TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
53üncü Birleşim
9 Ocak 2017 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının talep
olmasına rağmen gündem dış söz vermemesinin İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
2.- 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin
yapılmasının Anayasaya aykırı olup
olmadığı hakkında
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım ve arkadaşları
tarafından verilen 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle geri çekilmesini isteyen önergelerini işleme
almamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
4.- 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin Genel Kurula
getirilme sürecinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın usul
görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin tümü
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa
Şentopun 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin tümü üzerinde Komisyon adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Başbakan Binali
Yıldırımın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Eskişehirdeki bir okulda
başlayan dürüstlük kantini uygulamasına ve Anayasa
görüşmelerinde tüm vekilleri dürüstlük kantinine davet ettiğine
ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, görüşmelerine başlanacak olan
Anayasa değişiklik teklifinin Türkiye Cumhuriyetinin batış
ve bölünme belgesi olduğuna ve bu darbe anayasasına, diktaya evet
diyeceklerin yatacak yerlerinin olmadığına ilişkin
açıklaması
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Anayasa değişiklik teklifiyle
ilgili yapılan tüm görüşmelerin halkın da bilgisi dâhilinde
olması için televizyonlardan verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaşın, terör, OHAL ve ekonomik krizin
olduğu bir ortamda anayasa yapılmaması gerektiğine, hukukçu
ve sivil toplum örgütlerinin Meclis önünde basın açıklaması
yapmalarının zorbalıkla engellendiğine, milletvekillerine
şiddet uygulandığına ve yol yakınken bu
değişiklikten vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin yaklaşık bir
aydır doğal afetlerle mücadele etmesine rağmen doğal afet
bölgesi ilan edilmesiyle ilgili çağrılara Hükûmetin
karşılık vermediğine ve Mersine nakdî yardım
gönderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, Trabzonun Sürmene ilçesindeki
orman yangınını saptırarak bir siyasi rant malzemesi yapan
anlayışı kınadığına, Anayasa
değişikliği görüşmelerini sabote etmeye çalışan
muhalefet partilerini kamuoyunun dikkatine sunduğuna ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun emeklilik yaşıyla ilgili
bazı açıklamalarına ilişkin açıklaması
8.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, ülkenin bir kişinin
kişisel mülkü hâline gelmesine halkın ve onurlu milletvekillerinin
izin vermeyeceğine ilişkin açıklaması
9.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, içinde bulunulan ekonomik şartlarda
ve bu kadar terör eylemi varken bu Anayasa değişikliği
görüşmelerine ne kadar ihtiyaç olduğunu kamuoyunun takdirlerine
sunduğuna ve bu görüşmelerin TRTden yayınlanmasının
sağlanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 15 Temmuzda milletin, devletin
bağımsızlığını ve millî duruşunu
kaybetmemesi için ülkesini savunurken sergilediği
dayanışmanın bugün Mecliste devam edeceğine ve sistem
değişikliğinin kabulüne nihai olarak milletin karar
vereceğine ilişkin açıklaması
11.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Anayasa değişiklik
teklifinin Meclisteki oylamadan geçmeyeceğine ve demokrasinin
kazanacağına inandığına ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, yüz yıl önce emperyalistlere
karşı savaşarak kazanılan cumhuriyetin şimdi
milletvekillerinin oylarıyla yıkılmaya
çalışıldığına ve Mustafa Kemal Atatürkün
ışığında cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacaklarına
ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Anayasa
değişikliğine karşı verilen mücadelenin hukuk devleti
isteyenler ile hukuk devletine karşı olanların, demokrasi
isteyenler ile demokrasi karşıtı olanların mücadelesi
olduğuna ilişkin açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, IŞİDin
yayınladığı 2 askerin yakılarak infaz edildiğini
içeren görüntülerle ilgili Hükûmetin hâlâ net bir açıklama
yapmadığına ve bu konuda bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, bugün demokratik,
laik Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinin oylanacağına ve bütün
vekilleri yaptıkları Anayasaya bağlılık yeminine
sahip çıkmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, tüm AK
PARTİli ve MHPli milletvekillerini Anayasa değişiklik
teklifine ret oyu vermeye çağırdığına, 11 HDP
milletvekilinin tutuklu bulunduğu bir ortamda yapılan Anayasa
değişikliğinin hiçbir meşruiyetinin
bulunmadığına, Meclis kapısında bu Anayasa
değişiklik teklifine karşı çıkanlara şiddet
uygulandığına ve Diyarbakırda Roboski katliamı
anısına yapılan anıtın kayyum tarafından yerinden
söktürüldüğüne ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 65inci Cumhuriyet Hükûmetinin
kendilerinden şikâyetçi olan, kendilerinden hoşnut olmayan herkesi
ayrım yapmaksızın terörist, vatan haini ve benzeri
sıfatlarla yaftaladığına ve en temel hak ve özgürlüklerin
kullanılmasına bile tahammül edemeyen bir hâl içinde olduğuna,
düşüncesini basın açıklaması yoluyla ifade etmek isteyen
Ankara Barosu ve sivil toplum örgütlerine yönelik Emniyet
teşkilatının müdahalesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kınadıklarına ilişkin açıklaması
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Anayasa
değişikliği teklifine ilişkin farklı fikir ve
yaklaşımlara sahip olan siyasetçi ve sivil toplum
kuruluşları olabileceğine ancak herkesin görüşünü kurallar
çerçevesinde açıklayabileceğine ve bu görüşmelerin milletin
iradesi çerçevesinde şekillenmiş bir Meclis marifetiyle kurallara
uygun bir şekilde yapılacağına ilişkin
açıklaması
19.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, toplumsal ağırlığı, siyasi
maliyeti günden güne artan sorunlara karşı Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak inisiyatif alıp çözüm ortaya konulması
gerektiğine, Kıbrısta taraflar arasında yürütülen
görüşmelerde Türkiyenin âdeta savaş kaybeden bir ülke temsilcisi
gibi görüldüğüne ve Kıbrısta çözüm aranıyorsa 2 bölgeli
bir perspektifin ortaya konması gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurulda sahte oy
kullanılmasının asla kabul edilemeyeceğine ve
Başkanlık Divanı olarak gerekenin yapılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Genel Kurulda
sahte oy kullanılmasının ciddi bir olay olduğuna,
Başkanlığın bu konuyu araştırması
gerektiğine ve halkın Meclisteki görüşmeleri izleyebilmesi
konusunda verdikleri dilekçeye bir cevap beklediklerine ilişkin
açıklaması
22.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Genel Kurulda sahte oy kullanılmasıyla
ilgili Meclis Başkanlığının samimi, gerçekçi ve
olayın ne olduğu konusunda aydınlatıcı bilgi vermesini
ve sorumlular hakkında işlem başlatılacak girişimlerde
bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, toplantı yeter
sayısı arandığında sisteme girmeyen milletvekillerinin
toplantı yeter sayısına dâhil edilmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin Genel Kurulda görüşülmesinin
Anayasaya aykırı olduğuna ve bu teklifin iade edilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin komisyonlara havale ve görüşülme
sürecinde yaşanan eksiklikler nedeniyle usule aykırı
getirilmiş olduğuna ve Komisyona iade edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
29.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentopun, komisyonlara havale
işleminin Başkanlığın yetkisinde olduğuna ve 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin tali
komisyonlara havale edilmemiş olmasının Meclis teamüllerine
uygun olduğuna ilişkin açıklaması
31.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, tutuklu 11 HDP
milletvekilinin yasama faaliyetlerine katılamaması ve oy kullanamamasının
halk iradesinin gasbı olduğuna, bu teklifle ilgili hiçbir
aşamada oy kullanmayacağına ve bütün HDP milletvekillerinin de
tutuklu vekillerin varlığına saygı göstererek davranacaklarına
inandığına ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, ana muhalefet partisi olarak
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifiyle ilgili
yapılacak oylamaların İç Tüzük hükümlerine uygun ve tam bir
gizlilik içinde yapılması konusunda hassas olduklarına ve
oylamanın bu şekilde yapılmasının teklifle ilgili
çıkacak kararın kamu vicdanındaki meşruiyeti
bakımından son derece önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifiyle ilgili yapılacak
oylamalarda gizli oy açık tasnif uygulamasının İç Tüzük
gereği olduğuna, bunu sağlamanın
Başkanlığın sorumluluğunda olduğuna ve 11 HDP
milletvekilinin oy kullanma hakkının gasbedilmesi sebebiyle
kendisinin de oy kullanmayacağına ve yasama faaliyetlerine saygı
duyan herkesi aynı tavrı takınmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, uyarılara rağmen
çoğunluk partisine mensup milletvekillerinin neredeyse tamamının
oy kabinlerine girmeden dışarıda ve göstererek oy
kullandıklarına ve bu duruma meydan verilmemesi için daha ciddi
tedbirler alınmasını umduğuna ilişkin
açıklaması
37.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, yapılan oylamada gizliliği
ihlal edenlerin telefonlarıyla veya kameralarıyla çekim yapan
milletvekilleri olduğuna, AK PARTİli milletvekillerinin Anayasaya
ve İç Tüzüke uygun hareket ettiklerine ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, /1/2017
tarihli 52nci Birleşimde yapılan yoklamada Genel Kurulda olmayan
milletvekillerinin pusulalarının değerlendirmeye
alınmadığına, dolayısıyla sahte oy kullanma
durumunun söz konusu olmadığına ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, Türkiyede öğretmen
atamaları ve ücretli öğretmenlikle ilgili yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
2.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 20 milletvekilinin, Orta Vadeli Program (OVP)
ve Orta Vadeli Mali Planla (OVMP) ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/415)
3.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, kamuya açık bir
bankaya ilişkin olarak yapılan ve basında yer alan haberlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/416)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, 9 Ocak 2013te Fransanın başkenti
Pariste katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemezle ilgili soruşturmayı yavaşlatan güçlerin ve
ilişkilerin araştırılması amacıyla verilmiş
olan (10/249) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ocak 2017 Pazartesi günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
20/12/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özel
tarafından, siyasi iktidarın izlediği ve Türkiyeyi
savaşın cephesi ve bekası tartışılan bir ülke
konumuna taşıyan yanlış dış politika
uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan terör
olaylarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan (8/11) esas
numaralı Genel Görüşme Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 9 Ocak
2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda boş bulunan engelli kadrolarına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/10067)
9 Ocak 2017 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
BAŞKAN İsterseniz
yerinizden bir dakika süre vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
59uncu
maddesine göre gündem dışı söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, 59uncu maddeye göre
gündem dışı söz talep etme hakkınızın
olduğunu biliyorum, kabul ediyorum ancak 59uncu maddeyi okuduğumuzda
bu konuda karar verme yetkisinin aynı şekilde aynı oturumu
yönetecek olan Meclis başkan vekiline ait olduğunu da göreceksiniz.
Dolayısıyla, bugüne ilişkin olarak gündem dışı
söz talepleri değerlendirilmemiştir Meclisin rutin çalışma
tarihleri dışında olduğu için. Buna ilişkin
uygulamalar da çokça vardır; farklı uygulamalar da vardır, buna
ilişkin de uygulamalar vardır; yalnız bunu takdir yetkisi,
tamamen Meclis başkan vekiline aittir. Ben bugün tabii
Bu hafta nöbetçi
değildim malumunuz, ben de burada algıladım ancak bugün yine
aynı şekilde üç kişiye gündem dışı söz vermek
yerine 60ı uygulamak suretiyle sisteme giren sayın on beş
milletvekiline ben söz vereceğim. Takdirimiz bu yöndedir. Bugünü bu
şekilde değerlendirelim, bundan sonraki günlere ilişkin olarak
da inşallah kanaatimizi sizlerle daha sonra paylaşırız.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sizin de beyan ettiğiniz üzere, 59uncu maddeye göre ilgili
oturumu yöneten başkanın böyle bir takdir hakkı vardır. Ben
de bunu bilmekteyim. Ancak hepimizi bağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygulamayla ilgili
olarak oturmuş gelenekleri vardır, teamüller vardır. Bu
çerçevede, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündem dışı söz
verilmemesi yangın yerine dönmüş bu ülkede üç sayın
milletvekilinin Türkiyenin değişik noktalarındaki çok önemli
kamusal sorunlarla ilgili açıklama yapmalarını, Hükûmete bilgi
vermelerini, Hükûmetten talepte bulunmalarını bu şekilde -kusura
bakmayın ama- keyfî bir tutumla
Başkanlığınızın değiştirmesi çok uygun
değildir ama her şeye rağmen, 59a göre takdir
hakkınız var. Yalnız, bu durumda ben de size İç Tüzükün 63üncü
maddesini okumak zorundayım: Görüşmeye yer olup olmaması,
Başkanı gündeme veya -buranın altını çiziyorum-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir
konuyu öne alma veya geri bırakma gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur.
BAŞKAN Doğrudur.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla, bu yolda bir istemde bulunulması hâlinde, takdir
hakkı olmaksızın bir usul tartışması açmak
zarureti de vardır. Bu meyanda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 63üncü maddesine göre, gündem dışı söz
verilmemesi konusuyla ilgili olarak usul tartışması talep
etmekteyim. Arz ederim efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanlığın lehinde söz talep ediyorum açacaksanız
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talep eden olarak
aleyhte söz hakkımız var tabii.
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte.
BAŞKAN Sayın Atalay, usul
tartışmasını açacağım yalnız şunu ifade
edeceğim: Benim yaptığım uygulama Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışma usullerine aykırı bir uygulama değil.
Bunu özellikle
ENGİN ALTAY (İstanbul) İstisnai bir
hâldir sizinki geriye dönük baktığımızda.
BAŞKAN Yok, genel bir hâldir ama ben her
ihtimale karşın yine de sizin bu talebinizi kabul ediyorum. Lehte ve
aleyhte olmak üzere ikişer kişiye söz vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Aleyhte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte
doğal olarak bizim talebimiz var.
BAŞKAN Aleyhte Sayın Engin Altay, lehte
Sayın Mustafa Elitaş ve Sayın Mehmet Muş, aleyhte
Sayın Ahmet Yıldırım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, çok özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu Genel Kurulda
4 siyasi parti grubu vardır.
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel
uygulamamızda bu kabil konularda
BAŞKAN Talebe bağlı efendim, talebe
bağlı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben gördüm, Sayın Erkan
Akçay el kaldırdı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var işte;
MHPnin de var, HDPnin de var. Takdir sizin.
BAŞKAN HDPye verdim Sayın Altay.
Şimdi
LEVENT GÖK (Ankara) MHP de istiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) MHP de istiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Talep ediyor efendim.
BAŞKAN Şu anda istedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen. Daha önce de istedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben de istedim.
BAŞKAN Evet, Sayın Akçay lehte. Lehte
ikinci söz Sayın Akçaya ait.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz en son aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, İç Tüzük konuşuyoruz. İç Tüzükle
ilgili konuda kim erken davranırsa, kim adını kaydettirirse
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın
Akçay istediyse lehte hakkımızı Sayın Akçaya veririz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O vakit
tutanaklara bakalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanaklara başvurulsun,
tutanakları görelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Herkes aynı anda el
kaldırdı zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne malum kimin ne zaman
istediği.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, madem Sayın Elitaş İç Tüzükü
hatırlatıyor; doğrudur, söz istem sırasına göre
verilir. O vakit ara verelim on dakika, tutanaklara bakalım efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, doğru söylüyor
Elitaş, doğru söylüyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, bu İç Tüzükü
uygulamak hepimizin asli görevidir. Yalnız genelde bir uygulama
yapıyoruz, grupların söz talepleri olduğu zaman mümkün mertebe
usul tartışmasında bütün grupların taleplerini
karşılamaya çalışıyoruz.
Evet, lehte ilk söz Çanakkale Milletvekili
Sayın Bülent Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının talep olmasına rağmen gündem dış söz
vermemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün cumhuriyet tarihimizin en önemli
görüşmelerinden birine başlıyoruz. Bugün demokrasinin daha
güçlenmesi için, millî iradenin daha güçlenmesi için, Türkiyede vesayet
rejiminden kalan artıkların iyice yok olması için bir yeni
döneme başlama iddiasıyla 2 tane kıymetli partinin yetkilileri
bir araya geldiler ve bir Anayasa değişikliğini gündeme
getirdiler. Bu teklifi görüşmeye başlıyoruz.
Şimdiye kadar Türkiyemizde ilk defa bir
Anayasa değişiklik teklifi görüşülüyor değil, defaatle
görüşmeler yapıldı; teamüller var, İç Tüzük var. O yüzden,
yeni bir macera, yeni bir olağanüstü hâl varmış gibi Yok
efendim usul tartışması, Yok efendim neden bunlar böyle oldu?
tarzı yaklaşımlar doğru değil diye düşünüyorum.
Önümüzde bir rehber var: Anayasa değişikliğinde de, kanun
değişikliklerinde de, tasarıda teklifte de İç Tüzüke
bakacağız, ona göre karar vereceğiz.
Çok daha samimi niyetle, evet, şunu
diyebilirsiniz: Biz 18 maddelik teklife karşıyız. O yüzden
birtakım oyunlarla beraber Meclisi geçirmek istiyoruz. Buna saygı
duyarız. Biz sabırlıyız, sakiniz, sağduyuyu,
soğukkanlılığı elden bırakmayacağız ve
18 maddelik teklifimizin esas söz sahibi olan milletimize gitmesi için var gücümüzle
gayret edeceğiz.
O yüzden bir daha söylüyorum: Sayın Altayın
gündem dışı teklifini saygıyla karşılıyoruz.
Ancak şimdiye kadar baktığımızda teamüllere, Anayasa
değişikliğinin olduğu günlerde gündem
değişikliğine ilişkin, gündem dışı
konuşmalara ilişkin söz verilmediğini gördük. Kaldı ki
İç Tüzükün 59uncu maddesi Gündem dışı konuşma
başlığıyla yazılmış ve der ki:
Başkanın takdiriyle en çok üç kişiye gündem dışı
söz verilebilir. Verilir demez verilebilir der. Dolayısıyla, söz
vermek veya vermemek, gündem dışı talebin değerlendirilmesi
Sayın Başkanın takdirlerindedir. Bugün Sayın Başkan,
Anayasa değişikliği görüşüleceğinden dolayı, daha
ciddi gündemimiz, daha önemli gündemimiz olduğundan dolayı dediler
ki: Salı, perşembe belki, teamüllerde olduğu gibi tüzükten
kaynaklı çalışma günlerinin olduğu zamanlarda verilebilir,
onun dışında verilemez. Buna saygı duymak
durumundayız. Bu takdir Sayın Başkanındır ve
Sayın Başkanın da lehinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Ama bir daha söyleyeceğim: Tüm bu
görüşmeler milletin gözü önünde yapılıyor, tüm bu
çalışmalar, tartışmalar milletin gözü önünde
yapılıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Televizyon açık mı
Bülent?
BÜLENT TURAN (Devamla) 18 maddelik teklif
bittiğinde dönüp arkaya baktığımızda mahcup olacağımız
fotoğraflar vermemek lazım diye düşünüyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Televizyon açık mı
Bütün milletin önünde. diyorsun?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Dönüp arkaya
baktığımızda Biz bu görüntüyü niye verdik?
demeyeceğimiz işler yapmamız lazım. O yüzden, daha sürecin
başındayız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yalan söyleme,
milletin gözü önünde olmuyor, milletten kaçırıyorsunuz. O zaman
yayınlayın.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu sürecin Meclisimiz için,
milletimiz için hayırlı olmasını ümit ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
Tutumum aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Turan,
samimiyet testine başlarsak sen sınıfta kalırsın. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Sen önce, bu Meclis
bombalanırken altına attığın Parlamenter sisteme
sahip çıkacağız. imzana sahip çık, sen önce oraya sahip
çık. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şahsileştirme,
konuşalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen önce kaç madde
olduğunu, ne götürüp ne götürmediğini bilmeden boş
kâğıda imza attığın Anayasa teklifini oku da, ondan
sonra bana samimiyet testinden bahset. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa
teklifini hazırlayan adam, sen ne diyorsun be?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben, bugün
görüşülecek Anayasa değişiklik teklifinin de
-yanlışım varsa Milliyetçi Hareket Partisi beni düzeltsin-
Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkına Partisinin ortak metni
olduğunu bilmiyordum. Nitekim, Parlamentoya verilen teklifte 316 Adalet ve
Kalkınma Partisinin çok değerli milletvekilinin imzası var, bir
tane Milliyetçi Hareket Partili imza görmedim. Sayın Turanın, burada
hem Meclise hem kamuoyuna -bilmiyor mu biliyor mu, bilmiyorum kimin imzası
var yok ama- 2 partinin teklifi gibi vurgulamasını da
garipsediğimi belirtmek isterim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ha, bir şey daha bakıyorum biraz zamanım
var- Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu 2000den beri 2012
yılının son ayına kadar bütün vesikalarına bakın,
bütün belgelerine bakın, programına bakın, tüzüğüne
bakın; her vesileyle parlamenter sistem vurgusu vardır, parlamenter
sisteme övgü vardır, parlamenter sisteme methiye vardır. Şimdi
başınıza taş mı düştü de on sene sonra birdenbire
bu Parlamentonun köküne dinamit koymak istiyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Buraya gelince -onu bunu bilmem kardeşim,
önümüzde kritik bir süreç var- Başkanlık Divanı dâhil, siyasi
partilerin grup yöneticileri ve kıymetli milletvekillerimiz, hepimiz
dâhil, buna uyacağız; burada ne yazıyorsa bu Mecliste o olacak.
Aksi bir duruma karşı, bizim, gene buradan aldığımız
imkânları ve buradan alacağımız manivelaları kullanacağımızı
belirtmek istiyorum. Kimse burada yazılana rağmen, bu Mecliste
iş tutmaya kalkmasın; sonuçları kamu vicdanını
incitir, sonuçları Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına halel
getirir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aynen
katılıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum lehinde ikinci söz Manise Milletvekili Erkan
Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün ülkemizi çok yakinen ilgilendiren çok
önemli bir Anayasa değişiklik teklifinin görüşmelerine
başlayacağız ve öncelikle bu görüşmelere daha henüz
başlarken de Genel Kurulu mümkün olduğunca gerilimden uzak tutmaya
gayret etmemiz lazım değerli arkadaşlar. Peki, onun için ne
yapmamız lazım? Onun için bu Genel Kurul çalışmaları
sırasında bir uzlaşma arayışı içerisinde
olalım ve inanın, değerli arkadaşlar, bu usul
tartışmaları dahi konudan beklenen maksada bizi
ulaştırmayacaktır.
Devamlı uygulanan bir, işte, gündem
dışı konuşmalar ve söz almalar var. Bu olsun mu,
olmasın mı? diyerek birtakım gerilimler yaratmamakta ben,
doğrusu, fayda görüyorum ve şimdi bu tartışmaların
kaybettireceği zaman, daha fazla bir zaman olacaktır. O nedenle, bu
tartışmaları çok da yerinde
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu, gündem
dışı konuşmaların hepsinin tutacağı on
beş dakikadır, gün yirmi dört saattir ve günlerce bu süreci
götürebileceğimizi düşünüyorum. O nedenle, tutumumuz bu yönde
olacaktır ve bu, gündem dışı konuşmalarla ilgili
talepleri de saygıyla karşıladığımı ifade
etmek istiyorum.
Anayasa değişiklik teklifinde Milliyetçi
Hareket Partisinin imzasının olup olmadığı meselesine
gelince, evet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletvekilleri olarak biz bu
Anayasa değişiklik teklifine -evet, imza olarak- imza atmadık.
Ancak, bu Anayasa değişiklik tekliflerine ilişkin ilk öneriler
Sayın Başbakan tarafından Sayın Genel Başkanımıza
iletildikten sonra, uzun görüşmeler yapıldıktan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelinmiştir. Hatırladığım
kadarıyla, Sayın Başbakan CHP Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğluna bu Anayasa değişiklik teklifleri
içerisinde, görüşmelerinde yer alması için tam 2 defa
çağrıda bulunmuştur. Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçelinin de yine Cumhuriyet Halk Partisine bu konuda 1 defa
çağrısı vardır fakat ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet
Halk Partisi, bu teklif görüşmelerinde ağustos ayında o 7
maddelik mini pakette yer aldığı gibi yer almak yerine yani bir
ana muhalefet partisinin sorumluluğunu yerine getirerek inisiyatif almak
yerine daha peşin peşin karşı çıkmak suretiyle bu
konudaki tutumunu baştan belli etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama Milliyetçi Hareket
Partisi bu konudaki görüşlerini, görüşmelerini
yapmıştır. Anayasa Komisyonunda ve medyada ifade ettiğimiz
gibi, bu Anayasa değişiklik teklifinin arkasında olduğumuzu
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok kıymetli
mevkidaşım konuşmasında ana muhalefet partisi
sorumluluğu içinde olmadığımızı beyan ederek
Anayasa görüşmelerine katılım noktasında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle demedi
canım, olur mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zabıtlara
bakalım Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani istem
dışı bir sataşmada bulundu ama cevap vermek gerekir
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma
yok Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, sataşma yok
burada.
BAŞKAN Sayın Altay, öyle bir
sorumluluktan bahsetmedi, öyle bir çağrının olduğunu
söyledi, bu çağrıya cevap verilmediğini ifade etti; yalan
mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tam söyleyeyim
mi?
BAŞKAN Sorumluluk demedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz belki
dinleyemediniz. Ana muhalefet partisi sorumluluğu içinde hareket
etmediğimizi söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, bu
eleştiridir, cevap verecek bir şey değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklar
açık Sayın Başkan, biz burada neler için ne sataşmalardan
söz aldık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
bakın o zaman.
BAŞKAN Sayın Altay, bakın, evet,
ben belki bir süre taleplerinizi karşılayabilirim ama şunu bilin
ki: Siz her ne kadar şu İç Tüzükü uygulamakta
ısrarcıysanız haklı olarak, ısrarınızı
kabul ediyorum ama bu İç Tüzükü asıl uygulama görevi de
buranındır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şüphesiz.
BAŞKAN Yani her konuyu sataşma konusu
hâline getirmenin, her konuyu usul tartışması hâline getirmenin
bu İç Tüzükün de doğasına aykırı olduğunu tabiatıyla
biliyorsunuzdur. Dolayısıyla, lütfen, ben, şu anda
görüşmelerin suhuleti açısından
Daha gündeme bile geçmeden usul
tartışmaları ile sataşmalar -biliyorum, siz tabii ki
bunları kullanacaksınız ama- bilin ki bir süre sonra, eğer
gerçekten amacının dışında kullanılmaya
başlanırsa, hakkın suiistimalini teşkil ederse de biz de
bunları uygulamaya başlarız. Onun için daha
sıkıntı olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdiye
kadar ben bitirmiştim esasen.
BAŞKAN Ben de bir ikazımı
yapayım dedim, ben gene size iki dakikalık süre veririm
sataşmadan dolayı. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben asla
Milliyetçi Hareket Partisiyle bir polemik açma derdinde değilim, sadece
Sayın Turanın 2 partinin teklifi anlayışını
söylemek isteyip bunu yaptım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yine isim veriyor ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz, evet, Anayasa
değişikliğiyle ilgili müteaddit defalar çağrılar
aldık. 24üncü Dönemde kurulan bir Komisyon var idi, 60 maddede de
uzlaşılmış idi. Sonrasında, Sayın Davutoğlunun
çağrısı üzerine gene buna sıcak baktık, bakarken de
Sayın Genel Başkanımız bir şeyin altını
çizdi: Anayasa değişikliği, evet, artı 12 Eylül darbe
hukukundan arındırılacak bir mevzuat
değişikliğiyle birlikte her şeye varız. dedi. Ama siz
şunu yaptınız yani Hükûmet şunu yaptı: Biz 12 Eylül
darbe hukukuyla meşgul değiliz yani antidemokratik Siyasi Partiler
Kanunuyla uğraşamayız, bilmem, YÖKle
uğraşamayız. Biz, varsa yoksa Anayasayı
değiştiriverelim, kafamıza göre bir dizayn kuralım gitsin.
Türkiyede, bu Anayasayla ilgili ne yaparsanız yapın, orta yerde 12
Eylül darbe hukuku varken, gerek Ceza Kanununda gerek kimi kurum ve
kuruluşların kuruluş kanununda bunlar varken Türkiyeye
demokrasi zaten yerleşmez.
İki: Cevap olsun diye söylemiyorum ama tekrar
altını çizmem lazım; bu Meclisteki 4 parti, bombalar
yağarken buraya parlamenter demokratik sisteme vurgu yapıyor da
şimdi Biz bundan caydık. diyorlarsa çıkıp millete
samimice, dürüstçe, ahlaklı bir şekilde bunun gerekçelerini tane tane
koymaları lazım.
Ben soruyorum size: On beş yıldır
iktidardınız, elinizi tutan mı vardı, bu Anayasa mı
engeldi de Türkiye kan gölüne döndü? Kimse sokağa çıkmaya cesaret
edemiyor, ekonomiyi perişan ettiniz, işsizliği had safhaya
çıkardınız. Bunlara sığınmayın.
Bu Türkiye durdukça bu Meclis aktif olarak olacak ve
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. şiarı
sonsuza kadar, sonsuza kadar yaşayacaktır. Yok öyle şey. (CHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının talep olmasına rağmen gündem dış söz
vermemesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tutumum aleyhinde ikinci
ve son söz Muş Milletvekili Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz üç dakikadır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz bir adım öteye geçerek söylüyoruz, şu
Meclis Genel Kurulu Anayasa görüşmelerine eksik katılımla
geçemez.
Buradan hareketle, iki saat önce şu Meclise
resmî olarak çekilmiş ve Meclis Başkanlığına
verilmiş olan, Eş Genel Başkanımızın bu husustaki
dilekçesini okumak istiyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin geleceğini çok yakından
ilgilendiren, tarihî bir önemdeki Anayasa değişikliği teklifi
bugün itibarıyla Genel Kurulda görüşülmeye başlanacaktır.
Görüşmelerin sonucunda Parlamentonun ne yönde karar vereceğini hep
birlikte göreceğiz. Ancak, Parlamentonun 11 üyesi hukuk
dışı yollarla siyaseten rehin alınmışken,
bizlerin Parlamentoda görüşlerimizi ifade etme ve Anayasa
değişikliği oylamasında oy kullanma hakkımız
fiilen gasbedilmişken yapılacak bu görüşme ve oylamalar, daha
başından itibaren hukuka aykırı ve meşruiyeti
tartışmalı olacaktır.
Siyasi görüşlerimizi içeren ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi adresine gönderdiğimiz mektuplar bile önce Adalet
Bakanlığına fakslanmakta ve Bakanlığın gizli
talimatlarıyla mektuplarımıza yasa dışı bir
şekilde el konulmaktadır. Anayasaya aykırı bir biçimde
tutuklanmış olmamız yasama ve denetleme yetkilerimizin hiçbir
şekilde kısıtlanmasına yol açamaz. Yetki, hak ve
sorumluluklarımız açısından Parlamentodaki diğer
milletvekillerinden hiçbir farkımız yoktur. Bu çerçevede, Anayasa
değişikliği teklifi görüşmelerinde benim ve tutuklu bulunan
diğer 10 milletvekili arkadaşımın her oylamada gizli oy
kullanma hakkı vardır.
Başkanlığınızın,
bizlerin, Anayasa değişikliğinin her oylamasında gizli oy
kullanabilmesi için gerekli tedbirleri almasını ve bunu
sağlayacak imkânları yaratmadan oylamaya geçilmemesini arz ve teklif
ederiz. Aksi durumda İç Tüzüke ve Anayasaya açıkça
aykırılık teşkil edilmiş olacaktır.
Saygılarımla. 9 Ocak 2017.
Selahattin Demirtaş, HDP Eş Genel
Başkanı, İstanbul Milletvekili. (HDP sıralarından
ayakta alkışlar)
Vicdanı olan, yasama onuruna sahip her
milletvekilinin, kendisi gibi aynı hakka sahip olan 11 milletvekilinin
buraya gelişini sağlama yükümlülüğü vardır. Öbür türlü
geçirilecek ve buradan oy alsa bile asla uluslararası hukuktan ve Anayasaya
aykırılıktan kurtulamayacak olan bu durumun bir an önce revize
edilmesini diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesi uyarınca gündem dışı söz verme yetkisinin tamamen
birleşimi yöneten başkanın takdirinde olduğuna, gündemin
yoğunluğuyla görüşülen işin özelliğine göre gündem
dışı söz verme takdirinin birleşimi yöneten başkana
ait olduğuna; ayrıca, yine, normal çalışma günleri olan
salı, çarşamba ve perşembe günleri dışında gündem
dışı söz verilmesine yer olmadığına ilişkin
tutumumu Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, tutumumda bir
değişiklik yoktur. Şunu tekrar ifade edeyim ki: İç Tüzük 59
her hâlükârda bu yetkiyi oturumu yöneten başkana veriyor.
Sayın milletvekilleri, şimdi, İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre sisteme giren ilk on beş sayın
milletvekiline bir dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Aydın, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Eskişehirdeki
bir okulda başlayan dürüstlük kantini uygulamasına ve Anayasa
görüşmelerinde tüm vekilleri dürüstlük kantinine davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini belirleyecek
Anayasa görüşmelerine başlıyoruz. Bu görüşmelere
başlarken Eskişehirdeki bir okuldan söz edeceğim. Bu okulda
örnek bir uygulama başladı: Dürüstlük kantini. Dürüstlük kantininde
kasada görevli yok, öğrenciler istedikleri ürünleri alıp ücretini
kasaya bırakıyor. Okul müdürleri kasanın hiçbir zaman açık
vermediğini, aksine fazla çıktığını söylüyor.
Yalanın dolanın, talanın prim yaptığı bugünlerde
çocuklar hepimize örnek oluyor. Ben de Anayasa görüşmelerinde tüm
vekilleri dürüstlük kantinine davet ediyorum. Herkes görüşlerini kimseye
minnet etmeden, başını dik tutarak dürüstçe açıklasın.
Bakalım cumhuriyetin kaldırılmasına, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin etkisizleştirilmesine, diktatöryaya kim yataklık ediyor,
hep birlikte görelim.
BAŞKAN Sayın Topal
Sayın Hürriyet
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
görüşmelerine başlanacak olan Anayasa değişiklik teklifinin
Türkiye Cumhuriyetinin batış ve bölünme belgesi olduğuna ve bu
darbe anayasasına, diktaya evet diyeceklerin yatacak yerlerinin
olmadığına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Rejim değişikliğini içeren bölünme
anayasasının görüşmeleri artık başlıyor. Hiçbir
menfaat milletin haklarından daha kutsal olamaz ve milletin menfaatleri
doğrultusunda söylüyorum ki: Bu anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin
batış belgesidir, Türkiye Cumhuriyetinin bölünme belgesidir. Ülke
yangın yeriyken, insanlar ekmek derdindeyken, kişisel menfaatlerle bu
bölünme anayasasını getirenler bilmelidir ki bu toprağın
üstünde yaşayanlar kadar altında yaşayanlar da sizden hesap
soracaktır.
İzmirdeki terör saldırısında,
tek başına bir trafik polisi uzun zamandır iktidarın
yapamadığını yaptı ve halkını korudu. Onun
yatacak yeri vardır; ancak bu darbe anayasasına, diktaya Evet
diyeceklerin yatacak yeri yoktur. Ve bu diktaya Evet. diyen 330 vekil
olacaksa bu Mecliste, ülkede başkaca darbeci aramaya gerek
olmadığını düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Sıramı Sayın
Tanala veriyorum.
BAŞKAN Şimdi geçti efendim.
Sayın Tanal, size vereceğim
sırası geldiğinde.
Sayın Gürer
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Anayasa
değişiklik teklifiyle ilgili yapılan tüm görüşmelerin
halkın da bilgisi dâhilinde olması için televizyonlardan verilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 7 Şubat 1923
günü Balıkesir Zağnos Paşa Camisi hutbesinde cemaate hitaben
konuşmasında Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek
istemiyorum, hepinizin düşüncesini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî
irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil millet
fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin
birleşmesinden ibarettir. demiştir. Bugün de her yurttaş,
siyasi kimliğinin etkisi altında kalmadan Anayasanın
Meclisimizdeki görüşmelerini izlemek ve buradan bilgilenmek
durumundadır. Bu nedenle, burada yapılacak tüm konuşmaların
televizyondan yayınlanması, halkımızın bilgi alma
hakkını kullanması ve bu, geleceği ilgilendiren,
çocuklarımızın ve yaşamımızın
geleceğini belirleyecek Anayasa görüşmelerinin halkın da bilgisi
dâhilinde olması için televizyonlardan verilmesini talep ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirtaş
4.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşın, terör, OHAL
ve ekonomik krizin olduğu bir ortamda anayasa yapılmaması
gerektiğine, hukukçu ve sivil toplum örgütlerinin Meclis önünde basın
açıklaması yapmalarının zorbalıkla
engellendiğine, milletvekillerine şiddet uygulandığına
ve yol yakınken bu değişiklikten vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Bugün, Türkiyenin
en önemli gündemi olan Türkiyedeki anayasal düzeni temelinden sarsacak,
Meclisi ortadan kaldıracak, yargıyı tek adamın iki
dudağının ucuna bırakacak, Türkiyeyi yüz yıl geriye
götürecek rejim değişikliğini konuşacağız.
Elbette ki anayasalar toplumsal mutabakat
metinleridir ama şu an, Türkiyedeki rejimi değiştirme, anayasa
yapma koşulları yoktur. Türkiyede, iktidarınızın
yaydığı bir korku iklimi vardır, terör vardır, OHAL
vardır, ekonomik kriz vardır. Böyle bir ortamda anayasa
yapılamaz, yapılmamalıdır.
İşte, bugün, yargının tek adama
bağlanmasına, Türkiyenin diktatörlüğe sürüklenmesine itiraz
eden Türkiyenin en değerli hukukçuları, avukatları, sivil
toplum örgütleri Meclis önünde basın açıklaması yapmak istediler
ama zorbalıkla, şiddetle bu basın açıklaması
engellendi, milletvekillerimize şiddet uygulandı; diktatörlük
Meclisten geçmeden fiilen yürürlüğe girdi. Yol yakınken bu
değişiklikten vazgeçin, sarayı ve kendi koltuğunuzu
değil, Türkiyeyi düşünün.
BAŞKAN Sayın Şimşek...
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin
yaklaşık bir aydır doğal afetlerle mücadele etmesine
rağmen doğal afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili çağrılara
Hükûmetin karşılık vermediğine ve Mersine nakdî
yardım gönderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, sorum bütün bakanlara: Mersin yaklaşık bir
aydır doğal afetlerle mücadele etmektedir. Doğal afet bölgesi
ilan edilmesiyle ilgili bütün çağrılarımıza Hükûmet henüz
karşılık vermemiştir. Mersinde çiftçiler devletten
artık selam, sevgi dışında yardım bekliyorlar.
DSİ acil tedbirler almalıdır. Toros Dağlarında şu
anda 3 metre kar vardır, yağışlarla beraber daha büyük sel
afetinin olması Mersinde kaçınılmazdır. Onun için pompa
istasyonlarının acilen güçlendirilmesi, gerekli tedbirlerin
alınması ve Mersine nakdî yardım gönderilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Köseoğlu...
6.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, Trabzonun
Sürmene ilçesindeki orman yangınını saptırarak bir siyasi
rant malzemesi yapan anlayışı kınadığına,
Anayasa değişikliği görüşmelerini sabote etmeye
çalışan muhalefet partilerini kamuoyunun dikkatine sunduğuna
ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önceki gece, Trabzonumuzun Sürmene ilçesinde 20
hektarlık araziyi etkileyen bir orman yangını meydana
gelmiştir. Hepimizi derinden üzen bu yangın üzerine, üzüntüyü
paylaşmak yerine, yangındaki çıkışı ve
sonrasını provoke ederek, farklı amaçlarla olayı
saptırarak bir siyasi rant malzemesi yapan anlayışı bugün
buradan kınıyorum ve halkımızın takdirine sunuyorum.
Bugün, ayrıca, ülkemizin geleceğini
etkileyen, ülkemizin istikrar içerisinde güçlü bir şekilde yoluna devam
etmesinin yolunu açacak olan bir anayasa değişikliğini
görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu hayırlı
işi bile sabote etmek amacıyla, görüşmelere
başlanmamasını sağlamak amacıyla burada bulunan
muhalefet partilerini de halkımızın ve kamuoyunun dikkatlerine
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akkaya
7.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
emeklilik yaşıyla ilgili bazı açıklamalarına
ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
önceki gün Konyada yaptığı konuşmasını okudum.
Bir Çalışma Bakanının Türkiyedeki emeklilik sistemini
bilmemesini hayretle karşılıyorum. Sayın Bakan Türkiyede
emeklilik yaşının hâlâ 52 olduğunu zannediyor ve Biz bunu
kademeli olarak 53e, 54e çıkarmalıyız. diye demeç veriyor.
Sayın Bakan, Türkiyede emeklilik sistemi 2008
yılında kademeli olarak yükseltilmiştir. Buna göre,
kadınlar 58, erkekler için de 60 yaş getirilmiştir ve 2048e
kadar kadın-erkek ayrımı kalkmış, 65 yaş
sınırlaması getirilmiştir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, liyakat, liyakat, liyakat diye boşuna demiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, ülkenin
bir kişinin kişisel mülkü hâline gelmesine halkın ve onurlu
milletvekillerinin izin vermeyeceğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Bugün Meclis Dikmen
Kapısı önünde halkımıza dayatmak istediğiniz rejimin
en somut örneğini gördük. Sivil toplum örgütlerinin yapacağı
halkı bilgilendirme açıklamasından korktunuz. Komisyon
görüşmelerini televizyondan yayınlamayarak halktan
kaçırdınız, tek adam dikta anayasasını kimse bilsin
istemiyorsunuz. Kendiniz bile getirmek istediğiniz tek adam rejimini
savunamıyorsunuz; yandaşlarınız, sözcüleriniz
televizyonlarda zorlanıyor, utanıyorlar. Getirmek istediğiniz
rejim tam da bu; kimse konuşmasın, kimse bilmesin, kimse
eleştirmesin, yazmasın, çizmesin, bir adam konuşsun, herkes onu
alkışlasın. Yok öyle bir şey, bu ülkeyi sokakta
bulmadık. Ülkemizin bir kişinin kişisel mülkü hâline gelmesine
yüce halkımız ve onurlu milletvekillerimiz izin vermeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yalım
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, içinde
bulunulan ekonomik şartlarda ve bu kadar terör eylemi varken bu Anayasa
değişikliği görüşmelerine ne kadar ihtiyaç olduğunu
kamuoyunun takdirlerine sunduğuna ve bu görüşmelerin TRTden
yayınlanmasının sağlanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ekonomide şu anda,
bugün itibarıyla dolar 3 etmiş, euro 3,90. Bu kadar terör eylemi
varken, bu kadar şehidimiz varken bu Anayasa görüşmeleri ihtiyaç
mıydı? Bu kadar şehidimizin olduğu ortamda bu ortama
ihtiyaç var mıydı? Bunu kamuoyunun takdirine ve sizlerin, yüce
Meclisin takdirine bırakıyorum.
Öbür taraftan, illa da Bu görüşmeleri
yapacağız. diyorsanız, tamam, buradayız. Peki, neden
halktan çekiniyorsunuz? Neden TRT 1den aralıksız bu görüşmeleri
yayınlatmıyorsunuz? Halka açık olun, halktan çekinmeyin ve de
bir an önce TRTden bu görüşmenin aralıksız
yayınlanmasını sağlayın lütfen.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Benli
10.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 15 Temmuzda
milletin, devletin bağımsızlığını ve millî
duruşunu kaybetmemesi için ülkesini savunurken sergilediği
dayanışmanın bugün Mecliste devam edeceğine ve sistem
değişikliğinin kabulüne nihai olarak milletin karar
vereceğine ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, tarihî bir gün.
Milletimiz nasıl 15 Temmuzda birlik ve beraberlik içinde bir duruş
sergilediyse bizler de bugün Anayasanın yine milletin işi
olduğu bilinciyle, milletin vekilleri olarak aynı duruşu
Mecliste sergileyeceğiz.
Bugüne dek Türkiyede
anayasalar darbeler sonrası zoraki olarak halkımızın önüne
konulmuş metinler olmaktan öteye gidememiştir. O yüzden, yeni anayasa
talebi toplumun tüm katmanları için gerekli bir ihtiyaç olarak kendini
göstermiştir.
Bugün Mecliste görüşmeye
başlayacağımız anayasa teklifi ise demokrasi ve
uzlaşma kültürünün sonucu olarak AK PARTİ ve MHPnin ortak
mutabakatıyla oluşmuştur. Bizler nasıl darbeler ve terör
karşısında ülkemiz için millî birlik içinde hareket ediyorsak
bugün de aynı şekilde hareket edeceğiz. Zira, hepimiz aziz
milletimizin iradesinin değişim yönünde olduğunun
farkındayız.
15 Temmuzda milletimizin
devletin bağımsızlığını ve millî
duruşunu kaybetmemesi için ülkesini savunurken sergilediği
dayanışma bugün Mecliste devam edecektir ve sistem değişikliğinin
kabulüne nihai olarak millet karar verecektir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Rejim,
rejim, sistem değil; rejim.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sistem, sistem.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) O sizin uydurmanız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
sistem deyip kendinizi kandırmayın; rejim!
BAŞKAN Sayın
Basmacı
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Dayatmayalım, dayatmayalım. Kendi
doğrularınızı dayatmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sistem deyip kendinizi kandırmayın; rejim!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sistem bu, sistem.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Kendi doğrularınızı dayatmayın.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
Buyurun.
11.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, Anayasa
değişiklik teklifinin Meclisteki oylamadan geçmeyeceğine ve
demokrasinin kazanacağına inandığına ilişkin
açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, sevgili vekiller; ben ülkemde barış ve
demokrasi olmasını istiyorum. Hiçbir annenin evladı için
kaygılanmadığı ülkemi geri istiyorum. Ben hâlâ vicdana, insanlığa
inanıyorum ve anayasa teklifinin Meclisteki oylamadan geçmeyeceğini,
demokrasinin kazanacağını biliyorum ve inanıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yedekci.
12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, yüz yıl
önce emperyalistlere karşı savaşarak kazanılan cumhuriyetin
şimdi milletvekillerinin oylarıyla yıkılmaya
çalışıldığına ve Mustafa Kemal Atatürkün
ışığında cumhuriyeti sonsuza kadar
yaşatacaklarına ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, cumhuriyetin
yıkılmaya çalışıldığı gün aslında.
Yüz yıl önce, bizim emperyalistlere karşı savaşarak
kazandığımız cumhuriyetimizi şimdi milletvekillerinin
oylarıyla yıkmaya çalışıyor. Acaba elinize o anayasa
metnini hangi güçler verdi, hangi emperyal güçler verdi, onu merak ediyoruz.
Türk genci, devrimlerin ve
cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine,
doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini
ve devrimleri benimsemiştir. diyen Mustafa Kemal Atatürkün
ışığında cumhuriyeti sonsuza kadar
yaşatacağız, bundan şüpheniz olmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal
13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Anayasa
değişikliğine karşı verilen mücadelenin hukuk devleti
isteyenler ile hukuk devletine karşı olanların, demokrasi
isteyenler ile demokrasi karşıtı olanların mücadelesi
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisini
bombalayanlara karşı sabaha kadar Mecliste direndik, bugün de Türkiye
Büyük Millet Meclisini polis kuşatmasına aldınız, bugün de
darbeye direneceğiz çünkü biz milletin vekilleriyiz.
Bu Anayasa değişikliğiyle CHP, AKP,
MHP, HDP mücadelesi değil, bu mücadele hukuk devleti isteyenler ile hukuk
devletine karşı olanların mücadelesidir. Bu mücadele demokrasi
isteyenler ile demokrasi karşıtı olanların mücadelesidir.
Bu Anayasa değişikliği, ucuzluk mu
getirecek, bedava su mu verilecek, terörü mü bitirecek, özgürlükleri mi
getirecek, vergi oranlarını mı düşürecek, demokrasiyi mi
güçlendirecek, yoksa dikta rejimini mi getirecek? Halkın buna
ihtiyacı var mıdır, halka hiç sordunuz mu?
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin,
IŞİDin yayınladığı 2 askerin yakılarak
infaz edildiğini içeren görüntülerle ilgili Hükûmetin hâlâ net bir
açıklama yapmadığına ve bu konuda bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; IŞİD, geçtiğimiz ay, 2
askerimizin yakılarak infaz edildiğini içeren görüntüler
yayınlamıştı. Bu görüntülerle ilgili Hükûmet hâlâ net bir
açıklama yapmamıştır. Kamuoyu ve askerlerimizin
yakınları hâlâ merak ve endişe içindedirler. Hükûmet neden bu
konuyla ilgili net bir açıklama yapamıyor, kesin bir bilgi veremiyor?
İstihbarat sistemi bu olayı aydınlatamayacak kadar yetersiz
midir?
Hükûmet yetkililerinden derhâl şu
soruların yanıtlanmasını bekliyoruz: Bu 2 asker gerçekten
kaçırılmış mıdır? Bu askerlerimiz hâlen nerededir
ve sosyal medyada yayınlanan bu görüntüler gerçek midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Son olarak, Sayın İlgezdi
15.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
bugün demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinin
oylanacağına ve bütün vekilleri yaptıkları Anayasaya
bağlılık yeminine sahip çıkmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bugün cumhuriyet tarihinin en önemli, en kritik
sürecinden geçmekteyiz. Bugün, inandığımız, uğruna
mücadele ettiğimiz demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetinin
geleceğini oylamaya başlıyoruz. Kurtuluş Savaşı
döneminde bile millî egemenliği kayıtsız şartsız
milletine emanet eden başta Mustafa Kemal ve kurucu irade olmak üzere
hiçbir zaman yetkiyi tek elde toplama kararında olmadılar. Meclis
çoğunluğuna güvenerek millî egemenliği tek makamda toplamaya
yönelik hukuksuz ve açıkça Anayasaya aykırı olan, kuvvetler
ayrılığını yok sayan anlayışa müsaade
etmeyeceğiz. Türkiyenin demokratik yarınları için,
yavrularımızın aydınlık geleceği için, Mustafa
Kemalin bize emanet ettiği cumhuriyet için yeniden Kuvayımilliye
anlayışıyla bu tasarıya sonuna kadar karşı
çıkacağız. Bütün vekilleri, karşıda yazan Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. şiarını
hatırlatarak yaptıkları Anayasaya bağlılık
yeminine sahip çıkmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Gündeme geçmeden önce, Sayın
Kerestecioğlu, buyurun, iki dakika süreyle söz veriyorum.
16.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
tüm AK PARTİli ve MHPli milletvekillerini Anayasa değişiklik
teklifine ret oyu vermeye çağırdığına, 11 HDP
milletvekilinin tutuklu bulunduğu bir ortamda yapılan Anayasa
değişikliğinin hiçbir meşruiyetinin
bulunmadığına, Meclis kapısında bu Anayasa
değişiklik teklifine karşı çıkanlara şiddet
uygulandığına ve Diyarbakırda Roboski katliamı
anısına yapılan anıtın kayyum tarafından yerinden
söktürüldüğüne ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, Türkiyede kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldıran ve rejimi
değiştiren, dünyada benzeri görülmemiş bir tek adam teklifi
görüşülecek. İnsanın en büyük hatalarından birisi, ikbalini
her şeyin önüne koymasıdır. Hâlbuki insan ancak
değerleriyle, tarihiyle ve bugünüyle insandır. Bu kapsamda, tüm AK
PARTİli ve MHPli milletvekillerini, geleceğe isimlerini nasıl
yazdıracaklarını düşünerek teklifi bir kez daha okumaya ve
ret oyu vermeye çağırıyoruz. Ülkemiz, halklarımız ve
geleceğimiz açısından gösterecekleri tavrın önemini
hatırlatmak istiyoruz.
Şunu ifade etmek isteriz ki başta eş
başkanlarımız ve grup başkan vekillerimiz olmak üzere, 11
vekilimizin tutuklu bulunduğu bu ortamda yapılan, sözde Anayasa
değişikliği teklifinin aslında halkın önemli bir
bölümünün iradesini yok saymak anlamına gelmesi hasebiyle de hiçbir
meşruiyeti bulunmamaktadır. Zaten bugün neredeyse tüm il ve ilçe
yöneticilerimizin tutuklu veya gözaltında bulunmasının nedeni de
aslında bu tekçi rejime Hayır. diyecek olan gerçek muhalefetin
sesinin susturulmasıdır. Yapılmak istenen tamamen budur.
Kapının dışında, aynı
şekilde, halkın bu anayasa teklifine karşı
çıkmasının engellenmesi ve vekillerimiz orada olduğu hâlde,
Emniyet mensuplarının Süpürün. diyerek talimat vermesinin nedeni de
budur. Bu, tekçi rejim değişikliğidir. Bu, Parlamentonun
feshedilmesi anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın bir dakikada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlayacağım.
Bu, Parlamentonun feshedilmesi anlamına
gelmektedir ve aslında sadece saraya bir yetkinin verilmesi anlamına
gelmektedir.
Diyarbakırda Roboski katliamı
anısına yapılan anıt, iki gün önce, maalesef atanan kayyum
tarafından yerinden söktürüldü. Roboski katliamı hâlâ
aydınlatılabilmiş değil; failleri belli ama failleri gizli.
Aynı şekilde, Ankaranın derin karanlıklarında yok
edilmek istenen Roboski katliamının faillerinin ve ona yapılan
girişimlerin karartılamayacağını ve anıtın
kaldırılmasıyla bu katliamın, aynı şekilde,
gözden kaçırılamayacağını bir kez daha belirtmek ister
ve sanat düşmanlığını da kınadığımızı
ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
Size de iki dakika süre veriyorum.
17.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 65inci
Cumhuriyet Hükûmetinin kendilerinden şikâyetçi olan, kendilerinden
hoşnut olmayan herkesi ayrım yapmaksızın terörist, vatan
haini ve benzeri sıfatlarla yaftaladığına ve en temel hak
ve özgürlüklerin kullanılmasına bile tahammül edemeyen bir hâl içinde
olduğuna, düşüncesini basın açıklaması yoluyla ifade
etmek isteyen Ankara Barosu ve sivil toplum örgütlerine yönelik Emniyet
teşkilatının müdahalesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kınadıklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
15 Temmuz darbe girişimi püskürtüldüyse bunu milletimizin demokrasi
bilincine, demokrasi şuuruna ve demokrasi aşkına borçluyuz. Bunu
Hükûmet başta olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir
sayın üyesinin unutmaması gerekir. Ama sayın milletvekilleri,
görüyoruz ki 65inci Cumhuriyet Hükûmeti, kendilerinden müşteki olan,
kendilerinden şikâyetçi olan, kendilerinden hoşnut olmayan herkesi,
ayrım yapmaksızın terörist, vatan haini ve benzeri
sıfatlarla yaftalamakta ve demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi
olduğunu unutup -her vesileyle ileri demokrasiden bahsetmekle birlikte- en
temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına bile tahammül edemeyen bir
hâl içindedir. Hükûmeti bu konuda demokrasiye daha saygılı olmaya,
hak arayan, hoşnutsuzluğunu gündeme getirmek isteyen sivil toplum
örgütlerine karşı daha insan haklarına saygılı bir
tutum içinde olmaya davet ediyorum.
Şüphesiz, hak arayan insanlara insanlık
dışı muamele yapan emniyet kuvvetlerinin
ayrıntılı uygulamalarından Hükûmetin üyelerinin teker teker
belki haberleri yok ama Sayın Hükûmet, bugün, Ankarada, Ankara Barosu
başta olmak üzere Ankaradaki kimi sivil toplum örgütlerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
bugün
görüşmelerine başlanması planlanan Anayasa değişiklik
teklifiyle ilgili olarak düşüncelerini ve
rahatsızlıklarını dile getirmelerine bile tahammülsüzlük
gösteren bir hükûmetin demokrasimize katacağı bir şey yoktur.
Sayın Hükûmet, burası müstemleke
değildir, emniyet kuvvetleri de sizin gestaponuz değildir. Lütfen
Hak arayan, düşüncesini basın açıklaması yoluyla ifade
etmek isteyen Ankara Barosu ve sivil toplum örgütlerine yönelik Emniyet
teşkilatının bu vahşi, bu hasmane, bu sanki bir savaş
ortamında düşman askerlerine bile yapılmayacak müdahalesini
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyoruz ve Hükûmetin bu konuda
Meclise bilgi ve izahat vermesini talep ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, iki dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurun.
18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Anayasa değişikliği teklifine ilişkin farklı fikir ve
yaklaşımlara sahip olan siyasetçi ve sivil toplum
kuruluşları olabileceğine ancak herkesin görüşünü kurallar
çerçevesinde açıklayabileceğine ve bu görüşmelerin milletin
iradesi çerçevesinde şekillenmiş bir Meclis marifetiyle kurallara
uygun bir şekilde yapılacağına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün çok önemli bir Anayasa
değişikliği teklifi görüşülecek. Bu değişiklik
teklifine ilişkin kamuoyundaki tartışmalar çerçevesinde elbette
farklı fikir ve yaklaşımlara sahip olan siyasetler, sivil toplum
kuruluşları olabilir, herkes, görüşlerini demokratik mecralarda
kurallara uygun bir şekilde açıklayabilir ama hiç kimse kendisini
keyfî bir tarzda, kuralların üzerinde göremez, gösteremez, milletin
kendisine vermediği bir yetkiyi mütehakkim bir edayla kullanamaz, devlet
orada kuralların gereğini yapmakla mükelleftir. Bu, devletin,
devletlikten kaynaklanan görevidir. Herkes görüşünü açıklayacak,
kurallar çerçevesinde açıklayacak.
Milletimizin ne istediği meselesine gelince,
milletimizin ne istediğinin tecelli ettiği yer Meclistir. Milletin
istediği burasıdır, bakın, bu partilerdir, buradaki
vekillerdir ve bizler milletin iradesi çerçevesinde şekillenmiş bir
Meclis marifetiyle bu görüşmeleri yapacağız, kurallara uygun bir
şekilde yapacağız. Milletin vermediği bir yetkiyi
mütehakkim bir edayla, çeşitli yol ve yöntemlerle hiç kimse ayrıca
alma teşebbüsünde bulunmasın. Her türlü tartışma, kurallara
uygun bir şekilde yapılsın. Neticede yüce Meclis takdir eder,
milletimize giderse milletimiz nihai kararı verecek. Eminim ki, bütün
partiler milletin vereceği bu nihai karar, milletin sağduyusu
konusunda da bunun üzerinde bir takdir yetkisinin bulunmadığı
konusunda hemfikirdirler. Milletin karar ve iradesinden kimsenin de
korkmasına, çekinmesine gerek yok. Milletimiz okuryazardır.
Milletimiz neyin ne olduğunu bilir. Elifi mertek göstermenin de
manası yoktur.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, size de iki dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurun.
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, toplumsal
ağırlığı, siyasi maliyeti günden güne artan sorunlara
karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak inisiyatif alıp çözüm
ortaya konulması gerektiğine, Kıbrısta taraflar
arasında yürütülen görüşmelerde Türkiyenin âdeta savaş kaybeden
bir ülke temsilcisi gibi görüldüğüne ve Kıbrısta çözüm
aranıyorsa 2 bölgeli bir perspektifin ortaya konması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz çok zor bir
dönemden geçmektedir ve bu zor dönemde de hadiseleri uzaktan seyredemeyiz.
Uğruna canımızı vermeye hazır olduğumuz
vatanımızın, mensubiyetinden gurur duyduğumuz milletimizin
bekası tehdit altındadır. 15 Temmuzda vatan kaybının
sınırına gelen, işgalin, iç savaşın tehdidine
savrulmak istenen Türk milleti, devletine, vatanına, birliğine ve
dirliğine sahip çıkmıştır. Etrafımız
ateş çemberine alınmışken inisiyatif almamamız
düşünülemez. Devleti hukuki tamiratla ayağa kaldırmak varken
basiretsizliğe kurban gitmemiz düşünülemez. Geleceği
planlayamayan milletlerin başkalarının oyuncağı
olacağı şiarını asla aklımızdan
çıkarmamalıyız. Bunun için, toplumsal
ağırlığı, siyasi maliyeti günden güne artan sorunlara
karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak inisiyatif alıp çözüm
ortaya koymamız gerekmektedir. Siyasetin Anayasadan veya sistemin temel
kurallarından değil, güç ilişkilerinden beslenen bir yönetim
modelinden kurtarılması gerekmektedir. Darbelerin altında yatan,
siyasetimizin geleneksel çarpıklığı olan fiilî döngü ve
baskının nihayetlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye bu kadar
yoğun tehdit altındayken akıl, irfan ve izan
yardımıyla geleceği düşünmek, geleceği kurgulamak ve
buhrana son vermek boynumuzun borcudur; bunun onay mercisi de büyük Türk
milletidir.
Değerli milletvekilleri, Kıbrısta
taraflar arasında yürütülen görüşmelerde bir karartma
yapılmaktadır. Kapalı kapılar ardında yapılan
gizli pazarlıklarda Türk tarafının âdeta savaş kaybeden
bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
ülkenin temsilcisi gibi
görüldüğü, yapılan görüşmelerde Annan Planının bile
gerisinde hükümlerin kabul edildiği kamuoyuna yansımaktadır. Bu
arada Türkiyeye yönelik Etkin ve fiilî garantörlükten vazgeçin.
baskısı yapılmaktadır. Bu baskının
arkasında, Türkiyeye önerdikleri çözümün çözümsüzlüğünün tarafı
olarak gösterme çabası yatmaktadır. Tehlikenin farkına
varınız, Türkiyenin garantörlüğü olmazsa ve müzakereler bu
doğrultuda ilerlerse on yıl içerisinde Kıbrıs Adası
bir Yunan, Rum adası hâline dönüşecek, adadaki
varlığımız silinecektir. Kıbrısta çözüm
aranıyorsa iki bölgeli, iki kesimli bir perspektif mutlaka ortaya
konulmalıdır. Aksi bir durum, Türkiye açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
ve Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti açısından hayati sonuçlar doğurabilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, böylece gündeme geçiyoruz
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
birazdan gündeme geçeceksiniz. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları var. O nedenle bu aşamada söz talep ettim çünkü
-sanırım- sizin, birazdan açıklayacağım nedenlerden
ötürü Genel Kurula bir bilgi vermeniz gerektiği konusunda bir tereddüdüm
yok.
Sayın Başkan, bugün bu Meclisi açtık
ama geçtiğimiz cuma günü bu Meclis ayıplı bir şekilde
kapandı. Emekli Sandığı Kanununun görüşmeleri
sırasında AKP milletvekillerinin yoklamada olmayan milletvekilleri
adına Başkanlığınıza sahte oy pusulası
gönderdiği ortaya çıkmıştır. Mecliste olmayan 6 AKP
milletvekili adına buraya, Meclis Başkanlığına,
olmadıkları hâlde isimleri yazılarak ve imzaları
atılarak kendilerinin burada olduklarını bildiren oy
pusulası gönderilmiş ve oylamada esasa alınması için bir
şekilde irtibatlandırılmaya, ilişkilendirilmeye
çalışılmıştır. Dikkat üzerine ortaya çıkan
bu vahim tablo karşısında, burada bulunmadıkları hâlde
adına oy pusulası gönderilen milletvekillerinin ve özellikle AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşın kamuoyundan özür dilemesini
bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Elitaş neden özür dileyecek o
diğer arkadaşlarımızın haricinde? Bu
tartışma kamuoyuna yansıdıktan sonra AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Mustafa Elitaş, kalktı ve -basına aynen
şu açıklamaları yaptı- Bu arkadaşlarımız
aslında Meclisteydiler. Oylamayı yöneten Başkan onları
içeri çağırmadı. demek suretiyle yapılan büyük bir
sahteciliğin üzerine, ayrıca, hiç de kendisine yakıştıramadığım
bir şekilde, bir olayı örtbas etme çabası içerisine girdi. Yani,
orada bir sahtecilik var ve bu sahtecilikten dolayı AKP Grup Başkan
Vekilinin böylesine bir yola tevessül eden arkadaşlarını
uyarması ve Gereğini yapacağım. şeklindeki bir sözü
kendisinden beklerken, tam tersi bir açıklamayla, Sayın Elitaş,
bu arkadaşların burada bulunduğunu ifade etti. Ama, gerçeklerin
ortaya çıkmak gibi acımasız bir gerçekliği var. O oy
pusulası kullanan arkadaşlarımızdan -o saatlerde kendi
resmî hesaplarından, Twitterdan atmış oldukları
tweetlerle ya da yayınlarla- bir arkadaşımızın Erzincanda
sivil toplumu gezerken diğer bir arkadaşımızın Urfada
Sayın Cumhurbaşkanıyla beraber açılışlara
katıldığı kendi fotoğrafları ortaya
çıktı ve bu arkadaşlarımız Sayın Elitaşı
hemencecik yalanladılar.
Şimdi, Sayın Başkan, ben cuma gecesi
ortaya çıkan bu tablo karşısında cumartesi günü Meclis
Başkanlığına bir talepte bulundum: Bu utanç verici durumun
bir an önce ortadan kaldırılması. Adlarına sahte oy
pusulası kullanılan milletvekillerinin olduğu bir ortamda
Mecliste suç işlendiğini ve bunun demokrasimiz açısından
bir utanç vesikası olduğunu ifade ettim ve gereğinin
yapılmasını talep ettim. Neden gereği
yapılmalıdır? Sahteliği ortaya çıkan o oy
pusulalarına baktığımızda, sonucun ta milletvekili
seçilme yeterliliğine kadar gideceği görülüyor. Çünkü, Anayasamızın
76ncı maddesinde, sahtecilik, milletvekili seçilmeye engeldir ama bu
sahtecilik bu Mecliste bizzat yapılmıştır.
Sayın Başkan, cumartesi günü Meclis
Başkanlığına hitaben sunmuş olduğum bu dilekçem
çerçevesinde hangi işlemi başlattığınız hususunda
sizlerden bilgi, böyle bir oy pusulasıyla oy kullanmaya tevessül eden
milletvekillerinden ayrı ayrı özür ve özellikle AKP Grup Başkan
Vekili Mustafa Elitaştan herkesin önünde bir özür bekliyoruz. Bu konuda
bir işlem başlatmanızı istiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne yaptınız efendim,
bu konuda ne yaptınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
LEVENT GÖK (Ankara) Kürsüye davet edin
arkadaşlarımızı.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Buradayken niye
o yoklamaya girmiyorsunuz? Yoklamaya niçin girmiyorsunuz? Siz ne iş
yapıyorsunuz burada?
BAŞKAN Sayın Bostancıyı
dinliyorum Sayın Gök, siz buyurun.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Buradayken niçin
yoklamaya girmiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, Sayın Bostancıya söz verdim.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Meclisi
çalıştırmamak üzerine çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Gök, siz oturabilirsiniz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Buradayken niçin
kendinizi yok yazdırıyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz buradaysak
buradayız diyoruz, sizin gibi numara yapmıyoruz!
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Elitaşa ilişkin olarak
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elitaş
geldi, geldi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
söylediği
sözlere Sayın Elitaş cevap verecektir zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Önce versin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi,
Levent Bey sadece Meclis Başkanlığına
başvurmamış, aynı zamanda hukukçu kişiliğiyle
kendisi de soruşturma yaparak hüküm vermiş. Sayın Gök Meclis
Başkanlığına niçin başvurmuş? Olay incelensin, ne
olduğu anlaşılsın diye.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, onu bekliyoruz biz de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama, onun
ötesinde, kendisi burada hüküm bildiriyor, üstelik de sosyal medyadan
almış olduğunu iddia ettiği birtakım veriler
çerçevesinde.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, evet, elimizde hepsi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Gök
müracaatını yaptığına göre bu müracaatın
neticesini beklemesi gerekir, bu bir.
İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
affedersiniz, kuralsız bir yer değil; bütün kural ve denetim
yolları burada mevcut. Her kim oy kullanıyorsa -elektronik olarak,
pusula olarak- bunları görmek ve denetlemek mümkün. Kimsenin sahte oy
kullanması, bir kere, Meclisin içerisinde mümkün değil yani maddeten
mümkün değil. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Suçüstü
yakalandınız, suçüstü!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Nitekim,
Sayın Hamzaçebi orada
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Belki siz yazdınız,
verdiniz ya, kim biliyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senden de bu beklenirdi
kumpasçı; aynen Balyozdaki gibi, aynen Ergenekondaki gibi!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Senden iyi
kumpasçı yok. Aynen senin gibi kumpasçı
Tam bir
kumpasçısın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun sana!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sana
yazıklar olsun! Sana yazıklar olsun!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
oylamaya
ilişkin olarak gerekli değerlendirmelerini yapmış
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Bostancıyı dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Meclisin
olağan denetim kuralları çerçevesinde nihayet yeterlilik
bulunmadığı kanaatiyle oturumu kapatmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) O iş ayrı bir
iş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi,
Mecliste hiç kimse sahte oy kullanamaz. Bir kere, bu maddeten mümkün
değildir. Yaşanan olaya ilişkin Sayın Gök
müracaatını yaptığına göre, ayrıca buna
ilişkin böyle yorumlar yapmayı, şöyle oldu, böyle oldu şeklindeki
değerlendirmeleri çok haklı ve yerinde bulmam. Meclis
Başkanlığı Başkanlık Divanının
vereceği kararı beklemek gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir de
Sayın Elitaşı dinleyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Gök ismimi de epey bir şekilde zikrederek,
şahsımı hedef alarak sataşmalarda bulundu.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, bulundum.
BAŞKAN İsterseniz sataşmadan söz
LEVENT GÖK (Ankara) Ben sataştım
efendim, söz verin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aslında
sataşmadan söz istiyorum ama usulle ilgili de
Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili burada yedi sekiz dakika
konuşma yaptı. Bu, İç Tüzükte olmayan bir konuşma.
ENGİN ALTAY (Sinop) Pes ya, pes ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Buyurun ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eğer böyle
bir şey varsa kürsüye çağırın, kürsüde iki dakikada
meramımızı anlatalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anayasa teklifine koyun, grup
başkan vekilleri de ortadan kalksın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İzin
verirseniz, sataşmadan cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
süreyle söz veriyorum.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir: Ayağa
kalktığı zaman bir milletvekilinin, grup başkan vekilinin
sonsuz konuşma hakkı yok İç Tüzükte. Sayın Altay çok güzel
söyledi, biz İç Tüzüke uymak mecburiyetindeyiz. Elini de kaldırarak,
kitabı da kaldırarak söyledi, İç Tüzükün neresinde var diye
sormak lazım. Eğer böyle bir şey varsa 60a göre grup
başkan vekili arkadaşlarımız söz alıyorlar. Nitekim,
biraz önce Sayın Altay bu konuşmasını yaparken bu konuyu
gündeme getirebilirdi veya Sayın Gök bunu söyleyebilirdi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
başkasının adına veya farklı bir şekilde oy
kullanmayı kesinlikle tasvip etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Bunu
açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
O gün benim yaptığım açıklama
şudur: Yöneten Meclis başkan vekilinin, usul çerçevesinde Pusula
veren milletvekilleri varsa ayrılmasınlar. diye uyarı vermesi
gerekir. 5 tane milletvekili arkadaşımızın ismi okundu, o
gün muhtemelen 15 milletvekilinin pusula verdiği anlaşıldı.
Tam sayıyı bilmiyorum, 10 milletvekilini okudu, burada
olduklarını söylediler, 5 milletvekili arkadaşımızın
da burada olmadığı ifade edildi.
LEVENT GÖK (Ankara) 6, 6.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bu
arkadaşlarımızı sahtecilikle, sahtekârlıkla suçlamak
doğru bir yaklaşım tarzı değildir. (CHP
sıralarından gürültüler)
İki: Cumhuriyet Halk Partisinden 20
milletvekili buradaydı, belki 25 milletvekili buradaydı. Onlar sanal
milletvekili mi, sahte milletvekili mi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda bulunacaksınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda buluşacaksınız, çalışmalara katkı
da sağlamayacaksınız. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda bulunmak milletvekillerine millet tarafından verilmiş bir
görevdir. O görevi burada yapmayacaksınız, yoklama isteyeceksiniz,
yoklamalara girmeyeceksiniz 20 veya 21 milletvekili, arkasından
diyeceksiniz ki: Niye bu milletvekilleri burada yok?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Lafı
dolaştırma. Pusula veren milletvekilli Urfaya o kadar kısa
sürede nasıl gitti, onu söyle. Urfaya ışınlandı
mı o milletvekili?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, burada bulunan milletvekilleri sanal milletvekili
değildir. Milletin verdiği görevi, milletvekili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisini engelleme adına değil, çalışmalara
katkıda bulunmak için yapmak lazım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Lafı
dolandırma, cevap ver. Sahte mi değil mi o pusulalar onu söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben, Cumhuriyet
Halk Partisinin burada bulunup da sanal bir izlenim veren milletvekillerini
açıkçası üzülerek ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Elitaş yapmış olduğu açıklamada bizim
çalışmaları engellediğimizi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun burada bulunduğu hâlde yoklamaya girmediğini ifade etmek
suretiyle bir sataşmada bulunmuştur. Ona bir cevap vermek istiyorum
hem de konuya açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar) Zaten üç dakika da ayakta konuştunuz. Sataşmadan
iki dakika süre vereyim.
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi yoklama istendiği zaman
yoklamaya katılan milletvekilleri Meclis Başkan Vekilince ayrı
ayrı tespit edilir ve burada bulundukları tespit edilir. O yüzden,
Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekillerinin alnı açıktır,
yüzleri aktır, hiç o konuda tereddüt yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, tabii ortada vahim bir tablo var. Bu
vahim tabloyu nasıl saklayacağız? Saklamayacaksın
Sayın Elitaş. Kalkacaksın, Grup Başkan Vekili olarak kim
yaptıysa bu işi bulacaksın onu, bu kadar basit. Bizde varsa biz
bulalım, sizde varsa siz bulun. Meclisi böyle mi yöneteceğiz? Ortada
bir sahtecilik var. Siz de açıklama yapıyorsunuz O
arkadaşlarımız buradaydı. diye. Şimdi isimlerini
vermek istemiyorum arkadaşlarımızın. (CHP
sıralarından Ver sesleri) Biri diyor ki: Ben sivil toplumu ziyaret
ediyorum., ötekisi Urfada Cumhurbaşkanıyla beraber
açılışlardayım. Bunu söylemeye gerek var mı? Burada
olmadıkları belli, ne hakla bunları savunuyorsunuz? Niçin
bunların arkasında duruyorsunuz? Masaya yumruğunuzu vurun, Ben
grubumda sahtecilik istemiyorum. deyin, varsa yüreğiniz söyleyin bunu.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sahte, sanal
milletvekili de istemiyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla) - Ben grubumuza dönüyorum
Hiçbir Cumhuriyet Halk Parti milletvekili bunu yapmaya tenezzül edemez, onu
derhâl partiden atarız. Varsa gücünüz bunu yapın. Ben sizden bunu
bekliyorum, siz kalkmış hâlâ savunuyorsunuz.
Sayın Başkan, verdiğimiz dilekçenin
akıbetini merak ediyoruz. Ne yaptınız? Bu milletvekilleri
adına kim pusula göndermiştir, ne olmuştur, bilmek istiyoruz.
SÜRREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Belki siz gönderdiniz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) - Sahtecilik suçtur ve
milletvekili seçilmeye engeldir. Bu suçtan dolayı kimse zan altında
kalmamalıdır, derhâl ortaya çıkartalım bu konuyu.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, kesin Sayın Gök göndermiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen bu
polemiği bitirelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Son sözümü
alıyorum. Artık cevap vermeyeceğim. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, bakın, sahtecileri savunmakla suçladı beni.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum,
lütfen
Buyurun.
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, açık ve net ifade ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Nasıl
olmuş, söyle bakalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Dinlerseniz ne
olduğunu anlarsınız.
Herhangi bir şekilde başka bir
milletvekilinin adına oy verilme işi varsa, onu kabul etmiyorum,
doğru bir şey de olduğunu ifade etmiyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Verilmiş
işte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ama, şunu
açıklıyorum, diyorum ki: Meclis Başkan Vekili Pusula veren
milletvekilleri varsa buradan ayrılmasınlar. diye uyarmak mecburiyetindedir.
Eğer uyarıya rağmen
LEVENT GÖK (Ankara) - Zaten her şey aynı
anda oldu Elitaş, her şey aynı anda oldu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ya, otur bir
dakika be.
Uyarmak mecburiyetindedir, eğer uyarma
konusunda
O milletvekilleri gerçekten olmayan bir şeyi verdiyse ona da ne
yapılması gerekiyorsa gereği yapılıyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Allah kimseyi sizin
durumunuza düşürmesin. Açıkça söyle, onlar sahtekâr mı,
değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
İç Tüzükün 146ncı maddesini okuyorum size sanal olduğunuzu
ispatlamak için.
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, onları okuma ya!
Sahteciliği yapanlara gereğini yapacağız. de Elitaş.
Kim yaptı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İşaretle oylamada olumlu oylar, olumsuz oylardan fazlaysa, oya konan
husus kabul edilmiş; aksi halde, reddedilmiş olur. Genel Kurulda
bulunup da oya katılmayanlar yeter sayıya dahil edilirler. O gün
Meclis Başkan Vekilinin yapması gereken iş: Burada sanal
vaziyette oturan CHPli milletvekillerini yeter sayıya dâhil etmesi
gerekirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Nerede sanal vaziyette?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siz yoktunuz o
zaman, bilmezsiniz; biz 2007 yılında Anayasa
değişikliği yaptığımızda milletvekillerine
güvenmediniz, buraya nöbetçi diktiniz. 15 güvendiğiniz milletvekilini
buraya koydunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Lafı
dolaştırma. O milletvekilleri sahte pusula verdi mi, vermedi mi, onu
söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) O zamanki
Meclis Başkanı dedi ki: Oo Sayın Anadol siz de
buradasınız, oo Sayın Altay siz de buradasınız.
deyince bir tek grup başkan vekiliniz kaldı, onların hepsini
dışarıya soktunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Lafı
dolaştırma kardeşim. Sahte pusula var mı, yok mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Özgür
iradesiyle burada bulunma hakkını engelleyen bir Cumhuriyet Halk
Partisinin milletvekillerini sanal hâle getirmeye, milletin temsilcilerini
sanal hâle getirmeye hakkı yoktur.
LEVENT GÖK (Ankara) Yazık ya Elitaş,
yazık ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, bir saniye söz
vereceğim ama yalnız burada sizin dışınızda iki
grup daha var, onlar da söz istiyor.
Sayın Akçay sisteme girmiş, ona söz
vereceğim.
Buyurun bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurulda sahte
oy kullanılmasının asla kabul edilemeyeceğine ve
Başkanlık Divanı olarak gerekenin yapılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz cuma günü geldiği ifade edilen
bu sahte oy kullanma meselesi fevkalade önemlidir Sayın Başkan.
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, bir Grup Başkan Vekili konuşuyor. Sayın Akçaya söz
verdim, lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Maalesef geçtiğimiz
dönemlerde de zaman zaman bazı örnek hadiselere
rastlanmıştı ve bu konuda da Başkanlık Divanı
olarak bir işlem yapıldığını maalesef hatırlamıyoruz
yani hiçbir işlem yapılmadı. Eğer bu iddialar doğruysa
Başkanlık Divanı olarak gerekenin yapılmasını
talep ediyoruz. Sahte oy kullanılması asla ve asla kabul edilemez
Sayın Başkan. Bu konunun açıklığa
kavuşturulması ve gerekenin yapılması gerektiğini
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kerestecioğlu
21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Genel Kurulda sahte oy kullanılmasının ciddi bir olay
olduğuna, Başkanlığın bu konuyu
araştırması gerektiğine ve halkın Meclisteki
görüşmeleri izleyebilmesi konusunda verdikleri dilekçeye bir cevap
beklediklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, o gece yaşanan olaya grubumuz da
tanıklık etti ve müdahalede bulundu. Şimdi, bu ilk defa olan bir
şey de değil aslında. Daha öncesinde de bu Mecliste kalkıp
aslında şurada milletvekillerinin gidip de oy kontrolü yapmak
durumunda kalması bile gerçekten ayıp bir durumdur yani bu Mecliste
yaşanmaması gereken bir şeydir. O güvenin verilmesi lazım ama
birçok zaman görüyoruz ki bir kanun tartışılıyor, bir
teklif görüşülüyor ve o kanunu getiren iktidar partisinin milletvekilleri
burada değiller yani 2-3 kişiyle görüşmeler yapıyoruz.
Şimdi, bunu yaşarken kalkıp da işte burada bulunmayan
milletvekillerinden söz etmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) ...hele bizim 11 milletvekilimiz şu anda tutukluyken
zaten bundan söz etmek gerçekten abesle iştigal etmektir.
Çoğunluğun umarsızlığına kapılmamak
lazım, burada görüşülen teklifleri gerçekten ciddiye almak
lazım, yapılan şey ciddi bir sahteciliktir ve bunun da
arkasında durulmaması lazım. Ciddi biçimde sizin de -ne
yapıldıysa- bunun araştırılmasını
sağlamanız lazım.
Aynı zamanda, biz Meclisteki görüşmelerin
halk tarafından canlı olarak izlenmesiyle ilgili de bir dilekçe
verdik, bununla ilgili de hâlâ bir cevap alamamış bulunuyoruz.
Herhâlde bunun cevaplanması da Anayasa görüşmelerinin sonuna
kalmayacaktır. Bununla ilgili de cevabı bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın
Elitaş, yine cevaben yaptığı konuşmada,
milletvekillerimizin sanal bir şekilde bulunduğunu yani yoklamada
bulunmadığımızı ifade etti. Tutanaklar elimde. Bu
ağır sataşmadan dolayı gerçekleri Meclis Genel Kuruluyla
paylaşmak için söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Cevaba cevap, replik ve düplik bayağı bir
ilerleyecek galiba.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aslında 20
milletvekilimizin de sataşmadan söz hakkı doğdu.
BAŞKAN - Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten Sayın Elitaşın
tecrübesiyle, bilgisiyle, hepimize örnek olan davranışları
sergilemesini beklerdik.
Sayın Elitaş, siz bu Mecliste uzun
dönemlerden beri görev yaptınız ama bu Mecliste görev yaparken
hepimizin önceliği -siyaseten ayrı düştüğümüz zamanlar
olur, farklılaştığımız zamanlar olur ama-
yasalarımıza göre suç sayılan işlerin, fiillerin Meclis
çatısı altında işlenmesi hâlinde herhâlde hepimizin ortak
bir tavır içerisinde olması gerekir. Yani, buna izin veren, buna
destek veren, bunu arkalayan bir anlayışla konuşma
yapmanızdan büyük bir üzüntü duyduğumu ifade ediyorum. O artık
sizin kişisel tercihiniz. Anlaşılıyor ki siz burada
bulunmayan arkadaşlarınıza sahip çıkmak suretiyle sanki bu
işi yönlendirmişsiniz gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Yani,
derin üzüntü yaşıyorum. Bu duruma niçin izin veriyorsunuz?
Söyleyeceğiniz iki cümle: Ben bu arkadaşlarımı tespit
edeceğim, gereğini yapacağım. Kamuoyu rahatlasın,
Genel Kurul rahatlasın.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Elitaş diyor ki: CHP milletvekilleri sanal bir şekilde
buradaydı. Hepsi tutanaklarda var. Başkan hepimizi tek tek
saydı ve Meclis Genel Kurulu tutanaklarına her birimiz yoklamada
geçtik arkadaşlar. Biz buradayız ama siz neredesiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz de buradayız!
LEVENT GÖK (Devamla) Siz neredesiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bak tutanaklara, biz
de buradayız!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tutanaklara
bir bak!
LEVENT GÖK (Devamla) - Bakın, o
arkadaşlarımın tweetleri, resimleri elimizde.
Savcılığa kadar gidecek bu iş. O
arkadaşlarımız da belki şundan şikâyetçi olabilirler,
gelsin burada haklarını arasınlar. Kim onlar adına oy
pusulası gönderdi? Niçin aramıyorlar bu
arkadaşlarımız? Gelip burada konuşsunlar, burada ifade
etsinler.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İkinci yoklamada
niye girmediler? Buradaydılar madem, niye girmediler?
LEVENT GÖK (Devamla) Bir de Sayın
Elitaş, bu tablo size hiç yakışmadı. Bakın, anayasa
oylamalarında sahteciliğe ve gizli oyun ihlal edilmesine izin
vermeyeceğimizi herkesin bilmesini isterim. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletiyse gereğini sonuna kadar yapacağımızdan kimsenin
endişesi olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İkinci yoklamaya
niye girmediniz? Birincide talep ettiniz, ikincide niye yoktunuz? Niye
girmediniz tutanaklara? İkinci yoklamada niye girmediniz? Yoktunuz
değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, bir hususa açıklık getirmek, bir de tavsiyede
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
Lütfen, bu son olsun ama lütfen
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
arkadaşlar, o gün yapılan bir yoklamadır. İç Tüzükün 57nci
maddesine göre, herhangi bir konuda oylamaya geçilirken 20 milletvekili önerge
vererek veya ayağa kalkmak suretiyle o işlemi, oylama, yoklama
işlemini gerçekleştirir ve sayın Başkanlık
Divanının şunu uygulaması gerekir: 20 milletvekilinin
aynı anda ayağa kalkması gerekir, aksi hâlde, önerge vermeleri
gerekir. Önerge varsa Sayın Başkan orada okur, o milletvekilleri
oradaysa yoklama yapılmış olur.
LEVENT GÖK (Ankara) Onları geç Elitaş,
onları geç ya! Geç onları ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkanlık Divanı, bundan sonra dışarıdan
milletvekili getirerek 20 milletvekilini tamamlamaya
çalışmasınlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunun cevabı bu
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) O iş
yoklamadır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasının devamı kararıdır ama oylama
değildir.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunun cevabı bu
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın Gök,
oylama ile yoklamayı karıştırıyorsunuz, oylama ile
yoklamanın ne olduğunu daha bilmiyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bunun cevabı bu
değil, bunun cevabı bu değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
oylama nedir biliyor musunuz? 30/11/2015, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarında, isim okumuyorum; aynı zamanda, hem elektronik sisteme
giren hem de pusulayla ret veren yani iki tane oy veren milletvekili var.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Onları söyleme,
sahtekârları söyle, sahtekârlığı söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kaç kişi?
LEVENT GÖK (Ankara) Bunun cevabı bu
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 11 milletvekili
hem elektronik sistemle hayır demiş hem de pusulayla hayır
demiş. Milletvekili elektronik sisteme giremediği takdirde pusula
verir, elektronik sisteme girdiyse pusulanın iptali için istemde
bulunabilir.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Onları da
konuşalım, onları da konuşalım Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Eğer
sahtecilik varsa bu mükerrer oylarda sahtecilik var. O günkü yapılan
iş, sadece yoklama işidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarının devamıyla alakalı bir iştir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yoklamada sahtecilik yapılabilir
mi Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kamuoyunu
yanıltmaya, bilgi kirliliğine sebebiyet yok. Varsa işte, şu
tutanağı vereyim size. Bu tutanaktaki mükerrer oylara bakın,
eğer sahtecilik diyecekseniz bunu yapın.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Elitaş, siz yoktunuz o gün akşam, biz buradaydık, sizin
şahsınız yoktu o gün akşam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, bir de yoklama yaptıktan sonra burada olmayan milletvekilleri
geliyor, pusula veriyor. O pusulayı lütfen kavaslar vasıtasıyla
almayın, bir milletvekili Ben buradayım. diyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, siz niye talimat
veriyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
doğrudan
doğruya Başkanlık Divanına getirsin, hiç kimse de töhmet
altında kalmasın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, bakın, bu iş
çok uzadı.
LEVENT GÖK (Ankara) Şurada, şurada
konuşacağım, burada.
BAŞKAN Buyurun, bitirelim ama lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir kere, Sayın
Elitaşın dönerek size talimat verme hakkı ve yetkisi yok.
BAŞKAN Evet, ne Sayın Elitaşın
ne de herhangi bir milletvekilinin ya da grup başkan vekilinin böyle bir
talimat verme hakkı ve yetkisi yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Hiç kimsenin hiçbir
şekilde hakkı olamaz.
Sayın Elitaşın burada verdiği
cevaplar bizim sorduğumuz sorunun cevabı değil. Elitaş
etrafında dolanıyor, olayı kurtarmaya çalışıyor
ama nafile, diyor ki: Meclis Başkanı burada herkesi uyarmalıydı.
Yani Akif Hamzaçebiye hitaben de bir sataşma var. Aslında, onlar
anlık oldu, hemen koşup getirdiler, tam sürenin bitmesinde geldi oy
pusulaları; biz de tecrübemizle, bilgimizle gördük ki bu
arkadaşlarımız burada yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oylama
değil, yoklama, yoklama.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunların hepsinin yok
olduğu kayıtlara geçti. Ben soruyorum: Niçin bu sahteciliğin
üzerinde daha hâlâ ısrar ediliyor, niçin? İsyanım buna.
Sahtecilikten dolayı milletvekili olamayacaksınız ama Meclis
kürsüsünde sahtecilik yapacaksınız, Elitaş da kalkıp bunu
savunacak. Yazıklar olsun size! (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İkinci yoklamada
niye girmediniz o zaman tutanaklara?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Elitaş cuma günü ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunu Meclis Başkan Vekili olarak yönetirken yapmış
olduğum uygulamayla ilgili benim adımı da vermek suretiyle,
Akif Hamzaçebi doğru yapmadı ya da eksik yaptı, pusulayla oy
kullanan milletvekillerini uyarmalıydı. şeklinde bir
değerlendirme yapmak suretiyle sataşmada bulunmuştur. İç
Tüzükün 69uncu maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
İki dakika süreyle size de söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu
söyleyeyim. Bütün görüşmeleri samimiyet ve doğruluk içerisinde yapmak
gerekir. Ben, Meclis Başkan Vekili olarak Genel Kurulu yönetirken bütün
grup başkan vekillerini, bütün grupları kendime aynı
yakınlıkta, aynı mesafede görürüm. Herhangi bir şekilde
ayrım yapmam söz konusu olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir
talebi nedeniyle işlem yaparken sadece tek bir kaygım vardır;
tarafsız olmak, objektif olmak. Bunun dışında benim
başka bir ölçüm yoktur, beni bağlayan sadece ve sadece Parlamento
hukukudur.
Bir konuda bir eksik olur ise bir yoklamada Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu toplantı yeter sayısını
sağlayamamış ise bana göre grup başkan vekiline düşen
görev bunu içselleştirip gerekli değerlendirmeyi kendi grubu, kendi
grup yönetim kurulu içerisinde yapmasıdır. Bunun sorumlusu Meclis
Başkan Vekilidir anlamında bir değerlendirme yaparsanız bu
yakışmaz. Adalet ve Kalkınma Partisi gibi Parlamentonun
çoğunluğuna sahip bir gruba yakışmaz. Olabilir, bir
toplantı yeter sayısını bulamamış olabilirsiniz.
O gün oy pusulasıyla oy kullanan milletvekillerinin Genel Kurulda mevcut
olup olmadıklarını tespit edeceğim dedim. İsimleri
okudum, yeteri sayıda ismi okuduktan sonra, toplantı yeter
sayısının olmadığı anlaşıldıktan
sonra birleşimi kapattım. Oy pusulasıyla oy kullanan
milletvekillerinin iki dakikalık o oy kullanma süresi içerisinde herhâlde
oyunu kullanıp da memleketine gitmiş olması düşünülemez.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yoklama, oylama
değil, yoklama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Hayır, benim ayrıca bu milletvekilleri Genel Kuruldan
ayrılmasın şeklinde uyarma yükümlülüğüm yoktur.
Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, yapılan oylama değil, yoklama.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim
BAŞKAN Sayın Gök
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir saniye
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, bakın bu tartışma çok uzadı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından, toplantı
yeter sayısı istendiği zaman yapılan nedir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yoklamadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Elektronik cihazla yapılan oylama değil midir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yoklamadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yoklamadır
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim yoklamayı elektronik cihaza başvurmak suretiyle...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz tutanaklara
bakın, görürsünüz ne olduğunu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Verdiğiniz nedir? Kabul veya ret bir oy değil midir?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, kabul yok
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, her neyse; yoklama yapıyorum ben, yoklama yapıyorum.
Ayıp ediyorsunuz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, o yoklama,
siz oylama dediniz, yoklama.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Hamzaçebi, neye göre yapıyorsunuz siz bunu? 57nci maddeye göre
yapıyorsunuz. 57yi iyi okuyun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sahteciliğin
gerekçesi bu mu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
yoklamadır o, oylama değildir o.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Gök, istirham ediyorum,
bakın, yeterince konuştunuz, lütfen bu işi artık burada
sonuçlandıralım.
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Elitaş
yapılan işlemin bir oylama değil yoklama olduğunu söylemek
suretiyle, sanki Meclis içerisinde bir işlem tesis edilmemiş gibi bir
hava yaratmaya çalışıyor. Yapılan yoklama sonuç
doğuran bir işlemdir yani sonunda bir sonuç doğurmuştur.
Yapılan nedir biliyor musunuz Sayın Elitaş? Hiç ne oylamaya, ne
yoklamaya sığınmayın, yapılan tamamen sahteciliktir.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
LEVENT GÖK (Ankara) Suçüstü hâlidir bu, suçüstü
hâlidir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Gökün sahtecilik iddiasını reddediyorum.
Kendisi müracaatını yapmıştır, Başkanlık
Divanı değerlendirmede bulunacaktır, biz de kendi
değerlendirmemizi yapalım.
BAŞKAN Efendim, sahteciliği de tespit
etmek Başkanlık Divanının görevi değildir sayın
milletvekilleri!
Şunu söyleyeyim, bakın...
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye beni dinleyin Sayın
Gök, hep siz konuştunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama siz de burada
yapılan...
BAŞKAN Hep siz konuştunuz Sayın
Gök, lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz de Meclis adına bunu
takip etmekle yükümlüsünüz.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, /1/2017 tarihli 52nci Birleşimde yapılan
yoklamada Genel Kurulda olmayan milletvekillerinin pusulalarının
değerlendirmeye alınmadığına, dolayısıyla
sahte oy kullanma durumunun söz konusu olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Bakın sayın milletvekilleri,
burada Başkanlık Divanının görevi şudur: Pusulayı
kimin verdiğini bilemiyoruz ancak burada usulüne uygun bir yoklama ya da
oylama yapılmasını temin etmek buradaki Başkanlık
Divanının görevidir. Dolayısıyla, burada olmayan sayın
milletvekilleri zaten değerlendirmeye alınmamıştır ve
o süreçte burada olup olmadıklarını, yoklama sırasında
kuliste ya da başka bir yerde olup olmadıkları konusunda bizim
yapabileceğimiz herhangi bir tespit yoktur. Burada eğer onlar olmadığı
hâlde varsayılmışsa, olmadığı hâlde oylamaya
katılmışsa bırakın yoklamayı- bunda
Başkanlık Divanının ya da buranın bir kusuru olabilir
ama şunu temin ederim ki: Bütün Meclis başkan vekilleri buradaki
oylamaların ve yoklamaların sıhhatli bir şekilde yapılması
için elinden gelen tüm gayreti gösterirler.
Bizler tabii ki, zaman zaman bir uyarıda da
bulunuyoruz yani özellikle oy pusulası veren sayın milletvekillerinin
içeride bulunması noktasında gerekli uyarıları da
yapıyoruz. Bu uyarıyı zaman zaman unutabiliriz, başka türlü
saiklerle olmayadabilir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, bir saniye
Özellikle, 31 Mart 2016 Perşembe günü
altına Sayın Meclis Başkanımızın ve tüm
grupların grup başkan vekillerinin imzalamış olduğu
mutabakat metninin 10uncu maddesi şöyle diyor: Yoklama ve oylamalar için
verilen süre bittikten sonra kesinlikle pusula kabul edilmeyecektir.
Doğru, hiç kimse kabul etmiyor. Elektronik cihaza girenlerin yeterli
sayıya ulaşamadığı yoklama ve oylamalarda pusula
gönderen milletvekillerinin isimleri okunarak Genel Kurulda olup
olmadıkları tespit edilecektir. Aynen, uyguluyoruz. Ancak,
başkan vekili, oylama ve yoklama bitmeden pusula gönderen
milletvekillerinin Genel Kuruldan ayrılmamaları konusunda gerekli
uyarıyı yapacaktır. diye 31 Mart 2016 tarihli altında tüm
grupların başkan vekilleriyle Meclis Başkanımızın
imzasının olduğu mutabakat metni. Bunu zaman zaman unutuyor
olabiliriz, ben bunda bir kasıt, kesinlikle bir beis de görmüyorum. Zaman
zaman bu tür vakalar oluyor ama şunu söylüyorum: Burada olmayan sayın
milletvekillinin ne pusulası değerlendirmeye
alınmıştır ne oyu geçerli
kılınmıştır, dolayısıyla sahte oy kullanma
diye şu anda bir konu da söz konusu değildir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yazık,
yazık!
BAŞKAN - Bunu özellikle ifade etmek istiyorum
ve hepinize teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
yerimden iki cümle söyleyeceğim oturacağım. Lütfen
BAŞKAN İsterseniz yerinizden bir dakika
mikrofonu
LEVENT GÖK (Ankara) Yok yok, şuradan sakin
sakin
BAŞKAN Buyurun, söyleyin hemen.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Genel Kurulda sahte oy
kullanılmasıyla ilgili Meclis Başkanlığının
samimi, gerçekçi ve olayın ne olduğu konusunda
aydınlatıcı bilgi vermesini ve sorumlular hakkında
işlem başlatılacak girişimlerde bulunmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak meşru olmak kaydıyla her türlü
sonuca razıyız. Ama anlaşılıyor ki Mecliste
yapılan bu tablo karşısında bence Türkiyedeki bütün seçim
güvenilirliğini konuşmakta yarar var.
Bakın, o gün ne oldu değerli AKPli
arkadaşlarım; sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın
Başkan, cuma günü Emekli Sandığı Kanunu görüşülürken
AKP Grubunun vermiş olduğu bir önergede biz bir
yanlışlık fark ettik Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.
Arkadaşlarımız burada. Kendilerini davet ettik, dedik ki: Bu
verdiğiniz önerge yanlış yani yapılacak düzenlemeyi
etkileyebilir. Bu nedenle önergenizi düzeltin değerli
arkadaşlarım. Sorumlu bir muhalefet anlayışı
içerisinde, milyonları ilgilendiren konularda yanlışlık
yapılmaması adına, Cumhuriyet Halk Partisi olarak büyük bir özen
ve dikkat içerisinde olduk. Böyle bir tabloyu siyaset konusu dahi yapmadık
o gün, yapabilirdik, sırası geldiğinde yapabilirdik, yapmaya
tenezzül dahi etmedik çünkü çıkacak bir yasa Türkiyeyi ilgilendiriyor.
Amacımız, yanlış yapılmasın, bu Meclisten
yanlış bir kanun çıkmasın. Ama böylesine özenli ve dikkatli
davranırken, Meclisin itibarını her şeyin üstünde tutan bir
anlayışla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak böylesine bir dikkati
gösterirken yapılan olayın bir başka yollardan savunuluyor olması
kabul edilebilir değildir.
Şimdi, yapılan açıklamalardan sonra,
Meclis Başkanlığındaki talebimizin gereğinin
yapılmasını talep ediyoruz Sayın Başkanım. Bu
konuda sizin de duyarlı olacağınızı ve bu konuda en kısa
zamanda bize bilgi verilip hangi işlemi başlatacağınız
konusunda bizlere bir bilgi vereceğinizi umut ediyorum çünkü bu, sadece
bizim işimiz değil. Siz de yemin ettiniz hukukun üstünlüğüne,
hepimiz yemin ettik, Milletvekilliği seçilme yeterlilikleri arasında
sahtecilik vardır, sahtecilik yapılmasın. dedik.
Dolayısıyla bu, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin değil, AKPnin
de, MHPnin de, HDPnin de, bütün Türkiyenin beklentisi olan bir konudur. Bu
konuda Meclis Başkanlığının bizlere samimi, gerçekçi
ve olayın ne olduğu konusunda aydınlatıcı bilgi
vermesini ve sorumlular hakkında işlem başlatılacak
girişimlerde bulunmasını talep ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Gerekli değerlendirmeler yapılıp size de inşallah geri
dönüş yapılacaktır.
Şimdi şundan emin olun ki: Burada Meclis
Başkanlık Divanı kimlerden teşekkül ederse etsin, tüm
arkadaşlarımız, hep birlikte burada oylamaların ve
aynı zamanda yoklamanın, usulüne uygun yapılması
noktasında azami titizlikle dikkat ediyor. Bundan sonraki süreçte de
hiçbir usulsüzlüğün buradan geçmemesi için mutlaka elimizden gelen tüm
gayreti göstereceğiz.
Sayın Hamzaçebi, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
toplantı yeter sayısı arandığında sisteme
girmeyen milletvekillerinin toplantı yeter sayısına dâhil
edilmeyeceklerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir konuyu daha Genel Kurulun bilgisine sunmak
istiyorum. Sayın Elitaş açıklama yaparken Genel Kurulda
bulunmadığım için tutanağı istedim. Tutanakta
şöyle bir cümlesi var: Genel Kurulda bulunup da oya katılmayan
milletvekilleri yetersayıya dâhil edilirler. Yani oturumda olan
Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerin milletvekillerini
kastediyor. Onların da toplantı yeter sayısına dâhil
edilmesi gerekir. diyor. Parlamento hukukumuzun kuralları
açıktır. Bugüne kadar da bütün milletvekilleri, bütün gruplar
tanıktır. Toplantı yeter sayısı talebi olduğunda
onun var olup olmadığı aranırken oylamaya girmeyen
milletvekilleri, sisteme girmeyen milletvekilleri daha doğrusu
toplantı yeter sayısına dâhil edilmezler. Bunu da Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Şimdi, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır. önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
İkinci sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi, beş yüz kelimeden fazla olduğu
için önerge özeti okunacaktır. Ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde
yer alacaktır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, Türkiyede
öğretmen atamaları ve ücretli öğretmenlikle ilgili yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede öğretmen atamaları ve ücretli
öğretmenlikle ilgili yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
1)Zühal Topcu (Ankara)
2)Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3)Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4)Oktay Öztürk (Mersin)
5)Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6)Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
7)İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Kadir Koçdemir (Bursa)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) Şefkat Çetin (Ankara)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Mustafa Mit (Ankara)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
Kadrolara atama bekleyen öğretmenlerin
sayısı ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır. Atama bekleyen
öğretmen sayısına oranla, Maliye Bakanlığı
tarafından belirlenen kadro sayısının yetersizliğinden
dolayı öğretmenler atanamamaktadır.
ÖSYMnin açıkladığı 2015 ÖABT
sınavının sayısal verilerine göre, 16 branşta
sınava giren öğretmen sayısı 283.583tür. Ancak ÖABT
sınavına girmeyen branş öğretmenleri vardır. Bu yüzden
eğitim bilimleri sınavına başvuru yapan öğretmen
sayısı 428.459dur.
Mezun sayısı her sene bu oranda artmaya
devam ederse bu oranda devam ederse atama bekleyen öğretmen
sayısı 3 yılda 3 katına çıkar.
ÖSYMnin bu öğretmen sayısı verileri
aslında yeterli değildir. Çünkü bu sınava artık ümidini
kaybetmiş, kamuda öğretmen olamayacağını düşünen
birçok öğretmen başvurmamaktadır.
Atanamayan öğretmenlere herhangi bir başka
beceri alanları oluşturulmadığından
hayatlarını idame ettirebilmek için farklı işlerde
çalışmaktadırlar. Kimi devlet memuru, kimi polis, kimi asker
olarak, kimisi ise özel sektörde çalışmaktadır.
Atanamayan öğretmenlerin
yaşadıkları vicdanları sızlatmaktadır.
Atanamadıkları için; üzüntüden kanser olanlar, bunalıma girerek
intihar edenler, inşaat, lokanta ve oteller gibi özel sektörde çalışanlar
bulunmaktadır. Ayrıca, lisanstan mezun olduktan sonra hakkı olan
öğretmenlik mesleğini yapmak isteyenler ise, özel sektörde dönen
çarkın dişlileri arasında ezilmektedir.
Hükûmetin tutarsız politikaları,
bakanların ve Başbakanın birbirleriyle çelişen ifadeleri
atanamayan öğretmenlerin psikolojisini bozmuştur. Atanamayan
öğretmenlerde intihar sayısı geçen sene yaklaşık
olarak 40a ulaşmıştır.
Ücretli öğretmen sayısı da her
yıl daha da artmaktadır. Bu sene açıklanan ücretli öğretmen
sayısı yaklaşık olarak 80 bin civarındadır.
Öğretmen açığı, ücretli öğretmen ile çözülmeye
çalışılmaktadır. Ücretli öğretmenlerin hangi bölüm
mezunu olduğuna ve formasyonu olup olmadığına
bakılmaksızın görev verilmektedir. Mevsimlik işçi
mantığıyla alınan ücretli öğretmenlerin hangi
mantık anlayışına göre görevlendirildiği belli
değildir.
Eğitim fakültelerinin sayısı son on
dört yılda artarak 94e yükselmiştir. Eğitim fakülteleri ve
formasyon eğitimlerinden mezun olan kişi sayısı her
yıl 90 bini bulmaktadır. Mezun öğretmen sayısı bu
kadar fazla olmasına rağmen Hükûmet her geçen gün eğitim
fakültelerinin sayısını artırmaktadır. Plan, program
yapılmadan atılan adımlar maalesef kötü sonuçlar
doğurmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Türkiyede
öğretmen atamaları ve ücretli öğretmenlikle ilgili yaşanan
soranların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 20 milletvekilinin,
Orta Vadeli Program (OVP) ve Orta Vadeli Mali Planla (OVMP) ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/415) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Orta Vadeli Program (OVP)
ve Orta Vadeli Mali Plan (OVMP)nin zamanında yayımlanmayarak, Orta Vadeli
Mali Plan, Yatırım Genelgesi ile Bütçe Hazırlama Rehberinin
aynı günde yayımlanmakta olduğu görülmektedir. Ayrıca,
2016-2018 arasındaki üç yıllık dönem için üç ay arayla
hazırlanan OVPlerin hedefleri ve öngörüleri arasında derin farklar
ortaya çıkmaktadır. Bu durum ekonomik açıdan özel sektör ile
yabancı yatırımcıların kararlarında tereddütlerin
ortaya çıkması ve objektif karar verme imkânlarının
kaybolmasına neden olmaktadır. Bunlara ilave olarak, ülkemiz için
hayati öneme sahip Merkezî Yönetim Bütçesinin hazırlanması ve TBMMnin
bütçe hakkının doğru bir şekilde kullanılması
engellenmektedir. Bu itibarla, 2016-2018 yıllarına ilişkin OVP
ve OVMPnin hazırlık sürecinde gerek yasa ve ilgili diğer
mevzuatta öngörülen mükellefiyetlerin yerine getirilmesindeki problemlerin
gerekse kısa süre içinde aynı dönem için hazırlanan OVPlerin
makro hedefler ve öngörüleri arasındaki derin fakların nedenlerinin
araştırılarak, kamu kurumları, özel sektör ve yabancı
yatırımcılara ışık tutacak ve güven verecek
programların hazırlanabilmesi için gerekli hususların tespiti
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
2) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
3) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
7) Mehmet Erdoğan (Muğla)
8) Erkan Haberal (Ankara)
9) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
10)Kadir Koçdemir (Bursa)
11) Seyfettin Yılmaz (Adana)
12) Deniz Depboylu (Aydın)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Ümit Özdağ (Gaziantep)
15) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) Baki Şimşek (Mersin)
18) Zihni Açba (Sakarya)
19) Şefkat Çetin (Ankara)
20) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
21) Zühal Topcu (Ankara)
Özet Gerekçe:
Bilindiği üzere, 5018 sayılı Kanun
çerçevesinde oluşturulan Orta Vadeli Harcama Sisteminde; en önemli
aşama çok yıllı bütçelemenin politik ve mali temellerini
belirleyen makro çerçevenin oluşturulmasıdır. Makro çerçeve Orta
Vadeli Program (OVP), mali çerçeve ise Orta Vadeli Mali Plan (OVMP)
tarafından oluşturulmaktadır.
OVP ve OVMP dokümanlarının yayımlanma
tarihleri, 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı KHKnın 17nci
maddesiyle değiştirilmiştir. Buna göre; OVPnin yayımlanma
tarihi "Mayıs ayının sonu" yerine "en geç Eylül
ayının ilk haftası sonuna kadar" şeklinde, OVMPnin
yayımlanma tarihi "Haziran ayı sonu" yerine "en geç
Eylül ayının on beşine kadar" şeklinde
değiştirilmiştir. Ancak, Orta Vadeli Program hâlâ zamanında
yayımlanamamaktadır.
Nitekim, 2015 yılında da OVP öngörülen
süreden bir ay sonra 11 Ekim 2015 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanmış, 1 Kasım 2015 seçimlerinden iki ay sonra bahse
konu program ve Mali Plan güncellenerek 11/1/2016 tarihli Resmî Gazetede tekrar
yayımlanmıştır.
Esasen uzunca bir süredir OVP hedefleri
tutturulamamakta, sürekli revize edilmek zorunda kalınmaktadır.
Geçmiş program hedefleri ile
karşılaştırıldığında temel
varsayımlar ve makro değişkenler hakkındaki tahminler
kısa süre içinde önemli değişikliklere uğratılmakta,
bu durum programın güvenilir bir referans belge olma özelliğini
ortadan kaldırmakta, genel ekonomide karar birimlerini yanılgıya,
belirsizlik ve güvensizliğe sürüklemektedir.
Küresel düzeyde gelişmekte olan ülkelerden
sermaye çıkışının hızlandığı bir
dönemde, program metinlerinin kredibilitesi, ülkemize gerekli yatırım
ve dış kaynak girişinin sağlanması
bakımından önemli bir konu hâline gelmektedir. Üç yıllık
perspektifte hazırlanan bu metinlerin zamanında
hazırlanmaması, kısa sürede güncellenmesi, belgenin
güvenilirliğinin azalmasına yol açmaktadır. Ayrıca,
Parlamentonun bütçe hakkını doğru kullanamamasına yol
açmaktadır.
Diğer taraftan, OVPden sonra
yayımlanması gereken 2016-2018 Dönemi Yatırım Programı
Hazırlıkları ile İlgili Kalkınma
Bakanlığı Genelgesi, Bütçe Çağrısı ve Eki Bütçe
Hazırlama Rehberi de 11/1/2016 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ise bu tarihten sadece dört gün sonra 15/1/2016 tarihinde
TBMMye sunulmuştur. Bu durumda bakanlıklar ve kamu
kurumlarının ellerinde makro çerçeve olmadan bütçe tekliflerini
hazırladığı anlaşılmakladır.
Bu itibarla, OVP ve OVMPnin hazırlık
sürecinde gerek yasa ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen mükellefiyetlerin
yerine getirilmesi gerekse kısa süre içinde aynı dönem için
hazırlanan OVPlerin makro hedefler ve öngörüleri arasındaki
farkların araştırılarak, kamu kurumları, özel sektör
ve yabancı yatırımcılara güven verecek programların
hazırlanabilmesi amacıyla gerekli hususların tespiti için
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin,
kamuya açık bir bankaya ilişkin olarak yapılan ve basında
yer alan haberlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/416)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son dönemde bankalar ve Borsa İstanbulda
(BİST) işlem gören, halka açık şirketlere yönelik olarak
sermayedarlar, ortaklar ve hissedarların hukuk güvencesini ortadan
kaldırabilecek, hak ve menfaatlerinin zarara uğramasına yol
açabilecek nitelikte yorumların yapıldığı
görülmektedir.
Bu çerçevede, finansal sistemimizde önemli yer
tutan, halka açık bir bankamıza ilişkin olarak son günlerde
basında yer alan haberlerin 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili
kurumların görev ve yetkileri çerçevesinde ele alınıp
yapılması gerekli girişimlerin ve bu konuda alınacak
tedbirlerin araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci
ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince ekte yer alan
gerekçe doğrultusunda Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
2) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
3) Saffet
Sancaklı (Kocaeli)
4) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
5) Oktay
Öztürk (Mersin)
6) Erkan
Akçay (Manisa)
7) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
8) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
9)
İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Kadir Koçdemir (Bursa)
12) Deniz Depboylu (Aydın)
13) Baki Şimşek (Mersin)
14) Ümit Özdağ (Gaziantep)
15) Erkan Haberal (Ankara)
16) Zihni Açba (Sakarya)
17) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
18) Zuhal Topcu (Ankara)
19) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Son günlerde, finansal sistemimizde önemli yer tutan
halka açık bir bankamıza yönelik olarak, sermayedarlar, ortaklar ve
hissedarların hukuk güvencesini ortadan kaldırabilecek, hak ve
menfaatlerinin zarara uğramasına yol açabilecek nitelikte
yorumların yapıldığı görülmektedir.
Benzer nitelikte daha önce sistemdeki bir başka
banka için meydana gelmiş bir olay neticesinde söz konusu bankanın
yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir.
Küresel düzeyde gelişmekte olan ülkelerden
sermaye çıkışının hızlandığı,
bizzat Sayın Başbakanın katılımıyla ülkemizim
yatırım için avantajlı bir ülke olduğu imajının
güçlendirilmeye çalışıldığı bir dönemde, ülkemiz
imajına zarar verebilecek, aynı zamanda hür teşebbüse yönelik
müdahalelerden biri olarak algılanabilecek böyle bir gelişmenin
ülkemizin 2016 yılında ihtiyaç duyduğu yabancı
yatırım ve kaynak ihtiyacının karşılanması
konusunda ciddi zararlara neden olabileceği aşikârdır.
Bu tür bir girişim neticesinde bazı
bankaların fona devriyle sonuçlanan ve ortakların açmış
oldukları hukuk mücadelesiyle devam eden süreçte Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince hükmedilen yüklü miktarda tazminat ödemeye mahkûm
edilen ülkemizin yeniden buna benzer tazminat talepleriyle
karşılaşma riski de bulunmaktadır.
Diğer taraftan mali güçleri kadar güven ve
itibara da ihtiyaç duyan ve faaliyetlerini bu değerler üzerinde sürdüren
finans kuruluşlarının maruz kalabilecekleri müdahaleler ve
spekülasyonların yalnızca bankaları, ortaklarını,
hissedarlarını ve halka açık olmaları durumunda
yatırımcılarını değil, bütün finansal sistemi
etkileyebileceği ve ülkemizin yabancı yatırımcılar
için güvenilir bir ülke olduğu imajını zedeleyeceği
ortadadır. Her ne kadar gerek 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu gerekse 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda ilgili
kamu otoritelerine verilmiş ve finans kuruluşlarının mali
bünyelerini, kurumsal yapı ve kimliklerini, itibarlarını korumaya
yönelik pek çok yetki bulunsa da bu yetkilerin etkin bir şekilde
kullanılması önem taşımaktadır. Böyle bir durumda
finans kuruluşlarının faaliyetlerini mevzuata uygun olarak
sürdürmelerini gözetmek ve denetlemek üzere kurulmuş olan
bağımsız kamu otoritelerinin yasalarca kendilerine verilmiş
olan yetkilerini hukuka uygun olarak kullanıp
kullanmadıklarının, söz konusu yetkilerin mevcut ya da
olası spekülasyonların önlenmesi bakımından yeterli olup
olmadığının araştırılması
gerektiği düşünülmektedir.
Bu çerçevede, son günlerde kamuya açık bir
bankamıza ilişkin olarak yapılan ve basında yer alan
haberlerin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve 6362
sayılı Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde ele alınarak
gerek Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu gerekse Sermaye
Piyasası Kurulunun ilgili kanunlar çerçevesindeki görev ve yetkilerinin
kullanılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, 9 Ocak 2013te Fransanın
başkenti Pariste katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemezle ilgili soruşturmayı yavaşlatan güçlerin ve
ilişkilerin araştırılması amacıyla verilmiş
olan (10/249) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ocak 2017 Pazartesi günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
09/01/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 09/01/2017 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında
yer alan (10/249) esas numaralı "9 Ocak 2013te Fransanın
başkenti Pariste katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemez ile ilgili soruşturmayı yavaşlatan güçlerin ve
ilişkilerin araştırılması" amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesi, Genel Kurulun 09/01/2017 Pazartesi günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinde ilk söz, lehinde olmak üzere Ağrı Milletvekili
Dirayet Taşdemire aittir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bundan beş yıl önce bugün, Pariste 3 Kürt
siyasetçi kadın, 3 devrimci kadın, uluslararası bir komplo
sonucu katledildi. 3 siyasetçinin katil zanlısı olan Ömer Güney, 23
Ocakta hâkim karşısına çıkacaktı ama 17 Aralıkta
Ömer Güneyin öldüğü açıklandı. Açıkçası, daha önce
Paris mahkemesinin hâkiminin de ifadeleriyle Ömer Güneyin mahkeme karşısına
çıkmasını engelleyecek bir sağlık problemi
olmadığı ifade edilmişti.
Ömer Güneyin ilişkileri ve bu
uluslararası komplo sonucu gerçekleşen katliamın boyutuna
baktığımızda, açıkçası, Ömer Güneyin ölümünün de
şüpheli olduğunu da söylemek isteriz. Çünkü Ömer Güneyin
ilişkileri ve bu uluslararası komploda yer alan güçlerin
açığa çıkması, bu mahkemede birçok sorunun da cevabı
olacaktı. Dolayısıyla, bununla yüzleşmek istemeyen bu
komplonun ortakları, açıkçası, bunun da örtbas edilmesi için
bunu engellediler.
Ömer Güneyin ilişkileri çokça
tartışıldı, özellikle Millî İstihbarat
Teşkilatıyla olan ilişkileri günlerce medyada yer aldı.
Ömer Güneyin, bu katliamın tetikçisinin bu eylemi yaparken, bu
katliamı yaparken Millî İstihbaratın yönlendirmesi ve emriyle
yaptığına dair basında çokça belge ve
tanığın ifadesi yer aldı. Hâlâ bile internette bu ses
kayıtlarına rastlamak mümkün. 12 Ocak 2014 tarihinde internette yer
alan bir ses kaydında Ömer Güney ve MİT yetkilisi olduğu
söylenen kişilerin görüşmeleri var. Bu görüşmelerde, diğer
Kürt siyasetçiler olan Remzi Kartal, Nedim Seven ve İbrahim Gündoğdunun
nasıl katledileceğine, suikastın nasıl
gerçekleştirileceğine dair, silahların nasıl temin
edileceğine dair görüşmeler var ve bu ses kayıtları hâlâ
daha İnternet ortamında.
Yine, aynı tarihlerde Birgün gazetesine,
basına MİTin Ömer Güneye 6 bin euro verdiğine dair çokça
bilgi, belge ve tartışma yansıdı. Yine, bu katliamda rol
alan MİT mensuplarının -ki isimleri de açıkça
paylaşılıyor bu metinlerde- görevlerinin aslında
değiştirildiğini yani ödüllendirildiğini, terfi
ettirildiğini bizler bu medyaya yansıyan haberlerden biliyoruz, çokça
size de bu soruları sorduk. Ama maalesef Hükûmet ve iktidar her zaman
olduğu gibi yine bu konuda da üç maymunu oynuyor.
Bakın, bu Paris katliamının üzerinden
beş yıl geçti ama daha birkaç ay önce yine Almanyada bir operasyon
oldu. Bu operasyonda onlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
gözaltına alındı ve bu operasyonun yapılma gerekçesi, Alman
polisinin ifadeleriyle, yine Avrupada Kürt siyasetçilerine yönelik suikast
olacağına dair istihbaratın alındığı
söylendi ve yine bu operasyonda MİTin ilişkili olduğu
görüşleri ifade edildi.
Yine, daha geçen hafta, Akit gazetesi yazarı ve
aynı zamanda eski Refah Partisi Milletvekili Şevki Yılmaz,
şöyle bir demeçte bulunarak MİTi göreve davet ediyorum -özellikle
bizim milletvekillerini hedef göstererek- kelle almasını istiyorum.
şeklinde bir beyanda bulundu. Bizler MİTin siyasi suikast ya da
cinayet işlemeye davet edene yönelik sizin bir açıklama
yapmadığınızı biliyoruz. Bu konuda yine bir ifadede
bulunmadınız. Dolayısıyla, şunu sormak isteriz:
MİTin siyasi cinayet işlemek gibi ya da buna davet etmek gibi bir
görevi var mı? Yok ise neden bunu ifade eden şahsa yönelik herhangi
bir soruşturma, herhangi bir açıklama yapılmadı? Bunu da
sizden bekliyoruz.
Yine, bu, şunu bize ifade ediyor: Aslında,
bütün bu olanlar, Paris katliamı, Almanyadaki operasyon ve son dönemde
yapılan açıklamalar, bize, bunun bir siyasi yöntem olarak
kullanılmak istendiğini, bunun mesajının verilmek
istendiğini açıkça ifade ediyor.
Yine, 2013 tarihinde, sizler de biliyorsunuz, Kürt
sorununun, kırk yıllık sorunun demokratik yollardan çözümüne
ilişkin, bir kez daha farklı bir yöntemle, diyalogla, müzakereyle
çözümüne dair bir irade açığa çıktı ve devlet heyeti de
İmralıda Sayın Öcalanla bir görüşme gerçekleştirdi.
Bu görüşmenin hemen akabinde Pariste bu cinayet işlendi. O zaman da
Cumhurbaşkanı Urfada yaptığı açıklamada -cemaati
de aslında işaret ederek- bunun barış görüşmelerine,
diyaloğa ve müzakere sürecine yönelik bir suikast olduğunu ifade
etti. Daha sonra, kimi iktidar yöneticileri, kimi iktidardan sorumlu olanlar bu
kürsüde de ifade ettiler, bu yönlü beyanlarda bulundular. Ama, biz de bir kez
daha size sormak istiyoruz: Siz günlerdir cemaate yönelik operasyonlar
yapıyorsunuz. Peki, bu konuda, Paris katliamında ismi geçenlere
yönelik herhangi bir soruşturma başlatıldı mı ya da
gözaltına alınanlara bu konuyla ilgili bir soru soruldu mu? Ama, biz
biliyoruz ki böyle bir soruşturma yapılmadı; hatta, Fransada
yürütülen soruşturmada gönderilen soruların MİT tarafından
cevaplandırılmadığını ve buradaki mahkemenin de
dosyaya gizlilik kararı getirdiğini biliyoruz. Peki, bu konuda
sorumluluğunuz yok ise neden üstü örtbas ediliyor? Bu sorunun
tartışılması, açığa çıkarılması
için verdiğiniz ya da bizim burada tartışmaya
açtığımız araştırma önergelerimiz, soru
önergelerimiz neden cevapsız bırakılıyor? Ama biz biliyoruz
ki özellikle bu son iki yıldır AKP iktidarının ve
iktidarlarının ürettiği siyaset
Açıkçası, işine
geldiği zaman susan, politikalarıyla uyuşuyorsa göz yuman ama
işine gelmediği zaman da Ben yapmadım, o yaptı. diyerek
farklı ittifakları, farklı güçleri işaret eden bir siyaset
izlediklerini bizler biliyoruz ama siz, bu konuda, bunu açığa
çıkarmadığınız müddetçe bu işteki siyasi
sorumluluğunuzu da üzerinizden atamazsınız.
Yine, bizler bir şeyi çok daha iyi biliyoruz, o
da -bildiğimiz şey- bu devlet geleneğinde, eğer Kürt
iseniz, eğer kadın iseniz ve eğer devrimci ve muhalifseniz
aslında katliamların aydınlanmama geleneği var. Bu
geleneği biz Musa Anterden biliyoruz, biz Ceylan Önkoldan biliyoruz, biz
Roboski katliamından biliyoruz. Yine, bu katliamın diğer bir
nedeni de, aslında kadın mücadelesine ve kadın öncülüğünedir.
9 Ocak 2013te Paristeki 3 kadın siyasetçinin katliamının
ardından bu sefer de Silopide 3 Kürt siyasetçi kadın, kadın
özgürlük mücadelesinin öncüsü 3 kadın katledildi. Bu bir tesadüf
değildir; bu bir zihniyetin, aslında aynı zihniyetin
yaptığı politikanın sonuçlarıdır:
Dolayısıyla, kadın mücadelesine, kadın özgürlüğüne
karşı duyulan kinin, öfkenin, nefretin ve kadın
düşmanı politikaların bir sonucudur. Çünkü, aslında, sizin
bu topluma dayatmak istediğiniz kafanızdaki dünyaya, tekçi,
cinsiyetçi gömleğe karşı direnen kadınlardır. Sizin bu
yapmak istediğiniz rejimin önünde engel olarak gördüğünüz, kadın
özgürlük mücadelesini veren kadınlardır. Onun içindir ki aslında
ablukalarda kadın bedeni çokça teşhir edildi. Her gün
yaşamın her alanında cinsiyetçiliği bir politika hâline
getirip kadınlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla)
olması gerekenleri değil, aslında kafanızdaki dünyada yer
alan dünyayı, yer alan yeri göstermeye çalışıyorsunuz ama
şunu bilin ki, bizler kadınlar olarak bu cinayetler aydınlanana
kadar bu mücadelenin arkasında olacağız, takipçisi
olacağız, ta ki eşit, özgür ve adil bir dünya gelene kadar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşdemir.
Önerinin aleyhinde ilk söz Ankara Milletvekili Murat
Alparslana aittir.
Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. HDP
grup önerisinin aleyhinde partim adına söz almış bulunmaktayım.
AK PARTİ kurulduğundan beri, faili
meçhullerin, karanlık ilişkilerin, kirli tezgâhların ve
tuzakların ve de tertiplerin karşısında durmuş ve buna
tevessül edenlerin de her zaman açığa çıkarılması için
demokratik, hukuki bir mücadeleyi, bir siyaset prensibi olarak hayata
geçirmiş bir partidir. Bu genel yaklaşımından dolayı,
özellikle bu somut olaya ilişkin de ayrıca yeni bir komisyon
kurulması ve Meclis araştırması yapılmasının
da gerekli olmadığı kanaatindeyiz. Bu sebeple, HDPnin hem
partimize hem de AK PARTİ hükûmetlerine dönük olarak ortaya koymuş
olduğu iddiaların, ithamların da karşısında,
peşinen reddettiğimizi ve kabul etmediğimizi de ifade etmek
isterim.
Değerli arkadaşlar, tarihî günleri
yaşıyor ve şahitlik ediyoruz. Aziz milletimizin, temsilcileri
marifetiyle kurucu iktidar yetkisini kullanacağı zamanlarda
bulunuyoruz. Uzun süredir ülkemizin, milletimizin gündeminde olan ve millet
iradesini egemen kılacak, millî egemenlik üzerindeki ipotekleri
kaldıracak, ayağına bağlanan prangaları çözecek ve her
türlü vesayeti reddedecek diye umduğumuz Anayasa değişiklik
teklifi, nihayet teklif olarak Meclise sunulmuş, Komisyondan geçmiş
ve Meclis Genel Kurulumuza intikal etmiştir. Bu süreçte her bir
milletvekili arkadaşımızın, hem tarihî hem siyasi hem vicdani
hem de insani olarak sorumluluk bilinciyle bu sürece katkı
sağlayacağını umuyor, niyetimizin hayır ve
inşallah akıbetin de hayır olacağını temenni
ederek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayırda
hayır vardır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Alparslan.
Önerinin lehinde ikinci söz İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, bugün Meclisin önünde yaşanan bir
olayı kınadığımı ifade ederek sözlerime
başlayacağım. Ankara Baro Başkanı, 50ye yakın
sivil toplum kuruluşuyla birlikte, Meclisin önünde, bugün tarihî
dediğimiz bu görüşmelerle ilgili, Anayasa
değişikliğiyle ilgili bir açıklama yapacaktı ama
Meclis ablukaya alındı, bütün yollar kesildi ve yurttaşın
vekiline söz söylemesi engellendi. Gerçekten, niye böyle yapılıyor,
neyin korkusu, milletten ne saklıyorsunuz, bunu anlamak zor.
Değerli milletvekilleri, HDP grup önerisindeki
olay, 9 Ocak 2013te Pariste işlenen cinayet, 3 kadının
öldürülmesi ve arkasındaki, devam eden süreç, aslında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin saygınlığını da zedeleyen bir
süreç. Bu konuyla ilgili dışarıda ve içeride dünya kadar
araştırma yapılmış, kitaplar yazılmış,
makaleler yazılmış ve bu cinayetin perde arkasıyla ilgili
onlarca soru işareti var. Belli ki bir faili meçhul.
Biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşan arkadaşımız kendi dönemlerinde faili
meçhullerin üzerine gidildiğini söyledi. Doğru, ilk dönemde,
gerçekten -AKPnin bir dönemi var, ilk dönem- o muhafazakâr demokrat
olduğu dönemde bunlar var ama daha sonra, maalesef, Hrant Dink
olayından başlayarak çok sayıda faili meçhul bu Hükûmetin
karnesinde duruyor değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, terör, gerçekten
evrensel bir bela, bir sıkıntı, bir sorun. Özellikle 11 Eylülden
sonra bizim demokrasilerimizi de tehdit eden en önemli risk, tehdit olarak
duruyor. 11 Eylülden sonra bütün demokratik ülkelerde şu meşhur
güvenlik-özgürlük dengesi güvenliğe doğru kaymaya
başlamış ve demokratik devletler yavaş yavaş
olağanüstü hâllere, hatta olağanüstü hâl devletlerine doğru
evrilmeye başlamışlardır. Bu vesileyle, Türkiyede de böyle
bir süreç yaşamakta olduğumuzu paylaşmak isterim sizinle
değerli arkadaşlarım.
Türkiyenin içine girmiş olduğu bir terör
dalgası var. Bu dalganın failleri, nedenleri üzerinde ne kadar
konuşuyoruz, bunlar tartışılabilir. Hükûmet sürekli olarak,
olayın üzerine gitmek yerine bir üst akıl söylemi tutturmuş,
sürekli bir şekilde Biz çok önemli işler yaptık, medeniyetimizi
ayağa kaldırıyoruz, yollar yaptık, havaalanları,
tüneller yaptık. Dolayısıyla bütün bunları çekemeyenler,
üst akıl bizim işimizi karıştırıyor,
bunların sebebi üst akıl. diye takdim ediyor.
Değerli arkadaşlarım, üst aklın
olduğunu
Yani üst akıldan kastettiğiniz nedir? Dünyada
uluslararası, devletler arası mücadeleyi mi kastediyorsunuz? Evet,
uluslararası mücadelede, uluslararası ilişkilerde terör maalesef
bir araç olarak kullanılıyor, bunu biliyoruz. Üst akıl;
Amerikası, Rusyası, Fransası, Avrupa Birliği, İsraili,
her şey var, var da Biz neredeyiz, bizim aklımız nerede? diye
bir soru var. Seçilmiş çoğunluk, üst akla karşı kendi
aklını kullanarak bu oyunları açığa düşürmekle
görevlidir. Değerli arkadaşlarım, üst aklı bilmem ama bizde
bir ortak, kolektif, iç akılla ilgili bir sorun var. Gerçekten, bir
süreden beri bu Hükûmet, seçilmiş çoğunluk maalesef ülkeyi
yönetemiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bir
etnik ve dinî motivasyonu olan terör ve terör örgütleriyle karşı
karşıya. Bütün bunların üzerine cesaretle gidilmesi gerekirken,
son zamanlarda yaşadığımız terör olaylarına
bakıyoruz, dünya kadar istihbarat ve güvenlik zaafıyla
karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bunlardan çok
daha önemli olan bir şey var: Türkiyenin içine girmiş olduğu
iklim. Yani iyi yönetilemiyor Türkiye ve Türkiyede özellikle 7 Haziran
sonrasında ortaya çıkan iklim bütün bu sorunların bir vasatını
oluşturmaya başladı.
Değerli arkadaşlar, 7 Haziranda ne
olmuştu hatırlayın: Adalet ve Kalkınma Partisinin,
işte, Genel Başkanları diyeceğim, Sayın Erdoğanın,
başkanlık vurgusuyla, motifiyle sürdürmüş olduğu bir seçim
vardı, bu seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına
iktidar olma şansını kaybetti, tek başına iktidar
olamadı. Sonunda -Erdoğan diyelim, Sayın Cumhurbaşkanı
diyelim, Adalet ve Kalkınma Partisi diyelim- iktidarı
paylaşmayı reddetti, kabul etmedi, koalisyonları istemedi. O
dönemde yaşanan dünya kadar olaylar var. Bu olayların birçoğu da
faili meçhul değerli arkadaşlarım. Hele o 7 Hazirandan sonra
esasen Türkiye neredeyse 1990lı yıllarda olduğu gibi yeni bir
faili meçhuller zincirinin içine girmiş durumdadır değerli
arkadaşlarım. Dünya kadar cinayet oldu. Ceylânpınarda ne oldu,
Suruçta neydi, Ankarada neler yaşandı, Ankara katliamında;
bütün bunları bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var, Hükûmet ya
da Sayın Cumhurbaşkanı diyelim, terör ve ekonomik
istikrarsızlık tehdidiyle korku oluşturarak halktan, 1
Kasımda tekrar, 7 Haziranda kaybetmiş olduğu tek
başına Hükûmet olma şansını elde etti.
1 Kasımdan bu yana tek başına
Hükûmetsiniz, tekrar tek başına Hükûmetsiniz değerli
arkadaşlarım, koalisyonsuz ama ondan sonra neler yaşandı?
Şimdi, oturup konuşalım, iç barış nedir, terörün
durumu nedir, karnelere bakalım. O günden bugüne ne kadar
insanımız -binlerle ifade ediyoruz değerli
arkadaşlarım- ne kadar güvenlik görevlisi, polis, jandarma, korucu,
ne kadar sivil halk öldü, bunların sayısını bilemiyoruz
neredeyse.
Değerli arkadaşlarım, 1 Kasımdan
sonra, sadece o değil, dış politikada
yaşadıklarımız neler? Şu anda Türkiye neredeyse -neredeyse
değil- savaşın içinde. Suriyedeki savaştan bugüne kadar 47
şehit geldi değerli arkadaşlarım. Şimdi, Anayasa
görüşmeleri yapacağımız bugünlerde önemli bir rakam bu.
Ekonomi nerede, dolar nerede, bakıyor musunuz arkadaşlar? 1
Kasımdan sonra tek başına Hükûmetsiniz, koalisyon yok
değerli arkadaşlarım, on beş seneden beri yok ama 1
Kasımdan sonra önemli bir şey daha yaşandı ve siz Türkiyede
olağanüstü hâl ilan ettiniz. 15 Temmuzda demokrasimize kastedildi
değerli arkadaşlar, hep beraber karşı çıktık.
Ondan sonra olağanüstü hâli çıkardınız. Şu anda
Türkiyeyi olağanüstü hâlle yönetiyorsunuz, tek başınıza
yönetiyorsunuz, koalisyonsuz ve olağanüstü hâlle yönetiyorsunuz. Ondan
sonra olanlar da ortada değerli arkadaşlarım. Olağanüstü
hâlle yönetiyorsunuz derken Anayasaya uyarak yönetmiyorsunuz. Anayasa,
olağanüstü hâlle ilgili çıkacak kanun hükmündeki kararnameleri
olağanüstü hâlin nedeniyle sınırlar ama siz, rektör
atamalarından, trafik tescillerinin noter tarafından
yapılmasından Millî Piyangonun, at yarışlarının
Varlık Fonuna bağlanmasına kadar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yapması gerekli her şeyi kanun hükmündeki kararnamelerle
yapıyorsunuz. Yani tek başınıza yönetiyorsunuz,
koalisyonsuz ve tek adam yönetiyor değerli arkadaşlarım.
Hükûmetin, bakanlıkların ve Meclisin durumunun ne olduğunu hep
beraber burada görüyoruz.
Şimdi, böylesine bir ortamda Biz yeni bir
anayasayla bu OHAL ve tek adam yönetimini
kalıcılaştıracağız, fiilî olan bu durumu
resmîleştireceğiz. diyorsunuz değerli arkadaşlarım,
dediğiniz şey budur. Peki, niçin? Size soruyoruz: Bu ülkede on
beş seneden beri neyi yapmaya çalıştınız? Hadi ilk dönemde
vesayet kurumları şunlar bunlar vardı, bu kurumların
tamamını ele geçirdiniz. Sizin aslında vesayet kurumlarıyla
ilgili hiçbir dönem, hiçbir probleminiz olmadı. Esastan, kategorik olarak
onlardan şikâyetçi olmadınız; o kurumların içindekilerden
şikâyetçi oldunuz. Siz ele geçirdiniz bu vesayet kurumlarını ve
tepe tepe kullanmaya başladınız.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül darbe
anayasasında Cumhurbaşkanlığı da bir vesayet kurumu
olarak kurgulanmıştı, Evrene göre. Siz o
Cumhurbaşkanlığını aldınız, OHAL yetkilerini
verdiniz, şimdi bu tek adam yönetimini, fiilî yönetimi, maalesef,
kalıcı olarak resmîleştirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, ekonomi yanıyor, dolar
fırladı; 3,70i filan geçti. Burada ekonomideki yangını bir
miktar azaltmak için sırayla çıkardığınız torba
yasalardan bir tanesini görüşüyorduk, görüşecektik ama maalesef,
çoğunluğu sağlayamadınız, sahte oy
kullandınız ve şu anda o yasayı görüşemiyoruz. Niye
dolar yükseliyor, bilemiyorum çünkü bakanlar ve Sayın Başbakan bu
paketi çok önemli olarak görüyordu.
Değerli arkadaşlarım, yapılmaya
çalışılan: Gerçekten, mevcut fiilî durum, OHALle yönetilen
Türkiye; bu fiilî durumu resmîleştiriyorsunuz.
Sayın arkadaşlarım, bir şey daha
söyleyeceğim: Müthiş bir mağduriyet edebiyatı
yapıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı da yapıyor.
Gerçekten mağdur oldunuz, Sayın Cumhurbaşkanının
mağdur edildiğinin şahidiyim ben, Muhtar bile olamaz. diye
manşetler atılmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı
her şey oldu değerli arkadaşlarım, bu millet yaptı;
Sayın Cumhurbaşkanı milletvekili oldu, Başbakan oldu,
Cumhurbaşkanı oldu, her şey oldu. Şimdi soruyorum: Bu
Sayın Cumhurbaşkanı bu milletten ne istiyor değerli
arkadaşlarım?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bekaroğlu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarca.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu Fransa olayları yine bu Mecliste,
bu kürsüde gündeme taşındı ve bu konuda birçok açıklama
yapıldı, gerekli açıklamalar da yapıldı. Yeniden,
tekrara girip aynı gündemi getirmektense Anayasa gibi milletimizin
beklediği, millî iradenin beklediği konularla ilgili gündeme geçmenin
çok daha sağlıklı bir başlık olduğunu
düşünüyorum.
Anayasayla ilgili genel
değişikliğimizle ilgili, Komisyonda tüm siyasi partilerin çok
değerli milletvekilleri önemli katkılar sundular; öncelikle bunun
altını dikkatle çizmek istiyorum. 21 maddeyle yola çıkılan
bu çalışmada, Anayasa değişiklik teklifinde 18 maddeyle
Genel Kurula gelindi. Ortak akılla, ortak çalışmayla, ana
muhalefetinden muhalefet partilerine kadar, özellikle Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortak mutabakatla
çıkardığı bu çalışma Komisyondan Genel Kurulumuza
geldi ve bugün itibarıyla, inşallah, Meclisimizde ilk görüşmeler
başlayacak. Bu ilk görüşmelerde, bütünü üzerinde yapılacak
çalışmalardan sonra, inşallah, oylamaya geçilecek ve asıl
sahibine, millî iradenin asıl sahibine, aziz milletimize sunulacak.
Aslında, bizim milletimiz, aziz milletimiz asil duruşunu her ortamda,
her kritik, her stratejik ortamda öylesine güzel gösteriyor ki, 15 Temmuz bunun
en değerli fotoğraflarından biri. Ben inanıyorum ki Anayasa
değişiklik teklifinde de, yine referandumla birlikte aziz milletimize
sunulduğunda oradan da millî iradenin tecellisi gerçekleşecek.
Anayasa çalışmalarıyla ilgili,
değişiklik çalışmalarıyla ilgili, tarihî bir sürece
imza atıyoruz. Yani, burada, 550 milletvekilinin, tüm siyasi partilerden
çok değerli milletvekillerimizin katkılarıyla tarihe imza atacak
bir çalışma olacak diye düşünüyorum çünkü
cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte önümüzdeki dönemde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dolar düşecek, terör
bitecek, işsizlik bitecek, atanamayan öğretmenler atanacak, elektrik
kesilmeyecek, çocuklar PISA sınavlarında yüzde 100 başarı
yakalayacak(!)
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
iki başlıkla
ifade etmek gerekirse millî iradeyle birlikte Türkiye Cumhuriyetinin hem
istikrarı hem de istikbali için çok değerli bir süreç diye
nitelendirebilirim.
O yüzden, bugün itibarıyla başlayacak ve
24 Ocağa kadar sürecek olan çalışmalarda, bugünden, katkı
sunacak tüm değerli milletvekillerimize şimdiden teşekkür
ediyorum ve bundan sonraki süreçte de inşallah, millî iradenin
tecellisinden sonra, gereğini, en iyi şekilde, en güzel cevabı
da aziz milletimizin vereceği inancıyla HDP grup önerisi aleyhine
görüş belirttiğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
AHMET YILDIRIM (Muş) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır. Bu
talebi karşılayacağım ve 20 sayın milletvekilinin
buradan tespitini yapıyoruz.
Sayın Yıldırım, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Önder, Sayın Buldan, Sayın
Taşdemir, Sayın Adıyaman, Sayın Kaya, Sayın Irgat,
Sayın Danış Beştaş, Sayın Toğrul, Sayın
İrmez, Sayın Önlü, Sayın Dora, Sayın Doğan, Sayın
Gaydalı, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Erdoğmuş,
Sayın Müslüm Doğan, Sayın Baydemir, Sayın Ayhan.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, 9 Ocak 2013te Fransanın
başkenti Pariste katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemezle ilgili soruşturmayı yavaşlatan güçlerin ve
ilişkilerin araştırılması amacıyla verilmiş
olan (10/249) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ocak 2017 Pazartesi günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
2.- CHP Grubunun, 20/12/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın
izlediği ve Türkiyeyi savaşın cephesi ve bekası
tartışılan bir ülke konumuna taşıyan yanlış
dış politika uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan
terör olaylarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan (8/11) esas
numaralı Genel Görüşme Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 9 Ocak
2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 09/01/2017 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından Siyasi iktidarın izlediği ve Türkiyeyi
savaşın cephesi ve bekası tartışılan bir ülke
konumuna taşıyan yanlış dış politika
uygulamalarının belirlenmesi, tırmanan terör
olaylarının önlenememesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla 20/12/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin (11 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 09/01/2017 Pazartesi günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ilk söz Aydın Milletvekili Bülent Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tezcan, bir kez daha geçmiş olsun
diyoruz, iyi gördük sizi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu arada, saldırıdan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Genel Kurula ilk katılışım ve Genel
Kurula ilk hitap edişim. Bu vesileyle bütün milletvekili
arkadaşlarıma, arayan, ulaşan, ulaşamayan -ama herkesin
aradığını biliyorum- geçmiş olsun dileklerini ileten
bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye son dönemde
ciddi bir terör problemiyle karşı karşıya. Hain terör
saldırıları artık kentlerimizi yaşanmaz hâle getirme
konusunda, toplumu tedirgin etme noktasında bir kararlılık
içerisinde. Buna karşı, Parlamento başta olmak üzere, millet
olarak terörün bu hedefe ulaşmasının önüne geçecek ne varsa birlikte
yapmak zorundayız. Türkiyenin terörle ilgili geleceğini planlamaya
çalışan ve kaynakları birçok alandan beslenen bir hain tertiple
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bütün kamuoyu
yoklamalarında, millete sorulduğunda, Birinci sorununuz nedir? diye
sorduklarında Ülkenin birinci sorunu terör sorunudur. diye cevap
veriyorlar. Yine, millete sorduklarında, Sizin şahsınızla
ilgili, kendi özel yaşamınızla ilgili birinci sorununuz nedir?
diye sorduklarında bütün kamuoyu yoklamaları işsizlik ve geçim
sıkıntısı diyor. Yani iki temel problem, birisi ülkeyle
ilgili, birisi de vatandaşın kendi kişisel yaşamıyla
ilgili iki temel problem vatandaşı meşgul etmiş ve Türkiyenin
ittifakla çözmek üzere çaba harcaması gereken temel problemler.
Bakın, 11 Şubat 2013 tarihinden bu yana,
Cilvegözü terör saldırısıyla başlayan süreçten bugüne kadar
terör şehitlerimizin, teröre verdiğimiz kurbanların
sayısı 489. Olağanüstü hâl ilan edildi 20 Temmuzda,
olağanüstü hâlin her uzatılma gerekçesinde terörle mücadele gerekçe
gösteriliyor, son uzatılma gerekçesinde de bu gösterildi. 20 Temmuz
olağanüstü hâl ilanından sonra teröre kurban verdiğimiz terör
şehidi sayımız 171.
Değerli arkadaşlar, Türkiye böyle bir
problemle karşı karşıya ve üstüne üstlük bugün, Anayasa
değişikliğiyle ilgili konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine alınacağı haberi düştüğü andan itibaren,
doların ateşi de aynı şekilde yükselmiş, dolar 3,72ye
çıkmış durumda şu anda. Yani öyle bir Türkiye tablosu var
ki, vatandaşın kendi günlük yaşamında temel problemi
yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı, ülkenin temel
problemi terör. Dolar almış başını gidiyor; 3,72
olmuş. Yüzlerce vatandaşımızı toplu
saldırılarla, terör saldırılarıyla kaybettiğimiz
bir süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihî uzlaşmayı yakalayıp
o büyük uzlaşmayla teröre karşı mücadele etmek ve bu ciddi
ekonomik tansiyonu düşürmek için çaba harcaması gerekirken tek bir
şeye takılmış: Türkiyede devlet yetkilerini bir
kişinin elinde nasıl toplayacağız ya da
toplamayacağız problemi.
Değerli arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşeceğimiz
Anayasa değişiklik teklifi Türkiyenin terör problemini çözecek bir
teklif midir, Türkiyenin ekonomik krizle ilgili uçurumun eşiğine
geldiği bu noktada bu problemi çözecek bir teklif midir ben merak
ediyorum.
Teklifi veren Adalet ve Kalkınma Partili 316
milletvekili arkadaşımıza soruyorum ve merak ediyorum, diyorum
ki: On beş yıldan bu yana AKP tek başına iktidar ve bu
millet, bundan önceki birçok partiye nasip etmediği şekilde, Adalet
ve Kalkınma Partisine, tek başına neredeyse Anayasayı
değiştirecek çoğunluğa yakın bir Parlamento
çoğunluğu verdi. Ne istediyseniz yaptınız, ne istediyseniz
bu Parlamentodan geçirebilecek sayısal çoğunluğunuz var.
Şimdi, bu değişiklik Türkiyenin hangi acil problemini çözecek?
Hangi çözemediğiniz sorunu bu değişiklikle çözeceksiniz? Reina
saldırısının önüne mi geçilecek, Kayseri
saldırısının önüne mi geçilecek? Her gün kaldırmak
zorunda kaldığımız, yüreklerimiz yanarak kaldırmak
zorunda kaldığımız şehitleri kaldırmaktan vaz
mı geçeceğiz? Bu Parlamentoyu günlerden bu yana bununla meşgul
etmenin mantığı nedir? Birisi çıksın, samimiyetle
millete bunu anlatsın.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün
Türkiyenin içinde bulunduğu sorunların hiçbirisi, ne terör ne kriz
hiçbirisi devlet güç ve yetkisinin parçalanmış olmasından
kaynaklanmıyor. Yetkinin yarısı Mecliste, yarısı
Hükûmette, yarısı başka bir organda; bu yüzden Türkiye bu
problemleri yaşıyor. diyemezsiniz çünkü Türkiye on beş
yıldan bu yana bir fiilî durum içerisindedir. Anayasaya aykırı
olarak bir fiilî durum yaratılmıştır, bu fiilî durumun
adı tek adam yönetimidir. Parlamento işlevsiz
bırakılmış; Türkiyede dış politikayla ilgili bir
şey söylenecek -bir kişi çıkıyor- Sayın
Cumhurbaşkanı konuşuyor; terörle ilgili bir şey söylenecek,
İçişleri Bakanından önce Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıyor konuşuyor; faizler konusunda bir şey söylenecek,
Ekonomi Bakanından önce Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıyor konuşuyor. Bütün devlet yetkileri, Anayasada tarif edilmediği
hâlde tek bir kişinin eline verilmiş durumda. Bugün Türkiyenin temel
problemi, bu terör ve diğer temel problemleri çözemememizin arkasında
yatan temel sorun tek kişi iktidarıdır, tek kişi
iktidarı. Bütün güçleri bir kişinin elinde toplayıp ortak aklı
devre dışı bırakan, meşvereti,
danışmayı, konuşmayı, ortak akılla çözüm üretmeyi
devre dışı bırakan bir yönetim
anlayışıdır, bugün devlette tekelleşme
anlayışıdır.
Bu Anayasa değişiklik teklifi, ne
yazık ki değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kötü düzeni
anayasal zemine oturtma çabasıdır. Yani, bugün Türkiyenin terörle
ilgili, ekonomik sıkıntılarla ilgili hangi sorunu varsa, bunun
sebebi olan tek adam rejimini Anayasaya yazıp tarif etmeye
çalışıyorsunuz. Böyle olduğu sürece, Türkiye siyasi
krizlerden çıkamaz, Türkiye yeni ve ciddi ekonomik krizlerin içerisine
girer, Türkiye güvenlik krizini aşamaz.
Değerli arkadaşlar, biz biliyoruz ki her
darbe kendi hukukunu yaratır. Bugün 12 Eylül darbe hukukunun etkilerini
hâlâ temizleyebilmiş değiliz. 1982 Anayasasının yan
mevzuatıyla beraber getirilen, sadece Anayasayla değil ama
Ne
yazık ki henüz daha bunu temizleyememişken bir yeni darbe hukukuyla
karşı karşıyayız. 15 Temmuz darbesine karşı
bu Gazi Meclis burada, Türkiyede tarihe bir başka direniş
örneğini yazdı. Ulusal Kurtuluş Savaşını veren
bu Meclis bir kere daha Gazi Meclis olduğunu 15 Temmuzda gösterdi ama 15
Temmuzdan sonraki ilk fırsatta, 20 Temmuz OHAL darbesiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi devre dışı bırakıldı. 20 Temmuz
yeni bir sivil darbenin ne yazık ki işaretidir ve bu hukuk, bu
Anayasa değişiklik teklifi, 20 Temmuz darbecilerinin kendi hukukunu
yaratma girişimidir. Bugün karşı karşıya
olduğumuz şey budur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Gazi Meclis demek kolay, Gazi Meclis diyoruz. Gerçekten de Türkiyede, Millî
Kurtuluş Mücadelesinin başında Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün karşısında bile bu Gazi Meclis milletten
aldığı yetkiyi korumuştur. 1924 Anayasası
yapılırken Meclisi fesih yetkisini Mustafa Kemal Atatürke bile,
dönemin Cumhurbaşkanına bile vermemiştir. Şimdi bu teklifle
Gazi Meclisin Gazi Mustafa Kemal Atatürke vermediği bir yetkiyi Türkiyeyi
bugün bu noktaya getiren bir anlayışa teslim etme çabası
içerisindesiniz. Bunun kabul edilebilir ve tamir edilebilir bir yanı olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak şunu
söylüyorum: Bu teklif, Gazi Meclisin bağrına canlı bomba koyma
teklifidir. Bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisini tasfiye etme teklifidir.
Bu teklif, milletin gerçek temsilcilerinin ağzına bant bağlayıp
ellerini, kollarını bağlama teklifidir. Onun için bu teklife
karşı direnmek Gazi Meclisin namus borcudur.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tezcan.
Bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde ilk
söz Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurta aittir.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün hepimizin hem Genel Kurul olarak hem de bütün
milletçe beklediğimiz, Anayasa değişikliğinin Genel Kurul
gündemine gelmesi. Şu anda yapmış olduğumuz işlemse
bunu biraz daha geciktirmeye dönük, bunu biraz daha geriye atmaya dönük bir
işlem. Biz parti grubu olarak -burada bir an önce Anayasa
değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı sistemini
getirecek bu Anayasa değişikliğiyle- hem daha güçlü bir Türkiye
hem daha güçlü bir siyaset, vesayetten kurtulmuş, sivil iradenin,
siyasetin çok daha ileri adımlar atabileceği bir Türkiye için bir an
önce Anayasa değişikliğine geçmek istiyoruz. Bu yüzden,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kurt.
Önerinin lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Öndere aittir.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasanın 85inci maddesini sizlere okumak
istiyorum, hepinizin malumudur ama bir daha hatırlamakta fayda var:
Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına
veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü
veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması
hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının
alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde
ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya,
kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı
iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa
Mahkemesi, -burası önemli- iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin
karara bağlar. Bu Anayasa hükmünde hiçbir istifham, belirsizlik,
elastikiyet var mı? Yok. On beş gün içinde karara bağlar.
diyor.
Arkadaşlar, dokunulmazlığın
kaldırılmasını takip eden yedi gün içerisinde
dokunulmazlığı kaldırılan bütün vekiller olarak
Anayasa Mahkemesine müracaat ettik, üstünden kaç ay geçtiğini sizin
matematik bilginize bırakıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sekiz ay.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yaklaşık
yedi aydan fazla. Peki, bu memlekette darbe yoksa, demokrasi yoksa isminde
Anayasa geçen bir kurum, Anayasayla on beş gün içerisinde karara
bağlanacağı öngörülen bir mesele için yedi ay niye bekler sizce?
Şimdi, milletvekillerimizin ve eş genel
başkanlarımızın tutuklanması bir ceza kanunu
uygulaması. Burada da Anayasa var ve milletvekilinin yasama faaliyetinin
engellenemeyeceğine dair onlarca hükümle dolu. Biz Meclisin
Başkanlık Divanında görev alan HDPli üyeler olarak, ben ve
Sayın Pervin Buldan, Başkanlık Divanını acil gündemle
toplantıya çağırıyoruz. Böyle hayati bir oylamada, bir
ülkenin tarihinde öyle her gün önüne gelmeyecek bir tercihte Başkan,
Başkanlık Divanı bütün üyelerinin yasama faaliyetine katılmasını
temin etmekle mükelleftir. Anayasa, yasalardan üstündür. Onun için bu Anayasa
görüşmelerine geçilemeyeceğini, başlanamayacağını
ve öncelikle bu sorunun çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz ama
şimdi kalkıp deseler ki: Ya, sen ne diyorsun kardeşim
-Başkanlık Divanının bir üyesiyim- On beş gün içinde Anayasa
Mahkemesi karara bağlar. Diyor. Sekiz ay geçmiş üstünden, duvardan
ses var, Anayasa Mahkemesinden ses yok. Üstelik eşitsiz koşullarda,
her gün tutuklanan vekillerimiz hakkında ortaya somut, bu tezviratı
yapılan konularda sübuta ermiş, incir çekirdeğinde bir miktar
yer işgal eder bir tane delil, bir tane olgu gösterilemezken
tezviratın, iftiranın, hakaretin bini bir para. Şimdi, söyler
misiniz bize sayın üyeler, biz bu memlekette neye güveneceğiz?
Anayasa Mahkemesi -böyle zamanlar için ihdas edilmiş, bir de bireysel
başvuru gibi bir yükü üstlenmiş bir kurum- eğer bu on beş
gün mecburiyetine uymamak için bir havuz oluşturur, önce oralarda
bekletir, demlendirir, sonra filtre eder, sonra bilmem ne ederse, bunun
adı yasaya hülle olur ve akla hukuku değil, demokrasiyi değil,
sadece, halkın arasında çok yaygın kullanılan ama burada
telaffuz etmeyeceğim imam-cemaat ilişkisini getirir mi, getirmez mi?
Hukuka saygısı olan, bizatihi hukukun güvencesi olarak kendini tarif
eden bir kurum, şu zamana kadar bu konuda bir inisiyatif almalı
mıydı, almamalı mıydı?
Öte yandan, siyaset tutarlı
olmalıdır. Bizim, burada, geçen dönem de tutuklu vekillerimiz
vardı, Milliyetçi Hareket Partisinden ve Cumhuriyet Halk Partisinden de
tutuklu vekiller vardı. Biz bütün konuşmalarımıza
bilaistisna bu vekilleri, öyle bir partiye mensup falan diye değil, öyle
bir üçüncü tekil şahıs nitelemeleriyle değil, hak ettikleri
saygınlıkla isimlerini, soy isimlerini söyleyerek, burada, gelip
yasama faaliyetlerini yerine getirmeleri haklarının savunucusu olduk,
son güne kadar. Şimdi, o zaman düzenlenen içtihat bugün yok
sayılıyor. Her Meclis üyesi, bunun teessürünü, üzüntüsünü içinde
hissetmezse, buraya çıkıp birlik, beraberlik falan söylemlerinin
hiçbir manası olmaz, karşıda bir yaprak bile kımıldatmaz.
Niye? Çifte standart olduğu için. Bu konuda Başkanlık
Divanının acilen toplanması ve geçen dönem olduğu gibi,
Mecliste grubu bulunan bütün siyasal partilerin esasında Meclise
karşı, Meclisin irade yetkisinin gasbedilmesi sayılacak bu
uygulamaya karşı meseleyi bir partinin vekilleri olarak değil
bir demokrasi sorunu olarak görüp dile getirmeleri lazım.
Dış politika hakkında bir CHP
önergesi var. Gönül isterdi ki bir yerinden tutalım, bu dış
politika hakkında da bir şeyler söyleyelim fakat son on-on iki
yıllık serencamına baktığınızda aklıma
yalnızca şu geliyor: AK PARTİ hükûmetlerinin dış
politikadaki manevralarını tarif etmek için şundan daha etkili
bir tanımlama bulamadım: Eğer bu politikaları yılan
takip etmeye kalkışsaydı belkemiği
kırılırdı; o kadar zigzaglarla, o kadar birbirini tekzip
eden, dün ak dediğine bugün kara bile değil mor, öbür gün
kara diyen skalada renk bırakmayacak şekilde birbirini tekzip eden
işlerle dolu.
Keşke CHP şunu hatırlasaydı:
Daha önce de bir önceki Başbakandan -ki, o zaman Dışişleri
Bakanıydı- bu dış politika hakkında Meclisi
bilgilendirmesi, bir genel görüşme açılması talebi
gelmişti, kapalı oturum yapıldı. Kapalı oturumda konuşulanlar
sanırım açıklanmıyor ama mealen şöyle şeyler
oldu: Daha sonra Başbakan olacak zat, burada, hatırlayın, Suriyeye
müdahale etme biçimini Bin atlı akınlarda çocuklar gibi
şendik. havasıyla, neredeyse bıraksan, buradan Şama kadar
uçacaktı. Çıkıp, o zaman demiştim ki: Bunlar ergen
imam-hatipli refleksleri. Ergen ama ha, normal, bihakkın imam-hatipli de
böyle düşünmez, ergen, daha yeni girmiş, hamasetle dolmuş. Bugün
gelinen noktada, bir muhalefet vekili olarak ben ne söyleyebilirim? Hükûmetin
Başbakan Yardımcısı ve önemli bir şahsiyeti
çıktı, dedi ki: Baştan sona yanlıştı. Şimdi,
burası sözün bittiği yer. Yüz yılın icadı, Ne icap
ediyorsa biz yaparız. diyorlar ama dediğim gibi, dün Barzani
eşkıyaydı, bugün ondan medet ummaya başladınız ve
bütün işlerinizi onun inayetiyle sürdürmeye çalışıyorsunuz.
Dün, Başika için size çıkışanlara Siz benim
klasmanımda değilsiniz. diyordunuz, hele Hükûmetin bir bakanı
öyle laflar etti ki yenilir yutulur cinsten değil. Bugün gidiyorsunuz,
sizi de, kendi tenezzül etmiyor, su bakanına karşılatıyor.
Böyle bir uygulamanın nesini eleştireceksin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Dünyada
saygınlığı, dünyada ciddiye
alınırlığı yok. Ama ülkemize doğurduğu
maliyet neredeyse on yıllarca devam edecek vahimlikte.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son söz Antalya
Milletvekili Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, özür dilerim hatipten.
Bir şeyi belirtmeme izin verir misiniz?
BAŞKAN Ben izin veririm de kürsüye davet
ettim, isterseniz sonra söz vereyim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Çok kısa
BAŞKAN - Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir şey
dikkatimi çekti -sayın hatipten özür diliyorum- burada en küçük bir
sataşmada en az 100 tane insan kalkardı, bu Sayın Davutoğlu
ne biçare bir adammış, kimse sataşma için hiç söz almadı.
Kayıtlara geçsin.
Teşekkürler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz oyuna gelmeyiz
Sayın Başkanım, ne yaptığımızı
biliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz ne
yapacağımızı biliyoruz, merak etme.
BAŞKAN - Sayın Günal, buyurun, süreniz on
dakikadır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin artan terör olayları ve
dış politika hakkında vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerine söz aldım.
Tabii, söz sırası, gereği, aleyhte
olarak söz aldım ama içinde söylenenlerin lehte olunan kısım da
var, aleyhte olunan kısım da var, ben bu vesileyle Milliyetçi Hareket
Partisi olarak hem son dönemde artan terör olaylarına
bakışımız ve dış politikadaki gelişmelerle
ilgili bazı görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türk milleti
üst üste felaketler yaşıyor. Her yönden korkunç ve dış
destekli bir terör kuşatmasıyla karşı
karşıyayız. Sayın Genel Başkanımızın da
tabiriyle, artık bıçak kemiğe dayanmıştan ileri
aşamaya geçti ve kemiği delmiş durumda, artık sabır
taşımız da çatlamış bulunmaktadır. Önce
İstanbul Beşiktaştaki, sonra Kayserideki hain
saldırıların ardından ülkemize sınır
dışından gelen terör tehditlerini bertaraf etmek üzere
Fırat Kalkanı Harekâtında görev yapan askerlerimiz de
şehit olmuştur; daha sonra İzmirde yaşanan ancak kahraman
polisimiz Fethi Sekinin sayesinde amaçlanan hedefe ulaşmadan durdurulan
bu teşebbüste de bir polisimiz ve bir adliye görevlimiz hayatını
kaybetmiştir. Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, Türk
milletinin başı sağ olsun diyorum.
Bunların yanı sıra, yine, Rus
Büyükelçisine suikast yapılmış ve İstanbulda bir gece
kulübüne yapılan saldırı sonrası 39 kişi
hayatını kaybetmiş bulunmaktadır. Kısacası,
sistematik cinayetler ve infial dalgasına yol açacak terör eylemleriyle
ülkemiz köşeye sıkıştırılmaya, bölgesel ve
küresel planda eli zayıflatılmaya
çalışılmaktadır. Bölgesel ve küresel plandaki bu
gelişmelere rağmen Türkiye bu zor günleri aşacak,
saldırıları göğüsleyip püskürtebilecek güçtedir. Bu
komplolar, tuzaklar, menfur terör saldırıları Türkiye
Cumhuriyetini yolundan döndüremeyecek, terör örgütleri ve arkalarındaki
çevreler de amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Terörü, insanımızın can ve mal
güvenliğini, millî birliğimizi, demokrasimizi ve ekonomik
gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak kabul eden partimiz
terörle mücadeleyi hiçbir şartta ihmal edilmemesi gereken millî bir
politika olarak görmektedir. Bu kapsamda, terör belasından ülkemizi
kurtarmak için etkili, sonuç alıcı ve çok boyutlu politikalar
uygulanması gerektiğini defalarca belirttik. Günlük siyasi
kaygılardan arındırılmış, uzun vadeli ve
istikrarlı, millî ve etkin bir terörle mücadele politikası
geliştirilmesi ve uygulanması gerektiğini Sayın Genel
Başkanımız defalarca burada da ve yetkililere belirtmiş,
bizler de komisyon görüşmelerinde ve Genel Kurulda değişik
vesilelerle sizlere iletmiştik. Bu kapsamda, teröristi merkeze alan
mücadele anlayışı yerine, terörle mücadele, topyekûn bir
mücadele şeklinde ele alınmalıdır. Terörle ve teröristlerle
etkin bir şekilde mücadele edilirken vatandaşların can ve mal
güvenliği öncelikle temin edilmeli ve zarar görmelerine de fırsat
verilmemelidir. Terörle mücadele sırasında haksız ile
haklı, suçsuz ile suçlu ayırt edilmeli ve mücadele, hukuk devletinin
yöntemleriyle kararlı bir şekilde yürütülmelidir.
Güvenlik birimlerinin yürüttüğü mücadelenin
yanı sıra, istismar edilen ve bu nedenle terörü besleyen
unsurların ortadan kaldırılmasına dönük olarak ekonomik,
sosyal, psikolojik, idari, demografik ve kültürel etkenlerin ortadan
kaldırılması temelinde de köklü bir mücadele yürütülmelidir. Bu
amaçla geniş kapsamlı bir ekonomik ve sosyal kalkınma
programı, gerekli mali destek ve kaynaklarıyla
uygulanmalıdır.
Yine, hatırlayacağınız gibi, bu
kapsamda Hükûmetin açıklamış olduğu Cazibe Merkezleri
Destekleme Programının hemen ertesinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kalkındırma
Programını Genel Başkanımız Sayın Bahçeli eylül
ayı sonunda kamuoyuyla ve sizlerle paylaşmıştı. Bu
programın temel amacı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerimizdeki yirmi üç ilde ekonomik büyümeyi, sosyal gelişme ve
toplumsal uzlaşmayı artırarak millî birlik ve bütünleşmeyi
sağlamaktır.
Terörle ilgili bu değerlendirmelerin
ardından Suriye ve Irakta yaşanan gelişmeler de ülkemizin
gündemini meşgul etmektedir. Özellikle şu anda Halepte ve çevresinde
yaşanan dram hepimizin şahit olduğu gelişmelerdir. Bugün
geldiğimiz noktada, tabii ki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, uygulanan
yanlış politikaların sonuçlarını hep birlikte
görüyoruz ama her zaman söylediğimiz gibi, MHP olarak bizim
amacımız üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir.
İktidar partisi zaten kendi içerisinde değerlendirmelerini
yapmaktadır. Sayın Kurtulmuş daha önceki gün, yine, bugün
yaşadığımız sorunların buradaki hatalardan
kaynaklandığını belirtmiştir. Onun için, biz, şu
anda daha çok çözüm üzerine odaklanmak ve Türkiyenin
çıkarlarını savunmak, yapılması gerekenleri önermek ve
doğru yapıldığı zaman da buna destek olmak gibi bir
yaklaşım içerisindeyiz. Onun için, MHPnin, bölgesinde yaşanan
gelişmelere bakış açısının temelinde öncelikli
olarak Türkiyenin güvenliğini tehdit eden unsurların ortadan
kaldırılması ve millî çıkarlarının korunması
ve gerçekleştirilmesi yatmaktadır.
İkinci bir husus ise bölgede yaşanan
kargaşa, kaos ve çatışmaların sona erdirilmesidir. Sorunların
çözümü için de bölgemizdeki ülkelerle ve uluslararası toplumla birlikte
hareket edilmelidir. Ülkemizin sınırlarının ötesinde süren
bu iç kaos ve çatışmanın önemli nedenleri 2 tane terör örgütü.
Biliyorsunuz, PKK -bir taraftan PYDyle birlikte- ve IŞİD şu
anda mücadele ettiğimiz önemli terör örgütleri. Aslında biz bunu
-daha önce de defalarca söyledik- 6 Ağustos 2012 tarihinde Sayın
Bahçelinin açıklamasıyla sizlere iletmiştik. Sadece Fıratın
doğusu, batısı değil, Kandilden Afrine kadar bir terör
koridorunu temizleyecek güvenli bölge oluşturulması gerektiğini
belirtmiştik. Bu kapsamda, tekraren, bu konunun hassasiyetini gündeminize
getirmek istiyorum. Kısacası, bugün bu söylediğimiz
uyarının ne kadar haklı olduğu tekrar ortaya
çıkmış bulunmaktadır.
Burada, öbür taraftan, dikkat etmemiz gereken bir
başka husus da müttefiklerimiz, Suriyede yaşanan bu iç
savaşın içerisinde bir başka savaşı sürdürmekteler.
Her gün gazetelerde onlara yapılan destekleri, mühimmat, lojistik
desteklerini, bazı silah desteklerini hep birlikte okuyoruz. Maalesef,
burada, saldırılarla Türkiyeyi Irak ve Suriyeye çevirmeye
çalışan birtakım güçlerin hep birlikte hareket ettiğini de
sizlerle birlikte izliyoruz. Aslında Orta Doğudaki bu
haritaların değişeceğini söyleyenlerin hedefinin de nihai
olarak Türkiyeyi bölmek olduğunu biliyoruz. Bu kapsamda yapılan
Fırat Kalkanı Operasyonuyla IŞİDle mücadele edilmesi
doğrudur ancak bu işlerin boşa çıkarılması için
yeterli değildir.
Değerli arkadaşlar, bu kapsamda,
Fıratın doğusu, batısı gibi bir ayrıma gitmeden
ve bütün unsurlarıyla buradan terörü kazımak üzere köklü mücadelenin
devam etmesi gerekmektedir. Türkiyenin yapması gereken, bu mücadeleyi
samimi bir şekilde sürdürmek ve uluslararası arenada da
haklılığını anlatmaktır.
Öte yandan, şu hususa da değinmeden
geçemeyeceğim: Şu anda Kıbrısla ilgili müzakereler
başlamıştır. Bu hafta itibarıyla da görüşmeler
yapılarak garantör devletlerin de katılımıyla beşli
görüşmelerin yapılacağı duyurulmuştur. Biz MHP olarak
gerçekçi ve uygulanabilir ve devam edilebilecek bir çözümün iki bölgeli, iki
milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanması olması
gerektiğine inanıyoruz. Böylesi bir çözüm için tek taraflı iyi
niyetin bizim tarafımızdan gösterilmesinin yeterli
olmadığını da belirttik. Hem Rum Yönetiminin hem de ABnin
bu konuya artık iyi niyetli bir yaklaşım göstermesi
gerekmektedir. Türkiyenin kırmızı çizgilerini ortadan
kaldıracak, Kıbrıs Türklüğünü azınlık statüsüne
indirerek adadaki varlığını tehlikeye atacak iki kesimlilik
ve siyasi eşitlik anlayışını zayıflatacak bir
düzende sürdürülmesini asla kabul edilir bulmamaktayız. Kıbrısta
Kıbrıs Türkünü 1974 öncesi şartlara zorlayacak hiçbir oldubitti
kabul edilmemelidir. Türkiyenin garanti ve ittifak anlaşmalarından
kaynaklanan haklarından da asla vazgeçilmemelidir. Eğer anlaşma
sağlanırsa yapılacak düzenlemelerin Avrupa mahkemelerinde
bozulmaması için de bu düzenlemelere AB birincil hukuk statüsü
kazandırılmalıdır. Tüm bunları yapabilmek için,
değerli arkadaşlarım, bir birlik ve beraberlik içerisinde
hareket etmemiz gerekmektedir. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil
toplum kuruluşlarıyla, medyasıyla hep birlikte el ele verirsek
Türkiyeyi 2023te lider ülke, 2053te süper güç yapma hedefine
ulaşabiliriz diyoruz.
Bir olalım, iri olalım, diri olalım
diyor, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Böylece, alınan karar gereğince Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 447 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi teklifin tümü üzerinde
Sayın Altay, sisteme girmişsiniz.
İki dakika, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin Genel Kurulda
görüşülmesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve bu teklifin
iade edilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına aykırıdır. Aynı iddiayı biz teklifin
komisyonlardaki görüşmeleri esnasında da ısrarla
Komisyon
Başkanına ve Komisyon üyelerine Komisyon üyelerimiz tarafından
aynı iddiayla başvuruda bulunulmasına rağmen, Komisyon,
İç Tüzükte yazdığı şekliyle öncelikle Anayasaya
aykırılık bakımından bir değerlendirme yapmadan,
kısmi bir tartışmayla, bununla yetinmiştir.
Şimdi, Sayın Başkan, beğensek de
beğenmesek de yapacağımız her şeyi orta yerdeki
Anayasaya göre, Anayasanın bize çizdiği çerçeveye göre yapmak
zorundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun koyan yerdir. Kanun koyulan
yerde Anayasanın ihlal edilmesi değil kabul, tasavvur bile edilemez.
Bu anayasayla Anayasanın 2nci maddesi ve 4üncü maddesi açıkça
ihlal edilmektedir. Kaldı ki bizim Anayasamızın 4üncü maddesi
ilk 3 maddeyi ve özellikle 2nci maddede atıf yapılan
başlangıç hükümlerini değiştirmeyi teklif dahi edilemez
hükümler arasına almıştır. Bu teklifle, Anayasanın
başlangıcında ifade edilen millet iradesinin mutlak
üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk
milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili
kılınan -burasının altını çiziyorum- hiçbir
kişi ve kuruluşun bu Anayasada gösterilen hürriyetçi, demokrasi ve
bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağını hüküm altına almıştır.
Aynı bölümde kuvvetler ayrımının
devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına
gelmeyip belli bir devlet yetki ve görevinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş
birliği olduğu ve üstünlüğün ancak ve ancak kanunlarda ve
Anayasada bulunduğu belirtilmektedir. Oysa bu teklifle, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilmesi teklif dahi
edilemeyecek hükümlerinde belirtilen Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,
millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. ilkesini
yerle yeksan eden bir teklifle karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı olarak bu teklifi iade etmenizi talep etmekteyim. Neye göre talep
etmekteyim? Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve Türk milletinin bize
verdiği yetkiye dayanarak talep etmekteyim.
Efendim, aksi bir durum söz konusu ise bu konuda her
zaman olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne ve
onun ilgili hükümlerine başvurmaktan başka da bir
şansımız ve çaremiz yoktur. Talebimle ilgili
alacağınız karara göre yeni bir taleple karşınıza
geleceğim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Sayın Altay, şu anda Meclis
Başkanlık Divanı olarak görüşmeye başlamak üzere
olduğumuz bu teklifle ilgili bizim Görüşemeyiz. ya da iade
edebilecek gibi ne İç Tüzükün ne Anayasanın verdiği bir yetki
yok. Bu teklif bastırılmış, Komisyonda
görüşülmüş, bastırılmış, rapora
bağlanmış, dağıtılmış ve bugün önümüze
gelmiş. Dolayısıyla, ilgili maddeler geldiğinde her madde
üzerinde tabii ki sizin Anayasaya aykırılık önergeleri verme
yetkiniz var. Bunu kabul edip etmemek de Genel Kurulun uhdesinde olan bir konu.
Dolayısıyla, biz bu teklifi görüşmek durumundayız.
Eğer ısrarınız devam ediyorsa usul
tartışmasını açıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Lehte
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lehte
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehte
BAŞKAN - Usul tartışması
üzerinde söz alan lehte Sayın Mehmet Doğan Kubat, aleyhte ilk söz
Sayın Engin Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bülent Tezcana
devrediyorum uygun görürseniz.
BAŞKAN Sayın Bülent Tezcana
devrediyormuş.
Lehte ikinci söz Sayın Erkan Akçay, aleyhte
ikinci söz Sayın Ahmet Yıldırım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Takdiri size ait
olmak üzere konunun önemine binaen geçmiş birleşimlerdeki
uygulamalarımızda da var olan bir tasarrufu sizden de talep
etmekteyiz. Konu hassastır, önemlidir, İç Tüzükün öngördüğü
maksimum on dakikalık sürenin bu usul tartışmasında
kullanılmasında büyük yarar vardır efendim.
BAŞKAN Sayın Altay, onunla ilgili usul
tartışmasının usulü belli, oluşmuş bir teamül
var. Zaten onu geçtikten sonra eğer reddedilirse Genel Kurul
tarafından ya da tutumumda bir değişiklik olursa problem yok.
Ama, tutumumda değişiklik olmazsa zaten gruplar ve şahıslar
bu konu üzerinde konuşmaya başlayacaktır, meramımız da
bir an önce bu konuşmalara başlansın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben takdiri ve tasarrufu size ait dedim.
BAŞKAN Çok sağ olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lakin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Anayasa değişikliği gibi çok temel ve
önemli bir konuyu, konunun usulünü görüşmek
Ki hukukçular şöyle der:
Usul esasın kapısıdır. Dolayısıyla, burada yani
üç dakikalık süreyi bir parça artırmanın bu Meclise ve bu ülkeye
hayrı vardır, takdir sizin efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Evet, sayın milletvekilleri, usul
tartışmasını açıyorum.
Usul tartışması lehinde olmak üzere
ilk söz Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin yapılmasının Anayasaya
aykırı olup olmadığı hakkında
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir
süreci hep beraber ikame ediyoruz, yaşıyoruz. Az önce CHP Grup
Başkan Vekili Sayın Altayın ifade ettiği gibi, Söz konusu
Anayasa değişikliği teklifi Anayasaya aykırıdır
görüşülemez. iddiasıyla usul tartışması
açılmasından dolayı söz aldım. Öncelikle, bu
yaklaşımın Gazi Meclise bir haksızlık olduğu
kanaatindeyim çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, tali kurucu iktidar görevini
şu an görüyor. Dolayısıyla işin tabiatı gereği
zaten yapılan değişiklik mevcut düzenlemelerin
değişmesini öngören bir teklif. O yüzden, bu tarz bir
yaklaşımın, Asla Anayasaya dokunulamaz, Anayasa ellenemez.
yaklaşımının doğru bir demokratik kültür
olmadığı kanaatindeyim. Anayasayı bu Meclis isterse
değiştirir, bunun usulü İç Tüzükte her türlü
ayrıntısıyla beraber yazılmış, teamüller de
hayata geçmiş, şimdiye kadar da çok sayıda değişiklik
yapılmış zaten.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teklif dahi
edilemez.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, milletten korkan bir anlayış, Meclisten korkan bir
anlayış ne size fayda sağlar ne bu ülkeye fayda sağlar. Bu
ülkede Anayasa değişikliği teklifinin nasıl
olacağı hepimizin malumu. Bakınız, 18 maddelik teklif,
hepinizin bildiği gibi, Komisyonda görüşüldü.
BAŞKAN Sayın Turan, özür diliyorum.
Şimdi grupların da genel
mutabakatını arayarak süreyi beş dakikaya
çıkartıyoruz, ona göre konuşmanızı
ayarlarsanız...
BÜLENT TURAN (Devamla) Sorun yok Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinizin malumu,
Anayasa Komisyonunda 600den fazla söz alan milletvekili doksan dokuz saat elli
dakika kadar uzun konuşmayı yaptılar, biz de dinledik. Anayasaya
uygunluğuyla ilgili teklifler, eleştiriler, önergeler Komisyonda
verildi. Bunlar Komisyon Başkanının ekibiyle beraber
değerlendirmesi sonucunda karara bağlandı. Ardından tüm
partilerin bu konuyla ilgili raporları kaleme alındı. Bu
raporlar Meclis Başkanlığına geldi, değişiklikler
oldu, itirazlar oldu ve bu raporlar da zabıt altına alınarak
Meclis Başkanlığı tarafından
bastırıldı. Dolayısıyla, Komisyonun işlemini
tamamlayıp, raporun hazırlanıp, Meclis Başkanının
baskıya göndermesinden yani bir anlamda, Meclisin gündemine
almasından sonra, burada Anayasa değişikliği
yaklaşımı geneli üzerinde asla mümkün değil. Varsa itiraz,
maddelerinde konuşuruz. Varsa itiraz, yazılı önerge olması
kaydıyla -sözlü değil- anayasal itirazınızı maddelerde
yaparsınız. Meclis de bunları değerlendirir, hak verir veya
vermez. Sırf Komisyondaki raporlar, gündemler Genel Kurulda
görüşülmesin diye, burada Anayasaya aykırılık
itirazında bulunmak ancak size on dakika, yirmi dakika zaman
kazandırır. Bunlar doğru muhalefet tarzı değil. Gelin,
bu metni, bu teklifi makul değerlendirelim.
Soğukkanlılıkla, sağduyulu, beraberce değerlendirelim.
Yanlışımız varsa bunu revize ederiz, eksiğimiz varsa
bunu düzeltebiliriz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Tamamı yanlış, tamamı.
BÜLENT TURAN (Devamla) Derdimiz üzüm yemek,
derdiğimiz bağcıyı dövmek değil.
Kaldı ki Anayasa Komisyonunda çok sayıda
önergeyle beraber, kaldırılan metinler oldu, maddeler oldu,
değişiklikler oldu yani biz, iletişime açığız,
tespite, eleştiriye açığız. Bunları da hayata geçirmek
istiyoruz. Ama, sırf İç Tüzüke aykırı olduğu hâlde,
teamüllere aykırı olduğu hâlde Bunu görüşmeyiz. demek
-kusura bakmayın- ne bu Meclisin usulünde var ne İç Tüzükte var.
Anayasa değişiklik teklifinizi, itirazınız varsa Anayasaya
aykırı olduğundan dolayı, ancak maddeler üzerinde
yazılı önergelerle beraber verirsiniz, Meclis takdir eder. O yüzden
bu metnin asla Anayasaya aykırılığı şu an
gündeme gelecek bir husus değildir. Diğer maddelerde diğer
önergelerle beraber değerlendirilebilir.
Kaldı ki bir daha söylüyorum değerli
arkadaşlar: Bu metne lütfen ön yargısız yaklaşın. Biz,
AK PARTİ için değil, bu ülkenin geleceği için bunu istiyoruz.
Biz bu işi Cumhurbaşkanımız için değil, bu ülkenin
ileriki yıllarda muhtemel riskleri yok olsun diye istiyoruz. Zaten, bizim,
Cumhurbaşkanımızla beraber
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sokağa çıkamayacaksınız. Çocuklarınızın
yüzüne bakamayacaksınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) On gün Komisyonda
bağırdınız. Önerge olmadan bağırarak bu
işler olmaz. Siz hayır dediğiniz bir şey yanlış
diye düşünebilirsiniz, biz öyle düşünmüyoruz. Biz gururla, onurla bu
ülkenin geleceği adına bu işi yapmak için 316 vekil imza
attık, 2 parti arkasındayız, bu işi millete götürmekte
kararlıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, usul tartışmasının arasına girmeyi
istemezdim lakin, sayın hatip biraz önce yaptığı
konuşmada bizim -Cumhuriyet Halk Partisinin- Meclisten ve milletten korkan
bir anlayış içinde olduğumuzu itham etmek suretiyle aleni bir
sataşmada bulundu efendim.
BAŞKAN İki dakika süreyle
sataşmadan söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milletten kimin
korktuğu belli, o kadar ki elli avukat sokağa çıktı, bu
Anayasa değişikliğine hayır diyor diye onlara
sıkmadığınız gaz, püskürtmediğiniz su
kalmadı. Bu Hükûmete yazıklar olsun! Milletten korkan burada, sizi
kastetmiyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sana yazıklar
olsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizi kastetmiyorum;
bak, orada Hükûmet var, ağzı var, burnu var, cevap verir; sana ne
battı, konuşma oradan! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, milletten
korkan bir anlayış olmasanız siz şu görüşmeleri Meclis
TVyi açarak adam gibi yaparsınız. Nerede Meclis TV? (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Açık,
açık şu anda.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eğer Sayın
Başbakan konuşurken bu Meclis TV açılırsa ve o
Başbakan burada konuşursa Sayın Başbakana da teessüf
ediyorum, yazıklar olsun! Konuşmayacağını umuyorum.
Böyle bir bilgiye sahibim, Sayın Başbakan konuşurken, sadece
Sayın Başbakan konuşurken Meclis TVnin açılacağına
dair bir bilgiye sahibim. Ayıp, çok ayıp!
İki: Biz milletten korkmuyoruz ama, biz
milletten korkmayız ama onun kararının
başımızın üstünde yeri var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo!
ENGİN ALTAY (Devamla) Onun için, bu
hükûmetlere bile tahammül ediyoruz, milletin kararı diye. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama siz yargılanmaktan
korktuğunuz için
Sizin değil, birilerinin yargılanmaktan
korktuğu için bu değişiklik teklifini getirdiğini
biliyoruz. Sizin ileride, Meclis değiştiği zaman Yüce Divana gönderilmekten
korktuğunuz için -burayı kastediyorum- bu teklifi getirdiğinizi
biliyoruz. Sizin, 17-25 Aralığı temelli örtmek için, temelli
kapatmak için bu teklifi getirdiğinizi biliyoruz ama hep söylüyorum, Kâbeden
örtü getirseniz elinizin kirini silemez, saklayamazsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin televizyonla ilgili
kararı idari bir karardır, o bizim işimiz değil ancak
şunu söyleyebiliriz: Buradaki her türlü yayın eşit şekilde
yapılır. Sayın Başbakana canlı yayın var,
Sayın Altaya yok. tarzı bir yaklaşım iftiradır ve
doğru değildir.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İnşallah olmaz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de kayıtlar geçsin diye söylüyorum.
Bu görüşmelerin Meclis televizyonundan
yayınlanmasıyla ilgili Grup Başkan Vekilimiz Levent Gök iktidar
partisi grup başkan vekilleriyle on gündür görüşüyor, hiç
hayır denmedi, evet de denmedi. Niye o zaman demediniz Gidin,
Başkanlık Divanıyla görüşün diye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Meclisin işi bu ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bizim meselemiz
değil. niye demediniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Protokol var Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne ayıp
şey! Çok ayıp!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Germe ortamı
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu Meclis TV yayınlarının kararlarının
olağanın dışında hangi irade tarafından
verildiğini biliyoruz.
Bu millet de aptal değil Sayın Bülent
Turan, millet her şeyin farkında.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu nasıl bir
yaklaşım!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hâlâ teklifimiz
geçerli.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Bağırma o
zaman.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclis TV bütün
görüşmeleri yayınlasın, bakın her şey daha güzel
olacak.
Kayıtlara geçsin diye söyledim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her şey açık
Sayın Başkan, aleni.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin yapılmasının Anayasaya
aykırı olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Şimdi tutumum aleyhinde ilk söz
Sayın Bülent Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan.
Sizin de süreniz beş dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşülecek
olan 18 maddelik Anayasa değişikliği teklifi başından
bu yana, komisyon aşamasından bu yana ısrarla söylediğimiz
üzere Anayasaya aykırıdır, Anayasanın herhangi bir
maddesine değil, Anayasanın ruhunu oluşturan, kurucu iradeyi
temsil eden ilk 4 maddesine aykırıdır. Anayasanın 4üncü
maddesi gereği bu değişiklik görüşülemez, teklif dahi
edilemez. Ne diyor Anayasanın ilk 4 maddesi? Çok açık, Türkiye
Devleti bir Cumhuriyettir. diyor, devlet şeklinin cumhuriyet
olduğunu tarif etmiş 1inci maddesi. İkinci maddesi
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Aynen devam
ediyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Öyle laf olsun diye
cumhuriyet deyince cumhuriyet olmaz diye bilmeyenlerin kafasına
sokarcasına diyor ki: Bu cumhuriyet başlangıçta tarif edilen
ilkelere uygun olacak. Nedir o? Egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğu ve kuvvetler ayrılığı prensibine
uygun olacak. Başka ne diyor? Diyor ki: Demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devletidir. Yani bu cumhuriyet, demokratik cumhuriyet olacak, hukuk
devleti olacak. Başından beri diyoruz ki cumhuriyet bir egemenlik
problemidir ve başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
Kuvayımilliye ruhuyla işgale karşı bu memlekette
onurlarıyla direnen o büyük kurucu önderlerimiz cumhuriyeti kurarken
egemenliği saraydan alıp millete verdiler. Bu cumhuriyet millet
egemenliğini tarif eden bir cumhuriyet. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, egemenliğin millete ait
olmasının iki koşulu vardır. Bunlardan birincisi seçim.
Evet, seçim var, seçimlerle millet temsilcilerini seçecek ama ikinci önemli
koşul, egemenliğin millette kalmasını sağlayacak anayasal
kurumların var olması gerekir. Yani egemenliği bir kere millete
seçimle verdikten sonra, yöneticilerini millet seçtikten sonra, o gücün
kuvvetlerin bir elde toplanmasını önleyecek anayasal kurumlara
ihtiyaç var. Eğer bunu yapmazsanız, millet adına egemenliği
kullanıyorum diyen birileri yasama yetkisini, yürütme yetkisini,
yargı yetkisini tek elde toplar ve milletin adına millete zulmetmeye
başlar. 20nci yüzyılı geride bıraktık, 20nci
yüzyıl tarihi seçimle gelen ve seçimle geldikten sonra milletin
egemenliğini gasbeden diktatörlerle doludur. 21inci yüzyılın
Türkiyesinde milletimizi diktatörlere mahkûm etmeyelim, onun için millet
egemenliğini kıskançlıkla savunalım diyoruz. Evet, biz de
bu meseleyi bir kişi meselesi diye görmüyoruz, başından beri de
bunu söyledik. Cumhurbaşkanlığı makamında kimin
olduğunun bizim için hiç önemi yok; bugün Sayın Erdoğan olur,
yarın bir başkası olur. Biz diyoruz ki bu teklif geçer ise ben
de Cumhurbaşkanı olsam beni de diktatör yapar. Biraz
aklımızı başımıza alalım. Kim olursa olsun
bir diktatör yaratır, mesele budur. Anlatmaya
çalıştığımız şey sarayda kimin oturduğu
değildir, saraya ne tür yetkilerin verildiğidir. Yüz yıl önce
saraydan alınıp millete verilen egemenliğin bugün bu teklifle
milletten alınıp tekrar saraya verilmesinin
planlandığını görüyoruz. İşte bunun için yasama
yetkisini, yargı yetkisini, yürütme yetkisini bir elde toplayan bu teklif
bir rejim değişikliği teklifidir, basit bir hükûmet sistemi
değişikliği teklifi değildir. Onun için bu teklif Türkiyede
bir seçilmiş kral yaratma teklifidir, buna karşı
çıkıyoruz. O yüzden biraz önce de söyledim, Gazi Meclisi tasfiye etme
teklifidir. Bir kişiyi hem hükûmet, hem Meclis, kanun yapıcı hem
de hâkim yapma teklifidir. Mahkemeyi, Meclisi, hükûmeti bir kişiye teslim
etme teklifidir yani Gazi Meclisin bağrına canlı bomba koyma
teklifidir, Gazi Meclisi tahrip etme teklifidir. Onun için, Anayasanın 4üncü
maddesi gereği değiştirilmesi teklif dahi edilemez ve
görüşülemez.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tezcan.
Tutumum lehinde ikinci söz Sayın Erkan Akçaya
aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelen bu Anayasa
değişikliği teklifinin Anayasaya, Anayasanın temel
niteliklerine, başlangıç hükümlerine, ilk 4 maddesine kesinlikle
aykırı olmadığı görüşünü taşıyoruz.
Anayasa değişikliklerine ilişkin süreç Anayasanın 175inci
maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiştir. Bu hükümlere
baktığımızda, Anayasa değişiklik teklifleriyle
birlikte herhangi bir doğrudan veya dolaylı bir ihlal, bir
değişiklik söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlar, kavramları yerli
yerinde kullanmakta tabii, elbette hepimizin bir sıkıntısı
var. Sürekli rejim değişikliğidir. derken lügate
baktığımızda, lügat karşılığı
rejim, yönetim sistemi, yönetim yöntemine ilişkin düzenlemeler
anlamında alınıyorsa anlaşırız. Ama, devletin
temel niteliklerine, Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerine ilişkin
bir değişiklik var derse buna katılmak mümkün değil. Bu da
ilk 4 maddede ve başlangıç hükümlerinde görüşülmüştür.
Kaldı ki bu ilk 4 madde tartışma konusu ve öneri konusu da
olmamıştır. Bunu bu şekilde ele almak ve meselenin özünün
bir Hükûmet sistemi değişikliğiyle veya Hükûmet rejimi diyelim
hiç fark etmez, kaim olduğunu değerlendirmemizde fayda vardır
diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, ben
sabahki konuşmamda da ifade ettim, biliyorsunuz 24üncü Dönemde ve 26ncı
Dönemde de Anayasa Uzlaşma komisyonları kurulmuştu bütün
partilerin katılımıyla. Ondan sonra, en son Uzlaşma
Komisyonu da -Allah selamet versin, kendisine de acil sağlık ve
şifa diliyorum- Sayın Meclis Başkanının
başlattığı bir tartışma ve Cumhuriyet Halk
Partisinin itirazları üzerine ve uzlaşma masasını terk
etmesi nedeniyle 3üncü toplantıdan sonra hitama erdi. Ve geçtiğimiz
ağustos ayında da Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin üyelerinin temsil ettiği bir
komisyon marifetiyle de 7 maddelik bir anayasa uzlaşma paketi
hazırlandı. Demek ki partiler, gruplar bir araya gelerek mümkün
olduğunca görüşlerini bir şekilde uzlaştırarak bir
neticeye kavuşturabiliyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Anayasa
değişikliğine ilişkin düşüncelerimizi ifade ederken,
Adalet ve Kalkınma Partisi de kendi görüşleri doğrultusunda bu
teklifi hazırladı. Milliyetçi Hareket Partisiyle görüşmelerde de
Milliyetçi Hareket Partisi çok önemli ve ciddi katkılarda bulundu fakat
Cumhuriyet Halk Partisi bu çağrılara olumlu cevap vermedi, bu tür
görüşmelerde yer almayacağını ifade etti.
Sayın Genel Başkanımız
-kısaca özetliyorum- 15 Kasım 2016 tarihinde Bu süreçte Cumhuriyet
Halk Partisi geri durmamalıdır, Başbakana kapıları
açıksa -ki öyle söylüyorlar- teklifi bir de biz görelim diyorlarsa
buyursunlar, kafa kafaya verelim, el ele, omuz omuza, gönül gönüle milletimizin
sorunlarına beraberce eğilelim, gelin Türkiyeyi kamburlarından
birlikte kurtaralım. şeklinde ifade etti.
Yine, Sayın Başbakan da 18 Ekimde Gelin
siz de bu kervana katılın, bu şeref hepimizin olsun. minvalinde
Cumhuriyet Halk Partisine çağrıda bulundu ve 22 Ekimde de bu
çağrı yinelendi. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi -kendi takdiridir
tabii- bu çağrıya cevap vermedi.
Şimdi, Anayasanın temel niteliklerine
aykırı olduğu, Anayasaya aykırı olduğu
iddiasını öne sürüyor ki buna katılmak mümkün değil.
Ayrıca, Sayın Kılıçdaroğlunun da bir televizyona
verdiği mülakatta ve Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin 24üncü Dönem
Uzlaşma Komisyonundaki çalışmaları sırasında 2nci
ve 3üncü maddelerin değiştirilebileceğine
Ve buna ilişkin
önerilerinin de olduğunu biliyoruz.
Lütfen, hadiseyi bu çerçevede ele almakta fayda var.
Bu Anayasa teklifi Anayasaya aykırı değildir.
Saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, siyaset uzlaşma kültürüdür. Dolayısıyla Sayın
Grup Başkan Vekilinin Cumhuriyet Halk Partisi uzlaşma
masasını terk etti. ifadesi bizim kamuoyunda yanlış
algılanmamıza neden olacak bir ifadedir. Bu bakımdan, uygun
görürseniz, bu sataşmaya cevap vermek istiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bülent
Tezcan cevap verecek.
BAŞKAN İki dakika
lütfen Sayın Tezcan
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sayın grup
başkan vekili ya bir bilgi eksikliği içerisinde ya da böyle söylemek
uygun düşüyor şu andaki konjonktüre, bilmiyorum ama bildiğim bir
şey var, sözünü ettiği Uzlaşma Komisyonunda Cumhuriyet Halk
Partisini temsil eden bendim. İlk 26ncı Dönemin başında
oluşan Uzlaşma Komisyonunda 4 parti adına bir araya gelen,
Sayın İsmail Kahramanın
Bu arada, geçmiş olsun
dileklerimi de iletiyorum kendisine, hastanede. Orada bulunan bendim ve biz
hiçbir masayı terk etmedik; önce bu bilinsin. Biz, darbe hukukundan
arınmayı içine alan ve ilk 4 maddeyi tartışmayacak,
parlamenter sistemi esas alan bir anlaşma üzerinde yürümek
gerektiğini daha konuyu belirlerken ilk maddede tartıştık.
Burada uzlaşma sağlanamayınca Sayın Meclis
Başkanı Bu çalışma bitmiştir. dedi ve
toplantıyı dağıttı. O tutanakların hepsi
yayınlandı. Önce onları bir doğru bilgilenmek lazım,
bir.
24üncü Dönemde kurulan Uzlaşma Komisyonunu
çalışmaz hâle getirip terk eden de Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubudur; bir başka bilgi de bu.
Gelelim 7 madde
Son darbe girişiminden sonraki
uzlaşma ortamında bizim yargıya ilişkin mini anayasa paketi
diye 3 siyasi parti AKP, MHP ve CHP adına yapılan toplantıda da
ben temsilciydim. Orada da O 7 maddedeki konular buralarda var. diyorlar, o 7
maddenin içerisiyle bu teklifin hiçbir ilgisi yoktur.
Bir başka şey daha var: Milliyetçi Hareket
Partisinden arkadaşımız o zaman o çalışmalarda da
vardı, burada da var. O Komisyonda itiraz ettiğimiz ne varsa
onların hepsini buraya koymuşlar. Biz itiraz ederken milletvekili
arkadaşımız Sayın Mehmet Parsak da itiraz ediyordu, onun da
itiraz ettiği ne varsa buraya koymuşlar. Hangi katkıyı
yaptılar, merak ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tezcan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sataşmadan söz
istiyorum. Bilgi noksanlığı ya da farklı görüşler
atfetmek suretiyle
BAŞKAN Buyurun size de sataşmadan
dolayı iki dakika süre vereyim. Lütfen, yeni sataşmalara meydan
vermeyelim. Sayın milletvekilleri, tabii ki her grup diğer grubun
sözcüsünün söylediğini onaylamak zorunda değil ve bu bir sataşma
nedeni olmamalı. Lütfen
Buyurun.
10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, en son
Uzlaşma Komisyonunun terkiyle ilgili zaten Meclis
Başkanının başlattığı tartışma
nedeniyle sona ermeye başladığını ifade ettim ve
ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin de üçüncü toplantıdan sonra bu masadan
ayrıldığını ifade ettim. Sayın Tezcan
ayrılmadıklarını ifade ediyor. Ancak tabii burada saatlerce
tartışacak, tezekkür edecek durumumuz da söz konusu değil.
Önemli olan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin
tartışma ve münakaşaları nedeniyle bu Komisyon hitama
ermiştir. 24üncü Dönemdeki Uzlaşma Komisyonu için söylediğiniz
doğru, Adalet ve Kalkınma Partisi masayı terk etmiştir.
Onun dışında 7 maddelik Uzlaşma
Komisyonu aynı mahiyette demedim zaten. Ama farklı da olsa bu Anayasa
teklifinde de Cumhuriyet Halk Partisi kendi görüşleri doğrultusunda,
elbette bir konsensüs içerisinde kendi görüşlerini de bu teklife mutlaka
ki yansıtabilirdi. Ayrıca Hangi görüşleri Milliyetçi Hareket
Partisi yansıtmıştır merak ediyorum. deyince, bu Anayasa
Komisyon görüşmeleri safahatında Sayın Parsak bunları
mümkün mertebe izah etti ama inşallah bundan sonraki
konuşmacılarımız da bu konudaki görüş, düşünce ve
katkılarını da sunacaklardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Grup Başkan
Vekilinin biraz önce kürsüde söylediği Sayın
Kılıçdaroğlu da Anayasanın ilk 3 maddesinin
değişmesi noktasında, evet, değişebilir. dediği
ifadesini reddediyoruz. Ben de biliyorum, dünya âlem de biliyor ki Sayın
Genel Başkanımız bu Anayasayı eline alıp ilk 4 maddeyi
okuyup bunun asla ve asla değiştirilemeyeceğini ve bunun teklif
dahi edilemeyeceğini en az elli yerde söyledi ama hafızalarda
kalsın, yani hafıza tazelemesi olsun diye bir tanesini söyleyeyim:
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kongresinde Sayın Genel
Başkanımız çıktı, 4 maddeyi okudu ve Bu
değiştirilemez. dedi.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, bu bahsettiğim
BAŞKAN - Mikrofonu
açıyorum.
Yalnız, bunu
uzatmayalım Sayın Akçay, istirham ediyorum.
Buyurun.
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu
tartışmaları uzatmak niyetinde değiliz. Olabilir o da,
artık en söylediği neyse onu dikkate almak lazım. Benim ifade
ettiğim, Sayın Kılıçdaroğlunun geçtiğimiz
aylarda kapatılan imc televizyonunda verdiği bir mülakat
nedeniyleydi, bir.
İkincisi: 24üncü Dönem Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda -Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Atilla Kart,
Süheyl Batum ve Rıza Türmenin üyesi olduğu Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda- Cumhuriyet Halk Partisinin temsilcileri, Anayasanın 2nci
ve 3üncü maddelerine ilişkin öneri ve önerge getirmişlerdir, bu 24üncü
Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonunda. Şimdi, 4üncü maddede teklif dahi
edilemeyecek bir görüşte neler ifade etmişler? Örneğin, 2nci
maddede insan haklarına saygılı yerine insan haklarına
dayalı denilmiş. Bunda ne var? denebilir, bilmeyiz ne
olduğunu. 3üncü maddede Dili Türkçedir. İbaresinin Resmî dili
Türkçedir. şeklinde değiştirilmesini öngörüyor. Şimdi,
Anayasanın 4üncü maddesini dikkate alsaydı, bu önerilerin
getirilmemesi gerekirdi. Dolayısıyla, bu hususları
hatırlatmak istedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, uzatmayalım
diyoruz ama uzatıyoruz.
Buyurun, bağlayın siz de lütfen.
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, belgeler arşivde ve
internet sitesinde.
BAŞKAN Takdir de kamuoyunun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 24üncü Dönem
kurulan Uzlaşma Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili üyelerin Anayasanın
ilk 3 maddesiyle ilgili bir değişiklik teklifleri varsa, buyursunlar
getirsinler; böyle bir şey yok.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Var, var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir şey
yok. Buyursunlar getirsinler; böyle bir teklifimiz yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu televizyon
meselesi de, yani izleyenler çok kolay anlayacak
Demokratikleşme
konusunda yapıcı tutum soruları peş peşe geliyor; YÖK
kalksın mı? Tabii., Anayasa değişikliği
kalksın mı? Tabii. Böyle ardışık bir süreç içindeki
bir tane tabiiyi ilk 3 maddeye yorumlamak da bence kabul edilebilir
değil.
Tartışmayı uzatmıyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin yapılmasının Anayasaya
aykırı olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN - Usul tartışması
üzerinde aleyhte olmak üzere ikinci ve son söz Sayın Ahmet
Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; usul tartışması üzerine iktidar adına söz
alan, iktidar partisi adına söz alan hatip, birçok şeyin burada
milletin iradesinin belirlediği biçimde ve mecrada ilerlediğini ifade
etti. Komisyonda bir tek kendisi bulunmadı, farklı partilerden çok
farklı yasama organı üyeleri bulundu ve hiçbir şekilde iktidar
partisinin hatibinin söylediği gibi de cereyan etmedi.
Şuradan hareketle, birçok usul hatası
yapılarak ve yerleşik ilkeler, İç Tüzük çiğnenerek Komisyon
görüşmeleri yapılarak bugüne gelinmiştir. Düşünün, günde
kesintisiz on beş-on altı saat çalışma
koşullarında yangından mal kaçırılır gibi bir
Komisyon süreci işletilmiştir. İktidar partisinin önergeleri
Komisyon üyelerine dağıtılmadan, iktidar partisinin sunmuş
olduğu önergelerin içeriği bilinmeden oylamalar yapıldı
mı yapılmadı mı? Bunlar Komisyonda yaşandı
mı yaşanmadı mı?
Yine, Anayasanın 10uncu maddesi dördüncü
fıkrada Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz. deniliyor. Şimdi, hazırlanan 18 maddelik metin bir
kişiye ve zümreye imtiyaz tanıyor mu tanımıyor mu?
Bir diğer husus, efendim, her şey milletin
gözünün önünde cereyan ediyormuş. Her şey milletin gözünün önünden
kaçırılarak işletilmeye ve yangından mal
kaçırılmaya çalışılarak yürütülüyor. Öyleyse,
Komisyonun bir dakikası bile televizyonlarda yayınlandı mı?
Veya Genel Kurulda tartışmaya başlanacağı bugünden
itibaren, ısrarla muhalefet partilerinin, televizyonlarda
yayınlanması hususundaki önerileri neden iktidar tarafından
kabul edilmiyor?
Bir diğer husus, şunu söyleyelim:
Bakın, burada öyle millet iradesi istikametinde falan ilerleyen bir süreç
yok. İktidar partisi kuru bir çoğunlukçuluk yaparak bu süreci
yürütmeye çalışıyor.
Yine, eğer TV yayınları için
söyleniyorsa, merkezî yönetim bütçeleri sadece bu toplumun bir yıllık
bütçe hakkıyla alakalı olduğu için televizyonda canlı
yayınlanır, kesintisiz. Peki, onlarca yıl bu ülkeyi geriye
götürecek, onlarca yıl bu ülkenin kaderini etkileyebilecek bu
görüşmeler neden milletin gözünden kaçırılıyor ve
kesintisiz canlı yayın talepleri cevapsız
bırakılıyor?
Bir diğeri: Bakın, bu 18 maddelik teklif
öyle bir facia içeriğe sahiptir ki şimdi Komisyon
Başkanımız Mustafa Hocaya ve Sayın Bakanımıza
soruyorum: Şimdi, şu metinde, yeni Cumhurbaşkanı nasıl
bir yemin edecek Sayın Hocam? Şimdi, Cumhurbaşkanının
yemin metni değişiyor mu? Değişmiyor. Peki, Anayasanın
103üncü maddesindeki Cumhurbaşkanı yemin metni ne diyor? Son
bölümünü okuyorum: Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak,
yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla
yerine getirmek
Partili oluyor, neyin tarafsızlığı?
Şimdi, bu metin değişmeden şu 18 maddelik metin geçerse
biri biriyle çelişiktir, açık. Şimdi, düşünün, bir rejim
değişiyor, Cumhurbaşkanının statüsü
değişiyor, Cumhurbaşkanı partili oluyor ama metin hâlâ
partisiz Cumhurbaşkanı yemin metni üzerinden işleyecek. Buyurun
Sayın Hocam, neden bu düşünülmedi? Düşünün, partili
Cumhurbaşkanı partisiz Cumhurbaşkanın yeminini etmeye devam
edecek.
Bu arada, yine rahmetle analım: Bugün Cemal
Süreyanın 27nci ölüm yıl dönümü. Cemal Süreya Kısa Türkiye
Tarihi şiirinde söylüyor, diyor ki:
Üç anayasa
ortasında büyüdün:
Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum.
Herhâlde Sevgili Cemal Süreya bugün
yaşasaydı ona bir dördüncü mısrayı eklerdi ve dünyanın
en zehirli üç bitkisini eklerdi. Bir de derdi ki: Biri de tatula,
kurtboğan ve manşinel olurdu herhâlde diye söylüyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile 1982 Anayasasının ilk 4 maddesinde değişiklik
yapılması söz konusu değildir. Devletin şeklinin cumhuriyet
olduğu hakkındaki hüküm ile cumhuriyetin nitelikleri ve devletin
bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve
başkentine dair hükümlerde herhangi bir değişiklik
yapılmamaktadır. Dolayısıyla, Anayasa değişiklik
teklifi ile 1982 Anayasasının değiştirilemeyecek
hükümlerinde bir değişiklik yapılmadığından
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Anayasanın 4üncü maddesinde
ifade edilen teklif yasağı kapsamında değildir ve teklifin
görüşülmesinde Anayasaya aykırılık söz konusu
değildir.
Yine, gündemimizde olan iş, bir Anayasa
değişikliği olup Türkiye Büyük Millet Meclisi tali kurucu
iktidar olarak görev yapmaktadır. Yapılan işlemin tabiatı
gereği teklif edilen düzenlemenin yeni bir anayasal statü
oluşturması, mevcut anayasal hükümleri değiştirmesi,
kaldırması mümkündür. (2/1504) esas no.lu ve 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Başkanlıkça esas olarak
havale edildiği Anayasa Komisyonunda görüşülmüş, rapora
bağlanmış ve rapor Başkanlığa sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca Komisyon raporu
bastırılarak dağıtılmış ve Genel Kurulun
gündemine girmiştir. Başkanlığımızın da
gündeme girmiş bir tasarı ve teklifi işleme almama, gündemden çıkarma
ve Komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır. Genel Kurulda teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler sırasında diğer hususlarla
birlikte Anayasaya aykırılık iddialarının da dile
getirilmesi mümkün olup Genel Kurulun teklifin tümü üzerindeki
görüşmelerinden sonra teklifin maddelerine geçilmesini reddetme yetkisi de
bulunmaktadır.
Yine, İç Tüzükün 84üncü maddesine göre,
tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasaya aykırılık teşkil ettiği
gerekçesiyle reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce
oylanır. Yine, İç Tüzükün 87nci maddesine göre, teklifin bir
maddesinin değiştirilmesi ve reddi de istenebilir. Görüldüğü
gibi, bir tasarı veya teklifin Genel Kurulda değiştirilmesine ve
reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır. Bu
nedenle teklifin görüşmelerinin başında Anayasaya aykırılık
iddialarına ve teklifin görüşülmeyeceğine ilişkin
başvurunuzun ve buradaki usul tartışması gereği
işleme alınmasının İç Tüzüke uygun
olmadığını düşünmekteyim. Tutumumda bu bağlamda
bir değişiklik olmadığını ifade ediyorum.
Yine, sayın milletvekilleri, benzer bir
gerekçeyle Başkanlık Divanına bir öneri gelmiştir. Teklifin
tümünün görüşmelerine başlamadan önce Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
Anayasaya aykırı olduğu belirtilerek maddelerine geçilmeden reddine
ilişkin, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle esasa
geçilmeden İç Tüzükün 87nci maddesine göre geri çekilmesini isteyen
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve arkadaşları
tarafından verilmiş bir önerge
Başkanlığımıza intikal etmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Başkanlığımızın bu konudaki görüşünü de
kısaca açıklamak istiyorum. İç Tüzükün söz konusu 84üncü
maddesi, bir kanun teklifinin Genel Kuruldaki görüşmesi
sırasında belli bir maddesinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle verilecek önergeleri düzenlemektedir. Yine İç
Tüzükün 87nci maddesinde, kanunlarda veya İç Tüzükte aksine bir hüküm
yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün
veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi,
metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas
komisyon veya Hükûmetin değişiklik önergeleri verebileceği
belirtilmiştir. Henüz teklifin maddelerine geçilmesine karar
verilmemiştir. Teklifin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle geri çekilmesine dair bir önergenin işleme alınması da
bu bağlamda mümkün bulunmamaktadır. Ancak teklifin maddeleri
görüşülürken her madde üzerinde Anayasaya aykırılık
önergesi verilmesi mümkün olacaktır. Dolayısıyla, bu önergeyi de
işleme alamıyoruz.
Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
tabii, siz önergeyi işleme almama gerekçenizi kendinize göre
yorumladınız ve bu bize göre subjektiftir.
BAŞKAN Anayasa ve İç Tüzüke göre
yorumladım, kendime göre değil.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, siz
içeriğini ve gerekçe bölümünü dikkate almaksızın
Bakın, bugün eş genel
başkanımızın Meclis Başkanlığına
sunduğu dilekçesi var. Düşünün, şu Parlamentonun üçüncü büyük
grubunun, grup başkanının dilekçesi sizde duruyor ve bunu
değerlendirmekle mükellefsiniz. Sizinle, benimle ve buradaki 550
milletvekilliyle hâlâ aynı haklara sahiptir. Bütün tartışmalara
katılma, düşüncelerini ifade etme, gizli oy kullanma hakkı var
mıdır, yok mudur? Biz bunu talep ediyoruz ve gerekçe bölümünde buraya
çok açık dercetmiş durumdayız. O
arkadaşlarımızın
BAŞKAN Efendim, bu önergeyi işleme alma
durumunda değiliz, onu söylemeye çalışıyorum, gerekçesine
girmeden önce usulen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir tamamlayayım
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi, orayı
yönetme hakkına ne kadar sahipseniz, ben burada önerge üzerinde ne kadar
söz alma hakkına sahipsem
BAŞKAN Süresi belli canım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Altay az
önce nasıl ki bir usul tartışması açma hakkına sahipse
11 tutuklu arkadaşımız da aynı haklara sahiptir. Burada
olmak ve burada düşüncelerini ifade etmek, geçilmesi durumunda gerek tümü
gerekse maddeler üzerine oy kullanma hakları bakidir. Buradan hareketle
onları buraya getirme ve bu haklarının gasbedilmemesini
sağlama sizin görevinizdir. Ya değilse bunun için, şimdiye kadar
açılmış usul tartışmalarından çok daha önemli bir
anayasal eksikliğe tekabül ettiği için, usul
tartışması açacağız diyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
siz bizden yargıya müdahale etmemizi mi düşünüyorsunuz, bekliyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
yargı size darbe yapmış!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne
bağırıyorsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ne yapabiliriz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Yargı Meclise darbe
yapmış darbe.
BAŞKAN Yani biz burada ne yapabiliriz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Yargıyı siz
kendi üzerinize koymuş durumdasınız.
BAŞKAN - Biz yapmadık. Bu Parlamento
dokunulmazlıkları 376 oyla kaldırdı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
yargıya zaten talimat verdiniz.
BAŞKAN Bundan sonraki iş yargının
işi, Parlamentonun yapabileceği ne olabilir? Ben onu soruyorum size.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Eğer müsaadeniz
varsa cevap vereyim size Sayın Başkan.
Şimdi, yargı, Anayasa 83ün bütün
milletvekillerine vermiş olduğu yasama ve denetim yetkisi
hakkını gasbedebilir mi? Bunu soruyorum size. Yargı, 20
Mayıs günü burada bir darbeyle arkadaşlarımızın
dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, sadece
yargılanmasının önünü açtı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Darbeyle
değil.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)- Ne
darbesi seçimle oldu ya. Demokrasiyle oldu yani.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yasama faaliyetlerinden
alıkonulması hakkını kimse yargıya vermedi.
Yargının böyle bir hakkı yok. Yargı, Anayasa 83ün üzerinde
de değildir. Eğer kararınızı değiştirmezseniz
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
tutumumda bir değişiklik yoktur. Bizim yapabileceğimiz bir
şey yoktur.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, biz o zaman
tutumunuz hakkında usul tartışması açıyoruz Sayın
Başkan, şimdiye kadar eften püften sebeplerle
açtığınız usul tartışmasını.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bakın, bahsettiğiniz konuların pek çoğu bugün birkaç defa
konuşuldu, burada gündeme geldi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Biz hâlâ bununla ilgili
bir usul tartışması açmak istiyoruz.
BAŞKAN Bu noktada açılan usul tartışmaları
var, benzer usul tartışmaları var. Ben gene size de veririm,
usul tartışmasını açarım ama bakın, burada
birbirimizi karşılıklı anlayışla
Şimdi, burada Parlamentonun
aldığı bir kararı darbe olarak nitelemenizin, bir defa,
Parlamento hukukuna uygun düşmediğini ifade ediyorum, millî iradeye
uygun düşmediğini ifade ediyorum aynı şekilde.
AHMET YILDIRIM (Muş) Anayasaya
aykırı bir biçimde işletildi burada Sayın Başkan.
Bakın, bu 18 maddelik Anayasa metni gibi
BAŞKAN Peki, tutumumda bir değişiklik
yoktur ve tümü üzerindeki görüşmelere başlayacağım.
Siz bu noktada usul tartışmasında
ısrarlıysanız
AHMET YILDIRIM (Muş) Evet, açmak istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
usul tartışmasını
açıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
LEVENT GÖK (Ankara) Aleyhte
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, usul tartışması, bakın, 63üncü maddeye göre
BAŞKAN Açtım usul
tartışmasını Sayın Elitaş.
Lehte Sayın Elitaş, Sayın Kubat; aleyhte
Sayın Yıldırım ve Sayın Levent Gök.
Tutumum lehinde ilk söz Sayın Mustafa
Elitaşa aittir.
Üç dakika süreyle buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve arkadaşları
tarafından verilen 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle geri çekilmesini isteyen önergelerini işleme
almamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Başkan aslında bu konuda 63üncü
maddeye uygun olmayan bir şey yaptı, müsamaha gösterdi; o da kendi
takdirleridir.
Bakın, usul tartışması
açabilmenin yolu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 63üncü
maddesinde açık ve net bir şekilde düzenlenmiş. Görüşmeye
yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya
geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce
konuşulur. Bu yolda bir istemde bulunulursa, 4 milletvekiline onar
dakikayı geçmemek üzere 2 lehte, 2 aleyhte söz talebi imkânı mevcut.
Şimdi, biraz önce HDP grup başkan vekili
arkadaşımızın istediği konu, hiç alakası olmayan,
şu anda burada bulunmayan, bulunma imkânı olmayan bir milletvekilinin
oylama yapabilmesiyle ilgili bir durumun istemiyle alakalı bir durum. Bu,
ne Anayasamızda düzenlenmiş ne de İç Tüzükümüzde
düzenlenmiş. O açıdan, böyle bir istemin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usul ve esaslarıyla doğrudan
doğruya bağlantılı bir iş olmadığı
herkes tarafından malum.
Bildiğiniz gibi, mayıs ayında veya
daha önceki süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasaya geçici bir madde
ilave ederek bütün milletvekillerinin o ana kadar ki
dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili büyük
bir çoğunlukla evet oyu vermişlerdir. O çerçevede yapılan bu
oylama sonucunda dokunulmazlıkları kaldırılan
milletvekilleriyle ilgili yargının önündeki engel kaldırılmış,
herkesin bir manada yargılanma hakkı kendilerine verilmiştir. Bu
süreçte yapılan işleri Türkiye Büyük Millet Meclisi darbesi veya
cumhuriyet Hükûmeti darbesi diye ifade etmek tamamen Türkiye Cumhuriyetine
yapılan yanlış ifade tarzından başka bir şey
değildir. Siz burada Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bu İç Tüzüke,
bu Anayasaya göre seçilmiş milletvekili olarak görevinizi icra
edeceksiniz, yerine getireceksiniz, parlamenter sistemin bir unsuru
olduğunu ifade edeceksiniz, Parlamentonun bir üyesi olduğunu
söyleyeceksiniz, arkasından Parlamento darbe yapmıştır.
diye bir ifade kullanacaksınız.
Bakın, demokrasilerde her söz parlamentolarda
söylenmelidir. Parlamento darbe yapma yeri değil, Parlamento darbecileri
engelleme yeridir, bunu çok iyi bilmemiz gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılan, kürsüde yapılan bütün sözler Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ve İç Tüzük çerçevesinde koruma altına
alınmıştır. O anlamda, burada Parlamentoyu darbeci
şeklinde ifade etmek, tamamen büyük bir yanlıştır.
Yapılan usul tartışmasının
yersiz ve gereksiz olduğunu, Sayın Başkanın tutumu lehinde
bulunduğumu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ilk söz, Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yargıya müdahale mi edeceğiz? diyor bazı arkadaşlar.
Yargı, bu ülkede hiçbir zaman bağımsız olmadı; darbe
dönemlerinde özellikle ve arkasından özel yetkili mahkemeler, devlet
güvenlik mahkemeleri, vesaire bütün dönemlerde aslında yargı
bağımsız olmadı, hep siyaset yönetti yargıyı ve
hep muhalif olan insanlar da aslında yargının
bağımsız olması için ve Bir gün mutlaka sizlere de
lazım olur. diyerek yargı bağımsızlığını
savundular. Şimdi, bize kimse yargı bağımsız falan
demesin, yargı bağımsız değil, yargıya gerçekten
müdahale ediliyor, bunu defalarca söyledik. 5 savcı aynı anda
düğmeye basarak milletvekillerimizin, eş
başkanlarımızın tutuklanmasına neden olmuştur,
bunun kararını o mahkemelerin vermesini
sağlamıştır. Ortada bağımsız bir yargı
falan yoktur. Ayrıca, biz burada adli bir karar beklemiyoruz. Burada
sağlanması gereken idari bir karardır yani milletvekillerinin
buraya gelip görüşmelere katılıp -çünkü yargılanmayan yok
aramızda, hepimiz yargılanıyoruz- aynı zamanda oy
kullanmalarının sağlanması gerekiyor. Bunun
sağlanması da mümkündür, bu istenirse yapılabilir. Bu,
ayrıca, sadece Halkların Demokratik Partisini ilgilendiren bir durum
değildir. Zaten dokunulmazlıkların kaldırılması
bu Parlamentonun bir ayıbıdır, bunu çok net ve açık bir
şekilde söylüyoruz. Bizim milletvekillerimizin, bütün il, ilçe
yöneticilerimizin şu anda tutuklu, gözaltında veya rehin
tutulmasının tek nedeni de aslında şimdi getirilmek istenen
o tekçi, tek kişiye bütün yetkileri vermek isteyen ve Anayasanın
aslında kendi özüne aykırı olan şu andaki Anayasa teklifine
karşı muhalefetin engellenmesidir; bizim sözümüzün, sokaklarda
olmamızın ya da Mecliste daha güçlü olarak sözümüzü söylememizin
engellenmesidir ve bu bütün burada dokunulmazlığın
kaldırılmasına evet diyen herkesin ayıbıdır
aslında, bunu tekrar etmek isteriz, sadece Halkların Demokratik
Partisinin değildir. Evet, 11 milletvekilimizin burada olması
gerekir. Bu, bağımsız dediğiniz yargıya müdahale
falan değildir, yargı da bağımsız değildir.
Halkın iradesinin aslında, hani, Anayasa halk için. falan
diyorsunuz ya, Meclisten izletmiyorsunuz ya canlı yayınla
Aslında,
halktan kaçırılan bir Anayasa asla halkın Anayasası
olmadığı gibi, halkın vekillerinin burada
olmadığı, görüşmelere katılmadığı ve oy
kullanmadığı bir Anayasa teklifi de halkın falan
değildir.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Lehte ikinci söz Sayın Doğan Kubata
aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
açılan usul görüşmesinde Başkanlığın tutumu
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Anayasa
değişikliği konusundaki yetki, Anayasanın 175inci
maddesinde düzenlenmiş; bunun sınırları da ilk 3 maddesi ve
değiştirilemezlik ilkesini içeren 4üncü maddesinde
düzenlenmiştir.
Şimdi, 316 milletvekilinin imzasıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir teklif
verilmiş. Meclis Başkanlığı kendisine gelen teklifleri
Anayasaya uygunluk yönünden de inceleyip gerekli işlemleri yapma
yetkisine sahip bir makam, daha önce uygulamaları oldu. Meclis
Başkanlığı incelemesini yaptıktan sonra, Tüzüke göre
esas komisyon olan Anayasa Komisyonuna bu teklifi havale etmek suretiyle
görevini yapmış, bu incelemeyi yapmış. Anayasa
Komisyonumuz, esas komisyon sıfatıyla İç Tüzükün 38inci
maddesinde belirtilen uygunluk denetimini de yapmak suretiyle
Ki, orada
komisyonların kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk
önce Anayasanın metin ve ruhuna örtülü veya açık biçimde
aykırı olup olmadığı yönlerinden bir denetime tabi
tutacağını -öncelikli iş bu gelen teklifle ilgili- ve
eğer bir aykırılık görürse bunun görüşmelerine
başlamadan reddedeceğini İç Tüzük 38in ikinci fıkrası
düzenlemiş. Anayasa Komisyonumuz teklifin görüşmeleri
sırasında elbette ki muhalefetin dile getirdiği bu Anayasaya
aykırılık iddialarını da etraflıca
değerlendirdikten sonra kararını vermiş, raporunu
bağlamış ve Genel Kurulda şu anda kırmızı
gündemde bu teklif görüşme sırasını
almıştır.
Şimdi, yetki Genel Kuruldadır değerli
arkadaşlar. Bir Anayasa teklifinin Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla Komisyona iadesi veya
görüşmelerinin burada yapılamayacağına ilişkin
iddialar bundan önce 2010da 497, 2008de 101 sıra sayılı ve
diğer bazı değişikliklerle ilgili de gündeme getirildi ve
orada başkanlık şu tutumu belirledi: Bu konudaki itirazlar
nasıl yapılacak, yine bunu da İç Tüzük düzenlemiş. 87nci
maddenin birinci fırkasında, milletvekillerinin Anayasaya
aykırılık önergeleri de verebileceğini belirtmiş ve
bunların yine 84üncü maddeye göre öncelikle görüşüleceği
belirtilmiş ve bu tümünün oylaması sırasında burada Anayasaya
aykırılık görüşlerinin ifade edildikten sonra zaten Genel
Kurulun Anayasaya aykırılık konusunda bir kanaati olursa bunu
reddedecektir diye, bu konudaki yolların açık olduğunu ifade
etmek suretiyle bu tür önergelerin işleme alınamayacağına
dair yerleşik bir tutum belirlemiştir. Bu tutum şu anda da
usulüne, İç Tüzüke ve Anayasaya uygun biçimde sürdürülmektedir.
Dolayısıyla, Başkanımızın bu konuda
görüşmelerin devamına yönelik tutumunun hukuka uygun olduğunu
düşünüyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kubat.
Aleyhte, ikinci ve son söz Sayın Levent Göke
aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce Sayın Elitaşın burada
kullandığı bir cümleye biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak altına imzamızı atıyoruz. Parlamentoyu darbecilere
karşı korumak Parlamentonun görevidir." dedi. Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bunu benimsiyoruz, yapıyoruz ve koruyoruz, sizin
görüşünüze aynen katılıyoruz ama Parlamentoyu darbecilere
karşı koruyacağız elbette ki suç işleyen herkes
hesabını versin ama o suç Meclisin çatısı altında
işlenirse, sahtecilik yapılırsa onları kim koruyacak
Sayın Elitaş? (CHP sıralarından alkışlar) Sorun
burada sorun burada. Yani Sayın Elitaş işine geldiği zaman
Parlamento, hukuk
E, peki, burada hukuk ayaklar altına alınmış
cuma günü, burada olmayan 6 milletvekili adına oy pusulası
kullanılmış, sahtecilik yapılmış, o
kişilerin burada olduğunu Sayın Elitaş itiraf etmiş,
basının karşısına geçmiş, o kişiler de
Sayın Elitaşı anında yalanlamışlar; Hayır,
biz, bırakın Meclis içerisinde, bırakın Ankara içerisinde,
kendi memleketimizdeyiz. deyip tweetler atmışlar, Facebooklarına
koymuşlar. Sayın Elitaş böyle konuşuyor ama milletvekilleri
anında sizi yalanlandılar. Sayın Elitaş, bu sahtecilik
işlemine karşı ne yapacaksınız, onu söyleyin bir önce.
Başkasının başına suç gelince hemen yakasına
yapışın ama AKPli birisi işleyince yok. Bu görmezden
gelinemez değildir, herkes dokunulmaz değildir, herkese dokunulur,
AKPlilere de dokunulur.
Sayın Başkan, cuma günü bu Mecliste
yaşanan utanç tablosu demokrasimiz adına bir kara lekedir. Daha bunun
hesabını verememiş bir AKP Grubunun, Türkiyeye hukuk dersi
vermeye hakkı yoktur, haddi de yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar) Nerede bu arkadaşlarınız? Ben o
arkadaşlarınızın isimlerini buradan tek tek okumaya imtina
ediyorum. Gelsin burada herkes özür dilesin, kim yapmışsa bu
sahteciliği özür dilesin. Sayın Elitaş, size yakışan,
az önce de söyledim, çıkıp, kim bunu yaptıysa hesabını
sormaktır.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Usule gel, usule.
LEVENT GÖK (Devamla) Bakın, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu burada; bütün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine
sesleniyorum: Kim bu Meclis çatısı altında ya da
dışında bir sahtecilik işine kalkarsa Cumhuriyet Halk
Partisinden atmak boynumuzun borcudur. (CHP sıralarından alkışlar)
Haydi buyurun bakalım, buyurun bu tavrı gösterin. Bu
milletvekillerinin, 6 sahte oy pusulası gönderen milletvekillerinin
milletvekilliği tartışmalıdır çünkü Anayasamızın
76ncı maddesine göre, sahtecilik fiilini yapanlar milletvekili
seçilemezler, seçilirse milletvekilliği düşer.
Sayın Başkan, o nedenle o önerimiz bizim
çok gündemdedir. Bu milletvekillerinin durumunun tespit edilmesi, oylamalarda
oy kullanıp kullanamayacağının dahi belirlenmesi gerekir,
şaibe karışmaması gerekir. AKP Grubunun, Türkiyeyi bu
Anayasa oylamalarında, bir şaibeden çıkartmasını
bekliyorum. Bir soğukkanlı, bir kararlı ses bekliyorum, onu da
göremiyorum. Elitaş oturmuş karşımızda, evet,
Parlamentoyu darbeden koruyalım ama Sahtecilik yapanlardan kim
koruyacak? sorusuna cevap veremiyor. Sizi bu konuda tekrar, gelip burada özür
dilemeye davet ediyorum Sayın Elitaş.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Levent Gök
konuşmasında elini de grubumuza uzatarak Başkasının
başına suç gelince
Hiçbir vekilimiz bir suç işlememiştir.
Parlamentonun 3 grubu dokunulmazlığın
kaldırılması yönünde oy kullandı diye Parlamentonun 3
grubu, eş başkanlarımız, grup başkan vekillerimiz, milletvekillerimizin
tutuklanmasına sebep oldu diye onlar otomatik olarak suç işlemiş
olmazlar. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Elitaşa
sabahtan beri sataştık, cevap vermiyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu
teklifin görüşmelerinin başındaki Anayasaya
aykırılık iddialarına ve teklifin baştan itibaren
görüşülemeyeceğine ilişkin bu tür usul itirazlarını
karşılamış bulunuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, nöbete geçti grup başkan vekilleri.
Başkan sözünü bir bitirsin
BAŞKAN Bir saniye
İşlemi bitireyim
isterseniz
Bu nedenle, teklifin görüşmelerinin
başında Anayasaya aykırılık iddialarına ve
teklifin görüşülemeyeceğine ilişkin tüm başvuruların
işleme alınmayacağı hususundaki sürdürmüş olduğum,
değiştirmediğim tutumumu Genel Kurulun onayına sunmak
istiyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece, tümü üzerindeki
görüşmelere geçmeden önce
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin komisyonlara havale
ve görüşülme sürecinde yaşanan eksiklikler nedeniyle usule
aykırı getirilmiş olduğuna ve Komisyona iade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
birazdan geneli üzerinde görüşmelere geçeceğinizi ifade
ettiğiniz, açıkça Anayasaya aykırı olduğunu iddia
ettiğimiz, üzerinde açılan usul tartışmalarına
rağmen tutumunuzun değişmediğini ifade ettiğiniz, 316
sayın milletvekillinin imzasıyla teklif edilmiş olan bu kanun ve
Anayasa değişikliğinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak usule
aykırı bir işlemin daha olduğunu ifade etmek ve bu konunun
düzeltilmesi için Başkanlık Divanının tutum içinde olması,
tutum takınmasını talep etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
İç Tüzükümüzün 23üncü maddesi tasarı,
teklif veya kanun hükmünde kararnamelerin hangi komisyonlarda
görüşüleceği, esas ve tali komisyonların hangisi
olacağı, işin komisyonlara havalesi sırasında
Başkanlık tarafından tespit edileceğini hükme
bağlamıştır. Söz konusu teklif Başkanlık
tarafından sadece Anayasa Komisyonuna yollanmıştır. Anayasa
Komisyonu dışında tali komisyon olarak görüş istenmesi
gereken en az 4 komisyon mevcutken bu yola başvurulmamıştır.
Adalet Komisyonu, Millî Savunma Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Plan
ve Bütçe Komisyonu
Bu teklifte bu komisyonların görev ve sorumluluk
alanlarına giren, ihtisas alanlarına giren ve bu komisyonlara
verilmiş anayasal görevleri doğrudan etkileyecek
değişikliklere sahipken, bu değişikliklerin ilgili
komisyonlara görüş alınmak üzere sevk edilmemiş olması asli
bir kusurdur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ilgili komisyonun, Anayasa
Komisyonunun Başkanlığına görüşmeler
başladıktan sonra, Anayasaya aykırılık önergesinden
hemen sonra bu konuda bir başvurumuz ve yazılı olarak
müracaatımız varken, Komisyonda geneli üzerinde görüşmeler
sürerken Sayın Komisyon Başkanı tarafından, Adalet ve
Kalkınma Partili 3 sayın milletvekilinin vermiş olduğu
kifayetimüzakere önergesi işleme alınmış, yaşanan
yoğun tartışmalara rağmen Başkanlık makamı
tutumunu değiştirmemiş ve Komisyonda geneli üzerinde
görüşmeleri bitirip maddelere geçilmesi oylara sunulmuştur.
Tutanaklardan da anlaşılacağı gibi gürültü ve
tartışmalar sırasında maddelere geçilmiş ve bu
konudaki itirazımız bir karara bağlanmamış, Komisyonun
görüşü alınmamış, üzerinde müzakere
açılmamış, sadece yapmış olduğumuz itiraz
yapıldığıyla kalmıştır.
Komisyonun burada takındığı
tutum, Meclis Başkanlığının yapmış olduğu
bir usuli eksikliği giderme konusunda, ana komisyona verilen yetki ve tali
komisyonları göreve çağırma konusundaki anılan maddenin
üçüncü, dördüncü, beşinci fıkralarındaki yükümlülüklerine
tamamen aykırıdır. Oysa Komisyon Başkanı
başvurumuzu değerlendirip -her ne kadar Meclis
Başkanlığı tarafından sevk edilmemiş olsa da- bu
4 veya kendi de takdir edeceği farklı komisyonların
görüşlerinin alınmasının bir Anayasa değişikliği
için olmazsa olmaz olduğunu düşünüp o komisyonlara yazı
yazabilir, o komisyonlara çağrı yapabilir ve teklif üzerinde
görüşlerini alabilirdi. Bu talebimizin yerine getirilmemesi, Meclis
Başkanlığının yerine getirmediği ama bu durumda
gerek basılı bütün kayda girmiş evraklardan haberdar olma
yükümlülüğüne sahip ilgili komisyonlar ve komisyon başkanları
hem de ana komisyonun bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yaparak bu
usuli eksikliği telafi etmesi imkânını ortadan
kaldırmıştır.
Tüm bu sebeplerden sonra
Başkanlığınızdan, yapılan bu eksiklikten
dolayı teklifin görüşmelerine başlanmaksızın ilgili
teklifi Komisyona iade etmek ve Komisyonda yapılmamış bu
işlem ve diğer ilgili komisyonlardan alınmamış
görüşlerden dolayı, kaliteli yasama yapmakla görevli olan bu yüce
Meclisi Anayasa değişikliği gibi, her ne kadar Anayasaya
tamamen aykırı, değiştirilemezlik ilkesine aykırı
bir metin de olsa bu eksikliğinin giderilmesi için
Başkanlığınız tarafından işlem
yapılmasını arz ve talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Özel İç Tüzüke uygun bir görüşme
yaptığını söyledi ama yani İç Tüzükte böyle
ayağa kalkan milletvekilinin, grup başkan vekilinin dakikalarca
konuşması uygun değil. İzin verirseniz, kürsüden iki dakika
bu konuya açıklık getirecek bir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, itirazı varsa
usul tartışması açsın efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir usul yok Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Özelin kullandığı haktan faydalanarak
şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Hangi
komisyona havale edileceği konusunda yetki sahibi Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün toplantı
ve karar yeter sayısıyla ilgili 27nci maddesi var. Aynı
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 34üncü
maddesi var. Bu konuyu milletvekili arkadaşlarımız komisyonda
değerlendirebilirdi. Nitekim, Komisyon üyesi Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri, bu konuyla ilgili, İç Tüzükün 34üncü maddesine göre bir
görüş beyan etmişler ve Komisyon da bu görüşü, kendi üyeleri
tarafından görüşerek reddetmiş.
Başka bir komisyonun, Adalet Komisyonunun veya
başka bir komisyonun, örnek, Plan Bütçe Komisyonunun bu konuyla ilgili
talebi olabilirdi ama bu konuyla ilgili talebi, İç Tüzükün 27nci
maddesine göre toplantıya çağırma isteklerini yerine getirip
Plan Bütçe Komisyonunu toplantıya çağırabilir, Adalet
Komisyonunu toplantıya çağırabilirlerdi.
İç Tüzükle ilgili hiçbir uygulamayı
yapmıyorlar. Burada, Meclis Başkanlığının bu
şekildeki bir istemini kendiliğinden yapması, hatta
Başkanlık Divanının İç Tüzükü de ihlal ederek böyle
bir şekilde Komisyona havale etmesi talepleri vardır. Hiç olmayan bir
şeyi gündeme getirmektedir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Şimdi, Sayın Özel, az önce siz de ifade
ettiniz, İç Tüzükün 23üncü maddesi çok açık ve net bu yetkiyi Meclis
Başkanlığına veriyor, doğru mu?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN Doğru mu, soruyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğrudur.
BAŞKAN Bu yetkiyi Meclis
Başkanlığına veriyor, yani Başkanlık
tarafından, hangi komisyona havale edileceği tespit edilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama 34te
BAŞKAN Bir dakika
34e de geleceğim.
23 Başkanlığa veriyor bu yetkiyi. 34
de bu yetkiyi esas komisyona veriyor. Esas komisyonun yetkisinde. Esas
komisyon, kendisine havale edilen tasarı veya teklif yahut herhangi bir
mesele için bir başka komisyonun düşüncesini öğrenmeyi gerekli
görürse, tasarı veya teklifin o komisyonda görüşüldükten sonra
iadesini isteyebilir.
Şimdi, bir: 23 Başkana bu yetkiyi veriyor.
Başkan bu yetkiyi kullanmadı ya da kullandı, Başkanın
takdirinde. Kullanmadı diyelim. İki: Esas komisyonda böyle bir yetki
var, esas komisyon gerek görmesi hâlinde bunu kullanabilir.
Dolayısıyla bu yetki Başkanın ve esas komisyonun; bu bir.
Tamamen usulüne uygun bir işlem yani aykırı bir şey yok.
İkincisi, bugüne kadarki anayasa
değişikliklerini açın, bakın, hep esas komisyonda, ana
komisyonda görüşmeler yapılmış, tali komisyonlarda
görüşmeler yapılmamış.
Bir üçüncüsü de, İç Tüzükün 73üncü maddesinde
de bir hüküm var. Havaleye itirazla ilgili bir probleminiz varsa ki bunu kanun
teklifinde yapamıyorsunuz, tasarıda ancak eğer havaleye itirazla
ilgili bir itirazınız varsa
Dolayısıyla, bugüne kadar, şu ana
kadarki, az önceki açıklamalarınızın hiçbiri yerinde
açıklamalar değil. Tamamen usule uygun bir işlem tesis
edilmiş ve usule uygun olan bu işlemlere göre de biz şu anda
görüşmelere başlamış durumdayız. Sizin bu
müracaatlarınızı kabul etmek mümkün değildir diye ben
kanaatimi ifade ediyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
aynı sizin yaptığınız yöntemle
Ben sizin yönteminize
uyum gösterdim ve Doğru mu? dediniz, Doğru. dedim.
BAŞKAN Doğruysa problem yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi de ben size
BAŞKAN Ama o doğru olduktan sonra gerisi
hikâye zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
Sayın Başkan, öyle
BAŞKAN Doğruysa, yetki
Başkanlıktaysa gerisini ne diye burada eleştireceğiz.
LEVENT GÖK (Ankara) O kısmı doğru,
diğeri yanlış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şahsınıza saygım sonsuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, aynen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin de benzer bir şeyi
benim için hissettiğinizi düşünüyorum. O yüzden hikâye, gerisi
boş gibi incitici laflardan karşılıklı uzak
duralım.
Ama şunu söyleyeyim: 23
Başkanlığa veriyor, doğru; 34 ana Komisyona yetki veriyor,
doğru. Siz diyorsunuz ki: Ana Komisyon bu yönde hakkını
kullanmış. İtirazım, Ana Komisyon neden yollamadı?
değil. Eğer ana Komisyon bizim başvurumuz üzerine bizim
başvurumuzu gündemine alıp, önerimizi görüşüp, gönderip
göndermemeyi Komisyonun çoğunluk kararıyla oya sunsaydı o zaman
siz haklı olurdunuz. Ama benim itirazım
Komisyona vakti, zamanı
içinde sıra sayısını da alarak başvurusunu
yaptığımız bu dilekçeyi, usulüne uygun olarak ve resmen
yaptığımız bu başvuruyu Komisyon, geneli üzerindeki
görüşmeler için kifayetimüzakere önergesiyle görüşmeleri kesip oya
sunmadığından, karara bağlamadığından ve Komisyon
Başkanının bu usulü tamamlamadan bir usuli eksiklik
yaptığından bahisle zaten karşınızda bulunuyorum.
Eğer sizin 23 ve 34teki, benim de
Doğrudur. dediğim tespitleriniz gibi, benim bu
yaptığım tespitin de doğru olduğunu
düşünüyorsanız o zaman almanız gereken karar teklifin
doğrudan bu usuli eksiklik giderilmek üzere Komisyona iadesi yönünde
olmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) Sayın
Başkan, bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Komisyonun bir söz talebi
var bu konuda; onu da dinleyelim, ona göre kararımızı verelim.
Buyurun Sayın Komisyon.
30.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentopun,
komisyonlara havale işleminin Başkanlığın yetkisinde
olduğuna ve 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin tali komisyonlara havale edilmemiş olmasının Meclis
teamüllerine uygun olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlar; bu konu bizim sıra
sayısı 447 olan raporumuzda da
tartışılmıştır. Aslında
Başkanımızın ortaya koyduğu çerçeve burada da ifade
ediliyor. Öncelikle, komisyona havale -esas veya tali komisyon olarak-
Başkanlığın yetkisindedir. Tabii, Başkanlık da
bunu metnin içeriğine bakarak değil sadece, aynı zamanda
Meclisteki teamüllere bakarak yapıyor. Bugüne kadar 18 kez Anayasa
değişikliği yapılmış, bu
değişikliklerin hepsinde münhasıran Anayasa Komisyonuna esas
Komisyon olarak havale edilmiştir, tali komisyon havalesi söz konusu
değildir. Buna dair itirazlar da havaleden sonra dikkate
alınması gerekir diye bunu ifade ettik. Daha sonra, Komisyon
aşamasında bu dile getirildiğinde 34e göre, o zaman da
şunu dedik: 4 farklı komisyona havale talep ediliyor. Tabii ki bu
teklifin bütünüyle ilgili olan husus Meclis Başkanının
havalesinden sonra tüketilmiştir. Burada bütünüyle ilgili değil ama
maddelerle ilgili olarak özel bir talep söz konusuysa maddelerde bu dile
getirilsin demiştik. Dolayısıyla, bütünüyle ilgili ayrıca
Plan Bütçede görüşülmesinin, Adalet Komisyonunda görüşülmesinin,
Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesinin, ayrı bir bütünün
görüşülmesinin talep edilmesinin doğru olmayacağını
ama ilgili maddelerde bu talep yapılırsa orada o madde
görüşülürken görüşüleceğini ifade ettik ama daha sonra ilgili
maddede böyle bir talep tekrar gündeme getirilmedi. Bu husus da bizim
raporumuzun 23 ve 24üncü sayfalarında uzunca izah ediliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şentop.
Sayın Özel, benim tutumumda bir
değişiklik olmadığını ben özellikle ifade
ediyorum çünkü
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman usul tartışması
talep ediyorum.
BAŞKAN Bakın, şunu söylüyorum:
Şu anda hem Başkanlığın hem Komisyonun yetkisinde olan
bir konuyu konuşuyoruz, bir.
İkincisi: Komisyona ilişkin her türlü
iddiayı bizim şu anda karşılama durumumuz yok çünkü bu
görüşülmüş, rapora bağlanmış,
bastırılmış, dağıtılmış ve Genel
Kurulun gündemine gelmiş. Bundan sonraki süreçte Başkanlık
Divanının değil, Genel Kurulun vereceği kararla, oylamalarla,
Genel Kurulun katkısıyla, katılımıyla farklı
birtakım şeyler yapabiliriz. Onun dışında, bizim,
Başkanlık Divanı olarak -az önce de ifade ettim- önümüze gelen
bu raporu görüşmeme, iade etme, başka türlü bir işleme tabi
tutmak gibi bir lüksümüz ya da bir şansımız dahi yok. Biz,
gündeme bağlılık ilkesi gereğince bunu görüşmek
durumundayız. İstirham ediyorum yani bu konuda bir katkı
olacağını
Tartışmalar zenginleştirir, eyvallah
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok kısa ifade edeyim.
Usul tartışması tam da bunun için
var. Eğer Başkan diyorsa ki: Ben böyle düşünüyorum, yapacak bir
şeyim yok. Aksi düşünülüyorsa usul tartışması
açılır, ondan sonrası Parlamentonun
Zaten usul
tartışmasından sonra fikriniz değişmedi, biz
ısrar ettik, siz oya başvurabilirsiniz. Partiniz, çoğunluk bir
karar verdi, ona karşı biraz önceki usul tartışmasında
da ne oldu sonuç? Aynen dediğiniz gibi oldu. Ama esas olan şu
Sayın Başkanım: Usul tartışması bir hak ve tam da
bu aşamada devreye girer. Siz bir şey yapıyorsunuz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu konuda bir
kere usul tartışması açıldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konu ilk kez
yapılıyor.
Hatta biraz önce Elitaş Böyle bir konu ilk kez
gündeme geliyor. dedi. O yüzden Anayasaya aykırılık yönünden
yeni bir usul tartışması açıyor değilim. Yapılan
işlemin -sizin tarafınızdan- bu eksikliğinin giderilmek
üzere sizin komisyona geri yollama hakkınız ve yetkiniz olduğunu
düşünüyorum. Aksini düşünürseniz konu hakkında usul
tartışması istiyorum. Sonuçta elbette Genel Kurulun olacak
karar.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Özel, usul
tartışması açmanın tahdidî hâlleri var; takdir edersiniz ki
çok net, açıktır. Şimdi, benim yaptığım
işlem az önce birlikte doğruladık- İç Tüzüke uygun bir
işlemse ve yine az önce ifade ettim, bugüne kadarki teamüller de bu
yöndeyse, usulde herhangi bir problem yoksa, usul
tartışmasını bana izah edebilir misiniz? Gerçekten
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun için söz istiyorum
efendim, onun için.
BAŞKAN Sayın Özel, yani ben hani
görüşmelerin suhuletle yürütülebilmesi adına size usul
tartışmasında söz vereceğim ama yani bunun çok zorlama bir
konu olduğunu özellikle de ifade etmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Her şeye rağmen, ben yine
usul tartışmasını açıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Aleyhte, aleyhte
BAŞKAN - Lehte?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Lehte.
BAŞKAN - Evet, lehte Sayın Elitaş.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aleyhte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN - Aleyhte Sayın Özel.
Lehte mi Sayın Kerestecioğlu? Öyle ümit
ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aleyhte, aleyhte.
BAŞKAN - Lehte dediniz ama, aleyhte
Sayın Kerestecioğlu diyelim.
Lehte Sayın Doğan Kubat.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben istedim ondan
önce, tutanakları isterim. Hayır, tutanaklara bakın ben
Doğan Kubattan önce istedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben istedim, bak
tutanaklara, ben istedim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Ben
istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte mi
konuşacaksın, Özgür Özelin aleyhinde?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sosyal demokrasi böyle bir
şey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben istedim önce
aleyhte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
tutanaklara bakın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O zaman,
Sayın Başkan, bundan sonra ilk istemleri lütfen tutanaklara bakarak
belirleyin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gruplar
alsın birer tane, gruplar alsın.
BAŞKAN Evet, o zaman, bakın, Sayın
Altay, bundan sonraki süreçte de öyle yaparsak...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır ama
gruplara veriyoruz.
BAŞKAN Bakın, usulümüz nedir? Her
gruptan talep olduğu zaman karşılamaya
çalışıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, gruplara veriyoruz.
BAŞKAN Yani, bundan sonra da eğer o
işlemi yaparsak grupların bazıları sıkıntıya
düşer. Aynı gruptan hepsi ayağa kalkarsa ne yapacağız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Her gruba verin o
zaman. MHPnin talebi yok.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Evet, lehte ilk söz Sayın Elitaşa ait.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
4.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin Genel Kurula getirilme sürecinin İç Tüzük hükümlerine uygun
olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce de söylediğim gibi -teşekkür ediyorum, tebrik
ediyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerinin, bu Anayasa
değişikliği görüşmelerinin, bütün engellemelere
rağmen, bütün tahriklere rağmen suhuletle geçmesi için gayret
gösteriyorsunuz. Aslında, şu yapılan tartışmanın,
bu usul tartışmasının hiç yeri, mesnedi
olmadığını, ifade eden arkadaşımız da
herhâlde biliyordur diye tahmin ediyorum.
Az önce yaptığımız usul
tartışmasında -bildiğiniz gibi Anayasaya
aykırılık konusunda bir usul tartışması
yapıldı ve- onu da çok güzel bir şekilde izah ettiniz; Anayasaya
aykırılıkla ilgili, tümü konusunda hem Meclis
Başkanlığının hem de Komisyon
Başkanlığının bu konudaki inceleme yetkisi var. Orada,
Meclis Başkanlığı, 10 Ekim tarihinde verdiğimiz
Anayasa değişiklik teklifini tahmin ediyorum pazartesi veya salı
günü Komisyona gönderdiler. O süreç içerisinde muhtemelen Anayasaya
aykırılık konusunda bir inceleme yapmışlardır.
Aynı şekilde, Komisyonda hemen hemen dört gün süreyle, kırk
dokuz saati aşkın bir şekilde, Anayasaya
aykırılık konusunda milletvekili
arkadaşlarımızın uzun uzadıya ifadeleri oldu. Kimi iki
saat konuştu, kimi iki saat elli dakika konuştu yani Anayasaya
aykırılık mı veya maddenin tamamıyla, kanun teklifinin
tamamıyla ilgili mi olduğu konusu belli değil ama bir usul
tartışması Anayasaya aykırılık şeklinde
devam etti ve yine Genel Kurulda, şurada gördük ki ilk işlerden
birisi Anayasaya aykırılık önergeleriyle ilgiliydi. Sonra
değişti, başka konulara girdi. En son, Sayın Özelin
söylediği konu öyle bir noktaya geldi ki, tamam, Anayasaya
aykırılık önergesini geçtik, Şimdi, İç Tüzükün 23ün
maddesine göre ve ona bağlantılı olarak 34üncü maddesine göre
usulüne aykırı bir konu yok. dedi. Benim buradan
anladığım nokta şu ki, Sayın Özgür Özel diyor ki:
Bizim ilk Anayasa teklifiyle, Anayasaya aykırılık önergesiyle
verdiğimiz kısmı siz Başkanlık Divanı olarak
anladınız, Tamam. dediniz, usul tartışması
açtınız, Anayasaya aykırı olmadığı
konusunda karar verdiniz, kanaat getirdiniz; benim de Anayasaya
aykırı olmadığı konusunda kanaatim oluştu. Ondan
dolayı, İç Tüzükün 23üncü maddesi ve İç Tüzükün 34üncü
maddesine göre siz komisyonlara tekrar havale edin, bu kanunlar diğer
komisyonlarda da
Örnek: Anayasanın 161inci maddesine göre bütçelerin
nasıl verileceği konusunda Plan Bütçe Komisyonuna gönderin,
başka konularla ilgili Adalet Komisyonuna gönderin. diye farklı bir
şekilde yöntem ortaya koydu. Benim şuradan, Sayın Özgür Özelin
ifadesinden anladığım net olay şu ki: Bizim ilk andaki
yaptığımız Anayasaya aykırılık yönündeki
usul tartışması yersiz, bu kanun teklifinin, Anayasa değişiklik
teklifinin Anayasaya uygunluğunu kabul ediyoruz ama İç Tüzükte, 23üncü
madde gereğince başka komisyonlara havale edilmesi gereken konu
havale edilmediğinden dolayı bir eksiği tamamlar
mısınız. diye ifade ediyor ama bu eksiği tamamlama yetkisi
Sayın Başkanın yetkisinde değildir, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun yetkisindedir ve Genel Kurul da bunu, ilk usul
tartışması konusunda kararını net bir şekilde
beyan etmiştir.
Sayın Başkanın tutumu lehinde
olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ilk söz Sayın Özgür Özele
aittir.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Öncelikle, Sayın Elitaş, Cumhuriyet Halk
Partisinin kendisine tanımış olduğu bu kürsü
imkânını istismar edip Cumhuriyet Halk Partisinin komisyonda
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İstismar
etmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
komisyondan sonra bugün
burada, kamuoyu önünde açıkça ifade ettiği Anayasaya
aykırılıklardan vazgeçtiği gibi bir çıkarımda
bulunuyor. Değil Sayın Elitaş kalkıp da burada bunu
söyleyince, onun söylemesiyle benim Anayasa aykırılık iddiamdan
vazgeçmem, mezardan dedem kalkıp söylese bu, Anayasaya aykırıdır;
bu, Anayasaya aykırıdır; bu, Anayasaya
aykırıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa Anayasaya
nasıl aykırı oluyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın
Başkanım, İç Tüzükün 23üncü maddesinin gereğini Meclis
Başkanı yapmadı. 4 komisyonu ilgilendiren bir mesele var. O
komisyonun sayın milletvekillerinin uzmanlık alanlarını,
ihtisaslarını, fikirlerini hiçe saydı, Siz bilmezsiniz. dedi,
Biz bu işi kaptıkaçtı misali Anayasa Komisyonu ile Adalet
Bakanı ve 2 bürokratıyla halledeceğiz.
Bununla kalmadı yaptığı
eksiklikler. Biz dedik ki: Bunu düzeltmelisiniz. Komisyona dilekçe verdik.
İç Tüzük 34e göre Komisyon Başkanı demeli ki: Şu 4
komisyondan görüş alınmasını istiyor Cumhuriyet Halk
Partisi. Ne dersiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O konuda da Meclis
Başkanı iradeyi tek başına kullandı, Anayasa
Komisyonunun 4 partiden oluşan sayın üyelerine, en çok da
çoğunluk kendilerinde olduğu, sonucu bildiği hâlde, Adalet ve
Kalkınma Partili üyelerine Bunu sana sormama gerek yok, resen kararı
ben veriyorum. dedi. Böyle bir özensizlik, böyle bir, alınan parça
işi zamana karşı hızla bitirme ve bu kaptıkaçtı
anayasasını paketleyip Komisyon aşamasını halletmeyle
ilgili bir irade vardı.
Çok net bir şey daha söyleyelim:
Başvurularımız sadece bununla sınırlı
değildi. Anayasalar aşkın zamanlı metinlerdir. Anayasalar
en geniş toplumsal mutabakatla yapılır. Daha önceki dönemde
yapılan Anayasa çalışmasına 1.600 kurumdan görüş
istendiğini, 180 kurumun dinlendiğini, 30 bin sayfa tutanakları
söylüyor ama kendisi ifade ediyor Komisyon Başkanı Bu bizim önceki
dönemki teklifimizin yüzde 95 aynısıdır. diyor.
Biz dedik ki: Barolar nerede? Biz dedik ki: Sivil
toplum nerede? Biz dedik: Üniversiteler nerede? Biz dedik: Bu anayasadan
etkilenen sivil toplumun ve toplumun tüm kesimlerinin temsilcilerini dinlemeden
bu Anayasayı nasıl değiştirirsiniz? Bu tekliflerimizin
tamamı Komisyon Başkanı tarafından oya dahi sunulmadan
Ve herkes şunu bilsin: Bu Anayasa
değişikliği için ne bir akademisyen ne bir üniversite ne bir
baro, barolar birliği ne savunma mesleğinin temsilcileri ne de resmî
kurumların birinden görüş alınmasına gerek duyulmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir kişinin üzerine göre
hazırlanmış ve
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Milletten
görüş alacağız, milletten.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
bir taşerona
verilmiş, o taşeron tarafından, aşkın zamanlı bir
metin yapıp yüz altmış yıl sonra da övünülecek
anayasayı yapmak yerine
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
on altı günde paçavraya
dönmüş, imza atanların imzasından döndüğü
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nasıl paçavra
diyebilirsin ya? Ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
destek verenlerin,
Noktasına bile dokunulmayacak. diyenlerin bu paçavraya dönmüş metin
karşısında teslim oldukları...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne demek paçavra!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
bir süreci hep beraber
izledik.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazık! Yani
paçavra demen var ya, çok yazık!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Milletten yetki
alacağız, milletten! Bu ülkenin asıl sahiplerine götürüyoruz
bunu! Onlar karar verecek buna, bu ülkenin asıl sahipleri karar verecek!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milletten yetki
alacağız, milletten! Yetkiyi milletten alacağız,
sıkıntı yok!
BAŞKAN Lehte ikinci söz Sayın Mehmet
Doğan Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, açılan usul görüşmesinde bu Anayasa teklifinin
Komisyona iadesi noktasında, Başkanlık makamının bu
konuda bir yetkisi olmadığına dair tutumunuzun ve
görüşmelerin devamına yönelik tutumunuzun lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Şimdi, Sayın Özgür Özel 34üncü madde
uyarınca, Anayasa Komisyonunun görüş alma noktasında bir
eksikliğe düştüğünü ifade ederek bunun Başkanlık
makamınca Komisyona iadesini istemiştir.
Değerli arkadaşlar, 34üncü madde, bir komisyona,
kendini yetkili görüp başka bir komisyondaki işi isteme yetkisi
veriyor, başka komisyonlardan elindeki işle ilgili görüş alma
yetkisini veriyor veya kendisini yetkisiz görüp başka bir komisyona
elindeki işi gönderme yetkisini veriyor. Dolayısıyla, Anayasa
Komisyonu bu görüşmeleri yaparken bir başka komisyon da Ben
yetkiliyim, bana da bunun sevkini sağlayın. diye bir başvuru da
yapmamış, neticede rapor buraya gelmiş. Şimdi, Genel Kurul
aşamasında bir teklifin komisyona nasıl iade edileceği
şu İç Tüzükte yazıyor aslında. Burada İç Tüzükün 87nci
maddesinin birinci fıkrasına göre, bir kanun teklifinin komisyona
iadesi istenebilir. Evet ama başında diyor ki:
İçtüzükte
aksine bir hüküm yoksa... 88inci maddeye baktığımız
zaman, bir kanun teklifinin komisyona iadesini istemeye yetkili mercilerin
neler olduğu yazılmış; Hükûmet veya esas komisyon,
tasarı veya teklifin tümünün, belli bir veya birkaç maddesinin komisyona
verilmesini bir defaya mahsus isteyebilir. diyor. Şimdi, böyle bir yetki
kullanımı söz konusu değil. Yine, İç Tüzükün 75inci
maddesine göre, teklifte imzası bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın 75inci madde hükmü çerçevesinde üçüncü
fıkraya göre bu geri alma noktasında bir yetkileri var, bunu
kullanabilirler. Bu konuda da Genel Kurulun karar vereceğini gene İç
Tüzük belirtiyor.
Yine, Özgür Beyin bahsettiği, bunun
havalesine, Anayasa Komisyonuna havalesine biz itiraz ediyoruz. Değerli
arkadaşlar, İç Tüzükün 73üncü maddesinde, sadece
tasarının havalesine itiraz edilebileceğine dair bir hüküm
vardır ve 73üncü maddenin son fıkrasına göre de bu, oturumun
başında yapılabilir. Kanun teklifleriyle ilgili havaleye itiraz
hukuken mümkün değildir. Bunun geçmişte de onlarca defa
uygulamasını yaptık. Dolayısıyla, bunun
Başkanlık makamınca Komisyona iadesi söz konusu hukuken mümkün
olmadığından dolayı, şu anda görüşmelerin bir an
önce başlayıp Genel Kurulun bu konudaki kararını
beklemekten başka da yapacağımız başka bir iş
olmadığına göre, Başkanlığımızın
tutumu lehinde olduğumu belirtir, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ikinci ve son söz Sayın
Baydemire ait.
Buyurun Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulun
açılış dakikasından bugüne değin, şu saate kadar
yürütmüş olduğumuz bütün tartışmalarda, hemfikir
olduğumuz yek bir konu var, o da bu gemi içerisinde 79 milyon insanın
tümünün bulunduğu ve bu geminin kaptan kamarasının kimler
tarafından ve nasıl yönetileceğinin, dümenin nereye doğru
çevrilmesinin bütün, 79 milyon insanı ilgilendirdiği hususundaki
hemfikirliğimizdir. Bize göre, adına
Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen bu sistemle 79 milyon
insan büyük bir girdaba, büyük bir çıkmaza doğru hızla
sürükleniyor. Bugün HDP Grubu olarak bizim karşı
çıkışımızın temel noktası: Gelin, bu ülkeyi
birlikte büyük bir felakete doğru hızla kayışının
önünde bir engel oluşturalım. Gelin, gerçekten de milletin hür
iradesinin ortak paydalarda buluşuşunun zemini olan Parlamento
zeminini bir kez daha özgür kılalım. Her şeyden önce birinci
darbe, eş başkanlarımızın cezaevine konulmasıyla
gerçekleşti ve o darbenin şu anda zemininde bir anayasa
çalışması yürütülüyor. Bakınız, Anayasanın 83üncü
maddesindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce
veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik
sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik
süresince zamanaşımı işlemez. ilkesi dahi şu anda
burada yerle yeksan edilmiş durumda. Ben, müsaadenizle, bütün siyasi
partilerin liderlerinin vicdanına hitap ediyorum: Her birinizin
meşruiyeti neyse eş genel başkanlarımızın da
meşruiyeti odur. Bugün Parlamentonun yasama faaliyetini bu minvalde
sürdürmesi siyasi etik açısından bir butlan, hukuki etik
açısından bir butlandır, vicdan açısından bir
butlandır ve mutlak suretle bu yasanın geri çekilmesi, bu
yasanın çalışmasının durdurulması ve
milletvekillerimizin akıbetinin Anayasa Mahkemesinin daha önce vermiş
olduğu kararlar doğrultusunda bir nihayete kavuşturulması
ile tekrar gündemine alması gerekiyor.
İkinci husus da, bu olmasa bile, Parlamento
kendisi, Başkanlık Divanı, üniversite öğrencilerine
tanınan hakkın parlamenterlere de tanınması ve en
azından yasama faaliyeti içerisinde bu oylamalar
yapıldığında burada bulunması gerekiyor.
Değerli kardeşlerim, AKP Hükûmeti, şu
anda bu gemiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
âdeta topluma da
gazoz vererek aynalı sazan avlamaya gittiğine inanıyor ama emin
olun ki bu gemiyi köpek balıklarına yem etmekle karşı
karşıya ve o gemide hepimizin bulunduğunu lütfen ama lütfen
unutmayalım.
Derin saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 23, 34
ve 73üncü maddeleri gereği tutumumda bir değişiklik yoktur.
Zira, söz konusu kanun teklifi Başkanlıkça Anayasa Komisyonuna havale
edilmiş, bu komisyonda görüşülüp rapora bağlanmış, söz
konusu rapor Meclis Başkanınca bastırılıp
dağıtılmış ve Genel Kurul gündemine girmiştir.
Söz konusu teklife ve rapora ilişkin komisyon görüşmelerindeki usule
dair bir aykırılık iddiasını ya da Anayasaya
aykırılık iddialarını değerlendirme görev ve
yetkisini haiz makam, Genel Kurulun bizatihi kendisidir.
Başkanlığımızın resen böyle bir
değerlendirme yetkisi veya işleme almama yetkisi
bulunmamaktadır.
Yine, bir başka husus, özellikle
hatırlatmak istiyorum, 7 Nisan 2016 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan vekillerinin ve Başkanın imzaladığı
mutabakat metninde, İç Tüzükte açıkça düzenlenmiş veya teamülü
yerleşmiş hususlar ile gündem dışına
çıkılmasını konu edinen veya Başkanın tutumuna
ilişkin olmayan usul tartışmaları taleplerinin Başkanlıkça
karşılanmayacağı dikkate alınmış ve
belirtilmiştir. Zira, teamül gereği de, hem iç Tüzük hem de Meclis
teamüllerine baktığımızda da bütün anayasa
değişiklik teklifleri esas komisyonlarda sadece görüşülmüş.
Tali komisyonlar isterlerse görüş bildirebilir ya da esas komisyon isterse
tali komisyona gönderebilir. Bu bağlamda tutumumda bir
değişiklik yoktur diyorum ve böylece bütün bu tartışmalar
nihayetinde geneli üzerinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Genel
Kurulun oyunu almanızı talep ediyoruz bu konuda, görüşünü
almanızı.
BAŞKAN Yok, o benim takdirimde efendim.
Tutumumda bir değişiklik yoktur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
hayır, bundan önceki her şeyde alıyorsunuz da şimdi niye
almıyorsunuz?
BAŞKAN İç Tüzük o takdiri bana veriyor
Sayın Özel, size vermiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, niye şu anda?
Şimdi, şöyle bir bakınca bizi tarafsız yönettiğinize
nasıl inanacağız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
tartışmaları nihayetlendiriyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKP Grubu zayıf olunca
oya sunmuyorsunuz. Böyle şey olur mu? Bak, bak, hadi oya sunun, hadi,
hadi! Hadi oya sunun!
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Tümü üzerindeki
görüşmelere geçiyoruz.
Tümü üzerindeki söz
taleplerini ben Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal, Hükûmet adına
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Mehmet Parsak, esas komisyon adına Anayasa Komisyonu Başkanı
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Şentop, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı ve Başbakan İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım
söz talebinde bulunmuşlardır.
Şimdi birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifi ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, gruplar adına söz taleplerine
gelinmişti.
Gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykala aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Baykal, sizin, aynı zamanda
şahıslar adına da söz talebiniz var. Yalnız,
şahıslar ile grupları birleştirme, en son gruplar
adına konuşan şahsa ait iken grupların da mutabakatını
da alarak, emsal teşkil etmemek kaydıyla şahıslar
adına olan söz talebinizle de birleştiriyorum. Dolayısıyla,
süreniz, yirmi dakika artı on dakika, otuz dakika. Bir de gruplar
adına her konuşmacıya, Hükûmet ve Komisyon da dâhil, beşer
dakika da ilave vereceğiz.
Toplam otuz beş dakikada bitirmek kaydıyla
sizi kürsüye davet ediyorum.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihî bir toplantı
yapıyoruz, bir Anayasa değişikliği taslağını
konuşacağız. Buraya kimseyi suçlamak ya da karalamak için
gelmedim. Günlük siyaset yapmak için burada değilim. Türkiyeye sahip
çıkmak için geldim. Buna ihtiyaç mı var? derseniz, evet, buna
ihtiyaç var. Bu sana mı düşer? derseniz, hepimize düşer, evet,
bana da düşer. Buraya seçilerek gelmiş siz milletvekilleri gibi ben
de bütün siyasi ömrümü bu kutsal çatı altında geçirmiş bir
kişi olarak milletime karşı bu noktada konuşmak zorunda olduğumu
düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İstiklal
Madalyasıyla onurlandırılmış bir istiklal gazisinin
oğlu olarak, babamın helalliğini kazanabilmek için burada
konuşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Belki bir daha böyle bir
şans hiçbirimiz için olmayacaktır. Türkiyemizin tarihle ve gelecekle
hesaplaşmasında oyumuzla, duruşumuzla bir rol
oynayacağımız bir görev anının, bir sorumluluk
ortamının içindeyiz. Ne yazık ki böyle bir tarihî karar
anına bizi taşıyan, müellifi bilinmeyen ama daha içeriği
belli değilken boş kâğıt imzalatılarak önümüze
getirilen bir projedir. Bu projenin müellifi belli değildir ama
arkasındaki siyasi irade bellidir. Bu proje, alelacele, telaşla
hazırlanmış, hukuki ve siyasal olgunlaşmaktan uzak bir
sipariş projedir. Milletin egemenliği ve Meclisin üstünlüğü
anlayışını temel alan bir asırlık siyasi
geleneğimizi tahrip edecek, millî siyasi kültürümüzü çökertecek, millet
egemenliğinin yerine şahıs hegemonyasını ikame edecek
bu tasarı bugün önümüzde duruyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyı ele almadan önce dikkatinizi çekmek istediğim 3 nokta
var. Birisi, bu tasarıdan Türk halkının haberi yok. Anayasamızın,
devletimizin en temel dayanaklarıyla oynayan böyle bir tasarıdan
milletin haberi olmadan, alelacele komisyonlarda, Genel Kurulda bu
tasarıyı görüşme durumunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, 80 milyonun
kaderiyle ilgili bu vahim tasarı hakkında -araştırmalar da
gösteriyor ki- halkımız hemen hemen hiç bilgilendirilmemiştir.
Konunun toplumun hiçbir kesimiyle müzakere edilmediği ortadadır.
Üniversitelerin haberi yoktur, hukuk fakültelerinin haberi yoktur,
baroların haberi yoktur, sendikaların haberi yoktur, esnaf
kuruluşlarımızın haberi yoktur; milletin haberi yoktur.
Sanki milleti haberdar etmeden, milleti uyarmadan işi olup bittiye getirme
çabası vardır.
Hatırlarsanız, daha önce iktidar çözüm
süreci diye PKKyla anlaşmanın halka izah edilip kabul
ettirilebilmesi için çırpınıyordu. Akil adamlar icat edip,
onları bütün Türkiyede seferber etmişti, aylarca
çabalamıştı. Söyler misiniz şimdi, Anayasa
değişikliğini millete anlatmak için en küçük bir çaba, gayret
sergiliyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bizim
anlatmamıza niçin izin vermiyorsunuz? Meclis TV kapatılmış,
Allah aşkına bunun bir izahı var mı? Böylesine önemli bir
konuyu konuşurken Meclis TVnin kapatılması milletin haber alma
hakkına müdahale anlamına gelmez mi? Kendisine güvenen, projesine
güvenen insanlar milletin gözü önünde bu tartışmayı yapmaktan
niye kaçınır? Kısıtlı süreler içinde, yirmi dakika
içinde konuşup, projenin iç yüzü daha anlaşılmadan işi olupbittiye
getirme çabası var; çok açık söylemek zorundayım. Bunu
söylememek iyi niyet değil değerli arkadaşlar. Bu, doğru
değildir. Bu, sizin, teklifinize güvenemediğinizi gösterir. Karda
kışta, zemheride bu telaş niye, bu acele niye? Bırakın
millet gerçekleri öğrensin. Acele etmeyin, acele işe şeytan
karışır.
Milletvekillerine boş kağıdı
imzalattırıp, milletin anlayıp öğrenmesine fırsat
vermeden Anayasayı değiştiremezsiniz, cumhuriyeti tahrip
edemezsiniz. Bu işler böyle olmaz. Eğer oldurmaya
çalışıyorsanız bu işin içinde bir çapanoğlu var
demektir, olmaması gerektiğini siz de bilirsiniz çünkü. Öyle yapmak
zorunda kalmışsanız eğer bu işin içinde bir
çapanoğlu var, bir sıkıntı var. (CHP sıralarından
alkışlar) Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz? Eğer
size birileri Uzatmayın, bir an önce bitirin bu işi. dedi diye
yapıyorsanız, ona söylemeniz gereken şey şuydu: Size
saygı duyarız ama millete ve Meclise daha çok saygı
duyarız; onun için önce millete bu işi anlatmanız lazım.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu söylemenizi beklerdik.
Milletin arkasından talimatla oyun çevirmek kimseye yakışmaz.
Değerli arkadaşlarım, kimsenin haberi
yok, bu tasarıyı olağanüstü hâlde konuşuyoruz, bu anayasa
paketini bir olağanüstü hâl rejimi altında konuşuyoruz. OHALi
üçüncü kez bütün Türkiyede daha yeni uzattık. Olağanüstü hâl Anayasaya
aykırı bir biçimde, OHAL gerekçelerinin kapsamı
dışında uygulamalarla sürdürülüyor. Kararnamelerle yargı
yetkileri kullanılıyor. İdari kararların ne zaman ve
nasıl yargı denetimi altına alınacağı hâlâ
belirsiz. 163 general tutuklu, 150 yüksek yargıç -Yargıtay,
Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyesi- tutuklu, 2.194 hâkim ve
savcı tutuklu, 6.269 subay tutuklu, 80 bin kamu personeli ihraç edildi, 50
bin kamu personeli soruşturuluyor, 230 şirkete kayyum atandı,
hâlâ her yeni kararnameyle yüzlerce kişinin işine son veriliyor. OHAL
kararları yargı süzgecinden geçirilebilmiş, yargı denetimi
altına alınabilmiş değil. Cumhuriyet tarihinin en kanlı
terör saldırılarını yaşıyoruz. Bir buçuk
yılda 38 terör saldırısında 516 kişi
hayatını kaybetti. Sadece şu son altı ayda, OHAL döneminde
17 saldırıda 214 kişi hayatını kaybetti. Suriyede 47
askerimiz şehit düştü. Ekonomi alarm veriyor. Suikast timleri onlara
kol kanat geren mülteci hemşehri kolonileriyle birlikte kentlerimizde
yuvalanmış. Güvenlik krizi sizi muhalefet liderlerine
zırhlı araba teklif etme noktasına kadar getirmiş.
Bütün bunları Türkiyeyi on beş
yılda ne hâle getirdiniz? diye şikâyet etmek için söylemiyorum.
Allah aşkına, bu ortamda, OHAL rejimi altında bu Anayasa
değişikliğini, referandum yapma düşüncesini nasıl
oluyor da aklınızdan geçirebiliyorsunuz? diye sormak için
söylüyorum. Millet can derdinde, birileri et derdinde.
Değerli arkadaşlarım, OHALin
altıncı ayındayız. Her gün yeni gözaltılar,
tutuklamalar, birbiri ardına terör saldırıları,
bombalamalar, şehit haberleri. Millet ülkenin her yerinde acı ve
matem içinde. Yasını tutmaya çalışan, matemini yaşayan
insanlara Hadi koş, bana oy ver. diyeceksiniz. Bu bana bir kargaşa
ortamında ayıplı malını pazarlamaya çalışan
kurnaz bir tüccarı hatırlatıyor.
OHAL rejimi içinde yapılacak bir Anayasa
değişikliği hukuk vicdanıyla, demokrasi ahlakıyla
bağdaştırılamaz. Başta Fransa olmak üzere birçok
demokratik ülkede olağanüstü hâlde anayasa değiştirmek mümkün
değildir. Sayın Başbakanın da bir süre önce OHAL
altında referandum yapmanın doğru olmadığını
söylediğini hatırlıyorum. OHAL altında Anayasayı
görüşmeye başladık bile. Böyle olması hem
Başbakanın saygınlığına ağır bir darbe
vurmuş hem de tasarının demokratik meşruiyetini ve hukuki
saygınlığını daha işin başında
şimdiden tahrip etmiştir. Hükûmetin de ötesinden kaynaklanan bu
acelecilik ve dayatmanın, Olağanüstü hâl falan dinlemem. diyen o
anlayışın altında yatan, halkın bilgilenmesinden,
teklifin iç yüzünün ortaya çıkmasından duyulan telaş ve
korkudur. Basın baskı altında, 147 gazeteci tutuklu, düzinelerle
gazeteci siyasi baskılarla işinden atılmış,
televizyonlar sindirilmiş, dışarıda OHAL, Mecliste
sıkıyönetim. Meclis televizyonunu kapatıp yirmişer dakika
grupları konuşturarak yapacağınız işten
hayırlı bir sonuç çıkmaz. Söz konusu olan, dünyanın en
şerefli millî kurtuluş mücadelesiyle kurulmuş, Meclis
üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyet rejiminin kaderidir. Milletin
haberi yok, olağanüstü hâl altında anayasa değiştiriyoruz
ve ilk kez Türkiyede 12 Eylülden bu yana uzlaşma olmadan bir anayasa
değişikliği hayata geçirilmek isteniyor. 18inci anayasa
değişikliği paketini görüşüyoruz; 17si de uzlaşmayla
geçmiştir, 17si de mutabakatla geçmiştir ama şimdi, ilk kez
milleti ikiye bölecek bir temelli anayasa zorlamasına iktidar davetiye
çıkarmaktadır hâlbuki bugün her zamankinden çok daha fazla
uzlaşmaya ve millî dayanışmaya ihtiyacımız var.
Bir yanda, Türkiyenin bir millî devlet olarak
varlığına yönelik dış kaynaklı komplolar,
tuzaklar, öte yanda, uzun süredir iktidarın izlediği
yanlış, tutarsız iç ve dış politikaların
oluşturduğu bir tehdit ortamı; her ikisiyle aynı zamanda
karşı karşıyayız. Böyle bir tehdit ortamında yeni
bir rejim gerilimini tahrik etmeyi, Türkiyeyi kutuplaştıracak, daha
da kutuplaştıracak, daha da kamplaştıracak böyle bir
girişimi akılla, sağduyuyla izah etmek mümkün olabilir mi?
Eğer rejimin temeli konusunda uzlaşamazsanız egemenliği
çatlatırsınız.
Değerli arkadaşlarım, bu getirilen anayasa
değişikliği, sıradan, alışılmış,
bundan önceki 17 paket gibi bir değişiklik değil, bu, Anayasanın
temellerini, egemenlik anlayışını, ana kurumların
konumunu ve birbirleriyle ilişkisini dünyanın hiçbir demokratik
ülkesinde olmadığı kadar allak bullak edecek bir proje.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede
Anayasanın temelinde millî egemenlik anlayışı ve Meclisin
üstünlüğü var. Bu teklif millî egemenlik anlayışını
tahrip edecektir; milletin üstünlüğünü, Meclisin üstünlüğünü ortadan
kaldıracaktır. Meclis üstün olmaktan çıkacaktır, eşit
bile olamayacaktır. Millî egemenlik ortadan
kaldırılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
burada Meclis olarak çalışıyoruz. Bu Meclisin arkasında
millet var, millî irade var. Tümüyle Türkiye milleti Türkiye Büyük Millet Meclisinin
arkasında, yüzde 100üyle. Her siyasi görüşten parti varız, her
kimlikten, her etnisiteden, her inançtan, her mezhepten insanlarız çünkü
Türkiye böyle, o Türkiye de buraya yansıyor. Onun için burası egemen,
onun için bütün organların üzerinde olmak durumunda. Ama şimdi ilk
kez bir seçim yapacağız; yüzde 51le bir Cumhurbaşkanı
seçeceğiz; seçeceğimiz Cumhurbaşkanı bu milletin yüzde 100ünü
temsil eden organın temel yetkilerini alacak -yasamanın bir
kısmı dâhil- denetlemeyi tümüyle ortadan kaldıracak,
yargıyı alacak ve yeni bir anlayışla bir devlet
mekanizması ortaya çıkacak. Herhangi bir demokratik ülkede bunun bir
benzeri var mı Allah aşkına?
Değerli arkadaşlarım, böyle bir
ortamda bu kadar köklü bir Anayasa değişikliğini zorlayarak
geçirmeye çalışmak yapılabilecek en büyük
yanlıştır, en büyük hatadır. Bu kadar yanlış, bu
kadar hata niye yapılıyor, niye yapılıyor? Bir telaş
var, bir acele var, bir işi bağlama gayreti var, Bir fırsat
çıktı, aman bu fırsatı kaçırmadan derhâl bunu
bitirelim. anlayışı var; bu, bütün o hatalara yol açıyor.
Değerli arkadaşlarım, getirilen
Cumhurbaşkanı sadece bildiğimiz Cumhurbaşkanı
olmayacak; dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde görülmeyen bir
şekilde iktidar partisinin de genel başkanı olacak. Herkes bu
Anayasaya baktığı zaman, Cumhurbaşkanının
yetkilerine, Meclisin yetkilerinin azalmasına ve yargıyı
Cumhurbaşkanının belirlemesine tepki gösteriyor, Bu
yanlıştır. diyor. Elbette onlar yanlış da herkesin
pek üzerinde durmadığı belki en temel yanlış,
Cumhurbaşkanının Meclisteki iktidar partisinin aynı zamanda
genel başkanı da olabilmesidir. Bundan daha büyük bir hata tasavvur
edilemez. Bu, yasama ile yürütmeyi iç içe geçirmek demektir.
Cumhurbaşkanı yani tüm Türkiyenin temsilcisi olması gereken
kişi bir siyasi partinin genel başkanı, grup
toplantısına katılacak, MYK toplantısına
katılacak, o partinin yararlarını, çıkarlarını
savunacak, takip edecek. Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı
olacak, AKP Genel Başkanı da yargıyı belirleyecek, Anayasa
Mahkemesini belirleyecek, HSYKyı belirleyecek. Değerli
arkadaşlarım, sağduyumuzu mu kaybettik Allah aşkına?
Bir siyasi parti genel başkanına Anayasa Mahkemesinin üyelerini
belirleme hakkı verilebilir mi? Cumhurbaşkanına parti genel
başkanı olma yetkisini, imkânını
tanıdığınız anda işte siz bunu yapmış
oluyorsunuz ve bu, hiçbir şekilde kabul edilebilir, sürdürebilir bir olay
değildir.
Tarafsızlık yemini edecek
Cumhurbaşkanı, Ben tarafsızım. diyecek. Ya, kimi
aldatıyoruz? Ne bu samimiyetsizlik? Anayasaya yansımış bir
samimiyetsizlik. Parti genel başkanı tarafsız olarak yemin
edecek! Yani aynı kişi Cumhurbaşkanı Köşkünde
tarafsız olacak, parti genel merkezinde AKPli olacak,
Başbakanlıkta Başbakanlık yapacak.
Değerli arkadaşlarım, bunlar
yanlış. Bakın, bu, parti devletini oluşturmak demek,
siyaseti devletin temeline sokmak demek. Türkiyede valilerin il
başkanı olduğu bir dönemden başladı 1930larda, bugün
geldiğimiz noktaya geldi bir büyük süreçle. Bu sürecin en kritik
aşamasında 1947de 12 Temmuz Bildirisi vardır. İsmet
İnönü, hukuken partili Cumhurbaşkanı konumundayken bundan
rahatsız olarak partilerüstü bir Cumhurbaşkanı olmaya gayret
göstermiştir, kucaklamaya çalışmıştır muhalefeti,
adil davranmaya çalışmıştır ve daha sonra bu hukuki
durum değişmiş, önce fiilî olarak İnönünün çabasıyla,
daha sonra da hukuki olarak değişmiş, bugünlere gelmişiz.
Şimdi, biz tarafsız diye Anayasada tarif edilen
Cumhurbaşkanını parti genel başkanı yapmaya
çalışıyoruz. Nereye gidiyorsunuz arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı, Meclisi tek başına gerekçesiz fesih
yetkisine sahiptir. Esad sahip değildir, Esad, Meclisi gerekçesiz
feshedemez; gerekçe gösterecek, üstelik gösterdiği gerekçeyi de bir
başka defa kullanamayacak. Biz hiç gerekçe bile göstermeden feshedeceğiz.
Kim kimi feshediyor? Yüzde 50 yüzde 100ü feshediyor arkadaşlar. Yüzde 51le
seçiliyorsun, yüzde 100ü feshediyorsun. Türkiye Büyük Millet Meclisi kendini
normal bir siyasi irade sergileyerek feshetmek durumunda değil, illa 360ı
alacak.
Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinin 15
üyesinin 12sini Cumhurbaşkanı şapkasıyla atayacak, 3ünü
de iktidar partisinin genel başkanı sıfatıyla buradaki
oylamalarla belirleyecek. Sonra da o mahkemede Cumhurbaşkanı bir
ihtiyaç ortaya çıkarsa yargılanacak. Değerli arkadaşlarım,
ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet? Anayasa Mahkemesini ne hâle
getiriyoruz?
HSYKyı gene aynı şekilde Adalet
Bakanı ve müsteşarıyla doğrudan atıyor. Ondan sonra 5
üyeyi gene kendisi atıyor. Geriye kalan azınlığı da
Meclis seçiyor. Nasıl seçiyor? Gene iktidar partisinin yani parti genel
başkanı konumuna gelmiş Cumhurbaşkanının
talimatlarıyla seçiyor.
Değerli arkadaşlarım,
yardımcıların milletvekili olması şart değil ama
o yardımcılardan birisi belki Cumhurbaşkanının yerine
gelebilir. Anayasada bir maddeyle bu halledilebilirdi, söylenebilirdi.
Güvenoyu yok. Cumhurbaşkanı hiç kimseden
güvenoyu almadan kabine kuracak. Kabine yüzde 50yle oluşan bir
Cumhurbaşkanının iradesiyle oluşacak ve yüzde 50yle
oluşan bir irade yüzde 100le oluşan bir Meclisi feshedebilecek.
Meclisin kendisini feshedebilmesi ancak 360 oyu bulabilmesine bağlı.
Olağanüstü hâl kararnamesi çıkarma
hakkına sahip başkan. Olağanüstü hâl ilan etme hakkına
sahip. Olağanüstü hâl var diye kararname çıkarmaya yetkili.
Çıkaracağı kararnameyle Anayasayı değiştirme
imkânı var. Değerli arkadaşlarım, Anayasayı
değiştirme yetkisini veriyoruz, farkında mısınız
Allah aşkına?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nereden
çıkartıyorsun ya, nerede yazıyor bu?
DENİZ BAYKAL (Devamla) Çok açık, en
küçük bir tereddüdünüz olmasın. Anayasa Mahkemesinin kararı var; daha
yeni aldığı karar, bu son olağanüstü hâl çerçevesinde
aldığı karar. Anayasa Mahkemesi diyor ki: Olağanüstü hâl
kararnamesiyle ilgili Anayasaya aykırılık iddialarını
ben dinlemem.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Anayasada öyle yazıyor.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Anayasa Mahkemesinin
olağanüstü hâli anayasal denetime tabi tutmayacağını
açıklaması karşısında, olağanüstü hâli kimseye
bilgi vermeden, istişare etmeden, yetki almadan
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Anayasanın 148inci maddesi öyle yazıyor.
DENİZ BAYKAL (Devamla)
tek başına
ilan eden kişi olağanüstü hâl için de o kararnameyi yürürlüğe
koyar, onun Anayasaya aykırı olması hâlinde de onu denetleyecek
bir merci yoktur.
Değerli arkadaşlarım, kamu yönetimini
kararnameleriyle şekillendirir yani Yürütmeyi o işletir.
değil, yürütmeyi tanzim eder yani yürütme yetkilerini de o kullanır;
kapatacağı bakanlıkları kapatır, istediği yeni
bakanlıkları kurar, kamu tüzel kişiliklerini ihdas eder, devleti
tepeden tırnağa tek başına götürür. Peki, bu kadar büyük
yetkiler kullanan birisi denetlenebilir mi? Hayır, denetlenemez. Gensoru
yok, güvenoyu yok, Meclis araştırması ve Meclis
soruşturması yok
(AK PARTİ sıralarından Var, var
sesleri)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Siz
okumamışsınız.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Meclis
soruşturması
Bunu bir inceleyin. Meclis araştırması
ile Meclis soruşturmasını karıştırmayın
değerli arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Genel Başkanım, Meclis soruşturması var efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Olmayacak şekilde var.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Evet, 360 üyeyle, 400
üyeyle
Şimdi ona geleceğim.
Şimdi, bakın, buradaki olay şu
değerli arkadaşlarım: Denetleme mantığı,
Cumhurbaşkanı dâhil, bakanlar dâhil, Cumhurbaşkanı
yardımcıları dâhil icraya yönelik denetleme
anlayışı Ortada bir suç varsa verirsiniz mahkemeye.
anlayışıdır. Bakın, o var sadece, onu söylüyorum,
Meclis soruşturması ve denetleme daha geniş bir olay, illa bir
cezai suç gerektiren bir ihlalin olması şart değil. Bir
denetleme imkânı yok. Suç varsa ver mahkemeye." diyor. Nasıl
vereceğiz? Suçun olduğunu iddia edenlerin yapması gereken
şey önce 300 üyeyi bulup teklif etmek, daha sonra 360 üyeyi bulup
Komisyona sevk kararı çıkarmak, ondan sonra da 400 oyu bulup Yüce
Divana sevk etmek. Ya, bu suç teşkil eden bir olayın
dışında bir yanlış yok mu? Bu yanlışı
Meclisin söyleme hakkı yok mu? Bir denetleme imkânı getirmenin ülke
için bir yararı yok mu? Böyle bir mekanizma var mı? Bunların
hiçbirisi yok.
Değerli arkadaşlarım, bir suç varsa
bulursun 400 milletvekilini, mahkemeye verirsin mantığı. Peki,
mahkemeye veririz, bizi kim yargılar? Benim tayin ettiğim Anayasa
Mahkemesi üyeleri; 12sini doğrudan, 3ünü de dolaylı oraya
getireceğim. Şimdi, ayrıntılara girmek istemiyorum,
bunları hep biliyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, bütün bunlar bu düzenlemenin hangi anlayışla
yapıldığını bize gösteriyor. Sayın Başbakan
bu konularda gerekçelerini ifade ediyor zaman zaman, diyor ki: Biz bunu
istikrarı sağlamak için yapıyoruz. Allah aşkına,
Türkiyede istikrar sağlamaya ihtiyaç mı var? On dört
yıldır, on beş yıldır iş
başındasınız, tek başınıza hükûmetsiniz,
istediğinizi yapıyorsunuz. Yani, İstikrar ihtiyacı nereden
geliyor? denildiği zaman diyorlar ki ya da Sayın Başbakan
düşünüyor ki: Efendim, bugün değil, gelecekte
istikrarsızlık ihtimali var. Biz bir süre sonra
istikrarsızlık olabilir diye bugünden telaşla, alelacele,
milleti bilgilendirmeden, olağanüstü hâl altında, Meclisin
etrafını polislerle kuşatarak; gazlar, coplar kullanarak bir an
önce bunu geçirmeye çalışıyoruz. Niye? Gelecekteki bir tehdidi,
tehlikeyi bertaraf etmek için. Değerli arkadaşlarım, bu
düzenleme hiçbir şekilde gelecekteki bir tehdidi bertaraf etmeye yönelik
bir düzenleme değildir. İstikrar diye bir problem var da istikrar
nereden kaynaklanıyor? Ortalık çok karışık, Türkiye
böyle bir dönemi hiç yaşamadı, kan gövdeyi götürüyor. Ne var bunun
altında? Ne var bunun altında? Niye böyle bir manzarayla
karşı karşıyayız? diye düşündüğümüz zaman
gördüğümüz şudur: Bunun altında bir anayasal kriz yok
değerli arkadaşlar, bir anayasal yetersizlikten dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baykal, süreniz doldu,
lakin bir üç dakika daha süre uzatımı yapacağım. (CHP
sıralarından Beş dakika
Beş dakika
sesleri)
Yetmediği zaman iki dakika daha vereceğim toparlayasınız
diye.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Kaç dakika oldu? Yirmi
mi?
BAŞKAN Otuz dakika doldu, şimdi ilave
süreyi veriyorum size, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Niye taksitle
veriyorsun? Beş dakika versene.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Yani, istikrar gerekçe
olarak söyleniyor, bunun hiçbir inandırıcı tarafı yoktur.
Türkiyenin şu andaki problemi bambaşkadır ve bu, Anayasadan
kaynaklanmamıştır, bu, doğrudan iktidarın uzun süredir
uygulamalarından kaynaklanmıştır. İktidar geride
bıraktığımız on beş yıl içinde giderek
ülkeyi daha da karmaşık, daha da yüksek krizler ortamına
doğru sürükledi. Bunun altında yatan hiçbir şekilde anayasal bir
gerekçe yoktur, bu, sadece iktidarın yanlış
politikalarındandır. Yanlış bir Suriye politikası
izlediniz, onun sonuçlarıyla bugün Türkiye hesaplaşıyor;
yanlış bir terör politikası izlediniz, izlediğiniz terör
politikasıyla Türkiye hesaplaşıyor; FETÖ konusunda tamamen
yanlış, siyaseten yanlış, hukuken yanlış, büyük
hatalar yaptınız, şimdi o hataların sonucunda Türkiye allak
bullak; yolsuzluklarla mücadeleyi bir kenara bıraktınız,
görmezlikten geldiniz, onun sorunları Türkiyeyi sarsmaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
sorunu Anayasa sorunu değil. Ülkeyi yönetenlerin hata yapmasına imkân
vermeyecek bir anayasa düzenleme yetkisi hiçbir anayasada
bulunamamıştır, hiçbir anayasada siyasetçi hatasını
bertaraf edecek önlem yoktur. Olay, sorumlu insan olma, iyi siyasetçi olma,
devlet adamı olma, bugünü değil yarını düşünme, günlük
çıkar için, siyasi çıkar için ülkeyi sıkıntıya sokmama
olayıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu teklif
önümüzde. Ben inanıyorum ki eğer bu teklif geçerse Türkiye çok büyük
sıkıntılarla karşı karşıya kalacak. Yani,
biz Büyük Millet Meclisinin özünü, temelini -Büyük Millet Meclisinin değil
sadece- onun arkasındaki milletin haklarını maalesef bir tek
kişiye emanet etme konumundayız. Böyle bir tablo içinde bizim dikkat
etmemiz gereken konu, sorumluluğumuzun ne kadar yüksek olduğudur. Ben
inanıyorum ki bu büyük yanlışı önleyebilecek organ Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Şimdi hepimiz büyük bir sorumlulukla
karşı karşıyayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
tarihine, Anayasadaki konumuna ve sorumluluk duygusuna yakışan bir
şekilde bu proje karşısında Bu yanlıştır.
diyebilmelidir, buna ihtiyaç var. Bu söylenebilir, söylenmelidir. Bunun
söylenmesi Türkiye için de inanıyorum ki AKP için de herkes için de
yararlıdır. Bu proje muhalefete karşı değil, AKP
iktidarına karşıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu proje Türkiyede Başbakanlığı
ortadan kaldırıyor. Ya, niye kaldırıyorsunuz? E, iktidar
çatışması var. Dünyanın hiçbir yerinde yok yani burada
mı var? Ne olacak iktidar çatışması olsa? Ya, ben kimseyi
ikna etme mecburiyetinde kalmamalıyım, aklımdan geçen projeyi
derhâl hayata sokabilmeliyim. Benim elimi serbest bırakın. E, peki,
hadi Başbakanlığı verdik, AKP genel
başkanlığını niye alıyorsun? AKP genel
başkanlığını da bana verin. AKP genel
başkanlığını vermiyoruz, sana yasamayı veriyoruz,
yasamanın yarısını emanet ediyoruz. Milletvekillerini sen
yazacaksın, senin imzanla milletvekili listesi Yüksek Seçim Kuruluna
teslim edilecek ve sen o listeyle çoğunluğu oluşan Türkiye Büyük
Millet Meclisi karşısında dengeli bir yönetim yapacaksın,
olacak şey mi! Bu, milletin elindeki, o yüzde 100ün elindeki
iktidarın bir kısmını Meclisin içinden ve bir
kısmını da doğrudan anayasal düzenlemelerle alıp
götürmektir. Yanlıştır, buna izin vermeyelim, bunu verirseniz
ben inanıyorum ki Türkiye büyük sıkıntıların içine
girer, vermezseniz de Türkiyenin önünde büyük bir ufuk açılır. Bu
tasarı bu Mecliste reddedilirse Türkiyenin önünde büyük bir ufuk
açılacağına ben içtenlikle inanıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Allah Allah!
DENİZ BAYKAL (Devamla) Evet, yani, Türkiye
çok rahatlayacaktır, siz rahatlayacaksınız, yani siz
kimliğinizi kazanacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bütün yetkiler sarayda. Biz Dolmabahçe Sarayından
egemenliği Ankaraya, Meclise getirdik, şimdi siz Ankarada
Meclisteki egemenliği götürüp Beştepedeki saraya emanet ediyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Baykal, süreniz doldu.
DENİZ BAYKAL (Devamla) O egemenliği siz
saraya emanet edebilirsiniz ama şunu herkesin bilmesini isterim ki biz
kapı kulları değiliz, orada bir saray olabilir ama bu Meclis
kapı kullarının Meclisi olamaz, olmamalıdır.
(CHP sıralarından İki dakika daha
süre verecektiniz. sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar,
farkında değilsiniz. İnsicamını bozmamak için, iki
dakikayı da verdim de farkında değilsiniz.
Sayın Baykal, tamamlayın lütfen.
İki dakikanız daha da geçmişti,
beş dakika ek süre verdim size. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Grup başkan vekilleriniz biliyor
arkadaşlar, lütfen, bilmeden konuşmayın.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Yani böyle önemli bir
konu konuşulurken Sayın Başkanın ya da yönetimin bu
hassasiyeti beni çok duygulandırıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, 1 Mart tezkeresini konuşurken, selam olsun,
kulakları çınlasın, o zamanki Meclis Başkanımız -gene
yirmi dakikaydı, aynı İç Tüzük- dedi ki: Bir yirmi dakika
daha. Ben bitiremedim kırk dakikada. Dedi ki: Türkiyenin, devletin çok
temelli sorunlarını konuşuyoruz, bir yirmi dakika da ben size
veriyorum, bir yirmi dakika daha konuşun." dedi. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve Sayın Bülent Arınçın
katkısıyla, desteğiyle bir saat konuştuk. Şimdi
Türkiyede devletin temellerini sarsacak olan, kişi
hegemonyasını millet egemenliğinin yerine geçirecek olan, Meclis
üstünlüğünü milletvekillerinin eliyle bertaraf edecek olan bir teklifi
görüşüyoruz, büyük bir bonkörlükle Sayın Başkan bize iki dakika
daha verdiğini söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu Meclisin çatısını bombalayan
generaller ve pilotlar akıllarını birisine emanet
etmişlerdi, kiralık akıl sahibiydiler. Siz
aklınızı kimseye emanet etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından Millete, millete. sesi) Siz aklınıza sahip çıkın.
Siz aklınızı kimseye kiralamayın.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baykal.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, alacağınız kararın milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. Öyle anlaşılıyor
ki bu konuyu her platformda konuşmak durumunda kalacağız. Ben
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Milletin
dediği olur.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Evet, milletin
dediği olur. Bunu millete anlatmaya çalışacağız, hep
beraber anlatmaya çalışacağız.
Kapatmayın, televizyonu kapatmayın,
süreleri kısıtlamayın, alelaceleye getirmeyin, TOMAları
oraya sürmeyin. Bırakın herkes konuşsun. Daha şimdiden
anlayış belli oluyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baykal.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Evet, çok
teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum, çok
sağ olun.
Gruplar adına ikinci söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakikadır. İlave
beş dakikanızı vereceğim sonra.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli
halkımız diyeceğim ama canlı yayın
yapılmadığı için artık periskoptan izleyebilenlere
sesleniyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bu kadar önemli, bu kadar tarihî bir
görüşme yapılırken Mecliste canlı yayın olmaması
bizim açımızdan da çok ciddi bir problemdir. Sadece bizim için
değil, bütün toplum için, 80 milyon yurttaştan kaçırılan,
bugüne kadar hiçbir bilgi sahibi olamayan, tartışamayan, müdahil
olamayan ve kendi geleceğini tümüyle altüst edecek, karanlığa
doğru sürükleyecek bir değişiklik tartışması
bilinçli bir şekilde izletilmiyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
salondaki uğultuya bakın
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkan, gerçekten gürültü çok fazla
BAŞKAN Evet, haklısınız
Sayın Danış Beştaş.
Sayın milletvekilleri, lütfen, sükûnete davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
böyle bir ortamda Anayasa değişikliği diyemeyeceğimiz bir
teklif önümüzde.
Peki, nasıl bir ortamda yapıyoruz bu
Anayasa değişikliğini? Değerli arkadaşlar, gerçekten
bunu çok güçlü tartışmamız lazım. Biz Anayasa
Komisyonundayken neler oldu biliyor musunuz? Rus Büyükelçisi Andrey Karlov bir
suikastla katledildi, Beşiktaş saldırısı oldu, Kayseri
saldırısı oldu, onlarca can toprağa düştü ama Anayasa
Komisyonu sabahlara kadar çalışmayı bırakmadı çünkü
sanki birilerine göre Türkiyenin en önemli işi bu başkanlık
sistemini, dikta rejimini geçirmekti. Maalesef ara verilmedi. Sonra da o arada,
daha cenazeler defnedilmemişken, tüp geçit açılışları
yapıldı. Gündem nasıl? Bir iktidarın ve sarayın
gündemi var, bir de halkın gündemi var. Ama Anayasa iktidarlar için
yapılmaz. Anayasalar dünyanın her tarafında toplum için, halk
için, kamu için yapılır. Çünkü adı üstünde Anayasa bir toplumsal
sözleşmedir. Sözleşmenin tarafları yoksa o sözleşme yapma
özelliği baştan beri sakatlanmıştır.
Peki, nasıl bir ortam? Bunu anlatırsam
değil yirmi beş dakika, saatler yetmeyecek ama sadece birkaç rakam:
OHALde sadece 177 medya kuruluşu kapatıldı, 10 bine yakın
gazeteci ve medya çalışanı işsiz kaldı, 144 gazeteci
hâlâ cezaevinde. OHALde 164 kadın, erkekler tarafından katledildi.
23 Temmuzdan bu yana 13 tane kanun hükmünde kararnameyle 95.744 kişi kamu
görevinden ihraç edildi ve her gün bu rakam artarak devam etmektedir. 76
belediye eş başkanı şu anda tutuklu değerli
milletvekilleri ve 33ü kadın eş başkan bunların. 56
belediyeye kayyum atandı. Şu anda bu 56 belediyede belediyecilik
yapılmıyor, her biri bir karakola dönüştürülmüş durumda.
Lütfen, yolunuz düşerse gidin, o belediyelerin etrafının
nasıl kuşatıldığını bir görün, bir izleyin
derim.
İşkence, günlük olağan hayatın
rutinine dönüştü. Gazetecilere, milletvekillerine, akademisyenlere,
cezaevinde bulunan herkes işkence şikâyetiyle başvurularda
bulunmakta fakat sorduğumuz hiçbir soruya yanıt alamıyoruz. Ve
bunun dahası da var tabii ki, sadece 12 Aralıktan bu yana, partimizin
1.086 üye, yönetici ve eş başkanları gözaltına
alındı ve çoğunun gözaltı otuz güne
tamamlattırılarak bu, bir işkenceye dönüştürülüyor.
Yine, 22 Temmuz 2015ten bu yana sadece partimize
mensup üye yöneticilere dair 8.841 kişi gözaltına alındı,
2.793 kişi tutuklandı. Bu rakamlar eminim dudak uçuklatacak
şekilde ama herkes çok olağanmış gibi izliyor. Bir OHAL sisteminde
ama kesinlikle OHAL olmayan bir darbe pratiğiyle bu ülke yönetilmeye devam
ediyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada, birilerinin
dayattığı gizli anlaşmayla, baştan beri
söylediğimiz gizli anlaşmayla oluşturdukları ittifak
sonucunda önümüze bir Anayasa değişiklik teklifi getirdiler. Bu gizli
anlaşmanın taraflarından biri, sonradan o da çıktı
Meclisin 2 büyük partisinin olmadığı bir hazırlık
süreci yaşandı ve bugüne kadar da o gizli anlaşmada ne
alındı, ne verildi, neler vadedildi hiç kimse bilmiyor. Kim
Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, kim bakan olacak?,
Partiler fesih mi edilecek? bunların yanıtı yok ama gizli
anlaşma daha komisyon aşamasında önergelerle hallaç
pamuğuna döndü çünkü orada yazılanlardan ne milletvekillerinin ne
Başbakanın ne bakanların bilgisi yoktu. Teklif Meclise sunulunca
Başbakan Anayasa taslağından, teklifinden bihaber
açıklamalar yapıyordu, onu burada da açıkladık ve maalesef
öyle.
Sayın Bahçeli daha haziranda, 8 Haziran 2016da
başkanlık sistemine ilişkin öyle konuşmalar yaptı ki
-sadece bir cümle- Mesele Erdoğanın kişisel gayesinin tatmin
olmasıdır. Erdoğan Başbakanken de,
Cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan
şikâyetçidir. dedi. Bu milletin yegâne derdi koltuk imal etmek midir?
dedi. Peki, Erdoğan başkan olduktan sonra krallık ilan
etmeyeceğini kim garanti edebilir? dedi. Oğlunu 2nci Erdoğan
olarak tahta geçirmeyeceğine kim garanti verecektir? dedi.
Yine, bu gizli anlaşmanın en önemli
taraflarından biri Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcisi Sayın
Mehmet Parsak çok sayıda açıklamada bulundu ve bir tanesi şu
-örnek olarak söylüyorum- diyor ki: Sistemin adı seçilmiş
krallıktır. Bunu daha önce de söylemişti ve özellikle O gün
Komisyonda sundukları fikirleri sonradan yapılan seçimlerde ağızlarına
bile alamadılar. Bu ihanet dolu teklifleri o gün nasıl bertaraf
ettiysek bugün de aynı şekilde bertaraf edeceğiz. dedi. Peki,
bu ihanet teklifinde ne değişti? Hiçbir şey. Peki, bu ihanete
ortaklık yapmanın gerekçeleri nedir? Bunu bütün Türkiye yurttaşları
adına Meclisten soruyoruz, böyle bir borcunuz var, bunu halka
açıklayın, bu ittifakın arka planında ne var?
Değerli milletvekilleri, 82 Anayasasının
değiştirilmesi gerektiği konusunda gerçekten güçlü bir konsensüs
vardı 2011de ve çok önemli bir deneyim yaşadık ama maalesef
iktidar partisi bunu elinin tersiyle itti o zaman ve Komisyon
çalışmalarına katılmayarak onun da devam etmesine engel
oldu. Belki cumhuriyet tarihinin en önemli deneyimlerinden bir tanesiydi ama
maalesef o da geçti.
O dönemde Sayın Meclis Başkanı Cemil
Çiçekin bu konuda gerçekten çok büyük çabaları olmuştu ve kendisi
Yeni bir Anayasa yapmadığımız takdirde sorumluluk tümüyle
siyasete, 4 partiye ve Meclis olarak bize aittir. diyordu ve her gün yeni bir
anayasal sorunla karşı karşıya olduğumuzu da
ısrarla her seferinde ifade ediyordu.
O dönem, Sayın Bekir Bozdağın bir
konuşmasını buldum, Başbakan Yardımcısı
olarak şöyle söylemişti: Yepyeni bir anayasa
yapılmasını istiyoruz. Demokrasimiz tam bir demokrasi
değil. Yeni anayasa tam demokrasiyi temin eder. Mevcut Anayasamız
önce hakları veriyor, sonra nasıl alınacağını
yazıyor. Hepimiz hukukun üstünlüğünü istiyor muyuz? O zaman hukukun
üstünlüğünün güçlendirilmesi lazım. Herkes darbeden ve darbe ruhundan
şikâyetçi. Anayasa değişikliğiyle 82 Anayasasını
bir kenara atacağız. Biz yepyeni bir anayasa istiyoruz. Ama o günden
bugüne görüyoruz ki bu düşüncelerden esame kalmamış.
Yine, şu anki Cumhurbaşkanı aynen
şunu söylüyordu 2011 yılında, 15 Haziranda: Bize oy verenlerin
de vermeyenlerin de yaşam tarzları ve inançları onurumuz, namusumuz
ve şerefimizdir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu, şüphesi, tereddüdü
olmasın, özgürlükler çok daha genişleyecek, herkes fikrini çok daha
rahat ifade edecektir. Bölgesel ve küresel meselelerde çok daha açık
olacağız. Bölgemizde hak, hukuk, barış, adalet, özgürlük
ve demokrasi diyeceğiz.
Evet, o dönem bunlar söyleniyordu, bugün tek adam
kültüne doğru hızlı adımlarla bir ilerleme var. Tabii, bu
konuşmalar olsaydı Türkiyenin önü şu anda çoktan
açılmış olacaktı fakat bir karanlığa doğru
hep birlikte, maalesef, özellikle sürükleniyoruz, sürüklenmek isteniyoruz.
Bir toplumsal mutabakat metni olan Anayasayı,
gerçekten, bizim gibi, hele hele yarılmanın, bölünmenin, keskin
ayrışmanın, kutuplaşmanın merkezinde olan bir ülkede
yapmanın çok meşakkatli olduğu kesindir. Ama OHAL dönemlerinde,
darbe dönemlerinde hele, ki şu anda 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra darbecilerin kimliği değişmiştir, sadece direksiyona
iktidar partisi geçmiştir. Şu anda zaten bir darbe yaşıyoruz.
Demin verdiğim rakamlar binde biri değildir. Darbe olsaydı yine
bunlar olacaktı ve daha da bu darbe devam ettirilmektedir. Şimdi
Meclise darbe yapılıyor. Peki, gerçekten bu, şu anda zaten güçlü
bir şekilde zedelenmiş olan toplumsal barış utkusunu kökten
dinamitlemek olmayacak mı?
Anayasalar yapıldıkları dönemin
koşullarını olduğu gibi yansıtır, bu sadece
Türkiyeye özgü bir durum değildir. Nitelik bakımından,
çoğunluğun azınlığa tahakkümünü artıracak yöntem
ve içerikte hazırlanacak metinler toplumsal bağları koparma
noktasına getirmek gibi çok önemli bir riski de beraberinde getirmektedir.
Oysa demokratik bir ülkede, demokratik bir toplumda ve düzende temel hak ve
özgürlükler anayasa yapım dönemlerinde en geniş kullanım
alanına sahip olmalıdır çünkü daha fazla güvence altına
alınmalıdır. O durumda ancak demokratik bir anayasa
yapıldığından, özgür bir tartışma
ortamının yapılmasının paralelliğiyle
ölçülebilir. Peki, bugün ne yapılıyor? Tam tersi.
Değerli milletvekilleri, değerli
halkımız; hatırlarsınız, 2011de demokrasi güçleri,
demokratik kamuoyu ve hepimiz diyorduk ki: Yol temizliği
yapılması lazım. Evet, anayasa yaparken yollara çıkan
engelleri kaldıralım ki güçlü bir anayasa tartışması
yapalım. Bu toplumsal sözleşmeye herkes katılabilsin,
görüşünü söyleyebilsin. Şimdi ne oluyor? Tek adam rejimine doğru
giderken, doğru, bir yol temizleniyor. Ama nasıl bir yol? Tersten,
iktidar partisi farklı bir yol temizliyor, bütün yasaklamaları
getirerek o yürüyüşü kendisi için açıyor, tartışmayı
engellemek için yol temizliği yapıyor aslında, tam tersten bir
uygulama yapıyor.
AKPli olmayan ve anayasa
değişikliğini desteklemeyenlere hiçbir özgürlük alanı
bırakılmamıştır. KHK ve OHAL rejimiyle, darbe
pratiğiyle yol temizliğini büyük bir keyfiyetle ve büyük bir
hukuksuzlukla yapmaktadır. Basın-yayın özgürlüğü yok;
akademik özgürlük yok; düşünce, ifade özgürlüğü yok; demokratik
siyaset yapma özgürlüğü yok; toplantı ve gösteri yapma hakkı
sadece iktidar partisini desteklemek için var. AKPli olmayan herkes bir gün
sabah kalktığında terörist olabiliyor çünkü ona biat etmeyen
herkes terörist oluyor. Yakında referandumda, eğer geçerse -ki
temennim ve umudum geçmeyeceği yönündedir- Anayasa
değişikliğini konuşmak yasaktır. diye bir kanun
hükmünde kararname çıksa herhâlde kimse şaşırmayacak, o
kadar çok keyfî uygulamalar var ki.
Şimdi, peki, biz ne yapacağız? Tek
adam kültüne dayalı birtakım ilkelerin kendi
varlığımızı hiçe saymak pahasına vücut
bulmasına imkân verecek olan bu düzenlemeye bir Anayasa, bir toplum sözleşmesi
diyebilir miyiz? Bu metinde halk yok; bu metinde 80 milyon yurttaş yok; bu
metinde toplumun yarısı kadınlar yok; bu metinde çocuklar yok;
gençler yok; Kürt halkı yok; Ermeniler yok; Çerkezler yok; Süryaniler yok;
Aleviler yok; farklı inançlar, diller, kimlikler, eğilimler yok; bu
metinde farklılıklar yok; bu toplumu ilmek ilmek örenler bu metinde
asla yerini bulamamış. Anayasa, mevcut 82 Anayasası tarif
edilirken şunu çok duymuşsunuzdur: Erkek, Türk, Sünni bir Anayasa.
Evet, bu değişiklikle bu daha da pekiştiriliyor; erkek, Türk,
Sünni Anayasanın üstüne bir de erkek bir sultan ekleniyor. Yine
kadın yok, yine farklı diller yok, yine farklı kimlikler yok,
yine farklı inançlar yok, bu toplumu kucaklamayan bir yöne doğru
hızla yuvarlanıyor.
Peki, burada özellikle Bu bir Türk Anayasasıdır.
diyenlere karşı ben iktidar partisi içine ve halkımıza
seslenerek söylüyorum: Gerçekten bu ülkede siyaset yapan iktidar partisi
milletvekilleri kendi dillerini, kimliklerini, inançlarını,
kültürlerini reddeden böyle bir değişikliğe Evet. diyebilirler
mi? Hiç sanmıyorum. Kendi varlığımızı reddeden
bir metne imza atmamız insanın doğasına
aykırıdır.
Bu metinde sadece halklar değil, hükûmet de
yok. Başbakan yok, bir tek kimse yok hükûmetten. Bakanlar yok,
milletvekilleri olarak bizler de yokuz çünkü işleyen bir Parlamento
öngörülmemiş bu metinde. Başbakan ve bakanların tüm yetkileri
bir kişiye devrediliyor, Parlamentonun norm koyma ve denetim görevi
elinden alınıyor. Yüzyıllardır inşa edilmeye
çalışılan anayasal zemin tümüyle yok ediliyor bu teklifle ve
adına Anayasa değişikliği dedikleri bir emirname, bir
ferman onaylatılmaya çalışılıyor.
Peki, değerli milletvekilleri, mevcut cunta
anayasasını bile askıya alan, bizatihi, anayasa denilen ortak
yaşam hukukunu ortadan kaldıran, hukuku, bir kişinin keyfî
tahayyüllerinin insafına teslim eden bu değişikliği en
güzel -bunu bulduk arkadaşlarla birlikte- anlatacak ifadelerden biri
şu olsa gerek: Varlığım Cumhurbaşkanına
armağan olsun anayasası. Peki, nasıl olacak? O öngörülen
değişikliklerle, aynı zamanda partinin genel başkanı
olabilecek bir Cumhurbaşkanı bütün milletvekillerini
belirleyebilecek.
Üç önemli kuvvetten biri olan yasama kuvveti, bu
durumda üyelerinin çoğunluğu -genel başkanları da aynı
zamanda aynı kişi olacak- şunu mu diyecekler:
Varlığımız Cumhurbaşkanına armağan olsun.
Yasamanın varlığı yani, Cumhurbaşkanının
varlığına armağan olsun.
Yargının önemli bir bölümünü tayin eden
Yargı da herhâlde şey diyecek: Yargının
varlığı da Cumhurbaşkanının
varlığına armağan olsun.
Yürütmenin varlığı, zaten daha
doğmadan, doğuştan Cumhurbaşkanına armağan
ediliyor. Çünkü yürütme yok bunun içinde, her şey
Cumhurbaşkanına armağan ediliyor.
Peki, bizler, burada bulunan milletvekilleri, 26ncı
Dönem milletvekillerinin, yani bu dönem yasama organını
oluşturan değerli üyelerin kaçı Varlığımız
Cumhurbaşkanının varlığına armağan olsun.
diyebilecek? Veya kaçımız, halkımızın seçtiği
yasama üyeleri olarak bu irademizi kimseye teslim etmemek noktasında
ilkeli bir rol oynayacak? Evet, konunun kilitlendiği nokta
burasıdır, halkın bize teslim ettiği yasama iradesini kendi
ellerimizle Cumhurbaşkanına emanet edecek miyiz, teslim edecek miyiz?
Bizler Halkların Demokratik Partisi üyeleri olarak
varlığımızı sadece halklarımızın özgürlüğüne
ve çocuklarımızın özgür geleceğine armağan
edeceğiz; demokrasinin güçlenmesine ve hukukun üstünlüğünün
yaşanılabilir kılınmasına ancak armağan
edebiliriz.
Değerli milletvekilleri, bu darbe ve OHAL
koşullarını anlattım. Çok genişletmeden şunu da
söylemek isterim: Gerçekten, bu metni
tartıştığımız günlerde, 21inci yüzyılda,
yerinden yönetimlerin esas alındığı, çoğulcu ve özerk
yapıların, yönetimlerin inşa edildiği siyasal
gelişmeler çağında Türkiyeyi gelişmiş dünyadan
uzaklaştırmayı hedefleyen ve yüzyıllar öncesinin rejimleri
olan diktatörlükler çağına sürükleme hevesinin bir metnidir aynı
zamanda. Bu metin, padişahın tebaası olmaktan kurtularak özgür
iradeli yurttaşlar olmak yönünde ilerleyen bir toplumu bu sefer sarayın
tebaası olmak yönünde geriletme metnidir. Bu nedenle, biz, tabii ki
Hayır. diyeceğiz.
Diğer bir mesele, bu Türk tipi
başkanlık meselesi olarak sunulmaktadır. Kısaca şöyle
açıklamak isterim: Türk kavramı -Türk halkına söylüyorum bunu-
gerçekten dayatılan bir dikta rejiminin adı olabilir mi? Türk tipi
başkanlık sistemi. Bu çok büyük bir haksızlık bizce. Bütün
halklara -hangi halk denilirse denilsin- Türkiye halkına da Türk
halkına da büyük bir haksızlıktır. Bununla şu denmek
isteniyor: Türk halkı diktatör sevicidir, Türk halkı demokrasiyi
bilmez ve demokrasiyi hak etmez; Türk halkı, demokrasinin tarihsel
gelişiminde çöpe atılan bu tek adam rejimine layıktır; Türk
halkı aslında özgür yurttaş olmaya değil, biat eden bir
tebaa olmaya layıktır. İşte bu nedenle, sizler, gerçekten
Türk tipi olarak nitelendirilmesine katılıyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, bunun bir
padişahlık rejimi olduğunu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum. Lütfen
tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, her şeyin yasak olduğunu söyledik.
Peki, AKPli olmayanlar için neler serbest? Hiçbir şey.
Arkadaşlarımız söyledi, bu Parlamento, şu anda, dünya
tarihine geçecek bir görüşme yapıyor; kendi üyelerini cezaevinde
tutan, kelepçeleten, onların bu görüşmelere katılmasını
önleyen ve talepleri görmezden gelen bir yöntemle bu görüşmeleri yapmaya
zorluyor. Şurada resimlerini gördüğünüz, Leyla Birlik hariç, eş
genel başkanlarımız iktidar partisinin aynı zamanda siyasi
rakipleridir bizler gibi. Siyasi rakiplerini, hani kavgada derler ya, kendi
gücüyle cezaevine kapatıp sonra değişiklik yapmak -bir erkek
dili olmasına rağmen söyleyeyim- hiç mertçe değil, hiç etik
değil, bu tümüyle arkadan vurmaktır. Gelin, meydanlarda her şeyi
açın, biz de tartışalım, siz de tartışın,
bakalım halk ne diyecek. Eğer gerçekten demokrasiye
inanıyorsanız, bu korkunuzla başa çıkmanız lazım,
korkunun ecele faydası yoktur. Milletvekillerini tutuklayarak Anayasa
değiştirmek sadece ve sadece büyük bir kaygının, korkunun
ve esaretin ifadesi olabilir.
Gerçekten, bu anlamda, cumhuriyet tarihi boyunca
varlıkları yadsınan ve dışlanan başta Kürtler ve
Aleviler olmak üzere, eşit ve özgür yurttaşlık en temel problem
alanlarımızdan biridir. Biz bu sorunu çözmek zorundayız. Gelinen
aşamada, 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçede Türkiye ve dünya
kamuoyuyla paylaşılan mutabakat metninde de belirtilen demokratik
siyaset tanımı ve içeriği; demokratik çözümün ulusal ve yerel
boyutlarının tanımlanması; özgür
vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri; demokratik
siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşması;
kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri -bu liste
oldukça çok- bu hamle ve dönüşümleri içselleştirmek sadece yeni bir
anayasayla mümkündür.
Bu metin, Türkiyedeki farklı dilleri,
kimlikleri, inançları, kadınları, emekçileri görmüyor. Bu metin,
Kürt halkı için ölüm demektir. Bu metin, Aleviler için ölüm
fermanıdır. Bu metin, işkencedir, işkencenin devamı
demektir. Bu metin, farklı inanç gruplarına yönelik ölüm
anlamına gelmektedir. Bu metin, gazetecilerin cezaevinde kalması ve yenilerinin
eklenmesidir. Bu metin, akademik özgürlüğün tümüyle
kaldırılması anlamına geliyor. Bu metin, AKPnin şu
anda, hâlihazırda yürüttüğü, içeride de dışarıda da
Kürt düşmanlığını derinleştirmesi demektir.
Bizim, Orta Doğuda saplandığı bataklığın
daha da derinleşmesi, içeride de var olan kaosun, toplumsal gerilimin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen son iki dakikada
toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
iki dakika olur mu Sayın Başkan? Daha var, biraz daha.
BAŞKAN Yok, yok
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tek
kadın olarak konuşuyorum, bari bir pozitif ayrımcılık
yapın yani.
BAŞKAN Üç artı iki, bu son ikiyi
veriyorum.
Buyurun lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
iki değil, iki verdiniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok, yok.
BAŞKAN Arkadaşlarınız biliyor,
sorarsanız.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kadınlara yönelik ayrımcılık Mecliste de devam ediyor
diyeceğim, sizi de böylece şikâyet etmiş olacağım.
Evet, değerli arkadaşlar, Kürt
düşmanlığı üzerine kurulu ne dış politika ne iç
politika Türkiyeye bir fayda getirmemiştir, getirmeyecektir. Kürt,
anasını görmesin. siyaseti bugüne kadar hep acılara, ölümlere
sebep oldu. Bizim taleplerimiz bütün Türkiye halkları içindir ama
aynı zamanda asla Kürtleri dışlamayan bir muhtevaya sahiptir.
Herkesin de bu konuyu en önemli problem olarak düşünmesi,
kafasını önüne eğmesi gerekiyor.
Evet, biz gerçekten Halkların Demokratik
Partisi olarak Cizre bodrumlarında Su (
)(x) su diye
bağıran Mehmet Yavuzeli unutmadık, bunun için tabii ki
hayır diyeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
Biz birkaç aylık Miray bebeği keskin nişancılar
tarafından vuranları koruyanlara evet demeyiz, tabii ki hayır
diyeceğiz. Taybet ananın bir hafta sokakta cenazesini bekleten, bütün
şehirleri yakıp yıkan, bodrumlarda insanları diri diri
yakan zihniyete evet denilemez. Bu konuda hayır
kampanyamızın temel mottolarından biri de bu olacaktır.
Biz bunları unutmadık,
unutturmayacağız. Bunların insanlığa karşı
suçlar olduğunu her fırsatta ifade edeceğiz. Ve daha onurlu bir
yaşam için, toplumsal barış için, kadın özgürlüğü
için, daha fazla canımızı toprağa düşürmemek için,
Kürt meselesinde demokratik çözüm için Halkların Demokratik Partisi olarak
hayır diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Danış Beştaş.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifi ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası Hükûmete
gelmiştir.
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağ konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bozdağ, sizin de süreniz yirmi
dakika, ilave beş dakikanızı daha sonra vereceğim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982 Anayasasında
köklü değişiklikler içeren Anayasa teklifinin görüşmeleri
vesilesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
Cumhuriyet Dönemimizin en önemli ve en esaslı Anayasa
değişikliklerinin görüşmelerine başlıyoruz.
Görüşmelerin olgunluk içinde, verimli ve başarılı geçmesini
temenni ediyorum. Bugün başladığımız görüşmelerle
milletimizin ve ülkemizin istiklali, istikbali ve istikrarı için son
derece önemli maddeleri görüşmeye başlıyoruz. Bu Anayasa
değişikliğiyle siyasi istikrar, güçlü iktidar, güçlü yasama,
etkin denetim, hızlı karar alma ve uygulamanın hasılı
ülkemizin ve milletimizin güçlü geleceğinin temelleri
atılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemi,
milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla da ilgilidir. Güçlü
millet ve güçlü devlet ancak güçlü yasama, güçlü yürütme ve
bağımsız ve tarafsız yargıyla kurulabilir, oluşturulabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmeler milletin gözü önünde yapılmaktadır.
Hem teklifin verilmesi, Anayasa Komisyonu sürecinde yapılan müzakereler,
Genel Kurul görüşmeleri ve referandum sürecinde milletimize yapılacak
takdimler, bütün bunların tamamı milletin gözü önünde
gerçekleşecektir. Milletten kaçırılan, milletten saklanan
herhangi bir şey yoktur. Bizim dediğimiz şey, bu Anayasa
değişikliklerini milletten kaçırmak değil, milletin önüne
götürmektir, milletin hakemliğine götürmektir. Millet kararını
versin ve onun kararına hep birlikte saygı duyalım. Kaldı
ki Cumhurbaşkanlığı sistemi, diğer bir ifadeyle tek
başlı yürütme, tek yasama ve güçlü Türkiyeyi bugün değil, on
yıllardır konuşan liderler olmuştur. Geçmişte merhum
Necmettin Erbakan, merhum Alparslan Türkeş siyasi hayatına
başladıkları dönemlerde, bu konuda, tek başlı
yürütmeyi ülke için hayırlı ve yararlı gördüklerini ifade
ettikleri gibi, merhum Turgut Özal ve Süleyman Demirel de Türkiye için tek
başlı yürütmenin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu ülke
yönetme tecrübelerinin sonunda ifade etmişlerdir. Bütün bu
tartışmalar uzun yıllar sürdü ve bugün bu
tartışmaları somuta dönüştürmek ve bu
tartışmalara noktayı koymak Parlamentomuzun elindedir. Bu
tartışmalara noktayı koyacak şey, bunu Türkiyenin ve Türk
halkının gündemine taşıyıp onların
hakemliğine müracaat etmektir.
Bu Anayasa değişiklik teklifi bir
şahıs meselesi değildir, bir şahsın Türkiyede
yürütmenin başına gelmesi hiç değildir; bu, esasında bir
memleket meselesidir, bir Türkiye meselesidir, aziz milletimizin
geleceğiyle, devletimizin geleceğiyle yakından
alakalıdır.
OHAL döneminde Anayasa değişikliği
görüşülemez, Anayasa değişiklikleri üzerinde müzakere
yapılamaz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir,
mantığını da kabul etmek mümkün değildir çünkü bu Gazi
Meclis Kurtuluş Savaşının devam ettiği yıllarda 1921
Anayasasını yapmış ve yürürlüğe koymuştur. Bu
Gazi Meclis Kurtuluş Savaşının bittiği, cumhuriyetin
ilan edildiği yıllarda, savaşın arkasından pek çok
olumsuzlukların olduğu bir dönemde 1924 Anayasasını
yapmış ve yürürlüğe koymuştur. O gün hiç kimse
çıkıp da Kurtuluş Savaşı var, şimdi anayasa
yapma vakti değildir; anayasayı hele bir kenara koyalım, önce
şu savaşı halledelim, sonra ona bakarız. dememiştir.
Türkiyede bugün de devletin terörle mücadelesi ve başka sorunlarımızı
çözme konusunda yürüteceği çalışmaları yapacak ayrı
birimleri vardır ve bunlar bunu başarıyla yerine getirmektedir.
Eğer biz meseleleri çözmeyi sıraya koyarsak, Birini çözmeden öbürüne
geçemeyiz. Dersek, o zaman devleti işletemeyiz. Eğer biz bugün
Anayasayı burada görüşemeyiz. dersek Parlamentoda hiçbir şeyi
görüşemeyiz çünkü Ülkenin gündemi bu kadar yoğunken Parlamentonun
gündeminde olan konuların hiçbirisini ele almayalım. demek bu
Parlamentoya yapılacak en büyük saygısızlıktır; kabul
edilebilir bir durum asla değildir zira Parlamento milletin bütün
sorunlarının müzakere edildiği ve çözüme
kavuşturulduğu yerdir. Bu nedenle bu Parlamento terör devam ederken,
olağanüstü hâl olan dönemde de anayasa yapmaya, Anayasada
değişiklik yapmaya ve bütün yasal düzenlemeleri yapmaya etkilidir,
yetkilidir ve bu konuda ehliyeti tartışmasızdır.
Ama bir şey var: Bazıları Türkiyede
her büyük değişim olduğu zaman buna karşı duran bir
yaklaşım da ortaya koyuyor. İşte, Boğaz Köprüsü
yapılıyor, Hayır. Satalım köprüyü., Hayır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne
alakası var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Cumhurbaşkanını halk seçsin, halkın seçtiği
cumhurbaşkanı olsun. Hayır. Hükûmet sistemini
değiştirelim. Hayır. Büyük değişimlere hayır
diyerek bu değişimleri bugüne kadar önleme imkânımız oldu
mu? Olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır.
Bu değişiklik bir rejim
değişikliği olarak takdim edilemez çünkü yapılan şey,
bir hükûmet sistemi değişikliğidir, rejim
değişikliği değildir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Rejim
değişikliği, rejim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hükûmet sistemi, devletin yasama yürütme ve yargı organlarının
oluşumu, kullanımı ve birbirleriyle ilişkilerini ifade eden
teknik bir terimdir. Türkiyede 1923te cumhuriyet devlet şekli olarak
kabul ve ilan edilmiştir ve bugüne kadar da cumhuriyetin devlet şekli
olarak üzerinde herhangi bir tartışma yoktur ve cumhuriyetimiz
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak da nitelendirilmiştir.
Eğer bir rejim değişikliğinden söz edecek olursak o zaman
cumhuriyetin bu niteliklerini değiştiren bir düzenlemenin burada
olması lazım. Bunun içerisinde böyle bir düzenleme kesinlikle söz
konusu değildir. Bu bir rejim değişikliği değil,
hükûmet sistemi değişikliğidir. Bunu açıkça ifade etmekte
fayda görüyorum. Anayasanın ilk 4 maddesinde bu teklifin içerisinde ima
yollu dahi olsa bir değişiklik var mı? Yok. Doğrudan bir
değişiklik var mı? Yok. Dolaylı bir değişiklik
var mı? Yok. O zaman bunu rejim değişikliği olarak
nitelendiremezsiniz. Bu, farklı bir takdim olur. Kavramların bir de
evrensel, bilimsel anlamları var. Eğer bu anlamları
uluslararası ve bilimsel literatüre uygun olarak kullanmazsak o zaman da
ayrı bir hatayı yapmış oluruz.
Bu değişiklik teklifi ne yapıyor?
Bir: Cumhuriyetin nitelikleri olan demokratik devlet niteliğini, hukuk
devleti niteliğini çok net bir biçimde güçlendirmektedir. Hukuk devleti
niteliğini güçlendirmektedir. Nasıl güçlendiriyor, bakalım.
Mahkemelerin bağımsızlığı esastır, Anayasamızın
temel kuralı. Neyi getiriyor? Tarafsızlığını da
bir anayasal güvenceye, dayanağa kavuşturuyor. Hukuk devletinde
yargının tarafsız olduğunu ifade etmek ve bunu anayasal bir
müessese hâline getirmek, hukuk devleti niteliğini zayıflatır
mı, ortadan mı kaldırır, güçlendirir mi?
Yine, Cumhurbaşkanının bugün tek
başına yaptığı işlemlerin tamamı yargı
denetimine kapalıdır. Şu anda, Cumhurbaşkanının
tek başına yaptığı işlemlere yargı yolu
açılıyor. Bu, hukuk devletini güçlendirir mi, yoksa
zayıflatır mı?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yürütmenin başı
oluyor Sayın Bakan, bu teklifle.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Cumhurbaşkanının yetkileri aynı kalacaksa tamam.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emirler ve
kararlar aleyhine yargı yoluna gidilememektedir. Bunların
tamamına yargı yolu açılmaktadır. Bu, hukuk devletini
güçlendirir mi, zayıflatır mı?
Cumhurbaşkanının bugün siyasi
sorumluluğu yoktur, sadece vatana ihanetten dolayı, belli
çoğunlukla suçlandırılabilme imkânı vardır. Sorumsuz
bir Cumhurbaşkanlığı makamı söz konusudur bizim
Anayasamıza göre. Ne getiriliyor? Cumhurbaşkanına siyasi
sorumluluk getiriliyor. Siyasi sorumluluk getirmek, hukuk devletini güçlendirir
mi, zayıflatır mı? Cezai sorumluluğu ne
yapılıyor? Vatana ihanet dışında bir sorumluluğu
yok ama bu düzenlemeyle, işlediği iddia edilen bütün suçlarla ilgili
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu getiriliyor. Bu, hukuk
devletini güçlendirir, zayıflatmaz. Cumhurbaşkanının bütün
eylem ve işlemlerine karşı da yargı denetimi
açılmaktadır. Bu da yine hukuk devletini güçlendiren önemli bir
değişikliktir.
Yine, Cumhurbaşkanlığı
kararnameleriyle ilgili çok önemli bir değişiklik içeriyor burada.
Bugün de var, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleniyor. Şimdi,
yeni düzenlemede de Anayasada kararnamenin belli şartlar altında
çıkarılacağı ifade ediliyor ama çok önemli bir şey de
getiriliyor, Meclisin denetimi zorunlu kılınıyor. Belli bir süre
içerisinde Mecliste görüşülmeyen Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi OHAL dönemi için ne yapılıyor? Kendiliğinden
yürürlükten kalkıyor. Bu, hukuk devletini güçlendirdiği gibi Meclisi
de güçlendiren bir düzenlemedir.
Yargıda çift başlılık var bugün
Türkiyede. Bir yandan sivillerin yargılandığı mahkemeler
var, öte yandan askerlerin yargılandığı mahkemeler var.
Siviller için ayrı usul, ayrı mahkemeler, ayrı kanunlar;
askerler için ayrı usul, ayrı mahkemeler, ayrı kanunlar var.
Yargı birliğini biz tesis ediyoruz bu teklifle, hukuk devletinin gereğini
yapıyoruz. Bu, hukuk devletini güçlendirir mi, zayıflatır
mı? Hukuk devletini güçlendirmektedir.
Öte yandan, yine çok önemli, bugün Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı Vekilini
Cumhurbaşkanı seçiyor belli şartlar altında, bunda bir
değişiklik yapıyor mu bu teklif? Yapmıyor ve mevcut Anayasaya
göre bu, hukuk devletine aykırı olmuyor, zayıflatmıyor da
yeni dönemde muhafazası mı zayıflatıyor? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanı,
Danıştay üyelerinin dörtte 1ini seçer, kim diyor? Anayasa diyor.
MURAT EMİR (Ankara) Parti genel
başkanı ama Cumhurbaşkanı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şu anda uygulama bu. Bunda bir değişiklik yapılıyor
mu? Yapılmıyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Bakan,
sistem değiştiriyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı sisteminde olursa hukuk devletine
aykırı olur, parlamenter sistemde olursa uygun olur deme
mantıksızlığı olabilir mi, kabul edilebilir mi? Asla
kabul edilemez.
Bugün Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi belli
şartlar altında yapılıyor. Bu teklifte Anayasa Mahkemesi
üyelerinin seçimine dair yeni bir düzenleme getiriliyor mu,
Cumhurbaşkanına artı bir yetki veriliyor mu? E verilmiyor.
MURAT EMİR (Ankara) Ama
Cumhurbaşkanı parti genel başkanı artık bundan sonra.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Mevcut durum neyse o muhafaza ediliyor ve hatta Askerî Yargıtay ve Yüksek
İdare Mahkemesi kaldırıldığı için de orada bir
azalma söz konusu. Bu da hukuk devletini, efendim, parlamenter sistemde olursa
uygundur, onu güçlendirir ama Cumhurbaşkanlığı sistemi söz
konusu olursa aykırı olur demek de yanlış.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu yeni adıyla,
Cumhurbaşkanı eski Kurula 4 üye seçiyordu, şimdi yeni
düzenlemede de 4 üye seçiyor. Yeni bir şey geliyor mu? Gelmiyor. Burada
yeni olan şey Parlamentonun seçmesidir. Parlamentonun Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna üye seçmesi hukuk devletine niye aykırı
olsun? Hukuk devletini niye zedelesin? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Parlamento buna ehil değil mi? Başkaları,
bürokratlar seçerse ehil; Parlamento seçerse ehil değil.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Hangi Parlamento?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bürokratlar seçerse hukuk devletine uygun, Parlamento seçerse hukuk devletine
uygun değil; bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Ben birazdan
anlatırım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu,
hukuk devletini hem doğrudan güçlendiren bir tekliftir. Doğrudan veya
dolaylı zayıflatması kesinlikle söz konusu değildir.
Baktığınız zaman, sanki yasama
yokmuş gibi bir ifade kullanılıyor.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Yok
gibi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Meclis kapanıyor sanki, öyle bir hava veriliyor. Esas, yasama yeni
sistemde bugünküne göre daha da güçlendirilmektedir. Millî irade yok
edilmekte, Parlamento kaldırılmakta. Ben, şimdi soruyorum, bu
teklifte Parlamento kaldırılıyor mu?
Kaldırılmıyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Kaldırılıyor, kaldırılıyor
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - 550
olan vekil sayısı 600e çıkarılıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) İçini
boşaltıyorsunuz Parlamentonun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Gruplar ortadan kalkıyor mu? Kalkmıyor. Bağımsız
milletvekilleri var mı? Var. Gruba bağlı vekiller var mı?
Var. Seçim usulü değişiyor mu? Değişmiyor. Parlamento bugün
yüzde 100ü nasıl temsil ediyorsa yeni sistemde de aynı temsil
edecek, daha güçlü olacak.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) İçini
boşaltıyorsunuz. Meclis tabelaya dönüyor, tabelaya.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bugün Mecliste yasalaşan kanunların neredeyse tamamı kanun
tasarısıdır, yüzde 1i kanun teklifidir; o teklifler de
Hükûmetin onay verdiği tekliflerdir. Hükûmete rağmen bugün Mecliste
bir kanunun görüşülmesi, değiştirilmesi, yasalaşması
mümkün mü? Değil. Ama, yeni sistemde Hükûmetin kanun tasarısı
verme yetkisi kaldırılmaktadır. Kanun teklifi verme yetkisi
tamamen yasamaya ve yasama üyelerine verilmekte ve yasama güçlendirilmektedir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Kararnamelerle her
şey hallolacak.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, bir şey söyleniyor: Efendim, Meclisi feshedecek
Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanının bugünkü Anayasamızın
ilgili maddesine göre Meclisi belli şartlar oluştuğunda fesih
yetkisi var mı? Var. Nitekim, 7 Haziran seçimlerinden sonra Meclis
seçimlerinin yenilenmesine karar verdi mi? Verdi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Parlamenter sistemde
olur, Başkanlık sisteminde fesih olur mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Peki soruyorum, Parlamentonun Cumhurbaşkanını seçime götürme
yetkisi var mı? Yok.
Şimdi ne getiriyor bu teklif? Parlamentoya da
belli şartlar altında seçimi yenileme ve
Cumhurbaşkanını seçime götürme yetkisi getiriyor. Esasında,
Cumhurbaşkanına karşı korunaksız olan Parlamentoyu
daha korunaklı hâle getiren bir düzenleme söz konusudur; bu da, son derece
önemli bir başka adımdır.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri
Doğru, mevcut teklifte var ama kararnamenin çıkarılma
şartlarını hepimizin iyi görmesi lazım. Ne diyor burada?
Temel haklar konusunda kararname çıkarılamaz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Kim
denetleyecek kim? Kim denetleyecek?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Siyasi haklar ve ödevler konusunda kararname çıkarılamaz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Ya, bunlara
aykırı yasa da çıkarılamaz zaten.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Peki, Anayasada münhasıran kanunla düzenleneceği ifade edilen
konularda kararname çıkarılamaz. Tam seksen iki maddede
kanunla
düzenlenir. ifadesi var.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Millî Piyangoyla ilgili
çıkardınız, Millî Piyango.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ve
şu anda kanunla düzenlenmiş konularda da kararname
çıkarılamaz diyor. Geriye ne kalıyor? Bakanlıkların
kuruluşu, işleyişi ve teşkilatlanmasıyla ilgili
düzenlemeler kalıyor. Kaldı ki bu kararnamelerin tamamı Anayasa
Mahkemesinin denetimine açık. Kaldı ki bu kararnameler, yine çok net
bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin de denetimine açık.
Meclis kanun çıkarmak suretiyle bu kararnameyi de ortadan
kaldırabilir. Onun için Kararnameyle yasama yetkisi tamamen Meclisten
alınıp öbür tarafa veriliyor. diye bir algıyı
oluşturmak gerçekten çok büyük bir abartı.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Bakan, 2010
referandumunu da böyle savunuyordunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yargıyla
ilgili düzenleme, insan haklarıyla ilgili düzenleme, siyasi haklarla ilgili
düzenleme ve kanunla düzenleneceği ifade edilen konularda bir düzenleme
bugün yapılamaz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Felakete
sürüklüyorsunuz Türkiyeyi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir
şey daha ifade etmek istiyorum: Parlamentonun yasama denetimini bugün
etkin bir şekilde yaptığını söyleyebilir miyiz?
Söyleyemeyiz. Neden? Anayasa, İç Tüzük çok açık, burada bir Meclis
araştırması, genel görüşme veya diğer denetim
yollarının işletilmesi için çoğunluğun kararı
lazım, Komisyon raporu ona göre şekilleniyor, Genel Kurulun
kararı ona göre şekilleniyor. Burada çok net ifade ediyorum: Peki, bu
Parlamentonun içerisinde o zaman çoğunluğun kararına göre olursa
yürütmeye rağmen bugün bir denetim mekanizmasını harekete
geçirme, netice alma imkânı var mı?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Var!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Var.
diyen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Var, var!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
gerçeği çarpıtıyor demektir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Var. diyorum. Biz
aptal mıyız?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bakın, 1961 Anayasası yürürlüğe girdiği günden bu yana 261
gensoru verilmiş ve bunlara baktığınızda 2 tanesi
kabul edilmiş. Hükûmetin izin verdiği kadar bir yasama denetimine
bugünkü sistem izin veriyor ama şimdi yasama ve yürütme birbirinden çok
net bir şekilde ayrıldığı için yasama denetimi daha
etkin ve daha güçlü bir şekilde yapılabilecektir yani Parlamento,
millî egemenliği kullanan milletvekillerimizin bulunduğu Parlamento
hem yasama faaliyetleri bakımından hem de denetim faaliyetleri
bakımından bugünkü sisteme göre daha güçlendirilmektedir, millî
egemenlik daha da tahkim edilmektedir. Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi millî egemenliği tahkim etmek değil midir?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Milleti
kandırıyorsunuz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şimdi, Parlamentoyu halk seçecek, millî egemenlik yok edilmiş olsa
seçebilir mi? Seçemez. Egemenliği vatandaş kullanacak, seçecek. Peki,
yürütmeyi kim seçecek? Yürütmeyi de gene vatandaş seçecek. Doğrudan
halkın kendisini yönetenleri seçmesinin, halka doğrudan kendini
yönetecek, yürütmeyi yerine getirecek olanı seç demenin millî
egemenliğe zararı nerededir, millî egemenliği tahribatı
bunun nerededir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, sizin de süreniz
doldu.
Üç dakika süre vereceğim, yetmediği
takdirde iki dakika ek süre daha vereceğim; toplam beş dakika.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Aslında bu tahrip etmiyor, esasında millî egemenliği tahkim
ediyor, güçlendiriyor.
Partili Cumhurbaşkanı olur mu? Partili
Cumhurbaşkanı olması Türkiyenin yeni
tanıştığı bir şey mi? Yeni
tanıştığı bir şey değil.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Tek parti dönemine
döneceksek tamam, yönümüzü oraya çevirdiysek.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakıyoruz, cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk partili mi?
Partili. Milletvekili mi? Milletvekili. Genel Başkan mı? Genel
Başkan.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Atatürkün
Başbakanı var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Cumhurbaşkanı mı? Cumhurbaşkanı. İsmet İnönü
partili mi? Partili. Milletvekili mi? Milletvekili. Genel Başkan mı?
Genel Başkan. Cumhurbaşkanı mı? Cumhurbaşkanı. Ne
oldu, tarafsızlığına halel mi geldi? Milletvekilleri partili,
milletin tamamını temsil ediyor mu? Ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Bakanlar partili, milletin tamamının bakanı mı?
Bakanı. Başbakan partili, genel başkan milletvekili, milletin
tamamının başbakanı olarak bugün çalışabiliyor
mu? Çalışabiliyor. Meclis Başkanı da partili,
çalışabiliyor mu? Çalışabiliyor. Belediye meclisi, il genel
meclisi üyeleri, başkanlar, belediye başkanları partili,
herkesin başkanı, herkesin meclis üyesi olarak
çalışabilecek ama Türkiyenin Cumhurbaşkanı partili olursa
kıyamet kopacak. Böyle bir çelişki olabilir mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Belediye meclisi üyesine, il genel meclisi üyesine, belediye
başkanına, milletvekiline, bakana, başbakana, Meclis Başkanına
hak gördüğümüzü Cumhurbaşkanına hak görmemek çifte bir
standarttır. Bunun ana nedeni nedir biliyor musunuz? 1961 Anayasasında
bu girdi. Neden? Milletin iradesiyle iktidara gelemeyeceğini, her geçen
gün iktidar ümidinin azaldığını görenler Cumhurbaşkanının
partiyle ilişiğini keserek Cumhurbaşkanlığı
yoluyla milletin iradesini kontrol etmek için bunu getirdiler.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) İlk Celal Bayar
itiraz ediyordu.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına
dönmektir, 1921, 1924 Anayasalarına, partili cumhurbaşkanına
dönmektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından Yuh sesleri, sıra kapaklarına vurmalar) Siz
Atatürkün Anayasasına karşı çıkıyorsunuz. Aynı
şeyi yapıyoruz, aynı şeyi yapıyoruz, çok net. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Peki, burada konuşuldu. Yeni sistem
geliyor, burada güven oyu yok deniyor. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, lütfen
Tahammül edin, lütfen.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) İşte, Meclis soruşturması yok,
Meclis araştırması yok
Belli ki teklif iyi okunmamış,
iyi analiz edilmemiş. Sistemin doğası gereği güven oyu yok
çünkü bu sistemde güven oyunu sandıkta halk veriyor, halk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Parlamentonun içinden hükûmet
çıkmıyor ki, sandıktan Hükûmet çıkıyor. Eğer
Parlamentonun içinden Hükûmet çıksaydı göreve başlarken, göreve
devamı sırasında güvenoyu verebilirdi. Milletvekillerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Bozdağ.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Başkan
yardımcılarının seçimi yok ki
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Parlamentonun içinden bakan da yok; dolayısıyla güvenoyunu
sandıkta halk verecek ve sandıkta halk alacaktır seçim vakti
geldiği zaman da.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Seçimle gelmiyor
ki!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sistemin
doğası gereği güvenoyu yok, sistemin doğası
gereği gensoru yok ama diğer denetim yollarına gelince
tamamı var. Meclis araştırması var, genel görüşme var,
Meclis soruşturması var, soru var; yazılı soru yok çünkü
bakanlar buraya gelemediği için yok. Dolayısıyla, denetim
yolları çok net bir şekilde ortadadır.
Cumhurbaşkanıyla ilgili kısma
geldiğimizde; Cumhurbaşkanının bugün siyasi bir sorumluluğu
var mı? Yok. Cumhurbaşkanının tek başına
imzaladığı işlemlerden dolayı Başbakan ve ilgili
bakan sorumlu, siyasi sorumluluğu yok. Şimdi, ne yapıyoruz?
Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getiriyoruz; yanlış
mı yaptık? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Onun için Partili
olmaz. diyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Sorumsuzluktan çıkardık sorumlu hâle getirdik. Cezai sorumluluğu
sadece vatana ihanet hâlinde belli nisapla ancak istenebiliyor, diğer
konularda cezai sorumluluğu da istenemiyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
Şimdi, cumhurbaşkanının
işlediği bütün suçlardan dolayı cezai sorumluluk getirdik.
MURAT EMİR (Ankara) Cezai sorumluluktur o,
siyasi sorumluluk değil o!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Cumhurbaşkanının Yüce Divana sevkinin her isnat edilen suçla
ilgili yolunu açtık; kötü mü yaptık? İyi yaptık.
Şimdi, Yüce Divana gitti, ceza aldı ne olacak belli değil ama
yeni düzenlemede ceza aldığı zaman
cumhurbaşkanının cumhurbaşkanlığı görevi de
sona erecek, cumhurbaşkanlığı düşecek. Böyle de bir
yol açtık, bir denetim getirdik.
Cumhurbaşkanıyla ilgili diğer
konularda demin ifade ettim, tek başına yaptığı
işlemlere yargı yolu kapalı; açtık. Resen
imzaladığı emir ve kararlara karşı yargı yolu
kapalı; bu teklif açıyor. Yasama denetimi var, yargı denetimi
var, bir de halk denetimi var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bütün bunların karşısında Cumhurbaşkanı görevini
yürütecek, hem yasama bugüne göre daha güçlü hem de yürütme daha güçlü
olacaktır. Siyasi istikrar, güçlü iktidar, hızlı karar alma ve
uygulama
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
kuvvetlerin tam ayrılığı ve
bağımsızlığı için
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Millete
yalan söylüyorsun, yalan!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
ben bu teklifin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olduğuna
inanıyor
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Millete
yalan söylüyorsunuz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Bozdağ.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Efendim, Sayın
Bozdağ konuşmasında partimiz grubuna dönerek İktidar
alternatifi olmayı düşünmeyen bir grup ifadesi kullanmak suretiyle
BAŞKAN - Bir saniye, pardon, duyamadım da
LEVENT GÖK (Ankara) - Daha yaklaşayım o
zaman.
Kendisinde iktidar seçeneği göremeyen bir
parti ifadesi kullanmak suretiyle sataşmada bulunmuştur. Söz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun, sataşmadan iki dakika
süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bekir Bozdağın çeşitli
şapkaları var. Bir gün bir başka şapkayı giyiyor, bir
başka gün başka şapkayı giyiyor. 2010 yılındaki
Anayasa değişikliğini savunurken çok hararetli savunmalar yapıyor,
o Anayasa değişikliği üzerine kurulan HSYK ve Anayasa Mahkemesi
üyelerinden sonra burada Fetullah Gülene saldırıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Ne alakası var burada?
LEVENT GÖK (Devamla) - Ama aynı Bekir
Bozdağ bu kürsüde biz Fetullah Gülen terör örgütü dediğimiz zaman
MEHMET METİNER (İstanbul) -
Söylediğine cevap ver, söylediğine!
LEVENT GÖK (Devamla) -
Fetullah Hocaya sahip
çıkan bir Bekir Bozdağ. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Olağanüstü hâl ilan ediliyor -Sayın
Başbakanım, siz de dinleyin lütfen- olağanüstü hâl ilan
edilirken Sayın Bekir Bozdağ yine bu kürsüde diyor ki: Sayın
milletvekilleri, biz bu olağanüstü hâli üç aydan fazla
taşırmayacağız. O konuşmayı yapıyor ama
Sayın Bozdağ geçen hafta kalkıyor, neden olağanüstü hâlin
daha fazla uzaması gerektiği konusunda demeçler veriyor ve aynı
konuşmaları burada da yapıyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) -
Söylediğine cevap ver, söylediğine!
LEVENT GÖK (Devamla) - O Bekir Bozdağ
farklı, bu Bekir Bozdağ farklı.
Şimdi, Sayın Bekir Bozdağ, siz
BAŞKAN - Şahsiyatla uğraşmayalım
Sayın Gök, lütfen
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Siyasi eleştiri
bu.
LEVENT GÖK (Devamla) - Siz İsmet Paşayı
tanımamışsınız. İsmet Paşa tam yetmiş
yıl önce demokrasi dersi verdi, dedi ki: Ben Cumhurbaşkanı
olursam partimle bağımı kesiyorum. diye Cumhuriyet Halk Partisi
Tüzüğünün 73üncü maddesini değiştirdi. Etrafını
sardılar, Paşam, partiyi de bırakma,
Cumhurbaşkanlığını da bırakma. dediler.
İsmet Paşa onlara aynen tarihî şu cevabı verdi: Arkadaşlar,
Cumhurbaşkanı olduğum müddetçe parti başkanlığı
taşımam mümkün değildir, kendinize yeni bir başkan bulun.
Yetmiş yıl önce söyledi bunu, yetmiş yıl önce. (CHP
sıralarından alkışlar) Yetmiş yıl önceki
İsmet Paşaya bak; yetmiş yıl sonraki Bekir Bozdağa,
AKP Grubuna ve Cumhurbaşkanına bak!
MEHMET METİNER (İstanbul) AK PARTİ
kongresinde tekrar başkan seçiliyor, Cumhurbaşkanı seçiliyor,
genel başkan seçiliyor.
LEVENT GÖK (Devamla) Sizler demokrasiyle Türkiyeyi
tanıştıran partili liderlerimizin yaptıklarına
bakın, onlardan ders alın. Sayın Bekir Bozdağ, siz hangi
Bekir Bozdağsınız Fetullah Güleni savunan mı, onu
eleştiren mi? (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sataşmadan söz almak istemiyorum ama bir konuya
açıklık getirmek istiyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Değmez,
cevaba değmez.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Gök
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hani ayakta
konuşulmuyordu? Hani ayakta burada fetva verilmiyordu? Ne oldu?
BAŞKAN Bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Altay, ısrar ediyor kürsüye gelmem için.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neye göre
gideceksin kürsüye? Hayır, neye göre gideceksin kürsüye?
BAŞKAN Yok, hayır, siz neye göre söz
istiyorsunuz?
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan
izin vermiyor.
Sayın Gök dedi ki: Sayın Bozdağ siz
iktidar olmayacaksınız. Ona sataşmadan cevap vereceğim.
ama Sayın Gök İktidar olacağız. diye hiçbir ifade
kullanmadı. Demek ki akıllarının ucundan geçmiyor iktidar
olmak. Ben bunun altını çizmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben de
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi İsmet
Paşanın şu şiarını benimsemiştir: Bir
ülkede namuslular en az namussuzlardan daha cesaretli olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Aynen. Biz
sizlerden daha cesuruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz bu şiarı
benimsedik. O yüzden namusumuzla siyaset yapıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya 2 Nisanda
iktidar olacağız, söyle ya, korkma ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Milletin verdiği yetkiyle
iktidar olabiliriz, muhalefet olabiliriz ama her şey
alnımızın akıyla olacak. Ben bugün beklerdim ki Sayın
Elitaştan ve özellikle Adalet Bakanından cuma günü burada
kullanılan sahte pusulayla ilgili bir şeyler söylesinler,
sahtecilerin arkasına sığınmadan siyaset yapsınlar.
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür
ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bizim
alnımız ak, yüzümüz de ak. Millet ne yetkiyi veriyorsa onu
namusumuzla yapmaya çalışıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Eyvallah. Söz de karar da millettedir.
Millet ne derse o.
Sayın Bozdağ, yerinizden söz istediniz.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kamer Gençten özür dileyecek
tarih önünde. Kamer Gençten özür dileyecek tarih önünde. Sayın
Bozdağ tarih önünde rahmetli Kamer Gençten özür dileyecek.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bizim tabii çok güzel deyimlerimiz var. Bazen hani derler ya -ben
tam belki ifade edemeyebilirim ya- yani ne kel alaka diye bir laf var. Bazen de
şöyle derler: Yani sıkıştığı zaman bir
müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Hepsi yeni, hepsi yeni, hepsi
yeni.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Belli ki çok sıkışıldı, eski
defterleri karıştırıp oradan imdat arıyorsunuz ama o
eski defterler sizin imdadınıza yetişemez.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bozdağ.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
tek parti dönemine gittiniz eski...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) FETÖnün defteri
açık Sayın Bakan, kapanmadı daha.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu Fetullah Güleni
savunmadın mı burada Sayın Bakan? Onu anlatıyoruz. Niye
rahatsızlık duyuyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İlk defa cevap verdim.
BAŞKAN Sayın Altay, bir dakika süreyle
size de söz veriyorum.
Buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Doğrudur,
müflis tüccar eski defterleri karıştırır iflas edince.
Bunun en güzel örneğini biraz önce Sayın Bakan verdi, bu ayrı
da
Ben bir şeyi hakikaten anlamadım. Hukuk fakültesini bitirmiş
-eski hukukumuz da var- memlekete Adalet Bakanı olmuş. Biz 1923 ile
1950 arasındaki dönem için bu ülkede demokrasi vardı dedik mi? O
dönemdeki Osmanlı İmparatorluğundan sonra kurulmuş genç
bir cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için yirmi yedi yıl
uğraştık. O dönem Cumhuriyet Halk Partisi, doğrudur, bir
parti devletidir; Bekir Bozdağın dedesi de o partinin içindeydi,
Tayyip Erdoğanın dedesi de o partinin içindeydi.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Ne alakası var be?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama sonra 1950de
bu cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırdık, hep birlikte
taçlandırdık, 1950den 2016ya kadar bir yol aldık. 6 defa
müdahaleye uğrayan demokrasimiz her şeye rağmen bir yol aldı.
En son 15 Temmuzda müdahaleye uğradığında da hep birlikte
direndik. Ama siz şimdi -o dönem, parti devleti diye
eleştirdiğiniz dönem ayrı da- devlet partisi inşa
ediyorsunuz. Bir ülkede devlet partisi inşa edilirse, burada söylüyorum,
üzülerek söylüyorum, o ülkede önce kaos çıkar, sonra iç savaş
çıkar.
(AK PARTİ sıralarından Yuh!
sesleri, gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet. Yuh, muh
yok, öyle, öyle.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yuh! Yuh!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yuh!
Yuh!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yuh size! Yuh
size! Yazıklar olsun size! Allah Allah!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah Allah
İç savaş çıkar, çıktı zaten her gün bomba
patlatıyorsun, her gün bomba patlatıyorsun.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yazıklar
olsun!
BAŞKAN Sayın Altay, sayın
milletvekilleri; bu Parlamento kaosu da, iç savaşı da, bütün
darbeleri de bertaraf edebilecek güçte ve yetenektedir evvelallah. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önce biz ederiz,
önce biz ederiz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
insanlar ölüyor; insanlar ölüyor, insanlar!
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası esas komisyon olan Anayasa Komisyonu adına Komisyon
Başkanı Mustafa Şentopa aittir, İstanbul Milletvekilimiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Şentop.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, çok kısa
Özür dilerim Sayın
Başkanım.
Komisyonun söz hakkı
olduğunu biliyoruz, hiçbir itirazımız yok.
BAŞKAN
Başkanım, bir saniye, kürsüde bekletmeyelim sizi.
Sayın Altayı da
bekletmeyeyim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Belki çok yüksek hassasiyetli bir konu müzakere ediyoruz.
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Takdir ederseniz Komisyon Başkanından sonra hiç
değilse -mümkünse diğer partilerin üyeleri için de talep etmekteyiz
ama- ana muhalefet partisinin Komisyon grup başkanının da
Komisyon Başkanının kullandığı sürenin en
azından yarısı kadar söz verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Sayın Şentop, bir
dakika.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Talebimizi değerlendirmenizi bekliyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, söz sırası ve söz sırasını
değiştirme başlıklı 61inci maddenin üçüncü
fıkrasına göre
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkan, biz onu biliyoruz, onu okumana gerek yok.
BAŞKAN Ben İç
Tüzükü uyguluyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bir talepte bulunduk, verirsin vermezsin.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Verirsin vermezsin.
BAŞKAN - Ben İç
Tüzüke bağlı hareket etmek durumundayım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yetkiniz var efendim.
BAŞKAN -
Dolayısıyla, diğer talepleri karşılamam mümkün
değildir.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Şentop,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Size yirmi dakika süreyle söz
vereceğim. Bittiği takdirde üç artı iki şeklinde yine
beş dakika uzatacağım.
Buyurun.
Burada bazı
arkadaşlarımız ifade ettiler, çok önemli bir görüşme
yapıyoruz, tarihî mahiyette bir görüşme yapıyoruz, Komisyonda da
bunu söylemiştim. Meclisimizin bir kurucu iktidar yetkisi
kullandığı bir çalışma, bir faaliyet içerisindeyiz.
Nedir kurucu iktidar yetkisi? Anayasada değişiklik yapma yetkisidir
kurucu iktidar yetkisi. İkiye ayrılıyor malumunuz: Asli kurucu
iktidar yetkisi, Anayasada belirtilen usullere tabi olmaksızın
Anayasayı değiştirme iktidarıdır. Tali kurucu iktidar
yetkisi kullanımıysa, Anayasada belirtilen usullere, esaslara uygun
olarak Anayasa değişikliği yapma yetkisi, faaliyetidir. Biz
bugün burada Anayasanın 175inci maddesinde gösterilen esas ve usullere
göre bir Anayasa değişikliği konuşuyoruz,
tartışıyoruz. Dolayısıyla, Meclisimiz, Genel Kurulumuz
bir tali kurucu iktidar yetkisi kullanıyor. Böyle önemli bir
toplantıyı hep beraber gerçekleştiriyoruz.
Tabii, Komisyonumuzda
yapılan çalışmaları Komisyon üyesi
arkadaşlarımız biliyor. Aslında farklı partilerden de
birçok milletvekilimiz Komisyon çalışmalarına iştirak
ettiler, onlar da müşahede ettiler orada yapılan
çalışmaları. O çalışmalarla ilgili raporumuzda da
etraflıca bilgiler var.
Ben şunu ifade etmek
isterim kısaca: Komisyon toplantısı -muhtemelen, tabii, çok
esaslı bir çalışmaya dayanarak söylemiyorum bunu- Meclisimizde
yapılan komisyon toplantıları içerisinde en uzun süreli, en çok
milletvekilinin katılıp söz aldığı,
konuştuğu bir komisyon toplantısı olmuştur. Bunu da
hak eden bir çalışma olduğunu peşinen ifade edeyim. Üç
dakika ve üzerinde söz alarak konuşan 270 milletvekilimiz var, beş
dakika ve üzeri söz alıp konuşan 232 milletvekilimiz var. Malum,
Komisyonumuzun üye sayısı 26. Yine, Komisyonda net görüşme yani
sadece konuşmaların toplamından oluşan süre doksan iki saat
on dakikadır. Tabii, daha fazla görüşülmek istenir ama
komisyonların da nihayetinde bir neticeye ulaşmak için bir
çalışma yaptıklarını ifade etmek lazım. Bu raporu
hazırlamak ve bunu huzurunuza getirmek için bir çalışma
yapılıyor. Bir noktada da bunu bitirmek üzere, görüşlerin hepsi
ifade edildikten, serdedildikten sonra bitirmek gibi bir hedefi kendisine
koymuştu Komisyonumuz. Bu anlamda, raporumuzla Komisyon olarak huzurunuza
geldik.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu Anayasa değişikliği birdenbire Türkiyenin
gündemine gelmiş bir değişiklik değil, bunun bir tarihî
arka planı var ve aynı zamanda bu Anayasa değişiklik
teklifinin -bir daha tekrar ediyorum, tasarı değil- tarihî bir arka
planı var, aynı zamanda gerekçelerini de ortaya koyuyor bu tarihî
arka plan. Öncelikle -çok hızlı bir şekilde- bizim getirmiş
olduğumuz bu teklif, bir hükûmet değişikliği teklifidir.
Hükûmet
değişikliği meselesi Türkiyede yeni konuşulan,
tartışılan bir konu değil. Ben çok hızlı bir
kronoloji vermek istiyorum burada, kayıtlara geçmesi bakımından
önemli. Malumunuz, Türkiyede 10 Ağustos 2014 tarihinde
Cumhurbaşkanı ilk defa halk tarafından seçildi. Bundan önce de
Türkiyede Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi,
farklı hükûmet sistemleri tartışması vardı. Ben
yakın zamandan, bugünden başlayarak hızlıca geriye
doğru birkaç nirengi noktasını, önemli tarihleri vermek
istiyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın Hükûmet sistemiyle ilgili, özellikle
yarı başkanlık, parlamenter sistem, başkanlık
tartışmaları bağlamında, Başbakan olduğu
zaman, ilk defa konuyu gündeme getirdiği tarih 20 Nisan 2003 tarihidir. 21
Nisan 2003ün -bugün gazete arşivlerine dijital ortamda da
ulaşılabiliyor- gazetelerine buyurun bakın, orada hepsinin
manşetindedir çünkü Başbakan Hükûmet sistemiyle ilgili bir görüş
açıklamış, 20 Nisan 2003 tarihinde bir televizyon
programında bunu söylüyor. Tabii, o tarihi hatırlayalım: 3
Kasım 2002de seçilememiş, Yüksek Seçim Kurulunun tavrı
sebebiyle adaylığı engellenmiş, sonra 8 Mart 2003te Siirtte
seçilmiş, arkasından 14 Mart 2003te Başbakan olarak göreve
başlamış. Yani yaklaşık bir otuz beş gün kadar
sonra, ilk defa, bunu bir televizyon programında dile getiriyor: Türkiye
için parlamenter sistemle yola devam etmek doğru değildir, yarı
başkanlık veya başkanlık sistemi
konuşulmalıdır. Sizce hangisi daha doğrudur? İdeal
olan başkanlık sistemidir. demiş, 20 Nisan 2003. O tarihte,
malumunuz, daha henüz beş aylık bir AK PARTİ Hükûmeti var,
önceki dönemde bir erken seçim yapılmış, Parlamentonun ne kadar
göreve devam edeceği henüz tam belli değil, Türkiye
şartlarında 1990lı yıllara bakarsanız ve yine
Cumhurbaşkanı henüz Parlamento tarafından seçiliyor, halk
tarafından seçim de söz konusu değil. Bu tarihlerde ilk defa dile
getiriyor, 20 Nisan 2003.
Daha geride,
arkadaşlarımız, Sayın Bakanımız ifade etti, hem
Başbakanlık hem Cumhurbaşkanlığı yapmış
rahmetli Demirel ve rahmetli Özal bunu -1998de birisi, diğeri 1988
yılında- dile getiriyor bu Hükûmet sistemi
tartışmalarını.
Daha sonra, 1982
Anayasası hazırlanırken yoğun bir hükûmet sistemi
tartışması var. 1978-1979 yıllarında, özellikle 1970li
yıllar -hatırlayanlar vardır- bir yarı başkanlık
sistemi modasının yaygın olduğu yıllar Türkiyede
çünkü Fransadaki sistem yeni yeni anlaşılmaya ve uygulanmaya
başlanmış, Türkiyeye intikal etmiş. 1973 seçim
beyannamesinde, Millî Selamet Partisinin, başkanlık sistemi önerisi
var, Getireceğiz. diye, 1969da Millî Nizam Partisinin parti
programında var, Necip Fazılın yazdığı birçok
eserde -ki Millî Nizamın parti programını kaleme
aldığı söylenir, orada Fransızcasından da
konuşturur, bir parantez içerisinde ifade eder- var, yine 1965e kadar
bunu götürme, yine o yıllarda rahmetli Türkeşin böyle bir
beyanı var.
Şunu söylemek istiyorum:
Bu sistem tartışması Türkiyede elli yıllık bir
tartışmadır, Türkiye elli yıldır hükûmet sistemini
tartışıyor. Niçin tartışıyor? Değerli
arkadaşlar, 27 Mayıs 1960ta Türkiyede bir askerî darbe oluyor. Bu
darbeyle beraber, Türkiyeye yeni bir hükûmet sistemi, yeni bir devlet
ideolojisi, paradigması getiriliyor. Bu hükûmet sisteminin -çok basit,
sürem kısıtlı- temel özelliği, millet tarafından
oluşturulan, seçimle oluşturulan bir iktidarın yanında
seçime ihtiyacı olmayan, vesayetçi dediğimiz, bürokratik
oligarşik yapı dediğimiz bir iktidar alanı
açmasıdır. Burada, asker-sivil bürokrasisi, yüksek yargı
bürokrasisi, milletin seçimle oluşturduğu iktidarın kontrolü ve
denetim alanı dışında bir alan açıyor Anayasa. Bu
tarihten itibaren, tabii bunu yaparken bir taraftan da milletin seçmiş
olduğu iktidarın alanını daraltıyor. Bu tarihten itibaren
de milletin seçtiği iktidar sürekli bir hükûmet sistemi
tartışmasıyla gündeme geliyor ve onu gündeme getiriyor, bu
tartışmalar.
Tabii, yüz kırk
yıllık parlamenter sistemden bahsediliyor, parlamenter sistem
tarihinden. Gerçekte Parlamentonun açılma tarihi olarak yüz kırk
yıl öncesine gidebiliriz ama bu yüz kırk yıl içerisinde bir
kırk yıl bile parlamenter sistemin iyi uygulandığı
demiyorum, iyi kötü uygulandığı bir dönemimiz yoktur. İlk
Parlamento açıldığında 1876da, yaklaşık bir
yıl kadar sonra bir otuz bir buçuk yıllık tatili var
Parlamentonun. 1909 yılında yeniden açıldığında
kısa bir süre sonra İttihat Terakki diktatoryasıyla gidiyor
MURAT EMİR (Ankara)
Fesih yetkisi verince öyle oluyor Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Söz atarak konuşmayalım
Murat Bey, böyle olmuyor biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Laf atma bir ritüeldir Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Bir tartışma olmuyor
öyle, sadece bir ses çıkarma duyuyorum ben.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Komisyonda konuştursaydın bunlar olmazdı
burada şimdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Komisyonda konuşturmadın milleti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Komisyonda konuşturmadın ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi,
kifayetimüzakere diyorum, susturuyorum seni. Sen bize öyle yaptın. Hadi
bakalım, hadi.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Arkadaşlar, daha sonra
İttihat Terakkinin bir dönemi, daha sonra 1924ten 1950ye kadar da yirmi
altı yıllık bir tek parti dönemi -çok güzel ifade ettiler-
parlamenter sistem
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Aslında seni burada hiç konuşturmamak lazım
da.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Ben sizi konuşturdum ya Engin
Bey.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sen nerede konuşturdun?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Şimdi
çıkartacağım kaç saat konuştuğunu.
Değerli arkadaşlar,
bu yüz kırk yılı fazla uzatmayacağım. Darbelerle,
kesintilerle, askerî vesayetle devam eden süreç, parlamenter sistemin
uygulandığı dönem için yüz kırk yıl içinde bir
kırk yıl süre bulma imkânımız yok. Bu, sadece parlamenter
sistemin uygulanmasıyla ilgili mesele midir, yoksa bu tarih, yüz kırk
yıllık tarih Türkiyede parlamenter sistemin esasen
yerleşmediğini, bir türlü oturmadığını, Türkiyede
yeni bir hükûmet sistemi arayışının zaruretini gösteren bir
tarih midir? Çok açık, yüz kırk yıllık tarih, Türkiyede
bir hükûmet sistemi tartışmasının da çok temel bir
sebebidir.
Pratik bir zarureti de ifade
edeyim: Malumunuz, 1961 Anayasasında Cumhurbaşkanıyla ilgili
ilk düzenleme yapıldığında Parlamentonun seçtiği
sembolik yetkileri olan bir Cumhurbaşkanı var. 1982 Anayasası
Parlamentonun seçtiği Cumhurbaşkanına parlamenter sistemin
sınırlarını zorlayan -sonraki tartışmalar
literatürde böyledir- geniş yetkiler vermiştir. 21 Ekim 2007
referandumuyla beraber, bu sefer, halk tarafından doğrudan seçilen
bir Cumhurbaşkanı statüsü ortaya çıkmıştır yani
bu çizgiye bakarsak: Parlamentonun seçtiği sembolik yetkileri olan
Cumhurbaşkanı, Parlamentonun seçtiği geniş yetkileri olan
Cumhurbaşkanı, halk tarafından doğrudan seçilen geniş
yetkileri olan Cumhurbaşkanı. Bu çizgi, değerli arkadaşlar,
anayasal düzenlemeler çizgisi, bizi zaten parlamenter sistemin ötesine,
yarı başkanlık veya başkanlık sistemine uzatan bir
çizgidir. Şunu da ifade edeyim: Zaten anayasa hukukuyla ilgili 2007den
önce yazılan kitaplara bakarsanız Cumhurbaşkanının
halk tarafından doğrudan seçildiği sistem, yarı
başkanlık sistemidir. diyor. Yetkilerine
bakılmaksızın, atıf yapacağınız bütün
referans kitapların hepsi bunu söyler. 2007den sonra Türkiyedeki
değişiklikle fikir değiştiren bazı anayasa
hukukçuları olmuştur siyasi gerekçelerle, sebeplerle ama
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyorsa sistem yarı
başkanlıktır.
Şimdi, Türkiye 21 Ekim 2007den itibaren aslında parlamenter
sistemden çıkmış, yarı başkanlık sistemine
geçmiştir. Ancak, 1982deki ilk tasarım, Cumhurbaşkanıyla
ilgili yetkiler bağlamındaki ilk tasarım parlamenter sisteme
göre olduğu için bir sistem karmaşası, hükûmet sistemi
karmaşası çıkmıştır ortaya.
Dolayısıyla, bu pratik zarurette Türkiyede hükûmet sistemiyle ilgili
acil bir düzenleme yapmayı önümüze, gündemimize getirmiştir. Nitekim,
Uzlaşma Komisyonuna atıflar yapıldı, Uzlaşma
Komisyonunda istisnasız dört parti de mevcut sistemin, hükûmet sisteminin
değiştirilmesi gerektiği hususunda mutabıktı ama bu
değişikliğin nasıl yapılacağı, ne yöne
doğru yapılacağı konusunda ihtilaflar vardı. Ama
mutlaka bu sistem karmaşasının çözülmesi yönünde bir mutabakat
söz konusuydu.
Değerli arkadaşlar,
bu çalışma tabii, Genel Kurulumuzun huzuruna getirmiş
olduğumuz çalışma tabii öyle kısa bir zaman içerisinde
hazırlanmış, gizli kapılar arkasında
hazırlanmış, milletten kaçırılmış falan
gibi değerlendirmeleri hak edecek bir çalışma değil, bunu
söyleyenler de bunu biliyorlar. Değerli arkadaşlar, malumunuz,
Türkiyede yeni anayasa tartışması da yeni bir
tartışma değil, bu konu 1990lardan itibaren
tartışılıyor ama AK PARTİ 22 Temmuz 2007 seçimlerinin
akabinde Anayasayla ilgili bir çalışma, yeni anayasa
çalışması getirmişti gündeme. Onun akıbetini biliyoruz
kapatma davası süreciyle beraber fakat esas 24üncü Dönemde Uzlaşma
Komisyonu çalışmalarında bütün siyasi partilerimiz birer metin
sundular, birer anayasa teklifi bir bütün olarak sundular. İşte bizim
de AK PARTİ olarak sunmuş olduğumuz teklifin hükûmet sistemiyle
ilgili bölümleri, malum, bu metin içerisinde ağırlıklı
olarak yer alan hükümler. Demek ki beş yıldır aslında
muhtelif zamanlarda, sadece o dönemde değil, onun arkasından 1
Kasım seçimlerinden sonra yapılan bir çalışma var, 15
Temmuzun akabinde üç parti olarak yapılan bir çalışma var, daha
sonra, yine iki parti olarak AK PARTİ, MHPyle yapılan
çalışmalar var. Bütün bu çalışmalar bu temel
çalışma hazırlık üzerinden geçilmek suretiyle
yapılmış çalışmalar. Yani bu çalışmalar
gizli saklı çalışmalar değil, Meclisin web sayfasına
baktığınızda Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi de orada
var. Az önce Sayın Akçayın açıklamalarıyla ilgili olarak
birtakım itirazlarınız oldu ama orada bu metin var, o metinde
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi var ve 2nci maddede insan haklarına
saygılı ifadesinin, dayalı olarak
değiştirildiğine dair teklif öneride var, arşivde de var,
Meclisin arşiv hizmetlerinde de bu metne ulaşma imkânımız
var. Bunlar ulaşılabilir metinlerdir ve biz bütün, daha sonraki seçim
çalışmalarında da bu metinler üzerinden milletimize de
bunları anlattık; dolayısıyla gizli saklı bir
çalışma, kaçırılan bir çalışma, gözardı
edilen bir çalışma yok. Acele, niye acele? Değerli
arkadaşlar, acele görüşmeyle ilgili: Burada acele değil, normal
program dâhilinde bir iş yürütüyoruz. Eğer dikkat ederseniz,
yürürlükle ilgili hükümlere bakarsanız getirdiğimiz
değişiklik teklifinin hükümlerinin önemli bir kısmı hemen
yürürlüğe girmiyor, 2019da yürürlüğe giriyor.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bir kişiye yönelik olduğu oradan belli.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Yani hükûmetle, hükûmet sistemiyle
ilgili değişiklikler aynen bugün olduğu gibi devam edecek.
Kabine devam ediyor, Başbakan ve bakanlıklar devam ediyor. Bugünkü
sistem 2019a kadar devam edecek diyoruz. Eğer acelemiz olsa -alelacele
buraya getirmiş, karda kışta, kıyamette getirmişiz
gibi bir ifade buyurdular Sayın Baykal- bunun için yapmış olsak
bir an önce yürürlüğe girmesini isteriz. Hayır, biz bu sistemle
ilgili tartışmaların hem olgunlaşacak bir düzeyde
yapılmasını istiyoruz hem de daha sonra getirilen
değişiklikle ilgili başka düzenlemelerin de
yapılmasını öngördüğümüz için yürürlükle ilgili farklı
bir tarih öngörüyoruz. Bunu da metinde açıkça yazdık.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasaya uygunlukla ilgili olarak konu aslında
burada konuşuldu, tüketildi. Bir iki noktaya sadece temas etmek istiyorum.
Birisi şu: Biz bir Anayasa değişiklik teklifi yapıyoruz,
görüşüyoruz, bir anayasa hükmü öneriyoruz. Şimdi, Anayasaya uygunluk
tartışması normlar hiyerarşisi bağlamında,
normlar arasında altlık-üstlük ilişkisi söz konusuysa gündeme
getirilebilir bir tartışmadır.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Yani anayasa hukukçususun Sayın Şentop!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Yani bir kanunun Anayasaya
uygunluğu tartışılabilir çünkü Anayasa üst normdur. Ama
bizim getirdiğimiz öneri, bir anayasa önerisidir.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Değiştirilemez hükümler ne olacak?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Anayasa normları
arasında zaten bir eşitlik, bir eş değerlik söz konusudur.
MURAT EMİR (Ankara)
İlk 3 madde de öyle mi?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Anayasa hükümleri içerisinde
birbirinden daha farklı değerde olan hükümler yok. Anayasanın
hangi hükmünü hangi hükmüne göre kritize ederek, değerlendirerek
aykırılıktan söz edebileceksiniz? Anayasada sadece
değiştirilemez hükümler vardır ama değiştirilemezlik
bir hiyerarşik, normlar hiyerarşinde bir üstlük anlamına gelmiyor,
sadece bir değiştirilme, değiştirme teklifi engeli olarak
karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla,
arkadaşlar, bir kere öncelikle Anayasa normları arasında bir
eş değerlik söz konusu olduğundan bir
aykırılıktan bahsetmek mümkün değil. Anayasa da buna imkân
vermiyor. Anayasa, Anayasa değişikliklerinin -Anayasa Mahkemesi
bağlamında söylemiyorum ama Anayasanın
yaklaşımını göstermesi açısından söylüyorum-
sadece şekil bakımından denetlenebileceğini
Şekil
denetiminin ne olduğunu da tarif etmiş, bunun bir mazisi var.
Şekil denetiminin de sadece teklif ve oylama çoğunluğu ile
ivedilikle görüşme yasağına uyulup uyulmadığıyla
sınırlı olduğundan bahsediyor. Bu ne demektir? Anayasa,
esasen Anayasa değişiklikleri için bir esas denetimi öngörmüyor.
MURAT EMİR (Ankara)
2008 kararını söyler misiniz?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Sizin dediğiniz gibi Anayasaya
aykırılık çalışması, incelemesi yapabilmek için
esasen bir esas denetimi yapmanız lazım. Buna Anayasa müsaade
etmiyor.
Anayasa Mahkemesinin
yaklaşımında problemler var. Ama yasama organı anayasa
yapma yani kurucu iktidar yetkisine sahip çıkmak suretiyle zaman
içerisinde hep Anayasa Mahkemesini sınırlayan bir tavır, bir
tutum geliştirmiştir. Daha önce Anayasa değişiklikleriyle
ilgili hiçbir denetleme hükmü olmazken 61 Anayasasında, ilk defa 1970
yılında Anayasa Mahkemesi bir denetleme yapıyor. Bunun üzerine
71, 73 döneminde yapılan değişiklikte deniyor ki: Anayasa
Mahkemesi Anayasa değişikliklerini sadece şekil
bakımından denetler. Fakat daha sonra Anayasa Mahkemesi 73, 75te
verdiği kararlarla bu sefer diyor ki: Şekil evet, ama şeklin
içeriğinin ne olduğunu ben belirlerim. Gene kendisine çizilen
sınırları aşıyor. Bu sefer 1982de sadece şekil
demekle de iktifa etmiyor kurucu iktidar, diyor ki: Şekil şunlarla
sınırlıdır: Teklif ve oylama çoğunluğu,
ivedilikle görüşme yasağı. Bununla
sınırlıdır. Yani hep yasama organı, kurucu iktidar
yetkisine sahip çıkmak suretiyle çizilen sınırlarını
aşan Anayasa Mahkemesinin sınırlarını yeniden çizmeye
gayret etmiş.
Anayasa Mahkemesinin 82
Anayasası döneminde, değerli arkadaşlar, dört kararı var
esaslı. Bunların ikisinde Anayasada kendisine çizilen
sınırlara riayet edeceğini ifade etmiş, bununla
bağlı olduğunu söylemiş; 1987 ve 2007. Ama 2008 başörtüsü
serbestliğiyle ilgili karar ve Anayasa değişikliğiyle
ilgili 12 Eylül 2010da referanduma sunduğumuz kararda ise bu sefer Ben
teklif edilebilirlik bakımından bu alanı açarım. diye
Anayasa Mahkemesinin bir kararı var. Dolayısıyla iki kararda bu
sınırlara uymuş -doğru olan da budur- iki kararda ise
MURAT EMİR (Ankara) 75
kararı da var Sayın Şentop, 75te de var.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) O ayrı, önceki Anayasa
dönemi, 82den bahsediyorum ben, bunu da belirttim.
Değerli arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesinin bu tavrı sürekli eleştirilmiştir. Anayasa
Mahkemesi, Kurucu iktidar yetkisi kullanan Meclisin çizmiş olduğu
sınırların dışına kendi yorumlarıyla
çıkamaz. diye eleştirilmiştir.
Şimdi, bizim
teklifimizle ilgili de, vaktim azalmakla beraber, çok önemli sadece 4
perspektifin dikkate alınması gerektiğini, bu perspektifler
dikkate alınmadan bu değişiklik teklifinin
değerlendirilmesinde hata yapılacağını ortaya koymak
istiyorum. Bunlardan birincisi, sözlerimde de ifade ettim, hükûmet sistemi
değişikliği var burada arkadaşlar.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Rejim değişikliği, rejim
değişikliği.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Onun için, birisi çıkıp
da Burada niye güvenoyu yok, niye gensoru yok? diyorsa o arkadaşla bu
konuyu tartışma imkânımız yok. Niye? E, çünkü bu sistemde
zaten hükûmet doğrudan halk tarafından seçiliyor. Güvenoyu ve gensoru
dediğiniz şey parlamenter sistemde, Parlamentonun içinden çıkan
bir hükûmet için söz konusudur.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu ne sistemi?
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Parlamenter sistem değil yani.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Bu hükûmet sistemi
değişikliğini eğer fark etmemişseniz, bu gözle
bakamıyorsanız, Gensoru, güvenoyu neden yok? diye sorarsanız
sizinle bu konuyu tartışmamız mümkün değil.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu sistemin adı ne?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Okumuyorsanız
tartışmayalım, bu metni bir baştan sona okumamız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkinci husus
arkadaşlar, yine bu bağlamda söylüyorum, yetkilerle ilgili husus,
yetkilerin bir elde toplanması falan. Çok uzunca konuşulabilecek bir
konu ama burada sadece bir şeyden bahsedeceğim: Bakınız,
buradan kastedilen şey, yasama ve yürütmede yetkilerin tek elde, tek
şahısta, tek partide toplanması; değil mi bu kastediliyor?
Peki, parlamenter sistemde durum nedir?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Yargı da dâhil, yargıyı da topladınız
yargıyı.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Parlamenter sistemde durum nedir
Sayın Tezcan?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Yargıyı da topladınız Sayın Şentop.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Parlamenter sistemde, bir
hükûmetin olabilmesi için hükûmeti kuracak olan siyasi partilerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Parlamentonun denetimi var.
BAŞKAN Sayın
Şentop, size de üç artı iki şeklinde beş dakika süre
veriyorum, lütfen zamanında tamamlayın.
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bir hükûmet çıkabilmesi
için parlamenter sistemde, hükûmeti kuran parti veya partilerin Parlamentoda da
çoğunluğu elde bulundurması lazım, aksi hâlde hükûmet
olamaz. Yani parlamenter sistemde zaten yasama ile yürütmenin tek elde
toplanması zarureti vardır, bunun dışında bir ihtimal
söz konusu değil, yoksa hükûmet çıkmaz.
MURAT EMİR (Ankara)
Ama Başbakana yargıç atattırmıyoruz değil mi Anayasa
Mahkemesine?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Bir dakika Sayın Emir.
Değerli arkadaşlar,
bizim önerdiğimiz modelde ise yasama ve yürütme organı ayrı
ayrı seçileceğinden, doğrudan halk tarafından
seçileceğinden burada yasama ve yürütmenin farklı siyasi partilerin
çoğunluğunda elinde toplanabilme ihtimali var, bir ihtimal olarak en
azından parlamenter sisteme göre var. Parlamenter sistemde bunun ihtimali
bile yok, zaruri olarak tek elde toplanması gerekiyor zaten. Değerli
arkadaşlar, birincisi bu. Teklifin bir hükûmet sistemi
değişikliği içerdiğini, bunu esas
aldığını eğer bilmiyorsak, bu gözle bakmıyorsak,
burada birçok hatalı, yanlış, tamamen bağlamından
kopuk değerlendirmeler yaparız; mahcup oluruz, ben de üzülürüm.
İkincisi şu: Bir
kere, bu konuyu, hükûmet sistemi konusunu uzayda, boşlukta bir nesne gibi
tartışmamalıyız. Biz burada bir anayasa hukuku dersi
vermiyoruz; başkanlık sisteminin avantajları,
dezavantajları, bunu konuşmuyoruz. Türkiyenin bir sistemi var
şu anda, hükûmet sistemi. Önerilen teklifteki sistem ile bugünkü sistem
arasında mukayeseler yapmak zorundayız; ileriye mi gidiyor, geriye mi
gidiyor sistem? Bir kere çok detaya girmeyeceğim, sadece şundan söz
edeceğim- değerli arkadaşlar, bugünkü sistemde de bir yürütme
var, bizim önerdiğimiz modelde de bir yürütme var. Bugünkü sistemde
yürütmeye ait olan yetkiler bizim önerdiğimiz teklifte de yürütmeye
aittir. Yasamaya ait olan yetkiler alınıp da yürütmeye verilmiş
değil, yargıya ait yetkiler alınmış da yürütmeye
verilmiş değil.
MURAT EMİR (Ankara)
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ne?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Söyleyeceğim
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Bütçe yetkisi ne, bütçe? Bütçeyi kime veriyorsunuz?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Meclisin bütçesini kim yapacak?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Yürütmenin yetkileri yürütmeye
verilmiş ama yürütmenin kendi iç dizaynı farklı. E sistem
farkı var zaten. Bugün yürütme Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
Bakanlar Kurulundan oluşurken önerdiğimiz modelde
Cumhurbaşkanından oluşuyor. Bu da sistemin tabiatı
gereği. Bunu biz icat etmedik, Marstan gelmedi, var, dünyada uygulanan
bir sistem.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Bu sistemin adı ne Sayın Başkan?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Söyleyeceğim, bir dakika,
sabırlı olun.
Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla bu tartışmayı yaparken bugün sanki hiçbir
şey yokmuş, hiçbir yetki yokmuş Cumhurbaşkanında,
Hükûmette, Başbakanda, bunları biz icat etmişiz gibi bakmamak
lazım; yürütmedeki yetkiler yine yürütmeye verilmiş yetkilerdir.
Üçüncü husus değerli
arkadaşlar, bu sistemlerin uygulandığı diğer ülkelerle
mukayese etmek lazım. Bakınız, size veto, kanunların
vetosundan bahsediyoruz ya, size vetoyla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Şentop, iki dakika veriyorum.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Amerika Birleşik Devletlerinde
MURAT EMİR (Ankara)
Feshi de Amerikaya göre anlatın da tam olsun, feshi de oraya göre
anlatın.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla)
Başkanın veto
ettiği bir kanunun geçmesi için üçte 2 oranında -her iki
kamarasında da Meclisin- aranıyor. 1789dan 1986ya kadar
yapılmış olan bir çalışma, toplam 2.838 kanun veto
edilmiş. Bunlardan sadece 99u tekrar kabul edilmiş. Bu, yüzde 3tür,
yüzde 3ü yeniden kabul edilmiş vetodan sonra.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
O başkanlık sistemi.
MURAT EMİR (Ankara)
Fesih var mı fesih, orada fesih var mı?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) En önemlisi, Roosevelt döneminde
-on iki yıl başkanlık yapmıştır, 3 dönem- 631
vetodan 10u sadece tekrar kabul edilmiştir, bu da yüzde 1,6ya tekabül
ediyor. Hâlbuki bizim önerdiğimiz modelde üçte 2 değil, Parlamentonun
üye tam sayısının salt çoğunluğu aranıyor.
Tabii, şimdi
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan ama yapılan atamalar onaya tabi, onaya tabi, burada
onay yok.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Onu söyledik Komisyonda. En
azından sen söyleme Muharrem Bey, Komisyonda söyledim.
MURAT EMİR (Ankara)
Fesih var mı Sayın Başkan, Amerikaya değinmişken onu
da söyleyin.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Bakınız, Kongrede
biliyorsunuz iki bölüm var: Temsilciler Meclisi, Senato. Nereye gidiyor bu?
Senatoya, değil mi? Niye? Çünkü federal yetkidir. Bunlar Amerika
Birleşik Devletlerinde parlamentonun, Kongrenin yetkisi olarak
düşünüldüğü için Anayasaya konulmuş değil, federal yetki
olarak görüldüğü için Senatonun uhdesine verilmiş onaylardır.
Onun için bunu birbiriyle karıştırmamak lazım.
MURAT EMİR (Ankara)
Sonuçta denetimli değil mi, denetimli değil mi, ona bakın.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
Anayasa değişikliğinin zamanı mıdır? Bize göre
tam zamanıdır.
MURAT EMİR (Ankara)
Fesih kaldı, feshi söylemediniz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) Bakın, bölgemiz yeniden
inşa ediliyor, dünya yeniden inşa ediliyor, Türkiye de yeniden
inşa edilecek. Hacı Bayram Velinin bir şiiri var, Nâgihân bir
şâra vardım / Anı yapılırken gördüm / Ben dahi bile
yapıldım / Taş u toprak arasında diyor. Bugün bölgemiz
yeniden inşa edilirken, dünya yeniden inşa edilirken, Avrupa yeniden
inşa edilirken Türkiyenin bu inşa faaliyetine katılabilmesi
için kendisini de yeniden inşa etmesi gerekiyor.
Heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şentop.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, öncelikle, biraz önceki talebimizle ilgili
yanıtınızı bekliyorum. Bu sizin tasarrufunuzda bir
iştir. Ancak bununla beraber, Komisyon görüşmelerinde muhalefeti
konuşturmamak için elinden gelen her şeyi yapan Komisyon
Başkanını her şeye rağmen sabırla dinledik. Bu
noktada, Komisyon Başkanının şöyle bir ithamına maruz
kaldık: Sizinle bunu tartışamayız, okumuyorsunuz. diye
söyledi. Bizi kastetti.
BAŞKAN Sizi mi kastetti?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizi kastetti.
BAŞKAN Sayın Şentop
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, bize
bakarak söyledi Başkanım.
BAŞKAN Genel Kurula hitap eder efendim
kürsüdeki konuşmacı, Genel Kurulda herkese bakarak hitap eder, gözünü
kapatacak hâli yok ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AKP Grubunu
kastettiyse söz talebimi geri çekeceğim. Söylesin, AKP Grubunu
kastettim. desin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gensoru ve
güven oylamasının eğer bu sistemde olduğunu
bilmiyorsanız
BAŞKAN Sayın Şentop, kime
söylediniz? (CHP sıralarından gürültüler)
Bir saniye sayın milletvekilleri.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) Ben birisini doğrudan kastedecek olsam
açıkça söylerim, cesaretim buna müsait.
Bir takım elbise diktim, size uyduysa bir
şey diyemem Sayın Altay. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz cesur olsun, biraz samimi olsun, biraz da dürüst olsun. AKP
Grubunu kastettiyse mesele yok ama bizi kastetti, bu açıktır.
Komisyon grup başkanımızın cevap
hakkını kullanmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Yani o takım elbiseyi kendinize
uyurduysanız buyurun.
İki dakika süreyle sataşmadan söz vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yorumlara girmeyin. Ne demek! Ne demek! (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Açık açık bunu söyledi
Sayın Altay.
Buyurun Sayın Tezcan, sataşmadan iki
dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Aşırı alınganlık gösteriyorlar Sayın Başkan.
Oyalama yapıyorlarsa başka, ama aşırı
alınganlık gösteriyorlar. Böyle şey olmaz.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
12.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentopun 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin tümü üzerinde
Komisyon adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Önce şunu söyleyeyim: Bizim
başkasının diktiği takım elbiseyi giymeye ihtiyacımız
yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama şu
anda ona göre konuşuyorsun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Sayın Komisyon
Başkanının ve beraber siyaset yaptığı
arkadaşların okyanus ötesinde dikilen elbiseleri giyerek bu
memlekette nasıl gezdiğini çok iyi biliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Ha, bizim öyle bir elbise
merakımız yok.
Şimdi, Sayın Şentop iyi ki
milletvekili olmuş; dedi ya Ders anlatacak durumda değiliz burada.
diye, iyi ki milletvekili olmuş, hukuk fakültesindeki öğrenciler
kurtulmuş ileride böyle bir hukukçu olmaktan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, getirilen bu teklifin Anayasaya
aykırılığını bir buçuk saat Komisyonda
anlattım, cümle âlem anladı, Sayın Şentop anlamadı.
Ben bir şey soruyorum sevgili milletvekili arkadaşlar, bir şey soruyorum:
Hani o ilk 4 madde, teklif edilemezlik maddeleri var ya, mesela Anayasanın
Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen -101di
sanıyorum- maddesine şöyle bir hüküm ekleseniz, 101inci maddeye,
deseniz ki: Cumhurbaşkanı bir sefer seçilir, ondan sonra ölünceye
kadar görevde kalır, ondan sonra da irsen ve teselsülen çocuklarına
Cumhurbaşkanlığı geçer.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 1950 öncesi
öyleydi, sizin zamanınızda, 1950 öncesi öyleydi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Yani bunu şimdi
Anayasaya aykırı diye denetlemeyeceğiz mi? Yani bunu şimdi
4 maddeye girmiyor, ilk 4ün içinde değil diye denetlemeyeceğiz mi?
İşte, buyurun, anayasa hukuku tarihi anlatan anlayışın
memleketin önüne getirdiği teklif böyle bir teklif, başka ne
söyleyelim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 1950 öncesi
öyleydi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, çok zaman
kalmadı. İnşadan bahsetti. Bir yapım müteahhitleri
vardır, bir yıkım müteahhitleri vardır; işte, bu
Anayasa teklifi yıkım müteahhitlerinin teklifidir, buna
karşı direniyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Vesayet
rejimini yıkacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsaka aittir.
Sayın Parsak, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Başbakanlık
kaldırıldı mı? Binali Yıldırım niye orada
oturuyor? Erken mi kaldırıldı Başbakanlık?
BAŞKAN Sabredin sayın milletvekilleri,
günü geldiğinde o da olur. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın Parsak.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa
değişiklik teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına
teklifin bütünü üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi
Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1982 Anayasası,
yürürlüğe girdiği tarihten bu yana tam 18 kez, 100ün üzerinde
maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle çeşitli
değişikliklere uğramıştır. Bu kapsamda, şu
anda 19uncu değişiklik teklifi çalışmaları
yürütülmektedir.
1982 Anayasasının, özellikle hükûmet
sistemi bakımından daha yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
tartışmalı olduğu hepimizle malumdur. Bu kapsamda, 1982
Anayasasının temel siyasi sebebi durumunda olan 12 Eylül 1980
darbesini gerçekleştiren Kenan Evrenin Cumhurbaşkanı
olmayı tercih etmesinden dolayı, 1961 Anayasasında sadece bir
paragrafta düzenlenen yetkiler, 1982 Anayasasında yasama, yürütme ve
yargıya ilişkin olmak üzere tam iki buçuk sayfa hâlinde, son derece
geniş, son derece fazla olarak tanımlanmıştır ve
cumhurbaşkanının yetkileri buna göre dizayn edilmiştir.
Bunun karşısında, cumhurbaşkanı sadece vatana ihanet
suçu bakımından ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam
sayısının dörtte 3ünün suçlandırmasıyla bir
sorumluluğa tabi kılınmış, bunun
dışında Anayasanın hiçbir yerinde, hiçbir tür sorumluluk
öngörülmemiştir.
Şimdi, bu sorumluluğu iki açıdan
değerlendirmekte fayda var saygıdeğer milletvekilleri:
Birincisi, suç tipi; ikincisi, bu sorumluluğun neticelenebilmesi için
gerekli olan nisap. Suç tipi için bakıldığında, Vatana
İhanet Kanunu bakımından sadece bir sorumluluk söz konusudur. Ve
o Hıyanet-i Vataniye Kanunu 1991 yılında yürürlükten
kaldırıldığı için denilebilir ki 1991
yılından itibaren hiçbir cumhurbaşkanının suç tipi bakımından
sorumluluğu yoktur. Bunu net olarak söyleyemiyoruz çünkü aynı
maddede, cumhurbaşkanının suçlandırılabilmesi
bakımından dörtte 3 gibi çok yüksek bir nisap öngörüldüğü için
1982 yılından bu yana bunun hiç uygulaması söz konusu
olmamıştır, ondan dolayı da bunun
tartışılmasına yönelik herhangi bir içtihat mevcut
değildir. Bu kapsamda, yetki-sorumluluk dengesizliği çerçevesinde
bakıldığında durum böyleyken yürütme yapısı da
kendi içinde iki başlılık arz etmektedir. Gerçekten, bir tarafta
hiçbir sorumluluğu bulunmayan -demin de anlattığım gibi-
bir cumhurbaşkanıyla, öbür tarafta halkın oylarıyla
seçilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinden çıkan,
başında bir başbakanın olduğu ve tüm sorumluluğu
da üzerinde taşıyan bir bakanlar kurulu yani iki başlı ve
böylesi dizayn edilmiş bir yürütme söz konusudur ve bu yapı 1982
yılından 2007 yılına kadar özellikle yürütmenin iki
başı arasında yani sorumsuz Cumhurbaşkanı ve sorumlu
Başbakan ve Bakanlar Kurulu arasında çok ciddi
tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Süremizin
kısıtlı olması itibarıyla bunları uzun uzun
anlatma imkânımız yok burada fakat 2007 yılına
gelindiğinde sorun çok farklı bir boyuta kavuşmuştur, o da
şudur: Gerçekten, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde
ortaya atılan bir 367 garabetinden dolayı, 367 krizinden dolayı,
bu krizin sonunda yapılmış olan Anayasa değişikliğiyle
birlikte, Cumhurbaşkanının yani yürütmenin sorumsuz
kanadının doğrudan doğruya millet tarafından,
doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi benimsenmiştir.
Öyle olunca, 2007 yılından itibaren, ilk uygulamasının
olduğu 2014 yılına kadar daha çok teorik düzeyde ama 2014
yılından itibaren ise aynı zamanda da uygulamalar
itibarıyla yürütmenin iki kanadı arasında yani
Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve Bakanlar Kurulu arasında
tartışmalar çok farklı düzeyde seyretmiştir. Bu kapsamda
bakıldığında, 2007 yılında
yapılmış olan Anayasa değişikliğiyle sadece
Cumhurbaşkanının seçim usulü değişmiştir yani
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi benimsenmiş
ve fakat Cumhurbaşkanının yetkileri, sorumlulukları,
Bakanlar Kuruluyla ilişkileri ve diğer tüm konularda herhangi bir
değişiklik söz konusu olmamıştır. Bu kapsamda, 2007
yılından itibaren olan bu gelişmeler
değerlendirildiğinde karşımıza tabii ki pek çok siyasi
neticeler gelmekte ama bazılarını bu kısıtlı
zaman içerisinde değerlendirmekte de fayda bulunmaktadır.
Bu kapsamda, 2014 yılında
Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından
seçilmesiyle birlikte pek çok Anayasaya aykırılık
tartışmaları yaşanmıştır. Bunların en
önemlilerinden bir tanesi de Yüksek Seçim Kurulu kararlarına da
bağlandığı için, Cumhurbaşkanının
tarafsız olduğu ve varsa partisiyle ilişkisi kesileceği
yönündeki 101inci maddenin son fıkrasının uygulanması
çerçevesindedir. Gerçekten, 25inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinde, 7 Haziran seçim sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı
doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği iddiasıyla,
gerekçesiyle o günün iktidar partisinin Genel Başkanı olan,
Başbakanı olan Sayın Davutoğlundan daha fazla sayıda
miting yapmıştır ve bu mitingler
başladığında, konu Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP
tarafından Yüksek Seçim Kuruluna intikal ettirilmiştir. Yüksek Seçim
Kurulu, özetle Evet, 101inci maddenin son fıkrası çerçevesinde Cumhurbaşkanı
tarafsızdır, varsa partisiyle ilişkisi kesilir. hükmü yer
almaktadır fakat 105inci madde çerçevesinde sorumsuz olduğu
açıkça düzenlenmektedir. Öbür taraftan, 101inci maddenin son
fıkrasındaki partisiyle ilişkisini kesme meselesi siyasi
partiler kütüğü çerçevesinde üyelik kaydının silinmesi midir,
yoksa başka davranışlar da bunun için gerekli midir?
Dolayısıyla, bu çerçevede bana Yüksek Seçim Kurulu olarak
tanınmış bir yetki yoktur yani 101inci maddenin son
fıkrasındaki partisiyle ilişkisini kesmeme durumuna ilişkin
Anayasada bir yaptırım yoktur. demek suretiyle söz konusu
müracaatları oy çokluğuyla da olsa reddetmiştir; böyle 4 tane
müracaat söz konusudur. Yani, geldiğimiz noktada,
cumhurbaşkanları ile hükûmetler arasındaki yetki-sorumluluk
ilişkileri çerçevesinde önemli sorunlar, önemli sıkıntılar
karşımızda durmaktadır.
1982 Anayasası sadece Hükûmet sistemi bakımından
değil, diğer pek çok yönü itibarıyla da
tartışılmıştır ve bunlardan en kayda değeri
24üncü Dönemde yapılmış olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışmaları esnasındaki tartışmalardır. Ama,
bu tartışmalar esnasında, bize göre hiç
tartışılmaması gerektiği hâlde, ne yazık ki
Anayasanın Türk Anayasası olduğu, ilk 4 maddesi, ilk 4 maddeye
hâkim olan millî ve üniter devlet ilkeleri ve millî ve üniter devlet
ilkelerinin muhtelif maddelerdeki yansımaları da
tartışılmıştır ve buna ilişkin, bugün
başladığımız bu oturumda, muhtelif milletvekilleri
tarafından dile getirilen ve tartışmalara yol açan konularla
ilgili olarak her 4 siyasi partinin de hangi konularda, nasıl
değişiklik teklifleri verdiği bu Komisyon çalışmalarında
mevcuttur. O da Türkiye Büyük Millet Meclisinin web sitesinin en altında,
Anayasa çalışmaları kapsamında, partilerin müstakil
önerileri, bu öneriler çerçevesinde yürütülen müzakereler, müzakereler
neticesinde ortaya çıkan tam metin de olmak üzere tüm boyutlarıyla
orada durmaktadır. İsteyen her milletvekili hatta isteyen her
vatandaş bunları buradan açıklıkla okuyup inceleyebilme
imkânına sahiptir.
Şimdi, burada, biraz önce de ifade ettiğim
gibi, bugün, Hükûmet sistemi tartışmaları çerçevesinde
aslında en önemli tarih 2007 yılında yapılmış
olan söz konusu Anayasa değişikliğidir yani
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören
Anayasa değişikliği. Gerçekten, o 367 krizi ortaya
çıktıktan sonra, Anayasa Mahkemesi bu yönde bir karar vermiştir.
Bu karar verildiğinde Milliyetçi Hareket Partisi tarihinin her döneminde
olduğu gibi, o dönemde de, Meclis dışında olmasına
rağmen, Türk milletinin, Türk devletinin menfaatlerini gözeterek
inisiyatif almış ve milletimize bir çağrıda
bulunmuştur.
Bu Meclisin bir Cumhurbaşkanı seçmesi
hâlinde, o seçilecek Cumhurbaşkanının meşruiyet
tartışmalarının hiç bitmeyeceğini, bundan dolayı
seçimlerin erkene alınmasını ve millete Ey millet!
Seçeceğiniz bu Meclis, Anayasa çerçevesinde Cumhurbaşkanını
seçecektir. Reyinizi, oyunuzu, kararınızı ona göre tayin edin.
teklifinde bulunmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin bu
çağrısı kabul görmüştür, kasım ayında
yapılması gereken seçimler erkene alınmıştır,
Milliyetçi Hareket Partisi de yeniden 74 milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki yerini almıştır ve o seçimler tamamlandıktan
sonra, önce Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi -bize
göre olabileceği gibi yani uzlaşma anlayışı
çerçevesinde değerlendirildiğinde- Meclis Başkanının
seçiminde uzlaşmış, Sayın Köksal Toptanı Meclis
Başkanı olarak seçmiş -450 oy alması ona işaret
etmektedir- ve arkasından da kaçınılmaz olarak
Cumhurbaşkanını seçecekken bu çerçevede Milliyetçi Hareket
Partisine Meclise girmeme, Genel Kurulda bulunmama, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerini kilitleme yönünde çağrılarda bulunulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanının seçilememesi 12 Eylül 1980de de olduğu
gibi darbeyi dahi sonuçlayan bir durumdur. Hatırlatma kabîlinden
söylüyorum: Gerçekten, 12 Eylül 1980 darbesi pek çok siyasi, sosyal hadisenin
neticesinde gerçekleşmiştir ama bardağı taşıran
son darbe Cumhurbaşkanının seçimi hususunda o gün Mecliste
bulunan siyasi partilerin anlaşamamış olmasıdır. Yani
Milliyetçi Hareket Partisine böylesi bir çağrıda bulunulmuşken
Milliyetçi Hareket Partisi, altı ay öncesinde verdiği sözlerle
paralel olarak, onlarla tutarlı olarak Mecliste yerini
almıştır, kendi adayını
çıkarmıştır, tüm grup olarak kendi adayına oyunu
vermiştir ama en önemlisi, o tıkanıklığı
çözmüş ve yeniden 12 Eylül 1980de olabilecek gibi bir krize meydan
vermemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin böylesi önemli
tıkanıklıkları, böylesi önemli krizleri çözmesi,
kuruluşu olan 1969 yılından itibaren sıklıkla meydana
gelen bir durumdur. O anlamda, söz gelimi 1977 yılında Meclis 37 tur
boyunca kendi Başkanını seçemediğinde gene Milliyetçi
Hareket Partisinin krizi çözen bir yaklaşımıyla Cumhuriyet Halk
Partisinin o dönemde adayı olan Sayın Cahit Karakaşı
desteklemesi neticesinde Meclis Başkanlığı seçimi krizi de
çözülmüştür. Yani Milliyetçi Hareket Partisinin, tarihinin her döneminde
Türk milletinin, devletimizin, memleketimizin ihtiyaçları
doğrultusunda, krizleri, sıkıntıları,
tıkanıklıkları gideren, çözen bir tutumu vardır, bu
yeni de değildir.
Bu çerçevede bakıldığında, 24üncü
Dönem Anayasa çalışmalarının neticesinden ne yazık ki
bir somut netice çıkmamıştır. 25inci Dönemde seçimler
gerçekleşmiş ve fakat komisyonlar kurulamadığı için
bir Anayasa uzlaşma komisyonu da kurulamamıştır. 26ncı
döneme gelindiğinde, bu sefer adı Anayasa Mutabakat Komisyonu olan
bir komisyon kurulmuş, bu Komisyon da üç toplantı
gerçekleştirmiş ve fakat henüz komisyonun adında bile mutabakata
varamadan dağılmak durumunda kalmıştır.
Sonrasında, 15 Temmuz 2016da Türk milleti, tarihinin en büyük
ihanetlerinden biriyle karşılaşmıştır. Gerçekten,
15 Temmuzda bu Gazi Meclis bombalanmaya varıncaya kadar, ihanetin en
büyükleri ne yazık ki yaşanmıştır ve 15 Temmuzda
meydana gelen bu gelişme çok önemli bir paradigma
değişikliğini de beraberinde getirmiştir. Şimdi, zaman
zaman söz alan ya da işte, sataşma niyetiyle hem Sayın Genel
Başkanımızın hem benim önceki birtakım
beyanlarımızı da ifade etmek suretiyle Ne değişti de
bugün farklı şeyler söyleniyor? çerçevesinde birtakım
ithamlarda bulunmaktadırlar. Tabii ki sadece bu değil ama burada
sırası geldiği için söylüyorum: Bunları ileri sürenler 15
Temmuzda yaşananları ve 15 Temmuzdan sonra yaşanabilecek
muhtemel gelişmeleri anlamayan ya da anlamak istemeyenlerdir. Ben bu
kadarını ifade etmekle yetineceğim saygıdeğer
milletvekilleri.
Şimdi, burada, süremin de azaldığını
gözeterek, bu tarihsel süreç içeresinde geldiğimiz noktada yani 15
Temmuzdan sonra Sayın Genel Başkanımızın 11 Ekimde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, grup toplantısında yapmış
olduğu konuşmanın ardından, hem Sayın
Başbakanın hem de Sayın Genel Başkanımızın
çağrılarına rağmen, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi
ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları arasında yürütülen
çalışmalarla bir Anayasa değişiklik teklifi daha hazırlanmıştır.
İşte bu, 19uncu Anayasa değişiklik teklifi metnidir. Bu
kapsamda Anayasanın bütünü üzerinde bir değişiklik söz konusu
değildir. Peki, neler söz konusudur? Kalan sürem içerisinde de bazı
önemli gördüğüm kısımlar itibarıyla onlar hakkındaki
düşüncelerimizi paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, her
şeyden önce şunu söyleyeyim: Bu Anayasa değişikliği
teklifiyle bir rejim değişikliği değil, sadece ve sadece
bir hükûmet sistemi değişikliği, aslında daha da
doğrusuyla bir hükûmet sistemi netleştirmesi söz konusudur.
Gerçekten, 1982den 2016ya gelinceye kadar, burada kısa sürede
anlatamadığı ama pek çok konuşmacının da
şimdiye kadar defalarca ifade ettiği gibi, hükûmet sistemimizin ne
olduğu hususunda bilim dünyasında da çok ciddi tartışmalar
vardır. Bizim gerçekten şu anda hükûmet sistemimiz parlamenter sistem
midir, yarı başkanlık sistemi midir ya da nedir, bu konu
gerçekten her düzeyde tartışılmıştır.
Dolayısıyla, burada hükûmet sistemi değişikliği
değil, belki bir hükûmet sistemi netleşmesi söz konusudur.
İkinci önemli bir tartışma alanı
olarak burada denilmektedir ki: Anayasanın ilk 4 maddesi
değiştirilmektedir. Sayın milletvekilleri,
karıştırmamak lazım, Anayasanın ilk 4 maddesi bu 18
maddelik teklifle değil, ne yazık ki, 2011 ile 2013 arasında
faaliyet gösteren 24üncü Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonunda açıktan
açığa teklif edilmiştir ve buna ilişkin kayıtlar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde mevcuttur. Yeniden hangi parti neyi önerdi,
neyi teklif etti burada uzun uzun anlatacak değilim ama o noktada Anayasanın
ilk 4 maddesine, tam anlamıyla bir tuğlasına bile
dokundurtmaksızın sahip çıkan bir tek Milliyetçi Hareket Partisi
olmuştur saygıdeğer milletvekilleri. Bugün yorum yoluyla
Şu madde değiştiği için, bu maddede böyle bir hüküm
getirildiği için Anayasanın ilk 4 maddesi değişiyor.
demek gerçekten ciddiyetten ve gerçekten uzak bir isnattır.
Dolayısıyla, bu çerçevede Anayasanın ilk 4 maddesinde de
herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.
Sırasıyla gidiyorum, Anayasamızın
98inci maddesinde bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim
yolları düzenlenmektedir ve burada 5 başlık söz konusudur. Bu 5
başlıktan 4ü bu değişiklik teklifiyle muhafaza
edilmektedir. Çıkarılan bir denetim mekanizması vardır, o
da gensoru, gensoru da artık hükûmet sistemi değiştiği için
sistemin yapısı gereği olamayacağı için yoktur. Yoksa
onun dışında geri kalan, Parlamento içi dört denetim
aracının tamamı mevcuttur. Hatta daha ötesini söyleyeyim:
Muhalefet milletvekilleri olarak Parlamento içi denetim çerçevesinde en sık
müracaat ettiğimiz yazılı soru önergesi çerçevesinde hiçbir
yaptırım, hiçbir süre öngörülmezken mevcut Anayasamızda, burada
on beş gün içerisinde cevaplandırılmak üzere ibaresinin
eklenmesi suretiyle muhalefet milletvekilleri olarak bizlerin bu denetim
mekanizması çerçevesindeki hakkı ve imkânı da
genişletilmektedir. Bunu burada ifade etmek durumundayım.
Anayasal çerçevedeki sırayla gidiyorum. 104üncü
maddede Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri düzenlenmektedir.
Sözlerimin başında ifade ettim: İdeal bir parlamenter sistemi
çok aşan mahiyette, iki buçuk sayfa boyunca, çok geniş,
cumhurbaşkanının yetkileri var. Bunlarda çeşitli
değişiklikler oldu ve bu kapsamda, tabii ki bunların her biriyle
ilgili sözler söylemek mümkün. İlgili maddeye gelindiğinde
konuşmacı arkadaşımız da partimizin görüşlerini
mutlaka ifade edecektir ama burada iki müesseseyi ben vurgulamak adına
ifade etmek istiyorum: Bunlardan bir tanesi
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, diğeri de veto
yetkisidir.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çerçevesinde Meclis baypas edilmektedir, yasama yetkisi yürütmeye
devredilmektedir, Cumhurbaşkanı her türlü konuyu
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla düzenleyebilecektir.
mahiyetinde çeşitli eleştiriler oldu. Özellikle Milliyetçi Hareket
Partisinin de en önemli katkılarından bir tanesi olarak ifade
ediyorum, 104üncü maddede çok uzun bir paragraf olarak bu çerçevede bir
düzenleme yapılmıştır. Bir:
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürütme yetkisine ilişkin
olarak söz konusudur. İki: Temel haklar, kişi hakları, siyasi
haklarla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Parsak, sizin de ek
sürenizi veriyorum, lütfen zamanında tamamlayın.
MEHMET PARSAK (Devamla) Üç: Anayasada
münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulardaki seksen iki maddede bu
çerçevede kısıt söz konusudur: Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi düzenlenemez. Bu, Komisyon çalışmalarından itibaren
hep söylenildi. Bir çarpıcı örnek olması itibarıyla, bir örnekle
ifade etmek istiyorum. Bazı milletvekilleri dediler ki: Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle vergi düzenlenebilecek, vergi konulabilecek,
kaldırılabilecek. Sayın milletvekilleri, Anayasamızın
73üncü maddesinde vergi ödevi düzenlenmektedir ve vergi ödevini düzenleyen bu
maddede açıkça verginin konulmasının, kaldırılmasının,
düzenlenmesinin kanunla olabileceği yazılmaktadır.
Dolayısıyla, böyle bir konuda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarabilmek mümkün değildir.
Devam ediyorum: Kanunda açıkça düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamayacaktır.
Devam ediyorum: Kanunlar ile
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri arasında farklı
hükümler varsa kanunlar uygulanacaktır. Aynı konuda bütün bunlara
rağmen bir kararname çıkarılmışsa ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi sonradan aynı konuda bir Cumhurbaşkanlığı
kararnamesine karşılık kanun çıkarırsa söz konusu
kararname kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır ve bütün bu
kısıtlara rağmen bir hukuka aykırılık söz konusu
oldu, bu hukuka aykırılık da Anayasa Mahkemesi tarafından
giderilebilecektir yani yargısal denetim yetkisi de o çerçevede söz
konusudur.
İkinci önemli yetki olarak veto yetkisi
Biraz
önceki konuşmacılar da ifade ettiler: Mevcut Anayasamızda
herhangi bir oran belirtilmeksizin, kanun Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderildiğinde aynen kabulü hâlinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından, Cumhurbaşkanı tarafından
yayımlanması zorunluluğu söz konusudur. Burada, evet, bir oran
getirilmektedir yani salt çoğunluk. Ama, işin pratiği
itibarıyla bakıldığında, sizin eğer salt
çoğunluğunuz varsa, öyle bir hükûmetseniz daha az sayıyla kanun
çıkarabilirsiniz ama salt çoğunluğunuz söz konusu değilse
zaten daha azıyla da bu Meclis size kanun çıkarttırmaz. Ondan
dolayı bu da esasen durumun netleştirilmesinden ibarettir. Örnek
gösterilen, mukayese edilen Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekten hem
Temsilciler Meclisi bakımından hem de Senato bakımından çok
daha yüksek bir oran söz konusudur. Dolayısıyla, bunların da en
azından bu çerçevede bilinmesinde ve değerlendirilmesinde fayda vardır.
Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu, önemli başlıklardan bir tanesidir. Sözlerimin
başında söyledim: Mevcut Anayasamızda sadece vatana ihanet
bakımından ve dörtte 3 bakımından sorumluluk söz konusu. E
şimdi suç tipi bakımından herhangi bir sınırlama yok,
her türlü suç bakımından Cumhurbaşkanı sorumludur ve dörtte
3 değil, üçte 2yle suçlandırılabilecektir. Üçte 2 fazla
mıdır? Fazla görülebilir ama elbette ki üçte 2 dörtte 3 kadar fazla
değildir. Daha az olması tartışılabilir, bu yönde
çalışma yapılabilir ama şunu söylemek
yanlıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen iki dakikada.
MEHMET PARSAK (Devamla) Yani Üçte 2yle çok fazla
sorumluluk öngörülmektedir. denildiğinde, mevcutta dörtte 3ken ve suç
tipi bakımından da belirsizlik hatta imkânsızlık söz
konusuyken, suç tipi bakımından sınırlamanın
kaldırılıp oran bakımından da dörtte 3ün üçte 2ye
düşürülmüş olması kayda değer bir değişiklik
olarak değerlendirilmelidir.
Anayasanın 116ncı maddesinde
karşılıklı fesih çerçevesinde bir değişiklik söz konusu.
116ncı maddede belirli şartlar altında Parlamentonun
feshedilmesi söz konusu, Cumhurbaşkanına tanınan böyle bir yetki
var. E şimdi Anayasanın hiçbir yerinde, tam tersi olarak,
Cumhurbaşkanına tanınan bu yetkinin Parlamentoya
tanınması gibi bir durum ne yazık ki söz konusu değil.
Burada her iki kuvvet bakımından da -artık yürütme
Cumhurbaşkanından ibaret olduğuna göre- yasamanın
yürütmeye, yürütmenin de yasamaya karşı, eğer karşı
kuvveti feshederse kendisini de seçime götürmek suretiyle milletin yeniden
hakemliğine gidilmesi çerçevesinde yeni bir düzenleme söz konusudur.
Çokça tartışıldığı
için kısaca ifade etmek istiyorum. 126ncı maddede
değişiklik önergesi söz konusuydu, bölgesel yönetimler gelecekti,
özerk yönetimler gelecekti vesaire. Bu zaten yanlış
değerlendirilen bir konuydu, ondan dolayı da olması
gerektiği gibi 106ncı maddenin son fıkrasına gitti ama
burada hâlâ yazıyor: Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum
sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan merkezî idare
teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri
kanunla düzenlenir. Yani, şimdi mevcut duruma göre kararnameyle
değil ama kanunla bölgesel yönetim mi kurulabilecektir? Milliyetçi Hareket
Partisi olduğu müddetçe ne özerklik ne bölgesel yönetim asla söz konusu
olamayacaktır sayın milletvekilleri. (MHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum;
şimdi, biz en başta da ifade ettik, şimdi de onunla
tamamlıyorum: Buradan gerekli çoğunluğu alıp da milletimize
giderse milletimiz ne derse Milliyetçi Hareket Partisinin
başının gözünün üstünedir.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.49
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifi ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Genel Başkanı, Grup Başkanı ve
Başbakan, İzmir Milletvekili Sayın Binali
Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar)
Efendim, sizin de aynı zamanda
şahısları adına söz talebiniz var; ikisini
birleştiriyorum, otuz dakika, bir de ilave beş dakikanız olacak
sonra.
Buyurun Sayın Başbakan.
AK PARTİ GRUBU ADINA BAŞBAKAN
BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, tedavi görmekte olan
Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman Beye Allahtan
şifalar diliyor, bir an önce sağlığına kavuşarak
aramızda olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizin
geleceği için çok ama çok önemli bir konu için bir aradayız, Anayasa
değişikliğini görüşüyoruz, Türkiyenin geleceğini
konuşacağız. Bugünden itibaren Anayasa
değişikliğini bütün yönleriyle ele alacağız,
Meclisimiz bu değişikliği en iyi şekilde müzakere edecek;
vatandaşlarımız, bu görüşmelerde yapılan bu
değişikliğin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacak,
hayatlarında neyi değiştireceğine kanaat getirecek.
Tabii, bu görüşmeler burada bitmiyor, Meclis
görüşmelerimizi inşallah bütün partilerimizin
katılımıyla tamamladıktan sonra bunun bir de asıl
sahibinin önüne gitmesi var. Asıl işin sahibi, onay verecek makam da
millettir. Millet, bu değişikliğe öyle inanıyoruz ki aynen
olur verecek ve Türkiyenin muasır medeniyetler seviyesine giden yolda
önünü açacak, yolunu aydınlatacaktır.
Değerli milletvekilleri, altmış
yaşını geride bıraktım. Son on beş
yıldır siyasetin içerisindeyim. Milletvekili olarak, bakan olarak
ülkeme, milletime hizmet etmek için gece gündüz bütün
arkadaşlarımızla birlikte çalıştık, gayret ettik.
Şunu büyük bir iftiharla söylüyorum ki: Erzincanda kendi hâlinde bir
ailenin 10 evladından biri olarak bu ülkenin yönetim kademesinde önemli
bir sorumluluk almış olmam ülkemizin, cumhuriyetin bize
bahşettiği en büyük imkândır, en büyük onurdur. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Kurtuluş Savaşı için
hayatlarını ortaya koyan, bu toprakları bize vatan yapan,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün şehitlerimize
Allahtan rahmet diyoruz. Gazilerimize hayırlı uzun ömürler
diliyoruz. Onların bıraktığı bu emaneti hiçbir zarar
gelmeden, bir karış toprağına bile halel gelmeden gelecek
kuşaklara aynı şekilde tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek
millet olarak teslim etmek boynumuzun borcudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Siyasetin tek bir amacı var değerli
milletvekilleri, o da millete hizmettir. Gerisinde millete hizmet olmayan
siyaset benim için hiçtir, hiçbir anlamı yoktur.
Yaptığınız yollar, yaptığınız tüneller,
köprüler, hastaneler, okullar, her şey insanımızın
hayatını kolaylaştırmak için, her şey
insanımızı mutlu etmek için, yaşam kalitesini artırmak
içindir. Bu yolda taş üstüne taş koyan bütün geçmiş
siyasetçilere, yöneticilere bu vesileyle teşekkür ediyoruz,
şükranlarımızı sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, Anayasa
değişikliğiyle ilgili doğrusu ciddi anlamda konuşmalar
yapıldı ve konuşmaların hepsini de can kulağıyla
dinledim. Esasen getirilen değişiklikler, ülkemizin içinde
bulunduğu şartları ve gelecekte
karşılaşılması muhtemel sorunları kökünden
çözecek ve yönetim olarak şu anda karşı karşıya
bulunduğumuz bazı sıkıntıları ortadan
kaldıracak bir değişikliktir. 18 değişiklikten
bahsedildi. 82 Anayasası, bir darbe ürünü Anayasadır; bunu hepimiz
biliyoruz.
Bu anayasa değişikliğini zaman zaman
defalarca yaptık, 100 kadar da madde değiştirdik ama her bir
değişiklikten sonra yeni anayasa değişikliği bitmedi,
artarak devam etti. Hatırlayın, bu yüce Meclis çatısı
altında bulunan bütün siyasi partiler seçim kampanyalarında, kendi
beyannamelerinde, biz AK PARTİ olarak Hükûmet Programımızda hep
bu konuyu vaatlerimizin en başında yazdık; yazmakla
kalmadık, bunun gerçekleştirilmesi için de gerekli adımları
attık.
AK PARTİ iktidarı 2002de göreve
geldiğinde Türkiyede, Parlamentoda iki parti vardı: Birisi AK
PARTİ -çoğunluk partisi- ikincisi de Cumhuriyet Halk Partisi. Bu iki
parti, büyük bir krizden çıkmış Türkiyeyi düzlüğe
çıkarmak, müzminleşmiş sorunları ortadan kaldırmak
için bu yüce Parlamentoda birçok kanunu çıkardı. Günler geçti,
sıra Cumhurbaşkanının seçimine geldi.
Cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor? 1961 Anayasasından beri
seçiliyor ama kör topal seçiliyor. Doğrudan millî iradenin inisiyatifiyle
hiçbir seçim maalesef yapılamıyor. Benim bildiğim, şahit
olduğum birkaçını size söyleyeyim: 1970li yılların
sonunda Fahri Korutürk, rahmetli Cumhurbaşkanından sonra 115 tur
Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı.
CELAL DOĞAN (İstanbul) - 115 değil,
119.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
119. Neyse, rakamı düzelttiniz, teşekkür ediyorum.
Ve Cumhurbaşkanı seçemedi. Beş ay
ülke Cumhurbaşkansız kaldı ve bu da 1980 darbesine zemin
hazırladı.
2007de 363 milletvekili vardı AK PARTİnin,
iktidar partisinin. Önümüzde bir sorun gözükmüyor. Normal şartlarda çok
daha az milletvekiliyle geçmiş dönemlerde Cumhurbaşkanı
seçilmiş ama orada bir hukuki icat ortaya atıldı. Bu icadın
adı: 367. Bu 367 icadı maalesef Cumhurbaşkanlığı
seçimini tıkadı. Peki, Milletin iradesinden başka irade yok.
diyoruz. İşte, şurada yazıyor: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. Peki, çözüm nerede? Parlamento çözüm üretemedi.
Çözüm işin sahibinde, millette. Karar aldık millete gittik ve millet
AK PARTİye olan desteğini çok daha yükseğe çıkararak,
yüzde 48lere çıkararak Bu işi ben kabul etmiyorum, Mecliste bu
seçimin yapılmasını asla onaylamıyorum. İşte size
yetki, bu seçimi yapın. dedi ve geldik, tekrar Meclise geldik. Burada bir
hakkı teslim etmek lazım. 2007 seçimlerinde Milliyetçi Hareket
Partisi de Meclise girdi ve Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel
Başkanı kendinden beklenen devletin ali menfaatlerine yönelik o
tarihî kararını aldı çünkü bunu seçim öncesi de söylemişti.
Ben partim Meclise girince Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili krizin
aşılması için gerekeni yapacağım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve o gün Meclise girerek
Cumhurbaşkanının seçilmesini sağladı ve böylece o kriz
aşılmış oldu ama bu krizin artık her
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanması Türk
siyasetine yakışan bir şey değildi. Dedik: Her sorunun
çözümünde hakem millettir. O hâlde gelin biz bu işi kökten halledelim,
Cumhurbaşkanını da millet kendisi seçsin. Zaten 1982
Anayasasına bakarsak bunu yapmaktan başka da bir çaremiz yok. Neden?
Çünkü parlamenter sistemde Meclisin seçtiği Cumhurbaşkanı
öngörülmüş, darbeciler Anayasayı böyle kurgulamış ama Cumhurbaşkanlığının
yetkilerine gelince Aldıkaçtı Hocaya Dokun bakalım.
demişler, bütün yetkileri yazmışlar, başkanlık
sisteminde ne yetkiler varsa hepsini Cumhurbaşkanına yazmışlar
çünkü onların kafasındaki, sadece anayasa yapmak değil,
kendilerini Cumhurbaşkanı yapmaktı ve nihayet parlamenter sistem
ama parlamenter sistemle de hiç mütenasip olmayan çok güçlü yetkilere sahip bir
Cumhurbaşkanı. Başbakan var, Cumhurbaşkanı var. Ne
oluyor? Yürütmede 2 tane irade var. Bu 2 irade her zaman uyumlu olmayabilir.
Hatırlayın, rahmetli Özal ile rahmetli Demirelin o günkü
çatışmasını aklınızdan geçirin. Ve yönetimde
iradenin tek olması lazım. İrade olmayan yerde idare olmaz.
Çatal kazık toprağa girmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim güzel bir tabirimiz var -ben denizciyim- iki kaptan
gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım.
İcraatta kaptanın tek olması lazım. Tek nasıl olur?
Yürütmeyle ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre
tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız.
Anlatırlar, bir yumurtayı 10 asker taşımaya
kalkmış, onu da kırmışlar. Onun için mutlaka
sorumluluğun da, yetkinin de yürütmede tek olması lazım. Aksi
hâlde zaman kayıpları oluyor, devletin verimliliği
azalıyor, vesayet odakları cesaret kazanıyor ve sistem bir yerde
geliyor tıkanıyor. Bununla da kalmadık, hatırlarsanız,
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin. dedik ve bunu da halk
oyuna gönderdik. Vatandaşın yüzde 69u da bu kararı
onayladı ve ondan sonra aslında Anayasada
Cumhurbaşkanlığına giden yolda önemli bir adım
başlatılmış oldu ve bu ilk uygulamayı da 2014
seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın halkın yüzde 52 oylarıyla seçilmesiyle de
başlatmış olduk. Bu şartlar altında Parlamento millet
iradesiyle seçilmiş, Cumhurbaşkanı yine millet iradesiyle
seçilmiş. Vatandaşın verdiği iki irade var: Birisi
Cumhurbaşkanı, diğeri Meclis Başkanı. Bir de
parlamenter sistem var. Orada da Parlamentodan çoğunluk partisi bir
Bakanlar Kurulu oluşturuyor, Başbakanı, bakanları ve
böylece sistemi kuruyorsunuz, çalışmaları yapıyorsunuz.
İşte, bu ikili yapı parlamento sistemi içerisinde her iki
yapının da halktan doğrudan irade alması, güç alması,
dolayısıyla, sürdürülebilir bir şey değil. Bunu hukukçular
söylüyor, uzmanları söylüyor.
Nitekim, en son olarak geçtiğimiz aylarda
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçelinin Bu
mevcut durum ile Anayasanın mutlaka uyumlu hâle gelmesi lazım, bunun
bir ülkede krize dönmemesi lazım. şeklinde bir beyanı üzerine
biz bu konuda bütün partilere çağrı yaptık, dedik ki: 2011de
başlattığımız şu Anayasa konusunu tekrar ele
alalım ve bu şekilde de -hükûmet etme sistemi de dâhil- Anayasamızda
değişmesi gereken konuları gözden geçirelim. Bu konuda, hatta,
3 parti tayin ettiği arkadaşlarla bir müddet de
çalıştılar, 6-7 maddede anlaştılar ama ana muhalefet
partisi Cumhuriyet Halk Partisiyle temel bir
anlaşmazlığımız var eskiden beri. Onlar parlamenter
sistemi savunuyor, biz de başkanlık sistemini savunuyoruz. Burada
saygıyla karşılarım, burada farklı düşünmemiz
gayet doğaldır ama kararı verecek olan işin sahibidir,
millettir. Ben o zaman Sayın Genel Başkana şunu da söyledim:
Buyurun siz de katılın, görüşmeleri beraber yürütelim. Hatta
bir adım öte de gittim, dedim ki: Siz de kendi teklifinizi getirin,
beraber oylayalım, ondan sonra da millete götürelim, millet hangisini
kabul ederse başımız gözümüz üstünde yeri var çünkü işin
sahibi millet. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar) Daha sonra bu konuda Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte
yolumuza devam ettik. Bu görüşmeler arkadaşlarımız
arasında konuşuldu, görüşüldü, birçok konu ele alındı.
Mukayeseli hukuk esas alınarak, başka ülke örnekleri de dikkatle
incelenerek bizim tarihimize, kültürümüze, yönetim felsefemize uygun bir
yapı, bir değişiklik ortaya çıktı. Şunu söylerler:
Efendim, Amerikan tipi başkanlık getirin, kabul edelim. Sayın
Kılıçdaroğlu: Getirin Amerikan tipi
Başkanlığı, kabul edelim. dedi. Ona da Buyurun. dedik,
yine ses çıkmadı. E, artık daha bekleyecek hâlimiz yok. Bu sefer
oturduk 18 maddeden oluşan bir değişiklik yaptık.
Şimdi, defalarca söyledim ama Sayın Baykal
bu konuda gayet makul bir değerlendirme yaptı, onun için, bu rejim
meselesi, sistem meselesi, buraya girecek değilim. Mesele çok
açıktır, bu bir yönetim sistemi değişikliğidir;
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemidir, adı da budur. Bu
sistemde Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Meclis seçimi
aynı anda yapılmakta ve böylece iki tane erk aynı anda
teşekkül etmektedir; biri, yasama ve denetlemeyi sağlayacak Meclis,
diğeri de yürütmeyi, memleketin, milletin işini gücünü yapacak
Hükûmet.
Şimdi, değişikliklerde ne var? 9uncu
maddede değişiklik yapıyoruz, Yargının
bağımsızlığının yanına tarafsız da
olsun. diyoruz. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi de istiyor, MHP de istiyor, HDP
de istiyor, AK PARTİ de istiyor. Neyine itiraz ediyoruz?
İkinci değişiklik 75inci maddede
yapılıyor. Milletvekili sayısı 550den 600e
çıkıyor. Milletin vekillerinin sayısının artması,
milletin daha fazla temsil imkânına sahip olmasının kime ne
zararı var?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mecliste oturacak yer
yok Başbakanım.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
76ncı maddede değişiklik yapıyoruz. Ne
değişikliği yapıyoruz? Seçilme yaşını 25ten
18e indiriyoruz. Seçerken Gelin gençler, bizi seçin. diye
çağırıyoruz, Biz de seçilmek istiyoruz. deyince Yok
canım, siz daha küçüksünüz, bekleyin bakalım. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Böyle iş olmaz.
Seçen, aynı zamanda da seçilecek ehliyete sahiptir. Gençlerimizden korkmayalım,
endişe etmeyelim; gençlerimiz geleceğimizdir arkadaşlar, tabii
ki gençlerimize fırsat vereceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar)
4üncü maddede ne diyoruz?
Meclis seçimi ve Cumhurbaşkanı seçimi aynı anda, beş
yılda bir yapılsın. Biliyorsunuz, Meclis seçimleri beş
yılda bir yapılıyordu, yine 2007de yaşanan krizden sonra
dört yıla indirdik. Hükûmet olanlar, icraatın içinde olanlar bunun ne
kadar yanlış olduğunu bilirler. Bir seçime giriyorsunuz, seçim
oluyor, hükûmetin kurulması, güvenoyu alması, iş başı
yapması altı ay, kaldı üç buçuk yıl.
Başlıyorsunuz brifingler almaya, projeleri tanımaya, ondan sonra
gidiyor bir yıl. Bir yıl da planlamasını yapıyorsunuz,
projeleri uygulamaya kalkıyorsunuz, etti iki buçuk yıl. Efendime söyleyeyim,
ondan sonra Hadi seçime gidelim. diye muhalefet başlıyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz
yaptınız.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Ve sonunda da zamanında bile seçime gitseniz
Biz
gittiğimiz her seçimde mecburiyet olmadan gitmedik. Ne zaman ki
sıkıştırdılar, vesayet odakları kafayı
çıkardılar o zaman seçime gittik. Milletin hakemliğinin her
şeyin üzerinde olduğunu kabul ederek böyle davrandık. Yani,
altı ay önce, altı ay sonra, bir yıl gidiyor kafadan, geriye
kalıyor üç yıl. Üç yılda büyük bir projeyi bitiremezsiniz.
Dolayısıyla, beş yıl hem Meclis hem hükûmet
Yani,
cumhurbaşkanlığı seçiminin beş yıl olması
icraatların devamlılığı açısından daha güzel
olacak, Meclisin de yasama ve denetleme görevini çok daha rahat yapmasına
imkân sağlayacak.
İki seçim aynı anda yapılıyor,
bu da güzel bir şey. Vatandaş gelecek beş yılı
nasıl planlayacağına karar veriyor. Hatırlayın,
siyasette vatandaş hiç hata yapmadı. Siyasetçi hata yapabilir, bizler
hata yapabiliriz ama vatandaşın bugüne kadar hiçbir hata
yaptığını görmedim. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Onun için, arkadaşlar,
vatandaşa güvenelim, vatandaşın kararına
Başımız gözümüz üstüne. deyip itaat edelim. İtaat et,
rahat et. Vatandaşa itaat et, rahat et. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bir başka
değişiklik mevcut Anayasanın 87nci maddesinde
yapılıyor. Bu madde nedir? Meclisin görevlerini düzenliyor. Meclisin
görevleri önceki anayasada da var, bunda da var. Sayın Parsak
açıkladı, değişen bir tek gensoru var, bir de sözlü soru
var ama hükûmet sistemi değişiyor; bakanlar artık milletvekili
değil, Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçiliyor,
Meclise hesap verme yöntemleri devam ediyor ama sistemin gereği gensoru
müessesine ihtiyaç kalmıyor, güvenoyuna ihtiyaç kalmıyor çünkü
güvenoyunu millet veriyor arkadaşlar, seçimde güvenoyunu veriyor. Güvenoyu
vermeyince hükûmet olabilir misiniz? Milletin verdiği güven yetmiyor mu
bir de vekillerinden güven alacağız? (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar)
Evet, madde 98de değişiklik
yapılıyor. Meclisin denetim yetkisi aynen devam ediyor, yasama
yetkisi de devam ediyor. Cumhurbaşkanlığının
adaylığı, görevleri, aday gösterilmesi, kaç dönem için
seçileceği, yine 101inci maddede düzenleniyor, 104üncü maddede de
Cumhurbaşkanının yetkileri kapsamlı bir şekilde
sayılıyor, bir bir bir sayılıyor. Sayılan görevleri
dışında başka bir yetkisi yok. Her şey açık ve
seçik, tereddüde, şüpheye mahal vermeyecek şekilde yazılmış.
105inci maddede Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu
değiştiriliyor, diyor ki: Sen vatandaşın önüne gittin,
yetki aldın, vaatlerde bulundun, onları yaptın mı,
yapmadın mı? Beş yıl sonra hesabı kim verecek? Tabii
ki Cumhurbaşkanı ve ekibi verecek. Onun için de Cumhurbaşkanının
herhangi bir suçla, sadece vatana ihanet değil, herhangi bir suçla suçlanmasına
imkân verecek düzenlemeyi de yine 105inci maddede getiriyoruz. Şimdi
burada deniyor ki: Bu geliyor ama öyle bir oran koydunuz ki bu mümkün
değil. Mevcut Anayasada, arkadaşlar, beşte 3 çoğunluk
gerekiyor. Bu düzenlemede üçte 2 çoğunluk gerekiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mevcut Anayasada
dörtte 3.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Evet, dörtte 3 çoğunluk gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başbakan, müsaadenizle
sizin de ek sürenizi veriyorum, lütfen zamanı kullanalım.
Buyurun.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Dörtte 3ken üçte 2ye indiriliyor. Yani 413 gerekirken 367ye
düşürülüyor. Hangisi daha büyük? Dörtte 3 mü büyük, üçte 2 mi büyük? Yani
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Ne oldu, yanlış bir şey mi var? 4te üç
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Yanlış oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millet çok iyi
anlıyor Sayın Başbakan, onlar anlamazlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Yanlış oldu.
Sayın Başkan, hesap karıştı.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
106ncı madde neyi değiştiriyor? Cumhurbaşkanının
yardımcıları ve onların görevlerini düzenleyen, Anayasamıza
yeni giren bir madde. Başbakanı, bakanları sistemden
çıkarıyor, başbakan yardımcılarını
getiriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Cumhurbaşkanı.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Cumhurbaşkanı yardımcılarını getiriyor.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başbakan, başbakan yardımcısı yok artık.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Başbakan yok. [CHP sıralarından alkışlar(!)] Evet,
yok. Ya biz makam, mevki delisi değiliz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Memleketin
geleceği için bir Ali değil bin Ali feda olsun. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar, Komisyon
sıralarından alkışlar) Eğer ülkem, milletim
kazanacaksa biz kaybedelim. Biz şan şöhret peşinde değiliz.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar;
Bakanlar Kurulu ve Komisyon sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Uğurlama
töreni yapıyorlar Sayın Başbakan, itiraz ediyor musunuz!
BAŞKAN Uğultuyu keselim sayın
milletvekilleri, lütfen.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
116ncı maddede Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
yenilenmesi düzenleniyor. En çok buna takıldı millet. Efendim,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenme şekli burada
güçlerin dengesini esas alıyor. Cumhurbaşkanı seçime götürebilir
ama unutmayın, seçime götürdüğü zaman kendisi de gitmek zorunda
kalıyor veya Meclis seçime götürebilir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Başbakan, son iki dakikanız.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
gittiği zaman kendisi de gitmek zorunda kalıyor. Yani bu sistem
(CHP sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Ayıp ya!
Ayıp ya!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Grubunuza hâkim
olun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Arkadaşlar, bu sistem uzlaşmayı getiriyor, uzlaşmayı.
Bu sistem uzlaşmayı getiriyor. Oturun uzlaşın diyorlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer
uzlaşmazsanız biriniz giderseniz öbürünüzü de göndeririz diyor.
Sistem bu kadar açık. Ve bu artık önümüzde yaşanması
muhtemel bütün krizleri ortadan kaldırıyor.
Değerli arkadaşlar, yargıyla ilgili
düzenlemelerde de önceki Anayasaya göre hiçbir farklılık yok,
iyileştirme var. Nedir? HSKda 7ye 4 Meclise imkân veriliyor. Meclisin
iradesiyle seçim yapılıyor.
Evet, zamanımız dolmak üzere. Şunu
söylemek istiyorum: Türkiye bulunduğu bölgede çok önemli sorumluluğu
olan bir ülkedir. Türkiyenin bölgede güçlü olması lazım. Bölgemiz
etrafında yapılan planlar açıktır. Ülkemize karşı
çok boyutlu, asimetrik bir savaş başlatılmıştır.
Bu savaşı başarıyla kazanmanın yolu, güçlü siyasi
iktidarın daim olmasıdır, sürekli olmasıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte bu anayasayla hem
bunu yapacağız hem de ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirmek
için siyasetin daha da güçlü hâle gelmesini sağlayacağız. Hiç
endişe etmeyin, bugün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim, bir dakika
süre veriyorum.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Ben, buna karşı çıkanların,
açıkçası ne saikle, hangi nedenle karşı çıkmakta
olduklarını anlamakta zorlanıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Size sahip
çıkıyorlar!
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Çünkü bu, herkese açık, kimin kazanacağına siz karar
vermiyorsunuz, biz karar vermiyoruz; millet karar veriyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Erzincanın Refahiye Kayı
köyünden Topal Dursunun oğlu kalkıyor geliyor bu ülkenin
Başbakanı olabiliyorsa CHPden de bir cumhurbaşkanı olur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biraz fazla
çalışın, biraz gayret edin, karşı çıkmayın,
nasıl olacağına da kafa yorun.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ,
Bakanlar Kurulu ve Komisyon sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Başbakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Altaya
söz verdim, dinleyelim.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakanın da beni dinlemesini
çok arzu ederdim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Altay konuşuyor, lütfen
Buyurun Sayın Altay, ben dinliyorum sizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başbakan konuşmasında Genel Başkanımıza atfen Getirin
Amerikan tipi başkanlık sistemini kabul edelim. dedi. şeklinde
bir ifade kullandı. Bu tashihe muhtaç olduğu kadar -bunu tashih
ederiz yerimizden ama- aynı zamanda çok yüksek hassasiyetle
tartışılan bir konuyla ilgili olarak partimizin kamuoyunda
yanlış algılanmasına yol açacak türde bir
sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun efendim. İki dakika
süreyle sataşmadan söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Başbakan
Binali Yıldırımın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Başbakan eksik
söyledi, yanlış söyledi, belki hafızasında öyle kaldı.
Sayın Genel Başkanımızın o vakit söylediği
şudur: Getirin Amerikan tipi başkanlık sistemini tartışalım.
Evet, gene söyleriz çünkü Amerikan tipi başkanlık sisteminde yani
Amerika Birleşik Devletlerinde Meclis başkandan bir adım
öndedir. Meclis veto eder, Meclis ve Senato güçlü olandır; milletvekilleri
ve senatörler güçlüdür ve Amerikan sisteminde yargı
bağımsızdır ve çok güçlüdür. O kadar güçlüdür ki, Amerikada
hiçbir yargıç başkanın önünde cübbesini iliklemek için el pençe
durmayacak kadar güçlüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
Yalnız benim anlamadığım
şu: Sayın Başbakan Neyine karşı
çıkıyorlar? diyor. Sayın Başbakan mühendis bildiğim
kadarıyla. Sayın Başbakan, inşallah kulisten beni
dinliyorsundur. Sen mühendis adamsın, sigortasız tesisat olur mu,
hakemsiz maç olur mu? Bu, Türkiyeyi kaos ortamına sürüklemektir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Dinleyin sayın milletvekilleri,
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, efendim,
diyor ki Sayın Başbakan: Yürütmeden de hesap sormanın bir yolu
var. Ya, millet bizi seçti diye beş yıl bir yürütme Deli Dumrul gibi
hareket edebilir mi? Yani, şöyle, bakın, mesela, bunun yolu var,
doğru, var. Var da siz onu da kaldırdınız. Millet seçer,
doğru, yürütmeyi. En azından, her sene Türkiye Büyük Millet Meclisi
aracılığıyla yani egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğunun tecelli edildiği yerde
bütçesi üzerinden yürütmeyi denetler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dürüst, samimi
tavır gösterin, bu bütçeyle ilgili düzenlemede Bütçe Meclisten geçmezse
fiyatlar eskale edilerek devlet bütçesi yürür. derseniz, buradan hem millete
hem milletin vekillerine yanlış bilgi vermiş olursunuz,
ayıp etmiş olursunuz. Denetlemek gerçekten olacaksa, burada bütçe
hakkında, bütçe hakkı noktasında en azından bunu
yapabilmelisiniz. Siz diyorsunuz ki, bu yetkiyi
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Dilerdim ki
Başbakana yaptığınız gibi -burada muhalefet partisinin
sözcüsü olarak konuşuyorum- bir dakika ek süre verseydiniz.
BAŞKAN Konuşuyorsunuz.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu yetkiyi, burada
bütçe denetimi noktasında kullanmayı bile bize, size, hepimize çok
gören bir anlayışın samimiyeti sorgulanır.
Son cümle: Demokrasi arıyoruz 1950den beri,
cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak istiyoruz. Altmış
altı yıldır 6 defa müdahale oldu ama her şeye rağmen
bu millet sonuçta döndü, dolaştı, demokrasi yolunda yürümekte
kararlı olduğunu ortaya koydu. Bu, demokrasiye yönelik, Parlamento
çoğunluğuyla da olsa bir kalkışmadır, sivil bir
kalkışmadır; demokrasiyi mezara gömme girişimidir.
Ben bu Parlamentodaki bütün üyelerin, Parlamentonun
bu kadar itibarsızlaştırılacağı ve milletten
aldığı yasama yetkisinin yarısını yürütmeye
devredeceğine vallahi inanmıyorum, aklı başında kimse
de inanmaz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Oylamalar
başlayınca görürsün.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Baykal
konuşmasında söyledi, yüzde 100 yüzde 50ye teslim olmaz.
Doğanın kanununa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
eşyanın
tabiatına aykırıdır.
Sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Kerestecioğlu, size de vereceğim.
Az önce Sayın Başbakana verdiğim bir
dakikayı Sayın Baykalın konuşmasının sonunda da
vermiştim, bunu da özellikle antrparantez belirtmek istiyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Baykal değil
Başkan, Altay, Altay.
BAŞKAN Yok, Sayın Baykalın
konuşmasında vermiştim.
Buyurun Sayın Bostancı, sizi dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başbakanımızın kürsüde ifade etmiş olduğu,
Sayın Kılıçdaroğluna atfen söylenen beyan: ABDdeki gibi
başkanlık sistemini getirecekseniz buyurun getirin. Böyle olsun
istemiyorsunuz. diyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam,
Tartışalım. diyor işte.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yani Bu sistemi
getirecekseniz buyurun getirin. Buna da bir tür Evet. diyen bir
anlayış görüyoruz biz burada.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hayır canım,
ne ilgisi var. Yani teklifi getirin diyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hepsinin
ötesinde, demokrasinin mezarını kazmak, getirilen teklif
marifetiyle bu şekildeki bir değerlendirme, meşru mecralarda
tartışılan ve bu çerçevede getirilen Anayasa teklifine
ilişkin ve bunu getiren AK PARTİye ilişkin açık bir
sataşmadır. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size de iki dakika süreyle söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vereceği
kesin yani hiç
14.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın
Kılıçdaroğlu Amerika tipi bir başkanlıktan bahsediyor,
Buyurun, getirin. diyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sonuçta bir
müzakere ortamı olmadı, doğru. Olsaydı nereye
varırdı, bilmiyoruz. Ama kategorik olarak CHPnin
başkanlık dendiğinde tüylerinin diken diken olduğunu ve
her türlü tartışmaya karşı olduğunu mevcut süreç bize
gösteriyor.
Yüz kırk yıllık bir parlamenter
gelenekten bahsediliyor ama bu yüz kırk yılın aslında
kırk yılı, saray diyorlar ya saray, sarayın
Parlamentosu yani Abdülhamit ve sonrasındaki Parlamento, nasıl bir
gelenek oluyor, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu bir sistem
değişikliği. Sonuçta yüce Meclis takdir ederse millete gidecek
ve millet karar verecek. Sayın Engin Altay biraz önce yerinden de İç
savaş. falan lafları etti.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, ettim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Buradan da
Kaos. lafları etti. Ben inanıyorum ki, Allah korusun, bu memlekette
bu tartışmalar sebebiyle değil ama terör, terörist
saldırılarının kastı, başka tür sebeplerle bu
ülkeyi kim iç savaşa götürmek istese en başta gidenler arasında
Sayın Altayın kendisi olacaktır, CHPliler olacaktır,
buradaki Parlamentoda görev yapan arkadaşlar olacaktır. Onlara
fırsat verecek miyiz Sayın Altay? Tabii ki vermeyeceğiz ve hep
beraber milletin iradesi, milleti temsil eden bu irade, milletle birlikte, iç
kaos çıkartmak isteyen kışkırtıcılara
karşı en sağlam irade şeklinde muhakkak duracaktır.
Bunlar tartışmalar, bunlar müzakereler; milletin sağduyusuna
emanet edilecek, milletimiz karar verecek. Herkesin dediği gibi milletin
kararı hepimizin başı gözü üstü olacak.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok söze gerek
var mı bilmiyorum yani.
BAŞKAN - Soru sordu, cevap verebilirsiniz
yerinizden.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, benim
sözlerimi çarpıttı. Ben iç savaşın hangi koşullarda
olduğunu, dünya örneklerini söyledim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
İki dakika süre verelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada bir
sataşma yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İltifat var,
iltifat, beklenti var.
BAŞKAN Söylediğinin yanlış bir
şekilde anlaşıldığını ifade etti.
Buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok net
söylüyorum: Türkiyede ve dünyanın her yerinde bir ülkede demokrasiden
uzaklaşırsanız, bir ülkede parti devleti inşa ederseniz
Sizin parti devleti inşa etmeye niyetiniz var mı? (AK PARTİ
sıralarından Yok. sesleri)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Vesayeti
kaldırıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Parti devleti inşa
edilmeyecekse iç savaş olmaz, korkmayın ama bir ülkede parti devleti
inşa edilirse o ülkede iç savaş kaçınılmazdır. Ne
söylediğimi bilerek söylüyorum, bu kadar basit.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Vesayetleri
kaldırıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) İki: Sayın
milletvekilleri, başkanlık sistemi tartışmaları
başladı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne zaman?
ENGİN ALTAY (Devamla) Dolar, hedefinizin iki
buçuk katı yükseldi, Allah esirgesin, Allah esirgesin, Allah bu ülkeyi, bu
milleti korusun, hele bu Başkanlık fiilen gerçekleşirse
ekonomide yaşanacak iç krizi düşünemiyorum, tasavvur bile edemiyorum.
Başkanlık tartışmalarınız başladı,
Türkiye kan gölüne döndü, kan gölüne döndü.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Aynı HDPnin
diliyle konuşuyorsun.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ne alakası
var?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Allah esirgesin,
başkanlık sistemi geldiğinde ne olacağını
tasavvur edemiyorum.
Değerli milletvekilleri, ben size bir şey
söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Millet
iradesi üzerinden vesayetler kalkıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bakın, dinleyen arkadaşlar
var sizin içinizde, onlara saygılı olun.
Hollandada, Belçikada, İngilterede de
saraylar var, bakın, bir de Orta Doğu ülkelerinde var saraylar.
Gelişmiş ülkelerde, refah seviyesi yüksek ülkelerde, demokrasinin
kökleştiği ülkelerde saraylar sembolik, parlamentolar güçlüdür. Biz
şimdi hep beraber şuna karar vereceğiz: Saraylar sembolik,
parlamentolar güçlü mü kalsın? Yoksa parlamentolar sembolik, saraylar
mı güçlensin? Bu kadar basit bir mesele, bu kadar basit bir mesele. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben bu Meclisin kendini bir güç zafiyeti, bir aciz
noktaya indirgeyerek saraya ya da başka yere -Tayyip Erdoğanın
Cumhurbaşkanı seçilmesi bence mümkün değil de- başka bir
noktaya güç devşireceğine inanmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, gelin, bu Meclisi kuranlara, bu Meclisin kurulması için,
bağımsızlığımız için kan akıtanlara,
Çanakkalede koyun koyuna yatanlara biraz saygı gösterelim. Gelin, hep
birlikte bu ülkeyi medeniyet seviyesine taşıyalım. Bir
kişinin iki dudağının ucuna Türkiyeyi teslim etmeyin
diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, açar mısınız?
BAŞKAN Evet, Sayın Kerestecioğlu
Demir, sisteme girmişsiniz.
Açabiliriz tabii ki, buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
tutuklu 11 HDP milletvekilinin yasama faaliyetlerine katılamaması ve
oy kullanamamasının halk iradesinin gasbı olduğuna, bu
teklifle ilgili hiçbir aşamada oy kullanmayacağına ve bütün HDP
milletvekillerinin de tutuklu vekillerin varlığına saygı
göstererek davranacaklarına inandığına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce Sayın Başbakandan, ülkeyi tek kişiye
mutlulukla teslim eden bir demokrasiye veda konuşması izledik;
hazindi, üzgünüm bu nedenle.
Değerli milletvekilleri, eş
başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağla
birlikte toplam 11 milletvekilimiz tutuklu bulunuyor. Biz, birçok kez,
onların yasama faaliyetlerine katılamaması ve oy
kullanamamasının bizim için asla kabul edilemez olduğunu ve halk
iradesinin gasbı olduğunu, bunun bütün Parlamento için de aslında
kabul edilemez olduğunu ifade ettik.
Birazdan oylamaya geçeceksiniz. Bugün, tekçi,
militarist, erkek egemen ve Türkiye halkının asla gündemi olmayan,
sadece bir kişiyi her türlü yetkiyle başkanlığa
taşımayı hedefleyen bu Anayasa teklifini de asla kabul etmiyoruz
ve hiçbir şekilde bu suça ortak olmayacağız. Ben, bu nedenlerle,
öncelikle tutuklu vekillerimize, eş başkanlarımıza
duyduğum saygı gereği ve onların oy hakkı bu Mecliste
gasbedildiği için bu teklifle ilgili, bu otoriter teklifle ilgili hiçbir aşamada
oy kullanmayacağımı ve bu suça ortak olmayacağımı
ifade etmek isterim. Ayrıca, bütün HDP milletvekili
arkadaşlarımın da tutuklu vekillerimize, onların
varlığına ve hatırasına olan saygıyı
göstererek davranacaklarına inanıyorum.
Aslında, bu çağrı sadece HDP
milletvekillerine değil, bu Parlamentoda hâlâ birazcık demokratik
siyasete inancı kalmış olan bütün milletvekillerinedir çünkü
gerçekten bu teklif ülkede akan kanı durdurmayacağı gibi hiçbir
derde, halkın hiçbir derdine deva olmayacaktır ve deva ise daha çok
demokrasi ve bu teklifin kesinlikle Meclisten geçmemesini
sağlamaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz. Bu sürenin on dakikasını
soru olarak sayın milletvekillerine takdim edeceğim, kalan on
dakikasını da cevaplandırmak üzere Komisyona ve Hükûmete
bırakacağım.
Sırayla söz veriyorum soru talebinde bulunan
sayın milletvekillerine.
Sayın Erdem, buyurun.
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Bakan,
Başkanlık gelirse terör bitecek, ekonomi düzelecek, Türkiyede
tekrar ekonomik istikrar sağlanacak, her şey normale dönecek, şu
anda ülkeyi kan gölüne çeviren terör saldırıları son bulacak.
şeklinde bir propaganda yürütülüyor. Sormak istiyorum: Sayın Bakan,
şu anda yasama, yürütme, yargı hâlihazırda AKPnin elinde
değil midir? AKPnin yetkileri zaten devletin bütün kurumlarına nüfuz
etmemiş midir? Bu ifadeye dayanarak soruyorum: Yani, AKP, terörü bitirme
imkânına sahiptir de, ekonomiyi düzeltme imkânına sahiptir de bunu
yapmamakta mıdır, bunu bilinçli olarak mı
gerçekleştirmemektedir? Yani, başkanlık gelince ne
değişecektir sizin açınızdan? Evet, bir kişiye bütün
yetkiler teslim edilecektir ama şu anki durumunuz bunları yapmaya
muktedir olmadığınız manasına mı gelir?
Saygıyla cevabını bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu Anayasa değişirse
terör bitecek mi, şehit haberleri gelmeyecek mi, yargı
bağımsız, devlet sosyal olacak mı, Suriye
bataklığı kuruyacak mı, dış itibarımız
artacak mı, işsizlik son bulacak mı, eğitim öğretimde
başarımız artacak mı, kurlar düşecek mi, ekonomik kriz
son bulacak mı? Tabii ki hayır. Ya ne olacak? En başta sizin
milletvekili olarak sonunuz olacak, ömür boyu kişilik bunalımı
yaşayacaksınız, bu utanç torunlarınıza da miras
kalacak.
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu aşamada Anayasa metni
üzerindeki tartışmalardan, diktatörlüğe yol açma tehlikesinden,
Cumhurbaşkanının Türkiyenin bugününe ve geleceğine tek
adam olarak hâkim olma ihtirasından çok daha önemli bir şey var:
Toplumsal ayrışma. Oysa, anayasalar toplumsal uzlaşma
belgeleridir; çatışmayı, ayrışmayı,
cepheleşmeyi körükleyen, derinleştiren değil,
uzlaştıran, toplumu mümkün olduğunca bütünleştiren temel
kabullerdir. Toplumun yarısından fazlasının iradesini yok
sayan bir anayasa sadece ve sadece bir kesimin çoğunluk üzerindeki
tahakkümünü yasallaştırır.
Bugün Meclis önünde Anayasaya hayır diyen
yüzlerce yurttaşımız tartaklandı, orantısız
şiddete maruz kaldı. Bakan kimliğinizle değil de insan
olarak soruyorum: Böylesine bir ortamda anayasal değişikliğe
vicdanınız el veriyor mu?
BAŞKAN Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Başbakana şunu sormak
isterim: Bugün Topal Dursunun oğlu olarak Başbakan olabildiyse bunu
Atatürk cumhuriyetine borçludur, bugün yıkılmak istenen Atatürk
cumhuriyetine borçludur bunu.
Milletvekillerini, yargıçları seçen,
padişah fermanı düzeyinde bir kararname yetkisine sahip olan
Sayın Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor, geri kalan
her şeyi de Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu anlayışı
kabul etmemiz mümkün değildir.
İnsanlarımızın ekmek sorunu
vardır, aş sorunu vardır, ülkemizde terör sorunu vardır,
dal gibi yiğitlerimiz şehit olmaktadır; beyler
başkanlık peşindedir. Başkanlığa geçit
vermemeliyiz, toplumsal muhalefet ayağa kalkmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hürriyet, buyurun.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu Anayasa hükümleri şu
sorunlara çare olacak mıdır sizce: Örneğin, Fetullah Gülen iade
alınıp yargılanacak mıdır? Terör bitecek midir?
Türkiyedeki IŞİD hücreleri kapatılacak mıdır? Yoksul
çocukları şehit olurken zengin çocuklarının çürük
raporları iptal edilecek midir? Hukuk üstün olacak mıdır? Asgari
ücret mesela 5 bin lira olacak mıdır? Benzin fiyatları yarı
fiyatına düşecek midir? Kıymanın, etin kilosu 15 liraya
düşecek mi mesela? ÖTV kalkacak mı? 450 bin atama bekleyen
öğretmen atanacak mı? Tarikatları kapatacak
mısınız? 4/Clilerin sorununu çözecek misiniz? Emeklilerin
problemleri sizce çözülecek mi bu Anayasa sonrası? Özellikle
cevaplarınızı bekliyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, iktidar sözcüleri ve tek adam rejimini öngören
değişiklik teklifini görmeden imzalayan milletvekillerinden
bazıları başkanlık sisteminin ülkeye istikrar
getireceğini savunuyorlar. Şimdi soruyorum: AKPnin istikrardan
kastı dövizin istikrarlı hızla yükselmesi midir? Dolar günü 3,73ten
kapattı. Türk lirası son bir yılda yüzde 28 kayıpla
dünyanın en çok değer kaybeden parası oldu. Merkez
Bankasının rezervleri eridi. Millete Dövizi bozdurun. dediniz,
milleti daha da fakirleştirdiniz ama yandaşlarınızı
zengin ettiniz.
Savunduğunuz başkanlık sistemiyle
halkımıza hediyeniz hayat pahalılığı, hızla
artan borçlar, kapanan iş yerleri ve işsizlik mi olacaktır?
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Cumhuriyet rejimi,
kurulduğu günden bu yana egemenliği saraydan alıp halka verme ve
demokratikleşme çizgisini benimsemiştir. Bu ise açık bir
karşı devrim hareketi olarak egemenliği tekrar halktan alıp
saraya, bir kişinin eline verme girişimidir. Bu bir rejim
değişikliğidir. Cumhurbaşkanı hiç kimseye hesap
vermeyecek, hiç kimseye sorumlu olmayacak ve hiç kimse tarafından
denetlenmeyecektir. Anayasaya evet diyecek AKP vekillerinin çoğunun
Anayasa metnini bile okuduğunu düşünmüyorum.
Sayın Başbakan Başbakanlık feda
olsun. dedi. Başbakanı da millet seçmedi mi? İşinize
gelince milletin iradesi diyorsunuz, işinize gelince Başbakanı
görevden alıyorsunuz ya da Başbakanlığı feda
ediyorsunuz. Ne uğruna? Tek adam rejimi uğruna. Milletin iradesine
böyle mi saygı gösteriyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, on beş yıldır iktidardasınız.
Bu on beş yıllık süre içerisinde çıkarmak isteyip de bu
Parlamentonun engel olduğu, çıkaramadığınız bir
kanun var mı veya hayata geçirmek isteyip de uygulayamadığınız
bir projeniz oldu mu, varsa söyler misiniz?
İkincisi, bu teklife göre Cumhurbaşkanı
partili olabilecek, aynı zamanda mevcut Anayasaya göre de tarafsız
olacağına dair yemin edecek. Bu bir çelişki değil midir?
Partili olan Cumhurbaşkanının tarafsız olacağına
inanıyor musunuz?
Üçüncüsü, konuşmanızda dediniz ki:
Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğunu getirdik bu
teklifle. Ben teklifi inceledim; siyasi sorumluluk hangi maddede var,
bulamadım, bunu açıklar mısınız? Yani,
Cumhurbaşkanına soru soramıyorsunuz, gensoru yok, bütçeyi
reddedemiyorsunuz fiilen. Siyasi olarak Cumhurbaşkanı nasıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde,
dünyada 113 ülke arasında maalesef Tanzanya, Zambiya,
Kırgızistan, Nijerya, Guatemala, İran gibi ülkelerin de
gerisinde, 99uncu sırada bulunmaktayız. Bu rejim
değişikliği geçerse siz bu 99uncu sıradaki yerimizi daha
yukarılara taşıyacağınıza inanıyor musunuz,
yoksa Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe mi gömeceğinize
inanıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tüzün
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Kanunla ilgili Sayın Bakana çok teknik bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakan, salt çoğunluk,
soruşturmanın başlayabilmesi için 301 imzayla önerge veriliyor.
5/3 yani 360la da soruşturmaya karar veriliyor, 401le de sevk ediliyor
ancak 301 yani salt çoğunlukla soruşturma için teklif
verildiğinde, soruşturmanın başlaması arasında
Cumhurbaşkanı, Meclisi tek taraflı feshedebiliyor. Hâl böyle
olunca yeni Meclis ve yeni Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar üç ayda
bir Türkiye seçime mi gidecek? Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanının Meclisi feshetme yetkisini tek taraflı
veriyorsunuz. Bu sürecin üç ayda bir tekrarlanmasını mı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
Ülkemizde ihtiyaç olmadığı hâlde, 21 Temmuz 2016 tarihinde
olağanüstü hâl ilan ettiniz. Bunun kırk beş gün süreceğini
söylediniz. Altı ay yetmedi, 3üncü kez uzatma isteğinde bulundunuz,
tekrar yine uzattınız. OHAL uygulaması altında Anayasada
değişiklik gerçekleştirmek istiyorsunuz. Şunu iyi
bilmelisiniz ki OHAL uygulaması altında yapılacak bir Anayasa
değişikliğinin meşru olmayacağı, her zaman
tartışma konusu olacağı bir gerçektir. Anayasayı tanımayan,
tarafsız kalmayan Cumhurbaşkanının OHALle
yaptığı Anayasa ve yasalara aykırı iş ve
işlemlerini meşrulaştırmak, suç olmaktan çıkarmak
istiyorsunuz; OHALle kullandığı tüm yetkileri hiçbir sorumluluk
taşımadan Anayasa değişiklikleriyle gerçekleştirerek
OHAL yetkilerini sürekli kullanmak ve kılmak istiyorsunuz. Bu
değişiklik ne milletin ne de Meclisin yetkilerini saraya vermek için
yapılan bir değişikliktir, ayrıştırmaları ve
çatışmaları artıracak bir düzenlemedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Sayın Hükûmete ve Sayın Komisyona bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii,
değerli milletvekili arkadaşlarımın sorduğu sorulara
bakınca referandum sürecindeki propagandada kullanacakları
argümanları da peş peşe sıraladılar. Herhâlde
bunları kullanacaksınız. Hayırlı olsun. Tabii, bunun
kararını milletimiz verecektir.
Anayasa yapılırken veya Anayasada
değişiklik yapılırken bunlar toplumun temel
ihtiyaçlarını, yaşanan sorunları çözmek için
yapılır. Kurtuluş Savaşı devam ederken Türkiye anayasa
yaptı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk o zaman Meclis
Başkanıydı. O zaman milletvekilleri şöyle bir soru sordu mu
bilmiyorum, bakmak lazım: Siz anayasa yapıyorsunuz, bu
anayasayı yapınca Kurtuluş Savaşı bitecek mi? Yurdu
işgal eden düşmanlar yurttan gidecek mi? İşte,
düşmanlar denize dökülecek mi? Hemen bu iş bitecek mi? Öyle bir
tartışma yaptılar mı? Yapmadılar. Neden?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sizin ne
haddinize ya, Mustafa Kemal ile kendinizi eş tutuyorsunuz! Sizin ne
haddinize!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Çünkü Türkiyenin yeni bir anayasaya ve o gün yeni bir inşaya
ihtiyacı vardı; bu, onu karşılıyordu. 1924te
savaştan çıkılmış, cumhuriyet yeni ilan edilmiş,
ekonomi gerçekten o zaman dip yapmış, memleketin pek çok yeri harap
ve bitap hâle düşmüş; o zamanda böyle bir tartışma
yaptılar mı? Yapmadılar. Neden? Yeni Türkiyeyi, güçlü Türkiyeyi
inşa etmek için Anayasaya ihtiyaç vardı, onun için. Hükûmet sistemi,
demin de ifade ettim, esasında teknik bir tabir; yasama, yürütme ve
yargının oluşumunu ve bu yetkilerin kullanımını
ve bu organların birbiriyle olan ilişkisini düzenlemektedir. Buna
göre farklılıklar arz etmektedir.
Türkiyede bugüne kadar uygulanan parlamenter
sistemle ilgili yaşanan pek çok sorun oldu. Demin Sayın
Başbakanımız konuşması sırasında bunlara
değindi ve bugün geldiğimiz noktada parlamenter sistemin artık
Türkiyeyi taşıyamadığı çok net bir biçimde
ortadadır. Yürütmede gerçekten bir istikrar sorunu her zaman
olmuştur. Yasamada tek partinin çoğunluğu elde ettiği ve
tek başına iktidar olduğu dönemlerde bile yürütmede pek çok
hükûmet kurulduğunu görüyoruz. Bugüne kadar 5 parti yasamada salt
çoğunluğu elde etmiş, tek başına iktidar kurma
imkânı elde etmiş. CHP 18 Hükûmet kurmuş, Demokrat Parti 5
Hükûmet kurmuş, Adalet Partisi 3, Anavatan Partisi 4, AK PARTİ de 7
Hükûmet kurmuş. Görüyoruz ki tek başına iktidar da olsa hükûmet
sayıları değişebiliyor.
Türkiyede tek başına iktidar dönemi, 64
yıl 2 ay 5 gün geçmiş, 37 hükûmet kurulmuş. Hükûmetlerin
ortalama görev süresi 2 yıl 2 gündür. Baktığınız
zaman, Türkiyede bir yürütme istikrarına ihtiyaç olduğu çok
açıktır. Eğer Türkiyede bir istikrar olmuş olsaydı,
görev süresi 4 yıldan bugün 23üncü Hükûmet, 5 yıldan da 24üncü
Hükûmet görev başında olurdu ama şu anda 65inci Hükûmet görev
başında. 93 yılda ortalama görev süresi 17,5 ay. Eğer
Cumhurbaşkanlığı sistemi olmuş olsaydı görev
süresi 4 yıldan 65inci cumhurbaşkanı seçimi için 2183ü, 5
yıl üzerinden de 2248i beklememiz gerekecekti. Şimdi, bu,
istikrarın önemini göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Yine, geçmişte parlamenter sistemde hükûmetler
çok kirli operasyonlara, ahlaksız ve hukuksuz operasyonlara muhatap kaldılar.
12 Mart 1971 muhtırası ve sonrası, Güneş Motel olayı,
28 Şubat ve 28 Şubattan sonra DYPye yapılan operasyon, 2002
seçimleri öncesi DSPye yapılan operasyonlara
baktığınızda, karanlık ve kirli odakların iktidar
değişikliğini tetiklemek için her türlü
ahlaksızlığı ve hukuksuzluğu denediği de
ortadadır. Onun için de bu sistemin -yeni sistem- Türkiyenin aleyhine
çalışan karanlık ve kirli odakların Hükûmet
değişikliğini başaramayacakları bir yapıda
yeniden kurgulanmaya ihtiyacı vardır. Güçlü iktidara ihtiyaç var,
güçlü yasamaya da ihtiyaç var ve bu öngörülen sistem güçlü yasamayı da
temin ediyor, etkin denetimi temin ediyor ve Türkiyeyi daha güçlü bir
şekilde geleceğe taşıma konusunda önemli düzenlemeleri
içermektedir.
Tabii, bu bir uzlaşma belgesidir, Anayasa;
doğru ama sonuçta bu, toplumun üzerinde yüzde 100
uzlaştığı bir belgeden ziyade toplumun belli bir
çoğunluğunun üzerinde uzlaştığı bir belge ama
toplumun tamamının kabul ettiği, uyduğu bir belge. Ama,
Anayasa değiştirirken yüzde 100 herkes uzlaşacak diye bir kural
yok, Anayasa da böyle bir kural koymuyor. Anayasa teklifi için üçte 1
çoğunluk arıyor, yasalaşması için 330 -halkoyuna gitmek
kaydıyla- ve doğrudan yasalaşması için de 367 arıyor
yani eğer Parlamento bir uzlaşmayı temin edemezse o zaman
Anayasa diyor ki, asgari nisaplar koyuyor: Bu nisapları bulursanız
herkes uzlaşmasa bile bu nisabı bulanlar Anayasa
değişikliği yapabilir. Eğer doğrudan Parlamentodan
çıkarak yürürlüğe konulamayacaksa o zaman halkın
hakemliğine müracaat edilir. Halkın hakemliği de burada çok net
bir şekilde kararını verir ve herkes de o karara uyar. Yani,
bu, Anayasamızın öngördüğü sistem. Dolayısıyla,
buradaki kurallara da bu Anayasa değişikliği sırasında
da uyulduğunu ifade etmek isterim.
Esasında, bu yeni sistem toplumsal
uzlaşmayı da güçlendirecek bir sistemdir çünkü adayların
Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için toplumun en az yüzde 50,01i kadar
oy alma ihtiyacı radikal söylemleri bir tarafa bırakmasını,
sadece kendi temsil ettiği siyasal akımın değil, başka
siyasal akımlara destek verenlerin de oy verebileceği bir dili, bir
üslubu, bir yaklaşımı ortaya koymasını gerektirecektir
ki bu da herkesi daha ziyade merkeze çekecek ve toplumsal uzlaşmayı
da sağlama yönünde önemli bir katkı sunacaktır. Bunu da bu
vesileyle ayrıca ifade etmek isterim.
Tabii, bugün Parlamentoda -demin konuşmamda da
ifade ettim- esasında, daha doğrusu bizim Anayasamızda tam
anlamıyla bir güçler ayrılığı söz konusu değil.
Biz parlamenter sistem diyoruz ama parlamenter sistemin temel parametrelerine
baktığımızda bizim Anayasamız tam parlamenter sistemi
de öngörmüyor, aslında Türkiyeye mahsus bir sistemi öngörüyor.
Şimdi, yasama-yürütme birbirinden tam ayrı
mı? Ayrı değil. Önce halk yasamayı seçiyor, yürütme
yasamanın içinden çıkıyor, yasamanın içerisinden
çıkması için yasamanın salt çoğunluğunun güvenoyunu
alması gerekiyor. Dolayısıyla, yürütmeyi elinde bulunduran
aynı zamanda da yasamayı elinde bulunduruyor. Kanunlaşma
süreçlerine baktığınızda da kanun tasarıları
hükûmetten geliyor, teklifler hükûmetin verdiği onay üzerine gidiyor ve
sonuçta da hükûmete rağmen bir kanunlaşma hadisesi yok.
Bizim yaptığımız şey nedir
bu teklifle? Esasında yasamayı güçlendirmek, milletvekilini
güçlendirmek, yasalaşma sürecinde yürütmenin tamamen etkisini ortadan kaldırmak
ve yasalaşma sürecinide hükûmetin sevk ve idaresinin önüne geçmektir.
Burada Parlamento güçlendirilmektedir, Parlamento desteklenmektedir, daha güçlü
hâle getirilmektedir.
Demin de ifade ettim,
Cumhurbaşkanının partili olması
tarafsızlığına mani değildir. Belediye meclis üyesi,
il genel meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili, başbakan,
Meclis başkanı partili olduğu zaman yaptığı
hizmetlerde tarafsızlığına gölge düşmeyecek ama
Cumhurbaşkanı partili olduğu zaman gölge düşecek demek
kabul edilebilir yaklaşım değildir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Onlar
tarafsızlık yemini etmiyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) 1961
Anayasası Partili olmasın. dedi, 82 bunu aynen kabul etti. Peki,
rahmetli Özal Cumhurbaşkanı oldu; Anavatan Partisini kurdu, iktidar
etti, sonra Cumhurbaşkanı oldu, partililiği onun kalbinden,
zihninden yok oldu mu? E, Sayın Süleyman Demirel de onca mücadeleden geldi
rahmetli, Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi, Cumhurbaşkanı olunca,
kâğıt üzerinde ilişiği kesilince siyasal görüşleri
imha mı oldu?
DENİZ BAYKAL (Antalya) Genel Başkan ya,
Genel Başkan oldu ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Sezer de bir siyasal görüşten geliyor, Cumhurbaşkanı
olunca görüşleri yok mu oldu?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan,
onlar namus, şeref sözü üzerine yemin etmişlerdi; durdular.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Konuştukça batıyorsun Sayın Bakan, batıyorsun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani
birbirimizi aldatmaya gerek yok.
DENİZ BAYKAL (Antalya) Genel Başkan
oluyor, Genel Başkan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cumhurbaşkanlarının ilişiği kesilse de siyasal
görüşleri var, kesilmese de.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Böylece, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Açıldı, bir dakika, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, ana muhalefet
partisi olarak 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifiyle ilgili yapılacak oylamaların İç Tüzük hükümlerine
uygun ve tam bir gizlilik içinde yapılması konusunda hassas
olduklarına ve oylamanın bu şekilde yapılmasının
teklifle ilgili çıkacak kararın kamu vicdanındaki
meşruiyeti bakımından son derece önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, önemli bir görüşme yapıyoruz. Her vesileyle
söylediğimiz gibi, bu Mecliste yapılan bütün iş ve
işlemlerde -hiç şüphesiz biraz sonra siz de okuyacaksınız,
geçmiş uygulamalardan biliyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğüne ve yürürlükteki Anayasaya uymak mecburiyetimiz var.
Elbette, milletvekillerimizin özgür iradelerine saygılıyız,
bütün bu iradenin başımızın üstünde yeri var. Ama, her
şeyin kurallar ve kaideler içinde geçmesi de Parlamentomuzun itibarı
bakımından, çıkacak kanunun sağlıklı bir
şekilde şekillenmesi bakımından önem ve değer
taşımaktadır.
Sayın Başkan, ana muhalefet partisi
olarak, bu biraz sonra yapılacak oylamanın Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü hükümleri ve geçmiş uygulamalar çerçevesinde
tam bir gizlilik içinde yapılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
bizim yüksek
hassasiyetimizdir. Zatıalinizin de ve oylama işleminde görev alacak
Başkanlık Divanının kıymetli kâtip üyelerinin de
oylamanın İç Tüzükün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Müsaade
ederseniz, mikrofonu
BAŞKAN Sesiniz gayet iyi duyulduğu için
Sayın Altay, mikrofona dahi ihtiyaç duymuyorsunuz, davudi bir sesle
Mikrofonunuzu açıyorum, bir dakikada
tamamlayınız Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oylamanın
İç Tüzükün öngördüğü çerçevede ve tam bir gizlilik içinde
yapılması teklifle ilgili buradan çıkacak kararın kamu
vicdanındaki meşruiyeti bakımından son derece önemlidir. Bu
bakımdan özellikle kâtip üye arkadaşlarımızın
tutumunun ve görevlerinin ifası sırasındaki disiplininin son
derece değerli olduğunu düşünmekteyiz. Kabinlerde
yığılma olmaması oylama güvenliği ve gizliliğinin
sağlanması açısından bence yeterlidir. Bu
yığılmanın olmaması için kâtip üyelerin zarf ve oy
pusulası verirken kabin önünde yığılma olmayacak bir ayarlama
yapmaları ve sizin nezaretinizde oy verme kabinlerinin ve oy kupasının
bulunduğu bölgede gereğinden fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani kabinin
alacağı sayı kadar milletvekilini bulundurmanız büyük önem
taşımaktadır. Bu kurallar çerçevesinde bu oylamanın
gerçekleştirilmesi -demin de söylediğim gibi- bizim
açımızdan yüksek bir hassasiyet ifade ederken, altını
tekrar çiziyorum, bu oylamanın kamu vicdanındaki meşruiyeti
açısından son derece önemlidir.
Takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN Hassasiyetiniz için teşekkür
ediyorum Sayın Altay. Aynı hassasiyetle, hiç şüpheniz
olmasın, Başkanlık Divanı olarak bizler de hareket
edeceğiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
buyurun.
35.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifiyle ilgili
yapılacak oylamalarda gizli oy açık tasnif uygulamasının
İç Tüzük gereği olduğuna, bunu sağlamanın
Başkanlığın sorumluluğunda olduğuna ve 11 HDP
milletvekilinin oy kullanma hakkının gasbedilmesi sebebiyle
kendisinin de oy kullanmayacağına ve yasama faaliyetlerine saygı
duyan herkesi aynı tavrı takınmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sadece Sayın Altayın
veya bu konuda bizim gizli oy, açık tasnif beklentilerimizin bir
kişisel niyet veya grupsal niyet beyanı değil, İç Tüzük
gereği olduğunu ifade etmek isterim. Siz de buna aynı
şekilde Katılıyorum. demenin ötesinde bunu sağlama
sorumluluğuna sahipsiniz.
Bir diğer husus: Az önce sayın grup
başkan vekili arkadaşımın ifade ettiği, günlerden beri
burada ifade ettiğimiz ve bugün usule ilişkin tartışma açma
talebinde de size dönük söylediğim, sizinle ve bizimle aynı haklara
sahip olan 11 vekil arkadaşımızın oy kullanma, yasama
faaliyetlerine katılma yetkisinin gasbedilmiş olması sebebiyle
ben de burada bütün Anayasa değişiklik süreçlerine
katılacağım hâlde oy kullanmayacağım. Bu, sadece
partimizin bir meselesi değildir, bu konuda yasamanın onuruna sahip
çıkan ve buradaki yasama faaliyetlerine saygı duyan herkesi aynı
tavrı takınmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu, buradaki yasama
faaliyetlerine ve yasama organına duyulan saygının
gereğidir. Eğer o konuda sizin de gizli oyu sağlama iradeniz
açık ise ki bunu böyle beyan ettiniz, biz de güven duyuyoruz- tek tek
çağırın. Özellikle kabin önlerine yığılmayı
önlemenizi sizden istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Anayasa
Değişikliğine Dair Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
böylece tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız.
Sayın milletvekillerinden istirham ediyoruz,
gizli oylama esaslarına hep birlikte riayet edeceğiz ve
yığılmayı önleyeceğiz. Sabrınızı
bekliyoruz sayın milletvekilleri.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler Adanadan başlayarak Denizliye kadar, Denizli dâhil ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar, İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar,
Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir. Milletvekilleri Başkanlık Kürsüsünün sağında
ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bu nasıl gizli
oylama, yığıldılar!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
yığılma yapmayalım lütfen, daha okumadık.
Bildiğiniz üzere bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye adını
ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı Kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, kabinlerin önünü
işgal etmiyoruz. Kürsünün önünü de boşaltalım. Kabinin önü de
boşalmış vaziyette.
Şimdi sayın milletvekilleri, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsünün
önünü boşaltalım. Lütfen
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Açık
oylama mı yapılıyor Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gizli
oylama yapılıyor, gizli oylama usulüne dikkat ediliyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Nasıl gizli
oylama bu ya, açıp gösterdi oyunu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Göstererek oy mu
atılır ya?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Erzincan
Milletvekili Serkan Bayram oyunu göstererek atıyor.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Lütfen burayı
boşaltalım, herkes yerine geçsin.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yazıklar
olsun! Bir de Gizli oylama diyorsunuz açık oylama yapıyorsunuz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O zaman
siz de açık oylama yapın!
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yerinize
geçin; buyurun.
Buyurun sayın milletvekilleri, yerinize geçin.
Kusura bakmayın... Oylama devam ediyor.
Buyurun arkadaşlar, okuyun.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yapmayın! Bari
İç Tüzüke uyun! Kurallara uyun ya!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Erzincan
Milletvekili Serkan Bayram oyunu göstererek atıyor; böyle bir oylama olur
mu?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar ) - Nerede kaldı
gizli oylama?
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Evet, kabine girerek
oylarımızı kullanıyoruz sayın milletvekilleri.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şu
oylama kabininin ve kürsünün önünü boşaltalım lütfen.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Kendi
milletvekillerine güvenmiyor AKP!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
şurayı boşaltalım, kabine girerek oylarımızı
kullanalım gizli oylamaya riayet edilerek.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kendi
milletvekillerine güvenmiyorlar ya! Kendi arkadaşlarına güvenmiyorlar
açık oy attırıyorlar!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
arkadaşlarınıza bakın, şu hâl gizliliğe
aykırı. Kamerayla mı tespit ediyorsunuz? Böyle bir şey olur
mu?
Sayın milletvekilleri
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Arkadaşlar, oylama gizlidir.
Burada siz
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Buyurun lütfen, kürsünün önünü
boşaltalım.
Sayın milletvekilleri, idare amirleri ve kâtip
üyeler dışında kürsünün önünde kimse olmayacak.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, böyle olur mu?
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şuranın önünde idare amirleri ve kâtip üyeler dışında
kimse kalmasın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan,
oylamayı durdur ya! İnmeden başladılar ya.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, buyurun,
devam edelim. Şurayı boşaltalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Oylamayı
durdurun Başkan, böyle oylama olmaz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Bu şekilde
olmaz, usul yanlış. Ya, adam açıyor, göstererek atıyor ya.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Başkan,
müdahale ediyor ya. Odaya girdi, müdahale etti.
BAŞKAN - Sizin orada ne işiniz var? Ne
demek Müdahale etti. ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ayıp,
rezalet!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ayıp ya!
BAŞKAN - Buyurun.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, burada idare amiri ve kâtip üyeler dışında
kimse kalmayacak.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Odaya girdi ve
müdahale etti, odaya girdi ve müdahale etti Başkan.
BAŞKAN - Siz de müdahale ediyorsunuz. Ne
işiniz var burada? Oyunuzu kullanın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Rezalet!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yazıklar
olsun!
BAŞKAN - Lütfen oyunuzu kullanın.
Sayın milletvekilleri, idare amirleri ve kâtip
üyeler dışında kimse kalmasın burada.
CEYHUN İRGİL (Bursa) -
Hayatınızda bir gün kanuna uyun, bir tane yasaya uyun! Sen kime
gösteriyorsun, Cumhurbaşkanına gösteriyorsun! Halka
saygısızlık!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen şurayı boşaltalım.
(Kürsü önünde toplanmalar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Başkan bu
şartlarda olmaz.
BAŞKAN Sayın kâtip üyeler şu anda
vermiyorsunuz. Sayın kâtip üyeler vermiyorsunuz. Şu anda durduruyorum
ve şurayı boşaltıyorum. Şurayı boşaltın
önce.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oylamayı durdurun
Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Kâtip
üyeler şimdi vermiyorsunuz. Şurayı boşaltana kadar
durduruyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir) İsim
okunmuyor arkadaşlar, niye kullanıyorsunuz?
BAŞKAN İdare amirleri ve kâtip üyeler
dışında kimse kalmasın.
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir) Ya böyle
olur mu kardeşim ya! İsim okumadık arkadaşlar. İsim
okunmamıştır arkadaşlar. İzmirin yarısında
kaldık. Bekleyin, herkes beklesin. Pusula vermeyin arkadaşlar.
İsim okumadım ben, isim okumadım.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri
burayı boşaltalım, boşaltalım. Evet, sayın
milletvekilleri boşaltıyoruz burayı, boşaltıyoruz.
Sayın milletvekilleri boşaltıyoruz kürsü önünü lütfen.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Millet iradesine bu
kadar saygısızlık olmaz.
BAŞKAN - İdare amirleri ve kâtip üyeler
dışında kimse kalmasın buralarda.
Sayın milletvekilleri
Sayın Özkoç
İdare amiri ve kâtip üyeler dışında kimse kalmasın
burada. Sayın Havutça, kabinin önünü de boşaltım. Sizin orada ne
işiniz var? Sayın Havutça, sizin orada ne işiniz var? Lütfen,
boşaltalım kabinin önünü.
Evet, sayın milletvekilleri,
boşaltıyoruz burayı. İdare amirleri ve kâtip üyeler
dışında kimse kalmasın.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İnsan bu kadar
milleti dışlar mı? Bu kadar milletin aleyhine davranır
mı? Bir Anayasaya saygılı olun, kanunlara saygılı
olun bir kere ya! Tek derdiniz bir yere yaranmak. Gizli oy demiş. Bu
kadar zor mu? Bu kadar mı kendinize güveniniz yok. Göstermeden
yapamıyor musunuz bunu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
yerlerinize oturun. Şu alanı idare amiri ve kâtip üyeler
dışında kimse kullanmasın. Bir de, oyunu kullanan
sayın milletvekili burada bulunsun. Tek tek, il il, sakin bir şekilde
oylarımızı kullanıyoruz. Lütfen, istirham ediyorum. Bize
yakışan budur. Oylamanın gizliliği ilkesine hep birlikte
riayet ediyoruz. Bu hassasiyetten dolayı da hepinize teşekkür ediyorum
ve kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Purçu, buyurun.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, bakın ismi okunmayan illerin milletvekilleri oy
kullanıyorlar. Bu hukuksuz bir işlemdir. Yani ilk önce isim okunacak
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Evet,
kabinlerde oy kullanıyorlar. Oylamanın gizliliği esastır ve
bu gizliliğe riayet ediyorsunuz.
Teşekkür ediyoruz sayın vekiller.
LEVENT GÖK (Ankara) İsimleri okunmadan oy
kullandılar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ismi
okunan sayın milletvekilleri oy kullansın.
Sayın milletvekilleri, aynı şekilde,
oylamanın gizliliği esasına riayet ediyoruz, kabinlerde oyumuzu
kullanıyoruz. Buralarda yığılma yapmıyoruz. Oyunu
kullanan sayın milletvekili de lütfen hemen iki basamak
aşağıya insin.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Yok.
Dolayısıyla, oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Öncelikle şunu istirham ediyorum: Ortada
bulunan sayın milletvekilleri dâhil olmak üzere, lütfen, şu
alanı boşaltalım. Buraya sadece Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşlarım gelsin, idare amirleri ve kâtip üyelerimiz gelsin,
onun haricindeki tüm milletvekilleri şu orta alan da dâhil olmak üzere
boşaltalım. Herkes kendi bulunduğu yerde uygun bir yere otursun
lütfen.
Sayın milletvekilleri, birazdan sayıma
geçeceğiz. Şu alanı da boşaltıyoruz tümden. İdare
amirlerimiz ve kâtip üyelerimiz burada.
Dolayısıyla, oy verme işlemi
tamamlandığına göre, şimdi, lütfen, oy kutularını
kaldıralım.
Sağımda ve solumda sayın kâtip üyeler
ve idare amirlerimiz sayım işlemlerini gerçekleştireceklerdir.
İdare amirleri ve kâtip üyeler haricinde hiç kimseyi burada kabul
etmiyoruz.
Evet, sayım işlemini
başlatıyoruz.
Zarfları saydıktan sonra tasnif
işlemini yapıyoruz.
(Oyların ayrımına başlandı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir meramım var.
BAŞKAN Oylamadan sonra size söz veririm
Sayın Altay.
(Oyların ayrımı yapıldı)
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesine dair gizli
oylamanın sonucunu açıklıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
maddelerine geçilmesine ilişkin gizli oylama sonucudur:
Kullanılan oy sayısı : 480
Kabul : 338
Ret : 134
Çekimser : 2
Boş : 5
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Özcan Purçu İzmir |
Kâtip Üye Ömer Serdar Elâzığ |
BAŞKAN - Böylece teklifin maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir meramım vardı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
Bir saniye arkadaşlar
BAŞKAN Şimdi 1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASASINDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE
1- 7/11/1982 tarihli ve
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9 uncu
maddesine bağımsız ibaresinden sonra gelmek üzere ve
tarafsız ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın
Altay, söz talebiniz vardır.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
uyarılara rağmen çoğunluk partisine mensup milletvekillerinin
neredeyse tamamının oy kabinlerine girmeden dışarıda
ve göstererek oy kullandıklarına ve bu duruma meydan verilmemesi için
daha ciddi tedbirler alınmasını umduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, oylamanın başlamasından önce bu oylamanın kamu
vicdanında karşılık bulması bakımından
İç Tüzükün öngördüğü gizli oylama kuralına riayet edilmesi
konusundaki gerek bizim yüksek hassasiyetimize gerek sizin Divandan
uyarılarınıza rağmen, çoğunluk partisine mensup
sayın milletvekillerinin neredeyse tamamının oy kabinlerine
girmeden dışarıda ve göstererek oy kullandıkları
tespit edilen bir gerçektir. Umarım ve dilerim ki bundan sonraki turlarda
bu kabîl hareketlere, tutumlara meydan verilmemesi konusunda daha ciddi tedbir
alırsınız. Aksi bir durum, samimiyetle söylüyorum, bu
Parlamentonun itibarına ve bu teklifin görüşmelerine çok ciddi bir
gölge düşürecektir.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Gizli oylama, esasına uygun olarak gerçekleşmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nasıl?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kabine girmeden
oy kullandılar.
AHMET AKIN (Balıkesir) Hayır,
yapılmadı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hepsi
kayıtta var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Fotoğraflar var, videolar var, tutanaklar var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurun.
37.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
yapılan oylamada gizliliği ihlal edenlerin telefonlarıyla veya
kameralarıyla çekim yapan milletvekilleri olduğuna, AK PARTİli
milletvekillerinin Anayasaya ve İç Tüzüke uygun hareket ettiklerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasası ve İçtüzüğüne
göre, milletvekili arkadaşlarımız usulüne uygun bir şekilde
oylamayı gerçekleştirmişlerdir. Fakat bazen, yayın yapmaya,
kameraman olmaya çok hevesli milletvekili arkadaşlar -orada oy kullanan
milletvekillerini- canlı yayında Periscopela Türkiye genelinde
yayın yapma alışkanlığını maalesef
sürdürüyorlar. Gizliliği ihlal eden varsa telefonlarıyla veya burada
kameralarıyla çekim yapan milletvekilleridir. AK PARTİli
milletvekilleri Anayasaya ve İç Tüzüke uygun hareket etmiştir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifi ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan 439 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Ocak 2017 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum
Kapanma
Saati: 01.22