TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
10
Ocak 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pirin, Diyarbakır
Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı değişikliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutladıklarına ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak İç Tüzük hükümlerine ve
oylamanın gizliliği esasına azami derecede uymaya
çalıştıklarına ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın Anayasa değişiklik teklifi görüşmelerindeki
bazı ifadelerine ve Hitlerin propaganda bakanı Goebbelsnin tarihin
derinliklerinde kalmadığının görüldüğüne ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, on beş
yıllık AK PARTİ iktidarında hukuksuzluğun ilke,
yolsuzluğun hayat felsefesi olduğuna ilişkin
açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Anayasa değişikliği
teklifiyle ilgili yapılan ilk oylamada gizli oylama kuralının
ihlal edildiğine ve Cumhuriyet rejimini ortadan kaldıran bu Anayasa
değişikliğine bu Parlamentonun özgür iradesinin asla izin
vermeyeceğine inandığına ilişkin açıklaması
5.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Ağrının
Diyadin ilçesi AKP Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Akif
Yardımcının uyuşturucu maddeyle yakalanması konusunda
bilgi almak ve dövizdeki artış konusunda neden bir şey
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, AKPli milletvekillerinin
Anayasanın gizli oylama ilkesine ve kuralına uymadıklarına
ve Başkanlık Divanının bu rezaletin tekrarlanmaması için
gerekli önlemi almak zorunda olduğuna ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, iktidarın
rejim değiştirme telaşının toplumu bir arada tutan
ortak değerleri birer birer yozlaştırdığına,
laiklik ilkesine karşı sistematik saldırıların devam
ettiğine ve Cumhuriyete sahip çıkan gençlerin
susturulamayacağına ilişkin açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, demokratik kitle örgütlerinin
Anayasa değişiklik paketine ilişkin ortak basın
açıklamasının siyasal iktidar tarafından polis zoruyla
engellendiğine ve bu basın açıklamasının bir
kısmını paylaşmak istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, milletvekillerini, ellerini
vicdanlarına koyarak ettikleri
yemine sadık kalmaya ve Anayasa oylamasında buna göre oy
kullanmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
11.-
Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
12.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Anayasa değişiklik
teklifiyle ilgili gizli oylamada bir kabinde 3 AKP'li vekilin birlikte
olduklarına ilişkin açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Ankara
Valiliğinin gösteri yapılmasını bir ay süreyle
yasaklamasının tek nedeninin korku olduğuna ilişkin
açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Yurttaş Girişimi ve
Diyalog Grubundan milletvekillerine gelen bir mektubu okumak istediğine
ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe, tüm yetkilerin bir kişiye devredilmesi
çalışmasının Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülük
olduğuna ve Mersinde AKPli yöneticilerin partiye toplu kayıt
yaptıklarına ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, AKPnin üç yıldır
her seçim öncesinde taşeron üzerinden oy devşirmeyi
bırakmasını ve
taşerona hemen kadro verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
17.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, AKPnin Kürt
dili üzerindeki yok sayma politikalarına ve Kürt dili ve kültürüne
yapılan saldırıları şiddet ve nefretle
kınadığına ilişkin açıklaması
18.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü ile 10 Ocak İdareciler Gününe, İstanbul Ataköy 5.
Kısım Camisinde vatandaşların düşen tentelerin
altında kaldığına ve kurtarma
çalışmalarının devam ettiğine, Gaziantep Emniyet
Müdürlüğü önünde yaşanan çatışma konusunda Hükûmetin bilgi
vermesinin yerinde olacağına ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe, 2014ten beri Şanlıurfa
Emniyetinde gözaltında işkence ve özellikle kadınlara yönelik
cinsel taciz saldırıları yapıldığıyla ilgili
iddialar konusunda başta Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu olmak üzere herkesi göreve çağırdığına ve
Ankara Valiliğinin Ankarada her türlü eylem ve mitingi yasaklama
kararına ilişkin açıklaması
20.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe, Akın Atalayın Berlinden Türkiyeye kendi isteğiyle gelmiş
olmasına rağmen kaçma şüphesinin
yoğunlaştığının belirtilmiş olmasına ve
Silivri Cezaevinde Ahmet Şıka üç gün süreyle su ve yiyecek
verilmediği iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
21.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe, basın-yayın mesleğinin
demokratik toplumların olmazsa olmaz unsurlarından birisi
olduğuna ve zaman zaman bazı vekillerin konuşmalar içerisinde
maksadını aşan, kastını aşan, hakarete varan
ifadeleri olduğuna ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bu ülkede
herkesin barışçıl gösteri yapma hakkı olduğuna ve
ülkenin basın özgürlüğü karnesinin dünya çapında hangi
sırada olduğunun bilindiğine ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, siyasetin nezaket ve vicdan
işi olduğuna ve İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasında
Başbakana hakaret kastı olmadığına ilişkin
açıklaması
31.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, kişinin dili
marifetiyle kendisini anlattığına, herkesin dili çok dikkatli
bir şekilde kullanması, hakaret etmemesi ve eleştirilerini
karşıdaki insanın da faydalanacağı tarzda dile getirmesinin
ortak çalışma için son derece önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
32.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin maddelerine geçilmesi için
yapılan gizli oylamanın İç Tüzük hükümlerine
aykırılık teşkil ettiğine, 4 siyasi partinin ve
Başkanlığın bu konudaki anlayışlarını
açıklamasının Parlamentonun itibarı ve Anayasa
değişikliğinin kamu vicdanındaki meşruiyeti
bakımından önemli olduğuna ilişkin açıklaması
34.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankara Valiliğinin Ankarada her türlü
eylem, toplantı ve mitingi yasaklama kararı aldığına,
bu kararla ana muhalefet partisi olarak referandumla ilgili yapacakları
çalışmalarının engellenmiş olduğuna ve Bakandan
bu konuda bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
35.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Anayasa
değişiklik teklifine karşı her türlü toplumsal tepkiyi
bugünden kriminalize etmeye dönük bir yaklaşımın terörle
mücadele içerisinde mütalaa edilemeyeceğine ve oy kullanma konusunda
herkesin kendisine yakışanı yaptığına
ilişkin açıklaması
37.-
Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gülün, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Gaziantep Milletvekili
Abdulhamit Gülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Gaziantep
Milletvekili Abdulhamit Gülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, tutuklu 11 HDP
milletvekili yasama faaliyetini yürütemediği ve oy
kullanamadığı sürece bu oyunda oyuncu olmayacaklarına ve
milletvekillerinin Meclisin itibarını ve gizli oy ilkesini
zedelememelerini rica ettiğine ilişkin açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 1inci maddesinin oylama
sonuçlarıyla ilgili tutanağın Kâtip Üye tarafından
yazılan şerhle birlikte Genel Kurulun bilgisine sunulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
42.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.-
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri ile Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının Kâtip Üye
hakkında sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, AK PARTİli
milletvekilleri tarafından kullanılan oyların İç Tüzükün
148inci maddesine uygun yapıldığına ilişkin
açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 19 milletvekilinin, kaçak ağaç kesimi
ve yangınlarla ormanların yok olması konusunda
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417)
2.-
Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen ve 23 milletvekilinin, TCDD Genel
Müdürlüğünün iş yaptırdığı yüklenici firma
işçilerine ödemek zorunda kaldığı tazminatın
sebeplerinin, kurumun ve kamunun uğradığı zararın ve
sorumlularının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/418)
3.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğan ve 21 milletvekilinin, Türkiyede
yaşayan Müslüman olmayan azınlıkların eğitim konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419)
B)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/207) esas
numaralı 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/80)
VIII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 9/1/2016 tarihli 53üncü Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin geçen tutanak hakkında yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması ile yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurtun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin doğrudan gündeme alınma önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Gaziantep Milletvekili
Abdulhamit Gülün 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
16.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerine sataşması nedeniyle konuşması
18.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, başta emek, demokrasi ve
barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim insanları ve kamu
emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu çalışanlarına
yönelik ihraçların yol açtığı hukuksuzlukların ve
yarattığı tahribatın tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 10/1/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Ocak 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay ve
arkadaşları tarafından, basın özgürlüğünü engelleyen
faktörlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması, halkın
özgür, tarafsız ve şeffaf bir şekilde haber almasının
sağlanması amacıyla 23/12/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Ocak 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310
Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
447)
3.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
XII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde yapılan oylama tutanağını açıklama
şeklinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, Sayıştay denetim
raporlarında bazı tablolarla ilgili tespit edilen eksikliklerin
giderilmesine yönelik çalışmalara,
Yap-işlet-devret
modeliyle modernize edilen on gümrük kapısına dair muhasebe
kayıtlarına ve işletme süresi başlayan projelerle ilgili
256 nolu hizmet imtiyaz varlıkları hesabının muhasebe
kayıtları ve mali tablolarda kullanılmasına yönelik
çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/9793), (7/9795)
2.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, dahilde işleme izni
verilemeyecek eşyalar için gümrük müdürlüklerinde mevzuata
aykırı şekilde dahilde işleme izni verilmesinin
engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9796)
3.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın, her bir ürüne zorunlu karekod
uygulaması getirecek sistemle ilgili çalışmalara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/9798)
4.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tüketici sorunları hakem
heyetlerine ve tüketici mahkemelerine yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9958)
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, iflas erteleme talebinde bulunan
firmalara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9960)
10 Ocak 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Diyarbakır
Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı değişikliği
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Ziya Pire aittir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya
Pirin, Diyarbakır Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı
değişikliğine ilişkin gündem dışı
konuşması
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu an hukuksuzca tutuklu bulunan çok değerli eş
genel başkanlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım,
belediye eş başkanları ve diğer siyasi tutuklular; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Orta Doğuda ve ülkemizde AKP Hükûmetinin
şiddeti gittikçe tırmandırdığı günlerden
geçiyoruz. Uygarlıkların birikim alanları olan kentler,
çatışmanın, yıkımın ve ayrışmanın
özneleri hâline gelmiştir. Diyarbakırın tarihî kent dokusu olan
Suriçi yerleşmesi de bu yıkıcı deneyimi ne yazık ki
yaşayan mekânlarımızdandır. Geçtiğimiz sene Suru
Toledo yapacağız. söylemi, bugün yerini Suriçi Koruma Amaçlı
Planda yapılan değişiklikle Suru sevgiyle yükseltiyoruz.a
bırakmıştır. Bu planlama çalışmaları
kapsamında alanın tarihî, kültürel ve sosyolojik dokusunun göz
ardı edilerek yükseltildiği iddia edilmektedir ve bu
yaklaşım, hem orada yaşayan halkta hem de bu konuya itiraz
etmeye hazırlanan Diyarbakır Şehir Plancıları
Odası gibi mesleki kuruluşlarda ciddi endişeler
yaratmaktadır. Çünkü AKP döneminde yükseltmenin ne manaya geldiğini
hepimiz çok iyi bilmekteyiz.
Dünya Mirası Listesine 2015 senesinde kabul
edilmiş olan Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleriyle ayrılmaz
bir bütünün parçası olan Suriçinin aslına uygun ve Diyarbakır
Belediyesinin Diyarbakır halkıyla birlikte 2012 yılında
kararlaştırdığı biçimde restore edileceği Hükûmet
tarafından defalarca ifade edilmiştir. Ama ne hikmetse 28 Aralık
yani bundan yaklaşık iki hafta önce o imar planı
değiştirilmiş ve acil kamulaştırmada
yaptıkları gibi bir şeyleri kaçırıyorcasına yeni
plan sadece on beş günlüğüne askıya
çıkmıştır. Nasıl olsa yılbaşı, iki
hafta içinde kimse itiraz edemez
Halkın isteklerini hiçe sayarak, tarihî
dokuyu hiçe sayarak, tescilli yapıları görmezden gelerek bu
planı geçirmek istiyorlar.
Değerli arkadaşlar, 1850-1870 yılları
arasında 3. Napolyonun bir şehir plancısı vardı
Haussmann isminde. Bu arkadaşın görevi, halka karşı
halkı bastırmak için şehirlerin yeniden
planlanmasıydı. İnsanları, kentleri hiçe sayarak, salt
güvenlikçi, askerî konseptler uygulardı. Bu şehir plancısı
daha sonra Mussolini tarafından Romada ve Almanyada Hitler
tarafından kopyalanmıştı. Sizleri de tebrik ediyorum,
Hükûmetten kimse yok ama iletirsiniz, onlar da o faşizan uygulamaları
Surda kopyalamakla tarihte yerlerini almak üzereler. Çünkü Suriçinde
altı devasa karakol inşa ediyorlar, bu karakolların da
bağlantı yollarını oldukça geniş, tankların
topların oradan geçeceği şekilde inşa ediyorlar ve
utanmadan, sıkılmadan gerekçede şu ifadeleri kullanıyorlar:
Toplumsal olayların kontrol altına alınması ve kontrol
altında tutulması konusu önemlidir. Bu kamusal ihtiyaç sebebiyle
Suriçinin stratejik noktalarına emniyet birimleri yani karakollar
konumlanacaktır. Koruma amaçlı imar planı
değişikliğinde üç ana başlık diyor. Birini geçin.
İkincisi, bu karakollarla ilgili değişiklikler. İkincisi,
onlar arasındaki yollardır. Yani önceliğiniz karakollar ve
onların arasındaki yollardır. Kentte hiçbir zaman
barışın gelmeyeceğini ve sürekli çatışma
olacağını varsayarak oluşturulan yeni alanlarda dünya
kültür mirasının nasıl yaşayacağı sorusuna cevap
veremiyorsunuz. Bu, İstanbulda Ayasofya ile Sultanahmetin arasına
devasa karakol yapmak gibi bir şeydir. Bu durum genel şehircilik
ilkelerine, planlama esaslarına aykırıdır ve burada
yapılmak istenen, Kürtler ve kürdistanla ilgili düşüncelerinizi
göstermektedir.
Bu planlama kadim bir kent dokusuna zarar
verecektir. Bu yüzden bu uygulamaları durdurmak ve orada yaşayan
halkla birlikte, düzeltilmesini sağlamak yani 2012 planına uymak en
doğrusu olacaktır deyip, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Pir.
Gündem dışı ikinci söz, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayaya aittir.
Buyurun Sayın Akkaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü, 212 sayılı Basın Kanununun
yasalaşmasının 56ncı yılı. Çalışan
gazetecilerin sorunları var ancak onların en önemli sorunları,
olmayan yaşam güvenceleridir. Doksan yılda 60a yakın gazeteci
katledilmiş, çoğu faili meçhul olarak tarihte yer
almıştır, cinayetler aydınlatılmak istenmemiştir.
Abdi İpekçi, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink
bunlardan birileridir. 60a yakın gazeteci de değerli gazetecilerdir,
farklı görüşleri olsa bile burada onları bir kez daha rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki gazetecilerin
kaderi değişmiyor; ya toprağın altındalar ya da demir
parmaklıkların altında. Yıl 2017, 150ye yakın
gazeteci Silivri toplama kampında tutuluyor, çoğu da hukuksuz bir
şekilde hapiste. Cumhuriyet gazetesinin 10 yazarı, 1 çizeri hangi
gerekçeyle hapiste? Yetmiş iki gündür, neyle
suçlandıklarını bilmeden, Silivri toplama kampında
tutuluyor. Hepsi en az sizler kadar bu ülke sevdalısı, en az sizler
kadar vatansever. Hüsnü Mahalli, belli bir yaşı geçmiş, MS
hastası ve tutuklu yani vicdanlara sığmıyor.
Değerli milletvekilleri, bunlar hiçbir zaman
Ali Kemaller olmadı. AKP Hükûmeti eğer Ali Kemalleri arıyorsa
bunları yandaş medyanın organlarında bulabilirler. Onlar ki
cumhuriyetin temel değerlerine, laikliğe saldıranlardır,
onlar ki dinci vakıflarda tecavüze uğrayan bebeleri, yanan
çocukları görmezden gelenlerdir.
Değerli milletvekilleri, dünya âlem biliyor ki
AKP Hükûmeti, korkuyu sürekli besleyerek iktidarını sürdürüyor;
AKPnin kendi korkusu bu. Demokrasi gelişirse, hukuk
bağımsız olursa
Allah Allah! diyorsunuz çünkü yapılan
hukuksuzlukların kendinize döneceğinden eminsiniz. Tek adam
anayasasını üç yıl önceden alelacele Meclise getirmenizin nedeni
bu. Bir diktatörlük anayasası dediğimizde değerli milletvekilleri,
bize kızıyorsunuz. Çünkü önerilen anayasa taslağı diktatör
Esadın Suriye anayasasıdır. Basına yapılan
uygulamalar, Nasyonal Sosyalist Parti uygulamalarıdır. İşte
tam da bu yüzden bu getirilen anayasa diktatörlük anayasasıdır. Halktan
kaçırılmak istenen bir anayasadır.
Değerli milletvekilleri, bakın, seksen üç
yıl önce Hitler, sivil diktatörlüğe ilk adımını atarak
ne yapmıştır? Joseph Goebbelsi 1934 yılında bakan
yapmıştır. Goebbelsin bakanlığa atanmasıyla basın
üzerinde baskı özel plan çerçevesinde sistematik hâle getirilmiştir.
Goebbels, her fırsatta basının Nasyonal Sosyalist Partinin
çıkarlarına göre yayın yapmasını
Bunu
yapmayanları vatan haini ilan etmiştir. Rejime bağlı millî
basın yaratmak için ne varsa yapılmıştır. Gazeteciler
baskı görmüş, tutuklanmıştır.
Değerli arkadaşlar, faşist Goebbels
tarafından iki önemli adım atılmıştır. Bir:
Hitler ve partisiyle aynı görüşte olmayan gazetecileri susturmak.
İki: Kontrol etmediği basın-yayın organlarına kayyum
atamak.
Değerli milletvekilleri, seksen üç yıl
önce faşist Almanyada yaşananlarla seksen üç yıl sonra
Türkiye'de yaşananlar tesadüf olamaz. 150ye yakın gazeteci tutuklu;
bakın, 173 medya kuruluşu kapatılmış, 150ye
yakın gazeteci tutuklu, 800 basın kartı iptal edilmiş, 3
bin gazeteci işsiz bırakılmış bu süreç içinde ve
kapatılmayan gazetelere de kayyum atanmış, aynı sesken üç
yıl önce faşist sistemin yaptığı gibi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün, 1929 yılında Almanyanın en prestijli gazetesi
Vossische Zeitunga verdiği şu demeci size hatırlatmak isterim:
Korku üzerine bir iktidar inşa edilemez. Ben, büyük önderin bu sözünü
buradan tekrar ediyorum: Korku üzerine bir iktidar inşa edilemez.
Eğer öyle yapılırsa bu halk, bu korku imparatorluğunu da
ilk sandıkta yener.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, gündem dışı üçüncü söz,
yine aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcaya
aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün 10 Ocak,
Çalışan Gazeteciler Günü. 1961de gazetecilerin çalışma
koşullarını iyileştiren, ileri haklar getiren 2012
sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği gündür bugün.
Basın mensuplarının haklarının korunması,
çalışma şartlarının günün ihtiyaçlarına göre
güncellenmesi ve iyileştirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü basın
özgürlüğünün ve ifade hürriyetinin geliştirilmesi, demokratik toplum
düzeninin olmazsa olmazıdır. Çünkü basın önemli ve bir o kadar
da etkin bir denetim organıdır.
Bununla birlikte basının kamuoyunun sesi
olma ve bu konuda görevini başarıyla yerine getirebilmesi için meslek
etiğini her şeyin üzerinde tutması aynı ölçüde büyük önem
taşımaktadır; bu da her türlü yönlendirmeden uzak
kalabilmesiyle, yani tarafsız olabilmesiyle mümkündür.
Basın-yayın organları ve gazetecilik
mesleği toplumun her alanı için gereklidir; işte, 15 Temmuz. 15
Temmuz, bunun en değerli örneklerinden biridir çünkü darbe
kalkışmasının yaşandığı saatlerde hangi
ideolojide, hangi görüşte olursa olsun Türk basını demokrasiye
sahip çıkıp her türlü tehdide karşı tek yürek olmayı
başarmış ve darbecilere karşı yayınlarını
sürdürmeye devam etmiş, halka demokrasi direnişinde cesaret
vermiş ve tüm dünyaya Türk basını örnek bir
yayıncılığa imza attığını
göstermiştir.
Medyada özgürlük ve ifade hürriyeti kapsamında
yaşanan birtakım aksaklıklar demokrasimiz geliştikçe ortadan
kalkacaktır, inanıyorum. Elbette bu özgürlüklerin korunması
kadar önemli olan diğer bir husus da şudur: Bu özgürlüğün
istismar edilmemesi, doğru, objektif haber verme etiğine uyma,
tarafsızlık, özel hayata, inançlara saygı, toplumun ve
bireylerin hakkını gözetme, insani ve toplumsal değerlere uyma
gibi ilkelerin habercilikten üstün tutulmasıdır. Bu ülküler çok çok
değerlidir ve basın özgürlüğünü kötüye kullanarak terör
örgütlerinin propagandasını yapmak, devlet sırlarını
ifşa etmek veya halkın güvenliğini tehlikeye atacak beyanlarda
bulunmak gibi faaliyetler dünyanın hiçbir yerinde ama hiçbir yerinde
gazetecilik olarak kabul edilemez ve vatan hainleri de gerekli cezayı
çekerler.
Medyada özgürlük ve ifade hürriyetinden
bahsetmişken, medya kuruluşlarının demokratik kültürün de
bir ayrılmaz parçası olduğuna dikkat çekmek isterim. Basın,
bu sürecin sağlıklı işlemesi için sorumluluk ve yükümlülük
sahibidir ve taraftır. Neye taraftır? Medya, demokrasinin
tarafıdır. Taraftır; toplumun değerlerinin, inançlarının
tarafıdır. Medya taraftır; hukukun, insan hak ve özgürlüklerinin
tarafıdır, öyle olmalıdır. Demokrasimizin her türlü
vesayetten arınarak standartlarının yükseltilmesi, daha sivil,
daha çağdaş bir devlet yapılanmasının tesisi yönünde
basınımızın sorumluluk üstlenmesi de son derece önemlidir.
Kaldı ki medyanın özgürlüklerin daraltılmasına dönük
yasakçı bir anlayışla değil, özgürlüklerden yana,
özgürlüklerin genişlemesini savunur bir yaklaşım içinde olması
çok değerlidir.
Sosyal medya: Yazılı ve görsel medyanın
yanı sıra, sanal ortamda da ciddi bir gelişme gösteren Türk
basını, geçmişten bugüne ülkenin gelişmesine değerli
katkılar sunmuştur. Basının geldiği bu seviyede, ben
inanıyorum ki, çalışanların fedakârca tutumu çok çok
değerlidir. O yüzden, bundan sonraki süreçte, çok değerli gazeteci
meslektaşlarımın haklarının korunması, özlük
haklarının iyileştirilmesi, editöryal anlamda
bağımsızlığının hem kurumsal hem de yasal
çerçevede iyileştirilmesi, bütün boyutlarıyla bunun
sağlanması, rahat, özgür, bağımsız ve güvence
altında görev yapması hepimizin hem ortak dileği hem de ortak
sorumluluğudur. Bu durum, aynı zamanda gelişmiş bir
demokrasinin de en önemli gereğidir diye inanıyorum.
Türk basınının demokrasiye
katkılarının hassasiyetle süreceği inancıyla tüm meslektaşlarımın
Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik ediyor, vefat etmiş
meslektaşlarıma da Allahtan rahmet diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kaynarca.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı
olarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutladıklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis
Başkanlık Divanı olarak bizler de 10 Ocak Dünya Gazeteciler
Gününü kutluyoruz.
Dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin özellikle son
yıllarda yaşadığı sıcak gelişmeler
ışığında gazetecilik mesleğinin ne kadar önemli
olduğunu bir kez daha görüyoruz.
En yakın mesai
arkadaşlarımızdır. Parlamentoda da bugün tüm gazeteci
arkadaşlarımızı makamlarında ziyaret ettik, yine,
Parlamento Muhabirleri Derneğini ziyaret ettik, gazeteci
arkadaşlarımızla da bir sohbette bulunduk.
Gazetecilik mesleğinin çok daha ileri noktada
olmasının ülkemizin, milletimizin geleceği açısından
da son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Her zaman
halkımızı aydınlatan, bilgilendiren, sorumlu ve objektif
bir anlayışla doğru haberi aktaran tüm gazetecilerin gününü ben
kutluyorum.
Özellikle, 15 Temmuzda da gazetecilik
mesleğinin ne kadar önemli olduğunu, bir kez daha burada hep birlikte
müşahede ettik. Bu Parlamento, o darbe gecesi hain, alçaklar
tarafından F16larla yukarıdan bombalanırken en yakınımızda
siyasiler olarak, milletin temsilcileri milletvekilleri olarak en
yakınımızda yine buradaki gazeteci arkadaşlarımız
vardı. Yine, bunun dışında, Meclis dışında
pek çok basın-yayın kuruluşu darbeye karşı millî
iradenin yanında bir duruş sergiledi. Sayın Cumhurbaşkanımızın,
Başbakanımızın, tüm siyasi parti liderlerinin
çağrıları, millî iradeye dönük çağrıları, darbeye
karşı duruşları yine basın mensupları aracılığıyla
halkımıza ulaştı. Dolayısıyla, çok önemli bir
görev ifa ettiklerini bir kez daha düşünüyorum.
Bu vesileyle, başta Parlamentoda gece gündüz
beraber çalıştığımız tüm gazeteci
arkadaşlarımız olmak üzere, tüm dünya gazetecilerinin gününü bir
kez daha kutluyorum, tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme
geçmeden önce sisteme giren on beş sayın milletvekiline İç Tüzük
60 uyarınca bir dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Aydın, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın Anayasa
değişiklik teklifi görüşmelerindeki bazı ifadelerine ve
Hitlerin propaganda bakanı Goebbelsnin tarihin derinliklerinde
kalmadığının görüldüğüne ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün akşam Anayasa görüşmeleri
sırasında Adalet Bakanı Sayın Bozdağ sorduğumuz
sorular karşısında Muhalefetin Anayasa değişikline
neler söyleyeceğini öğrenmiş olduk. ifadesini kullandı.
Biz de kendisinin dün akşamki konuşmalarında nasıl bir yol
izlediğini öğrenmiş olduk.
Hitler Almanyasında Hitlerin
şahsına hayran, onun propaganda Bakanı Goebbels vardı.
Goebbels, Bir beyaza siyah diye ne kadar çok derseniz onun siyah olduğuna
inananlar artar ama beyaz diyenler de gri demeye başlar. demiştir.
Hatırlanacağı üzere, Hitler iş başına gelir
gelmez, 1933te Alman Parlamentosu yangını provokasyonu organize
edildi. Bu olay bahane edilerek OHAL çıkarıldı, hak ve
özgürlükler askıya alındı, Hitlerin Propaganda Bakanı da
Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar
fazla inanırlar. sözüyle otoritenin mimarisini çizdi. Dün akşam biz
de Goebbelsin tarihinin derinliklerinde kalmadığını bir
kez daha görmüş olduk.
BAŞKAN Sayın Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem
Enginin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Biz ise ülkemizde çalışamayan gazetecileri
konuşuyoruz. Türkiye, uluslararası raporlarda basını özgür
olmayan ülkeler sınıfında gösteriliyor ve ne yazık ki
ülkemiz tutuklamalar, gözaltılar, baskı, sansür, otosansür, sosyal
medyaya erişim kısıtlamalarıyla dünyada adını
duyurmaya devam ediyor. Ülkemizde 146 tutuklu gazeteci var, dünyada ise toplam
348. Eğer bir ülkede tutuklu gazetecilerin sayısı dünyadaki
tutuklu gazetecilerin neredeyse yarısına ulaşmışsa bu
ülkenin bir vatandaşı olarak bundan ancak utanç duyulur. 10 binden
fazla gazeteci işsiz, çalışabilenler ise işten atılma
endişesiyle emek veriyor, özlük haklarının iyileştirilmesini
bekliyorlar.
Tarafsız gazetecilik yaptıkları için
tutuklu bulunan basın emekçilerimizi selamlıyor,
halkımızı bilgilendirmek adına çabaları için
teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
3.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, on beş yıllık AK PARTİ iktidarında
hukuksuzluğun ilke, yolsuzluğun hayat felsefesi olduğuna
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yaptıklarımız
yapacaklarımızın teminatıdır; demokrasi daha
yükselecek, özgürlükler genişleyecek. diyerek
çıktığınız yolda vatandaşa
açtığınız hakaret davalarıyla rekorlar
kırdınız. OHALi kaldırmakla övündünüz, OHALde 12 Eylül
darbecilerinin aklına gelmeyecek kararlara imza attınız.
Binlerce insanı ihraç ettiniz, yüzlerce gazeteciyi tutukladınız,
medya organlarının kapılarına kilit vurdunuz. Sadece
ayakkabı kutularını sıfırlamakla kalmadınız,
halkın haber alma özgürlüğünü de sıfırladınız.
Şimdi de Ülkeye istikrarı getireceğiz. diyerek ülkeye tek adam
rejimini getiriyorsunuz. Dün bu Meclis Genel Kurulunda bir bakan
çıktı Suç işliyorum. Seni ne ilgilendiriyor? Sana mı
soracağım ulan! diyerek işlediği anayasal suçu bu çirkin
sözlerle savundu. On beş yıllık iktidarınızda hukuksuzluk
ilkeniz, yolsuzluk hayat felsefeniz oldu. Ama unutmayın tarih de millet de
ettiğiniz bu ihaneti asla unutmayacak.
BAŞKAN Sayın Özdemir
4.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, Anayasa değişikliği teklifiyle ilgili yapılan
ilk oylamada gizli oylama kuralının ihlal edildiğine ve
Cumhuriyet rejimini ortadan kaldıran bu Anayasa
değişikliğine bu Parlamentonun özgür iradesinin asla izin
vermeyeceğine inandığına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün gece Genel Kurulda Anayasa
değişikliğiyle ilgili ilk oylamada Anayasa ve Parlamento İç
Tüzükü gereği gizli oylama kuralının ihlal edildiğine ve
her türlü hukuksuzluğa şahit olduk. Oylamanın geçerli
olması ve Parlamento hukukuna uygun olarak yapılması için
mücadele eden Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine karşı
yapılan sözlü ve fiziki saldırıları kınıyorum.
Değerli 26ncı Dönem Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekilleri olarak parmak vekil, sahte vekil, neyi
imzaladığını bilmeyen vekil, önerge içeriğini
bilmeden oylayan vekil olarak Parlamento tarihi ve tutanaklarında yer
almak hiç hoş olmasa gerek ama hâlâ bir şansınız ve
fırsatınız var. Cumhuriyet rejimini ortadan kaldıran, tek
adam dikta rejimine bu ülkeyi sürükleyen bu Anayasa
değişikliğine, halkın iradesinin tecelli ettiği bu
Parlamentonun özgür iradesinin asla izin vermeyeceğine inanıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, şu sahte vekil, parmak vekili laflarını
aynen iade ediyorum.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çok
ayıp ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Buradaki herkes
milletin iradesiyle geliyor buraya. Konuşacağız elbette ama
dilimize dikkat edeceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, oraya dön,
Başkan oraya dön.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Dilimize dikkat
edeceğiz. Böyle sahte vekil, parmak vekili bunlar eleştiri filan
değil, bunlar doğrudan hakaret
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kendi üstüne niye
alınıyor AKP Grubu?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Herkes
haddini bilsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
ve
aslında bu Mecliste bulunan, herkese yönelik bir hakaret. Arkadaşlar
eleştirebilirler, dillerinin ayarına dikkat etsinler.
BAŞKAN Sayın Bostancı,
teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
eleştiri yapabiliriz ama lütfen bu milletin iradesiyle burada bulanan
bütün milletvekilleri saygındır, özgürdür. Bunun özellikle
altını çizmek istiyorum. Lütfen eleştiri
sınırlarını aşacak tarzdaki ifadelerimizi dikkate
alalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekilimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan sahte
yoklama pusulası olayından duyduğu
rahatsızlığı dile getirmiştir.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Ya
bırak Allah aşkına.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunda ne var? Bu
sahte pusula verildi mi? Verildi. O gün Urfada ve Erzincanda olan 2
milletvekiliyle ilgili bizim ismini bilmediğimiz -kâtip üyelerinin ismini
bilmesi gereken- bir milletvekili ya da birden çok milletvekili Divana sahte
pusula verdi mi, vermedi mi? Milletvekilimiz buna dikkat çekmiştir. Yoksa
Parlamentodaki bütün sayın milletvekilleri saygıdeğerdir.
Milletimizin oyuyla seçilen bütün AK PARTİ Grubu milletvekillerinin
başımızın üstünde yeri vardır. Durum bundan ibarettir.
Arz ederim efendim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Burada olup da
kendini inkâr eden vekillere ne diyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nerede?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Genel Kurulda olup
da kendisini inkâr edenlere ne diyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir
şey yok Sayın Vekilim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, İç Tüzükü oku,
bedava konuşma İlyas ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu konuyu
dün çok tartıştık.
Sayın Yalım, buyurun.
5.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Ağrının Diyadin ilçesi AKP Gençlik
Kolları Başkanı Mehmet Akif Yardımcının
uyuşturucu maddeyle yakalanması konusunda bilgi almak ve dövizdeki
artış konusunda neden bir şey
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ilk sorum İçişleri
Bakanına: Ağrı ili Diyadin ilçesi AKP Gençlik Kolları
Başkanı Mehmet Akif Yardımcı, iki gün önce Adapazarı
yakınlarında 1,5 milyon TL değerindeki uyuşturucu maddeyle
yakalandı yanında resmî polis memuru korumasıyla birlikte. Bunun
tam olarak araştırılması ve de resmî polis memurunun
yanındayken nasıl böyle bir işlem yapılıyor? Bu
birinci sorum.
İkinci sorum Sayın Ekonomi Bakanına:
Vatandaşa buradan Elinizdeki, evinizdeki, yastık altındaki,
bankadaki dövizinizi satınız. dediniz. O tarihte dolar
yaklaşık 3,2ydi, 3,3dü; bugün 3,8 oldu. Euro bugün 4 TL oldu. Bu
konuyu neden eliniz kolunuz bağlı olarak gözlemliyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yalım.
Sayın milletvekilleri, yalnız, bunun
soru-cevap işlemi olmadığına özellikle dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Sayın Akın
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
AKPli milletvekillerinin Anayasanın gizli oylama ilkesine ve
kuralına uymadıklarına ve Başkanlık
Divanının bu rezaletin tekrarlanmaması için gerekli önlemi almak
zorunda olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Dün gece yüce Meclisin
saygınlığına zarar veren Anayasa suçu işlendi.
Anayasanın gizli oylama ilkesine ve kuralına AKPli milletvekilleri
uymadılar. Gizli oy kullanmak milletvekillerinin vazgeçebileceği
kişisel bir hak değildir, oylamanın geçerliliğini
sağlayan bir zorunluluktur. Herkesin istediği şekilde oy
kullanması oylamayı geçersiz kılar. Dün gece burada yaşanan
oylama rezaletinin usulüne uygun olduğunun AKP sözcüleri tarafından
savunulması ise ayrıca eşi görülmemiş bir
pişkinliktir. Ne oluyor arkadaşlar? Kendi milletvekillerinize neden
güvenmiyorsunuz? Onları, ailesi, çocukları, torunları ve
seçmenleri karşısında bu kadar küçük düşürme
hakkını nereden buluyorsunuz? Ülkemizin geleceğini ilgilendiren
bu kadar önemli bir konuda Anayasayı çiğneyerek millî iradenin
temsilcileri üzerindeki bu baskı kabul edilemez. Başkanlık
Divanı bu rezaletin tekrarlanmaması için gerekli önlemi almak
zorundadır.
BAŞKAN Sayın Akkuş İlgezdi
7.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, iktidarın rejim değiştirme
telaşının toplumu bir arada tutan ortak değerleri birer
birer yozlaştırdığına, laiklik ilkesine
karşı sistematik saldırıların devam ettiğine ve
Cumhuriyete sahip çıkan gençlerin susturulamayacağına
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, iktidarın rejim değiştirme
telaşı toplumu bir arada tutan ortak değerleri birer birer
yozlaştırıyor.
Anayasamızın değiştirilmesi
teklif dahi edilemeyecek olan laiklik ilkesine karşı sistematik
saldırılar devam ediyor. Ülkemizde laiklik ve cumhuriyet
karşıtı söylemleri yükseltenlerin kurucu değerlerimize
sahip çıkanlara yönelik linç kampanyaları
başlattığını da görüyoruz. Laikliği
savundukları için saldırıya uğrayan Ataşehir ilçe
gençlik kolları ve Sakarya il gençlik kolları üyelerimizin suçlu
muamelesi görmeleri ülkeyi saran linç kültürünün son örneğidir, kabul
edilemez.
Atatürkün Bursa konuşmasında dediği
gibi, cumhuriyete sarsılmaz bir inançla bağlı bu gençler,
devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidirler, bunların
gereğine ve doğruluğuna herkesten çok
inanmışlardır. Cumhuriyete sahip çıkan bu gençlerimizi
susturamazsınız, susturamayacaksınız. Bu gençler bizim
gururumuzdur, gençlerimiz vatanlarına, biz de gençlerimize sahip
çıkıyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çalışan Gazeteciler Günü 10 Ocak 1961
tarihinde kabul edilen 212 sayılı Yasayla sağlanan haklar için
bugün kutlanıyor. Ama bugün de kutlama yapılacak durum yok.
AKP hükûmetlerinin basına
uyguladığı baskı, sindirme ve susturma süreci devam
etmektedir. 147 gazeteci tutuklanmıştır. 9 bini aşkın
gazeteci işsizdir. Cumhuriyet gazetesi yazarları ve son olarak Ahmet
Şıkın tutuklanması, sürecin hangi boyuta
erdirildiğinin göstergesidir. Sözcü, Cumhuriyet, Birgüne, Halk TV ve
birkaç özgür haber veren televizyon habercilerine uygulanan baskılar,
reklam ilanından mahrum bırakıp engellemeler,
yayıncılara tehditler ayyuka çıkmıştır. Namuslu,
dürüst gazeteciler zor koşullarda görev yapabilmektedir. Ya yerel
basın? Onlar da ağır koşullar içindedir. Basın
çalışanlarının sendikal hareketleri de engellenmiştir,
yok edilmiştir. Mevcutta görev yapan gazeteciler ise çalışma
yeri, zamanı belli olmayan, tatil hakkı sınırlı,
yıpranan ve yıpratılan koşullarda çalışmak
zorunda kalmaktadırlar. Basın özgür değilse orada sorunlar
artar, çözümsüzlükler doğar. Özgür basın gerçeğe ayna tutar.
Özgür basın susturulamaz, susturulmamalıdır.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
9.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, demokratik
kitle örgütlerinin Anayasa değişiklik paketine ilişkin ortak
basın açıklamasının siyasal iktidar tarafından polis
zoruyla engellendiğine ve bu basın açıklamasının bir
kısmını paylaşmak istediğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Demokratik kitle örgütlerinin Anayasa
değişiklik paketine ilişkin ortak basın
açıklaması dün siyasal iktidar tarafından polis zoruyla
engellendi. Şimdi bu basın açıklamasından bir
kısmı paylaşmak isterim: Hükümdar istemiyoruz. Bizler,
aşağıda imzası bulunan demokratik kitle örgütleri AKPnin
TBMMye getirdiği Anayasa değişikliği paketine ilişkin
görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz: Anayasalar toplumsal
uzlaşma metinleridir. Bir anayasanın tümüyle yeniden
yapılması da bazı maddelerinin değiştirilmesi de
toplumun bütün kesimlerinin ortak akıl ve kabulünü gerektirir. Bu gerçek
yalnızca darbe anayasalarının yazılmasında yok
sayılır. Bir darbe ürünü olan 1982 Anayasasının da bugüne
dek pek çok maddesi değiştirilmiştir. Ancak, şimdi
yapılmak istenen, demokratikleşme için Anayasa
değişikliği değil, bir rejim değişikliği. 15
yıllık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan
10.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın,
milletvekillerini, ellerini vicdanlarına koyarak ettikleri yemine
sadık kalmaya ve Anayasa oylamasında buna göre oy kullanmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şu an
görüştüğümüz Anayasa değişikliği 12 Eylül darbe
Anayasasına rahmet okutacak, ülkede rejim değişikliğine
yol açacak ve Parlamentoyu etkisiz hâle getirecektir. Bu Meclisteki tüm
milletvekili arkadaşlarıma ettikleri yemini hatırlatmak
istiyorum: Devletin varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun
üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve
refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde
herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması
ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma büyük Türk
milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.
Değerli arkadaşlarım, elinizi
vicdanınıza koyun ve ettiğiniz yemine sadık kalın,
Anayasa oylamasında buna göre oy kullanın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köseoğlu...
11.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun,
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Toplumların aydınlatılması ve bilgilendirilmesinde kilit
rol oynayan gazeteciler ülkedeki fikir ve düşünce özgürlüğünün
geliştirilmesinde de etkin bir role sahiptirler. Ülkemiz medyası
özellikle 15 Temmuz gecesinde karanlık ve şer odaklara
karşı dik ve kararlı bir şekilde millî iradenin
yanında durarak demokrasimizin taçlandırılmasında büyük pay
sahibi olmuştur. Mesai kavramı olmaksızın, gece gündüz
demeden, emeğiyle, yüreğiyle bu ülke için, millet adına hem
bilgilendirme hem denetim hem de takdirleriyle yolumuza ışık
tutan kıymetli basın mensuplarımızı bu vesileyle
tebrik ediyorum.
Geçmişte kısa bir süre basında
çalışan bir milletvekili olarak özellikle seçim bölgem Trabzonumuzda
görev yapan basın mensubu arkadaşlarımızın
şahsında tüm gazetecilerimizin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününü tebrik ediyor, mesleki yaşamlarında başarılar
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Anayasa
değişiklik teklifiyle ilgili gizli oylamada bir kabinde 3 AKP'li
vekilin birlikte olduklarına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle bir hikâyeyle başlamak istiyorum.
Okul tuvaletinde birlikte sigara içen 3 erkek öğrenci öğretmene
yakalanır. Öğretmen 3 erkek öğrenciye sorar: Siz içeride sigara
mı içiyordunuz? Öğrencilerden biri Hayır hocam. diye cevap
verir. Öğretmen tekrar sorar: Sigara içmiyorsanız 3 erkek bir
kabinde ne yapıyordunuz? Bu sefer diğer erkek öğrenci Hocam,
vallahi sigara içiyorduk. diye itiraf eder.
Şimdi soruyorum: Dünkü oylamada aynı
kabinde birlikte oy kullanan 3 erkek AKP'li vekil, eğer Birlikte oy
kullanmıyorduk, vallahi Anayasa'yı ve gizliliği ihlal etmiyorduk.
diyorsanız 3 erkek bir kabinde ne yapıyordunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) 3 AKP'li vekilin bir kabinde
birlikte ne yaptığını milletimizin bilmeye hakkı
vardır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, oy
kullanan milletvekillerine bu şekilde ithamlarınızı,
tahkirlerinizi
İstirham ediyorum, sözlerinizin nereye
varacağını düşünerek konuşun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Nereye varırsa
varsın.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Gizli oy kullanma
kişisel bir hak değil, bir yükümlülüktür.
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurun.
13.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Ankara Valiliğinin gösteri yapılmasını bir ay süreyle
yasaklamasının tek nedeninin korku olduğuna ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Ankara Valiliği
açık alanda gösteri yapılmasını bugün bir ay süreyle
yasakladı. Gerekçe, hak ve özgürlüklerin korunması. Yanlış
duymadınız, AKP Hükûmeti Hak ve özgürlükleri korumak istiyorum.
diyerek halkın toplanma ve konuşma özgürlüğünü yok ediyor. Peki,
neden? Bir tek nedeni var: Korku. Başkanlık sistemine
vatandaşın Hayır. demesinden korkuyorsunuz. Bugüne kadar size
istediğiniz her şeyi veren halkın, vatanı bir tek
kişinin tekeline vermeyeceğini hissettiğiniz için korkuyorsunuz.
Baskıyı daha da artıracağınızı biliyoruz
ancak MHP ve AK PARTİ içindeki yurtseverlerin bu baskılara boyun
eğmeyeceğini de biliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tüm
14.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Yurttaş
Girişimi ve Diyalog Grubundan milletvekillerine gelen bir mektubu okumak
istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, Yurttaş Girişimi ve Diyalog Grubundan milletvekillerine
gelen bir mektubu okumak istiyorum: Sayın milletvekili, anayasalar
toplumsal uzlaşma belgeleridir; olağanüstü koşulların,
savaş, terör ve çatışmanın yarattığı zehirli
atmosferde korkutmayla, sindirmeyle, dayatmayla yapılamaz. Daha önce
yaşamadığımız derinlikte bir cepheleşmenin
doğurduğu savaş, kan, nefret ortamında yapılacak
anayasa, bir kesimin yasası olacak, toplumu birleştirmek yerine daha
da bölecektir. Darbeciler Meclisi bombaladı. Siz sayın
milletvekilimiz, onların varlığına kastettikleri Meclisin
yetkisiz, işlevsiz, göstermelik bir kuruluşa dönüştürmesine izin
vermeyin. Biz yurttaşlar tarih ve toplum önünde uyarı görevimizi
yapıyoruz. Seçilmiş siz milletvekilimizin de tarihe ve hepimize
karşı sorumluluğunuzu unutmayacağınızı
umuyoruz. Oyunuzu kullanırken temsil ettiğiniz çoluk çocuk
milyonlarca yurttaşı düşünün. Hepimizin geleceğinden
sorumlu olduğunuzu asla unutmayın.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
15.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe, tüm yetkilerin bir kişiye
devredilmesi çalışmasının Türkiye'ye yapılabilecek en
büyük kötülük olduğuna ve Mersinde AKPli yöneticilerin partiye toplu
kayıt yaptıklarına ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gazetecilerin özgürce görevlerini yapabildikleri bir
ülke dileğiyle günlerini kutluyorum. Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin her
bakımdan en zor günlerini geçirdiği bugünlerde Anayasa
değişikliğiyle tüm yetkilerin bir kişiye devredilmesi
çalışmasının Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülük
olduğunu düşünüyorum.
İçişleri Bakanımızın da
dikkatine sunmak istiyorum: Mersinde polisevinde AKPli yöneticilerin partiye
toplu kayıt yaptıklarının resimlerini tespit ettik. Bu tür
programları için başka partilere de bu imkân verilecek mi? Yoksa,
iktidarın bu tür çalışmaların önüne geçmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akkaya
16.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın,
AKPnin üç yıldır her seçim öncesinde taşeron üzerinden oy
devşirmeyi bırakmasını ve taşerona hemen kadro
verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, 3 Mart 2014, dönemin Çalışma Bakanı Sayın
Faruk Çelik Taşerona kadro kanun taslağı
Başbakanlıkta." diyor. Tarih 6/10/2015, 1 Kasım seçimi
öncesi Sayın Faruk Çelik taşeronla ilgili 1 Kasımda iktidar
olursak problem biter. diyor. 12 Kasım 2015, Sayın Faruk Çelik
Taşerona kadro altı ay içinde netlik kazanacak. diyor. 30 Ocak
2016, Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal Taşeronla ilgili
düzenlemeyi 21 Marttan önce Meclise sevk etmiş oluruz. diyor. 9 Ocak
2017, Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Kamuda
taşeron işçi altı ay içinde kadroya geçecek. diyor.
Sayın Başkan, el insaf! Devlette
devamlılık diye bir şey vardır. Tam üç yıldır her
seçim öncesinde taşerona kadro diye taşeron üzerinden oy
devşirmeyi AKP lütfen bıraksın. Taşerona kadro hemen
verilsin.
BAŞKAN Son olarak Sayın
Yıldırım.
17.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, AKPnin Kürt dili üzerindeki yok sayma
politikalarına ve Kürt dili ve kültürüne yapılan
saldırıları şiddet ve nefretle
kınadığına ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri yürürlükte olan
bir asimilasyon politikası vardı. Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan Asimilasyon insanlık suçudur. demişti
yıllar önce ama en büyük insanlık suçunu kendisi işledi,
işliyor. AKP içindeki gönüllü asimilasyon eğilimi olan Kürt vekiller
de saraya yaranmak için, gönüllü olarak kimliklerini, dillerini inkâr ederek
Kürtleri sürüp yerlerine Suriyeli Arapları yerleştirelim. diyecek
kadar gönüllü asimilasyonun yanında yer aldılar.
Kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmeye
çalışan AKP Hükûmeti son çıkardığı kanun hükmünde
kararnameyle hiçbir siyasi partiye hizmet etmeyen, sadece Kürt dili üzerindeki
asimilasyona karşı önemli çalışmaları olan İstanbul
Kürt Enstitüsünün kapısına İçişleri
Bakanlığının kararıyla mühür vurdu. Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum, Türkiyedeki tek resmî Kürtçe
tiyatrosu olan Diyarbakır Büyükşehir Tiyatrosunu kapattı. AKP
içindeki sözüm ona Kürt vekiller Kürt dili üzerindeki bu yok sayma
politikaları için ne yaptı? Kürt dili ve kültürüne yapılan bu
saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, şimdi sayın grup
başkan vekillerimizden sisteme girenlere söz veriyorum.
Sayın Usta, iki dakika...
Buyurun.
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü ile 10 Ocak İdareciler Gününe,
İstanbul Ataköy 5. Kısım Camisinde vatandaşların
düşen tentelerin altında kaldığına ve kurtarma çalışmalarının
devam ettiğine, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü önünde yaşanan
çatışma konusunda Hükûmetin bilgi vermesinin yerinde
olacağına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Doğru, dürüst, tarafsız, özel hayata ve kişilik haklarına
saygılı, vatandaşın en doğal hakkı olan
zamanında, doğru ve eksiksiz bilgi almalarını
sağlayarak millet vicdanının sesi olan ve bu uğurda birçok
zorlukla karşılaşan gazeteciler toplumların itici gücüdür.
Basın, demokrasinin temel taşlarından biri olup düşünce ve
haber alma özgürlüğünün en etkili aracıdır. Gazetecilik
doğru haber, yorum, eleştiri özgürlüğü, basın meslek
ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirildiğinde demokrasinin
gelişmesi ve devamlılığının sağlanmasında,
toplumsal denetimin etkileştirilmesinde çok önemli fonksiyonlara sahiptir.
Gazetecilerimiz üzerlerinde bulunan bu sorumlulukla
ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlamak
için olumlu rol üstlenmişlerdir. Ancak bazı basın mensuplarının
az da olsa yanlış ve yanlı haber iletmek yoluna gittiği
görülmüş, bunun sonucunda da, maalesef, basının ve basın
mensuplarının güvenilirliğine ve
saygınlığına zarar verdiği tespit edilmiştir.
Gazeteciler kendileri tarafından kurulan konsey ve geliştirilen
basın meslek ilkelerine titizlikle riayet ettiklerinde, otokontrol sistemi
sağlıklı işlediğinde bu sakıncaların da
ortadan kalkacağı muhakkaktır.
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, cumhuriyetin temel ilkelerine, millî güvenliğe ve kamu
düzenine aykırı olmamak üzere basın, yayın ve diğer
iletişim araçları üzerinde kısıtlama konulmaması,
bunların sansür edilmemesi ve hür olması gerektiğine
inanmaktayız.
Basınımızın değerli
çalışanlarının güvencesiz ve ağır
çalışma şartlarının düzeltilmesini arzu ediyoruz.
Özellikle yerel basının önemli düzeydeki sorunlarının
giderilmesi de gerekmektedir.
Ben bu duygu ve düşüncelerle Çalışan
Gazeteciler Gününü tebrik ediyor, bu önemli vazifeyi basın meslek
ilkeleri doğrultusunda başarıyla ifa eden bütün basın
mensuplarına ve ailelerine sağlık ve esenlik diliyorum.
Bugün, ayrıca, 10 Ocak İdareciler Günü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada tamamlayalım lütfen
Sayın Usta.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Yine, ben, adaletli bir
şekilde davranmaları temennisiyle bütün idarecilerimizin de
İdareciler Gününü ayrıca kutluyorum.
Ayrıca, Sayın Başkan, bugün öğle
vaktinde İstanbul Ataköy 5. Kısım Camisinde cenaze namazı
için bekleyen vatandaşlarımızın üzerine biriken karı taşıyamayan
tentelerin düşmesi sonucu vatandaşlarımız bunun
altında kalmıştır. Kurtarma çalışmaları
devam etmektedir. Şu anda aldığımız bilgiye göre 1 ölü
ve 10un üzerinde de yaralı olduğu ifade edilmektedir. Ben can
kaybının artmamasını diliyorum. Ölenlere rahmet, kalanlara
da acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, maalesef, Gaziantep Emniyet
Müdürlüğü önünde de bir çatışma çıkmıştır.
Buradaki güvenlik görevlilerimizde ve vatandaşlarımızda da can
kaybı olmaması ve yaralı olmaması temennisiyle
Bu
olayı yapanları da kınıyorum elbette ve bu konuda da
Hükûmetin bize, Meclise bilge vermesinin de yerinde olacağını
düşünüyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun, iki dakika
da size
19.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe, 2014ten beri
Şanlıurfa Emniyetinde gözaltında işkence ve özellikle
kadınlara yönelik cinsel taciz saldırıları
yapıldığıyla ilgili iddialar konusunda başta Meclis
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olmak üzere herkesi
göreve çağırdığına ve Ankara Valiliğinin
Ankarada her türlü eylem ve mitingi yasaklama kararına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bugün 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Biz, ancak, bugünü hâlâ
çalışabilen gazeteciler günü olarak anabiliyoruz. Çünkü Hüsnü
Mahalliden Kadri Gürsele, Ahmet Şıka, Ali Bulaça, İnan
Kızılkayaya, Nazlı Ilıcaka kadar gepgeniş bir
yelpazede gazetecilerin tutuklu olduğu, cezaevlerinde olduğu bugün
gerçekten çalışan gazeteciler kendilerini ancak şanslı
addedebilirler. Bundan sonrası için bütün gazetecilere özgür, sosyal hak
ve güvencelerinin sağlandığı ve hem gelirlerinin hem de
haberlerinin bol olabildiği günler diliyoruz.
Bir başka konuyu gündeme getirmek isterim,
2014ten beri Urfa Emniyetinde gözaltında işkence ve özellikle
kadınlara yönelik cinsel taciz saldırıları
yapıldığıyla ilgili İnsan Hakları Derneğinin
raporları ve partimizin açıklamaları mevcuttur. Tüm bunlara bir
yenisi de 12 Aralık Pazartesi günü Urfada yapılan siyasi
soykırım operasyonuyla eklendi. Urfanın DBP belediye eş
başkanları, HDP ve DBPli ilçe eş başkanları ve
yöneticilerinin de aralarında olduğu 9u avukat 230dan fazla
kişi gözaltına alınarak 180 kişi spor salonunda yirmi
beş gün boyunca alıkonuldu. Sayın Başkan, işkenceler
ve ters kelepçeler altında ifadeler alındığı
söyleniyor. Başta Meclis İnsan Hakları Komisyonu olmak üzere,
gerçekten, herkesi bu anlamda, gidip görüp yerinde tespit etmek üzere göreve
çağırıyoruz çünkü işkenceye sıfır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada toparlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) -
tolerans sözlerinden bu noktaya gelmek ve spor
salonlarında insanları gözaltında tutmak bir Nazi
uygulamasıdır. Bunun ötesinde bir şey olarak addedemiyoruz
maalesef. Ama işkence bir insanlık suçudur ve bunu önlemek de bütün
milletvekillerinin görevidir diye düşünüyoruz.
Bu arada, bugün Ankara Valiliği Ankarada her
türlü eylem ve mitingleri yasaklama kararı almış bulunuyor.
Şimdi, gerçekten dün Meclisin önünde, Ankara Barosu başta olmak
üzere, STKların Anayasa değişikliğine karşı
protestoları gazlarla, saldırılarla engellendi. Eğer böyle
gidecekseniz bu rejim değişikliğinin nasıl bir getirisi
olacağı ve bundan sonrasında neler getireceği de şu
anda Ankara Valiliğinin uygulamasıyla çok net olarak görülmekte.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, CHP Grubu adına Sayın Sertel,
buyurun.
Süreniz iki dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
20.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe, Akın Atalayın Berlinden
Türkiyeye kendi isteğiyle gelmiş olmasına rağmen kaçma
şüphesinin yoğunlaştığının belirtilmiş
olmasına ve Silivri Cezaevinde Ahmet Şıka üç gün süreyle su ve
yiyecek verilmediği iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onursal Başkanı olarak
ben de Çalışan Gazeteciler Gününü kutlamak istiyorum ancak
kutlanacak bir gün kalmadığını da buradan bildirmek
istiyorum. Çünkü gerçekten gazetecilik özgürlük demektir, düşüncesini
özgürce ifade edebilmek, basın ve ifade özgürlüğünün bir ülkede var
olması demektir. Ne yazık ki bunlar ülkemizde yok.
Ayrıca, ekonomik sıkıntılardan
dolayı o kadar büyük sıkıntı çeken Anadolu
basını, dolara ve euroya bağlı olarak aldıkları
malzemelere gelen üst üste zamlarla artık gazeteyi basamaz ve dağıtamaz
olmuştur. Ama bunların ötesinde en temel sorun basın ve ifade
özgürlüğüdür.
Geçtiğimiz günlerde Silivri Cezaevine gittim,
orada Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını ziyaret ettim. Sayın
Akın Atalayla beraber konuşurken bir kâğıt geldi önümüze.
Sayın Akın Atalayın tutukluluğuna itiraz dilekçesinde
aynen şöyle deniyordu: Kaçma şüphesinin yoğunlaşması
nedeniyle
Oysa, biliyorsunuz siz de, Sayın Akın Atalay Türkiyeye
Berlinden kendi isteğiyle gelmiş ve Yaşasın cumhuriyet,
yaşasın Cumhuriyet gazetesi, ben cezaevinde de yatsam hiç önemli
değil, Cumhuriyet gazetesi yaşasın, ben asla bu güzel ülkemi
terk etmem. demiştir. Bu arkadaşlarımızın hiçbiri
kaçmaz, kaçmadılar. Geçmişte de Ergenekon davalarında
yargılanan arkadaşlarımız da kaçmadılar.
Bir de Ahmet Şıkın annesinden bir
telefon aldım, içimizi yakan bir telefon. Ahmet Şıka üç gün
süreyle Silivri Cezaevinde su verilmediği ve yiyecek verilmediği
ifade edilmiştir. Bu doğru mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen siz de bir dakikada
toparlayın.
ATİLA SERTEL (İzmir) Eğer bu
doğruysa Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağın o cezaevi
yönetimiyle ilgili, o görevliler hakkında ne yapacağını da
merak ediyorum.
Şu anda Ahmet Şık tecrit
hücresindedir, tek başınadır. Bizim
arkadaşlarımız, burada milletvekili olan
arkadaşlarımız Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Dursun Çiçek
geçmişte tek başına hücrelerde kalmıştır ama
bizim gazeteci arkadaşlarımızın -tek başına- bu
cezaya çarptırılmasının artık son bulmasını
istiyorum. Türkiye, basın ve ifade özgürlüğü açısından,
dünya sıralamasında tutuklu gazeteci açısından 1inci
sıradadır. Bu bizim için, Türkiye için utanç vesikasıdır.
Utanıyorum, bir Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı olarak
meslektaşlarımın tutuklu olduğu bir ülkede kendimi özgür
olarak ifade etmem bile mümkün değildir diye düşünüyorum.
Ne olur hep beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında gazetecilerin özgürlüklerine ilişkin
konuşalım, tartışalım, tutukluluklarının son
bulması için mücadele edelim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, buyurun.
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe, basın-yayın
mesleğinin demokratik toplumların olmazsa olmaz unsurlarından
birisi olduğuna ve zaman zaman bazı vekillerin konuşmalar
içerisinde maksadını aşan, kastını aşan, hakarete
varan ifadeleri olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Çalışan Gazeteciler Günü
dolayısıyla, basında görev yapan arkadaşların gününü
tebrik ediyorum, kutluyorum.
Basın-yayın mesleği demokratik
toplumların olmazsa olmaz unsurlarından birisidir. Medya aracı
demektir, medyumdan gelir, Halk ile siyaset kurumu arasında, güç
merkezleri arasında iletişimi sağlayan ve halkın
çıkarlarını temsil eden insanlar. anlamına gelir.
Pratiğe baktığımızda,
gazetecilerin tarafsız olmasına ilişkin bir ideal norm
vardır fakat gazeteciler de insandır;
çalıştıkları sermayenin organize ettiği bir gazete,
bir televizyon vardır, o sermayenin talepleri vardır; gazetecilerin
kendi ideolojileri, ahlak anlayışları vardır; gazetecilerin
ilişki kurdukları insanlar, sosyal çevreler vardır,
dolayısıyla angajmanları vardır. Gazetecilerden ideal
anlamda, tıpkı diğer insanlar için olduğu gibi ideal
anlamda bir tarafsızlık beklenmez. Gazeteciler için beklenmesi
gereken, bir toplumda her kesimin gazetecisinin olmasıdır, her
kesimin medya alanında örgütlenmesi ve sesini duyurabilmesidir. İdeal
olan budur ve nihai olarak tarafsızlığı sağlayacak
olan, bizim her bir gazeteciden tarafsızlığı beklememiz
değil, toplam gazeteciliğe ilişkin üretilen haberler içerisinde
toplumun tüm kesimlerinin sesinin duyulmasıdır,
tarafsızlığı sağlayacak olan budur.
Biz gazetecilerden şunu bekleriz: Hakkaniyetli
ve adil olmayı, nomos anlamında namuslu olmayı bekleriz. Haber
yaparken, temsil ettikleri kesimlerin fikirlerini ifade ederken adil ve
hakkaniyetli olmalarını bekleriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama ağır
konuşuyorsun, yandaş medya size dava açar vallahi!
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye
demokratik bir ülkedir, basın ve ifade özgürlüğü mevcuttur.
Yargı hiçbir meslek kesimine olmadığı gibi gazetecilere
yönelik olarak da hukukta tadat edilmiş konular var ise bunları
soruşturur. Ben yargıç değilim, buradaki hiç kimse yargıç
değil. Yargıya konu olmuş meseleler muhakkak o süreç içerisinde
neticelendirilir. İlke düzeyinde bizim yaklaşımımız,
gazetecilerin serbestçe mesleklerini yapabileceği şartların sağlanmasına
yöneliktir; bunu demokratik toplumun temel unsurlarından birisi olarak
görürüz.
Ayrıca, burada şu bir dakikalık
konuşmalar içerisinde zaman zaman bazı vekillerin maksadını
aşan, kastını aşan, hakarete varan ifadelerini görüyoruz.
Burada tekrar bazı örneklere dönmek istemiyorum ama şunu
unutmayalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) İki dakika daha
verin Başkanım, konuşsun dinleyelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
hakaret
çaresizlerin silahıdır, çaresizlerin. Siyaset bir imkân
sanatıdır. Siyaset zemininde kendisine her zaman yol ve yöntem
bulabileceğini düşünenler hakaret diline başvurmazlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu yandaş
medya hocaya dava açacak vallahi, tazminat davası açacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, tutanaklara geçmesi için
Çok önemli bir husus.
Sayın Bostancı dedi ki: Medya
aracıdır. Medya aracı değil, aracı olan
komisyoncudur. Medya hiçbir zaman komisyoncu olmadı.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Eğer medya
komisyoncu olursa Türkiyede yandaş medya olur. Medyanın asıl
görevi, toplumu bilinçlendirmek, bilgilendirmek. Dördüncü kuvvettir ve kamu
hizmeti ifa eder. Kamu hizmeti ifa eden bir medya hem tarafsız olmalı
hem bağımsız olmalı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Yani, böyle anladınız,
değil mi Sayın Tanal?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben yirmi
altı yıl iletişim fakültesinde hocalık yaptım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eyvah, eyvah!
ATİLA SERTEL (İzmir) Hocam,
yandaşları sen mi yetiştirdin?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Medya
kelimesinin kökeni medyumdur. Medyum, aracılık yapan.
BAŞKAN Yönetenle yönetilenler arasında
köprü görevi gören.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tabii, biz
Mahmut Beyle bunu özel olarak görüşebiliriz.
Aracı derken iktidar çevreleriyle -iktidar
sadece siyasi iktidar değil- halk arasında haberlerin,
iletişimin aracılığını yapmak, yoksa
komisyonculuk değil elbette.
BAŞKAN Anlaşıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bilmiyorum
BAŞKAN Sayın Tanal, bir saniye,
Sayın Özele söz vereceğim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Aracılık değil, medyanın sözlük anlamı Gelecekten
haber vermek.dir.
BAŞKAN Sayın Özel, bir dakika süreyle
açıyorum mikrofonu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu tarafı görmüyorsunuz galiba.
BAŞKAN Size de açarım bir dakika.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Açık zaten.
BAŞKAN Konuştunuz ama Sayın
Kerestecioğlu, daha yeni konuştunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Onlar da konuştular yani ne demek Konuştunuz.
Sayın Başkan? Herkes konuştu.
BAŞKAN Herkes her zaman konuşmaz ama her
şeyin bir sırası var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl? Bu size göre mi belirlenecek? CHP Grubu da daha
önce konuştu.
BAŞKAN Tabii, ben belirleyeceğim
Sayın Kerestecioğlu. Ben belirleyeceğim, onun vaktini ben tayin
edeceğim tabii ki.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, söz istediğimiz zaman almak
durumundayız Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben Vermeyeceğim. demedim ama
bu kadar ısrarınızı da anlamıyorum. Az önce verdim.
dedim zaten. Bir daha veririz tamam da ama üst üste, peş peşe
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben de Az önce CHP Grubuna da verdiniz. dedim sadece, o
kadar.
BAŞKAN Yok, hiçbirine vermedim, daha yeni
vereceğim. Daha hiç kimseye vermedim ikinci kez söz.
Sayın Özel, buyurun, bir dakika.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bostancı
yapmış olduğu değerlendirmede, bir dakikalık sözler
içinde hakaretlerin olduğunu ifade etti, bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Eleştiri, ağır eleştiri, ağır
eleştirinin üst sınırında sözler olabilir. Bu konuda, gerek
Anayasa Mahkemesi, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
siyasetçiler için, normal vatandaşların muhatap olduğu
eleştirinin bir üstündeki eleştiriyi ceza açısından bir alt
sınıfta değerlendirmektedir. O da, normal vatandaşa iftira
gibi gelecek, hakaret gibi gelecek bir sözün siyasetçi açısından
ağır eleştiri sınırlarında olması Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına geçmiş bir
gerçektir.
Bu Parlamentoda çok önemli görevler yapmış
kişiler darbe gecesi sığınakta şunu
söylüyorlardı: Birisini bu kadar köşeye
sıkıştırırsan üzerine atlar. Biz de belki bir yerlerde
yanlışlık yaptık. Bugün Meclisin etrafına 1,5
kilometrelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir güvenlik çemberini
çekecek kadar kaygılı, korkulu ve halktan kopuk anayasa görüşen
bir iktidarın, yapılan eleştirilerin bir üst sınırdan
değerlendirilmesi konusuna da hazırlıklı olması
gerekir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu
yaklaşımı reddediyorum bir kere.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sıra bendeydi
Başkan, hemen Naci Başkan çıktı, söylüyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa göre Meclise
yaklaşamazsınız, kimse gelip burada gösteri yapamaz. Yasa böyle,
yasa.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sıra bende değil miydi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Herkesin barışçıl gösteri yapma hakkı var.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
açıyorum sizin mikrofonunuzu; bir dakika, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hem yasadan
bahsedeceğiz, İç Tüzükten bahsedeceğiz hem de
aklımıza esti, yasayı ihlal edelim diyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
açıldı, buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, bu ülkede herkesin barışçıl gösteri yapma hakkı
olduğuna ve ülkenin basın özgürlüğü karnesinin dünya
çapında hangi sırada olduğunun bilindiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Şimdi, öncelikle, herkesin bu ülkede barışçıl gösteri
yapma hakkı vardır ve biz Ankara Barosu Başkanından
bahsediyoruz, bir hukuk kurumu başkanından bahsediyoruz. O yüzden
bunu esefle kınadığımı başta belirtmek isterim.
Ben on bir yıl bilfiil gazetecilik
yapmış birisi olarak
Gazeteciler haber yapmak ve haberlerini özgürce
yaymak isterler, hiçbir iktidar da bundan hoşlanmaz. Şu anda da
iktidar bundan hoşlanmıyor ve çok geniş bir çeper içerisinde
gazeteciler tutuklular ve ülkenin gerçekten, basın özgürlüğü
karnesinin de dünya çapında hangi sırada olduğu biliniyor.
Burada bahsettiğiniz darbe girişimi gecesi
tek canlı yayını yapan İMC TV kapatıldı hemen
ardından. Bu mudur basın özgürlüğü?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) O yayını burada hayatlarını tehlikeye
atarak yapmışlardı o insanlar. O yüzden kimse Çalışan
Gazeteciler Gününde timsah gözyaşları dökmesin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kimse timsah gözyaşları
dökmüyor Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz her şeyi üstünüze alınmak zorunda
değilsiniz yani.
BAŞKAN Basın özgürlüğü ayrı,
kimsenin de suç işleme özgürlüğü yoktur. Kusura bakma, hiç kimse
layüsel değildir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Başkalarına da aynı cevabı verirseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanağa geçmesi açısından iki hususu söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın Özel, kapatalım
lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii tabii.
Birincisi şu: Anayasaya göre kimsenin önceden
izin almadan, eğer OHAL de ilan edilmemiş olsa, gösteri yapma
hakkı var, basın açıklaması yapma hakkı var. Beyaz
Sarayın önünde gösteri yapanlar, basın açıklaması yapanlar
Amerikan demokrasisinin onurudur, gururudur. İngiltere Parlamentosunun
önünde özgürce protesto yapanlar İngiliz demokrasisinin onurudur,
gururudur. Almanyada Alman büyük Parlamentosunun önünde basın
açıklaması, kitlesel eylemler yapanlar, kendilerini Bundestaga
zincirleyenler Alman demokrasisinin onurudur. Dün 1,5 kilometre Meclise
yaklaştırılmayan, toplumun anayasa hakkını
haykırmaya gelmiş avukatların, baro yönetim kurulu üyelerinin,
baro başkanlarının gaz yemesi Türkiye Cumhuriyetinin
demokrasisinin ve AKP demokrasisinin ayıbıdır, utancıdır,
rezilliğidir. (CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
VELİ AĞBABA (Malatya) 28 Şubat
döneminde eylem yapılıyordu Meclisin önünde, o zaman Millî
irade.ydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başörtülü bacım
duruyordu o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Meclisin önünde
eylem yapılmamasına ilişkin yasal düzenlemenin AK PARTİyle
hiçbir ilişkisi yok, eskiden beri olan bir uygulama. Zaten
halkımız burada, bütün toplantılara katılıyor orada,
parti gruplarında konuşuyorlar. Dolayısıyla, eskiye giden
bir yasa.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
söz
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yasanın Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde olmadığı doğrudur. Bu yasa
çok eski bir yasadır ancak bu yasaya rağmen, 28 Şubatta
başörtülü bacılar gelip Meclis kapısının önünde
açıklama yaparken 28 Şubat döneminin iktidar sahipleri sizin
yaptığınızı yapmadılar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Polis
copladı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama siz bugün, o
çıkarmadığınızı söylediğiniz yasaya
sığınarak barikat kuruyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Özel
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Üniversitelere
sokmadınız, üniversitelere.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son söz şunu söylüyorum:
Eğer söylediğiniz sözde samimiyseniz 3 maddelik kanun getirirsiniz,
Meclisin önüne demokrasi kürsüsünü hep beraber kurarız. Hodri meydan! (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo! Takiyeciler
sizi!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, demokrasi
kürsüsü burada zaten. Burada siyasiler, parlamenterler fikirlerini açıkça,
özgürce ifade edecektir. Herkes de mevzuata uymak zorunda.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Millet, millet diyorlar,
nerede millet?
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, Meclise var da millete yok mu demokrasi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var. Millete
gidin, millete. Millete gitmek lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, bir
şey sorabilir miyim; AKP grup başkan vekili misiniz Sayın
Başkan?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce, onu CHP Genel
Merkezinin önüne kuralım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Var, o bizde var. Bizim
Genel Merkezin önünde var; gel sen de konuş, gel sen de konuş, bizim
orada var.
ATİLA SERTEL (İzmir) Meclise var da
millete yok mu demokrasi ha? Meclise var da millete yok mu? Söyle, söyle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var. Millete
gidin, millete. Millete gidin, haydi. Millete gidin millete.
Çalışın.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 19 milletvekilinin,
kaçak ağaç kesimi ve yangınlarla ormanların yok olması
konusunda yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ormanlarımızda izinsiz, kaçak ağaç
kesimi ve orman yangınlarının sık çıkmasıyla
beraber ormanlarımızın yok olmasıyla ilgili
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Nuri Okutan (Isparta)
2) Kadir Koçdemir (Bursa)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6) Oktay Öztürk (Mersin)
7) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Deniz Depboylu (Aydın)
10) Ümit Özdağ (Gaziantep)
11) Mevlüt Karakaya (Adana)
12) Zihni Açba (Sakarya)
13) Şefkat Çetin (Ankara)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Baki Şimşek (Mersin)
18) Erkan Haberal (Ankara)
19) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
20) Arzu Erdem (İstanbul)
Gerekçe:
İnsanlığın hayatı devam
ettirmede olmazsa olmazı sayılan üç unsurun -toprak, hava ve su-
meydana gelmesinde ve muhafazasında ormanların rolü ve
katkısı büyüktür.
Ülke genelinde toplam 21 milyon 700 bin hektar
ormana sahip bulunan yurdumuz maalesef, orman fakiri ülkeler arasında yer
almaktadır. Mevcut ormanların yüzde 50si bozuk ve verimsiz
durumdadır. Ormanlarda kaçak ağaç kesimi ve faydalanılması,
son yıllarda -göç ve yakıt olarak- alternatif enerji kaynakları
kullanımının yaygınlaşması sonucu büyük ölçüde
azalma göstermekle beraber hâlâ önemli miktardadır.
Son yıllarda artış gösteren
ormansızlaşma, HESlerden meydana gelen erozyon, sel, kuraklık,
toprak kayması, çığ ve iklim değişikliği gibi
birçok doğal felaketi de beraberinde getirmektedir. Yapılan bu çalışmada,
popülist politikalara sapmadan, bir taraftan orman köylülerinin kırsal
fakirlikten kurtarılması, ormanlarımızı, korunan
ormanlar ve verimli parklar hariç işletmemiz gereklidir.
Ormanlarımız, orman içinde ve orman kenarında yaşayan
köylülerimizin önemli gelir kaynağıdır. Köylerimizin üçte 2si
orman içinde ve kenarında kurulmuştur. Nüfusumuzun onda 1i
ormanlardan yararlanmaktadır. Bu yönüyle de ormanlarımız
vatandaşlarımıza iş temin eden doğal kaynaktır.
Diğer taraftan da ormanlarımızın geliştirilmesi ve
korunması amacına sadık kalınarak meselelere objektif
olarak yaklaşılmalıdır.
Ayrıca, ormanlarımızda izinsiz kaçak
ağaç kesimlerinden meydana gelen boşluklara fidan dikilmelidir.
Ağaçlandırma ve erozyon kontrolü, mera
ıslahı, uygulama projeleri, yol şebeke planları, orman
yangınlarıyla mücadele eylem planları, odun dışı
orman ürünler envanter ve faydalanma planları, otlatma planları,
silvikültür planları ve fidanlık rotasyon planları gibi birçok
plan ve proje teşkilat birimlerince hazırlanarak uygulamaya
konulmalıdır.
Açıkladığımız bu
gerekçelerle yapılması gerekenler konusunda bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasında, ülkemize ve yöre
halkımıza ormanlarımızın sosyal, kültürel, tarihî ve
ekonomik açıdan faydası tartışılmaz yararlar
sağlayacaktır.
2.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen ve 23
milletvekilinin, TCDD Genel Müdürlüğünün iş
yaptırdığı yüklenici firma işçilerine ödemek zorunda
kaldığı tazminatın sebeplerinin, kurumun ve kamunun
uğradığı zararın ve sorumlularının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/418)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TCDD Genel Müdürlüğünün iş
yaptırdığı yüklenici firma işçilerine ödemek zorunda
kaldığı tazminatın sebeplerinin belirlenmesi, kurumun ve
kamunun uğradığı zararın nedenlerinin ve
sorumlularının tespiti, kurum zararlarının
araştırılması, alınacak önlemlerin ve
politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Elif Doğan Türkmen (Adana)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Orhan Sarıbal (Bursa)
5) Nihat Yeşil (Ankara)
6) Dursun Çiçek (İstanbul)
7) Kazım Arslan (Denizli)
8) Melike Basmacı (Denizli)
9) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
10) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
11) Tekin Bingöl (Ankara)
12) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
13) Erkan Aydın (Bursa)
14) Çetin Arık (Kayseri)
15) Ceyhun İrgil (Bursa)
16) Gülay Yedekci (İstanbul)
17) Aytuğ Atıcı (Mersin)
18) Akın Üstündağ (Muğla)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Ali Akyıldız (Sivas)
21) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
22) Uğur Bayraktutan (Artvin)
23) Türabi Kayan (Kırklareli)
24) Candan Yüceer (Tekirdağ)
Gerekçe:
T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi
Genel Müdürlüğünün (TCDD) iş yaptırdığı yüklenici
firma işçilerinin alamadıkları özlük hakları hakkında
açtıkları davalar sonucu 3,7 milyon lira tazminat ödemeye
hükmolunduğu, devam eden davalar sonuçlandığında tazminat
miktarının 10 milyon lirayı geçeceği
Sayıştayın 2014 yılı raporunda yer almaktadır.
TCDDnin, yüklenici firmaların işçilere
özlük haklarını ödememesi gerekçesiyle milyonlarca lira tazminata
mahkûm olması kabul edilebilir bir durum değildir. Sayıştay
Başkanlığının kurum için
hazırladığı 2014 yılı denetim raporuna göre,
işçilerin yüklenici firmalardan alamadıkları özlük hakları
iddiasıyla açtıkları davalarda talep edilen miktar 10 milyon
liranın üzerinde. TCDD aleyhine sonuçlanan davalar sonucu toplam 3,7
milyon lira hükmedildiği, belirtilen raporda hâlen 375 dava derdest
(görülmekte olan) durumda.
TCDD aleyhine sonuçlanan davalardan sonra
taşeron firmalara rücu işlemi yapılmak istendiğinde ise bu
firmaların adreslerinin dahi bulunamadığına dikkat
çekilmektedir. Kurum aleyhine açılan davaların
ağırlıklı kısmını personelin
açtığı; izin ücreti, derece, gösterge, intibak, disiplin, görev
yeri değiştirme, maaş, ikramiye, sicil, sözleşme ücreti,
unvan gibi iş ve işlemlerle ilgili davalar ile hizmet alımı
kapsamında çalışan taşeron işçilerin kıdem,
alacak, fazla mesai ve izin davaları oluşturuyor.
İhale yoluyla hizmet alımı
yapılan yüklenici firmaların
çalıştırdığı işçilerin yukarıda
sayılan özlük haklarını yüklenici firmalardan
alamadıkları iddiasıyla TCDD aleyhine alacak ve tazminat
davaları giderek artmaktadır. Bu konuda 910 dava açılırken
talep edilen toplam miktar 10,1 milyon lira. Bu davalardan 427si kurum
aleyhine sonuçlanırken 3,7 milyon lira tazminata hükmedilmiştir.
Bazı yüklenici firmaların iyi niyet
kurallarına uygun davranmaması kurumun bu konuda çeşitli
tedbirleri almasına bir engel değildir. Yetkili ve sorumlular, bu ve
buna benzer durumlar için önceden gerekli eğitim ve denetimler, gereken
yaptırım ve cezai müeyyideler ve alınacak teminatlarla kurumun
zarar etmesini engellemekle görevlidirler.
Yüklenici firma işçilerinin
açtığı davalar sonucunda birçok kalemde tazminatlar ödemek
zorunda kalan kurumun, kontrol mekanizmasını oluşturması
gerekirdi. Yüklenici firmalarla sözleşme yapılırken firmanın
sözleşme süresince kontrol mekanizmasının işlerliğinin
sözleşme maddeleriyle sağlanması ve sözleşme
başlangıcında yeterli teminatların alınması ve
iş devam ederken de sürekli kontrol mekanizmasının
kurulmasına dikkat edilmediği açıktır.
Öte yandan, TCDD'nin 2014 Demiryolları
İstatistik Yıllığında şirketin son
yıllardaki görev zararı da dikkat çekicidir. Devlet Demir
Yolları 2010'da 886 milyon 336 bin lira, 2011'de 733 milyon 327 bin lira,
2012'de 877 milyon 508 bin lira, 2013'te 1 milyar 280 milyon 554 bin lira, 2014
yılında da 1 milyar 874 milyon 309 bin lira zarar etmiştir.
Kurumun son beş yıldaki görev zararı toplamda 5,6 milyar liraya
ulaşmıştır.
2009 yılından bu yana zarar eden TCDD'nin
kaynak ihtiyacı sürekli olarak Hazine tarafından yapılan sermaye
artışları ve Hazine devirli/garantili yurtdışı
kredilerle karşılanmaktadır. Bu kapsamda, 2014 yılında
5.4 milyar lira sermayeye mahsuben Hazine tarafından ödenmiştir.
Her yıl rekor zararlara ulaşan kurumun
birde yukarıda belirtilen sebeplerle yüklenici firma işçilerinin
özlük hakları konusunda milyonlarca lira tazminat ödemeye mahkûm edilmesi
kabul edilebilir bir durum değildir ve kurumun iyi yönetilmediğinin
göstergesidir.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle TCDD Genel
Müdürlüğünün iş yaptırdığı yüklenici firma
işçilerine ödemek zorunda kaldığı tazminatın
sebeplerinin belirlenmesi, kurumun ve kamunun uğradığı
zararın nedenlerinin ve sorumlularının tespiti, kurum
zararlarının araştırılması, alınacak
önlemlerin ve politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması uygun olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan ve 21
milletvekilinin, Türkiyede yaşayan Müslüman olmayan
azınlıkların eğitim konusunda yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/419)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede Müslüman olmayan azınlıklara
ait okullarda son yıllarda büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Azınlıkların eğitim hakları Lozan
Anlaşmasında güvence altına alınmasına
karşın son yıllarda başta bu okulların ticarethaneye
dönüştürülmek istenmesi olmak üzere birçok sorunlar
yaşanmaktadır. Azınlık okullarının
yaşadığı sorunların araştırılması
konusunda Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Selina Doğan (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Aytun Çıray (İzmir)
4) Sibel Özdemir (İstanbul)
5) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
6) Hüseyin Çamak (Mersin)
7) Şenal Sarıhan (Ankara)
8) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
9) Erkan Aydın (Bursa)
10) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
11) Gülay Yedekci (İstanbul)
12) Kemal Zeybek (Samsun)
13) Didem Engin (İstanbul)
14) Mustafa Tuncer (Amasya)
15) Veli Ağbaba (Malatya)
16) Türabi Kayan (Kırklareli)
17) Hüseyin Yıldız (Aydın)
18) Serkan Topal (Hatay)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Murat Bakan (İzmir)
21) Melike Basmacı (Denizli)
22) Uğur Bayraktutan (Artvin)
Gerekçe:
Türkiyenin kuruluş senedi olarak kabul edilen
Lozan Anlaşması azınlık olarak kabul edilen milletlerin
hukuki ve sosyal durumlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.
Lozan Anlaşmasında
azınlıkların eğitim hakkına ilişkin de düzenleme
yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın 40 ve 41inci
maddelerinde azınlıkların kendi okullarını
kurabileceği, bunun için de devletin her türlü kolaylığı
sağlayacağı hükümleri yer almaktadır. Bu bakımdan,
azınlık okulları diğerlerinden farklı bir idare
şekline kavuşmuştur.
Türkiyede okullar devlet okulları ve özel
okullar şeklinde iki ayrı statüye sahiptir. Azınlık
okulları, devlet okulu olmadıkları için özel okul statüsünde
değerlendirilmektedir. Ancak, bugüne dek tarihsel ve hayrî durumları
göz önünde bulundurularak Müslüman olmayan azınlıklara ait
okulların hiçbirisi iktisadi işletme olarak değerlendirilmemiştir.
1936da yürürlüğe giren Vakıflar Yasasıyla birlikte bu okullar
gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmuşlardır. Buna
karşın azınlık okullarına özel bir statü de
getirilmediği için son yıllarda büyük sorunlar yaşanmıştır.
Bugüne kadar okullarda öğrenci velilerinden
kayıt ücreti alınmadığından oluşan bütçe
açıkları yapılan bağışlarla kapatılmaya
çalışılmıştır ancak bu açıklar bununla da
kapanmamıştır. Cemaat temsilcilerinin konuyu gündeme
getirmesiyle birlikte, Hükûmet 2014-2015 eğitim döneminden itibaren tüm
özel okullara belirli kriterler çerçevesinde yapılan devlet
yardımından azınlık okullarının da
faydalanması sağlamıştır.
Okulların bütçe açığının
kapatılmasına büyük katkı sağlayan bu uygulama kısa
süre soma büyük sorunlar doğurmuştur. Azınlık okulları
bu yardımdan dolayı özel okul statüsünde değerlendirilmiş
ve Maliye Bakanlığı inceleme başlatmıştır.
Müfettişler, yaptıkları incelemede
bazı velilerin yaptığı bağışları okul
ücreti olarak değerlendirmiş ve okulların iktisadi işletme
olması gerektiğine dair raporlar yazmıştır.
Kâr amacı gütmeyen ve kültürel bir
devamlılığın en önemli araçlarından biri olan
azınlık okullarının parası olan öğrencileri
kaydedip parası olmayanları kaydetmeme gibi bir durumları
olamaz. Azınlık okullarının iktisadi işletme olarak
kabul edilmesiyle birçok azınlık mensubunun çocuklarını bu
okullara gönderemeyeceği gibi, birçok okul kapanma tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktır.
Azınlık okulları sadece kendi
cemaatlerine mensup öğrencileri kabul edebilmekteler. Öğrencilerin
cemaat mensubu olduklarına ilişkin kriterlerin henüz tam olarak
belirlenmemiş olması sıkıntıların
yaşanmasına neden olmaktadır.
Azınlık okullarında akademik kadro ve
ders materyali temininde de ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. Azınlık okullarında öğretmenlik
yapabilmek için ihtiyaca cevap verebilecek ilgili bir fakültenin olmaması
konuyla ilgili sıkıntıların yaşanmasına neden
olmaktadır.
Söz konusu okullarda Türkçe grubu derslerinin Türk
öğretmenler tarafından verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu uygulama, azınlık mensubu öğretmenler tarafından
tepkiyle karşılanmakta ve devletin kendilerine güvenmediği
algısı oluşturmakta, aynı şekilde öğretmenler
arasında da eşitsizlik doğurmaktadır.
Yaşanan iç savaştan dolayı
milyonlarca Suriyeli son yıllarda Türkiye'ye göç etmek zorunda
kalmıştır. Bunlar içinde Suriye vatandaşı Ermeni
öğrenciler de bulunmaktadır. Bu öğrenciler Ermeni
okullarına alınmakta.
Türkiye'de binlerce Süryani yaşamasına
karşın 2012 tarihine kadar Süryani okulu açılamamaktaydı.
Süryani okulunun açılmasına engel olan Millî Eğitim
Bakanlığının genelgesinin iptal edilmesinin ardından,
ilk olarak 2013 yılında Süryani anaokulu açılabilmiştir.
Şimdi ilkokul açma hazırlığı içinde olan Süryani
vakıfları büyük maddi zorluk yaşamaktalar. Lozan
Anlaşması'nın azınlık okullarına yönelik müspet
yükümlülükleri maddi desteği de kapsamaktadır ancak Süryaniler bu
desteği alamamaktadırlar.
Bunlar ve benzeri nedenlerden dolayı,
Türkiyede yaşayan Müslüman olmayan azınlıklar eğitim
konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır. Tüm bu sorunların Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması uygun
olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Özel, bir talebiniz olmuş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçmiş tutanak
hakkında.
BAŞKAN Evet, 58e göre. Tabii, o,
aslında, gündeme geçmeden önce yapılması gereken taleptir,
birleşimin başında diyor; gündeme şu anda geçtik.
Yalnız, şunu özellikle sormak istiyorum, ona göre işlem yapmak
adına: Tutanağa geçen bir beyanınızı düzeltmek mi
istiyorsunuz yoksa konuşmanız yanlış
anlaşıldı da
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dünkü konuşmam ve
konuşmama karşı kullanılan birtakım ifadelerin
yanlış anlaşıldığı ve tutanakta ileriye
dönük yanlış olarak yer almasını istemediğim için.
BAŞKAN Ha, çünkü, ancak sizin
konuşmanızla alakalı talep edebiliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, evet, elimde.
BAŞKAN Bir tashih işlemi varsa, düzeltme
değil de tashih yapacaksanız size yerinizden söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok, düzeltme
yapacağım ve kürsüde beş dakikayı geçmemek üzere
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum o
zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada yerleşik uygulama
üç dakikadır Sayın Başkan.
BAŞKAN İki dakika, üç dakika, duruma
göre değişiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iki
dakika en son ne zaman verilmiş? Size bu bilgiyi veren sayın uzmanlar
iki dakika en son ne zaman verilmiş bu konuda bir bakabilirler mi?
BAŞKAN Ben onu o şekilde
hatırlıyorum. Şimdi şu var
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, zaten
her hak kısıtlanıyor, her hak kısıtlanıyor.
BAŞKAN Bir saniye
Kısıtlanmıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üç dakikadır. Bakın
BAŞKAN Bakın, Sayın Özel, size
şunu söyledim
Bakın, bir dakika
Konuşalım,
anlaşalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
BAŞKAN Ben size şunu dedim: Bakın,
bu talep, gündeme geçmeden önce olması gereken bir talep. Şimdi
gündeme geçmiş durumdayız ama buna rağmen, sizin bu talebinizi
değerlendirmeye alıyorum. Bu, benim iyi niyetimi gösteriyor bir defa.
Artı, İç Tüzükte bu noktada Beş dakikaya kadar süre
verilebilir. diyor; iki dakika olabilir, üç dakika olabilir.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
üç dakikalık iyi niyet olsa ne olur?
BAŞKAN - Yani, bir dakikanın
kavgasını da yapmaya gerek yok.
Buyurun, düzeltin, kürsüye davet ediyorum sizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüden önce şunu söyleyeyim çünkü o konu başka bir konu ama
şunu ifade etmek zorundayım: Şimdi
BAŞKAN Kürsüde ifade edin.
Tamam, peki, üç dakika süre veriyorum,
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 9/1/2016 tarihli
53üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması (x)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her an Parlamentoda muhalefetin bir
hakkını, bir sözünü kısıtlamayı, yerleşik
uygulamalardan geriye dönmeyi, bunu zaman zaman çoğunluğun oyuna
başvurarak zaman zaman Meclis idaresine verilen yetkileri farklı bir
şekilde yorumlayarak yapıyorsunuz. Bu uygulamanın üç dakika
olduğunu hepimiz biliyoruz, bunun iki dakikaya indirilmesinden hiçbir
şey kazanmazsınız. Zaten, aslında, biraz önce söz
alırken bahsettiğim tartışmada da benim beyanlarıma ve
arkadaşlarımızın beyanlarına verdiğiniz tüm
reaksiyonlar da bununla ilgili.
Sayın Başkan, İç Tüzükün 64üncü
maddesi, Başkanın görüşme ve oylamalara katılamaması
maddesi. Bakın, Sayın Başkan, Genel Kurula başkanlık
eden Başkan veya başkan vekili, asıl konu görüşülürken ve
oylanırken hiçbir surette görüşünü açıklayamaz. Başkan veya
başkan vekilleri görevlerinin yerine getirilmesinin gerektirdiği
hâller dışında tartışmalara katılamazlar, kişisel
savunma hakları gizlidir. Ben size sataşırsam yerime
oturduğumda cevabını verirsiniz, kişisel olarak size
sataştıysak.
Bakın, Sayın Başkan,
arkadaşımız laf atıyor oradan, Başbakan neden grupta
oturuyor? diyor, Başbakanlık makamı ortadan mı
kalktı? diyor. Lafa oradan giriyorsunuz, Günü gelince o da olur
inşallah. diyorsunuz.
Yine, Sayın Engin Altay söz istiyor ve Komisyon
Başkanına diyor ki: Haksızlık yaptınız.
Komisyon Başkanı burada cevap verirken bizim gruba doğru
Okumayan insanlar anlamaz. diyor. Engin Altay söz istiyor Ben bir elbise
diktim, kim üstüne alırsa. diyor Komisyon Başkanı. Engin Altay
söz istiyor, cevabınız: Siz o elbiseyi kendinize
yakıştırdıysanız buyurun kürsüye.
Bugün, Sayın Filiz Kerestecioğlu Hükûmetin
timsah gözyaşları döktüğünü söylerken düğmeye
basıyorsunuz Burada kimse timsah gözyaşları dökmez
hanımefendi. veya
Sayın Başkan. diyorsunuz.
Şimdi, Sayın Başkan, burada,
Başkanın oy kullanamayacağı ve tartışmalara
giremeyeceği yazıyor. Yapmaya
çalıştığınız gitgide artmakta olan eksilen
oylardan dolayı Bu maddenin bu kısmını ihlal edeyim, en
sonunda da gidip bir oy atayım. diyorsanız ona diyecek bir
şeyim yok ama bu madde bir bütün. Nasıl oylamalara
katılamıyorsanız -size yapılan sözlü bir sataşmaya
cevap verme hakkınız hariç- burada görüşmelerin esasına
ilişkin ve buradaki görüşmelere yön verecek, konuşmacıya
had bildirecek bir şey yapamazsınız. Biz, bunu sizin
dışınızdaki diğer 3 Meclis başkan vekilinden asla
da görmedik. Bundan önceki dönemde de tartışma konusu olurdu ama
sizin kadar bunu bir grup başkan vekili refleksiyle cevaplama
alışkanlığı yok.
HDPye gelince: Bu kadar bunlar olurken onlar da bu
işten alınmıyorsa onların grup yönetiminin de kendi hâline
kalacak bir iştir.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Adıyaman
İl Başkanı
Adıyaman İl Başkanı
BAŞKAN Sayın Özel, şimdi, adım
geçtiği için konuşabilirim değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii. Bir tek bu durumda. Bir
tek bu durumda.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Yıldırım, bu konuyu bağlayalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hâlâ Adıyaman
İl Başkanı gibi davranıyor.
BAŞKAN Bakın Sayın Özel, İç
Tüzükün bütün hükümlerini bir arada değerlendirirseniz, Başkan söz
vermeden kimsenin orada konuşma yapmayacağı kesindir, değil
mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
BAŞKAN Sayın Başbakan burada
otururken, bir konuşmacı da devam ederken oradan yerinden, bir
milletvekilinin Başbakanlık kalktı mı? Sayın Binali
Yıldırımın ne işi var? demesi doğru bir
şey mi söz verilmediği hâlde?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Uyarırsınız.
BAŞKAN İkincisi: Ben bir milletvekiliyim
aynı zamanda. Bu Parlamentoda oranın da, sizin de
hakkınızı savunmak durumundayım, sadece bir tarafın
değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biz daha görmedik,
görmedik.
BAŞKAN Parlamentoya yönelik bir girişim
olursa, milletvekiline karşı herhangi bir saldırı -bu sözlü
olabilir, fiilî olabilir- olursa grup farkı gözetmeksizin herkesle ilgili
kanaatimi de ortaya koyarım, burada tavrımı da net bir
şekilde ortaya koyarım.
Dolayısıyla, yine, usul
tartışması, bakın, dün çok oldu; olsun,
hakkınızdır ama şunu ifade ediyorum: Bakın, şimdi
58e göre siz beyanda bulundunuz. Peki, burada 58le ilgili tek bir laf ettiniz
mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ettim.
BAŞKAN Bakın, 58i niçin
istediğiniz bellidir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
BAŞKAN Kendi beyanınızı
düzelten bir şey söylediniz mi? Söylemediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyledim.
BAŞKAN Bakın, ben bu İç Tüzükü
uygulamak durumundayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
takdirinize verilen beş dakikalık süreyi önce iki, sonra bir
başka tartışmayla birleştirip üçe getirdiğinizden
İç Tüzükün vermiş olduğu bir hakkı tamamen
kullanamadım. Bu konuda iki dakika daha süre verin, anlatayım,
neresini
BAŞKAN Kullanmadınız yani. Biz
bizeyiz, konuşuyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz bile
anlamamışsınız yani.
BAŞKAN Gazeteciler konusunda timsah
gözyaşları konusuna gelince: Gazetecilerle ilgili grup başkan
vekillerinden önce ben de aynı beyanlarda bulundum.
Doğal olarak, Sayın Kerestecioğlu
bana da yönelerek böyle bir ifade kullanırsa ben buna cevap veririm.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nereden biliyorsunuz? Ben kimseyi kastetmedim.
BAŞKAN - Timsah gözyaşları
değil. Bir hakkı, bir hakikati savunduğumuzu, basın
özgürlüğü ile suç işleme özgürlüğünü birbirinden ayırt
etmemiz gerektiğini ben ifade ederim çünkü bu ifadeleri ben de
kullandım. Böyle bir şey olursa zaman zaman bu tür görüşmeler
olur, zaman zaman espriyle karışık siz oradan söylersiniz, ben
söylerim ama tabii ki bunun bir noktada durması lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona bir şey demiyorum.
BAŞKAN - Yani, haklısınız, ben
burada çok meraklı değilim her söylenene laf atmaya, her
milletvekiline cevap yetiştirmeye, bu benim görevim de değil. Ama,
ben bu İç Tüzük'ü mümkün mertebe -siz de takdir edersiniz ki- uygulamaya
çalışıyorum. Lütfen, bu İç Tüzük'ü de istismar edecek
tarzda beyanlarımızdan, söylemlerimizden, eylemlerimizden
kaçınalım, hep birlikte verimli bir çalışma ortamı
yaşayalım diyoruz, temennimiz budur. Ha, yoksa, zaman zaman
amacını aşan ifadeler sizlerden de bizlerden de belki olabilir,
birbirimize karşı anlayış içerisinde bu işi yürütmeye
çalışıyoruz. Söylediğim budur benim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
uyarmanız, temiz bir dile davet etmeniz, sessizliğin
sağlanmasını istemeniz hem hakkınızdır hem
görevinizdir, buna kimsenin bir şey söylediği yok.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama, hani kendi önümüzü
kapatmayacağını bilsem diyeceğim ki grup başkan
vekillerinden Meclis başkan vekili yapmasınlar. Siz, bir lafı
punduna getirdiğinizi gördüğünüzde tak diye cümleye girip onu
söylüyorsunuz, bu doğru değil.
BAŞKAN Şu andaki bütün Meclis
başkan vekilleri aynı zamanda grup başkan vekilliğinden
gelme.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaten sizin
dışınızdaki arkadaşlar da sizin
dışınızdaki sayın başkanlarımız da
zaman zaman kendilerine yapılan sataşmaları İç Tüzük'ün
verdiği hakla usulüne göre cevaplıyorlar, bu davetlerde bulunuyorlar.
Ama, siz doğrudan tartışmaya yön veren, had bildiren, tartışmanın
önüne set çeken, bazen bambaşka bir tartışmayı açan
beyanlarda bulunuyorsunuz, bizim itirazımız bunadır. Yoksa, siz
görevinizi yaparken, sizin görevinizi kolaylaştırmaya
çalışmak bizim de görevlerimiz içinde, gruplar arası diyalogla,
Başkanlık Divanıyla diyalogla.
Ama, şu Parlamentoda dün şu sıralar
arasında gelip giderken herkes Ya, bu Ahmet Aydın Başkan ne
yapıyor? Neden bu kadar çok lafa giriyor? Niçin konuşmalara, İç
Tüzük'e bu kadar aykırı davranıyor? diyor. Açtım okudum,
hem vallahi hem billahi dedim ki: Ahmet Başkan niyeti bozmuş, oy da
kullanacak. Çünkü aynı maddede düzenleniyor; oy da kullanamaz, görüş
de bildiremez.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Akıllarına getirme, akıllarına getirme Sayın Grup
Başkan Vekili; onu da yaparlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN İç Tüzükün tüm hükümlerini
okursanız Sayın Özel, burada kimin ne yaptığını
göreceğiz inşallah.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Ahmet Yıldırım sataşmadan
dolayı söz isteyecek ama ben sadece, adım 2 kere zikredildiği
için tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Ben burada konuşma yaparken
genelde size dönerek konuşuyorum, size dönerek konuşmam her lafı
size söylediğim anlamına gelmiyor; dolayısıyla
BAŞKAN Hayır, onlarla ilgili benim de
beyanım olduğu için
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
sizin beyanınız olması, illa bana
karşılık olması gerekmiyor. Ben özellikle bir şey
söylediysem, sadece size şunu söylemişimdir: 15 Temmuz darbe
girişiminden söz ettiniz, İMC TV burada canlı yayın
yapıyordu ve yegâne kanaldı orada canını tehlikeye atarak
yayın yapan ve kapatıldı dedim.
Timsah gözyaşları ise: Genel olarak kimse
timsah gözyaşları dökmesin dedim. Hani o elbiseyi üstüne giydirmek
misali, o kimseyi siz kendinize yakıştırdıysanız, o
zaman bilemeyeceğim ama ben size hitaben bunu söylemedim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Eyvallah.
Sayın Yıldırım, size de
Sayın Özelin sataşmasından dolayı iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin geçen
tutanak hakkında yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, 4 başkan
vekilimizin grup başkan vekilliğinden geliyor olması
onların tarafsızlığını bir yere bırakıp
ona göre burada yönetim anlayışı açığa
çıkaracağı anlamına gelmez. Gerçekten, grup başkan
vekilliğinin çok fazla tesirinde kalarak veya kalmış olarak iki
gündür yönetim anlayışı sergiliyorsunuz, bunu kabul etmemiz
mümkün değildir.
Bir diğeri, her şeye yorum yapmak
durumunda değilsiniz, istisnasız her şeye yorum
yapıyorsunuz. Burada demokrasi var. diyorsunuz sayın grup
başkan vekilimizin sözüne binaen, unutmayın, bakın, iki gündür -hani
CHP bizim grup yönetimimizin takınacağı tavır üzerinden
konuşuyor- 3 parti deve kuşu misali kafasını kuma
gömmüş, 11 vekilimizin tutukluluk hâli üzerinden, yasama faaliyetlerine
katılamayışına dair, usul tartışmalarında
burayı kullanmamıza dair bir kelime söyleyememiş. Açık
söyleyeyim, dün söyledim, yine söylüyorum. Acaba bu
arkadaşlarımızın dokunulmazlıklarının
kaldırılmasında ve tutuklanmasında ana muhalefet partisinin
payı bu kadar büyük de onun için mi bir şey söyleyemiyor? Bu mudur
yani? İki gündür bir kelime söylemeyişiniz sizi hiç mahcup etmiyor
mu? Sizinle aynı haklara sahip olanların burada haklarını
kullanamayışı sizi rahatsız etmiyor mu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Oraya söyle Sayın Başkan. Bize söyleme, oraya söyle ya.
Sizi tutuklayanlar onlar ya, sizi cezaevine atan onlar.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Siz kaldırdınız siz ve tutuklanmalarına siz sebep oldunuz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Oraya laf söylemeye biraz cesur olun, cesur. Cesur olun biraz
Sayın Yıldırım. Biraz cesur olun. Sizi cezaevine atan
onlar, arkanızda bak, Hükûmet.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Bir diğer husus: Unutmayın ki
Hakkâri Milletvekilimiz -hani
Demokrasi var. diyorsunuz ya burada Sayın Başkan- Nihat
Akdoğanın şurada yaptığı konuşmadan ötürü
hazırlanmış fezlekesinin olduğunu biliyor musunuz?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Cezaevine atan arkadaki, bak, Bakan orada, Bakan. Bize niye
söylüyorsun?
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim sayın milletvekilleri.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Bir diğer husus
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakan orada.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Öyle mi? Bakın, cesaret verme konusunda, onu telkin etme konusunda elimize
su dökemezsiniz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Vallahi biraz korkmayın Hükûmetten. Eski ilişkilerinizden
de korkmayın.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Kırk defa abdest alın, ondan sonra gelin, konuşun burada.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Yıldırım, korkmayın, eskiden kol
kolaydınız ya, korkmayın, Hükûmete söyleyin CHPyi
suçlayacağınıza.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Aynı şeyleri
söylemekten siz de artık bıkmadınız mı ya?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ayıp, vallahi ayıp!
AHMET YILDIRIM (Muş)
Çıkın savunun bakayım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özel, bir saniye
Sayın Özel
Az önce bana şey sordunuz ya, bu 58de iki dakika bir tek
örnek varsa getirin diye, şimdi, kırk gün önce ve
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ahlaksız teklife Evet. dediniz mi, demediniz mi? Genel
Başkanınız Ahlaksız tekliftir. demedi mi?
BAŞKAN - Sayın
Yıldırım
Sayın milletvekilleri
VELİ AĞBABA
(Malatya) Dolmabahçede, Osloda kol kola girerken iyi, resim verirken iyi;
yüreğiniz varsa Hükûmete söyleyin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Barış için
herkesle görüşürüz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, o teklif ahlaksız mıydı, değil miydi? (CHP ve
HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Ağbaba
Sayın Toğrul
Sayın
Yıldırım
Sayın milletvekilleri
Bakın, 30 Kasım
2016 Çarşamba 29uncu Birleşimde Sayın Pervin Buldan
Başkanımız Meclis Başkan Vekilimiz- Sayın
Tanalın talebi üzerine 58inci maddeye göre geçen birleşimde yer
alan beyanın düzeltilmesi hususunda söz talebi vardır. diyor ve
kürsüye davet ediyor: Size iki dakika süre vereceğim. İki dakika
süre veriyor. Tam kırk gün önce. Yani Bana bir tek örnek getirin.
dediniz, alın size örnek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır.
BAŞKAN - Öyle dediniz,
iki dakika verince siz öyle dediniz ya bana.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanağı isteyin bakalım, Bana bir tek örnek getirin. mi
dedim, Geçmiş örneklere bakın, en son ne zaman iki dakika
verilmiş. mi dedim?
BAŞKAN Kırk gün
önce, son birleşimde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben En
son ne zaman iki dakika verilmiş? dedim. Getirin.
BAŞKAN Tamam,
işte söyledim ben onu.
Buyurun Sayın Özel,
şimdi sizi dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın grup başkan vekili Cumhuriyet Halk Partisini ahlaksız bir
teklife Evet. demek, deve kuşu misali başını
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent
Tezcan cevap verecek.
BAŞKAN Sataşmadan
iki dakika süreyle Sayın Tezcana söz veriyorum grup adına. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi, tarihinin hiçbir döneminde ahlaksız tekliflerin ortağı
olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, tarihinin hiçbir döneminde
gizli pazarlıkların ve ilişkilerin ortağı
olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, programında, parti
bildirgelerinde ne yazıyorsa onun arkasında durmuştur.
Dokunulmazlıklar meselesindeki tutumu da başından bu yana bu
tutarlılık içerisinde olmuştur.
Ama, gizli pazarlıkları arıyorsa
burada konuşan arkadaşlarımız, dönecekler,
İmralıda yapılan gizli pazarlıklara bakacaklar. AKPyle
gizli pazarlıkların nerelerde yapıldığını bu
millet biliyor. Gizli pazarlıkları arayacaksa
arkadaşlarımız, gidecekler, Osloda yapılan gizli pazarlıklara
bakacaklar. Gizli pazarlıkları arıyorlarsa Dolmabahçede
yapılan gizli pazarlıklara bakacaklar. Bu gizli
pazarlıkların tamamında bu milletin birliğine,
bütünlüğüne, ulusal bağımsızlığına kasteden
bir anlayış ve bir pazarlık ilişkisi vardır.
Bugün kentleri bomba yığını
hâline getiren ve şehirlerimizde, metropollerde patlatılan bombalarla
her gün yüzlerce şehidin verildiği bir Türkiye belasını
başımıza saran, AKPyle yapılan bu gizli
pazarlıklardır. Siz önce onun hesabını verin değerli
milletvekilleri.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye. Sayın Akçay önce söz
istemişti, sonra size söz vereceğim Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Kürsüye çıkar
çıkmaz bağırmaya başlıyor ya. Utanmıyor musunuz
ya? İki çift laf söyleme cesaretini gösterin. diyor. Ben Ağbabaya
söylüyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben sana cevap
vermiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Grup Başkan Vekili Sayın
Yıldırım, Genel Kurul kürsüsünde çok talihsiz ifadeler
kullanmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii, MYK üyesidir,
dibi ıslak, onun için konuşamıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben muhalefete
muhalefet etmedim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onun için
bağırdın o kadar.
AHMET YILDIRIM (Muş) Onun için
bağırıyorsun değil mi, onun için
bağırıyorsun?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen
sataştın, sen sataştın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, bir grup başkan vekiline söz verdim, Sayın Akçay
konuşuyor. Lütfen, istirham ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Utanacak biri
varsa, o da sensin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Git, üslup öğren
bir önce ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Umarım ki bu
ağır ifadeler Sayın Yıldırım tarafından
tavzih edilir, geri alınır, düzeltilir. Bu ahlaksız teklif ve
deve kuşu ibarelerini kabul etmek mümkün değil. Bu ancak Genel
Kurulda görüşmelerde gerilim yaratmaktan başka bir sonuca
ulaşmaz. Ben bunu öneriyorum ve şimdilik Kişi kendinden bilir
işi. diyerek sonlandırıyorum ve bu tür gerilim
politikasından da vazgeçmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, dilerseniz burada
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok, Sayın
Başkan, açık sataştı Sayın Tezcan bana.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki dakika süre
veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim, bunun bir sonu
olmaz.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugüne kadar bu kürsüde defalarca
eleştirdiğim farklı partiler olmuştur. Hiçbir zaman ana
muhalefet partisinin tamamını toptancı bir yaklaşımla
eleştirmedim ama yönetim anlayışını ve zihniyetini
sonuna kadar eleştiriyorum.
Bakın, 20 Mayıs günü burada
Ben kendi
kavramımı kullanmadım, Sayın
Kılıçdaroğlunun kavramıdır. 27 Nisan 2016 günü Bu
teklif ahlaksızdır. dedi, Kılıçdaroğlu söyledi ve
sonra da bu teklife Evet. diyeceğini söyledi. Ben kendi
kavramımı kullanmadım ve bu eleştirim de CHPnin yönetim
zihniyetinedir.
İkinci bir husus: 20 Temmuz günü asıl
darbenin olduğunu söyledi. Eğer oradan gireceksek 20 Temmuzdan sonra
25 Temmuz günü darbecilerle Sarayda buluşulup
buluşulmadığını veya 7 Ağustos günü darbecilerle
Yenikapıda poz verilip verilmediğini soracağız biz veya o
darbenin hazırlanma süreci askere sınırsız yetki veren yine
CHPnin mevcut yönetimi ve zihniyetinin, ona, Suriye tezkeresine, bugün
eleştirdiği birçok şeye Evet. demiş olmasıdır.
Bu, asla CHP tabanına değildir, CHPnin kurumsal kimliğine
değildir, yönetim anlayışına ve zihniyetinedir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeni bir sataşmada
bulunmayacağımızı ümit ediyoruz, o konuda bir gayret içinde
olacağız ama bu son söylediği sözlere, kurumsal kimliğimize
yapılan bu
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bülent Tezcan
konuşacak.
BAŞKAN Lütfen bunu sonlandıralım
sayın milletvekilleri, bir senden, bir ondan, öyle gitmiyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sataşılmazsa sonlandırırız da yani
sataşılınca sonlanmıyor.
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
özel, yeni bir sataşma yapma niyetinde değilim ama şunun
bilinmesinde yarar var: 20 Temmuz OHAL darbesi bir sivil darbedir. diyen,
bunu söyleme cesaretini gösteren parti Cumhuriyet Halk Partisidir, bunun Genel
Başkanı da Sayın Kemal Kılıçdaroğludur. Türk
siyasi literatüründeki 20 Temmuz darbesi sözünün patenti Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna ve Cumhuriyet Halk Partisine aittir. Bu sözün
kabul edilmiş olması bizim açımızdan memnuniyet vericidir
çünkü bundan sonraki demokrasi mücadelesinde önemli bir dönüm
noktasıdır. 20 Temmuzdan sonra Sayın Genel
Başkanımızın Türkiyede uzlaşma kültürü adına
gitmesi gereken yerlere gitmesi, Türkiye'nin demokrasisi açısından
takınılması gereken, alınması gereken tutumla ilgili
sorumlu bir siyasetçinin yapması gereken şeydir. Sayın Genel
Başkanımız gittiği her noktada, Türkiyede siyasette
uzlaşmanın ve toplumsal uzlaşmayı, toplumsal
barışı sağlama konusunda ortak aklın hâkim olması
noktasında söylemesi gereken her şeyi söylemiştir ama hiçbir
zaman kapalı kapılar arkasında kapalı kapılar
dışında söyleyemeyeceği gizli konuşmalar
yapmamıştır. Açarsak kutuyu ortaya her şey dökülür.
diyebileceği gizli konuşmaları hiç olmamıştır,
orada ne söylediyse dışarıda da aynısını söylemiştir.
Arzumuz ve beklentimiz, biraz önce söylediğim
kapalı görüşmeleri Osloda, Dolmabahçede, İmralıda
yapanların aynı açık yüreklilikle dışarıda da
bunları açıklayabilmesidir, mesele budur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet sayın milletvekilleri,
şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben tutanaklara geçmesi açısından ilk söylediğimi
tekrarlıyorum, Sayın Ağbabanın o kadar
bağırmasına sebep olan şeyi.
BAŞKAN O zaman geçmişti zaten ya.
AHMET YILDIRIM (Muş) Neden iki gündür
suskunlar? Kendileriyle aynı haklara sahip olan milletvekillerinin burada
yasama yetkilerini kullanmayışına karşı neden
suskundurlar? Bunu bütün Türkiye kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, madem
tutanaklara geçecek şu da tutanağa geçsin
BAŞKAN Ya, sabahtandır tutanaklara
geçiriyoruz arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu hem bizim işimiz hem
sevgili stenografların işi. Zaten bütün olayımız bu;
tarihe, geleceğe yazı yazıyoruz burada.
Madem tutanaklara geçecek, şu da tutanaklara
net geçsin: Cumhuriyet Halk Partisinin, milletvekillerinin
tutuklanmalarına ilişkin geçmişte ve bugün ortaya koyduğu
tavır, yaptığı açıklamalar ortadadır. Ancak,
geçmiş dönem 3 partiden 8 sayın milletvekili tutukluyken o 8
sayın milletvekilini de ziyaret eden tek parti. O partinin Cezaevlerini
İnceleme Komisyonu Üyesi Veli Ağbabanın bu konuda
yazdığı, 7 dilde 180 dünya parlamentosuna yollanmış
Tutuklu Milletvekilleri Raporu var ve
biz, tüm partileri ziyaret eden tek partiyken kendi tutuklu milletvekili olan
bir siyasi partinin, bizim ve diğer siyasi partilerin tutuklu
milletvekillerini ziyaret etmeyerek Benim tutukluma yapılan zulümdür,
senin tutukluna yapılan revadır. anlayışının da
altını çizmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Biz o zaman milletvekili değildik ki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
10/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/1/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Ocak 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş Milletvekili
Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen
3514 sıra numaralı, başta emek, demokrasi ve barış mücadelesinin
öncü isimleri olan bilim insanları ve kamu emekçileri olmak üzere, OHAL
KHK'larıyla kamu çalışanlarına yönelik ihraçların yol
açtığı hukuksuzlukların ve yarattığı
tahribatın tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 10/1/2017 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün istatistiklere
bakıldığında -son rakamlara- görevlerinden
uzaklaştırılan veya ihraç edilen akademisyen
sayısının 4.481i bulduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, tebrik etmek lazım, Guinness Rekorlar
Kitabına doğru gidiyorsunuz ve sanırım,
baktığım kadarıyla bu sayı irili ufaklı birkaç
ilçenin nüfusuna tekabül ediyor. Benim teklifim bunların bir araya gelip
bir mağdur akademisyenler ilçesini kurmalarıdır, böylece daha
iyi bir göstergeye sahip olursunuz.
Son darbe -övündüğünüz, her seferinde siyasi
rant elde etmeye çalıştığınız- Mardin Artuklu
Üniversitesinin Kürdoloji bölümüne vurduğunuz darbedir. Artuklu Kürdoloji
hocalarını ihraç etmek bir Kürt dil kırım darbesidir, bunun
böyle bilinmesi gerekiyor. Artuklu Kürdoloji hocalarını ihraç etmekle
beni o zaman eleştiren Kürt siyasetini haklı
çıkardınız. HDP de dâhil olmak üzere Kürt siyaseti beni
eleştiriyordu o zaman, AKPnin bu konuda samimi
olmadığını ve benim AKPnin siyasetine hizmet ettiğimi
ısrarla söylüyordu ve bu noktada tenkit ediyordu. Oysa ben ısrarla
AKPnin bu konuda samimi olduğunu, bu adımın önemli
olduğunu ve içinde yer almamız gerektiğini vurguluyordum ama
maalesef Kürt siyasetini bu son darbeyle haklı çıkardınız,
maalesef ben yanıldım, beni yanılttınız.
Artuklu Kürdoloji bölümünde
yaptığınız devrimi, yaptığımız devrimi
bugün bir karşı devrimle hiçe indirgediniz.
Cumhurbaşkanlığı propagandası sırasında, o
zaman henüz Başbakan olan Sayın Erdoğan, Mardine
geldiğinde aynen şunları ifade etti: Rektör
Yardımcısı Kadri Hoca ve ekibinin burada yaptıkları
başlı başına bir devrim niteliğindedir. Peki
soruyorum: O günden bugüne neler değişti ki bu devrim yapan
hocaları ihraç ettiniz? Oysa o zamanki kadro ve şimdi ihraç
ettiğiniz hocalar kimler idiyse şimdi de aynı kadro ve aynı
hocalardır. Demek ki siz bizi kullandınız, demek ki samimi
değildiniz, demek ki açtığınız bu bölümlerin birer
tabela bölümleri hâlinde kalmasını tercih etmişsiniz. Eğer
beni başka türlü, aksine yanıltmak istiyorsanız lütfen bu arkadaşlarımızı
derhâl görevlerine iade ediniz.
Merak ediyorum, her seferinde Biz Mardin Kürdoloji
bölümünü açtık. diyerek bunu malzeme olarak kullanan AK PARTİ
içindeki Kürt vekiller, bu son Kürdoloji darbesinin karşısında
bu durumu halka, Kürtlere nasıl izah edecekler? Kendilerine çağrıda
bulunuyorum ve diyorum ki: HDPnin politikasını
beğenmeyebilirsiniz, HDPyi eleştirebilirsiniz, bu
doğaldır, hakkınızdır. Ben bir HDP vekili olarak
kendim de yeri geldiğinde, üstelik basının önünde partimi
eleştiriyorum ancak bu başkadır, şu anda Kürdolojiye
vurulan, edilen, yapılan darbe başkadır. Çünkü, Artuklu
Kürdolojisine vurulan darbenin muhatabı sadece HDP değildir veya
olmamalıdır. Bu mesele siyasetüstü bir meseledir, bu meselenin siyasi
boyutu yoktur, bu millî bir meseledir. Eğer teklifimi kabul ederseniz ve
yaptığınız propagandada samimi idiyseniz ve samimiyseniz
gelin, yanımda durun veya ben yanınızda durayım ve birlikte
bir basın açıklaması yapalım ve bu olayı HDP olarak,
siz de dert edinmiş vekiller olarak kınayalım ve bunun telafisi
için de uğraşalım. Aksi takdirde, sizin de bu noktada haklı
olmadığınız ortaya çıkacaktır. Şunu bilmeniz
gerekir ki Kürtçenin stranlarında, kilamlarında bir söz var, diyor
ki:
(x) Hâlâ da bu strandaki cümle hükmünü
koruyor.
Hocalarını ihraç etmekle bizzat siz
Artuklu Kürdolojisini yetim bıraktınız ve onlara karşı
büyük bir nankörlük ettiniz. Bakın, ihraç ettiğiniz bu hocaların
her biri Kürt dili ve kültürünün bir alanında ihtisas sahibi birer
Kürdologdurlar. Okulların açılmasına iki ay gibi kısa bir
süre kalmıştı. O zaman Başbakan olan ve AKPnin
başında olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, ani bir
talimat ve kararla ortaokulun sınıflarına Kürtçe seçmeli ders
koyma talimatını vermişti. Onlarca yıldır kendi
vasıtasıyla Kürt diline darbe indirilen, asimile edilen ve inkâr
edilen Millî Eğitim Bakanlığının etekleri
tutuştu, ne yapacağını şaşırdı -çünkü
iki ay kalmıştı eylüle yani bahsettiğim, haziranın
sonuydu- ve hemen bir heyet gönderdi Mardin Artuklu Üniversitesine. Bizzat ben
de içinde olmak üzere ekibimle Hızır gibi yetiştik ve ellerinden
tuttuk; tutmaz olaydık. Şu anda elimde gördüğünüz, bakın,
Kurdî 5 Kurmancî ve Kurdî 5 Zazakî, iki aylık bir sürenin ürünüdür
bunlar ve bir kuruş almadan gecemizi gündüzümüze katarak ve maalesef,
puanlarını da hep sizler toplayarak iki ay içerisinde 2 tane kitap
çıkardık ve şu anda ihraç ettiğiniz hocalardı
bunları hazırlayanlar. (HDP sıralarından
alkışlar) Yine, Kurmancî 6 ve Zazakî 6, ayrım yapmadık,
Zazakiyi de Kurmancîyle birlikte şaha kaldırmaya
çalıştık ve bunları yapanlar bu hocalardı ve Kurdî 7
Kurmancî, Kurdî 7 Zazakî 7nci sınıf
Bakın ihraç ettiklerinize, göstereyim:
Öğretim Görevlisi Ramazan Pertev, bir Kürt dili ve folkloru uzmanı;
Öğretim Görevlisi Mikail Bülbül, bir Kürt dili grameri uzmanı ve
Kürdoloğu; Yardımcı Doçent Doktor Selim Temo, 2 ciltlik Kürt
Şiiri Antolojisinin sahibi ve soruları hazırlarken döktüğü
temmuz terini hâlâ hatırlıyorum. Yardımcı Doçent Doktor
Mesut Keskin, Kürt felsefesi alanında uzmanlığını yapmış
biri. Allahtan korkmuyor musunuz? Üzerinden bunca siyasi rant elde etmeye
çalıştığınız, beni de onlarla birlikte
kullandığınız, Kürt siyasetinin eleştirilerine muhatap
kıldığınız ama Kürt siyasetini haklı
çıkardığınız dava bu. Allahtan korkun diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bu dünyada size bir âciz
olarak gücüm yetmiyor biliyorum ama öbür dünyada bu dilin manevi babaları
olan Ahmed-i Haniyle birlikte, Melaye Cizîrîyle birlikte, Faqiye Teyranla
birlikte yakanıza yapışacağız ve Ahmed-i Hani size
şunu diyecek: Utanmadınız mı? Hem Mem u Zînimi
bastırdınız Kültür Bakanlığı yoluyla hem de Mem
u Zînimi kendi Kürdoloji biriminde okutan torunlarımı ihraç ettiniz.
Şimdi, verin bunun hesabını bu mahşer gününde.
Bakalım, nasıl bu hesabı vereceksiniz? Bunun neresi siyaset?
Bunun neresi politika? Ve bu hocalar, Kürt siyasetinin protesto ve
ambargolarına rağmen oraya gelmiş hocalardı biliyor
musunuz? Oraya ihtisas yapmaya gelen yüksek lisans öğrencileri Kürt
siyasetinin ambargo ve protestolarına rağmen gelmişlerdi.
Hiçbirisinin bu kültür, edebiyat ve dilden başka bir şeyle
alakası yoktu.
Eğer gerçekten Allahtan korkuyorsanız ya
bunu telafi edersiniz ya da hem bu dünyada hem öbür dünyada bunun
hesabını çekmeye hazır olacaksınız diyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun, bir
dakika süreyle söz veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niçin veriyorsunuz?
Bize gelince Niçin? diyorsunuz Başkan. Sebebini bize soruyorsunuz, niye
Bostancıya sormadınız?
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Kadri Hocanın ifade ettiği, kullanma,
kullanılma şeklindeki değerlendirmeler kesinlikle doğru
değildir. Hem AK PARTİ namına bir haksızlıktır
hem de bir bilim insanı olan Kadri Hocanın geçmişte
yapmış olduğu görevlere karşı bir
haksızlıktır. Mardinde sadece Kürdoloji bölümünde değil,
diğer bölümlerde de -güzel sanatlarda, edebiyat fakültesinde- görevli
olanlara yönelik hukuki bir soruşturma çerçevesinde işlem
yapılmıştır. Buradaki hedef Kürdoloji bölümü değildir,
hâlen bölüm açıktır ve görevini yerine getirmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, bana yönelik bir sataşma, tashih
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
İki dakika süre veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Evet, Sayın
Bostancıya öncelikle şunu söylemek istiyorum: Ben geçmişimde de
doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen bir
akademisyendim, şimdi de öyleyim, bundan sonra da öyle olacağım,
AKPnin de doğrusuna doğru, yanlışına
yanlış, öbür partilerinkine de; bu bir.
İkincisi: Bu arkadaşların en küçük
bir gerekçe gösterilerek görevden alınma durumu diye bir şey yok ve
aniden karşılarında melanet KHK kararlarını görerek,
Resmî Gazetede yayımlanan durumlarını öğreniyorlar. Bir
Afrika kabile devletinde bile formalite de olsa Sanıkların önce
idamına sonra savunmasına, şahitlerin dinlenmesine
denilse de
en azından bir -göstermelik bile olsa- savunma alınır. Bu
arkadaşlarıma en küçük bir hukuki gerekçe gösterilmemiştir ve
belki de en son onlar duymuştur. Kendine demokratik diyen bir devlet,
kendine adaletçi diyen bir hükûmet ve isminin içerisinde de adaletin yer
aldığı ama bu son uygulamayla da görülüyor ki adaletin
zerresinin olmadığı bir oluşum, bir iktidar, bir muktedir
nasıl olur da böyle bir şey yapabilir? Hiçbir hukuki gerekçe yok.
Örgütle mi alakası var? Getirin, ispatlayın ben buradan istifa
edeyim, onların yerine ben gideyim, hapis yatayım. Eğer,
FETÖyle alakası varsa aynı şeyi söylüyorum. Hiçbir şey
yok. Bunun izahını yapamazsınız, bunun hesabını
Allaha da veremezsiniz, halka da veremezsiniz. Eğer birazcık bunu
düşünüyorsanız bu hatadan geri dönün. O arkadaşlar size hizmet
ettiler, evet, halkımıza, hepimize ama en çok size hizmet ettiler,
benimle birlikte size hizmet ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Sizi
sıkışmaktan kurtardık. İki ay içerisinde Millî
Eğitim Bakanlığına gül gibi, Kurmancîden ve Zazakîden
iki dil kitabını kazandırdık, bir kuruş para da
almadık, gecemizi gündüzümüze kattık. Bu muydu bunun mükâfatı?
Bu muydu bunun karşılığı? Soruyorum size. Bunun
hesabını veremezsiniz, ne halka verebilirsiniz ne Hakka
verebilirsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
Şimdi, önerinin aleyhinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, çok özür dilerim sizden. Tutanaklara geçmesi açısından
önemli bir husus.
Anayasamızın 129uncu maddesi diyor ki:
Kamu görevlilerine disiplin cezası verilmesi için mutlak suretle savunma
alınması gerekir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 130uncu maddesinde diyor ki: Kamu görevlilerine disiplin
cezası verilebilmesi için mutlak suretle savunması gerekir. diyor.
BAŞKAN Tamam Sayın Tanal, tutanaklara
geçmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatibin
dediği gibi, kanun hükmündeki kararnamelerle gerçekten savunma
alınmadan bu şekilde kamu görevinden ihraç edilerek anayasal bir suç
işleniyor.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi aleyhinde ilk söz, Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken bugün Gaziantep Emniyet
Müdürlüğüne saldıran canlı bomba etkisiz hâle
getirilmiştir, Gaziantep Emniyetine ve Gaziantepli hemşehrilerimize,
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Bu arada bir
polisimiz ağır şekilde yaralanmıştır, yaralı
polisimize de acil şifalar diliyorum.
Gene bugün, hepinizin bildiği gibi, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Çalışan bütün gazetecilerimizin
bu Gazeteciler Gününü kutluyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Çalışan
gazeteci mi kaldı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tabii ki 15 Temmuzla
ilgili olarak herkes kendi kahramanlıklarını dile
getirmiştir ama 15 Temmuzun gerçek kahramanlarından birisi de
gazetecilerimiz olmuştur. O gün gerek devlet yetkililerinin gerekse
vatandaşlarımızın bütün faaliyetlerini canları pahasına
sabaha kadar yayınlamışlardır.
Gene bugün, 10 Ocak İdareciler Günü, buradan
bütün meslektaşlarımın İdareciler Gününü kutluyorum.
İdareciler gerçekten Türkiyenin birliği, bütünlüğü ve terörle
mücadelesi konusunda bugüne kadar çok önemli hizmetler yapmışlardır.
Tabii, Hükûmetimize de buradan onların hak ettiklerini de vermeleri
konusunda bu 10 Ocak vesilesiyle bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Çünkü idareciler ile adliyeciler hep birlikte maaş aldılar, hatta AKP
iktidarına kadar idareciler bir adım öndeydi, bugün idareciler
adliyecilerin, yargı personelinin çok gerisine düşmüştür. Bu
taşrada beraber görev yapan meslek mensuplarının arasındaki
ayrımı gidererek ikisinin ücretlerini eşitleme konusunda Hükûmeti
göreve davet ediyorum.
15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör örgütünün hain
bir işgal girişimiyle hep birlikte karşılaştık.
Yüce Türk milleti bu büyük belayı ferasetiyle, birliğiyle,
cesaretiyle defetmiştir ancak bugünlerde bütün terör örgütleri nöbetleşe
olarak her türlü ihaneti milletimize, devletimize karşı birlikte
yapmaktadırlar.
Yine, 15 Temmuz sonrası yapılan
çalışmalarda görülmüştür ki maalesef, teröristler devletimizin
her kurumuna yerleşebilmişler, her kurumunda yer
bulabilmişlerdir. 15 Temmuz sonrası yürütülen adli ve idari soruşturmalar
bütün hızıyla devam etmektedir. Adalet Bakanlığı,
yıl başında yaptığı açıklamayla, FETÖ terör
örgütüyle mücadele kapsamında yaklaşık 40 bin kişinin
tutuklandığını bildirmiştir. Yine, yayımlanan
kanun hükmünde kararnamelerle 100 bine yakın vatandaşımız,
kamu görevlimiz kendi kurumundan, kendi görevlerinden ihraç edilmiştir.
Şimdi bu süreçte, idari soruşturmalar sebebiyle de on binlerce
kişi, maalesef, açıktadır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, FETÖyle
mücadele ve bütün terör örgütleriyle mücadele konusunda bir ayrım
yapılmaması gerektiğini, hangi terör örgütüne mensup olursa
olsun devletin içerisinden, devletin kesesinden hiçbir terör örgütü mensubunun
beslenememesi gerektiğini, devletin ekmeğini yiyerek bu devlete, bu millete
kimsenin ihanet etmemesi gerektiğini her fırsatta haykırdık
bu kürsüden. Bunu şimdi tekrar ediyorum Milliyetçi Hareket Partisi olarak:
Hangi terör örgütüne mensup olursa olsun devletin içerisinde hiç kimsenin
barınamaması lazım ama bu iş yapılırken aceleye
gerek yok. Tabii ki bu işin zorlukları var çünkü Fetullahçı
terör örgütü yapılanması devletimizin en çok istihbaratına ve
personel birimlerine zarar vermiştir. Dolayısıyla, bu
mücadelenin bu manada da ciddi zorlukları vardır.
Şimdi, bu süre içerisinde acele etmeden bu
mücadeleyi yapmak ve hiç kimseye haksızlık yapmamak lazım.
Çünkü, haksızlıkların olması ve hatta çok sayıda
olması, yapılan mücadelenin meşruiyetini
sıkıntıya sokar. Bugün Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda,
haksızlıklarla mücadele konusunda kurmuş olduğu komisyona
10 binden fazla kamu görevlisi gelerek müracaat etmiştir, bu da bu
işin içerisinde bir sıkıntı olduğunu da
göstermektedir. Devletin yaptığı meşru mücadeleyi
sıkıntıya sokacak herhangi bir yanlışa meydan
verilmemelidir, adım adım soruşturmalar yapılarak bu
işlerin yerine oturtulması lazım.
Şimdi, bakıyoruz, ne idiği belirsiz
bir tane itirafçı 257 sayfa ifade vermiş, kendisi etkin
pişmanlıktan yararlanmış, dışarıya
çıkmış ama onun ifadesinde ismi geçen herkes cezaevinde. Bu
kimdir, bunun verdiği ifadeler doğru mudur? Bunlarla ilgili gerekli
tahkikatlar yapılmadan apar topar bu kadar insanın tutuklanması
yanlıştır.
Gene bakın, FETÖyle mücadele konusundaki en
önemli kanıtlardan biri byLocktur. Şimdi, byLock
kullandığı için ebe, hemşire, öğretmen, polis memuru,
bilmem kim cezaevindedir ama byLock kullanan üst düzey bürokratlar ve byLock
kullanan siyasetçilerle ilgili bugüne kadar yapılmış bir
şey yoktur; bu haksızlığı milletin
karşısında savunamazsınız.
Gene, 15 Temmuz gecesi hain kalkışma
eylemi sırasında komutanların bazıları erleri
kullanmış, Tatbikata gidiyoruz, şurayı kurtarmaya
gidiyoruz. vesaire diye erleri alıp götürmüşler; bu erler altı
aydır tutuklu. Gariban çocukların, bu memlekete, bu millete askerlik
yapmak için askere gitmiş çocukların bu durumunun da süratle ele
alınması lazım.
Gene, KHKyla kapatılan bu astsubay
hazırlama okulları var; burada, binlerce çocuk mağdur, gencimiz
mağdur. Şimdi, bunlarla ilgili hepsini toptan atmak yerine,
bunların durumlarını tek tek incelemek, bunlarla ilgili güvenlik
soruşturmalarını yapmak ve bunların haklarını,
hukuklarını koruyacak tedbirleri almak lazım.
Gene, astsubay hazırlama okulunun
sınavını kazanmış, bütün işlemleri bitmiş,
okula başlamayı beklerken hâlâ daha çaresizlik içinde beklemeye devam
eden gençler var. Bu durumun da bir an önce düzeltilmesi lazım.
Şimdi, biraz önce de söyledim devletin içindeki
bütün terör örgütlerinin temizlenmesi lazım diye. Bakın,
geçtiğimiz hafta İzmir Adliyesinde meydana gelen o hain
saldırı
Buradan tabii ki kahraman polisimiz Fethi Sekine
Cenab-ı Allahtan tekrar rahmet diliyorum, o büyük facianın
önlenmesinde gerçekten canı pahasına çok önemli görevler yaptı.
Ama şimdi olayın tahkikatı sırasında gözaltına
alınanlardan 5 tanesi İzmir Adliyesinde çalışanlar. Bu
işlere herkesin dikkatini çekmek istiyorum, hâlâ devletin içerisinde
sadece FETÖ değil başka terör örgütlerinin de uzantıları
var; bunlar da bu işlere çanak tutuyorlar, bu eylemlere çanak tutuyorlar.
Gene, haksız yere görevden
alınanların muhakkak, süratle görevine iade edilmesi lazım.
Bakın, Türkiyede istesek de istemesek de kamuoyunun gündeminde terör çok
önemli bir yer işgal etmektedir. Altı aydır olağanüstü hâl
devam ediyor ama Hükûmet hâlâ büyük şehirlerdeki terör
yapılanmalarının yuvalarını yıkma konusunda bir
adım atmadı. Kimi bekliyorsunuz ya da kimden korkuyorsunuz?
Artık, bu olağanüstü hâl bitene kadar büyük şehirlerdeki bu
terör yapılanmalarının yerle bir edilmesi lazım. Kimsenin
büyük şehirlere elini kolunu sallayarak canlı bombalarla, bomba yüklü
araçlarla gelerek eylem yapamaması lazım. Bunların şehir
merkezlerindeki irtibatlarını koparmak lazım bir an önce.
Dolayısıyla, olağanüstü hâl bitince artık, Türkiye terör
konuşmasın. Türkiye'nin birçok sıkıntısı var;
gençlerimiz iş bekliyor, vatandaşımız aş bekliyor, çok
ciddi bir ekonomik sıkıntıyla karşı
karşıyayız, dolar artık 4 liraya yaklaştı.
Hükûmet bunları çözme konusunda birazcık daha, birazcık daha
duyarlı olmak zorunda.
Gene, bakın Sayın Başbakan
geçtiğimiz dönemde, 14 bin PKKlı öğretmenin, PKKyla
irtibatı olan öğretmenin ihraç edileceğini söyledi; sonra bu
ihraç açığa dönüştü, sonra o 14 bin öğretmen önce
açığa alındı, sonra peyderpey görevlerine iade edildi ama
sadece Türk milletinin birliği, beraberliği için mücadele etmiş,
KAMU-SENin mensubu, TÜRK EĞİTİM SENin mensubu
öğretmenlerimiz, ebelerimiz, hemşirelerimizle ilgili
yaptığımız bütün girişimlere rağmen hâlâ onlar
göreve dönmeyi bekliyor. Bu PKKlıların soruşturmasını
bu kadar hızlı yapabiliyorsunuz da bizim belirttiğimiz
kişilerin soruşturmasını yapmada sizin hızınızı
kesen nedir? Bunu da bir an önce çözmenizi diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika süreyle
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Erdoğanın konuşmasını dikkatle dinledim; son
kısımlarında, tahmin ediyorum, maksadını aşan bir
beyan var.
Şimdi, çok sayıda öğretmenin FETÖ
dışında bir başka terör örgütüyle ilişkilendirilerek
açığa alındığı doğru. Bu öğretmenlerin
önemli bir kısmı EĞİTİM SENli,
EĞİTİM-İŞli öğretmenler. Bu konuda büyük bir
haksızlık yapıldığına ilişkin oluşan
genel kanaat üzerine, oluşan toplumsal duyarlılık üzerine
birtakım çalışmalar yapıldı, sonuçlandı ve
haksız yere görevden alınan binlerce öğretmen de iade edildi
yani idare kararından dönüp de iade ettiyse, bir kovuşturma, bir
soruşturma açmıyorsa yapılan yanlışlık. O
yanlışlığı hep dile getirdik on binlerce
EĞİTİM SENli ve EĞİTİM-İŞli
öğretmen için.
Tutanakta yanlış kalması kendisi
açısından da üzüntü olacaktır. Sonunda şöyle bir cümle sarf
etti: Bu PKKlıların soruşturmalarını bu kadar
hızlı yapıyorsunuz da bizim söylediğimiz
arkadaşlarınkini niye yapmıyorsunuz? Maksadı son derece
iyi niyetli olabilir ama ifade, göreve iade edilmiş öğretmenlere bu
PKKlıların noktasında kabul edilemezdir, düzeltmeye muhtaçtır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan
BAŞKAN İsterseniz yerinizden bir dakika
size de söz vereyim.
Sayın Erdoğan, buyurun.
27.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Özelin, tabii, bu
açıklamamızdan alınganlık göstermesini anlayabilmiş
değilim ama şunu ifade etmek istiyorum: Bunların PKKyla
irtibatlı olduğuna dair açıklamayı Sayın Başbakan
yaptı, bu açıklamayı biz yapmadık ve 14 bin öğretmen
bu açıklamanın sonrasında açığa alındı.
Sonrasında çok hızlı bir soruşturmayla bu 14 bin
öğretmenin tamamı iade edildi. Bunu, Hükûmet yetkilileri kendileri de
değişik ortamlarda beyan ettiler. Buradaki soruşturma
Elbette
ki bir inceleme yaptılar ki kendilerince bunların PKKyla olan
irtibatları bunların ihracını gerektirmeyecek diye iade
ettiler. Ama hiçbir terör örgütü yapılanmasıyla, FETÖyle, bilmem
neyle irtibatı olmayan TÜRK EĞİTİM SENden başka bir
yere gitmemiş birçok öğretmenimizin durumuyla ilgili olarak altı
aydır Hükûmet adım atmadı. Dolayısıyla, bizim
söylediğimiz kimsenin sendikasıyla ilgili değil; onların,
Hükûmetin açığa alma gerekçesini ben ifade etmeye
çalıştım.
Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
Sayın Özel, bitirelim lütfen.
Buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
Sayın Başkanım, bu sefer de
konuşmanın tümüne itirazım yok, ilk cümlesine itirazım var:
Sayın Özel neden alınganlık gösterdi? Ben Türkiye
Cumhuriyetinin bir milletvekiliyim. 15 bin öğretmen bu gerekçeyle açığa
alındı, 13 bin-12 bin küsuru iade edildi. Bunların içinde seçim
bölgem Manisadan, Sayın Erdoğanın Grup Başkan Vekilinin
de seçim bölgesi olan Manisadan çok sayıda suçsuz, günahsız
öğretmen haksız bir ithamla karşılaştı. OHAL
Kanununda ve temel hak ve hürriyetlerde OHAL durumunda bile Anayasanın
15inci maddesi Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar
kimse suçlu sayılamaz. diyor. Bu kişiler mahkemeye dahi verilmeden
iade edilmiş. Bu PKKlılarınki hızlı
yapıldı. lafı inciticidir; partinize de, Manisaya da,
Türkiyeye de fayda getirmez. PKKyla suçu varsa, ihraç edildiyse, mahkemeyle
ispatlanırsa PKKlı da diyelim, hepimiz lanetleyelim. Bu insanlar,
haksız iftiraya kurban giden öğretmenler, şu anda
öğrencilerimizin emanet olduğu kamu görevlileri. Onlara
PKKlılar diyemeyiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan, tamamlasak bunu.
Karşılıklı alınganlıklar olmasın lütfen.
Buyurun.
29.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Tamam
tamamlayalım.
Şimdi, bunların PKKyla itham edilmesi
benim bir ithamım değildir. Eğer bu bir ithamsa bu ithamı
Sayın Başbakan yapmıştır. Dolayısıyla, onun
kendisinin bu konuya izahat getirmesi lazım çünkü bunların bu
gerekçeyle açığa alınacağını Sayın
Başbakan açıklamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci söz, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü
Bozkurta aittir. (CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın
Bozkurtu kürsüye davet ettim.
Buyurun Sayın Bozkurt.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
grup önerisi hakkında grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Başkanımızı ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Gaziantepte bugün meydana
gelen menfur terör saldırısını lanetle kınıyorum,
eğer orada yaralanan güvenlik güçlerimiz varsa onlara şifa diliyorum.
Tabii, Gaziantep, neredeyse IŞİDin eylem üssü olmuş durumda.
Yine, bugün, maalesef, sosyal medyaya düşen
haberlerden az önce veya birkaç saat önce öğrendiğimize göre, bir
buçuk aydır IŞİDin elinde olan 2 astsubayımız
maalesef katledilmişler.
Keza, günlerdir soruyoruz yanıtını
alamıyoruz; IŞİDin bütün dünyada hâlen serviste olan 2
askerimizi yakma görüntüleri hakkında hâlâ bir bilgimiz yok, doğru
mudur değil midir?
Yine, bugün 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin
95inci yıl dönümü. Bu vesileyle, Ulusal Kurtuluş
Savaşımıza vücut veren, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ve İsmet İnönü olmak üzere, bütün kahramanlarımızı
rahmetle ve şükranla anıyorum.
Çalışan Gazeteciler Gününü, ne kadar
çalışan gazetecimiz kaldıysa onlar için kutluyorum.
Bu girişten sonra 15 Temmuz Allahın lütfu
darbesiyle ortaya çıkan olağanüstü hâl döneminin kararnameleriyle
hallaç pamuğu gibi atılan devlet bürokrasisinin hâlipürmelalini
konuşacağız şimdi. Çünkü sizin bu darbe
külliyatınız bir hayli gelişti yani her yere işte 15
Temmuz Darbe Şehitleri Köprüsü, tepesi falan gidiyor ama darbeyle ilgili
sorulması gereken soruların sorulmaması üzerine kurulmuş
bir Darbeyi Araştırma Komisyonu da işte, idare eder şekilde
kapandı gitti. Yani bir darbeyi araştırıyoruz, darbenin tam
göbeğinde olan Genelkurmay Başkanını, MİT
Müsteşarını, Mehmet Dişliyi yani Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkan Yardımcısı bir
arkadaşımızın kardeşini, Mehmet Partigöçü falan
dinleyemiyoruz o Komisyonda ama işte neredeyse Kızılay Başkanı,
Yeşilay Başkanı, işte bülbül ötüşlü kanarya sevenler
derneği başkanı kim varsa gelip konuşuyor ve o darbenin ne
olduğunu samimiyetle, doğru biçimde ortaya
çıkarmadığımız için, şimdi FETÖyle mücadele
adı altında 100 binden fazla insanın bu darbeyle bir biçimde ilişkilendirildiği
bir süreci yaşıyoruz.
Son kararnameyle 631 akademisyenin görevine son
verildi. 20nci yüzyıl, darbeler tarihidir. Tamamını okumuş
bir arkadaşınız olarak, özellikle AKPli kardeşlerime
hatırlatmak isterim ki 20nci yüzyılda 100ün üzerinde askerî darbe
içinde akademisyenlerin darbe yaptığı bir örnek yoktur,
öğretmenlerin darbe yaptığı bir örnek yoktur, devlet
memurlarının darbe yaptığı bir örnek yoktur.
Darbe, mevcut hükûmeti görevden
uzaklaştırmak üzere bir silahlı harekettir ve ancak ondan daha
güçlü silahlı güç tarafından bastırılır ya da
bastırılmazsa o gelir işte, bastırmayanları
bastırır; darbenin sistematiği budur. Bizim 15 Temmuzda
karşılaştığımızın ne olduğunu
elbette tarih yazacaktır, biz de konuşmaya devam edeceğiz.
Ama, sevgili arkadaşlar, 20 Temmuzdan beri,
altı aydır -şimdi, üç ay daha uzattınız hani bu
Bir-bir buçuk ayda bitiririz. dediğiniz OHALi- biz olağanüstü hâl
koşullarında yaşıyoruz; siz, güya, FETÖyle, FETÖ
adını taktığınız on dört yıllık kankanızla
mücadele ediyorsunuz ama faşizm dalga dalga ülkenin bütün hücrelerine nüfuz
ediyor, her yere nüfuz ediyor. Dün Meclisin Dikmen Kapısının
önündeydi faşizm. Faşizminizin içinde TOMAlar var, gaz var, tazyikli
su var, Ankara Büyükşehir Belediyesinin damperli kamyonları var
Meclis kapısında. Değiştirmek istediğiniz Anayasa,
diyorsunuz ya darbe anayasası. Hayır, yüzde 70i
değişmiş bir Anayasadan söz ediyoruz, biraz da AKP
anayasası o. Şimdi, AKPnin reisinin istediği yeni darbe
anayasasını hayata geçirebilmek için, sizin bu eyleminize
karşı sesini yükseltmek isteyen baro avukatlarına tazyikli su
sıkıyorsunuz, sendikacılara tazyikli su sıkıyorsunuz;
Büyükşehir Belediyeniz de otobüsleriyle yardımcı oluyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu darbenin
anayasasını yapacağız tabii. Yani, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan daha Temmuz 2015te Rizede Ben seçildim. İsteniz de,
istemeseniz de bu ülkenin yönetim şekli değişmiştir.
Şimdi bu fiilî duruma göre anayasa yapın. dedi; dedi, sevgili MHPli
kardeşlerim, aynen böyle dedi. Şimdi bunu yapıyorsunuz, iki grup
-yani Meclisimizin bir tarafı ile öbür tarafı- yapıyorsunuz;
güzel. Keşke, hakikaten bir anayasa yapıyor olsanız.
Bakın, sevgili arkadaşlar, bu
anayasayı yaparken Türk ordusunu darmadağın ettiniz. Bir daha
söylüyorum; bakın, samimi söylüyorum sevgili kardeşlerim, beni lütfen
CHPli diye dinlemeyin; bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, kırk
üç yıllık bir hekim, bu ülkeye ömrünü vermiş bir adam
sıfatıyla söylüyorum: Bu orduyu Balkan Savaşının
Osmanlı ordusuna döndürdünüz. İçine siyaseti soktunuz, bunun bedelini
çok ağır ödeyecek çocuklarımız, buradan söylüyorum.
Genelkurmay Başkanını Sarayın
danışmanı yaptınız. Bir çavuş kadar emrinde asker
olmayan bir duruma geldi. Bir çavuş kadar emrinde asker
ŞAHİN TİN (Denizli) Darbe yaparken
siyasetçi olmuyor değil mi?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Darbeler
Beyefendi,
darbeler davet edilir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) 1980 darbesini biz mi
yaptık? 1960 darbesini biz mi yaptık?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Darbe
yapılmaz. Darbeyi birileri davet eder, o da gelir yapar. Bunun
örneği, yüzlerce örneği dünyada var; açın, okuyun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim davet etti ya?
Nerede çıktı ya? Allah Allah! Kim davet ediyor darbeyi?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - GATAyı yok
ettiniz, Kuleli Askerî Lisesini kapattınız. 1773te
Osmanlının açtığı Deniz Lisesini kapatarak darbe
önlediğinizi zannediyorsunuz ama askerî öğrenciler, er ve
erbaşlar, sayısız astsubay okulu öğrencileri; GATAdaki
hocalar, doktorlar; askerî hâkimler, savcılar; sivil hâkimler,
savcılar yüzlerce, binlerce
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Şehitler, gaziler
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Evet, çok
doğru. 15 Temmuz şehitleri için ayrımcılık
yapıyorsunuz. Bu ülkenin şehitleri her tarafta var, 15 Temmuzda
değil sadece.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bütün
şehitlerimiz aynı. Bütün şehitlerimiz bizimdir.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Sadece 15 Temmuzda
değil; doğu, güneydoğuda
Bak, Suriyede tam 48inci
şehidimizi verdik. IŞİDin yaktığı
şehitlerin adını gelin, bu kürsüde anın, IŞİDin
cayır cayır yaktığı askerlerin hesabını verin
bu kürsüde. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD
propagandası yapma. IŞİD propagandası yapmayın.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Onun için, burada
şehit edebiyatı yapacak en son siyasi parti Adalet ve Kalkınma
Partisidir. Sakın ha bunu yapmayın.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz
IŞİDden yana mısınız, Türkiyeden yana mı, onu
söyleyin. Siz terör örgütünden mi yanasınız? Biz mi istedik
yakmayı?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Sevgili
kardeşlerim, akademisyenlerle darbe edebiyatı yapıyorsunuz ama
siz, ama siz sevgili arkadaşlar darbenin gerçek hesabını asla
sormuyorsunuz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ayıp ya! Hamaset
yapıyorsun.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Bakın, burada
Anayasa değiştiriyorsunuz ama şu arkamdaki kabine girip de perdeyi
çekip o beyaz oyu atma lüzumunu hissetmiyorsunuz, ortalıkta göstererek oy
kullanıyorsunuz. Sonra da bir sayın bakan kalkıyor, diyor ki:
Evet, suç işliyorum. Sana mı soracağım? Tabii ki bana
sormayacaksınız sayın bakan.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Açık oylama
suç değil.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Kameraları
alıp öyle coşmanız, bizi resimlemeniz suç.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Suç işleme
özgürlüğü eğer sayın bakanlar için varsa işte bu ülkede
artık darbelerin asla önüne geçemezsiniz, yeni darbeleri tevlit edersiniz;
bunu sakın yapmayın. Anayasaya, yasalara sevdiğiniz,
beğendiğiniz için değil, onlar Anayasa ve yasa olduğu için
uyulur yoksa bunu, bu şekilde yaparsanız
Bakın, açın
milletvekili olurken ettiğiniz andı okuyun. Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma
namusum ve şerefim üzerine söz veririm. diyen bir sayın bakan
kalkıp burada Suç işliyorum. Sana mı soracağım?
diyemez, dememelidir.
Sizi, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Bozkurt yapmış olduğu konuşmada Askeriyeye siyaseti
soktunuz. Genelkurmay Başkanını Sarayın
danışmanı yaptınız. Darbeler davet edilir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Aynen öyle
yaptınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; esasen Sayın Bozkurtun
beyefendi bir insan olduğunu biliyoruz. Yaşamış olduğu
tecrübelerden, hiç şüphesiz o tecrübelere uygun bir dille aktarılacak
olan fikirlerden burada herkes faydalanmaya hazır ama bazen kastını
ve manasını aşan ifadeler o tecrübelerden faydalanmamızı
engelliyor Sayın Bozkurt. Konuşurken gerçekten
meramımızı anlatma tarzımız da önemlidir. Eğer
insanlar öfkeli bir şekilde tepki gösteriyorlarsa tecrübe ve tecrübeye
işaret eden dile ilişkin bir problem olduğunu siz de
düşünmez misiniz? Ben düşünürüm.
IŞİD insanları yakarak propaganda
yapıyor. Zayıf olanlar -IŞİD de zayıf bir terör
örgütüdür- kanlı ve vahşi propaganda araçları marifetiyle
başkalarını terörize etmek isterler. Onların bu propaganda
materyallerine karşı meşru mecraların temsilcisi olan insanların
dikkatli olması, ayrıca taşıyıcı olmaması
son derece önemlidir. Terör örgütlerinin -ne derler- ekmeğine yağ
sürmemek, esasen tam da onların istediği paranteze girmemek hepimizin
dikkat etmesi gereken bir husus.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz de açıklayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanının fiilî durum dediği husus,
Cumhurbaşkanının artık halk tarafından seçilmesidir,
yoksa polemik konusu edilen Ben dilediğim gibi davranırım,
hukuk buna uysun. meselesi değildir. Cumhurbaşkanı halk
tarafından seçilmeye başlandıktan sonra yeni bir durum
doğmuştur. Bu duruma uygun düzenlemelerin yapılması
ihtiyacı dolayısıyla bu konu gündeme gelmiştir.
Darbeler davet edilir. sözünüzü sanıyorum
başka bir bağlamda kastettiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
yoksa bu,
darbeleri meşrulaştırır. Eminim ki siz, CHP Grubu darbelere
karşı. Darbeciler her hâlükârda ne mazur ne meşru görülebilir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) 15 Temmuz darbe
girişimini kim davet etti Sayın Hocam?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bostancı,
Sayın Hüsnü Bozkurtun yaptığı konuşmasına
cevaben yaptığı konuşmada terör örgütlerinin
propagandasının taşıyıcısı olma gibi bir
ifade kullandı, kabul edemeyiz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Olma
tehlikesine dikkat çektim Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de öyle bir şeye
dikkat çekerim ki sizi rahatsız ettirmem.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bozkurt.
Size de iki dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
7.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sevgili Naci Hocam, şu Mecliste terör örgütü
propagandası yapacak en son adamım, asla böyle bir kastımın
olmadığını kabul etmelisiniz. Sevgili Hocam, sayın
milletvekilleri; dört ay süreyle
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Sevgili Osman Bak, bana bak!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size niye bakayım
efendim?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Beni dinle.
Bu askerlerimizin dört buçuk aydır
IŞİDin elinde olduğu basına intikal etti. Bugün katledilen
2 astsubayımız bir buçuk aydır IŞİDin elinde
olduğu bilenen askerler. Ben bunun için ne yapıldığını
soru önergesiyle de sordum Sayın Bakana. Bu konuda bilgilenme de bu
Meclisin ihtiyacıdır. Ne yaptık bu askerlerimizi kurtarmak için?
Yoksa IŞİD, tabii ki zayıf bir terör örgütüdür; ne menem bir
zayıf örgüttür ki Amerika savaşıyor, Rusya savaşıyor,
Almanya savaşıyor, İran savaşıyor, Türkiye
savaşıyor mu acaba?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaşıyor
mu? Bizden başka kimse savaşmıyor.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Lafı
bitireyim, bir dur Osman Allah aşkına.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizden başka
kimse mücadele etmiyor, bu gerçek.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sizin
işinize öyle geliyorsa yapacak bir şey yok.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
Savaşıyor mu acaba? Dolayısıyla, sevgili arkadaşlar,
IŞİD de, PKK da, FETÖ de, diğer örgütler de bütün dünyanın
terör örgütleri gibi emperyal güçlerin maşalarıdır,
bunların oyununa bu ülke gelmemelidir. Onun için tıpkı 16 Temmuz
günü şu kürsüden okunan bildirgede olduğu gibi, parlamenter
demokrasiyi güçlendirmelisiniz.
Sayın Bostancı, dün
Başbakanınız dedi ki: İki kaptan gemiyi
batırır. Evet, ben de çok katılıyorum, iki kaptan gemiyi
batırır ama her gemide iki kaptan vardır: Birinci kaptan, ikinci
kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz iki yanlış kaptanla
batırdığınız gemiye sağlam bir kaptan bulun,
mutlaka ona emanet edin. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, her gemide
dört kaptan vardır. O dediğiniz süvari. Biz denizciyiz, biliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İstanbul
Milletvekili Markar Eseyan. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, hatibi kürsüye davet
ettim. Sayın milletvekilleri, lütfen, istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Eseyan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, değerli vatandaşlarımız;
HDPnin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
aleyhine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de bugün Gaziantepte gerçekleşen
saldırıyı kınıyorum.
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Aranızdaki sohbet herhâlde bitecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Osman sustuğunda sizi
dinleyeceğiz.
MARKAR ESEYAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Şimdi, gerçekten, 15 Temmuz konusunda, 15
Temmuz gecesi, 16 Temmuz sabahı hem Meclisin çatısı altında
hem de Türkiyenin bütün illerinde, her sokakta, her evde ortaya çıkan o
ortak duyguyu, ortak fikri yeniden bir canlandırmak gerektiği
gözüküyor. Çünkü yavaş yavaş, işte, bazı konuşmalarda,
15 Temmuzun kontrollü bir darbe olduğu Sayın Genel Başkan, CHP
Genel Başkanının yine bugün gruptaki ifadesinden
20 Temmuzda
ilan edilen, ilan edilmesinin, gerçekten, Türkiye tarihinde çok önemli bir yeri
olduğunu düşündüğüm OHALin bir darbe olduğuna dönük çok
keskin bazı fikir ayrılıkları diyeceğim, ortaya
çıkmaya başladı. Böyle bir eğilimi zaten baştan
itibaren görüyorduk ama bunlar, gerçekten, aslında, Türkiyenin
geçtiği böyle zor dönemlerde
Gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz,
milletimizle gurur duyuyoruz, devletimizle gurur duyuyoruz çünkü 15 Temmuz gibi
hain bir işgal denemesinin altından kalkabilecek dünyada çok fazla
ulus yoktur. Türkiye 15 Temmuzda bu iradeyi ortaya koymuştur. 15 Temmuz
herhangi bir darbe girişimi değildi, bir işgal girişimiydi;
hepimizin onurunu, hepimizin vatanını, hepimizin kendi ülkesinde
onurlu bir şekilde yaşama, barış içerisinde yaşama
imkânını yani varlık nedenini ortadan kaldırmaya dönük,
bizi evimizden kovmaya dönük çok büyük bir işgal denemesiyle
karşı karşıyaydık. Bu işgal denemesini
vatandaşımız kendi canıyla
248 şehidimiz var, 1.500e
yakın gazimiz var, buradan tekrardan Allahtan rahmet diliyorum
kendilerine ve gazilerimize de tekrar şifa diliyorum, bütün gazilerimize
ve şehitlerimize aynı dileklerimi yineliyorum.
Dolayısıyla, bu 15 Temmuzun
muhteviyatıyla ilgili, güncel politik mücadelelerde bir argüman kazanmak
uğruna
Diyelim ki şu anda önemli bir görüşme yapıyoruz,
Anayasa değişikliği görüşmesi var. Burada tabii ki bütün
partiler farklı görüşlerde olabilir, yarın başka bir konu
gündeme gelebilir, başka bir kanun konusunda, başka bir görüş
konusunda ayrılığa düşebiliriz ama bir milletin
ayrılığa düşmemesi gereken bazı temel özellikleri
olmalıdır. Bunlar tabii ki devletimizin nitelikleridir, rejimimizin
adıdır ama 15 Temmuz da onlardan bir tanesidir. 15 Temmuzda bu ülke
yok oluşun kıyısından geri döndü. Böyle bir günü, bu kadar
ağır bedel ödenmiş bir günü, şehitlerin anısına
hiç olmazsa, saygıya binaen, böyle kontrollü darbe ve ne bileyim bunun,
işte, değerini, bir şekilde altını oyacak şeylerden
kaçınmakta fayda görüyorum.
Şimdi, bakın, FETÖ denen örgüt
istendiği gibi farklı mülahaza edilsin ama bilgiler ortadadır.
Türkiyede kırk yılı aşkın bir süreden beri gizli bir
yapılanma içerisinde devletin ve bütün sivil toplumun, toplumun bütün kademelerinin
içerisine, medya dâhil, eğitim camiası dâhil, sivil toplumun tüm
alanları dâhil ama devlet merkezli bütün alanlara sızmış,
buralarda bir amaç uğruna, Pensilvanyadaki liderine bağlı
olarak bir amaç uğruna bu yapılanmayı kırk yıldır
ilmek ilmek örmüş. Şimdi, bu yapılanmanın devletin
çeşitli organları içerisinde, kurumları içerisinde yüz binlerle
ifade edilen bir örgütlenmesi söz konusu, böyle bir acı gerçekle yüz yüze
geldik. Şimdi, bu 15 Temmuzu yaşadıktan sonra devlet, kendisini
koruma, ülkesini koruma, vatanını koruma, milletini koruma
noktasında OHAL ilan etmeyecek de ne zaman ilan edecek? Bu OHALin
kapsamı belli, bu darbeye girişmiş olanlar.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Millî Piyangonun ne
işi var ya, Millî Piyangonun, at yarışlarının?
MARKAR ESEYAN (Devamla) Bu darbeye
girişmiş olanların ortaya çıkarılmasında
yargımız çok ciddi ve titiz bir şekilde
çalışıyor. Bununla ilgili, biliyorsunuz, byLock ve Eagle denen 2
tane önemli program var, bu programlar istihbarat örgütümüz tarafından
deşifre edildi ve bütün bu yazışmalar çok büyük çabalarla ortaya
konuldu, o çapraz ilişkiler ortaya konuldu. Çeşitli davalar var, ilk
dava, biliyorsunuz, Erzurumda açıldı ve burada ilk mahkûmiyetler
verilmeye başlandı, 2 kez müebbet hapis verildi buradaki darbecilere.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Burada kullananlar ne
olacak? Burada kullananlara gel.
MARKAR ESEYAN (Devamla) Yargı bu süreçleri
götürürken ve Türkiye, gerçekten, bir varoluş mücadelesi verirken,
bağımsızlığıyla ilgili bir mücadele verirken, bu
Meclis bombalanmışken, 248 vatandaşımız şehit
edilmişken, eğer başarılı olunmuş olsaydı bu
ülke gerçekten bağımsızlığını kaybedecek
düzeye gelebilecekken, Allah korusun, bir iç savaşa sürüklenebilecek
düzeye gelebilecek bir işgal denemesinden sonra bu devlet OHALi ilan
etmeyecek, bu hainleri devletin damarlarından söküp almayacak da ne
yapacak Allah aşkına? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani, ana muhalefet partisi eğer bunu hissedemiyorsa,
bir devletin, bir milletin kendi öz varlığını korumaya
dönük reaksiyonlarını bu şekilde araçsallaştıracaksa
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kim besledi
onları ya, kim besledi? Kim büyüttü?
MARKAR ESEYAN (Devamla)
bu şekilde
siyasileştirecekse ve bunun altını bu şekilde oyacaksa bir
ana muhalefet partisi ne zaman işe yarayacak? Siz ne zaman kalkıp da
bu ülkenin kendi öz varlığını koruyacağı noktada
bir harekete geçtiği zaman destek vereceksiniz? Ne zaman bu desteği
vereceksiniz? Bugün değilse ne zaman? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, işte, El Babtan bahsediliyor,
canımız yanıyor, şehitlerimiz var. Sanki bu süreç
Türkiye'nin kendi seçimleriyle ortaya çıkmış, Suriye
savaşı sanki Türkiye öyle değil de böyle
davrandığı için ortaya çıkmış. Bakın,
arkadaşlar, yüz yıl sonra dünyadaki paradigma değişiyor.
1916 Sykes-Picot
Sadece Sykes-Picot mu? Hepiniz biliyorsunuz, okumuş
insanlarsınız, 5 tane gizli anlaşma yapıldı -Sevr
bunların sonuncusu- 1916da. Bunların yenilendiği, vadesinin
dolduğu, dünyadaki paylaşım ve güç savaşlarının
tekrardan ortaya çıktığı bir süreçte yanı
başımızda bizim idam mangamız kurulmuş durumda. Biz
bunu seyredip, arkamızı dönüp eğer sizin tavsiyenize uysak
Bizim idam mangamızı Suriye'de kuranlara, Irak'ta kuranlara Ya,
işte, biz bununla ilgilenmek istemiyoruz. deyip arkamızı dönme
lüksümüz söz konusu mu? Hangi hükûmet evlere şehitler gelmesini ister?
Hangi yönetici böyle bir sorumluluğu almak ister? Ama, yüz yıl sonra
dünyada yeni bir sömürü düzeni kurulmaya çalışılırken,
Türkiye bir iç savaşa sürüklenmeye çalışılırken
kendisini korumak için almış olduğu önlemleri
Yahu, bu millî
mesele, bu bir millî mesele. Bunu hangi vatandaşa çıkıp da
anlatabilirsiniz? Hiç araştırmalara bakmıyor musunuz; El Baba,
Suriye'deki, işte, bizim Fırat Kalkanına, güvenlik güçlerimizin
terör örgütlerine dönük verdiği mücadeleye halkımızın
neredeyse yüzde 90ı aşan oranda destek verdiğini görmüyor
musunuz? Hani, siyasetse, eğer oy hesabıysa -AK PARTİ hiçbir
zaman şu dönemde bir oy hesabı yapmamıştır, yapılamaz
çünkü bu bir var oluş meselesidir- siyasi bir hesap yapılıyorsa
bile vatandaşın nereye baktığına bakar bir siyasi
parti, bu kadar ayrışmaz. Dolayısıyla, arkadaşlar,
bakın, 12, 13 tane kriter var bu FETÖcü hainleri bu devletin kılcal
damarlarından söküp atmak için, bunlar ciddi kriterlerdir, bunlara ciddi
yaklaşalım. Her KHKda, bildiğiniz gibi, görevden alınmalar
olduğu gibi pek çok da görevine iade edilen insanların listesi
yayımlanmaktadır. Bu yargısal süreçlerdeki oluşabilecek
hatalar, tabii ki kurunun yanında yaşın yanmasını
kimse istemez, bunlara hep birlikte çalışalım ama bu sürecin
tamamını itibarsızlaştırmaya dönük bir
yaklaşım ne ana muhalefet partisine yakışır ne de
kimseye yakışır çünkü bunun hesabını biz
çocuklarımıza veremeyiz. Bu devleti bu hainlerden temizleyemezsek
Bu
OHAL, keyfî ilan edilmiş bir OHAL değildir, üstelik anayasaldır,
kurallar çerçevesindedir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) O hainleri oraya
kim yerleştirdi, o hainleri devlete kim yerleştirdi, onu söyle önce.
Kim yerleştirdi? Cumhuriyet Halk Partisi mi yerleştirdi?
MARKAR ESEYAN (Devamla) Dolayısıyla, biz
bunu, bu sorumluluğu bugün gerçekleştiremezsek, bunun
altını oyarsak, itibarsızlaştırırsak yarın
çocuklarımıza bunun hesabını bunu yapanlar verecektir.
Bu noktada AK PARTİ Grubu adına bu
önergenin aleyhinde olduğumuzu belirtiyorum. Sürdürmekte olduğumuz
Anayasa değişikliği görüşmelerinde, gerçekten, üslubu
yerinde düzgün bir süreç yaşanmasını diliyorum ve hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Eseyan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Eseyanın
alkışların tadını çıkarmasını bekledim
yani hemen lafa girmedim.
Güncel politik müzakerede argüman kazanmak
uğruna millî değerlerden sapmak ve terör örgütünün
argümanlarını siyaset için araçsallaştırmak gibi
ağır ithamları var, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Sayın Özel.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Markar Eseyanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15 Temmuz darbesine, 15 Temmuz darbe gecesi
kontrollü darbe. demedik. 15 Temmuz darbe gecesi Meclisteki
tavrımızla, açıklamalarımızla ve devamındaki
süreci yürütüşümüzle demokrasiye inanmış, bir ülkeye demokrasiyi
yerleştirmiş bir siyasi hareketin sorumluluğunda davrandık
ancak kurulan 15 Temmuzu Araştırma Komisyonuna aylarca üye vermeyip
önce geciktirmek, sonra üç aylık sürenin sonunda süresini bir ay
artırabilecekken
Soma Komisyonuna üç ay yetmemiş, Anayasadaki
hakkı kullanmış, dört ay; Kırkpınar
başpehlivanında doping çıkmış, dopingi
araştırma komisyonuna yetmemiş, dört ay kullanmış;
hekime karşı şiddete yetmemiş, dört ay kullanmış;
15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonuna üç ay yeter, süre
uzatılmamış. Cumhurbaşkanı O Komisyon artık
faaliyetlerini tamamlasın. demiş. Darbeci generallere Komisyon
üyeleri, 4 partinin Komisyon üyeleri gidip de cezaevinde olsun hesap sorup,
ifadelerini alıp ne dediklerini soramamış.
Cumhurbaşkanının alt alta altı açıklamasında
Marmaristeki saatlerle ilgili on beş dakikadan dört buçuk saate kadar
çelişkiler var. Bu konuda Cumhurbaşkanıyla görüşülmek
istenmiş, izin verilmemiş. Hangi şartlarda, artık, 15
Temmuza kontrollü darbe girişimi deniyor, ona bir bakmak lazım.
Bunun yanında OHAL
Eğer ki o gece,
Sayın Eseyan, bu Meclisin bu tarafı darbecilere alkış
yapsaydı OHAL ilanı meşruydu çünkü Meclis darbecilerle
enfekteydi ama bu Meclis, hep beraber karşı çıktı bu
darbeye, ertesi gün imza koydu, meydanlarda bedenini koydu. Ama siz bu Meclise
Sen yasa yapmayacaksın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
biz onu Hükûmet eliyle
yapacağız. derseniz, en basit deyimle, siyasi nankörlüktür. O zaman
OHALi ilan ettiğiniz için tarih önünde, demokrasi tarihinde kara bir
sayfanın imzacısı olarak kalırsınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 15 Temmuz,
açık, sinsi, alçakça bir darbedir. Zaten böyle olduğu için bütün
demokratik güçler karşı çıkmıştır. Hiçbir
şartta 15 Temmuza ilişkin kontrollü darbe değerlendirmesi
yapılamaz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete
saygısızlık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sonraki
dönemlere ilişkin kimi eleştiriler olabilir, elbette siyasetler
farklı ama bu, 15 Temmuzun darbe karakterini, onun sinsi, alçak örgütlenme
biçimini ve neticede halkın iradesine karşı el koyma
girişimini ortadan kaldırmaz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
AHMET YILDIRIM (Muş) Yoklama talebimiz var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, yoklama talebi var.
Önce bu yoklama talebini
karşılayacağız.
Sayın Yıldırım, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Irgat, Sayın Kaya, Sayın
Yıldırım, Sayın Yıldırım, Sayın
Yiğitalp, Sayın Toğrul, Sayın Doğan, Sayın
Gaydalı, Sayın İrmez, Sayın Adıyaman, Sayın Çelik
Özkan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Paylan, Sayın Önlü, Sayın
Pir, Sayın Becerekli, Sayın Doğan, Sayın
Evet, Öcalan.
Şu anda yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
Pusula veren milletvekilleri salondan
ayrılmasınlar lütfen.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Evet, toplantı yeter
sayısı vardır.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, başta
emek, demokrasi ve barış mücadelesinin öncü isimleri olan bilim
insanları ve kamu emekçileri olmak üzere OHAL KHK'larıyla kamu
çalışanlarına yönelik ihraçların yol açtığı
hukuksuzlukların ve yarattığı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
10 Ocak 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay
ve arkadaşları tarafından, basın özgürlüğünü
engelleyen faktörlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması,
halkın özgür, tarafsız ve şeffaf bir şekilde haber
almasının sağlanması amacıyla 23/12/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Ocak 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/01/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve
arkadaşları tarafından, basın özgürlüğünü engelleyen
faktörlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması,
halkımızın özgür, tarafsız ve şeffaf bir şekilde haber
almasının sağlanması amacıyla 23/12/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin (999 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
10/01/2017 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Sayın Balbay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ama ne
yazık ki şu anda, ülkemizde, çalışan gazetecilerin
işsiz gazetecilerden daha az olduğu bir ortamda yaşıyoruz
ve cumhuriyet tarihinde ilk kez, sayın milletvekilleri
-konuşmamı rakamlara boğmayacağım- ilk kez,
uluslararası bir gazete, New York Times gazetesi Türkiye muhabirleri haber
yazdığında o muhabirlerin adını saklama kararı
aldı. Bu ayıp Türkiyeye yeter, bu ayıp AKP iktidarına
yeter sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından
alkışlar) Hiç yorum yapmıyorum, lütfen bunun üzerine biraz
düşünün. Uluslararası bir gazete, New York Times gazetesi Türkiye
muhabirlerinin adını haberden silme gereği duydu
başlarına bir şey gelmesin diye.
Şu anda dünyada 348 tutuklu gazeteci var, 148
tanesi Türkiyede; bir başka deyimle, dünyadaki tutuklu her 5 gazeteciden
2si Türkiyede. Bunun yansıması olarak
(AK PARTİ
sıralarından Neden ama? sesi)
Bir de kendinize sorun be, kendinize sorun Neden
tutukladık? diye, bir empati yapın.
Dünyada uluslararası gazeteciliğin hangi
durumda olduğunu ortaya koyan ve uluslararası adı Freedom House
olan bir kuruluş var. Geçmişte o kuruluşa gittiniz, konuşma
yaptınız orada, Biz Türkiyeyi demokratik yapacağız. diye
orada konuştunuz. Şimdi o Freedom House, Türkiyeyi, yine ilk kez,
yarı özgür ülkeler sınıfından özgür olmayan ülkeler
sınıfına getirdi arkadaşlar. Bu durum Türkiyede
medyanın ne durumda olduğunu gösteriyor ama ne yaparsanız
yapın, sesleri ne kadar kısmak isterseniz kısın, Mecliste
CHPli milletvekillerinin sözlerini ne kadar vermek istemezseniz istemeyin bir
Ali Şeker çıkar ve Ali Şeker gizlemek istediğiniz her
şeyi çeker ve bu topluma da anlatır. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben de Ali Şeker kardeşimi ayrıca
kutluyorum. Bu durum size, medyada ne kadar yasaklar getirirseniz getirin,
bunun kimseye sökmeyeceğini Cumhuriyet Halk Partisine hiç
sökmeyeceğini göstermektedir arkadaşlar.
Tabii, şu anda, bugün, aslında, özünde
Biraz
önce Afyonkarahisar Milletvekili Arkadaşım Burcu Hanımla da
konuşurken dedik ki: Çalışan gazeteciler ama belki de bugünü ne
yazık ki -dilerim önümüzdeki yıl tekrar etmemiz gerekmez- tutuklu
gazeteciler günü ilan etmek gerekiyor. Çünkü şu anda Türkiye'de tutuklu
gazetecilerin yanı sıra, ruhen tutuklu, kalemi tutuklu binlerce insan
var arkadaşlar. Başta 11 yazarı, yöneticisi tutuklu Cumhuriyet
gazetesi olmak üzere Türkiye'de pek çok yayın organından insanlar
hapiste, cezaevinde ama oradan gönderdikleri mesajlarda hâlâ
susmayacaklarını, yine yazacaklarını söylüyorlar. Tarih
onları yazacak, ileride onlar konuşacak. Bir an önce bundan vazgeçin
ve biraz önce Sayın Bostancı ilke olarak herkesin tutuksuz
olması, gazetecilerin mesleğini yapması gerektiğini
söylemişti ama gelin bunu bir an önce hayata geçirin diyorum.
Arkadaşlar, tabii, olayın bir başka boyutu
daha var. Türkiye'de şöyle bir medya kurmaktasınız: Çok
kanallı tek seslilik. Kanal sayısı çok gibi görünüyor, 50 tane,
60 tane, 100 tane ama hepsinden tek ses çıksın istiyorsunuz.
Arkadaşlar, bunun adı, Orta Çağdır ve uluslararası
araştırmalarda buna medya orta çağı deniyor. Bunu
başarmanız mümkün değil. Biraz önce söylediğim gibi, ne
olursa olsun, bir yerden bu delinir ve Ali Şeker
arkadaşımızın yaptığı gibi, sosyal medyada
olduğu gibi toplum bir şekilde sesini yükseltir.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz günü
yaşananlardan sonra medyanın önemini
kavradığınızı söylediniz ve Türkiye'de 15 Temmuzun
aşılmasında önemli bir unsurun özgür medya olduğunu
söylediniz ama ondan sonra attığınız adımların
tümü gerçekten de kamuoyunda hem 15 Temmuzla ilgili pek çok soru işaretini
artırdı hem de gerçek anlamda darbenin bugün yapılanlar olduğu
gerçeğini bir kez daha ortaya koydum.
Sayın milletvekilleri, şunu
unutmayın: Dünyada tek adam rejimleri çöker, hep böyle olmuştur.
Türkiyede de böyle bir şeye heveslenilirse o çökecek. Grup Başkan
Vekilimiz Engin Beyin de altını çizmek istediği, Kaos olur,
devamı gelmez. dediği oydu. Çevremizdeki coğrafyalara
bakın, tarihsel olarak bakın, rejim, sağ-sol farkı yok.
Leninin Sovyetler Birliği de, Titonun Yugoslavyası da,
Şahın İranı da çok çok farklı hedefleri olan
rejimler olmasına karşın tek adam rejimleri olduğu için
çöktü ve eğer buna heves ederseniz Türkiye oraya gider ve bu Mecliste
şu anda, bugün görüşmekte olduğumuz anayasa
değişiklikleri ne yazık ki aklıma dün Sayın cin Ali
Yıldırımın, pardon, Binali, bir Ali, Binali Yıldırımın
Kendisi Bir Ali bin Ali dedi de oradan söylüyorum
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terbiyesizlik yapma!
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Ayıp!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Dinleyin biraz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN ÇELİK (Kastamonu) Ne
dinleyeceğiz ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cumhuriyet gazetesinde
neden yazamadın?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Tamam, dinleyin
biraz, şimdi söyleyeceğim.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Ayıp, ayıp!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Kendisi söyledi
Bin Ali, bir Ali, cin Ali, bir Ali
diye. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Dinleyin biraz,
tamam
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Binali
değil, cin Ali feda olsun. dedim
BAŞKAN Sayın Balbay, siz de sözlerinizi
düzeltin. Lütfen, kaba ve yaralayıcı sözler kullanmayın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Neyi düzeltecek ya!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
Başbakanınızın hoşgörüsü kadar hoşgörülü olun.
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) Sözünü
geri al. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sözünü
düzeltecektir belki, özür dileyecektir.
Buyurun Sayın Balbay. Lütfen incitici,
yaralayıcı sözler kullanmayalım.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Başkan, ben de konuşma süresini
Rica ediyorum
Sayın Başkan, siz de iki gündür AKPnin
Meclis Başkan Vekili gibi her konuda bir yorum yapıyorsunuz, her
konuda bir şey yapıyorsunuz
BAŞKAN Ya, Sayın Balbay, hiç
yakıştı mı size bu? Kaba ve yaralayıcı sözler
kullanmayın. diyorum. Hiç yakıştı mı size?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) İki gündür
dikkatimi çekiyor Sayın Aydın, iki gündür dikkatimi çekiyor, CHPden
nereden biri yorum yapsa bir karşı yorum getiriyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Özür dile.
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) Özür
dile önce.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Dünkü, Binali
Yıldırımın sözünü tekrar ediyorum
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) Özür
dile önce, ondan sonra tekrar et.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Binali
Yıldırımın sözünü tekrar ediyorum
(AK PARTİ
sıralarından Özür dile. sesleri)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Başkan, ben konuşma süremi
BAŞKAN Süre ilavesi yapmıyorum
biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.
Siz Genel Kurula hitap edin. (AK PARTİ
sıralarından Özür dile. sesleri)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sizden dilesem
dilesem vicdana gelmenizi, bu anayasa değişikliğinizi çekmenizi
diliyorum.
Mahvettiniz ülkeyi, çöpe attınız ülkeyi
be. Sizin için memleketin ne önemi var. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Mühim olan
istikrar
Yeter be!
Ne demek, memleketin ne önemi var, mühim olan
istikrar; memleketin ne önemi var, mühim olan iktidar(!) (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Sayın
Altay, söz talebiniz var, önce bu işlemi yapacağız.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
siyasetin nezaket ve vicdan işi olduğuna ve İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbayın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasında Başbakana hakaret kastı olmadığına
ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce Genel Kurulda gereksiz,
kamuoyunda da hoş karşılanmayacak bir tabloyu maalesef
yaşadık. Bu tablo yaşanmayabilirdi. Siyasette hep
söylediğim ve uymaya özen gösterdiğim bir husus şudur: Siyaset,
öncelikle nezaket ve vicdan işidir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Terbiyedir, terbiye.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bülent, sen burasını germeye devam etmek
istiyorsan ederiz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Terbiye, terbiye.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ya, Bülent bir dur ya.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sen biraz terbiyeli ol da ondan sonra laf at oradan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sen terbiyeli ol.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Grup Başkan Vekilisin bir de ya.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sen nesin?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ayıp ya! Ayıp ya! Söz alır, konuşursun
ya.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Adamına söyle onu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim ya.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Şurada ortamı yumuşatmaya
çalışıyoruz, yumuşamıyorsa da yumuşamaz. Hayret
bir şey ya! Terbiyeyi öğreneceğim en son adam sen olursun bu
Mecliste.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hadi oradan be! Sensin o.
BAŞKAN
Sayın Altay, lütfen
Sayın
Turan, lütfen
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nezaket diyoruz,
vicdan diyoruz. Nezaket, öncelikle, hele ki aynı mevkide bulunan 2
siyasetçinin birbirine karşı daha dikkat etmesi gereken bir
meseledir. Oldu, bitti, bunu da yaşanmamış sayıyorum, biraz
önceki meseleyi de yaşanmamış sayıyorum.
Şurada hep birlikte, bizim karşı
çıktığımız, sizin desteklediğiniz bir meseleyi
tartışıyoruz. Elbette tartışacağız,
Parlamento tartışıyorsa Parlamentodur ama hakaret, onur
kırıcı söz, kişi haklarına sataşma, benim ve
partimin asla tasvip etmediği, kabul etmeyeceği bir meseledir, hiç
şüphe yok bunda. Gergin bir ortam, elbette insanlar kürsüde ya da Genel
Kurulda yerinden sataşma noktasında kastını aşan
ifadeler kullanabiliyorlar, niyetleri dışında
ağızlarından sözler çıkıyor. Biraz önce, çok
sevdiğim Sayın Belma Satırın bana söylediği gibi. Ben
de kendisinden özür dilerim yani bir söz söyledi, ben üstüne fazla gittim. Bak
oluyor, olmamalı, olmamalı. Burada tartışmalıyız,
saatlerce, en sert şekilde tartışacağız ama kimsenin,
kimsenin kişi haklarıyla, gururuyla, onuruyla, haysiyetiyle uğraşmak
hakkı ve haddi değil. Bunu hep birlikte yaparsak bir anlam ifade
eder.
Özetle, ben hatibimizin, biraz önce konuşan
hatibimizin, Başbakan Sayın Binali Yıldırıma hakaret
kastı içermeyen konuşmasını
Kendisiyle de konuştum;
kendisi de bu Parlamentonun son derece nazik, kibar milletvekillerinden
-hepimiz öyleyiz şüphesiz- bir arkadaşımızdır. Biraz
sonra, konuşmasının kalan kısmında da Sayın
Başbakana asla ve asla bir hakaret kastı olmadığını
ifade edecek. Ama informel olarak şunu da söyleyeyim, informel söylüyorum:
Sayın Başbakan burada otursaydı ve bu lafı o kürsüden ben
etseydim, Sayın Başbakan kahkahayla gülerdi, tatlı bir
tebessümle gülerdi.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Tavır öyle
değildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Cin Ali
ifadesi, baktığınızda hakaretamiz bir ifade de değil
ama belli ki çoğunluk partisi bundan incinmiş. Biz gereğini
yapıyoruz. Kastımız, hatibimizin de kastı, asla ve asla
Sayın Başbakanımıza hakaret değildir.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hiçbir genel başkana hakaret edilmez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kesinlikle.
Evet, durum bundan ibarettir.
Arz ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bana da kısa bir söz verir misiniz?
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
kişinin dili marifetiyle kendisini anlattığına, herkesin
dili çok dikkatli bir şekilde kullanması, hakaret etmemesi ve
eleştirilerini karşıdaki insanın da faydalanacağı
tarzda dile getirmesinin ortak çalışma için son derece önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Engin Altayın, Değerli Grup
Başkan Vekilinin yaklaşımını son derece doğru ve
esasen Mecliste olması gereken bir yaklaşım olarak görüyorum.
Siyasetin en temel unsuru dildir. Dil marifetiyle
iletişim kurarız, dil marifetiyle fikirlerimizi söyler,
eleştirileri dil üzerinden dinler ve cevapları yine dille veririz.
Dil dışında elimizde herhangi bir şey yok.
Dil, kimi zaman, çatışmaların,
lüzumsuz kavgaların, memlekete ve millete zaman kaybettirmenin bir
aracı hâline de gelebilir; kimi zaman, zor problemlerin çözümünde, hiç
olmayacak şekilde, farklı yerlerde duran insanların aynı
safta buluşmalarını ve memleket, millet için aynı güzergâh
üzerinde birlikte yürümelerini de temin eder. Dolayısıyla, dile
ilişkin, kimin o dili nasıl dile getirdiği, nasıl
konuştuğu son derece önemlidir.
Şunu da belirteyim: Sayın
Başbakanımız, kesinlikle son derece kalender meşrep bir
insandır, bunu herkes biliyor. Kesinlikle -Sayın Altayın
dediği doğrudur- burada kendisi olsaydı bunu tebessümle
karşılardı sadece. Biz şunu biliyoruz ki, dili
kullanırken, karşıdaki rakip, karşıdaki insan,
karşıdaki siyasi çevre buna ilişkin eleştirileri dile
getirirken hafif kaçacak tarzda her kim hakaret, kastını aşan
ifade kullanır ise karşıdakini anlatmaz, kendisini anlatır.
Karşıdakinin, bundan onun payına düşecek herhangi bir
şey yoktur. Kişi, dili marifetiyle kendisini anlatır. O yüzden,
herkesin çok dikkatli bir şekilde dili kullanması, hakaret etmemesi,
eleştirilerini karşıdaki insanın da ondan
faydalanacağı tarzda dile getirmesi, hep beraber o ortak
çalışma için son derece önemlidir. Sanıyorum Sayın Balbay,
şimdi kürsüden konuşurken kendisi de bu konuya açıklık
getirecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii ki kürsüde
eleştiri yapacağız demokratik olgunluk içerisinde, saygı
duyacağız katılmasak da ancak eleştiri yaparken kimsenin,
burada bulunsun ya da bulunmasın, hiçbir kimseye hakaret etme, tahkim
etme, mahkûm etme, itham etmek gibi bir hakkı olamaz.
Dolayısıyla, İç Tüzük de bunu emrediyor, genel prensipler de
bunu gerektiriyor, insani, beşeri münasebetler de bunu gösteriyor.
İncitici ve yaralayıcı beyanlardan kaçınarak
eleştirilerimizi yapalım. Netice itibarıyla, kötü söz,
muhatabını değil, hatibini bağlar diyoruz ama hatipler
olarak da, tüm milletvekilleri olarak da kullandığımız söze
bir kez daha dikkat edelim diyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay
ve arkadaşları tarafından, basın özgürlüğünü
engelleyen faktörlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması,
halkın özgür, tarafsız ve şeffaf bir şekilde haber
almasının sağlanması amacıyla 23/12/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Ocak 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın Balbay, sizin üç
dakikanız kalmıştı, onun için tekrar kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Dört
dakika...
BAŞKAN Üç dakika Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; keşke konuşmamı
tamamlayabilseydim. Ama, öncelikle şunu vurgulamak isterim: Kesinlikle
kastım yok. Burada, hepiniz şu koridordan, tünelden geçerken, birbirimizle
ilgili çok kötü sözler söylesek bile, benim size selam vermeden geçtiğim
yoktur; bir hakaret kastım da yok. Ama, dün Sayın Başbakan bire
bir, sizin de yoğun alkışlarınız arasında dedi
ki, aynen söylüyorum, bugün Milliyet gazetesi 5 sütuna vermiş, Milliyette
gördüm, öteki gazetelerde de olabilir: Bu ülkenin hayrına ise bir Ali
değil, bin Ali feda olsun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ben de oradan gönderme yaptım. Hepinizin yanında cep
telefonu var, girin Googlea ve Cin Aliyi yazın, yazarı Rasim
Kaygusuz -inanın uzatmayacağım, zamanım yok çünkü- lütfen
bir okuyun.
Sayın milletvekillerim, hepimiz için
söylüyorum, şu anda son dönemde bizim en büyük kaygımız,
mizahımızı yitirdik.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Evet, biz de malbay diyelim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ben de cevap
veririm.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Nezaketsiz olur ama.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Mizah,
Türkiyedeki en önemli izah tarzıdır.
MEHMET METİNER (İstanbul) Fazla cin
olmaya başladın.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Mizahı
hakaret aracı kullanmayalım. Mizah, hakaret aracı olarak
kullanılamaz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Bunu
kullanamadığımız için siyaset çölleşmiştir.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sözünü geri al,
sözünü geri al.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Mizah, hakaret
aracı kullanılamaz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Balbaykuş diyelim, o, nasıl? Hakaret değil nasıl olsa.
MEHMET METİNER (İstanbul) Adam gibi özür
dile.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ben, Nasreddin
Hocayı bu döneme göre uyarlayayım dedim ve yakında
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Özür dile.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Balbaykuş diyelim, nasıl? (CHP sıralarından Dinleyin
be! sesleri)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
Başkanım, konuşma süresini nokta koyup şey yapar
mısın? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tekrar
başlatmak
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Balbaykuş diyelim, bak, hakaret değil bu.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin. Süre ilave
edemiyorum.
Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Şimdi,
benim yakında
MEHMET METİNER (İstanbul) Kelimelerle
oynama.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Belli,
Gazeteciler Günündeki tablo ortada. Benim yakında Nasreddin Hocayı
kendimce bugüne taşıdığım bir kitap çıkacak.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Özür
dileyeceksin.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Nasreddin
Hocaya hiç kimse hakaret etmez.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Tavsiye ederim
okumak isterseniz, siz bilirsiniz.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Özür dile.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Burası kürsü, o senin yazdığın yer
değil.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Nasreddin Hoca,
pazara gitmiş, görmüş ki papağan çok pahalı. Sahibine
sormuş Kaç para? demiş, 100 akçe. O da hemen evine gitmiş,
hindisini getirmiş Bu da bin akçe. demiş. Herkes
şaşırmış Bu, 100 akçe, seninki nasıl bin akçe
oluyor? Demiş ki: O konuşuyor ama benimki düşünüyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu, Balbayın kitabında
şöyle bitiyor, Balbayın kitabında adam soruyor: Düşünüyor
da söylesin o zaman. Hoca cevap veriyor: Söyleyecek emme hapse girer diye
korkuyorum. diyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Vay vay vay vay!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Kıvırma, özür dile, özür dile.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Hayatınız böyle, hayatınız. Hakaretsiz
konuşamazsınız.
MEHMET METİNER (İstanbul) Tam Genel
Başkanının tavrı. Özrü, kabahatinden büyük.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde ilk söz, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ersoy
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Başkanım, özür
dilemedi.
MEHMET METİNER (İstanbul) Tam Genel
Başkanına çekmiş.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; grup önerileri verilirken ülkeye bir
katma değer üretecek bir problem gündeme gelsin,
tartışılsın, önergeler kabul edilir ya da edilmez -genelde
kabul edilmezler ama- siyasi partiler oradan meseleler hakkında
görüşlerini kamuoyuyla paylaşmış olurlar; benim Meclisteki
ilk intibam ve tecrübelerim bunu gösteriyor. Fakat, grup önerilerinin
veriliş gerekçesi ve içeriklerinin çok daha dışında, genel
siyaset gündemiyle alakalı gerilimli ortamlar gerçekten Meclisin
mehabetini ve toplumu çok olağanüstü bir şekilde geriyor. Çok
olağanüstü günler yaşıyoruz sayın milletvekilleri, böyle
kendini aşan cümleler kurmak istemiyorum sizler gibi hazırunun
karşısında fakat tutum, davranışlarımız ve
sözlerimizle toplumdaki bu gerilimi artıracak hamlelerden çok, itidali öne
almak durumundayız diyorum.
Bugün, dünya çalışanlar günü değil,
aslında sadece Türkiyedeki gazetecilerin çalışanlar günü.
Şöyle biraz araştırma yaptım çalışmamla ilgili,
karşılaştığım olay, kısmen bildiğim ama
detaylarını da bu vesileyle öğrendiğim bazı bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum. 10 Ocak 1961 tarihinde Resmî Gazetede 212
sayılı Yasayla basın çalışanlarının
bazı hakları yasal güvenceye kavuşmuştur. İşte,
bu 10 Ocak 1961 tarihinde alınan karar nedeniyle daha sonraki
yıllarda, 1970li yıllara gelindiğinde de bu basın
bayramı Çalışan Gazeteciler Günü olarak, etkinlik olarak
kutlanmaya çalışılmıştır.
Düşündüm, çalışan gazeteci var da
çalışmayan gazeteci mi var acaba diye, çalışan gazeteci
niye denildi? 1961 yılındaki olayın arka planına
baktım. O dönem içerisinde gazete patronlarının,
çalışanlarına hakları konusundaki sınırlı
imkânlarına karşı bu yasa, onlara hak vermiş ve
verdiği haklar üzerinden bu insanlar, bu günü olumlu bir gün olarak
görmüşler ve bu etkinlik, gelenek hâlinde bugüne kadar gelmiş.
Şimdi, biz, çalışan gazetecilerin
problemlerini mi tartışacağız, yerel basının
sorunlarını mı tartışacağız; aynı
gazete içerisinde çok önemli bir köşe tutarak, hatırı
sayılır, çok büyük, astronomik rakamlarla gazetecilik yapan
tırnak içindeki şahıslar ile aynı kuruluş içerisinde
asgari ücretle geçim derdinde olan basın emekçisinin derdini, aradaki
uçurumu mu tartışacağız yoksa böyle bir önerge ekseninde
Sayın Başbakanın şahsında veyahut da başka
konularda, ideolojik konular üzerinde tartışma mı
yapacağız? Elbette bunu da yapmamız lazım, ideolojik
tartışmalara farklı bakan birisi değiliz, bunu yapmak durumundayız
fakat bunu yaparken de aslından kopartmamamız lazım.
Şimdi, gazeteciler, özellikle yerel basın
çalışanlarının merkezden kenara doğru gittikçe
olağanüstü problemlerle karşılaştıklarını
görüyoruz. Yerel basın, basının kılcal damarıdır.
Pek çok ulusal basının da haberlerini bu insanlar yaparlar ve sahada
çalışırlar. Mütevazı imkânlarla çıkardıkları
gazetelere hayat vermek için gazetenin hem yazı işleri müdürü hem
sahibi hem muhabiri hem baskıcısı hem dizgicisi olurlar. Haber
yaptıkları olayda da aynı bölgede taraflarla birlikte
yaşadıkları için sürekli risk altındadırlar.
Bir de bu insanların daimi anlamda
kullandıkları, hak ettikleri, uzun yıllar
çalıştıkları sarı basın kartı meseleleri
vardır. Özellikle Basın İlan Kurumunun sarı basın kartıyla
ilgili objektif tutumlar içerisinde, basın kartları iptal
edilmiş olanlara veyahut da bu problemleri yaşayan insanlara,
gerçekten, basın emekçilerinin problemi gözüyle bakmasını biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak istiyoruz.
Basın özgürlüğü ve basınla ilgili,
elbette ki düşünce, ifade ve toplumun kendisini ifade etmesinin alanı
olarak gördüğümüz bir güç unsuru olarak değerlendiriyoruz ama
basın özgürlüğü ile millî güvenlik arasındaki ilişkiyi de
mutlaka dengeye katmak durumundayız çünkü güvenlik-demokrasi, güvenlik-özgürlük
ilişkisi içerisinde dünyanın gelmiş olduğu yeni durum,
başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, pek çok Avrupa
ülkesinde de düşünce özgürlüğü adına bunlar yapılmıyor
arkadaşlar. Bakın, şu kadarını söyleyeyim, 2005
yılında Londrada bir metro istasyonu patladığında, o
dönemde alınan güvenlik tedbirlerinin yoğunluğu şikâyet
konusu oldu ve o dönemin gazeteleri, yazarları, düşünürleri bunun
dünya başkenti olan Londra için turizm açısından
sıkıntı getireceğini söylediğinde, Londra Emniyet Müdürü
Bu, Büyük Britanya İmparatorluğunun, İngilterenin bir devlet
politikasıdır. dedi ve konuyu orada kapattı, gazeteciler de
bunu tartışma meselesi bile yapmadı. Memleketin maalesef bir
şekliyle asimetrik kuşatma altında yaşadığı
şu günlerde, olağanüstü terör örgütlerinin kuşatmasında
olduğu bu günlerde, biz basın özgürlüğü, haber alma hakları
konusunda elbette ki meselelere yaklaşacağız fakat bunu yaparken
de güvenlik ilişkisini çok iyi gözetmemiz lazım.
İkincisi: Gazetecilik kimliği adı
altında yapılan birtakım faaliyetleri gazetecilik kimliğini
kullanarak istismar etmemek lazım. Elbette ki tutuklu gazetecilerden
veyahut da bu manada tartışmaya açılan isimlerden onu hak
etmeyenler olabilir, buna yargı karar verecektir ama gazetecilik gibi bir
kavramı, âdeta gazete sütunlarını ve gazete
sayfalarını üzerine örter gibi, başka niyetlerin üzerine örterek
yol almamak gerekiyor.
Üzerinde durulması ve
tartışılması gereken temel meselelerden bir tanesi
şudur: Türkiyede, kuvvetler unsuru olarak bilinen medya
kavramını gazetecilikten sonra televizyonculuğun ortaya
çıkmasıyla toplumumuz daha çok tanımaya başladı.
1980lerin sonu, 1990ların başıyla başlayan
patronların gazeteci, televizyoncu olmaya başlaması;
patronların televizyonculuklarıyla beraber, oluşturdukları
imkânları, önemli anlamda beşinci kol faaliyeti olarak kendi
çalışanlarını ve ekranlarını ve
televizyonlarını kullanması, Türk demokrasisi
açısından gerçekten önemli bir problemdir ve bu problem
başlı başına tartışılması gereken bir
konudur.
Bu konu, eğer özlük hakları konusunda
değerlendirilse, 212 sayılı Basın Kanununda, tazminat
talep edebilmesi için bir gazete çalışanının, basın
mensubunun beş yıl süreyle çalışmış olması
gerekiyor. Oysa, ilgili çalışma ve sosyal güvenlik yasasında,
bir yıl çalıştıktan sonra tazminat hakları edinebilir.
Neden bu hakları gazete çalışanlarına bu statüyle
vermiyoruz? Veyahut da maaşlarını direkt bankadan almayla
ilgili, yasal düzenlemeler vergi denetiminden dolayı böyleydi ama vergi
denetimiyle, maaşlarını normal alanlara açıktan ödemelerle,
gazete çalışanlarında gazeteye, basına hizmeti mi yoksa
patrona hizmeti mi, bilinir mi bilinmez mi tartışma konusu olan
hususlarda artı ödemelerin yapıldığı da bilinen bir
gerçektir.
Biz, gerçekten, basın mensubu olmayı;
haysiyetli, onurlu, bilgi edinme ve araştırmacı gazeteci olma
hevesini bu toplumda diri tutmak durumundayız. İletişim
fakültesi öğrencileri başta olmak üzere, tüm üniversite
gençliğinin, bulunduğu şehirlerde yerel basına ilgi
duymasını, yerel televizyon ve radyolara ilgi duymasını
teşvik etmeliyiz. Üniversite gencinin, okuduğu alanla
sınırlı olmayan, çok yönlü gelişmesi noktasında yerel
televizyon ve yerel gazeteler ve yerel radyolar bu konuda onlara da yeni bir açılım
yapabilecek bir alan olabilir. Bulunduğumuz illerde bunu mutlaka
teşvik etmek durumundayız.
Fikrini, düşüncesini kamuoyu önünde
açıklayarak kamuoyuyla, toplumla, ülkesiyle, insanlıkla
paylaştığı için cezalandırılan çok farklı
gazeteciler vardır. Bunların hepsini rahmetle anarken, kendi
çerçevemde, benim de özelim olan ve hatıralarım olan ve köşe
yazarlığı yaptığım Ortadoğu gazetesinin
rahmetli yazarlarından İlhan Darendelioğlunu, İsmail
Gerçeksözü rahmetle anıyorum. Yine, görevinin başında
şehit olan gazetecilerdir bunlar. Yine, Cengiz Akyıldız Ağabeyimizi
de, onu da bizim de içerisinde bulunduğumuz bir organizasyonda şehit
edilmesinden dolayı rahmetle anıyorum.
Tüm gazeteciler bizim için
değerlidir, üretkendir, ürettiği nispette ve millete faydası
olduğu müddetçe onlara olan saygımız sonsuzdur. Herkes kendi
dünya görüşüne göre, üreten, emek veren sembol isimlerini saygıyla
anabilirler ama bu anılan isimlerin gerçekten topluma, ülkeye, millete
katma değer üretmeleri, şehit oluşları ve öldürülüş
gerekçeleri de bir o kadar anlamlıdır. Özgürlük-demokrasi
ilişkisi ve basın özgürlüğünü deminki bahsetmiş
olduğum gerçeklerle yeniden ifade edip altını çizmek istiyorum.
Yerel gazetecileri, yerel televizyoncuları ve yerel basını
gündelik yaşam içerisinde sadece bayram ilanları ile siyasetçilerin
yapabileceği birtakım açıklamalar veyahut da demeçlerle
ilişki kurarak yapacakları ilanlarla ve desteklerle yaşar hâle
getirmekten çok, o insanlara Basın İlan Kurumu üzerinden onurlu,
iffetli kazanç sağlayabilecekleri bir alanın
açılmasının zaruretini vurgulamak istiyoruz.
Her bir basın
çalışanı arkadaşımın, kameramanın,
muhabirin; gece uyumadan, gündüz yorulmadan haber yetiştirme mücadelesi
içerisinde olan arkadaşlarımın Çalışan Gazeteciler
Gününü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına kutluyor ve gazetecilik
adına ilkeli, ahlaklı, erdemli işleri yapacak yeni neslin de
devam etmesini, eğitimiyle bunları taçlandırmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ersoy.
Şimdi, önerinin lehinde
ikinci söz, Bitlis Milletvekili Mizgin Irgata aittir.
Buyurun Sayın Irgat.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam
burada bir oylama yapıldı, tutuklu bulunan eş genel
başkanlarımız ve milletvekillerimizin isimleri de okundu
mecburen. Onların isimleri bu listede olduğuna göre kendilerinin de
burada olması gerekiyor. Bu vurguyla söz konusu konuşmama
başlayacağım. Çünkü, kendilerinin bu Anayasa çalışmaları
sırasında yani Türkiye'nin gazetecilerini, kadınlarını,
hepimizi ilgilendiren bu önemli gündemde hapishanede olmaları kabul
edilemez bir durumdur. Mutlak surette Türkiyenin, şu anda
yapmış olduğu bu uygulamadan dolayı hukuk âleminde mahkûm
olacağı bir kararla karşılaşacağına eminim.
Değerli milletvekilleri, bugün, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Dünyanın her yerinde ve Türkiyede
konuşan, yazan, çizen gazetecilerden iktidarlar mutlak surette
rahatsız olmuşlardır ama ne hikmetse, her ülkede söz konusu
gazeteciler de yaptıkları çalışmalarla insanlığın
gönlünde yer tutmuş ve çeşitli ödüllerle
taçlandırılmışlardır.
Değerli milletvekilleri, bugün, Meclisimizde de
Türkiye Gazeteciler Sendikasının üyeleri bir açıklama
yaptılar. Bugünün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu
ama kutlamak istemediklerini dile getirdiler. Evet, kendi sözlerinden
aktarıyorum: Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Kutlayamıyoruz çünkü basın ve ifade özgürlüğü tutsak,
gazeteciler tutsak. Artık haber yapmaktan çok, ifade vermek için adliyelere
gidiyoruz. Gün geçmiyor ki bir gazeteye, bir gazeteciye dava
açılmasın. Geçtiğimiz yıl, en az 839 gazeteci
yaptıkları haberler nedeniyle mahkemelerde ifade verdi,
sayısız soruşturma da davaya dönmek üzere adliye raflarında
bekliyor. 143 meslektaşımız yeni yıla cezaevinde girdi.
Diyorlar ki: Gazetecilik nedeniyle tutuklu değiller. Ancak
haklarındaki tüm suçlamalar, yaptıkları haberlere,
çalıştıkları, yönettikleri gazetelerin yayın
çizgilerine, yazdıkları makalelere, yaptıkları sosyal medya
paylaşımlarına ilişkindi. Uluslararası basın
meslek örgütleri dünyada hapiste 348 gazeteci bulunduğunu belirtiyorlar;
hesaplamalarına göre, Türkiye, en çok gazetecinin tutuklu olduğu
ülke.
Çalışan Gazeteciler Gününü
kutlayamıyoruz, çünkü darbe girişiminin faturası da basın
emekçilerine kesildi. 10 Ocağı kutlayamıyoruz çünkü
meslektaşlarımız işsiz. Evet, Çalışan Gazeteciler
Gününü kutlayamıyoruz, çünkü çalışan gazeteciler örgütsüz ve
güçsüz bırakılmış durumda. 10 Ocağı
kutlayamıyoruz, çünkü kimin çalışan gazeteci olduğuna biz
karar veremiyoruz... Devam ediyor, 10 Ocağın Çalışan
Gazeteciler Günü değil, 10 Ocağın çalışmayan
gazeteciler günü olduğunu vurguluyorlar.
Değerli milletvekilleri, OHAL ilanından bu
yana 178 medya kuruluşu kapatıldı. 2016 yılının
üçüncü çeyreğinde yayınlanan bir rapora göre, en az 2.500 gazeteci bu
yüzden işini kaybetti. İşsiz kalan gazetecilerin KHK'lerle
kapatılan kuruluşlardan tazminatlarını almaları da
yine başka bir KHK'yle engellendi. Yani sadece gazetecilerin değil,
tüm çalışanların en temel hakkı olan tazminatları da
engellendi. Yani emekleriyle oynandı, yani intikam alındı
gazetecilerden ve onların çocuklarından, ailelerinden. Basın
alanında Hükûmetin propagandasını yapmayan hiçbir kuruluş
bırakılmadı. İşsiz kalan gazetecilerin istihdam
edilebileceği hiçbir alana müsaade edilmiyor artık. Böyle bir
ortamda, çalışan gazetecilerden ziyade çalışamayan
gazetecilerden söz etmek daha doğru olacaktır.
Son olarak Ahmet Şıkla tekrar gündeme
gelen tutuklu gazeteci sayısı her gün daha da artıyor. Şu
an 146 gazeteci tutuklu olarak yargılanıyor. Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütünün dünya basın özgürlüğü
sıralamasında Türkiye 151inci sırada.
Değerli milletvekilleri, evet, bugün basın
üzerindeki baskılardan bahsediyoruz. Buna ilişkin bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması talep ediliyor, biz de
bunun lehinde görüş bildiriyoruz ve umuyoruz, diliyoruz ki bu komisyon
kurulur. Neden kurulur? Çünkü bu ülkede bir Kürt gazeteciliği tarihi
sorunu var aynı zamanda. Kürt gazeteciliği tarihi aynı zamanda
bir sürgünler tarihidir. 22 Nisan 1898de, yaklaşık yüz on sekiz
yıl önce topraklarından uzakta, ta Kahirede ilk Kürtçe gazete yani
Kürdistan yayın hayatına başladı.
MEHMET HABİB SOLUK
(Sivas) Nere ora ya?
MİZGİN IRGAT (Devamla) Mısıra
sürgün edilen Bedirhan ailesinden Mithat ve Abdurrahman Bedirhan
kardeşlerin yayına başlattığı gazete o gün
nasıl baskı altında yayın hayatına
başladıysa maalesef bugün aynı baskılar devam etmekte.
Osmanlı yönetiminden izin alamamaları nedeniyle topraklarından
çok uzaklarda yayın hayatına başlayan bu gazetenin bugünkü
devamı niteliğindeki basın-yayın kuruluşları
aynı baskılarla karşı karşıyadır. Bu tarih,
aynı zamanda Kürt halkının yaşadığı
trajedinin de tarihidir. O gün sürgünde başlayan Kürt gazeteciliği
bugün hâlâ zor koşullarda, baskı altında hayatına devam
etmektedir oysaki tarihsel toplumsal aydınlanma mücadelesinin,
direnişin de tarihidir aynı zamanda.
Uzun yıllar sonra, 1990lı yıllarda
Türkiyede aynı çabayı sürdürmeye çalışan çok sayıda
gazeteci katledilmiş, gözaltından sonra akıbetleri dahi bilinememiştir.
Kürt gazeteciliği, yüz on sekiz yıl önceki, gazete kapatma,
tutuklama, sürgünde yayıncılık baskısı
altındadır. Bu gelenek 1898den bugüne haftalık, aylık,
günlük 50den fazla gazeteyi çıkarmış durumda. 1992de Özgür
Gündem yayın hayatına başladı, kapatıldıktan
sonra sürekli farklı isimlerle yeniden yayın hayatına
başladı, yönetici ve çalışanları hakkında
sayısız dava açıldı ve para cezaları verildi. Adı
Özgür Ülke olan bu gazetenin bürosu 4 Aralık 1994 tarihinde
bombalandı. Yeni Ülke gazetesi, Özgür Gündem, Özgür Ülke, Yeni Özgür
Politika gazetelerinin onlarca yazarı, muhabiri ve
dağıtımcısı katledildi. Azadiya Welat gazetesi, bu
ülkenin, Türkiyenin tek Kürtçe gazetesi, tam o günlerde yani 1990larda -ilk
Kürtçe gazete- yayın hayatına başladı. Bu ilkti ve çok
önemliydi ama bugün basın özgürlüğünü, demokrasiyi ağzından
düşürmeyen, OHALi kaldırdığını, yüz
yıllık yanlışları bitirdiğini iddia eden AKP
Hükûmeti ve iktidar maalesef 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek bu
ülkenin tek Kürtçe gazetesini, Azadiya Welat gazetesini
kapatmıştır; Zarok TVyi kapatmıştır; Kürt
Enstitüsünü yani bu ülkenin 1990lı yıllarındaki OHALde
açılan Kürt Enstitüsünü kendi ilan ettiği OHAL döneminde kendi eliyle
kapatmıştır. Ape Musaların -Musa Anterlerin- büyük
bedellerle ve emeklerle kurduğu, toplumsal ve entelektüel anlamda büyük
bir kaynak olan Kürt Enstitüsü -ki bu ülkenin Cumhurbaşkanı bunun
adını da lafzıyla ağzına alarak dile getirmiştir-
o kurum şu anda kapatılmış durumda.
Kadri Hoca dile getirdi.
Bunun emeğini veren yüzlerce akademisyen şu an işten
çıkarılmış, ihraç edilmiş durumda. Hakeza, bu ülkenin
muhalefetini, bu ülkede başka sesleri, bu ülkenin iktidarının
yaygınlaştırdığı politika dışında
var olan bir gerçekliği dile getiren herkes bir bütünel büyük bir
baskı altında ve şu anda önümüze anayasa
çalışması gibi getirmiş oldukları taslak ise bu
baskıların en üst seviyesi, zirvesi olacaktır. Bu anayasa
taslağı yasalaşır ise şu an konuştuğumuz
şeylerin çok daha tehlikelisini, daha vahim durumları bir dahaki
konuşmalarda dile getirmiş olacağız.
Bu temelde ben de bugün
gazetecilerin Çalışan Gazeteciler Gününü tekrardan kutluyorum.
Özgürce, hiçbir baskı altında olmadan, hiçbir dava tehdidi olmadan,
basın-yayın kuruluşlarında ve kendi gazetelerinde, sokakta,
meydanda, her yerde faaliyetlerini yapacakları günlerin gelmesini ve
tutuklu oldukları hapishanelerden çıkmalarını diliyorum.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Kastamonu Milletvekili Metin Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN ÇELİK (Kastamonu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi aleyhinde söz
aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Gaziantepte terör örgütünce
gerçekleştirilen hain saldırıyı büyük bir
kahramanlıkla engelleyen polislerimizi tebrik ediyorum, yaralı
polisimize Yüce Allahtan acil şifalar temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, ülkemizdeki
ve dünyadaki gelişmeleri topluma en hızlı ve en doğru
şekilde ulaştıran, toplumun gözü, kulağı olan,
görevlerini ilkeli, doğru ve tarafsız yayıncılık
anlayışı içerisinde, sorumluluk duygusu içerisinde yerine getiren
tüm basın mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü tebrik ediyorum.
Özellikle 15 Temmuz gecesi FETÖ tarafından
gerçekleştirilen ve demokrasimizi hedef alan hain darbe teşebbüsünde
basınımızın oynadığı rol göstermiştir
ki basınımız demokrasimizin en büyük güvencelerinden bir
tanesidir. Bu hain girişim sırasında ülkesine ve
bayrağına sahip çıkarak milletimizin yanında duran
basın mensuplarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisinde, iktidarımız tarafından basın-yayın
organları ve gazeteciler üzerinde baskı uygulandığı,
işsizlik ve tutuklamaya varan cezalarla karşı karşıya
bırakıldığı, görevlerini özgürce
yapamadıkları ve halkın haber alma özgürlüğünün engellendiği
iddia edilmekte. Elbette bunlar gerçeğe aykırı. Türkiyede
basın özgürdür. Basın özgürlüğünden neyi
anladığımız da bu açıdan çok çok önemli. Zira,
basın özgürlüğü, eskiden olduğu gibi, medya gücünü elinde
bulunduranların milletin seçtiği hükûmetleri devirip yerine
istediğini getirmek için eleştiri sınırlarını
aşan, her türlü hakaret, yalan, iftira, teröre desteği mübah görmekse
bunun, bugünkü Türkiyede artık olamayacağını herkesin
bilmesi lazım. Kişilerin şerefini, onurunu korumak, hak
etmedikleri yalan yanlış ithamlarda bulunmamak, rakip olarak
gördüğümüz insanların hukukunu en az kendi hukukumuz kadar onurlu
görmek, kutsal görmek, insan onuru bağlamında bir
yayıncılık politikası, basınımızdan temel
beklentimizdir. Eleştirelim, söylemek istediklerimizi söyleyelim ama
insanların haysiyetleriyle oynayarak yapılacak bir
basın-yayın anlayışı asla basın özgürlüğü
olarak değerlendirilemez. Basın özgürlüğü, hiçbir zaman suç
işleme özgürlüğünü içinde barındıramaz.
Değerli milletvekilleri, yine, iktidarı
eleştireceğim, sıkıştıracağım diye
Türkiyeyi uluslararası arenada şikâyet etmek ve bunu bir
alışkanlık hâline getirmek hiçbir siyasi partimize
yakışmaz. Türkiyede şu anda terör örgütlerine yönelik
alınan tedbirler üzerinden Türkiyede basın özgürlüğü ihlal ediliyor.
diye yaygara koparılmak isteniyor. Son dönemde dost bildiğimiz Avrupa
ülkelerinin Türkiyedeki terör örgütlerine yönelik korumacı
anlayış ve politikaları ortadayken bazı muhalefet
partilerinin ve diğer bazı kesimlerin sırf bundan siyasi rant
umarak bu kervana katılmaları asla kabul edilemez. Otuz beş
yıldır ülkemizde binlerce vatandaşımızın
hayatını kaybetmesine neden olan kalleş terör örgütü
PKKnın uzantısı olan PYD ve YPGye yardım eden ülkelerin,
Suriyede bırakın istikrarın sağlanmasını, bu ülkenin
daha büyük karışıklıklara sürüklenmesine neden
olacakları apaçık ortadadır.
Türkiye, 2016 yılında, başta FETÖ
tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi olmak
üzere, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör saldırılarına maruz
kalmıştır. Türkiyede son dönemde terörün
tırmandırılmasının asıl sebebi, şüphesiz
ülkemizin terör örgütlerine karşı ortaya koyduğu etkin ve
kararlı mücadeleden, terör örgütlerine karşı terör örgütlerini
kullanan güçlerin duyduğu açık bir memnuniyetsizliktir. Avrupa
ülkelerinin zaman zaman kendi ülkelerindeki teröre karşı
takındıkları tavrı, Türkiyedeki terör gruplarına ya
da başka ülkelerdeki terör gruplarına karşı
takınmadıklarını maalesef görüyoruz. Ülkemizin
yaşadığı terör saldırılarında bu ülkeler
tarafından yeterli tepkinin ortaya konulduğunu söylemek de elbette
mümkün değil. Terör nereden gelirse gelsin, hangi amaca matuf olursa
olsun, bireye, aileye, topluma ve bütün insanlığa yönelen çok ciddi
bir insanlık suçudur. Millet olarak bize düşen, teröre karşı birlik ve beraberliğimizi daha da
artırarak bu oyunları bozmaktır.
Değerli milletvekilleri, aslında bütün
bunların sebebini biz biliyoruz. Mesele, büyüyen, gelişen ve
artık bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan, mazlumlara sahip çıkan,
haksızlıklara dur diyen,
Dünya 5ten büyüktür. diyen bir Cumhurbaşkanı olan Türkiye
kıskançlığıdır.
Türkiyede taşeron terör örgütlerini kullanarak
Türkiyenin bu yükselişini engellemeye çalışanlar, biz bu
örgütlerin üzerine gittiğimiz anda Türkiyede özgürlükler
kısıtlanıyor, Türkiyede basın özgürlüğü yok
ediliyor. diye algı operasyonları yaparak bu mücadelemizi akamete
uğratmak istiyorlar. Ancak bunu başarmaları asla mümkün
olmayacak çünkü milletimiz engin ferasetiyle olan biteni değerlendirmekte,
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin
arkasında durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şu asla
unutulmamalı: Türkiyede herhangi bir gazetecinin, Anayasamızda ve
ilgili kanunlarda tanımlanan basın özgürlüğü kapsamında
mı hareket ettiği yoksa suç mu işlediği, terör örgütlerine
destek mi olduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti
yargısı tarafından değerlendirilecektir. Terör örgütlerinin
çok yönlü saldırılarına hedef olduğumuz bugünlerde AK
PARTİ iktidarı tarafından basın özgürlüğünün ihlal
edildiğine, gazetecilerin sindirildiğine dönük haksız ve yakışıksız
ithamlar ancak Türkiye düşmanlarını sevindirecektir. Buna hiç
kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.
Son olarak, biraz önce CHP hatibi, bu ülkeye büyük
hizmetler yapmış olan ve bu hizmetleri neticesinde milletimizin
gönlünde ayrı bir yeri olan, ayrı bir sevgi kazanan Sayın
Başbakanımıza kendince bir şeyler söyledi. Bu
yakışıksız ve saygısız üsluba aynı üslupla
karşılık vermeyeceğim. Kem söz sahibine aittir diyorum.
Elbette, bu sözler Sayın Başbakanımızın değerini
milletimizin gözünde asla düşürmeyecektir, daha da yukarılara
çıkaracaktır.
Değerli milletvekilleri, tekrar, gazeteciler
üzerinde herhangi bir baskımızın olmadığını,
Türkiyede basın özgürlüğünün en etkin şekilde yürütülmesinin
bizim de en büyük amaçlarımızdan bir tanesi olduğunu belirtiyor,
ülkemizin önünü açacak, Türkiyede yönetimde istikrarı devam ettirmemizi
sağlayacak Anayasa değişikliği görüşmelerimizin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi,
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir. .
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, (2/207) esas numaralı 6216 Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/80)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/207) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Şimdi teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(2/207) sayılı Kanun Teklifi üzerine söz
aldım. Bu kanun teklifini 2013 yılında vermiştim ve bu
dönem yeniledim. Konusu şu: Anayasa Mahkemesinin son kadın üyesi 2013
yılında emekli oldu ve onun yerine erkek üye atandı. Şu
anda Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden hiçbiri kadın değil, hiçbiri
kadın değil. Özellikle bunu da Adalet ve Kalkınma Partili
kadın milletvekillerinin dert edinmesi lazım. Neden 17 üyeden 1i
kadın değil? O nedenle verdim ve 8 üyenin cinsiyet
eşitliğine uygun bir şekilde kadınlardan
oluşmasını teklif ettim. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama Adalet ve Kalkınma Partisi kadınları
maalesef bu konuda duyarsızlar ve özellikle de Anayasa Mahkemesinde
cinsiyet eşitliğine dayalı üyelik konusunda herhangi bir
adımları bugüne kadar bu Parlamentoda olmadı. Onu da ben
yaptım CHP Grubu adına, o şeref de bana ait. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bir korku
ortamında Anayasa tartışıyoruz, korku ortamında.
Bakın, dün Ankara Barosu Başkanı burada, Anayasa konusunda
görüşlerini ifade edemedi, gazlandı; avukatların üzerine
köpekler sürüldü ve bu Meclisin etrafı kuşatıldı ve
avukatlar bu Anayasa tartışmasına katılamadılar, sivil
toplum katılamadı.
Bir örnek vermek istiyorum. Ben Diyarbakır
Barosunun Başkanıydım. 27 Nisan postmodern darbesinden sonra
İnsan Hakları Derneği Başkanıyla, MAZLUMDERin
Başkanıyla sabah saat dokuzda Diyarbakır Adliyesindeydik ve
Genelkurmay Başkanı aleyhine suç duyurusunda bulunduk. O zamanda
bile, bakın, o zamanda bile böyle bir ortam yoktu, o zamanda bile ama size
yakın olan hiçbir baro başkanı o dönemde suç duyurusunda bulunma
cesaretini gösteremedi ama bugün, baro başkanlarının Anayasa
konusunda görüşlerini ifade edeceği ortamı bile
yaratmıyorsunuz. O nedenle, biz buna 15 Temmuzdan sonra OHAL darbesi
diyoruz ve bu darbeyi de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı devam
ettiriyor. Bunun adı artık 15 Temmuz darbesi değil, OHAL
darbesidir.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu durumu
size ifade edeyim: Burada arkadaşlarımız konuşuyorlar.
Anayasa konuşmaları özgür ortamda olur, insanların
düşüncelerini özgürce ifade edeceği ortamlarda olur. Özgür bir ortam
var mı? Daha geçen gün OHAL kararnamesini çıkardınız,
binlerce kamu görevlisini işten attınız, binlerce. Var mı
böyle bir ortam? Yok. Düşünce özgürlüğü var mı? Yok. İfade
özgürlüğü var mı? Yok. Medya özgürlüğü var mı? Yok. 146
gazeteci hapiste. Bugün itibarıyla 6 gazeteci on yedi gündür
gözaltında, tam on yedi gündür. Bundan haberiniz var mı? Yok.
Nasıl tartışacağız yeni anayasayı?
Bakın, değerli arkadaşlar, bu ortam
neye benziyor, size ifade edeyim. Yurttaşlarımızın ve
sizlerin anlaması açısından söylüyorum çünkü biz bu ortamı
çok iyi anlıyoruz, getirilen yasayı da anlıyoruz ama
yurttaşlarımızın kafası siyasetle çok ilgili
olmadığı için ve bu ortamı daha iyi anlatmak için şunu
söyleyeceğim
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Vatandaşlar her şeyi senden, benden daha iyi biliyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, getirilmek istenenin
anlaşılması bakımından ve sizlerin anlaması
bakımından şunu söyleyeyim: Bir futbol kulübünün başkanını
düşünün, başkanını. Aynı zamanda, Futbol
Federasyonunun başkanı. Aynı zamanda, Merkez Hakem Kurulunu
atıyor, onun atamasını yapıyor. Sonra, Profesyonel Futbol
Disiplin Kurulunu atıyor, Tahkim Kurulunun üyelerini belirliyor, tümünü.
Aynı kulübün başkanı bütün bunları yapıyor. Sonra, kendi
takımının futbolcuları gol atamayınca
cezalandırıyor yani sizleri ileride milletvekili yapamayacak. Sonra,
ezkaza rakipleri maç kazanırsa, eğer maç kazanırsa onları
dilediği gibi cezalandırma imkânı var o futbol kulübü
başkanının ve sonra, bütün bunlara rağmen eğer
takımı maçı kaybederse o zaman ne yapacak? Futbol ligini tümden
iptal etme hakkı var. Böyle bir ortamı getiriyorsunuz, böyle bir
ortamı. Getirilmek istenen başkanlık rejiminin, Türkiyeye dağıtılan
başkanlık rejiminin, Türk tipi başkanlık rejiminin adı
budur. Dolayısıyla, bundan yol yakınken vazgeçelim. Demokratik,
özgür bir ortamda, gerçekten Türkiye'nin kendi barışını
sağladıktan sonra, dışarıda barışı
sağladıktan sonra Anayasayı özgürce
tartışacağımız bir ortamı yaratalım ve bu
kanun teklifine de özellikle AKPli kadın milletvekillerinden destek
bekliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bir milletvekili adına
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Sezgin Tanrıkulunun vermiş olduğu kanun teklifinin
Genel Kurul gündeminde görüşülmesine ilişkin, lehinde söz aldım.
Sayın Tanrıkulunun teklifi, özü itibarıyla,
Anayasa Mahkemesinin yarısının kadın olmasını
öngörmekte. Tabii, AKP Grubu kadınlara yönelik
ayrımcılıkla, şiddetle mücadelede bundan önce
verdiğimiz tüm tekliflere ezberden hayır dediği için, elbette
bu teklife de ezberden gene hayır diyecektir. 81 validen yalnızca
2sinin kadın olduğu, sadece tek bir kadın bakanın
bulunduğu, bürokraside maalesef ancak yüksek düzey bürokratların
yüzde 9,4ünün kadın olduğu; kadınların uğradığı
ayrımcılıkla, şiddetle, cinayetle ilgilenmeyen, sadece
aileyle ilgilenen bir yönetimde iktidar çoğunluğunun aksi bir
şekilde hareketi herhâlde abesle iştigal olur zaten.
Kadınların yüksek yargıda, bürokraside, siyasette olmasına,
aslında, daha doğru bir ifadeyle, evin dışında
olmasına niyeyse AKPnin bir alerjisi var.
Bakın, imzamız olan uluslararası
sözleşmelerde Eşitsizliğin olduğu her alanda
kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için geçici özel
önlemler alınır. diyor. Uyan var mı? Maalesef yok.
2010 yılında Anayasa
değişikliği teklifi geldi. Burada da halka sunulurken vitrin
maddelerinden biri de kadınlara pozitif ayrımcılık
yapılacağına dair bir hükümdü ama o günden bugüne yapılan
hiçbir şey maalesef yok, koca bir hiç. Şu açıktır ki AKP,
söz konusu kadınlar olunca, kadın hakları olunca maalesef
kulağının üstüne yatmayı bir politika hâline getirdi.
Değerli milletvekilleri, biraz önce 2010
Anayasa değişikliği teklifinden konuştuk, Anayasa
değişikliğinden konuştuk; Türkiyeyi
değiştireceği, dünyada, Türkiye demokrasisini en önde götüreceği
masalıyla halkın önüne getirilen bir teklifti.
Hatırlarsınız, yüksek yargının hallaç pamuğu gibi
atıldığı, FETÖnün yargıya iyice yerleşmesini,
çöreklenmesini sağlayan bu teklif hakkında bizler çok konuştuk,
çok anlattık ama maalesef, bizleri dinlemediniz. Anayasa
değişikliği konusunda da, FETÖ konusunda da yine kulağınızın
üzerine yatmayı tercih ettiniz. Sonra, kol kola aynı menzile
koşarken sen ben kavgası olunca, bu sefer, ortaya çıkan
tabloda, sorumluluğunuzu kabullenmek yerine Kandırıldık.
demeyi tercih ettiniz.
Şimdi de boş kâğıda
attığınız imzalarla, yeni bir Anayasa
değişikliğiyle Meclisin huzurlarındasınız. Hem de
yetkisini elinden almaya çalıştığınız, içini
boşaltmaya çalıştığınız Meclisin huzuruna
bir rejim değişikliği teklifiyle geliyorsunuz. Bir tek
kişinin iki dudağı arasından her çıkan sözün kanun olduğu,
yeni bir sultanlığa, diktaya dönüşebilecek bir sistemin
teklifini getiriyorsunuz buraya. Alışıldığı
üzere, şimdi de kimseyi dinlemiyorsunuz. Hadi bizi dinlemiyorsunuz, tamam,
biz muhalefetiz ama peki, bilim adamlarını, sivil toplum
kuruluşlarını, halkı niye dinlemiyorsunuz? Madem
bunları dinlemiyorsunuz, niye geçmişe, çevrenize bakmıyorsunuz?
Geçmiş, tarih, maalesef, böyle tek bir elde toplanan gücün,
diktatörlüklerin ülkesine ve dünyaya yarattığı acılarla
dolu. Bunca yakıcı sorunun içinde, terörün, kanın,
gözyaşının içinde, ekonomik krizin içinde ve maalesef, rezil bir
duruma düşen dış politikamızın içinde sizin tek bir
derdiniz var; bir tek adamın istediği gibi at
koşturacağı, denge ve denetlemenin olmadığı bir
sistemi oluşturmak, rejimi değiştirmek. Bunun sonu hüsran. Daha
önce de söylediğim gibi, Nazi Almanyasında, faşist
İtalyada ya da Orta Asyada ya da -daha dikkat etmek isterseniz- Latin
Amerikada bunun örnekleri ziyadesiyle var.
Değerli milletvekilleri, son dakikalarda, dünkü
manzarayı, oy kullanma manzarasını izleme
fırsatınız oldu mu? Gerçekten ne yapıyorsunuz? Yani biz
mahalle delegelerini seçerken bile illerimizde bu manzarayla
karşılaşmadık. Aklınızı, iradenizi niye
ipotek altına aldırıyorsunuz? Bakın, aklını,
iradesini, vicdanını ipotek altına aldıranların 15
Temmuzda bu ülkeye nasıl zarar verdiklerini hep beraber izledik, hep
beraber şahit olduk. (CHP sıralarından alkışlar)
Kendilerini Meclisi bombalarken, halkını öldürürken buldular. Biz
sanıyorduk ki onlar askerler, biz sanıyorduk ki onlar hâkimler,
polisler ama meğerse birer kuklaymışlar. O yüzden sizler de
aklınızı, iradenizi kimseye ipotek ettirmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi, burası milletin Meclisi ve asla da Külliyenin Meclisi
olmayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, esasen yerimden söz alacaktım ama Sayın Yüceerin
son cümlesi bir ikaz, bir ihtar olarak değil, aynı zamanda haddini
aşan
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Yüceer atını
istediği gibi koşturacak bir kişiye yetki verecek bir anayasadan
bahsetti. Ben siyaset bilimi hocasıyım. Tarihte kabile şefleri
dâhil, atını böyle serbestçe koşturan hiçbir şef, hiçbir
otorite bilmiyorum. Her otoriteyi sınırlayan kurallar kabilelerde
bile var, kabilelerde, imparatorluklarda var, krallıklarda var, feodal
beyliklerde var.
MURAT EMİR (Ankara) Yüreğimize su
serptiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi,
eleştiri, eleştiri de
Eleştiriyi insanlık tarihini bile
ters yüz edecek şekilde abartılı bir tarzda dile getirmek; o,
eleştiri değil.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Attan düşeni söyle,
attan düşeni.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Türkiye'nin bu
kadar demokratik tecrübesi var, hepsini yiyip içip midemize mi geçirdik? Bütün
bunlar toplumun aklında, vicdanında. O akılda ve vicdanda olan
demokratik tecrübe aynı zamanda buraya yansıyor. Bir kere o Tek
kişiye aklınızı, iradenizi bırakıyorsunuz. filan
şeklindeki retoriği kökünden reddediyorum.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Ama gerçek,
acı gerçek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Buradaki her
bir insan -tıpkı sizin gibi- elbette bir parti disiplini içinde ama
aynı zamanda özgür bir vicdan ve akılla davranıyor.
Eleştiri yaparken aynı zamanda bunun tahkir
sınırlarına geçmemesine dikkat etmek bizim boynumuzun borcu,
sizin de boynunuzun borcu.
Kadın meselesine gelince: Modern hayat, kamusal
hayata çıkan -geleneksel dünyadan farklı olarak- kadının
fırsat eşitliğine ilişkin devletlere, otoritelere
yükümlülük yükler. Bu manada, Sayın Tanrıkulunun dile getirdiği
husus, esprili talebi bir yana, yüksek bürokrasiye ilişkin
görevlendirmelerde ehliyet ve liyakatin yanı sıra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
cinsiyete
ilişkin toplumsal eşitliğe de dikkat edilmesi AK PARTİ
olarak bizim de talebimizdir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın hatip
ileri sürdüğüm görüşten farklı bir görüş ifade
ettiğimi
BAŞKAN Öyle bir şey ifade etmedi
Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Ama öyle.
BAŞKAN Bakın, şunu söyleyeyim
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sataştı.
İsmimi vererek sadece benim söylediklerim üzerinden, farklı bir
şey söylediğimi söyledim.
BAŞKAN Hayır, şunu yaptı:
Sizin kendi beyanlarınızı söyledi.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) İsmimi verdi,
daha nasıl sataşacak?.
BAŞKAN Sayın hatip size hiç
sataşmadan, kendi bakış açısını ifade etti.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) İsmimi verdi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bakın, bunun
sınırı yok. Israr ediyorsanız, size bir dakika, İç
Tüzük 60a göre söz vereyim çünkü sataşma yok bunda, emin olun. Ama, ben
İç Tüzük 60a göre size yerinizden bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, öncelikle bizim arzu ettiğimiz tabii ki herkesin özgür
iradesi ama bu Meclisin, bu Gazi Meclisin bir itibarı var. Geçmişten
bugüne darbeye karşı mücadele etmiş, bedel ödemiş,
işkence görmüş, şehit olmuş bütün
yurttaşlarımıza bir borcumuz var. Dolayısıyla,
bizlerin de temsil ettiğimiz, aldığımız bu yetkiye ve
o yetkiyi temsil eden herkese sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğun
gereği olarak da maalesef ne oy kullanmada ne maalesef
düşüncelerimizi ifade etmede bunu sağlayamıyoruz. Dün
izlediğimiz manzara bu Meclisin itibarını zedelemiştir,
Anayasaya aykırıdır ve gerçekten, bize oy veren, o yetkiyi
veren insanlara da bence yapılacak en kötü şeydir. Yoksa kimsenin
oyunu, düşüncesini yargılama gibi, sorgulama gibi bir niyetimiz yok.
Bizim ifadelerimiz bunun üzerindendi. Artı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
(2/207) esas numaralı 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/80) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmesine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Geçen birleşimde 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin görüşmelerinde
kalınmıştı.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi
hatırlatmak amacıyla 1inci maddeyi okutacağım ama
Sayın Altayın bir söz talebi var.
Evet, Sayın Altay buyurun, bir
dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin maddelerine
geçilmesi için yapılan gizli oylamanın İç Tüzük hükümlerine
aykırılık teşkil ettiğine, 4 siyasi partinin ve
Başkanlığın bu konudaki anlayışlarını
açıklamasının Parlamentonun itibarı ve Anayasa
değişikliğinin kamu vicdanındaki meşruiyeti
bakımından önemli olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, bu söz talebim aslında
58e de dayalıdır ancak onun da ötesinde, dün gece geç saatlerde
konuştuğumuz, görüştüğümüz teklifin tümü üzerindeki
oylamalar esnasında söz talep etmiştim ve siz oylama neticesinden
sonra bana söz vereceğinizi söylemiş ve vermiştiniz.
Ben aldığım bu sözde, aslında
sizin de müşahede ettiğiniz üzere, yapılan oylamanın
İç Tüzükün 147 ve 148inci maddelerine açık aykırılık
teşkil ettiğini söylemiş ve bunun, Genel Kuruldaki her partiden
sayın milletvekilleri tarafından da teknolojinin verdiği
imkânlarla belgelendiğini ifade etmiştim. Bunun hemen peşine,
ben bu sözlerimi tutanağa geçirdikten sonra siz -bence, niyet okumak
istemem ama bilinçli olarak- oylamanın, usulüne uygun ve kapalı,
gizli yapıldığını beyan ettiniz,
Şimdi, Sayın Başkanım,
Kıymetli Başkanım, bu resim bugün bütün yazılı ve
sosyal medyada, görsel medyada yer aldı. Şimdi, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım, burada, kanun koyan yerde, bizi, hepimizi
bağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün hükümleri
ortadayken bu resim sizi de eminim ki çok incitmiştir, çok incitmiştir.
Dolayısıyla, kaldı ki bu konuda, Sayın Başkan,
hoşgörünüze sığınarak çok kısa bir paragrafı
okumak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne var ki
Anayasa Mahkemesinin oylama usulüne aykırı hareket edildiğine ve
oylamanın geçersizliğine karar verebilmesi için, oylama sonucu
dilekçesinde ileri sürülen hususların oylamanın sonucunu etkileyecek
nitelikte olduğunu ispatlayacak açık ve yeterli delil
bulunamadı. Bu gibi usulsüzlük iddialarının oylama
çoğunluğunun sağlanıp sağlanamadığı
konusunda da dikkate alınması gereken ikinci tur oylamada
gerçekleştiği de belirlenemediğinden
Yani hangi turda gerçekleştiği
belirlenemediğinden falan diye devam ediyor.
Sayın milletvekilleri, kıymetli
milletvekilleri, Sayın Başkan, Sayın Hükûmet; Anayasa Mahkemesi
geçmişte diyor ki: Bu açık oylamayla ilgili sonucu
değiştirecek kadar bize belge verilseydi, bu oylamayı iptal
ederdim. Dolayısıyla, dün akşam üzülerek müşahede ettik ki
ha, bu bir örnek, sayın milletvekilimi afişe etmek için bunu
yapıyor değilim ama- bu gibi elimizde diğer sizlerde de
vardır- onlarca belge var. Dolayısıyla, bizim
çıkmasını istemediğimiz ama sizin hararetle saygı
duyuyorum- çıkmasını istediğiniz, geçmesini istediğiniz
bu teklif geçerse bu tarz tutumlarla yüksek mahkemeyi de zorda
bırakırsınız. Bu vesileyle bunu hatırlatmak istiyorum.
Buradan, sabrınıza
sığınarak, hoşgörünüze sığınarak iki
şey daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, şurada hep birlikte mesai arkadaşlığı da
yapıyoruz. O makamlar, bu makamlar, dün Sayın Başbakanın
belirttiği Makamlar feda olsun
Hiçbir makam feda olamaz arkadaşlar,
makamların hepsi milletindir. Kimse kimseye bir makam da feda edemez.
Lakin bütün makamların bize milletten aldığımız
şekilde lekesiz ve tertemiz itham ediyor değilim- olarak bizden
sonrakilere bırakılması gibi bir mecburiyet var.
Şimdi, ben sizden arz ediyorum. İlla bir
usul tartışması diye değil ama bu Parlamentoyu
oluşturan 4 siyasi partinin ve sizin bu gizli oylamayla ilgili
anlayışınızı ikişer dakikayla yeniden ortaya
koymamızın, Parlamentonun itibarı bakımından,
görüştüğümüz kanun teklifinin kamu vicdanındaki meşruiyeti
bakımından şüphesiz büyük faydası olacaktır. Burada ne
çıkar bunu bilmem. Buradaki sonuçlara biz saygılıyız.
Buradaki herkes yüce milletin vekâletini üstünde taşıyor. Buradaki
bütün sayın milletvekillerinin bu konuda vereceği kararların başımızın
üstünde yeri var, bunda bir sıkıntı yok ama bu gizli oy
meselesi, milletin önüne yarın gidersek, gidilirse şaibeli
olmasın, meşru olsun oluyorsa. Bu bakımdan, bir usul
tartışması diye de düşünebilirsiniz, bu konuda
grupların değerlendirmesini almak diye de
değerlendirebilirsiniz.
Sizden hassaten rica ediyorum, istirham ediyorum;
gruplar, her zaman yaptığımız gibi, ikişer dakikayla
dün akşam yaşananlarla ilgili anlayışlarını,
değerlendirmelerini ortaya koysun. Sonra siz tavrınızı,
tasarrufunuzu ilan edin ve bundan sonra yapacağımız oylamalarda
hem bu, dün akşam yansıyan şekilde, çirkin, kabul edilebilir
olmayan görüntüler olmaz hem de hukuk içinde, İç Tüzük içinde bu
görüşmeleri sağlamış oluruz diye düşünüyorum.
Takdirlerinize saygıyla arz ediyorum efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkan, bir söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Deligöz, bir saniye, bir
saniye
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak İç Tüzük
hükümlerine ve oylamanın gizliliği esasına azami derecede uymaya
çalıştıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tabii ki
bizlerin görüşleri muhakkak önemli ve bütün görüşler
saygıdeğerdir ama bu Parlamentoyu yönetirken hepimizin tabi
olduğu bir Anayasa ve İç Tüzük el kitabımız var.
Dolayısıyla, burada bütün çalışmaların bu İç
Tüzüke uygun olarak yapılması ve bütün milletvekillerinin de buna
uyması gerekiyor. Biz de Meclis Başkanlık Divanı olarak,
azami derecede, bu İç Tüzükte yazılan hususlara, oylamanın
gizliliği esasına uymaya çalışıyoruz.
İnşallah, oylama süreci geldiğinde de burada bütün
grupların bu noktada buna tekrar dikkatini çekmeye
çalışacağız ve hep birlikte, gruplar olarak burada güzel
bir iş çıkarmaya çalışalım. İşin neticesi,
rengi şöyle ya da böyle olabilir ama sonuçta milletvekillerinin iradesi
nasıl yansırsa hepimiz saygı duyacağız.
Geldiğinde onu konuşuruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, benim
de bir talebim var.
BAŞKAN Yerinizden, buyurun Sayın Gök.
Bir dakika süreyle size de bir söz verelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir dakika değil, biraz
toleranslı olsun.
BAŞKAN Tamam, buyurun, toleransı zaten
tanıyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankara
Valiliğinin Ankarada her türlü eylem, toplantı ve mitingi yasaklama
kararı aldığına, bu kararla ana muhalefet partisi olarak
referandumla ilgili yapacakları çalışmalarının
engellenmiş olduğuna ve Bakandan bu konuda bir açıklama
beklediklerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ben aynı zamanda Ankara
Milletvekiliyim ve 5 milyonluk bir kentin, halkın oylarıyla
seçilmiş bir temsilciyim. Bu Anayasa teklifi yapılacak
görüşmeler ve oylamalar sonucunda Meclisten referandum eşiğini
geçen bir oyla geçtiği takdirde, önümüzdeki aylar içerisinde bizi bir
referandum bekliyor. Doğal olarak, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak
böyle bir referandum karşılaşmasında, önümüzde bekleyen
süreçte parti olarak hazırlıklarımızı yapmak üzere
değişik toplantılar yapıyoruz ve halkımızı
nasıl bilgilendiririz, onları nasıl aydınlatırız
konusunda kararlar alıyoruz. Aldığımız kararlar
içerisinde caddelerde, sokaklarda stantlar açmak, halkı bilgilendirmek,
basın açıklamaları yapmak, kalabalıkları toplamak,
toplantı yapmak ve bu çerçevede meydanlarda, caddelerde, sokaklarda,
parklarda, hatta temsilî gösteri şeklinde yapacağımız
etkinliklerle halkımızı meşru yollardan bilgilendirmek
istiyoruz. Bu, takdir edersiniz sayın Hükûmet, bir referandumun
araçlarıdır ve kullanılması gerekir, öyle olması
gerekir. Kamusal alanlarda stant açılması, kalabalık yerlerde el
ilanı dağıtılması, toplantı yapılarak
kalabalıklara görüşümüzün ifade edilmesi, bildirilerin
dağıtılması şeklinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
tamamlayacağım ama önemli bir konu
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu tarz eylemleri planlama
aşamasında ve uygulamaya koyarken ve haklı olarak da
referandumun temel enstrümanlarını, meşru
enstrümanlarını kullanmak gibi bir ana muhalefet partisinin son
derece haklı etkinlikleri açısından çalışmalar
yürütürken Ankara Valiliğinin bugün almış olduğu kararla bütün
bunlar engellendi Sayın Bakan, Sayın Başkanım.
Şimdi, Ankara Valiliğinin almış
olduğu karar çerçevesinde ben Hükûmetin bizi bilgilendirmesini istiyorum.
Ankara Valiliği şu tehlikeye dikkat çekiyor Sayın Bakan
Haklı bir tehlike olabilir, biz de buna iştirak ediyoruz ama o haklılık
durumunda da meşru bir talebimiz var. Ankara Valiliği almış
olduğu kararda diyor ki: Yasa dışı terör örgütleri
ilimizde eylem arayışı içinde olduğundan dolayı otuz
gün içerisinde Ankarada meydanlarda,
caddelerde, sokaklarda, parklarda her türlü toplantı ve gösteri
yürüyüşü yapmak, kamusal alanlarda stant açmak, basın
açıklamaları yapmak, temsilî etkinliklerde bulunmak, Olağanüstü
Hal Kanununun verdiği yetkiye istinaden otuz gün süreyle
yasaklanmıştır. Bugün 10 Ocak; 10 Şubata kadar yasaklanan
bir müeyyide var ve Anayasa teklifinin Meclisten geçmesi hâlinde
uygulanması gereken referandum süreci içerisinde, hepimizi yakından
ilgilendiren, 5 milyonluk Ankara kentini ilgilendiren ve muhtemelen başka
illerde de alınabilecek kararlara ışık tutacak bir karar alındı.
BAŞKAN Sayın Gök, toparlayabilir misiniz
lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim,
toparlayacağız ama konu önemli.
BAŞKAN Konu önemli de bakın, gruplar
adına konuşmanız var, şahıslar adına, orada da
dile getirirsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, gruplar adına
konuşmadan da daha önemli bu.
BAŞKAN Ama toparlayın.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bir referandum sonucunu
ben anlatmaya çalışıyorum, ne olacağını anlatmaya
çalışıyorum ve Bakandan bilgi bekliyorum.
Şimdi, Ankara Valiliğinin almış
olduğu bu karar
Terör örgütlerinin Ankara ilinde etkinlik
yapacağı tespit edilmiş ise bu konu bence önemlidir ve terörün
sarmalı içerisinde bulunan Türkiyede ve olağanüstü hâl
koşullarında bu Anayasa teklifini referanduma götürecek koşullar
bulunmamaktadır Sayın Bakan.
Şimdi, ben ana muhalefet partisinin bir grup
başkan vekili olarak öncelikli olarak şu beklenti içerisinde
olduğumu ifade etmek durumundayım ve siz bana şu güvenceyi
vermek durumundasınız: Bir, iktidar partisi aldığı bu
kararla terörü önleyecekse önlesin ama bu çalışmalar da ondan sonra başlasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, daha
olmadı. Lütfen
BAŞKAN Sayın Gök ama bakın, böyle
bir usul yok. İç Tüzükü az önce
LEVENT GÖK (Ankara) Ama efendim, bakın
BAŞKAN - Daha yeni, İç Tüzükten
bahsettik.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, daha
derdimi anlatamadım ki.
BAŞKAN Tamam da derdiniz bir saat sürse ben
ne yapacağım?
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, iki dakika daha
izin verin bana.
BAŞKAN Bakın,
başladığımızdan beri, Sayın Altaya nezaket
çerçevesinde verdik, konuştu; size aynı şekilde
LEVENT GÖK (Ankara) Önemli bir sorun. İki
dakika daha süre verin, toparlayacağım.
BAŞKAN Şimdi, her bir milletvekilinin
kendine göre önem atfettiği konular olabilir. Bütün konuların
yöntemi
Bu şekilde herkese söz verecek olursak biz bu işi
LEVENT GÖK (Ankara) Toparlayacağım.
BAŞKAN Lütfen, son cümlelerinizi
LEVENT GÖK (Ankara) Toparlayacağım, son
kez söz verin ama lütfen iki dakika verin, toparlayayım.
BAŞKAN
bir dakikada toparlayın.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım; yani ya burada kalkıp
diyeceksiniz ki bize: Biz otuz gün içerisinde terörü önleyeceğiz, bunun
için alıyoruz bu kararları. O hâlde, ben otuz gün içerisinde terör
nedeniyle haklı bir gerekçeyle basın açıklaması
yapamayacaksam, stantlar açamayacaksam bu görüşmeler ertelenmelidir
Sayın Başkan. Benim meşru demokratik hakkımı
kullanacağım bir zeminin yaratılması iktidarın
görevidir. Yanlış mı düşünüyorum Sayın Başkan?
Yani ben bu tablo içerisinde nasıl bir
propaganda götüreceğim? Medya yok, Meclis televizyonu yok, basın
toplantısı yok, stantlar açamazsın, toplantı
yapamazsın, yürüyüş yapamazsın, halkı bilgilendiremezsin;
referanduma gideceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Yani bu konu önemli
değil mi Sayın Başkan? Bu konuda Hükûmet ne demeli bize yani?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Benim demokratik
hakkımı kullanacağım bir ortamın güvencesini bana kim
verecek? Ben onu soruyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök,
kayıtlara geçmiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu tablo içerisinde, bu
Anayasa görüşmeleri ertelenmelidir, terör önlenmelidir. Ancak ondan sonra
başlayacaksak ben basın açıklamalarımı yapayım,
stantlarımı açayım. Yani bir yandan her türlü
kısıtlama, bir yandan referandum; bu olmaz.
BAŞKAN Sayın Gök,
meramınızı anlattınız.
Teşekkür ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakandan bu konuda
vicdanları tatmin edecek bir açıklama beklediğimizi ifade
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, lütfen bu
konuda söz alın.
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
geçen birleşimde
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan söz
alıyor efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
35.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii, Ankara Valisinin aldığı bir karar.
Özellikle bazı topluluklara birtakım bombalı saldırı,
suikast teşebbüsü olabilir. Yani terörle yapılan mücadele
çerçevesinde alındı. Yoksa sizlerin propaganda yapmasına engel
bir durum yok. Her gün basın açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Daha dün Meclisin önünde
engellediniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade eder misin, ben sizi dinledim, müsaade
eder misin.
İstediğiniz şekilde her gün
basın açıklaması yapabilirsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Nasıl yaparız
efendim, nasıl yaparız?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sosyal medyadan zaten propaganda
yapılıyor.
Dolayısıyla, bir de şunu ifade etmek
istiyorum: Zaten, efendim, bu kanun şu anda görüşülüyor. Belki önerge
verilecek, belki değişiklikler olacak. Dolayısıyla, zaten
ortada kabul edilmiş bir değişiklik teklifi yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz şimdiden anlatmaya
çalışıyoruz Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade edin.
Ondan sonra istediğiniz şekilde meydanlara
çıkın, bu teklifte anlaştıktan sonra konuşun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Onunla ilgili valilikle de görüşülecek.
Rahat bir şekilde, merak etmeyin, propagandanızı
yapacağınız imkânları sağlayacağız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
nasıl merak etmeyelim?
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
Sayın Önder mi konuşacak?
Sayın Önderin de mikrofonunu açalım bir
dakika.
LEVENT GÖK (Ankara) Daha dün Meclisin önünde
yaşadıklarımız ortada. Ya, birbirimizi
kandırmayalım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, İç Tüzük diyoruz, usul diyoruz; lütfen ama, istirham ediyorum.
Konuştunuz, meramınızı anlattınız. Mümkün mertebe
geniş davranıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz Sayın Bakanın
açıklamalarından tatmin olmadığımızı
kayıtlara geçiriyoruz.
BAŞKAN Eyvallah, o sizin takdiriniz.
Sayın Önder
Açalım mikrofonunuzu bir dakika, 60a göre.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Yok, grup adına.
BAŞKAN Tamam, grup adına da bir dakika
veriyoruz, normalde de; siz buyurun.
Tamam, bir artı bir yaparız.
36.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Anayasa değişiklik teklifine karşı her türlü toplumsal
tepkiyi bugünden kriminalize etmeye dönük bir yaklaşımın terörle
mücadele içerisinde mütalaa edilemeyeceğine ve oy kullanma konusunda
herkesin kendisine yakışanı yaptığına
ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, ben de bir Ankara Milletvekili olarak ve sivil toplumun kendi
iradesini görünür kılmak için geliştirdiği bu gösteride bizim
vekillerimiz de vardı, aynı engellemeye maruz kaldılar.
Sayın Bakanın yaklaşımı çok hikmetli bir
yaklaşım. Tabiri caizse, babasının bağından
bağ bağışlıyormuş gibi, Sosyal medyada
yapıyorsunuz ya. gibi bir şey her yerde söylenebilir. Mesela
arkadaş ortamında söylenebilir, dost meclislerinde söylenir ama
demokrasi bundan daha farklı bir şeydir. Demokraside gösteri,
yürüyüş ve toplantı esasları, insanların fikirlerini,
düşüncelerini ifade etme esasları çok geniş teminatlar
altına alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Açalım arkadaşlar.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Yani Bir dakika.
dediniz, daha bir dakika bile dolmadı.
BAŞKAN Yok, ben karışmıyorum,
mikrofon otomatik olarak kapandı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Gök ve
Altayın toplam süresinden bir santim aşağıyı kabul
etmem, onu söyleyeyim.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Zaman santimetreyle ölçülmüyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Şimdi, bilinen
bir şeydir: Hürriyetler birleştirir, yasaklar böler. Fakat tam
tersine Hükûmet bu yolda gidebildiği kadar gitsin derim ben çünkü tarihte
kimin yerine namzet olduğunuzu aslında icraatlarınız ve
tercihlerinizle kendiniz belirlersiniz. Böyle bir referandumu Kenan Evren de
yapmıştı, Allah ameli ne kadarsa o kadar rahmet etsin. Mavilim,
mavişelim, tenhada buluşalım.ı TRT repertuarından
çıkardılar, türküleri yasakladılar referandumda.
Kızılcıklar oldu mu, selelere doldu mu? yasaklanan ikinci
türküydü. Sıkıyönetim bildirileriyle yaptılar bunu. Bu
mantığın Kenan Evrenden bir santim daha idrakli olduğu,
daha feraset içerdiği söylenemez. Zulüm, zulüm, zulüm, baskı,
sindirme bir yere kadar. Sayın Gökün söyledikleri, bir referandum ya da
seçimli bir çalışma için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bu son olsun, tamamlayın lütfen.
Sayın Önder istirham ediyorum, bitirelim, tamamlayalım.
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Vekilim, istediğiniz türküyü
söyleyin, Kızılcıklar oldu mu
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ben size daha fazla
istirham ediyorum, CHPnin konuşmasından bir dakika azını
kabul etmem. Veysel Eroğlunun da gönlü hoş olsun, zaman birimi
kullanalım.
BAŞKAN Sizin kabul edip etmemeniz değil
yani benim burada takdirim de önemli Sayın Önder, istirham ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ama adalet denen de
bir şey var.
BAŞKAN Adaleti sağlamaya
çalışıyoruz, lütfen. Böyle Ben konuşmadan bir dakika kabul
etmem. derseniz doğru olmaz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Eyvallah! Beni
meşgul etmeyin ki zamanı verimli kullanalım.
BAŞKAN Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Siz polemik
yaptığınız süreyi de bizden kesiyorsunuz, böyle bir hesap
Kayseride bile yok, sen Adıyamanlısın üstelik.
Onun için, gelinen gidilen mecra, hayıra
dönük her türlü toplumsal tepkiyi bugünden kriminalize etmeye dönük bir
yaklaşımdı. Terörle mücadelenin içerisinde her şey mütalaa
edilebilir ama bir tek bu saçma sapan önlemler ve yasaklar mütalaa edilemez. Sadece
toplumların şiddetle, terörle mücadele tarihlerine
baktığımızda bunların, bu anılan şeyleri
yükseltmekten başka bir sonuç doğurmadığı
anlaşılmıştır. Bu, bu şekilde kayıtlara
geçsin.
Oy kullanma meselesinde de, herkes kendisine
yakışanı yapıyor aslında, fazla bir söze gerek yok.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Önder.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçen
birleşimde 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin görüşmelerinde kalınmıştı.
Şimdi, hatırlatmak amacıyla 1inci
maddeyi bir kez daha okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9 uncu maddesine
bağımsız ibaresinden sonra gelmek üzere ve tarafsız
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde esas komisyon
adına ilk söz Burdur Milletvekili Reşat Peteke aittir, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
REŞAT PETEK (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 447 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesi üzerinde Komisyon adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yönetme erkindeki çift
başlılığı kaldıracak, kuvvetler
ayrılığı sistemini demokrasimizde daha yerleşik hâle
getirecek en önemli bir Anayasa değişikliği gündemimizde. Ben,
bu değişikliklerin -temenni ediyoruz ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisimizde kabulünden sonra, milletimiz tarafından da referandumda
onaylanmasıyla yürürlüğe girecek- milletimiz için de
hayırlı olacağına iniyorum.
Şimdi, 1982 Anayasasının 9uncu
maddesinde, bu teklifle bir ilave yapmak suretiyle değişiklik
getiriyoruz. Buraya baktığımızda nedir? Az önce
okunduğu gibi bağımsızlık, yargı bağımsızlığının
yanına ve tarafsız... Yani, Türk milleti adına yargı yetkisinin
kullanılmasında bağımsız mahkemeler şeklinde
önceki yapılan tanımlamaya ilave olarak ve tarafsız...
kelimesini eklemek suretiyle yargının
tarafsızlığına dikkat çekiyoruz.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz
bağımsızlık veya tarafsızlık sadece bir amaç
değildir; yargının
bağımsızlığından ve
tarafsızlığından maksat, adaletin tecelli etmesidir, adil
yargılamanın sağlanmasıdır. Hukuk devletinin güvencesi
olarak yargı gerçekten bağımsız ve tarafsız olarak
görevini ifa ettiğinde, vatandaşların hukuka olan güveni
artacak, devlete olan güveni artacak ve herhangi bir ihtilafında
yargının bu meseleyi tarafsız olarak çözmesine güvenecektir. Bu
nedenle, şimdi elbette ki Anayasa değişiklik teklifinin tümü
üzerinde de söyleyecek çok sözlerimiz var, bunu iktidar ve muhalefet olarak
burada dile getiriyoruz. Sanırım, yargının tarafsız
olması yolunda bir ilaveyle yapılacak değişikliğe
burada bulunan sayın milletvekillerimizin hiçbirinin bir itirazı söz
konusu olmayacaktır diye düşünüyorum.
Bilinmelidir ki yargı
bağımsızlığı tarafsızlık
sağlanamadıktan sonra tek başına bir teminat olarak kabul
edilemez. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kriterleri gerek
tümünü evrensel hukuk kriterleri olarak ifade ettiğimiz
yargıçların nitelikleri -bağlı olmasını kabul
ettiği temel özellikler- itibarıyla bir mukayese yapacak olursak,
Anayasamızda yargının tarafsızlığına da
işaret eden bir düzenlemenin bulunmasının zorunlu olduğunu
ifade edebiliriz.
1982 Anayasası
bağımsızlık ilkesine dikkat çekmiş ama
tarafsızlık Anayasamızda yer almamıştır. Buna
rağmen, elbette ki diğer kanunlarda yargılamayla ilgili kabul
edilen ilkelerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kabul ettiği
ilkelerde yargıç bağımsızlığı yanında
tarafsız olması ilkesine de işaret edilmiştir ki son derece
önemlidir. Şimdi, buradan, yargı mensubu için, hâkim, savcı
için, özellikle hâkimler için tarafsızlığın bir özellik
olmaktan öte, olmazsa olmaz temel unsur olduğunun altını çizmemiz
lazım. Burada, hâkimin görmekte olduğu bir davada akrabalık,
yakınlık, ideolojik mensubiyet, siyasi mensubiyet vesaire herhangi
bir nedenle taraflardan birini kendisine yakın veya uzak görmemesi,
taraflara eşit mesafede bulunması, ayrıca taraflara kendilerini
ifade ederken eşit hakları kullandırması ve yararlandırması
tarafsızlık ilkesinin hemen görülebilen unsurlarıdır diye
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, hâkim hiçbir zaman önüne gelen bir
davada ön yargıyla bakmamalıdır. Kendi ideolojik
bağlılığı veya siyasi mensubiyeti, etnik kökeni,
inancı ne olursa olsun insana sadece insan olduğu için değer
vererek onun doğuştan gelen temel haklarını hukuk önünde
korumak yargının temel vazifesidir. Bu nedenle, bir davada ön
yargıyla bakması elbette düşünülemez değerli
milletvekilleri.
Burada, tarafsız davranmanın
bağımsızlıkla birlikte yasa değişikliği
teklifimizde yer alması, aynı zamanda kurumsal olarak yargı
kurumunun bağımsızlığı ama kişisel olarak
yani her bir bireyi ilgilendiren, uygulamada bireyin tavrını,
hareketini, kararını etkileyecek o davranışı yani
tarafsız davranışı aramamız gerektiğinin
altını çizmek istiyorum.
Esasen, yargının
bağımsızlık ve tarafsızlığını
sadece bugün evrensel hukuk olarak ifade ettiğimiz değerlere
bağlı gündeme getirmemiz de söz konusu değil. Bizim kadim medeniyetimize
de baktığımızda, inanç değerlerimizde, burada
tarafsızlığa, taraflara eşit mesafede bulunup eşit
davranmaya da, adaletin tecellisine de işaret eden temel ilkelerimiz
olduğunu biliyoruz. Nitekim, Kuran-ı Kerimde Cenab-ı Allah
şöyle buyuruyor: Şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi
emrediyor. Ayrıca Ey iman edenler! Kendiniz, anne, babanız ve
yakınlarınızın aleyhine bile olsa Allah için şahitler olarak
adaleti ayakta tutun. buyruğuyla da
Demek ki adaleti tecelli ettirmek
yargının görevi olduğuna göre, bu görev ifa edilirken anne,
baba, yakın, efendim, şu veya bu gerekçeyle bir kimseye, dostluk veya
husumet, hiçbiri gündemde olmadan yalnız ve yalnız hem adil
yargılama ilkesinin uygulanması hem de adaletin tecelli ettirilmesi
son derece önemli.
Bu bakımdan, Anayasamızın 9uncu
maddesinde yargının bağımsızlık ilkesinin
yanında tarafsız olması zaruretine de işaret eden
değişikliğin son derece önemli, olumlu bir değişiklik
olduğunun altını çiziyor, bu değişikliğin de tüm
Anayasa değişikliğimizle birlikte Meclisimize, milletimize
hayırlı olması temennisiyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Petek.
Şimdi söz sırası, gruplar adına,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Celal Doğandadır. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Doğan, şahıslar adına
da sizin söz talebiniz var. Diğer grupların da mutabakatıyla
emsal teşkil etmemek üzere birleştiriyorum, on beş dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce,
grupların göstermiş olduğu anlayıştan dolayı
hepsine teker teker teşekkür ediyorum.
Kırk sekiz saate
yakın bir süreden bu yana işin mahiyeti gereği biraz gergin
saatler geçiriyoruz. Aslında bir kısmı haklı taleplere dayansa
bile bazılarını da fazla abarttığımız oluyor
maalesef.
Başbakan Binali Yıldırım: Baba
adı Topal Dursun, anasının adı Bahar. 1955 doğumlu,
Erzincanın Refahiye ilçesinde doğmuş bir Anadolu insanı.
Şu dedi, bu dedi
Buna ilaveten de -geçmişte kalmış bir
anımdan dolayı hatırlayarak söylüyorum- Sayın Demirelin
bir lafı vardı, demişti ki rahmetli: Bu cumhuriyet o kadar
büyük bir cumhuriyettir ki benim gibi İslamköylü bir insanı
Cumhurbaşkanlığına taşıyacak kadar imkân
eşitliği veren bir cumhuriyettir. Hepimizin, çoğumuzun daha
doğrusu, geliş kökeni ondan pek farklı değil; içimizde çok
büyük aristokrat ailenin çocuklarının da burada olduğunu
zannetmiyorum, ya köy kökenlidir ya memur kökenlidir ya esnaf kökenlidir. Bu
cumhuriyetin bize vermiş olduğu imkânları -bu cumhuriyeti
kuranlara olan minnetimiz gereği söylüyorum- bunu da korumakla yerine
getirebiliriz. Bu nedenle, atılacak her adımda, getirilecek her
Anayasa değişikliğinde hassasiyet gösterilmesi gereken konu, bu
cumhuriyetin ne kadar daha çok derinleştirilerek korunması hususunda
çaba sarf edilmesidir. Sayın Binali Yıldırım sempatik bir
insan, espriyi de seviyor. Bir tek temennim var, inşallah Binali
Yıldırım son Başbakan olmaz.
Şimdi, asıl sözlerime ben kanun maddesiyle
başlamak istiyordum ama bugün maalesef, yine Gaziantepte vuku bulan ama
boyutları hâlâ tartışılabilecek -daha doğrusu
derinliğinin vukufiyetine sahip olmadığım için de- iki
türlü bir çatışmanın meydana geldiği ve bu
çatışmada bir polis memurumuzun yaralandığı, bir
saldırganın da öldürüldüğü söyleniyor. Türkiye bu nevi olaylara
artık alıştırılacak noktaya doğru gidiyor. Terör
ve şiddetin bizim hayatımızda alışabileceğimiz
bir şey olmaması gerekir. Bu konuda, terör konusunda bütün siyasi
partilerin göstermesi gereken hassasiyette mutlak ve mutlak bir mutabakat
gerektiğine inanan insanlardan birisiyim. Sebebi şu, inancım
şudur ki: Terörün amacı, daha doğrusu varmak istediği hedefin
büyüklüğü ne kadar olursa olsun, onun insan öldürerek elde edeceği
sonuç onu mazur göstermeye yetmez. Yıllardır Türkiyede güvenlikçi
bir anlayışla terörle mücadele ediyoruz. Güvenlikçi
politikaların bizi getirdiği noktanın da ne olduğunu,
terörün farklı kesimlerden kaynaklanan bir güçle karşımıza
dikildiğini görüyoruz. Dün PKKyle mücadele ediliyordu, bugün
DAİŞ diye bir olay çıktı başımıza;
Amerikanın Irakta bıraktığı idari boşluktan
doğan bu güç, daha doğrusu bu terör örgütü; yetmedi, 15 Temmuzdan
sonra, ülkemizin koynunda yılan besler gibi beslediğimiz bir FETÖ
örgütü ülkenin başına musallat olmaya başladı. FETÖ
örgütünün derinliklerinin ne olduğunu hep birlikte gördük ve
yaşıyoruz.
BAŞKAN Sayın Doğan, bir saniye
Sayın milletvekilleri, bir uğultu var
salonda, lütfen hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) Ben rahatsız
olmuyorum, isteyen konuşsun.
Şimdi, FETÖ örgütünün boyutlarının,
şu ana kadar yapılan mücadelede, görebildiğim kadarıyla,
deneyimi olan bir siyasetçi olarak söylüyorum, aysbergin ancak bir kısmını
görebiliyoruz. Daha çok derinlerde olduğu konusunda da en ufak şüphem
yok. Bu nedenle, burada da siyasi partilere düşen görev, bu konuda
müşterek tavırla bu şiddetin önlenmesi konusunda açıkça tavır
almaktır ve karşısında olmaktır.
Bütün bunlara rağmen, bu anlayıştaki
bir siyasi partinin mensubu olarak söylüyorum, bizi, Türkiyede bir
yılı aşkın bir süreden bu yana yani özellikle 7 Haziran
seçimlerinden sonra şeytanlaştırma ve kriminale etme konusunda
elinizden gelen hiçbir gayreti esirgemediniz. Öyle bir esirgemediniz ki kendi
şahsımda ve arkadaşlarımın çektiği konusunda
bildiklerimi, yaşadıklarımı size üç beş cümleyle
anlatmak istiyorum. Biraz önce Sayın Gök Biz nasıl referanduma gideceğiz?
dedi. Çok şükür bize benzemeye başladınız yani. Bu
işin elifi daha bu, daha işin elifindesiniz, elifin besini daha
yaşamadınız siz. Biz 8 Haziranda, kısmen özgür
bırakılan bir ortamda, kısmen basının bize göz
kırptığı bir ortamda bir seçim çalışması
yaptık ve sizinle yarıştık, demokratik yarış
yaptık daha doğrusu; 13,8 oy aldık. 13,8 oy aldıktan sonra
bizim maruz kaldığımız işkencenin, zulmün, maruz
kaldığımız skandalların haddi hesabını bilme
şansınız yoktur. Sayısız parti binamız
basıldı, sayısız mitingimiz sabote edildi,
sayısız yerde partililerimize suikastlar hazırlandı ve
parti binalarımız bombalandı.
Sonra ne oldu? Bugün, Halkların Demokratik
Partisini -15 Temmuzda imza atmış olduğu bildiride- yani teröre,
parlamenter demokratik rejime dayanan anlayışın sadakati
açısından verilen imzayı atan partiyi dışladınız,
3 siyasi partiyle Türkiyedeki birlik ve beraberliği tesis edileceği
inancıyla Yenikapı ruhuna gittiniz. Yenikapı ruhu çok sürmedi.
Çok sürmemesinin sebebindeki gerçek şuydu: Yenikapı ruhu Türkiyenin
tümünü kucaklayan bir anlayış değildi. Kalabalıkların
fazla olması onun içeriğinin Türkiyeyi kapsadığı
anlamına gelmez. Nitekim, farkındaysanız, Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı baktı ki bu tarlada hasat yok, terk
etti. Kiminle kaldınız? Sayın Devlet Bahçeliyle şimdilik
-şimdilik diyorum- beraber, birlikte bir anayasa tasarlayacak noktadaki
beraberliği sağladınız ve bu birlik ve beraberliği
devam ettirmek istiyorsunuz. Hiçbir itirazım yok. Keşke bütün herkesi
inandırabilseydiniz, ülkenin birlik ve bütünlüğü konusunda
getireceğiniz Anayasanın kapsayıcı bir metin
olacağına inandırabilseydiniz de bütün siyasi partiler bugün,
burada, müştereken bu metni savunma veya tartışma
şansına sahip olabilseydik.
Bakınız, Türkiye'nin siyasi tarihinde
anayasaları yapmak konusunda biz çok geri kalmış bir Türkiye
Cumhuriyeti devleti değiliz. 1808de başlayan Sened-i
İttifakla, 1876 Anayasasıyla, 1961 Anayasasıyla, 1982
Anayasasıyla, sonradan siyasi yasakların
kaldırılması, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi ve Anayasanın referanduma sunulması gibi çok
konularda tecrübesi olan bir devletiz, daha doğrusu bir rejimimiz var.
İki tanesi hariç yani iki askerî rejimin anayasalarının
tartışıldığı ortam hariç, diğerlerinde,
bahsedilen bugünkü siyasi ortamı asla yaşamadık biz. Nedir?
Bugünkü yaşadığımız siyasi ortama
baktığımızda, manzarayıumumiye maalesef iç
açıcı değildir. Nedir manzarayıumumiye? Kendi partim
adına söylüyorum: Merkez medyada adımızın geçmesi
yasaklanmıştır, ambargo uygulanmaktadır yani HDP demek ve
HDP milletvekilinin adını telaffuz etmek tamamen literatürden
çıkarılmıştır. Bunu laf olsun diye söylemiyorum; o,
ana akım medyanın patronlarının bizzat kendilerinden yüz
yüze sorup aldığım cevaptır, Maalesef zamanın ruhu
bu. demişlerdir; o yetmemiştir, bütün program
yapımcılarına verilen talimat budur.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) HDPnin bir
suçu var mı? HDPnin bir katkısı var mı, suçu var mı
bunda?
CELAL DOĞAN (Devamla) Kimin?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) HDPnin.
CELAL DOĞAN (Devamla) HDPnin
katkısı
Beni ana akım medyadan çıkarın. diye bir
çabası var mı?
Bunların hepsi bahanedir. Sebebi de şu:
Biz, gökte uçan melek de olsaydık, Türkiyede sütten çıkan ak
kaşık oyunu da oynasaydık bize yapılacak muamele buydu
çünkü bu, bir projeydi. Ne yapılması gerekirdi? Halkların
Demokratik Partisinin 8 Haziranda aldığı 13,8 oyun bir tek
şekilde düşürülme ihtimali vardı; o da terörle eş
değer göstermekti.
Şimdi, açıkça söylüyorum: Türkiye'de terör
nereden gelirse gelsin, adı sanı ne olursa olsun Türkiye'ye
vereceği zarar ancak ekonomiktir, canımızı yakmaktır.
Ancak şunu bilmesi gerekir terör örgütlerinin: Bu Türkiye Cumhuriyetinin
ordusunun uçaklarına mağlup olmayabilirsiniz, tanklarına
mağlup olmayabilirsiniz ama Türkiye'yi yenme gücünün olmadığını
açıkça göreceksiniz. Türkiye'nin gücü bu askerî güç değildir. Bu
Kurtuluş Savaşını buradaki, Türkiye'deki halklar birlikte
inşa ettiler; birlikte yan yana, koyun koyuna Çanakkalede yattılar,
Kıbrısta birlikte öldüler Alevisiyle, Sünnisiyle. Yani,
farklı inançtaki insanlarla etnik farklılıktan olan
insanları kavga ettirmeye gücünüz yetmeyecektir, bu nedenle de emelinize
varamayacaksınız. Bütün çabalarınıza rağmen, siyasi
liderlerin bütün yanlış çabalarına rağmen yani toplumda
etnik ve dinsel anlayış üzerinden siyaset yapan çabalarına
rağmen, bu ülkenin insanları bir gövdedir, bir bütündür, asla ve kata
bunları bölmeye yetmeyecektir. Sebebi de şu:
Bakın, aylardır, yıllardır bu
çileyi çekiyoruz. Buna rağmen, ülkedeki halkların sağduyusuyla,
yekleri diğerine en ufak bir el uzatmamıştır. Bu nedenle
Halkların Demokratik Partisi olarak da bizim
yaptığımız durum şu olacaktır: Halkların
Demokratik Partisinin 2 eş genel başkanı içeride, 11
milletvekili içeride, belediye başkanlarının tümünü görevden
aldınız ve bu arkadaşlarımız bugün burada olup
parlamenter faaliyete katılması gerekirken maalesef, bu
arkadaşlarımızı, Anayasa'ya aykırı olarak
Geçmişte milletvekillerinin hapisten çıkması için
canhıraşça mücadele eden Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet
Halk Partisi, maalesef, kanun önünde eşitliğin söz konusu olduğu
bu meselede bir tek laf etmek durumunda çaba sarf etmemişlerdir. Buradan
içim acıyarak söylüyorum şu cümleyi, söylemek asla siyasi
literatürümde yoktu: Acaba bunlar Kürttür diye mi bu işe böyle
bakılıyor? Eğer Kürtse gerisi teferruat mıdır? Bu
nedenle yüce Parlamentoya düşen görevler vardır. Eğer bu
Parlamentoda hepimiz eşit haklara sahipsek
O arkadaşlarımız hükümlüyken tahliye
edildiler, tahliyeleri sağlandı; saygı gösterdim bu
Parlamentonun çabasına ve siyasi partilerin faaliyetine ama bugün bizim
arkadaşlarımız hükümlü bile değiller, beytülmale
dokunmuş tek kuruş haram boğazlarından geçmemiş.
Nedir? Kürsü konuşmalarıdır. PKK konusunda büyük iddialarda
bulundunuz, partinin Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş öyle asil bir adamdır ki dün
açık beyanı, ifadesi vardı Ben PKKlı olmadım,
PKKlı da olmayacağım. diye ama ille oraya itiyorsunuz yani 6
milyon oy almış bu koca siyasi
partinin insanlarını demokratik mücadele sahalarından silmek
için ne gerekirse yapılmaya çalışılıyor. HDP Türkiye
için bir şanstır, demokratik bir yönetim için bir şanstır;
bu şansı mutlaka doğru kullandırma konusunda elinizden
geleni yapacağınıza inanıyorum.
Başkanım, benim on beş dakikam
doluyor mu, on dakika mı oldu?
BAŞKAN Bu on beş dakika efendim, son
kırk saniyeniz.
CELAL DOĞAN (Devamla) Beş dakikayı
kullandırdınız mı?
BAŞKAN Kullandınız maalesef.
CELAL DOĞAN (Devamla) Peki.
İki dakika ben de istiyorum müsaade ederseniz.
Buradan iki cümle söylemek istiyorum: Dün Sayın
Baykalı dinledim, doğru tahlil yaptı ama dediğim gibi,
zamanın darlığı bir tahlil yapmaya da müsaade etmiyor.
Buradaki mesele rejim değişikliği değil, doğrudur bu,
ona hiç itiraz etmiyorum ama bütün yetkilerin merkeze
taşındığı bir Türkiyede demokrasiden
koparsınız. Ne kadar demokratik olmak istiyorsanız yetkileri
taşraya taşımak durumundasınız. Bu nedenle, getirilen
anlayışı doğru bulmuyorum. Daha çok, Halk Partili
arkadaşlarımız da ısrarla ve ısrarla şunu
söylediler: Parlamentonun güçlü olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) Biz her ikisine de
farklı bakıyoruz; Parlamentonun güçlü olması da yeterli değildir,
Anadoludaki yerel yönetimlerin güçlü olması demokrasinin güçlenmesinin en
büyük etkilerinden biri olacaktır.
Başkanım, iki dakika müsaade ediyor
musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Doğan, vermek
isterdim ama hiç kimseye vermedim. Bir dakika süre vereyim, toparlayın
lütfen; bir dakikada toparlayın.
CELAL DOĞAN (Devamla)
Şimdi bir başka sıkıntı var: Başkanlık
sistemi uyuyan hücreye gitmişken Sayın Bahçelinin dostluğuna da
sığınarak söylüyorum -saygı duyduğum bir liderdir- bir
anda Türkiyede başkanlık sistemi gündeme getirildi. Hep merak ettim
gerçekten. Türkiyede fiilî durumu bir anayasa çerçevesine almanın nedeni
acaba ülkeyi bekleyen başka bir tehlikenin bertarafı mıdır?
Bu olabilir, bu tehlikeden Türkiyeyi azat etmek için başvurulan bir
tedbir olabilir ama gelecek tehlikeyi bertaraf edecek olan demokrasidir. Bu
anayasa demokrasi getirmiyor.
Açıkça şunu
söylüyorum, çabamız şudur: Daha barışa son kullanma tarihi
getirilmedi. Bütün bu yaptıklarınıza rağmen,
barıştan ve demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Olanakların
elverdiği oranda da demokrasinin güçlenmesi konusunda inancımıza
sığmayan bu Anayasa değişikliğine oy vermemeyi
düşündüğümü belirtmek istiyorum.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycıdadır.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 447 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
maddeyle Anayasamızın 9uncu maddesine yargının
tarafsızlığı ilkesi eklenmektedir. Yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
birbiriyle yakından ilişkili iki ilkedir. Yargı
bağımsızlığı, ancak
tarafsızlığın varlığı hâlinde
değerlidir. Yargının tarafsızlığını
lüzumlu kılan en temel değer adalettir. Hakkın korunması ve
her bir hak sahibine hakkının teslim edilmesi amacını güden
adalet hiçbir değere feda edilemez. Bağımsız ve
tarafsız yargı, hukukun üstünlüğü demektir. Hukukun
üstünlüğü, insanın yüce değerini tanımak, kabul etmek ve
bunları güvence altına almaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak adaleti, temel hak
ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak görüyoruz; devlet
idaresinde milletin en iyi şekilde temsil edildiği rejim olan demokrasiyi,
hukukun üstünlüğünün, insan hak ve özgürlüklerinin en geniş anlamda
teminat altına alındığı bir sistem olarak benimsemekte
ve demokrasinin kurumsallaşmasının hayati önemine
inanmaktayız.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
teklifle Anayasada öngörülen değişikliklere dair genel bir
değerlendirme yapmadan önce, ülkemizin içinde bulunduğu durumu
kısaca hatırlatmak istiyorum. Ülkemiz, beka düzeyinde risk ve
tehditlerle karşı karşıyadır. Türkiye, küresel güç
merkezlerinin maşası olan çok sayıda kanlı ve katil örgütün
direkt hedefindedir. FETÖ, IŞİD, PKK, PYD, YPG, DHKP-C isimli Türk ve
Türkiye düşmanı örgütler, aynı merkezlerden yönlendirilip
kontrol edilirken hem Orta Doğunun hem de Türkiyenin parçalanarak
yeniden dizayn projesinde maşa işlevi görmektedir. Ülkemizin hayat
damarlarını kesmek, mukadderat kaynaklarını kurutmak için
yaygın ve yoğun bir saldırı vardır. Türk milletinin
gerilemesi; yetmedi, birbirine girmesi; daha ötesi, tarihten silinmesi amacıyla
sahnelenen oyunlar günaşırı şiddetlenmektedir.
15 Temmuz gecesi Türkiyenin defin
ruhsatını hazırlayan küresel mihraklar, FETÖ maşasıyla
son darbeyi indirmek istemişlerdir. Amaç, Türkiyenin bölünmesi ve
bölüşülmesidir. Amaç, Türk vatanının paramparça edilmesi, Suriye
ve Iraka dönüştürülmesidir. Türk milleti, varlığına
biçilen kefeni son anda yırtmış; vatanına,
bayrağına, egemenlik hakkına sahip
çıkmıştır. Türk milleti, varlığını
muhafaza etmek için ağır bedeller ödemektedir ancak bu mücadeleden
geri dönüş düşünülmeyecektir. Devletin varlığına, milletin
birliğine zincir vurmaya kalkışmış çürümüşlere,
millî ruhu hafife alıp
bağımsızlığımızı bozmaya, bin
yıllık kardeşliğimizi boğmaya gayret eden batılın
piyonlarına tek yürek, tek bilek, tek beden hâlinde karşı
çıkacağız. Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, mukavemeti
kırılmadıkça o millete hâkim olmak, esaret altına almak,
takdir edeceğiniz gibi, mümkün değildir. Türk milleti, tarih boyunca
bağımsızlığının bedelini nice feragat ve
muhteşem mücadelelerle ödemiştir. Üstte gök delinmedikçe, altta yer
yarılmadıkça ilimizi ve töremizi bozmaya elbette kimsenin gücü
yetmeyecektir; Türkiye yaşayacak, bayrak inmeyecek, ezan
susmayacaktır. Terörün panzehri, birlik ve dayanışma ruhunun
canlı tutulmasıdır. Biz bu ruha sahip olduktan sonra, isterse
yedi düvel zincirlerinden boşanmış hâlde geri gelsin, nafiledir.
Cepheleşmelere dur demeli, birlikte ve kardeşçe yaşamayı
tercih etmeliyiz; Türkiye'nin iç ve dış sorunlarına
karşı ortak, aşılmaz, yıkılmaz ve sağlam
millî bir set inşa etmeliyiz. Milletimizin ihtiyaç ve talepleri neyse
ortak akıl ve uzlaşmayla cevaplamak durumundayız. Türkiye'nin ve
Türk milletinin çıkarları, huzuru ve mutluluğu her türlü
hesabın üstündedir. Türkiye, her türlü siyasi dürtü ve ideolojik
angajmandan önemlidir. Büyük Önder Atatürkün dediği gibi, mevzubahis
vatansa gerisi teferruattır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyetinin beka mücadelesi verdiği bugünlerde, ülke yönetiminin
yasalara ve Anayasaya uygun olmaması, geleceğimiz
açısından çok mahzurlu, çok tehlikelidir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, hükûmet sistemi üzerindeki tartışmaların son
bulmasını, fiilî durumun sonlandırılarak devlet ve toplum
hayatını tesiri altına alan hukuksuzluğun ortadan
kaldırılmasını istiyoruz; milletimizin ağrıyan
başına şifa olalım istiyoruz ve yaklaşan tehlikeleri
hissedip şimdiden öngörüyoruz. 15 Temmuzdan sonra bambaşka bir
Türkiye vardır. Ağa girdikten sonra aklı başına gelen
balık gibi olmayalım, iş işten geçtikten sonra ah vah
etmeyelim. Nitekim, bugünden Türkiyenin önünü açalım.
Bizim Anayasaya bakışımızda
herhangi bir değişiklik yoktur, dün ne söylemişsek bugün de
aynı çizgideyiz. Anayasanın ilk 4 maddesinin değişmemesi,
değiştirilmesinin teklif dahi edilmemesi hususundaki
ısrarımızı kayıtsız şartsız muhafaza
ediyoruz. Millî hassasiyetlerimiz Anayasa değişikliği teklifinde
tartışma konusu değildir ve Anayasada aynen durmaktadır.
Dolayısıyla, bu Anayasa Türk Anayasasıdır. Devletimiz
Türkiye Cumhuriyetidir ve kurucu önderi Atatürktür. Türkiye Cumhuriyeti
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye devleti, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, beyaz ay
yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal
Marşıdır. Başkenti Ankaradır. Bu hükümler
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Ama
bunların yakın zamana kadar değiştirilmek istendiğini
ve bu amaçla Gazi Meclise öneriler bile sunulduğunu milletimiz biliyor.
Türküm demenin ve Türk Bayrağı
taşımanın neredeyse suç hâline geldiğini, Türklüğün
sadece Anayasadan değil, mevzuattan, tabelalardan ve dağlardan
kazınmak istendiğini milletimiz görmüştür. Milletimiz çözüm
denilen ihanet sürecini devam ettirmek isteyenleri, ülkemizin bölünmesine yol
açacak özerklik sözünü verenleri, PKKnın uzantısı YPGye terör
örgütü diyemeyenleri de unutmamış ve unutmayacaktır. Çözüm
projesi AKPnindi. diyenler olabilir, elbette haklılar ama bu proje
şimdi gündemde yoktur ve bu Anayasa değişikliğinde millî ve
üniter devlet yapımız ve millî kimliğimiz tartışma
konusu değildir. Yapılan düzenlemede yürütme çift
başlılıktan kurtarılmakta, Cumhurbaşkanının
yetki ve sorumluluklarında bir denge kurulmakta, Cumhurbaşkanına
sorumluluk yüklenmektedir; rejim tartışmalarını gerektiren
bir durum yoktur, sadece fiilî durumun ortadan kaldırılması söz
konusudur.
Milliyetçi Hareket Partisinin bütün maksadı bu
sıkıntılı ve zor süreçte hukuku işletmek, çözüm
üretmek ve neticede ülkeyi rahatlatmaktır. Bugün milletimiz Milliyetçi
Hareket Partisinin samimiyetini ve haklılığını kabul
etmekte, takdir etmekte ve büyük bir güven duymaktadır. Milliyetçi Hareket
Partisi, doğru bildiği yolda kararlı ve emin adımlarla
yürümeye devam edecektir. Biz milletimizin yanında, Hakkın
yolundayız. Milliyetçi Hareket Partisi, kırk yedi yıllık
bir siyasi kurum olarak Türk siyasi hayatında şerefli yeri olan bir
partidir. Milliyetçi Hareket, içinde Türk milletinin olmadığı
hiçbir hedefi asla kabul etmez Önce ülkem ve milletim, sonra partim.
ilkesinden hareket eder. Milliyetçi Hareket Partisi doğruyu nerede
buluyorsa orada olur.
Teşekkür ediyor, maddenin hayırlara vesile
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kalaycı.
Şimdi gruplar adına söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Bülent
Tezcandadır.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin 1inci maddesini
görüşüyoruz, mevcut Anayasanın 9uncu maddesinde
değişiklik yapıyor. 9uncu madde diyor ki: Yargı yetkisi,
Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından
kullanılır. Değişiklik Yargı yetkisi, Türk Milleti
adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından
kullanılır. diyor. İfade güzel, ifadeye söyleyecek hiçbir
şey yok ama yazanların ya eli sürçmüş ya dili sürçmüş.
Yazanların ya eli sürçmüş ya dili sürçmüş çünkü 18 maddelik bu
teklifin burada yazan 1inci maddesi dışında hiçbir yerde
bırakın eklediğiniz ve tarafsız kısmını,
mevcut Anayasadaki Yargı yetkisi Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır. ifadesini bile
nakzeden, ortadan kaldıran bir düzenleme.
Değerli arkadaşlar, ya bunu yazan
arkadaşlar bilmiyorlar ne yazdıklarını ya bizimle alay
etmek istiyorlar ya da milletle alay etmek istiyorlar. Bakın, yargı
yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce
kullanılmasını yazmak yetmiyor, aynı zamanda... (AK
PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)
Hoş geldiniz Sayın Başbakan, hoş
geldiniz. İyi oldu Sayın Başbakanın da geldiği çünkü
nasıl bir yargı sisteminin yaratılacağını en
azından doğrudan duyma imkânı olacak. Teşekkür ediyorum
kendisine Genel Kurulu teşrif ettiği için.
Değerli arkadaşlar, bu 18 maddelik teklife baktığımızda,
bırakın mevcut hâliyle bağımsız yargı
organlarını, bundan sonraki düzende yargı yetkisinin tamamen tek
bir kişinin iradesine ve insafına teslim edilmiş bir
yapıyla karşı karşıyayız.
Bakın, yargı yetkisi deyince
aklımıza ne geliyor? Vatandaşlar, ilk ne gelir yargı
deyince? Mahkemeler gelir değil mi, mahkemeler? Mahkemeleri kim kurar?
Mahkemeleri Türkiyede kuran, hâkimleri tayin eden, hâkimleri yükselten,
görevden alan bir üst kurul var, bütün yargı teşkilatını
düzenleyen bir üst kurul, onun adı bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, sizin getirdiğiniz sistemde Hâkimler ve Savcılar Kurulu.
Yüksek lafını da çıkardınız. Aslında doğru
yapmışsınız, kendi içinde tutarlı çünkü yüksek hiçbir
yanını bırakmamışsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Yüksek hiçbir yanı
olmadığı için adında da kalmasın demişsiniz.
Şimdi, getirdiğiniz bu Hâkimler ve
Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşuyor. Bu 13 üyenin 6sını
Cumhurbaşkanı belirliyor, 6sını. Nasıl? 4ünü üye
olarak seçiyor, 1 Adalet Bakanı, 1 Adalet Bakanı Müsteşarı;
6. Zaten bakan ve müsteşar da Cumhurbaşkanının kabinesinden
tayin edeceği isim. 6sı gitti, geriye kaldı 7; 7sini Türkiye
Büyük Millet Meclisi seçecek. Nasıl? Birinci turda üçte 2, ikinci turda
beşte 3, üçüncü turda en çok oy alan 2 aday arasından kura. Yani,
şimdi, 316 milletvekilli AKP Grubunda son oyu ikiye bölüp 158 bir adaya,
158 bir adaya oyları bloke ederseniz -kuraya girecek 2 kişiyi de
çıkarın- kalan 7 kişiyi de bir siyasi parti grubu
belirleyebilir. Düşünebiliyor musunuz, hangi siyasi parti grubu,
kurduğunuz sisteme göre, partili Cumhurbaşkanının kontrol
ettiği grubun hâkim olacağı Meclis seçecek?
Sayın milletvekilleri, kimsenin aklıyla
alay etmeye gerek yok. Bu, şu demektir: Yargının
başındaki, mahkemelerin tepesindeki Kurulu, tek bir kişiye
belirleme yetkisinin verilmesi demektir. O Hâkimler ve Savcılar Kurulu
mahkemeleri belirleyecek, Yargıtaya üye seçecek, Danıştayın
dörtte 3ünü seçecek, bütün yüksek yargıyı ve ilk derece
yargısını belirleyecek ve siz ondan sonra diyeceksiniz ki:
Yargı bağımsız ve tarafsız. Yok böyle bir tablo.
Yetmedi, getirilen bu düzenlemede
bağımsız yargı sadece HSYKda ortadan
kaldırılmıyor, başka bir şey daha var: Anayasa
Mahkemesinin yapısıyla ilgili bir esaslı değişiklik
yok, doğru, seçim sistemi değişmiyor ama Anayasa Mahkemesinin 15
üyesinin 12sini Cumhurbaşkanı seçiyor, 3ünü de Meclis
çoğunluğu seçiyor. Hangi Meclis çoğunluğu? Partili
Cumhurbaşkanının genel başkan ve grup başkanı
olarak Mecliste hâkim olduğu Meclis çoğunluğu seçiyor, bir
kişi Anayasa Mahkemesinin tamamını kontrol ediyor. Ne oldu
yüksek yargı? O Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesini denetleyecek, Mecliste yasaları denetleyecek; suç
işlediği iddia edilen Cumhurbaşkanını Yüce Divan
sıfatıyla yargılayacak, bakanları Yüce Divan
sıfatıyla yargılayacak. Yani, bu getirdiğiniz sistem bir
kişiye suç işlediği zaman kendi hâkimini tayin etme yetkisi
veren bir sistem. (CHP sıralarından alkışlar)
Milletimize sesleniyorum: Nerede bu bolluk? Nerede
bu bolluk? Nerede bu bolluk? Hangi sistemde var?
Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii,
şunu göz ardı etmeyelim: Burada, hani, 2010 yılı
referandumunda denilmişti ya Burada bir yeni yargı sistemi
kuruyoruz. diye. Ondan sonra FETÖnün yargıda nasıl
yapılandığını gördük, ondan sonra da bunu yapanlar
nedamet getirdiler ve nedamet getirmekle kalmadılar, en son ne dediler? Sayın
Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: Allah da, millet de bizi
affetsin. Yani, böyle baktığımız zaman, bir safiyane ya da
basiretsiz bir tutumun sonucu gibi görülüyor ama aslında öyle değil,
2010 referandumu ve ondan sonra Fetullahçı çeteye yargının
teslim edilmesinin arkasında yatan bir basiretsizlik ya da bir saflık
değil; tam tersine, ihtiras, ihtiras. AKP anlayışının
bugüne kadar teslim olduğu, kendisini ve memleketi de kurban ettiği,
ihtiras. Hangi ihtiras o? Yargıyı ben belirleyeceğim.
ihtirası, Benim yargım olsun. ihtirası. Bu ihtiras ne
yazık ki bugün bu metne de yansımış, aynı ihtirasla
Yargıyı ben belirleyeceğim. diyorsunuz. Dün, o ihtirasın
bedelini bu salonda tepemizde Fetullahçı çetenin bombalarına
karşı direnerek ödedik ve kazandık. Yarın, bir daha bu
millete bedel ödetecek bu öneriyi çekin, getirmeyin, kurtulun bu
ihtirasınızdan, kurtulun bu ihtirasınızdan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, sistem
partili Cumhurbaşkanı üzerine kurulmuş. Yani, bir siyasi
partinin genel başkanı, biraz önce söylediğim bütün yüksek
yargıyı tayin edecek. Bir siyasi partinin genel başkanı,
elindeki bu mekanizma vasıtasıyla illerde, ilçelerde asliye hukuk
mahkemelerini, asliye ceza mahkemelerini, sulh ceza hâkimlerini tutuklayan,
tahliye eden hâkimleri, savcıları belirleyecek; bu nasıl bir
hırstır?
Buradan hayır çıkmaz, buradan kimseye
hayır çıkmaz; buradan şer çıkar milletin geleceği
için. Bugün şöyle zannetmeyin: Mahkeme kadıya mülk değil, hiçbir
makam ve mevki kalıcı değil. Bugün bu makamlar sizde olabilir
ama yarın bir başkasının elinde olur ve bakın,
şöyle düşünün: Benim oy vermediğim ya da zerre kadar gönül
bağım olmayan bir siyasi partinin genel başkanı hâkimleri,
savcıları, mahkemeleri, Anayasa Mahkemesini belirleyecek; böyle bir
ülkede yaşamak ister misiniz? Böyle bir ülkede yaşamak isteyen,
makul, sağduyulu bir vatandaşımız olabilir mi?
Değerli arkadaşlar, ben soruyorum:
Cumhurbaşkanı partili olacak, vali ile iktidar partisi il
başkanının ilişkisi nasıl olacak? Kaymakam ile iktidar
partisi ilçe başkanının ilişkisi nasıl olacak?
Bakın, bunun için, Sayın Adalet Bakanı dünkü
konuşmasında çıktı, Atatürk dönemine dönüyoruz."
dedi; Atatürkün ayağının tozunu öpün, Atatürkün
ayağının tozunu öpün. (CHP sıralarından
alkışlar) Atatürk, bu memleketi bir felaketin eşiğinden
aldı -tek parti bir zaruretti, bir keyfiyet değildi- ve mecburen
demokrasiye yöneltti, siz şimdi demokrasiden mutlakıyete gitmenin
çaresini arıyorsunuz. Kurtulun bu ihtirastan, kurtulun ve bu ülkede
demokrasiyi kurban etmeyin.
Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tezcan.
MEHMUT MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sizi dinliyorum Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın hatip,
eleştirinin de ötesine geçerek, hazırlanan Anayasa teklifinin
ihtiraslara kurban edildiğini, bizim bunu bir ihtirasla
hazırladığımızı, ihtiraslarımıza
yenildiğimizi iddia etmiştir, bu açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
Sataşmadan dolayı size iki dakika süre
vereceğim ama lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de teklif sahibi bir
milletvekiliyim, bu Anayasa teklifinde imzam var. Bu, ihtirasla değil,
Türkiye'nin meselelerini çözecek, Türkiye'nin sorunlarını çözecek,
akılla, ilimle hazırlanmış bir anayasa teklifidir. Burada
hırs, ihtiras gibi bir mantık ben göremiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ikincisi şu:
Getirilen sistemde Cumhurbaşkanını halk seçiyor; halk,
reyleriyle Cumhurbaşkanını seçiyor; halk, aynı şekilde
milletvekillerini seçiyor fakat halkın seçmiş olduğu
Cumhurbaşkanının ve halkın seçmiş olduğu
milletvekillerinin yüksek yargı mensuplarını belirlemesi bir
ihtiras meselesi oluyor. Arkamızda ne yazıyor? Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. yazıyor. Peki,
seçilecek olan Cumhurbaşkanı ve seçilecek olan milletvekilleri
meşruiyetlerini nereden alacaklar? Milletten alacaklar. Millete dayanan
bir meşruiyet var ortada. Millet, yetkilendirdiği
Cumhurbaşkanı ve yetkilendirdiği milletvekilleri eliyle bu
yetkisini kullanmış olacak.
Değerli milletvekilleri, bir ikincisi, burada
şu soru soruluyor: Cumhurbaşkanı partili olunca il
başkanı ile valinin ilişkisi nasıl olacak? Değerli milletvekilleri,
şu an Sayın Başbakan var mı? Var. Sayın Başbakan
aynı zamanda AK PARTİnin Genel Başkanı mı? Genel
Başkanı. AK PARTİnin il başkanları var mı? Var.
E, valiler de var. Şu an nasıl bir ilişki var? Bir aksaklık
var mı? Yok. Sistemde bir bozukluk çıkıyor mu?
İlişkilerinde çıkmıyor. Yarın bu sistem geçtikten
sonra Cumhurbaşkanının hem devleti temsil etme yetkisi
oluşacak hem de aynı zamanda bir partili olacak, partiyle bir
ilişkisi olacak, şu an bunların arasındaki ilişki
nasılsa bundan sonra da öyle olacak. Burada sanki bilinmeyen bir yola
gidiyoruz gibi algı oluşturmak doğru değildir diyorum.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Aklımızla alay etmeyin, aklımızla alay etmeyin!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Muş.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tezcan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın hatip, grup
başkan vekili, benim, Cumhurbaşkanını halk seçiyor,
halkın seçtiği Cumhurbaşkanının yüksek yargı
üyelerini seçmesini ihtiras diye tarif ettiğimi söyledi, sözlerimi
farklı anlattı, benim söylediğim söz daha farklıdır.
Açıklama için, sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan, burada bir
sataşma yok.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Benim söylemediğim
sözü
BAŞKAN Bakın, bir saniye
Hayır, Hırs var, ihtiras var. dediniz
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Evet, dedim
BAŞKAN O da Hırs yok, ihtiras yok.
dedi ve kendi penceresinden teklifi sunmaya, anlatmaya çalıştı.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
hayır, aynen şunu söyledi.
BAŞKAN Bakın, zorlamayalım, biz
gerçekten bunu uygulamaya
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Olsa ben hiçbir şekilde
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
söylediği şey aynen şudur sayın hatibin.
BAŞKAN Sayın Tezcan, bakın,
gerçekten sataşmayı gerektirecek hiçbir husus yok.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceğim, sadece
Benim
söylemediğim sözü söylediğimi iddia ediyor.
BAŞKAN Hayır, Hırs var. dediniz,
o da Yok. dedi, başka bir şey değil.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ben ihtiras dedim
BAŞKAN Bakın, burada polemik
yapmayalım, lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
bakın tutanağı getirtin, aynen söylediği söz şudur.
BAŞKAN Tamam, oturun, tutanağı
getirteceğim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Halkın
seçtiği Cumhurbaşkanının yüksek yargı üyesini
seçmesini ihtiras diye gördüğümü söyledi.
BAŞKAN Sayın Tezcan, tutanağı
getirteceğim, eğer varsa sataşmadan dolayı o zaman size söz
vereceğim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Tutanakları
getirin Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen şimdi buyurun, oturun.
Tutanağı getirin arkadaşlar,
istiyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Evet, şu anda gruplar adına
son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Abdulhamit Güle aittir.
Buyurun Sayın Gül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULHAMİT GÜL
(Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, gazi şehrimizde, Gaziantepimizde,
bugün Emniyetimize yönelik bir saldırı sonrası yaralanan Emniyet
mensubu polis kardeşimize Allahtan şifa diliyorum. Az önce
ameliyattan çıktı, durumu çok şükür iyi. Bu vesileyle tüm
Emniyet camiasına ve gazi şehrimize, milletimize geçmiş olsun
diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde konuşmuş olduğumuz 1982 Anayasası
darbe ürünü, vesayete açık, millete kapalı bir anayasadır.
Sadece bugünlerde değil, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
tartışılan ve 18 defa değişikliğe maruz
kalmasına rağmen hâlâ meşruiyeti, hâlâ içeriği ve usulü
tartışılan, gerek akademi çevrelerinde gerek siyaset
çevrelerinde tartışılan bir metin ve özellikle
bakıldığında bu 82 Anayasasında yürütme alanına
ilişkin birçok değişiklik yapılmasına rağmen -en
son 2007 yılında- hâlâ yürütmede krizin oluşumunu ortadan
kaldırma veyahut da yürütmedeki çift başlılık nedeniyle
yürütmeye ilişkin sorunları içerisinde barındıran bir
anayasa metnidir.
İşte, teklifimiz, egemenliğinde
millet egemenliğinin hâkim olması. 1876dan itibaren milletin,
kıyısından, kenarından, köşesinden Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. düsturunu
gerçekleştirmek için bir şekilde mücadele ettiği bir demokratik
mücadelenin, hayatın, artık bizzat ve kâmil anlamda egemen
olduğu bir anayasa değişikliğini öngörüyoruz.
Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasası,
aslında Cumhurbaşkanlığı makamını siyasetin
karşısında bir vesayet alanı olarak, bir güç olarak
inşa etmiş ve alabildiğince geniş yetkilerle
donatmış. Peki, bu geniş yetkiler varken, bu geniş yetkiler
olmasına rağmen Cumhurbaşkanının siyasi
sorumluluğu, cezai sorumluluğu ve hukuki sorumluluğu da
düzenlenmemiştir. Yani cezai sorumluluk yok, hukuki sorumluluk yok ve
siyasetin bir anlamda uzak olduğu, siyasetten izole edildiği,
vesayetin merkezi anlamında bir makam olarak inşa edilmiştir.
Bunu 28 Şubat sürecinde 283 imzayla, dönemin Başbakanı merhum
Necmettin Erbakanın yine Tansu Çiller Hanımefendiyle beraber Biz
hükûmet kuracağız. diye imza vermesine rağmen Cumhurbaşkanlığı
makamının, o iradenin karşısında, Parlamento iradesinin
karşısında farklı bir iradeyle çıkması bir tarihî
kayıt olarak karşımızdadır. Yine 45 milletvekilinin 28
Şubat sürecinde sopayla, tehditle bir başka parti kurdurularak
hükûmeti devirmeye yönelik yapılan bir mücadelede bir aktör olarak
oynadığı bir Cumhurbaşkanlığı makamı
inşa edilmiştir. Yine bunun son örneğini 2007 yılında
gördük değerli arkadaşlar. Bugün parlamenter sistem güzellemesi
yapanlar, o gün Cumhurbaşkanını Parlamento seçerken sadece bir
arkadaşını buraya temsilci olarak yoklama talebi için gönderip
milletvekillerini kulislere tıkan anlayıştır. Hiçbir
milletvekilini bu Parlamentoya, Cumhurbaşkanını seçerken buraya
getirmemişlerdir ve o gün aslında, bugün de söylenen, arzu edilen
Parlamentonun güçlü olması, güçlendirilmesinden ziyade, Parlamento
eğer kendi isteklerinin dışında farklı bir irade
ortaya koyuyorsa o zaman son kale diye görülen
Cumhurbaşkanlığı, milletin istediğinin birisi gelecek
diye bir mücadele alanı olarak karşımıza
çıkmış. Yine, bugün Parlamentoyu koruyoruz diye, Meclisi
itibarsızlaştırıyorsunuz diye eleştirenlerin, 367
garabetinin mucidi olarak Anayasa Mahkemesi önüne nasıl
koştukları -bütün Türkiye ve siyasi tarih karşımızda-
tarih kayıtlarında durmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu tarihî evrenin
sonucunda 2007 yılında referandumla beraber milletimiz, Parlamentoya,
Siz mademki seçmiyorsunuz, engelliyorsunuz, Cumhurbaşkanını ben
seçeceğim. diyerek burada 2007 yılında bir irade ortaya
koymuştur. Esasen şu anda getirilen değişiklik teklifi,
Anayasa değişikliği teklifi 2007 referandumunun bir
devamıdır. O zaman yürütmedeki bir sorun ortadan
kaldırıldı yani yürütmenin başının halk
tarafından seçilmesine karar verildi. Ama bir sorun alanı yine
durmaktadır. Yürütmedeki çift başlılık meselesini,
işte bu Anayasa değişikliğiyle yine milletimizin önüne
getirme iradesi vardır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında
yaşanan gerilimler Türk siyasi tarihinde sayısız örneklerle
doludur. İster sağ ister sol, aynı görüşte bile olsa
Başbakan ve Cumhurbaşkanları arasında birtakım
uyumsuzlukların yaşandığı, Sezer-Ecevit döneminde,
Özal-Demirel örneğinde
Bu örnekler artırılabilir. Şu anda
sistemin işliyor olması, AK PARTİnin kurucu Genel Başkanının
Cumhurbaşkanı olması, AK PARTİ Genel
Başkanının Başbakan olması... Ama, bizim
getirdiğimiz öneri, kişilerden bağımsız olarak
sistemin kendi içerisinde kontrol ve dengesini sağlaması,
kişilerden azade olarak sistemin Türkiyede bir yürütme krizi
oluşturmamasına yönelik çok tarihî bir Anayasa
değişikliğiyle bugün çok değerli milletvekillerimizin
huzurunda ve milletimizin, inşallah, iradesine sunulacaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyedeki bu
hükûmet krizleri, esasen, Türkiye'nin bekasına, milletimizin
birliğine ve beraberliğine kasteden birtakım süreçlerin de
tetikçisi olmuştur. Burada aslolan, Türkiyede yaklaşık on dört
aylık hükûmet ömürlerinin olduğu, ara rejim hükûmetleri,
azınlık hükûmetlerinin yaşandığı hükûmet
krizlerinin tamamıyla ortadan kaldırılmasına yönelik bir
öneri vardır. Bu önerimiz kuvvetler ayrılığını
esas almaktadır. Halk iradesine dayanmaktadır. Seçim günü milletimiz
hem Parlamentoyu seçecektir hem de akşam yürütme organını
seçmiş olacaktır. Hükûmet kuruldu mu? Benim partim acaba hükûmet
olacak mı, olmayacak mı? anlamında bir irade yerine, bir
beklenti yerine, aynı gün hem Meclisi teşekkül ettirecek hem de
yürütmeyi teşekkül ettirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yasama
çok güçlü bir hâle gelecektir. Değerli arkadaşlar, 1995ten bugüne
kadar yapılan yasama faaliyetlerinin yüzde 90ının kanun
tasarısı olarak geldiği yapılan araştırmalar sonucunda
ortaya çıkmıştır. Yani, burada, aslında, 276
anlamında, bir yürütme gücüne eğer kavuşursa milletvekillerinin
yasama anlamında bir etkinliği, bir yasama faaliyeti yapmasına
da imkân yoktur. İşte, geçtiğimiz hafta gensoru verildi. Bir
yürütmenin güdümünde
Yürütmenin bir şekilde daha etkin olduğu bir
sistem var. Bu, sadece Türkiyeye özgü bir sistem ya da durum değil,
parlamenter sistemin olduğu her yerde buna benzer öneriler, buna benzer
durumlar vardır.
Değerli arkadaşlar, krizleri önleyen bir
sistem öngörüyoruz, hukuk devletini güçlendiren bir sistem öngörüyoruz.
Bakınız, 1inci madde, yargının
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını öngören bir düzenlemedir. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin de ifadesini buraya
Ki CHPyle,
MHPyle beraber yapmış olduğumuz çalışmada da
mutabık kaldığımız maddelerden birisiydi, bu anlamda
hukuk devletini güçlendirecek bir öneri değerli Genel Kurulun huzuruna
sunulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sistemin
doğası, Cumhurbaşkanlığı sisteminin
doğası bölünmeyi değil birleşmeyi, bütünleşmeyi
gerekli kılmaktadır çünkü yüzde 50+1e ihtiyaç duyulan bir seçim
sisteminde, seçim ortamında tek adamlık olmaz, kutuplaşma olmaz;
uzlaşma olur, birleşme olur. Kaldı ki Anayasa
değişiklik teklifimiz de, altı ay içerisinde, uyum
yasalarıyla, Siyasi Partiler Kanunu, seçim kanunlarıyla, Meclis
İçtüzüğüyle de daha demokratik bir hâle gelmiş olacaktır.
Vaktim sona ermek üzere
Değerli arkadaşlar, az önce CHP temsilcisi
arkadaşımız da ifade ettiler, Siz kendinize göre bir yargı
oluşturuyorsunuz, bu makamlar geçici, yarın başkasının
olur. şeklinde.
Değerli arkadaşlar, bizim teklifimizde
yargı üst kurulunu, idari kurulu oluşturan üyeleri iki seçilmiş
irade seçecektir; hem Meclis ilk defa Meclise bu yetki veriliyor- hem de
seçilmiş Cumhurbaşkanı. Bizim milletimizin iradesinden
korktuğumuz yok. Milletimiz kimi seçerse seçsin biz İstiklal
Marşının dalgalandığı bu cennet
vatanımızda şerefle yaşarız. Bu konuda bizim
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süre tamamlandı Sayın Gül.
Teşekkür ediyoruz.
ABDULHAMİT GÜL (Devamla) Teşekkür
ediyorum, sağ olun, hayırlı olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın hatip daha
önce bizim birlikte çalıştığımız, birlikte
yürüttüğümüz bir mesaiye atfen Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin de kabul
ettiği bir metindi. diye benim de içinde bulunduğum üçlü
çalışmadan bahsetti ama içeriğini çok farklı tarif etti. O
nedenle
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan dolayı
iki dakika süre vereceğim. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun Sayın Tezcan.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Gaziantep
Milletvekili Abdulhamit Gülün 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 1inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben Sayın Abdulhamit Gül
arkadaşımızı yakından tanırım, beraber
önemli de bir çalışma yaptık -mini Anayasa paketi, yargı
ekseninde diye- Sayın Mehmet Parsak, Sayın Abdulhamit Gül ve ben.
Evet, o çalışmada -hatta daha ötesini söyleyeyim- bu öneriyi
Yargı, bağımsız ve tarafsız olmalıdır.
önerisini getiren benim, doğrudur. 24üncü Dönem Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda da 4 partinin mutabakatla uzlaştığı
maddelerden birisidir bu ama başka bir şey var, orada böyle bir 18
maddelik teklife ilişkin hiçbir kurgu yok. Yani biz onu getirirken
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunu ve yargının diğer üst
yargı kuruluşlarını, yüksek yargı
organlarını gerçekten bağımsız ve tarafsız
yapacak kurumsal adımları atalım; onun da
başlangıcı olsun, dibacesi olsun, ilk adımı olsun.
demiştik. Ama görüyoruz ki sadece o bölümü alıp, mesela bizim
HSYKyla ilgili ve diğer, yargı
bağımsızlığına ilişkin önerilerimizin
tamamını reddetmişler, kulak arkası etmişler ve
yargıyı bağımlı hâle getirecek ne varsa
almışlar. Kabul ettiğimiz, hayırlı olan ne varsa, onun
yerine, o gün kabul etmeyip reddettiğimiz her şeyi buraya
getirmişler. O yüzden, bunun bizim anlaştığımız 7
maddeyle hiçbir ilgisi yoktur, bütün millet bilsin; o görüşmelerdeki
mantıkla, anlayışla, bizim olaya
yaklaşımımızla hiçbir ilgisi yoktur.
Bir başka önemli nokta da burada daha önceki
hatibin söylediği, İl, ilçe başkanlarıyla ilişki ne
olacak? diye
Bakın, bu teklif, parti genel başkanı olan
Cumhurbaşkanını tayin ederseniz millet ile Cumhurbaşkanı
arasındaki gönül bağını koparır, gönül
bağını; bizim söylemek istediğimiz şey bu. (CHP
sıralarından alkışlar) Millet ile Cumhurbaşkanı
arasına girmeyin, gönül bağını koparmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gül
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Söz alabilir
miyim?
BAŞKAN Sayın Gül, Sayın Tezcan ne
dedi?
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) 18 madde bizim
kurgumuzla alakalı değil. dedi, o konuyla ilgili
BAŞKAN Sataşma yoksa ben 60a göre
yerinizden söz vereyim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gülün, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Tezcan HSYKyla ilgili
Yüksek ibaresi kalktı. dedi, alçağı yok ki yüksek dursun, o
yüzden kaldırmamız anlamlıydı; 159da
konuşacağız.
Diyor ki: İkiye ayırıp, 316yı
158-158 bölüp bir partiden 2 kişi seçilir. Emin olun, bu bizim
aklımıza hiç gelmedi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ben söyledim,
toplantıda söyledim.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) CHPyi, Sayın
Tezcanı tebrik ediyorum. Yani böyle bir konu
O zaman HDP ile CHP sürekli
kan kardeşi gibi berabersiniz, ikiniz bir araya gelip siz de bir aday
belirleyebilirsiniz. Böyle bir şey çok etik değil, ben bunu
Sayın Tezcana da yakıştırmam.
Burada, biz, CHP ve MHPyle beraber yapmış
olduğumuz çalışmada sayısal nisap konusunda
anlaşamadık ve orada kaldı. Oradaki yaklaşım da
-MHPyle anlaşıyorsanız yani- beşte 3 konusunda Beşte
3te değil de üçte 2de kalsın. şeklindeydi ama MHPyle bir
uzlaşma sağlandı. Bunu HSYK maddesinde
konuşacağız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Başkanım, ben de
buradan bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan, bir dakika size de
açıyorum mikrofonu ama nihayete erdirelim inşallah tartışmayı.
38.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Gaziantep
Milletvekili Abdulhamit Gülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben sadece şunu söyleyeceğim: Sayın
Abdulhamit Gül Bizim de aklımıza gelmedi, nasıl geldi
akıllarına? dedi. Ben bir şeyi hatırlatacağım
kendisine. Biz Üçte 2yle kalsın. dediğimizde, Milliyetçi Hareket
Partisinden olan arkadaş İkinci turda beşte 3 olabilir.
demiş idi. En son Kuraya kalsın. diye konuştuk. En sonunda
Abdulhamit Beyin teklifidir o toplantıda, demişti ki: Hiç olmazsa
ilk 2 kişi kuraya kalsın. Ben aynen bu sözlerle anlattım,
Bakın, siz ikiye bölersiniz orada anlattım, unuttu demek ki- ona göre
paylaştırır ve ilk ikiyi sıralarsınız. dedim,
kendisine söyledim; Sayın Parsak da tanığıdır bu
işin. Ya unuttu ya da aklına geldi de unutmak işine geldi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tezcan.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Gül, bu işi nihayete
erdirelim.
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, size de 60a
göre bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
39.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) CHPyle kan kardeşliğinden
söz edildi. Bizim benzer bir muhalefet anlayışımız yok.
Bugüne kadar yapılan birçok oylamada -ki bunları birçok kez
saydık- Suriye tezkeresi olsun dokunulmazlıkların
kaldırılmasına evet demek olsun, askere dokunulmazlık
getirilmesine evet demek olsun Mavi Marmara olsun, bunlarda aynı
muhalefet anlayışına sahip değiliz. Ayrıca, Anayasa
görüşmelerinde biz hiçbir zaman bulunmadık, bulunmamız
istenmedi. Önce 3 parti olarak görüşmeler yapılıyordu ki zaten
meşruiyet oradan yok olmaya başlamıştı.
Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına son söz, Antalya Milletvekili Mustafa Köseye aittir.
Buyurun Sayın Köse, süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
1982 Anayasasının 9uncu maddesinde
Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır. denilmekte olup değişiklik teklifimizle
bağımsız ibaresinin yanına tarafsız ibaresi
eklenmekte, böylece yargı
bağımsızlığının tarafsızlığı
da içerdiği vurgulanmaktadır. Yargı elbette hem
bağımsız olmalıdır hem de tarafsız olmalıdır.
Mahkemelerin bağımsızlığı esastır ama
mahkemeler aynı zamanda tarafsız da olmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı sistemi gündeme
geldiği günden bu yana cumhurbaşkanlığı sistemine
karşı olan muhalefetçe bir rejim değişikliği
yapıldığı yönünde iddialar ortaya atılmış ve
kamuoyu maalesef yanlış yönlendirilmiştir. Bugün, bu anayasa
değişikliğiyle yaptığımız bir rejim
değişikliği değildir, bir sistem
değişikliğidir, hükûmet sistemi değişikliğidir.
Esasen, bu mesele bugünün meselesi de değildir. 1961 Anayasasından
sonra Türkiyede parlamenter sistem ve başkanlık sistemi hep
tartışılagelmiştir. 1969da Millî Nizam Partisinin
programında başkanlık sistemi vardır, 1973te Millî Selamet
Partisinin seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin
getirileceği öngörülmektedir. Sonrasında, rahmetli Alparslan
Türkeş, tabiri caizse, başkanlığın kitabını
yazmıştır ve Temel Görüşler isimli kitabında
Milliyetçi hareket tek başkan, tek Meclis sistemini savunur. Çağımız
kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Kuvvetli ve
hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun
için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz.
demiştir.
Rahmetli Turgut Özalın gönlünde de Türkiye
için başkanlık sistemi yatmaktaydı. Özala göre parlamenter
sistem tıkanmıştı ve işlemiyordu. Türkiyede büyük bir
siyasi bölünme ve parçalanmışlık vardı. Bu durum uzunca bir
süre koalisyonları zorunlu kılacaktı. Bu da siyasi sistemin
zaaflar içerisinde kıvranması demekti. Siyasi bölünmüşlük ve
istikrarsızlık ancak başkanlık sistemiyle aşılabilirdi.
1997ye geliyoruz, rahmetli Süleyman Demirel
parlamenter sistemin değiştirilmesi önerisini getirmiş ve
şöyle demiştir: 65 milyonluk Türkiye daha iyi yönetilmelidir. Sorun
sistem sorunudur. Dört yılda tam 6 hükûmet onayladım. Bu durum bile
başlı başına parlamenter sistemi tartışmalı
hâle getirmiştir.
Evet, görüldüğü gibi, hayatları devlet ve
siyaset olmuş, bakanlık yapmış, Başbakanlık
yapmış, muhalefet liderliği yapmış, masanın hem o
tarafında hem bu tarafında bulunmuş, devleti yönetmiş, Cumhurbaşkanlığı
yapmış bu liderlerin ortak noktaları parlamenter sistemin
işlemediği ve değiştirilmesi gerektiği
noktasındadır.
Şimdi soruyorum: Hangisi rejimi
değiştirmek istemiştir, rahmetli Alparslan Türkeş mi,
Necmettin Erbakan mı, Turgut Özal mı, Süleyman Demirel mi? Hiçbirisi
rejimi değiştirmek istememiştir. Bizim de
yaptığımız bugün rejimi değiştirmek
değildir.
Evet, bugün rejim değişmemektedir ama
başkanlık sisteminden sonra artık, öyle, Başbakanları
pijamalarıyla karşılayan medya patronları tarihe karışacaktır.
Bugün rejim değişmemektedir ama başkanlık sistemiyle
artık bir daha 367 diye bir garabet hortlamayacaktır. Bugün
yaptığımız bir rejim değişikliği
değildir ama Cumhurbaşkanlığı sistemiyle artık
e-bildirgeler tarihe karışacaktır. Evet, bu bir rejim
değişikliği değildir ama
cumhurbaşkanlığı sistemiyle artık 27 Nisanlar, 12
Eylüller, 27 Martlar, 15 Temmuzlar tarihe karışacaktır. Bu bir
rejim değişikliği. diyenler aynı zamanda Bu sistemle
birlikte diktatörlük getireceksiniz, seçtiğiniz cumhurbaşkanı
diktatör olacak. diyorlar. Korkmayın, biz bir Almanya değiliz, biz
bir İtalya değiliz, biz bir Suriye değiliz, Irak değiliz.
Bu coğrafyadan, bu milletin bağrından tarih boyunca diktatör
çıkmamıştır, çıkmaz; hele hele arkasında
milletinin hayır duası, yüreğinde Allah korkusu olan Recep
Tayyip Erdoğandan asla ve kata diktatör olmaz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Köse.
Sayın milletvekilleri, böylece 1inci madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Bu sürenin beş dakikasını soruya,
kalan beş dakikasını da cevaba ayıracağız.
Sırayla söz veriyorum.
Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başbakan, on beş yıldır tek başınıza
iktidardasınız. On beş yıldır çıkarmak isteyip de
çıkaramadığınız bir kanun var mı? On beş
yıldır almak isteyip de alamadığınız bir karar
var mı? Bu getirdiğiniz Anayasa değişikliğiyle on beş
senedir çözemediğiniz hangi sorunu çözeceksiniz? Var olan yetkilerinizle
çözemediğiniz hangi sorunu çözeceksiniz? Lütfen bana yeni
getirdiğiniz Anayasa önerisiyle elimizden aldığınız
can ve mal güvenliğimizi yeniden nasıl
sağlayacağınızı anlatır mısınız?
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Bakan, Gazi Meclisi
tarihe Şehit Meclis. olarak geçirmek üzeresiniz. Anayasa adıyla
Meclise getirdiğiniz metin Türkiye Büyük Millet Meclisini yani parlamenter
düzeni yok etme, mecazen söyleyecek olursak, şehit etme belgesidir. Her
kabul oyu kör topal da olsa nice acılar ve fedakârlıklarla ayakta
tutmaya çalıştığımız demokratik düzene saplanan
bir hançerdir. Sorum açık ve net: Neden bu değişikliği
yapıyorsunuz? Anayasa değişikliği için niye
çırpınmaktasınız? Bugünkü Cumhurbaşkanı
değil de başka biri olsaydı yine bu sistem için bunca
çırpınma içerisinde olur muydunuz?
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasalar, toplumsal mutabakat belgeleridir. Tüm
toplumun, bireylerin, hak, yetki ve sorumluluklarını belirleyen
önemli, bağlayıcı, kalıcı sözleşmelerdir. Ancak,
bugün ülke gündemine getirdiğiniz bu Anayasa değişikliği,
toplumsal mutabakat bir yana toplumun ve halkın haberi olmadan, anayasa
yapma ruhuna aykırı olarak halktan gizlenerek 2 siyasi partinin
mutfağında hazırlanmış ve en ilginci, görüşmeleri
dahi halktan gizlenen bir metindir.
Referandumla halkın görüşüne
başvuracak yeterli sayıya ulaşmak için burada oylamalarda bütün
hukuksuzluklar yapılmaktadır. Üzerine yemin ettiğiniz,
uyacağınıza ve koruyacağınıza yemin
ettiğiniz Anayasayı çiğneyerek anayasa yapmak ne kadar
trajikomik. Ama daha trajikomiği, bu Anayasanın gerekçesinde yer
alan ve karar verecek olan millî iradenin öğrenme hakkının
engellenmesidir. Görüşmeler süresince, TBMM TVden yayın
yapılmasını önlemenin nedenini açıklar
mısınız?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başbakan, terör, ülkemiz gündeminde ilk sıralarda yer almakta ve her
gün şehitler gelmeye devam ederken, üreticiler düşük ürün
fiyatlarından dolayı ipotekli kredi kullanım miktarını
artırmış, tarlalar haraç mezat satılırken, süt sudan
ucuzken, iş bulamayanların sayısı 6 milyonu bulmuşken,
atanamayan birçok öğretmen, mühendis, hemşire ve birçok meslek grubu
gencimiz varken, Taşeron işçilere kadro vereceğiz.
kandırması yapılıp bu sözde durulmamışken, esnaf
vergi ve sigorta borçlarını ödeyemezken, dolar ve euro
almış başını giderken; kısacası halkın
gündeminde yoksulluk, işsizlik, terör ve borçlar varken rejimi bir
kişiye göre uyarlamayı düşündüğünüz Anayasa
değişiklik teklifini geri çekmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanının aynı zamanda
parti genel başkanı olacağı bir sistem, ülkemizi parti
devletine, şahıs devletine dönüştürecektir. Şunu
unutmayın ki ne Obama, ne Trump, ne de Putin parti genel başkanı
değildir. Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel
başkanı olacağı bir sistem, olsa olsa Halepi kan gölüne
çeviren Esat rejiminin kötü bir kopyası olacaktır. Diktatör Esata,
parlamenter sisteme geçmesi tavsiye edilirken Türkiyeyi parlamenter sistemden
tek adam rejimine getirme çabasının mantığı nedir?
Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olduğu,
milletvekillerini belirlediği, yüksek yargı üyelerini seçtiği ve
seçtirdiği bir sistemde yargı
bağımsızlığından bahsetmek mümkün müdür?
Cumhurbaşkanının tarafsızlık yemini etmesi milletin
aklıyla alay etmek değil midir? Hukukun üstünlüğü için,
demokrasi için, cumhuriyet için, evdeki çocuklarımız için bu teklifi
geri çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yedekci...
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu Anayasa teklifiyle terörü mü engelleyeceksiniz,
işsiz vatandaşlarımıza iş mi bulacaksınız ya
da güzel memleketimin güzel insanlarından herhangi birinin bir derdine
derman mı olacaksınız? Yapacağınız, sadece bir
kişiye koltuk vermektir; bu sevdadan vazgeçin. Bizi dinlemiyorsunuz, size
Fatih Sultan Mehmet Hanın bir sözüyle seslenmek isterim: Aklı
öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak ölürse millet bölünür.
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti
öldürdüğün gün devlet de ölür. Devleti öldürmeyiniz, Meclise, parlamenter
sisteme, demokrasiye sahip çıkınız ve daha sonra
çocuklarınızın yüzüne bakamayacağınız cümleleri
burada sarf etmeyiniz.
Tabii, vatandaşımızın
endişesi olmasın, şehitlerimizin kanıyla kurduğumuz bu
cumhuriyeti yıkmanıza izin vermeyeceğiz. Buradayız,
direniyoruz, direneceğiz!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
sözü Komisyona ve Hükûmete bırakıyorum.
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağ cevaplandıracaktır.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifin gerekçeleri hem teklifin
genel gerekçesinde hem de madde gerekçelerinde ayrı ayrı
açıklandı, neden ihtiyaç duyulduğu çok net bir şekilde
ifade edildi, dünkü
konuşmalarda da bu ifade edildi. Ben kısaca şunu söylemek
isterim, uzun uzun anlatmak için vaktim yok. Güçlü bir yasama, güçlü bir yasama
denetimi, siyasi istikrar, güçlü bir iktidar, hızlı karar alma,
kararları uygulama, milletten doğrudan yetki alan bir yasama ve
milletten doğrudan yetki alan bir yürütme için bu teklif verilmiştir.
Bugünkü parlamenter sistem doğası
gereği her zaman siyasi istikrar ve güçlü iktidar doğurmuyor, zaman
zaman farklı sonuçlar da ortaya çıkarıyor çünkü sistemin
doğal sonucu tek başına iktidar değil, halk isterse böyle
oluyor ama yeni sistemde sistemin zorunlu ve doğal sonucu güçlü bir
iktidar ve güçlü bir yasama ortaya koymaktadır, siyasi istikrarı
tesis etmektedir.
Bir başka konu: Tabii, dün de ifade ettim yani
Bu kadar mesele varken Anayasa görüşmeleri veya Anayasada sistem
değişikliği tartışması yapılır
mı? sorusu esasında bayat soru çünkü
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dünyada
örneği var mı, dünyada?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
geçmişte -bakın- Kurtuluş Savaşının olduğu
yıllarda 1921 Anayasası yapıldı. Kurtuluş
Savaşı bitti, cumhuriyetin daha yeni ilan edildiği dönemde 1924
Anayasası yapıldı. Hiç kimse o zaman kalkıp da Şimdi
bunun sırası mı? Önce şu savaşları halledelim,
sonra anayasa yapalım. demedi ve o sürece destek oldu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) OHAL var,
savaş var, terör var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hiç
kimse Ülkenin başka sorunları var, önce bunları çözelim, sonra
ona geçelim. demedi. Parlamento, ülkenin bütün meselelerine vaziyet etme ve
çözme hak ve yetkisine sahiptir. Türkiyenin terörle mücadelesi, işsizlik,
ekonomi, diğer konularla ilgilenen bakanlıkları, görevlileri,
çalışanları vardır. Büyük bir devlet Türkiye, eş
zamanlı pek çok sorunla etkin bir mücadele yapabilir, tabii bu arada
Anayasasını da değiştirebilir, yeni anayasa da yapabilir,
buna herhangi bir engel söz konusu değildir.
Halktan gizlenerek bir Anayasa
değişikliği yapılması da söz konusu değildir.
(CHP sıralarından gürültüler) Bu teklif, milletvekillerinin
imzasıyla verildi, alenidir; Anayasa Komisyonuna gitti, müzakereler alenidir;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda şu anda konuşuyoruz,
müzakereler alenidir; televizyonlarda tartışmalar yapılıyor
ve başka yerlerde bunlar konuşuluyor ve halkın
ıttılasına sunuluyor.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Televizyonlar
sizin, sizin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Niye
canlı yayın yaptırmıyorsunuz? Bir gün de yirmi dört saat
canlı yayın yapın o zaman.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Burada yapılan şey, esasında halktan saklamak, halktan
kaçırmak değil; tam da halkın önüne götürmek, halkın
hakemliğine götürmektir; bizim yaptığımız bu.
Halkın hakemliğinden, halkın kararından rahatsız
olanlar o zaman buna karşı çıkıyorlar. Biz diyoruz ki: Niye
halktan rahatsız oluyorsunuz? Hep beraber götürelim.
EREN ERDEM (İstanbul) Meclis TV de yayın
yapmıyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Canlı
yayın da yok, canlı yayında yapalım. Niye halktan
kaçıyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Siz
gidin aleyhinde konuşun, biz lehinde konuşalım; halk karar
versin.
Canlı yayına gelince, canlı
yayın sadece Anayasa görüşmelerine mahsus mu bu hâle getirildi?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakan,
televizyonları kapatarak, TRTyi ele geçirerek kul hakkı
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
2011den yani 24üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri göreve
başladığı günden bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu 15.00-19.00 saatleri arasında ya da 14.00-19.00 saatleri
arasında yayın yapmaktadır.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Yasa
yapmıyoruz Sayın Bakan, Anayasa
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sadece buna mahsus alınmış bir tedbir değildir bu.
Baktığınız zaman, uygulama kadim bir uygulamadır,
yaklaşık altı yıldır süren bir uygulamadır. [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Biz de
alkışlıyoruz sizi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Altı yıldır süren bir uygulamayı sanki Anayasa
değişikliklerini gizlemek için yapıyormuş gibi takdim
etmek, işin doğrusu, abartılı, büyük bir çarpıtmadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama,
halkımız bunu gayet iyi bilmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Teklifin çekilmesi söz konusu değildir. Hakem halktır, kararı
halk verecek.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bakanın Parlamento tecrübesi de yüksek fakat bir siyasetçinin başka
bir siyasetçiye söylememesi gereken, sataşmanın
dışında, bir siyasi hakaret olarak algılanabilecek bir cümle
sarf etti. Kendisi özür dilerse ben sataşmadan söz talep etmeyeceğim.
Sayın Bakan konuşmasında grubumuza ve
milletvekillerimize dönerek bizim halktan rahatsız olduğumuzu itham
etti. Kendisine yakıştıramadım.
Sataşmadan ve hakaretten söz talep ediyorum ama
özür dilerse talep etmeyeceğim.
BAŞKAN Peki Sayın Altay, buyurun.
Sataşmadan iki dakika süreyle size söz
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 1inci maddesi üzerinde yapılan
soru-cevap işleminde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Asla, asla yeni
bir sataşmaya meydan vermem Sayın Başkan.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ses
yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ses yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ses de yok zaten.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Altay
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan
LEVENT GÖK (Ankara) Ses gene yok. Ses yok, ses
yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sonunda buradaki
sesimizi de kestiniz ya helal olsun size.
BAŞKAN Sesinizi kimse kesemez Sayın
Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süre, süre, süre
ENGİN ALTAY (Devamla) Gene yok. Var mı
ses?
BAŞKAN Yok, yok, süreyi yeniden
başlatayım ki haksızlık olmasın.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan,
hiçbir zaman milletimizin tercihlerinden rahatsız olmadık; hiçbir
zaman halktan, halkımızın siyasete, siyasetçiye
bakışından rahatsızlık duymadık. Allaha çok
şükür, on beş senedir Türkiyenin her yerinde başımız
dik, alnımız ak gezen bir Cumhuriyet Halk Partisi Grubu var. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama siz 15 Temmuzdan önce 17-25
Aralık utancıyla Kızılayda yalnız
başınıza yürüyemiyordunuz. Şimdi 15 Temmuza
sığındınız, mağdur edebiyatı
yapıyorsunuz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Engin
Bey, 4 seçime girdik, 4.
ENGİN ALTAY (Devamla) Efendim, istersen 100
defa seçime gir.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Gezdik
yani, yüzde 50 oy aldık! Yüzde 52yle Cumhurbaşkanı seçildi.
ENGİN ALTAY (Devamla) 100 defa seçilirsen 100
defa başımın üstünde yerin var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Her zaman her yerde
yürürüz biz, alnımız açık. Her zaman her yerde yürürüz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Git Kızılay
Meydanında yürü.
Sayın Bakan, Müzakereler aleni. dediniz,
değil mi? Komisyonda da Mecliste de müzakereler aleni yapıldı.
dediniz. Doğru, müzakerelerin aleniliği doğru. Sayın Bakan,
siz hukukçusunuz, bu müzakerelerin aleni olması doğru da
oylamaların aleni olması doğru değil, oylamaların
aleni olması doğru değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben sizden beklerdim ki Ey CHPli milletvekilleri, sizin
söylediğiniz gibi değil kardeşim; aha orada basın
mensupları, aha -neydi onun adı- Periscope, bak, Meclisi millet
izliyor. Bu müzakereler aleni yapılıyor, oylaması da gizli olacak.
deyip bizden alkış almanız gerekirdi. Bu vesileyle Hükûmet
olarak, çoğunluk partisine mensup biri olarak biraz sonra yapılacak
oylamanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
gizliliği
konusunda, bir hukuk adamı olup olmadığınızla ilgili
de bir değerli sınav vereceksiniz. Size başarılar
diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Sayın milletvekilleri, böylece
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, bir dakika süreyle 60a göre
söz veriyorum Sayın Kerestecioğlu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, tutuklu 11 HDP milletvekili yasama faaliyetini yürütemediği ve
oy kullanamadığı sürece bu oyunda oyuncu olmayacaklarına ve
milletvekillerinin Meclisin itibarını ve gizli oy ilkesini
zedelememelerini rica ettiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben oylama başlamadan önce bir kez daha 11
milletvekilimizin tutuklu olduğunu ve onları ziyaret iznimizin izin,
tırnak içerisinde tabii, bir milletvekilinin bir milletvekilini ziyaret
etmesi de izne bağlı olmaması gereken bir şeydir- onun dahi
olmadığını ve dün açıkladığımız
gibi, onlar burada yasama faaliyetini yürütemediği ve oy
kullanamadığı sürece de aynı şekilde, bu oyunda bizim
de oyuncu olmayacağımızı ve bu şekilde
hayırımızı ifade ettiğimizi belirtmek istiyorum ama
aynı şekilde, dün olan, daha isimler okunmadan buraya toplanarak
gizlilik ilkesinin ihlalini de gerçekten artık bu Meclisteki
milletvekillerinin kendilerine yakıştırmamalarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu lütfen.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
kendilerine bu şekilde oy kullanmayı
yakıştırmamalarını ve bu Meclisin itibarını
da Anayasaya göre gizli oy ilkesini de zedelememelerini bir kez daha
halkımız adına, kendimiz adına, bu Parlamentonun üyeleri
olarak rica ediyoruz, temenni ediyoruz. Sizin de aynı şekilde bunu
sağlamak için gereken çabayı göstermenizi ve isimleri tek tek okumanızı,
milletvekillerinin de gelip tek tek oy kullanmasını rica ediyoruz.
Saat on buçuk, halka kapalı olarak yürüyor bu
görüşmeler. Sadece bir madde görüşülebildi daha. Bunu da Meclisin
takdirlerine sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge
vardır. İlk okutacağım beş önerge aynı
mahiyettedir.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504) esas numaralı
Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Öntürk
Hatay
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir Sayın Purçu.
Şimdi diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 05/01/2017
Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Van Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin
Bingöl Haluk
Koç Haydar
Akar
Ankara Ankara Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ZEKERİYA
BİRKAN (Bursa) Anayasaya aykırılık önergesine
katılmıyoruz, teklifimiz Anayasaya uygundur.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Akar, süreyi açtım, bir
dakikanız gelene kadar geçer, ona göre biraz hızlanırsanız
Buyurun Sayın Akar, süreyi
başlatıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, bugün Anayasa tasarısını
görüşüyoruz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Teklif,
teklif.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Aslında, Anayasa
değil, ona yasa diye adlandırabileceğimiz bir yasa teklifini
görüşmeye çalışıyoruz. Aslında, görüşmüyoruz, biz
yasa teklifinin tümüne karşı olduğumuzu zaten ifade ediyoruz.
Anayasalar, hepinizin bildiği gibi, toplumsal mutabakat metinleridir. Bu,
klasik bir laf haline gelmiştir ama doğrusu da budur. Düşünün
Türkiye son otuz beş yılda 2 tane halk oylamasına getirilen
anayasa teklifiyle karşılaştı ve halk oylamasına
getirdik. Bir tanesi 1982 Anayasası ve yüzde 92 oyla geçti; diğeri,
yine, 12 Eylül 2010 Anayasası ve bu da halkın yüzde 70inin üzerinde
teveccühüyle geçti. Peki, şu anda
tartıştığımız en çok 2 anayasa bu anayasalar.
Aslında, baktığınızda, 1982
Anayasası 112 kez değişikliğe uğramış, bu
değişikliğin 56 tanesi 2002den önce yapılmış, 56
tanesi de 2002den sonra yapılmış. Partilerin, siyasi parti
gruplarının Mecliste bir mutabakat sağlayarak yapmış
oldukları değişikliklerin, 18 madde değişikliğinin
hiçbiri tartışılmıyor aslında
bakıldığında. Nedir? İşte, sizin 2010da
getirmiş olduğunuz Anayasa değişikliği teklifi
tartışılıyor. Yine, 12 Eylül 1982deki Anayasa teklifi
tartışılıyor. Şimdi, baktığınız
zaman, demek ki bir toplumsal mutabakat sağlanamamış.
Doğrusu, bütün siyasi grupların birlikte vereceği bir anayasa
değişikliğiydi, buna da ihtiyaç vardı. Şunları
hatırlayın, 7 Haziran seçimlerini ve 1 Kasım seçimlerini
hatırlayın. 7 Haziran seçimlerinden önce bütün siyasi partiler, biz
de dâhil olmak üzere Anayasanın değişmesi gerektiğini
söylüyorduk millete, siz de söylüyordunuz bunu. Siz buna ilave olarak, Anayasa
değişikliğine ilave olarak başkanlık sistemini
koyuyordunuz hemen peşinden, anlatıyordunuz, 7 Haziranda güzel bir
ders aldınız. Bu dersten hemen sonra 1 Kasım seçimlerinde,
milletin iradesi yok sayılarak getirilen 1 Kasım seçimlerinde de ne
oldu? Hep beraber gördük ki başkanlıktan söz edemediniz. Çünkü
biliyordunuz ki milletimiz bu başkanlık sistemine tepkiliydi. Millete
verilen, saraydan alınıp millete verilen ulusal egemenliğin
tekrar Saraya iade edilmesine milletimiz karşı geliyordu ve bugün de
bu Anayasa değişikliği teklifi buradan geçerse bilin ki
referandumda milletimiz bunu reddedecektir, bu bir gerçek.
Şimdi, konuştuğumuz maddeye
baktığımız zaman, yargının
bağımsızlığına bir de tarafsız kelimesinin
eklendiğini görüyoruz. Yahu, yargı bağımsızdı da
şimdiye kadar yapılan kamuoyu anketlerinden yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
yüzde 80lerde, yüzde 90larda mı çıkıyordu? Hayır, on
beş yıllık AKP iktidarlarında yargı
bağımsızlığı, yargı güvenilirliği en
zayıf kurumlardan biri hâline dönüştürüldü. Bugün, yargının
bağımsızlığından bahsetmek mümkün müdür?
Anayasada Yargı bağımsız. diyor, yarın da bu
maddeyi getiriyorsunuz Yargı bağımsız ve tarafsız
olacak. diyorsunuz. Nasıl olacak yargı bağımsız ve
tarafsız? 1inci maddeye bunu koyuyorsunuz, Anayasanın 9uncu
maddesinde değişiklik yapıyorsunuz, diğer maddelerde HSYK
ve Anayasa Mahkemesini düzenliyorsunuz.
Önce Anayasa Mahkemesine bakalım: 15 üyeden
oluşacak. diyorsunuz, 12sini tarafsız ve bağımsız
Cumhurbaşkanı atayacak. Buraya gelip yemin edecek, önce Meclisi
açacak Cumhurbaşkanı olarak, sonra oturup orada parti genel
başkanı olarak bir daha konuşacak, bir daha yemin edecek.
Birinde tarafsız ve bağımsız olarak yemin edecek, birinde
de milletvekili olarak yemin edecek ama tarafsızlığı o
yemin metninde geçmeyecek. Böyle bir ikilem olmaz. Böyle bir durumla bir yere
varmamız mümkün değil.
Anayasa Mahkemesine kimleri yolluyoruz? Ola ki -sorumluluğu
yok dediğiniz Cumhurbaşkanına sorumluluk yüklediniz- burada
beşte 3 çoğunlukla geçirdiniz, Anayasa Mahkemesine gitti. Kendi
seçtiği hâkimler, kendi seçtiği üyeler tarafından
yargılanacak. Bu mümkün mü arkadaşlar? Sizin vicdanlarınıza
sesleniyorum. Mümkün mü böyle bir şey? Tabii ki mümkün değil.
Gelelim HSYKya
Teknik olarak biraz evvel
anlatıldı. HSYKnın üyeleri de aynı şekilde
Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi, çoğunluğu olan parti
tarafından seçilecek diyelim, yine Cumhurbaşkanının başkanı
olduğu partinin mensupları tarafından oluşturulacak bir
HSYK. Yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu
burada iddia ediyoruz. Bu da tabii ki mümkün görünmüyor.
Bir başka boyut, aslında acı olan
boyut şu: Yüzde 100ün temsil edildiği Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesini sadece yüzde 51le seçilecek bir kişiye teslim
ediyorsunuz. O kişi istediği anda, gece eşiyle kavga
ettiğinde, sabah gelip Parlamentoyu feshedebilir ama bu yüzde 100ü temsil
eden Parlamentonun bu ülkeyi seçime götürmek için maalesef 360 oya
ihtiyacı olacak.
Bunun da bu Anayasa değişiklik teklifinin
geçmemesi için en iyi örneklerden biri olduğunu düşünüyor, hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. 05/01/2017
Bedia
Özgökçe Ertan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun Sayın Ertan.
(HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve bu Kurulu izlemeyi başarabilen
değerli halkımız; şu an canlı yayın
yapılmıyor ve çok önemli bir değişiklik teklifini
görüşüyoruz. Bu değişiklik teklifi, bütün toplumu ilgilendiren
ve çocuklarımızın, hepimizin geleceğini belki de ipotek
altına alacak olan ve belki de bir daha geri dönüşü de olmayacak çok
önemli bir Anayasa değişikliği teklifi ve fakat
başından beri içerisinde halkın olmadığı,
halkın hiçbir tartışmasına
katılamadığı, sadece sonuçları itibarıyla
halkın hakemliğine başvurulacak olan bir yöntem tercih
edilmiş. Bizler, doğru olana, hakikate çağrı yapmak
sorumluluğunu üstlenerek bir kere daha bu teklifi getiren iktidar
partisine ve MHP'ye hep birlikte teklifi hemen geri çekmeleri konusunda
çağrıda bulunuyoruz. Değişiklik adı altındaki
Anayasa müdahalesi, Türkiye'de diktatörlük rejimini kurmayı hedefleyen ve
böyle bir rejim değişikliğini öngören bir tekliftir ve en
önemlisi, belirttiğim gibi, bu teklif, halktan gelmemiştir,
dayanağını halktan almamaktadır.
Bu Parlamentonun üyesi olan
ve hâlâ yasama dokunulmazlığı bulunan 6 milyon seçmenin ve tüm
Türkiye'nin vekili olan 11 milletvekili, tam altmış yedi gündür
Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadırlar.
Milletvekillerimizin hangi saiklerle tutuklandığını burada
birçok kez değerlendirdik. Her biri hakkında açılan davalara
bakabilirsiniz, hepsini ayrı ayrı hukuki olarak da değerlendirebilirsiniz
ancak çok iyi biliyoruz ki, bu dosyaların hiçbirisinde hukukilik
arayamayız. Çünkü tamamı, siyasi parti faaliyetleri sebebiyle ya da
yaptıkları konuşmalar sebebiyle, bu kürsüden de defalarca dile
getirdikleri konuşmalar nedeniyle açılmış davalardan
ibarettir fakat milletvekillerimizi esas tutan sebep, siyasi saiktir ve bu
siyasi saik, aslında Türkiye toplumunun neredeyse 20 milyonunu temsil eden
bir toplum kesimini açıkça dışlamayı hedeflemiş, bile
isteye bunu yapmış bir tercihtir. Kürt halkını görmezden
gelmektedir ve HDP şahsında bütün farklılıklarıyla,
kendine has, kendine özgü kimlikleriyle derdine derman olabileceğini
düşünen bütün kesimlerin oy vererek Meclise gönderdiği HDP
milletvekilleri, siyasi liderleri tutuklanıyorsa bu kesimler görmezden
geliniyordur, bu Anayasada da yerleri yoktur.
Sadece bu tablo bile aslında böylesi bir
ortamda Anayasa değişikliğini veya değişiklik
teklifini veya yeni bir anayasayı konuşmayı engeller. Getirilen
teklif, Adalet Bakanının iddia ettiği gibi hiçbir şekilde
hükûmet sistemi değişikliği değil, bir rejim
değişikliğidir ve ayrı ayrı her bir madde, AKPnin
istediği yeni rejimin anayasal çerçevesidir; çerçevenin içerisi ise
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle tamamlanmak üzere yolu
açılmış, sınırsız iktidar yetkisiyle
donatılmış bir rejimdir.
Değerli arkadaşlar, kuvvetler
ayrılığı sistemi, on dört yıl boyunca aslında
aşama aşama yok edilmeye çalışılmıştı.
Daha önce yani 2010da Anayasa değişikliği müdahalesiyle
yargı bağımsızlığı, yargı erki, iktidar
tarafından o dönemki ortağı olan cemaate bağımlı
hâle getirilerek zayıflatılmıştı. 2016nın
Mayıs ayında ise dokunulmazlıkların
kaldırılmasıyla yasama erki, Saray baskısıyla
güçsüzleştirilmiş -evvelce de söyledik, şimdi de söylüyorum-
daha o gün parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı ilkesi
tahrip edilmişti. Bugün ise yapılmak istenen şey, tüm erklerin
tek bir elde, yürütmede toplanmak istenmesidir ve bu rejimin adı, tam
anlamıyla diktatörlüktür. Bu, hepimizi karanlığa iten, geri
dönüşü de olmayan bir yol ve çok tehlikeli bir yoldur ve İtaat edin,
rahat edin. anlayışından başka bir vaadi de yoktur. 12
Eylül darbe anayasası, şu ana kadar yapılan müdahalelerle,
şimdiki müdahale teklifi de dâhil, bu iktidar tarafından darbe ürünü
Anayasanın sahiplenildiğini ama kötü bir yama ile de iktidarın
kendisi için yeni kılıfa büründürdüğü bir felaketten başka
bir şey değildir.
Bu maddeye, üzerinde konuştuğumuz maddeye,
şeklen eklenmiş olan tarafsız ibaresi ne yazık ki
yargı bağımsızlığına derman olabilecek,
şu anki derdimize derman olacak bir kelime, bir değişiklik
değildir. Keşke öyle olsaydı. Anayasa, sözüyle, ruhuyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Devamla) Cümlemi tamamlayabilir miyim sadece Sayın Başkan? Çok
yarım kaldı.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Böyle
tamamlayın, tutanağa geçer.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Söylemek istediğim,
sözüyle, ruhuyla bu niteliği hem korumalı
BAŞKAN
Arkadaşlar, açalım, tamamlasın.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Başkanım, kadınlara pozitif ayrımcılık
yapalım.
BAŞKAN Peki, pozitif
ayrımcılık yaptık.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sözüyle ve ruhuyla bu
niteliği hem korumalı hem de ilgili tüm mevzuatıyla,
kurumlarıyla beraber karşılıklı ve pozitif bir etkiyle
güçlendirilmelidir yargı erki. Hâl böyleyken bütün kurumlarına,
diğer değişiklik maddeleriyle teklif edilen düzenlemelere
bakıldığında ne yazık ki yargı
bağımsızlığını garantiye alacak, güvenceye
alacak bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Örneğin
HSYKnın yapısı, bir kısmı doğrudan
Cumhurbaşkanı tarafından, bir kısmı da dolaylı
olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanacağından tam bir
kuşatma altındadır. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi
düzenlemelerine bakıldığında da
anladığımız şey, yargının da siyasal iktidar
tarafından kuşatıldığıdır. Bunu aslında
biz söylemiyoruz, halk söylüyor, istatistikler söylüyor. Yargıya güven
yüzde 3ün de gerisindedir. Hâkimler tutuklama kararı vermez ise
tutuklanacağından endişe eder hâle gelmiştir. Böylesi bir
ortamda Anayasa değişikliğini yapmak gerçekten toplumu
yanıltmak anlamına geliyor.
Gelin bu yanlıştan
bir an önce vazgeçin diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ertan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.
Böylece, 1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, sayın milletvekilleri, özellikle
beni dinlemenizi ve tüm sayın milletvekillerinin yerini muhafaza etmesini
istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, birazdan maddenin
oylamasına geçeceğiz. Özellikle şu kürsü önü ve Hükûmet ve
Komisyon sıralarının sadece görevlilere ve Başkanlık
Divanı üyelerine bırakılmasını, diğer milletvekillerinin
şu alanın dışına çıkmasını, herkesin
kendi grubunda bu şekilde, şu düzende beklemelerini ve
oylarını düzenli bir şekilde kullanmasını istirham
ediyorum. Ağır ağır okuyacağız ve ismi okunanlar
oylarını kullanacak. Bu konudaki ikazımı bir kez daha özellikle
yapmak istiyorum.
Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını sizlere arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adanadan başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil-
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar-Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, adını
ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve zarfı yapıştıracak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bir kez daha
ikaz ediyorum -ayakta da beklemenize gerek yok- oylama işleminin düzenli,
sıhhatli yapılabilmesi noktasında, görevli
arkadaşlarımız ve Başkanlık Divanı üyelerimiz
haricindeki tüm milletvekillerimizin yerlerine oturarak bu alanı
boşaltmalarını özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, hassasiyetinizi de dikkate alarak, gizli
oylamayı Adana ilinden başlatıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Başkanım, kabine girsinler kabine.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Ya size ne be,
size ne be, sen mi karışacaksın? Hayatınız zaptiye
nazırlığıyla geçmiş.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, oyunu kullanacak sayın vekiller kabine girerek oylama usulüne
uygun bir şekilde oyunu kullanıyorlar.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Başkanım, kabine girsinler.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kabinlerde
oylarımızı kullanıyoruz. (Gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, kabinde kullansınlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bakın, buna da müdahale etmeyin lütfen. Lütfen oturun yerinize, biz
gerekeni yapıyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsü
önünde oyumuzu kullanalım, bekleme yapmayalım lütfen, burayı
boşaltalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Diyarbakır
Nursel Aydoğan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Ebubekir Bal
İdris Baluken
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Çağlar Demirel
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Utanmaz, utanmaz!
Oyunu göstereceğine
Utanmaz adam! FETÖcü müsün?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, ön tarafta Grup Başkanınız, grup başkan
vekilleriniz var. Burada bizler Başkanlık Divanı olarak
hassasiyetle bunu uygulamaya çalışıyoruz.
Sayın milletvekilleri, lütfen, istirham
ediyorum, usulüne uygun bir şekilde kabinlere girerek
oylarımızı kullanıyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, ısrar edin, kabinde oy kullansınlar.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Görmüyor
musunuz, teker teker değil birlikte kullanıyorlar.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Başkanım,
birbirlerine gösteriyorlar. Ayıp ya, ayıp!
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Yarı gizli
oylama yaptırıyorsun Başkan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kabine
girsenize arkadaşlar.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sakin olun
arkadaşlar. Ayakta durmayın arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
istirham ediyorum, herkes yerinde dursun, kabinlere girerek
oylarımızı kullanıyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Kimse girmiyor
Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İdare
amirleri lütfen...
BAŞKAN Sayın Başkanlık
Divanı üyeleri...
Ali Haydar Bey, yaptığınız
doğru bir şey değil, bir defa çekiyorsanız şuradan
çıkın o zaman. Olmaz, orada çekmeniz böyle... Gizliliği o
şekilde siz ihlal edersiniz Ali Haydar Bey, kâtip üyesiniz.
Sayın milletvekilleri, şu alandan
Başkanlık Divanı üyeleri dışındakiler
çıksın, Başkanlık Divanı üyeleri
dışındakiler çıksın.
Sayın milletvekilleri, lütfen burayı
boşaltın.
Kâtip üyeler şu anda zarfları ve
pulları vermiyorsunuz, orada bekliyorsunuz. Sayın milletvekilleri,
burayı boşaltalım ondan sonra.
Lütfen sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, görevliler dışında ve oy kullanacaklar
dışında kimse kalmasın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi kameraman
olmuş bunların, meslek değiştiriyorlar.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Siz yedide
yayını kesince vatandaşı bilgilendirmek için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şurada gelip
oy vereceğim.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Şimdi bak,
nasıl oy kullanacağımı göreceksiniz.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Çekerim ben ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Nasıl
olacağını göreceksiniz. Ayıp bu iş!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Nasıl
kullanacağımı göreceksiniz, geleceğim, burada
kullanacağım hem de burada.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Buna da mı
yasak getiriyorsunuz ya?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Hadi
bakayım engelle, burada kullanacağım.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Gelirim, çekerim
ben.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Burada
kullanacağım. Engelle bakayım, hadi.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Gel kullan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
kürsü önünü işgal etmeyelim.
Oyunu kullanan, şu alanı
boşaltırsa iyi olacak.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Şırnak
Ferhat Encu
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Hakkâri
Nihat Akdoğan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Selma Irmak
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Abdullah Zeydan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Van
Figen Yüksekdağ
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar, bekleme
yapmayalım lütfen.
Sayın milletvekilleri, lütfen
Arkada oy
kullanmayı bekleyen sayın vekiller var.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Selahattin
Demirtaş
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bekleme
yapmayalım lütfen.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı?
Oyunu kullanmayan sayın milletvekili yoksa oy
verme işlemi tamamlanmıştır.
Görevli arkadaşlar oy kupalarını
kaldırabilirler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; şu alana Meclis Başkanlık Divanı üyeleri
dışında kimse gelmiyor. İdare amirlerimiz, kâtip üyelerimiz
burada sayım, döküm işlemlerini gerçekleştirecektir.
Sabrınızı rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy sayısı : 484
Kabul : 347
Ret : 132
Çekimser : 2
Boş : 2
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ömer
Serdar Özcan
Purçu
Elâzığ İzmir
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.37
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Altay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 1inci maddesinin
oylama sonuçlarıyla ilgili tutanağın Kâtip Üye tarafından
yazılan şerhle birlikte Genel Kurulun bilgisine sunulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, oturumu kapatmanızdan
iki saniye evvel söz talep etmiştim ancak oturumu kapattınız.
Bunda bir şey aramıyorum ancak oturumu kapatmadan önce teklifin
1inci maddesiyle ilgili yapılan oylama sonuçlarıyla ilgili
tutanağı okudunuz. Bizdeki bilgiye göre, Divandaki bir sayın
kâtip üyenin tutanakta bir şerhi vardır. Sizin, tutanağı
tümüyle Genel Kurula sunmanız gerekir düşüncesindeyim. Kaldı ki
Türkiye Büyük Millet Meclisinin her sayın üyesi Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki her belgeyi de görme hakkına sahiptir. Bizim bu
tutanağı görme hakkımız ayrı da, en azından
işitme hakkımızı, tümüyle okunmasını talep
etmekteyiz. Siz bu talebimizi yerine getirmez iseniz, burada, İç Tüzük'ün
16ncı maddesi nettir, kâtip üyelerin görevleri bellidir. Divandaki bir
sayın kâtip üye de bu çerçevede yapılan seçimlerle ilgili bir
tespitini tutanağa yansıtmakla esasen görevlidir. Kendilerinin,
İç Tüzükün 16ncı maddesinin 6ncı fıkrası
gereğince bu işlemi yapması sayın kâtip üyenin görevidir.
Şimdi, biz, bu tutanağın, tutanağa kâtip üye
tarafından yazılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
şerhle
birlikte Genel Kurulun bilgisine sunulmasını talep ediyoruz. Önce bu
talebimizle ilgili tasarrufunuzu bekleyeyim Sayın Başkanım.
Hayır, aksi bir durumda, doğal olarak, bir usul meselesi
kendiliğinden ortaya çıkmakta zaten.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Altay,
bakın, 7 Nisan 2016 tarihli, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan
vekillerinin imzaladığı mutabakat metninde, İç Tüzükte
açıkça düzenlenmiş veya teamüle yerleşmiş hususlar ile
gündem dışına çıkılmasını konu edinen veya
Başkanın tutumuna ilişkin olmayan usul tartışması
taleplerinin Başkanlıkça karşılanamayacağı
yazılmıştır. Şu anda sizin bu talebinize baktığımızda,
usul tartışması açmanın dahi mümkün olmadığı
görülmektedir. Zira, burası ne benim tutumumla alakalıdır, ne
İç Tüzüke aykırı ne de teamüllere aykırı bir husus
vardır. Tamamen usulüne uygun tutulmuş bir tutanak vardır ve bu
tutanağa herhangi bir şerhin yazılmasının doğru
olmadığı kanaatindeyim. Zira, kâtip üyeler tarafından
tutulan ve az önce, bir önceki oturumda okumuş olduğum, gizli
oylamanın sonucuna ilişkindir. Bu tutanak yapılan oylama
sonucunda Divana intikal ettirilen zarf ve pulların sayım ve dökümüne
ilişkin olup söz konusu tutanakta bu husus dışında bir
konuya yer verilmesi, bu konuda şerh düşülmesi veya bunun
okunması mümkün görülmemektedir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bir yorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Oy sayım ve dökümünde bir
anlaşmazlık olmadığı kâtip üyeler tarafından da
imzalanan tutanaktan da anlaşılmaktadır. Bütün kâtip üyeler,
bütün Başkanlık Divanı üyeleri buradaydı.
Dolayısıyla, 1inci madde üzerinde oylama İç Tüzükün 148inci
maddesinde belirtilen gizli oylama usulüne uygun olarak
yapıldığından burada tutanağa oylama sonuçları
dışındaki bir şerhin yazılmasının doğru
olmadığı ve bu bağlamda da bunun tutanağa geçmesinin
mümkün olmadığı kanaatindeyim.
Dolayısıyla, burada, uygun görürseniz, bir
zorlamaya gitmeden kaldığımız yerden devam edelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanakların yok edilmesi, imha edilmesi zaten mümkün
değil. Dolayısıyla, o tutanak orada durduğu müddetçe bu
gerçek değişmez. Bu bakımdan, bunun Genel Kurulun bilgisine
sunulmasında bence bir sakınca, çekince görmenizin -bence tabii,
takdir ve tasarruf sizin- bir anlamı yok. Ancak, biraz önce
söylediğiniz -Meclis başkan vekilleriyle mi
yapılmıştı, grup başkan vekilleriyle mi- bir
mutabakattan söz ediyorsunuz, adı üzerinde mutabakat. Yani, gruplar
tarafından mutabık kalınmış bir husus. Öyle bir an
gelir ki mutabakatlar bozulur. Mutabakatların bozulma şekli
şudur: Ben bu mutabakattaki imzamı çekiyorum. dersen, bunu
bozarsın. Lakin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü mutabakat
gibi değildir, Genel Kurul değiştirirse değişir.
Dolayısıyla, mutabakat İç Tüzükün üstünde değildir.
Bu bakımdan, ayrıca Usul
tartışmasına mevzu bir konu yok. diyorsunuz. Ben, sizi İç
Tüzükün 63üncü maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine davet ediyorum yani burada, hiçbir sayın milletvekilinin
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki hiçbir belgeyi görmemesi gibi bir şey
olmaz yani, milletvekili her belgeyi isterse görür. Nitekim, biz bu
tutanağın kopyasını istesek bize vermeyecek misiniz?
Vereceksiniz. Dolayısıyla, bu tutanağın okunmasında
ben bir sakınca görmüyorum. Okumaz iseniz -tasarruf sizindir- ben usul
tartışması açma ısrarımı sürdürüyorum, burada
tasarrufunuz yok. Kaldı ki usul tartışmasını talep
eden, bu Meclisteki ana muhalefet partisidir. Yani, ben, bunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bu kadar
sesimizi kısmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN Sesiniz zaten kısık
değil Sayın Altay. Mikrofonsuz da evelallah herkes duyuyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
arkadan duyamıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Zaten, sürekli
İç Tüzüke aykırı konuşuyor Sayın Başkan. Bunlar
İç Tüzükte olmayan şeyler. Ses İç Tüzükte olmayan
şeylerde açılıyor zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani usul
tartışmasında ısrar ediyorum o vakit, aleyhte de söz talep
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Altay, ben usul
tartışmasını açacağım ancak burada usule
aykırı davranan ben değilim, bunu sizler de biliyorsunuz.
Dolayısıyla, usule uygun yapmış olduğum bir işlem
olmasına rağmen, usule aykırılık başka bir yerden
olmasına rağmen benden talep ediyorsunuz.
Ben usul tartışmasını
açıyorum.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
LEVENT GÖK (Ankara) Aleyhte..
BAŞKAN - Lehte Sayın Elitaş,
Sayın Kubat; aleyhte Sayın Engin Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milliyetçi
Hareket Partisinin talebi olursa biz birini devrederiz.
BAŞKAN Olursa eyvallah
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN - Sayın Filiz Kerestecioğlu,
aleyhte.
İlk söz, tutumum lehinde Sayın
Elitaş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
XII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde yapılan oylama
tutanağını açıklama şeklinin İç Tüzük hükümlerine
uygun olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzükün
uygulanmasını sürekli olarak ısrarla isteyenlerin önce İç
Tüzüke uymaları gerekir ama her hareketi, ayağa kalkıp
konuşmayı İç Tüzük'e uygun gibi olarak değerlendirmek en
büyük İç Tüzük ihlalinden başka bir şey değildir.
Sayın grup başkan vekili eğer 16ncı maddeyi iyi bir
şekilde okursa, kâtip üyenin haddini aşan, görevlerini aşan bir
işlem yaptığının farkına varır.
Bakın, 16ncı madde ne diyor:
Kâtip üyelerin görevleri
1. Tutanakların
tutulmasını denetlemek;
2. Tutanak özetlerini yazmak;
3. Genel Kurulda evrak okumak;
4. Yoklama yapmak;
5. Oyları saymak;
6. Seçimlerin düzen ve dürüstlük
içinde geçmesini denetlemek;
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hah!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz de onu
yapıyoruz zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İşte,
asıl mesele burada zaten, asıl mesele burada. Biz ne yapıyoruz
şimdi? Seçim mi yapıyoruz? Allah aşkına, ne yapıyoruz
şimdi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet, oylama
yapıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Oy saymak kâtip
üyenin görevidir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ya,
muhalefet şerhi koymak diye bir hüküm konulur mu zaten hiçbir zaman bir
mevzuata?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Zaten nitekim
Sayın Başkan Başkanlık Divanı üyelerini oy
sayımı için buraya çağırıyorum. diyor. Başka
işlerdeki usullerde seçim yaptığınız zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri içerisinden kurayla milletvekillerini seçiyor. Biz
seçim yapmıyoruz değerli milletvekilleri, İç Tüzük'ü iyi
okuyacaksınız, iyi anlayacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki: İç Tüzük'ün 148inci maddesine uymaya
Sayın Başkanlık Divanını davet ediyorum. 148inci
maddeyi okuyorum:
Gizli Oylama Usulü
Milletvekillerine beyaz, yeşil ve
kırmızı renkte üç yuvarlak birden verilir. Bunlardan oy olarak
kullanılacak yuvarlak, bunun için gösterilen kutuya atılır. -2
tane kutu koymuşlar, yani 3 tane yuvarlak verilecek, veriyorlar
sağdan soldan; beyaz, kırmızı ve yeşil- Diğer iki
yuvarlak ayrıca belirtilen yere bırakılır. Zarf var
mı burada? Zarf, gizliliğin bir unsuru olarak konmuş. Kabin var
mı burada, İç Tüzük'te?
ENGİN ALTAY (İstanbul) E gizlilik için
ne yapacaksın? İstersen çarşaf ser oraya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
zarf veriyor. Bakın, Sayın Altay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
uygulamalarını, geçmişteki meselelerini bilseydiniz
kutuların nasıl olduğunu daha önce de bilirdiniz. Milletvekili 3
tane oy pusulasını alır, o 3 tane yuvarlağın birini
getirir bu kupanın içerisine, hangisini arzu ediyorsa, atar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, o da var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İç Tüzük
burada. İç Tüzük'le ilgili konuşacaksanız, Sayın
Başkanlık Divanını sürekli İç Tüzük'e davet
edecekseniz ve Anayasa'da bu usul yazmıyor
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bütün oylama zarfla
olmuştur, zarf dışında hiçbir gizli oylama olmamıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Gizli
oylamanın nasıl yapılacağıyla ilgili usul ve esaslar
İç Tüzükte düzenlenmiş; Sayın Başkanlık Divanı
bunu uygulasın, bize zarf vermesin, 3 tane oy pusulası versin
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Olur mu efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
oy
pusulasını getirelim, biz burada kupaların içerisine
atalım. Eğer siz burada İç Tüzükle ilgili meseleyi
söylüyorsanız önce İç Tüzükü iyi hıfzedeceksiniz.
16ncı madde: 16ncı maddenin 5
numaralı fıkrası, kâtip üyenin görevi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
sadece
oyları saymaktır. Seçimlerde iş farklı, biz burada seçim
yapmıyoruz.
Sayın Başkanlık Divanının
yaptığı iş doğrudur ama kâtip üyenin
yaptığı iş yetkileri aşmaktır ve oradaki
koyduğu şerh de yok hükmündedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Tutumum aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Size de üç dakika süre vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, siz her oylamadan önce -önünüzde bulunan, sadece sizin değil- sürekli olan oylamanın nasıl yapılacağını tane
tane Genel Kurula anlatıyorsunuz, diyorsunuz ki: İşte, falan
sıradan bir zarf, 3 pusula alınacak, oy verme yerine gidilecek, 1i
zarfa konulacak, kupaya atılacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükü
uygulayacak, İç Tüzükü.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, bu kadar
ayrıntı İç Tüzükte de yazmıyor.
Şimdi, gizlilik, bu gizliliğin bir
şekilde temini şart yani burada 147 ve 148 roman yazacak değil,
işin özünü yazmış; gizlilik, burada bu oy verme kabini olmaz da
bir ip çekersiniz çarşaf gerersiniz, bir şeyin arkasında bu oyu
kullanacaksınız. Bu, yıllardır böyle, böyle de uygulanıyor.
Şimdi, gelelim sayın kâtip üyenin
tutumuna. Sayın kâtip üye orada bir iş yapıyor, kâtip üyenin
görevlerinden birisi de seçimin düzen ve dürüstlük içinde geçmesini temin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki, seçim mi
yapıyoruz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Seçim mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Seçim bir tercihtir,
burada bir tercih yapıyor millet yani kanun koyucunun seçimi ayrı
oylama yapması diye bir şeyi beklemeye gerek yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye ayrı
fıkra yapmış?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Zorlama
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dakika
Şimdi, kâtip üye sizi müteaddit defalar
Açık oy kullanıyorlar. diye uyarmıyor mu? Uyarıyor. Bu da
bir görev; gereğini yaptınız, yapmadınız. Düne göre
bugün bir parça daha makul, gizliliğe bir parça daha riayet edilen bir
oylama yapıldı.
Sonuç ve kanaat
Şimdi, kâtip üyelerin görevi, orada
memurların hazırladığı tutanağın altına
imza atmak değildir. Kâtip üyenin attığı imzanın
vicdani, ahlaki ve siyasi bir sorumluluğu da var. Bu çerçevede kâtip üye
bir tespit yapmış ise ve o tespit Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğüne çok açık bir aykırılık teşkil
ederek gizli yapılması gereken oy verme işleminin, tercihin
açık, aleni yapılması hâlinde, kâtip üyenin o tutanağı
imzalarken
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nerede yazıyor bu ya? Nerede burada?
ENGİN ALTAY (Devamla) - ..bu
oy verme işleminin aleni olmadığı kanaatini oraya
yazması onun en temel, en ahlaki ve siyasi görevidir. Öncelikle onu tebrik
ediyorum, tebrik ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Demokrasiye, hukuka, İç Tüzüke sahip çıkmıştır.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ya, nerede burada?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu
bakımdan, bu meselenin, bence, sizin açınızdan büyütülecek bir
yanı da yok. O tutanaktaki bu muhalefet şerhi
Bu oylamaların
kamu vicdanında gölgelenmesini, kamu vicdanında kaybettiği
meşruiyeti o tutanağın olmaması sizin açınızdan
kurtarmaz. Dünya izliyor, dünya. Bence, gelin, bundan sonra en azından bu
oylamaları İç Tüzükün amir hükümlerine göre yapalım. Tutanak
mesele değil, o bir şekilde çözülür.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Haydi bakalım! Öyle yapıyoruz zaten. Gayet iyi oluyor
Başkanım.
BAŞKAN Tutumum lehinde
ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubata aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Değerli Başkanım, tutumunuzun lehinde, yani bu
tutanağın usule aykırı olduğu noktasındaki
tutumunuzun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
Başkanım, bu Meclis çalışmalarının düzen ve
dürüstlük içerisinde yönetilmesi Başkanlık Divanına aittir ve
Başkana aittir bu konu da.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Divana mı, Başkana mı; karar ver, karar ver.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Yani burada Başkan varken kâtip üyelerin kendiliğinden
-örneğin burada söz kesmesi, söz vermesi nasıl ki
yadırganırsa, böyle bir şey hukuka aykırıysa-
görevlerinin dışına çıkması da yine hukuka
aykırıdır. 16ncı maddede kâtip üyelerin görevleri tadat
edilmiş. Oyları saymak
Şimdi, burada niye
tasnif komisyonunu biz oturtmadık, kura usulüyle çekip de Divan üyelerine
görev verdik? Çünkü, bu bir seçim değil. Eğer seçim olsaydı,
İç Tüzükün 150nci maddesine göre 5 kişilik bir tasnif komisyonu
seçecektik, onlar bunları sayacaktı, Divana verecekti, Divan
okuyacaktı. Divan üyeleri yaptı bu sayımı ve yine Divan
Başkanlığına tevdi ettiler.
Şimdi, burada, eğer oyun sonucunu
belirleme noktasında yapılan sayımda bir hata olsaydı Divan
üyesi arkadaşım şunu söyleyebilir: Başkan, zarflar eksik
sayıldı, oy pusulaları fazla sayıldı. Bunu yeniden,
tekrar sayalım. diye bir itirazı olabilir. Bu, seçim hukukunun
doğasında var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Onun hakkı
yok yine; 5 milletvekilinin hakkı var ayağa aynı anda kalkarsa.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Şimdi, bu
konuda eğer böyle bir itiraz olsa ikinci sayım yapılır,
sonucu tutanağa bağlanır ve Başkanlık Divanı bunu
açıklar. Burada, Divan üyesinin bu Genel Kurulda cereyan eden ve usulüne
uygun olduğu, sizlerin içinden arkadaşlarımızın da
belirttiği, biraz önce yaptığımız seçimin sonucuna ait
tamamen indi bir düşüncesini tutup resmî Başkanlık Divanı
tutanağına Burada yapılan sayım, döküm gizlidir. diyerek,
bir şerh yazarak bundan bir şeyler çıkarmaya
çalışması tamamen görevini ihmal, suistimaldir ve hukuka
aykırıdır, asla kabul edilemez. Dolayısıyla,
Başkanlık tutanağındaki bu imzanın hukuken
geçerliliği yoktur.
Bakın, değerli arkadaşlar, biz burada
oylamanın gizliliğine azami dikkat ediyoruz. Sayın
Başkanımız burada çok güzel açıklamalarla
milletvekillerimizi uyararak
Biraz önce sizlerin gözü önünde, Türkiyenin gözü
önünde bir oylama yaptık.
1995 yılında rahmetli Sayın Kamer
Gençin yönettiği iki birleşimde oy pusulalarını göstere
göstere birçok, sayısız milletvekili oy kullanıyor, şu
kupalara geliyor ve Başkana itirazlar oluyor. O zaman Başkanın
dediği konu şu: Bu, milletvekilinin bileceği iş.
Sayın milletvekilleri, ben ne yapacağım? diyor. Başkan
bunu demiyor, biz de böyle demiyoruz, asla. Burada bütün arkadaşlarımız
milletvekilliğinin vakar ve haysiyetine uygun biçimde, gizliliğe
uygun biçimde oyunu kullanıyor. Durum böyleyken birtakım indi
yorumlarla kendince şerhler yazmak İç Tüzüke
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yetkisini
aşmıştır kâtip üye.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yetkisini
aşmıştır ya.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) Korsan şerh ya, korsan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Dolayısıyla, burada yetkisini aşmıştır.
İmzadan imtina ettiğine dair, Başkanlık makamının
bu konuda bir tutanak tutarak işlemi düzeltmesini talep ediyoruz.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şerhler kanunda
yazmaz değerli arkadaşlar.
BAŞKAN Tutumum aleyhinde ikinci söz
Sayın Sırrı Süreyya Öndere aittir.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Engin Altay bir cümle
sarf etti, Bütün dünya izliyor. dedi, buradan başlamak istiyorum. Bütün
dünya izliyor ama Türkiye izleyemiyor, Türkiye izlemiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen
farkında değilsin, internette yayınlanıyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İdrak
meselesinde senden geri kalmam Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O zaman
doğruyu söyleyeceksin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Türkiye izleyemiyor
çünkü bir paniğin eseri.
Şimdi, siyasi ve demokratik olgunluk denilen
bir şey var. Bütün bu tartışmalar niye çıkıyor?
Eğer burada ergen refleksleriyle
Yani, ancak bir ergene
yakışır Bakın, ben bu oyu verdim. demek, bunu göstere
göstere yapmak. Değilse bir paniğin işaretidir, bir korkunun,
itham altında kalmanın, Acaba başka türlü bir tercihte mi bulundu
Şimdi, bütün grubu bu havaya sokmuşsunuz. O zaman, kem misal misal
olamaz, Rahmetli Kamer Genç öyle yapmış, bu böyle yapmış
Tüzük sizi de, bizi de bağlar; yeri geldiğinde bir sopa gibi
kullanmayı biliyorsunuz.
Fakat, bundan daha önemli, daha yapısal bir
şey var. Aslında, biz Başkanlık Divanının HDPli
iki üyesi olarak bir acil toplantı çağrısı yaptık,
resmî müracaatımızı yaptık. Başkanlık
Divanının bundan daha önemli ve tarihî bir sorumluluğu ve görevi
var: Vekillerin yasama faaliyetine katılımını
sağlamak.
Şimdi, tutuklu vekillerin
Tutukluluk, bir ceza
müeyyidesi uygulaması, anayasal olarak
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yargıya müdahale
mi edeceksiniz? Nasıl çıkaracaksınız?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Senin
telaşın hâlen devam ediyor, sen oradan girme.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yargıya müdahale
mi edeceksiniz, hapisten mi çıkaracaksınız?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen
telaşınla baş başa kal.
Bu anayasal güvencesi olan yasamaya katılma
hakkı, Anayasadan daha alt bir düzenleme olan kanunla engelleniyor ve bu
hiç yapısal bir engel olarak görülmüyor burada; esas mâni hâl budur. Bu
Parlamentonun 11 vekili yasama faaliyetine
Nasıl SEGBİSle ifadesini
almayı biliyorsunuz, Hakkârideki dava için Edirneden bir şekilde
bir yol bulup bağlayabiliyorsunuz; o vekillerin, anayasal güvence
altına alınmış olan ve hâlen dokunulmazlığı
devam eden o vekillerin gelip bu yasama faaliyetine katılması
lazım; bu, yok. Bu olmayınca böyle eften püften, sizin de panik eseri
yaptığınız ve tamamen artık saçmalığın
dik âlâsı boyutuna varan, burada ancak liseli gençlerde hoş
görülebilecek birbirine gösterme, beraber kabine girmeyle falan iş buraya
getiriliyor.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Liseli
gençler sizden daha olgun, liseli gençleri küçümseme.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Olgunluk bahsinde
küçümseme değil.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Küçümsüyorsun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Liseliler ancak
bununla izah edilebilir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Liseliler
senden olgun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bak, bu izafiyet
böyle bir şeydir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Gençlerimiz
geleceğimiz, küçümseme onları.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Birine Kafam kazan
gibi oldu. dediğin zaman, bunu ancak bir çocuk kazan olarak imge eder.
Metafor ve mecaz meselesinde biraz ders alın. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın konuşmacı biraz önce ismimi de zikrederek
idrak konusunda yetersiz olduğum anlamına gelen bir ifade
kullandı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İzin
verirseniz sataşmadan iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar altını çizerek
söylüyorum, burada yapılan bir oylama işlemidir. Kâtip üyenin görevi
İç Tüzükte yazılmıştır; oylamanın
sonuçlarıyla ilgili imza atmaktan başka hiçbir yetkisi yoktur,
tutanak tutamaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O senin yorumun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Tutanakta
sadece oyun kaç tane olduğu, 484 oy kullanılmıştır,
347 evet, 132 hayır, 5 tane de çekimser, boş ve kabul edilmeyen oy.
diye yazılmıştır.
Kâtip üyenin ve Başkanlık
Divanının oy sonuçlarına itiraz etme hakkı da yoktur,
yetkisi de yoktur. Ancak İç Tüzükün 141inci maddesine göre, 5
milletvekilli yapılan oylamanın yanlışlığıyla
ilgili birlikte, aynı anda ayağa kalktıkları takdirde
oylamanın tekrarı istenebilir. Başkanlık
Divanının bu konuda yetkisi de yoktur, hakkı da yoktur.
Öte yandan, İç Tüzükün 13üncü maddesinin
ikinci fıkrasına göre, oylama esnasında herhangi bir
yanlışlık tespit edildiği takdirde bir grup veya
milletvekilleri itiraz ettiği anda eğer birleşim içerisindeyse,
toplantı içerisindeyse Başkanlık Divanı usul
tartışması açar, ona göre karar verir. Ama, eğer
birleşimden sonra yapıldıysa bu yapılan itirazlar Meclis Başkanlık
Divanı tarafından yapılan görüşmeler çerçevesinde ortaya
çıkar.
Bakın, değerli milletvekilleri, buraya
çıkıyorlar, bizim hangi tür oy kullanacağımızla ilgili
eleştiride bulunuyorlar.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Saygısızca, saygısızca
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 316
milletvekili bu Anayasa değişikliğine açık bir şekilde
imza vermiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu, her
toplantısında, her görüşmesinde, her grup
toplantısında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hayır oyu
verecek. diye ihsasıreyde bulunuyor. Asıl varsa gizliliği ihlal
eden Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İhsasırey yapacaksınız, arkasından
diyeceksiniz ki: Burada AK PARTli milletvekilleri gizliliği bozuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın
Başkanım, merak etmeyin, gerektiğinde daha açık, göstere
göstere kullanırız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hele HDP, ya
arkadaş, sen daha oy kullanmaktan korkuyorsun, gelip benim nasıl oy
kullanacağıma fikir beyan ediyorsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Önder, iki dakika süreyle
sataşmadan söz veriyorum size.
Buyurun
YUSUF BAŞER (Yozgat) Terörist onlar,
terörist!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Terörist
babandır, terörist sensin!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Utanmıyorsunuz değil mi?
14.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Biraz hukuk dersi
alın.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, kimsenin milletvekillerine saygısızlık yapma
hakkı yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Terörist diyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Babandır. ne demek ya? Ne kadar ayıp bir şey!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Terörist diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
hatibi davet ettim kürsüye.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Terörist diyor.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Terörist faaliyet
yapmış
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) O zaman oradan dedi
ki: Kimseye böyle bir ithamda bulunamazsın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İyi
de babasını niye katıyorsun, ayıp değil mi?
MEHMET METİNER (İstanbul) Kimse oyumuzun
bekçisi değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu üsluba böyle.
BAŞKAN Sayın Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Mütekebbire kibir
sadakadandır.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Ergen çocuklar gibi
teröristin tanımını oku da
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bizim cesaretimizin
zekâtı hepinizi cesur yapar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Geç onu sen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Evet, öyle, öyle.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Önce adam ol, adam!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kırk
yıldır, söyleyin, o ayağınız taşa
değmemiş sizin.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Cesaretini
toplayıp da oy kullanamıyorsun sen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şurada,
bakın, bizi öyle hapisle, zindanla da korkutamazsınız.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Biz mücadeleyle geldik
buraya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Oy
kullanamıyorsun oy. Oy kullan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yüzlerce yıl
hapis yatmışız biz, biz zindanlardan gelmişiz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Suç işleyenler
gidecek cezaevine, kusura bakma.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu memlekette
siyaseten mahkûm olmak ile siyasi iktidarın sahibi olmak arasındaki
fark kıl payıdır, kıl payı. Sizinki de cezaevinden
geldi, dört ay yattınız, kırk sene anlatacaksınız siz.
Bize bu konuda akıl veremezsiniz.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sen de cesaret
olsaydı gerçek teröriste terörist diyebilirdin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sayın
Başkan, süremi başlatın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Kusura bakma,
burası tiyatro alanı değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şimdi, gelelim
Sayın Elitaşın meselesine. Oy vermekten korkuyoruz öyle mi?
Bugün, şimdi, evet oylarında bir düşüş oldu değil
mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Artış
oldu farkında değilsin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Hayır oylarında
bir düşüş oldu. Herkes gözünü açmış HDPyi bu iftirayla
boğmak için alesta bekliyordu, Fire verdiler, şöyle oldular, böyle
oldular. Bakın, bu tartışmalardan eser kalmadı şimdi;
bir.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Kendinize
güvenemiyor musunuz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İkincisi:
Hayır tutumumuzu en net bir şekilde belirtmişiz.
Üçüncüsü...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İrade
beyan ediyor, gizli oylamayı bozuyor.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hani gizliydi?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu tutumdur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hem de parti
adına irade beyan ediyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Üçüncüsü: Bu konuda,
ihsasırey konusunda size söylenecek bir tek şey vardır: El haya
vel iman, haya imandandır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Onu size
söylemek lazım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sana
lazım o.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Utanma duygunuz
olsa... Her gün siz, her konuda ihsasırey ediyorsunuz, artık
Himalayasına çıktınız bunun, Himalayasına
çıktınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben imza
atmışım kardeşim, ona imza atmışım ben. Ben
o Anayasa değişikliğine imza atmışım. 316
milletvekili imza atmış.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şuna gelelim:
Cesaret meselesine gelelim. 81 vilayetli bir ülkeyi 80 vilayete
düşürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bunun ceremesini bu
referandum eğer yapılırsa önünüzde göreceksiniz, vakit çok erken
olacak(!) (HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -
Göreceğiz, göreceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Elitaş, Sayın Genel Başkanımızın isminden de
bahsederek bu görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili
yaptığı bir açıklamayı İç Tüzük ihlali gibi
değerlendirmek suretiyle açık bir sataşmada bulundu efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mesela, sen ne
renk oy kullanacaksın Engin Bey; beyaz mı, kırmızı
mı?
15.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizi kanunlara,
Anayasaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne uymaya davet
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şimdi, 316
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oyunun rengini
Sayın Kılıçdaroğlu gibi açıkla, cesaretin varsa
açıkla.
ENGİN ALTAY (Devamla) Benim oyumun rengini
herkes biliyor da siz kendi grubunuzun rengini bilemediğiniz için emrivaki
açık oylama yaptırıyorsunuz herkese. Ayıp! Ayıp! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bir parti muhalefete düşsün ama sizin düştüğünüz
duruma düşmesin. Allahım bizim partimizi sizin düştüğünüz
duruma düşürmesin. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Altmış
yıldır muhalefetsiniz, altmış yıldır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, asıl
mesele şu Sayın Elitaş: Bu konuşmanızdan sonra, bu
Parlamentoda on dört yıldır bulunan biri olarak sizin demokrasi
anlayışınızı bu şekilde ortaya koymanız
sizin adınıza beni üzdü, hakikaten üzdü.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sen üzülme, sen rahat ol.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Üzülme, üzülme.
ENGİN ALTAY (Devamla) Niye üzdü biliyor
musunuz? Bir Anayasa değişikliği konusunda ana muhalefet
partisinin yorumuna tahammül edemeyerek, bunu kabul edemeyerek, lafı
evirip çevirip büküp İç Tüzük ihlaline dayandırmanız komik
kaçtı, hakikaten komik kaçtı. Yeni, bir yıllık bir
milletvekili bunu yapsa anlarım; anlarım, saygı gösteririm. Biz
de genç milletvekiliyken sizinle aynı komisyonda da
çalıştık, Meclis soruşturma komisyonunda. Ana muhalefet
partisinin her konuda, hele hele demokrasiyi mezara koyacak, Meclisi ortadan
kaldıracak, Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas edecek bir teklifte
konuşması sizce garip kaçıyorsa, Allah esirgesin, bu anayasa
hakikaten geçerse Allah bu milleti sizin şerrinizden korusun.
Son cümlem şu olsun: Kamer Gençten örnek
verdiniz. Merhum, nur gölünde yatsın, Allahım rahmet eylesin. Çok
sevindim, hakikaten sevindim. Kamer Gençin sekiz yıl boyunca, dokuz
yıl boyunca buradan size yönelttiği her türlü eleştiriyi de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
her türlü ithamı
da bu vesileyle kabul etmiş olmanız, Kamer Genç açısından,
hakikaten öbür dünyada ruhu bizi izliyorsa şad olacağı bir
durumdur. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kaç seçimdir
muhalefettesiniz Başkanım, onu söyler misiniz? Kaç seçimdir
muhalefettesiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onurlu oluruz,
bin yıl oluruz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
Altmış beş yıl, bin yıl oldu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, 60a
göre bir dakika süre veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yolunuz
açık olsun o zaman, bin yıl daha muhalefet.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
polemiği bitirelim lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Polemik değil
ki.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Altay Milleti sizin şerrinizden
korusun Allah. diye bir cümle kullandı. Milletimiz on dört
yıldır bu partide hayır gördüğü için bu partiyi iktidara
getiriyor. Kendi kafamıza göre hayır-şer taksiminde bulunmamakta
fayda var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi: Burada gizli bir oylama yapılıyor.
Arkadaşlar da sağ olsunlar, ellerinde fotoğraf makineleriyle
birer birer her bir vekilin nasıl oy kullandığını
tespit etmeye çalışıyorlar. Bakın, ben de Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlunun
beyanı üzerine topyekûn bütün CHP Grubunun buradan
fotoğrafını çekiyorum hayır oyu kullandığı
için; kendi beyanı üzerine. Bu bir yorum değil, evet dersek
şöyle olur, hayır dersek böyle olur değil; doğrudan
doğruya hayır vereceklerini ifade ediyor Sayın Genel
Başkan. Bilmiyorum, Sayın Genel Başkanın iradesi burada CHP
Grubu üzerinde bir etki yaratmıyor mu? hayır dediği hâlde
başka türlü oy kullanacaklar mı var, onu bilemiyorum ama
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
bizim adımıza konuşma.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
benim gördüğüm
CHP Grubunun bütün fotoğrafı burada açık bir şekilde oy
kullanma biçiminde milletin gözü önündedir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Son
sayının ne olduğunu da bilmiyorsunuz. Herhâlde 316 vekilin zaten
evet vereceği başından belli değil mi? Böyle bir
saçmalık nasıl olur ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) HDPnin durumu
da aynıdır, açık bir şekilde hayırdır.
O bakımdan, gizli oy
tartışmaları konusunda bizi İç Tüzüke davet etmeleri
şu tavırları karşısında yersizdir,
manasızdır, gereksizdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder.
Sonra Sayın Altay, sonra Sayın Purçu
Sabaha kadar buradayız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayenizde.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sabahlar
olmasın!
BAŞKAN Sayın Önder, 60a göre bir dakika
da size söz veriyorum.
Buyurun efendim, buyurun.
43.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bizim grup
başkan vekilimiz kendi tercihi olarak bir şey açıkladı
altını çizerek. Sayın Bostancıya önerim tutanaklardan ona
bakıp görsün.
Öte yandan, biz bir Anayasa ihlaline dikkat
çekiyoruz; hükümsüzdür, bu oylamaya katılmayı reddediyoruz. Niye?
Anayasal hakkı olan vekillerin yasama faaliyetine katılma hakkı
gasbedilmiş durumda. Anayasayla düzenlenmiş bir şey kanunla
elimizden alınmaya çalışılıyor, alınmış
durumda; böyle bir fiilî durum var. Acaba biz bunu bundan başka nasıl
izah edebiliriz, Sayın Bostancı bir akademisyen olarak da bir hikmet
buyursun, biz de öyle dile getirelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Altay, size de 60a
göre
Bitirelim bu işi ama.
44.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bostancının aslında tam olarak ne
söylediğini ben anlamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Kılıçdaroğlu anlamıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, elbette
anladı.
Yalnız, Ana Muhalefet Partisinin Sayın
Genel Başkanının, böyle bir teklif karşısında,
anlayışını kamuoyuyla paylaşmasından daha
doğal bir şey olamaz.
İkinci olarak: Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
yetkili kurullarında bu teklif, şüphesiz, görüşülmüştür ve
bu görüşmeler sonucunda, bu teklifin bu ülkenin ve milletin hayrına,
demokrasimizin hayrına olmadığı konusunda belli
görüşmeler, anlayışlar ortaya çıkmıştır.
Ancak, Sayın Genel Başkanımızın, ben dâhil 132
sayın milletvekiline Bu konuda şöyle bir oy
kullanacaksınız. telkini olmamıştır, buna gerek de
yoktur.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bize de, bize
de olmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çünkü, Cumhuriyet
Halk Partisinin varlık sebebi, parlamenter demokratik sistem ve
cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlanmasıyla
sınırlıdır. Bu bakımdan, bu tür eleştiriler
Eleştiri
bile değil bu. Cumhuriyet Halk Partililerin hayır oyu
verdiğini fotoğrafladım. Nerede fotoğrafladın? Kabine
girmeden oy kullanan bir Cumhuriyet Halk Partili yok ama al, istiyorsan,
açık oy burada; Sayın Bostancı, al burada. Bu
yakışmaz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Şereftir,
şereftir; alenen paylaşıyor işte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bunu
arkadaşımı rencide etmek için söylemiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama sen
zarfın içindekinin ne olduğunu bilmiyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öte yandan, sizin
bu denetiminizin, açık oyla ilgili ısrarınızın sebebi
şu: 316 sayın milletvekilinin iyi niyetine dayalı olarak
boş kâğıda imza attırdınız, sonra metni ortaya
koydunuz, şimdi sayın milletvekillerine yönelik bile kuşkunuz
var. Diğer kuşkunuzu da, gruba yönelik kuşkunuzu da ileriki
oylamalarda bu açık oylama kepazeliği devam ederse söyleyeceğiz.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bugüne kadar, şu ana kadar yapılan oylamalar İç
Tüzükün 148inci maddesine uygun olarak yapılmıştır, hiç
kimse bunun farklı bir şekilde olduğunu iddia edemez. İç
Tüzük ne diyorsa AK PARTİ Grubu ve diğer milletvekilleri aynı
usule uygun olarak yapmıştır.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Purçu, buyurun, yerinizden
size de söz verelim.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, görevim esnasında şahsıma yönelik açık
olarak görevimi suistimal ettiğim ve suç işlediğimle
alakalı sataşma vardır. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
16.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Divan,
değerli milletvekili kardeşlerim; ben milletvekili olmak için
dürüstlüğümle buraya kadar geldim. Kimse benim dürüstlüğüme laf
edemez, kimse benim dürüstlüğüme laf edemez. (CHP sıralarından
alkışlar)
İç Tüzükün 16ncı maddesini lütfen
okuyun, Allah aşkına! (6)ncı maddede ne diyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne diyor?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Seçimlerin düzen ve
dürüstlük içerisinde geçmesini sağlamak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz seçim mi
yapıyoruz? Sen daha onu bilmiyorsun.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Kâtip üyenin görevi budur.
Benim babam gelse, açık oy kullansa o tutanağı
yazacağım, yazacağım, yazacağım! Hiç kimse kusura
bakmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Allah aşkına, bakın şuraya ya,
bakın! Gizli oylama diyor siz hâlâ açıkta oy kullanıyorsunuz.
Allah aşkına okuyun şunu ya, rica ediyorum okuyun!
LEVENT GÖK (Ankara) Ne yazdın tutanağa?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Bakın, bizim aleyhimize
de olsa, sizin aleyhinize de olsa dürüstlüğümden ödün vermem
arkadaşlar.
Ben ne yazdım burada, ne dedim? Anayasa
teklifinin oylamasında açık oy kullanılmıştır ve
aynı şekilde, kabine girilmemiştir dedim. Burada bir şey
yok. Sayın Başkana da söylüyorum burada: Başkanım, kabine
girilmedi, açık oy kullanıldı diyorum. Bakın, gizli oylama
İç Tüzükün 16ncı maddesi
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) İçeri girenlere
ne diyeceksin? İçeri girenler de vardı.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Lütfen arkadaşlar
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) İçeri girenler
yok muydu?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Gizli oylama diyor burada,
gizli oylama diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gizli oylama
yazmıyor orada.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Hayır, Gizli oylama
diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada
yazmıyor gizli oylama, onun altında yazmıyor gizli oylama;
iyi oku.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Gizli oylama diyor.
Arkadaşlar, keşke benim bu
dürüstlüğüme sizler de alkış yapsaydınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben gizli
kullandım.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Ben orada dürüstlükle
hareket ediyorum, babam dahi olsa dürüstlüğümden ödün vermem. Kimse kusura
bakmasın.
Saygılarımı arz ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben gizli
kullandım, beni gördün mü?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Nerede gizli
oylama yazıyor? Bak (6)ncı maddeye.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Ben görevimi doğru
yapıyorum burada. Kimse kusura bakmasın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben gizli
kullandım, gördün mü beni?
XII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde yapılan oylama
tutanağını açıklama şeklinin İç Tüzük hükümlerine
uygun olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, herhâlde
tartışmalar, polemikler bitti, ben bir kanaat koyacağım
ortaya.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki Meclis
Başkanlık Divanı başkan ve kâtiplerden, üyelerden
oluşuyor. Sadece başkan değil kâtip üyelerle birlikte, tamamen
Anayasa ve İç Tüzüke göre tarafsız bir şekilde görev ifa etmek
zorundalar. Başkan vekilinin görevleri bellidir, kâtip üyelerin görevleri
bellidir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Başkan
taraflı.
BAŞKAN Hiç kimse partizanca hareket ederek
eline gelen bir metni oraya şerh etme hakkına ve hukukuna sahip
değildir, bunu açık bir şekilde ifade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu net bir şekilde ifade
ediyorum ve bu gözlerimizin önünde; bu, bir.
İkincisi
(CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan siz
devam edin, biz dinliyoruz.
BAŞKAN Bir saniye, bitirelim.
Kâtip üyeler tarafından tutulan tutanak gizli
oylamanın sonucuna ilişkindir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sen direktifi
nereden alıyorsun Başkan? Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Bu tutanak yapılan oylama
sonucunda Divana intikal ettirilen zarf ve pulların sayım ve dökümüne
ilişkin olup söz konusu tutanakta bu husus dışında bir
konuya yer verilmesi, bu konuda şerh düşülmesi veya bunun
okunması mümkün görülmemektedir. Oy sayım ve dökümünde bir
anlaşmazlık olmadığı kâtip üyeler tarafından
imzalanan tutanaktan da anlaşılmaktadır. Kaldı ki sadece
buradaki kâtip üyeler değil, diğer tüm Meclis Başkanlık
Divanı üyelerinin huzurunda net bir şekilde sayım ve döküm
işlemi yapılmıştır ve buna ilişkin bir itiraz da
yoktur. Dolayısıyla 1inci madde üzerindeki oylama İç Tüzükün
148inci maddesinde belirtilen gizli oylama usulüne uygun
yapılmıştır.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Gizli oylama
yapmadınız Başkan.
BAŞKAN Oylama tutanaklarında
oylamanın sayım ve dökümüne ilişkin bilgiler
dışında başka bir hususa yer verilemeyeceği, bu
bilgiler dışında bir ifadeye yer verilirse bunların hukuken
yok hükmünde sayılacağı ve oylama tutanağından
çıkarılacağı yönündeki tutumumu Genel Kurulun oylarına
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.53
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri ile
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının Kâtip
Üye hakkında sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az
önce burada yapılan tartışmalarda Sayın Elitaş Meclis
İçtüzüğünün değişik maddelerine atıfta bulunarak
gizli oylamanın İç Tüzükte olmadığına dair
birtakım açıklamalarda bulundu.
Bildiğiniz gibi, İç Tüzükte olan ya da
olmayan maddelerde ya da uygulamada, geçmiş teamüllerden hareket edilerek
bir sonuca varmamız Meclis içtihadının bir geleneğidir.
Sayın Başkan, eğer Sayın
Elitaşın dedikleri doğru ise herkes bence oy
pusulasını alsın, zarfı dahi de vermeyin, hiçbir şey
yapmasınlar, gelsinler burada oylarını atsınlar,
Elitaşın yorumundan onlar çıkıyor. Ama Elitaş
bunları söylerken karşısında duran 4 kabini görmüyor. Ya,
bu 4 kabin, Meclisteki İç Tüzükte oylamalarda bir açık oylama var,
bir; işaretle oylama var, iki; onlarda mı kullanılıyor da
karşıya kuruldu yoksa gizli oylamanın bir hüküm ifade etmesi
için mi kuruldu? Yani bunları kaldıralım isterseniz, hep
birlikte kaldıralım. Böyle bir şey mi öneriyor Sayın
Elitaş, anlamak mümkün değil. Akıldan ve gerçekten yorumdan uzak
bir tablo. Yani karşısındaki kabinler duracak, Elitaş
İç Tüzükte bu yok, şu yok. diyecek. Peki, bu
yaptıklarınız ne? Bu perde konulmuş, kabinler niçin
konulmuş? Açık oylama için mi konuldu, işaretle oylama için mi
konuldu? Basbayağı gizli oylamanın koşullarını
yaratmak için konuldu; bu bir. Sayın Başkan, bu konudaki
gizliliğe lütfen riayet ediniz.
Az önce siz, Sayın Özcan Purçunun
yazmış olduğu tutanakla ilgili Hiçbir kâtip üye, partizanca bir
davranışta bulunamaz. gibi bir söz söylediniz. Sayın Özcan
Purçu, Meclis Başkanlık Divanının kâtip üyesi olarak
aldığı kararlarla hüküm doğuracak bir konumda
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) İzin verin, bitiriyorum.
BAŞKAN Bitirin lütfen, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Partizanlık, alınan
kararlar sonucunda lehe ya da aleyhe bir tasarrufun uygulanmasıyla ortaya
çıkan bir durumdur. Bu nedenle, eğer partizanlık konusunda bir
örnek vermek gerekirse sanırım bu konuya en iyi örnek sizsiniz
Sayın Başkan.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Burada, Meclis
Başkanlık Divanında burayı yöneten benim.
Dolayısıyla, buradaki kâtip üyeler de benim buradaki
talimatlarımı yerine getirmek zorundalar, İç Tüzüke göre.
LEVENT GÖK (Ankara) Partizan diyorsunuz.
BAŞKAN - İç Tüzüke göre benim
söylediklerimi yapmak durumundalar, görevlerinin gereğini yapmak
durumundalar.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hay maşallah!
BAŞKAN - Burayı ben yönetiyorum, ben
Konuş. demeden konuşamazlar dahi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Anayasaya nasıl
bir düzen getirmek istediyseniz Divana da onu getirmeye
çalışıyorsunuz.
BAŞKAN - Açın, bakın, İç Tüzük
açık. Dolayısıyla, bizim burada bütün
arkadaşlarımızdan istediğimiz, evet, ben, kâtip üyeler,
hepimiz, Başkanlık Divanı olarak tamamen Anayasaya ve İç
Tüzüke uygun olarak burayı yönetmek durumundayız.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz, partizanlıkla
suçladınız ama arkadaşımızı yani böyle
yaptınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Bırakın Allah
aşkına ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani belki başka bir
ifade kullanabilirsiniz ama yani partizanca davranması için bir hükmün
çıkması lazım ortaya.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Özcan Purçu hangi
kararıyla kimin lehine ya da aleyhine bir şeyi etkiliyor, söyler
misiniz bunu?
BAŞKAN Sizi dinledim Sayın Gök.
Şimdi de Sayın Elitaşı dinleyeyim.
Buyurun Sayın Elitaş.
46.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, AK
PARTİli milletvekilleri tarafından kullanılan oyların
İç Tüzükün 148inci maddesine uygun yapıldığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İzin
verdiğiniz için teşekkür ediyorum, izin vermeden konuşmayı
edebime uygun bulmuyorum. Çok teşekkür ediyorum izin verdiğiniz için.
Sayın Başkan, İç Tüzükün 148inci
maddesi gizli oylamanın usulünü ifade etmektedir. Burada kullanılan
oylar, AK PARTİli milletvekilleri tarafından kullanılan oylar
İç Tüzükün 148inci maddesine uygun olarak
yapılmıştır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne alaka
ya? Açık açık, kabine girmeden oy verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
arkadaşlarımız bunu ihlal kapsamında bir şekilde
tutanaklara geçirmek için burada yanıltıcı ifadeler
kullanmaktadır. Bugüne kadar yapılan bütün oylamalar İç Tüzük
148e uygun olarak yapılmıştır.
Arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Bir cümle söyleyeceğim
Sayın Başkan, bir cümle.
BAŞKAN Bir saniye
Bir cümleden sonra
kapatıyoruz.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Elitaş
bizlerin muhalefet partisi olarak yanıltıcı ifade
kullandığını ifade etti. Anayasa Mahkemesinin bütün
kararlarında da burada yapılan bütün oylamaların hukuki denetimi
öngörülmüştür, gizli oylamanın nasıl yapılacağı
da Anayasa Mahkemesince belirlenmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ona Anayasa
Mahkemesi karar versin, Anayasa Mahkemesinin kapısına gideceksiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben Sayın
Elitaşın Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını okumasını
tavsiye edeceğim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - 2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2709 sayılı Kanunun 75 inci maddesinde yer alan
beşyüzelli ibaresi altıyüz şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada yapılan oylamaların sonucu belli
olabilir tabii ancak tüm kamuoyu -ancak tabii ki internetten izleyebildikleri
kadarıyla- görmüşlerdir ki burada gizli oylama falan
yapılmamıştır; vicdanlarda da, tarih önünde de hem bu
oylamalar hem de Anayasa teklifi yok hükmünde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, milletvekili
sayısının 600e çıkarılmasıyla ilgili
değişiklik teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu değişikliğin, iktidarın seçim
sistemini de değiştirmek istediği düşünüldüğünde, tek
bir parti egemenliğine kapı araladığı ortadadır.
Milletvekili sayısının 600e çıkarılması
nasıl gündeme geldi, tekrar hatırlayalım. Önce 600 vekilin
50si yedek vekil olacak. dendi. Vekiller siyasi rakiplerinin canına
kastedecekler. diye korkulduğundan yedek vekillik rafa kalktı. Peki,
neden milletvekili sayısı 600e çıkıyor? Gerekçe tek
satır: Ülkemizin nüfus artışına bağlı olarak.
Arkadaşlar, öyleyse neden teklif ilk pazarlığa açıldığında
550+50 yedek formülü gündeme gelmişti? Nüfusumuz son bir ayda yüzde 10
artmadıysa burada başka bir pazarlık var demektir.
İktidar ve muhalefet sıralarında bu
pazarlıktan rahatsızlık duyacak pek çok kişinin
olduğunu biliyorum. Bu sıralarda her partiden,
inandığı değerler için bu Parlamentoda olan milletvekillerine
sormak isterim: 2019da mevcut iktidar milletvekillerine koltuk garantisi,
MHPye de garanti 50 milletvekili mesajı için vekil
sayısının artırıldığı söyleniyor;
bundan hiç rahatsız değil misiniz? Yanınızdaki
milletvekillerinin nedenini anlayamadığınız bir biçimde
birden varsıllaşmasından; alınan, verilen ihalelerden hiç
canınız sıkılmıyor mu? Bu Parlamentoda yardım
politikasıyla değil, bir vatandaşlık hakkı olarak
yurttaşların yaşamlarına değebildim. diyor musunuz?
Tek adam rejimiyle işlevsiz kılınacak
Parlamentonun vekil sayısının artırılması, siyasi
iradesi elinden alınan milletvekillerine bir tür siyasi rüşvettir.
Rousseaunun bir sözü vardır, dikkatinizi çekmek isterim: İnsan
başkalarının kalbini okuyabilseydi, bulunduğu yerden inmeyi
isteyenlerin sayısı yukarı çıkmayı isteyenlerden daha
çok olurdu. Bu pazarlıklar karşısında bizim ruh hâlimiz
budur. Bırakın milletvekili sayısını
artırmayı, bazı milletvekillerinin yasama faaliyetlerine ya da
partilerinin Meclis dışı faaliyetlerine ilgisizliğini
görünce Milletvekili sayısının azalması evladır.
demek istiyorum. Böylelikle milletvekillerinin halka maliyeti biraz daha
azalmış olur.
Milletvekili sayısının tek
başına artırılması halkın demokrasiye daha etkin
katılımını sağlar mı sizce? En fazla,
dağıtılacak koltuklar artmış, vaatler artmış
olur. Yüzde 10luk seçim barajı dahi
kaldırılmadığı müddetçe milletvekili
sayısının 600e çıkarılmış olması, en
çok oy alan partinin sandalye sayısının katlanarak artması
anlamına gelir; böylece iktidar Parlamento kararları için başka
partilere ihtiyaç duymaksızın, hiçbir muhalefete yer bırakmadan,
dilediği kararı alabilecek çoğunluğa ulaşabilir. Yani
kanun tasarısı kabul edilirse yürütmeyi denetleme yetkisi elinden alınacak
bu Mecliste dahi muhalefete alan bırakmamaya çalışılıyor.
Teklifin amacı bellidir. Önümüzdeki bu teklif bir Anayasa
değişikliği değil, tek amacı olan, mutlaki tek adam
rejimi için yapılmış bir hamledir.
Sizlere Zimbabveli bir başkanın hikâyesini
anlatayım; hâlen 92 yaşındaki Robert Mugabe. 1980den 1987ye
kadar Başbakan olarak yönettiği Zimbabve 1987 yılında
yapılan bir Anayasa değişikliğiyle başkanlık
sistemine geçti, o yıla kadar sembolik olan
Cumhurbaşkanlığı makamı ise kaldırıldı.
Zimbabve siyasetini yakından takip eden İngilteredeki Kent
Üniversitesi Hukuk Fakültesi akademisyeni Alex Magaisa, ülkede
başkanlık sistemine geçişin nedeninden gücün
merkezîleştirilmesi arzusu diye bahsediyordu. Mugabe parlamenter sistemde
mutlu değildi, daha fazla güce ve kontrole sahip olacağı bir
başkanlık rejimi istiyordu. Bu sistemle Parlamento
zayıflatıldı. Magaisa başkanlık sistemine geçişin
sonucunun diktatörlük olduğunu ve bu diktatörlüğün o günden beri
varlığını sürdürdüğünü söylüyor. Parlamenter sistem
daha iyiydi çünkü o zaman Başbakan Parlamentonun bir üyesiydi,
Parlamentoya gitmesi ve kendisine yöneltilen soruları
yanıtlaması gerekiyordu. Başkanlık sisteminde ise
başkanın Parlamentoya hesap vermesi gerekmiyor. diyor.
Tanıdık geliyor mu sizlere?
Önümüzdeki teklif de eğer kabul edilirse
yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına devredilecek. Cumhurbaşkanı
bütün kabineyi tek bir ağızdan belirleyecek. Üstelik Meclis
artık bu Bakanlar Kurulunu denetleyemeyecek, bugün muhalefetin gündeme
getirmesinden korkulan gensoruları Meclis veremeyecek yani bakanları
soruşturamayacak. Cumhurbaşkanı partili olduğuna göre
Erdoğan artık AKPnin başına geçecek, hem partiyi hem
devleti kendisi yönetecek. Partiyi yöneten Cumhurbaşkanı elbette
milletvekillerini de seçecek. Üstelik, bugün Erdoğan için oluşturulan
bu tek adam sistemindeki yetkileri, darbeyle başa gelen bir
Cumhurbaşkanı da kullanabilecek. Meclis
Cumhurbaşkanının güdümüne girecek. HSYKnın
yarısını, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12sini
Cumhurbaşkanı atayacak. Yüksek yargı Cumhurbaşkanına
bağlanacak. Arkadaşlar, böylesi Zimbabveli Robert Mugabenin de
aklına gelmemiştir. O yüzden, belki Sayın Bekir Bozdağ
başta olmak üzere bu Anayasa teklifini hazırlayanlar, kendisini
ziyaret ederek danışmanlık etmek isteyebilirler.
Dün Sayın Başbakan da ülkede demokrasinin
ne kadar gereksiz bir şey olduğunu ve tek adamın ülkeyi
yönetmesi gerektiğini çok güzel ifade etti yaptığı
konuşmada. Konuşmasının herkes tarafından tekrar
tekrar izlenmesini tavsiye ederim. Yani biz doksan üç yıl geriye, tek
parti döneminin de öncesine, tek adam dönemine dönüyoruz bu teklifle. Bu bir
anayasa oyunudur. Tiyatro demek istemiyorum, tiyatroculara
saygısızlık etmek istemiyorum. Eş
başkanlarımızın, vekillerimizin yasama faaliyetinin
engellendiği, oy kullanamadığı, muhalefet edemediği
bir anayasa teklifi gayrimeşrudur ve bunun tek oyuncusu vardır,
sadece tek bir oyuncusu vardır, başka oyuncusu yoktur.
Bir anayasa aslında nasıl
olmalıdır biliyor musunuz: Sivil, çoğulcu, demokratik
olmalıdır. Devlet odaklı değil, insan odaklı
olmalıdır. İnsan haklarına, kadın haklarına,
doğanın haklarına dayanmalıdır. Laiklik temelinde bir
demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dayanmalıdır. Dil, ırk,
etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi düşünce, mezhep, felsefi
inanç, din, medeni hâl, yaş ve engellilik
ayrımcılığını yasaklamalı, her
vatandaşın yasalar önünde eşitliğini
savunmalıdır. Avrupa Sosyal Şartı, İstanbul
Sözleşmesi, ILO Sözleşmeleri gibi sözleşmeler temel
alınarak hazırlanmalıdır. Sosyal adalet ilkesi temel
alınmalı, her yurttaşın eğitim, beslenme,
barınma, insanca çalışma gibi temel hakları güvence
altına alınmalıdır.
Anayasa tartışmaları 2011
yılında devam ederken pek çok platform oluşturulmuştu.
İşte orada Anayasa Kadın Platformu da kadın taleplerini
ifade ediyordu. Kadınlara doğurganlık hakları, üreme
sağlığı konularında ücretsiz hizmet verilmelidir
diyordu kadınlar. Temel hak ve özgürlüklerin genel ahlak, millî güvenlik,
kamu düzeni, genel sağlık gibi soyut ve keyfî gerekçelerle
sınırlandırılmamasını ifade ediyorlardı.
Aile içi şiddet ve kadın cinayetleri önlenmeli, kadınlar ve
erkekler arası eşit iş bölümü desteklenmelidir diyorlardı
ve devletin tüm bu sorumlulukları Aanayasada açıkça ifade etmesi
gerektiğini söylüyorlardı. Arkadaşlar, bu taleplerin hangisi var
bu teklifte? Bu halkın tek bir talebine yer verilmezken nasıl Anayasa
teklifi diyorsunuz siz buna?
Tekrar ediyorum: Bu tek adam anayasasıdır,
bu bir oyundur. Her gün e-mailler, mektuplar alıyoruz ve diyorlar ki: Bu
toplumsal kutuplaşmanın, korkunun yaratacağı iklimden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
ülkenin yaşadığı bunalımdan bu getirilen
teklif sorumludur. Bizim alnımız ise her zaman ak olacaktır.
Tarihe böyle geçmenizi tavsiye ediyorum.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Konuşmacı biraz önce konuşmasında Gün geçtikçe
varsıllaşan milletvekillerinin yanınızda oturmasından
rahatsız olmuyor musunuz? diye Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine
hakaret etmiştir. İzin verirseniz o konuda görüşlerimi beyan
etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKAN KONUŞMALAR
(Devam)
17.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu Parlamentoda
görev yapan değerli milletvekillerinin haksız kazanç elde
ettiğini iddia etmek bu Parlamento üyelerine yakışan bir
davranış şekli değildir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Varsıllaşmak dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yanınızda oturan milletvekillerinin gün geçtikçe
varsıllaşmasından rahatsız olmuyor musunuz? ifadesi
açıkça bir iftiradır, hiçbir milletvekilini böyle bir şekilde
itham altında tutamazsınız. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden hiç kimseyi ayırmıyorum, siz hariç- bütün
milletvekillerinden özür dilemek mecburiyetindesiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Varsa belgeniz, ispatınız,
gidersiniz, yargıya verirsiniz, iddianızı ortaya
koyarsınız.
İki: Bugüne kadar en önemli meselemiz nedir
demokraside? Uzlaşma sanatıdır. Siyaset, birlikte hareket etme,
edebilme, uzlaşabilme sanatıdır. (CHP sıralarından
Hani? Nerede? sesleri, gürültüler) Bugün 2 siyasi parti uzlaşmayı
gerçekleştirmiş ama maalesef problem burada. Siz Bizim
dediğimiz olursa uzlaşma olur yoksa uzlaşma olmaz.
zihniyetindesiniz, asıl problem burada. 2 siyasi parti aylarca
görüşmüşler, belli bir noktaya getirmişler, her bir virgülünü,
harfini değerlendirmişler, uzlaşarak bir noktaya doğru
getirmişler. 2 siyasi partinin tarihî bir uzlaşmayla bu Anayasa
değişiklik teklifini buraya getirmesini niye bir pazarlık unsuru
olarak değerlendiriyorsunuz? Uzlaşma olarak görmek niye zorunuza
gidiyor? İlla sizin dediğinizi yapmak mı uzlaşma olacak?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, o,
uzlaşma değil, baskı rejimidir, bunu herkes bilmeli.
Biraz önce burada konuşan, çeşitli
yerlerden örnek veren sayın milletvekili Anayasa değişiklik
teklifini hiç okumamış, Anayasa Komisyonunda da çeşitli
konuşmalar yaptı. Allah aşkına, söylediklerinizin hiçbiri
burada, Anayasa değişiklik teklifinde yok. Siz burada masal
anlatıyorsunuz, o masalı da bu millet yutmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Elitaş
konuşması sırasında grubumuzu da işaret etmek
suretiyle Anayasa çalışmalarında uzlaşmaz bir tavır
izlediğimizi ve baskıcı bir tavır izlediğimizi
belirtmek suretiyle sataşmada bulunmuştur.
Söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Elitaştan inciler bugün bol bol
geliyor. Gizli oylamayla yaptığı değerlendirmeler ortada.
Şimdi, grubumuzu işaret ederek
uzlaşmaz bir tutum içerisinde olduğumuzu, baskıcı bir tutum
içerisinde olduğumuzu ifade ediyor. On dört yıllık iktidarda
olan sanki Cumhuriyet Halk Partisi de baskı uygulayan biziz öyle mi
Sayın Elitaş? Daha dün Anayasa tartışmalarında Ankara
Barosu Başkanının yapacağı mütevazı bir
açıklamayı dahi gazla, copla dağıtan kimin
iktidarının sözcüleridir, kimin valileridir, kimin emniyet
müdürleridir? Böyle bir tablo olabilir mi? Baskıcılığa en
güzel örnek dünyada AKP iktidarıdır, sizlersiniz.
Şimdi, uzlaşmaya gelince, 24üncü Dönemde
Genel Başkanımızın, Meclis Başkanına
yazdığı mektup ortadadır. Biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bütün partilerin uzlaşmasıyla bir anayasa
çalışmasına katılmayı kabul ediyoruz. Parlamenter
rejimi esas alan ve 12 Eylül darbe hukukundan Türkiyeyi arındıran
bir çalışma yapma konusundaki tam bir mutabakatımızı
ortaya koyuyoruz. dedik. Ama o çalışmaları, 24üncü Dönemdeki
yürüyen o çalışmaları dağıtan Meclis Başkanlığı
olmuştur. Başkanlık sistemi dayatmasını ortaya koyarak
bir anda masanın dağıtılmasını sağlayan AKP
iktidarıdır, Meclis Başkanıdır. Bunları ne çabuk
unuttunuz? Masada oturalım, bunları tartışalım.
diyen Cumhuriyet Halk Partisi, Dağıtalım. diyen Meclis
Başkanı, AKP. Niye? İlla başkanlık olacak.
Başkanlık olmayacak değerli arkadaşlar.
Zaten söylediğiniz de başkanlık değil, doğru düzgün
bir başkanlık da değil. Cumhuriyet Halk Partisi bugün de
yapıcı unsurunu taşımak kaydıyla, parlamenter rejimi
güçlendirmek ve Türkiyeyi darbe hukukundan kurtarmak için yapılacak her
türlü adıma destek vermeye hazırdır. Hodri meydan! (CHP
sıralarından alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına ikinci
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Millî mücadelede, Gazi Mustafa Kemale yani
kendisini kuran, Meclisi oluşturan lidere hesap sormuş bir Parlamento
önünde konuşmaktan, her şeye rağmen konuşmaktan gururluyum,
kıvançlıyım, mutluyum ve gelecekten umutluyum.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyet
kaygısı deyince abarttığımızı söylüyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Evet, öyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) Değerli
milletvekilleri, cumhuriyet kaygısı değil, cumhuriyet
dediğiniz her yerde var. Bizim buradaki kaygımız, bizim için
cumhuriyetimizi anlamlı kılan, onun demokratik, laik, sosyal bir
hukuk devleti olma özelliğidir; bizim kaygımız buradadır.
Bu getirdiğiniz teklif ne 1808 Sened-i İttifakta ne 1839 Tanzimat ne
1856 Islahat Fermanı ne 1876 Kanun-i Esasiye, Birinci Meşrutiyet ne
1908 İkinci Meşrutiyet, daha Türkiye dışına
çıkalım, ne Medine Vesikası ne Magna Carta ne İngiltere
Haklar Sözleşmesi ne Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi ne 1921 ne 1924 ne 1961 ve maalesef ne de 1982,
beğenmediğimiz 12 Eylül darbe anayasasından bile bu toplumu ve
ülkeyi daha geri götürecek bir tekliftir. Anayasaları anlamlı
kılan da hak arama güvencesinin varlığıdır, temel hak
ve özgürlüklerin teminat altına alınması ve yargı
bağımsızlığıdır. Getirdiğiniz teklif
bütün bunları ortadan kaldırmaya müsait bir tekliftir.
Parlamenter sistem bile altmış altı
yılda demokrasi ve çoğulculuk ekseni üzerine oturamamış,
lider odaklı kalmış iken sizin getireceğiniz bu ucube
sistem Türkiye için tek başına bir felakettir.
Değerli milletvekilleri, katı güçler
ayrılığı ve etkin denge denetim mekanizması var ise,
adı ne olursa olsun, başkanlık, cumhurbaşkanlığı,
parlamenter sistem, hiç fark etmez, katı güçler
ayrılığı ve etkin denge denetim mekanizması varsa bir
ülkede, orada özgürlükten, orada adaletten, orada demokrasiden, orada
dayanışmadan, orada iç barıştan söz edebiliriz. Aksi bir
durumda bu söylediklerimin hiçbirinden, başkan, cumhurbaşkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da olsa bahsedemeyiz; bunu iddia
ediyoruz, derdimiz, muradımız budur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Her sistemde tarafların güvencesi vardır.
Kamudan bireye, devletten bireye, bireyden devlete, bireyden bireye yönelik hak
ihlalleri olur, olduğu iddia edilebilir. Böyle bir noktada bir tek
kuvvetler ayrılığına ihtiyaç vardır. Bu hak ihlalleri
ister devletten bireye ister bireyden devlete gelsin ister bireyden bireye de
gelsin, kuvvetler ayrılığı mekanizması yoksa orada
hukuksuzluk vardır. Benim geçenlerde söylediğim, bu ülkede parti
devleti inşa edilirse kaos olur, iç savaş olur tehlikesine
işaret etme gerekçemin altında da bu yatar. Bir sigortaya, bir
hakeme, rejim ne olursa olsun, ihtiyaç vardır.
Cumhurbaşkanlığı, aslında, aksak, topal demokrasimizin
ve toplumumuzun bir ortak değeriydi. Siz bu
yaklaşımınızla Türkiyedeki belki de tek ortak değeri
de yok etmek üzeresiniz; inşallah, yok olmayacak, ben yok
olacağına inanmıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk
Partisinin, Halkların Demokratik Partisinin ve Milliyetçi Hareket
Partisinin tüm saygıdeğer yönetici ve milletvekilleri için, 1923 de
bizimdir, 1453 de bizimdir, 1071 de bizimdir, 1296 da bizimdir. Bunların
hepsinin geçmişimizde, bizi geleceğe taşımada ayrı
değer ve önemi vardır. Hâl böyleyken bu toplumu değişik
vesileler, gerekçelerle, biraz hırs, biraz öfke, biraz inatla
ötekileştirmek, kamplaştırmak, kutuplaştırmak kime ne
yarar sağlar, doğrusu çok merak ediyorum.
Sayın milletvekilleri, hak ve özgürlük
mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Demokrasimize yönelik tüm
müdahalelere rağmen yani altmış altı yılda 6
müdahaleye rağmen, demokrasi -tramvaya da benzetirler ama- trenimiz,
demokrasi vagonlarımız yoluna devam etmiştir, eksiğiyle
gediğiyle. Aziz milletimiz demokrasiyi içselleştirmiş,
benimsemiş ve sevmiştir, bunda bir tereddüt duymuyoruz. Milletimiz bu
egemenlik hakkını, burada yazan, hepimizin de altına imza
atacağı egemenlik hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisi
eliyle kullanıyor. 81 vilayetimizin 950 ilçesinden, 36 bin köy,
mahallesinden gelen temsilciler eliyle aziz milletimiz egemenlik
hakkını kullanıyor.
Şimdi, deniyor ki, isteniyor ki bu egemenlik
hakkını gene millete sorarak bir kişiye devredelim. Gazi Mustafa
Kemal Atatürk bunu görmüş olmalı ki Millî emeller, millî irade
yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet
fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir.
diyerek ta 1923te, sizin bugün geldiğiniz bu aymaz noktaya o gün, doksan
küsur yıl önce işaret etmiştir.
Kötüye kullanılmaya, suistimale,
kutuplaştırmaya ve ayrıştırmaya, zıtlaşmaya
ve inatlaşmaya açık bir rejim istiyorsunuz, budur bu. Belki -bence
olamayacak ama- hadi diyelim Sayın Erdoğan böyle yapmadı, sonra
ne olacak? 2010da düştüğünüz hatayı anımsayın. O
vakit de HSYK meselesi için, Anayasa Mahkemesi için neler söylediğinizi
hatırlayın. Şimdi bin pişmansınız
Kandırıldık. diyorsunuz. Yarın da mı
Kandırıldık. diyeceksiniz, yarın da mı
Kandırıldık. diyeceksiniz? Bu olmaz, sürdürülebilir
değildir sayın milletvekilleri. Ne olur, el insaf, buradaki bu
koltuklarda hepimizin oturmasının ayrı bir değeri
vardır, hiç kimse buraya tesadüfen gelmemiştir. Hepimizin
geldiğimiz seçim bölgelerinde, toplumda bir itibarımız, bir
saygınlığımız vardır, bir akreditasyonunuz
vardır, bir temayüz etmişlik vardır. Hepimizin, buradaki bütün
sayın milletvekillerinin bu saygınlığına -samimi
söylüyorum, üzülerek söylüyorum- bu itibarına da halel geleceği
muhakkaktır. Bakmayın siz -biraz önce söyledim- toplum ve milletimiz
demokrasiyi sevdi ve benimsedi, 15 Temmuzu onun için atlattık.
Değerli milletvekilleri, bu yapılmazsa ne
olur? Bu yapılmazsa önce siz hayal kırıklığına
uğrarsınız, önce siz, yemin ediyorum, önce siz
uğrarsınız; sonra toplum hüsrana uğrar ve sonra ülke
felakete sürüklenir. Bizden uyarması, biz bunun yani bu rejimin
değişeceğine Allah şahit, siz dahi şahit olun, ben
inanmıyorum, yemin ederim, inanmıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Rejimi
değiştirmiyoruz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Yemin etme, rejim
değişmiyor zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) An itibarıyla,
siyasetçilerde mesele şudur: Bizler bugünden değil, yarından
sorumluyuz; dünküler de bugün yaşadıklarımızdan sorumludur.
Bakın, siyasetin böyle bir ritüeli vardır. Bugün dünün sonucudur, yarın
da bugünün sonucu olacak.
Değerli milletvekilleri, terör kamplaşma
ve kutuplaşmadan beslenen bir illettir. Huzur içinde bir yaşam
istiyor isek terörün kamplaşma ve kutuplaşmadan beslenmesinin
önündeki bütün kanalları kesmek herkesten önce bu Meclisin görevidir.
Parlamenter sistemi güçlendirmek 80 milyon
insanımıza yapabileceğimiz en büyük hizmettir, en büyük
iyiliktir. Bu çatı altında milletin emanetine sahip kalmak bizim asli
görevimizdir; aksi, emaneti gölgelemektir. Bütçe hakkını ortadan
kaldırmak, denetim yetkisini daraltmak, kanun koyma yetkisine ortak
koşmak Türkiye Büyük Millet Meclisini sembolikleştirmektir. Dün
söyledim, Hollandada, Belçikada, İngilterede de saraylar var,
şatolar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Oralarda saraylar,
şatolar
Başkanım, bir pozitif
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yap, yap
Başkanım, pozitif ayrımcılık yap.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yapalım,
yapalım.
BAŞKAN Sesiniz son derece davudi bir ses,
aslında mikrofona gerek yok ama bir dakika verelim, tamamlayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) O gelişmiş
ülkelerde saraylar ve şatolar semboliktir, Parlamento aslolandır.
Millî irade Parlamentodur, sarayda, şatoda millî irade olmaz ama kimi
Orta Doğu ülkelerinde, Orta Asya ülkelerinde, Uzak Doğu ülkelerinde,
kimi Afrika ülkelerinde de şatolar, saraylar var, parlamentolar da var ama
oralarda da parlamentolar semboliktir, saraylar ve şatolar kuvveti temsil
eder. Fark şudur: Bir tarafta, birinci örnekte refah ve huzur vardır,
ikinci örnekte zulüm ve azap vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 2nci maddesi, Anayasanın 75inci
maddesinde değişiklik yapılarak milletvekili
sayısının 550den 600e çıkartılmasına
ilişkindir. Kanun teklifinin maddeyle ilgili gerekçesinde, yapılan
düzenlemenin nüfusta meydana gelen değişiklikler açısından
bir gereklilik olduğu ifade edilmektedir. Bu görüşü müspet
karşılamakla birlikte, burada sadece nüfus değil, aynı
zamanda sosyoekonomik ve kültürel yapıdaki gelişmeler,
uluslararası siyasi sistem ve benzer ülkelerdeki sistemlerin mukayesesi de
bu değişikliğe ihtiyaç hasıl olduğunu göstermektedir.
Esasen, bu maddeyle getirilen değişikliğin, muhalefet
şerhleri de münhasıran dikkate alındığında, parti
gruplarının bu maddeye karşı olmadığı bir
düzenleme olduğu söylenebilir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yasamanın güçlenmesi ve kapasitenin artırılması için böyle
bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu değerlendirilmektir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yasama gücünün ve kalitesinin artırılması
önceliklerimizden birisidir. Bir parlamento ne kadar kapsayıcı olursa
temsil kabiliyeti de o ölçüde yüksek olacaktır. Ankarada toplanan Birinci
Meclis yeni üyeler ile eski Osmanlı Meclis-i Mebusandan katılan
toplam 437 üyeden oluşmuştu. O günkü nüfusumuz 13,6 milyondu. 1923
yılında mevcut olan İntihab-ı Mebusan Kanun-i Muvakkatinin
her 50 bin erkek nüfusu 1 mebusun temsil edeceği hükmü
değiştirilerek her 20 bin erkek nüfusa 1 mebus seçileceği hükme
bağlanmış ve bu hüküm 1927 ve 1931 seçimlerinde de aynen
uygulanmıştır. Cumhuriyetin ilanının ardından
kabul edilen 1924 Anayasasına göre sadece erkekler seçme ve seçilebilme
hakkına sahip olduğundan 1923, 1927 ve 1931 seçimlerine sadece
erkekler katılmışlardır. Ancak, 5 Aralık 1934te kabul
edilen bir yasayla kadınlara seçme ve seçilebilme hakkı
verilmiştir. Aynı yasayla 40 bin kişiye 1 mebus seçilebilmesi
esası da getirilmiştir. Çok partili parlamenter rejime geçilen 1946 yılından
1961 yılına kadar 5545 sayılı Milletvekili Seçim Kanununda
bazı değişiklikler yapılmıştır. Nüfus
artışına paralel olarak milletvekili sayıları 1950de
487yken 1954te 542ye, 1957de 610a yükselmiştir. 1961
Anayasasıyla ilk kez Mecliste sandalye sayısı rakamsal olarak
sınırlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 450,
Senatoda 150 olmak üzere toplam 600 parlamenter olarak belirlenmiştir.
1982 Anayasası Parlamentoyu etkisizleştirmeyi amaçlamış,
yürütmeyi yasama karşısında güçlendirmeyi hedeflemiştir. Bu
çerçevede, Cumhuriyet Senatosu kaldırılmış, milletvekili
sayısı 400e düşürülmüştür. Daha sonra, 17 Mayıs 1987
tarihinde yapılan birinci Anayasa değişiklikleriyle 400 olan
milletvekili sayısı 450ye, müteakiben, 8 Temmuz 1993 tarihli ikinci
Anayasa değişikliği paketiyle de 550ye yükselmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılında nüfusumuz 13,6 milyon, il
sayısı 63, ilçe sayısı 328di. Bugün, TÜİK verilerine
göre, 78 milyon nüfusumuz, 81 vilayetimiz ve 892 ilçemiz bulunmaktadır.
Çok partili parlamenter sisteme geçilen 1946 yılında da yani bundan
yetmiş yıl önce nüfusu 19 milyon, millî geliriyse 7,2 milyar
dolardı. O tarihten bu yana nüfus yaklaşık 4 kat, millî gelir
neredeyse 100 kat büyümüştür. Ancak bu sosyoekonomik ve kültürel
gelişimi karşılayacak şekilde yasamanın güçlenmesi,
parlamenter sisteme katılım ve temsili güçlendirecek adımlar
atılmadığı gibi Meclis de temsil bakımından çok
daha geri noktaya gelmiştir. O günlerde 40 bin vatandaşa 1 vekil
düşerken bugün yaklaşık 140 bin vatandaşa 1 vekil
düşmektedir. Türkiyede sosyoekonomik gelişim dikkate
alındığında nüfusun yasamada temsil ve
katılımının yeterli olmadığı
düşünülmektedir. Zira, tek ya da çift Meclisli parlamenter rejimler
incelendiğinde, Türkiyede Parlamentoda temsil rakamlarının
dünya örneklerinin gerisinde olduğu görülmektedir. Avrupa ülkeleri baz
alındığında, Parlamentonun çok daha düşük seviyede,
eksik temsil edildiği düşünülebilir. Rakamlara bakacak olursak,
mevcut durumda Türkiyede, ortalama 140 bin vatandaşa 1 milletvekili
düşerken, Yunanistanda 30 bin, İsveçte 26 bin, Macaristanda 28 bin
vatandaşa bir vekil düşmektedir. Ülkemize benzer yüksek nüfusa sahip
ülkelerden Almanyada 131 bin, Fransada 113 bin, İtalyada 97 bin,
İngilterede 96 bin kişiye 1 milletvekili düştüğü
görülmektedir. Üstelik bu ülkelerin halkın oyuyla seçilen ikinci
meclisleri veya senatoları bulunmaktadır.
Parlamenter sistemleri yalnızca aritmetiğe
bakarak incelemenin sağlıklı olmayacağı
düşünülebilir ancak uluslararası mukayese
yaptığınızda ortaya çıkan tablo ülkemizde bu konuda
değişiklik yapılmasının uygun olduğunu ortaya
koymaktadır. Uluslararası karşılaştırma
yaptığınızda, Birleşik Krallıkta Avam
Kamarasında 646 üye, Lordlar Kamarasında 735 üye, nüfus 62 milyon;
Fransada Ulusal Meclis 577 üye, Senatoda 343 üye, nüfus 65-66 milyon;
Almanyada Federal Meclis 622 üye, Eyaletler Meclisi 69 üye, nüfus 81 milyon.
Tek kanatlı parlamenter sistemin bulunduğu ülkelerden Macaristanda
386 üye, nüfus 10 milyon; İsveçte 349 üye, nüfus 9 milyon civarındadır.
Bazı ülkelerde, bazı yıllarda
milletvekili sayısı belli sayıda otomatik olarak mevzuata göre
artıyor. Böyle bir düzenleme de yapılabilirdi. Bu olay, güncel siyasi
tartışmalardan uzak bir olaydır. Tablonun siyaset, sosyoloji ve
tabii gelişiminin bir sonucu olması bakımından teknik bir
gerekliliktir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sonuç olarak ifade etmek isterim ki, ister tek kanatlı ister çift
kanatlı parlamentolu sistemler olsun nüfusla
kıyasladığınızda dünya örneklerine yaklaşmak için
esasen milletvekili sayısında süreç içerisinde sosyoekonomik ve
kültürel yapıda meydana gelen değişikliklere paralel olarak yeni
düzenlemelerin yapılması doğal ve kaçınılmazdır.
Bu çerçevede, esasen maddeyle öngörülen değişikliklere destek
verdiğimizi ifade ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletin
kararı ne olursa ona da saygı duyuyoruz.
Ben yüce heyeti tekrar saygıyla selamlamadan
önce, Milliyetçi Hareket Partisinin programında yer alan siyasi, sosyal ve
ekonomik anlamda uzlaşmanın mutlaka sağlanması
gerektiğini, bu uzlaşmanın iki temel dinamiği
olduğunu, bunlardan birisinin milliyetçilik, diğerinin ise demokrasi
olduğunu ifade etmek istiyorum. Milliyetçilik, beka meselesiyle birlikte
düşünüldüğünde bu asgari müştereklerde uzlaşmanın
gerekli olduğunu, diğer taraftan da bunun millete götürülmesiyle
demokrasi şartının da yerine geleceği düşüncesindeyiz.
Yüce heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ayhan.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, değerli hukukçu, Adalet Komisyonu
Başkanımız Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya.
Buyurun Sayın İyimaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA
(Ankara) Kurucu iktidar yetkisini kullanmakta olan yüce Parlamentoyu
sözlerimin başında saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, görüşmekte
olduğumuz teklif gerçekten sistemin ruhunu, iliğini ortaya koyan bir
tekliftir. Türkiyenin tarih içinde bir anayasa sorunu hep olmuştur ve
maalesef, var olan, yürürlükte olan anayasaların mimarları özellikle
çok partili dönemde millet olamamıştır. Yüce Parlamentonun,
hiçbir siyasi partiyi hariç bırakmaksızın ifade edeyim ki en
büyük kusuru, demokratik dönemlerde, olağan dönemlerde sivil, rasyonel
devlet ve anayasa alanını gerçekten düzenlemiş bir
anayasayı milletine sunamamış olmasıdır. Bu, siyaset
kurumunun ortak kusurudur ve ister istemez bu kusurun, bu ayıbın altında
ezilen de siyaset kurumudur. Bugün daha çok teklifin, modelin retoriği
ortaya kondu konjonktürel hararetlere atıf yapılarak, demokrasiye
atıf yapılarak. Maalesef, bir Fransız, bir Amerikan, bir
gelişmiş ülke parlamentolarında kurucu iktidar yetkisi kullanılır
iken var olması gereken anayasa mühendisliği meselesi, mekanizma
kolaycı üsluplarla gerçekten konuşmaya boğulmuştur.
Değerli arkadaşlar, Türk
anayasalarımızın özellikle bir hükûmet sistemi vardır ve
1982 Anayasasının kuruluşundan bütün dönüşümlerine
rağmen şu ana kadar bir hükûmet sistemi meselesi var, Parlamentoyla
yürütme arasındaki ilişkilerin modellendirilmesinde sorun var. Evvela
bugünkü cari hükûmet sistemi bir parlamenter sistem midir? Büyük harflerle ve
altını çizerek ifade edeyim, Türk Anayasası, parlamenter sistem,
saf bir parlamenter sistem modelinden mahrumdur. Üç tane unsuru var: Cari,
Anayasamızın hükûmet sistemleri var. Bir, çıkış
garantili vesayet sistemidir, Çankayanın modellemesi öyledir; Anayasa
Mahkemesi modellemesi öyledir ve Millî Güvenlik Kurulu modellemesi öyledir yani
darbe dönemi iradesinin demokratik dönemde de var olması için garantiler
öngörmüş, vâkıâ, 2010 ve 2007 reformları vesayet kapasitesini
büyük ölçüde geriletmişse de hâlen ortadan kaldırabilmiş
değildir.
İkinci özellik, ikinci
karakter: Mevcut Anayasamız başkanlık veya yarı
başkanlık sistemine modellenmiş bir yürütme tarifi
yapmaktadır. Anayasamızın, yanlış söylemeyeyim,
104üncü madde olmalı, Cumhurbaşkanına verilen yetki ve hele son
fıkrasında kanunlarla da cumhurbaşkanına verilecek görev
formatı içerisinde, Anayasamızın bir parlamenter sistem tarif
ettiği düşünülemez. Geride üçte 1lik bölüm, etrafı
kuşatılmış, soluğu kesik bir parlamenter sistem.
Üzülüyorum ben. Burada parlamento sorunuyla parlamenter sistemi birbirinden
ayıralım. Ben gerçekten acil bir parlamento reformuna ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum. O konuda da Siyaset Kurumunun Ortak
Günahı Yasama Reformu adıyla da makaleleştirdim o konuyu.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hocam,
bu değişikliklerle ilgili ne diyorsunuz?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ne var, bu sistemin arızaları ne?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hocam,
bu değişikliklere gelelim Hocam.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sakin ol, Hocam
anlatıyor.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bir: Çift
başlılık, gerçekten bu sistemin en büyük arızası ve
ben şahsen büyük Atatürkten başlamak üzere
Başbakan-Cumhurbaşkanı arasında kavganın
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yapma
Hocam, yapma!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değil
efendim
Efendim, bakın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz Genel
Kurula hitap edin, bir manifesto yazıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, lütfen dinleyin, müdahale etmeyin.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Tarihi çok iyi
biliyorum. Kurucu liderler İnönüye, Atatürke saygımız sonsuz
ama gerçek bu. Herhangi bir cumhurbaşkanı veya başbakan
örnekleyelim ki aralarında kavga olmasın.
İki: Koalisyon krizleri. Bakın,
azınlık hükûmetinin kurulması görüşmelerini ben yürüttüm.
Bir kişi, Parlamentoda bir temsilcisi var ve hükûmet kurmakla
görevlendirildi. O görüşmeden sonra azınlık hükûmetine dönüldü
ve arkadaşlar, zor zamanların büyük sorunlarını bu
yapıyla çözemeyiz.
Çare var mı? Parlamenter sistem noktasında
çare var mı? Var. Fransa denedi 1948de, rasyonelleştirme reformu
yaptı, olmadı; geldi De Gaulle, yarı başkanlığa
geçti. Peki, şu anda parlamenter sistemi rasyonelleştirme
Olur,
aşkın temsil, İtalya, Yunanistan. Yüzde 35e yüzde 60 gücü
verirsiniz, çift başlılık hariç ama koalisyonun problemlerini
ortadan kaldırırsınız.
Şimdi, cumhurbaşkanlığı
sistemi bir zarurettir. Keşke vaktim olsa, genişçe
tartışsam ama burada, şu soru sorulabilir: Bu model, Adalet ve
Kalkınma Partisinin kurucu iktidar yetkisini harekete geçiren teklif
modeli çok mükemmel mi? Söyleyemeyiz. Bir defa, yeni bir deneme ve şöyle
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hocam,
bu nasıl, bu; bu değişiklik nasıl?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Şu anda bu
model, bizce, bize göre, emsallerine göre bu sorunu çözebilecek bir modeldir.
Geçiş süreci, bizim en büyük öğretmenimiz olacaktır.
Tercihimizdeki hatayı, tercihimizdeki dönüştürme zaruretlerini bu
geçiş süreci bize anlatacaktır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Ondan sonra
ilk 4 madde mi var Hocam? Geçiş sürecinden sonra ilk 4 maddeyi mi
değiştireceksiniz?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Sadece Meclisi
feshetmeyle ilgili unsuru sizlerle paylaşmak istiyorum arkadaşlar.
1993te, rahmetli Özal büyük anayasa mühendisi George Wedeli Türkiyeye davet
etti ve başkanlık sistemi, cumhurbaşkanlığı
sistemi konusunda geniş bir tartışma açıldı Demokrasi
Vakfında. Orada, bakın, değerli arkadaşlar, parlamentonun
feshi değil, infisah etkili fesih yani immobilizasyon, hareketsizlik
durumunun meydana gelmesi hâlinde iki gücün, yasama ve yürütme, bir
mekanizmayla bir çözüm noktasına getirilmesi için Ben senin görevine son
veriyorum ama benim de kellem kesilecek
O aynen şöyle: Bu, medeni terördür.
Nedir o? Zorunlu uzlaşmadır. Öyle uzlaşalım ki mekanizma
yoluyla, uzlaşmazsak gidiyoruz. Zorunlu uzlaşmadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hocam,
süre bitti, bugüne gelmediniz; süre bitti, süre.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Uzlaşma
olmadı, doğrudan halka gidilecek, halk hakem olacak.
Değerli arkadaşlar, madde, milletvekili
sayısını artırmaktadır. 1960 yılından evvel,
değerli arkadaşlar, Türkiyede nüfusa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hocam,
süre bitti, süre.
BAŞKAN Sayın İyimaya
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bir dakikada
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamam, bir dakikada bitirin.
Keşke zaman olsa da şöyle dakikalarca, saatlerce sizi dinleyebilsek
ama
AHMET İYİMAYA (Devamla) Keşke,
keşke
Faydalı olurdu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun, bir dakikada bitirelim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben bu teklifin süreç içerisinde önergelerle veya değil,
hayırlı olacağını düşünüyorum ve
tartışmalar tamam, tarihe, demokrasiye atıf tamam ama bir de
mekanizmaya, mekanik yapıya yönelelim diyorum.
Hayırlı olsun.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İyimaya.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Tabii, her zaman
yaptığınız gibi yine bir AKP milletvekiline Burada sizi
dinlemek, daha fazla dinlemek faydalı olur. dediniz. Şu sözü bir gün
bizim için söylemediniz.
BAŞKAN Keşke zaman olsa da süreyi çok
verebilsem -hepiniz için diyorum- ama İç Tüzük sınırlı. Az
önce Sayın Altaya da toparlaması için bir dakika süre verdim,
aynı şekilde Sayın İyimayaya da verdim. Kusura
bakmayın yani
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, özür dilerim,
konu, süre değil. Siz Keşke daha fazla konuşsanız da
yararlansak. dediniz. Sayın Ahmet İyimaya da benim bir
büyüğümdür, üstadımdır, saygı duyarım.
BAŞKAN Sayın Gök, keşke zaman
elverse siz de konuşsanız, sizden de faydalanabilsek. Keşke siz
de daha fazla konuşabilseniz, zaman elverse, İç Tüzük elverse.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama az önce
tartıştığımız partizanlığa tipik bir
örnek de onun için söyledim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Şahıslar adına ilk söz, Hatay
Milletvekili Adem Yeşildala aittir.
Buyurun Sayın Yeşildal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Lütfen zamanında bitirin, ek süre
vermeyeceğim.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) Canınız
sağ olsun Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; ben de sizi en kalbî duygularla selamlıyorum. Anayasa
değişikliğinin 2nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Kıymetli dostlar, Anayasa Komisyonunda
yaklaşık yüz saate yakın bir zaman diliminde önemli ve verimli
görüşmeler yaptık. Tabii, oradaki birtakım izlenimlerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Burada tabii, bu Anayasa teklifi 21 madde olarak
Komisyon gündemine geldiğinde bu pakete muhalefet eden muhalefet
partileri, bunun bir dayatma Anayasa değişikliği olduğu
hususunda ısrarcı oldular. Aslında oradaki görüşmelerde
ciddi değişiklikler de yapıldı, oralardaki
eleştirilerden feyiz alınarak, istifade edilerek ciddi
değişiklikler yapıldı. Bu sefer de farklı türlü bir
eleştiriye maruz kaldık. Çok hazırlıksız, iyi
çalışılmadan yapılan bir Anayasa değişikliği
teklifi olduğu dile getirildi. Yani, aynen devam ettiğinizde
dayatma deniliyor, değişiklikler yapıldığında
makul çerçevede, bu sefer de Çorbaya döndü. deniliyor. Dolayısıyla,
bu konuda muhalefetin eleştirilerini çok haklı bulduğumuzu ifade
etmiyorum.
Ayrıca, tabii, Fiilî durum meselesi, bu
Anayasa değişikliğini zorunlu hâle getirdi. gibi bir söylem var.
Bu söylemi zaman zaman partimizin yetkilileri de ifade ediyor. Şahsen
fiilî durum meselesine katılmadığımı buradan ifade
etmek istiyorum. Çünkü hep beraber 21 Ekim 2007de 5 maddelik bir Anayasa
değişikliğine gittik. Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesini içeren önemli bir Anayasa
değişikliğiydi. O Anayasa değişikliği
ihtiyacının da neden kaynaklandığını, maalesef, o
tarihlerde Anayasa Mahkemesinin 367 garabetine sebebiyet verdiğini de
hepimiz, hep beraber biliyoruz. İşte o değişiklik, 10
Ağustos 2014te yapılan seçimle aslında uygulamaya geçmiş
oldu.
Dolayısıyla, fiilî durumu
değiştirmek adına zorunluluktan bu Anayasa
değişikliğinin yapıldığı hususuna da
kesinlikle katılmadığımı ifade ediyorum. Bir hukuki
zorunluluk vardı, mevcut sistemde, bir önceki sistemde
Cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesi vardı,
biz onu doğrudan halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı
hâline getirmiştik. Üstelik, Sayın Cumhurbaşkanımız
kampanyasında nasıl bir Cumhurbaşkanlığı portresi
ortaya koyacağını halkımıza taahhüt etti. Oturan,
temsil makamında duran bir Cumhurbaşkanı değil, koşan,
hizmetleri takip eden ve halkın yanında olduğunu, milletin
tarafında olduğunu taahhüt eden bir Cumhurbaşkanı adaylığı
söz konusu idi ve bunu da Allaha şükürler olsun yapıyor.
Bir de muhalefet partilerimizin bu Anayasa
değişikliğinin cumhuriyetle ve rejimle alakalı olduğu
hususu da son derece talihsiz bir beyandır, onu açık ve net ifade
edeyim. Bu düzenleme, sadece yürütme şekline ilişkin önemli bir
düzenlemedir. Buradan açık ve net ilan ediyorum: Hiç kimsenin,
hiçbirimizin ne cumhuriyetle ne de cumhuriyetin ortak değerleriyle en ufak
bir meselesi yoktur. Bu, milletimizin ortak değerlerini ifade eder.
Dolayısıyla, buradaki tartışmaların toplumumuzun
belirli noktalarını tahrik etmekten öte bir fonksiyonu da
olmayacaktır. Bu konuda herkesi de hassas davranmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın
Başbakanımızın bu konudaki ifadesi, aslında son
noktayı koyan bir ifadeydi. Cumhuriyet yani rejim meselesi 1923te kapanan
bir meseledir, bu konu üzerinde kesinlikle tartışma
yapılmamalıdır.
Tabii, burada yapılan bu değişiklik
zamanım da bitiyor, Başkanım da ikaz etti Süre
vermeyeceğim. diye- esasen şunu ortaya koyacak: Her siyasi partiyi,
her siyasi eğilimi, toplumun farklı kesimlerini, toplumun en az yüzde
50 artı 1ini kapsayacak şekilde geniş bir kitlesini
kucaklayacak politikalar üretmek zorunda bırakacaktır. Türk siyasi
tarihinde devrim niteliğinde bir düzenleme olacaktır. Adalet
Bakanımız zaman zaman bu hususu vurgulamaktadır, ben bir kez
daha vurguluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi de, Milliyetçi Hareket Partisi de,
bizler de, Halkların Demokratik Partisi de bu toplumun genelini
kucaklayacak politikalar üretmek durumunda kalacağız eğer iktidar
olmak gibi bir derdimiz, niyetimiz varsa diyorum, sizleri sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yeşildal.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı, Adana Milletvekili Muharrem Varlıya aittir.
Sayın Varlı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
Lütfen süresinde bitirmeye gayret edelim.
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2nci maddede şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliği, bütün siyasi
partilerin seçim beyannamelerinde halka anlattıkları ve yapmak
istedikleri bir şeydi. Bugün de inşallah -eğer
sonuçlandırabilirsek- bu değişikliği yapmak üzere burada bulunuyoruz.
Tabii, Anayasa değişiklikleri yapılırken her partinin de
kendisine göre vermiş olduğu sözler vardı. Bu sözler
doğrultusunda, birkaç tane parti veya 2 tane partinin, özellikle şu
anda Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin bir
araya gelerek yapmış olduğu bir düzenleme var. Bu düzenlemede
üniter yapı tamamen korunarak ve Anayasanın ilk 4 maddesine hiç
dokunulmadan, tamamen bir yönetim şeklinin düzenlendiği Anayasa
değişikliği yapılıyor. Yani, işte rejim
değişikliğinden filan bahsediliyor, aslında rejim
değişikliğiyle alakalı en ufak bir emare dahi yok burada;
tamamen hükûmet yönetimi, yönetimin düzenlenmesiyle alakalı yapılan
bir değişiklik var. Dolayısıyla, bundan dolayı da
kimsenin kaygı duymasına, endişe duymasına gerek yok.
Netice itibarıyla, burada herkes konuya vâkıf, hepimiz de neticenin
nereye gideceğini, nasıl olacağını biliyoruz.
Şimdi, 2nci madde, 550 milletvekilinin 600
milletvekiline çıkarılmasıyla alakalı bir madde. Burada,
bununla ilgili değişik spekülasyonlar da yapıldı,
suistimaller de gündeme getirildi. Ancak, tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti,
nüfusu artan bir devlet, ihtiyaçları artan bir devlet,
dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılamak, bu nüfusa
karşı siyasi iradeyi güçlendirmek adına 600 vekile
çıkarılması kararlaştırıldı, bununla
alakalı yapılan bir düzenleme. Burada en ufak bir suistimal
olduğunu söylemek doğru değil.
Yine, parlamenter sistemin ortadan
kalkacağı iddiaları var. 600 milletvekiliyle ilgili böyle bir
düzenleme yapılması, parlamenter sistemin devam edeceğinin de
aynı zamanda ispatıdır burada. Yani, demek ki parlamenter sistem
devam edecek ki 600 milletvekilliğine çıkarılıyor. Onun
için, bununla alakalı da Parlamenter sistem ortadan kalkıyor,
tamamen tek kişinin yönetimine geçiyor. gibi ifadeler de doğru değil.
Yine, rejimle alakalı söyleyebileceğimiz
Bütün arkadaşlarımız burada söylediler ama ben de bir daha
altını çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti devleti, 29 Ekim 1923
tarihinde cumhuriyet olarak rejimini ilan etmiştir. O günden bugüne de
cumhuriyetin devamı sağlanmıştır, bugünden sonra da Allah
izin verirse cumhuriyetin devamı sağlanacaktır.
Dolayısıyla, bu konuda da rejimle alakalı en ufak bir
sıkıntı olmadığı ortaya çıkıyor. Yine,
biz 23 Nisan 1920de parlamenter sisteme geçtik. İşte, az önce
söylediğim gibi, 600 milletvekiliyle alakalı yapılan düzenleme
de parlamenter sistemin devam edeceğini ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti devleti, dört bir tarafta terörle mücadele yapıyor. Bir
tarafta PKK terör örgütü, diğer tarafta FETÖ terör örgütü, diğer
tarafta, hemen sınırımızda PYD yapılanması,
IŞİD yapılanması. Dolayısıyla, Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bunlarla mücadele ederken bizim de içeride birlik
göstermemiz lazım, bir duruş göstermemiz lazım ve düşmana
korku salan bir duruş göstermemiz lazım. Onun için, burada, elbette
ki birbirimizi eleştirebiliriz, elbette ki yanlış
bulduğumuz şeyler olabilir ama netice itibarıyla, devletimizin
bekası için, ülkemizin bu terör belasını defedebilmesi ve
bununla en iyi şekilde mücadele edebilmesi için de bir dik duruş
göstermemiz lazım. Yani, hem terör örgütlerine karşı dik
duruş göstermemiz lazım hem Türkiye üzerinde oyun oynayan emperyal
güçlere karşı dik duruş göstermemiz lazım. İşte,
bugün Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koymuş olduğu duruş
da bu duruştan ibarettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Varlı.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye
göre, görüşmelere devam önergesi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yapılmakta olan değişiklik son derece
önemlidir, sakıncalıdır. Konu, daha uzun müzakereye
muhtaçtır. İktidar partisi adına konuşan Sayın Ahmet
İyimayanın Süre olsaydı faydalı olurdu. ifadeleri ve AKP
Grubunun alkışla bu talebe desteği de aynı ihtiyaca
işaret etmektedir. İç Tüzükün 72nci maddesi gereğince
görüşmelerin devamını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Levent
Gök Engin
Altay
Manisa Ankara İstanbul
Ali
Şeker Kamil
Okyay Sındır
İstanbul İzmir
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biz Sayın İyimayayı gönderelim CHP Grubuna, onlara
anlatsınlar efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ahmet İyimayaya tarihî
saygısızlık.
LEVENT GÖK (Ankara) Ahmet Bey, bak, gördünüz, ne
yaptılar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
İyimayayı CHP Grubuna gönderiyoruz, kapalı oturumda onlara izah
etsin efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ahmet Bey ders versin,
ders.
BAŞKAN Evet, uygun bir zamanda Sayın
İyimaya gerekli izahları yapar.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz ve bu sürenin yarısını soruya,
yarısını cevaba ayıracağız.
Sisteme giren sayın milletvekillerine sırayla
söz vereceğim.
Sayın Kayışoğlu, buyurun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki gündür ben de, diğer
arkadaşlarım da sorup duruyoruz ama bir türlü cevabını
alamadık, diyoruz ki: On beş yıldır iktidardasınız,
bu on beş yıl içerisinde çıkarmak isteyip de
çıkarmadığınız,
çıkaramadığınız bir kanun oldu mu? Karar almak isteyip
alamadığınız, uygulayamadığınız bir
konu oldu mu? Ama ısrarla cevap vermiyorsunuz. Gerçi, bugün benim
aklıma geldi; bir tek, tecavüzcülere af yasasını
çıkaramadınız ama bu değişiklik, herhâlde onunla
ilgili de değildir.
İkincisi: 2010 referandumunda söylediğiniz
sözlere baktım, diyorsunuz ki: Hâkimlik teminatı için evet;
engelleri kaldırmak için, emeğimizi korumak için, onurlu bir
yaşam için, özgürlük ve demokrasi için, faili meçhullerden hesap sormak
için, seyahat özgürlüğü için evet, evet, evet. Evet verdi bu millet ama
maalesef, hiçbiri yerine getirilmedi. Bu millet size nasıl güvensin bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa tartışmalarının temel
hak ve özgürlükler ve demokratik kurumsal yapıların güçlendirilmesi
bağlamında tartışılmadığını,
hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı ekseninde tartışılmadığını;
aksine, 2014 yılında halk oylarıyla seçilen bir
Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin
sınırını belirleyen mevcut Anayasayı tanımayarak
ihlal etmesi ve parlamenter sistemin işleyişini ve kuvvetler
ayrılığı ilkesini yok saymasıyla devlet yönetim
yapısında yaratılan fiilî uygulamalara çözüm
arayışı ekseninde bir Anayasa değişikliği
tartışılmış ve Genel Kurul gündemine gelmiştir.
İki siyasi partinin bir araya gelerek tek kişinin
yarattığı bu mevcut, Anayasa dışı, otoriter fiilî
duruma anayasal bir zemin ve meşruluk kazandırma çabalarıyla
karşı karşıyayız.
Sayın Bakan, ülkemizin huzura
kavuşması için asıl tartışılması gereken,
mevcut Anayasa içinde Anayasayı tanımayan bir
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlarına çekilmesi
sorunudur. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Bakan,
başkanlık sisteminde başkan hem tarafsız hem partili
nasıl olacak, tarafsızlığı ifade eden o yemini
nasıl edecek? Siz anayasa yapmıyorsunuz, sizin
yaptığınız anayasasız bir düzene doğru
evrilmektir, aynı zamanda bu anayasa yapma sürecini de suistimal etmektir.
Öyle bir başkan düşünün ki hiç kimseye
hesap vermeyecek, hiç kimse onu denetleyemeyecek ve kimseye karşı
sorumlu olmayacak. Oysa tarihimizde Mustafa Kemal Atatürke bile bu yetki
verilmemiştir. Atatürk, bütün Millî Mücadeleyi ve sonrasındaki
devrimleri milletin Meclisiyle birlikte yapmıştır.
İktidarın başkanlık telaşına düşerek
Cumhurbaşkanı başkan olmak istiyor, yapalım o zaman.
önceliği, esas, dışarıya da, içeriye de güven vermeyen en
önemli unsurdur. Ekonomik olarak da değerlendirildiğinde
iktidarın bir mucize ilaç olarak sunması ve bu konuda
vatandaşı aldatmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İlgezdi
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidar sözcüleri, görüşmelerin
başından beri Cumhurbaşkanının kişi hak ve
ödevleri ile siyasi hak ve ödevlere ilişkin konularda kararname
çıkarma yetkisi olmayacak. diyor. Buradan Sayın Bakana soruyorum:
Olağanüstü hâl ilanı, siyasi bir karar değil midir?
Olağanüstü hâl kararnameleriyle yapılan düzenlemeler siyasi
değil midir? Cumhurbaşkanı, olağanüstü hâl kararnameleriyle
yasama yetkisine ortak olmuş olmuyor mu? Bu teklifle, şartları
ortadan kalktığı hâlde hâlen yürürlükte olan OHAL,
kalıcı hâle mi getirilmek isteniyor?
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, toplumsal
uzlaşmanın en önemli belgesi anayasalardır. Anayasalar, âdeta
bir yurttaşlık belgesidir. Ortak yaşama iradesinin hep birlikte
ortaya konulmasıdır, bunun için ortak akılla ve özgür iradeyle
yapılır. Tek başına, oldubittiyle yapılan hiçbir
anayasa, özgür yurttaşlığı, barışı, huzuru
ve istikrarı asla sağlayamaz, böyle bir anayasa olsa olsa darbe
anayasası olur. Bugün toplumun önemli kesimlerinin hiçbirinin görüşü
dahi alınmadan sırf reis mutlu olsun diye hazırlanan bu
anayasanın sahibi halkımız değildir. Bunun
olmadığını dün buradan hep birlikte gördük ve
yaşadık. Sivil toplumun görüşlerini açıklamasına bile
tahammül edemeyen AKPnin bu baskıcı tutumunu kınıyorum.
Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusundur, hiçbir kişiye
devredilemez. Yaşasın laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Sayın Bakana bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki sorularda da
ifade ettim. Bu teklifin gerekçeleri konuşmacılar tarafından çok
açık ortaya kondu. Genel gerekçe, madde gerekçeleri ortada, bir kez daha
ifade etmek isterim ki siyasi istikrar, güçlü yasama, güçlü iktidar, etkin
yasama denetimi ve Türkiyenin çift başlı yürütmeden, çift
meşruiyet tartışmalarından ve yürütmeye dönük pek çok hukuk
dışı operasyonlardan çektiği bundan önceki pek çok soruna
çözüm bulan bir tekliftir.
Milletimizin bize nasıl güveneceğine
kararı milletimiz verecektir. Bugüne kadar yapılmış olan
bütün seçimlerde milletimiz, açık ara AK PARTİyi birinci
yapmıştır, tek başına iktidara
taşımıştır. Belediyelerde, belediye meclislerinde, il
genel meclisi üyeliklerinde bunu çok net bir şekilde ortaya
koymuştur. Bu, çok açık bir husustur.
Tabii, hukukun
üstünlüğü, yargı bağımsızlığı,
hepimizin üzerinde hassasiyetle durduğu bir konudur ve bu teklifin
içerisindeki düzenlemelere baktığınız zaman yargılama
engeli olan pek çok konuda yargının yolu açılmaktadır,
hukuk devleti güçlendirilmektedir.
Cumhurbaşkanımız,
Anayasadaki yetkilerini kullanmaktadır. Bugüne kadar Sayın
Cumhurbaşkanımızın Anayasada olmayan bir yetkiyi
kullandığını kimse ifade edemez. Bakanlar Kurulunu
Cumhurbaşkanının toplantıya çağırıp
başkanlık yapması anayasal bir yetkidir. Daha önceki
Cumhurbaşkanlarının da bazıları zaman zaman yaptı
ama Cumhurbaşkanı isterse bunu, diyelim on beş günde, bir ayda,
üç ayda yapabilir mi; yapabilir. Anayasa bu yetkiyi vermiş mi;
vermiş. Şimdi Cumhurbaşkanı bu yetkiyi kullanınca
Niye kullanıyorsunuz? diye bir eleştiri yapmak doğru değil.
Anayasanın verdiği yetkileri kullanmaktadır. Anayasaya uygun
bir şekilde vazifesini yerine getirmektedir ve Anayasanın
uygulanmasını denetlemek de ayrıca Sayın
Cumhurbaşkanının görevleri arasında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanının
partili olmasına ilişkin dün de ifade ettik çok net bir şekilde.
Milletvekili partili, bakan partili, başbakan partili milletvekili,
belediye meclisi, il genel meclisi üyeleri partili, Meclis başkanı
partili, bunlar bağımsız ve tarafsız görev yapabiliyorlar.
Bütün milletin başbakanı, bakanı olabiliyorlar, belediye
başkanı olabiliyorlar. Cumhurbaşkanına geldiği zaman
Bu olmaz. demek, bir açık çifte standarttır.
Cumhurbaşkanının
sorumluluklarına gelince: Esasında bu teklifin en önemli yönlerinden
biri, şu anda siyaseten sorumsuz olan Cumhurbaşkanına siyasal
sorumluluk getirmektir, cezai açıdan sorumsuz olan
Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirmektir, vatana ihanet
dışında hiçbir şeyle suçlandırılmayan
Cumhurbaşkanını işlediği iddia edilen bütün suçlardan
dolayı suçlandırma imkânı getirmektedir.
Cumhurbaşkanının yargı denetimine kapalı pek çok
işlemine yargı yolu açılmaktadır ve burada sorumsuz
Cumhurbaşkanından sorumlu Cumhurbaşkanına bir geçiş
yapılmaktadır. Hem yasama denetimi, Anayasa Mahkemesi denetimi, diğer
idari yargı denetimi çok net bir şekilde ortadadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Siyasal sorumluluğu kim üstleniyor Sayın Bakan? Siyasal
sorumluluğu yok mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kararname çıkarma yetkisi, olağanüstü hâl ilanı şu andaki
Anayasamıza göre yapılabiliyor mu? Yapılabiliyor. Nasıl yapılıyor?
Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu bunun ilanını yapıyor. Şu anda Anayasada
var. Anayasada olan bir yetki, yeni teklifte de muhafaza ediliyor; bu bir.
2) Mevcut Anayasada olağanüstü hâl döneminde
çıkarılan kanun hükmünde kararnamenin kapsamında bir
değişiklik bu teklifte de yapılmıyor, aynısı
muhafaza ediliyor.
3) Çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Meclise geldikten sonra üç
ay içerisinde yasalaşması zorunlu, yasalaşmadığı
takdirde kendiliğinden yürürlükten kalkacağı öngörülüyor.
Dolayısıyla şu andakinden daha olumlu bir düzenleme içeriyor.
Şimdi Mecliste görüşülme zorunluluğu yok, süre şeyi yok.
Bu, İç Tüzükle belirlenir diyor. Görüşülmediği takdirde o
yürürlükten kaldırılana kadar yürürlükte ama şimdikinde böyle bir
durum söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bu kadar iyiyse
niye değiştirmek için uğraşıyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge
vardır.
İlk okutacağım beş önerge
aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504) esas numaralı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan şeklinde ibaresinin olarak
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza
sahipleri:
Hakan
Çavuşoğlu
Bursa
Orhan
Atalay
Ardahan
Hasan
Basri Kurt
Samsun
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Meral
Danış Beştaş
İstanbul Adana
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Mehmet
Bekaroğlu Haluk
Koç Tekin
Bingöl
İstanbul Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon son okunan önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliği teklifinin 2nci
maddesinde şu anda 550 olan milletvekili sayısı 600e
çıkarılıyor. Niye yapılıyor bu, belli değil. Ben
maliyetinden söz edeyim: Yıllık 15 milyon TL maliyeti var bunun
bütçeye; 10.683 asgari ücretlinin parası bu, bir yılda bin işçi
çalıştırabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi mevcut Anayasayı, 1982 Anayasasını savunmuyor. 1982
Anayasası gerçek anlamda bir parlamenter sistemi öngörmüyor. Evet, vesayet
kurumlarının bulunduğu, dolayısıyla seçilmiş
iradeyi değişik şekillerde sınırlandırmaya
çalışan bir anayasa. Ayrıca, sadece Anayasa değil, 1982,
yani darbe hukukuyla beraber parlamenter sistem ciddi bir şekilde
sakatlanmıştır. Biz bunu savunmuyoruz. Bizim savunduğumuz
şey, gerçek anlamda kuvvetler ayrımının olduğu, hukuk
devletinin işlediği bir anayasadır.
Dolayısıyla, çoğulcu bir
anayasayı savunuyoruz. Dolayısıyla, Hükûmet partisi
sözcülerinin, Cumhuriyet Halk Partisinin mevcut durumu savunduğuna dair
söylemlerinin hiçbir gerçeklik tarafı yoktur. Ama biz parlamenter
sistemden yanayız. Değişik sebeplerden dolayı parlamenter
sistemden yanayız ama en önemli sebeplerinden bir tanesi, bizim gibi,
gerçekten, kimlik siyasetinin yapıldığı, toplumsal bölünmüşlüğün,
kutuplaşmanın had safhada olduğu toplumlarda parlamenter sistem
gereklidir değerli arkadaşlarım. Çünkü parlamenter sistem,
yönetimi, yasa çıkarmayı uzlaşmaya zorlar. Bizim de
uzlaşmaya ihtiyacımız var değerli arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri, sürekli olarak bir
millî irade şeyi tutturmuş geliyorsunuz, sanki birileri millî iradeye
karşı çıkıyormuş gibi. Bu millî irade nasıl
buraya yansıyacak ve nasıl işleyecek, esas soru budur
değerli arkadaşlarım. İşte, sizin getirmiş olduğunuz,
işte daha evvel Türk tipi diye isimlendirmiş olduğunuz bu
sistemde, bu millî iradenin buraya yansımasında, işlemesinde çok
ciddi bir problem var. Evet, önerdiğiniz şey tam bir rejim
değişikliğidir. Efendim, cumhuriyet yerinde duruyor. filan
Öyle değil. Sizin önerdiğiniz sistemde kuvvetler
ayrılığı bütünüyle ortadan kalkıyor yani güç tek bir
yere, tek bir kişiye veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, kuvvetler
ayrılığının olmadığı bir sistemde
demokrasi olamaz. Millî iradenin tek bir kişiye, güce emanet edildiği
bir sistemin adı hiçbir şekilde demokratik sistem değildir.
Evet, rejim değişiyor. Bu sistem eğer buradan geçer referanduma
gider, oradan da geçerse ortaya çıkacak sistemin adı demokrasi olmaz,
bu bir rejim değişikliğidir.
Değerli arkadaşlarım, kontrol
edilemeyen kuvvet, güç, tehlikelidir, tehdittir. Bakın, daha önce,
demokrasilerden önce meşruiyet Tanrıdan alınırdı ve
bir insan çıkıyordu Ben meşruiyeti Tanrıdan
alıyorum. diyordu ve kendinden menkul bir şekilde yönetiyordu.
Şimdi, diyoruz ki meşruiyeti halktan alıyoruz. Halktan
alınan bu meşruiyetin nasıl kullanılacağı son
derece önemli çünkü bizler insanlarız, insanlarız. Kim seçilirse
seçilsin, bu yetkilerle donatılmış olan bir insan otokrat olur,
diktatör olur değerli arkadaşlarım. Bunu seçilecek olanın
kişiliğinden bağımsız bir şekilde söylüyorum.
Bakın, insan eksiklikleriyle maluldür,
insanın eksiklikleri vardır. En mükemmel insan bile böyle bir güçle
donatılırsa hata yapar değerli arkadaşlarım. Tarihe
bakın, Hazreti Ömere çıkmış arkadaşları
demiş ki: Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer.
Yani sen insansın, hata yaparsın. Peki, size soruyorum: Sizin
seçileceğini umduğunuz, beklediğiniz lideriniz Hazreti Ömerden
daha mı farklı bir insan? (CHP sıralarından
alkışlar) İnsan değil mi? O hata yapmayacak mı?
Geçen sefer konuşmamda sorduğum bir soruyu
sorup sözümü bitireceğim. Değerli arkadaşlarım, Sayın
Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı mağduriyetler
yaşamış bir insan ve bu millet Muhtar bile olamaz. denilen bir
insanı her şey yaptı; milletvekili yaptı, Başbakan yaptı,
Cumhurbaşkanı yaptı, her şey yaptı. Peki, bir daha
soruyorum: Bu insan ne istiyor ve bu istek, bu hırs Gayretullaha zor
gelmez mi değerli arkadaşlarım?
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İktisatçılar bilir, bir iktisat
kuralıdır, bir şeyin sayısı
çoğaldığında değeri artmaz, tam tersine düşer.
Bir şeyin değerini belirleyecek şey, onun ne ihtiva
ettiğidir. Demokrasilerde güçler var; yasama, yürütme ve yargı. Ben on
sekiz aylık bir parlamenterim ve gerçekten, gördüğümüz saygıdan
dolayı ciddi anlamda şikâyetçiyim. Yalnızca benim değil,
bütün parlamenterlerin gördüğü saygıdan ve o güçler dengesinden
aldığı güçten ciddi anlamda şikâyetçiyim ve bunu daha iyi
bir noktaya getirmek için milletvekili oldum. Eminim ki hepiniz de benzer
şeyleri hissediyorsunuz.
Oysa, bu gelen öneriyle arkadaşlar, biz çok daha
kötü bir yere savrulacağız. Hani Türkiye Büyük Millet Meclisi
deniyor ya, bu öneri geçerse Türkiye Büyük Millet Meclisi
tabelasını indirip yerine Türkiye büyük millet noteri diye bir tabela
asabiliriz; böyle bir riskle karşı karşıyayız. Zaten
durumumuz son derece kötü, bundan çok daha kötü bir yere savrulma riskiyle
karşı karşıyayız çünkü millet, vatandaşlar ve
seçmenlerimiz şuna bakar: Güç nerede? Ben nereye başvurursam
işimi çözerim? diye bakar.
Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Plan ve
Bütçe Komisyonuna önergelerle ilgili, yasalarla ilgili baskı grupları
gelip bize sarılmıyorlar Şu yasayı değiştirin.
diye, sivil toplum örgütleri bize gelmiyor, yasa değiştirmek
isteyenler bize gelmiyor; yürütmeye gidiyorlar, diyorlar ki: Benim şu
işim var, hallet. Şimdi gücü daha da fazla saraya
bağlayacağız ve tamamen gücün nerede olduğunu millet
bilecek ve gidecek, sarayda işini çözmeye çalışacak. Meclis ise
maalesef ve maalesef bir noter hâline gelecek arkadaşlar.
Başkanlık sistemi diyorsunuz. Bakın, iki
ay önce Amerika Birleşik Devletlerine bir ziyarette bulundum, Senatoyu
gezdim, Kongreyi gezdim. Orada Kongre üyelerinin gördüğü saygıya
imrendim, senatörlerin gördüğü saygı zaten bambaşka. Amerika
Birleşik Devletlerinde bir senatör mü olmak istersin yoksa bir bakan
mı olmak istersin? diye sorulduğunda senatörler Bakan da
kimmiş? der çünkü senatörler, Kongre üyeleri güçlüdür, saygı
görürler.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Biz de oraya
geleceğiz işte, biz de öyle yapacağız.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama arkadaşlar, bakın,
eğer ki bu Anayasa teklifi buradan geçerse, eğer ki referandumdan da
geçerse güç tek bir noktaya doğru savrulacak ve o güç, gücü eline
aldıktan sonra Siyasi Partiler Yasasını ve Seçim
Yasasını asla ve asla değiştirmeyecek, bunu biliyoruz, bu yasalarla gidilecek seçime 2019da ve 2019da
şöyle olacak listeler: AKPnin de Genel Başkanı
olacağına göre Recep Tayyip Erdoğan öngörüldüğü gibi, en
çok Padişahım çok yaşa! diye bağıranlar listeye
girecek; en çok yasama yapanlar değil, en çok Padişahım çok
yaşa! diye bağıranlar listeye girecek.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen de
bağır, sen de gir.
GARO PAYLAN (Devamla) Şimdiden bence
antrenmanlara başlayın, Padişahım çok yaşa!
antrenmanlarına başlayın derim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen de
bağır, seni de alacağız. Sen niye
bağırmıyorsun?
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen nereye
varacaksın ki buradan?
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, gördüğümüz saygıdan eğer ki memnun
değilsek güçleri dengelemeliyiz, gücü bir yere vererek bu girdaptan
çıkamayız. Gelin, güçleri dengeleyecek bir öneriyi hep beraber
geliştirelim. Eğer ki biz güçleri dengelemezsek, Parlamentoyu
boşa çıkarırsak bunun vebali hepinizin boynuna olur, sizlerin de
boynuna olur, öncelikle bu öneriyi getiren ilk imzacıların boynuna
olur. Bizler Meclisimizi bir noter hâline getirmek istemiyorsak, mevcut durumda
da noter gibi çalışıyor maalesef ama daha da, yalnızca
saraydan gelen bütün kanunları onaylayacak bir noter Meclisine çevirmek
istemiyorsak, bu yasayı, gelin, geri çekelim diyorum arkadaşlar.
Saygı görmek isteyenler saygıyı hak
eder. Hep beraber bu saygıyı hak edelim diyorum.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz görüyoruz, sen
kendine bak.
GARO PAYLAN (İstanbul) Çok görüyorsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendine bak! Adam
değilsen görmezsin!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece 2nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, az önceki oylamadan
dolayı teşekkür ediyorum. Tekrar ve bundan sonraki oylamalarda da
özel istirhamımız, İç Tüzükün de emri bu yönde, milletvekilleri
yerinden kalkmadan, gerek kabinlerin olduğu alanı gerekse kürsü
önünü, oy kullanılan kupaların olduğu mekânı işgal
etmeden, sadece görevli arkadaşların, Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşların yardımıyla oy kullanılacaktır.
Oylar gizli olacaktır, kabinlere girilerek yapılacaktır. Hassasiyetinizden
dolayı teşekkür ediyorum.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını tekrar arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan
kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adanadan
başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakırdan
başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine
kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak
dâhil- adı okunan milletvekilini ad defterinde işaretleyerek kendisine
biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç
yuvarlak pul ile bu oylamaya özel, mühürlü zarf verecektir. Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz kabulü,
kırmızı reddi, yeşil olan da çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, adını ad
defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve zarfı yapıştıracak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Sayın milletvekilleri, oylamada kabinlere
girerek gizli bir şekilde oy kullanılması gerekiyor.
Yığılmaları da önleyelim
sayın milletvekilleri. Lütfen biraz sabredin, hep birlikte bu işi
yapıyoruz. Yerimizde oturalım, ayakta bekleme yapmayalım.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar,
biraz hızlı hareket edelim.
BAŞKAN Arkadaşlar, bekleme
yapmayalım. Lütfen, oyunu kullanan sayın milletvekili kürsü önünü
boşaltsın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oy kullanan
arkadaşlar Divanın önünü tamamen boşaltsın.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Boşaltalım
arkadaş, oy kullananlar yerine otursun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burada
bekleme yapmayalım. Oyunu kullanan milletvekilleri bu alanı
boşaltsın lütfen.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bu
şekilde oy kullanamazsınız. Hani kabine girip de oy
kullanacaktınız?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Arkadaşlar,
lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Orayı
boşaltın orayı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
Meclis Başkanlık Divanı üyeleri haricindeki bütün
arkadaşları aşağıya
Şu alanı
boşaltalım lütfen sayın milletvekilleri.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, oyumuzu kullanalım ve bu alanı boşaltalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Arkadaşlar, fotoğraf çekmeyi bırakın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, ayakta yorulmayın, lütfen, şöyle gidin oturun, bekleyin. Bu
alanı da boşaltalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Oyunu
kullananlar aşağı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Arkadaşlar, ne olur, şu fotoğraf çekmeyi bırakın, daha
oylama çok.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
fotoğraf olayını bırakalım. Bu alanı
boşaltalım, oyumuzu kullanalım. Sayın milletvekilleri,
istirham ediyorum, burada yığılma yapmayalım lütfen. Oyunu
kullanan sayın milletvekilini
(Oyların toplanmasına devam edildi)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Arkadaşlar, oyunu kullanamayanlar var, lütfen.
BAŞKAN Evet, arkadaşlar, lütfen,
alanı boşaltalım, oy kullanacak sayın milletvekillerine de
açalım meydanı.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üyemiz
var mı?
Dolayısıyla, oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupalarını kaldıralım
arkadaşlar.
Başkanlık Divanı üyelerimizi, idari
amirlerimizi ve kâtip üyelerimizi buraya alalım, diğer
arkadaşlarımız da lütfen, kürsünün önündeki alanı
boşaltsınlar.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 480
Kabul : 343
Ret : 133
Çekimser : 1
Boş : 2
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ömer
Serdar Zihni
Açba
Elâzığ Sakarya
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.31
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Açmadım, bir saniye.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan 439 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında
Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
talebi var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sorun değil,
yarın
BAŞKAN
kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 11 Ocak 2017 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 03.38