TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
52nci
Birleşim
6
Ocak 2017 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konya ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, 5 Ocak 2017 tarihinde İzmir
Adliyesinde yaşanan terör saldırısına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Anayasa
değişikliği ve başkanlık sistemine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, İzmirde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan polis memuru Fethi Sekine ve
mübaşır Musa Cana Allahtan rahmet dilediğine ve terörü bir kez
daha lanetleyip, kınadığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak Şırnakta
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Konya Milletvekili
Hüsnüye Erdoğanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, haklarında
kesinleşmiş bir yargı hükmü olmamasına rağmen binlerce
insanın çalışmasının KHK eliyle engellenmesinin
gelecekte telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere yol açabileceğine
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, emeklilere
promosyon ödemesinde bankaya fatura ibrazı şartıyla ilgili ciddi
sıkıntılar olduğuna ve Mersindeki sel felaketiyle ilgili
Hükûmetin bugüne kadar hiçbir şey yapmadığına ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ÖSYM
tarafından üniversite giriş sınav sistemi ve sınav
içeriğine ilişkin yeni düzenlemeler yapıldığına
ve AKP iktidarları döneminde her bir buçuk yılda bir sistem
değişikliğiyle eğitim sisteminin çökertilmeye devam
edildiğine ilişkin açıklaması
4.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, İzmirde
yaşanan terör olayını nefretle kınadığına,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, gazeteci
Ahmet Şıkın Silivri Cezaevinde her türlü insani
koşullardan uzak olarak âdeta yargısız infaza tabi tutulduğuna
ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin su faturası
uygulamalarına ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, ülkenin
birliğine kastetmek isteyen terör örgütlerine karşı mücadele
eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, bu uğurda şehit olan
asker, polis ve sivilleri ve İzmirde terör girişimini önleyen
şehit polis Fethi Sekini rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Millî
Eğitim Bakanlığının yeni yıl
kutlamalarının yapılmamasıyla ilgili olarak okullara
gönderdiği yönergeye ve Millî Eğitim Bakanlığını
bu tür işlerle uğraşmak yerine görevini yapmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Başbakandan ülkemizde her gün cereyan eden terör olayları nedeniyle
MİT Müsteşarı Hakan Fidanı görevden almayı
düşünüp düşünmediğini ve
Hükûmetin istifa etmeyi düşünüp düşünmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, İzmirdeki
terör saldırısında hayatlarını kaybeden Fethi Sekin
ile Musa Cana Allahtan rahmet dilediğine, bu ülkenin ve cumhuriyetin
kolay kurulmadığına ve parçalamaya kimsenin gücünün
yetmeyeceğine ilişkin açıklaması
10.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez
Çankırının, İzmir Adliyesindeki hain
saldırıyı şiddetle kınadığına,
hayatını kaybeden polis Fethi Sekine Allahtan rahmet
dilediğine, terörün insanlığın ortak sorunu olduğuna
ve günün terörün her çeşidine karşı milletçe birlik olma günü
olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Türkiyenin her
yerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay
Samandağda kıyı kenar çizgisi olduğu gerekçesiyle
vatandaşların iş yeri, arazi ve evlerinin tapularının
ellerinden alınması nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
13.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun
büyükşehir belediyesi olduktan sonra şehrin âdeta bir kâbus
hayatına teslim edildiğine ilişkin açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın,
İhraç edilen akademisyenlerin durumuna, rektörlerin neden incelemeye tabi
olmadıklarını öğrenmek istediğine ve Ensar
Vakfına devredilen kamu mülklerinin listesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
15.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
İzmirde gerçekleşen terör saldırısını
şiddetle kınadığına ve Türkiyenin önemli bir
tarım ve hayvancılık merkezi olan Balıkesirde çiftçinin
can çekiştiğine ilişkin açıklaması
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmirdeki terör
olayında hayatını kaybeden polis ile adliye çalışanına
Allahtan rahmet dilediğine, Türkiyede bulunan bütün siyasi partilerin
terör konusunda yoğunlaşması ve terörü ülke gündeminden
çıkarmak amacıyla ortak bir çaba göstermesi gerektiğine,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel hak ve özgürlüklere sınırlama
getirmemek kaydıyla terörü önleyecek her türlü formülü, yasayı
desteklemeye hazır olduklarına ilişkin açıklaması
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İzmirdeki hain
saldırıyı nefretle kınadığına, şehit
olan polis Fethi Sekini rahmetle andığına, bu olayla ilgili bir
ihmal olduğu konusunda ciddi kuşkuları olduğuna, Fethi
Sekinin isminin yaşatılması gerektiğine ve 7 Ocak
Osmaniyenin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
ülkenin zor günlerden geçerken demokrasiyi, hukuku, insan haklarını
askıya almanın normalleşmeyi
sağlamayacağının çok açık olduğuna,
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Vanın Çatak ilçesine
atanan kayyumların bazı uygulamalarına ve bir tutuklunun sahip
olması gereken hakların Ahmet Şıka
tanınmamış olmasını anlamakta güçlük çektiğine,
Adalet Bakanını bu konuda izahata davet ettiğine ilişkin
açıklaması
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İzmirdeki terör saldırısını
kınadığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, terörle elbette mücadele edileceğine ancak siyasetin
yegâne gündemi terörmüş gibi davranamayacağına, Anayasa
değişikliği konusunda 2 partinin belli konularda
uzlaştığına ve eğer Meclis onay verirse nihai
kararı milletin vereceğine ilişkin
açıklaması
20.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, Karabük
Milletvekili Burhanettin Uysalın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Samsun Milletvekili
Hasan Basri Kurtun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, Samsun
Milletvekili Hasan Basri Kurtun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Şırnak Küpeli
Dağında yürütülen operasyonlar sırasında şehit olan 2
askere Allahtan rahmet, yaralı 4 askere acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin,
Türkiye'de kadına yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/411)
2.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin,
işçi ölümlerinin artmasıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/412)
3.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin,
Türkiye'de meslek liselerinin, meslek liselerinde okuyan öğrencilerin ve
meslek liselerinden mezun olanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/413)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden Japonya
Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Kentaro Sonoura ile
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. Denilmesi
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Ayhan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinde
yaşanan elektrik kesintilerinin nedenlerinin
araştırılması ve sorunların tespiti ve bu sorunlara
kalıcı çözümler bulunabilmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşları tarafından, üniversite çalışanlarına
yönelik hukuksuz uygulamaların araştırılması
amacıyla 11/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 2nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in, Manisa Yunusemre
Belediyesi ve TOKİ işbirliğiyle yürütülen konut edindirme
projesi kapsamındaki bazı hususlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/9416)
2.- Antalya Milletvekili
Niyazi Nefi Kara'nın, Antalya'nın Kemer ilçesinde yer alan Göynük
Kanyonunda çıkan yangının nedenlerine ve yangın söndürme
çalışmalarına dair bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9493)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Altunhisar ilçesine bağlı bir
köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9494)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı bir
köyün sulama göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9495)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ilçesine bağlı bir köyde
kapalı sulama sistemine geçilmesine ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9496)
6.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı bir
köye sulama göleti yapılmasına ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9497)
7.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çiftlik ilçesine bağlı bir köyün
sulama göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9498)
8.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çiftlik ilçesine bağlı bir köyden
geçen derenin ıslahına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9499)
9.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün
sulama göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9500)
10.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün
sulama göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9501)
11.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün sulama
göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9502)
12.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün
sulama göleti ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9503)
13.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ilçesine bağlı bir köydeki
sulama sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9505)
14.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ilçesine bağlı bir köyün
yeni içme suyu deposu ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9617)
15.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ilçesine bağlı bir köyün
içme suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9621)
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ilçesine bağlı bir köyün
halı saha ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9626)
17.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Merkez ilçesine bağlı bir köyün
içme suyu deposu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9627)
18.- Manisa Milletvekili Tur
Yıldız Biçer'in, Manisa İli Sarıgöl ilçesine
bağlı Afşar Değirmendere Mahallesi'nde musluklardan çamur
aktığı yönündeki şikayetlere ve yapılan incelemelere
ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9631)
19.- Ankara Milletvekili
Erkan Haberal'ın, Türkçe'nin Birleşmiş Milletlerin resmi dilleri
arasına girmesi için yapılan bir çalışma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
cevabı (7/9678)
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda
2012-2016 arasında yıllar itibarıyla İş
Bankasından Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna aktarılan para
miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin cevabı (7/9826)
21.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün içme
suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9895)
22.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı bir
köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9899)
23.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı bir
köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9900)
24.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı bir
köyün içme suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9901)
25.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Altunhisar ilçesine bağlı bir
köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9902)
26.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı bir köyün
güneş paneli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9905)
27.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, Kocaeli'nin Derince ilçesinde bir depoda saklanan BHC ve
DDT isimli zehirli tarım ilaçlarının bertaraf edilmesine
ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9987)
6 Ocak 2017 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Konyanın
sorunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycıya aittir.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Konya ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Yıllardır yaşadığı
kuraklıktan sonra onlarca yılın en yoğun kar
yağışını alan Konyada bir taraftan rahmet ve bereket
kaynağı kar nedeniyle âdeta bayram sevinci yaşanırken
diğer taraftan kazalar nedeniyle büyük bir üzüntü söz konusudur.
Bugün Cihanbeyli ilçemizde
sağlık meslek lisesi öğrencilerini taşıyan otobüsün
ilçe terminali karşısında devrilmesi nedeniyle Burak Demirci ve
Ayşenur Okuş adlı 2 öğrencimiz hayatını
kaybetmiş, 42 öğrencimiz yaralanmıştır. Cihanbeyli
Devlet Hastanesinde ilk müdahalelerden sonra 5 yaralı Konyadaki
hastanelere sevk edilmiştir. Dün de Akşehir ilçemizde bir pazar
yerinin çatısının çökmesi nedeniyle enkaz altında kalan 4
kişi hastaneye kaldırılmıştır. Öncelikle hayatını
kaybeden 2 evladımıza Cenab-ı Allahtan rahmet, ailelerine sabır
ve başsağlığı niyaz ediyorum. Hastanede tedavi gören
kardeşlerime de acil şifalar diliyorum.
Yine, dün Selçuklu ilçemizde
bulunan bir pazar yerinin çatısında göçük meydana gelmiştir.
Evvelsi gün Bozkır ilçemizde halı sahanın çatısı,
geçen hafta da Konsan Sanayi Sitesinde bazı fabrika ve depoların
çatısı çökmüştür. Aynı tehlike merkez ve ilçelerdeki birçok
yer için söz konusudur. Konyanın her tarafında durum perişan,
ana yollar dahi temizlenmemiş, her yer kar, buz. Bu nasıl bir
sorumsuzluktur? Çok mu zor oradaki karları temizlemek?
Ayrıca, çatılar
sağlam yapılmadıysa bu karın kabahati de değildir.
Böyle bir karda çatının çökmemesi gerekir. Hükûmet, Konyada zarar
gören vatandaşlarımıza sahip çıkmalı, yaraların
sarılması için gereğini yapmalıdır. Kaza ve çökmelerin
nedeni etraflıca araştırılmalı, gerekli önlemleri
almayan ve varsa ihmali olanlar ortaya çıkarılarak hesap
sorulması için derhâl soruşturma açılmalıdır.
Meteoroloji günler öncesinden
uyarmasına rağmen, Hükûmet ve Konya Büyükşehir Belediyesi,
zamanında ve yeterli hizmet verememiş, beceriksiz ve aciz
kalmıştır. Kar yağışıyla birlikte birçok
yolda yol açma ve tuzlama çalışması
yapılmadığı veya yetersiz yapıldığı
için ulaşım aksamış, hemşehrilerim evinden
çıkamaz hâle gelmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Bütünşehir yasası Konyada hizmetleri aksatır.
demiştik, nitekim öyle oluyor. Belde belediyeleri kapanmasaydı
yollarını kendi araçlarıyla açar, zorda kalan
vatandaşın yardımına da yetişirdi.
İkazlarımız dinlenmedi. 2014 yerel seçimlerinde
insanımızı kandırmak için büyük laflar da edildi. 2016
sonuna kadar Konyanın belde ve köylerinin tüm altyapısının
bitirileceği söylendi ama ne gezer! Büyükşehir, Konya merkeze bile
yeterli hizmet götüremiyor.
Konyanın birçok yerinde elektrik kesintileri
de olmuş ve hâlen olmaktadır. Konyalılar zaten
yıllardır elektrik kesintilerinden dert yanmaktadır. Elektrik
kesintileri sanayiciyi, çiftçiyi, vatandaşı iyice bezdirmiştir.
Ne yapalım, Konya başbakan bile çıkarmış ama bu sorunu
çözülmemiştir.
Kar yağınca Konya Havaalanımız
da devre dışı kalmış, uçak seferleri iptal
edilmiştir. Zaten sefer iptalleriyle sık sık
karşılaşıyoruz. Bununla da kalmıyor, Konyalıya
müjde diye sunulan yurt dışı seferler daha başlamadan
iptal ediliyor. Ulaştırma Bakanı soruma verdiği cevapta
rezervasyonun yetersiz olduğunu söylemiştir. Başka illerde
oluyor da niye Konyada yetersiz oluyor? Konyalı bu açıklamaya
inanmamıştır. Konyanın ticaretine, sanayisine ve turizmine
önemli katkı sunacak Konya-Tahran seferleri muhakkak başlatılmalıdır.
Konyaya yaraşır bir sivil havalimanı talebimiz de Hükûmet
tarafından uygun görülmedi. Sayın Başbakan yüzümüze
karşı Konyanın havalimanına ihtiyacı yok. dedi.
Birkaç gün önce Tokat, Yozgat ve Karaman havalimanı projelerinin
onaylandığı müjdelendi. Öyle görülüyor ki artık
Konyalılar olarak Karaman havalimanını kullanacağız.
Konyalılar bir gün patlayacak. Verdiği
desteğe rağmen hakkını alamamanın ve projelerin
yolunda gitmemesinin hesabını soracaktır. Ama ne yapalım?
Şimdi eleştiri zamanı değil. Konyalı düne kadar
yağmur ve kar duasına çıkıyordu. Hamdolsun, Yüce Yaradan
duaları kabul buyurdu. Allah yolda belde kalanlara da yardım etsin,
milletimizi kazalardan, belalardan korusun.
Son olarak, Akşehir Gölçayırdan
hemşehrilerimin talebini dile getireceğim. 350 haneli
Gölçayırda 2 adet camimiz var ama imamımız yok. diyorlar ve
bir an önce imam atanmasını istiyorlar. Bugün birçok camimizde imam
bulunmamaktadır, kadrolar boştur.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Gündem dışı ikinci söz Ah Türkçemiz
vah Türkçemiz hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Necip Kalkana
aittir.
Buyurunuz Sayın Kalkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, 5
Ocak 2017 tarihinde İzmir Adliyesinde yaşanan terör
saldırısına ilişkin gündem dışı
konuşması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Efendim, huzurunuzda ah Türkçemiz vah Türkçemiz,
Türkçenin başına gelenleri anlatmak için söz almıştım
ama dün 16.00 civarında biz burada toplantıdayken İzmirde
içimizi acıtan menfur, hain bir olay meydana geldi. Sayın
Başbakanımız İzmire gitti, Adalet Bakanımız
gitti, İçişleri Bakanımız gitti. Ben konuşmada söz
almıştım ama bir dakikada anlatmak mümkün olmadı, bu sözü ona
çeviriyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
Efendim, bir de bu konuşmamı İzmir
milletvekilleri adına yapıyorum, yarımız o tarafta,
yarımız burada nöbetçi kaldık; arkadaşların
duygularını da ifade etmek istiyorum. Bunu özellikle söylüyorum:
İçerideki ve dışarıdaki hainlerin Türkiye üzerine
oynadığı oyunların son perdesini dün İzmirde
yaşadık. Milletimizin birlik ve beraberliğine, aziz
vatanımızın bölünmez bütünlüğüne kasteden alçaklar bu kez
İzmirimizi hedef aldı.
İzmir birliğin, dirliğin, dirayetin,
hoşgörünün şehridir. İzmir hainlere ve onların iş
birlikçilerine asla boyun eğmez. İstiklal
Savaşımızın başlangıcında direnişiyle
ve bitişinde de düşmanı denize dökerek nasıl bir şehir
olduğunu göstermiştir. İzmir, İstiklal
Savaşının bayrak kentidir.
Teröre karşı birlik ve
beraberliğimizi muhafaza edecek, hainlerle olan mücadelemize
kararlılıkla devam edeceğiz.
Dün 2 şehidimiz var, biri kahraman Halisdemir
gibi Fethi Sekin. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu arkadaşımız trafik polisi, elinde sadece
1 tane tabanca var. Diğer teröristlerde 2 tane Kaleşnikof mu ne
karın ağrısıysa, o tüfekten var, 8 tane el bombası
var, 8 tane roketatar var. Bütün bu silahlarla 2 kişiler, bu tek
kişi, tek, trafik polisi; 10 tane, 12 tane mermisi bitene kadar
savaştı ve şehit oldu. Biz, bütün İzmirliler olarak
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyoruz. 1 arkadaşımız da
mübaşir, pencereden bakıyor Ne oluyor? diye, başına
isabet eden kurşunla şehit oldu. Dün bütün milletvekillerimiz,
Başbakanımız onları ziyaret etti. Biz Cenab-ı
Allahtan onlara rahmet diliyoruz ve bu tip olayların son
bulacağına inanıyoruz, milletvekili olarak düşündüğümüz
bu.
Terörün, milletimizi korkutma, devletimizi
yıldırma ve toplumu kutuplaştırma girişimine asla
geçit vermeyeceğiz. Bu hain saldırılar güvenlik güçlerimizin
kararlılığını, milletimizin birlik ve
beraberliğini daha da pekiştirmektedir. Şunu milletimiz
bilmelidir ki, İzmirliler bilmelidir ki bu ülkeyi bölmek isteyen, bu
milletin kardeşliğini bozmak isteyen her kim olursa olsun asla bunu
başaramayacaktır çünkü milletimizin kardeşliğini,
birliğini bozanlara katiyen milletimiz prim vermemektedir.
Tabii ki bu olayı yine bu alçak PKK örgütünün
planladığı ve ele geçirilen silahlara ve mühimmata
baktığımızda zaman boyutunun çok ama çok büyük bir olay
olduğu anlaşılıyor. Kazara başarılı
olsalardı bizim güzel İzmirimiz çok büyük bir felaket
yaşayacaktı. Ancak, özellikle polislerimiz, bilhassa trafik polisimiz
Fethi Sekin arkadaşımız hayatını hiçe sayarak birçok
masum ve sivil kardeşimizi büyük bir felaketten
kurtarmıştır. Bu vesileyle, kahraman polislerimize, gerek
şehit olan gerekse bu alçakları etkisiz hâle getiren diğer polis
kardeşlerimize, İzmir Emniyet teşkilatına teşekkür
ediyoruz. Bu kez alçak emellerine ulaşmadan, polisimizin,
jandarmamızın koordinasyonu içinde büyük bir felaket
önlenmiştir.
Ben şunu söylüyorum:
Vatandaşlarımız normal hayatın akışına devam
etsinler. Eğer bunu yapmazlarsa bu terör örgütlerinin emellerine hizmet
etmiş olurlar. Onların istediği de zaten hayatı
yavaşlatmak, korku sağlamak, insanların tedirgin
olmasını sağlamak. Bu korkuya hiçbir şekilde biz müsaade
etmiyoruz. Onlardan korkmadığımızı, sokağa
çıkacağımızı söylüyoruz. Ben şunu diyorum: Siz
kalleş oldukça biz kardeş oluyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECİP KALKAN (Devamla) İnadına daha
çok çalışacağız, inadına daha çok üreteceğiz,
inadına daha çok paylaşacağız, daha çok
okuyacağız, yazacağız, umut besleyeceğiz, inadına
büyüyeceğiz, inadına, inadına devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalkan.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
İzmirde meydana gelen terör saldırısında şehit olan
polis memuru Fethi Sekine ve mübaşır Musa Cana Allahtan rahmet
dilediğine ve terörü bir kez daha lanetleyip,
kınadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, dün
İzmirde meydana gelen terör saldırısında canını
vermekte tereddüt etmeyerek şehit olan polis memuru Fethi Sekine ve yine
şehit olan mübaşir Musa Cana Allahtan rahmet diliyorum. Terörü bir
kez daha lanetliyorum, kınıyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Anayasa
değişikliği ve başkanlık sistemi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Gülay Yedekciye aittir.
Buyurunuz Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin, Anayasa değişikliği ve
başkanlık sistemine ilişkin gündem dışı
konuşması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle, her gün artık vuku bulan bu
patlamalardan, terör olaylarından yorulan Türkiyeye daha fazla sabır
diliyorum. Dün bir kahraman polisle karşılaştık ve kahraman
bir mübaşirle karşılaştık. Çok şükür ki ülkemizde
çok güzel yürekli, güzel insanlar var yoksa ülke yönetilememekte. Adliyeye
kadar teröristler geliyor ama hiçbir güvenlik önlemi alınmamış,
kimsenin haberi yok, herhangi bir çalışma yok. Yani Türkiye'nin
yönetilememe sorunu Türkiyedeki kahramanlarımız
aracılığıyla biraz da olsa hafifletilmekte. Ölenlere tekrar
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyanın her
yerinde iktidar vardır, muhalefet sadece demokrasilerde vardır.
Şimdi bizim ülkemiz çok güzel bir ülke yani coğrafyası güzel,
insanları güzel, yaşam tarzı güzel, Kurtuluş
Savaşını kazanmışız, yedi düvele diz
çöktürmüşüz, şanlı bir tarihimiz var. Niye
uğraşıyorsunuz, niçin bu var olan sistemle, yaklaşık
yüz kırk, yüz elli yıla dayanan, Kanun-i Esasiden, 1876dan gelen
sistemle uğraşmak istiyorsunuz? Amaç nedir? Şimdi ben çok
düşündüm bu konuda. Biliyorsunuz, günlerce Anayasa Komisyonunda da
beraberdik. Acaba, FETÖnün sizi kandırdığı gibi başka
bir -hep söylediğiniz- üst akıl da sizi kandırıyor mu? Daha
15 Temmuzun yaralarını saramadık, bu Gazi Mecliste beraberce
bombalandık. Daha bu sorunlar çözülmeden yeni başka ve büyük derin
krizlere yol açacak olan bu Anayasa değişikliğini niçin
getiriyorsunuz? Şimdi, her bir maddesi üzerine konuşulabilinir ama
bence bu kanun metni, bu anayasa metni kesinlikle bir siyasi metindir, hukuki
bir metin değildir. Meclisin kabul ettiği bir yasa olacak diyelim ki
-herkes burada milletvekili- ama Resmî Gazete çıkarma yetkisi Sayın
Cumhurbaşkanında, istemezse çıkarmaz. O zaman burada
bulunmanızın bir anlamı var mı sizce? HSYKdan FETÖcüler
temizlendi. diyorsunuz, peki şimdi niçin değiştiriyorsunuz
HSYKyı? Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleri, bir tane AKPden,
bir tane MHPden milletvekiliyle bir metin oluşturuyorsunuz, bunu da
milletin önüne anayasa uzlaşma metni olarak veriyorsunuz. Sizce bu kabul
edilebilinir mi milletvekillerinin okumadığı bir metne imza
attığı da söylenirken. Peki, biz şuna çok inanıyoruz,
buradan geçmeyeceğini de düşünüyoruz ama geçse bile
halkımızın size gerekli cevabı vereceğine çok
inanıyoruz. Her konuda toplum mühendisliğiyle, insan
mühendisliğiyle halkımızdan çeşitli konularda oylar
almış olabilirsiniz ama bizim vatandaşımız asla
köleliğe evet demeyecektir, dikta rejimine asla evet demeyecektir, tek
adam rejimine asla evet demeyecektir. Madem her şeyi halka
götüreceğiz, Boğaziçi Köprüsünde yaptığınız
yüzde 48 zammı halka niçin sormadınız ya da Osman Gazideki
anlaşma metnini niçin referandumla yapmadınız?
Baktım, acaba gelişmiş ülkelerde hiç
parlamenter sistemden, bizim diktatörlük dediğimiz, sizin
başkanlık dediğiniz sisteme geçiş var mı? Yok. Ama 3
tane ülke buldum: Zimbabve, Gana ve Malavi. Hepsinde diktatörlük hâkim
olmuş başkanlığa geçtikten sonra. Şimdi, Ganada da
değişik bir şey olmuş
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Biz onlara
benzemeyiz merak etmeyin.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Evet, diktatörlük
gelmiş Beyefendi, burada da gelsin diye uğraşıyorsunuz.
Sizin oylarınızla kendi üyesi olduğunuz Meclisi kapatmak
istiyorsunuz. Ganada ne yapmışlar biliyor musunuz? Yüzde 99
vatandaşın oyuyla muhalif partilerin tamamını
kapatmışlar ve bunlar yasa dışı ilan edilmiş
düşünebiliyor musunuz. Hukukun üstünlüğü konusunda 113 ülke
arasında 99uncuyuz, Tanzanya, Zambiya gibi ülkelerin gerisindeyiz. Biz
niçin burada hiç bilimi, fenni, teknolojiyi konuşamıyoruz? Niçin
Çocuklarımızın geleceği için ne yapabiliriz?i hiç
konuşmuyoruz? OHALde muhalifleri susturdunuz, euro 3,84, dolarla ilgili
mani uyduran Sayın Başbakanımız herhâlde euroyla ilgili de
bir mani uyduracaktır.
Şimdi bir şey söylemek istiyorum. Bu bir
çağrı olsun size, bir yurtsever, bir anne, bir kadın
milletvekilinden size bir açık çağrı: Lütfen
vatandaşımızı dinleyin, lütfen açlıkla terbiye etmeye
çalıştığınız vatandaşımızı
dinleyin; sendikaları, meslek odalarını dinleyin;
kadınları, çocukları dinleyin. İstikrardan bahsediyorsunuz,
Türkiyede fuhuş yüzde 790, çocuk istismarı yüzde 434
artmış.
Biz, hiçbir zaman için ne diktatörlükten ne darbeden
yana olmadık, olmayacağız. Bizim söylediğimiz şey çok
açık ve net, biz diyoruz ki: Ne darbe ne dikta, tam
bağımsız Türkiye.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Yedekci gibi zarif bir hanımefendinin
konuşmasına sataşma dolasıyla 69a göre söz
isteyeceğimi hiç düşünmezdim. Ama, bizim diktatörlük getirmek
istediğimizi söyleyince, bu açık bir sataşma. O çerçevede izin
verirseniz
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bir ülkeye diktatörlüğün
gelmesi için oradaki toplumsal şartların, iktisadi
şartların, mevcut siyasi dinamiklerin diktatörlüğü destekleyici
mahiyette olması lazım. Mesela hep Almanyadan örnek veriyorsunuz.
Almanyada Naziliğin ortaya çıkmasının sebebi, Birinci
Dünya Savaşı sonrası yaşanan yıkım ve travma,
peşinden kömür ve çelik havzasındaki yükselen yeni sınıfların
dünya sömürge atlasından pay isteme talepleri Hitler gibi bir adamı
öne çıkardı. Faşizm, faşizm diyorsunuz ya, faşizm,
bir ülke Kolonyal sisteme geçmek isterse, dışarıdan kendi
ülkesine sermaye aktarmak isterse ülkesini bir askerî düzen içerisinde
toparlamak için olur. Almanyada böyle oldu. Mussolini bir başka rüya
görüyordu. Türkiye millî geliri 10 bin dolar civarında olan,
altmış küsur yıldır demokratik mecrada yoluna devam eden,
şehirleşen, sanayileşen bir ülke.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Biz de
niye bundan vazgeçiyoruz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) AK PARTİ,
bu suçlamayı yönelttiğiniz AK PARTİ on dört yıllık
iktidarı boyunca hep demokratik zeminleri, hep özgürlükleri, hep
halkın iradesini esas alarak bugünlere gelmiş bir siyaset. AK
PARTİnin tarihi sizin bu iddianızı reddeder.
Anayasaya gelince Anayasayı
konuşacağız. Anayasada kesinlikle öyle bir kişinin
iradesine teslim etmek, diktatörlük getirmek şeklinde bir durum yok. Bu,
biraz, daha analitik bir şekilde tartışılması gereken
Anayasayı sloganik bir tarzda tartışma üslubu olur.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, müsaade ederseniz, adımı söyleyerek
BAŞKAN Duyamıyorum dediğinizi
Sayın Yedekci.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Zarif
Hanımefendi dedim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
sayın hatip konuşmasında, konuşmacımızın
konuşmasına atıfta bulunarak kendisinin kastettiği
anlamı da dışına taşırmak suretiyle
değişik bir yorumda bulunmuştur, sayın
konuşmacımızın konuşmasının
anlamını değiştirmiştir; o bakımdan
konuşmacımıza söz istiyoruz.
BAŞKAN Sanıyorum Sayın Yedekci
ifade edecekti bunu.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN Ama benim gördüğüm kadarıyla
Sayın Bostancı ile Sayın Yedekci gayet medeni bir
tartışma içerisindeler.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Akademik
düzeyde, evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Efendim, tekrar
hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle şunu söylemek isterim, ben bu
konuşmamda ne Almanyadan bir örnek verdim ne Hitlerden ne de başka
birisini bir diktatöre benzettim. Benim söylediğim şey şu, hiç
üzerinize alınmaya gerek yok. Bu hazırlamaya
çalıştığınız Anayasa
değişikliğiyle ortaya çıkacak olan metni kime verirseniz
verin, size de versek, bana da verseniz, bir başkasına da verseniz
burada ortaya çıkacak yönetim biçiminden bahsediyoruz. Bu yönetim
biçiminin doğru olmayacağını ve yüzyıllardır
kardeşlik içerisinde yaşayan bu canım Türkiyede yeni büyük
kırılmalara ve ayrımlara sebep olabileceğini
düşünüyoruz ve bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Ama
çok istediyseniz Stalinden bir örnek verebilirim.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) Ebedî
Şeften de verebilirsiniz, Ebedî Şef var, oradan da verebilirsiniz.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Ebedî Şefimizle
gurur duyuyoruz, tarihimizle gurur duyuyoruz. Bugün İkinci Dünya
Savaşına girmediysek ikinci Şef sayesindedir ve bugün burada
oturuyorsanız Atatürk ve silah arkadaşları sayesindedir. (CHP
sıralarından alkışlar) Ağzınızdan çıkan
lafa dikkat edeceksiniz, herkes bu noktada ne söylediğini bilecek; o
başka.
Ama şunu söyleyeyim madem: Biz şu
zihniyetin karşısındayız: Biz demokrasiyi araç olarak
kullanıyoruz, işimiz bitene kadar demokrasiyi kullanacağız,
demokrasi bir tramvaydır, biz bundan ineceğiz. diyen
anlayışın karşısındayız. Biz bir zihniyetten
bahsediyoruz, biz bir kişiden bahsetmiyoruz.
Stalinin tavuğu
hikâyesini biliyorsunuzdur Hocam, biz o yönetim anlayışından
rahatsızız. Mesela Stalin ne dedi? Adaletsizliği yok etmek için
iktidar olacağım. dedi. Ne yaptı? Kendi ülkesini
dağıttı. Hitler istiyorsanız, Hitler de Adalet
dağıtacağım. diye geldi, kendi ülkesinde insanların
yüzünü yere indirdi ve artık yıllardır bu şekilde böyle bir
sıkıntı yaşanıyor.
Şimdi, biz,
kardeşlik ve barış ortamına geri dönülmesi ve Türkiyenin
yönetilebilir olmasını istiyoruz. Bunun için de başkanlık
hevesinizden bir an önce vazgeçin. Zaten halktan geri dönecektir, boşu
boşuna Meclisi bu konularla işgal etmeyin. Bilimden, fenden, teknolojiden
bahsedelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla)
- Marsta yaşam alanları var, onlardan bahsedelim.
Teşekkür ediyor,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündem dışı konuşmalar sona
ermişti.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Çamak
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, haklarında kesinleşmiş bir yargı hükmü
olmamasına rağmen binlerce insanın
çalışmasının KHK eliyle engellenmesinin gelecekte telafisi
mümkün olmayan mağduriyetlere yol açabileceğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz sonrasında
çıkarılan olağanüstü hâl kararıyla binlerce kişi bir
daha kamu görevlerinde ve kamu hizmetlerinde istihdam edilmemek üzere hükmüyle
memuriyetten çıkarıldı. Henüz haklarında kesinleşmiş
bir yargı hükmü olmamasına rağmen, binlerce insanın
çalışmasının KHKlar eliyle engellenmesi gelecekte telafisi
mümkün olmayan mağduriyetlere yol açabilir.
Gerekli araştırma
ve soruşturmaların en kısa zamanda
sonlandırılması, ülkemizin kanayan bir yarası olan
işsizler ordusuna yeni kişiler dâhil eden bu KHK maddesinin varsa
suçu mahkemelerce tescil olana kadar iptal edilmesi hem ülkemiz hem de masum
vatandaşlarımız açısından hayati önemi haizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kuyucuoğlu
2.- Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlunun, emeklilere promosyon ödemesinde bankaya fatura ibrazı
şartıyla ilgili ciddi sıkıntılar olduğuna ve
Mersindeki sel felaketiyle ilgili Hükûmetin bugüne kadar hiçbir şey
yapmadığına ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emeklilerle ilgili promosyon
konusunu uzun çalışmalardan sonra Başbakan açıkladı
ancak buna 2 tane şart koydular; 2 adet faturanın bankaya
tahsilatının verilmesiyle ilgili. Bu konuda emeklilerimizin ciddi
sıkıntısı var çünkü kirada oturanlar var, kendi üzerine
aboneliği olmayanlar var. Bu nedenle şikâyetler var. Bu konunun
çözülmesini bekliyoruz.
Bir de Mersinde,
biliyorsunuz, bir sel felaketiyle karşı karşıya
kaldık, 95 bin dekar alan sular altında kaldı, bunu
televizyonlar da gösterdi. Hükûmet birçok vaatte bulunuyor, Burada da gerekli
girişimleri ve yardımları yapacağız. diyor ama bugüne
kadar hiçbir şey yapılmadı. Bu konuda Hükûmetin
duyarlılığını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, ÖSYM tarafından üniversite giriş sınav sistemi ve
sınav içeriğine ilişkin yeni düzenlemeler
yapıldığına ve AKP iktidarları döneminde her bir buçuk
yılda bir sistem değişikliğiyle eğitim sisteminin
çökertilmeye devam edildiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ölçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
yayımlanan 2017 sınav kılavuzunda sınav sistemi ve
sınav içeriğine ilişkin yeni düzenlemeler
yapılmıştır. ÖSYM tarafından yapılan bu değişiklikle
üniversite giriş sınavlarına beş aydan az süre
kalmışken yine bir sistem değişikliğiyle
öğrenciler mağdur edilmiştir. Öğrenciler önceki
yılın sınav sistemine göre hazırlanmaya
başlamışken, sınav müfredatı belirlenmişken,
plansız bir değişiklikle yine bir karmaşayla
karşı karşıya kalınmıştır.
Kılavuzdaki soru, puan türleri, puan hesaplama yöntemleri, ilk defa
açık uçlu soru sorulacağı gibi değişiklikler,
sınavlar öncesinde öğrenciler, veliler ve eğitimcilerde
kaygı ve endişe yaratmıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarları
döneminde her bir buçuk yılda bir sistem değişikliğiyle
eğitim sistemimiz çökertilmeye devam ediliyor. Bu iktidar dönemlerinde
eğitim başta olmak üzere, her alanda yönetme zafiyeti ortadadır
ve tartışmasızdır artık.
BAŞKAN Sayın Tüm
4.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, İzmirde yaşanan terör olayını nefretle
kınadığına, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, gazeteci Ahmet Şıkın Silivri Cezaevinde
her türlü insani koşullardan uzak olarak âdeta yargısız infaza
tabi tutulduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle İzmirde yaşanan terör
olayını şiddet ve nefretle kınıyorum. Büyük bir
faciayı önleyen şehit polisimiz Fethi Sekin ve adliye personelimiz
Musa Cana Allahtan rahmet, yaralı yurttaşlarımıza acil
şifalar, yakınlarına başsağlığı ve
sabırlar diliyorum.
Yaptığı haberler gerekçe gösterilerek
tutuklanan gazeteci Ahmet Şık Silivri Cezaevinde her türlü insani
koşullardan uzak, âdeta yargısız infaza tabi tutuluyor. Bir
haftadır kendisine su dahi verilmemektedir. Silivri Cezaevini âdeta
Kerbelâya çevirmeye çalışan bir anlayışla karşı
karşıyayız.
Hükûmete soruyorum: Ahmet Şıka su
vermeyerek ne yapmak istiyorsunuz? Bu, insan haklarına aykırı
değil midir? Sağlık Bakanı bir insanın günlük su
tüketiminin ne kadar olduğunu, eğer tüketilmezse insan bünyesinde
hangi tahribatlara yol açacağını açıklayabilir mi?
Toplumsal dayanışma adına,
tutukladığınız gazeteci, yazar, siyasetçi ve
aydınların tutuksuz yargılanmalarını
sağlamayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Akın...
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin su
faturası uygulamalarına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Başkanım,
teşekkürler.
Büyükşehir Belediyesi Yasası nedeniyle
halkımıza çıkan faturalara her gün yenileri ekleniyor.
Balıkesirde de BASKİ Genel Müdürlüğü, kırsal
mahallelerimize devamlı sulama faturalarını gönderiyor.
Arazisinin bahçesinin kenarından geçen dereden kendi olanaklarıyla su
pompalayarak sulama yapan üreticilerimize fahiş miktarlarda su
faturaları gelmeye başladı.
Balıkesirin birçok ilçesinde olduğu gibi
İvrindi ilçemizde de tarımla uğraşan hemşehrilerimiz
isyan ediyor. Babadan, atadan kalma arazilerine ektikleri ürünleri sulamak için
BASKİ, dönüm başına 45 lira para alıyor. Büyükşehirden
de zaten herhangi bir hizmet de almıyorlar, üzerine bir de orada
doğal olarak var olan dereden alınan suya para ödenmesi, olacak bir iş
değildir.
Elinde çekiç olan, her şeyi çivi olarak
görürmüş. derler. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi,
vatandaşlarımızı gelir kaynağı olarak görmekten
vazgeçsin.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, ülkenin birliğine kastetmek isteyen terör örgütlerine
karşı mücadele eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, bu
uğurda şehit olan asker, polis ve sivilleri ve İzmirde terör
girişimini önleyen şehit polis Fethi Sekini rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bu cennet vatanı bölmek ve parçalamak isteyen
iç ve dış düşmanlara karşı mücadele eden güvenlik
güçlerimize destek olan ve tahriklere gelmeyen başta 79 milyon aziz
milletimizi şükranla anıyorum.
Bu ülkenin birliğine kastetmek isteyen
adları farklı, soyadları aynı olan terör örgütlerine
karşı mücadele eden başta polis ve askerlerimiz olmak üzere tüm
güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum. Bu uğurda şehit olan asker,
polis ve sivillerimizi rahmetle anıyorum.
Dün, İzmirde terör girişimini önleyen
şehit polisimiz kahraman Fethi Sekini saygıyla, rahmetle
anıyor, ailesine başsağlığı,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Millî şairimizin dediği gibi:
Bastığın yerleri toprak diyerek
geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme,
yazıktır, atanı;
Verme dünyaları alsan da bu cennet
vatanı. diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yedekci
7.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, Millî Eğitim Bakanlığının yeni yıl
kutlamalarının yapılmamasıyla ilgili olarak okullara
gönderdiği yönergeye ve Millî Eğitim Bakanlığını
bu tür işlerle uğraşmak yerine görevini yapmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığının
yeni yıl kutlamalarının yapılmamasıyla ilgili olarak
ilçelerden okullara gönderdiği yönergeyle ilgili konuşmak istiyorum.
Millî Eğitim Bakanlığının başka işi yok
mudur? Çocukların orada şiir okumasının, birbirine hediye
almasının ne tür bir zararı olabilir?
PISA sonuçları ortada. Okuduğunu
anlayamayan çocuklar var. Vakıflara emanet edilmiş bir eğitim
sistemi var. Çocuklarımız Adanada yanarak öldü, Ensarda tecavüze
uğradı, Karamanda tecavüze uğradı, Batmanda tecavüze
uğradı. Bu çocuklarla ilgilenmek yerine, eğitimde
adaletsizliği ortadan kaldırmak, çocuklarımızın
dünyadaki eğitim sistemine yaraşır bir sistemde eğitim
görmesini sağlamak yerine Millî Eğitim Bakanlığı niçin
bu tür işlerle uğraşmaktadır? Endişe ediyoruz ve Millî
Eğitim Bakanlığını görevini yapmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kazım Arslan
8.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, Başbakandan ülkemizde her gün cereyan eden terör
olayları nedeniyle MİT Müsteşarı Hakan Fidanı
görevden almayı düşünüp düşünmediğini ve Hükûmetin istifa
etmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Başbakana soruyorum:
Ülkemizde her gün cereyan eden terör olayları nedeniyle Millî
İstihbarat Teşkilatının çok büyük ihmali olduğu bir
gerçektir. Ayrıca, 15 Temmuz darbe girişiminde de ağır
ihmali olan, görevini yapmayan MİT Müsteşarı Hakan Fidanı
görevden almayı düşünüyor musunuz? Şimdiye kadar bekletmenizin
nedeni nedir, bunu açıklar mısınız?
Son günlerde IŞİD, PKK, FETÖ terör
örgütleri her yerde, dün de İzmirde, geçen hafta İstanbulda menfur
terör olaylarını yapmıştır. Hükûmetiniz bu terör
olaylarını önlemede çaresiz kalmıştır. OHALle
yaptığınız Anayasa ve yasalara aykırı
uygulamanız bile terörü bitirememiştir. Israrla istediğiniz
başkanlık sistemiyle de bunu önleyemeyeceksiniz. Bu nedenlerle
Hükûmetiniz istifa etmeyi düşünüyor mu? Başkanlık sevdanız
hâlâ devam edecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yiğit
9.- İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin, İzmirdeki terör saldırısında
hayatlarını kaybeden Fethi Sekin ile Musa Cana Allahtan rahmet
dilediğine, bu ülkenin ve cumhuriyetin kolay kurulmadığına
ve parçalamaya kimsenin gücünün yetmeyeceğine ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İzmir, ülkemizin içinde bulunduğu terör
belası yüzünden en çok canı yanan şehirlerden biridir.
Hiç kuşkusuz, her şehidin yeri
ayrıdır, her şehidimizin ayrı kahramanlık hikâyesi
vardır, tıpkı Ömer Halisdemir gibi, tıpkı Fethi Sekin
gibi. Fethi Sekin dün son mermisine kadar teröristlerle kahramanca
çatışmaya girmiş, büyük bir katliamı canı
pahasına önlemiştir; bu kahramanlığıyla da ülkemizi
bölmek isteyenlere çok anlamlı bir mesaj vermiştir. Kendisine
Allahtan rahmet diliyor, başta ailesine, tüm camiaya ve ülkemize başsağlığı
ve sabır diliyorum.
Bir diğer şehidimiz İzmir
Tokatlılar Derneği Başkanı Cemal Canın ağabeyi
Musa Cana da Allahtan rahmet, ailesine ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Genel Kuruldaki konuşmam
nedeniyle İzmire gidemediğimi ifade ederken tedavileri süren
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bilinmelidir ki bu ülke,
cumhuriyet kolay kurulmadı, bölmeye, parçalamaya kimsenin gücü
yetmeyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çankırı
10.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez
Çankırının, İzmir Adliyesindeki hain
saldırıyı şiddetle kınadığına, hayatını
kaybeden polis Fethi Sekine Allahtan rahmet dilediğine, terörün
insanlığın ortak sorunu olduğuna ve günün terörün her
çeşidine karşı milletçe birlik olma günü olduğuna
ilişkin açıklaması
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2017ye yeni adım
attığımız saatlerde İstanbul Ortaköydeki
saldırının ardından meydana gelen İzmir Adliyesindeki
hain saldırı doğrudan sivilleri hedef aldı. İnsanlık
dışı bu terör saldırısını şiddetle
kınıyorum. Saldırıda hayatını kaybeden kahraman
polisimiz Fethi Sekine Allahtan rahmet diliyor, acılı ailesine
sabrıcemil niyaz ediyorum. Tüm yaralılarımızın tez
zamanda sıhhatlerine kavuşmalarını diliyoruz.
Milletimize kastedenler, sivilleri hedef alan menfur
saldırılarla ülkemizi istikrarsızlaştırmaya,
halkımızın huzurunu bozarak kaos oluşturmaya
çalışıyorlar. Gün, terörün her çeşidine karşı
milletçe birlik olma, kenetlenme günüdür. Yenikapı ruhuyla bir ve diri
olarak hareket ettikçe bu tür kirli oyunlara asla geçit vermeyeceğiz.
Terör insanlığın ortak sorunudur çünkü terörün dini, dili,
ırkı, cinsi olmaz. Bu yüzden, elbet terör dönüp dolaşıp onu
destekleyenleri, terör karşısında tavır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baki Şimşek
11.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Türkiyenin her yerinde yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Türkiyenin her yerinde, kış sezonuyla beraber elektrik kesintileri
milleti canından bezdirmiştir. Defalarca gündeme getirmemize
rağmen, elektrik kesintileriyle ilgili karşımızda bir
muhatap yoktur. Şu anda Mersinin birçok köyünde ve bir tane ilçesinde
elektrik kesiktir. Sayın Bakanımız iki hafta önce gelip
Mersinde toplantı yaptığı zaman, ENERJİSA yetkileri
103 tane köyde elektriğin kesik olduğunu ve bunun ivedilikle
yapılacağını belirtmişlerdir ama geçen bu kadar zamana
rağmen hâlâ yollar kapalı, elektrik yok, elektrik
olmadığı için su da kesiliyor, su elektrikle
basıldığı için. Vatandaş elektriksiz ve susuz olarak
2017 yılına girdi ve bu çile devam ediyor. Enerji Bakanının
acilen bu soruna bir çözüm üretmesini
Bu kadar baraj yaptık.
diyorsunuz, bu elektrikler nerede? Bunun cevabını Türk milletine
vermeniz gerekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
12.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatay Samandağda kıyı kenar çizgisi olduğu
gerekçesiyle vatandaşların iş yeri, arazi ve evlerinin
tapularının ellerinden alınması nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hatay Samandağda
yaşamını sürdüren vatandaşların tapulu olan iş
yeri, arazi ve evlerinin kıyı kenar çizgisi olduğu gerekçesiyle
tapularının ellerinden alınmasının ardından kıyı
kenar çizgisi bölgesinde birçok mağduriyet oluşmuştur. Özellikle
Samandağda ikamet eden ve yaşamlarını bu ilçede sürdüren
vatandaşların Hatay kamuoyunu meşgul eden ve hâlen çözülemeyen
mağduriyetleri devam etmektedir. Dünyanın en uzun ve kum kalitesi en
yüksek ikincisi olan sahilimizle bir turizm cennetine dönüştürmeli ve
bacasız sanayi dediğimiz turizm gelirleriyle ömrünü yurt
dışında çürüten gençlerimize iş kapısı, umut
ışığı olmalıdır ancak Hatay, Türkiye'de
başka emsali olmayan bir kıyı kenar çizgisi
haksızlığı altındadır. Hukuksuz bir şekilde
bilirkişilerce belirlenmiş ve mahkemeler tarafından emsal
alınarak aralarında şehit ailelerinin de bulunduğu
vatandaşların tapuları iptal edilmiştir. Yeniden, konusunda
uzman bilirkişi görevlendirip haksız bir şekilde tapusu iptal edilen
mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Pekşen
13.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin, Trabzonun büyükşehir belediyesi olduktan sonra
şehrin âdeta bir kâbus hayatına teslim edildiğine ilişkin
açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; AKP iktidarı
döneminde Trabzon, büyükşehir belediyesi yapıldı.
Büyükşehir Belediyesi olduktan sonra şehir âdeta bir kâbus hayatına
teslim edildi. Şehirde Kanuni Bulvarı diye bir bulvar açılacağı
uzun dönemdir anlatılıyor ama bunda ciddiye alınabilir hiçbir
ilerleme yok.
Hastalar ambulanslarda
ölüyor, kadınlar ambulanslarda doğum yapıyorlar. Çocukların
doğum yerlerine ambulans yazılmaya başlandı. Öylesine
dehşet verici bir duruma geldi ki Büyükşehir Belediyesini su,
elektrik ve doğal gaz faturalarında ve belediyenin ceplerine uzanan
elleriyle ancak görebiliyorlar. Trabzona ilişkin AKP
iktidarının ciddiye alınabilir tek bir hizmeti, tek bir
yatırımı olamayacak mı diye Trabzon adına ben de
soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Karabıyık
14.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, İhraç edilen akademisyenlerin durumuna,
rektörlerin neden incelemeye tabi olmadıklarını öğrenmek
istediğine ve Ensar Vakfına devredilen kamu mülklerinin listesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İhraç edilen
akademisyenler hâlen ihraçta ve onlar için ikinci bir komisyon kuruldu ancak bu
komisyon da eskisiyle aynı olduğu için, hiçbir değişiklik
olmadan, haksızlığa uğramış olarak en
azından dörtte 3ü ihraçta bekliyor.
İlgililere sormak istediğim şu: Peki,
rektörler neden incelemeye tabi olmuyorlar? Bu rektörlerin hepsinin FETÖcü
olmadığını nereden biliyoruz? Şu anda, rektörler kendi
dönemlerindeki yöneticiler dışındakileri hedef gösteriyorlar ve
gerçekten mağduriyetler oluşuyor. Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir diğer nokta: Son üç ayda özellikle,
birtakım illerde Ensar Vakfına devredilen kamu mülkleri var;
bunların listesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Havutça
15.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutçanın, İzmirde gerçekleşen terör
saldırısını şiddetle kınadığına ve
Türkiyenin önemli bir tarım ve hayvancılık merkezi olan Balıkesirde
çiftçinin can çekiştiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İzmirde dün gerçekleşen terör
saldırısını ben de şiddetle, lanetle
kınıyorum. Türkiyenin terörle mücadelesinde mücadele eden
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, Balıkesir tarım ve
hayvancılığın başkenti ama bugün, Türkiyenin önemli
bir tarım ve hayvancılık merkezi olan Balıkesirin çiftçisi
can çekişiyor. Susurluk Şeker Fabrikası, çiftçilerle
sözleşme yapmayarak çiftçilere -sadece Susurluk bölgesinde değil-
Balıkesirde çok ağır bir darbe vurdu. Biz buradan Bilim ve
Sanayi Bakanından, Şeker Fabrikaları Genel Müdüründen, bölge
çiftçisinin yeniden ayağa kaldırılması için Susurluk
Şeker Fabrikasının rantabl çalışmasını ve
bölge çiftçisiyle sözleşme yapılarak yeniden o ekonomik devin
canlandırılmasını istiyoruz. Buradan Balıkesir
adına, çiftçiler adına Bilim ve Sanayi Bakanını göreve
davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Havutça.
Şimdi sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim.
Sayın Gök
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İzmirdeki terör olayında hayatını kaybeden polis ile
adliye çalışanına Allahtan rahmet dilediğine, Türkiyede
bulunan bütün siyasi partilerin terör konusunda yoğunlaşması ve
terörü ülke gündeminden çıkarmak amacıyla ortak bir çaba göstermesi
gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel hak ve özgürlüklere
sınırlama getirmemek kaydıyla terörü önleyecek her türlü
formülü, yasayı desteklemeye hazır olduklarına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Meclis görüşmeleri
sırasında öğrendiğimiz ancak daha netlik kazanmayan
İzmirdeki terör olayı nedeniyle bugün ortaya çıkan tabloda,
hayatını kaybeden polis kardeşimize ve adliye
çalışanımıza Allahtan rahmet diliyoruz bir kez daha,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Yapılan bir araştırmada Türkiyenin
en önemli gündem maddesi olarak terör en önde durmaktadır. Bu
bakımdan, Türkiyede bulunan bütün siyasi partilerin, Meclis
dışındaki, Meclis içindeki herkesin terör konusunda
yoğunlaşması ve terörü ülke gündeminden çıkarmak
amacıyla ortak bir çaba göstermesi gerektiği
kaçınılmazdır. Bu tablo içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak iktidar partisine bir çağrıda bulunuyoruz: Temel hak ve
özgürlüklere sınırlama getirmemek kaydıyla, terörü önleyecek her
türlü formülünüzü, yasanızı burada desteklemeye hazırız.
Bu nedenle, öncelikli gündem maddesi olan terörün
görüşülmesi Mecliste en doğalıyken bunu gözardı eden bir
Anayasa değişiklik teklifiyle toplumu bölmenin,
kutuplaştırmanın hiçbir anlamı ve amacı yoktur. Bu
nedenle, iktidar partisinin tarihî bir sorumluluğu bulunmaktadır.
İktidar partisi Türkiyeyi iyi yönetmek durumundadır ve güven vermek
durumundadır ama yaşadığımız terör olayları
Türkiyeyi derinden sarsmaktadır ama bunun iktidar partisinde etkisinin
hiç olmadığını da görüyoruz, varsa yoksa
başkanlık adını verdikleri rejim. Şimdi, iktidar
partisi bu tarihî sorumluluğunu yerine getirmeli ve Meclis terör gündemli
toplanmalı, çalışmalarını yapmalı ve terörü bir
an önce ülke gündeminden çıkarmalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Usta
17.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, İzmirdeki hain saldırıyı nefretle
kınadığına, şehit olan polis Fethi Sekini rahmetle
andığına, bu olayla ilgili bir ihmal olduğu konusunda ciddi
kuşkuları olduğuna, Fethi Sekinin isminin
yaşatılması gerektiğine ve 7 Ocak Osmaniyenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de öncelikle, dün İzmirdeki hain
saldırıyı nefretle kınıyorum. Nihal Atsız bir
mısrasında diyor ki: Kahramanlık, içerek acı ölüm
tasından ileriye atılmak ve sonra dönmemektir. Gerçek bir
kahramandır Fethi Sekin, kendisini rahmetle anıyorum. Dikkati
sayesinde, onun kahramanlığı, onun cesareti sayesinde büyük bir
katliamın önüne geçilmiştir. Başkalarının
çocukları babasız kalmasın diye 3 çocuğunu babasız
bırakmış gerçek bir yiğittir Fethi Sekin. Bundan sonra,
onun çocukları, onun ailesi milletimize emanettir. Arkanda, sana
hayranlık duyan, seni sonsuza dek saygıyla selamlayacak bir ulus
bıraktın Fethi Sekin, hakkını helal et.
Şimdi, tabii burada işin diğer bir
yanı da bu olayla ilgili bir ihmal var mı? Yani, benim kafamda ciddi
kuşkular var. Adliye önünde, terörün bu kadar azdığı bir
ortamda kaç tane polis vardı? Bir polis niye orada çatışmak
zorunda kalıyor? Diğer polisler nerede? Niye tedbir
alınmıyor? Bu sorular cevap bekleyen sorulardır. Bence bu olay
hakikaten önemli bir olaydır. Çok büyük bir katliam olabilirdi. Fethi
Sekin Allahın bir lütfu olmuş, onun cesareti, öyle bir insanın
orada olması
Başarılı bir polis, yiğit bir polis ve
büyük bir facianın önüne geçiyor ancak geçilemeyebilirdi, büyük bir facia,
büyük bir katliam olabilirdi. Şimdi, ben İçişleri Bakanının,
İzmir Emniyetinin bununla ilgili bize açıklama yapmasını
aslında talep ediyorum. Tedbir alınmadı muhtemelen, öyle
anlaşılıyor. Mesela, bu polislerin, polisin niye mermisi bitsin?
Yani, böyle bir ortamda, artık, polisin 2 tane şarjörle değil,
çok daha fazla mermiyle gezmeleri konusunda bir zorunluluk olması
lazım, böyle bir imkânın da polislere tanınması lazım.
Benim diğer bir talebim de Hükûmetten: Fethi
Sekinin, bu gerçek kahramanın, bu yiğidin isminin
yaşatılması lazım. Mutlaka onun ismini, İzmir
Büyükşehir Belediyesi böyle bir açıklama yaptı orada, gayet
güzel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Ama, merkezî yönetimin de
Fethi Sekinin ismini yaşatacak bir çözüm bulması gerekir diye
düşünüyorum. Kendisini tekrar rahmetle, minnetle, şükranla
anıyorum.
Diğer bir husus: Yarın 7 Ocak,
Osmaniyenin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümü. Orada da kahramanca mücadele eden şehitlerimizi, gazi olmuş,
şimdi ahirete irtihal etmiş insanlarımızı rahmetle,
minnetle anıyoruz ve Osmaniyenin 7 Ocak Kurtuluş
Bayramını da canıgönülden tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Yıldırım, buyurunuz.
18.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, ülkenin zor günlerden geçerken demokrasiyi,
hukuku, insan haklarını askıya almanın normalleşmeyi
sağlamayacağının çok açık olduğuna,
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Vanın Çatak ilçesine
atanan kayyumların bazı uygulamalarına ve bir tutuklunun sahip
olması gereken hakların Ahmet Şıka tanınmamış
olmasını anlamakta güçlük çektiğine, Adalet Bakanını
bu konuda izahata davet ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tabii, ülkemiz zor günlerden
geçmekte ve biz bunları mütemadiyen dile getiriyoruz. Ancak, bu zor
günlerden geçerken demokrasiyi, hukuku, insan haklarını askıya
almanın normalleşmeyi sağlamayacağı çok açık. Bir
defa, hukuk tümüyle askıya alınmış. Başlı başına
kayyum atama süreçleri bir problem iken atanan kayyumların
yaptıkları uygulamalar akıllara zarar uygulamalar.
Dün ifade edilmişti ama bir daha ifade edelim:
Özellikle, siyasi iktidarın herhâlde sanatla, kültürle bir problemi
olmalı çünkü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine yirmi altı
yıldan beri hizmet veren Şehir Tiyatrosunun 30 tiyatro
sanatçısının işine son verilerek tiyatronun
kapatıldığı atanan kayyum tarafından ilan
edilmiş.
Yine, Vanın Çatak
ilçesine atanan kayyum, dün, bugün zırhlı araçlar, askerî personel ve
onlarca korumayla birlikte belediyeye giriyor, belediye personelini
dışarı çıkarıyor; orada nasıl bir yerel yönetim
tahayyül ediyor, anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bir diğer husus ise bir hafta önce tutuklanan
Ahmet Şık, ilk kez dün avukat ve ailesiyle görüşebildi. Bir
haftadan beri avukatlarının ısrarı üzerine, birinci hafta
sonunda avukat görüşü sağlanıyor. Düşünün, avukat
görüşünün bile yasaklandığı tutukluların var
olduğu bir ülkede yargının, hukukun neye tekabül ettiğini
biz nasıl anlayalım? Yine dün, Sayın Şık
yapmış olduğu görüşmede hem eşine hem de
avukatına şunu ifade ediyor: Bugüne kadar herhangi bir televizyon,
herhangi bir radyo, herhangi bir gazete ve herhangi bir kitap bana
verilmiş değil talebime rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Şimdi, buradan bizim
çıkardığımız sonuç şu: Bir kişinin
tutukluluk hâli bir tedbir amacı taşır, birkaç açıdan
tedbir amacı taşır; ya kaçma şüphesi ya da delil karartma
sebebiyle ağır bir tedbiri ifade eder. Şimdi, Sayın Şık
daha önce bu süreçleri yaşamış olmasına ve muhalif
kimliğiyle bilinmesine rağmen bu ülkeyi terk etmemiş, terk
etmemeye de direnmiş birisidir, hiçbir kaçma şüphesi yok ve bir
tutuklunun sahip olması gereken hakların Sayın Şıka
tanınmamış olmasını anlamakta güçlük çekiyor, Adalet
Bakanını bu konuda izahata davet ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İzmirdeki terör saldırısını
kınadığına, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, terörle elbette mücadele edileceğine ancak siyasetin
yegâne gündemi terörmüş gibi davranamayacağına, Anayasa
değişikliği konusunda 2 partinin belli konularda
uzlaştığına ve eğer Meclis onay verirse nihai
kararı milletin vereceğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
İzmirdeki terör
saldırısını kınıyorum, 2 şehidimize ve bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa diliyorum, bir
kez daha milletimizin başı sağ olsun.
Terörün derdi tüm toplumsal ve politik hayatı
etkilemek, kendisini yegâne gündem hâline getirmek ve malum hikâyede
olduğu gibi, bir kobra yılanı şeklinde herkesin
büyülenmiş gibi kendisine bakmasını ve bütünüyle kendisiyle
meşgul olmasını talep eder. Elbette terörle mücadele
edeceğiz ve herkese düşen hem güvenliğe ilişkin hem de
ahlaki ödevlere ilişkin unsurlar var. Herkes dediğim, devlet
işin güvenlik tarafını üstlenecek, insanlar da ahlaken teröre
karşı duracaklar, terörün beklediği ve ümit ettiği kin ve
düşmanlık tohumları ekme, kesimleri birbirleri aleyhine
kışkırtma oyunlarına gelmeyecek, halkın
yapacağı bu. Ortak kader ve gelecek istikametinde davranacaklar,
kaderimiz ortak, bunu görecekler. Çünkü terör, kendi
zayıflığını halkın gücü üzerinden telafi etmek
ister.
Siyaset büyülenmiş gibi sadece teröre bakarak
ve yegâne gündem terör olmak üzere davranamaz. Türkiye büyük bir ülke,
problemleri var, konular var, bunları konuşacak. Anayasa
değişiklik teklifi de dün gelmiş değil, otuz
yıldır tartışılan bir konu. Bugün bir uzlaşma
sağlanmış. Gönül isterdi ki bütünüyle uzlaşma olsun. Bu
olmadı, 2 parti anlaştı, belli bir konuda anlaştı,
uzlaştı. Kurallara uygun bir tarzda bu geldi, müzakere ediliyor, bunu
müzakere edeceğiz medeni bir şekilde. Nihai olarak kararı,
eğer Meclis onay verirse milletimiz verecek. Böyle bir mecra üzerinde
yürüyen bir işi, millete de güvenerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
Buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
Meclisteki
milletvekillerinin, milleti temsil eden buradaki vekillerin de bu konuya
ilişkin sağduyusuna güvenerek değerlendirmek gerekir. O yüzden,
milletin seçtiği vekillere ve nihayet -kendisine giderse eğer-
milletin sağduyusuna güvenerek bu işin değerlendirileceğine
olan inancımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve
20 milletvekilinin, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/411)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'deki kadına yönelik şiddetin
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
7) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Kadir Koçdemir Bursa)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) Şefkat Çetin (Ankara)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Mustafa Mit (Ankara)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
8 Mart 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda kabul edilen ve 20 Mart 2012 tarihinde 28239 sayılı
Resmî Gazetede yayınlanan Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun amacı,
şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan
kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı
ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu
kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere
ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Bu yasanın çıktığı 2012
yılında kayıtlara göre 210 kadın hayatını
kaybetti.
Ülkemizde "Hamileliği davul çalarak ilan
etmek bizim terbiyemize aykırıdır." denildiği 2013
yılında 237 kadınımız hayatını kaybetti.
1 Ağustos 2014'te, üç yıllık
değerlendirme sürecinin ardından İstanbul Sözleşmesini
imzalayan ülkeler arasında Türkiye de bulunmaktadır. Bu
sözleşme, kadınlara yönelik şiddetle mücadelede sözleşmeyi
imzalayan ülkelerle yardımlaşma, dayanışma ve sürekli
denetim mekanizması altında olmayı öngörmektedir. Bu
sözleşmede 12 ülkenin imzası bulunmaktadır.
Bu sözleşmenin imzalandığı 2014
yılında 295 kadın hayatını kaybetti.
"Kadının tek kariyeri annelik
olmalıdır. cümlesinin sarf edildiği 2015 yılında 303
kadın hayatını kaybetmiştir.
2010 yılı ile 2015 yılı
başını kapsayan bir araştırmada, kadınların
faillerinin çoğunlukla yakınındaki erkekler olduğu ve
bunların 608'inin faili koca veya eski koca, 161'inin faili erkek
arkadaş veya eski erkek arkadaş, 213ünün faili ailedeki erkekler
-babası, oğlu, erkek kardeşi, damadı, kayınpederi-
veya akraba olduğu kaydedilmiştir.
Erkeklerin kadınları öldürmek için öne
sürdüğü sebeplerden bazıları, aldatılma şüphesi,
barışma isteğinin reddi, kadının ayrılma veya
boşanma isteği ve namus ya da töredir.
Yapılan bu araştırmada öldürülen
kadınların yüzde 12,4'ü güvenlik amacıyla resmî bir kuruma
başvurmasına rağmen, kadınlar şiddet, taciz veya
tehdit yaşamıştır.
Kasım 2015'te yapılan bir
araştırmaya göre, her 5 kadından 1i sokakta veya kamuya
açık alanda katledilmektedir.
Günümüzde, koruma istemelerine rağmen koruma
verilmediği veya koruma verildiği hâlde hayatını kaybeden
kadınlarımızın hakkını savunması gereken
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yaptığı
bir açıklamada, Türkiye'de kadın cinayetlerinin sebeplerine yönelik
doğrudan yapılmış resmî bir araştırma
bulunmadığı belirtilmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Türkiye'deki
kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması
gerekli görülmektedir.
2.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve
20 milletvekilinin, işçi ölümlerinin artmasıyla ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/412)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşçi ölümlerinin artmasıyla ilgili
olarak var olan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
7) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Kadir Koçdemir (Bursa)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) Şefkat Çetin (Ankara)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Mustafa Mit (Ankara)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
Türkiye'de 2002 yılından beri işçi
ölümleri gittikçe artmaktadır. 6 saatte 1 işçinin hayatı ölümle
sonlanmaktadır. İşçi ölümü verilerinin yıllara göre
dağılımlarına bakıldığı zaman; 2002
yılının son iki ayında en az 146 işçi, 2003 yılında
en az 811 işçi, 2004 yılında en az 843 işçi, 2005
yılında en az 1.096 işçi, 2006 yılında en az 1.601
işçi, 2007 yılında en az 1.044 işçi, 2008 yılında
en az 866 işçi, 2009 yılında en az 1.171 işçi, 2010
yılında en az 1.454 işçi, 2011 yılında en az 1.710
işçi, 2012 yılında en az 878 işçi, 2013 yılında
en az 1.235 işçi, 2014 yılında en az 1.886 işçi, 2015
yılında en az 1.730 işçi hayatını kaybetmiştir.
Yani on üç yıllık AKP iktidarında en az 16.471 işçi
yaşamını yitirmiştir.
Belirlenen istatistiki verilerin son üç
yılın aralık ayı dağılımlarına
bakıldığı zaman ise; 2013 yılının
Aralık ayında en az 112 işçi, 2014 yılının
Aralık ayında en az 127 işçi, 2015 yılının
Aralık ayında ise en az 137 işçi, iş kazalarında
yaşamını yitirmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ve ilgili kurumlar ile Eurostat verileri baz
alındığında, Türkiye'nin iş kazaları ve meslek
hastalıkları ölüm oranlarında açık ara Avrupa birincisi
olduğu açıkça görülmektedir.
İş yerlerinde
çalıştırılması gereken iş güvenliği
uzmanlarının yüz seksen saatlik eğitimle mezun
olmalarının yetersiz ve uzmanların sahada tecrübesiz olması
bu ölümlerin artmasına neden olmaktadır. İş güvenliği
uzmanı olanların genellikle iş bulmakta zorluk çeken ve kendine
yeni bir alan arayan tecrübesiz kişiler olması sahada tecrübesiz olma
gibi birçok sorunu da beraberinde getirmektedir.
Türkiye'de yaklaşık 2 milyona yakın
iş yeri iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
hizmetleri almakla yükümlüdür. Ancak bakıldığı zaman bu
hizmetlerin yetersiz kaldığı görülmektedir.
İş güvenliği uzmanlarının
yaptığı stajların uygulamaya yönelik
olmadığı ve kâğıt üzerinde kaldığı kamuoyunda
çıkan haberler arasındadır. Verilen bu eğitimleri
denetleyen kişilerin de yetersiz kalması da başka bir sorun
olarak ortaya çıkmaktadır.
Son olarak, 17 Ocak 2016 tarihinde
Çankırı'nın Şabanözü ilçesi Organize Sanayi Bölgesinde
bulunan çorap fabrikasında gaz kaçağı nedeniyle 202 işçi
bölgedeki çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına
alınırken durumu ciddi olan 1 işçi bulunduğu
belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, işçi
ölümlerinin artması ve iş güvenliği uzmanlarının
yetersizliğiyle ilgili olarak var olan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
3.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve
20 milletvekilinin, Türkiye'de meslek liselerinin, meslek liselerinde okuyan
öğrencilerin ve meslek liselerinden mezun olanların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/413)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de meslek liselerinin, meslek liselerinde
okuyan öğrencilerin ve meslek liselerinden mezun olan bireylerin var olan
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
7) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Kadir Koçdemir (Bursa)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) Şefkat Çetin (Ankara)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Mustafa Mit (Ankara)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
Ülkemizde mesleki ve teknik liselerin amacı
öğrenciye teorik eğitim yanında pratik kazandırmak ve
öğrenci henüz okurken lise sonrası çalışacağı
alanda tecrübe edinmesini sağlamaktır. Mesleki ve teknik liselerine
giriş için ortaokuldaki öğrenciler TEOG Sınavına girerek
belli bir puan almak durumundadırlar. Ancak bu sınavdan iyi puan alan
öğrenciler genellikle fen lisesi, Anadolu lisesi gibi daha iyi eğitim
verildiğine kanaat ettikleri okulları tercih etmektedirler.
TEOG'da düşük puan alan öğrencilerin birçoğu
mecburen mesleki ve teknik liseleri tercih etmektedirler. Öğrenciler
gitmeye hak kazandıkları mesleki ve teknik liselerde birçok sorunla
karşı karşıya kalmaktadır. Öğrenciler kendilerini
hedeflerine taşıyacak okullara kayıt
yaptıramamaktadır. Yönlendirme yapılırken aile ve çevre,
öğrencilerin fen ya da Anadolu liseleri sınavlarını
kazanmalarını güdülemektedirler. Öğrenciler tercih ettikleri bu
okullara giremedikleri zaman açıkta kalmamak için herhangi bir meslek
lisesine kayıt yaptırmaktadırlar. Hedefi olmayan diğer
öğrenciler de mesleki ve teknik okulların sınavsız
kayıt yapan bölümlerini tercih etmek zorunda kalmaktadırlar.
Mesleki ve teknik liselerde müfredatlar reel iş
sektörü baz alınarak yapılmalıdır. Öğrencilerin mezun
olduktan sonra istihdam edilebileceklerini görmesi, öğrencileri
okudukları bölümlere daha entegre eder ve ideal oluşturmada
yardımcı olur. Eğer mesleki liseler fiziki olarak yeterli hâle
getirilmiş olsa, daha farklı ara eleman yetiştirme
olanakları olacaktır. Örneğin, Ankara Sincan'da öğrenim
gören bir öğrenci OR-AN Mahallesine staj programı için gitmek
zorunda kalmayacaktır.
Eğer ortaöğretimde yeteri kadar rehberlik
hizmeti verilebilseydi, öğrenciler daha o yaşta ideal edinir ve
gerçekten olmak istediği bölümü seçer ve eğer mesleki ve teknik
liseleri fiziki olarak yeterli olsa, teorik olarak aldığı
eğitimi pratik olarak tamamlayabilir ve reel sektörle iş birliği
sağlanabilse öğrencilerin istihdamlarına olan güveni artar ve
bugün TEOG'dan başarısız öğrencilerin tercih etmek zorunda
kaldığı mesleki ve teknik liselerin kaderi değişir,
tüketim toplumu olmak yerine üretim ve bilgi toplumu hâline dönüşebiliriz.
Ulaşılan sonuç, eğer 4+4+4
eğitim sistemi gerektiği gibi, eksiksiz hayata geçirilebilmiş
olsa ikinci kademede öğrencilerin bireysel becerilerini ön plana
çıkarabilir ve gerekli rehberlik hizmeti verilebilir ve sonuçlar
değişebilir.
Tüm meslek lisesi öğrencileri kendi
alanlarıyla ilgili ön lisans eğitimi veren yüksekokullara,
sınavsız geçişten yararlanarak, diploma puanına göre gidebilmektedirler.
Meslek lisesi öğrencileri, kendi alanlarıyla ilgili olsa bile, lisans
düzeyinde eğitim veren fakültelere girme hususunda hem katsayı
farkı hem de lisede gördükleri program içerikleri nedeniyle
dezavantajlı konuma düşmektedirler. Kazandıkları teknoloji
fakültelerinde ise aldıkları ortaöğretim eğitimi yetersiz
geldiği için dersleri geçmekte zorlanmaktadırlar.
Alan yönlendirmelerine katkı sağlayacak
olan kişilik testleri yapılıyor olsa bile bu testleri
sonuçlandıracak uzman kadro yetersizdir. Ayrıca mesleki ve teknik
liselerdeki rehber öğretmenler, disiplin kurulu işlemleriyle
uğraşmaktan asli görevleri olan rehberlik hizmetlerini gerektiği
gibi yapamamaktadırlar.
-Mesleki ve teknik liselerin
sayısının ve kapasitesinin yetersizliği
-Donanımsal eksiklikler
-Sınıf mevcutlarının
kalabalıklığı
-Kamu haricindeki özel sektörün mesleki ve teknik
liselere entegrasyonunun eksikliği
-Hâlen
görevde olan öğretmenlerin değişen yüzyıla uygun olarak
niteliklerinin artırılamaması
-Bazı
mesleki ve teknik liselerde ikili eğitim yapılması
-Telafi
eğitimi, meslek kursları ve açık meslek lisesi yüz yüze
eğitiminde karşılaşılan sorunlar
-Öğrencilerin
ideal eksikliği, hedeflerine ulaşamama endişesi, mesleğini
sevmemesi
-Mesleki
rehberlik, tanıtım ve yönlendirme eksikliği
-4+4+4
sistemine geçilmiş olmasına rağmen öğrencinin
ilköğretimde yeteneklerinin ortaya çıkarılamaması ve
ortaöğretim kısmını kapsayan mesleki ortaokulların
olmaması
-Yabancı
dil yetersizliği
-Meslek
standartları ve yeterlilikleri belirlenen meslek dalları için ders
programlarının yetersiz ve güncel olmaması
-Mesleki
ve teknik liselerin öğrenci, veli, toplum nazarında
itibarının düşük olması
-Meslek
ahlakı ve meslek etiği konusundaki yetersizlikler
-Okul-sanayi
iş birliği ve staj çalışmalarının istenilen
düzeyde olmaması
-Beceri
eğitiminin müfredatta yetersiz olması
Yukarıda
açıklanan nedenlerle Türkiye'de meslek liselerinin, meslek liselerinde
okuyan öğrencilerin ve meslek liselerinden mezun olan bireylerin var olan
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan ve arkadaşları tarafından,
Şanlıurfa ilinde yaşanan elektrik kesintilerinin nedenlerinin
araştırılması ve sorunların tespiti ve bu sorunlara
kalıcı çözümler bulunabilmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 6/1/2017 Cuma günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
4
Ocak 2017 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim
Ayhan ve arkadaşları tarafından verilen 3453 sıra
numaralı Şanlıurfa ilinde yaşanan elektrik kesintilerinin
nedenlerinin araştırılması ve sorunların tespiti ve bu
sorunlara kalıcı çözümler bulunabilmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 6/1/2017 Cuma günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı İbrahim Ayhan,
Şanlıurfa Milletvekili. Sayın Ayhan önerinin lehinde
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün vermiş olduğumuz önerge,
Urfanın uzun bir süreden beridir ciddi bir şekilde gündeminde olan
elektrik kesintileriyle ilgilidir. Şanlıurfa ilimiz uzun bir dönemdir
özellikle çok sık ve uzun süreli elektrik kesintilerinden dolayı çok
ciddi sıkıntılarla karşı karşıya
kalmaktadır. Toplumsal yaşam âdeta felç edilmektedir.
Yaklaşık iki yıldır bu konuyla ilgili defalarca önerge vermemize,
yetkililerle görüşmemize rağmen ne yazık ki sorun,
bırakın çözülmeyi, giderek katlanarak büyümüştür.
Şanlıurfa ili, bildiğiniz gibi,
Türkiyenin nüfus itibarıyla 7nci büyük ilidir. Suriye
savaşıyla beraber, özellikle sığınmacıların
en yoğun bir şekilde ilimize gelmesi nüfus sayısında da bir
artışa yol açmıştır ve Şanlıurfa ili şu
anda Türkiyenin 5inci büyük ilidir. 2 milyon 500e yakın nüfusuyla
birçok sorunu da kendi içerisinde yaşayan, âdeta metropol düzeyine gelen
bir kent.
Dolayısıyla, Şanlıurfa ilimizin
bir diğer özelliği de Türkiyenin en büyük barajının kendi
sınırları içerisinde olmasıdır yani Türkiyede
elektrik üretiminin en fazla yapılmış olduğu Atatürk
Barajı Şanlıurfa sınırları içerisindedir.
Dolayısıyla, elektrik üretimi açısından da Türkiyenin
önemli merkezlerinden biri. Çelişkiye bakarsanız, en büyük elektrik
üretiminin yapıldığı bir yerin, Türkiyede en fazla
elektrik sorununun, sıkıntısının
yaşandığı bir il olması da büyük bir çelişki,
büyük bir paradoks oluşturuyor.
Özellikle elektriğin, bildiğiniz gibi,
sosyal yaşamda, toplumsal yaşamda birçok kullanım alanları
söz konusudur. Isınmadan aydınlatmaya, trafikten ulaşıma,
eğitimden sağlığa, ticaretten sanayiye varıncaya kadar
birçok alanda elektrik kullanılıyor. Elektrikte yaşanan
sıkıntılar, elektrikte yaşanan kesintiler, hâliyle bu
alanlarda yaşamını sürdürenleri de doğrudan etkilemektedir.
Örneğin, esnaf Urfada yaşanan elektrik
sıkıntılarından dolayı ticaretini çok rahat bir
şekilde yapamamaktadır, müşterileriyle çok olumsuz ortamlarda
karşı karşıya gelmektedir, jeneratör kullanmak durumunda kalmaktadır,
kullandığı jeneratörler çevre kirliliğine, gürültüye neden
olmaktadır.
Trafik Urfada ciddi bir sorun. Elektrik
kesintileriyle beraber trafikte de çok büyük sıkıntılar
yaşanmakta. Özellikle sabah saatlerinde öğrenciler okula gitmekte,
servislerle okullarına ulaşmakta güçlük çekmektedirler. Eğitimde
keza, yine aynı sorun. Yani Şanlıurfa Millî Eğitim
Müdürünün kendi ağzıyla yapmış olduğu açıklama
var. Özellikle kış aylarında ısınma çok ciddi bir
sorun oluşturmaktadır. Ders araç gereçlerini kullanma konusunda da
Urfada eğitimde büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Bir diğer konu: Urfa, bildiğiniz gibi, bir
tarım kentidir. Yaz aylarında pompaj sulama sistemiyle tarım
yapılmakta. Bu elektrik kesintileri öyle bir noktaya gelmektedir ki
özellikle çiftçiler, kendi ürünlerini zaman zaman tarladan
kaldıramamaktadırlar ve ürünler tarlada kurumaktadır. Bu da
büyük bir ekonomik kayba neden olmaktadır.
Diğer yandan, özellikle kış
aylarında elektrik kesintilerinin olması nedeniyle çok ciddi
sağlık sorunları da yaşanmaktadır. Yani saymakla
bitmiyor. Bu elektrik kesintileri yaşamı bir bütün olarak
karartmakta, bir bütün olarak yaşamı felç etmektedir ve ne yazık
ki biz bütün bunlara bir çözüm, Şanlıurfalı hemşehrilerimizin
sıkıntılarının giderilmesine yönelik bir çare üretemedik.
AKP milletvekilleri de yapamadı, biz de yapamadık, yapmış
olduğumuz girişimlerden de sonuç alamadık. Bir el özellikle bu
özel elektrik şirketlerini sanki koruyor, sanki bunların
oluşturmuş olduğu mağduriyetlerin giderilmemesi için özel
bir gayret sarf ediyor. Sayın Enerji Bakanı her kürsüye
çıktığında çok kibirli, böyle çok üstenci bir dil
kullanarak enerji sorununun olmadığını söylüyor ama
Urfadaki enerji sorunu başta olmak üzere, son günlerde de Türkiye'nin
batı kesiminde yaşanan enerji sorunlarını
eklediğinizde çok ciddi bir enerji sorununun olduğu gerçekliğini
de biliyoruz. Dolayısıyla, Enerji Bakanının gerçekçi bir
enerji politikasının olmadığını çok rahat bir şekilde
ifade etmek mümkündür. 29 Aralıkta, İstanbulda, Tekirdağda,
İzmitte, Sakaryada günlerce elektrik kesintisi yaşandı ve bu
elektrik kesintisinin hâlen nedeni açıklanmamış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hâlâ devam ediyor.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) İşte,
Siber saldırı olmuş. deniliyor, Sabotaj olmuş.
deniliyor, kış şartlarından kaynaklı yaşanan
arızaların olduğu söyleniyor ama bu, gerçekliği ifade
etmiyor. Bunun en temel nedeni, uzmanların yapmış olduğu
açıklamalar, odaların yapmış olduğu açıklamalar üzerinden
ifade edersek, ekonomidir. Biliyorsunuz, Türkiyedeki elektrik santrallerinin
yüzde 40ı doğal gazla çalışıyor ve son yaşanan
kesintilerin temel nedeni de doğal gaz
sıkıntısıdır. Doğal gaz alımı
gerçekleştirilmediği için elektrik kesintileri yapıldı ama
bu hakikat, bu gerçeklik topluma farklı bir şekilde sunulmaya, toplum
aldatılmaya, toplum kandırılmaya
çalışılıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin ciddi bir
şekilde enerji politikası üretememe problemi var. Bu problem de
başta Urfa olmak üzere Türkiye'nin genelini çok ciddi bir şekilde
rahatsız etmekte, toplumsal yaşamı karartmakta ve insanlar
mağdur edilmektedir.
Bu konunun da enine boyuna
araştırılmasını, enine boyuna bu konuyla ilgili
kalıcı çözümlerin üretilmesini istiyoruz ve onun için de aslında
bu araştırma önergesini vermemiz, araştırma komisyonunun
kurulmasını talep etmemiz de salt bunun içindir, çözüm
üretemediğiniz içindir. Ben inanıyorum ki yine sayısal
çoğunlukla, işte bu araştırma önergemiz reddedilecektir ama
bu yapılan şey kesinlikle doğru değildir. Bu reddediş
anlayışının, bu sorunlara duyarsız kalma
anlayışının da artık terk edilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da
elektrikte olduğu gibi, Urfada siyasal yaşamın
karartılmasıyla ilgilidir. Özellikle partimize yönelik, 7 Hazirandan
beridir siyaset yaptırmamaya yönelik özel bir politika uygulanıyor.
Türkiye genelinde demokratik siyasete yönelik gerçekleştirilen tasfiye
operasyonları, Urfada daha yoğun bir şekilde
gerçekleşmektedir. En yakın örneği, 12 Aralıkta belediye
başkanlarının, il başkanlarının, ilçe eş
başkanlarının, eski-yeni yöneticilerimizin içerisinde
olduğu ilgili-ilgisiz, alakalı-alakasız 250 insan gözaltına
alındı ve hâlen de gözaltında tutulmaktadırlar. Peyderpey
mahkemeye çıkarılmakta, çok eski parti faaliyetleri gerekçe
gösterilerek 70e yakını da tutuklanmış durumdadır. 12
Aralıktan bugüne kadar yirmi beş gündür, bu
arkadaşlarımız Şanlıurfa merkezde bulunan kapalı
spor salonunda tutulmaktadırlar. Âdeta, bu kapalı spor salonu da
toplama kampı görünümündedir. Çok kötü koşullarda ve zaman zaman Urfa
Emniyetinde fiziki işkenceye maruz kalarak burada tutulmaktadırlar.
Bu bile başlı başına büyük bir hukuksuzluk; siyasetin
engellenmesine, siyasetin önünün kesilmesine yönelik bir uygulamadır.
Siyasal iktidar, Urfada ikinci parti olmamızı herhâlde hazmedememiş,
demokratik yöntemlerle Urfadaki siyasetin karşısına
çıkamadığı için devletin yargı ve kolluk güçlerini
kullanarak bizi siyaset sahnesinin dışına itmek istiyor, bu asla
kabul edilecek bir şey değildir. Bu arkadaşlarımız
demokratik bir yöntemle siyaset yapan arkadaşlarımızdır.
Dolayısıyla, görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, tasvip
etmeyebilirsiniz, karşı tarafta bulunabilirsiniz ama devletin
olanaklarını kullanarak bu arkadaşlarımızın
derdest edilmesi de kesinlikle doğru değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Şanlıurfa iline ilişkin elektrik kesintilerinin giderilmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen önerge üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Geçen gün benzer bir önergeyi -Cumhuriyet Halk
Partisine mensup arkadaşlardan geldi- görüştük, hatta grup adına
yine ben konuştum. Demek ki bu, gündemde kalan bir mesele, problem
çözülmüyor. Belki var olan problem mevsim ve diğer nedenlerden biraz daha
yoğunlaştı ama bu meselenin çözülmesi lazım.
Enerji talebi, üretimi, arzı,
özelleştirmesi, kesinti nedenleri üzerinde epey durduk, çarelerin
araştırılması üzerinde de durduk. Sayın Bakana
söyledik, Özelleştirmeyle kaynak sağladınız ama problem
çözmediniz. dedik, Özelleştirmenin amaçlarına, ilkelerine uygun
davranmadınız. dedik, Orada özelleştirmeden beklenilenler
karşılanmadı. dedik. Yeteri kadar bu problem çözülmediği
için de araştırmanın yapılması gerektiğini
düşündük ama yeteri kadar açıklama da maalesef Hükûmetten gelmedi.
Hükûmet bu konuyu ciddiye almıyor. Burada
hiçbir bakan bu konuyla ilgili görüş beyan etmekte istekli değil;
burada olanı da, sorumlusu da, sorumsuzu da hiçbir konuya girmiyor.
Şimdi, burada hatlar mı yetersiz, hava mı soğuk, yeterli
üretim mi yok, var da iletim sıkıntısı mı var,
dağıtımı alan şirket pes mi etti, kayıp kaçaktan
sıkıntı mı var, terörden mi, yeterli güvenlik önlemi yok
mu, yeterli yatırım da mı yok, yoksa Cenab-ı Haktan
geldi. deyip oturacak hâlimiz yok, bunun nedenlerine bir -ne yapmamız
lazım- bakmamız lazım.
Burada bu işi alan şirketin birkaç
yıl önce genel müdürü bana geldi. Bir sıkıntıları var,
kaynak aktarılması lazım. Söylüyorlar: Özelleştirme
İdaresinde bürokratlar bizi yanılttı. Nasıl
yanılttı? Kayıp kaçak oranını olduğundan
düşük gösterdi. Ya, kardeşim, sen yüzde 70-80 kaçak olan bir
şirkete talip oluyorsan, oradaki bürokratı zaten bir aşağı
bir yukarı yüzde oranıyla şikâyet etmen mümkün değil. Neden
değil? Özelleştirme Yüksek Kurulu var, Başbakan var Kurulda,
ilgili bakanlar var, altında da imzaları var. Şimdi, olaya böyle
baktığınız zaman, bidayetinde zaten işin sakat bir
iş yapılmış yapılırken.
Şimdi, orada kayıp kaçak oranı
yüksek; Şanlıurfada 9 tane AKP vekili var. Demek ki vatandaş bu
işten memnun, AKP de onları hoşnut etmek istiyor. Böyle
düşünülebilir mi? Vatandaşı böyle ilzam etmemiz mümkün
değil, AKP problemin çözülmesini istemiyor. Bunu çözmeniz lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir tane burada yok. Bak,
Şanlıurfada elektriği konuşuyoruz, bir tane yok burada.
Urfalı yok, Urfalı.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Ya, Sayın
Vekilim, haklısınız, burada bazen nazire yapıyoruz, bazen
-ne yapıyoruz- birbirimize laf da atıyoruz, şaka yapıyoruz
konuşurken daha iyi anlaşılsın vesaire diye ama bu mesele
ciddi bir mesele.
Doğal gazın özelleştirilmesinde de
çok büyük sıkıntı var. Bunların ne yapılması
lazım? Bir bakılması lazım.
Ben orada
vatandaşın elektriğini kesiyorum., Urfalı vatandaşa
bunu söylüyorsunuz, Ödemiyorsun, kesiyoruz. Tamam, ödemiyor, kesiyorsun da
vatandaş niye ödemiyor? Güle oynaya ödemiyorsa istismar ediyor. Eğer
ödeyecek gücü, takati yoksa o da AKPnin kabahati. Neden? Ekonomik şartlar
iyi değil. Ama, bu sefer diyeceksiniz Biz 9 tane milletvekili
çıkarıyoruz, orada şeyimiz var.
İBRAHİM AYHAN
(Şanlıurfa) Bir de Bakan.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Bu işi halletmemiz lazım. Bunlara bir çözüm -ne yapmak
lazım- bulmak lazım. Bu olay hakikaten sıkıntılı.
Trafikten vesaireden neye bakarsanız bakın önergede problem devam
edip gidiyor.
Şimdi, CHPli
arkadaşların verdiği önergede de ne vardı?
Aşırı yağış, fırtınanın elektrik
iletiminde yol açtığı arıza, nakil hattının
kopması arızası, fabrikalara elektrik verilemediği, siber
saldırı... diyor. Ya, bir yetkili çıkıp da Allah
rızası için Şunun şurasından şu. dese iş
rahatlayacak, burada bu kadar da bu mevzu her gün gündeme gelmez. Komisyona
gelirsiniz, bir bilgi verirsiniz, iş gider.
Bakıyoruz, ciddi bir
gazete, her gün Hükûmetin de beyanları burada yer alır Elektrik
batıya ulaşmıyor, iletim ihaleye takılıyor. diyor.
Doğru mu, yanlış mı? Bilmiyorum ben, birisinin bana cevap
vermesi lazım, bir bu. Bunun dışında Bir saat elektrik
kesintisi 18 milyon -geçen gün konuştum- kaybettiriyor. Ya kardeşim,
hakikaten zorunlu muyuz kaybedecek, böyle bir şey mi var? Başka bir
şey söylüyor: Sorun soğuk değil -bu sanıyorum doğal
gazı kastediyor- depolama eksikliği.
Ya, bu hakikaten Türkiye
Büyük Millet Meclisinde her gün konuşulsun ama bunu gelin ilgili komisyona
getirelim -Komisyon Başkanı da nerede, buradaydı biraz önce-
Komisyonda bir tartışalım, eğer bizim yapabileceğimiz
bir şey varsa destek verelim. AKPnin zaten bunu yapmaya Komisyonda da
gücü var, burada da var. Gelin bunu bir bitirelim, biz de destek verelim. Ama,
her seferinde, burada, mesela çok iyiymiş gibi, özelleştirme
yaptınız, problemi çözdüğünüzü zannediyorsunuz. Hâlbuki,
özelleştirme yapılarak maliyetin kime, kullananlara ne kadara mal
olduğunu, maliyetinin ne olduğunu da izah etmek lazım. Bu, bizim
sanayicimize, ihracatçımıza rekabet şansı getiriyor mu?
Burada problem büyük. Dağıtım
şirketlerinin ödenmiş sermayesi ne kadar, bilelim;
Bakanlığa sesleniyorum.
Bankaların, ilk 10 bankanın -geçen burada
söyledim- sermayesi ne kadar, bir de ona bakalım. Bir mukayese edin, yüzde
2-3 kâr marjıyla bu kadar sermaye yatırdığın
dağıtım şirketleri ne yapıyor? Kâr marjıyla
çalışıyor. Bunlar satın almak için nereden kredi aldılar?
Bankalardan. Ne aldılar? Dövizle aldılar, dövizle yediler. Şimdi
üstüne geldi, ödeyecek; ödeyemiyor.
Başka sıkıntılar var: Üretim
şirketlerinin sermayeleri, diğerleriyle mukayese ettiğinizde
sanıyorum daha düşük. Hâlbuki üretimin sermayesinin daha güçlü
olması lazım. Bankacılık sistemini de kilitliyorsunuz. Hani
burada KOBİlere kredi vereceğiz. diyorsunuz ya, bunlara veriyorsunuz,
dağıtıma. Dağıtıma verince ne oluyor? Öbür
adamlara vereceğiniz kalmıyor orada.
Bir de bu dağıtıma verdiğiniz
paraların, acaba kredilerin geri gelişi mümkün mü değil mi?
Getirin bunu Komisyona, gelin burada araştırma önergesi verelim.
İmzaya açtım ben, tamamladım araştırma önergesini.
Buradan AKPli arkadaşlara da, grup yöneticilerine de hassaten rica
ediyorum, tenkit etmiş olmak için de yapmıyorum, bu memleketin en
ciddi sorunuysa bu, bu sorun üzerine eğilelim, bir master plan
yapalım.
Babam rahmetli çok iyi bir maliyeciydi. Ula
oğlum, sen de maliyeci oldun amma şu milletten bir kere isteyin, bir
daha istemeyin. derdi. Her seferinde bu problem değişik bir
şekilde bizim önümüze geliyor. Tenkit etmek için biz elli yol buluruz.
Gelin, hadi bir yapıcılık yapalım burada, söz alalım
AKPli arkadaşlardan. Yok burada bunun temsilcileri. İşimi
gücümü bıraktım ben, iki üç gün önce bunu konuşmuştum
-buradan daha önemli bir yer yok- bu işi ciddiye alalım, bu işi
hakikaten ne yapalım, bir bakalım.
Ondan sonra, bakım onarım işletmeleri
özelleştirme yapıldıktan sonra bakım onarım
yapıyor mu? İşçileri çıkardınız
Özelleştirme yapıyorum. diye. E şimdi, bir taraftan da
taşeronları geri almaya çalışıyorsunuz. Burada hatta
TPIC vesairede, TPAOda büyük problemler var, bunlar bize yansıyor.
Özelleştirmeye çalışıyorsunuz, insanları
dışlıyorsunuz. Fiyatlar düştü diye şimdi zarar ediyor,
yarın fiyatlar arttığı zaman kâr yazacak şirketler var.
Bir katlanırsınız bir sürede, her şeyi ileri
atmazsınız. Hinihacette ne var? Lazım olacak şey var. Et
Balığı siz özelleştirmediniz, lazım oldu, siz
şimdi başka bir organizasyona gidiyorsunuz. Tenkit mi ettik? Yok.
Bunda da gelin bir iyice inceleyelim şu
işi. Ben AKPli arkadaşlardan bu konuda duyarlılık
bekliyorum, özellikle de Hükûmeti ikaz etmeleri konusunda çünkü bu iş pek
ciddiye alınmıyor.
Ben teşekkür ediyorum. Yüce heyete
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum tekrar Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Öneri lehinde ikinci konuşmacı, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün
İzmirde hayatlarını kaybeden, şehit olan Fethi Sekin ve
adliye çalışanı Musa Can kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyorum; ailelerine sabır diliyorum, ulusumuza da sabır diliyorum.
Evet, hepinizin bildiği gibi, Türkiyenin en
önemli problemi terör. Biz günlerimizi bu Parlamentoda terörle değil,
neyle geçiriyoruz? Parlamentonun yetkilerini bir adama devretmekle, bir
kişiye devretmekle bütün zamanımızı, mesaimizi harcıyoruz;
günlerce komisyonda harcadık, gelecek hafta da belki günlerce burada
harcayacağız. Aslında, yapmamız gereken şey, bu
Parlamentoyu Terörü nasıl çözeceğiz? üzerine
yoğunlaştırıp, ortak aklı bulup ve hep birlikte
terörün belini kırmak, Türkiyeyi bu terör belasından kurtarmak
olmalı.
Bakın, şimdi, siyasi partiler zaman zaman
araştırma önergeleri getiriyor; HDP de elektrik problemini
getirmiş, birkaç gün evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Türkiyedeki
elektrik probleminin araştırılmasıyla ilgili bir
araştırma önergesi verdi. Ama konuşamıyoruz burada, onar
dakikalık konuşmalarla geçiştiriyoruz ve Elektriği
nasıl üretiriz, nasıl dağıtırız, nasıl
iletiriz?i konuşamıyoruz burada. Konuşmamız gereken şeyler
bunlar aslında. Bir ülke 21inci yüzyılda elektrik kesintisini
konuşuyorsa bu ülkede hiçbir şey yapılmamış demektir
arkadaşlar. Bir ülkede konutlar elektrik olmadığı için
ısıtılamıyorsa, insanlar ısınamıyorsa bu
ülkede hiçbir şey yapılmamış demektir. Bir ülkede sanayi
elektrik yüzünden milyonlarca lira kaybediyor, milyonlarca dolar kaybediyorsa
çok şeyden konuşmak mümkün değil. Diyoruz ya, elektrik
Şanlıurfanın problemlerini
getirmiş arkadaşlarımız, bunun
araştırılmasını istiyor. Türkiyede sadece
Şanlıurfanın mı elektrik problemi var? Hayır, 81 ilin
elektrik problemi var. 81 ilin her birinin lokal özellikleri var.
Şanlıurfada yaşayan insanların
yaşadığı elektrik problemi farklı, Kocaelide
yaşayan insanların elektrik problemi farklı, yine bir başka
kentte yaşayan insanların, vatandaşlarımızın
elektrik problemi farklı. Ne problemimiz var? Üretim problemimiz var
elektrikte. Yine, biraz sonra, belki, AKP Grubu adına konuşacak
arkadaşım Türkiyedeki elektrik üretiminin nereden nereye
geldiğini bize ifade edecek. Arkadaşlar
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Doğru bir şekilde.
HAYDAR AKAR (Devamla) Doğru, Sayın Bakan
da buradan Doğru. diyor.
Sayın Bakanım, size
bir önerim var; ben baktım, siz de bakın: Bundan önceki on yıla
bakmayın, ondan önceki onar yıllık periyotlara
baktığınızda Türkiyenin ihtiyacı olan elektrikten
fazlasının üretildiğini ve yatırım
yapıldığını göreceksiniz. Bunun
yatırımının tümünü de devlet yapmış, tümünü
devlet yapmış ama iktidarınız döneminde, on dört
yıllık dönemde Sayın Bakan, devlet bir tane yatırım
yapmamış. EÜAŞın elektrik üretimindeki yüzde 50lerdeki,
yüzde 60lardaki, yüzde 70lerdeki payı yüzde 22lere düşmüş;
bilginiz olsun diye söylüyorum. Aslında abartılacak bir durum yok.
Şimdi, bu, çok teknik
bir konu, çok detaya girmeyeceğim, oradaki HESlere girmeyeceğim,
nükleer santrale girmeyeceğim, konu çok yoğun ama birçok problemi
var, iletim problemi var. Bakın, ne yaptınız: 21
dağıtım şirketine böldünüz Türkiyeyi ve şehirlerimizi
bu 21 dağıtım şirketine paylaştırarak elektrik
dağıtım şirketlerini kurdunuz. Peki,
başarıyı yakaladık mı elektrik dağıtım
şirketlerinden sonra? Elektrik dağıtım şirketleri
özelleştirildikten sonra, 15,5 milyar dolarlık özelleştirme
yapıldıktan sonra Türkiyedeki problemler çözüldü mü? 15,5 milyar
doların 1 dolarını yatırıma
ayırmadınız, 21 dağıtım şirketinden
aldığınız paraların 1 dolarını
yatırıma ayırmadınız.
Dağıtım
sorunu diyoruz. Elektrik dağıtım şirketlerini
incelediğimizde Türkiyedeki -en son 2013te son elektrik bölgesini
özelleştirdik- arıza sayısına ve arıza sürelerine
2011den sonra baktığımızda büyük bir ilerleme yani geriye
gitme olduğunu görüyoruz. Devletin elindeyken yani tek bir kurumken,
tekken, bölünmeden falan arıza sayıları daha az ve arıza
süreleri daha kısaymış ama elektriğin
dağıtım işi özel dağıtım şirketlerine
geçtikten sonra arıza sayıları artmış. Birçok örnek
verilebilir ama Şanlıurfanın içinde bulunduğu sadece Dicle
Dağıtım Şirketinin arıza sayısına
baktığınızda -2007yle karşılaştırmak
istiyorum- arıza sayısı 188 bin adetmiş, 2015 sonu
itibarıyla 370 bin adede çıkmış; yine, süresi 132 bin 822
dakikadan neye çıkmış, 340 bin dakikaya çıkmış.
Bütün elektrik dağıtım şirketlerinde böyle, arıza
sayıları artmış ve süreleri artmış. Demek ki
özelleştirmeniz başarıyı getirmemiş, bunu
söyleyebiliriz.
TEDAŞ bir uygulama yapmış Elektrik
dağıtım şirketlerinde problemler yaşanıyor,
vatandaşlar problemler yaşıyor, onlara ulaşamazlarsa bize
ulaşsınlar. demiş TEDAŞ, bir özel hat kurmuş.
Zannettik ki, bu özel hatla bizler ve vatandaşlar ulaşacak zannettik
ama maalesef vatandaşlar ulaşamıyor, biz de ulaşamıyoruz.
Sayın Bakan, bu özel VIP hattını kimin için kurmuş biliyor
musunuz? AKPli milletvekilleri için kurmuş, 2 tane telefon numarası
istemiş milletvekilinden. Kimin için kurmuş biliyor musunuz? AKP il
başkanları için kurmuş, 2 tane telefon numarası istemiş.
AKP ilçe başkanları için kurmuş, 2 tane telefon numarası
istemiş. AKPye özel VIP hat kurmuş. Bunun teşhisini de
yaptık. AKPli bir milletvekili arkadaşıma arattırdım,
çıktı Alo, buyurun. dedi; ben aradım, benim telefonum telefon
açıldıktan sonra düştü. Bunu, sizin, AKPli milletvekili
arkadaşların önünde yaptık. Maalesef kurumları da
partileştirdiniz, kurumları da AKPnin bir kurumu hâline
dönüştürdünüz. Böyle bir uygulamadan, böyle bir kurumdan başarı
beklemek mümkün değil doğal olarak.
Yine de iyi tarafından bakmak istiyorum, oraya
arayanların istatistikleri elimde, kimler olduğu da elimde ama
Orayı arayan milletvekillerinin ilk 3 sırası kim biliyor
musunuz? Şanlıurfa milletvekilleri. Şanlıurfadaki elektrik
probleminin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için söylüyorum. Bakın,
13/6/2016 ile 19/10/2016 arası, dört aylık periyotta bu sizin için
kurulan özel VIP hattını arayan 1inci sıradaki milletvekili
Şanlıurfa Milletvekili -adını söylemeyeyim, ayıp olur
ama belki elektrik problemini çözmek için en çalışkan milletvekili
olarak da geçilebilir- 32 kez aramış; 2nci sırada bir
başka Şanlıurfa Milletvekili, 25 kez aramış; 3üncü
sırada yine bir Şanlıurfa Milletvekili, o da 25 kez
aramış; daha sonra Mersin Milletvekili geliyor. Bunlar, problemin
çözülmesi için o kurulan VIP hattı arayan arkadaşlar.
Şanlıurfada durum böyle arkadaşlar.
Şanlıurfa, gerçekten elektrik konusunda
sıkıntılı çünkü 1 milyon 892 bin nüfusun
yaşadığı bir kent, millî hasıladan fert
başına düşen gelire baktığınız zaman da sondan
3üncü sırada. Dediler ya biraz evvel Şanlıurfanın 9
milletvekili var. Ya, bu milletvekili kendi kendine hiç hizmet etmez mi? GAP
denen bir olay var, GAPı gaptırmam. dedi, GAPın
sulamasından yararlanamıyor Şanlıurfa. Birkaç
yatırım var, onları biliyorum. Şanlıurfa, Mardin
gezisine gittiğimde
Şimdi, kayıp
kaçağı biz şöyle konuşuyoruz: Yine, en çok kayıp kaçak
olan dağıtım şirketi Şanlıurfanın da içinde
bulunduğu dağıtım şirketi. Bakın, kayıp
kaçakta dünya ortalaması yüzde 15, Avrupa ortalaması yüzde 6; yüzde 8
de bizim bölgelerimizin, gelişmiş bölgelerin ortalaması ama bu
dağıtım şirketinde kayıp kaçak oranı yüzde 76.
Siz iktidara gelmeden önce de yüzde 76ydı, siz iktidardayken de yüzde 76,
bir iyileştirme yapamamışsınız.
Biz hep şöyle
baktık batıdan: Ya, bizde kayıp kaçak yok; bu kayıp kaçak
kullananların cezalandırılması gerekiyor, onların
paralarını niye biz ödüyoruz? Ama orada yaptığım
gezide şuna şahit oldum: Oradaki insanlar daha çok tarım
yapabilmek için su kuyularında elektrik motorları kullanıyorlar
ve elektrik maliyetlerinin yüksekliği ve ürettiği ürünü
değerlendiremediği için ne yapıyor? Elektriği kaçak
kullanmak zorunda kalıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Artvinde kaçak yok Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Yani
neydi bu olay? Devlet, insanları resmen hırsızlığa
teşvik ediyor. Niye teşvik ediyor? Elektrik üretimini
ucuzlatamadığınız için, 7 kuruşa mal ettiğiniz
elektriği vatandaşa 38 kuruşa sattığınız
için. Niçin yapıyor?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Sayın Vekilim, siz nerede yaşıyorsunuz? Siz nerede
yaşıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Devamla) - O GAP
gibi büyük bir baraj Şanlıurfada olmasına rağmen, siz
oraya suyu getiremediğiniz, o tarımla uğraşan vatandaş
suyu kullanamadığı için ne yapıyor? Pompalarla kuyudan su
çekmek zorunda kalıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Nerede yaşıyorsunuz siz? Nerede yaşıyorsunuz Sayın
Vekilim siz?
HAYDAR AKAR (Devamla) Ne
kadar biliyorsun sen bunu, durmadan laf atıyorsun?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yok, yok; nerede yaşıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Susar
mısın lütfen.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
- Hayır, ben on bir yıl Vanda yaşadım, Vanda,
konuştuğun Vanda yaşadım.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet,
insanın aklıyla dalga geçiyorsunuz. Nasıl geçiyorsunuz?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Akar, Artvinde kaçak yok.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, efendim, lütfen. Sayın Akar konuşuyor,
lütfen, dinleyiniz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Ya,
sus Allah aşkına ya, Allaha inanıyorsan sus.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Önüne bak.
HAYDAR AKAR (Devamla) Sus!
Sus!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Önüne bak.
LEVENT GÖK (Ankara) Susar
mısınız ya?
HAYDAR AKAR (Devamla)
İki dakika bir şey konuşacağız, teknik bir konu
konuşacağız; her şeye laf atıyorsun oradan ya.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yanlış söyleme, yanlış söyleme.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Benden fazla konuşuyorsun.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yanlış söylemeyin diye söylüyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, efendim, lütfen, hatibe laf atmayın.
LEVENT GÖK (Ankara) Haydar
Bey, Genel Kurula hitap edin.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) - Haydar Bey, siz buraya konuşun.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Benden fazla konuşuyorsun.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yanlış söylüyorsun, doğruyu söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Devamla) Neyi
söylüyorum yanlış? Ne söylüyorum?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Doğru söylemiyorsun.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Haydar Bey
BAŞKAN Sayın
Akar, Genel Kurula hitap edin. Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Devamla)
Bildiğin bir şey varsa gel burada konuş.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Var, var.
BAŞKAN Sayın
Akar, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
FATMA BENLİ
(İstanbul) - Siz devam edin, siz devam edebilirsiniz.
HAYDAR AKAR (Devamla)
İşte, bu tür insanlar oradaki problemin çözümüne engeller.
HAYATİ TEKİN
(Samsun) Aynen.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bakan
da çıkıyor, diyor ki: Siber saldırı var. İnsanın
aklıyla dalga geçiyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Doğruları söyleyince bu iş böyle.
HAYDAR AKAR (Devamla) Siber saldırı
şeylerine baktım, dünyada on-line izleyenler var, raporlar
yayınlanıyor. Belirttiği periyotta elektrik kesintilerinin
olduğu dönemde Türkiye bir tane siber saldırıya
uğramamış. Ne var biliyor musunuz? 19 tane yüksek gerilim
direğimiz devrildi. Niye devrildi? Bakımsızlıktan devrildi.
Niye devrildi? İlgisizlikten dolayı devrildi. Niye devrildi? Çok uzun
yıllara ait olması nedeniyle metal yorgunluğundan devrildi. Kim
yapacak arkadaşlar bunları, kim? Biz söylediğimiz zaman da
Yanlış konuşuyorsun. diyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yanlış
söylüyorsunuz, yanlış
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, hiç
bilmediği bir konuyla ilgili burada Yanlış söylüyor. diye
itham ediyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yalan demiyorum,
bakın, özellikle yalan demiyorum.
HAYDAR AKAR (Devamla) Siz beni düzeltin gelin
lütfen burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sayın Başkan,
müsaade ederseniz bir dakika daha kullanmak istiyorum.
FATMA BENLİ (İstanbul) - Siz devam edin
konuşmanıza. Laf atma ilk defa Mecliste olan bir şey değil
ki.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Haydar Bey, bir sakin
olun.
BAŞKAN Sayın Akar, buyurunuz bir dakika
ek süre veriyorum.
HAYDAR AKAR (Devamla) Ne dedik? Su kuyuları,
bunların problemlerinin giderilmesi lazım. Nasıl
gidereceğiz? Evet, GAPın suyunun bir an evvel
Şanlıurfanın, Mardinin, o bölgede tarımla
uğraşan vatandaşlarımızın ayağına
getirilmesi gerekiyor. GAPa ne zaman başlandı? Siz bu yollara bu
kadar, tünellere bu kadar
92 milyon dolara mal edilen aynı uzunluktaki
bir yolu biz 1 milyar dolara mal ediyoruz ya, işte bunlar da
yapacağımız tasarruflar. İşte, 15,5 milyar dolara
dağıtım şirketlerini özelleştirdik ya, oradan
aldığımız paralarla, kazandığımız
paralarla bu yatırımı yapmış olsaydık
Şanlıurfada kayıp kaçak oranları da aşağı
çekilirdi; yine, süreler, arızalar giderilebilirdi. Demek ki bunları
planlayamıyoruz, planlayamıyoruz; planlayamadığınız
da
İşin kötüsü sadece sattınız; var olan
varlıklarımızı, millî değerlerimizi sattınız
ve onun üzerine cari açıkları kapatıp insanlara bir pembe tablo
sunmak için yarış içerisindesiniz ama maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) -
insanları iliğine
kadar sömürdüğünüzü gördük.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizden rica ediyorum, benim
yanlışlarımı gelin burada düzeltin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Söz istiyorum zaten.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu
teşrif eden Japonya Dışişlerinden Sorumlu Devlet
Bakanı Kentaro Sonoura ile beraberindeki heyete Hoş geldiniz.
Denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Meclisimizi ziyaret etmekte olan Japonya Dışişlerinden Sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Kentaro Sonoura ile beraberindeki heyet şu
anda Genel Kurulumuzu teşrif etmiş bulunuyorlar. (Alkışlar)
Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
hoş geldiniz diyorum, Japon dostlarımıza
selamlarımızı iletiyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sayın
Başkan, ben 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Erdoğan, bir söz
talebiniz var sanıyorum.
Buyurunuz.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Konya Milletvekili Hüsnüye
Erdoğanın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ben sayın
vekilimize Yalan söylediniz. demek istemiyorum; bu, kaba bir üslup olur.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Dedin ya zaten.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yanlış
söylediniz. demek istedim, ne kadar o bölgede
yaşadığını sormak istedim. Bu da bu Meclisin
sataşması olarak hani hoş görülürse diye yaptım
açıkçası.
Ben o bölgede, Vanda on bir yıl
yaşadım ve elektriğin, elektrik kesintisinin, orada
elektriksizliğin ne demek olduğunu bilirim; orada yapılan
hizmetlerin de nasıl olduğunu çok iyi bilirim. Ben vekilimizin bu
kaba üslubunu da açıkçası çok hoş
karşılamadığımı söylemek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
bölgede ne kadar yaşadığımı sordu, bir onu cevaplamak
istiyorum. İkincisi, söylemek istemiyorum ama
(CHP sıralarından
Kaba dedi. sesleri)
bir hanımefendinin ağzına da
yakışmadı, kaba davrandığımız konusunda
ithamda bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akar.
İki dakika
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimiz bölgelerimizin milletvekili değiliz, Türkiye
milletvekiliyiz. Bunu bilmek zorundayız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Doğru, evet.
HAYDAR AKAR (Devamla) Elektrik sadece
Şanlıurfanın problemi değil, tüm Türkiye'nin problemi,
bunu da böyle kabul etmeliyiz.
Hızlı hızlı
sıralayacağım, vaktim iki dakika.
Üçüncüsü: Bakın, bir gerçeği söylüyorum,
21 elektrik dağıtım şirketi 15,5 milyar dolara ihale edildi
ve özelleştirildi. Özelleştikten sonra, sizin
rakamlarınızla, yine, kurumun rakamlarıyla arıza
sayılarının ve sürelerinin arttığını
söyledim. Yine, özelleştirildikten sonra, bu kadar özelleştirilme
yapıldıktan sonra, yapılan yatırımların, özel
şirketler tarafından yapılan yatırımların tümünün
vatandaşın faturasına yansıdığını
bilmeniz gerekiyor. Siz, bir şey yapmadınız, her şeyi özele
yaptırıyorsunuz ve vatandaş aldığı hizmetin her
bedelini ödeyerek alıyor. Yani markete, bakkala girdiğinizde
paranızla size talep ettiğiniz hizmeti ediyor, paranız kadar
hizmet ediyor, alışverişinizi yapabiliyorsunuz, devletten de
insanlar parası kadar alışveriş yapar noktasına geldi,
elektriğini de öyle, yolunu da öyle, suyunu da öyle kullanır
noktasına geldi.
Dördüncüsüne gelince, kabalık dediniz, asla
bir hanımefendiye kabalık yapmayı düşünmem, yine de
kabalık yaptım demiyorum, ama ikaz etmeme rağmen, birkaç kez
ikaz etmeme rağmen, susmadınız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Herkes gördü! Herkes
gördü ne yaptığınızı!
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, gördü.
Genelde de siz yapıyorsunuz bunu ve orada veya
bir başka yerde oturuyorsunuz, konuşmacı konuşmaya
başladıktan sonra sürekli laf atıyorsunuz.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Siz
yapmıyor musunuz Sayın Akar?
HAYDAR AKAR (Devamla) Söyleyecek sözü olan
herkesin buraya gelip konuşması gerekiyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizden
öğreniyoruz öyle yapmayı.
HAYDAR AKAR (Devamla) Eğer varsa, ben
yanlış söylüyorsam bunu düzeltebilirsiniz, beni ikna edebilirsiniz,
bunda bir problem yok ama siz ikna olmuyorsunuz. Niye ikna olmuyorsunuz biliyor
musunuz? Çünkü bir yere endekslenmişsiniz, bir yere kanalize olmuşsunuz,
bütün düşüncenizi oraya yönlendirmişsiniz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Lütfen, lütfen
HAYDAR AKAR (Devamla)
oradan gelecek talimatlara
göre hareket ettiğiniz için, burada kim konuşursa konuşsun,
burada kim doğruları söylerse söylesin, burada kim istatistiki
veriler verirse versin, devletin kurumlarının
yayınlamış olduğu verileri versek bile siz oradan
karşı çıkıyorsunuz.
FATMA BENLİ (İstanbul) Ama her zaman
sataşma yapılıyor. Niye öyle
HAYDAR AKAR (Devamla) Bu ülkede üretim olmaz, bu
ülkede gelişme olmaz, bu kafanızı
değiştirmediğiniz sürece, bu beyninizi bir kişiye emanet
ettiğiniz sürece bu gelişme olmaz diyor, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sayın Vekilim,
siz kendinize sahip olun. Sağ olun, var olun!
FATMA BENLİ (İstanbul) Her zaman oluyor,
ilk defa olan bir durum değil ki!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Haydar Beyin
eleştirisini reddediyorum. Bunun şahidi milletimizdir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan ve arkadaşları tarafından,
Şanlıurfa ilinde yaşanan elektrik kesintilerinin nedenlerinin
araştırılması ve sorunların tespiti ve bu sorunlara
kalıcı çözümler bulunabilmesi amacıyla 4/1/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, geçtiğimiz günlerde -grup önerisi gerçi Urfayla
alakalı ama- özellikle Türkiyede yaşanan, İstanbul bölgesinde
yaşanan elektrik kesintileri biraz önce mevzubahis oldu. Tabii, yedi ana
hattın, ana omurgayı besleyen yedi ana hattın aynı anda,
tarihte belki ilk defa arızalanması, doğal şartlardan kaynaklanan
bu arızalarla birlikte aslında daha sonra yapılan tetkiklerde üç
ayrı noktada yer altı kablolarının kesildiğinin tespit
edilmesi ve buna benzer bazı girişimlerin oluşması
savcılık ayağında da bazı çalışmalara sebep
olmuş durumda. Dolayısıyla, şu anda dört ana hattın
ayağa kalkmasıyla birlikte elektriğin sağlanması ama
bunun konforunun artacak şekilde tamamlanması noktasında
çalışmalar devam ediyor. Diğer taraftan bu saldırıların
-siber saldırıların- olmadığını ifade etmek
de mümkün değil ama siber saldırılar neticesinde elektrik
kesintileri yaşanmış da değil, bunun altını
özellikle çizmek lazım ama bu saldırılara maruz
kaldığımızı da özellikle bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Son on yılda elektrik ithalatına çok ciddi
paralar ödüyoruz. Dolayısıyla, ödediğimiz bu paralar,
Türkiyenin gelişimine, Türkiyenin büyümesine paralel olarak enerjinin
vazgeçilmez bir unsur olduğunu düşünürsek, aslında, önümüzdeki
süreçte düşünmemiz gereken en önemli noktalardan bir tanesi.
Kayıp kaçak noktasında da son on üç
yılda Türkiye genelinde yüzde 25lerden yüzde 15lere inen bir oranla
karşı karşıyayız. Tabii, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerini bu kapsamda değerlendirmiyoruz. Burada,
bildiğiniz gibi, kayıp kaçak noktasında çok yüksek oranlar söz
konusu. Yapılan altyapı yatırımları ise mevcut
aboneliğin gerektirdiği ölçüde gerçekleşmiş durumda ama
kayıp ve kaçağın yüksek seviyede kullanılması,
kullanılan elektriğin de vahşi bir şekilde artmasına
sebep oluyor. Yani, normal şartlarda 10 birim enerjiyle idare edilebilecek
bir ısıtma veya diğer ihtiyaçlar, kayıp kaçak elektrik
sebebiyle yani vahşi kullanım sebebiyle 15-20 birimlere kadar
çıkıyor. Dolayısıyla, kontrol edilemeyen, herhangi bir
şekilde bir sayaçtan geçmeyen bu elektriğin hatlara yüklenmesi ve
dalgalanmaları sebebiyle de çok ciddi arızalar ve bu
arızaların getirdiği elektrik kesintilerinin de
yaşanması söz konusu oluyor. Tabii, bunun çözümü, kayıp
kaçağın indirilmesi, sayaçların yasal hâle getirilmesi ve bu
sayede de kontrol edilebilir elektriğin arzının sağlanmasıyla
gerçekleşebilecek. Tabii, şu anda, yaklaşık olarak bütün
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda da kayıp kaçak elektrik
oranlarının düşmesi, bu bahsedilen akıllı sayaçlarla
birlikte kontrol edilebilir bir büyümeyle birlikte gerçekleşiyor. Bunun
önümüzdeki süreçte de devam edeceğini hep birlikte görebiliriz.
Diğer taraftan, elektrik altyapısıyla
alakalı yatırım süreçleri otuz kırk yıla dayanan bir
geçmişe sahip. Dolayısıyla, hatlarda, 73 bin megavatları
geçen bir kurulu güce sahip olduğumuz için, büyümeyle beraber yüklenmeden
kaynaklanan bazı sıkıntılar da oluyor.
Dolayısıyla, bizim yatırım miktarlarını
artırmamız lazım. Hiç yatırım yapmıyor
değiliz, muhakkak ciddi yatırımlar yapılıyor. Bu
geçtiğimiz on üç yıl içerisinde enerji tüketimi eğer 3
katına çıktıysa yatırım yapmadan bunun
gerçekleşmesi mümkün değil. Ama, önümüzdeki beş yıl
içerisinde elektrik altyapısına yönelik 18 milyar liralık bir
yatırımın gerçekleşeceğini geçtiğimiz ay Plan ve
Bütçe Komisyonunda olsun, Genel Kuruldaki bütçe görüşmelerinde olsun,
Sayın Enerji Bakanımız Berat Albayrakın ağzından
da dinledik burada. Dolayısıyla, enerji altyapılarıyla
alakalı önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleşecek 18
milyarlık yatırım, aslında bize ciddi manada bu
sıkıntıyı aşabileceğimizi gösteriyor.
Tabii, 2023te 110 bin megavat kurulu güç hedefimiz
var. Şu anda 73 bin megavatı aşmış durumdayız.
Elektrik enerjisi üretiminin ise 414 milyar kilovatsaate gelmesini
hedefliyoruz.
2023e kadar, bildiğiniz gibi, 2 nükleer enerji
santralinin devreye alınmasını hedefliyoruz. Bir üçüncü nükleer
santral için de şu anda gerekli çalışmalar devam ediyor,
kurulacak yerle alakalı seçenekler de 8-10 noktaya kadar inmiş
durumda bildiğim kadarıyla. Önümüzdeki süreçte bunun da tamamlanmasını
bekliyoruz. Dünyada 414 nükleer enerji santralinin devrede olduğunu
biliyoruz. Şu anda yapımı devam eden 100ün üzerinde de nükleer
enerji santrali var. Bildiğiniz gibi, Fransada da enerjinin yüzde 70i
nükleer santrallerden kaynaklanıyor. Japonyada gerçekleşen bir
depremden sonra nükleer enerji tesisleri devre dışı
bırakılmıştı ama son dönemde bu tesislerde tekrar
elektrik üretilmeye başladığını da buradan bir kez
daha ifade etmek isteriz.
Enerjiye büyük paralar harcıyoruz,
dolayısıyla yerli enerjiyi öne çıkarmamız lazım. Bu
manada, yerli linyit ve yerli kömür üretimine dayalı enerji üretimi
gerçekten önceliğimiz olmak durumunda. Bunun yanında, yenilenebilir
enerji yatırımlarıyla alakalı da süreçte çok ciddi bir
hızlanma söz konusu. 2019 sonuna kadar yenilenebilir kurulu güçte 45 bin
megavatı hedefliyoruz. Bu süreçte Enerji Bakanlığının
çok ciddi adımları oldu sektörün önünü açacak ve devam ettirecek
noktada. İnşallah bunun neticelerini de hep birlikte
alacağız.
Doğal gaz ve elektrikte gene Sayın Enerji
Bakanımızın yaptığı açıklamalar var biliyorsunuz,
2017de doğal gaz ve elektrik fiyatlarında herhangi bir
artış öngörülmüyor. Bunun ana sebebi, 2009da bin metreküp doğal
gaza 500 doların üzerinde bir rakam öderken şu anda bin metreküp
doğal gazı 200-300 dolar aralığında
sağlayabiliyoruz. Dolayısıyla, doğal gazdan kaynaklanan
elektrik üretimi, doğal gazın kendi kullanımı ülkemiz için
önemli. Bu manada elektrik fiyatlarında da 2017 yılında herhangi
bir artış olmayacağını, doğal gazda da herhangi
bir artış olmayacağını buradan bir kez daha ifade
etmem lazım.
Enerji portföyümüzün çeşitlendirilmesi bu
manada önemli; işte bahsettiğim gibi, nükleer, kömür, hidroelektrik,
yenilenebilir enerji. Bu manada çeşitlendirme anlamında da ciddi
adımlar atıyoruz. Türkiye'nin jeopolitik konumu itibarıyla da
enerji noktasında bir hub, bir geçiş güzergâhında
olmamız, aslında belki de son dönemki siyasi gelişmelerle de
ilişkilendirilebilecek bir konu. Çünkü, enerjide Türkiyenin
attığı adımlar gerçekten önümüzdeki dönemde, önümüzdeki on
yıllarda, Avrupanın olsun dünya enerji piyasasının olsun
önemli bir aktörü olması noktasında Türkiye'nin önünü açmış
durumda. Şanghay İşbirliği Örgütünün 2017 itibarıyla
Türkiye'nin dönem başkanı olması, diğer taraftan TANAP ve
Türk Akımı noktasında önemli projelerde ciddi adımlar
atılması da bunu destekleyecek argümanlar.
Enerji hacmimiz bulunan ülkelerle yani enerji
satın aldığımız ülkelerle bu ticareti millî parayla
yapacak olmamız -bu konuda attığımız adımlar da
gene ülkemiz için önemli- millî paramızla yani Türk lirasıyla bu ülkelerle
yaptığımız enerji ticaretini gerçekleştirecek
olmamız aslında devrim niteliğinde bir karar. Çünkü, en fazla
dışarıya ödediğimiz para enerjiyle alakalı para ve bu
manada, döviz açığı anlamında da Türk parasıyla bu
giderlerin ödenecek olması aslında karşılıklı
ticareti de artırabilecek adımlar. Yani, biz bir taraftan enerji
satın alırken diğer taraftan kendi ürünlerimizi Türk lirası
üzerinden bu ülkelere satışımızın önünü de açacak bir
gelişme olacak. Dolayısıyla, millî para üzerinden enerji ticaretinin
gerçekleşecek olması, bu konuda Enerji Bakanımız Berat
Albayrak Beyin çok ciddi adımları inşallah önümüzdeki süreçte
durumu lehimize çevirecek.
Enerji, Türkiyenin vazgeçilmezi, en önemli
gelişim ve genişleme araçlarından bir tanesi ve bu konuda AK PARTİ
hükûmetleri geçtiğimiz on dört yıl boyunca Türkiyenin
ihtiyacını en doğru şekilde karşılarken
inşallah önümüzdeki süreçte bu yapılacak 18 milyarlık
altyapı yatırımıyla beraber önümüz tekrar açılacak
diyorum.
Ben grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor,
bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili
Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından, üniversite
çalışanlarına yönelik hukuksuz uygulamaların
araştırılması amacıyla 11/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/1/2017 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Lale Karabıyık
tarafından, üniversite çalışanlarına yönelik hukuksuz
uygulamaların araştırılması amacıyla 11/10/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (799 sıra no.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 6/1/2017 Cuma günlü birleşimde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerindeki söz taleplerini karşılayacağım.
Önerinin lehinde ilk söz, Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıka aittir.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli vekiller, üniversitelerdeki eğitim
bir ülkenin hem dışa açılan penceresidir hem de aslında
geleceğe uzanan bir yoludur. Ancak, ülkemizde üniversiteler maalesef
siyasete alet olmaya başladı ve siyaset maalesef üniversitelerin
içine bulaştı.
Sayın vekiller, akademisyen kolay
yetişmiyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır burada birlikte
görev yapıyoruz, çoğunuz benim de bir akademisyen olduğumu
biliyor ve aranızda da çok sayıda -her partide- akademisyen
olduğunu ben de biliyorum. Akademisyen zorluklarla yetişiyor.
İki yıl master yaparsınız. En iyi ihtimalle dört yılda
doktoranız biter. Ardından eğer kadro varsa ve uluslararası
yayın yapabildiyseniz yardımcı doçent olursunuz. En az üç
yıl yardımcı doçentlik yapmadan doçentlik başvurusunda
bulunamazsınız. Doçentlik sınavında iki ağır
sınavdan geçersiniz, bazen bu birkaç yıl da sürebilir. En az bir
üniversite ortamında beş yıl doçentlik faaliyetinde ders
vermeden profesörlüğe başvuramazsınız -bunlar, bu
söylediğim rakamlar en iyi ihtimallerle- ve sonunda profesör olursunuz,
akademisyenlikte ilerlersiniz.
Sayın vekiller, ben hem bir anneydim hem bir
akademisyendim. Akademisyen olmanın zorluklarından bahsettim size.
Ben çocuğumu bebekken ayağımda sallarken bir yandan da ders
çalışmak zorundaydım, kitap okurdum. Benim kızım
evcilik oynamaya başladığında bebeğin böyle
sallanacağını düşünüyordu: Eline kitabı alarak
ayağında bebeği sallayarak. Çünkü bu bir yaşam biçimidir
sayın vekiller. Bunları size niye anlattım? Akademisyen kolay
yetişmiyor. Akademisyenler bu ülkenin geleceğidir. Bizler
öğrenci yetiştirdik, araştırma görevlisi yetiştirdik
ve bu amaçta emek harcadık, ülkenin geleceği için
uğraştık.
Evet, şimdi geliyorum esas konuya. 15 Temmuz
öncesinde de, 15 Temmuz sonrasında da üniversitelerde hiç de hoş
olmayan durumlar hasıl oldu. Öncesinde rektörlük seçimleri,
sonrasında o rektörün grubunda olmayan, oy vermeyen, seçime iştirak
etmeyen kişilere ya kadro verilmedi ya da onların hiçbiri idari
göreve alınmadı, uzak tutuldu. Hatta çoğu üniversitede,
basından da bildiğiniz gibi, aynı kişi hem rektör
yardımcısıdır hem dekandır hem enstitü müdürüdür hem
yüksekokul müdürüdür. Neden, başka kişi mi yok? Hayır, Bizim
ekipten olsun, bizim etrafımızdaki insanlardan olsun. diye.
Zaman geldi, ki hâlâ da bu var, üniversitelerde
birden fazla cemaat çarpıştı, aynı üniversitede birden
fazla cemaatin bir savaşı sanki. Benim grubumdakiler, benim
kadromdakiler, senin adamın, şunun adamı, bunun adamı
derken eğitim her zaman son planda gelmeye başladı. Bakın,
az değil, benim de üniversite ortamında yirmi yedi yıl altı
aylık bir deneyimim söz konusu.
Sayın vekiller, durum böyle devam ederken
aslında rektörlerin bu siyasi tutumları, bu cemaatçi tutumları,
geldi bir gün Hükûmetin işine yaradı, hiç ilgisi olmayan bir OHAL
KHKsıyla rektörlük seçimleri bu sebep bahane gösterilerek maalesef
kaldırıldı ve Cumhurbaşkanının inisiyatifine
bırakıldı. Buradaki çözüm bu muydu? Hayır, değil. Ne
yapılması lazımdı? Öncelikle bu mantıktan vazgeçmek
lazımdı yani siyaseti üniversiteye sokma mantığından
ve rektörlerin seçim sonrasındaki davranışlarının
önüne geçilmesi gerekiyordu.
Rektörler sadece akademisyenlerle mi
uğraştılar kadro vermeyerek, hatta kendilerine randevu bile
vermeyerek? Hayır, kendi dönemlerinde görev yapan daire
başkanlarını da tenzilirütbe yaparak başka görevlere, daha
alt kademelere getirdiler. Onların yerini de, hiç liyakate bakmadan ve o
göreve gelecek kişileri de bulamadıkları için maalesef vekâleten
atamalarla geçiştirmeye çalıştılar. Benim üniversitem de
bunlardan bir tanesi ve Türkiyede çok sayıda bu örnekte üniversiteyi ben
Sayın YÖK Başkanına da Sayın Bakana da verdim, ilettim.
Geldik 15 Temmuz sürecine. 15 Temmuz
sonrasında, her yerde olduğu gibi bu kurumlarda da bir operasyon
başladı. Sayın vekiller, suçluların
cezalandırılması ne kadar önemliyse suçsuz insanların
korunması da o kadar önemli. Bana göre, bu konuda yapılan en büyük hatalardan
bir tanesi 15 Temmuz sonrasında üniversitelerde FETÖ operasyonları
için tek yetkinin KHKyla rektöre verilmesiydi. Bakın, YÖKe bile
değil, rektörler inisiyatif hâlindeydi, rektörün inisiyatifine
bırakıldı bütün kararlar ve dendi ki: Bize FETÖcü olarak
şüphelendiklerinin listesini ver. Rektörler liste vermeye
başladı. Görüştüğüm 14 rektörün ifadesini söylüyorum: Onlar
30-35 tane isim verdikleri zaman yeterli olmadı, Daha fazla olmalı.
diye bir bilgi geldiği zaman kendilerine, bu sayıyı 90a, 100e
çıkarttılar. Uzaktan yakından -olabilir, olmayabilir- herkesin
ismini verdiler. Kimisi kendisine oy vermeyeni de verdi, kimisi gerçekten
şüpheli olanı da verdi ama kimisi de Biz bu sayıyı
artıralım da sonra bana da FETÖcüleri koruyor. demesinler. diye
çekinerek verdi. Ardından incelemeler başladı, hiçbiri birisini
tutmuyor sayın vekiller, bir üniversitedeki uygulama diğerini
tutmadı. Kiminde komisyon var, kiminde komisyon bu kişileri
çağırdı, davet etti, soruşturdu; kimisinde hiç
çağırmadı; kimisi önce açığa alındı, sonra
ihraç edildi; kimisi direkt ihraç edildi; kimisi sebebini biliyor, işte,
bir Bank Asya hesabı varmış ya da bir dershane ya da bir byLock
Tabii ki byLock, tamam, ona bir şey demiyorum ama kimisi de sebebini bile
bilemedi veya sebep gösterilen şeyin aslında ona ait
olmadığını ifade de edemedi. Ben burada suçlular da
olduğunu biliyorum ama çok sayıda suçsuzun olduğunu da
biliyorum. Dendi ki: Bir daha gözden geçirilecek. Ne oldu? Yeni bir komisyon
kuruldu bazı üniversitelerde, bu da rektörün inisiyatifinde. Ha, bu arada
unutmadan da söyleyeyim, rektörler kendilerine ihraçtaki ve açıktaki
öğretim üyeleri geldiği zaman -eğer randevu verip konuşma
tenezzülünde bulunmuşlarsa- dediler ki: Biz bilmeyiz; haşa, bizimle
ilgisi yok, YÖKten geldi. Ama YÖKten gelmediğini biz biliyoruz çünkü
YÖKe rektörlerin imza attığı kişilerin isimleri gidiyor.
Ardından ne oldu? Yeni komisyonların kurulduğu ifade edildi
bazı üniversitelerde, aynı kişiler dosyaları buradan
aldılar, bu tarafa koydular. Bakın, gerçek suçluları tespit
ettilerse son derece iyi bir şey ama onların içerisinde suçsuzlar
varsa bunun gerçekten vebali çok büyük. Bu ülkede akademisyen kolay
yetişmiyor ve artık, akademisyenler -kaçabilseler- kaçmayı bile düşünüyorlar,
bu çok yazık bir durum.
Sayın vekiller, şunu hep söyledim
Sayın YÖK Başkanına da, bütün ilgililere de: Rektörlere ne
kadar güveniyorsunuz? dedim. Yani, bazen bakıyorum, o rektörün kendi
ekibinde, yönetiminde bir tane FETÖ şüphelisi yok ama hep önceki
dönemlerden var. Bazen bakıyorum -biz de o camiadan geldik- Bu garanti
FETÖcüdür. dediğimiz kişi yerinde oturuyor ama diğerleri
gitmiş, olmayacağını düşündüğümüz kişiler.
Bunun için, ısrarla söyledim, dedim ki: Rektörleri de bir mercek
altına alın. Ve rektörlerin her yaptığı veya her
listeye koyduğunun FETÖcü olduğunu söylemek mümkün değil
sayın vekiller. Burada tekrar gözden geçirme yapılması
lazım. 15 Temmuz sonrasındaki açığa alınanlar
Açığa alınanlar da hâlen bekliyor bu arada çünkü rektörler
bazı şeylerin, gerçekten, hesabını da veremiyorlar.
Şunu da söyleyeyim: Bu operasyon başlamadan önce bazı
rektörlerin Sen, sen, sen emekli ol çünkü ben seni koruyamam. dediklerini de
biliyoruz, örneklerini de size verebilirim.
Bu nedenle, bu komisyonun kurulması ve
haksızlığa uğrayanların
araştırılması ve rektörlerin bu görevleri ne kadar
sağlıklı yaptığının incelenmesi de gerekiyor
değerli vekiller. Bu bizim sorumluluğumuzda, bunun vebali ağırdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Burhanettin Uysal, Karabük Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Uysal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, sözlerime başlamadan önce, dün
İzmirde vuku bulan terör olayını şiddetle, nefretle
kınadığımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Özellikle, kahraman polisimiz, şehit polisimiz Fethi Sekin ve mübaşir
Musa Can kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralı olanlara
da acil şifalar diliyorum.
Tabii, benden önce çıkan akademisyen
milletvekili arkadaşımız bir akademisyenin hangi şartlarda
yetiştiğini
Evet, bu milletvekili arkadaşımın
söylediğinin tamamına katılıyorum. Bir akademisyen çok zor
şartlarda yetişiyor, ailesi, devletimiz ona çok büyük
yatırım yapıyor. Bir profesörün yetiştirilmesi için hem
ailesi hem devletimiz kırkyıl emek veriyor. Elbette ki
kırkyıl emek verdikten sonra bu kişiyi sistem
dışına çıkarmak hem kişinin hem ailesinin hem de
devletimizin bir kaybıdır ama 15 Temmuz hadisesini de
unutmayalım. Burada sizlerle birlikte, bu bina bombalanırken sizlere
ait olan, bu milletin helal vergisiyle satın alınmış olan
Bir gün gelip düşman bu ülkeye saldıracak olursa bu uçakları,
bu tankları kullanın. diye teslim ettiğimiz insanlar, o
silahları bu ülkenin millî iradesiyle seçilmiş parlamenterlerine,
Cumhurbaşkanına, aynı zamanda o silahların hakiki sahibi
olan Türk milletine çeviriyorsa burada bir problem var. Elbette ki bunu birinci
derecede yapanlar akademisyenler veya öğretmenler değildi ama Adil
Öksüzü de nereye yerleştireceğiz? İçimizde tıpçı olan
arkadaşlarımız vardır. 15 Temmuz akşamı bu
yangını söndürdük, hep beraber söndürdük, burada canhıraş
haykırdık, burada millî iradeye sahip çıktık. 15 Temmuz
akşamı o yangını söndürdük ama bu yangının bir
daha çıkmayacağına kim garanti verebilir? Bir kanser hadisesi
var, teşhisi yapıyorsun, tedavisini yapıyorsun ama aradan bir
süre geçtikten sonra metastaz yapıyor. Devletsen metastaz yapmaması
için de her türlü tedbiri alman gerekiyor.
Devlet sistemi 15 Temmuz akşamı raydan
çıktı. Eğer o tren o ray üzerinde hareket etmiyorsa buradan
muhalefetin veya iktidarın bir şeyler anlatması hiçbir şeyi
ifade etmeyecektir. Gelin, birlikte bu treni bu rayın üstüne koyalım,
bu tren çalışmaya başlasın, ondan sonra Bu treni ben daha
hızlı ve güvenli götürürüm, sen daha hızlı ve güvenli
götürürsün. tartışması içerisine girelim. Tren
çalışmazken, devlet çarkları dönmezken Burada hata
yapılıyor, işte mağdurlar oluştu, bunun önlenmesi
gerekiyor. Evet, CHPnin grup önerisinde aynen şu ifadeyle kesin karar
verilmiş, 15 Temmuz hadisesi anlatıldıktan sonra: Bu süreçte
özellikle üniversitelerde ve kamu kurumlarında Fetullahçı terör
örgütüyle hiç ilgisi olmayan, devletine, vatanına bağlı
çalışanların bir kısmının açığa
alındığı ya da görevlerinden el çektirildiği
tarafımızca tespit edilmiştir. Ama siz, az önce Haydar Bey de
burada kendisini anlatırken Bu devletin istatistiklerine,
kurumlarına güvenmeyeceksiniz de ne yapacaksınız? diyorsunuz.
Siz dinlerken rektörleri, hâkimleri, savcıları, sanıkları,
delilleri inceleme şansınız olmadı ki ama tek taraflı,
gelen bir vatandaşı dinliyorsunuz, burada nihai
kararınızı da veriyorsunuz, Bunlar suçsuz. diyorsunuz. Elbette
ki suçsuzsa biz de onların arkasındayız. Bu amaçla da kanun
hükmünde kararnameler çıkarılıyor, bir taraftan suçlu
olduğu tespit edilenler devlet yönetiminden, devlet idaresinden, devlet
çarkları dışına çıkarılırken
yanlışlıkla çıkarılmış olan kişilerin
de devlet çarkları içerisine tekrar alınması için var gücümüzle
mücadele ediyoruz.
Evet, eğitim bizim vazgeçilmez unsurumuzdur.
Özellikle de AK PARTİ iktidarı olarak, 2002 yılında 76 olan
üniversite sayısını arttırdığımızla
övündük. Biz, üniversite dediğimiz zaman sadece fiziki binaları
kastetmiyoruz. O binalara ruh katacak olan akademisyenleri,
çalışanları ve öğrencileridir. Akademisyenleri olmadan o
binaları yapmanın bir anlamının olmayacağını
da biliyoruz. Ama, bu akademisyenler eğer bu terör örgütünün ağabeyi
konumundaysa, bir karargâhın içerisinde generalleri yönlendirmeye
çalışıyorsa müsaade edin de devlet kendisini korusun,
geleceğimizi korusun. Az önce ayağında büyüttüğün
çocuğu bu devlet korusun, siz de koruyun, biz de koruyalım.
Evet, değerli arkadaşlar, bu milletin
konuşacağı konu terör olmamalı. Terörü
konuştuğumuz müddetçe her ne kadar muhalefet kabul etmese de üst
aklın ekmeğine yağ sürmüş olacağız. Zaten bu
ülkede kaosu ve korkuyu hâkim kılmak istiyorlar. Gelin bilimi
konuşalım, gelin üniversiteleri konuşalım, gelin katma
değeri yüksek ürünleri nasıl üreteceğimizi, gençliğimizi
nasıl yetiştireceğimizi; bunları birlikte
konuşalım. Ama, maalesef üst akıl 15 Temmuzda gerçekleştiremediği
hadiseyi bugün yine gerçekleştirmek için terör eylemleriyle bizi baş
başa bırakıyor. Bu, sadece ülkemiz için değil,
elhamdülillah Müslümanız, İslam toplumu için geçerli olan bir kaosun
içerisindeyiz.
Elimde bir istatistik var, bunu da sizinle
paylaşmak istiyorum: Yahudilerin 1 çocuğuna verdiği eğitim
süresi 13,4 yıl, Hristiyanların 1 çocuğuna verdiği
eğitim süresi 9,3 yıl, Budistlerin çocuklarına vermiş
oldukları eğitim süresi 7,8 yıl, Müslüman toplumunun vermiş
olduğu eğitim süresi ise 5,6 yıl. Eğer bu cehaletten
kurtulamazsak, bilim, bilgi ve eğitimde belirli bir aşamaya gelmezsek
bizden daha eğitimli toplumların kuklası konumuna geliriz
diyorum. Bu sadece iktidar partisinin bir hedefi olmamalı, bu konuda
muhalefetin de iktidarın da tüm toplumun da buna katkı vermesi
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, devlet
kademeleriyle memurların atılması ilk kez, sadece Türkiyede
gerçekleşmiş bir hadise değil; örneğin, 1991de
Çekoslovakyada, 1992de Bulgaristanda, 1993te Arnavutlukta, 1994te
Macaristanda, 1997de Polonyada, 1999da Romanyada ve Doğu-Batı
Almanyanın birleşmesinin ardından Almanyada ve Saddam
sonrasında Irakta arındırma politikaları yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, iktidar olsun,
muhalefet olsun, sorumluluk makamında kim olursa olsun bu örgütün bütün
unsurlarıyla birlikte devletin bünyesinden sökülüp atılması için
birlikte mücadele etmek, devletin bekası, milletimizin birlik ve
beraberliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için elzemdir diyorum.
15 Temmuz akşamı gösterdiğimiz birlik
ve beraberliğin daim olması temennisiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Önerinin lehinde İsmail Faruk Aksu,
İstanbul Milletvekili.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
kısa açıklaması vardı.
LALE KARABIYIK (Bursa) Bir açıklama yapabilir
miyim efendim?
BAŞKAN Sayın Aksudan sonra söz vereyim
size Sayın Karabıyık.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
2016 yılında yaşanan kâbus dolu
günlerin sona ermesini, şehit haberlerinin artık gelmemesini,
ülkemizin huzura kavuşmasını beklerken önce 1 Ocakta
İstanbul Ortaköyde bir eğlence mekânına yapılan terör
saldırısı, ardından dün İzmirde adliyeye yönelik hain
saldırı girişimi hepimizi derin bir üzüntüye sevk etti. İzmirdeki
hain saldırı kahraman Polisimiz Fethi Sekinin müdahalesiyle
önlenmiş ancak Fethi Sekin ve adliye görevlisi Musa Can
çatışmalarda maalesef şehit olmuştur. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize
başsağlığı diliyorum. Yaşadığımız
bu acıların son bulmasını Cenab-ı Allahtan niyaz
ediyorum.
Terörizm, varlığımıza,
birliğimize ve bizi bir arada tutan ortak değerlere kastetmek,
kardeşlik hukukumuzu bozmak ve ülkemizi bir kaos girdabına sokmak
istemektedir. Yol açtığı acılar ve toplumun geleceğine
yönelttiği tehditlerle birlikte terör, temel insan hakları
değerlerine, demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine de darbe
indirmektedir. Türkiye, taşeron terör örgütleriyle çok cepheli bir
şekilde mücadele etmektedir. Bu nedenle karşımızdaki ihanet
yapılanmasıyla yapılan mücadele de ancak birlik ve beraberlik
hukuku güçlendirilerek başarılı olunabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
15 Temmuz hain darbe girişimi, parti ayrımı gözetmeksizin bütün
siyaset kurumlarına, Türk devletinin kuruluş esaslarına ve son
tahlilde milletimizin tamamına yapılmıştır.
Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerine ve diğer kurumlara sirayet
eden FETÖcü hainler, Türkiyeyi ateşe vermek, vatana ve millete kastetmek
amacıyla Türk milletine silah doğrultmuş, Türk tarihinde nadir
görülebilecek bir ihanete imza atmışlardır. Bu nedenle, 15
Temmuzdaki FETÖcü kalkışmaya karışan kim varsa ismi,
unvanı, sıfatı ve mevkisi ne olursa olsun hesap vermeli ve
bedelini ödemelidir. 15 Temmuzda yaşananlar hiçbir siyasi
mülahazanın, vatanın ve milletin bekasının, birlik ve
bütünlüğünün önünde ve üzerinde olmadığını herkese
göstermiştir. O sebeple kimsenin 15 Temmuz yaşanmamış gibi
davranmaya, bu meşum kalkışmayı görmezden gelmeye
hakkı bulunmamaktadır.
Bu yaşananların ardından Türkiyenin
siyasi alanda yalnızlaştırılmasına, ekonomik alanda
ise zorda kalmasına yönelik hamleler de birbiri peşi sıra
gelmeye başlamıştır. Yaşanan bu olağan dışı
gelişmeler sonucu Anayasanın 120nci maddesi uyarınca Bakanlar
Kurulu 21 Temmuz 2016dan itibaren ülkenin bütününde doksan gün süreyle
olağanüstü hâl ilan etmiş, olağanüstü hâl kararı önce 19
Ekim 2016dan itibaren doksan gün süreyle, daha sonrasında da 19 Ocak
2017den itibaren üç ay daha uzatılmış, her üç karar da Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bilindiği gibi olağanüstü hâl uygulamasına ilişkin
her üç karara da terörün kökü kazınana, FETÖyle hesaplaşma bitene
kadar devletin elini güçlendirmek için destek verdik.
Alınan olağanüstü hâl kararı
çerçevesinde bugüne kadar toplam 12 adet kanun hükmünde kararname
çıkarıldı. Kararnamelerle FETÖyle mücadele kapsamında
gerekli önlemlerin alınması öngörüldü. Bu kapsamda FETÖyle
irtibatı ve iltisakı bulunan bazı eğitim ve
sağlık kurumları, öğrenci yurtları, üniversite,
vakıf, dernek ve sendikalar kapatılırken yargı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla diğer kamu
çalışanlarının kamu görevlerinden çıkarılmasına
yönelik tedbirler uygulandı. Kanun hükmünde kararnamelerle bugüne kadar
asker, hâkim, öğretim görevlisi ve memur olmak üzere 85.645 kamu görevlisi
görevinden çıkarıldı. Tabii bu sayıya kamu
kurumlarının kanun hükmünde kararnameler dışında
yaptıkları çıkarmalar dâhil bulunmamaktadır. Türk
Silahlı Kuvvetleri ve kamu kurumları içinde 15 Temmuz FETÖ darbe
girişimine adı karışan, göz yuman veya görevinin
sorumluluklarına riayet etmeyen kim varsa devlet kurumlarından
ayıklanması yerindedir ve şarttır, bunda bir tereddüt
yoktur. Bununla birlikte bu tespitlerin bir soruşturmaya dayanması ve
soruşturma süreçleriyle somutlaştırılması
gerekmektedir. Yeterli inceleme ve soruşturma
yapılmadığı için boşu boşuna kimsenin itibar ve
saygınlığıyla oynanmamalıdır. İtiraz
mekanizmaları sağlıklı bir şekilde ve talepler ciddiye
alınarak işletilmelidir. Sonuçta olan yine garibana oldu. fikri
kamuoyunda oluşmamalı, bu süreçte kazanılan halk desteği
kaybedilmemeli, devlete olan inanç bu sebeple zedelenmemelidir. Haksız ve
mesnetsiz yere açığa alınan veya ihraç edilenler daha fazla
mağdur olmadan eski konumuna getirilmelidir. 15 Temmuzun
elebaşları, siyasettekiler dâhil her kesimdeki ayağı,
yurtta sulh konseyi üyeleri de bir an önce açığa
çıkarılmalıdır. Aksi durum, FETÖ mücadelesinin
istismarına ve sulandırılmasına yol açacak, savunma
hakkını kısıtlayarak yürütülen soruşturma ve
kovuşturmalar, suçlunun suçsuzdan ayrılmasını
imkânsızlaştıracak, gerçeği açığa
çıkaramayacak ve terör örgütüyle mücadeleye zarar verecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi, hukukun üstünlüğüne
inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir
siyaset çizgisinin takipçisidir. Bu anlayış çerçevesinde, bu süreçte
adaletin gecikmeden tecelli etmesini ve adil yargılama hakkına
titizlikle uyulmasını, hukukun, devletin vazgeçilmez bir gereği
olarak görmekteyiz.
Altı aydır devam eden olağanüstü hâl
uygulaması sırasında vatandaşlarımızın
karşılaştığı sorunlar ve
taşıdıkları bazı kaygılara işaret etmek
istiyorum. Bunların başında adaletin tesisine ilişkin
endişeler gelmektedir; bunları, hak arama özgürlüğünün
kısıtlanması, kamu görevlilerinin somut bulgulara dayanmadan
görevine son verilmesi, savunma hakkının göz ardı edilmesi,
asılsız ihbar ve şikâyetlere dayalı işlem
yapılması, yapılan hataların düzeltilmesinde geç
kalınması, alt düzeydeki görevlilerle
uğraşılırken üst düzey görevliler ve siyasetçiler
hakkında bir işlem yapılmaması, OHAL kapsamına
girmediği hâlde kanun hükmünde kararnamelerle farklı konularda da
düzenleme yapılması, kripto olarak görevlerine devam eden FETÖcülerin
kasıtlı, yanlış yönlendirmesiyle oluşan mağduriyetler
olarak ifade edebiliriz. Kuşkusuz, hiçbirimiz, şunları görmezden
gelemeyiz: Her gün anneler, babalar ve eşlerden binlerce telefon ve mesaj
alıyoruz. Bunların tamamının kasıtlı ve
samimiyetten uzak olduğunu düşünemeyiz. Askerî öğrenciler, er ve
erbaşlar, uzman erbaşlar ve birçok alt rütbeli asker tatbikat,
teröre müdahale ve benzeri emirlerle nereye gittiklerini ve neye hizmet
ettiklerini bilmeden o gece dışarı
çıkarılmışlardır.
Yine, kamu kurumlarında çalışanlardan
asılsız ihbar ve şikâyetlere dayalı olarak şüphe
üzerine ihraç edilenler bulunmaktadır.
Öte yandan, olağanüstü hâl ilanı
sonrasında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin yer yer
olağanüstü hâl ilanını gerektiren konular
dışındaki hususları da düzenlediği görülmektedir. ÖYP
kapsamında alınan araştırma görevlilerinin bir
soruşturma yapmadan tamamının görevlerine son verilmesi bu
anlamda anlaşılabilir değildir.
Artık, bütün bunlarla ilgili
soruşturmaların yapılmış, ilgililerin
durumlarının net olarak ortaya çıkmış olması, bu
doğrultuda, suçsuz olan varsa mağduriyetlerinin bir an evvel
giderilmesi gerekmektedir; zira bu insanların maaşına, evine,
arabasına, her şeyine tedbir konulmaktadır. Şayet bu, bir
yanlışlığa dayalı olarak yapılmışsa
sonradan denilecek olan pardon bu mağduriyeti telafi edemeyecektir.
Olağanüstü hâl, kuşkusuz
şartların gerektirdiği durumlarda başvurulması gereken
anayasal bir kurumdur. Bununla birlikte uygulamanın hukuk esas
alınarak, adalet anlayışını egemen kılarak ve
haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu birbirinden ayıracak
adil bir yönetim anlayışı ortaya koyarak sürdürülmesi
zorunludur; bu hâlde vatandaşlarımızda oluşan soru
işaretleri giderilmiş, topyekûn bir mücadele anlayışı
hâkim kılınmış olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, her gelişmeyi
devlet ve millet yararına, hak, hukuk ve adalet adına titizlikle
izleyip doğru gördüklerini desteklerken yanlış
bulduklarını da eleştirmeyi sürdürecektir.
FETÖ
kalkışması ve artçı terör saldırıları millî
birlik ve kardeşliğimiz üzerinde telafisi ve tamiri zaman alacak
yıkım ve yaralar açmıştır. Kuşkusuz, devletin
temel işlevi, çatısı altında yaşayanların
güvenliğini sağlaması, anarşi ortamına fırsat
vermemesidir. Bununla birlikte hukukun üstünlüğüne riayet ve demokrasinin
kılavuzluğuna bağlılık şu sıralar en çok
gözetilmesi ve dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Bu düşüncelerle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aksu.
Sayın Karabıyık, bir söz talebiniz
var sanıyorum.
Mikrofonunuzu açıyorum, buyurunuz.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, Karabük Milletvekili Burhanettin Uysalın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın
Başkan.
Az önce iktidar partisinden konuşma yapan
sayın vekil sanki biz suçluların tespit edilmesini
istemiyormuşuz gibi bir algı yarattı.
Şimdi, bu sürecin doğru yürütülmesi
gerektiğini ifade ettim ben, kurunun yanında yaşın da
yanmaması gerektiğini söyledim. Suçluların
cezalandırılması ne kadar önemliyse suçsuzların da
korunması önemlidir dedim. Rektörlerin inisiyatifine
bırakılmış olduğunu ifade ettim.
Siz de sadece rektörleri dinliyorsunuz. Yani, biz
insanları dinleyerek karar vermiyoruz ama siz de sadece rektörleri
dinliyorsunuz. Rektörlerin tamamına güveniyor musunuz bu süreçte? Gelin,
bilimi konuşalım; gelin, katma değeri yüksek ürünleri
konuşalım. dediniz. Evet, konuşalım ama, maalesef,
Sayın Vekil, bunlar üniversitelere siyaset
karıştırılarak, bu yöntemlerle olmaz,
konuşulamıyor. Bu nedenle, doğru yolda mısınız?
Ben gerçek FETÖcülerin hâlen üniversitelerde oturduklarını,
rektörlerden başlayarak, bunu söylemek istiyorum; bunu inceleyin diyorum
sadece. FETÖcüleri koruma gibi bir algı yaratmanıza müsaade
edemeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili
Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından, üniversite
çalışanlarına yönelik hukuksuz uygulamaların
araştırılması amacıyla 11/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Hasan Basri Kurt, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası üniversitelerde gerçekleşen uygulamalarla ilgili vermiş
olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, diğer kurumlarda olduğu gibi,
üniversitelerimizde de FETÖyle iltisakı bulunan, irtibatı bulunan
kişilerin nasıl ve ne yöntemlerle görevlerine son verildikleriyle
ilgili defaten burada görüşmeler oldu; sizlerle, muhalefet partileriyle
görüşmeler oldu. Bunlar çok net kriterler olarak belirlendi. Biz bütün
iletişim kanallarını da açık tutarak, Hükûmetimiz bütün
iletişim kanallarını açık tutarak, sadece birinin birisini
bir şekliyle suçlaması değil ama bir delillendirme neticesinde
ancak bunlara müsaade edildiğini ifade etmek istiyorum. Bu çok net.
Gerçekleşen uygulamalar bugüne kadar her türlü itiraza da açık bir
şekilde yani mahkemelerin itirazına, siyasi itirazlara veya
basın yoluyla itirazlara da bunların her biri madde madde konu
edilerek açık bir şekilde ifade edilebilir. Bunun herhangi bir
şekilde Türkiye'de kısıtlandığını da hiç
kimsenin ifade edemeyeceğini düşünüyorum. Ancak CHPnin grup
önerisinde dikkatimi çeken bazı kesin hüküm cümleleri var.
Araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili bir önergede bu kadar
kesin hükümlerin olması da bir taraftan yazım tekniği
açısından çok sağlıklı değildir diye
düşünüyorum. Mesela 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek
mevcut siyasi iktidara muhalif kişilerin açığa
alındığı ve görevden el çektirildiği
diye devam
ediyor ve bu kesin bir hüküm cümlesi olarak
Böyle bir şey varsa
Türkiyenin mahkemeleri ortada. Herhangi bir şekilde delillendirilen
şeylerin zaten buranın konusu olmasına da gerek yok, o, gerekli
ilgili makamların konusu olur ve gerekli şekillerde bunlar kendi
karşılığını, ifadesini bulur.
Bizlerin burada yasama faaliyeti
gerçekleştirirken karşımıza çıkan zorluklardan bir
tanesi de önceden hazırlanmış bu kesin hükümler. Bunlara özellikle
ana muhalefet partisi tarafından hassas davranılması, dikkat
edilmesini de istirham ediyoruz. Çünkü yapmış olduğumuz
işlem gerçekten yeri geldiğinde, evet, sadece burada bir konuşma
olarak geçmesiyle birlikte günü geldiğinde, on yıl sonra, yirmi
yıl sonra tutanaklara geçen ve Meclis zabıtlarına geçen,
Mecliste bir arşive geçen, bir hafızaya geçen unsurlar. Bunlar
konusunda hassas olunması gerektiğini düşünüyorum.
Ben, daha önce de burada AK PARTİ Grubumuz
adına Burhanettin Hocamız ifade ettiler, görüşlerini tekrar
etmek istemiyorum, kendi görüşlerine katılıyorum ve bu konuda
grubumuzun aleyhte oy vereceğini ifade etmek istiyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hatip bizi, hassas
olmamızla ilgili
BAŞKAN Duyamıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hatip, konuşmacı,
iktidar partisinin konuşmacısı, bize hassas olmakla ilgili
uyarılarda bulundu. Bu 15 Temmuz FETÖ girişimi ve ondan sonra
yapılan uygulamalarla ilgili, üniversitedeki akademisyenlerle ilgili veya
diğer konuşmalarla ilgili. Bunun bir algı oluşması
anlamında Cumhuriyet Halk Partisinin sanki hassas davranmadığı
konusunda bir algı oluşabilir. Bu nedenle de izin verirseniz
BAŞKAN Hassas olmak lazım. dediyse
bunda bir sorun görmüyorum Sayın Akar. Yani sataşma anlamında
bir sorun görmüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz de hassasız
efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama sanki biz hassas
değilmişiz gibi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hepimiz hassasız.
BAŞKAN Değil, o çok genel bir cümle
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama böyle bir yorum
çıkabilir çünkü bazı
BAŞKAN Sayın Akar, çok genel bir cümle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İzin verirseniz
yerimden söyleyeyim o zaman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim hepimiz
hassasız.
BAŞKAN Buyurunuz mikrofonunuzu açıyorum,
bir dakika süreyle.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurtun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
konuşmacının, konuşmasından sanki Cumhuriyet Halk
Partisinin 15 Temmuzdan bu yana veya o cemaatle ilişkili olan insanlar
konusunda hassas davranmıyormuş ya da kürsüde konuşan
arkadaşlarımız bu konuyla ilgili hassas davranmıyormuş
gibi bir algı çıkıyor, öyle bir şey çıkıyor. Evet,
bizim AKPden çok daha fazla hassas davrandığımız bu konuda
konuşmalarımız da çok net ve açık.
Bir başka konu da: Sizin araştırma
önergenizde kesin hükümler var. diyor. Evet, kesin hükümler var çünkü bu bir
realite. 15 Temmuzla ilgisi olmayan, FETÖyle ilgisi olmayan akademisyenler
var. Var mı? Var. Hiç alakası olmamasına rağmen -ki en çok
Kocaeli Üniversitesinde var bu- ihraç edildiler. Neyle ilgili ihraç edildiler?
Barış bildirgesiyle ihraç edildiler. O barış bildirgesinin
içeriğine biz 3 milletvekili aynı gün
katılmadığımızı da söyledik ve kamuoyuyla da
paylaştık ama bir akademisyen bir bildirgeye imza koyması veya
fikirlerini açıklaması nedeniyle meslekten menedilemez, ihraç
edilemez, üniversiteden ihraç edilemez. Yani siyasal bilgiler fakültesindeki
bir akademisyen fikrini açıklamayacak da neyi açıklayacak?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Karabıyık, buyurunuz.
23.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurtun CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın konuşmacı, hazırlanan
önergede teknik hassasiyet gözetilmediğini ifade etti ve fırsat
bilerek diye cümleyle başladı. Sayın hatibe şunu söylemek
istiyorum: Biz bu konuda gerekli hassasiyeti gösteriyoruz. Aynı
hassasiyeti bu sürecin doğru yürütülmesi, hakkaniyetle yürütülmesi
konusunda da sizlerden bekliyoruz. Ama, ben size sadece sosyal demokrat
olduğu için ve Atatürkçü olduğu için, hiçbir
bağlantısı olmadığı hâlde açığa alınanları
da gösterebilirim. Fırsat bilerek denen cümle aslında bunu ifade
ediyor. Biz sizlerin de bu süreci doğru yönetmesini istiyoruz
hakkaniyetle, kurunun yanında yaşın da yanmayacağı
şekilde. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili
Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından, üniversite
çalışanlarına yönelik hukuksuz uygulamaların
araştırılması amacıyla 11/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 2nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
06/01/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 06/01/2017 Cuma günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 447
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 2nci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi lehinde Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken dün İzmirde
meydana gelen menfur saldırıyı lanetliyorum. Orada şehit
düşen kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
başsağlığı diliyorum; yaralılarımıza da
acil şifalar temenni ediyorum.
Bugün grup önerimizle, Komisyonda yoğun
müzakere edilen, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı
hükümlerini değiştiren teklifin gündemin 2nci sırasına
alınmasını öneriyoruz. İnşallah, pazartesi günü de
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Anayasa görüşmelerine devam
edeceğiz ve Anayasa görüşmeleri buradan Genel Kurulun takdiriyle
nitelikli çoğunluğa kavuşup milletimize gidecek ve milletimiz,
asil emanetin sahibi bu konuda bir karar verecektir.
Hayırlı uğurlu olsun, Allah
utandırmasın diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, pazartesiden itibaren
Türkiyede yeni bir dönemin tartışıldığı
Uzun
bir dönemdir AKP ve MHPnin ortakça Türkiyeye giydirmek istediği yeni bir
taslakla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, ülkenin
koşullarına baktığımızda, aslında
yapılmak istenenin Türkiyenin iradesini tek bir kişiye endekslemek,
tek bir kişinin tüm yetkileri; yürütmeyi, yasamayı, yargıyı
bir bütünen zapturapt altına almak olduğu bir sistemi
tartışacağız.
Peki, bu sistemi tartışırken,
şimdiye kadar hazırlanma biçimi dâhil, Türkiye toplumuna sunulma
biçimi dâhil, ne yapıldı? Gözden kaçırılarak, kapalı
kapılar ardında hazırlıklar yapılarak, maalesef,
Türkiye toplumunda yapılmak istenen şey gözden kaçırılarak,
gizli saklı kapalı kapılar ardından tamamlanarak götürülmek
isteniyor.
Değerli arkadaşlar, biz, hem
hazırlanma biçiminin bu şekilde doğru
olmadığını hem Türkiyede bugün aslında bu tartışmanın
yürütülmesinin koşullarının olmadığını
açıklıkla söylemek zorundayız. Neden hazırlama biçimi?
Biraz önce söylediğim gibi, kapalı kapılar ardında
hazırlanılmış ve toplumdan kaçırılmış
bir süreci yaşıyoruz. Bakın, pazartesi, bu gündem
başladı başlayalı ifade ediyoruz diyoruz ki: Bu
tartışma toplumun gözü önünde yapılsın, TRTde tüm toplum
tartışmaları izlesin; kim neyi savunuyor, kim neyi istiyor
bunlar toplumun gözü önünde tartışılsın ve toplum buna
şahit olsun, kimin neyi istediğine. Ancak, AKP Grubu
çoğunluğunu dayatarak bunu toplumdan kaçırmak istiyor.
Bu kadar önemli bir değişikliği
tartışıyoruz, ülkemizin, kimilerine göre ulusal kurtuluş
savaşı mücadelesi verdiği bir dönemde -ki bu söz bize ait
değil, iktidara, Cumhurbaşkanına ait- böyle bir dönemde bir
rejim değişikliği anlamına gelecek toplu bir
değişiklik yapıyoruz. Peki, bunu yaparken siyasal ortam
nasıl? Bakın, bir partinin eş genel başkanları dâhil
11 milletvekili cezaevinde. Yasama faaliyetinde olması gereken, bu
sıralarda olması gereken eş başkanlarımız, grup
başkan vekillerimiz, milletvekillerimiz maalesef yasama faaliyetine
katılamıyorlar. Bu anayasanın
tartışılacağı sürece de katılamayacaklar çünkü
rehin alınmış durumdalar. AKP iktidarı biliyor ki böyle bir
değişikliği durdurabilirse ancak Türkiyenin en dinamik gücü
olan Halkların Demokratik Partisi bunu durduracaktır. Çünkü, bizim
söylediğimiz şey Türkiyenin tam demokrasiye sahip
olmasıdır. Biz, mevcut sistemin de sorunlu olduğunu ve bizim
ihtiyacımızın tam demokrasi olduğunu öteden beri ifade
etmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, sadece
milletvekillerimiz rehin değil, bakın, 70in üzerinde belediye
eş başkanımız tutuklu, yine 60a yakın belediyemize
kayyum atandı; 10 binlere yakın parti çalışanımız,
partimize gönül vermiş olanlar, yeni, eski yöneticilerimiz şu anda
maalesef gözaltında, 3 binin üzerinde parti
çalışanımız, il, ilçe eş başkanımız,
belediye başkanımız tutuklandı. Gerekçe ne? Gerekçe,
işte böyle bir kaotik ortamda bir Anayasa değişikliğine
doğru yol alırken HDPyi çalışamaz, çalışma
yürütemez bir hâle getirmek. Tüm Anayasa değişikliğini bizim
üzerimizden kurguladıklarını; 7 Hazirandan sonra
başlatılan, aslında, bize karşı yürütülen siyasi
soykırım operasyonlarının sebebinin bu sürdürülen ve
pazartesiden itibaren tartışacağımız rejim
değişikliği olduğunu biz biliyoruz.
Yüz yıldır bu ülkede tekçi, asimilasyoncu,
ırkçı bir yaklaşım, bir hegemonik bakış
açısı söz konusu; böyle bir paradigma var. Halkların Demokratik
Partisi, işte, bu paradigmaya karşı, çoğulcu ve yerinden yönetimi
esas alan bir yaşam tarzını tüm Türkiye'deki
farklılıkların bir çatışma sebebi değil, tam
tersine tüm Türkiye'deki renklerin, kültürlerin, inançların, etnik
grupların, birbirini olduğu gibi kabul ettiği bir tam
demokrasiye ihtiyacı olduğunu ifade etti. İşte, bu
paradigma, toplumdan teveccüh görünce, Halkların Demokratik Partisi
barajı aşıp 7 Haziranda yüzde 13ün üzerinde oy alınca, AKP
bırakın tek adam diktasını kurmayı, tek başına
iktidar olmayı dahi kaybetti. İşte, bunu görenler, bu
paradigmanın halk tarafından kabul gördüğünü görenler,
barışçıl bir ortamda bizim
haklılığımızı halkın bize teslim
edeceğini ve buna teveccüh göstereceğini görenler, maalesef, bu
ülkede bir savaş başlattılar. Cizrede, Şırnakta,
Surda, Nusaybinde kent yıkımları yapıldı.
İnsanlar bodrumlarda diri diri yakıldı. 81 olan il
sayımız, şu anda fiilen 80e düşürüldü. Tüm bu kadar
yıkım, tek adam diktasını, tüm ülkenin iradesini tek adama
teslim etmeye çalışma sürecini başlatmak içindi.
Şimdi, biliyoruz, 2013-2015 arasında bu
ülkenin kadim sorunu olan Kürt sorununun çözümüne yönelik yürütülen çaba,
maalesef
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Öyle bir sorun
yok ya.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Böyle bir sorun yoktu
da neyi yürütüyordunuz 2013-2015 arasında?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sorun
sizsiniz. Sorun çözüldü.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Yürütülen süreçte,
anlaşıldı ki çözüm ortamında işte HDPnin çoğulcu
ve yerinden yönetim anlayışı karşılık bulacak,
Türkiye toplumu bunu benimseyecek. Hemen savaşa başlayanlar ve
savaştan medet umanlar, bu ülkede bakın, daha 2014 yılında
bu süreci görmüş olmalılar ki maalesef çöktürme planı adı
altında planlar hazırladılar.
ŞAHİN TİN (Denizli) Aynı
şeyleri tekrar ediyorsun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu çöktürme
planlarında bakın, Cizre, Şırnak, Sur daha yaşanmazken
15 bin insanın öleceğini söylemişler, 10 bin insanın
yaralanacağını söylemişler, 300-500 bin arasında
nüfusun yer değiştireceğini söylemişler
ALİM TUNÇ (Uşak) PKK mı söyledi?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
ve bunun için
yürütülen yanlış dış politika ve Türkiye içerisine
alınan 3 milyon Suriyeli mülteciyi Kürtler arasına özellikle Rojava
ile Türkiye Kürtleri arasına bir Arap kemeri oluşturmak üzere
yerleştirme planları yapılmış.
Şimdi, durum buyken işte
ALİM TUNÇ (Uşak) Kendi kafanızdakini
söylüyorsunuz siz. Kobanide, diğer yerlerde
yaptığınızı söylemek istiyorsunuz herhâlde.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Eğer dinlerseniz
meramımı anlayacaksınız.
Eğer bu ülkede bu yapılan planlarla
halkların, bir arada yaşamasına, birbirinin
farklılığını birbirinin zenginliği olarak
göreceği bir süreci yaşamasına kaosla, savaşla cevap
verilmiştir.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Halklar yok,
millet var.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu Anayasanın bu koşullarda yapılması,
olağanüstü hâl koşullarında bir referanduma gitmek
olasılığının olması bile aslında bu
tartıştığımız Anayasanın meşruiyetine
gölge düşürecektir. Şu anda fiilen, bakın fiilen
bırakın bizim seçim çalışmasını yürütmemizi,
bugün ülkenin hemen hemen tamamında bir basın açıklaması
yapmak yasaklanmış, bir tepki göstermek, yanlışa, özellikle
dış politikadan kaynaklı bugün
yaşadığımız güvenlik politikalarına
karşı bir tepki koymamız engellenmiş. Tüm durum buyken
şimdi de bu değişikliği pazartesiden itibaren halkın
gözünden kaçırarak
Peki, halkın gözünden kaçırmak
istemiyorsanız bu tartışmayı neden kamuoyunun önünde
yapmıyoruz? Neden?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Kamuoyu önünde
yapılıyor.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) TRT full time
göstersin arkadaşlar, kim ne istiyor, neyi savunuyor; bunu gösterelim. O
zaman gerçekten anlaşılacaktır ki bu ülkede yapılmak
istenen nedir?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) İzmir
Adliyesinde yaptınız o tartışmayı.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu ülkede biz
çoğulculuk deyince, sizin tekçi, asimilasyoncu, ırkçı sistemi
siz şimdi bir tek adam diktasıyla taçlandırmak istiyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz asimilasyon
yapmıyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Ama Türkiye toplumu
olarak, HDPliler olarak biz asla buna geçit vermeyeceğiz, asla bunun
gerçekleşmesine, hayallerinizin gerçekleşmesine fırsat
vermeyeceğiz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz asimilasyoncu
olsaydık siz burada olmazdınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) İzmir
Adliyesinde yaptınız siz o tartışmayı.
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Çık,
konuş. Söyleyeceğin varsa gel kürsüden söyle, oradan sataşma.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Söz verse de
çıksam kürsüye.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Toğrul, esasen geçmişte de Mecliste
birçok defalar konuşulmuş, tartışılmış,
cevapları verilmiş konuları tekrar etti. Bunları
reddediyoruz. Tekçi, asimilasyoncu yaklaşım vesaire, savaş
mavaş
tekrar tekrar bunları cevaplamaktan yoruluyoruz ama
zabıtlarda var. Bunu merak edenler okuyabilirler.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Durum
değişmiyor Naci Bey.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Önerinin
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben de tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum. Sayın Bostancı,
cevapları verilmiş bazı sorularımızdan söz etti. Üç
beş cümle arasına sıkışmış, onları
mütemadiyen tekrar eden, onun ötesine geçmeyen kalıp söylemler
dışında hiçbir sorumuza cevap verilmemiştir. Mesela, ben
kendim 3 defa şu kürsüden sordum: 9 Şubat 2016 günü dönemin
Başbakanı Sayın Davutoğlu, Hollanda dönüşünde uçaktaki
gazetecilerin sorularına verdiği bir cevapta, özellikle bu
çatışmaların 20 Temmuz Suruç patlamasıyla
başlamasından çok önce, Ekim 2014te bütün güvenlik birimlerine
kendisinin talimat verdiğini
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Böyle bir
konuşma usulü yok Başkanım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hazırlık
yapılmasını, harekete geçin dediğimde harekete
geçeceksiniz. söylemini 9 Şubatta bizzat Davutoğlu kullanarak bizim
iddialarımızı doğrulamıştır. Bu, sadece
cevap veremedikleri birçok sorularımızdan bir tanesi.
BAŞKAN Peki, Sayın
Yıldırım, teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bunların da cevabı verilmiştir. Sayın
Yıldırım belki o oturumlarda yoktu. Sürekli Sayın
Davutoğlunun geçmişte söylediği farklı zamanlardaki
sözlerine atıf yaparak kendi tezlerini haklılaştırmaya
çalışıyorlar. Bu anlayışı reddediyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben
başlattım, ben! diyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Önerinin lehinde Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi lehinde söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün İzmirde gerçekleşen terör
saldırısını lanetliyorum ve bu saldırıda
hayatını kaybeden ama olası bir facianın da canıyla
önüne geçen kahraman şehidimiz Fethi Sekin başta olmak üzere
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımız var, onlara
da acil şifalar diliyorum.
Ama şu kürsüden yeniden ifade etmek isteriz ki,
terör örgütleri, PKK, DAEŞ, YPG, PYD, bütün katil sürülerinin her birine
en iyi cevap, bu ülkenin birliği olacak, dirliği olacak,
kardeşliği olacak, beraberliği olacak.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi gündemle
ilgilidir. Bugün gündemimizde 446 sıra sayılı, salı
gününden bu yana görüşmelerine devam ettiğimiz Emekli
Sandığı ve sicil affını da içeren tasarının
görüşmelerinin bitimine kadar devam edeceğiz ve bunu tamamlayacağız.
Pazartesi günü itibarıyla da inşallah Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine başlamayı
öngörüyoruz.
Anayasa teklifiyle ilgili, değişiklik
teklifiyle ilgili Komisyonda görüşmeler gerçekleştirildi. Bu
görüşmelerde, çok değerli milletvekillerimizin, gerek muhalefet gerek
Adalet ve Kalkınma Partisinden tüm milletvekillerimizin çok değerli
katkıları oldu ve ciddi bir aşamaya gelindi.
İnanıyorum ki Genel Kurulda da aynı hassasiyet, aynı inanç
ve katkı sunulma amaçlı görüşler ifade edilecek ve anayasa
değişiklik teklifi bu Meclisten çıktıktan sonra
milletimizin, millî iradenin tecellisine sunulacak diye düşünüyor ve
inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle AK PARTİ grup
önerisi lehinde görüş bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Önerinin aleyhinde, Levent Gök Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Tülay Hanım, yedi
dakikanız kalmış, kullanabilir miyim onu da?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Hayır, zaman
çok değerli.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisine baktığımızda,
çalışmaları biten Anayasa değişikliğine
ilişkin Komisyon raporunun sıra sayısı
aldığı ve sıra sayısı alan bu Anayasa
değişikliği teklifinin öne alınmasına ilişkin bir
önerge. Bildiğiniz gibi, pazartesi günü Anayasa
değişikliğine başlayacağımıza dair bir
program da geçen hafta içerisinde buradan geçti. Anlaşılıyor ki
Adalet ve Kalkınma Partisinin öncelikli gündemi Anayasa, varsa yoksa
Anayasa. İstanbulda patlayan bombalar da, Kayseride patlayan bombalar
da, dün İzmirde patlayan bombalar da Adalet ve Kalkınma Partisinin
asla ilgi göstermeyeceği bir alan.
ALİM TUNÇ (Uşak) Tabii, bizim ilgimiz
dışında, ilgili olanlar belli.
LEVENT GÖK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
tam bir buçuk yıl içerisinde tam 464 kişi bombalı
saldırılarda hayatını kaybetti. Son El Bab Fırat Kalkanı
operasyonundaki şehitlerimiz bu sayıya dâhil değil. Türkiye'nin
dört bir yanı cehenneme dönmüş, Türkiye'nin içi cehenneme
dönmüş, artık en güvenilir illerimizde dahi terör
acımasızca yüzünü gösteriyor. Bunların nedenlerini,
sonuçlarını incelemek hepimizin görevi, buna katkı sağlamak
hepimizin görevi. Sağlayalım diyoruz. Bakın, terör çok can
yakıyor, analar ağlıyor, anaların gözyaşını
dindirelim.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, burada Biz
şunu getirdiğimiz zaman terörü önleyeceğiz. diye bir kanun teklifi
getirin ya da bir değişiklik getirin, derhâl destek vereceğiz
diyoruz ama Adalet ve Kalkınma Partisinden çıt yok; varsa yoksa
başkanlık rejimi, daha önemli o. Yani başkanlığa
evrileceği belli olan bir rejimde umrunda değil, terör umrunda
değil.
Şimdi, önceki gün İçişleri
Bakanı burada terörle ilgili bilgi verdi, aynen şu sözleri söyledi,
dedi ki Sayın Süleyman Soylu: Terör örgütünü adım adım
izliyoruz. Terör örgütünü izlerken de altını çizerek söylüyor bir de
Sayın Bakan- hangi hareket kabiliyetlerini ve taktiklerini ortaya
koyduklarını öğreniyoruz, ona göre terör örgütünün hamlelerinden
önce hamle yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yani bir
iktidar diyor ki: Ben terör örgütlerinden önce düşünüyorum onların
ne yapacağını, olayları bir adım önden takip
ediyorum. Yani takip edilen hâli bu. Sayın Soylu döneminde dün ölen,
hayatını kaybeden yurttaşlarımızın
sayısıyla tam 120 yurttaşımız hayatını
kaybetti. 464 yurttaşımız bir buçuk yılda
hayatını kaybetti. Bu, terör örgütünün takip edilmiş hâli.
Değerli arkadaşlarım, ciddi
olalım. Yani Türkiye'nin bu yakıcı sorunu konusunu niye burada
tartışmıyoruz, görüşmüyoruz? Pazartesi günü gelin, Meclis
açık, Meclis Televizyonunu da açalım; terör konusunda bütün partiler
ortak bir duruş sergilesin, herkes birlik beraberlik mesajı versin
ama buradan bir sonuç da çıkaralım. E niye bunu yapmıyorsunuz?
Varsa yoksa Anayasa değişikliği.
Peki, Türkiye'nin geldiği bu noktada, terörün
azmasında, bu hâle gelmesinde iktidarın payı ne?
İktidarın payı yok mu bu işte? Suriye politikası
Başından beri söyledik, Suriyede yanlış yapıyorsunuz.
Suriyede bu iş bir gün bize mutlaka döner, Suriye politikanızı
değiştirin. Burada Esadcı olduk, bilmem neci olduk, sizler
millî oldunuz. Biz bu haklı uyarıları yaparken, neredeyse
kutuplaşan bir dünya yarattınız, Cumhuriyet Halk Partililer
suçlandı Suriye politikası yanlış, bundan dönün.
dediği için. Biz söyleyince anlamıyorsunuz ama önceki gün
Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş diyor
ki: Suriye politikamız başından beri yanlıştı.
Değerli arkadaşlarım, peki, bu
noktaya nasıl geldiniz? Bunu söylediğiniz anda bunu söylemekle de
kurtulabilecek misiniz? Yani Suriye politikası yanlışsa bunun
siyasi sorumluluğu ve hesabı verilmeyecek mi? Sizin o Biz
yanlış yaptık. dediğiniz Suriye politikasından
dolayı Türkiye bir ateş topuna döndü. Kontrol edilemeyen cihatçı
örgütler işte bu yüzden geliyor Türkiyeye, bu yüzden yuvalanıyorlar.
Hiç mi payınız yok? Yanlış yapıyorsanız sorumluluğunu
da yerine getireceksiniz. Niye sorumluluğu yerine getirmiyorsunuz? Gelin,
bu politikayı tartışalım, Hayır, bu politika da
kenarda kalsın, biz Anayasayı görüşelim. E,
görüşüyorsunuz, ne oluyor? İşte İzmirde patlayan bir bomba
yine yurttaşlarımızı, canlarımızı bizden
alıyor ve pek çok yaralı ortaya çıkıyor.
İncirlik Üssü diye bir tartışma
açıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyetinin dış politikasının
iflası, değerli arkadaşlarım, Türk dış
politikasının bugünlerdeki konumu. Bir Sayın Bakan çıkıyor,
diyor ki: İncirlik Üssünün kalmasının anlamı yok.
Şimdi, bir gün önce böyle söyleniyor, gazeteciler de bize söylüyorlar,
Blöf yapmasınlar, yani gereğini yapacaklarsa yapsınlar. diye
biz söylüyoruz. Bakan bu sözleri söyledikten bir gün sonra Bizim İncirlik
Üssüyle ilgili herhangi bir düşüncemiz yok. diye kendi kendini tekzip
ediyor. Değerli arkadaşlarım, böyle tutumlarla ne Türk
dış politikası yönetilir ne Türkiye siyaseti tanzim edilir.
FETÖ soruşturması
Uyarıyoruz, az
önce de konu oldu akademisyenlerden işten çıkarılanlar, sağ
olsun, sayın bakanlarımızla da görüşüyoruz, bildiğimiz
insanların Bir de bunlara bakın, nasıl tablosu? diye. Hükûmet
yetkililerinin bize ifadesi ne oluyor biliyor musunuz? O konu rektörlerden
gelen listelere göre oluyor. Değerli arkadaşlarım, peki,
rektörlerden gelen listelere göre oluyorsa, o rektörlere güvenebiliyor musunuz?
Sorun burada. Rektörler, kendi üniversitelerindeki çekişmelerinden
dolayı aleyhinde olan bir sürü öğretim üyesi hakkında raporlar
gönderiyorlar. E, bu bir süzgeçten geçmiyor ama. Yani bizim muhatabımız
rektörler olmak durumunda imiş ama bizim muhatabımız Hükûmet
çünkü kanun hükmünde kararnameyi yayımlayan Hükûmet. Doğal olarak
bunda çok titiz olunmalı. Biz, gerçekten FETÖcülerin daha
işbaşında kaldığını ama FETÖ mağduru
olan akademisyenlerin işten
uzaklaştırıldığını anlatmaya
çalışıyoruz. Ha, bunu ister anlarsınız ister
anlamazsınız, inşallah bir gün başımıza tekrar
bombalar yağmaz; uyarmak istediğimiz konu bu. Yine biz gereğini
yaparız ama bunları dikkate alın arkadaşlar.
Hadi bunu da dikkate almadınız, Millî
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Benim bu göreve
getirileceğim öğrenildiği anda bir bakan Sakın bu görevi
kabul etme, başına her türlü iş gelebilir. dedi. diye
açıklama yapıyor. Değerli arkadaşlarım, vahim bir
tablo, ciddi bir tablo; bunu Hükûmet sorguluyor mu? Ya, bu Müsteşar ne
demek istedi? Kimdir bu bakan? AKPnin bakanı, CHPnin bakanı
değil, MHPnin bakanı değil, HDPnin bakanı değil;
AKPnin içinden bir bakan çıkmış -şu anda görevde olur
olmaz onu bilemem, onu Müsteşar bilir- ve böyle bir söz söylemiş.
Şimdi, bu sözün bir anlamı yok mu, bir ciddiyeti yok mu? Kimdir bu
bakan? diye hesap soruyor musunuz? Yok. Bir ayrışmaya gidiyor
musunuz? Yok. Ondan sonra, FETÖyle mücadele
O Müsteşar bu sözü
söyledikten tam beş dakika sonra bunun gereği
yapılmalıydı, beş dakika içinde, hatta bir dakika içinde.
Üç dört gündür bekliyoruz, kimseden tık yok; unutturulmaya,
karartılmaya ve soğutulmaya çalışılıyor. E, böyle
bir tabloda FETÖyle mücadele edebilir misiniz? Gelin biz size destek olalım.
Kimdir bu bakan biz de bilelim. O bakan Türkiye'nin başına başka
işler açmasın eğer görevdeyse, görevde değilse
gereğini yapın; bir sürü insan tutuklanıyor, gözaltına
alınıyor, gereğini yapın arkadaşlar. E, bunları
söylediğimiz zaman Bırakın onları bir kenara,
Anayasayı görüşelim
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
yangın yeri, ekonomi alarm veriyor, dolar almış
başını gidiyor.
Meclis Televizyonu bugünkü, cuma günkü
görüşmeleri de yayınlamak durumunda, pazartesiden başlayan
Anayasa görüşmelerini de yayınlamak durumunda. İktidar
partisinden tam üç gündür yanıt bekliyoruz. Pazartesi günü başlayacak
olan Anayasa görüşmelerinde Meclis Televizyonunun
çalıştırılması konusundaki iradenizi ortaya koyun.
Daha hâlâ tartışıyorlar. Daha durun bakalım. Üstlerle
görüşülüyor, bize gelene kadar değişebilir. Ne
değişebilir arkadaşlar? Bir Meclis Televizyonunu açmak bu kadar
zor mu? Yani, halk, Anayasa gibi çok önemli bir konuda bilmeyecek,
bilgilenmeyecek de hangi konuda bilecek? Halk bilmesin, görmesin,
duymasın. Haklı eleştiriler yerine getirilmesin. Varsa yoksa
Anayasa değişikliği.
Değerli milletvekilleri, bu yol, iyi bir yol
değil; bu yol, Türkiyeyi kutuplaştıran,
ayrıştıran bir yol. Bu ısrarlarınızdan lütfen
vazgeçin ve halkın gerçek gündemini Mecliste hep beraberce
tartışalım diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Gök, Sayın Karabıyık,
Sayın Durmaz, Sayın Çamak, Sayın Yiğit, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Akaydın, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Arslan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Akın,
Sayın Bekaroğlu, Sayın Zeybek, Sayın Havutça, Sayın
Kara, Sayın Köse, Sayın Karadeniz, Sayın Özdemir, Sayın
Torun, Sayın Köksal.
Evet, yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 447 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 2nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 446
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümünde
yer alan 21inci madde üzerindeki son önerge işleminde
kalınmıştı. Önergeyi hatırlatmak için tekrar okutup
oylarınıza sunacağım. Ancak, okutacağım bu
önergeye ilişkin olarak önerge sahiplerinin bir düzeltme talebi
olmuştur. İşleme alınıp Genel Kurulun bilgisine
sunulan önergelerin bu hâliyle oya sunulması gerekir ancak düzeltme talebi
hususunda siyasi parti gruplarına bilgi verildiği ve gruplardan bir
itirazın gelmediği görülmektedir.
Bu nedenle, önergenin yeni
hâlini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
"MADDE 21- 4706 sayılı Kanunun ek 4
üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
EK MADDE 4- Türkiye Kızılay Derneği,
Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Türkiye Yeşilay Vakfı ile Darülaceze
Başkanlığı, Darüşşafaka Cemiyeti ve Türk Hava
Kurumu tarafından kuruluş amaçlarına uygun olarak
kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan mülkiyeti Hazineye, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde adı geçen
Dernek, Vakıf, Başkanlık, Cemiyetler ve Kurum lehine
kırkdokuz yıl süre ile bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bunlar
adına bedelsiz kullanma izni verilebilir. Bunlardan ayrıca
hasılat payı alınmaz. İrtifak hakkı tesis edilen
taşınmazların tapu kütüğüne, amacı
dışında kullanılmayacağına ilişkin şerh
konulur.
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflardan öğrencilere yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti
bulunanlardan Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından müştereken belirlenen şartları sağlayanlar
lehine, kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere
mülkiyeti Hazineye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait
taşınmazlar üzerinde kırkdokuz yıl süre ile bedelsiz
irtifak hakkı tesis edilebilir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan yerler üzerinde ise bunlar adına bedelsiz kullanma izni
verilebilir. Bunlardan ayrıca hasılat payı alınmaz. Bu
şekilde irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen
taşınmazlardan söz konusu vakıflar tarafından elde edilen
gelirin tamamı, münhasıran öğrencilere yönelik eğitim
kurumlarının veya yurtların yapım, bakım, onarım,
işletim ve benzeri giderlerinin karşılanmasında
kullanılır. İrtifak hakkı tesis edilen
taşınmazların tapu kütüğüne, amacı
dışında kullanılmayacağına ilişkin şerh
konulur."
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
21inci madde üzerinde Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve arkadaşları tarafından verilen
önerge bir önceki oturumda okunmuştu.
Şimdi, okunan bu önergeye Komisyonun ve
Hükûmetin katılıp katılmadığını
soracağım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının 21inci maddesinin
değiştirilmesine ilişkin önergeyle 4706 sayılı
Kanunun ek 4üncü maddesinde yapılması öngörülen
değişikliklerle;
- 1895 yılında hayır amacıyla
kurulan, bugüne kadar 30 bini çocuk olmak üzere toplam 72 bin kişiye
bakım, sağlık, barınma ve eğitim gibi konularda yardımda
bulunan, hâlen de 600e yakın vatandaşımızı
barındıran, din, dil, ırk, cinsiyet ve mezhep farkı
gözetmeksizin, cami, kilise ve havrasıyla dünyada eşi ve benzeri
olmayan ülkemizin en eski ve en önemli hayır kurumlarından olan
Darülaceze Başkanlığı (Darülaceze Müessesesi) ile 1863
yılında yoksul ve yetim çocukların eğitim ve
öğretimine destek olmak amacıyla kurulan, ülkemizin eğitim
alanındaki ilk sivil örgütlenme örneği olan Darüşşafaka
Cemiyeti ve ayrıca, 1925 yılında ülkemizde havacılık
sanayisini kurmak, askerî, sivil, sportif ve turistik
havacılığın gelişmesini sağlamak ve bu konuda
personel yetiştirmek amacıyla kurulan Türk Hava Kurumu
tarafından, kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak
üzere ihtiyaç duyulan mülkiyeti hazineye, kamu kurum ve kuruluşlarına
ait taşınmazların üzerinde bu Başkanlık ve Cemiyet
lehine kırk dokuz yıl süreyle bedelsiz olarak irtifak hakkı
tesis edilebilmesi; devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler
üzerinde ise bunlar adına bedelsiz kullanma izni verilebilmesi ve
bunlardan ayrıca hasılat payı alınmaması; irtifak
hakkı tesis edilen taşınmazların tapu kütüğüne
amacı dışında kullanılmayacağına
ilişkin şerh konulması; Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıflardan öğrencilere yönelik eğitim ve yurt
temini faaliyeti bulunanlardan Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından müştereken belirlenen şartları sağlayanlar
lehine, kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere
mülkiyeti hazineye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait
taşınmazların üzerinde maddede belirtilen süre ve
koşullarla bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilmesi ve bunlar
adına kullanma izni verilebilmesi; bu şekilde irtifak hakkı
tesis edilen veya kullanma izni verilen taşınmazlardan söz konusu
vakıflar tarafından elde edilen gelirin tamamının,
münhasıran öğrencilere yönelik eğitim kurumlarının
veya yurtların yapım, bakım, onarım, işletim ve
benzeri giderlerinin karşılanmasında kullanılması ve
bu taşınmazların tapu kütüğüne amacı
dışında kullanılmayacağına ilişkin şerh
konulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
21inci maddeyi biraz önce kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 22nci madde üzerinde
üçü aynı mahiyette olmak üzere toplam dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Ramazan Can Osman Aşkın
Bak
Amasya Kırıkkale Rize
Vedat Demiröz İsmail Aydın
Bitlis Bursa
MADDE 22- 4706 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 21- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce Devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki yerler ile mülkiyeti Hazineye veya kamu kurum ve
kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde lehine bedelli
olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen Bakanlar
Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflardan öğrencilere
yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti bulunanlar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra Kanunun ek 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasına göre belirlenecek şartları
taşımaları koşuluyla bir yıl içinde talep etmeleri
hâlinde, bedelli olarak tesis edilen irtifak hakkı veya verilen kullanma
izni, hasılat payı alınmaksızın kırkdokuz
yıl süreli bedelsiz irtifak hakkına veya kullanma iznine
dönüştürülebilir. Bu madde kapsamında kalan
taşınmazların kullanımlarıyla ilgili olarak
tebliğ edilen veya tahakkuk ettirilen kullanma izni ve irtifak hakkı
bedelleri tahsil edilmez, tahsil edilenler iade edilmez.
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette bulunduğundan, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman Osman Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Berdan Öztürk Mahmut Toğrul İbrahim Ayhan
Ağrı Gaziantep Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Kalaycı Mevlüt
Karakaya Erhan
Usta
Konya Adana Samsun
İsmail Faruk Aksu Baki Şimşek
İstanbul Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu Utku Çakırözer
Tokat İstanbul Eskişehir
Musa Çam Bülent Kuşoğlu
İzmir Ankara
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerle
ilgili olarak söz talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk söz hakkı Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, dünden beri
tartıştığımız, konuştuğumuz,
uzlaşmaya çalıştığımız bir madde ama
şunu belirteyim, biz, maddenin mahiyetiyle ilgili olarak bu şekilde
getirilmesine karşıyız.
Şunu belirteyim önce: Vakıflar, bir
servetin, bir sermayenin belli bir amaca tahsis edilmesidir; hayır
işidir, hayır işinin kurumsallaşmasıdır ve
sürekliliğinin sağlanmasıdır. Vakıflar bu gayeyle
kurulurlar; hayır işinin kurumsallaşması ve
sürekliliğinin sağlanması. Hayır işi, adı üzerinde
Devletin üzerinden hayır işini yapmamak lazımdır, prensip
budur. Bir sermayeyi, bir gayrimenkulü, getiri getiren bir konuyu siz
vakfediyorsunuz, sürekliliğini sağlıyorsunuz; bir hayır
işi için onu -adı üzerinde- vakfediyorsunuz ve kullanıyorsunuz.
Buna devletin girmesi doğru değil. Bizim düşüncemiz budur.
Ayrıca, şunu söyleyeyim: Bu hazine
taşınmazlarının tahsisiyle ilgili 4706 sayılı bir
Kanun var, 2000li yıllarda çıktı. Bu ara bu konu çok
kullanılıyor. Bir ara şu çok söylenirdi: Hazine
taşınmazlarının, efendim, gayrimenkullerinin çoğu,
daha doğrusu, Türkiyedeki gayrimenkullerin çoğu devlete ait,
hazineye ait. Hatta, bunun oranı yüzde 53. Bunun artık firmalara,
şahıslara geçmesi lazım Türkiye'nin daha fazla üretmesi için.
denirdi ama ondan sonra da hazineye ait bu 4706 sayılı Kanun
çıkarıldı, hazineye ait taşınmazlar belli amaçlarla, işte,
sanayiye, üretime, belli yerlere tahsis edilmeye başlandı ve
kasım ayı içerisinde kanun hükmünde kararnameyle
Biliyorsunuz, OHAL
kapsamında kanun hükmünde kararnameler sadece OHALin konusuyla ilgili
olarak çıkarken bu konuyla ilgili, 4706 sayılı Kanun
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu, bir
saniye
Sayın milletvekilleri, bir sohbet grubu
görüyorum, sesler buraya kadar geliyor, kahkaha sesleri. Rica ediyorum, lütfen
efendim
Devam ediniz Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan uyarınız için de. Evet, insicam
bozuldu.
Kanun hükmünde kararname çıkarıldı
kasım ayı içerisinde. 4706 sayılı Kanun kapsamında
birçok hazine arazisi daha önce yirmi dokuz yıllığına
kiraya verilmişti gemi sanayicileri işverenlerine; bu, kırk
dokuz yıllığına çıkarıldı, oradaki yüklerden
de arındırıldı. Aslında kanun hükmünde kararnameyle
yapılmaması gerekirdi, burada yapılması gerekirdi. Daha
sonra tam sayfa ilanla Sayın Bakana, Sayın Başbakana ve
Sayın Cumhurbaşkanına teşekkür edildi. Ben içeriğine
karşı çıkmıyorum ama burada yapılması gereken bir
düzenlemeydi. Onu yine de anlıyorum, sonuçta üretim için, sanayi için,
imalat sanayisinin gelişmesi için yapılmış bir tahsisat.
Hazine arazisini devlet veriyor, diyor ki: Sen münhasıran üretime,
istihdama katkıda bulunursan ben bu araziyi sana veriyorum. Onu
anladım ama burada devletin yapması gereken bir iş var,
eğitim işi. Bununla ilgili olarak tutuyoruz vakıflara -ki
yardım amaçlı olması gereken, hayır amaçlı olması
gereken vakıflara- bunu tahsis ediyoruz. Devlet olarak yapmamız
gereken işi tutuyoruz bir başka tarafa -ki bu Anayasanın ruhuna
da aykırıdır- yaptırmaya çalışıyoruz. Bunlar
devlet üzerinden bir anlamda hayır işi, doğru değil, devlet
kesesinden hayır yapma durumunun âlâsı. Biz onun için prensip olarak
bir kere buna karşıydık, şimdi de karşıyız.
Bunun üzerinde bazı düzeltmeler yapılmak istendi.
Kırk dokuz yıllığına
irtifak hakkı tesis edilmesi yanı sıra bu vakıflara bir de
satış kondu. Ona da karşı çıktık, sağ
olsunlar, anlayış gösterdiler, o çıkarıldı. Ama bunun
genişletilmesi istendi; bir taraftan bunun derneklere, vakıflardan
başka bir de derneklere, kamuya yararlı derneklere aynı
şekilde genişletilmesi istendi. Değerli arkadaşlarım,
bunlar da doğru değil.
Yani sonuç olarak, biraz önce söylediğim gibi,
devletin yapması gereken asli bir görevin vakıflar tarafından
yapılması, kamuya yararlı dernekler tarafından
yapılması -ki bunlar hayır için kurulmuş kuruluşlar-
bunlara bir de devlet tarafından hazine arazilerinin tahsis edilmesi,
düşük bedelle verilmesi, irtifak hakkının ve diğer
finansal, parafiskal birçok maliyetin alınmaması, bunlar maalesef
yanlış işlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu nedenle, biz prensip olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak buna karşıyız, onu belirtmek istiyorum. Hazine
arazilerinin çok daha verimli, özellikle Türkiyede, istihdamı
artıran, üretimi artıran, Türkiye'nin sanayileşmesini
artıran işlerde kullanılması gerekir, bu şekilde heba
edilmemesi gerekir. Özellikle çok düzgün, çok verimli hazine arazileri,
gayrimenkulleri, taşınmazları bu şekilde heba edilecektir
diye düşünüyoruz, ediliyor da nitekim.
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim
verdiğiniz ilave süre için de.
Saygılarımı sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge için söz
hakkı isteyen Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 22nci
maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında 22nci madde, 21inci maddenin bir
türev maddesi. 21inci madde, aktarılan bazı kamu haklarıyla
ilgili olarak mevcut hâlde tahakkuk ve tebliğ yapılmış olan
alacaklarından vazgeçilmesiyle alakalı bir madde; esası 21inci
madde.
Değerli milletvekilleri, aslında bu madde
21 ve devamındaki geçici madde niteliğinde olan 22nci madde bize
şunu gösteriyor: Bizim birçok şeyden hâlâ
akıllanmadığımızı; özellikle son dönemlerde
yaşadığımız bazı olayların, bazı
eğitim kurumlarında yaşananların, vakıflarda
yaşananların bizi yeterince
akıllandırmadığını. Daha herhangi bir denetim
mekanizması ya da bir yapılanma söz konusu olmadan, kamu
kaynaklarını önemli ölçüde aktarma kararını,
yasasını çıkarıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, burada
potansiyel olarak o kadar büyük bir kamu kaynağını aktarma
imkânının önünü açıyoruz ki, ben inanıyorum ki bu yasa
yürürlüğe girdikten sonra sayın bakanlar çok zorda kalacaklar,
bürokratlar çok zorda kalacaklar. Bunun herhangi bir sınırlaması
yok, sınırlama sadece aktarılacak tarafla alakalı yani
işte, vergi muafiyeti tanınmış vakıflara ve bunlar
içinden de eğitim öğretim konusunda amaçları, bu doğrultuda
olanlara aktarılacak. Ancak, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının ve kamunun tasarrufundaki tüm
varlıkların, yerlerin ve taşınmazların potansiyel olarak
aktarılmasını mümkün hâle getiriyoruz. 3 bakanlık oturacak,
bunun kriterlerini belirleyecek ama 3 bakanlık her zaman,
istendiğinde bir araya gelip bu kriterleri de elbette
değiştirebilecek. Yoldan geçerken, bir vakıf yetkilisi, kamuya
ait, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bir binayı, bir
arsayı, araziyi veya bir yeri beğendiğinde, örnek vermek
gerekirse TÜRGEV, (X) kamu kurum veya kuruluşuna ait şehir
içerisindeki bir binayı beğendiğinde, bunun vakfa
aktarılması istendiğinde, acaba hangi bakan, hangi bürokrat buna
karşı çıkabilecek?
Değerli milletvekilleri, bürokraside
bunları yaşadık. Bürokratın bu konularda baskı
altına alındığını, kullanımda olan kamu
kurumuna ait bazı kaynakların atıl olarak gösterilerek bir
yerlere aktarılması için ne kadar baskı yapıldığını
gördük. Bu kanunun bu şekliyle, gerek 21in gerekse bunun türev maddesi
olarak ifade ettiğimiz 22nci maddenin bu şekilde kabulüyle,
gerçekten, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak gördüğümüz kamu
kaynaklarının, denetimini yapamayacağımız, denetimsiz
bir şekilde belli grup ve zümrelere aktarılmasına bir imkân
sağlamış olacağız. Bunlara parmak kaldırmadan
önce, nasıl bir sonuç getirebileceğini ve nasıl bir vebale neden
olabileceğini de bilmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, bakın, Adana Aladağda
bir yangın yaşadık, orada birçok evladımızı
kaybettik. Dedik ki bu konuları bir soralım, soruşturalım,
ön yargılı yaklaşmayalım, eksiklerini belirleyelim, bir
komisyon oluşturduk. Yangının yerinde külleri kalmadı ancak
o komisyon hâlâ tek bir toplantı yapamadı.
Ben bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında üçüncü
konuşmacı İbrahim Ayhan, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cemal Süreyanın çok güzel bir sözü var, bir
dizede der ki: Zehirlenmiş zamanlardan geçiyoruz. Gerçekten, şu
anda içinden geçtiğimiz zaman alabildiğine zehirlenmiş bir
zaman. Tabii, bu zehirlenmiş zamanları kimler yapar? Şüphesiz,
yönetilenler bu zehirlenmiş zamanların yaratıcıları
değildir, zehirlenmiş zamanları yaratanlar yönetenlerdir ve bu
yönetenler de uygulamalarıyla, politikalarıyla yaşamı
çekilmez bir noktaya getirerek halkı zehirlemeye
çalışırlar. Çok popüler bir deyimle; işte bu neye tekabül
ediyor? İktidar zehirlenmesi denilen bir kavrama tekabül ediyor.
İktidar, şu anda içinden geçtiğimiz süreç içerisinde, on
beş yıllık deneyimi üzerinden müthiş bir zehirlenme süreci
yaşıyor ve bu yaşattığı zehirlenme süreciyle
toplum ciddi oranda demoralize oluyor, toplum ciddi oranda olumsuz bir
şekilde etkileniyor ve yaşam katlanılmaz
kılınıyor.
Tabii, iktidar üzerine çok şey söylenebilir.
İktidar üzerine görüşlerine tamamen katılmasam da Foucault çok
güçlü, çok geniş analizler de yapan bir kişi. Foucault iktidar
analizlerini yaparken iktidarın yanında bir başka olgudan da söz
eder, der ki: İktidarın olduğu her yerde direniş de
vardır. Direniş de özgürlükten bağımsız değildir.
İktidar ile direniş arasında ontolojik bir birliktelik var.
Dolayısıyla, iktidarın aşırılığı,
iktidarın bir yerde toplanması ciddi anlamda iktidar zehirlenmesi
dediğimiz egemenlikçi, tahakkümcü bir zihniyetin ve yapının
oluşmasına neden olur.
Bu, aslında, geçmişte, topluluklarda ve
yönetimlerde o kadar çok yaşanmış ki bununla ilgili özellikle
doğadan da örneklere rastlamaktayız. Örneğin, Arabistan
çöllerinde özellikle çöl dikeni türünü seven develer varmış yani çöl
dikeni türü develer tarafından çok seviliyormuş. Bu develer, çöl
dikenini bulduğu zaman çöl dikenini büyük bir iştahla yerlermiş,
öyle bir yerlermiş ki dikenin tadı çok hoşlarına
gittiği için. Zaman zaman dikenler damaklarını ve dillerini
kanattığı için, bu gelen kanın da dikenin tadı
olduğunu düşünürlermiş ve ha bire iştahla yemeğe devam
ederlermiş ve bunu yiyen deve nihayet kendi kanıyla
boğuluyormuş. Araplarda bu eyleme, bu fiile harese denirmiş,
harese de hırs, ihtiras ve iktidar demektir. Dolayısıyla,
bizim iktidar zehirlenmesi dediğimiz şey, doğada da özellikle,
kimi hayvanlar içerisinde de diken üzerine kurulan bir iktidar, dikeni yeme
üzerine kurulan bir iktidar, sonuçta, kendi ölümüne de neden oluyor. Onun için,
iktidar zehirlenmesinin panzehri, demokrasiyi yatay bir şekilde,
eşitlikçi bir şekilde topluma yaymaktır. Foucault da bunu
söylüyor; işte, çölde yaşayan deve örneğinde de bu var. Yani,
iktidarın bu aşırılığını ortadan
kaldırabilecek yegâne şey, direniş hakkının önüne
geçmemektir.
Direniş hakkı, şu anda, içinden
geçtiğimiz günler içerisinde alabildiğine
bastırılıyor, alabildiğine ortadan kaldırılmaya
çalışılıyor. Nedir direniş hakkı? Sözümün başında
da ifade ettim, insanın doğasal haklarıdır, demokratik
haklarıdır, özgürlüklerden gelen haklarıdır.
Dolayısıyla, tüm bunların verilmesi gerekiyor. Tüm bunlar
yapılmadığı takdirde, inanın, bu iktidar
zehirlenmesinden kurtulmak da mümkün değildir. Bu, sadece Türkiyeye özgü,
şu anda yaşadığımız, mevcut siyasal iktidarın
karşı karşıya kaldığı patolojik bir durum
değildir. Dediğim gibi, geçmişte de birçok yerde
yaşanmıştır ve bunun yegâne formülü, yegâne panzehri de
demokrasidir, özgürlüktür.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Sayın Bakan, bir söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, yapılan düzenleme, inşallah,
eğitim ve yurt hizmetleri alanında devletimiz tarafından
yürütülen hizmetlere katkı verebilmek üzere faydalı bir sonuç ve
netice üretir.
Benim, özellikle, Genel Kurula arz etmek
istediğim husus şu: Yapmış olduğumuz düzenlemede
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti sağlanan vakıflara bu imkânı
getirmiş olduk. Ancak, gönül isterdi ki hep birlikte, aynı
amaçları, aynı gayeyi ve aynı faaliyetleri yürüten ve yine,
Bakanlar Kurulunca vergiden muaf oldukları belirtilen kamuya yararlı
dernekler için de verebilseydik. Netice itibarıyla, bunlar sivil toplum
örgütleridir, hayır kurumlarıdır, vakıf olsun, dernek olsun
hayır amaçları için kurulmuşlardır ve toplumun geniş
kesimlerince büyük bir destek ve teveccüh görmektedirler. Bu hususu özellikle
belirtmek istedim.
Birçok düzenlemede, özellikle Bakanlar kurulunca
vergi muafiyeti sağlanan vakıflar için getirilen düzenlemelerin
aynı şekilde kamu yararına dernekler için de getirildiğini
görüyoruz ama yine de inşallah, başka bir zaman diğer
partilerimizin de destek vermesiyle bu alanda da bir düzenleme
yapacağımızı ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Gök, mikrofonunuzu açıyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Şırnak Küpeli Dağında yürütülen operasyonlar
sırasında şehit olan 2 askere Allahtan rahmet, yaralı 4
askere acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Şırnak
Küpeli Dağında yürütülen operasyonlar sırasında 2
askerimizin şehit olduğunu, 4 askerimizin
yaralandığını üzülerek öğrendik. Gün geçmiyor ki her
gün şehit haberleriyle sarsılmayalım. Gerçekten Türkiye bir ateş
çemberi içerisinde, bir yandan illerimizde patlayan bombalarla, bir yandan
teröristlerle yapılan çatışmalarda ölen askerlerimizle,
polislerimizle hepimizin yüreği dağlanıyor. Bugün
Şırnakta şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve ulusumuza
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı
olarak Şırnakta şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Şırnakta şehit olan
askerlerimize Başkanlık Divanı olarak biz de Allahtan rahmet
diliyoruz, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine
başsağlığı diliyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
MADDE 22- 4706 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 21- Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler
ile mülkiyeti Hazineye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait
taşınmazlar üzerinde lehine bedelli olarak irtifak hakkı tesis
edilen veya kullanma izni verilen Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıflardan öğrencilere yönelik eğitim ve yurt
temini faaliyeti bulunanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
sonra Kanunun ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenecek
şartları taşımaları koşuluyla bir yıl içinde
talep etmeleri hâlinde, bedelli olarak tesis edilen irtifak hakkı veya
verilen kullanma izni, hasılat payı alınmaksızın
kırkdokuz yıl süreli bedelsiz irtifak hakkına veya kullanma
iznine dönüştürülebilir. Bu madde kapsamında kalan
taşınmazların kullanımlarıyla ilgili olarak
tebliğ edilen veya tahakkuk ettirilen kullanma izni ve irtifak hakkı
bedelleri tahsil edilmez, tahsil edilenler iade edilmez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle maddenin uygulanması
sırasında oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla
maddede yazım düzeltmeleri yapılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
22nci maddeyi önergeyle kabul edilen
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde yer alan
fıkrasında yer alan ibaresinin fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Mehmet
Emin Adıyaman Osman
Baydemir
Muş Iğdır Şanlıurfa
Berdan Öztürk Mahmut Toğrul
Ağrı Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinde geçen 25 milyar Türk
Lirasına ibaresinin 30 milyar Türk Lirasına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mevlüt
Karakaya Emin Haluk
Ayhan
Konya Adana Denizli
İsmail Faruk Aksu Arzu Erdem Deniz
Depboylu
İstanbul İstanbul Aydın
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık
İstanbul İzmir Bursa
Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu Utku
Çakırözer
Tokat İstanbul Eskişehir
Musa Çam Bülent
Kuşoğlu
İzmir Ankara
MADDE 23- 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan 2 milyar Türk Lirasına ibareleri 30 milyar Türk Lirasına
şeklinde değiştirilmiştir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sıra sayısı 446 olan Kanun
Tasarısının 23üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanunun en
iddialı maddesi bu madde, 23üncü madde. Çünkü, bu madde Sayın
Başbakan tarafından da Sayın Bakan tarafından da sürekli
olarak basına iddialı bir şekilde açıklanmış,
anlatılmıştı. Bu maddeyle KGFnin 2 milyar Türk lirası
olan fon limiti 25 milyar Türk lirasına çıkarılıyor ve bu
şekilde, Sayın Başbakanın açıkladığına
göre, 25 milyar liranın 10 katı yani 250 milyar lira esnaf ve
sanatkârlarımız, iş adamlarımız kredi kullanabilecek
bu kriz ortamında. İlk önce, bakınca gerçekten çok güzel, çok
anlamlı bir madde olarak görünüyor, böyle olmasını da diliyorum
ama, bununla ilgili tereddütlerimiz var.
Şimdi, şu anda fonun limiti 2 milyar lira
biraz önce okuduğum gibi. Bakıyoruz, 2 milyar lira limit olması
durumunda şimdiye kadar ne kadar kredi kullanılmış?
Altı yılda, 2009dan beri kullanılan kredi miktarı 8 milyar
lira, 8 milyar liralık bir kredi hacmi oluşmuş. Şu anda
durum ne? Şu anda da 3,9 milyar liralık bir kredi
kullanılıyor yani bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüştüğümüz sırada 72 milyon liralık da Hazinenin riski
doğmuş, Hazine o zararı ödemek durumunda kalmış.
Şimdi 2 milyar liralık bir fon varken
Kredi Garanti Fonunda, 3,9 milyarlık bir kefalet riski var; bunu 25e
çıkarıyoruz fakat sistemi de değiştiriyoruz bununla
beraber. Yani, şimdiye kadar bir KOBİ bankaya müracaat ediyordu,
oradan incelemesi yapılıyor Kredi Garanti Fonuna gönderiliyordu,
sistem de yavaş işliyordu. Şimdi, bundan sonra sistemin daha
hızlı bir şekilde işleyeceği, prosedürün yeni bir
programla hızlandırıldığı, daha geniş kitlelere
ulaşılacağı, 9.200 işletmenin hatta kapsama
alındığı ilave olarak söylendi. Fakat, şöyle bir
şey var: Yeni sistemde, eski sistemin dışında, kâr ve zarar
hesabı değil -Sayın Bakanın anlattığına
göre- bir risk paylaşımı var yani bundan sonra hem Kredi Garanti
Fonu hem de bankalar riski paylaşacaklar.
Ama, bizim korkumuz uygulamada şöyle
olması: Banka incelemesini yapacak, kendi riskini garanti altına
alacak, belli bir mablağı bloke edecek, KOBİ sahibi,
işletme sahibi -işletme sıkıntıda zaten- 100 bin
liralık kredi istiyor -60 bin liraya razı, 60 bin lirayı alsam
yetecek diyecek- banka 40 bin lirayı bloke edecek, 60 bin lira kredi
alacak, öbür taraftan Kredi Garanti Fonu bunu ödeyecek. Kredi Garanti Fonu yani
Hazine, sonuç olarak bu ödenmeyecek parayı garanti etme durumunda kalacak.
Banka, bloke ettiği için o zararı üstlenmeyecek. Uygulamada maalesef,
bu durum doğacak, geçmişteki örnekler böyle çünkü
bankacılık sistemi böyledir, bankacı kendisini garanti etmek
ister. Geçmişte buna benzer örnekler yaşadık, bunda da benzeri
bir durumun ortaya çıkmasından korkuyoruz. Neden korkuyoruz? Daha
sonraki maddelerde gündeme gelecek, bir sicil affı var. Sicil affı
bankalar tarafından dikkate alınmayacak. Dün de konuşmamda söyledim,
emredici bir hükmü yok sicil affının, edilebilir diyor, tavsiye
niteliğinde bir madde yani bankalar tarafından, özellikle özel
bankalar tarafından hiç dikkate alınmayacak. Bankalar, sicil
affıyla gelmiş bir müşterisinde -dediğim gibi biraz önce-
bloke edecek kendi riskini, kalanı Kredi Garanti Fonuna gönderecek, onlar
incelemelerini yapacaklar, sicil affı mı var, onlar dikkate
alacaklar, özel banka özellikle dikkate almayacak, bankalar dikkate almayacak
ve bu şekilde Hazine için büyük bir risk doğmuş olacak maalesef.
Bunun daha güzel bir şekilde düzenlenmesi gerekirdi diye düşünüyoruz
ve bu 250 milyarlık fonun da, oluşturulacak fonun da aslında
doğru olmadığını bu şekilde ifade etmek
istiyorum, doğru olursa zaten Hazine için çok büyük bir risk
taşır.
Bu vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde
geçen 25 milyar Türk Lirasına ibaresinin 30 milyar Türk Lirasına
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
ERHAN USTA (Samsun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kredi Garanti Fonundan sağlanacak kredi
miktarının artırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 446 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde yer alan
fıkrasında yer alan ibaresinin fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım (Muş)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 23üncü maddesi hakkında Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, firmalara kredi
garantisi veren kurumların mevcut yasada 2 milyara kadar olan nakit
aktarımı mevcut düzenlemeyle, önümüze gelen tasarıyla 2
milyardan 25 milyara çıkarılmaktadır. Burada bizim
açımızdan üzerinde durulması gereken iki husus var: Biri yetki
boyutu yani tek başına Bakanlığa, bu yüksek meblağda
bir fonun aktarılmasının yetkisinin tek imzaya
bağlanmış olması; ikinci bir boyutu da kontrol ve denetim
mekanizmasının eksik olmasıdır. Dolayısıyla, bu
iki hususun eksik olması ileriki aşamalarda subjektif birtakım
kararlara sebep olabilir.
Tabii, Meclisin huzuruna, iktidar partisinin önergesiyle
anlaşılan o ki pazartesi Anayasa değişiklik paketi Meclise
inmiş olacak, muhtemelen görüşmelerine başlamış
olacağız. Tabii, değerli arkadaşlar, bütün toplumu,
toplumun tüm kesimlerini, tüm inançları, tüm farklı etnik
yapıları, farklı sınıf ve tabakaları
kapsaması gereken toplumsal bir sözleşme olan, aslında toplumu
bir bütün olarak, kavramsal olarak millet, ulus, halk ne dersek diyelim ama
bütün toplumu birbirine bağlayan aslında toplumsal harç olan anayasa
gibi bir düzenlemenin toplumun tüm kesimlerinin katkısını, tüm
kesimlerin kendisini içinde hissedeceği bir düzenleme şeklinde, bir
toplumsal sözleşme olarak gelmesi gerekir. Ama, görünen o ki bu düzenleme
maalesef, geçmiş darbe anayasalarında olduğu gibi toplumun tüm
kesimlerini değil çoğunluğun anayasası gibi gelmiş
olacaktır ki bu da toplumda şu anda mevcut olan korku siyasetini,
mevcut olan ayrıştırma ve çatışma siyasetini maalesef
daha çok derinleştirecektir.
Kısaca geçmişten günümüze
baktığımızda, bakın, 7 Haziran sonrası tek
başına iktidarın oluşturulamaması, tek
başına iktidara gelme imkânının olmaması üzerine
ülkeye Halkımız kaosu seçti. gibi bir değerlendirme
yapılmıştı. 1 Kasım itibarıyla AKP tek başına
iktidara geldi ama ülkede maalesef, tersine, kaos derinleşti yani bir
barış, bir istikrar ortamı değil bir kaos gerçekleşti.
Bu kaos ortamı giderek de derinleşiyor maalesef ülkemizde; bunu
görmemiz gerekiyor. İç siyasette ülke bir kaosa sürükleniyor, bir korku
siyaseti egemen oluyor. Korku siyaseti, dünyanın en
barışçıl toplumlarında bile, en demokratik
toplumlarında bile ayrışmayı ve çatışmayı
doğurur. Bugün ülkede egemen olan korku siyaseti, olağanüstü hâl ve
kanun hükmünde kararnamelerle pratikte yürüyen siyaset anlayışı,
maalesef ülkede ciddi kırılmalara, duygu kırılmalarına
neden oluyor. Biz burada oturup saatlerce tartışabiliriz ama realite
bizim buradaki tartışmalarımız düzeyinde gelişmiyor.
Ülkede maalesef, şu anda ciddi anlamda bir Kürt-Türk
ayrışması, bir Alevi-Sünni ayrışması
Etnik ve
mezhepsel temelde toplum gettolara çekiliyor, kendi gettolarını
oluşturmaya başlıyor. Birtakım söylemler üzerinden
geçmişte ama daha çok iktidar partisinin uygulamalarından cesaret
alan mahalle baskısı giderek linç kültürüne, onu aşarak bu sefer
medya üzerinden, televizyonlardan veya kahvehane konuşmalarına
varıncaya kadar tehdit, öldürme, cezalandırma söylemine
dönüşmeye başladı.
Şimdi, tam da böyle bir ortamda, önümüzdeki
günlerde bütün toplumu kapsayacak, bütün mezhepleri, inanışları,
bütün farklı etnik kimliklerin içinde yer alabileceği ve toplumun bir
bakıma ortak harcı olacak ve belki çimentosu olacak bir
anayasayı böyle bir zeminde tartışmak, bu eksen üzerinden yani
toplumun tümünün anayasası olarak gerçekleştirmek, onu halkın
gündemine sokmak mümkün gözükmemektedir.
Dilerim, Hükûmet bu çatışmacı, bu
ayrıştırıcı bu korku imparatorluğu üzerine
inşa ettiği kültürden bir an önce vazgeçer diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III-.YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Gök, Sayın Karabıyık,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Bekaroğlu, Sayın Yiğit, Sayın Yıldız, Sayın
Yedekci, Sayın Üstündağ, Sayın Kazım Arslan, Sayın
Durmaz, Sayın Torun, Sayın Sibel Özdemir, Sayın Akaydın,
Sayın Sarıhan, Sayın Demirtaş, Sayın Tekin, Sayın
Köse, Sayın Topal, Sayın Kara.
Evet, yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 446 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesi üzerinde Iğdır
Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve arkadaşları tarafından
verilen önergenin oylamasından önce istem üzerinde yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Pusulayla oy kullanan sayın
milletvekillerinin Genel Kuruldaki mevcudiyetini tespit edeceğim.
İsimleri okuyorum:
Sayın Karaburun? Burada.
Sayın Mustafa Şahin? Yok.
Sayın Orhan Miroğlu? Burada.
Sayın Mehmet Akyürek? Yok.
Sayın Tuğrul Türkeş? Burada.
Sayın Hacı Özkan? Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Arkadaşlar,
olmayanları nasıl gönderiyorsunuz ya. Nasıl gönderiyorsunuz
olmayanları ya.
BAŞKAN - Sayın Vedat Bilgin? Burada.
Sayın Metin Bulut? Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, olmayanları
gönderiyorsunuz arkadaşlar ya. Olur mu öyle şey ya?
BAŞKAN - Sayın Abdulkadir Yüksel? Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
gönderenler hakkında işlem yapılsın lütfen. Böyle şey
olur mu?
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen efendim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Olmayanlar
çıktı zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Nerede, niye gönderiyorsunuz
içeriye? Allah Allah!
BAŞKAN Sayın Cemil Çiçek? Burada.
Sayın Burhan Kayatürk? Burada.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok. Nerede arkadaşlar?
Gelmeyenler hakkında suç duyurusunda
bulunacağım, ona göre, gelmeyenler hakkında; ona göre ciddi
olun. Ya, böyle şey olur mu ya? Olmayanları gönderiyorsunuz buraya.
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
Sayın Serkan Bayram? Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok. Yarısından
fazlası yok. Olur mu öyle şey ya? Bir kişi bile olsa olmaz,
doğru bir şey mi bu ya?
BAŞKAN - Yapılan ikinci yoklamada da
toplantı yeter sayısı bulunamadığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 9 Ocak 2017 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.42