TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
55inci Birleşim
11 Ocak 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde yaşanan sel felaketi ve
Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
2.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, millî birlik ve beraberliğin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Trabzon
Milletvekili Adnan Günnarın, 7 Ocak günü Trabzonda meydana gelen orman
yangınına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, ülkenin geleceği için tarihî
öneme sahip bir süreçten geçildiğine ve Anayasanın kişisel
çıkarlara hizmet edecek şekilde değiştirilmek
istendiğine ilişkin açıklaması
4.- Karabük
Milletvekili Burhanettin Uysalın, AK PARTİ olarak
amaçlarının cumhuriyeti güçlendirecek, gelecek kuşaklara
müreffeh bir Türkiye bırakacak yeni bir anayasayı hayata geçirmek
olduğuna ve bazı kesimlerin bu Anayasa değişikliğini
asılsız bir şekilde eleştirdiklerine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Mersinin Anamur ve Bozyazı
ilçelerinde yaşanan hortum felaketinin çiftçilerin seralarına önemli
ölçüde zarar verdiğine, hasar tespit çalışmalarının
devam ettiğine ve Hükûmetin Mersinlilerin yanında olduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Anayasa değişim
paketinin milletin istikbalini, ekonomik ve siyasi istikrarını
sağlama yolunda en önemli metin olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- Kütahya
Milletvekili İshak Gazelin, ülkede tüm erklerle istikrarı
sağlamak için Cumhurbaşkanlığı sistemi ve Anayasa
teklifinin hayati bir öneme sahip olduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, iktidarın bütün
demokratik hak ve özgürlükler gibi basın özgürlüğünü de ortadan
kaldırmaya çalıştığına ve yandaş medya
organları üzerinden algı ve olgular yaratarak Türk halkının
gerçekleri görmesini engellediğine ilişkin açıklaması
9.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, çiftçilere yıl başında
ödenmesi gereken prim ve desteklerin bir an önce ödenmesini talep ettiğine
ve dövizdeki yüksek artışa rağmen neden piyasalara müdahale
edilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKP yöneticilerinin panik
hâlde baskı ve zulümlerini artırdıklarına ve milletin
Anayasa değişikliğine hayır diyeceğine ve
vatanına sahip çıkacağına ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 5 Ocakta gerçekleştirilen
İzmir katliamının PKK uzantısı TAK tarafından
üstlenildiğine, terörü ve teröre destek olan herkesi lanetlediğine
ilişkin açıklaması
12.- Antalya
Milletvekili Atay Uslunun, Anayasa değişikliğinin kabul
edilmesiyle oluşacak yeni sisteme ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, Anayasa
değişikliği teklifinde seçilme yaşının 18e
indirilmesi hükmünün gençlerin özellikle 15 Temmuz sonrası göstermiş
olduğu birlik beraberliğe hürmeten desteklenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulunarak tarihî ve hayırlı bir vazife olan Anayasa
değişikliği çalışmalarına destek vermenin büyük
onurunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması
15.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, demokratik toplumlarda anayasaların
uzlaşma metinleri olduğuna, toplumun hiçbir kesiminin Anayasa
değişikliği teklifinin oluşum aşamasında
tartışmalara katılmadığına ve içinde bulunulan
konjonktürde Anayasa değiştirmenin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, bu Anayasa
değişikliğiyle ülkenin denetimsiz, sorumsuz, partili ve
taraflı, her türlü hukuki güvence altında bir
Cumhurbaşkanlığı sistemine ve tek kişilik bir dikta
rejimine sürüklenmesine asla izin vermemek gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, bu Anayasa
değişikliğinin on beş yıldır iktidarda olan
partinin fiilî genel başkanına ülkeyi ve insanların hak ve
özgürlüklerini teslim etme isteği olduğuna ilişkin
açıklaması
18.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Cumhurbaşkanının
hafızalara kazıdığı tek millet, tek devlet, tek
bayrak, tek vatan ilkesinin Anayasa değişikliğiyle birlikte
gerçek hüviyetine kavuşacağına ve ülkeyi geleceğe
taşıyacağına ilişkin açıklaması
19.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirde baş gösteren
hayvan hastalıklarının üreticileri tedirgin ettiğine ve bu
konuda bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 10 Ocak İdareciler Gününe ve Birinci
İnönü Savaşının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra ilan edilen OHALin geçici bir süreç olarak değil
bir rejim olarak uygulandığına ve bütün toplumsal kesimlerin
OHAL rejiminden ciddi zararlar gördüğüne, tutuklu bazı gazeteciler
ile HDP parti meclis üyelerinin durumuna ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
özgürlüklerinden ve işinden olan bütün gazetecilerle bir dayanışma
içinde olduklarına, bir büyük demokrasi ayıbı olarak
değerlendirdiklerine ve Birinci İnönü Savaşının
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Ahmet
Haluk Koçun 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesinin oylaması
sırasında yaşanan olaylarda İstanbul Milletvekili Engin
Altayın kendisine yönelik davranışına ilişkin
açıklaması
28.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesinin oylaması
sırasında yaşanan olaylarda Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ile Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun kendisine yönelik
davranışlarına ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, kimsenin
şiddet uygulama hakkı olmadığına ve Mecliste
yaşanan şiddetin sokağa da yansıdığına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğan ve 22 milletvekilinin, Çaltı
Çayının çevreye verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/420)
2.- Van
Milletvekili Adem Geveri ve 22 milletvekilinin, Türkiyedeki mülteci ve
sığınmacılara yönelik hak ihlallerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/421)
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
kamusal alanda ana dil kullanımının engellenmesinin neden
olduğu sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/422)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, İstanbul Milletvekili
Ali Şekerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Hamza Dağın, İzmir Milletvekili Atila Sertelin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, İzmir Milletvekili
Atila Sertelin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Sakarya
Milletvekili Zihni Açbanın, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin
usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın, Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Antalya
Milletvekili Deniz Baykalın, Ankara Milletvekili Yalçın
Akdoğanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Ankara
Milletvekili Yalçın Akdoğanın, Antalya Milletvekili Deniz
Baykalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Yalçın
Akdoğanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kocaeli Milletvekili Mehmet
Akif Yılmazın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ile Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
16.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
11/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, AKP Hükûmetinin siyasi, iktisadi
ve hukuksal uygulamaların yarattığı neticelerden biri olan
ekonomik kriz gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden
çıkış yolunu bulmak ve ortak akılla hareket ederek
derinleşen ekonomik krizin önüne geçmek amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
25/8/2016 tarihinde Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna 25 Ağustos 2016 tarihindeki Artvin
programı esnasında Şavşat-Ardanuç karayolunda terör örgütü
PKK tarafından gerçekleştirilen suikast girişiminin
aydınlanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 2nci maddesinin
oylamasının sayım sonucuna ilişkin tutanağın
kâtip üyelerce imzalanmasıyla ilgili yapılan işlemin İç
Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
2.- 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin
bir angarya oluşturacak kadar uzun saatler devam ettirilmesinin
çalışma usul ve esaslarına aykırı olup
olmadığı hakkında
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Birleşik Arap Emirliklerinden Abu Dabi
Emirliğinde tutuklanan iki avukatın durumuyla ilgili yapılan
diplomatik girişimlere ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/9705)
11 OCAK 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Mersinde
yaşanan sel felaketi ve Mersinin sorunları hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Baki Şimşeke aittir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan, sistem
reddediyor.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sistem
reddediyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 30
milletvekilini geçtikten sonra almaz, sisteme 30 sayın milletvekili
girmiş zaten, problem yok. Şu andan sonra girseniz de...
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde
yaşanan sel felaketi ve Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersinde yaşanan
sel afeti ve Mersinin sorunları hakkında gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyenin yoğun gündeminde, Anayasa
görüşmeleri devam ederken Mersin yaklaşık bir aydır
doğal afetlerle mücadele etmektedir. Fırtına, don, kar ve sel
Mersini esir almıştır. Mersinde Karayolları, Devlet Su
İşleri, AFAD ve ENERJİSA sınıfta
kalmıştır. Sayın Bakanımız ENERJİSAya
teşekkür ediyor yapılan çalışmalardan dolayı.
ENERJİSA on beş günde 5.500 şikâyet almıştır.
Şu anda bile elektriği kesik olan -köyleri bırakın- ilçeler
vardır Mersinde. Maalesef, ENERJİSA, bırakın
kışı yazın bile elektrikle ilgili sıkıntıları
çözememektedir. Mersinde 805 tane muhtar vardır. Buradan sayın
milletvekillerine sesleniyorum: Herhangi bir muhtarı arasınlar,
ENERJİSAdan memnun musunuz, değil misiniz? Elektrik kesintileri ne
durumda? desinler alacakları cevap kesinlikle Memnun değiliz.
olacaktır.
Karayolları Ankara-Mersin yolunu bile açık
tutamamıştır. Dün saat 13.00te Ankaradan çıkan Mersine
ait bir otobüs firması sabah dörtte Mersinde olabilmiştir. Sadece
Ulukışla ile Gülek Boğazı arasında kar
yağmaktadır. Bu bölgede yoğun kar
yağışının yaşandığı bölge
Ulukışla ve Gülek arasıdır, toplam 40-50 kilometrelik bir
yerdir. Ama, maalesef, bu 40-50 kilometrelik bir yerde 15-20 santim kar
yağıyor, yol kapanıyor. Dün saat birde Ankaradan yola
çıkan otobüsler sabah saat dörtte orada olmuşlar yani beş
saatlik yolu on beş saatte almışlardır; Karayolları da
sınıfta kalmıştır.
Mersinde, şu anda yaklaşık 136 bin
dönüm arazi hâlâ sular altındadır. Sayın Bakanımız
buradaydı ama
Devlet Su İşleri maalesef dereleri
temizlememiş, dereleri ıslah etmemiştir. Mersinin içerisinden
geçen 10 tane dere vardır. Sayın Bakan bize söz verdi buradan 2018
yılında Pamukluk Barajı bitecek, buradan sulama
gerçekleştirebileceğiz. dedi. Yalnız, Sayın
Bakanımı ben buradan uyarıyorum, 2017 yılının Ocak
ayında uyarıyorum: Gelecek yıl ocak ayında, inşallah,
yine Allah ömür verecek Sayın Bakan da, biz de burada olacağız
ama karınca hızıyla gidiyor; Pamukluk Barajının bu
çalışmayla maalesef bitmesi mümkün değildir.
Sayın Bakan çiftçilerimize müjde verdi,
Doğal afetle ilgili çiftçilerin vergi ve SSK borçlarını
erteliyoruz. dedi sayın milletvekilleri. Hepiniz bilirsiniz, bu bölgede
çiftçilik yapan milletvekillerimiz de vardır: Çiftçilerin
çoğunluğu küçük tarım işletmesidir, bunların
çoğunluğunun vergi mükellefiyeti yoktur, kendi imkânlarıyla
karınca kararınca karnını doyurmaya çalışan
insanlardır. Bunların sadece tarım BAĞ-KURu vardır,
tarım BAĞ-KUR borçları zaten aralık ayında
yapılandırılmıştır. Yani, Hükûmet bugüne kadar
Mersinde afetle ilgili hiçbir şey yapmamıştır, yalnız
çıkıp Vergi ve SSK borcunu yapılandırdık. diye
açıklama yapmıştır.
HACI ÖZKAN (Mersin) Belediyenin SSK borcu Baki.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
Yapmışsanız çıkar buradan açıklarsınız,
dersiniz ki Mersine afetten bu tarafa 10 trilyon para gönderdik, 20 trilyon
para gönderdik. Şu anda zarar 175 trilyondur, devletin resmî tespiti
budur, Mersinde doğal afetten dolayı 175 trilyonluk zarar mevcuttur.
Biz, Hükûmetin, bölgeye selam, sevgi ve muhabbet göndermesini istemiyoruz.
Kimse selamla kelamla gübre vermiyor, ilaç vermiyor, tohum vermiyor.
Çiftçilerin dertlerine derman olmalarını bekliyoruz. Bu bölgedeki
çiftçiler, bölge hâlen sular altında olduğu için
tarlalarını bir yıl boyunca ekemeyeceklerdir, sular mart
ayına kadar bu bölgeden çekilmeyecektir. Seralar balçık
altındadır, bu seraların sökülmesi, yeniden buraların
üretime hazırlanması aylarca zaman alacaktır. Hükûmet eğer
bu yıl tedbir almazsa kabak ve patlıcan fiyatı et
fiyatını geçecektir.
Mersin hali dünyanın en büyük ikinci halidir.
Mersin halinde şu anda sevkiyat yoktur. Mersin Komisyoncular
Derneğiyle görüşebilirsiniz, Mersin haline sorabilirsiniz. Çiftçiyi
destekleyen Mersin halindeki esnaflardır, çiftçiye maddi manevi destek
veren bunlardır. Çiftçilerle beraber haldeki esnaflar da bu olaydan
mağdur olmuştur. Haldeki esnafların da gerek Ziraat
Bankasına gerek özel bankalara olan borçları mutlaka
yapılandırılmalıdır.
Ayrıca, dün itibarıyla yine Anamur Ören,
Kalınören, Emirşah, Kızılaliler; Bozyazı Kaledibi ve Tekeli
Mahallelerinde de hortum olmuştur, yüzlerce muz serası yerle bir
olmuştur. Bunlarla ilgili de sadece tespit yapılmasıyla
kalınmasını istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) Yaralara
merhem olacak tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Sayın
Bakanımızdan ve Hükûmetimizden bu yoğun gündem içerisinde
Mersini unutmamalarını
Biz hep çıkıp söylüyoruz buradan
ama maalesef, Tarım Bakanı hâlen bölgeye gitmedi; Türkiye'nin en
büyük yaş sebze, meyvesini üreten bir kentte bu kadar büyük bir afet oldu,
Tarım Bakanı o bölgeye gitmedi. Eğer bu afet Karadenizin küçük
bir ilçesinde olsaydı Bakanlar Kurulu Karadenizde toplantı
yapardı.
Bununla ilgili Mersini hor görmemenizi, Mersine
sahip çıkmanızı bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu cevap verecektir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evvela, Mersine gerçekten çok kuvvetli, fevkalade
kuvvetli yani aşağı yukarı yirmi dört saatte 155
kilogram/metrekare yağış düştü. Tabii, bu
yağış neticesinde özellikle 50 bin dekarlık bir alan -deniz
seviyesinin altında- su altında kaldı. Ancak burada şunu
özellikle belirtmek istiyorum: Şehir içindeki su baskınları ise
tamamen maalesef, geçmiş yıllarda belediyeler tarafından
özellikle Çavuşlu ve Öksüz yani Çiftlik derelerinin kapatılması
neticesinde meydana gelmiştir. DSİ tarafından bu derelerin
açılması, üzerlerinin açılması için defalarca ikaz
edilmiş olmasına rağmen bugüne kadar
açılamamıştır.
Esasen şunu ifade edeyim: Biz Mersindeki bu
taşkından sonra Devlet Su İşleri olarak -ben bizzat talimat
verdim- bütün ekipler oradaydı. Bakın, şu anda orada suları
tahliye etmek için 23 tane pompa aktif olarak yirmi dört saat
çalışıyor. Bunların da kapasitesi 12.800 litre/saniye.
İnşallah, burada, deniz altında olan bu araziyi, tamamen suyu
tahliye etmek suretiyle, ekime hazır hâle getireceğiz. Şu ana
kadar da yaklaşık 35 bin dekar, 50 bin dekarlık alanın 35
bin dekarı kurtarıldı; geri kalanı da Sayın Vekilim,
bizzat takip ediyorum, kurtaracağız.
Ama şunu belirteyim: Mersini unutmuyoruz. Bir
kere, Mersinde böyle bir felaket olunca özellikle Değerli
Bakanımız Lütfi Elvan Beyefendi anında Mersindeydi. Orada kriz
merkezi kuruldu ve -bizzat ben de buradan- DSİnin bütün ekipleri,
Karayolları ekipleri oradaydı; bunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Gerçekten fevkalade büyük bir taşkın, İnşallah, bununla
ilgili gerekli tedbirleri alıyoruz. Ama Mersini unutmayın.
diyorsunuz. Şunu ifade edeyim: Mersine sadece biz Bakanlık olarak on
dört yılda 5 milyar 375 milyon TL yatırım
yapmışız. Mersinin suyunu biz getirdik, ishale
hatlarını biz yaptık. Ayrıca, barajları şu anda
biz yapıyoruz; şu anda 5 baraj, 6 gölet inşa ettik. 89.600 dekar
araziyi sulamaya açtık. 61 tane dereyi -sadece Mersin içinde değil-
biz ıslah ettik. Ama şehir içindeki derelerin yağmur suyu
kolektörleri ve derelerin ıslahları Büyükşehir Belediyesi
Kanununa göre büyükşehir belediyesi mesuliyetinde. Ancak şunu
ifadeyim
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ankara ve
İstanbulu niye siz yapıyorsunuz, belediyeler yapmıyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Buna rağmen, biz Mersinle şu anda
temastayız, eğer o derelerin üzerini açarsa dere
ıslahlarını Sayın Bakana Biz yapalım. diye teklif
ettim, biz yapmaya hazırız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, İstanbul Belediyesi su kanallarını da siz
yapıyorsunuz, Ankaranın da yapıyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Bunun dışında özellikle şunu ifade edeyim:
Sizin bahsettiğiniz Pamukluk Barajı şu anda yüzde 85te, yüzde
15 kaldı; Allah nasip ederse 2017 sonuna kadar bitirmek için elimizden
gelen gayreti sarf edeceğiz.
Değerli kardeşim, değerli milletvekilim,
eskiden bir gölet yirmi iki yılda bitiyordu. Ben Pamukluk
Barajının temelini attım, bitiş tarihi ve saatini verdim.
Gerçekten yıllarca, elli yıldır beklenen bu muazzam barajı
rekor bir sürede yapacağız. Sorgun Barajı, yüzde 75te,
Aksıfat Barajı yüzde 62de, Toroslar Güzelyayla Barajı yüzde
37de, Mutta Dereyurt Barajı keza yüzde 50si yapıldı, Mezitli
Fındıkpınarı Barajı yeni başladı, Toroslar
Gözne Barajı yarısı inşa edildi; Tarsus Karaevli
Barajı keza onun da yüzde 10u bitti, inşaat hızla devam ediyor;
Aydıncık Barajı ise yüzde 65 seviyesinde, Toroslar Yüksekoluk
Barajı ise yüzde 25 seviyesinde. Yani şu anda, Mersinde doğru
dürüst baraj, gölet yokken -göletleri saymıyorum- 10 tane dev baraj
hızla inşa ediliyor; bir kısmını 2017 yılı
sonunda, bir kısmını da 2018 yılı sonunda
bitireceğiz, sulamaları tamamlayacağız. Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Ayrıca, biliyorsunuz, Anamur Ovasındaki
sulamalar hızla devam ediyor, yani Mersinde yapılan
çalışmaları biz yaptık. İnşallah, eksikler varsa
bunları birlikte ele alalım, tamamlamak bizim boynumuzun borcudur.
Ben, yapılan çalışmalarla ilgili -bu saatler sürer- vaktinizi
almamak için bu kitapçığı size gönderiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Bakanım, bravo!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var, vaktiniz var
Sayın Bakanım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Vaktiniz var,
vaktiniz var; çalışmak için geldik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bakanım, on beş dakika vaktiniz var, bilgi verin Genel Kurula. On
beş dakika vaktiniz var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kısa ve
net Sayın Bakanım. Beş dakikada meseleyi anlatabilmek çok
önemli.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunu gönderiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, vaktiniz var İç Tüzüke göre, buyurun kullanın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok
konuşarak değil, icraatla bu işler gerçekleşir. Çok
konuşanlar bugüne kadar ne yaptı, çok konuşanlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo Sayın
Bakan, bravo! İcraat yaptın, icraat!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakanın yapmış olduğu açıklamalarda
yanıltıcı bilgiler var, onunla ilgili açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye, anlamadım.
Buyurun Sayın Şimşek.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bakanın yapmış olduğu açıklamalarda
yanıltıcı bilgiler vardır, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Ama, o, sataşmaya girmiyor
Sayın Şimşek.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yerinden, 60a
göre
BAŞKAN Yani, isminizi ve grubunuzu
zikretmeden sizin
Onu kamuoyu takdir edecek; siz de açıklamalarda
bulundunuz, Sayın Bakan da yaptı, takdir kamuoyunundur.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Yanlış bilgiler var, açıklama yapmak istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre söz
verin efendim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yerimden
o zaman, yerimden istiyorum o zaman. Ben net bir şey söyledim, Sayın
Bakan cevap versin.
BAŞKAN Sayın Şimşek,
ısrar olursa yerinizden bir dakika, bakalım.
Sayın Atıcı siz ne istediniz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında sel afetinin daha önceki belediyelerin
dere yataklarını işgal etmesinin sonucunda olduğunu
söyleyerek daha önceki CHP belediyesine ve bize açıkça bir sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hiç
alakası yok, önceki belediye başkanının CHPli
olduğunu bilmiyorduk, bunu da öğrenmiş olduk.
BAŞKAN Sayın Atıcı, kusura
bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, böyle bir şey olur mu? CHP Belediye Başkanı
basına açıklama yapar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir dakika
Sayın Başkan, Mersin Belediyesini on
beş sene Cumhuriyet Halk Partisi yönetmiştir. Daha önceki
belediyenin dere yatağına inşaat yaptığını
iddia ederek açıkça sataşmıştır.
BAŞKAN Sayın Atıcı, bu bir
sataşma değildir efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Açık
sataşmadır
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, belediye başkanı cevap verir buna.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
selin
BAŞKAN Hayır, kusura bakmayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir dakika
Hayır
efendim, bakın, ben, kolay kolay ısrar etmem.
BAŞKAN Evet.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ama burada belediyenizin
yönettiği bir kentteki seli, kendi acziyetlerini Cumhuriyet Halk Partisine
yöneltiyorlar.
BAŞKAN Şimdi, ne parti ismi verdi ne
belediye ismi verdi ne sizin isminizi verdi. Ne diye sataşmadan söz
istiyorsunuz Sayın Atıcı? Lütfen
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakın, önceki
dönem
Sayın Başkan
BAŞKAN Mersin Milletvekili olmanız
hasebiyle arzu ederseniz ben yerinizden bir dakika 60a göre söz vereyim,
buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben, yerimden
Peki
BAŞKAN Sayın Şimşeke de
aynısını yaptım, buyurun.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, sataşma yok, 69a göre söz veremezsiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
ben yerimden zaten söz almıştım. Başka bir
BAŞKAN 60a göre bir dakika verebilirim, o
takdir benim ama sataşma yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan,
peki
BAŞKAN - Lütfen yerinize buyurun. 60a göre
size de, Sayın Şimşeke de birer dakika süreyle söz
vereceğim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Peki, bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lütfen
işleme devam edelim Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bir saniye efendim
Ben yerimden zaten başka bir konu için söz
almıştım; bunun için bir dakika veriyorsunuz o ayrı.
BAŞKAN Bunun için vereceğim bir dakika.
Buyurun, oturun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ayrıca bir dakika
bunun için veriyorsunuz.
BAŞKAN Ayrıca bir dakika vereceğim;
eyvallah, tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle pazarlık mı olur? Türkiye Büyük Millet Meclisinin
İçtüzüğünde pazarlık yazmıyor.
BAŞKAN - Sayın Şimşek 60a göre
bir dakika veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun gündem dışı
konuşmaya cevaben yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan Pamukluk Barajının temel
atması sırasında Mersine gelmiş ve temel atma töreninde
şunu söylemiştir: 13/Ekim/2013 tarihinde Pamukluk
Barajının açılışını yapacağım.
demiştir. Bu sözü vermiş midir vermemiş midir Sayın Bakan?
(MHP sıralarından alkışlar) Şu anda 2017
yılına girilmiştir, hâlâ yerinde baraj yoktur. Sayın
Bakanı, bu sözünde durup durmadığının
açıklamasını yapmaya davet ediyorum.
Ayrıca, diyor ki: Dereler, belediyelerin
denetiminde. Derelerin mülkiyeti Devlet Su İşlerine aittir.
Derelerle ilgili temizleme de, ıslah etme yetkisi de Devlet Su
İşlerindedir. Eğer Devlet Su İşleri yapmıyorsa
derelerle ilgili yetkiyi belediyelere vermelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Ayrıca, hibe olarak ödenek de göndermelidir. Mersinin içerisinden geçen
10 tane dere vardır; belediyeler bu derelerin ıslahını
yapmalıdır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
Sayın Atıcı, size de 60a göre bir
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O 60 değil
ama bu başka 60.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun gündem
dışı konuşmaya cevaben yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan;
Mersinde selden zarar gören insanlar büyük çoğunlukla şehir
dışında yaşıyorlar. Yani Tarsusun Kulak köyünden
tutun da Akdenize kadar geldiğinizde Adanalıoğlu ve
Kazanlı köylerinde selden çok ciddi zarar gören çiftçiler var. Bu
çiftçilerin zararını karşılamıyorsunuz. Bu çiftçilere
siz hiçbir şekilde yardım eli uzatmıyorsunuz, bu çiftçiler için
siz Mersini afet bölgesi ilan etmiyorsunuz, sonra kalkıp burada
partizanlık yaparak Vay efendim, dere yatağı ıslah
edilmemiş, oraya inşaat yapılmış. diyorsunuz; bu size
yakışmamıştır.
Birincisi: O dere yatağına inşaat
yapılmışsa siz neredeydiniz, uyuyor muydunuz? Hükûmet neredeydi,
niye engel olmadı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok ki Hükûmet.
Nerede Hükûmet, hani Hükûmet?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Belediyeler
başına buyruk değildir ama tekrar söylüyorum: Sizin göreviniz,
çiftçiye yardım etmektir, çıkıp da burada başkalarını
suçlamak değildir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dereler merkezî
idarenindir, belediyelerin değildir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Atıcı, siz tekrar sisteme
giriyorsunuz.
Sayın milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan..
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bir dakika
dinleyin.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Meramını dinleyin efendim, meramını dinleyin.
BAŞKAN Bir dakika...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lütfen işleme devam edebilir misiniz?
BAŞKAN - Yani, yalnız böyle bir usulümüz
yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Bir saniye
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, özür
diliyorum, tutanaklara geçmesi açısından bir şey
söyleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - İkinci
konuşmacıyı çağırın Sayın Başkan,
gündemimizde gündem dışı söz isteyen sayın milletvekili
var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Siz Adıyaman
Milletvekilisiniz. Ben de aslen...
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
Adıyamanlı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Aslen
Adıyamanlıyım. Ama Sayın Bakan buradayken
Adıyamanın tüm pis lağım suları Atatürk Barajına
dökülüyor.
BAŞKAN - Arıtması yapıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, hâlen
yapılmadı.
BAŞKAN - Sayın Bakanımıza
teşekkür ediyoruz, arıtması yapıldı, sağ
olsunlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - 24üncü Dönem, yine
siz buradayken Hâlen yapılıyor. dedi.
BAŞKAN - Yapıldı, yapıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Adıyamanlılara yazık, günah değil mi Sayın
Başkanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Tamam,
tamam; otur, otur. Her konuya nane oluyorsun be!
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, millî birlik
ve beraberliğin önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
millî birlik ve beraberliğin önemi hakkında söz isteyen Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karaya aittir.
Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve yüce Türk milleti;
millî birlik ve beraberliğin önemi konusunda gündem dışı
söz aldım. Yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konuşmayı yaparken,
atalarının çoğunu Çanakkaleye gömmüş, isimsiz
kahramanların, Dumlupınarda çarığını
pişirip yemiş Yusuf Onbaşıların, Toroslarda
yaşayan ve tarihi boyunca vatan, millet ve devlet için gözünü
kırpmadan cephelere koşmuş Kuvayımilliyecilerin torunu bir
Yörük olarak konuşuyorum. Bu ülke, yedi düvele karşı,
işgalcilere karşı vatanın dört bir yanında
vatanın ve milletin bağımsızlığı için
mücadele edenlerin, Mustafa Kemallerin, İsmet Paşaların, Fevzi
Çakmakların, Kâzım Karabekirlerin, Kara Fatmaların, Halide
Ediplerin yollara dökülüp, aç, susuz kalmayı göze alıp, ölümü göze
alıp bağımsızlık mücadelesi verenlerin kurduğu
Türkiye Cumhuriyetidir. Bizler, bu Gazi Meclise çocuklarımızın,
ülkemizin, milletimizin ve devletimizin geleceği için mücadele etmek, iyi
şeyler yapmak için geldik ve namusumuz üzerine yemin ettik.
Yıllardır PKK bu vatan
evlatlarını şehit ederken, IŞİD toplu katliamlarla
bugün sınırımızın hemen yanı başında
gencecik evlatlarımızı şehit ederken ve hatta yakarken,
devletin her kademesini FETÖ ele geçirirken iş birliği
yapmış olanlar ve 15 Temmuzda bu vatan evlatları demokrasi
uğruna şehit edilirken bugün sadece özür dileyenler; unutmayın,
bu cumhuriyet bizleri köyde, tarlada çalışırken,
dağlarında davarlarını, koyunlarını güderken
yetiştirip doktor, mühendis ve avukat yaptı; bu cumhuriyetin
yetiştirdiği bu aziz millet bizi milletvekili yaptı. Bu millet
biliyor ki bizler, birine koltuğunu feda eden milletvekilleri ya da
başbakanlar değil, bu milletin evlatları için, bu devletin
geleceği için kendisini feda etmeye hazır milletin vekilleriz. (CHP
sıralarından alkışlar)
O nedenle, Başbakanın kendi koltuğunu
feda etmeye hazır olduğuna dair beyanları sadece o koltukta gözü
olan tek bir kişi için bir anlam ifade edebilir. Başbakanın
vermeye hazır olduğu koltuk ise kendi şahsının
değil, bu milletin kendisine sunduğu bir koltuktur ve koltukları
gerçek sahibi millete devredebilir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Unutmayın ki Türk milleti vatanı, milleti,
devleti ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti için vatanın
dört bir yanında evlatlarına sahip çıkacaktır, Atatürk
cumhuriyetine sahip çıkacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar) Hakimiyetin kayıtsız şartsız kendine
ait olduğunu bilen bu millet, kendi eliyle temsil edilme hakkını
tek bir kişiye bırakmayacaktır. Millî birlik ve
beraberliğimizi dinamitlemelerine asla izin vermeyecektir. 79 milyon 1den
büyüktür.
15 Temmuz gecesi bu Parlamento çatısı
altında 4 parti bir araya gelerek en büyük birlik ve beraberliği
gösterdik, demokrasiye sahip çıktık. Getirdiğiniz bu Anayasa
değişikliğiyle şimdi neden bu birliği, iradeyi
parçalamaya çalışıyorsunuz? Getirdiğiniz sistemde
demokrasinin 4 temel dayanağı yok: Yasama yok, siz yoksunuz; yürütme
yok, zaten yoktunuz; yarın bir gün size de lazım olacak
bağımsız yargı yok ve en önemlisi yurttaş yok. Sadece
1 kişi var; bu 4 olmadan 1in anlamı yok, 5i bir olursa olur.
Yeter! deyin bu Anayasa değişikliğine. Bu, sadece parlamenter
sistemle olur.
Uluslararası topluma, dünyaya diyorsunuz ki:
4, 5ten büyüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Evet,
doğru söylüyorsunuz. Biz de diyoruz ki: Türk milleti 1den büyüktür.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kara.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Bir
cümlede tamamlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu heyecan
kesilmez Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu heyecana bir dakika daha verin ama alışkanlık
hâline gelmesin.
BAŞKAN Sayın Kara, hiç vermiyorum ama
bir dakika daha vereyim.
Buyurun Sayın Kara.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Ne bu
ülkeyi ne de birlik beraberliğimizi sizlere böldürtmeyeceğiz.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın hukuk devleti,
yaşasın demokrasi!
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kara.
Şimdi gündem dışı üçüncü söz, 7
Ocak günü Trabzonda meydana gelen orman yangını münasebetiyle söz
isteyen Trabzon Milletvekili Adnan Günnara aittir.
Buyurun Sayın Günnar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın, 7 Ocak günü
Trabzonda meydana gelen orman yangınına ilişkin gündem
dışı konuşması
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Trabzonun Sürmene ilçesi Çamburnu mevkisinde 7 Ocak
2017 Cumartesi günü meydana gelen orman yangınıyla alakalı
olarak AK PARTİ Grubu adına gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla tekrar selamlıyorum.
Sürmene ilçesi Çamburnu mevkisinde 7 Ocak 2017
Cumartesi günü gece saat 23.15te başlayan orman yangınına ilk
müdahale Sürmene Orman İşletmesi Müdürlüğü tarafından 23.35te
yapılmış olup, hızı saatte 30-40 kilometreyi bulan
lodos sebebiyle yangın hızla ilerlemiştir. O gün Trabzonda bir
yaz havası vardı; Ankarada, İstanbulda kar
yağışı, yolların kapanması söz konusuyken
Trabzonda yazdan kalma bir günde hafta sonunu değerlendirmek isteyen
insanımız piknik yapmaya gitti. Şimdi, Sayın Orman
Bakanımızla yapmış olduğum bir sohbette bu orman
yangınının tamamen piknikçilerin ateşlerinden veya
yarım bıraktıkları odunlardan kaynaklandığı
ifade edilmiş ve netleşmiştir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Katar Emirine
arsa açmak için yakıldı. diyorlar, ona da bakın.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yanan yerlere tekrar
dikilmesine söz veriyor musunuz?
ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Evet, şimdi oraya
geliyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Adnan
aldırma, bastır!
ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Kıymetli
arkadaşlar, bir de yangınla ilgili sizi bilgilendirmek istiyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Araplara peşkeş
çekilmeyecek değil mi?
ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Çünkü ne yazık ki
Cumhuriyet Halk Partisinden birkaç milletvekili arkadaşımız ve
sosyal medyada algı operasyonu yapmak isteyen birkaç zihniyet,
Trabzondaki orman yangınını sabotaj ve Katar Emirine
burayı peşkeş çekmek gibi algı operasyonu yapmaya kalkıştı.
Konuyla ilgili bir milletvekili olarak derinlemesine yapmış
olduğum analizler neticesinde, Orman
Bakanlığımızın yanan ormanları bir yıl
içerisinde Anayasa hükümlerine göre yeniden
ağaçlandırdığını ve orman alanlarının,
yanmış orman alanlarının bugüne kadar Türkiyede hiçbir
yere, hiçbir şahsa, hiçbir kuruma verilmediğini de öğrenmiş
bulunuyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bursa için de
aynısını söylediler; gitsinler, baksınlar şimdi.
ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Konuyla ilgili, ayrıca
Anayasaya aykırı olacağından dolayı da böyle bir
organizasyonun yapılmasına da imkân yoktur.
Bir de bir konuda da sizi bilgilendirmek istiyorum
değerli arkadaşlar. Gece saat on biri çeyrek geçe başlayan
yangına, tam on beş dakika sonra, pardon yirmi dakika sonra, 23.35te
Sürmene Orman İşletme Müdürlüğü müdahale etmiş ve
peşine Amasyadan, Trabzondan, Giresundan, Rizeden yangın söndürme
ekipleri ve belediye ekipleriyle birlikte bir seferberlik ilan
edilmişçesine müdahale edilmiş ve sabah saat beş sularında
yangın kontrol altına alınmıştır. Elbette ki
yangınların olmamasını arzu ederiz,
vatandaşlarımızın çok daha dikkatli olmasını arzu
ederiz ancak bu yangın, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesinden
görevli öğretim görevlileriyle birlikte sahada yapılan tespitler
sonucunda 25 hektar olarak tespit edilmiş, bazı medya organlarında
ve bazı milletvekillerimizin ifade ettikleri gibi 50 hektar
olmamış, ayrıca, bir kısmı kayalık, bir
kısmı yol ve bir kısmı ise yanmamış sahalardan
oluştuğu belirlenmiştir. Örtü yangını şeklinde
gerçekleşen ve alt tabakada bulunan çalı çırpı ve diken
formasyonunun zarar gördüğü yangında sahada bulunan
sarıçamların canlılığını yitirmediği
tespit edilmiş olup zarar gören az bir alandaysa yıl içerisinde
ağaçlandırma çalışmaları yapılacaktır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kaç çam, kaç
çam? Tespit edilmiş mi kaç çam yok oldu?
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Tespitini de size
verebiliriz ancak ağaçlarla ilgili herhangi bir problemin olmaması
genel olarak sevindiricidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, kıymetli
kardeşlerim; bakın, yüzlerce şehit vermiş, 113 yangın
bölümü, Orman Genel Müdürlüğü yangın kurtarmada
çalışmış birçok şehitlerimizi de bu vesileyle burada
saygıyla, rahmetle anıyorum. Onların mücadeleleriyle birlikte
Akdeniz Bölgesinde yangın çıkan alanlarda Türkiye en
başarılı konumdadır. Bu nedenle, Orman Genel
Müdürlüğümüze bu organizasyonları başarılı bir
şeklide gerçekleştirmek için çaba sarf eden başta Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza ve tüm çalışanlara
saygılarımı sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Günnar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sataşma var Sayın Başkan, Sayın Altaya
sataştılar.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekilimiz Trabzonda meydana gelen, bizi de üzen yangınla ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerinin, onun ifadesiyle
söyleyeyim
BAŞKAN Dinledim Sayın Altay.
Sataşmadan söz istiyorsanız buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
yangını sabote ettiklerini ve algı operasyonu
yaptıklarını
BAŞKAN Dinledim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, bu
sataşma tabii.
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lakin ben, ne
kadar yerin şeyhlere, emirlere peşkeş çekildiğini
bilmiyorum ancak Trabzon milletvekilimizi çağırdım, uygun
görürseniz biraz sonra bu konuda bu cevap hakkımızı
kullanmayı dileriz.
BAŞKAN Tamam, biraz sonra kullanalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bursa için de
aynısını yaptınız Sayın Altay. Şimdi gidin,
bakın, orası rengârenk.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Ne oldu Bursada?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ne
oldu, ağaçlar dikildi mi Hakan?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bursada da
aynısını yaptınız. Ne oldu? Ne oldu? Git, bak,
şimdi orayı gez. İşiniz gücünüz sahtekârlık,
işiniz gücünüz yalan! Millet inanmıyor size, inanmıyor; millet
size inanmıyor. Daha fazla çam diktik orada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren 15 sayın milletvekiline sırayla birer
dakikayla söz vereceğim.
İlk söz Sayın Aydının yerine
Sayın Kuyucuoğlunun.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, ülkenin
geleceği için tarihî öneme sahip bir süreçten geçildiğine ve
Anayasanın kişisel çıkarlara hizmet edecek şekilde
değiştirilmek istendiğine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, Sayın Kuyucuoğluna söz verdim. Lütfen, saygılı
olalım milletvekili arkadaşımıza.
Buyurun.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Tekrar başlatır
mısınız?
BAŞKAN Tekrar girip çıkmanız
gerekecek. Siz konuşun, yetmezse
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Biz oradaydık biz, sen
yoktun bile.
BAŞKAN - Sayın Sarıbal, bakın,
milletvekili arkadaşınıza söz verdim, lütfen saygılı
olalım arkadaşlar.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu, tam süre
vermedik, bir dakikaya tamamlayacağız.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin geleceği
için tarihî öneme sahip bir süreçten geçiyor ve Anayasa
değişikliğini görüşüyoruz. Anayasa kişisel
çıkarlara hizmet edecek şekilde değiştirilmek isteniyor,
direniyoruz. Atalarımızın kanlarıyla kurdukları bu
cumhuriyet, hepimize emanettir. Emanete hıyaneti tarih unutmaz, affetmez.
İnanıyoruz ki bu ülkenin gerçek vatanseverleri,
atalarımızın emanetlerine ihanet etmeyecek, bu vatan için
dökülen kanları hiçe saymayacaktır. Tüm vatansever milletvekili
arkadaşlarıma ülkemizin geleceğiyle ilgili sorumluluğumuzu
özetleyen en anlamlı dörtlüğü hatırlatmak isterim: Bastığın
yerleri toprak! diyerek geçme, tanı:/Düşün altındaki binlerce
kefensiz yatanı./Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır,
atanı:/Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uysal
4.- Karabük Milletvekili Burhanettin Uysalın, AK PARTİ
olarak amaçlarının cumhuriyeti güçlendirecek, gelecek kuşaklara
müreffeh bir Türkiye bırakacak yeni bir anayasayı hayata geçirmek
olduğuna ve bazı kesimlerin bu Anayasa değişikliğini
asılsız bir şekilde eleştirdiklerine ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Milletimizi anlayamayan ve ülkesini
tanıyamamış bazı kesimler bu Anayasa değişim
paketini asılsız eleştirmektedirler. Bu eleştirilerden biri
de rejimin değiştirildiği iddiasıdır. Türkiye'nin
rejimi cumhuriyettir ve adı 1923te konulmuştur. AK PARTİ olarak
bizim amacımız, bu cumhuriyeti konsolide edecek, güçlendirecek,
gelecek kuşaklara müreffeh bir Türkiye bırakacak yeni bir
anayasayı hayata geçirmektir.
Diğer bir eleştiri de asılsız
diktatörlük iddialarıdır. Bizler milletimizin takdirini
almış, modern dünyanın gereklerine ayak uyduran, millî ruhumuza
uygun bir sistemi getirmenin telaşındayız. Bu sebeple ortaya
koyduğumuz Cumhurbaşkanlığı sistemi yeni Türkiye
yolunda en önemli gedik taşımız olacaktır. Genel Kuruldan
sonra referanduma götüreceğimiz bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN UYSAL (Karabük)
değişikliğe aziz milletimizin 15 Temmuzda ortaya koyduğu
demokrasiye sahip çıkma iradesi gibi aynı şekilde sahip
çıkacağına inanıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tezcan, buyurun.
5.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Mersinin
Anamur ve Bozyazı ilçelerinde yaşanan hortum felaketinin çiftçilerin
seralarına önemli ölçüde zarar verdiğine, hasar tespit çalışmalarının
devam ettiğine ve Hükûmetin Mersinlilerin yanında olduğuna
ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Dün akşam saatlerinde seçim bölgem Mersinde,
Mersine bağlı Anamur ve Bozyazı ilçelerinde hortum felaketi
yaşanmış, çiftçilerimizin seralarında önemli ölçüde zarar
meydana gelmiştir. Hortum afetine maruz kalan bölgede bu sabah
itibarıyla yetkililerimiz derhâl hasar tespit çalışmalarına
başlamış ve ilk belirlemelere göre tahminî olarak Anamurda 400
dekarlık bir alanda 100 kadar üreticimizin, Bozyazı ilçemizde de 46
dekar alanda 65 kadar üreticimizin zarar gördüğü tespit edilmiş ve
ortaya çıkan maddi hasarın boyutlarıyla ilgili hasar tespit
çalışmaları hâlen devam etmektedir, hemşehrilerime
geçmiş olsun diyorum.
Bilindiği gibi, geçtiğimiz aralık
ayı ortasında da Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Silifke ve
Erdemli ilçelerimizde fırtına ve kara bağlı bazı
olumsuzluklar yaşandı. Yine, 2016 yılının son
günlerinde Mersin merkez ve Tarsus ilçelerimizde büyük bir sel felaketi oluştu,
can ve mal kayıpları gerçekleşti. Hükûmetimizin hemen
müdahalesiyle afetlerden zarar gören üreticilerimizin vergi ve SSK prim
borçları ertelendi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TEZCAN (Mersin)
elektrik
hatlarının bir kısmı onarıldı, bir mahalle
dışında bütün mahallelerimize elektrik verildi. Hükûmetimiz
Mersinlimizin yanında, geçmiş olsun diyorum, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Anayasa değişim paketinin milletin istikbalini, ekonomik ve siyasi
istikrarını sağlama yolunda en önemli metin olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de bir sistem sorunu olduğu bütün
kesimlerce aşikârdır. Parlamenter sistemin, bizim siyasi
anlayışımız, Türkiye'de seçmen tercihleri dikkate
alındığı zaman bize uymadığı açıktır.
Almanya, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi devletlerin sistemlerine
baktığımızda hiçbirinin sistemleri birbirine benzemez çünkü
bu devletlerin sistemleri kendi siyasi geçmişleri ve millî
anlayışları çerçevesinde şekillenmiştir. Bu sebeple,
yüz elli yıllık anayasa geçmişimizin neticesi olarak Genel
Kurula gelen millî anayasa değişim paketi, milletimizin istikbalini,
ekonomik ve siyasi istikrarını sağlama yolunda en önemli bir
metindir. Özellikle darbe kültürünü ortadan kaldırabileceğimiz önemli
bir eşiğin arifesindeyiz. Özellikle kırk yıldır darbe
anayasasını değiştirme sürecinde bir yol haritası
çizmenin ve bu noktada doğru istikamette ilerlemenin AK PARTİ olarak
ana hedefimiz olduğunu ifade eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gazel
7.- Kütahya Milletvekili İshak Gazelin, ülkede tüm erklerle
istikrarı sağlamak için Cumhurbaşkanlığı sistemi
ve Anayasa teklifinin hayati bir öneme sahip olduğuna ilişkin
açıklaması
İSHAK GAZEL (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, anayasal bir kavram
olarak istikrar, hükûmetlerin faaliyetlerindeki etkinliği ve
sürekliliği ve millî iradeyi etkin bir şekilde temsil etmesi
anlamına gelmektedir. Anayasal bir devletten bahsetmek istiyorsak yasama,
yürütme ve yargı erklerinin istikrarlı olması gerekmektedir.
Ancak Türkiyenin siyasi geçmişine baktığımızda
istikrar karnesinin pek parlak olmadığı bir vakıadır.
En fazla iki yıl süren hükûmetler, çok fazla değişen yargı
sistemi ve koalisyonlarla yasama ve yürütme organları asıl
görevlerini yerine getiremez hâle gelmiştir. İşte bu prangaları
kırmak ve ülkemizde tüm erklerle istikrarı sağlamak için
Cumhurbaşkanlığı sistemi ve yeni anayasa teklifimiz hayati
bir öneme sahiptir.
Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
8.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
iktidarın bütün demokratik hak ve özgürlükler gibi basın
özgürlüğünü de ortadan kaldırmaya
çalıştığına ve yandaş medya organları üzerinden
algı ve olgular yaratarak Türk halkının gerçekleri görmesini
engellediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, basın özgürlüğünün ve
bağımsızlığının Anayasa güvencesine
alındığı ve çalışma koşullarının
yeniden düzenlendiği tarihî bir yıl dönümüydü ancak bu gün
anlamını yitirdi çünkü siyasi iktidar bütün demokratik hak ve
özgürlükler olduğu gibi basın özgürlüğünü de ortadan
kaldırmaya çalışıyor. Basın özgürlüğü, artık
iktidarın kontrol ve denetiminde kullanılabilen bir
tutsaklığa dönüşmüş durumdadır. Türkiye, basın
özgürlüğü açısından sicili bozuk, karnesi kırık
ülkelerin başında gelmektedir. AKP, bağımlı hâle
getirdiği yandaş medya organları üzerinden algı ve olgular
yaratarak Türk halkının gerçekleri görmesini engelliyor ve
iktidarını sürdürüyor. Bir taraftan, beğenmedikleri şeyleri
yazanları muhalif kabul ederek gerekçesiz kararlarla tutuklatarak
cezaevine atıyor. Bunun son örneği, Cumhuriyet gazetesi
yazarları ve Ahmet Şıktır. Tutukluluğu tutsaklığa,
yargısız infaza dönüştüren AKP mağduru bütün düşünce
suçlu gazetecilere özgürlükler diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalım
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, çiftçilere
yıl başında ödenmesi gereken prim ve desteklerin bir an önce
ödenmesini talep ettiğine ve dövizdeki yüksek artışa rağmen
neden piyasalara müdahale edilmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ilk sorum Sayın
Tarım Bakanına. Dün Uşak ili Ulubey ilçesinden çok sayıda
çiftçiden telefon aldım. Yılbaşında ödenmesi gereken,
çiftçilere verilmesi gereken primlerin, desteklerin hâlâ ödenmemiş
olduğu tespit edilmiştir ve de çiftçiler son derece mağdurdur.
Bu primlerin, bu yardımların bir an önce çiftçiye ödenmesini talep
ediyorum.
İkinci sorum Sayın Ekonomi Bakanına.
Sayın Bakan, neden piyasaya hâlâ müdahale etmiyorsunuz Merkez
Bankasıyla birlikte? Şu anda döviz 4 TLyi geçti; 4,40 oldu.
Vatandaş dövizini sattı, Türk lirası değerini kaybetmeye
devam ediyor. Vatandaş son derece mağdur oldu, Türk parası pul
değerine düşmeye başladı. Vatandaşın elindeki TL
de hâlâ değerini kaybediyor. Son derece mağdur duruma
düşmüştür. Piyasaya bir an önce müdahale edilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Atıcı
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKP
yöneticilerinin panik hâlde baskı ve zulümlerini
artırdıklarına ve milletin Anayasa değişikliğine
hayır diyeceğine ve vatanına sahip çıkacağına
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanından ilçe başkanına kadar AKP yöneticileri
panik hâlde baskı ve zulümlerini giderek artırmaktadır. Neden?
Çünkü başkanlık sisteminin geçmeyeceği endişesi had safhaya
gelmiştir. Örneğin, Cumhurbaşkanı kaymakamları
toplamış ve onlara şöyle seslenmiştir: Tayyip Erdoğan
için el, göz, kulak, ayak sizsiniz. Buradan anladığımız,
Recep Tayyip Erdoğanın ne kadar çaresiz olduğudur.
Ayrıca Muhtarlarla çok hassas bir
çalışma yürütmelisiniz. diyerek Tayyip Erdoğan için
kaymakamların çalışmaları istenmiştir. Ayrıca bu
çalışmalar yapılmazsa kaymakamlara gözdağı
verilmiştir.
Meclisteki AKP milletvekilleri de oylarını
açık kullanarak tabiri caizse kendilerini aklamaya
çalışmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu şekilde
Anayasanın değişmeyeceği aşikârdır. Milletimiz
buna Hayır. diyecek, vatanına sahip çıkacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaynarca
11.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 5 Ocakta
gerçekleştirilen İzmir katliamının PKK uzantısı
TAK tarafından üstlenildiğine, terörü ve teröre destek olan herkesi
lanetlediğine ilişkin açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün yapılan
açıklamalarla İzmir katliamının PKK uzantısı TAK
tarafından üstlenildiği açıklanmıştır. Öncelikle,
5 Ocakta adliye önünde silah ve bombalı araçla düzenlenen
saldırıda şehit olan kahraman polisimizi rahmetle anıyorum,
şükranla anıyorum. Onun kahramanlığıyla daha büyük bir
katliam önlenmiştir. Ne acıdır ki bazı kesimler, bu katliamı
yapanların henüz netleşmemesi üzerine algı oluşturmaya
çalışmışlardır. Oysa bu bir vahşetti ve bu
vahşeti TAK üstlendi. Kim bu TAK? PKKnın uzantısı,
PKKnın yan kuruluşu. Bu terörü de, bu teröre destek olan herkesi de,
terörün destekçisi olan uzantılarının her birini de lanetliyorum
ve şehitlerimize Allahtan rahmet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uslu
12.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Anayasa
değişikliğinin kabul edilmesiyle oluşacak yeni sisteme
ilişkin açıklaması
ATAY USLU (Antalya) Teşekkür ederim
Başkan.
Anayasa değişikliğini Meclisimizde
görüşüyoruz. Anayasa değişikliğinde son söz
halkımızındır. Halk oylamasında evet
çıkması durumunda, silahların gücüyle yapılmış
vesayet sistemi milletin parmaklarıyla değişecektir.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle
ülkemizde siyasi istikrar kalıcı ve kurumsal olarak garanti
altına alınacaktır. Hükûmet kurma zorluğu tarihe
karışacaktır. Yeni sistemle inşa edilecek hızlı
ve etkili yürütme, ekonomik kalkınma ve büyüme sürecini
hızlandıracaktır. Hem yasama hem yürütme doğrudan millet
tarafından belirlenecek, millî irade güç kazanacaktır.
İstikrarsızlık bekleyip hatta istikrarsızlık besleyip
iktidar olmak isteyen vesayet odakları tasfiye edilecektir.
Cumhurbaşkanı seçiminde en az yüzde 50 oy alma zorunda
olunacağı için toplumsal birlik ve uzlaşma kültürü
güçlenecektir. Toplumu kucaklama cesaretine ve ferasetine sahip olanlar
Cumhurbaşkanı olabilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kavakcı...
13.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın,
Anayasa değişikliği teklifinde seçilme yaşının
18e indirilmesi hükmünün gençlerin özellikle 15 Temmuz sonrası
göstermiş olduğu birlik beraberliğe hürmeten desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün görüşülecek Anayasa değişikliği
maddeleri arasında seçme seçilme yaşının 25ten 18
yaşa düşürülmesi maddesi de var. Bununla alakalı, gençlerimize
güvendiğimizi, özellikle 15 Temmuz sonrası gençlerimizin
göstermiş olduğu birlik beraberliğe hürmeten bu maddeyi ve
Anayasa değişikliğimizi desteklememiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bu meyanda, en genç şehidimiz olan Halil
İbrahim Yıldırımın şahsında bütün 15 Temmuz
şehitlerimizi rahmetle anıyorum. En genç gazilerimizden Görkem Mert
Altayların şahsında bütün gazilerimize Allahtan hayırlı,
uzun ömürler diliyorum.
Gençlik ve Spor Bakan
Yardımcımızın şu cümlesiyle bitiriyorum: Sadece
yarınlarımızı değil, bugünlerimizi de biz gençlerimize
emanet edebiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamlı
14.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunarak tarihî ve hayırlı bir
vazife olan Anayasa değişikliği çalışmalarına
destek vermenin büyük onurunu yaşadıklarına ilişkin
açıklaması
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1980 darbesinde milletin şerefli asker
üniformasını bir şekilde üzerlerine çeken silahlı çetenin
temellerini atarak şekillendirdiği, devletin idaresini, milletin
hizmetini, millet temsilcilerinden koparıp birtakım kurumlara ve o
kurumlara konuşlanmış farklı mensubiyetlerin etkisinde
kalmış şahıslara terk ettirmekten başka hiçbir
şeye yaramayan Anayasayı kısmen de olsa değiştirme
çalışmaları, görüşmeleri yapıyoruz. Bu tarihî,
hayırlı vazifede Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunarak bu
çalışmalara destek vermenin büyük onurunu yaşıyoruz. Bu
çalışmalar öncesi ve esnasında, telefon, mesaj ve şifahi
olmak üzere, birtakım iletişim araçlarıyla destek veren,
tebriklerini ileten vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Vekâletlerinin hakkını büyük bir hassasiyetle yerine getireceğimizi
bir kere daha ilan ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, demokratik
toplumlarda anayasaların uzlaşma metinleri olduğuna, toplumun
hiçbir kesiminin Anayasa değişikliği teklifinin oluşum
aşamasında tartışmalara katılmadığına
ve içinde bulunulan konjonktürde Anayasa değiştirmenin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği teklifi üniversitelerin, baroların, hukuk
örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, toplumun oluşum
aşamasında tartışmasına
katılmadığı bir Anayasa değişikliğidir.
Anayasalar dünyanın bütün demokratik ülkelerinde uzlaşma
metinleridir. Kuşkusuz yüzde yüz uzlaşma değildir ama bir
anayasanın meşruiyet zemini olarak tanımlanabilmesi için
uzlaşma çabalarının sergilenmesi ve nihayet
demokratikliğine dair kuşku taşımayan hükümlerin, bu
niteliklerin öne çıkması gerekir. Bu ülkede beka sorunu
konuşuluyor. Dünyada kendisinin beka sorunu
taşıdığını en yetkili ağızlardan ifade
edildiği bir konjonktürde Anayasa değiştirilmesi doğru
değildir. Terör, OHAL, Fırat Kalkanı Harekâtıyla süren
savaş ve ekonomik sorunlar ülkemizde yeni ayrışmalar değil,
çözüme yönelik uğraşları gerekli kılmaktadır. Dünyada
bu koşullarda anayasasını değiştirmiş bir tek
ülke var mıdır? Toplumu bunca sorunun içinde bir kez daha
ayrıştırarak erişilecek süreç dönülmez sorunlar üretebilir.
Bu anlayıştan vazgeçilmeli, ülke sorunlarına çözüm için Türkiye
Büyük Millet Meclisi uğraş vermelidir.
Tek adam rejim değişikliği ülkenin
hayrına değildir, vazgeçilmelidir.
BAŞKAN Sayın Özdemir
16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, bu Anayasa
değişikliğiyle ülkenin denetimsiz, sorumsuz, partili ve
taraflı, her türlü hukuki güvence altında bir
Cumhurbaşkanlığı sistemine ve tek kişilik bir dikta
rejimine sürüklenmesine asla izin vermemek gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
20 Temmuzdan itibaren ülkemizde bir olağanüstü
dönem yaşamaktayız. Tüm temel hak ve özgürlüklerin askıya
alındığı, baskı ortamının hâkim olduğu
ve toplumsal huzursuzluk ve güvensizliğin had safhada olduğu, darbe
dönemi benzeri bir süreç içindeyken iktidarın, Hükûmetin tek gündemi bir
Anayasa değişikliğidir. Bugün tam da olduğu gibi, darbe
dönemleri ürünü yasalarda kötü deneyimlediğimiz, darbecilerin kendilerini
güvence altına alan anayasal düzenlemenin bir tekrarını
yaşamaktayız. Bu Anayasa değişikliğiyle, tüm ülkeye
hâkim olacak tek kişinin vesayetini sağlayan yeni bir darbe
düzenlemesi hayata geçirilmek isteniyor.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa
değişikliğiyle denetimsiz, sorumsuz, partili ve taraflı,
her türlü hukuki güvence altında bir Cumhurbaşkanlığı
sistemi ve tek kişilik bir dikta rejimine ülkemizin sürüklenmesine asla
izin vermemeliyiz.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
17.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, bu Anayasa
değişikliğinin on beş yıldır iktidarda olan
partinin fiilî genel başkanına ülkeyi ve insanların hak ve
özgürlüklerini teslim etme isteği olduğuna ilişkin
açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Hükümdar istemiyoruz. Bu
değişim, on beş yıldır iktidarda olan partinin fiilî
genel başkanına ülkeyi ve insanlarımızın hak ve
özgürlüklerini teslim etme isteğidir. Bin Aliyi saraya feda edebilirsiniz
fakat ülkeyi heba edemezsiniz. Bu girişimi kabul etmiyoruz çünkü
öngörülen, Cumhurbaşkanının yetkilerini genişletmek ya da
başkanlık sistemi getirmek de değildir. Getirilmek istenen
sistemin adının Cumhurbaşkanlığı olarak
anılması bir aldatmacadan ibarettir. Yapılmak istenen,
parlamenter, demokratik sistemin ortadan kaldırılması
girişimidir, cumhuriyetin kurucu değerlerine yapılan bir
saldırıdır. Yetkileri tırpanlanıp tek bir adama
devredilmek istenen Meclis, Kurtuluş Savaşını yöneten,
Mustafa Kemal Atatürkün önderliğinde büyük zaferi kazanan, egemenliği
kayıtsız şartsız millete devreden, saltanatı ve
hilafeti kaldıran, Sevri yırtıp Lozanı imzalayan,
cumhuriyeti ilan eden Gazi Meclistir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
18.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Cumhurbaşkanının hafızalara kazıdığı
tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan ilkesinin Anayasa
değişikliğiyle birlikte gerçek hüviyetine
kavuşacağına ve ülkeyi geleceğe
taşıyacağına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Başkan, tarihimizin birçok döneminde olduğu gibi, yine çok
önemli günlerden geçiyoruz. 15 Temmuzda haince saldırılara
rağmen milletin iradesine sahip çıkan Gazi Meclisimiz yeni bir tarih
yazmaya hazırlanıyor. Toplumsal birliğimizi zedelemeye yönelik
kalleş saldırılar zayıflığımızdan
değil, bilakis eskisine nazaran çok daha güçlü olmamızdan
kaynaklanmaktadır. Büyük ve güçlü Türkiye, devleti, milleti ve ordusuyla
birlikte 2023e doğru emin adımlarla ilerlemektedir. Bu kutlu
yürüyüşü daha da hızlandıracak olan Anayasa teklifimiz,
kesinlikle ama kesinlikle rejimi değil, tıkanan sistemin önünü
açmayı hedeflemektedir. AK PARTİ cumhuriyetin ve demokrasinin en
büyük savunucusudur. Sayın Cumhurbaşkanımızın
hafızalarımıza kazıdığı tek millet, tek
devlet, tek bayrak, tek vatan ilkesi Anayasa değişikliğiyle
birlikte gerçek hüviyetine kavuşacak ve ülkemizi geleceğe
taşıyacaktır. Milletin vekilleri milletin geleceği için
evet diyecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Yıldız
Biçer yerine Sayın Tüm.
19.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirde
baş gösteren hayvan hastalıklarının üreticileri tedirgin
ettiğine ve bu konuda bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Balıkesir ilimizde baş gösteren hayvan
hastalıkları üreticimizi tedirgin etmektedir. Veba, çiçek, tüberküloz
ve şap tehlikesinin olduğu ilimizde birçok hayvan telef olduğu
gibi, özellikle büyükbaş hayvanlarda süt verimsizliğine de sebep
olmaktadır. Geçimini hayvancılıkla sağlayan 35 köyümüz
devletten acilen çözüm beklemektedir.
Hükûmete buradan soruyorum: Balıkesir ilinde
devam eden hayvan hastalıkları konusunda Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının bilgisi var
mıdır? Hastalıklarla ilgili bir teşhis konulmuş mudur?
Hastalıklı hayvan sayısı konusunda bir çalışma
yapılmış mıdır? Ekonomik kayba uğrayan hayvan
sahiplerine devlet tarafından herhangi bir destek verilecek midir? Bunlar
nelerdir? Devam eden hastalıklar nelerdir? Buna sebep olan etkenler
nelerdir? Bakanlık olarak önleyici ve tedavi edici ne gibi önlemler
alınmıştır? Balıkesir genelinde üreticilere bu konuda
bir açıklama yapılmış mıdır? Bu açıklamalar
nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, iki
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 10 Ocak
İdareciler Gününe ve Birinci İnönü Savaşının
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün İdareciler Gününü idrak ettik. Özellikle,
yüzlerce yıllık güçlü yönetim ve devlet geleneğine sahip olan,
büyük ve değerli idareciler yetiştirmiş bir devlet için
idarecilerimizi böyle bir günde anmanın ve dikkat çekmenin önemli
olduğunu düşünüyorum. Güçlü devlet yapımızın bugüne
gelmesinde şüphesiz ki kendilerini çok iyi yetiştirmiş
yöneticilerin, işinin ehli, liyakatli bürokratların rolü çok
büyüktür. Kamu yönetimi alanında göstermiş oldukları
gayretleriyle görevlerini başarıyla sürdüren, devletin farklı
kurumlarında yer alan idareciler vatandaşlarımıza
verdiği nitelikli hizmetlerle sosyal bir hukuk devleti olan ülkemiz için
de büyük önem arz etmektedir. Kamu yönetimi alanında Türkiyemizin
gelişimine katkıda bulunan, özveriyle bu görevi yerine getiren, hâlen
görevde veya emekli olan tüm idarecilerin bu özel gününü kutluyorum.
Liyakat ve kariyer ihmal edilmemeli kamu
yönetiminde, partizanlık yapılmamalı, istihdamda objektiflik
olmalıdır. İdarecinin aidiyeti ve
bağlılığı bir partiye, cemaat veya tarikatlara,
birtakım lobilere ve localara olmamalıdır. Devletin memurunun,
bürokratının, yöneticisinin aidiyeti devlete, mensup olduğu
kuruma, hukuka, Anayasaya ve kanunlara bağlı olmalıdır.
Kurumlardaki yozlaşma böyle önlenir, 15 Temmuzlar böyle önlenir diyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, aynı
zamanda, Kurtuluş Savaşımızın en önemli
aşamalarından olan Birinci İnönü Muharebesinden zaferle
ayrılışımızın yıl dönümüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada toparlayın
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 11 Ocak 1921deki bu zafer, 9
Eylül 1922de İzmirde sonuçlanan bağımsızlık mücadelemizin
mihenk taşıdır. Bu zafer, Türk milletinin
bağımsız yaşama iradesinin ne denli kuvvetli olduğunun
yedi düvele ilanıdır.
Tarih, milletlerin hafızasıdır. Bir
milleti meydana getiren unsurlardan birisi de bu hafızayla oluşacak
bilinçtir. Tarihin akışını kavrayarak bu bilinci bugüne
taşıyıp yarına aktarmak zorundayız. Tarih bilincinin
en önemli unsurları, yaşadığımız
sıkıntı ve acılar kadar zaferlerdir, kahramanlıklardır.
Millî birlik ve beraberliğimizi zaferlerle taçlandıracağız.
6 Ocakta başlayıp 11 Ocakta kesin bir
zaferle neticelenen İnönü Muharebeleriyle başlayan millî heyecan ve
şuur bugün de Türk milletinin her bir ferdinde bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayabilirim miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Akçay, tamamlayın
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dün, işgal girişimi
karşısında milletin çelik iradesine çarpanların
akıbeti bugün de değişmeyecektir. Kim ne derse desin ve ne
yaparsa yapsın, dünya durdukça Türk milleti bu topraklarda varlığını
birlik ve beraberlik içerisinde koruyacaktır.
Bu vesileyle, İnönü zaferinin komutanı
merhum İsmet İnönüyle birlikte bütün
kahramanlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve
şükranla anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım, size de iki
dakika süreyle söz veriyorum, buyurun.
21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHALin geçici bir süreç
olarak değil bir rejim olarak uygulandığına ve bütün
toplumsal kesimlerin OHAL rejiminden ciddi zararlar gördüğüne, tutuklu
bazı gazeteciler ile HDP parti meclis üyelerinin durumuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 15 Temmuz günü yapılan
darbe girişiminden sonra 20 Temmuz günü ilan edilen OHAL artık bir
ara ve geçici süreç olarak değil, bir rejim olarak uygulanıyor ve
geriye dönülmez, telafisi yapılmaz tahribatlar bırakıyor.
Düşünün, özellikle 15 Temmuzu
gerçekleştirenlerin dışındaki bütün toplumsal kesimler bu
rejimden, OHAL rejiminden ciddi zararlar görüyor. İşi sadece
gazetecilik olan -ve ısrarla söylüyoruz, gazetecilik suç değildir-
Etkin Haber Ajansı Sorumlu Müdürü Derya Okatan on sekiz gündür
gözaltında. Mahir Kanaat bir hafta önce baba oldu ama kendisi on sekiz
gündür gözaltında. Tunca Öğreten, Ömer Çelik, Metin Yoksu ve Eray
Saygın; bunlar, farklı, Dicle Haber Ajansı, Etkin Haber
Ajansı ve BirGün gazetesinde çalışanlar. Derya Okatan on sekiz
gündür, aynı zamanda açlık grevinde. Bu çok kritik bir
eşiğe doğru gidiyor. Temel ihtiyaçları bile
karşılanmıyor. Buradan hareketle, bu 6 gazetecinin bir an önce
adil bir yargı önüne çıkarılarak serbest
bırakılmaları gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, kritik bir sürece girildiği için
söylüyorum, toplumun haber alma hakkını karşılamakla
yükümlü olan bu kişilere karşı estirilen bir süreç, deyim
yerindeyse artık, yargı terörüne dönüşüyor. Şundan ötürü
söylüyorum, soruyorlar: Neden on sekiz gündür çıkarmıyorlar? Dün
avukatlara verilen cevabı söyleyeyim Sayın Başkan, siz de bir
hukukçusunuz: Bunların dosyasına bakan savcı yıllık
izindeymiş. Ne olacak? Memlekette yargı bitiyor mu bir savcı
izne çıkınca? Böyle bir cevap olabilir mi?
Yine, partimizin Parti Meclisi üyesi Bayram Altun ve
Demokratik Bölgeler Partisi MYK üyesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkürler.
HDP Parti Meclisi üyesi Bayram Altun ve DBP MYK
üyelerinden Salih Akdoğanla birlikte 5 kişi on dokuz gündür hiçbir
şekilde avukatlarına dahi sağlıklı bilgi verilmeden
gözaltında tutulmaktadırlar. Bu bile başlı başına
göstermektedir ki artık OHAL bir tedbir yasası olarak
uygulanmıyor, bir cezalandırma yöntemi olarak, bir rejim olarak
uygulanıyor. Bir yerde savcının izinde olması üzerinden on
sekiz gün, diğer yerde hiçbir şekilde avukatlara bilgi verilmeksizin
sürdürülen on dokuz günlük gözaltı süreleri. Hem 28 Şubatçılara
hem 12 Eylülcülere rahmet okutan bir siyasi darbe olarak tarafımızca
görülmektedir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak özgürlüklerinden ve işinden olan bütün gazetecilerle
bir dayanışma içinde olduklarına, bir büyük demokrasi
ayıbı olarak değerlendirdiklerine ve Birinci İnönü
Savaşının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önemli
olayların yıl dönümlerinde yaşıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Çalışan Gazeteciler Gününü çalışan, çalışamayan,
tutuklu bulunan bütün gazeteciler çok buruk bir şekilde kutlamaktan öte,
meslek yaşamlarıyla ilgili sorunların geldiği noktayı
irdeledikleri, inceledikleri, değerlendirdikleri ve hüsran ve hayal
kırıklığı yaşadıkları bir gün olarak 10
Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde ben de işinden edilen,
özgürlükleri ellerinden alınan gazetecilerle; fikri ne olursa olsun,
yaklaşımı, anlayışı ne olursa olsun, salt
gazetecilik yaptığı için bu uygulamalara maruz kalan,
özgürlüklerinden ve işinden olan bütün gazetecilerle Cumhuriyet Halk
Partisi olarak -her ne kadar büyük çoğunluğu genellikle aleyhimize
yazı yazsalar da- bir dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek
istiyorum ve bunu, günümüze, demokrasimize yakışmayan, bizi dünyaya
mahcup ve rezil eden bir büyük demokrasi ayıbı olarak
değerlendirdiğimizin altını çiziyorum.
Öte yandan, bize bu toprakları yurt edenler,
bize önce bu cumhuriyeti kurup sonra demokrasiyle taçlandırmak için çok
kıymetli adım atan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu vesileyle, İnönü
Savaşının yıl dönümü münasebetiyle de Mustafa Kemal
Atatürkün en yakın silah, dava ve siyaset arkadaşı olarak, bu
cumhuriyeti bize armağan etme noktasında Atatürkten sonra en büyük
hizmetleri gerçekleştirmiş olan büyük komutan, eşsiz devlet
adamı İsmet İnönüyü de bu vesileyle Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak esasen de bütün bir milletçe rahmet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
ve minnetle
anarken bu vesileyle ebediyete intikal etmiş bütün şehitlerimize,
gazilerimize de minnet, şükran ve vefa duygularımızı ifade
ederek; onların bize bıraktığı bu kutsal emanet
laik-demokratik cumhuriyeti sonsuza dek
yaşatacağımızın sözünü vererek
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 22
milletvekilinin, Çaltı Çayının çevreye verdiği
zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/420)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çaltı çayının kanalizasyon ve fabrika
atıkları yüzünden kirletilmesi, bitki örtüsünü ve doğal
yaşamı olumsuz etkilemekte ve özellikle, bölgede bulunan dağ
keçilerini, kuşları ve balıkları yok etmektedir. Bu konunun
araştırılarak önlemler alınması adına
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Müslüm Doğan (İzmir)
2) Meral Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali Aslan (Batman)
9) Saadet Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Sivas'ın güney
sıradağlarını oluşturan dağlardan kaynaklanan
Çaltı Çayı, Yılanlı dağlarından çıkan
Güneş Çayı ile Tecer, Gürlevik ve Karabel yörelerinden kaynaklanan
Sincan Çayının Divriği yakınlarında Cürek Boğazında
birleşmesiyle meydana gelir ve burada Çaltı adını
alır. Çaltı Çayı Keban Barajına da kaynaklık
etmektedir. Divriği önlerinde akışını sürdüren
Çaltı Çayı, Sivas-Erzincan demir yolunu takip eder, Keban
Barajının ilimiz sınırlarında kalan yerinde baraj
sularına katılır. Çaltı Çayı, irili ufaklı birçok
dereyle beslenmekte ve uzunluğu 180 kilometreyi bulmaktadır, bunun
130 kilometresi Sivas ili sınırları içerisindedir.
Akarsular, dereler ve çaylar belli bir seviyeye
kadar olan kirliliği arıtma özelliğine sahiptir. Bu
sınır aşıldığında suda aşırı
kirlilik ve bozulma başlar. Kirliliğe neden olan kirleticiler
arasında, farklı çeşitler barındıran kimyasal
maddeler, patojenler, ısı değişimi gibi fiziksel veya
duyusal değişiklikler yer almaktadır. Yine, kimi zamanlarda
atıklar yüzünden kalsiyum, sodyum, demir, manganez gibi minerallerin
aşırı artışı da kirlilik nedeni olarak
görülmektedir. Fabrikalarda kullanılan atıklar genelde toksik
atıklardır. Patojenler de insan ve hayvanlar üzerinde su yoluyla
taşınan hastalıklara neden olur. Suyun fiziksel kimyasında
oluşan değişikliklerin nedenleri arasında asitlik (pH
değişiklikleri), elektrik iletkenliği, sıcaklık ve alg
birikimi yer almaktadır.
Çaltı Çayının kanalizasyon ve
fabrika atıkları yüzünden kirletilmesi bitki örtüsünü ve doğal
yaşamı olumsuz etkilemektedir. Özellikle, bölgede bulunan fabrika
atıkları doğal yaşamı tahrip etmekte, dağ
keçileri, kuşlar ve balıkları yok etmektedir. Yaklaşık
16 köyün kanalizasyon atıkları da Çaltı Çayı'na
dökülmektedir. Divriği'de bulunan demir çelik madenlerinin
atıkları zaman zaman Çaltı Çayını kızıla
boyamaktadır. Kanalizasyon ve fabrika atıkları bu şekilde
Çaltı Çayına atılmaya devam ettiği sürece birkaç yıl
içinde bölgedeki birçok bitki ve canlı türü de yok olacaktır.
Tüm bu bilgiler ışığında,
doğal yaşamı ve halk sağlığını tehdit
eden bu kirlenmenin önüne geçilip Çaltı Çayının korunması
ve gereken önlemlerin alınması için bir Meclis
araştırması açılması elzemdir.
2.- Van Milletvekili Adem Geveri ve 22 milletvekilinin, Türkiyedeki
mülteci ve sığınmacılara yönelik hak ihlallerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/421)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyedeki mültecilerin hukuka aykırı
alıkonulmaları ve sınır dışı edilmeleri
nedeniyle ortaya çıkan insan hakkı ihlallerinin
araştırılması için Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğinin
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Adem Geveri (Van)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Uluslararası Af Örgütü 2015in Aralık
ayı içerisinde, Türkiye yetkililerinin mülteci ve
sığınmacıları yakaladığı,
alıkoyduğu ve savaş bölgelerine geri dönmeye
zorladığına dair güçlü delillere yer veren bir rapor
yayınladı. Rapor, Türkiyede Irak ve Suriye gibi ülkelerdeki
savaş ve zulümden kaçan mülteci ve sığınmacıların
yaşamlarını olumsuz etkileyen ve daha az bilinen bir insan
hakları krizinin baş gösterdiğine işaret ediyordu. Bu
rapor, Türkiyenin AByle olan kara ya da deniz sınırlarında
yakalanan, uzun süreler alıkonulan, dış dünyayla irtibat
kurmalarına izin verilmeyen ve bazı vakalarda da Türkiye hukuku ve
uluslararası hukukun ihlalini teşkil edecek şekilde ülkelerine
zorla geri gönderilen yüzlerce mülteci ve sığınmacının
içlerinde bulunduğu zorlu durumu belgeliyordu.
Alıkonulan mülteci ve
sığınmacıların Uluslararası Af Örgütüne
verdiği bilgilere göre, bu kişiler yol boyunca birden fazla yerde
tutulduklarından ve Türkiyenin güneyi ve doğusundaki alıkonma
merkezleri, yakalandıkları batı kıyılarından bin
kilometreden daha uzak olduğundan ötürü nihai olarak
alıkonuldukları merkeze varmaları günler alıyor. 40
yaşındaki Suriyeli bir mülteci/sığınmacı Erzurum
Geri Gönderme Merkezinde eylül ayı sonları ile kasım ayı
sonları arasındaki bir dönemde, elleri ve ayakları
bağlanmış bir şekilde, yedi gün boyunca bir odada tecrit
edildiğini anlatıyor. Bu kişi Uluslararası Af Örgütüne
"Ellerini ve ayaklarını zincirlediklerinde köle gibi, sanki
insan değilmişsin gibi hissediyorsun." diyordu. Bu kişi,
arkadaşının Erzurum Geri Gönderme Merkezinden getirdiği ve merkezin
mali kaynağının yüzde 85'inin AB tarafından
sağlandığını gösteren etikete işaret ediyor ve
"Bize bu işaret altında işkence yaptılar." diye
ekliyordu.
Konuyla ilgili olarak açıklama yapan
Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen
yaptığı açıklamada: "Türkiye'de en hassas durumdaki bu
insanların bazılarının keyfî alıkonduğunu
belgeledik. Mültecileri ve sığınmacıları Suriye ve
Irak gibi ülkelere geri dönmeye zorlamak sadece vicdansızca bir
davranış değil, aynı zamanda uluslararası hukukun da
doğrudan ihlalidir.''
Rapordaki güçlü kanıtlar, Türkiye
yetkililerinin, topraklarında bulunan ve aralarında çocukların
da olduğu en hassas durumdaki kişilerden bazılarını
alıkoyduğunu ve bu alıkoyma işlemini de hukuki bir
alıkonma rejiminden ziyade, adeta kaçırmaya benzer bir şekilde
yaptığını iddia ediyor. Mültecileri Suriye ve Irak'a geri
dönmeye zorlamak insafsız olduğu kadar Türkiye hukuku ve
uluslararası hukuk çerçevesinde de hukuka aykırı bir
işlemdir. Bu nedenle, AB ve Türkiye'nin her türlü göç anlaşmasının
sözü edilen hukuka aykırı uygulamalara son verecek ve Türkiye'deki
mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin haklarına tam
anlamıyla saygı gösterecek şekilde uygulanmasını
sağlamadaki ortak bir sorumluluğa sahip olduğu gerçeğidir.
Acil olarak Türkiye'deki mülteci ve
sığınmacılara yönelik hak ihlallerinin
araştırılması ve önlenmesi için Meclis
araştırması açılmasını talep ederiz.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
22 milletvekilinin, kamusal alanda ana dil kullanımının
engellenmesinin neden olduğu sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/422)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamusal alanda ana dil kullanımının
engellenmesinin neden olduğu sorunların tespiti ve çözüm
yollarının geliştirilmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
1) Meral Danış Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe
Dil, bireysel ve kültürel kimliğin
oluşumunun ana unsurudur. Yani bireyler için olduğu kadar sosyolojik
ilişki bakımından da bireyin kendini tanımlaması
noktasında temel bir referans teşkil etmektedir. Buradan hareketle,
ulusal dilde zorunlu eğitim, kamu makamları önünde ulusal dilin
kullanılma gerekliliği ve zorunlu askerlik gibi uygulamaların
bir ülkede dilsel bütünlüğü yaratmak amacına yönelik olarak şart
koşulmasına karşın, ana dil kullanımının
topyekûn engellenmesi, toplumsal kırılmalara ve hatta telafisi
imkânsız zararlara yol açmaktadır. Örneğin, sosyolojik
açıdan kullanılmayan dilin zamanla unutulup ölü dillere
dönüşmesi şeklinde tezahür edebilecek nitelikteki zararlar bu
bakış açısının ürünüdür. Nitekim Manyas'ta
yaşayan Tevfik Esen'in 1992 yılında ölümü ile Ubıhça ölü
diller arasında yer almıştır. Kültürel mirasın
acı kaybının başka diller açısından da
gerçekleşeceği endişesini taşımak durumunda ve dil
haklarına sahip çıkmak zorundayız.
Kuşkusuz ana dil kullanımının
engellenmesinin, kültürel haklara verdiği zarar kadar yaratacağı
başka zararlar da söz konusudur. Kamusal alanda ana dil
yasağından kaynaklı olarak hastanelerde kendini ifade edemeyen
vatandaşlara uygun tedavilerin uygulanamadığı, mahkemelerde
ana dilde savunma imkânının
kısıtlılığından ötürü kendini savunamayan bireyin
uğradığı zararı geniş kapsamlı
değerlendirmek durumundayız. Uğranılan zararların
çeşitli boyutları mevcuttur. Örneğin uçaklarda farklı
dillerde anons yapılmaması, çoğu kez kritik ve hayati neticeleri
doğurabilmektedir. Bu örnekleri çeşitlendirmek mümkün elbette. Zira
bireyin dilini kullanımına dair hakları dil hakları
kapsamında olup bu haklar, ayrım yasağı, ifade hürriyeti ve
özel yaşama saygı gibi genel insan hakları standartlarından
doğmuştur.
Dili kullanım özgürlüğü, ifade
özgürlüğü ile doğrudan ilgilidir. Uluslararası
sözleşmelerde dil haklarıyla ilgili azınlık dillerinin
eğitim, yargı, kamu yönetimi, medya ve ekonomik, sosyal ve kültürel
hayatta kullanımıyla ilgili çeşitli düzenlemeler
yapılmıştır. Bu kapsamda, özel işler ve ticari
ilişkilerde, idari makamlar önünde ve kamu hizmetlerinde, medyada,
yargı makamları önünde ve eğitim alanında azınlık
dilinin kullanımı ile azınlık dillerinde ad ve
soyadına sahip olmak gibi dil haklarından bahsedilmektedir. Bu husus
uluslararası hukuk tarafından benimsenmiştir ve
azınlıkların dilsel haklarından çok kanun önünde
eşitlik ve ayrımcılığa tabi tutulmama ve adil
yargılanma koşullarının sağlanmasıyla ilgilidir.
Azınlıklar, kendi ana dillerini kamu otoriteleriyle olan
ilişkilerinde kullanma haklarını, geleneksel olarak var
oldukları bölgelerde, önemli sayıda oldukları zaman ve yeterince
talep olduğu takdirde elde etmektedirler.
2002-2004 yılları arasında Avrupa
Birliğine giriş sürecinde, ABnin çok kültürlülük felsefesi
çerçevesinde uyguladığı politikalara uyum sağlayabilmek, AB
üyeliğinin siyasi kriterleri olan Kopenhag Kriterlerinin gereğini
yerine getirmek amacıyla 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun gözden geçirilerek,
kanuna yapılan eklemeyle, Türkçe dışındaki farklı dil
ve lehçelerde yayın yapılması mümkün hâle gelmiştir. 2004
yılında yapılan yeni düzenlemeyle TRTye verilen tekel
kaldırılmış, yayın yapabilme hakkı ulusal radyo
ve kanallara da tanınmıştır. Bahse konu düzenlemeler,
Türkiyedeki yasaklayıcı dil politikasının terk edilmesinde
önemli dönemeçlerdendir.
Bu dönemeçler sayesinde vatandaşların
birbirlerinin dilini ve dolayısıyla kültürünü tanımaları
olanaklı olmaktadır. Örneğin Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde Kürtçe yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Hakeza
Arapça, Süryanice, Ermenicenin yanı sıra ülkenin İç Anadolu,
kuzey ve batı illerinde Çerkezce, Lazca, Pomakça gibi çeşitli diller
ağırlıktadır. Buradan hareketle, halkın talep ve
eğilimleri doğrultusunda kamusal alanda ana dil kullanımına
dair engellerin kaldırılması ve ana dilde hizmetlerin verilmesi
toplumsal bütünleşme için olduğu kadar bireyin yaşamsal
faaliyetlerini yerine getirmesi noktasında da büyük öneme sahiptir.
Ezcümle, ana dil kullanımının engellenmesinin neden olduğu
sorun alanlarının tespiti ve kamusal alanda ana dil
kullanımının sağlanmasına yönelik
çalışmaların yürütülmesi zaruridir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Biraz önce zatıalinize arz ettiğim
şekilde, gündem dışı konuşma yapan Trabzon
Milletvekili Sayın Adnan Günnar, Trabzonda meydana gelen yangınla
ilgili olarak kimi Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin sabotaj
ettiğini ve algı -yani sabotajdan, şudur aslında
Ormanı yaktılar. gibi de bir anlam çıktı- ifadelerini
kullanmak suretiyle partimizi zan altında bırakan bir sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Ali
Şeker konuşacak, konuya vâkıf milletvekilimiz efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Trabzon Milletvekili
değil ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuya
vâkıf.
BAŞKAN Sayın Şeker, buyurun.
Trabzon Milletvekili demiştik ama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olay yerine giden
bir milletvekili.
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun Sayın Şeker, iki dakika süreniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Trabzon
Milletvekili Adnan Günnarın yaptığı açıklaması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet,
değerli arkadaşlar, az önce Sayın Bakan bir algı operasyonu
yapıldığını, yanan orman alanlarının
ağaçlandırıldığını söylemişti. Buraya
dikilenler gördüğünüz gibi bina, ağaç falan değil. Bu bir
algı operasyonu değil, bunların hepsi gerçektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Muğla, Bodrum, Pina
Yarımadasında yakılan orman alanının yerine binalar
dikilmiştir, bu binaların resmi de buradadır, bunların
hepsi de gerçektir. Bunların sahipleri kimdir, bunu da AKPliler gayet iyi
biliyor.
Şimdi, arkadaşlar, o bölgede, Trabzon
Sürmenede yanan alan, Bakanın dediği gibi 20 hektar değil, 50
hektardır. 39 millî park Bakanın döneminde imara açıldı.
Dünyada 35inci sıradaki Kaçkarlar maalesef bu dönemde imara
açıldı. Sümela Manastırı dört yıldır ziyarete
kapalı. Bir yıl için kapatıldı. dendi, dört
yıldır hâlâ açılmış değil. Trabzonda 34
mahalleye su veren Karakaya Barajı İçilemez. raporuna rağmen,
o 34 mahalleye su vermeye devam ediyor. Yarın bir gün ikinci bir Elbistan,
ikinci bir Maraş zehirlenmesi mi görmemiz lazım bunun düzeltilmesi
için? Ve halktan bu zehirli suya para alınıyor.
Cumhurbaşkanı Arap şehri kurmak için
Katar Emirini gezdirdi. Egemenlik sarayın mı, halkın mı?
Sarayın sahibinin ülkenin sahibi gibi bu ülkenin bütün
alanlarını Arap şeyhlerine, başka ülkelerin krallarına
gezdirmek Cumhurbaşkanının görevi değildir. Bu ülkenin
varlıklarını korumak Cumhurbaşkanının da, ulusal
egemenliğin temsilcisi olan bu Meclisin de birinci derecede görevidir.
Sizin bu yaptığınız orman katliamlarına Artvinde de
müsaade etmeyeceğiz, Trabzonda da müsaade etmeyeceğiz.
Halkımızın bu hakkına sonuna kadar sahip
çıkacağız, doğaya sahip çıkacağız.
Saygıyla selamlıyorum hepinizi. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şeker.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Trabzon sahip çıkar,
sen merak etme. 5-1 oldu, 6-0 olacak. Trabzon bilir işini.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bakan, isminizi zikrederek
Size de sataşmadan ancak iki dakika söz verebiliyorum. Lütfen iki dakikada
tamamlayın, süre uzatımı veremeyeceğim.
Buyurun.
2.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, İstanbul Milletvekili Ali Şekerin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; özellikle şunu belirtmek istiyorum: Trabzon
Çamburnundaki yangının örtü yangını olduğu
anlaşıldı. Sarıçamların yanmış olması
söz konusu değil, resimleri de sizlere gösterebiliriz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kim yaktı
Sayın Bakan?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Katar Emiriyle
alakalı mı Sayın Bakanım?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Ayrıca, bu yangının nasıl
çıktığı da ortada, onu da özetle vurgulamak istiyorum: O
gün, 21,7 santigrat derece gibi sıcak bir havaydı. Piknikçiler orada
piknik yapmış ama saatte 40-50 kilometre hızla rüzgâr
çıkınca orayı terk etmişler. Hatta, resimleri de var, arzu
edene verebilirim. Orada getirdikleri, piknik yapmak için yaktıkları
ateşin odunlarının bir kısmı yanmış, bir
kısmı yanmamış ama biz hemen, anında müdahale ettik.
Gerek Rize Belediyesi ve Trabzon Büyükşehir Belediyesi, ayrıca bizim
orman teşkilatının tamamı sabaha kadar
çalıştı, sabah beşte orman yangını, örtü
yangını söndürüldü. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Eksi derecede piknik
olur mu ya?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Kaldı ki bakın, şunu gururla ifade
ediyorum: Bütün dünyada orman varlığı azalırken, Türkiyede
orman varlığı on üç yılda aşağı yukarı
1,5 milyon hektar, 15 milyon dekar arttı, bir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bina
ormanlarından mı bahsediyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - O bahsettiğiniz şeyi defalarca sosyal medyada
belirttim. 1987 yılında, özellikle, zamanın Hükûmeti
tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla turizm alanı olarak ilan
edilen alandır. Bizim orman alanımız değildir, turizm
alanı olarak tahsis edilmiş Turizm Kanunu sebebiyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bu orman
alanı turizm alanı mı olmuştur?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bize onu yüklemeyin. Ben şunu söyledim: Bizim
dönemimizde hiçbir yanan alan başka maksatla tahsis edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Orası
size piyango olarak mı kaldı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Algı
yönetimini yanlış yapmayın. O, tamamen, daha önce, 1987
yılında Bakanlar Kurulu kararıyla
ALİ ŞEKER (İstanbul) Eski yananlar
ganimet mi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Arzu ediyorsanız, benim Twitterımda var,
yayınladım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Orman yeri
değil mi bunlar efendim, orman yeri değil mi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, lütfen, milletvekilisiniz, hep
birlikte halkı doğru bilgilendirelim. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Trabzon halkı
cevabını verir, merak etme sen.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Ormanlarımıza sahip çıkıyoruz,
ağaçlandırıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Binalandırıyorsunuz, ağaçlandırmıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 11/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, AKP
Hükûmetinin siyasi, iktisadi ve hukuksal uygulamaların
yarattığı neticelerden biri olan ekonomik kriz
gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden çıkış yolunu
bulmak ve ortak akılla hareket ederek derinleşen ekonomik krizin
önüne geçmek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun
11/01/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Ocak 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Grup
Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen 3533
sıra numaralı AKP Hükûmetinin siyasi, iktisadi ve hukuksal
uygulamaların yarattığı neticelerden biri olan ekonomik
kriz gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden çıkış
yolunu bulmak ve ortak akılla hareket ederek derinleşen ekonomik
krizin önüne geçmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11/1/2017
Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi lehinde ilk söz Muş Milletvekili Ahmet Yıldırıma
aittir.
Sayın Yıldırım, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; açık söylemek gerekirse her siyasi organizasyon
icraatlarına dönük eleştirilerden belli düzeyde rahatsızlık
duyabilir ancak mevcut siyasi iktidar gerçekleri dile getiren ve bu konuda
siyasi iktidara eleştiri getiren her kesimi, topluluğu, grubu ve
bireyi
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Başkan,
uyarır mısınız. Kürsüde grup önerisi konuşuluyor
şu anda. CHPli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Yıldırım kürsüde konuşuyor, lütfen, insicamını
bozmayalım.
Evet, Sayın Yıldırım, siz devam
edin, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
yeniden başlatırsanız sevinirim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım, on
saniye ya.
Yeniden başlatayım bakalım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Mevcut siyasi iktidar, gerçekleri dile getiren
gazeteci, siyasetçi, aydın, akademisyen, bütün toplumu hedeflemiş,
dışlamış, itham eden ve giderek de suçlayan,
yargılatan, cezalandıran bir konuma düşmüştür.
Özellikle ekonomideki gidişatın kötüye
doğru seyretmesini çok önceden öngördüğümüz için bunu Plan ve Bütçe
Komisyonunda dile getirdiğimizde, Maliye Bakanı ısrarla Hep
bardağın boş tarafından bakıyorsunuz, dolu
tarafından bakın. diyordu. Birazdan vereceğim rakamlarda da
görüleceği üzere öyle bir noktaya geldik ki -bütün siyasi iktidar da
Maliye Bakanı da müsterih olsun- artık bardağın dolu
tarafı kalmadı. Birazdan rakamlarda farklı parametreleri direkt
resmî rakamlar üzerinden vereceğim. Bardağın hiçbir dolu
tarafı yok. Patır patır ülkedeki ekonomi dökülüyor, çöküyor,
insanlar artık büyük bir krizi yaşıyor. İtibar edilen
uluslararası bütün kredi derecelendirme kurumları Türkiye'nin notunu
düşürmekte ve yatırım yapılamaz ülkeler arasına
sokmaktadır. Bunu, ilk, beş altı ay önce burada gündeme
getirdiğimizde 2016nın yazında, Cumhurbaşkanı Meclise
laf yetiştiriyordu, bunun üst aklın bir oyunu olduğunu,
darbecilere hizmet ettiğini söylüyordu ama gelinen nokta itibarıyla
bırakın yeni yatırımcıların Türkiyeye gelmesini,
yatırımlar bariz bir şekilde azalmış ve mevcut
yatırımcılar ise yurt dışına çıkmaya
başlamıştır. Düşünün, Amerika Birleşik
Devletlerinde dünyanın en büyük yatırım bankalarından biri
Türkiyeyi Güney Afrika ve Brezilyayla birlikte, önümüzdeki dönem
yatırım yapılabilir ve kredi verilebilir en riskli 3 ülkeden
biri olarak gösteriyor. Artık uluslararası ekonomi ve finans
kurumları içerisinde Türkiye'nin yeri sondan 20 değil, sondan 10
değil, sondan 5, sondan 3e kadar düşmüştür.
Tabii, sadece uluslararası finans
kurumları üzerinden söylemiyoruz. Bakın, TÜİK üzerinden
söyleyelim: TÜİKin yaptırmış olduğu Ekonomik Güven
Endeksinde son beş yılın en düşük seviyesini
yaşıyoruz, Güven Endeksinde, TÜİK bizzat kendisi
açıklıyor, yapılan Ekonomik Güven Endeksi
araştırmasında son beş yılın en düşük
seviyesine düşmüş durumdayız.
İşsizliğe gelelim: İşsizlik
genelde 15-64 yaş arasında yüzde 11,6ya yükselmiş. Buna,
özellikle genç nüfusun yoğun olduğu Türkiye açısından
baktığımızda ise, 15-24 yaş arasında ise yüzde
19,9 ki bu facia bir rakamdır. Bu, ancak krizle açıklanabilir,
başka bir şeyle açıklayabilmek mümkün değildir.
Tabii, millî gelir hesaplama yöntemi
değiştiriliyor. Zenginleşiyormuşuz rolü yapılıyor
ve öyle bir millî gelir hesaplama yöntemi getiriyor ki, rakamlarla oynanarak ve
zorlanarak zenginleşiyormuşuz, gelirimiz düşmüyormuş gibi
bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Sadece
rakamlarla oynama, rakamlar üzerinden bir hile yöntemiyle toplumu yanıltma
sadece burada mı var? Hayır, burada yok, her yerde var.
Bakın, değerli milletvekilleri, geçen
hafta bugün, uzatılan olağanüstü hâl, toplanmamış bir MGK
ve alınmamış bir Bakanlar Kurulu kararıyla
uzatıldı ve iddia ediyorum, buradan bütün toplumu uyarıyorum: 20
Ocaktan sonra OHAL kapsamında mağdur edilecek olan bütün
yurttaşlarımız bu OHALin hükümsüz olduğunu söylemelidir ve
buradan hak arama sürecine girmelidir. Çünkü 3 Ocakta ne MGK
toplanmış ne de OHALin uzatılmasının tavsiye
kararı alınmış. Aynı şekilde, Başbakan yardımcısı
ve Hükûmet sözcüsü Bakanlar Kurulundan sonra yaptığı
açıklamada, gazetecinin sorduğu soru üzerine, OHALin
uzatılması gibi bir gündemin Bakanlar Kurulunda
konuşulmadığını söyledi. Ama buraya sahte belgelerle,
sahte tarihlerle, maalesef, bir belge sunularak OHAL uzatıldı. Yine,
geçen hafta cuma günü sahte oyların kullanıldığını
iktidar vekilleri tarafından, maalesef, üzüntüyle izledik.
Yine, değerli milletvekilleri, mazotun
fiyatı son bir yılda yüzde 34 arttı, bir yılda yüzde 34
mazot fiyatı arttı; bununla birlikte, tarımsal ürünler
arttı, tarlada çalışan iş makineleri ve traktörlerin
harcamış olduğu para arttı, maliyet arttı, sofraya
daha pahalıya gelmeye başladı; bunun adı, siz kabul etseniz
de etmeseniz de, bir krizdir. Kriz değilse nedir? Şuradan, Meclisten
çıkıp Kızılaya kadar yürüyelim, kaç dükkânın
kapandığını ve kapanan dükkânların yerine neden
yenilerinin açılmadığını bir kendimize soralım.
Yine, her birimiz, bütün yurttaşlar kemer
sıkma politikaları uyguladığı hâlde ay
başını görememe durumu yaşıyor. Bunu
tartışmıyoruz ama diktatörlük anayasasını tartışıyoruz.
Bunu söylediğimizde Anayasa Komisyonu Başkanı iki gün önce
burada ne söylemişti? Kendi cümlesinden söylüyorum: Acelemiz yok;
korkmayın, 2019da yürürlüğe giriyor. Biz de soruyoruz: Acelesi olan
biz değiliz, yangından mal kaçırarak bu Anayasa
değişiklik paketini apar topar, yasama tekniklerini ayaklar
altına alarak ve çiğneyerek buradan geçirmeye çalışan
siyasi iktidarın kendisidir.
Yine, TÜİKin 27 sektör üzerinde
yapmış olduğu bir çalışmada, 27 sektörün 20si küçülme
kararı almıştır ve bu 20 sektördeki küçülme oranı
yüzde 5,7dir. Kamyon ve minibüs, özellikle Türkiyenin üretmiş
olduğu bir imalata dayalı sanayi yüzde 30un üzerinde küçülme
planlamıştır. Özel sektörün borç ve alacak farkı, alacak ve
verecek farkı 2016 yılında 190 milyar dolar iken 2017 Ocak
ayında 213 milyar dolara yükselmiştir; aradaki 23 milyar
dolarlık fark tam 200 milyar Türk lirası olarak
yansımaktadır yani geçen yıl özel sektörün alacak-verecek
arasındaki farkı ile bu yıl arasındaki fark tam yüzde 35
artış göstermiştir.
Yine, değerli milletvekilleri, bakın,
buradan size özellikle bazı rakamlar üzerinden döviz
artışlarını ifade edeyim. Biz bu araştırma
önergesini dün verdiğimizde euro karşısında Türk
lirasının son üç aylık kaybı yüzde 26ydı ama bugün
bunun daha üzerine çıktı çünkü dünden bugüne yüzde 3 bir
değişim vardır. Artık, Türk lirasının dolar ve
euro karşısında değer kaybetmesi hızına
yetişemiyoruz. Dün önerge verdik. Önergemizde yazmış
olduğumuz, önergemizin gerekçesinde yazmış olduğumuz
özellikle Türk lirasının değer kaybı, bugün yüzde 3 daha
fazla artış göstermiştir ve euro 4 lirayı geçmiş,
dolar ise 3,84e varmıştır.
Şimdi, bütün bunların nihayetinde
şunu söyleyelim: Bu krizin adını doğru koymamız
gerekiyor. Bir buçuk yıl önce siyasi iktidar tarafından bir
düğmeye basılmışçasına bir savaşa karar
verilmesi, içte ve dışta savaşın
başlatılmış olması, sokağa çıkma
yasakları, kentlerin viraneye dönüştürülmesi, sivil-militan
ayrımı yapılmaksızın yüzlerce insanın
katledilmesi ve bunların neticesinde ülkenin bir kaosa sürüklenmesi; yetmedi,
son beş ayda belediye başkanları, parti yöneticileri ve en son
iki ay önce milletvekillerimize yönelerek devam eden siyasi soykırım
operasyonları ülkede bir kaosun yaratılmasına hizmet
etmiştir. Bu kaosa çözüm bulamadığımız sürece, bu,
savaştan barışa evrilmediği sürece, siz, maliye
bürokratları marifetiyle alacağınız tedbirlerle bu ekonomik
krizi gideremezsiniz. Anayasa değişikliği paketi
tartışılmaya başlandığı günden bugüne kadar
dolar ve euroda ciddi bir artış, işsizlikte artış,
borsada düşüş ve ülke ekonomisinin geleceğine dair kaygılar
artmıştır.
Tabii, bu Anayasa değişikliğini
yapmak zorunda. Niye? Çünkü siyasi iktidarın son iki yılda
bulaşmış olduğu suç ve günahların hesabını
verebilmesi, mevcut hukuk düzeni içerisinde bile çok zordur. Bu yüzden, hesap
verilebilirlikten, yargılanmaktan kaçabileceği ve bunun kendisini
yargılatmayacağı bir düzen için Anayasa
değişikliği öngörüyor.
Özellikle partimize dönük, yerel yönetimler,
vekiller ve siyasi partilerdeki bu yönelimin, bu siyasi soykırım operasyonlarının
bizce nedeni bellidir. İki yıldır dillendirdikleri
başkanlık hayallerini partimiz engellemiştir ve partimizle
meşru yöntemlerle, demokratik siyasetle, seçimlerle baş edemeyenler,
baraj altında bırakamayanlar, hileyle hurdayla ve siyasi soykırım
operasyonları, rehin alma politikalarıyla
arkadaşlarımızı alıp aklınca referandum
çalışması yaptırmama noktasına itmeye
çalışmışlardır. Bütün bunların neye
evrileceğini hep birlikte göreceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Önerinin aleyhinde ilk söz, Samsun Milletvekili
Erhan Ustaya aittir.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, aziz Türk vatandaşları; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Tabii, iç açıcı olmayan bir konuyu
konuşacağız yine. Burada defalarca konuştuk. Türkiye
ekonomisi iyi gitmiyor, Türkiye ekonomisi çok hızlı bir şekilde
krize gidiyor diye söyledik bunları fakat maalesef devleti yönetenlerin
hiç umurunda olmadı, onlar yine bildiklerini yaptılar ve artık
iş iyice içinden çıkılmaz noktalara doğru gidiyor. Tabii,
bizim Türkiyede dolar artmayınca böyle bir kriz algısı
oluşmuyor. Kriz algısının oluşabilmesi için
doların artması bekleniyor. Tabii, o da aslında çoğu zaman
en son noktada olan hususlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yani son
dönemde Türkiyenin uluslararası piyasalarda negatif
ayrıştığını görüyoruz. Hele hele iç
problemlerimiz, küresel problemlerin tamamen önüne geçmiş durumda. Tabii,
küresel koşullarda bir sıkıntı var mı? Var, bütün
gelişmekte olan ülkelerde bir sıkıntı var. Ancak,
Türkiyenin sıkıntısı artık burayla tarif edilecek
gibi değil.
Örneğin -bu konuşmamda çok fazla rakam
vermek istemiyorum ama- sadece, Türk lirası, dolar
karşısında nasıl değer kaybetti diye
baktığımızda; biliyorsunuz, 23 Eylülde Moodys Türkiye'nin
notunu düşürdü, o günden bugüne Türk lirası yüzde 31,6 değer
kaybetmiş. Bizimle benzer diğer ülke para birimlerinde de aynı
şey olduysa, tamam, yapacak bir şey yok, bütün dünyadaki hareket
dersiniz. Ancak, bakıyorsunuz, Brezilya reali, Rusya rublesi, Hindistan
rupisi, bırak değer kaybetmeyi, o günden bugüne dolar
karşısında değer kazanmış. Yani, biz yüzde 31
değer kaybederken değer kazanan gelişmekte olan ülke para
birimleri var. Onun dışında, Meksika pezosu sadece yüzde 11
değer kaybetmiş; Arjantin pezosu yüzde 4,4; Çin yuanı yüzde 4,1;
Kolombiya parası yüzde 2,2; Güney Afrika randı yüzde 0,8
Yani, yüzde
1, 2, 3, 4 mesafesinde değer kaybetmiş kaybedenler, bir
kısmı dolar karşısında değer kazanmış
ancak Türk parası yüzde 31 değer kaybetmiş.
Dolayısıyla, şimdi analizi doğru yapmazsak çözüme
doğru varamayız. O yüzden, bunu Küresel bir problemdir, küresel
koşullardan kaynaklanıyor. deyip geçiştiremeyiz. Türkiye'nin
sıkıntıları çok fazla arttı.
Şimdi, hadi sorunları anlatmayalım,
sorunları zaten artık vatandaş yaşıyor. Biz bugüne
kadar sorunları söyledik, olabilecekleri söyledik, riskleri söyledik. Bize
Ya sizin devlette bu kadar çok tecrübeniz var, Parlamentoda bunları
söylüyorsunuz, Allah rızası için bir gün gelin, bir
konuşalım, nedir yani önümüzdeki riskler, efendim neler
yapılmalı, nasıl bu işleri düzeltebiliriz? şeklinde
hiç de bugüne kadar fikrimizi soran, diyen hiç kimse de olmadı. Bunun
nedenine de bir bakmak lazım tabii. Ama, biz yine de önerilerimizi buradan
sıralayalım.
Bir defa, ilk yapılması gereken şey,
önce ülkede güveni tesis etmemiz gerekiyor her yönüyle, özellikle kurumlara
karşı güven. Bakın, piyasaların yani yerli
yatırımcıların, yerli iş adamlarının veya
yabancıların Türkiyedeki kurumlara karşı güveni
sıfır arkadaşlar, hiçbir şekilde güven duymuyorlar.
Birazdan size birkaç örnek vereceğim. Şimdi, tabii, güven tesis edilmediği
zaman para gelmeyecek. Türkiye'nin paraya ihtiyacı var. Yıllarca
söyledik burada, sürekli söylüyoruz, Türkiye'nin finansman
ihtiyacının azaltılması lazım. Hep Hükûmet
birtakım şeyler söylerken
Mesela nedir? İşte Körfezden
para getirelim., efendim Dolar bozdur, şunu yap, bunu yap. gibi hep
böyle sorun çözmek için değil de yani Paraya ihtiyacımız var
ama bunu işte nasıl finanse ederiz? gibi günübirlik meseleler
konuşuldu bu ülkede, en tepeden itibaren bunlar konuşuldu.
Bunları söylemek zorundayız. Yani o kadar yanlış ki
teşhisler, işte geldi iş tıkandı.
Şimdi, paraya ihtiyacın
azaltılması lazım. Ha, bunu azaltamazsın, o zaman paraya
sürekli, sağlam ve ucuz finansman kanallarını bulmamız
lazım, bunun akışını hızlandırmamız,
bunun akışını kolaylaştırmamız, bunun
akışını sağlıklı yapmamız lazım.
Şimdi, para gelmediği zaman, kurlar zaten istikrarsız, kurlar
daha da yukarı gidecek. Eğer bu kafayla giderse arkadaşlar, bu
kurlar bunun çok daha üzerine çıkacak, maalesef, bakın, içim yana
yana söylüyorum. Tabii, enflasyon zaten 8,53, bir iki ay içerisinde çift
basamaklı enflasyonu bu Türkiye görecek. O zaman o siyasetçiler, Hükûmetin
başı, Sayın Başbakan, sayın bakanlar, Sayın
Cumhurbaşkanı bunları nasıl izah edecek, bunlara artık
nasıl bir hikâye uyduracak, onu ben bilmiyorum. Ondan sonra bu, gelecek,
kurumları vuracak; açık pozisyonu olan ciddi kurumlarımız
var, gelecek, bankacılık sistemini vuracak. Yani, biz burada felaket
tellallığı filan yapmıyoruz.
Bakın, bunları daha uygun üsluplarla
bugüne kadar, şurada bir-bir buçuk yıldır Parlamentoda sürekli
söylemeye çalışıyorum ama önümüzde ciddi sıkıntı
var.
Türkiye'nin bir makro çerçevesi yok. Makro çerçevesi
olmayan bir ülke, işte millî gelir seviyesi de bunu iyice
hızlandırdı. Hani hep söyledim ben burada, Türkiye,
pusulasını kaybetti, yön bulamıyor, bir makro çerçeve yok. Bir
hikâyenizin olması lazım, birilerini inandırmanız
lazım. Bakın, biz şunları yapacağız,
bunları yapacağız. Şu işleri şöyle
düzelteceğiz. Evet, sorunlarımız var. Herkesin sorunu var ama
biz bunları şu şekilde çözeceğiz. Elimizde şöyle güçlü
kurumlarımız var, böyle güçlü bürokratlarımız var. demeniz
lazım. Bunları diyecek ne bir kurum var ne de hikâye kuracak bir
personel var, bir bürokrasi var. Bürokrasi kalmadı arkadaşlar.
Şimdi, ben bugüne kadar böyle hep
geçiştirerek söylüyordum kurumlar yıprandı, kurumlar şöyle
diye ama bir kısım şeyleri zannediyorum açık açık
konuşmanın zamanı.
Şimdi, Kalkınma Bakanlığına
-eski ismiyle Devlet Planlama Teşkilatı- gidin bakın Allah
aşkına, makro çerçeve konusunda fikir sahibi olan bir tane üst düzey
bürokrat var mı? Bakan, maden mühendisi, Müsteşar, inşaat
mühendisi; alt taraftaki bütün herkesi almışsınız.
Alınanlar da FETÖcü filan değil, ben FETÖcülere sahip
çıkıyor değilim. Sudan bahanelerle
Sayın Cevdet
Yılmaz buralardaysa gelsin, benim bu sataşmama cevap versin,
geldiği zaman da cevap verebilir. Ben bu tartışmayı bugüne
kadar yapmıyordum ama bunları konuşmamız lazım.
Ufacık bahanelerle oradaki çok kıymetli 2 genel müdürü sen
alırsan, ondan sonra bu makroekonomik çerçeveyi oluşturacak bir tane
elemanın olmaz. Makroekonomiden sorumlu temel kurum; bu kurum
çalışmadığı zaman siz bu işleri
yapamazsınız.
Hazine Müsteşarlığı da aynı
şekilde. Yani siz orada Cavit Dağdaşı iki sene vekâletle
çalıştırırsanız, sonra asaletini vermezseniz çeker
gider, ondan sonra yani çok değerli olabilir Müsteşar ama
bankacılar
Arkadaşlar, bankacılık ayrı bir
şeydir. Bankacı bile değiller, işte özel finans
kurumlarından, katılım bankalarından gelen arkadaşlarımız;
çok kıymetli, çok değerli ama bunlar makrocu değil, makro
çerçeve farklı bir şey. Şimdi, bunlarla biz makro çerçeve
götürmeye çalışıyoruz, mühendislerle
Mühendisler
alınmasın ama her şeyin yakışığı var,
bir oluru var. Mühendislerle makro çerçeve yürütmeye
çalışıyoruz, ondan sonra da Niye başımıza bu
sıkıntılar geliyor? diyoruz. Dolayısıyla,
bunları bu şekilde yürütme imkânı yok.
Şimdi, bir BDDK Başkanı var, Moodys
açıklama yaptığında -şahsileştirmek istemiyorum
Sayın Başkan ancak bunları konuşmamız lazım- yani
diyor ki: Kasıtlıdır. Bir bürokrat böyle konuşmaz,
siyasetçinin bile böyle konuşmaması lazım. Uluslararası
kuruluşlar açıklama yaptığında Fitch,
Fitchliğini yaptı. Başka bir şeye benzetiyor.
İşte Moodys hep böyle, bunlar böyle. İyi şey
söylediği zaman OECDnin İngilizcesini yanlış
anlayacaksın, hemen tercüme yapacaksın, diyeceksin ki: Yüksek
gelirli ülkeler grubuna yükseldik. Yani fiilen değişen bir şey
var mı? Yok. Bir tane rapordaki ifadeyi, onu da yanlış tercüme
edip ondan sonra Türkiyeye müjde vereceksin. Yani iyi olduğunu
düşündüğün şeylerde böyle bu kadar ısrarla bunları
söyleyeceksin, ancak olumsuzluklar karşısında
önemsizleştirmeye çalışacaksın. İşte, sizi
gelirler, bu şekilde terbiye ederler.
Şimdi, dolayısıyla kurumları bir
defa güçlendirmemiz lazım. Türkiyenin şu andaki temel sorunu -hani
yapısal reformlar yapılmıyor, şu bu, hukuk sistemimiz
zayıf, hukuk sistemimizin işletilmesi lazım ama- ciddi sorunu,
yönetim sorunudur, yönetim sorununun aşılması lazım. Yani
bu da az önce dediğim gibi, bir defa bürokrasinin, baştan
aşağıya makro bürokrasinin gözden geçirilmesi lazım.
Kurumların itibarı
Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının itibarı çok yıpranmıştır.
Merkez Bankasıyla bu kadar uğraşırsanız
Bütün bu
işlerde Merkez Bankasının bir tane iletişimi, aslında
normal bir ülkede doların veya euronun ateşini söndürür ama bizim
Merkez Bankamızın maalesef hiçbir güvenilirliği yok çünkü
bağımsızlığı konusunda ciddi endişeler var,
siyasi baskı altında olduğu konusunda ciddi bir kanaat var, öyle
mi? Evet, öyle. Bağımsızlık işte bu yüzden önemli.
Bağımsızlık niye önemli? Çünkü, bağımsız
olduğunu bilirlerse alacağı kararları tahmin eder piyasalar
-çünkü iktisat biliminin bir gerçekliği var- ama bağımsız
olmayan bir kurumun alacağı kararı tahmin edemezsiniz. O yüzden
güvensizlik oluşur ve bu güvensizlik üzerinde de sorunlar artar, gider.
Yapılması gereken diğer bir husus:
Ekonomi yönetimiyle ilgili kurumlarımız var. 2 tane Başbakan
Yardımcılığı var. Bir defa, bu
karmaşıklığın giderilmesi lazım. Ekonomi yönetimiyle
ilgili hangi tercihi yapacakları kendilerinin takdiridir ancak 2 tane
Başbakan Yardımcılığı olmaz bu işle ilgili.
Başbakanın başkanlığında EKK toplanmaz.
Başbakan buna vakit ayıramaz, o yüzden EKK toplanamıyor.
Müsteşarların alınmadığı EKK
toplantıları yapılıyor. Arkadaşlar, devlet,
müsteşarlardır. Yani, siyasetçilerle bu işi
yapamazsınız ki hafızası vardır bu işin.
Yıllardan beri o işlerle uğraşan insanlar, gerçi her ne
kadar kalmadıysa da yine belki iyi kötü kalanlar vardır. Şimdi,
siz, müsteşar olmadan EKK toplantısı yapmaya
çalışıyorsunuz, ondan sonra Biz niye bu işleri
düzeltemiyoruz? diye şey yapıyoruz.
Ticaretin ve finansmanın kanallarının
açılması lazım. Bakın, bu, çok önemli. Yani, Rusyayla
ilgili problemleri bir miktar hallettik gibi oldu ama ticaretin önünde ciddi
şeyler var, eski hâline dönmedi. Avrupa Birliğiyle ilgili hem ticaret
hem de finansman açısından bu kanalların güçlendirilmesi
lazım.
Şimdi, yine, sürem bitti ama önümüzdeki
sıkıntıları tekrar şu şekilde ifade etmek
lazım: Bu tahsili gecikmiş alacakların ciddi ölçüde artma riski
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
ERHAN USTA (Devamla) Biz de bu risk konusunda
eğer bunları yapmazsak yani kur artışları ciddi
maliyet problemlerine yol açacak, enflasyonu yukarıya doğru
götürecek. Ciddi bir resesyona doğru Türkiye gidiyor. Bakın, bu
yıl üç çeyreğin iki tanesi, mevsimsel düzeltilmiş rakamlara göre
negatif. Ardı ardına iki tane olmadığı için resesyon
demiyoruz ama son çeyreğin negatif gelme ihtimali var.
Dolayısıyla, Türkiye teknik olarak resesyona girmiş olacak.
Önümüzdeki dönemde enflasyon çift haneli rakamlara doğru gidecek yani
stagflasyon dediğimiz durgunluk içindeki enflasyonu maalesef bu ülke
yaşayacak ve daha da vahimi ciddi finansman açıklarından
dolayı firmalarımızın ciddi risklerle karşı
karşıya kalacağını ben buradan söylemek istiyorum.
Önümüzdeki FED kararları bu olumsuzluğu daha da artıracak. 27
Ocaktaki Fitch kararı da maalesef çok olumlu çıkacağa benzemiyor.
Bunlara karşı Türkiye'nin hazırlıklı olması
lazım, güven tesis edilmesi lazım, sözü tesir edecek kişilerle
çalışılması lazım, sözü tesir edecek siyasetçi ve
bürokrat ihtiyacı had safhadadır.
Bunları ifade etmek istiyorum ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde ikinci söz, İzmir Milletvekili
Atila Sertele aittir.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, kıymetli vekiller ve bizi televizyonları
başında izleyen Türkiye'nin mert, yiğit, dürüst, namuslu
çalışan bütün insanlarını saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Türkiye, tabii ki her açıdan zor günlerden
geçiyor ve insanlarımızın morali gerçekten bozuk. İnsanlar
birbirine selam veremez noktada, asık suratlı, gülen insanların
neredeyse Niye gülüyorsun? diye yargılandığı bir ülke
hâline geldik. Bunda tabii, çok gerekçe var ama asıl gerekçelerden biri de
AKP iktidarının hep unutturmak istediği ve sütre gerisine
attığı ekonomi. Ekonomi, Türkiyede çalışanların
gerçekten geçinemediği ve insanların zor durumda yaşam
koşullarını namuslu ve onurlu bir biçimde sürdürmek için
çırpındığı bir bataklık hâline gelmiş
durumda.
TÜRK-İŞ, asgari ücretin belirlenmesinde ilk
kez altına imza atmadı ve asgari ücreti bu iktidar, 1.404 lira olarak
belirledi ama TÜRK-İŞin açlık sınırını
belirlediği rakam 4.512 lira. Yani siz diyorsunuz ki asgari ücretliye:
Açlık sınırı 4.512 lira ama sen al 1.404 lirayla çoluk
çocuğunla beraber evini idare et. Bunun imkânının
olmadığını Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın
milletvekilleri de mutlaka çok iyi biliyor. 1.404 lirayla geçim
olmayacağını bilenler, asgari ücretliyi açlığa ve
sefalete mahkûm ettiklerini de biliyorlar ve kılları bile kıpırdamıyor.
Asıl üzülünecek noktanın da burası olduğunu
düşünüyorum. Pek çok asgari ücretli, ikinci bir iş yapıyor;
geceleri taksi şoförlüğü yapıyor; pazara çıkıyor,
limon, domates, biber satıyor. Taşeron işçilerine güvence
verdiniz. Başbakanlık yapmış ve sizi seçime
taşımış olan -kulakları çınlasın- Sayın
Ahmet Davutoğlu işçilere Taşeronu en kısa sürede
kaldıracağız ve bu ülkede taşeron işçilik bitecek.
dedi, söz verdi, bu sözünü dahi tutamadı ve ne yazık ki siz,
Sayın Ahmet Davutoğluna taşeron işçisi muamelesi
yaptınız ve sözleşmesini uzatmadınız. Bu, acı.
Türkiyede emekli perişan. Ben İzmir
çocuğuyum. Balçova Termal vardır İzmirde, termal otelleri
vardır. Danimarkadan, Norveçten emekliler gelirler ve orada tedavi
görürler, sağlık muayenesinden geçerler, sağlık tedavisi
için Balçova Termalin şifalı sularına girerler. Bizim emeklimiz
ise sokağa çıkamaz noktada. Kahveye gitse -çay olmuş 1,5 lira-
çay içecek parası bile cebinde yok. İşçinin hâli ortada ama
köylü ve emekçiye, köylü kesimine, üreten kesime gelince bütün atasözlerini
geriye çeviren bir cümleyi söylemek istiyorum: Hani deriz ya Ne ekersen onu
biçersin. diye. Çiftçi için, köylü için söylenen tek söz var, tek cümle:
Çiftçi, ne ekerse eksin dert biçiyor. Yatlara, uçaklara indirimli yakıt sağlıyorsunuz,
çiftçiye gelince o indirimli yakıtı vermiyorsunuz. Gübrede, tohumda
ona destek olmuyorsunuz ve çiftçi ne ekerse eksin dert biçiyor.
Fabrikalarımızı sattınız.
Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, demir çelik -İskenderun, Ereğli-
çimento fabrikaları
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) SEKA
ATİLA SERTEL (Devamla) SEKA ve gazetecilerin
kâğıt üretiminde büyük bir fabrika olan tekellerimizi
sattınız. Her şeyi sattınız, savurdunuz, hatta
arazilerini bile sattınız; açtığınız tek fabrika
yok ve Türkiyeyi işsizliğe mahkûm ettiniz. Az önce
arkadaşlarımız söyledi, 6 milyon 800 bin işçi, istatistiki
rakamlarda görünüyor ve bunun pek çoğu üniversite mezunu. Siz diyorsunuz
ki çocuklara: Okuyun, büyük adam olun, üniversiteyi bitirin.
Çocuklarımız üniversiteyi bitiriyor, işsiz kalıyor. O
çocuklara hangi imkânı tanıyor bu devlet?
Tarım kesimine gelince, ekonomik
kalkınmaya gelince ve Türkiye'nin çare arayışına gelince
size yine İzmirden örnekler vermek isterim sevgili arkadaşlar. Bunu
iktidar partisi, Sayın Bakan dikkatle dinlesin, Gedizi temizleyemeyen
Sayın Bakan dikkatle dinlesin: Bizim İzmir Büyükşehir Belediyesi
Başkanımızın uyguladığı bir model var. Tire
Süt Kooperatifi aracılığıyla İzmirde ve çevrede
yaşayan bütün çocuklara, 0-4 yaş grubu çocuklara ücretsiz her hafta 4
litre süt dağıtıyor ve bunu bir kooperatif
aracılığıyla yapıyor. Bu işe, önce ilkokul
çocuklarına süt dağıtımıyla başladı ve
Bayındırda, Ödemişte, Kirazda, Tirede süt üreticileri
kalkındı; 6 ineği olan, 12 yaptı; 12 olan, 24 ineğe
sahip oldu ve süt üreticiliği gelişti. Hatta, o kadar gelişti
ki, Bursadan Sütaş geldi, fabrikasını Tirede süt
üreticilerinin yakınına kurdu çünkü akıllılık
yaptı, taşımada kolaylık sağladı. Egede
kalkınma modellerinin önemli bir dönemecidir bu. Süt üreticisi, bugün
memnun çünkü arkasında İzmir Büyükşehir Belediyesi var.
Yine, Bademli
Bilir misiniz Ödemişin
Bademlisini? Türkiye fidanının yüzde 64ünü, Türkiyedeki ıslah
edilmiş fidanın, meyve fidanının yüzde 64ünü
Ödemişin Bademli beldesi karşılıyor. Bu, nasıl oldu?
İşte, yine İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı,
her yıl 1,5 milyon meyve fidanını alarak İzmirin bütün
ücra köylerine, dağ köylerine kadar ulaştırdı ve meyve
fidanlarını ücretsiz olarak Büyükşehir Belediyesinden alan
köylüler bin kez İzmir Büyükşehir Belediyesine teşekkür etti.
Sevgili arkadaşlarım, iki tip
belediyecilik var; ya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
gibi olacaksın, Hollandaya, lale soğanına milyon dolarlar
akıtacaksın ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi
Başkanı Aziz Kocaoğlu gibi olacaksın Bayındırda
yerel çiçekçiliği kalkındıracaksın, yerel çiçekçiliği
kalkındırdı arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, lalesini kendi üretiyor.
ATİLA SERTEL (Devamla) Bayındır,
Bademler köyü, bu köylerde yaşayan yurttaşlarımız, şu
anda Türkiye'nin çiçek ihtiyacını karşılar noktada,
tarımda kazanır noktaya geldi. İşte, kalkınma
modelleri bu, örnekler bu. Arıcılığı teşvik etti
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı, kalkınmada model
bu. Her anlamda çok güzel örnekler var.
Sayın Bakan, yine, dinlesin, Türkiyede 554
civarında arıtma tesisi var, temiz su toprağa gitsin diye; bunun
157si İzmirde arkadaşlar. İzmirin suyunu, körfezini her
açıdan temizleyerek ekonomiyi canlandırmaya,
yatırımları canlandırmaya çalışan bir kent
İzmir.
Üstelik, İzmirde demokrasi var, kimse kimsenin
yaşam tarzına karışmıyor. Orada bira içen çocuk ile
Kordonda namaz kılan insan yan yana duruyor ve kimse kimseyi asla
rahatsız etmiyor, İzmir öyle bir kent. (CHP sıralarından
alkışlar) O nedenle, İzmire yatırım gelir
arkadaşlar. Eğer siz bu ülkeye demokrasiyi, bu ülkeye güvenceyi, bu
ülkeye insan haklarını, bu ülkeye özgürlüğü, bu ülkeye
demokrasiyi getirmezseniz, tek adam sultasını getirip koyarsanız
bu ülkeye ne dış yatırım gelir ne iç
yatırımcı güvende hisseder kendini, asla ve asla
yatırım yapmaz arkadaşlar.
Bizim size naçizane önerimiz şu: Halkın
sorunlarına sahip çıkın. Sefa ve güzel bir yaşam içerisinde
olanlar halkın durumundan anlamayabilirler ama halk açlık ve sefalet
sınırının en dibinde ve çaresizlik içinde.
Kulaklarınızı açın, tek adama değil, halka döndürün,
halka döndürün kulaklarınızı. (CHP sıralarından
alkışlar) O zaman sizi milletvekili olarak ayakta
alkışlarım arkadaşlar.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) O tek adam,
halkın oyuyla geldi, kusura bakma. O tek adamın oyunu sen rüyanda
göremezsin.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
bizim şu an görüşmekte olduğumuz teklifle bir tek adam rejimi
kurmaya çalıştığımızı iddia ederek grubumuza
bir sataşmada bulunmuştur. Ben de bu teklife imza atan birisiyim. Bu
anlamda bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İzmir
Milletvekilimiz Hamza Dağ cevap verecek.
BAŞKAN Sayın Hamza Dağ, buyurun.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İzmir Milletvekili Hamza Dağın, İzmir
Milletvekili Atila Sertelin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi ben de selamlıyorum
saygıyla.
Şimdi, sayın konuşmacı, benden
önce konuşmasında genelde bir İzmir portföyü çizdi. Gerçekten,
İzmirde son dönemde çok ciddi gelişmeler var, İzmirde çok
büyük hizmetler de yapıldı. İzmirde süt anlamında
Ödemiş gerçekten sütün merkezi oldu. Yılda 4 milyar ton süt üretimi
varsa AK PARTİ iktidarının yapmış olduğu çok
büyük teşviklerle bu yapıldı. Bayındırda
fidancılık gelişmişse bu yine AK PARTİli belediyeyle
beraber ve önceki dönem belediyeyle beraber AK PARTİ iktidarının
yapmış olduğu hizmetlerle oldu.
ALİ YİĞİT (İzmir) Bu
mahallî çalışmaları da Büyükşehir Belediyesi
Başkanlığı yaptı.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Yine
fidancılık, tarım, hepsi gelişmişse bu bir belediyenin
tek başına yapacağı iş değil. Belediyenin
yapmış olduğu o faaliyetleri de destekliyoruz, güzel şeyler
ama takdir edin ki bunlar bir belediyenin yapacağı, alacağı
sütlerle olacak iş değil. Bunlar, AK PARTİ iktidarının
yapmış olduğu işler.
Diğer taraftan, bir İzmir görüntüsü
verilirken sanki İzmir Türkiyeden ayrı bir yerdeymiş gibi bir
anlayış oluyor. Yani Ali Bey, geçen biraz daha açık ifade etti
bunu, bugün de Atila Bey, farklı şekilde ifade etti.
Arkadaşlar, demokrasi, Türkiye'nin her yerinde;
özgürlük, Türkiye'nin her yerinde.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sokağa
çıkamıyorsun, yapma ya! Sekizden sonra biz sokağa
çıkamıyoruz.
HAMZA DAĞ (Devamla) - İstanbulda da bir
yerde bira içen bir insan var, diğer tarafta namazını kılan
bir insan var. Bu ülkenin her bir yeri, 81 vilayeti, 7 bölgesi, tamamı,
demokrasiyle yönetiliyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Biz sokağa
çıkamıyoruz sekizden sonra.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Özgürlük var, öyle siz
çıkıp buradan İzmiri ayrı bir yere koyup diğer illeri
ayrı bir yere koyarsanız yanlış yaparsınız.
Kesinlikle bunu yapmayın, bir kere daha bunu yapmamanız konusunda
sizi uyarıyorum, ben de bir İzmir Milletvekiliyim. Atila Bey
İzmir çocuğuyum. dedi, ben de bir İzmir çocuğuyum.
İzmirde büyüdüm, gözümü İzmirde açtım, İzmirin
sokaklarını, her yerini çok iyi bilirim, onun için İzmiri bu
ülkede ayrı bir yere koymanız doğru değil diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ben, Sayın
Hamza Dağın adını zikretmedim, o iki kez benim
adımı zikrederek benim konuyu çarpıttığımı
söyledi, ben söz hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Hamza Dağa, gruba
olan sataşmadan dolayı söz verdik.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama benim
adımı zikretti.
BAŞKAN Adınızı zikretti, sizi
sevdiğini, saydığını ifade etti.
ATİLA SERTEL (İzmir) Evet, ama ben
çarpıtmadım asla, o konuda yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun iki dakika süre
veriyorum size de Sayın Sertel, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
4.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sevgili
arkadaşlarım, ben tabii ki Eskişehirde doğdum,
İzmirde kırk bir yıldır bulunuyorum, o anlamda Türkiyenin
bütün illeri benim için çok önemli. Karstan da sorumlu milletvekiliyim ve
Karsla ilgili sorunları da Sayın Ahmet Arslanın
başını ağrıtacak şekliyle her seferinde
getiriyorum.
Benim buradaki amacım, iktidara yol ve yön
göstermekti yani bizim Büyükşehir Belediye
Başkanımızın yaptığı iyi şeylerin
onlara da örnek olması gerektiğini söylemek istemiştim ki
Sayın Hamza Dağ, sevgili arkadaşım, bu konuda bana bir kez
daha konuşma fırsatı verdi ve eksik kalan bir kısmı
tamamlama fırsatı verdi, kendisine de teşekkür ederim. O da
şudur: İzmir Büyükşehir Belediyesi, bütün ilköğretim
çağındaki çocuklara ücretsiz süt dağıtıyordu,
çocukların büyümesinde, kemik gelişiminde süt çok önemliydi. Bunu
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tam altı yıl sonra
keşfetti ve bu uygulamayı Türkiyeye getirdi. Bunun için de hakikaten
de teşekkür etmek lazım ama ilk etapta tabii, çocuklarımız
zehirlendi, süte de hile karıştı, o da olur, o da geçti,
şimdi düzeldi. İyi şeyleri örnek alsınlar diye söylüyorum,
güzel şeyleri örnek alsınlar diye söylüyorum.
Türkiyede kalkınma modellerini yaratmanız
lazım. Niğdeden patates üreticisi bizi arıyor ve Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanı Ödemişin patatesini satın
alıyor, İzmire ücretsiz dağıtıyor, acaba bizim
patatesimizi de satın alır mı? diyor.
Sevgili arkadaşlarım, Bayındır
Belediye Başkanı da Cumhuriyet Halk Partili. Çiçekçiliğin
merkezi oldu, bundan gurur duymak lazım, onur duymak lazım. Asla ve
asla İzmir övgüsü yapmıyorum, İzmirin modellerinin Türkiyeye
örnek olması için söylüyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Bakan, siz hangi
gerekçeyle...
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sataşmada bulundu.
BAŞKAN Ne dedi Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) İşte Gedizi temizleyemeyen
Sayın Bakan iyi dinlesin. dedi.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Eroğlu, size de sataşmadan
dolayı iki dakika söz veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
5.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, İzmir Milletvekili Atila Sertelin HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, ben de o bölgenin bir insanıyım.
Özellikle 7 Haziranda da İzmir Milletvekiliydim. Dolayısıyla,
kısa bir dönem de olsa İzmiri yakinen tanıdım.
Ben gerçekten vekillerime şaşıyorum.
Sahil kesimleri güzel ama arka tarafları gezdiğimiz zaman gerçekten
şehircilik açısından İzmir sınıfta
kalmıştır, üzülerek söylüyorum.
Ayrıca, bakın, Gedizden bahsettiniz.
Gedizde biz Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak
üzerimize düşen her şeyi yaptık. Ancak, özellikle bazı
şehirlerimizin atık su arıtma tesisleri yeni başladı.
Onlar bitince biz... Dere ıslahları, ağaçlandırma, erozyon
kontrolü çalışmaları Gedizde yapıldı. Ayrıca,
biliyorsunuz, İzmirdeki kuş cennetini bile biz kurtardık.
ALİ YİĞİT (İzmir) Ama
Gediz yine hâlen zehir akıyor Sayın Bakan, hâlen zehir akıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Bunun dışında, bakın, İzmirde
Büyükşehirden bahsediyorsunuz, süt dağıtıyor. Yahu, süt
dağıtmak ne ki, bütçenin kaçta kaçı? Şimdi, sadece bizim
Torbalıdaki Fetrek Deresine verdiğimiz, Büyükşehrin
dağıttığı sütün belki bin katı kadar masraf
yapıyoruz. Ayrıca köprüler yıkıldı, yapamadı. Kınıkta
köprü yıkıldı, yapabildi mi? Biz yaptık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama cebinizden
yapmıyorsunuz ki, devletin parasıyla yapıyorsunuz. Yapmanız
gerekir zaten.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Özellikle, Beydağında köprüler
yıkıldı, yapamadınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ankarada da metro
yapamadı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, bunları biz yapıyoruz,
lütfen bunları bir takdir ederseniz çok sevinirim.
Ayrıca, diyorsunuz ki
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın Bakan,
cebinizden mi yaptınız, milletin vergisiyle yaptınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ankarada da metro
yapamadı sizinki.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Efendim, Bergamada, Torbalıda, o bölgedeki,
Bayındırdaki özellikle süs bitkileri ve fidanların üretimini
ilk defa Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye
başkanlığı döneminde alım garantili olarak biz
başlattık, gerçekten çok faydalı oldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok, yok, onun
davası var; 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - En azından bunu takdir edin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir dakika, 4.
Ağır Cezada yargılandınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, sadece zabıtlara geçsin diye söylüyorum: Tarihe
Gedizi temizleyemeyen Bakan olarak geçmiştir kendisi.
Teşekkür ederim.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ergene de var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meleni de
temizleyemediniz, Ergeneyi de temizleyemediniz. Adıyamanın tüm pis
suları Atatürk Barajına akıyor.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 11/1/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, AKP
Hükûmetinin siyasi, iktisadi ve hukuksal uygulamaların
yarattığı neticelerden biri olan ekonomik kriz
gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden çıkış yolunu
bulmak ve ortak akılla hareket ederek derinleşen ekonomik krizin
önüne geçmek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisine geçmeden önce, Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcadır.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, sayın milletvekilleri, Sayın
Kaynarcayı davet ettim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bana teşekkür etmeniz lazım, üç dönemdir ben
Adıyamanın su sorununu gündeme getiriyorum.
Özür dilerim hatipten.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisi ekonomiyle ilgili. Çok değerli
konuşmacıların her biri burada birçok veriler aktardılar.
On dört yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomisiyle ilgili gelinen nokta
ortadadır, gerek en kötü süreçte
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tülay Hanım, size
söylemem bir şey ama dünden bugüne 54 milyar TL kaybımız.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) -
2009daki o krizde güçlü
devletlerin eksi büyümesine rağmen büyümeye devam etmiştir gerek
borçlarıyla ilgili bakıldığı zaman
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 19 kuruş arttı, 54
milyar dünden bugüne.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) -
Türkiye genelinde tüm
çalışmalarda çok iyi noktaya gelindiğinin verisel örnekleri de
vardır. Bütçeyi daha yeni geçirdik örneğin, aralık ayı
itibarıyla devletin merkezî bütçesini geçirdik. Ne bütçesi bu?
Yatırım bütçesi. Baktığınızda yüzde 30u
aşkın rakamlar dikkatinizi çekiyor. Eğitim 1inci sırada,
sağlık hemen arkasında, sosyal güvenlik yine öyle, millî ve
yerli üretimle birlikte çok değerli çalışmaların
yapıldığını görüyoruz. Ama, bugün de çok güzel bir
gelişme oldu, bakın, bir teslim töreni vardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 19 kuruş
artmış dolar.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Kürsüye
çıkmışken hemen onu ifade edeyim. Nedir o? Millî imkânlarla
gerçekleştirdiğimiz modern piyade tüfeğinin ilk parti üretiminin
Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim töreni vardı,
Sayın Fikri Işıkla birlikte
Yani, millî savunma sanayisinden
ekonomimize, eğitime, sağlığa kadar bütün veriler ortada.
İstikrar çok önemli.
İstikrarımız için yaptığımız bir
çalışma Anayasa, pazartesi itibarıyla görüşmeye
başladık çünkü istikrarınız varsa ekonominiz güçlüdür.
İstikbalimiz ve istikrarımız için
hazırladığımız bu çalışmaya, bugün Anayasa
görüşmelerine yine devam edeceğiz.
Bakın, 15 Temmuz bir darbe girişimiydi.
Hemen bir ara parantez açıp cümlelerimi tamamlayacağım, zaman
çok değerli, bir an önce yasal çalışmalara geçmemiz lazım.
15 Temmuzda o hain ve alçak girişimi başaramayanların ikinci
hamlesi neydi? Ekonomi, değil mi? Az önce ifade eden değerli
vekillerin o verilerinin her birinde işte bazı güçlerin
müdahaleleriyle ekonomik anlamda yapılmak istenen çalışmalar
vardı ve biz bunu da aştık, bunu da başardık, daha da
iyi olacak. Nasıl iyi olacak? Birlikte olursak, beraber olursak, güçlü
olursak bunu başaracağız kardeşçe.
Bugün Anayasa görüşmelerine devam
edeceğiz. Dün ve bugün itibarıyla
Dün 2 maddeyi geçirdik; 1incisi
adaletle ilgili, yargıyla ilgili tarafsızlık maddesiydi. 2ncisi
550 olan sayının 600e çıkmasıydı. Bugün de
gençlerimiz var gündemde, yaş itibarıyla da seçilme
yaşını 25ten 18e getiren düzenlemeyi, 3üncü maddeyi bugün
itibarıyla görüşeceğiz.
Dolayısıyla bu duygu ve düşüncelerle
HDP grup önerisi aleyhine görüş belirttiğimi ifade ediyor, çok
değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip dedi ki: Biz yerli tüfek fabrikasını
açtık.
Şimdi, değerli hatip, bildiğim
kadarıyla barışçıl bir insan, barışı savunan
bir insan ve bir anne. Annelerin silaha karşı çıkması
lazım, silahsızlanmayı istemesi lazım ama silah
fabrikasıyla övündü. Yani kusura bakmayın
BAŞKAN Sayın Tanal ya, sizin bu
bakışlarınız
Evet, Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapama Saati : 16.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 25/8/2016 tarihinde Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna 25 Ağustos 2016
tarihindeki Artvin programı esnasında Şavşat-Ardanuç
karayolunda terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen suikast
girişiminin aydınlanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/01/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/01/2017 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından "CHP Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na 25 Ağustos 2016
tarihindeki Artvin programı esnasında Şavşat-Ardanuç
karayolunda terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen suikast
girişiminin aydınlanması" amacıyla 31/10/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (853 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 11/01/2017 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutana aittir.
Sayın Bayraktutan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, vermiş olduğumuz araştırma
önergesinin temeli şu: 25 Ağustos 2016 tarihinde Sayın Genel
Başkanın Artvine yapmış olduğu ziyarette ne
yazık ki bir menfur suikast girişimiyle karşı
karşıya kaldık değerli milletvekilleri. O günden bugüne
kadar, verdiğim araştırma önergesini Meclis gündemine
indirmemiştik ama bugün bunu konuşmamız gerektiğine
inandık, çünkü aradan yaklaşık beş aylık bir süre
geçmiş olmasına rağmen, herhangi bir şekilde bu
saldırıyı gerçekleştiren terör örgütleri ve onların
mensuplarına ilişkin olarak yargılama makamlarına,
adliyeye, savcılıklara intikal etmiş herhangi bir fail veya
şey yok, öncelikle onu ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, PKKnın üç yerden
Karadenize girdiğine ilişkin bilgi ve duyumlar var istihbarat
örgütlerinde, güvenlik birimlerinde. Bunlardan bir tanesi Ordu-Giresun
tarafından böyle bir girişim var Karadenize girmeyle alakalı.
Diğer taraftan, Trabzon ve Gümüşhane üzerinden böyle bir girişim
var. Bizim tarafta da Artvin ve Ardahan üzerinden böyle bir girişim var.
Değerli arkadaşlar, Artvinde PKKnın
bu şekilde bir saldırı yapacağına ilişkin,
şu ana kadar insanın tasavvur edemeyeceği bir gerçekle
karşı karşıya kaldık. O gün Sayın Genel
Başkanı Ardahandan, Karstan uçaktan aldık, hep beraber
Şavşat üzerinden Ardanuça gidiyorken Şavşattaki program
bittikten sonra tam orta yolda, Yanıklı mevki denilen yerde,
Sayın Genel Başkan, Sayın Seyit Torun ve il
başkanımızla beraber benim de bulunduğum araç içerisinde
bir suikast girişimiyle karşı karşıya kaldık,
onlarca mermi atıldı uzun namlulu silahlarla. Özellikle yakın
koruma ekibine içten bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Yine, Artvindeki
Emniyet teşkilatımıza, Jandarma birimlerimize, Jandarma özel
harekât timlerine özellikle teşekkür etmemiz gerekiyor.
Arkadaşlar, oradaki tablo çok vahim bir
tabloydu. Burada bir zafiyet vardı; evet, bir zafiyet olduğu için
böyle bir olay oldu. Bu olaydan önce de, birkaç gün evvelden de veya birkaç ay
evvelden de Artvinde terör gruplarının bazı köylere baskın
yaptıkları, zorla ekmek aldıkları
Ki Artvinde herhangi
bir şekilde halktan lojistik destek alması mümkün değil
PKKnın. Ama buna rağmen bu olay gerçekleşmiştir. Bu olay
olduktan sonra biz Artvinin bir ilçesinden diğer bir başka ilçesine
-Şavşattan Ardanuça- ne yazık ki tarihinde olmayan bir örnek
teşkil edecek şekilde hava yoluyla gitmek durumunda kaldık.
Olayın ciddiyetine bakın, yani güvenlik güçleri, kara yoluna izin
vermediler. Genel Başkan, helikopterle programına devam etti ve Genel
Başkanın programına, Şavşattan Ardanuça helikopterle
intikal ettik. Tablo bu kadar vahim bir tabloydu değerli
arkadaşlarım. Ama bunun yanında, Artvinde bu şekildeki bir
güvenlik zafiyetinden daha öte, muhtemel bir istihbarat zafiyetinin
sorgulanması gerektiğine inanıyoruz. Yani Cumhuriyet Halk
Partisinin, Mustafa Kemal Atatürkün koltuğunda oturan bir Genel
Başkanına Artvinde bir saldırı girişiminde
bulunuluyor; bunu bu Parlamento tartışmalıdır değerli
arkadaşlarım, bu Parlamentoda bunu konuşmalıyız diye
düşünüyorum. Bu şekilde bir Meclis araştırma önergesinin
yararlı olacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Artvinde bu
girişim yapılıyorken Güvenlik zafiyeti, istihbarat zafiyeti
var. diyoruz ama başka bir olayla alakalı olarak, bir Cerattepe
girişiminde Artvinden Rizeye kadar burada birkaç kere konuştum- en
aşağı 6 yerde aranarak Rizeye gittik, bir çevre davasına 6
yerde aranarak gittik. Sayın Bakan burada olsa keşke,
İçişleri Bakanı. Kendisiyle bizzat görüşme yaptım
Sayın Bakan, bizleri niye arıyorsunuz? dedim. Dedi ki: Bu Rize
Cerattepe duruşmasında, Rizedeki duruşmaya PKK geliyor.
Değerli arkadaşlarım, PKKyla ilk
mücadele başladığı zaman benim
hatırladığım şudur: Güneydoğuda,
yargılamalarda keşif mahalline gitmeyle alakalı hâkimlere PKK
baskı yapardı, sağ olun sizin zamanınızda artık
keşifleri bıraktı PKK, artık Rizede Cerattepe
duruşmasına geliyor. Eğer bu kafayla gidersek tahmin ediyorum
bir iki yıl sonra da Danıştayda ve Yargıtaydaki
duruşmaları izlemeye başlayacaktır PKK. (CHP
sıralarından alkışlar) O anlamda bunu kabul edebilmek
mümkün değildir, onu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Bakın, o saldırıda kaybettiğimiz
1 şehidimiz var, Fatih Çaybaşı; kendisini rahmetle
anıyorum, ailesine buradan bir kere daha sabır dileklerimi
iletiyorum. Genç bir çocuğumuz, bizim önümüzdeydi hemen, ilk yapılan
saldırıda kendisini kaybettik Fatih Çaybaşıyı.
Mekânı cennet olsun diyorum, ailesine sabır diliyorum. Yani bir kere
daha kendisini saygıyla anıyorum. 2 tane yaralı askerimiz var,
onlara da acil şifalar diliyorum. Çok ağır bir nekahet dönemi
geçiriyorlar, bir an önce sağlıklarına
kavuşmalarını temenni ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Sayın Genel Başkanımız
saldırıdan hemen sonra -birçok yerden telefon aldı, Sayın
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bütün siyasi parti liderleri,
sayın milletvekilleri, ilgili bakanlar; onlara da yöre milletvekili olarak
çok teşekkür ediyorum hemen arkasından Eğer bir can feda
edilecekse, devlete o canımız feda olsun. dedi; onu da burada bir
kere daha paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önceki
dönemde PKKyla Hükûmetin veya devletin bir konsepti vardı; bir
çatışma konsepti vardı, terörle mücadele ediliyordu. Şimdi
bu iş değişti. Bakın, bu olay olduktan hemen sonra öyle bir
tabloya gelindi ki bir kınama bombardımanıyla karşı
karşıya kaldık; Hükûmet o konuda, gerçekten, tam notu hak ediyor
arkadaşlar. Başbakan kınadı, Cumhurbaşkanı
kınadı, bakanlar kınıyor; inanılmaz bir kınama
bombardımanı var, demek ki yeni terörle mücadele konsepti bu. O
kadar kınadılar ki PKK da sapıttı, bu kınamadan
dolayı o da bunadı, dedi ki: Bu saldırıyı ben
yaptım ama Kemal Kılıçdaroğluna karşı
yapmadım. Yani, muhtemelen kınamanın yararlarından bir
tanesi budur, PKK da sapıttı çünkü. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz bu kınamayı yaptınız; Konvoya
yaptım, Sayın Kılıçdaroğluna yapmadım. dedi.
Değerli arkadaşlarım, şimdi yeni
bir terör konsepti ortaya çıktı: Saldırı yapılır
yapılmaz yayın yasağı diye bir şeyi ortaya
koyuyorsunuz, yayın yasağı. Bizim orada biz yayın
yasağından ne anlıyoruz, biliyor musunuz? Bizim Çoruhta
yayın balıkları çıkıyor, av sezonu olduğu zaman
yayın yasağı konuluyor, balıkla alakalı avlar
engelleniyor. Şimdi, neredeyse terör olayı olmadan evvel yayın
yasağı koymaya başladınız; yani, bunu da yüce
heyetinizin takdirlerine arz ediyorum.
Şimdi, 3 Kasım 2002de Türkiyedeki mevcut
Hükûmet 7 şehitle sizlere ülkeyi teslim ediyor arkadaşlar. 7
şehit, bakın, 2002de 7 şehidimiz var. 1974te Kıbrıs
Barış Harekâtında 486 şehit vermişiz; Korede 731
şehit vermişiz; gelinen noktada, son bir buçuk yılda vermiş
olduğumuz şehitler neredeyse bunun üzerinde, böyle bir şehit
sayısıyla karşı karşıya kaldık.
Sayın Elitaş -kendisinin burada
olmasına çok sevindim- 20/12/2016 tarihinde Komisyonda
yaptığımız görüşmeler sırasında -ben de
oradaydım Anayasa Komisyonu üyesi olarak- dediniz ki: Devlet, terör
örgütüyle müzakere yapmaz. Dikkatle not aldım, tutanaklara da
baktım; 41inci sayfa, yanılmıyorsam. Evet, devlet, terör
örgütüyle müzakere yapmaz, ben de sizin söylediğinizin altına imza
atıyorum. Peki, terör örgütüyle müzakere yapmadınız mı
Sayın Elitaş? Kim oturdu Haburda, Osloda kim oturdu? (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu sormak bizim hakkımız
değil mi?
Bakın, değerli milletvekilleri,
Diyarbakır meydanında Abdullah Öcalana açıklama
yaptırdınız; iki gün evvel şurada Meclisin
kapısında Ankara Baro Başkanına açıklama
yaptırmadınız değerli arkadaşlarım, ben sizinle
neyi tartışayım? (CHP sıralarından alkışlar)
Kim oturdu bunlarla beraber değerli arkadaşlarım? Öncelikle
bunları konuşmak gerekiyor. Bu, terörle mücadele konseptini
değiştirmeniz gerekiyor.
Bakın, olay şu: Şu
fotoğrafları hep dikkatle takip ediyorduk. Diyorduk ki
Bakın,
buradaki fotoğrafları görüyorsunuz: PKKlılar Haburdan böyle
giriş yaptılar. diye. Bu kimin eseri? Bu, herhâlde, Cumhuriyet Halk
Partisinin veya bizim eserimiz değil değerli arkadaşlarım.
Bakın, PKK, peşmerge Haburdan ülkeye giriş yaptı. diye.
Şimdi, bugün gazetelerde ilginç bir haber var,
bu haberi yüce Meclisle paylaşmak istiyorum. Bakın, Kandilin
yolladığı teröristleri bırakmamızı Hükûmet
istedi. diye. Şimdi, bunları satır satır Parlamento
kürsüsünde ileride bırakılacak
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kim söylemiş?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Bakın,
şöyle bir şey var. Bugünkü Sözcü gazetesinde ve diğer
gazetelerde var, aynen okuyorum: Kandilin yolladığı
teröristleri bırakmamızı bizden Hükûmet istedi. diyor,
değerli arkadaşlarım, bugünkü gazetelerde var. Habur rezaleti
sırasında Diyarbakır Başsavcısı olan Durdu Kavak
aynen şöyle diyor: Hükûmet, savcıların sınır
kapısına giderek teröristlerin ifadelerinin orada kurulacak bir
mekânda alınmasını ve serbest
bırakılmalarını talep etti. Değerli milletvekilleri,
devam ediyor, bakın. Kandil ve Mahmur'dan gelen PKK'lıların
Habur'daki çadır mahkemesinde sorgulanarak serbest bırakılmaları
sırasında Diyarbakır Başsavcısı olan Durdu Kavak
itiraflarda bulundu. İfadesinde, Hükümet, savcıların
sınır kapısına giderek teröristlerin ifadelerinin orada
kurulacak bir mekânda alınmasını ve serbest
bırakılmalarını talep ediyordu. dedi. Habur
olayını da anlatan Sayın Kavak şöyle dedi: Hükûmet,
savcıların Habur Sınır Kapısı'na gitmesini talep
edince, savcılar benim talimatımla Habur'a gittiler. Dikkat edin,
başsavcının ifadelerine bakın. İfadeler sonrası
savcı Ahmet Karaca beni arayarak, 25 teröristin kendi rızasıyla
teslim olduğunu, 5'inin ise örgüt adına görüşmeler yapmak
amacıyla geldiğini, hepsini tutuklamaya sevk etmek istediğini
söyledi. O zaman Karaca ve Okur'un aynı niyette olduğunu ve birlikte
hareket ettiğini sezdim. diyor. Devamında aynen şöyle söylüyor:
Bu arada Habur olayı 2009da oldu. HSYK, Diyarbakır'daki özel
yetkili savcıların Habur Sınır Kapısı'na giderek
teröristlerin ifadelerinin orada alınmasına karşı
çıkıyor, ifadelerin Diyarbakır'da alınmasını ve
tutuklanmalarını istiyordu. Dikkat edin, en önemli olay bu. Hükûmet
ise, savcıların sınır kapısına giderek
teröristlerin ifadelerinin orada kurulacak bir mekânda
alınmasını ve serbest bırakılmalarını talep
ediyordu. diyor. Bunu talep eden kim? Bunu söyleyen kim? Diyarbakırın
o dönemdeki başsavcısı. Siz başsavcıya demişsiniz
ki: Bu terör gruplarını serbest bırakın. Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bunu diyen bir Hükûmetin olduğu
ortamda biz, Sayın Genel Başkanımıza yapılan
saldırıyı gerçekleştiren teröristleri nasıl bulabiliriz
değerli arkadaşlarım? Bunu sizlerin, yüce heyetin takdirine
bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, hatibimiz, ben yanlış duymadıysam,
mevkidaşım Sayın Elitaşa çok açık sataşmada
bulundu. Cevap vermeyi düşünüyor mu?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önerinin aleyhinde ilk söz Muğla Milletvekili
Sayın Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında her türlü terör
eylemini lanetliyorum. Özellikle, 25 Ağustos 2016 tarihinde Artvinde
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna yönelik saldırıyı da tekrar
buradan kınıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi camiasına ve
milletimize tekraren geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Olayda
şehit olan jandarma er Fatih Çaybaşını ve tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Ben de 1993-1996 yılları arasında
Artvin Vali Yardımcısı olarak görev yaptım. O yıllarda
da Artvinde benzer birtakım terör yapılanmaları vardı. O
gün güvenlik kuvvetlerimizin bu olayın üzerine kararlılıkla
gittiği dönemde, Artvin halkının güvenlik kuvvetlerimize çok
büyük destekleri olmuştu. Bu olayda da eğer Artvin halkının
destekleri devreye sokulsaydı bu saldırıyı
gerçekleştirenlerin o gün ele geçirilebileceklerini tahmin ediyorum. Ben
Artvin halkına da tekrar bu vesileyle selamlarımı,
saygılarımı gönderiyorum. Gerçekten, terör konusunda Artvinliler
şimdiye kadar her zaman çok duyarlı ve bilinçli hareket
etmişlerdir.
Elbette ülkemiz için güvenlik meselesi son derece
önemlidir. Demokrasinin yaşatılabilmesi için ülkemizin güvenlik
meselesini kökten çözmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
zaman terör örgütleriyle acımasızca mücadele edilmesi
gerektiğini ifade ettik çünkü teröristler, birileri tarafından
eğitilmiş ve birilerinin hedeflerine uygun olarak
programlanmış ve başkalarının hedeflerine göre eylem
yapan cinayet şebekeleridir. Tabii, burada güvenliği sağlamak
noktasında en önemli sorumluluk elbette Hükûmete aittir. Güvenliği
sağlamak Türkiyeyi yönetenlerin yapması gereken en önemli
iştir. Burada birinci tartışılacak konu: Hükûmet
yetkilileri, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer
bakanlar gittiği zaman her türlü güvenlik tedbirini eksiksiz alan Hükûmet,
muhalefet liderleri konusunda aynı duyarlılığı niçin
göstermemiştir? Bu konuyu Hükûmetin muhakkak bu kürsüye gelerek
açıklaması lazımdır, bence bu konunun
araştırılacak en önemli kısmı burasıdır.
Bugün de muhalefet liderlerine dönük birtakım
dedikodular maalesef sokakta dolaşmaktadır. Çünkü bu
dedikoduların önünü almak da elbette ki Hükûmetin görevidir çünkü sadece
demokrasilerde muhalefet vardır ve muhalefeti yaşatmadan demokrasiyi
yaşatmak da mümkün değildir. Ülkemizin içinden geçtiği böyle
sıkıntılı bir süreçte bu konuların
konuşulması da şüyuu vukuundan beter bir durumdur.
Şimdi, bu araştırma önergesinden
hareketle, geçmişten beri tekrar ettiğimiz bazı hususları
yeniden burada ifade etmek istiyorum. Son dönemde Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Kandile Türk Bayrağı
dikmeden PKKyla mücadelenin hedefine
ulaşılamayacağını defalarca burada anlattı.
Dolayısıyla, PKK terör örgütünü yöneten içerideki ve
dışarıdaki bütün terör odakları, karargâhları yerle
bir edilmelidir, Kandile acelece Türk Bayrağı dikilmelidir.
İkinci bir konu, son dönemde PKKyla DHKP-Cnin
yeniden ortak eğitim ve ortak eylem kararı aldığı
değerlendirmeleridir. Bu doğruysa, Artvindeki PKK eyleminde
DHKP-Cnin bir desteği ve katkısı var mıdır? Yoksa,
sadece, üç beş PKK militanının gerçekleştirdiği
sıradan bir eylem midir? Bunun ortaya konması lazım.
Yine, olayın meydana geldiği yerin
sınırımıza çok yakın bir bölge olduğu da dikkate
alınarak sınır güvenliğinin artık Türkiye gündeminden
çıkartılacak şekilde sınır güvenliğiyle ilgili
gerekli bütün tedbirlerin alınması lazım. Bugün, bütün terör
örgütleri sınır güvenliğiyle ilgili Türkiyenin zafiyetlerinden
istifade etmekte ve silah, mühimmat, militan geçişlerini, maalesef,
sınırlarımızdan sağlamaktadır. Bu konuda da
etkin, kalıcı ve hepimizi ikna edecek tedbirleri almak Hükûmetin
görevidir.
Değerli arkadaşlar, terörle mücadelenin
olmazsa olmazı istihbarattır. Bu, son dönemde ortaya
çıkmıştır ki yaptığımız
araştırmalar çerçevesinde, FETÖ terör örgütünün en çok zarar verdiği
yer istihbarat yapılanmamızdır. İstihbarat yapılanmasının
zafiyetlerinin zaman kaybetmeden giderilmesi, istihbaratın eksikliklerinin
giderilmesi ve istihbaratın bugünün ihtiyaçlarına göre yeniden
inşa edilmesi olmazsa olmaz bir durumdur. Yoksa, terör örgütlerinin
peşinden Efendim, şuradan geldi, buradan kaçtı. diye, nokta
operasyonları yapacak şekilde istihbaratı bir yere getirmeden
başarıyla terörle mücadele yapılamaz. Bu bakımdan,
ülkemizin bu istihbarat konusunda muhakkak gerekli çözümleri üretmesi
lazım.
Bakınız, ülkemiz son altı aydır
olağanüstü hâlle yönetilmektedir. Bu sıkıntılar
giderilmeden olağanüstü hâlden çıkılması mümkün
değildir. Bugün, Fransa dahi uzun süredir olağanüstü hâl
uygulamasından çıkamamıştır. Demokrasinin tüm organlarıyla
birlikte işletilebilmesi için de terörün gündemden çıkarılması
ve bu olağanüstü hâlin gerekçelerinin ortadan kaldırılması
lazım.
Yapılan bu tür saldırıların
arkasında Türkiyeyi bir iç savaş ve kaos ortamına sürüklemek
isteyenlerin olduğu da açıkça ortadadır. Dolayısıyla,
bu tip eylemleri basit bir PKK eylemi olarak değerlendirmemek lazım.
Bu eylemlerden sonra herkesin sağduyusunu muhafaza etmesi lazım ama
bu sağduyunun sağlanması konusunda Hükûmetin de gerekli
sorumluluğu ve duyarlılığı göstermesi lazım.
Eğer sağduyuyu muhafaza edemezsek terörle ilgili bir kaos olmasa, bir
iç savaş olmasa bile terör gündeminden uzaklaşamıyoruz. Terör
gündeminden uzaklaşıp güven ortamını
sağlayamadığımız zaman da ortaya bir iç savaş
çıkmasa bile başka kaoslar çıkmaktadır. Bugün ekonominin
içinde bulunduğu durum ortadadır. Bugün dövizdeki yükseliş
durdurulamamaktadır. Bunun sebebi nedir? Türkiye'nin
sağlıklı olarak istihdam yaratacak yatırımlar
yapamamasıdır, Türkiye'nin turist getirememesidir, Türkiye'nin
ihracat yapamamasıdır. Eğer Türkiye'de huzur olduğunu -biz
kendi kendimize istediğimiz kadar konuşalım- dünyaya
anlatamazsak kimse Türkiye'ye yatırım yapmaya gelmiyor. Gene,
Türkiye'de huzur olduğunu -biz istediğimiz kadar kendi kendimize
konuşalım- dünyaya anlatamazsak Türkiye'ye, ne İstanbul'a, ne
Antalya'ya, ne Muğlaya, ne İzmire ne de Türkiye'nin başka
bölgelerine turist gelmiyor. Eğer kendi kaynaklarımızı
devreye koyacaksak turizm sektörünü, yatırım sektörünü, üretim
sektörünü, ihracatı devreye koymamız lazım. Bunları yapabilmemiz
için de Türkiye'de güvenliği sağlamamız ve demokrasiyi
işletmemiz lazım. Ama, şunu açıkça bilmek ve görmek
lazım ki bir ülkede huzur yoksa ne demokrasi işliyor ne de ekonomi
işliyor. Bu bakımdan, Hükûmetin, Türkiye'yi kaosa götürecek bu tip
siyasi saldırılara karşı son derece duyarlı
olması lazım ve bu yapılan saldırının
aydınlatılması konusunda bugüne kadar yapılan
çalışmalar yeterli olsaydı, ağustos ayından bu yana
geçen altı ayda bunların aydınlatılması lazımdı.
Burada bir eksiklik olduğu aşikârdır. Bu bakımdan,
Hükûmetin bu eksikliği burada giderip yapılanları milletimizle
milletin kürsüsünden paylaşması gerekir diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
Önerinin lehinde ikinci söz Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemire aittir.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisinin önergesi lehinde grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Her şeyden önce, kimden kime yöneltilirse
yöneltilsin bir siyasi partinin liderine yönelik bir suikast girişimini
grubum adına, temsil etmiş olduğum camia adına
kınıyorum, lanetliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her birimizin yaşam hakkı biri birinden üstün
değildir, her birimizin, her bir insanın yaşam hakkı
tereddütsüz ki kutsaldır. Yaşam hakkını veren
dışında hiç kimsenin ona el uzatmaya hakkı ve haddi yoktur.
Siyaset literatüründe demokratik rejimlerde seçimle işbaşına
gelmiş bir siyasetçinin de görevden alınması ancak ve ancak onu
göreve getiren halkın uhdesinde, halkın iradesinde olan bir husustur.
Sayın Kılıçdaroğluna yöneltilen bu saldırı
Türkiye siyaset tarihinde maalesef ilk saldırı değildir ve
maalesef son saldırı da değildir. Dolayısıyla,
hakikat, hakikate ulaşmak, hakikati bir bütün olarak açığa
çıkarmak ancak ve ancak bu ve buna benzer olası
saldırıları ortadan kaldırmanın en etkili yolu, en
önemli yöntemi olabilir. Bu itibarla, bir kez daha camiamızdan Cumhuriyet
Halk Partisi camiasına geçmiş olsun dileklerimizi ifade etmek
istiyoruz. Özü itibarıyla çok açık ve net söylüyorum, o konvoyda
Sayın Kılıçdaroğlunun olmasıyla veya Sayın
Demirtaşın, Sayın Yüksekdağın olması veya
Sayın Bahçelinin olması veya Sayın Binali
Yıldırımın veya Davutoğlunun olması
arasında ne fark vardır? Çok açık ve net söylüyorum: Hiçbir fark
yoktur. O hâlde bu saldırı sadece bir partiye değil, legal,
demokratik siyasete yöneltilen bir saldırıdır. Bir kez daha
söylüyorum: Bu saldırı, maalesef ilk değildir ama aynı
zamanda son saldırı da olmamıştır. Cumhuriyet tarihi
boyunca ve yakın tarihimize baktığımızda, DEP
milletvekili Mehmet Sincar, 4 Eylül 1993 yılında Batmanda
uğradığı silahlı saldırı sonucu maalesef
hayatını yitirdi. 13 Mart 2010 tarihinde, Demokratik Toplum Partisi
Genel Başkanı Sayın Ahmet Türk, Samsunda saldırıya
uğradı. 18 Şubat 2003 tarihinde, Barış ve Demokrasi
Partisi milletvekili Sebahat Tuncel, yine Sinopta saldırıya maruz kaldı.
2015 yılının Kasım ayından şu ana kadar ve
şu anda da cezaevinde bulunan Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaş makam aracında olduğu esnada
silahlı saldırıya maruz kaldı. Aracın zırhlı
olmasından kaynaklı hayatta kaldı.
Bize yönelik saldırıları anlatmadan
önce, bugüne kadar hangi siyasi parti olursa olsun saldırıya maruz
kalmalarını kabul edilemez buluyoruz, kınıyoruz. Ancak
şunu da ifade etmeme müsaade buyurun. 7 Haziran öncesinde 70 yerde il,
ilçe binalarımız ve seçim bürolarımız 120 defa saldırıya
uğradı. Adana ve Mersin il binamız bombalandı, 5 Haziranda
Diyarbakır mitingimiz bombalandı. Yine Bingölde Hamdullah Öğe
adlı seçim çalışanımız faili meçhul bir şekilde
katledildi. 6-8 Eylül 2015 tarihinde 300den fazla parti binamıza
saldırı oldu. 8 Eylül gecesi genel merkez binamız
saldırıya maruz kaldı. 29 Ekim 2016dan bugüne kadar il, ilçe
örgütlerimize ve mahalle temsilciliklerimize yönelik 74 saldırı
gerçekleşti.
Çok açık ve net söylüyorum. Bu ülkede her bir
siyasi parti ve her bir siyasi partinin lideri ve her bir siyasi partinin
aktivisti bu ülkenin her karış toprağında gezme,
dolaşma, propaganda yapma hakkına, hürriyetine, özgürlüğüne
sahip olmalıdır.
Şimdi, müsaadeniz olursa, ben dikkatlerinizi
bambaşka bir noktaya çekmek istiyorum. O da şudur ki: Değerli
kardeşlerim, bu ülkede neredeyse 22 Temmuz 2015 tarihinden bugüne
değin legal demokratik siyasetin zemini ortadan
kaldırılıyor. Çok açık ve net söylüyorum, bu şiddet
sarmalının birinci derecede mağduru hayatını
yitirenlerdir; ikinci derecede mağduru ise legal demokratik siyasetin ta
kendisi ve özellikle HDPnin ta kendisidir. Bugün burada bulunması gereken
ve saldırıyı ilk kınayanlardan Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Demirtaş, Sayın
Yüksekdağ ve 11 milletvekilimiz şu anda cezaevinde bulunuyorlar.
Peki, ne oldu da bu noktaya gelindi, ne
yapılırsa bu kaos ortamından çıkılır?
İşte, bu önerge bir vesile hâline dönüştürülebilinir. Bunun
üzerinden hakikate ulaşma çabasını ortaya koyabiliriz. Çok
açık ve net, darbeden tam da kırk gün sonra bu gerçekleşiyor.
Eğer iddia edildiği gibi direkt Sayın Genel Başkanın
hayatı hedef alınmışsa o güzergâhı kim bildirdi?
Nasıl böyle bir bilgiye ulaşabildiler, nasıl ulaşabildiler?
Neyi hedefliyorlardı? Büyük bir kaos.
Peki, o kaos bugün bu ülkede yok mu ya da o kaosun
riski yok mu bu ülkede? Maalesef var. Maalesef var. Ve öyle bir noktadayız
ki özgürlük alanlarının tamamı elinden alınıyor
Bir
zırhlı araç tahsisiyle bu meselenin üstü örtülemez, kapatılamaz.
Bir zırhlı araç tahsis etmekle biz bu musibetleri bertaraf etme
şansına sahip olmayacağız. Roboskiden başlamamız
lazım. Roboski katliamından başlamamız lazım. Suruçla
sürdürmemiz lazım. Ceylânpınarla sürdürmemiz lazım. Hrant
Dinke kadar gitmemiz lazım. Ankara gar katliamına kadar gitmemiz
lazım. Bütün bunlara ışık tutmamız lazım, bütün
bunları aydınlatmanın çabasını ortaya koymamız
lazım ve bir şey daha yapmak lazım. İşte, bu, bütün
araştırma önergeleri, maalesef, iktidar partisinin reyleriyle,
oylarıyla, araştırılmaya, soruşturulmaya izin
verilmedi. Emin olun ha, emin olun, üstü örtülen, karanlıkta kalan her bir
saldırı yeni saldırıların zemin
hazırlayıcısıdır ve o saldırılar sadece ve
sadece temsil edilen kitleye yönelik bir zarar değildir. Bu ülkenin
geleceğinin tümüne yöneltilebilecek en büyük zarar, en büyük
saldırıdır.
Peki, nasıl böyle bir atmosfere geliniyor?
Nefret diliyle geliniyor. Bakın bütün siyasi suikastlara ama bütün siyasi
suikastlara, önce medya tarafından hedef gösteriliyor,
şeytanlaştırılıyor, saldırıya açık hâle
getiriliyor ve akabinde de saldırılar gerçekleştiriliyor. Ondan
sonra gösterilecek reaksiyonların, testi kırıldıktan sonra
gösterilecek reaksiyonların emin olun çok ama çok büyük bir
kıymetiharbiyesi yoktur, eğer ki testinin kırılması
için yeteri miktarda samimiyetle bir duruş ortaya konulmamış
ise. Bu itibarla da, gelin, gelin bir çıkış yolu arayalım,
hep birlikte bir çıkış yolu arayalım. Bu musibetten
çıkışın yol ve yöntemleri nelerdir, Parlamento bu konuda
nasıl bir sorumluluk üstlenmelidir, Hükûmet, sorumluluğunun
gereği, objektif sorumluluğunun gereğini nasıl yerine
getirmelidir? Bu suallere, bu sorulara hep birlikte yanıt arayalım.
İşte, onlardan bir tanesinin de yolu ve
yöntemi; Bu ülke, 2013-2015 dönemi içerisindeki
çatışmasızlık zemininden bir kez daha niye, hangi saikle
çatışma zeminine geri döndürüldü? sorusuna yanıt
aramaktır. Muhalefeti ile iktidarıyla neden insanların
hayatını koruyamadık? Neden barış prosesi, müzakere
prosesi nihai sonucu elde edemeden çökerdi, çökertildi? Neden bu başarılamadı?
Kimin rolü neydi? Kim ne yapması gerekiyordu da yapmadı, kim ne
yapmaması gerekiyordu da yaptı, yapmak durumunda kaldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İşte bütün
bunları araştırmak, bütün bunları soruşturmak ve sonunda
aydınlık geleceğe bir barışı miras bırakmak
hepimizin boynunun da borcudur.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bir tek bizim hatibe bir dakika verilmedi.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
size de vermiştim bir dakika.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok, vermediniz.
BAŞKAN Tamamladınız. Ha, süre istemediniz.
Verebiliriz yani
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu duygularla
hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ramazan, Artvin
milletvekili yok mu?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğluna 25
Ağustos 2016 tarihinde Artvin programı esnasında
Şavşat-Ardanuç kara yolunda terör örgütü PKK tarafından
gerçekleştirilen suikast girişiminin aydınlanmasını
muhtevi bir önerge. Bu önergeye geçerken burada şehit düşen
kardeşimiz Fatih Çaybaşıya Allahtan rahmet ve 2
yaralımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Tabii, bu hadiseyi tasvip etmek asla mümkün
değil; kınıyoruz, protesto ediyoruz ve Ana Muhalefet Partisi
Liderine de ve Cumhuriyet Halk Partisine de geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz. Bu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına
yapılmış bir suikast girişiminden ziyade demokrasimize,
siyasetimize ve hukukun üstünlüğüne yapılmış bir suikast
girişimidir. Bütün siyaset kurumu olarak, sivil inisiyatif olarak bunu
böyle değerlendirmek durumundayız. Netice itibarıyla, bugün ana
muhalefet partisine yapılan suikast girişiminin yarın başka
bir siyasi partiye ya da bir siyasi kimliğe yapılmamasının
garantisi olamaz. Bu nedenle, bu tür suikast girişimlerine hep beraber
karşı durmak durumundayız; kim yaparsa yapsın, onlara
karşı durmak durumundayız.
Netice itibarıyla, burada hiçbir eylemin faili
meçhul kalmaması gerekmektedir. Bu manada siyaset kurumu ve bizler
siyasetçiler olarak üzerimize düşen her şeyi yapmakla mükellefiz.
Aynı zamanda, buradan esinlenerek
Zaten -olaya müdahil olmuş-
hazırlık tahkikatında savcılık ve ileri boyutunda da,
kovuşturma safhasında da mahkemeler olaya el atacaktır.
Delilleri toplaması anlamında, güvenlik kurumlarına yardım
etme anlamında, yargıya yardım etme anlamında da Hükûmet
olarak, Bakanlık olarak ve siyaset kurumu olarak bizler kendi
payımızı alıyoruz ve bunun gereğini ifa etmek için
elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Burada şehitler üzerinden ve ölüler üzerinden
tabii ki bir yarışa girmek doğru değildir, ahlaki de
değildir ancak bazı şeyler söylendi. 2002 tarihi itibarıyla
şehit sayısı, ölü sayısı, bugün itibarıyla
şehit sayısı ve ölü sayısı üzerinden bir denklem
kurulmaya çalışıldı; bu doğru bir şey
değildir, doğru bir mukayese de değildir çünkü o tarihler
itibarıyla teröristler bir eylemsizlik kararı
almıştır, bugün ise eyleme geçmiştir. Netice
itibarıyla güvenlik güçlerimiz de artık Bekle, gör.
politikasından ziyade, terörü ve teröristi kaynağında bulup imha
etme yoluna geçmiştir. Netice itibarıyla bu farklı bir
konsepttir, güvenlik açısından da farklı bir stratejiyi
beraberinde getirmektedir. Farklı bir strateji olduğundan dolayı
riski de beraberindedir. Bu riskin tabii ki bedeli de ağır
olmaktadır, bunu hep beraber yaşıyoruz. Netice itibarıyla,
terörün çeşitliliği anlamında da 2002 ile bugün mukayese
edilemez. Bunu da göz ardı etmemek lazım.
Diğer taraftan, ana muhalefet partisinin
güvenlik anlamında Hükûmet üzerine düşmüyor. benim
araştırma önergesinde okuduğum kadarıyla
Burada şunu
söyleyebilirim: Sayın Başbakanımızın ana muhalefet
lideri ve muhalefet partisi lideriyle görüşme yaptığı ve bu
konuyla ilgili, yakın koruma sistemine geçilmesi ve zırhlı
araçla ilgili de kamuoyuna yansıyan, bizim de bildiklerimiz var. Bu manada
tabii ki üzerimize düşeni yapmamız lazım.
Netice itibarıyla sözlerimi uzatmak
istemiyorum. Bugün Anayasa değişiklik önergelerinin oylamalarına
devam edeceğiz. Gece geç saatlere kadar, hep beraber
çalışıyoruz. Kamuoyunu yakından ilgilendiren bir değişiklik.
Biz siyaset kurumu olarak ve iktidar partisi grubu
olarak bu suikast girişiminin siyaset kurumuna ve demokrasimize
yapılmış, sadece Kılıçdaroğluna yönelik
değil, hepimize yönelik bir suikast girişimi olduğunu kabul
ediyor, bu manada üzerimize düşeni, hep beraber, gruplar olarak, siyasi
partiler olarak elimizden geleni yapacağız diyor, grup önerisini de
Genel Kurulun takdirine bırakıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
ama sunmadan önce bir toplantı
yeter sayısı talebi olmuştur.
Sayın Altay, Sayın Akar, Sayın Bayraktutan,
Sayın Arslan, Sayın Ekici, Sayın Hürriyet, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Tümer, Sayın Tarhan, Sayın Koç,
Sayın Nurlu, Sayın Bozkurt, Sayın Akyıldız, Sayın
Özdemir, Sayın Tuncer, Sayın Durmaz, Sayın Köprülü, Sayın
Türkmen, Sayın Şeker, Sayın Hakverdi, Sayın Köse.
Şimdi yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Pusula verenlerin
ayrılmaması durumunu söyleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İkaz edin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, pusula
veren sayın milletvekilleri salondan ayrılmasınlar lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz isimlerini
talep edeceğiz.
BAŞKAN Henüz pusula gelmedi, gelirse
söyleyecektim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada olup
olmadıklarını talep edeceğiz çünkü bu Mecliste çok hile
olmaya başladı.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, yoklama devam ederken, izin verirseniz bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum.
Biliyorsunuz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir usul
yok.
BAŞKAN Sayın Elitaş, böyle bir usul
yok, yoklama işlemini bitirmemiz lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir usul
yok, İç Tüzükü doğru, sen oku. İşlem yapılıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu örnek olsun Engin
Altay Beye de Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir de sisteme girmeden söz talep
etmemenizi istirham ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki.
Yazılı olarak meramımı
anlatayım, gerekirse siz oradan, kürsüden okursunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Onu biz takdir ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki Sayın
Başkan.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 25/8/2016 tarihinde Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna 25 Ağustos 2016
tarihindeki Artvin programı esnasında Şavşat-Ardanuç
karayolunda terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen suikast
girişiminin aydınlanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Ocak 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Böylece alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 447 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Şimdi 3üncü maddeye geçiyoruz.
Geçmeden önce Sayın Gökün bir söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Şuradan
konuşayım isterseniz, buradan kesiyorsunuz çünkü.
BAŞKAN İsterseniz bir dakika 60a göre
süre vereyim.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok, ben şuradan izah
edeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok ama. Sayın Başkan, biraz önce beni
uyardınız, böyle bir usul yok. 60a göre söz verirseniz verirsiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen yoklama
esnasında söz istedin. Sen şuraya gidip şurada
konuşuyorsun.
BAŞKAN Sayın Elitaş, Sayın
Göke ben söz verdim, kusura bakmayın. Söz verecek olan benim.
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
elbette Sayın Elitaş da oturum açıldıktan sonra söz
isteyebilir, bizim ona diyeceğimiz olmaz, kendisi de bir grup başkan
vekili olarak konuşabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır,
doğru bir şey değil. Böyle bir şey olur mu? Usulde yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yüz kere
şuradan konuştun ya, yüz kere ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yüz kere
yaptığınızı usul yapıyorsunuz, yazılı
hukuk önemlidir, sen biliyorsun bunu.
BAŞKAN Sayın Gök, yalnız,
meramınızı kısa bir şekilde ifade edebilirseniz
buyurun, sizi dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani biz Sayın
Elitaşı her zaman burada konuşurken görüyoruz,
saygımızdan ötürü bir şey de demiyoruz, herhâlde o da bize
itibar edecektir.
BAŞKAN Buyurun, ben sizi dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, dün
akşam yapılan oylamadan sonraki tutumunuzla ilgili olarak bir usul
tartışması açmak istiyoruz. Dün 2nci maddenin
oylanmasından sonra, Başkanlığınızca oylama
sonuçlarının açıklanmasından sonra hep beraber gördük ama
siz de o arada ara verdiniz. Tekrar geldiğiniz zaman Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Altay söz istedi. Siz Konuşmamı bitireyim.
dediniz ama konuşmanızı bitirdiğinizde oturumu kapatarak
içeri gittiniz ve Sayın Grup Başkan Vekilimizin de
konuşmasına fırsat tanımadınız. Dünkü oturumda,
ikinci oylama tutanağı okunduktan sonra fark ettiğimiz husus ve
Sayın Altayın eğer konuşma yapacak olsaydı
söyleyecekleri şuydu, ben şimdi onları size naklediyorum:
Sayın Başkanım, birlikte oturumu yönettiğiniz divan
kâtiplerinden, Cumhuriyet Halk Partisinin kontenjanından seçilmiş
olan kâtip üyemiz Ali Haydar Hakverdi, sizinle beraber dün oturumu yönetti,
oylamaları beraber yaptınız. Divan kâtibimizin oylama
sırasında tespit etmiş olduğu ve kendisine İç Tüzükün
16ncı maddesiyle verilen, seçimlerin düzen ve dürüstlük içinde geçmesini
denetlemek görevini yerine getirdiği ve buna dönük, oylamaların gizli
yapılmadığı, pek çok AKP milletvekilinin, bakanların
oylamalarını göstere göstere, açık oy
kullandığını tespit ettiği yönündeki bir şerhi
oylama sonuç tutanağına yazmasına fırsat vermeden, o anda
Divanda bulunmayan bir başka kâtip üyeye imzalatmak suretiyle oylama
tutanağını okuduğunuzu anlamış bulunuyoruz.
Dolayısıyla, Başkanlık
Divanı kürsüsünde bulunan Divan kâtibi Sayın Ali Haydar Hakverdinin
sizinle birlikte görevde olduğu belliyken oylama tutanağındaki
bu şerhi yazmamak suretiyle Divanda oturmayan bir başka üyeye, onun
görmesine fırsat vermeden, bilgisi ve rızası
dışında imzalatmak suretiyle yapmış olduğunuz işlem
usule aykırıdır.
Bu nedenle, tutumunuz hakkında usul
tartışması açmak istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam, usul
tartışmasını açıyoruz.
Lehte ve aleyhte söz taleplerini tespit ediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte.
LEVENT GÖK (Ankara) Aleyhte.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aleyhte.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Aleyhte.
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN Lehte ilk söz Sayın Elitaş,
Sayın Doğan Kubat.
LEVENT GÖK (Ankara) Nasıl efendim? Burada da
var.
BAŞKAN Var mı burada?
LEVENT GÖK (Ankara) Var efendim.
BAŞKAN Aleyhte Sayın Gök ve Sayın
Kerestecioğlu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır, aleyhte biz
istedik önce.
LEVENT GÖK (Ankara) Ali Haydar Hakverdiyi
yazıyoruz biz efendim.
BAŞKAN Yani, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubundan söz talebi varsa takdim edebiliriz.
Lehte ilk söz Sayın Elitaşa ait.
Tutumum lehinde buyurun Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 2nci maddesinin oylamasının sayım sonucuna
ilişkin tutanağın kâtip üyelerce imzalanmasıyla ilgili
yapılan işlemin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün de ifade ettim, bugün de söylüyorum; İç
Tüzük'ün 16ncı maddesi kâtip üyelerin ne yapacağını
yazmış:
MADDE 16- Kâtip üyelerin görevleri
şunlardır:
1. Tutanakların tutulmasını
denetlemek;
2. Tutanak özetlerini yazmak;
3. Genel Kurulda evrak okumak;
4. Yoklama yapmak;
5. Oyları saymak;
6. Seçimlerin düzen ve dürüstlük içinde geçmesini
denetlemek;
7. Söz sırasını kaydetmek.
Biz (6)ncı fıkraya göre yani 16nın
(6)sına göre bir işlem yapmıyoruz. Dün söyledim, bugün tekrar
söylüyorum: Biz bir kanun görüşmesinde oylama yapıyoruz; seçim
yapmıyoruz, seçim yapmıyoruz, seçim yapmıyoruz. Bunu açık
ve net bir şekilde öğrenmeniz gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki: Oylama yapılırken Başkan ve
Divan üyeleri sadece okuma yaparlar. Oylama sayımına girdiği
anda bütün Divan kâtipleri görevlidir. Başkanlık Divanı
üyelerine de yani idare amirleri ve diğer arkadaşlara Sayın
Başkanın çağrısı üzerine görev verilmiştir.
Oylama yapıldıktan sonra, kupalar kaldırıldıktan sonra
Divan kâtibinin orada oturması imza atmasına yetkili değildir.
Üç: Divan kâtibi eğer Ben buna imza
atmıyorum. diyorsa görevini ihmal ediyor, istismar ediyor demektir.
Meclis Başkanlığının, derhâl, imzadan imtina eden
Divan kâtibini görevden alması gerekir, ona Divanda görev vermemesi
gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin
göreviniz sadece oyların sayısını tespit etmektir,
başka bir hakkınız, yetkiniz, göreviniz yoktur, seçim
yapmıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Oy sayıyorsun
Elitaş, oy sayıyorsun, oy, oy. Çarpıtma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Dördüncüsü:
Sayın Başkan, bakın, geçen bir yoklama yapıldı, o
yoklamada
Bizim İç Tüzükümüzün 57nci maddesine göre 20 milletvekili
aynı anda ayağa kalkarsa
diyor ve o zaman itiraz ettim, dedim ki:
Burada bulunan milletvekilleri, 20den fazla olan milletvekilleri sanal
mı?, Hayır, biz milletvekiliyiz. dediler. Nasıl ki burada
zaman, yoklama için verdiğiniz iki dakikalık süre dolduğunda
hiçbir milletvekilinin pusulasını kabul etmiyorsanız, aynı
anda 20 milletvekili ayağa kalkmadıysa onların yoklama talebini
de işleme almamanız gerekir. O milletvekilleri yoklamaya girmeyip de
o haklarını kullanıyorsa, ayağa kalkmadıkları
takdirde
LEVENT GÖK (Ankara) Hepsi ayağa kalktı,
hepsi ayağa kalktı. Oradan ekmek çıkmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
grup
başkan vekilinin talimatı doğrultusunda bu işleme
katılmadıkları anlamını ifade etmiş olur.
LEVENT GÖK (Ankara) Oradan ekmek çıkmaz,
oradan ekmek çıkmaz. Hepsi ayağa kalkarak
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Onun için,
Değerli Başkan, madem İç Tüzükü uyguluyoruz, 20 milletvekilinin
aynı anda ayağa kalkması gerekir
LEVENT GÖK (Ankara) Oradan ekmek çıkmaz sana
Sayın Elitaş, ekmek çıkmaz, hepsi kalkıyor. Hepsini
tutanağa yazıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
nasıl ki
iki dakikada koşa koşa gelen bir milletvekilinin oy pusulasını
dikkate almıyorsunuz, ayağa kalkmayan 20nci milletvekilini
saymamanız gerekir. Usulü bu şekilde tatbik ederseniz İç Tüzüke
uygun olmuş olur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bizim bütün yoklamalarımızda
ayağa kalkılır ve hepsi tutanaklara geçiyor, hepsi tutanaklarda.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ilk söz
Sayın Hakverdi, siz mi
konuşacaksınız?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, öncelikle ben bir milletvekiliyim ve
Divan kâtip üyesiyim, burada süs bitkisi olarak oraya oturtulmadık biz.
Oylamalar başladığında bize bir görev veriliyor; öncelikle,
şuraya zarfların, pulların ve katılımcıların
işaretlenmesi, düzgün, sistemli bir şekilde oy kullanılması
için oralarda görev alıyoruz. Madem sadece pulları saymakla yetkiliyiz,
neden oralara oturuyoruz pratik olarak? İç Tüzük o kadar açık ki,
çarpıtıyorsunuz, kendi lehinize kullanıyorsunuz ve bizi yok
saymaya çalışıyorsunuz. Oradaki düzeni sağladıktan
sonra, hep beraber, Divan üyeleriyle beraber orada oylamanın
sonuçlarını tespit ediyoruz ve tutanağı imzalayan sadece 2
Divan üyesi oluyor, şu an orada oturan Divan üyeleri. Şu an, mevcut
salondaki oylamalar veya tutanakların tamamı, bu 2 Divan üyesi ve
Meclis Başkanı veya Başkan Vekili tarafından imzaya
bağlanıyor.
Dünle ilgili Divan tutanağını az önce
getirdiler. Bakın, Meclis Başkan Vekilimizin gönderdiği tutanak.
İçerisinde MHP Divan üyesi yok çünkü dün MHP Divan üyesi burada
oturmuyordu, orada imzaya yetkili Divan üyesi ben idim; bugüne kadar hep böyle
olmuştur. Başkanla Divandaki konuşmamızı aktarıyorum,
yanlışsa, en ufak bir eksiği varsa hemen oradan
açıklamasını yapabilir: Sayın Başkan, saat gece üçü
geçti, gerginlik artabilir bu imza dolayısıyla. Bakın, açık
oylama yapıldı. Ben bu açık oylamayı tespit edeceğim
ve imzamın altına bunu şerh vereceğim. dedim. Başkan
dedi ki: Genel Kurul kararı aldık, imzanın altına
şerh veremezsin. Ben de Benim imzam namustur, benim namusumdur, sizin
iradenizle benim namusuma halel gelemez. Ben oraya şerh veririm. Asla
namusumu sizin iradenize teslim etmem. dedim. (CHP sıralarından
alkışlar) Başkan da Tamam, gerginliği
artırmayalım
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Ne alakası var?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
imzadan
imtina ettiğini yazalım, siz ayrıca, haricen şerh verin.
dedi. Bu hususta anlaştık Başkanla; sözünü tutmadı, hile
yaptı ve benim haberim olmadan MHP Divan üyesini getirdi, imzalattı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Divan üyesi
Başkanlığa hakaret ediyor Sayın Başkan. 163ü
uygulayın Sayın Başkan.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Kendisi
burada şahittir, gelsin bunu izah etsin. Ben, bu hilenize ortak olmam.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanlığa hakaret ediyor. Divan üyesi Başkana hakaret
edemez, 163ü uygulayın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Şimdiden bu hileyi yapıyorsanız bizi yok sayıyorsunuz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu Divan üyesi
orada görev yapamaz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
bu rejim
değişikliğini geçirdikten sonra
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, 163ü uygulayın. Divan üyesi Başkanlığa
hakaret edemez.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
bizim
hâlimiz, muhalefetin hâli nice olur. İmza namustur, ben onun
arkasındayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir Divan üyesi milletvekili Başkanlık Divanına
hakaret edemez. Şu anda Divan üyesi Başkanlık Divanına
hakaret etmiştir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Usulsüzlük yapıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Usulsüzlük yapıyorsa ne
diyeceksin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lütfen İç
Tüzükün gereğini yapın.
BAŞKAN Sayın Elitaş, Sayın
Zihni Açbaya söz vermek durumundayım onun da ismi geçtiği için,
aynı şekilde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talebim var
Sayın Başkan, talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Açba.
İki dakika süreyle size söz veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Sakarya Milletvekili Zihni Açbanın, Ankara Milletvekili
Ali Haydar Hakverdinin usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bir
ifadeyi reddediyorum. Bu Genel Kurul salonunda hiç kimsenin hiç kimseyi
getirtmek gibi bir hakkı, yetkisi ve gücü olamaz; hele hele Zihni
Açbayı getirtecek hiç kimse olamaz, bir. (CHP sıralarından
gürültüler)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Geç, geç
onları.
ZİHNİ AÇBA (Devamla) - İkincisi: Dün,
Genel Kurul tutanağını, Kanunlar ve Kararlar Dairesinden Divanda
görevli bulunan bir bürokrat Divan kararıdır. deyip, şurada,
kürsünün etrafında dolaşırken önüme getirdi, üzerinde ismimin
yazılı olduğu bir kâğıt. Eğer ben, bu Meclis
Genel Kurulunda, üzerinde ismimin yazılı olduğu bir
kâğıda imza atamayacaksam hangi kâğıda imza
atacağım, o kadar güvenemeyeceksem hangi kâğıda
güveneceğim? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Boş,
boş
ZİHNİ AÇBA (Devamla) - Önüme konulan bu
kâğıda güvenmeyeceksem hangi kâğıda güveneceğim?
Neticede, dün olan hadisenin şahsımla ve
grubumuzla herhangi bir alakası yoktur, rol çalma, rol kapma veya yer
tutma gibi bir gayretimiz de yoktur. Sadece, önümüze gelen Başkanlık
Divanının kararını imzalamışızdır. Onun
dışında, bu hadiseyle hiçbir alakamız yoktur.
Saygıyla arz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Zihni Bey, sizi
aldatmışlar.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Hakverdi, bir saniye
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkanım, sadece tutanaklara geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN Bir saniye
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Bakın,
siz orada görev yaparken, siz orada otururken başka bir Meclis Başkan
Vekili gelip imza atabilir mi? Ayşe Nur Bahçekapılı atabilir mi,
Akif Hamzaçebi atabilir mi, başka bir başkan vekili, siz orada otururken
imzanızı atabilir mi? Vicdanınıza.
BAŞKAN Sayın Hakverdi,
parmağını işaret etme, ben size söyleyeceğim
şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir saniye
Bir saniye Sayın
Elitaş, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, 161i lütfen uygulayın.
BAŞKAN Sayın Elitaş, bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili bu yüce Meclisi temsil etmektedir, 550
milletvekilini temsil etmektedir.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - O makama kimse
hakaret edemez!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Siz
hakaret ediyorsunuz, siz!
BAŞKAN - Buradaki konuşmayı
aktardı Sayın Hakverdi ve şahsıma da
sataştığı için burada bana da cevap hakkı doğdu.
Sayın Hakverdi, elini vicdanına koy
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Eyvallah!
BAŞKAN - Burada ben, her ne kadar siz
yönetiyorsanız da partimin baskısı altında kendimi
hissediyorum, partim beni zorluyor., bunu dediniz mi, demediniz mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dedin mi,
demedin mi? Dedin mi, demedin mi? Hadi buyur! Hadi buyur!
BAŞKAN - Vicdanına koy elini, dedin mi,
demedin mi? Devamında
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Kesinlikle
böyle söylemedim! Kesinlikle böyle söylemedim!
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Namus ne oldu,
namus!
BAŞKAN Bakın, ben bunları
söylemeyecektim ama çok haksız ifadeler kullandınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh! Yuh
sana!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Kesinlikle
böyle söylemedim!
BAŞKAN Otur, otur yerine, otur, ben
konuşuyorum! Otur! Otur yerine! (CHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Cevap
istiyorsunuz, buyurun o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, 161i uygulayın! Sayın Başkan, lütfen 161i
uygulayın!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
nasıl emir böyle ya! Nasıl bir emir bu ya!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Kimsin
sen!
BAŞKAN Bakın, bana o kadar
ağır hakarette bulunacaksınız, haksız bir şekilde
hakarette bulunacaksınız
LEVENT GÖK (Ankara) - Orası emir verme yeri
değildir öyle! Usulsüzlük yapma yeri değil orası öyle! Sahte oy
pusulası kullandırıp onu koru, bunu koru!
BAŞKAN - Siz bana Partimin baskısı
altındayım, siz de anlarsınız, bir grubun mensubuyum.
Burada ben şerh mi atayım, imzadan mı imtina edeyim? dediniz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Ne oldu namus,
ne oldu! Hani namus!
BAŞKAN - Ben de şunu söyledim:
Şerhin hukuken yok sayıldığına bu Genel Kurul karar
verdi.
LEVENT GÖK (Ankara) Dediniz mi, demediniz mi?
BAŞKAN Dolayısıyla Ben o zaman
imzadan imtina edeyim, Meclis Başkanına da niçin imzadan imtina
ettiğimi ifade edeyim. dediniz.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, bir şeyi doğru koyalım, burada ben olduğum
müddetçe senin partin seni yönetemez burada, burada burayı ben yönetirim,
Meclis Başkan Vekili yönetir, bunu bileceksin. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Meclis
Başkan Vekili yönetir ve burada Meclis Başkan Vekili söz vermeden ne
şerh yazabilirsin ne konuşma hakkın vardır.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Otur yerine!
ne demek?
BAŞKAN - Herkes hakkını, hukukunu
bilecek. Herkes hakkını, hukukunu bilecek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Siz de bileceksiniz!
LEVENT GÖK (Ankara) Siz de bileceksiniz
hakkınızı!
BAŞKAN - Bakın, değerli
arkadaşlar, burada
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye, ben tamamlayayım
Sayın Elitaş çünkü çok haksız bir şekilde
Sayın Hakverdi, ben bunlara girmeyecektim. Etik
olarak da doğru bulmuyorum ama az önce haddinizi de aşarak,
hakaretvari bir türlü
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret, vari
değil, hakaret!
BAŞKAN -
bir şekilde Meclis Başkan
Vekilini tahkir ettiniz, bunu yapmayacaktınız, bunu
yapmayacaktınız. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Ben İç Tüzükü uyguluyorum ve
bundan sonraki süreçte de bu İç Tüzük ne derse yine onu
uygulayacağım ama arada ilişkilerimiz, kardeşlik hukukumuz,
burayı yönetirken birlikte hukukumuz, konuşmalarımız, özel
şeyler de konuşulabilir ama ne olursunuz, kalkın, doğruyu konuşun
ya da hiç konuşmayın, vatandaş sizi doğru bilsin bari, hiç
konuşmayın daha iyi! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, orada görev yapan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Elitaş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika, bir dakika,
Açbadan sonra ben söz istedim, Elitaş yoktu arada.
BAŞKAN Sayın Altay, Elitaşa ben
söz verdim, lütfen, size de söz vereceğim.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada oturan
Meclis Başkan Vekili kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, 550
milletvekilini temsil etmektedir. Hiç kimse Meclis Başkanlık
Divanına hakaret edemez.
LEVENT GÖK (Ankara) Neresi hakaretmiş ya,
dinle bir şeyi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
size İç Tüzükün 161inci maddesinin (3)üncü fıkrasını
okuyorum: Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline
hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek yahut Türkiye
Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine sövmek
Neyi gerektirir? Meclisten
geçici süreli olarak çıkarmayı gerektirir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ver talimatı
ver!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Ver
talimatı! Nerede hakaret, küfür nerede?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Meclis Başkanlığına hakarette bulunmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir. Lütfen, 161inci maddeyi -İç
Tüzüke uyacağınızı söylediniz- uygulayınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Hepimiz aynı şeyi
tekrarlıyoruz, o sözün hepimiz arkasındayız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz: Başta Sayın
Elitaş olmak üzere, bu görüşmelerin gergin geçmesi için ne lazım
geliyorsa yapılıyordu. Dün geceden beri zatıaliniz de buna alet
oluyorsunuz,
Sayın Başkan, birincisi şudur:
Elbette Genel Kurulun Başkanısınız ama oradan bir
sayın milletvekiline Otur yerine. deme hakkınız yok, Lütfen
yerinize oturun. diyeceksiniz, önce işinizi öğrenin.
İkincisi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret ederse
İyi. diyecek, öyle mi?
BAŞKAN Hakaret edecek, parmak sallayacak, ben
bunu söylemişim çok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, parmak sallamasın size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben daha ileri
gidiyorum, dün akşam yaptığınız iş hilenin de
ötesinde evrakta sahtekârlıktır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lütfen uygulayın Sayın Başkan. Sayın
Başkan, Meclis Başkan Vekiline kimse hakaret edemez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eğer İç
Tüzük uygulanacaksa disiplin bakımından, önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanına oturduğu yerden talimat veren
Elitaş için uygulanır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen ne
yapıyorsun şurada, sen ne yapıyorsun?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen talimat
veriyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkana
sahteci diyorsun sen.
LEVENT GÖK (Ankara) Talimat verip yönetiyorsun
şimdi, hep öyle. Sahte oy pusulası kullan, şeyi kullan, böyle
şey olur mu? Siz usulsüzlükleri kapatıyorsunuz orada.
BAŞKAN Sayın Altay, oturur musunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oturmam ben.
BAŞKAN Bir saniye
Ne demek oturmam? Ben size
Oturur musunuz? diyorum, bana Ben oturmam. değil, başka bir
şey söyleyebilirsiniz ama
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan
izin veriyor mu da konuşuyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meramım
bitmedi.
BAŞKAN Meramınızı düzgün bir
şekilde ifade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ediyorum.
Yaptığınız iş evrakta
sahtekârlıktır.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın Altay,
imzalamıyorsa ne yapacak adam? İmzalamamış ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclisin
kayıtlarında, orada oturan
On sene sonra okuyan adam, o anda orada
Ali Haydar mı vardı, Zihni Bey mi vardı bilmez. Orada Zihni Bey
yokken Ali Haydar Beyin atması gereken bir imzayı Zihni Beye
attırmak
BAŞKAN Oy sayım ve dökümünde var Zihni
Bey.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O ayrı bir
iş, ayrı iş o.
BAŞKAN Asıl odur, oy sayım
tutanağı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bal gibi de
sahtekârlıktır.
BAŞKAN Bir saniye
ENGİN ALTAY (İstanbul) İki: Burada
dün gece ben bir grup başkan vekili olarak ayağa kalktım, son
derece nazik bir şekilde şu şekilde durdum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hep ayağa
kalkıyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizin bana
meramımı sormadan oturumu kapatmanız da Parlamento tarihinin en
büyük kabalığıdır; teessüf ediyorum, teessüf ediyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle hakaret ettirecek misiniz? Meclise hakaret ediyor.
BAŞKAN Şu anda kabalığın
en büyüğünü siz yapıyorsunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz böyle
şey. Burayı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, susturun şunu, Meclise hakaret ediyor!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gel sen sustur,
gel. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Meclise hakaret ediyor; size değil, Türkiye Büyük Millet
Meclisine hakaret ediyor.
BAŞKAN Sayın Altay
Sayın Elitaş, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, son cümle.
BAŞKAN Son cümlenizi söyleyin, lütfen oturun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Otururum ben,
merak etmeyin.
Bana ait bir sözle değil, eski bir AK
PARTİ milletvekili ve bakanına ait bir sözle kendi
konuşmamı kapatıyorum: Sayın Başkan, burayı
Nasrettin Hoca gibi size yönettirmeyeceğiz. Burayı Nasrettin Hoca
gibi yönetemezsiniz.
BAŞKAN Biz de size yönettirmeyeceğiz o
şekilde. Burayı ben yöneteceğim, yönetecek olan burası.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yönetin de
Başkan olarak yönetin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın Altay, imza
atmamış adamınız, imza atmamış.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 2nci maddesinin oylamasının sayım sonucuna
ilişkin tutanağın kâtip üyelerce imzalanmasıyla ilgili
yapılan işlemin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Evet, usul
tartışmasının lehinde ikinci söz Sayın Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan, lütfen, hakaretle ilgili açıklama yapayım.
BAŞKAN Sayın Kubatı davet ettim,
buyurun oturun.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Değerli Başkanım, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Aslında, dün, bugün Sayın Altayın
gündeme getirdiği konu burada bir usul tartışmasına konu
oldu ve Genel Kurul bir karar verdi. Bu, şu anda parlamento hukukunun bir
parçası olarak uygulanmak mecburiyetinde.
LEVENT GÖK (Ankara) Kim imzaladı Doğan
Bey, dünkünü kim imzaladı?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Genel Kurul
imzaladı.
LEVENT GÖK (Ankara) Onunla bu farklı, onunla
bu farklı.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Dinle, dinle.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Levent Bey,
tutanaklara bakarsanız görürsünüz.
Bu Genel Kurul kararında aynen şu husus
kabul edildi: Oylama tutanaklarında oylamanın sayım ve dökümüne
ilişkin bilgiler dışında başka bir hususa yer
verilemeyeceğine, böyle bir ifade, ibare yazılmışsa bunun
hukuken yok hükmünde sayılmasına, bu konuda ısrar eden kâtibin
de görevinden imtina etmiş sayılmasına dün Genel Kurul karar
verdi, Başkanlık makamı da bunun gereğini yapıyor.
Değerli arkadaşlar, işi,
mevzuatı zorlayarak kendi birtakım gayretlerinize alet etmeyin
İç Tüzükü. Divan üyesi görevini yapacak. Burada, 16ncı maddede
yazıyor, oyları sayacak. Oyların sayımı, dökümü
şuralarda yapıldı dün. Bu konuda Ali Haydar Beyin bir
itirazı var mı oylar sayılıp dökülürken?
LEVENT GÖK (Ankara) Var tabii ki, onu zapta
geçiriyor zaten.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Burada CHPli
arkadaşlar, 15 kişi, hepimiz buradaydık. Şurada görev
yaptı Ali Haydar Bey, Genel Kuruldaki oylamanın gizliliği ihlal
edildi. diyor. Şurayı gördün mü kardeşim? Görmedin. Demek ki
yazacağın ifade gerçeğe aykırı, niye zorluyorsun yani,
böyle bir şey var mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Hayda!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tekrar ediyorum: Genel Kurul bu konuda kararını
vermiştir, İç Tüzük uygulamasına açıklık
getirmiştir. Kâtip üyelerin görevi Divan tutanağını
imzalamaktır, 142nci maddede de kıyasen bunu uygularız. Orada
da oyların sayımı ve dökümü kâtip üyelerce yapılır ve
tutanakla tespit edilen sonuç aynı oturumda başkan tarafından
ilan olunur. Burada bütün arkadaşlarımızın, 78 milyonun, 79
milyonun gözü önünde açıkça yapılan dürüst bir sayıma itiraz
etmeyip, sonucunu tutanağa bağlayıp Başkanlığa verdikten
sonra
Kusura bakmayın, bu şark kurnazlığıdır,
buna da Genel Kurul dün set çekmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya, yapma Allah
aşkına, bir de hukukçusun ya! Doğan Bey, bir de hukuk mezunusun,
ayıp ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Bu, hakkın
da suistimalidir, görevi ihmaldir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Dün yanımda
sen de şahittin ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) -
Başkanlık makamı bu konuda o sayımı yapan kâtip
üyelerden herhangi birisine de bu tutanağı imzalatır, hukuken bu
belgeler de geçerlidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) O derslere
girmedin mi sen? Hukuk mezunusun ya, ayıp, ayıp.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Bunun aksini
iddia etmek, hukuku inkâr etmek demektir.
Saygılarımla hepinizi selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hukuk okudun bir
de ya, açıkça sahtekârlık yapıldı ya, açıkça,
gözlerimizin önünde ya!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Hakverdiyi
dinleyeyim.
Buyurun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Açıkça
görevi kötüye kullandığımı, görmediğimi
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yalan
söylediğini
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Hepsi
doğru.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Baskıya maruz kaldığını!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
yalan
söylediğimi
Açıkça bir sataşma var. Söz istiyorum.
BAŞKAN İki dakika, sataşmadan söz
veriyorum; lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) İtiraf
mı edeceksin?
BAŞKAN Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubatın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bakın, dün akşamki
konuşmamızda Başkanla niyet o kadar iyiydi ki, o kadar iyiydi
ki
BAŞKAN Niyetim her zaman iyidir.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ben
açıkçası aleni oy kullanmayı tespit ettim. Ancak burada,
buradaki o hukuka aykırı aldığınız Genel Kurul
kararı var ya
Ya, Komisyonda şöyle bir karar alabilir misiniz:
Komisyonda tartıştınız ve Muhalif üyeler imza atacak o
karara ama şerh koyamaz. diyebiliyor musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne alakası
var kardeşim ya, ne alakası var ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen Divan
üyesisin, yaptığın görevin ne olduğunu daha bilmiyorsun
sen.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Burada
bana nasıl Şerh koyamaz. dersiniz! Çünkü ben buradaki açıktan,
aleni oy kullanmayı gördüm.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen muhalif
değilsin, Divan üyesisin. Sen muhalif değilsin, Divan üyesisin, onu
öğren.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Gördüm ve
milletvekillerinizi uyardım, isim isim veririm. Dedim ki: Sayın
vekilim, lütfen, usulüne uygun oy kullanın ve kabine girerek oy
kullanın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Allah Allah
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Birçoğundan aldığım cevap şuydu: Sen kimsin!, Sana
ne lan!, Ben de milletvekiliyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Görevlisin sen,
muhalif değilsin.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - İsim isim
söylerim. Sadece bir vekiliniz, sadece bir vekiliniz onun da ismini söylerim-
Çok özür dilerim, haklısın. dedi ve şaşırttı
beni.
Bakın, ben bu durumu tespit etmek
zorundayım, ederim de. Çünkü ben imza koyuyorum, bir usulsüzlük varsa onu
da şerh etmek benim hakkım. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Yalan söyleme,
yalan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne yapsın? Ne
yapsın?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Gördüğümün dışında başka bir şeyi bana
söyletemezsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dava
açacağız sana.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Ayrıca, bakın, o kadar naif bir görüşmeydi ki Başkanla,
beni kandırdı, beni kandırdı. Kendisine hakaret gibi bir
niyetim asla olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çünkü bu
görüşmeyi kendi de doğruladı.
Grup baskısına gelince, şöyle
söyledim, bakın, aynen şöyle söyledim, dedim ki
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yok, yok, gördün
mü görmedin mi onu söyle. Baskı gördün mü?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Sayın Başkan, şu saatten sonra çok ciddi gerginlik olabilir az
önceki kararınızdan dolayı, saat üçü geçmiş, gruplar
birbirine düşmesin, daha fazla gerginlik olmasın. dedim ve şerh
konusunda anlaştık, konuşmamız budur, Aksini benden
beklemeyin. dedim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Yalan
söylüyorsun bak. Yalan söyleme, yalan söyleme.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Kendisi de
aynen ifade ettiği hâlde son anda okudu ve Meclisi
LEVENT GÖK (Ankara) Kapattı.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
hiç bize
söz vermeden kapatıp kaçtı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen öyle oldu, hepiniz
gitmiştiniz, aynen öyle oldu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kaçan adam bugün
gelmez.
BAŞKAN Kapatıp kaçma diye bir şey
olmaz Sayın Hakverdi, sözlerinize dikkat edin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaçtın
Sayın Başkan, kaçtın; kaçmasaydın!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Ben
sözümün arkasındayım ama hakaret kastım asla olamaz çünkü
saygın bir makamda, yüce Meclisimizi temsil eden bir makamdadır
kendisi. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Sende
saygı yok, saygı! Başkanına saygı göstermiyorsun,
Divan üyesisin sen.
BAŞKAN Siz bir Divan üyesisiniz, siz partinin
militanı gibi hareket edemezsiniz, siz Divan üyesisiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Başkan vekili kadar siz de tarafsız olmak
zorundasınız, kusura bakmayın. O kadar baskı altında
hissettiğinizi, burada terler dökerken bana siz ifade ettiniz.
Bunları söylemek zorunda bırakmayın beni. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Bunu yapmayacaktınız.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun, sizi dinliyorum.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Efendim, dün ikinci
oylama sonrasında tutulan tutanakla ilgili
Tutanağın
altında benim de imzam var. Tutanağa yönelik bir sahtecilik
iddiası vardır, bu bir sataşmadır.
BAŞKAN Size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, niye
söz verdiniz? Kime söz atılmış orada?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sataştı
Divana.
BAŞKAN Sataşmadan verdim efendim. Divan
töhmet altında kaldı, tutanağa imza atan arkadaş
LEVENT GÖK (Ankara) Töhmet altında kalan
sizsiniz Sayın Başkan, arkadaşımız değil,
sizsiniz. Bence sizin cevap vermeniz lazım.
8.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın, Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Değerli
arkadaşlar, şimdi, 1inci maddenin sonunda tutanaklar tutulurken
Divandaki bir arkadaşımız, Özcan Purçu Bey, tutanağın
altına aleniyetle ilgili bir şerh yazmak istedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Ve imzaladı değil
mi? İmzaladı. Haydar Bey imzaladı mı?
ÖMER SERDAR (Devamla) Ben de kendisine aynen
şunu dedim: Bak, bizim buradaki görevimiz, sayım işlemini
tutanak altına almaktır. Aleniyetle ilgili bir iddia varsa tutanak
memurluğuna, Divana farklı şeyler verilebilir, dilekçeler
verilebilir ama bunun görevi, bu tutanağın işlevi, sayımda,
dökümde herhangi bir hata varsa bunu tekrarlayabiliriz
Bunu söyledim. Yok,
ben bu şerhi yazacağım. dedi. Ama, madem gerçekleri
konuşuyoruz, lütfen siz de bunu kabul edin: O şerhler geldi, ellere
tutuşturuldu grup tarafından. (CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Kim tutuşturmuş ya?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi canım!
AKP milletvekili mi sandın?
ÖMER SERDAR (Devamla) Hadi canım
değil, hadi canım değil; gözümle gördüm. Biz sonra
arkadaşlarla konuştuk; ya, bu doğru bir şey değil;
artı, bir önceki Divan
LEVENT GÖK (Ankara) Olayı
değiştirir mi? Ya, nerede hazırlanırsa
hazırlansın, ne anlamı var?
ÖMER SERDAR (Devamla) Bir dinle, dinle
olayları, bir anlatayım ya.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Boş
kâğıda imza attınız, boş kâğıda!
BAŞKAN Dinleyin arkadaşlar ya, dinleyin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Boş
kâğıda imza attın, neyi konuşuyorsun?
ÖMER SERDAR (Devamla) Bir dinle, olayları
anlatıyoruz.
Bir önceki günün tutanağı geri
alınıp ona da şerh yazılmak istendi. Bakın, bu
doğru değil. Size sahtecilik yaptırılmak isteniyor, bu
doğru değil. dedik.
Şimdi, değerli arkadaşlar, açık
oy meselesi
Bu Meclisin geleneğini bilenler bilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açık oy
yapmıyoruz biz, usulüne uygun oy kullanıyoruz.
ÖMER SERDAR (Devamla) 1995 yılına kadar
pullar milletvekillerine verilip kupaya attırılırdı. Bu
açık oy meselesi, bu farklı bir konu. Meclisin tutanaklarına
bakarsanız uygulamaları burada görürsünüz. Mesele, burada Divanı
töhmet altında bırakmak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Milletvekilliğimizden utanıyoruz. Ayıp vallahi!
ÖMER SERDAR (Devamla) Burada Divana yönelik
sahtecilik iddiasını arkadaşıma
yakıştıramadım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kendi
milletvekilliğimizden utanıyoruz ya!
ÖMER SERDAR (Devamla) Biz birlikte görev
yapıyoruz, üzerinde birtakım baskılar olmuş olabilir ama
olayları çarpıtmanın bir anlamı yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Serdar.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 2nci maddesinin oylamasının sayım sonucuna
ilişkin tutanağın kâtip üyelerce imzalanmasıyla ilgili
yapılan işlemin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN - Tutumumun aleyhinde ikinci ve son söz
Sayın Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1995te
kutulara topluca oy atılmış olabilir; iki sene, beş sene
önce de böyle yapmış olabilirsiniz. Ama şu anda gerçekten, daha
ileri, daha demokratik bir şey yapmak istiyorsak, aslında günlerdir
burada istenen ve Sayın Başkanın yapması gereken de
şudur: Tek tek isimlerin okunması, gelinip perdelerin arkasına
geçerek gizli oy kullanılması. Bu, bu kadar zor bir şey midir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen niye
yapmıyorsun o işi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizinle muhatap olmuyorum Elitaş, ben bütün Genel Kurula
konuşuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bizimle muhatap
olma, AK PARTİ Grubuyla muhatap olma!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Siz sürekli kışkırtmak için oradan konuşuyorsunuz ama
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Kendi grubuna bak.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Demokrasiyi savunan insanlar, eğer bir Divan varsa burada,
sadece başkanlık değilse istediğiniz o Divan üyelerinin de
gördükleri bir usulsüzlük varsa
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Oy bile
kullanmıyorsun ya, ne konuşuyorsun?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - ..bu usulsüzlüğü tespit ettiklerinde şerh koyma
hakları vardır. Aksi takdirde orada tuzluk gibi niye oturuyorlar
Divan üyeleri, neyi gözlüyorlar?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Kim orada
tuzluk gibi oturuyor? Oy kullanmıyor
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Yani bunu yapmaları gerekir, demokrasinin gereği budur.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen niye oy
kullanmıyorsun? Tuzluk gibi orada oturuyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ama, şu anda aynen çoğunluk tahakkümü
başınızı döndürmüş durumda.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Niye tuzluk
gibi oturup oy kullanmıyorsunuz?
BAŞKAN Arkadaşlar, müdahale etmeyin
lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Çoğunluk tahakkümü başınızı döndürmüş
durumda. O yüzden laf atmadan yerinizde de oturamıyorsunuz, gerçekten
oturamıyorsunuz.
Sayın Başkan, sözleriniz gerçekten
incitici Genel Kurulu. Ben talimat veririm., Otur yerine., Sen
konuşma, ben konuşuyorum., Ben yöneteceğim. Bunlar doğru
üsluplar değil.
BAŞKAN Sayın Başkana ithafen
söylenen sözleri de bir ifade etseniz ya.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tabii ki edebilirim. Ama, siz Başkansınız,
Başkan olarak sizin tutumunuzun böyle olmaması lazım.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Doğruyu
söyleme alışkanlığınız yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben gerçekten, aslında şu dönemin mottosunun İtaat
et, rahat et. olduğunu düşünüyorum.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Sen önce oyunu kullan,
oyunu!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Zaten birazdan görüşmelerine
başlayacağımız başkanlık teklifi de aynen budur;
evet, İtaat et, rahat et. Ben Başkanım, ben yöneteceğim.
sizin anlayışınız da budur.
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz rahat
mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Nereye itaat
ettiğiniz belli!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Siz nereye itaat
ediyorsunuz? Önce onu açıkla Filiz Hanım?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tutumumu
açıklıyorum.
Divan olarak tüm birleşimlerde görüşülen
teklifin gizli oylama işlemlerinin İç Tüzüke uygun yürütülmesi
adına gereken önlemleri almış, hatırlatmaları
yapmış ve usulüne uygun olarak da yerine getirmişiz ve bundan
sonraki süreçlerde de hiç endişeniz olmasın, aynı hassasiyetle
yerine getireceğiz.
İç Tüzükün Kâtip üyelerin görevleri
başlıklı 16ncı maddesinde, oy saymak bütün kâtip üyelerin
görevleri arasında belirtilmiştir. Nitekim, teklifin maddelerine
geçilmesi, 1inci ve 2nci maddesinin oylamasının tasnifi ve
sayımı tüm kâtip üyelerce birlikte yapılmıştır.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - 6ncı maddeyi oku
Başkan, 6ncı maddeyi oku.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Atlayarak okuma
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oy sayım ve tasnifinde bir
anlaşmazlık yaşanmamış olup bu durum kâtip üyeler
tarafından imzalanan tutanaktan da anlaşılmaktadır. Söz
konusu tutanak yapılan oylamaya ilişkin Divana intikal ettirilen zarf
ve pulların sayım ve tasnifi sonucuna ilişkin olup tutanakta bu
husus dışında bir konuya yer verilmesi, bu konuda şerh
düşülmesi veya bunun okunması mümkün görülmemektedir. Bu kapsamda,
oylama tutanaklarında oylamanın sayım ve dökümüne ilişkin
bilgiler dışında başka bir hususa yer verilemeyeceği
hususu dünkü birleşimde usul tartışmasına konu edilmiş
ve tutumum oya sunulmak suretiyle Genel Kurulca da kabul edilmiştir. Dünkü
birleşimde 2nci maddenin oylaması işlemi sırasında,
nöbet çizelgesine göre Divanda okuma yapılan taraftaki kâtip üye
Sayın Özcan Purçu iken yerine Sayın Ali Haydar Hakverdi
oturmuştur. Sayın Hakverdi ise oy tasnifine katılmasına,
tasnife, sayım ve işlemine ve sonucuna bir itirazı
olmamasına rağmen, oylamanın yapılmasına ilişkin şerh
koyma ısrarıyla oylama sonucunu içeren tutanağı imzadan
imtina etmiştir. Bunun üzerine, tasnif ve sayım işlemine
katılan başka bir kâtip üyece de tutanak
imzalanmıştır. Kâtip üyeler tarafından tutulan tutanak
gizli oylamanın sonucuna ilişkindir.
Kâtip üyenin oy tasnifi tutanağını
imzalamadığı için Genel Kurulun bekletilmesi ancak bir
hakkın suistimali olur. Bütün kâtip üyelerin 16ncı maddeye göre
oyların sayımı hususunda görev ve yetkisi vardır ve bu
görev diğer kâtip üyelerce de hep birlikte yerine getirilmiştir.
Divanda görevli kâtip üye tarafından oylamanın sayım sonucuna
ilişkin tutanağın imzalanmaması durumunda, sayım
işlemine katılan bir başka kâtip üye tarafından ilgili
tutanağın imzalanması İç Tüzüke uygun olduğundan,
dünkü birleşimdeki tutumum bu şekilde gerçekleşmiştir.
Şimdi, Divanda görevli kâtip üye tarafından
oylamanın sayım sonucuna ilişkin tutanağın
imzalanmaması durumunda sayım işlemine katılan bir
başka kâtip üye tarafından ilgili tutanağın
imzalanması hususunu ve bu bağlamdaki tutumumu Genel Kurulun oyuna
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tutumumda bir değişiklik yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yasaya geçelim
Sayın Başkan. İç Tüzükü uygulayın Sayın Başkan,
bitti iş.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
taleplerimiz var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay, bitirelim.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, kanuna geçtiysek konuşmaya çağırın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elitaş
sesini biraz yükseltse herhâlde bana söz vermeyecektiniz. Elitaşa da
sesini yükseltmediği için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, gerek Sayın Özcan Purçu
gerek Sayın Ali Haydar Hakverdi oylama esnasında sizi hiç
uyarmamış olsalar ve sayım dökümden sonra Biz buna şerh
koyuyoruz. deseler, Allah var, yerden göğe haklısınız.
Ancak, samimiyetinize, iyi niyetinize
Sayın milletvekillerinin önünde
size bir soru soruyorum: Her iki arkadaşımız da, her iki
sayın üye de oylamalar esnasında Sayın Başkan, açık
oy kullanılıyor, İç Tüzüke aykırı bir işlem
yapılıyor. dediler. Arkadaşların sizi uyarmalarına
rağmen, sizin onların bu uyarasını dikkate almayarak, ilk
gün olduğu gibi, benim, tutanağa bu durumu geçirdikten sonra sizin
bilinçli ve kasıtlı olarak, sırf tutanağa geçsin diye
Oylama, usulüne uygun ve gizli yapılmıştır. diyen siz
Sayın Başkanın bu tutumu karşısında, oradaki
kâtip üyelerin o tutanağı imzalarken bu şerhleri yazmaları
kadar doğal, hakkaniyetli bir şey olamaz.
Siz burada bir oylamayla şunu da
yapamazsınız
MEHMET METİNER (İstanbul) Dün
oyladık bitti, tekrar başa dönüyoruz ya.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yeter ya,
yeter ya!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz burada
şöyle bir oylamayı da yapamazsınız: Biraz önce
yaptığınız -tutanağa geçsin diye söylüyorum-
tutumunuzla ilgili ama aslında tutanaklara imza konusunda Genel Kuruldan,
daha doğrusu Genel Kuruldan demeyelim de AK PARTİ
çoğunluğundan bir oylamayla
BAŞKAN Genel Kuruldan efendim, Genel Kurula
sunuyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Genel Kurul
Genel Kurul 276dır.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Biz
Genel Kurulu temsil ediyoruz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, Genel
Kuruldan, doğru, Genel Kurul.
AK PARTİ çoğunluğunun kahir
ekseriyetiyle aldığınız bir yetkiyle oradaki kâtip üyeleri
kendinize oyuncak yapamazsınız, biz buna müsaade etmeyiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Siz de yapamazsınız
Sayın Altay, siz de yapamazsınız oyuncak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, kâtip
üyeye
BAŞKAN Kâtip üyelere de yazık etmeyin,
lütfen yazık etmeyin, baskı uygulamayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir şey
söyleyeceğim: Kâtip üye arkadaşınız dedi ki: CHPli kâtip
üyeye not verildi. Evet, verildi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Al, işte
ispatı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, bir dakika,
bir dakika
Atlama erken.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Ama itiraf
et.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verildi. Şu
arka odanın dili olsa da konuşsa. Bu Divana Elitaş not
değil ültimatom veriyor, ültimatom veriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tövbe Ya Rabbi!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz öyle
şey, olmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben öyle bir
hadsizlik yapmam.
BAŞKAN Sayın Altay, ne Elitaş ne
Sayın Engin Altay, kimse buraya ültimatom veremez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, şurada
BAŞKAN Hiç kimse veremez. Lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
tartışma şöyle biter, bu tartışma şöyle biter
BAŞKAN Tartışmayı bitirdik
efendim, o sizin konuşmanız.
Konuşmanızı bitirin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, siz
Bitirdik. demekle tartışma bitmez. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, talimat veriyor size!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
tartışma şöyle biter
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz dediğiniz
zaman mı bitecek?
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
yok ya! Siz dediniz zaman mı bitecek?
BAŞKAN Bitirin, siz bitirin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şöyle biter:
Biraz önce tutumunuzu oylatmanıza bir itiraz edemem, oylanır,
tutumunuz meşrulaşır, bir şey demem ama biraz önce kâtip
üyeleri değiştirme konusunda yaptığınız oylama
doğru değil; Bunu tutanağa ben geçirdim. Bence siz de
Yaptığım oylama tutumumun benimsenmesiyle ilgili. diye
geçirin, ondan sonra da kâtip üyeler sizi uyardığı vakit Oylama
gizli yapılmıyor. diye, siz gereğini yaparsınız; bize
mensup, CHP menşeli hiçbir kâtip üye de şerh koymaz,
tartışma da biter. Olay bu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Bizler Meclis Başkanlık Divanı olarak
oylamanın gayet usulüne uygun bir şekilde yapılması
noktasında azami hassasiyet gösteriyoruz, gereğini de yapıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş, bitiriyorum.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir cümle
Başkanlık Divanına talimat
verebilecek hadsizliği yapan bir grup başkan vekili değilim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu İç
Tüzükü en iyi bilenlerden biriyim.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz
konuşun, ben konuşmaya son veririm. diyecek de hadsiz bir
davranış içinde bulunmam.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Başkanlık Divanına,
buraya hiç kimse ültimatom ya da talimat veremez.
LEVENT GÖK (Ankara) Ara vermelerinizin sürelerini
bile Elitaş belirliyor. Olur mu öyle şey?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Tavsiye, tavsiye
o.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2709
sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Yirmibeş ibaresi Onsekiz şeklinde, ikinci
fıkrasında yer alan yükümlü olduğu askerlik hizmetini
yapmamış olanlar, ibaresi askerlikle ilişiği olanlar,
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Ahmet Haluk Koça aittir.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET HALUK KOÇ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Yalnız, selamdan hemen sonra, üzüntülerimi de
ifade etmek istiyorum. Sistemi değiştirecek olan bir Anayasa
değişiklik teklifinin görüşüldüğü sırada Meclisteki
şu tartışma ortamını ve üzülerek belirtmek istiyorum
Sayın Başkan, riyasetinizin ne şekilde tarafgir olduğunu
görmekten de ayrıca üzüntü duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili
çok konuşmayacağım. Daha önce, 2010da
yaptığınız Anayasa paketindeki gibi, 18 yaşındaki
gençlerimize, gelecek umutlarımıza, kuşaklarımıza bir
seçilme hakkı adı altında, esas amacınızı
maskelemek için bir madde getiriyorsunuz buraya, bu çok açık. Biz tüm
gençlerimizin hayata da bir meslek sahibi olarak katılmalarını,
geleceği garanti görmelerini, bu ülkede iş kurmalarını, iyi
birer yurttaş olmalarını tabii ki istiyoruz, siyasete de
katkıda bulunmalarını çok doğal
karşılıyoruz. Ama bir paket içerisinde -ki bu paketin amacı
Türkiye Büyük Millet Meclisini ilga etmek ve tek kişide bütün yetkileri
toplamak- böyle bir paketin içerisinde bu maddenin yer alması zehrin
dışında bir şeker kaplaması olarak gözüküyor.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Türkiyemiz, ülkemiz, ortak vatanımız dünyanın en gaddar, en
gözü dönmüş, kolayca taşeronlaştırılan çeşitli
terör örgütlerinin her yönden saldırısı altındadır.
Silahlı ve silahsız, bu ülkeye karşı her türlü diz
çöktürme, baş eğdirme eylemlerine karşı
koymamızın tek yolu millî birliğimizi, beraberliğimizi
korumaktan geçer. Şu tartışma ortamında bunu ne kadar
başarabileceğimizi de takdirlerinize bırakıyorum.
Bugün bu çatı altında
bağımsız bir cumhuriyetin halkının seçtiği,
vekâlet vererek buraya onları temsil etmek için gönderdiği vekiller
olarak öncelikle bize bu imkânı sağlayanlara şükran duymak
zorunda olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Başta Mustafa Kemal
Atatürk ve arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi bir kez
daha rahmetle anıyorum. Bugün hâlâ bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü,
esenliğini korumak adına mücadele eden tüm kahramanlarımıza
da şükranlarımızı sunuyorum, Allah
yardımcıları olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kuruluşunda, Türk milleti ki yani Cumhuriyeti kuran; her kökten,
kökenden, her mezhepten, meşrepten herkese, ahaliye Türk milleti denir.
adı altında Anayasa maddesi olarak bizi tarif eden o Türk milleti
İstiklal Marşında Ben ezelden beridir hür yaşadım,
hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım. dizesindeki gibi, cumhuriyetle beraber egemenliğini
de, kendi kaderini de eline aldı, Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. dedi ve boynuna geçirilen tutsaklık
zincirini kırdı. Bu vatan böyle kuruldu, bu cumhuriyet böyle kuruldu
değerli arkadaşlarım. İçinde bulunduğumuz bu Meclis
işte bu büyük destanın timsalidir. Bu Meclis bizzat millet
tarafından milletin egemenliğini kılmak için kuruldu.
Şimdi, bir bina olarak görebilir bazılarınız bu Meclisi,
bir taş çatı, tuğlalardan ibaret duvarlar
Hiç de öyle
değil; hür yaşamış, hür yaşayacak olan bir milletin
simgesidir bu Meclis. Bu Meclisin yetkilerine dokunmak oturduğunuz bu
Meclisi değil, bu Meclisin simgesi olan milleti yıkmaya teşebbüs
etmek anlamına çok açık bir şekilde gelecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu teklif yalnız
kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmıyor, bu
milletin birliğini ve dirliğini ortadan kaldırmak için
birtakım unsurlar getiriyor gündeme. Bu teklif yalnızca bütün gücü
tek bir kişiye vermiyor, bu teklif milletin varlığını
da bir kişinin keyfine bırakıyor. Ki, bizim sistemimizde Cumhurbaşkanı
sistemin sigortasıdır, hani şu yapı taşı ustalarının
dediği gibi kilit taşıdır. Devletin ve demokrasinin
kurumları ve kuralları arasında bir anlaşmazlık
olduğunda onları ahenkle yürütecek olan bir arabulucudur,
tarafsız bir devlet başkanıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifle iki
yüz yıllık Türkiyeyi geleneğinden, rotasından
çıkartmıyorsunuz, aynı zamanda üzülerek söylüyorum ekonomik,
sosyal ve siyasal bir çöküşün de temelini atıyorsunuz. Kimse asla
yanılgıya düşmesin, bu milleti oluşturan bütün unsurlar, bu
milletin asla pes etmeyeceğini tarihte birçok kez göstermişlerdir.
Bunlar çıkabilir, kabul edebilirsiniz, bir dönem uygulayabilirsiniz ama bu
milleti rotasından, egemenliğini kullanma hakkından asla
alıkoyamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, tüm
içtenliğimle bir dostunuz, arkadaşınız olarak
uyarıyorum. Bir yönetim kriziyle, bir devlet kriziyle karşı
karşıyayız. Türkiye çatırdıyor bugün, çatırdama
sesi sokaklarda patlayan bombalarla, her gün gelen şehitlerimizle, her gün
fırlayan döviz kuru ve çöken borsayla duyuluyor. Bakın, 1
Kasımda milletin önüne çıktık, o günlerde partisi adına oy
isteyen eski Sayın Genel Başkan arka sıralarda oturuyor.
Söylediğimiz bir söz var koalisyon görüşmelerinin sonunda: Kusura
bakmayın Sayın Başbakan, ben amatör bir siyasetçiyim ama yeni
bir seçime gidiyoruz, öyle gözüküyor; bir terör hortlamasıyla da bu
seçimde çoğunluğu sağlamaya çalışacaksınız.
Sayınız kaç olarak gelirseniz gelin, şunu çok iyi bilin, bu
milleti asla şu ana kadar yaptığınız gibi tek
başınıza yönetemeyeceksiniz demiş idim ve bugün maalesef
haklı çıkıyoruz. Bugün 317 kişisiniz, şimdi bütün
yetkiyi bir kişinin eline vermekle sorunu halledeceğinizi
sanıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım -çok klasik oldu
bu- ne istediniz de yapamadınız Allah aşkına? Ne istediniz?
Eğer bu Anayasa değişikliği bir pazarlıkla
yapılacak ise hangi pazarlıklarla hayata geçtiği bu millet
tarafından öğrenilecektir ve bu pazarlığı yapanlar bu
milletin vicdanında mahkûm olacaklardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Daha astığınız seçim afişleri
duruyor. Biliyorsunuz... Terör mü önlendi? Ekonomi mi, geçim
sıkıntısı mı... Adaleti mi sağladınız?
Eğitimin durumu içler acısı. Hukuksuzluk ortada, baskılar
ortada. Başkanlık ve kaos tehditleri...
Değerli arkadaşlarım, maalesef, terör
üzerinden yürütülen, ulaşılmaya çalışılan kişisel
siyasal hedefler, tatmin edilmeye çalışılan siyasal
hırslar; kandıran kandırana, kandırılan
kandırılana, memleketin hâli bu. Her biri ayrı bir siyasi
tefrika olabilir ancak faturayı ödeyen, geleceği karartılan tek
bir odak var, Türk milleti. Türkiyenin gençleri gelecekten umutsuz, kin ve
nefretle kuşatılan genç kuşaklarımız ve umudumuz
gelecek nesiller.
Değerli arkadaşlarım, bu teklife ne
yazık ki imza atan arkadaşlarımız milletin başına
açtıkları felaketin farkında değiller. Daha sonra tekrardan
bir kandırıldık tiradı dinleyebiliriz uzun süre.
Bu teklif kabul edilirse Türkiyede bugün
yaşanılan hiçbir sorun -iddiayla söylüyorum- çözülemez, bütün
sorunlar katlanarak karşımıza gelir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
2010 yılında karşınıza çıkıp herkesi uyaran
bir milletvekili kardeşiniz olarak söylüyorum: Biz uyardık, birileri
de FETÖyle kol kola girdiler, ölüleri bile kaldırıp oy vermeye
çağıran bir kampanya yaptılar. 2010 referandumu burada
yaşandı, görüşmeleri. Milletin karşısına
çeşitli vaatlerle çıktılar. Gün oldu devran döndü,
söylediklerimiz haklı çıktı. 15 Temmuzda bu Meclisin
çatısına atılan bombalar, roketler 2010 referandumunda
yerleştirildi. (CHP sıralarından alkışlar) 15 Temmuzda
millete sıkılan kurşunlar 2010 referandumunda dolduruldu.
Bunları siz yaptınız. Şimdi gündemde olan bu teklif 2010
yılındaki tekliften çok daha vahim bir hata, çok daha büyük bir
felaketin temelidir.
Hep değer verdiğim, hep saygı
duyduğum bir sayın politikacının kısa bir zaman önce
kullandığı sözü tekrarlayarak ifade ediyorum: Bu tip bir
başkanlık sistemi Türkiyenin bölünmesinin reçetesidir, demokrasinin
idam fermanıdır, tek adam diktatörlüğünün beratıdır,
hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır. Bu sözlere aynen
imza atıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Partim ve şahsım adına sizleri
hatadan dönmeye davet ediyorum, bu milletin karşısında bir daha
kimse Aldatıldık, kandırıldık. diye çıksın
istemiyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı, söz
talebiniz var.
Evet, bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 24üncü Dönemde
bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu oluştu, 4 partinin ittifakla
oluşturduğu bir Komisyon. Bir pazarlıkla oluşturulmadı,
uzlaşma arandı; bu uzlaşma bulunamadı.
Siyaset, mümkünün sanatı. Bugünkü teklifin
arkasında bir uzlaşma var, evet. Her tür siyasi uzlaşmayı
bir pazarlık unsuru gibi değerlendirmek siyasette aynı zamanda
uzlaşma talep etmekle tam bir çelişki oluşturur; siyaset
elbetteki bir uzlaşma sanatı. Bu uzlaşmaları tahkir edici,
aşağılayıcı dili doğru bulmam. Bu,
uzlaşmaların önünü kapatır, her bir partiyi kendi
başına davranmak mecburiyetinde olan partiler olarak gösterir; bunu
yanlış bulurum. Hepimiz burada yeri geldiğinde uzlaşmadan
bahsediyoruz ama sonra uzlaşmaları bu şekilde
aşağılarsak bu yanlış bir tavır olur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, size de 60a göre bir
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
24.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Naci Bostancı
uzlaşmadan bahsetti, doğrudur. Cumhuriyet Halk Partisi bu
tavrını her zaman gösterdi. 24üncü Dönemde Anayasa Uzlaşma
Komisyonu masasına oturulduğunda bütün partilerin amacı
uzlaşmaktı ama sonunda o masayı dağıtan iktidar
partisi oldu başkanlık hayalleri yüzünden. Biz, o masaya otururken
de, bugünlerde de ve dün de sivil bir anayasa yapılması konusunda her
türlü çabayı göstereceğimizi, parlamenter demokrasiyi güçlendirecek
çabayı göstereceğimizi ifade ettik. Ama, onun yanında bir
başka şey daha söyledik, Anayasayı değiştirmenin
yanında 12 Eylül hukukunu da değiştirmemiz gerekir. Şimdi,
iktidar partisinin umurunda mı yüzde 10 seçim barajı? 12 Eylül
darbesinin yarattığı bir unsur değil mi? Yani, yüzde 10
barajına dokunmayacak, bir başka anayasa yapımıyla
başkanlık rejimini iki parti uzlaşıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, son kez
Böyle
tamamlayacağız inşallah, bir dakikada. Bundan sonra
uzatmaları vermeyeceğim, ona göre.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Diğer partiler ve
toplumun büyük bir kesimi, sivil toplum bu konudaki itirazlarını
belirtiyor; bunun adına uzlaşma denilebilir mi? Uzlaşma için
başka ülkelerde, dünyanın demokratik ülkelerinde saatlerce, günlerce,
yıllarca, aylarca çalışmalar yapılıyor. Herkes bir
araya geliyor, bir metin ortaya çıkıyor. Ama iktidar partisinin
anladığı, kendi dayattığı bir
anlayışı uzlaşma olarak sunmaktır. Biz buna asla prim
vermeyiz, böyle bir pazarlığın içerisinde olmayız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat
Sancara aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Sancar, sizin şahıslar
adına da söz talebiniz var, diğer grupların da
mutabakatıyla, emsal teşkil etmemek kaydıyla ilave ediyorum, on
beş dakika süre veriyorum.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde
söz aldım. Teklifin 3üncü maddesi, milletvekili seçilme
yaşını 18e indiriyor. Olumlu bir düzenleme fakat bu
düzenlemenin de ilk önericisi 2011deki Anayasa Uzlaşma Komisyonu
görüşmeleri sırasında bizim bundan önceki partimiz BDP idi. O
zaman bu öneriyi getirdiğinde BDP, dalga geçilmişti, alay
edilmişti. Şimdi, büyük bir reform olarak sunuyor AKP bunu. Ancak bu
madde üzerinden bir değerlendirme yapmayı gerekli görmüyorum. Bu tür
düzenlemeleri, esasa ilişkin olmayan düzenlemeleri getirme taktiği
AKPde ezelden beri var. Aslında, asıl meseleyi örtmek veya
tartışmayı başka yerlere kaydırmak gibi bir tür amaç
taşıyor. Tartışmayı buraya saplamak yerine, teklifin
tümü ve ne getirdiği üzerine yoğunlaştırmak daha doğru
olur.
Evet, teklif, bir sistem değişikliği
öngörüyor. Bunun ucu rejim değişikliğine kadar varır.
Yapılan şey, hükûmet sistemi değişikliğinin
ötesindedir. Bu değişikliğin açacağı yol, Türkiyede
demokrasiyi de cumhuriyeti de bitirebilecek bir yoldur. O gelişmeler bu
yoldan akıp gidebilir. O nedenle son derece hayati, son derece kritik bir
teklifi tartışıyoruz.
AKP temsilcileri ve Hükûmet adına konuşan
bakanlar bu teklifi savunurken birkaç gerekçe ileri sürüyorlar. İleri
sürdükleri gerekçelerden ilki Başkanlık ya da
Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verdikleri bu yeni
sistemin Türkiyeye istikrar getireceği iddiasıdır. Diyorlar ki:
Türkiyenin istikrara ihtiyacı var; istikrar içinde daha iyi büyürüz,
daha güçlü bir ülke oluruz. O nedenle bu sistem değişikliğini
yapmamız lazım. Oysa istikrar açısından baktığımızda
asıl büyük sorunun AKPnin güçlendiği dönemlerde
yaşandığını görürüz. AKP, 2011 seçimlerinde
oylarını en yüksek seviyeye çıkardı ve ondan sonra da
otoriterleşme eğilimleri açığa, daha fazla açığa
çıkmaya başladı. O günden bugüne bu eğilim artarak devam
ediyor. 2011den beri Türkiye toplumunun nefes aldığı tek dönem
2015 7 Haziran seçimleriydi. Orada AKP, ilk defa, kurulduğundan beri ilk
defa tek başına hükûmet etme çoğunluğunu kaybetmişti
ve toplumda büyük bir iyimserlik, umut havası oluşmuştu. Daha
sonra, bu havayı dağıtmak için çeşitli yöntemler kullanarak
seçimlerin sonuçlarını geçersiz kıldılar, 2015
Kasımında, 1 Kasımda seçimler yenilendi; AKP, yine oldukça
yüksek bir oranla tek başına hükûmet kurma çoğunluğunu elde
etti. O günden bugüne yaşadıklarımız ortada
arkadaşlar. Her alanda istikrarsızlık derinleşti.
İstikrarsızlığın vardığı yer kaosun
eşiğidir. Şu an Türkiye siyasi, toplumsal ve ekonomik
açıdan çok derin krizler yaşıyor, bir kaos havası ülkeye
hâkim olmuş durumda. Demek ki AKP güçlendikçe ülkeye ne demokrasi
açısından istikrar geliyor ne ekonomik açıdan istikrar geliyor
ne de toplumsal barışı sağlayacak bir uzlaşma
ortamı, bu anlamda bir istikrar ortaya çıkıyor. Bu açıdan,
istikrar gerekçenizin hiçbir inandırıcı tarafı
olmadığını açıkça söylemek gerekiyor.
AKP sözcülerinin ileri sürdüğü ikinci gerekçe,
hukuk devletini güçlendirmek istediği şeklindedir. Hukuk devletinin
iki temel kuralı var birbirine bağlı; biri kuvvetler
ayrılığıdır diğeri de buna bağlı olarak
yargı bağımsızlığıdır. Peki, bu
teklifte kuvvetler ayrılığı var mı? Hayır,
kesinlikle yok. Cumhurbaşkanına tanınan yetkileri şimdi
sıralasam -ki pek çok konuşmada sıralandı bunlar- görülür
ki aslında bütün yetki nihai olarak Cumhurbaşkanında
toplanıyor. Bu sistemde bir fren ve denetleme organı olması
gereken yargı, yine Cumhurbaşkanının denetimi altına
sokuluyor, doğrudan veya dolaylı olarak. Yargı
bağımsızlığı kaldırılıyor.
Cumhurbaşkanına yargı alanında verilen yetkileri okursak,
hatırlatırsak bu söylediğim çok daha iyi
anlaşılır. Şimdi, Cumhurbaşkanı Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna -yeni adı öyle olacak- 6 üyeyi doğrudan
atıyor, toplam 13 üyenin 6sını Cumhurbaşkanı
atıyor, kalan 7 üyeyi de Meclis seçecek. Ancak unutmayalım, bu
Cumhurbaşkanı partili bir cumhurbaşkanı olacaktır ve
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle Meclisi oluşturacak genel
seçimler aynı tarihte olacaktır. Büyük ihtimalle, çok çok büyük
ihtimalle hatta neredeyse kesin olarak Meclis çoğunluğu
Cumhurbaşkanıyla aynı siyasi partiden oluşacaktır. Bu
durumda Cumhurbaşkanı, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 13
üyesinin 6sını doğrudan, 7sini de dolaylı olarak kendisi
belirlemiş olacak. Bununla bitmiyor tabii, diğer alanlarda da oldukça
fazla yetkisi var. Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12sini doğrudan
seçiyor, 3ünü de yine kendi etkisi altındaki Meclis seçecek.
Danıştaya atanacak, Yargıtaya atanacak hâkimlerle ilgili de yine
Cumhurbaşkanı bu çerçevede doğrudan ve dolaylı çok önemli
yetkilere sahip.
1nci maddeye Yargı tarafsızdır.
diye koydular ama yargının tarafsız olabilmesinin ön
şartı yargının bağımsız olmasıdır.
Yargının bağımsız olabilmesi de ancak yürütmenin
denetiminden kurtarılmasıyla mümkündür. Yargı
bağımsızlığı, esasen yürütmeye karşı
ortaya çıkmış bir güvence, bir ilkedir. Eğer yürütme
yargıyı belirleme imkânına sahipse yargı
bağımsızlığından asla söz edilemez,
yargının bağımsız olmadığı bir yerde
tarafsızlık da mümkün değildir.
Demokrasiyi güçlendirmek gibi bir üçüncü gerekçe
ileri sürüyor yine AKP sözcüleri ve Hükûmet temsilcileri; diyorlar ki: Bu
teklifle biz demokrasiyi güçlendiriyoruz. Demokrasiden anladıkları
görülüyor ki sadece seçimlerdir. Seçimlere dayalı bir sistem,
Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi
demokrasiyi güçlendirmek olarak sunuluyor oysa -yine herkesin bildiği bir
şeyi burada çok uzun anlatmama gerek yok- seçimlerin olduğu
sistemlerin hepsi demokrasi değildir. Seçim, demokrasinin vazgeçilmez
şartıdır, varlık sebebidir; doğru fakat tek
şartı değildir. Ayrıca, seçimin var olması tek
başına bir sistemi demokrasi olarak nitelemeye yetmez.
Şimdi, Türkiyeyle ilgili uluslararası
kuruluşların raporlarına bakarsanız görürsünüz ki Türkiye,
artık, 2012den bu yana kusurlu demokrasi kategorisinden de
çıkarılmıştır. Eskiden kusurlu demokrasi deniyordu,
şimdi modern otoriter sistem deniyor ya da seçime dayalı
otoriterizm olarak nitelendiriliyor Türkiye. Seçimli otokrasi diyor
bazı kuruluşlar.
Bu sistemlerin temel özelliğini çok kısa
söyleyeyim: Modern otoriter stratejinin temel unsuru, siyasal
çoğulculuğu besleyen kurumların ele geçirilmesidir. Amaç, sadece
yürütme ve yasama organlarına değil, aynı zamanda medyaya,
yargı organına, sivil topluma, ekonomiye ve güvenlik güçlerine hâkim
olmaktır. Otoriter yöneticiler kendi lehlerine bir seçim sonucu
sağlamayı hâlâ zorunlu saymakla birlikte, bilgi
akışının denetlenmesine, sivil toplumdaki
eleştirilerin marjinalleştirilmesine ve yargı üzerinde etkili
bir denetim kurulmasına eşit derecede, hatta daha fazla önem
verirler. Zaten şu an, on ikiden beri bu, Freedom Houseın raporunda
yapılan tanımdı ve Türkiye bu tanıma göre seçimli
otokrasi olarak nitelendiriliyor. Bu sistem, getirmek istediğiniz sistem
ise, tam anlamıyla, dünyadaki en mümtaz seçimli otokrasi veya seçime
dayalı otoriter sistem örneği olacaktır. En seçkin otoriter,
seçimli otoriter sistem örneğine doğru Türkiyeyi götüren bir
değişikliği tartışıyoruz şu anda.
Demokrasi demişken, şunu da söylemek
lazım: Hangi şartlarda tartışıyoruz biz bu Anayasa
değişikliğini? Ortada demokratik şartlar yok,
olağanüstü hâl var. Meclisin 3üncü büyük grubuna sahip parti her
açıdan izole edilmiş; bu yetmiyor gibi, eş genel
başkanları dâhil toplam 11 milletvekili tutuklu ve bu tutuklama
kararlarını veren yargı da doğrudan doğruya yürütmenin
etkisi altında. Bunu defalarca burada anlattık, tekrar söylemeye
gerek yok.
Diyelim ki buradan geçti; meydana ineceğiz
referandum için. Siz, en ciddi rakibinizin, hayır
kampanyasının en etkili aktörünün elini kolunu bağlayarak bir
evet kampanyası yürütmeyi içinize sindirebiliyor musunuz? Buna demokrasi
diyebiliyor musunuz? Diyebiliyorsanız size söyleyecek bir söz
bulamıyorum.
Bunun ötesinde bu değişikliğin
başka sonuçları da var arkadaşlar, hızla anlatmaya
çalışayım. Bir defa, bu kadar çok yetki verdiğiniz bir
Cumhurbaşkanı, neredeyse hukukun tamamen denetimi
dışında faaliyet gösterme imkânına sahiptir. Anayasa
Komisyonu görüşmeleri sırasında söyledim. Bu kadar çok
hukuksuzluk yaşanıyor bu ülkede, her gün yeni hukuksuzluklar
yaşanıyor. Yarın öbür gün başkanlık seçimini AKP
kaybederse, rakibi olan siyasi güç kazanırsa, gelip aynı yöntemleri
AKPlilere uygularsa itirazınız olacak mı? Eğer bu sistem
yerleşirse sonu intikamcılıktır, rövanşizmdir.
Şunu söyleyeyim: Bugün herkesi terörist ilan ediyorsunuz. Kaybettiniz
iktidarı çünkü başkanlık sistemi böyle bir şeydir, seçimi
kazanan her şeyi alır. Hele bu sistemde tamamen böyledir, seçimi alan
her şeyi alır. Peki, seçimi alan siyasi güç çıktı, dedi ki:
AKP terörist bir örgüttü zamanında. Oraya mensup olanlar, iltisak
edenler, yardım edenler, çalışanlar teröristti. AKPli olamayan
Cumhurbaşkanı olağanüstü hâl ilan etti ve sizleri içeri almaya
başladı. Ha, bunu Komisyonda söyledim. Haksızlık
yapılırsa o zaman -biz iktidarda olursak yapmayız ama- iktidarda
değilsek sizi savunacağız, o haksızlıklara
karşı çıkacağız ama sizin karşı çıkma
hakkınız olmayacak.
Peki, bir sonraki dönem başka bir
Cumhurbaşkanı geldi, o da sizden, bu sefer kendisi
intikamcılık döngüsünü sürdürecek. Türkiyeyi sonu bitmez bir
intikamcılık döngüsüne mahkûm eden bir sistem getiriyorsunuz. Bu
sistemin altındaki yönetim zihniyeti hukuka uymayan, hukuk devletini
tanımayan, keyfî davranan yönetim zihniyeti her an size karşı
dönebilir. Şu soruya samimiyetle cevap verin: Biz HDP olarak bugün yüzde
50yi bulacak çoğunlukta olsaydık ve bu teklifin
aynısını satırına dokunmadan getirseydik, kabul edecek
miydiniz? Samimiyetle Kabul edeceğiz. diyen çıksın, söylesin
ben evet oyu vereceğim, bu kadar net söylüyorum, ben kendim evet oyu
vereceğim bu teklife. (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, HDP de başta olsa, Cumhurbaşkanı HDPli de olsa biz bu
sistemi gene getirirdik. diyen çıksın, ben evet oyu
vereceğimi burada ilan ediyorum. Bu, grubu bağlamıyor, benim
kendi sözümdür.
Son olarak şunu söyleyeyim: Bu gizli oy
meselesi
Hani, saçma tartışmalara makul argümanla yaklaşmak
mümkün değildir. Gizli oyun anlamı bellidir, bunu yeniden icat edecek
değiliz, neden konduğu da bellidir. Türkiyede ilk seçim, gerçek çok
partili ilk seçim hangi yıl yapıldı? Herkes 1950 der
değil mi? Hayır, 1946. Ama, hangi ilkeyle yapıldı?
Açık oy, gizli sayım. O nedenle, çok partili serbest seçim
sayılmıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayılmaz,
sayılmaz.
MİTHAT SANCAR (Devamla) 1950, gerçek seçim
sayılıyor haklı olarak.
Bir de buradaki milletvekillerine bir şey
hatırlatmak isterim: Bakın, 1924 Anayasası tek partili bir
Meclis tarafından yapılmıştır; evet, doğru.
Süre bitiyor, bir dakika ya da iki dakika
ekleyebilir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Bir dakika ilave edeceğim, lütfen
tamamlayın.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Tamam.
Bununla birlikte tek parti dönemi
başlamıştı, seçimler nasıl yapılıyordu
belliydi -şimdi sizin burada yapmak istediğiniz gibi- ama Anayasa
tartışmalarında -Meclis tutanaklarını okursanız-
ciddi bir özgürlük ve serbestlik vardı, ilginç. Getirilen teklifte çok
önemli değişiklikler yapılıyordu 1924 Anayasasında.
Komisyonun getirdiği teklifte Cumhurbaşkanını güçlendiren,
konumunu güçlendiren hükümler çıkarıldı, Meclis
çoğunluğu bunları reddetti, tek partili bir sistemin
altında oluşmuş Meclis bile bunu reddetti. Mesela,
Cumhurbaşkanının Meclisi feshetme yetkisini Meclis
çoğunluğu reddetti, Mustafa Kemale, cumhuriyetin kurucusuna vermedi
bu yetkiyi; başkomutanlık sıfatını vermedi;
Cumhurbaşkanının veto ettiği kanunların kabulü için
üçte 2 çoğunluk şartını da reddetti. O Meclis
yapıyorsa, tek parti döneminin Meclisi yapıyorsa, bu Meclis de yapar,
ben inanıyorum.
Saygıyla selamlıyorum sizleri. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sancar.
SIRRI SÜREYA ÖNDER (Ankara) Sayın Hatip bize
sataştı, grubumuz adına da kendisi cevap versin.
(Gülüşmeler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Sayın Bostancı, buyurun, bir dakika
süreyle
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Mithat Beyin oyuna talibiz, şu bakımdan talibiz
evet oyuna, Mithat Bey de dinlerse.
BAŞKAN Mithat Bey, dinleyin efendim, size
cevap veriyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Mecliste biz
eğer zayıf bir grup olsaydık bu teklifi getirme
imkânımız olmazdı. Fakat, 2019da bu teklif çerçevesinde seçim
yapılacak. Halkın oyu kimsenin cebinde değil. Halk kime oy
verirse, bütün samimiyetimle ben ve arkadaşlarım, kim bu teklifin
arkasındaysa, bütün samimiyetle ifade ediyoruz,
başımızın üzerinde yeri vardır. Mithat Beyin de oyunu
talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, grupları adına
son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Yalçın Akdoğana aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Ha, özür diliyorum Sayın
Akdoğan, bir saniye.
Kusura bakmayın, fark etmedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
konuşmacımız Sayın Zühal Topcu, sıra itibarıyla.
BAŞKAN Özür diliyorum.
Sayın Akdoğan, siz lütfederseniz,
Sayın Zühal Topcunun söz sırasıymış,
kaçırmışım.
Üçüncü söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcuya aittir.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani ne yapıp edip kendi
partinizi kayıracaksınız yani.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen.
Buyurun Sayın Topcu.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Evet, teşekkür ediyorum.
Adaletinize güvenmek istiyoruz, yani onu burada
özellikle belirtmek istiyoruz.
BAŞKAN Rahat olabilirsiniz.
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliği
teklifinin 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gençlik konusu, bütün iktidarların ana
konularından birini oluşturmaktadır. Tarihi süreçte
baktığımızda, bütün iktidarların özellikle
gençliğin yetiştirilmesine yönelik olarak birçok politikalar
ürettiğine şahitlik ediyoruz. İşte, neden bu gençlik
politikaları ve gençlere yönelik yapılan yatırımlar önem
arz ediyor diye bakıldığında, bir ülkenin
gelişmişlik düzeyinin gençliğine yapılan
yatırımlarla doğru orantılı olarak gittiğini biz
biliyoruz. Çünkü, gelişmiş ülkelerdeki gençliğe yapılan
yatırımlara dikkatinizi çektiğinizde, eğitim seviyesinin
durumu, gençlerin yetiştirilme sürecine baktığımızda,
inanın, bunların çok daha paralel gittiğini, AR-GE
çalışmalarının, yenileşme
çalışmalarının bunlarla paralel olarak sanayi üretimine
dönüştüğüne de şahitlik ediyoruz. İşte, bu açıdan
bakıldığında, diyoruz ki, gerçekten, gençliğin yetiştirilmesi
çok önemli. Ben bir örnekle buna, özellikle 1965 yılında Hüseyin
Nihal Atsızın gençliğin yetiştirilmesine yönelik olarak
yazdığı bir makaleyle, dönemin Hükûmetini kurmak için
görevlendirilen Suat Hayri Ürgüplü yönetiminin programına yönelik olarak
yaptığı eleştiriden bahsederek devam etmek istiyorum.
Şimdi, buradan baktığımızda, Suat Hayri Ürgüplü
Hükûmeti kurduğu hükûmet programında gençliğin milliyetçi
olması gerektiği yönünde vurgu yapıyor yani altının
boş olduğu bir söylemi programlarına yerleştiriliyorlar.
Hüseyin Nihal Atsız da diyor ki: Eğer siz gerçekten buna
inanıyorsanız bu lafın, bu sözün altının
doldurulması gerekir ve bunun için de, bunu gerçekten uygulamak
istiyorsanız Anayasayla bunların değiştirilmesi
Anayasa
maddelerine bir hüküm getirilebileceği yönünde de önerileri var. Yani,
eğer gerçekten gençliğe yönelik bir şeyler yapmak
istiyorsanız yolunuz açık diye. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak diyoruz ki: Eğer hamasetin ötesinde bir şeyler yapmak
istiyorsanız, Milliyetçi Hareket Partisi her zaman bu ülkenin
gençliğinin faydasına yönelik bütün programların arkasında
durmuştur ve bundan sonra da duracaktır.
İşte, gençlik denilince özellikle birçok
şey söylüyoruz. İki kavramdan bahsedebiliriz: Bir tanesi, metaforik
anlamda gençliğe yüklediğimiz anlamlar, bir de şu anda elimizde
bulunan gerçek gençliğin durumu. Baktığımızda
görüyoruz ki, metaforik olarak o kadar çok şey söylüyoruz ki işte,
ülkemizin geleceği, bilmem, bütün göz nurumuz, göz bebeğimiz,
bütün yatırımlar onlar için ama bunların altının
boş kaldığını görüyoruz. Gerçekten gençliğin
durumuna baktığımızda hiç de öyle
olmadığını biraz sonra rakamlarla, istatistiklerle paylaşmak
istiyorum.
Sosyolojik olarak bakıldığında,
bir toplumun enerjisi gençlik, bir toplumun umudu, itici gücü gençliğimiz
ama işte, bunun altyapısının doldurulması
gerekmektedir. Kalkınmanın, gelişmenin önemli unsuru gençlik ama
zamanın ruhu açısından her dönemin sosyal ve kültürel
şartlarına göre de gençliğin yetiştirildiğini
biliyoruz. On dört yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda
ve gençlik adına yapılan çalışmalara da hep birlikte
şahitlik ediyoruz.
Türk tarihine baktığımızda,
gençlik, toplumların her döneminde bir değer olarak kabul
edilmiştir ve bu kabullerin ve icraatların verdiği güçle,
destekle Türk gençliği de tarih yazmıştır aslında. Bu
millet birçok zorluklarla karşı karşıya
kalmıştır ama asla hürriyetinden de vazgeçmemiştir. Çünkü,
bu toplum bir bütün olarak ele alındığında gençlerin
şimdiye kadarki politikalarda hiçbir zaman
araçsallaştırılmadığını da tarih bize
örneklerle vermektedir. Çünkü, Bilge Tonyukukun önderliğinde, Dede
Korkutun tecrübesinde, Ahmet Yesevilerin vicdan ve ahlakında,
Akşemseddinlerin sabrında, Mustafa Kemal Atatürkün ve daha
nicelerinin önderliğinde ahlak, erdem, adalet ve daha birçok değeri
bu toplumla harç yaparak bu gençlik tarih yazmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşunda aldıkları sorumluluğun
oluşturduğu güvenle Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti gençlere emanet
etmiştir ve Gençliğe Hitabe de bunun göstergesi ve nişanesi
olarak karşımızda durmaktadır. Peki, o zaman soruyoruz: Biz
acaba gençlik için ne yaptık, hangi vizyonu oluşturduk, hangi
verdiğimiz sözleri tuttuk, hangi programların uygulamalarını
icraatlarla gerçekleştirdik? Yani bu açıdan baktığımızda
biraz eksikliklerin olduğunu biliyoruz. Cenab-ı Hak kusursuz ve
eksiksiz olarak bütün insanları yaratmaktadır; bunları
geliştirmek de onların sorumluluğunu alan siz yöneticilere düşmektedir
ve aynı zamanda bu kararları burada alan bu iradenin, millî iradenin
temsilcisi olan bu Meclisin sorumluluğu altındadır. Türkiye'ye
baktığımızda özellikle sıfırla 30 yaş grubu
arasındaki oran, Türkiye nüfusunun yüzde 50sini oluşturmaktadır
ama gençlik politikalarına baktığımızda gençlik
politikalarının bu nüfusu karşılıksız
bıraktığına, başıboş
bıraktığına da şahitlik ediyoruz. 15-24 yaş
arası nüfusa baktığımızda da 13 milyon gençten
bahsedebiliyoruz. Peki, bu 13 milyon gencin aslında bütün Türkiye nüfusuna
oranı yüzde 17, Avrupa Birliğinin 28 ülkesine baktığımızda
bu oran yani genç nüfusun oranının yüzde 12 olduğunu
görebiliyoruz, bu da bizim elimizdeki büyük bir cevheri ifade ediyor.
İşte bu toplumun, bu gençlerin bizlerden
beklentileri var ama işsizlik oranlarına
baktığımızda işsizliğin yüzde 20 olduğunu, 800
binden fazla üniversite mezununun açıkta kaldığını
görebiliyoruz. Uyuşturucu bağımlılığı
oranının gittikçe yükseldiğine şahitlik ediyoruz ve 12
yaşa yükseldiğini de istatiksel verilerde elde ediyoruz. O zaman
diyoruz ki: Bu gençliğin bazı şeylere ihtiyacı var ve
bunları da net olarak tespit etmek lazım; nitelikli eğitim gibi
-sanayi 4 devrimi geldi- norm ve değerlerin kazandırılması,
beceri kazandırma, kendini ifade edebilme, özgürce gelişebilme gibi
bir sürü değerlere sahip olması gerekiyor ve Uluslararası
Yetişkin Becerilerinin Ölçülmesi Programında elde ettiğimiz
verilere baktığımızda, Türkiye'nin 31 ülke arasında
29uncu ve 30uncu sıralarda olduğunu -talihsizce- görebiliyoruz.
Yani demek ki gençlikle ilgili olarak, gençlik politikaları ve
icraatlarıyla ilgili olarak daha katedilmesi gereken çok yol var.
Bu kürsüden daha önce çok kere tekrar ettik, PISA
sonuçları ve TIMSS sonuçları karnemiz zayıf. Yani dikkat
edildiğinde, son dönemlerde, bırakın onları, üniversite
giriş sınavlarındaki karnemizin de zayıf olduğunu
görebiliyoruz. Daha Türkçeyi konuşamayan, 40 soruda ortalama olarak 20
sorunun yapılmadığı bir dönemden geçebiliyoruz; dikkat
edilmesi lazım.
Gençlik kendini güvende hissetmek istiyor,
geleceğe güvenle bakmak istiyor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
garantisi ve güvencesi altında olmak istiyor. Bu gençliğe gerçekten
sahip olmamız lazım, onlara vizyon oluşturmamız lazım
ve bu ülkenin, bu devletin, bu yönetimin arkalarında olduğunu da
söylememiz lazım.
Milliyetçi, ülkücü hareket bir gençlik hareketi
olarak başladığı davasına Milliyetçi Hareket Partisi
olarak da gençlik politikalarındaki tutarlılığıyla
devam etmektedir.
Arif Nihat Asyanın Fetih şiiriyle son
vermek istiyorum sözlerime:
Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği
yaştasın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Topcu.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yalçın
Akdoğana gelmiştir.
Sayın Akdoğan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YALÇIN AKDOĞAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişikliği teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi sevgiyle selamlıyorum.
3üncü maddede seçmenin ve toplumun çok önemli bir
bölümüyle ilgili bir siyasi düzenleme gerçekleştiriyoruz. Milletvekili
seçilme yaşı 25ten 18e düşürülüyor bu maddede. Bugün
itibarıyla Türkiye'de bu yaş kategorisinde yaklaşık 9
milyon gencimiz var ve 2019 yılında bu sayının 13 milyon
olacağı tahmin ediliyor. 18-25 yaş arasında bir gencin
milletvekilliği yapıp yapamayacağı üzerinde çok farklı
değerlendirmeler farklı ülkelerde, farklı zamanlarda hep
yapılagelmiştir ama neticede, bugün baktığımızda,
40 ülkede 18-25 yaş grubunda gençlerin milletvekili seçilebildiğini
görüyoruz. Avrupada Almanyadan Fransaya, İspanyaya, Hollandaya kadar,
farklı kıtalarda, Kanadaya kadar bu tür uygulamaların
olduğunu görüyoruz. Tabii, 18 yaş düzenlemesi için Acaba erken
değil mi? gibi birtakım sorgulamaların, soru işaretlerinin
de toplumun bazı kesimlerinde ortaya çıkabilmesi mümkündür.
Değerli arkadaşlar, yönetimde olan temel
ilke ehliyet ve liyakattir. Ehliyet ve liyakat sadece yaşın
getirdiği bir tecrübeyle kazanılan bir durum da değildir. Nice
gençler vardır ki tarihin akışını değiştiren
işler yapmışlardır ve çok büyük başarılara imza
atmışlardır. Mesela, Fatih Sultan Mehmet İstanbulu 21
yaşında fethetti. Kanuni 25 yaşında, II. Mahmut 23 yaşında
padişah oldu, çok önemli fütuhat gerçekleştirdi. Einstein 20li
yaşlarda fizikte devrim yaptı. Leonardo da Vinci meşhur
eserlerinden bazılarını yaptığında daha 21
yaşındaydı. Alexander Graham Bell telefonu icat ettiğinde
daha 30 yaşına girmemişti. Napolyon 26 yaşında
Fransız ordusuna komutan oldu. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (AS)
Usame Bin Zeydi 19 yaşında ordu komutanı yaptı. Usame bir
dönem bir kölenin, Zeydin oğluydu ve Arap da değildi ve komuta
ettiği orduda çok büyük sahabeler vardı; Hazreti Ömerler vardı,
Hazreti Ebu Bekirler vardı. Yine, Peygamber Efendimiz Muaz Bin Cebeli
20li yaşlarda Mekkede kendi yerine vekil bıraktı, 27
yaşında da Yemene vali atadı. Yani, dünya tarihinde, birçok
genç bu yaşlarda çok önemli başarılara imza
atmışlardır.
Burada mesele şudur: 18 yaşına gelen
herkes milletvekili olacak anlamına gelmiyor. Bu, gençlere bir güven
aşılamadır, bir umut, bir sorumluluk duygusu
kazandırmaktır. Ayrıca, işin bir de temsil boyutu var,
toplumun 10 milyonluk bir kesimi. Bunları ben temsil ederim,
kadınları da ben temsil ederim, gençleri de ben temsil ederim. Böyle
bir yaklaşım doğru da değildir. Yani, bu büyük toplum
kesiminin kendi içinden çıkan fertler tarafından temsil edilebilmesi
de önemli bir demokratik nüve olacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, paketin tümüyle ilgili
de, Anayasa değişikliğinin geneli üzerinde de birkaç
değerlendirme yapmak istiyorum. Hükûmet etme sistemini
değiştiriyoruz. Bununla ilgili de, geçmişten bu yana bu konu
tartışılır. Merhum Özal, merhum Demirel, merhum
Türkeş, merhum Erbakan hep bu konuya parmak basmıştır.
Yani, başkanlık sistemi üzerine birtakım tartışmalar
olmuştur. Ortada bir sorun var ve bir ihtiyaç var. Parlamenter sistemin
işleyişinden kaynaklanan bir mesele var ve bu konuda icraya kuvvet,
sürat ve etkinlik kazandırmak için bu konu hep gündeme getirilir. Kuvvetler
ayrılığı önemlidir ama yürütmenin tek elde toplanması,
dağılmaması da ayrıca önemli bir değerdir.
Belki şu denebilir: Parlamenter sistemde
krizler oluyor, istikrarsızlık oluyor ama güçlü bir tek parti
iktidarı olduğunda bu mesele aşılıyor, ne gerek var da
bu değişiklik yapılıyor? Bundan yaklaşık yirmi
yıl önce, daha AK PARTİ yokken bir makale yazmıştım ve
şunları söylemiştim: Meclis çoğunluğuna
sırtını vermiş, vizyonu olan, güçlü bir siyasi
iktidarın bugün birçok problemi çözmede başarılı
olabileceği doğrudur ancak anayasal değişikliklerle takviye
edilmemiş, bürokratik idari mekanizmada, yürütme-yasama-yargı
üçlüsünde, topyekûn devlet yönetim felsefesinde revizyona gidilmemiş bir
ortamda iktidarın Meclis çoğunluğuna dayanması da çok
anlamlı olmayacaktır. Bakın, bunu yirmi yıl önce, AK
PARTİ daha yokken söylemişim. Parlamenter sistem 1970li
yıllarda kriz çıkardı mı? Çıkardı. 1990lı
yıllarda çıkardı, 2000li yılların başında
çıkardı. Bugün, AK PARTİ iktidarından dolayı bu kriz
kısmen aşılabilmiş durumda.
Halkın Cumhurbaşkanını
doğrudan seçmesine geçildi. Bu da sistemde bir değişikliktir,
yeni bir durumdur ve bugün, AK PARTİli bir Cumhurbaşkanı, AK
PARTİnin çıkardığı bir hükûmet olduğu için
birtakım sıkıntılar yaşanmıyor. Halkın
doğrudan seçtiği bir Cumhurbaşkanı ve hükûmet denkleminde,
bu denklemden AK PARTİyi çıkardığınızda,
başka krizlerin yaşanması da mümkündür.
Rejim meselesi konusu: Burada da bence zorlama
birtakım yorumlar yapılıyor. Siyasal sistem, rejim, düzen, bu
gibi kavramlara muğlak birtakım anlamlar yükleyerek ajite etmek de
doğru bir yaklaşım değildir. Sistemler bellidir:
Monarşi, oligarşi, demokrasi, demokratik rejim, parlamenter sistem,
başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi. Burada,
rejimin, sistemin, düzenin değişmesi üzerinden başka bir
ajitasyon yapmak da doğru değildir.
Bakın, kendisini hep Türkiyede rejimin bekçisi
olarak niteleyenler
Bu millet hiçbir zaman demokrasiye darbe vurmadı,
darbe vuranlar hep demokrasinin, rejimin bekçisi olarak kendisini lanse edenler
oldu. Bu, önemli bir konudur. Tabii, şu söyleniyor: Mesele, tamam, Hükûmet
sistemini değiştirin, sorun yok, çok yetki veriyorsunuz, işte
güçlü, çok büyük güçler aktarılıyor vesaire ve Sayın
Cumhurbaşkanımız üzerinden bazı atıflar
yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, Tayyip Erdoğan
meşruiyeti önemser yani halkın iradesine dayanır ve hukuka uygun
hareket eder ama Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanımız
siyasi gücünü kanun yaparak elde etmez, halkın sevgisinden alır ve
sandıktan alır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz, kanun çıkararak hiçbir siyasetçiyi lider de
yapamazsınız, ona büyük bir siyasi güç falan da atfedemezsiniz, güçlü
bir lidere de dönüştüremezsiniz. Bu, kanun çıkarmakla, Anayasa
değiştirmekle olacak bir şey değildir.
Bakın, Tayyip Erdoğanın hiçbir
makamı yoktu, koltuğu yoktu, sıfatı yoktu, hatta siyasi
yasaklıydı; o dönemde Türkiye'nin gündemini belirleyen bir siyasi
liderdi. Bu yüzden, güçlü lider, nükleer silahların şifrelerini
elinde bulunduran, süper güçlerin süper yetkiler verilmiş
başkanı değildir, güçlü lider tankların, savaş
uçaklarının önüne halkı çıkarıp darbeleri
püskürtebilen liderdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Daha önce de cumhurbaşkanları,
başbakanlar oldu, aynı yetkilere sahiptiler ama hiçbiri bu darbeleri
püskürtemedi. Önemli olan, o siyasi güçle demokrasiye bağlı olarak,
hukuka bağlı olarak hareket etmenizdir, bu önemlidir.
Burada tabii, demokrasinin muhtevası önemli, bu
bir kültür, iktidarda da olsanız muhalefette de. Birtakım
anlayışları da sorgulamak lazım o zaman.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Kuvvetler
ayrılığı nerede? Kuvvetler ayrılığı
nerede?
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Mesela şunu
sorgulayalım: Siyasi alanda biz burada bir düzenleme yapıyoruz,
meşru dairede Meclis, siyaset kurumu bir düzenleme yapıyor. Bunu,
buradaki düzenlemeyi ihanet olarak adlandırmak bu demokrasiye uygun
düşer mi? Bunun adı siyasi tekfirciliktir.
Hep vardır, Din elden gidiyor., Vatan elden
gidiyor., Laiklik elden gidiyor. diyerek birileri birilerini tekfir eder,
hainlikle suçlar, gerici der.
ERKAN AYDIN (Bursa) Gitmiyor mu kardeşim?
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) - Kimse dinin de
vatanın da laikliğin de rejimin de tek ve gerçek sahibi olarak
kendisini görerek başkalarının samimiyetini sorgulama
hakkına, hukukuna sahip değildir diye düşünüyorum.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) 2010
referandumunda da benzer şeyi söylediniz. 2010da da benzer şeyleri
söylediniz.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Diğer bir
anlayış da şudur: Devleti kutsal ve düzenlenemez bir alan olarak
kodlamaktır.
Sayın Baykal çok değerli bir siyasetçi,
devlet umuru görmüş bir kişi, bugün de kendisiyle ilgili bir
yazı yazdım. Şimdi, yazıya cevap hakkını
kullanarak Mecliste bir ilk olmasın diye onunla ilgili bir şeyler
söyleyeceğim, belki cevap hakkını kullanır. Şöyle bir
cümle sarf etti konuşmasında: Bu, siyaseti devletin temeline
sokmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Burada, demokrasiye
bakışta bir farklılık
BAŞKAN Sayın Akdoğan, siz de
tamamlayın lütfen bir dakikada.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Yoksa diğer
milletvekilimizden bir iki dakika alabiliriz belki.
BAŞKAN Diğer milletvekilimizden beş
dakika alabilirseniz şahsı adına var bir tane.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şahsı
adına konuşmamızı
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Şimdi, bu
siyaseti devletin temeline sokmak, burada devletin temeline millet iradesi
giremez, sirayet edemez gibi bir yaklaşıma kapı açabilir. Bunu
yanlış anladıysam Sayın Baykal düzeltebilir. Demokrasi, tam
da milletin, devletin temellerine ve işleyişine nüfuz edebildiği
sistemin adıdır. Bu devletin temellerini 23 Nisanda, 29 Ekimde millet
kurmuştur; 15 Temmuzda da devletin temellerini millet
kurtarmıştır. Bunun dışında kıymeti
kendinden menkul hiçbir güç yoktur. Meclis Avrupada birtakım kurullara
üye seçer, yargıya vesaire, bunun adı demokratikleşme olur;
Türkiyede Meclis seçeceği zaman siyasallaşma denir ve kötü bir
şey olarak takdim edilir; bu çifte standarttır.
Ve son bir şey: Muhalefet çok sık
Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz kardeşim, nedir bu acele?
Acele işe şeytan karışır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bu,
şeytanın uydurduğu bir safsatadır. Bizim kabul
ettiğimiz Rahmani olan versiyonu Hayırlı işlerde acele
ediniz. sözüdür. Bu hayırlı bir iştir, lazımdır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bu bir
tek adam rejimidir.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
bugün yedi düvelle mücadele etmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin istiklali ve
istikbali bu düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bu bir
rejim değişikliğidir.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bu bir antivirüs
programdır. FETÖcülere karşı, darbecilere karşı,
vesayet odaklarına karşı millet iradesine dayanan bir sistemdir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akdoğan.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bu değişikliğe
tamamen destek oluyoruz. Sayın Bahçeli başta olmak üzere MHPli
arkadaşlarımıza da çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Baykalın ismi geçti, arzu ederse
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, Sayın
Baykal konuşacak.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
süre veriyorum.
Buyurun Sayın Baykal. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Antalya Milletvekili Deniz Baykalın, Ankara Milletvekili
Yalçın Akdoğanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DENİZ BAYKAL (Antalya) Değerli
arkadaşlarım, bir sataşma olduğu kanısında
değilim, düzeltilmesi gereken bir şey de yok. Biraz önce Yalçın
Beyle baş başa sohbet ettik. Bana açıkça ifade etti ki
aleyhimde bir yazı yazmış. Sabahleyin eşi Dün akşam
Deniz çok güzel bir konuşma yaptı, farkında mısın?
demiş, onun üzerine Acaba ben mi yanlış algıladım?
diye bir tereddüdün içine girmiş, benimle açıkça bunu
paylaştı ve Bir noktada böyle bir değerlendirmem oldu. dedi.
Devletin temeline siyaseti sokmaya itiraz eder bir cümleniz vardır
değil mi? dedi. Hayır, böyle bir cümlem yok. dedim. Herhâlde sen
şunu anladın: Devleti parti devleti hâline getiriyorsunuz,
yanlış olan budur. Yoksa siyaset elbette devletin temelinde olacak.
Nasıl olacak? Millet siyaseti olarak olacak, millet olacak. (CHP
sıralarından alkışlar) Millet lehinde
yaptığı değerlendirmeye çok teşekkür ederim ama
milleti temsil eden bir tek organ var: Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet
işte bu. Yani bütün siyasi görüşler, her anlayış, her etnik
köken, her inanç hep beraber bir arada milletiz, biz milleti temsil ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) Ama, siz bu milleti yani
egemenliği oluşturan, birlikte oluşturan bu milleti bir yana
bırakır da bir tek kişiye, bu milleti oluşturan siyasetlerden
birisini temel alarak ve o siyaseti bir tek kişinin şahsında
egemenliği milletin elinden yani hepimizin elinden alıp bir tek
zihniyete, anlayışa verirseniz siz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baykal, bir dakika daha
açıyorum mikrofonu, tamamlayın.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Söylemenize gerek
kalmadan da açabilirsiniz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gelenektir
Sayın Başkanım, gelenektir.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Evet, tersinin
uygulandığı olayları görüyoruz.
Şimdi, bunun gerçekleşmesi yani milletin
bölünmeden, parçalanmadan millet iradesinin yani egemenliğin
Ki devleti
oluşturan bu. Siz onu parçalayıp da bir unsuru, bir siyaseti, bir
inancı, bir düşünceyi, bir kesimi yani yüzde 100ün yerine yüzde
50yi ikame etmeye kalkarsanız parti devletine, parçalanmış
egemenlik devletine gidersiniz, siz milleti parçalayarak devleti
oluşturursunuz. Bizim söylediğimiz, elbette, devletin temelinde
millet olacak, milletin egemenliği olacak, bütün siyasetler olacak, hep
beraber olacağız. Ama, bunu ayırıp, parçalayıp, bölüp,
onun içinden bir yüzde 50, tek şahıs çıkarıp, o tek
şahsa onu bağlayıp, sonra Meclisin ortak yetkilerini önemli bir
ölçüde ona devredip onu etkisiz kılarak siyaseti, saygın siyaseti,
millete değer veren bir siyaseti hayata geçirmiş
olmazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bugün karşı
karşıya bulunduğumuz tehlike bu. Kimse kimseye millet dersi
vermesin. Bakın, tek partinin bütün milleti temsil ettiği dönemden
çok partili hayata geçince devletin de artık tek parti olarak hükmedemeyeceği
ortaya çıktı, yeni bir siyaset kuruldu.
Geçenlerde Sayın Adalet Bakanı bu kürsüye
geldi Biz 1930lara gidiyoruz. dedi. Ya, biz 1930lardan 21inci yüzyıla
gitmeye çalışıyoruz, 21inci yüzyıldan sen 1930lara
gidiyorum. diye övünüyorsun. (CHP sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Milleti
cahil yerine koymayalım.
DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bakın,
birbirimize avukatlık yapmayalım, gerçeği görelim. Gerçek,
milletin iradesi giderek etkisizleştiriliyor.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Atatürkün
kemiklerini sızlatıyorsunuz Sayın Baykal. Sayın Baykal,
Atatürkün kemikleri sızlıyor.
DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bu getirdiğiniz
anayasa milletin iradesini etkisiz kılmaya yönelik bir anayasa
taslağıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) Meclisi devreden
çıkarmaya yönelik, Meclisi etkisizleştirmeye dönük bir anayasa
taslağıdır. Bunu burada Vay, siyasete
karşısınız, millete karşısınız.
söylemiyle ortadan kaldırmanız, maskelemeniz mümkün değildir.
Bizim anlayışımız da ortadadır, uygulamamız da
ortadadır. Tek partiyle başladık, demokrasiye doğru
gidiyoruz. Siz elinize aldığınız demokrasiyi tek parti, tek
adam rejimine doğru geriye döndürüyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Baykal.
YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akdoğan, yerinizden mi
istiyorsunuz?
Size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen, bitirelim inşallah.
Buyurun.
10.- Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğanın, Antalya
Milletvekili Deniz Baykalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, Sayın Baykalla ikimiz
de siyaset bilimciyiz, düşüncelerimiz tamamen birbirinden farklı. Ben
ona sırf bilerek sataştım ki bugünkü yazıma cevap
verebilsin. Tabii, Sayın Baykalın konuşmasının hiçbir
kısmına katılmıyoruz ama bu, hitabet açısından
bazı toplum kesimleri tarafından iyi bulunmuş olabilir yoksa
muhtevaya katılma anlamında bir şey değildir bu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Neyine
katılmıyorsunuz, söyler misiniz?
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Burada,
arkadaşlar, mesele şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi, hukuki
meşruiyet çerçevesinde, siyasi meşruiyet çerçevesinde Türkiye'nin
ihtiyacı olan -ki bugün Türkiyenin ihtiyacı vardır, Türkiye'nin
istiklali ve istikbali için ihtiyacı vardır, karşılaştığı
sıkıntılar açısından ihtiyacı vardır, güçlü
bir yürütmeye ihtiyacı vardır- bu düzenlemeyi...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) On dört
yıldır iktidardasınız ne alaka! On dört yıldır
tek başınıza iktidardasınız.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) - ...yapma
hakkına sahiptir; bunu takdir makamı da yüce milletimizdir, aziz
milletimizdir, milletimiz buna karar verecektir.
Burada, tabii, sürem yetmediği için birçok
şeye değinemedim. CHPli konuşmacı, işte kirli
pazarlıklar, vesaire dedi. AK PARTİnin tarihinde kirli pazarlık
hiçbir zaman olmamıştır, kimseyle de pazarlık
yapmadık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Dolmabahçe,
Habur...
VELİ AĞBABA (Malatya) Yapma ya!
Dolmabahçe, Oslo...
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Ben, MHPnin
tarihinde de bir kirli pazarlık hatırlamıyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
Bakın, Sayın Baykalı herkes dinledi,
siz de dinleyin lütfen.
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Burada sürekli
uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma diyeceksiniz, siyasi partiler
uzlaşacak siz bunu ve bu düzenlemeyi ihanetle
adlandıracaksınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) İsraille
anlaşmayı unuttun mu, kan parası aldığını?
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bu, kabul edilebilir
bir yaklaşım değildir arkadaşlar, bu, samimiyetsizliktir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyetinin ihtiyacı olan her
türlü düzenlemeyi yapar ve korkmadan millete gidilir, millet buna karar verir.
VELİ AĞBABA (Malatya) İsrailden
kan parası aldığını unuttun mu? 9 kişinin kan
parasını unuttun mu?
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) - Bugün de AK
PARTİ birçok yetkiye sahiptir, Cumhurbaşkanı da
Başbakanı da ve Türkiye'nin lehine on dört yıldır
kullanmaktadır. Hâlâ niyet okuyarak, gizli gündem takipçiliği yaparak
CHP bir yere varamaz. Siz bu kafayla yüz yıl daha iktidar
olamazsınız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Mavi Marmara
pazarlığı ne oldu, anlat bakalım!
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) - Hepinizi sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) İsraille
hangi pazarlığı yaptığını, onu anlat.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akdoğan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akdoğan yani bizim iktidar olma süremize bir ömür biçti, o milletin
bileceği bir iş. Milletin iradesine çok açık bir
saygısızlıkta bulundu.
YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Anayasa
değişikliğine de millet gidecek, niye korkuyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de milletin
vekiliyiz. Bir bu sataşması var. Bir de seviyesizlikle itham etti.
İkinci sataşması da budur efendim.
YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Yo, öyle bir şey
yok. Öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN Seviyesizlikle itham ettiyse buyurun.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen toparlayalım, bu polemiği de
bitirelim.
11.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara
Milletvekili Yalçın Akdoğanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siyasette
pazarlık olmaz diye bir şey yok. Yapılan pazarlıklar sizin
siyasi ikbaliniz açısından şeffaf, temiz, faydalı, verimli
olabilir ama bizim baktığımız pencereden, yapılan
pazarlıklar -o zaman da söylediğimiz gibi- Türkiye'nin hayrına,
milletimizin hayrına değildir. O zaman da bir
pazarlığınız için dedik ki: Beyninizin arka planında
bir şey olmasın. Millete hesap veremeyeceğiniz bir
angajmanın içine girmeyin. Gerçekleri, verdiğiniz,
aldığınız her neyse milletin Meclisiyle paylaşın dedik. Bu sağduyu içerisinde
yaptığımız uyarılara kulaklarınızı
tıkadınız, sonra geldiniz, dediniz ki: Bunlar bizi
kandırdı. İşte, böyle olunca da Bu
yaptığınız iş çok temiz olmayan bir iştir. diye
de -arkadaşımız, kim söyledi bilmiyorum- yaptığınız
işlerle ilgili olarak kirli pazarlık ifadesi de
kullanılır, hepsi kullanılır.
İki: Kimin iktidar olacağına millet
karar verir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Anayasaya da
millet karar verir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Dün de söyledim:
Egemenlik milletindir; millet, egemenliğini bu Meclis marifetiyle
yürütüyor. Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
millete diyorsunuz ki: Ey milletim, devletin bütün anahtarlarını bir
kişiye verin. Bir halkaya takın devletin bütün
anahtarlarını, bir kişiye verin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Öyle bir
şey yok ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öyle, bu teklif odur;
bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas eden, sembolik hâle getiren
bir tekliftir. Ben bu milletin, bu milleti millet yapan Türkiye Büyük Millet
Meclisini ortadan kaldıracak, devletin bütün anahtarlarını bir
kişiye verecek bir teklife sıcak bakacağına
inanmıyorum. Bunu hep birlikte ya burada ya milletin meydanlarında
göreceğiz. Devletin anahtarlarını bir kişiye
verdiğiniz vakit -her zaman söylediğim gibi- oradan demokrasi
çıkmaz, oradan demokrasi çıkmaz, oradan dikta çıkar.
MEHMET METİNER (İstanbul) Milleti millet
yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Demokrasi, tepki ve
protesto rejimidir. Kendisi bin kişiyle hacca giderken 50 tane avukata su
sıktıran, gaz sıktıran adamdan da demokrat olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde şahıslar
adına son söz, İstanbul Milletvekili Erkan Kandemire aittir.
Buyurun Sayın Kandemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişikliği
Teklifimizin 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, umudun öznesi
olabilenler, yarınlara dair hayalleri olanlar, en önemlisi
değişimin öncüsü olma cesaretini taşıyanlar tarih yazarlar.
İşte bu teklif, aslında bir tarih yazıyor. Bir, bütün,
güçlü, istikrarlı, yarınlara güvenle bakan bir Türkiye için tarihî
bir tercihte bulunuyoruz. Milletin taleplerine uygun, halkın
kodlarıyla uyumlu, yarınlara güvenle bakmamıza vesile olacak bir
değişikliğin arifesindeyiz.
Değerli milletvekilleri, ben bu teklifin
geneline baktığımda, doğrusu Sayın Baykalın -ki
çok da değer veririm- çok önemserim sözlerini, cümlelerini, tam onun
aksini görüyorum aslında.
Bu teklifi özetleyecek olsak üç şey söyleriz:
Bir, millete güven. İki, vesayetin alanının
daraltılması, millî egemenliğin alanının
genişletilmesi, güçlendirilmesi. Üç, istikrar. Tüm bu toplam teklifin ruhunu
aslında 3üncü maddede bulmak mümkün. Bu anlamda, bu maddeyle beraber
getirdiğimiz 18 yaşındaki gençlerin seçilebiliyor olması
teklifinin de çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Yani,
aslında biz diyoruz ki: Bu ülkenin gençlerine, cevherine güveniyoruz. En
somut örneği olarak da millete güveniyoruz diyoruz; en dinamik unsur
gençlere siyasetin öznesi olma fırsatının yolunu açıyoruz.
Bir yandan da siyasette seçmek ve seçilmek eşit derecede önemlidir
diyoruz. Eğer 18 yaşında bir gence seçme hakkını
vermişsek, aile kurma yetisini vermişsek, o anlamda güveniyorsak
diyoruz ki: Evet, o genç, bu ülkeyi yönetebilecek kapasiteye de sahiptir.
Değerli milletvekilleri, ülke ve millet olarak
bizim için ne siyasi ne de ekonomik krizler yıkıcı bir tehdit;
bizim için asıl tehlike, coğrafyamızla ve milletimizle ilgili
tarihsel vizyonumuzu kaybetmemiz. Bu ülkenin tarihinde, kuruluşunda,
büyümesinde gençler var. 20li yaşlarında ülke kuran, yöneten Hazreti
Aliler, Alparslanlar, Fatih Sultan Mehmetler, Mustafa Kemaller var. 15 Temmuz gecesi
şehit olan 17 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçaklar, 15
yaşındaki Mutlu Can Kılıçlar, 18 yaşındaki
Mustafa Karasakallar var. Bir idrak, bir anlayış bu gençliğin
sokaklara çıkmasını sağladı. Emin olun ki o idrakle bu
millete hizmet edecek milyonlarca genç var bu ülkede. Bu bir bakış
açısı, gencine güvenmek, önünü açmak, nesnesi olduğu tarihin
öznesi hâline getirmek meselesi gençleri; bir felsefe, bir bakış
açısı.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde üzerinde en
çok konuşulan, hakkında süslü cümleler kurulan toplum kesimidir
gençlik fakat ne zaman gençlikle ilgili somut bir ilerleme kaydedilecek olsa
amalı cümleler başlayıverir. Millete tepeden bakanlar, milleti
güvenilmez bulanlar gençlere hiç güvenmezler zaten. Bu sebeple, vesayet anlayışının
klişelerde boğulan, debdebeli söylemlerle başlayan gençlik
nutukları somutlaşmayan tavsiyelerle biter. Bu teklif, tümü üzerinden
düşünüldüğünde vesayete bir meydan okuma; işte, en somut
örneği de bu madde. Biz bu maddeyle 12,5 milyon gence siyasetin,
seçilmenin yolunu açıyoruz. Sivil siyasetin alanını
genişletiyoruz. Gençleri çözümün bir parçası hâline getiriyoruz.
İşte, fırsat aslında, hamaset
ile hakikat arasında gidip gelen bir dilden çıkıp şu gelen
öneri vesilesiyle bir tavır gösterme fırsatı.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bir hikâyesi
var. Bizler kendi hikâyelerimizin başrol oyuncusuyuz. Yarın
çocuklarımız, torunlarımız, kızlarımız,
evlatlarımız yanlarımıza gelecekler ve bize soracaklar, 18 yaşında,
20 yaşında aday olmak isteyenler diyecekler ki: Bir tavsiyen var
mı? Ama bunun yanında mutlaka diyecekler ki: Evet, o Mecliste bir
teklif gelmişti, benim seçilmem, kendimi ifade etmem anlamında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Son cümlem
Sayın Başkanım.
bir fırsat bulmuştum, sen nerede
durmuştun? diye soracaklar bize.
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, böylece konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim. Bu sürenin ilk beş dakikasını soru
olarak, kalan beş dakikasını da cevap olarak
kullanacağım.
Sırayla söz veriyorum.
Sayın Aydın, buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarihe not düşülmesi amacıyla soruyorum:
Anayasalar bu konuda üstün bilgiye sahip kişiler tarafından
yapılır, anayasa profesörleri ya görüş bildirir ya da
kendilerinin anayasanın hazırlanmasında payları olur. Sizin
getirdiğiniz Anayasa değişikliğinin parti binasında
yapıldığını biliyoruz. Tarihe geçmeleri
açısından, bu değişiklikte hangi hocalardan görüş
alındı ya da hangi hocalar yazımda pay sahibi? Kısaca, bu
değişikliği kaleme alan isimleri teker teker sayabilir misiniz?
Hem halkımız bilsin hem de kayıtlara geçsin diye soruyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, soru önergelerine yanıt
vermiyorsunuz. Burada size net, üstelik çoktan seçmeli bir soru
soracağım, yanıtını halkımız adına
bekliyorum.
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına göre hükümleri değiştirilmeyen ve
değiştirilmesi teklif edilmeyen maddelerden değildir?
A) Yasama yetkisinin devredilmezliği.
B) Cumhuriyetin nitelikleri.
C) Devletin şeklinin cumhuriyet olduğu.
D) Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı,
millî marşı ve başkenti.
E) Hiçbiri.
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün dayatmayla yapılmak
istenen Anayasa değişikliği halk bir kişiyi seçer, o da
ülkeyi istediği gibi yönetir önerisidir, egemenliği halktan alıp
bir kişiye verme girişimidir. Yapılan teklif bir yönetim sistemi
değişikliği değildir. Gerçek yönetim sisteminde belirlenen
yönetim esaslarıyla birlikte birbirini dengeleyen ve denetleyen
kurumların olması gerekmektedir. Verilen teklifte ise bu unsurlar ve
denetleme mekanizmaları olmadığından buna yönetim sistemi
değil, dense dense tek adam sistemi denir. Yasama, yürütme, yargı
kuvvetlerini fiilen tek kişinin elinde toplamaya yönelik olan bu
değişiklik egemenliğin millette kalmasının yolunu
kapatmakta, Meclisi işlevsiz hâle getirmektedir. Bu teklifle
Cumhurbaşkanına gerekçe göstermeksizin Meclisi feshetme yetkisi
veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Bu
anlayış, Kurtuluş Savaşı vermiş, gazilik
unvanı kazanmış, milleti temsil eden Meclisimizin sonunu
hazırlayacaktır. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, içinize
sindirebiliyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Yılmaz
Sayın Erdem
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Bakan, bugün
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğluna MİT
tırları davası kapsamında ömür boyu hapis cezası
isteyen bir savcı sistemiyle karşı karşıya
kaldık. Dosyanın içeriğinde hiçbir delil, hiçbir belge, hiçbir
ifade olmadığı hâlde bu siyasi talebi ortaya koyan bu savcı,
bu kadar siyasi iktidarın arzu ve amaçlarına dönük tutum izliyor iken
getirdiğiniz anayasayla yüksek yargı organlarının
tamamını Cumhurbaşkanının ataması hâlinde Türkiye
Cumhuriyetinde siyaset yapan tüm milletvekillerinin müebbetle
yargılanacağı realitesini siz de doğru buluyor musunuz?
Böyle bir gerçekle karşı karşıya
kalınacağını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Anayasamızda
yapacağınız 18 maddelik değişiklik sonucunda
getireceğiniz başkanlık sistemiyle ülkemizi terör
kıskacından kurtaracak mısınız; terör bitecek mi;
işsizlik önlenecek mi; çiftçimizin ürünleri para edecek mi; emeklinin
geliri artacak mı; millî gelirde bir artış olacak mı;
yatırımlarımız, üretimimiz, ihracatımız artacak
mı; dış ticaret açığımız azalacak mı;
ülkemizin dış borcu azalacak mı; basın özgürlüğü
sağlanacak mı; özgürlükleri artıracak mısınız;
yargı bağımsız olacak mı; yargı tarafsız
karar verebilecek mi; vatandaşımızın can ve mal
güvenliği sağlanacak mı; demokratik bir ülke olacak
mıyız; demokrasimiz güçlenecek mi; adalet adil bir şekilde
gerçekleşebilecek mi? Öyle anlaşılıyor ki bunların
hiçbirisi değişmeyecek ve iyileşmeyecek. O hâlde siz bu
değişiklikleri neden yapıyorsunuz? Bu telaşa, bu aceleye ne
gerek var? Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz Anayasa
değişikliği teklifini lütfen geri çekin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, şimdi, soruları
cevaplandırmak üzere sözü Sayın Bakana bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Anayasa değişikliklerinin veya yeni anayasa yapımının
nasıl olacağına ilişkin düzenleme bizim Anayasamızda
yer almaktadır. Bu düzenlemenin içerisinde Anayasa yapılırken
veya Anayasa değişiklikleri yapılırken anayasacılara
veya falanlara filanlara görüş sormazsanız bu anayasa anayasa olmaz,
anayasa değişikliği yapılamaz. diye bir kural yok.
Anayasaya göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye tam
sayısının üçte 1inin yazılı teklifiyle verilen bir
Anayasa değişiklik önergesi Anayasa Komisyonunda görüşülür,
kabulü üzerine Genel Kurula gelir, Genel Kurulda 2 defa görüşülür, birinci
görüşme ile ikinci görüşme arasında kırk sekiz saat olur ve
bir nisap aranır, bu nisap bulunduğunda da değişiklik
yapılmış olur. Anayasamızın aradığı
kurallar bunlardır. Tabii, bütün partiler anayasa hukuku profesörleriyle,
iyi yetişmiş hukukçularla istişare hâlindedir. AK PARTİnin
istişare ettiği çok değerli hukukçular var, milletvekillerimiz
arasında anayasa hukuku profesörümüz var, değerli hukukçular var,
kendini ispat etmiş insanlar var. Milliyetçi Hareket Partisi arasında
da çok değerli hukukçular, siyaset adamları olduğu gibi
onların da istişare ettiği çok değerli anayasa
hukukçuları ve hukuk adamları var; bütün bunların hepsi
istişareleri yapılarak gündeme getirilmiştir. Ayrıca,
Anayasa Uzlaşma Komisyonunda 24üncü Dönemde bu konu müzakere edildi ve
orada da her partinin danışmanları vardı, anayasa hukuku
profesörlerinden uzmanları vardı; bu son derece önemli konu orada da
geniş bir şekilde müzakere edilmiştir.
Danışılması gereken her kesimle danışmalar,
istişareler en üst düzeyde yapılmıştır. Komisyonda
kimlerin çağrılacağı, kimlerin çağrılmayacağı
da komisyon başkanının takdirinde olan bir konudur.
Tabii, bu cumhuriyetin nitelikleriyle alakalı
bir soru sordu Sayın Tarhan. Tabii, çoktan seçmeli bir soru sordu,
artık onun cevabını kendi biliyordur elbette ama ben kendisine
sadece şunu ifade edeyim: Bu değişiklik teklifinin içerisinde
devletin şeklinin cumhuriyet olduğunu değiştiren
doğrudan veya dolaylı bir ifade yoktur; bir. Cumhuriyetin
niteliklerini değiştiren, doğrudan veya dolaylı
değiştiren veya zayıflatan bir madde yoktur, bir düzenleme
yoktur; iki. Yine, devletin resmî dili, başkenti, İstiklal
Marşı, bayrağı, bunları değiştiren de herhangi
bir şey yoktur. Hiç kimse bu Anayasa değişiklik teklifi
içerisindeki maddeler arasında Anayasanın ilk 4 maddesini
doğrudan
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Boşuna
hayal ediyorsunuz, cumhuriyeti size yıktırmayacağız
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
veya dolaylı değiştiren bir hüküm olduğunu iddia edemez;
iddia etmesi bir abartıdan öte de bir anlam ifade etmez, aksine bunlar
cumhuriyetin niteliklerini, hem hukuk devleti niteliğini hem demokratik devlet
niteliğini güçlendirmektedir. Burada egemenliğin tek bir kişiye
verilmesi söz konusu değildir, egemenlik kayıtsız
şartsız millete aittir ve bugünkü Anayasamıza göre de
egemenliğin nasıl kullanılacağı belli ve burada da bir
değişiklik söz konusu değildir. Şu anda yapılan
şey nedir? Fark olarak yasama ve yürütmenin birbirinden tam
ayrılması, birbirine karşı bağımsız
olmasıdır. Yasamanın da yetkisini doğrudan halktan
alması, yürütmenin de yetkisini doğrudan halktan almasıdır.
Şu anda nasıl? Yasama seçiliyor, yasamanın içerisinden yürütme
çıkıyor. Vatandaşın doğrudan yürütmeyi seçme yetkisi
yok. Egemenliği halka götürmek demek işte tam da bu, yürütmeyi de
doğrudan vatandaşa seçme yetkisi vermektir. Bu teklif esasında
egemenliğin bir tarafı eksik olan kısmını
tamamlıyor, yasamayı doğrudan halkın seçip belirlemesi gibi
yürütmeyi de doğrudan halkın seçmesine imkân veriyor, yetki veriyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Madem yasamayı
seçiyor, başsavcıları da halk seçsin. Valileri,
başsavcıları halk seçsin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Daha
güçlü bir yasama sağlıyor, daha güçlü bir yasama denetimi
sağlıyor. Burada yasama denetimi yok. demek, büyük bir abartı,
çarpıtma abartısıdır hem de. Meclis
araştırması var, Meclis soruşturması var, soru var,
genel görüşme var; bunların hepsi denetim yollarıdır,
bunların hepsi işliyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Hiçbiri işlemiyor.
Doğruyu söylemiyorsunuz bir kere. 400 oyla Meclis soruşturması,
nerede görülmüş o? Halkı aldatıyorsunuz ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Yine, yürütmenin siyasi sorumluluğu var, yargısal denetimi var, bütün
denetim mekanizmaları sonuna kadar açık. Olmayan gensorudur; o da,
sistemin doğası gereği buraya konulmamıştır.
Bunun ikisi arasındaki farkı çok iyi anlamamız gerektiğini
ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Çarpıtıyorsun Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Hiç de doğru
söylemiyorsunuz. Bekir Bey, doğru söylemiyorsunuz. Meclis
soruşturması kaç oyla açılıyor, kaç oyla
açılıyor?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Meclisin fesih yetkisi Cumhurbaşkanına bu teklifle verilmiyor,
esasında mevcut Anayasanın 116ncı maddesi
Cumhurbaşkanına Meclisi belli şartlar altında fesih yetkisi
veriyor. 7 Haziran seçimleri sonrası da bu uygulandı.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Parlamenter sistemlerde
olur o. Sayın Bakan, Burhan Kuzunun kitabını
okumadınız mı siz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi ne getiriliyor? Meclise Cumhurbaşkanının seçime götürme
görevine seçime götürmek suretiyle son verme yetkisi getiriliyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yanlış bir
şey işte. Başkanlık sisteminde olur mu böyle bir şey?
Yanlış.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Eğer Cumhurbaşkanı Meclisi seçime götürürse kendi seçimini de
yenilemek müeyyidesiyle karşı karşıya getiriliyor.
Esasında bir denge, fren sistemi var, daha güçlendiriliyor ve Meclis
korunuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tayyip
Erdoğan Başbakan olsaydı savunacak mıydın Sayın
Bakan?
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, bir
dakika süreyle 60a göre
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Az önce yaptığım konuşmada
-gizli oy ve usulle ilgili- Sayın Divan üyelerini inciten bir sözüm
olmuş. Onunla ilgili şöyle bir açıklama yapmak istiyorum.
Sözlerim şöyle: Eğer Divan varsa burada, sadece başkanlık
değilse istediğiniz, o Divan üyelerinin de gördükleri bir usulsüzlük
varsa bu usulsüzlüğü tespit ettiklerinde şerh koyma hakları
vardır. Aksi takdirde orada tuzluk gibi niye oturuyorlar, Divan üyeleri
neyi gözlüyorlar? demişim. Aslında, bu, sadece zaman zaman ironik
olarak kullandığım bir laftır ama onları incitmek için
değil, aksine ben Divan üyelerinin daha işlevli insanlar
olduğunu ifade etmek için kullanmıştım. Bu sözü
düzeltiyorum, geri alıyorum. Bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii, buradaki arkasından gelen diğer
sataşmaları da sizin takdirinize bırakıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın milletvekilleri, zaman zaman tabii ki
ortamın geriliminden de olsa gerek her birimizin ağzından istem
dışı sözler sarf ediliyor olabilir; bunda bir kasıt yoktur.
Bu noktada istem dışı da olsa bu tür sözleri sarf ettikten sonra
bunu geri almak da, özür dilemek de bir erdemdir.
Bu bağlamda bizler de istem dışı
birtakım ifadelerle birilerini incitmişsek özür dileriz, geri
alırız ama bu noktada tüm milletvekillerinin Meclisin mehabetine
zarar vermeyecek tarzda bir ifade, bir söylem geliştirmesi hepimizin ortak
arzusudur.
Hassasiyetinizden dolayı da teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, ne oldu?
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Adalet Bakanı dedi ki: Bu
tasarının hazırlanması
BAŞKAN Sayın Tanal, bakın, buraya
girmeyelim, herkese cevap yetiştirmek zorunda değilsiniz. Lütfen
Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meramımı
bir dinler misiniz.
BAŞKAN Onun dediğiniz
CEYHUN İRGİL (Bursa) Dinleyin!
BAŞKAN - Kamuoyu takdir edecek Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, meramımı bir dinler misiniz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde beşi
aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge vardır.
İlk okutacağım beş önerge
aynı mahiyettedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen, istirham
ediyorum.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504) esas numaralı
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan şeklinde ibarelerinin
olarak olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakan
Çavuşoğlu
Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza
sahipleri:
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt
Çorum
Mustafa Yel
Tekirdağ
Ramazan Can
Kırıkkale
Hamza Dağ
İzmir
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkan, geri çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir.
Şimdi diğer iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat Meral Danış Beştaş
Bitlis Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin Altay Levent Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin Bingöl Ahmet Haluk Koç Bülent
Tezcan
Ankara Ankara Aydın
BAŞKAN Son okuttuğum önerge Anayasaya
aykırılık önergesi olup ilk işleme alıyorum.
Dolayısıyla Komisyona ve Hükûmete soruyoruz.
Sayın Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın Anayasa değişiklik teklifini
görüşüyoruz. Bu konuda iktidar kanadının, AKPnin bir
ısrarı var bunu geçirme konusunda, yasalaşması konusunda değişikliğin.
Bugün doların geldiği rakam 3,93, en son aldığım,
buraya çıktığımda daha da yükselmiş olabilir
bilmiyorum ama buraya çıkmadan önce 3,93 lira dolar kuru, euronun kuru
4,11 lira yani döviz her gün hızlanıyor, ateşi yükseldi. Bu tartışmanın
başladığı günden itibaren döviz doludizgin, milletin
zararı diplere vurmuş, perişan olmuş ama biz ısrarla
bu tartışmayı sürdürüyoruz. Ben bu ısrarı
anlamıyorum. Bu tartışmanın başladığı
günden bu yana, yani hani bir söz vardı ya, 15 Temmuzdan sonra bu
tartışmayı yeniden gündeme getiren Getirin teklifinizi
görüşelim. sözü vardı ya, o sözün söylendiği günden bu yana
dolardaki artış, dövizdeki artış nedeniyle Türkiyenin
dış borcundaki artış en az 277 milyar lira, eski parayla
277 katrilyon lira. Bu para bu milletin cebinden çıkıyor değerli
milletvekilleri, bu milletin cebinden çıkıyor. Sadece bir ısrar
ve hırsın bedeli bu milletin dış borcunun bu kısa süre
içerisinde en az 277 katrilyon lira artması demek; bu, doğacak
çocuklarımızın da borcunu artıran ve geleceğini ipotek
altına alan bir anlayış.
Şimdi, bu anlayışı geçirmek için
birçok şey yapılıyor Hayırcı milletvekilleri var.
deniliyor, hayır diyecek olanlar, rahatsız olanların
olduğu söyleniyor. Kulislerde bir söylenti var, ben ihtimal vermiyorum,
ben milletvekillerimizin de böyle bir söylentiye itibar edeceğini,
şantaja itibar edeceğini zannetmiyorum ama bu söylentiyi
paylaşmakta da yarar var. Deniliyormuş ki Eğer bu Anayasa
değişikliği geçmez ise AKP erken seçim yapar,
dolayısıyla milletvekilliğiniz de biter.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bunlara girme, ucuz
söylemler bunlar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Onun için bu Anayasa
değişikliğinin geçmesi lazım.
Erken seçim olmamasının güvencesini de
şöyle koyduk diyorlarmış; geçici 21inci maddeye seçim tarihini
3 Kasım 2019 diye koymuşlar. Aslında âdetten değildir, bu
çok ilginç bir şey hiçbir Anayasa değişikliğine seçim günü
konulmaz. Bunu koyma sebebimiz -tereddütlü milletvekillerine
söylüyorlarmış- Anayasada bu yazdığı için, bu
geçtikten sonra AKP istese de erken seçim kararı alamaz. Alması için
Anayasayı değiştirmesi gerekir, bunun için de üçte 2 oy
çokluğuna ihtiyaç var. Mecliste de üçte 2yi bulamaz.
diyorlarmış.
Şimdi, ben milletvekili
arkadaşlarımızın buna itibar edeceğine ihtimal
vermiyorum. Kaldı ki, milletvekilliği koltuğu için demokrasinin
feda edilebileceğini de düşünmüyorum. Ama başka bir şey
var, bir tuzağı anlatmakta yarar var. Eğer olur da aklı
karışan milletvekilleri varsa, bu bir tuzak, böyle bir şey yok.
Bu değişiklik geçse dahi altı ay sonra seçim yapmak üzere AKP
yine karar alabilir, hem de üçte 2yle değil basit çoğunlukla, yani
139 kişiyle de karar alabilir; bunu bilmenizde yarar var. Çünkü Anayasada
erken seçimi düzenleyen madde, 77nci madde. 77nci madde, ilk seçim tarihinde
yürürlüğe giriyor. O madde, basit çoğunlukla erken seçim
kararının alınabileceğini düzenliyor. Yani, bu hüküm
yürürlüğe girse bile mevcut 77nci maddeye göre Meclisteki çoğunluk,
basit çoğunluk, AKPnin mevcut çoğunluğu da erken seçim
kararı almaya yeter. Geçici 21inci madde bunu önleyecek bir madde
değildir. Bir tuzak var, bir.
2ncisi: Kaldı ki bir başka şifre
var, anahtar var. 67nci maddenin son fıkrası hükmü uygulanmaz.
diye hüküm konuyor buraya. İki buçuk sene sonra yapılacak seçimde
67nin son fıkrasındaki Bir yıl içerisinde seçim kanunları
uygulanmaz. hükmünü askıya almanın bir mantığı var
mı seçim iki buçuk yıl sonra olacaksa? Demek ki hazırlık
belli. Yani, olur da tereddüt eden milletvekilleri varsa onlara duyurulur.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tezcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mizgin
Irgat (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgat.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde önergemiz adına söz aldım. 3üncü madde bu teklifin belki de
en azından dışarıdan da en olumlu olarak görülen bir
maddesi olarak değerlendirildiğinde, bunu, AKP iktidarının
yıllardır popülist çalışmalarının bir örneği
olarak değerlendirebiliriz diye düşünüyorum. Gerçekten buradan
tartışmak gerekir. Teklifin bir bütününü bir kenara bırakarak
sadece ve sadece bu maddeyi baz alarak biz olumlu bir düzenlemeymiş gibi
ele alamayız. Teklifin tamamına baktığımızda
burada birçok genç arkadaşı getirsek dahi
Ki buradan tüm genç
arkadaşlardan özür dilerim, kendilerine dair değildir
açıklamalarım, buradaki politikalar ve yapılmak istenen siyasi
işlerle ilgilidir. Düşünün ki buraya getirdiğiniz sayısız
genç arkadaşın işlevi ne olacak? Siz bir kere Meclisin
yetkilerini, Meclisin itibarını bu kadar zedelerken 18den 78e,
yaş ortalaması ne olursa olsun, hangi vekil bu Mecliste ne yapacak,
nasıl siyaset üretecek? Lider sultasını geçtik,
Cumhurbaşkanı sultasına geçtik, hatta onu da geçtik yasama,
yürütme, yargıyı bir elde topladık; ayrıştırma
yerine, güçlendirmek yerine tek bir başkana, bir diktatöre teslim ettik.
Genç olsa ne olur, olmasa ne olur. 23 Nisanda koltuklara oturtulan
çocukları hatırlatır bana bu düzenleme. Bir günlüğüne
çocuklar orada bir imaj yaratma, bir mesaj verme adına nasıl
oturtulursa bu Meclis de hiçbir çabası, hiçbir niteliği siyasete
yansımayan işlevsiz bir Meclis olacaktır. Dolayısıyla,
bu düzenleme, bizim açımızdan popülist, teklifin tamamı
içerisinde değerlendirilen gereksiz bir düzenlemedir. Halkların
Demokratik Partisi, Türkiye siyasetini bir ivmeye, bir noktaya
taşımıştır; tarihinin en yüksek oranlı kadın
temsiliyetini -yüzde 39larda- burada temsil etmiştir. Hakeza bu Meclisin
en genç vekilleri Halkların Demokratik Partisinde şu an siyaseten
temsil hakkını kullanıyor. Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, bizler, bu düzenlemeler ile teklifin bir bütününü hep beraber
değerlendirmemiz gerekiyor. Onun için teklifin bir bütünü halkların
ve Türkiyenin bütün kesimini kucaklayan, gençlerini de
kadınlarını da tüm halklarını da kucaklayan tarihsel
gerçekliğe uygun bir düzenleme değildir.
Yalçın Akdoğan burada bir konuşma
yaptı bugün. Kendisi konuşma yaparken ben şunu da yapması
gerektiğini düşünüyorum: Dolmabahçe mutabakatı yani birçok
kesimin farklı şekilde dile getirdiği ama bu ülkenin en önemli
sorunlarının da çözümünün odağını oluşturan bir
ivmeyi, bir aşamayı kaydeden 28 Şubat 2015e dair
anılarını, görüşmelerini de burada paylaşması
gerektiğini düşünüyorum. Dolmabahçe mutabakatı, bana 8
Şubat 1914ü hatırlatır yani Ermeni meselesinin siyasal anlamda
reformlarla çözülmesi sürecini, ardından gelen baskılarla, inkâr
edilen süreci hatırlatır. Aynı iki tarih yani şubat
aylarında yapılan bu müzakerelerin ve görüşmelerin ardından
ne oldu biliyor musunuz? Büyük bir baskı, büyük bir intikam, büyük bir
işsizlik, büyük bir cinayet süreci yaşandı. Şu anda da 28
Şubat sonrasını hatırlayın, en büyük tutuklamalara, en
büyük isyanlara, en büyük uygulamalara, özellikle Surda, Cizrede ve
ardından gelen 15 Temmuz bahanesiyle ilan edilen OHAL uygulamalarına
bakın. Oysa ki mutabakatın metni burada, önümde; her bir maddesi
bırakın bu taslağı, Türkiyenin yüz yıllık
sorunlarına çözüm getirecek noktada. Demokratik siyaset tanımına
ve içeriğine dair, demokratik çözümün ulusal ve yerel
boyutlarının tanımlanmasına dair
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) Başkan, bir
dakika süre istiyorum.
Sayın Başkan, siz dinlemiyorsunuz ama bir
dakika süre istiyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Başkan,
pozitif ayrımcılık kadınlara.
BAŞKAN Beş dakikalarda bir dakika süre
vermiyorum, diğerlerinde de vermiyorum.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Herkese verdiniz.
BAŞKAN - Ama tamamlayın, vereceğim,
pozitif ayrımcılık yapıyorum.
Buyurun, tamamlayın lütfen.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Teşekkür
ederim.
Özgür vatandaşlığın yasal ve
demokratik güvenceleri adına demokratik siyasetin devlet ve toplumla
ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar,
çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutları, çözüm sürecinde
demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak
şekilde ele alınması noktasında; kadın, kültür,
ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri noktasında; kimlik
kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu
demokratik anlayışın geliştirilmesi. Demokratik cumhuriyet
bugün Türkiyenin en büyük sorunu. Ortak vatan ve milletin demokratik ölçülerle
tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve
anayasal güvencelere kavuşturulması; bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri
içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.
Dönemin başbakan yardımcısı ve
İmralı heyetinin altına imzasını attığı
tarihsel bir mutabakat metni.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) Yani önümüzdeki
sorunların çözümüne bizi götürecek en önemli çalışmalardan ve
süreçlerden birini bugün inkâr ederek getirdiğiniz bu başkanlık
sistemiyle bu süreci başarıyla sonuçlandıramayız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Irgat, süreniz doldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, görüyorum ve anlıyorum
ki bir oylamaya geçiş hazırlığınız var, bir
şey demiyorum. Ama Sayın Başkan, bu sıralarda oturanlar
aslan değil, aslanlar bir yemek yer, bir hafta yemese de olur.
BAŞKAN Aslan gibi milletvekilleri hepsi ya,
maşallah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buradaki herkes
insan. Saat şu anda sekiz çeyrek.
ŞAHİN TİN (Denizli) Oylamayı
yapacağız, oylamayı yapacağız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oylamaya geçin,
geçmeyelim demiyorum efendim. Türkiyede normal yemek saati yedi, yedi
buçuktur.
ŞAHİN TİN (Denizli) Yapalım
ondan sonra. Bir gün aç kalın.
BAŞKAN Bir saniye, ben dinliyorum
arkadaşlar, müdahale etmeyin Sayın Altaya.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani, önce insani
olmak durumundayız. Yani, makul süre geçti. Ben bekledim ki hani maddenin
görüşmeleri biter, yemek yeriz, sonra oylamaya geçeriz. Bunu anlamam
mümkün değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, grup
önerileriyle uzatmayın da insani bir çalışma yapalım.
ŞAHİN TİN (Denizli) Oylamayı
yapacağız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizin bu konuda
yani acıkan milletvekillerini tatmin edecek bir açıklamanız var
mı? Yemek arasını ne zaman vereceksiniz?
BAŞKAN Sayın Altay, şu anda zaten
bütün milletvekilleri burada ve görüşmeleri tamamladık, oylamaya
geçeceğiz, düzeni alacağız. Oyunu kullanan sayın
milletvekili gider yemeğini yer.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle şey
olur mu! Ben ne yapacağım?
BAŞKAN - Kaldı ki o arada oylamadan sonra
ara vereceğim, oylama biter bitmez yemek arası vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sonucu
açıkladıktan sonra verecek misiniz?
BAŞKAN Evet, sonucu açıkladıktan
sonra yemek arası vereceğim.
Teşekkür ediyorum hassasiyetiniz için
ayrıca.
Sayın milletvekilleri, Mizgin Irgat ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, sayın milletvekilleri, gizli
oylamaya geçeceğiz. Bir kez daha gerekli uyarıları
yapacağım ben ama dün güzel bir sistem oturttuk. Sayın
milletvekilleri yerlerinde otursunlar, bir kalabalık oluşturmasınlar.
Ad okunmak suretiyle, inşallah, oylar kullanılacak. Hükûmet ve
Komisyon sıralarında ve kürsü önünde görevli arkadaşlar
haricinde ve Başkanlık Divanı üyeleri haricinde lütfen kimse
kalmasın. Bütün gruplardan da istirham ediyorum, herkes grubuna sahip çıksın.
Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adanadan başlayarak
Denizliye kadar, Denizli dâhil ve Diyarbakırdan başlayarak
İstanbula kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki kâtip
üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine kadar, Mardin dâhil ve
Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil adı okunan
-sayın milletvekilleri, lütfen yığılma yapmayalım,
isimler okunmadan kesinlikle oy kullanmayalım- milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf vereceklerdir. Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı red, yeşil
olanı çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye,
adını ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak
pul ile oylamaya özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan
sonra kapalı oy verme yerine, kabine girecek, oy olarak kullanacağı
pulu burada zarfın içerisine koyacak ve diğer iki pulu ise
ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak
olan üye oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
buralarda bekleme yapmayalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen herkes yerine
otursun bir.
Sayın milletvekilleri, durduralım şu
anda, kâtip üyeler vermesin.
Kâtip üyeler, şu anda vermiyorsunuz,
duruyorsunuz. Şu anda oylamayı durduruyoruz.
Şu kalabalığı
boşaltalım.
Sayın milletvekilleri, lütfen şurayı
boşaltalım. İdare amiri ve kâtip üyeler dışında
kimse kalmasın orada. Sayın milletvekilleri, açalım lütfen.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, şu anda oylamayı durdurduk, şu önü
boşaltalım, ondan sonra devam edeceğiz.
İdare amirleri, lütfen oradaki
yığılmayı önleyelim.
Arkadaşlar, hiç yakışmıyor,
lütfen, sizi kendi yerlerinize davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şu
kalabalığı boşaltır mıyız ön tarafı!
Sayın idare amirleri, lütfen yardımcı olun arkadaşlara.
Arkadaşlar, lütfen herkes şu alanı
boşaltsın. Oturun lütfen, yorulmayın, ayakta kalmayın.
Lütfen arkadaşlar, siz o alanı
boşaltın sonra devam edeceğiz.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
sayın idare amirleri ve sayın kâtip üyeler; Başkanlık
Divanı üyeleri dışında kimse burada kalmasın. Şu
alanı da boşaltıyoruz ve kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Evet arkadaşlar, devam ediyoruz, Sayın
Purçu, devam edin.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylama,
gizli oylamadır; gizli oylamanın esasına göre
davrandığınız için teşekkür ediyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yığılma yapmayalım lütfen, oyunu kullanan sayın
milletvekili hemen oy kutularının olduğu alanı
boşaltsın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar, alanı
boşaltalım lütfen, kürsü önünü, oylamaya gidecek sayın
milletvekillerinin bulunduğu mekânı da boşaltalım, sadece
oy kullanacaklar gitsin ve görevli arkadaşlar dışında kimse
kalmasın orada lütfen.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şu
alanı boşaltır mıyız lütfen. Bakın, oy kullanacak
sayın milletvekilleri var.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şu
alanı boşaltır mıyız lütfen.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü önünde
toplanmaları ve birbirlerinin üzerine yürümeleri)
BAŞKAN - Oylamayı durduruyoruz, şu
alanı boşaltıyoruz. Lütfen
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum,
şu alanı boşaltalım lütfen.
Sayın milletvekilleri, bakın,
oylamayı durduruyorum, lütfen şu alanı boşaltın.
Sayın kâtip üyeler şu anda zarf ve pul
vermeyin.
Şu alanı boşaltalım, istirham
ediyorum.
Sayın kâtip üyeler, oylamayı durdurduk,
zarf ve pul vermiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, lütfen, istirham
ediyorum, şurayı boşaltalım. Şu alanda idare amirleri,
kâtip üyeler dışında kimse kalmasın.
Arkadaşlar, lütfen
Sakin olun arkadaşlar, lütfen
Şu alanı boşaltıyoruz.
Ama bakın, hepinize diyorum, şu alanı
boşaltın.
Sayın milletvekilleri, lütfen
.
Şu alanı boşaltın.
Sayın milletvekilleri, herkes yerine lütfen.
Sayın milletvekilleri, hiç
yakışmıyor.
Şu alanı boşaltın, lütfen
şu alanı boşaltın.
Sayın kâtip üyeler ve idare amirleri,
kutuları emanete alıyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 3üncü
maddesinin oylaması sırasında yaşanan olaylarda
İstanbul Milletvekili Engin Altayın kendisine yönelik
davranışına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; az önce bütün milletimizin
gözü önünde çok nahoş sahneler yaşandı bu Mecliste, videolardan
izledik, MHPnin CHPnin kıymetli genel başkanları buradalar,
onların gözü önünde. Bizler AK PARTİ Grup Yönetim Kurulu olarak
şahsım, yaşanan hadisede kargaşanın artmaması
adına araya girerek milletvekillerini ayırmaya
çalışırken CHP Grup Başkan Vekili yani burada CHP
adına suhuleti sağlamakla görevli Sayın Engin Altay, videolardan
da izlediğim kadarıyla, arkamdan kalleşçe saldırarak ve
kafama vurarak bu noktada Sayın Genel Başkanının önünde
nahoş bir tablo sergilemiştir. (CHP sıralarından
gürültüler, Kalleş sizsiniz. sesleri)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Kalleşsiniz, kalleş!
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Bu hareketi
şiddetle kınıyorum ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Grup
Başkan Vekilimize nasıl kalleş dersin sen? Biz de seni
kınıyoruz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, bakın, her birimiz milletin değerli oylarıyla
buradayız ve milleti temsil ediyoruz. Bu milletin onuruna, haysiyetine
yakışır bir şekilde şu işi çözmemiz lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok üzgünüm, önce
onu söyleyeyim. Sayın milletvekilinin biraz önce yaptığı
konuşmada şahsıma yönelik çok ağır, bayağı
bir hakaret var, hem buna cevap vermek hem de işin aslını Genel
Kurula ve yüce millete izah etmek için söz talep ediyorum.
BAŞKAN İki dakika süreyle size
sataşmadan dolayı söz veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Milletvekilim, öncelikle
İsmini de bilmiyorum sayın milletvekilimin.
(AK PARTİ sıralarından Akif sesleri)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) İsmi belli,
sahibinin sesi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Akif Bey, çok üzgünüm
ancak bu, şuna benziyor: Filmin başlangıç bölümünü atlayıp
ya da kompozisyonun giriş kısmını atlayıp gelişme
ve sonuç bölümünü buraya nakletmeye benziyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sadece
ayırıyorduk, bizim görevimiz o.
ENGİN ALTAY (Devamla) Samimiyetle söylüyorum,
bir evladım var, üzerine söylüyorum: Sayın milletvekili, ben de
kendisi gibi ortalığı yatıştırmaya
çalışırken, belki fark etmedi, önce beni bir tuttu. Dedim ki:
Sen ne yapıyorsun?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Yüz yüze dahi
gelmedik.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Arkadaşlar, bu
Parlamentoda çok hadise oldu, olmayaydı keşke. Lakin hiçbirinde,
hiçbir grup başkan vekiline el sürülmedi, bu böyle.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Biz
ayırıyoruz. Seni ben orada görmüyorum, görmüyorum bile seni orada.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben kendisine döndüm:
Bak, bana dokunamazsın, hoş olmaz. Israren iki eliyle bir beni de
buradan aşağıya itekleyince
Ben de insanım, karnım
aç. Ben de kendisini tuttum, itekledim. Durum bundan ibarettir, başka bir
şey varsa namerdim. Olay bundan ibarettir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Özür dilemen
gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, herkesi
kendi grubunda, bulunduğu yerde şöyle oturmaya davet ediyorum,
oturalım arkadaşlar.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - 3üncü maddenin oylamasında az
önce birleşime ara vermiştik.
Şimdi hiç kimsenin endişesi, kuşkusu
olmasın, biz bu oylamayı tekrarlayacağız. Kupalar burada,
şu ana kadar kullanılan oy pulu ve zarfları, bunları kâtip
üyelerin denetiminde biz imha edeceğiz. Dolayısıyla yeniden,
sıfırdan
(CHP sıralarından gürültüler) Sayın
milletvekilleri, istirham ediyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Fatma
Hanım da bir şey söyleyecek, ondan sonra
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun, size de
söz vereyim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 3üncü maddesinin
oylaması sırasında yaşanan olaylarda Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ile Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun kendisine
yönelik davranışlarına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkanım, burada herkes gibi yapılan
haksızlıkları, hukuksuzlukları görüntülemek adına
sadece elimde telefonla oradaki görüntüleri
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Senin
işin milletvekilliği, oy kullanmak, görüntülemek değil.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Lütfen dinler
misiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
kayda alırken Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Elitaşın
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Böyle bir
göreviniz mi var sizin ya?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
bana fiziki
müdahaleye varacak kadar şiddetini buradan kınıyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Ardından, İdare Amiri Ahmet Gündoğdu
telefonumu elimden gasbederek -bu gasp suçudur- üzerime saldırması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne yapıyordun
telefonla orada?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bakın,
boğazım kıpkırmızı, boğazım şu
anda kıpkırmızı.
Bu kadar şiddeti içselleştiren AKP
Grubunu, milletvekillerini kınıyorum! (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Yere
batsın Sarayınız! Yere batsın anayasanız! Yere
batsın diktatörlüğünüz! (CHP ve AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kaplan, bu kadar tahrike
gerek yok.
Burada şu kabinlerin önüne kadar gelip
kamerayla çekim yapmak -ne kadar- gizliliği ihlal mi değil mi? O da
ihlal. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Elitaş, bir saniye
Arkadaşlar, oturur musunuz lütfen. Bakın,
sayın genel başkanlarınız burada. Herkes yerine otursun
burada.
Arkadaşlar, niye ayakta duruyoruz, lütfen
Oylamayı biraz daha dikkatlice
İsmi
okunmayan sayın milletvekillerine oy pulu ve zarfı kâtip üyelerimiz
vermeyecek.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İşte bu.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
oturabilir miyiz, lütfen
Sayın Elitaşa, evet, açıkça bir
sataşmada bulunulmuştu.
Buyurun Sayın Elitaş ama bitirelim şu
polemiği lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bir dakika ya, Fatma
Hanıma niye söz vermediniz o zaman.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin iki Sayın Genel
Başkanı burada, biraz önce de bizim Genel Başkanımız
buradaydı, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel
Başkanı da burada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bizimki
cezaevinde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Biraz önceki oylamada
daha önceki, dünkü yaptığımız oylamaya benzer bir usulün
devam edeceğini anlaşmıştık, görüşmüştük.
Fakat burada bir anda bir yoğunluk oluştu, öbür tarafta farklı
bir yoğunluk oluştu ve CHPli bir grup milletvekili arkadaş
burada set oluşturmaya gayret etti. Ben oyumu kullandım.
Hanımefendi benim resmimi çekiyor, lütfen, beni çekmeyin dedim.
Hayır, çekerim. dedi. Yapamazsınız, lütfen beni çekmeyin
dedim. Ben çekerim. dedi. Hanımefendi, lütfen çekmeyin, yanlış
yapıyorsunuz, ben buna izin vermem dedim. Israrla çekti.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Canlı
yayındaydı Anayasa değişikliği görüşmeleri,
canlı yayındaydı, milletin huzurunda!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, bizim jandarmaya da ihtiyacımız yok,
müfettişe de ihtiyacımız yok. AK PARTİ Grubu
imzasının arkasında. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Milletvekillerinize
jandarmalık yapıyorsunuz ama!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İçeriye
girin, şöyle yapın, böyle yapın. Siz isteğiniz
şekilde oy kullanın, AK PARTİ Grubu İç Tüzükün ilgili
maddesine göre uyulan gizlilik neyse gizli oylama usulüne en uygun şekilde
oylarını kullanmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KAZIM ARSLAN (Denizli) İçeri gir de kullan
ya!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Hiç
alakası yok! Hiç alakası yok!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Kabine
girmiyorsunuz!
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ya, kabinler niye konuldu
oraya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, dün
Çalışan Gazeteciler Günüydü. Burada öyle bir hâl var ki herkes
gazeteci olmuş. Koca kameralar var. Çıkın oraya, oradaki
arkadaşlara gidin, orada görevinizi yapın.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kabinler niye kondu oraya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın,
olmayan şeyleri burada yapıyorsunuz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) O zaman kaldırın
kabinleri!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Biz 50 milyon
insandan oy almış genel başkanlara saygı gösterelim, o
genel başkanların huzurunda böyle yanlış işleri
yapmayalım.
Değerli milletvekilleri, sonuçta millet karar
verecek. Sizi de seçen, bizi de seçen bu millet karar verecek. Onun için
millete gitmekten hiç kimse gocunmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Gündoğdu, istirham
ediyorum...
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hayır,
hayır, hayır...
BAŞKAN - Sayın Gündoğdu, lütfen...
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, lütfen, ismim geçerek...
BAŞKAN Bakın, Sayın Elitaş
gereken cevabı...
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hayır, ben idare
amiriyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan,
İdare amiri boğazımı sıktı. dedi.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Böyle şey olur
mu?
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
vereyim.
İsminizi zikrederek...
14.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli
Başkan, değerli arkadaşlarım; yeni bir anayasa
yapıyoruz, hürriyetler sınırsız değildir.
Biz Başkanlık Divanı üyesi olarak son
oylamada defalarca bu milletvekili hanımefendiye milletvekillerini tahrik
ediyorsunuz yapmayın dedik. (CHP sıralarından gürültüler)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Lafa bak,
lafa!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Sabırlı
ol.
Arkasından, grup başkan vekilimizin oy
vermesini tacize varan yaklaşımla yine çekmeye devam etti.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Açıkta oy
kullanmayacaksın.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Sabırlı
ol.
Bizim görevimiz burada kavga olmasını
önlemek, benim görevim gasbetmek değil. Anayasa Komisyonunda evet diyen
milletvekillerinin, 316 milletvekilinin altına imza attığı
bu pakete evet demesini gasbetmeye çalışanlara engel oldum.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Boş
kâğıda.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Bunun adı
budur, başka alana çekmeyin. Kimse bu milletin iradesini gasbedemez. (CHP
sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kaldırın bu
kabinleri o zaman.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
sözcüleriniz konuşuyor zaten, lütfen her kafadan bir ses
çıkmasın.
Şimdi Sayın Altaya söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Gündoğduyu dinlerken ibrete düştüm. Ne demek
gasp? Burada bir gasp yapılıyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü gasbediliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) İç Tüzükün amir bir hükmü var.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Şimdi, Sayın Elitaş, bu oylamalar başlamadan -beraber
basın bürosunda, ben bir kanalda, o bir kanalda- konuşuyor, diyor ki:
Milletvekilleri oyunu nasıl isterse öyle kullanır. Bu işin
fitilini aslında Sayın Elitaş orada ateşledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Elitaş
kadar kafana taş düşsün.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Elitaş burada hâlâ şunu iddia ediyor: Biz bildiğimiz gibi oy
kullanacağız. Sen bildiğin gibi oy kullanacaksan
Yani,
ettiğin bir yemin var, bu yeminle, kendi kişiliğinle ilgili de
kötü bir algı oluşturursun. Yemin kıymetli bir şey.
Anayasaya, ona dayanan İç Tüzüke uyacağına yemin ettin. Biz
bir şey demiyoruz. İmzanıza sahip çıkın, sizin olsun,
hayırlı kademli olsun ama kural ve kaide var diyoruz. Orada hücreler
var, orada kupalar var, orada zarflar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) İşin
gereğinin yapılmasını temin ve tesis etmek sizin oradaki en
asli görevinizdir.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunu tekrar
tekrar rica ediyorum: Bu hırstan, bu inattan vazgeçilsin, kural kaide
neyse yapılsın, imzanız sizin olsun. Olay bundan ibaret.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, size de
bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fatma Hanım da söz
istiyor.
30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
kimsenin şiddet uygulama hakkı olmadığına ve Mecliste
yaşanan şiddetin sokağa da yansıdığına
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
En başından itibaren aslında çok
basit bir kural olduğunu ve yapılabileceğini ifade ettik yani
buraya 8 kişi gelir, buraya 8 kişi gelir ve başka, ismi
okunmayan kimse de gelmez ve siz sürekli Bu Meclisi ben yönetiyorum.
diyorsunuz. Bunu sağlayabilecek olan da sadece sizsiniz yani bunu yapmak
elinizde olan bir şey. Bugün yaşanan şiddet nasıl
yansıyor, biliyor musunuz? Kimsenin kimseye, öyle Tahrik mahrik etti.
diyerek, hele kadınlara karşı şiddet uygulama hakkı
hiçbir şekilde yok. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir kere bunu bir kenara
koyalım. Erkeğe karşı da yok, kadına karşı
da yok. Siz, bakın, hâlâ aynı kaba üslupla ellerinizi kaldırarak
konuşuyorsunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Sen ne yapıyorsun?
Ellerini sen de kaldırıyorsun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bugün İstanbulda Kadıköy Modada bir kedi
barınağı yapmak istedi diye bir adam öldürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ya,
bunlar bozacının şahidi şıracı. İşte bu
kadar!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlayacağım
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu, lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Üsküdarda aynı şekilde, sadece bu soğuk
havada karların içerisinde kalmasın diye kedi barınağı
yapmak isteyen gençler linç edilmeye kalkıldı. İşte
buranın şiddeti sokağa yansıyor, linç kültürü her yere
yansıyor. Bunu yapmamalıyız, buna hiçbirimizin hakkı yok.
Toplum gerçekten bir cehennemi yaşadığını
düşünüyor bu anlamda.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kürsüden söz
istiyorum çünkü açık, alenen sataşma var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Az önce ben
yerimden söyledim
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Darbedilen ben, konuşan siz kardeşim,
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hem tacizci hem de
söz istiyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kürsüden söz
istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye Sayın
Kaplan. Niye öyle
Sakin sakin konuşun.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bunlara
söyleyeceksiniz, AKP Grubuna söyleyeceksiniz.
BAŞKAN Konuşun, tamam, ben sizi
dinliyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Sataşmadan dolayı söz istiyorum kürsüden.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi sataşma?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Az önce
buradan ifade ettim ama AKP
Saldıranlar, fiziki müdahalede bulunanlar
oradan
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi gerekçeyle
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ile Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, az önce yerimden de
ifade ettim, kürsüden söz almadım.
Daha fazla büyümesini tabii ki istemiyoruz ancak
mağdur edilen ben, müdahaleye uğrayan ben
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Ne işiniz
vardı orada sizin, orada ne işiniz vardı?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla)
fiziki
müdahaleye uğrayan ben; konuşan siz
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Oy kullanırken
ne işiniz vardı orada?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla)
gene
mağdur olan siz, burada çıkıp bir sürü hikâye anlatan gene siz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir grup başkan vekiline
yakışmıyor, bir kadına fiziki müdahalede bulunmak hiç
yakışmıyor. Buradan, bir kere daha sizi kınıyorum
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından Biz de seni
kınıyoruz. sesi)
İdare Amiri, sizi de.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Ne işiniz
vardı sizin orada? Sizin kadın olmanız başkalarına
hakaret etme yetkisi mi veriyor? Niçin?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Resmen
telefonu elimden gasbettiniz, fiziki müdahalede bulundunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hayır hayır,
yalan söylemeyin.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Bakın,
boynumun hâlini görüyor musunuz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yalan söylüyorsunuz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Boynumun
hâlini görüyor musunuz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hiçbir fiziki
müdahale yok!
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yalan yalan!
Yalancı!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Yalancı
da sizsiniz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hiçbir fiziki
müdahale yok!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Burada insanları
kandırmaya çalışıyorsunuz, kınıyorum.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Siz gazeteci misiniz,
milletvekili misiniz?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Bir
kadına saldırabilecek kadar gözü dönmüş olmanızı
kınıyorum.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Gözü dönmüş olan
sizsiniz. Evete tahammül edemiyorsunuz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Bir
kadına bu kadar müdahale edebilecek kadar başkanlık
hırsına bürünmüş olmanızdan dolayı sizi
kınıyorum.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Evete tahammül
edemiyorsunuz, gözü dönmüş olan sizsiniz! Kınıyorum sizi.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Bir kere daha
söylüyorum: Yere batsın saraylarınız! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Yere batsın
başkanlığınız! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yazıklar olsun
sana!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Yere
batsın anayasanız! Yere batsın hırsınız! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Kaplan
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Provokatör!
Provokatör!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Yakışmıyor, bir kadına yakışmıyor bunu
yapmak. Hayır! Bu ne ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, artık
ben bu tartışmayı burada bitiriyorum, hiç kimseye söz
vermiyorum. Herkes
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Hayret bir
şey! Eline telefonu alan meydanda. Bir daha gelin bakayım! (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın genel başkanların önünde ben o
hanımefendiye, konuşan kişiye cevap vermeyi uygun bulmuyorum,
milletime havale ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, 3üncü maddenin oylamasını tekrar yapacağız.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını ben size arz edeceğim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın
Başkan, bu, alışkanlık hâline gelirse, yarın genel
seçimde vatandaş derse
BAŞKAN Sayın Ekici, lütfen, yerinize
oturur musunuz ya! Oturur musunuz. Genel Başkanınız orada,
ayıp be!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Ya, yürü otur
yerine, git otur yerine!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Açık
oy kullanacağım. derse ne yapacağız?
BAŞKAN Genel Başkanınız orada,
grubunuz orada, lütfen
AKİF EKİCİ (Gaziantep)
Vatandaş Ben de açık oy kullanacağım. derse ne
yapacaksınız? Bunu alışkanlık hâline getirirseniz
BAŞKAN Sayın Ekici, lütfen
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İlk defa
geliyorsun be, nereden biliyorsun?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Şeref
yoksunu! Genel Başkanın gözüne girecek, müptezel!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, uzun süredir, on senedir bu Parlamentodayım; bu Parlamentoda
çok seçimler, çok oylamalar yapıldı, açık, gizli ama genel
başkanların, Başbakanın olduğu oturumlarda
onların oluru olmadan hiçbir milletvekili ayağa bile kalkmazdı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yalancı!
BAŞKAN Bakın, ben burada
konuşmamı tamamlamadan bile orada konuşuyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ahmet, ben on beş
yıldır buradayım
BAŞKAN Ben burada konuşmamı
tamamlamadan orada konuşuyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendi genel
başkanınıza bile saldırdınız, ne
konuşuyorsun!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
oylamanın sıhhati, ortamın suhuleti için hepinizle birlikte,
güzel bir sistemde şu gizli oylamayı gerçekleştirelim. (CHP
sıralarından gürültüler)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Gizli
ama gizli!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Gizlilik mi
kaldı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, teşekkür
ediyorum.
Şimdi, şunu ifade ediyorum: Bir kez daha,
ne kamera ne kamerasız
KAZIM ARSLAN (Denizli) Herkes kabine girecek.
BAŞKAN
şu kürsüden sonrasına gerek
Hükûmet gerek Komisyon sıralarında görevli arkadaşlardan
başka, Meclis Başkanlık Divanı üyelerinden başka hiç
kimseyi görmek istemiyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Herkes kabine girecek
yalnız.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Herkes kabine
girecek.
BAŞKAN Arkadaşlar, tamamlıyorum ya,
ne oluyor size! Ne oluyor size, lütfen
Biraz sabırlı olun ya!
Hepinizi dinliyorum ben.
Burada oylamanın suhuleti için, sıhhati
için ne gerekirse hep birlikte yapalım diyoruz. Burada sadece ben
değil
Yani sopayı alıp herkesin peşine mi
takılacağım ben, kusura bakmayın. Her grubun buna dikkat
etmesi lazım, her grubun. Her grup elinden geleni yapacak, kendi grubuna
sahip çıkacak ve biz burada, kabinlerde gizli oylama esasına uygun
olarak bu oylamayı gerçekleştireceğiz ve şunu özellikle
ifade ediyorum: Sayın kâtip üyelerden de buradan istirham ediyorum,
adı okunmayan sayın milletvekiline pul vermeyeceksiniz ve zarf
vermeyeceksiniz. Burada da herkes yerinde otursun, adı okundukça
kalksın, oyunu kullansın.
Değerli arkadaşlar, gizli oylamanın
ne şekilde yapılacağını bir kez daha arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizliye kadar,
Denizli dâhil ve Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar,
İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den
başlayarak Mardin'e kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak
Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekiline ad
defterinden işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verecektir. Oylamayı tekrarlattığımız için
ayrı bir zarf verilecek. Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır. Beyaz kabul,
kırmızı ret, yeşil çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu
kullanacak sayın üye adını ad defterine işaretlettikten ve
kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır. Adı okunmayan sayın milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Adana ilinden başlatıyorum gizli
oylamayı.
(Oyların toplanmasına başlandı)
(CHP sıralarından Dur. sesleri)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yeter.
KÂTİP ÜYE ÖMER SERDAR (Elâzığ) -
Benim işime de mi karışıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Diyarbakır
Nursel Aydoğan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
İdris Baluken
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Çağlar Demirel
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
NECATİ YILMAZ (Ankara) ByLockçular kabinlere
girmiyor.
EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan,
niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
hassasiyetiniz için teşekkür ediyoruz. Gizli bir şekilde kullanmaya
devam ediyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Hakkâri
Nihat Akdoğan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Selma Irmak
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
Abdullah Zeydan
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Siirt
Yasin Aktay
Besime Konca
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Mardin
Gülser Yıldırım
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
İstanbul
Selahattin Demirtaş
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Şırnak
Ferhat Encu
(HDP sıralarından
Cezaevinde. sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Van
Figen Yüksekdağ Şenoğlu
(HDP
sıralarından Cezaevinde sesleri)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye varsa
kullansın, özellikle kâtip üye arkadaşlar.
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır
böylece.
Görevli arkadaşlardan oy kupalarını
kaldırmalarını ve kâtip üyeler ile idare amirlerimizin
olduğu bölgeye getirmelerini istirham ediyorum.
Kâtip üye arkadaşlarımız gelsinler.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin gizli oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 485
Kabul : 341
Ret : 139
Boş : 3
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Ömer
Serdar
İzmir Elâzığ
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.22
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
4- 2709 sayılı Kanunun 77 nci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
C. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının seçim
dönemi MADDE 77- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir
aynı günde yapılır. Süresi biten milletvekili yeniden
seçilebilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci oylamada
gerekli çoğunluğun sağlanamaması halinde 101 inci maddedeki
usule göre ikinci oylama yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamana ait.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına huzurunuzda bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, milletimizin ve
ülkemizin istiklali, istikbali ve istikrarı için çok önemli, tarihî
mahiyette görüşmeler yapıyoruz. 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsünün ardından gelişen süreçte, üzerinde
tartışılacak olan bu değişikliklerin ülkemizin
doğrudan bekasıyla ilgili olduğu ortadadır.
2010 Anayasa referandumu ve
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle oluşan
fiilî durumun yarattığı yönetim anlayışı 15
Temmuz sonrasında Türkiye'nin çözmesi gereken bir problem olarak
karşımıza çıkmıştır. Söz konusu olan bu
gerçekten hareket eden Sayın Genel Başkanımız, Anayasa ve
yasa ihlalleriyle kangren hâline gelen yönetim sorunlarının ortadan
kaldırılması amacıyla Hükûmete halkın hakemliğine
dayanan bir çıkış yolu sunmuştur. Netice itibarıyla,
iktidar partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi arasında varılan
mutabakat sonucunda Türkiyede hükûmet modelini yeni bir zemine oturtan Anayasa
değişikliği paketi hazırlanmıştır. Bu sürece
girilmesinde 2014 yılında Cumhurbaşkanının halkoyuyla
seçilmesi sonrasında oluşan erkler belirsizliğinin ve
karmaşasının payı vardır. Bundan sonra rejim ve
bilhassa Anayasa yamalı bohçaya dönmüştür. Söz konusu süreç, sistemin
revizyondan geçirilmesine, her şeyin yeniden tarif edilmesine ve her erkin
sınırlarının yeniden tespiti ihtiyacına neden
olmuştur. Bu gerçekten hareketle, siyasi
tıkanıklığın giderilmesi ve
Cumhurbaşkanlığı makamının ve iktidarın
çözüme sevk edilmesi için zorlayıcı bir demokratik siyasi dalga
yaratılması düşüncesi hasıl olmuştur. Milliyetçi
Hareket Partisi bunun için harekete geçmiştir. Madem yargı erki
mevcut Anayasanın verdiği yetkileri kullanarak üzerine düşeni
yapamamaktadır, o hâlde Parlamento devreye girmelidir.
İşte bunun içindir ki Sayın Genel
Başkanımız, milletin mercisi olan Parlamentonun devreye
girmesini, ardından da halkın reyine müracaat edilmesini meşru
bir çözüm yolu olarak göstermiştir. Mevcut defakto durum Türkiyeyi giderek
büyüyen bir siyasi istikrarsızlık tehlikesine sürükleyecektir. Yeni
darbelere davetiye çıkaran, yeni krizleri tetikleyen kronik bir politik
atmosfer husule gelecektir. Türkiyede erkleri paylaşan kurumların da
anayasal ve yasal fonksiyonlarını icra etmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır ve
sorumluluk hepimizin sırtındadır.
Değerli milletvekilleri, artık siyaset ve
demokrasi hayatımızda her şey 15 Temmuz sonrasına göre
şekil alacak, bitmeyen tehditler, azalmayan tehlikeler ancak bu
şekilde göğüslenecektir. İş birliği
kanallarını açık tutmalıyız. Hassasiyet göstermemiz
gereken önceliklerimiz vatandır, millettir, kardeşliğimizdir,
istiklalimizin akıbetidir. Anayasa, devlet-millet ilişkilerini demokratik
ölçülere göre düzenleyen, birlikte yaşamanın asgari kurallarını
koyan ve dengeleyen kapsayıcı bir toplum sözleşmesidir. Bizim
Anayasaya bakışımızda herhangi bir değişiklik,
bir sapma veya farklı bir anlayışa savrulma yoktur. Dün ne
söylemişsek bugün de aynı çizgideyiz, dün nerede duruyorsak bugün de
aynı noktadayız. Özellikle, Anayasanın ilk 4 maddesinin
değişmemesi, değiştirilmesinin dahi teklif edilmemesi
hususundaki ısrarımızı kayıtsız,
şartsız muhafaza ediyoruz. Bu çerçevedeki tutarlı ve sağlam
irademizi yıllardan beri samimiyetle koruyor ve sürdürüyoruz. Bizde siyasi
bir kırıklık ve taviz söz konusu değildir. Diyoruz ki: 15
Temmuzda vatan kaybının sınır hattına gelmiştik,
Allah muhafaza, işgale uğruyorduk, iç savaşa savruluyorduk,
ilanı yapılmamış bir Sevri, hatta daha
acısını yaşayacaktık, devletimiz yıkılacaktı,
milletimiz paramparça olacaktı, bir vatandan, Türklüğün ve
İslamiyetin son kalesi, son umudu olan bir vatandan olacaktık.
Sayın milletvekilleri, maalesef, Türkiye devasa
tehditlerin hedefindedir. Ülkemizi Suriye ve Irak gibi etnik ve mezhep temelli
bölme planları etrafta dolaşımdadır. Peki, bu durumda ne
yapmamız gerekirdi? Türk milliyetçileri olarak ihmale kurban edilemez bir
sorumluluğumuz vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti devletini hukuk
sınırlarına ne pahasına olursa olsun tekrar çekmektir. Yeni
krizleri önlemek, gittikçe kabaran kaos dalgasını durdurabilmek için
devlet yönetiminde hukuk ve sistemik kuralları hâkim kılmak tarihî
bir görevimizdir. Tartışılan rejim değildir,
olamayacaktır. Tartışılan, üzerinde tahribat yapılan,
tartışmalara ve uzlaşmaz fikir ayrılıklarına
neden olan hükûmet etme sisteminin niteliğidir. Bırakalım Türk
milleti nasıl yönetileceğine kendisi karar versin.
Sayın milletvekilleri, fecir vakti
ağaçlardan kalkan karga sürüleri nasıl sağa sola telaşla
kanat çırpıyorsa sisli ortamlarda pusuya yatanlar aynıdır.
Hiçbir şey yapmadıkları, hiçbir yaraya merhem
olmadıkları hâlde haksız eleştiri ve haddi aşan
hakaretlere resmî geçit yaptıranlar da vardır. Bunlar sorumluluk almazlar,
inisiyatif üstlenmezler, yangın varsa benzin dökerler, yoksa kibrit
çakanları teşvik ve taltif ederler. Yalan, düzmece ve
asılsız isnatlarla ilk 4 maddenin
kaldırılacağını, yürürlükteki rejimin son
bulacağını hangi hakla, hangi bilgiyle, hangi izanla iddia
edebiliyorlar? İlk 4 maddenin değiştirilebileceğini
geçmişte fütursuzca söyleyenler bize ne anlatmaya
çalışıyor?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletin
çöküş sürecinde olduğunu görüyoruz. Etrafımız ateş
çemberine alınmış, terör örgütleri kanlı
vardiyalarını peşi sıra giriyor, canlı bombalar, bomba
yüklü ölüm araçları aramızda dolaştırılıyor.
Türkiye bölünsün mü? Vatan elimizden kayıp gitsin mi? Ya onurlu ve huzurlu
bağımsız bir millet olarak yaşayacağız ya da
küresel oyunlara boyun eğerek bölünme ve parçalanma tuzağına
düşeceğiz. Geleceği yeniden planlamak, devleti hukuki tamiratla
ayağa kaldırmak varken akılsızlığa niye kurban
gidelim. Korkaklarla zafere değil, bozguna yürünür. Türklüğün
cevherini küresel dayatmalarla çembere alma teşebbüsü önce millî vicdandan
dönecektir. Büyük dava ve ülküler, kişisel çıkar ve şahsi
hesaplarla çelişir. Yürekte yeşeren sevdalar
karşılıksızdır, samimidir, çıkarsızdır,
cüretlidir. Bizim için öncelik, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğümüzün ve bin yıllık kardeşlik hukukumuzun
muhafazasıdır. Türkiye sahipsiz ve kimsesiz değildir. Bizim için
vatan deryadır, haşmettir, dünden yarına akan hatıralar
demetidir. Vatan teferruat değil esastır, geçici heves değil
bedeli kanla ödenmiş kalıcı ve kuşatıcı bir
şuurdur. Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanı olarak var
olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerime son
verirken, teklifin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor,
yüce heyetinizi en derin saygı, hürmet ve muhabbetlerimle
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Büyükataman.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Dora.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin
4üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasi,
kuvvetler ayrılığı gibi kavramların içlerinin iyice
boşaltıldığı bir teklifle karşı
karşıya bulunuyoruz. Bunun yanında devletin yeniden
inşası gibi oldukça iddialı hedeflerden de sıkça söz
edildiğine şahit olmaktayız. Bu bağlamda, kamuoyunu olup
biten duruma ilişkin doğru bilgilendirmek gerekmektedir. Ülkenin
yönetim biçiminde köklü değişiklikler yapılması yönünde bir
değişikliğe sadece iki partinin karar vermesi durumu toplumun
ortak iradesini yok saymaktadır.
Değerli milletvekilleri, gelişmiş
demokrasilerde, anayasal düzenin devamlılığı
sırasında anayasa yapımı güç dengelerince değil,
demokratik ilkeler yoluyla belirlenir ve gerçekleştirilir. Bu anlamda, ya
İsviçre örneğinde olduğu gibi halk direkt olarak sürece dâhil
edilir ya da Finlandiya örneğinde olduğu gibi kurulu iktidar
düzleminde tam uzlaşma yoluyla anayasa yenilenir. Bu çerçevede, 2011de,
Meclis bünyesinde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu marifetiyle
uzlaşma sağlamak suretiyle yeni bir anayasa yapmaya
çalışıldı fakat dönemin koşulları neticesinde
başarılamadı ancak Türkiye demokrasi tarihi
bakımından, uzlaşı kültürünün denenmiş olması
bakımından motivasyonu yüksek bir deneyim olduğunu kabul
etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede yetkileri
olabildiğince paylaştırırsanız, yerel yönetimleri
güçlendirirseniz, denge ve denetim mekanizmalarını
sağlamlaştırırsanız bu temel üzerinde demokratik bir
rejimi inşa edebilirsiniz. Aksine, bir ülkede tüm yetkileri tek bir
kişide merkezîleştirirseniz, yerel yönetimleri yok sayarsanız,
denetim mekanizmalarını da işlevi olmayan güdümlü birer tabelaya
dönüştürürseniz işte o zaman da otoriter bir rejim inşa
edersiniz; mesele bu kadar basittir.
Şimdi, geldiğimiz noktada, AKP ve MHP 79
milyon yurttaşın ortak hukuku niteliğindeki bir belge üzerinde
son derece köklü değişiklikler içeren bir meseleyi sanki bu konu 2
partinin iç meselesiymiş gibi ele almışlar ve ülkemizde otoriter
bir rejimin yolunu açacak bir teklifi çoğunluğun dayatması
biçiminde nitelendirilebilecek bir yöntemle önümüze getirmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, hep birlikte yaşadığımız
ve son altı aydır fütursuzca sürdürülen OHAL ilanlarının
ardı ardına uzatıldığı belirsiz bir süreçten
geçmekteyiz. Halkın temel bilgi edinme kanallarının
birçoğunun lağvedildiği, gerçek bilgiye ulaşmanın
sürekli engellendiği karanlık bir süreç bu. Bu süreçte ifade
hürriyeti yok, basın özgürlüğü yok, akademik özgürlük yok ve adil
yargılanma hakkı da bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dokunulmazlıkların kaldırılması,
eş başkanlarımız başta olmak üzere 11
milletvekilimizin tutuklanması Parlamentomuza vurulan en büyük darbe
olmuştur. Anayasanın 83üncü maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce
veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik
sıfatının sona ermesine bırakılır. amir hükmüne
karşın eş başkanlarımız ve milletvekillerimizin
tutukluluğu hukuksuzca devam ettirilmektedir. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızca da olağanüstü hâl
durumlarında dahi korunması gereken çekirdek haklar yok
sayılmış ve âdeta bir anayasasızlaştırma sürecine
girilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir anayasa yapım
sürecinin en önemli öncülleri, olmazsa olmazları ifade özgürlüğünün
serbestçe kullanılması, medyaya erişim hakkı ve kamu gücünü
elinde tutan devlet organlarının tarafsızlığıdır.
Medyaya eşit erişim hakkı dâhil, düşünce ve ifade
özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlükleri ile örgütlenme özgürlükleri
hukuken ve fiilen ileri derecede kısıtlanmış
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde birçok
çağdaş dünya anayasasında ve özellikle demokratik olarak
nitelendirdiğimiz ülkelerin anayasalarında, savaş,
sıkıyönetim, olağanüstü hâl gibi olağanüstü dönemlerde
anayasanın değiştirilemeyeceğine dair hükümler
bulunmaktadır; örneğin, Fransa, İspanya ve Portekiz
anayasaları olağanüstü dönemlerde anayasa
değişikliğini yasaklamışlardır. Şu hâlde,
sağlıklı bir anayasa tartışması için OHALin
kaldırılması öncelikli sorunumuz olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, getirilen düzenlemenin
bir başkanlık sistemi olduğu vurgulanmaktadır. Oysa,
başkanlık sisteminin uygulanan tek demokratik örneği olan ABDde
sert kuvvetler ayrılığı ve kuvvetlerin
bağımsızlığı vardır. Getirilen teklifte ise,
Anayasa Mahkemesinin ve HSYKnın oluşumu ve üyelerinin belirlenmesini
dikkate aldığımızda kuvvetlerin tek bir kişinin elinde
toplandığı açıkça görülecektir. 1789 Fransız
İnsan Hakları Bildirgesinde Erkler
ayrılığının bulunmadığı toplumlarda
anayasa yoktur. denilmektedir. Evet, bu teklifle birlikte Türkiyede
aslında Anayasa rafa kaldırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu teklifle Cumhurbaşkanı tek başına 600 milletvekilinden
oluşacak yasamayı yani Meclisi kontrol edecek bir yetkiye sahip
olmaktadır; öyle ki, Cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilecektir. 79
milyonun ortak emeği olan bütçenin nereye harcanacağı yetkisi
Meclisin elinden alınıp tek kişinin insiyatifine
bırakılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle Meclisin yasama yetkisine de el konulmaktadır ve tüm
bunları tek başına yapabilecek bir Cumhurbaşkanı
yasamanın denetiminden de azade kılınmaktadır. Yine, Cumhurbaşkanı
tek başına yargıyı istediği gibi
şekillendirebilecektir. Dolayısıyla yargı yürütmeyi
denetleyemeyecek, yürütme ise yargıyı tek taraflı olarak hem
belirleyecek hem de denetleyecektir. Bu teklifle demokrasinin ve hukuk
devletinin göz bebeği olan kuvvetler ayrılığı
kavramı siyaset literatürümüzden çıkarılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz 4üncü madde
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile milletvekilliği genel
seçimlerinin aynı zamanda yapılmasını öngörmektedir. Tabii,
bu maddeyi Cumhurbaşkanının partisiyle olan ilişiğinin
kesilmeyeceği biçimindeki düzenlemeyle birlikte ele almak gerekmektedir.
Bu teklif yasalaşırsa Cumhurbaşkanı rahatlıkla
meydanlara inip kendi siyasi partisi için oy isteyebileceği için
artık kâğıt üzerinde de olsa
Cumhurbaşkanlığının
tarafsızlığından söz edilemeyecektir. Mevcut Siyasi
Partiler Yasasına göre partiyi temsil yetkisi genel başkana aittir.
Diğer taraftan, Anayasada Cumhurbaşkanının Türkiye
Cumhuriyetini temsil ettiği belirtilmektedir. Dolayısıyla bir
kişinin hem partisini hem devleti temsil etmesi ancak ve ancak bir parti
devletinde mümkün olabilmektedir. Bu teklifle 21inci yüzyılda Türkiyeye
önerilen, bir parti devleti rejimidir. İki seçimin aynı zamanda
yapılması, devlet başkanının aynı zamanda parti
başkanı olarak seçime katılması ve kendi partisi için oy
istemesi, kendi partisinin milletvekillerini belirleyecek olması
seçimlerde eşitlik ve adil seçim ilkeleriyle hiçbir biçimde
bağdaşmayan bir durum yaratacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; otoriter bir rejimi Türkiyeye egemen kılmak çok ciddi
ekonomik neticeleri de beraberinde getirecektir. Tek kişinin
inisiyatifinde çıkarılacak kararnamelerin yaratacağı
istikrarsızlık ve güvensizlik, her an bir şirkete kayyum
atanması kaygısı gerek yerli ve gerekse yabancı
yatırımcıları engelleyecektir. Bu durumda zaten tavan
yapmış olan işsizlik, genç nüfusun büyüklüğü dikkate
alındığında yönetilemez boyutlara ulaşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye toplumunun acil ihtiyacı olan, toplumsal
barış için sivil, demokratik ve çoğulcu yeni bir
anayasadır; çağdaş dünyayla bağımızı koparan
değil güçlendiren bir anayasadır. Evrensel ölçekte önemli tecrübelerin
neticesinde süzülerek biriken insanlığın ortak değerleri
çerçevesinde insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devletinin yaşamsal kılınacağı bir anayasaya
ihtiyacımız vardır. Bu bağlamda iktidarı
sınırlama belgesi olan anayasanın iktidarın aracı
hâline getirilmesine karşı durmak yasama erkinin üyesi bulunan tüm
milletvekillerinin görevidir. Bunu bir kez daha bütün Meclise tekrarlıyor,
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dora.
Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkeke aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Erkek, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra
sayılı Anayasa Değişikliği Teklifinin 4üncü maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4üncü madde mevcut
Anayasamızdaki 77nci maddede yeni bir düzenleme getiriyor. Bizim
Anayasamızın Üçüncü Kısmının
başlığı Cumhuriyetin Temel Organlarıdır, evet
Cumhuriyetin Temel Organları. Hepimizin bildiği gibi yasama,
yürütme ve yargıdan bahsediyorum. Ve 77nci madde de Yasama Organı
bölümünde yer almaktadır. Ama lütfen 77nci maddenin üçüncü fıkrasını
okuyun, sizin getirdiğiniz üçüncü fıkra. Yürütmenin başı
olacak Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili bir düzenleme getiriyor.
Düşünebiliyor musunuz, yasama bölümünde yürütmenin seçimiyle ilgili bir
hüküm. Yasa yapma tekniği açısından son derece ciddi bir hata.
Kuvvetler birliğini 77nci maddede zaten siz getirmişsiniz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Araştırma Merkezinin hazırladığı
Şubat 2016 tarihli çok önemli bir rapor var. Bu rapor hükûmet sistemlerine
göre parlamenter denetim yollarını anlatıyor. Anayasa
Komisyonunda da bahsettim. Bu çalışmada başkanlık,
yarı başkanlık ve parlamenter sistemde yasama
organının yürütmeyi denetleme araçları demokratik ülke örnekleri
üzerinden incelenmiş; Meclisimizin sitesinde var, intranette, iç sahada.
Çok önemli bir rapor, bütün milletvekilleri mutlaka okumalı. Bu raporu
okuduğumuz zaman, yüce Meclise sunulan bu değişiklik teklifinde
yasama organının ne kadar denetimsiz
bırakıldığı, ne kadar
zayıflatıldığı açıkça görülecek değerli
milletvekilleri.
Peki, bize sunulan teklif nasıl bir sistem
öngörüyor? Başkanlık sistemi mi? Başkanlık sistemi olamaz
çünkü başkanlık sisteminde çok iyi biliyoruz ki en temel kural
Burhan Kuzu Hocam da burada- Burhan Kuzu Hocamın kitabında da
açıkça yazılı, başkanlık sisteminde ne yasama
organı yürütmeyi azledebilir ne de yürütme yasama organı
feshedebilir. Böyle bir şey mümkün değildir ama mevcut pakette bunu
getiriyorsunuz. Yürütmenin başı yaptığınız
kişi hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi feshedebilecek; başkanlık
sisteminde böyle bir şey mümkün değil.
Yine, başkanlık sistemlerinde yürütmenin
başı olan kişinin yapacağı bütün üst düzey atamalar
Meclisin onayına tabi olmalıdır. Mevcut pakete göre, seçilen
Cumhurbaşkanı yani bir kişi valileri, kaymakamları,
büyükelçileri, rektörleri, yüksek yargıçları, bakanları, bütün
üst düzey kamu görevlilerini atayacak ama Meclisin onayı yok, herhangi bir
organa danışması dahi gerekmiyor. Onun için, başkanlık
sisteminden bahsetmemiz mümkün değil. Başkanlık sisteminde kanun
gücünde kararname de çıkartamaz yürütmenin başındaki kişi,
yasa çıkartmak için Meclise, kongreye muhtaçtır, onunla birlikte
çalışmak zorundadır. Yapacağı bütün harcamalar Meclis
tarafından kanunla yetkilendirilmelidir. Bunların hiçbiri yok bu
pakette. Hiçbir denetim, denge, fren mekanizması yok; onun için bu,
başkanlık sistemi olamaz.
Peki, bize sunulan ne? Bize sunulan paket
değerli milletvekilleri, kesinlikle meşru bir teklif değil.
Neden değil? Şeklen legal gözüken bir yöntemle anayasal düzenin özünü
ortadan kaldırıyorsunuz ve ayrıca, otoriter bir sistemi
meşrulaştırmak istiyorsunuz. İşte, bunun için
meşru değil; bunun için, üzerinde çok ciddi düşünülmesi
gerekiyor. Bunlar, Meclisin Araştırma Merkezinde iktidar partisinin
görevlendirdiği uzmanların hazırladığı raporlarda
da var, Burhan Kuzu Hocamın kitabında da var ama Burhan Kuzu Hocam,
kendi kitabında yazdığı bütün bilimsel gerçeklere
rağmen, inandıklarına rağmen bu teklife evet diyor.
Enteresan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Ne belli(!)
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir de Sayın Adalet Bakanının
tespitleri var. Anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerinde
yaptığı değerlendirmede Sayın Adalet Bakanı çok
enteresan tespitlerde bulundu. Bakın, bizim ülkemizde yargının
ve adaletin hazin tablosunun nedenini Adalet Bakanımızı
dinlediğimiz zaman anlıyoruz maalesef, üzücü bir tablo. Diyor ki
Adalet Bakanı: Bu ülkede belediye başkanları, belediye meclis
üyeleri, il genel meclis üyeleri, bakanlar, Başbakan siyasi partisiyle
ilişiğini kesiyor mu, Cumhurbaşkanı neden kessin? Değerli
milletvekilleri, bu ülkede belediye başkanları, belediye meclis
üyeleri, bakanlar Türkiye Cumhuriyetini temsil mi ediyorlar, Türk milletinin
birliğini temsil mi ediyorlar, tarafsızlık yemini mi ediyorlar?
Bu ülkede, seçilmiş kişiler arasında tarafsızlık
yemini eden bir tek kişi var, bir tek kişi. Milletvekili yemininde de
tarafsızlık yok. Kim o kişi? Seçilen Cumhurbaşkanı.
Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek
için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih
huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim. diyor. Kim diyor?
Seçilen Cumhurbaşkanı.
DENİZ BAYKAL (Antalya) - Hâkim atayacak, hâkim.
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Evet.
Belediye meclis üyeleriyle nasıl
kıyaslanabilir? Nasıl bir mantıktır, gerçekten anlamak
mümkün değil.
Diyor ki Sayın Adalet Bakanı: Atatürk
dönemine dönüyoruz; 1921, 1924 Anayasalarına dönüyoruz. Hâlbuki 1921
Anayasası Mecliste yetkileri toplamıştır çünkü Millî
Kurtuluş Mücadelesi yapılacak. Meclis hükûmeti sistemidir. 1924
Anayasasıyla da parlamenter sisteme geçiş
yaşanmıştır. Ne ilgisi var sizin getirdiğiniz paketle?
Atatürk dönemine dönmenize gerek yok değerli milletvekilleri. Mustafa
Kemal Atatürk bize her zaman Beni aşın, beni aşın; bana dönmeyin.
dedi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Kalıplaşmış bütün
kuralları, dogmaları yıkın, aklın ve bilimin
rehberliğinde çağdaş uygarlığı yakalayın.
dedi. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırın. dedi.
Atatürk dönemine dönelim mi? Çok kısa bir
hikâye: Yıl 1931, Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı, tek
parti, tek adam dönemi. Dikili kasabasına gidiyor. Onu bütün Dikili heyeti
karşılıyor tabii ki. Karşılamayan bir tek kişi
var, Dikili hâkimi. Hâkimi sevmeyen heyetten bir iki kişi hemen bunu
Paşa hazretlerine gammazlıyor. Diyor ki: Gazi Paşa hazretleri,
bütün heyet burada, Dikili hâkimi gelmedi. Atatürk Öyle mi? Gelmedi mi? O
zaman biz hep beraber adliyeye gidelim, sayın hâkimin çayını
içelim. İşte, cumhuriyetin hâkimi böyle olacak. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, yıl 1931. Yıl
2016, Sarayda yüksek yargı organlarının başkanları el
pençe divan duruyor. İşte, Türkiyeyi getirdiğiniz nokta bu.
İşte, Adalet Bakanının yargısı bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Muharrem Bey, süreni
beş dakika daha uzattık, devam et, beş dakika daha uzattık.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, Türkiye'nin sorunu hükûmet sistemi sorunu
değil, Türkiye'nin sorunu demokrasi sorunu, demokrasi sorunu.
BAŞKAN - Sayın Erkek, beş dakika da
şahıslar adına var, emsal teşkil etmemek üzere birleştiriyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Onu da uzattık,
helal olsun, devam.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Peki, o zaman bir yudum
su alayım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Helal olsun.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; samimi olmak zorundayız. Bizim, millete
karşı sorumluluğumuz var. Biz milletin haklarını
korumak için bu yüce Meclisin çatısı altında görev
yapıyoruz. Bizim sorunumuz sistem sorunu değil, bizim sorunumuz
demokrasi sorunu. Demokrasi kültürünüz yoksa, uzlaşma kültürünüz yoksa
hiçbir sistemde başarılı olamazsınız.
Bakın, deniyor ki: İstikrar,
kalkınma. İstikrar ve kalkınma arıyorsanız dünyada
yönetilen ülkelere bakın, parlamenter sistemle yönetilen Avrupadaki
ülkelere bakın, bir de Latin Amerikaya, Afrikaya, Orta Asyaya
bakın. İstikrar ve kalkınma nerede?
MEHMET METİNER (İstanbul) Oralarda
monarşi de var.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Oralarda monarşiler
saltanat sürüyor, hükûmet etmiyor, sembolik; demokrasi gelişmiş.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Krallıklar da var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen uyma oraya, bize anlat
sen, anlamaz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, diyorsunuz
ki: Cumhurbaşkanını halk seçtikten sonra yapacak bir şey
yok. Bakın Avrupaya, Cumhurbaşkanını halkın
seçtiği sistemlere; bakın Avusturyaya, İrlandaya,
İzlandaya, Bulgaristana, Slovenyaya, buralarda da cumhurbaşkanını
halk seçiyor ama buralarda seçilen cumhurbaşkanları ne diyor? Beni
halk seçti, tarafsız olacağım, partilerüstü olacağım.
Bir örnek vereyim size: Avusturyada, İrlandada, Slovenyada halkın
seçtiği cumhurbaşkanının parlamentodan gelen yasayı
veto ya da iade etme yetkisi dahi yok. Onun için bu bir kültür meselesi. Samimi
olmak zorundayız.
Fiilî durum. deniyor. Anayasaya
aykırılık var, suç işleniyor. Bakın, değerli
milletvekilleri, seçilen Cumhurbaşkanı yeni bir fiilî durum
yaratırsa, Anayasayı, hukuku yine tanımazsa ne
yapacağız? Ona uygun bir paket mi hazırlayacağız, ona
uygun yeni bir anayasa mı hazırlayacağız? (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için bu paket meşru
değil. Yasama ve yargıyı ayak bağı olarak gören bir
zihniyet, fiilî bir anayasasızlık ve hukuksuzluk dönemi yarattı.
Bu paket yürürlüğe girerse siz aynı zihniyetin Anayasaya, hukuka
saygılı hareket edeceğini düşünüyor musunuz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Düşünüyoruz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) O zaman siz Türkiyede
yaşamıyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Nerede
yaşıyoruz?
MUHARREM ERKEK (Devamla) Başka bir dünyada
yaşıyorsunuz, sen.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Hikâye
anlatıyor.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, gerçekleri
görün. Bakın, bir ülkede ekonomi çökmüşse, adalet çökmüşse,
insanlar mutlu değilse, milyonlarca insan açlık, yoksulluk
sınırı altında yaşıyorsa, üniversite
mezunları işsizse
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen Türkiyede
yaşamıyorsun, sen.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
küçük çocuklara cinsel
taciz dahi engellenemiyorsa yurtlarda, insanlar özgür değilse, gazeteciler
cezaevindeyse zaten o ülkede demokrasi yoktur, bir demokrasi oyunu
oynanıyordur, bir taklit vardır; onun için gelin demokrasiyi
geliştirelim. Sizin derdiniz demokrasi olsaydı gerçekten, derdiniz
demokrasi olsaydı gerçekten, on beş yıldır tek
başına yönetiyorsunuz, 12 Eylül darbe hukukunu mevzuatımızdan
arındırmadınız, Siyasi Partiler Kanununu, Seçim Kanununu
değiştirmediniz, siyaseti demokratikleştirmediniz, bunları
yapmanız gerekirdi; bunları yapsaydınız Türkiyenin önünü
açardınız. Onun için söylüyorum, bizim sorunumuz, hukuk devleti sorunu,
demokrasi sorunu, özgürlük sorunu; bu paket değil bizim sorunumuz.
Bakın değerli milletvekilleri, düşen
bir çığda hiçbir kar tanesi olup bitenden kendini sorumlu
tutmazmış. Memleketimiz şu anda bir uçurumdan yuvarlanıyor.
Toplumsal barış ve huzurumuz hiçbir dönemde olmadığı
kadar ciddi tehdit altında. Peki, biz ne yapıyoruz? Biz kar taneleri
değiliz. Eğer biz gerçekten milletin vekilleriysek, milletin
egemenliğini bu çatı altında korumak, bizim birinci vazifemiz
olmak zorunda. Burada, bakın, bütün partilerin aldığı
oylara bakın, yüzde 100e yakın milletin iradesi var. Mevcut paket
yürürlüğe girerse, ikinci turda belki de yüzde 30la seçilecek bir
kişi, burada millî egemenliğin üzerinde devleti şekillendirecek.
Yasama organını belki de tanımayacak, bugün tanımadığı
gibi Anayasayı ve hukuku. O zaman ne yapacağız?
Değerli milletvekilleri, biz
aklımızı, sağduyumuzu, vicdanımızı, adalet
duygumuzu mu kaybettik? Bir kişiye bu kadar yetki verilebilir mi hiçbir
denetim olmadan? Eğer yürütmeyi tek başlı yapmak istiyorsanız,
yasama organının denetimini, yargının denetimini
artırmak zorundasınız, yoksa bir felakete gideriz, bir felakete
gideriz değerli milletvekilleri.
Bakın, başkanlık sistemi diye yola
çıktınız, Özbuduna parlamenter sisteme dayalı anayasa
hazırlattınız. Başkanlık sistemi diye yola
çıktınız, kuvvetler birliğini tesis eden bir paketle yüce
Meclisin huzuruna geldiniz ve yarın da millete bunu sunmak istiyorsunuz.
2010 referandumunda bu millet size güvendi, evet
dedi. Peki, siz ne yaptınız? Milletin bu güvenini, milletin
verdiği yetkiyi kötüye kullandınız, yargıyı çetelere
teslim ettiniz, evet, 2010 referandumu. (CHP sıralarından
alkışlar) Yine aynı şey olacak, yine milletin verdiği
yetkiyi
Eğer verirse ki ben vereceğine inanmıyorum, kesinlikle
inanmıyorum, millet egemenliğine sahip çıkacaktır. Kuvvetler
ayrılığını yok etmek demokrasiye ihanettir,
egemenliği şahsileştirmek cumhuriyete ihanettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet asla ve
asla yalnızca bir yönetim biçimi değildir, hele hele bizim
cumhuriyetimiz; bizim cumhuriyetimiz bir fazilettir, bir erdemdir, aynı
zamanda siyasi bir rejimdir; bizim cumhuriyetimiz, değerli
milletvekilleri, ulusal egemenliktir, ulusal egemenliktir. Onun için, biz,
sonuna kadar ulusal egemenliğimizi, istiklalimizi, demokrasimizi ve
cumhuriyetimizi koruyacağız, hem bu Meclis çatısı
altında hem milletin huzurunda.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erkek.
Gruplar adına son konuşmacı, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Mehmet Ali
Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ
ŞAHİN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; AK PARTİ Grubu adına görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki görüşlerimizi
sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayım. Bu vesileyle tüm milletvekili
arkadaşlarımı sevgiyle, saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Biraz önce konuşan
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, üzerinde
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4üncü maddesi mevcut
Anayasanın 77nci maddesinde değişiklik öngörmektedir. 77nci
madde Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim dönemini ifade eden bir
başlıkla düzenlenmiş olan bir maddedir, aslında bu kanun
teklifinin belki de en önemli maddelerinden biridir getirilen yeni madde.
Çünkü, bu teklifle Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri
cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı gün
yapılacağı için 101inci maddede düzenlenmiş olan
Cumhurbaşkanının seçimiyle ilgili düzenleme de buraya taşınmıştır.
Biraz önce Muharrem Bey burayı eleştirdi. Çünkü, eğer siz
milletvekili seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimini aynı
gün yapacaksanız bunu birlikte yapmanın en mantıki yolu, böyle
bir düzenleme yapmaktır.
Saygıdeğer arkadaşlarım, peki ne
değişiyor yeni maddede? Türkiye Büyük Millet Meclisinin dönem süresi
biliyorsunuz dört yıl şu anda. Bu süre şu anda bu
değişiklikle beş yıla çıkıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kim dörde
düşürdü Sayın Bakanım?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Değişikliği siz yapmıştınız değil mi,
dörde siz düşürmüştünüz?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Niçin
dört yıldan beş yıla çıkarmak durumundayız?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Peki, neden beşten
dörde düşürdünüz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 367
garabetinden.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Çok teşekkür
ederim. Neden beşten dörde düşürdünüz? Evet, onu biz düşürdük.
Çok teşekkür ederim, ben de tam bu soruya cevap verecektim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Niye
düşürdünüz, niye çıkarmaya çalışıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim
lütfen.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bundan
on yıl kadar önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki dönem
arasındaki süresi beş yılken biz on yıl kadar önce bir
Anayasa değişikliği paketi içerisinde bu süreyi dört yıla
indirdik. Bu değişiklik 7 maddelik bir Anayasa
değişikliğiydi, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesini öngören bir kanun teklifiydi, bir Anayasa
değişikliğiydi. Bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçebilmesi için ve 367 oyla geçebilmesi için sayımız
yetmediğinden o sırada Parlamentoda bulunan Anavatan Partisiyle bir
iş birliği zarureti doğdu ve beş yıldan dört yıla
indirme, Anavatan Partisi Genel Başkanı Sevgili Dostum Erkan Mumcu
Bey'in teklifi olarak bu metne girmiştir. Siyaseti yakinen takip eden
arkadaşlarımız hatırlayacaklardır, Sayın
Cumhurbaşkanımız Başbakanken yaptığımız
yasal düzenlemelerden içine sinmeyen bu düzenlemenin Parlamentonun görev
süresinin beş yıldan dört yıla indirilmesi olduğunu ifade etmiştir.
Ben de aynı görüşteyim çünkü dönemin Cumhurbaşkanı bu
Anayasa değişikliğini veto edeceği izlenimini verdiği
için biz mutlaka 367nin üstüne çıkması gerektiğini
düşünüyorduk. Bunun için 352 milletvekilimiz vardı, 20 milletvekili
de Anavatan Partisinin vardı, bu nedenle Anayasada bize destek veren
partinin bu talebini yerine getirdik. Şimdi bunu düzeltmenin
fırsatı doğdu. İşte şimdi
Cumhurbaşkanlığı seçiminin süresi de beş
yıldı, milletvekili seçimi süresini de bu düzenlemeyle beş
yıla çıkarıyoruz. Tabii, önemli bir değişiklik de
biraz önce ifade ettiğim gibi, Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili,
101inci maddedeki düzenlemeyi de, seçim düzenlemesini de buraya getiriyoruz.
Artık, millî irade aynı gün hem yürütme organını hem de
yasama organını seçmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bunun ne gibi
sonuçları olabilir, yani aynı gün seçimin yapılmış
olmasının, iki seçimin aynı gün yapılmış
olmasının ne gibi sonuçları olabilir? Bunun seçim ekonomisi
bakımından birtakım faydaları olabilir ama artık
eğer bu teklif yasalaşırsa ve yürürlüğe girerse ve
Cumhurbaşkanı da partili olacağı için sanıyorum
siyaset bakımından da önemli sonuçları olacak bir
değişikliktir bu. Dolayısıyla, 2019 3 Kasımında
yapılması bu Anayasaya göre öngörülen seçimlere doğru giderken
tabii ki siyasi partiler kendi genel başkanlarının
Cumhurbaşkanı olmasını, Cumhurbaşkanı adayı
olmasını arzu edeceklerdir. Öyleyse bu noktada bazı siyasi
partiler için böyle bir düzenleme risk oluşturuyor olabilir. Çünkü genel
başkanını Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiğinizde,
seçilemediği takdirde, milletvekili olamayan bir genel başkan
durumuna düşecektir. Bu, siyasette yenileşmenin, yeni isimlerin
siyasete girmesinin yolunu açacak, bana göre siyasi sonuçları olacak olan
önemli bir değişikliktir.
Şimdi, saate baktım, zamanım da çok
azalmış.
Şimdi, biraz önce
arkadaşlarımız, her iki muhalefete mensup
arkadaşlarımız önemli şeyler söylediler, diyorlar ki: Bu
teklif diktatörlük getirecek, tek adam diktasını getirecektir. Niçin
getirecektir? Çünkü Cumhurbaşkanı hem yürütmeyi hem yasamayı hem
de yargıyı eline geçirecektir. Değerli arkadaşlarım,
bir kişinin Cumhurbaşkanı seçileceğine karar verecek olan
milletin kendisidir, millet karar verecek. Parlamentoda kimin
çoğunluğu alacağına millet karar verecektir.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu bu yasayla
Hâkimler Savcılar Kurulu hâline geliyor. Peki, şu anda bu kurulun
üyelerini kim seçiyor? 4 tanesini şu andaki Anayasaya göre zaten
Cumhurbaşkanı seçiyor. Şimdi, bu değişiklikle yine
Cumhurbaşkanı 4 tanesini seçecek. Nereden seçecek arkadaşlar?
Sokaktan mı seçecek? Kendi partisinin il başkanlarından, ilçe
başkanlarından mı atayacak? Hayır, birinci sınıfa
ayrılmış hâkim ve savcılar arasından seçecek. Kürsüde
yer almış, on beş yirmi yıl bu görevi yapmış olan
hâkim ve savcılar arasından seçecek.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Başkanım, ya millet seçmesini bilmezse(!)
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ayrıca, 7 tane üyeyi de Türkiye Büyük Millet Meclisi seçecek. Nereden
seçecek? Yargıtaydan seçecek, Yargıtay üyelerinden seçecek,
Danıştay üyelerinden seçecek, avukatlar arasından seçecek ve
öğretim üyeleri arasından seçecek. Nerede seçecek? Burada seçecek.
Hangi çoğunlukla seçecek? Değerli arkadaşlar, bakın, biz
şu andaki Meclisteki çoğunluğumuza rağmen, ne komisyonda ne
Genel Kurulda istediğimiz kişiyi seçtirme imkânına sahip
değiliz. Dikkatlice okunduğunda orada getirilen oranlar, bizim tek
başımıza istediğimiz bir HSK üyesini, Hâkimler
Savcılar Kurulu üyesini seçtirmek mümkün değildir; mutlaka
uzlaşma arayacağız, mutlaka siyasi partilerin bir araya gelerek
en isabetli isimleri seçmesi konusunda bir uzlaşma zemini yakalamaya
çalışacağız.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Hâkimlerin,
savcıların kendilerini seçme yeteneği yok mu Sayın
Bakanım, Sayın Başkanım? Hâkimler, savcılar niye
kendilerini seçmiyorlar, bir kişi seçiyor onları?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bu paket yani 18 maddeden ibaret olan bu
Anayasa değişikliği paketi, inanıyorum ki ben siyasi
kutuplaşmayı azaltacak, uzlaşmayı hızlandıracak
olan bir pakettir. Şimdi, yüzde 50yi geçerek oy almak kolay kolay mümkün
mü arkadaşlar? Dolayısıyla, siyasi partiler bu paket
yürürlüğe girdiğinde merkeze yakın siyaset yapma
ihtiyacını duyacaklar, ittifak arayışları içerisinde
olacaklar, başka siyasi parti tabanlarıyla da ilişkiye geçme ihtiyacını
duyacaklar. Böylece Türkiye'de var olduğu iddia edilen
kutuplaşmayı azaltıcı olan bir pakettir bu paket. Aynı
zamanda, biraz önce ifade ettiğim gibi, uzlaşmayı da teşvik
edecek olan bir pakettir.
O bakımdan, ben bu paketin, getirilen 4üncü
maddenin yani 77nci maddedeki düzenlemenin ülke için yararlı sonuçlar
doğuracağını, siyaset kurumunu daha da
güçlendireceğini ve ülkemizde bu yeni anlayışla millet
egemenliğinin daha da pekişeceğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) O
nedenle hem şahsi olarak hem de grup olarak hem bu maddeye hem diğer
maddelerine bütün olarak desteğimiz sonuna kadar devam edecektir. Sonunda
kararı verecek olan yine millettir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, biraz önce de
ifade etmiştim, deniyor ki: Bu paket, bu Anayasa
değişikliği diktatörlük getirecek, diktatör seçeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bu millet hiçbir diktatöre izin vermez. Bu
millet diktatörlük getirecek olan hiçbir yasal düzenlemenin arkasında
durmaz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
milletimize güveneceğiz, izah edeceğiz. Buradan çıktıktan
sonra millete gideceğiz, siz aleyhinde olan düşünceleri
söyleyeceksiniz, biz bu paketin faydalarını anlatmaya
çalışacağız, en sonunda millet kararını verecek.
MURAT EMİR (Ankara) Ama bizi kimse
duymayacak.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Eşit
şartlarda değiliz Sayın Başkanım, bizi
susturuyorsunuz, konuşturmuyorsunuz, eşit haklarda değiliz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Milletten kimse
korkmayacak.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O hâlde,
millet kararını verecek olduğuna göre, bu kadar stresli
olmanın, tansiyonu yükseltmenin hiçbir anlamı yoktur. O nedenle, bu
görüşmelerin, buradaki görüşmelerin barış ve huzur içinde
geçmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şahin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Adamları
Meclise sokmadınız, kilometrelerce uzakta durdurdunuz.
BAŞKAN - Şahıslar adına son söz,
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekine aittir.
Buyurun Sayın Yılmaztekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Anayasa değişikliği paketinin 4üncü maddesinde belirlenen
Cumhurbaşkanının görev süresi ve seçilme şeklinin yeniden
düzenlenmesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu maddeyle birlikte,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin beş senede bir aynı
günde yapılması ve seçmenlerin salt çoğunluğunun oyunun
alınması şartları getirilmektedir. Böylelikle, toplumun en
az yarısından 1 fazlasının oyunu alması gereken bir
cumhurbaşkanının hem seçim süreci boyunca hem de görev süresi
içerisinde toplumun geneline hitap etmesi, kimseyi ötekileştirmeden herkes
için hizmetlerde bulunması bir zaruret olarak ortaya çıkacaktır.
Bu durum toplumda karşılığı olmayan ve ülkeye hiçbir
faydası dokunmayan siyasi yaklaşımlara güç kaybettirirken,
milletin yanında saf tutan siyaset anlayışını
güçlendirecek, merkez siyaseti geliştirecektir. Bu da
kutuplaştırmaların önüne geçilerek toplumsal birlik ve
beraberliğin altyapısını
sağlamlaştıracaktır.
Bu noktada bir hususa da değinmek istiyorum: Bu
sistemde oylar tartılmayacaktır, oylar tüm demokrasilerde olduğu
gibi sayılacaktır. Oyları tartma hevesinde olanlar için geçerli
olan Türkiye çok gerilerde kaldı. Açık oy, gizli sayımlardan
kalma günlerden 2019un, 2023ün Türkiye'sini yorumlamaya
kalkışanlar özledikleri o dönemlerin tarihte kalan utanç günlerine
gömülüp kalmaktan ileriye gidemeyeceklerdir.
Değerli milletvekilleri, bu topraklarda güçlü
bir devlet yapılanmasının olmadığı fetret
dönemlerinde hep bu coğrafyanın insanları zulüm görmüş,
başları ezilmiştir. Tarih boyunca bu topraklarda kurulacak olan
tahakküm, dünyayı yönetme arzusunun bir kilidi olarak dünya siyasetinde
yer edinmiştir. Anadolunun siyasi düzeninin bozulduğu dünyada hep
zulümler yaşanmış, hep mazlumların ahları
alınmıştır. Osmanlının çökmesiyle işte tam
da biz bunu yaşadık. Dünya siyasetinin kodlarını stratejik
üstünlüğüyle nevi şahsına münhasır olarak kendi içerisinde
barındıran Osmanlının yıkılmasıyla bu kadim
medeniyet kendi içerisine kapatılmaya çalışıldı, güçlü
bir devlet yapılanmasının bu topraklarda hüküm sürmesi hep bir
şekilde perdelemeye maruz bırakıldı. Bu süreç içerisinde
milletimize ve devletimize sistematik olarak bir aşağılık
kompleksi psikolojisi aşılandı. Biz motor üretemeyiz., Biz
araba üretemeyiz., Biz kendi millî silahımızı üretemeyiz.,
Kendi kendimize politika geliştiremeyiz., Kendi başımıza
hareket edemeyiz., Birilerinden icazet almadan adım atamayız. Birilerinin
izni olmadan hamle yapamayız. denildi, bazıları da inandı.
Batılı bir yazarın şöyle bir sözü var, aynen
aktarıyorum: Türkiye öyle bir devlet ki solduğunda sulanmalı,
boylandığında da budanmalı. Bu tanımlama Biz Türkiyeyi
bir uydu devleti olarak kullanalım, sömürelim ve kontrol altında tutalım.
demektir. Bu Batılı yazarın sadece bu sözü bile devletimizin
yıllar yılı karşılaştığı
saldırıları özetler niteliktedir. Tüm bu gerçekleri gözler önüne
serdikten sonra karşılaştığımız sistematik
saldırılarla asıl yapılmak istenenleri daha açık bir şekilde
görebiliyoruz. Bugün maruz kaldığımız saldırılar,
on yılda Menderesi asarak katledenlerin, on yılda Özalı
öldürenlerin, birkaç sene içerisinde Erbakana hükûmetten el çektirenlerin on
beş yıldır deviremedikleri, yıkamadıkları,
yenemedikleri Erdoğana duydukları tahammülsüzlüğün ve acziyetin
adıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla bu sistem, varolan istikrarı
kurumsallaştırarak ülkemize yönelik saldırıların
amacına ulaşamaması sonucunu doğuracaktır
inşallah. Parlamenter sistemin bugüne kadar bizlere
kazandırdıklarına baktığımızda elimizde koca
bir hiç olduğunu görürüz. Tek parti döneminin bitmesiyle 1950
yılında geçiş yaptığımız parlamenter sistem
ile bugüne kadar geçen altmış altı yıl içerisinde Menderes,
Özal ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki on yıllar süren
istikrarlı hükûmetleri geride bırakırsak her hükûmetin ortalama
ömrünün yedi sekiz ay olduğu gerçeği gözler önüne serilmektedir.
Bölgemizde dengeler anlık olarak değişirken, devletin sürekli
olarak çevresinde yaşananlara güçlü reflekslerle karşılık
vermesi beklenirken, bizim parlamenter sistemin romantizmi içerisinde hükûmet
krizleri ve istikrarsızlıkla kaybedecek vaktimiz olamaz. Parlamenter
sistemin bize sunduğu imkânlarla ne yazık ki yıllar
yılı devletimizin enerjisi gelip geçici iç siyasi çekişmelerle
eritilip heba edilmiştir. Bugün, artık kadim tarihimizi de göz önünde
bulundurarak dünyadaki tüm mazlum ve mağdur toplulukların umudu
olacak güçlü bir devlet teşekkülü icra etmek durumundayız. Biz, bunu
sağlamadığımız müddetçe Halepte, Musulda ve
İslam dünyasının çeşitli yerlerinde katledilen çocuklar
için dünya hep sırtını dönmeye devam edecektir. Adaletin
güneşi Anadoludan yükselmedikçe zulme boğulan topraklar
karanlıkta kalmaya ne yazık ki mahkûm edilecektir.
Dolayısıyla, birilerinin sahte demokrasi
havarisi kesilmesi ve demokrat rolü oynamaları bizler için hiçbir
şeyi değiştirmez. Biz inanıyoruz ki bir gün öncülüğünü
yaptığımız bu amansız mücadele bitecektir ve o gün
bugünkü mücadelesinde zaafa düşmeyenler galip geleceklerdir,
diğerleri emin olun, mağlup olacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nereye
gideceğiz?
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Devamla) Yeni ve
güçlü Türkiye kurulurken elini taşın altına koymayanlar, rol
yapanlar güzel günler geldiğinde bu mukaddes mücadelede yer almamanın
burukluğunu yaşayacaklardır.
Bu sebeple, biz onları bir kenara bırakmak
ve yolumuza devam etmek zorundayız diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmaztekin.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Bu sürenin yarısı soru yarısı
da cevaba ayrılacaktır.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, AKP iktidarında on beş yılda yargıyla ilgili kaç
kanun çıkardınız? Çıkardığınızla
yetinmeyip aynı kanunları kaç kere değiştire
değiştire devam ediyorsunuz? Bu çıkan kanunu da ileride
değiştirmeyi bugünden düşünüyor musunuz? 12 Eylül 2010
Referandumu 15 Temmuz sürecini yaratmadı mı? Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını değiştirerek
bugün terör örgütü olarak kabul edilen, o gün, siyasi iktidarınızla
birlikte karar ürettiğiniz cemaatin kontrolüne geçmedi mi? Balyoz,
Ergenekon, casusluk gibi kumpaslar kuruldu, Türk Silahlı Kuvvetlerini
itibarsızlaştırma süreci başlatıldı. 15 Temmuza
eren sürecin başlangıcı, o dönemdeki muhalefetin,
yaratacağı sorunları anlatmasına rağmen, dinlemeyen
iktidar çoğunluğu yani AKP oylarıyla Meclisten geçirilmedi mi ve
referandumla yasallaşan süreç başlamadı mı? 2010 Anayasa
değişikliğini savunan ve yasallaştıranlara akıl
verenleri, süreci biçimlendirenleri, 15 Temmuz sürecinin oluşmasında
sorumluluklarını da tarih yazacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bugünden
yarına yine aynı olumsuzlukları yaratacak bir Anayasa
değişiklik tasarısı uygun mudur?
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Türkiye'de yargı öyle vahim
bir duruma geldi ki, suçlu ile masum iç içe girdi. Cezaevindeki gazetecileri
bırakın, hâlen 6 gazeteci on sekiz gündür gözaltında. Gerekçe,
savcının tatilde olması. Savcı tatilden döndü ama bir türlü
gazeteciler hâlen ifade veremedi. Bugün de bu siyasallaşan yargıdan
nasibini Milletvekilimiz Enis Berberoğlu aldı.
Uğradığı iftira sonucu şüpheli sıfatıyla
çıktığı hâkim karşısında savunması da
hazırlanmadan müebbet ceza istemiyle savcı istekte bulundu.
Arkadaşımızın geldiği nokta da adaletin geldiği
açık bir nokta. Biz de görüyoruz ki, ne adaletin ne de yargının
vicdanı kalmadı. Bu yargının neresinden tutup da düzeltmeyi
düşünüyorsunuz? Aslında düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, görüşmelerin
başladığı günden itibaren oylamada
yaptığınız hukuksuzlukları engellemeye
çalışan vekillerimize yapılan fiziki saldırıları
bir kez daha kınıyorum.
Sayın Bakan, Gizli oylama demek, kabine girip
perdeyi kapatmak değil. dediniz. Anayasa'mıza göre -Anayasa
değişikliği için şart koştuğu- gizli oylama
nasıl yapılır, lütfen açıklar mısınız?
Artık hukuksuzluklarınızla yarattığınız her
türlü fiilî durumlara bir son veriniz. Ama değerli milletvekilleri, hiç şaşırtıcı
değil. Zaten bugün görüşmelerine devam ettiğimiz Anayasa
değişikliğinin gerekçesi de 2014 yılında seçilen bir
Cumhurbaşkanının Anayasa'yı yok sayarak
yarattığı fiilî duruma ve hukuksuzluğa bir kılıf
arama çabası değil mi? Gerekçesi ayıplı, hazırlanması
ayıplı, oylaması ayıplı olan bu Anayasa
değişikliği Parlamento tarihinde, arşivinde,
raflarında ayıplı olarak yer alacaktır, evet diyecek olan
milletvekilleri de bu ayıba ortak olacaklardır.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir yandan PKK, bir yandan FETÖ, üstüne
IŞİD'le uğraşırken, öbür taraftan ekonomik
sıkıntılarla boğuşurken, işsiz sayımız
8 milyona dayanmışken, ülkede olağanüstü hâlle hukuk askıya
alınmışken böyle bir ortamda bir de ülkenin yönetim sistemini
altüst edecek Anayasa değişikliğine kalkışmak,
referanduma götürmeye çalışmak ne kadar doğrudur? Üstelik, kendi
milletvekiliniz anayasa hukukçusu Burhan Kuzu bile olağanüstü hâl
döneminde anayasaların değiştirilmesi için uygun bir ortam
olmadığını kendi kitabında belirtmişken bu kadar
ısrarınız neden? Bu teklifle göklerden dolar mı
yağdıracaksınız? Bu teklifle maaşını
kaşıkla verip kepçeyle aldığınız emeklinin,
işçinin, memurun sorunlarını mı çözeceksiniz? Bu teklifle
on dört yıldır kepenklerini kapatmak zorunda kalan, aylardır
sicil affıyla oyaladığınız, borçlarla
boğuşan, icralık olan esnafları ayağa mı
kaldıracaksınız? Bu teklifle kuruş kuruş para kazanan
çiftçiye para mı kazandıracaksınız?
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başbakan Mecliste
yaptığı konuşmasında Vatandaşa itaat et, rahat
et. diyor. Sayın Başbakan, keşke vatandaşa itaat etseniz.
Vatandaşa itaatin başımızın üstünde yeri var.
Sanırım siz vatandaşa itaat ile Saraya itaati birbirine
karıştırıyorsunuz. Zira, vatandaş güven istiyor, huzur
istiyor, şehitler gelmesin istiyor, iş istiyor, aş istiyor,
dolar 4 lira olmasın istiyor. Eğer siz gerçekten vatandaşa itaat
edip rahat etmek isteseydiniz milletin bu taleplerine kulak verirdiniz, bir
kişiye koltuk sağlamanın peşinde
koşmazdınız. Sayın Başbakan, siz Saraya itaat edip
rahat etmenin peşindesiniz. Gelin, bir kez de olsa vatandaşa itaat
edin, milletin size emanet ettiği millî iradeyi bir kişiye ipotek
etmeyin, demokrasiye, cumhuriyete kıymayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, soruları
cevaplandırmak üzere şimdi sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağa veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yargıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda kaç kanun yasalaştı, buna dair bir rakam verme imkânım
şu anda yok çünkü bunları tek tek incelememiz, bakmamız gerekir.
Ama, kanunlar toplumsal ihtiyaçları karşılamak için Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılmaktadır. Bir kanun
sorunu çözmek ve daha iyi alanı düzenlemek maksadıyla
çıkarılıyor. Sorun çözüldüğünde zaten mesele yok, daha
iyisi olduğunda gene mesele yok. Ama,
çıkardığınız kanun eğer amaçladığınız
sorunu çözmüyorsa, hedefi gerçekleştirmiyorsa o zaman Biz bu kanunu bir
ay önce çıkarmıştık, bir sene önce
çıkarmıştık, aman bir daha çıkarmayalım. demek
de doğru değildir çünkü Parlamento bugüne kadar
çıkardığı binlerce kanun içerisinde o kanunlarda defalarca,
yüzlerce değişiklik yapmıştır. Her kanunda var, her
dönemde bu var. Bunlar tamamıyla ihtiyaçlarla alakalı bir husustur,
bu zaman zaman yapılır.
Bir başka konu, tabii Türkiye cezaevlerinde
şu anda mesleği gazeteci olduğu hâlde tutuklu olan insanlar var,
hükümlü olan kişiler de var. Ama şunu çok net söylüyoruz, her defasında
da ifade ediyoruz: Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptı diye
tutuklu hiçbir kimse yoktur. Eğer bir kişi -mesleği gazeteci
ama- diyelim ki uyuşturucuda suçüstü yapılmışsa yani
mesleğinin gazetecilik olması onun yargılanmasına,
tutuklanmasına, mahkûm olmasına engel olabilir mi? Bakın, adam
öldürmekten içeride yatan gazeteciler var ama onları kimse dile
getirmiyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne
alakası var?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bakıyorum, içeride tutuklu gazeteci sayısı, mesleği gazeteci
olanların sayısı farklı ama dile getirilene
bakıldığında, onların içerisinden bazıları
özellikle seçilip gündeme getiriliyor. Bu da tabii bu yaklaşımın
yanlış olduğunu göstermesi bakımından yeterlidir.
Bakın, şu anda Türkiye cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü bulunan,
mesleği gazetecilik olan kişilere isnat edilen suçlara
baktığımızda, anayasal düzeni zorla değiştirmeye
kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, yağma, kasten
öldürme, mühür bozma, silahlı tehdit, hakaret, uyuşturucu madde
ticareti, örgüt propagandası yapmak, tehlikeli maddeleri
taşımak
Bütün hepsini de yazmadı arkadaşlar. (CHP
sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hüsnü
Mahalli gazeteci değil mi Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Tamam mı, bunlar önemli şeyler.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hüsnü
Mahallinin iddianamesi bile yok. Ahmet Şık terörist mi? Gazeteci,
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onun
için, hiç kimse gazetecilik yaptı diye içeride değil. Onlarla ilgili
bir suç isnadı var.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Ahmet
Şık ne yaptı?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ahmet
Şıkın suçu ne Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bunları soruşturan savcılar var.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Akın
Atalayın suçu ne? Hüsnü Mahallinin suçu ne?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bunlara ilişkin karar veren hâkimlikler, mahkemeler var. Bunu özellikle
ifade etmek isterim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hüsnü
Mahalli hangi suçu işledi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Enis Berberoğlu
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ahmet
Şıka üç gün su verilmedi cezaevinde.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onun
kararını ben vermeyeceğim, mahkeme verecek, onun
kararını onlar verecekler.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İddianame hazırlamıyorlar Sayın Bakan, iddianame
hazırlamıyorlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Siz
kendinizi mahkeme yerine koymayın, hâkim, savcı yerine koymayın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, iddianame hazırlamıyorlar. Hüsnü Mahalli cezaevinde
felç olma riskiyle karşı karşıya.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bunlara dair biz karar veremeyiz. Ben bunlara dair karar verme yetkisine sahip
değilim. Ben sadece soruşturma dosyalarında hüküm giymişse
hüküm verilmiş olan dosyalardaki isnatlardan bahsediyorum yoksa onlarla
ilgili kararı elbette biz vermeyeceğiz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, iddianame hazırlanmıyor, gazeteciler on
aydır cezaevinde.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Enis Berberoğluyla ilgili husus: Şu anda Anayasaya
eklenen geçici maddeyle dokunulmazlığı kaldırılan
fezlekelerden biriyle ilgili süren bir yargılama var ve bu
yargılamayla ilgili devam eden bir süreç var. Yargılama devam
ettiği için bizim buna bir şey söyleme imkânımız yok. Yani,
dokunulmazlığı kaldırılmadan kendisine yönelik
başlatılmış bir soruşturma şeyi, hani öyle ifade
ediliyor, Fezleke düzenlenmesi lazım. Böyle bir şey olmadan
nasıl yapılıyor? deniyor; burada elimde bilgi notu.
Dokunulmazlığın kaldırılmasından sonra yürüyen
bir süreç var ve yargılama sırasında savcının
verdiği bir mütalaa vardır. Bu, tamamen hukuk içinde ve Anayasaya
uygun biçimde yürüyen süreçtir.
Gizli oylama nasıl yapılır? Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 148inci maddesi gizli oylama
usulünü düzenliyor: Milletvekillerine, beyaz, yeşil ve
kırmızı renkte üç yuvarlak birden verilir. Bunlardan oy olarak
kullanılacak yuvarlak, bunun için gösterilen kutuya atılır.
Diğer iki yuvarlak ayrıca belirtilen yere bırakılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Baktığınız zaman burada Kabin kurulur. Kabine girilir.
Kabinde atılır. diye
ENGİN ALTAY (İstanbul) - E,
kaldıralım.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın
Bakanım, kaldıralım o zaman.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Kaldıralım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bakın, bir şey söylüyorum. Burada esas nedir? Oyun gizliliğidir.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - İşte mesele
o.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Kullanılan yerin kabin olması değildir. Şimdi, şöyle
bir algı yaratılıyor: Kabine girersen gizli oy
kullanmış olursun. Ya, ben kabine girmeden gizli oy kullanamaz
mıyım? Kullanabilirim, siz benim oyumu görmedikten sonra bunun bir
şeyi yoktur.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Kabinleri
kaldırın o zaman.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Oylar burada gizli kullanılıyor, herkes gizliliğe riayet ediyor
ancak Anayasa Mahkemesine sahte delil üretmek için burada çabalar
yapılıyor ama bunlar beyhude çabalar, oylar gizli kullanılıyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Bakanım, kabinler ne işe yarıyor o zaman?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Açık oy kullanın!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan
grubumuza yönelik ağır bir ithamda bulundu Sayın Başkan.
Grubumuzu Anayasa Mahkemesine yönelik sahte delil üretmekle itham etti.
Sayın Başkan, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Peki.
İki dakika süreyle sataşmadan söz
veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
16.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki soru-cevap
işleminde yaptığı konuşması sırasında
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sondan doğru başlarsak, Sayın Bakan kaç yıllık
hukukumuz var? Adalet Bakanı olarak Parlamentonun sayın üyelerini
gizli oy kullanmaya teşvik etmenizi yadırgadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Açık
oylamayı teşvik ediyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Zira biraz önce
yapılan oylamada Sayın Başbakan Binali Yıldırım,
benim görebildiğim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı ve bir kısım AK
PARTİli arkadaşlarım hakikaten İç Tüzükün emrettiği
şekilde amir hükümleri çerçevesinde oylarını kullandılar.
Kendilerini kutluyorum, teşekkür ediyorum. Burası kanun koyulan bir
yerdir ama Sayın Bakanın gizli oy için Hücreye gerek yok, ona gerek
yok, zarfa gerek yok. yorumu...
Bu gizli oyla ilgili neydi Sayın Tanal o
arkadaşımızın adı, kitap yazan? Bana bir isim ver.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Neziroğlu...
Parlamento hukukuyla ilgili Şeref İba ve aynı zamanda
Neziroğlu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan,
Şeref İbanın kitabının bir özetini
okumanızı tavsiye ederim, bir.
Yani biz Anayasa Mahkemesine sahte delil değil,
somut delil... Biz üretmiyoruz siz üretiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben geçen de Anayasa Mahkemesini zorda
bırakmayın, adamlar aleyhinize kolay karar alamaz ama hukukçu
kimliklerinden de utanırlar, bunu yapmayın dedim.
İki: Sayın Bakan, cezaevinde 147 gazeteci
var. Ben demiyorum ki gazeteci hiçbir şekilde cezaevine girmesin, suç
işlerse girer, bana ne ama yazdığından dolayı kimsenin
cezaevine girmemesi lazım özellikle sizin döneminizde, son dönemde. Ya,
dedim, şu 15 Temmuzu dünyaya doğru anlatamıyoruz, sizin
yüzünüzden. Apar topar bu kadar gazeteciyi içeri alırsanız dünyadaki
15 Temmuzla ilgili şaibeleri temizlemek için biz
uğraşıyoruz dedim.
Üçüncüsü: İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Enis Berberoğlu konusu iki dakikaya sığacak bir konu değil,
direkt yürütmenin yargıya müdahalesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yarın bu
Parlamentoda kırk dakika İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlunu getireceğimiz bir grup önerisiyle burada
tartışacağız. Umarım, siz de o anda burada olursunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
4üncü madde üzerinde yedi adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504) esas numaralı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesi ile 2709 sayılı Kanunun
değiştirilen 77nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
maddedeki ibaresinin maddede yer alan olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Öntürk
Hatay
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergelerin imza
sahiplerini okutuyorum
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Aynı
mahiyetteki önergeleri çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir.
Diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 5/1/2017
Garo
Paylan Dirayet
Taşdemir
İstanbul Ağrı
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Nimetullah
Erdoğmuş Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden çıkarılmasını
arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin
Bingöl Haluk
Koç Mahmut
Tanal
Ankara Ankara İstanbul
BAŞKAN Son okuttuğum önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, burada Cumhurbaşkanı seçimi ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiminin aynı gün
yapılmasının sakıncası var mıdır, yok
mudur? sorusuyla konuya bakmak lazım. Cumhurbaşkanı seçimi ile
milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa parti genel
başkanı olan Cumhurbaşkanı adayı aynı zamanda
partisinin milletvekillerini de belirleme imkânını bulacak. Burada
hem aday gösterme yetkisi nedeniyle milletvekillerini ismen belirleme
imkânı olacak hem de aynı anda yapılan seçimlerde seçmen
Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy vereceğinden dolayı
siyasi olarak da Meclis çoğunluğuna hâkim olacak. Böylece seçilen
Cumhurbaşkanı, fiilen yasama organının da
çoğunluğunu belirleyip kontrol edebilecek. Meclisin
Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fiilen mümkün olmayacak, bu da
güçler ayrılığını yok edecek. Oysa, seçimlerin
farklı zamanlarda yapılması millî irade denetiminin
işletilmesini de sağlar, ara denetim yolunu da açar. Cumhurbaşkanını
seçen irade, aradan bir süre geçtikten sonra yönetimden memnun olmazsa
vatandaşımız, Meclis seçiminde sandığa
yansıtıp iktidarı denetleyebilir. Aynı anda seçim, bu ara
denetim yolunu ortadan kaldırır. Getirilen düzenleme bir anlamda bir
dayatma düzenlemesidir. Millete Kimi Cumhurbaşkanı seçiyorsan onun
partisinin milletvekillerini de sen seç, beş yıl olarak orada buna
katlan. anlamı çıkıyor.
Şimdi, bu düzenleme topluma ne getirir?
Başkanlık sisteminde kazanan hepsini kazanır, kaybeden her
şeyi bitirir. Sayın Mehmet Ali Şahin Bey Partiler arasında
diyaloğu getirir. dedi. Aslında, bir yönde partiler arasındaki
diyalog küçük partilerin kapanması açısından, sadece Türk siyasi
tarihinden
Sayın Burhan Kuzu Beyin de televizyon kanallarına
dediği gibi 2 tane siyasi parti kalmış olur. Yani, burada, doğru,
2 siyasi parti kalır. 2 siyasi partinin kalması, diğerlerinin
bitmesi açısından böyle alt zeminde bir taban olur. Ancak, halk
arasında bu, liyakat sistemini ortadan kaldıracağı için tüm
devlet kademelerine, yönetimine ancak partizanca bir siyasi partiye üye olanlar
girebilecek ki bu, toplumda neyi getirir? Toplumda demokratik siyaseti
sıfırlar. Toplumda çatışma potansiyeli yaratır.
Toplumda kutuplaşma yaratır. Toplumda gerilimi artırır ve
bu aynı zamanda, siyasal kutuplaşmayı da artırır.
Parlamenter sistemde ne var? Parlamenter sistemde de daha
uzlaştırıcı, daha
ılımlaştırıcı, daha ara bulucu bir tablo söz
konusu.
Şimdi, Ankara-İstanbul yolu trafiğe
dar geliyorsa, bu yol gerçekten bozuksa bunu tamir etmek, yolu genişletmek
daha mı rasyonel, daha mı ekonomik, daha mı akılcı bir
yöntem; yoksa, bizim bu yolu komple iptal edip yeni yol yapmamız mı
daha mantıklı? Değerli arkadaşlar, ekonomik açıdan
baktığınız gibi, hukuksal açıdan da
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bazen eskiyi
tamir etmek yeniyi yapmaktan daha zordur.
MAHMUT TANAL (Devamla) Siz gelirsiniz, burada
konuşursunuz veya gidersiniz -gayet rahat- Amerikada sizin bir
hocanız vardı ya, terör örgütünün lideri, o aklı oradan
alırsınız, bana oradan laf atmayınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATMA BENLİ (İstanbul) Hiç
yakışmıyor ama hiç yakışmıyor size.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sen gittin, onların
kapılarının önünde durdun ya.
MAHMUT TANAL (Devamla) O aklı gidersiniz,
oradan alırsınız.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) TOMAların
sularını sen yedin.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu açıdan
baktığımız zaman değerli arkadaşlar, bu, tamamen
ülkeyi diktaya götüren bir rejim.
Şimdi, bu Anayasa değişikliği
geçerse ülkemizde ne olur? Anayasayla bir diktatör yaratırız, her
şeye dokunan ama kendisine dokunulmayan bir diktatör ortaya çıkar.
Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejim kurulur.
Hiçbir vatandaşın can ve mal güvenliği kalmaz. Can ve mal
güvenliğinin olmadığı yerde hukuk güvenliği olmaz,
hukuk güvenliğinin olmadığı ülkede iktisadi güvenlik de
olmaz, iktisadi istikrar da olmaz. İktisadi istikrarın güvencesi,
siyasi istikrarın güvencesi hukuk güvenliğinden geçer değerli
arkadaşlar. Demokrasi özgürlüklerin güvencesidir, demokrasinin de
aynı zamanda, güvencesi hukuk devletidir. Kuvvetler
ayrılığını ortadan
kaldırdığınız zaman hukuk devleti ortadan kalkar. Çünkü
bu getirilen rejimle kuvvetler ayrılığı ortadan
kaldırılmış oluyor ve dolayısıyla, hukuk devleti
ortadan kaldırılacağı için gerçekten ülkeyi felakete
götüren bir tekliftir. Bu teklifin aleyhinde oy vereceğiz, sizlerin de
destek vermenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Hayhay,
desteğimiz seninle!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Oylama öncesi bir yoklama talebi var.
Sayın Önder, Sayın Kerestecioğlu,
Sayın Taşdemir, Sayın Yıldırım, Sayın Kaya,
Sayın Doğan, Sayın Baydemir, Sayın Erdoğmuş,
Sayın Çelik, Sayın Aslan, Sayın Adıyaman, Sayın Irgat,
Sayın İrmez, Sayın Uca, Sayın Öcalan, Sayın Önlü,
Sayın Atalan, Sayın Becerekli, Sayın Toğrul, Sayın
Dora.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın milletvekilleri
salondan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer iki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel
Kurulda görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim. 5/1/2017
Dirayet
Taşdemir (Ağrı) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuş.
Buyurun Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
21inci yüzyıl, 20nci yüzyıl gibi
olmayacak ve bu iki yüzyılın tam da kavşağındayken
cumhuriyet Türkiyesi bir asra ömrünü tamamlamak üzere merdiveni
dayamış ve Orta Doğu âdeta kaynayan bir kazan gibiyken bu
şekilde volkanik homurtular sağırların bile
kulaklarını delip geçerken biz bugünkü Meclisimizde bir anayasa
ihtiyacının, zorunlu bir ihtiyacın gereği olarak bir tartışma
yürütüyoruz. Bu tartışmanın dünya genelindeki en büyük saiki
yani dünyada bugün şahit olduğumuz ve
yaşadığımız bu tartışmaları tetikleyen
iki ana akım var. Bunlardan bir tanesi, özgürlükler için can atan bir
sivil dünya ile özgürlükleri tehdit ve hıyanet gören, ihanet gören egemen,
hegemonik bir gücün şu anda baskısı altında
zamanımızı maalesef tüketiyoruz.
Değerli arkadaşlar, güç denince, tarihî
olarak baktığımızda insanlık tarihini tabu olarak en
fazla tehdit eden ve putlaşan tehlikelerden, tehditlerden biri olarak
okunmalıdır. Dolayısıyla, biz gücü ikiye
ayırırız ve somut örnek olsun diye de iki örnekle
tanımlarız. Birinci örnek, köleleştiren güçtür.
Köleleştiren güç tabudur, puttur ve tamamen sömürüye dayalıdır,
aynen efendi ile köle arasındaki ilişki gibidir bu.
İkinci güç ise olumlu olan ve insan merkezli,
insanın hizmetine sunulan güçtür ki bunu da öğretmenle öğrenci
arasındaki ilişkiye benzetebiliriz. Bakınız, öğretmen
ile öğrenci arasında da bir üstünlük ilişkisi aslında var
fakat öğrenci yetiştikçe öğretmenle arasındaki o güç
dengesi de değişiyor, o değişince de o güç tamamen bir
hizmete, bir eğitime ve bir katkıya dönüşüyor. Bugün, ülkemizi
bekleyen tehdit gücü maalesef birinci sınıf güç dediğimiz
birinci bölümde izah etmeye çalıştığım tabu olarak
kendisini dayatan güçtür, böyle bir gücün şiddetle
karşısında olacağız; bu, tek kişinin gücü de
olabilir, parti gücü de olabilir, devlet gücü de olabilir. Eğer bu bir
tabuya dönüşüyorsa bu tehlikedir, tehdittir ve asla ve asla kabul edilecek
bir güç değildir. Umarız ki önümüzdeki süreçte bu tehdit olarak duran
gücün öğretmen ile öğrenci dengesini düzenleyen bir güce yani
hayırlı bir güce dönüşmesi için biz birinci güce hayır,
ikinci gücün oluşması için de mücadelemizi sürdüreceğiz diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergede konuşacak olan Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında,
kadınlar Türkiyede yıllardır kadına yönelik şiddetle
mücadele ediyor ve bu şiddetin görünür kılınması için de
epeyce kampanyalar yürütüyor. Evet, bizler sokakta, evde, iş yerinde,
cezaevinde kadına yönelik şiddetle çokça mücadele geliştirdik,
bunları çokça duyduk ama bugün Mecliste kadına da şiddet
uygulanabileceğini AKP milletvekilleri bir kez daha bize gösterdi.
Açıkça şunu söylemek isterim ki eğer şiddet, kadına
yönelik şiddet Meclise kadar gelmiş ise bizim bundan sonra sokakta,
evde, iş yerinde ve cezaevlerinde yaşanan şiddete ilişkin,
şiddetle mücadele etmekte nasıl bir söz sahibi olacağız,
bununla mücadele yöntemlerini nasıl geliştireceğiz? Özellikle
iktidar partisi sıralarında oturan kadın vekillerin, bundan
sonra, bugünden sonra bu Meclis kürsüsünde şiddete ilişkin,
kadına yönelik şiddete ilişkin söyleyeceği sözün de bir
anlamı olmayacağını düşünüyorum. Yani öyle ki,
açıkçası, toplum bir şiddet sarmalı içerisinde terbiye
edilmeye çalışılıyor. Farklı düşünen, farklı
görüş belirten, sizin gibi olmayan, başka bir görüş ifade eden
kim olursa olsun aslında susturulmaya, bastırılmaya ve bir
şekilde sözünü söyleme hakkı elinden bu şiddet yöntemleriyle
alınıyor.
Bakın, bir akademisyen Nuriye Gülmen, hukuksuz
bir şekilde kanun hükmünde kararnamelerle görevinden alındı.
Nuriye Gülmenin yaptığı tek şey, Yüksel Caddesinde
demokratik hakkını kullanarak oturma eylemini gerçekleştirerek
kendi işine geri dönmeyi talep etti, onlarca kez gözaltına
alındı, bugün de şiddet uygulanarak gözaltına
alındı.
Peki, Nuriye Gülmen nasıl bir tehditti ki kendi
hakkını ararken, hukuksuzluğa karşı bu direnişi
geliştirirken bugün gözaltında. Yine, özellikle Adalet
Bakanının bunu dinlemesini istiyorum. Sayın Bakan, dinlerseniz
sevinirim.
Yine, bu şiddet örneklerinden bir tanesi ise
Van M Tipi Cezaevinde Ferit Hasçelik isimli bir tutsak Van M Tipi Cezaevinden T
Tipi Cezaevine sevk edilirken çıplak aramaya maruz kalıyor ve bu
tutsak çıplak aramayı kabul etmediği için şiddete
uğruyor. Uygulanan şiddet ne biliyor musunuz? Aslında çokça
Hizbullah dosyalarında karşımıza çıkan
domuzbağı denilen bir yöntem. Yani Ferit Hasçelikin elleri ve
ayakları kelepçeleniyor, domuzbağı şeklinde
bayılıncaya kadar dövülüyor. Peki, biz bunu nasıl
tanımlayacağız? Hükûmetin bu konuda burada bir açıklama
yapmasını da bekliyoruz.
Açıkçası, bir de şunu ifade etmek
isterim ki bu şiddet sarmalı bugün başlamadı, 7 Hazirandan
beri aslında toplum bir şekilde susturulmaya
çalışılıyor. Bunun ilk örneklerine partimize yönelik
şiddet, tutuklama furyasıyla, kayyum atamalarıyla bizler
tanıklık ettik.
Bakın, siz, bu kürsüye çıkan her
milletvekili ya da Hükûmet yetkilisi ilk önce şunu söylüyor, diyor ki:
Biz halkın iradesini temsil ediyoruz, halk bize bu gücü verdi, biz halk
adına konuşuyoruz. Ama öyle anlaşılıyor ki sizin
halktan kastettiğiniz ise sadece size oy veren, sizi tercih eden yani halk
da bir anlamda sizin kafanızda bölünmüş. Peki, bu akşam Tutak
Belediyesi basıldı, Tutak Belediyesine oy veren halkının
iradesi gasbedildi ve eş başkanımız görevden alınarak
yerine bir kayyum atandı. Peki, siz hangi hakla, hangi hukukla Tutak
Belediyesinin iradesine el koyuyorsunuz? Şunu bir kez daha söylemek
isterim ki, bu halk sizi asla ve asla tercih etmeyecek. Şiddetle, zorla,
baskıyla siz onların fikirlerini değiştiremeyeceksiniz.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Taşdemir.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece 4üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
geçeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon sıralarını sadece
görevli arkadaşlara bırakmanızı istirham ediyorum. Meclis
Başkanlık Divanı üyeleri haricinde -sayın
milletvekillerimizin affına sığınarak- bu alanda oy
kullanma haricinde bulunmamanızı istirham ediyorum.
Milletvekillerimiz yerlerine buyursunlar. Ad okunduktan sonra milletvekillerimiz
oylarını kullanacak. Özellikle kâtip üyelere de önerim, tavsiyem ad
okunmayan sayın milletvekillerine zarf ve pul verilmemesi.
Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını bir kez daha arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar Denizli dâhil ve
Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar Mardin dâhil ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
Zonguldak dâhil adı okunan milletvekilini ad defterinde işaretleyerek
kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak
üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü zarf verecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık Kürsüsünün sağında ve solunda
yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklar.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı çekimser oyu ifade
etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, adını ad defterine
işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya özel
bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan sayın
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Kabinlere
girsinler kabinlere.
BAŞKAN Arkadaşlar, buralar boş,
kontrol altında; rahat olun. Adı okunmayana verilmiyor zarf.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar,
yığılma yapmayalım, bekleme yapmayalım lütfen. Oyunu
kullanan sayın milletvekilleri alanı açsın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Kâtip üyeler, görevli arkadaşlar
oylarını kullandılar mı?
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Herkes
oy kullandı.
O hâlde oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi oy kupalarını
kaldıralım.
Kâtip üyelerimizi, idare amirlerimizi,
Başkanlık Divanı üyelerimizi buraya davet ediyorum.
Başkanlık Divanı üyeleri haricindeki
arkadaşlarımız da rahat rahat otursunlar koltuklarında,
biraz sabrınızı zorlayacağız, inşallah yakın
zamanda da sonucu açıklayacağız.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 486
Kabul : 343
Ret : 139
Boş : 2
Geçersiz
: 2
Kâtip Üye Kâtip Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.43
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, söz talebiniz var.
Açalım arkadaşlar Sayın Gökün
mikrofonunu, iki dakika süre verelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir talebim olsun da ondan
sonra bakarsınız.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün saat 14.00te
başlayan görüşmelerde şu anda saat sabahın ikisi, tam on
iki saattir çalışan bir Meclis çalışma takvimini hep
beraber yürütüyoruz. Anlaşılıyor ki iktidar partisi, bu
getirmiş olduğu Anayasa teklifinin gündüz, sabah, akşam, gece
tartışılarak bir an önce geçirilmesini ve bu konuda da bir
acelecilik içerisinde olduğu kanısını uyandıran bir
gayret içerisinde. Elbette, halkın menfaatlerine olan her konuda biz
sabahlara kadar çalışalım ama birçok maddesi 2019da
yürürlüğe girecek bir Anayasa teklifinin de burada bir dayatmayla,
saatlerce, bir angarya oluşturacak şekilde görüşülmesinden büyük
bir
Arkadaşlarımızın, herkesin,
çalışanların fiziki yorgunluğu da dikkate alınarak tam
bir angarya oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, bu saat
itibarıyla çalışılmasını usule ve Anayasaya
aykırı buluyoruz. Dolayısıyla, eğer Sayın
Başkanlığınız çalışmalara devam kararı
yönünde bir görüş içerisindeyse bir usul tartışması açarak
bu konuyu tartışmak istiyoruz.
TUFAN KÖSE (Çorum) Angarya yasak, angarya.
BAŞKAN Sayın Gök, çok teşekkür
ediyorum.
Yalnız, daha önce de bu Parlamento çok kere
çalıştı, birlikte de sabahladığımız anlar
oldu. Dolayısıyla, bir süre daha çalışıp
LEVENT GÖK (Ankara) Biz usul
tartışması açıyoruz Sayın Başkanım.
Aleyhte
BAŞKAN Peki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte,
Sayın Başkan, açıyorsanız, lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN Lehte, Sayın Elitaş,
Sayın Kubat; aleyhte, Sayın Gök, Sayın Kerestecioğlu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, angaryaya döndü, gerçekten zorla
çalıştırılıyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İnsan
haklarına aykırı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İnsan haklarına aykırı, herkes o yüzden geriliyor, gergin,
sinirli, yorgun bir şekilde
BAŞKAN - Tutumum lehinde ilk söz, Sayın
Mustafa Elitaşa aittir.
Buyurun Sayın Elitaş.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin bir angarya oluşturacak kadar uzun saatler
devam ettirilmesinin çalışma usul ve esaslarına aykırı
olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün saat 14.00te Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu açıldı, bir saatlik süreyle gündem
dışı konuşmalar ve sisteme giren
arkadaşlarımızın -konuyla- gündem dışı
yaptıkları görüşmeler çerçevesinde görüşmeler
gerçekleşti, arkasından iki siyasi partimizin grup önerisi
görüşmeleri oldu.
Biliyorsunuz, bu Anayasa değişikliği
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtikten sonra, her zaman ifade
ettiğimiz gibi, ister 550 milletvekili evet desin, ister 450 milletvekili
evet desin, 330u geçtikten sonra iradenin gerçek sahibi olan milletin önüne
götürmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Biz bu Anayasa
değişikliği teklifini bir an önce bu ülkenin gerçek sahibinin
takdirine sunabilmek için, onların kanaatlerini alabilmek için,
onların önüne götürmek için gayret gösteriyoruz. Benim tavsiyem şudur
ki, Anayasa değişiklik teklifiyle hakikaten çok önemli bir
değişikliği yapıyoruz. Hükûmet etme sistemini yenileyen, Türkiye'nin
daha çağdaş bir sisteme gitmesi için gayret gösteren, Parlamentonun
gücünü artıran bu sistemle ilgili muhalefet partisi itirazlarını
yapabilir.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Rejim, rejim,
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Halka gidip
-çünkü halka gideceği kesin olan bir durum- bu değişiklikle
ilgili onların takdirine müracaat etmek doğru bir iş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Nereden biliyorsun?
TUFAN KÖSE (Çorum) Başkan, yarın engel
mi var, yarın?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yarınla
ilgili bir problem yok, şu anda yarındayız zaten. Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşları biz burada zorla tutmuyoruz, AK
PARTİli milletvekili arkadaşlar da burada zorla durmuyor. Yani
bakarız, milletvekili arkadaşlarımız burada,
görüşmelerden sonra zaten oylamalar yapılacak, oylamalar konusunda
hiç kimse kimseyi zorla burada tutamaz. Nasıl ki oylamaların
gizliliği varsa, milletvekillerinin de iradesinin serbestiyeti var. Niye
grup başkan vekilleri Burada durun. dediği zaman 133 milletvekili
burada durmak için kendilerine görev addediyor? Doğru bir şey çünkü
bu sistem parti sistemi yani siyasi partiler üzerine oluşmuş bir
sistem. Onun için, değerli arkadaşlar, biraz sonraki yapılacak
görüşmelerden sonra yapılacak oylamalarda milletvekili
arkadaşlarımız oylamalara ister katılır ister
katılmaz, takdir değerli milletvekillerinin.
TUFAN KÖSE (Çorum) Bırakmayalım devam
edelim o zaman, bir madde daha geçirelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Gündeme
alınmış ve gündem çerçevesinde de
Sayın Başkan, ki
aslında şikâyet etmesi gereken Meclis Başkan Vekili ama Meclis Başkan
Vekili orada on iki saattir büyük bir tahammülle
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim ara vermeyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ve tahammül
sınırlarını aşan konuşmalara rağmen, büyük
bir basiretle Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetiyor, ona da
yardımcı olalım, devam kararı vermiş zaten. Kendisini
de tebrik ediyorum, Sayın Başkan, performansınız için.
TUFAN KÖSE (Çorum) Ara vermeyelim işte, ara
vermeyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) .
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Şimdi, tutumum aleyhinde ilk söz, Sayın
Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aşağı yukarı on iki saati
bulan bu çalışma süresi içerisinde neyi zorlayacağız
değerli arkadaşlar? Yani her maddenin görüşülmesi
sırasında dolar 10 kuruş artıyor, her maddede. 1
Kasımda Sayın Bahçelinin bu başkanlık teklifini gündeme
getirdiğinde dolar kuru 3,11 lira, şu anda dolar kuru bugün 3,90a
çıktı değerli arkadaşlarım ve Türkiyenin 1 Kasım
2016dan itibaren dolardaki dış borcu şu anda 277 milyar liraya
ulaştı.
Değerli arkadaşlarım, bu acele niye?
Her şey yanlış. Terör var, yolsuzluk var. Halka gidelim, Terör
konusunda AKP doğru mu yapıyor? diye soralım. Yolsuzluklar
konusunda 4 bakanın daha hesabı kapanmamış,
yolsuzlukları götürelim halka soralım. (CHP sıralarından
alkışlar) Ne bu, bu acelecilik niye? Onları kapatalım.
2019da yürürlüğe girecekse pek çok maddesi bu telaş niye
değerli arkadaşlar? Fikrî dünyamızın berrak olmasında,
dinlenerek, daha zinde çalışarak burada görüşmelerin
yürütülmesinde yarar yok mu? Yani, bunu basın izliyor, stenograflar
burada, bütün Meclis personeli burada; herkesi AKP kilitlemiş,
çalışın, çalışın, çalışın. Niçin
çalışın? Bir kişi başkan olsun! Değerli
arkadaşlarım, yani bir kişiye mi endeksli yürüteceğiz, 80
milyonun çıkarlarına göre mi yürüteceğiz?
Bakın, önceki haftalarda 200 maddelik bir
kanunu burada Cumhuriyet Halk Partisinin yapıcı önerileriyle geçirdik
hep beraber. Toplumun yararına olan konularda varız ama bu konu bu
kadar da illa dayatmayla geçecek bir konu değil ki. Enine boyuna
tartışılması gereken maddeler olduğu daha Anayasa
teklifinin Komisyon aşamasında ortaya çıktı. Paçavraya
döndü metin. Birçok maddenin yanlış
yazıldığını, aranızdaki anlaşmazlık
yüzünden geri çekildiğini hepimiz biliyoruz.
Sayın Başbakan geçenlerde açıklama
yapıyor, yanlışım varsa lütfen
bağışlayın beni, Ben hukuktan, anayasadan pek anlamam,
benim işim inşaatçılık, elektrik mühendisliği ya da
başka şeyler, yollar yaparım ben. diyor ama bu Anayasayı
da anlamak lazım değerli arkadaşlar. Başbakan gerçi önceki
gün itiraf etti ve bir veda konuşması yaptı, Bay bay. dedi
herkese, Bu Anayasa değişikliği
Başbakanlığı kaldırıyor yani beni ilga ediyor.
dedi. Sayın Başbakan bunu anlamış ama daha
halkımız pek çok maddeyi anlamadı.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Halkımız her şeyi biliyor, halkımız her şeyi
biliyor.
LEVENT GÖK (Devamla) O nedenle burada
sağlıklı çalışma koşulları yoktur. Angarya
yasaktır.
Sayın Başkan, sizin de dinlenmeye
ihtiyacınız var. Zaman zaman sinirleniyorsunuz,
tanıdığımız Ahmet Aydının ötesine
geçiyorsunuz. Kendinize de haksızlık etmeyin. Hep beraber dinlenelim,
yarın gelin güzel bir çalışmayı beraber gösterelim diyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Gök.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, Anayasanın 18inci maddesi angaryayı
yasaklıyor, şu anda vekillere angarya vardır.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Angarya mı millet için çalışmak? Millet için çalışmak
mı angarya?
BAŞKAN Tutumum lehinde ikinci söz Sayın
Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Değerli Başkanım, esasen usul tartışmasına konu
edilemeyecek bir konuyu gündeme getirdi sayın grup başkan vekilimiz;
saygı duyarım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
çalışma saat ve günlerimiz İç Tüzük 54te düzenlendi.
Biliyorsunuz, 3 Ocakta biz bir grup önerisi getirdik ve 19uncu madde
gereğince burada görüşüldü, Meclisin 24 Ocağa kadarki
çalışma gün ve saatleriyle gündemini düzenledik. Ve burada geçen
hafta da Anayasa değişikliğine ilişkin teklif gündeme
alındı, bu çalışmaların da sürdürülmesi
Zaten sizler
de biliyorsunuz.
Şimdi, bir arkadaşımız
Anayasada angarya yasak. dedi. Evet, doğru angarya yasak Anayasada.
Angarya, bir kimseye ya da bir topluluğa hiçbir ücret ödemeksizin, zorla
ve baskıyla iş yaptırma anlamına geliyor. Elhamdülillah,
biz burada millete hizmet için meccanen de olsa çalışırız
ama aziz milletimiz bize maaşımızı da veriyor.
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, niye bir madde? Bir
madde daha, iki madde yapalım!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Saraya hizmet,
millete değil bu.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Elhamdülillah,
zorla ve baskıyla, biraz önce Sayın Elitaşın da
söylediği gibi, hiç kimse zorla, baskıyla burada durmuyor. Burada
eğer görüşülen kanuna katkı vermek istiyorsanız
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Millete hizmet
ederiz her zaman, saraya değil.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
eleştiri
hakkı kutsaldır saygı duyarım. Ama, değerli
arkadaşlar, bugün saat ikide Meclisi açtık, saat altı buçukta
maddeye geçtik
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hiç geçmesek de
olurdu. Bunları hiç görüşmesek daha güzel olurdu. Teklifi olduğu
gibi geri çekin. Vatana ihanettir bu.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
saat onu yirmi
geçe bir madde yaptık; on biri yirmi geçe açtık, saat iki olmuş,
bir madde yaptık.
Değerli arkadaşlar, muhalefetin
eleştiri hakkı var ama kusura bakmayın, bu Meclisin de gündemine
uygun biçimde çalıştırılması, gündemindeki işleri
de görüşmesi gerekiyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sarayın gündemi bu, sarayın.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sarayın
gündemi bu, sarayın.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Onun için, bunu
bir angarya olarak değerlendiren arkadaşlarıma söylüyorum
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, konu önemli, devam
edelim!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
bu bir angarya
değil, millete hizmet asla angarya olarak değerlendirilemez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Saraya
hizmet bu, saraya.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Bizim
yetmiş dakikada normalde 1 madde görüşmemiz lazım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Millete
canımız feda ama siz Saray için bu angaryayı
yaptırıyorsunuz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Tamam,
eleştiri yapılır, usul tartışması
açılır vesaire, bir buçuk saat diyelim. 4 saat bir madde sürer mi
Allah aşkına arkadaşlar ya?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Şipşak mı yapacağız Sayın Başkan,
şipşak mı yapalım? Bir maddenin dört sene sürmesi
lazım. Böyle anayasa mı olur?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Bu saate kadar
iş neden gecikiyor biraz da bunu değerli muhalefetteki
temsilcilerimiz düşünsün. Onun için aziz milletimize 316
milletvekillimizin imzasıyla bir teklifte bulunmuşuz ve biz bunu bir
an önce kanunlaştırıp, yine egemenliğin sahibi olan millete
götürme arzusundayız. Milletimiz için biz burada yirmi yedi saat,
kırk sekiz saat aralıksız çalıştık; bugün de
çalışırız inşallah diyorum.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kubat.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Orman
kanunu çıkarıyorsunuz orman kanunu. Hangi kanundan bahsediyorsun
Başkan?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, kayıtlara
geçmesi açısından konuşuyorum. Sayın Kubat şöyle bir
hesap yapıyor, 1 Anayasa maddesinin geçmesi için yetmiş
dakikalık bir süre öngörmüşler.
Sayın Kubat, Anayasa yapma işi ciddi bir
iştir. Bütün ülkelerde anayasalar yıllarca süren
çalışmalarla hazırlanmıştır. Böyle bir tablo
içerisinde bir yetmiş dakikaya sığdırmak konuyu
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök,
herhâlde bitti.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, son
cümlemi toparlayayım.
Böyle bir tablo içerisinde bir anayasa maddesini
yetmiş dakikalık bir sınır içerisine koymak Anayasa
yapım çalışmalarının iktidar tarafından ne kadar
hafife alındığının çok temel bir göstergesidir. Bunu
da kayıtlara geçmesi açısından söyledim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, tutumum aleyhinde ikinci ve son söz
Sırrı Süreyya Önderin.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önce, Sayın Levent Göke
açık bir sataşmayla başlamak istiyorum. Gerçeklere uygun bir
beyanda bulunmadı, Dolar her gün 10 kuruş yükseliyor. dedi,
yanlış
LEVENT GÖK (Ankara) Maddede.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yanlış
çünkü dolar yükselmiyor Türk lirası değer kaybediyor; bunun böylece
kayıtlara geçmesini istiyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sevinin!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Niye
sevinecekmişiz, olan yoksula oluyor. Bu tarz enflasyon en vahim
hırsızlıktır; fukara, garip gurebanın her gün
cebindeki para 100 lira iken alım gücü ondan 10 kuruş eksiliyor. Buna
kim sevinebilir? Buna ancak doları çok olanlar sevinebilir, eurosu çok
olanlar sevinebilir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sizlerin
sevindiğini biz görüyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Biz ay
başını zor getiriyoruz. O yüzden hiç sevinecek bir hâlimiz yok.
İktisattan da anlarız, iktisatçıyım ben.
Şimdi, gelelim ikinci meseleye: Yedi gün yirmi
dört saat çalışmaya hazırız. Bizim parti olarak
görüşümüz bu. Bu çalışmayı angarya saymayız, yedi gün
yirmi dört saat, gücümüz kudretimiz nereye yeterse fakat buradan bir rahmet,
bereket ve bir demokratikleşme çıkacaksa. Oysa ortada böyle bir durum
söz konusu değil. Niye? Eksik olan, burada çok çalışma ya da
kısa sürede çıkarma meselesi değil; eksik olan, Meclis
iradesinin önemli ölçüde darbe almış olmasıdır. Bu Meclisin
11 vekili siyasi saiklerle rehin tutulmaktadır. Esas çalışmaya
mâni hâl budur.
Son olarak Levent Göke bir daha açık bir
sataşmada bulunmak istiyorum; o da şu: Yarın
çalışalım. talebi doğru bir talep değil, bu teklifin
komple geri çekilmesi olmalıydı bu şartlar altındaki talep.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Önder.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, kendisi zaten ifade
etti Sataştım. diye. Ben de izin verirseniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, içinde sadece sataşma geçti.
BAŞKAN Bu bir espriydi Sayın Gök.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Yo, espri değil,
yalan söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara) İzin verin ben de hemen
bir değerlendireyim.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, ama çok ciddi bir
sataşmada bulundu Sayın Önder. Lütfen izin verin, ben de cevap
vereyim.
BAŞKAN Neyse.
Ben sataşma olarak görmüyorum ama bu kadar
ısrar ettikten sonra emsal teşkil etmemek üzere iki dakika süre
vereceğim size.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Sırrı Süreyya Önder
adımdan da açıkça bahsederek doların yükselmediğini, Türk
parasının değerinin düştüğünü ifade etti, benim böyle bir
cümle kurmam gerektiğinden bahsetti. Aslında ekonomik açıdan
bakıldığı zaman doğru bir değerlendirme. Ancak
değerli arkadaşlar, asla benim iç dünyam, fikrî dünyam, fikrî
düşüncem Türk parasının değerinin düşmesine izin veren
bir anlayış içerisinde değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben Türk parasının, Türk ulusumuzun her zaman değerli
olduğunu düşündüğüm için bilhassa özellikle o cümleyi
kullandım. Yani doların artışı evet elbette Türk
lirasının düşüşünü bir noktada getiriyor ama biz hiçbir
zaman Türk parasının değerinin düşmesini içimize dahi
sindiremeyiz. O yüzden dilimizin ucuna getirip telaffuz dahi edemiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim milliyetçilik
anlayışımız böyledir Sayın Süreyya Önder. Bu nedenle,
biz ülkemizin değerleri konusunda o kadar hassas olduğumuz için bu
lisanı kullanmayı tercih ettim. Ama anlattığınızda
da bir gerçeklik var, elbette bu bileşik kaplar gibi, bir taraf yükselince
diğer taraf düşüyor. Ama yine benim tercihim Türk lirası
karşısında doların değer kazandığı
görüşü olacaktır. Ben Türk lirasının değer
kaybetmesini savunan bir anlayış içerisinde değil, benimseyen
bir anlayış içerisinde değil tam tersine Türk
lirasının değer kazanmasını talep eden bir
milletvekili olarak karşınızda bulunmak isterim her zaman.
Hepinize saygılar sunarım. Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin bir angarya oluşturacak kadar uzun saatler
devam ettirilmesinin çalışma usul ve esaslarına aykırı
olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, aziz
milletimiz için yüce Meclisimizin ve siz değerli milletvekillerimizin
yaptığı hiçbir çalışma angarya sayılmaz. Bunun
altını özellikle çizmek istiyorum.
Yine, alınan karar gereğince bugünkü
birleşimin 356 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar devam
etmesi benimsenmiştir ve bu kararı da Genel Kurul aldı. Genel
Kurul kararıyla belirlenen çalışma süresi
karşısında Başkanlık Divanı olarak birleşimi
sona erdirme yetkimiz söz konusu değildir. Bu çerçevede Genel Kurul çalışmalarına
devam edeceğiz. Dolayısıyla tutumumda bir değişiklik
yoktur.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - 5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 2709 sayılı Kanunun 87 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 87- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve
kesinhesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para
basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar
vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak
ve görevleri yerine getirmektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil
Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 447 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, çeşitli siyasal
sistemlerde daha kuramsal ve teknik tanımlamaları olmasına
rağmen aklımızda kalan en net ifadesiyle halkın kendi
kendini idare etmesidir demokrasi. Antik Yunandan günümüze kadar
hızlı bir tekâmül içerisinde olan demokrasi kavramı ve
uygulamaları dikkate alındığında, merkezinde güçlü bir
demokrasi algısı ve kültürüne ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu
algının ve kültürün en açık tezahürü ise
uygulayıcıları açısından halkın istek, dilek ve
beklentilerini dikkate almaktır.
Sayın milletvekilleri, çeşitli ülkelerde
olduğu gibi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti devletinde de halk adına öncelenen en önemli husus güvenlik ve
refahtır. 1808de başlayan Türk demokrasi serüveni çeşitli
vesilelerle tadilat ve değişikliklere maruz kalmıştır.
Özellikle 12 Eylül sonrası Kenan Evrenin, konumunu güçlendirme
adına, geniş yetkiler içeren anayasasının çoğu
maddelerinin birçok defa değişikliğe
uğradığına tanıklık etmiş bulunmaktayız.
Demokrasi serüvenimizin ta başından beri
sıklıkla görülen yetki ve sorumluluk tartışmaları
günümüze kadar farklı sıklık ve şiddetle gündeme
gelmiştir. Dolayısıyla, iki başlılık durumu
yakın siyasi tarihimizde Özal-Demirel, Demirel-Çiller, Gül-Erdoğan ve
son kertede de Erdoğan-Davutoğlu yönetimlerinde vuku bulmuştur.
Gecenin bu gergin saatlerinde bir tanesini özellikle rahmetli Levent
Kırcanın o güzel repliğiyle hatırlatmak isterim.
Seçimlerde Süleyman Demirelin en büyük vaatlerinden bir tanesi, gündeme
getirdiği şey Başbakan olmaya hak kazanırsam Çankayaya
çıkmayacağım, görevi almayacağım. demişti.
Gerçekten bunu çok iddialı söylemişti. Daha sonra durum vuku bulunca,
çıkmak zorunda kalınca, epey bir tartışmalar sonrası,
gazeteciler Çankaya ziyareti sonrası sordu: Efendim, Sayın
Özalın elini sıktınız ama dediler. O da kendine özgü
esprili bir tavırla dedi ki: Ne yapacaktım? Elini uzattı elini
sıktım. Dolayısıyla, gerçekten yakın siyasi
tarihimize baktığımızda bu tür örnekleri sıklıkla
yaşamış bulunmaktayız.
Bugün gelinen noktada ise Türkiye'nin içinde
bulunduğu ağır siyasi şartların sistematik bir
tıkanıklığa neden olduğunu görmekteyiz. Türkiye'nin
içinde bulunduğu bu tıkanıklık gerçekten zamanla bir kaosa
doğru sürüklemektedir. Yani demokrasinin olmazsa olmaz iki önemli odak
noktası güvenlik ve refah sekteye uğramaya
başlamıştır. Diğer bir ifadeyle terör artık
şehir merkezlerine inmiş, canlı bombalarla binlerce
şehidimize neden olmaya başlamıştır ve bu durum gerek
içerde gerekse dışarıda güvenlik, refah, ekonomik ve diplomatik
birtakım krizlere de neden olmuştur. Bu duruma bir de 15 Temmuz FETÖ
kalkışması eklenince Türkiye bir beka sorununa
sürüklenmiştir. İşte, MHP, kurumsal kimliği gereği bir
kez daha ismiyle müsemma davranarak inisiyatif alma sorumluluğunu
duymuştur aynen geçmişte olduğu gibi çünkü
hatırlayacaksınız, yine böyle zor şartlarda, 1980
öncesinde, terörün büyük bir ivme kazandığı bir dönemde,
Meclisin bir Başkanlık seçimiyle tıkanıklığa
uğradığı bir dönemde, Milliyetçi Hareket Partisi o dönemde
de her zaman ülkesi ve ilkeleri gereği Milletin ve ülkemin çıkarları
demesi hasebiyle o tıkanıklığı Cumhuriyet Halk Partili
bir Meclis Başkanı adayına oy vererek
aşmıştır. Benzer tavrını yine 2010 referandumunda
da ortaya koymuştur. Bütün bunları yaparken aynı cenahta
olduğu diğer siyasi partilerle kirli ya da temiz hiçbir
pazarlığın içinde olmamıştır çünkü
inandığı dava ve idealler, pazarlığı değil,
kirli ya da temiz pazarlıkları değil, gizli
anlaşmaları değil, ülkesini karşılıklı
sevmeyi emrettiği için bunları yapmak zorunda
kalmıştır. Bugünlerde büyük bir terör saldırısı
sonrasında bile ortak bir metne imza atamayacak duruma geldiğimizde
günlerde Milliyetçi Hareket Partisi her zaman önceleyici olmuştur, sorun
çözmede ön almayı yeğlemiştir.
Hukuk açısından da
bakıldığında, geçmişte bazı adalet
bakanlarının partizanca tavrı sorgulandığında
aynen şu ifadeleri söylemesiyle yani Ne yapsaydık, milliyetçi,
ülkücü savcılar mı atasaydık? demesiyle seçimle gelen
HSYKnın, maalesef, bir FETÖ yapılanmasına ön açacak bir atama
yapması arasında ne fark vardır? Demokrasi açısından
ikisi de, bu her iki tavır da, her iki partizan tavır da izaha muhtaç
bir tavırdır. O zaman tek sorumlu olarak sistemi görmektense bir an
önce demokrasinin kurallı bir yaşama, kurallı bir idare etme
şekli olduğuna odaklanmak zorundayız. İşte, bu kertede
MHP bir kez daha kırk sekiz yıllık siyasi yaşamı
boyunca hep yapıcı ve ülkenin birliğinin, beraberliğinin,
üniter yapısının yani Anayasada bugün ilk 4 maddede ete
kemiğe bürünmüş hâlinin adı olmuştur. Bunu parti
tüzüğünde de programında da ve seçim beyannamelerinde de açık
bir şekilde belirttiği şekliyle uygulamaya
çalışmaktadır. En kısa ve öz tanımıyla, milletini
ve onun değerlerini sevmek ve onun iradesine saygı duymak
şiarıyla hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi, bir taraftan
milliyetçilik ve öte yandan demokrasi vuslatını siyasi alana
taşıyıp uyumlu bir terkip hâline getiren bu hareket, millete
rağmen siyasetin adresi olmamıştır. Çünkü, biz milletin
vekilleri böyle hayati konularda temsil ettiğimiz halkı bir tarafa
bırakmaktan çok, tam aksine, vekalet ettiğimiz asli unsur olarak
doğrudan millete gitmeyi yeğleriz. Bunu bir şekilde yaparken,
gerçekten, burada gerçek hakem hüviyetiyle milletin kararını çok
dikkate almak zorundayız. Millete rağmen siyasetin yapılmadığını
yakın Türk siyasi tarihinde defalarca gördük. Çünkü bu tür
uygulamaların, 367 garabeti gibi, günümüze kadar hangi siyasi
tıkanıklara neden olduğunu iyi biliyoruz. Çünkü gerçekten o 367
garabeti yaşanmasaydı belki bugün buralarda şu meseleleri çok fazla
gündeme getirmeyecektik.
Sayın milletvekilleri, çok açık ve net bir
şekilde Milliyetçi Hareket Partisi adına ifade etmek isterim ki bu
durumlarda demokrasinin olmazsa olmaz unsuru veya paydaşı millettir,
halkın kararıdır. Dolayısıyla, özellikle bu teklifin
Mecliste görüşülmesi sonucu halkın iradesine başvurmak, onu
hakem kılmak olması gerekendir ve onların kararı da
kararımızdır ve baş üstünde kabul edilmesi gereken bir
durumdur diyorum, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Ayşe Acar Başarana
aittir.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Önce sistemi
ayarlamak gerekiyor.
BAŞKAN Sistemde problem olduğunu
söylediniz yani siz de.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Maalesef Başkan, bu saatte canlı yayın olmadığı
için kendi sistemimizi kurmamız gerekti, bu işi de ben
yaptığım için biraz. Neyse
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin bu saatinde Anayasa değişikliğini görüşüyoruz.
Evet, bence de angarya değil, konuşmamız gerekiyor doğrudur
ama bunu konuşurken birkaç saat önceki manzaralarla birlikte
konuşmamamız gerekiyor. Gerçekten, üç dört saat önceki manzaradan eğer
halkın seçilmişleri bunlarsa halk ne yapar ya da nasıl bir
boyutta halk arasında bir karşıtlık, bir çatışma
ortamı oluşur, onu da bence bir daha düşünüp ona göre adım
atmak gerekiyor. Özellikle, kadına karşı bir şiddetin
uygulanması da gerçekten utanç verici Meclis adına ve bence
Meclisteki bütün kadınlar adına da utanç verici bir olaydı.
Ayrıca, bugün Anayasayı konuşuyoruz,
halkın iradesinin ne kadar önemli olduğunu kaç gündür
konuşuyoruz ama halkın iradesiyle seçilmiş olan, içerisinde
eş genel başkanlarımızın da olduğu 11
milletvekili arkadaşımız burada yok. Onlar
olmadığı müddetçe de bu Anayasa değişikliğinin ya
da bu getirmek istediğiniz sistemin ya da yaptığınız
işin hiçbir meşruiyeti halk nezdinde de olmayacak çünkü halkın
temsilcisi, halkın adına söz söyleyenler bugün burada yok. En
kısa zamanda önce bunun giderilmesi gerekiyor, o giderildikten sonra
gerçekten biz burada sağlıklı bir şekilde bu
değişiklik ya da her neyse, adına ne diyorsanız -rejim değişikliği
ya da sistem değişikliği her neyse- onun üzerinde
konuşabiliriz arkadaşlar.
Evet, birkaç günlük konuşmada bir de en çok
dikkatimi başka bir şey daha çekti. Özellikle, iktidar ve imza
sahiplerinden bu kürsüyü en fazla kullananlar erkekler oldu, hatta yüzde 99
oranında erkekler bu kürsüyü kullandı. Yani, bu sistemin ne kadar
eril olduğunun bir başka göstergesi maalesef. Yani, bu sistemi
kalkıp savunabilecek bir kadının olmadığının
ya da kadınların bu sistem içerisinde kendini ifade edebilecekleri
bir noktanın olmadığının bence bir göstergesi bu iki
günlük görüşmeler sırasında özellikle kadınların
hiçbirinin ya da çoğunun bu kürsüyü kullanmamasından da ortaya
çıkıyor.
Yine, seçilme yaşının 18e
indirilmesiyle ilgili olarak bugün bazı konuşmalar yapıldı.
Evet, biz özellikle seçilme yaşının 18e indirilmesiyle ilgili
ilk teklifi veren parti olarak burada bulunuyoruz. Biz hiçbir zaman seçilme
yaşının 18e indirilmemesi, gençlerin burada temsiliyetinin
olmaması konusunda bir görüş beyan etmeyeceğiz, etmedik de. Ki
parti politikalarımızda da özellikle gençlerin ve
kadınların her düzeyde temsiliyeti için bizim tüzüğümüzde özel
maddeler var arkadaşlar. Ama, bu, şu anki mevcut getirdiğiniz
düzenleme bizim açımızdan sizin hiçbir samimiyetinizin
olmadığının net göstergesidir. Çünkü, şöyle
yapmışsınız: Gerçekten şu anda fecaat bir
değişiklik ya da tasarı önümüzde, onun üzerine konuşuyoruz.
Onun içerisine birkaç tane güzel şey koyarak bu tasarının halk
nezdinde ya da toplum nezdinde kabul oranını yükselttiğinizin
net bir göstergesi. Ama, burada yine gençlerin sesi ve sözü yok. Eğer
gerçekten gençlerin temsiliyetine bu kadar önem veriyorsanız bence bu
yaptığınız değişiklikle ilgili Gençler ne
düşünüyor? diye çıkıp topluma bir daha sormanız ya da gençlere
bir daha sormanız gerekiyor. Çünkü, laikliği savundu diye, kendi
görüşünü ifade etti diye gençlerin tutuklandığı bir
süreçten geçiyoruz biz. Onun için de kesinlikle Biz burada gençlerin iradesini
buraya yansıtıyoruz. deme hakkınızın
olmadığını düşünüyorum
Yine, biz özellikle Komisyonda da çokça
belirtmiştik bir istikrarsızlık ortamının
olduğunu, bir kaos ortamının olduğunu. Halkın birlik
ve beraberliği için bu rejim değişikliğinin şart
olduğunu söylüyorsunuz. Evet, sistemde bazı aksaklıklar,
eksiklikler olabilir, doğrudur ama bunun tek bir alternatifi yok arkadaşlar,
sadece şu anda sizin Cumhurbaşkanlığı sistemi
dediğiniz ama literatürde bilimsel olarak baktığınızda
diktatörlüğe eş değer olan bu sistem gerçekten bu halkın
derdine derman olacak mı? Bakın, üç yıl içerisinde biz iki
sistemin ya da iki düşüncenin ya da iki görüşün kısa
fragmanlarını izledik, bir çözüm sürecinde birlik, beraberlik ya da
bütün kesimlerin, bütün halkların bir arada yaşayabileceği
adımların atıldığı bir süreci yaşadık.
Bu iki yıl süren bir süreçti. Bunun Türkiye'deki yansımasına bir
bakalım; huzur vardı, ekonomik istikrar vardı, hak ve
özgürlüklerde ciddi anlamda düzelmeler vardı. Eksiklikleri ve
yanlışlıklarıyla söylüyorum ben bunları. Bir de
başkanlık sisteminin fragmanına bakalım: Özellikle 15
Temmuz darbe girişiminden sonra, Allahın lütfu olarak
gördüğünüz o darbe girişiminden sonra bir bakın ne oluyor
Türkiye'de? Her gün parti binalarımızın
basıldığı, her gün kendine muhalif diyen, sizin
söylediğiniz görüşlere katılmayanların gözaltına
alındığı, tutuklandığı, hedef
gösterildiği bir dönem. Her gün, bugün de dâhil -Ağrının
bir ilçesinde belediyeye kayyum atandı- belediyelere kayyum
atandığı bir süreçte, her gün milletvekillerinin
tutuklandığı ve tutuklanma tehlikesiyle yüz yüze bırakıldığı
bir süreç, işte buda bu başkanlık sisteminin fragmanı. Ve
yine, doların anbean yükseldiği ama doların yükselmesine de
basın ambargosu koyduğunuz bir süreç. Bakın, doların ne
kadar yükseldiğini acaba halk biliyor mu? Biliyor mu? Hayır. Çünkü
gazeteler doların Türk TLsi karşısında ne kadar yükseldiğini
bile artık vermiyor. Niye? Çünkü siz bir istikrar ortamı
olduğunu ya da şu anki mevcut durumda bu Anayasa görüşmelerinin,
bakın bu getirmek istediğiniz rejimin isminin bile geçmesinin
ekonomide nasıl bir çalkantıya neden olduğunu, nasıl Türk
lirasında değer kaybına neden olduğunu açıklayabilecek
durumda değilsiniz. Onun için orada da bir basın ambargosu
konulduğunu görüyoruz. Her gün her yerde maalesef bombaların
patladığı, insanların hayatını kaybettiği,
dış politikada her gün oraya giden askerlerin hayatını
kaybettiği ve büyük bir bataklığa
saplandığımız bir süreçte, işte bu
başkanlık dediğiniz ya da her neyse, sizin
Cumhurbaşkanlığı dediğiniz ama bizim tek adam
rejimi dediğimiz işte o sistemin fragmanıdır bu
arkadaşlar. Peki, bundan nasıl bir sonuç
çıkacağını düşünüyorsunuz siz? Sizin janjanlı
paketlerle, kaplarla sardığınız bu değişiklik
halka gittiğinde gerçekten toplumsal huzuru, barışı,
istikrarı mı sağlayacak yoksa şu andaki fragmanın çok
daha kötü bir film versiyonunu, gerçek ya da kâbus versiyonunu mu
yaşayacağız?
Gerçekten eğer burada toplumsal
barışı istiyorsak, eğer gerçekten bu ülkede istikrar
istiyorsak, eğer gerçekten bu ülkede başka darbe teşebbüslerinin
olmasını istemiyorsak yapacağımız tek şey
vardır, daha çok demokrasi ama demokrasiyi de sizin
tanımladığınız şekilde söylemiyorum ben.
Bakın, Dolmabahçe mutabakatının ilk maddesi demokratik siyasetin
tanımı ve içeriğiydi; çok önemli, çok değerlidir çünkü
bizim önce demokrasiyi tanımlamamız gerekiyor, önce siyaseti
tanımlamamız gerekiyor. Eğer biz demokrasiyi
çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak ele alır ve
yüzde 50,1 oranla seçilecek kişinin bütün ülkedeki tek tek bütün
vatandaşlarla ilgili karar alabileceği ve hiçbir şekilde denetim
mekanizmasının olmadığı bir sistem olarak düşünüyorsak
orada büyük yanılgı içerisindeyiz; bunun adı demokrasi falan
değildir. Ya da siyaseti, biz eğer halkı koyun olarak ve
kendimizi de çoban olarak görürsek, bunun adı da siyaset değildir
arkadaşlar. Siyaset, halkların kendilerine yaşayabilecekleri bir
sistem oluşturma çabasıdır. Eğer siz doğru
tanımlamalar yapmazsanız, doğru yerden başlamazsak
eğer, varacağımız sonuç, işte
yaptığınız bu tek adam rejimiyle bütün ülkede daha büyük
kaos ortamlarını, her an darbe tehlikeleriyle karşı
karşıya kalınabilecek ortamları, insanların kendini
var hissetmediği, kendini içerisinde hissetmediği sistemleri
oluşturmaktan öteye gidemeyeceksiniz.
Bu Anayasanın, değişikliğin
neresinde kadın var; gençler neresinde, Aleviler neresinde? Ermeniler,
Ezidiler, bütün farklılıklar buranın neresinde? Burada tek bir
kişiyi siz baz alıyorsunuz ve şunu da söyleyeyim: Evet, tek bir
kişi için bir düzenleme yapıyorsunuz ama insanlar fanidir, ölümlüdür.
Peki, ondan sonra gelecek kişi ne yapacak? Çılgının biri
geldi ve bütün ülkeyi çılgınlığa sürükledi, buna engel
olabilecek bir mekanizmamız var mı elimizde? Yok.
Onun için biz tek tek maddeler üzerinden
konuşmuyoruz, bu Anayasa değişikliğinin tümü tek adam
rejimine götürecektir bizi, daha büyük kaoslara götürecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
kadınlar için iki dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN Bir dakikada toparlayın lütfen.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bence
herkesin tek tek ilerisini de düşünerek, sadece bugün birini, bir
şahsı korumak adına bütün ülkeyi uçuruma sürükleyecek bir
düzenlemeden en kısa zamanda vazgeçerek, aklıselime dönerek bu
Anayasa değişikliği ya da bu rejim değişikliği ya
da bu tek adam sistemi oluşturma çabasından vazgeçmesi gerekiyor. Bu
ülkeye aydınlık gelecekler bırakabiliriz hep beraber, o güçte ve
o yeterlilikte olduğumuza inanıyorum. En kısa zamanda Meclisteki
bütün arkadaşların bu hatadan vazgeçebileceklerini umuyorum en
azından, düşünüyor ve umuyorum en azından.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Başaran.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özele aittir.
Sayın Özel, sizin şahıslar adına
da söz talebiniz var. Grupların muvafakatiyle, emsal teşkil etmemek
üzere onu da birleştiriyorum; süreniz on beş dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sizi ve değerli milletvekillerimizi
saygıyla selamlarım. Anayasa değişikliğinin 5inci
maddesi, Anayasamızın 87nci maddesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen madde üzerinde grubumuz adına
söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, söze,
şu anda ne yapmakta olduğumuzun farkında olup
olmadığımızı sormakla başlamak isterim.
Arkamızda bir yazı var, bu Mecliste çokça atıf yapılan ve
çokça gösterilen bir yazı: Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir.
Değerli milletvekilleri, bu yazı Meclisin
tasarımını yapan iç mimarın Burada bir boşluk oldu,
buraya bir yazı güzel olur. diye yazdığı bir yazı
değildir. Bu yazı, 19 Mayısta canı pahasına, köhne bir
gemiyle Kurtuluş Savaşının işaret fişeğini
atmak üzere yola çıkan Gazi Mustafa Kemalin, cumhuriyeti kuran Gazi
Mustafa Kemalin 22 Haziran 1919da Amasya Genelgesinde ortaya koyduğu
Hâkimiyet bilakayduşart milletindir. Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diye milletin gönlüne yazdığı
yazıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu söz,
Atatürkün Amasyadan Erzuruma, Balıkesirden Alaşehire, Sivastan
Ankaraya uzanan kurtuluş mücadelesinde ülkenin hem kurtuluşunu
yüreklendirdiği, organize ettiği hem de kuruluşunun temellerini
attığı bu kongreler zincirinin sonunda, o gün daha
kâğıda dökülmeyen Anayasamızı tek bir cümleyle özetleyen
Anayasamızın temel direğidir. Bugün akşam siz bu
yazıyı Meclisin duvarından silmeye kalkıyorsunuz. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bugün tüm kuvvetleri, tüm yetkileri, tüm güçleri bir
kişiye, bir makama vermek üzere buradasınız. Şunu
açıkça söyleyelim: Bu kadar çok yetkiyle, bu kadar bir yerde
toplanmış güçle her şeyi yapabilirsiniz, her şeyi ama her
şeyi yapabilirsiniz ama bir tek şeyi yapamazsınız, bu kadar
fazla yetki ve güçle devleti yönetemezsiniz. Çünkü, devlet yönetimi kuvvetlerin
ayrılığına, birbirini denetimine, kuvvetlerin birbirini
dengelemesine ve fren mekanizmalarına dayanan son derece önemli, son
derece ciddi bir iştir. İki yıldır hem Sayın Bahçelinin
ifadeleri -son dönemde, 10 Ekimden beri- hem de sizin temel savununuz, ülkede
fiilî bir başkanlık sistemi var. Kontrolsüz bir güç, denetimsiz,
dengesiz, frensiz ve yanlış üstüne yanlış yapıyor
dış politikada, güvenlikte, ekonomide. Siz eğer böyle bir
dengesiz, denetimsiz sistemi hayata geçirirseniz ülkenin içinde bulunduğu
duruma, son bir yılda, bir buçuk yılda yaşadığı
felaketler zincirine hiç kimse şaşırmaz, dünya siyaset tarihi de
şaşırmıyor zaten, benzer örneklerle dolu.
Bu yetkiler, bu fiilî durum, istenen her şeyi
yapabilme hâli, bu muktedirlik her şeyi çözüyorsa terörü, akan kanı,
gelen şehitleri, anaların gözyaşını ya da
dizginlenemeyen doları niye durdurmuyorsunuz? Memleketteki yangını,
mutfaktaki yangını, anaların, babaların yüreklerindeki
yangını durdurmuyorsanız eğer bugünkü yetkilerinizi
Anayasaya yazsanız ne olur, yazmasanız ne olur? Ama eğer
şu soruya verecek bir cevabınız yoksa kusura bakmayın size
de şunu sorarlar: Yoksa bütün bu olanla bitenle, bugün bu ülkeye
yaşattıklarınızla iki yıldır bir rejimi tüketiyor
ve yeni bir rejimi mi üretiyorsunuz? Bu sorunun muhatabı olursunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün, burada egemenliği halktan alıp
tekrar bir saraya vermenin telaşı içindesiniz. Oysa 23 Nisan 1920
iradesi, 29 Ekim 1923 iradesi, kurucu irade, gerçek kurucu irade,
egemenliği bir şahıstan, bir aileden, bir hanedandan alıp
buraya, bu Meclise, halka getirmişti. Şimdi, bir tali kurucu iktidar
olma iddiası kendisini asli kurucu iktidarın yerine koyup
birleştirdiği, birleştirdiğini iddia ettiği güçlerle
asli kurucu iktidar yetkisiyle verilmiş bir kararı ortadan
kaldırmaya çalışıyor.
Arkadaşlar, bu madde Meclisin elindeki yetkinin
Meclisten yani halktan alınıp saraya ve bir kişiye verilme
maddesidir. Size şunu sormak isterim: Biz vatandaşa gidip emaneti
alırken 1 Kasımda vatandaşa bunu söyledik mi? Biz gidip de
vatandaşa Sen bana yetkiyi ver, senin yerine dört yıl yasama ve
denetim görevi yapacağım, bu dört yılın sonunda emaneti sana
geri getireceğim, demokrasi budur. mu dedik, yoksa Ben, bir
yılı biraz geçtikten sonra yetkilerimin en temel
kısımlarını birisine emanet edip senin karşına
emaneti birilerine bırakmış olarak geleceğim. diye mi
söyledik? Esas tartışma budur. Eğer, bu tartışmaya
verecek müspet bir cevabınız yoksa sizin emaneti
aldığınız kişiler bunu emanete ihanet
sayacaklardır, bunu asla unutmayın.
Pazartesi günü burada tarihî anlar
yaşandı. Bir Başbakan ibret alınması gereken bir
konuşma yaptı, siyasi tarihin en büyük
tutarsızlığı, siyasi tarihin en büyük çelişkisiyle
hepimizin huzurlarındaydı. Meclisi ikna edebilirse, altında
birinci imzacısı olduğu o pakete oy vermeye Meclisi ikna
edebilirse kendisini yok edecekti ve bize de şunu söylüyordu: Evet, oy
verin ve işlevsizleşin, ortadan kalkın, yetkilerinizi devredin,
beni de yok edin. Meclisi kendi ayağına kurşun sıkmaya,
kendi kendine bir sivil darbe yapmaya, Meclisi kendi kendini imhaya davet
ediyordu. Öyle bir süreçte bunları yaptı ki biz kendisine şunu
söylemiştik: Gelin, bunu televizyonlar açıkken halkın gözünün içine
baka baka tartışalım. Aslında, çok güvenilir bir kaynak
pazar günü gazetelere Başbakanın konuşmayı kendisinin
yapacağını, televizyonların açılacağını
söylemiş, bir saygıdeğer eski bakan da bunu basınla
paylaşmakta beis görmemişti. Gazeteler yazdı: Televizyonlar
açılacak, Başbakan gelecek, pazartesi günü her şeyi millet
izleyecek. Pazartesi olduğunda televizyonun kapalı
kalacağını öğrendik. Bu durumun niye böyle olduğunu
çözmeye çalışırken Sayın Başbakan bize gayet güzel anlattı,
dedi ki: Bir gemide 2 kaptan olmaz, yoksa gemi batar. Geminin ana salonundaki
televizyonu ikinci kaptan açmak istemiş, birinci kaptan Kapalı
kalacak. demişti. Bir Açılsın., bir Kapansın. derken
televizyon kapanmış, ikinci kaptan buraya çıkmış Bir
gemide 2 kaptan olmaz. demişti. Çareyi televizyonu kapatmakta, ikinci
kaptanı da denize atmakta buldunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne güzel
demagoji yapıyorsunuz ya! Allah Allah.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama gemiler 4 kaptanla gider,
yeter ki kaptanların hepsi yetkisini, sorumluluğunu bilsin,
birbirinin işine, birbirinin sorumluluk alanlarına müdahale
etmesinler. Bu gemiyi yüzdüremediğiniz doğru, ikinci kaptanın
boğazını bundan altı ay önce
sıktığınız, onu da denize
attığınız doğru, yeni ikinci kaptana denize kendisini
atlamaya ikna ettiğiniz de doğru ama gemi doğru gitmiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Geminin içinde hepimiz varız,
vatandaş var, emeklisi, işçisi, çiftçisi, memuru var ve siz bu gemiyi
batırmaya doğru götürüyorsunuz, buna izin vermeyeceğiz
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Siz
hayatınızda gemi kullandınız mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Burada yapılan iş,
Gazi Meclisin yapmadığını yapmaktır, burada talep
edilen yetki, Gazinin talep etmediklerini talep etmektir. Gazi Mustafa
Kemalin kalbinin üzerindeki o köstekli saat olmasaydı Anafartalar
Muharebesinde şehit düşmüş olacaktı. Kendi hayatı
pahasına verilmiş bir kurtuluş ve arkasından tüm
hayatın feda edilerek taçlandırıldığı bir
kuruluş mücadelesinin kahramanı o. Bu ülke için hayatını
ortaya koymuş birisi. Savaştan sonra sordu yabancı gazeteci:
Ekselansları, İngiliz tipi bir krallık mı, Amerikan tipi
bir başkanlık mı, yoksa padişahlığa devam mı
edeceksiniz? dedi. Gazinin cevabı beklenenden de ilerideydi: Biz,
milletle el ele kol kola yetkiyi saraydan aldık, Meclise getirdik, o yüce
Meclis ne görev verirse onun emrinde o görevi yapacağız. Bugün,
Atatürkün kendine talep etmediği yetkileri, Gazi Meclisin kurucusuna,
kahramanına, mareşaline, Gazi Mustafa Kemal Atatürke teklif
etmediği, vermediği yetkileri bir talep mekanizması ve ona
karşı bunu kabul eden bir iktidar grubu ve ona destek veren bir
Parlamento grubuyla karşı karşıyayız. İşte,
tarihî çelişkiniz, işte, karşı karşıya
olduğunuz tarihî sorumluluk bundan ibarettir.
15 Temmuz akşamı darbeciler
başarılı olsaydı eğer, OHAL olacak, görevden almalar
olacak, tutuklamalar olacak, dernekler, gazeteler kapanacak, gazeteciler,
akademisyenler tutuklanacak, KHKlar yayınlanacak ve Amerikadaki bir
meczup, Amerikadaki bir molla bir uçaktan inip, Humeyni gibi gelip
başımıza geçecekti. Biz 15 Temmuzda kendi
canımızı da ortaya koyarak, evlatlarımızın
canını da ortaya koyarak Türk ulusu olarak direndiysek o Amerikadan
o molla gelip, başımıza geçip, bütün yetkileri eline alıp
göstermelik bir Meclisle tek adam olmasın diye direndik. Bugün onunla
aynı hedefe farklı yollardan yürüdüğünü, yolda
aldatıldığını söyleyen birisine bu yetkileri
vermeyeceğiz, vermemelisiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Millet verecek, millet verecek. Senin gücün yetmez ona.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bilmelisiniz ki bu işte
eninde sonunda vicdanlar kazanacak. Seçildiğiniz bölgelerde, illerde,
gittiğiniz kahvelerde bir lokma ekmeğini sizinle yer sofrasında
paylaşan, size umut bağlamış, size güvenmiş, size
yetki vermiş, sorununu çözün, güvenliğini sağlayın,
karnını doyurun diye size inanmış vatandaşın,
köylümüzün gözünün içine bakamayacak durumdasınız. Bu yüzden
şuna inanıyoruz ki burada aklıselim hâkim olacak, burada vicdan
kazanacak. Ama olmazsa halkımız sandıkta vicdan terazisinde sizi
tartacak ve sizi mahkûm edecek arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Tarttı
bizi, tarttı; sizi de tartar. Millet anlayacak neyin ne olum
olmayacağını.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Çok eminsiniz, çok.
12 Eylül 2010da, burada, kendinden çok emin Adalet
ve Kalkınma Partililer, inanmış ve adanmış, bugünkü
Adalet Bakanı gibi kendinden çok emin kişiler bu ülkenin
çıkış yolunun yeni anayasa düzenlemesi olduğunu, HSYK
düzenlemesiyle, Anayasa Mahkemesi düzenlemesiyle yapılanların
vesayetleri yıkacağını, yeni bir Türkiye
kuracağını anlatırken, bizler, Cumhuriyet Halk Partili
hatipler, size Yapmayın arkadaşlar, yanlış
yapıyorsunuz. Yaptığınız iş, önce adaleti,
yürümekte olan siyasi davalar üzerinden baktığınızda da
daha sonra Silahlı Kuvvetleri ve bürokrasimizi bir cemaate emanet eder.
Felaketi çağırıyorsunuz. diyorduk. O gün çok emindiniz,
müttefikleriniz vardı. Onlardan bazısı, şimdi Parlamentoda
da bulunan bir siyasi partinin bir kısmı boykot ediyor, bir
kısmı Yetmez ama evet. diyordu. Bir siyasi parti propaganda
yapmayarak bizi Hayır. cephesinde sizin karşınızda
yalnız bırakmıştı. Sizin en kuvvetli müttefikinize ise
bir balkon konuşmasında, okyanus ötesine, muhterem Hoca Efendiye
teşekkürler yolluyordunuz. O gün Yanlış yapıyoruz.
dediğimizde inanmayan sizler, bugün Rabbim ve milletim beni affetsin.
diyerek o günkü yanlışını söylüyorlar.
Burada size bütün
inanmışlığımla, bütün adanmışlığımla,
o gün 1 katsa bugün 10 kat, 100 kat üzerinden söylüyorum ki eminim, namusum ve
şerefim üzerine size söylüyorum ki yanlış yapıyorsunuz,
yanlış yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz! (CHP
sıralarından alkışlar) Yapmakta olduğunuz iş -12
Eylül 2010 referandumu- burayı vuran F16yı, askerlerimizi şehit
eden silahlara konan mermiyi, tanklara konan mazotu doldurmuştu. Bugün
verdiğiniz yetkiler bu ülkenin sonunu getiriyor. Siz bugün Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında bu yüce Meclisin yetkilerini
değiştirerek -Yapmayın, yarın sabaha bırakın.
dedik- televizyon kapalıyken, göz görmeden kendi kendinizi imha etmeye
çalışıyorsunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz. Biz,
halkın gözlerinin içine baka baka bu maddenin burada
konuşulmasını temin etmek için, gerekirse yirmi dört saat
çalışmak için ama halka bunu sınırsız olarak anlatmak
için, halkın kürsüsünü başkasına vermemeniz için halkın
kürsüsünü sizden koruma altına alıyoruz arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Yaşasın, hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. Milletin kürsüsüne sahip
çıkıyoruz, milletin kürsüsünü sizlerden koruyoruz.
(CHP milletvekillerinin kürsü önünde
toplanmaları, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu görüşmeleri bu gece
tamamlamayacağız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Grubumuzla gurur duyuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
burası bir tiyatro alanı değil, burası bir sahne
değil. Ciddi bir iş yapıyoruz, millet adına bir iş
yapıyoruz. Bu kürsü milletin kürsüsüdür.
Lütfen, sayın milletvekilleri, herkes yerini
alsın.
Sayın milletvekilleri, demokrasi
anlayışımız bu olmasa gerek.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.51
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü önünde
toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, herkes kendi grubunun bulunduğu yere çekilsin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, bu,
gücü gücü yetene mi olacak yani? Biz bir demokratik tavır koyduk.
BAŞKAN - Şunu özellikle ifade edeyim...
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
yerinize...
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Bakın, değerli
arkadaşlar, bu kürsü Kurtuluş Savaşında dahi işgal
edilmedi. Bombaların altında hep birlikte direndik. Ne olursunuz,
herkes bulunduğu yere, herkes bulunduğu gruba çekilsin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, madde
üzerinde söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünala aittir.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Telsiz mikrofonunuz var.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ahmet, biri
ölürse sorumlusu sensin.
BAŞKAN Sorumlusu burayı işgal
edenlerde.
TACETTİN BAYIR (İzmir) - İşgal
yok.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle...
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Sayın
milletvekillerimiz, buyurun, siz isterseniz yerlerinize geçin.
BAŞKAN Sayın Ünala şahsı
adına olan söz talebini de ekliyorum.
On beş dakika süre veriyorum.
Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Değerli
milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Arkadaşlar,
Meclis başladı çalışmaya, hadi!
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
bu yüce Mecliste dört
yıl grup başkan vekilliği yaptım ve bu kürsüye her
geldiğimde büyük bir heyecanla geldim çünkü bu Gazi Meclisin mehabeti ve
temsil ettiğimiz büyük Türk milletinin üzerimizdeki sorumluluğu
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yalan!
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
bizi her defasında
daha çok heyecanlandırdı. Bu Meclis özellikle 15 Temmuz günü bütün
milletin iradesine sahip çıkıldığı Meclistir.
(Gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yapmayın! Milleti
millete kırdırmayın!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bu kürsü kutsal bir
kürsüdür. Bu kürsü dokunulmazlığı olan bir kürsüdür.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu milleti birbirine
kırdırmayın! Burada şov yapmayın!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bu Meclis demokrasinin
merkezi olan Meclistir. Millî iradenin tecelligâhı olan bu Meclis kutsal
bir Meclistir.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yanlış
yapıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yerlerinize lütfen. Lütfen yerlerinize geçin.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Değerli
milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
İnsanları kırdırıyorsunuz birbirine!
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
her biriniz, her
birimiz temsil ettiğimiz bu aziz millete karşı sorumluyuz. Bu
sorumluluk Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüyle
belirlenmiştir. Bizim, Anayasanın ve İç Tüzükün
dışında hareket etmemiz beklenemez. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yanlış
yapıyorsunuz! Yapmayın! Milleti birbirine kırdırmayın!
Burada şov yapmayın!
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Siz
kırdırıyorsunuz lan!
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Devamla) Hele hele, bu Mecliste
Anayasaya uygun, demokrasimize uygun
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yazıktır,
millete yazık! Sizin yaptıklarınız doğru değil!
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul)
Bağırma! Delirtme beni!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yerlerinize lütfen. Herkes yerine otursun.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
her türlü düzenlemeye
uygun bir şekilde getirilmiş yasal bir hak kullanılırken
.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Kürsü hatibe aittir. Lütfen herkes
yerine otursun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Milleti birbirine
kırdırmayın!
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
bu şekilde bir
kürsü işgali kabul edilemez.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Milleti birbirine
düşürmeyin! Mahvoluruz! Yapmayın, vatanın evlatlarını
birbirine düşürmeyin!
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) Ya
bağırma, bağırma!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Öncelikle, milletvekili
arkadaşlarımı sükûnete davet ediyorum (CHP
sıralarından Yuh! sesleri, gürültüler) ve bu yüce Meclisi hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
Bravo! sesleri)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ünal.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ)
Bırakın gelsinler! Bırakın gelsinler!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap
işlemi yok.
5inci madde üzerinde beşi aynı mahiyette
olmak üzere yedi önerge vardır. İlk okutacağım beş
önerge aynı mahiyettedir.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler, alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1504 esas numaralı
Kanun Teklifinin 5inci maddesi ile 2709 sayılı Kanunun
değiştirilen 87nci maddesinde yer alan öngörülen ibaresinin
belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Fırat
(Adıyaman)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Aynı
mahiyetteki önergelerimizi çekiyoruz.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Son okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesi.
İki ayrı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve tekli ederim.
Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
Adana İstanbul
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederim.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul
Ankara
Manisa
Ahmet
Haluk Koç Tekin
Bingöl Ali
Şeker
Ankara
Ankara
İstanbul
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
okunan önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Ali Şeker
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir dakika Başkan,
ben konuşacağım.
BAŞKAN Ali Şekeri davet ettim, gelmedi.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
değişiklik öngören teklifin tümü kuvvetler
ayrılığını, demokratik cumhuriyeti ve hukuk devletini
ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu hâliyle, Anayasamızın
değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk dört maddesine
aykırı olup bu hâliyle tamamen geri çekilmelidir. Bu çerçevede,
yukarıda belirtilen maddenin teklif metninden çıkarılması
talep edilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum
(CHP sıralarından Yuh! sesleri)
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşacağız,
konuşacağız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkan,
benim önergem var ya!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Önergemiz var.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşacağız,
hakkımız var. (AK PARTİ sıralarından Otur yerine!,
Provokatörsün! sesleri)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu? (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin kürsü
önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Önerge üzerinde Hüda Kaya,
İstanbul Milletvekili
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir
ara verin, böyle çalışma mı olur?
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) İsteyin
ara verelim, isteyin vermeyelim; var mı böyle bir şey!
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Parlamento yetkilerini azaltan ve Parlamentonun
yürütme üzerindeki denetim görevini neredeyse elinden alan bu düzenlemenin
tasarı metninden çıkarılması elzemdir. Milletvekillerini
işlevsiz kılarak halk iradesinin gerçek anlamda tesisinin
engellenmesine dönük diğer değişiklik hükümleriyle birlikte
değerlendirildiğinde tek kişinin hâkimiyetine dayalı bir
sistemin inşa edileceği açıktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Böylece görüşmeler
tamamlanmıştır. (CHP sıralarından gürültüler)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.27
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Bir önceki oturumda madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi 5inci maddenin gizli oylamasına
başlayacağız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, başladınız işleme.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz bu maddeyi Parlamentonun kendisini fesih ve yok etmesi olarak
algılıyoruz. Bu nedenle, bu maddenin gecenin üçünde değil,
gündüz gözüyle milletin gözünün önünde görüşülmesini arzu ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu sebeple, bu
tura mahsus, Parlamentonun feshedilmesine imkân veren bu tura mahsus bu
oylamaya katılmıyoruz. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar (!)]
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, şimdi gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
bitirelim artık, oylamaya başladık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Az önceki
yapılan iş, on beş yıldır parlamenterim, bugüne kadar
böyle bir şiddeti görmedim.
Anayasanın bu değişiklik maddesi
Cumhuriyet Halk Partisinin veya bir başka partinin diyeceğiyle
değil, millî irade ne derse o olacak. Parlamento feshedilmiyor, Parlamento
güçleniyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükûmet
sıralarını boşaltıyoruz, sadece görevli
arkadaşlarımız ve Başkanlık Divanı üyelerimiz
olacak.
Şimdi ad okumak suretiyle sayın
milletvekillerine biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı
olmak üzere üç yuvarlak pul ve bu madde için hazırlanmış olan
özel bir zarf verilecektir. Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oy
kullanmayacaklardır. Bu pullardan hangisinin ne anlama geldiğini çok
tekrar ettik, biliyorsunuz, tekrara kaçmayacağım.
Dolayısıyla, oylamanın sıhhati
için bütün milletvekillerinden istirham ediyoruz, şu alanı boş
tutacaklar.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
bakın, yine bir önceki oylamadan tamamen ayrılındı. Böyle
bir şey yok. Yani kavga oldu diye usul değişecek mi? Böyle bir
şey yok. 4,4 çağıracaksınız, arka arkaya niye
okunuyor? (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar...
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Arka arkaya okuma yok,
demin siz ilan ettiniz; dörder dörder çağıracaksınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, usulüne
uygun gizli oylamaya gösterdiğiniz hassasiyetten dolayı teşekkür
ediyoruz. Lütfen oylamayı usulüne uygun bir şekilde devam ettirelim.
Teşekkür ediyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Evet, kâtip üyelerimiz, görevli
arkadaşlarımız oy kullandı mı? Kullanmışlar.
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Var, var,
Selahattin Demirtaş var.
BAŞKAN - Evet, sayın milletvekilleri, oy
verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Başkanlık Divanı üyelerimizi de
buraya rica ediyorum.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 354
Kabul : 343
Ret : 7
Boş : 3
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ömer
Serdar Zihni
Açba
Elâzığ Sakarya (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.31
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 04.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55inci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan 439 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 12 Ocak 2017 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
sabahlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kapanma Saati: 04.34