TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
51inci Birleşim
5 Ocak 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, 5 Ocak Adananın, 6 Ocak
Ceyhanın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Kürt dil
kurumlarının kapatıldığı iddialarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ordu Giresun
Havaalanından Ankara dışında diğer şehirlere de
uçuş konulması ve bu havaalanının ikinci planda tutulan,
atıl bir havaalanı özelliğine büründürülmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, başkanlığa, şeriata ve
faşizme karşı olmanın suç teşkil etmeyeceğine ve
bu nedenle gözaltına alınan gençlerin derhâl serbest
bırakılması gerektiğine, bu tür uygulamaların toplumda
çatışma ve gerginlik ortamı yaratacağına ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, kapatılan askerî okulların
sınavlarını kazanan ya da okuyan öğrenciler ile mezun
olanların soruşturmalarının yapılarak suçsuz
olanların okullarına devam edebilmesi, okulu bitirenlerin görevlerine
başlayabilmelerinin sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, 250 bin işletmenin müracaat
ettiği KOSGEB aracılığıyla verilen 50 bin TL faizsiz
krediyi almaya hak kazanan 15 bin işletmenin Hükûmete yakın
işletmeler olduğuna ve bu işin sonunu
bırakmayacaklarına ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, 5 Ocak Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ve Gezi
direnişinin sembolü olan Berkin Elvanın doğum gününe
ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetın, Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformunun raporuna göre 2016 yılında
kadın cinayetlerinin arttığına ve devleti yönetenlerin
açıklamalarının katillere ve tecavüzcülere cesaret verdiğine
ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, terörden
dini sorumlu tutanların terör olaylarını kullanarak dini
yıpratmak isteyebileceklerine, dinler ve özellikle İslamın
terör eylemlerine izin ve cevaz vermediğine, teröre bulaşanların
gafil, cahil ve hain olduklarına ilişkin açıklaması
8.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, Büyükşehir Belediyesinin Samsunun 19
Mayıs ilçesi Yörükler beldesinde yürüttüğü yıkım
işleminin durdurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın, bireysel emeklilik sistemiyle vatandaşı
tasarrufa zorlayan Hükûmetin kendi israfına bir önlem alıp
almayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, 5 Ocak şair Arif Nihat Asyanın
42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, Başbakanın Ulaştırma
Bakanı iken İzmirden direkt uçuş sayılarının
artmasıyla ilgili talimat verdiği hâlde bir yılı
aşkın bir zamandır bu konuda bir gelişme
olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Isparta
Milletvekili İrfan Bakırın, Ispartanın Yalvaç ilçesine
bağlı bazı köylerde iki gün süren kar yağışı
sonucu seraların zarar gördüğüne ve zararı minimuma indirmek
için destek verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, komşularımızla ve
dış dünyayla barışın ne zaman ve ne şekilde
sağlanacağını ve Suriyeyle ilişkilerimizin ne zaman
normalleşeceğini öğrenmek istediğine, Suriyeli mültecilerle
ilgili bilgi almak istediğine ve laiklik propagandası
yaptığı gerekçesiyle haksız yere tutuklanan gençlerin bir
an önce serbest bırakılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, özellikle eğitim ve sağlık
hizmetlerinde sosyologlara kritik görevler düşmesine rağmen böylesine
önemli bir alanda neredeyse hiç istihdam yaratılmadığına ve
Bakanlığın sosyolog görev tanımını bir an önce
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Tamer Dağlının, 5 Ocak Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, 5 Ocak şair Arif Nihat Asyanın 42nci ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Başbakanın Iraka barış planlarıyla gitmesi
gerektiğine, Reina saldırganına benzetilen Türkmenistan uyruklu
bir kişinin kalabalık bir grup tarafından linç edilmek
istenmesine, Grup Başkan Vekili Çağlar Demirelin kaçma
şüphesiyle gözaltına alınmasına rağmen
IŞİDlilerin ikametgâhları belli olduğu gerekçesiyle
serbest bırakılmalarına, Doğan Grubunda Baş Hukuk
Müşaviri olarak çalışan Erem Turgut Yücelin gözaltına
alınmasının bir talihsizlik olduğuna ve Berkin
Elvanın yaşasaydı bugün 18 yaşında
olacağına ilişkin açıklaması
18.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 5 Ocak Adananın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne, Meclis Başkanına acil
şifalar dilediğine, pazartesi gününden itibaren Anayasa
görüşmelerinin başlayacak olması nedeniyle halkın
bilgilenme ve haber alma hakkı gözetilerek Meclis televizyonunun
kesintisiz yayın yapması konusunda Başkanlığın
bir girişimde bulunmasını rica ettiklerine ilişkin
açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 5 Ocak Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci ve şair Arif Nihat
Asyanın ölümünün 42nci yıl dönümlerine ve 17nci Dönem
İstanbul Milletvekili Aytekin Kotilin eşinin vefatı nedeniyle
sevenlerine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
20.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, siyaset kurumunun Uluderedeki
olay yaşandığı andan itibaren bu acının milletin
ortak acısı olduğuna ilişkin bir anlayış ve yaklaşım
içerisinde olduğuna ve idari ve adli soruşturmanın
yapılması için bir irade ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
22.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İzmir Adliyesi yakınında patlama
olduğuna dair haberler geldiğine ve bu konuda Bakandan bir
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bakandan resmî olarak İzmirde ne olduğu
konusunda Meclisi, kamuoyunu aydınlatması talebini yinelediğine
ilişkin açıklaması
24.-
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin,
İzmirde yaşanan olayın bütün yönleriyle incelenerek ilgili
bakan tarafından gereken bilgilendirmenin yapılacağına
ilişkin açıklaması
25.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İzmirde meydana gelen patlamanın bir
terör saldırısı olduğuna, hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve bütün terör örgütlerini lanetlediğine
ilişkin açıklaması
26.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmirdeki terörist
saldırıyı kınadığına, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve güvenlik görevlileri ile
istihbarat birimlerinin bundan sonra bu tür girişimleri etkisiz hâle
getirmelerini temenni ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Halkların Demokratik
Partisi adına İzmir Adliyesine yapılmış olan
saldırıyı kınadığına ve hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşek, Milliyetçi Hareket Partisi adına
İzmirde yapılan hain saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
29.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, İzmirde yaşanan terör
olayını kınadığına, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve sosyal medyada İzmiri
hedef gösteren kişi hakkında herhangi bir işlem
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
30.- İzmir
Milletvekili Musa Çamın, terörün kimden ve nereden gelirse gelsin
herkesin karşı çıkması gereken bir olay olduğuna ve
İzmirdeki hain saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
31.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, İzmirde yaşanan olayın son
derece üzücü olduğuna, hayatını kaybedenlere Tanrıdan
rahmet dilediğine ve Parlamentonun Türkiyenin içinde bulunduğu bu
karanlık ortamdan çıkmasını sağlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, İzmirlilere, İzmir Adliyesi
çalışanlarına ve Türk milletine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
33.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, yakın geçmişte sosyal
medyada İzmirde neden patlama olmadığı konusunda
paylaşımlar yapıldığına, Hükûmet üyeleri ile
iktidar milletvekillerine teröre karşı barış ve huzur
dilinin öne çıkması gerektiğini vurgulamak istediğine
ilişkin açıklaması
34.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İzmirde meydana gelen terör
olayını Hükûmet olarak kınadıklarına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, terörün
insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna ve
terörle sonuna kadar mücadele edileceğine, sosyal medyanın sorumsuzca
hareket edilecek bir mecra olmadığına ilişkin
açıklaması
35.- İzmir
Milletvekili Hüseyin Kocabıyıkın, İzmirdeki menfur
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
36.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, hoşgörünün sembolü olmuş bir
şehirde lanet terörün kendini gösterdiğine ilişkin
açıklaması
37.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Türkiye Cumhuriyetinde her yurttaşın
kutsal günlerinde kendilerine özgü kutlamalar yapmalarının
Osmanlıdan beri devam eden bir gelenek olduğuna ve Ortodoks
Hristiyanların Noel Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
38.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, mezhep düşmanlığı
çıkararak ve hayat tercihleri itibarıyla ülkemizi bölme oyununa hiç
kimsenin düşmemesi ve siyasetçiler ile kurumlar olarak mezhep üzerinden,
din üzerinden ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı
bir dil kullanılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
39.-
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapının, İzmirde
meydana gelen hain terör saldırısında teröristlerle mücadele
eden ve daha büyük bir faciayı önleyerek şehit olan
Elâzığlı polis Fethi Sekine Elâzığ milletvekilleri
olarak Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
40.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın en
işlek caddelerinden Yeşilyolda bir pastanede bir patlama meydana
geldiğine, yaralı olan tüm hemşehrilerine acil şifalar,
İzmirdeki hain saldırıda şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
41.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Özün, Çıldır Havaalanının
şu an Ulaştırma Bakanlığı kayıtlarında
işletmeye açık bir havaalanı olarak gözüktüğüne, sadece
pistinin uzatılması sorunu olduğuna ilişkin
açıklaması
42.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Çıldır
Havaalanında hiçbir uçuşun olmadığına ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, vefat eden
17nci Dönem İstanbul Milletvekili Aytekin Kotilin eşine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak İzmirdeki terör olayını
şiddetle kınadıklarına ve hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Hristiyan
vatandaşların 6-7 Ocak tarihlerinde kutladıkları Noel
Bayramını kutladığına ilişkin
konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, TEOG sınavında
birinci olan Batmandan 2 öğrenciyi yürekten kutladığına
ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin, Malezyada
yaşanan yolsuzlukların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve 19 milletvekilinin,
Kahramanmaraş ilindeki Suriyeli mültecilerin sebep olduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/409)
3.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve 20 milletvekilinin, Türk personel
rejiminin aksayan yönleri ile kamu çalışanlarının
sorunlarının ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/410)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
3/6/2016 tarihinde Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve
arkadaşları tarafından, 28 Aralık 2011 tarihinde
Şırnakın Uludere ilçesinde devletin savaş uçaklarıyla
yapılan bombalama sonucu çoğu çocuk 34 sivilin
yaşamını yitirdiği olaydan sonra 29/5/2016 tarihinde yine
aynı noktada köylülerin tekrar bombalanmış olmasının
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 5 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
5/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından, Türkiyeyi ekonomik krize sürükleyen etkenlerin
anlaşılması, bu sorunların derinleşmesine engel
olunması ve atılması gereken adımlara ilişkin krizle
mücadele yol haritası oluşturulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların İadesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 439)
5 Ocak 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adana ile Ceyhan
ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Buyurunuz Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, 5 Ocak
Adananın, 6 Ocak Ceyhanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 5 Ocak Adananın kurtuluş günü,
yarın da 6 Ocak Ceyhanın kurtuluş günü. Öncelikle hem Adanamızın
hem Ceyhanımızın kurtuluş günlerini kutlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Adana tarihi, kültürü,
ekonomisiyle ülkemizin en önemli şehirlerinden birisidir, birçok
medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Asırlık
şehirlerin asırlık öyküleri vardır, tarihin
aktığı yerdir Adana. Tarihin hancısı olarak zaman
gelip geçerken o hep orada onu beklemiştir. Toprağına kan damlaları
düşerken, toprağının bereketinin üstünde
yaşayanların kendisine verdiği kıymeti bilircesine o
gelecek nesillere öyküleri bereketiyle taşımıştır. 5
Ocak öyle bir vakittir ki Adana onu öykü değil destan diye
yazmıştır, öyle bir destandır ki doksan beş
yıldır dilimizde. O destanın kahramanlarını,
ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyorum.
5 Ocak kalbimizde daima bir şuur, bazen de
dilimizde bir şiir olur. O şiirlerin en unutulmazı, Arif Nihat
Asyanın hepimizin bildiği Bayrak şiiridir. Arif Nihat Asya
Bayrak şiirinde
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği,
şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga
bayrağım,
Senin destanını okudum, senin
destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım,
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne
keder,
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne
çıkar,
Yurda ay yıldızının
ışığı yeter.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim,
Yeryüzünde yer beğen,
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim. diyordu.
Arif Nihat Asya tam yetmiş yedi yıl önce
bir 5 Ocak gecesi Adanada yazmıştı bu şiiri, hem de bir
petrol lambasının yorgun ışığı altında.
Ama, ne mutlu bize ki bu şiirin ışığı hamdolsun
bugün pırıl pırıl parıldıyor,
bayrağımız dalga dalga dalgalanıyor. İşte, 5 Ocak
böyle bir gündür.
5 Ocak hep bir tarih olarak
anlatılıyor ama o gün ülkemizi işgal etmek isteyenler
vardı, bugün de aslında 5 Ocak öncesi o işgal etmek isteyenlerin
düşünceleri aynen devam ediyor. 15 Temmuz işgal girişimi
onların en başında geliyor ama çok önemli bir fark var; doksan
beş yıl önce 5 Ocak öncesinde ülkemizi işgal etmek isteyenlerin
üzerinde Fransız, İtalyan, Yunan üniformaları vardı ama 15
Temmuzda ne hazindir ki milletin emanet ettiği şerefli
üniformaları ele geçiren hainler bu gazi mekânı da
bombalamışlardı. Ama, Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla meydanlara dökülen milletimiz, Meclise gelen ve
sabaha kadar bombalar altında bu gazi mekânı bekleyen milletvekillerimiz
15 Temmuzda işgal girişimine Dur. dedi. Ama, değerli
arkadaşlar, bu işgal girişimi devam edecek. Ama, bizim de o 5
Ocakta Adanada, 3 Ocakta Mersinde, 6 Ocakta Ceyhanda, 7 Ocakta Osmaniyede,
8 Ocakta Erzinde, 9 Ocakta Dörtyolda ecdadımızın bize emanet
ettiği ruh da devam ediyor. Ecdadımız bize sadece vatanı
değil aslında o ruhu da emanet etti. Ama, bizim dikkatli olmamız
lazım. Adanada, Beşiktaşta, Ortaköyde, Rus Büyükelçisi
vurulurken ve yılbaşı gecesinde Türkiyede yaşayan Türk vatandaşları
ve Türkiyede misafir bulunan yabancı ülke vatandaşları
vurulurken esasında o teröristler onu, bunu, şunu değil, bizi
vuruyor, hepimizi vurmak istiyor çünkü terörü yeri ve zamanına göre
kategorize etmek aslında terörün amacına hizmet eder. Onun için,
değerli arkadaşlar, bizim birliğimizi korumamız lazım
çünkü devletimizin dirliği milletimizin birliğine bağlı, o
sebeple 5 Ocak ruhunu hep yaşatmamız lazım.
Bu vesileyle, 5 Ocak Adananın
kurtuluşu ve 6 Ocak Ceyhanın kurtuluşunu kutluyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ünüvar.
Gündem dışı
ikinci söz, Artvinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurunuz Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Artvinin sorunu
deyince, Artvinin en büyük sorunu Cerattepe. Cerattepede gene
sıkıntılar var, aslında ben bu konuşmayı yapmak
istemezdim ama bunla ilişkin bazı şeyleri paylaşmak
istiyorum. Sözlerle anlattım olmadı, o nedenle bugün istatistikleri
ve belgeleri getirdim.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, merkezi Londrada bulunan bir kuruluş
bir şey yayınlıyor, diyor ki: Türkiyede turizmin, dünyada
turizmin ilgi odağı olduğu 100 kent var. Bunların
içerisinde de Türkiyeden 5 il bu grubun içerisine giriyor. Bunlardan biri
İstanbul, biri Antalya, biri Muğla, biri Edirne, biri Artvin. Turizm
açısından en önemli illerden bir tanesidir Artvin diyor.
Şimdi, gelelim,
başka bir veri daha paylaşacağım sizinle, buradan nereye
gelmek istiyorum diye. TÜİKin açıklamış olduğu
veriler var. TÜİKin açıklamış olduğu verilere göre,
Türkiyede en güvenli yaşanılabilir il Artvin. Bakın, bunu ben
yayınlamıyorum, devletin resmî kurumu diyor ki: Türkiyede güven
içerisinde yaşayabileceğiniz en güvenli il Artvindir. Bu da devletin
kurumu, bunu da kamuoyunun ilgisini çekmesi açısından sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bunları niye
paylaştım değerli milletvekilleri? Şimdi, Artvinde 19
Eylülde Cerattepe duruşması yapıldı. 19 Eylülden evvel
Artvin Valiliği, bir gün evvelden, bir ihsasırey gibi Artvinle
alakalı bir düzenleme yaptı ve dedi ki: Artvinde olaylar
çıkabilir. Bir ay süreyle Artvinde afiş bile yasaklandı.
Şimdi, şöyle bir kent düşünün: Türkiyede bir olağanüstü
hâl var, Türkiyede olağanüstü hâlle alakalı normal yaşam
koşulları ortadan kalkmış, Artvinde ekstra uygulamalar
yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, Artvinde miting
yapmak yasak, pankart açmak yasak, toplantı, gösteri yürüyüşü yapmak
yasak, oturma eylemi yasak, miting yasak. Kim koyuyor bunları? Artvin
Valisi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğayı
korumak da yasak(!)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Artvin Valisi
göreve geldiği andan itibaren
Bir gün sonra göreve
başlayacaktı. Artvini tanımıyordu, Artvindeki
çalışacağı yeri bile bilmiyordu, bıraksan kendi
çalışacağı daireyi bulamazdı. Bir gün önceden bir
karar koydu, dedi ki: Artvinde bunlar bunlar yasak.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
madem TÜİKin verilerine göre en huzurlu il Artvin, en güzel il Artvin,
peki, Artvin Valiliği bunu niye koyuyor? Bunun neden
yapıldığını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çünkü, Artvinde devleti teslim almış olan bir iş adamı var
değerli dostlar, devleti teslim almış olan bir iş
adamı var. Artık, Artvinde devletin valisi, devletin güvenlik
görevlileri, kolluğu yok; devlete talimat veren bir iş adamı
var. Bu iş adamı kim? Cerattepedeki ihaleyi alan iş adamı
değerli dostlarım.
Bakın, Cerattepeyle alakalı bunlardan
niye bahsediyorum? Şu anda Artvinde her an bir olay çıkabilir, her
an üzücü bir hadiseyle karşı karşıya kalabiliriz.
Bakın, Cerattepeye ilişkin olarak Artvinliler, her siyasal
düşünceden partililer, il başkanları, Belediye
Başkanı, milletvekilleri kalktık, Sayın
Başbakanı, Sayın Ahmet Davutoğlunu ziyaret ettik.
Sayın Ahmet Davutoğluna dedik ki: Bakın, mevcut bir yargı
süreci var, bu yargı sürecinin sonuna kadar beklenmesi gerekir. Yargı
süreci olmadan kalkıp oraya yapacağınız bir müdahale
cinayettir. Sağ olsun, kendisine teşekkür ediyorum, yapmış
olduğumuz ziyarette dedi ki: Evet, Artvine herhangi bir şekilde bu
yargı süreci bitmeden müdahale etmeyeceğiz. Kim dedi bunu? Dönemin
Başbakanı Ahmet Davutoğlu. Değerli arkadaşlarım,
Artvin Belediye Başkanlığı kendi internet sitesinden aynen
şöyle söyledi: Başbakanımız Sayın Ahmet
Davutoğlu maden şirketinin Artvin Cerattepedeki çalışmalarını
hukuki süreç bitene kadar durdurdu. Hukuki süreç şudur
Rize İdare
Mahkemesiyle alakalı o paket kararın nasıl
alındığını biliyorum, oradaki hâkimlerin nasıl
değiştirildiğini biliyorum, yeni gelen heyetin nasıl karar
vermesi gerektiğine ilişkin telkinlerde bulunulduğunu bir
hukukçu olarak biliyorum değerli dostlarım. Bunları
yuttuğumuzu sanmayın, bunları yutmuyoruz. Ama, şimdi bu
varken hukuki süreç tamamlanmadan, Danıştayla alakalı süreç
tamamlanmadan diyorlar ki: Biz buraya müdahale edeceğiz. Buna
ilişkin hazırlıklar devam ediyor değerli arkadaşlar. O
nedenle, bütün kamuoyunun, Parlamentonun dikkatini çekmek istiyorum. Ben ilgili
Başbakandan, daha önce görevi bırakmış olan Sayın
Davutoğlundan, bu ay için, 13 Aralıkta bir randevu talebinde bulundum,
bugüne kadar randevu talebiyle alakalı bana dönen yok. 30 Kasımda
Sayın Başbakandan bir randevu talebinde bulundum Artvin halkıyla
alakalı. AKPnin grup başkan vekilleri buradalar, daha önce kendileri
de çağırdı, gittik. Şimdi ne oldu yani? Bir maden
şirketine niye teslim oluyor bu ülkenin Hükûmeti? Bunu bir yöre
milletvekili olarak sormak zorundayım değerli arkadaşlarım.
Bakın, Sayın Bakanın,
İçişleri Bakanının da bir şeyini sizlerle
paylaşmak istiyorum, laf uçup gidiyor. Sayın Bakan Artvini ziyaret
ettiğinde -o zaman bir siyasi partinin genel başkanıydı-
Yeşil Artvin Derneğini ziyaret ettiğinde diyordu ki
Artvinlilere: Ey Artvinliler, ey Yeşil Artvin Derneğinin
yöneticileri; sizleri kutluyorum, vatan müdafaası yapıyorsunuz.
Şimdi ne değişti değerli dostlar, değerli
milletvekilleri?
Şunu paylaşmak istiyorum, aslında
söylenecek çok söz var, beş dakikada bunları yetiştirmem mümkün
değil: Artvin Cerattepeye her an müdahale edebilirler. Bu müdahale
haksız hukuksuz müdahaledir. Valiyi de uyarıyorum, İçişleri
Bakanını da uyarıyorum, kim müdahale ederse o müdahalenin
altında kalacaktır.
Sözlerimi bitirirken diyorum ki: Cerattepe
geçilmeyecektir, Artvin halkı yenilmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Gündem dışı üçüncü söz, Kürt dil
kurumlarının kapatıldığı iddiaları
hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri Yıldırıma
aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın, Kürt
dil kurumlarının kapatıldığı iddialarına
ilişkin gündem dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, İstanbul Kürt
Enstitüsü de, Enstîtuya Kurdî ya Stenbole de kapatılmaktan nasibini
aldı, kapısına kilit vuruldu. İstanbul Kürt Enstitüsünün
kapısına kilit vurmak aslında Kürtün ağzına ve diline
kilit vurmaktır. Bu kilit hepimizin ağzına vurulmuştur.
Çünkü, kurulduğu 1992 yılından beri sadece Kürt dili ve
edebiyatıyla ilgili araştırmalar yapmakta, kurslar düzenlemekte,
eğitim materyali hazırlamakta ve el yazması Kürt klasiklerini
gün ışığına çıkararak sevenleriyle ve
okuyucularıyla buluşturmaktaydı. Melaye Cizirî, Fekiye Teyran,
Ahmedi Hani, Şeyh Abdurrahmani Aktepe ve daha nice Kürt tasavvuf
büyüklerinin eserleri bu enstitü sayesinde okurlar ve sevenleriyle
buluşmuştur. Dolayısıyla, enstitünün kapısına
vurulan kilit bu büyük zatların ağzına da, diline de
vurulmuştur.
UNESCO tarafından, kaybolma tehlikesiyle
karşı karşıya olduğuna dikkat çekilen Zazacayı
yaşatmak için bu enstitü elinden geleni yapmış ve
yapmaktadır. Bu bağlamda, Zazacayla ilgili, gramer ve
edebiyatıyla ilgili eserler ciddi manada ortaya konulmuştur ve
konulmaktadır. Yani, devletin ve Hükûmetin yapamadığını
veya yapmak istemediğini bu enstitü yapmış ve yapmaktadır.
Bakın, Zarok TVyi kapatma hatasından
dönüldü ve herkes bu olumlu dönüşten memnun oldu, bunun için de
teşekkür etmekten geri kalmadı. Bu enstitüyü kapatmak da en az Zarok
TVyi kapatmak kadar vahim bir hatadır. Bu hatadan dönmek bir erdemdir ve
eğer erdemden biraz kırıntı kalmışsa lütfen bunu
gösterin. Bu hatadan dönülmesi için ziyaret maratonuna
başlayacağım. Kültür Bakanımız, Millî Eğitim
Bakanımız, gerekirse Başbakanımız ve Sayın Naci
Bostancı -karşımda duruyor, ona da hitap ediyorum- ne gerekirse
yapacağım, lütfen yardımcı olsunlar.
Herkes gider Mersine ama maalesef, biz gidiyoruz
tersine veya siz gidiyorsunuz tersine. Bakın, bu enstitüyle ilgili bir iki
anekdotu size aktarayım ve böylece, nereden nereye, Mersinden tersine
nasıl geldiğinizi gözden geçirin. Rahmetli Demirel
Cumhurbaşkanıyken Avrupa Birliğinin kuruluş yıl dönümü
için düzenlenen resepsiyonda bulunanlar arasında bu enstitünün yetkilileri
de vardı yani enstitü resmen davet edilmişti ve bu davete icabet
edilmişti. Bu enstitünün çıkardığı Türkçe-Kürtçe
Sözlük dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Güle ve Sayın
Bülent Arınça hediye edilmişti ve bu zatlar bu hediyeyi memnuniyetle
kabul etmişlerdi. Soyadlarını değiştiren
vatandaşların yeni Kürtçe soyadlarının
anlamlarını tespit etmede ve diğer resmî çevirilerde devlet ve
Hükûmet bu enstitüden resmî bir muhatap olarak yararlanmıştır. O
zaman enstitü ne idiyse şimdi de aynısıdır, böyledir.
Ve yine, bakın, Saddam bile bunu yapmadı.
Saddam bir taraftan peşmerge güçleriyle savaşıyordu,
yakıyordu, yıkıyordu ama bir taraftan da Kürt yazarların
çıkardıkları Korî Zanyarî Kurdî yani Kürt Bilim Akademisi
dergisinin Bağdatta basılıp yayımlanmasına resmen
onay veriyordu, bunu onaylıyordu. Dolayısıyla, Saddam bile
gidiyordu Mersine ama siz gidiyorsunuz tersine.
Dediğim gibi, Sayın Naci Bostancı
karşımda, bir akademisyendir. Bu hatadan dönülmesi için gerekirse onu
da yanıma alacağım ve muhatapları ziyaret edeceğim.
Sayın Bostancıdan da, varsa biraz himmet cebinde, onu da bekliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi elektronik sisteme girerek söz talep eden
milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Sayın Bektaşoğlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Ordu Giresun Havaalanından Ankara dışında diğer
şehirlere de uçuş konulması ve bu havaalanının ikinci
planda tutulan, atıl bir havaalanı özelliğine büründürülmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Verdiğim önergeler, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yaptığım konuşmalar, basın
açıklamalarım, yaptığım görüşmeler sayesinde Türk
Havayolları kısmi de olsa geri adım attı. Sonunda, Ordu
Giresun Havaalanından Ankara Esenboğaya 15 Ocaktan sonra
karşılıklı akşam uçuşları başladı
ancak bu yetmez. Türk Havayolları uçuş planlamasını yeniden
yapmalı ve geçtiğimiz aylarda iptal edilen İstanbul, Antalya,
İzmir başta olmak üzere diğer havaalanlarına da direkt
uçuşlar yeniden konulmalıdır. Ayrıca, yörenin gurbetçi
nüfusu da düşünülerek havaalanı uluslararası uçuşlara da
mutlaka açılmalıdır.
Özel uçaklarla havaalanına inen devlet
büyükleri vatandaşlarımızı da düşünmeli.
Ulaşım hakkı herkes içindir, eşit şekilde
kullanılması gerekmektedir. Bu havaalanını resmî ve özel programları
için kullanan iki Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikliye,
Numan Kurtulmuşa ve yöre milletvekillerine sesleniyorum, Türk
Havayolları yetkililerini de uyarıyorum.
Bu iki ilin; 1,5 milyon nüfusun
kullanacağı Ordu Giresun Havaalanı alternatif, ikinci planda
tutulan, atıl bir havaalanı özelliğine büründürülmemelidir, buna
müsaade etmeyiz. Havaalanı, illerimiz başta olmak üzere turizm
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
başkanlığa, şeriata ve faşizme karşı
olmanın suç teşkil etmeyeceğine ve bu nedenle gözaltına
alınan gençlerin derhâl serbest bırakılması
gerektiğine, bu tür uygulamaların toplumda çatışma ve
gerginlik ortamı yaratacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
basına yansıyan haberlere göre Başkanlığa
hayır. demek nefret suçu sayıldı. İzmirde dün akşam
saatlerinde Şeriata, faşizme, başkanlığa hayır.
yazan ve duvarlara yapıştırılan afişler nedeniyle 5
kişi gözaltına alındı. Şeriata, faşizme, başkanlığa
hayır. demek suç teşkil etmez, demokratik bir tepkidir, nefret suçu
değildir, hatta Şeriata, faşizme ve başkanlığa
hayır. demek anayasal bir görevdir. Laiklik çağrısı yapan,
Şeriata, faşizme, başkanlığa hayır. diyen
gençlerin derhâl serbest bırakılmasını
Bu tür uygulamalar
toplumda çatışma ve gerginlik ortamını yaratır. Meclis
Başkanlığını, Başbakanlığı,
Cumhurbaşkanlığını bu konuda göreve davet ediyorum,
aksi takdirde, toplumun girdiği bu çatışma ortamından
çıkamayız.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın Şimşek
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, kapatılan
askerî okulların sınavlarını kazanan ya da okuyan
öğrenciler ile mezun olanların soruşturmalarının
yapılarak suçsuz olanların okullarına devam edebilmesi, okulu
bitirenlerin görevlerine başlayabilmelerinin sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
15 Temmuzdan önce yapılan astsubaylık
sınavlarını kazanan öğrencilerin hiçbirisinin, okullar
kapatıldığı için devam etme şansı
kalmamıştır. Ayrıca astsubay okulunda öğrenci olan ve
mezun olup rütbe takanlar da okulları kapatıldığı için
yine haklarını kaybetmişlerdir. Aynı şekilde, askerî
okullardaki, Kuleli ve diğer askerî okullardaki öğrenciler de
okulları kapatıldığı için mağdur
olmuşlardır. Bunların güvenlik soruşturmalarının
yapılarak, suçlu olan, irtibatı olan, intisabı olan kim varsa
bunlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını ama suçsuz
olanların da -her gün öğrenci velileri bizleri arıyorlar-
tekrar, okulu bitenlerin görevlerine başlamasını veya son
sınıfta olanların, ara sınıflarda olanların da
okullarına devam edebilmesi için gerekenin yapılmasını
bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Basmacı
4.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, 250 bin
işletmenin müracaat ettiği KOSGEB aracılığıyla
verilen 50 bin TL faizsiz krediyi almaya hak kazanan 15 bin işletmenin
Hükûmete yakın işletmeler olduğuna ve bu işin sonunu
bırakmayacaklarına ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, ülkemizde işletmelerin yüzde 99unu KOBİler
oluşturmakta. KOSGEB aracılığıyla
esnafımıza 50 bin TL faizsiz kredi imkânı verilecek. denilince
sevindik. Tam Hükûmeti tebrik ediyorduk ki 250 bin işletmenin müracaat
ettiğini, sadece 15 bininin alabildiğini, krediyi alanların da
Hükûmetin belediye meclis üyeleri, yöneticileri ve kankaları olduğunu
öğrendik. Hele ilimde, emin olunuz, vicdan diyorum ve bu işin
peşini bırakmayacağımızı bilmelerini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 5 Ocak
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümüne ve Gezi direnişinin sembolü olan Berkin Elvanın doğum
gününe ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün 5 Ocak, Adananın
kurtuluş günü. Kahraman Adanalılar 1922 yılında emperyal
güçlere nasıl direndiler ve kazandılarsa bugün tek adam yönetimini
hayal edenlere de direnecektir. 3 Ocakta Mersin, 5 Ocakta Adana tarih
yazmış ve onurlu bir mücadele vermiştir. Adana ve Mersinin
kaderi bu nedenle ortak yazılmıştır, birlikte büyüyecek,
birlikte güçlenecektir.
Değerli arkadaşlar, bugün 5 Ocak, onurlu
Gezi direnişinin sembolü olan Berkin Elvanın hayattan
koparılışının yıl dönümü. Berkin Elvan
yaşasaydı bugün 18 yaşında bir delikanlı olacaktı
ve AKPnin kutuplaştırıcı, dayatmacı ve
baskıcı tutumuna karşı direnmeye devam edecekti. Berkine
sözümüz var: Tıpkı gülüşü gibi güzel ve onurlu
yarınları kuracağız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
6.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetın, Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformunun raporuna göre 2016
yılında kadın cinayetlerinin arttığına ve devleti
yönetenlerin açıklamalarının katillere ve tecavüzcülere cesaret
verdiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformunun 2016 raporuna göre, 2016 yılında kadın cinayetleri
arttı ve 328 kadın hayatını kaybetti. Ve ne yazık ki
bu raporda önemli bir tespit de yer alıyor: Hayatını kaybeden
kadınlarımızın sadece yüzde 5i devlet
korumasındaydı, yüzde 95i ne yazık ki devlet korumasında
bile değildi.
Aslında, bu tür raporları hazırlamak,
nedenlerini araştırmak, Türkiyenin ilk imzacısı
olduğu İstanbul Sözleşmesine göre, devletin görevidir. Ancak,
devleti yönetenlerin açıklamaları, besledikleri gerici zeminler,
kadın cinayetlerini ve şiddeti görmezden gelmeleri, gece
yarısı önergeleriyle çocuklarımızı Ensar
karanlığına teslim etmeye çalışmaları,
Anneliği reddeden kadın yarımdır. gibi sözler,
atılan tekmelere karşı Mırıldanabilir.
açıklamaları, son dönemdeki laiklikle ilgili yürütülen sistemli
tartışmalar ne yazık ki katillere ve tecavüzcülere cesaret
vermektedir. 2017de kadınlarımızın ölmemesi için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, terörden dini sorumlu tutanların terör
olaylarını kullanarak dini yıpratmak isteyebileceklerine, dinler
ve özellikle İslamın terör eylemlerine izin ve cevaz
vermediğine, teröre bulaşanların gafil, cahil ve hain
olduklarına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Terör ile din arasında ilişki kurup
terörden dini sorumlu tutanların bir kısmı, büyük acılara,
korku ve yılgınlığa sebep olan terör olaylarını
kullanarak dini yıpratmak, halkı dinden soğutmak, dine
karşı olan davalarını güçlendirmek isteyebilirler.
Öte yandan, terör kolay bir iş
olmadığı için, teröristi motive edecek, gerektiğinde onu
ölüm pahasına eyleme sevk edecek araçlar sadece dinden ibaret olmamakla
beraber aralarında din de vardır. Din söz konusu olduğunda
dindar olmayanlar da suretihaktan görünüp dindarları kullanarak
amaçlarına ulaşmak isteyebilirler. Dindarlar da şunu
bilmelidirler ki dinler ve özellikle İslam, terörü teşvik etmek
şöyle dursun, bu tür eylemlere izin ve cevaz vermez. Terörden dindar olan
veya olmayanlar zarar görür. Teröre bulaşanlar gafil, cahil ve hainlerin
ta kendileridir.
BAŞKAN Sayın Zeybek
8.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Büyükşehir Belediyesinin
Samsunun 19 Mayıs ilçesi Yörükler beldesinde yürüttüğü
yıkım işleminin durdurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkanım, Samsun ilimiz 19 Mayıs ilçesi Yörükler beldesinde
Samsun Büyükşehir Belediyesinin yıkım zulmü
yaşanmaktadır. Yörükler beldesinde Kuş Cenneti
bulunmaktadır. Kuş Cennetinin yaşatılması
insanımız adına, doğamız adına, gelecek
adına çok önemlidir. Ne yazıktır ki bu bölgede Yörükler
beldesinin mücavir alan sınırları içerisinde bulunan 1990
yıllarında yapılan konutlara, elektrik, su
bağlantıları yapılmış, konut izni
verilmişti. Ne yazıktır ki Büyükşehir Belediyesi 7 Haziran
seçimleri sonrası yıkıma başlamış, 1 Kasım
seçimleri açıklanınca yıkımdan vazgeçilmişti; ne
yazıktır ki bugün yeniden ocak ayının bu soğuk gününde
100ün üzerindeki konutun yıkılmasına devam edilmektedir. Bu
zulmün bir şekilde durdurulması gerekiyor. Büyükşehrin keyfî
uygulamalarına son vermesi gerekiyor.
Saygılarımı arz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akkaya
9.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, bireysel
emeklilik sistemiyle vatandaşı tasarrufa zorlayan Hükûmetin kendi
israfına bir önlem alıp almayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, biliyorsunuz ocak ayı bireysel emeklilik sisteminin
başladığı bir ay olarak 2017ye başladık. Maliye
Bakanı işçi ve memurların kendi iradeleri dışında
zorunlu katılacakları bireysel emeklilik sistemiyle ilgili
yaptığı konuşmasında Türkiyede tasarrufların az
olduğunu, düzenlemenin bu yönde olduğunu ifade etmiştir.
Sorum Maliye Bakanına: Vatandaşı
zorla tasarrufa zorlayan AKP Hükûmetinin israfına bir önlem alacak,
Hükûmeti tasarrufa teşvik edecek misiniz? Örneğin, makam araç
sayısı bakımından, Fransada 9 bin, Japonyada 10 bin,
Almanyada 11 bin makam aracı olmasına rağmen Türkiyede 125 bin
makam aracı var. Bu araç sayısından başlayarak tasarruf
tedbirlerine başlayacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
10.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, 5 Ocak şair
Arif Nihat Asyanın 42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Arif Nihat Asya şiirleriyle yüreğimize
dokunmuş, millî ve manevi duygularımıza tercüman olmuş
kıymetli şairlerimizdendir. Hayatını eğitime
adamış, eserlerinde vatan sevgisini ve ümmet bilincini en güzel
şekilde işlemiş Bayrak şairimiz Arif Nihat Asyayı
rahmetle anarken sözlerimi hepimizi gururlandıran Fetih şiirinin
son dörtlüğüyle bitirmek istiyorum:
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış
işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde
kışlasın!
Yürü aslanım, fetih
hazırlığı başlasın.
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği
yaştasın.
Rahmetle anıyor, saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
11.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Başbakanın
Ulaştırma Bakanı iken İzmirden direkt uçuş
sayılarının artmasıyla ilgili talimat verdiği hâlde
bir yılı aşkın bir zamandır bu konuda bir gelişme
olmadığına ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bundan bir yılı
aşkın bir süre önce Sayın Başbakan Ulaştırma
Bakanı iken kendisine bir rapor verdim Adnan Menderes Havalimanının
gelişme potansiyeli üzerine. Bu rapor üzerine kendisi, o dönemi, hâlen
Türk Hava Yollarının Yönetim Kurulu Başkanı İlker
Aycıyı telefonla arayarak Türk Hava Yolları İzmir-Ankara
kırmızı kuyruk uçuşları başlasın.
talimatını verdi ve İzmirden direkt uçuş, yurt
dışı direkt uçuş sayılarının artmasıyla
ilgili talimat verdi. Bir yılı aşkın zamandır
Sayın Ulaştırma Bakanı da Başbakan olmuşken hâlâ
bir gelişme yok bu konuda. Sayın Başbakanın otoritesi mi
yok yoksa buna muktedir mi değil; bunu öğrenmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bakır
.
12.- Isparta Milletvekili İrfan Bakırın,
Ispartanın Yalvaç ilçesine bağlı bazı köylerde iki gün
süren kar yağışı sonucu seraların zarar gördüğüne
ve zararı minimuma indirmek için destek verilip verilmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İRFAN BAKIR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanına: Sayın Bakan, Isparta ili Yalvaç ilçemize bağlı
Bahtiyar, Bağkonak, Çetince, Kurusarı, Koruyaka köylerimizde iki gün
süren kar yağışı sonucu üreticilerimizin seraları
büyük zarar görmüştür. Domates ve salatalık üretilen
yaklaşık 2 bin dekar seranın 1.400 dekarında zarar tespit
edilmiştir. Bunların hepsi 2015-2016 yıllarında
yapılan seralardır. Herkes borç içindedir. Bu borçlar dururken kredi
taksiti bir yıl ertelense ne olacak? Sigortası olmayan sera tekrar
hangi parayla ayağa kaldırılacak? Yıkılan enkazdan
kullanılabilir malzeme yüzde 10 bile çıkmaz. Yıkılan
seraların demir ve naylon zararının yanında
vatandaşlarımız üretim yapmaktan mahrum
kalmışlardır.
Köyden kente göçün önüne geçilmesinde fayda olan
konuya ilişkin sorularım şunlardır: Bu konuda
vatandaşlarımızın zararını minimuma indirmek için
destek vermeyi düşünüyor musunuz? Krediyle yapılan ve ödemeleri devam
eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, komşularımızla
ve dış dünyayla barışın ne zaman ve ne şekilde
sağlanacağını ve Suriyeyle ilişkilerimizin ne zaman
normalleşeceğini öğrenmek istediğine, Suriyeli mültecilerle
ilgili bilgi almak istediğine ve laiklik propagandası
yaptığı gerekçesiyle haksız yere tutuklanan gençlerin bir
an önce serbest bırakılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum.
Bir: Siyasi iktidarınız döneminde ülkemizin içte ve dışta
barışı bozulmuştur. Özellikle ve öncelikle iç
barışı sağlamakla birlikte komşularımızla ve
dış dünyayla barışı ne zaman ve ne şekilde
sağlamayı düşünüyorsunuz?
İki: Komşularımız ve Suriyeyle
ilişkilerimizi ne zaman normalleştireceksiniz?
Üç: Türkiye-Suriye ilişkilerimizi
bozmanızdan dolayı ülkemize sığınan mültecilerin
toplam sayısı ne kadardır? İllere göre Suriyeli
sayısı nedir? Şimdiye kadar kaç Suriyeliye Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı verilmiştir?
4) Suriyeliler için şimdiye kadar harcanan para
miktarı nedir? Avrupa Birliğinden vadedilen maddi katkı geldi
mi? Gelmediyse neden gelmiyor? Bununla ilgili herhangi bir girişimde
bulundunuz mu?
5) Laiklik propagandası yaptığı
gerekçesiyle haksız yere tutuklanan gençlerin bir an önce serbest
bırakılmasını istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, özellikle
eğitim ve sağlık hizmetlerinde sosyologlara kritik görevler
düşmesine rağmen böylesine önemli bir alanda neredeyse hiç istihdam
yaratılmadığına ve Bakanlığın sosyolog görev
tanımını bir an önce yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2012 yılında Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılan sosyolog
atamalarının üzerinden dört yıl geçmesine rağmen yeni
atamalar yapılmamıştır. Kadro planlamasında sosyologlar
gözetilmemekte, daha da vahimi bu alan gereksiz bir alan olarak görülmektedir.
Oysa tüm dünyada sağlık, eğitim, tarım, aile ve bu birçok
alanda sosyolog görevlendirilmesi önemli ve işlevsel olarak görülmektedir.
Özellikle eğitim ve sağlık hizmetlerinde sosyologlara kritik görevler
düşmektedir. Böylesine önemli bir alanda üniversitelerimizden çok
sayıda mezun çıkmasına rağmen neredeyse hiç istihdam
yaratılmamaktadır. Bakanlığın sosyolog görev
tanımını bir an önce yapması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dağlı
15.- Adana Milletvekili Tamer Dağlının, 5 Ocak
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
TAMER DAĞLI (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adanamızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümünde kurtuluş mücadelemizin
kahramanları Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını rahmet, şükran ve minnetle anıyorum. 15
Temmuz hain işgal girişimine karşı yeni bir kurtuluş
destanı yazan aziz milletimizi, Adanalı hemşehrilerimi ve tüm
şehit ve gazilerimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dağlı.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Usta
16.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 5 Ocak şair
Arif Nihat Asyanın 42nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asyanın
ölümünün 42nci yıl dönümü bugün. Arif Nihat Asya 7 Şubat 1904te
İstanbul Çatalcada doğdu, 5 Ocak 1975te Ankarada yaşamını
yitirdi; 1950-1954 arasında da Adana milletvekili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulundu. Arif Nihat Asya Türkün bayrağını
şiirin burcuna diken 20nci yüzyılın sanat âlemindeki
Ulubatlı Hasanı. Dile hâkim, şiirlerinde hece, aruz ve serbest
vezinlerin üçünü de başarıyla kullanabilen, sadece vezin
ustalığıyla değil, zekâsını şiirine
nakşetmenin ifadesi olan nükteleri, zarif buluşları ve
benzetmeleriyle de iyi bir şair olarak kabul edilmeyi hak eden bir
şairdir. Mevlâna izinde bir yolcu, aynı zamanda Kubbe-i
Hadrânın şairi; sükûnetin, huzurun ve teslimiyetin sanatkârı;
kabuğun değil özün, şeklin değil mananın, sathın
değil derinliğin tasvircisi; doğru hedefleri gösteren
ışık adam.
Arif Nihat Asyanın bu kadar nitelikleri
olmasına rağmen ve bazı şiirleri son günlerde sürekli
okunmasına rağmen, ismi bir türlü zikredilmiyor, ismi yâd edilmiyor,
âdeta ismine ambargo uygulanıyor.
Mesela şu şiiri çok sık
kullanılır:
Biz kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır surda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Hele hele, Bayrak şiiri vardır ki bu
şiir, Millî Eğitim Bakanlığı kararıyla iyiye,
güzele, doğruya yöneltmediği gerekçesiyle ders kitaplarından
çıkartılmıştır.
Bayrak şiirinde şöyle der, bazı
mısralarını okumak gerekirse büyük şair:
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği,
şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga
bayrağım!
Senin destanını okudum, senin
destanını yazacağım.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Bu şiire niye ambargo uygulanıyor bunu
anlamak mümkün değil.
Ağıtı vardır onun, hele bundan
hiç bahsedilmez:
Yollara Kürşatlar uzanmış ölü
Ağlasın Ak ülke, ağlasın Süt
gölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkantta bekler beni
Kimi Caberde.
Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?
Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor şiirinde de
şehitler tepesiyle ilgili olarak şunları söyler:
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Kendisini rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
Sayın
Kerestecioğlu
.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Başbakanın Iraka barış planlarıyla gitmesi
gerektiğine, Reina saldırganına benzetilen Türkmenistan uyruklu
bir kişinin kalabalık bir grup tarafından linç edilmek
istenmesine, Grup Başkan Vekili Çağlar Demirelin kaçma
şüphesiyle gözaltına alınmasına rağmen
IŞİDlilerin ikametgâhları belli olduğu gerekçesiyle
serbest bırakılmalarına, Doğan Grubunda Baş Hukuk
Müşaviri olarak çalışan Erem Turgut Yücelin gözaltına
alınmasının bir talihsizlik olduğuna ve Berkin
Elvanın yaşasaydı bugün 18 yaşında
olacağına ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün Başbakan Binali Yıldırımın Sayın
İbadi ve Barzaniyle görüşmek üzere Iraka gideceği biliniyor.
Umuyoruz ki bu ziyaret bir savaşın değil bölge halkları
için kalıcı bir barışın, bölge halklarının
eşit biçimde temsil edildiği bir uzlaşının
hazırlığı içindir. Biz Suriye politikasında da
başından beri hep barışçıl bir politika izlenmesi
gerektiğini söylemiştik. Hükûmet sözcüsü Sayın Numan
Kurtulmuş da bugün Suriye politikalarının yanlış
olduğunu ifade ediyor. Aynı şeyi şimdi Irak için de
söylüyoruz, Türkiye Başbakanı Iraka barış
planlarıyla gitmelidir. diyoruz.
Dün oldukça üzücü bir olay
gerçekleşti. Reina saldırganına benzetilen Türkmenistan uyruklu
bir kişi kalabalık bir grup tarafından lince maruz
bırakıldı. Toplumsal kutuplaşma ve Hükûmete duyulan
güvensizlik maalesef bu tehlikeli linç kültürünü yaratıyor. Bu insan
işsiz, kâğıtsız burada yaşayan bir göçmendi ve
sınır dışı edildi; bu olay da gerçekten üzüntü verici.
Reina saldırganı ise hâlen yakalanmadı ve hiçbir sorumlu da
istifa etmiş değil.
IŞİDliler dün
çıkarıldıkları mahkemede ikametgâhları belli
olduğu gerekçesiyle serbest bırakıldılar. Türkiyenin 3üncü
büyük partisinin Grup Başkan Vekili Sevgili Çağlar Demirel neredeyse
yirmi dört saat görev yaptığı bu Meclisten çıktıktan
sonra kaçma şüphesiyle gözaltına alınmış ve
tutuklanmıştı hatırlarsınız. Bugün Türkiyede
tutuklu, hükümlü IŞİDli sayısı 7 ve ana davada tutuklu tek
kimse yok; yani Türkiyenin IŞİDle nasıl mücadele ettiğini
aslında buradan da görmek mümkün.
Bugün, Doğan grubunda
yıllardır Başhukuk Müşaviri olarak çalışan
meslektaşım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, tamamlayınız lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) -
Erem Turgut Yücelin
gözaltına alınmasını da yine bir talihsizlik olarak ifade
etmek istiyorum.
Ayrıca, sormak istiyoruz
gerçekten, Doğan grubuna yapılan FETÖ operasyonunun temelinde
mallarına el koyarak ekonomik krizi yumuşatma hedefi de bulunuyor mu?
Bunu da merak ediyoruz.
Son olarak bir anmada bulunmak isterim: Bugün bir
çocuk 18 yaşına girecekti. Kara gözlerini de
unutamadığımız Berkin Elvan yaşasaydı bugün 18
yaşında olacaktı ve bunun sevincini duyacaktı. Berkin
vurulalı bin iki yüz doksan dokuz gün oldu ve katili hâlen
açıklanmadı. Ailesinin acısını
paylaştığımızı ifade ederek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Gök
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 5 Ocak Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne, Meclis
Başkanına acil şifalar dilediğine, pazartesi gününden
itibaren Anayasa görüşmelerinin başlayacak olması nedeniyle
halkın bilgilenme ve haber alma hakkı gözetilerek Meclis
televizyonunun kesintisiz yayın yapması konusunda
Başkanlığın bir girişimde bulunmasını rica
ettiklerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adana ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun
95inci yılında başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
Millî Mücadelede emeği geçen herkesi bir kez daha saygıyla, minnetle
andığımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Meclis
Başkanımız rahatsız; kendisine acil şifalar diliyoruz.
Dolayısıyla, kendisiyle bir yüz yüze görüşme
olanağımız bulunamadı.
Bildiğiniz gibi, pazartesi gününden itibaren
Anayasa görüşmelerinin Mecliste başlamasına dönük bir karar
alındı. Doğaldır ki Anayasa gibi toplumsal mutabakat metni
olan, olması gereken bir teklifin ve metnin herkesin gözü önünde, bilgisi
dâhilinde ve herkesin de anlayacağı bir şekilde
konuşulmasında, tartışılmasında yarar
vardır. Doğal olarak, Meclis televizyonunun Anayasa görüşmelerinin
başlangıcından sonuna kadar kesintisiz olarak yayında bulunması
çok önemlidir. Herhâlde iktidar partisi de buradaki konuşmaların,
görüşmelerin halk tarafından bilinmesinden rahatsızlık
duymayacaktır. Dolayısıyla, halkın bilgilenme,
aydınlanma ve haber alma hakkını gözeterek Meclis televizyonunun
Anayasa tartışmalarının başlayacağı andan
bitimine kadar, kesintisiz olmak kaydıyla, yayın yapması
konusunda Sayın Başkanlığınızın bir
girişimde bulunmasını da özellikle rica ediyoruz. Böyle bir konu
toplumsal bir ihtiyaçtır. Bu konuda biz ayrıca bir dilekçemizi de
takdim edeceğiz. Bu konuyu arz etmeyi uygun gördük.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sözünü ettiğiniz talep, yani Anayasa
görüşmelerinin Meclis televizyonundan yayınlanması yönündeki
talep şüphesiz ki -Başkanlığa bunu bildirdiğinizi
anlıyorum- Başkanlık tarafından bir işleme tabi
tutulacaktır.
Ben de bu görüşmelerin Meclis televizyonundan
canlı olarak yayınlanmasını son derece arzu ederim.
Talebinizle ilgili olarak ben de Meclis Başkanlığı nezdinde
gerekli girişimde bulunacağım.
Sayın Bostancı
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 5
Ocak Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci ve
şair Arif Nihat Asyanın ölümünün 42nci yıl dönümlerine ve
17nci Dönem İstanbul Milletvekili Aytekin Kotilin eşinin
vefatı nedeniyle sevenlerine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Arif Nihat Asyaya, 5 Ocak 1975 yılında
vefat etmiş olan büyük şairimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Şair Duyuyorum fakat anlatamıyorum. demişti. Şairler
aslında milletin duyup da anlatamadıklarını, milletin ortak
sesini dile getiren insanlardır. Arif Nihat Asya da şiirleriyle, siyasi
safları ne olursa olsun, diskurları ne olursa olsun insanları
aynı duyarlılıkta toplayan büyük şairlerimizden birisidir.
Onun Ağıt şiiriyle, geçmişe ilişkin hüzünleri
yaşarız; Bayrak şiiriyle, hepimizin altında
toplanacağı bayrağı, bir kez daha o kutsal
bayrağı hatırlarız, onun anlamı üzerine düşünürüz.
Bu ortak sembolün nasıl anlamının teşekkül ettiğine
ilişkin hem tarihsel yaşanmışlık vardır hem de bu
yaşanmışlığın hem metinlerle hem de
şiirlerle anlatımı vardır, önemlidir bu anlatım. Arif
Nihat Asya bu anlatımı muhteşem bir şekilde ifade eden, kalbimize
tercüman olan bir büyük şairimizdir.
Adananın kurtuluşunun 95inci
yılını ben de tebrik ediyorum, kutluyorum. Bir İstiklal
Harbi verdik. Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha bu
vesileyle rahmetle anıyorum. Biz bir tarihin çocuklarıyız. Tarihten
bugüne akan ırmağın parçalarıyız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya)
tarihten geleceğe akan ırmağın
parçalarıyız. Geçmişe ilişkin ve geleceğe ilişkin
tartışmalarımız olabilir ama o ırmağın
sınırları içerisinde belli bir istikamete doğru
aktığımızı, ortak kaderimizi ve geleceğimizi
unutmayacağız.
17nci Dönem İstanbul Milletvekili ve bir dönem
İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış olan
Aytekin Kotilin eşi vefat etmiştir. Siyasetçilerin eşlerinin ne
kadar çilekeş olduğunu biliyoruz. Merhumeye Allahtan rahmet
diliyoruz, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, vefat eden 17nci Dönem İstanbul Milletvekili Aytekin
Kotilin eşine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın Aytekin Kotilin
eşinin vefatını ben şu an duydum. Ben de kendisine Allahtan
rahmet diliyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24
milletvekilinin, Malezyada yaşanan yolsuzlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/408)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Malezyada yaşanan
yolsuzlukların araştırılıp Türkiyedeki
benzerliklerinin olup olmadığının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Güneydoğu Asya ülkesi olan Malezya yolsuzluk
iddialarıyla çalkalanıyor. Malezya Başbakanı Necip Rezak
hakkında çıkan iddiaların Suudi kraliyet ailesinden 681 milyon
doların bağış olarak verildiği gerekçesiyle
başsavcı, Başbakan hakkında çıkan iddiaları
yalanlayarak dosyayı kapattı. Başsavcı Muhammed Apandi Ali,
suç delili olmadığı için bu şekilde karar
aldığını açıkladı. Ancak Apandinin
skandalını soruşturan selefinin yerine bizzat Necip
tarafından atanmış olması ve bu dev
bağışın niçin yapıldığını
açıklamaması, yolsuzluğun örtbas edildiği düşüncesiyle
kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
2015 Temmuz ayında patlak veren skandalda,
Necipin 2009da kurup hâlâ yönetiminde olduğu 1Malaysia Development Bhd
(1MDB) adlı kamu yatırım şirketinden Başbakanın 5
ayrı kişisel hesabına yaklaşık 700 milyon dolar
yatırıldığı iddia edilmişti. İddiaları
reddeden Necip, kitlesel sokak gösterileri ve istifa çağrıları
arasında soruşturmayı yöneten başsavcıyı ve
kendisini eleştiren yardımcısını görevden aldı.
Medyaya baskıyı da ihmal etmedi. Ertesi ay ülkenin yolsuzlukla
mücadele komisyonu "paranın yabancı bir
bağışçıdan geldiğini" açıkladı.
Yolsuzluk skandalında son perde, yeni başsavcının gizemli
bağışçının Suudi kraliyet ailesinden olduğunu
duyurması oldu.
Komisyon yetkililerinin
bağışçı ve diğer tanıklarla görüştüğünü
kaydeden Apandi, "Necipin hesabına Mart-Nisan 2013 arasında
transfer edilen 681 milyon doların rüşvet olarak verildiğini
gösteren bir kanıt yok." dedi. Başsavcı, Necipin 620
milyon doları kullanılmadığı için iade ettiğini de
ekledi. Kalan 61 milyon doların ne yapıldığına
ilişkin bilgi vermeyen Apandi, bağışın nedeninin Suudi
kraliyet ve başbakan arasında olduğunu söyledi.
Necipin partisi Birleşik Malay Ulusal Örgütü
(UMNO), bağışı 2013 seçim kampanyası için
kullandıklarını savunuyor. Muhalefet ise paranın 1MDBden
geldiğini ve başsavcının yolsuzluğu örtbas
ettiğini söylüyor. 1MDByle ilgili iddiaları ABD, İsviçre,
Britanya ve Singapur da araştırıyor.
Malezyada yaşanan yolsuzluk iddiaları
Türkiyeyle benzerlik gösteriyor. İktidarın giderek oy kaybetme
telaşı güvenlik yasaları kapsamında son iki yılda
onlarca muhaliflerin içeri alınmaları gibi birçok benzerlikler
taşıyor.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Malezyada yaşandığı
iddia edilen yolsuzlukların araştırılması, Türkiyeyle
olan benzerliklerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
3) İbrahim Özdiş (Adana)
4) Hüseyin Çamak (Mersin)
5) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Birol Ertem (Hatay)
8) Erkan Aydın (Bursa)
9) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
10) Mustafa Akaydın (Antalya)
11) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
12) Kazım Arslan (Denizli)
13) Özgür Özel (Manisa)
14) Serkan Topal (Hatay)
15) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
16) Gülay Yedekci (İstanbul)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
19) Çetin Arık (Kayseri)
20) Ömer Süha Aldan (Muğla)
21) Yakup Akkaya (İstanbul)
22) Sibel Özdemir (İstanbul)
23) Kadri Enis Berberoğlu (İstanbul)
24) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
25) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve 19
milletvekilinin, Kahramanmaraş ilindeki Suriyeli mültecilerin sebep
olduğu sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/409)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kahramanmaraş ilindeki Suriyeli mültecilerin
sebep olduğu sorunların tespit edilerek alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
2) Ümit Özdağ (Gaziantep)
3) Baki Şimşek (Mersin)
4) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
5) Nuri Okutan (Isparta)
6) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
7) Erkan Haberal (Ankara)
8) Erhan Usta (Samsun)
9) Deniz Depboylu (Aydın)
10) Kadir Koçdemir (Bursa)
11) Kamil Aydın (Erzurum)
12) Zihni Açba (Sakarya)
13) İsmail Ok (Balıkesir)
14) Mevlüt Karakaya (Adana)
15) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) Mehmet Erdoğan (Muğla)
18) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Celal Adan (İstanbul)
Gerekçe:
2011 yılında başlayan Suriyedeki iç
savaş sebebiyle Kahramanmaraşa mülteci göçü
yaşanmıştır. Yaklaşık 45 bin Suriyeli mültecinin
bulunduğu kent Suriyedeki iç karışıklıktan en çok
etkilenen illerimizin başında gelmektedir. Bu durum
Kahramanmaraşı sosyal, ekonomik ve kültürel yönden olumsuz
etkilemektedir.
Suriyeden gelen göç nüfusuyla mültecilerin bir
kısmı çadır kentlerde yaşamakta bir kısmı da
konut satın almakta veya kiralamaktadır. Bu durum emlak
fiyatlarının yükselmesinde yaşanan önemli sorunlardan birisidir.
Kira fiyatları da önemli miktarda artmıştır.
Suriyelilerin bir kısmı düzenli bir
şekilde ülkeye kaçak mal girişiyle uğraşmaktadır, bir
kısmı da bunu âdeta meslek edinmiştir. Bu şekilde getirilen
çok çeşitli mallar, ya sokaklarda ya da açtıkları iş
yerlerinde satılmaktadır. Satılan bu ürünlerden vergi
alınmamakta, denetime tabi tutulmamaktadır. İşin toplum
sağlığına etkileri ayrı bir konudur. Bu durum il ve
ilçe esnafını olumsuz etkilediği için sızlanmalara sebep
olmaktadır. Konuya ilişkin önlemlerin alınması
gerekmektedir.
Bir diğer konu, ucuz işçilik sebebiyle
tarım, hizmet ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren göçmen işçi
sorunudur. Kentte işsizlik oranının yüksek olduğu göz önüne
alınırsa, ucuz işçi olduğu ve sigortasız
çalıştıkları için mülteci Suriyeliler tercih edilmekte olup
işsizlik oranının daha da artmasına sebep olmaktadır.
Şehirde bazı semtler ve mahalleler
Suriyelilerin yoğun yerleşim alanı hâline geldiği için
çoğunlukta oldukları yerlerde gasp, hırsızlık,
şiddet, cinsel taciz ve darp gibi suçlar artmıştır.
Şehirde huzuru bozucu davranışlarda bulunulmaktadır.
Sağlık, eğitim ve diğer birçok sosyal problem (dilencilik
v.b.) vatandaş nezdinde de ciddi şikâyetlere sebep olmaktadır.
Ülkemizin önemli illerinden olan Kahramanmaraşta
Suriyeli mültecilerin sebep olduğu sorunların tespit edilerek,
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırmasının açılmasında yarar görülmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve 20
milletvekilinin, Türk personel rejiminin aksayan yönleri ile kamu
çalışanlarının sorunlarının ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/410)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk personel rejiminin aksayan yönleri ile kamu
çalışanlarının sorunlarının ve çözüm
yollarının araştırılması amacıyla Anayasanın
98inci maddesiyle, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
2) Erhan Usta (Samsun)
3) Arzu Erdem (İstanbul)
4) Mustafa Mit (Ankara)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Kamil Aydın (Erzurum)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
10) Kadir Koçdemir (Bursa)
11) Erkan Haberal (Ankara)
12) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Mehmet Erdoğan (Muğla)
15) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
16) Ümit Özdağ (Gaziantep)
17) İsmail Ok (Balıkesir)
18) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
19) Mehmet Günal (Antalya)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Personel rejimi, kamu görevlerini yerine getirme
sürecinde kamu görevlilerinin devletle olan ilişkisini düzenleyen, kamu
yönetiminin önemli unsurlarından birisidir. Kamu görevlilerinin
yürüttükleri hizmet ve hitap ettikleri kitle dikkate
alındığında, toplumsal hayattaki etki alanları ve
önemleri daha iyi anlaşılmaktadır.
Kamu personel rejiminin en önemli özelliği,
kamu çalışanlarının statü hukukuna tabi
olmalarıdır. Türk personel rejimini oluşturan meri temel yasal
düzenlemeleri 10 başlık altında toplamak mümkündür.
1) 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu.
2) 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu.
3) 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu.
4) 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanunu.
5) 399 sayılı KİT Personeline
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname.
6) 4857 sayılı İş Kanunu.
7) 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu.
8) 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu.
9) 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş
ve Er Kanunu.
10) Özel teşkilat kanunlarında özel
statüde istihdama imkân veren hükümler.
Anayasanın 128inci maddesinde, devletin, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görüleceği; bunların niteliklerinin, atanmalarının,
görev ve yetkilerinin, haklarının ve yükümlülüklerinin, aylık ve
ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği
hükme bağlanmıştır. Öte yandan, Anayasanın Hizmete
girme başlıklı 70inci maddesinde "Her Türk, kamu
hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez."
denilmektedir. Kamu çalışanlarının işe girme
sürecinden başlayarak, çalışırken bağlı
oldukları hukuki ve mali statü ile emekliliğe dair ciddi
sorunları bulunmaktadır.
Bugün kamu çalışanlarının
karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunları
şu şekilde ifade etmek mümkündür:
1) İşe girişte objektifliğin
tesis edilememesi.
2) İlerleme ve yükselmede liyakatin esas
olmaması.
3) Hizmete alınma, tayin ve terfide
kayırmacılığın hâkim olması.
4) İstisnai uygulamaların
yaygınlık kazanmasının ortaya çıkardığı
adaletsizlik.
5) Objektifliği sağlamaya dönük mevcut
yasal ve idari düzenlemelerin sulandırılması.
6) Uluslararası normlara uygun sendikal
hakların temin edilememesi.
7) Memur ve diğer kamu çalışanlarının
tanım, statü, unvan ve sınıflandırma karmaşası.
8) Ücret adaletsizliği ve ücretlerin
yetersizliği, kamu çalışanlarının yarıdan
fazlasının yoksulluk sınırının altında gelir
elde ediyor olması.
9) Ödüllendirme ve cezalandırma yöntemlerinin motivasyonu
ve iş verimini arttırıcı olmaması.
10) Kamu çalışanlarına uygulanan
taciz, tehdit ve yıldırmaya dayalı haksız ve
adaletsizlikler.
11) Devlet memurluğunun parti memurluğu
hâline gelmesi.
12) Çalışırken alınan maaş
ile emekli olduktan sonra alınan aylık arasındaki büyük
dengesizlik.
13) Her alanda yaşanan yozlaşma ve ölçüt
karmaşası.
14) Yolsuzluk ve usulsüzlükler ile bunları
önleyecek yasal ve yönetsel düzenlemelerin hayata geçirilememiş
olması.
15) Başta Devlet Memurları Kanunu olmak
üzere, personel kanunları ve teşkilat kanunlarıyla yapılan
münferit, birbiriyle bağlantısız düzenlemelerin
çalışanlar arasında yarattığı eşitsizlikler.
16) Genel olarak torba kanunlar ve KHKların
oluşturduğu mevzuat kirliliğiyle özensiz uygulamaların kamu
yönetimi disiplininden uzaklaşılmasına yol açmasıdır.
Personel rejimindeki sözü edilen sorunların
araştırılarak memurlar ve diğer kamu
çalışanlarının problemlerine ilişkin çözüm
önerilerinin ortaya konulması, kamu çalışanlarının
hukuki ve mali statülerinin, çalışma şartlarının
iyileştirildiği, mali ve sosyal haklarının
uluslararası standartlara paralel hâle getirildiği, hizmet
verimliliğinin artırıldığı, vatandaşın
verilen kamu hizmetinden memnun olduğu bir anlayışla
şekillendirilmesi zorunludur.
On üç yıllık AKP iktidarları
yaptıkları münferit düzenlemelerle personel rejimini tahrip
etmiş, istisnai istihdam uygulamaları istismar edilerek memuriyete
giriş yolu olarak kullanılmış, her alanda liyakatin yerini
siyasi saiklerin hâkim olduğu kayırmacılık
almıştır.
Bu nedenle, Türk personel rejiminin aksayan yönleri
ile kamu çalışanlarının sorunlarının ve çözüm
yollarının araştırılmasına ilişkin Meclis
araştırması açılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 3/6/2016 tarihinde Şırnak Milletvekili
Ferhat Encu ve arkadaşları tarafından, 28 Aralık 2011
tarihinde Şırnakın Uludere ilçesinde devletin savaş
uçaklarıyla yapılan bombalama sonucu çoğu çocuk 34 sivilin yaşamını
yitirdiği olaydan sonra 29/5/2016 tarihinde yine aynı noktada
köylülerin tekrar bombalanmış olmasının
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 5 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/1/2017 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Haziran 2016 tarihinde Şırnak Milletvekili
Sayın Ferhat Encu ve arkadaşları tarafından verilen 2150
sıra numaralı 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnakın
Uludere ilçesinde devletin savaş uçaklarıyla yapılan bombalama
sonucu çoğu çocuk 34 sivil yaşamını yitirmiştir.
29/05/2016 tarihinde yine aynı noktada köylülerin tekrar
bombalanmış olmasının araştırılması ve
sorumluların tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
5/1/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere, Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; beş yıldır bu ülkenin kanayan yarası olan
ve toplum vicdanında hâlâ o yaranın açık olduğu, kanamanın
devam ettiği bir olaya dikkatinizi çekmek, bir daha
vicdanlarınıza seslenmek, şu Meclisin 4 partisinin bir komisyon
kurarak bir toplumsal yarayı kapatmak üzere bir araştırma
komisyonunun kurulması için karşınızda bulunuyorum.
Malumunuz, bu ülke, maalesef belli bir süredir
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sizden ve hatipten özür dilerim.
550 milletvekili var, burada 31 milletvekili var.
Biraz sonra da oylamaya geçilecek. Böyle bir Parlamento olmaz. Yani hakikaten
bu ışığa yazık, bu mesaiye yazık. Çok özür
dilerim hatipten de
BAŞKAN Siz devam edin Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bu ülke belli bir süredir
devlet olma ciddiyetini, maalesef devletin kurumsal yapısını
bizzat siyasi iktidarın yapmış olduğu kişilere ve
zümrelere özgü çalışmalar sebebiyle yitirmiş bulunmaktadır.
Şöyle ki çarpık bir toplum ve devlet tahayyülüne sahip olan siyasi
iktidarla karşı karşıyayız. Maalesef, toplumsal
vicdanda mahkûm edilmiş olayların bile
araştırılmasından imtina eden, bu konuda âcizlik gösteren
bir siyasi yapıyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bakın, şunu
ifade edelim: Bu ülkede toplum vicdanını inciten ve toplum
vicdanında mahkûm olmuş olan olaylar ilk Roboskiyle
başlamadı, en son da Roboski olmayacaktır. 29 Aralık 2011
günü, beş yıl önce bizzat bu ülkenin savaş uçakları
tarafından çoğu çocuk, 34 canımız paramparça edildi ve
bunlara dair anılarını tazelemek, acılarını
paylaşmak, mezarları başında bir Fatiha okumak üzere, 3
milletvekili arkadaşımla birlikte geçen hafta çarşamba günü Roboski
köyüne yolculuk yaptık. Nedense bu olayın faillerinin ortaya
çıkmasını engelleyen iktidar aklı kendi kolluk güçlerini
harekete geçirerek, her ne hikmetse, bizim köye varmamızı engellemeye
çalışmakta; aynı şekilde, köyde kendi canlarını,
kendi canlarından parçalarını kaybetmiş olan annelerin ise
köyün 1,5 kilometre dışındaki mezarlığa gidip
çocuklarının mezarı başında Fatiha okumasını
engellemeye çalışmaktaydı. Buradan hareketle, bütün
inadımız ve ısrarımızla yaptığımız
bürokratik görüşmeler neticesinde üç-üç buçuk saatlik bir yolu dokuz
saatte alarak köye vardık, annelerimizi yanımıza aldık,
mezarlığa gittik, dualarımızı ettik ve o gün öldürülen
çocuklarımızı anıp bu işe sebep olup üstünü kapatmaya
çalışanları kınadık.
Tabii, bu ülkede ilk Roboskiyle başlamadı
diye söyledim. Umut Kitabevini unutmadık bu iktidar döneminde olan.
Uğur Kaymazın -babasıyla birlikte- 12 yaşına 13
kurşun yedirten güvenlik güçlerinin cezasızlıkla beraat etmesini
unutmadık biz. Bir parça çocuğu bir havan topuyla, Tabantepe Karakolundan
gelen havan topuyla paramparça edip Ceylan Önkolun parçalanmış
cesedini annesinin elbisesine toplayıp getirip bunu bir mezara
defnetmesini unutmadık. Nihat Kazanhanın Cizrede sokak
ortasında öldürülmesini veya Hacı Lokman Birlikin öldürüldükten
sonra bizzat devletin panzeri tarafından yerlerde sürüklenmesini, bütün
bunların hepsinin bir cezasızlıkla bugüne
taşınmasını unutmadık biz.
Tabii bu ülke adalet terazisini belki uzun süredir
kaybetmiş olabilir ama işin çok önemli bir kopma noktası varsa o
da tartışmasız Roboskidir. Çünkü, eğer bir yerden bu
cezasızlıklara son vermek istiyorsak, bir yerden bu işlerin
faillerini otaya çıkarmak istiyorsak, en kolay siyasi ve askerî
bağlantıları çözülebilecek ve adalet önüne çıkarılabilecek
olan olay, Roboskidir. Roboski katliamı olduktan üç gün sonra bu ülkede
şaşaalı yılbaşıların
kutlandığını biliyoruz. İşte, kutuplaşma ve
birbirinden ayrıştırma ortamını yaratan devlet
politikaları maalesef bunlardır.
Dile kolay 34 can, 34 çocuk, 34 beden, 34
yaşanmamış hayat ve birçok hayalleriyle birlikte, eğitim
hayalleri, aile hayalleri, evlilik ve sevgili olma hayalleriyle
sonlandırılmış, canice bir alçak olayın failleri hâlâ
orta yerde siyasi iktidar tarafından aydınlatılmadan, failleri
ortaya çıkarılmadan korunuyor. Bu, bu iktidarın
utancıdır.
Bu ülkede hükûmetlerin bir bütün olarak
başardığı en önemli şey, sevgisizliktir değerli
arkadaşlar ve sevgisizliğin üretmiş olduğu şiddet
ortamıdır. Şiddet dediğimiz sadece bir saldırı
anı değildir. Şiddet dediğimiz şey, değerli
arkadaşlar, öncesinde oluşturulan toplumsal algı ve iktidarlar
tarafından yönetilen bu algının kendisidir. Ve şiddet
dediğimiz şey, sevgisizlik iklimidir. Yine, ötekileştirme ve
nefret bile sevgiden sonraki adımlardır. Bunların hiçbirini unutmamalıyız
değerli arkadaşlar.
Tabii, bu ülkede iktidar, sevmemeyi,
kamplaştırmayı, birbirine rakip olarak değil neredeyse
düşman gibi bakmayı öğretti, sevgisizliği öğretti.
Eğer gurur duyulacaksa bu iktidar bununla gurur duyabilir. Ve bununla
gurur duymanın utancını bize öğretti.
Biz Roboskiyle hesaplaşmayı eğer
sağlamış olsaydık geçen yıl Suru, Cizreyi, Silopiyi,
Geveri, Şırnakı, Dargeçiti yaşamamış olurduk.
Eğer biz Roboskiyle hesaplaşmış olsaydık
yıkılmış şehirlerle belki
karşılaşmazdık. Çünkü o gün orada cesaretlendirilen kolluk,
daha sonra nasıl olsa cezasızlıkla sona erecek diye
silahlı-silahsız ayırdı yapmaksızın sivilleri,
Taybet anaları, Miray bebekleri öldürmeyi göze aldı. Bu, ancak iktidarlar
tarafından verilebilecek cesaret ve sağlanabilecek yasal ortamla
mümkün olabilir. Ya değilse, hiç kimse kendi başına bunu
sağlayamaz.
Değerli arkadaşlar, 34 gencecik fidandan
bazılarının mektuplarıyla sesleneyim: Ben, Seyithan Ençim.
1990 yılında, havanın kurşun gibi ağır
olduğu günlerde, Roboskinin yanı başındaki Gülyazı
köyünde doğdum. Belki dağları delemedik, göğsümüzü deldi
kara gülleler. Ferhatla ve Mecnuna haber salın. Teknoloji çağı
deyip küçümsedikleri zamanda bir genç, sevdiğinin sesini duyabilmek ve
bunun nafakasını, başlığını toplayabilmek
için öldürüldü.
Yine, değerli arkadaşlar, bir
başkası: Ben Nadir Almayım. İstatistik değilim,
insanım; rakamlarla anmayın ölümümü. Benim de bir hikâyem var.
Dünyaya, 13 nüfuslu bir ailenin ikinci erkek evladı olarak geldim. Hüzünlü
bir mevsimdi. O gece 34 yıldız kaydı gökten; 34 dilek tutuldu,
34 nefes. Ömrümün yirmi beş senesini yaşayamadım. Soranlara
deyin ki: Şimdi gülümsüyor, hem de ölümsüzlüğün sonsuzluğu
içinden. Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var: Eğer
beni öldüren bombalar adaleti öldürmediyse sadece adalet talep ediyorum.
Hakkı değil mi adalet? Anneler geçen hafta
bize şunu söylüyordu: Biz bunun yerine kan istemiyoruz, kimsenin
canını istemiyoruz, kimse öldürülsün istemiyoruz; sadece adalet
istiyoruz. Kalkan uçak belli, kullanan belli, emri veren belli, sahibi olan
siyasi irade belli. Kimsenin canını istemiyoruz, kan aksın
istemiyoruz; adalet istiyoruz, adalet. Aradığımızda
bulamadığımız adalet. İşte, o adalet, adaletsizlik
olarak, partimize, eş başkanlarımıza, milletvekillerimize,
belediye başkanlarımıza, il, ilçe teşkilat yöneticilerimize
karşı adaletsizlik kusmak üzere, bilfiil olarak bütün hücreleriyle
hareket etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bunların,
Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden gelişmiş
yüzyıllık sorun olduğunu çok iyi biliyoruz ama bilinmeyen
şeyler var, bilinen şeyler var; onlar da şunlar: Evet,
adına ne dersek diyelim, biz savaş diyoruz, bu savaş ne zaman
biter belki bilinmez, bu kirli savaşta daha kaç canımız
toprağa düşecek belki bilinmez, bu kirli savaşa daha ne kadar
para harcayacağız belki bilinmez ama bilinen tek şey var; o da, o
gerçek de şu ki, bu mesele mutlaka diyalogla, mutlaka konuşarak,
mutlaka anlaşarak ve mutlaka masada biteceği kesin olan tek bir
gerçektir. Bunu bile bile, her gün bu ülkenin kaynaklarını ve
canlarını heba ediyoruz.
Biz, bugün barış istediğimiz, bu
çatışmalar sona ersin diye istediğimiz için yarına utançla
bakamayacağız. Biz, yüzümüz ak, başımız dik bir
şekilde bugün savunduklarımızı savunacağız ama bu
kürsüye gelip bu kirli savaşı savunanlar acaba yarın
bunları ne kadar savunabilecekler, merak ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum, Mahmut Tanal sözümü kesmişti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru, ben
kestim, özür dilerim.
BAŞKAN Peki, buyurunuz, bir dakika ek süre
veriyorum.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Değerli
milletvekilleri, en son şunu ifade edelim: Bakın, bırakın
artık enerjisini, bu ülkenin güvenlik enerjisini annelerin
çocuklarının mezarları üzerinde anma yapmalarını
engellemeye, ne olursunuz. Eğer bu konuda niyetiniz ve ameliniz sâlih ise
ve bu konuda temiz duyguların sahibiyseniz, herkes de çok iyi biliyor, o
gün o çocukları parçalayan
Mesela, anne söylüyor: Benim oğlum beni
öpmek için eğilirdi ama benim önüme bir ceset getirdiler battaniyede neredeyse
iki elimi açsam boyu o kadar. Sonra dedim bunun içinde kim var? Beş
parçada çocuğun var. dediler.
Evet, siyasi iktidar hâlâ bu utancı
sahiplenmeye, bu utancın müsebbiplerini açığa çıkarmamaya
kararlıysa ve direniyorsa yapacak bir şey yok. Ne olursunuz, bunu
böyle FETÖ, METÖ deyip yeni tahayyül edilmiş suç örgütlerine yüklemeden
gelin el birliğiyle yeniden araştıralım ve faillerini
açığa çıkaralım diyor, bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi grubu önerisi
aleyhinde Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. HDP grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Burada Uludere hadisesiyle ilgili çok sözler sarf
edildi. Öncelikle, 34 vatandaşımız hayatını kaybetti,
34 vatandaşımıza Allahtan rahmet, yakınlarına da
taziye dileklerimi iletiyorum.
Gerçekten incelenmesi gerekli bir hadise. Burada
sözlerime başlarken İdris Balukeni de anmak isterim. 15 Temmuz FETÖ
darbe hadisesinden önce Meclis araştırma önergeleri üzerinde
konuşmalar yapmıştı, dikkatle izlemiştim kendisini, o
dönem itibarıyla şunu söylemişti: Gerçekten, buradaki hadise AK
PARTİ Hükûmetine, devlete yapılan bir sabotaj eylemidir. Bunun ortaya
çıkarılması anlamında siyaset kurumunun üzerine
düşmesi gerekliliğinden bahsetmişti ve onu da unutmadım,
gerçekten de burada hakkını da teslim etmek lazım. Siyaset
kurumu olarak bizim üzerimize düşen, maddi gerçeğin ortaya
çıkmasıdır, adaleti tesis etmek gerekir. Bu manada gerek Rus
uçağının düşürülmesi gerekse Uludere hadisesinde maddi
gerçeğin ortaya çıkması anlamında siyaset kurumu olarak biz
üzerimize düşeni yapmalıyız fakat bu bir hukuki olay.
Netice itibarıyla, bütün bu konuşmalar
etrafında yargı üzerine düşeni yapıyordur,
yapmalıdır; bu dosyalar tekrar ele alınmalıdır -bir
hukukçu olarak da bunu söylüyorum- eğer üzerinde bir perde varsa bu perde
aralanmalıdır. Netice itibarıyla, biz de siyaset kurumu olarak
farklı zamanlarda, farklı ortamlarda bu konuyu
değerlendirebiliriz, grup başkan vekilleri bir araya gelerek
Bu
hadisede, yargılama aşamasında, Anayasanın ve hukuk
sistemimizin vermiş olduğu yetkiler çerçevesinde, müdahale etmemek
kaydıyla, buradaki sis perdesinin aralanmasının gerektiğini
bir hukukçu olarak, bir milletvekili olarak ben de kabul ediyorum.
Netice itibarıyla 15 Temmuz hadisesinden sonra
bazı şeylerin farklı konseptte ele alınması
gerektiğini hep beraber bu bir realitedir- kabul etmemiz gerektiğini
düşünüyorum ama şunu da söylememiz lazım: Bir devlet bilerek ve
isteyerek, kendi uçaklarıyla kendi vatandaşlarını
bombalayamaz, bombalamaz; bu da net bir durumdur. Eğer devletin içerisinde
farklı yapılar bunu ele almış ise -sizler de zaten onu
talep ediyorsunuz- bunların bir siyaset kurumu çerçevesinde, demokratik ve
hukuki çerçeve içerisinde ele alınması gerektiğini ben de kabul
ediyorum. Bu manada gerek muhalefet partileri olarak gerekse iktidar partisi
olarak, siyaset kurumu olarak üzerimize düşeni yapmamız
gerektiğine de inanıyorum.
Netice itibarıyla, bugün, kamuoyunun
yakından beklediği 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısını inşallah yasalaştırmayı
düşünüyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani buna destek
verecek misiniz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Grup önerisi dün kabul
edildi ama bu bir bahane değil, bunun farklı bir ortamda ele
alınması gerektiğine de inanıyor, Genel Kurulun takdirine
sunuyorum grup önerisini.
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Önerinin lehinde
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sadece tutanaklara
geçmesi için
BAŞKAN Evet.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, siyasi
iktidar bir niyet beyanında bulundu ama evet veya hayır yönünde
oy kullanıp kullanmayacağı hususunda net bir söylemde
bulunmadı.
Söylemekten utanıyorum ve ölenlerin affına
sığınarak söylüyorum. Az biraz demokrasinin, hukukun
işlediği bir ülkede 34 canlı hayvan bu şekilde öldürülse
dahi bunun hukuk düzleminde bir hesabı olur. Bu kadar vahşice bir
ölümle karşı karşıyayız, katliamla karşı
karşıyayız. Eğer bu konuda samimilerse
Düşünün,
beş yıl boyunca hem sivil hem askerî mahkemelerde
cezasızlıkla sonuçlanmış, dosyası kapanmış,
bu paralelde açıklamalar yapmış siyasi iktidar
gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Öyleyse, bir
araştırma komisyonu kurulmasına -anladığım
kadarıyla Sayın Canın konuşmasından- evet
diyecekler, birlikte araştıralım. Ve biz bu konuda bir irade
ortaya koyarsak yargı kurumu da harekete geçer diye düşünüyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önerinin lehinde Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin kanayan bir yarasını
konuşuyoruz, Roboski, Uludere olayını. 28 Aralık 2011
tarihinde savaş uçaklarının attığı bombalar
sonucunda Uludere ilçesinin Ortasu ve Gülyazı köyüne mensup, 18i 18
yaşından küçük olmak kaydıyla, 4ü 13 yaşında, 34
gencimiz hayatını kaybetti.
O dönem olayın ilk duyulduğu anlarda
bunların PKKlı olduğu algısı yaratılmaya
çalışıldı. Olay o denli vahimdi ki ancak böyle bir
algı yaratılırsa bu olayın sorumluluğundan
kurtulabiliriz zannedildi. Ama olay çok netti, gün ağarınca, hatta
gün ağarmadan önce ortaya çıktı ki 34 masum insan
hayatını kaybetmişti.
Peki, ne olmuştu o gün? O gün Millî Güvenlik
Kurulu toplantısı yapılıyordu ve devletin önüne istihbarat
bilgileri geldi. Tam dört buçuk saat izlendi bu, Irak tarafına geçen
gençler, kaçakçılık yapan gençler, sınır ticareti yapan
gençler. Dört buçuk saat sonunda şu karara varıldı: Evet, bunlar
sınır ticareti yapan gençlerdir ya da köylülerdir ama içlerinde PKKnın
askerî kanat sorumlusu Fehman Hüseyin vardır. Bu MİT bilgisi Millî
Güvenlik Kurulunun önüne geldi. Sonunda Genelkurmayda değerlendirildi,
edildi. Evet, Fehman Hüseyin PKKnın en ağır silahlı
saldırılarını gerçekleştiren askerî kanat sorumlusu,
onlarla birlikte Türkiyeye giriyor zannedildi ve atış emri verildi
Genelkurmaydan başlayan ve Millî Güvenlik Kuruluna kadar uzanan bir
silsile içerisinde. Genelkurmay Başkanı hava harekât emrini
verdiği saatlerde Millî Güvenlik Kurulunda toplantı hâlindeydi ve o
verilen ağır karar neticesinde, Fehman Hüseyinin öldürülmesi
pahasına pek çok masum insan hayatını kaybetti. O günlerde bu
olay bir başka algıyla kamuoyuna anlatılmak istendi ama tabii
gerçekler çuvala sığmayacak kadar acıydı ve inciticiydi.
Değerli milletvekilleri, bakın,
zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu olay üzerine
çıktı, Bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacaktır. dedi.
Aradan beş yılı aşkın bir zaman dilimi geçti ve
beş yılı aşan zaman dilimi içerisinde İçişleri
Bakanının açtığı bir inceleme raporundan sonra
soruşturma izni dahi verilmedi. Açılan birinci inceleme raporu oydu.
İçişleri Bakanlığının tozlu raflarında
bekliyor o dosya. Cezai müeyyideye dönüşmesi açısından, bir
soruşturma dosyasına dönüşmesi gereken dosya
kapatıldı, bekliyor.
İkincisi, İnsan Hakları Komisyonunda
bu olay araştırıldı ve sonunda Bir hata olmuştur.
denilerek -CHPnin ve diğer muhalefet partilerinin her biri bu konuda
sorunları ortaya koydular- AKPli üyelerin oylarıyla kapatılmaya
çalışıldı. İkincisi de böyle yapıldı.
Üçüncüsü, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmada
takipsizlik kararı verildi. Bu takipsizlik kararı Ankaraya geldi,
Genelkurmaya geldi görevsizlik nedeniyle. Genelkurmay Askeri
Savcılığı da takipsizlik kararı verdi. Buna
yapılan itiraz üzerine dosya Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesine gitti.
Orada 3 üye, Başkan Sorumlular yargılanmalıdır. dedi ama
diğer üyeler, 2 üye Yargılanma olmaz, kovuşturmaya yer
olması kararı doğrudur. dedikleri için dosya kapatıldı
Sayın Ramazan Can. Dolayısıyla, yargı ayağında yürüyen,
İçişleri Bakanlığında yürüyen ve Mecliste yürüyen
hiçbir dosya yok.
Aileler çaresiz kaldı. Şu anda dosya
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Ayıp değil mi
değerli arkadaşlarım, bir ülkenin, kendi
yurttaşlarıyla ilgili bir adalet duygusunu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine aratması; böylesi önemli, vahim bir olayda devlet
üzerine düşen görevi yapmadı diye aileleri orada süründürmek
ayıp değil mi? Devlet olma anlayışı bu mu?
Adalet diyoruz. Bakın, devlet adalet olmadan
yürümez değerli arkadaşlarım. Dün İsrail
Başbakanı Netanyahu polise tam üç saat ifade verdi görevini kötüye
kullandı diye. Türkiyede dokunulmazlar mevcut, dokunulamıyor. Niye
dokunulamıyor? Çünkü bu olayın içinde, ben başından beri
söyledim, Roboski, Uludere olayının içinde
İnsan Hakları
Komisyonunda görev yaptığım andan itibaren söyledim, bu olay
devletin en üst tepesini ilgilendiriyor. Millî Güvenlik Kurulunda kim varsa, bu
kararın alınmasında
Zamanın Genelkurmay
Başkanından tutun, o toplantıda kim varsa herkesin haberli
olduğu bir olaydır bu olay, sıradan bir olay değil. O
yüzden karartılmaya, soğutulmaya ve unutturulmaya
çalışılıyor. Tablo bu, bu kadar açık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
aileler ne istiyor, biliyor musunuz; aileler adalet istiyor. Çok onurlu
insanlar.
Bakın, bu hayatını kaybeden
gençlerimizden Mehmet Ali Tosun var, 18 yaşında çocuk. Annesi ne
diyor, biliyor musunuz, Adile Tosun? Bizim tek isteğimiz faillerin ortaya
çıkartılması ve belirlenmesi. Bize çok büyük bir hakaret yapılmıştır.
Biz ağladık, başka anneler ağlamasın. Tazminat
taleplerini reddettiler, ellerinin tersiyle ittiler bu aileler.
Acılarını gömdüler, Başka anneler ağlamasın ama
failler de ortaya çıksın. dediler ama öyle olmadı ki.
Yine, ölenlerden Şirvan Encunun annesi diyor
ki: Oğlum Şirvanı sabahleyin sınır ticaretine
gönderdim. Akşam döner, yemek yeriz dedik ama gece Şirvanımın
cenazesine ulaştık. Biz kimseden bir şey istemiyoruz, sadece
failleri belli olsun, yargılansın, artık hiçbir anne acı
çekmesin ve ağlamasın diyoruz. Haklı bir talep değil mi
değerli arkadaşlar?
Şimdi, az önce konuşan AKP sözcüsü
Gereğini yapalım, yargı zaten gereğini yapıyor.
dedi. Yargı gereğini yapmadı, bir kere, bu ayrımları
iyi bilelim, Meclis de gereğini yapmadı. Siyaset kurumu, evet, hodri
meydan, buyurun gereğini yapalım. Beş yıl geçmiş, eski
Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanının da sözü var
Bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacak. diye. Buyurun
çıkartalım arkadaşlar, bunu yapacak yer burası. Tekrar
açalım bu dosyayı, kendi adalet duygumuz içerisinde tekrar tartışalım.
Bu aileler adalet duygusunu o kadar çok önemsiyorlar ve gerçekten de hak
ediyorlar ki biz duygusal kopuşa yol açmamalıyız, onlar da
Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer yurttaşıdır. Irakın
sıfır noktasında yaşayan bu insanlarımızın
tamamı Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlıdır ama devlete
bağlı olmanın en önemli güvencelerinden bir tanesi de adalet
duygusudur. Şimdi, adalet duygusu niçin oraya ulaşmayacak? Adalet
duygusu ulaşmazsa bir duygusal kopuş yaşamazlar mı acaba
bunlar kafalarında, Adalet bize niye ulaşmıyor? diye.
Şimdi, bu köylülerle ilgili çok uzun
zamandır, tam beş yıldır bir algı operasyonu
yürütülmeye çalışılıyor ama bakın, bu köylüler ne
yaptılar değerli arkadaşlarım. Bu olaydan tam sekiz ay
sonra Gülyazı köyünde, olayın geçtiği bu köyde bir askerî araç
devrildi. 9 askerimiz, 1 de korucu hayatını kaybetti bu
yurttaşlarımızın yaşadığı köyde. O
askerî aracın başına en önce kim gitti biliyor musunuz? Bu,
çocuklarını yitiren aileler gitti. Çıkarttılar onları
araçtan, yaralıları hastaneye yetiştirmeye
çalıştılar ve oğlu bombalamada ölen Emine Ürek diyor ki:
Koştuk o anda kaza yerine, kazada ağır yaralanan bir askerin Anne
diye bağırdığını duydum. Askerin
başını aldım, yardım gelene kadar dizime koydum.
Yerde, yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma
geldi. Emine Ürek, oğlu bombalamada hayatını kaybeden bir anne.
Köy muhtarı diyor ki Haşim Encu: Yaralıları köylülerimiz
taşıdı, tüm köy halkı seferber oldu. Aileler asker
düşmanı değil, onlar bizim de evlatlarımız. Bizim
başımıza gelen olayda buradaki gariban askerlerin ne günahı
olabilir ki? Yaralı kurtardığımız askerlerin ellerini
tutan, onlara moral veren, teskin eden bu köyün gençleri oldular. Hava
saldırısında hayatını kaybedenlerin anneleri bu sefer
askerler için ağladı.
Roboski, Uludere halkı, Ortasu ve Gülyazı
köyleri adaleti çok fazlasıyla hak ediyor değerli arkadaşlar.
Gelin vicdanlarınızı dinleyin, biz bu araştırma
önergesini hep beraber destekleyelim ve bu konuda onların, hiç olmazsa
Meclisten gelen sıcak bir eli tuttuklarını kendilerine
hissettirelim.
Saygılarımla. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Önerinin aleyhinde Yılmaz Tunç Bartın
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisinde talep edilen husus şudur:
28 Aralık 2011 tarihinde, Şırnakın Uludere ilçesinde
devletin savaş uçaklarıyla yapılan bombalama sonucu çoğu
çocuk 34 sivilin yaşamını yitirmesinin üzerinden beş
yıl geçmiş olmasına rağmen bugüne kadar hiç kimse herhangi
bir ceza almamıştır. En son, Anayasa Mahkemesi köylülerin
başvurularını usul yönünden reddetmiş ve Türkiyede
yargı yolu tüketilmiştir. Bu bağlamda, ailelerin
mağduriyetinin devam ediyor olması ve en son 29 Mayıs 2016
tarihinde yine aynı noktada köylülerin tekrar bombalandığı
iddiasının araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, beş yıl önce
Şırnak Uluderede Irak sınırında yapılan hava
harekâtı sonucu 34 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesi ülke olarak hepimizi derinden yaralamış, o dönemde
olayın sebeplerinin açığa çıkarılması ve
sorumluların bulunması yönünde tüm siyasi partilerin görüşleri
olmuş, Hükûmetimiz hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın akrabalarıyla yakından
ilgilenmiş, mağduriyetlerinin giderilmesi ve yakınlarına
tazminatlar ödenmesi noktasında da hassas
davranılmıştır.
Olayla ilgili olarak başlatılan
soruşturmalar olmuş, Meclis İnsan Hakları Komisyonu
araştırma yapmış, yargı bazı sonuçlara
varmıştır. Bunların ayrıntılarına girmeden
önce, şunu, öncelikle soruşturmanın, yargı
makamlarının yapmış olduğu soruşturmaların
hangi aşamalarda, nerede kaldığını sizlere aktarmak
istiyorum.
Olayın aydınlatılmasına yönelik
olarak Genelkurmay Başkanlığı olay hakkında
soruşturma başlatmış, İçişleri
Bakanlığı müfettişler görevlendirmiş, idari yönden
inceleme başlamış ve hazırladıkları raporu
aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonu alt komisyonuna da göndermişlerdir.
Olay sonrası
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
soruşturma başlatmış, konunun askerî görevle ilgili
olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı
Genelkurmay Başkanlığı Askerî
Savcılığına göndermiştir. Genelkurmay Askerî
Savcılığı Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan 5
şüpheli hakkında kaçınılmaz hata gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
Genelkurmay Askerî Savcılığının verdiği karara
yapılan itiraz Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesi
tarafından da reddedilmiştir. Olayda hayatını kaybedenlerin
yakınları 18 Temmuz 2014te Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunmuşlar, Anayasa Mahkemesine yapılan
başvuruda, başvurucu avukatların vekâletnamelerinin eksik
olması nedeniyle başvuruculara on beş günlük kesin süre
verilmiş, bu belirlenen kesin sürede eksiklikler giderilemediği için
başvuru reddedilmiştir. Başvurucuların avukatları
vekâletnameleri ibraz etselerdi eğer o verilen süre içerisinde, dosya
şu anda Anayasa Mahkemesinde görülmeye devam edecekti ve AİHMe de
henüz gidilme zorunluluğu olmayacaktı. O nedenle, araştırma
önergesinde bahsedilen iç hukuk yollarının tüketildiğiyle ilgili
gerekçeye, biraz sonra açıklayacağım nedenlerle aslında iç
hukuk yollarının henüz tüketilmediğini de belirteceğim.
Tabii, bu araştırma önergesi 3 Haziran
2016 tarihinde verilen bir önerge. O tarihten sonra Türkiyede çok şeyler
değişti; 15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleşti ve bu
tarihten sonra geçmişte yaşanan birçok olayın yeniden
değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıktı. Terörü
sonlandırmak için başlatılan çözüm süreci sonrasında 7
Şubat MİT kriziyle başlayan olaylar zinciri, Oslo görüşmelerinin
sızdırılması ve ardından Uluderede 34
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu
önemli olay, yine sonrasında Gezi olaylarıyla çıkarılmaya
çalışılan iç karışıklık, Kobani
olayları, ardından 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi,
ülkemizin değişik yerlerinde PKK, DAEŞ ve DHKP-Cnin
gerçekleştirdiği bombalama ve terör olayları ve en son olarak da
15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştirilmesi, darbe sonrasında
da Hükûmet ve devlet FETÖyle mücadele ederken diğer terör örgütlerinin de
saldırı olaylarını artırması ülkemizin nasıl
bir büyük oyunla karşı karşıya kaldığının
göstergesi olan olaylar olarak tarihe geçmiştir. Milletimiz, bu
olayların arka planındaki gerçekleri görmektedir, bu olayların
ülkemize diz çöktürmek için yapıldığının farkındadır.
O nedenle, Türkiye üzerinde hain planları olanlar hiçbir zaman emellerine
ulaşamayacaktır.
Uludere olayları sırasında bölgede
görev yapan bazı komutanlar 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
tutuklanmışlardır. Darbeye giden süreçte bu olayın
gerçekleştirilmesinde rolü bulunduğu iddia edilenlerle ilgili olarak
devam eden yargı süreçlerinde elbette ki değerlendirmeler
yapılacaktır. Yargının yeni iddiaları
soruşturmasının, bu darbe soruşturmaları
kapsamında her bir olayın ayrı ayrı değerlendirilmesinin
ve bu olaylarla ilgili maddi delillerin ortaya
çıkarılmasının da yargının görevi olduğu
açıktır ve bu soruşturmalar yargının mutlaka
yapması gereken hususlardır.
Uludere olayıyla ilgili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Alt Komisyonu da bir
araştırma yapmıştır. Orada iktidarıyla
muhalefetiyle milletvekillerinin görüşleri rapora
yansımıştır. Nereden kaynaklanabileceği hususunda
milletvekillerimizin muhalefet şerhinde de belirtilen hususlar
vardır. Tüm bunlar, Meclisin bu belgeleri gerek yargı makamlarınca
gerekse idari soruşturmayı yapan makamlarca delil olarak kabul
edilebilecektir.
Uludere olayının en önemli sebebi
aslında bölgede devam eden terör olaylarıdır. Terör
olaylarını fırsat bilerek Hükûmeti ve devleti zor duruma
düşürmek isteyen FETÖ bağlantılı kamu görevlileri ya da
askerî yetkililer varsa, 15 Temmuz darbe girişimini soruşturan
yargı makamlarınca ortaya çıkarılması gerekir ve
çıkarılacağından da şüphemiz bulunmamaktadır.
Güvenlik güçlerimiz terörle mücadele için şu
anda da bölgededir. Bölücü terör örgütünün -sınır ötesini de
kullanarak- ülkemizin özellikle Güneydoğu Bölgesindeki sınır
illerinde terörist faaliyetleri olmasa böyle bir harekâta gerek
kalmayacaktır ve kaçınılmaz hata gerekçesine de belki
ulaşmaya gerek kalmayacaktır. O nedenle, bu olayın birinci
sorumlusu PKK ve benzeri terör örgütleridir ve bu olayın meydana gelmesi
ve ülkemizde bir kaos ortamının çıkarılması, 15 Temmuz
darbe girişimine giden yolda birtakım taşların örülmesi
anlamında sorumluluğu bulunanlarla ilgili olarak da elbette ki
yargı makamları bunları değerlendirecektir.
Terör örgütünün bölücü hedeflerini benimseyip
dillendirenler şunu bilmeliler ki Türkiyenin bölünmez bütünlüğü
bölücü terör örgütüne, bütün hainlere ve onları kullananlara rağmen
korunmuştur ve korunması noktasında da Mecliste grubu bulunan
bütün siyasi partiler aslında görüş birliği içerisindedir ve
olmalıdır.
Türkler ve Kürt vatandaşlarımız
arasında bin yıldan fazladır süren kardeşlik hukuku
vardır. Tarih ve kader birliği her türlü
ayrılıkçılığın panzehiridir. Otuz yılı
aşkındır kardeş kavgası çıkarmayı
başaramayan bölücü terör örgütü bundan sonra da başaramayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu olay sonrası
yapmış olduğu açıklamalarının arkasında
olduğumuzu belirtmek istiyorum. Evet Uludere olayı karanlık
dehlizler arkasında kalmayacak. dedi Cumhurbaşkanımız ve
inşallah kalmayacak. 34 vatandaşımızın ölümünden
sorumlu olanlar mutlaka bulunacaktır ve bulunması gerektiğini,
biz, AK PARTİ Grubu olarak her zaman ifade ediyoruz.
Uluderede beş yıl önce meydana gelen elim
olayın sorumlularını bulup cezalandırmak yargının
görevidir değerli milletvekilleri. Yargının, bu iddiaları,
özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan yeni
durumla birlikte soruşturması gerektiğini, yeni iddialar
nedeniyle iç hukuk yolunun henüz tükenmediğini belirtmek istiyorum.
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar, aslında şeklî bir
karardır, esasa ilişkin bir karar değildir. Esasa ilişkin
kararı da işte
15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle
soruşturulan ve şu anda tutuklu bulunan ve Uluderede de eğer
karar mekanizmasında görev alan askerî yetkililer varsa, bunlarla ilgili
de gerekli soruşturmalar mutlaka yapılacaktır. Bu bir ceza
soruşturması işidir. Burada talep edilen, Meclis
araştırması. Meclis araştırmasıyla maddi
delillere bir yere kadar ulaşabiliyorsunuz ancak ceza
soruşturması, yargının yapmış olduğu ceza
soruşturması, bu olayda sorumlu olan kim varsa, açığa
çıkarmak için yapılan maddi delillerin
araştırılmasından ibarettir, bunu yapmak gerekir. Bunu
yapmak için de, şu anda görülmekte olan darbe davaları var, bu
davaları hep birlikte takip edelim, Meclis olarak takip edelim ve bu
konudaki, Uluderedeki 34 vatandaşımızın sorumlusu kim, hep
beraber görelim, açığa çıksın, sorumlulara da, en
ağır ceza neyse verilsin diyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) - İç Tüzük 60a göre
BAŞKAN Bir dakika süreyle mikrofonunuzu
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi hatip
çıkmış, bir yandan Cumhurbaşkanının bu
davanın takipçisi olduğundan, kesinlikle faillerinin açığa
çıkmasını sağlayacağından söz ediyor ama
aynı Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı olarak, o
dönemin Genelkurmay Başkanına ve komuta kademesine bu
başarılı operasyondan ötürü teşekkür etmiş Başbakandır,
bunu unutmayalım.
Bir diğeri, Sayın Necdet Özel bu konuda
madalyayla taltif edilmiştir, bu unutturulmayacak. Bu, bizim tek
amacımız, Muğlalı olayı gibi, 33 kurşun
olayı gibi, siz ne yaparsanız yapın unutturulmayacak.
Bakın, 15 Temmuz darbe girişimini bahane gösteriyor,
anlaşılan o ki bunu da oraya yığmaya
çalışacaklar. Biz Bu konu araştırılsın. derken
Bu olayı FETÖye at, AKPyi akla.ya da müsaade etmeyeceğiz;
anlaşılan, şu anki niyet odur. Evet, Roboskiye yargı
takipsizlik veriyor ama mağdurları cezalandırmaktan geri
durmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Bugün, tutuklu vekilimiz Ferhat Encu kardeşleri
ve kuzenleri toplam 20 yakınını kaybetti ve Ferhat Encu
milletvekili olmadan önce Roboskiye adalet aradığı için 6 defa
yakalanmıştır, hakkında davalar
açılmıştır. Bugün tutuklanmasına neden olan
dosyalardan biri de bununla alakalıdır. Bunu da Genel Kurulun
özellikle bilgisine sunmak isterim. Darbeler, ancak bu gibi, işte,
güvenlik güçlerine orantısız güç kullanma ve görevlerinden ötürü
yapmış oldukları işlerden ötürü haziran ayında bu
iktidarın çıkarmış olduğu yasalarla yetki vermeyle hazırlanır.
Siz bu yasaları çıkarırsanız bu ülkeyi daha çok darbeler
belasıyla karşı karşıya
bırakırsınız diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
Mikrofonunuzu açıyorum.
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
siyaset kurumunun Uluderedeki olay yaşandığı andan
itibaren bu acının milletin ortak acısı olduğuna
ilişkin bir anlayış ve yaklaşım içerisinde
olduğuna ve idari ve adli soruşturmanın yapılması için
bir irade ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
1948de Karl Jaspers Almanyada bir konferans verir,
Almanyanın yaşadığı büyük travmayı
anlatırken bunun ne tür sorumluluklar doğurduğuna dair siyasi,
hukuki, ahlaki ve metafizik sorumluluklardan bahseder. Doğrudur, Uluderede
yaşanan trajedi de bu tür sorumluluklar gerektiren bir olaydır.
Siyaset kurumu olayın yaşandığı andan itibaren bu
acının milletin ortak acısı olduğuna ilişkin bir
anlayış, bir dil, bir üslup, bir yaklaşım içerisinde
olmuş, idari ve adli soruşturmanın yapılması için
ortaya bir irade koymuştur. Esasen, siyaset kurumunun yapabileceği
acıyı ortaklaştırmak, acıya dokunmak ve adli ve idari
soruşturmalar için gereken iradeyi göstermektir, bu gösterilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu,
tamamlayınız lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, ayrıca, İnsan Hakları Komisyonunda bu
olayın soruşturulması, araştırılması için
bir alt komisyon da kuruldu. Yani, mevcut mekanizmalar ve imkânlar içerisinde
siyaset kurumu kendisine terettüp eden sorumluluğu yerine getirme
konusunda ortaya bir irade koydu. İşin hukuki tarafının
tekemmül edip etmediği, ortaya çıkan yeni deliller istikametinde
yargının bir konusu olarak yeniden ele alınıp
alınmayacağı meselesi şimdi bir soru işareti olarak
ortadadır. Bizim ümidimiz ve temennimiz de adalete ilişkin kamu
vicdanını tatmin edecek şekilde hukukun bu işi
neticelendirmesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Gök, Sayın Durmaz, Sayın Tanal,
Sayın Çamak, Sayın Özkoç, Sayın Yedekci, Sayın
Demirtaş, Sayın Bakan, Sayın Özcan, Sayın Akkaya,
Sayın Kara, Sayın Köse, Sayın Usluer, Sayın Özdemir,
Sayın Böke, Sayın Sağlar, Sayın Çam, Sayın Şeker,
Sayın Sarıbal, Sayın Arslan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika veriyorum.
Kapanma
Saati:15.40
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizden özür dilerim.
Biraz önce, bu araştırma önergesi burada
konuşulurken toplam 31 milletvekili buradaydı, bu konu yeteri kadar
anlaşılmadı. İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca,
bence, şu anda tüm milletvekilleri buradayken -oy kullanılacak- bir
daha görüşülmeli, dinlemeyen arkadaşlarımız burada tekrar
bu konuyu dinlemeli; ona göre oylamaya sunulması lazım. Aksi takdirde
BAŞKAN Sayın Tanal, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşmelere devam edilmesine ilişkin bir önerge Divana
gelmedi, gelseydi bunu oylarınıza sunardım, Genel Kurul
kararını verirdi. Dolayısıyla, bu konuda benim
yapabileceğim bir şey yok.
Ill.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 3/6/2016 tarihinde Şırnak Milletvekili
Ferhat Encu ve arkadaşları tarafından, 28 Aralık 2011
tarihinde Şırnakın Uludere ilçesinde devletin savaş
uçaklarıyla yapılan bombalama sonucu çoğu çocuk 34 sivilin
yaşamını yitirdiği olaydan sonra 29/5/2016 tarihinde yine
aynı noktada köylülerin tekrar bombalanmış olmasının
araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 5 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, 5/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından, Türkiyeyi ekonomik krize
sürükleyen etkenlerin anlaşılması, bu sorunların
derinleşmesine engel olunması ve atılması gereken
adımlara ilişkin krizle mücadele yol haritası
oluşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5 Ocak 2017 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/1/2017 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Levent Gök tarafından, Türkiyeyi ekonomik krize sürükleyen etkenlerin
anlaşılması, bu sorunların derinleşmesine engel
olunması ve atılması gereken adımlara ilişkin krizle
mücadele yol haritası oluşturulması amacıyla 5/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1017 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 5/1/2017 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke.
Buyurunuz Sayın Sayek Böke. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye ekonomisi olağanüstü bir durumla
karşı karşıya. Bugün Türkiye yönetemezlik ve devlet
aygıtının çökmesi kaynaklı bir reel sektör krizinin
kapısında duruyor ve eğer Hükûmetin bu durumu görmezden gelen
tavrı devam ederse bu bir mali krizi ve bankacılık krizini de
tetikleyebilecek seviyede. Bankalar sağlam. deniyor, Kamu maliyesi
güçlü. deniyor ancak önlem alınmazsa reel sektördeki devam eden
çalkantının bu alanlarda ne tür bir etki yaratabileceğini
öngörebilmek maalesef, bugünden çok mümkün değil.
Bu tablo karşısında bütün siyaset
kurumunun temel bir sorumluluğu var ve bu sorumluluk tarihsel bir
sorumluluk. İktidarın bu durumu değiştirme sorumluluğu
var, bizim de çatlayan testi kırılmadan uyarma ve çözüm önerme
görevimiz var. Bu önergenin amacı tam da bu durumun önüne geçebilmek ve
önüne geçilebilmesi için önlemlerin alınmasını sağlamak.
Bugün yaşıyor olduğumuz ekonomik
gerçek, on dört yıldır uygulanan ekonomik politikanın ortaya
çıkartmış olduğu yapısal sorunların üzerine son
dönemde eklenmiş olan siyasi risklerin de etkisiyle derinleşmiş
olan bir durum. Hatırlayalım, AKP, bundan on dört yıl önce,
dünyada da her şey yolundayken, likidite bolken, küresel konjonktür
iyiyken, yükselen piyasalara ve Türkiyeye çok ilgi varken geldi; üstelik,
kurulu bir kurumsal düzeni devraldı. Merkez Bankası
bağımsızlığı, bağımsız kurum ve
kurulların oluşturulması, mali disiplinin kurumsal çatısı
o dönemde tamamlanmıştı. Bu noktada önlerinde iki yol
ayrımı vardı; ya bunu ülke adına bir fırsata
dönüştürmek için adım atılacaktı ve rekabetçi potansiyeli
geliştirmek, üretim altyapısını güçlendirmek, dış
bağımlılığı azaltmak, tasarrufları
artırmak için ihtiyaç duyulan reformlar gerçekleştirilecekti ya da bu
fırsat kendileri adına kullanılacak ve şahsi siyasi bir
fırsata dönüştürülecekti, maalesef, AKP ikinci yolu seçti; tüketim
balonunu borçlanma yoluyla şişirdi, ahbap çavuş ilişkileri
üzerinden bir ekonomi inşa edildi; yandaş iş adamı,
yandaş medya düzenin bir parçası hâline getirildi ve bu yandaş
düzeni kurabilmek için de hazır buldukları kurallı ekonomiyi ve
kurumsal altyapıyı da giderek zayıflattılar. Devletten
liyakat silindi, Adamım olsun. mantığı tekrar geri döndü,
bürokratik ve kurumsal gelenek aşındırıldı; ahbap
çavuş, yandaş düzenini beslemek için ekonomi
kuralsızlaştırıldı. Bunun sonucunda ekonominin
dışa bağımlılığı derinleşti,
üretim potansiyelimiz gittikçe aşındı; işsizlik, yoksulluk
gibi temel sorunlar çözülemedi. Aslında, o dönem, Türkiye için çok iyi bir
fırsattı, ama, maalesef, Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu
adımlar atılmadı. Eğitime ve üniversiteye ideolojik
bakıldı, insan kaynağına yatırım
yapılmadı. Katma değer üreten bir ekonomiyi oluşturmak
yerine, ahbap çavuş kapitalizminin ekonomik ve siyasi ilişkileri
öncelendi, böylece de Türkiye ekonomisi kırılgan ve dış
şoklara açık bırakıldı.
Nitekim, Türkiye önce kırılgan beşli
arasında anılmaya başlandı ve son haftalarda artık
kırılgan beşli dahi değil, kırılgan üçlü
arasında anılıyor. 2002den 2007ye kadar kurulu bulunmuş
olan düzen üzerinden yönetilen ekonomi, 2007den sonra devralınan bu
kurulu düzenin yerine, AKPnin çarpık düzenini derinleştirecek
adımların belirgin olarak atıldığı bir döneme
evrildi, 2013ten itibaren de beklendiği gibi AKPnin bu ekonomik modeli
kendi sınırlarına geldi. Bu model için deniz 2013te bitti
esasında. 2013ten itibaren küresel konjonktür de değişmeye
başladı. 2013ün Mayıs ayında, Amerikan Merkez Bankası
dünyaya yayılmış olan likiditeyi kısacağını
ve önümüzdeki yıllarda küresel para bolluğunun
olmayacağını bütün dünyaya açık bir biçimde duyurdu. Bu
noktada, Türkiyede yapılması gereken iki şey vardı.
Birincisi, o güne kadar siyasi tercihlerle yapılmamış olan
reformlar hemen yapılmalıydı. Böylece
kırılganlıklar azaltılacak ve güven
aşılanabilecekti. İkincisi, siyasi risk minimize edilecek,
demokrasiyi güçlendirici adımlar atılacaktı ki risk
algısı değişsin. Bunun da temel yolu hukuk devletine
bağlılığı ve demokrasiyi geliştirici
adımları atmaktan geçiyordu. Peki, bunlar yapıldı mı?
Maalesef yanıtı hayır. Peki AKP hangi siyasi yolu seçti? Kendi
iktidarının devamlılığını ülkenin
geleceğine bir kez daha tercih etti. Reform yapılmadı çünkü reformlar
yapılsaydı bu iktidarı ayakta tutuyor olan siyasi düzen çökerdi.
Hukuk devletinin olduğu yerde, demokrasinin
olduğu yerde yandaş basın olmaz, yandaş iş
dünyası olmaz, hepimize saldıran troller olmaz; o zaman da AKPnin
içinde olduğu siyasi çark dönmez. Ekonomik olarak
sınırlarına gelen düzenin devamlılığı için
sıkıştıkça da daha fazla kutuplaşma, daha fazla
ayrıştırmayla siyasi risk yaratıldı ve en sonunda da
bu siyasi risk bir algıya dönüştü ve ekonomiyi doğrudan
etkileyen bir tablo olarak karşınıza çıktı.
Sonuçta ne oldu? Tablo veriyle sabit. 2013te 12.480
dolar olan kişi başına millî gelirimiz o günden bu yana
düşüş eğiliminde. 2015 sonunda kişi başına gelir
11.014 dolar ve düşmeye devam ediyor. Türk lirası son iki yılda
150 para birimi arasında en çok değer kaybeden 12nci para birimi
konumunda. 2015 yılında öğrencilerimiz uluslararası
sınavlarda 2012 yılına göre çok daha kötü performans
gösteriyorlar. Özetle, işler 2013ten beri hiç de iyi gitmiyor.
Son üç ayda bu kötüye gidiş hızlandı.
3 Ekimden bugüne kadarki sürede Türk lirası 150 para birimi arasında
en çok değer kaybeden 3üncü para birimi; 12nci değil artık, 3üncü,
150 para birimi arasında. Bu yılın ilk on bir ayında geçen
seneye kıyasla karşılıksız çekler yüzde 3 arttı,
protesto edilen çekler yüzde 20 artmış vaziyette. Güven endeksleri
tepetaklak aşağı doğru gidiyorlar. Ekonomik Güven Endeksi,
ekim ayında 80,6 düzeyindeyken aralık ayında 70,5 düzeyine kadar
geriledi. Demek ki ekimde bir şey olmuş; öyle bir şey ki Türkiyeye
ekonomik bedeli de ağır olmuş.
Dönüp takvime bakmak yeterli. Ekim ayının
başında iki şey oldu: 3 Ekimde Bakanlar Kurulu OHALi
uzatacağını hepimize duyurdu, 11 Ekimde de Türkiyede hiç
olmayan bir rejim tartışması birdenbire
başlatıldı. Peki, neden 3 Ekim ve 11 Ekimdeki bu gelişmeler
ekonomiyi altüst etti. Çünkü, 3 Ekimde OHALin uzatılmasıyla,
yıllardır Türkiyede süregelen bir eğilim ve bir gerçek
belirginleşti. OHALi uzatma tercihi; otoriterlik, demokrasi yokluğu,
kimsenin mülkiyet hakkı dahi olmayan temel haklarının güvence
altında olmadığı gerçeğini herkes tarafından
algılanacak kadar somut bir biçimde ortaya koydu. OHALi sürekli
kılacak olan rejim değişikliği önerisiyle de bu
gidişatın kalıcı olduğu beklentisini siz
yaratmış oldunuz ama bunun bedelini vatandaş ödüyor.
Nasıl? derseniz, bugün hepimiz daha fakiriz,
paramız her anlamda daha değersiz. Asgari ücret 2016da 433 dolarken
bugün 360 dolar. Türk lirası ekimden beri yüzde 20 değer kaybetti.
Biliyoruz ki bu enflasyona yol açar. Pompada görüyoruz zaten; ekimden bugüne
benzinin fiyatı yaklaşık yüzde 10, motorinin fiyatı yüzde
13 arttı. Hayat daha pahalı. Köprüler zamlandı. Sağlık
katkı payı arttı. Bugün hepimiz için hayat daha pahalı.
Zamlar çift hanelere ulaştı ama asgari ücretliye, memura, emekliye
tek hanede bir zam öngörüldü. Kısacası, sizin rejim
tartışmanız, sizin OHALiniz her gün
vatandaşımızı, hepimizi fakirleştiriyor.
Bu tablo, bize şunu gösteriyor: Aslında
vatandaşın cebini yakan, Türkiyeyi krizin eşiğine getiren
OHAL idi, sizin Saray rejimi sevdanızdı ve demokrasiden kopuştu.
Türkiyenin en büyük siyasi riski de, ekonomi riski de sizsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Uyarıyoruz:
Bu gidiş, gidiş değildir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sayek
Böke.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, tabii, Türkiye ekonomisini
konuşacağız ama hangi verilerle konuşacağız
Türkiye ekonomisini, ben bilmiyorum. Yani, TÜİKin
açıkladığı en son serideki verilere bakarsak aslında
konuşulacak bir şey yok, her şeyin gayet güzel olması
lazım. Sayın Mehmet Şimşek de burada. Eğer bu seri
doğruysa -yani, ben bu seri meselesine taktım ama- zaten TÜİKin,
onun dışındaki, ekonomiye ilişkin bütün istatistiklerini
sitesinden kaldırması lazım. Hükûmetin, bütün politika
dokümanlarını, hepsini çöpe atması lazım ve yeni bir hikâye
yazmamız lazım. Yani, dolayısıyla biz neyi
konuşacağımızı bilmiyoruz. Ama, son güncel meseleler,
artık serinin dışında, yani mızrak çuvala
sığmayacak derecede ekonominin kötü gittiğini de hepimiz
gördüğümüz için, yine, tabii konuşacak bir şey bulabiliriz.
Benim başlangıçtan itibaren hep
söylediğim, Türkiye ekonomisi 2000 yılından itibaren, 2007ye
kadar ciddi güzel bir performans göstermiştir. Bunun nedenlerinin neler
olduğunu defalarca izah ettik. Fakat, 2007 sonrasında Türkiye
ekonomisinin performansı bozulmuştur. Son dönemde de çok daha fazla
bozulmuştur.
İsterseniz yeni seriye göre
konuşalım. Mevsimsel düzeltilmiş büyümelere
baktığımız zaman, bakın, bu yıla ilişkin
elimizde 3 tane veri var, bunların 2 tanesi negatif. Yani, ilk çeyrekte
Türkiye ekonomisi 0,4 daralmış, ikinci çeyrekte 1,1 büyümüş,
üçüncü çeyrekte de 2,7 daralmış. Aslında, tabii, bazı
şeyler bazen böyle 15 Temmuz meselelerine filan getiriliyor. 15 Temmuzun
elbette bu ekonomi üzerinde çok yıkıcı etkileri olmuştur
ancak, öteden beri söylediğimiz gibi, 15 Temmuzdan bağımsız
bir şekilde Türkiye ekonomisi 2007 sonrası kötü performansına
son bir-bir buçuk yıldır çok daha kötü bir şekilde, daha da
artırarak devam ediyor.
Şimdi, işsizlik oranı
AKP
işsizlik oranlarında kendi rekorlarını kırıyor.
Türkiye tarihinin en büyük işsizlik oranı 2009 krizinde
görülmüştür. Ondan sonra işsizlik oranları bir miktar
düzelmiştir tabiatıyla fakat şu anda geldiği seviye, o
dönemi dışarıda tutarsak, yine Türkiye tarihinin en yüksek
işsizlik oranlarıdır. Bunu zaten çarşıda pazarda,
gittiğimiz her yerde görme imkânımız var.
Daha kötüsü, gençlerin beşte 1i işsizdir.
Ben ne istihdamdayım ne de eğitimdeyim. diyen gençlerin oranı
da yüzde 26dır arkadaşlar. Yani gençlerin dörtte 1inden
fazlası ne istihdamda ne de eğitimde, bu gençler nerede? Biz bu
gençlere niye iş bulamıyoruz?
Borçların ne kadar
arttığını zaten herkes biliyor. Dolar kurunun
performansını, Türkiye ekonomisinin diğer ülkelerden nasıl
negatif ayrıştığını her gün görüyoruz. Yani, her
gün kur da yeni bir rekora doğru koşuyor.
Esnafımızın, KOBİlerin,
sanayicilerin, tarım kesimindekilerin
sıkıntılarını biliyoruz. Şimdi rezervler diye hep
övündüğümüz rezervler, arkadaşlar, Türkiyede kısa vadeli
borçları karşılayamıyor. Bakın, bu çok önemli bir
rasyodur. Yani, hep böyle 2002 mukayeseleri filan yapılır, 2002
yılında Türkiye ekonomisi kısa vadeli borçlarının 1,7si
kadar rezerve sahipti ama şu anda rezervler kısa vadeli borçları
karşılayamıyor. İşte
kırılganlıkların temelinde bu var yani dolardaki bu
koşuşun nedenlerinden bir tanesi bu, başka nedenleri de var
elbette.
Enflasyon yüzde 8,5 olarak gerçekleşti. Tabii,
son dönemdeki kur artışlarının, önümüzdeki bir yıl
içerisinde, ilk aylarda ağırlıklı olmak üzere, enflasyonun
üzerindeki olumsuz etkilerini maalesef göreceğiz. Yani bu, tepeden
tırnağa her şeyi etkileyecek. Enflasyondaki
Yani Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri olarak şöyle iyi şeyler
yaptık, böyle iyi şeyler yaptık. deniliyor ancak Sayın
Bakan da burada, ben sormak isterim: Kur-enflasyon geçişkenliği bundan
önceki on yıla göre ne kadar azaltıldı, bunun bize bir
hesabını versinler. Şimdi, reform yapan bir ekonomide bu
geçişkenlik azalır. En son Merkez Bankasının
açıklaması yüzde 15 şeklinde. Yani Örneğin yüzde 10 kur
artışı olursa bunun enflasyon üzerinde 1,5 puan etkisi olur.
şeklinde bir hesabı vardı. Bunun geçmişi ile
geleceğine ilişkin bize Hükûmetin bir açıklama
yapmasının son derece faydalı olacağını
düşünüyorum. Piyasaların da buna ihtiyacı var.
Şimdi hiç kimse önünü göremiyor. Yani bu
-birazdan detaylarını tekrar söyleyeceğim- yeni seneden
dolayı zaten ekonomi pusulasını kaybetti, bir pusula yok. Yani,
biz eskiden işte Tasarrufumuz düşüyor,
yatırımlarımız düşüyor veya harcamaların, bütçe
harcamalarının dün akşam bunları grafiklerle izah etmeye
çalıştım- millî gelire oranı artıyor. Buralara
çekidüzen vermek gerekiyor. diyorduk. Şimdi yeni seneden sonra
hikâyelerin tamamı değişti; meğer bizim
tasarruflarımız artıyormuş, yatırımlarımız
artıyormuş, devlet harcamalarının millî gelir içerisindeki
payı yükselmiyormuş, tam tersine düşüyormuş. O zaman,
şimdi yeni bir politika setine ihtiyacı var bu ülkenin. Bu politika
setini oluşturacak olan da kim? Hükûmet. Hükûmet yapamıyorsa -daha
önceden buna benzer önergeleri biz de verdik- hakikaten Meclisin bu anlamda
işe el koyması gerekir. Yani Hükûmet eğer bunları
yapamıyorsa, bir acziyet içerisindeyse bu ülkenin parlamenterleri olarak,
bu ülkenin Parlamentosu olarak burada bir araştırma komisyonu kurup
bu işlere bakmak lazım. Kendisine bir yön çizmek durumundadır Türkiye
ekonomisi, şu anda ekonomiyi konuşuyoruz.
Şimdi, kamu maliyesi
Ben şunu ifade
ediyorum: Türkiyede 2000 yılında, 2000-2001 döneminde çok ciddi
reformlar yapıldı kamu maliyesiyle ilgili. En sonunda 2003
yılında da 5018 sayılı Kanun çıkartılarak yani bu
reformlar hakikaten taçlandırıldı, ciddi reformlar
yapıldı. Türkiyenin de zaten bütün bu sıkıntılar
karşısındaki en önemli unsurudur kamu maliyesinin güçlü
yanı, tabii burada da bozulmalar var. Ama önümüzdeki döneme ilişkin
olarak yaptığımız reformların temel felsefesinde, hani
faiz dışı fazla vererek bir sıkı maliye
politikası uygulanıyordu ama onun ötesinde kamu maliyesinin
kapsamı genişletilmişti, kara delikler
kapanmıştı, kapsam genişlemişti. Şimdi, bu
kamu-özel ortaklığı projeleriyle bu kapsam, bütçe kapsamı
yeniden daraldı. Ben şunu iddia ediyorum: Türkiye bütçesi artık
gerçek resmi göstermiyor, bütçe sistemimiz bizim önümüzdeki döneme ilişkin
riskleri göstermiyor. Bu riskleri gösteren, bunları içerecek bir bütçe yapısına
bizim ihtiyacımız var ve Hükûmet buna ilişkin herhangi bir bilgi
de vermiyor. Bütçe esnasında ben Sayın Bakana onu sordum -Hazineden
sorumlu Bakanımıza- o sorunun da hâlâ cevabını bekliyoruz.
Yani bu kamu-özel iş birliği projelerinin önümüzdeki döneme
ilişkin getireceği riskler nelerdir, bunların
çalışmaları nelerdir, bunları bekliyoruz. Bunları
sadece biz değil arkadaşlar -benim beklememin çok fazla önemi yok,
ben burada yeri geldiği zaman konuşurum, geçer yerime otururum- piyasa
bekliyor. Niye dolar bu şekilde? Niye ülkede yatırım
yapılmıyor? Niye ülkede üretim yapılmıyor? Bunlardan
dolayı, bu belirsizliklerden dolayı üretim yapılmıyor,
yatırım yapılmıyor bu ülkede. O yüzden işte
işsizlik artıyor. Dolayısıyla, bunu kendi sermayemiz, yerli
sermaye, yerli yatırımcı da bekliyor, yabancı
yatırımcı da bekliyor, bunları görmek durumundalar. 53
milyar dolar olduğunu söyledi Kalkınma Bakanı bu proje stokunun,
kamu-özel iş birliği proje stokunun. Ama, işte sözleşme
tutarları daha yüksek, önümüzdeki döneme ilişkin getireceği
riskler konusunda elimizde herhangi bir rakam yok, buranın çok şeffaf
bir şekilde sürdürülmesi lazım. Bakın, projeler hayata geçmeye
başladıktan sonra riskleri görüyoruz. Osman Gazi Köprüsündeki
rezaleti görüyoruz, tam bir rezalettir. Böyle şatafatlı
şatafatlı açılışlar yapılıyor bu ülkede ama
bu ülkenin geleceği ipotek altına alınıyor. Oradaki firmaya
iki yılda, alım garantileri nedeniyle bütün yatırım
bedelini devlet ödeyecek biliyor musunuz, iki yılda. Varsa aksini iddia
eden gelsin -Hükûmet- söylesin bize, Kardeşim, yanlış
biliyorsunuz. desin. Şimdi, fiyat düşürüldü. Bu fiyat düşürüldü
de neyle düşürüldü, nasıl düşürüldü, kim üstlenecek bunu?
Geçiş ücretleri Osman Gazi Köprüsünde düşürüldü. Ulaştırma
Bakanı diyor ki: Efendim, bunların yolları
yapıldığı zaman, yolları açıldığı
zaman fizibil hâle gelecek. Özrü kabahatinden büyük, böyle bir şey olur
mu! Daha olup olmayacağını bilmiyoruz, iki üç yıl var
oraya. E, kardeşim, niye planlama hatası yapıyorsun? Köprüyü de
iki yıl sonra aç, yollarını tamamla, köprüyü öyle aç. Yani, biz
birilerine para vermek zorunda mıyız? Bu milletin
kaynağını bu şekilde israf etmeye kimin hakkı var? Çok
zaruriyse insanlar geçerdi buradan. Niye geçilmiyor? Fiyat elastikiyetinin ne
olduğu konusunda hangi teknik çalışma yapılmış da
fiyatlar düşürülüyor? Fiyatlar düşürülmesin demiyorum, elbette,
insanımız için fiyatlar düşürülsün. Ama, siz böyle dolar
cinsinden yüksek yüksek fiyat garantileri verirsiniz, fiyat verirsiniz, ondan
sonra da tutarsınız millete Dolarını bozdur. dersiniz.
Dolar bozdur, altın al. Sayın Bakanım, Allah aşkına
siz söyleyin iktisatçı olarak: Dolar bozdur, altın alın bir
mantığı var mı? İsteyeceğimiz şey
Dolarınızı sisteme sokun. demektir vatandaşa.
Altını biz ithal ediyoruz. Doları bozduracağız,
altın alacak, millet altın talep edecek, gidecek altın
ithalatı yapacak. Altın ithalatını TLyle mi
yapıyoruz, dolarla yapmıyor muyuz? Kim veriyor Sayın
Cumhurbaşkanına bu aklı? OECD ülkelerinde... OECD bizim yüksek
gelirli ülkeler grubuna girdiğimizi söylemiş. Ya, Sabah gazetesinde
çıkan habere göre bir Cumhurbaşkanı konuşturulur mu bu
ülkede? Özür de yok. Sonradan böyle olmadığı tabii ortaya
çıktı.
Millî gelir seviyesindeki revizyonu Allahın
bize bir lütfu gibi görmek yani millî gelir seviyesiyle ilgili yapılacak
yorum bu mudur? Niye ekonomiye ilişkin bakanlar bu millî gelir
revizyonuyla ilgili bize bir açıklama yapmıyorlar? Benim
muhatabım TÜİK Başkanı değil, bizim
muhatabımız Cumhurbaşkanı da değil, bizim muhatabımız
ekonomiyle ilgili bakanlar, onun da kim olduğunu bilmiyoruz, Sayın
Şimşek mi, Sayın Canikli mi? Kalkınma
Bakanlığının makroekonomik konulara ilişkin herhangi
bir açıklamasını, Kalkınma Bakanlığı
Müsteşarının bir açıklamasını duyan oldu mu
şu ülkede? Hâlbuki makroekonomiden sorumlu olanlar onlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Yani böyle bir şey...
Böyle bir ortamda işleri götürme imkânı yoktur. Temel problem güven
problemidir, koordinasyonsuzluktur. Kurumlara güven kalmamıştır,
siyaset kurumuna güven kalmamıştır. Bu çerçevede ekonominin kötü
olmasından başka bizim karşılaşacağımız
bir sonuç yoktur. Dolayısıyla böyle bir araştırma
faydalı olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Osman
Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, bir
söz talebim var.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baydemir.
Sayın Gök...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmir Adliyesi
yakınında patlama olduğuna dair haberler geldiğine ve bu
konuda Bakandan bir açıklama beklediklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
teşekkür ederim.
Öncelikle, Sayın Baydemirden de özür dilerim.
Ancak şu anda İzmirden kötü haberler geliyor,
umarım sonuçları ağır değildir. İzmir Adliyesi
yakınında patlama olduğuna dair haberler ulaşmaya
başladı. Sayın Bakan hazır buradayken kendisinin İzmirden
ya da Ankaradaki yetkililerden edineceği bilgileri Meclisimizle
paylaşmasını ifade etmek için söz aldım. Bu patlamanın
boyutu nedir, içeriği nedir? Konu daha tam aydınlanmış
değildir ama artık, İzmirde patlama olduğuna dair sürekli
haberler gelmeye başladı. Sayın Bakan bu konuda Meclisimizi
bilgilendirirse herhâlde Türkiye kamuoyuna da bir bilgi vermiş oluruz. O
bakımdan rahatsız ettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim bu bilgilendirme
için Sayın Gök.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 5/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından, Türkiyeyi ekonomik krize
sürükleyen etkenlerin anlaşılması, bu sorunların
derinleşmesine engel olunması ve atılması gereken
adımlara ilişkin krizle mücadele yol haritası
oluşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5 Ocak 2017 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi Sayın Baydemirde
sıra.
Buyurunuz Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu öneri lehinde grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Her şeyden önce önerinin gerekçesine ve
önerinin içeriğine baktığımızda, Türkiye ekonomisi AKPnin
on dört yıldır bilerek ve isteyerek yarattığı ekonomik
düzenin çöküşüne işaret eden kritik bir ekonomik döneme
girmiştir. Ekonomide de olağanüstü günler yaşayan Türkiyede
üretim daralmakta, gelirlerin büyüme hızı yavaşlamakta, hatta
eksi düzeylere gerilemekte, kapanan şirket sayısı artmakta, yeni
açılan şirket sayısı azalmakta, işsizlik çift
hanelerde, üretimdeki daralmaya rağmen cari açık ise artmaya devam
etmektedir. diye bir girişi içermektedir söz konusu öneri.
Doğrusunu ifade etmek gerekirse bu girişe
ve önerinin içerisindeki pek çok veriye katıldığımı,
katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle
de şunu ifade etmek isterim ki Sayın Başkan, HDP Grubu olarak,
hangi siyasi partiden gelirse gelsin ve hangi siyasetçiden gelirse gelsin,
doğru bir önermenin paydaşı olma çabamızı, gayretimizi
bundan sonra da yükselterek devam ettireceğiz. Peki, bu gerçeklerin
ışığında buradan nasıl çıkılır?
Sayın hatip çatlayan testi dedi. Kırılmak üzere olan bu
testinin kırılmaması için ne yapılması gerekir? Ben,
bunu önerebilmek, bunu okuyabilmek ve bugünkü ekonomik krizi anlamak istiyorsak
geçtiğimiz on dört yıl boyunca AKP tarafından inşa edilen
hastalıklı ekonomik modeli sorgulamakla işe başlamamız
gerektiğine inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir yatırımın yatırım olabilmesi için
ve bir ekonomik modelin kalkınmaya hizmet edebilmesi için 3 temel
sacayağının olmazsa olmaz olduğunu bir kez daha burada
vurgulamak istiyorum: İnsan odaklı olmak durumunda, doğa
odaklı olmak durumunda ve tarihî mirası, kültürel mirası koruma
odaklı olmak durumundadır. Peki, bu on dört yıl boyunca bu
ülkede uygulanan ekonomik modelin özü neye dayalıdır? Nedir bu
ekonominin temeli? Bir ülke neyle ayakta durur ve bir ülke neyle gelişir?
Öncelikle sanayi üretimi ve tarımıyla gelişir. Örneğin, bir
makine üretirseniz hem o yıl kazanırsınız hem de bir
sonraki yıl o makinenin ürettikleriyle kazanırsınız.
Gelişkin bir tarımda da kelimenin en basit anlamıyla
yurttaşların karnının doyması garanti altına
alınmış olur. Bu yüzden de bu iki sektör en temel sektörlerdir.
Diğerleri ise bu iki sektör üzerinden ancak gelişebilir, ancak
büyüyebilir.
Maalesef, üzülerek ifade etmeliyiz ki,
geçtiğimiz on dört yılda sanayi ve tarım üretiminde büyük bir
küçülme yaşanmıştır. 1990ların sonunda ülkece
üretmiş olduğumuz millî gelirin üçte 1i sanayi ve tarımdan
gelirken bu pay, şimdi, dörtte 1inin bile altına
düşmüştür. Yani, toplumsal yaşamın en temel iki faaliyetinde
devamlı bir geri gidiş yaşanmıştır. Peki, madem
doğru düzgün bir sanayi ve tarım üretimi yoksa bu ülkede, nasıl
büyümüştür on dört senede? Söyleyelim: Dışarıdan
alınan döviz borcu, sıcak parayla yapılan inşaat
yatırımları ve özel tüketimle.
Değerli milletvekilleri, AKP bu ekonomik modeli
kendi rızasıyla kabul edip uygulamıştır. Zira, sanayi
üretimi uzun süreli yatırımları, bilimsel eğitimi, kültürü
ve halkçı bir bakışı gerektirmektir. Ancak, 2002de
iktidara gelen AKPnin böyle teferruatlara vakti maalesef yoktu. Bir an önce
ganimetleri yandaşlarına hızlıca pay edebileceği,
fazla teknik bilgi ve birikim gerektirmeyen, üretken bir değer üretmeyen
inşaat yatırımlarına bu yüzden yöneldi. Diğer yandan
da kredi kartları ve bireysel kredilerle toplumu borçlandırarak
artırdı. Bakın, buraya dikkat etmenizi rica ediyorum, ülkede
refahın arttığı yönündeki algının arkasında
yatan da budur. İnsanların gelirleri değil, borçları
artmıştır, işçilerin millî gelirden aldıkları pay
ise devamlı azalmıştır. Reel ücretler neredeyse hiç
artmamıştır, servet dağılımı iyice
bozulmuştur. AKP iktidarı bunu bilerek yapmıştır; zira
benimsediği ekonomi ideolojisi ucuz iş gücüne dayanmaktadır. Bu
dönemde bölgeler arası gelişmişlik farkı da
giderilememiştir, bir nevi, bölgemizde özellikle, Kürtün evi
yakılıp yıkılarak, göçe zorlanarak böylece, en
ağır sömürü koşulları altında çalışmaya
mecbur bırakılmıştır. Özetle, Türkiyede büyüyen
şey işçiler değil sermaye olmuştur. Ama bugün bir ekonomik
krizin içerisinde yuvarlanmamızın sebeplerinden bir tanesi de
sağlıksız bir sermaye büyüyüşü olmasıdır.
Borç yiğidin kamçısıdır.
diyeceklerdir. Bu sözü, şunu asla unutmayın: Borç alırsanız
bu sizi daha fazla çalışmaya motive edebilir ancak motive etmelidir
ki hem aldığınız borcu ödeyebilesiniz hem de üzerine bir
şey koyabilesiniz. Ancak, eğer bir şirket olarak bin lira borç
aldığınızda onunla 800 liralık üretim
yapıyorsanız bir dahaki sefere aynı seviyeyi korumak için bile
daha fazla borç almanız gerekiyor. Yani, borç yiğidin
kamçısı olmaz, Demoklesin kılıcı olur tepenizde
asılı duran, Türkiyede olan da budur. Verimli bir üretime
dayanmayan, hastalıklı büyüme yüzünden şirketlerin
aldığı borç devamlı büyümüştür, bugün millî
gelirimizin yarısından fazlası dış borca gitmektedir. İşte,
bu krizin altyapısını oluşturan şey, AKPnin
benimsediği bu hızlı, sağlıksız, eşitsiz
kalkınma modelidir.
Aynı zamanda, AKP öyle ya da böyle on dört sene
boyunca bu dış borca dayalı ve verimsiz modeli işletti
ancak ne zaman ki çözüm masasını devirip katliamcı bir politikayla
OHAL yolunu açtı ve ne zaman ki Orta Doğu pastasından pay
kapayım. dedi, Suriyede savaşın körükleyicilerinden oldu,
işte o zaman bu hastalıklı ekonomi ayağa düştü, dolar
fırladı, yabancı sermaye kaçmaya başladı, zaten
gırtlağa gelen özel sektör borçları da durduk yere yarı
yarıya katlandı. Böylece, yavaşlayan üretim iyice durma
noktasına geldi, bunun bir sonucu olarak da işsizlik, yoksulluk,
yolsuzluk, yük yine işçiye, emekçiye, halka, bizlere, hepimize sirayet
etti, hepimize sirayet ediyor.
Şimdi, Hükûmete sormamız lazım,
ekonomik darbe planı yapan emperyalist devletler, gelişmemizi
çekemeyen dış mihraklar insana sorarlar: Yahu, iktidara
geldiğinizde bu sermaye, bu dinamikler bu kaynakları getirdiklerinde
iyiydi de çatışma çıktığında, masa devrildiğinde
-sermaye güvenlik ister- ve sermaye kaçtığında şimdi mi
kötü oluyorlar? Hayır. Bu, yanlış ekonomik politikaların ve
yanlış siyasi politikaların, daha doğrusu çözüm sürecinden
vazgeçişin âdeta bedelleridir, toplumumuzdan, halkımızdan,
insanlarımızdan alınan diyettir aynı zamanda.
Türkiye iş cinayetlerinde de dünyada 3üncü,
Avrupada 1inci sıradadır. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine
baktığımızda, 2016 yılında en az 1.956 işçi
iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. 2002den
bugüne değin yani AKPnin iktidarı döneminde en az 17 bin insan, 17
bin işçi iş kazalarında, iş cinayetlerinde
hayatını yitirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, bu koşullar altında değil faizleri
indirmek, bedava para dağıtsanız bile kimse bu ülkeye
yatırım yapmaya cesaret edemez. Zira, hiç kimsenin sermayesi şu
anda güven altında değil, güvence altında değil. Herkes,
her şirket Benim şirketime ne zaman kayyum atanacak?
kaygısını ve endişesini yaşıyor. Gerçekten de bu
ekonomik krizden çıkmak istiyorsak o zaman gelin, şu OHALi
kaldıralım; gerçekten bu ekonomik krizden çıkmak istiyorsak
gelin, içine yuvarlanmış olduğumuz gerek içeride gerek
dışarıda savaştan, savaş politikalarından
vazgeçelim ve gelin, dış borca dayalı değil, ekonomiyi
halkçı, demokratik, üretken bir seviyeye getirelim; gelin, legal,
demokratik siyasetin önünü tıkayarak, HDP eş
başkanlarını ve milletvekillerini cezaevine koyarak değil,
radikal, özgürlükçü bir demokrasiyi bu ülkenin önüne yegâne hedef olarak
koyarak birlikte testinin ve testilerin kırılmasına engel
olalım.
Bu duygularla hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde son
konuşmacı Emine Nur Günay, Eskişehir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Günay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisine ilişkin AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve yüce Divanı saygıyla selamlarım.
Evet, dünyada yaşanan gelişmeleri ve
küresel ekonomiye yansımalarını şöyle bir
hatırlayalım. 2008 sonrası devam eden zayıf küresel talep,
küresel ticaret ve yatırımlarda yavaşlama, düşük ve
istikrarsız emtia fiyatları, azalan verimlilik artışı,
düşük ücret düzeyleri, bankacılık sektöründe sorunlar, ülkelerin
artan kamu borcu, Brexit, jeopolitik riskler, ulusal siyasi iktidarlarda
değişim ve belirsizlik, kısacası tüm dünya zincirleme kriz
dalgalarıyla karşı karşıyadır. Mali disiplin ve
bankacılık sektöründe Türkiyenin pozitif ayrışması
hakkında konuşmayacağım, tüm dünyanın dile
getirdiği bir gerçek. Büyüme oranlarını analiz ederken de tek
bir çeyreği alarak yorum yapmanın haksızlık olduğunu
düşünüyorum, bütüncül bir yaklaşım içinde değerlendirmek
gerekir. IMFnin son raporundaki 2016 büyüme rakamlarını sizlerle
paylaşmak isterim. Dünya ortalaması yüzde 3,1, gelişmiş
ülkeler yüzde 1,6, Avrupa Birliği yüzde 1,7, Amerika yüzde 1,6,
gelişmekte olan ülkeler 4,2, Çin ve Hindistan dışında
gelişmekte olan ülkeler yüzde 2,1. Türkiye yüzde 3,1; bizim orta vadeli
programımızda da yüzde 3,2dir. Kısacası, büyüme
performansında Türkiye ekonomisi göreceli olarak iyi konumdadır.
Unutmayalım, 15 Temmuz gibi bir hain darbe
girişiminden sonra iç ve dış hain mihrakların iş
birliği içinde sistematik terör eylemlerinin devam ettiği,
sınır komşularımızda yaşanan iç
savaşların ve ülkemize yansımalarının olduğu ve
sınır ötesi operasyonların yapıldığı bir
konjonktürden bahsediyoruz. Sizlere soruyorum: Hangi ülke tüm bunlara
göğüs gerebilir? Hangi ülke bu kadar çeşitli stres testlerinden
aynı anda geçebilir? Ekonomik verileri bütüncül yaklaşımla
analiz etmemiz gerekir, cımbızla bir çeyreği çekerek olumsuz
algı yönetimi yapmayalım. Bu ülke hepimizin, her yapıcı
öneriye açığız, iktidarı ve muhalefetiyle hep birlikte bu
zor dönemi atlayacağız.
Sanayi üretim endeksine gelince, takvim etkisinden
arındırılmış sanayi endeksi yıllık bazda
yüzde 2 artmıştır. Sadece sizlerle şunu paylaşmak
istiyorum: Gördüğünüz gibi, 2015 ve 2016 sanayi üretim endeksi yer almakta
ve burada çok net olarak vatan hainlerinin neden olduğu düşüşü
görmekteyiz ve ondan sonra da bu aziz milletimiz sayesinde, iş
dünyamızın inancı ve çok fazla çalışması
sayesinde bu çıkış gerçekleşmiştir. Ve en son ekim
ayı itibarıyla da gördüğünüz gibi, 2015 ortalamasının
üzerinde bir sanayi üretim endeksini görüyoruz.
Bu ülkesine inanan, tüm gücüyle çalışan
iş dünyasına, sanayicilerimize ve çalışanlarımıza
buradan teşekkür ediyorum. İşsizlik tüm dünyada sorun olarak
devam etmektedir. Avrupa Birliğinde işsizlik oranları çok
yüksektir, özellikle genç işsizlik oranları bazı ülkelerde yüzde
50nin üzerine çıkmıştır. Genel işsizlik oranları
Yunanistanda yüzde 23; İspanyada yüzde 19; Brezilyada yüzde 12;
İtalyada yüzde 12; Fransada yüzde 10; Kanadada yüzde 6,8; Türkiyede
yüzde 11,3. Ancak, Türkiyede iş gücüne katılım
oranını da dikkate almamız gerekir. Mevsim etkilerinden
arındırılmış iş gücüne katılım
oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 52,8 iken
istihdam oranı yüzde 46,8dir. Türkiyede 2007-Ocak 2016 yılları
arasında yani son sekiz yılda 7 milyon kişiye istihdam
yaratılmıştır. Bu, azımsanacak bir rakam
değildir, bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan daha yüksek bir
orandır.
Şirket sayılarına gelince: 2014, 2015
ve 2016 yıllarına bir bakalım. 2014ten 2015 yılına
açılan şirket sayısında yüzde 27 artış olurken
kapanan şirket sayısında yüzde 13,4 düşüş
yaşanmıştır. 2015ten 2016ya geçerken kurulan şirket
sayısında tahminen yüzde 4 düşüş olabilir ancak aralık
ayı verileri henüz belli olmadığı için bu oran daha da
düşük gerçekleşebilir. Buna karşın kapanan şirket
sayısında yine yüzde 20lik düşüş
gerçekleşmiştir. Öneride bahsedilen veriler, kasım
itibarıyla sadece kapanan şirket sayılarıdır ancak
yıllık yansımaları ve aynı zamanda açılan
şirketleri de dikkate almamız gerekir.
Kurdaki değişmeler, 6 ülkeli Dolar Kuru
Endeksi ve 10 ülkeli Bloomberg Dolar Endeksi bazında
değerlendirilmesi gereken verilerdir. Ayrıca, Amerikadaki seçim
sonuçlarının yani Trumpın etkisi, 8 Kasım sonrası
etkilerini de dikkate almanız gerekir. 2016 yılında dolar
endeksi yüzde 3,63 artarken, yine aynı endeks 8 Kasım-31 Aralık
arası yüzde 4,44 artmıştır. Bloomberg Spot Dolar Endeksi
ise 2016 yılında yüzde 2,84 artarken 8 Kasım-31 Aralık
arası yüzde 5,67 artmıştır. Kısacası Amerikadaki
seçim sonuçlarının kurlar ve kur endeksleri üzerinde çok net etkisi
Türk lirasına da yansımıştır.
Sözlerimi bitirirken değerli
milletvekillerimden bir ricam olacak: Olaylara bütüncül bakalım ve bir trend
içinde değerlendirelim. Tekrarlıyorum, bu ülke hepimizin, birlik ve
bütünlük içinde mücadele edeceğiz, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte
bu zor dönemi atlatacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati. 16.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.56
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır. Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan
11inci madde üzerindeki önerge işleminde kalınmıştı.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Gök
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bakandan resmî olarak
İzmirde ne olduğu konusunda Meclisi, kamuoyunu
aydınlatması talebini yinelediğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, bir müddet önce Sayın Bakanın da huzurunda ifade ettim,
İzmirde patlama olduğuna, teröristlerin öldürüldüğüne dair
bilgiler geliyor, yaralı olduğuna dair bilgiler geliyor ama bu konuda
bir bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi gerektiği de muhakkak. Bize
gelen bilgilerin burada paylaşımı söz konusu olmaz ama resmî
olarak Sayın Bakandan İzmirde ne olduğu, neler olduğu
konusunda bir bilgi ihtiyacı çok açık. Sayın Bakan, eğer bu
zaman dilimi içerisinde bilgi edinebilmiş ise Meclisimizi, kamuoyunu
aydınlatırlarsa herhâlde bundan herkes yarar görür. Bu talebimizi
yineliyoruz Sayın Bakanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Söz istiyor musunuz
Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
24.- Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin, İzmirde yaşanan olayın bütün yönleriyle
incelenerek ilgili bakan tarafından gereken bilgilendirmenin
yapılacağına ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar,
olay tazeliğini koruyor. Bütün yönleriyle tabii ki incelenecek ve ilgili bakanımız,
muhtemelen kısa bir süre içerisinde gereken bilgilendirmeyi yapacak.
Dolayısıyla, bu aşamada benim ilave bir değerlendirme
yapmam doğru olmaz. Ama inşallah başarısız bir terör
girişimidir. Dediğim gibi, ilgili bakanımız muhtemelen
kısa bir süre içerisinde gereken açıklamayı yaparlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN 11inci madde üzerinde üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 11inci maddesinin ikinci cümlesindeki
"fiyat farkı ödenmesine ilişkin" ibaresinin "fiyat
farkının ödenmesiyle ilgili" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Saffet
Sancaklı
İstanbul Konya Kocaeli
Deniz Depboylu Kamil
Aydın Erkan
Haberal
Aydın Erzurum Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa Çam Lale
Karabıyık Ünal
Demirtaş
İzmir Bursa Zonguldak
Utku Çakırözer
Eskişehir
MADDE 11- 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı
Maden Kanununun geçici 29uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanun kapsamında yer altındaki
maden işlerinde faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşlarının yer altındaki maden işlerine
ilişkin 11/9/2014 tarihli ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu kapsamında devam eden sözleşmeler ile bu
Kanun kapsamındaki rödovans sözleşmelerinde, 22/5/2003 tarihli ve
4857 sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63üncü maddelerinde
10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9uncu maddesiyle
sınırlı olmak kaydıyla meydana gelen maliyet
artışları fiyat farkı olarak ödenir. Fiyat farkı
ödenmesine ilişkin esas ve usuller; 4735 sayılı Kanun
kapsamında imzalanan sözleşmeler için Kamu İhale Kurumunun
teklifi, rödovans sözleşmeleri için ise Bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Osman Baydemir Mahmut Celadet Gaydalı
İstanbul Şanlıurfa Bitlis
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Muş Gaziantep Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına
görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Emekli
Sandığı Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplumsal bir çok
farklı alanı ilgilendiren hususların torba yasalarla geçirilmeye
çalışılmasının bir örneğini daha bu yasada görmek
mümkündür.
Tabii bu tasarı, geneli itibarıyla
ekonomik alandaki sıkıntıları da net bir biçimde gözler
önüne sermektedir. İktidarın hazırladığı torbalar
her seferinde sermeyenin heybesini doldurduğu için bu torbalardan da
ekonomik iyileşmenin çıkmasını beklemek doğru
değildir. Yaşanan her ekonomik sıkıntı dolaylı
olarak halkın sırtına yüklenmektedir, bu maddede de bunu görmek
mümkündür.
Hatırlarsanız, Soma katliamı
sonrasında yapılan düzenlemeyle, maden işçilerine ödenen asgari
ücretin alt sınırı mevcut asgari ücretten daha yüksek bir
biçimde düzenlenmişti. Bu maddeyle mevcut asgari ücret ile maden işçilerine
verilen ücret arasındaki farkın tamamının kamu
tarafından ödenmesi düzenlenmektedir. Oysaki kamuya ait madenleri 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu çerçevesinde özel
şirketlerin işlettiği göz önünde bulundurulduğunda, maden
işçilerine ödenen ücretin, özel şirketlerin kârını gözetmek
adına, kamuya yani halka ödettirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
Mevcut 6552 sayılı Kanunun ek 9uncu maddesi kapsamında
ödenecek farkın madenleri işleten özel şirketler tarafından
karşılanması gerekmektedir. Emekçinin, işçinin, milletin
alın terini, birikimlerini bu şekilde hiçleştirmeye ve yok
etmeye kimsenin hakkı yoktur. Zaten halka verilen paralar ÖTV, KDV,
vergiler, cezalar, yol ücretleri, köprü ücretleri gibi birçok yönden misliyle
geri alınıyor; bari bırakın da bu kadarını da
özel şirketler karşılasın. Haksız yere elit bir kesim,
imtiyazlı bir kesim oluşturmak doğru değildir.
Hâlihazırda işleyen sistemde zaten zenginler birikimlerine her gün
yeni kazanımlar ekliyor. Olan yine yoksullara, garibanlara, fakirlere
oluyor.
BİRLEŞİK METAL-İŞ
Sendikası, Sınıf Araştırmaları Merkezinin
geçtiğimiz günlerde bir çalışmasını
yayınladı. Çalışmaya göre, ülkemizde 8,53 olarak açıklanan
yıllık enflasyonun yevmiyeli çalışanlara yüzde 9,35 olarak
gerçekleştiği, bu oranlara göre açlık sınırındaki
yıllık artışın 78 lira artarak 1.602 lira, yoksulluk
sınırındaki artışın da yıllık 246 lira
artarak 5.066 lira olduğu belirtildi. Asgari ücret ise bugün 1.404 lira.
İktidar, sermaye sahiplerinin kazanmalarıyla o kadar meşgul ki
yok olan orta sınıfın, ezilen emekçi ve işçi kesiminin
sorunlarını görmüyor veya görmek istemiyor.
Değerli milletvekilleri, Parlamentonun, bu
Meclisin ana görevleri sadece sermaye sahiplerinin haklarını korumak
değil, mazlumun, garibanın, haksızlığa
uğramışların, toplumun dışlanmış ve
ötekileştirilmiş kesimlerinin de haklarını korumaktır.
Herkesin ve her kesimin yaşam hakkını, insanlık onurunu ve
Anayasadan gelen haklarını korumak bir sevap değil, bir
zorunluluktur fakat bırakın insanların anayasal
haklarını korumayı, yaşam hakkını dahi
koruyamayan bir iktidar ve yönetim anlayışı mevcuttur.
İstanbulda, Ankarada, Diyarbakırda, Suruçta bombalar patlarken,
her gün yeni bir katliam haberi okunurken, ülkenin doğusunda insanlar
evine dönemiyor, batısında evinden çıkmaya korkuyorken, linç
kültürü her gün biraz daha sıradanlaşıyor, toplumsal tansiyon ve
kutuplaşma bu kadar gözle görülür bir hâl alıyor.
Somada, Şırnakta, Şirvanda
madenlerde can veren emekçilerin hesapları sorulamamışken
sermayeyi destekleyecek torba yasalar hazırlamak ve bunu ekonomik
kazanım olarak göstermek doğru değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak bir karar yeter sayısı talebi vardır,
karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Başkanlık
Divanında karar yeter sayısının olup
olmadığı konusunda tereddüt olduğundan karar yeter
sayısının olup olmadığını elektronik cihazla
tespit edeceğim.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11inci maddesi üzerinde Mahmut Celadet
Gaydalı ve arkadaşlarının değişiklik önergesinde
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi değişiklik önergesini tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Ünal Demirtaş (Zonguldak) ve
arkadaşları
MADDE 11- 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı
Maden Kanununun geçici 29uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanun kapsamında yer altındaki
maden işlerinde faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşlarının yer altındaki maden işlerine
ilişkin 11/9/2014 tarihli ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu kapsamında devam eden sözleşmeler ile bu
Kanun kapsamındaki rödovans sözleşmelerinde, 22/5/2003 tarihli ve
4857 sayılı İş Kanununun 41, 53 ve 63üncü maddelerinde
10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikler ile bu Kanunun ek 9uncu maddesiyle
sınırlı olmak kaydıyla meydana gelen maliyet
artışları fiyat farkı olarak ödenir. Fiyat farkı
ödenmesine ilişkin esas ve usuller; 4735 sayılı Kanun
kapsamında imzalanan sözleşmeler için Kamu İhale Kurumunun
teklifi, rödovans sözleşmeleri için ise Bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ünal Demirtaş, Zonguldak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve ekranları başında
bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 7 Hazirandan bugüne kadar gelen bir terör
zincirinin son halkasını İzmirde yaşadık, umuyorum ve
diliyorum ki İzmirde hiçbir vatandaşımız can kaybı
yaşamamıştır. Bu sebeple, terör kimden gelirse gelsin, kime
yönelirse yönelsin bir kez daha şiddet ve nefretle kınıyorum ve
lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Zonguldaktaki
büyük madenci yürüyüşünün 26ncı yılı. 80 darbesi en büyük
darbelerinden birisini de işçi sınıfına vurmuştu.
Darbeciler Türkiyedeki işçi haklarını baskı altına
aldılar, darbeden sonra Zonguldaktaki maden işçileri de
yıllarca en fazla hakları gasbedilen işçilerdi. Maden
işçileri 30 Kasım 1990da GENEL MADEN-İŞ Sendikası
Genel Başkanı Şemsi Denizer liderliğinde greve
başladılar. 30 Kasımdan yürüyüşün
başladığı 4 Ocak 1991 tarihine kadar GENEL
MADEN-İŞe bağlı 48 bin işçinin tamamı greve
katıldı. Çevre illerdeki işçilerin de gelişiyle Zonguldak,
Türkiye tarihinin en büyük işçi hareketine sahne oldu. Ama işçiler
bir ayı aşkın süredir maaşlarını alamadılar.
Kış çöktü, eylemlere katılan işçilerin bir kısmı
işten kovuldu ancak erzak yardımları ve tüm Zonguldak
halkının grevdekilerle dayanışması işçilere büyük
bir güç verdi ve bir kent esnafıyla, köylüsüyle, memuruyla, sokaktaki
vatandaşıyla birlikte maden işçilerinin yanında durdu. Tüm
Türkiyedeki işçiler, aydınlar, sanatçılar Zonguldaklı
madencilere destek verdi.
3 Ocak 1991 tarihine gelindiğinde Hükûmetle
görüşmelerden hiçbir sonuç çıkmadı. 4 Ocakta madenciler
Zonguldaktan Ankaraya gitme kararı aldılar. Ancak, Ankaraya
işçileri götürecek olan 1.150 otobüsün şehre girişi
engellenmiş oldu. Bunun üzerine Genel Başkan Sayın Denizer 4
Ocak sabahı madencilerin toplandığı meydana baktı ve
Arabalarımızı engellediler. Arabayla gidemiyoruz ama
ayaklarımız var, yürüyeceğiz. açıklamasını
yaptı ve 4 Ocak 1991de büyük madenci yürüyüşü başladı ve
madenciler, aileleriyle birlikte 100 bin kişi beş gün boyunca yürüdü.
Yürüyüş devam ettikçe yürüyenler çoğaldı ve iktidar
işçilerden korkmaya başladı. İşçiler Mengene geldiklerinde
iktidar karşılarına dozerleri ve kepçeleri çıkardı.
Sonunda hükûmet geri adım attı ve sendikacılarla masaya
oturacağını açıkladı ve bunun üzerine yürüyüş,
yürüyüşün lideri Denizer tarafından sonlandırıldı.
İşte, bu grev, bu yürüyüş Türkiyedeki en büyük işçi
hareketi olarak tarihe geçti. Bu yürüyüşten sonra Türkiyedeki
özelleştirme politikaları AKP iktidara gelinceye kadar on iki
yıl ertelenmek zorunda kaldı.
Değerli milletvekilleri, işte bu
yürüyüşten sonra Zonguldak cezalandırıldı. Önce, Zonguldak
bölünerek iki il daha çıkarıldı, Bartın ve Karabük; sonra
da Taşkömürü Kurumu kapatılmaya çalışıldı. 1991
yılında 48 bin maden işçisi olan TTKda bugün itibarıyla 8
bin işçi kaldı. On dört yıllık AKP iktidarı döneminde
Zonguldakın hiçbir sorunu çözülmediği gibi mevcut sorunlara birçok
sorun eklendi. Bu sorunlardan da en önemlisi işsizlik. Bir zamanlar
Türkiyenin Almanyası olan ve tüm Türkiyeden göç alan Zonguldak,
maalesef, göç vermeye başladı. Bugün Zonguldakta değil
İstanbulda, Bursada, Somada, Türkiyenin birçok kentinde
Zonguldaklılar mahalleleri oluştu. Emeğin başkenti
emeklinin başkentine dönüştü. Zonguldak nüfusu küçüldü, ekonomisi
küçüldü, Zonguldak iflas eden bir kent hâline geldi.
Değerli milletvekilleri, Zonguldaktaki
redevans işletmecileri TTKnın elindeki atıl durumda bulunan
maden ocaklarını ekonomiye kazandırıyorlar. Redevansçı
şirketlerde 5 bin işçi çalışıyordu, ancak, son
yıllarda artan maliyet artışları nedeniyle şirketler
işçi çıkarmak zorunda kaldılar ve şu an işçi
sayısı binin altına düştü. Ereğlideki
Alacaağzı işletmesinde çalışan bin işçi
işsiz kaldı. 2 defa ihaleye çıkmasına rağmen ihaleyi
alan çıkmadı. Bu madde yasalaşırsa bu bin işçiyle
birlikte binlerce işçi tekrar iş sahibi olabilecektir, atıl
durumdaki taş kömürü tekrar ekonomiye kazandırılabilecektir. Bu
sebeplerle bu maddeyi destekliyoruz.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirtaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 11inci maddesinin ikinci cümlesindeki fiyat
farkı ödenmesine ilişkin ibaresinin fiyat farkının
ödenmesiyle ilgili şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Haberal (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erkan Haberal, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Kanun
kapsamında 11inci madde için söz aldım.
Bu maddeye muhalefet yapacak değiliz. Bu
maddeyi getiren Sayın Zonguldak milletvekiline de buradan teşekkür
etmek istiyorum. Zaten Komisyonda da bizim, Milliyetçi Hareket Partisinin ve
diğer partilerin oy birliğiyle geçen bir madde ama bu, maddeye
muhalefet etmeyeceğimiz madenin, madencilerin, işverenlerin
sorunlarını anlatmayacağımız anlamına da gelmiyor.
Bu ülkede maden ve maden işçilerinin
sorunlarını incelerken maden işçilerini ayrı, maden
işverenlerini -ki bunun büyük bir bölümü kamu ve diğerleri de kamudan
redevans şekliyle alan işverenler- ayrı, ülkenin enerji
açığını, enerji politikalarını ve ayrıca bu
madenlerin çıkartıldıkları bölgeleri toplumsal olarak,
ekonomik olarak, sosyolojik olarak ve çevresel etkileri olarak ayrı
ayrı değerlendirmemiz gerekmektedir.
Maden işçileri dedik. Maden işçilerinin
ciddi sorunları vardır, bu yasalara rağmen hâlen devam
etmektedir. Madenlerde iş güvenliği ciddi bir sorun hâlindedir. 1983
yılından bugüne değin 2 binden fazla can kaybı vardır.
Taşeronlaşma ve dayıbaşı
çalışma sistemi hâlen devam etmektedir, taşeron sistem Daha çok
iş, daha az ücret. ilkesiyle maalesef devam etmektedir.
İşçi sağlığı önlemleri
alınmamaktadır. İşçiler sağlık
koşullarından yoksun çalışmaktadırlar. Sermayenin
üretim baskısı her geçen gün artmaktadır, performansa
dayalı toplu sözleşmeler yapılmaktadır. İşçilere
sağlanan çift asgari ücret, maaş hakkı -ki gene buradan hep
beraber bizim de desteğimizle çıkan bir yasaydı bu- patronlar
tarafından ihlal edilmekte; verdiğimiz haklar yol yemek gideri ya da
elden geri ödeme olarak işçilerden tahsil edilmektedir.
İşçilerin haftalık çalışma saatlerine uyulmaması,
haftalık izinlerinin kullandırılmamasına devam
edilmektedir. Toplu sözleşmeler işçilerin haklarını
değil, redevans sahibi patronların haklarını gözetmektedir.
İşçilerin örgütlenme hakları her geçen gün ellerinden
alınmaktadır. Ya işsizlik ya ölüm. zorlamasıyla
karşı karşıya kalan işçiler, patronların, iş
güvenliğini sağlamaktansa madenleri kapatmasını tercih
etmişlerdir. Sadece Soma katliamından sonra 3 binden fazla işçi
işten atılmıştır.
Enerji politikaları açısından dedik.
Petrolün dünyada kırk yıl, doğal gazın altmış
yıl, kömürün iki yüz yıldan fazla ömrü var. Türkiye doğal gaz
ihtiyacının yüzde 97sini, petrol ihtiyacının yüzde 87sini
ithalat yoluyla almakta. Türkiyede bilinen taş kömürü rezervi -linyiti
söylemiyorum- sadece taş kömürü rezervi 1,3 milyar ton, bu da yüz seksen
yıllık bir üretim ama ısrarla ve ısrarla ithal kömür
alıyoruz, ısrarla ithal kömür dağıtıyoruz,
ısrarla enerji santrallerinde ithal kömür kullanıyoruz.
İthal kömür dediğimiz zaman Zonguldakı
konuşmamak olmaz, bölgesel etkilerinin en fazla
değerlendirildiği yer Zonguldak, en fazla zararı gören bölge
Zonguldak. Zonguldak Türkiyenin ilk vilayeti, cumhuriyetin ilk vilayeti. 2002
yılında 15.774 olan çalışan sayısı 8 bine
düşmüş ama biz gene ithal kömür alıyoruz. Norm kadroyu 14 bin
sizin Hükûmetiniz vermiş ama çalışan sayısı 8 bin.
Üretilen kömür 2 milyon 245 bin tondan 1 milyon tonun altına
düşmüş ama hâlen ithal kömür alıyoruz. Zonguldakın
yıllık kapasitesi 5 milyon ton ama hâlen ithal kömür alıyoruz,
hâlen Zonguldaktaki termik santrallere Ukraynadan kömür getiriliyor.
Zonguldakta -bölgesel değerlendirme dedim- bir sürü termik santral var ve
verilen ÇEDlerle 80 kilometrelik bir hatta 13 tane termik santral olması
öngörülmüş ama Ukraynadan ithal kömür alıyoruz.
Zonguldaktaki hava kirliliği, Dünya
Sağlık Örgütünün belirlemelerine göre dünya ortalamasının 3
katı ama hâlâ ithal kömür alıyoruz. Zonguldakta göç kaybı
Türkiyenin nüfus artışına göre çok fazlalaşmış,
her sene göç vermiş, çalışan sayısı azalmış,
TTKdaki işçilerimiz azalmış ama hâlâ ithal kömür alıyoruz.
Kömür: Yüz seksen yıllık rezervi var. Kömür: 5 milyon ton
Hükûmetinizce tespit edilen kapasite var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Devamla) Ama, 1 milyon tonun altında
kömür çıkartıyoruz ve yurt dışından kömür ithal
ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinde yer alan
"hakkında verilen " ibaresinin "hakkındaki"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Ahmet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman
İstanbul Muş
Iğdır
Mahmut Toğrul Osman Baydemir Kadri
Yıldırım
Gaziantep Şanlıurfa Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 12nci maddesinde geçen "şerh verilmek"
ibaresinin "şerh konulmak " şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Kamil Aydın
İstanbul Konya
Erzurum
Deniz Depboylu Saffet
Sancaklı Mevlüt
Karakaya
Aydın Kocaeli Adana
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu
İstanbul Tokat
İstanbul
Lale Karabıyık Utku Çakırözer Musa Çam
Bursa Eskişehir
İzmir
Haluk Pekşen
Trabzon
MADDE 12- 27/10/1999 tarihli ve 4458
sayılı Gümrük Kanununun 235 inci maddesinin (4) numaralı
fıkrasına aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.
"Kara, deniz ve hava ulaşım
araçları hakkında verilen el koyma kararları, bu araçların
siciline şerh verilmek suretiyle icra olunarak el koyma ve mülkiyetin
kamuya geçirilmesi işlemlerine devam edilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Haluk Pekşen, Trabzon Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öyle bir maddeyi
konuşacağız ki, öyle bir yasa maddesini
konuşacağız ki, gerçekten, bu yüce Meclisin çatısı
altında bulunan hiç kimsenin bu maddeye el kaldırırken
vicdanının sızlamaması mümkün değil. Ben eminim ki bu
maddeyi, bu yasa değişikliğini buraya getiren Sayın
Bakanın da vicdanı sızlayacaktır çünkü Sayın
Bakanın vicdanlı bir insan olduğunu biliyorum. Geçen hafta
Trabzondan Ankaraya dönerken orada özel uçağa binen bakanlar da
vardı ama devletin tarifeli uçağına binen bir bakan olarak
kendisini içten ve yürekten alkışladım.
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, 12
ve 14üncü maddeye bir bakın. Bu iki maddede ne düzenlenmiş biliyor
musunuz? Yurt dışından süper lüks araç getirdiyseniz, kaçak
getirdiyseniz sıkmayın canınızı. Bu araçlardan ÖTV,
KDV devlet alamadıysa hiç sıkmayın canınızı. Bu
yatlar, katlar var ya. Bunlardan devletin ÖTV, KDV vesairesi alması
gerekiyor mu? Gerekiyor ama bunlardan KDVyi, ÖTVyi vesaireyi bütün vergileri
kaldırıp atıyoruz. Niye?
Niyesi şundan: Bakın, şimdi, bu benim
hemşehrim, Trabzonlu Farozlu Temel. Temel ağabeyim kayıkçı,
balıkçılık yapıyor; kazandığı,
yakaladığı balıkların değerinin yüzde 8i ile 12si
arasında rüsum ödüyor, teknesiyle ilgili bedel ödüyor, harç ödüyor,
Tarım Bakanlığına vergiler ödüyor vesaire. Ciddi vergiler
ödüyor bu balıkçı, yoksul, gariban insan. Trabzonun nüfusu 750 bin,
bu nüfusun 456 bini -valilik kayıtlarıyla- yoksul insanlar
içerisinde. Elektrik parasıyla, su parasıyla, gaz parasıyla
kuruşuna kadar vergisini ödeyen namuslu, şerefli, onurlu bir Türkiye
vatandaşı, bir yurttaş. Sonra
Sonrası şöyle devam ediyor: Şöyle
birisi geliyor. Şimdi, kanunla bu teknenin tüm vergilerini
sıfırlıyoruz. Bakın, değeri 50 milyon dolar. Egede,
Bodrumda, Marmariste marinalarda bu teknelerden dolu. Bunları
getirirseniz kuruş vergi ödemeniz gerekmiyor, hiçbir vergi ödemeniz
gerekmiyor, hatta bu teknenin arkasında viski içerseniz, İngiliz
viski şirketlerinin 500 milyon dolar borcunu sildiğiniz gibi bunun da
vergi borcunu siliyorsunuz. Bunun arkasında oturan insanlar kuruş
vergi vermeksizin, arkasına da Delaware yazdırıyorlar
biliyorsunuz. Bunların hepsinin arkasında Delaware yazar. Peki, bu
Delawareciler nereden alıyor bu parayı? Vergiyi bizim yoksul
insanlarımızdan alıyorlar ve dalavereciler kendilerine bir
baron, bir lüks hayat yaşıyorlar ve siz buna şimdi, birazdan
Evet. diyeceksiniz.
Ama hikâye böyle devam etmiyor, hikâyenin devam eden
kısmı şu: Bakın, yoksul ailelerin çocukları
kendilerine hayat tarzı olarak nereyi seçiyorlar görüyor musunuz. Yoksul
ailelerin çocukları bu topraklar için canlarını ortaya
koyuyorlar, 3-5 kuruş para kazanabilmek için, evlerine ekmek götürebilmek
için gidip vatan adına şehit oluyorlar. Onların vergileri ve
şehit olan yoksul ailelerin çocukları. Eminim sizin de benim kadar
vicdanınız sızlıyor. Peki, bu vergi baronlarının,
bu büyük yolsuzluk baronlarının çocukları neyle meşguller?
İşte, bu süper gemilerle meşguller. İşte, AKP
iktidarının özeti budur. Yoksul ailelerin çocuklarının
hayatlarını idame ettirdikleri yerler ölüm tarlalarıdır.
İşte, bugünkü yasalarla, çıkardığınız
yasalarla kayırdığınız insanlara vadettiğiniz
gelecek de budur.
Eminim bu, vicdanınızı
sızlatıyordur ama ilk hikâye burada kalmıyor. Anayasayı
değiştiriyorsunuz ya, Anayasanın 98inci maddesini
değiştirmek istiyorsunuz ya, o 98inci maddenin içerisinde bir tek
cümle var, bir tek kelime var: Denetleme yetkisini kaldırıyorsunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme yetkisini kaldırıyorsunuz.
Niye kaldırıyorsunuz? İşte, bu yüce Meclis bu büyük
yolsuzluklara, bu büyük haksızlıklara bu vicdan sızlatan
uygulamalara karşı çıktığını ve bunlara izin
vermediğini ortaya koyduğunda siz, Kamuoyu bunları
öğrenmesin, bunların hesabı sorulmasın. diye ne yazık
ki Anayasayı bile değiştirmeyi göze aldınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir kez daha
size göstermek istediğim bir tek hikâye var. Bu Parlamento bu baronlara
mı teslim olacak, bu yoksul insanların vergileriyle hak ettiği
liyakati, hak ettiği onurlu yaşamı mı tahsis edecek ve bu
Parlamento bu topraklar için canını veren bu yoksul insanların
kanlarının son damlasına kadar arkasında, sahibi mi
duracak, yoksa bu Parlamento bu yoz, bu soygun düzenine biraz daha devam
mı diyecek?
Bence hepinizin vicdanı bu maddeye el
kaldırırken sızlayacaktır. Hayatınızda bu kadar
güç bir durumda kaldığınızı hiç düşünmüyorum.
Birazdan el kaldıracaksınız ama salondan
çıktığınızda, koridora
çıktığınızda neler düşündüğünüzü hepimiz
tahmin ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 12nci maddesinde geçen "şerh
verilmek" ibaresinin "şerh konulmak" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mevlüt Karakaya, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün Adananın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümü. Türk Millî Mücadele hareketi içinde
çok ayrı ve özel bir yeri olan bu güzel kentimizi birçok kez ziyaret eden
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 15 Mart 1923 tarihindeki ziyaretinde şöyle
söylemiştir: Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu
güzel Adanada doğmuştur. Böylece anlıyoruz ki Adana, Millî
Mücadele hareketine önderlik eden Atatürke bu kutlu mücadelede ilham
kaynağı olmuştur. Gerçekten de devlet imkânlarından, askerî
imkânlardan yoksun olduğu hâlde sivil örgütleşmeyi sağlayarak
işgalcileri kentimizden kovmayı başaran Adana, o yıllarda çok
acılar çekmiştir. Düşmanın her türlü insanlık
dışı muamelesi ve saldırısı
karşısında Adanalılar millî ruhla ayağa
kalkmış ve düşmana ağır bir yenilgi tattırarak
yurdunu işgalden kurtarmıştır.
Bugün Adanalılar için bayramdır. Ben de bu
vesileyle buradan tüm Adanalı hemşehrilerimin kurtuluş
bayramını kutluyorum. Başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, Millî Mücadelede can veren aziz şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık 2,5
milyon nüfusu barındıran Adana, tarımsal potansiyeliyle, güney
illerimizin ulaşımında bir merkez ve köprü olma özellikleriyle
öne çıkan, çok önemli bir şehrimizdir. Sanayimize öncülük etmiş,
bağrından sayısız kültür ve sanat adamı
çıkarmış bir kenttir fakat Adana son yıllarda önemli
sorunlarla boğuşmaktadır; yıllarca haksız teşvik
uygulamaları yüzünden ekonomisi büyük yaralar almış,
işsizlikte tarihî rekorlar kırmıştır. Adana
Büyükşehir Belediyesinin gelirinin yaklaşık yüzde 40ı
metrodan kaynaklanan borçtan ötürü kesilmektedir. Oysa, dönemin
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu borcun
Ulaştırma Bakanlığına devredileceği sözünü
vermişti. Adanalılar 2011den beri metro borcunun Hükûmet
tarafından üstlenilmesini beklemektedir. Nasıl ki Hükûmet
İstanbul, Antalya, Ankara metrolarının yapımı ve
borçlarını üstlenmişse Adana metrosunun da borcunu
devralmalıdır. Adanalılar bu konuda Hükûmetten adil bir
yaklaşım beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının 12nci
maddesiyle Gümrük Kanununda bazı değişiklikler yapıyoruz.
Tabii, Gümrük Kanununda değişiklik yaparken gümrüklerdeki sorunlara
da değinmek gerekiyor.
Gümrük Bakanlığının vizyonu
internet sitesinde yenilikçi yaklaşım ve uygulamalarla ülkemizi
gümrük hizmetlerinin ve ticaretin en kolay ve en güvenli
yapıldığı dünyanın sayılı ticaret merkezlerinden
biri hâline getirmek olarak ifade edilmekte. Bunu gerçekleştirmek için
yapılması gereken ilk iş, ülkemizin dünya ticaretinde
değişen şartlara uyumunu sağlamaktır. Ayrıca,
başta Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere ilgili
kurumların idari, hukuki, fiziki, teknik ve mali kapasitelerinin
artırılarak dünyadaki değişim ve gelişime ayak
uyduracak hâle getirilmesi gerekmekte. İyi ve kolay bir ticaret için
gümrük hizmetlerinin hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi
gereklidir. Bunun için de insan kaynaklarının ve teknik kapasitenin
artırılması, geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Gelişmeler muhakkak ki oluyordur fakat personel yetersizliği, bilgi
eksikliği, suistimaller, usulsüzlükler, bilgi teknolojisinin
kullanımındaki eksiklikler gibi kontrol etkinliğini azaltan
teknik ve uygulamaya dair sorunların da çözülmesi gerekmektedir.
Memleketimizin sorunlarının çözümünde
Milliyetçi Hareket Partisi olarak doğruların her zaman arkasında
olup destekleyeceğimizi, yanlışların da
karşısında olacağımızı bir kez daha ifade eder,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Gök, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmirde meydana
gelen patlamanın bir terör saldırısı olduğuna,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve bütün terör
örgütlerini lanetlediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, İzmirde meydana gelen
patlamada olayın bir terör saldırısı olduğu
açıkça ortada. Bu saldırıda teröristlerin bir ya da
birkaçının öldürüldüğü, bunun dışında da
hayatını kaybeden yurttaşlarımızın olduğu ve
yaralıların olduğu bilgisine ulaştık.
Hayatını kaybeden polis kardeşimize ve bir adliye
çalışanına -şimdilik öğrendiğimiz kadarıyla-
Allahtan rahmet diliyoruz, tüm ailesine başsağlığı
diliyoruz, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok açık ve net
ifade ediyoruz ki Türkiyenin huzurunu bozmaya, bizi birbirimizden
ayırmaya çalışan bu terör hareketleri hangi terör örgütü
tarafından yapılırsa yapılsın, ister PKK ister
IŞİD ister DHKP-C, adı ne olursa olsun, bu terör saldırılarını
gerçekleştiren bütün terör örgütlerini lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Gök, tamamlayınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Güzel İzmirimizi kana
bulayan bu terör olayını da şiddetle ve nefretle
kınıyoruz.
Anlaşılıyor ki birliğimizi,
beraberliğimizi bozmaya yönelik bu olayların ardı ardına
gelmesi karşısında tüm siyasi kurumların ve Türkiyede
yaşayan herkesin birbirine kenetlenmesi gereken bir zaman süreci
içerisinden geçtiğimiz şüphesizdir.
Saldırıyı yapanları lanetliyorum.
Hayatını kaybedenlere tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak İzmirdeki terör
olayını şiddetle kınadıklarına ve
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN İzmirde meydana gelen
-vermiş olduğum arada internetteki haberlerden takip edebildiğim
kadarıyla- 1 güvenlik görevlimiz ile 1 adliye
çalışanının hayatını kaybetmesine neden olan
terör olayı şüphesiz ki hepimizi üzüntüye boğmuştur.
Yılbaşının ilk saatlerinde
meydana gelen ve 39 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan o
vahşi saldırı sonrasında İzmirdeki bu terör
olayı da hepimizi çok derinden üzmüştür.
Şüphesiz ki Sayın Bakan veya bakanlar,
Hükûmet bir açıklama yapacaktır ancak Başkanlık Divanı
olarak biz de terörü, İzmirdeki bu terörü şiddetle
kınıyor, lanetliyor ve hayatını kaybeden, şehit olan
güvenlik görevlimiz ile adliye çalışanımıza Allahtan
rahmet diliyoruz, yakınlarına başsağlığı
diliyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bir söz verirseniz
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben de söz istemiştim.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İzmirdeki terörist saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve güvenlik görevlileri ile istihbarat birimlerinin
bundan sonra bu tür girişimleri etkisiz hâle getirmelerini temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İzmirdeki terörist saldırıyı
kınıyorum. 1 güvenlik görevlimiz, 1 adliye
çalışanımız hayatını kaybetmiştir, Allahtan
rahmet diliyorum. Saldırıyı gerçekleştiren 2 terörist
güvenlik görevlilerinin operasyonu neticesinde etkisiz hâle getirilmiştir,
10 kişi de yaralanmıştır. İzmirde bir katliam
planladıkları anlaşılıyor. Güvenlik görevlilerinin de
dikkatli ve itinalı çalışmaları neticesinde
sınırlı bir eylem gerçekleştirildiği
anlaşılıyor.
Ümit ve temenni ederiz ki güvenlik görevlileri,
istihbarat birimleri, bundan sonra bu tür girişimlerde bulunacak terör
çevrelerine karşı çok daha etkin, herhangi bir yaralanmaya, hayat
kaybına sebep olmayacak şekilde bu tür girişimleri etkisiz hâle
getirirler.
Milletimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Yıldırım
27.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Halkların Demokratik Partisi adına İzmir Adliyesine
yapılmış olan saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, İzmirde adliye
binasına dönük yapılmış olan bu saldırının,
kimden gelmiş olursa olsun, toplumsal yaşamı hedeflediği
belli. Buradan hareketle, bu saldırıyı şiddetle
kınıyorum, partim adına kınıyorum. Ölen güvenlik
görevlisi ve adliye çalışanına Allahtan rahmet diliyorum.
Umudumuz, temennimiz ölü sayısının artmamasıdır.
Bundan sonra ülkemizde benzer saldırıların ve acıların
yaşanmayacağı umut ve inancıyla, tekrar, bu
saldırıyı gerçekleştirenleri kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Şimşek
28.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek, Milliyetçi Hareket
Partisi adına İzmirde yapılan hain saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İzmirde
yapılan hain saldırıyı kınıyoruz. 2017
yılının ilk saatlerinde İstanbulda Reinada yapılan
hain saldırıda hemşehrim polis memuru Burak Yıldız ve
39 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. 2017ye
umutla başlamak istedik ama maalesef şehitler vererek
başladık. Hükûmetin gerekli tedbirleri alarak 2017de Türkiyenin
gündeminden terörü çıkarmasını, bütün
insanlarımızın bütün ülkede, 81 vilayette rahatça
dolaşabileceği bir Türkiyeyi yeniden oluşturmasını
bekliyor, hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Sayın Yiğit
29.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, İzmirde
yaşanan terör olayını kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve sosyal
medyada İzmiri hedef gösteren kişi hakkında herhangi bir işlem
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İzmirde yaşanan bu terör
olayını kınıyorum. Terör nereden, nasıl gelirse,
kimden gelirse gelsin karşısında olacağımızı
devamlı söyledik ama birkaç gün önce sosyal medyada İzmirde niye
patlama olmuyor? Acaba gâvur İzmirde rahat yaşıyorlar mı?
diye yazı yazan, İzmiri âdeta hedef gösteren kişi hakkında
İzmir Barosu suç duyurusunda bulunmuştu. Bu kişi hakkında
herhangi bir işlem yapıldı mı? Laikliği
savunanların tutuklandığı yeni Türkiyede koca bir
şehri hedef gösteren şahıs hakkında neden işlem
yapılmıyor? Bu konuda da Bakandan bir görüş almak istiyoruz
sonuç ne oldu diye.
Ayrıca da ölenlere Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılara şifa diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çam
30.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, terörün kimden ve
nereden gelirse gelsin herkesin karşı çıkması gereken bir
olay olduğuna ve İzmirdeki hain saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Terör kimden ve nereden gelirse gelsin hepimizin
karşı çıkması gereken bir olaydır. Bugün İzmirimizde
de bir hain saldırıyla karşı karşıya kaldık.
1 güvenlik görevlisi ve 1 adliye çalışanı
arkadaşımızın hayatını kaybettiğini, 2
teröristin de etkisiz hâle getirildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. 1i
ağır, 10 yaralının şu anda hastanede tedavi
gördüğünü takip ediyoruz çok yakından. Bunlar birer sonuçtur, esas,
terörü ortaya çıkartan nedenleri tartışıp bunları
ortadan kaldırmadığımız sürece ülkemizin dört bir
yanında ne yazık ki bu tip saldırılarla karşı
karşıya kalacağız. Bizim terörü doğuran nedenleri
ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Hayatını kaybedenlere Tanrıdan
rahmet, yaralılara acil şifalar, ailelerine de
başsağlığı dileklerimi buradan, Parlamentodan
iletiyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Bakan
31.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, İzmirde
yaşanan olayın son derece üzücü olduğuna, hayatını
kaybedenlere Tanrıdan rahmet dilediğine ve Parlamentonun Türkiyenin
içinde bulunduğu bu karanlık ortamdan çıkmasını
sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; cumhuriyet tarihinin en
karanlık günlerinden geçtiğimizi düşünüyorum. Bu Parlamentoda
göreve başladığımızdan bu yana 20nin üzerinde intihar
bombacısı kendini patlattı. Gün geçmiyor ki yeni bir haber
almayalım. Bunun çözümü Türkiyede demokrasiyi artırmaktır,
siyasi uzlaşıyı artırmaktır. Bu Parlamento birlikte
çözmeli, Türkiyenin içinde bulunduğu karanlık ortamdan
çıkmasını sağlamalı. İzmir,
barışın ve kardeşliğin şehri. Her kentte
olduğu gibi İzmirimize de bu işin gelmesi bizi son derece üzdü.
Yaralılara acil şifa, ölenlere Tanrıdan
rahmet diliyorum. Umarım, uzun süre bir daha Tanrı böyle acılar
göstermesin, yaşanmasın ülkemizde böyle acılar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Çıray, buyurun.
32.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
İzmirlilere, İzmir Adliyesi çalışanlarına ve Türk
milletine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) İzmirlilere,
İzmir Adliyesi çalışanlarına ve Türk milletine geçmiş
olsun diyorum. Terör konusunda partiler üstü bir anlayışla, çok daha
büyük bir kararlılıkla mücadele edilmesi gerektiğini bir kere
daha ifade ediyorum. Kaybettiğimiz canlar için de
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çıray.
Sayın Balbay
33.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
yakın geçmişte sosyal medyada İzmirde neden patlama
olmadığı konusunda paylaşımlar
yapıldığına, Hükûmet üyeleri ile iktidar milletvekillerine
teröre karşı barış ve huzur dilinin öne çıkması
gerektiğini vurgulamak istediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlar; bizi şu anda
televizyonları başında izleyen sevgili
yurttaşlarımızla paylaşmak isteriz ki İzmir,
barışın, kardeşliğin, huzurun, bir arada
yaşamanın kentidir, hep böyle olmuştur. Şu anda bilgiler
çok karışık ama dileriz yaşamını yitiren
yurttaşlarımız yoktur, yaralılara acil şifa diliyoruz.
Sayın Başkan, nasıl
vurgulayacağımı şu anda çok da net ifade etmek istemiyorum
ama yakın geçmişte İzmirde niçin patlama olmuyor? diye ne
yazık ki sosyal medyada paylaşımlar olmuştu. Şimdi
onlara sormak gerekir Bu patlama sizi tatmin etti mi? diye. Burada Hükûmet
üyelerine, iktidar milletvekillerine özellikle, teröre karşı
barışın dilinin, huzurun dilinin öne çıkması gerektiğini
bir kez daha vurgulamak istiyorum. Tüm milletimizin teröre karşı tek
vücut olacağına zaten inanıyorum. Biz terörü döktüğü kanda
boğacağız. Bu terör
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Sayın Bakan, buyurun.
34.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, İzmirde meydana
gelen terör olayını Hükûmet olarak kınadıklarına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, terörün
insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna ve
terörle sonuna kadar mücadele edileceğine, sosyal medyanın sorumsuzca
hareket edilecek bir mecra olmadığına ilişkin
açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, İzmirde meydana gelen terör
olayını Hükûmet olarak kınıyoruz, şiddetle
kınıyoruz. Terör olayı neticesinde
vatandaşlarımızdan vefat edenlere başsağlığı
diliyorum, Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.
Yaralılarımız var, Allahtan acil şifalar diliyorum.
Terör, nereden gelirse gelsin, kim tarafından
yapılırsa yapılsın insanlığa karşı
işlenmiş bir suç. Bütün parti gruplarımızdan yapılan ortak
açıklamalar da gösteriyor ki, zaten hep beraber ortaya koyduğumuz
irade de gösteriyor ki, devlet olarak, Parlamento olarak, Hükûmet olarak,
devlet kurumları olarak, güvenlik birimleri olarak ve millet olarak
terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz, teröre karşı herhangi
bir şekilde bir geri adım atmamız asla söz konusu değil.
Terör olayının nerede olmuş
olmasının da bir önemi yok yani İstanbulda oldu, Kayseride
oldu, bugün İzmirde oldu; yarın, bu alçaklar bir başka
kentimizde, bir başka yerde, bir başka kurumumuza karşı bu
tür alçakça saldırılarda bulunmak isteyeceklerdir. Bizlerin,
hepimizin bu alçak girişimlere karşı birlik, beraberlik
içerisinde, ortak bir söylem içerisinde hareket etmemiz gerekiyor. Hükûmet
olarak, güvenlik güçleri olarak teyakkuz hâlindeyiz. Hepimiz biliyoruz ki bu
terör örgütleri, çok farklı kanallardan beslenen terör örgütleri, bütün
imkânlarını kullanmak suretiyle ülkemizde huzuru ve sükûneti bozmaya
çalışıyorlar ama buna karşı bizim göstereceğimiz
birlik ve beraberlik inşallah, bu meselenin üstesinden gelinmesini
sağlayacak.
Hepimizin yine ortak ifade ettiği bir husus
var, ben de bunu ifade edeyim: Sosyal medya asla sorumsuzca hareket edilecek
bir mecra değildir dolayısıyla buna müsaade etmememiz gerekir.
Sosyal medyada kim, ne olursa olsun, hangi amaçla yaparsa yapsın
birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize
karşı yapılan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yani, sosyal medyadan yapılan bütün açıklamalara karşı
-Sayın Başbakanımız da çok net ifade etti- kim ne
açıklama yaparsa yapsın, birliğimize, beraberliğimize
karşı, hukuka karşı işlenmiş bu alçakça açıklamalara
karşı sonuna kadar mücadele edilecek.
Ben, tekrar, vefat eden vatandaşlarımıza,
güvenlik görevlilerimize, adliye çalışanımıza Allahtan
rahmet diliyorum. İnşallah, hep beraber bu meselenin üstesinden
geleceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Kocabıyık
35.- İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyıkın,
İzmirdeki menfur saldırıda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Ben de arkadaşlarım gibi İzmirdeki
menfur saldırıda hayatını kaybeden, şehit olan
güvenlik güçlerimize ve adliye çalışanımıza Allahtan
rahmet diliyorum ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
Son bir ayda, dikkat edersek, İstanbulda
polislerimize dönük bir eylem yapıldı, bunu PKK terör örgütü
yaptı; yılbaşı gecesi Reinada bir saldırı oldu,
bunu DAEŞ yaptı; Ankarada Rus Büyükelçisine dönük bir
saldırı oldu, bunu FETÖ yaptı; İzmirde bir
saldırı oldu, bunu hangi örgütün yaptığını
şu ana kadar ben bilmiyorum ama hiçbir önemi yok, bu çeşit
örgütlerden birisidir. Bu, ortaya, bizim gözümüzün önüne bir gerçeği seriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kocabıyık.
12nci madde üzerindeki son önergeyi
NECİP KALKAN (İzmir) Başkanım,
affedersiniz, özür diliyorum, lambayı yakamadım. Bu konuda bana da
söz verebilir misiniz rica etsem.
BAŞKAN Elbette ama sisteme girişiniz
gözükmüyor Sayın Kalkan.
NECİP KALKAN (İzmir) Girdim efendim ama
tabii
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
36.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, hoşgörünün
sembolü olmuş bir şehirde lanet terörün kendini gösterdiğine
ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Efendim, dışarıda, en son durumu
alıp size hitap edeyim diye bir çalışma içindeydim.
Kardeşliğin,
hoşgörünün sembolü olmuş bir şehirde lanet terör nihayet kendini
gösterdi. Hatırlayın, diğer şehirlerde bu terör
olayları olduğu zaman birisi internette Ya, bu İzmirde niçin
terör olmaz? gibi bir beklenti içindeydi. Böyle bir
Onlara diyorum: Bir
tarafınıza kına yakın. En nihayet İzmirde de, sembol
olmuş bir şehirde de bu iş oldu. Ama, Sayın Valimizin
açıklaması aynen şöyle, okuyayım
En son Sayın Valimle
de konuştum, resmî açıklama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalkan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN 12nci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinde
yer alan hakkında verilen ibaresinin hakkındaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kadri Yıldırım (Siirt) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kadri Yıldırım, Siirt Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu üzücü olaydan sonra insan istediği
gibi konuşamıyor. Grup başkan vekilimiz partimiz adına
zaten gerekli açıklamayı yaptı, onun söylediklerine hepimiz
katılıyoruz. Gerçekten moral bozukluğuyla
çıkıldığında insan ne söyleyeceğini de bir türlü
bilemez bir duruma düşüyor.
Hakkında söz talebinde bulunduğum 12nci
madde hava, deniz ve kara ulaşım araçları hakkındadır.
Bu noktada, bu üç dört dakika içerisinde, problem olarak gördüğüm bir iki
hususu arz etmeye çalışacağım.
Bunlardan bir tanesi, uzun zamandan beridir Siirt
uçuşu gerçekleştirilemiyor. Türk Hava Yolları Siirte
uçuşunu durdurmuş. Gerek vatandaşlarımız gerekse
onların vekilleri olarak bizler Siirte gitmek istediğimizde ya
Diyarbakıra gidiyoruz, oradan kara yoluyla Siirte gitmek zorunda kalıyoruz
veya Batmana gidiyoruz, o şekilde intikal etme durumuyla karşı
karşıya kalıyoruz. Bunun muhatabı kimlerse lütfen bu sorunu
gidersinler çünkü bu talep aynı şekilde, vekilleri olduğum Siirt
halkımızdan, Siirt asillerimizden bana intikal ettirildi. Bilmiyorum,
muhatap birinci derecede Ulaştırma Bakanından sonra kimdir ama
lütfen bu soruna eğilseler iyi olur.
İkincisi: Ben Mardin Artuklu Üniversitesinde
iken o zaman AK PARTİli yetkililerin benden bir talebi vardı. O
talep de şu: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine uçuş
düzenleyen uçaklardaki anons metninin nasıl ki İngilizcesi okunuyorsa
Kürtçesinin de okunabilirliği yönündeydi bu talep. Ben de o zaman, anons
metninin geçtiği kataloğu aldım ve çevirisini bizzat kendim
yaptım yani İngilizce ve Türkçelerinin yanına Kürtçe
çevirilerini de koydum ve teslim ettim ama ne yazık ki daha sonra süreç
sanırım ters işlediği için, şu anda bir iki sefer daha
gündeme getirmeme rağmen ciddiye alınmadı. Oysa böyle bir talep
de vardır. Madem konu hava ulaşım aracı, o hâlde bunun da
dikkate alınması durumunda bir talep yerine getirilmiş oluyor ve
böylece dile ilişkin haklar konjonktürel olmaktan çıkacak,
konjonktürel durumdan uzaklaşmış olacak.
Üçüncüsü: Tabii, yine 12nci madde
bağlamında; tabii, burada vergiler söz konusu, tarifeler söz konusu
ama dikkatle bakıldığında, bu vergilerin de, bu tarifelerin
de yine fakiri daha fakir, zengini daha zengin edeceği yönünde bir
izlenim, bir kanaat uyandırıyor. O noktada da eğer yeniden gözden
geçirme imkânı varsa iyi olur.
Bu üç hususta Genel Kurula bilgi arz etmek istedim
ve bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve bu Türk Hava
Yollarının uçuşunu durdurmasının üzerine gidilmesini
de hassaten rica ediyorum, arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan kara ulaşım araçları ile ilgili
olarak ibaresinin kara ulaşım araçlarına ilişkin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Osman Baydemir Garo Paylan
İstanbul Şanlıurfa İstanbul
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Mehmet Emin
Adıyaman
Gaziantep Muş Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 13üncü maddesinde geçen % 25 ibaresinin %
15 olarak, % 15 ibaresinin de % 10 olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Deniz Depboylu
İstanbul Konya Aydın
Arzu Erdem Kamil
Aydın Saffet
Sancaklı
İstanbul Erzurum Kocaeli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Utku Çakırözer Musa Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kadim Durmaz, Tokat Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; ben de
İzmirdeki terör örgütünü ve ona destek verenleri lanetleyerek sözlerime
başlıyorum.
Yüce Meclisin değerli üyeleri, Hükûmeti
sık sık uyardık, dedik ki: Torba yasalarla bu ülkeyi bir yere götüremezsiniz.
Gerçekten ülkenin yararına olan birçok kanun teklifleriniz varsa, bunlar
da ülke için ivedilik arz ediyorsa bir uzlaşıyla bunların
çıkarılmasına her zaman çaba gösterelim ama ne yazık ki 446
sıra sayılı Kanun Tasarısındaki bu 13üncü maddede
kime özel bir düzenleme yapıldığı konusunda ciddi
kaygılarımız var ve bunun da kamuya yararının
olmadığı açık ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunun
da tasarı metninden çıkarılmasını istedik. Bu anlamda
yüce Meclisin düşünerek doğru karar vereceğine inanıyorum.
Yine, on dört yıllık iktidarınız
sonucu ülkemizi getirdiğiniz noktayı ünlü bir düşünür şöyle
açıklıyor: Problem yaratan iktidarın getireceği çözüm de
en az o problem kadar kötüdür. Sizleri ortak anlayışla anayasa
yapmaya, yasa yapmaya ve uyarıları dikkate almaya davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri sizleri birazcık
bu ortamdan uzaklaştırmak istiyorum. Bu hafta Tokatın
tanıtım haftası. Bakın Mevlâna ne diyor: Tokata gitmek
gerek çünkü Tokatın iklim ve insanları mutedildir. Asırlar
önce söylenen bir söz, şimdi de manasını hâlâ korumaktadır.
Evliya Çelebinin dediği şu: Halkı zevk ehlidir, garipler
dostudur; kin tutmaz, hile bilmez, yumuşak huylu insanlar
diyarıdır. Hacı Bektaş Velinin ifadesiyle Âlimler
konağı, fazıllar yurdu ve şairler
yatağıdır. Gıj Gıj Tepesini, Horasan erenlerinden
Hasan Gaziyi, Topçam Yaylasını görmek, Tokat kebabını,
keşkeğini, Kazovanın domatesini, Kemalpaşanın
kirazını ve şeftalisini tatmak, 400 farklı kendine özel
deseniyle Tokat yazmasını, Kont Draculanın esir
alındığı Tokat Kalesini görmek için Plevne kahramanı
Gazi Osman Paşanın şehrine gitmek gerek. Âşık Veyselin
çalıp söylediği Arasta Kahvesini, Erzurumlu Emrahın sıkça
uğradığı Adalının Kahvesini, Çamiçi
Yaylasını, Roma Arsenalini, tarihî Talazan Köprüsünü, Niksar
Kalesini, Anadoluda ilk Türk üniversitesi olan Yağıbasan Medresesini,
Cahit Külebiyi, Kırkkızlar Türbesini, Melik Gaziyi, Polat Gaziyi,
Hüseyin Gaziyi görmek, cevizli ekmeğini tatmak için Tokata gitmek gerek.
Başçiftlik Kayak Merkezini, dünyada endemik
bitki çeşitliliğiyle önemsenen Kelkit Vadisi ve incisi Erbaayı,
Horoztepeyi, Boğalı Yaylasını, dört yüz yıllık
ahşap Silahtar Ömer Paşa Camisini, Horasan erenlerinden Keçeci Babayı
ziyaret etmek, yaprak sarmasının da tadına bakmak gerek.
Sezarın Veni, vidi, vici dediği,
Geldim, gördüm, yendim dediği Zile Kalesini, Maşat Höyükünü,
Kınalı Ali diyarını, El vurup yaremi incitme tabip. diyen
Âşık Sadık Doğanayın diyarını,
Kırımdan gelen Girayhanın konağını, tarihî
evleri, Tokata gidip Zile pekmezini, kömesini yiyerek gezip görmek gerek.
Pazar ilçemizdeki dünya harikası Ballıca
Mağarasını, Kaz Gölünü, beş bin yıllık
kalesiyle Turhalı, yamaç paraşütünü, Mercimek Tepesinde
yoğurtmaç tatmayı, yedi bin yıllık geçmişiyle
Sebastapolis Antik Kentini, şifalı kaplıcalarını,
buğday ambarı Artovayı, Yeşilyurtu, birçok
rahatsızlığa şifa Reşadiye Kaplıcalarını,
Selemen Yaylasını, Zinav Gölünü ve Kanyonunu, Sazak Belini,
dürüst insanlar diyarı Tozanlıyı görmek gerek.
Mamu Belini, ormanla bezenmiş Almus
Barajını ve güzelliğini, Dumanlı Yaylasını,
Tekeli Dağını, Horasan erenlerinden Hubyar Sultanı, Çatak
Yaylasını görmek gerek. Derviş Alinin söylediği gibi,
Derviş Alim der ki nefesim haktır/ Hak diyen canlara hiç
şüphem yoktur/ Cehennem dediğin dal odun yoktur/ Herkes ateşini
buradan götürür.
Yine, Çamlıbelde Koç Köroğlunun Tokat
ellerinden aldım bakırı/ İncitmeyin fukarayı, fakiri
dediği gibi dünya şampiyonu pehlivanlar diyarı Tokatı
görmek gerek diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Kont Draculanın Tokatta hapsedildiğini
de öğrenmiş olduk böylece.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 13üncü maddesinde geçen % 25 ibaresinin %
15 olarak, % 15 ibaresinin de % 10 olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Geçen sene, son gün konuşma yapan
milletvekillerinden biriyim. Yine, kürsüye çıktığımda
İnşallah, defederiz bu belaları, patlama olmaz, terör
saldırıları olmaz, yüreğimiz yanmaz. diye temenni edip,
yeni yıla o şekilde başlamak isterken, bir İstanbul
Milletvekili olarak İstanbulda yılbaşı gecesi meydana
gelen patlamadan duyduğum derin üzüntüyü ve gerçekten kahrolduğumu
tekrar belirtmek istiyorum. Artık Lanet olsun. demek istemiyorum.
Zannediyorum ki hepiniz aynı durumdasınız ve aziz Türk
milletinin de yüreği yanıyor bu manada. Hayatını
kaybedenlere rahmet dilemek yeterli değil, hepimizin el birliğiyle bu
mücadeleyi sürdürmesi gerekiyor. Nitekim, o patlamadan sonra, maalesef, bugün
de İzmir patlamasıyla sarsıldık. Artık ili
kalmadı patlamaların, terör saldırılarının yöresi
kalmadı, daha önce Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğunlukla
meydana gelen terör olayları artık ülkemizin her yerinde var -Ankara,
Bursa- ve yeri, yöresi de kalmadı. Bununla ilgili etkin olarak mücadelenin
devamı noktasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
desteğimiz devam edecektir, bu manada mücadelemiz devam edecektir.
Bu arada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında görev yapan ve hayatını kaybetmiş
olan 23 yaşındaki polis memuru kardeşimiz Yeşim
Kanıcıoğlunu da rahmetle anmak istiyorum; yakalanmış
olduğu elim hastalıktan kurtulamamıştır kendisi,
hayatını kaybetmiştir. Kederli ailesine sabır diliyorum,
mekânı cennet olsun; hayatının baharında yitip
gitmiştir kendisi.
Şimdi, hazır Sayın Bakan buradayken,
bu konu önemli bir konu olduğu için
Sicil affıyla ilgili,
biliyorsunuz, kanunda bir düzenleme var. Kanundaki düzenleme, geçmişte
çeşitli nedenlerle bankalara borcunu ödeyemeyen ya da geciktiren
vatandaşları kapsayacaktır. Tam 12 milyon 500 bin işveren
ve esnaf tarafından merakla bekleniyor, hatta sayı 13 milyon 800 bin,
tam rakam olarak telaffuz edecek olursak. Bunun içinde kimler var? İşverenler
var, esnaf var, bireysel kredi kullanıcıları var. Ve kimler
faydalanacak bundan? Kredi kartından dolayı sicili bozulmuş
olanlar, tüketici kredisi borcundan dolayı sicili bozulmuş olanlar,
karşılıksız çeki olanlar, ticaret erbabı, senedi
protesto edilmiş olanlar yani kredisini ödeyememiş ya da banka
nezdinde itibarını yitirmiş olan esnaf ve bireysel
müşterilerin tamamı bu manada büyük bir umut içerisinde.
Şimdi, burada önemli olan detaylar var, bu
detayların üzerinde de kısaca durmak istiyorum, zamanım da çok
kısıtlı. Rakamların en önemli bölümünü kredi kartı
nedeniyle yasal takibe düşmüş olanlar oluşturuyor; 2 milyon 233
bin 188 kişi. Tüketici, taşıt ve konut kredileri nedeniyle yasal
takibe düşmüş olan 1 milyon 729 bin kişi. Ticari kredilerden
dolayı yasal takibe düşmüş olanlar da yine çok yüksek bir
sayıda. Bunların tamamı şimdiden bizleri aramaya
başladı Sicil affı geliyor ve biz gideceğiz, hemen,
bankalarda sicilimiz tertemiz olacak, gerekli krediyi kullanabileceğiz.
Ancak öyle değil. Aftan yararlanma şartları neydi? Yasa
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla borcunu ödemiş olmak
veya yapılandırmaya girmek. Evet, yapılandırmaya girecek,
bu sefer diyecek ki: Benim KKBm yani risk raporum düzgün, tertemiz bir
sayfadayım artık. Bankaya gidecek, bankanın refleksi,
Sayın Bakan, öyle değil. Banka bu konuyla alakalı şunu
yapıyor: Bu listelerin çoğunluğu yani geçmiş kredi durumu
kayıtlı olduğu için diyor ki: Ben bugünkü durumuna bakarım
ama banka olarak tedbirimi almak zorundayım. Ve bunları psikolojik
olarak, etken olarak bilinçaltında tutacaktır ve belge olarak da
saklayacaktır. Bu sebeple diyor ki: Krediye uygun değilsiniz.
İnanın, 13 milyon insanın burada bir umudu var, ayrıca
belki bankayı da rahatlatacak birtakım düzenlemeler getirmek gerekiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yaptık ama.
ARZU ERDEM (Devamla) İşte yeterli
değil.
Bakın, bunun devamını göreceğiz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bankalarla beraber yazdık bunu.
ARZU ERDEM (Devamla) Bankalar buna istekli, biz
bankalarla görüştük, genel müdürleriyle görüştük. Genel müdür ne
diyor biliyor musunuz? Evet, sicil affı gelsin, bu sicil affı
geldikten sonra biz o müşterilere vermek istiyoruz, mevcut durumuna
bakıyoruz.
Mevcut durumu ne Sayın Bakan? Bakın, nedir
biliyor musunuz? O tekrar işveren mi, elinde dairesi var mı, ipotek
verecek bir şeyi var mı, buna bakacak. Çoğu zaten
batmış insanlar bunlar, bir şey veremeyecekler.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Açıklama yaptık ve dedik ki Bu maddenin şekillenmesinde
Bankalar Birliği ve bankalarla birlikte çalıştık
ARZU ERDEM (Devamla) Evet
Şimdi, ilave süre rica etsem
BAŞKAN Şimdi, Sayın Bakan,
Sayın Erdem, efendim, böyle bir görüşme usulümüz yok, lütfen Genel
Kurula hitap ediniz.
ARZU ERDEM (Devamla) Tamam, ben devam edeyim,
Sayın Bakan da cevap verirse sevinirim.
BAŞKAN Sayın Bakan söz talep ederse
kendisine söz vereceğim ayrıca.
Buyurunuz bir dakika ek süre veriyorum.
ARZU ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Bakan burada dün de
ısrarla bunu söylediği için, bankalar bu konuya istekli, bankalar
Gelsin, biz kredi vereceğiz. diyor. Ben buradan iddia ediyorum.
Bakın, beraber takip edelim, önümüzdeki altı ay bu sicil
affından faydalanan insanların hepsinin feryadını, burada
her kürsüye çıktığımda dile getireceğim sadece ibretiâlem
olsun diye, çünkü ben inanmıyorum. 2008de, 2009da yine bankalarla
birlikte yapıldı bu düzenleme, yine aynı şekilde aynı
sonuç oldu. İnsanların umudu bu noktada çok yüksek, o zaman
bankaları rahatlatacak, belki onların risklerini giderecek
farklı düzenlemeler yapmak gerekiyor, bu konuda da özel bir
çalışma yapılması gerektiğini ben söylüyorum.
Mesela, X bankasının genel müdürüyle
yaptığımız konuşmada şunu söyledi, dedi ki:
Gelecek olan kişiden ben evrak isteyeceğim. Nedir bu evrak? Şu
anki ticari durumu nedir? Tüccar mıdır, değil midir? Elinde
ipotek verebilecek bir gayrimenkulü var mıdır yok mudur? Kefalet
edebilecek bir kişi var mıdır? Bunların çoğunu
getiremeyecek bu insanlar, getiremeyecekleri için de tekrar kredi
kullanamayacaklar ve bu iş amacına ulaşmayacak. Demek ki sicil
affı yeterli değil, daha farklı önlemler almak gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan kara ulaşım araçları ile ilgili
olarak ibaresinin kara ulaşım araçlarına ilişkin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakın, memleketimiz yangın yeri maalesef
ve biz burada zenginleri iyi hissettirecek bir torba yasa görüşüyoruz.
Çünkü AKPnin iddiası hep şuydu: Ben zengini iyi hissettirirsem
zengin de fakirlere damlatır. Hep yukarıdan aşağıya
bir ekonomi kurmaya çalıştı, hiç geniş kesimleri
düşünmedi. Yalnızca Ben zengine teşvik vereyim, vergisini
düşüreyim, o da belki fakire damlatır. iddiasında bulundu.
Evet, bu bir süre işledi. Zengin daha zengin oldu, servetin daha fazla
bölümünü aldı; fakire düşense borçlanmaktı, servet sahibi
olamadı, borç sahibi oldu.
Şimdi bir ekonomik kriz içindeyiz. Zengin de
güvensiz, fakir de güvensiz ama fakirin borcu var; zenginin belki serveti
eksiliyor ama fakirlerin, büyük kitlelerin borçları var. Bakın,
temerrüde düşmüş 13 milyon insanımız var. Bunlar,
aileleriyle beraber nüfusumuzun yarısından fazlasına tekabül
ediyor. İnsanlarımız umutsuz. Bu, yukarıdan aşağıya,
yani Zengini iyi hissettirecek öneriyi getirelim, fakir de belki iyi
hisseder. önerisi bu sefer işlemiyor arkadaşlar çünkü büyük bir kaos
yaşıyoruz, siyasi bir kriz yaşıyoruz. Siyasi kriz
yaşadığımız için de bu, ekonomiye sirayet ediyor.
Bakın, işsizlik rakamları yüzde 12 ve
üzerine gidiyor. Enflasyon 8,5, ocak ve şubat aylarında yüzde 10 ve
üzerine çıkması bekleniyor yani çift haneler. Faiz zaten çift hanede.
Kapasite kullanım oranları düşüyor, güven endeksi -Tüketici
Güven Endeksi- düşüyor. Dolar bugün 3,63 lirayla yeni bir rekor kırdı.
Yani, bu sefer bu bakış işlemiyor, Zengini iyi hissettireyim.
bakışı işlemiyor. Yapmamız gereken, bütün topluma
güven vermek. Oysa, maalesef sizler, iktidar, demokrasiye darbe üstüne darbe
vuruyorsunuz. Demokrasiye darbe vurdukça ekonomi maalesef tarumar oluyor. Her
darbede de siz bir üst akıl arıyorsunuz. Oysa, burası
aklını eğer ki başına devşirirse, ortak bir
aklı bulursa üst akıl aramaya gerek yok. Eğer ki biz iradeyi
saraya teslim edip aklımızı başkalarına ipotek edersek
üst akıl aramaya maalesef devam ederiz.
Bakın, gelecek hafta başında burada
bir Anayasa önerisi görüşülecek. Toplumu ciddi anlamda
kutuplaştırdığı belli bu Anayasanın. Hani,
anketlerde de belli; toplumun bir bölümü evetçi, bir bölümü çok keskin
hayırcı, kararsızlar var ve ciddi bir gerilim var toplumda.
Değerli arkadaşlar, ben geçen sene burada,
kutuplaşma, kamplaşma ve çatışmalar
başladığında ciddi anlamda darbe uyarıları
yapmıştım, arkadaşlarım bana gülmüşlerdi.
Defalarca -tutanaklarda vardır- darbe olabilir arkadaşlar, bu iklim
darbe iklimidir demiştim. Siz bugün iradeyi tek adama vermek istiyorsunuz
ve toplum kutuplaşmış durumda ve bu iklim her türlü provokasyona
açıktır arkadaşlar. Zaten darbe bulutlarının içinde
yaşıyoruz, darbe üstüne darbe, darbe üstüne darbe ve yeni darbe
girişimiyle karşı karşıya kalabiliriz. Bu darbe demek
illa silahlı bir darbe değil; toplum kamplaşır,
kutuplaşır, gerilimler söz konusu olur, provokasyonlar söz konusu
olur, siyaset kurumu devre dışı kalır, bu bir darbedir ve
nihayet bir kurtarıcı aranır.
Şimdi siz kurtarıcıyı Recep
Tayyip Erdoğan olarak görüyorsunuz, İradeyi tamamen oraya teslim
edelim. diyorsunuz ama bu bizi kurtarmaz. Pek çok kötü aktör şu anda
devrede arkadaşlar. Siyaset kurumunu devreye sokmazsak, bütün
grupların ortak aklını bulamazsak, istişareyi ve
uzlaşmayı devreye sokamazsak üzerimizde çok büyük oyunlar oynanabilir
arkadaşlar.
Hukuk devletini bir an önce devreye
sokmalıyız, Parlamentoyu bir an önce işletmeliyiz,
demokrasimizin kalitesini yükseltmeliyiz, tutuklu olan gazetecileri, tutuklu
olan siyasetçileri serbest bırakmalıyız. Bakın,
demokrasimizin kalitesini iyileştirmeden ekonomimizin kalitesi asla ve
asla iyileşmeyecek arkadaşlar. İstediğiniz kadar zenginlere
bedava deyin, vergi almayacağım, teşvik vereceğim deyin,
ekonomi canlanmaz. O açıdan, arkadaşlar, siyaset kurumunu el
birliğiyle devreye koyalım. Yoksa başımıza daha çok
çorap örenler olur. Sizler de boyuna üst akıl ararsınız ama
belki o üst aklı aramaya bile fırsatımız olmayacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısının olup
olmadığı konusunda Başkanlık Divanında görüş
farklılığı olduğundan, var olup
olmadığını elektronik cihazla yapacağımız
oylamayla tespit edeceğim.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Kazım Arslan Lale
Karabıyık
İstanbul Denizli Bursa
Kadim Durmaz Utku
Çakırözer Musa
Çam
Tokat Eskişehir İzmir
Mehmet Bekaroğlu
İstanbul
MADDE 14- 16/12/1999 tarihli ve 4490
sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
ilave edilmiştir.
"Türk Uluslararası Gemi Siciline
kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin alım, satım, ipotek,
tescil, kredi, gemi kira, zaman çarteri ve tüm navlun sözleşmeleri damga
vergisine ve harçlara; bu işlemler nedeniyle alınacak paralar banka ve
sigorta muameleleri vergisine ve fonlara tabi tutulmaz.
Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gemi ve
yatların, Türk Uluslararası Gemi Sicilinden terkin edilerek bir
başka sicile kaydedilmek üzere veya sair suretlerle devri
aşamasında da uygulanır. Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca Türk
Uluslararası Gemi Siciline kaydedilen gemilerin, bu sicilden terkin
edilerek başka bir sicile kaydedilmek üzere veya sair suretlerle devri
halinde, bunların en az altı ay süreyle Türk Uluslararası Gemi
Siciline kayıtlı olarak işletilmiş olması
şartı aranır."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
İstanbul Şanlıurfa Muş
Mahmut Toğrul Nimetullah Erdoğmuş Mehmet Emin Adıyaman
Gaziantep Diyarbakır Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İsmail Faruk Aksu Saffet Sancaklı Mustafa
Kalaycı
İstanbul Kocaeli Konya
Deniz Depboylu Kamil
Aydın Baki
Şimşek
Aydın Erzurum Mersin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeler hakkında söz isteyen
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Baki Şimşek,
Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, hiç şüphesiz 2016
yılı terörün ve kahpe saldırıların yılı
olarak akıllarda kalmıştır. Teröristler kimi zaman
bombalı araçlarla kimi zaman canlı bombalarla hain
saldırılarını gerçekleştirmiş, sivil
vatandaşlarımızla beraber yüzlerce askerimizi ve polisimizi şehit
etmişlerdir. Düğmeye basan küresel güçlerin maşaları PKK,
DEAŞ, IŞİD, YPG ve FETÖdür, hedef ise Türkiyedir. Ne
yazık ki 20 Temmuz 2015ten bugüne kadar aralarında 600 askerimizin,
382 polis ve güvenlik görevlimizin, 63 korucumuzun, 35 sivil memurumuzun
olduğu 1.080 evladımız şehit olmuştur. Ayrıca,
bombalı saldırılarda 663 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Yaklaşık 2.105 askerimiz, 1.564
polisimiz, 74 korucumuz ve 4.277 vatandaşımız
yaralanmıştır. Yalnızca 2016 yılında toplam
şehit sayımız 839dur.
Türkiyenin varlığına kastetmek
isteyenler, 2017 yılında da namluyu milletimize çevirmişlerdir.
Hainliğin ve kahpeliğin yılı olan 2016dan sonra, heyecanla
ve ümitle beklediğimiz yeni yılın ilk dakikalarında terör,
hain yüzünü bir kez daha göstermiştir. Tam 2017yi toparlanma ve
ayağa kalkma yılı olarak görüp önümüzdeki üç yüz
altmış beş güne ümitlerimizi bağlamışken yeni
yılın ilk saatlerinde İstanbuldan gelen katliam haberi hepimizi
kahretmiştir. İstanbuldaki saldırıda biri Mersinli polis
memuru Burak Yıldız olmak üzere... Burak Yıldız da yine bir
yetim çocuğuydu, babasını kaybetmiş, annesi yetim olarak 2
çocuğunu büyütmüş, kardeşi de kendisinden 150 metre ileride
başka bir eğlence kulübünde polis olarak yine oranın güvenlik
görevlisi olarak görev yapmaktaydı, henüz 22 yaşındaydı ama
kahpe saldırının mağdurlarından birisi oldu,
hayatını kaybetti. Tüm şehitlerimize, başta bugün
İzmirde hayatını kaybedenler olmak üzere, Allahtan rahmet
diliyorum.
Ne yazık ki yasama faaliyetleri, Türkiyenin bu
gündemi içerisinde düzensiz, eksik ve özensiz bir şekilde yürütülmektedir.
Daha önce de gelen torba kanunlarla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ifade ettiğimiz gibi, düzenlemenin ilgisine göre görülmesi,
torba kanun yaklaşımından vazgeçilmesi gerekmektedir.
Görüşülmekte olan bu kanun tasarısı birbirinden farklı
konulardan oluşmaktadır. Birden fazla komisyonda görüşülmesi
gereken teknik hususları barındıran maddelerin bir torba kanunda
toplanarak Komisyonumuzda görüşülmesi sağlıklı bir
değerlendirme yapılmasına mâni olmaktadır. 4üncü, 14üncü,
15inci ve 36ncı maddelerde gemicilik ve ulaştırma sektörünü
ilgilendiren hükümlerin bulunduğu
Keşke bu maddeler daha önce
Ulaştırma Komisyonunda görüşülmüş olsaydı.
Tasarının 14üncü maddesindeki
değişiklikle Türk Bayraklı gemi sayısının ve gemi
ticaret filosunun toplam hacminin artırılmasının
hedeflendiği söylenmektedir. Ancak, gemi
taşımacılığına ilişkin teşvik edici
düzenlemeler hem bu tasarıda hem mevcut yasalarla zaten
yapılmış durumdadır. Varlık fonu kurulmasına
ilişkin torba kanunda da hüküm düzenlenmek istenmiş ve itiraz üzerine
tasarıdan çıkarılmıştı. Bu defa tekrar getirilen
bu hükümle ne amaçlanmaktadır?
Bugün -gemilerle ilgili- bütün gemilere ucuz mazot
veriyoruz ama şu bir gerçek ki Türkiyeye şu anda kaçak
akaryakıt artık katırlarla girmiyor, gemilerle ve petrol boru
hatlarıyla giriyor. Sayın Bakanımızın kaçak mazotla
ilgili gerekli mücadeleyi Maliye Bakanlığı olarak göstermesini bekliyoruz.
Bu hükümle yapılan değişikliğin
Türkiye ekonomisine ve taşımacılık sektörüne ne gibi bir
faydası olacaktır? Ne yazık ki düzenlemeyle gemileri bulunan
bazı kişilerin gemilerinin sisteme avantajlı bir şekilde
sokulmasının hem haksız rekabete hem de vergi kaybına sebep
olacağı açıktır.
Sonuç olarak, bu kanun tasarısının
sosyal destekleme ve sosyal yatırım ortamını
iyileştirme yönündeki maddelerini olumlu değerlendirmekteyiz ancak
birçok maddenin de yersiz olduğunu belirtmek istiyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli vekil arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Plan Bütçede sıkıntılı
maddelerden bir tanesi de buydu. Tartışılırken
karşılıklı olarak hiç de ikna edici bir sonuç elde
edilememişti çünkü benim gibi ekonomiye yabancı olan birisi için de
çok da böyle ikna edici olmamıştı. Biraz uzaktan, bayrakla
ilgili
Yani, bir avantaj gibi görülse de aslında işin temelinde hiç
de karşılığı olan, faydası olan bir madde gibi
görülmemişti. Sayın Bakan da sanıyorum oradaki cevabında,
kendisi de buna şahit olmuştu.
Eskiden bize ticaretle ilgili örnekler verirlerdi.
Kurnaz, böyle, hileli ticareti sevenler dükkânlarına besmeleyişerifi
asarlardı ve o şekilde, o ticaretlerini onun üzerinden
yaparlardı. Umarım ki burada bayrakla ilgili bu şekilde bir
suistimal olmaz.
Değerli arkadaşlar, her kelam aslında
damıtılarak, süzülerek gelenekten, tarihten, geçmişten gelip
belli bir kıvama geldikten sonra toplumun hayatına geçer ve orada yer
bulur. Mesela, sıklıkla kullandığımız ve
hepimizin de canıgönülden katıldığı ama onun gereğini
yerine getirememenin ızdırabını
yaşadığımız bir söz var, diyoruz ki: Tüyü
bitmemiş yetim hakkı. Söz mükemmel, kelam mükemmel ama buna riayet
etme noktasında vicdanlar eğer tahaccür etmemişse,
taşlaşmamışsa bu konuda sanıyorum bizi
yargılayacak. Bu sözün sahibi kimdir bilmem ama bu duruşun sahibi
İslam tarihinde Ebu Zer el-Gıfarîdir. Ebu Zer, Şamda,
bildiğiniz gibi, hilafetten saltana geçiş olunca Emevi hanedanı
kendi saltanatı için bir ideolojiye ihtiyaç duydu çünkü daha önceki
dönemler nebevi dönemdi. Tartışılıyor Medine dönemi devlet
miydi, değil miydi; onun devlet dönemi olduğu iddiasında olanlar
var. Naçizane benim kanaatim Peygamber (SAV) döneminde asla ve asla bir devlet
düzeni, bir devlet nizamı, bir devlet şekli yoktu; tamamen,
nübüvvetti, risaletti. Daha sonra, halifeler döneminde bunu
tartışabiliriz ama saltanat döneminde o gücü kaybedince Emevi
saltanatı, sarayı, iktidarı bir ideolojiye ihtiyaç duydu, bu
ideolojinin adı da cebir ideolojisidir. Bu cebriye fırkasının,
eğer sonradan -tarihte köklerini araştırabilirsek- nasıl da
onun siyasi olarak Emevi hanedanına dayandığını
görebiliriz. İşte, Ebu Zer, burada o cebriye ideolojisine meydan
okudu, dedi ki sultana: Sen kendini sultan ilan ediyorsun ve bu
sultanlığını da bir kader olarak topluma dayatıyorsun;
zulüm, kader olamaz, bu kabul edilemez. Çünkü kendini bu şekilde dayatan
sultan beytülmalle ilgili de, bütçeyle ilgili de onun gerçek sahibi ve
kullanıcısı olarak kendisini tayin eder, dolayısıyla
da Bu, Allahın malıdır. dedi bütçeye. Muaviye bin Ebu Süfyan
dönemindeki o günkü ideoloji buydu, Allahın malıdır, ben de
dilediğim gibi sarf ederim. demişti. Ebu Zer: Hayır, bu, Allahın
malı değil; bu, beytülmaldir, bu, bütçedir, bu, halkın
malıdır -bugünkü ifadeyle- tüyü bitmemiş yetimin malıdır;
asla ve asla sen şahsi olarak, münferit olarak kendin bunun hakkında
tasarrufta bulanamazsın. Sonuç itibarıyla da Ebu Zer Rebezeye
sürgün edildi, gözetim altında tutuldu ve ömrünü o sürgünde tamamlayarak
hayata gözlerini yumdu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğmuş.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Kazım
Arslan (Denizli) ve arkadaşları
MADDE 14- 16/12/1999 tarihli ve 4490
sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
ilave edilmiştir.
"Türk Uluslararası Gemi Siciline
kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin alım, satım, ipotek,
tescil, kredi, gemi kira, zaman çarteri ve tüm navlun sözleşmeleri damga
vergisine ve harçlara; bu işlemler nedeniyle alınacak paralar banka
ve sigorta muameleleri vergisine ve fonlara tabi tutulmaz.
Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gemi ve
yatların, Türk Uluslararası Gemi Sicilinden terkin edilerek bir
başka sicile kaydedilmek üzere veya sair suretlerle devri
aşamasında da uygulanır. Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca Türk
Uluslararası Gemi Siciline kaydedilen gemilerin, bu sicilden terkin
edilerek başka bir sicile kaydedilmek üzere veya sair suretlerle devri
halinde, bunların en az altı ay süreyle Türk Uluslararası Gemi
Siciline kayıtlı olarak işletilmiş olması
şartı aranır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Bugün İzmirde meydana gelen terör
olayını lanetliyorum, şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Ayrıca, bu olayda şehit olan arkadaşlarımıza ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralı olanlara da acil
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün 446
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
üzerinde söz aldım. Bu madde üzerine vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili düşüncelerimi söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, sürekli
eleştiriyoruz, sürekli söylüyoruz ama bir türlü, bir değişiklik maalesef,
bu Meclisten
Bu iktidarca bu Mecliste aynı şekilde torba
tasarılarla çıkarılmasına, yapılmasına gayret
ediliyor, devam ediliyor. Hâlbuki torba şeklinde gelen her bir yasa
tasarısının hem kanun tekniği açısından hem de
hukuk devletinin daha iyi işlemesi açısından zarar getireceğini
açıklıkla bildikleri hâlde, bunu getirmekte ısrar ediyorlar.
İşte burada da 23 tane yasada değişiklik yapılmak için
getirilmiş bir torba yasa tasarısını görüşüyoruz.
Bu tasarının 14üncü maddesinde 4490
sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanununun 12nci
maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmiş, bir de ek
fıkra eklenmiştir. Değiştirilen fıkrayla, Türk
Uluslararası Gemi Siciline kaydedilecek gemilere, gemiciklere ve yatlara
ilişkin alım, satım, ipotek, tescil, kredi, gemi kira, zaman
charteri, tüm navlun sözleşmeleri damga vergisine ve harçlara tabi
olmayacak ve bu alanda alınacak banka ve sigorta muamelelerinden muaf
olacaktır.
Şimdi, bu kanunun yine 4üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca Türk
Uluslararası Gemi Siciline kaydedilen gemilerin bu sicilden terkin
edilerek başka bir sicile kaydedilmek üzere ve sair suretlerle devri
hâlinde, bunların en az altı ay süreyle Türk Uluslararası Gemi
Siciline kayıtlı olarak işletilmiş olma şartını
aramaktadır.
Şimdi, yapılan değişiklikle
değerli arkadaşlarım, varlığı olan, imkânı
olan, gemileri olan, gemicikleri olan kişilerden ve vatandaşlardan
kayıt için alınan 10 bin dolardan nedense vazgeçiliyor. Yine,
yatları olan, varlığı olan bu insanlardan kayıt için
alınacak 5 bin dolardan vazgeçiliyor. Devletin bu kadar paraya
ihtiyacı olduğu bir dönemde bu vazgeçilmeyi gerçekten, bir noktada,
anlamakta zorlanıyorum. Onun için bu gemilere, bu yatlara biliyorsunuz
mazotu ÖTVsiz olarak veriyorsunuz, vergisiz olarak veriyorsunuz ama
yıllardan beri söylüyoruz, çiftçimizin traktörüne koyacağı
mazotta hâlâ vergi almaya devam ediyorsunuz. Ayrıca, traktörden motorlu
taşıt vergisini almaya devam ediyorsunuz. Yine, traktörün alım
satımından dolayı çiftçinin ödeyeceği paraları almaya
devam ediyorsunuz. Çiftçimize gelince gerçekten devlet fakir oluyor,
imkânı olmuyor, İmkânlar dahilinde veriliyor. deniliyor ama
varlıklıya gelince gerçekten burada bir kayırma, burada bir
farklı uygulama yapılıyor. Kesinlikle bunları uygun
bulmuyoruz çünkü değerli arkadaşlarım, eğer ülkemizi
kalkındırmak istiyorsak önce çiftçimizi, üreticimizi
kalkındırmamız lazım; orada üretilenle, satılanla
esnafımızın kalkınması; esnafımızın
sattıklarıyla da fabrikaların çalışması, üretmesi
gerekir. Böylelikle, büyümenin, kalkınmanın, gelişmenin de önü
açılmış olur diyorum. Bunları yapmazsak gelecekte üretici
bulmakta, çiftçi bulmakta zorlanacağımızı da belirtmek
istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım
ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi, ayni mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Adıyaman Berdan Öztürk Osman Baydemir
Iğdır Ağrı Şanlıurfa
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Garo
Paylan
Muş Gaziantep İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bihlun Tamaylıgil Kadim Durmaz Utku Çakırözer
İstanbul Tokat Eskişehir
Musa Çam Lale
Karabıyık Kemal
Zeybek
İzmir Bursa Samsun
Mehmet Bekaroğlu
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Saffet
Sancaklı
İstanbul Konya Kocaeli
Deniz Depboylu Kamil
Aydın İzzet
Ulvi Yönter
Aydın Erzurum İstanbul
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeler hakkında konuşmak
isteyen milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
İlk konuşmacı İzzet Ulvi Yönter,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yönter. (MHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 15inci maddesinde
partimiz adına verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İzmirde meydana gelen hain terör
saldırısında hayatlarını kaybeden kardeşlerimize,
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Terörü bir kez daha çok güçlü
bir şekilde, kararlı bir şekilde lanetliyor ve
kınıyoruz. Bir daha milletimizin böyle saldırılarla muhatap
olmamasını Allahtan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz gün
aralık ayı enflasyon oranı TÜİK tarafından
açıklanmıştı. Enflasyon beklentilerin üzerinde,
yaklaşık yüzde1,64lük bir artış kaydetmişti. Böylece
2016 yılı enflasyonu yüzde 8,53 olarak gerçekleşmişti.
Merkez Bankası, 2016 yılı başındaki yüzde 7,5luk
enflasyon tahminiyle, enflasyon tahminini tutturamama istikrarını
biliyorsunuz hâlen korumaktadır. Vatandaşlarımızın
mutfağındaki enflasyonun TÜİKin sepet enflasyonunun çok
üzerinde olduğunu da hepimiz maalesef biliyoruz. Mutfaklar zam
yağmuruna tutulmuştur. TÜİKin açıklamış
olduğu enflasyon rakamları neticesinde 2017 yılının
birinci altı ayında emekli aylıklarına yapılacak
artışlar da belli olmuştur. Buna göre, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri
bu ay maaşlarını yüzde 4,73 zamlı alacaklardır. Memur
emeklileri ise -enflasyon farkı oluşmadığından zam
oranı toplu sözleşmede yüzde 3 olarak belirlenmiştir- yüzde 3
zamlı alacaklardır.
Bu hesaplamalara göre 2000 yılından önce
emekli olmuş SSKlıların 1.339,18 lira olan en düşük
işçi emeklisi aylığı 1.402,53 lira olacaktır. 2000 yılından
sonra emekli olan işçi emeklilerinin 798,24 lira olan taban
aylıkları da bu artışla beraber, ek ödeme dâhil, 836 liraya
yükselmiş olacaktır. Diğer taraftan, en düşük BAĞ-KUR
esnaf emeklisi aylığı hâlen 1.218 lira civarındadır.
En düşük BAĞ-KUR tarım emeklisi aylığı da
enflasyon zammıyla beraber 950 lira seviyesine çıkacaktır. En
düşük memur emeklisi aylığı, toplu görüşmelerden elde
edilen yüzde 3lük zamla 1.610 liradan 1.658 liraya çıkacaktır.
Ülkemizde bugün en düşük emekli
maaşını dolar bazında hesaplayacak olursak 234 dolar ile
464 dolar arasında değişmektedir. Dünyadaki bazı ülkelerin
emekli maaşlarına sizlerin dikkatinizi çekmek istiyorum: Avusturyada
emekli maaşı 992 dolar, Belçikada 1.175 dolar, Danimarkada 923
dolar, Finlandiyada 737 dolar, Fransada 731 dolar, İrlandada 1.069
dolar, Japonyada 657 dolar, Hollandada 1.276 dolar, Norveçte 1.717 dolar,
Lüksemburgda 1.996 dolar, Almanyada da 722 ila 915 euro arasında
değişmektedir. O beğenmediğimiz, battı, iflasın
eşiğinde dediğimiz Yunanistanda bile, düşürülmesine
rağmen,, emekli maaşı ortalaması şu anda 565 dolar
civarındadır. Ülkemiz emekli maaşları
yarışını Polonya, Portekiz ve Brezilyayla birlikte
atbaşı sürdürmektedir.
Bugün ülkemizde emekli insan sayımız 11,5
milyon civarını aşmış durumdadır. Bu
insanlarımızın çoğunlukla, açlık ve yoksulluk
sınırının altında hayat mücadelesi vermesi hepimiz
için gerçekten üzüntü vericidir, kaygı vericidir ve bunu gidermek de
bizlerin boyun borcudur. 2017 yılı birinci altı ayında
uygulanacak artışlar, hayat mücadelesi altında giderek ezilen
emeklilerimizi kurtarmaya, onların elinden tutmaya, ayağa
kaldırmaya, umut olmaya da yetmeyecektir.
Bu vesileyle -sürem de azaldığından
dolayı- sözlerime son veriyorum, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum ve emeklilerimize Hükûmetin daha fazla ilgi, alaka
göstermesini istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yönter.
Aynı mahiyetteki önergelerle ilgili ikinci
konuşmacı Kemal Zeybek, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bugün İzmirdeki terör
saldırısında ve bundan önceki terör
saldırılarında hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum.
Terörü desteleyen ülkelerin devlet yöneticilerini
nefretle kınıyorum, Orta Doğuda BOP Projesini yürürlüğü
koyan başta Amerika ve diğer ülkeleri de kınıyorum. Eş
başkanı olduğunu söyleyenlerin, geçmişten ders alarak
geleceğe, ülkemizin menfaatleri açısından daha farklı
açılardan bakacağını düşünüyorum.
Tabii, bugün, torba yasa tasarısıyla 4490
sayılı Kanuna geçici 3üncü maddenin eklemesini görüşüyoruz.
Bundan beş ay önce, aradan daha dört buçuk beş ay geçmesine
rağmen, 2 sayılı geçici madde eklenmişti. Bu maddeyle,
vergi, harçlar istisna edilecek, KDV, ÖTV yok edilecek gibi bir değişiklik
yapılmıştı. Bugün aynı maddelerin, daha farklı
bir koruyucu, daha farklı bir menfaat sağlatıcı bir kanun
maddesiyle değiştirildiğini görüyoruz. Ülkemizde Hükûmet
yöneticilerinin çocuklarının yatlarla, gemilerle
anılmasının bu yasanın değiştirilmesinde
etkisinin ne olduğunu düşünmek istiyoruz. Acaba böyle bir etkisi var
mı bu maddenin değiştirilmesiyle? Karadenizde, Akdenizde,
Marmarada, Egede ve ülkemizin deniz olan bölgelerinde teknelerle balık
avcılığı yapan yurttaşlarımızın bundan
faydalanması, bir menfaati, bir geliri, bir çıkarı söz konusu
mudur? Hayır. Öyleyse, bu, halkımızın, üreten
insanlarımızın menfaatine değilse yat sahiplerinin, gemi
sahiplerinin, lüks hayat yaşayanların menfaatlerinin korunması
ne alakadır? Bunu da yüce Meclise sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarımız, tabii,
bu böyle yapılırken bundan on beş yirmi gün öncesi ülkemizde
KOSGEB projesi altında 15 bin esnafın yararlanması
açısından 50 bin TLlik bir kredi açılması söz konusu oldu
ve sanki böyle o esnafımıza bedava verilen bir para, ona
bahşedilen bir para gibi Hükûmet tarafından sunulmaya
çalışılıyor. Bunun doğru
olmadığını söylüyoruz. Benim ilim Samsunda da 46.871
kayıtlı esnaf var. Bu esnafların 5.425i bu krediden faydalanmak
için başvurdu. Ne yazık ki sadece 224 kişiye böyle bir kredinin
verileceği söylendi, böyle bir çalışma yapıldı. Ben
hesap ettim, benim ilimde binde 5 esnafımıza tekabül eden bir kredi
sağlanıyor. Bunu böyle söyleyerek halkın değerleriyle,
halkın umutlarıyla oynama hakkımız var mı diye
düşünüyorum. Sayın Bakan da burada, özür diliyorum ama
Şimdi, bu kredilerin daha şeffaf, daha
anlatılabilir şekilde, sadece rücu ettiği yerlerin
Bağış değil -bir kredinin geri dönüşü- yani TOBBun,
esnaf kefalet kooperatiflerinin destekleriyle sağlanan bir kredinin
olduğu söylense daha iyi değil miydi? Bu kredinin, toplamda 15 bin
kişiye verileceğine göre, 750 milyon TL tutarında olduğu
söyleniyor ama Bir yata 750 milyon bağış edilmesi,
vergilerinden vazgeçilmesi doğru mu? diye soruyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hürmet
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Zeybek.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında, Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
(x)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün benim için
arife, yarın benim bayramım. Doğu Ortodoks Hristiyan
halkların yarın Noeli, 6 ve 7 Ocak bizlerin Noeli. Yani Hazreti
İsanın doğumunu ve vaftiz olmasını kutluyoruz. Ben bu
gece aranızdan ayrılacağım, yarın çalışacak
olursanız ne âlâ ama bakın, bir örnek vereyim: Osmanlı Meclis-i
Mebusanı, biliyorsunuz, toplandığı yıllarda 6 ve 7
Ocakta çalışmazdı çünkü birbirimizin bayramını
bilirdik. Anadoluda yaşayan, Osmanlı coğrafyasında
yaşayan her 5 kişiden 1i Doğu Ortodokstu. Aynı
şekilde, 24 Aralığı da bilirlerdi, birbirimizin
bayramlarını bilirdik ve birbirimizin bayramlarına saygı
duyardık. Ama arkadaşlar, bakın, son günlerde oluşan nefret
söylemine bakın. Noel ve yılbaşıyla ilgili oluşan
nefret söylemlerine bakın. Pankartlara bakın, Noel Babalar nasıl
yumruklanıyor. Şişme Noel Baba bebeklerinin nasıl
bıçaklandıklarına bakın. Noel Babaların nasıl
kovalanıp başlarına silah dayandığına bakın.
Yani bir nefret iklimi, nefret söylemi iklimi yaratıldı ve
yılbaşı gecesi, maalesef, bir eğlence mekânı
basıldı.
Bakın arkadaşlar, nefret suçları
nefret söylemleriyle oluşur. Bir iklim yaratırsınız, bir
şeyi olumsuz bir hâle sokarsınız ve maalesef nefret suçları
oluşur. Eğer ki devlet de buna çanak tutarsa o nefret suçları
daha kolay oluşur. Bakın, Diyanet İşleri
Başkanlığı yılbaşıyla ilgili bir hutbe
çıkardı, değerlerimizle uyuşmayan diyor yılbaşı
için. Gayrimeşru tutum ve davranışlar olarak
tanımlıyor Noel ve yılbaşıyla ilgili
Aynı
şekilde, Millî Eğitim Bakanlığı bir genelge gönderdi
bütün okullara, bakın aynen şöyle diyor Millî Eğitim
Bakanlığı: Kültürel değerlerimize uygun olmaması
nedeniyle Noel ve yılbaşı etkinliklerinin
yapılmaması
Ne yazık! Oysa Hazreti İsa hepimizin peygamberi
değil mi arkadaşlar; Müslümanlar, öyle kabul etmiyor musunuz? Neden
doğum günü kültürel değerlerinize uygun olmamış olsun? Hem
de Noel böyle ama yılbaşı da yeni bir yılın
başlangıcı, birbirimize yeni bir yıl başlarken iyi
dilekler dilemiyor muyuz? Ya, takvimimizin başlangıcı,
kullandığımız takvimin başlangıcı, Hazreti
İsanın doğumuyla da ilgisi yok, 31 Aralık gecesi yeni bir
takvim yılının başlangıcı. Neden bunu bir nefret
söylemi ve nefret iklimi hâline getiriyoruz? Bakın, devlet
okullarında okuyan, özel okullarda okuyan Hristiyan arkadaşlar var,
öğrenciler var. Neden Müslüman olan arkadaşlar Hristiyan
arkadaşlarının Noelini ve birbirlerinin yeni
yılını kutlamasınlar? Bu bizim kültürel değerimiz
değil mi?
Sonra arkadaşlar, Noel Baba, Allahınızı
severseniz, nereli ya? Noel Baba, Aziz Nikolas nereli? Antalya vekili var
mı burada? Ya, başka bir memlekette olsa, inanın, bunu
milyonlarca turist çekerek, ülkeye değer katarak kutlar o ülke. Aziz
Nikolas Türkiyeli diye, Antalyalı, Demreli diye bunu kutlar.
Buranın bir değeridir, niye kültürel değerlerimize uygun
olmasın ki Aziz Nikolas? Üstelik de hayır yapan bir aziz,
çocukları mutlu eden, hediyeler veren bir aziz, neden kültürel
değerlerimize uygun olmasın?
Arkadaşlar, ezcümle şunu
söyleyeceğim: Nefret söylemleri nefret suçlarına yol açar.
Birbirimizin bayramlarını bilelim, kutlayalım. Bundan bir zarar
görmeyiz; tam tersine, birbirimizin bayramlarını, birbirimizin
değerlerini bilmezsek kutuplaşırız,
kamplaşırız ve birbirimize de kendimize de saygımız
olmaz.
Değerli arkadaşlar, Hazreti İsanın
doğum gününü hep beraber kutlayalım. Ben de buradan kendimce onu
kutlayacağım. Biz bayramlarımızda yarın birbirimize
şöyle hitap edeceğiz: Hazreti İsanın doğum günü kutlu
olsun. Türkçe olarak sizler söyleyebilirsiniz. Biz de
(x)
diyerek kutlarız. Hepinize kutlu olsun diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Hristiyan vatandaşların 6-7 Ocak tarihlerinde
kutladıkları Noel Bayramını kutladığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Hristiyan
vatandaşlarımızın 6-7 Ocak tarihlerinde
kutladıkları Noel Bayramını -Türkçesiyle Doğuş
Bayramını- ben de kutluyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki üç
önergeyi oylarınıza sunacağım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Oylamadan önce bir karar yeter
sayısı talebi vardır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, izin verirseniz, zabıtlara geçsin diye bir şey
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce
konuşmacının ifade etmiş olduğu konuşmadan yola
çıkarak şunu söylemek istiyorum: Yılbaşında,
öncesindeki Noelde ve şimdiki, yarınki törenle ilgili
Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın,
Hükûmetimizin defaten açıklaması, tebriği olmuştur. Bunu
böyle bir nefret iklimindeymiş gibi duyurmak doğru değil diye
düşünüyorum.
GARO PAYLAN (İSTANBUL) Millî Eğitim
Bakanlığı ne yapıyor, Diyanet ne yapıyor?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizler her peygamberin
doğumuna aynı derecede saygı gösteren insanlarız. Bahsi
geçen iki tane kurumumuzun açıklaması da o peygambere
yakışan şekilde bir kutlama olması talebinden ibarettir.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır, öyle
değil, öyle değil efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Düzeltebilir miyim?
BAŞKAN Sayın Paylan
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, açıklama çok açık, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum, Millî Eğitim Bakanlığının
açıklamasını da vereceğim. Aynen şöyle diyor:
Kültürel değerlerimize uygun olmaması nedeniyle Noel ve
yılbaşı etkinliklerinin yapılmaması. Diyanet
İşleri de gayrimeşru ilan ediyor. Görebilirsiniz, size de teslim
edebilirim. Buyurun.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Sayın Gök
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Türkiye Cumhuriyetinde
her yurttaşın kutsal günlerinde kendilerine özgü kutlamalar
yapmalarının Osmanlıdan beri devam eden bir gelenek
olduğuna ve Ortodoks Hristiyanların Noel Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti, içinde
yaşayan ve kendisine bağlı olan bütün
yurttaşlarının etnik kökenine, mezhebine, diline, dinine
bakmadan herkesi yurttaş olarak gören bir cumhuriyettir. Bu cumhuriyet içerisinde
her yurttaşımızın her zaman kendi duygu ve
düşüncelerini ifade etmeleri ve geleneksel günlerinde ya da kendilerine
göre kutsal sayılan günlerde kendilerine özgü kutlamalar yapmaları
Türkiyenin ve Osmanlı geleneğinin devamı olan bir gelenektir.
Bu nedenle Türkiyeyi her zaman hoşgörülü bir toplum yapmak
durumundayız, herkes birbirinin inancına saygı göstermek
durumunda. Biz bu anlayış içerisinde, Türkiyede yaşayan
herkesin, hiçbir ayrım gözetilmeksizin sahiplenilmesi gerektiğini
düşünüyoruz ve vatandaşlık bağıyla bağlı
olan herkesin bu bayramını biz de kutluyoruz. Dolayısıyla
Türkiyede yaratılmak istenen nefret söylemlerinin dışında,
herkesin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Türkiye Cumhuriyetinin
eşit birer yurttaşı ve parçası olduğu hissini verecek
tavırlarda ve açıklamalarda herkesin bulunmasında zaruret
olduğunun
En zor günlerden, dönemeçlerden bir tanesinden geçiyoruz. Bu
nedenle, Türkiyedeki bu hoşgörü ortamının gelişmesine
katkı sağlamak herkesin görevidir diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üç önergeyi
oylarınıza sunacağımı ifade etmiştim.
Bir karar yeter sayısı talebi vardı,
karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 16 ila 38inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde grupları ve
şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya.
Buyurunuz Sayın Karakaya.
Sayın Karakaya yok.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bülent
Kuşoğlu, Ankara Milletvekili
Yok.
Gruplar adına başka konuşma yoktur.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl başka konuşma yoktur?
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri, ben isimleri söylüyorum, ismini duyurduğum,
çağrı yaptığım milletvekilinin kürsüye doğru
gelmesi lazım, gelmezse ben bilemem efendim. Ben, şimdi
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 446 sıra sayılı Tasarı üzerine ikinci
bölümle ilgili olarak söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, ismimiz okununca
gelmememizin sebebi şöyle: Normal olarak henüz sıra bize
gelmemişti, yoksa buradaydık, hazırdık, o nedenledir, yoksa
başka bir mazeretimiz yoktur.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu, siz
genellikle arka taraflarda oturduğunuz için ben isminizi söyleyince arka
taraflara baktım, olmadığınızı gördüm, sizden de
kürsüye doğru bir hareket olmayınca
olmadığınızı kabul ettim. Neyse, buyurunuz, devam
ediniz, sizin disiplininizi bilirim yoksa.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bugün
İzmirdeki terör saldırısı hepimizi üzdü, orada şehit
olan vatandaşlarımıza, görevlilerimize Allahtan rahmet
diliyorum öncelikle. Şunu da belirteyim: Terör maalesef artık sadece
terör örgütlerinin yaptığı eylemler olmaktan çıktı,
uluslararası istihbarat örgütlerinin arkalarında olduğu, terör
örgütlerini çok kullandıkları bir hâle geldi maalesef ülkemizde. Bunu
hepimizin dikkate alması, bundan sonrasıyla ilgili olarak da
hepimizin bu gerçeği görerek hareket etmesi, düşünmesi, buna göre
tedbir alması gerekiyor. Çok riskli, çok tehlikeli bir sürece girmiş
durumda Türkiye. Bunun nedenlerini hepimizin düşünmesi,
tartışması, konuşması gerekiyor diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu torba
kanunun çok kritik bir dönemde gündeme geldiği kesin. Ekonomiyle ilgili
olarak da bu kritik durum aynı şekilde, hatta daha fazlasıyla
söz konusudur. Özellikle bu dönemde, halkın satın alma gücü maalesef
çok düşmüş durumdadır, büyük sıkıntılar
vardır. Halkın satın alma gücü, halkın talebi yanı
sıra ihracatta da düşüşler söz konusu. Dolayısıyla,
ürettiğimiz bir malı hem yurt içinde hem de yurt
dışına satamıyoruz, sıkıntılar var. Bunun
böyle devam etmesi durumunda ekonomiyle ilgili olarak çok daha
sıkıntı olacağı açıktır. Ama bununla
beraber, bakıyorsunuz dövizde bir yükselme var, bir belirsizlik var faizle
ilgili olarak. Yani ekonominin tüm enstrümanlarıyla ilgili, verileriyle
ilgili bu belirsizlik devam ettiği sürece bizim bunları
toparlamamız mümkün değil.
Ben, aylar önce burada yine bir torba kanun
münasebetiyle kürsüye çıkmıştım. Konuşurken,
ekonominin mevcut durumuyla ilgili olarak alınan tedbirlerin yeterli
olmayacağını, bu tedbirlerin, o torba kanundaki tedbirlerin
yeterli olmadığını özellikle söylemiştim ki içlerinde
teşvikler de vardı. Sayın Maliye Bakanı da yeterli
tedbirleri alacaklarını, getireceklerini söylemişti ama aylar
geçti, bugün görüyoruz ki yine bir torba kanun var ama yine yetersiz. Maalesef,
tedbirler yeterli değil, sıkıntılar aynı şekilde
devam ediyor.
Şimdi, bu ikinci bölüm, 16ncı maddeden 38inci
maddeye kadar toplam 23 maddeyi kapsıyor. Bunlar içerisinde iktidarın
çok önemli olarak gördüğü maddeler var. Mesela, af niteliğinde
bazı maddeler var, yine Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezinde
tutulan çek, senet, kredi kartı gibi borçlara ilişkin
kayıtların tamamen ödenmesi veya yeniden
yapılandırılması hâlinde kredi kuruluşları ve
finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayabileceğiyle
ilgili bir madde var. Bu, tavsiye kararı gibi bir madde olmuş.
Şimdi, bununla ilgili olarak esnafın,
özellikle KOBİlerin çok büyük beklentileri vardı. Türkiyede hemen
hemen herkes bu çek, senet, kredi kartı gibi borçlarından dolayı
Bankalar Birliği Risk Merkezinde kayıt altına
alınmış vaziyetteydi, herkes af bekliyordu. Evet Bir af
çıkacak. denildi, Hükûmet tarafından böyle bir açıklama
yapıldı ama getirilen madde -biraz önce okuduğum şekilde-
diyor ki: Bankalar, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar
tarafından dikkate alınabileceği... Böyle tavsiye
niteliğinde bir kanun maddesi olur mu? Kanun maddesi Alınır.
der, Yapılır. der, bir zorunluluk belirtir. Burada
Alınabileceği... Tavsiye niteliğinde bir kanun yapıyoruz.
Böyle bir kanun söz konusu olamaz değerli arkadaşlar, böyle kanun
olmaz, böyle bir kanun yapma anlayışı söz konusu olamaz. Bunun
esnafa, KOBİlere hiçbir faydası yoktur. Sadece Sayın
Başbakan ya da ekonomiyle ilgili bakanlar çıkarlar Esnafla ilgili
cezaları affettik, onların Bankalar Birliğinde tutulan
kayıtlarını affettik. derler ama uygulamada hiç de böyle olmaz.
Hiçbir özel banka bunu dikkate almaz, özellikle hiçbir özel banka dikkate
almaz, bununla ilgili işlem yapmaz.
Yine, değerli arkadaşlarım, bu torba
kanunla ilgili olarak öyle bir sıkıntı var ki, Sayın Maliye
Bakanı çıkıp da önce sunumunu bile yapmadı kanunun. 38
madde yani önemli bir yekûn tutuyor, aşağı yukarı 20
kanunda da değişiklik öngörüyor. Normalde Maliye Bakanının
çıkıp Biz bir torba kanun getirdik, arkasındayız, şunları
şunları şunları getiriyoruz, iyi bir iş
yapıyoruz. demesi lazım. Maliye Bakanı konuşma
yapmayacaktı. İktidar partisine mensup bir arkadaşımız
bile konuşma yapmadı. Daha sonra, bizim ikazımız üzerine,
grup başkan vekilimizin ikazı üzerine Maliye Bakanı
çıktı, yeniden sunum yapmak zorunda kaldı. Yani, arkasında
durulabilecek gibi de bir torba kanun değil maalesef, bu da onu
gösteriyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tasarının arkasındayız Sayın Kuşoğlu.
Tasarının arkasındayız, endişe etmeyin.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Arkasında
olsaydınız, en baştan çıkardınız, gururla
anlatırdınız Şunları getiriyoruz, bunları
yapıyoruz. diye. İkaz edildikten sonra çıkılıp
anlatılmasının bir anlamı var mı? Maliye Bakanı
ya da Hükûmet adına birisi burada oturuyorsa çıkar, böyle
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Güçlü bir şekilde savunduk.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
güçlü bir
şekilde savunur, sonradan çıkmaz, böyle olmaz.
Şimdi, sunumunuzda dediniz ki, Sayın
Maliye Bakanı dedi ki: Türkiyede 2 alanda çok güçlü bir sistem var; kamu
mali sistemi bir tanesi, bir de bankalar, bankacılık sektörü de çok
güçlü. Bankacılık sektörüyle ilgili bir şey söylemeyeceğim
ama kamu mali sektörünün çok güçlü olduğunu, mali sisteminin çok güçlü
olduğunu söylemek mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Eğer son günlerdeki gelişmeleri de izliyorsanız, son günlerdeki
gelişmelere de bakıyorsanız, bunun karşısında
çaresiz kalan bir kamu sektörünün, ekonomi sektörünün, ekonomi yönetiminin
olduğunu görüyorsanız, bunu söylemeniz de mümkün değildir
maalesef.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de
bunlar içerisinde, ikinci bölümde 2 tane af niteliğinde madde var.
Sayın Başkan, özellikle, bunların da af niteliğinde
olması nedeniyle nitelikli çoğunlukla geçmesi gerektiğini
hatırlatmak istiyorum. 22nci ve 36ncı maddelerin bu şekilde
dikkate alınması gerekir, her ikisinde de af niteliğinde
hükümler var çünkü.
Değerli arkadaşlarım, evet,
sıkıntılı bir günde biz burada kanun yapmaya
çalışıyoruz, ben de gerçekten çok sıkıntılı
olarak kürsüye çıktım. Böyle bir ortam içerisinde bazı
konuları, söylememiz gereken konuları bile söylemekten imtina
ediyoruz. Halkın taleplerini, ihtiyaçlarını anlatmak istiyoruz
ama bunları dile getirmek bazen gırtlağımıza
dayanıyor. Bugün, maalesef, ekonomik önlemlerden ziyade halkın artık
temel talebi olan güvenlikle ilgili talepleri var, bunları bizlerin
düşünmesi gerekiyor. Özellikle, pazartesi günü başlayacak olan bu
Anayasayla ilgili, başkanlıkla ilgili teklifi çok iyi
düşünmemiz, tartışmamız, halka sormamız,
ayrıntılara girmemiz gerekiyor. Hepimizin bu konuyla ilgili çok
önemli sorumluluğu var. İnşallah bu sorumluluğun
altından hepimiz başarıyla kalkarız.
Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum,
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
İkinci bölüm üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben de öncelikle İzmirde meydana gelen saldırıda
hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara şifalar diliyorum. Kimden gelirse gelsin, amaç ne olursa
olsun şiddet olaylarıyla, şiddetle çözüm arama yöntemini
doğru bulmadığımızı ve bu tür şiddet
eylemlerini kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii kınamak yetmiyor çoğu zaman. Her seferinde meydana gelen,
maalesef birçok insanımızın, yurttaşımızın
canına mal olan olaylar kınamakla ya da hamasetle önlenemiyor. Daha
dün Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Sayın Numan
Kurtulmuş Suriye politikalarını değerlendirirken
başından beri Suriye politikasının büyük bir yanlış
olduğunu ve yanlışlarla dolu olduğunu, şimdi
bunları tamir etmeye ve düzeltmeye çalıştıklarını
ifade etmiş oldu Hürriyet Ankara Bürosuyla yaptığı bir
mülakatta.
Değerli arkadaşlar,
biz Halkların Demokratik Partisi olarak, Suriye iç savaşı
başladığı günden bu tarafa, bu kürsüde defalarca Suriye
politikalarının yanlış olduğunu, Suriyeye ilişkin AKP
iktidarının tutumunun, Suriyenin iç işlerine
karışmasının, belli bir mezhep ekseni üzerinden politika
oluşturmaya çalışmasının çok yanlış sonuçlar
doğuracağını; hatta, Katar ve Suudi Arabistanla ittifaklar
üzerinden birtakım Selefi grupları desteklemesinin, IŞİD
dâhil olmak üzere birçoğuna yardım etmesinin, Türkiye
sınırlarını bu örgütlere açmasının büyük hata
olduğunu; salt anti Esad ve anti Kürt politika üzerinden bu gruplara
yapılan yardımların, sınır boylarında verilen
imkânların eninde sonunda Türkiyeye dönebileceğini ifade
etmiştik. Bunun pek çok örneği vardır. Biliyorsunuz, Amerika
Birleşik Devletleri geçmişte Rusyaya karşı Afganistanda
Talibanı ve El Kaideyi desteklemişti. Ama sonuçta ne olmuştu?
Belli bir süreden sonra El Kaide dönüp Amerikayı vurmuştu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Suriye
politikasının yanlışlığının bize
yansımasının kısaca bir geçmişini
hatırlayalım: Ne idi bu politikanın ve zaman zaman
IŞİDle Türkiyenin çıkar ilişkilerinin, kendi o gizli
ilişkilerinin sonucu olarak Türkiyeye yansıyan şey? İlk
olarak, hatırlarsanız, 11 Mayıs 2013 yılında
Reyhanlıda bir bomba patlamıştı ama o dönem Hükûmet,
IŞİDe mal etmemek adına bu eylemi ısrarla Beşar Esada
mal etmeye ve bu şekilde üstünü örtmeye çalıştı. Sonra, 20
Mart 2014te Niğdede, yine IŞİDli 3 militan, yol kontrolü
yapan askerlere saldırdı ve 1 astsubay, 1 asker ile yine 1 sivili
katletmiş oldu. O yargılamadan hâlâ bir sonuç çıkmış
değil.
Yine, değerli arkadaşlar, 6 Ocak 2015
tarihinde Sultanahmette turistlere yönelik bir saldırı
gerçekleşti. 18 Mayıs 2015te Adana ve Mersin HDP binalarına
yönelik bombalı saldırılar, 5 Haziran 2015 günü partimizin
Diyarbakır mitinginde, seçimden bir gün önce bombalı
saldırı gerçekleştirildi. 20 Temmuz 2015te Suruç katliamı
gerçekleşti ve bunun devamında IŞİD veya IŞİD
benzeri cihatçı gruplarca Türkiyede eylemler devam ettirildi. 10 Ekim
2015te Ankara Gar katliamı gerçekleştirildi. İstanbulda İstiklal
Caddesi, yine Atatürk Havalimanı canlı bomba eylemleri
gerçekleştirildi. Gaziantepte bir düğüne yönelik eylem
gerçekleştirildi ve en son Reina saldırısı
gerçekleşti.
Bütün bu eylemlerde -hatırlayalım
geçmişi- iktidarın, Hükûmetin yaklaşım tarzı ya
kokteyl örgütlere mal etme ya da bir şekilde IŞİDe hâlâ toz
kondurmama, IŞİDin yapabileceği olasılığına
ihtimal vermeme gibi bir yapı içerisine girdi. Oysa, değerli
arkadaşlar, Suriyede beş yıl boyunca beslediği, her türlü
imkânı sağladığı, yurt dışından gelen
pek çok yabancı uyruklu IŞİD teröristinin elini kolunu
sallayarak Türkiye üzerinden Suriyeye geçmesine imkân sağlayan Türkiye,
ne zamanki uluslararası konjonktür ve şartlar IŞİD terör
örgütünün terörist bir örgüt olduğu noktasında kaçınılmaz
bir hâl, Türkiye açısından da kaçınılmaz bir hâl aldı
ve Türkiye, zorunlu olarak terörist örgüt olarak ilan etmek, özellikle Kürt
koridorunun oluşmaması için Cerablus yani Fırat Kalkanı
operasyonuyla beraber IŞİDle karşı karşıya
geldi, ancak o zaman IŞİD de işte, tıpkı geçmişte
Amerikanın El Kaide örneğindeki gibi, ektiğinin bu sefer
karşılığını biçmeye başladı.
Değerli arkadaşlar, Orta Doğuda
geçmişten, tarihsel ortaklıklardan, tarihsel deneyimlerden dersler
çıkarmadan, salt konjonktürel, salt belli bir etnik veya kültürel
yapı üzerinden politika üretirseniz o politikanın sonucu bumerang
gibi, o yanlış dönüp sizi vuracaktır. Bugün de El Bab, Halep
takasından sonra, El Nusra terör örgütünün de Türkiye tarafından terk
edilmiş olmasının bir sonucu olarak Türkiye bir bedel
ödeyecektir. Sadece El Nusra değil, El Babdaki tıkanma, Rusya ve
İranla Moskovada yapılan anlaşmadan sonra, muhtemeldir ki
Türkiye salt orada bir Kürt oluşumu oluşmaması adına
şimdiye kadar desteklediği örgütleri terk edeceğine göre -buna
ÖSO da dâhil- bütün bunların sonuçta döneceği Türkiyedir,
vuracağı Türkiyedir. Kürt koridoru oluşmasın diye Kürt
karşıtı her örgütü desteklerim. mantığıyla,
zihniyetiyle hareket ettiğinizde ve sonuç
almadığınızda da bu örgütleri, tıpkı şu anda
El Nusrayı Halepte satmak gibi dönüp rejime
sattığınızda, terk ettiğinizde, bu örgütler dönecek,
IŞİD benzeri, Türkiyeye saldıracaktır. Bu itibarla,
Sayın Numan Kurtulmuşun Suriyede izlediğimiz politika
yanlıştı. söylemini bir öz eleştiri olarak kabul ediyoruz
ama bundan sonra yeni bir yanlışa mahal vermeden, doğru
politikalar ekseninde ama özellikle ülke içinde demokratik, özgürlükçü ve
barış esaslı bir politika inşasıyla, aynı
şekilde, dış ilişkilerde de, Suriyede Kürtler başta
olmak üzere, tüm dost halklarla demokratik, eşit, özgürlükçü bir Suriyenin
oluşması temelinde bir politika üretilirse eğer, bu durumda
Türkiye, Orta Doğudaki bu çıkmazdan en faydalı ülke olarak
çıkacak; demokratik, barışçıl bir ülke olarak
geleceğini inşa edecektir. Yoksa, Suriye politikası
yanlıştı. deyip, yeni bir yanlış politika izlerseniz,
bunun yansıması, maalesef, bize ve halklarımıza
ağır bedeller ödettirecektir. Nitekim, bütün hamaset söylemlerine,
Son terörist kalıncaya kadar operasyonlar devam edecektir. denmesine rağmen,
ne IŞİD bitiriliyor ne IŞİD saldırıları
durduruluyor ve yarın ne tür saldırılarla
karşılaşacağımız da meçhul. Bu nedenle, Hükûmetin
tekrardan doğru politikaya dönmesini talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Adıyaman.
Sayın Erhan Usta, mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, mezhep
düşmanlığı çıkararak ve hayat tercihleri
itibarıyla ülkemizi bölme oyununa hiç kimsenin düşmemesi ve siyasetçiler
ile kurumlar olarak mezhep üzerinden, din üzerinden
ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir
dil kullanılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Az önceki, hayat tarzıyla ilgili
tartışmaya ben de bir katkı da bulunmak istiyorum. Biz biliyoruz
ki ülkemizde mezhep düşmanlığı çıkarma, hayat
tercihleri itibarıyla ülkemizi, milletimizi bölme çabaları eskiden
beri terörizmin ve onun yurt dışındaki ağababalarının
bu ülkede bitmeyen bir oyunudur. Bu oyuna hiçbirimizin düşmemesi
lazım. Ecdadımızın hoşgörü ve adaletle yönettiği
yıllar -ki genelde böyle olmuştur ama- bunun zirve
yaptığı yıllar, biz biliyoruz ki ülkemizde huzurun,
sükûnetin de zirve yaptığı yıllar olmuştur. Hatta,
tarih şahittir ki zulme uğrayan, dost arayan insanların en emin
sığınağı yüzyıllar boyunca bizim milletimizin
kalbi olmuştur.
Genel Başkanımız bu Salı günkü
grup toplantısında bu konuyla ilgili olarak merhum
hünkârımız II. Mahmutun şu veciz ifadelerine yer vermiştir
konuşmasında. Diyor ki II. Mahmut: Ben tebaamın Müslümanını
camide, Hristiyanını kilisede, Musevisini havrada fark ederim.
Aralarında başka türlü bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki
muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evladımdır.
Dolayısıyla, biz de hem burada siyasetçiler olarak hem de kurumlar
olarak mezhep üzerinden, din üzerinden ayrıştırıcı,
kutuplaştırıcı bir dil kullanmamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız.
ERHAN USTA (Samsun) Kurumlarımızın da
buna azami özen göstermesi lazım. Bu, ülkemizin huzur içinde
yaşaması açısından çok hayati önemi haiz bir konudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.32
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
446
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan (1/796) esas
ve 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini dile getirmek üzere
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün İzmirde
yaşanan bu elim olayda hayatını kaybeden şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum; Türk milletinin başı sağ olsun;
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Bugün öğlen, yine, El Babda şehit
olmuş olan Hamza Şimşek astsubayımızın
cenazesindeydik; kendisi köylüm ve defin olayına gittik.
Tabii, ocaklar sönüyor, ocaklar Türk milletinin, bu
milletin ocağının sönmemesi için sönüyor ama umuyoruz ki -bugün
orada dua ettik, bu son olur dedik ama daha oradan ayrılmadan İzmirde
yaşanan olayı öğrendik- inşallah bunlar son olur,
temennimiz budur. Bu terörün, ülkemize, milletimize,
bayrağımıza, devletimize kastedenlerin sonunu hep birlikte, el
ele, milletçe getireceğiz diye umuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı, yine konu
itibarıyla hiçbir bağlantısı bulunmayan birçok konuyu içine
alan bir torba yasa. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelen
torba kanunlarda her düzenlemenin ilgisine göre görüşülmesi, torba kanun
yaklaşımından vazgeçilmesi gerektiğini ifade etmiştik.
Başbakanlığın Mevzuat Hazırlama Usul Ve
Esaslarına İlişkin Yönetmeliğindeki hususlara
aykırı olarak geliştirilen bu tasarıda da maalesef
farklı alanlarda getirilen düzenlemelerle ilgili etki analizi de
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tasarının muhtemel fayda
ve maliyetlerinin analizi yapılamamaktadır. Tasarının genel
gerekçesinde yatırım ortamının iyileştirilmesi,
işlem maliyetinin azaltılması, işletmelerin büyümelerinin
teşviki, yatırım, üretim ve istihdamın artırılması
hedeflenmiştir. Maalesef, tasarıyla istihdam konusunda getirilen tek
düzenlemenin 35inci maddede Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine ilave
kadro ihdas edilmesi olduğu görülmektedir.
Bugüne kadar yatırımın, üretimin
artırılması amacıyla pek çok torba kanun hayata geçti.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak üretimi, istihdamı, büyümeyi
artırıcı gördüğümüz düzenlemelere hep destek olduk ancak
alınan tedbirlerin günlük ve palyatif olduğunu, bir bütünlük içinde
olmadığını ve stratejiden uzak düzenlemeler olduğunu
da ifade ettik. Bu yüzden, bugüne dek getirilen düzenlemelerin çoğu da
maalesef etkisiz kaldı, geldiğimiz nokta da bunu teyit etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 2016 yılını kâbus gibi
geçirmiştir, büyüme negatife dönmüş, tasarruflardaki yetersizlik,
dış ticaretteki gerileme, cari açıktaki düşüş seyrinin
tersine dönmüş olması, bütçe açığının büyümesi,
Türk lirasının -yüzde 30a yaklaşan- değer kaybetmesi
söylenebilecek bazı başlıklardır. Esasen, ekonomik
darboğazın temel bileşenleri ortaya
çıkmıştır. Bunlara adaletsiz vergiler, genç işsizlik,
kayıt dışılık ve sosyal hayata ilişkin
çarpıklıklar eklenince toplumsal uzlaşma dinamiklerini tehdit
altına almıştır. Türkiye ekonomisi gün geçtikçe emsal
ülkelerden negatif yönde ayrılmaktadır. Ekonomi politikasında
rant temelli yaklaşım, üretimden uzaklaşma, işsizlik,
enflasyon, artan borçluluk, yolsuzluk, öngörülebilir bir hukuk ve adalet
düzeninin olmaması ekonomik gelişmeleri olumsuz etkilemektedir. Böyle
giderse önümüzdeki yıl ekonomideki sıkıntıların daha
da artması kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının ikinci bölümünde yer alan bazı
madde hükümleriyle getirilen bazı düzenlemelere de dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Esasen, burada KOBİlere dönük getirilen, hazinenin
zararını üstleneceği Kredi Garanti Fonu düzenlemesi, esnaf sicil
affı, imalat sanayisi ve KOBİler için kurumlar vergisi
avantajları, SGK prim teşviki, iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili hususlar önemli ve gecikmiş uygulamalardır.
Bu uygulamaları olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum ancak
tasarının 21inci maddesinde vergi müstesnası tanıyan ve
öğrencilere yönelik eğitim ve yurt temini faaliyetlerinde bulunan
vakıflara kırk dokuz yıl süreyle bedelsiz hazine
taşınmazı sağlanması dikkate alınması
gereken önemli bir düzenlemedir. Türkiyede izinsiz ve denetimsiz vakıf ve
derneklerin yurt ve eğitim kurumlarında yaşanan olumsuz olaylar
ve gelişmeler, yoksul ailelerin çocuklarının cemaat ve tarikat
benzeri oluşumlar eline bırakılmaması, ihtiyaçların
devlet tarafından karşılanması önemli bir husus olarak karşımızdadır.
Buna ilave olarak, kanun tasarısı, tercihi
üç bakanlığa bırakmaktadır. Bu husus belli vakıflara
aktarım mı yapılacağı şüphesini
barındırmaktadır.
29uncu maddede, usulsüz olarak ithal edilmesi
nedeniyle gümrükte el konulan çoğu lüks araçların ÖTV ödenmesiyle
iade edilmesi bu tarz kaçakçılığı özendirecek ve belli bir
zümrenin menfaatlerini kayıracak niteliktedir.
36ncı maddede, limanlarda yabancı
bandırayla demirleyen gemi ve yatların Türk bandıralı hâle
getirilmesini amaçlayan bir düzenleme yapıldığı ifade
edilmektedir, ancak varlık barışı kapsamında
yabancı bayrak taşıyan lüks yatların vergi, harç ve
fonlardan istisna tutulması, müeyyidelerin affedilmesinin, 2017 yılında
16 milyar TLlik gelir kaybına yol açacağı
hesaplanmaktadır.
23üncü maddede, işletmelere kredi garanti
kurumları tarafından verilecek hazine destekli kefalet tutarı
250 milyar TLye çıkarılmakta, böylece işletmelerin finansa
erişim imkânlarının artırılması hedeflenmektedir.
Böylesine büyük bir meblağın ve ortaya çıkan kefaletin,
bankacılık ve ülke ekonomisi açısından önemli risk
teşkil ettiği unutulmamalıdır. AKP döneminde, ülkemizde
üreticimizin rekabet gücünü kaybetmiş olduğu görülmektedir, sadece
ayakta kalmak için mücadele veren esnafımız, büyümek için yeni
yatırımlar yapmaktan da tamamen uzaktır. Ciddi boyutta nakit
sıkışıklığı ve tahsilat
sıkıntısı bulunmaktadır. Aslında, bugünlerde
yaşadığımız belki bir nakit sıkıntısı
olarak da ifade edilmeyebilir. Bunun tam bir adını koymak gerekirse,
bana göre, nakit işlem donukluğu olarak ifade edilebilir.
Aslında piyasada, ekonomide para var ama insanlar güvensizlikten
dolayı nakit işlem yapmaktan kaçınmakta, nakit işlem
yapmaktan korkmaktadırlar. Onun için, bir an önce ekonomide, ekonomik aktörlere
bu güvenin verilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, sicil affı
konusunda da getirilen düzenlemede Türkiye Bankalar Birliği Risk
Merkezinde tutulan çek, senet ve kredi kartı borçlarına ilişkin
kayıtların tamamının ödenmesi veya yeniden
yapılandırılması hâlinde kredi kuruluşları ve
finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayabileceği
ifade ediliyor. Bu konularla ilgili endişemizi daha önceki
konuşmalarda İstanbul Milletvekilimiz Arzu Erdem Hanımefendi
dile getirdi.
Ben, bu vesileyle, bu düzenlemelerin eksikliklerine,
yanlışlıklarına rağmen tüm ülkemiz ve Türk milleti
için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına
yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, şahsı adına söz talep
eden milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı adına ilk konuşmacı
İbrahim Aydemir, Erzurum Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum ve şahsınızda
yüce Meclisimizi, milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz yasa
tasarısının ismi çok açık: Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı. Öyleyse küçük bir tarif yapmak isterim, emekli tarifi,
özgün, bize ait bir tarif: Emekli, memlekette yükselen büyük eser ve
hizmetlere emeğiyle can veren kişidir. ve ilave ediyoruz, Emekli,
tecrübe ve emeğiyle, geleceğe yürüyen Türkiyenin gerçek mimarıdır.
Tarif buysa arkadaşlarım, ak anlayış, ak dava, ak iradenin
hakkını verme adına bir başka tespit daha yapmak gerekiyor,
şöyle: İktidar serencamımızda, çalışanlar, işverenler
ve emekliler arasında hakkaniyetli bir denge oluşturmayı temel
prensip olarak benimsedik. Netleştirmek için satır satır kayda
geçmek istiyorum. AK PARTİ iktidarlarında emeklilik hizmetleri
geçmişle kıyas kabul etmez bir biçimde etkinleştirildi. Hususen,
aylık bağlama süreleri kısaldı ve en mühimi;
bıktıran, ezen, üzen bürokrasi asgari seviyeye indi. Bu yüzdendir ki
dualar, halis yakarışlar sağanakvari üzerimize yöneldi.
Elhamdülillah şükrediyoruz ve devam edelim.
Emeklilerimizin enflasyon karşısında korunmasına azami özen
gösterdik. Dahası, bir önceki yıla nispetle gelirlerinde ciddi
artışlar sağlanmasına yönelik çalışmalar
yaptık. Mali parametreler, değerler, bu anlamda, ak yürekler için yüz
akı mahiyetindedir.
Dahası var. Çalışanların en
büyük hayalleri hepimizin malumudur: Yuva sahibi olabilmek, kendine ait bir
konut edinmek. Buna dönük özel çalışmalarımız oldu.
TOKİ eliyle emeklileri uygun şartlarla ev sahibi yapma iradesini
ortaya koyduk. Önümüzdeki zaman diliminde bu yolda çok daha büyük
adımların atıldığına şahit olunacaktır.
Sürdürelim. Bir başka muasır
yaklaşımı daha sergiledik: Emeklilerimizin maaş alım
çilesine son verdik. Adrese teslim maaş ödüyoruz artık ve hiçbir yük,
hiçbir maddi külfet yüklemeden bunu yapıyoruz.
Değerli Başkanım, sayın
milletvekilleri; son grup toplantımızda
Başbakanımızın özel bir aktarımı oldu; muştu
mahiyetli, müjde niyetine. Esnaf ve ahilik fonu ihdas ediyoruz tıpkı
işsizlik sigortası gibi. Zora giren, dara düşen esnaf artık
endişe etmeyecek. Ayrıntı, tafsilat, inşallah Genel Kurula
geldiğinde çok daha net, çok daha berrak bir hâlde sunulacak.
İhmal ettiğimiz hiçbir kesim yok
şükür. Çalışan da, çalıştıran da
başımızın üzerindedir.
Bunları yani yaptıklarımızı
inayet mahiyetinde de görmüyoruz. Yaptığımız iş, hak
teslimidir, hakşinas olmanın gereğidir. Böyle olduğu
içindir ki milletimiz de ak kadroları yüreğinin en mutena yerine
raptetti. 15inci yıla girdik, Cenab-ı Hakkın lütfuyla daha
nice on beş yıllık hizmet dönemlerimiz olacak.
Değerli arkadaşlarım, dünya âlem
bilir ki bunları yaparken siyaset zemini sulh ve sükûn üzere değil,
ülkenin önünü kesmek isteyenlere rağmen yapıyoruz bütün bu
hizmetleri. İçeriden ve dışarıdan yönelen onlarca iblisane,
şeytani oyuna karşın ak irade hizmette hep berdevam oldu.
Bakınız, sadece 2016nın ikinci yarısına projekte
olunuz lütfen. Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli,
Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Filyos Limanı ve Endüstri Bölgesi,
bütün bu projeler Türkiyenin ak bir vizyon içinde kalkınma ve
gelişme kararlılığının kaydıdır. Bizi
bu alanda istihdam eden ilahî iradeye şükrediyoruz ve dua sadedinde
talepte bulunuyoruz. Kalkınma, gelişme, ferahfeza yaşama
adına olmazsa olmaz şartın sağlanması için yani
dönemsel hâldeki istikrar ve itimadın kurumsal hâle gelmesi için, yeni
dönemin kapısı açılsın diye niyazda bulunuyoruz. Dille
olduğu kadar hâlle de bunu yapıyoruz.
Yüce Meclisimiz Anayasa değişikliğini
destekleyerek bir tarih yazacaktır inşallah. Bu yolda emeği
geçen, millet iradesini Anayasaya bir şeref damgası olarak vurmaya
çalışan herkese ve her kesime medyunuşükranız.
Konuşmamı bitirirken bugün İzmirde
yaşanan ve elem veren hadiseyi üzüntüyle
karşıladığımı, teröristleri şu millet
kürsüsünden lanetlediğimi ifade etmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
ve
onlara dönük, şu kürsüden asla ve kata, bir defa dahi, kınama
sadedinde laf etmeyenleri de burada kınıyorum, lanetliyorum.
Dadaşlar adına bunu yapıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydemir.
İkinci bölüm üzerinde şahsı
adına Utku Çakırözer, Eskişehir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Güzel İzmirimizde meydana gelen terör
saldırısını lanetliyorum. Şehitlerimiz polis memuru
Fethi Sekin ve adliye kâtibi Musa Cana Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasaya
aykırı olarak yine bir torba kanun olarak önümüze gelen bu
tasarıda neler var? Görünen yüzü emekliler, 400 bin memur emeklimizi
yakından etkiliyor. Günlerdir emeklilere ikramiye, emeklilere
yılbaşı armağanı diye anlatılıyor. Memur
emeklilerimizin otuz yıldan fazla hizmetleri emekli ikramiyelerinden
sayılmıyordu, şimdi bu düzenlemeyle bu sorunu çözeceğiz.
Aslında bu sizin marifetiniz de değil, Anayasa Mahkemesinin marifeti.
Siz kararın gereğini ancak iki yıl sonra önümüze getirebildiniz.
Emekliye üç kuruş ikramiye deneceğinden utanmasanız aslında
kuruşla ödeme yapacaktınız. Komisyonda bizlerin
uyarısı doğrultusunda kuruşla ödemeden vazgeçildi ve
minimum 100 lira ödemeye çıkarıldı. Vatandaşa, vergilere,
zamlara gelince güncelleme diyorsunuz ama gariban emeklilerin hakkı
olan, Anayasa Mahkemesi kararıyla hakkı olan bu ödemelerin
güncellenmesi yönündeki taleplerimizi dinlemiyorsunuz. Birçok konuda geriye
dönük aflar getirebiliyorsunuz, düzenleme yapabiliyorsunuz. Milyon
dolarlık yatlardan, gemiciklerden, kaçak Mercedeslerden kuruş vergi
alınmıyor ama işte, kul hakkı böyle yenerek emeklilerin hakkı
olan bu ikramiyeler güncelleme yapılarak faizleriyle ödenmiyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bu pakette
adrese teslim, kişiye ya da kuruma özel düzenlemeler de var. Bakın,
daha şurada kaç hafta oldu, hepimizi yasa boğmuştu; Aladağdaki
cemaat yurdundaki yavrularımız yeterli önlem
alınmadığı için diri diri yanmışlardı. Konya
Taşkentte 2008de ruhsatsız Kuran kursunda 17 öğrenci ile 1
eğitmen yine kaldıkları yurtta canlarını kaybettiler,
davası sekiz yıldır sürmekte. Diyarbakır Kulpta yine bir
Kuran kursu yatakhanesi binasında elektrik sobası devrildi, 6
çocuğumuz öldü. İşte Karamanda, Ensar Vakfına yakın
kişilerin kiraladığı evde 9-10 yaşlarındaki 45
öğrenciye eski bir Ensar Vakfı öğretmeni yine tecavüz etti.
Bakın, daha iki gün önce Ensar Vakfının Rize Şube
Başkanı 2 çocuğa cinsel istismar suçundan yirmi dört yıl
hapis cezasına çarptırıldı.
Peki, bu pakette ne var? Bu pakette zaten büyük
ayrıcalıklarla donatılan bu vakıfların da
aralarında olduğu okul ve yurt işleten birçok vakfa kamu
mallarının kırk dokuz yıllığına bedava
verilmesi var; şu anda az da olsa kira sözleşmesi olanların da
yine bedelsiz hâle getirilmesi var. Biz bu konudan son derece endişeliyiz.
Bunun için bu Mecliste komisyonlar kuruldu. Ensar meselesi unutulmadı.
TÜRGEVle ilgili şeffaflık hâlâ yok. Bakın, 15 Temmuz
sonrası FETÖ denen hadiseyi şimdi konuşuyoruz. Peki, bu,
nasıl bu hâle geldi? Okullarına, yurtlarına, dershanelerine
verdiğiniz desteklerle geldi. Oralardan yetişen çocuklar o gece
Meclisi bombalayanlardı. Hiç mi ders almıyoruz
hatalarımızdan? Biz bunları Anayasada yazdığı
gibi sosyal devlet yapsın istiyoruz -okulunu, yurdunu- sıkı
denetim istiyoruz, siz ise devletin elinde ne var ne yok bedelsiz bu
vakıflara vermek istiyorsunuz. Aladağda yanan çocuklar hiç mi vicdanınızı
sızlatmıyor? Kaçak göçek yatılı Kuran kursu
yurtlarında yitip giden yavrularımız hiç mi sizleri üzmüyor?
Göre göre bu yapılmaz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu pakette
işverenlere yine asgari ücret desteği var. Biz Komisyonda sorduk hem
emekçiye hem işveren temsilcilerine, bu desteğin sendikalı,
toplu iş sözleşmeli iş yerlerinde de uygulanmasını
istediler ama bu talep Hükûmet tarafından dinlenmedi. Ayrıca, mutlaka
çiftçilere, esnafımıza ve muhtarlarımıza yönelik de
aynı desteği vermemiz gerekirdi, maalesef yapılmadı. Asgari
ücretten vergi alınmaması talebimizi yineledik. Açlık
sınırının üzerine asgari ücreti mutlaka
çıkarmalıyız ama bu pakette bunların hiçbiri yapılmıyor.
Değerli arkadaşlarım, yine bu pakette
milyon dolarlık gemilere, yatlara, gezi teknelerine vergi affı var.
Hiçbir vergi, harç ve fon alınmayacak, geriye dönük sorulamayacak bile
Kim verdi? Nasıl aldın? diye. Bu kadar geniş muafiyet
getirilmesi ister istemez akıllara Adrese teslim, kişiye özel bir
düzenleme mi yapılıyor? sorusunu getiriyor. Zenginlerin
yatlarından, sürat teknelerinden, gezi teknelerinden hiç vergi
alınmayacak ama yurttaşın Hacı Muratından,
vosvosundan, pır pır motosikletinden vergi alınmaya devam
edilecek. Bu, haksızlıktır, eşitsizliktir, adaletsizliktir.
Gelmesin demiyoruz, tabii ki gelsin, Türk Bayrağı altına
girsinler ama teknelerimiz Türk Bayrağı altına giriyor.
adı altında kara para aklamaya da göz yumamayız değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, ne
yapacağız, ne yapmamız gerekiyor, onu da söyleyeyim. Her
şeyden önce sözde Anayasa değişikliği, özde rejim
değişikliği olan, otoriter rejime geçiş olan paketin geri
çekilmesi lazım, OHALi bitirmeli, bir an önce normal olağan düzene
geçmeliyiz. Anayasa paketini geri çekin, OHALi kaldıralım, gazetecileri,
milletvekillerini serbest bırakalım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) ...elikanlı
darbecilerle, onların destekçileriyle masum yurttaşları
birbirinden ayıralım, daha çok diyalog içinde olalım,
konuşalım, tartışalım, toplumsal
barışımızı sağlayalım. İnanın biz
bunları yapabilirsek bu paketten çok daha büyük bir etki yaratabiliriz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Sayın milletvekilleri ikinci bölüm üzerinde
gruplar adına ve şahıslar adına yapılan
konuşmalar sona ermiştir.
İç Tüzükün 72nci maddesine göre
görüşmelere devam edilmesi yönünde bir önerge Başkanlık
Divanına ulaşmıştır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşmelere devam edilmesini teklif ederiz.
Lale Karabıyık Özgür Özel Musa
Çam
Bursa Manisa İzmir
Fatma Kaplan Hürriyet Kazım Arslan
Kocaeli Denizli
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Şimdi yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Karabıyık,
Sayın Çam, Sayın Çakırözer, Sayın Üstündağ, Sayın
Yiğit, Sayın Arık, Sayın Çamak, Sayın Arslan,
Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Zeybek, Sayın Akaydın,
Sayın Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın Bakan, Sayın
Durmaz, Sayın Basmacı, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Kara, Sayın Atıcı, Sayın
Akyıldız, Sayın Sarıhan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.54
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilen görüşmelere devam önergesinin oylamasından önce, istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Görüşmelere devam önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, şimdi, ikinci bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Ara vermiş olduğumuz için sisteme giren
arkadaşların kayıtları silindi ama kayıtlar bende var,
okuyacağım, bu sıraya göre arkadaşlar yeniden sisteme
girsinler.
Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Karabıyık, Sayın Kazım
Arslan, Sayın Zeybek, Sayın Durmaz, Sayın Atıcı,
Sayın Baki Şimşek, Sayın Çamak.
Soru işlemini başlatıyorum.
Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, son açıklanan raporlara göre
sadece Kocaelide 89 kişi ve ülke genelinde 1.970 kişi, maalesef,
iş cinayetlerinin kurbanı oldu. İşçiye ve halka OHAL yok.
denilmesine rağmen OHAL koşullarının işçiler aleyhine
sürdüğü düşünülürse bu konuda önlem almayı ve örgütlenmenin,
özellikle, işçilerin örgütlenmesinin önünü açmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu,
buyurunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu son servet affıyla
ilgili yurt dışından 31/12ye kadar ne kadar döviz, altın
ve kanunda zikredilen servet unsurları geldi, onları öğrenmek
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karabıyık,
buyurunuz.
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, engelli kadrolarını
artırmak gibi bir çalışmanız olacak mı? Zaten, mevcut
engelli kadrolarının da tamamı dolu değil. Bunların
devamı nasıl gelecek, bir bunu öğrenmek istiyorum.
Bir diğer sorum: KPSS sınavı ve
mülakatla birlikte sözleşmeli olarak öğretmenler alınıyor
ancak burada KPSS sınavının yanında mülakatın
oranının ne olduğu maalesef belli değil. Burada bir mülakat
oranı en azından gelmek zorunda. Bu belirsizliği nasıl
aşmayı düşünüyor Hükûmet? Bu konuda da -önemli olduğunu
düşünerek- bütün öğretmenler için ve adaylar için bilgi almak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına soruyorum:
Görüşmekte olduğumuz 446 sayılı Kanun Tasarısının
21inci maddesine göre, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan,
öğrencilere yönelik eğitim ve yurt faaliyeti sürdüren vakıflara,
hazineye, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar
üzerinde kırk dokuz yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı
verilmektedir. Bu şekilde yapılan işlemlerle devletin
imkânlarının yandaş vakıflara tahsis edilmesinin nedeni
nedir? Devletin yandaş ve tarikat yurtlarına bu
taşınmazları bedelsiz tahsis etmek yerine kendisi yapsa,
öğrencilerimizin barınma ihtiyacını
karşılamış olsa daha iyi olmaz mı?
İki: Geçmişte gerek okul gerekse
yurtların tarikatlara bırakılmış olması nedeniyle
15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren tarikat yurtlarında ve
evlerinde yetişen gençlerin yaptıklarını unuttunuz mu? Bu
olup bitenlerden hâlâ ders almadınız mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zeybek
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakanım,
esnaf iflas ettiği zaman işsizlik sigortası uygulamasına
geçmek istiyorsunuz. Bu uygulamanın, geçmişte AKPnin
uygulamalarında görüldüğü gibi, örneğin, deprem fonundaki
uygulaması gibi bir karnesi olması gerekiyor. Bu uygulamanın da
esnaf battığı zaman, batan esnafın bu fonla beslenmesi,
bunun ihtiyaç ve giderlerinin, zararlarının giderilmesi
açısından bir faydasının olmayacağı ama bu fonun
genelde, toplandığı zaman Türkiyede bir bütünlük arz
edeceği, fondan ekonomik bir katkı sağlanacağı
gerçektir. Bu gerçeği görerek, buradan toplanan fonların gerçekten
esnafımıza dağıtılması veya ona işsizlik
maaşı ödenmek isteniyorsa esnafımızın zarar etmemesi,
iflas etmemesi için önlemler alınması gerekiyor. Bu konuda da
çalışmalarınızı bekliyoruz esnafa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmaz
KADİM DURMAZ (Tokat) Kıbrıs,
doğu, güneydoğu gazileri 2017 yılında Hükûmetten bir özel
kendilerinde farkındalık isterler, bu konuda Sayın Maliye
Bakanlığımızın bir çalışması var
mı, öğrenmek istiyorum.
Yine, Şubat 2017de biliyorsunuz
öğretmenler yarı yıl sonrası atama beklemektedirler.
Sayıları 400 bini aşan öğretmen varken öğretmenlikte
de taşeron sistemi getirildi, bundan vazgeçip eğitimli,
donanımlı atama bekleyen öğretmenlere yönelik bir
çalışmanız var mıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, son altı ayda olağanüstü
hâl yetkileriyle ülkeyi nasıl yönettiğinizin erken sonuçlarına
bir bakalım. Terör bitti mi? Hayır, tam tersi azdı. Ekonomi
düzeldi mi? Hayır, tam tersi dolar 4 liraya gidiyor. Ülkeyi kış
ortasında elektriksiz bıraktınız.
Yaptığınızı kimse görmesin, duymasın,
okumasın diye gazeteci, öğrenci, muhalif kim varsa içeri
aldınız. Üniversitelere rektör seçimini kaldırdınız.
Yandaşlarınızı sınavsız memur yaptınız.
Gözaltı süresini otuz güne çıkardınız. Yetmezmiş gibi,
olağanüstü hâli dokuz aya uzatmak için toplanması gereken Millî
Güvenlik Kurulunu toplanmış gibi yaparak usulsüz bir şekilde
devleti yönetme provalarından birini yaptınız.
Başbakanın deyimiyle on dört yılda devleti yıkılma,
bölünme noktasına getirdiniz. Sizce başkanlık bu ülkenin en
önemli sorunu mu? Başkanlık hangi derde deva olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baki Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, sorularım
akaryakıt sektörüyle ilgili. Bayilere kurulan otomasyon sisteminin
aynısını ana dağıtım şirketlerine niye
kurmuyorsunuz?
İkinci sorum: Bazı ana
dağıtım şirketlerinin kendisine ait alt bayisi olduğu
için kendi bayileri üzerinden iki kârı birleştirerek normal bayinin
alış maliyetinin altında satış yapıyorlar, bu da
rekabeti engelliyor.
Gemilere vermiş olduğunuz ÖTVsiz
yakıt, illegal olarak piyasaya giriyor, vergi uygulama biçiminin
değiştirilerek burada ucuz akaryakıt yerine bunun
ÖTVsiz yakıtın nakliyecilere de verilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Maliyetin altında satılan tüm ürünlerin
sorgulanması ve kayıt dışı kabul edilmesi gerekiyor.
Bir de anlık faturalı irsaliyeyle sevk
yapılmamalı. Bir irsaliyeyle birden fazla sevkiyat yapılmasına
müsaade edilmemesi gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sosyal bir devlette eğitim ve barınma
hizmetleri devletin sorumluluğundadır. Oysa ülkemizde vakıflar
ve cemaatler âdeta millî eğitime paralel bir yapılanma içerisindeler.
Bu durumun yarattığı sorunların bedelini ne yazık ki
çocuklarımız ödemektedir. Yeni eğitim öğretim
yılında binlerce öğrenci yurtlara yerleşemedi. Bu yüzden
okulunu bırakan çocuklar tanıyorum.
15 Temmuzdan sonra el konulan yurtların
vakıflara devredildiği doğru mudur?
446 sıra sayılı Tasarıda
yapılan değişiklikle Hazineye ait taşınmazlar, bina,
arsa vesaire eğitim veren ve yurt sağlayan vakıflara bedelsiz
olarak tahsis edilecek. denilmektedir. Burada anılan vakıflar hangileridir?
Bu vakıflar hangi kriterlere göre belirlenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şubatta öğretmen atamasının olup
olmayacağı konusunda geçen aralık ayında Millî Eğitim
Bakanının cevabı belli değil olmuştu. Sayın
Maliye Bakanı, siz bu konuda bir bilgilendirme yapabilir misiniz acaba,
şubatta öğretmen atamaları olacak mıdır?
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Şimdi, cevaplar için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Hürriyet işçi cinayetleri konusunda
birtakım bilgiler verdiler, teşekkür ediyorum. Hiçbirimizin asla
tasvip etmeyeceği, karşı duracağı bir sosyal hadiseden
bahsettiler. Vermiş olduğunuz rakamlar da gerçekten ürkütücü. Bunlara
karşı mutlaka ortak mücadele etmemiz gerekir. Ama iş
ortamında örgütlenme, işçi haklarının geliştirilmesi
konusunda Hükûmetimiz döneminde önemli düzenlemeler yapıldı.
İkinci olarak da, baştan beri söylüyoruz,
uygulamalar da bu şekilde gidiyor, biz devlete karşı
olağanüstü hâl ilan ettik. Hiçbir zaman için vatandaşın gündelik
hayatını etkileyecek bir düzenlemeyi asla bugüne kadar uygulamadık,
bundan sonra da uygulamayacağız.
Sayın Kuşoğlu varlık
barışıyla ilgili bir soru sordular, yıl sonu
itibarıyla bu kapsamda getirilen varlıklara ilişkin olarak.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Biliyorsunuz, varlık barışı
olarak ifade ettiğimiz uygulamayla ilgili süreyi uzattık. Bakanlar
Kurulu, kanunun verdiği yetkiyi kullanmak suretiyle altı aylık
bir süre uzatımına gitti. Bakanlık olarak bu konuda bir
tebliğ düzenlemesi yaptık, varlık barışı
uygulamasına açıklık getiren, uygulamayı yönlendiren bir
tebliğ düzenlemesi oldu. Böylelikle vatandaşlarımız yurt
dışında olan varlıklarını, parasını,
dövizini, altınını, menkul kıymetlerini rahat bir
şekilde, güvence içerisinde Türkiyeye getirebilecek;
bankalarımız, finansal kuruluşlarımız kendisine bu
şekilde getirilen varlıkları kabul edecekler. Yine, bu
şekilde varlık getiren vatandaşlarımızla ilgili olarak
herhangi bir şekilde araştırma, inceleme, soruşturma asla
söz konusu olmayacak.
Biz de Bakanlık olarak, varlık
barışı uygulamasıyla ilgili özellikle önümüzdeki aylardan
itibaren yoğun bir çalışma yapacağız.
Vatandaşlarımıza varlık barışı
uygulamasını anlatacağız, tanıtacağız ama
şunu da ifade edeyim ki, varlık barışı kanunu
çerçevesinde vatandaşlarımız bu imkândan yararlansın çünkü
2018den itibaren geriye de dönük olmak üzere yurt dışındaki
varlıklara ilişkin olarak ülkeler arasında bilgi
paylaşımına başlayacağız. Onun için
vatandaşlarımızın da menfaatine bir uygulama olduğunu
söyleyeyim.
Biliyorsunuz, uygulamada
vatandaşlarımız varlıklarını getirdiklerinde
Maliye Bakanlığına bir bildirimde bulunmak durumunda
değiller. Vergi dairelerinde de herhangi bir şekilde bir bildirim
alınması söz konusu değil. Burada yapılan uygulamada
vatandaşlarımız rahat bir şekilde
varlıklarını bankalara getirecekler, finans
kuruluşlarına getirecekler ve onun bütün kayıtları da orada
tutulacak.
Sayın Karabıyık engelli
kadrolarıyla ilgili
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sıfır
mı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, şöyle Sayın Vekilim: Şu an itibarıyla bir istatistik
ve veri Bakanlık olarak elimizde bir veri yok çünkü bütün uygulamayı
bankalar ve finansal kurumlar yönetiyor.
Engelli kadroları konusunda Sayın
Karabıyık bir soru sordular ama
Aile Bakanlığından
bilgi almama müsaade ederseniz, Aile Bakanlığından o engelli
kadrolarıyla ilgili bir çalışma var mı, o bilgileri
alacağım.
Yine, bu KPSSde öğretmenlerle ilgili mülakat
konusunda oranla ilgili bir eksiklik olduğunu söylediniz. Ben Millî
Eğitim Bakanımızı şimdi arayacağım, bu
konuda eğer uygulamaya dönük bir belirleme eksikliği varsa o konuda
da kendisinden bilgi alınca sizinle onu paylaşacağım.
Sayın Arslan vakıflar konusunda
tasarıda yer alan bir maddeyle ilgili bir değerlendirmede bulundular.
Şunu açık bir şekilde ifade edeyim: Millî Eğitim
Bakanlığımız ve üniversitelerimiz
vatandaşlarımızın, öğrencilerimizin eğitim
ihtiyaçlarını daha kaliteli ve ihtiyaca uygun bir şekilde
karşılamak için canla başla çalışıyorlar, gayret
gösteriyorlar. O konuda bir eksikliğimiz yok. Son on dört yıldır
eğitime çok ciddi kaynaklar ayırdık, üniversite
sayılarını artırdık, okul sayılarını
artırdık, derslik sayılarını artırdık.
Yine, yurt hizmetlerinde de herhangi bir sorun yok.
Özellikle son yıllarda YURTKUR barındırdığı
öğrenci sayısını neredeyse 2 kat artırdı. Bu
hizmetler devlet tarafından yürütülüyor, yürütülmeye de devam edilecek.
Ama sivil toplum örgütleri de, hayırsever kurumlar da bu hizmetleri yapmak
istiyorlar. Burada bizim kendilerine sağladığımız
imkândan çok daha fazlasını hayırseverlerden
topladıkları yardımlarla yapıyorlar. Dolayısıyla,
bizim gibi vakıf kültürü olan bir toplumda bu vakıfların bu
hizmetlerini daha fazla yapmaları, daha nitelikli yapmalarını
sağlamak üzere getirilen bir imkândır bu. Hâlihazırda da bu
imkân bulunmaktadır. Sadece burada bedel konusunda bir düzenleme
yapılmaktadır.
Sayın Zeybek esnaf konusunda bir
değerlendirmede bulundular, bu konuda da çalışmalar
yaptığımızı ifade edeyim.
Sayın Durmaz bu Kıbrıs, güneydoğu
gazileriyle ilgili
Tabii, Aile Bakanlığını ilgilendiren
bir konu olduğu için Aile Bakanlığıyla bunu bir
konuşmam gerekiyor.
Öğretmen atamaları konusuna gelince:
Arkadaşlar, biliyorsunuz, 2017 yılında kamuya ilk defa
açıktan atama yapılacak kamu personeli sayılarına
ilişkin, dağılımına ilişkin
çalışmaları Çalışma Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı olarak yürüteceğiz. Bu belirlenen, yapılan
çalışmalar çerçevesinde de hangi unvanda hangi kuruma ne
kadarlık yeni açıktan atama yapılacağına ilişkin
kontenjanları belirleyeceğiz. Bu çalışmalar da önümüzdeki
dönemde ortaya çıkacak.
Sayın Atıcı tabii, kendi
perspektifinden birtakım değerlendirmelerde bulundu. Şu
aşamada bunlara ilişkin kendi değerlendirmelerimi
yapmayayım ama yani başkanlık sistemiyle ilgili, Hükûmet olarak,
parti olarak başkanlık sistemini getirmemizin,
Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmemizin, sistem
değişikliği yapmamızın gerekçelerini Mecliste
anlatıyoruz, toplumumuza anlatıyoruz, milletimize anlatıyoruz.
Genel Kurulda da zaten bu tartışmalar yapılacak. Ardından
da bütün, her türlü iradenin üstünde olan millet iradesine bu
değişiklikler sunulacak. Vatandaşımız, milletimiz bu
konuda takdirini zaten kullanacak.
Sayın Şimşek bayiler konusunda ve
akaryakıt sektörüyle ilgili bir değerlendirme yaptı ama bunu bir
konuşabilirsek, detaylar konusunda belki biraz daha detaya ihtiyacım
var. O konuda birlikte konuşursak bir değerlendirme yaparım.
Sayın Çamak el konulan vakıflarla ilgili
bir soru sordu; onun detaylarını çalışayım.
Öğretmen atamaları konusunda Sayın
Özdemir bir soru sordular ama kontenjanlar konusunda Çalışma
Bakanlığıyla bir değerlendirme yapacağız, zaten
en sonunda da hangi kadroya, hangi unvana ne kadar atama
yapılacağını belirleyeceğiz.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Bölüm üzerindeki soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi 60ıncı maddeye göre söz talep
eden iki sayın milletvekiline söz vereceğim.
Sayın Açıkkapı
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Elâzığ Milletvekili Ejder
Açıkkapının, İzmirde meydana gelen hain terör
saldırısında teröristlerle mücadele eden ve daha büyük bir
faciayı önleyerek şehit olan Elâzığlı polis Fethi
Sekine Elâzığ milletvekilleri olarak Allahtan rahmet dilediklerine
ilişkin açıklaması
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekilleri; İzmirde bu akşamüzeri meydana gelen hain, alçak ve
kalleş terör saldırısında tehlikeyi önceden sezerek
teröristlerle son kurşununa kadar mücadele eden, 2 teröristi etkisiz hâle
getirip daha büyük bir faciayı önleyerek şehadet şerbeti içen
Elâzığlı hemşehrim, kahraman polisimiz Fethi Sekine
Elâzığ milletvekilleri olarak Allahtan rahmet, ailesine,
hemşehrilerime ve yüce milletimize sabırlar,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Açıkkapı.
Sayın Köksal
40.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisarın en işlek caddelerinden Yeşilyolda bir
pastanede bir patlama meydana geldiğine, yaralı olan tüm
hemşehrilerine acil şifalar, İzmirdeki hain saldırıda
şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün seçim bölgem Afyonkarahisardan az önce
aldığım çok üzücü bir haberi paylaşmak istedim. Kentimizin
en işlek caddelerinden Yeşilyolda ne yazık ki bir pastanede bir
patlama meydana gelmiş. Yaralı olan tüm hemşehrilerime acil
şifalar diliyorum. Bir daha böyle olaylar yaşamak istemiyoruz.
İzmirdeki patlamayla, yapılan hain
saldırıyla yüreğimiz yandı. Orada şehit olan
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyoruz. Bir daha bu memlekette bir tane terör olayı,
bir tane gözyaşı, acı, keder istemiyoruz; birlik, beraberlik,
kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köksal.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
Divanımıza 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
20nci maddesinde değişiklik yapan yeni madde ihdası mahiyetinde
bir önerge verilmiştir. Söz konusu önergenin işlem sırası
kanun yapım tekniğine göre tasarının 8inci maddesinden
sonra gelmektedir. Meclis teamüllerine göre işlem sırası
geçmiş bir önerge işleme alınmamaktadır. Bununla birlikte,
söz konusu önergenin işleme alınması hususunda siyasi parti
gruplarında bir uzlaşmanın olduğu
anlaşılmaktadır. Bir uzlaşının
varlığı ve görüşmeleri takip eden milletvekillerince bu
önergenin işleme alınması hususunda bir itirazın
olmadığı tespitiyle, emsal teşkil etmemek üzere, bu
önergeyi işleme alacağım.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte
olan tasarı veya teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan ancak
tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü
fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Melike
Basmacı
Kayseri İstanbul Denizli
Erhan Usta Filiz
Kerestecioğlu Demir Fehmi
Küpçü
Samsun İstanbul Bolu
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
MADDE 16- 3065 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesinin (2) numaralı fıkrasına ikinci cümleden sonra gelmek
üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak mahsuben iade edilmeyen vergi, Maliye
Bakanlığınca belirlenen sektörler, mal ve hizmet grupları
ve dönemler itibarıyla yılı içinde nakden iade edilebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Önergenin ihdasını öngördüğü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bülent Kuşoğlu,
Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kuşoğlu, süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununda bir değişiklik önergesi; bizim de kabul ettiğimiz,
ihracatçılarla ilgili, KDV iadeleriyle ilgili bir kolaylık.
Sistemimiz açısından doğru olduğunu bizim de tespit
ettiğimiz bir değişiklik, onun için biz de onay verdik,
hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.
Bu vesileyle şunu söylemek istiyorum: Vergi çok
özellikli bir konu değerli arkadaşlarım. Ekonominin böyle bir
döneminde, sıkıntılı bir döneminde, sorunlarının
çok fazla olduğu bir döneminde, dengelerinin bozulduğu bir döneminde;
önümüzü, bir ay sonrasını bile göremediğimiz, hatta bir hafta
sonrasını bile göremediğimiz bir döneminde vergi
politikaları, maliye politikaları çok çok önemli, önem
kazanıyor. Onun için, bu dönemde özellikle maliye ve vergi
politikalarıyla ilgili daha dikkatli bir uygulama yapılması
lazım, firmaların, yatırımcının, özellikle
üretimle iştigal edenlerin sıkıntıya sokulmaması
lazım.
Bizde maalesef vergi konusu, maliye konusu
genellikle denetimle eş anlamlıdır yani maliyeci denince
denetleyen olarak görülür sadece. Hâlbuki aynı zamanda maliyeci yol
gösterendir; o firmanın daha iyi çalışmasını, daha
düzenli olmasını, kayıtlarının, defter, belge ve
bilgilerinin daha iyi bir şekilde tutulmasını, dolayısıyla
o firmanın geleceği daha iyi görebilmesini sağlaması
gerekir. Bu sadece denetim yönü dolayısıyla olmaması lazım
ve makro anlamda da verginin ve maliye politikalarının tüm sektöre
yol göstermesi, yöneltici olması lazımdır olumlu anlamda.
Biz 2017yle ilgili aşağı yukarı
500 küsur milyar, yanlış hatırlamıyorsam -şimdi aniden
çıktım- 511 milyarlık vergi öngörüyoruz ama -bunun büyük
çoğunluğu- kamudan gelenleri de çıkarırsak, dolaylı
vergileri de çıkarırsak doğrudan vergi diyebileceğimiz,
beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi maalesef çok düşük kalıyor.
645 milyarlık bütçemiz içerisinde -harcama bütçesi 645 milyar lira- beyana
dayanan gelir ve kurumlar vergisi maalesef yüzde 5ler civarında, yüzde 10un
altında; bunu söylemem lazım. Dolaysıyla bunu
artırmamız lazım. Bizim en büyük vergi kalemimiz, maalesef özel
tüketim vergisi (ÖTV), motorlu kara taşıtları vergisi gibi
dolaylı vergiler. Bunların artık yavaş yavaş devreden
çıkması lazım ama ekonominin böyle bir döneminde bunun
başarılması da mümkün değil. Onun için, vergi
politikasının bu dönemde daha elastik, daha hassas, bu tür, şu
düzenlemede olduğu gibi, firmalar açısından daha
kolaylaştırıcı olması şarttır.
Değerli arkadaşlarım, bunu söylerken
Dün, daha hızlı gitmek amacıyla bazı konuları, bu
torba kanunda olan bazı konuları da burada Genel Kurula, sizlere
anlatmak istediğimiz hâlde anlatamamamız durumu söz konusu oldu.
Onları da özellikle söylemek istiyorum.
Mesela, konulardan bir tanesi sosyal güvenlikle
ilgili, çalışanlarımızla ilgili, yine vergiyle
bağlantılı parafiskal bir konu. Şimdi,
çalışanlarımızın birçoğu, çalıştıkları
zaman, kamuda özellikle memur olarak çalıştıkları dönemde
örneğin 4 bin lira eline geçiyorsa, emekli olduğunda bunun çok çok
altında, bin-bin küsur lira, 1.500 lira en fazla maaş alabiliyor.
Birdenbire, emekli olduğunda gelirindeki bu düşüş ona bir
mağduriyet yaşatıyor. Bununla ilgili olarak çok kimse
şikâyetçi, emekli olmak istemiyor, geçinemiyor da. Allah kimseyi
gördüğünden geri koymasın. derler, böyle güzel bir dua vardır.
Şimdi, düşünün, 4 bin lira alıyor, 5 bin lira alıyor,
birdenbire gelirinde yarı yarıya da değil, yarıdan çok daha
fazla bir düşüş söz konusu. Bu kişinin çalışması
şart, gelirini, o mesafeyi kapatması şart. Onun için emekli
olmak istemiyor, onun için sıkıntıya giriyor, bunalıma
giriyor ailevi olarak. Bu, bütün topluma yayıldığı zaman
toplumda büyük sıkıntılar yaratıyor.
Kamunun, aslında, gerçek ödeme üzerinden yani
gerçek maaşı üzerinden prim kesmesi gerekiyor. Bu yıl -daha önce
de anlattım- 116 milyar hazineden yani Maliyeden Sosyal Güvenlik Kurumuna
transfer söz konusu, 116 milyar. E, biz bu transferi yapıyoruz. Madem bu
transferi yapıyoruz, neden gerçek anlamda kişilerin geliri üzerinden
prim tahakkuk ettirmiyoruz, prim tahsil ettirmiyoruz, neden bunu
yapmıyoruz? Zaten transfer yapılıyor, kamunun sonuçta bir gideri
olacak. Ama bu gider zaten var, gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu
konuyla ilgili gider artırıcıdır diye düşünmek çok
anlamlı değil diye düşünüyorum. Bunun da düzeltilmesi gerekir bu
aşamada. Sonuçta, sosyal güvenlik, sosyal sigortacılık bir
dengedir, bir aktüeryal hesaptır. Ne kadar prim ödenmişse o kadar da
ona uygun maaş alınması gerekir ama biraz önce söylediğim
gibi, gerçek maaşı üzerinden, gerçek ücreti üzerinden, biz ondan prim
almıyoruz kamuda çalışanlar için, ondan sonra da
kaçakçılık var, kayıp var diyoruz, özel sektörü
sıkıştırıyoruz. Aslında kaybın en önemli
bölümü devlette, kamuda. Bunun yapılmamasını anlamak mümkün
değil.
Şimdi, torbada bazı maddeler var bireysel
emeklilikle ilgili, göreceksiniz. Bireysel emekliliği teşvik
ediyoruz, bireysel emeklilikle ilgili olarak, ödeme yapan kişilere yüzde
25 devlet katkısı var, yüzde 25. Peki, onu teşvik ediyoruz da
neden sosyal sigortacılığı böyle topal
bırakıyoruz, sıkıntılı bırakıyoruz?
Onlara da destek olmamız gerekmez mi? Gerçek ücreti üzerinden prim
almasını sağlamamız gerekmez mi? Bunlar yanlış
işler diye düşünüyorum, bunlar kamuyu sıkıntıya sokan
işler diye düşünüyorum. Kamuda böyle bir yanlış var, gerçek
anlamda kayıp var, kaçakçılık var bir anlamda da. Biz bunu özel
sektörde telafi etmeye çalışıyoruz ama kamuda gidermiyoruz
maalesef. Böyle bir sıkıntı, bunun da giderilmesi lazım.
Tabii ki bireysel emekliliği de destekleyelim
ama bunu bir ikinci ayak olarak düşünmemiz lazım. Zorunlu
sigortacılık yani sosyal sigortacılık esastır, Anayasamıza
göre de sosyal sigortacılığın teşvik edilmesi gerekir.
Öncelik buradadır, onun için sosyal sigortacılıkta bu
açığı kapatmak için, bu yanlışı, aktüeryal
dengemizi bozan bu yanlışı kapatmak için öncelikli hareket
etmemiz, ondan sonra da bireysel emeklilikteki o yüzde 25 devlet
katkısını tabii ki desteklememiz gerekir diye düşünüyorum.
Onun haricinde de vergiyle ilgili olarak şunu
söyleyeyim: Bu, TÜİKin yeni millî gelir hesaplamasından sonra, bu
yeni seriden sonra birçok şey altüst oldu. Bizim, ekonomiyle ilgilenen,
maliyeyle ilgilenen kişiler olarak kafalarımız
karıştı yani birçok konuyu anlayamaz hâle geldik. Dün ifade
ettim, mesela millî gelirin, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1i
kadar tarım desteği gerekiyor kanuna göre, onun altında
kalmıştık, şimdi yüzde yarımın da altında
kalıyoruz ama birçok hesaplamaya yine konu olan vergiyle ilgili olarak,
vergi yüküyle ilgili olarak da aynı şekilde rakamlar
değişti. Biz vergi yükünde OECDnin çok gerisinde kalmış
olduk. Bu durumda da vergileri artırmamız, vergi
politikasının bu anlamda da değişmesi gerekiyor.
Şimdi, ne yapılacak? Bunlara uygun hareket edilmesi lazım. Dün
ben Sayın Bakana sordum: Bununla ilgili bir çalışmanız var
mı, yeni seriye göre? Yok. dedi, henüz bu çalışmalar
yapılmamış ama yapılması lazım.
Onun haricinde, değinmek istediğim bir
konu daha vardı demin yine Sayın Bakana sorduğum varlık
barışıyla ilgili olarak, servet affıyla ilgili olarak. Biz
epey muhalefet etmiştik biliyorsunuz, sonradan bizim istediğimiz
şekle az çok getirilmiş bir düzenleme vardı ama tebliğ ile
kanun arasında ben farklılıklar görüyorum. Kanunda
yaptığımız düzenlemelerin tebliğle çok ilerisine
gidildiğini, uluslararası kamuoyu nezdinde sıkıntıya
gireceğimiz düzenlemeler yapıldığını
düşünüyorum orada. Eğer bir konuşma daha nasip olursa onlarla
ilgili olarak da açıklamalar yapmak isterim. Bu konular önemli, böyle
ayaküstü de birdenbire çıkıp konuşulacak konular değil.
Gerçekten önemli, hepimizin daha dikkatli olması gerekir diyorum.
Başta Bakanımız ve
bürokratlarımız olmak üzere hepinize saygılar sunuyorum efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, söz konusu
madde bazı sektörler, mal ve hizmet grupları itibarıyla yıl
içerisinde mahsuben iade edilemeyen verginin nakden iade imkânını sağlayan
bir düzenleme. Genel olarak karşı çıktığımız
bir düzenleme değil belki. Ancak, bu Mecliste defalarca söz verilmiş
olmasına rağmen,; torba yasa düzenlemeleri, uygulamaları
yapılmayacak, torbalar hâlinde getirilmeyecek yasalar denmesine
rağmen, asıl sorun, sürekli olarak aynı uygulamaya devam
edilmesi. Ve ondan sonra, bu torba yasa düzenlemeleriyle getirilen yasalarda
yapılan en ufak bir hata için tekrar yeni torba yasalar getiriliyor. Bu da
Meclisin itibarını, aslında yasama organının
itibarını zedeleyen bir durum oluyor ve sürekli biz burada
Şimdi şu maddeye bunu ekleyelim mi? Burada bununla ilgili
anlaşalım mı, anlaşmayalım mı? şeklinde
konuşmalar yapıyoruz ki bunlar hakikaten ayaküstü yapılacak
şeyler değil.
Bütün maddeler, bütün kanunlar, direkt Plan ve Bütçe
Komisyonuna getiriliyor ve öncesinde, aslında tali komisyonlarda daha
detaylı olarak görüşülmesi gerekirken bu görüşmeler
yapılmıyor ve üstünkörü bir şekilde Plan ve Bütçe Komisyonuna
getirilip yine işte o torbaların içerisine doldurularak önümüze
getirildiğinden burada birçok anlaşmazlık ortaya
çıkabiliyor.
Şimdi, arkadaşlar, gerçekten, bu Meclisin
içerisinde hepimiz insanız ve bu çalışma temposu, bu
çalışma biçimi, insani bir çalışma biçimi değil. Yani
kendi aileleriyle bir araya gelemeyen, doğada bir yürüyüş yapamayan,
işte bir kediyi, köpeği sevemeyen, çocuklarını sevemeyen
insanlar kalkıp da sadece kâğıtların içerisine
kafalarını gömerek iyi kanunlar yapamazlar, böyle bir şey mümkün
değil. Yani biz, insanlara birtakım iyi düzenlemeler yapmak, iyi
yasalar yapmak, onların hayatında olumlu değişiklikler
yapmak üzere yetkilendirilmiş, görevlendirilmiş insanlar olarak
burada bulunuyoruz. Ama kendi hayat düzenimize baktığımız
zaman, burada yaşadığımız şeye
baktığımız zaman, aslında birbirimize karşı
da zaman zaman, ister istemez bir öfkeyi, kutuplaşmayı büyütüyoruz.
Çünkü normal bir hayat yaşamıyoruz. Böyle bir hayat içerisinde yasama
faaliyeti olmaz, yasa yapılmaz, yapılan şeyden hayır
gelmez. Yapılan şeyleri çoğu zaman... Gerçekten, bunu sadece
iktidar partisi için söylemiyorum ama genel olarak bütün partilere mensup olan
milletvekili arkadaşlar için söylüyorum: İçeriye yeterince hâkim
olamıyor kimse, bu çalışma temposu içerisinde de hâkim
olamıyor, daha öncesinde komisyonlarda görüşülmediği için de
hâkim olamıyor. Hâlbuki, komisyonlardır göz göze temas gerektiren
yerler. O komisyonlarda daha insanca çalışmalar olabilir, o
komisyonlarda birbirimize yakınlaşabiliriz, olumlu önerilerde
bulunabiliriz, olumlu değişiklikler yapabiliriz. Buna fırsat vermeyen
bir yasama çalışması, faaliyeti içerisinde hakikaten kimsenin
hayrına olabilecek bir düzenleme yapılamaz, üstünkörü sadece
bazı şeylere imza atmış oluruz.
Şimdi, bir başka önemli konu var önümüzde;
pazartesi gününden itibaren, biz, aslında bizim için tekçi olan ve bu
ülkede bir rejim değişikliği anlamına gelen bir Anayasa
teklifini görüşmeye başlayacağız ve saatlerdir iktidar
grubundan şunun için bir cevap bekliyoruz: Halkımız acaba
Anayasa görüşmelerini, gerçekten onları bu kadar fazla ilgilendiren
ve bu toplumda Evet. veya Hayır. diye bir referanduma dahi gidebilecek
olan... Ki, bu Meclisten geçmeyeceğini umut ediyorum bu teklifin ama
geçmesi hâlinde de halkın onayına gidecek olan bir teklifin halk
tarafından görüşmelerinin izlenerek bilinmesi, şeffaf olarak bu
yayının bütün görüşmeler boyunca televizyondan naklen
izlenebilmesi; sadece internetten değil, bizim annelerimiz,
babalarımız ya da işte ne bileyim, interneti olmayan, buna
ulaşamayan insanların da izleyebileceği... Bundan daha makul bir
istek olabilir mi arkadaşlar? Yani, halkın oylamasına götürmeyi
düşündüğünüz bir şeyi halkın izlemesinden,
görüşmelerini izlemesinden, bununla ilgili net olarak kanaat sahibi
olmasından, bunu istememizden daha makul bir şey olabilir mi? Bunu
gerçekten samimiyetle soruyorum. Bunun nesini değerlendiriyorsunuz? Bunda
değerlendirecek bir şey yok. Yoksa bilinmesini mi istemiyorsunuz?
Yani, gerçekten yaptığınız şeye güveniyorsanız,
bu Anayasa teklifinin halk tarafından çok kabul görecek, çok makbul bir
şey olduğuna güveniyorsanız, buna inanıyorsanız, o
zaman diyoruz ki: Gelin, burada gruplar adına yapılacak
görüşmeler bir saat olsun, daha sınırlı olmasın.
Bunun dışında da madem biz gündüzden
geceye, geceden sabaha burada çalışacağız, yine aynı o
insani olmayan tempoyla neyi yetiştireceksek
Çünkü, halkın
aslında hiç de gündemi olmayan bir şey. Halk bugün gerçekten dolar
kaça yükseldi, ona bakıyor. Arçelikten 600 işçi
çıkarılmış, o işçiler Ben hayatımı
nasıl idame ettireceğim?, ona bakıyor. Yıllardır
iş cinayetlerinde ölen insanlar, onların yakınları acaba
yeni iş güvenliği, iş sağlığıyla ilgili bir
düzenleme olacak mı, buna bakıyor. Ki bu torba kanun içerisinde -yine
aynı şekilde, ben burada vekil olduğum zaman
yaptığım ilk konuşmalardan biriydi, bunun ötelendiği
madde üzerine konuşmuştum- yine aynı şekilde, iş
yerlerinde iş güvenliği, iş sağlığı
uzmanının daimi olarak bulunması, bu istihdamın
yaratılmasıyla ilgili maddenin ertelenmesi söz konusu; bunu da
oylayacağız aynı şekilde bu torba içerisinde, biliyor musunuz
bilmiyorum. Bu da şu anlama geliyor: Yeni iş kazaları, yeni
iş cinayetleri, yeni işçi ölümleri anlamına geliyor.
E, bütün bunları burada yaparken,
insanların gündemi aslında buyken, insanların gündemi
aslında yaşam hakkının korunmasıyken, hâlâ işte katliamları
yapan, gerçekleştiren birçok kişi henüz bulunamamışken,
adliyeye teslim edilememişken, bugün üstelik İzmir kentinde adliyeye
insanların hak aramak için aslında gittiği, gitmesi gereken
yerde de bir saldırı gerçekleşmişken; insanlar kendi
yaşamlarıyla, çocuklarının hayatlarıyla,
eğitimleriyle, gelecekleriyle, ceplerindeki parayla ilgili,
emeklilikleriyle ilgili, sağlıklarıyla ilgili endişe
içerisindeyken biz kalkıp da Acaba burada tekçi bir başkanlık
rejimini getirebilir miyizi tartışacağımız, bundan
başka hiçbir madde içermeyen bir Anayasa teklifini görüşecekken tek
isteğimiz şu ki: Ya, arkadaşlar, gelin işte, bu Anayasa
teklifinizi madem görüşeceğiz, o zaman halkımız da bunu
izlesin. Biz ne diyoruz? Görsünler. Siz ne diyorsunuz? Görsünler. Cumhuriyet
Halk Partisi ne diyor? Görsünler. Milliyetçi Hareket Partisi ne diyor?
Görsünler. Bunu istiyoruz ve hâlâ bunun cevabını alamıyoruz.
Evet, lütfen, burada kendimiz
için de insani şartlar yaratalım, kendimiz de insani şartlarda
yasama faaliyeti yürütelim. Ancak bu şekilde yapacağımız
yasalardan hakikaten kendimize de, halkımıza da bir hayır
gelebilir. Aynı zamanda, birbirimizle de o komisyonlarda
yürüteceğimiz faaliyetlerde çok daha iyi bir diyalog içerisinde olabiliriz
ve herhâlde Türkiye için tekçi bir tekliften ziyade, daha demokratik, daha
özgürlükçü nice teklifleri de hep beraber hazırlayabiliriz. O zaman
işte burada her şeye bizler evet demeye hazırız diyoruz.
Saygılarımla. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben çok kısa konuşacağım.
Şimdi, zaman zaman değerlendirmelerimizi yapıyoruz; 2017
yılı hakikaten hem Türkiye ekonomisi açısından hem kamu
maliyesi açısından hem de firmalarımız açısından
zor bir yıl olacak. Küresel koşullar daha kötü, kendi iç veya Türkiyeye
yönelik sorunlar da bütün şiddetiyle devam ediyor. Bu anlamda buraya iyi
hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Özellikle ticaret ve finansman
kanallarını Türkiyenin açık tutması lazım, bu son
derece önemli. Yani, bakın, Avrupa ülkelerinde Türkiyeyle ticaretin
sınırlandırılması yönünde bir trend var finansman
açısından. Biz finansmanımızın çok önemli bir
kısmını Avrupa Birliği ülkelerinden sağlıyoruz. Burada hem
finansta hem de ticarette yani yüzde 5lik bile bir
sıkıntının olması, Türkiyede ciddi şok etkisi
yapar, bunu görmemiz lazım. İçeride, işte güveni
artırıcı, belirsizliği azaltıcı politikalarla
ancak bunu sağlayabiliriz. Ben bunun çok hayati olduğunu
düşünüyorum. O yüzden, bir kez daha bunu dile getirmeyi uygun gördüm.
Şimdi, tabii ki bu sürece de
hazırlıklı olmak lazım. Hani, hep reformlar diyoruz, o
reformlar artık işin
Şu anda iş o kadar acil duruma geldi
ki -biraz daha onlara mutlaka başlanılmalı ama- şimdi çok
daha acil konular için, Türkiye ekonomisini 2017 yılı için,
Sayın Bakanım, hem kamu maliyesi açısından hem de
ekonominin genelinde hakikaten gelecek sıkıntılara
karşı koruyacak, çok acil önlemlerimizi ortaya koyacak bir planı
Hükûmetin hemen sunması lazım. Bunun çok ivedi olduğunu düşünüyorum.
Yoksa, şimdi bu önerge üzerinde konuşacak
olursak, bu önergeyi biz destekledik, önergede imzamız var, önerge önemli.
Konusu şu, malum: İndirimli KDV uygulanan sektörler veya mal
grupları var, bu firmaların da devletten alacağı
doğuyor. Şu andaki mevcut sistem içerisinde, alacakları nakden
iadeler o yıl içerisinde yapılmıyor, bir sonraki yıl
içerisinde, bir sonraki yıl yapılabiliyor. Şimdi, bunun,
yıl içerisinde yapılmasına imkân tanıyan bir önergedir bu;
yerindedir, doğrudur çünkü firmalarımız hakikaten nakde
sıkışacaklar. Finansman açısından onları rahatlatacak
bir şeydir, o yüzden önergeyi destekliyoruz.
Ancak, burada, uygulamada şöyle bir
sıkıntının olmaması lazım yani bunu buradan ikaz
etmek istiyorum. Biz tabii buna iyi niyetli bir şekilde imza atıyoruz
ve iyi niyet esastır, iyi niyetli uygulamanın doğru uygulama
olacağını da düşünüyoruz ama şu ikazı da yapmak
durumundayım: Belli bir spesifik sektöre, spesifik bir firmaya yönelik
-çünkü burada o yetki var yani konuyu, dönemi, her şeyi
farklılaştırma konusunda, belirleme konusunda Maliye
Bakanlığının yetkisi var- bunun bu şekilde
kullanılmaması lazım. Bunun da ilave bir belirsizlik de
ekonomide yaratmaması lazım. Yani, işte, bu yıl verilecek
mi verilmeyecek mi? Çünkü, bu, geçici bir madde değil, sürekli bir madde.
Yani, sonraki yıllarda, bu konuda sürekli bir tereddüt, firmalarda bir
beklenti, bir baskı şeklinde değil, bunun kurallarını
çok iyi bir şekilde konulup uygulanması, düzgün uygulanması,
adil uygulanması ekonomimiz açısından son derece faydalı
olur diye düşünüyorum.
Bu anlamda da önergeyi desteklediğimizi ifade
ediyorum, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Madde üzerinde şahsı adına Lale
Karabıyık, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, İzmirde
terör saldırısında şehit olan 2
vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Evet, 19 ayrı konuda gelen, 38 maddeyi içeren
torba yasayla bu akşam da devam ediyoruz ve bu torba yasanın
özelliği asla çözüm üreten değil, kısa vadeli geçişler
sağlayan, istisnalar ağırlıklı bir torba yasa ve biz
bu 19 ayrı konudaki torba yasayı hızla, akşamın
saatlerine sıkıştırarak, üzerinde yeterli yeterli
konuşup konuşmadığımızı da
tartışmadan geçirmeye çalışıyoruz.
Bu arada yeni ihdas ettiğimiz madde
aslında vergi sisteminin yavaş yavaş işlerliğini
nasıl kaybettiğini bir kere daha gözler önüne seren bir belge
aslında. Evet, biz buna imza attık, karşı da değiliz
ama evet dememizin sebebi şu: Mükellefler ödedikleri vergileri mahsup
edemiyorlar ve üzerinde yük olarak kalıyor, devlet tarafında
kalıyor ve bekliyor. Bu arada, o kadar çok finansman
sıkıntısı var ki firmalarımızın, bir de bu
vergi iadesini alamamaları onları daha büyük sıkıntıya
sokuyor, bu bir gerçek. İşte, bu dönemde vatandaşın
parasının devlette kalmasını kabul etmek CHP olarak tabii
ki bizi son derece rahatsız ediyor, bundan dolayı da biz bu geçen
maddeye evet diyoruz, kabul ediyoruz. Tabii, burada gönül isterdi ki sektörel
ayrım olmadan veya belli mal ve hizmet grupları ayrımı
olmadan hepsine iadeler daha erken tarihte yapılsın ama şu anda
bu kadar yapılabildiği ifade edildi, biz de buna onay veriyoruz.
Burada belirtmek istediğim başka bir
şey var, bu konuya gelmişken değinmeden geçemeyeceğim:
Sayın vekiller, şu anda piyasada şirketlerin gerçekten çok
önemli boyuta varan kur zararları söz konusu, riskleri de çok yüksek,
artık talep almakta da zorlanıyorlar. Çekleri dönmüyor piyasaya
bakarsanız ve çok uzun vadelerde çeklerin verildiğini de artık
gerçek piyasa verilerinden görüyoruz.
Şimdi ben size gerçek riski gösteren bir
şey anlatmak istiyorum. Sayın vekiller, bir tekstil
ihracatçısı, Türkiyenin tanınmış bir marka
tekstilcisiyle geçen hafta bir görüşmem oldu, ifadesi şöyleydi, dedim
ki: Piyasa sizi etkiledi mi, ihracatınız etkilendi mi? Dedi ki:
Eğer biz o ülkelere gidip müşterinin ayağına
katalogları götürmezsek müşteri buraya gelmiyor. Neden gelmiyor? Türkiyede
terör var; tehlikeli, riskli, can güvenliğimiz yok. diye gelmiyor. Biz
şu anda satışlarımızı,
ihracatımızı aynı oranlarda sürdürmeye çaba sarf ediyoruz
ama biz giderek. Onlar gelecekleri hafta yaklaştığında
mutlaka gelişlerini iptal ediyor, biz gidiyoruz, biz talep alıyoruz
fakat bunu ne kadar sürdürebiliriz, bilmiyorum. Çünkü özellikle şunu
vurguladı kendisi: Daha önce iki sezonluk sipariş alırken
şimdi bir sezonluk sipariş veriyorlar ve bir dahaki sezon tekrar
gözden geçireceklerini ifade ediyorlar. Bu da bizim için çok önemli bir risk.
diye ifade etti. Evet, değerli vekiller, şu anda bunlar piyasadaki
ihracatçıların yaşadıkları, firmaların
yaşadıkları gerçekler. Türkiyede terörün bir sürü etkisinin
yanı sıra, bu riskleri de ifade etmek ve en kısa zamanda terörle
mücadeleyi yapmak gerekli.
Bir başka noktayı daha sürem varken
belirtmeden geçemeyeceğim. Evet, bildiğimiz gibi, 2016
yılının Ağustos ayında, bizim kara para aklama
dediğimiz ama Hükûmetin varlık barışı adını
verdiği bir madde geçmişti. Şimdi, bunu tekrar ifade etmek
istiyorum ki, tekrar altını çizmek istiyorum ki yasanın böyle
bir amacı olmamasına karşın, tebliğle yapılan
düzenlemeyle kara paranın aklanmasının ve terörün
finansmanının önlenmesine yönelik şüpheli işlem
bildiriminde bulunulmaması, bu kapsamda suç ve suçluyla mücadele edilmesi
fiilen ortadan kaldırılmıştır.
Değerli vekiller, terörle mücadele etmeye
çalışıyoruz. Peki, herhangi bir terör örgütü bu parayı
içeriye getirirse bunun nasıl bilincinde olacağız? Çünkü kimin
getirdiği belli olmayan bir sistemde, bir süreçte biz nasıl Terörle
mücadele ediyoruz. diyeceğiz? Bakın, bu kara para aklama
adını verdiğimiz veya varlık barışı
dediğiniz bu yasa bütün bunlara yol açmakta. Aslında, üzerinde
konuşulacak ve konuştuğumuz çok daha vahim riskleri de söz
konusu.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, aslında, her torba
kanunda karşılaştığımız bir durumla yine
burada karşı karşıyayız. Mutlaka, gelen torbayla
ilgili -burada tekrar gözden geçiriliyor- şu eksik kaldı, bu
tarafı eksik kaldı, şöyle tekrar gözden geçirilmeli diye
düşünüyoruz ve burada hem zaman ekonomisi açısından hem de kendi
kişisel zamanımızdan ve halka da kalitesiz yasa çıkarmakta
bir rol üstlenmiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlar, söz konusu kanun (446)
aslında, birbirinden bağımsız, birden çok ihtisas
komisyonunu ilgilendiren bir torba. Bakın, kanunları ilgili ihtisas
komisyonlarında tartıştırmıyoruz, sonra bir
torbanın içine atıyoruz ve buraya alelacele getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ülkede
sanki Meclis bir yasama, bir yasa çıkarma fabrikası gibi işlev
görüyor. Hâlbuki, bizim, vekiller olarak burada ikinci bir görevimiz var,
aynı zamanda bir denetim görevimiz var. Şu anda Meclis denetim
görevini tamamen devre dışı etmiş bir durumda.
Örneğin, burada araştırma önergeleri veriliyor; bu ülkenin
gündemiyle ilgili, yaşadıklarıyla ilgili, yaşamla ilgili,
ekonomiyle ilgili, yaşadığımız terör belasıyla
ilgili, yaşadığımız dış politikayla ilgili
çeşitli önergeler veriliyor ama bu önergelerin hiçbir tanesi dikkate
alınmıyor. Meclisin gündemiyle halkın gündemi tamamen birbirinden
farklı, bağımsız bir şekilde gidiyor. Halkın can
güvenliği sorunu var, halkın çalışma güvenliği sorunu
var, halkın seyahat sorunu var, halkın eğitim sorunu var ve
çalışma sorunu var, iş güvenliği sorunu var ama biz
bunların hiçbir tanesinde, maalesef, bugüne kadar burada bir yol
almış değiliz.
Değerli arkadaşlar, burada günübirlik
yasalar çıkararak, aslında AKPnin, öteden beri zengini daha zengin
ettiği ama yoksula, emekçiye gelince göz ardı ettiği
Sürekli
Aman ha yatırımı iyileştirelim. diyoruz ama değerli
arkadaşlar, barışın olmadığı bir ülkede
yatırım yapmanın koşulu yoktur. Ne kadar yasalarla
oynarsanız oynayın, ne kadar yasa çıkarırsanız
çıkarın eğer yatırımcı bu ülkede kendisini
güvencede görmüyorsa yatırımcının bu ülkeye gelmesi mümkün
değil. Biraz önceki konuşmacı arkadaşım söyledi,
şimdi, buraya gelip burada irtibat kurmak isteyenler, eğer bu ülkede
can güvenliği sorunu olduğunu düşünüyor ve bundan dolayı
gelmiyorsa siz istediğiniz kadar burada yasa çıkarın
Eğer
burada yatırım ortamı yoksa bu
çıkardığınız yasaların da bir
karşılığı yok.
Bakın, emekçilerle ilgili, emeklilerle ilgili
Dünyada, emekli olduktan sonra yaşam koşulları en kötü olan bir
ülkeyiz. Hepiniz görüşmüşsünüzdür, bir Fransızın, bir
İngilizin ya da bir Almanın emekli olduktan sonra bir
maaşıyla dünyada seyahat ettiğini ve yaşamını
çalışmadan idame ettirdiğini ama Türkiyede -genelde bir
karikatür gösterilir- bizimkiler ya sokakta simit satıyor ya limon
satıyor ya da ikinci bir iş bulmakla zamanını geçiriyor.
Çünkü verdiğiniz ücret bir emeklinin kendi yaşamını idare
ettirmesini sağlamıyor.
Bir diğer önemli nokta, değerli
arkadaşlar, bu döneme kadar tüm siyasi iktidarlar böyleydi ama AKP
döneminde, resmen şaha kalkmış gibi, kendi yandaşına,
çeşitli tarikatlara, çeşitli cemaatlere avantaj sağlayan yasalar
çıkarmakla zaman geçiriyoruz. Bakın, her ülkenin temel görevi
yurttaşlarına kaliteli sağlık ve eğitim vermesidir ama
biz, bunu şu anda cemaatlere, tarikatlara tamamen devretmiş
durumdayız. Aslında, 15 Temmuzda bu
yaptığımızın ne kadar hatalı olduğunu
gördük, yaşadık ama maalesef ders
çıkarmadığımız anlaşılıyor.
Dolayısıyla, böyle ne bir yasama faaliyeti yapılır
Aslında, burada yaptığımız iş bir angaryaya
dönüşmüştür diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
Soruları başlatıyorum.
Sayın Murat Bakan
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Bakanım; uzman jandarma ve astsubayların özlük
haklarıyla ilgili ciddi sorunları var. Astsubayların tazminat
sorunları var, görev tazminatı, komutanlık tazminatı; uzman
jandarmaların da intibaklarıyla ilgili, okulların intibaktan
sayılmasıyla ilgili sorunları var. Bakanlar çok defa söz
verdiler bununla ilgili, önceki Başbakan da söz verdi ama iş gelip
dayanıyor Maliye Bakanlığı bu konuya cevaz vermiyor.
deniyor. Bu konuyla ilgili bir açıklama yapar mısınız?
BAŞKAN - Sayın Kazım Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Maliye
Bakanına soruyorum: Görüşmekte olduğumuz 446 sıra
sayılı Tasarının 16ncı maddesiyle eklenen, özellikle
ticarette ve üretimde alınan ve ödenen KDV miktarı
farklılıkları nedeniyle şirketlerin ve gerçek
kişilerin Maliye Bakanlığında bekleyen KDV
alacaklarının iadesinin Bakanlığınızın
takdirine bağlı olarak değil
Tüm sektörlerde ve
işletmelerde oluşan KDV iadelerinin piyasaları
rahatlatacağı bir gerçektir. Bu nedenle, hiçbir ayrım
yapılmadan tüm işletmelerde bu bekleyen KDV iadelerinin
yapılmasını arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demirtaş
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizin
dağıttığınız kitapçığa göre, Türkiyenin
özel sektör ve kamu dış borç stoku yaklaşık 426 milyar
dolar. Bir yıllık kısa vadeli dış borç ise 160 milyar
dolar. Cari açıkla bu borç 200 milyar dolar gibi bir rakama tekabül
ediyor. Merkez Bankasının kullanılabilir rezervi ise bu borcu
ödemeye yeterli değil. Siyasi istikrarı iktidarınızın
bozması nedeniyle de dışarıdan bu yıl sıcak para
gelmeyeceği çok açık. Bu borcu nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz
ve 2017 dolar kuru hedefiniz kaç?
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
teşekkürler.
Sayın Bakan, üniversitelerde hâlen açıkta
bekleyen akademisyenler var yani ihraç edilenler ihraç edildi fakat açıkta
bekleyenler hâlen görevine rektörler tarafından gönderilmedi. Rektörler
YÖKün üstüne atıyor oysa biz biliyoruz ki YÖKte değil, rektörlerin
inisiyatifinde olan bir konu.
Bir diğer nokta, kapatılan vakıf
üniversitelerinin akademisyenlerinin hâlen güvenlik soruşturması
yapılmadı ve onlar henüz hiçbir üniversitede görev alamadılar,
hiçbir yerde çalışamıyorlar, artık perişan durumdalar.
Bunların ayrıştırılması konusunda YÖKün,
Bakanlığın ve Başbakanlığın da bir
çalışması olması gerektiğini düşünüyorum çünkü
akademisyen kolay yetişmiyor ve artık bütün bu bilim adamları
yurt dışına göç edecekler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, biraz önce Sivastan bir
hemşehrimizin gönderdiği bir mesajı sizinle paylaşayım.
Hemşehrimiz Ben prim ödeme günümü tamamlayamadım ama
yaşımı, yılımı doldurdum; prim günüm eksik
sayıldığı için emekli olamıyorum. Bize de BAĞ-KURlularda
olduğu gibi kalan prim gün sayısını ödeyerek emekli olma
hakkı vermeyi düşünüyorlar mı? Yaşım da epey
ilerlediği için kimse bana iş de vermiyor, Yaşlısın.
diye benimle de dalga geçiyorlar, iş de bulamıyorum. Bu konuda
Hükûmetin bir düzenleme yapması düşünülüyor mu? diye soruyor. Ben de
size soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan, sizin
tabirinizle, iki yılı aşkın bir süredir ülkemiz fiilî
başkanlık sistemiyle yönetiliyor ancak görülüyor ki ülkemizi
yönetemiyorsunuz. Son altı aydır fiilî başkanlık sistemi
üzerine bir de OHAL uygulamasıyla ülkeyi yönetmeyi denediniz; e, bunu da
beceremediğiniz anlaşılıyor. Allah aşkına
kendinizi kandırmayın, hangi yetkiyle olursa olsun ülkemizi
yönetemiyorsunuz; artık bunu ne olur anlayın.
BAŞKAN Sayın Durmaz
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
78 milyon yurttaşımız bugünlerde
hüviyet cüzdanlarını değiştirmekteler ama Nüfus
çalışanları mesai mefhumu olmaksızın normalinden fazla
da görev yapmaktalar. Bunların mesai ücretleriyle ilgili bir
iyileştirme ya da mesai ücreti verilmesi noktasında
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Yine, ataması yapılmayan, kamu kurum,
kuruluşlarına geçmek isteyen jandarma uzmanlar, piyade uzmanlar
oldukça yüksek rakamda beklemekte, toplumda da sosyal bir vaka hâline
dönüşmüştür. Bu konuda Hükûmetin bir tasarrufu, bir projesi ve
çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Cevaplar için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın, uzman jandarma ve astsubayların
özlük haklarına ilişkin olarak, benim de kısmen bildiğim,
birtakım talepleri var. Tabii, Maliye Bakanlığı olarak,
kamu kurumlarından özlük haklarına ilişkin bir talep
geldiğinde, Bakanlık olarak değerlendirmeyi belirli ölçütler
dâhilinde yapıyoruz.
Yapmış olduğumuz
değerlendirmede, öncelikle özlük haklarından bir kısmına
ilişkin bir talep olduğunda, biz o özlük haklarının
bütününe ilişkin bir değerlendirme yapıyoruz. Bazen özlüğü
oluşturan unsurlardan bir tanesinde farklı ve daha düşük
olabilir ama başka özlük haklarında, aslında, o söz konusu
personelin diğer koşulları daha iyi olabiliyor.
Onun için, burada, özlük haklarında Eşit
işe eşit ücret kavramı başta olmak üzere, adaletli,
performansı teşvik eden, çalışmayı teşvik eden
bir anlayışla kurumlara görüş veriyoruz, bu konuda da Millî
Savunma Bakanlığıyla birlikte çalışıyoruz, onu da
ifade edeyim ama emsal gösterilen diğer meslek unvanlarının
özlük haklarını da değerlendirdiğimiz zaman, tabii,
Bakanlıkla farklı görüşlerimiz de olabiliyor.
Sayın Arslan, biraz önce komisyon
tarafından uygun görüşle Genel Kurulumuzun takdirine arz edilen
önergede, Maliye Bakanlığına verilen yetki genel yetkiyi de
içeriyor yani Maliye Bakanlığı normalde bir yılı
aştıktan sonra katma değer vergisi iadesini indirimli orana tabi
işlemlerde yapabilecekken bütçe imkânlarını dikkate alarak bütün
sektörler için genel anlamda da bu süreyi bir yıldan önceki bir süreye
çekme imkânını aldık ama ihtiyaca göre bunu sektörler
itibarıyla yapma imkânı da oluşacak. Dolayısıyla, burada
sizin de ifade ettiğiniz şekilde bütün sektörleri de kapsayacak bir
yetkiyi de aldığımızı ifade edeyim.
Sayın Demirtaş dış borçlar
konusunda, tabii, birtakım rakamlar verdi, biz de aynı hassasiyetleri
paylaşıyoruz. Ekonomiyle ilgili risk algısı oluşurken,
tabii ki birçok gösterge yanında, özellikle cari işlemler
açığı, dış borç seviyeleri, dış borç
oranları önemli göstergeler. Burada da özellikle son dönemde özel sektör
borçları üzerinden oluşan bir değerlendirme var ama Hükûmet
olarak da daha önce de yapılan açıklamalar var. Hem geleceğe
dönük olarak hem de mevcut borçların çevrilmesi anlamında
birtakım tedbirleri de hayata geçirdik.
Dolar kuru hedefi konusunda, biliyorsunuz, tamamen
serbest piyasa ekonomisi içerisinde dolar arz ve talep koşullarına
göre kendi dengesini oluşturmakta, onun için Hükûmet olarak orta vadeli
programda herhangi bir şekilde bir dolar hedefi ortaya koymadık.
Sadece ve sadece her ekonomi programında ister istemez makroekonomik
dengeleri oluşturabilmek açısından gösterge mahiyetinde bir
dolar seviyesi veya kur seviyesi belirlenmiştir. Bu noktada da özellikle
bu hususu belirteyim.
Sayın Karabıyık, akademisyenlerle
ilgili bu detaylara vâkıf değilim ama ilgili kurumlarla
görüşeyim. Ben de aynı kanaatteyim, yani öğretim üyesi kolay
yetişmiyor. Mutlaka buradaki arkadaşlarımızdan yapılan
soruşturmalar çerçevesinde hiçbir şekilde
sıkıntısı olmayanların süratle görevlerinin
başına gelmesi son derece önemli. Ben bunu sizin kadar önemsiyorum.
Doğru bir talep.
Sayın Akyıldız, tabii, özellikle
emeklilik yaşıyla ilgili, emeklilik zamanıyla ilgili bir
talepten bahsetti. Vatandaşlarımızın bu şekilde bir
talebi var ama bir taraftan da sosyal güvenlik sisteminde özellikle 2008
yılında önemli bir reform yaptık. Bu reform çerçevesinde, mevcut
sistemin parametrelerinde herhangi bir değişiklik
yaptığımız durumda, bu defa da sosyal güvenlik
açıklarıyla ilgili birtakım başka meselelerle
karşılaşıyoruz. Ama, emeklilik haklarımızın,
emeklilerimizin haklarının daha da geliştirilmesi
noktasında Hükûmet olarak da bir çaba içerisindeyiz.
Sayın Atıcı, tabii, birtakım
değerlendirmelerde bulundu ama bir soru sormadı. Zaten haftaya
inşallah Genel Kurulda bu konularla ilgili tartışmalar
etraflı bir şekilde yapılacak.
Sayın Durmaz, nüfus
çalışanlarıyla ilgili bir konu gündeme getirdi.
Anladığım kadarıyla, İçişleri
Bakanlığı, nüfus çalışanlarına bu dönemde fazla
mesai ödenmesi konusunda bir talep göndermiş
Bakanlığımıza. Tabii ki biz geçici dönemlerde artan iş
yüküne bağlı olarak yapılan çalışmalar
karşılığında fazla mesai ödenmesi konusunda Bakanlar
Kuruluna olumlu görüş bildiriyoruz. Burada da benzeri bir
yaklaşım içinde olacağımızı söylemem gerekir.
Uzman jandarmaların diğer kurumlara
geçişi konusunda da benim bildiğim, Millî Savunma
Bakanlığının bu konuda bir çalışması var.
Biz de Bakanlık olarak çalışmaya teknik anlamda destek
veriyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.14
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Madde üzerinde beş önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinden sonra gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi
öngörülen 19uncu maddenin ikinci fıkrasında geçen hizmet
grupları ve dönemler ibaresinin hizmet grupları ile dönemler
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz KerestecioğluDemir Mehmet Ali Aslan Berdan Öztürk
İstanbul Batman Ağrı
Erol
Dora MehmetEmin
Adıyaman İbrahim
Ayhan
Mardin
Iğdır Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinden sonra gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi
öngörülen 19uncu maddenin ikinci fıkrasında geçen ancak ibaresinin
fakat şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Mehmet Ali Aslan Berdan Öztürk
İstanbul Batman Ağrı
Erol Dora Mehmet Emin Adıyaman
Mardin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinden sonra gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi
öngörülen 19uncu maddenin ikinci fıkrasında geçen Maliye
Bakanlığınca ibaresinin Maliye Bakanlığı
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Mehmet Ali Aslan Berdan Öztürk
İstanbul Batman Ağrı
Erol Dora Mehmet Emin Adıyaman
Mardin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan yeni maddeyle düzenlenen 3065
sayılı Kanunun 29uncu maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinden sonra eklenen, cümlenin son
kelimesi olan edilebilir ifadesinin edilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Lale Karabıyık Murat Bakan
Manisa Bursa İzmir
Ali Yiğit Bülent Kuşoğlu Çetin Arık
İzmir Ankara Kayseri
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan yeni
madde 3065 sayılı Kanunun 29uncu maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümledeki Maliye
Bakanlığınca ifadesinin Maliye Bakanlığınca
teklif edilip Bakanlar Kurulunca kabul edilen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Mehmet
Bekaroğlu Murat
Bakan
Manisa İstanbul İzmir
Ali Yiğit Kazım Arslan Çetin Arık
İzmir Denizli Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Bekaroğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerini -Bakan dâhil-
tanıdığımı sanıyorum yani çoğu Anadolu
çocukları; çoğu geçmişte yanlış giden şeylerden
şikâyet etmiş, sistemden şikâyet etmiş Ezildik.
demişler; adalet, hak, hukuk arayarak buralara kadar gelmişler.
Şimdi gerçekten tanımakta zorluk çekiyorum.
Bakın, şu anda gelen paketle devlet
sanıyorum 10 milyara kadar bir paradan vazgeçiyor. Baktım, Sayın
Bakana da sordum, Plan ve Bütçe Komisyonunda da sordum: Ne kadarı
garibanlara gidecek? Mesela, emeklilere ne gidiyor, otuz yılını
doldurmuş emeklilere? Ya da işte engelliler dolayısıyla
vazgeçilen para ne kadar? Hepsini topluyorsun, 1,5 milyarı bile bulmuyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten siz
adalet filan diyerek geldiniz ama o klasik tuzağa yakalandınız.
Tuzak şu: Siyaseti -dün de söylemiştim- birikimin ve tahakkümün
aracı olarak kullanma tuzağına düştünüz. Gerçekten bu
pakette de aynı tuzağın içinde olduğunuzu görüyoruz.
Biliyorsunuz, daha önce bir şey çıkardınız, can suyu
kredisi gibi mikro ölçekli KOBİlere verilecek şeyler. Şimdi,
her ilden şikâyetler geliyor; bakıyoruz, okuyoruz, işte kimlere
verildi, gerçekten ihtiyaç sahipleri mi? Hep yanınızdakilere
vermişsiniz değerli arkadaşlar. Rizeden, Trabzondan, Artvinden
listeleri aldım; listelerde Adalet ve Kalkınma Partisinin meclis
üyesinden ilçe yönetim kuruluna, il yönetim kuruluna kadar
Değerli
arkadaşlar, siz böyle değildiniz ya, nasıl böyle oldunuz,
gerçekten insan şaşıyor. Bakın, gelecek sene, 2017
yılında -Vergi Harcamaları Raporunuzda- istisnalar veya
teşvikler dolayısıyla 126 milyar TLden vazgeçiyorsunuz. Kimlere
gidiyor bu ve nasıl oluyor bu? Gerçekten bunların hesabını
yapıyor musunuz, düşünüyor musunuz? Tamam, Hükûmet getiriyor, grup
başkan vekilleri Bu iş böyle olacak. diyor ama hepiniz bir bir, tek
tek sorumlu değil misiniz? Yarın tek başına gitmeyecek
misiniz huzura? Orada, burada el kaldırırken Bunun hiçbir
sorumluluğu yok. mu diyeceksiniz değerli milletvekili? Hadi
yarına gelmeden bugün seçmenlerinize ne diyorsunuz değerli
arkadaşlarım, gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.
Bakın, bu paketin içinde geçen paketlerden
kalma gemicilerle ilgili bir madde var. Haluk Pekşen çok güzel
anlattı burada ve resmi çok güzel gösterdi. Siz garibanlardan -gerçekten
şikâyet ettiğiniz şeyi yapıyorsunuz- topluyorsunuz,
zayıf olan toplum kesimlerinden topluyorsunuz ve güçlü olanlara
aktarıyorsunuz, Nasıl olsa bu güçlü olanlar onlara da damla damla
verir. diyorsunuz değerli arkadaşlar. Bu yanlıştır,
bu adaletle bağdaşacak bir şey değildir ama bunu
yapıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi olmanıza rağmen
bunu yapıyorsunuz. Millet de bunun farkındadır aslında.
Başka bir şey daha söyleyip bitireyim
konuşmamı. Değerli arkadaşlarım, siz sürekli
şekilde hâlâ mağduru oynuyorsunuz. Hayır, mağdur filan
değilsiniz. On beş seneden beri bu ülkeyi yönetiyorsunuz, o şikâyet
ettiğiniz, vesayet mesayet dediğiniz her şey ortadan
kalktı ama düzen hiçbir şekilde değişmedi. O vesayet
dediğiniz dönemlerde de böyle yasalar gelirdi, burada görüşülürdü.
Ben bir dönem de burada bulundum. Aynı şeyleri söyledik orada.
Gerçekten geniş halk kitlelerine fazla bir şey verilmiyordu. Siz de
aynı şeyleri yapıyorsunuz, aynı noktaya geldiniz. On
beş sene sonra Adalet ve Kalkınma Partililer, sizler Ne oldu? Niye
böyle olduk? diye soru soruyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Sorun lütfen.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır. Yoklama
işlemini gerçekleştireceğim.
Yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerini tespit ediyorum: Sayın Özel, Sayın Altay,
Sayın Karabıyık, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çamak,
Sayın Gökdağ, Sayın Arık, Sayın Yiğit, Sayın
Bekaroğlu, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Bakan, Sayın Emir,
Sayın Çakırözer, Sayın Demirtaş, Sayın
Akyıldız, Sayın Kara, Sayın Durmaz, Sayın Özdemir,
Sayın Zeybek, Sayın Yedekci, Sayın Yıldız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yeni
maddeyle düzenlenen 3065 sayılı Kanunun 29uncu maddesinin (2)
numaralı fıkrasının ikinci cümlesinden sonra eklenen,
cümlenin son kelimesi olan edilebilir ifadesinin edilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Çetin Arık, Kayseri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz uzun bir süredir PKK, PYD, IŞİD ve
FETÖ terör örgütlerinin gerçekleştirdiği saldırı ve
katliamlara maruz kalıyor. Bütün bu saldırılarda şehit olan
asker, polis ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize
acil şifalar diliyorum. Tüm terör eylemlerini lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef, AKP, FETÖnün
darbe girişimi ve IŞİDin katliamları başta olmak
üzere dinci örgütlerin saldırılarından hâlâ ders
çıkaramadı. Dincilik, âdeta bir afyon gibi, haşhaş gibi,
IŞİD ve FETÖnün olduğu kadar bir kısım AKPlilerin de
kanında dolaşıyor, zihinlerini uyuşturuyor.
Bakınız, bir örnek vereceğim: Kayserinin
Develi ilçesi Belediye Başkanı öğrencileriyle Ahmet Yılmaz
Camisinde 29 Aralık 2016 tarihinde bir araya gelir. Fotoğrafta
Belediye Başkanı, Millî Eğitim Müdürü ve öğrencilerin büyük
çoğunluğu AKPnin siyasi simgesi hâline gelen bir el işareti
yaparak objektiflere böyle poz veriyor.
Değerli milletvekilleri, bu fotoğraf
aslında görünenden çok daha fazla şeyi ifade ediyor. Bu fotoğraf
hırsızlığa, yolsuzluğa, kamu malını
babalarının malı gibi kullananlara, çocuklara tecavüz edenlere
ses çıkaramayanların yeni yılı karşılayanlara
ahlak dersi vermeye kalkmasının fotoğrafıdır. Bizim bu
din görevlisinden beklentimiz Camide siyaset yaptırmam. diyebilmesiydi.
Çocuklara tecavüz edenlere tek kelime etmiyor, devlet malını
çalanlara Devlet malını çalmak haramdır. demiyor, Belediye
Başkanıyla camide siyaset yapıyor. Olmaz böyle bir şey
sayın milletvekilleri, olmaz böyle bir şey!
Bu fotoğraf, laik ve bilimsel eğitimden,
okuyan, düşünen, sorgulayan, fikri hür, vicdanı hür nesillerden
korkanların dindar ve kindar nesiller yaratarak
varlıklarını daha uzun yıllar sürdürme
telaşının fotoğrafıdır. Bizim bu ilçe millî
eğitim müdürümüzden beklentimiz Ey Belediye Başkanı, bu çocuklar
üzerinden senin camide siyaset yapmana izin vermem. Ben özgürce düşünen,
sorgulayan, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek
peşindeyim. diyebilmesiydi ama ne acıdır ki ilçe millî
eğitim müdürü de camide belediye başkanıyla birlikte siyaset
yapıyor.
Bu fotoğraf IŞİD ve FETÖnün
tohumlarının yeniden ama yeniden atıldığının
tohumlarıdır. Belediye başkanı camide siyaset yapıyor.
Burada, bu fotoğraf karesinde yer alan belediye başkanı ve
bürokratlara sesleniyorum: Ellerinizi bu ülkenin çocuklarının üzerinden
derhâl çekin. Altın nesil yetiştiriyoruz. diyerek
çıktığınız yolun nasıl bir uçurum olduğu 15
Temmuz ihanetinde ortaya çıkmışken bu ülkeyi uçuruma
sürükleyecek yeni yanlışlara kalkışmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kanun maddesi neydi,
kanun maddesi?
ÇETİN ARIK (Devamla) Biz bunları
söyleyince AKPyle ilişkili kimi çevreler Gördünüz mü, bu CHPliler
namaza da, camiye de karşı. diye hemen karşı propaganda
yapıyorlar. Şunu peşinen söyleyeyim ki: Namazın da, caminin
de başımızın üzerinde yeri var. Bizim isyanımız
yüce dinimizin, gül yüzlü çocuklarımızın siyasete alet
edilmesidir. Allah rızası için artık bu halkı Allahla,
dinle, kutsal değerlerle aldatmayı bırakın. (CHP
sıralarından alkışlar) Laiklik güzel ülkemizin toplumsal
barışının teminatıdır. Bu kirli hesaplarla bu
barışı yok etmeyin.
Buradan Hükûmete sesleniyorum: Yüce dinimizi
siyasetlerine alet eden o belediye başkanına da, o millî eğitim
müdürüne de bunun hesabını sorun. Artık AKPnin gaflet
uykusundan uyanıp iktidar partisi sorumluluğuyla hareket etmesi
gerekiyor. Artık bölen, kutuplaştıran,
ayrıştıran, ötekileştiren değil; tam tersine,
birleştiren, herkesi kucaklayan bir siyaset izlemesi gerekiyor. Benim size
önerim gelin, böyle değil, bir kez de böyle, milletle tek yumruk
olmayı deneyin. Eğer AKP Hükûmeti bizim uyarımızı
dikkate almaz, eski alışkanlıklarını devam ettirirse
benim onlara önerim, terörün her türlüsünü kınıyorum
bakanlığı, keşke biz de şehit olsaydık
bakanlığı ve kimse Türkiyenin sabrını test etmesin
bakanlığını acilen kurmasıdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinden sonra gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi
öngörülen 19uncu maddenin ikinci fıkrasında geçen Maliye
Bakanlığınca ibaresinin Maliye Bakanlığı
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün, Batmanda TEOG sınavında 1inci gelen
Simanur Beyaz kardeşimize değinmiştim ama bugün Batmandan bir 1inci
daha olduğunu öğrenince onun da ismini anma ihtiyacını
duyuyorum, Hüseyin Baran Oktaya da buradan kendisine, ailesine ve
öğretmenlerine başarılar diliyorum, kendisini tebrik ediyorum.
İsmi Hüseyin Baran Oktay yani Amerikanın Hussein Barack Obaması
varsa Batmanın da Hüseyin Baran Oktayları vardır ve
inşallah, bizim çözemediğimiz sorunları bu
çocuklarımız günün birinde bu Mecliste ve Türkiyede çözecektir, buna
olan umudumuz, güvenimiz sonsuzdur.
Sayın Bakanımız, dün siz yoktunuz,
engellilerle ilgili sorunları dile getirmiştim, keşke
engellilerle ilgili yasalar çıkarılsaydı. Özellikle, temel
ihtiyaçlarının karşılanması noktasında devlet
desteğinin olması gerektiğinin altını çizmiştik.
Elektrik, su parasının alınmaması, iletişim, internet
gibi belli limitte, kotada ücretin alınmaması, ilaç
paralarının alınmaması, fennî muayene ücretlerinin
alınmaması gibi birçok başlığa değinmiştik
ve engelli insanlarımızdan da bu konuda olumlu dönüşler
aldık. İnşallah, bu konuyu güzel bir şekilde ele
alacağınızı düşünüyoruz.
Yine, Sayın Bakan buradayken ben
değineyim. Engelliler ve yaşlılar, bunlar bakıma muhtaç
şekilde ücret aldığında, adres değişikliği
durumunda hemen maaşları kesiliyor, maaşları kesildiği
için de tekrar başvuru yapmak çok zaman alıyor ve dosya sil
baştan yeniden ele alınmak zorunda kalınıyor. Bu yüzden de
engelliler ve yaşlılar, bakıma muhtaç olanlar adres
değişikliğini bildirmek istemiyor, bundan dolayı da
ayrıca cezalandırılıyorlar ve maaşları kesiliyor.
Bu duruma düşmemek için de birçok engelli ve yaşlı
vatandaşımız, yurttaşımız ev sahibine ve
değiştirmek istediği eve mahkûm kalmak zorunda oluyor. Bunun bir
an önce giderilmesi gerekiyor.
Yine, görme engelli bir kardeşimiz,
Hıdır Acar, Mersinde ikamet ediyor. Geçtiğimiz aylara kadar
engelli maaşı alıyordu ama kardeşi işe
yerleştikten sonra maaşı kesildi ve maaşı
kesildiğinden dolayı da otomatikman sağlık güvencesi kesiliyor,
genel sağlık sigortasına geçiliyor. Bundan dolayı da
kendisine 3.294 lira borç para çıkarıldı. Yani bizim
düşüncemiz odur ki bir engelli ya da yaşlı, eğer
kardeşi yanındaysa, kardeşi maaş alıyorsa
kardeşinin ona bakma zorunluluğu yoktur- engelliyi o minnet
altında hissettirmemek için bunun ayrıca gözden geçirilmesi gerekiyor.
Devletin ona yaptığı yardım bir minnet, bir sadaka
değildir bir gerekliliktir. Engelli insanımızın
istihdamı öncelikli olmalıdır ama istihdam edilene kadar da
mutlaka temel ihtiyaçlarının devlet tarafından, Hazine
tarafından karşılanması gerektiğine inanıyoruz.
Midyatla ilgili bir sorunu da dile getireceğiz
Sayın Bakan buradayken. Mardinde ve ilçelerinde birçok yerde açık
öğretim sınavları, üniversiteye giriş sınavı
yapıldığı hâlde 150 bin nüfusluk Midyatta -ki zaman zaman
il olacağından söz ediliyor- sınav yapılmamaktadır.
İnsanımız sabahın beşinde sınav merkezlerine
yetişmek için kalkıp arabayla risk alarak, kaza geçirerek çevre il ve
ilçelere gitmek zorunda bırakılıyor. Midyatta da bir an önce bu
sınavların yapılması gerektiğini halkımız
talep etmektedir. Yine, birçok il ve ilçede araç muayene istasyonu olduğu
hâlde Midyatta yoktur, Midyatlılar bu durumdan çok
yakınmaktadır, bir an önce araç muayene istasyonunun da Midyata
kurulmasını talep etmektedir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, TEOG sınavında birinci olan Batmandan 2
öğrenciyi yürekten kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Aslan dün Batmandan Simanur Beyaz isimli bir öğrencinin, bugün de yine
Batmandan Hüseyin Baran Oktay isimli bir öğrencinin TEOG
sınavında birinci olduğunu ifade ederek kendilerini
kutladı. Ben de bu öğrencilerimizi yürekten kutluyorum. Kendilerini
yetiştiren annelerini, babalarını, ebeveynlerini ve
öğretmenlerini de ayrıca kutluyorum.
TEOG sınavının ne kadar zor bir
sınav olduğunu ben gayet iyi biliyorum kendi çocuğumdan.
Aslında TEOG sınavının diğer birincilerini ve bu
sınavda başarılı olan diğer öğrencileri de
kutlamak yanında, bu zor sınava giren bütün öğrencileri kutlamak
lazım. Gerçekten zor bir sınavdır, her sene birkaç soru iptal
edilir, yargıya gider, yargı iptal eder, puanlar değişir,
hesaplar değişir, öğrenciler, veliler büyük bir stresin içinde
kalırlar. Böylesi bir stres ortamında Batmandan 2 öğrencimizin
TEOG birincisi olmasından gerçekten mutlu oldum, yürekten kutluyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinden sonra gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi
öngörülen 19uncu maddenin ikinci fıkrasında geçen ancak ibaresinin
fakat şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüye çıkan
milletvekili arkadaşların özellikle Naci Hocamın -yok şu
anda- iyi niyete yönelik, özellikle halkımız ve halklarımız
arasında din, inanç, aidiyet farkı gözetmeksizin eşit, özgür,
birbirlerine saygı temelindeki söylemleri son derece kulağa hoş
gelen söylemler ve bu konuda hiç şüphesiz AKP Grubu ve Naci Hocanın
iyi niyeti konusunda bir şüphemiz yok. Ama fiiliyattaki uygulamalar
maalesef iyi niyetle, bu kürsüden iyi niyete yönelik temennilerle
gerçekleşmiyor. Özellikle son birkaç yıl içerisinde, belirtmek
gerekir ki, Orta Doğuda özellikle mezhep eksenli
çatışmaların alabildiğine
yoğunlaştığı bir süreçte bunun ülkemizde de ciddi bir
yansımaları söz konusu ve bu ayrışma üzerinden de maalesef
gerek sosyal medyada, gerek televizyonlarda, gerek gazetelerde ciddi anlamda -ister
sektörel diyelim, istersek yandaş diyelim- gazeteci, yazar, televizyon
programcısı gibi pek çok insan kendini merkez kabul ederek kendi
dışındaki mezhep ve inançlara yönelik ciddi saldırılar
gerçekleştiriyor ya da saldırıların gerçekleşmesine
zemin hazırlıyor.
Bakın, birkaç örnek vereyim. Son dönemde, on-on
beş gün kadar önce, devletin televizyonu TRT 1de yandaş bir gazeteci
ve sözde bir profesör bir açık tartışma programında
İranın Orta Doğu politikalarındaki rolü
tartışılırken, bu ülkede 1,5-2 milyon Caferi ve Şia
yurttaşımız yokmuşçasına, Şialığın
sapkın bir inanış olduğunu, bütün fesatlıkların,
bütün Orta Doğudaki çatışmaların, bütün kötü
oyunların temelinde Şialık olduğunu ve
Şialığı gayriislami bir mezhep olarak lanse ederek bu
yurttaşlarımızın inancına saygısızca, ölçüsüzce
saldırmış oluyor.
Yine, geçmişte kendisinin şeriatçı,
irticacı olduğu, şeriat, irtica propagandası
yaptığı gerekçesiyle bu Mecliste ve hakkında sonradan
açılan soruşturmalarla sanık, daha sonra hükümlü konumuna
düşen Şevki Yılmaz, bir televizyon programında
Halkların Demokrasi Partisi milletvekili ve yandaşlarının
MİT tarafından öldürülmesini açık bir şekilde dile
getiriyor. Şevki Yılmaz bunu hiç tereddüt duymadan, bu ölüm
tehdidini, bütün HDPli milletvekillerinden yandaşına kadar MİTin
katletmesi, kellelerini alması gerektiğini açık bir şekilde
söylüyor. Ki hukukçu arkadaşlarımız çok iyi bilir, ölümle tehdit
resen soruşturmayı gerektiren bir suç ama maalesef, Türkiyede mesele
ötekileştirilenler, yani Şialar, Kürtler, Aleviler gibi siyasal
iktidarın yandaşı olmayan ya da siyasal iktidarın
ötekileştirdiği kesimler olunca cumhuriyet savcıları hiçbir
şey duymaz, hiçbir soruşturma başlatmaz.
Bakın, son günlerde bir
yurttaşımız Kıbrıstan getirildi. Suçu var yok, ona
mahkemeler karar verecek ama daha apronda bizlerin, sizlerin, herhangi bir
vatandaşın giremeyeceği daha uçağın merdivenlerinde
bindirilmiş birtakım kıtalar tarafından linç ediliyor.
Değerli arkadaşlar, hoşgörüyü bu
kürsüden ifade etmekle gerçekleştiremeyiz. Bunu pratikte, yaşamda,
sosyal hayatta hayata geçirmemiz lazım ki bu, öncelikli olarak siyasal
partiye, Hükûmete düşen bir görevdir.
Dolayısıyla, polisin göz yummaları,
birtakım kişiler hakkında tutuklamalar daha gerçekleşmeden
gözaltı aşamalarında linç saldırılarının
gerçekleşmiş olması, olsa olsa bu halkı böler ama en
başta da siyasal iktidara en büyük zararı veren hareketlerdir
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinden sonra
gelmek üzere değişiklik önergesiyle eklenmesi öngörülen 19uncu
maddenin ikinci fıkrasında geçen hizmet grupları ve dönemler
ibaresinin hizmet grupları ile dönemler şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İbrahim Ayhan, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii ki
konuşulacak, söylenilecek o kadar çok şey var ki, çok ağır
zamanlardan geçtiğimiz, çok sıkıntılı zamanlardan
geçtiğimiz hepimiz açısından hemfikir olduğumuz bir konu.
Dolayısıyla, bu ağır zamanların nasıl
atlatılacağına dair yaklaşımlarda da çok ciddi derin
düşünce ve görüş farklılıklarına sahip olduğumuz
da bir gerçekliktir.
Toplum alabildiğine
kutuplaştırılıyor, toplum alabildiğine
karşıtlaştırılarak şoklama yöntemiyle Türkiyedeki
mevcut sosyal ve toplumsal yaşam idame ettirilmeye, sürdürülmeye
çalışılıyor. Hep söyledik, yine de tekrar etmekte fayda
var: 15 Temmuz darbe girişimi eğer gerçekleşmiş
olsaydı Türkiyedeki toplumun başına ne gelecek idiyse şu
anda, 15 Temmuzdan günümüze kadar hemen hemen aynısını
yaşıyor durumdayız. Demokrasi, özgürlük ve hukuk tamamen
askıya alınmış ve dondurulmuş durumdadır. Deyim
yerindeyse, bir darbe sürecini adım adım, ağır çekimli bir
film izlercesine yaşamak durumundayız ve bunu da yaşıyoruz
aslında. Bu ne bize ne Türkiyedeki 79 milyon insana reva görülen bir
şey değildir. Biz, demokrasiyi, özgürlükleri, barışı
ve kardeşliği bir hoşgörü kültürüyle bir arada
yaşamanın gayreti ve çabası içerisinde olmalıyız. Yapılması
gereken de, bunun önündeki engelleri kaldırmaktır. Yoksa bu, tüm
değerleri altüst eden, tüm değerleri ortadan kaldıran
uygulamalara başvurmak değildir.
Tarihten bir anekdotu sizinle paylaşmak
istiyorum, tam da bu yaşadığımız şeylere benzer
olduğu için paylaşmak istiyorum. Atatürk İstanbul günlerinde
yani Dolmabahçe günlerinde her hafta Dolmabahçede film gösterimi
yaptırırmış. O dönem, İstanbulda sinema
sayısı çok az, özellikle yabancı filmlere ulaşmak da çok
güçmüş. Onun için bayağı ilgiyle bu sinema gösterileri
gerçekleşiyormuş, bu seanslara katılımlar da İstanbulun
önde gelen insanları tarafından gerçekleştiriliyormuş. Tam
da böyle bir günde Atatürk Neyzen Tevfiki de bir film gösterimine davet
ediyor. Neyzen Tevfik de diğer katılımcılar gibi filmin
gösterileceği sinema salonuna gidiyor. O gün gösterilen film de bir korsan
filmi. O dönemlerde işte haydutlarla ilgili, kovboylarla ilgili,
maceralarla ilgili yabancı filmler varmış. O gün de korsan filmi
gösteriliyor. Bu korsan filminde başaktör film boyunca tüm korsanlarla
savaşıyor ve korsanları teker teker öldürüyor. Filmin sonuna
doğru başaktör konumunda olan esas kız, kadın
dediğimiz şahıs korsanlar tarafından
kaçırılıyor ve başaktör dediğimiz esas oğlan
filmin sonuna doğru bu korsanlarla savaşıyor ve kızı
korsanların elinden kurtarıyor. Sonunda da bir kumsala iniyor,
kızla baş başa bir sevgi fotoğrafı veriyor ve film
sona eriyor. Film sona erer ermez salonda büyük bir alkış tufanı
kopuyor, ışıklar açılıyor, Neyzen Tevfik hüngür hüngür
ağlıyormuş. Atatürkün, Paşanın dikkatini çekiyor,
yanına gidiyor Hayırdır Neyzen, herkes sevinirken sen niye
ağlıyorsun? diyor. Paşam, acaba o başaktörün elinden o
kızı kim kurtaracak? Ben ona ağlıyorum. diyor.
Şimdi, şu anda biz FETÖden kurtulduk, bu
siyasal iktidarın zulmünden, darbesinden, yapmış olduğu
hukuksuzluklardan nasıl kurtulacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Filmden sahne anlatacaksanız bir
dakika daha vereceğim Sayın Ayhan.
Buyurunuz, bir dakika daha süre veriyorum size.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Yani
karşı karşıya kaldığımız şey
toplumun bir kesimi -ki ağırlıklı kesimi- ağlıyor
ve belli bir kesimi de aslında niye sevindiğinin, niye mutlu
olduğunun farkında değil. İşte, tam da toplumun
şoklandığı, şoka tabi tutulduğu travmatik durum
bu ve bunun aşılması gerekiyor, hepimizin de buna ihtiyacı
vardır.
Ben bunu dile getirmek ve buna dikkat çekmek
amacıyla filmden böyle bir anekdotu sizinle paylaşmak istedim.
Teşekkürler.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir
karışıklığa mahal vermemek için sıra
sayısı metninin mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam
ediyoruz. Kanunun yazımı sırasında madde numaraları
Başkanlıkça teselsül ettirilecektir.
16ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin 1inci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
İstanbul Denizli Konya
Mevlüt Karakaya Arzu Erdem Deniz Depboylu
Adana İstanbul Aydın
"Katkı payının şirket
hesaplarına nakden intikal ettiği tarihten önceki bir tarihte Devlet
katkısı hesaplamasına konu edilmesi nedeniyle erken ödenen
Devlet katkısı tutarlarına, bu katkının
Müsteşarlıkça fiilen ödendiği tarih ile ödenmesi gereken tarih
arasındaki süre için, emeklilik gözetim merkezi tarafından 6183
sayılı Kanunun 51 inci maddesinde yer verilen gecikme zammı
oranı esas alınmak suretiyle gecikme bedeli hesaplanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Lale Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu Musa
Çam
Tokat İstanbul İzmir
Utku Çakırözer Aytuğ
Atıcı
Eskişehir Mersin
MADDE 16- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun ek 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"Katkı payının şirket
hesaplarına nakden intikal ettiği tarihten önceki bir tarihte Devlet
katkısı hesaplamasına konu edilmesi nedeniyle erken ödenen
Devlet katkısı tutarlarına, Devlet katkısının
Müsteşarlıkça fiilen ödendiği tarih ile ödenmesi gereken tarih
arasındaki süre için, emeklilik gözetim merkezi tarafından 6183
sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı
oranı esas alınarak gecikme bedeli hesaplanır. Hesaplanan
bedelin, Devlet katkısının Müsteşarlıkça ödenmesi
gereken tarihten şirketin ödeme yaptığı tarihe kadar 6183
sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı
oranına göre hesaplanan faiziyle birlikte ilgili vergi dairesine ödenmesi
gerektiği hususu emeklilik gözetim merkezi tarafından şirkete ve
6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gerekli takibatın
yapılması amacıyla durum şirketin bağlı
olduğu vergi dairesine bildirilir."
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin
Adıyaman Osman
Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan Öztürk Erol Dora
Gaziantep Ağrı Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Emekli
Sandığı Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16ncı
maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İzmirde
menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 16ncı maddesi, geçtiğimiz
aylarda Meclisten AKP oylarıyla geçirilen 6740 sayılı Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanuna ilişkindir. Bireysel emeklilik sistemi
her ne kadar iktidar partisi tarafından Avrupa ülkeleri örnek verilerek,
vatandaşlara olumlu bir algı yaratılarak sunulmuş olsa da
sosyal güvenlik sistemini büyük oranda tasfiye etmek yolunda
atılmış yeni ve büyük bir adımdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
yaşanan derin bir siyasi ve ekonomik krizin yarattığı
çalkantılı bir sürecin neticesinde, 2002 yılında iktidar
olan AKP eliyle on dört yıldır piyasalaştırılan ve
âdeta hiçleştirilen iş gücü ve emek sermayenin azami kâr
hırsına yenik düşürülmüştür. Hükûmet tarafından
zorunlu hâle getirilen bireysel emeklilik sistemi de bu durumun önemli
sonuçlarından birisidir. Yaratılan sadaka kültürü ve hedeflenen
tamahkâr bir toplum yapısı amacıyla sosyal devlet ilkesini göz
ardı eden iktidar partisi, çalışanları kendi emekleriyle
kazandıkları son derece düşük ücretlerden dahi zorunlu
kesintiler yapmak kaydıyla özel emeklilik sistemlerine dâhil olmaya
zorlamaktadır. Çalışanın ve emekçinin asgari ücretinden
dahi yeni kesintiler yapmaktan çekinmeyen iktidar bireysel emeklilik sistemini
yürüten özel şirketlerin ayakta kalması için de kamunun ortak
bütçesinden yani hazineden çok ciddi oranda ekonomik meblağları bu
sisteme dâhil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, devlet
katkısıyla bireysel emeklilik dayatması devlet kesesinden özel
sigortaların finansmanı demektir. Oysaki devletin vergi gelirlerinin
önemli bir bölümü zaten ücretli çalışanlardan
sağlanmaktadır. Yani devlet işçilerden aldığı
parayla açıkça özel finansal sermayeleri destekleyecektir. Bununla
yetinilmeyecek, AKPnin projeleri ve büyük sermaye kesimlerine yani
yandaşlara aktarılan maddi imkânlar, sunulan imtiyazlar işçi ve
emekçilerden alınan bu kesintilerle sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çalışanların ödediği vergilerle,
çalışanlardan kesilen paralarla sermayenin beslenmesi kabul
edilmemelidir. Bunu kabul etmek, yoksuldan alıp zengine vermenin yolunu daha
da açmak anlamına gelmektedir. Bunun anlamı, daha fazla yoksulluk,
daha fazla travma demektir. Hâlihazırda, kıt kanaat imkânlarla,
iş güvenliğinden yoksun biçimlerde, uzun çalışma saatlerine
maruz kalarak, her an işsiz kalma riskiyle karşı
karşıya yaşadıkları bir ekonomik kriz atmosferinde,
borç içerisinde yaşamlarını sürdürebilen işçilerin tasarruf
yapması için zorla ceplerine el uzatmak asla çözüm değildir.
Değerli milletvekilleri, ülkede tasarruf
oranları artırılmak isteniyorsa çare işçilerin gelirlerini
artırmaktır. Zorla tasarruf olmaz. İşçilerin tasarruf
edebilmelerine yardım etmenin en basit ve makul yolu ücretlerin
artışıyla, ücretlere zam yaparak mümkün olabilir. Tasarruf
yapılacaksa vergide adalet sağlanır; çok kazanandan çok, az
kazanandan daha az vergi toplanır. Vergi barışı adı
altında büyük sermaye kesimlerine, yandaşlara milyarlarca lira vergi
affı getirilmez ve kamunun gelirleri artırılır.
Değerli milletvekilleri, zorunlu bireysel
emeklilik sisteminin istismarlara son derece açık olduğu bilinmektedir.
Bu nedenledir ki sosyal devlet ilkesine bağlı kalarak bireysel
emeklilik sisteminin mevcut uygulamalarından derhâl vazgeçilmeli ve
işçilerin, emekçilerin, bütün çalışanların hakları
sermayeyi teşvik etmek için böylesi sistemlere kurban edilmemelidir diyor,
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 16- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun ek 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"Katkı payının şirket
hesaplarına nakden intikal ettiği tarihten önceki bir tarihte Devlet
katkısı hesaplamasına konu edilmesi nedeniyle erken ödenen
Devlet katkısı tutarlarına, Devlet katkısının
Müsteşarlıkça fiilen ödendiği tarih ile ödenmesi gereken tarih
arasındaki süre için, emeklilik gözetim merkezi tarafından 6183 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı oranı esas
alınarak gecikme bedeli hesaplanır. Hesaplanan bedelin, Devlet
katkısının Müsteşarlıkça ödenmesi gereken tarihten
şirketin ödeme yaptığı tarihe kadar 6183 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı oranına göre
hesaplanan faiziyle birlikte ilgili vergi dairesine ödenmesi gerektiği
hususu emeklilik gözetim merkezi tarafından şirkete ve 6183
sayılı Kanun hükümlerine göre gerekli takibatın
yapılması amacıyla durum şirketin bağlı
olduğu vergi dairesine bildirilir."
Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sıra
sayısı 446 olan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Kanun Tasarısının 16ncı
maddesindeki önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Türkiye kan
gölüne dönmüşken İlla da başkanlık isterim. demeyen
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin acil
sorununun başkanlık olmadığını anlamak için daha
kaç kişinin ölmesi gerekiyor? Türkiyede daha kaç terörist eylem
olması gerekiyor? İzmirde en son
yaşadığımız bu elim olay aklınızı daha
başınıza getirmedi mi? Türkiyenin öncelikli sorununun
başkanlık olmadığını ne zaman
anlayacaksınız? Değerli arkadaşlar, bu maddeyle
aslında Türkiyenin en önemli meselelerinden birinin başkanlık
değil de ekonomi olduğunu itiraf ediyorsunuz. Nasıl? Diyorsunuz
ki: Bireysel emeklilik sistemine ihtiyacımız var. Yani diyorsunuz
ki: Türkiyede tasarruf yapılmıyor. Tasarruf
yapılmadığı için yeterince yatırım da
yapılamıyor yani bize para lazım. Kibarca bunun adına
Bireysel emeklilik sistemi. diyorsunuz, bunun tercümesi Türkiyede ekonomi
battı. demektir.
Bakın, zorunlu bireysel emeklilik
sigortası neden gündeme geldi? Güya -sizin tabirinizle-
vatandaşlarımızın tasarruf oranı düşük yani
vatandaş tasarruf edemiyor, Türkiye de yatırım yapamıyor.
Çözüm, sizin çözümünüz asgari ücret alan işçi, taşeron ve memura
zorunlu tasarruf. Ya, Allah aşkına, önce şu soruyu sormaz
mısınız: Bu vatandaş neden tasarruf edemiyor? Türkiye
gibi bir yerde, geleceği güvence altında olmayan bir ülkede insanlar
tasarruf etmek istemez mi? Yani para vardı da millet tasarruf mu etmedi
Allah aşkına? Önce bir sorun: Millet neden tasarruf edemiyor? Çünkü
milletin karnı doymuyor, doymadığı için de tasarruf
yapamıyor. Şimdi, siz kalkmışsınız, İlla
tasarruf yap, senin yaptığın tasarruftan elde edilen parayla da
ben yatırım yapacağım. diyorsunuz. Allah aşkına,
Böyle bir yatırım yapacağım, tasarruf yap, böyle bir fon
oluştur. dendiğinde kan bizim beynimize sıçrıyor. Niye
sıçrıyor biliyor musunuz? Çünkü hemen aklımıza İşsizlik
Fonu geliyor. Hani siz, İşsizlik Fonu diye bir fon oluşturdunuz
ya, hani çalışan insanlardan para kesip işsizlere yardım
yapacağınızı, işsizliği ortadan
kaldıracağınızı söylemiştiniz ya,
söylediğiniz yalanlar nedeniyle vatandaşın, maalesef, bütün hükûmetlere
ve siyaset kurumuna olan güveni neredeyse yok oldu. Çünkü siz,
İşsizlik Fonundan aldığınız parayı siyasi
yatırımda kullandınız ve üç dört aylığına
bazı kimselere rüşvet olarak verdiniz, açık söylüyorum. Bütçe
açık verdiğinde döndünüz İşsizlik Fonunu
kullandınız. En sonunda Varlık Fonuna bu parayı
devrettiniz. Şimdi siz bize Fon yaratacağım, bireysel emeklilik
fonu yaratacağım. deyince aklımıza ne geliyor?
Aklımıza, yapılan bu usulsüzlükler geliyor. Yani siz
İşsizlik Fonunu nasıl çarçur ettiyseniz emeklilik fonunu da
çarçur edeceksiniz.
Şimdi, biraz daha teknik bakalım olaya.
Eğer sizin dediğiniz doğruysa yani Türkiyede tasarruf gerçekten
azsa yani Türkiye İstatistik Kurumunun dediği gibi, tasarruf sadece
yüzde 14se belki haklı olabilirdiniz bu konuda. Ama Türkiye
İstatistik Kurumu bir kalem oynatıverdi, hop, tasarruf oranları
yüzde 24,8 oldu. Ya mademki siz Türkiye tasarruf edemiyor, bireysel emeklilik
sistemi getirelim. dediniz, şimdi TÜİK size diyor ki: Ya ben
yanlış hesaplamışım, daha iyi bir yöntem buldum Avrupanın
kullandığı, meğerse bizim tasarruf oranımız yüzde
24,8miş. Yani Aslında biz Almanya kadar tasarruf ediyormuşuz
da bizim haberimiz yok. diyorsunuz. Ya TÜİKe yalan söyletiyorsunuz ya da
TÜİK doğru söylüyor, siz bu kadar tasarruf eden bir ülkede
yatırım bile yapamıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, açıkça soruyorum:
Bu paraları nereye, kime göndereceksiniz? Bütün mesele burada.
İyi akşamlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı talep ediyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Başkanlık Divanında görüş
birliği oluşmadığından karar yeter
sayısının olup olmadığını elektronik cihazla
oylama yapmak suretiyle tespit edeceğim.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin 1inci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
Katkı payının şirket
hesaplarına nakden intikal ettiği tarihten önceki bir tarihte Devlet
katkısı hesaplamasına konu edilmesi nedeniyle erken ödenen
Devlet katkısı tutarlarına, bu katkının
Müsteşarlıkça fiilen ödendiği tarih ile ödenmesi gereken tarih
arasındaki süre için, emeklilik gözetim merkezi tarafından 6183
sayılı Kanunun 51 inci maddesinde yer verilen gecikme zammı oranı
esas alınmak suretiyle gecikme bedeli hesaplanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Maddeyle, bireysel emeklilik sistemi kapsamında
erken ödenmesine sebebiyet verilen devlet katkısı tutarları için
uygulanacak mali müeyyidenin belirlenmesi amacıyla düzenleme
yapılmaktadır. Bireysel emeklilik sistemiyle ilgili olarak, geçen
yıl iş yeri bazlı emeklilik planını içeren ve önemli
tutarda devlet katkısı öngören yeni bir düzenleme
yapılmıştır. Otomatik katılımlı bireysel
emeklilik sistemi yeni yılla birlikte yürürlüğe girmiştir. Çalışan
sayısı bin ve üzeri olan iş yerlerinde tahmini 2,2 milyon
kişi 1 Ocak itibarıyla sisteme katılmıştır, 2019
yılına kadar çalışanlar kademeli olarak sisteme dâhil
edilecektir. Çalışanların hâlen zorunlu ve kamusal bir sosyal
güvenlik sistemi, ayrıca isteyenler için gönüllü ve devlet
katkılı bireysel emeklilik sistemi bulunmasına rağmen,
şimdi de 45 yaşın altında çalışanlara otomatik
katılım öngörülmüştür. Çalışana iki ay süreli cayma
hakkı verilmiştir. Çalışanlara gelecekte ek gelir
sağlanması, hayat standartlarının korunması ve
tasarruf ataletinin aşılması bakımından sisteme
katılım önemlidir. Ancak, çalışanlar aldıkları
aylık ve ücretlerle ay sonunu getiremiyorlar. Elde yok, avuçta yok.
Dolayısıyla, bir de bireysel emeklilik sistemi için nasıl pay
ayırabileceklerdir?
Tasarruf elbette iyidir, güzeldir ama zorla güzellik
olmaz. Aylık ve ücret, bugün milyonlarca kişinin tek gelir
kaynağıdır. Çalışanların büyük
çoğunluğunun aldığı ücret zaten yetersiz durumdadır.
Kamu çalışanları geçinemiyor, özel sektör çalışanları
geçinemiyor, asgari ücretli geçinemiyor, taşeron işçileri
geçinemiyor. Aldıkları parayla nasıl geçinsinler ki?
Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum:
Çalışanlara ne kadar maaş zammı verdiniz ki bireysel
emeklilik sistemine zorla katıp aylığından kesinti
yapacaksınız? Sadece 103 lira artırdığınız
net asgari ücretin 53 lirasını nasıl kestireceksiniz?
Çalışanlar şiddetli geçim sıkıntısı
nedeniyle borç batağına girmiştir. Çalışanlar borçla,
kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle geçimini anca sağlayabilmektedir.
Türkiye Bankalar Birliğinin son
açıkladığı Eylül 2016 Tüketici Kredileri Raporuna göre,
ülkemizde kullanılan tüketici kredileri tutarının yüzde 64,1ini,
tüketici kredisi kullanan kişilerin de yüzde 66,7sini ücretli
çalışanlar kullanmaktadır. Geliri yetmediğinden borçlanan,
bir bankadan bir bankaya koşup tüketici kredisi ve kredi kartı
borcunu bir başka bankanın kartıyla ya da kredisiyle kapatmaya
uğraşan çalışanları bu duruma düşürenlerin
kendilerine pay çıkaracak sorumluluk duygusu olmalıdır.
AKPnin on dört yıllık icraatı
ülkemizde orta sınıfı bitirmiştir, orta direk
göçmüştür. AKP iktidarı, dar ve sabit gelirli
insanımızı, pazar artıkları arasında sağlam
sebze meyve aramaya muhtaç duruma getirmiştir. Hükûmet,
çalışanlardan zorla prim almadan, çalışanlara yeni yük
getirmeden önce, çalışanların vergi yükünü azaltacak
düzenlemeler yapmalıdır. Çalışanlar üzerinde adaletsiz ve
ağır vergi yükü bulunmaktadır. Çalışanların
aylıkları vergi tarifesinden dolayı aydan aya azalmaktadır.
Asgari ücretlinin bile vergi oranı yükselmektedir. Öncelikle,
çalışanların vergi yükü azaltılmalı ama ne gezer.
Azaltmak şöyle dursun, Hükûmet, çalışanlardan, küçük esnaftan,
dar gelirlilerden insafsızca daha fazla vergi almak için çeşitli
yollara başvurmaktadır. Hükûmet, yeniden değerleme oranında
artırması gereken gelir vergisi tarife dilimlerini daha düşük
artırıp ya da hiç artırmayarak, acımasızca daha fazla
vergi kesmektedir. Hükûmet, esnafın, çiftçinin, çalışanların
gelirlerinden kesip, asgari ücretten bile gasbedip, patronlara para
aktarmanın derdindedir. Nitekim, 2017 yılı için yeniden
değerleme oranı yüzde 3,83ken, gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi
yüzde 3,17 oranında artırılmış, diğer gelir
dilimleri aynı kalmıştır. Bu nedenle, çalışanlar
da daha fazla vergi ödemek zorunda kalmaktadır. Bu uygulama düzeltmelidir.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 17nci maddesindeki kırk beş
yaşını doldurmamış ibaresinin kırk altı
yaşından gün almamış şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Mevlüt Karakaya
İstanbul Konya Adana
Emin Haluk Ayhan Deniz Depboylu Arzu
Erdem
Denizli Aydın İstanbul
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Sibel Özdemir Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel
İstanbul İstanbul İzmir
Lale Karabıyık Kadim Durmaz Utku
Çakırözer
Bursa Tokat Eskişehir
Mehmet Bekaroğlu Musa Çam
İstanbul İzmir
MADDE 17- 4632 sayılı Kanunun ek 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi Türk
vatandaşı veya 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamında olup
kırk beş yaşını doldurmamış olanlardan;
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre çalışmaya
başlayanlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş olan
sandıkların iştirakçisi olarak çalışmaya
başlayanlar, işverenin bu Kanun hükümlerine göre düzenlediği bir
emeklilik sözleşmesiyle emeklilik planına dâhil edilir.
şeklinde değiştirilmiş, aynı maddenin ikinci
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş
olan sandıkların iştirakçisi olan çalışanlar için bu
çalışanların bağlı bulunduğu sandığa,
katılım payı, kesenek veya diğer adlar altında
ödediği tutarların hesaplanmasına esas kazancının yüzde
üçüne karşılık gelen tutardır. cümlesi eklenmiş ve
aynı maddenin beşinci fıkrasında yer alan Bankalar, Sosyal
Güvenlik Kurumu ifadesinden sonra gelmek üzere ,506 sayılı Kanunun
geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklar ile bunların ilgili
bulundukları kuruluşlar ifadesi ilave edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin
Adıyaman Osman
Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan Öztürk
Gaziantep Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz hakkı
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk tarafından
kullanılacaktır.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 446 sıra sayılı torba tasarının 17nci
maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddelerde yapılan düzenlemeler, 4632
sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi
Kanunu dolayısıyla sisteme dâhil olan kişiler için ödenen devlet
katkısını yeniden düzenlemektedir. Bireysel emeklilik sistemi
her ne kadar iktidar partisi tarafından Avrupa ülkeleri örnek verilerek,
vatandaşlarda olumlu bir algı yaratılarak sunulsa da sosyal
güvenlik sisteminin tasfiyesi yolunda atılmış yeni bir
adımdır. Hükûmetin bireysel emeklilik sistemini bu denli hararetli
şekilde savunmasının arkasında yatan saikler, niyetini de
açıkça ifade etmektedir.
Hükûmet tamamen bizi düşündüğünü
şöyle iddia ediyor, bunları maddeler hâlinde
sıralayacağım: Türkiyede diğer ülkelere göre insanlar
harcamalarını kısamıyorlar. Bu nedenle de yeterince para
biriktiremiyorlar yani sermayenin lehine yeteri kadar tasarruf
yapmıyorlar. Bu nedenle Hükûmetimiz olarak size yeterince tasarruf yapmadığınız
için ben sizin yerinize tasarruf yapmaya zorlayacağım. Tasarruf
yapmaya zorlamanın biricik yolu olarak da bireysel emeklilik sistemini
devreye alacağım. Devreye alacağım bu sistemle
katılımı otomatik hâle getireceğim. Bir işte
çalışan herkes yani işçi, memur, sözleşmeli personel
çalışmaya başladığı andan itibaren, bireysel
emeklilik sözleşmesine de dâhil olmuş olacak yani devletin zor ve
baskısını kullanacağım. demek istiyorlar.
45 yaş altı çalışan herkes
otomatik olarak bireysel emeklilik sözleşmesine dâhil edilecek.
Çalışanların prime esas kazancının yüzde 3ü BES için
kesilecek. Çalışan dilerse BESe dâhil edildiği kendisine
tebliğ edildiği tarihten itibaren iki ay içerisinde cayma
hakkını kullanabilecek. Cayma hakkını
kullandığında, kesilen tutarlar on gün içinde kendisine iade
edilecek.
Hükûmete göre, BES sayesinde hem yurt içi tasarruf
oranı artacak hem de çalışanlar emeklilik döneminde,
çalışırken sahip oldukları refah düzeyini
koruyacakmış. Peki, gerçekten durum böyle mi? İki örnek vereceğim
size geçmişten. Bu örneklere baktığımız zaman,
işin renginin bu olmadığı açıkça ortaya
çıkacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim ülkemizde, çalışanların istemi
dışında, kazandıklarının bir kısmına
yasa yoluyla, ucuz konut vaadiyle, Birikmiş para vereceğiz.
vaadiyle el konulması örneğini 12 Eylül darbesi sonrasının
Özal Hükûmetiyle yaşamıştık, biliyorsunuz. 11 Aralık
1986 tarihli ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile
Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı
Yapılması Hakkında Kanun yayımlandı. Kanun, Hükûmet tarafından
çalışanları ev sahibi yapacağız vaadiyle propaganda
edildi. Emeklinin, emekçilerin parasına el koymanın adı konut
edindirme yardımı olarak dillendirildi ve kamuoyuna da bu,
yardım olarak lanse edildi. Kısaca konut edindirme
yardımı olarak adlandırılan kesintiler 1995
yılına kadar dokuz yıl sürdü. Dokuz yıl sonra fonda biriken
paralara ne oldu derseniz, bütün paralar eritildi. Çalışanlar
açısından, beklendiği gibi, sonuç tam bir hüsran olmuştur.
Aslında, asıl amaç sermayeye kaynak aktarmaktı, bu amacı da
zaten gerçekleştirdiler bu sayede.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) İade edildi
hepsi.
BERDAN ÖZTÜRK (Devamla) Sermayeye kaynak aktarma
adı altında emekçilerin gelirlerine zorla el koymanın bir
diğer örneğini de 9 Mart 1988 tarihli ve 3417 sayılı Çalışanların
Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların
Değerlendirilmesine Dair Kanunla yaşadık. Sürem yeterli
olmadığı için
Burada da yine aynı şekilde paralar
fonda toplandı, vaatlerde bulunuldu ama bu vaatlerin hiçbiri yerine
getirilmedi, paralar çarçur edildi. Yani, burada demek istediğimiz,
sermaye sevici iktidarlar kazançlarımıza, paralarımıza göz
dikmekten hiçbir zaman imtina etmiyorlar, geri durmuyorlar. Durum
tamamıyla bundan ibarettir. Bu torba yasa tasarının
getirilmesinin amacı da yine emekçiyi, işçiyi, memuru sömürmektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sibel Özdemir (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 17- 4632 sayılı Kanunun ek 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi Türk
vatandaşı veya 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamında olup
kırk beş yaşını doldurmamış olanlardan;
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre çalışmaya
başlayanlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş olan sandıkların
iştirakçisi olarak çalışmaya başlayanlar, işverenin bu
Kanun hükümlerine göre düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle
emeklilik planına dâhil edilir. şeklinde
değiştirilmiş, aynı maddenin ikinci
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş
olan sandıkların iştirakçisi olan çalışanlar için bu
çalışanların bağlı bulunduğu sandığa,
katılım payı, kesenek veya diğer adlar altında
ödediği tutarların hesaplanmasına esas kazancının
yüzde üçüne karşılık gelen tutardır. cümlesi eklenmiş
ve aynı maddenin beşinci fıkrasında yer alan Bankalar,
Sosyal Güvenlik Kurumu ifadesinden sonra gelmek üzere ,506 sayılı
Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklar ile
bunların ilgili bulundukları kuruluşlar ifadesi ilave
edilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Ben de,
öncelikle, bugün İzmirde yaşanan hain terör
saldırısını kınıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili
görüşlerime geçmeden önce bu torba yasanın Genel Kurula getirilme
süreciyle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Bu yasa
tasarısı, emekli ikramiyesiyle ilgili düzenlemeyle başlayıp
gümrük, kaçakçılık, Kredi Garanti Fonu, karşılıksız
çek, uluslararası gemi sicili, Merkez Bankası ve Para Politikası
Kurulu toplantıları ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine ilave
kadro tahsisi gibi 23 ayrı konuda düzenleme yapılan bir torba yasaya
dönüşmüştür.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu
dışında diğer ihtisas komisyonlarında
görüşülmeden, tartışılmadan Genel Kurula getirilme sürecine
şahit olduk. Plan ve Bütçe Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili üyelerinin
vurguladığı gibi, özellikle Sayın Bakanımız
Temizelin belirttiği gibi, torba yasa uygulamalarıyla yasama
saygınlığı ve yasama kalitesi iyice zedelenmiştir.
İç Tüzük ve komisyonların çalışma teknik ve gelenekleri
ihlal edilmiştir, sadece bir komisyonda aceleyle ve ilgili komisyonlarda
teknik tartışmadan mahrum bırakılan bu yasa
tasarısında muhalefetin ve diğer ilgili komisyonların
görüş, öneri ve katkıları dikkate alınmamış,
önemsenmemiştir yani Meclis çalışmalarında da bir fiilî
durum yaratılmıştır.
Değerli milletvekilleri, torba yasa
tasarısında 16 ve 17nci maddelerde Bireysel Emeklilik Sistemi ve
Emekli Sandığıyla ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Gelir
düzeyi, yaşam standartları, refah düzeyi düşen çalışan
kesimden maaş kesintisiyle tasarruf yoluna gidiliyor olmasının
kendisi dahi bu iktidarın ekonomiyi iyi yönetemediğini ve kaynak yaratmadaki
başarısızlığını ortaya koymaktadır.
TÜİKin 2016 yılında 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırını 1.405 TL olarak, yoksulluk
sınırını 4.577 TL olarak belirlediği bir ortamda 1.404
TL ile nasıl olur da bir çalışan tasarruf yapabilir? Peki,
tasarruf oranımızı artırmanın tek yolu Bireysel
Emeklilik Sistemi midir? Maaşlardan kesintilerle yapılacak olan bu
uygulama devletin tasarruf açığını kapatmaya çare
olabilecek midir? Ayrıca, bu sistem, portföy müdahalesi, devletin
emeklilik sisteminin altyapısını sağlayarak rekabetçi bir
piyasa oluşturması yerine rekabeti ortadan kaldıran müdahaleci
adımlarla zorunlu rekabetçiliği dayatması bu sisteme olan
güvenirliliği de sarsacaktır. Ayrıca, gönüllü Bireysel Emeklilik
Sisteminin otomatik katılım sistemine dönüşmesiyle gelecek ilave
fonların nereye gideceği gerçekten çok belirsiz ve
tartışmalıdır. Yine, ayrıca, sisteme giriş
yapanlar için katkı payları bir yıl içinde risk getiri tercihi
yoksa standart fona aktarılacaktır. Vatandaşın bilgisi
dışında olacak bu durumla böyle bir portföy tercihinden habersiz
olan vatandaşın katkısını devlet kullanacaktır ve
yine, malum, bildiğimiz projelere aktaracaktır.
Evet, değerli milletvekilleri, mevcut
iktidarın en temel özelliği, çoğunlukçu bir anlayışla
hukuk dışı uygulamalar ve bilinçli yaratılan fiilî
durumlar. Sonra da yasaların, hatta Anayasanın bu hukuk
dışı fiilî durumlara uyarlanma çabaları içine girilmesine
şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, ekonomik ve toplumsal
kaos ortamı yok sayılarak, toplumun beklenti ve talepleri yok
sayılarak uzun süredir ülke gündeminde olan ve haftaya Genel Kurul
gündemine gelecek Anayasa değişikliği teklifiyle bilinçli ve
sistemli bir rejim değişikliğine gidilmekte, tek adam dikta
rejiminin taşları döşenmektedir. Bu iktidar döneminde fiilen
zaten güvenilirliğini ve saygınlığını yitiren
yasama organının etkinliği ve yetkileri ortadan
kaldırılıyor, yürütme yetkisi tek kişiye teslim ediliyor,
güvenilirliği, itibarı ve bağımsızlığı
zaten tartışılan yargı kurumu da tek kişiye teslim
ediliyor; demokratik rejimden, geleneksel parlamenter sistem deneyimimizden
tamamen ayrılıp otoriter bir rejimin taşları döşeniyor
ama en önemlisi denge; denetimsiz, sorumsuz bütün yetkilerin devredildiği
tek adamı Anayasanın bütünü başta olmak üzere her şeyi
değiştirebilecek yetkilerle donatmanın tehlikesi öngörülmeli ve
ona göre oy ve karar verilmelidir.
Yüce heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talep
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Karabıyık,
Sayın Bekaroğlu, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çamak,
Sayın Gökdağ, Sayın Yiğit, Sayın Emir, Sayın
Arık, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Yedekci, Sayın
Basmacı, Sayın Çakırözer, Sayın Demirtaş, Sayın
Özdemir, Sayın Akyıldız, Sayın Durmaz, Sayın
Yıldız, Sayın Balbay, Sayın Tamaylıgil, Sayın
Nefi Kara, Sayın Yılmaz, Sayın Temizel.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 17nci maddesindeki kırk beş
yaşını doldurmamış ibaresinin kırk altı
yaşından gün almamış şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tor.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Anayasa Mahkemesinin, sosyal hukuk devletine,
eşitlik ve sosyal güvenlik hakkına aykırı bularak iptal
ettiği, bunun neticesinde, Anayasa Mahkemesinin kararının Resmî
Gazetede yayımlandığı 7/1/2005 tarihinden önce emekli
olanlar için de ikramiye ödenmesine yönelik düzenleme yani tasarının
1inci maddesi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildiği şekliyle dün
Genel Kurulda da kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenleme hakka ve
adalete uygun değildir. Otuz yıldan fazla hizmeti olanlara emekli
ikramiyesi ödenmemesinde emeklimizin hiçbir kusuru, kabahati yoktur. Emeklimize
haksız şekilde ödenmeyen, yargı kararlarına göre elinden
alınan haklarının telafisi için makul bir ödeme
yapılması gerekirken bugüne kadar kuruşlarla, 1-2 lirayla ifade
edilen ödemeler yapılmıştır. Emeklimiz bunu hak
etmemektedir. Emeklimizin beklentisi, emekli olduğu tarihteki satın
alma gücüne göre bir ödeme yapılmasıydı. Maalesef, çok
ısrar etmemize rağmen daha önce Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, Genel Kurulda verdiğimiz önergeler kabul edilmemiştir.
Tekrar ediyorum: Emeklimize yanlış
yapılmıştır, emeklimize her yıl için 500 TL, bin TL
çok görülmüştür. Emeklimize 50 kuruş, 100 kuruş, 150 kuruş
ödenerek nasıl yanlış yapıldıysa dün kabul edilen 1inci
maddeyle de aynı yanlış yapılmıştır.
Tasarı kanunlaştıktan sonra her yıl için ödeyeceğiniz
50 TLyi kuruş garabetinden, kuruş gülünçlüğünden bir
kurtuluş olarak görebilirsiniz. Görseniz de emeklimiz her şeyin
farkındadır. Bugün 50 TL, sadece 1 kilogram bal fiyatıdır.
Emeklinin ağzına 1 kilo bal çalarak hakkını ödeyemezsiniz,
emekliye borcunuzu emekli olduğu tarihteki satın alma gücüne göre bir
ödeme yaparak ödeyebilirdiniz.
Bakınız, tasarı, Haziran 2016da
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda da görüşüldü. Komisyonda Anayasa Mahkeme kararına göre
güncelleme yapılarak bir ödeme yapılamayacağı söylendi,
Plan ve Bütçe Komisyonunda da benzer ifadeler kullanıldı. Söz konusu
Anayasa Mahkemesi kararının güncellemeye yönelik ret sebebinin yasal
dayanak olmadığına dayandığını,
vereceğimiz önergenin kabul edilmesi hâlinde yasal dayanak
oluşacağını her iki komisyonda da ısrarla söylediysek
de maalesef kabul ettiremedik.
Değerli milletvekilleri, kuruş
gülünçlüğünden kurtulmak için her yıla 50 TL kabul edildi. Dün
söylediğiniz ile bugün yaptığınız açıkça
çelişmektedir. Sayın Bakan, hani güncelleme yapılamayacaktı?
Hani güncelleme yapılamayacağı konusunda Anayasa Mahkemesi
kararı vardı? Nerede kaldı Anayasa Mahkemesi kararı?
İşinize geldiği zaman güncelleme yapacaksınız,
gelmediği zaman güncelleme yapılmaz diyeceksiniz. 50 TL, apaçık
güncellemedir. 50 TL yapan irade, bin TL de yapardı, 3 bin TL de
yapardı. Sayın Bakan, soruyorum, 50 TL için ölçü nedir, lütfen
açıklayınız. Müracaat için dolmuş parası
mıdır, dilekçe yazdırma parası mıdır, açıkça
bilmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, emekliye iki
yılda 400 milyon ödenmişse -ki ikramiyesini alanların çoğu
son dönemlerde emekli olanlar ve yüksek emekli ikramiyesi alan, yol yordam
bilenlerdir- tahminim, bir yıl içinde başvuracak kişilere de en
fazla 400-500 milyon lira ödeme yapılacaktır, o da 2 taksitte
ödenecektir. 2 taksiti 4 taksit yapalım, 5 taksit yapalım ama
haksızlık yapmayalım diyorum.
Değerli milletvekilleri, emeklimiz her
şeyin farkındadır. Bu süreçte çok sayıda emeklimiz gerek
telefonla gerekse bizzat konuyu dile getirmiş ve sızlanmalarda
bulunmuştur. Daha iki gün önce arayan bir emeklimizin not ettiğim
şikâyetini ve talebini burada dile getirmek istiyorum. Emeklimiz özet
olarak diyor ki: Biz ensar olduk ancak Suriyeli göçmenler
layıkıveçhile muhacir olamadılar. Biz bunlar için
evlatlarımızı şehit veriyoruz. Göçmenlerin birçoğu
ticaret yapıyor, yanlış işler yapıyorlar. Bunca
sıkıntıya rağmen biz göçmenlere şimdiye kadar 50-60
milyar lira harcadık. Emekliye bunun otuzda 1i çok görülüyor. Dün bize
kuruşu layık gördüler, bugün 50 TLyle kandıracaklar. Bu hak
mıdır, adalet midir, Müslümanlık mıdır, insanlık
mıdır? Yerli ve millî olanlara göz göre göre haksızlık
yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, yol yakınken 1inci
madde yeniden müzakere edilmelidir, vicdanlar yaralanmamalıdır,
devletin adaleti sarsılmamalıdır, emeklimiz mağdur edilmemelidir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesinde
geçen olan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mevlüt Karakaya
İstanbul Konya Adana
Arzu Erdem Ahmet Selim Yurdakul Deniz
Depboylu Emin Haluk Ayhan
İstanbul Antalya Aydın Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Tokat İzmir İstanbul
Utku Çakırözer Hüseyin Yıldız
Eskişehir Aydın
MADDE 18- 4632 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesine "kırk beş yaşını doldurmamış
olan çalışanlar" ifadesinden sonra gelmek üzere "ile 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş
olan sandıkların iştirakçisi olarak çalışanlardan
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kırk beş
yaşını doldurmamış olanlar" ifadesi ilave edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman Osman Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan Öztürk Mehmet
Ali Aslan
Gaziantep Ağrı Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Bir TEOG 1incisi daha var mı şimdi
söyleyeceğiniz?
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) İnşallah,
yarın birkaç TEOG 1incisinin daha müjdeli haberini alırız,
gurur duyarız.
BAŞKAN İnşallah.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Bu arada, sizin de
hatırlatmanız iyi oldu. Sınavlara giren bütün
öğrencilerimizi, bütün çocuklarımızı kutluyoruz,
başarılı olmalarını diliyoruz. Tabii, hiç şüphesiz
sınav sistemlerinde çok ciddi aksaklıklar da meydana gelmektedir.
Bunun faturasını da çocuklar, aileler, öğretmenler ve okullar
çekmektedir. Bir öğretmen olarak maalesef bunu yaşayarak gördüm.
Çocuklarımızı, öğrencilerimizi de sıkboğaz
etmemeliyiz. Bu anlamda da buna değinmemiz iyi oldu.
Madde 18de yapılan düzenlemeyle, 4632
sayılı BES Kanununun, temmuz ayında getirilen BESe yani
bireysel emeklilik sistemine otomatik zorunlu katılımla ilgili geçici
2nci maddesine kırk beş yaşını doldurmamış
olan çalışanlar" ifadesinden sonra gelmek üzere ile 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş
olan sandıkların iştirakçisi olarak çalışanlardan
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kırk beş
yaşını doldurmamış olanlar" ifadesi
eklenmiştir. 45 yaşını doldurmamış
çalışanlarla birlikte oda ve dernek olarak kurulmuş
sandıklarda çalışanların da otomatik olarak bireysel
emeklilik sistemine dâhil edilmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme de
tıpkı işçilerin emekçiler gibi diğer
çalışanların da maaşlarından kesinti yapmak suretiyle
bireysel emeklilik sistemine otomatik kayıt ettirilmesini öngörmekte.
İktidarın asgari ücret zammı, taşeron işçiler ve
kıdem tazminatına dair vaatlerinin büyük bir aldatmaca olduğu
kısa zamanda uygulamada ve böylesi düzenlemelerde açıkça görülmektedir.
Zorunlu BESle işçiler, emekçiler, çalışanlar daha fazla
yoksullaşacaktır. Asgari ücrete yapılan sözüm ona zammın
büyük bir aldatmaca olduğu, uygulamada birçok kesintiyle zaten
yapılan zammın işverenler lehine geri
alındığı görülmüşken bu düzenlemeyle asgari ücretli
çalışanlardan yine bir kesinti yapılacak, sendikalı, toplu
sözleşmeli iş yerlerinde bu rakam çok daha yukarılara
çıkacaktır, düşük ücretli ve asgari ücretli işçilerin,
odalarda, derneklerde çalışanların yoksullaşması daha
da artırılacaktır. Çalışanların ödediği
vergilerle, çalışanlardan kesilen paralarla sermayenin beslenmesi
kabul edilemez bir yolsuzluktur. Borç içerisinde yaşamlarını
sürdürebilen işçilerin, kamu emekçilerinin, diğer bütün
çalışanların tasarruf yapması için zorla ceplerine el
uzatmak çözüm değildir. Temmuzda BESe zorunlu katılıma ilkesel
olarak karşı çıktığımız gibi, bu
düzenlemenin de tasarı metninden çıkarılmasını
öngörmekteyiz.
Sayın Bakan burada değil ama Bakan
Yardımcısı burada. Batmanla ilgili aslında pozitif ayrımcılık
yapmanızı diliyoruz çünkü şehirleşme hızı en
yüksek, en büyük olan illerin başında gelmektedir.
Yapılması düşünülen 250 yataklı hastanenin
artırılmasını talep ediyor Batmanlılar, sivil toplum
kuruluşları çünkü Batman, yaklaşık 600 bin nüfusu barındırmaktadır,
çevre il ve ilçelerden gelen, hastalık için gelen, sağlık için
gelen insanlarla beraber 800-900 bini bulabilmektedir. Şu anda değil
250, bin yataklı hastane bile yapılsa şu anda bile yetersiz
gelecektir, gelmektedir. Dolayısıyla, bu yapılacak olan
hastanenin en az 2 binin üzerinde yatak barındırması
gerekmektedir.
Yine, ekim ayında Devlet Bakanı Sayın
Numan Kurtulmuşa söylemiştik ama Hemen talimat veriyorum.
demişti. Batman Havaalanı yolunda ve Kozlukta yollar üzerinde çokça
okul bulunduğundan orada trafik kazaları gerçekleşmekte, birçok
öğrenci sakatlanmakta ve ölmektedir. Üst geçit yapılması için,
yaya geçidi yapılması için ya da alt geçit yapılması için
söylediğimiz hâlde, Hemen talimat veriyorum yapılacak.
denildiği hâlde henüz yapılmamıştır ve kazalar
maalesef devam etmektedir.
Yine, aynı şekilde, Hasankeyfin sular
altında bırakılması hem turizme hem tarihe hem
insanlığa hem de medeniyete büyük bir darbe olacaktır ve
telafisi mümkün olmayacak bir tarih kaybını bize
yaşatacaktır. Bunun da derhâl iptal edilmesini biz Hükûmetten talep
etmekteyiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 18- 4632 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesine "kırk beş yaşını doldurmamış
olan çalışanlar" ifadesinden sonra gelmek üzere "ile 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında kurulmuş
olan sandıkların iştirakçisi olarak çalışanlardan
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kırk beş
yaşını doldurmamış olanlar" ifadesi ilave
edilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İzmirde bugün meydana gelen hain terör
saldırısını nefretle kınıyorum;
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik
yasasını buraya getirdiniz. Avrupada tasarruf yüzde 35lere
çıkarken -yüzde 24 diyorlar ama- Türkiyede bu yüzde 13 civarında.
Neden yüzde 13 civarlarında? Ülkede asgari ücret 1.300 lirayken ve
esnafın yüzde 50si siftah yapmadan kapatırken herhâlde tasarruf
olmaz. Şimdi, Hükûmet 100 lira para verdi, geriye 50 lirasını
hemen asgari ücretliden almaya çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, burada
çalışanlarda bu bireysel emekliliği zorunlu hâle getirerek
Türkiyeye yatırım yapmak istiyorsunuz ama, maalesef, bu
yaptığınız tasarrufla Türkiyeye yatırım
getiremezsiniz. Türkiyeye yatırım getirmek için bir kere hukuk
devleti olması gerekir; bağımsız yargının
olması lazım, demokrasinin olması lazım.
Dışarıdan gelen yatırımcı buna bakar. Şimdi,
siz dışarıdaki yatırımcıları kaçırıyorsunuz.
Şu an Türkiyeye yatırım olsun diye, 1.300 lira, 1.400 lira
maaş alan işçilerden para keserek Türkiyeye yatırım
yapacaksınız. Buna kargalar da güler değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, geçen
dönem de burada konuştuk. Turizmde Türkiyenin geliri 30-35 milyarken
geçen sene 20 milyar dolarlara düştü -bakanlar burada, şu an yurt
dışında hiçbir çalışma yok- bu dönemde, göreceksiniz,
bu rakam 10 milyar dolara düşecek ve önümüzdeki bu dış açığı
da kapatamayacaksınız.
Değerli milletvekilleri, özellikle AKP
milletvekillerine soruyorum: Aydında Çıldır Havaalanı
vardır, bunu bilmem bilir misiniz, bilmez misiniz? Aydında 1956
yılında, bir hayırsever Mustafa Çıldır -Allah rahmet
eylesin- 500 dönüm yeri devlete bağış yapıyor buraya sivil
havaalanı kurulsun diye. 1957de bu havaalanı açılıyor,
uçaklar kalkıyor, 1967de, ihtilalde kapanıyor. 2002de dönemin
Başbakanı Abdullah Gül, Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2007de,
2011de, 2015te Davutoğlu her Aydına geldiklerinde, miting
yaptıklarında şunu diyorlardı: Altı ay içerisinde bu
havaalanını hemen açacağız.
Şimdi, bu Mustafa Çıldırın bir
oğlu var, 92 yaşında Şevki amca. Özellikle, bugün telefon
açtı: Ben Ulaştırma Bakanına, Başbakana,
Cumhurbaşkanına dilekçe verdim. Benim babam burayı
bağış yaparken bu 500 dönüm yeri, sivil
havacılığa açılsın diye verdi ama maalesef bunlar, bu
Hükûmet götürüp Türk Hava Yolları uçuş okulu ve Jandarma filo
komutanlığına veriyor. Şu an sivil havacılık diye
bir şey yok. Şimdi size soruyorum arkadaşlar: Şevki amca
92 yaşında, diyor ki: Allah uzun ömür versin ama bir
ayağım burada, bir ayağım diğer tarafta. Ben oraya
gittiğimde ben babama nasıl hesap vereceğim? Düşünün
Biliyorsunuz, Türkiyede 30 tane büyükşehir
var, Aydın ili bunlardan biridir. Türkiyede büyükşehir olup da
havaalanı olmayan tek şehirdir Aydın. 1 milyon 100 bin nüfusu
var değerli arkadaşlar, 1 milyon 100 bin. Çevre illerden Muğla
Yatağan, Denizli Sarayköy, İzmir Selçuk ilçesini koyduğunuz
zaman 1,5 milyon nüfusu var ama 2017 Ulaştırma Bakanlığı
programına baktırdım; Gümüşhane ve Bayburt nüfusunun
toplamı 229 bin, orada havaalanı yapıyorsun, burada ise mevcut
havaalanı pistini uzatamıyorsunuz. Ben özellikle Hükûmeti,
Başbakanı ve AKPyi Aydın halkına havale ediyorum.
Bazı duyumlar var: Buranın son
mirasçısı olan Şevki amca öldükten sonra burayı tekrar
TOKİye verip burada inşaat yapmak istiyormuşsunuz; eğer
böyle bir şey varsa şunu bilin ki her Aydınlı o Mustafa
Çıldırın verdiği hibeyi asla rantçılara
verdirmeyecektir, bunu bilmenizi istiyorum.
Bu vesileyle Genel Kurula saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Sayın
Başkan, Çıldır Havaalanıyla ilgili bir bilgi verebilir
miyim.
BAŞKAN Bilgiyi kürsüden veremezsiniz ama 60ıncı
maddeye göre bir dakikalık söz verebilirim size.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün, Çıldır
Havaalanının şu an Ulaştırma Bakanlığı
kayıtlarında işletmeye açık bir havaalanı olarak
gözüktüğüne, sadece pistinin uzatılması sorunu olduğuna
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Çıldır Havaalanı AK PARTİ olarak
bizim bu seçimlerde de seçim vaadi olarak Aydın halkımıza bir
sözümüzdür. Çıldır Havaalanı şu an Ulaştırma
Bakanlığı kayıtlarında işletmeye açık bir
havaalanı olarak gözükmektedir. Sadece Çıldır Havaalanının
pistinin uzatılması sorunu vardır, o da Ulaştırma
Bakanlığı ile bizim Aydın milletvekilleri olarak -üç
milletvekili- takip ettiğimiz bir konudur,
Başbakanımızın da bilgisi dâhilinde olan bir konudur.
Çıldır Havaalanının şu an faaliyete açık bir
havaalanı olduğundan herhangi bir şekilde -TOKİ vesaire-
başka bir amaçla kullanılması da söz konusu değildir, bunu
hem Türkiyemizin hem Aydın halkımızın bilgisine
sunmuş olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) 60a göre bir söz
almak istiyorum.
BAŞKAN 60a göre mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
42.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
Çıldır Havaalanında hiçbir uçuşun
olmadığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, sayın vekilim diyor ki: Şu an
Ulaştırma Bakanlığına
baktığımızda, o havaalanı çalışıyor.
Ben Aydında, doğduğumdan beri, hiçbir zaman o havaalanına
uçak inip kalktığını bilmiyorum, hiçbir yere uçuş yok;
nasıl çalışıyor, onu merak ediyorum. Yani gözüküyor da,
oraya bir tane uçak dahi inmiyor. Nasıl oluyor? Yoksa uçaklar geliyor da
biz mi göremiyoruz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesinde
geçen olan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesi üzerinde partimiz adına söz
almış bulunuyorum.
Öncelikle, bireysel emeklilik sistemine irade
dışı dâhil edilmeyi düzenleyen bu mevzuatın iyi analiz
edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Vatandaşların zorla
tasarrufa yönlendirildiği dönemler genellikle ülke
sınırlarını aşan savaşların olduğu
dönemlerdir. Ekonomi idarecileri bilir, zorunlu uygulamalar serbest ekonomi
atmosferinde aslında birçok sorunlar yaratır. Tasarruf
oranlarının artması tabii ki arzu edilen bir gelişme ancak
bizim gibi nüfusunun büyük kısmı dar gelirli olan bir ülkede zorla
tasarruf yapmak demek sofrandaki ekmeği de azalt demektir. Ekonomiyi
toparlamak için, zaten karbonhidrat ağırlıklı beslenen
vatandaşlarımıza Proteini tamamen unut. diyorsunuz. Ekonomiyi
toparlamak için Türk milletinin sağlığını bir kenara
atmak üzeresiniz. Zaten, prim, harç, fon ve türlü vergilerle Türk milletini
boğazına kadar sıkmış durumdasınız.
Fabrikalar girişimcilere değil, resmen AKP Hükûmetine çalışıyor.
İnsanlarımız 4 dönüm tarla ekiyor, AKP Hükûmeti olarak
yarısına ortakçı oluyorsunuz. Vatandaş bir depo benzin
alacak, Deponun yarısı benim. edasıyla pompanın
başında vatandaşı bekliyorsunuz.
Kıt kanaat geçinen insanları önce refaha
erdirin, sonra tasarrufa özendirin. Vatandaş,
ısıtamadığı evinde ekmek, makarna ve çayla
karnını doyurmaya çalışıyor, siz de bu insana
kalkıyor aşırı vergi, bireysel emeklilik sistemi ve genel
sağlık sigortası gibi zorunlulukları dayatıyorsunuz.
Daha yeni sağlıkta katkı paylarına yüzde 60 zam
yaptınız. Bu adalet mi, hiç mi duymuyorsunuz, hiç mi görmüyorsunuz bu
insanları? Ekonomi yönetimine seslenmek istiyorum: Umarım ekonomimizi
uluslararası finans ve ekonomi toplantılarının
yapıldığı New York, Londra, Dubai ve Paris gibi
şehirlerden değil de Anadoludan bakarak yorumlarsınız.
Manhattandaki havyarlı, biftekli yemekler eminim güzeldir, ancak siz yine
de sini üzerinde yemek yenilen yer sofralarını hatırlayın
lütfen.
Muhterem Türk milleti, beyaz bir yaprak olarak gördüğümüz
ve güzel umutlar beslediğimiz yeni yılın ilk dakikalarında
yüreklerimizi yakan bir terör eylemiyle maalesef karşı
karşıya kaldık, bugün de İzmir. Türk milleti olarak
gencecik insanların hayallerini yakan kahpe terör örgütlerini
lanetliyoruz. Millet olarak bizim lanetlemeye hakkımız var ancak AKP
Hükûmeti olarak artık lanetlemeyi bırakarak ülkemizi koruyacak ön
alıcı faaliyetlerde bulunmanız gerekir. Liderimiz ve Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, uzun süre önce terörle
nasıl mücadele edileceğini açıkladı. Türk milletine
yaraşır bir şekilde ve samimiyetle terörle mücadele etmek
istiyorsanız kulak veriniz. Bakınız, liderimiz ne diyor:
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alınamaz. Klasik
tedbir ve güvenlik politikalarının yanında teröre tam saha pres
ve baskı kurulmalıdır. Bütün millî güç unsurlarına
sorumluluk seferber eden bir strateji ortaya konulmalıdır.
Ülkemizdeki bütün unsurlara görev yükleyen terörle mücadele siyaseti
oluşturulmalıdır. Ayrıca, sorunun hem içten hem
dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesi için diplomatik
mücadele eylem planı oluşturulmalıdır. Güvenlik
kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak eğitecek,
donatacak ve yönetecek; terörle mücadelede taktik, eğitim ve icra programı
uygulanmalıdır. Sonuç olarak, her şeyin çözümü liyakatli
atamalardır. Amacımız eğitim, eğitim ve yine
eğitim olmalıdır.
Yüce Türk milletini saygıyla selamlıyor ve
son olarak tüm dünyaya ilan ediyorum ki: Birlik ve beraberliğimizi asla
bozamayacaksınız çünkü Türk milleti, hiçbir zaman yıkılmamıştır
ve sizler de yıkamayacaksınız.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
446
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
19uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesindeki "arasındaki sürede" ibarelerinin
"arasında kalan sürede" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mevlüt
Karakaya
İstanbul Konya Adana
Deniz
Depboylu Emin Haluk
Ayhan Arzu Erdem
Aydın Denizli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu Musa Çam
Tokat İstanbul İzmir
Utku Çakırözer Fatma Kaplan Hürriyet
Eskişehir Kocaeli
"MADDE 19- 4632 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3- 1/1/2013 ila bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasındaki sürede, katkı
payının şirket hesaplarına nakden intikal ettiği
tarihten önceki bir tarihte Devlet katkısı hesaplamasına konu
edilmesi nedeniyle, erken ödenen Devlet katkısı tutarlarına
Devlet katkısının Müsteşarlıkça fiilen ödendiği
tarih ile ödenmesi gereken tarih arasındaki süre için, emeklilik gözetim
merkezi tarafından 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde
belirtilen gecikme zammı oranı esas alınarak gecikme bedeli
hesaplanır. Hesaplanan bedelin, Devlet katkısının
Müsteşarlıkça ödenmesi gereken tarihten şirketin ödeme
yaptığı tarihe kadar 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesinde belirtilen gecikme zammı oranına göre hesaplanan faiziyle
birlikte ilgili vergi dairesine ödenmesi gerektiği hususu emeklilik
gözetim merkezi tarafından şirkete ve 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre gerekli takibatın yapılması amacıyla durum
ilgili şirketin bağlı olduğu vergi dairesine bildirilir.
1/1/2013 ila bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih arasındaki sürede, erken ödenen Devlet katkısı
tutarları kapsamında, ilgili dönemde gerçekleştirilmiş olan
iade işlemleri geçerliliğini korur."
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.33
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
446
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Mehmet
Emin Adıyaman Osman
Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan Öztürk Mizgin
Irgat
Gaziantep Ağrı Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde mesaiye devam
ediyoruz. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Evet, aslında
yaşadığımız sürecin her gün
Dün konuşmamda
söylemiştim, yarın nasıl bir güne
uyanacağımızı bilmediğimiz bir ülkede
yaşıyoruz. Maalesef, içeride, dışarıda,
sınır dışında ve sınır içerisinde
yaşadığımız istikrarsızlıklar bu boyutta
devam ederken böylesi atıl yasaların, toplum nezdinde bir
karşılığı olmayan yasaların bu saate kadar
tartışılıyor olması da bir diğer garabet olsa
gerek.
Sosyal devlet demokrasiyle idare edilen ya da iddia
eden ülkelerin önemli bir vasfıdır. Sosyal devlet, devletin sosyal
barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve
ekonomik hayata müdahalesini gerekli ve meşru gören bir
anlayıştır özünde. 1961 ve 82 anayasaları her iki askerî
darbeyle kurulan anayasalarda lafzıyla yer alan bir
anlayıştır özünde. Oysa iktidarın sermaye hırsına
yenik düşmüş politikaları sosyal devlet ilkesini göz ardı
eden iktidarın çalışanları kendi emekleriyle özel emekli
olmaya zorlamakta ve sistemi yürüten şirketlerin ayakta kalması için
de ciddi bir meblağı sisteme dâhil etmektedir. Borç içerisinde
yaşamlarını sürdürebilen işçilerin tasarruf yapması
için zorla ceplerine el uzatmak çözüm değildir. Çare gelirlerini
artırmaktır. Tasarruf yapılacaksa çok kazanandan çok, az kazanandan
da az vergi toplanmalıdır. Vergi barışı adı
altında sermaye kesimlerine vergi affıyla bu sistemi düzgün bir
sistem hâline getiremezsiniz. Bu sistem istismara açık bir sistemdir.
Sosyal devlet ilkesine bağlı kalınarak bireysel emeklilik
sisteminin mevcut uygulamalarından derhâl vazgeçilmelidir. İşçilerin,
emekçilerin hakları böylesi sistemlere hiçbir koşulda kurban
edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, benden önceki
Aydın Vekili -konuşması bende
- Bitliste aslında çokça
kanayan bir yarayı, havaalanlarını, yollarını, yani
Bitliste, ilimde, vekili olduğum ilde yürütülen hukuka
aykırılıkları bir kez daha dile getirdi. Şu anda
Tunceli ve Bitliste, havaalanı olmayan 2 il için tek bir proje
hazırlanmamıştır. 3üncü havaalanları
açılması planlanan illere baktığımızda, AKP
iktidarının kendi sermaye çevrelerine peşkeş çektiği
alanlar olduğu çok net anlaşılacaktır. Zamanında
kamulaştırma yöntemiyle projesi yapılan, konuşulan ve
kamulaştırma paraları ödenen Bitlis havaalanı
yıllardır her seçimde pişirilip önümüze sunulan bir malzeme
olarak olduğu yerde durmaktadır.
Van ya da Muş illerine gitmek zorunda kalan
halkımız çok büyük zorluklarla karşı
karşıyadır. Bir taraftan kar, bir taraftan OHAL, bir taraftan
haksız hukuksuz tutuklamalar ve bir taraftan da kendi yerelinde hiçbir
alanı açıklanmamış, ekonomik anlamda hiçbir
altyapısı sunulmamış Bitliste ve benzeri illerde bu
tasarının hiçbir karşılığı da yoktur.
Bu temelde Bitlis ve OHAL ilan edilen bölgelere
baktığımızda, 2002ye kadar olduğunu ve
kaldırdığınızı iddia ettiğiniz sistem
şu an Türkiyenin bir bütünel tamamında uygulamada ve devrede olan
bir sistemdir.
Evet, değerli milletvekilleri,
anayasalarımızda ve yasalarımızda lafzıyla yer alan
hukuk devleti, hukuka bağlılık, sosyal hukuk devleti ve
diğer birçok maddenin yaşamda bir karşılığının
olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Söz konusu
yasaların kötü uygulayıcılar elinde bir cehenneme
çevrildiğine; haksız, hukuksuz, keyfî bir sisteme
dönüştüğüne çok net bir şekilde, hep birlikte yaşayarak
tanık oluyoruz. Bu temelde de söz konusu yasa, sermayedarların ve
ranta açılmak istenen projelerin hayata geçmesi için yapılan bir
tasarıdır ve önergemiz doğrultusunda söz konusu tasarı
derhâl çekilmelidir.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
19uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Fatma
Kaplan Hürriyet (Kocaeli) ve arkadaşları
"MADDE 19- 4632 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3- 1/1/2013 ila bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasındaki sürede, katkı
payının şirket hesaplarına nakden intikal ettiği
tarihten önceki bir tarihte Devlet katkısı hesaplamasına konu
edilmesi nedeniyle, erken ödenen Devlet katkısı tutarlarına
Devlet katkısının Müsteşarlıkça fiilen ödendiği
tarih ile ödenmesi gereken tarih arasındaki süre için, emeklilik gözetim
merkezi tarafından 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde
belirtilen gecikme zammı oranı esas alınarak gecikme bedeli
hesaplanır. Hesaplanan bedelin, Devlet katkısının
Müsteşarlıkça ödenmesi gereken tarihten şirketin ödeme
yaptığı tarihe kadar 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesinde belirtilen gecikme zammı oranına göre hesaplanan faiziyle
birlikte ilgili vergi dairesine ödenmesi gerektiği hususu emeklilik
gözetim merkezi tarafından şirkete ve 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre gerekli takibatın yapılması amacıyla durum
ilgili şirketin bağlı olduğu vergi dairesine bildirilir.
1/1/2013 ila bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih arasındaki sürede, erken ödenen Devlet katkısı
tutarları kapsamında, ilgili dönemde gerçekleştirilmiş olan
iade işlemleri geçerliliğini korur."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Fatma
Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 446 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19uncu maddesindeki önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İzmirde bugün yaşanan acı
olayı, terörü şiddetle kınıyorum; şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
16 ve 19uncu madde devlet katkısını
yeniden düzenlemektedir. Bireysel Emeklilik Sistemi, on dört yıldır
hiç edilen emeğin sermaye karşısında yenilgisinin
sonuçlarından biridir. Bu sistem, sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesidir.
Oysaki emekçinin ihtiyacı olan, parasız ve nitelikli sağlık
ve sosyal güvenlik hakkıdır. Çalışanların kendi
emekleriyle özel olarak emekli olmaya zorlanması sosyal devlet ilkesine
kesinlikle aykırıdır. Böyle bir zorlama devlet eliyle
sigortaların beslenmesinden başka bir şey değildir. Yani
işçilerin parasıyla finansal sermayeyi desteklemektir ve bu asla
kabul edilemez.
Borç içinde yaşayan işçilerin gelirlerini
artırmak yerine zorla ceplerine el uzatmak çözüm değil
mağduriyet yaratır, yeni sorunlar yaratır. Tasarruf
yapılacaksa eğer kamu kaynakları israf edilmemeli,
yandaşlara milyonlarca lira vergi affı getirmek yerine çok kazanandan
çok, az kazanandan az vergi alınmalıdır yani vergi adaleti
sağlamak şarttır. Bu Meclis temenni yeri değil, işte
bu sorunların çözüm yeridir.
Biz burada bunları konuşurken
işçimiz, çiftçimiz, emeklimiz, asgari ücretlimiz yani Türkiyenin
çarklarını asıl döndüren vatandaşlarımız kara
kara ay sonunu düşünmeden edemiyor ne yazık ki. 4 kişilik bir
ailenin sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi için yapması
gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık
sınırı 1.432 liradır. Gıda harcamasıyla birlikte
giyim, ulaşım, eğitim, konut, sağlık ve benzeri
ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık
harcamaların toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 4.665
liradır. Geçtiğimiz seneden bu yana 4 kişilik bir ailenin insanca
yaşaması için gereken toplam harcama tutarı ise son bir
yılda 153 lira artmıştır.
Hükûmet tarafından 2017 yılı ilk
altı ayı için belirlenen ve Yüzde 8 artırdık. denilen
asgari ücret zammı emekçilerin cebine girmeden ne yazık ki
erimiştir. Dolardaki yükselişi de düşündüğümüzde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yeni yılda asgari ücreti
yüzde 8 artışla 104 lira artırdık. dese de
halkımızın cebinden 206 lira uçup gitmiştir. Şimdi
emekçiye diyorsunuz ki zorla tasarruf edin. Asgari ücretlinin eti ne budu ne.
Vergi açığı denince hemen elinizi işçinin cebine atmaktan
vazgeçin. Bir yanda ekonomik darboğaz, diğer yanda vahşi terör
ve yanlış iç ve dış politika, politik kararlar ülkeyi
bilinmeyene doğru sürüklemeye devam ediyor.
Yılbaşında eğlence
mekânında sadece, sevdikleriyle yeni yılı karşılamak
isteyen halkımıza bir gün daha zehir oldu. İstanbulda
eğlence mekânında gerçekleşen saldırıda 36 insan
hayatını kaybetti. Peki, bu saldırıyı kim üstlendi?
Laik Türkiyeye düşmanlığı tavan yapan IŞİD.
Ülkemizde laik düzene karşı olan tek
şey terör örgütü müdür? Tabii ki hayır. Bakınız, yeni
yıla günler kala gerici tarikatların yeni yıl kutlamasına
yönelik tepkileri tek tek gündeme gelmeye başladı. Şişme
Noel babayı önce sünnet edip ardından bıçaklamalar, Aydında
önce Noel Babanın başına silah dayayarak fotoğraf
çektirmeler, Kocaelide duvarlara asılan Mutlu Noeller Müslümanlar.
yazan provoke amaçlı afişler hâlâ hafızalarımızda.
Hâlbuki Noel Babayı kovalayanlar kul hakkı yiyenleri
kovalasaydı bugün geldiğimiz noktada her şey çok daha
farklı olabilirdi.
Bir tarafta yaramaz çocuklar diye
adlandırılan IŞİD, diğer tarafta Türkiyede laik düzen
istemeyenler. Madalyonun bir yüzünde, laiklik karşıtı eylemler
yapmalarına rağmen soruşturma dahi geçirmeyenler; diğer
yüzünde, IŞİDi lanetleyerek laiklik çağrısı
yaptıkları için tutuklanan gençler. Laiklik çağrısı
yapan gençlerin tutuklanmaları iktidarın klasik, muhalif
cezalandırma yönteminden başka bir şey değildir bizce.
Keşke tweetleri takip edene kadar, canlı bombaları, terörist
eylemleri, teröristleri, kaçan teröristleri adam gibi takip edebilseniz ve
yakalayabilseniz bugün İzmirdeki gibi daha birçok terör eylemi ülkemizde
gerçekleşmemiş olurdu diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 446 sıra sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesindeki "arasındaki sürede" ibarelerinin
"arasında kalan sürede" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
İsmail Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz madde bireysel emeklilik
sistemi kapsamında hazine tarafından sigorta şirketlerine ödenen
katkı payının devlet katkısı hesaplamasına konu
edilmesi nedeniyle erken ödenen devlet katkısı tutarlarına
uygulanacak mali müeyyidenin süresinin geçmişe yönelik olarak
netleştirilmesini öngörmektedir. Bireysel emeklilik sistemi bir sosyal
güvenlik sistemi olmasının yanında uzun dönemli tasarruf sistemi
olarak da düşünülmektedir. Bununla birlikte sistemde belli bir gelir
garantisi bulunmamaktadır. Her ne kadar bireysel emeklilik sisteminin
desteklenmesi amacıyla, çalışanlara devlet tarafından
katkı veriliyorsa da verilen destek sistemde kalmak için yeterli bir
teşvik unsuru olamamaktadır. Çalışanların zorunlu
olarak tasarruf etmelerine dayalı sistemler ülkemizde bilindiği gibi
daha önce de uygulanmış ancak istenilen sonuç elde
edilememiştir. O sebeple sonuç alınabilmesi için sistemin kalitesi ve
sağlıklı işleyişi kadar genel ekonominin de iyi
olması gerekmektedir.
Bugün Türkiye, tarihinin en düşük tasarruf
oranlarıyla karşı karşıyadır. Gelişmekte
olan diğer ülkelerde tasarrufların gayrisafi millî hasılaya
oranı yüzde 30un üstünde seyrederken ülkemizde bu oran yüzde 15ler
düzeyinde seyretmiştir. 2017 yılı için ise orta vadeli programda
tasarruf oranının daha da düşmesi öngörülmüş ve yüzde 13,5
olarak hedeflenmiştir. Kuşkusuz, çalışanların tasarruf
edebilmeleri, gelir ve ücretlerin yükselmesine bağlı
bulunmaktadır. Tasarruf, gelirin harcanmayan kısmı olduğuna
göre vatandaşlarımızın gelirlerinden, aylık zorunlu
ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra artakalan bir
tutarın olması gerekmektedir. Oysa mevcut ücretler bu imkânın
bulunmadığını ortaya koymaktadır. Nitekim, Türk
halkı doludizgin borçlanmakta, vatandaşlarımız borcu borçla
kapayarak gündelik hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.
2002de yüzde 4,5 civarında olan hane halkı borcunun harcanabilir
gelire oranı bugün yüzde 55lere ulaşmıştır. Her 100
liralık gelirin yarısından fazlası borca giderken, tasarruf
edebilmek de mümkün olamamaktadır. Türkiyenin sağlıklı bir
yatırım ve üretim düzeni oluşturamamasının temel
sebebi, kuşkusuz tasarruf oranlarındaki bu yetersizliktir.
Tasarrufların
artırılamadığı bir durum, yatırımlar için
dış tasarruflara başvurulmasını zorunlu
kılmaktadır. Borçlanmayı ve cari açığı
artıracak olan bu durum, başka ülke vatandaşlarının
refahına katkı verilmesine yol açacak ve ekonomi, üretimin ve
istihdamın artırılamadığı kısır
döngüden kurtarılamayacaktır. Bugün makroekonomik hedeflerin
tutturulamadığı, Türk lirasının aşırı
değer kaybettiği, işsizliğin yeniden çift hanelere
yükseldiği, borçlanmada yüksek artışların
yaşandığı bir ekonomi tablosu bulunmaktadır.
Ekonomideki olumsuz gidişat, uzun vadeli tüm ekonomik hedeflerden
uzaklaşılmasına da yol açmaktadır.
Bu şartlar altında, halkın ekonomiye
güveni ve geleceğe dönük umutları da azalmaya
başlamıştır. Nitekim, TÜİK verilerine göre Ekonomik
Güven Endeksi son dönemde düşüş trendine girmiş, aralık
ayında endeks 70,52 olarak gerçekleşmiştir. Tüketici Güven
Endeksi de son dört aydır, artan oranlı bir şekilde
gerilemektedir. Endeks son dönemde 70lerin üzerine çıkamazken
geçtiğimiz kasımda 68,93e, aralıkta ise 63,38e
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vatandaşlarımızın
geleceğinden emin olması için bütün nüfusu kapsayacak şekilde,
çağdaş normlarda bir sosyal sigorta sistemi
oluşturulmasının gerektiğini parti programımızda
ve seçim beyannamemizde ifade ettik. Ayrıca, tamamlayıcı
emeklilik sistemlerinin yaygınlaştırılmasını,
zorunlu ya da isteğe bağlı mesleki emeklilik sistemlerinin
hayata geçirilmesini, hem kamu üzerindeki yükün azaltılması hem de
kişilerin emeklilik dönemi tasarruflarının
artırılması açısından yeni bir politika seçeneği
olarak değerlendirilmesinin yerinde olacağını belirttik.
Bunların gerçekleşmesi için ise sosyal sigorta
programlarının aktüeryal denge içinde etkili ve özerk bir yapıda
yönetilerek fon yönetiminin etkinleştirilmesi gerekmektedir.
Bu düşüncelerle kanun
tasarısının hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu
madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci maddesinde
geçen "19/7/2003" ibaresinin "19 Temmuz 2003" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Mevlüt
Karakaya
İstanbul Konya Adana
Deniz
Depboylu Emin Haluk
Ayhan Arzu Erdem
Aydın Denizli İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesinde yer alan
"fıkrasında yer alan" ibaresinin
"fıkrasındaki" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman Osman Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan Öztürk İbrahim
Ayhan
Gaziantep Ağrı Şanlıurfa
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu Musa Çam
Tokat İstanbul İzmir
Utku Çakırözer Serkan Topal
Eskişehir Hatay
MADDE 20- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 5inci maddesinin altıncı fıkrasında
bulunan "31.12.2000" ibaresi "19/7/2003" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Serkan Topal, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu değişiklikle, 31/12/2000 ila 19/7/2003
arası dönemde hazine taşınmazları üzerine ev, iş yeri
gibi yapı yapanların mağduriyetleri gideriliyor ancak -2003
yılında yapılan kanun- maalesef, ondan sonra hazine arazisi
üzerine yapılan evlerin ev sahiplerinin mağduriyetleri giderilmedi.
Hatayda olmak üzere birçok mağdur var; bununla ilgili, Sayın
Bakanım, bu mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili sizlerden
çalışma bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün İzmirdeki
terör olayında şehit olan vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Maalesef, son bir yıldır askerimiz,
polisimiz, her yaştan vatandaşımız, insanımız
durmadan katlediliyor. Sabah vedalaştığımız
sevdiklerimizi akşam sağ salim göreceğimize olan
inancımız da katlediliyor. Hükûmet yetkilileri, maalesef, sadece
kınama mesajıyla yetiniyor.
Yine, günler öncesinden, havuz medyasının
tetikçileri Yılbaşı kutlamayın, Müslüman Noel kutlamaz.
söylemleriyle altyapısı oluşturulan bir algı yönetimi
oluşturdu; Diyanet İşleri Yılbaşı kutlaması
gayrimeşrudur. açıklamasında bulundu; bildirileri
dağıtan meczuplar bu sefer de Yılbaşı
kutlamayın. diye bildiri dağıttılar. Bu bildirileri
dağıtanlar belli, nerede dağıttıkları belli, ne
amaçladığı belli. Herhangi bir tanesine soruşturma
açıldı mı? Hayır. Bütün bu yeni yıl
provokasyonları gözümüzün önünde oldu mu? Oldu. Terör eylemi oluyor,
Hükûmet halka Teröre karşı birlik olalım, mücadele edelim.
diyor; ekonomik politika iflas ediyor, Türk lirası değer kaybediyor,
Hükûmet halka Dolar bozdurun. diye çağrı yapıyor; darbe
girişimi yaşanıyor, halkı sokağa
çağırıp Darbecilere engel olalım. diyor. Evet,
olmasına olalım ancak eğer darbe girişimlerine, teröre,
yoksulluğa, ekonomik krize her seferinde halk göğüs gerecekse on dört
yıllık iktidar ne yaptı, ne iş yapıyor; onu sormak
istiyorum. Devletin varoluş amacı vatandaşlarını
korumak, güvenliğini sağlamak değil mi değerli arkadaşlar?
Yine, son zamanlarda, Türk Ceza Kanununun 216ncı
maddesi hükümleri apaçık ortadayken alenen suç işleyen tetikçiler var
maalesef. Bir televizyon programında göz göre göre birileri
çıkıyor ve halkın, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep
veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini
diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik
ediyor, üstelik cumhuriyet savcılarının gözlerinin önünde.
Barışın ve kardeşliğin
kenti Hatay, bir meczup tarafından karıştırılmak
isteniyor değerli arkadaşlar. Benim Samandağ Belediye
Başkanım, Hatay Kurtuluş Örgütü üyesi olarak ilan edilip hedef
gösteriliyor, yakın tarihimizden açıyla
hatırladığımız katliamlara göndermeler yaparak bu
ülkenin barışının ve demokrasisinin sigortası Aleviler
maalesef hedef gösteriliyor; savcılar seyrediyor, Bakanlarımız
sadece bakıyor; troller kilitliyor, birileri de alkışlıyor.
Savcıları göreve davet ediyorum bu konuda, az sonra Sayın Divana
da bunları sunacağım.
Hataydaki, Adanadaki, Mersindeki Aleviler, tüm
Türkiyedeki Aleviler gibi vatanını, milletini,
bayrağını seven, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletine
sadık insanlardır. Onlara laf atanlar, iftira atanlar önce aynaya
baksınlar ve hadlerini bilsinler.
Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın
Başbakanım, Sayın Bakanlarım; bu fitne, fesat ve
ayrıştırma peşinde koşan insanlara karşı
olduğunuzu biliyorum. Ancak, sosyal medya şuursuzluğunun
toplumda yaratacağı tahribat uyarıları
sıcaklığını korurken birtakım kraldan çok
kralcıların provokatif sosyal medya mesajları ve televizyon programları
incelenmelidir. Cumhuriyet ve vatan sevgisi tescilli Hataydaki Alevi
kardeşlerimizi zımnen radikal terör örgütleriyle
ilişkilendirmek, en hafif ifadeyle, toplumda yaratılmak istenen
ayrıştırmalara zemin hazırlar.
Sayın İçişleri Bakanını ve
Adalet Bakanını, konuya müdahaleye davet ediyorum ve bazı
belgeleri de Sayın Divana teslim ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topal.
Evet, hemen alayım; önergenizi oya
sunacağım. Peki, siz arkadaşlara verin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesinde
yer alan "fıkrasında yer alan" ibaresinin
"fıkrasındaki" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İbrahim
Ayhan (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İbrahim Ayhan, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; gecenin bu saatinde tekrara düşmeden, özellikle içinden
geçtiğimiz süreci daha güçlü, daha etkili bir şekilde
atlatabilmemizi, kendi bakış açımızla sizlerle, kısaca
da olsa, paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, insanlık tarihi,
insanın kendisiyle ve doğayla mücadelesinin tarihidir. İnsanlık
tarihi, insanın doğayla, doğaya karşı kendisini ayakta
tutabilecek ve yaşam içerisinde kendi toplumsallığını
sürdürebilecek bir mücadelenin tarihidir. Bu mücadele tarihi, şüphesiz,
her çağa ve zamana göre kendini çeşitli toplumsal sistemler
şeklinde örgütlemiş ve bu örgütlediği toplumsal sistemlerle
insanlık kendisini ayakta tutmaya, kendisini var etmeye
çalışmıştır. Burada önemli olan şey, insanın
nasıl yaşadığı, yaşama nasıl bir anlam
atfettiğidir. Şu anda da biz, eğer zorluklarla
karşılaşıyorsak, eğer krizlerle karşı
karşıyaysak öncelikli olarak insanlık tarihi boyunca ilk
insanın kendisine sormuş olduğu soruyu kendimize de sormak
durumundayız, Nasıl yaşamak istiyoruz? sorusunu güçlü bir
şekilde kendimize sormak durumundayız. Nasıl yaşamak
istiyoruz? sorusunu iyi cevapladığımız takdirde, ben
inanıyorum ki yaşadığımız krizleri ve kaosu da
güçlü bir şekilde atlatabiliriz. Onun için de biz, demokratik, özgürlükçü
ve eşitlikçi bir yaşam sürdürme gayesi ve çabası içerisinde
olduğumuzu, değişik siyasal partiler içerisinde olmamıza
karşın, her seferinde aynı şeyleri söylüyoruz. Aynı
şeyleri söylememize rağmen bu mevcut yaşam felsefesi içerisinde
ne yazık ki ortaklaşamıyor ve bu ortaklaşmayı
sağlayabilecek adımları da atamıyoruz, bunun
sistematiğini kurmakta da zorlanıyoruz. Dolayısıyla,
yapmamız gereken şey, bunun sistematiğini herkesi kapsayacak,
herkesi kesecek bir noktada ortaya koymaktır.
Bakın, uluslararası düzeyde sistemle
ilgili bir araştırma yapılmış, sistemle ilgili
yapılan araştırma sonucunda ortaya çok ilginç bir sonuç
çıkmıştır. Sistemle ilgili yapılan
araştırmada, insanların yapmış olduğu
hataların nedeni araştırılmış ve bu sorgulanarak
bunun sebepleri açığa çıkarılmak istenmiş. Çıkan
sebep, yaşanan sorunların temelinin yüzde 90 sistem olduğu,
yüzde 10 sorunun kaynağının da insan olduğudur.
Dolayısıyla, insan faktörü hata payı içerisinde yüzde 10luk bir
yer işgal ediyor. Sistemin hata içerisindeki payı ise yüzde 90dır.
Biz sistemimizi demokratik normlar üzerinden kurarsak inanıyorum ki bu yaşadığımız
sorunlar da olmayacaktır. Herkesin kendinden doğru, kendi
gerçeklerini dayattığı, herkesin kendinden doğru, kendi
gerçekliği, kendi düşüncelerini, kendi inanışlarını
topluma dikte ettirdiği bir sistem refah ve huzur getirmeyecektir.
Dolayısıyla, krizin de kaosun da temel nedeni, temel
yaşantısı da bunlar olacaktır.
Diğer konuşmamda da belirttiğim gibi,
Neyzen Tevfikin dediği gibi, eğer ağlamak istemiyorsak,
eğer insanlarımızın ağlamasını istemiyorsak
sistemimizi demokratik normlarla kurmak ve demokratik normları
güçlendirici çabalar ve gayretler içerisine girmemiz gerekiyor. Bunun
dışında herhangi bir şansımız, herhangi bir
seçeneğimiz de yoktur. Bunu yaptığımız takdirde,
inanıyorum ki hepimiz daha güzel bir Türkiyeyi, daha
yaşanılabilir bir Türkiyeyi kurmuş olacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 20nci maddesinde geçen "19/7/2003"
ibaresinin "19 Temmuz 2003" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul)ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
ERHAN USTA (Samsun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin açık ve anlaşılabilir
olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak
üzere dört önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 Sıra
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 21inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur
İnceöz İsrafil
Kışla Mehmet
Metiner
Aksaray Artvin İstanbul
Gökcen
Özdoğan Enç Osman
Aşkın Bak Ramazan
Can
Antalya Rize Kırıkkale
İsmail
Emrah Karayel
Kayseri
"MADDE 21- 4706 sayılı Kanunun ek 4
üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Türkiye Kızılay Derneği, Türkiye
Yeşilay Cemiyeti ve Türkiye Yeşilay Vakfı ile Darülaceze
Başkanlığı, Darüşşafaka Cemiyeti ve Türk Hava
Kurumu tarafından kuruluş amaçlarına uygun olarak
kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan mülkiyeti Hazineye, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde adı geçen
Dernek, Vakıf, Başkanlık, Cemiyetler ve Kurum lehine
kırkdokuz yıl süre ile bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir
veya 492 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas değerin
yarısı üzerinden doğrudan satılabilir. Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bunlar adına bedelsiz
kullanma izni verilebilir. Bunlardan ayrıca hasılat payı
alınmaz. İrtifak hakkı tesis edilen veya satılan
taşınmazların tapu kütüğüne, amacı
dışında kullanılmayacağına ilişkin şerh
konulur.
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar ile kamu yararına çalışan derneklerden
öğrencilere yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti bulunanlardan
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından müştereken
belirlenen şartları sağlayanlar lehine, kuruluş
amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere mülkiyeti Hazineye veya
kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde
kırkdokuz yıl süre ile bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir
veya 492 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas
değerin yarısı üzerinden doğrudan satılabilir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bunlar
adına bedelsiz kullanma izni verilebilir. Bunlardan ayrıca
hasılat payı alınmaz. Bu şekilde satılan, irtifak
hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen taşınmazlardan söz
konusu vakıflar ve dernekler tarafından elde edilen gelirin
tamamı, münhasıran öğrencilere yönelik eğitim
kurumlarının veya yurtların yapım, bakım, onarım,
işletim ve benzeri giderlerinin karşılanmasında
kullanılır. İrtifak hakkı tesis edilen veya satılan
taşınmazların tapu kütüğüne, amacı
dışında kullanılmayacağına ilişkin şerh
konulur."
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman Osman Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Mahmut Toğrul Berdan
Öztürk
Gaziantep Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bihlun Tamaylıgil Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu
İstanbul Tokat İstanbul
Musa Çam Zekeriya Temizel Lale
Karabıyık
İzmir İzmir Bursa
Utku
Çakırözer
Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Kalaycı İsmail Faruk Aksu Erhan Usta
Konya İstanbul Samsun
Ahmet Selim Yurdakul Deniz
Depboylu
Antalya Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, aynı mahiyette olan
üç önerge hakkında söz isteyen sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Osman Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, doğrusu
bütün yasama dönemi içerisinde ilgili ihtisas komisyonundan geçmemiş olan
bir yasa tasarısının, yasama faaliyetine yönelik bir
ciddiyetsizliğin ifadesi olduğuna dair benden önce gün boyunca bütün
hatipler dile getirdiler. Müsaadenizle ben çok da bu hususa girmeyeceğim
ama tasarının tümüne baktığımızda tasarı,
âdeta topluma bir müjde olarak sunuluyor, topluma bir müjde olarak lanse
ediliyor. Daha önce de ifade etmiştim, AKP Hükûmetinin çok önemli bir
yeteneği var: Tozpembe bir tabloyu kapkara gösterme ya da kapkara bir
tabloyu tozpembe gösterme konusunda hakikaten yetenekli, hakikaten mahir bir
yeteneğe sahip. Bu yasa tasarısı ama özellikle de 21inci ve 22nci
maddeler yandaşa birer müjde maddesidir. Bu itibarla da her şeyden
önce, tasarının üzerinde ihtisas yapacağı alanın
kendisi hazine arazileridir, özü itibarıyla beytülmaldir yani tüyü
bitmemiş yetimin hakkıdır. Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yandaşa, yandaş vakfa peşkeş çekme yasa
düzenlemesidir.
Şimdi, metnin içerisine
baktığımızda ismi zikredilen kimi vakıflara veya kimi
kuruluşlara zerre kadar bir itirazımız yoktur ancak ikinci
paragrafta Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan ve öğrencilere
yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti bulunan vakıflardan
diye
bir ibare geçmektedir. Yukarıda ismi geçen bütün vakıflar veya
kuruluşlar özü itibarıyla bu düzenlemede gizli vakıfların
ismini gizlemek amacıyla kullanılmıştır. Bu itibarla
da Sayın Bakana soruyorum: Bu potansiyele sahip olan kaç tane vakıf
var? Yasa geçtikten sonra bundan istifade edecek olan kaç tane vakıf var
ve bu vakıflar içerisinde örneğin TÜRGEV var mıdır? Bu
vakıflar içerisinde, örneğin daha önce çocuk istismarıyla itham
edilen veya isnat edilen veya ismi anılan vakıflar var
mıdır? Daha önce çocukların hayatına mal olan,
çocuklarımızın diri diri yanmasına vesile olan kurumlar,
vakıflar var mıdır? Çok açık ve net söylüyorum Sayın
Bakan: Şu an itibarıyla neredeyse -iki yıllık bir zaman
dilimidir- toplum SS düzenlemesiyle dizayn edilmeye
çalışılıyor. Bu madde de özü itibarıyla bir toplumsal
mühendislik çalışması çabasıdır. Toplumsal
mühendisliğin eleştirisini en çok yapan bir kesimin bugün topluma bu
düzenlemelerle, bu yaklaşımlarla dizayn vermeye
çalışmasının da yaratacağı çok başka
sıkıntı alanları bulunmaktadır.
Şimdi, müsaadeniz olursa bir hususa daha
değinmek istiyorum. Bu SS düzenlemesi dediğimiz mevzunun ana
kökeninde Ya satın al ya da sindir
Bu düzenleme, satın
alınanların ihya edileceği bir düzenlemedir. Peki, satın
alınamayanlar yani biat edilemeyenler, sindirilemeyenler ne
yapılıyor? Kanun hükmünde kararnamelerle kapısına kilit
vuruluyor. 1990 yılının karanlığında kurulan
İstanbul Kürt Enstitüsünün kapısına kilit vuruldu. Ya, Allah
aşkına, bir dile düşmanlık bu şekilde tezahür
edilebilir mi? Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir
zihniyettir?
Bir diğer husus Sayın Bakan, bugün,
şimdi, bu saatte öğrendim, bu SS politikasının bir
diğer yansıması da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine
yansıdı; Türkiyede Kürtçe tiyatro yapan tek bir kuruluş
vardı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu.
Şehir Tiyatrosunun 30 kadrolu elemanının işine son verildi
ve bu Şehir Tiyatrosu İzmir ile Diyarbakır arasında,
Diyarbakır ile Trabzon arasında, Anadolu ile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
Mezopotamya
arasında, Kürtler ile Türkler arasında birer köprü rolünü görüyordu.
Doğrusu, faşizm hem barışın düşmanıdır
hem sanatın düşmanıdır hem de kendisine biat etmeyen
herkesin düşmanıdır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Diğer önerge hakkında söz isteyen Lale
Karabıyık, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ben, size,
önce gelecek nesilleri şekillendirmeyi amaçlayan bir ideolojinin
nasıl adım adım götürüldüğünü Plan ve Bütçe Komisyonundan
alarak anlatmaya çalışacağım, eğer bugün yarıda
kalırsa, yarın da 22nci maddeyi konuşurken orada devam
edeceğim.
Sayın vekiller, geçen ay, birdenbire Plan ve
Bütçe Komisyonuna 4 maddelik bir torba yasa geldi. Bu torba yasanın 2
maddesi vardı ki Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgiliydi.
Birincisi, Kredi ve Yurtlar Kurumunun
amacını değiştiriyordu, amacına Millî ve manevi
değerleri geliştirme eğitimi. diye bir madde ilave
etmişti. Nedir bunlar? dedik, dediler ki İlgili
bakanlığın bütçede sunumu olduğu zaman
sorarsınız.
Peki, ikinci bir madde gelmişti, işte,
bugünkü maddeyle biraz ilgili -adım adım oraya geliyoruz zaten- o da
şuydu: Bakanlığın vergi muafiyeti listesinde bulunan
vakıf ve derneklerin kurduğu yurtların beslenme ve barınma
maliyetlerine devlet destek verecek, karşılayacaktı.
Hemen sorduk: Hangi vakıf ve dernekler
bunlar? 100 küsur dernek, 100 küsur da vakıf listesi getirildi bize,
İşte, bunlar. denildi. İçinde Kanser Vakfı da vardı,
Göz Nurunu Koruma Vakfı da vardı, Ensar Vakfı da vardı.
Sorduk: Peki, bunlara hangi kriterlere göre destek vereceksiniz? Denildi ki:
O kriterleri Bakanlık belirleyecek, buna göre destek verilecek.
Sonra aradan zaman geçti, geldik bütçe
görüşmelerine ve Sayın Gençlik ve Spor Bakanı sunumunu
yaptı, bir baktık ki millî, manevi değerleri geliştirme
eğitimleri zaten bir yıldır veriliyor, hani, fiilî durum, gerçek
durum hesabı, kanunun maddesi daha sonradan getiriliyor. Nelerdir
bunlar? diye baktık, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla bir ortak protokol yapılmış ve
gençlik kamplarında birtakım eğitimler veriliyor Maneviyat
İstasyonları adı altında. Hani, millî, manevi değer
deyince aklımıza Atatürk de gelir, ama bir tane kelimede geçmiyor,
böyle bir etkinlik, eğitim de yok ve eleştirdik.
Ardından şimdiki madde geldi. O maddede de
ne var? Artık, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye ve Millî
Eğitim Bakanlığınca belirlenen şartları
sağlayan vakıf ve derneklerin
çalıştırdığı yurtlara, mülkiyeti hazineye veya
kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde
kırk dokuz yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı tesis
edilebilecek.
Şimdi, sayın vekiller, sürekli diyoruz ki:
Devlet yurt yapsın, yurtları çalıştırsın, bu
sorumluluğu üzerinden atmasın, denetimini de kendisi yapsın.
Biz Ensar Vakfında da gördük, geçen gün yangında da gördük. Örnekleri
şimdi burada sıralasam zaman yetmez ama iktidar ısrarla diyor
ki: Hayır, biz bu sorumluluğu üzerimizden atacağız. Ya,
bu mülkler varsa bu mülkleri devlet kullansın, o yurtları kursun,
denetlesin, çalıştırsın böyle bir imkân varsa. Az sonra bir
açıklama daha gelecek zannediyorum. Şimdi bir önerge geldi. Bu
önergeye göre de yine, 492 sayılı Kanunun 63üncü maddesinde yer
alan harca esas değerin yarısı üzerinden doğrudan
satılabilir. gibi bir ifade geldi.
Şimdi, sayın vekiller, kimin
malını kime satıyoruz, neden satıyoruz? Sayın Bakan
burada sanırım bir açıklama getirecek ama biz buna tabii ki
karşıyız. Sonuçta bunların kriterlerini kim belirleyecek,
nasıl belirleyecek, hangi koşullarda belirleyecek? Bunları zaten
son derece merak ediyoruz. Ancak, fiilî durum-gerçek durum meselesinde
olduğu gibi, bize o kadar çok bilgi geliyor ki. Son iki üç ay içerisinde
Ensar Vakfı başta olmak üzere çok sayıda mülkün zaten devri
yapıldı, yani maddesi şimdi geçiriliyor ama devri
yapıldı. Biz Plan-Bütçe görüşmeleri sırasında sorduk
Bunların listesini verir misiniz? diye, sağlıklı bir
liste bize maalesef verilemedi ve ben zaten o bilgiyi hâlen Sayın Bakandan
bekliyorum ama her ilimizde hemen hemen var. Başta Ensar Vakfı olmak
üzere son iki üç ayda zaten devredilen yerler var. Yani şimdi maddeyi
geçiyoruz veya oylanacak ama zaten fiilen bunlar gerçekleşmiş durumda.
Sayın vekiller, lütfen eğitimde
yurtların sorumluluğunu devlet üstünden atmasın. Eğitimi,
her zaman söylediğimiz gibi, siyasetin arka bahçesi hâline de
getirmeyelim. Yurtların denetimini ve
çalıştırılmasını da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla)
devlet, sorumluluğu
üstlenerek yürütmek zorunda.
Yarın 22nci maddede devam edeceğim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Aynı mahiyetteki üçüncü önerge hakkında
ERHAN USTA (Samsun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Özel mahiyetli bir düzenleme
yapılmasının önüne geçilmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üç önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan,
biraz sonra okutacağınız önerge yani İlknur İnceöz ve
arkadaşları tarafından verilen önerge, her şeyden önce,
Anayasaya çok açık aykırılık ifade eden bir önergedir. Bu
önergeyi işleme almamanızı talep edeceğim ama takdir sizin.
Önergeyi işleme almak konusunda bir ısrarınız varsa usul
tartışması talep etmekteyim.
BAŞKAN Sayın Altay, Anayasaya
aykırılık gerekçesini ortaya koyar mısınız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçemizi
Bülent Kuşoğlu ortaya koysun efendim söz verirseniz, ben de
koyabilirim tabii de
BAŞKAN Hayır, hayır yani her neyse
ben
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani, Anayasanın,
her şeyden önce, eşitlik ilkesi var. Bu önergeyle, kimi kamu
malları, hazine arazileri, kamu mülkleri Hükûmetin uygun göreceği
derneklere, 492 sayılı Kanunun 43üncü maddesinde yer alan harca
esas değerin yarısı üzerinden verilir. Yani, hükûmetlerin
devletin malını kafasına göre peşkeş çekmesi,
işin siyasi ahlakı, ahlaksızlığı bir tarafa, Anayasaya
çok açık aykırıdır, bunu söylüyorum, bunu işleme
almamanız gerektiğini söylüyorum. Siz Hayır, mevzuata göre ben
bunu işleme almak durumundayım. derseniz, o vakit de bu durumla
ilgili, 63üncü maddeye göre, bir usul tartışması talep
etmekteyim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Altay,
şöyle: Anayasaya aykırılık iddialarıyla ilgili
yerleşmiş bir tutum vardır ama ben bu tutumu açıklamadan
önce Anayasaya aykırılık gerekçesini gerçekten öğrenmek
istedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eşitlik
ilkesine aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani, bir konuya karşı
çıkmak, onu eleştirmek elbette ki bir siyasi partinin, bir
milletvekilinin en doğal hakkıdır; bu, sizin en tabii
hakkınızdır. Bunu, belirttiğiniz çerçevede çok daha
geniş bir şekilde de eleştirebilirsiniz. Yalnız, Anayasaya
aykırılık gerekçesi neyse onu anlamak isterim tabii ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eşitlik
ilkesine aykırı Sayın Başkan. Devlet, insanlara da,
vakıflara da, derneklere de eşit mesafede durmak zorundadır.
Anayasa bunu hüküm altına almış -bana şimdi madde
numarası aratmayın- ama burada Anayasanın bu ilkesini çok
açık bir ihlal var. Ben Hükûmet olarak bir liste yaptım, bu listede
olan vakıflara, derneklere kamu mallarını peşkeş
çekeceğim. diyor. Durum bundan ibaret.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hiç alakası
yok.
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara
veriyorum, grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 01.28
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:02.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51inci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
446
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan, 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 439 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Ocak 2017 Cuma
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati:02.19