturuyoruz. Bu skalayı da
asgari ücret desteğinden yararlanan işletmelerimizde veya asgari
ücret desteğinden yararlanan çalışanlarla sınırlı
olarak yapıyoruz. Bunu, yani, Komisyonda da ifade ettik, bu düzenlemenin
bütçe maliyetini de ifade ettik...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Başbakan böyle
söylemedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
ve bunu da ben Maliye Bakanı olarak farklı ortamlarda, sistem olarak
bu şekilde izah ediyorum. Sayın Başbakanımız, tabii
ki, özellikle işletmelerimizin çok önemli olarak bekledikleri böyle bir
düzenlemeyi vatandaşlarımızla paylaşırken, getirilen
düzenlemenin ana başlığını paylaşmış
oldu. Biz de o ana başlığın altındaki düzenlemelerin
detaylarını hem kamuoyuna yaptığımız
açıklamalarla ortaya koyduk hem de Komisyonda detaylarını
kendileriyle paylaştık. Özellikle ocak, şubat ve mart
aylarında sigorta primi ödemelerinin ekim, kasım ve aralık
aylarına ertelenmesinin, gerçekten, başta KOBİler olmak üzere
işletmelerimizin ihtiyaç duydukları işletme sermayesi
bakımından önemli bir destek olduğunu düşünüyorum, onu da
ifade edeyim.
Getirmiş olduğumuz yasal düzenleme
taslağında yer alan önemli düzenlemelerden bir tanesi de Kredi
Garanti Fonuna sağlamış olduğumuz desteğin
tutarını 2 milyar liradan 25 milyar liraya artırıyoruz.
Hâlihazırda, biliyorsunuz, işletmelerimizin bankalardan
kullandıkları kredilerin geri dönüşlerinde yaşanabilecek
risklere karşı Hazine Müsteşarlığı üzerinden
Kredi Garanti Fonuna sağlanmış bir 2 milyar liralık limit
var. Biz bu limiti yasal düzenlemeyle 25 milyar liraya çıkarıyoruz.
Böylelikle Kredi Garanti Fonu da ikincil mevzuat çerçevesinde bankalarla
yapmış olduğu anlaşmalar çerçevesinde, bu limitleri yani
250 milyar liralık limiti bankalara kullandırmak suretiyle, işletmelerimizin
ihtiyacı olduğu hem yeni kredi taleplerinde hem de mevcut kredilerin
döndürülmesinde son derece önemli bir imkân getirmektedir. Bu açıdan bu
tasarı içerisinde özellikle özel sektöre dönük önemli düzenlemelerden bir
tanesi de Kredi Garanti Fonuna sağlamış olduğumuz bu imkân
olmaktadır.
Diğer taraftan, yasal düzenleme
taslağında yer alan önemli düzenlemelerden bir tanesi de
yatırım teşvik sisteminde, özellikle imalat sanayisinde
yatırım yapan işletmelerimize getirdiğimiz yeni teşviklerdir.
Burada hâlihazırda -biliyorsunuz- mevcut teşvik sistemi içerisinde
indirimli kurumlar vergisi uygulaması yoluyla, yapılan
yatırımların önemlice bir kısmını aslında
devlet olarak biz vazgeçtiğimiz vergilerle bir şekilde
karşılamış oluyoruz. Burada hem mevcut teşvik belgeli
yatırımlarda hem de yeni alınacak teşvik belgeli
yatırımlarda 2017 yılında yapılacak yatırım
harcamalarını daha cazip hâle getirmek için mevcut teşvik
unsurlarını artırıyoruz. Ne yapıyoruz? Öncelikle
imalat sanayisinde yapılan teşvik belgeli yatırım
harcamalarında katkı payı dediğimiz yatırıma
katkı oranını 15 puan artırıyoruz. Örnek vermek
gerekirse; 100 milyon liralık bir yatırımda örneğin 30
milyon liralık kısmını devlet olarak biz vazgeçtiğimiz
vergilerle finanse ederken 2017 yılı için diyoruz ki biz bu
rakamı 45 milyona çıkardık. Yani 30 milyon liradan 45 milyon
liraya çıkarıyoruz. Dolayısıyla burada işletmelerimiz
için özellikle 2017 yılında yapılacak yatırım
harcamalarında önemli bir teşvik imkânı getiriyoruz. Burada
sadece yatırıma katkı tutarını artırmıyoruz,
aynı zamanda kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden indirilebilecek kazanç
tutarının da tamamını indirme hakkı getiriyoruz. Bu da
önemli bir düzenleme. Normalde mevcut teşvik sistemi içerisinde bir
yatırım indirimi hakkınız olsa bile yapılan
yatırımın bölgesine göre belirli oranlarda kurumlar vergisinin
yine ödenmesi gerekiyor ama 2017 yılında yapılacak
yatırım harcamalarına ilişkin vergi indirim
hakkını kazancın tamamına uygulama hakkı getiriyoruz.
Bu da son derece önemli. Dolayısıyla, buradan özellikle bütün
yatırımcılarımıza da çağrıda bulunuyorum:
2017 yılında imalat sanayisi sektöründe teşvik belgesi olan
yatırımcılarımızın mutlaka ve mutlaka getirilen
bu olağanüstü imkânları değerlendirmek suretiyle özellikle
yatırım harcamalarını artırmalarını da
bekliyoruz, umuyoruz. Bu konuda da farklı diğer enstrümanlarla da
zaten yatırım harcamalarını destekliyoruz.
Yine, biliyorsunuz, diğer kazançlardan elde
edilen, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara uygulanabilecek
indirimli kurumlar vergisi uygulamasını da 2017 yılında
yapılacak harcamalar bakımından sınırsız bir
şekilde kullanma imkânı getiriyoruz. Bu da son derece önemli bir
düzenleme.
Yine, bu tasarı içerisinde
yatırımcılara dönük yapmış olduğumuz önemli
düzenlemelerden bir tanesi de teşvik belgesi kapsamındaki yapılacak
inşaat harcamalarında vergi iadesi imkânı getiriyoruz. Normalde
teşvik belgeli yatırımlarda yatırımın bir unsuru
olarak bir fabrika binasını inşa ettiğiniz zaman
inşaat sırasında ödediğiniz katma değer vergisi
işletmenin üzerinde bir yük olarak kalıyor. Dolayısıyla,
bunu ancak işletme faaliyete geçtikten sonra elde edilecek hasılattan
indirme imkânı oluyor ama biz burada getirmiş olduğumuz
düzenlemede 2017 yılında yapılacak inşaat yatırım
harcamaları için yüklenilen katma değer vergisini iade hakkı getiriyoruz.
Böylelikle özellikle yatırımcılarımız 2017
yılında yapacakları yatırım harcamalarını ne
kadar artırırlarsa buna ilişkin yüklendikleri katma değer
vergisini de alma imkânı elde ediyorlar.
Yine, teşvik belgeli yatırımlarda
getirdiğimiz önemli düzenlemelerden bir tanesi de yazılım ve
gayrimaddi hakların satın alınması ve kiralanması
nedeniyle katma değer vergisi ödenmesi gerekiyor, bunu istisna ediyoruz.
Hâlihazırda makine teçhizat alımlarında, teşvik belgeli
yatırımlarda katma değer vergisi istisnası var ama biz
biliyoruz ki birçok yatırımcımız aslında
yatırım evresinde gayrimaddi hak da satın alabiliyor veya
kiralayabiliyor veya yine birtakım yazılımlar satın
alabiliyor. Burada özellikle yatırım maliyetlerinin düşürülmesi
amacıyla da yazılım ve gayrimaddi hak satın alma ve
kiralamalarını da katma değer vergisinden müstesna ediyoruz.
Tasarıda yer alan önemli düzenlemelerden bir
tanesi de kurumların birleşmesini teşvik etmek. Biliyorsunuz,
ölçek büyüdükçe, şirketlerde, işletmelerde kurumsallaşma arttıkça
rekabet edebilme yeteneği de artıyor. Dolayısıyla, küçük ve
orta ölçekli işletmelerin yoğun olduğu bir ekonomik
yapımız olduğu dikkate alınacak olursa, bizim mutlaka
işletme ölçeklerini büyüten, işletmeleri kurumsallaştıran
teşvik unsurları getirmemiz lazım. Bu anlamda, bu tasarı
içerisinde yer alan bir madde düzenlemesiyle imalat sanayisinde sanayi sicil
belgesini haiz olarak imalat işi yapan KOBİler eğer
birleşirlerse yani iki şirket birleşip tek bir şirket
hâline gelirlerse, bu durumda, birleşmeden sonraki 3 dönem boyunca,
birleşme dönemi dâhil 3 dönem boyunca kurumlar vergisi oranını
yüzde 75 oranında düşürüyoruz. Dolayısıyla, yüzde 20 olan
kurumlar vergisini yüzde 5e kadar indirimli olarak uygulama imkânı
getiriyoruz. Bu da işletmelerimize, özellikle imalat sanayisinde global
rekabet içerisinde çalışan şirketlerimiz bakımından
önemli bir vergisel avantajı getiriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıyla yapmış olduğumuz düzenlemelerden
ana başlık oluşturabilecek diğer bir düzenleme ise,
denizcilik sektörüne ilişkin olarak yapmış olduğumuz
düzenlemelerdir. Zaman zaman bu konu gündeme getirildiğinde denizcilik
sektörüne dönük bir düzenleme gibi anlatılıyor bu. Denizcilik
sektörüne ilişkin bir düzenleme yapma iddiasında değiliz.
Burada, gemi ve yatların sahipliğine ve kullanımına
bağlı olarak hâlihazırda alınmakta olan vergi, resim, harç,
banka sigorta muameleleri vergileriyle ilgili bir uygulama yapıyoruz.
Sayın Bakan burada dedi ki: Burada, denizcilik sektörüyle ilgili genel
bir düzenleme yapılması ve bunun içinde bu konunun getirilmesi daha
doğru olur. Yani, denizcilik sektörüyle ilgili tabii ki Hükûmet olarak
bugüne kadar yapmış olduğumuz birçok düzenleme var.
Denizcilik sektörü gerçekten AK
PARTİ hükûmetleri döneminde önemli ölçüde büyüdü, rekabetçi gücünü
artırdı ve denizcilik sektörüne de bu anlamda hem imalat hem ihracat
hem de işletme olarak bakım onarım faaliyetleri dâhil olmak
üzere çok önemli teşvikler verdik, çok önemli imkânlar getirdik ve bugün
Türk denizcilik sektörü gerçekten dünyayla rekabet edebilen bir sektör hâline
geldi. O anlamda, denizcilik sektörüyle ilgili meselelerde her zaman için
geniş kapsamlı düzenleme yaparız ama burada yapmış
olduğumuz düzenleme, denizlerimizde, limanlarımızda
vatandaşlarımıza ait olan farklı boyutlardaki,
büyüklüklerdeki gemi ve yatlardan Türk gemi siciline dâhil olmayanları
Türk gemi siciline dâhil edecek birtakım teşvik unsurları
getiriyoruz. Bu, Türkiyeye mahsus bir şey değil, dünyada
birtakım ülkelerde, birtakım merkezlerde çok düşük oranlarda,
tutarlarda sicil kaydı yapılmak suretiyle böyle bir rekabet
ortamı oluşturulmuş. Türkiye olarak -bu gemi ve yatlar bizim
vatandaşlarımızın gemi ve yatları- bizim ne
yapmamız lazım? Bu global, küresel ortam içerisinde bu sisteme
karşı bizim de aynı rekabetçi vergi yapısını
getirmemiz lazım. Bundan daha doğal ne var? Onun için,
yapmış olduğumuz düzenlemeyle gemi ve yatların ilk
kaydında alınması gereken kayıt harcını almaya
devam ediyoruz, yıllık harcı kaldırıyoruz. Çünkü,
ister istemez, bu alanda bir düzenleme yapacaksanız -Sayın Bakan da çok iyi
bilir- iki şeyi teraziye koymanız lazım: Bu düzenlemeyi
yapmadığınız durumda ne vergi alıyorsunuz, bu
düzenlemeyi yaptığınızda ne vergi alıyorsunuz?
Dolayısıyla, bugün biz biliyoruz ki çok sayıda yat ve gemi bu
anlamda Türk gemi siciline kaydedilmediği hâlde aslında
vatandaşlarımız tarafından kullanılıyor. O
açıdan, bizim yapmış olduğumuz düzenleme, kendi
kapsamı itibarıyla bütün unsurları kapsayan bir bütünlük arz
eden düzenleme. Bizim denizcilik sektörüne ilişkin genel bir düzenleme
yapma iddiamız zaten yok, bu konuda da zaten bugüne kadar çok sayıda
önemli düzenlemeleri de yaptık.
Yine, tasarıda önemli düzenlemelerden bir
tanesi, kamuoyunda esnaf sicil affı olarak nitelenen düzenleme.
Çeşitli nedenlerle geçmişe dönük olarak çeki, senedi
karşılıksız çıkmış olan
vatandaşlarımıza ilişkin önemli bir kolaylık
getiriyoruz. Bu kolaylıkta ister istemez bu alandaki uluslararası
normlara dikkat etmemiz lazım; bankacılık sisteminin
kurallarına, prensiplerine, çalışma anlayışına
dikkat etmemiz lazım. Türkiye'nin bugün en güçlü olduğu iki alan var:
Bir tanesi, kamu maliyesi. Gerçekten, kamu mali disiplini bakımından
Türkiye örnek gösterilen bir ülke. İki: Güçlü bankacılık
sektörümüz. Bu anlamda, bankacılık rasyolarımız Türkiye'yi
gerçekten ileri noktalara taşıyan bir noktada.
Burada bir esnaf sicil affı uygulanacak.
Bankalarımız bu noktada bu uygulamayı yapmakta arzulu, istekli.
Devlet olarak bu konuda gereken hukuki düzenlemenin çerçevesini
oluşturmuş oluyoruz. Vatandaşlarımız da burada
belirlenmiş olan kural ve kaidelere uymaları hâlinde bu
düzenlemelerden yararlanacaklar. Onun için, ben baştan itibaren bu
meseleyle ilgili olumsuz bir kanaatin oluşturulmasını
açıkçası doğru bulmam. Hep beraber bu uygulamayı takip edeceğiz.
Ama, demin dediğim gibi, uluslararası normlara, kaidelere,
bankacılık sisteminin genel prensiplerine, risk esaslı
bankacılık yöntemlerine de mutlaka ve mutlaka dikkat etmemiz
gerekiyor.
Yine, yapmış olduğumuz
düzenlemelerden bir tanesi, otuz yıldan fazla süreyle
çalışıp da emekli olanlardan geçmişte emekli olanların
emekli ikramiyelerinin hesaplanmasına ilişkin meseleyi çözüyoruz.
Burada yargıda devam eden davalar var. Özellikle Anayasa Mahkemesinin bu
konuyla ilgili yasal düzenlemeyi iptal ettiği tarihten geriye dönük olmak
üzere bu şekildeki hak sahibi bütün vatandaşlarımızın
emekli ikramiyelerini, yargısal ihtilafları ortadan kaldırmak
suretiyle değiştiriyoruz. Burada ben muhalefet partilerine de teşekkür
ediyorum. Komisyon aşamasında hep beraber ortak bir
değerlendirme yaptık ve her yılbaşında hesaplanacak
emekli ikramiyesinin asgari tutarlarına ilişkin ortaklaşa bir
belirleme yaptık. Dolayısıyla, bu belirlemeyle de hakikaten bu
alandaki bir sorunu da çözmüş olacağız.
Yine, bu tasarı içerisinde, belediyelerin ve il
özel idarelerinin taşınmaz satışlarında katma
değer vergisi istisnası getirilmesi düzenlemesi var. Yine, gümrükten
kurallara aykırı bir şekilde yurda sokulan veya düşük
beyanla yurda sokulan araçların el koyma işlemlerini belirli vergilerin
ödenmesi hâlinde kaldıracak şekilde düzenlemelerimiz var. Merkez
Bankasının Para Politikası Kurulunun toplantı
sayısına ilişkin düzenlemelerimiz var. İnşallah, bütün
bu düzenlemeler tabii, geniş toplum kesimleri tarafından beklenen
düzenlemeler; emeklilerimizi ilgilendiren düzenlemelerimiz var,
çalışanlarımızı ilgilendiren düzenlemelerimiz var,
iş âlemini, yatırımcıyı, üretimi ilgilendiren
düzenlemelerimiz var.
Genel Kurulda yapılacak tartışmalar,
görüşler çerçevesinde tasarı son şeklini alacak ve Cumhurbaşkanımızın
onayına sunulacak. Ben şimdiden vereceğiniz bütün katkılara
teşekkür ediyorum. Yüce Meclisimize, Genel Kurulumuza saygıyla arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Paylan
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, açıyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan benim
sözlerimi tekrarladı aslında. Yani bir sicil affının
olmadığını ikrar etti ama Sayın Başbakan
ısrarla sicil affının olduğunu söylüyor. Bankalar
Birliğinin bir merkezi var ve orada bir sicil havuzu var. Bu sicil
havuzunda vatandaşlarımızın bilgileri var ve onların
silinmeyeceğini söyledi. Kanun da yalnızca bunun dikkate
alınmayabileceğini ortaya koyuyor, yani silinmesi diye bir durum yok,
vatandaşlarımızın sicili aynen orada kalacak. Yalnızca
Bankalar bu durumu dikkate almayabilir. diyor.
İkinci konu: Sigorta primlerinin de kısmen
ötelendiğini Sayın Bakan söyledi ama Sayın Başbakan bunu bu
şekilde anlatmıyor. Benim kendisine önerim, Sayın
Başbakanın bu konuda bu şekilde bilgileri vermesi. Yoksa,
vatandaşlarımız banklara gider Benim sicilim silindi
arkadaş, sen bana nasıl kredi vermezsin? diyebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Bitireyim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi, Sayın Paylan tabii anlamak istemiyor. Israrla, çok net bir
şekilde, kendisinin ne söylediğini, benim ne söylemek istediğimi
kürsüde anlattım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Başbakan öyle
söylemiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Anlattım ve Sayın Başbakanın, bu konuyla ilgili
yapılan düzenlemenin geneline ilişkin bizim ortaya koyduğumuz
prensibi ifade ettiğini söyledim.
Ondan önce şunu söyleyeyim: Yapmış
olduğumuz düzenleme, esnafımıza bir sicil affı
düzenlemesidir. Siz, buna farklı nedenlerle Böyle değildir. deseniz
bile bu doğru değil. Bu, esnafımıza getirilen bir sicil
affıdır. Burada bu düzenlemenin tarafları vardır, bankalar
vardır, değil mi? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
vardır, işletmeler vardır ve bu düzenlemenin kendisi
vardır. Bu düzenleme yapılırken, madde oluşturulurken bütün
taraflar, yani bankalarımız son derece olumlu, son derece
yapıcı; bu düzenlemenin hayata geçirilmesi hâlinde, bu düzenlemeyi
uygulamak konusunda istekli olduklarını ifade etmişlerdir. Bu
konuyla ilgili yapılan düzenlemede, özellikle
bankalarımızın bu uygulamayı yaparken hukuki bakımdan
uygulamayı rahat yapmalarını sağlayacak düzenleme de
maddenin içerisine konulmuştur. Diğer taraftan, maddenin içerisinde
işletmenin yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, çok önemli olduğu için birkaç hususu...
BAŞKAN Açıyorum, buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yine madde düzenlemesi içerisinde, hem bankalarımızın risk analiz
sistemlerinin dikkate alınması hem de bu sicil affından
yararlanmak isteyen esnafımızın menfaatinin
uyumlaştırılması şeklinde bir ana prensip
benimsenmiştir. Onun için siz endişe etmeyin, bu madde bütün
taraflarla ortak bir amaç etrafında dikkatle kaleme
alınmış. Bankalarımız da, esnafımız da, bu
konuyla ilgili diğer taraflar da buna dikkat edecekler.
Sigorta primi ertelemesi konusunda ise: Komisyonda
da burada da tekrar açıkladım. Yani benim açıklamama siz çok
farklı bir anlam yükleyebilirsiniz
GARO PAYLAN (İstanbul) Sizin değil,
Başbakanın
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hayır, benim yaptığım açıklamalar Sayın
Başbakanımızın yaptığı açıklamalarla
uyumludur. Hiçbir sorun bulunmamaktadır. Siz sadece farklı anlamlar
yükleyerek sanki burada bir anlam var gibi bir şey söylüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Bir de şunu söyleyeyim: Biz her konuda Sayın
Başbakanımızı tam bilgilendiririz. Sayın
Başbakanımızın yaptığı bütün
açıklamalar da buraya gelen yasa maddelerine uygundur Sayın Paylan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
anladık meseleyi.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, farklı anlamlar yüklediğimi söyleyerek bir
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Hiçbir sataşma yok Sayın
Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) O zaman yerimden
efendim, kayıtlara geçsin diye.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakınız, şimdi tümü üzerindeki konuşmaları
gerçekleştiriyoruz. Gruplar konuştu, şahsı adına
Sayın Koçer konuştu, sonra Hükûmet söz istedi, Hükûmet konuştu.
Şahsı adına Sayın Aykut Erdoğduya söz vereceğim
şimdi. Bu soru-cevap biraz sonra olacak. Biraz sonra tasarının
tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Bu aşamada bunu biz karşılıklı soru-cevaba
dönüştürürsek
GARO PAYLAN (İstanbul) Soru-cevap değil
efendim.
BAŞKAN -
İç Tüzüke aykırı
hareket etmiş oluruz ve bekleyen konuşmacıların
haklarını elinden almış oluruz.
Sayın Aykut Erdoğdu, İstanbul
Milletvekili, şahsı adına.
Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı üzerinde
şahsım adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, kanunun öyle bir adı var ki
kapağa sığmadığı için bir uyanıklık
yapılmış, bazı kanunlar denmiş. Bazı kanun
dediği kaç tane kanun? 19 tane kanunu toplamışlar bir torbaya
koymuşlar, adı olmuş torba kanun, çuval kanun. İsmi
sayfaya, kapağa yetişmediği için de bazı kanunlar
demiş geçmişler. İçinde emeklilerden yat ve kotra sahiplerine,
vergilerden öğrenci yurtlarına, bankacılıktan kentsel dönüşüme
ne isterseniz var. Değerli arkadaşlar, böyle kanun yapılmaz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kes kelalaka.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Biz milletvekiliyiz,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; yasama kalitesi çok önemli. Bir kanun
bir duvar gibi, bir maddesini çektiğinizde bir tuğlasını
çekmiş gibi oluyorsunuz. Şimdi, o duvarın tamamını
düşünmeden bir tuğlasını çektiğinizde yarın o
duvar yıkılıveriyor. Ondan sonra bir torba kanun 5 tane torba
kanun daha getiriyor. Ondan sonra da kalitesiz, niteliksiz bir yönetim ortaya
çıkıyor.
Şimdi, bakın, Sayın Maliye
Bakanı konuştu. Emeklilerle alakalı bir düzenleme var, bütçeden
emeklilere bir şey ödenecek gibi görünüyor. Sanmayın ki Hükûmet çok
istedi de emeklilere bir şey veriyor. Anayasa Mahkemesi bir karar verdi.
Şöyleydi, eskiden emekli ikramiyesinde otuz yılın üzerinde kimse
para alamıyordu. Emekli ikramiyesi otuz yıl üzerinden ödeniyordu,
ister kırk yıl çalış ister kırk beş yıl
çalış. Anayasa Mahkemesi dedi ki: Yazıktır,
ayıptır; bu adam kırk çalıştıysa kırk
yıl üzerinden öde. Böyle bir karar verince kanun çıkarmak zorunda
kaldılar, geçmişteki emeklilere para ödeyecekler. 1980de, 1990da,
2000de emekli olmuş tüm emeklilere para verilecek ama Sayın Maliye
Bakanı Emekliye faiz vermem. Bu memur maaşı zamlarından
yararlandırmam. diyor. Emekliye faiz vermemesinin sebebi Faiz ve riba
haramdır. fikri falan değil çünkü her tarafa faiz veriyorlar.
Kendisi emekliden alacaklı olduğu zaman, üç gün ödemezse
gırtlağını sıkıp faiz alıyor ama emekliye
tek kuruş faiz yok. Öyleydi ki 50 kuruş ile 1 lira arasında
ödeme yapılacak yerler vardı da, Allahtan muhalefet isyan etti, bir
50 liralık alt bant geldi; emekliye verilecek para bu. Emekliye verilmeyen
nereye veriliyor? Yat sahibine, kotra sahibine, gemicik sahiplerine vergi yok,
resim yok, harç yok. Neymiş? Bunlar uluslararası alanda geziyorlarmış,
Türkiyeye getireceklermiş. Zaten bir gemicilik düşkünlüğü söz
konusu, bir gemicik düşkünlüğü söz konusu. Biz de biliyoruz ki
Türkiye Cumhuriyetini en üstte yönetenlerin çocuklarının çoğu
bu gemicilik işleriyle iştigal ediyorlar. Çok da
başarılılar, maşallah diyeceğim ama keşke kamunun
parmağı oralarda olmasaydı da başarıları kendi
yeteneklerinden olmuş olsaydı.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, torba
kanun
Mesela torba kanunda bir madde: Belediyelerin arsa ve arazi
satışları, eskiden, iki yıl kalmak kaydıyla KDVden
istisnaydı. Şimdi bu iki yıl şartını
kaldırdılar yani bir gün alsa, bir gün satsa, emlakçılık
yapsa, belediye ve belediyelerle birlikte iş yapan özel şirketler KDV
ödemeyecek. E şimdi, özel sektörde inşaatçılar kan
ağlıyor, inşaat sektörü çökmüş durumda, onların hepsi
yüzde 8 KDV ödeyecek ama belediye ve belediyeyle iş yapan şirketler
de kentsel dönüşüm işlerinde belediyeler KDV ödemeyecek. Ya, böyle
bir adalet olur mu değerli arkadaşlar ya? O zaman herkese kaldırın.
Madem bu KDV kötü, kefende bile KDV alıyorsunuz, herkesten
kaldırın. Bu nedir yani belediye ve saz arkadaşlarına
getirdiğiniz bu istisnalar?
Şimdi, getirmişler vergi muafiyeti. Kime?
Eğitim vakıflarına. Hazine arazileri kırk dokuz
yıllığına karşılıksız, bedelsiz bu
vakıflara verilecek, özel eğitim vakıflarına. Kim var
arasında? Ensar Vakfı var, TÜRGEV vakfı var, diğer
vakıflar da var ama diyoruz ki, kardeşim, eşit
davranmıyorsunuz. Maliye Bakanına Komisyonda üç buçuk saat söyledik,
hangi vakfa ne verdiğinizi açıklayın, açıklayamıyorlar.
Devletin millî eğitim politikası bu vakıflara emanet edildi,
sonra tecavüz olayları patladı, yüzümüz kızardı.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yandık
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ciğerimiz
yandı. Aladağdaki yangında küçücük kız çocukları
yandılar. Ya, bu, devletin işi arkadaşlar. Bu devlete bu yüzden
vergi veriyoruz biz, okul yapsın, yurt yapsın diye,
çocuklarımızı devlete emanet edelim diye. Ama siz
sevdiğiniz bazı vakıflar üzerinden onu da Fetullahçılardan
öğrendiniz, şimdiye kadar o altın nesil diye Anadolunun en
fakir, en başarılı çocuklarını Fetullahçılara
emanet ettiniz, bugün hepsine Terörist. diyorsunuz kendiniz- şimdi,
aynı hatayı kendi vakıflarınızdan yapıyorsunuz.
Yapmayın, devlet yapsın bu işi, devleti siz yönetiyorsunuz.
Devletten bu kadar çekinmeyin. Niye özel vakıflara şey
yapıyorsunuz?
Bununla sınırlı değil, bir
TOKİ operasyonu var. Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Bizim en
başarılı olduğumuz yer bankacılık. Orada çok
başarılısınız yabancı bankalara korkunç
fahiş faizler ödediğiniz için. Bir de kamu mali yönetimiymiş.
Bakın şimdi, düzenlemeye bakın.
Şimdi, bu TOKİ
Emlak Bankası vardı, Emlak Bankasında
bizim çok kıymetli arsa, arazilerimiz vardı. Bu Emlak
Bankasındaki arsa, arazileri aldılar içinden, götürdüler Emlak Konut
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına TOKİye
devrettiler, Emlak Bankası çulsuz kaldı. Emlak Bankasının
borcu var TOKİye, TOKİnin Emlak Bankasına, Emlak
Bankasının hazineye borcu var 1 katrilyon 200 milyon lira. Şimdi
bir hüküm getiriyorlar, bu 1 katrilyon 200 milyon lirayı bütçenin gelir ve
gider kalemleriyle ilişkilendirmeksizin -yani bunun adı muhasebe
hilesidir- bütçeden buharlaştırıp TOKİye kaynak
aktarıyorlar. Yahu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu var, 13/(f) maddesi var, Böyle gayrisafi yapamazsınız bu
işi. diyor. Hani mali disiplin vardı? Siz Parlamentonun bütçe
hakkını böyle nasıl alırsınız elinden?
Neymiş? Kamu mali yönetimi çok iyiymiş. Yahu, bütçe hakkı yok,
bütçe; nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsunuz?
Üstelik, o TOKİden aktarılan arsa ve
araziler vardı ya -demin dedim hani, Emlak Bankasının içinden
çekip aldılar- kimindi onlar? Çalışanlarındı. Konut
Edindirme Yardımı var ya, KEYler, şimdi bu Hükûmet
çıktı, Biz KEYleri ödedik, KEYleri ödedik. Siz sanıyor
musunuz ki babasının hayrına ödedi? O, Konut Edindirme
Yardımı karşılığı olan arsaların
hepsini yandaşlarına peşkeş çektiler. Üstelik,
yandaşlarına peşkeş çekerken arsanın
fiyatını düşürdüler, yandaşların inşaat
maliyetini yükselttiler. 7 projede 774 milyon lira zarar olduğuna
ilişkin Sayıştay raporu var. Şimdi, bu projelerin
sayısı geldi, 200-220 tane proje var, 10 milyarın üzerinde bir
dolandırıcılık söz konusu. Yapanlara uyarı cezası
vermişler. Şimdi, diyorlar ki: Biz kamu mali yönetiminde çok
başarılıyız. KEYleri biz ödedik. Babanızın
hayrına mı ödediniz? Adamların arsasını yediniz ki o
arsaların değeri 1999 fiyatlarıyla 390 trilyon, bugüne
getirseniz 15 katrilyon para eder arsa değerlerini koyduğunuzda
üstüne. Dağıtın çalışana. Çalışana 2,5-3
milyar lira KEY parası ödediler, arsalarını iç ettiler. Millete
de çıkınca: Geçmiş hükûmetler sizi soydu, KEYleri elinizden
aldı. Biz getirdik şimdi, sizin KEYlerinizi ödedik.
Şimdi, getirmişler, bakın, sigorta
şeyiyle ilgili bir hüküm var, hüküm şunu söylüyor: Hasar ödemesi
sırasında orijinal parça kullanmak zorunda sigorta şirketleri
mevcut mevzuat gereğince. Yedek parça veya çıkma parça kullanma
hakkı veriyor. Şimdi, bu sigorta şirketlerine bakalım,
kimin bu sigorta şirketleri? Yüzde 90ı yabancıların,
değil mi? Sigortalı kim? Yerli ve millî halkımız. Sürekli
yerli ve millî diyen Hükûmetin kimi koruması lazım? Yerli ve millî,
arabasını, evini, hayatını, konutunu sigortalayan
insanlarımızı koruması lazım. Kimi koruyor?
Yabancı sigorta şirketlerini. Bu yabancı sigorta şirketleri
hangi bedeller üzerinden prim toplamış milletten? Orijinal parçalar
üzerinden prim toplamış. Tak, bir kanun değiştiriyor,
sigorta şirketleri bundan sonra milletin arabası kaza
yaptığında yerli veya çıkma parça takacak. Bir de bize
şöyle diyorlar: Siz yerli sanayinin gelişmesini istemiyor musunuz,
orijinal sanayinin yanında yan sanayinin gelişmesini? Yahu, yan
sanayiyi, yerli sanayiyi geliştireceksen başka yol mu yok? Bizi mi
kandıracaksın sen? Teşvik getir, vergi kolaylığı
sağla, bu sanayiyi destekle. Sen sigortalıyı dolandıracaksın,
sigorta şirketlerine para aktaracaksın, yabancı sigorta
şirketlerine aktaracaksın, yerli ve millî diye de bize bunu
yutturacaksın. Biz de bunu yuttuk. Milletin bir tane arabası var,
araba 2 bin lira, sigorta bedeli 3 bin lira. Şimdi, diyor ki: Sigorta
şirketlerini de korumak zorundayız. Ya, bu sigorta şirketleri
2016 yılının ilk dokuz ayında 1,5 katrilyon kâr etmiş,
yüzde 90ı yabancı. Hani yerli ve millîydiniz, niye yerli ve millî
halkı korumuyorsunuz beyler sigorta şirketlerini koruyorsunuz?
Arkadaşlar, böyle kanun yapılmaz.
Bakın, 19 tane kanunu bir torbaya getirmişler, vatandaş lehine
bir tane hüküm bulamıyorsun. Kredi Garanti Fonu
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ama sizinkilere
anlatıyorsun, bize doğru anlat Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Mali yönetim kaliteli
ya, 25 milyar lira bütçeden para koymuş. Parlamenterler, bütçe sizin
hakkınız. Kaynağı ne bu 25 milyar liranın, nereden
kesip koyuyorsun sen buraya? Hiçbir şey söylemiyor. 25 milyar lirayı
da nasıl bir düzenbazsa 250 milyar
O kredi alacakmış, o
gidecekmiş, bankaya yatıracakmış, buradan koyunlar
geçecekmiş, o koyunların yünlerini toplayacaklarmış; 25
milyar, oldu 250 milyar; biz de bunu yuttuk. Nereden koyuyorsun o 25 milyar
lirayı, kaynağı ne? Kaynağını koymamış.
Ekonomi krize giriyor, Kredi Garanti Fonu -hazine bütün bunların kefili-
batarsa ne olacak, nereden keseceksin; eğitimden mi keseceksin,
sağlıktan mı keseceksin?
İşte bütün bunları
konuşmayalım diye, şu muhalefet on saniye daha çok
konuşacak diye torba kanunu getiriyorlar. Demokrasiyi de, hukuku da,
adaleti de torbaya koydular; bir gün de sizi torbaya koyarlar.
Hoşça kalın. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
Tasarının tümü üzerinde gruplar,
şahıslar ve Hükûmet adına yapılan konuşmalar sona
ermiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
tasarının tümü üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geneli üzerinde yapılan
görüşmelere Meclis İçtüzüğünün 72nci maddesi gereğince
devam edilmesini teklif ederiz.
Özgür
Özel Lale
Karabıyık Kazım
Arslan
Manisa Bursa Denizli
Zekeriya
Temizel Fatma Kaplan
Hürriyet Bülent Yener
Bektaşoğlu
İzmir Kocaeli Giresun
Erkan
Aydın
Bursa
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylamaya sunmadan önce bir
yoklama talebi vardır, yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Önce isimleri tespit ediyorum: Sayın Özel,
Sayın Erdoğdu, Sayın Karabıyık, Sayın Temizel,
Sayın Basmacı, Sayın Özdiş, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Karadeniz, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Arslan,
Sayın Aydın, Sayın Öz, Sayın Yalım, Sayın
Gökdağ, Sayın Tüm, Sayın Sibel Özdemir, Sayın Şenal
Sarıhan, Sayın Demirtaş, Sayın Tekin, Sayın
Akaydın.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İç Tüzük'ün 72nci maddesine göre
verilen görüşmelere devam önergesinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Görüşmelere devam önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 20.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi tasarının tümü üzerinde yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Bu sürenin
yarısı sorular için, yarısı da cevaplar için
kullanılacaktır.
Soru sorma işlemini başlatıyorum.
Sayın Aydın
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bir
yanlışlık olmasın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz ondan önceydik
Başkanım.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Daha
önceki liste vardı Başkanım.
BAŞKAN Efendim Sayın Aydın dedim
ben, tereddüt yok.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama sıra
farklıydı Sayın Başkanım; önceki sıra çok
farklı, orada bir değişiklik oldu herhâlde.
BAŞKAN Sayın Arslan, lütfen
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sisteme giren arkadaşlar
sorularını soracaklardır.
Buyurunuz Sayın Aydın.
ERKAN AYDIN (Bursa) Efendim, rica ediyorum, bir
dahakine siz de girin, siz de sorun, beis yok bu konuda.
Sayın Bakan, bankacılık sistemine
borçlu olan vatandaş sayısı 25 milyonun üzerinde.
Vatandaşın borcu 2002 yılında 6,6 milyar TL iken Eylül 2016
itibarıyla 403 milyar TLye ulaşmış durumda. Vatandaş
borçlu, ya işini kaybetti ya da borcunu ödeyemeyecek duruma düştü.
Vatandaşın konut, taşıt, ihtiyaç kredisi tutarı 2002
yılında 2,3 milyar dolar iken bugün 324 milyar TLye kadar geldi.
Kredi kartı borcu ise 4,3 milyardan 82 milyar TLye ulaştı. Bu
borç tablosu siyaseti de belirlemektedir. Vatandaşı böylesi bir borç
batağından çıkarmak için herhangi bir planınız var
mı? Sicil affı buna bir çözüm olacak mı? Cevaplarını
bekliyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
KOSGEB üzerinden esnafa 50 bin lira faizsiz kredi
vereceğinizi duyurdunuz ama bunun için başvuru yapmak âdeta
işkenceye dönüştü, tam bir rezalet yaşandı, bilgisayar
sistemi çalışmadı, on-line giriş yapılamadı.
Kimler bu kredide yararlanacak belli değil. Kurumun bürolarından
yeterli bilgilendirme dahi yapılmadı. Sanki her esnaf için kredi
veriliyormuş gibi bir algı yaratıldı. Dosya hazırlayan
esnaf hayal kırıklığı yaşadı. 14 bin
kayıtlı esnafın bulunduğu Giresunda 5 bini aşkın
esnaf güçlükle de olsa başvuru yaptı ama bunların içinden bu krediden
sadece 71 kişi faydalanabildi çünkü öyle bir kriter koymuşsunuz ki
öyle bir esnafın zaten krediye ihtiyacı olmaz. Sicili temiz, kredi
borcunu ödemiş, icra takibine uğramamış esnaf mı
kaldı? Bu kredinin başvuru süresinin uzatılmasını,
koşullarının ve kriterlerinin esnaf mağduriyetlerini
giderecek şekilde düzenlenmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum: Kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında büyük
altyapı projelerinde kime ve kimlere, ne miktar ödemeler
yapılmıştır, kime ne tür taahhütler edilmiştir?
Ayrıca, Enerji Bakanına soruyorum: Son
günlerde sıkça elektrik kesintileri yaşanmakta, üretim yapan
işletmeler ve fabrikalar iş yerlerini kapatmak zorunda
kalmaktadır. Ortaya çıkan zararın büyük olduğu bir
gerçektir. Uzun süren bu kesintiler ne zaman sona erecektir?
İki: Kış saati uygulamasına
geçilmemesi nedeniyle enerjide tasarruf değil, israfın
yapıldığı, kasım ayında ekonomideki
yavaşlamaya ve sıcaklıkların mevsim normallerinde olmasına
rağmen elektrik tüketiminde artışın
yaşandığı Elektrik Mühendisleri Odası tarafından
tespit edilmiştir. Ortaya çıkan bu tablo karşısında
kış saati uygulamasına geçmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm? Yok.
Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu anda Türkiyede 14-15
yaşını doldurmuş, halkın diliyle Hacı Murat
diye tabir edilen Murat 124e bile 191 TL vergi alınırken
yabancı bayraklılardan Türk Bayrağı geçişlerinde
hiçbir verginin, hiçbir harcın alınmamasını siz olumlu mu
karşılıyorsunuz ve de bu arada bu yatlar ÖTVsiz, KDVsiz
yaklaşık 1,5 TLye mazot alırken çiftçinin traktörüne 4,70ten
mazot almasını adil buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Basmacı
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, öncelikle, ülkem için barış, demokrasi ve laikliğin
geri gelmesi en büyük dileğimdir.
Sayın Bakan, TÜİK hesaplarını
bir gecede okus pokusla değiştirerek millî gelirimizi 718 milyardan
859 milyara çıkardınız. Size sorum: Acaba aynı okus pokusla
emekli, memur ve asgari ücret zamlarını artırıp gıda,
elektrik, su, ulaşım zamlarını azaltabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçtiğimiz Genel Kurul
çalışmalarında size iki soru sormuştum. Bir tanesi, emekli
olmak isteyen engellilerin Maliye Bakanlığında engellilik
oranlarının düşürülmesiyle ilgiliydi, Maliye
Bakanlığı bunu neye dayanarak düşürüyor? diye
sormuştum. Siz de bu konuda hemfikir olduğunuza dair bir cevap
vermiştiniz ve Çalışıyoruz Sağlık
Bakanlığıyla birlikte. demiştiniz. Bu konuda son durum
nedir, bunun bilgisini almak istiyorum.
Yine size sormuştum Sayın Bakanım.
Gazi sayılmayanlarla ilgili Başbakan, 7 bakanlığa talimat
verdim ve üzerinde çalışılıyor. demişti, size
sorduğumda, Benim bu konudan bilgim yok, bir araştırayım,
size bununla ilgili dönüş yapayım. demiştiniz. Hazır
burada siz varken bu soruyu bir daha tekrarlamak istiyorum, gazi
sayılmayanlarla ilgili bir çalışmanız var mıdır?
Ayrıca, Suriyeli insanlardan alınmayan
genel sağlık sigortası primlerinin engelli, işsiz
vatandaşlardan alınmasının nedeni nedir ve bununla ilgili
bir düzenleme yapılacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde, birkaç gün önce, Ayşegül
Başar ve Hamit Dışkaya adlı Halkevleri üyesi 2 gencimiz
laiklik propagandası yaptıkları gerekçesiyle
Ki
İstanbulda bir kahvehaneye gidiyorlar, laiklikle ilgili, laikliğin
önemiyle ilgili bir konuşma yapıyorlar. Daha sonra bu
konuşmalarını sosyal medyaya yüklüyorlar. Hemen akabinde
gözaltına alınıyorlar. Yine dün bu 2 kardeşimizin,
arkadaşımızın tutuklandığını duyduk.
Mezhepçiliğin, cemaatçiliğin ne denli
tehlikeli olduğunu 15 Temmuzda anladığınızı
sandık, laiklik hakkındaki düşünceleriniz değişir sandık.
Ancak uygulamalarınız gösteriyor ki, hiçbir gelişme
yaşanmamış, yaşanmayacak gibi görünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Gericiliğe karşı dayanacağımız nokta neden
laiklik olmuyor, olamıyor? Laikliği savunmak ne zamandan beri suç
olmuştur?
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, millî gelir hesaplama
serileri değiştikten sonra, buna bağlı olarak
değiştirilmesi gereken OVP dâhil, bütçeyle ilgili, mesela tarım
destekleri dâhil birçok konu var. Bunlarla ilgili Maliye
Bakanlığı olarak bir çalışma yapıldı
mı? Yapılmakta ise de hangi aşamadadır, bilgi almak
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Mersinde çok büyük bir
doğal afet yaşanmıştır. Bakanlar Kurulunda Mersinin
afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili bir karar aldınız mı? Bu
çiftçilere nakdi bir yardım yapmayı düşünüyor musunuz? Ziraat
Bankasına ve özel bankalara olan borçlarında yapılandırma
istiyor çiftçilerimiz, bu konuda bir planınız var mı?
Ayrıca, bir de Adanadan Antalyaya kadar
özellikle paketleme ve soğuk hava depolarında mevsimlik işçi
olarak çalışan binlerce insanımız mevcuttur, bunların
çoğunluğu, tarım işçisi olduğu için sigortasız
çalıştırılmaktadır. Bunlarla ilgili bir düzenleme
yapıp, bu tesislerin de denetlenerek bu insanların mağduriyetine
son verilmesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kamil Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, şu aralar elektrik
kısıntılarını konuşuyoruz ama malumunuz,
Doğu Anadolu Bölgesi ağır kış şartlarından
geçiyor, özellikle Erzurum, inanın geceleri eksi 32, 34, 38; 42yle ben
uçağa gittiğimi hatırlıyorum. Erzurum halkı bir müjde
istiyor. Bakın, bugün kotralar, yatlar, işte, efendim,
altındı, elmastı, şuydu buydu onlarda vergi indirimi
düşünülürken, Erzurumlu yılın sekiz ayında doğal gaz
fiyatlarıyla cebelleşirken bunlara bir müjde verebilir miyiz acaba?
En azından ÖTVsini yok sayma noktasında bir müjde bekliyorlar.
Saygılar sunuyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Tekin
Sayın Tekin
yok.
Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana bugünkü görüşeceğimiz
torba yasa içerisinde yer alan bireysel emeklilik sistemiyle ilgili bir soru
sormak istiyorum. Zorunlu bireysel emeklilik sistemi,
çalışanların iradesi dışında ücretlerinin yüzde 3
azalması anlamına geliyor ve zorunlu BESle asgari ücrete yapılan
104 liralık zammın neredeyse yarısının da kesilmesi
gerçekleşmiş olacak. Hatırlanacağı üzere Sayın
Bakan, zorunlu BESin temel gerekçesi olan tasarruf oranlarının
düşüklüğü iddiası idi ancak TÜİKin Aralık 2016 tarihinde
açıklanan bir raporunda Türkiyenin brüt tasarruf oranı yüzde 24,8 olarak
belirlendi ama zorunlu bireysel emeklilik sisteminin yasa tasarısı
gerekçesinde ise tasarruf oranı yüzde 15,6ydı. Doğal olarak,
BESin uygulama gerekçesi geçerliliğini hâlâ koruyor mu ve şu anki
tasarruf oranları gerçekte ne kadar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan;
şimdi, bu gemisi, yatı, teknesi olanların gayet rahat vizesini
kaldırıyoruz, yani vergide, parada bir ek katkı
sağlıyoruz.
Bununla birlikte -Düzce
ilimizde çevre kirliliği had safhada- Düzce ilimizde çevre
kirliliğinin had safhada olması nedeniyle
Doğal gazla ilgili de
bizim depolama sistemimiz yok ve parasını ödediğimiz hâlde bu
doğal gaz ya Rusyada kalıyor ya İranda kalıyor. Acaba
bunu daha düşük bir ücretle Düzce halkına satsak, Düzceliler de
sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşar, bu daha yararlı
olmaz mı? Çünkü, aynı zamanda, mademki burada, yatı, teknesi
olana biz vergi açısından bir kolaylık getiriyoruz, ondan muaf
tutuyoruz, Düzcelilere de sosyal adalet ilkesi uyarınca aynı indirimi
yapamaz mıyız?
İki: Türkiyede dava
açarken, icra takibi yaparken harç ödemeyen dernekler var, vakıflar var,
kurumlar var. Mesela varlık hizmetleri, kaç tanedir bunlar? Bugüne kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cevaplar için
Hükûmete söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın
Aydın genel anlamda bu hane halkları borçluluğuyla ilgili
birtakım rakamlar verdi, doğrudur. Son yıllarda hane halkı
borçluluk oranlarında artış meydana gelmiştir ama
Türkiyedeki hane halkı borçluluk oranlarını uluslararası
karşılaştırmalara koyduğunuz zaman Türkiyede hane
halkı borçluluk oranı hâlâ düşük seviyelerdedir, bunu özellikle
ifade edeyim. Bu dönemde yani son on dört yılda hane halkının
borçlarında özellikle son yıllarda bir artış olmakla
beraber yine hane halkının varlıklarında da bu dönemde
önemli artışlar meydana gelmiştir, onu ifade edeyim.
Sicil affıyla ilgili
olmak üzere de, başlangıçtaki konuşmamda da ifade ettim, sicil
affı düzenlemesi yasalaştıktan sonra bankalarımız
tarafından da kolaylaştırıcı bir şekilde uygulanacağına,
özellikle geçmişe dönük çek, senet gibi borç ödememeye bağlı
olarak ortaya çıkan sıkıntıların
aşılacağına inanıyoruz. Bu konuda
bankalarımızla birlikte, Türkiye Bankalar Birliğiyle birlikte bu
düzenleme konusunda ortak bir çalışma yapıldı. Zaten
yapılan düzenlemede de bir taraftan uluslararası normları
dikkate alırken diğer taraftan da esnafımızın bu
düzenlemeden olabildiğince yararlanmak suretiyle hem mevcut
borçlarını yeniden yapılandırmalarına imkân
vermiş olacağız hem de geçmişten kaynaklanan sicil
kayıtları nedeniyle krediye erişimde
karşılaştıkları sorunları da
aşabileceklerdir. İnşallah yasa çıkar çıkmaz Bankalar
Birliği ve bankalarımızla birlikte ortaklaşa, ortak bir
anlayış içerisinde, uygulamayı da kolaylaştıracak bir
çerçevede bu konuda bir uygulamayı yapacağımıza
inanıyorum.
Sayın Bektaşoğlu, KOSGEB
başvurularıyla ilgili, anladığım kadarıyla,
sistemden kaynaklanan bazı sıkıntılar var. Tabii, belki ilk
başta bu kadar başvuru beklenmiyordu ama vatandaşlarımız
tarafından yoğun bir başvuru yapıldı, bütün
vilayetlerimizde bu kredi imkânından yararlanmak için çok sayıda
vatandaşımız KOSGEBe müracaat etti. Burada, tabii, belli ki
idari olarak böyle bir başvuru sayıca beklenmediği için
birtakım sıkıntılar olmuş. Ama ben biliyorum; Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız bu konuda KOSGEBle ilgili
çalışmaları yapıyor. İnşallah bu
aksaklıkların üzerinden gidilir. Sayın
Başbakanımız da zaten bugün ifade ettiler. Gerçekten
esnafımızın yoğun bir şekilde rağbet
gösterdiği bu programda ortaya çıkan aksaklıkları da inşallah
süratle ortadan kaldırırız diye düşünüyorum.
Sayın Arslan, kamu-özel iş birliğiyle
ilgili düzenlemeler konusunda, tabii, nereden baktığımıza
bağlı olarak farklı değerlendirmelerde bulunabiliriz ama
kamu-özel iş birliği modelleri dünyada birçok ülkede
başarıyla uygulanan; kamu hizmetlerinin, kamu
yatırımlarının daha hızlı, özel sektörün de daha
içinde olduğu bir modelle gerçekleştirilmesini sağlayan bir
model. Türkiyede de aslında önce Sağlık
Bakanlığının şehir hastaneleri projesiyle ciddi bir
tecrübe kazanıldı. Daha sonra köprü ve otoyol projelerinde bu
projeler başarılı bir şekilde uygulanıyor. Burada,
tabii ki Hükûmet olarak biz, yatırımı normal bütçe
imkânlarıyla yapmak ile kamu-özel iş birliği projesi üzerinden
yapmak arasındaki dengeyi gözeten bir perspektif izliyoruz. Bu konuda
Kalkınma Bakanlığımız, Hazine
Müsteşarlığımız, ilgili kurumlarımız bu
projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini, fayda-maliyet analizlerini,
riskin paylaşımını birlikte değerlendirmek suretiyle
bu projelere kararlar veriyorlar. Ben orta ve uzun vadede hem kamu hizmetleri
sunumuna sağladığı faydalar bakımından hem de
Türkiyeye kazandırılan eserler bakımından bu projelerin
inşallah başarıyla anılacağını ümit
ediyorum.
Bu projeler Türkiyede rasyonel projelerdir,
bunları daha da yaygınlaştırmamız gerekiyor ama burada
kritik olan şeffaflık, hesap verebilirlik. Maliye
Bakanlığı olarak bu anlamda kamu-özel iş birliği
projelerine ilişkin gerek taahhütlerin gerek yüklenimlerin gerekse
risklerin muhasebeleştirilmesi, bunların uluslararası
standartlarda raporlanması, takibi, izlenmesi konusunda 2015
yılından başlayan değişik düzenlemeleri art arda
uygulamaya koyduk. Bu çerçevede, her zaman için önemsiyoruz, Türkiye'nin mali
raporlaması uluslararası standartlara uygun olmalıdır diyoruz.
Bu konuda da zaten kamu-özel iş birliği projelerinin
doğurabileceği muhtemel risklerin raporlanması konusunda da
uluslararası standartlarla uyumlu bir çerçeveyi oluşturduk, daha da
oluştururuz; hiçbir sorun yok bu konuda. Yani, şeffaf
olmalıyız, şeffaf bir düzenleme çerçevesi
oluşturmalıyız. Bu konuda da gerekeni yapıyoruz, onu da
ifade edeyim.
Enerji Bakanlığıyla ilgili konularda,
uygun görürseniz Sayın Bakanımıza bu konuları sormam
gerekiyor.
Sayın Yalım, gemi ve yatlarla ilgili
yapılan düzenlemenin denizcilik sektörüne ilişkin genel bir düzenleme
olmadığını, daha çok, üç tarafı denizlerle kaplı
olan Türkiyede çok sayıda gemi ve yatın
vatandaşlarımıza ait olmasına rağmen ucuz edinim
maliyetleri, ucuz işletim maliyetleri nedeniyle başka ülkelerin gemi
sicillerine kaydedildiğini ve bunu ortadan kaldırmak amacıyla bu
düzenlemeleri getirdiğimizi söyledik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kaç
vatandaşımız var Sayın Bakan burada?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çiftçilerimizle ilgili de hani çok ciddi anlamda destekler veriyoruz. En son
mazot desteğiyle ilgili, Sayın Başbakanımız da
açıkladı, 2017 yılında çiftçilerimizin yapmış
olduğu mazot harcamalarının yüzde 50sini 2018in başından
itibaren devlet bütçesinden karşılayacağız. Bütçe
imkânlarımız çerçevesinde her zaman için çiftçimizin yanında
olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
Sayın Basmacı TÜİK hesaplarıyla
ilgili bir değerlendirmede bulundu, ben aynı kavramları
kullanmayacağım. Ama, ben de Türkiye İstatistik Kurumu bu
açıklamaları yaptıktan sonra açıklamanın çerçevesi,
dayandığı varsayımlar, izlenen metodoloji konusunda kendim
de bakan olarak Acaba burada yapılan düzenlemede ifade edilen tereddütler
nedir? diye baktığımda
Hani herkes farklı farklı
değerlendirmelerde bulunuyor ama herkesin mutabık
kaldığı bir ortak nokta var, o da: Evet, Türkiye İstatistik
Kurumu bunu kendisinin de içinde bulunduğu uluslararası normlara
uygun bir şekilde yapmıştır, bu kurallara uygun bir
şekilde bu
İnanmıyor musunuz yani ben bunu
söylüyorum. Yani, burada Türkiye İstatistik Kurumunun
MELİKE BASMACI (Denizli) Bir şey demeden
başladınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İnanıyoruz
Sayın Bakanım, inanıyoruz, halk da inanıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Değil, değil hayır, şunu söylüyorum bakın: Türkiye
İstatistik Kurumunun en büyük güvencesi güvenilirliği.
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Bakanım, biz bir şey demeden siz söylediniz, panik oldunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Bu kurum yani Türkiye İstatistik Kurumu hepimiz için bir güvence; hiçbir
şekilde hiçbir etki ve tesir altında kalmadan bunları
yapmalı. Nitekim, ESA 2010 standartlarına uygun olarak, yine
uluslararası metodolojileri kullanarak, yine uluslararası normlara
uygun olarak bunları yapmıştır. Burada, Türkiye
İstatistik Kurumunun yaptığı açıklamalar vardır.
Bir: Daha önce kullanılan verilere ilave yeni
veri setleri elde edilmiştir. Kendi Bakanlığımı da
ilgilendirdiği için söyleyeceğim: Mesela, daha önce İstatistik
Kurumu millî gelir hesaplarını yaparken Maliye
Bakanlığının kayıtlarına ulaşamazken 2 kurum
arasında protokol yapılmıştır ve bu kayıtlara
ulaşılmıştır; verinin kapsamı
genişletilmiştir, metodolojisi uluslararası standartlara
uygundur. Ben de zaman zaman yorumlara yani teknik yorumlara bakıyorum,
alt kalemlere ilişkin birtakım değerlendirmeler var, özellikle
yatırım harcamalarının çok hızlı artması,
özellikle güncellemenin son üç yılda yoğunlaşması
konusunda. Ama TÜİK de bu konuda son derece profesyonel teknik
açıklamalar yapıyor.
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Bakanım, sorumda hiçbir yorum yok, sadece yapabilir misiniz diye sordum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama bizim Maliye olarak hiç hokus pokusumuz olmaz yani memur maaşları
arttıysa rakamlar burada, emekli maaşları arttıysa rakamlar
burada, çiftçi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MELİKE BASMACI (Denizli) Elektrik
arttıysa burada, mazot arttıysa burada, su arttıysa burada
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan, devam ediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Dolayısıyla orada hokus pokus yok onu söyleyeyim,
vatandaşın mutluluğu var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Kaplan, engellilik oranıyla ilgili çalışıyoruz.
Yani benim kendi Bakanlığımda bence oradaki yapılan o
kurulu gözden geçirmemiz gerekir, ben de ona inanıyorum.
İkinci soruyla ilgili tam alamadım onu
ayrıca ben sizden bilgi alıp tekrar cevaplayacağım.
Sayın Özdiş, yani Sayın
Başbakanımız da çok net açıkladı, bir hukuk devleti
içerisindeyiz, kimseyi baştan suçlu ilan edemeyiz, kimseyi baştan
suçsuz da ilan edemeyiz. Siz de çok güzel ifade buyurdunuz, bu konuda bir hukuk
süreci işlemektedir, hukuk süreci içerisinde kişilerle ilgili isnat
edilen suçlar konusunda gerek yargının gerek savcılığın
yapacağı muamelelere bakmamız gerekir. Benim orada bir şey
söylemem yanlış olur.
Sayın Kuşoğlu, millî gelir
hesaplarının revizyonundan sonra tabii ki orta vadeli programdaki
bizim program ekine koyduğumuz tabloda yer alan makroekonomik
göstergelerin ve buna göre de bütçe göstergelerinin gözden geçirilmesi
gerekiyor. Yıl başladı, inşallah, uygun bir zamanda
Kalkınma Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığıyla beraber bu çalışmaları da
yapacağız çünkü sonuç itibarıyla ekonominin pusulasını
bu temel makroekonomik göstergelere göre oluşturacağız.
Sayın Şimşek, Mersinde tabii büyük
bir afet oldu. Mersin halkına geçmiş olsun diyorum. Orada can
kaybı oldu, Allah rahmet eylesin, başsağlığı
diliyorum. Ama şundan emin olun, Mersin halkımız emin olsun
oradaki bütün yaralar sarılacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İlk andan itibaren Bakanımız oraya gitti,
AFAD Başkanımız oraya gitti. Beni aradılar, ben dedim ki ne
gerekiyorsa
Ne gerekiyorsa arkadaşlarıma da talimatı verdim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Para
gönderin Sayın Bakanım, para gönderin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok yok, parayı da söyledim, parayı da söyledim. Yani, hani Allah
cana getirmesin, cana geleni geri getiremiyoruz ama Mersinle ilgili, devlet
olarak, Hükûmet olarak bütün imkânlarımızı sonuna kadar
kullanacağız. Başka yerlerde de zaman zaman afetler oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Aydın doğal gaz fiyatlarıyla ilgili Erzurum
Ben de
Bayburtlu olduğum için bu konuyu biliyorum yani bunu konuşmak
gerekiyor.
Sayın Özdemir zorunlu BESte
Bakın,
zorunlu BES sisteminde kimsenin ücreti azalmıyor. Burada, zorunlu BES
sisteminde insanların ücretini azaltmıyoruz, ücretlerinden 100
liralık kısmı onların adına açılmış bir
banka hesabında iki ay üst üste tutuyoruz. Kişi ikinci ayın
sonunda isterse oradaki birikimini nemasıyla beraber geri alabiliyor. Onun
için zorunlu BES demek kişilerin ücretinde bir azalma demek doğru
değil.
Türkiyede tasarruf oranları son açıklanan
istatistiklere göre artmıştır ama Türkiyede yatırım
oranları da artmıştır. Önemli olan bizim için ekonomik
istikrar açısından yatırım-tasarruf dengesi yani cari
açıktır. Dolayısıyla son yapılan güncellemelerde de
cari açıkla ilgili bizim hassasiyetimiz devam ediyor. Tasarruf
oranlarının yukarıya geldiği yerde yatırım
oranları da yukarıya gelmiştir. Dolayısıyla Türkiye
olarak her zaman için daha fazla tasarrufu her hâlükârda yapmamız
gerekiyor. Burada hiçbir tereddüt yok.
Sayın Tanal çevre
duyarlılığı içerisinde çok güzel şeyler söyledi, ben
de kendisine katılıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 15inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Gruplar adına ilk konuşma Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk
Aksu tarafından yapılacaktır.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 446
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yaşanan güvenlik boyutlu
sıkıntılı süreç ile siyasi ve sosyal gelişmeler iyi
yönetilmediği ve var olan temel yapısal sorunlar çözülmediği
takdirde ekonomik hayatı da olumsuz etkileyecektir. Türkiye ekonomisi bir
türlü istikrarlı ve yüksek oranlı bir büyüme kaydedememektedir. Her
ne kadar dışsal etkilere bağlı olduğu ifade edilse de
ekonomi politikalarındaki rant temelli yaklaşım üretimden
uzaklaşmaya, işsizlik ve yoksullukta artmaya sebep olmaktadır.
Adaletsiz vergiler, genç işsizlik, kayıt dışılık
ve sosyal hayata ilişkin çarpıklıklar toplumsal uzlaşma
dinamiklerini tehdit eder hâle gelmiştir. Dün açıklanan verilere göre
yıllık enflasyon TÜFEde yüzde 8,53; ÜFEde ise yüzde 9,94
olmuştur. Aralık ayı TÜFE oranı yüzde 1,64; ÜFE oranı
ise 2,94 olmuştur. Üretici fiyatlarındaki yükseklik maliyetlerin
arttığını, gelecek aylara ilişkin tüketici
fiyatlarındaki artış oranlarının yüksek
olabileceği anlamına gelmektedir.
Yine Türkiye İhracatçılar Meclisi
verilerine göre 2016 yılı ihracatımız geçen yıla göre
yüzde 1,2 oranında azalarak 142,1 milyar dolara gerilemiştir.
Bilindiği gibi imalat sanayisinde kullanılan ithal, ara malı ve
ham madde girdi oranı yüzde 50'nin üzerindedir. Kur
artışının ithal girdi fiyatlarını da aynı
oranda artırıyor olması üretim maliyetlerine de
yansımaktadır. Bunun yanı sıra sıklaşan elektrik
kesintileri üretimin aksamasına yol açarak birim maliyetleri
artırmaktadır.
Yeni yılın ilk günlerinde seçim bölgem
İstanbul'da yaşanan elektrik kesintileri üretimi ve ihracatı
olumsuz etkilemektedir. Dudullu, İkitelli, Gebze ve Çerkezköy organize
sanayi bölgelerindeki elektrik kesintileri yaklaşık 40 bin iş
yerinde üretimin durmasına ve yine yaklaşık 300 bin
çalışanın üretim yapamaz hâle gelmesine sebep olmuştur. Bu
durum süreli ürün teslimlerinde aksamalara yol açmış ve önemli bir
maliyet unsuru hâline gelmiştir. Ayrıca kesintiden İstanbulun
birçok ilçesi de etkilenmekte, kesinti yüzünden evlerde, iş yerlerinde,
hastanelerde ve trafikte kış ortasında çok büyük
sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sorunun daha fazla
mağduriyet yaratmadan süratle kalıcı bir çözüme
kavuşturulması gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısı birbirinden farklı konulardan
oluşmaktadır. Birden fazla komisyonda görüşülmesi gereken
hususları içeren tasarının bir torba kanunda toplanarak Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmesi konunun tüm boyutlarıyla incelenmesini
sekteye uğratmakta ve sağlıklı bir değerlendirme ve
kanaat oluşturulmasına da mani olmaktadır. Özensiz, eksik ve
meri mevzuat hükümlerine bağlı kalmaksızın yürütülen yasama
çalışmaları hiç kuşku yok ki yasama kalitesini de
düşürmektedir.
Tasarıda yer alan sosyal destek,
yatırım ortamının iyileştirilmesi, üretim ve
istihdamın artırılmasına ilişkin düzenlemelerle,
emeklilerimize otuz yılın üzerindeki hizmetleri için de ikramiye
ödemesi yapılmasına ilişkin düzenlemeyi eksik bulmakla birlikte
olumlu değerlendiriyoruz. Bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yatırımın, üretimin, istihdamın
artırılmasına, milletimize iş ve aş temin edilmesine
yönelik tasarıları destekledik, bu amaçla parti politikalarımız
doğrultusunda yapıcı öneriler getirdik.
Bununla birlikte, Türkiyenin içinde bulunduğu
sosyal ve ekonomik sorunları aşabilmesi için bir yandan
sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri
oluştururken, bir yandan da etkili bir terörle mücadeleyi, öngörülebilir
hukuk düzenini ve iyi bir kamu yönetimi reformunu hayata geçirmesi, toplumsal
güveni tesis edecek adımları atabilmesi şarttır.
Kapsamlı, entegre düzenlemelerin yapılmaması hâlinde ise torba
yasalarla sağlıklı ve kalıcı çözümlerin ortaya
konulması mümkün olamayacaktır.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesinin 7 Ocak 2015
tarihli kararıyla, 5434 sayılı Kanunun 89uncu maddesinin
dördüncü fıkrasının birinci cümlesindeki Verilecek emekli
ikramiyesinin hesabında otuz fiili hizmet yılından fazla
sürelerin dikkate alınmayacağı ibaresi iptal edilmiştir.
İptal kararının yürürlüğe girmesiyle 7 Ocak 2015 ve
sonrasında emekli olanlara hizmetlerinin otuz yıldan fazla olan
süreleri için emekli ikramiyesi ödenmesi mümkün hâle gelmiştir. Bu
doğrultuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuyu denetim yollarını
kullanarak Meclis gündemine taşıdık, kanun teklifleri vererek de
emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için çaba sarf ettik ancak
bu girişimlerimiz bugüne kadar karşılık bulmadı. Oysa
Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uygun bir düzenleme çok daha önceki
bir tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmiş olsaydı
hem hak sahibi kimselerin yargıya başvurmaları önlenebilir hem
de tamamına yakını Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine
sonuçlandığı anlaşılan bu davalar nedeniyle kurumun
ödediği yargılama giderlerinin önüne geçilmiş olurdu.
Geç de olsa yapılan bu düzenlemede ise
ödemelerin güncellenmemesi, beklenti içinde olan geniş emekli kitlesini
hayal kırıklığına uğratmıştır.
Komisyondaki her yıl için 50 liradan, toplamda 100 liradan az olmamak
üzere ödeme yapılması yönündeki önerge bu anlamda yeterli
olmamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ikramiye
ödemelerinin güncellenerek bugünkü katsayılar esas alınmak suretiyle
ödenmesi yönündeki önergemiz maalesef reddedilmiştir. Oysa hakkaniyetli
bir yaklaşım, emekli olunan tarihte alınan ikramiye
tutarını, o tarihteki satın alma gücüyle ilişkilendiren bir
hesaplama yapılmasını gerektirmektedir. Yine, 7.500 liranın
altındaki ödemeler için herhangi bir faiz işletilmeyecek olması,
bu düzenlemenin ilgililere faydasının yok denecek seviyede
olacağı anlamına gelmektedir.
Mesela 2008 yılından önceki tarihlerde
emekli olmuş bulunan tüm hizmetlilerin alacağı yıllık
fark 100 liranın altında olacağından, binlerce emekliye
fiks 100 lira ödenecektir. Oysa bizim önerdiğimiz şekilde güncelleme
yapılmış olsaydı, aynı emekliye yıllık 2.192
lira ödenecekti. Birçok memur emeklisi için de aynı mağduriyet söz
konusudur. Bu sebeple, emeklilerimize güncelleme yapılarak ödeme
yapılması akıl, hukuk ve adalet anlayışının
bir gereği olacaktır.
Ayrıca, konuya ilişkin dava
açmış olanlara, idari başvuru tarihinden itibaren kanuni faiz
işletilerek ikramiye ödenecek olması, dava açanlar ile açmayanlar
bakımından farklı ikramiye rakamlarının görülmesine ve
faiz ödenip ödenmemesine bağlı olarak eşitsizliğe neden
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, tasarıda
düzenlenen birkaç hususa da değinmek istiyorum:
Engellilere yönelik evde bakım
yardımı uygulamasında, gerçeğe aykırı belge ve
sağlık kurulu raporu kullanımı nedeniyle yapılan
ödemeler hariç olmak üzere, fazla ve yersiz ödenen tutarların ve
faizlerinin terkin edilmesi öngörülmektedir. Engelliler için yapılan bu
düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte temel problemi ortadan
kaldırmayacağını değerlendiriyoruz. Zira, sorun
teşkil eden husus, aylık verilmesinde aile gelirinin esas
alınması uygulamasıdır. Bize göre aylık
bağlanmasında engellinin kendi gelirinin esas alınması
gerekmektedir.
Bir başka husus, gümrük mevzuatına
aykırı edinilmiş bulunan araçlarla ilgilidir. Esasen usulsüz
olarak ülkeye sokulan araçları getirenlerin bu usulsüzlükten sorumlu
tutulması hukuka uygun olacaktır. Düzenlemeyle, bilmeden
araçları satın alan vatandaşlarımız bu
usulsüzlüğe ortak edilmekte, bir ödeme yükümlülüğüyle karşı
karşıya bırakılarak yeni bir mağduriyete sebep olunmaktadır.
Diğer taraftan, tasarıdaki bazı
düzenlemeler hazineye ve kamu kurumlarına ait taşınmazların
belirli vakıflara aktarılmasına imkân vermektedir.
Bilindiği gibi, son günlerde Türkiye, vakıf ve derneklere ait
öğrenci yurtlarında yaşanan olumsuz olaylar ve gelişmeler
nedeniyle öğrencilerin barınmasının nasıl olması
gerektiği konusunu tartışmaktadır. Bize göre isteyen her
öğrencinin barındırılabileceği bir kapasitenin devlet
tarafından temini şarttır. Öte yandan hâlen hazineye ve kamu
kurumlarına ait yerlerin bu tür vakıflara bedelsiz verilmesi, belli
vakıflara özel ilişkilerle kamu kaynaklarının
aktarılabileceği kaygısını akla getirmektedir. Bu
kaygıyı giderecek bir açıklık ve katılımcı
anlayışla tahsis yapılması ise tasarıda
bulunmamaktadır.
Son olarak, özellikle gemi ve gemicilere yönelik
olarak getirilen kolaylıkların kamyoncularımıza, otobüs,
dolmuş ve taksi kullanan şoför esnafına da
sağlanmasını istiyoruz.
Bu düşüncelerle kanun
tasarısının hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mehmet Bekaroğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu, 1 Kasımdan bu yana 3üncü, 4üncü torba.
Hükûmet böyle panik şeklinde ekonomiyi düzeltmek için tedbirler
alıyor sürekli olarak. Yatırım ortamını
iyileştirmekle ilgili dünya kadar teşvik getirdi. Öyle ki bütün
vergilerden vazgeçti, arsa verdi. Öyle bir noktaya geldi ki Kuruyoruz
işletmeyi, al, on sene de vergi verme. noktasına kadar getirdi.
Yetmedi, şimdi yeni bir torbayla karşı karşıyayız.
Aslında isim de çok enteresan seçilmiş. Emekli Sandığı
Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnameler
Yani, uzunluğu
bir tarafa, sanki emeklilerle ilgili bir şey yapılıyormuş
gibi geliyor ama 19 yasada yapılan bu değişiklikler öyle
emekliler, dar gelirliler için çok fazla bir şey getirmiyor; yine,
imkânları, durumları iyi olanlar için geliyor. Özellikle, defalarca,
gemi sahipleri, yat sahipleri, kotra sahipleriyle ilgili yapılan bu
değişikliklere şaşıyorum. Bir çekiliyor ama öbüründe
tekrar geri getiriyorlar. Ne oluyor? Böyle bir durum var.
Değerli arkadaşlar, bu yama bohça
tutmuyor, gerçekten bohça tutmuyor; ne yaparsanız yapın,
işlemiyor. Bu kadar, bunca yapılan değişikliklere
rağmen ekonomi yine iyi gitmiyor. Aslında amaç, işte, ekonomi
düzelecek, yatırım ortamı iyileşecek, dolayısıyla
istihdam artacak gibi argümanlarla bunlar getirildi ama olmadı.
Bakın, veriler ortada, son üç çeyrekten beri
Türkiye küçülüyor, küçülüyor Türkiye. 4üncü çeyrekle ilgili yapılan
araştırmalar ve projeksiyonlar işin çok da iyi
olmadığını gösteriyor.
Şimdi, biraz evvel TÜİK rakamları
tartışıldı, TÜİKin millî geliri artırması
tartışıldı; gerçekten, Sayın Bakan, işte, Ben
kefilim. noktasına getirdi. Burada söylenen her şey doğrudur
Sayın Bakan, Türkiyede tasarrufun olmadığı ortada, bu
konuyla ilgili getirdiğiniz yasalara gerekçe olarak bile sundunuz ama
şimdi diyorsunuz ki: TÜİK iyi şeyler yaptı. Eğer
Türkiyede tasarruf oranı gerçekten yüzde 25 ise şu elimizdeki
rakamlar ne değerli arkadaşlarım? Sayın bakanlar, kim
çıkıyorsa, Hükûmet yetkilileri hep 2002 ile 2016yı
karşılaştırıyor. Şimdi ben size
karşılaştırayım: 2002 devlet iç-dış borç
toplamı 242,7 milyar TL; 2016, 677,7 milyar TL. İç borç stoku 149,9
milyar TL; 2016, 440 milyar TL. Aralık 2002 dış borç stoku 129
milyar dolar; Aralık 2016, 406 milyar dolar. Bunlar gidiyor. Özellikle de
özel sektörle ilgili gerçekten vahim rakamlar var. Özel sektörün dış
kredi borcu 43 milyar dolardan 289 milyar dolara çıktı. Sadece bunlar
değil tabii, faiz ödemeleri, cari açıkla toplanan para 600 milyar
doları buluyor. Faize ödenen paralar. Özelleştirmeyle gelen 60 küsur
milyar dolar var ve ekonomik tablo ortada. 1 trilyon dolar kaynak
kullandınız değerli arkadaşlar, on beş yılda 1
trilyon kaynak kullandınız ve Türkiye ekonomisi krize giriyor.
Eğer 4üncü çeyrekte de aynı rakamlar gelirse gerçekten ekonomi
krizde demektir.
Değerli arkadaşlarım, sürekli olarak
iyi tablolar ortaya çiziliyor. Geçenlerde, daha dün sanıyorum, grup
toplantısında Sayın Başbakan çıktı, çok tozpembe
bir tablo anlattıktan sonra Evet, ufak tefek problemler var ama bütün bu
problemleri halledecek tedbirleri de aldık. diyor. Sayın
Bostancı, sizin tedbirler Nasrettin Hoca tedbirleri gibi. Hani,
biliyorsunuz, Hocanın alacakları var, sürekli sıkıştırıyorlar.
Evin önünde bir dikenli tel, buradan koyun geçecek, yünler takılacak,
bunları işleteceğiz, satacağız, güleceğiz. Adam
çıldıracak, gülüyor, Peşin parayı gördün, gülüyorsun.
diyor. Sizin durumunuz böyle.
Şimdi diyorsunuz ki: Biz, 250 milyar TLlik bir
kaynak oluşturuyoruz. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana
defalarca sorduk: Nasıl bir kaynak bu, nasıl olacak, nerede bu para?
İşte, 25 milyar TLsi
Peki, nerede? Hiçbir şekilde şeyden
borç almadan, başka bir kaynak kullanmadan, bütçe imkânlarıyla falan,
böyle bir şey yok, böyle bir şey yok. Yani bir kredi garantisi
getiriliyor, bunu millete açık açık söyleyeceksiniz.
Aynı şekilde bu düzenlemeyle getirmiş
olduğunuz sicil affının da gerçekten sicil affı
olmadığını insanlara söyleyeceksiniz. Belki psikolojik bir
ortam oluşturmaya çalışıyorsunuz ama hayal
kırıklıklarıyla sonuçlanabilir bütün bunlar. Çok
sayıda insan iflas etmiş durumda, zor durumda ve bunlar bankalara
gidecekler Sicil affı oldu, bizim kalan borçlarımızı
yapılandıralım, yeni krediler
diyecekler, hayal
kırıklıkları yaşanacak değerli
arkadaşlarım.
Bu yasayla ilgili çok değişik maddelerde,
kanun maddelerinde değişiklikler yapılıyor. Bunlardan bir
tanesi de, çok önemli, dikkat çekicidir, kamuya ait olan taşınmazlar,
arsalar, hatta kıyılar, vadiler bile birtakım vakıflara ücretsiz
kırk dokuz yıllığına verilebilecek. Değerli
arkadaşlarım, sizinle ilgili en önemli problem gerçekten iktidar
anlayışınızdır, siyaset
anlayışınızdır. Sizin siyaset tarzınız da
birikim ve tahakkümün üzerine kuruluyor. Kamu imkânlarıyla, devlet imkânlarıyla
statü elde etmek, oradan birikim elde etmek, birikim elde edince, bir adım
öne çıkınca da aşağıda kalanlara, geride kalanlara
tahakküm etmek. Bu, temel problemdir; aslında bu Türk siyasetinin temel
problemidir, siz de aynı hastalığa yakalanmış durumdasınız.
Oysa, siyasetin temel amacı adalettir değerli arkadaşlarım
yani herkesin güvenliği, herkesin ekmeği, refahı ve herkesin
özgürlüğü. Böyle olunca işler iyi gider ama maalesef böyle
değil.
Değerli arkadaşlarım, şimdi size
kısa bir paragraf okuyacağım. Diyor ki birisi: Bizim
iktidarımızda, ekonomik istikrarı sağlamış,
rekabetçi bir piyasa yapısı oluşmuş, sürdürülebilir bir
kalkınma ortamı yakalanmış, bunun nimetlerini adil bir şekilde
dağıtan, yoksulluk ve yolsuzluğun giderildiği, özgür ve
müreffeh insanların barış içinde yaşadığı,
çağdaş dünyayla entegre olmuş, farklılıkların
çatışma kaynağı değil, zenginlik olarak
algılandığı ve bu anlayışla yeni bir
dünyanın inşasına katkıda bulunan ve böyle bir dünya içinde
itibarlı, demokratik, Doğu ve Batının bir arada hayat
bulduğu bir Türkiye vizyonu hayata geçirilecektir. Ne zaman söyleniyor
biliyor musunuz bu sözler arkadaşlar? 2002de; tarihini de tam olarak
vereyim, 16 Kasım 2002. Kim söylemiş dersiniz? O zamanın Adalet
ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı söylemiştir. Peki,
arkadaşlar, şu anda ne konuşuyoruz, ne yapıyoruz, Türkiye
nereye gidiyor? Herkes Türkiye nereye gidiyor? diye soruyor. Ekonomi ortada
zaten, rakamlar ortada, konuşuyoruz. Artık, makroekonomik rakamlarla
falan bile kimseyi ikna edemiyorsunuz, her şey ortada; sadece ekonomiyle
ilgili değil, demokrasiyle ilgili, iç barışla, barışla
ilgili, Türkiye'nin uluslararası ilişkileriyle ilgili her şey
ortada.
Bakın, 7 Haziranda iktidarı
paylaşmayı asla kabul etmediniz, paylaşmadınız
iktidarı çünkü siz siyaseti birikim ve tahakkümün aracı olarak
kullanıyorsunuz. Eğer siz siyaseti herkesin güvenliği, herkesin
özgürlüğü, herkesin ekmeği amacıyla yapsaydınız
iktidarı paylaşırdınız. Ne dediniz o zaman? Nasıl
1 Kasıma geldiniz? 1 Kasıma gelirken yaptığınız
şey şuydu: Efendim, Türkiye'de huzur bozulmaya başladı,
terör artmaya başladı, gerginlikler artmaya başladı,
ekonomi de iyi gitmiyor; dolayısıyla tek parti iktidarına
ihtiyaç var. dediniz ve o günden bugüne, daha evvel olduğu gibi,
yapamadığınız hiçbir şey yok; usulleri
çiğnediniz, Anayasa'yı çiğnediniz, torbalar doldurdunuz,
getirdiniz, her şey yaptınız. Buna rağmen, 1 Kasımdan
bu yana ekonomi nereye geldi, demokrasi nereye geldi, iç barış nerede,
Türkiye'nin uluslararası ilişkileri nerede, terör ne noktada, ne
kadar insan kaybettik, hepsi ortada. Şimdi, bütün bunlar yetmemiş,
diyorsunuz ki: Tek parti yönetimi.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
soruyorum: siz Tek insan yönetimi. diyorsunuz, Parlamenter sistemle
olmadı. diyorsunuz ama birisi çıksın, anlatsın,
Parlamenter sistem şurada bizi engelledi. Hayır, her şeyi
yaptınız. Zaten fiilî bir başkanlık sistemi devam ediyor.
Buna rağmen Türkiye'de ekonomide istikrarsızlık var; buna
rağmen demokrasiyle ilgili, haklarla ilgili, özgürlüklerle ilgili problemler
var; buna rağmen insanlar tedirgin; buna rağmen insanlar gelecek
göremiyor. Bu ülkede ben ve çoluk çocuğum on sene sonra, on beş sene
sonra kendi yaşam tarzıyla, kendi özellikleriyle, kimliğiyle
rahat bir şekilde yaşayabilir mi, böyle bir gelecek var mı?
sorusuna gerçekten Vardır. cevabı veremiyor değerli
arkadaşlarım. Çok ciddi sorunlarla, sıkıntılarla
Türkiye karşı karşıya. Bu paket bunu aslında
açıkça gösteriyor, bundan önce gelen paket de aslında açıkça
gösteriyor. Gerçekten, artık bohça yama tutmuyor, ne yaparsanız
yapın yama tutmuyor. Yapılacak şey şudur değerli
arkadaşlarım: Buraya nasıl geldik sorusunu sorup bunun
cevabını vereceksiniz, demokrasisinden, haklarından,
özgürlüklerinden ve ekonomide de yapılması gerekli yapısal
kararları alacaksınız, ondan sonra Türkiye belki düze
çıkar.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Birinci bölüm üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının birinci bölümü hakkında Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, on dört
yıldır iktidarda. Daha önceki yasama dönemlerini bilmiyoruz ama gerek
daha önceki yasama dönemlerinde -takip ettiğimiz kadarıyla- gerekse
26ncı Yasama Döneminde gerek dönemin Başbakanı gerekse
Hükûmette görevli olan yetkililer, bakanlar her seferinde bu torba yasalar
Meclise geldiğinde bunun son olacağı, bir daha torba
yasaların Meclise gelmeyeceği şeklinde beyanlarda bulundular.
Aslında hukuk tekniği bakımından yasamanın yasa yapma
yetkisi yani bu Parlamentonun yasa koyma yetkisi, tam anlamıyla Parlamento
üyelerinin Parlamentoya gelen her kanuni düzenleme konusunda tam bir bilgiye
sahip olmasını gerektirir ki halkın iradesi, yurttaşın
iradesi, kanuna tam anlamıyla yansımış olsun yani kanunda
kristalize olan, ortaya çıkan o yasal biçim, Parlamento üyelerinin tam
anlamıyla özgür iradelerinin bir yansıması şeklinde olsun. Ama
maalesef, torba yasa düzenlemesiyle, hem kanun yapma tekniği
açısından hem yurttaşın iradesinin kanuna
yansıması açısından hem de her bir milletvekilinin, özgür
iradesiyle, söz konusu yasal düzenlemenin lehine veya aleyhine oy
kullanması önünde engel teşkil eder.
Mesela, önümüze gelen 446 sayılı Yasa
Tasarısında kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle toplam 22 kanunda
değişiklik söz konusu. Şimdi bir düşünün bakalım, her
biri ayrı kanuna konu olan farklı alanları kapsayan ve kimisi
bir cümle, kimisi bir paragrafı kapsayan bir kanun
değişikliğini bir milletvekili, 22 kanunu ayrı ayrı
mukayese edecek, 22 ayrı kanunla torba yasadaki her bir fıkrayı
ya da maddeyi karşılaştıracak; kaldı ki o değişikliği
de söz konusu temel kanundaki diğer maddelerle mukayese edecek ve kanun
sistematiği açısından birbirleriyle çelişmeyen,
birbirleriyle aynı paralelde, birbirini tamamlayan genel ve soyut bir
düzenleme ortaya çıkmış olsun. Maalesef böyle bir durum söz
konusu değil. Ki ben inanıyorum, şu anda Parlamentoda olan
milletvekili arkadaşların yüzde 80i, bu torba yasadaki 38 maddenin
her birinin ait olduğu kanunu ve kanundaki konumunu, ne ifade
ettiğini bilebilecek durumda değil. Bunu bilmesi zaten mümkün
değil. Bu, neye benziyor? Elimizde, önümüzde bir sepet var, işte
armut, portakal, domates, mandalina, biraz ceviz, biraz fındık, ne
bulduysak dolduruyoruz, evet sepetimiz doldu, haydi gidiyoruz.
Bakın, daha beş ay önce bu Mecliste, yine
torba yasa şeklinde bir düzenleme geçmiş, 15 Temmuz 2016 tarihinde
480 sayılı Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Vergisi Kanunu. Yine bu
mantaliteyle, yine bu mantıkla bir torba yasa içerisinde geçirilmiş.
Burada milletvekillerinin, özellikle iktidar partisinin çoğunluk
olmasından kaynaklı el kaldır, el indir yöntemiyle yasa kabul
edilmiş ama bir torba yasa içerisinde bu kanunu getiren Hükûmet, bu
düzenlemeye ancak beş ay dayanabilmiş. Beş ay sonra kendi
düzenlemiş olduğu yasal düzenlemeyi yeniden düzenlemek zorunda
kalıyor.
Değerli arkadaşlar, bu Parlamentonun
yapması gereken kanunların beş aylık değil, üç
aylık, bir yıllık değil, genel, soyut ve adrese teslim
olmayan, tüm halkı ilgilendiren ve gerçekten yurttaşların
iradesini bilinçli olarak ifade eden, yasalara yansıtan bir iradeyle
ortaya çıkması gerekiyor ama maalesef biz bunu görmüyoruz.
Kanunun başlığında ne var?
Emekli Sandığı Kanunu. Emekli Sandığı Kanununun
sadece 1 maddesinde değişiklik var. Peki, bu
değişikliği iktidar partisi rızai olarak mı değiştiriyor,
gönüllü olarak mı değiştiriyor? Gerçekten emeklileri çok
sevdiği, emeklilere -hani şu anda kullanılıyor emeklilere
müjde- müjde vermek için mi bu değişikliği yapıyor?
Hayır, mecburen yapıyor. Çünkü yüzlerce emekli, mağdur
olduğundan, onlarca dava açtığından, yüzlerce dava
açtığından ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı da içtihat
hükmünde olduğundan, yüzlerce davada bilirkişi marifetiyle emekliler,
ciddi paralar kazanacaktır çünkü mahkemeler buradaki düzenleme gibi 50
lirayla emeklileri defetmeyecek, bilirkişi marifetiyle gerçek hak
ettikleri ikramiyeleri neyse onu verecektir. İşte bunun da önünü
kesmek adına ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
karşısında Hükûmetin yapması gereken tek şey var: Bu
yasal düzenlemeyi yapmak... Anayasa Mahkemesinin içtihadı
karşısında, iptal kararı karşısında bu yasal
düzenlemeyi yapan Hükûmet, bir tek emeklilerin lehine gibi gözüken bu
düzenlemeyle, 22 kanun ve kanun hükmünde kararnamedeki değişiklikle
aslında sermayeyi kurtarmaya çalışmakta. Türkiye'nin giderek
daha da içinden çıkılmaz bir kriz sürecinde, yandaş sermayeyi
veya adrese teslim yasal değişiklikle belli sermaye
gruplarını kurtarmaya, onları
Bu kriz sürecinde, yoksulun,
emekçinin, fakirin fukaranın vergi olarak, alın teri olarak
kazancından kesilen vergilerden elde edilen kamu kaynakları, bir
şekilde bu kesimlere aktarılmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, usul
açısından da bu kanun, hukuk mantığına, kanun yapma
tekniğine aykırı. Bakın, bu kanunda mevcut düzenlemelerin
esasen ihtisas komisyonları birden çoktur. Bu ihtisas komisyonları, maddelerin
içeriği itibarıyla, kapsadığı alan itibarıyla,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu;
Tarım, Orman ve Köyişleri gibi uzman komisyonların detaylı
olarak inceleyeceği ve üzerinde kamuoyunun bilgisinin olacağı,
milletvekillerinin bilgilendirileceği komisyonlar baypas ediliyor ve bu
baypastan sonra tek bir komisyondan alelacele Parlamentonun huzuruna
getiriliyor. Tabii, burada bir amaç var. Amaç nedir? Her zaman AKPnin
yaptığı gibi, halkın duygularında algılar
yaratarak iyi bir şey yapıyormuş gibi,
başlığında, işte, emeklilere yönelik bir
düzenlemeymiş gibi bir algı yaratarak ama aslında bir tek madde
altında hem sermayeyi el değiştirmek ama aynı zamanda var
olan yandaş sermayeyi de güçlendirerek, onları koruyarak kamu
kaynaklarını bu alanlara aktarmaya yönelik bir düzenleme.
Biz, bu düzenlemenin halkımızın
çıkarlarına, emekçilerin, memurların, çalışanların,
işçilerin menfaatine olmadığını, bu düzenlemenin
tamamen sermayeye ve sermaye sahiplerine, iktidarın yandaş
şirketlerine adrese teslim düzenlemeler olduğuna inandığımızdan
olumsuz oy vereceğimizi ifade ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hatip şöyle bir
sataşmada bulundu, dedi ki: Burada bulunan milletvekillerinin bu
tasarıyı okuduklarını ben zannetmiyorum, bir şey
anladıklarını da zannetmiyorum. Ve onun üzerine
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Bazı
milletvekilleri
Bazı milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama özellikle bunu
iktidar partisi milletvekillerine diyor ama Parlamentoda hepimiz de bulunuyoruz
yani.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Efendim, hepsine sataştım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gayet de ben bu
tasarıyı okudum, biliyorum ve onun için bu sataşmadan
dolayı ben söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın
Adıyaman sizi hariç tutmuştur, eminim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, teşekkür
ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz de okuduk
biliyoruz. Sicil affı başta olmak üzere, esnafın beklediği
şeyler geliyor, bize anlatmayın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen hiç
anlamamışsındır Osman, hiç
anlamamışsındır sen.
BAŞKAN - Şimdi, birinci bölüm üzerinde
şahsı adına söz talep eden sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Şahsı adına ilk konuşmacı
Şahap Kavcıoğlu, Bayburt Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kavcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Değerli
Başkanım, kıymetli milletvekillerim; 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle, geçen günlerde şehit olan
askerlerimize, vatandaşlarımıza, yılbaşı gecesi
yine Reinada bir silahlı saldırı sonucu ölen
vatandaşlarımıza, misafirlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Bu
vesileyle de gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, şöyle bir
baktığımız zaman, bizim, torba yasada, özellikle Plan
Bütçede konuştuğumuz ve gündeme getirdiğimiz konular. Tabii,
farklı da olsa en önemlisi, Türkiyenin geçmiş altı yedi ayda
yaşadığı sıkıntılar veya Türkiyeye
yaşatılmaya çalışılan sıkıntılar
neticesinde yaratılmaya çalışılan kaosa özgü alınan
tedbirler öncelikle torba yasada da yerini almıştır.
Bunların başında, tabii, torba
yasada, özellikle ekonomik olarak Türkiyeyi girdaba sokup
sıkıntı yaratılmaya çalışılan 15 Temmuzdan
sonraki olayların neticesinde bizim en önemli kararlarımız
özellikle finans kesiminde alınmıştır. Bunlardan en
önemlisi, en son dönem Ekonomi Koordinasyon Kurulunda alınan kararlar.
Türkiye'deki ekonomiyi çok canlı tutması yönünde önemli kararlar
alınmıştır.
Biraz önceki konuşmalarda, hatiplerin en önemli
konuştukları ve Nereden bulunacak? diye söyledikleri kaynaklardan
özellikle Kredi Garanti Fonu kefaletiyle 250 milyar bir kredi kaynağı
oluşturulmasıyla ilgili eleştirilerde
Bunu Plan Bütçede de biz
konuştuk. Bu, tabii, daha önceki, 2008deki krizde de daha küçük bir
meblağla yapılan Hazine garantili kaynaklardan
yapılmıştı, olumlu sonuçlarla neticelenmişti.
Şimdi, bu sefer 250 milyarlık bir kaynak. Burada, Kredi Garanti Fonu
kefaletiyle oluşturulan bu kaynağın
Aslında hep
söylediğimiz, KOBİlerin özellikle teminat neticesinde,
teminatlarının yetersiz olması neticesinde krediye erişim
noktasında sıkıntı yaşamalarından dolayı bu
sıkıntıların giderilmesi için Kredi Garanti Fonu
kefaletinin gündeme sokulmasıdır. Burada oluşturulan
kaynağın Hazineye külfeti sadece yaklaşık 17,5
milyardır. Buradaki temel şey de
Bütün verilen kredilerin
batacağını düşündüğümüzde -ki bankacılıkta
böyle bir şey yoktur- yani ne verilen tüm mevduatların birden
çekilmesi ne de verilen kredilerin tamamen batacağı
varsayımı doğru bir yaklaşım değildir. Ama
bununla birlikte, bu kaynakta, yine, bankacılık bilançosuna baktığımızda,
şu an yaklaşık 1 milyar 700 milyonluk bir kredi
kullanımı karşısında, bankacılığın
pasifinde yaklaşık 400-450 milyar daha verebileceğimiz kaynak
olduğunu görürüz. Bu, dolayısıyla, teminat bacağı halledildiğinde
KOBİlerin, esnafın bu kredi erişim noktasında bunlardan
faydalanması için, bunların gelişimi için önemli bir kaynak
sağlanmış olacaktır.
Yine, özellikle, Türkiyenin şu an EXİMBANK
kredilerine baktığımızda, dış ticaret
anlamında, Türkiye, iki üç saat zaman farkıyla yaklaşık 1,5
milyar nüfusun olduğu, 2,5 trilyon dolarlık millî gelir ve 8 trilyon
dolarlık bir ticaret hacmi üzerinde oturuyor. Yaklaşık 18
trilyon dolarlık bir pazardan pay alabilmek için EXİMBANKın
sermayesi artırılıyor. Yine, yurt dışı
müteahhitliklerle ilgili verilecek kredilerde faiz yükü tamamen Ekonomi
Bakanlığı tarafından karşılanacak. Yine, yurt
dışı müteahhitliklere verilen kredilerde, aynı
şekilde, imkânlar genişletiliyor.
Dolayısıyla, Türkiyenin önümüzdeki
dönemde, bu alınan kararlar neticesinde büyümesi noktasında reel
sektörüne çok önemli katkı sağlayacaktır. Özellikle, iki üç
nesildir yetiştirilen, oluşturulan bu firmalarımızın
böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) -
bu dönemlerde
çarçur edilmesi doğru bir yaklaşım değil. Alınan bu
kararlarla bu firmaların hayatiyetlerini en iyi şekilde devam
ettirmesini sağlamış olacağız.
Bu vesileyle, tekrar, bu kanunun ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavcıoğlu.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce soru-cevap kısmında Sayın Maliye
Bakanının, yine, bu, TÜİKin GSYH revizeleriyle ilgili bir
kısım ifadeleri oldu. Aslında ben ona cevap mahiyetinde bir
şeyler söylemek için söz almıştım ama şimdi Bakan
gitti. Neyse, Bakan gitti ama bir Bakanımız var. Ben, yine,
tasarladığım şekilde görüşlerimi ifade edeceğim.
Şimdi, Sayın Bakan, maliye politikası
kısmını -bu artık pehlivan tefrikası gibi olacak- bu
akşam birkaç defa konuşacağız. Arkadaşlar, kusura
bakmayın çünkü -belki hatırlayan arkadaşlar olacaktır- ben
iki defa on dakika konuştuğumu hatırlıyorum, ara ara da bu
konuyu hep görüştük. Yani bir siyasetçi gibi değil de bir teknisyen
gibi, konuyu bir siyasi konu olarak değil, bir teknik konu olarak ele
alarak burada görüşlerimizi ifade ettik. Şu anda daha
karşımıza bunu teknik olarak ifade eden kimse çıkmadı.
Sayın Bakan Güvenin. diyor, güvenelim de yani şimdi, ortada koca
koca sorular var. Bu soruların cevabını kim verecek? Birazdan
önergelerin bir tanesinde konuşacağım, o zaman belki biraz daha
iyi kavrayacağız meseleyi. Yani bu öyle hayati sonuçları
doğuracak ki bütün politikalarımızı değiştirmemiz
gerekecek. Eskiden düşüyor dediğimiz şeylerin şimdi
yukarıya doğru çıktığını görüyoruz. Birazdan
grafiklerle onları size göstermeye çalışacağım.
Dolayısıyla, TÜİK konusu çok
önemlidir. Bakın, bütün kurumlar çok önemlidir. Biz burada defalarca
-başka arkadaşlarımızla- kurumlarımızın
itibarını korumamız gerektiğini, kurumlar üzerinde çok
hassas olmamız gerektiğini, ülkeleri ayakta tutan unsurların
kurumlar olduğunu ifade ettik. Hatta bir anımı da söyledim,
OECDde bir toplantıda, 2009da tam, küresel krizin en yoğun
olduğu zamanda, işte, Amerika battı batacak derken, Bayan
Clinton orada konuşmasında dedi ki: Biz bu krizi aşarız
çünkü güçlü kurumlarımız var. Yani kurumlar böyle önemli
meselelerdir, kurumların Türkiyede ne hâle geldiğini görüyoruz.
Şimdi, hiç olmazsa TÜİKin itibarı zedelenmesin diye, eski bir
teknisyen olarak, TÜİKle çok yakından çalışmış
birisi olarak -benim çalıştığım Bakanlığın
bağlı kuruluşudur TÜİK, belki 10 defa TÜİKle ben
teknisyenliğim zamanında telefonla görüşen birisiyim yani
oradaki arkadaşların birçoğunu da tanırım- dikkat
ederseniz TÜİKin özerkliği konusunda çok ciddi vurgu yapıyoruz,
vekâletle yürütülmesin TÜİK diyoruz, oradaki arkadaşların ücret
durumlarını defalarca gündeme getirdik. Yani TÜİKin
güvenilirliği meselesi önemli ama burada, tabii, TÜİKin
güvenilirliği önemli de TÜİKin, itibarına bizim kadar kendisi
de sahip çıkması lazım ve Hükûmetin sahip çıkması
lazım.
Şimdi, TÜİK yeni bir şey
açıkladı, birazdan sonuçlarını konuşacağız
vaktimiz oldukça ancak bu, hakikaten hiçbir şekilde kabul edilebilir,
anlaşılabilir değil; kendi verileriyle uyumsuz. Yani TÜİK
diyor ki, büyümeleri revize ediyor. Mesela arkadaşlar, hiçbir revizyonda
-geriye doğru bütün revizyonları inceleyin- birtakım meseleler
yani birtakım rakamlar diyelim ki düzey olarak artırılır.
Bir şeyi yanlış ölçüyorsunuzdur, onları düzey olarak
artırırsınız, millî gelir artar ama bir yıldan öbür
yıla geçişlerde radikal değişiklikler olmaz. Örneğin
ne yapıyordu? Bakın, 1999
Bir de bu serinin kendi içerisinde
kırılma var diyorum. Burası çok önemli yani seri, geçmiş
serilerle kırılıyor. Yani 2015i açıkladılar
şimdi, 1998 öncesiyle zaten kırılıyor ama 1998-2105 döneminde
de ciddi kırılma var.
Bakın, 1998-2010 yılları
arasında millî gelir büyümesindeki değişim -yani büyümeleri de
revize ediyorlar ya şimdi- sadece 0,1 puan, yıllık ortalamada.
Yani bu, anlaşılabilir; ortalaması da 0,1 puan büyümede bir
değişim var ama 2010dan sonraki dönemde -esas orada bir
sıkıntı var- 2,7; her yıl ortalama büyümeyi
artırıyorsunuz. Bakın, millî gelir artırma değil,
millî gelir yüzde 19,7 artıyor en son yılda. İlk yılda
yüzde 2,4, ilk yılda şu kadarcık bir artış yapıyorsunuz
yüzde olarak, son yılda bu kadar yapıyorsunuz. Böyle bir revizyon
olmaz. Niye olmaz? Mantığı var zaten bunun. Çünkü iyi
ölçemediğiniz bir şeyi baza koyuyorsunuzdur, baza da koyduğunuz
zaman bir şeyin değişimleri çok fazla değişmez. Yani
ikisini birbirine böldüğünüz için çok fazla değişmemesi
lazım. Ha nedir? Önceki yıllarda biraz önemsizdir, sonradan daha
önemli olmuştur, yeni bir şey girdiyse büyüme rakamlarında küçük
değişiklikler olabilir, bütün ifade etmeye
çalıştığım şey bu. Ama TÜİK, öyle bir
şey açıkladı ki son yılların büyümelerini 2,7 puan
artırıyor ve önceki yıllar büyümelerinde hiçbir
farklılık yok. Yanlış olan, önceki yıllar değil,
bakın yanlış olan, sonraki yıllar ve TÜİKin kendi
açıkladığı
Arkadaşlar güvenilirlik diyoruz da
TÜİKin başka istatistikleri var, bunların hepsi de şu anda
cari istatistik, İnternet sitesinde var, onların hepsiyle
çelişiyor TÜİKin şimdi yeni açıkladığı
seri. Nasıl bu TÜİKe güveneceğiz biz bu durumda?
İstihdam serisi: Şimdi, istihdam ve büyüme
arasındaki ilişki en sıkı ilişkidir. Örneğin,
2013 yılında büyümeyi 4,2den 8,5e çıkartıyor TÜİK,
bakın revizyona bakın, 4,2den 8,5a çıkartıyor. Fakat
aynı yılda işsizlik oranı da 8,4ten 9a çıkıyor.
8,5 büyüme olan bir ülkede işsizlik artar mı? O yüzden yani
TÜİKin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
Mikrofonunuzu açıyorum.
ERHAN USTA (Devamla) Çok teşekkür ederim
Sayın Bakan, pardon, Sayın Başkan. İnşallah bakan da
olursunuz efendim.
Dolayısıyla, bizim burada yapmamız
gereken şey, birazdan bunun Türkiye açısından ne tür hayati
sorunlar doğurduğunu... Ben bir konuşmamda Türkiye,
pusulasını kaybetti. dedim. Bu TÜİK revizyonlarında
hakikaten bu ülke ekonomisi pusulasını kaybetti, yön bulmaya
çalışıyoruz. Ne tarafa gideceğiz? Biz tasarrufları artıracak
mıyız, artırmayacak mıyız? Vergi
politikalarımız nasıl olacak? Bence Sayın Bakanın bu
tasarıyı çekmesi lazım çünkü bu TÜİK revizyonlarından
sonra bu tasarıdaki bazı hususların da bir önemi kalmadı.
Tekrar bunların hepsine bakılması lazım.
Dolayısıyla, buralar bizim çok dikkatli olmamız gereken hususlar
ve TÜİKin itibarı, ülkenin itibarıdır, bu açıdan da
son derece önemlidir.
Diğer bir husus, bunun uluslararası hesap
sistemine uyum açısından olduğu sürekli ifade ediliyor.
Bakın, burada, TÜİKin kendi açıklamasından söylüyorum:
2012 yılında millî gelirdeki revizyon 10,8; bunun sadece 0,7
puanı uluslararası hesap sistemine uyumdan kaynaklanıyor
arkadaşlar, 10,8in 0,7si. 10,1 puan uluslararası hesap sistemine
uyumla açıklanamıyor. Ondan sonra, hemen bize geliyorlar, diyorlar ki:
Efendim, biz uluslararası hesap sistemine uyum açısından bunu
yaptık. Bu, son derece inandırıcı olmayan bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Birinci bölüm üzerindeki konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız. On beş dakikalık sürenin
ilk yarısı sorulara, ikinci yarısı da cevaplara
ayrılmıştır.
Soru sorma işlemini başlatıyorum.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İşbu kanun tasarısıyla ekonomik,
mali etki analizleri yapılmış mıdır?
Yapılmışsa raporun bir suretini tarafıma verir misiniz?
Sayın Bakanlıktan istiyorum.
İki: Bu tasarının 1inci maddesinin
ikinci fıkrasındaki vekâlet ücretlerinin 1/4 oranında
düşürülmesi, Anayasa'nın 48nci maddesinde düzenlenen sözleşme
özgürlüğü ilkesine, Anayasa'nın 2nci maddesindeki Türkiye
Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir şeklindeki hukuki güvenlik ilkesine
aykırılık teşkil etmiyor mu?
Soru üç: Anayasamızın 138inci maddesi
uyarınca Mahkeme kararlarının etkilerini ortadan
kaldırabilecek hiçbir düzenlemeyi yürütme organı, yasama organı
yapamaz. diyor. Bununla, açılmış olan davalarla ilgili,
kazanılmış olan davalarla ilgili bu etkiler ortadan
kaldırılmıyor mu? Anayasanın 138inci maddesine
aykırı değil midir?
Bu tasarıyla kaç kanunda düzenleme
yapılmaktadır? Bunun tek tek ayrıntılarını
mümkünse yetkililer tarafımıza verir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kamil Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Bakan, 15
Temmuz menfur kalkışmasından sonra Türkiye gündemine çok
yoğunluklu bir mesele oturdu, bu da harp malulleri ve gazilerimizin özlük
hakları, yakınlarının huzur hakları gibi, bir de
tanımları ve hangi yardımı ne mahiyette alacakları
konusunda bir ikileme düştük. Bu konuda sıklıkla şikâyetler
geliyor. 15 Temmuz sonrası oluşan yeni bir gazilik kavramıyla
birlikte, daha önce Kıbrısımız var, Koremiz var ve
terörle mücadeledeki gazilerimiz var; bunların hepsinin ortak talebi, bir
ortak havuzda hepsine eşit, gerçekten adil ve hakkaniyetle
dağıtılacak bir özlük hakkı, maaş ve diğer
yaşam haklarında sorun giderici birtakım güzelliklerin yapılması
konusunda talepleri var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce Alamadım.
dediğiniz soruyu ben bir daha tekrar etmek istiyorum, bir önceki hatibin
de konuşmasıyla ilintili. Terörle mücadele sırasında yaralanıp
gazi sayılmayan vatandaşlarımız var, yaklaşık 15
bine yakın. Geçen Genel Kurul görüşmelerinde de size sormuştum,
Bu konuda bilgim yok. demiştiniz ancak Başbakan, bu konu üzerine
Ben 7 bakanlığa talimat verdim, üzerinde
çalışılıyor. demişti, Bilgi alayım, size öyle
dönüş yapayım. demiştiniz. Şimdi, bununla ilgili eğer
bir gelişme varsa ve Bakanlığınızda
başlatılmış olan bir çalışma varsa bununla ilgili
bilgi talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Noel dolayısıyla fındık
fiyatlarında bir düşüş yaşandı. 2015-2016
yılı, fındık üreticileri için pek de iyi geçmedi.
Fındık, millî bir üründür, ülkemize aynı zamanda en çok döviz
getiren bir tarımsal üründür.
Soru: 2017 yılı için bir fındık
politikanız var mıdır? Düşen fındık
fiyatlarına hâlâ müdahale etmeyi düşünmekte misiniz yoksa 502 bin
fındık üreticisini kaderiyle baş başa mı
bırakacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 1 Ocak 2016 tarihinde
asgari ücret, 1.300 TL yani yaklaşık 490 dolardı. 1 Ocak 2017de
asgari ücret, 1.404 TL yani 390 dolar. Geçen yıla göre yaklaşık
100 dolarlık bir azalma var ama dönüyoruz, 9 bin dolar olan millî gelir,
dolardaki artışla beraber, normal teknik hesaplara göre 7 bin
dolarlara düşecekken yapılan revizyonla 11 bin dolara
çıkarıldı. Siz buna inanıyor musunuz? Gerçekten millî gelir
bu şekilde arttı mı? Artmışsa, asgari ücret alan
insanlara bu niye yansımamıştır? Bu konuda bir
açıklama yapar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum, bir: Ülkemizde doların ve euronun kısa sürede çok
değer kazanması, ekonomimizin iyiye gittiğinin mi yoksa kötüye
gittiğinin mi bir işaretidir, bunu öğrenmek istiyorum.
İki: Ülkemizin kısa vadede 200 milyara
yakın bir dış borcu bulunmaktadır. Bunu ödeyebilecek
hazırlıklar var mıdır? Bu borcun çevrilebilir olması
mümkün müdür?
Üç: Ülkemizde birçok sıkıntılar
olması nedeniyle, üretimde ve yatırımda hayli azalma
vardır. Üretimin ve yatırımın artması için
Bakanlığınızca alınan tedbirler var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu kanun
tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi
sırasında dağıtılan etki analizi raporunun 1inci
maddesinde gider olarak 360 milyon gösterdiniz. Bu tasarının, daha
önce, haziran ayında Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda görüşülmesi sırasında, dönemin
Çalışma Bakanı da gideri 2 milyar olarak
açıklamıştır. 360 milyon mu doğrudur, 2 milyar mı
doğrudur bu 1inci maddeyle ilgili gider?
Teşekkür ediyorum, bunun cevabını
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Basmacı
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın Bakan,
sadece ilimde mi böyle, Türkiye geneli mi böyle, bilemedim. Denizli
ilçelerimizdeki içinde uzman doktor olmayan, eski binalı hastanelerimizi,
yandaşlara yaptırılmış, yine doktorsuz, yeni fakat
Çivril gibi kadın doğum uzmanı yetmeyen, Çal gibi Akkente
doktor gönderemeyen ve Tavas gibi ısınma sistemi bozuk olduğu
için doktorlara atkı, hastalara ısıtıcı
dağıtan hastaneler hâline geldiler. Bu hastaneler ne zaman düzelecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanına: Bakanlığınızda sosyolog, psikolog gibi
önemli mevkilerde sözleşmeli olarak çalışan yaklaşık
1.500 kişiye özlük hakkı verilmiyor. Kimi zaman asgari ücretin de
altında maaş alan bu gençlerimizin yıllık izin, süt izni gibi
izinleri de yok. Haftalık otuz beş saat
karşılığı maaş alıp kırk-kırk
beş saat çalıştıkları oluyor. Kadrolu personelle
aynı işi yapıp aynı masayı paylaşan bu
kişiler 1.000-1.500 TL maaş alırken kadrolular 2.500-3.000 TL
maaş alıyor. Bu 1.500 kişinin çalışma
koşullarını ne zaman düzelteceksiniz?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, Osmangazi Köprüsü
yaklaşık bir yılını dolduruyor. İlk
açıldığında 35 dolar + KDV idi, 121 TL idi, şu andaki
kurla 140tı ancak tepkilerimizden sonra 89a çekildi ve de dünden
itibaren de 65 lira 65 kuruşa düştü. Bence bu rakam hâlâ çok yüksek.
Küçük araçların 20, büyük araçların 40 TL olması gerekiyor
rantabl olabilmesi için.
Benim esas sorum şu: Peki,
açıldığından bu tarafa, günde 40 bin araç geçişinden
dolayı devletin kasasından yapıcı firmaya ne kadar para
ödediniz Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Şimdi, cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal Şu anda Genel Kurulda
görüşülmekte olan kanun tasarısında kaç kanunda, kaç kanun
hükmünde kararnamede değişiklik yaptınız? şeklinde
bir soru yönelttiler.
Elimdeki bilgiye göre, bu tasarıda 20
farklı kanunda ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapıyoruz. Burada yapılan değişikliklerden öne
çıkanlara baktığımız zaman, geniş toplum
kesimlerini ilgilendiren düzenlemeler var. Emeklilerimizle ilgili
düzenlemelerimiz var, çalışanlarla ilgili düzenlemelerimiz var,
işçilerle ilgili düzenlemelerimiz var. Yatırım, üretim, ihracat
ve istihdamla ilgili düzenlemeler var. Zaten bölümlerde de bunları tek tek
görüşüyoruz.
Sayın Aydın, harp malulleri ve gazilerin
hakları konusunda, tabii, zaman içerisinde
karşılaşılan durumlara uygun olarak o dönemlerde bu
düzenlemeler ardı ardına yapıldı yani ardı ardına
yapıldı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Eşitsizlik var,
alınganlık var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Her olayın da kendi özelliğine göre, önceki durumlarla mukayese
edilerek bir adalet ve denge gözetilmeye çalışıldı. Tabii,
aslında yakın zamana kadar çok farklı adlarla bu ödemeleri
yaptığımız dönemde de biz bunlara mevzuatta açıkça
gazi veya özel olarak şehit ifadesini de kullanmadık, bunu hep
kendimiz kullanıyoruz ama kanunda bunun özel olarak bir
karşılığı da yoktu. Ama şu anda tabii, çok
farklı durumlara göre karmaşıklaşan bir mevzuat
oluşturduk.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Terminolojik bir
sıkıntı var artık.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yani burada böyle bir talebiniz önemli bir talep, mutlaka
değerlendirilmesi gerekiyor.
Ama bu vatan için canını feda eden bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Güvenlik güçlerimizden vefat
edenlere Allah rahmet eylesin. Yine, terör olayları nedeniyle
canlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah rahmet
eylesin, milletimizin başı sağ olsun. Gerçekten bu insanlar bu
memleket için canlarını feda ettiler. Allah memleketimizi bu tür
sıkıntılardan ırak eylesin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bazıları o
şerefe bile razı, maddi bir şey de beklemiyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Mutlaka Aile Bakanlığımızla birlikte bu konuda gereken
çalışmaları yaparız.
Sayın Hürriyet de benzeri şekilde bir
değerlendirme yaptı ama bu konuyla ilgili çalışmaları
Aile Bakanlığımız yapıyor, Maliye
Bakanlığı olarak da biz Bakanlığımıza teknik
destek sağlıyoruz. Yani sizin de gündeme getirmiş olduğunuz
konularla ilgili bir çalışma yapılması konusunu şimdi
arkadaşlara sorduruyorum, yani o gelince ben size ayrıca bilgi
vereceğim, onun ötesinde detaylı bir bilgim yok.
Sayın Bektaşoğlu 2017 yılı
için fındıkta bir fındık politikanız var mı?
dedi. Bizim sadece 2017 yılı için değil, bütün zamanlarda bir
fındık politikamız var. 2009 yılından itibaren,
özellikle fındık üretimi yapan çiftçilerimizin rekoltedeki
dalgalanmalara bağlı olarak gelir düzeylerinde dalgalanmalar
olmasın diye, asgari gelir sağlamak üzere bir düzenleme yaptık.
Dekar başına kilogram olarak bir ödeme getirdik. Benim
hatırladığım, en son bu tutar yaklaşık 900 milyon
lirayı aştı. Yani her sene fındık üreticimize
ürettiği dekar başına belli bir ödeme yapıyoruz. Yani
2009dan bu yana baktığımız zaman, bu dönemdeki rekolte miktarlarına,
hasat miktarlarına baktığımız zaman 2009da uygulamaya
koyduğumuz politika da gerçekten üreticiyi memnun etti.
Bakın, her sene için şuna bir geriye gidip
bakalım. Bu dönemde fındık fiyatlarında da önemli
artışlar meydana geldi.
MURAT BAKAN (İzmir) Üçte 1ine düştü.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hem önemli artışlar meydana geldi hem de biz devlet olarak, Hükûmet
olarak fındık çiftçimize sürekli olarak bu gelir desteğini de
vermiş olduk.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) 10
lira, 10 lira
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Onun için, her zaman için fındık üreticimizin yanındayız,
bütün çiftçilerimizin yanındayız. Hem onların maliyetlerinin
aşağı çekilmesi hem de gelirlerinin artırılması
için devlet bütçesinden de önemli destekler sağlıyoruz. Bunların
sonuçlarını da seçimlerde görüyoruz, siz de görüyorsunuz, onu
ayrıca ifade edeyim.
MURAT BAKAN (İzmir) Dolar bazında üçte
1ine düştü.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vallahi, Düzcedeki
fındık üreticisi perişan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Şimşek, millî gelir -biraz önce Sayın Erhan Usta da
değindi- konusundaki mesele tabii teknik bir mesele. Yani siyasetçiler
olarak biz kalkıp TÜİKin, Türkiye İstatistik Kurumunun
açıklamalarını siyasi olarak değerlendirirsek zaten
yanlış bir yolda yürümüş oluruz. Teknik olarak bakmamız
lazım, bu işin uzmanları var, Sayın Usta da bu konuda
gerçekten uzman bir arkadaşımız. Tereddütleri olabilir, yani
anlamak istediği konular olabilir. Burada da Türkiye İstatistik
Kurumu, zaman zaman, siyasetçilerimizden de gelen bu tür tereddütler olsun,
ekonomistlerden gelen talepler olsun, bu konuda gerekli açıklamaları
yapıyor; daha da yapılır yani hâlâ açıklanması gereken
konular varsa açıklanır. Benim söylediğim Erhan Usta Beyin
söylediğiyle aynı; mutlaka ve mutlaka kurumlarımızın
kalitesi son derece önemli, TÜİKin kurumsal anlamda yapmış
olduğu işlemlerin tarafsızlığı,
doğruluğu, güvenilirliği her şeyin üzerinde. Bu konuda da
TÜİKin her çalışmasında Hükûmet olarak -ben de bu
işin 2006 yılından beri içinde olan bir insan olarak söyleyeyim-
hakikaten
Sayın Erhan Ustayla beraber de çalıştık, her
zaman için beraber oturduk, orta vadeli programlar hazırladık.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakanım, önceki mi yanlış, sonraki mi
yanlış; hangisi yanlış?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Türkiye İstatistik Kurumundan
Yani Erhan Usta Beyle o kadar
çalışmışlığımız vardır, onun bir
hatırı var. Dolayısıyla, buralarda Türkiye İstatistik
Kurumunun kurumsal kapasitesinin artırılması, kabiliyetlerinin
artırılması, yapmış olduğu istatiksel
çalışmaların kalitesi, doğruluğu, güvenilirliği
Hiçbir farkımız yok, hepimiz aynı düşünüyoruz ama ben bu
konuda TÜİKin yerine geçip Şöyledir, böyledir. demek istemiyorum.
Ben de dışarıdan birisi olarak, yapılan açıklamalardan
hareketle, elimden geldiğince bir siyasetçi olarak bunu size
açıklamaya çalışıyorum ama ben, yapılan
açıklamalara baktığım zaman, TÜİKin bir profesyonel
çalışma yaptığını görüyorum.
Dışarıdan eleştiri yapanların da eleştirilerine
bakıyorum, orada da benzeri değerlendirmeler var fakat sadece
bazı konularda ilave açıklayıcı izahatlar isteniyor, bence
bu doğru bir şey. Bunları hep beraber daha da geliştirmemiz
lazım. Onun için, ifade edilen hususların hepsi kıymetli
şeyler, bunları yapacağız.
Onun için, millî gelir ve asgari ücret ilişkisi
konusunda Sayın Şimşekin sorduğu konuda, yani millî
gelirde bir düzeltme yapıldı ama son iki yılda da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
asgari ücrette birikimli olarak yüzde 40ın üzerinde bir artış
da yapıldı. Yani burada zamanınızı almak istemiyorum,
asgari ücretin 2002 yılındaki satın alma gücü ile bugünkü
satın alma gücünü yan yana koysak, gerçekten, asgari ücretlinin satın
alma gücü bu dönemde arttı. Nominal, reel ücret artışlarına
baktığımız zaman bunlar arttı.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Siz 2016
ile 2017yi kıyaslayın, 2002ye gitmeyin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
2016da da
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) 2016-2017, 100 dolar geriye düştü şu
anda. Nasıl artıyor alım gücü?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Tor etki analiziyle ilgili bir soru
sormuş. Şöyle: Sosyal güvenlik, emekli ikramiyesine ilişkin
hesapta bir yanlışlık yok. Sosyal Güvenlik Kurumunun
yaptığı teknik çalışmada emekli ikramiyesinden
kaynaklı toplam maliyetin yaklaşık 2 milyar lira olduğu
Bugüne kadar bunun yaklaşık 400 milyon liralık bir ödemesi
yapıldı. Bundan geriye kalan ödenecek tutar 1,6 milyar lira. Bunu iki
taksitte ödeyeceğimiz için, kurumlar hesabı 2017 ve 2018
yılına ilişkin yansıttıkları için size
dağıtmış olduğumuz tabloda yıllık analiz
vardır. Onun için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son
cümleler Sayın Bakan
Açıyorum mikrofonunuzu.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Efendim, teşekkür ediyorum. Diğer sorulara
kalan zamanda cevap vermeye çalışacağım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Saffet
Sancaklı Deniz
Depboylu Fahrettin
Oğuz Tor
Kocaeli Aydın Kahramanmaraş
GEÇİCİ MADDE 226-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce otuz yıldan fazla
emekli ikramiyesine müstahak hizmet süreleri bulunmasına rağmen, otuz
tam hizmet yılı üzerinden emekli ikramiyesi ödenenlere, otuz
yılı aşan her tam hizmet yılı için, görevlerinden
ayrıldıkları tarihteki emekli keseneğine esas aylık
unsurları üzerinden ödemenin yapılacağı tarihteki
katsayılar ve emekli ikramiyesi ödenmesine esas hükümler dikkate
alınarak tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesinin, kendilerinin veya hak
sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden bir
yıl içerisinde başvuruda bulunmaları şartıyla,
başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde hesaplanacak kanuni faiziyle
birlikte ödenir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
başvuru yapıp dava açmamış olanların
başvuruları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte
yapılmış sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa
Çam Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
Yakup
Akkaya
İstanbul
MADDE 1- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 226- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce otuz yıldan fazla emekli
ikramiyesine müstahak hizmet süreleri bulunmasına rağmen, otuz tam
hizmet yılı üzerinden emekli ikramiyesi ödenenlere, otuz
yılı aşan her tam hizmet yılı için, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte emsal görev ve kadrolarda bulunanlara
yapılacak ödemeler esas alınarak tahakkuk ettirilecek emekli
ikramiyesinin, kendilerinin veya hak sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden bir yıl içerisinde başvuruda
bulunmaları şartıyla, 11.000 Türk Lirasına kadar olan
kısmı başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde, varsa kalan
kısmı ise ilk ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle
birlikte takip eden yılın aynı ayı içerisinde ödenir. Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başvuru yapıp dava
açmamış olanların başvuruları, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte yapılmış sayılır.
Görülmekte olan davalarda ayrıca bir
başvuru şartı aranmaksızın bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde, dava öncesi yapılan idari
başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak
tutar birinci fıkra hükümlerine göre ödenir. Mahkemelerce, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda
davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer
olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare
üzerinde bırakılır ve vekalet ücretinin dörtte birine
hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar
hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca kanun yollarına başvurulmaz
ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan itiraz
veya temyiz başvurularından vazgeçilmiş sayılır."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Yıldırım Osman
Baydemir Mehmet Emin
Adıyaman
Muş Şanlıurfa Iğdır
Mahmut
Toğrul Berdan
Öztürk
Gaziantep Ağrı
MADDE 1: 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 226- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce otuz yıldan fazla emekli
ikramiyesine müstahak hizmet süreleri bulunmasına rağmen, otuz tam
hizmet yılı üzerinden emekli ikramiyesi ödenenlere, otuz
yılı aşan her tam hizmet yılı için, yasanın
yürürlüğe girdiği tarihteki emekli keseneğine esas aylık
unsurları ve kanuni faizi üzerinden emekli ikramiyesi ödenmesine esas
hükümler dikkate alınarak tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesinin,
kendilerinin veya hak sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren başvuru şartı aranmaksızın,
hakedilen tazminatın tamamı üç ay içerisinde ödenir. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce başvuru yapıp dava
açmamış olanların da tazminatları başvuru yapma
şartı aranmaksızın bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihte yapılmış sayılır. Görülmekte olan davalarda
ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, dava öncesi
yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni
faiziyle birlikte hesaplanacak tutar birinci fıkra hükümlerine göre
ödenir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
açılmış davalarda, davacı lehine sonuçlanan davalarda hak
kazanılan ödemenin yasal süresi içinde yapılmasına karar
verilir. Yargılama giderlerinin tamamı idare üzerinde
bırakılır ve vekâlet ücretine hükmedilir. Ayrıca, ilk
derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca
kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce yapılan itiraz veya temyiz
başvurularından vazgeçilmiş sayılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu bu
vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Sanıyorum ki bu tasarıyla ilgili,
kitapçıkta geçen başlıkla ilgili tek madde bu madde. Yani,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
değişiklik ve tek bir madde.
Şimdi, bu maddeye
baktığımızda, aslında, bu torbanın janjanı
olarak kullanılmak ve sunulmak istendiği son derece açık. Ancak,
sanki, baktığınızda, bu değişikliği AKP
isteyerek yapıyor ya da çalışanlar lehine, emekliler lehine,
yoksullar lehine, emekçiler lehine bir değişiklik yapıyormuş
gibi algılıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, durum böyle
değil.
Biliyorsunuz, 7 Ocak 2015 tarihinde, Anayasa
Mahkemesi, daha önce geçerli olan emeklilik yasasına karşı
açılan bir davada
Daha önce geçerli olan, otuz yıldan daha fazla
çalışmışlar için otuz yılı esas alıp
emeklilik ikramiyesini öyle hesaplıyordu. Anayasa Mahkemesi bunu reddetti
ve bunu çalışanlar lehine, emekliler lehine değiştirdi.
Peki, bu durum karşısında Hükûmet ne yaptı?
Sanırsınız ki bu yasayı getiren Hükûmet veya SGK, Sosyal
Güvenlik Kurumu hemen bunu yürürlüğe koydu.
Değerli arkadaşlar, böyle yapmadı. Ne
yaptı SGK? Anayasanın 153üncü maddesine dayanarak, Anayasa
Mahkemesi kararlarının geriye işlemeyeceğini iddia ederek,
ancak 7 Ocak 2015 tarihinden sonra emekli olanları ilgilendireceği
şeklinde ısrar etti. Bu durum karşısında bir kamu
emekçisi Ankara 12. İdare Mahkemesine dava açtı ve dava kamu emekçisi
lehine sonuçlandı çünkü bu anayasal eşitliğe
aykırıydı ve bu 12. İdare Mahkemesi kararının en
son Danıştay 11. Dairesince de onaylanmasıyla Hükûmet çaresiz
olarak böyle bir değişikliği getirdi.
Ancak, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz ki
bu torba yasada birbirinden bağımsız komisyonlarca
değerlendirilmesi gereken birçok kanun maddesi varken sadece Plan ve
Bütçede görüşüldü. Aslında, bu tasarı Haziran 2016 tarihinde
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
tarafından raporlaştırılarak Genel Kurulun gündemine
getirildi. Ancak, Genel Kurul bunu gündemine almadı, AKP bunu Genel
Kurulun gündemine getirmedi ve dolayısıyla bir torbanın içine
aldı ve şimdi biz bu torba içerisinde görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
baktığımızda, AKP yine çalışanların
kazanımlarını engellemek için ne yapmaya
çalışıyor? Bu kanuna yerleştirmeye
çalışmış. Ne yapıyor peki? Emeklilerin otuz
yılın üzerindeki süreçler için hak ettikleri emeklilik kesintisini
emekli olduğu tarihteki emekli kesintisinden hesaplamaya
başlıyor. Yani, aradaki güncel enflasyonu hesaba katmıyor ve
çalışanı bir kez daha mağdur ediyor. Onun için bu
tasarının adı kuruş ödemesi şeklinde kamuoyunda yer
aldı. Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalar
sırasında muhalefetin önerileriyle ancak alt sınır
yıllık 50 TL olmak üzere düzenlendi yoksa aslında emekçi lehine
bir sonuç yoktu. Peki, bununla ne yapmak istiyor? Aslında AKP, emekliye
hak ettiği, mahkemelerce de verilen kararlarla hak ettiği ücretleri
kısmaya ve kesmeye yönelik davranışa devam ediyor. Mesela, daha
önce dava açmışsanız siz mahkemeye gidemiyorsunuz ya da bugünkü
kur üzerinden, bugünkü emeklilik kesintisi üzerinden değerlendirmek üzere
mahkemeye gidişin yolunu bu tasarıyla kapatıyor değerli
arkadaşlar. AKP, zengine gelince -bu tasarının içinde var-
yatlar, kotralar bu ülkeye getirildiğinde herhangi bir ücret, herhangi bir
şey almıyor ama emekliye gelince 3 kuruşu vermemek için her
şeyi deniyor. Bugün emeklimiz, dünyanın en zor şartlarında
yaşayan emeklisidir.
Bu, bizim önerimiz doğrultusunda
değiştirilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 1- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 226- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce otuz yıldan fazla emekli
ikramiyesine müstahak hizmet süreleri bulunmasına rağmen, otuz tam
hizmet yılı üzerinden emekli ikramiyesi ödenenlere, otuz
yılı aşan her tam hizmet yılı için, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte emsal görev ve kadrolarda bulunanlara
yapılacak ödemeler esas alınarak tahakkuk ettirilecek emekli
ikramiyesinin, kendilerinin veya hak sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden bir yıl içerisinde başvuruda
bulunmaları şartıyla, 11.000 Türk Lirasına kadar olan
kısmı başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde, varsa kalan
kısmı ise ilk ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle
birlikte takip eden yılın aynı ayı içerisinde ödenir. Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başvuru yapıp dava
açmamış olanların başvuruları, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte yapılmış sayılır.
Görülmekte olan davalarda ayrıca bir
başvuru şartı aranmaksızın bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde, dava öncesi yapılan idari
başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte
hesaplanacak tutar birinci fıkra hükümlerine göre ödenir. Mahkemelerce, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda
davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer
olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare
üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine
hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar
hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca kanun yollarına başvurulmaz
ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan itiraz
veya temyiz başvurularından vazgeçilmiş sayılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sayın Bakan
burada konuşmasında Özellikle otuz yıl hizmetini
tamamlamış, artan sürelerle ilgili tazminat almaya hak
kazanmış memurların alacakları emekli ikramiyeleriyle ilgili
yeni bir düzenlemeyi ortaklaşa Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptık.
dedi. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak o önergede imzamızın
olmadığını, böyle bir önergeye de imza
atmayacağımızı buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, 7 Ocak 2015 tarihinden
önce emekli olmuş memurlarımızın otuz yılı
aşan çalışma sürelerinin ödenmeyen ikramiyeleri için bir kanun
düzenlemesi için buradayız. Peki neden bu düzenleme 7 Ocak 2015 tarihinden
öncesi için yapılıyor? Çünkü Anayasa Mahkemesi bu tarihte
aldığı bir kararla Memurların otuz yılı
aşan çalışma süreleri varsa emeklilik ikramiyelerini buna göre
öde. diye, böyle bir karar verdiği için. Yani bu AKP
iktidarının, Hükûmetinin memurlarımıza vermiş
olduğu bir kazanım değil, tamamen Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bir kararın uygulanmasından ibarettir.
Anayasa Mahkemesi kararı 7 Ocak 2015 tarihinden sonra yürürlüğe
girmiştir ve o tarihten sonra emekli olan, otuz yılı aşan
memurlarımız ikramiyelerini fazlasıyla almaya
başlamışlardır. Ama ondan öncekiler için bu yasal
düzenlemenin yapılması gerekiyordu.
Peki, bu yasal düzenlemeyi niye iki yıl sonra
yapıyor? İşte buradaki soru, AKP Hükûmetinin,
iktidarının, gerçekten, çalışma yönteminin,
çalışanların, emekçilerin lehine olmadığının
bir göstergesidir. Yani iki yıl oldu, iktidar o kadar hızlı
çalışıyor ki inanamazsınız, tam iki yıl sonra
Meclis gündemine getirdi. Yaklaşık 400 bin memuru ilgilendiriyor yani
geçmişte bu ülkeye hizmet etmiş, emekli olmuş 400 bin memur
işte bu yasal düzenlemeyi bekliyor. Peki, iki yıl önce bu yapılamaz
mıydı? Evet, yapılabilirdi. İki yıl önce biz bu Meclis
kürsüsünden bu düzenlemeler için burada konuştuk. Hatta geçen sene, 27
Ocak 2016 tarihinde Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel, İzmir
Milletvekilimiz Musa Çam ve ben bir yasa teklifi verdik ama AKP gündeme bile
almadı. Gene 2016 Haziranının başında
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna
geldi, orada görüştük ama gene AKP Hükûmeti tarafından gündeme
alınmadı. Şimdi ise bir bohçanın içinde önümüze getirildi.
Bu bohçada ne ararsan var, tabiri caizse batan geminin malları misali yani
her şey var, uluslararası taşımacılıktan tutun da
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine akademisyen kadro tahsisi bile bu
torbanın içinde var.
Peki, bekletilen ve bunca zaman sonra, otuz
yıldan fazla devletine hizmet etmiş olan emekçiler, hak ettikleri bu
düzenlemeyle kayıplarını alabiliyorlar mı? Ne yazık ki
alamıyorlar. Getirilen düzenleme memurlarımızın emekli
olduğu tarihteki ücretleri üzerinden olacak, on sene, on beş sene
önce emekli olmuş memurlarımız o günkü ücretleri üzerinden
alacaklar yani kuşa dönen bir ücret düzenlemesi var burada. Devletimiz en
küçük alacağı için faiz talep ederken emeklilerimiz zamanında
ödenmemiş olan alacakları için yani gecikmiş ikramiyeleri için
gecikme faizi alamayacaklar. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak
verdiğimiz önergede Güncelleme yapılsın, katsayılar
yükseltilsin ve faiz uygulansın. dediğimiz hâlde yine AKP
tarafından reddedildiğini bilginize sunmak isterim.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, bu
yapılan düzenlemeyle, bu gecikmeyle devlet de zarara
uğratılmıştır çünkü hem Anayasa Mahkemesinin
kararı hem de Danıştay 11. Dairesi kararı sonrasında
birçok memur emeklisi mahkemeye başvurmuş ve faiziyle birlikte
bunları alır olmuştur ve devlet de bu yüzden vekâlet ücreti
ödemek zorunda kalmıştır. Eğer iki yıl önce bunlar
yapılmış olsaydı devletimiz bu kadar vekâlet ücreti
ödemeyecekti, hatta o vekâlet ücretlerini memurlarımıza vermiş
olsaydı memurlarımız bu konudan daha çok faydalanacaklardı
ve birçok eksiklikleri, zararları da ortadan kalkmış
olacaktı.
Bu düzenlemede aynı zamanda Anayasaya da
aykırılıklar bulunmaktadır çünkü burada sözleşmeye
dayalı vekâlet ücretlerinin sonradan yasayla değiştirilmesi
Anayasanın Çalışma ve sözleşme hürriyeti
başlıklı 48inci maddesindeki irade özgürlüğüne de
uymamakta, onu yok etmektedir. Bu maddenin eğer yasalaşırsa,
Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edileceği açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) Yani gelin bu maddeyi
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergeler doğrultusunda
düzenleyelim, memurlarımız hak ettikleri kıdem
tazminatlarını alsınlar.
Çok teşekkür ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
GEÇİCİ MADDE 226- Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce otuz yıldan fazla emekli ikramiyesine müstahak
hizmet süreleri bulunmasına rağmen, otuz tam hizmet yılı
üzerinden emekli ikramiyesi ödenenlere, otuz yılı aşan her tam
hizmet yılı için, görevlerinden ayrıldıkları tarihteki
emekli keseneğine esas aylık unsurları üzerinden ödemenin
yapılacağı tarihteki katsayılar ve emekli ikramiyesi
ödenmesine esas hükümler dikkate alınarak tahakkuk ettirilecek emekli
ikramiyesinin, kendilerinin veya hak sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden bir yıl içerisinde başvuruda
bulunmaları şartıyla, başvuru tarihinden itibaren üç ay
içerisinde hesaplanacak kanuni faiziyle birlikte ödenir. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce başvuru yapıp dava
açmamış olanların başvuruları, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte yapılmış sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında verdiğimiz önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, emeklimizin
elinden alınan hakka yeniden kavuşmasını sağlayan
Anayasa Mahkemesinin Kıymetli Başkan ve üyelerine, emeklimizin
meşru beklentisine müspet cevap veren İdare Mahkemesi ve
Danıştayımızın saygın yargıçlarına, otuz
yıl üzeri hizmetler için de ikramiye ödenmesinin yolunu açan Elektrik
Üretim Anonim Şirketi teknikerine açık teşekkür ediyorum; bir
haksızlığın giderilmesine imza atmışlardır,
vesile olmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
tasarı on binlerce emeklimizi ilgilendiren, zamanında ödenmeyen
ikramiyeleriyle ilgilidir. Geç de olsa anlaşılmıştır
ki emeklimizin hakkı yenmiştir, bu sebeple de devlet, zamanında
ödemediği ikramiyeleri nedeniyle emeklilerimize borçludur. Gecikmiş
de olsa bir haksızlığı giderelim derken başka
haksızlıklara yol açmamak lazımdır. Adaletli olmak, vicdanlı
olmak, hak ve hukuktan yana olmak mecburiyetimiz vardır. Yarınlarda
tek tek helalleşemeyeceğimiz on binlerce emeklinin hakkını
teslim etmezsek, hakkını yersek bu kul hakkı sebebiyle
huzurumahşere borçlu gideceğimiz de açıktır. Bu sebeple,
tasarının 1inci maddesini aceleye getirmeden, üzerinde titizlikle
durmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira, bu şekliyle madde
büyük vebal doğuracaktır.
Değerli milletvekilleri, beş
dakikalık sürede bu kadar önemli bir konuyu etraflı olarak izah
edemeyeceğimiz açıktır. Bu sebeple, ben bir örnekle konuyu
açıklamaya çalışacağım.
Sosyal Güvenlik Kurumu, 7/1/2015 tarihinden önce
emekli olan hak sahibi kişilere bugüne kadar mahkeme kararlarına göre
aylıklarının başlangıç tarihindeki
katsayıları dikkate alarak emekli ikramiyesi tahakkuk ettirerek ödeme
yapmıştır. Bunun neticesinde de çok sayıda kişi
kuruşlarla ifade edilen ikramiye almıştır. 1/1/1980
tarihinde emekli olan 1in 4üncü derecesinde ek göstergesi 1200 olan
öğretmene 21 kuruş ödeme yapılmıştır. 1/1/1991
yılında 7nin 9uncu kademesinden emekli olan hizmetliye 93
kuruş ödeme yapılmıştır. Aynı tarihte 3üncü
derecenin 8inci kademesinden 600 ek göstergeli emekli olan bir memura bir
yıl için ödenen emekli ikramiyesi 1 lira 31 kuruştur. Aynı
tarihte emekli olan 1inci derecenin 4üncü kademesi 1300 ek göstergeli
şube müdürüne ödenen yıllık ikramiye bedeli 1 lira 60
kuruştur. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Daha eski tarihlerde emekli
olanlar için ise 3 kuruş, 5 kuruş ödeme yapılmıştır.
Bu, son derece yanlış, emeklinin hakkını yiyen bir
uygulamadır. Olayda emeklimizin herhangi bir kusuru
olmadığı hâlde emekli
cezalandırılmıştır, madde yasalaşırsa
cezalandırmaya da devam edilecektir. Devlete haksız bir şekilde
cezalandırma asla yakışmaz.
Değerli milletvekilleri, 1/1/1988 tarihinde
emekli olan 1inci derece 4üncü kademe, 1200 ek göstergeli bir öğretmene
ödenen bir yıllık ikramiyesinin karşılığı o
tarih itibarıyla 2,94 asgari ücretti. Bugünkü asgari ücret olan 1.300
TLyle çarparsak emeklimize bir yıl için ödememiz gereken miktar 3.800
TLdir. Biz ne yaptık? Yıllarını bu ülkenin eğitimine
adamış, saçlarını ağartmış
öğretmenimize sadece 21 kuruş ikramiye ödedik. Kimse kusura
bakmasın, bu ayıp bize yeter, bu vebalden de bizi kimse kurtaramaz.
Memur, imam, şube müdürü, daire başkanı, hemşire, ebe,
hepsi aynı durumdadır. Öğretmenimizin tasarı
kanunlaştıktan sonra müracaat etse alacağı miktar 50
liradır; dün 21 kuruştu, bugün 50 liradır. Dün çok gülünçtü,
bugün de çok komiktir, haksızdır.
Değerli milletvekilleri, bir konuyla olayı
bağlamak istiyorum. Hazreti Osman, yanlışlıkla
kulağını çektiği kölesinin hakkı kalmaması için
kulağını çektirmiştir. Siz, emeklinin
kulağını öyle bir çektiniz ki bu, her bir yıl için 2 bin, 3
bin TLdir. Emeklimiz hüsrana uğramıştır, uğramaya da
devam edecektir. Hazreti Osman sadece bir kişiye kulağını
çektirerek hakkını helal ettirmiştir. Siz, kalan ömrünüzü
kulağınızı çektirerek devam etseniz emekliyi
bitiremezsiniz, hakkını ödeşemezsiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kulak kopar.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) Evet, kulak
kopar.
Tamamıyla hakka, hukuka, vicdana
aykırı, kamu vicdanını rahatsız eden, emeklimizin
meşru beklentisini karşılamayan bu anlayışı
şiddetle kınıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan
"yük ve yolcu taşımacılığından döviz olarak
kazanılan bedellerin" ibaresinin yük ve yolcu taşımacılığından
kazanılan döviz bedellerinin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Osman
Baydemir Mehmet Emin
Adıyaman
Muş Şanlıurfa Iğdır
Mahmut
Toğrul Filiz
Kerestecioğlu Demir
Gaziantep İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Saffet
Sancaklı Deniz
Depboylu Erhan
Usta
Kocaeli Aydın Samsun
MADDE 2- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununun ek 2nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak
kazanılan navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak elde edilen
bedellerin" şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa
Çam Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
Tufan
Köse
Çorum
MADDE 2- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununun ek 2nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi madde metninden çıkarılmış ve (f) bendinde yer alan
yük taşımacılığından döviz olarak kazanılan
navlun bedellerinin ibaresi yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak kazanılan
bedellerin şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2nci maddeyle 488 sayılı Damga Vergisi
Kanununda bir değişiklik yapmak istiyoruz.
Döviz kazandıran uluslararası yük
taşımacılığı için uygulanan damga vergisi ve
harçlar istisnasını, muafiyetini yolcu
taşımacılığı için de öngörülmesini biz de olumlu
buluyoruz ancak yeterli mi? Yeterli değil. Bu değişikliğin
yurt içi kara yolu taşımacılığında da
uygulamasının yapılması muhakkak çok önemlidir ve gereklidir.
Yeterli mi? Bu da yeterli değil. Kamyon, otobüs, taksici esnafının
özellikle kullandıkları yakıtı da ucuzlatacak birtakım
düzenlemelerin yapılması, küçük esnaf sayılabilecek bu
insanların da geçimine ve ülke ekonomisine katkı
sağlayacağını düşünüyoruz.
Tabii, bu kanunla ilgili, bu kanunun bu maddesiyle
ilgili partimizin de görüşü, bu eksiklikleriyle beraber olumludur ama
ülkemiz daha önemli süreçlerden geçmektedir, çok büyük bir kaostan geçmektedir,
büyük zorluklar yaşamaktayız bugünlerde. Hatta, bazı
yazarların, düşünürlerin söylediği biçimiyle Kurtuluş
Savaşından da zor koşullar altında bir dönem
geçirmekteyiz. Böyle bir dönemde ve olağanüstü hâlin
uygulandığı bir dönemde, maalesef, Anayasayı
değiştirmeye ve Anayasamızdaki yüz kırk yıllık
parlamenter demokrasi geleneğimizden ayrılarak bir
başkanlık rejimini getirmeye çalışmaktayız.
Tabii, başkanlık rejimiyle ülkemizde ne
değişecek, acaba ekonomi mi düzelecek? Bugün geldiğimiz noktada,
doların 3.600ü bulduğu noktada, ekonomiye bir katkısı
olacak mı başkanlığın? Hiçbir katkısı
olmayacağını hepimiz biliyoruz. Bakın, bugün enflasyon
yüzde 8,53e, 9a dayanmış, emekliye verdiğimiz zam yüzde 4,73;
memura yüzde 3le baskılamışız; hastanelerde alınan
muayene katkı paylarına yapılan zam oranları yüzde 20 ile
60 arasında olmuş hatta Boğaz köprüleri geçişi bile yüzde
48 oranında artırılmışken çare, bunların çaresi
başkanlık diyoruz.
Şimdi, çok garip işler oluyor maalesef
ülkemizde. Karşımızda aynı merkezden yönetilen farklı
örgütler var, üst akıldan. diyor iktidar mensupları, Başbakan,
Bakanlar Kurulu hatta Cumhurbaşkanı fakat bakıyoruz,
açılımı kiminle yapmışsınız aynı
merkezden yönetilen örgütlerden? PKKyla yapmışsınız.
Eğit donatı kiminle yapmışsınız?
IŞİDle yapmışsınız. FETÖye de Ne istedilerse
verdik
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD mi?
Nereden çıkarıyorsun? Ne alakası var? Eğit donatın IŞİDle
ne alakası var?
FATMA BENLİ (İstanbul) Ne alakası
var?
TUFAN KÖSE (Devamla) Biz
çıkarmıyoruz Sevgili Osman, bu zaten ortada olan bir şey.
Ne istedilerse verdik. diye de FETÖ terör örgütü
Yani, kiminle iş birliği yaptıysa iktidar Bunlar terör örgütü
olarak bugün aynı merkezden yönetiliyor. diye kendi kusurlarını
gizlemeye dönük bir aygıt hâline gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, yine, garip
şeyler oluyor dedik. İktidar, kendisini devirmeye yönelik
olduğunu söylediği bir kalkışmanın sebeplerini, bu
kalkışmayı yapanları araştırmak istemez mi?
İster, normalde istemesi de gerekir, yoksa bu kadar insan boşuna
mı şehit oldu? Ama istemiyor, istese
Biliyorsunuz, bununla ilgili
kurulan Komisyon bugün son toplantısını yaptı ve bu darbe
girişiminin en etkili adamlarını yani darbeyi önleyen diye
söyleyebileceğimiz Genelkurmay Başkanı ile MİT
Müsteşarını dinlemedi.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa
değişikliğiyle kurulmak istenen yeni Türkiye rejimi totaliter
bir rejimdir. Mahkemelerin, ordunun, polisin, sendikaların, meslek
örgütlerinin, üniversitelerin, TÜBİTAKın tek merkeze
bağlanacağı, baktığında gözlerinden ne
dediğinin anlaşılacağı tek adama bağlanan bir rejimdir.
Bir partinin üyesi, belki de genel başkanı olan partili
cumhurbaşkanına bağlanmak isteniyor bu kadar kurum. Devletin ve
toplumun bütün kurumlarına bir partinin, özellikle de bugün için
konuşursak Adalet ve Kalkınma Partisinin üniforması giydirilmeye
çalışılıyor. Demokrasi bunun neresinde? Biz şunun
sözünü veriyoruz burada, 79 milyon insanımızın huzurunda ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin sağduyulu milletvekillerinin huzurunda: Biz buna izin
vermeyeceğiz değerli arkadaşlar. Bu tek parti, tek adam
yönetimine dayalı bu rejimin ülkemizin geleceği, 79 milyon
insanımızın ve gençlerimizin geleceği açısından
doğru olmadığını söylüyoruz.
Ocak ayı, aydınlanma ve daha fazla
demokrasi yolunda yitirdiklerimizden dolayı karanlık bir aydır,
acılarla dolu bir aydır. Ocak ayındayız şimdi.
Demokrasi şehitlerimiz var; Metin Göktepe, Onat Kutlar, Muammer Aksoy,
Gaffar Okkan, Uğur Mumcu, ocak ayında yitirdik bunların hepsini.
Biz onların aziz anıları önünde, hatıraları önünde ve
79 milyon insanımızın önünde, bu Anayasa değişikliğine
ve Türkiye'nin yüz kırk yıllık parlamenter demokrasisini tek bir
adamın iradesine bağlayan başkanlık anayasasına izin
vermeyeceğiz diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bostancı
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tufan Bey kürsüde konuşurken IŞİDi
eğit donat programı çerçevesinde
silahlandırdığımıza ilişkin bir sataşmada
bulundu. Postmodernizm böyle bir şey galiba; merkezin yokluğu ve bir
terör örgütü iç siyasette bir kaldıraç unsuru hâlinde
kullanılabiliyor, başka amaçların aracı yapılabiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti IŞİDi bir terör örgütü olarak görüyor,
IŞİDe karşı muamelesi de her zaman böyle oldu. Eğit donat
programı, Suriye'deki ılımlı muhalif çevrelere yönelik
olarak esasen koalisyonla birlikte yapılan bir işti. Bunun
yabancı menşeli kaynaklarına bakılırsa da görülür
eğit donatın kimlere yapıldığı.
Dolayısıyla, burada ümit ederim bir bilgi hatası vardır.
Teşekkürler.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bize ne
ya?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım,
kamuoyunu yanlış yönlendirdiğim ya da açıklamada
bulunduğum doğrultusunda bana sataşma vardır. İki
dakika söz istiyorum sataşmadan dolayı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır efendim, ne
sataşması?
BAŞKAN Nasıl bir sataşma?
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, IŞİDe biz
eğit donat yapmadık, oradaki başka ılımlı
örgütlere yaptık. filan diye
Ben bu konuda bir açıklama yapmak
istiyorum. Benim söylediğimin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Zaten söyledi,
düzeltti efendim.
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, ben onu düzeltmek
istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
BAŞKAN Açıklamanızı
duymadım ama buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sevgili arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, ayakta yapılan konuşmalarda özellikle ses tonunun
biraz daha yükseltilmesini rica ediyorum, buraya gelmiyor çünkü.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ya da yaka
mikrofonu olsun Sayın Başkan.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup başkan vekili Biz IŞİDe
eğit donat yapmadık, biz oradaki ılımlı bir grup
muhalife koalisyon güçleriyle ortak olarak eğit donat yaptık."
diyor ama ben 79 milyon Türk vatandaşının
yaşadığı Anadolu coğrafyasından Suriyeye
baktığımda, bizim için El Nusra da ÖSO da IŞİD de
hepsi aynı mantık çerçevesinde hareket eden örgütler olarak görünüyor.
Kaldı ki iktidar mensupları bugün IŞİDi terör örgütü
olarak nitelendiriyorlar ama bundan üç yıl önce Sayın Başbakan
Ahmet Davutoğlu, dönemin Başbakanı IŞİDi öfkeli
Sünni gençler olarak nitelendirmişti. Yani bugün
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir
açıklaması olmadığını söylemişti.
Olmadı. Nerede yapmış?
TUFAN KÖSE (Devamla) IŞİDi,
IŞİDlileri
Böyle bir açıklaması oldu. Yani, buradan
bakıldığında, bugün ülkemizde terörün kaynağı
olarak, terörün en önemi kaynaklarından birisi olarak gösterilen,
Suriyedeki iç savaşın sonuçlarından birisi olan IŞİD
terör örgütü de El Nusra da ÖSO da orada ne kadar El Kaide
bağlantılı örgüt varsa hepsi bizim için IŞİDdir,
hepsi Türkiye'deki 79 milyon insanımızın Alevisi, Sünnisi,
Kürt'ü, Türk'ü, Çerkezi, hepsinin düşmanıdır, biz böyle görüyoruz.
Bu konuda aydınlatmak istedim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şu anda
IŞİDle mücadele ediyor askerimiz orada, 1.500 IŞİD
militanını öldürdü ya. Hâlâ Türkiye'yi IŞİDle bir
tutuyorsun be. 1.500 IŞİD militanı öldürdü orada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Eski Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlunun
böyle bir beyanı yoktur. Bu açık bir sataşmadır, söz
hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; gerçekten bu kürsüye gelip
Birileri şöyle demiş. derken
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ülkeye iftira
atıyorlar ya, tutanaklara bakın ya. Kimin ülkesi bu? Adam kendi
ülkesine iftira atıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
piyasada bu
konuya ilişkin bilgiler nedir, dönüp bakmak ve bu çerçevede konuşmak
gerekir, işin ciddiyeti buna ihtiyaç hissettirir diye düşünüyorum.
Sayın Davutoğlunun açıklaması
var Bu konu bir saptırma, bir manipülasyon olarak kullanılıyor,
ilgili çevreleri de mahkemeye veriyorum. diye. Tufan Beyin IŞİDi
öfkeli gençler olarak tanımladı. dediği husus şu anda
mahkemelik.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Olsun ama söyledi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siyasette bu
tür manipülasyonlar, siz de çok iyi biliyorsunuz ki zaman zaman
yapılıyor, haksız, yersiz, alakasız, ilgisiz. Şimdi
onları alıp tekrar tekrar burada dile getirerek olmamış bir
işi olmuş gibi göstermek mümkün olmaz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Şimdi kaç
vilayette örgütlü IŞİD Sayın Başkan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Suriyedeki
olaya gelince: Bakın, Suriye keşke huzur ve sükûn içinde
olsaydı, keşke bir kişinin bile burnu kanamasaydı ama
Suriyedeki iç gelişmeler dramatik bir noktaya ulaştı ve orada
birtakım çatışmalar yaşanmaya başlandı. Ondan
sonraki süreç, kendi iç dinamikleri içerisinde, muhaliflerin, uç radikal
hareketlerin, dışarıdan gelen yabancı
savaşçıların, bir sürü unsurun devreye girdiği çok
çeşitli muhalif hareketlerin mevcut Esad rejimine karşı mücadele
ettiği bir bağlama yerleşti. Şimdi bütün muhalif
hareketleri aynı sepete koymak doğru mu?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bize ne?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Elbette,
IŞİD, El Nusra, bunlar son derece fanatik, radikal, kanaatimce
İslamla da alakası olmayan, yağma ve talan amaçlı örgütler
ama muhalif çevreleri, Esadın zulmüne uğramış olan
insanları da aynı safha koymak haksızlık ve adaletsizlik.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bilmiyorlar, bilmiyorlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Mazlumların yanında olmak, Tufan Bey, sizin de göreviniz, benim de
görevim. Suriyedeki mazlumların da yanında olacağız,
zalimlerin de karşısında olacağız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama, Türkiyede de
zalimlik yapmayacağız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Elbette.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
Sayın Yıldırım, söz talebiniz
var.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, HDP il ve ilçe teşkilatlarına dönük
operasyonlar dizisinin devam ettiğine ve HDP İstanbul İl Eş
Başkanları Doğan Erbaş ile Aysel Güzelin de içerisinde
olduğu 10 kişinin henüz savcılığa
çıkarılmadan tutuklandıkları haberinin iktidara yakın
bazı sosyal medya adreslerinden duyurulmasını şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, malumumuz, Meclis Genel
Kuruluna önümüzdeki haftadan itibaren bir Anayasa değişiklik paketi
geliyor ve burada, her ne kadar adına partili Cumhurbaşkanı
dense de veya adına ne denirse densin, tek kişinin yetkilerinin çok
arttırıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Muhtemeldir ki bunun referanduma gitme durumu da var. Ama, belli bir süreden
beri, bizim adını siyasi soykırım operasyonları
olarak ifade ettiğimiz, partimizin il ve ilçe teşkilatlarına
dönük, siyasi altyapısı güçlü ama hukuki altyapısı tümüyle
mesnetsiz olan bir operasyonlar dizisi yürüyor, gidiyor. En son, tam dört saat
önce Başkentçi mahreciyle iktidara yakın olan bir Twitter
adresinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
bugün mahkemeye çıkarılan ama yirmi dört
gündür gözaltında olan İstanbul İl Eş
Başkanlarımız Doğan Erbaş ve Aysel Güzelin de
içerisinde olduğu 10 kişi tutuklandı. Anlaşılan o ki
olası bir referandumda toplumsal muhalefetin gücünü, direncini kırmak
isteyen siyasi iktidar, siyasallaştırdığı yargı
aracılığıyla bu operasyonlarını sürdürmeye devam
ediyor. Biz bunların hukuki olmadığını, bir normal
yargısal, bağımsız yargısal sürecin eseri
olmadığını, tümüyle siyasi saiklerle yürütüldüğünü
düşünüyoruz. Daha bunlar savcılığa çıkarılmadan,
tutuklandıklarını iktidara yakın bazı sosyal medya
adreslerinden duyurdular ve bunu şiddetle kınadığımı
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 2- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak
kazanılan navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak elde edilen
bedellerin" şeklinde değiştirilmiştir.
Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bizim bu akşam şansımıza; her
çıktığımızda Maliye Bakanımız
dışarıya çıkmış oluyor herhâlde.
BAŞKAN İki teknisyen olmasın diye
herhâlde burada. Siz teknisyen kürsüde
ERHAN USTA (Devamla) Ama, fikirlerimizi
öğrensek iyi olur çünkü bizim amacımız bir katkı sunmak.
Gerçekten bir katkı sunmaya çalışıyorum.
Bu millî gelir serisi, işte, pehlivan
tefrikası gibi devam edecek demiştim. Özetle benim söylediğim
şuydu: Ya bu seri geri çekilmeli veya Hükûmet bu serinin arkasındaysa
o zaman bütün politikalar gözden geçirilmeli yani hiçbir şey yokmuş
gibi davranamayız.
Şimdi, size arkadaşlar, bir tane grafik
göstereceğim. Bu, AKP hükûmetleri dönemindeki ortalama büyüme
grafiği. Şimdi, şu ilk kısım, ikinci kısmı
görmeyin. İlk kısım eski seriyi gösteriyor, eski serideki
ortalama büyümeler. Maviyle olan kısım 2003-2010 dönemi, ikinci
kısım da 2011-2015 dönemi. Niye 2010dan ayırıyorum? Seride
kırılma var 2010da yani bu, seriyle alakalı bir şey,
Hükûmet performansıyla alakalı bir şey değil. Yani, 2010a
kadar seri böyle küçük küçük artışlarla gelirken, ondan sonra bir
jump etmeye başlıyor, o yüzden ayırıyorum.
Eski seriye göre yani bundan on beş gün
öncesine kadar, Türkiyedeki bütün akademisyenler, siyasetçiler, kurumlar,
uluslararası kuruluşlar, bütün uzmanlar Türkiye 2010 sonrası
bir yavaşlama dönemine girdi, bu yavaşlamadan
çıkarılması için şunlar yapılması lazım,
bunlar yapılması lazım. diye politikalar üretiyordu değil
mi? Sayın Başbakan, işte, paketler açıklıyor,
birtakım işler yapılıyordu, her ne kadar uygulamaya geçmese
de. Meğer şimdi, yeni seride böyle bir şeye gerek yokmuş
arkadaşlar. Şu ikinci kısım yeni seri. Bakın, şu
kısımda, mavi yine, 2003-2010 dönemi büyümeleri, tamam mı?
Rakamların çok önemi yok ama okuyayım: 5,1; yeni seride ikinci dönem
yani ilk dönem 4,9dan 5,1e revize ediliyor. Normal, olabilir; 0,2 puan
değişiklik olur. Ama ikinci kısım 4,4ten 7,1e revize
ediliyor arkadaşlar. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Bunun
anlamı şu: Yani, büyümeyi artırmaya çalışan
politikaların hepsi yanlışmış, yanlış
politikalarmış, meğer Türkiyede büyüme zaten 2010 sonrası
fırlamış. Hatta yapmamız gereken şey şu: Cari
açığı düşürmek için şu anda belki büyümede frene
basılması gerekir. Bu verilerin söylediği şeyi söylüyorum.
Gerçek hayat böyle mi? Değil. Yani bu, vicdan sahibi herkesin
göreceği bir şey.
Bakın, politikaları kökten
değiştirmek gerekiyor şu grafiğe göre. Şu grafik
yetiyor aslında ama ben biraz daha, Maliye
Bakanlığının ve Maliye bürokrasisinin de işini
kolaylaştırmak için, belki onlar bu analizleri
yapmamışlardır diye, birkaç da bütçe gelirleriyle ilgili,
Sayın Müsteşar takip ediyordur herhâlde, Gelir İdaresi
Başkanı da takip ediyordur
Evet, Sayın Gelir İdaresi
Başkanını bir rahat bırakabilir miyiz. Yani Bakan yok, hiç
olmazsa bürokratlarına anlatalım efendim.
Şu, merkezi yönetim bütçesi Sayın
Müsteşarım, toplam gelirleri. Burada mavi olan -eski seride- millî
gelire oranlar. İstirham ediyorum, bir trendine bakın. Yani
şurası kırılma yılı yine, öncesini çok fazla
görmeyin. Serideki kırılmadan önce bu grafiğe bakan birisi ne
der? Türkiyede bütçe gelirleri, millî gelire oranları -eski seriye göre,
maviyi söylüyorum- evet yani zikzak var ama artıyor aslında
istikrarlı bir şekilde. Yani oradan bir trend çizgisi alsanız,
yukarıya doğru gösterir. Şimdiki seri diyor ki: Hayır
efendim şuradan sonra- tam tersine, yukarıya doğru gidiş
yok, aşağıya doğru iniş var.
Şimdi, burada politikalarınızı,
bütün politikalarınızı değiştirmeniz gerekiyor şu
yeni seri ve eski seri ayrımında. Bunun aynısını vergi
gelirleri için görebiliriz -şu anda vergi olduğu için konumuz- vergi
gelirlerinde de aynı şey var. Eski seride vergi gelirlerinin millî
gelir içerisindeki payı yukarıya doğru artarken şimdiki
seri diyor ki: Hayır, tam tersine, verginin millî gelir içerisindeki payı
düşüyor, sizin vergileri artırmanız gerekir. Şimdi, hiçbir
şey yokmuş gibi davranabilir miyiz? Ben onu söylüyorum. Diyorum ki
harcamaya da bakalım, harcama da enteresan. Eski seride harcamaların
arttığını görüyoruz 2010 sonrasında, yeni seri diyor
ki: Hayır, harcamalar artmıyor, tam tersine düşüyor. Ya,
şimdi, Türkiye o yüzden pusulasını kaybetti diyorum. Bu harcama
artıyor mu, artmıyor mu? Biz harcamayı önümüzdeki dönemde
artıracak mıyız; makroekonomik istikrarı sağlamak
açısından, bu ülkenin büyümesini sağlamak açısından,
bu ülkenin ihtiyaçlarını görmek açısından artıracak
mıyız, azaltacak mıyız, ne yapacağız? Var mı
bir fikrimiz? Yok.
O yüzden, politika dokümanlarının ya
hepsini çöpe atın ya da bu seriyi çekin. Yani bu ikisini aynı anda
sürdürmek
Efendim, seri iyidir, o politikalara da devam. diyemezsiniz,
Türkiyeye çok büyük zarar verilir.
Başka ifade edeceğim hususlar da var;
kayıt dışı konusunu söyleyeyim. Revizyonların bir
gerekçesi de Kayıt dışı ekonomiyi daha fazla
kapsıyoruz. diyor TÜİK. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Son
dönemde kayıt dışı ekonomi artıyor demektir, bunun
itirafıdır. Niye? Çünkü daha önceki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) -
dönemlerde de daha iyi
kapsadığınız zaman yani son dönemde millî gelirde çok
artış oluyorsa demek ki bizim görmediğimiz kayıt
dışı ekonomi çok fazla artmış. Bunu da şimdi yeni
seride kapsadığımız için millî gelirimiz büyüdü. Kayıt
dışı ekonominin, ben, zaten artıyor olduğunu buradan
hep iddia ediyordum, Maliye Bakanı Azalıyor. diyordu; TÜİK de
tabii, burada benim argümanımı doğrulamış oldu. Bunu
da sizlere arz etmek istedim.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan
yük ve yolcu taşımacılığından döviz olarak
kazanılan bedellerin ibaresinin yük ve yolcu
taşımacılığından kazanılan döviz
bedellerinin şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 2nci maddesindeki -az önce de
dile getirmiştim- bu değişiklik de aslında, 15 Temmuz 2016
tarihinde yani bundan yaklaşık beş buçuk ay önce yine bir torba
yasayla getirilen bir düzenlemeydi. O düzenlemede münhasıran yük
taşımacılığına ilişkin döviz
karşılığı taşımacılıkta muafiyet
getirilmişti; şimdi alanı biraz daha genişletildi,
birtakım şirketler daha da zenginleşmiş olacak, bu
muafiyetten faydalanmış olacak. Dolayısıyla, bu muafiyetin
kapsamında eskiden sadece yük
taşımacılığıyla uğraşan şirketler
muaf tutulurken şimdi yolcu taşımacılığı da
devreye sokuldu yani şirket sayısı çoğaltıldı.
Emekçilerin vergilerinden, halkın vergilerinden elde edilecek kaynaklar
Hükûmet tarafından keyfîce kullanıldığı gibi sermaye
şirketlerinin, büyük şirketlerin, holdinglerin de böylece vergi
ödememe, vergiden muaf tutulma gibi bir çabası ortaya çıkıyor.
Ama, daha da önemlisi şu: Hükûmetin hep
tartıştığımız bu torba yasa mantalitesinin,
mantığının iflasının da göstergesi bu. Dört ay
önce bir düzenleme yapılıyor, dört ay sonra pişmanlık
duyuluyor. Şimdi, bir dört ay sonra eminim ki bu torba yasada da yine,
yeni bir torba yasayla yeni değişiklikler getirilecektir. Yani torba
yasalar birbirlerini bu şekilde idame edecek, her dört ayda, beş ayda
bir yeni bir torba yasayla, bir dört ay önce yapılmış düzenleme
yeni bir düzenlemeyle geçiştirilmeye çalışılacak.
İşte burada aslında, ipotek altına alınan Meclisin
yasama yetkisine karşı bir hile söz konusu. Yani bu torba yasa
yöntemi Meclisin yasa yapma yetkisine karşı bir hiledir. Neden hile?
Çünkü torba yasa içerisine değişik kanunları ilgilendiren o
kadar çok madde doldurulur ki o maddelerin esas temel kanunlarla ilişkisi,
irtibatı, ne gibi fayda getireceği, pratikte ne gibi sonuçlar
doğuracağı, uygulamada nasıl sonuçlar ortaya
çıkacağına ilişkin ne komisyonlarda, ihtisas
komisyonlarında ne de Parlamentoda yeteri kadar tartışılmamakta.
Bu konuyu zaten genelde muhalefet partilerine ait
hatip arkadaşlar defalarca dile getirdiler ama ben burada bir hususa
dokunmadan geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bir süre
önce 4 askerin IŞİD barbarları tarafından
yakıldığına dair bir video yayınlandı. O
askerlerden birisi Sefter Taş isimli bir askerdi. Bundan
yaklaşık bir buçuk yıl önce Kilis hududunda nöbet tutarken bir
asker arkadaşı IŞİD tarafından şehit düşürüldü,
bu Sefter Taş da yaralı olarak IŞİDin eline geçti ve o tarihten
bu tarafa bir haber alınamadı. Ben şahsım olarak bu konuda
1 Aralık 2015 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına soru
önergesi verdim. 2 defa bu kürsüden bu askere ilişkin, durumu
hakkında bir araştırma yapılması konusunda Hükûmete
seslendim. Yine, bizzat Savunma Bakanı ve İçişleri
Bakanıyla görüştüm. Hiçbir bilgi bana da verilmedi, askerin ailesine
de verilmedi ama hepiniz bir şekilde sosyal medyada izlediniz, 2 askerin
yakıldığı yayınlandı. Bu videonun doğru olup
olmadığını biz bilmiyoruz, bunu istihbarat bilecek, devlet
bilecek ama bu askerin ailesi bugüne kadar hâlâ bilgilendirilmiş
değil. Askerin ailesi ne taziye çadırı kurabiliyor ne taziye
kabul edebiliyor ne de Çocuğum sağdır. diyebiliyor ve
yetkililerden bir cevap bekliyor. İlgili yerlere müracaatlarına
rağmen verilen tek cevap var: Bekle. AKP iktidarının klasik
yöntemi; bütün vahim vakalarda, bütün vahim olaylarda, kendi aleyhine cereyan
eden bütün olaylarda Bekle, bekle, bekle. politikası izlenir; amaç
unutturmak, gündemden düşürmek. Şimdi, bir kez daha sesleniyorum: Bu
Sefter Taş adlı asker sağ mıdır, bu video doğru
mudur, Hükûmetten bu konuda bir cevap bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır, yoklama
işlemini gerçekleştireceğim. Talepte bulunan milletvekillerini
ismen tespit edeceğim.
Sayın Gök, Sayın Karabıyık,
Sayın Bakan, Sayın Çam, Sayın Basmacı, Sayın Kaplan
Hürriyet, Sayın Tanal, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Arslan,
Sayın Yalım, Sayın Yılmaz, Sayın Çamak, Sayın
Gökdağ, Sayın Özdemir, Sayın Öz, Sayın Tüzün, Sayın
Demirtaş, Sayın Balbay, Sayın Tüm, Sayın Doğan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Deniz
Depboylu Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Aydın Hatay Kocaeli
"MADDE 3- 2/7/1964 tarihli ve 492
sayılı Harçlar Kanununun ek 1 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak
kazanılan navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak elde edilen
bedellerin" şeklinde değiştirilmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa
Çam Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
Özkan
Yalım
Uşak
MADDE 3- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun ek 1 inci
maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi madde metninden çıkarılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak kazanılan
navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak kazanılan bedellerin"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
İstanbul Şanlıurfa Muş
Mehmet Emin
Adıyaman Mahmut
Toğrul Mahmut
Celadet Gaydalı
Iğdır Gaziantep Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına,
görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle herkese yeni
yılda barışın ve kardeşliğin hayat
bulacağı bir gelecek diliyorum. Tutuklu bulunan bütün
vatandaşlarımızı ve ailelerini selamlıyor, onlara
sabır ve metanet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, her geçen gün
değiştirilen dış politika anlayışı ve
Avrupadan uzaklaşan siyasi söylemin bugün Türkiye'yi ekonomik anlamda
zora soktuğu bir gerçektir. Siyasi iktidarın oluşturduğu
dil, aslında ekonomik darboğazın belirgin bir biçimde kamuoyuna
yansımasını önlemekten başka bir şey değildir.
Cari açık, ithalatçı politika
anlayışı, döviz kurundaki yükseliş, işsizliğin
giderek artması, iç ekonominin çarkını döndürememesi gibi birçok
sorun hâlihazırda sıcaklığını korumaktadır.
Tabii, döviz açığını kapatabilmek adına iktidar
birtakım adımlar atmakta fakat bu adımlar var olan adaletsiz
gelir dağılımını daha da içinden çıkılmaz
bir hâle getirmektedir.
3üncü madde incelendiği zaman, Harçlar Kanunu
değiştirilmekte ve uluslararası
taşımacılığa ilişkin harç istisnası yolcu
taşımacılığını da kapsayacak şekilde
değiştirilmektedir. Yani, döviz kazandırıcı faaliyet
olarak görülen her alan devlet tarafından desteklenmekte ve kısmi imtiyazlar
tanınmaktadır. Fakat, bu tarz uygulamalar, günü kurtarmak adına
yapılan ve uzun vadede hiçbir kazandırıcı yanı olmayan
girişimlerdir.
Türkiye, üç tarafı denizlerle kaplı ve
dünya denizciliği için etkin ve önemli limanlara, boğazlara sahiptir.
Fakat, bakıldığı zaman, etkin ve doğru bir
şekilde oluşturulamayan liman politikaları, denizcilik
alanında da yeterince gelişme sağlayamamaktadır.
Türkiyenin en büyük kaynağının etkin kullanılamaması
uluslararası arenada güçlü bir ülke yaratmanın da önüne engel
olmakta, ufak adımlarla ekonomik düzen sağlanmaya
çalışılmaktadır. Yolcu gemilerinden de harç
almayalım, döviz kazandırıyor, teşvik edelim. tarzı
uygulamaların ekonomi adına çok bir katkısı
bulunmamaktadır. Asıl sorunun anlaşılması ve ekonomik
darboğazın giderilmesi adına ciddi ve sağlam adımlar
atılmalıdır. Bir şirket mantığıyla sadece
bugünü kurtarmak adına yapılan girişimler, gelecek adına
ülkeye bir şey katmıyor, aksine var olan kaynakların da yok
olmasına neden oluyor. Bu kadar reel konular arasında
oluşturulan bu tarz teklifler, var olan sorunu çözmekten ziyade,
hâlihazırda sermaye sahibini daha da güçlü kılmaktan başka bir
işe yaramaz. Halkın üzerindeki vergi oranları her geçen gün
artırılırken, oluşan gelir dağılımı
adaletsizliğini korurken, sermayenin bu denli beslenmesi ve bunu Döviz
kazandırıyor. gibi söylemlerle açıklamak ciddi devlet
anlayışından uzaktır.
Değerli milletvekilleri, ekonomik krizlerin de
en büyük ilacı iç ve dış siyasette güvenilir bir ülke
olabilmektir. Fakat, iç siyasette OHAL uygulamaları, gözaltı ve
tutuklama mekanizması; dış siyasette Suriye savaşı
bugün Türkiyeyi güvenilir bir liman yapmaktan çok uzaktır. Bu tarz
politik ve siyasi tutumlar ortamında, büyüyen değil, küçülen bir
ekonomik yapı oluşturulur. Bu kadar akademisyen, gazeteci,
siyasetçinin içeride tutsak bulunduğu ve hukuki hiçbir gerekçe
göstermeksizin alıkonduğu bir ortam yatırımcıları
çekmekten uzaktır. Önceliğimiz tabii ki barıştan ve
adaletten yana olmaktır. Ekonomik istikrar, ancak bu iki ana kuralın
sağlandığı ortamlarda hayat bulacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 3- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun ek 1 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi madde metninden çıkarılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak
kazanılan navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak kazanılan
bedellerin" şeklinde değiştirilmiştir.
Özkan Yalım (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Özkan Yalım, Uşak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana, değerli çalışma
arkadaşlarıma ve de bu saatte bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda 446
sıra sayılı Torba Kanundan konuşuyoruz. Bunun içinde çok
değişik şeyler var. Biliyorsunuz, emeklinin otuz
yılından sonraki ikramiyesini alıp alamayacağı,
işte, yabancı bayraklı, bandıralı yatların Türk
bandıralı olması vesaire vesaire. 3üncü maddede de Harçlar
Kanunu ve de uluslararası taşımacılığa
ilişkin harç istisnası yolcu
taşımacılığını kapsayacak şekilde
değiştirilmektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ilk önce
şunun altını çizmek istiyorum: İktidarın yani sizlerin
içeride ve dışarıda yürüttüğünüz politikalar sonucu ortaya
çıkan siyasi kriz ve OHAL rejiminin yarattığı ekonomik kriz
süreci, böyle, döviz kazandırıcı faaliyetlerle
aşılamayacaktır; ilk önce bunu belirtmek istiyorum.
Eğer ülkede ekonomik krizi aşmak istiyorsa,
iktidarın, mevcut hukuksuz uygulamaları bırakarak, Anayasa
değişikliği ve rejim tartışmalarıyla ülkeyi daha
da büyük bir kutuplaşmaya iterek siyasal krizi derinleştirmek yerine
demokrasiyi güçlendirerek barış ortamını sağlayacak
adımları ivedilikle atması gerekmektedir. Öbür türlü, böyle
göstermelik düzenlemelerle hiçbir şeyin, dövizin girmesinin vesairenin
imkânsız olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Deniliyor ki: Yolcu
taşımacılığından dolayı. Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan, son olan olaylardan sonra siz yolcuyu
nasıl getireceksiniz? Değil yolcuyu, ülke dışından yük
bile gelmeyecek. Onun için, ilk önce iç güvenliğimizi sağlamak
zorundayız.
Biraz önce MHP Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı arkadaşım çok güzel anlattı, ben bunları
aynen, bir daha tekrarlamak istemiyorum; nakliyecinin sorununu,
akaryakıtını, otobanını, yok kontrolcüsünü, gümrük
memurunu, kantarını, ağırlık kontrolünü vesairesini
bunları anlatmak istemiyorum. Zaten onların sırtına
yüklediniz; 25 ton yükü alıyor, üzerine siz 25 ton daha atıyorsunuz,
sigortasını bindiriyorsunuz, MTVsini bindiriyorsunuz, zaten o
bitmiş durumda. Ancak, özellikle bu madde, yolcu yani otobüslerin yolcu,
insan getirmesiyle ilgili. Kimse gelmeyecek ki Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Merak etme.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Özellikle cumartesi
akşamı -pazar sabahı- olan olaydan sonra, İstanbul
Ortaköyde olan olaydan sonra, Avrupalı zaten gelmiyordu Sultanahmetteki
patlamadan dolayı -ne Alman ne Fransız ne Belçikalı ne Hollandalı-
şimdi Araplar da gelmeyecek. Yani, yolcuyu nerede bulacaksınız?
Değerli Başkanım, biz şu anda,
işte gemilerin yok yabancı, Amerikan bandıralı, yok Yunan
bandıralı, Türk bandıralı geçmesiyle
uğraşıyoruz. Bizim konumuz o değil. Bizim konumuz, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının haklarını ve can
güvenliğini sağlamak.
Ben, biraz önce Sayın Bakana 3 sayfa metin
gönderdim. 23/12/2016 tarihinde, Millî Savunma Bakanlığına, Türk
Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına ve de
Başbakanlığa... Hâlâ buna, on üç gün geçti, yazılı
mektubumuza, yazılı sorularımıza cevap vermediler
Sayın Bakan. Biraz önce size gönderdim bunları, umarım
gönderirsiniz.
Ne yazıyor bunun içinde biliyor musunuz? Evet,
işte, bunları yazıyor, bunları yazıyor. Değerli
arkadaşlar, bunları yazıyor. Bunlar eğer gerçekse hepimizin
ayıbı, gerçekse hepimizin ayıbı. Bunlar gerçekse hepimizin
ayıbı. Bunlar kim biliyor musunuz, eğer gerçekse, görüntülerde
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, provokasyon yapma
be!
ÖZKAN YALIM (Devamla) Osman Bey, sus!
İlk önce Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının hakkını koruyacağız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
Konuşma! Konuşma! Ne konuşuyorsun?
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Bir kere sus!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmayan şeyi
gösteriyorsun be, yakışıyor mu?
ÖZKAN YALIM (Devamla) Bunlardan -on üç gün geçti-
birisi Fethi Şahin, doğum yeri Konya, 26 yaşında, görev
yaptığı yer Tekirdağ ve de istihbaratta
çalışıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Amerikalı
Türkiyeye bir daha geleceğim. diyor, CHP milletvekili Kimse gelmeyecek.
diyor. Öyle şey mi olur ya? Köşe yazısına bak sen, Bu
ülkeye gelsin. diyor. Böyle bir şey yok. Açıklama yapacak.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin efendim.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Diğer kişi Sefter
Taş, görev yeri Kilis, 21 yaşında, piyade. İşte, bunun
cevabını istiyorum ben Sayın Bakan. Bizim görevimiz burada bu
çocuklar yakıldı mı, yakılmadı mı? Bu çocuklar bu
dediğimiz kişiler mi, değil mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değil.
Konuşuyorsun ya!
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Bizim görevimiz
Şu
anda yatların Türk bandıralı, Avrupa bandıralı,
Amerikan bandıralı olması umurumda bile değil. Bu çocuklar
bizim çocuklarımız mı, değil mi? Eğer bu çocuklar
bizim çocuklarımızsa vay hâlimize hepimizin.
Biz çölde kimi koruyoruz ya, kimi koruyoruz biz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimseyi korumuyoruz
be! DEAŞ militanlarını yok ediyoruz be! Konuşuyorsun!
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Bizim ilk önce 3 milyon
Suriyeliyi, kontrolsüz gelen 3 milyon Suriyeliyi, bir an önce
sınırlara gerekli olan kampları kurup hepsini toparlamamız
gerekiyor. Kontrolsüz giriş çıkışı engellememiz
gerekiyor. Siz kontrol etmediğinizden dolayı, bu gangsterlerin, bu
teröristlerin, bu IŞİDlilerin dolayısıyla işte bu
kadar vatandaşımız öldü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Devamla) Yılbaşı
gecesi 39 vatandaş bizlerin kontrolsüzlüğü sayesinde, boş
vermemiz sayesinde öldü.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, bırak
Allahını seversen. Kendi ülkene bak, kendi. Kendi ülkeni
küçümsüyorsun be, yazıklar olsun!
ÖZKAN YALIM (Devamla) Onun için bir an önce biz
kendi vatandaşımızı koruyacağız.
Sayın Bakan, bu sorunun cevabını
bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yazıklar olsun
be! O açıklama yapılınca göreceğiz yüzünü, kimsenin yüzüne
bakamayacaksın.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Ayıp ya! Yakıştı mı?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Gel kendi
vatandaşını koru. Kendi çocuğumu savunuyorum ben. Senin
çocuğun gitse ya Suriyeye?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi kardeşim,
hadi! Provokatör, hadi!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yok öyle bir şey.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Bizim çocuklarımız orada, bizim. Bizim
çocuklarımız orada zaten.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Onlar bizim
çocuklarımız.
BAŞKAN Sayın
Yalım, lütfen efendim
Sayın Yalım, lütfen yerinize geçiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimin
reklamını yapıyorsun be? Kimin propagandasını
yapıyorsun? Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN Sayın Bakan
ÖZKAN YALIM (Uşak) On üç gündür cevap
verilmiyor, on üç gündür cevap verilmiyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Özkan tamam.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bizim
çocuklarımız sizin çocuklarınızla birlikte gider.
BAŞKAN Sayın Yalım, böyle bir usul
yok; lütfen, rica ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Böyle bir şey var
mı ya? Kendi askerini küçük düşürür mü ya? Bu ne ya? (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Özkan
ÖZKAN YALIM (Uşak) On üç gündür cevap
verilmiyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Evet
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu ne ya? Komisyonda
da aynısını yaptın. Ya, bırak bu işleri ya,
bırak.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bakan.
Sayın Bakan, bir saniye.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sen bunu bir cevapla.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne cevaplaması,
bırak onu. Hadi! Hadi kardeşim!
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Osman Bey
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Asker seni affeder mi?
Sen kimsin be?
BAŞKAN Sayın Bak
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Buna cevap ver, buna cevap
ver.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşma!
Açıklama yapıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Verilmedi Osman,
verilmedi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ne
yapacaksın lan? Otur oturduğun yerde terbiyesiz.
BAŞKAN Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.51
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
3üncü madde üzerindeki önerge işlemlerinde
kalınmıştı.
Madde üzerindeki son önergeyi okutacağım
ama Sayın Bakanın bir söz talebi vardı
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Talebimi geri aldım.
BAŞKAN Sayın Bakan söz talebini geri
aldı.
Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve
arkadaşları
"MADDE 3- 2/7/1964 tarihli ve 492
sayılı Harçlar Kanununun ek 1 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendinde yer alan "münhasıran yük"
ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve (f) bendinde yer alan
"yük taşımacılığından döviz olarak
kazanılan navlun bedellerinin" ibaresi "yük ve yolcu
taşımacılığından döviz olarak elde edilen
bedellerin" şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN
AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, 2017 yılının ilk saatlerinde İstanbulda
gerçekleşen terör saldırısında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ve şehit düşen polisimize Allahtan
rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Ayrıca, misafir
olarak ülkemizde bulunan, yabancı uyruklu, vefat eden misafirlerimizin de
ülke halklarına ve ailelerine başsağlığı
diliyorum.
1 Ocak 2017 Reina
katliamı ve 15 Temmuz sonrası tüm terör olayları aslında 15
Temmuz FETÖ darbe kalkışmasının artçı
sarsıntılarıdır. Terör nereden gelirse gelsin, kimden
gelirse gelsin ülkemizi teslim alamayacaktır; korku ve endişe
yaratamayacak, aksine Türk milletini bir ve bütün kılacak; her Türk,
istiklaline ve istikbaline sahip çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısı, AKPnin -her seferinde
söylediğimiz- klasiği hâline gelen ve torba denilen yöntemle
gelmeye devam eden kanun tasarılarından yine bir tanesidir. Kanun tasarısı
hazırlanırken birbiriyle doğrudan ilişkili olmayan onlarca
farklı kanunda değişikliğe gidilmektedir ve öngörülen
düzenlemelerin aciliyeti gerektiren hususlar olmaması nedeniyle de
tasarının ilgili olabilecek tali komisyonlarda görüşülmeden,
sağlıklı bir değerlendirme ve kanaat oluşturulmadan
olgunlaştırılmaması ve dikkat edilmemiş önemli birkaç
madde nedeniyle oldubitti bir şekilde torba yasa olarak
huzurlarınıza getirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas
komisyonlarına seçilen üyelerde milletvekillerinin uzmanlık
alanları dikkate alınmakta, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin her
konuda uzman olduğunu da söylemek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle,
özel uzmanlık alanı ve değerlendirme gerektiren konuların
öncelikle ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gerekmektedir.
Kanaatimce, bir yılda edindiğim intiba
gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama faaliyetleri baştan sona
düzensiz, eksik ve özensiz bir şekilde yürütülmekte, yasama kalitesi iyice
düşmekte, tasarılar hazırlanırken mevzuat hükümlerine riayet
edilmemektedir. Ayrıca, Hükûmet tarafından hazırlanan
düzenlemelerin düzenleyici etki analizinin bulunması zorunludur.
Düzenleyici etki analizinde düzenlemenin muhtemel fayda ve maliyetinin analizi
ve düzenlemenin sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere
etkileri ile izlenen danışma ve görüş alma süreçlerine
ilişkin ayrıntılı bilgi ve değerlendirmelere yer
verilmesi öngörülmüştü. Ancak, tasarının düzenleyici etki
analizi yoktur; kime, ne fayda ve zarar getireceği analiz edilmemiş,
devlete getireceği yük belirtilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
3üncü maddesiyle Harçlar Kanununda yapılan değişiklikle, kamu
kurum ve kuruluşları tarafından uluslararası ihale konusu
edilen yük taşıma işlerinde döviz kazandırıcı
faaliyetlere ilişkin damga vergisi ve uluslararası
taşımacılığa ilişkin damga vergisi
istisnasının yolcu taşımacılığını
da kapsayacak şekilde genişletilmesi amaçlanmıştır.
Söz konusu maddeyle değiştirilmesinin asıl nedeninin yeni bir
torba kanun mantığıyla hazırlanarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda aceleyle görüşülüp temel kanun olarak 15/7/2016 tarihinde
Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Dair Kanunda
yapılan değişikliğe rağmen, yeniden münhasıran
kelimesinin, ibaresinin amacı dışında
kullanılması sonucu, yolcu taşımacılığı
faaliyetinin madde metnine yerleştirilmemesinden kaynaklanarak
geldiği anlaşılmaktadır.
Bu düzenleme yapılırken yurt içi
taşımacılığında da benzer uygulamaların
yapılması; kamyon, otobüs ve taksi esnafının özellikle
kullandıkları yakıtı ucuzlatacak vergi indirimine
ilişkin düzenlemelerin de yapılarak kamyon ve otobüsçü
esnafların da ayrıca araç yenilemesinde ÖTVden muaf tutulması
gerektiğini belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan ibaresinin
bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul
Konya Erzurum
Deniz
Depboylu Baki
Şimşek Saffet
Sancaklı
Aydın
Mersin
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İstanbul
Bursa Eskişehir
Kadim
Durmaz Bülent
Öz Mehmet
Bekaroğlu
Tokat
Çanakkale
İstanbul
Musa
Çam
İzmir
MADDE 4- 492 sayılı Kanuna bağlı
(8) sayılı tarifenin XIII- Bağlama kütüğü
ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar:
başlıklı bölümünün başlığında ve birinci
cümlesinde yer alan ve bunların vizelerinden ibareleri ile üçüncü
cümlesinde yer alan ve yapılacak vize ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
İstanbul
Şanlıurfa
Muş
Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman Mizgin
Irgat
Gaziantep
Iğdır
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, aslında ülkemiz torba yasalarla
anılacak bir ülke hâline geldi. Maalesef, her defasında yasama
işlevini baypas eden bu Meclis, AKP Hükûmetinin torbalarla doldurduğu
değişiklikleri buraya getiren bir sistem hâline dönüştü. Buradan
da şu eleştiriyi yapmak gerekiyor: Evet, aslında, birçok yasa
tasarısını ilgilendiren, tek tek düzenlemeleri ilgilendiren,
tartışılması gereken birçok konunun bir potada yani bir torba
yasada buraya getirilmiş olması aslında ciddiyetten yoksun bir
çalışmanın da yürütüldüğünün en önemli göstergesidir diye
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada birçok konu tartışıldı, bugün size
çok çarpıcı bir örneği sunmak istiyorum: Bugün İstanbulda
yapılan bir yargılamada IŞİD üyesi olduğu iddia edilen
bir kişi, serbest ikametgâh sahibi olması sebebiyle yani o gerekçeyle
tahliye edildi. Yirmi dört gün önce gözaltına alınan, aralarında
eş başkanlarımızın ve yöneticilerimizin de olduğu
8 kişi hakkında ise yine bugün, aynı gün tutuklama kararı
verildi. Eş başkanımız -bir hukukçu, bir avukat- Sayın
Doğan Erbaş ve diğer arkadaşlarımızın tamamı
sabit ikametgâh sahibi ve Halkların Demokratik Partisinin üyesi.
Diğer taraftan, Urfada 31 kişinin içinde
yer aldığı, aralarında ilçe eş
başkanlarımız ve avukatların da olduğu bir grup
hakkında da hakeza tutuklama kararı verildi. Aslında buradan
yargıya yaptığımız birçok eleştirinin, birçok
yorumun burada sizler tarafından kabul edilmediğini, itiraz
edildiği iyi biliyoruz. Sadece dışarıda da değil,
Mecliste de bir dizayn, tehdit dili, bir dil adı altında baskı
unsurunu oluşturduğunuz bu sistem, aslında şu anda çürümeye
ve yok olmaya gitmek üzere. Parlamenter sistem baypas edilerek OHALlerle, KHKlerle
yönetilmek istenen bu sistem, bir gün mutlak surette ortadan kalkmak
durumundadır. Evet, konuştuğumuz madde ve yasa
tasarısı bir grup sermayedara, taraflı, sizin
yandaşlarınıza, yandaş olan kurumlara, yandaş olan
belediyelere getirilmiş bir çalışmadır, bir
tasarıdır. Yani bu tasarının içerisinde emekçiler yok,
yoksullar yok, halkımız yok, bu ülkenin büyük çoğunluğu
yok. Yat ve marinalara getirilen bu istisnaya baktığımızda
buradan sormak isterim: Kaç yoksulun, kaç vatandaşın yatı ve
limanı var ki siz kalkıp bu düzenlemeyi iyi bir şeymiş gibi
burada Meclisten geçirilen bir yasa tasarısı boyutunda
tartışıyorsunuz? Maalesef ki bu tasarının
halkımız nezdinde bir karşılığı
bulunmamaktadır.
Buradan, bu tasarıdan
çıkardığım çok önemli bir cevap da var: DBPli belediyelere
getirilen, atanan kayyumların da bu tasarıyla bir
bağını ben kurdum -tasarıyı okurken- kayyumlar yani
bizim belediye başkanlarımızı görevinden alarak yerlerine
atadığınız kayyumlar, bu yasa çerçevesinde o kurumu,
belediyeyi, istediği kişiye, istediği kurumlara, istediği
yerlere peşkeş çekecek. Demek ki siyasi bir anlamı vardı
ama bir anlamı da bu yasa tasarısıydı çünkü siz
yandaşlarınıza, sermayedarlara kendi politikalarınız
üzerinden rant devşiriyorsunuz. Dolayısıyla bu yasa
tasarısının, halkların, Türkiye'nin gerçekliğine uygun
bir tasarı olmadığı çok açık bir şekilde
anlaşılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, bu halkın gerçek sorunlarının
tartışıldığı, gerçekten hak ve özgürlükler
temelinde yasama, yargı ve yürütmenin mutlak suretle
ayrıştığı, bağımsız bir yasama
faaliyetinin yürütüldüğü bir Meclisi görmek istiyoruz. Maalesef ki
günbegün gittiğimiz doğrultu bu değildir; gittiğimiz
doğrultu hak ve özgürlüklerin askıya alındığı,
keyfî tutuklamaların ayyuka çıktığı, maalesef
yarın hangi güne uyanacağımızı bilmediğimiz,
özgürlüklerin yok olduğu bir ülke hâline geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) İçeride ve
dışarıda istikrarsız bir politikayla yürüttüğümüz bu
sistemin bu tasarılarla istikrar kazanamayacağını
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Öz (Çanakkale) ve arkadaşları
MADDE 4- 492 sayılı Kanuna bağlı
(8) sayılı tarifenin XIII- Bağlama kütüğü
ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar:
başlıklı bölümünün başlığında ve birinci
cümlesinde yer alan ve bunların vizelerinden ibareleri ile üçüncü
cümlesinde yer alan ve yapılacak vize ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz Başkanım.
LEVENT GÖK (Ankara) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha iyi anlaşılması
için söz konusu değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan ibaresinin
bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Baki Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
446 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine verilen önergede Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yalnız, ben, bugün Mersinde yaşanan
doğal afetle ilgili düşüncelerimi Sayın Bakana
aktaracağım. Mersin, son otuz yılın en büyük doğal
afetiyle karşı karşıya kalmıştır. Metrekareye
yaklaşık 167 kilogram yağış olmuş, Toros
Dağlarında kar şu anda 3 metrenin üzerindedir ve Türkiyeyi
doyuran Çukurovanın yüzde 70i sular altındadır hâlâ. Yani sel
olmuş, bitmiş değildir. 5 vatandaşımızı
Mersinde kaybettik, 2 vatandaşımız da Adanada hayatını
kaybetti, 1inin cesedine hâlâ ulaşılamadı. Doğal afetin
boyutu basına yansıyandan çok daha büyüktür. Onun için Mersinle
ilgili Hükûmetin acil afet bölgesi ilan etmesini bekliyoruz. Tarım
müdürlüğünün tespitlerine göre 116 milyon liralık sadece tapulu
arazilerde zarar mevcuttur. Bütün seralar sular altındadır. Bununla ilgili
Bakanlar Kurulu toplantısında geçen hafta görüşüldü ama
sanıyorum henüz yaraya merhem olacak bir sonuç duyamadık. Acilen
çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerekiyor. Bu çiftçilerin bu
borçları ödeme şansı yok, önümüzdeki yıl da ödeme
şansı yok çünkü bütün mahsulleri suyun altında kaldı, bunun
en az dört beş yıllık bir vadeye yayılmasını
bekliyor çiftçilerimiz. Bunun dışında da nakdi yardım
bekliyorlar, sadece borçların ertelenmesi çiftçilerimiz kurtarmayacak ve
bunlarla ilgili de
Tabii doğal afet Mersinin kaderi değil.
Bu bölge deniz seviyesinin altında. Yukarıdan çok yağmur suyu
geldiği zaman her on-on beş yılda Mersin kaderiyle baş
başa kalıyor. Elli yıl önce, 1970li yıllarda bu bölgede
tahliye kanalları yapılmış, drenajlar
yapılmış, pompaj istasyonları yapılmış ama
bu güncellenmemiş, yenilenmemiş, teknoloji şu anda cevap
vermiyor. Onun için bu bölgeye acilen
Kalkınma Bakanımız ve
bütün siyasi partilerdeki milletvekilleri bölgeyi ziyaret ettiler. Yalnız,
bölgeyi acilen Tarım, Çevre ve Orman Bakanlarının ziyaret etmesi
gerekmektedir. Çünkü afet anında burayı bunların görmesi
gerekmektedir. Burada yapılacak yatırımların
çoğunluğu Çevre ve Orman Bakanlıklarıyla
alakalıdır. DSİ Genel Müdürünün gidip bu bölgeyi mutlaka görmesi
lazım. Biz her on yılda bu afetle karşı karşıya
kalıyoruz. Sadece bir afette harcanan para normal zamanda harcansa
Çukurovanın kaderi mutlaka değişecektir. Ayrıca
şehrin içerisinden geçen dereler de Mersini esir almıştır,
Mersin de sular altında kalmıştır. Bu derelerle ilgili
DSİnin ya kendisinin bu dereleri acil ıslah etmesi gerekmektedir,
eğer ıslah etmiyorsa da bunları belediyelere devretmesi
lazım. Mevzuatı aşamıyor; belediye, derede bir düzenleme
yapacak, iyileştirme yapacak maalesef mevzuatı aşamıyor.
DSİ müsaade etmiyor ama dereler temizlenmediği için de yağan her
yağmurda, arkası dağ, önü deniz olan bir yerde maalesef
şehri su basıyor. Bununla ilgili de gerekli düzenlemelerin
yapılması gerekiyor.
Afet sebebiyle belediyelere ve valiliklere ek ödenek
gönderilmesi gerekiyor -2000 yılındaki doğal afette bu bölge
afet bölgesi ilan edilmişti, o zaman bu bölgedeki bütün belediyelere
devlet tarafından ayrıca ilave para gönderilmişti- çünkü
belediyeler de bütün imkânlarını hem karla hem selle mücadelede
seferber ettiler. Ciddi zararlar var, altyapıda büyük çöküntüler var,
bunların tamir edilmesi gerekiyor. Hükûmetimizin bunlarla ilgili de ilave
ödenek göndermesini bekliyoruz.
Ayrıca, bu kanalların etrafında
doğudan, güneydoğudan gelen vatandaşlarımız, mevsimlik
tarım işçisi olarak çalışanlar ve Suriyeli
vatandaşlarımız ilkel şartlarda yaşamlarını
devam ettiriyorlar. İnsanlığımızdan utanıyoruz.
Çadırların içerisinde, elektrik ve suyun olmadığı, o
kanallardaki pis suları içerek insanlar hayat mücadelesi veriyor.
Suriyelilere tanıdığımız konteyner kent ve çadır
kentlerin bu bölgede çalışan mevsimlik tarım işçilerine de
verilmesi, konteyner konulup en azından bir elektrik ve su verilerek daha
insanca, daha medeni şartlarda çalıştırılmalarının
sağlanmasını bekliyoruz. Bu konuda da Sayın Başbakan
Yardımcımız bu işlerden sorumlu bakanlık görevini
yerine getiriyor.
Çukurovanın kaderinin yapılacak
sağlıklı yatırımlarla değişeceğini
umuyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Lale
Karabıyık Musa
Çam Utku
Çakırözer
Bursa İzmir Eskişehir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
MADDE 5- 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22/A maddesinin dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Para Politikası Kurulu toplantıları,
Başkan (Guvernör)ın çağrısı üzerine ulusal ve
uluslararası ekonomideki gelişmeleri değerlendirmek üzere
yılda en az sekiz defa yapılır. 21 inci maddenin ikinci
fıkrasının diğer hükümleri ile üçüncü fıkrası,
Para Politikası Kurulu toplantıları için de uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
446 sıra sayılı Tasarının
5inci maddesi üzerinde söz aldım, bu konuyla ilgili verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde söz aldım ama ondan önce, bu saatlerde
çalışmamızın çok doğru olmadığını,
sıhhatli olmadığını, sağlıklı
olmadığını, özellikle bu konunun sorumlusu olan grup
başkan vekillerimizi hiç ayrım yapmadan
kınadığımı söylemek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama, tabii, kınamada öncelik
iktidar partisinin. Herhâlde Doğan Beyin kabahati, grup başkan
vekillerinin de değil ama bu saatte
çalışmalarımızın organizatörü Doğan Bey herhâlde.
MUSA ÇAM (İzmir) - En büyük suç onun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Efendim,
değişiklik önergemizin konusu Merkez Bankasının
toplantılarının, Para Politikası Kurulu
toplantılarının 12den 8e indirilmesiyle ilgili.
Uluslararası literatürde de böyledir. FEDin toplantıları da
yılda en az 8 kez yapılır. Bizim toplantılar yılda en
az 12 kez yapıldığı zaman mecburen toplantılar
yapılıyor, henüz FED toplantıları ya da diğer önemli
merkez bankalarının, piyasa belirleyicisi merkez
bankalarının toplantıları yapılmadığı
için bizimkiler karar almada güçlük çekiyordu, boşuna toplantı
yapılmış oluyor, sıkıntı oluyordu, anlamsız oluyordu;
bu nedenle 8e indirilmesi doğrudur. Ama Merkez Bankasıyla ilgili bu
konu gündeme gelmişken şunu da söylemek istiyorum: Merkez
Bankasının -kanuna göre, 1211 sayılı Merkez Bankası
Kanununa göre- esas görevi fiyat istikrarını sağlamaktır.
der kanun. Fiyat istikrarıyla ilgili, enflasyonla ilgili son veriyi
biliyorsunuz. 2016 yılı enflasyonu maalesef çok yüksek
çıktı; 8,53 olarak açıklandı TÜFE. Tahminlerin çok ötesinde
oldu. Biz diğer hedeflerin, iktidarın diğer hedeflerinin
gerçekleşmediğini ama enflasyon hedefinin aşağı
yukarı gerçekleşeceğini umarken bu da maalesef çok saptı.
Enflasyonun olması, yüksek olması istikrarsızlık demektir.
İstikrarsızlık da ekonomide büyük sıkıntı
getirir. Maalesef, önümüzdeki yıl yani içinde bulunduğumuz yıl
ve sonraki yıllarda bu istikrarsızlığı,
sıkıntıyı, ekonomide denge sağlanamamasını,
bunun sıkıntılarını çok fazla
yaşayacağız, şimdiden bunu görüyoruz. Bununla ilgili önlem
alınması lazım.
Ben demin soru-cevap bölümünde Sayın Maliye
Bakanına bir soru yönelttim, dedim ki özellikle bu TÜİKin
açıkladığı yeni seri millî gelir rakamları
sonrası gelirimiz yüzde 20 arttı kâğıt üzerinde ama bu,
birçok konuyu da beraberinde değişiklik olarak getiriyor. En azından
OVPde bu değişiklikler yapıldı mı; buna uygun, buna
paralel değişiklikler söz konusu oldu mu? Çünkü mesela millî gelirin
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1i kadar kanuna göre tarım
desteği vermemiz gerekiyor köylüye, çiftçiye. Şimdi, millî gelirimiz
arttığına göre köylüye yapılması gereken desteğin
de artması lazım, şimdi yüzde yarımın altına da
düşmüş vaziyette. Son durumu bilmiyorum tam olarak ama zaten yüzde
1i sağlayamıyorduk, şimdi yüzde yarımın da
altına düşmüş vaziyetteyiz.
Vergi yükü konusu; Erhan Bey de anlattı, vergi
yükü azalmış oldu. Ee, o zaman, vergilerin artması lazım.
Zaten gerçek anlamda doğrudan beyana dayanan gelir vergisini ve kurumlar
vergisini alamıyoruz, tahsilat yapamıyoruz. Bu göstergelerden sonra
her şey altüst oldu. Yani şu anda ekonomide, ekonomiyle ilgili
kurumlarda, ekonomiyle ilgili kurumların koordine edilmesinde büyük bir
karmaşa yaşanıyor, büyük bir sıkıntı
yaşanıyor gerçek anlamda. Bunu siyaset olarak söylemiyorum,
rahatsız olduğum için söylüyorum; bu konuyla ilgili hep beraber bir
çözüm bulmamız gerektiği için söylüyorum çünkü siyaseti
aşmış, bir kaosa doğru gitmekte ekonomi; bu vaziyette
maalesef. Bununla ilgili hepimizin bir şeyler yapması lazım.
Güvensiz bir ortam oluşuyor gittikçe ve son yıllarda bu rakam
açıklanmıyor, tam olarak da tespit edilmiş değil ama
iş adamlarımız Türkiyeden daha çok yurt dışına
yatırım yapıyor, maalesef arkadaşlar böyle bir ortam var.
Bu ortamda bu şekilde devam edemeyiz, güven ortamının
yaratılması lazım bir an önce. Bununla ilgili tedbirlerin bir an
önce alınması lazım. Bu şekilde, uydurma torba kanunlarla
samimi bir iş yapamayız. Türkiye, bu şekilde yönetilmez,
istikrar ve güven ortamı bu şekilde oluşmaz; dibe vurmuş
vaziyette. Bunlarla ilgili, hep beraber, üzerimize bir sorumluluk düşüyor,
bir şeyler yapalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
bu
konuları tartışalım ama bu iş bu şekilde olmaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin ilk cümlesindeki
"gerçeğe uygun olmayan" ibaresinin "gerçeğe
aykırı" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin
sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Saffet
Sancaklı Deniz
Depboylu
Kocaeli Aydın
"Bu madde uygulamasında bu kanunun ek
7'nci maddesindeki hane içinde kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarı hesabında sadece engellinin aylık geliri
esas alınır"
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa
Çam Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
İstanbul Şanlıurfa Muş Mehmet Emin Adıyaman Mahmut Toğrul Erol Dora
Iğdır Gaziantep Mardin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergelerle
ilgili olarak söz talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Önerge hakkında konuşmak isteyen Erol
Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının bu
maddesiyle, engelli yurttaşlarımıza çeşitli kalemlerde
yapılan ödemelere ilişkin, yapılan yersiz ödemelere dair,
olası bir Anayasa referandumu gözetilerek, af niteliğinde popülist
bir affa gidilmektedir.
Mevcut durumda, hane içinde kişi
başına düşen gelir, asgarî ücretin aylık net
tutarının üçte 2sini geçtiği takdirde engelli
vatandaşlarımıza evde bakım yardımı kesilmekte ve
yersiz ödemeler adı altında yapılmış ödemeler
faiziyle geri alınmaktadır.
Şimdi burada yapılan düzenlemede yasaya
eklenen geçici maddeyle gelir artış oranıyla aynı oranda
olacak şekilde yersiz ödemenin tahsil edilmesi amaçlanmaktadır.
Burada aslında sorunun kaynağı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığıdır. Çünkü yersiz ödeme olarak
adlandırılan ve örneğin ölüm durumu, adres
değişikliği, sağlık durumu raporunun
değişmesi, engellilik hâlinin ortadan kalkması gibi durumlar
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından takip
edilmesi gereken hususlar olup bu sorunlar Bakanlığın bu
konudaki sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir diğer sorun
ise, Türkiyede yaşayan sekiz buçuk milyon engelli
yurttaşımız arasında hak kazandığı hâlde,
faydalanması gereken yardımları alamayan yurttaşlarımızın
da olması ve bu maddenin, mağdur olan bu engelli
yurttaşlarımıza dönük herhangi bir düzenleme getirmemesidir.
Oysa, sekiz buçuk milyon engelli yurttaşı yakından ilgilendiren
bir düzenleme getiren bu maddenin ilgili komisyon olan Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda etraflıca
görüşülmesi, sosyal politikalar çerçevesinde ilgili sivil toplum
kuruluşlarının da katkılarıyla hazırlanması
gerekmektedir. Hâl böyle olunca, maddelerin hazırlanması sürecinde
iktidar tarafından STKları dışlayan, merkezî ve ben
yaptım, oldu yaklaşımının benimsenmesi sebebiyledir
ki daha birçok sorun ortaya çıkmakta ve sosyal yardıma ihtiyaç duyan
insanlar daha da mağdur edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; düşük gelirli ve sosyal yardıma muhtaç durumdaki
yurttaşlara yaklaşım bakımından bir hükûmetin sosyal
politika analizi rahatlıkla yapılabilir. Diğer taraftan, bu
verilerle bir devletin ne ölçüde sosyal devlet ilkesini benimsediği de
gözler önüne serilebilir. Bakınız, geçtiğimiz günlerde Asgari
Ücret Belirleme Komisyonu toplandı ve asgari ücrete sadece ve sadece 100
liralık bir zam kararı aldı. Tabii, şunun altını
çizmekte fayda vardır ki bir ülkede toplumsal sınıflar ve
bireyler arasındaki ekonomik paylaşımın ne kadar adil
olduğunu ortaya koyan en önemli göstergeler gelir dağılımı
ve yoksulluk verileridir. Gelir dağılımı ve emekçilerin
yaşama koşullarıyla birlikte değerlendirilmesi gereken
konuların başındaysa asgari ücret tartışması
gelmektedir. Ülkemizde, asgari ücretin tespitinde uluslararası
standartlara uyulmamakla beraber, Birleşmiş Milletler, ILO ve Avrupa
Konseyi standartları da dikkate alınmamaktadır. Asgari ücretin
tespitinde sadece uluslararası ilkelere değil, ulusal mevzuat
hükümlerine ve TÜİK verilerine de uygun davranılmamaktadır.
Çünkü TÜİK bile Asgari Ücret Tespit Komisyonuna sunduğu raporda bir
işçinin asgari yaşam maliyetini 1.669 lira olarak belirlemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekcinin
sendikaların asgari ücret talepleri konusunda Biliyorsunuz, istemenin
sonu yok ama ekonominin realitelerini de unutmamak lazım. Millî gelirine
oranla dünyada en yüksek asgari ücreti olan ülkedeyiz. iddialarıysa OECD
verileri dikkate alındığında son derece temelsiz ve
yanlış bir veriye işaret etmektedir. Çünkü, açıklanan OECD
verilerine göre, asgari ücretin satın alma gücü bakımından
Türkiye 26 ülke arasında 20'nci sıradadır.
Konuşmamı sonlandırırken
Hükûmeti milyonlarca yoksul yurttaşımızın sorunlarına
gerçekçi yapısal çözümler geliştirme konusunda samimiyete davet
ediyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Lale Karabıyık, Bursa
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili verilen önergede
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Evet, Plan Bütçe Komisyonuna bu maddenin gelişi
şöyle: Şimdi, bir hane içerisinde engelli vatandaş varsa
Eski
hâliyle engelli vatandaşın evde bakım aylığı söz
konusuydu, daha sonra getirilen düzenlemede yani şu andaki, bu tasarı
gelinceye kadar olan uygulamada ise bu hane içerisinde kişi
başına düşen gelir asgari ücretin üçte 2sini geçiyorsa o zaman
bakım yardımı bu engelliye verilmiyor, kesiliyor, hatta bunun
öncesinde yapılan yersiz ödemeler varsa tamamı da faizleriyle
birlikte geri alınıyordu. Bundan dolayı çok aile perişan
oldu, ailelere icralar geldi.
Geldik Plan Bütçe Komisyonuna bu maddenin geliş
şekline: Aynı amaçla geldi, hatta Kaç misli asgari ücretten fazlaysa
o kadar faiziyle birlikte geri alınacak. şeklinde Plan Bütçeye
girdi. Peki, Plan Bütçeden nasıl çıktı? Çıkarken tam
tersiyle çıktı, zaten olması gerektiği şekliyle
çıktı yani aynen şöyle: Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bugüne kadar fazla ve yersiz ödenen ve geri alınması
gereken faiz tutarları dâhil terkin edilir. deniyordu. Yani, olması
gereken aslında buydu.
Şimdi, burada iki tane önemli nokta var
değerli vekiller, bu neyi gösteriyor? Plan ve Bütçe Komisyonuna gelirken o
kadar çalakalem geliyor ki, o kadar kervan yolda düzülüyor ki çıkarken
olması gerektiği gibi tam doğru mahiyette çıktı ama
gelişi böyle değildi, bu çok ilginç.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Düzelttik.
LALE KARABIYIK (Devamla) Tabii, uyardık.
İkincisi: Bu hesaplamaları hane
yapmıyor, hanedeki engelli vatandaş yapmıyor. Peki kim
yapıyor? İlgili sorumlu idare yapıyor yani geliri hesaplayan o.
Demek ki yeteri ölçüde etkin bir ödeme ve izleme mekanizması mevcut
değil. E, peki bu vatandaşın suçu mu? Yani şimdi, bu
ödemelerin geri alınmış olmasıyla aslında iktidar bir
şey bahşetmedi, kendi yaptığı hatayı düzeltiyor,
telafi ediyor; bunu böyle görmek lazım.
Bir noktaya daha değinmek istiyorum: Biz Plan
ve Bütçe Komisyonunda dedik ki, daha önce fark edilmemişti, bakın,
gerçeğe uygun olmayan belge ve sağlık kurulu raporu
kullanımı sebebiyle yapılan ödemeler bunun
dışında tutulsun, hariç olsun dedik ve bu
uyarımızı kabul ettiler, daha önce gözden
kaçmıştı, bunu da ilave ettirdik, bunun da altını
çizmek istiyorum. Peki, ne kadarmış bu miktarlar? Bakın, 57
milyon ve yaklaşık 10 bin kişiden bu şekilde tahsilat
yapılıyormuş yani yanlış bir ödeme
yapılmış, yersiz bir ödeme yapılmış ve tahsilat
yapılacakmış ve bu 57 milyonun 3 milyonu sahte ve
yanıltıcı raporlaymış. Yani oraya hariç
tutulmasını ifade ettiğimiz konu aslında son derece
yerinde.
Peki, şunu ifade edelim şimdi de: Neden
zaten engelli bireye kendisine ait bir evde bakım aylığı
verilmiyor? O niye görmezden geliniyor? O aile içerisinde görmezden gelinmeden
ayrı bir fert olarak düşünülmesi gerekmez mi?
Başka bir nokta daha söyleyeyim size: Bizim
toplumumuzda, bizim kültürümüzde anneye babaya kızlar veya gelinler
kayınvalidelerine para karşılığında mı
bakarlar sayın vekiller? Şimdi getirilen sistem -yakında bir
sistem daha geldiğini biliyorum- para
karşılığında aile büyüklerine bakımı
getiriyor. Bu, bizim toplumsal dokumuza aykırı değil mi?
Bırakın, engelli bireyin evde bakım aylığını
kendisine verin ve bu toplumsal dokuyu değiştirmeyin. Böyle bir
şey olabilir mi? Gelinler, evlatlar annelerine, kayınvalidelerine,
babalarına para karşılığı bakacaklar. Yani ben
bunu bizim toplum yapımıza da asla
yakıştırabilmiş değilim.
Bir başka noktaya değinmek istiyorum.
Engelliler şu anda sağlık hakkından da etkin bir biçimde
yararlanamamaktadırlar. Özellikle ihtiyaç duydukları akülü sandalye,
tekerlekli sandalye, protez, işitme cihazları, hatta bazen bastonu
bile kendisine temin edilememektedir. Bu da çok önemli bir nokta.
Sayın vekiller, bir toplum engelli ve
yaşlı vatandaşlarına sahip çıkmıyorsa, gerekli
desteği vermiyorsa o toplum gelişmiş bir toplum olamaz.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
6ncı madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin ilk cümlesindeki
"gerçeğe uygun olmayan" ibaresinin "gerçeğe
aykırı" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin
sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu madde uygulamasında bu kanunun ek
7'nci maddesindeki hane içinde kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarı hesabında sadece engellinin aylık geliri
esas alınır."
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Deniz Depboylu, Aydın Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesindeki önergemiz üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununa eklenecek geçici maddeyle mağduriyetlerin
giderilmesi konusunda Hükûmet tarafından bir adım
atılmış olsa da sorunu kökten çözmekten uzak bir tutum
sergileyerek yine Hükûmetin plansız ve geleceği düşünmeyen
anlık hareketleriyle ülke yönetmeye
çalıştığını görmekteyiz.
Sorun teşkil eden husus, aylık
verilmesinde aile gelirinin esas alınmasıdır. Bize göre,
engellinin kendi geliri üzerinden bir değerlendirme yapılarak
aylık bağlanması gerekmektedir; aksi takdirde, uygulamalarda
benzer problemler yaşanmaya devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, TÜRK-İŞin
Aralık 2016 ayı yaptığı araştırma sonucuna
göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması
tutarı açlık sınırında 1.432 lira 17 kuruştur.
Gıda harcamasıyla birlikte giyim, konut, kira, elektrik, su,
yakıt gibi masraflar, ulaşım, eğitim, sağlık ve
benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık
harcamaların toplam tutarı ise yoksulluk sınırı
altında 4.665 lira 4 kuruş olmuştur. Bekâr bir
çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 1.761 lira 74
kuruş olarak belirlenmiştir.
2016 yılı itibarıyla engellilerimiz
ve yaşlılarımızın aylığına
bakıyoruz: 65 yaş üstü aylık aylığı 680 lira 51
kuruş. Yüzde 40 ila 69 arasında engel durumu olan
vatandaşımızın aylığı 1.021 lira 93
kuruş. Yine yüzde 70 ve üstü engelli raporu olanların
aylığı ise, bakıma muhtaç engelli aylığı
1.532 lira 89 kuruş. 18 yaş altı engelli yakını
aylığı 1.021 lira 93 kuruş.
2022 sayılı Engelliler Aylıkları
Yasasında yapılan değişikliğe göre, hanede kişi
başına düşen aylık gelir 392 lira 50 kuruşa eşit
olduğu takdirde ise ailedeki engelli bireyin aylığı
kesiliyor.
Peki, bu koşullarda engelli
vatandaşlarımız bu aldıkları maaşla,
yardımla nasıl yaşayacaklar açlık
sınırının çok altında aldıkları bir bedelle?
Üstelik bu yardım, ancak talep edenlere kendisi talep ederse veriliyor
yani bu durumda da birçok engelli bu haktan da mahrum kalıyor. Devletin,
engellilerin çalışma hayatına girmesini kolaylaştırmak
için çıkarmış olduğu kanunla özel sektörde yüzde 3, kamu
sektöründe yüzde 4 engelli personel çalıştırma zorunluluğu
var. 50 işçi çalıştıran bir iş yeri ancak engelli
çalıştırma zorunluluğu altına giriyor ki bu durumda 2
engelli çalıştırıyor ama mevsimlik işçi
çalıştırıyorsa ve mevsimlik dönemde gereken iş gücünü
sağladıktan sonra ihtiyacı kalmadığı takdirde 50
işçinin altına düştüğünde, bu sefer engelli olan
vatandaşımızı işten çıkarıyor. Bu durumda
da, engelli olan vatandaşımız sıkıntıya giriyor
çünkü tekrar maaş alabilmek için birçok prosedürü geçmesi gerekiyor. Yani
zor zahmet almış olduğu engelli maaşından sonra bulduğu
bir işle, yine zor zahmet bulduğu bir işle ortada
kaldığında üç ay gibi bir süre boyunca yeni engelli
maaşını beklemek durumunda kalıyor ki bu da çok uzun bir
süre.
Peki, bu sorun nasıl çözülebilir?
İşçi çalıştırma durumunda, engelli bir işçiyi
çalıştırıyorsa bir iki yıl zorunlu çalışma
zorunluluğu getirilebilir. Yine, başvuru koşulları
düzeltilebilir, böylece engelli vatandaşımız işe
başvurmaktan da korkmaz, işten çıkarılmaktan da korkmaz.
Yine, engellilerin evde bakım yardımı ve engelli maaşıyla
ilgili mevcut yasalardaki mağduriyetlerin giderilmesi lazım. Bir de önemli
bir nokta var; aynı bakanlıktan, şehit, gazi ve engelliler
olarak yardım alıyorlar ama maalesef aynı haklara sahip
değiller. Özellikle engelli ebeveynlerin çocuklarının
öğrenim durumunda yurt yardımı maalesef yok. Bu çocukların
da, engelli ailelerin çocuklarının da bu yardımdan
yararlanması gerekiyor.
Bunu da bilginize sunuyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 7- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendine "teçhizat teslimleri"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ile belge kapsamındaki
yazılım ve gayri maddi hak satış ve kiralamaları"
ibaresi ilave edilmiştir.
Bihlun Tamaylıgil Yaşar Tüzün Lale
Karabıyık
İstanbul Bilecik Bursa
Kadim
Durmaz Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Tokat İzmir İstanbul
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Mahmut
Toğrul
İstanbul Şanlıurfa Gaziantep
Ahmet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan Mehmet Emin
Adıyaman
Muş Batman Iğdır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2016da hayatını kaybeden bütün
insanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum; 2017nin de bu anlamda
acılarla, hüzünlerle, ölümlerle 2016ya benzememesi temennisini de
Allahtan diliyorum.
Bu arada Batmanda TEOG Sınavında 120
sorunun tamamını doğru cevaplayıp Türkiye birincileri
arasına giren Simanur Beyaz kardeşimizi de, öğretmenlerini de,
ailesini de buradan tebrik ediyorum, kutluyorum,
başarılarının devamını diliyorum.
7nci maddeyle ilgili ben söz almış
bulunmaktayım. Yapılan düzenlemeyle özel şirketlere, sermaye
kesimlerine vergi muafiyetleri, istisnalar getirmek ve bu muafiyetlerin
toplumun ekseriyetinden azade kılınması vergide adalet ilkesine
aykırıdır, Anayasanın da eşitlik ilkesine
aykırıdır. Vergide uyumluluğu ortadan kaldıran bir
düzenlemedir. Büyük sermaye kesimlerine sürekli yapılan bu vergi
afları ve istisnaları mali disiplini de bozmaktadır ve bununla
beraber vergi alanında da birçok usulsüzlüğü de beraberinde
getirmektedir. En önemlisi, bu, istisna edilen vergilerin yükü de işçiye,
emekçiye, kadına, öğrenciye, memura yani özetle toplumun ekseriyetini
teşkil eden kesimlerin tamamına yüklenmektedir.
Siyasi iktidarın yaptığı torba
yasa uygulamalarıyla getirilen muafiyetler ve istisnalarla yaşanan
ekonomik bunalım ve krize evrilen süreç de engellenemez. Bu krizi
sonlandıracak ve toplumsal anlamda refahı sağlayacak yegâne reçete,
ülkede barış iklimini egemen kılarak gelir adaletsizliğini
sonlandırmak; işçiyi, emekçiyi, öğrenciyi, memuru önceleyerek
yani üretim odaklı, adaletli bir ekonomik büyümeyi egemen
kılmaktır.
Midyattan Bave Egîd kardeşimiz ve
Abdülhakimin de engellilerle ilgili yer almasını istedikleri
önerileri buradan Sayın Genel Kurul ve bakanlarla da paylaşmak
istiyorum: Türkiyede yaklaşık 8,5 milyon engelli insanımız
vardır. Kesinlikle, en başta, engelli insanımızdan ve
yaşlılardan hiçbir şekilde elektrik ve su parası
alınmamalıdır. Temel ihtiyaçlarını devlet
karşılamalıdır. Belli bir limit İnternet ve
iletişim, telefonla görüşme olanağı
sağlanmalıdır. Çocuklarına ücretsiz kırtasiye
malzemesi sağlanmalıdır. Evlenmek isteyen engellilerin
düğün masraflarını devlet karşılamalıdır.
Maalesef şundan da engelli
insanlarımız yakınmaktadır: Birçok hastane ve
çarşıda engelliler için özel park yerlerine, maalesef, engelli
olmayan insanlar aracını park etmektedir. Hatta, görme engelli
insanlarımız için yapılan yürüme bantlarına bile esnaf,
dükkânlar eşya koymaktadır ya da yine orada arabalar park
edilmektedir ve görme engelli insanlarımız onlara çarpmaktadır,
yaralanmaktadır.
Engelli araçlarından önceden fenni muayene
ücreti alınmıyordu ama bunun özele devredilmesiyle beraber yine
engelli insanımızdan araçları için muayene ücreti
alınmaktadır. Araç alımlarında engelliler için -bütün
engelliler için ama- ÖTV alınmadığı gibi KDV de
alınmamalıdır; bir kısmından alınıyor, bir
kısmından alınmıyor. Engelli istihdamı
artırılmalı ve her kurumun büyüklüğüne ve niteliğine
göre belli bir kotada engelli istihdamı şart
koşulmalıdır. Şu anda bir şart var ama azdır,
onun artırılması gerekiyor. İlaç paraları alınmamalıdır
engelli bireylerden ve çocuklarından, ailesinden. Uçak, tren, gemi gibi
toplu taşıma araçlarında ücretsiz ulaşım imkânı
sağlanmıyorsa bile en azından yüzde 50 indirimli bir
şekilde engelli insanımız faydalanmalıdır.
Bu duygu ve temenniler içinde de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 7-
25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine "teçhizat
teslimleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile belge
kapsamındaki yazılım ve gayri maddi hak satış ve
kiralamaları" ibaresi ilave edilmiştir.
Yaşar Tüzün (Bilecik) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Yaşar Tüzün, Bilecik Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 7nci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, milletvekili olarak yasama
yetkisini elimizde bulunduruyoruz. Bu yetkiyi özellikle 2002den beri AKP
iktidarları döneminde, AKPnin Parlamentoda çoğunluğu
sağladığı günden bugüne kadar istismar etmekle
meşgulsünüz. Bu bir torba kanun, bu torba kanun tabiri caizse bir nevi
çuval kanun olmuş durumda. 23 ayrı konuyu içerisine alıyor, 23 ayrı
kanunu oyluyoruz ve üstelik yetmiyormuş gibi bir de temel kanun olarak
getiriyorsunuz, hem temel kanun hem torba kanun. Şunu içtenlikle söylemek
istiyorum: Yarın sabah seçim bölgenizden bir partiliniz, bir
vatandaşınız sizi aradığında, Sayın
Milletvekilim, gece, dün akşam 01.15 sularında çıkan maddeyle
ilgili benim bir sorum var: Bu nedir, nasıl kabul edildi veya edilmedi?
diye bir telefon aldığınızda buna maalesef
birçoğunuzun cevap veremeyecek durumda olduğunu itiraf etmek
istiyorum. Çünkü yasama görevimizi yerine getirirken yürütmeye yani Bakanlar
Kuruluna bu kadar yetkiyi devretmenizi anlamış değilim. Bu
doğru değildir, Türkiye'nin gündemi bu da değildir. Türkiyede
terör belası almış başını gidiyor, işsizlik
had safhada, güvensizlik had safhada.
Bu tasarıda belki de en önemli madde 7nci
madde, bir muafiyet sağlıyor. Kuşkusuz olumlu bir madde ama bu
maddenin yürürlüğe girmesi, kanun olarak kabul edilmesi, vatandaşa
veya esnafa yansıması direkt anlamda doğru olmayacaktır
çünkü siz bir sicil affı gündeme getiriyorsunuz. Bu sicil affından
birçok vatandaşımız, yurttaşımız,
esnafımız kuşkusuz faydalanacaktır ama bugüne kadar
SSKsını, BAĞ-KURunu, vergisini zamanında, doğru ve
dürüst bir şekilde ödeyen esnafımızın kabahati ne olacak?
Ona ne muafiyet sağlıyoruz? Yani sicili bozulanları affediyoruz.
Evet, affedelim ama dürüst ve namuslu bir şekilde esnaflık görevini
yerine getiren; vergisini, SSKsını, BAĞ-KURunu ödeyen bir
vatandaşa, bir esnafımıza hangi kolaylığı
sağlıyoruz? Sağlamıyoruz. Dolayısıyla, bugünkü bu
torba kanunun bu akşam veya yarın kabul edilip yürürlüğe girmesi
Türkiye Cumhuriyeti devletinde hizmet eden esnafımıza, ticaret
erbabımıza bir kolaylık sağlayamayacaktır. Çünkü,
yatırım noktasında vatandaşımız,
esnafımız, bugünkü Hükûmete, bugünkü AKP iktidarına maalesef
güvenmiyor. Güvenmediği için de bu paket, bu çıkarılan kanunlar
sadece kâğıt üzerinde kalacak, yürürlüğe girmeyecektir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
şunu içtenlikle söylemek istiyorum: Eğer şimdiden,
Anayasamız ve İç Tüzükümüz gereği bu yetkileri bugünkü
Bakanlar Kuruluna bu anlamda devrediyorsak, Türkiye'nin gündeminde olan yani
Anayasa değişikliği maddeleri gerek Genel Kurul
aşamasından gerekse referandum aşamasından sonra kabul
edilirse bu yetkinizin tamamen ama tamamen elinizden
alınacağını da bilmenizi isterim. Geçmişte belediye
meclis üyeliği ve belediye başkanlığı yapmış
bir arkadaşınız olarak şunu söylüyorum: Eğer bu kanun,
önümüzdeki hafta bu Meclisten geçerse ve referandumda kabul edilirse hepiniz
birer belediye meclis üyesi durumuna düşeceksiniz. Sadece ve sadece
başkanın emrinde birer yurttaş durumuna düşeceksiniz. O
nedenle, Türkiye'nin gündeminde olan bu Anayasa değişikliği
gerek Genel Kurul aşamasında gerekse referandum aşamasında
biz vatandaşlarımızın, duyarlı
vatandaşlarımızın
Cumhuriyetin
kazanımlarının tek kişiye devredilmesine karşı
duruyoruz. diyen milyonlarca insanımız var. Bu
insanlarımıza kulak vermenizi temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık Kadim
Durmaz
İstanbul Bursa Tokat
Musa
Çam Utku
Çakırözer Mehmet
Bekaroğlu
İzmir Eskişehir İstanbul
MADDE 8- 3065 sayılı Kanunun 17nci maddesinin
(4) numaralı fıkrasının (p) bendinde yer alan "arsa ve
arazi teslimleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "belediyeler ve il
özel idarelerinin mülkiyetindeki taşınmazların
satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler,"
ibaresi ilave edilmiş; (r) bendinde yer alan "veya belediyeler ile il
özel idarelerinin mülkiyetinde," ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 8inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Saffet
Sancaklı Deniz
Depboylu Mevlüt
Karakaya
Kocaeli Aydın Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mevlüt Karakaya, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her türlü uyarı ve tavsiyelerimize
rağmen görüştüğümüz bu torba kanunun 8inci maddesiyle Katma
Değer Vergisi Kanununun 17nci maddesinin (4)üncü fıkrasında
yapılan değişiklikle belediyelere ait arsa ve arazilerin
satışında katma değer vergisi alınmaması
öngörülmektedir. Parti grubumuz adına bu konuda verilmiş olan önerge
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mevcut kanun
hükümlerine göre zaten bu alanda iki yıllık arsa ve araziler için
katma değer vergisi olmadan satış yapılabilmektedir. Bundan
dolayı, bu sürenin kaldırılmasındaki amaç maalesef
anlaşılamamaktadır. İki yıldan önce edinilen ve
akabinde satılması gereken hangi arsanın ya da arazinin
olduğu da bir muammadır. Tasarının madde gerekçesinde de
açık bir şekilde düzenlemenin neden yapılmadığına
dair bir bilgi maalesef bulunmamaktadır. Tasarının madde
gerekçesinde açık bilgi olmamasının yanında, sözlerimin
başında da belirttiğim gibi, kanunların muhakkak açık
bir şekilde olması gerekiyor ve daha önceden Katma Değer Vergisi
Kanunu istisnası olmasına rağmen, katma değer vergisi
alınmamasına rağmen, bu iki yıllık sürenin
kaldırılmasındaki maksat
anlaşılamamıştır. Kişi ya da kişilerin veya
bir zümrenin menfaatinin değil, toplumun tamamının
çıkarının gözetilmesinin kanunların temel amaçlarından
biri olması gerektiğini elbette hepimiz biliyoruz.
Bu maddeyle getirilen düzenlemeler belediyelerin
âdeta emlakçı gibi arsa ve arazi alım satım işini yapan
kuruluşlara dönüştürülmesine imkân sağlayacak ya da yol
açacaktır. Belediyelerin bir ticari organizasyon gibi arazi alım
satım işine girmesi, aynı işi yapan kişi ve
kuruluşlar arasında haksız rekabet yaratılmasına da
neden olabilecektir. Bu maddeyle, arsa ve arazilerin kent ve imar
rantlarına bağlı oluşturularak haksız kazanç
oluşturulup yandaşlara peşkeş çekilmesine zemin
hazırlanacaktır. Haksız rekabete ve vergi kaybına yol
açacak bu uygulamanın belediyelerimizi arsa ve arazi emlakçısı
durumuna düşüreceği endişesini taşımaktayız.
Bundan dolayı, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını
teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu tasarı
içerisinde yine Katma Değer Vergisi Kanununun bazı maddelerinde de
değişiklikler söz konusu ve bu maddelerin gerekçesinde
yatırımların teşviki gündeme alınmakta. Artık
bunlar bir Adalet ve Kalkınma Partisi klasiği hâline geldi. Bazı
konuların ana başlık hâlinde getirilmesi gerekirken, bunlar
sürekli yan maddelerle, alt başlıklarla getiriliyor.
Yine, 10uncu Kalkınma Planında 25
konuda dönüşüm dendi ama 25 kuruşluk bir dönüşüm maalesef
yapılamadı. İflas eden bezirgân misali, yapılan, TÜİK
aracılığıyla rakamlar üzerinde oynanarak, efendim,
metodoloji, yöntem, teknik, metot değişiklikleriyle mukayese
edilebilirlikler ortadan önce kaldırılmakta, daha sonra, dönemler
arasında tutarlı olmayan, dönemler arasında tutarlılığı
sağlamak için gerekli düzeltmeler yapılmadan veriler siyaseten
kullanılmaktadır. Yani, 2006 yılında bir düzenleme
yapılmıştır ama rakamlar
karşılaştırılırken 2002 ile 2015 yılı
aynı ortamda, aynı tutarlılıktaymış gibi
karşılaştırılmaktadır.
Ben bu düzenlemelerde de dikkat edilmesi
gereğini bir kez daha vurgulayarak yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 8 - 3065 sayılı Kanunun 17nci
maddesinin (4) numaralı fıkrasının (p) bendinde yer alan
"arsa ve arazi teslimleri," ibaresinden sonra gelmek üzere
"belediyeler ve il özel idarelerinin mülkiyetindeki
taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen
devir ve teslimler," ibaresi ilave edilmiş; (r) bendinde yer alan "veya
belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde," ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Söz konusu madde metninin daha iyi
anlaşılması için söz konusu değişiklik
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık Kadim
Durmaz
İstanbul
Bursa Tokat
Mehmet
Bekaroğlu Musa
Çam Utku
Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
MADDE 9- 3065 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 36 - Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce belediyeler ve il özel idareleri
tarafından iktisadi işletme oluşturmaksızın
yapılan taşınmaz teslimlerinde katma değer vergisi aranmaz,
bu nedenle geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat yapılmaz, daha önce
yapılmış olan tarhiyatlardan varsa açılmış
davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar
terkin edilir, tahsil edilen tutarlar red ve iade edilmez. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce belediyelerce tahsil olunan katma
değer vergileri vergi dairelerine yatırılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra sayılı
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Kamil
Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Saffet
Sancaklı Deniz
Depboylu
Kocaeli Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ahmet
Yıldırım
Mehmet Emin Adıyaman
İstanbul Muş Iğdır
Osman
Baydemir Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Şanlıurfa Gaziantep İzmir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerle
ilgili olarak söz isteyen Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
Hükûmetinin 2001 yılında yaşanan ekonomik ve siyasal krizden
yararlanarak tek başına iktidar olduğu ve bu
iktidarını sürdürmek için referans aldığı bütün
planlamalar, artık büyük bir çöküşün eşiğine gelmiş ve
sürdürülemez bir durum olarak ortadadır. Bu torba tasarısı da bu
çöküşün ekonomideki resmiyete dökülmüş hâli olarak
karşımızda durmaktadır. Yapılan bu düzenlemeler
işçinin, emekçinin, memurun, vergisini ödeyen vatandaşların
sorunlarını düzenlemek yerine, sermayenin içine düştüğü
çıkmazı aşmak üzerine kurgulanmakta, bunun yükünün de yine
vatandaşın üzerine yüklendiğini görüyoruz.
Normalde yatırım teşvik belgesine
bağlı olarak inşaatlarla ilgili yüklenen katma değer
vergilerinin iadesi yapılmamaktadır. Yapılan düzenlemeyle
KDVnin iadesi öngörülmektedir. Bu düzenlemenin artık doygunluk seviyesine
ulaşmış ve kıpırdamaz hâlde duran inşaat
sektörünü canlandırmak için yapıldığını da
açıkça görmekteyiz. Burada KDV iadesi olarak öngörülen kısım,
işletmeler üzerinde yük olarak görülen kısımdır
aslında. TÜİKin Kasım 2016 verilerine
bakıldığında İnşaat Sektörü Güven Endeksi bugüne
kadarki en büyük düşüşünü yaşamış, yüzde 6,9
oranında azalarak 75,75 değerine inmiştir. Kontrolsüz bir
şekilde bugüne kadar genişleyen inşaat sektöründeki kriz, sadece
yasa çıkarılarak düzeltilemez. Sektöre yönelik yapısal sorunlar
doğru bir biçimde belirlenmeden, vatandaşlarımızın
sahip olduğu sosyal haklar için gerekli düzenlemeler yapılmadan,
işçi sağlığı ve güvenliği konusunda doğru adımlar
atılmadan sadece rant odaklı politikalar sonuç vermeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bakın, daha dün,
2017nin ilk günlerinde İzmirin Aliağa ilçesindeki bir fabrikada
demir eritme kazanının belirlenemeyen bir nedenle patlaması
sonucu 1 işçimiz hayatını kaybetmiş, 3 işçimiz ise
yaralanmıştır. İşçi sağlığını
değil de işi önceleyen politikaların bedelini yine maalesef
vatandaşlarımız ödemektedir.
Üzerinde konuşmak istediğim diğer bir
konu da, 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarrufu ve
Yatırım Sistemi Kanunu. Bireysel emeklilik sistemi AK PARTİ
Hükûmeti tarafından, gelişmiş Avrupa ülkeleri de örnek
gösterilerek olumlu bir şeymiş gibi sunulsa da sosyal güvenlik
sisteminin tasfiye edilmesinin bir başka adıdır aslında. AK
PARTİ Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal devlet ilkesini yok etmek
için çabalarını yoğunlaştırmıştır.
Sosyal bir devlette, çalışanların
kendi emekleri üzerinden zorunlu bir biçimde bir sistemin içine dâhil edilmesi nerede
görülmektedir? Sistemin çarklarının dönmesi adına, sermayeye
ciddi bir kaynak yaratmak adına sosyal güvenlik ve sözleşme hürriyeti
yok sayılmaktadır. Zira Anayasa'nın 60ıncı
maddesindeki Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devlet,
güvenliği sağlayıp gerekli teşkilatı kurmakla
yükümlüdür. hükmüyle sosyal güvenlik hakkı çok açık olarak
tanımlanmaktadır. Sosyal devlete düşen görev, vatandaşları
bireysel emeklilik sistemine zorunlu dâhil etmek değil,
çalışanların mevcut durumda primini ödediği sosyal güvenlik
sistemini iyileştirmek ve bunu geliştirmektir. İşçilerin,
emekçilerin ihtiyacı, zorunlu bireysel emeklilik sisteminden ziyade, parasız
ve nitelikli, sağlıklı ve sosyal bir güvenlik
hakkıdır.
Devlet katkısıyla bireysel emekliliklerin
dayatılması, devlet kesesinden özel sigortaların finansmanı
demektir. Oysaki, devletin vergi gelirlerinin önemli bir bölümü ücretlilerden
sağlanmaktadır. Emekçiden zorla kesilen paralarla, vergilerle
sermayeye kaynak yaratılması, ekonomideki durgunluğun bu
şekilde aşılmak istenmesi kabul edilebilir durum değildir.
İlla tasarruf oranları artırılmak isteniyorsa, bunun
çaresi, büyüme programlarıyla değil, kalkınma
programlarıyla olmalıdır. Zorla tasarruf olmaz. Tasarruf
yapılacaksa vergide adalet sağlanır, çok kazanandan çok, az
kazanandan az vergi toplanır, vergi barışı adı
altında büyük sermaye kesimlerine, yandaşlara milyarlarca lira vergi
affı getirilemez.
Değerli milletvekilleri, bu sistemin istismara
açık olduğu, herkes tarafından bilinmektedir. Bu nedenledir ki,
yapılması gereken, devlet katkısı alanının
düzenlenmesi değil, sosyal devlet ilkesine bağlı kalarak zorunlu
bireysel emeklilik uygulamasından ve devlet katkısından
vazgeçilmesi, kamu kaynaklarının israf edilmemesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyelere ait arsa ve arazilerin
satışında katma değer vergisi alınmaması
uygulaması iki yıllık arsa ve araziler için hâlen tatbik
edilmektedir. Bu sürenin kaldırılması kent ve imar
rantlarına bağlı oluşturularak haksız kazanç
oluşturup peşkeş çekilmesine zemin hazırlayacaktır.
Haksız rekabete ve vergi kaybına yol açacak ve geriye dönük af
getirecek bu uygulama belediyeleri arsa ve arazi emlakçısı durumuna
düşürebilecektir. Bu sebeple, maddenin çıkarılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 9- 3065 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 36- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce belediyeler ve il özel idareleri
tarafından iktisadi işletme oluşturmaksızın
yapılan taşınmaz teslimlerinde katma değer vergisi aranmaz,
bu nedenle geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat yapılmaz, daha önce
yapılmış olan tarhiyatlardan varsa açılmış
davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar
terkin edilir, tahsil edilen tutarlar ret ve iade edilmez. Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce belediyelerce tahsil olunan katma değer
vergileri vergi dairelerine yatırılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 10uncu maddesindeki 50 milyon ibaresinin
40 milyon şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Deniz
Depboylu
İstanbul Konya Aydın
Mevlüt
Karakaya Kamil
Aydın Saffet
Sancaklı
Adana
Erzurum Kocaeli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10'uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa
Çam Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
MADDE 10- 3065
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave
edilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
37- İmalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi
kapsamında;
a) Asgari 50 milyon Türk Lirası tutarında sabit
yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat
işleri nedeniyle 2017 yılında yüklenilen ve 2017
yılının altı aylık dönemleri itibarıyla indirim
yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi altı aylık
dönemleri izleyen bir yıl içerisinde,
b) 50 milyon Türk Lirası tutarına kadar sabit
yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat
işleri nedeniyle 2017 yılında yüklenilen ve 2017 yılı
sonuna kadar indirim yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi izleyen
yıl içerisinde,
talep edilmesi halinde belge
sahibi mükellefe iade olunur. Teşvik belgesine konu
yatırımın tamamlanmaması halinde, iade edilen vergiler,
vergi ziyaı cezası uygulanarak iade tarihinden itibaren gecikme faizi
ile birlikte tahsil edilir. Bu vergiler ve cezalarda zamanaşımı,
verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun
meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılı başında
başlar.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin
daha iyi anlaşılması için söz konusu değişiklik
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 10uncu maddesindeki 50 milyon ibaresinin
40 milyon şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Başkanım.
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sabit yatırım
öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle
verilen desteğin artırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.39
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 439 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında
Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 5 Ocak 2017 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.42