TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı
Birleşim
12
Ocak 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Demokrat Araplar Derneğinin
kapatılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, son dönemde yaşanan terör olayları
ve Hatay iline olan etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Muhammet Müfit Aydının, Bursa iline ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hatay Milletvekili Serkan
Topalın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 6ncı
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Ankara Milletvekili Murat Emirin
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 8inci
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
17.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 8inci
maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adana Milletvekili Necdet
Ünüvarın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, çok sayıda milletvekilinin
bir görüntüyü ya da görüntünün bir kısmını paylaşmak
suretiyle belki de kendisini hedef göstermek gayretinde olduğuna
ilişkin açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok hassas bir
çizgide görevlerini yapmaya çalıştıklarına, Genel Kurulda
yaşanan şiddet görüntülerinin tasvip edilemeyeceğine, yaralanan
tüm milletvekillerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlunun davasında esas
hakkındaki mütalaada müebbet hapis cezası istenmesinin siyasi bir karar
olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kürsü masuniyetini ihlal eden
davranışların tasvip edilemeyeceğine, kürsü masuniyetini
ihlal edenleri ve fiziki müdahale içerisinde bulunanları
kınadığına, Meclisin mehabetini, saygınlığını
ve güvenirliğini korumak ve fiziki kavgalara, müdahalelere meydan vermemek
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Anayasa
değişikliği teklifi görüşmelerinin çalışma usul
ve esaslarına aykırı bir tempoyla
yapıldığına, Ağrının Tutak Belediyesinin
eş başkanlarının yerine kayyum atanmasına, 80
belediyeye el koymanın gasp olduğuna ve milletin seçiminden, oyundan
korkmak anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Parlamentonun görevinin,
kurallar dâhilinde, milletten almış olduğu temsil çerçevesinde
meseleleri müzakere etmek olduğuna ve Meclisin vazifesini
yapmasını temin etmenin herkesin ortak hukuku ve ahlakı
olduğuna, dün Genel Kurulda yaşanan olayların üzüntü verici
olduğuna ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile Bilecik Milletvekili Halil
Eldemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının söz verme konusundaki tutumuna
ilişkin açıklaması
8.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, HDP grup önerisinin
oylaması sırasında istemiş oldukları yoklama talebinin
dikkate alınmadığına ve oylamanın geçersiz
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İç Tüzükten
doğan haklarını kullanma hususunda en ufak bir tavır
biçimini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ve yoklama
talebinin sehven fark edilmemiş olduğunu kabul ettiklerine
ilişkin açıklaması
10.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, kürsü
dokunulmazlığının aslında bu Mecliste
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ve 11 HDP
milletvekilinin tutuklu olmasıyla bitmiş olduğuna ve
Cumhurbaşkanının Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
12.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Genel Kurulda yaşanan olaylar
sırasında bir milletvekilinin bacağından
yaralanmasının sorumlusu olarak kendisinin gösterilmesine, bunun
doğru olmadığına ve yaralanan milletvekilinin bu konuda bir
açıklama yapmasını istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
15.- Trabzon
Milletvekili Muhammet Baltanın, bacağından yaralanması
olayında sorumlunun İstanbul Milletvekili Eren Erdem
olmadığına ama bir CHP milletvekili olduğuna, AK PARTİ
Genel Başkan Yardımcısını arkadan yumruklayan CHP Grup
Başkan Vekilini ve bazı ifadeleri nedeniyle Antalya Milletvekili
Deniz Baykalı kınadığına ilişkin
açıklaması
16.-
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, bir kadın milletvekiline
saldırdığı şeklindeki ifadenin düzeltilmesini istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Nefiden bir dörtlük okumak
istediğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Meclisteki
çalışmaları Anayasa ve İç Tüzüke uygun ve millete
yakışır bir tarzda yürütmek için tüm grupların hassasiyet
göstermesi gerektiğine ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, Türkiyenin
imzaladığı hâlde çekince koyduğu insan haklarını
gözetmek ve korumak temelli uluslararası sözleşme ve protokollerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/423)
2.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22 milletvekilinin, TOKİnin
yaptığı ihalelerde ortaya çıkan kamu zararının
boyutunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/424)
3.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22 milletvekilinin, elektrik
dağıtım sisteminde kayıp kaçak tahsilatı konusundaki
yargı kararlarının uygulanmamasının yol
açtığı sorunların ve dağıtım
özelleştirmelerinin sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/425)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, söz konusu internet kesintilerinin,
bu kesintileri gerçekleştirenlerin, arasındaki saiklerin ve bu
kapsamda yurttaşların anayasal/yasal/uluslararası
sözleşmelerden doğan haklarının bu yolla ihlal edilmesinin
tespit edilmesi, sorumlularının belirlenmesi ve internet kesintilerine
çözüm bulunarak bugüne kadar gerçekleşen mağduriyetlerin giderilmesi
amacıyla 3/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP
Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özel
tarafından, siyasi iktidarın basın ve ifade özgürlüğünü
ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın yasaklarının
halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasiye olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Siirt
Milletvekili Besime Koncanın, Siirtin Şirvan ilçesine
bağlı Maden köyünde on altı işçinin toprak altında
kaldığı facianın yaşandığı bakır
madeni işletmesinin iş sağlığı ve
güvenliğine dair yükümlülüklerini yerine getirmemesine ve madende
yapılan son denetimlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9692)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İŞ-KURa başvuran
üniversite mezunlarının branşlara göre
dağılımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9694)
3.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 4/Cli çalışanların
mali, sosyal ve özlük haklarına dair bir çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/9783)
4.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, çalışma
yolluklarının düzensiz ve tüm personel arasında eşit olarak
ödenmesinin önüne geçecek bir çalışma yürütülüp yürütülmediğine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/9791)
5.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Ekonomi Bakanlığı
tarafından iptal edilen yatırım teşvik belgeleri
kapsamında sağlanan destek unsurlarının geri
alınmasıyla ilgili yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9797)
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Türkiyedeki üst düzey kamu
görevlisi sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/9838)
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iş bulamayan arkeologlara ve
sanat tarihçilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9855)
8.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, taşeron işçilerin
sözleşmelerinde taahhüt edilen ücret ve sosyal haklarını almakta
yaşadıkları sorunlarla ilgili Bakanlığa başvuru
yapılıp yapılmadığına ve bu tür
mağduriyetlerle ilgili denetleme ve yaptırım mekanizmasına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/9857)
9.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, bazı kamu
kurumlarının Niğde ilinde bulunmamasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/9920)
10.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TOKİnin bazı ihalelerde
yüklenicilerden araç temin ettiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/9921)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, son on yıl içinde Van,
Şırnak ve Hakkâri illerinde yapılan vergi tahsilatına,
Son on
yıl içinde Antalya ve Şanlıurfa illerinde yapılan vergi
tahsilatına,
Son on
yıl içinde Konya ilinde yapılan vergi tahsilatına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/9972), (7/9974), (7/9975)
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kamu kurumlarına ait araçlara
ve istihdam edilen şoförlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/10019)
12 Ocak 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Demokrat Araplar Derneğinin kapatılması hakkında
söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslana aittir.
Sayın Aslan, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Demokrat Araplar
Derneğinin kapatılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İlk defa bu
mikrofonlarla konuşuyoruz, biraz garip oldu galiba.
Konu şu: Arkadaşlar, Türkiyede ilk defa
bir Arap derneği KHKlerle kapatılıyor. Derneğin ismi de
Demokrat Araplar Derneği. Artık, dernek Arap olduğu için mi
kapatıldı, demokrat olduğu için mi kapatıldı,
bilemiyoruz çünkü hiçbir gerekçe sunulmamıştır. Bu derneğin
ve diğer gerek etnisite gerek inançları barındıran;
Alevilere yönelik, Kürtlere yönelik, Araplara yönelik, Süryanilere yönelik
kapatılan derneklerden dolayı bu uygulamayı
meşrulaştıranları da kınıyorum.
Tabii, bu, bizim kapanan ilk derneğimiz
değil. Maalesef, 2014ten bu yana 3 derneğimiz daha
kapatılmıştır. Biri Anadolu Arap Birliği
Derneğidir, mahkeme kararıyla kapatıldı. Biri Genç Demokrat
Araplar Derneğidir, yine mahkeme kararıyla, sırf, tüzüğünde
gençlere, çevreye, kadınlara, çocuklara yönelik yer verdiği için
kapatıldı. Bütün bu belgeleri isteyenlere ben arz edebilirim. Ve
Anadolu Arap Hareketi Derneğimiz yine bu son üç yıl içinde
kapatılmıştır. Ve şahitlerim var, hâkim bey
demişti ki: Vallahi kapatılmasını gerektirecek hiçbir
gerekçe yok ama vali bey istiyor diye kapatacağız. Siz Yargıtaya
başvurursunuz, büyük ihtimalle dernekleriniz yine açılır.
Şahitlerim de var. Tabii, hâkim bey günün birinde vekil olup bunu dile
getireceğimi hiç tahmin etmiyordu.
Demokrat Araplar Derneğinin gördüğünüz
gibi resimleri ve mühürlenmiş şekli. Yine öyle
Arkadaşlar, şunu bilelim ki Araplar,
Hazreti Nuhun gemisinin Cudiye oturmasından bu yana Anadolu ve
Mezopotamya toprakları içindedir, Samın çocuklarıdır,
Saminin çocuklarıdır, Semitiktirler. Yani biz sonradan buraya
gelmiş değiliz. Milattan önce burada
varlığımızı sürdürmekteyiz ve inşallah sürdürmeye
de devam edeceğiz.
Yine, 2009daydı galiba -açılımla
ilgili- Arapça, Kürtçe Süryanice ve diğer eski köy isimlerinin iade
edileceği söylenmişti, sözü verilmişti. 2009da müracaat
etmiştik, tabii, derneğimiz yine bir ceza almıştı, o
günkü Özgür Gündem gazetesi de bunu dile getirmişti. Binlerce
yerleşim yerinin ismi orijinalde Arapça olduğu hâlde sadece Tillo
ismi eski ismine kavuşmuştur, geriye kalan yüzlerce, binlerce isim
iade edilmemiştir. Osmanlı arşiv belgelerinde de eski köy isimlerimiz
Arapça olarak yer almaktadır. Başbakanlık Osmanlı
arşivinden aldığım belgeyi de sizlere gösterebiliriz.
Arkadaşlar, şunu hemen belirteyim ki, yani
bizler farklı dil, inanç, mezhep, ırkların sahipleri olarak, hep
beraber bu toprakları, bu vatanı beraber halas eylemişiz. Ve biz
Vatan sevgisi imandandır. hadisinin hakikatine de iman etmişiz.
Bunun bir gereği, bir ispatını da size arz edeceğim, ibraz
edeceğim yani bizim dedelerimiz, atalarımız İstiklal
Harbinde hep beraber, bu toprakların kurtarılması için
canlarını ve mallarını feda etmişler, eza
çekmişler, cefa çekmişler. Bir örneği: Bu, benim Mıhellemi
ve Arap olan Derzbineli, Darussurlu Dedem Ali Têlonun istiklal madalyası.
Bu da, istiklal madalyasının kırmızı şeritli
olduğuna dair belgesi. Kırmızı şeritli demek cephede
bizatihi savaşmış, çarpışmış demektir.
Atalarımız, dedelerimiz, birilerinin iktidarı için, birilerinin
ötekileştirmesi için bu vatanı, bu toprakları kurtarıp
bizlere emanet etmemiş. Kusura bakmayın, dedem ve dedem gibilerin
sayesinde şu anda bu Meclis kürsüsünde ve koltuklarında hepimiz
oturuyoruz. Ama şunu da kabul etmiyoruz: Bizler canımızı
verirken, birilerinin bizim dilimizi, inancımızı,
ırkımızı inkâr etmesini ve bize ait olan dernekleri
kapatmasını da asla kabul etmiyoruz ve kabul de etmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aslan.
Gündem dışı ikinci söz, son dönemde
yaşanan terör olayları ve Hatay iline olan etkileri hakkında söz
isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topala aittir.
Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, son dönemde
yaşanan terör olayları ve Hatay iline olan etkilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde iç politika iflas etmiş,
dış politika iflas etmiş; teröristler cirit atıyor,
vatandaşlarımız ölüyor, milletimiz kan ağlıyor. Suriye
savaşının Hatay ekonomisine maliyeti 8 milyar doların
üstünde. Getirmeyi planladığınız değişiklik bu
zararı telafi edecek mi? Hayır. Sadece Hatayda genç işsizlik
oranı yüzde 25. Partili cumhurbaşkanlığı geldiği
zaman gençlerimiz iş sahibi olacak mı? Hayır.
Değerli arkadaşlar, dolar 4 liraya
doğru gidiyor, euroyu konuşamıyoruz bile; borsa tamamen
çökmüş, her yanınız FETÖcü dolmuş. Memleketimizde onca
sorun varken, maalesef, bugün bir kişinin siyasi ikbali için partili
cumhurbaşkanlığı adı altında anayasal
padişahlık sistemini getirmeye çalışıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, bir kişi bir
partinin genel başkanı olacak, milletvekillerini belirleyecek,
MYKsına başkanlık edecek, parti başkanı olarak
bürokratları atayacak, atadığı kişilerden oluşan
Millî Güvenlik Kuruluna başkanlık edecek, HSYK üyelerini
belirleyecek, Anayasa Mahkemesi üyelerini atayacak, Meclisi de beğenmezse
feshedecek, üstüne de devletin ve milletin birliğini temsil edecek.
Valileri atayacak, kaymakamları atayacak, il başkanlarını,
ilçe başkanlarını atayacak; biz de bundan, bütün bunları
yaparken, ettiği tarafsızlık yeminine bağlı
kalmasını bekleyeceğiz, öyle mi? Mümkün mü bu değerli
arkadaşlar, mümkün mü? Bunun adı dünyanın her yerinde
diktatörlüktür, anayasal padişahlıktır. Bu gömlek ulusal
kurtuluş mücadelesi vermiş bu ulusa dar gelir, dar.
Giy-di-re-me-ye-cek-si-niz. On dört yılda neyi yapamadınız da
diktatörlük rejimiyle yapacaksınız?
Peki, teklifiniz bir yıl önce
yasalaşmış olsaydı Beşiktaştaki, Kayserideki,
Suruçtaki, Ankaradaki, Taksimdeki, Atatürk Havaalanındaki bombalar
patlamamış mı olacaktı, bunu engelleyebilecek miydiniz? On
dört yıldır siz iktidardaydınız. FETÖ terör örgütüne Ne
istediniz de vermedik? diyenler, on dört yıllık iktidar bu işin
neresinde, bunu size soruyorum. Her olayda parmağı olan on dört
yıllık iktidarınız, maalesef FETÖ yaptı. deyince
Kandırıldık. dediniz. Peki, yarın yeniden
Kandırıldık. derseniz kim yaptı diyeceksiniz, metö mü
retö mü yaptı diyeceksiniz?
Bugün gelinen noktada, kendi iradesiyle birlikte
milletin iradesini de tek bir kişiye bırakan bu taslağı
destekleyenleri tarih affetmeyecek ve ne yaparsanız yapın, ne
ederseniz edin, öyle bir gün gelecek ki, Hun İmparatorluğundan
Göktürklere, Karamanlılardan Büyük Selçuklu İmparatorluğuna,
Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine,
adınız, getirmeye çalıştığınız
diktatörlük rejimiyle demokrasi ve cumhuriyete ihanet edenler içerisinde
maalesef yer alacaktır. Çanakkalede yedi düvele Dur yolcu! diyen,
Amasya Genelgesinde Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı belirleyecektir. diyen, İstiklal Marşına Korkma!
diye başlayan bu şanlı millet, ne dedesi tavuk kümesinde
saklananları ne de Seyit Onbaşıları da unutmadı, saltanat
sevdalıları olan sizleri de unutmayacak. Göğsünü -bu
hayasızca- siper etmiş bu kürsüde oturan cumhuriyet
sevdalılarını da unutmayacak.
Bağımsızlığı karakteri
olarak içselleştirmiş bu yüce millet, asla size şahsi
emellerinizi gerçekleştirme şansı vermeyecektir. Her zaman
doğru olanı haykırarak halkımızla birlikte el ele,
cumhuriyetimizi sonuna kadar korumaya devam edeceğiz. Rejim
değişikliğine, diktatörlüğe, açık faşizme,
anayasal padişahlığa Hayır. diyeceğiz, Hayır.
diyeceğiz, geçit vermeyeceğiz.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Zorbalık yakışır size, zorbalık.
SERKAN TOPAL (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kimin zorba
olduğunu gördü bu Meclis.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz almak
istiyorum izin verirseniz. Saltanat sevdasından
kurtulamadınız. gibi bir ifade kullandı grubumuza yönelik.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hatay
Milletvekili Serkan Topalın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet tarihimizin en önemli
görüşmelerinden birini yapmaya başladık. Elimizden
geldiğince suhuletle, soğuk akılla süreci İç Tüzüke uygun
götürmeye çalışıyoruz.
Az önce konuşmacının bizi hayretler
içerisinde bırakan, sanki hiç İç Tüzükü okumamış gibi,
sanki hiç teklifimizi okumamış gibi o teklifi daha demokratik, daha
millî egemenlik vurgusu olan bir teklif değil de sözüm ona saltanat
sevdalılarının, sözüm ona diktatörlük rejiminin
yandaşlarının hazırladığı bir metinmiş
gibi ifade etmesini şaşkınlıkla izledik.
Değerli arkadaşlar, dün bu tabloda, bu
Genel Kurulda Gazi Meclisimizde hiç kimseye yakışmayan tablolar
yaşadık. Aslında konuşmacının ifade ettiği
saltanat sevdası yaklaşımının da millî egemenliğe
Hayır. demenin de kimler tarafından nasıl
yapıldığını tüm Türkiye görmüş oldu. Bu kürsüye
saldıran, kürsüyü işgal eden, Meclisteki vekilleri
konuşturmayan, kendi siyasi kültürlerinden beslenen, sonuç olarak buraya
çıkıp da bizi engellemeye çalışanların tablosunun ne
olduğunu millet görmüş oldu.
Size rağmen daha demokratik bir ülke istiyoruz;
size rağmen saltanata, diktatörlüğe karşı çıkarak daha
millî güvenliğin, daha millî egemenliğin kuvvetli olduğu, daha
çok demokrasinin olduğu bir ülkeyi hep beraber inşa etmek istiyoruz
arkadaşlar.
Önyargısız bir daha bizim teklifimizi
okuduğumuzda, fren-denge sisteminin nasıl olduğunu, nasıl
millete hesap verebileceğini, Meclisle
Cumhurbaşkanlığının karşılıklı
dengesinin nasıl olduğunu daha iyi görebileceksiniz. Ancak siz
gözünüzü kapattığınızda sadece kendinize gece
yapıyorsunuz. Vursanız da kırsanız da bu kürsüyü
kaldırmaya kalksanız da biz buradayız, bu milletin isteklerini
yerine getirmek için buradayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, on beş
yıldan beri millete rağmen bir iş yapmadık. Aynı
şekilde görevimizi yapacağız, bu teklifi, sizin saltanat diye
aşağılamaya kalktığınız, iftira
attığınız, hakaret ettiğiniz bu teklifi millete
götüreceğiz. Patron millettir, ne derse o olacak, size rağmen olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisini bu kürsüyü kırmakla, yıkmakla itham etmiştir. Cevap
hakkımızı kullanacağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalan mı ya, yalan
mı?
BAŞKAN İki dakika süre ben size de söz
vereceğim. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle sayın grup başkan vekilinin
dün yaşananların bu Meclise yakışmadığı
konusundaki ifadelerine katılıyorum. Bu Mecliste dün yaşanan
olaylar sırasında gerek Adalet ve Kalkınma Partisinden
Sayın Genel Başkan Yardımcısı Fatih
arkadaşımızın gerekse yaralanan ve zor durumda kalan tüm arkadaşlarımızın
üzüntüsü içindeyiz, bugün de bunu ifade ettik. Ancak eğer siyaset
yapıyorsanız şunu bilin: Doğrulardan ayrılarak, gerçek
dışı bir şeyler söyleyerek, algı yönetimi yaparak,
binlerce sosyal medya hesabındaki trolü kullanarak gerçekleri yanıltamazsınız.
ALİM TUNÇ (Uşak) Arkadan gelip
kalleşçe vurarak
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Dün Cumhuriyet Halk Partisi
sizlere, grup başkan vekillerinize defalarca şunu söyledi: Meclisi
ilga edecek, ortadan kaldıracak, yetkilerini bir başkasına
devredecek bir maddeyi
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Milletten
korkmayın, hep korktunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
gece yarısı,
televizyon yokken milletten kaçırarak görüşmeyin, bunu yarın
yapalım, yoksa buna demokratik tepkimizi göstereceğiz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kürsü
işgali demokratik tepki değildir.
ALİM TUNÇ (Uşak) Böyle demokratik tepki
mi olur, bu gasp olur, gasp!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hayır, gece üçte
olacak. dediniz. CHP olarak geldik, konuşmamızı yaptık,
sonra da -dünyadaki tüm parlamentolarda, Amerikada on altı saat
filibuster oluyor, İspanyada on yedi saat adam kürsüye geliyor- ey
sabırsızlar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
yedi
dakika dayanamadınız -bu kürsüyü tuttuk- geldiniz 300 kişi, bu
kürsüyü devirdiniz. Bu kürsüyü buradan söküp saraya götürmeye
kalktınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, dün sizin gözlerinize baktım, sizin
gözlerinize.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) O kürsüyü
işgal eden sizsiniz, siz!
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Halktan
korkuyorsunuz siz, milletten korkuyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bir gece önce
kendiliğinden kulisimize gelip bir bardak çayımızı içmeye
gelenler, dün gece buraya kanımızı içmeye gelmişlerdi. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Yalancı!
Yalancı!
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Milletin
vermediğini zorla almaya kalkıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Şerefsiz! Allah belanı versin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri bir saniye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ALİM TUNÇ (Uşak) Kalleşler belli,
kalleşler! Arkadan gelip vuranlar belli!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri istirham
ediyorum, sabırlı olun. Varsa bir sataşma, söz vereceğiz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Önce çektiğiniz
yayınları bir izleyin, ondan sonra konuşun.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
grubumuza dönerek Kan içmeye geldiniz. diye ifade ettiler. Söz alıp
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan, lütfen bu
tartışmayı bitirelim.
3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; istemesek de siyasette bazen polemik olur,
tartışma olur, kavga olur.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Seviye olur seviye, zekâ ve seviye olur.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama iftiranın,
seviyesizliğin, hakaretin bu kadarını, inanın
şaşırarak izliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Tek parti
dönemini istiyorlar tek parti, alamayacaksınız bunu, millet var. Kan
ağlattınız bu millete yıllarca.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, rahat olun, 15 Temmuzda bu Meclisi, bu kürsüyü işgal
edemeyen Silahlı Kuvvetler -tırnak içerisinde- nasıl bir cevapla
karşılaşmışsa, arkadan bizi vurmaya kalkan, iki
arkadaşımızı kalleşçe, alçakça, şerefsizce
arkadan vuranlar da aynı cevabı alacaklardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dün, bütün millet nasıl saldırı
olduğunu burada gördü arkadaşlar.
Arkadaşlarımızın rencide olmaması için
ayrıntıya girmeyeceğim ama hastanede kalan iki
arkadaşımıza da olayın dışında, izlerken,
arkadan vurulduğunu, arkadan yumruk atıldığını
tüm medya gördü. İnsaf diyorum, diyecek bir şeyim yok.
İki, değerli arkadaşlar, arkadan
vurmanın ne demek olduğunu bu kürsüden söyleyemiyorum ben, siz ne
olduğunu biliyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Kalleşliktir, kalleşlik!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir diğer ifade, dedi
ki sayın grup başkan vekili: Bu kürsü buradan gidecek. Dün beraber
izledik arkadaşlar, 300 kişi burada beraberdik. Bu kürsüde
konuşan bir grup başkan vekili varken, döndü grubuna, Gelin buraya.
dedi ve burayı işgal etti.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Provakatör!
BÜLENT TURAN (Devamla) Polatlının
sınırlarına gelen düşman askeri burayı işgal
edemedi, siz de edemeyeceksiniz, edemeyeceksiniz! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Siz burayı işgal etmeye kalkınca
grubumuz da bu milletin kürsüsünü tekrar millete vermek için gereğini
yaptı, olay bundan ibaret. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Biz kürsüyü koruduk,
kürsüyü savunduk.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, size rağmen oyuna gelmeyeceğiz.
SALİH CORA (Trabzon) O kürsü milletindir!
BÜLENT TURAN (Devamla) Üç günden beri sakin olan
sizler, hangi talimatla bilmiyorum, dün aniden kavgaya
başladınız.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Akşam geldi gitti mi?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Oyuna gelmeyeceğiz.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Akşam geldi gitti.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Hangi kafayla bunu yaptığınızı biliyoruz ama bu
milletin dediğinden başka bir şey burada olmayacak.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Terör örgütlerinden talimat alıyorlar.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Turan.
Sayın Altay...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Dünden beri birinci tartışmadan, birinci
olmasını istemediğimiz... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Hesabı sana sorulacak!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, istirham ediyorum. Sayın grup başkan
vekilleri karşılıklı olarak, varsa sataşmalarda cevap
hakkı kullanıyorlar; ben de dinlemek durumundayım onları.
Buyurun Sayın Altay. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Balta...
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Ayıp! Ayıp!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Balta...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Orayı susturur musunuz.
BAŞKAN Sayın
Altay, ben sizi dinliyorum.
Ben sizi dinliyorum, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Dün birinci tartışmada yaşananlarla ilgili...
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Balta, kuduz aşısı oldun mu?
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Oldum, oldum!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) ...bir açıklama yapmıştım.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Aşı nereden geldi?
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Oldum!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Aferin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bunun üzerine çok sayıda...
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
133 kişi karantinaya alınması lazım, hem de kafesli
karantina.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Yedek kuduz aşısı getirttir, yedeği
hazır olsun.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Şüpheli var, 133 şüpheli var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bir müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Ben dinliyorum,
sizi dinliyorum efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) O zaman burayı açın Sayın Başkan. Arkadaşların
da beni duyması lazım. Buradan konuşayım o zaman.
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Engin Altay, bunun hesabı sorulacak sana!
BAŞKAN Buyurun,
dinliyorum ben sizi. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Arkadan
yıkmanın size hesabı sorulacak!
BAŞKAN Açalım bir
dakika arkadaşlar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ATİLA SERTEL
(İzmir) Tehdit etme! Tehditçi!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen... Lütfen sayın milletvekilleri...
Buyurun Sayın Altay.
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Bunun hesabı sorulacak sana!
ATİLA SERTEL
(İzmir) Tehdit etme!
SALİH CORA (Trabzon) Yüz
yüze gel, yüz yüze; arkadan değil.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Ya, gel geleceksen, tehdit etme! Delikanlıysan gel! Hadi,
delikanlıysan gel!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekilimize söz verdim. Lütfen...
Buyurun Sayın Altay.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Nerede canlı yayın şeyiniz?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Dün burada...
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Niye vazgeçtiniz?
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
FETÖcüler gibi arkadan vurmayacaksın! Hesabı sorulacak sana! Bunun
hesabını vereceksin!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) FETÖcü sensin! ByLockcu!
Dün burada
yaşananları, birinci tartışmada yaşananları,
çıktım anlattım. Çok sayıda sayın milletvekilinin bir
görüntüyü ya da görüntünün bir kısmını paylaşmak suretiyle
akıllarınca beni belki de hedef göstermek gayretlerini biliyoruz;
ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Fakat, belli ki Genel Kurul
tatmin olmamış.
BAŞKAN Sayın Altay, iki dakika
sataşmadan söz veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, çok
sayıda milletvekilinin bir görüntüyü ya da görüntünün bir
kısmını paylaşmak suretiyle belki de kendisini hedef
göstermek gayretinde olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir olayın
görüntüsünün belki de üçte 1lik bir kısmını izleyerek
vardığınız bu kanaatten dolayı belki sizi çok
suçlamamam lazım, çok suçlamamam lazım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Senin öyle bir
hakkın da yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) İyi, konuşun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
dinleyelim lütfen, dinleyelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu şekilde bizi
sindireceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından Başlatan sizsiniz. sesi) Şurada
adabınızla oturun, adabımızla konuşalım. (CHP
sıralarından alkışlar) Anladın mı? Siz buraya
kurulu gelmişsiniz, belli, kurulu gelmişsiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Kurulu gelmişsiniz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Hesabı sorulacak
sana!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir mesele anlatmaya
çalışıyorum ben, dinlerseniz
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Millet size
hesabını soracak!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne diyorsun ya! Ne
diyorsun sen!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Ne diyorsun sen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen ne diyorsun!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sen ne diyorsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel... Ne
yapıyorsun sen ya!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Gel
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne yapıyorsun sen!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Ahlaksız seni!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne diyorsun sen, ne?
Derdin ne senin, derdin ne?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Derdim, sana hesap
sormak.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ohh, oh, oh, oh!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne yapacağız?
Biz gidelim mi Meclisten?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hadi güle güle, hadi güle güle!
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz gidelim mi?
YUSUF BAŞER (Yozgat) Git.
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul)
Arkadan vurana ne denir bilir misin?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne diyorsun, sen ne
diyorsun? Nereye geliyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oturur
musunuz lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nereye geliyorsun sen?
Nereye geliyorsun sen?
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul)
Puşt denir, puşt.
BAŞKAN Lütfen, lütfen, lütfen
SALİH CORA (Trabzon) İstediği yere
gelir.
BAŞKAN Tamamlasın. Lütfen, sayın
milletvekilleri, sakin olalım ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Puşt sensin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Engin Altaya ne zaman
söz verilse
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, ben
söyleyeyim, istediğiniz gibi yorumlarsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Adamın işi
gücü tahrik.
ENGİN ALTAY (Devamla) Neydi? Akif Yılmaz
arkadaşımızla bir olay yaşadık. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Özür dilemen lazım
orada.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Kalleş gibi
vuruyorsun arkadan.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Nefi
ENGİN ALTAY (Devamla) Nefiyi bilmiyorum ben,
onu bilmiyorum kardeşim.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Akif Yılmaz
arkadaşımız için
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Arkadaşmış! Ne arkadaşı ya!
ENGİN ALTAY (Devamla)
buradan da Üzgünüm.
dedim.
SALİH CORA (Trabzon) Özür dilemeniz
lazım ondan.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaşlar
Sayın Başkan, süreyi kullanamadım
ben, takdir edersiniz.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha
vereceğim.
SALİH CORA (Trabzon) Üzülmekle olmuyor; ben
de üzgünüm.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaşlar,
dinlersiniz dinlemezsiniz, kabul edersiniz etmezsiniz, hepimiz
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kürsü işgali yaptınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, yaptık, gene
yaparız gerekirse. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bir daha
yapın, hadi bir daha yapın!
SALİH CORA (Trabzon) Hadi bir daha yap!
ENGİN ALTAY (Devamla) E, yapıyorum, ne
olacak?
SALİH CORA (Trabzon) Hadi bir daha yap, hadi
davet et, hadi davet et!
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, niye
kaşıyorsunuz kardeşim?
ALİM TUNÇ (Uşak) Yapın da görelim.
SALİH CORA (Trabzon) Hadi grubunuzu oraya
davet edin. Cesursanız davet edin grubu oraya.
BAŞKAN Sayın Altay, tamamlayın
sürenizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, sayın
grup başkan vekilleri, güzel, taktikleriniz iyi.
Akif Yılmaz, tanıyarak ya da
tanımayarak
(AK PARTİ sıralarından provakatör sesleri)
yandan beni buradan aşağıya itmeye çalıştı.
Kendisi gelsin inkâr etsin; edemez, edemez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok öyle bir şey,
yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Dedim ki: Ne
yapıyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok öyle bir şey.
ENGİN ALTAY (Devamla) İtiştik
kardeşim, karşılıklı itiştik. Ben de onu tuttum,
aşağıya ittim, itmedim demiyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Tutuyorsunuz,
boğazını sıkıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadan kim kime
vuruyorsa kalleştir, kalleştir, evet. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ)
Kalleştir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben vurmadım, ben
itiştim adamla. Ben adamla boğuştum, itiştim.
ALİM TUNÇ (Uşak) Kalleşler
içinizde, kalleşler orada.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
Genel Kurulu susturmak sizin göreviniz.
BAŞKAN Sayın milletvekili
Konuşun Sayın Altay, Genel Kurula hitap
edin siz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ve kavgada yumruk
sayılmaz ayrıca, dünkü arbedeyi bütün dünya gördü.
ALİM TUNÇ (Uşak) Evet, herkes gördü.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu
tartışmalarda kim kime vurmadı?
ALİM TUNÇ (Uşak)
Arkadaşımızın ayağını
ısırdılar.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadan vuran
kalleştir, kalleştir. Vurmadım diyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir bölümünü izleyip
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Hepsini
izledik biz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Akif Bey gelsin, yemin
etsin Engin Altayı ben itmedim. desin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Bir dakika uzattım ben.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dakika Sayın
Başkan.
BAŞKAN Uzattım Sayın Altay,
teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben konuşamadım
ki.
BAŞKAN Uzattım Sayın Altay bir
dakika.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Aynen arkadan
milletvekili gibi sen de kalleş, arkadan vurdun, yüzüne vuramazsın.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Evet,
doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne diyorsun ya?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Dediğimi duydun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadan vuran
kalleştir.
ALİM TUNÇ (Uşak) Kalleşler diyor,
arkadan vurur. Sizin de aranızda kalleşler var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Akif Yılmaz
gelsin, yemin etsin Ben Engin Altayı itmedim. desin, kabul
edeceğim; edemez, diyemez. Olay böyle yaşandı. Nasıl
isterseniz öyle yorumlayın.
ALİM TUNÇ (Uşak) Öyle yorumluyoruz biz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne istersen yap! (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Öyle yorumluyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öte yandan şunu da
söylememiz lazım.
ALİM TUNÇ (Uşak) Gereğini de aynen
öyle yapacağız.
ENGİN ALTAY (Devamla) 15 Temmuzda
Bakın, bir şeyi bilin, biraz parlamentolar tarihine falan bakın.
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Çok iyi
biliyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Siz çok biliyorsunuz da
arkadan vuruyorsunuz, çok biliyorsunuz ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Kürsüye dokunulmaz,
kürsüye siz dokundunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Çok biliyorsunuz ya,
arkadan vuruyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) 15 Temmuzda bu kürsüyü
FETÖcüler yıkamadı ama dün gece siz yıktınız, bunu
unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Yalan söylüyorsun!
YUSUF BAŞER (Yozgat) Adam utanır be!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, bir saniye
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum,
lütfen, bakın
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, polemik uzamasın diye kürsüye
çıkmayacağım.
Sayın Başkanın ifade ettiği
Arkadan vuran kalleştiri
Kalleştir arkadaşlar, kim arkadan
vurmuşsa kalleştir, onu söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
onun dışında, bu kürsü milletin kürsüsü; hukukunu
kollayacağız, gereğini yapacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika
Pardon
Sayın Başkan, tutanağa geçsin.
Arkadan
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Durun
Dur bakalım
Dur bakalım
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, gündem dışı üçüncü söz,
Bursa ili hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydına aittir.
Sayın Aydın, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının,
Bursa iline ilişkin gündem dışı konuşması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; arkamda gördüğünüz yazı:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Doğrusu,
bazıları belki bunu içine sindirmemiş olabilir ama bu
yazıyı görerek dahi bu kürsüyü hiç kimsenin işgale hakkı
yoktur. Bunu böyle bilelim ve bizi kimse hizmetimizden, bu millete hizmetten de
geri koyamayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hatırlarsanız, ikisi de vefat etmiş,
Calp, Özala dedi ki: Ben bu köprüyü sattırmayacağım. O da çok
rahat bir şekilde Satacağım. dedi ve neticede
satıldı. Biz işimize bakacağız ve bu topluma
yararlı olmak için elimizden gelen, bugüne kadar
yaptıklarımızın yanında, hepsini yapmaya devam
edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
Hükûmetinin on beş yılda inşa ettiği bir dönüşüm
sayesinde, ülkemizin sadece birikmiş sorunlarını çözmekle
kalmadık, yükselen, güçlü, itibarlı bir ülke olma yolunda
sağladığımız demokratik istikrar ve eserlerimizle de
gösterdik. İlk kez milletimizin karşısına çıkarak
Türkiyeyi yönetme irademizi beyan ettiğimizde, bize Nereden kaynak
bulacaksınız? diye sorulduğunda, Kaynak Türkiye.
demiştik. Derin bir kriz içinde devraldığımız ülkemizi
dünyada iddia sahibi, güçlü, saygın ve itibarlı bir konuma getirdik.
Milletimizin kurduğu, istikametini milletin belirlediği ve sadece
millet eliyle kendini yenileyen bir parti olarak ülkemizde demokrasi ve hukuk
devletinin kökleşmesi, vatandaşlarımız ile hizmet üretecek
olan kurumlarımız arasında bir mesafe kalmaması için var
gücümüzle, aşk ve heyecanla bundan sonra da
çalışacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarih, kültür, turizm, tarım ve sanayi şehri Bursa
ilimizle ilgili kısaca bilgi sunmak istiyorum. On beş
yıllık süre içinde, Bursamıza 20 milyarın üzerinde hizmet,
yatırım yaptık. Bunların ulaştırma ve haberleşme,
eğitim, sağlık, adalet, orman ve su işleri, çevre ve
şehircilik diye uzun uzadıya söyleyemeyeceğim.
Bursamızı zaten beş dakikada anlatma imkânımız da
yoktur doğrusu, bunu da arz edeyim. Kısa başlıklarla mevcut
durumumuzu arz ediyorum. Gelişmiş altyapısı, dinamik
girişimcileri ve yüksek iş kalitesiyle uygun yatırım
ortamı, dört saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyardan fazla
insanın yaşaması ve ulaşılabilmesi, Türkiyenin gelir
seviyesi en yüksek 4üncü şehri, Türkiyenin 2nci büyük ihracat kenti,
işsizlik oranında yüzde 7-8le Türkiye ve AB ortalamasından daha
iyi performans, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyiyle ilk 5
şehirden birisi, İpek Yolunun en önemli durağı, tarihî
süreçten gelen ticaret kültürü; tekstil, otomotiv, makine, mobilya ve
tarımda güçlü üretim altyapısı, sektörlerde dünyayla rekabet
gücü, bine yakın uluslararası yatırımcının
bulunduğu bir şehir, toplam 21 sanayi bölgesi ve 1 adet serbest
bölge, lojistik geçiş bağlantıları sağlayan stratejik
coğrafi konum; hava, kara, deniz ve demir yolu entegrasyonu,
İstanbula kırk beş dakikalık bir mesafe, yaşam
kalitesi en yüksek şehirler sıralamasında dünyada 37nci,
değerli arkadaşlarım, dünyada 37nci ve Türkiyede de 1inci
sıradayız. Tarihî çarşı ve hanlar bölgesiyle UNESCO Dünya
Miras Listesine girdik. Dünya standartlarında eğitim veren 2 tane
üniversite, kış ve doğa sporları turizmi, kongre, termal,
sağlık, tarih ve inanç turizmi bakımından yüksek
potansiyel; verimli ovaları ve doğal zenginlikleri, Bursa büyürse
Türkiye büyür. sloganıyla Türkiyenin ihracatının yüzde
76sını Bursanın merkezinde bulunduğu 1inci bölge
şehirleri gerçekleştirmektedir, Türkiyenin ileri teknoloji
ihracatının yüzde 60ını, orta-ileri teknoloji
ihracatının da yüzde 80ini Bursa merkezli 1inci bölge
şehirleri yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Türkiyenin
2023 yılı kilogram başına ortalama ihracat hedefi 4 dolar.
Bugünden biz 2023ü de yakaladık.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
bugün sadece grup başkan vekillerine yerinden üçer dakika süreyle söz
vereceğim; 60a göre söz almayı bugün uygulamıyorum.
Evet, sisteme giren
sayın grup başkan vekillerine üçer dakika söz vereceğim.
Buyurun Sayın Gök.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak çok hassas bir çizgide görevlerini yapmaya
çalıştıklarına, Genel Kurulda yaşanan şiddet
görüntülerinin tasvip edilemeyeceğine, yaralanan tüm milletvekillerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve İstanbul Milletvekili
Enis Berberoğlunun davasında esas hakkındaki mütalaada müebbet
hapis cezası istenmesinin siyasi bir karar olduğuna ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
önemli bir anayasa değişiklik teklifinin maddelerini
görüşüyoruz. Elbette her partinin, durduğu yer, ideolojisi ve ilkeler
açısından farklı düşünmeleri normal. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu Gazi Meclisin Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş
ilkelerine, parlamenter demokrasinin güçlenmesine, kuvvetler
ayrılığının daha da güçlenmesine, yargı
bağımsızlığına bağlı olarak ve herkesin
anayasal sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla görevini
yapması konusunda çok hassas bir çizgide görevimizi yapmaya
çalışıyoruz. Tüm kaygımız, Gazi Meclisimizin yüz
kırk yıllık parlamenter demokratik geleneğinden
ayrılarak ne olacağı belli olmayan, eğer seçilirse, Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahi seçilse onda
toplanmasını istemediğimiz yetkiler konusunda kamuoyunu ve
Meclisimizi bilgilendirmek ve bu konudaki muhalefet hakkımızı
kullanmaktır. Tüm çabamız budur. Tüm çabamız Türkiye içindir.
Tüm çabamız Türkiyenin daha iyi yerlere ulaşması ve bu konuda
ileride bizi bekleyebilecek kargaşalardan, kaoslardan kurtarmak için büyük
bir çabanın ürünü olarak burada arkadaşlarımız fikirlerini
söylüyor, gerekirse kimi eylemleriyle de bunu desteklemeye
çalışıyor.
Elbette burada yaşanan
şiddet görüntüleri tasvip edilemez. Ben Sayın Fatih Şahin
kardeşimizin bir operasyon geçirdiğini öğrendim, kendisine
geçmiş olsun diyorum. Ayrıca, bu eylemler sırasında,
etkinlikler sırasında yaralanan, ismini bilmediğimiz tüm
arkadaşlarımıza da geçmiş olsun diyorum, başta kendi
milletvekilimiz Fatma Kaplan Hürriyet olmak üzere.
Önemli olan, halkın
bilgilenme hakkının kullanılması, konuşmaların
naklen verilmesi ve kamuoyunun oluşmasına fırsat verilmesidir.
Bakın, Ankara Valiliği bir karar
aldı; Ankarada bizim görüşlerimizi anlatmak için
yapabileceğimiz toplantılar yasaklandı, stat açılması
yasaklandı, basın açıklamaları yapılması
yasaklandı. Bu şartlar altında biz görüşlerimizi nasıl
açıklayacağız? Tüm çabamız, tüm isyanımız,
yapılacak bu uygulamalarda hakkaniyetli, adil olunması ve meşru
kanalların açılmasıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
duyarlılık içerisinde, Gazi Meclisimizi bekleyecek tehlikelerden
korumanın telaşı içerisindeyiz, Gazi Meclisimizi
kıskançlıkla koruma arzusundayız. Bunu yaparken bütün
arkadaşlarımızın
Toparlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
bu hassasiyetimizi
anlamalarını kendilerinden bekliyoruz. Elbette bu tasarı
Meclisten geçerse doğal olarak referanduma gidecektir, bu
görüşlerimizi halkımızla da paylaşacağız, bundan
hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Doğal olarak biz parlamenter demokrasinin
güçlenmesine ve kuvvetler ayrılığının daha da
güçlenmesine yönelik çabalarımızı burada anlatma çabaları
içerisinde olacağımızın herkes tarafından bilinmesini
istiyorum.
Ayrıca, dün İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Enis Berberoğlunun yargılandığı davada,
hiç de kendisine iddianamede itham edilmeyen bir suç isnadından
dolayı müebbet hapis cezasıyla savcı tarafından esas
hakkındaki mütalaasının verilmesini Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hukukun üstünlüğüne, yargı
bağımsızlığına aykırı bulduğumuzu
ve bunun bir siyasi karar olduğu gerekçesiyle de reddettiğimizi tüm
kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Akçay, buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kürsü
masuniyetini ihlal eden davranışların tasvip
edilemeyeceğine, kürsü masuniyetini ihlal edenleri ve fiziki müdahale
içerisinde bulunanları kınadığına, Meclisin
mehabetini, saygınlığını ve güvenirliğini korumak
ve fiziki kavgalara, müdahalelere meydan vermemek gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY(Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kürsü masuniyeti
kavramını bir kez daha çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Kürsü
masuniyeti yani kürsünün korunması, kürsünün
dokunulmazlığı kavramı, sadece kürsüde hatip varken
hatibin dokunulmazlığı değildir. Bunun yanı sıra,
ayrıca, bizatihi, kürsüde hatip olmasa dahi kürsü
dokunulmazlığı ve kürsünün korunması gerekir ve
kutsallığı söz konusudur. Çünkü, aziz milletimizin en yüce
makamı Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna göre, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de en önemli mahfili kürsüdür. Kürsüyü işgal kendi
kendimizi inkârdır, reddir ve çok kötü bir durumdur. Hiçbir şekilde
kürsü masuniyetini ihlal eden davranışlar tasvip edilemez. Kürsü
masuniyetini ihlal edenleri, fiziki müdahale içerisinde bulunanları
-bugüne kadar itibarıyla- kınıyorum ve bundan sonra bu tür kürsü
masuniyetine zarar veren hiçbir şart altında kabul edilemez
davranışlara meydan verilmemesini temenni ediyorum.
Geçmişte, 23üncü,
24üncü Dönemlerde de benzeri hadiseler yaşandı ancak dünkü veya bu
gece sabaha karşı yaşanan hadise gözlerimizin önünde cereyan
etti ve bizzat yaşayarak, somut bir şekilde gördüm ki planlı,
programlı, organize, fiziki bir davranış sergilendi. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, geçmişte olduğu gibi bugüne kadar da bu kürsü
masuniyetini özenle koruyan bir grup olarak ifade ediyorum, asla böyle bir
şeyi aklımızdan geçirmediğimiz gibi, tasvip etmiyoruz ve bu
tür müdahalelerin yanlış olduğunu tekraren ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum, tamamlayın lütfen
siz de.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Değerli milletvekilleri,
elbette bu yüce Mecliste görüşülen çeşitli kanunlara, anayasa
değişikliklerine karşı olanlar, kabul edenler
olacaktır, hatta buna şiddetle karşı ve muhalif olmak da
mümkündür. Fakat, işin esasına karşı çıkanlar
karşı çıkışlarının usulünü asla
bozmamalıdırlar. Burası da yaşanan kötü
davranışların, yüce Mecliste yaşanan gerilimlerin,
tahriklerin millete, mahalleye, sokaklara, işyerlerine
taşınacağını da dikkate alarak sorumluluk içerisinde
hareket etme mecburiyetimiz vardır ve yüce Meclisin mehabetini,
saygınlığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, açalım bütün
grup başkan vekilleri için, tamamlasınlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
ve güvenirliğini özenle
korumamız gerekir. Hiçbir şart altında fiziki kavgalara,
müdahalelere meydan verilmemesi gerekir ve grup yönetimlerinin de bu konuda
gereken hassasiyeti mutlaka göstermesi gerekir.
Şimdilik söyleyeceklerim bunlar Sayın
Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım
4.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Anayasa değişikliği teklifi
görüşmelerinin çalışma usul ve esaslarına aykırı
bir tempoyla yapıldığına, Ağrının Tutak
Belediyesinin eş başkanlarının yerine kayyum
atanmasına, 80 belediyeye el koymanın gasp olduğuna ve milletin
seçiminden, oyundan korkmak anlamına geldiğine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; şunu söyleyeyim: Biz, gerçekten çalışma
yaşamına, esas ve usullerine aykırı bir çalışma
temposuyla burada çalışıyoruz. Şöyle ki: Bu,
uluslararası sözleşmelere de, ILO Sözleşmesine de
aykırı. Ne bir çalışma mesai saatlerimiz var ne mefhumu
var. Bunun üzerine yorgunluk, psikolojik gerginlik büsbütün artıyor ve son
iki gündür istemediğimiz olaylar cereyan ediyor. Buradan hareketle, şimdi,
Anayasa görüşmelerinin başladığı ilk gün, Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop şunu söylüyor: Acelemiz
yok. 2019da yürürlüğe girecek olan bir teklifi görüşüyoruz.
Sayın Şentop, Sayın AKPliler, bizim hiç acelemiz yok,
Türkiyenin hiç acelesi yok. Eğer aceleniz yok ise geceli gündüzlü, hafta
içi, hafta sonu bu ne telaş, bu ne yangından mal kaçırma
paniği?
Buradan hareketle söylüyorum, bir:
Açılış ve kapanış saatleri doğru düzenlenmeli,
burada milletvekillerinin kendi dertlerini, meramlarını,
muratlarını doğru anlatabilecekleri koşullarda bu
görüşmeler yürütülmelidir ve arada, örneğin dört gün
çalışılır, bir gün ara verilir, beş gün
çalışılır, bir gün ara verilebilir. Bunu öneriyorum.
Sayın Şentop diyor ki: 2019da
yürürlüğe girecek olan bir paketi görüşüyoruz, acelemiz yok. Eminim
ki diğer partilerin hiç acelesi yoktur ama burada iktidar partisinin
yangından mal kaçırmaya çalıştığı gibi bir
gerçeklikle karşı karşıyayız.
Bir diğeri, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, hakkında hiçbir soruşturma
yürümemiş, dava açılmamış, Ağrının Tutak
Belediyesinin eş başkanlarının yerine dün kayyum
atandı. Bir soruşturma yok veya bir mülkiye müfettişinin olumsuz
raporu yok. Millet iradesinden o kadar söz edenlerin, millet iradesini
ayaklarının altına alarak, hiçbir zaman bir belediye seçimini
kazanamayacakları yerlere karşı bu kayyum atama uygulaması
bizim için gasptır. İktidar partisi gaspçılık yapıyor.
Eğer bu kadar, suçladıkları kadar, belediyelerden halk memnun
değilse ve millet iradesine zerre saygısı varsa bu
iktidarın, buyursun, seçime gideriz. 3 büyükşehir belediyesine kayyum
atandı. Buyursunlar, birinde Cumhurbaşkanı, birinde
Başbakan, birinde Meclis Başkanı, bizim
arkadaşlarımızın, o kadar aleyhlerinde propaganda yürütülen
arkadaşlarımızın karşısında aday olsunlar.
Hadi, kazanabiliyorlarsa kazansınlar. Millet, millet, millet
diyorsunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Silah olmasaydı kazanılırdı zaten. Silah ve tehditlerle
nasıl oy topladığınıza ben şahidim, ben; iki
yıldır ben şahidim. Kendi onurunuzla oy almadınız,
silahınızla oy aldınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Milyonlarca oy
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, bu, büyük
bir acizliğinizin ifadesidir.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Kendi onurunuzla oy almadınız, silahınızla oy
aldınız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz eğer örgütsel
silahlı gerçekliğe bir üstünlük kaybetmişseniz o zaman bu sizin
acizliğinizdir. Seçimlerde silah milah olmaz, her yerde askerin polisin
etkinliği vardır. Tekrar söylüyorum: Soruşturma,
kovuşturma, dava olmayan belediye başkanlarına kayyum atamak
millet iradesine saygısızlıktır, onun iradesini
tanımamadır.
Seçime gitmemenizin nedeni ise o milletten
nasıl bir tokat yiyeceğinizin farkında oluşunuzdandır.
Bu getirmek istediğiniz rejim de son iki yılda işlenmiş
olan, hesabı verilmeyecek olan suç ve günahların üstünü yeni bir
rejimle kapatarak hesap verilebilirlikten, sorgulanmaktan, yargılanmaktan
duyulan hezeyan ve korkudan başka bir şey değildir. Bunu
özellikle ifade etmek isterim.
Ya değilse, 80 belediyeye el koymak gasptan
başka bir şey değildir, milletin seçiminden, oyundan,
demokrasisinden, meşruiyetinden korkmaktan başka hiçbir anlama
gelmiyor. İktidar, güç getiremediği yerlerde gayrimeşru
yöntemlere başvurmaya devam ediyor diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Parlamentonun görevinin, kurallar dâhilinde, milletten almış
olduğu temsil çerçevesinde meseleleri müzakere etmek olduğuna ve
Meclisin vazifesini yapmasını temin etmenin herkesin ortak hukuku ve
ahlakı olduğuna, dün Genel Kurulda yaşanan olayların üzüntü
verici olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; burası Parlamento. Bu
Parlamentoyu bu şekilde oluşturan, dört partiden müteşekkil
temsilciler marifetiyle var eden bizatihi milletin kendisi. Parlamentonun
görevi, kurallar dâhilinde milletten almış olduğu temsil
çerçevesinde meseleleri konuşmak, müzakere etmek ve bir yere
bağlamak. Bunu kurallar çerçevesinde yapacaktır. Esasen, Parlamento
görüşmelerinde kürsü, milletten aldığı yetkiyle müzakerelere
ilişkin kanaatlerini vekillerin aktarma yeridir.
Burada insanların elbette aynı fikirde
olmaları beklenmez. Görüşmüş olduğumuz Anayasa
değişiklik teklifi konusunda partilerin farklı
yaklaşımları söz konusu ama milletin vermiş olduğu yetki
çerçevesinde bu müzakerelerin yapıldığı, parti
konumlarının bu şekilde oluştuğunu unutmayalım.
Kürsü masuniyeti dediğimiz hadise milletin
buraya göndermiş olduğu temsilcilerinin kürsüde konuşabilme
haklarının varlığıdır. Hiç kimse kural harici
Ben öyle görüyorum, ben öyle düşünüyorum, benim kanaatim bu şekilde.
diyerek milletin kendisine vermemiş olduğu bir yetkiyle Kürsüye
millet adına el koyuyorum. diyemez. Burada bütün partiler milletten yetki
alarak geldiler ve millet adına konuşuyorlar. Eğer kürsüye
yönelik bir problem söz konusuysa bu problemi gidermesi gereken, kurallar
çerçevesinde Meclis Başkanlık Divanıdır, Meclis başkan
vekilidir. Onun dışında hiç kimse Benim kanaatim bu
şekilde, ben de kürsüye el koyuyorum. dediğinde o zaman kim erken
kalkarsa kürsüye el koyup Buradan ben konuşacağım.
şeklinde garip bir durum ortaya çıkar ve bu demokratik bir tavır
olmaz.
Burada faşizme ilişkin olarak birçok
değerlendirme yapılıyor. Faşizm nedir biliyor musunuz en
temelde? Ben şöyle düşünüyorum, sen de böyle düşünüyorsun.
Benim dediğim doğrudur, yetmez, ben bu doğruluğumu fiilî
olarak sana göstereceğim. şeklinde kural harici davranmaktır,
faşizm budur. Bundan kaçınmak ve kurallar çerçevesinde bu Meclisin
vazifesini yapmasını temin etmek hepimizin ortak hukuku ve ahlakıdır
ve esasen partiler buna uymakta muhakkak büyük bir ciddiyet ve mesai
sergiliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Zaman zaman
yaşanan problemlere, gerilimlere, birtakım tartışmalara
ilişkin olarak şunu belirtmem gerekir: Evet, bunlar
yaşanıyor, insanız ama bunları gidermek ve milletin bizi
burada var ettiği hukuka bağlı bir şekilde bu Meclisin
çalışmalarını temin etmek hepimizin boynunun borcu; benim
de boynumun borcu, CHP Grubunun da, HDP ve MHP Grubunun da aynı zamanda
borcu. O kürsüde konuşma hakkını, CHPlilerin de konuşma
hakkını, AK PARTİlilerin de konuşma hakkını,
bütün partililerin konuşma hakkını korumak hepimizin görevi.
Millet adına üstleneceğimiz görev ancak bu olabilir. Yoksa Kürsüye
ben el koyuyorum, bundan sonra benim dediğim olacak. tarzındaki bir
yaklaşım, milletin talep ettiği bir yaklaşım olmaz.
Dün burada üzüntü verici hadiseler
yaşandı. Eminim, bugün arkadaşların öfkesi de var, her
partiden insanlar öfkelenebilirler muhakkak. Ama Ortak ne var? derseniz,
benim gördüğüm, bütün partilerde ortak; dün bu işler
yaşandığı için, bu trajik olaylar
yaşandığı için üzüntüdür. Bu da bugünkü bizim
ortaklığımızdır. Ümit ederim bundan sonra hep beraber
üzüleceğimiz bu tür hadiselere meydan vermeyiz, kurallar dâhilinde ve
milletin vermiş olduğu emanete uygun bir tarzda, demokrasinin de
ruhuna, kurallarına, maddi şartlarına uygun bir şekilde bu
müzakereleri yaparız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum sayın
milletvekilleri.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Meclisteki çalışmaları Anayasa ve İç
Tüzüke uygun ve millete yakışır bir tarzda yürütmek için tüm
grupların hassasiyet göstermesi gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Tabii, her daim bu yüce Meclisin
kurtuluş mücadelesi yürütmüş olan gazi bir Meclis olduğunu
övünçle ifade ediyoruz. Millî Mücadele yıllarında dahi demokrasinin
kalbi ve bağımsızlığımızın sembolü olan
bu kürsü faaliyetlerini sürdürmüş, istiklal ve istikbal mücadelesini bu
Meclis güçlü bir şekilde yerine getirmiştir.
Yine, 15 Temmuz darbe girişiminde Meclisimiz
bombalanırken hep birlikte bu kürsüye ve namusumuz bildiğimiz millî
iradeye sahip çıktık ve bombalar altında bu Meclisi
çalıştırdık, kelle koltukta darbeye karşı koyduk.
Bizim görevimiz, her şartta bu Meclisi milletimize layık bir
şekilde, milletimizin talep ve beklentilerine uygun bir şekilde,
Anayasa ve İç Tüzüke riayet ederek çalıştırmaktır.
Burada elbette tartışmalar olacak, fikirler çatışacak. Her
bir parti grubu diğer bir parti grubunun söylediklerine katılmak
zorunda değil ama saygıyla dinlemek durumunda. Bu
çatışmaların neticesinde hakikat doğacak, fikirlerin
çatışması neticesinde hakikat doğacak ve takdiri kamuoyu
yapacak. Yoksa, fiilî birtakım durumlar oluşturmak, hakaret etmek,
kavgaya meydan vermek, kürsüyü işgal etmek ne milletvekiline ne Meclisin
mehabetine ne de aziz milletimizin vakarına uygun düşmez. Lütfen,
Anayasa ve İç Tüzüke uygun olarak milletimize yaraşır ve
yakışır bir tarzda buradaki, bu yüce Meclisteki faaliyetlerimizi
hep birlikte sürdürelim diyorum ve tüm gruplara, azami derecede hassasiyetiniz
için de şimdiden teşekkür ediyorum.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 3 adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin,
Türkiyenin imzaladığı hâlde çekince koyduğu insan
haklarını gözetmek ve korumak temelli uluslararası sözleşme
ve protokollerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/423)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye, insan hakları hukuku ve insancıl
hukuk alanında gerek bölgesel ve gerekse evrensel kapsamlı birçok
sözleşme ve protokole taraf olmuştur. Türkiye'nin
imzaladığı hâlde çekince koyduğu insan haklarını
gözetmek ve korumak temelli uluslararası sözleşme ve protokollerin
yurttaşlarımızın insan hakları standartları
yüksek, çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir toplumsal yaşama
kavuşmaları, ayrıca ülkemizin toplumsal barışına
katkı sunması açılarından irdelenmesi ve bu doğrultuda
gerek mevcut çekincelerin kaldırılması gerekse yapılacak iç
hukuk düzenlemelerine katkıda bulunması gayesiyle Anayasa'nın
98'inci, İçtüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Meral Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali Aslan (Batman)
9) Saadet Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Anayasanın 90'ıncı maddesinin son
fıkrası hükmü gereğince usulüne göre yürürlüğe
konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde
olduğu, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, yine
temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma
hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu
bağlamda, bir devletin, uluslarüstü veya uluslararası bir
sözleşmeye taraf olması kendi iç hukuku esasları dâhilinde
gerçekleşen bir süreci ifade etmektedir.
İnsan hakları hukuku ve insancıl
hukuk alanı, uluslararası insan hakları hukukunun önemle
gözettiği ve koruduğu temel alanlardan biridir. Türkiye, insan
hakları hukuku ve insancıl hukuk alanında gerek bölgesel gerekse
evrensel kapsamlı sözleşme ve protokollerin birçoğuna taraf
olmuştur. Diğer taraftan, Türkiyenin söz konusu sözleşme ve protokollerin
kimi maddelerine koyduğu çekinceler, ülkemizde yaşanan insan
hakları ihlallerinin nitelikli hukuki yaptırımlarla
karşılaşmasını engelleyen bir rol üstlenmektedir.
Türkiye, temel hak ve özgürlüklere ilişkin
sözleşmeler, ırk ayrımcılığı
karşıtı ve azınlık haklarını koruyucu
sözleşmeler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın
haklarına ilişkin sözleşmeler, işkence, onur
kırıcı muamele ve kaybolmalara ilişkin sözleşmeler,
çocuk hakları sözleşmeleri, örgütlenme özgürlüğüne ilişkin
sözleşmeler, çalışma ve zorla çalıştırmaya
ilişkin sözleşmeler, eğitim hakkıyla ilgili
sözleşmeler, mültecilere ve ilticaya ilişkin sözleşmeler,
silahlı çatışma hukukuna ilişkin sözleşmeler ve
bölgesel insan hakları sözleşmeleri olarak
sınıflandırıldığında sayılabilecek
onlarca sözleşme ve protokole taraf olmuştur. Buna karşın,
Türkiye, bu sözleşme ve protokollerin önemli bir kısmına çekince
koymuştur. Örneğin, BM üyesi 193 ülkenin taraf olduğu Çocuk
Hakları Sözleşmesi bu sözleşmelerden birisidir. Türkiye, bu
sözleşmeyi 14 Ekim 1990 tarihinde 17, 29 ve 30uncu maddelerine çekince
koymak kaydıyla imzalamıştır. Çekince koyulan maddelerden
30uncu maddenin içeriğine bakıldığında Soya, dine ya
da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var
olduğu devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da
yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun
diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine
inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.
ifadeleri yer almaktadır. Görülmektedir ki temel bir evrensel çocuk/insan
hakkı çekince konulmak suretiyle
sınırlandırılmış ve amacı
dışına çıkmıştır.
Taraf ülkeler bakımından ilgili
sözleşmenin veya protokolün onaylanmasından sonra atılacak ilk
adım, iç hukukun ilgili alanına ilişkin mevzuatın
antlaşma gerekleri doğrultusunda
uyumlaştırılmasını sağlamaktır.
Sözleşmeye taraf olan her ülke, ulusal hukukunun sözleşme konusuna
ilişkin bölümlerinde yapacağı iyileştirme ve
uyumlaştırma faaliyetleriyle hem iç hukukunu ve buna bağlı
olarak uygulama standartlarını yükseltecek hem de diğer taraf
devletlerle ortak yarara ve bu yolla kendi toplumuna hizmet edecektir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
2.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22
milletvekilinin, TOKİnin yaptığı ihalelerde ortaya
çıkan kamu zararının boyutunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/424)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığının (TOKİ) kamulaştırma,
mülkiyet, arsa temini ve imar işlemleri gibi süreçler tamamlanmadan
yaptığı ihaleler nedeniyle ortaya çıkan kamu zararının
boyutunun incelenmesi, kamu kaynaklarının etkin
kullanılmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105'inci maddeleri kapsamında bir Meclis araştırması
açılması konusunda gereğini arz ederiz.
1) Çetin Osman Budak (Antalya)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ali Akyıldız (Sivas)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Kazım Arslan (Denizli)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
10) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
11) Nihat Yeşil (Ankara)
12) Uğur Bayraktutan (Artvin)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Ceyhun İrgil (Bursa)
16) Hüseyin Yıldız (Aydın)
17) Ahmet Akın (Balıkesir)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Utku Çakırözer (Eskişehir)
20) Veli Ağbaba (Malatya)
21) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
22) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
23) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı (TOKİ) AKP hükûmetleri döneminde 72.9
milyar TL'lik 5.437 ihale gerçekleştirmiş ve bu dönemde müteahhit
firmalara toplam 48.4 milyar TL'lik hak ediş ödemesi
gerçekleştirmiştir.
TOKİ, aynı dönemde, 696 bin konut
üretildiğini ve bunun 587 bin 614'ünün
satıldığını açıklarken yaklaşık 73
milyar TL gibi büyük bir kaynağın etkin ve verimli
kullanıldığı konusunda ciddi kuşkular vardır.
Davet usulü yapılan ihaleler, ihalelerdeki kayırmacılıkla
ilgili şikâyetler, geç teslim davalarında ödenen tazminatlar, iptal
edilen ihaleler, eksik ve kusurlu inşaatlar gibi olgular, kamu
kaynaklarının kullanımında daha dikkatli ve özenli
davranılmasının gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kamu İhale Kanunu'na 2003 yılında
eklenen ve TOKİ'ye, kamulaştırma, mülkiyet, arsa temini, imar
işlemleri ve uygulama projesine ilişkin şartlar
aranmaksızın ihale yapma yetkisi veren düzenleme ile ilgili de ciddi
sorunlar yaşandığı görülmektedir. TOKİ'nin iş ve
ihalelerinin hızlandırılması amacıyla verilen bu
yetkinin, koordinasyonsuzluk ve ihale sonrası ortaya çıkan sorunlar nedeniyle
de önemli zararlara yol açtığı Sayıştay
raporlarına yansımış durumdadır.
Sayıştayın TOKİ'nin
hesaplarına ilişkin 2012 yılı raporunda, mülkiyet, arsa
temini ve uygulama projesi gibi süreçler tamamlanmadan yapılan ihalelerle
ilgili çok sayıda zarara yol açan örnek ortaya konmuştur.
İstanbul'da okul yapımı için yapılan ihale sonrasında
okulun yapılacağı arsada bir hayırsever tarafından
okul yaptırılması, Tokat'ta hastane inşaatı için
yapılan ihaleden sonra hastanenin yapılacağı bölgenin
altında fay hattının çıkması, Konya'da 32 derslikli
okul yapımı için gerçekleştirilen ihaleden sonra söz konusu
alanda belediyenin 2 adet okul inşaatının bulunması gibi,
çok sayıda kamu zararına yol açan ihale işlemi görülmüştür.
Kamu kaynaklarının hızlı iş
yapma bahanesiyle yapılan ancak mülkiyet ve arsa temini sorunu ortaya
çıkması veya koordinasyonsuzluk gibi nedenlerle iptal edilen ihaleler
nedeniyle boşa gitmesine izin verilmemelidir. Örnekler, TOKİ'nin bu
yetkisini ölçülü ve dikkatli şekilde kullanamadığını
göstermektedir.
Bu nedenlerle TOKİ'nin ihalelerinde ortaya
çıkan zararların boyutunun incelenmesi ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
3.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 22
milletvekilinin, elektrik dağıtım sisteminde kayıp kaçak
tahsilatı konusundaki yargı kararlarının
uygulanmamasının yol açtığı sorunların ve
dağıtım özelleştirmelerinin sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/425)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik dağıtım sisteminde
kayıp kaçak tahsilatı konusundaki yargı kararlarının
uygulanmamasının yol açtığı sorunlar ve
dağıtım özelleştirmelerinin sonuçlarının
incelenmesi, alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
kapsamında bir Meclis araştırması açılması
konusunda gereğini arz ederiz.
1) Çetin Osman Budak (Antalya)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Ali Akyıldız (Sivas)
7) Mazlum Nurlu (Manisa)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Kazım Arslan (Denizli)
10) Gülay Yedekci (İstanbul)
11) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Uğur Bayraktutan (Artvin)
14) Türabi Kayan (Kırklareli)
15) Candan Yüceer (Tekirdağ)
16) Ceyhun İrgil (Bursa)
17) Hüseyin Yıldız (Aydın)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
22) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
23) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
Anayasanın 138inci maddesinde yer alan
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez. hükmüne rağmen yerine getirilmeyen yargı
kararlarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunun
bir örneği de elektrik faturalarından yapılan kayıp kaçak
tahsilatlarına ilişkindir.
AKP hükûmetleri 21 elektrik dağıtım
şirketini 12,7 milyar dolar bedelle özelleştirmiştir.
Dağıtım şirketlerinin alıcılara devri
sırasında ve sonrasında birçok sorun gündeme gelmiştir.
Yurttaşlardan yapılan haksız ve fahiş tahsilatlar,
kayıp kaçakların ve elektrik kesintilerinin azaltılamaması
gibi sorunlar giderek ağırlaşırken Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
(EPDK) sürekli olarak şirketler lehine düzenlemeler yapmakta,
yurttaşların elektrik faturalarına yeni yükler bindirmeyi tercih
etmektedir.
Elektrik faturalarından kayıp kaçak
tahsilatı yapılmamasına ilişkin mahkemelerin
kesinleşmiş kararları vardır. AKP hükûmetleri, bu
kararları uygulamak yerine, geçen yıl 33 milyar TL olduğu
açıklanan kayıp kaçak tahsilatlarını arttırarak
sürdürmek için yeni adımlar atmaktadır. Dağıtım
şirketleri için kayıp kaçak hedef oranlarını birçok kez
değiştiren EPDK, 31 Aralık 2015 tarihli Resmî Gazetede
yayınlanan Dağıtım Sistemindeki Kayıpların
Azaltılmasına Dair Tedbirler Yönetmeliğiyle
dağıtım şirketlerine ayrıcalıklı özel
statüler ve yeni olanaklar getirmiştir.
Ayrıca EPDK, tarife sisteminde de
değişikliğe gitmiş, yurttaşlardan enerji maliyeti,
perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli, kayıp ve kaçak
bedeli, sayaç okuma bedeli, dağıtım bedeli adı
altında faturalardan 6 kalemde yapılan tahsilatları
dağıtım bedeli ve perakende enerji bedeli şeklinde iki
kaleme indirerek bir anlamda faturalarda karartma uygulamıştır.
Yurttaşların tepki gösterdiği kayıp kaçak ve sayaç okuma
bedeli faturalarda gizlenmeye çalışılmıştır.
Söz konusu iki düzenleme Anayasa'ya, yargı
kararlarına, kamu çıkarına ve kamu yönetiminde
şeffaflık ilkesine aykırıdır. Ayrıca,
dağıtım özelleştirmesi ihalelerinin koşullarında
sonradan değişikliğe gidilerek rekabet koşulları ihlâl
edilmektedir.
Hukuk devleti ilkesine açık
aykırılıklar oluşturan bu uygulamalara son verilmeli,
yurttaşların haklarını koruyan adımlar
atılmalıdır. Yurttaşların elektrik faturaları
üzerinden zarara uğratılması, soyulması önlenmelidir.
Bu nedenlerle yargı kararlarına
rağmen tahsil edilen kayıp kaçak boyutunun ve elektrik
dağıtımı alanında yaşanan sorunların
araştırılması, alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, söz konusu
internet kesintilerinin, bu kesintileri gerçekleştirenlerin,
arasındaki saiklerin ve bu kapsamda yurttaşların anayasal/yasal/uluslararası
sözleşmelerden doğan haklarının bu yolla ihlal edilmesinin
tespit edilmesi, sorumlularının belirlenmesi ve internet
kesintilerine çözüm bulunarak bugüne kadar gerçekleşen
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla 3/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/1/2017 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Ocak 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen 3436
sıra numaralı "Söz konusu internet kesintilerinin, bu
kesintileri gerçekleştirenlerin, arasındaki saiklerin ve bu kapsamda
yurttaşlarımızın anayasal, yasal, uluslararası
sözleşmelerden doğan haklarının bu yolla ihlal edilmesinin
tespit edilmesi, sorumlularının belirlenmesi ve internet
kesintilerine çözüm bulunarak bugüne kadar gerçekleşen
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla" Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 12/1/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun Sayın Başaran, süreniz on
dakikadır. (HDP sıralarından alkışlar)
Lütfen, bugünden itibaren sürelere riayet edelim.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle son bir buçuk iki
yıldır, özellikle Türkiyenin bazı bölgelerinde yapılan
internet kesintilerinin araştırılması için bir komisyon
kurulması için grubum adına söz almış bulunuyorum.
Evet, dediğim gibi, son süreçte, özellikle son
iki yıllık süreçte, özellikle Türkiyenin belli bölgelerinde belli
dönemlerde internet kesintilerinin yaşandığını
biliyoruz ve bu internet kesintilerinin maalesef belli olaylara özellikle denk
geldiği bir süreçten geçiyoruz. Bunlar hangi olaylar oluyor? Size biraz
kronolojik olarak geçmişten bugüne örnekleri sunabiliriz. Özellikle,
bazı bölgelerde, abluka ya da sokağa çıkma
yasaklarının olduğu bölgelerde internet kesintileri
yapıldı ve bu internet kesintilerinde
Aslında, sadece internet
kesintileri de değildi bunlar, bunların yanında telefon
kesintileri de vardı. Bunu bire bir yaşamış biri olarak da
söyleyeyim. Bu internet ve telefon kesintilerinde biz 112ye bile
ulaşamadık. İnsanlar hastaneye gitme ya da ambulansı
çağırma olanağını bile elde edemedi. Uzun süre bu
bölgelerde internet kesintileri devam etti.
Yine, özellikle, belediyelere kayyum
atandığı süreçlerde -bunların arasında, 4 Eylülde ilk
atanan kayyumların arasında Batman Belediyesi de vardı- bu
kayyumların atandığı günlerde de özellikle internet kesildi.
Batmanı -dediğim gibi- örnek verdik, buradan devam edelim. Bir sabah
uyandık, internet kesik, telefonlar geliyor, Batmana kayyum
atanmış. İktidar sürekli yaptıkları politikaların
halk tarafından, toplum nezdinde kabul gördüğünü söylüyor. Mademki bu
kabul var, mademki halk bu kadar politikalarınızı destekliyor
niye bu internet kesintileri yapılıyor? Evet, bu internet
kesintileriyle ilgili olarak hem şahsen milletvekilleri olarak hem de
halktan bazı suç duyurularında bulunuldu.
Yine, bunun yanında, özellikle GSM
operatörlerini aradığımızda bir teknik
sıkıntının olduğuna, bunun iktidar tarafından
alınan bir karar olmadığına dair bazı imalarda
bulundular ama bu kadar tesadüfün de olmayacağını hepimiz
biliyoruz. İktidar muhaliflere karşı bir plan, bir program
uyguluyor, o anda bütün internetler, bütün telefonlar kesiliyor. Zaten,
özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra onlarca, hatta yüzlerce
basın-yayın organı kapatıldı. Bu basın-yayın
organları kapatıldığı için bu kritik durumlarda,
toplumu en çok ilgilendiren bu konularda halkın tek haber alma alanı
olan internette kesintiler yapıldı. Bu internet kesintileri iki
açıdan hukuksuz ve gayrimeşrudur. Birincisi, bu toplumun haber alma
hakkının, anayasal olarak güvence altına alınan anayasal
hakkı olan haberleşme ve haber alma hakkının ihlalidir.
İkincisi de, bu halk, bu insanlar bu operatörlerle -GSM operatörleri de
olabilir, sabit internet hizmeti veren bazı kurum ve kuruluşlar da
olabilir- bunlarla bir sözleşme yapıyor ama bu sözleşmenin
karşılığında ücret ödemiş olmalarına
rağmen, bu sözleşmenin karşılığında bedel
ödemelerine rağmen bu hizmeti alamıyorlar ve yaptıkları
hiçbir başvurunun sonucunda bir sonuç elde edemiyorlar.
Şimdi, arkadaşlar
İnterneti kestik, hiç kimsenin hiçbir şeyden haberi olmuyor. ya da
İnterneti kestik, kendi oluşturduğumuz trol ve troliçeler
ordusuyla biz halkta başka bir algı oluşturacağız.
diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü geçen haftalarda
yaşadığımız, özellikle Suriyede 2 askerin
yakılmasıyla ilgili olarak görüntüler internete düştü ve hemen
YouTubea, Twittera ve diğer bütün sosyal medya hesaplarına ve
internet hesaplarına erişim engellendi. Burada, siz, gerçekten,
sonrasında halkın Aa, gerçekten böyle bir olay olmamış.
dediğini mi düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. Halkta şöyle bir algı oluşuyor:
Eğer iktidar, eğer Hükûmet interneti kestiyse, buna bir yayın
yasağı getirdiyse bu olay yüzde 100, hatta yüzde 1 milyon gerçektir.
Çünkü sizin yaptığınız açıklamaların halkta bir
inandırıcılığı kalmamış. Dediğim
gibi, mademki çok iyi işler yapıyorsunuz bırakın insanlar
bu internet üzerinden kendi düşüncelerini ifade etsinler. Başka
hiçbir alan bırakılmadı yani yüzlerce televizyon kanalı
kapatıldı, sadece sizin politikalarınızı
yansıtan, sadece sizin politikalarınızla halkta başka bir
algı yaratan basın-yayın organlarından, havuz
medyasından başka hiçbir basın-yayın organı
kalmadı ve bu basın-yayın organlarının haberlerini de
biz biliyoruz, sürekli muhalifleri hedef gösteren, sürekli halkta algı yönetimi
yapan bir tarz ve üslup geliştiriyorlar.
Yine, bakın şöyle bir örnek verelim
onların uyguladıkları algı üzerine: Bir haber kanalı
doların yükselişini vermeye cesaret edemiyor, şöyle veriyor:
Çeyrek dolar 88 kuruş. Çeyrek dolar diye bir tanım yok. Bu sadece
şöyle bir algı yaratıyor: Aslında dolar yükselmiyor ya da
dolar aslında olduğu yerde duruyor. Bu algı yönetimleriyle siz
gerçekten bu iktidarınızı daha fazla yönetebileceğinizi
zannediyorsanız bence kesinlikle yanılıyorsunuz çünkü
dediğim gibi, halk şunu çok net olarak biliyor: Siz ne söylerseniz
gerçek tam tersidir. Bu net olarak görünüyor.
Bu politikalarınız, bu medya üzerinden,
sosyal medya üzerinden yaptığınız algılar hiç
denenmemiş yöntemler de değil, tarihten biliyoruz biz bunu. Nereden biliyoruz?
Hitlerden biliyoruz. Hitlerin Propaganda Bakanlığının
düstur edindiği şey şuydu: Bana vicdansız bir medya verin,
size bilinçsiz bir halk yaratayım, bir toplum yaratayım.
İşte, siz de tam da bu noktadan bilinçsiz bir toplum yaratma
çabası içerisindesiniz. Ama teknolojinin bu kadar ilerlediği,
halkın gerçekten gerçekleri öğrenmek için çaba sarf ettiği bir
süreçte başarıya ulaşamadığınız da çok net
ortada.
Yine, şunu söylemek gerekiyor ki özellikle son
süreçte sosyal medya üzerinden muhalif grupların ya da muhalif kesimlerin
ya da bizlerin yaptığı açıklamalar üzerinden operasyonlar
yapıldı, terör örgütünü övme gibi bazı bahanelerle ya da suç
vasıfları, suç ithamlarıyla insanlar gözaltına
alındı.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı bir
başka terör tanımı da eklemiş oldu bütün bu terör
tanımlarınızın içerisine, doları olan da artık
terörist kategorisine girdi. Şöyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı:
Elinde silah olan da elinde dolar olan da teröristtir. Böyle bir tanım
olabilir mi?
Bakın, arkadaşlar, size bir film
izlemenizi öneriyorum, Kâğıt filmi. Ama o filmin şöyle bir
bölümü vardır, Kanunsuz Düzen diye bir bölümü var, özellikle izlemenizi
tavsiye ediyorum. Çünkü şöyle diyor: Diyelim ki, bir sabah kalktınız
ve kahvaltıda zeytin yemek yasak. İşte biz böyle bir süreçten
geçiyoruz arkadaşlar. Her an her şeyin yasaklanabileceği, her an
her şeyin, o sizin çok geniş olarak
tanımladığınız -tırnak içerisinde söylüyorum- o
terör tanımı içerisine koyabileceğiniz bir süreçten geçiyoruz ve
bu, hiçbir uluslararası sözleşme, hiçbir insan hakları da kabul
edilmeden uygulanan bir hâl hâline geldi.
Ben, en son bir hikâye anlatarak bitireceğim.
Aslında Türkiye'yi çok net olarak ifade eden bir hikâye olduğu için
bence hepiniz üzerinde düşünmelisiniz: Dönemin birinde bir krallıkta
bir büyücü o krallığı çökertmek için oradaki bütün halkın
kuyularına insanları delirten bir iksir atmış ve bu iksirin
sonucunda bütün halk en nihayetinde onu içtikten sonra delirmiş. Bir tek
delirmeyen kesim varmış, onlar da kraliyet ailesi ve çevresi,
onların başka bir kuyusu olduğu için delirmemişler.
Sonrasında kral şunu düşünmüş, bir bakmış ki
ülkede hiç kimse onu dinlemiyor, bir bakmış ki muhafızları
ya da kendi altında çalışan hiç kimse onun emirlerini yerine
getirmiyor ve kendisine çözüm olarak da şunu bulmuş: O kendi kuyusuna
da o delilik iksirinden koyup kendisi de delirmiş. İşte böyle
mutlu, mesut krallığını yönetir olmuş. İşte
sizin de yaptığınız aslında tam da bu. Kendiniz o
iksirden içtiğiniz için bütün topluma o delilik iksirinden içirip mutlu,
mesut yaşamayı planlıyorsunuz. Tam da her defasında
çıkıp söylediğiniz gibi, İtaat edin, rahat edin.
diyorsunuz. Ama, dediğim gibi arkadaşlar,
başaramadığınız 7 Hazirandan sonraki 1 Kasım
seçiminde de belli oldu, bu, bugün getirmeye
çalıştığınız referandumun sonucundan da belli
olacak. Bizler bu delilik iksirinden içmedik, o delilik iksirinden halkın
da içmemesi için her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz.
Ve dediğim gibi, bu kadar internet kesintileri
ve hukuksuzluk varken bu Meclis çatısı altında en kısa
zamanda bir araştırma komisyonu kurulması gerekiyor, en
azından kendinizi bu ithamdan temizlemeniz için bir yol ve yöntemdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Başaran.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancıya aittir.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; HDPnin vermiş
olduğu grup önerisi muhakkak önemli bir konu. Bunu, grubumuz adına
söylemem gerekirse, başka tür yol ve yöntemlerle de öğrenmek mümkün;
bilgi edinme hakkı çerçevesinde veya neler olup bittiğine
ilişkin yetkili mercilerden bilgi almak marifetiyle, Hükûmetten
açıklama istemek şeklinde de olabilir. Burada ortak bir komisyon
kurulması bizim yaklaşımımız değil ama bu
vesileyle tam da bu konuyla ilgili çok önemli ve esasen hepimizi derinden ilgilendiren
başka bir husus var, ona dikkat çekmek isterim.
Kültürlerin aşamalarından bahsederlerken
sözlü kültür, yazılı kültür ve seyirlik kültür diye 3 aşamadan
bahsederler. Şimdi, seyirlik kültürün de ötesinde internet marifetiyle
yeni bir dünya teşekkül ediyor. Emin olun, hepimiz için riskler, tehlikeler
ve elbette umutlar ve paydalar vadeden bir dünya bu. Yunan mitolojisinde
çobanların tanrısı Pan vardır, gövdesi keçi, kafası
insan; modern insan bu internet dünyasında biraz böyle bir
varlığa doğru evriliyor, gövdesiyle maddi dünyada,
kafasıyla hayalî bir evrende dolaşan bir varlık. Yapılan
çeşitli saha araştırmalarında, özellikle Amerikanın
varoşlarında -oranın sosyolojisi bu tür saha
araştırmalarına açıktır- yapılan
araştırmalarda teşekkül eden bu yeni dünyada internet, hayalî
dünya, fantazyalar âlemi; bu dünyanın yeni bir insan tipi ürettiğine
-bakın, karakter demiyorum- ilişkin bir dikkat vardır. Bu
insan tipi, derinliği olmayan, dünyayı üç beş kelimeyle anlayan,
kavrayan, başka insanlarla birlikte ortak bir kader içinde bu hayatı
yaşadığına ilişkin bilinci olmayan ve o çok sözünü
ettiğimiz empati, başkalarına nüfuz etme, kendisini bütün
insanlığın bir toplamı olarak görme şeklindeki
anlayışlardan uzaklaşan yeni bir tip ve esasen varoşlardaki
en tehlikeli, en kıyıcı, en zalim insanların da bu
şekilde teşekkül ettiğine ilişkin tespitler var.
İnternet elbette bir
modern teknoloji, elbette bundan faydalanmak gerekir ama risklerine
karşı neler yapabiliriz? Bu muhayyel dünya içerisinde evreni
dolaşan ama gerçek dünyada oturduğu yerde duran bu yeni insan tipi
bizim için ne tür yeni imkânlar, faydalar ve aynı zamanda riskler,
tehlikeler taşıyor? Emin olun, bu, o kadar hayati ve hepimiz için o
kadar önemli bir konu ki bunun üzerinde çok durmak gerekir. Benim şu
kısa süre içerisinde bunları anlatmam imkânsız fakat çok
çeşitli, literatürden atıflar aklıma geliyor. Bunları
söylemeyeceğim tabii.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşa aittir.
Buyurun Sayın
Yarkadaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süre doldu efendim,
yetişemediniz!
Tabii, Naci Hocadan uzun bir
konuşma bekliyordunuz herhâlde.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Evet, o yüzden
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Öz bir konuşma yaptı Hocam.
BAŞKAN Kısa ve
özlüydü.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Çok anlamlı bir konuşma yaptı. Zaten işin özü
bu.
BAŞKAN Buyurun.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sayın vekiller, elimde bir rapor var, 2016
yılı medya raporu. 2016 yılı Türkiyede medya
açısından kara bir tabloyla geçti. Şu anda tam 147 gazeteci
cezaevinde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tecavüzden mi?
BARIŞ YARKADAŞ
(Devamla) 2016 yılında 800 gazetecinin basın kartı iptal
edildi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sahtekârlıktan mı? Gasptan mı?
BARIŞ YARKADAŞ
(Devamla) 15 Temmuz darbesinden sonra, yine, hemen sayı olarak
söyleyeyim, tam 173 medya kuruluşu kapatıldı ve şu anda
gazeteciler cezaevinde olmasına rağmen, haklarında on aydır
iddianame hazırlanmıyor. Öyle ki bu gazeteci
arkadaşlarımız neyle suçlanıyor, hangi suçtan dolayı
tutuluyor, doğrusu biz de merak ediyoruz. Sadece biz değil, aileleri,
avukatları ve kendileri de merak ediyor.
Arkadaşlar, özgür bir medyanın herkese
lazım olduğunu 15 Temmuz alçak darbe girişiminde bir kez daha
gördük. Eğer o gece medya özgürce yayın yapamamış
olsaydı, bugün Türkiyeyi, Allah korusun, FETÖnün darbecileri yönetiyor
olurdu. O yüzden, medyada yazılan çizilen her şeye düşmanca
bakmamak, eleştiriden faydalanmak gerekir.
Bakın, aradan günler geçmiş olmasına
rağmen -dün Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağa da bunu
sordum- arkadaşlarımız hakkında neden iddianame
hazırlanmadığını sorduğumda Sayın Bakan
Buna mahkemeler karar verir. dedi. Şimdi, bu mahkemelerin iş yükü o
kadar çok artırıldı ki sosyal medya takip birimi adı
altında bir birim kuruldu ve bu sosyal medya takip birimi âdeta internette
cadı avına çıktı. Şu anda Türk Ceza Kanununda olmayan
bir maddeden dolayı, sosyal medyada yorum yapan, yorumlarını paylaşan
kişiler tutuklanıyor. Türk Ceza Kanununda devlet büyüklerine
hakaret diye bir suçlama, bir madde olmamasına rağmen, daha birkaç
gün önce, birçok genç devlet büyüklerine hakaret ettiği iddiasıyla
tutuklandı ve bu gençlerin arasında Numan Kurtulmuş hakkında
yorum yapan kişiler de var. Sayın Numan Kurtulmuşla zaman zaman
diyalog kuruyoruz ve kendisine bu sorunları anlatıyoruz. Umarım
ki mahkemeler bu yeni iş yükünden ve kanunsuz tutuklamalardan bir an önce
vazgeçecektir. Bu sosyal medya takip birimleri acaba hangi yönetmeliğe
göre ya da hangi kanuna göre kuruldu? Bu kişilerin
maaşlarını kim ödüyor? Devletin polisi bütün gününü terörist
kovalamak, terörist yakalamak, bombacı yakalamak yerine sosyal medyada kim
ne yazmış, kim hangi tweeti atmış, bunu aramakla
geçiriyor.
Sadece bu değil tabii ki. Bakın, gazeteci
ağabeyimiz Hüsnü Mahalli tam iki aydır cezaevinde. Niye
tutuklandığını doğrusu bilmiyoruz çünkü
attığı tweetler suç gerekçesi olarak gösteriliyor ama
tweetlere baktığınızda ne Cumhurbaşkanı
Erdoğana ne de Hükûmete yönelik bir hakaretin olmadığı,
sadece politik eleştirilerin olduğu görülüyor ve şu anda Hüsnü
Mahalli, ağır bir MS hastalığı geçirmesine
rağmen, hastanede tutuklu konumunda yatıyor. Doktorları, Hüsnü
Mahallinin her gün en az iki saat aralıksız bir şekilde
yürümesi gerektiğini, eğer bu yürümeyi gerçekleştiremezse felç
olma riskiyle karşı karşıya kalabileceğini söylüyor.
Keza, Cumhuriyet gazetesi yazarları,
aralarında Ahmet Şıkın da olduğu tam 12 gazeteci,
FETÖ ve PKK terör örgütüne yardım etmek suçlamasıyla şu anda
cezaevinde. Biz şunu söylüyoruz: Bu arkadaşlar neyle suçlanıyor?
Neden bir iddianame hazırlanmıyor haklarında? Bir kişinin
attığı bir tweet onun tutuklanması için hiçbir
şekilde gerekçe olamaz.
Keza, Ahmet Şık, FETÖnün kumpasıyla
Oda TV davasında cezaevine atıldı, FETÖnün en büyük
mağduru olmasına rağmen şimdi FETÖcülükle suçlanıyor
ve Ahmet Şık, cezaevine atıldıktan sonra, tam üç gün
boyunca kendisine su verilmiyor, üç gün boyunca gazete okuması, televizyon
izlemesi engelleniyor.
Bir başka garabet: Gazeteci ağabeyimiz,
meslektaşımız, Milletvekilimiz Sevgili Enis Berberoğlu, hiç
ilgisi olmadığı hâlde, bir şekilde, MİT davasına
dâhil edilmek isteniyor ve savcı, daha önce on yıl hapis istemesine
rağmen, birdenbire dün ne oluyorsa Enis Berberoğlu hakkında
müebbet istiyor. Oysaki, aynı savcı Enis Berberoğluyla ilgili
istediği tanığı dinlemiş değil, dosyada yeni bir
delil yok, suçun vasfı değişmemiş ama ne oluyorsa herhâlde
birileri bu davaya müdahil oluyor ve Enis Berberoğlu müebbet hapisle
yargılanıyor ve üstelik, âdeta Enis Berberoğluna ceza
verilebilmesinin yolunun açılabilmesi için aynı süreç içinde mahkeme
heyeti sürekli değişiyor, 3 üye birden değişiyor. Bu da
Enis Berberoğluna ve dolayısıyla partimize yönelik bir siyasi
davanın oluşturulduğu kaygısını ne yazık ki
bizde uyandırıyor. Tabii biz bütün bunları anlatırken
arkadaşlarımız, özellikle AKP milletvekilleri Efendim,
cezaevinde gazeteci mi var? diyor. Ben o yüzden bu 2016 yılı medya
raporunu hazırladım ki hangi gazeteci cezaevinde ve kim, neyle
suçlanıyor, bunları tek tek çıkardım. Çünkü, Türkiyede
gazetecilik yapmak öyle bir hâle geldi ki artık, gazeteci olmak ile her an
cezaevine girebilmek ya da her an gözaltına alınabilmek eş
değer hâle geldi. Gazeteci arkadaşlarımız sabah erkenden
kalkıp işlerine gitmek yerine soluğu ya adliyede ya karakolda ya
da cezaevinde alıyor. Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor.
Düşünceyi ifade özgürlüğü demokrasinin
güçlendirilmesi anlamına gelir. Demokrasinin herkese lazım
olduğunu biz yaşadığımız süreçlerden de gördük.
Bugün iktidarda olabilirsiniz, yarın dönem değişir, siz
muhalefete düşersiniz, o zaman da birileri çıkar Efendim, sen
şunu yazdın, sen hükûmeti eleştirdin, sen devlet büyüklerini
eleştirdin. diye tutuklamaya kalkar. Ama, emin olun ki biz bugün bu
haksızlıklara nasıl karşı çıkıyorsak
yarın da aynı haksızlıklar yapılmak istenirse ona da
karşı çıkarız.
Şimdi, bakın, RTÜK siyasi baskıyla
öyle bir karar alıyor ki artık, şehit cenazelerinde ağlayan
annelerin feryatlarını yayınlamak televizyon kapatma gerekçesi hâline
getiriliyor. Düşünün, hepimizin içini yakan bir şehit haberi gelecek
Hiçbir zaman şehit haberi gelmesini istemeyiz, hiçbir zaman kanın
akmasını, bu ülkenin evlatlarının şehit
olmasını istemeyiz ama sonuçta bir de terör gerçeği var. Bu
terör gerçeğiyle bir anne oğlunu kaybettiğinde feryat edince ve
bir televizyon da bunu yayınlayınca o televizyona ağır
yaptırımlar geliyor. Şimdi, medya toplumun gerçekliğini
yansıtmayacaksa, toplumun acılarını, sevinçlerini,
hüzünlerini, birlik beraberlik duygusunu yansıtmayacaksa medya neye
yarıyor? Televizyonların üzerindeki baskılar gitgide
artırılıyor.
Bu sosyal medya meselesi üzerinden
başlamıştık; şu anda tam 6 gazeteci, ETHA, DHA, Birgün
gazetesi çalışanları on dokuz gündür sorgusuz sualsiz
gözaltında tutuluyor arkadaşlar, RedHack adlı oluşuma
yardım ettikleri iddiasıyla. Olabilir, yardım etmişler mi,
bu suç mudur, buna yargı karar verir. Evet, yargı karar versin,
savcı bununla ilgili soruşturmayı sürdürsün, biz de bunu
istiyoruz ama savcıyı bulamıyoruz. Niye? Sayın Elitaş,
çünkü savcı arkadaşlarımızı gözaltına
aldırttıktan sonra yıllık iznini kullanmak üzere
çıkmış, İstanbulu terk edip gitmiş. Tam on iki gündür
savcı izinde arkadaşlar ve bu 6 gazeteci tam on yedi gündür
savcının tatilden dönmesini bekliyor. Savcı beyefendinin keyfi
yerine gelecek, yıllık iznini bitirecek ve ondan sonra gelip bu
arkadaşların ifadelerini alacak. Belki de serbest bırakacaklar,
belki dava bile açılmayacak. İşin artık keyfiyete, keyfiyetin
de üstüne çıkıp bir zulme dönüştüğünü görmemiz gerekiyor.
Sosyal medya takibi, sosyal medyada kimin ne
yazdığını takip etmek, bu kişilerin peşine polis
takmak ilkellikten başka bir şey değildir. Gelin, artık bu
ilkelliğe hep birlikte bir son verelim ve Türkiyeyi
kutuplaştıracak, ayrıştıracak, Türkiyede yeni
düşmanlıklar yaratacak pozisyonlara, fırsatlara izin vermeyelim
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ikinci ve aynı
zamanda son konuşmacı Bilecik Milletvekili Halil Eldemir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine
parti grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün verilen grup önerisi internet
kesintileri hakkında. Ancak, az önce grup başkan vekilimizin
dediği gibi, yazılı veya sözlü soru önergeleriyle bu konu
hakkında bilgi istenebilir, çözüm alınabilir.
2002 yılından beri Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın gerek
telekomünikasyon konusunda gerek internet altyapısı konusunda özel
sektörle, kamuyla yaptığı yatırımlar ortadadır.
Birçok gelişmiş ülkedeki teknoloji ve altyapıya göre daha iyi
durumda olduğumuz bir gerçektir.
Ben, gündemimizin Türkiye kamuoyunu çokça
ilgilendirdiğini ve yakından takip edilen Anayasa
görüşmelerimizin önemli olduğunu düşünerek bu görüşmenin,
bu önerinin aleyhinde olduğumu özellikle ifade etmek isterim.
Ama, şurada bir hususu da, bir düşüncemizi
de bu fırsatla sizlerle paylaşmak arzusundayım, o da şudur:
Bakın, değerli milletvekilleri, dün akşam 5inci maddede ciddi
anlamda bir sıkıntı yaşadık. Bu hepimizi üzdü.
Aynı şekilde de bizi izleyen, bizi takip eden millî irademiz
milletimizi de üzmüştür.
Şurada şunu özellikle ifade edeyim:
Anadolu topraklarında kurulmuş 4üncü devletiz; Selçuklu Devleti,
Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti. Biz her
fırsatta dile getiriyoruz; bizler Selçuklunun vârisi, Osmanlının
torunları, cumhuriyetin çocuklarıyız. Türkiye Cumhuriyetine hep
birlikte sahip çıkmamız lazım. En son
yıktığımız Osmanlı Devletini düşünecek
olursak, benim seçim bölgem Bilecikte kurulmuş bir devletti. 1299da
Bilecikte kurulmuşken hemen bir adım ötesinde, yaklaşık
100 kilometre mesafede Bursaya ulaşmak 1326 yılına geliyor.
Yirmi yedi senede 100 kilometre gitmişiz. Ama, 1909da Abdülhamiti
indirdiğimizde üç kıtadaki Anadolu toprakları bir avuç
kalmıştı; İşte, Polatlının doğusundan
Sivasın doğusuna kadar olan bir bölge. O günlerde de bir taraftan
Arnavut milliyetçileri, Arap milliyetçileri -Abdülhamiti indirmek- bir
taraftan Jön Türkler, bir taraftan İslamcılar, bir taraftan içerideki
düşmanlar, bir taraftan da dışarıdaki düşmanlar
devleti 3 kıtadan bir avuç toprağa getirmişti. İşte
cumhuriyetin kıymetini bunun için bilmeliyiz, işte cumhuriyetimize ve
demokrasimize bunun için sahip çıkmalıyız. Bu kürsüye
yapılan müdahale demokrasiye yapılan müdahaledir. Demokrasiye yapılan
müdahale de devlete yapılan müdahale olur.
İşte, kimseye sataşmadan, kimseyle
uğraşmadan, özellikle sizlerin huzurunda bunu ifade etmek istedim. Bu
vesileyle tekrar Genel Kurulumuzu saygıyla muhabbetle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
60a göre bir dakika süreyle söz mü vereyim?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Ne dedi? Kaçırdım ben
galiba.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Şimdi hem son konuşan hatip hem de Sayın Naci Bostancı,
sanki vermiş olduğumuz önerge aslında verilmese de olurdu,
önemsizdi, bunu kalkıp da bir dilekçeyle...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bir
eleştiridir Sayın Başkan, böyle bir sataşma olur mu?
BAŞKAN Bu sataşma gerekçesi değil
Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama, sonuçta bu Mecliste...
BAŞKAN Hayır. Yani Siz iyi ki önerge
verdiniz. diyecek hâli yok ya da siz onların söylediğine
katılmak zorunda değilsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, hayır, içeriği...
BAŞKAN - Şahsınızı,
grubunuzu ilzam eden bir şey varsa eyvallah.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, grubumuzu itham eden bir şey var tabi ki.
BAŞKAN Tam olarak nedir?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben içeriğiyle ilgili zaten bir söz söylenmiş olsa
herhangi bir şey söylemem. O zaman tabii ki eleştirebilirler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Anayasanın içeriğine o kadar itiraz ediyorlar biz bir şey diyor
muyuz Sayın Başkan? Olur mu öyle şey?
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, ben
yerinizden söz vereyim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yerimden değil Sayın Başkan ama ben...
BAŞKAN Bakın, ben İç Tüzükü
uygulamaya çalışıyorum. Gerçekten, bakın, görsem ben
veririm. Şimdiye vermiştim ve konuşmuştunuz. Lütfen, bunu
ilke edinelim, bu İç Tüzüke hep birlikte uymak durumdayız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Dün burada her türlü kavgalar içerisinde siz başka bir
şey yaptınız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya, zorla
sataştırmak istiyorsunuz, sataştırmadan yok yani.
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu...
Sistemi açalım.
Yerinizden aynı şeyleri ifade edersiniz.
Lütfen...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, şimdi, niye bunu anlamıyorsunuz? Ben
size...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nerede
sataştı?
BAŞKAN O zaman, ben tutanakları
isteyeyim, sataşma var mı diye bakayım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanakları
isteyin Sayın Başkan. Sataşma yok efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, sataşma değil...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Zorla
sataştırmak istiyorsunuz ya. Yok sataşma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, tutanakları inceleyin, ona göre bakın, doğru
söylüyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Lütfen, bir susarsanız, izah edeceğim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) -
Canım bir grup başkan vekili konuşuyor, iki dakika dinleyin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, bakın
tutanaklara.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır
sataşma yok ya, sataşma yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir de müdahale etmemelerini sağlar
mısınız.
Zaten, bu Meclis sürekli böyle...
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
bakın ben size söz vermemek gibi bir düşüncenin içerisinde...
Tamam, mikrofon açıldı.
Buyurun.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yok sataşma,
nerede var? Biz de dinliyoruz ya!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Kararı orası verecek, sen bir sus!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara
bakın.
BAŞKAN Buyurun, açıldı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - İki dakika söz veriyorsunuz, değil mi? Öyle
dediniz.
BAŞKAN Buyurun, siz buyurun. Bir artı
bir, iki dakika yapar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Pazarlığa açık tutmayın Sayın Başkan bu işi.
İç Tüzükü pazarlığa açık tutmayın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile Bilecik
Milletvekili Halil Eldemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam.
Şimdi, öncelikle ben bu durumu protesto
ediyorum çünkü şuradaki saksılardan bir tanesi dün benim kafama
geliyordu burada ve burada yerimizde oturduğumuz hâlde. Bu şiddeti
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma
mı bu şimdi?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) CHPlilere
diyeceksin, CHPlilere.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Kalkıp da orada kürsü dokunulmazlığından
falan söz edildi. Kürsü dokunulmazlığı, zaten bizim bu
arkadaşlarımızın 20 Mayısta
dokunulmazlığı kaldırıldığında bitti bu
Mecliste. Onu bir kere ifade etmek isterim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Çok farklı
şey ikisi ya.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Gerçekten, kalkıp sadece hamaset
yapılmasını ve dokunulmazlıktan söz edilmesini ve burada
sürekli eril bir dilin, eril bir uygulamanın ve söz kullanma biçiminin,
şiddetin olmasını bir kadın olarak protesto ediyorum bu
Mecliste ve bu, bize, gerçekten, sesin bu denli yükseltilerek
konuşulması bile ya da kalkıp sürekli her konuşmada eller
kollar havaya kaldırılarak sataşılması da özellikle
birçok platformda söz bulamamış olan kadınların
konuşmasını engelleyen bir şeydir. Biz buraya da
zorluklarla geliyoruz, biz birçok platformda da zorluklarla bulunuyoruz çünkü
bu ülke ayrımcı politikaların, kadınlara yönelik her türlü
ayrımcılığın uygulandığı bir ülke ve
bir daha bu Mecliste bu manzaraların yaşanmaması için, başta
siz olmak üzere bu Meclisteki bütün erkeklerin de sorumlu olduğunu
düşünüyorum ve kadınların da buna karşı ses
yükseltmesi için dayanışma çağrısı yapıyorum.
Diğer konuya gelince
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sataşmaya
mı cevap veriyorsun?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Bakın, hâlâ aynı sataşmalara devam ediyorlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sataşmaya
mı cevap veriyorsun? Biz de anlayalım yani ne dinlediğimizi
anlayalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Diğer konuya gelince: Şimdi, bir önerge vermek
Önerge vermek, bu Mecliste yapılması gereken bir şeydir. Bir
partinin en asli görevlerinden birisidir zaten araştırma önergesi
vermek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Şimdi, bunu kalkıp da hiçleştirmeye
çalışmak, Zaten oraya bilgi edinme dilekçesini verebilirdiniz.,
Buraya bilgi edinme ya da bir dilekçe yazıp öğrenebilirdiniz.
demek, aslında o partinin, o grubun yapmış olduğu önergeye
karşı bir saygısızlıktır. Yani, bu da bir
sataşmadır diye düşünüyorum. Yoksa, içeriğiyle ilgili
olarak kalkıp Bunu eleştiriyoruz, aslında böyle internet
yasağı yapılmamıştı, öyle
yapılmamıştı. diye bir konuşma gerçekleşmedi; 2
hatip de bunu ifade ettiler. Tabii ki bilgi edinme hakkı vardır,
Bilgi Edinme Kanununa göre öğrenilebilecek şeyler vardır ama
bir iktidar politikası hâline gelen internet yasakları ve her durumda
Twitterda düşünce ifade edenlerin peşine düşmek bir
politikaysa, genel politikaysa tabii ki bununla ilgili önerge verilmelidir. Biz
de bunu yaptık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben Sayın Kerestecioğlu dışında bir hususa dikkat
çekmek istiyorum İç Tüzük 60a göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, isterseniz, arkadaşlar idare etsin burayı!
BAŞKAN Bakın, Sayın
Kerestecioğlu üç buçuk dakikaya yakın konuştu ve müdahale
etmemeye çalıştım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben İç Tüzükten,
bir dakika konuşacağım Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, isterseniz onlar idare etsin!
BAŞKAN Bir saniye
60a göre size bir dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekilleri, önce şunu ifade
edeyim: Bakın, herkes Biz İç Tüzükten doğan
hakkımızı kullanıyoruz. diyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tam da ben ondan söz
edeceğim Sayın Başkan, ben de ondan söz edeceğim.
BAŞKAN Tamam, ben bitireyim, size söz
vereceğim 60a göre.
Herkes İç Tüzükten doğan
hakkımızı kullanıyoruz. derse ki kullanmak da sizin
hakkınız ama ben İç Tüzükten doğan hakkımı
kullandığımda da itirazlar yükseliyor.
60a göre söz verip vermemek benim takdirimde bu
İç Tüzüke göre, ben söylemiyorum bunu. Her seferinde sürekli bunu
istismar ederek bunu talep etmek hakkaniyetle, iyi niyet kurallarıyla
bağdaşmaz. Kaldı ki grup başkan vekillerine, mümkün
mertebe, değil bir dakika, iki dakika, üç dakika, duruma göre bunu
uzatıyoruz yani birlikte bu işi yürütüyoruz. Dolayısıyla,
lütfen, sataşmalar, usul tartışmaları, 60a göre sözler
vesaire, vesaire, vesaire, bütün bunları iyi niyet kuralları
ölçüsünde hep birlikte uygulayalım, uygulamayalım demiyoruz ama bu
konuda eğer istismara kaçan yönler de olursa nasıl ki siz
kullanıyorsanız, Meclis Başkanlık Divanı olarak bizler
de İç Tüzükü kullanırız, ya vermeyiz ya birleşim sonuna
bırakırız ya da başka bir şekilde yaparız ama
bunu lütfen, çok daha ihtiyaç hasıl olduğu zamanlarda
Tabii ki acele
hâller olabilir, önemli durumlar olabilir. Gündeme geçmişiz, gündem
üzerinde zaten konuşmalar yapılıyor, her grubun
konuşmacıları var, ifadelerini, meramlarını
anlatırlar.
Şimdi, Sayın Kerestecioğluna verdim,
60a göre de size bir dakika süre veriyorum ama lütfen, artık uzatma
taleplerini de istemeyelim.
Teşekkür ediyorum.
60a göre Sayın Yıldırım,
buyurun.
7.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ahmet Aydının söz verme konusundaki tutumuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben de tam sizin bu tutumunuza dair açıklamada bulunacaktım.
Bakın, hem Sayın Kerestecioğlu hem
ben, söz istediğimizde mevkidaşımız Sayın Elitaş
oradan sizin tutumunuza müdahale ediyor, yön vermeye çalışıyor.
Oradan başka hatipler, başka milletvekilleri müdahale ediyor. Ya siz
orayı yönetmeye muktedirsiniz ve siz Başkanlık Divanı
olarak bunu takdir edeceksiniz ya da iktidar partisi milletvekilleri sizin
takınacağınız tutuma müdahale etmemeli. Yeri geldiği
zaman, muhalefet partisinden sizin tutumunuza dönük eleştiriler
geldiği zaman Ben ne yapacağımı iyi bilirim. diyorsunuz.
Lütfen, buyurun, bir iki cümle de kendi partinizin milletvekillerine söyleyin
diyorum.
Teşekkür ederim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) E, yapıyor
zaten, gereğini yapıyor ya zaten.
BAŞKAN Söylüyorum, söylüyorum, oraya da
söylüyorum, nereden gelirse gelsin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, söylemediniz
Sayın Başkan, biz uyardıktan sonra da söylemeyin.
BAŞKAN Benim sözüm sadece bir gruba, sadece
bir milletvekiline değil, bütün gruplara ve bütün milletvekillerine, siz
de dâhil.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, niye müdahale
ediyorlar size? Size müdahale ediyorlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya, sizin müdahale
ettiğiniz kadar biz de müdahale ediyoruz.
BAŞKAN Herkes yerinden konuşur ama ben
ne yapacağımı bilirim. Ben hiçbir müdahalenin tesirinde kalmam,
ne Sayın Elitaş ne Sayın Yıldırım ne bir
başkası. Kusura bakmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben söz isterken
başkasından izin almam Sayın Başkan, sizden izin
alırım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, şu anda ne yapıyor, farkında mı acaba? Ne
yaptığının farkında mı şu anda?
BAŞKAN Tabii ki benden izin
alırısınız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama, size müdahale
ediyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda ne
yaptığının farkında mı bu?
BAŞKAN Ben o etkide kalsaydım size söz
vermezdim Sayın Yıldırım, demek ki etkide kalmıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama, uyarın o zaman
onları, uyarın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gel, sen yönet
burayı da!
BAŞKAN Ben herkesi uyarıyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sizin müdahale
ettiğiniz kadar müdahale ediyoruz ya!
AHMET YILDIRIM (Muş) Tek siz mi biliyorsunuz
İç Tüzükü?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, söz konusu
internet kesintilerinin, bu kesintileri gerçekleştirenlerin, arasındaki
saiklerin ve bu kapsamda yurttaşların
anayasal/yasal/uluslararası sözleşmelerden doğan
haklarının bu yolla ihlal edilmesinin tespit edilmesi,
sorumlularının belirlenmesi ve internet kesintilerine çözüm bulunarak
bugüne kadar gerçekleşen mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla
3/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Kabul edenler
(HDP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda ne
yaptığının farkında mı?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sana mı
soracağım?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Biz mi sana
soracağız?
BAŞKAN Kabul etmeyenler
(HDP
sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Yoklama Sayın
Başkan.
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir. (HDP
sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz biz burada.
BAŞKAN Kabul edilmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Geçti, geçti o
iş; tartışmak yerine işini yapacaksın. Oraya buraya
sataşmak yerine işini yapacaksın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yoklama
istiyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz, ayaktayız ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN -
şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Ya, biz ayağa
kalktık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz
ayaktaydık.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Biz yoklama
istedik Ahmet.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ayaktayız, oraya bakıyorsunuz. Sizin cümleniz bitmeden biz
ayaktaydık.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
ben işlemi başlattım, Kabul edenler
Kabul etmeyenler
dedikten sonra ayağa kalktınız siz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizin cümleniz bitmeden
biz ayaktaydık ya.
BAŞKAN Bakın, Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
dedikten sonra
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Ya, biz
ayaktaydık.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
siz oraya bakıyorsunuz, bize bakmıyorsunuz ki.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Biz ayağa
kalktık ama, biz ayağa kalktık.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sorun, sorun, Divana
sorun, Divana sorun. Sayın Başkan, Divana sorun.
BAŞKAN Divana
Ben kendim görüyorum
Sayın Yıldırım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oturuyorlardı
yerlerinde. Aynı anda ayağa kalkacaksınız, aynı anda.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın
Başkanım, lafı bitmişti, sözü bitmişti.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, siz bize
bakmıyorsunuz bile.
BAŞKAN Bakıyorum Sayın
Yıldırım, istirham ediyorum
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Başkan, biz ayaktaydık, ayakta.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bakın, sizin cümleniz bitmeden biz ayaktaydık.
BAŞKAN - Bırak Allah aşkına ya!
AHMET YILDIRIM (Muş) İddia ediyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın
Başkanım, sözü bitmişti.
BAŞKAN Hayır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
iddia ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
o zaman biz de takınacağımız tutumla alakalı
Bakın, pişman olacaksınız. Bu tutumunuzdan
Göreceğiz
BAŞKAN Bakın, Sayın
Yıldırım, ben
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Öbüründe
istersiniz, öbüründe.
BAŞKAN Bir saniye
Böyle bir tehdit
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dünkü görev
buraya geçmiş anlaşılan. Anlaştılar gibi, bir gün
biri, bir gün biri.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizin cümleniz bitmeden,
ayaktayız.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
ben bugüne kadar bütün uygulamaları hep böyle gördüm.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bize
bakmadınız siz bir kere.
BAŞKAN Bırak Allah aşkına ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın
Başkanım, sözü bitmişti zaten, mikrofonu yeni
kapanmıştı, sözü bitmişti, mikrofonu aşağı
indirdi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bakın, bu tutumunuzdan dolayı pişman olacaksınız.
BAŞKAN Estağfurullah, olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bugün sıra
sizde herhâlde, bugün sıra sizde.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Her gün de sıra sizde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bugün
burayı karıştırma sırası sizde, öyle gözüküyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Her gün de siz yapıyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yakışıyor
mu size, yakışıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sana yakışıyor
mu?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Karıştırmak sizin işiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Daha çok oylama var,
orada istersiniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Konuşma be! Muhatap
değilsin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasiye
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/1/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/1/2017 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından siyasi iktidarın basın ve ifade özgürlüğünü
ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın yasaklarının
halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin (53 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
12/1/2017 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ilk söz, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldana aittir.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, oldukça gergin bir Meclis trafiği içindeyiz. Bu
konuda lütfen anlayışlı olalım, en başta da Sayın
Başkan, siz anlayışlı olun. Yani, bir yoklama
yapmanızdan en fazla bir on dakika kaybedilir, hiç değilse bir
anlamda, Meclis biraz daha rahatlardı. Bu konuda sizden daha
duyarlılık beklediğimi açıkça ifade etmek isterim.
ALİM TUNÇ (Uşak) Suistimal olmasın,
suistimal. Samimiyet
Suistimal olmasın. En başta da sizin gruba
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gerçekten, basın özgürlüğüyle ilgili bir konuyu
gündeme getireceğiz. Bu konuda toplum üzerinde genel bir baskı,
sindirme, korkutma olduğunda hiç kuşku yok. Biraz önce
Barış Yarkadaş arkadaşım ayrıntılarıyla
buna girdi. Ben bugün bu noktada özel bir konuya değinmek istiyorum, o da
değerli dostum, İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun
başına gelenlerle ilgilidir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 1
Ocak ve 19 Ocak tarihleri arasında, iki günde, MİT tırları
adı altında tırlarda Adana
Başsavcılığının çalışması
sonucunda aramalar yapılıyor ve bu aramalarda tırlar üzerinde
bulunan eşyalarla ilgili olarak da değişik spekülatif haberler
yayılıyor. Şimdi, Hükûmet kanadından işte Gıda
yardımı vardı, bebek maması vardı, bebek bezi
vardı. türünden açıklamalar yapıldı. Herhâlde bu bebek
maması olsa, bebek bezi olsa koskoca MİT onlara eskortluk
yapmazdı. Kuşkusuz ki kamuoyunda bu MİT tırlarında
başka şeylerin olduğu yönünde yaygın bir kanı
oluştu. Nihayet bu 29 Mayıs 2015 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde bu
konuda, bu MİT tırlarında bulunan eşyaların aslında
silah ve mühimmat olduğuna ilişkin bir haber yayımlandı. Bu
haber üzerine Sayın Cumhurbaşkanı Bu bir casusluk faaliyetidir,
bundan hesap sorulacaktır. gibi bir laf etti. Hemen akabinde seçimler
oldu, seçimlerin ortasında bir süre sonra bir baktık ki Cumhuriyet
gazetesinin Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve Cumhuriyet gazetesinin Genel
Yayın Yönetmeni Can Dündar, haklarındaki soruşturmaları
müteakiben tutuklandılar. Keza bu süreç içerisinde Erdem Gülün
yazdığı bir kitaptaki beyanından ve mahkemedeki ifadesinden
kaynaklı olarak da bir anda bir baktık ki Sayın Enis
Berberoğlu hakkında bir fezleke düzenlenmiş ve bu fezleke
birdenbire Meclisimize getirildi. Orada Can Dündar şöyle bir laf ediyor:
Ben bu belgeyi solcu bir milletvekilinden aldım. diyor; birinci
kanıt bu. İkinci kanıt ne? İkinci kanıt: Ayın
24ü, 25i gibi, Enis Berberoğlu ile Can Dündar arasında yirmi bir
saniyelik bir telefon görüşmesine dair HTS raporu var ve bu rapordan yola
çıkılarak şöyle bir yorumda bulunuluyor: İşte, o
konuşmanın olduğu noktada, yer tespitinde Enis Berberoğlu
bir alışveriş merkezinde, bu da Cumhuriyet gazetesine 200 metre
mesafede, demek ki olsa olsa bu belgeyi Enis Berberoğlu vermiş
olabilir diye bu fezleke düzenleniyor. Sonuçta, bu dokunulmazlıkların
kaldırılmasını müteakiben de yargılama faaliyetine başlanmış
bulunuluyor. Peki, Sayın Enis Berberoğlunun hakkındaki suçlama
ne derseniz: Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî
casusluk amacıyla temin etme ve FETÖ-PDY silahlı örgütüne bilerek ve
isteyerek yardım etme.
Şimdi, buradan yola çıkarak değerli
milletvekilleri, ben size devlet sırrının, devletin gizli
kalması gereken belgelerinin ne olduğunun tanımını
açıklamak istiyorum, o da Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 47nci maddesinde
hüküm altında alınmış, diyor ki 47nci madde:
Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına
ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış
ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet
sırrı sayılır. (2)nci fıkrası ne diyor:
Tanıklık konusu bilgilerin yani bu devlet sırrı
niteliğindeki tanıklığın- Devlet sırrı
niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme
hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın
dinlenir. Bundan şu anlamı çıkaracağız: Bir devlet sırrı
belgesinin söz konusu olması için bir zabıt kâtibinin dahi bu
belgeden haberdar olmaması lazım.
Peki, gelelim olayımıza. 1 Ocak tarihinde
MİT tırlarının aranmasından sonra ne zaman yayın
yasağı konuyor biliyor musunuz? 14 Ocak 2014 tarihinde yani on dört
gün sonra. Yani, bu on dört gün içerisinde bu belge tümüyle neredeyse sütçünün,
yoğurtçunun bile elinde olan bir belge. Bu belge ne belgesi? Arama ve
yakalama tutanağı. Arama ve yakalama tutanağı
dediğimiz belge bir anlamda dosyada yer alan bir belgedir ve bunun
altına sanık tarafından, şüpheli tarafından imza
atılır. Şüpheli tarafından imzalanan bir belgeyi
avukatları temin etme hakkına sahiptir Ceza Muhakemesi Kanununun
153üncü maddesi gereğince. Doğal olarak şöyle bir durum ortaya
çıkıyor: Bu belgenin devlet sırrı niteliğinde olma
gibi bir vasfı yok çünkü bu zaten avukatların elinde; bu bir.
İki: Bu açıklamadan önce, Yargıtay
16. Ceza Dairesinde bu MİT tırlarına ilişkin aramayı
yapan sanıklarla ilgili bir dava var ve bu dava dosyasında bütün
belgeler yer alıyor. Bu belgeler de aleniyet kazanmış durumda.
Bu nedenle, ortada kesinlikle ve kesinlikle bir devlet sırrı
niteliğindeki belge söz konusu değildir.
Öte yandan, bir varsayımdan hareket
ediyorsunuz, bir kişinin, diğer bir failin, sanığın
beyanını esas alıyorsunuz. Bir milletvekilinden aldım,
başka bir milletvekili olabilir. Kaldı ki o aldığı
tarihte Sayın Enis Bey bir kere milletvekili dahi değil. Ve
birtakım yorumlara giderek, zorlamalarla işi bu noktaya
getiriyorsunuz.
İşin bir garabet tarafı daha var, o
da ne derseniz: Duruşma günü bir tanık çağrılmış
-buradaki hukukçu arkadaşlar bilirler, bir tanık dinlenmek
zorundadır- HTS raporları getirilmiş, daha incelenmemiş bu
savcı birdenbire Ben tanığın dinlenmesini istemiyorum, onu
ben kale bile almıyorum, ben 3 sayfadan ibaret esas hakkındaki
mütalaamı veriyorum ve -deliller toplanmadan- Enis Berberoğlu
hakkında müebbet hapis cezası istiyorum. diyor. Yani, 15 Temmuz
akşamı tankı Enis Bey mi kullandı? O helikopterle Ankara
Emniyet Müdürlüğünü o mu taradı, bombaladı? Yüce Meclisimize
uçakla bombayı Enis Bey mi attı? Düşünce özgürlüğünün
geldiği nokta budur değerli arkadaşlarım. Gerçekten, vahim
bir tablodur. Hukuk bir silah olabilir mi? Evet, olabilir. İşte böyle
olabilir; kalleş bir silahtır. İnsanlar hukuka güvenmek
durumundadır ama bugün hukuk kalleşçe kullanılmaktadır.
Bir diğer tabloya bakarsak; şimdi,
savcılardan bir tanesi, Türk Ceza Kanununun 228inci maddesinden
davayı açmış -228inci madde daha az bir cezayı
gerektiriyor- ve iddianamesinde diyor ki: Bu davanın, Enis
Berberoğlunun davasının Erdem Gülün davasıyla
irtibatı var, birleştir. Ama Erdem Gül hakkındaki davaya
bakıyorsunuz, aslında aynı eylem; o da 330dan
açılmış. Şimdi, savcı işgüzarlık yapıp
alelacele ikisini aynı noktada buluşturmaya çabalıyor ve
ikisinin hakkında da ne yazık ki müebbet hapis cezası istiyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu daha önce
buradaki bir konuşmamda da söyledim, Bu eylem suç mu? derseniz bugün
bulduğumuz belge karşısında, yani 1 Ocak tarihinde MİT
tırları yakalanmış ama yayın yasağı 14
Ocakta alınmış. Dolayısıyla o zamana kadar herhangi bir
gizlilik yok. Gizlilik olmayan, topluma mal olmuş bir belge hakkında
da devlet sırrı niteliğindeki bir belgeden söz edemezsiniz.
Sadece şu olabilir: Yayın yasağına aykırılık
söz konusu olabilir. O da Türk Ceza Kanununun 285inci maddesinde
düzenlenmiştir. Burada bir milletvekili arkadaşımızı,
Adalet ve Kalkınma Partisi bir anlamda bu tip davalardan kurtarmak için
285inci maddenin son fıkrasına 2012de bir değişiklik
getirerek, haber amaçlı bu tip yayınların, bu tip haberini
vermenin suç oluşturmadığını bizzat bu Meclis
kanunlaştırmıştır.
Şimdi, son söze gelirsek: Evet, Türkiye'nin
yüzde 50si büyük bir baskı, yıldırma ve sindirme
harekâtına maruz durumdadır ve bu cenah
alışmıştır. Şunu düşünün: Bu
başkanlık diğer yüzde 50yi de baskı altına alma
girişimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Toparlamak için bir dakika
verirseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Aldan, lütfen
tamamlayın.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Tamamlayacağım
efendim.
BAŞKAN Ben ek süre vermeyeceğim
demiştim ama arkadaşlarımız bizi de zorda
bırakmasın, diğer arkadaşların da hakkı hukuku
var bu noktada.
Buyurun, bir dakika süreyle tamamlayın lütfen.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan nezaketiniz için.
Şimdi, şunu söylemeye çalışıyorum,
bu şu açıdan önemli: Burada bir milletvekili
arkadaşımız -başka tutuklanan milletvekili
arkadaşlarımız da var ama- bir oldubittiye getirilerek müebbet
hapisle cezalandırılmaya çalışılıyor; bunun kabul
edilebilir bir durumu yoktur.
Tamamlayayım madem bir örnekle: Şimdi,
başkanlık sistemi geliyor, diyelim ki seçilecek
Cumhurbaşkanı -herhangi bir partiden olabilir- bir gün akşam
diğer partiden bir milletvekilinin televizyondaki konuşmasından
hoşlanmadı, ağır eleştirisi hoşuna gitmedi,
ertesi sabah genel sekreteri çağırıp Gel bakayım, boş
işler bakanlığı ihdas ettim, bu adamı bakan
yaptım. diyecek, bakan yapıldıktan bir dakika sonra da
bakanlıktan alacak. Ne olacak? Milletvekilliği düşmüş
olacak ve Anayasanın 83üncü maddesini tek kişi baypas ederek o
kişiyi -dokunulmazlığı kaldırarak- öğleden sonra
tutuklatacak. Böyle bir anlayışa dur demeliyiz değerli
arkadaşlarım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Sisteme girmişsiniz, vereceğim şimdi
söz.
Buyurun Sayın Yıldırım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, HDP grup önerisinin oylaması
sırasında istemiş oldukları yoklama talebinin dikkate
alınmadığına ve oylamanın geçersiz olduğuna
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, İç Tüzükün 147nci
maddesinin ikinci fıkrasına göre, biz, gizli oylamanın
yapılması için yoklama yeter sayısı
Sizin cümleniz
bitmeden, yoklamaya geçmeden, arkadaşlarımızla ayağa
kalkmış ve yoklama istemiştik. Siz, yüzünüz diğer tarafa
dönük olduğu için bunu görmediniz ve bizim araştırma önergemizle
ilgili oylama şu an için geçersizdir. Bunun için, böyle olup
olmadığını incelemeniz açısından görüntüleri
incelemenizi, değilse tutumunuz hakkında usul
tartışması talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bakın, ben işlem başlattıktan sonra, hatta Kabul edenler
derken önce o taraftaydım, bir kısım eller gördüm, kalktı,
sonra Kabul etmeyenler
diye bu tarafa döndüm.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, buraya bakmadınız.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
deyince, tabii ki
böyle dönünce, ondan sonra hep birlikte ayağa kalktınız Biz
yoklama talep ediyoruz. dediniz. Ben işlemi
başlatmıştım ve işlemin yarısı da
geçmişti.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ama buraya
bakmadınız.
BAŞKAN - Yani yoksa bugüne kadarki bütün
taleplerinizi azami derecede karşılıyoruz, karşılamaya
devam ediyoruz, karşılamak da görevimiz her şeyden önce, bu bir
lütuf da değil, taleplerinizi yerine getirmek bizim de bir görevimiz. Emin
olun, burada ne bir kasıt var ne bir ihmal var, siz belki öyle görmüş
olabilirsiniz. Siz ve arkadaşlarınız da hatta geri dönüp sohbet
hâlindeydiniz zannediyorum o oylama esnasında. Ben öyle gördüm, yanılmış
olabilirim, siz yanılmış olabilirsiniz, ona tekrar bir
bakarız ama lütfen, ne olursunuz, benim bu konudaki samimiyetimi test
etmeyin. Lütfen, rica ediyorum
Gerçekten, bakın
Bir yoklamanın
Hatta ben şunu söyleyeyim: Ara vermeyi de düşünüyordum. Yoksa benim
işime de gelirdi. Ama işleme başladıktan sonra amacım
sadece bunu uygulamaktı. İstirham ediyorum, gerçekten, böyle bir art
niyetimin olmadığını, bunu bilmenizi özellikle istiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
görüntüleri
BAŞKAN - Görüntülere de bakacağız,
bakarız.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
incelemeniz durumunda
anlattığınız gibi olmadığını siz de
müşahede edeceksiniz. Benim talebim somut, bizim araştırma
önergemiz şu anda reddedilmiş değildir çünkü İç Tüzüke
göre bir uygulama yapmadınız.
BAŞKAN Şimdi, bu oylama
yapılmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ya görüntülerin
incelenip oylamanın yeniden yapılmasını ya da tutumunuz
hakkında usul tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN Bu oylama
yapılmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan,
benim talebim somut, somut bir talebim var. Sizin
anlattığınız gibi olmadığını çünkü
grubumuza bakar durumda olmadığınızı
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz de gördük burada
ya. Sen oraya laf yetiştirirken unuttun, geç kaldın.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Yıldırım
FATMA BENLİ (İstanbul) - Grup başkan
vekili ayağa kalkmadı ki.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu nedenle, ya
oylamanın yeniden yapılmasını ya da tutumunuz hakkında
usul tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Görüntülere bakacağız.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Grup başkan vekili
bile oturuyordu, sen kalkmadın ki.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
cevap bekliyorum sizden.
BAŞKAN Görüntülere bakacağız.
diyorsunuz. Görüntülere bir bakalım, bu değerlendirmeyi daha sonra
yapacağız.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ahmet Bey,
grup başkan vekiliniz ayağa bile kalkmadı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasiye
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde ikinci söz, Manisa Milletvekili
Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım.
Bu, özgür ve bağımsız basınla
ilgili grup önerisi ve çok önemli bir konu. Özgür ve bağımsız
basın demokrasinin temelidir; klişe bir söz olmakla birlikte çok
doğru bir sözdür.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak basın ve ifade özgürlüğünü programımız ve
Anayasamızda belirtilen temel hak ve özgürlükler çerçevesinde
destekliyoruz ve savunuyoruz. Bu, tartışmadan varestedir. Fakat
bugünkü bu kısa konuşmamda bir başka veçhesini de yani grup
önerisinde göremediğim bir başka veçhesini de dikkatlere sunmak
istiyorum.
Şimdi, basın özgürlüğü deyince
sadece iktidar-basın ilişkileri açısından hadiseyi ele
almamak gerekir. Bu önemlidir, belki en önemlisidir çünkü iktidar gücü ile
basın ilişkileri yıllardır bütün dünyada da sorunlu
olmuştur. Bunun düzenli ve uyumlu -uyumlu dediğim yani hukuk
içerisinde sorunsuz- olduğu durumlar da olmuştur. Fakat, ülkemizdeki
basın özgürlüğünün ve haber alma hakkı konusundaki
sıkıntıların bir diğer veçhesi de basının
patronaj yapısıdır. Aynı, iktidar ilişkileri
bakımından veya iktidar karşısındaki basının
ve basın özgürlüğünün durumu kadar, bu patronaj yapısı da,
bu patronaj meselesi de bence münhasıran özel araştırma
önergesine konu olacak kadar önemlidir.
Değerli arkadaşlar, hadiseyi bir bütünlük,
bir bütünsellik içerisinde ele alma zorunluluğumuz vardır. Hukuk,
demokrasi, temel hak ve özgürlükler, haber alma özgürlüğü ve güvenlik
kavramlarının bu bütünlük içerisinde ele alınması gerekir
ve en büyük sıkıntımız da maalesef hukuktur.
Mesleğiniz size hiçbir suç işleme imtiyazı vermemelidir; ister
gazeteci olunuz, ister başbakan, milletvekili olunuz veya başka bir yargı
mensubu olunuz, mutlaka birleşmemiz gereken en önemli ortak nokta hukuk
olmalıdır. Yani, hiç kimsenin suç işleme imtiyazı olamaz.
Mevcut önergede dikkatimi çeken bir ibare de şu
değerli arkadaşlar: Önergenin önemini ve ciddiyetini görmekle beraber
dikkatimizden kaçmayan şu ibareler söz konusu: Onlarca gazeteci
yazdığı haber ve yorum nedeniyle casusluk, terör örgütü
üyeliği, terör örgütüne yardım gibi gülünç iddialarla -altını
çizerek tekrar söylüyorum, gülünç iddialarla- yargılanmış ve
yargılanmaktadır. Eğer şimdi, bu iddialara Gülünç
iddialar dersek, bu olmaz değerli arkadaşlar. Bu iddialar, çok vahim
iddialardır, bunları gülünç iddialar olarak göremeyiz. Yargıya
intikal etmişse casusluk; etmemişse bunun elbette ortaya
konulması gerekir. Terör örgütü mensubu. Yani gülünç demekle şu
mu denilmek isteniyor: Gazeteci casus olamaz, gazeteci terör örgütü mensubu
olamaz, yardım yataklık ve terör örgütü propagandası yapmaz. E o
zaman bunu bir ön kabul olarak kabul edersek, burada bu bütünselliği
kaybetmiş oluruz ve tarih göstermiştir ki bütün ülkelerde basın
mensuplarından da mesleki imtiyaz olmaksızın casus da
çıkmıştır hatta şunu da söyleyebiliriz: Dünya siyasi
tarihine, savaşlar tarihine baktığımızda en çok casus
da gazetecilerden çıkmıştır, yani tartışacaksak
bunlar tartışılır. Dolayısıyla, bunu gülünç bir
iddia olarak görmemek lazım, terör örgütü mensubu veya örgüte yardım
yapanların
Ve yakın siyasi tarihimizde gazeteciler veya
birtakım gazete yazarları tarafından hedef gösterilip de
suikasta uğrayan, hayatını kaybeden insanlar da olmuştur.
Sadece kişi temel hakkı değil, en temel hak olan yaşam
hakkı dahi bu mesleğin istismarı nedeniyle ihmal
edilmiştir.
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin lehinde ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Memleketin ahvalinden ciddi endişe duyuyorum.
Memleketimizin ahvali aslında dün akşamki Meclisimizin maalesef
ahvalidir, utanç duydum bu Meclisin bir üyesi olarak. Ama maalesef, toplumu
kutuplaştıranlar, birilerini yok sayanlar, rüzgâr ekiyorlar
karşılığında fırtına biçiyorlar. Bu,
Mecliste bugün oldu, yarın sokaklarımızda olabilir,
mahallelerimizde olabilir; bu anlamda hepimizi sorumluluğa davet ediyorum
arkadaşlar. Bakın, burası Türkiye'nin bir fotoğrafı.
Şimdi, belli bir ideolojik çerçevede iki parti bir araya geldi, diyor ki:
Biz çoğunluğuz, sizi yok sayarız, istediğimizi
yaparız. anlayışını ortaya koyuyor. Bu da maalesef
hem Meclise yansıyor hem de toplumumuza yansıyor, bu anlamda hepimizi
sorumluluğa davet ediyorum ve hepimizin içine -hepimize- tam olarak
sinmesi mümkün değil ama az veya çok sinebilecek bir toplumsal
sözleşmeye ihtiyacımız var. Tam olarak HDPyi mutlu
edemeyebilirsiniz, tam olarak MHPyi veya CHPyi mutlu edemeyebiliriz, AKP de
tam olarak mutlu olamayabilir ama asgari müştereklerde hepimizin
kaybetmemiş duygusuyla yürüyebileceği bir Anayasaya ihtiyacımız
var. Bu getirdiğiniz ve dayattığınız Anayasa maalesef
burayı da geriyor, toplumu da geriyor ve pek çok provokasyona gebedir.
Değerli arkadaşlar, benim milletvekili
olma amacım ikinci ligde olan demokrasimizi birinci lige yükseltmekti.
Gerçekten çok halisane duygularla buraya geldim. Demokrasimizi birinci lige
yükseltelim diye buraya geldim ama maalesef, Dimyata pirince giderken eldeki
bulgurdan oluyoruz. Şu anda üçüncü lige düşüyoruz arkadaşlar.
Bırakın ikinci ligde kalmayı, üçüncü lige düşüyoruz
demokrasimizde, her anlamda, bütün kriterlerde.
Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 113
ülke içinde 99uncuyduk geçen sene. Bu sene herhâlde 113 ülke içinde 110uncu
filan olacağız. Afrika ülkelerinin pek çoğunun gerisindeyiz.
Dalga geçtiğimiz, güldüğümüz geçtiğimiz ülkelerin gerisine
düştük. Konumuz olan basın özgürlüğünde en sonlardayız
arkadaşlar, en sonlara düştük, utanç duymamız lazım
hepimizin. Bakın, mesele şu, bütün burada yürüttüğümüz
tartışma da şu: Elbette bir yürütme olacak, elbette bu Parlamentonun
gücüyle ortaya çıkan, milletin iradesiyle ortaya çıkan bir yürütme
söz konusu olacak ama mesele, bu gücün nasıl denetleneceği,
nasıl dengeleneceğidir. İnsanlık tarihi de bu mücadeleyle
geçmiştir. Elbette krallar olmuştur, padişahlar olmuştur,
tiranlar olmuştur ama mesele, bu gücün nasıl denetleneceği
meselesidir ve mücadele hep bu yönde olmuştur. Yok sayılanlar,
ötekileştirilenler hep bu güce karşı mücadele vermiştir, bu
gücü dengelemeye çalışmıştır. Bu gücü eline geçiren,
kendi kimliğinden dolayı, kendi inancından dolayı bir
ideolojiyi ortaya koyabilir ama yok sayılanlar, ötekileştirilenler de
buna karşı mücadele ederler ve bunun araçları nelerdir
arkadaşlar, bu gücü ele geçirene karşı kim bunu dengeleyebilir,
hangi güçler dengeleyebilir? Bir, parlamento dengeler ve denetler.
İnsanlık mücadelesi hep bunun üzerine olmuştur. Krallara
karşı dengeleyen bir parlamento, padişahlara karşı
dengeleyen bir parlamento; bu mücadele olmuştur ve güç bir oranda buradaydı
arkadaşlar. Hani, dedim ya: Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan
oluyoruz. Her zaman yürütme çok güçlüydü, Parlamento onu yeterince
denetleyemiyordu ama bu getirdiğiniz öneriyle hiçbir şekilde
denetlemeyecek.
İkinci güç nedir, o gücü
denetleyen? Yargıdır tabii ki, bağımsız ve
tarafsız bir yargıdır ama getirdiğiniz öneriyle yargı
tamamen sarayın dümen suyuna girecektir arkadaşlar.
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Geç onları, geç.
GARO PAYLAN (Devamla) Büyük
bir tehlike çünkü sarayın atadığı yargıçlar asla
sarayı denetleyemezler, yargılayamazlar.
Peki, dördüncü güç nedir?
Tabii ki basındır arkadaşlar. Özgür bir basının
olmadığı bir ülkeye hiçbir standartta demokrasi denilemez. Dedim
ya Demokrasimiz kan kaybediyor. Bakın, arkadaşlar, basın denetler;
özellikle, yürütmenin yaptığı hataları gösterir topluma,
kamu adına bunu yapar, der ki: Arkadaş, sen şurada hata
yapıyorsun, sen burada hata yapıyorsun. Eğer ki o güç
denetlenmezse, o güç basın tarafından teşhir edilmezse topluma,
o güç hatalar yapmaya başlar. Nitekim, basının özgür olduğu
yıllarda AKP daha az hata yapıyordu çünkü eleştirilebiliyordu.
Oysa bugün, bakın basına, hepsi tek tip gazeteler. Hani 20 tane
gazete basıyorsunuz ya, israf arkadaşlar, yapmayın. Havuz
medyası tek bir gazete bassın yeter. Hepsi nasıl olsa aynı
şeyi yazıyor, aynı manşetleri atıyor.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Casusluk
yapmıyor ya.
GARO PAYLAN (Devamla) Gelin, tek bir gazete
basın, AKP bülteni olarak zaten basılıyorlar.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Casusluk
yapmıyorlar ya.
GARO PAYLAN (Devamla) Demeç gazeteciliği
basın değildir arkadaşlar, sizin demeçlerinizi veren gazete
basın değildir. Basın eleştirendir, topluma hataları
gösterebilendir.
Bakın, bu anlamda, sevgili Can Dündar ve Erdem
Gül bir manşet attılar, iki yıl önce bir manşet
attılar. Yürütmenin yaptığı bir hatayı gösterdiler,
dediler ki: Ey Türkiye toplumu, Suriyeye silahlar gönderiliyor. Siz o
günlerde
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Bu nedir
biliyor musun? Casusluk, casusluk!
BAŞKAN Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri, lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, her devlette
böyle derler, casusluk derler buna, devlet sırrı derler.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
İşte buna casusluk derler.
GARO PAYLAN (Devamla) Devlet
sırrının anlamı, devletin suç işlemesi demek
değildir. MİT Yasasında silah göndermek diye bir şey yok.
Oysa bakın, ben Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesiyim. Son dört yılda 16 milyar TLlik örtülü ödenek var
arkadaşlar. Oysa, Sayın Abdullah Gülün döneminde 50 milyon
liraydı yıllık, yüz milyon liraydı; 16 milyar TLlik örtülü
ödenek var. Biz çok iyi biliyoruz ki bu örtülü ödenekler, bu MİT
tırlarıyla Suriyeye giden silahlardır arkadaşlar.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) İftira
atma.
GARO PAYLAN (Devamla) - Muhalif güçler diyorsunuz,
oradaki, hani bugün bence yüzüstü bıraktığınız,
yıllardır desteklediğiniz muhalif güçlere giden silahlardı.
Ne oldu? Suriyedeki yangına benzin döktük. Bu ülkenin kaynaklarıyla
Suriyedeki yangına benzin döktük. Oysa Can Dündar ve Erdem Gül o suçu
gösteriyorlardı: Bakın, bunu yapmayın, yangına benzin
dökmeyin. Bu ülkenin kaynaklarını başka bir ülkenin
yangınına benzin dökmek için kullanmayın. diyorlardı.
Basının görevi budur arkadaşlar.
Bakın, siz bugün o noktaya geldiniz.
Suriyedeki muhalifleri yüzüstü bıraktınız, Esad rejimi kendini
tahkim ediyor. Rusyayla iş birliği yapıyorsunuz. Oradaki
iddialarınızdan çekildiniz, Emevi Camisinde namaz
kılacaktınız, ortada Emevi Camisi diye bir şey
kalmadı. Nihayet hatanızı gördünüz ama yüz binlerce insanın
canına mal oldu, ülkemizin milyarlarca liralık kaynaklarına mal
oldu. İşte gazeteci bunu gösterdiği zaman gazeteciyi
dinlemiş olsaydınız bu hataları yapmamış
olacaktık. Bırakın, gazeteciler gazeteciliğini
yapsınlar arkadaşlar.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Casusluk mu
yapsınlar?
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın,
eleştirilmekten korkmayın arkadaşlar, eleştirilmekten
korkmayın, eleştirilmemekten korkun. Eleştiri bir ayna
tutmaktır; o aynada kendinize bakarsınız, hata yapıyor
musunuz, aynada iyi gözüküyor muyum, gözükmüyor muyum diye bakarsınız
ama aynayı kırarsanız kendinizi, yüzünüzü görmezsiniz ve hatalar
yaparsınız. Demeç gazeteciliğiyle yürünemez. Bir örnek daha
vereyim, bakın, geçen gün İstanbula çok yoğun bir kar
yağdı değil mi? Normalde -hani o gece ben de yolda kaldım,
binlerce insan yolda kaldı, perişan oldu, herkes isyan ediyor- bu
Büyükşehir Belediyemizin daha iyi bir önlem alması lazımdı,
bakanlıklarımızın daha iyi önlem alması
lazımdı. Meteoroloji diye bir bilim var, bu karın geleceği
belli, yolları açmak için tedbir alması lazımdı. Oysa,
ertesi gün ben televizyonlara, gazetelere bakıyorum, o yolda kalan
binlerce insanı gösteren hiçbir medya yok. Yalnızca ne var biliyor
musunuz? Çocuklar kar topu oynuyorlar, birbirlerine kar topu atıyorlar,
çok mutlular. Basın bu değildir arkadaşlar. Büyükşehir Belediyemizin
yaptığı hatayı gösterebilseydi, Büyükşehir Belediyemiz
de bir dahaki karda daha iyi tedbirler alırdı. Bırakın,
basın bunları gösterebilsin, gösteremediği sürece
hatalarımız devam edecek.
Arkadaşlar, bakın, Anayasa
değişikliğini konuşuyoruz. Anayasa
değişikliği konusundan toplumun, araştırmalara göre,
yalnızca yüzde 14ü haberdar, o da ne kadar haberdar olduğu belli
değil, hangi medyadan haberdar belli değil, çünkü tarafsız,
bağımsız bir basın yok. Gelin, bütün basını bu
anlamda özgür bırakın, tek kanallı habercilikten vazgeçin.
Eğer ki bunu yaparsanız eleştiriler buraya gelir ve çok daha iyi
bir noktada bu tartışmaları yürütebiliriz.
Değerli arkadaşlar, basın hepimizin
güvencesi. Yasama, yürütme ve yargıdan, hepsinden daha önemlidir bence.
Bence en üzerine titreyeceğimiz güçtür. Gelin, el birliğiyle bu
önergeye destek verin, gurbette gazetecileri bırakmayalım, Can Dündar
ve Erdem Gül gelsinler, gazeteciliklerini yapsınlar burada.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Özcan
PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz buyurun.
BAŞKAN - Buyurun buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yo, siz söyleyin, ondan
sonra Sayın Başkan; eğer benimle ilgili, bizim talebimizle
ilgili bir şey söyleyecekseniz siz buyurun.
BAŞKAN - Evet, Sayın
Yıldırım, ben tutanaklara da baktım, gördüğüm
kadarıyla da kimseyi yok farz etmek, görmemek gibi bir kastımın
olmadığını zaten herkes de biliyor, sizler de bilirsiniz.
Biz oylama işlemini başlattıktan sonra ben, sizden gelen yoklama
talebini fark ettim. Benim hissiyatım bu şekilde. Sizinle ilgili en
ufak, bu noktada bir olumsuzluğun içerisinde
olmadığımı; bütün grupların hukukunu,
hakkını eşit bir şekilde burada savunmak durumunda
olduğumu bilmenizi isterim. Yani böyle bir durum, kasıtlı bir
durum -söz konusu- yok. Tutanaklarda da aynı şekilde görülüyor;
kesinlikle, yoklama talebiniz, benim oya sunma talebimden sonra görülüyor. Bunu
bu şekilde algılamamız gerekiyor. Dolayısıyla, bu
konuda bir ısrarınızın olacağını ben de
düşünmüyorum, varsa da takdir sizin. Ben söyleyeceğimi söyledim.
Bir dakika süreyle,
arkadaşlar açalım mikrofonu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İç Tüzükten doğan
haklarını kullanma hususunda en ufak bir tavır biçimini kabul
etmelerinin mümkün olmadığına ve yoklama talebinin sehven fark
edilmemiş olduğunu kabul ettiklerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, sizin de ifade ettiğiniz üzere şüphesiz
niyetinizden bağımsız görmeme durumunuz olabilir. İçeride
tutanakları da birlikte incelediğimiz üzere ve zabıtlara da
yansıdığı üzere, bizim, siz oya sunmadan önce ayağa
kalktığımızı orada kayıtlar yazmış,
stenograf arkadaşlar yazmış. Bu
ALİM TUNÇ (Uşak)
Grup başkanvekiliniz bile kalkmadı be!
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bir bekleyin arkadaşlar ya!
BAŞKAN Ben dinliyorum
Sayın Yıldırım sizi, buyurun, devam edin.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bu insani bir şeydir, siz de söylediniz Niyetten bağımsız
fark etmemişimdir. diye. Bunu anlayışla
karşılarız. Ama, bizim, bütün partilerin eşit haklara sahip
olduğu İç Tüzükten kaynaklı haklarını
BAŞKAN Doğal
olarak öyledir, evet.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
kullanması hususunda en ufak bir yansımayı, tavır biçimini
bile kabul etmemiz mümkün olmaz zaten. O anlamda, evet, tutanaklara
yansımış, arkadaşlarımızla birlikte
ayaktaydık ama bunu, siz sehven fark etmemiş olabilirsiniz. Biz de
bunu böyle kabul ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutanakları gene grubunuzun da sizin de
bilginize ben sunayım.
Şimdi Teşekkür ediyorum sayın
milletvekilleri. diyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum
dedikten sonra (HDP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) diyor.
Başkan Kabul edenler
Mustafa Elitaş (Kayseri) Şu anda ne
yaptığının farkında mı?
Ahmet Yıldırım (Muş) Sana
mı soracağım?
İkiniz arasında bir diyalog var.
Uğur Aydemir (Manisa) Biz mi sana
soracağız?
Karşılıklı diyaloglar var.
Sonra ben Kabul etmeyenler
diyorum. Daha sonra Ahmet Yıldırım (Muş) Yoklama
Sayın Başkan.
Yani tutanaklardaki yansıma da bu şekilde.
Şu ya da bu şekilde eksik görülebilir ama şunu söyleyeyim yani
tabii ki birbirimizin niyetini sorgulayacak durumda değiliz ama
şundan emin olun: Bütün grupların hakkı hukuku korumak
Başkanlık Divanının bir defa en önemli, en özenle muhafaza
etmesi gereken bir durumdur.
Teşekkür ediyorum ben de.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasiye
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce yaptığınız işlem,
başladığınız bir işi bitirememe işlemiydi
çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi görüşülürken bir
milletvekilinin oradan kalkıp başka bir konuyu gündeme getirmesi
usule tamamen aykırı, İç Tüzükte yer almayan bir işlemdir.
Özellikle Sayın Başkandan rica ediyorum, bir işlem
başladıktan sonra bitirip milletvekillerinin isteklerini dile
getirmeniz kanaatimce daha uygun olur.
Türkiye Büyük Millet Meclisini muhakkak ki
Başkanlık Divanı yönetecek; siyasi parti gruplarının,
hiçbir partinin birbirinden farkı yok ve Başkan da yönetirken
tarafsız ve bağımsız olarak yönetmek için gayret
gösterecek. Nasıl ki başka siyasi partilerin orada itiraz
hakları varsa AK PARTİ Grubunun da yapılan işleme
karşı herhangi bir şekilde taraf olma, itiraz etme hakkı
vardır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, dün burada cumhuriyet
tarihinde görmediğimiz, belki İç Güvenlik Yasasında kısmen
yaşadığımız en çirkin bir hadiseyi yaşadık.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü, Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. yazan bu kürsü, milletvekilleri tarafından
işgal edildi, harap edildi. Çok üzülüyorum.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Siz harap ettiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, biz
sayın grup başkan vekilleriyle konuşuyoruz, diyoruz ki bu
işi devam ettirmeyelim ama olayın sebebi, müsebbibi olan milletvekili
televizyon televizyon geziyor AKPliler bize böyle saldırdı. diyor.
Bakın, arkadaşlar, ne konuşuyorsak
her yerde icraatın aynısı olması gerekir. İçeride
konuşuyoruz başka, buraya geliyoruz başka. Biz inanıyoruz,
güveniyoruz ama öbürü televizyon televizyon geziyor, AKPliler bize
saldırdı. diyor. Bu yakışmaz. Laf ağızdan
çıkar, bir kere çıkar; bu işi devam ettirmemiz gerekir,
şurada ne konuşuyorsak onu yapmamız gerekir. Şimdi, öbür
grup başkan vekili gidiyor AKPliler bize saldırdı.
Kim
saldırdı Allah aşkına? Benim genel başkan
yardımcımın burnunu kim kırdı? Görüntüler ortada;
şuradan koşup saldırıyor, yumruk atıyor.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Arkadan
kalleşçe geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yakışır mı bu iş? AK PARTİlilere
saldırılıyor, burnu kırılıyor; arkasından
öbür grup başkan vekili ve bir şifreyle, bir parolayla Kürsüyü koruyacağız.
diyor, herkes buraya gelmiş işgal ediyor. Ondan sonra
çıkılıyor AK PARTİliler bize saldırdı.
deniliyor. Bu yakışmaz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Isırıyorlar, ısırıyorlar Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İki:
Cumhuriyet gazetesiyle ilgili bir şey gösteriliyor. Habercilikte bir yalan
haber vardır, bir de iftira vardı, bir de ihanet vardır. O
MİT tırlarıyla ilgili olan şeyler devlet sırrı
değildir, yalan haberdir. Eğer Türkiyeyle ilgili bir konu
dış dünyaya ihbar ediliyorsa, bu şekilde olmayan bir şey
söyleniyorsa o ihanettir, ülkeye ihanettir ama bir milletvekilinin
attığı tweet: Bugün AKP Grubu üzerimize saldırırken
aralarından bazıları tekbir getiriyordu. O sırada
IŞİDin kinini, nefretini bazı gözlerde gördüm.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) El insaf!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu da
iftiradır, ahlaksızlıktır.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Şerefsizliktir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) CHPye çok
yakışıyor bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Tıpkı
Danıştay saldırısında olduğu gibi;
Danıştay saldırısında biri Tekbir getirerek
silahını sıktı. dedi, burada da aynen AK PARTİliler
bize tekbir getirerek saldırdılar. dedi.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Yalanın ta
kendisi.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Başkan,
çıksın Yalan. desin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kimse kimseye
saldırmadı, sadece işgal engellendi, kürsü işgali
engellendi, başka bir iş yapılmadı.
İki: Bir milletvekili, kadın milletvekili,
Bana birileri saldırdı. diye ortaya çıkıyor. Bu da
haysiyetsizliktir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Yapma ama, bunu
yapma; çok yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim ona
saldırdıysa haysiyetsizin en büyüğüdür. Ama bir yalan varsa en
büyük haysiyetsizliktir.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) E görüntüleri
var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada ben
oyumu kullanırken, benimle ilgili görüntüyü çekmek kimsenin hakkı
değildir ama Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinde büyük bir kaset
yapma sevdası var. Bırakın artık bu kaset
sevdasını, vazgeçin şu kaset sevdasından. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Onların varlık sebebi kaset.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kasetle geldi
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Oy
kullanıyorum, burada oyumu kullanıyorum, aramda 1 metre mesafe var ve
canlı yayın yapıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Milletvekiline müdahale var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ben o
kadın milletvekiline dokunmadım, sadece sözle uyardım ama o
milletvekili çıkıyor televizyonlarda AK PARTİ grup başkan
vekili bana böyle saldırdı, boynumda bir şey var. diyor. Grup başkan
vekili de diyor ki: Şu Kaplan Hanıma da geçmiş olsun... Ne
idare amirimiz ne ben o kadın milletvekiline kesinlikle dokunmadık.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Telefonunu
aldı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sadece
yaptığı işin yanlış olduğunu söyledik ve
Telefonunu çek, beni çekemezsin. dedim. Bir kadın milletvekilini getirip
de burada kadın istismarını yapacak şekilde kullanmak
hiçbir siyasi partiye de yakışmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, dün bir milletvekili
arkadaşımızı bacağından biri
ısırmış. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
(İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satır ve Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin Dikkat köpek
giremez. yazılı bir pankart açması)
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Yazık!
Yazık!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Yahu,
bırak! Nerede? Nerede? Bak, bu doğru değil. Mustafa Bey,
doğru değil o.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Niye buna
Yalan. diyorsun? Kaplanın söylediğine Yalan. demiyorsun da buna
niye Yalan. diyorsun? Bacağından biri ısırmış.
Biz burada milletvekillerinin görev yaptığını zannediyoruz,
burada milletvekilleri var diye tahmin ediyoruz, bacağından
ısıran insanların olmaması gerektiğini söylüyoruz. Bir
milletvekili bacağından ısırılır mı? Bu
yakışık alır mı? Doğru bir iş mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yalan! Yalan!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Doğru
değil Mustafa Bey, doğru değil. Her şeyin görüntüsü var,
onun var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın,
değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişikliğinde dün olay
çıkarma sebepleri neymiş? Parlamentonun itibarı ortadan
kalkacak, Parlamento lağvolacakmış. Tamamen yanlış.
Buna karar verecek kim?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Vallahi
ayıp! Şu yaptığınız yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın
değerli milletvekilleri, Sayın Baykal konuşmasında dedi ki:
Parlamentonun denetimini tamamen kaldırdınız.
Anlaşılan o ki Sayın Baykal teklifi okumuş, Komisyondan
geçen metni okumamış. Teklif maddesinde, daha sonraki maddelerde
düzenlenen, soruşturma komisyonuyla ilgili kısım
Anayasanın 98inci maddesine dercedildi. Anayasanın 98inci maddesi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları kenar
başlığıyla vardır. Orada ne yazar? Genel olarak der;
Genel olarak içerisinde yazılı soru, sözlü soru, Meclis
araştırması, genel görüşme yazar. Arkasından B.
Gensoru der, C. Meclis soruşturması der. Biz burada bu bilgi
edinme ve denetim yollarından sadece gensoruyu kaldırdık, o da
sistemin özü gereğince bu şekilde. Yani Parlamento içerisinden çıkan
bir hükûmet değil ki Parlamento güven oyuyla yapsın. Güven oyunu
Cumhurbaşkanlığı seçiminde zaten iktidar alıyor, o
bakanlar güven oyunu aynı gün yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimiyle birlikte almış oluyor. Yine, ne zaman olacak? Yapılacak
yeni bir seçimle o Parlamento güven oyunu, seçimle birlikte o millet
Cumhurbaşkanına vermiş olacak.
Milletten korkmayın, milletten kaçmayın,
halktan hiç kaçmayın.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Siz korkuyorsunuz. Niye
televizyonları açmıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Çünkü bu,
önünde sonunda, siz de evet deseniz, başkaları da evet dese,
halkın huzuruna gidecek. Hani hep söylüyorsunuz ya, Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
şu hanımefendi Meclisi tahrik etmiyor mu? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bu Anayasa, 15
Temmuzda egemenliğin asıl sahibi olan milletin önüne gidecek
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu hanımefendi
Meclisi tahrik etmiyor mu? Bu, terbiyesizlik değil mi?
BAŞKAN Sayın Özkoç
Sayın Özkoç,
lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şu
hanımefendi Meclisi tahrik etmiyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ve oylamada o
millet ne derse o gerçekleşmiş olacak. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Başkan, burada köpek diyor, köpek.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İdare amiri
nerede?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sen
nasıl bir insansın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yine
başladınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
ellerimizdeki dövizleri, pankartları bırakalım lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu hanımefendi
Meclisi tahrik etmiyor mu? Bu, terbiyesizlik değil mi?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sen
vekillere bu hakareti nasıl yaptırıyorsun? Yazıklar olsun
sana arkadaş ya!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Yazıklar olsun sana!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu, terbiyesizlik
değil mi? Bu hanımefendi kendi rüştünü mü sergiliyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri
Şu kamerayı kaldır, şu
televizyonu kaldır, oradaki televizyonu kaldır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu, terbiyesizlik
değil mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Oradaki televizyonu
kaldır.
BAŞKAN Lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu hanımefendi
Mecliste nasıl duruyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri
Oradaki televizyonu kaldır. O televizyonu kaldır
oradakini.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu hanımefendiyi
nasıl tutuyorsunuz?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) O elindeki
Köpek giremez. diye
Çok ayıp, çok ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ayıp o
tarafta, ayıp o tarafta; ayıp burada değil, ayıp o tarafta,
ayıp onda.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oturur musunuz.
Lütfen, herkes yerine.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu, hanımefendi,
terbiyesizlik değil mi?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Otur yerine!
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ayıp!
BAŞKAN Herkes yerine lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu milletten korkmayacaksınız. 2 siyasi parti tarihî
bir uzlaşma örneği gösterdi.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Yazıklar
olsun!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Çok ayıp, çok
ayıp!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Otur yerine be!
BAŞKAN Sayın Özkoç, oturun siz de yerinize.
Lütfen herkes yerine otursun.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Hayret bir şey ya, her
şeyde ayağa kalkıyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Olacak şey mi?
Konuşmayın!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Adam ol, adam!
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Benim fikrim olursa
uzlaşırım, benim fikrim olmazsa uzlaşmam. Bu despotik bir
tavırdır, faşizan bir tavırdır.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Konuşuyoruz,
anlaşıyoruz ama Benim dediğim olmazsa bu olmaz, uzlaşma
olmaz. şeklindeki yaklaşım doğru bir yaklaşım
değildir.
Değerli milletvekilleri, önünde sonunda bu,
vatandaşın önüne gidecek, vatandaş ne söylerse hepimiz ona
Eyvallah. diyeceğiz, Evet. diyeceğiz.
Milletten kaçmayan, milletin verdiği karara bugüne
kadar da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Yazıklar
olsun sana! Yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
hep boyun
eğen, hep Evet. diyen değerli milletvekillerini sevgiyle,
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, öncelikle,
az önce konuşan Sayın Elitaşın konuşmasında
kullandığı ve bir milletvekilimize atfen belirttiği
tweetle ilgili olarak tweet sahibi Aykut Bey bir söz istiyor, ona
sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Yeter!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
İndireceksin! Köpek yaptı ya!
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz pankartla
girdiğinizde iyiydi değil mi?
BAŞKAN Lütfen, istirham ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili tweetimi okuyarak
birtakım şeyler söyledi, sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Grup adına mı?
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır hayır, ben
ayrıca talep ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şahsıma
sataştı efendim.
BAŞKAN Sizinle ilgili bir şey söyledi mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yazdığım tweeti okuyarak ahlaksızlık dedi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu, iki dakika
süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yöneticilik özelliği,
insanlık özelliği, kalenderlik özelliği
Bu tip gergin
durumları sakinleştirmek lazım. Öncelikle, ben, bütün partilerin
grup başkan vekillerinden bunu beklerim.
Mustafa Bey, samimiyetle bir şey
söyleyeceğim, öyle yemin etmek falan filan çok şey değil.
Şu kürsünün hemen başındaydım. Ben şimdiye kadar hiç
kimseye bir fiske vurmadım, tesadüfler dışında da bana
vurmadılar. Arkadaşlarınız bu durumu biliyor. Tam
şuradayken birkaç arkadaşınız -bütün kalbim ve
samimiyetimle söylüyorum- tekbir getirdi. (AK PARTİ sıralarından
Yalan söylüyorsun, yalan! sesleri)
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Arkadaşlar
(AK
PARTİ sıralarından Ayıp, ayıp! sesleri)
Arkadaşlar, sizden şunu rica ediyorum
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bir tek sen
duydun çünkü, bir tek sen duydun.
ALİM TUNÇ (Uşak) Tekbirin ne
olduğunu biliyor musun? Ne demek, bir söyler misiniz?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ayıp,
ayıp!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bir sakin olun.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, dinleyelim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Ben
yanındaydım, yalan söylüyorsun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bu yaptığınız doğru bir şey
değil. Burada olan birkaç arkadaşınıza sorun.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hiç kimse
duymadı, bir tek sen duydun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, bir
şey söyleyeceğim
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ayıp,
ayıp!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yalan söylüyorsun,
yalan söylüyorsun.
ALİM TUNÇ (Uşak) Aykut Bey, tekbirin ne
olduğunu biliyor musun? Ne dedi, bir söyler misin?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bir dakika
Bir
dakika
ALİM TUNÇ (Uşak) Bir söyler misin?
Söyle.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Arkadaşlar,
burada olan birkaç arkadaşınıza benim gıyabımda sorun,
rica ediyorum.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Ben oradaydım Aykut,
vallahi yalan konuşuyorsunuz, billahi yalan!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Zeyid Bey
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İstirham ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Arkadaşlar
ZEYİD ASLAN (Tokat) Ben oradaydım, ben
senin yanındaydım.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz
duymadık da bir tek sen duydun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Zeyid Bey,
şuradaki üstelik
ALİM TUNÇ (Uşak) Tekbirin ne
olduğunu biliyor musun? Ne söylediler, bir söyler misin?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bir dakika
Arkadaşlar, bakın, ben böyle bir adam
değilim, böyle çekinecek bir adam değilim, mümkün olduğu kadar
üsluplu konuşmaya çalışıyorum.
Üstelik burada da bizim arkadaşlardan bir iki
kişi cumhuriyet, Atatürk diye bağırdı; onu da
garipsedim.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Oo,
canım benim!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, tam da Türkiyede bunu yapıyoruz biliyor musunuz? Bakın
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Aykut Bey,
kulağınıza mı söylediler sizin? Aykut Bey, sizin
kulağınıza mı fısıldadılar?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Yüksek sesle mi
söylediler, kulağınıza mı fısıldadılar?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ya, arkadaşlar,
söylediler
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Rica ederim ya, rica
ederim!
BAŞKAN Herkes yerinde konuşmasın.
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Kulağınıza mı fısıldadılar sizin?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, bu yaptığın
doğru bir şey değil Hocam. Ben geldim, bütün kalbimle
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Şurada
oturuyordum Aykut, şurada oturuyordum.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, şunu
diyorsanız: Ya, sen yanlış duymuşsundur. diyorsanız,
ya, bu kadar insan söylüyorsa kendi kendime Acaba? derim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Yanlış değil, hiç duymadın. Öyle bir şey yok Aykut.
Hepimiz buradayız, biz niye duymadık?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Samimiyetle, bütün
kalbimle, gençliğimle, gidip evdeki evladımı göremeyeyim ki bunu
duydum ya.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Biz niye
duymadık?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Niye böyle
yapıyorsunuz ya? Tam Türkiye bu noktaya geldi, birbirimize ne söylesek
kimse inanmıyor ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yalan, kocaman yalan!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sayın
Başkan, çok kesildi. Bir dakika süre verir misiniz?
BAŞKAN Bir dakika verelim, tamamlayın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Provoke
ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, önemli
bir şey konuşuyoruz. Burada Fatih kardeşimiz de yaralandı,
Nefi şimdi dili dışarıda gitti. Bu doğru bir şey
değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Öyle de olsa
IŞİDe benzetmişsiniz, doğru mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, 550
milletvekiliyiz, içimizde, emin olun, bir 400 kişi bunu engellemeye
çalışıyoruz; sizde de var, bizde de var; engellemeye
çalışıyoruz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) O tweetle mi
engelliyorsunuz Aykut Bey?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Biz sonuçta aynı
memleketin insanlarıyız. Vuranın da vurulanın da
sevdikleri, sevenleri var. Şimdi, bakın, şöyle
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Aykut Bey,
IŞİDle ne alakası var?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) O tweetle mi
engelliyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bir dakika
Tamam,
onu bir konuşacağız ama ben yöneticilere bir şey
söyleyeyim.
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen müdahale
etmeyelim ama, istirham ediyorum ya! Lütfen ama.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sayın Meclis
Başkan Vekili, sayın grup başkan vekilleri; sizlere düşen
görev şudur: İnsanlar bazen öfke patlaması yaşar. Bu da
karşılıklı iletişimimiz olmadığı için
herkes kendi gettosundan kendisini çok haklı görüyor. Meclis başkan
vekillerine, grup başkan vekillerimize, daha kıdemli yaşlı
ağabeylerimize, ablalarımıza düşen şey şu:
Tansiyonu düşürmek zorundayız.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) O tweeti
niye atıyorsun?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çok önemli bir konu
görüşülüyor bizim açımızdan, bizi tanıyın diye
söylüyorum. Bizim açımızdan şöyle bir şey
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Atılan yalan
tweetlerle mi, atılan yalan tweetlerle mi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Niye
geriyorsunuz o zaman, niye geriyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ama arkadaşlar,
bakın, siz hiç konuşturmuyorsunuz ki. Şu konuşmada
sataşacak bir şey var mı? Rica ederim ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Atılan yalan
tweetlerle mi?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
IŞİDle ilişkilendiriyorsun ya.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Yapacağını yapıyorsun, ondan sonra da timsah
gözyaşları döküyorsun.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Söylediğinle yaptığın birbirini tutsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Aykut Bey,
uzattım da.
Buyurun, Sayın Erdoğdu, teşekkür
ederim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) O tweeti niye
attın, merak ediyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Yani siz uzaktan
baktığınızda sanıyorsanız bu taraf sizin
düşmanınız, böyle bir şey değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
IŞİDin kini diyorsun ya Aykut Bey, ne diyorsun ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çünkü bu taraftaki
insanlar
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğdu.
Sayın milletvekilleri, niye müdahale ediyorsunuz
Allah aşkına ya, oturduğunuz yerde! Varsa sözünüz çıkar
kürsüde konuşursunuz. Lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sen olsan ne
yaparsın? Ben başkan vekillerine
UĞUR AYDEMİR (Manisa) IŞİDle
alakası ne?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Benim üzerime geliyor
BAŞKAN Ne konuşacağını
siz takdir edecek değilsiniz, herkes kalkar, sözünü söyler ama söz talebi
buradan olur, hiç kimse oturduğu yerden bu işe müdahale etmesin,
lütfen.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Aykut Bey, size
inanıyoruz. O tweeti niye attınız merak ediyorum Aykut Bey.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Rica ederim ama,
şu kürsüye çıktım bir kere konuşturmadınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Gökü tamamlayayım
isterseniz Sayın Bostancı.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Elitaş
konuşmasında tamamen grubumuzu itham eden bir konuşma ve
değerlendirmede bulundu. Bizim içeride başka, dışarıda
başka konuştuğumuzu
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök, size de iki
dakika süre veriyorum grubunuza sataşmadan dolayı.
5.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce burada konuşan AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Mustafa Elitaşı büyük bir hayal
kırıklığı içerisinde dinledim.
Sayın Elitaş, ne yazık ki
sözlerinizin tam tersine, siz içeride farklı konuştunuz, burada
farklı konuştunuz; bunun canlı tanığıyız ve
yaşayanlar var.
Değerli milletvekilleri, burada Cumhuriyet Halk
Partisinin Gazi Meclisin hakları ve yetkileri konusunda kıskanç ve
ısrarcı olması konusundaki hassasiyetinin tüm kamuoyu
tarafından bilinmesini isteriz. Cumhuriyet Halk Partisi, dün 5inci madde
gibi Meclisin yetkilerini devreden, ortadan kaldıran bir madde
karşısında, 15 Temmuzda bu bombaların altında
Parlamentoyu nasıl savunmuşsa, sizin dün akşam Meclisin içine
atmaya çalıştığınız bombayı engellemeye
çalıştı. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Buna
kargalar bile güler.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ne alakası
var Allah aşkına!
LEVENT GÖK (Devamla) - Biz kürsüyü koruduk, milletin
vicdanını koruduk, her demokratik devlette olan meşru eylemimizi
gerçekleştirdik.
ALİM TUNÇ (Uşak) Milletten mi koruyorsun
kürsüyü, sen millet misin?
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu çok sınırlı
bir süre olacaktı ama gelip bu kürsüye saldıran bizzat AKP Grubudur
değerli arkadaşlarım, bu kürsü o yüzden
yıkılmıştır. Bu kürsüyü yıkarak mermerlerini
kıran AKP Grubudur, bunu herkesin böyle bilmesi gerekir. (AK PARTİ
sıralarından Hadi oradan! sesleri, gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Sizin işgalinizden
kurtardık.
LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Elitaş bir
milletvekilimizin tweetinden bahsediyor, kendi milletvekillerinin
tweetlerini görmüyor; okumaktan hicap duyduğum o tweetler
hakkında her türlü yasal hakkımızı
kullanacağımızı bilmenizi isterim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne diyor? Ne
diyor, söyle; söyle, ne diyor, söyle.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bizim hiçbir milletvekilimiz
haysiyetsiz değildir, eğer öyle bir iddian varsa gider mahkemelerde
hesaplaşırsın.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Elinden geleni
ardına bırakma! Elinden geleni ardına bırakma!
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kürsüye
saldıran AK PARTİ Grubudur. dedi biraz önce.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, size
de iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şu kürsüyü artık biraz kendi hâline bıraksak
iyi olacak diyorum ama.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Elitaş müsaade etse olacak onlar. Elitaş size müsaade etmiyor ki
buraya nasıl müsaade etsin?
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu arada
mikrofonun da boyu uzamış yenilenince.
Arkadaşlar, öncelikle sakin olmakta fayda var.
Öfkeli bir atmosferin hiç kimseye herhangi bir yararı yok. Öfkeyle
söylenen sözler, sataşmalar Parlamentonun müzakere
anlayışına herhangi bir şey katmaz. Hele burada
konuşan kişiye yerimizden laf atmak, kim yaparsa yapsın, çok
uygun bir tavır değil. Zaman zaman yapılıyor, doğru;
uygun değil.
Şimdi, Sayın Aykut Erdoğdu o
karışıklık içerisinde -ben de kendisini birkaç defa gördüm-
soğukkanlılığını muhafaza eden bir
arkadaştı. Ama sanıyorum sosyal medya ayrı bir kimlik doğuruyor.
Bu da sosyal medyaya ilişkin, aslında hepimiz için bir tehlike.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Alkol alkol! Alkol
ayrı bir kimlik yaratır alkol.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Orada Tekbir
atarak, tıpkı IŞİDçiler gibi saldırdı.
şeklindeki benzetme
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Naci Bey 10
kişiydik, 10 kişiydik. Ya bu kadar olmaz ama!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
çok
kırıcı, çok haksız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ama tekbir
getirmek doğru mu Naci Bey, biz başka dinden miyiz? Rica ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kesinlikle biz
burada
Arkadaşlar hayır, tweette öyle yazdığı için
Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ama Naci Bey
beni düşünün, tekbir getiriyor, sanki ben başka dindenim ya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın,
IŞİDe benzetmek, Tekbirlerle saldırdı. demek, bu grubun
en azından CHPli taban nezdindeki yanlış imajını
tahkim eden bir dil olur; bu, doğru değil. O IŞİD
benzetmesi çok haksız, çok yanlış, çok
kışkırtıcı bir benzetme.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şamil
Tayyarı okudun mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Herkes, sosyal
medyada her kim olup bitene ilişkin haksız, yersiz bir
değerlendirme yapıyorsa bunu reddetmek hepimizin görevi.
Kürsü meselesine gelince, bütün partilerin
hassasiyetleri var ama bu hassasiyetleri kurallar içerisinde ifade etmek de
hepimizin görevi. Burada birileri de çıkıp kürsüyü
başkalarından korumak için buraya el koymaya kalkarsa ne olacak?
Böyle bir şey olabilir mi? Kürsü milletin kürsüsü, bütün partilerin
kürsüsü ve bu konuda herhâlde ortak bir anlayışla buradayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - O yüzden,
kimse kendi kendine Kürsüyü korumam gerekir. şeklinde bir
anlayışla davranmasın; burada kürsü, ancak kurallar çerçevesinde
milletin bütün temsilcileri tarafından kullanılabilecek bir yerdir.
Bunu da sağlayacak olan Meclis Başkanlığıdır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Gök biraz önce Asıl içeride başka,
dışarıda başka konuşuyor. diye beni itham etti.
BAŞKAN Buyurun Elitaş size de iki dakika
süre veriyorum ama lütfen bu tartışmayı bitirelim artık.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
milletvekilleri, burada bazen şiddet olayları, bazen birbirimize
fazla yüksek sesle konuştuğumuz hadiseler olur. Grup başkan
vekilleri arkada otururlar, konuşurlar, iyi niyet içerisinde bir şey yapmaya
gayret ederler. Bugün böyle yaptık; saat 14.30da Sayın Başkan,
grup başkan vekillerini arkaya çağırdı ve bütün
arkadaşlarımızın gruplarıyla ilgili sükûneti
sağlaması konusunda bize tavsiyelerde bulundu, Evet. dedik. Ama,
başka milletvekillerinin gidip, ki Özgür Bey Gitmedim. diyor fakat bütün
televizyonlar AK PARTİ bize saldırdı. diye yazıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç canlı yayına
çıkmadım. Televizyon, televizyon gezmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, AK PARTİ hiç kimseye saldırmadı;
AK PARTİ, egemenliğin temel söz hakkı olan bu kürsüyü
işgalden kurtardı. Yaptığı iş budur. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
15 Temmuz darbecileri Türkiye Büyük Millet Meclisine
niye saldırdı?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Kürsüyü
kaldırmak için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Demokrasiyi
susturabilmek için, milletvekillerini durdurabilmek için ve özgürlüğü
ortadan kaldırabilmek için yaptılar. Yoksa Türkiye Büyük Millet
Meclisinin nesi var? Asıl mesele bu; asıl mesele, konuşma
özgürlüğü, masuniyet ve buradaki yapılan konuşmaların
hiçbiri suç olarak kabul edilmez. Buradaki yapılan konuşmayı,
eğer gizli oturum değilse aynı konuşmayı
dışarıda da yaparsa kürsü masuniyeti devam eder.
Onun için değerli milletvekilleri, bu ülke
1920lerde kurulurken milletin iradesini ortaya koyarak, onların sözünü
dünyaya duyurarak kurulmuştur; Polatlıya düşman girerken kürsü
terk edilmemiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bırakılmamıştır. 15 Temmuz darbecileri burayı
bombalarken, o gün burada Türkiye Büyük Millet Meclisini yıkmak için tüm
parti gruplarının ve özellikle Adalet Bakanının
konuşması sırasında bombalarken kürsüyü yok etmek,
milletvekillerini susturmak için yapmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika müsamaha gösterir misiniz?
BAŞKAN Sayın Elitaş,
tamamlayın lütfen.
Süre vermiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 15 Temmuzda
Türkiye Büyük Millet Meclisini susturabilmek, bu ülkedeki demokrasiyi yok
edebilmek için yapmıştır.
Onun için değerli milletvekilleri, ne olursa
olsun, tepkimiz nasıl olursa olsun bu kürsüyü korumak mecburiyetindeyiz.
Kürsüyü koruyorum. diye başka bir milletvekilinin konuşma
hakkını engellemek demokrasi değildir. Siz, eylemlerinizi
yaparsınız, konuşmalarınızı söylersiniz,
basın toplantılarını yaparsınız, buradaki
konuşmacılarınızla size verilen süre içerisinde her
şeyi değerlendirirsiniz.
Komisyonda bir buçuk saat konuştu Sayın
Tezcan. İlgiyle dinledim, zevkle dinledim, katılmadım ama
konusunu arkadaşımız iyi çalışmış,
anlattı, buna itiraz etme hakkımız yok, mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Fakat,
eğer siz kalkıp da burada bir milletvekilinin konuşma
sırası geldiğinde, özellikle de iktidar partisi milletvekiline
konuşma sırası geldiğinde kürsüyü kontrol altına
alıp kuşatmaya kalkarsanız, buna, kusura bakmayın, AK
PARTİ değil, demokrasiye inanmış milletvekili de
değil, hiç kimse müsaade etmez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, açıyorum sistemi,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Elitaşın demokrasi tarifinde, sadece kendileri
konuşsun, televizyon yayınlarından kendileri faydalansın,
bütün medya kendilerinin görüşlerini versin; Ankara Valiliği karar
alsın, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklasın,
basın açıklamasını yasaklasın, stant açmayı
yasaklasın
Bu şartlarda, OHAL şartlarında referanduma
gidiş arzusu var yani Sayın Elitaşın demokrasi
anlayışı bu. Biz, Elitaştan farklı düşünüyoruz.
Biz, dün arkadaşlarımızla beraber yaptığımız
etkinlikte
UĞUR AYDEMİR (Manisa) İşgal,
işgal, etkinlik değil o, işgal.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kürsü işgali direkt.
LEVENT GÖK (Ankara)
15 Temmuzda darbelere
karşı direnen Türkiye Büyük Millet Meclisinin hukukunu koruduk,
Meclisin yetkilerini devreden bir anlayışa karşı durduk.
Bizim koruduğumuz kürsüdür, Meclistir. Sayın Elitaş daha neyi
koruduğumuzu anlayamamış. Biz, Meclisi ve kürsüyü korumak için
oradaydık. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yuh sana ya! Yuh sana!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kimden
koruyorsun kardeşim?
LEVENT GÖK (Ankara) Ama, kendileri
yaptıkları oylamalarla Meclisin yetkilerini devrettiğinin
farkında değil, güya Meclisi koruyorlarmış.
HAMZA DAĞ (İzmir) Levent Bey, sen bari
yapma ya! Yazıklar olsun sana ya! Bir de demokrat geçinen bir adamsın
sen!
LEVENT GÖK (Ankara) Hadi canım sende!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Cumhuriyet Halk Partisi
yürekli bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAMZA DAĞ (İzmir) Gel hadi, kürsüyü
koruyorum ben.
LEVENT GÖK (Ankara)
15 Temmuzda darbeye
karşı nasıl bir duruş sergilemişse şimdi de
diktaya karşı sergiliyor, olay bundan ibarettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Kerestecioğlunun söz talebi var.
Buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, kürsü dokunulmazlığının aslında bu Mecliste
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ve 11 HDP
milletvekilinin tutuklu olmasıyla bitmiş olduğuna ve Cumhurbaşkanının
Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce
de ifade ettiğimiz gibi, dün gece tahrip edilen bu kürsünün
dokunulmazlığı, aslında şu anda hem
dokunulmazlıkların zaten bu Mecliste kaldırılmasıyla
hem de 11 milletvekilimizin hâlen tutuklu olmasıyla, rehin olmasıyla
kaldırılmış ve bitmiştir gerçekten. Ancak onlar burada
olduğunda gerçek bir kürsü dokunulmazlığından ve gerçekten
ifadelerinden, konuşmalarından dolayı insanlar
yargılanmadıklarında -milletvekilleri özellikle- bundan söz
edilebilir.
Ama, ben, bundan da önemlisi, Sayın
Cumhurbaşkanının bir açıklamasından söz etmek
istiyorum. Bugün diyor ki: Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin,
on beş gün değil de bir ay ama Parlamentodan bu çıkıp
milletin önüne gidecektir. Şimdi, belki Parlamentodan çıkmayacak
olan bir tasarıyla, bir teklifle ilgili olarak bu kadar tepeden bir
direktif verir konuşma hâli de aslında, gerçekten hani Burada kürsü
dokunulmazlığı mı var yoksa iradeler serbest mi?yi ciddi
anlamda kuşku duyuracak bir açıklamadır. Bu açıklamayı
da kınadığımı ifade etmek isterim.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Kandilden mesaj getireni de aynı şekilde kınıyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasiye
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 447 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesinin görüşmeleri
tamamlanmıştı.
Şimdi 6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 2709 sayılı Kanunun 98 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
kenar başlığı metinden
çıkarılmıştır.
MADDE 98- Türkiye Büyük Millet Meclisi;
meclis araştırması, genel görüşme, meclis
soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve
denetleme yetkisini kullanır.
Meclis araştırması, belli bir
konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir.
Genel görüşme, toplumu ve Devlet
faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Meclis soruşturması,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında
106 ncı maddenin beşinci, altıncı ve yedinci
fıkraları uyarınca yapılan soruşturmadan ibarettir.
Yazılı soru; yazılı
olarak en geç onbeş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara
yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.
Meclis araştırması, genel
görüşme ve yazılı soru önergelerinin verilme şekli,
içeriği ve kapsamı ile araştırma usulleri Meclis
İçtüzüğü ile düzenlenir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem
İnceye aittir.
Sayın İnce, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, süremi başlatmadan önce Genel Kurulda sükûnet
sağlansın, sonra başlatırsınız.
BAŞKAN Sayın İnce, özlemiştik
sizi bu kürsülerde.
Genel Kuruldaki tüm milletvekillerimizin de
özellikle sükûnetle kürsüdeki tüm hatipleri dinlemelerini istirham ediyorum.
Lütfen, uğultuyu keselim.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bu kürsüye, size muhalefet etmek,
yanlışlarınızı haykırmak, eksikliklerinizi
söylemek, hatalarınızı anlatmak için gelmedim. Yanlışlar
düzeltilebilir, eksiklikler tamamlanabilir, hatalar giderilebilir ama bugün
yaptığınız yanlışı, bedel ödemeden tamir
etmek mümkün değil ve bu bedeli hep birlikte ödeyeceğiz, eminim ki en
fazla da siz ödeyeceksiniz.
Tarihe ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumu
buraya aktarmak için çıktım çünkü bu ülke, bizden çok, gelecek
nesillere aittir. Ülkelerin yönetimi çağın ruhuyla belirlenir. 14.
yüzyılda dünyada bir demokrasi talebi yoktu, bizim ülkemizde de yoktu. Bu
toprakların insanları hanlar, kağanlar, padişahlar,
hakanlar gördü, sultanlar gördü. Bunlar bizim geçmişimizdir,
hatalarıyla, sevaplarıyla, günahlarıyla bizimdir. Tarihe
bağlılık ya da düşmanlık değil, ondan ders
çıkarmak toplumların önündeki sorunları çözecektir.
Siz, getirdiğiniz bu teklifle, yüz
yıllık millet olma, yüz kırk yıllık demokrasiye sahip
olma idealimizi ortadan kaldırıyorsunuz, 22 Haziran 1919da Amasya
Genelgesiyle yola çıktığımız Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. ilkemizi yok ediyorsunuz,
modern devlet olma iddiamızı yok edip devlet aygıtını
parti örgütüne dönüştürüyorsunuz, herkesin devletini çoğunluğun
devletine dönüştürüyorsunuz, yüzde 50+1in her şey olduğu, yüzde
50-1in hiçbir şey olmadığı bir rejim yaratıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bir kişi aynı zamanda
parti başkanı, hem ordu başkanı hem yargı
başkanı hem devlet başkanı hem milletin başkanı
olamaz, olmamalıdır. Unutmayınız ki her şeyin
başı olan devletin başı olamaz çünkü
saygınlığı olamaz,
inandırıcılığı olamaz, birleştiriciliği
olamaz. Milletin bir bölümünün üye olduğu bir siyasi partinin
başkanı olan Cumhurbaşkanı milletin tamamını
temsil edemez. Bu teklif Meclisten geçmezse emin olun, kaybetmiş
olmazsınız, kazanmış oluruz hep birlikte, bir belayı
defetmiş oluruz.
12 Eylül 2010 referandumu öncesinde bu Mecliste
yapılan görüşmelerde evet oyu çıktığında
arkadaşların sevinç çığlıklarını dün gibi
hatırlıyorum. Uyarıları dikkate almadınız.
Oylamaları Sayın Başbakana, dışarıya koşarak
getiren arkadaşlarımız şu anda burada milletvekili.
Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçecektik, vesayete son
verecektik, gücün kanunundan kanunun gücüne geçecektik, fişleme tarihe
karışacaktı. Ne oldu peki? Burada çoğunluğunuza
dayanarak, milleti de kandırarak yargıyı FETÖye teslim ettiniz.
12 Eylül 2010 referandumunun bayram yapanı biz değiliz, siz de
değilsiniz; 12 Eylül 2010 referandumunun bayram yapanı FETÖdür çünkü
yargıyı teslim almıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün bu yasalaşırsa, bu, bu Meclisten geçerse
bunun bayram yapanı siz olmayacaksınız, biz olmayacağız;
bunun bayram yapanı Büyük Orta Doğu Projesini hazırlayanlar
olacaktır, federasyonu bekleyenler olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün ihtiyacımız olan şey güçlü
başkan, güçlü yürütme değildir; bugün ihtiyacımız olan
şey güçlü birlikteliktir. Bugün ihtiyacımız olan şey
güçlerin aynılığı değil, güçlerin
ayrılığıdır. Bugün ihtiyacımız olan şey
anayasalı devlet değildir, anayasal devlettir. Bugün ihtiyacımız
olan, geleceğimize güvenle bakmaktır, ortak akılla ortak iyiyi
bulmaktır. Uzlaşmaktır bugün ihtiyacımız olan.
Uzlaşmak en az istediğin şeyden vazgeçmek değildir,
uzlaşmak en çok istediğin şeyden vazgeçmektir.
Saddam, ülkesinin tek hâkimiydi, Kaddafi de öyleydi,
Zeynel Abidin Bin Ali de öyleydi. Zeynel Abidin Bin Ali itaat ettiriyordu ama bizimkisi
İtaat et, rahat et. diyor. Sayın milletvekilleri, dünyayı
itaat edenler değil, itiraz edenler değiştirir. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için itaat değil,
itirazdan yana olmalıyız. Bu diktatörler yanılmazdı,
eleştirilmezdi, sorgulanamaz, denetlenemezdi. Saddamın
doğduğu kent Tikrit kutsal ilan edilmişti. Girdikleri her
seçimde yüzde 90 oy alıyorlardı. Unutmamak gerekir ki tek adam
ülkeleri emperyalistlerin yani sizin tabirinizle üst aklın en
sevdiği ülkelerdir. 78 milyonla uğraşacaklarına 1
kişiyle uğraşırlar, rahat ederler. Getirmek
istediğiniz sistemde 1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilme
olasılığı yoktur.
Ülkemiz bir felakete doğru sürüklenirken size
bazı hatırlatma ve uyarılarda bulunmak istiyorum. Bu topraklar
özgürlük, bağımsızlık, vatan, hürriyet,
demokrasi, yurtseverlik kavramlarıyla tanışalı çok
oldu. Namık Kemalden bu güne çok yol katettik, çok bedeller ödendi.
İdam sehpalarında can verenler, zindanlarda çürüyenler, sürgünlerde
ölenler oldu. Ekmeği bol eyleyenler, acıyı bal eyleyenler,
sıratı yol eyleyenler oldu. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi bir
büyük nehir gibidir, okyanusa ulaşana kadar devam edecek ve önüne
çıkan engelleri yıkıp aşacaktır çünkü ırmaklar
kaynağına doğru, geriye doğru akmaz,
kavuşacağı okyanusa doğru akar. İnsanlık tarihi
göstermiştir ki özgürlük tutkusunun beslendiği yer bir kandır.
Özgürlük tutkusunun bir kötü huyu vardır ki ne yazık ki kandan
beslenir; yurtseverlerin ve tiranların kanından beslenir. Bunları
yaşamamak için toplum, anayasayı kendisiyle bir sözleşme kabul
eder, devletini bu sözleşmeye göre yapılandırır; onun için
anayasalar büyük uzlaşmayla hazırlanır. Anayasalar birlikte
yaşama arzusunu sağlayan metinlerdir. Anayasalar farklılıklara
verilen güvencelerdir. Anayasalar bir siyasi mücadele aracı değildir.
Her yurttaş anayasaya baktığında aynaya bakar gibi kendini,
haklarını, sınırlarını görmelidir.
Sizlerin getirdiği bu teklif insanlık
tarihinin evrensel birikimine aykırıdır, bilime
aykırıdır, hukuka aykırıdır, ahlaka
aykırıdır; yerli değildir, millî değildir, ilkeldir.
(CHP sıralarından alkışlar) Yetki veriyorsunuz, hesap
soramıyorsunuz. Yüzde 100le seçilen Gazi Meclisi yüzde 50+1in emrine
sokuyorsunuz. Seçilmemiş Cumhurbaşkanı yardımcısına
memleketi emanet ediyorsunuz. Boş kâğıda imza alıyorsunuz.
Televizyon yayınını yasaklıyorsunuz.
Cumhurbaşkanı Meclise mesaj verir. diyorsunuz, Bilgi verir. bile
diyemiyorsunuz, sanki Ayar verir. der gibi yapıyorsunuz. Hem parti
başkanı hem tarafsız olacağına yemin eder.
diyorsunuz. Bütçe yetkisini Büyük Millet Meclisinin elinden alıyorsunuz.
Denetleme yetkisini kaldırıyorsunuz. Adından utanıyorsunuz,
adını bile değiştirmek zorunda kalıyorsunuz. Vesayetin
âlâsını getiriyorsunuz. Koalisyonlar sona erecek. diyorsunuz ama
yüzde 51i bulabilmek için en büyük koalisyonların önünü
açacağını, tıpkı geçmişte FETÖyle
yaptığınız koalisyonlar gibi yeni koalisyonların
geleceğini de hep birlikte görüyoruz.
Dış politikada maceracılıkla
Suriye politikasını yanlış yürüttünüz. Terör örgütüyle
ortaklıkla katliamlar ülkesi yaptınız. Ekonomide
avantacılıkla dolara zirve yaptırdınız. Dindar ve
kindar nesil yetiştireceğiz. diye sınavlarda Türkiyeyi sonuncu
yaptınız. İleri demokrasi diyerek Meclissiz bir demokrasi,
yurttaşsız bir cumhuriyet, hukuksuz bir yargı, bürokrasisiz bir
devlet yönetimi oluşturdunuz.
Sayın milletvekilleri,
cumhuriyetçiler, ilericiler, demokratlar, milliyetçiler, vatanseverler,
muhafazakârlar; sizin aklınıza, ferasetinize, basiretinize,
vicdanınıza sesleniyorum: Bu bir intihar, bu bir ötanazi
anayasasıdır. Bu bir gönüllü kölelik anayasasıdır.
Canımızı, malımızı, hürriyetimizi,
inançlarımızı, düşüncelerimizi bir kişiye teslim
etmeyelim. Emeğimizi suistimal ettirmeyelim. Demokratik taleplerimizi
susturmayalım. Evlatlarımızın hayatını tehlikeye
atmayalım. Gelecek nesillerin istikbaliyle oynamayalım.
Vatandaş denetim yapmaz,
vatandaş tercih yapar. Onun için, Sandıkta denetim
yapılır. demeyin.
Bir sözüm de açık oy
kullanan milletvekillerine olsun.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyenin herhangi bir okulunda CHPye gönül vermiş bir
yurttaşımız Ben oyumu açık atmak istiyorum. dese, mührü
alsa, oy pusulasını alsa, gelip oyunu açıktan CHPye atsa
AKPnin oradaki sandık görevlisi ne yapar? Kıyameti koparır,
değil mi? Vatandaşa verilmeyen bu hakkı milletvekiline
nasıl veriyorsunuz siz? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla)
Siz de kullanamazsınız açık.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, bir dakika daha verir misiniz.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen, bir dakika daha ek süre veriyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bir kaptanlık tartışmasıdır gidiyor. Nedendir
bilinmez, örnekler hep gemilerden veriliyor. 1 kaptan, 2 kaptan
2 kaptan
olunca gemi batarmış. Yani gemi sahibi bir başbakanın bunları
söylemesini anlayabilmiş değilim.
ŞERAFETTİN TURPCU
(Zonguldak) Oğlu sahibi, kendisi değil.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bakın, birinci kaptan olur, ikinci kaptan olur; önemli olan nedir,
biliyor musunuz? Kaptan sayısında değildir, kaptanın
gidecek yönü bilip bilmemesindedir mesele. (CHP sıralarından
alkışlar) Kaptan gidecek yönü bilmiyorsa ister 1 kaptan ister 2
kaptan olsun, hepsi yük olur ona, rüzgâr bile tehlike olur. Kaptan
sayısı önemli değil, kaptanın yönünü bulup bulamaması
önemlidir.
Biz de diyoruz ki on beş yıldır
kaptan yönünü bulamadı. Rüzgâr da onun için tehlike, ikinci kaptan da onun
için tehlike, geleceğimiz de onun için tehlikededir diyorum zaten.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum,
Öneri üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Sayın Erdoğan, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri
ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, herhâlde yorgunluktan olsa
gerek, madde üzerinde değil, önerge üzerinde konuştuğumuzu
söyledi ama
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 6ncı maddesi Anayasanın 98inci
maddesinde değişiklikler yapmaktadır. 6ncı maddeyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevi ve yetkisini nasıl
kullanacağı açıkça ifade edilmektedir. Mevcut
Anayasamızdaki düzenleme ile bu paketle yapılan düzenleme
arasındaki tek farklılık, gensorunun denetim
mekanizmasından çıkarılmasıdır. Kanun teklifiyle,
yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı halk tarafından
doğrudan seçildiği için işin tabiatı gereği hem güven
oylaması hem de gensoru müessesesi ortadan kalkmaktadır. Çünkü, halk
tarafından doğrudan seçilen yürütmeyle ilgili olarak güvenoyu ve
gensoru müessesesinin yeniden tartışılmasının bir anlamı
kalmamıştır. Ancak, bunun ötesinde, mevcut Anayasamızda
olduğu gibi milletvekillerinin yazılı soru sorarak denetim
hakkını kullanması bu maddeyle daha etkin hâle gelmektedir. Bu
maddedeki düzenlemeye göre milletvekilleri, Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlara yazılı soru soracaklar ve
soruların muhatapları bu sorulara on beş gün içerisinde cevap
vermek zorundadırlar. Hâlbuki, mevcut Anayasamızda herhangi bir süre
belirtilmediği için, bugüne kadar, milletvekilleri olarak
vatandaşlarımızın sorunlarını içeren,
yapılan yanlış uygulamalara dikkat çeken sorduğumuz birçok
soruya cevap alamadık. Bu süre yeni düzenlemede belirtildiği için hiç
kimse milletvekillerinin aziz Türk milleti adına sorduğu soruları
cevapsız bırakamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu hükmün
düzenlenmesi konusunda da, çalışmalar sırasında, bu maddeye
katkı sağlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut Anayasamızda bulunan Meclis
araştırması, genel görüşme ve Meclis soruşturması
usulleri de bu maddeyle tekrar düzenlenmektedir. Yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim mekanizmalarının parçası olan bu hususlar
yerini korumaktadır. Bu maddeye göre, bundan sonra da milletvekilleri
belli bir konuda bilgi edinmek istediği takdirde genel görüşme yolunu
kullanabileceklerdir. Daha önceden olduğu gibi, toplumu ve devlet
faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konu hakkında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde genel görüşme yapılması bundan sonra da mümkündür ve
yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün olduğu gibi
bundan sonra da Meclis araştırması açabilecek ve birçok konunun
aydınlığa kavuşmasını sağlayabilecektir. Bu
düzenlemeyle bunu engelleyen herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu
düzenlemeyle, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar
hakkında Meclis soruşturması yapılması ve
bunların Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla Yüce Divana sevk
edilmesi mümkündür. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim
faaliyetini etkin bir şekilde sürdüreceğinin en açık
göstergelerinden birisidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eğer bu paket hem Gazi Meclisimizden gerekli çoğunluğu alır
hem de referandumda aziz Türk milletinden de olumlu oy alırsa bu
yapılan değişikliğe göre Türkiye'nin hükûmet biçimi
değişmiş olacaktır. Bundan sonra da Türkiye Büyük Millet
Meclisi yani Parlamento artık yönetimin bir parçası olmaktan ziyade
tamamen yasama ve denetim birimi hâline gelecektir. Bu meyanda, 98'inci maddede
düzenlenen denetim yollarının nasıl işleyeceği Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde yeniden detaylı bir
şekilde düzenlenecektir.
Tabii ki, İç Tüzük, bugün de olduğu gibi
Meclisin çalışmaları bakımından çok önemli bir
metindir. Meclisin çalışma yöntemi, 98'inci maddede belirtilen bu
denetim yollarının nasıl kullanılacağı İç
Tüzükte daha detaylı bir şekilde düzenlenecek, yer bulacaktır.
Çünkü, Anayasa metni bu manada genel bir çerçeve çizmektedir. Bu yetkilerin
nasıl kullanılacağı İç Tüzükte bütün
teferruatlarıyla yer alacaktır. Hangi konularda soru
sorulabileceği ya da hangi konularda soru sorulamayacağı bugünkü
İç Tüzükümüzde de vardır ama yeni yapılacak İç Tüzükte de
bunların detayları elbette ki yer bulacaktır.
Yine, Meclis soruşturmasının hangi
hâllerde gündeme getirileceği, Meclis soruşturma komisyonunun
nasıl oluşturulacağı, komisyonun çalışma
sürelerinin ne kadar olacağı, bununla ilgili sürecin nasıl
işletileceği gibi detaylar da Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde bütün teferruatıyla düzenlenecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis araştırma komisyonlarının
nasıl kurulacağı, Meclis araştırma komisyonunun
geçmişteki tecrübelerimiz de dikkate alınarak hangi yetkilerle donatılacağı,
Meclis araştırması konusunda komisyonun hangi usullerle çalışacağı,
komisyonun çalışma süresi ve komisyonun karar alma süreci
detaylarıyla yeni İç Tüzükte yer bulacaktır. Geçmiş
tecrübelerimiz göstermektedir ki araştırma komisyonu kurulsa dahi
mevcut durumda komisyonun nihai hedefine ulaşması konusunda
birtakım engellerin olduğu şeklindedir. Yani, yeni İç
Tüzükte Meclis araştırması yoluyla yapılacak denetimin
daha etkin hâle getirilmesi de bu vesileyle sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 447 sayılı Kanun Tasarısının
6'ncı maddesiyle yeniden düzenlenen Anayasamızın 98'inci
maddesiyle ilgili endişeler daha çok varsayımlarla ilgilidir.
Efendim, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçimlerinin birlikte yapılacağı, dolayısıyla
Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinin Parlamentodaki kahir
ekseriyeti de elde edeceği varsayımıyla bu madde üzerinde
çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Ancak bu
tartışmalar çerçevesinde Türk milletinin feraseti göz ardı
edilmektedir. Türk milletinin ferasetinin ne kadar güçlü olduğunu
unutanlar varsa 15 Temmuz gecesine dönüp bir bakmalarını tavsiye
ediyoruz.
15 Temmuzda Türkiye'yi bir kaosa, iç savaşa
sürüklemek isteyen binlerce haine karşı Türk milleti nasıl bir
olmuştur, nasıl beraber olmuştur, nasıl iri olmuştur,
nasıl diri olmuştur ve 15 Temmuz gecesini planlayan hainlerin
kafasına bu kalleş planları nasıl geçirmiştir
bakmalarında fayda vardır. 15 Temmuz gecesi Türk milletine kefen
biçmek isteyen hainlerin bugün nerede olduğuna da herkesin dönüp bir
bakmasında fayda vardır.
Türkiye'nin, aziz Türk milletinin
yaşadığı demokrasi süreci içerisinde edindiği
demokratik tecrübe ve milletimizin demokrasiye olan
bağlılığı, bugüne kadar demokrasiye nasıl sahip
çıktığı, bundan sonra da demokrasiye nasıl sahip
çıkacağının en açık göstergesidir. Bundan sonra da Türkiye'de
demokrasiden uzaklaşma eğilimlerine Türk milletinin fırsat
vermeyeceği kanaatinde olduğumu da ifade etmek istiyorum.
Yine, bu Anayasa değişikliğiyle
ilgili olarak son sözü yüce Türk milletinin söyleyeceğini de hiç kimse
unutmasın. Bu sebeple her zaman söylediğimiz gibi, Türk milletinin
ferasetiyle vereceği kararın başımızın üzerinde
yeri vardır. Milletimizin bugüne kadar verdiği bütün kararlara
Milliyetçi Hareket Partisi olarak saygı duyduk. Bundan sonra da
milletimizin vereceği bütün kararlara saygı
duyacağımızı hem Sayın Genel Başkanımız
Devlet Bahçeli hem de bütün parti sözcülerimiz defalarca dile getirmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Anayasa
değişiklik paketinin ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizi seyreden aziz vatandaşlarımızı
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
6ncı madde üzerinde gruplar adına üçüncü
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Mizgin Irgata aittir.
Sayın Irgat, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİZGİN IRGAT (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, aslında söz konusu tasarının
tekçi, buyurgan ve günlerdir yaptığımız tüm
eleştirilerinin muhatabı olmasını gösteren en önemli
maddelerden bir tanesine geldik, 6ncı maddeye geldik. Maddeye
ilişkin açıklamalara geçmeden önce kamuoyuna ve sizlere bildirmek
istediğim bir konu var. ETHA Haber Ajansı sorumlusu, müdürü Derya
Okatan gözaltına alındı. Yani bundan on dokuz gün önce, söz
konusu gözaltını ve yapılan uygulamayı protesto etmek için
açlık grevine başlayan Derya Okatanın, yirminci günden
itibaren, doktor raporları gereği, tehlikeli bir döneme gireceği,
fiziksel ve biyolojik kayıpları yaşayabileceği bilgisi
mevcut, sadece şekerli suyla beslenmekte. Bu anlamda burada
bildirdiğimiz bu konuyu da ilgililerin dikkatine sunmak istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu önümüze getirilen yasa teklifine
baktığımızda, bu teklifin tüm
tartışmalarında en baştan bugüne kadar ve en son dün
akşam kürsü işgaliyle tekrar gündeme gelen kürsü özgürlüğünü bir
kez daha burada dile getirmemiz gerekiyor. Asıl kürsü özgürlüğünü
yaşayamayan yani kürsü işgalini yaşayan, aslında bu
süreçten kaçırılan, rehin alınan ve cezaevlerine zorla
gönderilen eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz ve
yerelde bu tartışmayı halkla birlikte yürütecek olan DTP belediye
eş başkanlarıdır. Asıl
tartışılması gereken kürsü işgalini, asıl
tartışılması gereken hak gasbını bu temelden
değerlendirmek gerekiyor. Bu Meclisin üçüncü büyük partisinin eş
genel başkanları ve milletvekilleri olmaksızın iki partinin
uzlaşmasıyla hazırlanmış, buraya getirilmiş yasa
tasarısının hiçbir şekilde özgürlükçü bir ortamda
tartışıldığı kabul edilemez. Bu temelde en büyük
işgali Halkların Demokratik Partisi yaşamıştır
diyorum.
Söz konusu yasa tasarısına
baktığımızda ise, evet, yapılan değişiklikle
Meclisin yapmış olduğu denetleme faaliyeti tamamen ortadan
kaldırılıyor. Söz konusu düzenlemeyle yasama organının
yürütme organını denetleme yetkisi yani soru sorma, gensoru, Meclis
soruşturması tamamen ortadan kaldırılıyor. Sadece
belli bir konuda yazılı önergesini içeren denetim faaliyetinde
sorular cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara
sorulabilecektir. Oysa ki cumhurbaşkanına doğrudan soru sorma
usulü düzenlenmemiştir. Yani burada aslında hukuki bir boşluktan
da bahsedebiliriz. Evet, yetkileri kaldırdınız ama bu yetkilerin
yerine neyi koyduğunuzu düzenleyememişsiniz.
Diğer bir husus: Söz konusu yasa
tasarısı bu maddeden de başlayarak bir bütünel
değerlendirildiğinde en büyük yanı buyurgan, tekçi bir anayasa
taslağı olduğudur. Evet, hâlâ milletin gündemine gitmediği
hâlde, burada bir oylama yapılmadığı hâlde İlla ki
halkın referandumuna götürülecek, böyle yapılacak, şu saate
kadar tartışılacak. tartışmalarıyla aslında
şu anki tartışmaların da buyurgan bir şekilde ve bir
talimatla yürütüldüğünün en büyük göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, yasama, yürütme ve
yargının bağımsızlığı ve birbirinden
ayrılarak, en önemlisi de yürütenlerin yani başkanların,
kralların ve tümünün yetkilerinin en eskiden yani 1215ten Magna Cartadan
itibaren başlayarak belli bir feragatle yani halkın ve hukukun önüne
çıkarılarak kralın kendi kendine yetkisini
kısıtlayarak bugüne kadar gelen bir süreçten bahsetmemiz gerekiyor.
Evet, bu yasa teklifine baktığımızda ise, taa Magna
Cartadan başlayan feragati bir tarafa bırakalım, ondan
vazgeçmiş bir sistemle aslında var olan sistemde verilen bedellerle
hukuki anlamda sadece coğrafyamızda değil bütün
insanlığın, evrensel âlemin, hukuk dünyasının
vermiş olduğu bütün bedeller burada göz ardı edilmiştir ve
yetkiler teker teker tekrar tek bir elde toplanmıştır. Bu
anlamıyla da söz konusu yasa, evet ilkeldir, geridir, demokratik
değildir ve Türkiyenin hak, hukuk, etnisite yapısına,
demokrafik yapısına, siyasal, kültürel geçmişine
aykırı olarak düzenlenmiştir.
Sayın Bakan 1921e ve 24lere atıfta
bulunuyor, diğer vekiller de bunu çokça dile getiriyorlar. Evet, siz
1921i örnek alacaksanız eğer 1921in yöneticilerini dile
getireceksiniz, 1921 Anayasasının yani Büyük Millet Meclisinin
özerklik yasasını da tartışacaksınız çünkü orada
Amasya Protokolünden başlayarak Büyük Millet Meclisi tasarısında
aslında halkçılıktan kuvvetini alan, tekçi olmayan, hiçbir
etnisite vurgusu olmayan, özgürlükleri daha çok önceleyen, çok kısa süreli
de olsa anayasa sistemimize giren 1921 Anayasasının özerklik
maddesini de tartışacaksınız.
Evet doğru, 24e benziyorsunuz, 24e, 61e,
82ye yani hakları, hukukları ve inkârı kendi ruhunda
barındıran ve inkârı temelinde barındıran
anayasaların ruhunu taşıyorsunuz ama o ruhu daha farklı bir
noktaya getirdiniz; daha şiddetli, daha kendinizi koruyan, daha merkezci
ve Parlamentonun itibarını altüst eden, yetkilerini azaltan bir
noktaya taşıdınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tam tersi
MİZGİN IRGAT (Devamla) Evet, 1921
Anayasasına ve Büyük Millet Meclisi günlerine
baktığımızda, o dönemde aslında Kürtler kendi
adlarıyla belki de ilk defa Mecliste yer aldılar. 70e yakın
milletvekili, birçoğu Ben Kürtüm. diyebilen, kendi yerel
kıyafetleriyle Mecliste temsilini bulan bir dönemden bahsediyoruz ama ne
yazık ki tarihî akış ters yöne çevrildi ve tüm o
gelişmelerden geriye doğru gidildi. 1924ten başlayarak,
Anayasanın diline tekçilik, tek etnik vurgu girerek, bu anlamıyla
birçok hak ve hukuktan geriye dönülerek Türkiye o günden bugüne geriye
doğru gitmeye devam etmekte ve bugün önümüze getirilen yasa çalışması
da bu inkârın, bu zihniyetin devamı olarak önümüzde durmaktadır.
Evet, Kürtlerin o günden bugüne tarihî
gelişimine baktığımızda ise aslında tarihin de
bir noktada tekerrür ettiğini söylemek yerinde olacaktır. Evet, 1921
Anayasasında Kürtler yer aldı, 70e yakın Kürt de yer aldı
ama ardından 1925 Takrir-i Sükûn Yasaları, 1930lu yıllar
herkesin Türk ilan edildiği yıllara denk gelir. 1940lar ve 1950ler
de aynı şekilde öyle devam eder, ta ki 1991e kadar. 1991de
ittifakla Meclise giren Kürtler 1994e kadar orada kalmayı başarırlar,
tekrar bugün tartıştığımız dokunulmazlık
yasasıyla vekillerin önü, yönü tekrar hapishanelere çevrilir ve on
yıla yakın bir süre cezaevlerinde kalırlar. Ta ki
bağımsız bir şekilde bu Meclise girmeyi başarana kadar
bu süreç uzunca devam eder. Halkların Demokratik Partisi dönemine
geldiğimizde ise 7 Haziranda büyük bir fikriyatla, herkesi içerisinde
barındıran felsefeyle büyük bir çoğunluğu içerisinde
barındıran Halkların Demokratik Partisi daha sonrasında
yaşadığımız dokunulmazlıklar ve şu an 11 milletvekilinin
tekrar hapishanelerde olduğu günlere geldik yani tarih tekrar tekerrür
etti. Buradan sormak isterim: Bizler bu yanlıştan dönmeyi neden
tartışmazken daha tekçi, belki birçoğunuzun yarın içinde
olmayacağı bir döneme evet diyorsunuz. Buradan evet diyen
vekillere sesleniyorum: Evet, bugüne kadar AK PARTİ Hükûmeti bir
felsefeyle veya yapmayı istediği bir süreçle işe
başladı ama bütün bunlardan vazgeçti. Yarın birçoğunuz bu
sistemin içerisinde belki olmayacaksınız.
Olmayacağınız bir sisteme şimdiden neden evet diyorsunuz.
Yarın sadece ve sadece en yakınlarının yani tamamen
birlikte hareket edecekleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Irgat, bir dakika
veriyorum, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Evet, yarın,
belki bu yasa teklifi yürürlüğe girdiğinde birçoğunuz bu
sistemde yer bulamayacaksınız. AKP fikriyatı bir dönem elitist,
bürokratik ve darbelerle yönetilen bu ülkenin büyük
çıkmazlarını, sancılarını,
acılarını kendisine politika edinerek bir noktaya geldi. Ama ne
oldu? Sonrasında Ben yanıldım, kandırıldım.
dedi ya, aslında kendisine oy veren, belki de bu sorunları çözme
gücünü elinde bulunduran büyük çoğunluğu kendileri
kandırdı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İnsaf edin.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Evet, buraya
geldiler ve bu noktada şu an bütün bu tartışmaların çok çok
gerisine gittiler. 2015te Dolmabahçe mutabakatında bütün bu şeyler
tartışıldı aslında. Yani etnik vurgusu olmayan,
demokratik temelde, bütün sorunların çözümüne odaklanan bir noktaya
gelmiştik. Ama ne oldu da bu kadar geriye itildik? Ne oldu da şu an
bu kadar geri bir yasayı tartışıyor duruma geldik?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) Bu temelde
yarın olmayacağınız bu yasa teklifine hayır demenizi
bekliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, madde üzerinde gruplar adına son
söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasalar toplum tarafından devleti hukukla
sınırlamak için hazırlanan metinlerdir. Ancak Türkiye'de anayasaların
tam tersi bir anlayışla toplum ve temsilcilerine değil vesayetçi
zihniyete sahip elitler ve askerler tarafından devlet iktidarını
sınırlandırmak yerine toplumu hizaya sokmak için hazırlanmış
metinler olmuştur. 1961de ve 1982de askerî darbelerden sonra
yapılan anayasalar toplum mühendisliği projesi
anlayışıyla hazırlanmıştır. Millî iradeye ve
seçimle oluşan iktidara güvensizlik asıldır. Darbelerle
oluşan ve beslenen vesayetçi yapılar -zaman zaman açık, bazen
örtülü- milletin seçtiği iktidara müdahalelerde bulunmuştur. 1961den
itibaren anayasalarda bürokrat kökenli bir kişi tarafından tasarlanan
Cumhurbaşkanlığı profili 1980de merhum
Cumhurbaşkanı Turgut Özalın seçilmesiyle sekteye uğramıştır.
Vesayetçi parlamenter sistemde, bir vesayet organı olsun diye dizayn
edilmiş Cumhurbaşkanlığı makamı vardır.
Halkın iradesinin Cumhurbaşkanlığı makamını
ele geçirmesiyle vesayet organlarının imkânı önemli ölçüde
kısıtlanmıştır. Yeni değişiklikle
Cumhurbaşkanı halkın iradesiyle vesayetçi sisteme çomak
soktuğu bu fiilî duruma yasal ve hukuki çerçeve çizmek hepimizin boynunun
borcu olmuştur. Bütün istikrarsızlıkların temelinde vesayet
sistemi vardır. Bu değişikliklerle vesayet iptal ediliyor ve
istikrar devamlı kurumsal hâle getiriliyor. Koalisyon
olmadığı için siyasi ve ekonomik istikrar
sağlanmış oluyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi
parlamenter sisteme nazaran demokratik değerlere daha uygun bir sistemdir.
Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından
seçilmesi sisteme tartışmasız bir demokratik nitelik verir.
Diğer bir ifadeyle, yürütmenin doğrudan halk tarafından
belirlenmesinin daha demokratik olduğuna hiç kimse itiraz edemez. Olaya
hesap sorulabilirlik açısından baktığımızda ise
parlamenter sisteme göre daha demokratik bir sistemdir çünkü
Cumhurbaşkanlığı sisteminde sorumluluk kolektif yapıda
değil tekil yapıda yani Cumhurbaşkanındadır. Kimin
sorumlu olduğu bellidir. Yürütme Cumhurbaşkanının elinde
toplandığına göre işler iyi gitmediğinde halk hesap
soracağı makamı ve kişiyi bilir. Yani bu sistemde parlamenter
sistemde olduğu gibi suçun başkalarına yıkılması
asla mevzubahis olamaz. Başkanlık sisteminde iki seçim dönemi
arasında Hükûmet değişmeyeceğine göre, o dönemdeki
sorumluluğun sahibi açıkça teşhis edilebilecek ve seçimde hesap
sorulabilecektir.
Üçüncü olarak: Teşhis
edilebilirlik açısından da Cumhurbaşkanlığı
sistemi daha demokratiktir. Önceden seçmen oy pusulasını
sandığa atarken oy verdiği adayın kazanması hâlinde
kimin hükûmet olabileceğini bilmektedir ve bu sayede seçmenler
geleceğe yönelik olarak tercih yapabilecektir. Oysa parlamenter sistemde,
bir partinin çoğunluğu sağlayamadığı hâlde
koalisyonun kimler tarafından kurulacağını seçmen bilemez.
Bu nedenle de bu sistem, parlamenter sisteme göre avantaj
sağlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemi istikrarlı
bir yönetim oluşturur, Cumhurbaşkanlığı sistemi güçlü
bir yönetim oluşturur. Doğrudan halk tarafından seçilen
Cumhurbaşkanı, önemli bir güç ve önemli bir prestij sağlar. Bu
Anayasa değişikliğiyle siyasi ve hukuki istikrar, güçlü yürütme,
güçlü yasama, etkin denetim, etkin karar alma mekanizmaları devreye
girerek ülkemizin ve milletimizin daha parlak geleceğinin temelleri
inşa edilmektedir. Cumhurbaşkanlığı sistemi,
milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla ilgilidir.
Dolayısıyla, teklife, en son şekliyle, aziz milletimizin iradesi
cevap verecektir. Aziz milletimizden korkmayalım, aziz milletimizin
iradesi başımızın gözümün üstünde olmalıdır
diyorum.
Bu teklif, bir
şahıs meselesinden ziyade, memleket meselesidir, Türkiye meselesidir,
aziz milletimizin meselesidir. 2007de Cumhurbaşkanını 363
kişilik AK PARTİ Grubu seçsin. dedik, Yok. dediniz; Millete
gidelim, millet seçsin. dedik, Yok. dediniz; Millet seçti, ona göre hukuki
altyapıyı yapalım. diyoruz, Yok. diyorsunuz; Hükûmet
sistemini değiştirelim. diyoruz, Yok. diyorsunuz; Koalisyonlara
son verelim, siyasi istikrarı sağlayalım. diyoruz, Yok.
diyorsunuz. Peki, hep yok, hep yok, hep yoksunuz. Enteresandır, Mecliste
yoklama yapıyoruz burada da yoksunuz. Allah aşkına siz ne yapmak
istiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
29 Ekim 1923te cumhuriyet
ilan edilmiştir ve önerdiğimiz sistem de
Cumhurbaşkanlığı sistemidir, temeli de cumhuriyettir, gücü
de cumhurdan almaktadır.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) 29 Ekimlerde yoksunuz, hiç göremiyoruz
törenlerde.
RAMAZAN CAN (Devamla)
Cumhurbaşkanı da cumhuru temsil etmektedir hem de doğrudan.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Siz 29
Ekime sahip çıkın, törenlere gidin.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklif, hukuk devletini güçlendiriyor. Bu
teklif, yargının bağımsızlığını,
yargının tarafsızlığını güçlendiriyor. Bu
teklif, Cumhurbaşkanının tek başına
yaptığı işlemleri yargı denetimine açıyor. Ve bu
teklif, Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getiriyor. Bu teklif,
yasamayı yürütmenin etkisinden kurtarıyor arkadaşlar. Bu teklif,
doğrudan yönetimi getiriyor. Bu teklif, gün
ışığında yönetimi getiriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal merhum İnönüyü 1937 yılında
azlettiğinde, yerine Başbakanlık kurma yetkisini Celal Bayara
veriyor. Bak Bayar, komutanları, büyükelçileri ve valileri ben
atarım. Ben ne yapacağım Sayın Başkan? diye soruyor
Cumhurbaşkanımıza. Atatürk de diyor ki Sen, diğer
işlere bakacaksın; bu işler benim yetkimde, benim tekelimde.
diyor. Peki, şu anki bizim getirdiğimiz sistemle
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İstanbul)
Kaynağın ne kaynağın? Nerede söylüyor bunu?
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, aynen
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kaynağın ne?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
RAMAZAN CAN (Devamla) Ben herkesi saygıyla
dinledim, en az saygıyı da ben bekliyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Kaynağın ne kaynağın?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Şu kaynağı bir
söylesene, kaynağı.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazinin Cumhurbaşkanı olduğu
dönemde güçlü Başbakanlar geldi, bunlardan da biri İnönü. Peki,
sizlere soruyorum: İnönü dönemindeki Başbakanları
hatırlayanlar var mı? Arkadaşlar, Ahmet Fikri Tüzer
Ahmet Fikri
Tüzer ismini duyan oldu mu aranızda, Allah aşkına? Ahmet Fikri
Tüzer İsmet İnönü döneminde Başbakanlık
yapmıştır. Hasan Saka, Şükrü Saracoğlu, Şemsettin
Günaltay, Recep Peker, Refik Saydam.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Davutoğlunu
hatırlayan var mı?
RAMAZAN CAN (Devamla) Allah rahmet etsin, hizmet
ettiler ama gerek Gazi gerekse İnönü dominant karakter olduğu için
fiilî olarak güçlü Cumhurbaşkanlığı yaptılar ve netice
itibarıyla da Başbakanlar silik bir durum orada gösterdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1983 yılından 2016 yılına otuz üç yıl
geçmiş ve bu otuz üç yıllık süre zarfında 31 hükûmet
gelmiş. Böldüğümüzde, yaklaşık bir buçuk yıl. En büyük
istikrarsızlık budur. Peki, başkanlık sistemi
dediğiniz ya da cumhurbaşkanlığı dediğimiz
sisteme biz niçin tevessül ediyoruz? Çünkü, koalisyonlardan çok çekti bu
memleket.
TANJU ÖZCAN (Bolu) O metni sana saraydan mı
gönderdiler?
RAMAZAN CAN (Devamla) İnsanlarımız
bütün zamanını, gençliğimiz bütün emeğini, bütün
geleceğini koalisyonlarda heba etti. Bir dönem koalisyonlar, bir dönem irtica
yaygarası
TANJU ÖZCAN (Bolu) On beş yıldır
koalisyon yok, on beş yıldır koalisyon yok. On beş
yıldır koalisyon yok ne anlatıyorsun?
BAŞKAN Arkadaşlar, niye yerinizden öyle
müdahale ediyorsunuz? Lütfen
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben hatırlamanız için söylüyorum,
üzerinden fazla zaman geçmedi: 7 Haziran sürecini hep beraber yaşadık
ve 7 Haziran sürecinde Türkiye bir kaosa sürüklenecekti. Allah razı olsun,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın kararlı
iradesiyle ve duruşuyla Türkiye bugünlere geldi. Eğer biz bugünleri
Bir cumhurbaşkanında güçlü sisteme gelmek istiyorsak bunun temelinde
istikrarsızlık yatıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, 1960 ve
bu tarafı, 1950 ve 1960 arası, 1965-1969 arası Süleyman Demirel,
1950-1960 arası Adnan Menderes ve Özal dönemleri ve AK PARTİ
dönemleri Türkiye Cumhuriyetinin çıtasının yükseldiği,
cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırıldığı, temel hak
ve hürriyetlerin ve ekonomik göstergelerin en üst seviyeye geldiği
dönemler. Peki -1990lı ve 2000li yıllara hepimizin aklı yeter-
o dönemdeki Türkiyeyi hatırlayabiliyor muyuz? Gerek Ahmet Necdet Sezer,
gerekse Bülent Ecevit -merhum- arasındaki sıkıntıların
Türkiyeye neler kaybettirdiğini hep beraber yaşamadık mı
arkadaşlar? O süreç, sadece Cumhuriyet Halk Partisi ve AK PARTİyi
iktidara taşıdı, gruba taşıdı ve Mecliste Avrupa
Birliği müktesebatı anlamında da Türkiyenin problemlerinin
çözülmesi için Cumhuriyet Halk Partisiyle el birliğiyle Avrupa
Birliği müktesebatına uygun yasaları hep beraber
çıkardık. Biz diyoruz ki Türkiyede bir realite var, bir sorun var.
Efendim, Cumhurbaşkanı diktatör olacak. Arkadaşlar, Allah
aşkına, yüzde 52 oy almış bir lider
Diğer taraftan,
burada hukukçular var, buradan -inşallah, 367yle geçtiğini farz
edelim- 367yle geçerse Cumhurbaşkanı ihtiyari olarak bunu
yayınlayabilir mi? Yayınlayabilir. Yürürlüğe girebilir mi?
Yürürlüğe girer. Ama ne dedi Cumhurbaşkanımız? 367 de
çıksa millete gideceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sen paketi bile
okumamışsın.
RAMAZAN CAN (Devamla) En büyük hakem millettir.
Milletten korkmayın arkadaşlar, hepimiz milletten geldik, millete
gideceğiz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ek süre verelim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın bir dakikada lütfen
siz de.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, hepimiz milletin
arasından geldik, millete hesap veriyoruz. Milletten
korkmayacağız, millete saygılı olacağız. Millete
saygılı olan partiler, gerçekten, iktidara geliyor. Millete
saygılı olmak anlamında da muhalefet de üzerine düşeni,
gereğini yapmalıdır özellikle ana muhalefet partisi.
Yaklaşık 2002 yılından bu tarafa
bu kürsüde konuşulanların hepsini biliyorum. Her daim geliniyor
buraya, hep AK PARTİ Grubuna yükleniliyor, hep iktidarımıza
yükleniliyor. Bir empati yaparak Biz niye gelemiyoruz? Millet bizi niye tasvip
etmiyor? diye muhasebe edeceğiniz temennisiyle, inşallah bu
yasanın kanunlaşarak milletimize, geleceğimize, gençliğimize
ve çocuklarımıza güzel günler yaşatması temennisiyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Hatip
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik olarak çok
sayıda sataşmada bulundu ama emsal olarak bir tane söylemek
gerekiyor. Birçok yerde olmadığımızı, burada yoklama
yapıldığında yoklamada da yok olduğumuzu söyledi. Bu
gerçekle bağdaşır bir şey değil.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
Lütfen iki dakikada toparlayın ve yeni bir
sataşmaya meydan vermeyin.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Ramazan Beyi dinleyince nasıl bir cevap vermek
lazım? Cumhuriyet öncesinden başladı, cumhuriyetin ilk
yılları, çok partili rejime geçiş, anlattığı ne
varsa, söylediği ne varsa bunları düzeltmek için ne kadar zaman
istesek diye düşündüm, aklıma şu geldi, şöyle
anlatayım dedim Ramazan Beye: Ramazan bey hocasının önüne
geçmiş Hocam, hocam, ya şu Hazreti İsanın sopasıyla
ortadan ikiye ayırdığı derenin adı neydi? Hoca
demiş ki
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Musa o.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O da öyle demiş.
Ey Ramazan, neresini düzelteyim? Bir kere, İsa
değil, Musa; sopa değil, asa; dere değil, Kızıldeniz
be kardeşim. demiş. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet düzeltiyor
sizi, millet.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu şartlar altında,
Cumhuriyet Halk Partisinin şanlı şerefli tarihiyle,
kurucularıyla, bu ülkenin kurucu babalarıyla dünyada çeşitli
Avrupa ülkelerinde çeşitli faşist liderler faşizm
rüzgârları estirirken Türkiye'de bir saraydan alınmış ve
Parlamentoya getirilmiş egemenlikle, kadına seçme seçilme
hakkıyla, çoğulcu demokrasiyle ve en nihayetinde tek partili hâlden
çok partili sisteme geçerek arkasında bir demokrasi zaferlerini
taçlandırarak gelen bir partinin karşısına çıkıp
da çok partili bir rejimde serbest seçimlerle gelip şimdi bir parti
devletine ve çok partiden tek partiye ve tam anlamıyla bir dikta rejimine
gitme heveslisi olan bir partinin temsilcisinin söylediği sözlere
Cumhuriyet Halk Partisinin vereceği cevap ancak bu olabilir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hangi maddede var tek
parti? Partiler kalkıyor ama hangi madde!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın Grup
Başkan Vekili şık olmayan bir benzetmeyle bana
sataştı, o nedenle söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
9.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; amacım polemik yapmak
değil. Gaziye hürmetimiz sonsuz. [CHP sıralarından
alkışlar(!)] Hatta dedim ki: Gazinin en güçlü Başbakanı da
İnönüdür dedim, bunu da söyledim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tayyip Bey'in en güçlü
Başbakanı kim?
RAMAZAN CAN (Devamla) Burada aslında benim
sarf ettiğim şu: Gazi 1937 yılında İnönüyü azlediyor
ve Bayara Hükûmeti kurma görevi verecek. Onlar da küs gitmişlerdir
ayrı bir konu da.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Azletmiyor, istifa
ediyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) 1937de diyor ki Bayar:
Efendim ben ne yapacağım. Büyükelçileri ben atarım, valileri
ben atarım, genel müdürleri ben atarım, komutanları ben
atarım. Geriye ne kalıyor ki? Ben ne yapacağım? Sen
diğer işlere bak. Bu doğru bir şey mi? O anki realite bu,
fiilî durum bu, ben bundan bahsettim, hiç saygısızlık
yapmadım.
Diğer taraftan, bu memlekette taş üstüne
taş koyandan Allah razı olsun. Eğer biz bugünlerde burada
yaşıyorsak Gazi Mustafa Kemalin ve silah
arkadaşlarının gücünü yadsımamız mümkün değil.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, Sayın Özgür Özel Bey geldi
buraya, mücerret, soyut, birbiriyle illiyet rabıtası olmayan
açıklamalar yaptı. Benim söylediklerime cevap verdi mi müşahhas
olarak, böyle bir şey duydunuz mu?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Neresini
düzelteyim." diyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yo.
RAMAZAN CAN (Devamla) Duymadınız. Biz
şunu söylüyoruz arkadaşlar: Biz insanlarımızı en iyi
şekilde yönetmek istiyoruz. Çocuklarımızın geleceğini,
temel hak ve hürriyetleri, yaşam standardını yükseltmek
istiyoruz. Biz böyle olduğuna inanıyoruz, siz böyle
olmadığına inanıyorsunuz. Peki, kim karar verecek buna?
Aziz milletimiz. Ben, aziz millet dedim. Gidin oy isteyin, saygılı
olalım aziz millete.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, millete gidin.
RAMAZAN CAN (Devamla) Aziz milletin iradesi
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Biz burada
aziz milletin iradesini temsil etmiyor muyuz yani?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Edin, edin.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Biz kimin iradesini temsil
ediyoruz?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Biz niye
seçildik o zaman?
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletin iradesi başım gözüm
üstüne diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet iradesi.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Ramazan Beyin açıklamasının bir kısmında
şahsıma ve grubumuza sataşarak mücerret, soyut
açıklamalardaki cevap hakkımızı kullanacağız.
BAŞKAN Sayın Özel, vereyim ama
polemikleri bitirelim lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Tuncay Özkan
kullanacak.
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre yine.
SALİH CORA (Trabzon) Millet bütünlüğünü
anlat. Ordu göreve! de.
10.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Efendim Ordu
göreve! diyenler sizin arkadaşlarınızdı,
yargılandılar, beraat ettirdiniz. Sonra Fetullahdan içeri
aldırdınız. (CHP sıralarından alkışlar) O 2003.
Kime bulaştığına dikkat et. Başka hesaplar.
SALİH CORA (Trabzon)
Neler yaptığınızı biliyoruz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla)
Ben buraya polemik için gelmedim. Rahmete kavuşmuş, Allahın
rahmetine kavuşmuş ve bugün burada kendisini savunamayacak olan
insanlarla ilgili, bu ülkeye en küçük bir çakıl taşı hizmeti
olana dair saygımı belirtmeye geldim; bir.
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) Ramazan Bey de aynı şeyi söyledi.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla)
Saygıyla karşıladım.
İki, Mustafa Kemal
Atatürkle İsmet Paşanın arasındaki ilişki ya da
diğer başbakanlar arasındaki ilişki söylediği gibi
değildir.
BURHAN KUZU (İstanbul)
Aynen öyle.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla)
İsmet Paşanın hiç öyle bir şeyi yok Hocam,
gösterirsiniz, kaynağı söylersiniz.
BURHAN KUZU (İstanbul)
Aynen dediği gibi Ramazan Beyin.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Değildir efendim,
yalandır, yanlıştır.
Hasan Rıza Soyak Çankaya
Köşkünün genel sekreteridir. Atatürk kendisini o kadar
dışlanmış hissetmiştir ki bir ara, Köşkte
canı sıkılıyor, kent gezilerine, şehir içinde kent
gezilerine çıkmıştır. Devlet işlerine beni
karıştırmıyorlar çocuk. demiştir. Hasan Rıza
Soyak, İsmet Paşanın El Defterleri, İş Bankası
Yayınları ve Celal Bayarın, merhum eski
Cumhurbaşkanımızın kendi hatıratı bu söylediklerinizin
hepsini yalanlamaktadır. Eğer bunun dışında bir
şey söylerseniz, bu yalandır. Mustafa Atatürkü kimse sarhoş
görmemiştir. Hiçbir hatıratta sofrasında sarhoş
bulunduğuna dair bir tek kişinin anısı yoktur.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Öyle bir şey söylemedi Ramazan Bey.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla)
Ayyaşlar mayyaşlar diyenler oluyor. Sizi tenzih ederim.
Söyleyenlere söylüyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Kimse öyle bir şey
demedi.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Mustafa Kemal
Atatürkün sofrasında sarhoş oturmamıştır. İsmet
Paşa ile Mustafa Kemal Atatürk arasındaki ilişki devlet
adamlığı ilişkisidir. Onlar bu cumhuriyeti kuran ve
hayatlarını ortaya koyarak kuran insanlardır.
İsmet Paşa oğlu İzzetin
öldüğünü el defterine şöyle kaydetmiştir: Oğlum İzzet
ölmüş. Aradan iki yıl geçmiş. Allah rahmet eylesin.
Saygılarımla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayaya aittir.
Buyurun Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sıfatlarını layıkıyla taşıyan
değerli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında
izleyen aziz ve kahraman milletimiz; AK PARTİ adına Anayasa
değişiklik teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum; saygıyla selamlıyorum yüce Meclisi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok önemli ve tarihî bir süreçten geçiyoruz.
Atalarımızın 1919 ve 1923 yılları arasında
yaşadıklarının bir benzerini yaşıyoruz. Bir
taraftan yedi düvelin maşası olan terör örgütlerinin aziz milletimize
ve vatanımıza karşı saldırılarıyla ilgili
istiklal ve istikbal mücadelesi veriyoruz bir taraftan da yürütmeyi
Cumhurbaşkanlığının teşkil ettiği bir
sisteme geçişte Anayasa değişikliği yapıyoruz.
1921 ve 1924 Anayasası Egemenlik
kayıtsız ve şartsız milletindir. şeklinde yönetim
yetkisini millete vermiş ve aziz milletimiz de çok partili sisteme
geçtikten sonra yöneticilerini kendisi seçmiştir. Bu şekilde seçilen
Demokrat Parti milletimizi baskılardan kurtarmış, refah ve
bolluğu getirmiş, kalkınmayı
sağlamıştır ancak ülkemize âdeta çağ atlattıran
şehit Başbakan Adnan Menderesi şer güçler idama
götürmüştür. Artık bu coğrafyada özgür, bağımsız,
şeffaf bir demokrasiyle iktidara gelemeyeceğini bilenler 1961
Anayasasıyla millî egemenliğe ortaklar türetmiş,
Anayasanın koyduğu esaslar dâhilinde ve yetkili organlar ibaresini
de Anayasaya dercederek yeni vesayet makamları ihdas etmiştir. Aziz
milletimiz, demokrasiyi tam manasıyla özümsemiş olduğu için,
darbecilerin dipçik baskısı altında 1961 yılında
yapılan seçimlerde onları iktidara getirmemiş ve doğruyu
seçmiştir. Bu millet, her türlü diktaya karşıdır. Seçimle
iktidara gelemeyeceğini bilenler, her zaman vesayet organlarının
aracılığıyla iktidarını garantiye almaya
çalışmışlardır. Dün akşam Genel Kurulda
yapılan siyasi eşkıyalık ve terör hareketleri de işte
bu dikta zihniyetinin bir ürünüdür.
Değerli milletvekilleri, 1961 ve 1982 Anayasasıyla
getirilen ve 367 garabetiyle de, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesiyle âdeta yürütmede iki
başlılığı oluşturan bu sistemi, cumhuriyetimizin
yüz yıllık tecrübesi ışığında yeniden tek
başlı bir yürütme organına getiriyoruz ve bu değişikliğin
ana hedefi bu husustur. Aziz milletimizin yarısından fazlası,
doğrudan, tek dereceli, hür iradesiyle beş yıllık süre için
seçtiği Cumhurbaşkanı vasıtasıyla, yönetim
krizlerinden uzak, hükûmet kuramama endişelerini
taşımadığı ve Güneş Motel rezaletlerinin
oluşmadığı bir Cumhurbaşkanı tarafından
yürütülecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milletimiz, egemenliğini hiç kimseyle
paylaşmayacak, kendi seçtiği yöneticiler eliyle doğrudan
kullanacak, beğenmediği yöneticiyi de seçim zamanı
değiştirecektir. Yeni sistemde, milletvekilleriyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi kanun yapma hususunda mutlak yetkilidir.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, kanunlara aykırı
olamayacak ve münhasıran kanunlara ait olan hususlarda da düzenlenemeyecektir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Şimdiki OHAL kararnameleri gibi mi?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bu sistemde
Cumhurbaşkanıyla Meclis arasında bir denge
sağlanmıştır. Eğer Cumhurbaşkanı Meclisi
feshederse kendisinin de görev süresi bitecek. Ve hakem, millettir ve millet
karar verecektir. Dolayısıyla bir denge sistemi kurulmuştur.
Cumhurbaşkanı, kamu kurumlarının
üst yöneticileri, belli sayıdaki yüksek yargı mensuplarını,
nitelikleri Anayasada ve kanunlarda belirtilen kamu görevlileri arasından
atayacaktır. Anayasanın 68inci maddesindeki, memurlara siyaset
yapma yasağı devam ettiği için, eski CHP il
başkanlarının vali olduğu bir sistem asla
öngörülmemektedir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hadi ya.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar,
Cumhurbaşkanı, aynı zamanda devletin başkanı
olduğu için elbette ki yüksek yargı organlarına da atama
yapacaktır. Kaldı ki Almanya, Avusturya, İngiltere gibi birçok
ülkede hâkim ve savcılar doğrudan Adalet Bakanı tarafından
atanmaktadır. Bizde ise yeni ismi HSYK olan bağımsız üst
kurul tarafından atanacaktır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Tam bağımsız
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Yeni Anayasayla HSYKya
tarihinde ilk defa ve daha fazlasıyla bu Meclise, bu Gazi Meclise görev
verilerek 7 üyesinin Meclis tarafından seçilmesi kuralı
getirilmiştir. Belki birden çok partinin Meclise girdiği bir durumda
muhalefet partilerinin bile 7 üyeyi seçme olasılığı ihtimal
dâhilinde olacaktır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 2010da
değişti
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Parlamenter rejimde olan
güvenoyu ve gensoru bu sistemde yoktur çünkü bu sistemde güvenoyunu millet
vermektedir, milletin dışında da hiç kimsenin güvenine ihtiyaç
yoktur. Bu sistem, Cumhurbaşkanını, yoğun bir yargısal
denetime tabi kılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin tamamı Anayasa
Mahkemesi, Cumhurbaşkanının idari işlemleriyse
Danıştay tarafından denetlenecektir ve dolayısıyla
Danıştay, yargı kararıyla bu denetimini yapacaktır.
Bu düşüncelerle, yeni, müreffeh, mutlu,
huzurlu, kalkınmış, kardeşlik ve barışın
tesis edilmiş olduğu bir Türkiyede yeni sistemde buluşmak
dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de her hatipten sonra
çıkıp bir şey söyleme arzusunda değilim ancak Cumhuriyet
Halk Partisine çok ağır sataşmalarda bulundu. Dün akşam
yapılan siyasi eşkıyalık kısmı ayrı,
tarihimizle ilgili yaptığı değerlendirmelere cevap
hakkımı
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkayanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüdeki sayın hatip, dün
akşam burada bir siyasi eşkıyalık
yapıldığından bahsetti.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Dün akşam Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 5inci maddenin görüşmelerinin bugüne
bırakılması için Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekillerine neredeyse ricacı olduk. Tansiyon yüksek, en önemli
madde, televizyon saatinde olsun, halktan kaçırmayın, Meclisin
yetkilerinin birisine, hem de halktan aldığınız bir emanete
ihanet ederek teklif edildiğini ve ona birisinin talebi üzerine o
yetkilerin devredileceğini, gelin, vatandaşın önünde
konuşalım dedik.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Kürsüyü işgal
ettin mi? İşgalci, eşkıya mıdır?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz dediniz ki: Hayır,
bu gece. Hem de her gün 2 madde giderken Bu gece bu ya geçecek ya geçecek.
Gecenin üçünde.
SALİH CORA (Trabzon) Biz öyle bir şey
söylemedik.
AYHAN GİDER (Çanakkale) İşgalciye
eşkıya denir mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Geldik, bu kürsüde tarihten
bugüne Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.in Amasya
Tamiminden bu duvara nasıl yazıldığına kadar
anlattık. Sonra da şunu söyledim arkadaşlar
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu kürsüyü size
bırakmayacağız. dedin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisinin devrinin gecenin bir vaktinde olmasına bir
farkındalık yaratmak, kamuoyu dikkati çekmek üzere
milletvekillerimizi buraya davet ettik.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Kürsüyü işgal
ettin mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bütün parlamentolarda kürsü
işgalleri değil, kürsüde kalan hatibin sözünü uzatması, kürsüde
uzun kalması en demokratik haktır, filibuster.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Kürsüyü işgal
ettin mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, kalsaydın
sen de tek başına.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Nerede yazıyor bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Amerikada on dört saat,
Fransada on sekiz saatlik filibuster uygulamaları varken siz, filibusterı
bırakın, şurada milletvekillerimizin alkışlı
protestosuna yedi dakika dayanabildiniz, yedi dakika.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Milletin kürsüsünü
işgal edene eşkıya denir mi? Denir mi, denmez mi?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Köpekleri mi çözdünüz Özgür
Özel, köpekleri mi çözdünüz?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu sizin
tahammülsüzlüğünüz, bu sizin Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisin
yetkilerini devretmenize yaptığı suçüstü hâli suç duyurusundan
duyduğunuz utançtan kaynaklanmaktadır.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Milletin kürsüsünü
işgal edene eşkıya denir mi, denmez mi? Hem de siyaseten
dümdüz eşkıya denir.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Özgür Özel, köpeklerinizi
bağlayın!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yapılan
Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Köpeklerinizi
bağlayın, ısırıyorlar, bağlayın
köpeklerinizi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Muşu dinliyorum. Lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yapılan Anayasa değişikliğiyle alakalı
-burada ben de bir teklif sahibiyim- 316 milletvekilimiz buna imza attılar
ve şöyle ifade ediyor: Halktan aldığınız emanete
ihanet ederek
Bu, açık bir sataşmadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu anlamda söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
polemiği kapatalım, bitirelim artık.
İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Yazdığın sahte tezi anlat, o sahte tezi anlat.
BAŞKAN Yeni sataşmaya meydan vermeyelim.
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; millet, iradesini milletvekilleri
marifetiyle Parlamento aracılığıyla kullanır. Herkese
bir görev vermiştir. İktidar partisini
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sahte tez
hazırlayarak milletvekili olunmaz, halkın iradesiyle gelinir.
MEHMET MUŞ (Devamla) AK PARTİye iktidar
görevini vermiştir, diğer partilere de muhalefet görevini
vermiştir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hadi, anlat.
Halkın iradesi diye söylüyorsunuz. Ancak emirle gelirsiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sahte tez iddiaları
doğru mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Herkese verdiği
görev neyse onu herkes yerine getirebilir. Siz İç Tüzüke dayalı
haklarınızı kullanabilirsiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Muş, bu sahte
tez iddiaları doğru mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bizim İç Tüzükte
Kürsüyü işgal ederek filibuster uygularız. diye bir şey yok,
böyle bir usul de yok, böyle bir gelenek de yok. Kaldı ki o esnada
uyarıda da bulunuyorum: Bak, geçen dönem aynısını
yaptınız, tatsız sonuçları oldu, yapmayın bunu. Bunu
işgal edemezsiniz, böyle bir hakkınız yok, böyle bir usul yok.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sahte tez işi doğru
mu, değil mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu kürsüyü darbeciler
işgal edemedi, siz hiç işgal edemezsiniz. Böyle bir usul olmadı
hiçbir zaman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Metin
ortadadır, siz katılırsınız,
katılmazsınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
FETÖcüler sizi işgal etti ama, FETÖcüler sizi işgal etti.
MEHMET MUŞ (Devamla) Hiç kimseden
kaçırdığımız bir şey de yok. Buradan geçtikten
sonra milletin önüne gidecek bu, maddeler orada yazılı olacak, millet
bunu okuyacak. Sanırsınız ki buradan çıktıktan sonra
bu, başka bir yere gidecek. Asıl sahibine gitmeyecek mi? Kim kimden
bir şey kaçırıyor?
Kaldı ki değerli milletvekilleri,
eğer görüşmelerin erken bitmesini istiyorsanız, kusura
bakmayın, burada İç Tüzükte olmayan pek çok uygulama
yapılıyor, teamül hâline gelmiş; o zaman onlardan biraz
vazgeçin, bunlar daha erken saatlerde gündeme alınsın, daha erken
saatlerde görüşülsün. Sanki Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan önce
yaptığı görüşmeler akşam yedide tamamlanmış,
sekizde tamamlanmış; bunu bilerek, bilinçli bir şekilde gece üçe
bırakmışız. Değerli milletvekilleri, onlarca kanun
görüştük, burada yapılan uygulamalardan dolayı genellikle,
kanunların görüşülmesinin, tartışılmasının
gece geç vakitlere kadar uzamakta olduğunu hepimiz biliyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) Anayasa
değişiyor, Anayasa.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu açıdan,
yapılan eleştirileri kabul etmediğimizi de ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, tabii, siz de
haklısınız da benim yerimde olsanız ne
yapacaksınız?
Bu kürsüyü darbeciler işgal edemedi, siz de
edemezsiniz. diyor. Böyle bir şey olabilir mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Olabilir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tam da öyle
aslında, tam da öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açık bir sataşma.
BAŞKAN Kürsüyü kimse işgal edemez
Sayın Özel.
Buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kürsüyü işgal edersen hakkını
alırsın.
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeni sataşma
yapmayacağım, öyle bir niyetle gelmedim.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) İstersen gel, topunuz gelsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) 15 Temmuz gecesi burada bu
kürsüye birileri kastederken
Bütün darbeler, iktidarlara karşı olur
doğası gereği ama bütün dünya ve o ülke, döner muhalefete bakar,
ne yapıyorlar diye. Biz o gece koşup buraya gelip bu
ışıkları birlikte açıp bu Meclisi hep beraber o
FETÖcü darbe kalkışmasının hedefi hâline getirdik. Burada
Cumhuriyet Halk Partisine yapılan Bu kürsüyü FETÖcüler işgal
edemedi, siz edemezsiniz. ithamı haksızdır, hadsizdir,
vicdansızcadır. Lütfen bir argüman olarak bunu kullanmayın.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hiçbir şey yapamazsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Kullandığınız
zaman 15 Temmuz gecesi bu Meclisin kendi iradesine ve demokrasiye sahip
çıkmak için 3 partinin o gece ve ertesi gün 4 partinin ortaklaşa
ortaya koyduğu iradeyi zedeliyorsunuz. Bu, CHPyi değil, hepimizi
birden zayıflatır.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
Biz mi yaptık?
AYHAN GİDER (Çanakkale) İşgal
görevinde bulundun mu dün gece?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sizin bunu CHPye söylemeniz
buradaki mücadeleyi, o geceki mücadeleyi zayıflatır.
AYHAN GİDER (Çanakkale) İşgal
etmeye kalkıştın mı dün gece?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama şunu çok net
söyleyeyim: Asıl sahibine gidecek, halka sorulacak. Okumayacak mı?
Ne korkuyorsunuz? Sayın Muş, Değerli Grup Başkan Vekili,
12 Eylül 2010da siz bunları söylediniz. Biz Ya, böyle yaparsanız,
bu Fetullahçılara önce yargıyı, sonra yürümekte olan siyasi
davalar üzerinden orduyu ele geçirtirsiniz, yaptığınız
iş doğru değildir. diye söylememize rağmen siz
Hayır, doğrudur. dediniz, geniş bir ittifak cephesi kurdunuz.
O gün sizin derneklerinize başkanlık yapan sivil toplum örgütlerinin
başkanlarından bugün burada oturan var ama o derneklerin hepsi
FETÖcülükten kapandı. Şimdi, geldiğiniz noktada yine Halka
soracağız. diyorsunuz. Halk bence bu sefer şu cevabı
verecek: Geçen sefer aldanırken beni aldattın ama ben bu sefer
aldanmayacağım size. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Göreceğiz!
Hadi oradan!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Halktan korkmaya
gerek yok, ben de tam bunu söylüyordum Sayın Özel.
BAŞKAN Birleşime kırk beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
6ncı madde üzerinde şahsı adına
son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan.
Sayın Sarıhan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kâtip üye
arkadaşlarım ve yazman arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzun bir ara oldu, bu uzun aralardan sonra zaten
dağılmış olan dikkatin toparlanması oldukça güç
oluyor. Ben belki biraz dikkat toplama adına İnsanın
Anayasası diye başlayan bir şiiri sizinle paylaşmak
istiyorum. O arada belki diğer arkadaşlarımız da buraya
gelmiş olurlar. Can Yücel şöyle söylüyor sevgili arkadaşlar:
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara, yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın:
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman.
Anayasalar her zaman yürürlükteler. Hangi sebeple
yürürlükteler? İnsanlar arasında dostluk olsun diye; emekleyen çocuk
büyüyüp özgür bir toplumda yeşerebilsin, büyüyebilsin, özgürlüğün ve
demokrasinin tadını tadabilsin diye.
Arkadaşlarım günlerdir, komisyon
aşamasından bu yana anayasalar üzerine düşüncelerini ifade
ettiler, Türk anayasaları üzerine de düşüncelerini ifade ettiler.
Kimileri eleştirdi, kimileri övgüler düzdü, kimileri bazı
anayasaların çok daha etkin bir koruma
sağladığını ifade etti ama muhalefette bulunan
arkadaşlarımızdan MHP dışındaki bütün
arkadaşlarımız, getirilen Anayasa değişikliğinin
aslında bir demokrasi müjdecisi olmadığını, aksine,
yeniden bizi Orta Çağa götüren, tek adam sistemine götüren bir anayasa
olduğunu söylediler.
Şimdi ben 6ncı madde üzerine görüş
ifade edeceğim. 6ncı madde, bildiğiniz gibi, denetimle ilgili
bir madde yani Parlamentonun denetim hakkıyla ilgili bir madde.
Parlamentonun birinci görevi nedir, en önemli görevi nedir sevgili
arkadaşlar? Yasama görevidir, yasalar yapar. İkinci görevi de
denetleme görevidir. Hem yasaları yaparken hem de denetleme yaparken
kendisine verilen temsil yetkisini kullanır yani halkın kendine
verdiği güveni kullanır, onun çizgisi içinde denetleme yapar.
Parlamenter sistemler denetlemeyi zorunlu kılarlar fakat parlamenter
olmayan sistemler yani başkanlık sistemi ya da ne olduğu
belirsiz olan bu son getirmiş olduğunuz genişletilmiş
cumhurbaşkanlığı sistemi denetlemeyi zaten gerektirmez
çünkü tek hâkim vardır, tek buyurucu vardır, tek karar verici
vardır. O sebeple, bir gensoruya da gereksinim olmamıştır
ve bu yasal düzenleme içinde gensoru yerini almamıştır.
Burada konuşurken hep telaşa
düşüyorum çünkü beş dakikalık bir süre ve karşımda
dakikalar hızla akıyor. Şimdi bunu bırakıp dün
akşamdan biraz söz etmek istiyorum arkadaşlar.
Bilgi edinme 6ncı maddenin
başlığı aynı zamanda, izninizle bir bilgiyi sizinle
paylaşmak istiyorum. Buradaki arkadaşlarımın hemen tümü
pasif direniş diye bir bilgi sahibi herhâlde, değil mi
arkadaşlar, sokakta ve Parlamentoda? Dün burada bu kürsünün
etrafını çevreleyen Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri pasif
direniş haklarını kullanıyorlardı. Pasif direniş
vicdanın ürünüdür, pasif direniş onurun ürünüdür.
Vicdanınız eğer yeterince
konuşamadığınızı, ifade edemediğinizi
anlatıyorsa o zaman eyleme çıkarsınız. Nasıl haziranda
duran bir genç adam vardı ve biz hepimiz onu şaşkınlıkla
karşılamıştık, nasıl Gandi Hindistanı
sadece pasif bir eylemle ayağa kaldırmıştı, nasıl
Amerikada zenciler arka kapılardan sokuluyorlar diye, ayrı yerde
oturtuluyorlar diye pasif direniş yapmışlardı, bugün ne
yazık ki Parlamentomuzda artık sözün sahibi olan, sözün en
ustası olması gereken, en özgür alanda konuşması gereken
milletvekilleri pasif direnişe durdular.
Sevgili arkadaşlar, bu, bir demokratik yoldur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bir dakikacık
açar mısınız lütfen.
BAŞKAN Sayın Sarıhan,
tamamlayın lütfen.
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
demokratik yöntemdir
ama bu, aynı zamanda bir kötülüğün adıdır.
Sevgili arkadaşlar, OHAL Parlamentoya
gelmiştir, Parlamento OHAL uygulamalarıyla karşı
karşıyadır. Nasıl Meclisin önüne halkın gelmesi
engellenmişse, şimdi halkın duygu ve düşüncelerini ifade
eden muhalefetin sesi de burada kısılmaktadır.
Hepinize açık bir yol diliyorum ama en çok
ülkem için diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Değerli
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun dün akşam kürsü
işgaline yönelik tavrını pasif direniş, pasif itaatsizlik
olarak tanımladı.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) CHPnin pasif
direniş anlayışı bu işte.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu kesinlikle
doğru değil. Vermiş olduğu örnekler bakımından da
doğru değil.
Gandinin Hindistanda pasif itaatsizliğe
örneği, İngilterenin tuz vergisine karşı tuz
alımını reddetmesi, polisin uyguladığı
şiddete karşı da kendi bedenlerini sadece hiçbir tepki vermeksizin
teslim etmesidir. Öte yandan, Amerikada sivil itaatsizliğin kurucusunun
yaptığı, kelle vergisini ödememek ve bunun neticesinde kendisine
verilen ceza olarak hapse girmektir.
Sivil itaatsizlik, fiilî bir eylem, kuralları
ihlal değildir; yanlış anlatmaktadır, alakası yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
Sayın Bostancı tabii dünyadaki pasif direniş, sivil itaatsizlik
eylemlerinden örnekler verdi. Ama, unutulmamalıdır ki 15 Temmuzda bir
darbe girişimine bu ülke maruz kaldıktan ve 20 Temmuzda
olağanüstü hâl ilan edildikten sonra, gerek merkezî Hükûmet,
İçişleri Bakanlığı gerekse valilikler marifetiyle en
küçük demokratik hak arama yöntemleri orantısız polis ve asker
güçleriyle bastırılmaktadır. Bu ülkede demokratik hak arama
kanalları tümden kapatılmıştır.
Özellikle tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır. Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Beş dakika süreyle, soru soran sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasalar olağanüstü koşulların,
savaş, terör ve çatışmanın yarattığı zehirli
atmosferde korkutmayla, sindirmeyle, dayatmayla asla yapılmaz.
Olağanüstü koşullarda yapılan bu Anayasa, bir kesimin
Anayasası olacaktır, toplumu birleştirmek yerine daha da
bölecektir. Bu aynı zamanda darbe Anayasası olarak
anılacaktır.
Adalet Bakanına soruyorum: Görüş
sorduğunuz bir tek baro var mıdır? Bu Anayasa taslağı
hazırlanırken üniversitelerin, hukuk fakültelerinin görüşleri
neden alınmadı? Tartıştığınız bir tek
sivil toplum kuruluşu var mıdır, bu hangi kuruluştur? 1
metre karın olduğu Ardahandaki yurttaşların, Mersinde
selden zarar gören çiftçilerin, dolar borcu olan esnafın, krize giren
turizmcinin, öğretmen bulamayan öğrencinin, atama bekleyen
öğretmenin, kadro bekleyen taşeron işçisinin sorununu bu taslak
çözecek mi? Eğer öyleyse on beş yıldır siz ne
yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Anayasalar, toplumu oluşturan bireylerin bir
arada yaşamalarının temel sözleşmeleridir. Bugün Mecliste
görüşülen, Anayasa değişikliği değil, var olan,
toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran, bölen tek adam
yönetimini meşrulaştırmaktır. Tekçi zihniyetlerden bugüne
kadar ne dünyada ne Orta Doğuda kimseye yarar gelmedi, gelmeyecektir de.
Bugün, Mecliste üçüncü parti konumundaki HDPyi yok
sayarak eş genel başkanlarını, grup başkan
vekillerini, milletvekillerini, belediye başkanlarını, hatta
HDPye oy veren binlerce kişiyi tutuklamakla, rehin almakla, sana
muhalefet eden kurumları kapatmakla, basın-yayın
organlarını kapatmakla, gazetecilerini ve aydınlarını
tutuklamak ve ihraç etmekle Türkiye aydınlığa değil, her
gün adım adım karanlığa sürüklenmektedir.
Bugün burada olması gereken eş
başkanlarımızın ve milletvekillerimizin bu görüşmelere
katılmamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Bakan, bu Anayasa değişikliğiyle, Meclis, yürütmeyi denetleme ve
hesap sorma yetkisinden tamamen vazgeçerek bakanların yüzünü sadece yemin
töreninde görecek, hesap soramayacaktır. Cumhurbaşkanı,
ülkemizi, çıkardığı kararnamelerle, Meclise ihtiyaç
duymadan yönetecektir. Ülkemizde bir rejim değişikliği
yaşanacaktır.
Ülkemiz içeride ve dışarıda son
derece sorunlu ve sıkıntılı bir dönemden geçerken öncelik
verdiğiniz bu Anayasa teklifinin kabulüyle birlikte ülkemizdeki terör ve
terörün yarattığı acı bilanço sona erecek midir? Böyle bir
yönetim sisteminin bu ülkeye, cumhuriyetimizin kazanımlarına ne
katkısı olacaktır?
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin geleceği açısından 80
milyon yurttaşımızı ilgilendiren bu Anayasa
değişikliği görüşmelerinin herkes tarafından
izlenmesi, öğrenilmesi, oylamanın usulüne uygun olarak
yapılmasına ilişkin taleplerimizi her fırsatta gündeme
getirdik. Dün gece Meclisin yetkilerinin ortadan kaldırılmasıyla
ilgili maddenin çok önemli olduğunu ve görüşmelerin halkın
izleyeceği saatlerde olması için gerekli taleplerimizi yine ilettik.
Ancak, bu çağrılarımıza iktidar partisinden uzlaşmaya
dönük bir yanıt alamadık. Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özelin,
Meclis kürsüsünü, halk adına, halktan, milletten
aldığımız yetkiyle kürsüyü koruma çağrısıyla
parlamento hukuku ve Meclis teamülleri içinde kürsü etrafında direnme
hakkımızı kullandık. Ancak, halkın bize verdiği
bu hakkımızı kullanırken Genel Kurulda yine çoğunlukçu
anlayış tecelli etti ve halkın kürsüsü ve halkın temsilcisi
biz milletvekilleri saldırıya maruz kaldık. Dün gece
yaşananlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) AKP millet ve millî
irade sözcüklerini dilinden düşürmüyor, Vatana ve millete
canımız, her şeyimiz feda olsun. diyor. Hatta Sayın
Başbakan Binali Yıldırım önceki gün buradaki
konuşmasında Millete bir Ali değil, bin Ali feda olsun. dedi.
Güzel ülkemizde eskiden önce sağlık denirdi, şimdi önce
huzur, can güvenliği diyoruz. Bütün bunlar karşısında
bırakın bir Aliyi, bin Aliyi, sorumlu herhangi bir Allahın
kulu bile koltuğunu feda etmedi. Lafa gelince mangalda kül
bırakmıyorsunuz, Her şeyimiz feda olsun. diyorsunuz ama
fedakârlıkta hiçbir şey yok.
Bu cumhuriyeti kurmak için başta Atatürk, silah
arkadaşları ve kahraman halkımız büyük bedeller ödeyerek,
padişahlıktan kurtularak cumhuriyeti kurdular ve Türkiye
Cumhuriyetini de biz gençlere emanet ettiler.
Şimdi soruyorum: Siz kim oluyorsunuz ve ne
bedel ödediniz ki Atamızın bize emanet ettiği cumhuriyetimizi
alıp tekrar tek adama devretmek için böyle bir Anayasa istiyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soruları
cevaplandırmak üzere sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağa bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Anayasa
değişiklik teklifinin yasalaşma süreci -daha önce de ifade
ettiğim gibi- milletin gözünün önünde devam eden bir süreçtir; Komisyonda
konuşuldu, Komisyon öncesi partiler arası müzakerelerde aylarca
değerlendirildi, tartışıldı, şu anda da Genel
Kurulda görüşülüyor.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Hangi partiler, hangi
partiler?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Anayasamıza göre, Anayasa değişikliğinin hangi usulde
olacağı bellidir.
ORHAN SARIBAL (Bursa) İki parti bir ülkenin
kaderini değiştiriyorsunuz, halk nerede?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 184 milletvekili
imzayla teklif verir, teklif Anayasa Komisyonuna gider, orada müzakere edilir,
Genel Kurulda müzakere edilir ve Anayasanın aradığı nisaba
ulaştığında da yasalaşır. İki defa
görüşülür. Birinci görüşme ile ikinci görüşme arasında
kırk sekiz saat olur. Bunlar hepimizin bildiği şeklî
şartlardır. Bunları yerine getirdiği takdirde, bu
değişiklik yapılabilir. Bu Anayasa teklifi de aynı usulden
geliyor. Meşru usulde, Anayasanın öngördüğü şekilde
müzakere ediliyor ve müzakereler de alenidir. Şu anda basın
mensupları bu müzakereleri takip ediyorlar. Milletten gizli yapılan
herhangi bir şey yoktur. Ayrıca, referandum sürecinde de millet bunu
değerlendirecektir. Herkes kendi meramını milletimize anlatacak,
milletimiz vicdan terazisinde bunu tartıp kararını verecektir.
Hepimizin de bu karara saygılı olması lazım.
Olağanüstü hâl döneminde Anayasa
değişikliği görüşülmez. diye bir Anayasa kuralı
mı var?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dünyada
örneği var mı, dünyada?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Olağanüstü hâl döneminde Meclis çalışmaz. diye bir Anayasa
kuralı mı var? Olağanüstü hâl döneminde Meclis
kapatılır. diye bir kural mı var? Yok. Esasında, Meclis
her şart altında çalışmakla vazifelidir ve Türkiyede Anayasa
yapmaya engel herhangi bir durum yoktur, o sizin abartılı yorumunuz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Nasıl kural yok ya?
ORHAN SARIBAL (Bursa) Saraya da bunu dersiniz,
saraya da söylersiniz bunu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Anayasalar
için, anayasa değişikliği için
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, siz
sorularınızı sordunuz. Bırakın, Sayın Bakan da
cevap versin, lütfen.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İstediğiniz gibi yorum yapabilirsiniz, değerlendirebilirsiniz, o
size aittir ama sizin değerlendirmeleriniz gerçeğin yerine ikame
edilemez.
Bu Anayasa değişiklik teklifi
yasamanın denetimini ortadan kaldırmıyor. Esasında,
yasamanın denetimini daha etkin ve daha güçlü bir hâle getiriyor. Daha
önce de ifade edildi, Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kullandığı bilgi edinme ve denetim yolları nedir? diye
baktığımızda; soru var, genel görüşme var, Meclis
araştırması var, Meclis soruşturması var, gensoru var,
bir de göreve başlarken veya görev sırasında güvenoyu var.
Bunlardan güvenoyu ile gensoru cumhurbaşkanlığı sisteminin
doğası gereği yok çünkü güvenoyu -ve gensoru konusu-
sandıkta halk tarafından veriliyor; güvenoyunu halktan alıyor,
doğrudan orada kullanıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Gensoru bir
denetim mekanizması.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Parlamentonun içerisinden hükûmet çıkmıyor, hükûmet Parlamentonun
güvenine dayanmıyor ki Parlamentodan güvenoyu istesin veya görev
sırasında güvenini tekrar etsin; halkın güvenine dayanıyor
ve halk çıkarıyor, dolayısıyla da güveni halktan
alıyor. Sistemin doğası gereği yok ama onun
dışında baktığınızda, soru, yazılı
soru var mı? Var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Cevaplar
doğru veriliyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Meclis araştırması var mı? Var. Genel görüşme var
mı? Var. Meclis soruşturması var mı? Var. Bütün
bunların hepsi şu anda Anayasada vardır ve olduğu gibi de
muhafaza edilmektedir.
Ayrıca, Cumhurbaşkanının hem
siyasi sorumluluğu hem hukuki sorumluluğu hem cezai sorumluluğu
yeniden düzenlenmekte. Olmayan siyasi sorumluluk ilk defa Anayasaya konuyor.
Vatana ihanet dışında olmayan cezai sorumluluk ilk defa
Anayasaya konuluyor. Pek çok eylemi yargı denetimi
dışındayken tamamı yargı denetimine
açılıyor. O nedenle etkin denetim söz konusu. Anayasayı iyi
okuyun, Cumhurbaşkanının tek başına
yaptığı işlemlerde şu anda yargı yolu
kapalıdır. Cumhurbaşkanının resen
imzaladığı emirler ve kararlar aleyhine şu anda yargı
yolu kapalıdır ama bu teklif onlara da yargı yolunu açıyor
ve hukuk devletini kuvvetlendiren değişikliklerdir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Atanmış memurlarla.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Buradan çok net ifade etmek isterim ki yasama denetimi bu teklifle daha da
güçlendirilmekte, daha da etkin bir hâle getirilmektedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ülkeye
yazık ediyorsunuz, ülkeye yazık ediyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Tabii, oyların nasıl kullanıldığını hep
beraber izliyoruz, burada Anayasaya uygun oy kullanması
yapılıyor, herkes oyunu gizli ve usule uygun olarak kullanıyor
ama bir taraf diyor ki: Yok, hayır, öyle değil. Öbür taraf da diyor
ki: Biz usule uygun kullanıyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Açık
oylama yapılıyor, kabinlere girilmiyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Bunun tespitini kim yapacak? Divan yapacak. Herkesin gözü önünde
kullanılıyor ama bu oylar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
üzerinden bir tartışma yapmanın kimseye faydası yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu gizli
oylamayı televizyon bir yayınlasın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Usulüne uygun oy kullanılmaktadır, herkes oyunu usulüne uygun
kullanmaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge vardır, ilk
okutacağım beş önerge aynı mahiyettedir; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/1504) esas numaralı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi ile 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 98inci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan fıkraları ibaresinin fıkra
hükümleri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler çekilmiştir.
Şimdi diğer
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
Adana
İstanbul
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin
Bingöl Ahmet
Haluk Koç Bülent
Tezcan
Ankara Ankara Aydın
BAŞKAN Son okunan
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aydın Milletvekili Bülent Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Anayasa değişiklik teklifi geçtiğinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi adı var kendi yok bir organ hâline gelecek.
Bunu ısrarla söylüyoruz.
98inci maddeyi değiştiriyor bu üzerinde
görüştüğümüz 6ncı madde. 98inci madde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları. Maddenin
başlığını çıkarmış. Bu yapıyla
getirilen sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin bir denetim ya da
bilgi edinme yolu kalmayacaktır. Milletvekilliği, belediye meclisi üyeliğinden
ve il genel meclisi üyeliğinden daha etkisiz bir makam hâline gelecektir.
Herkes bir kere bunu bilsin.
Bakın değerli milletvekilleri, hani
Başkanlık sistemini örnek alarak hazırladık.
dediğiniz bu sistem var ya, onun en klasik tipi olan Amerika Birleşik
Devletlerinde, biliyorsunuz, Trump seçildi, daha göreve başlamadı.
Onun dışişleri bakanı da göreve başlamadı, aday.
Dışişleri bakanı atayacağı aday, dün, Mecliste
değil, dikkat edin, Amerikadaki Kongrenin, Meclisin Dış
İlişkiler Komitesi önünde yedi saat ifade verdi, sorguya çekildi.
Trumpın dışişleri bakanı olacak kişi yedi saat
Dışişleri Komisyonunda ifade verdi, sorguya çekti komisyon. Daha
yetmez, o komisyonun imtihanından geçerse bir de dönecek, Amerikan
Senatosundan onay alacak, ondan sonra göreve başlayacak. Yani, böyle bir
tablo var. Bu tablonun üzerine siz, gensoru yok, güvenoyu yok, Meclis
araştırması etkisiz hâle getirilmiş, Meclis
soruşturması neredeyse imkansız hâle getirilmiş bir
yapı getiriyorsunuz.
Darbe Komisyonu kuruldu, Darbe Komisyonu herkese
mektup yazmakla meşgul oldu. O gece bu işin başındaki
MİT Müsteşarını dinlemedi, Genelkurmay
Başkanını dinlemedi, kuvvet komutanlarını dinlemedi.
Darbeleri araştırmakla ilgili bir komisyon, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuda kurduğu komisyon, Kızılay
Başkanını ve Borsa Başkanını dinleyerek görevini
tamamladı. Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olur mu?
Darbenin kilit ismi Adil Öksüz, elleri kolları
serbest bırakılıp salındı göz göre göre. Bu Darbe
Komisyonu bunun nereden geldiğini, nereye gittiğini, o geceki
ilişkilerinin ne olduğunu zerre kadar araştırma
ihtiyacı niye hissetmedi? O gece bütün o sır perdesinin
arkasındaki Genelkurmay Başkanını, MİT
Müsteşarını niye çağırıp dinleme ihtiyacı
hissetmedi? Yani, eğer bir şekilde duyuyorsa
kaçırıldığı yerden Adil Öksüz, bir mektup yazsın;
darbeyi Araştırma Komisyonu kapatılıyor ama en azından
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir mektup yazsın da bu işin arka
planını anlatsın, kendisini kimler korumuş, kimler
kollamış, kimler el bebek gül bebek büyütmüş devletin
içerisinde.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu
Komisyon, hani, o Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yapmak üzere Meclis
araştırması kararı alarak kurduğu FETÖ Darbe
Girişimini Araştırma Komisyonu, FETÖ darbe girişiminin
üzerini örtmek ve delilleri yok etmek için elinden ne geliyorsa onu yaptı.
Şimdi, MİT Müsteşarını dinlemiyor... Bir soru
soruyorum, bu sorunun cevabını da bekleyeceğim önümüzdeki
günlerde; MİT Müsteşarını dinlemeyen Darbe Komisyonunda
Fetullahçı terör örgütünün devlette nasıl
yapılandığının anahtarı olan bir soruyu
soruyorum: MİT kayıtlarında 563.189 numarayla kayıtlı
olan, Fetullah Gülen üyesi diye kayıtlı olan AKP Genel Başkan
yardımcısı kimdir? (CHP sıralarından
alkışlar) MİT kayıtlarında 563.189 kayıt
numarasıyla Fetullah Gülen taraftarıdır,
sempatizanıdır. diye sicilde kaydı olan AKP Genel Başkan
yardımcısı kimdir? Bu Anayasa değişikliği
geçecekse yaratacağınız Meclis bunu soramayacak belki ama biz
bunun peşini bırakmayacağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Açıklayın! Bülent Bey, açıkla!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, böyle bir usul olmaz. Ben de çıkarım şimdi, burada
benzeri sözler kullanabilirim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kullan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kim ise Bülent
Bey ismini söyleyecek.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Söyleyecek,
söyleyecek, söylemeden olmaz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bana talimat vermek
görevi sizin değil.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O zaman müfteri
kendisi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Geleceksin,
burada Genel Başkan yardımcısı kim? diyeceksin,
şaibe yaratacaksın, ondan sonra isim söylemeyeceksin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O zaman müfteridir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bülent Bey
söyleyecek bunu.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Zamanı gelince
söylenir. Siz vereceksiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Zamanı
gelince değil, hemen, tam zamanı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
hayır, zamanı şimdi.
BAŞKAN Sayın Tezcan...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Olmaz,
söyleyeceksin, söyleyeceksin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, bu tür iddialar çok ciddi iddialar. Hiç kimseyi zan altında
bırakmamak gerekiyor
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biz de
çıkar tek tek onlarla ilgili iddialarda bulunuruz, böyle bir usul olur mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunu kabul
etmeyiz, bunu söyleyeceksin Bülent Bey.
BAŞKAN Bildiğiniz bir şey varsa
buyurun isim açıklayın. Bulunduğunuz yerden açayım
mikrofonu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Söyle isim,
açıkla!
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Açıklasın ismi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu, tamamen bir
siyasal strateji, şaibe yaratmaya yönelik. İsmini açıkla, o da
dava açsın. (Gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri.
Açalım arkadaşlar mikrofonu.
Buyurun, bir dakikada... (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kaç dakika, bir dakika
mı, iki dakika mı?
Sayın Grup Başkan Vekili dava
açacağını söylüyor, yolu açıktır, ben mahkeme
kapılarını çok gördüm.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, o
isim açacak, o isim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ben mahkeme
kapılarında avukatlık yaptım.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kıvırma
söyle, kim o? İsim ver, söyle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O isim açacak
sana.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Benim mesleğim
mahkemelerde avukatlık yapmakla geçti alnımın teriyle.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hepimiz yaptık,
sadece sen mi yaptın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Buyursun davayı
açsın. Bizim, herhangi bir özel stratejimiz yoktur ve olamaz. Ben, buraya
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İsmi nedir? İsim söyle.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Söyle, söyle ismini söyle.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
MİT elinizde, Hükûmet elinizde, MİT Müsteşarı size
bağlı ben sıra numarasını söyledim, sıra
numarasını
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Söyle, ismi de söyle.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) İsim söyle.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
çıkarsınız MİT Müsteşarından sorarsınız
onun kim olduğunu.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İsmini söyle, ismini yoksa müfterisin.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Çamur siyaseti, çamur siyaseti.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, bu açık bir sataşma.
BAŞKAN Sayın
Bostancı buyurun, size de iki dakika süre veriyorum sataşmadan
dolayı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
O zaman müfterisin! Açıkla.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu doğru
bir tavır değil, bu doğru bir siyasi üslup değil.
Şimdi, ben de çıkarım burada 568 bin sayıda
sıralanmış olan 50 CHPli vekil byLock kullanıyor derim,
laf mı bu yani, laf mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hadi bakalım!
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Hadi cevap ver!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) -
Diyorsunuz zaten, diyorsunuz zaten.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Hadi, hodri meydan!
ATİLA SERTEL
(İzmir) Araştırın, araştırın.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Araştırın, araştırın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bülent Bey, bakın, ben eğer böyle bir iddiada bulunursam
burada sayarım, o vekiller de gelip haklarını korurlar.
Bülent Bey, AK PARTİnin
genel başkan yardımcıları var; böyle, ortaya bir tane
belirsiz bir şaibeli isim atıp ondan sonra buradan siyasal amaç
devşirmek kastına yönelik bir dille konuşamazsınız.
Geleceksiniz, her kimse, gördüyseniz, o ismi söyleyeceksiniz, size davayı
-açar açmaz bilmem ama- o genel başkan yardımcısı açacak.
Avukatım, çok mahkemeler gördüm. demek de doğru bir şey
değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Herkes gördü mahkeme, sadece sen mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) İnsan tekrar tekrar görebilir, hele böyle iddialarda
bulunuyorsanız, doğru mu yanlış mı; bunu tayin edecek
olan mutlaka mahkemelerdir. O yüzden
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Mahkemelerse niye sorgusuz, sualsiz herkesi içeri
alıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla)
ahlaki olan böyle bir şey söylüyorsanız o ismi de
söylemektir. Lütfen, sizi davet ediyorum, gelin o ismi söyleyin.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
MİT elinizde, MİT elinizde, gider öğrenirsiniz.
Numarasını verdim, numarasını verdim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, böyle iddialar, ithamlarda bulunmayalım, bulunursak da açık
açık isim verelim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bülent Bey, kaseti de sen çekmişsin, kaseti. Bülent Tezcan,
kaseti de sen çekmişsin diyorlar kaseti.
BAŞKAN Hukukun
evrensel kaidesidir, hepiniz çok iyi bilirsiniz ki her müddei
iddiasını ispata mecburdur. Lütfen, ya iddiada
bulunmayacaksınız ya da iddianızı delillendireceğiniz
birtakım bilgi, belgelerle isim vererek ifade edeceksiniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, ya açıklar ya da Bülent Beyi
müfteri ilan ediyoruz. Ya açıklar ya müfteri ilan ediyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Müfteri, müfteri, çamur at siyaseti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tabii tabii,
öyle diyorlar ama, bir genel başkan yardımcısı
yapmış diyorlar kaseti.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Çamurun izi
elinizde kalır ama, çamurun izi elinizde kalır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Baykala
yapılan kaseti bir genel başkan yardımcısı
yapmış diyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kaset siyaseti
çıktı meydana.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az önceki
Bülent Tezcan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasına
geçiyoruz.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Hüda Kaya (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
YUSUF BAŞER (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Normalde, dün 5inci maddede konuşacaktım,
bugün 6ncı maddede ancak konuşabiliyorum. 5inci maddede savaş
kararı almakla ilgili bir içerik vardı, neden tekrar bugün onu gündem
edeceğim? Bugün, Sayın Cumhurbaşkanı Elinde silah olan
terörist ile elinde doları, eurosu olan terörist arasında bir fark
yoktur. dedi.
Değerli arkadaşlar, bu, evet, isabetli mi
değil mi? Sayın Sümeyye Erdoğanın eşi Selçuk
Bayraktar İHA sebebiyle -satın alınma, verme sebebiyle- 36
milyon 777 bin dolar kazanırken gariban halkın cebindeki birkaç yüz
doları, euroyu piyasaya satsın diye kampanya açmak samimiyetli
değildir arkadaşlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne alaka, ne
alaka?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ne oldu,
İHAlar hoşunuza gitmedi mi, ne oldu?
HÜDA KAYA (Devamla) Bizim gariban
insanımızın, bizim gariban halkımızın evladı
sınırlarda, orada burada hayatını verirken
milletvekillerinin ve bütün yöneticilerin evlatlarından tek birisi bedel ödemiş
değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
Sayın Kaya, siz de şahsiyatla
uğraşmayın. Burada olmayan isimlerle ilgili
HÜDA KAYA (Devamla) Bizim gariban
insanımız, belki 300-500 doları, eurosu var ya da yok, onlar
kendi ekmek paralarının derdindeyken, kusura bakmayın, birileri
milyar dolarları cebine doldururken, kazanç sağlarken, devletten bile
kazancını dolar üzerinden tahsil ederken siz bunu halkımıza
anlatamazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İHAlar teröristi
vuruyor.
HÜDA KAYA (Devamla) Bu ülkede asgari ücret
açlık sınırının altındayken insanlara,
doları, euroyu elinde tutana Teröristlikten farksız. diyemezsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne alakası
var?
HÜDA KAYA (Devamla) Bu, halkımıza
karşı en kötü bir ithamdır, halkımıza güvenmemektir,
açlık sınırının altında yaşayan
insanlarımızın içinde bulunduğu şartları
görmezden gelmektir, hakikati fark etmemektir.
Uluslararası insan hakları
kurumlarında Türkiye şu anda altlarda oynuyor sevgili
arkadaşlar. 100 binden fazla kamu emekçisi işinden atıldı,
sadece kamu emekçisi değil, sivil olanlarda da... Oğlum da işte,
İstanbul Büyükşehirden niçin atıldı? Hüda Kayanın
oğlu olduğu için atıldı.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) PKKyı
desteklediği için.
HÜDA KAYA (Devamla) Diğer oğlumun Hüda
Kayanın oğlu olduğu için kaburga kemikleri
kırıldı. Siz, işte bu şekilde
insanlarımızın
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne zaman
girmiş, bizim dönemde mi?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Oğlunuz terör
örgütüne destek verdiği için.
HÜDA KAYA (Devamla) Evet, evet, biz kimin teröre
destek verdiğini çok iyi biliyoruz.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) PKKya destek
verdiği için. Oğlunun sorunu...
HÜDA KAYA (Devamla) Tırların nereye
gittiğini çok iyi biliyoruz. Bu ülkede
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Nereye
gidiyormuş, nereye gidiyormuş tırlar?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) PKK, terör
örgütü müdür; söyler misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
HÜDA KAYA (Devamla) Elhamdülillah, benim
hayatıma doğrudan başka hiçbir şey
yansımamıştır. Bunu sizin anlayabilmeniz için biraz tabii
aklıselimle olaya bakmak gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sevgili arkadaşlar, bakın, özellikle
AKPli arkadaşlarım, MAZLUMDERi hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
MAZLUMDER, bu ülkede yıllarca İslami camianın insan hakları
mücadelesi konusunda yüz akı emekler ortaya koymuş olan bir kurumdur.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Geçin
onları, geçin. Arkasına saklanmayın.
HÜDA KAYA (Devamla) Saldırmayın,
dinleyin, dinlemeyi öğrenin, saygıyı öğrenin.
MAZLUMDERe neden soruşturma açıldı?
Neden açıldı, çok iyi biliyorsunuz. Surdaki vahşeti
raporlaştırdıkları, yazdıkları için. İtham
ne? Devlet görevlilerinin uluslararası mahkemelerde
yargılanmasına sebep olacak delilleri yayınlamaktan dolayı
MAZLUMDERe soruşturma açılıyor. Eski MAZLUMDER
Başkanı, akademisyenler görevden atılıyor. Ömer
Gergerlioğlunu hepiniz biliyorsunuz. Suçu ne? Sadece Bu ülkede kan
dökülmesin, barış olsun. diyor.
Arkadaşlar, barış olsun diyenleri
görevlerinden atmakla, açlık sınırının altındaki
insanların dolarına, eurosuna göz dikmekle özgürce bir anayasa
gerçekleştiremeyiz. Birbirimizi dinlemeye gayret edelim. Saygı
göstermeye dikkat edelim. Halkımızın yaşam
şartlarına dikkat edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) Gelecek Türkiyeyi daha güzel
bir şekilde kuracağız inşallah değerli
arkadaşlar.
Ve ilkeler arkadaşlar, bu ilkeler bizim için de
gerekli, başkaları için de gerekli. Biz muhalefetin,
düşünenlerin, sorgulayanların, eleştirenlerin ilkelere,
anayasaya sadık kalmasını teklif ederken, tavsiye ederken
eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı bile Ben bu Anayasaya
güvenmiyorum, saymıyorum. diyorsa, bir bakan kalkıp Sana ne
! l
harfi işte, ben kullanmak istemem o kelimeyi- diyorsa, peki bu ilkelere
kim sadık kalacak, bu ülkenin vatandaşı ne yapacak? Seçimlerde
hatırlarsınız, sosyal medyada çok çıktı, sandıkta
gizli verdiği oyu telefonuyla çekip sosyal medyada
yayınladığı için insanlarımızın oyları
iptal edildi arkadaşlar.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Yok öyle bir
şey.
HÜDA KAYA (Devamla) Vatandaşa yönelik
ilkeleri uyguluyorsak kendimiz de bu ilkelere sadık kalmalıyız,
sadık olmayacaksak bu anayasayı çıkarmanın bir manası
kalmıyor.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece, 6ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylaması
yapılacaktır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Gizli
BAŞKAN - Siz saygıdeğer
milletvekillerimizden istirhamımız, yine Komisyon ve Hükûmet
sıralarını görevli arkadaşlara bırakalım; kâtip
üyelerimiz, idare amirlerimiz, Meclis Başkanlık Divanı
üyelerimiz ve uzmanlarımıza.
Yine, kürsüyü hakeza, aynı şekilde
boş bırakmanız
Ve tüm milletvekillerimiz yerinde otursun.
Sayın milletvekilleri, bir kez, bugüne dair bir
hatırlatma daha yapacağım gizli oylamanın esaslarıyla
ilgili: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden
Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adanadan başlayarak
Denizliye kadar, Denizli dâhil ve Diyarbakırdan başlayarak
İstanbula kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki kâtip
üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine kadar, Mardin dâhil ve
Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil adı okunan
milletvekiline -sayın milletvekillerimiz şimdi otursunlar yerlerine
adı okunmayan sayın milletvekiline pul ve zarf vermiyoruz- ad
defterinde işaretleyerek, kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir.
Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı çekimser
oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, adını ad
defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır.
Bilahare, oy verme yerinden çıkacak olan üye oy
pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün
önündeki oy kutusuna atacaktır.
Değerli milletvekilleri, şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Evet, arkadaşlar, usulüne uygun
bir şekilde kullanmaya devam ediyoruz lütfen.
Buyurun, teşekkür ediyoruz.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oy kullanmayan
sayın üyemiz kaldı mı? Yok.
O hâlde oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, görevli
arkadaşlardan oy kupalarını kaldırmalarını rica
ediyorum.
Başkanlık
Divanı üyelerimizi sağımdaki ve solumdaki alana istirham
ediyorum.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 483
Kabul : 343
Ret : 137
Boş : 2
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi Mücahit
Durmuşoğlu
Ankara Osmaniye
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 2709 sayılı Kanunun 101 inci
maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
A. Adaylık ve seçimi
MADDE 101-Cumhurbaşkanı, kırk
yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış,
milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk vatandaşları
arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi
beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına,
siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli
oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini
almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday
gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilen
milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli
oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı
seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı
izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk
oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli
oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.
İkinci oylamaya katılmaya hak
kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması
halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki
sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci
oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum
şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt
çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı
seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu
alamaması halinde, sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir.
Seçimlerin tamamlanamaması halinde,
yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut
Cumhurbaşkanının görevi devam eder.
Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
BAŞKAN 7nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Edip Semih Yalçının.
Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA EDİP SEMİH YALÇIN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliğiyle ilgili
konuşmama başlarken geçmişi biraz olsun hatırlatmak
gereğinden hareket edeceğim. Malumunuz, Türkiyenin devasa bir
yönetim krizine yuvarlandığı bir atmosferde Gezi olayları
ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi vakalarla cumhuriyet tarihinde benzeri
görülmedik terör eylemleri vaziyeti büsbütün tahammül edilmez hâle
getirmişti. Türkiye, 15 Temmuzda vatan kaybının sınır
hattına gelmiştir; yine ülkemiz işgal tehlikesiyle
karşı karşıya kalmış, iç savaşa savrulmaktan
kıl payı kurtulmuştur. Devletimiz yıkılmaktan,
milletimiz parçalanmakta olmaktan, ilanı yapılmamış bir
Sevrle karşı karşıya gelmekten, hatta daha
acınası bir durumu yaşamaktan son anda kurtulmuştur yani
vatanın elden gitmesine ramak kalmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, maalesef,
Türkiye hâlâ devasa tehditlerin hedefindedir zira ülkemizi Suriye ve Irak gibi
etnik ve mezhep temelli bölmek isteyenlerin planları
dolaşımdadır. Dolayısıyla, ne pahasına olursa
olsun Milliyetçi Hareket Partisinin ve Türk milliyetçilerinin Türkiye
Cumhuriyeti devletini hukuk sınırlarına tekrar çekmek gibi
muazzam, ihmale kurban edilemez bir sorumluluğu vardır. Bu
sorumluluk, ülkemizde fiilî duruma neden olan uygulamaları bir anayasal
düzenlemeyle sonlandırarak kararı milletin vermesini
sağlamaktır, amaç budur. Yeni krizleri önlemek, gittikçe kabaran kaos
dalgasını durdurabilmek için devlet yönetiminde hukuk ve sistemik
kuralları hâkim kılmak Milliyetçi Hareket Partisinin tarihî
görevidir. Bu sebeple, Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli 15 Temmuzdan sonra bambaşka bir mecraya kayan Türkiyenin hukukun
üstünlüğüne tekrar kavuşturulmasını elzem görmüştür.
Milliyetçi Hareket Partisi, 15 Temmuzdan sonra Türkiyenin uzun süreli fiilî
yükle daha fazla gidemeyeceğini, gitse bile ilk büyük tehlikeyle
karşılaştığında düşeceğini
görmüştür. Bunun içindir ki Milliyetçi Hareket Partisi inisiyatif alma
ihtiyacı duymuştur. Partimiz En büyük tehlike, en yakın
tehlikedir. gerçeğinden yola çıkmıştır. Milliyetçi
Hareket Partisinin önündeki en önemli hedeflerden biri, devleti yaşatmak
için toplumsal sözleşmeyi yenilemek, herkesin hukuki
sınırlarını yeniden tarif ve tanımlamak ve buna da şartsız
bağlı kalmaktır. Bilinmelidir ki Anayasa değişikliği
teklifi etrafında tartışılan, rejim değildir ve de
olmayacaktır. Yaratılmak istenen toplumsal algının aksine,
üzerinde tahribat yapılan, tartışmalara ve uzlaşmaz fikir
ayrılıklarına neden olan, hükûmet etme sisteminin
niteliğidir. Türkiye yüz kırk yıldır bir fiilî yönetim
sorunuyla boğuşmakta olup bu meselenin kökleri aynı zamanda da
eskiye dayanan bir açmaza da işaret etmektedir. Türkiye, bugün, aynen
cumhuriyetin ilanından hemen önce Atatürk döneminde yaşanan siyasi
kriz ve benzeri bir tıkanmanın bir tür kördüğümünü
yaşamaktadır. O bakımdan, Türkiyenin gündemini
hukuksuzluğun işgal ve tayin etmesi önlenmelidir. Siyasetin toplumsal
sözleşme yerine, fiilî durum tarafından şekillendirilmesine son
verilmelidir. Yenisi yazılarak veya yapılarak tüm sorunların
çözüleceğine inanılan anayasal tartışmalar, mutabakata
dayalı çözüme mutlak surette kavuşturulmalıdır.
On yıllardır yürürlükteki Anayasa siyaset
paradigmasına etki ve nüfuz, maalesef, edememiştir. Bunun nedeni,
siyasetin Anayasadan veya sistemin ana normlarından değil, güç
ilişkilerinden beslenmesidir. İşte bu, bir fiilî durumdur.
Meşrutiyet yıllarında da bu vardı, tek parti, çok parti
dönemlerinde de bu kafa siyasete kısmen hâkim olmuştu. Türkiye,
Cumhurbaşkanının millet tarafından seçildiği andan itibaren
farklı bir yörüngeye, başka bir evreye sokulmuştur. Bunu telafi
etmek, normalleşip gerçeklerle yüzleşmek, sonra da gerekirse
hesaplaşmak lazımdır. Bu gerçeklerin
ışığında, Milliyetçi Hareket Partisi toplumsal
sözleşme ve sistemin ana kuralları tarafından yönü ve çapı
belirlenmiş bir siyasete süratle geçilmesi zaruretini tespit
etmiştir, kanun devleti yerine hukuk devletini siyasetin merkezine
yerleştirmeyi hedeflemiştir, siyasal alanda tekel yaratıp
politik alternatiflerin sıfıra çekilmesine engel olmak üzere hamle
yapmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, lütfen dikkat
ediniz, dün Anayasanın kimliği olur mu? diyenler bugün bunu
ağızlarına almamaya özen göstermektedirler. Dün Anayasanın
ilk 4 maddesi üzerinde spekülasyon yapanlar bugün hemen hemen kalmamıştır.
Dün Anayasadan Türklüğün çıkarılması konuşulurken
bugün buna değinen birkaç bölücü dışında kimse
kalmamıştır. Velhasıl, Milliyetçi Hareket Partisi millî,
ahlaklı, ilkeli, tutarlı ve ne yaptığını bilen
bir siyaset anlayışıyla yoluna devam etmektedir. Partimiz
demokrasiye bağlı olduğundan Anayasa değişikliği
söz konusuyken millete gitmekte sakınca görmemiştir, görmeyecektir.
Varlığını sadece millete borçlu olan Milliyetçi Hareket
Partisi, emanetin sahibine gitmekten bugüne kadar asla
kaçmamıştır. İşte, partimizin
Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini aşan
fiilî uygulamaları dolayısıyla gündeme getirdiği Anayasa
değişikliği görüşü, bir kısım medya ve siyasi çevrelerde
suni olarak yaratılan olumsuz tepkilere bakarak değil, bütün bu
gerçekler dikkate alınarak yorumlanmalıdır. Milliyetçi Hareket
Partisinin teklif ve görüşleri siyasi ön yargılardan uzak
değerlendirilmelidir, sağduyu ve soğukkanlılıkla ele
alınmalıdır, kör polemiklere ve cepheleşmelere kurban
edilmemelidir. Bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisinin amacı
bağcıyı dövmek ya da ihya etmek değil, üzüm yemek ve o
üzümü millete de ikram etmektir. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisinin
çıkışının dayanak ve gerekçeleri iyi anlaşılmalı,
bütün değerlendirmeler de bu çerçevede yapılmalıdır çünkü
bu konuya aklıselimle yaklaşılması sadece ve sadece MHPnin
değil, bütün Türkiyenin hayrına ve çıkarına
olacaktır. O hâlde hiç kimse bunun aksini bize dayatmaya kalkmasın.
Zira iktidarın bunu rafa kaldırdığına, Milliyetçi
Hareket Partisinin durup dururken yeniden gündeme getirdiğine dair
iddialar asla gerçeği yansıtmamaktadır.
Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan geçen yıl Meclisin açılışında
yaptığı konuşmada başkanlık sisteminden
vazgeçmediğini, Anayasa değişikliğinden bahisle açık
bir şekilde ortaya koymuştur. Diğer taraftan, Başbakan
Sayın Binali Yıldırım da parti kurultayında
hedeflerinin başkanlık modelini hayata geçirmek olduğunun
altını defalarca çizmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, esasen Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesine
dair Anayasa değişikliğinin yapılması ve
sonrasında Cumhurbaşkanı seçiminde Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğanın aldığı yüksek orandaki oy,
AKPnin başkanlık modelini ısrarla savunmasına ve hayata geçirme
çabasına zemin hazırlamıştır. Bu anlamda, yüzde 52 oy
alan Sayın Erdoğanın sağladığı halk
desteği, iktidarın bu yoldaki cesaretini
artırmıştır. Bu durumda -demokrasilerde halk iradesinin
üstünlüğü tartışılmayacağına göre- fiilî
başkanlığının yolunun halk oylarıyla birlikte
açıldığı artık kabul edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika veriyorum, isterseniz
tamamlayın.
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla) Çok
teşekkür ediyorum.
Bu kriz, 15 Temmuz sonrasında daha
derinleştiği andan itibaren Milliyetçi Hareket Partisinin bu
çıkışı söz konusu olmuştur. Türkiyenin köşeye
atılmış veya ihmal edilmiş bir meselesi değildir;
sadece son, mevcut iktidar dönemi içerisinde de tartışılmış
bir hadise değildir. Son yıllarda, özellikle merhum Özaldan itibaren
bugüne kadar değişik zamanda ama konjonktürel olarak gündeme
getirilmek suretiyle kamuoyuna sunulmuş fakat yapılan
tartışmalar sonrasında Meclise gelme kabiliyetini
gösterememiştir. Bu konudaki değişikliğin temel sebebi, 15
Temmuzda hep birlikte yaşadığımız hadiselerdir. 15
Temmuz bir dönüm noktasıdır. 15 Temmuz ve sonrasındaki
problemleri insanımız Türkiye Büyük Millet Meclisi marifetiyle veya
kendi iradesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla)
halledemediği takdirde bu ülkede daha büyük
sıkıntıların çıkacağı noktasından
hareketle böyle bir gelişmenin meydana geldiğini size izah etmeye
çalıştım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yalçın.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Vekilim,
kullanılan oyların yüzde 52sini aldı, halkın yüzde 52sini
almadı!
BAŞKAN Şimdi söz sırası,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Doraya aittir.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik
teklifinin 7nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni bir anayasa
yapımında veya Anayasada yapılacak kapsamlı
değişikliklerde işletilen müzakere süreci, en az sonuç kadar
önemlidir. Demokratik, katılımcı, uzlaşıcı bir
süreç benimsendiği takdirde, demokratik meşruiyete sahip, toplumun
her kesiminin kabul edebileceği geniş toplumsal bir mutabakata
dayanan yeni bir anayasa yapılabilir.
Ülkemizde barış ve demokratik ilerlemeyle
ilgili olarak yapısal bir kamuoyu diyaloğunun
başlatılmasını, ayrıca barış ve demokrasinin
inşasıyla ilgili yeni platformlar yaratma ve var olanların
genişletmesini amaçlamak durumundayız. Bunu başarmak adına,
farklı toplumsal kesimlerin demokrasinin inşası ve çeşitli
kademelerde güçlendirilmesine dair bilgi, endişe ve önerilerini açık
bir şekilde paylaşabileceği bir konumda olabileceği kapsayıcı,
samimi ve yapısal bir tartışma ortamını teşvik
edecek tedbirleri almakla da yükümlüyüz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi içerisinde bulunduğumuz OHAL sürecinde bunun
asgari düzeyde dahi mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla, OHAL sürecinde yapılacak kapsamlı bir
değişikliğin yeni krizlere ve çeşitli düzeylerde yeni
tartışmalara zemin hazırlayacağını da hepimiz
öngörülü ve belli bir tecrübeye sahip siyasetçiler olarak görebilmeliyiz, idrak
edebilmeliyiz. Buna karşın, uzlaşı ve katılıma
dayanan bir süreci işletmek yerine, halkın ortak
anayasasını yapmak yerine tek bir partinin veya iki partinin
anayasasını yapmak anayasayı demokratik meşruiyetten yoksun
bırakacaktır. Bunu AK PARTİli milletvekilleri, ve MHPli
milletvekilleri de biliyor, en azından bildiklerine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, haftalardır
üzerinde tartışmalar yürüttüğümüz değişiklik teklifi
ve bu değişiklik teklifinin oluşturulma biçimine dair makul bir
gözlem yapıldığında şu çok açık olarak
görülmektedir: Bu bir uzlaşı anayasası değildir, bu bir
dayatma anayasası olacaktır. Sürekli atıf
yaptığımız Millî irade buna karar verecek, halk
referandumda tercihini yapacaktır. söylemi de gerçeği yansıtmamaktadır,
bunu bizim kadar sizler de biliyorsunuz çünkü ülkemizde hâlihazırda özgür
bir referandum ortamı da bulunmamaktadır, ağır OHAL
uygulamaları bunun önünde en büyük engeldir.
Özetle söylersek, referandum bu dayatmacı
Anayasa değişikliğine meşruiyet kazandırmaya yeterli
değildir. Çünkü, referandum, uzlaşıya dayalı bir
anayasanın halk tarafından desteklendiğini göstermek
bakımından önemlidir. Çünkü, referandum, uzlaşıya
dayalı bir anayasanın halk tarafından desteklendiğini
göstermek bakımından önemlidir. Tekrar belirtelim, referandumun
uzlaşıya dayalı bir anayasanın halk tarafından
desteklendiğini göstermek bakımından gerçekten çok önemli
olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa değişikliği gibi toplumun genelini
ilgilendiren bir referandum 2 partinin tabanının diğer 2
partinin tabanından daha büyük olduğu varsayımıyla
çoğunluğun azınlığa tahakkümünü tescillemek
değildir. Referandumda halk neyi oylayacağının bilgisine
dahi tam olarak sahip değildir. Bunun en açık örneği, Meclis
televizyonunun bu görüşmelerde canlı yayın yapmıyor
oluşudur. Bu konuda dün gece Genel Kurulda yaşanan üzücü kavgalar
neticesinde iktidar partisi temsilcileri demiştir ki: Bu kürsü millî
iradenin kürsüsüdür. Bu kürsünün birileri tarafından işgal edilmesini
kabul edemeyiz. Bununla ilgili olarak iktidar partisine şunu
hatırlatmak isterim: Çok büyük kıymet atfettiğimiz bu millî
irade kürsüsünde neler konuşulduğunu halk izleyebilirse bu kürsü
gerçek kıymetine işte ancak o zaman kavuşabilir. Dolayısıyla,
milletten gizlenen, milletin izlemesi için canlı yayın imkânı
dahi sağlanmayan bir millî irade kürsüsü savunuculuğu yapmak, samimi
bir yaklaşım asla değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa değişikliği bağlamında
ülkenin bekası tartışılıyor. Ülke bekasından
bahsederken ülkenin ciddi bir bölünme tehlikesi
yaşadığından bahsedilmektedir. Öncelikle şunun
altını çizmek isterim: Bölünme tehlikesi yaşayan bir ülkede
alınabilecek en makul tedbir birleştirici politikalar üretmektir,
çoğulcu ve demokratik politikalar üretmektir, birliktelik motivasyonunu
güçlendirecek, sağlamlaştıracak politikalar üretmektir. Elbette,
bunun ilk adımı da sivil siyasetin sesini duyurabileceği özgür
bir zemin yaratmaktır.
Değerli milletvekilleri, elbette, hepimiz
ülkemizdeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yaşam
tarzından tutalım, etnisite ve inanç ekseninde ciddi yarılmalar
yaşanmaktadır. Tabii, şunun özellikle farkında
olmalıyız. Toplumda yaşanan bu yarılmaların en büyük
sorumlularından birisi de, mevcut 12 Eylül darbe anayasasıdır.
12 Eylül cunta anayasası da OHAL koşullarında
hazırlanıp topluma dayatılmış idi. Ancak
geldiğimiz noktada, bunun ne kadar hatalı olduğu ve ne denli
telafi edilemez sorunlara yol açtığını hep birlikte
yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında ülkenin beka sorunu, bölünme tehlikesi ve
toplumsal fay hatlarının derinleşmesi meselesi, 1921
Anayasası'ndan vazgeçmekle birlikte başlayan bir süreçtir. 1921
sürecinden sonra, farklılıklar dışlandı ve sistemde
temsil edilmeyenler sistemle mücadele etmeye başladı. Başta
Kürtler olmak üzere kimlikleri inkâr edilen farklı toplumsal kesimlerin
duygudaşlıkları büyük yaralar almış
bulunmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye toplumunun
farklı kesimleri, farklı dilleri, farklı inançları
kendilerini dışlanmış hissetmektedirler çünkü Anayasa'da
kendilerini göremiyorlar çünkü dışlayıcı bir anayasa
mevcut.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başkanlık sistemi tartışmaları ya da
partili Cumhurbaşkanlığı tartışmaları
açlıktan can çekişilen bir ortamda insanlara Pastanızı,
kremalı mı yoksa kremasız mı istersiniz? diye sormaya
benzer.
Bu Anayasa'yla bugünkü Türkiye toplumunun idare
edilemeyeceğini hepimiz kavramak durumundayız. Bu teklif edilen
değişikliklerle oluşacak yeni anayasayla da çoğulcu bir
yapıya sahip olan Türkiye toplumu idare edilemez çünkü bu
değişiklik teklifi, toplumun temel hiçbir meselesini çözmeye
odaklanmamıştır. İnsanlar güvenliklerini sağlayacak,
kendilerine hizmet edecek ama özgürlüklerini kısıtlamayan ve gücü tek
elde toplamayan bir devlet istemektedirler. Ama biz şu an bunun tam aksini
yapmaya çalışmaktayız. Katı ve merkeziyetçi bir
yapıyı daha da içinden çıkılmaz bir noktaya
taşımaya çalışıyoruz. Sivil toplum neredeyse yok
edildi. Akademik, entelektüel hayat neredeyse bitmiş vaziyette. Herkes
iktidara göre takiyeci bir pozisyon almak durumunda kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Cumhurbaşkanının yetkilerinin, Anayasa
tartışmasının önüne geçmiş olması kaygı
vericidir. Öncelikle toplum sözleşmesi ortaya konulmalıdır. Önce
özgürlükler garanti altına alınmalıdır, önce denge ve
denetim mekanizmaları düzenlenmelidir. Nasıl bir yasama? sorusuna
nitelikli bir cevap verilmelidir çünkü bugün hepimizin temel ortak sorunu,
antidemokratik bir Anayasa'ya sahip olmamızdır. Bugünkü Anayasa'da
hukukun üstünlüğü sadece bir ilke olarak bulunmaktadır, temeli
sağlam değildir. Uygulamada hukukun üstünlüğü asla mevcut
değildir.
Bu teklifle de yüksek yargı
organlarının bir parti tarafından, aynı zamanda bir parti
genel başkanı olarak Cumhurbaşkanı tarafından
atanması öngörülmektedir. Bu, son derece tehlikelidir. Bir ülkede
yargı mekanizması bir kişinin ya da bir siyasi partinin tekeline
bırakılamaz. O zaman bağımsız ve tarafsız
yargıdan bahsetmek asla mümkün olamaz. Bu teklifle öngörülen, partili bir
yargı sistemidir aslında.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; devlet, vatandaşların denetleyebileceği
yapıda olmalıdır. Bu da ancak erkler
ayrılığıyla mümkün olabilmektedir yani yürütme, yargı
ve yasamanın farklı yapılarda, kurumlarda olması gerekmektedir,
bir kişinin tekelinde asla olmaması gerekir. Bir kişi ya da
partiye her şeyi denetimsizce kontrol etme, tayin etme yetkisi vermek, her
şeyden önce, her zaman vurgulamış olduğumuz gibi,
çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmamızı
engelleyecektir, Avrupa Birliği sürecinin ilerlemesine bir pranga
teşkil edecektir.
Buradan bir kez daha sesleniyorum: 24üncü Dönemde
bütün partilerin eşit katılımıyla ve Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa hiçbir zaman isimleri dahi zikredilmeyen bütün
farklılıklar Meclise davet edilerek bir anayasa yapılmaya
çalışıldı ama becerilemedi. Bunu tekrar denemek
zorundayız. Türkiyenin içinde bulunduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL DORA (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamamlayın isterseniz.
EROL DORA (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, öncelikle bir dakikalık fırsat daha verdiniz.
Gerçekten, Türkiye, çok zor bir süreçten geçmekte.
Bugün bütün küresel güçlerin Orta Doğuya inip tekrar Orta Doğuyu
yapılandırmaya çalıştıkları bir dönemde bizim
Türkiye Cumhuriyeti halkları, vatandaşları olarak kenetlenmemiz
gerektiğine inanıyorum. Başta Kürt sorunu olmak üzere bizim düşüncemiz
şudur: Bugün Orta Doğuda 40 milyon Kürt yaşamaktadır. Biz
bırakalım Amerikayla, Rusyayla ilişki geliştirmeyi, esas,
biz, kendi komşularımızla, birlikte
yaşadığımız halklarla ilişkileri
geliştirmeliyiz. Hepimiz bu ülkede binlerce senelik tarihî mazileri olan
halklarız. Onun için diyorum: Gelin, Kürtlerle bir ittifaka girin,
diğer inançlar, ezilmiş halklarla da; bu vesileyle, çağdaş,
demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte inşa edelim ve ne Avrupaya ne
Amerikaya ne Rusyaya herhangi bir ihtiyacımız olmasın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dora.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, duayen siyaset adamı Antalya Milletvekili
Sayın Deniz Baykalda. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda şahsınız adına
söz talebiniz de var, emsal teşkil etmemek kaydıyla
birleştiriyorum ve süreniz on beş dakikadır.
Buyurun Sayın Baykal.
CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Anayasamızın 101inci maddesindeki düzenlemeyi değerlendiren bu
Anayasa teklifi paketinin 7nci maddesini konuşuyoruz. Bu 7nci madde,
seçilecek olan cumhurbaşkanının aynı zamanda partiyle
ilişkisini sürdürmeye devam etmesini ve partisinin genel başkanı
olarak görev yapmasını mümkün kılan bir anlayışı
düzenlemiştir. Yani bu paket eğer yürürlüğe girecek olursa
seçilecek olan kişi, Anayasada anlatılan olağanüstü geniş
yetkileri kullanıyor olmasının yanı sıra, aynı
zamanda da bir siyasi parti genel başkanı olarak o genel
başkanın kullanabileceği tüm yetkileri de kullanmaya devam edecektir.
Yani Cumhurbaşkanlığı parti genel
başkanlığıyla birleşmektedir. Bu, aslında
Canım, herkesin bir siyasi anlayışı var; o siyasi
anlayışını içinde taşıyor olmasının ne
sakıncası var? Geçmiş cumhurbaşkanlarının da bir
siyasi görüşü vardı; o bakımdan, bir sakınca
oluşturmaz. gibi bir anlayışla değerlendiriliyor. Durum
pek öyle değil değerli arkadaşlarım. Elbette herkesin bir
siyasi tercihi vardır. Hâkimin de bir siyasi tercihi vardır, cumhurbaşkanının
da bir siyasi tercihi vardır; daima vardır, her zaman vardır,
her yerde vardır. Buradaki mesele, bir makamda bulunan kişinin
subjektif siyasi tercihe sahip olup olmaması meselesi değil; bir
makamda bulunan kimsenin kurumsal bir düzenlemeyle bir siyasi partiyi resmen
temsil etme kimliğine sahip olarak, aynı anda Cumhurbaşkanı
olarak görev yapıyor olmasıdır. Bu, subjektif bir olay
değil, objektif, kurumsal bir tablodur; bu, kuvvetler
ayrımını, Cumhurbaşkanının konumunu, siyasi
partiler arası ilişkileri temelden çok ciddi şekilde etkiler.
Değerli arkadaşlarım, bu şu
demektir: Aslında bir siyasi parti başkanı Millî Güvenlik
Kuruluna girecek demektir ama bir tek siyasi parti başkanı
girecektir, diğer siyasi parti genel başkanları Millî Güvenlik
Kuruluna girmeyecektir, giremeyecektir.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Şimdi de girmiyor.
DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bir siyasi parti genel
başkanı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Şimdi Başbakan
giriyor.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Başbakan giriyor,
Başbakan olarak giriyor. Bir; başbakanlığı
kaldırıyoruz.
Şimdi, bir siyasi parti genel başkanı
devletin bütün temel kurumlarına siyasi parti başkanı olarak
gelecektir. 700 trilyonluk, katrilyonluk bir bütçeyi bir parti genel
başkanı doğrudan harcayacaktır, o bütçeyi o
şekillendirecektir. Cumhurbaşkanı bir siyasi parti genel
başkanı olursa bu Anayasada var olan, var olduğunu artık
aklı başında herkesin teslim ettiği
yanlışlıkların tümü katlanarak artacaktır ve
Anayasadaki şikâyetçi olunması gereken yanlışlıklar
bu Anayasayı çığırından çıkaracaktır.
Değerli arkadaşlarım, genel başkan
Parlamentoya girecek olan milletvekillerinin kendi partisiyle ilgili
olanlarını belirleyecektir. Yüksek Seçim Kuruluna listeyi genel
başkan verecektir ve o genel başkan Parlamentoyu elinde
tutacaktır ve yasama organı ile yürütme organı arasındaki
ilişkiler herhangi bir başkanlık rejiminde kabul edilemeyecek
ölçüde iç içe geçmiş olacaktır.
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi
üyelerini ataması yanlıştır. Niye yanlıştır?
Cumhurbaşkanı bir kişi olarak hukukun kendi iç dinamiklerine
bırakması gereken bir konuyu kendi siyasi kimliği içinde
belirleyecektir. Bu, yanlıştır ama eğer o bir siyasi parti
genel başkanı ise aynı zamanda, onun Anayasa Mahkemesi üyelerini
belirlemesi çok daha büyük bir yanlıştır. O Anayasa Mahkemesi ki
Cumhurbaşkanını yargılayabilecektir.
Cumhurbaşkanını ve diğer yetkilileri yargılayabilecek
olan bir mahkemeyi biz bir siyasi
parti genel başkanına belirletiyor olacağız.
HSYKyı bir genel başkanın
belirlemesi kabul edilemez, düşünülemez ama şimdi
Cumhurbaşkanlığı kimliğinin arkasında bir siyasi
parti genel başkanı olarak da, onun ayrılmaz bir parçası
olarak HSYKyı belirleyecektir.
Cumhurbaşkanının Meclisi feshetmesi
doğru değildir. Başkanlık rejimlerinde böyle bir uygulama
yoktur, yanlıştır ama bir siyasi parti genel
başkanının Meclisi belirlemesi hepten yanlıştır. O
Meclis ki millî iradenin yegâne ve gerçek temsilcisidir, bütün milletin
temsilcisidir; o Cumhurbaşkanı ki seçime katılan
çoğunluğun, sadece seçime katılan çoğunluğun 1
fazlasının oyuyla seçilmiş olan insandır. Yani en fazla, katılanların
çoğunluğunu temsil eden, yüzde 50nin altında olan bir siyasi
ağırlığı, millî iradenin tamamını, milletin
yüzde 100ünü temsil edenin yetkisini elinden alır şekilde bir düzenleme
getiriyoruz. Ve bunu şimdi bir siyasi parti kimliği içinde de kullanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, olağanüstü
hâl ilan edecektir Cumhurbaşkanı, bu da yanlıştır,
böyle bir yetki yok, dünyada yok, diğer başkanlık rejimlerinde
yok. Olağanüstü hâlde kararnameyi çıkaracak, olağanüstü hâl
kararnamesi yapacak. Daha önce de ifade ettik, olağanüstü hâl
kararnamesiyle Anayasayı değiştirse ona Dur. diyecek bir
merci yok.
Değerli arkadaşlarım, bu
çelişkiler ve Cumhurbaşkanına tanınan imtiyazların,
dokunulmazlıkların, sorumsuzlukların, fiilen
yargılanamazlıkların, fiilen sorgulanamazlıkların bir
siyasi parti genel başkanına da teşmil edilmesi hem demokratik
siyasi rekabeti çok ciddi şekilde zaafa uğratacaktır ve bu
yönüyle hiçbir şekilde kabul edilemezdir. Böylece, siz, devleti sadece bir
partiye indirgemiş olmuyorsunuz, bir siyasi partiyi de devletin partisi
hâline dönüştürmüş oluyorsunuz; devlet ile millet ilişkisini
devlet ile bir siyasi parti arasındaki ilişkiye indirgemiş
oluyorsunuz. Bu, çok tehlikelidir, bu, egemenliğin çatlatılması
anlamına gelmektedir, parçalanması anlamına gelmektedir ve millî
iradenin sadece bir rüknü, bir cüzü olan bir siyasi partiye, tüm devlet
aygıtının tüm olağanüstü yetkilerini, normal bir
başkanlık rejiminde de olmayan yetkilerini, yargıdaki
yetkilerini, yasama üzerindeki yetkilerini de kullanmayı ona emanet
etmiş olmaktasınız.
Değerli arkadaşlarım, bu, devleti bir
siyasi partiye indirgemek demektir. Tek parti iktidarı diyordunuz,
anlaşılıyor ki artık tek parti iktidarı yetmiyor;
şimdi, bir tek parti devleti istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım; devlet, millet
ve egemenlik, parti düzeyine geçtiğiniz zaman aynen sürdürülemez. Parti,
millet değildir. Parti, egemenlik değildir. Parti, milletin bir
parçasıdır, bir rüknüdür, cüzüdür. Devlet, milletin kendisidir.
Devletin kullandığı egemenliktir. Devletin egemenlik hakkı
vardır. Devlet, milletin egemenlik hakkını devlet eliyle
kullanır. Millet, o egemenliğin sahibidir; parti, o egemenliğin
sahibi değildir. Partininki egemenlik değil, hegemonyadır. Bir
parti hegemonyası söz konusu olur. Millî egemenliğin yerine bir
siyasi parti hegemonyasını, böylece, ikame etme tehlikesiyle,
tehdidiyle karşı karşıya oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de
rejim değişmiyor, 1920de cumhuriyet dedik, devam ediyoruz. E,
canım 1920de cumhuriyet dedik de 1930da da cumhuriyet, 1950de de
cumhuriyet, 1970de de, 2010da cumhuriyet. Bu, böyle mi? Böyle bir şey
olabilir mi? Elbette, bizim devletimiz bir cumhuriyet olarak kuruldu. Dünyada
pek çok cumhuriyet var. İrandaki de İslam Cumhuriyeti,
Mısırınki de Mübarekin zamanında da bir cumhuriyetti,
şimdi de bir cumhuriyet, Libya da cemahiriyeydi cumhuriyetlerdi, Irak da
cumhuriyet, Suriye de cumhuriyet. Yani cumhuriyetiz diye Gerekeni hayata
geçirdik, mesele yok. mu diyeceğiz? Rejim meselesi kalmadı. mı
diyeceğiz? Cumhuriyet olmak vasfı devam ediyorsa Bir rejim sorunu
yoktur. diyebilecek miyiz? Böyle bir şey söylenebilir mi? Tek parti
cumhuriyet, çok parti cumhuriyet. Değerli arkadaşlarım, ciddi
olalım. Anayasalar aslında bir medeniyet tercihidir. Bu Anayasa
paketi Türkiyenin asırlık medeniyet tercihini değiştirmeye
yöneliktir. Bu paket, bildiğimiz örnekleriyle bir Orta Doğu dikta
rejimini Türkiyeye taşımanın bütün hukuki, anayasal
altyapısına sahiptir. Bu getirilen paket, Türkiyeyi bildiğimiz
bir Orta Doğu dikta rejimine döndürmenin bütün hukuki, anayasal
altyapısını ortaya koymuştur. Bizde dikta olmaz. sözünü
güvence olarak kabul etmemizi istiyorsunuz. Bunları söyleyince Bizde
dikta olmaz. deniliyor. İyi, peki, olmazsa mesele yok diyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, Saddamdan Muaviyeye, Esaddan Yezite kadar nice
isimler bize hiç de yabancı olmayan bir kültürün ürünüdür. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, dünden beri Anayasa tartışmaları bir
seçim olasılığıyla zenginleştirildi. Anayasa
tartışmaları getirilen paketin faziletine birbirimizi ikna
etmekten çıktı, tehdit ve şantaj anlayışının
alenileştiği bir ortama geldik şimdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, erken seçim konusuyla ilgili olarak söylemek
istediğim şudur: Eğer bu bir tehdit ise
yakışıksızdır, eğer bu bir tespit ise
zamansızdır. Eğer bu bir tehdit ise böyle bir tehdidi
Meclisimize de bu Meclisimizdeki hiçbir milletvekiline de yakıştıramam.
(CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizin tehditlerinizi de
çok hatırlıyoruz, çok.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Böyle bir tehdidi
Meclisimize de buradaki teker teker her bir milletvekilimize de
yöneltilmiş bir hakaret sayarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 19-20
yaşındaki gençlerin, bu iktidarın Suriye politikasındaki
hataları sebebiyle
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bu ülke sizin
tehditlerinizi çok gördü, kaos tehditleriniz oldu.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Saygılı ol!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz Anayasa Mahkemesini
bile tehdit ettiniz, Kaos çıkar. dediniz.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim sayın
vekiller, lütfen.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
REŞAT PETEK (Burdur) Unutulmadı bunlar,
unutulmadı Başkan.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Bu ülkenin 19-20
yaşındaki gençlerinin, bu iktidarın yanlış Suriye
politikası dolayısıyla Suriyede, El Babta gözünü
kırpmadan şehit olmaya koştuğu bir ortamda erken seçim
tehdidiyle siyasi sonuç almaya kalkanları kınıyorum değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar) Böyle bir anlayışa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ BAYKAL (Devamla) Sayın
Başkan, iki dakika süre.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakika
veriyorum.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Bir zamanlar bu
devletin himayesinde destek bulan PKKlılara karşı Gabar
Dağında gözünü kırpmadan şehit olan gençlerimizin bu
cesareti, metaneti, vatanseverliği karşısında doksan
yıllık cumhuriyeti tehlikeye atacak bu projeye destek üretmek için
seçim tehdidine boyun eğecek milletvekili varsa onu da kınıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, ayakta alkışlar)
Eğer böyle bir milletvekili varsa, o milletvekiline de yazıklar
olsun, o Meclise de veyl, yazıklar olsun o Meclise de!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir cümle söylemek istiyorum: İlk defa ana muhalefet
partisinin seçimden korktuğuna şahit oluyoruz. Seçim ana muhalefet
partisinin, partilerin korkmayacağı bir iştir. Bunları
tehdit olarak algılamak da ne demek bilmiyorum, bir zafiyettir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Burada, kaset
tehdidine boyun eğenler bize laf söyleyemez! Kaset tehdidine boyun
eğenler bize laf söyleyemez!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
istirham ediyorum
Sayın milletvekilleri
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kaset tehdidine
boyun eğenler bize laf söyleyemez!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sizi dinliyorum, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu
seçim tehdidi Bu paket buradan geçmezse seçim olur. zamanıyla ve
tehdidiyle değil, gerekiyorsa bugünü alınmalıdır. Hodri
meydan! Hodri meydan!
İSMAİL AYDIN (Bursa) Bak,
inanmadılar.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi canım!
Hadi canım, hadi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Gök
konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa
BAŞKAN Buyurun, pek kısa bir söz
veriyorum. Lütfen
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Gök ifade etti ancak belki salonun her yerinden duyulmamış
olabilir, televizyona erişmemiş olabilir. Sayın Genel
Başkanımızın varlığında, Sayın Genel
Başkanımızın talimatlarıyla şu ifadeyi
kullanıyorum: Bugün böyle bir rejim değişikliğine
kalkışmaktansa, bugün akşam gelecek bir erken seçim
kararına Cumhuriyet Halk Partisi tam destek veriyor. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, ayakta alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Benim
uyarım işe yaramış. Uyarım işe yaramış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hodri meydan! diyoruz. Bunu
getirin. Böyle bir tehdidi yapıp da getirmeyenler de namerttir!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Hodri meydan! Haydi
Şimdi
Hodri meydan!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) -
Şimdi hep beraber gidelim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri... (CHP
sıralarından Haydi, haydi sesleri, ayakta alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gürültüyü keselim,
lütfen uğultuyu keselim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, söz sırası,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, ömrünü bu işe
adamış, benim de Değerli Hocam, İstanbul Milletvekili
Sayın Burhan Kuzuda.
Buyurun Sayın Kuzu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa dersi
ver Hocam.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocam, Anaysa dersi
ver.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Hangi
Anayasa?
BAŞKAN Buyurun Hocam.
AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KUZU
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Evet, tabii, seçim demokrasinin önemli bir
unsurudur, her zaman seçime gidilir, o başka, bir bahsi diğer.
Şimdi, burada benim için çok önemli bir süreç,
sene 1977-2017, tam kırk yıl. Kırkıncı yıl
pastasını kesebiliriz bu işin. Hayırlı uğurlu
olsun vatana, millete, devlete inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, tabii, bu sürecin benim için başka
bir faydası, bu konuda yazdığımız kimi kitapların
özellikle muhalefet partilerimiz tarafından okunmuş olması.
Ancak, tabii, kitabı okumak elbette ki güzel bir şey, ondan
çıkaracak sonuç da önemli ama asıl olan bence, kitap okurken cümlenin
bir başını, bir sonunu okuyup ortadaki satırı
atlamış olmak; bunu çok doğru bulmam, o bizi yanlış
sonuçlara götürüyor.
Şimdi, bakın, mesela, olağanüstü
hâlle alakalı bir çalışma yaptık. Burada deniyor ki
Olağanüstü hâllerde Anayasa değiştirilemez. demişiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu bir akademisyen asla demez.
Mesele burada şu -sayfa da burada- diyor ki orada, orada deniyor ki
Efendim, olağanüstü hâli ilan eden hükûmet, kanun hükmünde kararnamelerle
Anayasa'yı değiştiremez. Denen bundan ibarettir. Yoksa, Meclis
değiştiremez. diye bir ifade asla yoktur. Evvela, bunu bilelim,
böyle bir şey yok çünkü. Düzgün anlayalım, düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şu gördüğünüz Amerikan Anayasası.
Şu gördüğünüz -arkada bir şey yok- 7 paragraf, 330 milyonluk
ülkeyi yönetiyor iki yüz yıldır. Amerikanın iki yüz
yıllık tarihini bölün 4e, Amerika'da başkan
sayısını bulursunuz; Amerikanın başkan
sayısını çarpın 4le, Amerikan tarihini bulursunuz. Bu
kadar net yönetilen bir ülke.
Şimdi, geldiğimiz zaman bizim duruma,
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, buradan özellikle
ana muhalefete seslenmek istiyorum: Buraya çıkan diyor ki Efendim,
kuvvetler ayrılığı elden gidiyor. Bakın, senelerden
beri söylüyorum, bir daha söylüyorum: Parlamenter rejimde uygulamada kuvvet
ayrımı yoktur, altını bin defa çiziyorum, yoktur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle olmuş
olsaydı bakın, böyle olsaydı ne olurdu biliyor musunuz?
Şuradaki muhalefet iktidar tamamı Meclis olarak buradaki Hükûmetle
mücadele ederdi. Öyle mi oluyor? İktidar muhalefet kavgası oluyor
burada. Niye? Çünkü, sonuç olarak, burada gördüğünüz Hükûmet buradaki
çoğunluğun içinden çıkıyor, Oğlan bizim, kız
bizim. denen laf işte budur yani. Buradaki bakanlarımızı,
Başbakanımızı sizlere uyarak bunları efendim
gensoruyla düşüreceğiz öyle mi? Aklımızdan zorumuz mu var
bizim? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, olmayacak bir işin arkasından gidiyoruz.
Hayır bunu niye söylüyorum: Deniyor ki efendim Denetim kalktı, gensoru
vardı. Bugüne kadar 1960tan bu tarafa 262 adet gensoru verilmiş
sırf 2 tanesi kabul görmüş; 260ı hiçbir hesaba
katılmamış. Bu bakımdan parlamenter modelde denetim yetkisi
çalışmaz.
Değerli arkadaşlar, tabii, diğer
Meclis soruşturması, Meclis araştırması filan bunlar
elbette ki kendi çapında bu modelde de var. Gensoru olmaması burada
bin defa söylendi çünkü bu modelde, getirilen modelde
Cumhurbaşkanını halk direkt seçiyor. Bakın,
yanılgı ne? Aslında asıl yanılgı, değerli
arkadaşlar, ana muhalefet partimizin kürsüye çıktığı
zaman HDPyle beraber yanılgısı şurada: Kafalarında
düşündükleri formül, parlamenter formülle mevcut modeli
eleştiriyorlar. Nereden geliyor o? Mesela diyorlar ki: Partili
Cumhurbaşkanı olur mu? Yürütme Cumhurbaşkanına verilir mi?
Değerli arkadaşlar, hepinize söylüyorum: Bundan sonra gördüğünüz
oradaki Cumhurbaşkanı bir Başbakan artık, bunun
altını çizmemiz lazım. O kişi bir Başbakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ey millet, köprü
yapacağım, yol yapacağım, baraj yapacağım."
diyecek. Cumhurbaşkanı bunu demez normal şartlarda biliyorsunuz.
Dolayısıyla, eleştirimizi böyle yapmamız lazım yani
karşınızdaki Cumhurbaşkanı evet, devleti yönetecektir,
milleti temsil edecektir ama aynı zamanda bir Başbakandır.
Şimdi, bu modelin iki tane faydası var
çok teferruata girmeyelim- bunlardan birisi koalisyon belasından
Türkiye'yi ömür billah ilelebet kurtarmak, ikincisi de iki
başlılığa paydos. Bu ikisi ülke için yeter de artar da
benim için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu modeli
desteklemek bakımından bu iki unsur benim için yeterli
arkadaşlar. Çünkü her ikisinden de bu memleket çok çekti. Bakın
şu anda 65 no.lu Hükûmet var bizim başımızda. Çarpın
bu 65i 4le, 260. Normal şartlarda, 1993 yılında
kurduğumuz 65 no.lu hükûmeti, esasen, cumhuriyetimizin 260ncı
yılında kurmamız lazım. Bugün 14-15 no.lu hükûmet
olması gerekiyordu değerli arkadaşlar. Türkiye, bu kadar kötü
yönetilmiş seneler öncesinde ve Türkiye bu modelle kim vurduya gidiyor.
Neden kim vurduya gidiyor? Dörtlü, beşli koalisyonlar; oturuyorsunuz,
peşin satıcı gibi adamın elinde 10 tane milletvekili var,
bir kasıntı yapıyor, 10 tane bakanlık isterim. diyor.
Sen bilirsin kardeşim. diyor. Kırk gün sürüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Güneş Motel, Güneş.
BURHAN KUZU (Devamla)
Efendim, bakanlıklar bölüştü. Bakanlık yetmiyor. Yetmeyince ne
yapacak? Yağmurdan sorumlu, kardan sorumlu, doludan sorumlu Meteoroloji
Bakanlığı kurdu bu memleket. Ayrı bir araba, ayrı bir
sekreter, ayrı bir kırtasiye filan. 40 tane bakan vardı biz
geldiğimizde. 25 bakan. Bu da çok. 300 milyonluk Amerika 12 bakanla
yönetiliyor değerli arkadaşlar. Dolayısıyla evvela buradaki
israfı görmemiz lazım. O zaman seçime gittiğimizde ne oluyor?
Seçime gidiyoruz, ortaklar burada, başbakan burada, bölüşmeler de
AŞa göre olmuş, AŞa. TEDAŞ, BOTAŞ, EÜAŞ, nerede
AŞ var, oralara göre bölüşülmüş, hortumlanıyor. 23 milyar
dolar geldiğimiz zaman banka zararı vardı bu memlekette. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
evvela bunu görmemiz lazım.
Peki, çözüm ne olmuş?
Efendim, çözüm, koalisyonda çözüm, önlemenin yolları daha doğrusu
barajlar. Yüzde 10luk baraj hiçbir yerinde yok dünyanın.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Hocam, Güneş Motele bir şey demeyecek miyiz?
BURHAN KUZU (Devamla) Yüzde
10luk barajın -diyelim- yüzde 5e çekildiğini düşünün, bu
modelde 12-13 parti girer. Dolayısıyla, başkanlık modeline
geçtiğimiz zaman bu barajı da yüzde 5e çekebiliriz. Bunda hiçbir
mahzur da görmüyoruz. Bu bakımdan bu baraj meselesini de böylece bu model
çözmüş oluyor.
Rahmetli Ecevit, özellikle bu
kuzey ülkeleri için, İsveç, Norveç, Danimarka bakımından koalisyonu
hep överdi oralarda var diye. Doğrudur. 4 milyon nüfus, 10 milyon nüfus, Konya kadar toprak, Esat yok, fesat
yok, IŞİD yok, PKK yok, efendim öyle bir bölge.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
İkinci Dünya Savaşından beri Almanya koalisyonlarla yönetiliyor,
Avrupanın süper gücü.
BURHAN KUZU (Devamla)
Dolayısıyla buraları biz örnek alamayız. Bu
bulunduğumuz bölgede, değerli arkadaşlar, 25 peygamber bu
bölgeye gelmiş, 124 bin peygamber de bu bölgeye gelmiş, kıyamet
de buradan kopacak. Benden söylemesi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, yani burada gözünü yumduğun an
çayın gider, bardakta suyun gider. Bakarsın, bulamazsın bir
daha. Böyle bir bölge burası. O bakımdan, buralarda, efendim, ya
işte dörtlü koalisyon, beşli koalisyon gibi bu tip şeylere
gidemeyiz. Nitekim bundan bıkan Fransa yarı başkanlığa
geçerek kendi çözümünü buldu. Yetmiş yılda yüz dört hükûmet kurdu
Fransa. Sonunda kurtardı kendisini.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakın, getirilen modelde yasama yetkisini tamamıyla Meclise
veriyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Şu ana kadar bu Meclis
yasa yetkisini hükûmetten gelen tasarıyı kabulle geçirmiştir,
sadece kaldırmış. Yüzde 98 hükûmetten gelir, yüzde 2si
hükûmetten gelir ama onu kamuoyundan kaçtığı için hükûmet teklif
gibi gösterir. İmzalattırır bir arkadaşımıza,
basın da ona yüklenir. Aslında onun da arkasında hükûmet var.
Yüzde 100 hükûmetten gelir. Komisyonda değiştiremez, Genel Kurulda
değiştiremez. Kanunu getiren hükûmet, uygulayan gene hükûmet. Peki, o
zaman yasama ne iş yapar? Neyi kaybediyor bu yasama? En azından, hiç
olmazsa, çok sınırlı olarak verilen kanun, kararname yetkisini
bir kenara bırakırsak -oldukça sınırlı- yürütmeye,
geriye kalan yasanın ana gövdesi buradan geçmiş olacak. Bu
bakımdan, yasa yetkisini kurtarmış olmak bile
Denetim yetkisi
zaten -dediğim gibi- kendi çapında eskisinden çok farklı
değil gensoruyu bir kenara bırakırsak, onu da sistem gereği
dedik. Bunu da böylece halletmiş olalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu
da görmemiz lazım ki bu parlamenter modeldeki sıkıntı
aslında biraz da parti disiplininden kaynaklanıyor. Grup kararı
Mesela bir kanun geliyor, 316 milletvekili, AK PARTİ Evet. diyor, bu
kadar muhalefet Hayır. diyor. Sizin aklınıza bu uyuyor mu yani
bu kadar olabilir mi bir şey? Olamaz ama bu parti disiplini dediğimiz
parlamenter rejimin çıkmazı buna zorluyor.
Biz şunu istiyoruz, bu model bunu sağlar,
sağlamaz; ama zaman içinde hedefimiz şu: İstiyoruz ki gelen
kanun burada -oradan gelsin, buradan gelsin- ortak bir kararla
çıksın. Yani muhalefetin bir bölümünün Evet. dediği,
buranın Evet. dediği bir bölümünün ama kalan bölümün Hayır.
dediği bir model oluşsun. Şu anki durum o. Amerika böyle
çalışıyor. Bakın, Amerikada şu anda otuz sekiz
yılda 1, partiler olarak, yani partiyle başkan aynı partiden
oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Hocam, kırk yıllık
birikimi on dakikada anlatmak zor biliyorum ama siz bir dakikada
toparlayabilirsiniz diye düşünüyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Kırk
yıldır değişimi desen daha doğru olacak Sayın
Başkan. Bilim adamıyken başka, siyaset adamıyken
başka.
BAŞKAN - Buyurun.
BURHAN KUZU (Devamla) Şöyle söyleyelim:
Getirilen modelde, değerli arkadaşlar, efendim, Rejim
değişiyor. lafı kesinlikle iftiradır. Rejim
değişiyor diye bir şey yok; cumhuriyet yerinde, demokrasi yerinde,
laiklik ilkesi yerinde, öteki ilkeler yerinde, Atatürk de tam yerinde
oturmuş -şükür- çok doğru duruyor, yerinde duruyor.
Dolayısıyla zerre kadar bir sorun yok. Hiç kimse buradan girmesin, ne
olur. Bakın, bizi üzmeyin, Rejim değişikliği demeyin ama
eleştirin başka şeyleri. Bu, bizim ağırımıza
gidiyor, böyle bir şey yok. Memleketin rejimi cumhuriyettir, ilelebet
yaşayacaktır. Bir alkış da buna. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son olarak
şununla bitireyim: Üniter yapıda bir sorun yok. Üniter
yapımız, efendim, öz yönetimdir, özerk yönetimdir, bilmem ne. gibi,
bunlara asla girme söz konusu olamaz. Federal yapı, Başkanlık
modelinin zorunlu unsuru değildir.
Son bir cümlem de şu olsun değerli
arkadaşlar: Bilesiniz ki partilerin sayısında bundan sonraki
dönemde asla azalma olmaz. Brezilyada, bakın, şu anda 21 tane parti
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sekiz dakika daha verin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, bir dakika daha veriyoruz
bütün grupların ittifakıyla.
BURHAN KUZU (Devamla) Başkanlık sistemi
onuruna verdi, sağ olsun.
21 parti var şu anda Brezilyada,
Başkanlık modeli var. Ama şu olur: İki siyasi parti, iki
lider öne geçer; ikinci turda kimin kazanacağı belli olmaz, buradan
da söylüyorum. Dolayısıyla hiç kimse bu sistemde kendini garanti
görmez. Şu olacak: Muhalefetten diyelim, varsayalım şu anki
muhalefetten çıktı lider, bu taraftan çıktı; her ikisinden
de diyecek ki: 3 bakanı ben geldiğim zaman soldan
alacağım., o diyebilir ki: Ben sağdan alacağım bakan
yardımcısını.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hani koalisyonlar
kötüydü?
BURHAN KUZU (Devamla) - Böylece Türkiyede uç
olmayan insanlar kazanır. Sistemin amblemi şu: Ne olursan gel.
Hazreti Mevlâna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ha,
sistem bu. Kim çok kucaklarsa, bu kadarız.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuzu.
Şimdi şahıslar adına ikinci ve
son konuşmacı İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliği
teklifimizin 7nci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Büyük bir medeniyetin mensupları olarak
inancımızın ve medeniyetimizin sözüyle başlamak yani
insanla başlamaktır bizim arzumuz ve AK PARTİ kuruluş
felsefesi İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. anlayışıyla
hareket etmektir ve on beş yıllık iktidarımız boyunca
hep insanı esas alan bir siyasetle yolumuza devam ettik. Bugün de bu
Anayasa değişikliği teklifimizi insanı, milletimizi esas
alarak hazırlıyoruz.
İsrâ suresinin 84üncü ayetinde Allah Herkes
kendine uygun yolda hareket eder. buyuruyor. Biz Hak yolunda milletimizle
beraber aydınlık geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz ve
milletimizi esas alan, eskiden olduğu gibi, devleti değil, milleti
esas alan bir anayasayı hazırlamak üzere sorumluluk almış
bulunmuş bir partiyiz.
Arzumuz, elbette ki millet kokan, tarih kokan, medeniyet
kokan, bu topraklar kokan, bayrak kokan, sivil, özgür, yeni bir anayasa
yapmaktı ama eskilerin deyimiyle her şey imkânla mümkündür. Bugün bu
kadarı nasip oldu ve 18 maddede değişiklik yapıyoruz.
Anayasanın hazırlanması, onay süreci
aşamalarına baktığınız zaman -kamu hukukunda buna
sosyopolitik meşruiyet deniyor- dolayısıyla milletimizin talep
ve beklentilerini merkeze alan siyaset kurumu bugün milletin beklentilerini
karşılayacak yerli ve millî bir Anayasa değişikliğini
hazırlamış bulunmaktadır. Elbette ki bu Anayasa
değişikliği 15 Temmuz diriliş ruhunu
taşımaktadır. Millet, bize -meydanlarda bayrak nöbeti tutarken
Siz de bu millet adına, size verdiğimiz yetkiyle, size
verdiğimiz vekâletle Anayasayı değiştirin.- yeni bir
anayasa yapma ruhsatını vermiştir. Biz bugün bu sorumlulukla
hareket ediyoruz. Bize düşen, milletimize yakışan bir temsille
milletimizi temsil eden bir anayasayı hazırlamaktır. Elbette ki
güçlü bir milletimiz var, güçlü bir yönetim, güçlü bir Meclis ve güçlü bir
istikrarı hep birlikte, inşallah, bu değişiklikle
sağlamış olacağız.
Teklifimizin 7nci maddesinde
cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimi
düzenlenmekte. Burada dikkat etmemiz gereken, 101 ve 102nci maddelerin
birleştirilmesi suretiyle, bir: Siyasi partileri yani burada bulunan,
Parlamentoda bulunan siyasi partileri muhatap alan bir değişiklik.
Yani cumhurbaşkanı adayını siyasi partiler, grubu bulunan
siyasi partiler önerebilecekler.
Diğer bir önemli husus,
katılımcılık anlamında, çoğulculuk anlamında
100 bin seçmen birleşip bir adayı cumhurbaşkanı olarak
sunabilecekler.
Diğer önemli bir değişiklik ve
yenilik, cumhurbaşkanı partisiyle ilişiğini kurabilecek.
Buradaki temel kriter, gerekçemizde de ifade edildiği üzere, kamu
tarafsızlığı yani kamu hizmetlerinde tarafsızlık.
Elbette ki biz tarafız, milletin tarafıyız ve vatanın
tarafıyız ve taraf olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
20nci yüzyıl ve son yüzyılda
çağdaş demokrasiler değerlendirilirken kamu hukukçuları
kuvvetli icra, güçlü icra, güçlü yönetim anlayışını elbette
ki Parlamentoyu bir kenara bırakarak değil, Parlamentoyu da güçlü
tutarak bir inşa süreci, bir kurum inşa etmişlerdir. Şimdi
bize düşen, bu anlayışla, belirlediğimiz çerçeveyle bu
millete sorumluluğumuzu yerine getirmektir.
Su, ateş ve ahlak arkadaş olmuşlar.
Yolda giderken birbirlerine sormuşlar Birbirimizi kaybedersek nasıl
bulacağız? diye. Ateşe sormuşlar Seni kaybedersek
nasıl bulacağız? Ateş cevap vermiş: Nerede bir duman
görürseniz ben oradayım. Suya sormuşlar: Seni kaybedersek nasıl
bulacağız? Su cevap vermiş: Nerede bir çağıltı,
nerede bir şırıltı duyarsanız ben oradayım.
Ahlaka sormuşlar: Ey ahlak! Seni kaybedersek nerede bulacağız?
Ahlak cevap vermiş: Beni kaybederseniz bir daha bulamazsınız.
Ahlakını kaybetmeyen, dik duran, onurlu
duran milletimizi, onun vekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldız.
Sayın milletvekilleri, böylece madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim.
Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırayla beş dakikalık süre içerisinde soru sormaları için
söz vereceğim, kalan beş dakikayı da cevaba
ayıracağım.
Sayın Gürer, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, yüzyılların anayasacılık
tartışmalarında olmayan bir Anayasa değişikliğini
Meclise getirdiniz. Bunu sizden başka bugüne kadar dünyada düşünen
olmamasında bir gariplik yok mu? Allahınızı severseniz
gerçeği söyleyin: Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan
Başbakan olsaydı bu teklifi Meclise getirir miydiniz? Bir fani için,
ülkenin tüm dengeleriyle oynayarak, rejimi değiştirerek sistemi sonu
belirsiz bir sürece sürüklemiyor musunuz? Ülkede onca sorun varken bu
değişim halkın hangi derdine çare olacaktır?
BAŞKAN Sayın Özdemirin yerine
Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ülkemizde yaşanan çok ciddi bir ekonomik kriz
var. İş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar
konuşamaz noktaya getirilmiştir. Şu anda Türkiyede hiç kimsenin
ama hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Kanun Hükmünde
Kararnamelerle bilim üretim alanı olan üniversiteler susturulmuştur.
Darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyen ya hapse
atılmış ya da görevlerine son verilmiştir. Türkiye bir hukuk
devleti olmaktan çıkmış, güçler ayrılığı
fiilen rafa kaldırılmıştır. Açıkça söylemek
gerekirse Türkiye bugün totaliter bir istihbarat devletine
dönüştürülmüştür.
Ülkemiz bu ortamdayken siz hâlâ, varsa yoksa rejimi
değiştireceğiz, ülkemizi bir diktatörlük sistemine teslim
edeceğiz diye tutturdunuz.
Hükûmete buradan soruyorum: Bu sistemin
yanlış olduğunu ve hata yaptığınızı
anladığınızda çok geç olacak ama bu defa da dönüp
Diktatörlük rejimi için anlaştığımız siyasi parti
bizi kandırdı. mı diyeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
Yok.
Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Değerli
milletvekilleri, anayasalar bir toplumun uzlaşma belgeleridir. Her
vatandaşımız hiçbir siyasi partiyi ayırmadan anayasa
kitapçığını aldığında Bu benim anayasamdır.
diyebilmelidir. Hepimiz burada hepimize ayrı ayrı oy veren
halkımızın iradesini temsil ediyoruz ve üzerimizde de
halkımızın sorumluluğu ve hakları var, öncelikle bunu
da buradan hatırlatmak isterim. Bu getirmek istediğiniz Anayasa
teklifi halkımızın hangi sorunlarını çözecektir?
Mesela ekonomi düzelecek mi? Terör bitecek, tekrar huzur gelecek mi?
Üniversiteler özgür olacak mı? Medya özgürlüğü sağlanacak
mı? İşsizlik bitecek mi? Aç ve açıkta kimse kalmayacak
mı? Ve en sonunda halkımız Bu benim anayasam. diyebilecek mi?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Size göre sistem değişikliği, bize
göre rejim değişikliği getiren, tek adam rejiminin önünü açan
Anayasa teklifinizde milletvekili sayısını 550den 600e
çıkarıyorsunuz. Kuvvetler ayrılığı olarak
nitelenen yasama, yürütme ve yargıyı bir kişiye teslim
ediyorsunuz. Ayrıca parlamenter demokrasinin yasama organı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisini işlevsiz hâle getiriyorsunuz. Bir de halkla
dalga geçer gibi verdiğiniz teklifle hâlen 550 olan milletvekili
sayısını 600e çıkarıyorsunuz. Bütçeye ekstra 100
milyon lira yük getiriyorsunuz. Hâlbuki bu 100 milyon lirayla 1.000 kişiye
asgari ücret üzerinden bir yıllık maaş garantili iş
bulabiliriz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 600 işlevsiz vekile
Hayır. diyoruz. Halkın temsilcisi olamayacak, Türkiye Büyük Millet
Meclisini devre dışı bırakacak bu Anayasa
değişikliğini geri çekmeyi düşünmüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın İlgezdi
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Görüştüğümüz bu teklifle yasama,
yargı ve yürütme cumhurbaşkanına bağlanıyor. Buradan
soruyorum: Adalet dağıtmayan yargı, kanun yapamayan yasama,
Bakanlar Kurulunu oluşturamayan yürütme olur mu? Cumhurbaşkanının
hiç kimseye karşı sorumlu olmadığı, hesap
vermediği ve denetlenemediği bir sistem olur mu? Böyle bir örnek
dünyada var mıdır? Yarısı cumhurbaşkanı
tarafından, kalan üyeleri ise cumhurbaşkanının denetimindeki
Parlamento tarafından seçilecek HSYKnın şekillendirdiği
bir yargı bağımsız olabilir mi? 12 üyesi
cumhurbaşkanı tarafından atanan, kalan 3 üyesi ise denetimdeki
Meclis tarafından belirlenecek bir Anayasa Mahkemesi tarafsız
olabilir mi? Bakanlar kurulunu seçemeyen bir Meclis yürütmeyi sağlayabilir
mi? Böyle bir düzene demokrasi denebilir mi?
BAŞKAN Evet, son olarak Sayın
Aydın, sisteme girmişsiniz tekrar.
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Bakan, Türk
Silahlı Kuvvetleri yakın bir döneme kadar dünyanın en güçlü
ordularından biriydi. 15 Temmuzda TSKnın da
siyasallaştığını ve FETÖnün
sızdığını gördük. Yani TSKyı zayıflatan
onun da siyasallaşması oldu. Şimdi siz yeni anayasayla Türk
Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin yetkisini elinden alarak sözüm ona
başkana bağlıyorsunuz yani ister istemez
siyasallaştırıyorsunuz. İçte ve dışta bu kadar
mücadele eden TSKnın siyasallaşması, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gücünü zayıflatmayacak mı? Bu konuyu deneme
yanılma yöntemiyle görmek büyük bir risk taşımaz mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, şimdi soruları
cevaplandırmak üzere sözü Millî Eğitim Bakanı Sayın
İsmet Yılmaza bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.
Öncelikle, tabii, biz ne söylersek söyleyelim herkes
yine kendi bildiğini tekrar edecektir Muhterem Başkanım ama
şunu çok söylemek lazım. Mevcut Anayasa çok net bir şekilde
Mevcudu bilirsek değişikliği daha iyi anlarız. Mevcudu
okuyorum: Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Herkes bilir
ki devlet üç organdan oluşur: Yasama, yürütme, yargı.
Dolayısıyla, cumhurbaşkanı yasamanın
başkanı, cumhurbaşkanı yürütmenin başkanı,
cumhurbaşkanı yargının başkanı.
Böyle olduğundan dolayı da
cumhurbaşkanının yasamaya ilişkin görevleri
sayılmıştır. Ne diyor: Gerekli gördüğü takdirde yasama
yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde
açılış konuşması yapmak. Gerektiğinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini toplantıya çağırıyor. Mevcut
kanunları yayımlıyor. Kanunları tekrar veto etme yetkisi
var, tekrar görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyor. Biz
bir anayasa değişikliği yaparsak, 367nin üstünde de, neyle
yaparsak yapalım halk oyuna gönderiyor ve kanunların da
yayımlanmasını sağlıyor. Yine,
çıkardığımız yasalar ola ki kendince Anayasaya
aykırıysa da Anayasa Mahkemesine gidiyor ve seçimlerin de
yenilenmesine karar veriyor. Bunu da milletimiz gördü. Bunlar yasamaya
ilişkin şu andaki mevcut cumhurbaşkanının görevleri
mi? Görevleri.
Cumhurbaşkanının yürütme alanına
ilişkin görevleri var mı mevcut yasada? Başbakanı
atıyor, istifasını alıyor. Başbakanın teklifi üzerine
bakanları... Bakanları Başbakan atamaz, bakanları
Cumhurbaşkanı atar. Kanundaki ibaresiyle -Anayasa'daki-
bakanları Başbakan seçer, Cumhurbaşkanı atar. Dosya,
Cumhurbaşkanı O değil. dediğinde yeni bir öneri getirmek
durumunda, bakanları da Cumhurbaşkanı atar.
Gerekli gördüğü hâllerde Bakanlar Kuruluna
başkanlık eder. Bakanlar Kurulunu başkanlığı
altında toplantıya çağırır. Yabancı devletlere
Türk devletinin temsilcilerini gönderir. Yine, gönderilen büyükelçileri kabul
eder. Milletlerarası anlaşmaları onaylar ve yayınlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Başkomutanlığını temsil eder. Silahlı Kuvvetlerin
kullanılmasına karar verir. Eğer Meclis tatildeyse bu
kararı hemen verir, Meclisi de toplantıya çağırır.
Genelkurmay Başkanını atar. Millî Güvenlik Kurulunu
toplantıya çağırır. Millî Güvenlik Kuruluna
başkanlık eder. Yine, başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulunda olağanüstü hâl ilan eder ve olağanüstü hâl
dönemine ilişkin kanun hükmünde kararnameler çıkarır.
Kararnameleri imzalar. Devlet Denetleme Kurulu üyelerini atar. Sürekli
hastalık, sakatlık nedeniyle cezaları kaldırır,
affeder. Devlet Denetleme Kuruluna araştırma yaptırır.
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçer. Üniversite rektörlerini seçer.
Yargının da başıdır. Nedir
yargının da görevi? Anayasa Mahkemesi üyelerini seçiyor mu? Seçiyor.
Danıştay üyelerini atıyor mu? Atıyor. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcı Vekilini atıyor mu? Atıyor. Askerî Yargıtay
üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini de atıyor mu? Atıyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Bakan,
tarafsızlık yeminini de okur musunuz lütfen, 103üncü maddeyi de okur
musunuz lütfen Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Peki, bütün bu kadar yetkisi varken, bütün bunlara yetkisi
varken kendisi hakkında bir cezai işlem veya bir soruşturma
açılabiliyor mu? Vatana ihanet dışında... Bunların
hiçbirisi vatana ihanet de sayılmaz, soruşturma da değil.
Dolayısıyla da, bakın, yapılan düzenleme demokrasiyi
güçlendirmektedir. Nasıl güçlendirmektedir? Bakın, biz 2002de bu
ülkeden yüzde 34 oyla ülkeyi yönetme hakkını aldık, yüzde 34.
Şimdi, bundan sonra hiçbir zaman bir cumhurbaşkanı yüzde 34le
bu ülkeyi yönetim hakkına sahip olmayacaktır. Bu ülkeyi yönetebilmek
için en az yüzde 50 artı 1 almak gerekir. Bu da uzlaşma demek. AK
PARTİnin oyu tek başına Cumhurbaşkanı seçmeye yetmez,
mutlaka ya Milliyetçi Hareket Partisiyle ya da Cumhuriyet Halk Partisiyle uyum
gösterecek, onların değerlerini de kabul edecek birilerini bulmak
lazım.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) İkinci turda ne
olacak Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla, Türkiye çatışmalardan çok
çekti, Türkiye enerjisini çok kaybetti. Bu, bir rejim
değişikliği değildir. Yöneteni halk seçiyorsa bunun
adı cumhuriyettir, yöneten babadan oğula geçiyorsa bunun adı
monarşidir, halkın halk tarafından yönetilmesi halk için,
işte bu demokrasidir. Eğer siz halka oy için gidiyorsanız,
halkın mutlaka taleplerine duyarlı olmak zorundasınız.
İki: Halka tehdit yapılmaz, halka
şantaj yapılmaz. 80 milyon halka ne tehdit mümkündür ne şantaj
mümkündür. Dolayısıyla da Halkın gözü terazidir. diye
Azerbaycanlıların güzel bir atasözü var; millet çok iyi bakar kim ne
diyor, ne yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir husus daha Muhterem Başkanım, yine
Azerbaycandan: Millet kimseye kara kaşı, kara gözü için oy vermez,
millet yapılanlara oy verir. Halka hizmet edenleri millet destekler, oy
verir; halka hizmet etmeyenleri, halkın partilerini halka hizmet
aracı değil de tahakküm aracı görenleri de ilelebet iktidara
getirmez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın milletvekilleri, 7nci madde üzerinde
beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi adet önerge vardır.
İlk okutacağım beş önerge aynı mahiyettedir ve
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1504 esas numaralı
Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle 2709 sayılı Kanunun
değiştirilen 101inci maddesinin son fıkrasında yer alan
düzenlenir ibaresinin belirlenir olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Çekiyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir.
Şimdi diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederim. 5/1/2017
Ayhan
Bilgen Meral
Danış Beştaş
Kars Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden çıkarılmasını
arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin
Bingöl Ahmet
Haluk Koç Ünal
Demirtaş
Ankara Ankara Zonguldak
BAŞKAN Son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
AYDIN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaş.
Sayın Demirtaş, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve ekranları başında
bizi izleyen milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin doksan üç
yıllık anayasal düzenini, devlet düzenini, yargı düzenini
temellerinden sarsacak, Başbakanı ve Bakanları yok edecek,
Meclisin içini boşaltıp tabelaya dönüştürecek, milletvekillerini
bankamatik memuruna dönüştürecek, yargı
bağımsızlığını,
tarafsızlığını ve yargıya olan güveni tamamen yok
edecek, yargıçları ve savcıları sarayın memuru hâline
getirecek, kuvvetler ayrılığını yok edecek, devletin,
Meclisin ve yargının anahtarlarını tek bir kişiye
teslim edecek, Türkiyedeki doksan üç yıllık toplumsal
mutabakatı ve barışı bozacak, Türkiyeyi yüz yıl
geriye götürecek, geri kalmış Orta Doğu ve Afrika rejimlerine
dönüştürecek bir teklifi konuşuyoruz.
Değerli iktidar milletvekilleri,
getirdiğiniz teklif sıradan bir teklif değil, basit bir Anayasa
teklifi değil. bu teklif, çok açık ve net, bir rejim
değişikliği teklifidir. Bu teklif, Anayasanın ilk 4
maddesinde belirtilen, değiştirilemeyen, değiştirilmesi
dahi teklif edilemeyen maddelerine aykırı bir tekliftir.
Anayasanın ilk 4 maddesini arkadan dolanarak içini boşaltan bir
tekliftir.
Değerli milletvekilleri, bu Meclisin, şu
anda asli kurucu iktidar gibi rejimi değiştirme yetkisi yoktur.
Türkiye'de şu anda toplumsal mutabakat yapılacak, meşru bir
Anayasa yapılacak bir iklim ve ruh yoktur. Esasen, toplumda da böyle bir
talep de yoktur. Türkiyede şu anda maalesef büyük bir korku iklimi, büyük
bir gerilim vardır. İktidarınızın hataları sonucu
azan terör, tüm Türkiyeye korku salmaktadır. Yine iktidarınız,
devlet gücünü ve yargı gücünü kullanarak tüm Türkiyeye korku
salmaktadır ve tüm vatandaşlarımız maalesef korku
içindedir.
Öte yandan, bu kutsal çatı altında,
milletvekillerinin kabine girmelerine dahi müsaade etmeden açık oy kullanmaya
zorlamalar, pullarını toplamalar, muhalefet milletvekillerini dövmeye
çalışmalar ve milletvekillerini erken seçim tehdidiyle saraya itaat
ettirmeye çalışmalar olmaktadır. İşte, böyle bir
ortamda yapılan Anayasa Teklifi meşru bir teklif olamaz arkadaşlar.
Ne olur? Gayrimeşru teklif olur. Evet, değerli
arkadaşlarım, bu ortamda getirdiğiniz teklif gayrimeşru bir
tekliftir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, burada tabii ki
özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu değişikliğin fiilî
koalisyon ortakları 15 Temmuz sonrası devletin beka sorunu
olduğu ortaya çıktı. diyorlar. Evet, 15 Temmuz darbe
girişimi, çok şükür, milletimiz ve bu çatı altında bulunan
tüm partilerin ortak çabasıyla önlenmiştir.
Bakın, devlet tüm kurumlarıyla
ayaktadır, Meclisimiz şu anda olduğu gibi
çalışmaktadır, yargı çalışmaktadır, güvenlik
güçleri terörle mücadele etmektedir. İşte, böyle bir ortamda
Türkiye'nin beka sorunu var. demek, son derece abartıya
kaçmaktadır. Aslında bu Anayasa Teklifi geçerse Türkiyede beka
sorunu çıkacaktır. İlle de bir beka sorunu
arıyorsanız, işte bu Anayasa Teklifinin ta kendisidir beka
sorunu.
Değerli milletvekilleri, bir diğer mesele
de Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasayı çiğniyor, fiilî
bir durum var, o hâlde Anayasayı Sayın Cumhurbaşkanına
uyduralım. deniliyor, hayatımda duyduğum en saçma laf.
Demokratik ülkelerde herkes anayasayla ve hukukla bağlıdır,
kimsenin anayasayı çiğneme, suç işleme özgürlüğü yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanı da bir fânidir ve tüm
vatandaşlarımız gibi Anayasayla bağlıdır ve
bağlı olmak zorundadır. Değerli milletvekilleri, işte,
bu değişiklik geçerse yeni ve zincirleme fiilî durumların ortaya
çıkacağı anlaşılmaktadır.
Çok değerli hukukçu, benim de saygı
duyduğum Sayın Ahmet İyimaya, konuşmasında aynen
şunu ifade etti, Geçiş süreci, bizim en büyük öğretmenimiz
olacaktır. diyerek geçiş sürecinden bahsetti. Buradan soruyorum: Bu
Anayasa Teklifi neye geçiş sürecidir? Bundan sonra neye geçilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika daha rica ediyorum, herkese tanıdınız bu
olanağı.
BAŞKAN Herkese tanımıyorum. On
dakika olunca veriyorum da size de bir sözlerinizi toparlamanız için
açayım. Bugün artık böyle oldu, bundan sonra olmaz inşallah.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Bakın,
Sayın Cumhurbaşkanının Hukuk
Başdanışmanı Mehmet Uçum, bir röportajında aynen
şunu söyledi, Anayasa değişikliğiyle Türkiyenin yeni
anayasal sisteme ihtiyacı tam olarak karşılanmıyor. Yeni
anayasa ihtiyacımız, bu değişiklikten sonra çok daha güçlü
hâle gelecek. Gelecekte çok farklı siyasi aktörler de yeni anayasal
sistemin değişikliğinde rol alabilir. diyerek bu
değişikliğin bir başlangıç olduğunu ifade etti.
Peki, bundan sonraki değişiklikleri hangi aktörle
yapacaksınız? Bundan sonraki hedefiniz, kâğıt üzerinde
kalan Anayasanın ilk 4 maddesi mi?
Evet, son olarak, sözlerimi toparlıyorum,
Sayın Başbakan Sistem, Başbakanı, bakanları sistemden
çıkarıyor. Başbakan yok. Biz makam, mevki delisi değiliz.
Memleketin geleceği için bir Ali değil, bin Ali feda olsun. dedi.
Sayın Başbakan deneyimli bir siyasetçi ama Başbakanlık
koltuğu sizin babanızdan miras kalmadı, Başbakanlık
koltuğunu bu millet size emaneten verdi. Siz, kendinizi saraya feda edebilirsiniz,
bu, sizin bileceğiniz iş ama biz, Başbakanlık
koltuğunu kimseye feda etmeyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demirtaş, bir de
önergeye imzanızı atar mısınız, imzanız
yokmuş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu konuyu dikkate getirecektim. Biliyorsunuz, Anayasa tartışmalarını
görüşürken en önemli hususlardan biri de usuldür.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bizim usulümüz
de bu İç Tüzüktür.
BAŞKAN İsim bildirilmiş ama
önergeye imza atmamış. Biz de sonradan fark ettik, şimdi
tamamlıyoruz onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük
87ye (2)de
tasarı veya teklifin görüşülmesine
başlandıktan sonra verilecek değişiklik önergelerinde en az
beş milletvekilinin imzası bulunmadıkça önerge işleme
konulmaz. diyor. Burada sayın milletvekilinin imzası yok.
Yine, 87nci maddenin sonraki fıkrasında,
eğer önergeye Hükûmet ve komisyon katılmadıysa
sahibi
tarafından beş dakikayı geçmemek üzere açıklanabilir.
diyor. Yani, önerge, sahipsiz bir önergeydi. Sahipleri konuşmuyor,
sayın milletvekili konuşuyor. Lütfen, siyasi parti
gruplarımız bu konuya dikkat ederlerse daha iyi olur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Usulde bir problem yok, öncesinde önerge
gönderilmişti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama imza, usul.
BAŞKAN Konuşmacı sayın
milletvekilin imzası eksikti, o da tamamlandı. Bir
sıkıntı yok.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, size de...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
önerge sahibi olarak Divana geldim, ismi bildirdim ve
arkadaşımız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama siz
bildiremezsiniz ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, önerge sahibiyim
ben ve imzayı
Ve grup adına verilen önerge ayrıca, onu da
söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup adına
önerge olmaz, 87yi okuyun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, Anayasa
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gruplara
düşer, olur.
BAŞKAN Problem yok efendim. Sayın Özel,
bir sıkıntı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Orada bir kusur varsa da buna
resmiyeti kazandırmamış olan şahsıma aittir.
Uyarılar için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Erdem, siz sisteme girmişsiniz, 60a
göre söz talebiniz var.
Veriyorum, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Genel Kurulda
yaşanan olaylar sırasında bir milletvekilinin
bacağından yaralanmasının sorumlusu olarak kendisinin
gösterilmesine, bunun doğru olmadığına ve yaralanan
milletvekilinin bu konuda bir açıklama yapmasını istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın
Başkanım, dün Parlamentomuzda, Parlamentomuzun gerek tarihine gerekse
bugün olması gereken yere yakışmayan birtakım görüntüler
ortaya çıktı. Bu görüntülerden dolayı zannediyorum buradaki herkes
üzüntü duyuyor ama beni daha fazla üzen bir hadise karşımıza
çıktı, şudur: Sabahtan beri birçok gazetede, burada dün
yaşanan o talihsiz hadisede bacağı yaralanan
arkadaşımızın hadisesinin sorumlusu olarak
gösterilmekteyim. Gösteren kişi de yaralanan arkadaşımız
değil. Kendisi ısrarla böyle bir hadiseyi yani kimin
yaptığını görmediğini söylemesine rağmen, Afyon
Milletvekilimiz Sayın Ali Özkaya, Sayın Belma Satır, Sayın
Ahmet Hamdi Çamlı ve Sayın Şamil Tayyar tarafından medyada
hedef gösteriliyorum ve sabahtan beri edilmedik hakaret, edilmedik küfür
kalmamıştır. Kendisinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
EREN ERDEM (İstanbul) Bu tür ifadeler
doğru ifadeler değildir. Bakınız, biz milletvekiliyiz,
birbirimizi eleştirebiliriz ama gerçek dışı hadiseler
üzerinden, yapılmamış şeyler üzerinden birbirimizi hedef
göstermek, birbirimize küfrettirmek, hatta sayfalarımızda birbirimize
küfür içeren paylaşımlar yapmak etik değildir.
Bu hususta, gerçekten de bu hadiseyi doğru
bulmadığımı ifade ediyorum ve yaralanan
arkadaşımızın da bu konuda bir açıklama
yapmasını istirham ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, efendim, ismim zikredildiği için
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özkaya, sadece
Sayın Baltaya söz vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama isminden
Sayın Başkan, bakın
Arkadaşlar sahte bir şey
yapmış gibi bir şey söylüyorlar.
BAŞKAN Buyurun Sayın Balta.
15.- Trabzon Milletvekili Muhammet Baltanın,
bacağından yaralanması olayında sorumlunun İstanbul
Milletvekili Eren Erdem olmadığına ama bir CHP milletvekili
olduğuna, AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısını
arkadan yumruklayan CHP Grup Başkan Vekilini ve bazı ifadeleri
nedeniyle Antalya Milletvekili Deniz Baykalı kınadığına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, Gazi Mecliste akşam yaşanan
olaylardan dolayı büyük üzüntü duyuyorum. Aldığım
İslami terbiye, yüce Meclis altında ettiğim yemin, aile terbiyem
ve teşkilat terbiyem gereği özellikle insanlara asla iftira
atmadım ve asla da yalan konuşmadım.
Bir: Kesinlikle akşam gelişen bu talihsiz
olayda, birincisi, yüzde yüz, bacağımı Cumhuriyet Halk Partili
bir milletvekilinin ısırdığı kesindir. (CHP
sıralarından gürültüler)
İki: Kesinlikle Eren Erdem burada o olayda
önümüzde değildi, kesinlikle Eren Erdem değildir.
Üç: Grup başkan vekilleri saygın ve
güvenilirdir, bizim arkadaşımıza, Genel Başkan
Yardımcımıza sinsice arkadan yumruk atan özellikle Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilini kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Hayır, Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın, tamam.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Ve Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili bizim gözümüzde güvenilirliğini ve
saygınlığını yitirmiştir.
Dört: Sayın Deniz Baykal, 37 ve 42nci
hükûmetlerde rahmetli babacığım tuz ve benzin kuyruklarında
coplanmıştı. Siz de o zamanlar bakandınız. Sizin ne
kadar demokrasiye bağlı olduğunuzu biliyoruz ve siz bizim
oyumuza ipotek koyamazsınız. Biz cumhurbaşkanlığı
konusunda milletin iradesini buraya yansıtıyoruz. Millî irade ne
derse oyumuzun rengini de burada kullanacağız. Ben sizi
kınıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Sayın Başkan
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre, ismimi söylediği için söz
istiyorum sataşmadan.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Sayın Başkan, ama sonuçta adımız geçti.
BAŞKAN - Sizler de
yerinize oturun, birer dakika süreyle, uzatmadan
Oturun yerinize lütfen.
Sayın milletvekilleri,
bir olayı çözerken yeni olaylar açmayalım. Lütfen şahıs
ismi vererek kimseyi töhmet altında bırakmayalım, zan
altında bırakmayalım. Bunlar önemli iddialar. Yüz yüze
bakıyoruz. Doğruluğu kanıtlanmamış,
ispatlanmamış birtakım hadiselerle ilgili kimseyi de töhmet
altında bırakmayalım, istirham ediyorum.
Sayın Tayyar, buyurun.
16.- Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın,
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Az önce Trabzon
Milletvekilimizin ifade ettiği gibi, bir CHPli tarafından
bacağının ısırıldığı çok kesindir.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Altta sen mi vardın da gördün?
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Diş izleri vardır. Nitekim doktorun da tespiti bu
yöndedir. Ancak, kimin ısırdığına dair ben sosyal
medyada isim vermedim, Eren Erdem de dâhil.
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Yalancısın, yalancı, yalancısın.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) Eğer bunu iddia ediyorsa -ki az önce ifade etti- ispat
etsin, ben bugün milletvekilliğini bırakırım ama ispat
edemezse kendisini de milletvekilliğini bırakmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çamlı
17.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Sayın Başkanım, ben de çok teşekkür
ediyorum.
Tabii, cumhuriyet tarihinde
yaşanmamış bir olayı yaşadık dün akşam. Bir
15 Temmuzda yaşamıştık CIA köpeklerinin Meclis Genel
Kurulunu bombalamasını, bir de dün akşam Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin millet kürsüsünü işgal girişimini ve milletin
kürsüsünün iğfal edilmesini, milletin kürsüsünün
kırılmasını.
Burada
arkadaşımızın ismi geçmiş. Ben Twitterdan bunu
düzelttim. Şöyle düzelttim: Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili
bacağını ısırma işine adı karışan
Eren Erdem Ben ısırmadım. demiş. Beraatizimmet
asıldır gereği ve iş savcılığa intikal
ettiği için ve gerekli testler yapıldıktan sonra hangi CHPlinin
ısırdığı belli olacak. Şimdilik
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, o kargaşada kimin ısırdığını
gören adam, ısırandır!
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Onu
muayeneye soktu, muayeneye!
BAŞKAN Sayın Özkaya, buyurun.
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; dün akşamki siyasi
eşkıyalıkta, burada ilk defa CHPlilerin fiziki müdahalesine
maruz kaldık. O anda ben, Sayın Milletvekilimiz Muhammet Baltanın
ısırılmış ayağını ve elbisesindeki
diş izlerini paylaştım, hiçbir isim paylaşmadım.
Elbette, cumhuriyet tarihi boyunca, utanmadan, sıkılmadan bir
milletvekili bir başka milletvekilinin ayağını
ısırıyorsa bu en büyük haberdir. Çıkacak, bunu da burada
söyleyecek. Hiçbir isim paylaşmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Tarihe de o
kişi milletvekilini ısıran olarak geçti.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Gizli tanık bulun
bir tane, gizli tanık!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, istirham ediyorum, rica ediyorum, bu tarz tartışmalar
doğru tartışmalar değil.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Satır, sizin de
isminiz geçtiği için bir düzeltme talebiyle ben mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün burada yaşanan olaylara vesile olan, sebep
olan, aktör olan ve aktris olan herkesi şiddetle kınıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmaması gereken bir akşam
yaşadık. Kınıyorum, lanetliyorum, inşallah böyle bir
geceyi bir daha yaşamayız diyorum.
Eren Erdemle ilgili bir tweet atmadım, bir
tweeti paylaşmış olabilirim. Bugün bir mesaj
paylaştım. Hayvan fobim var, Mecliste hayvan görmek istemiyorum,
özellikle köpek görmek istemiyorum, bununla ilgili bir şey paylaştım.
Bunu da takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sen grup
başkan vekilliği yapmış insansın ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne bu ya, kim bu ya!
Sen kimsin ya! Ne zannediyorsun kendini ya! Ahlaksız!
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
Sayın milletvekilleri, Sayın Özele söz
verdim, lütfen.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz aldım, söz
aldım, söz aldım arkadaşlar!
Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler) Ya bir söz aldım, lütfen arkadaşlar, bir dinleyin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, Sayın Özele söz verdim; lütfen, istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Özel.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle anlayışınız için size teşekkür ederim.
Naci Beyle konuştuk, bir
arkadaşımız haksız yere ithama uğruyor; Naci Bey
anlayış gösterdi, o arkadaşımızı
çağırdık. Tabii, burada şöyle bir şey
yaşandı: Bu açıklığa kavuşturmayla ilgili, iki
tarafın centilmence davranışı, ardından başka
mesajlar verilmeye başlayarak suistimal edilmeye başlandı; son
olarak da artık hem Cumhuriyet Halk Partisine hakaret hem Meclise hem yüce
millete hakaret noktasına geldi.
Belma Hanım şunu bilsin: Bir
milletvekiline Mecliste hayvan görmek istemiyorum. demek, ne söyleyeni
yüceltir ne bu Meclisi yüceltir. Bu Meclise 1920den bugüne kadar bu ithamla
karşılaşacak hiçbir hayvan girmedi, hiçbir zaman da girmeyecek.
Sizi bu davranışınızdan dolayı kınıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Elitaş...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan... Sayın Başkan...(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Satır, lütfen,
istirham ediyorum, Sayın Elitaşa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Elitaş...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar hiçbir hayvan
olmadı, hiç ısırma olayı da olmadı. Şiddetle
kınıyorum. (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
21.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, bir
kadın milletvekiline saldırdığı şeklindeki
ifadenin düzeltilmesini istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün bir hadise yaşandı. Şu da
kesinleşti: Türkiye Büyük Millet Meclisinde tarihi boyunca ilk defa bir
milletvekili ısırıldı fakat sayın
arkadaşımız Ben değilim. diye ifade etti.
Dün yaşanan hadiselerle ilgili basında,
benim de bir kadın milletvekilinin boğazını
sıktığım şeklinde ifade kullanılıyor. Hiçbir
kadının boğazını sıkmadım, sıkmam. Onun
için, lütfen, rica ediyorum, basında benim ismim kullanılarak kendi
görüntüleri de dâhil olmak üzere kadın milletvekiline
saldırdığım şeklindeki ifadeyi orada düzeltmelerini
istirham ediyorum. Çünkü, yalanlarla, tezviratlarla bir noktaya gitmemiz mümkün
değildir. Biz, burada edep ve adap içerisinde devam
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Önce özür
dileyeceksin Elitaş, önce özür dileyeceksin benden, önce özür dileyeceksin
bu Meclisten, ondan sonra düzeltilmesini isteyeceksin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi,
kadın milletvekiline hiçbir hakaret yapmadım, hiç kimsenin de
boğazını sıkmadım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Kapatalım bunu lütfen.
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Nefiden bir dörtlük okumak istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, bu tartışmalara bir dörtlük okuyarak nihayet vermek
isteriz:
Tahir Efendi bana kelp demiş,
İltifatı bu sözde zahirdir,
Zira, Maliki mezhebim benim
İtikadımca kelp tahirdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az önceki
önergeyi, Ünal Demirtaş ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 5/1/2017
Meral Danış
Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu
önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
AYDIN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kars
Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, uğultuyu
keselim lütfen, Sayın Bilgeni kürsüye davet ettim.
Sayın milletvekilleri, istirham ederim, kürsüye
çağrılan hatibe saygıdan dolayı da olsa sözlerimizi
keselim.
Buyurun Sayın Bilgen, sadece siz konuşun,
diğerleri sussun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iyi ki canlı yayın
yapılmıyor, ülke bu kadar büyük bir ateşin içinde yanarken, Türk
lirası değer kaybederken, insan hayatı bu kadar
değersizleşirken Parlamentonun içerisine girdiği seviye ve
gündeme baktığımda doğrusu bu çatı altında insan
bunun kamuoyu tarafından, Türkiye toplumu tarafından izlenmemesinden
memnuniyet duyacak bir psikoloji içerisine giriyor.
Benden önceki birkaç konuşmaya çok kısa
değerlendirmeler yapıp maddeyle ilgili de görüşlerimi
paylaşacağım.
Bir kere, değerli arkadaşlar,
yanlışta ısrar ederek doğruya ulaşılmaz.
Cumhurbaşkanının anormal yetkileri, Kenan Evrenin kendisi için
kendine uygun bir anayasa yapma isteğinden kaynaklıdır. Kenan
Evrenin 1982de yaptıkları nasıl yanlışsa Sayın
Bakan, 367 krizi de 2007de böyle bir yanlıştır, ikinci
yanlıştır.
Şimdi, burada bugün bir üçüncü
yanlışı birlikte yapıyoruz. Eğer yetkinin tek elde
toplanmasını istiyorsanız kulağınızı
göstermenin yolu bellidir. Cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik
düzeye indirirsiniz, Sayın Başbakan zaten feragat ediyor,
Cumhurbaşkanı, partisinin başına geçer Başbakan olarak
bütün yetkileri kullanır yani bunu yapmak yerine işi zora
sokmanın, vesayeti ortadan kaldırmayla hiçbir ilgisi yok.
Sayın Kuzu diyor ki: Ya, koalisyonların
istikrarsızlığından bu sistemle kurtulacağız.
Peki, çok açık bir soru, bütün başkanlık sistemleriyle ilgili bu
soru sorulur, bunun cevabı var mı sizde? Parlamento
çoğunluğu başka bir partiye geçer aynı seçimde, başkan
başka bir partiden seçilirse burada yaşanacak kaosun bir supabı,
bir mekanizması bu pakette var mı? (AK PARTİ
sıralarından Var, var. sesleri)
Değerli arkadaşlar, yani olup
olmadığını siz burada gelip anlatırsınız ama
benim sürem son derece az.
Bir de şüphesiz, eğer millî irade
konusunda bir hassasiyet, bir ciddiyet varsa, şu anda neredeyse bütün il
belediye başkanlarımızın, ilçe belediye
başkanlarımızın büyük çoğunluğu seçimle
gelmiş olmasına rağmen, sizin seçimle gelen valiler vaadiyle
siyaset yaptığınız bu ülkede, atanmış belediye
başkanları, atanmış valiler eliyle yönetiliyor. Bu konuda
da gereğini yapmanızı doğrusu size hatırlatmak
isterim.
Şimdi, 101inci maddeye gelince: Sayın
Baykal -nezaketle sataşmak için söylüyorum- eksik söylediniz. Millî
Güvenlik Kuruluna katılan bir genel başkan gelmiyor bu paketle
değerli arkadaşlar, evet o, geliyor ama onun çok ötesinde bir
şey geliyor, millî güvenlik siyasetini tek başına belirleyen bir
genel başkan sistemi geliyor. Millî Güvenlik Kuruluna katılmak çok
mütevazı bir şey, Millî güvenlik siyasetini belirler. diyor.
Yetmiyor, değerli arkadaşlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına karar verir
Cumhurbaşkanı. diyor. Dolayısıyla böyle bir
mekanizmanın siz ülkeye huzur, barış getireceğini
düşünüyorsanız, gayet tabii, bu sizin tercihiniz ama bu ülke,
değerli arkadaşlar, İttihat Terakki sonrasında, müdafaa-i
hukuk cemiyetleri, Cumhuriyet Halk Fırkası ve CHP tarafından
aslında kurulan bir parti sürecini yaşadı. İttihat
Terakkiye de, cemiyetlere de, fırkalara da, partiye dair de bugün çok
eleştiri yapabiliriz, bugünden bakıp çok değerlendirme
yapabiliriz ama Türkiye, o süreçten yirmi üç yılda çıktı
değerli arkadaşlar, 1923ten 1946ya kadar yirmi üç yıl parti
devletinin bedelini, sıkıntılarını yaşadı.
Siz şimdi bunu yeniden keşfederek, bunu sanki büyük bir
marifetmiş gibi, 1930lar dünyasında İtalya, Almanya gibi
örneklerde karşılığını bildiğiniz şeyi
yeniden hayata geçirmeyi nasıl savunabiliyorsunuz; doğrusu, ben
anlamakta zorlanıyorum.
Evet, bir geçiş dönemi riski
yaşıyoruz değerli arkadaşlar ve aslında ülkelerin
geleceklerini, kaderlerini tayin tam da geçiş dönemlerini yönetmeyle
ilgilidir. Balkanlar, geçiş dönemini iyi yönetemedi. Yugoslavya,
çoğunluk Sırpların dayatmaları yüzünden iç savaş
yaşadı; binlerce kadın tecavüze, katliama uğradı ve
parçalandı değerli arkadaşlar. Gürcistanın,
Ukraynanın, Kafkasya ve başka ülkelerin ve nihayet Orta Doğuda
Libyanın, Sudanın yaşadıklarını hepiniz,
hepimiz biliyoruz.
Eğer gerçekten bu ülkeyi huzura,
barışa kavuşturacak bir değişlik olduğunu
düşünüyorsanız bunu açıklayın, biz de anlayalım ama bu
yoksa ben sadece bir şeyi hatırlatarak ve bir iddiada bulunarak
sözlerimi bitireceğim. Bu paketin 18 maddesinin ülke geleceğiyle
ilgili, devletle ilgili olduğunu düşünüyorsanız değerli
arkadaşlar, sadece bu madde, 7nci maddede Cumhurbaşkanının
partili olmasıyla ilgili düzenlemeye destek veren milletvekilleri, sadece
bu maddede desteğini çeksinler. Eğer bu paket geri çekilmezse
değerli arkadaşlar, ben bir daha bu kürsüye çıkıp konuşmayacağım.
Yani 8inci madde ve bundan sonraki maddelerdeki devletle ilgili düzenlemeler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
sadece burada 7nci
maddedeki partili Cumhurbaşkanı mekanizmasının hayata
geçirilmesi için araçsallaştırılmış gündemlerdir. Ne
100 bin imzayla aday gösterme konusu ne on sekiz yaş konusu bu paketin
esası değildir. Bu paketin esası, Sayın
Cumhurbaşkanının partisiyle ilgili kaygılardan,
endişelerden kaynaklanmaktadır. Kendi partisiyle ilgili
sorunları çözemediği için bir ülkenin rejimini değiştirme,
bir ülkenin geleceğini belirleme, yönetim modelini değiştirme
riskini siz göze alıyorsanız ve bunun bedelini, bunun
faturasını bu ülkeye, bu topluma yaşatmaya niyet etmişseniz
söylenecek çok bir şey yok. Bu şartlar altında burada zaten
erken seçim kararı çıkmaz, kimse korkmasın, biz varız. Biz
hatta yüzde 15 seçim barajı istiyoruz. Çünkü yüzde 10 barajını
bizim için koymuştunuz, buna rağmen buradayız. Yüzde 15
yapın, biz bunu göze almışız. Ama biz biliyoruz ki buradaki
bazı milletvekilleri bir daha asla listeye giremeyeceği için 276yla
seçim kararı çıkartamazsınız. Siz varsanız biz de
varız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece 7nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasını
yapacağız.
Sayın milletvekilleri, güzel bir usul oturdu.
Herkes ne yapacağını biliyor. Komisyon ve Hükûmet
sıralarını, sağımdaki ve solumdaki alanları
sadece görevli arkadaşlarımıza bırakıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir daha hatırlatın
Sayın Başkan. Oylama usulünü tekrar bir anlatın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oylama usulünü
bir okuyalım Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet sayın milletvekilleri, gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını bir kez daha
arz ediyorum:
Adı okunan milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir. Milletvekilleri, Başkanlık Kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerlerde oy
kullanmayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı çekimser
oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, adını ad
defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak ve diğer iki pulu da ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve
zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı?
Oy verme işlemi böylece
tamamlanmıştır.
Görevli
arkadaşlarımız oy kupalarını kaldırsınlar.
Kürsünün sağına ve
soluna Başkanlık Divanı üyelerimiz, kâtip üyelerimiz
buyursunlar.
Oy sayım, döküm
işlemine başlıyoruz.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 7nci maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 482
Kabul : 340
Ret : 136
Boş : 4
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi Mücahit
Durmuşoğlu
Ankara Osmaniye
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.34
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.56
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- 2709 sayılı Kanunun 104 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 104- Cumhurbaşkanı Devletin
başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.
Cumhurbaşkanı, Devlet
başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin
birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin
eder.
Gerekli gördüğü takdirde, yasama
yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde
açılış konuşmasını yapar.
Ülkenin iç ve dış siyaseti
hakkında Meclise mesaj verir.
Kanunları yayımlar.
Kanunları tekrar görüşülmek üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir.
Kanunların, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya
şekil veya esas bakımından aykırı oldukları
gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal davası açar.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.
Üst kademe kamu yöneticilerini atar,
görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve
esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler.
Yabancı devletlere Türkiye
Cumhuriyetinin temsilcilerini gönderir, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek
yabancı devlet temsilcilerini kabul eder.
Milletlerarası andlaşmaları
onaylar ve yayımlar.
Anayasa değişikliklerine
ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunar.
Milli güvenlik politikalarını
belirler ve gerekli tedbirleri alır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil
eder.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kullanılmasına karar verir.
Sürekli hastalık, sakatlık ve
kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya
kaldırır.
Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine
ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada
münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda
açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun
hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda
kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi hükümsüz hale gelir.
Cumhurbaşkanı, kanunların
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak
şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir.
Kararnameler ve yönetmelikler, yayımdan
sonraki bir tarih belirlenmemişse, Resmî Gazetede
yayımlandıkları gün yürürlüğe girer.
Cumhurbaşkanı, ayrıca
Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer
görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
BAŞKAN 8inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Mevlüt Karakayaya aittir.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Anayasa
değişiklikleriyle ilgili olarak toplum üzerinde çok yanlış
algılar oluşturulmaya çalışılmaktadır, Rejim
değişikliği yapılıyor. Cumhuriyet elden gidiyor.
denilmektedir. Öncelikle, herkes şunu iyi bilsin: Türk milleti ve devleti
ebet müddettir. Cumhuriyet de Türk milletinin karakteridir, ilelebet var
olacaktır. Millî Mücadele sonucunda kurulmuş olan yeni Türk
devletinin yönetim biçimi 29 Ekim 1923te cumhuriyet olarak kabul ve ilan
edilmiştir, nokta. Cumhuriyetin temel nitelikleri bugünkü Anayasamızın
ilk 3 maddesinde dercedilmiş, 4üncü maddeyle de bir daha
değiştirilmemek üzere mühürlenmiştir. Bu mühür öylesine
sağlamdır ki bugüne kadar elini uzatanın kolunu
koparmıştır. Bu maddelerle korunan değerleri, kimileri
kendi ideolojik heveslerinin önünde engel görüp mührü sökmeye çalışabilir,
kimileri kendi ideolojik emelleri doğrultusunda bir vesile kılmaya
çalışabilir. Bize göre, Anayasamızın ilk 3 maddesinde
kayda alınmış değerlerin toplamıdır bizim
rejimimizin adı. Laiklik değil ama üniter yapı
tartışılabilir. diyemezsiniz, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğü değil ama laiklik veya dil
tartışılabilir. de diyemezsiniz; hiçbirini diğerine üstün
ya da değersiz kılamazsınız. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak tek devlet, tek bayrak, tek vatan, tek millet ve tek dili tartıştırmayız,
tartışmayız. Çok özel ve güzel anlamlar yüklenip kurucu irade
mührü vurularak zırhlandırılmış rejim ve cumhuriyetin
niteliklerine ilişkin maddelerin dolaylı olarak değiştirilebileceğini
söylemek ve hatta savunmak, o zırhı zayıflatma teşebbüsünden
başka bir anlam ifade etmez. Herkes bugün bu konuda savunduğu
tezlerin ve ağzından çıkan sözlerin yarın ne maksatla
kullanılabileceğinin hesabını iyi yapmalıdır.
Anayasamızın ilk 4 maddesinin sözüyle, özüyle muhafazası
Milliyetçi Hareket Partisinin kırmızı çizgilerindendir. Üzerinde
çalıştığımız Anayasa
değişikliğinde de bu böyle olmuştur. Biz, bu mührü Türk
milletinin ülkesi ve devletiyle varlığının, birliğinin
ve dirliğinin muhafazası olarak biliriz. Biz Türk milliyetçileri,
ülkücüler, Milliyetçi Hareket Partililer, bu mührün sözde değil, özde
bekçileridir. (MHP sıralarından alkışlar)
Hükûmet sisteminin fiilî durumuyla uyumlu hâle
getirilerek netleştirilmesini bir rejim değişikliği olarak
savunmaya çalışmak haksızlıktır. Dün 24üncü Dönem
Anayasa Uzlaşma Komisyonunda hangi maddelerin kimler tarafından
tartışmaya açılmaya
çalışıldığını hepimiz biliyoruz. Neler
tartışmaya açılmadı ki? Anayasanın hangi maddesinde Türk
ibaresi varsa kaldırılması önerildi. Anayasanın Türk
Anayasası olup olmadığı tartışıldı.
İlk 4 maddenin odağında yer alan millî devlet ve üniter
devlet ilkeleri tartışıldı. 42nci madde
bağlamında dilimiz tartışıldı. 66ncı madde
başlığındaki Türk ifadesinden rahatsızlıklar
dile getirildi. 127nci maddedeki yerel yönetimlerin özerkliğini
yasaklayan hükmün kaldırılması teklif edildi. Ne gariptir ki bu
teklifleri yapanlar ya da bu teklifler karşısında demokrat
kesilenler, bugün, bizim rejim değişikliğine katkı
verdiğimizi sıkılmadan söyleyebiliyorlar.
Değerli milletvekilleri, bugün yapılan,
hükûmet sistemi değişikliğinden de öte bir yönetim sisteminin
netleştirilmesi ya da adının konmasıdır, bir
harmonizasyonu, uyumlaştırmasıdır. Esasen, hükûmet
sisteminin yapısı hukuken 2007, fiilen de 2014 yılında bozulmuş,
karmakarışık bir hâl almıştır. Bu durum son
birkaç yıldır bütün partilerin sözcüleri tarafından da sık
sık dillendirilmiş, çok ağır ifadelerle
eleştirilmiştir. Aslında oluşmasını arzu
etmediğimiz bu durum hazin bir hikâyenin sonucudur.
Hepinizin malumu olduğu üzere, 16 Mayıs
2007 tarihinde görev süresi dolan Cumhurbaşkanının yerine yenisi
seçilecek. Bundan altı ay öncesinde, 26 Aralık 2006 tarihinde bir tez
atılır 367 olarak -bunu hepimiz biliyoruz- ve 27 Nisan 2007 tarihinde
yapılan seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu yeter sayı
bulunamaz, 361le sonuçlanır ve bu sonuç Anayasa Mahkemesine götürülür, 1
Mayıs tarihinde Anayasa Mahkemesi bunu onaylar.
Değerli milletvekilleri, 6 Mayıs 2007
tarihinde ikinci toplantı yapılır, 367 oy bulunamaz, uzlaşma
sağlanamaz, Meclis tıkanır, 11inci cumhurbaşkanı
seçilemez. 24 Haziran tarihinde bir erken seçim kararı ve bununla birlikte
de Anayasa değişiklikleri getirilir. Getirilen bu Anayasa
değişikliğinde cumhurbaşkanının Meclis
tarafından değil halk tarafından seçilmesi vardır. 21 Ekim
2007 tarihinde, bu, halk oylamasında kabul edilir, başka
değişiklikler de yapılır. İşte, 12nci
Cumhurbaşkanı da 10 Ağustos 2014 tarihinde halk tarafından
seçilir. Bu sürecin tamamen iktidar partisine yaradığı da geçen
gün burada Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ifade
edilmişti. Mecliste bulunan iki partinin cumhurbaşkanı
adayı konusunda uzlaşamaması, birtakım suni gerekçelerle
üretilen dayatmalar süreci tıkamış; sonuçta, parlamenter
sistemin bize göre en önemli componentlarından, unsurlarından olan
cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesi halk
tarafından seçilmesine dönüştürülmüştür. İşte burada
Dimyata pirince gitmeye çalışanlar, maalesef, parlamenter sistemi bulgurdan
etmişlerdir. Yani, süreç, hükûmet sistemini iki başlı bir
yönetim biçimine dönüştürerek en büyük darbeyi hükûmet sistemi ve
parlamenter sisteme indirmiştir.
Esasen 1982 Anayasası -bugün burada defalarca
söylendi- çok geniş kapsamda ve etkili yetkiler vermekteydi
cumhurbaşkanına. Ancak geçmişteki cumhurbaşkanları bu
yetkileri ya hiç kullanmadılar ya da sembolik olarak kullandılar.
Halk tarafından seçilen 12nci Cumhurbaşkanı ise selefleri
aksine tüm yetkileri kullanacağını ifade etti, uygulamada ise
daha fazlasını kullandı.
Değerli milletvekilleri, Türk siyaset ve
Parlamento tarihine geriye doğru şöyle bir dönüp
baktığımızda, ne zaman bir sistem
tıkanıklığı olsa o zaman, başta demokrasimiz
olmak üzere, tüm değerlerimiz yara almıştır; bedeli de Türk
milletine ödetilmiştir.
1983 yılından bu yana tüm siyasi partiler,
seçim beyannamelerinde yeni bir toplumsal sözleşme, anayasa yapmayı
söylerler. 24üncü Dönemdeki Uzlaşma Komisyonunda önemli
değişiklikler, önemli düzenlemeler
yapıldığını da ifade edebiliriz ama sonuçta
tıkandı. Tüm yaşananlar, geldiğimiz nokta Türkiyeyi,
maalesef, yeni bir sistem tıkanıklığı veya sistem
krizine götürür duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, tabii,
cumhurbaşkanının görevleri noktasında şöyle kısa
bir değerlendirme yapacak olursak şunu söyleyebiliriz:
Değişiklik önerilerinin tamamı, hükûmet sistemi
değişikliğiyle bağlantılı bir uyum
sağlamadan ibaret. Mevcut hâlde olmayıp şu anda yeni
değişiklikle getirilen yeni bir görev de söz konusu değil. En
fazla konuşulan, tartışılan husus cumhurbaşkanı
kararnamesi konusu. Mevcut Anayasamızda Bakanlar Kuruluna ait olan bu
yetki, hükûmet sistemi değişikliğine bağlı olarak
kanun hükmünde olmaksızın yine yürütmeye verilmiştir. Milliyetçi
Hareket Partisinin buradaki katkısı, verilen yetkinin net bir
şekilde sınırlarının çizilmesi ve yargısal denetimin
şart koşulması üzerine olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada tamamlayın
Sayın Karakaya.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Yani kararname
çıkarma yetkisi, yürütme yetkisine ilişkin konularla
sınırlandırılmıştır. Kişi hak ve
hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetlerin yanında Anayasanın
İkinci Kısmının Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile Dördüncü Bölümdeki
siyasi haklar ve ödevler konusunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamayacağı konusu da zapt altına
alınmıştır. Ayrıca, kanunda açıkça düzenlenen
konuların yanında Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen konuların da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
çıkarılamayacağı ifade edilmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümsüz hâle gelmesi
sağlanmıştır.
Yüce heyetinizi, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Karakaya.
İkinci söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Celal Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin şahıslar adına da söz talebiniz
var, grupların mutabakatıyla ikisini birleştiriyorum ve on
beş dakikalık süre veriyorum size.
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentoyu otuz
yıldan beri izlemeye çalışıyorum, içinde de bulunduğum
dönemler oldu. Hiç kimseyi itham için söylemiyorum. Gaziantepte Belediye Başkanı
olduğum dönemde bir hayvanat bahçesi yaptırmıştım, 191
milyon metrekareydi, Antepin nüfusu o zaman 1 milyon 100 bindi. Antepte, o
şehirde, bu yirmi dört saatte konuşulan hayvan kelimesi o kadar konuşulmadı.
Yakıştıramadığım şeyler bunlar Parlamentoya,
bir.
İki: Burada köpek vardır. lafı,
iktidar partisinin hangi ferdi olursa olsun mutlaka iktidar
mensuplarının mani olması gereken bir davranıştı.
Olay -şu oldu, bu oldu; şu yanlıştı, bu doğruydu-
içinde bulunduğum bir olay değildi. Hiç kimseyi itham ve ilzam için
söylemiyorum. İktidarların özellikle ve özellikle biraz daha mutedil,
biraz daha kapsayıcı; bir lafının eksik olmasında
mazur görecek, eksik görecek bir tarafı yoktur. Bütün siyasi tarihimize
baktığımızda idareci dediğiniz sizsiniz, idare etmek
konusunda biraz mülayim olmanızda fayda vardır. Bu, en büyük
eksiklerden biri olmuştur. İleride, seçim tartışmaları
oldu -erken olur, zamanında olur- inşallah ben burada olmam ki
olmamayı da açıkça düşünüyorum, o seçimde Parlamentonun
seviyesinin bunun üzerine çıkması dileğiyle tekrar tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuştuğumuz 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz aldım.
Sevgili Kuzu Hocamız burada. Üç dört
yıldan beri bütün televizyonları gerçekten inandırmaya
çalışarak Kuvvetler ayrılığı gelecek, demokrasi
güçlenecek, yasama güçlenecek... O lafların tümü şimdi
kulaklarımda çınlıyor ama ortaya konan esere baktığımda,
eski tabirle ifade etmek gerekirse -mürgiacib denen bir deyim vardır-
mürgiacib gibi bir heyulayla karşı karşıyayız. Bu
nedir? Acayip ve harika bir kuştur aslında. Bizim galiba
yoğurttan başka tescil ettirdiğimiz bir icadımız
yoktur, bu da icat ettiğimiz bir demokrasi modeli olarak tarihe
girecektir, belki bunun da beratı bizde olur diye düşünüyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu Anayasamızda
Dışı kalaylı, içi vayvaylı diye bir tabir var,
Dışı kalaylı, içi alaylı dedikleri bir tabir var.
Anayasanın dış kısmına bakıyorum, toplumu
cezbedecek olan birkaç tane elma şekeri var. Bunlardan biri 18 yaş
meselesi, doğrudur. İki: Milletvekili tekrar seçilebilir. diyor.
Başka yasalarda, Anayasada milletvekilinin seçilemeyeceğine dair bir
hüküm mü vardı? O da önemli değil. Siz Milletvekilleri tekrar seçilebilir.
derken hangi güce dayanarak, hangi garantiyi istiyorsunuz bu yasada? Beni
bağışlasın genel başkanlar burada. 1980 12 Eylülden
sonra Türkiyede parlamenter demokratik rejimin iflasında
Belki de
toplumda biraz daha zorlukla çalışan, zorluklarla kabul edilen bir
sistem gibi görülen, en sonunda tuz biberini de on dört yıllık
iktidarın eklemiş olduğu parlamenter demokratik sistemde
partileri kendi mülkiyetinde malları gibi saydıkları,
milletvekilleri de onların memurları gibi tayin edildiği için
parlamenter demokratik rejim bu hâle gelmiştir. Düzeltilemez miydi?
Düzeltilebilir, ayrı bir konu. Siz başka bir şeyi tercih
ettiniz. Bu dediğim mürgiacib sistemini topluma getirdik.
Şimdi, buradan şuna gelmek istiyorum:
Türkiye'de anayasalar yapıldı, bu anayasaları yapanların
çoğunu da tanıyoruz; ikisi askerî rejimin, militarist rejimin
sahipleriydi. Şimdiki Cumhurbaşkanımız halkın
seçtiği bir Cumhurbaşkanı. 367 garabetini kınıyorum,
doğru bulmuyorum. Buraya gelmiş olması, halkın seçmesi beni
fazla da endişe eden, üzen bir olay da değil,
tartışılabilir; Parlamento da seçebilirdi. Ama her şeye
rağmen, halkın seçmediği militarist iki Cumhurbaşkanın
kendilerini özellikle demir zırhlarla bürüyecek maddelere ihtiyacı
olduğu kesindi. Yani 1961 Anayasasını yapan Cemal Gürsel -orada
kalabilmesi için- hem kadim
Cumhurbaşkanı olarak kalacaktı hem tabii senatör olarak
kalacaktı; yanında bütün Millî Birlik Komitesi üyeleri tabii senatör
olacaklardı. Bu, aynı zamanda Cumhurbaşkanın da yedek
kulübesiydi o zaman ki dönemde. Sonra Kenan Evren geldi; gerçekten parlamenter
demokratik rejimin bütün kurumlarını altüst ederek kaydıhayat
şartını bırak, haklarında asla soruşturma
yapılamayacak bir anlayışın temsilcisi olarak kendilerini
bu Anayasaya dercettiler. Yapılan oylamada da halkın Anayasaya
verdiği oyla da kendilerini Cumhurbaşkanı seçtirdiler.
Müeyyidelere ihtiyaç duyuldu.
Günlerdir tartışıyoruz, on dört on
beş yıldan beri Sayın Tayyip Erdoğanı hep birlikte
izliyoruz; halk içindeki gücünü hepimiz biliyoruz, bu
tartışmasız bir konu. Şimdi, merak ediyorum: Sayın
Cumhurbaşkanlarının biliyorsunuz, sorumluluğu yoktu, vatana
ihanet dışında yargılanmaları düşünülemezdi çünkü
Cumhurbaşkanı dediğiniz 1920lerde sütten çıkmış
ak kaşıktır, idoldür, insanüstü bir değerdir, asla ve kata
haklarında bir soruşturma açmayı gerektirecek profilde insanlar
değildir. Şimdi, yürütmenin başı olduğu,
soruşturmayı getirdiğiniz fiilî imkânsızlıklarla
teçhiz edilmiş bir maddeyi de burada, hesap sorulur noktasında
topluma sunulan bir elma şekeri gibi kabul etmekten başka bir
şey yoktur.
Bir başka konu
değerli arkadaşlarım: Anayasaya uyup uymama meselesi. Bütün bu
çabalarımız niye? Yeni bir anayasa yapma konusunda gayret sarf etmek
istiyoruz, belki ülke çok daha hızlı idare edilir, güzel idare edilir.
Anayasalara uymak da bir vecibe olması gerekir.
Şimdi, size sormak
istiyorum: Türkiyede çok kısa sürede iki başbakan değişti;
biri Ahmet Davutoğlu Beyefendiydi, biri de Sayın Binali
Yıldırım. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın
Kabinesiyle, bakanlarla ilişkisinin ne olduğunu bilmem ama -çok
kısa sürede- şunu size söyleyebilirim: Ahmet Davutoğlunun
istifa ettiğini ve bir gensoruyla düşürüldüğünü gören oldu mu?
Hayır. Bir irade dedi ki: Sen gel, sen git.
Şimdi, hangi yasayı
yaparsak yapalım uymayacaksak, demokrasiyi içselleştiremeyeceksek,
demokrasiyi içimize sindirerek davranmayacaksak biz burada getirdiğimiz
anayasanın uygulanacağına dair bir teminat olduğunu
nasıl söyleyebiliriz? Mevcuda uymadık, fiilî durumu yasalaştırmak
istiyoruz ama ötekine de hiç uymadık. Gelecek konusunda bizim
birtakım endişelerimizin olması normaldir, bu konuda da biraz
itinalı olmak gerekir.
Bir başka şey:
Aslında, cumhurbaşkanlarımızın parti başkanı
olması çok yadırgadığım bir olay değil. 1950-1960
arasında, biliyorsunuz, rahmetli Celal Bayar da partili
Cumhurbaşkanıydı ama Sayın Cumhurbaşkanımızın
partiyle, özellikle, ilgisinin deracatını biliyoruz.
Buradan özellikle Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma bir hatırlatma
yapmak istiyorum. Dedim ya ben burada olmayacağım, inşallah
gelecek seçimde siz yine burada olursunuz, burada olmanızı da dilerim
ama bu konuda bir tereddüdüm var: Sayın Cumhurbaşkanımız
Tayyip Erdoğanın bir açıklaması oldu, dedi ki: Beni, FETÖ
soruşturmasında -milletvekillerini kastederek söylemedi belki-
milletimle baş başa yalnız bıraktı
arkadaşlarım. Şimdi, siz, Anayasa konulmuş ve
Cumhurbaşkanının partiye müdahalesinde de söz sahibi
olacağı bir maddeyle yapılacak milletvekili
atamalarının -futbol tabiriyle söylüyorum, nokta transfer diye bir tabir
vardır- ister daraltılmış bölgeyi getirin ister dar bölgeyi
getirin ister bu sistem kalsın, nokta atışların tümünde
Sayın Cumhurbaşkanının müdahil olacağına ve yüzde
yüz etkili olacağına inandığım için söylüyorum, FETÖ
karşısında yeterli sınavı vermemiş bir grup
konusunda doğacak hezeyanı ve hezimeti de düşünmek istemiyorum.
O nedenle, sevginizin azalacağı anlamında söylemiyorum,
inşallah ben yanılırım; inşallah temayüz etmiş;
tebarüz etmiş deneyimli milletvekilleri devam eder çünkü Parlamentonun
budanmasının zaman zaman bu Parlamentodaki işlevlerin de
işlevselliğin de azalttığına şahit olan bir
insanım. Bürokrasideki zayıflığınızı
biliyorum, liyakat eksikliğinin olduğu kadrolarla
çalıştınız; parti kadrolarının çok budanması
da buradaki liyakatli milletvekilinin gelmesine engel olacak bir
anlayış olursa ona da üzüleceğimi söylemek isterim.
Bir başka şey, değerli
arkadaşlarım: Bütün bunların hepsini nerede yapacağız?
Bu çalışmaları bir seçim ortamında yapacağız,
daha doğrusu referandum ortamında yapacağız. 1961
Anayasasında Adalet Partisinin dayandığı Demokrat Partinin
3 bakanı asılmış Başbakanı dâhil, 50ye
yakın müebbet hapis almış insan var, diğer kadroların
tümü hapishanede; referanduma gidiliyor, Anayasa oylaması yapılacak,
vatandaşın çalışması gerekir; bir tek demeç veriyor
Adalet Partisinin o zaman yönetim kurulu, muğlak görülüyor, Millî Birlik
Komitesi üyesi Muzaffer Yurdakuler diyor ki: Zararlı faaliyette bulunan
bütün partiler kapatılacaktır. Adamlar sabahleyin Biz de
destekleyeceğiz. diyorlar, Biz de Evet. diyeceğiz. diyorlar, 4
parti birden Evet. demek zorunda kalıyor. Yine, bizim gibi bir
milletvekiline -inşallah bizim başımıza gelmez ama
ortamın pek ondan farklı olduğunu düşünmüyorum- diyorlar
ki: Sayın milletvekilim, biz bu Anayasaya Evet. mi diyeceğiz,
Hayır. mı diyeceğiz? Mebusun cevabı şu: Gözlerimin
içine bakınız, ne dediğimi anlarsınız. Gözlerimizle
işaretleşecek referandum kampanyasına bizi mecbur ederseniz ki
ortam maalesef bundan farklı görünmüyor; özellikle TOMAların su
sıktığı Meclis etrafındaki havanın
dışında, sayısız gazetecinin ve sayısız
aydının içeride olduğu bir ülkede kampanyanın bundan pek
farklı yürüyeceği kanaatinde değilim.
Hele, bizim partimizin başına gelenleri
hep birlikte yaşıyoruz. Sayısız arkadaşımız
içeride; binin üzerinde gençlik kollarından, kadın kollarında
yöneticimiz hapis, 2 eş genel başkanımız 10
milletvekilimizle birlikte hapis, belediye başkanlarımızın
tümü içeride, belediye meclislerimiz feshedilmiş. Şimdi, biz,
kampanya yapacağız ve diyeceğiz ki Ey Türkiye halkı! Bu
Anayasa antidemokratiktir. Dört aydan beri Gaziantepte, olağanüstü hâlin
olduğu bir ortamda, bir tek basın toplantısı
yapamadık, hiçbir arkadaşımız partinin 1 metre
dışında bir basın toplantısı yapmadı.
Şimdi, buradan Sayın
Cumhurbaşkanına seslemek istiyorum: Değerli
Cumhurbaşkanım, siz Kasımpaşalısınız,
doğru; siz Karedenizlisiniz. Kasımpaşa mertliğin, daha
doğrusu, kabadayılığın yeridir; Karadeniz sert, daha
doğrusu mert insanların anlayışıdır. Şimdi,
siz bizim kolumuzu kanadımızı kıracaksınız, bütün
arkadaşlarımızı hapse atacaksınız ve biz
Kampanya yürüttük, önümüze çıkan oylar bu oldu. dediğimiz zaman da
Türkiyede çıkacak meşru, lanse oyları da meşruiyetin
temsilcisi kabul edeceksiniz.
Bu, tıpkı şuna benziyor değerli
arkadaşlarım, futbolu sevdiği için söylüyorum: Bazen kaleciyi
kaleye bağlarlar, orta hakemi de yanlarına alırlar; tekme
serbest, tokat serbest, faul yapmak serbest; boş kaleye gol atarlar, sonra
çıkarlar, tribünde yumruk şov yaparlar. Eğer seçimin sonunda
yapacağınız yumruk şov bu ortama dayanıyorsa bu nizami
bir maç değildir, o nedenle sizi açıkça nizami maçın
ortamının sağlanmasına davet ediyorum.
Bir başka konu, özellikle üzerinde
duracağım iki üç madde var. Sayın Cumhurbaşkanları
Meclis açılışında konuşma yaparlar; bu doğrudur,
bu bizim geleneğimizdir ama 1950 ile 1925-1930 arasında bu hep
tartışma konusu olmuştur. İsmet Paşa
Cumhurbaşkanıdır, Meclise geldiklerinde Demokrat Partililer
ayağa kalkmazlar. Sonra, biliyorsunuz Celal Bayar Cumhurbaşkanı
oldu ve Meclise geldiğinde Halk Partililer ayağa kalktılar ama
alkışlamadılar. Bunun özü -çok uzun hikâyesi var, kısa
anlatmak istiyorum- milletvekilleri, yerelde ve genelde milletin gerçek
temsilcisidir; o nedenle ayağa kalkmamak bir saygısızlık
değildir ama alkışlamamak, en azından tezahüratta
bulunmamak
Bir saygı göstermek açısından da o jesti yapmak
gerekir diye düşünüyorum. Yani, kalkmamak saygısızlık
değildir, alkışlamak da yeteri kadar da destektir ve saygı
göstermektir; bunu da yasaya koymuşsunuz.
Yine, özellikle, mevcut Anayasamızın
104üncü maddesinde 8inci maddeyle yapılan değişiklikte
calibidikkat iki tane nokta var. Biri şudur: Millî güvenlik
politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır. Bakın,
tek kurul yok, Millî Güvenlik Kurulundan bahsetmiyorum.
Bir başka maddesi: Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir. Anayasamızın
87nci maddesinde savaş ilanının nasıl olacağı
açıkça görülüyor. Burada da eğer Cumhurbaşkanına bu yetkiyi
veriyorsak birisinin mutlaka yek diğerini ilga etmesi gerekir. Bir yetki
çatışması olabilir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı tek
başına savaş ilan edebiliyor; ayrıca, yine, Bakanlar
Kurulunun getirmiş olduğu teklifi de Cumhurbaşkanı ilan
edebiliyor. Bu nedenle, bunlar çakışan ve çatışan
maddelerdir, düzeltilmesinde fayda var.
Sonunu şöyle bağlamak istiyorum:
Gördüğüm kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızı
bence en rahat ettirecek konu şu, şunu yapalım:
Yapamayacaklarını sayalım, yapabildiklerini serbest bırakalım.
(HDP sıralarından alkışlar)
Şöyle derler bizde biliyorsunuz: Merkezî
hükûmetler genellikle yetkileri uhdesinde tutmak isterler. Biz belediye
başkanı olarak derdik ki Kardeşim, siz bize ne vereceksiniz,
burada ne yetkiniz kalacak? Demokrasilerde aslolan, büyük yetkilerin tümü merkezde
kalır, diğer yetkileri Anadoluda belediye başkanları
yapar. Nedir? Millî savunma gibi, adalet gibi, eğitim gibi ana yetkiler
orada kalır; diğer yetkiler taşraya verilir. Zaten demokrasinin
geliştiği ülkelerde böyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Bitirin efendim, tamamlayın.
CELAL DOĞAN (Devamla) Şöyle bitirmek
istiyorum müsaade ederseniz: Bu Anayasa'nın ömrünün ne kadar
olacağı konusunda çeşitli rivayetler yapılabilir. Bu
Anayasa ya Sayın Tayyip Erdoğanın siyaseti
bıraktığı gün ki
Veya başka birisi gelir bir gün, der
ki Ya, kardeşim, ben hamal değilim, bu antidemokratik bir
yasadır, bırakıyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emire aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Olağanüstü hâl koşullarında Türkiye
susturulmuşken, üniversiteler susturulmuşken, barolara bir şey
sorulmazken, basın sindirilmişken, toplumsal muhalefetin tüm
kesimleri neredeyse yok edilmişken son derece önemli ve rejim
değişikliğine dönük bir Anayasa değişikliğini
konuşuyoruz hem de geceler boyu konuşuyoruz, İç Tüzük
ihlalleriyle konuşuyoruz, halkın gözünden kaçırılarak
konuşuyoruz, alelacele konuşuyoruz ve bu aceleyi de niye
yaptığımızı maalesef sizler açıklayamıyorsunuz.
2019da yürürlüğe girecek bir Anayasa teklifini niye bu kadar alelacele
konuşuyorsunuz bunu anlamak mümkün değil arkadaşlar.
Buraya geliyorsunuz, anlatmaya
çalışıyorsunuz ama her tarafından tel tel dökülen;
demokrasimizi, hukuk devletimizi, geleceğimizi karartan bu Anayasa
değişikliğini savunamadığınız için kuru bir
millete gitme blöfü getiriyorsunuz önümüze. En son kararı millet
verecekmiş, o hâlde bizim burada çok da fazla konuşmamıza gerek
yokmuş. Öyle değil arkadaşlar, burada biz görevimizi yapmak
zorundayız, bu bizim görevimiz. Burada anayasal olarak görüşülemez
bir teklifi görüşüyorsunuz, bu açık bir Anayasa ihlalidir. Eğer
sizler, Sayın Şentopun dediği gibi, asli kurucu
iktidarsanız yani Anayasanın ilk 3 maddesi, dolayısıyla
4üncü maddesi ve Anayasanın başlangıç ilkeleriyle
bağlıysanız o hâlde siz bu kanun teklifini görüşemezsiniz,
bu Anayasa ihlalidir çünkü Anayasanın ilgili maddeleri açıkça
demokratik hukuk devletini, millî egemenliği ve kuvvetler
ayrılığını belirtmiştir. Dolayısıyla, kuvvetlerin
tekleştiği, bir kişide toplandığı,
egemenliğin bir kişiye teslim edildiği bir Anayasa
değişikliği elbette ki teklif edilemez bir Anayasa
değişikliğidir ve Anayasa Mahkemesi gerçek bir Anayasa Mahkemesi
olsa hemen iptal etmesi gereken bir tekliftir, eski içtihatları da bu
yöndedir ama siz de biliyorsunuz ki, tüm Türkiye de biliyor ki Türkiye'yi
getirdiğiniz noktada artık bir Anayasa Mahkemesinden bahsetme
olanağımız, maalesef, kalmamıştır. Öyle kalmamıştır
ki o Anayasa Mahkemesi son kararlarını oy birliğiyle
almaktadır, dikkatinizi çekiyorum, bir yüksek yargıç bir muhalefet
şerhi dahi yazamayacak noktaya getirilmiştir sizin hukuk
devletinizde. (CHP sıralarından alkışlar)
Burada bir egemenlik gasbı yapıyorsunuz.
Egemenliği bir kişi temsil edemez. Egemenlik milletindir;
egemenliğini millet, meclisi aracılığıyla
kullanır, yani seçilmişlerle kullanır. Bir kişi yüzde 99la
dahi seçilse o kişi millî egemenliği temsil edemez. Burada vaktimiz
olsa uzun uzun anlatabiliriz ama bu, egemenliğin gasbıdır, millet
egemenliğini alıp o bir kişiye vermektir. O bir kişi çok
iyi birisi olsa bile, çok büyük bir lider olsa bile bu, egemenliğin
gasbıdır arkadaşlar.
Cumhuriyet nedir? Cumhuriyet
tanımınız, maalesef, ilkokul 2 sosyal bilgiler kitabından
alınmış. Neymiş efendim? Cumhurbaşkanını
halk seçiyorsa o zaman bu cumhuriyetmiş. Yani padişah değilse
cumhuriyetmiş. Olmaz öyle şey. Cumhuriyetin temeli, millî
egemenliğin Millet Meclisinde temsil edilmesidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, bizim 1923lerde bitirdiğimiz
tartışmayı siz tekrar burada açarak aslında açık bir
anayasal suç işliyorsunuz. Uygun olmayan bir siyasal zeminde, uygun
olmayan bir sosyal zeminde, uygun olmayan koşullarda hukuki olmayan bir
teklifi tartıştırıyorsunuz bize.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanının yetkilerini konuşuyoruz. Diyorsunuz ki:
Ya ne var bunda? Sayın Kuzunun konuşmasını dinledim. E,
başbakan vardı, başkanının yetkilerini aldık,
Cumhurbaşkanında birleştirdik. Sayın Başbakan da dedi
ki: Binali feda olsun. Değerli arkadaşlar, bu, Sayın
Başbakanın kendini feda etmesinden çok daha öte bir durumdur.
Bakın, burada bir Cumhurbaşkanı var. Kim bu
Cumhurbaşkanı? 12 Eylül darbesini yapmış, korunmaya
ihtiyacı olan, Yetkilerim yüksek olsun. diyen bir
cumhurbaşkanı ve biz, bunun yetkilerinin geniş olduğunu
zaten biliyoruz ama şimdi, siz, bu Cumhurbaşkanına yürütmenin,
yani başbakanın yetkilerini birleştiriyorsunuz. Buradaki garabet
şudur: Değerli arkadaşlar, buradaki Cumhurbaşkanı,
bakın, bize göre antidemokratik bir biçimde, ama en nihayetinde
tarafsız olduğu varsayıldığı için Anayasa
Mahkemesine üye atıyor, Hakimler Savcılar Kuruluna üye atıyor,
en azından bir partiyle bir bağı yok. Dolayısıyla da
siz artık onu partili yaptıktan sonra, bir partinin genel
başkanı yaptıktan sonra o kişinin yargıç
atamasına, yüksek yargıyı şekillendirmesine, Meclisi
şekillendirmesine izin vermemelisiniz. Dolayısıyla burada geride
bir şey kalmıyor, bunu görmek zorundasınız. Yani bütün yetkileri
bir kişide topladığınız zaman ve o kişiye hiçbir
denge, denetleme mekanizması öngörmediğiniz zaman, işte, o zaman
bunun adı elbette ki diktatörlüktür. Sayın Kuzu bunları çok iyi
bilir.
Değerli arkadaşlar, bu
Cumhurbaşkanının yani bütün yetkileri verdiğiniz
Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu var mı? Elbette
yok. Neydi? Millet seçti. E, peki, bu kişi siyaseten yanlış
yaparsa ne olacak? Millet beş yıl beklemek zorunda çünkü millet
seçti, millet beş yıl bekleyecek o kişiyi sorumlu tutmak için.
Oysaki, bakın, bizim parlamenter rejimimizde Meclise her zaman gelirler ve
sorumludurlar.
Onun ötesinde, hukuki sorumluluğu var
mıdır? Yine kıyaslıyorsunuz. Burada vatana ihanetten
suçlanabilirdi. E, burada sorumluluk getirdik. Neye bağladınız?
Üçte 2 çoğunluğa bağladınız. Peki, üçte 2
çoğunluk hangi Meclisten çıkacak? Parti liderinin bire bir
seçtiği Meclisten çıkacak. Bu gerçekçi midir? Peki, çıktı
diyelim. Nereye gidecek? Anayasa Mahkemesine. Orayı kim seçti? 15
üyesinden 12sini yine aynı Cumhurbaşkanı seçti. Ya buna
Cumhurbaşkanının hukuki sorumluluğu var. demek için gerçekten
insanların aklıyla alay etmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir vesayetten
bahsediliyor. İşte vesayet budur. Vesayetin ta kendisidir. Bugün bu
teklifin üzerinde de bir kişinin vesayeti olduğunu hepiniz görmek
zorundasınız.
Şimdi, örnekler veriliyor. Sayın
Şentop da bundan bahsetti, Sayın Kuzu da bunu çok iyi bilir:
Cumhurbaşkanının veto yetkisi var yani Meclis üzerinde bir
vesayet ilişkisi var, vesayet gücü var. Peki, bu veto yetkisi nerede var?
Amerika Birleşik Devletlerinde de var. E, peki, onu söylüyorsunuz da
Amerika başkanının meclisi feshedemeyeceğini niye
söylemiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Buraya gelip
başkanın fesih yetkisi olmaz, başkanlıkta kuvvetler
ayrılığı vardır, serttir, bu nedenle başkan
senatoya, temsilciler meclisine veya millet meclisine yan gözle bile bakamaz
niye demiyorsunuz? Kitabınızda yazdığınızı
niye burada söylemiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Bir de, burada, geliyorsunuz anayasa profesörü olarak, koalisyon
varmış parlamenter sistemde, o yüzden, koalisyonlar olduğu için
istikrar olamıyormuş diyorsunuz. Bu bir yalandır! Yalandır!
(CHP sıralarından alkışlar) Çünkü siz de biliyorsunuz ki
1945 sonrasını inceleyen bütün akademik yayınlarda, anayasa hukukunda
herkes bilir ki başkanlık sistemlerinde koalisyon oranı 2 kattan
daha fazladır. Bu yalanı artık bu millete daha fazla söylemeyin.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri
Bakın, yetki sınırları yok. Veto yetkisiyle birlikte
düşünürseniz, işte, tam vesayet budur. Yasama devredilemez,
Anayasanın 7nci maddesi. Yasama yetkisini bir kişiye
devrediyorsunuz. Bir kişinin her şeyi bildiği, her şeyi yönlendirdiği,
her şeyi şekillendirdiği, bütün yetkileri
topladığı ve kimseye danışmadığı bir
ülke var mıdır; başarılmış, ayakta durmuş,
dağılmamış, perişan olmamış, demokrasisini
yürütebilmiş bir ülke örneği var mıdır? Gelin, varsa onun
da burada örneğini verin.
Değerli arkadaşlar, bir beka sorunu olan
Türkiyeden bahsediyoruz. Türkiye beka sorununa nasıl geldi?
İşte, bu, Ben bilirim.cilikle geldi, Ben her şeyi dizayn
edeceğim.le geldi, Her şey bende olsun. dedi. Ne istediyseniz
yaptınız, ne yaptıysanız yanlış
yaptınız ve aynı yanlışı, bu sefer hiçbir denetim
olmadan devam ettirme gayreti içerisindesiniz.
Değerli arkadaşlar, size bir tarihsel
kesitten kısa bir anımsatma yapmakta yarar görüyorum. Bir oy
vereceksiniz, bunu dikkatinize sunuyorum. Bakınız, bundan yüz
yıllar önce Kerbelâda Hazreti Hüseyin Yezite biat etmeyip Kufeye
doğru yola çıktığı zaman, ona, Yezit bir ordu
yolladı ve o ordunun komutanı da Hür Bin Yezitti. Hür Bin Yezit, o
gün Hazreti Hüseyine karşı savaşmayı reddetti ve birkaç saat
sonra da şehit oldu. Öleceğini bile bile mazlumdan, haklıdan,
doğrudan yana olmanın örneğini verdi ve bin yıllardır
da mazlumun, doğrunun, haklının yanında olduğundan
dolayı rahmetle anılıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama Yezit ordularından hiç kimse bugün
anılmıyor arkadaşlar, bunu dikkatinize sunarım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kuzu, buyurun,
sataşmadan dolayı iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Ankara
Milletvekili Murat Emirin 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 8inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Amerikadaki model ideal olan
bir sistemdir. Bizim getirdiğimiz karşılıklı fesih
meselesini Amerika bugün tartışıyor, açın literatürü,
görürsünüz. Obamanın bütçesi reddoldu, Obamaya Zavallı Obama.
diyen benim. Hakikaten zavallı Obama çünkü Amerikada maaş ödeyemez
duruma düştüler.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Artık zavallı
oldu. Ah zavallı Amerika, ah!
BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi, şunu
düşünmemiz lazım: Bizdeki getirilen model kuzeydeki model değil,
güneydeki de değil; Türkiyeye has Cumhurbaşkanlığı
modeli, kendine özgü ve yerlidir. Bir şeyin altını çizelim:
Parlamenter modelin taklidi olmaz. Başkanlık modelinin binbir türlüsü
olabilir çünkü aklın bulduğu bir sistem. Bir ülkede akıllı
insanlar varsa başkanlık modelinin çok değişik
dizaynlarını yapabilir, parlamenter model yapamaz. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
Gülecek bir şey yok ortada, bilen gülmez. Bu
işin uzmanı konuşuyor burada, uzman konuşuyor, uzman
Öyle
gülerek olmaz bu işler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
bakın, bizim model
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Anayasa dersi ver
Hocam onlara.
BURHAN KUZU (Devamla) Müsaade buyurun. Şunu
söylemeyelim: Efendim, benim modelimde yasama ile yürütme sürekli
sürtüşüyor, millet aç. Bunu istemiyoruz. Efendim, benim sistemim de
demokrasi de olacak, karşılıklı denge de olacak, bu millet
ekmek yiyecek, ekmek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yürütme yasamayı
feshedebilir mi Hocam? Yürütme yasamayı feshedebilir mi, onu söyle?
BURHAN KUZU (Devamla) İşsize,
aşsıza iş bulmamız lazım. Yok şöyle
Sadece
lüksten ibaret bir demokrasi olmaz değerli arkadaşlar, bunu görüp bilmemiz
lazım. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yürütme yasamayı
yürüttü!
BAŞKAN Sakin olun arkadaşlar, lütfen
BURHAN KUZU (Devamla) Söyleyeceklerim bundan
ibaret, ben daha fazla meseleye girmeyeyim. Kitap okumaya devam edin. Biraz da
özümsemek lazım bunu. Bence öyle yap.
Evet, teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocam ders ver, Hocam!
Bir kitap daha yaz onlara.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hocam.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Murat Beyin 60a göre bir söz
talebi var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma var
ya! Ne demek?
BAŞKAN Ne sataşması? Ne dedi size
efendim?
MURAT EMİR (Ankara) Akılcı olan
yöntemin başkanlık sistemi olduğunu ifade ederek bizim gibi
parlamenter sistemi savunanların akılsız olduğu yönünde
zımni bir iddiada bulundu.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum
Sayın Emir.
16.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) Şimdi, Sayın
Kuzu bir bilim adamıdır. Kendisini seviyeli bir tartışmada
görmek istiyoruz, yararlanmak istiyoruz çünkü siz Türkiyede hiçbir ciddi
anayasa hukukçusunu konuşturmadınız, Komisyona da
çağırmadınız, konuşanları da susturuyorsunuz. O
hâlde gelin, siz konuşun. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben ne dedim? Koalisyonların
başkanlıkta az olduğu yalandır dedim. Gelirsin,
Doğruydu. dersin, koyarsın kitabını. Bu, iddiadır;
gelirsiniz, düzeltirsiniz.
İkincisi, Zavallı Obama. diyorsunuz.
Bakın, o zaman Amerikadan örnek vermeyeceksiniz, veriyorsanız
doğru vereceksiniz. Amerikadan veto yetkisini, başka yerden fesih
yetkisini, başka yerden kararname yetkisini alıyorsunuz ve bir
canavar yaratıyorsunuz, onu da başkanlık sistemi gibi aklın
bulduğu bir yöntem gibi takdim ediyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim aklımızla alay edemezsiniz. Siz bunu
akılcı buluyorsanız bu sizin sorununuzdur.
Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın
Kuzunun kitapları var, makaleleri var açık açık. Dolayısıyla,
bilim çarpıtmaya uygun değildir. Gerçeklerin, eninde sonunda ortaya
çıkmak gibi bir kötü özelliği vardır. Bunları
tartışmak zorundayız Sayın Kuzu, hep beraber
tartışacağız. Hem de gecenin bir vakti değil,
televizyonların önünde, tüm Türkiye izlerken tartışmak
zorundayız. İşte o zaman millete gideriz. Biz milletten elbette
çekinmeyiz, elbette milletimizin kararı başımızın
üstünedir. Ancak milletin gözünün önünden kaçırarak, milletin gözünü perdeleyerek
gerçekleri nereye kadar saklayacağınızı düşünüyorsunuz?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına son söz Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Yusuf Başere
aittir.
Buyurun Sayın Başer.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, içinden
geçtiğimiz dönemin tarihî sorumluluğunu paylaşma duygusuyla
selamlıyorum.
Anayasa değişikliğimizin ülkemize ve
milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Öncelikle, hepinizin dikkatini 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsüne çekmek istiyorum. Bir ülkenin uğrayabileceği en
yıkıcı nitelikleri kendisinde toplamış FETÖ terör
örgütünün, dış bağlantılarının himayesinde
yıkmaya çalıştığı bu devleti, bu millet
kurtardı. O gece, bu milletin ardından yürüdüğü bir de lider
vardı. O liderin, diğer darbelerdeki şapkasını
alıp giden liderlerden farkı neydi arkadaşlar? Milletin oyuyla
gelmişti oraya, milletin oyuyla. Milletin adamıydı da onun için
millet düştü ardına. Koltuğa yapışan adam değil,
koltuğa yakışan adamdı. Bu millet ondan sahip
çıktı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2007de yapılan değişiklikle millet
Cumhurbaşkanını kendisi seçmeye karar verdi, kendi seçtiği
Cumhurbaşkanını yedirmedi. Önce sahip çıktı,
şimdi de yetkilerinin neler olması gerektiğine karar verecek.
Bundan daha doğal ne olabilir?
Sayın Başbakanımız
açıkladı, 367yi bulsak da halk oyuna sunacağız.
Aslında oyladığımız bundan ibaret: Halka soralım
mı, sormayalım mı; son sözü millet söylesin mi, söylemesin mi?
Millete sormayalım. diyenler nasıl halka
dayandığını söyleyebilirler, nasıl Demokratız,
milletten geliyoruz. derler? Millete soralım arkadaşlar, milletten
kimse kaçmasın.
Gün kadar açık bir durum var; Başbakanı
da sen seçiyorsun, Cumhurbaşkanını da sen seçiyorsun, iki tane
başkan seçiyorsun. Saçmalık değil mi? Bundan her aklıselim
rahatsız olur. Anayasa değişikliğinin 104üncü maddesinde
ne diyoruz? Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere iki
başlı, halka iki başkan seçtiren uygulama olmasın.
Başbakanlık kalksın, Cumhurbaşkanı yürütmenin tek
başına, başı olsun. Bu iki başlılık da
bitsin. diyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Keşke seni Başbakan
yapsalar.
YUSUF BAŞER (Devamla) Yapmak istediğimiz
şey karmaşayı gidermektir, iki başlılığa son
vermektir. Buna hangi mantıklı kişi Hayır. diyebilir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanının partili olmasını
şiddetle eleştirenler var. Şimdi, bir Cumhurbaşkanı
düşünün, partisinin desteğiyle seçime girecek, kampanya yapacak,
kazanınca aniden partisine sırtını dönecek,
kapılarını kapatacak, Partimle bağım kalmadı.
diyecek. Buna kim inanır Allah aşkına?
Cumhurbaşkanının seçilince partisiyle olan ilişkisi
kesilsin. demenin anlamı şudur arkadaşlar: Biz gerçekleri
görmek istemiyoruz, herkes partili değilmiş gibi tiyatro
yapsın. Bu ikiyüzlü ve çelişkili duruma siz yönetim mi diyorsunuz.
Siyasetten ikiyüzlülüğü çıkarıp atmanın, dürüst, açık
kimlikli siyaset savunmanın neresi yanlıştır? Bu millet
riyasız, samimi, dürüst siyaseti hak edecek kadar asil millettir, biz de
onlara bunu söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu oyuna bir son verelim, dürüst olalım. Bizim
partimizin adı AK PARTİ, liderimiz Recep Tayyip Erdoğandır.
İdarenin
tarafsızlığını bozar. diye eleştirenlere
gelince, sormak lazım: Şu anda AK PARTİ Hükûmeti devleti
yönetmiyor mu? Evet, AK PARTİ yönetiyor. İdarenin
tarafsızlığını sağlayan kanunlar, denetim
mekanizmaları ve yargı, yasama organlarının denetimi yine
devam etmeyecek mi? Evet, edecek. O zaman ne değişiyor, niye itiraz
ediyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önceki sistemde olduğu gibi
Cumhurbaşkanlığı vesayet makamı değil artık,
milletin demokratik iradesinin tecelligâhı. Halk iradesi orada ortaya
çıkıyorsa oraya bir erk tevdi etmesi kadar meşru ve doğal
ne olabilir? Halkın seçtiği Cumhurbaşkanını merasim
başkanlığında bırakmayı hiç kimse istemez,
isteyemez. Böyle bir istek halkın iradesine saygısızlık
olur, hakaret olur. Elbette halkın seçtiği kişi güçlü
olacaktır, halk iradesinden elbette bir erk çıkacaktır,
nasıl yasama erki çıkıyor, aynen öyle. Yürütme de bir erk olarak
millet iradesinden çıkacaktır. Herkes bunu içine sindirmek durumunda,
demokrasinin gereği de bu demektir.
Cumhurbaşkanına bu düzenlemeyle çok fazla
yetki verildiği dile getiriliyor. Mesela hangi yetki? Üst kademe
bürokrasiyi atama yetkisi veriliyormuş, bu yanlışmış.
Öncelikle soralım: Bugün üst kademe bürokrasisini yine yürütme organı
atamıyor mu? Evet, atıyor. Değişen bir şey yok, yine
yürütme atayacak. Hepimiz görüyorduk ki mevcut sistemde hükûmet ile
Cumhurbaşkanı arasında kriz olmaması istisna oluyordu. AK
PARTİ olarak krizden keyif alan, işler yavaşlayınca
milletin huzursuz olmasından mutlu olanlardan değiliz.
İşte, o takozu Türkiye'nin tekerleğinin önünden bu nedenle
kaldırıyoruz.
İkinci olarak, Cumhurbaşkanı üst
kademe bürokrasisiyle kendisi çalışacak. Kendi
çalışacağı adamları seçmeyecek de ne yapacak?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ya, Başbakana
hakaret etme.
YUSUF BAŞER (Devamla) Elbette herkes kimle
çalışacaksa seçmeli. Sonra da
başarısızlıklarına bahane üretmemeli.
Cumhurbaşkanı, Yüce Divan görevi de gören
Anayasa Mahkemesi üyelerini seçecek diye feveran ediyorlar. Arkadaşlar,
parmak hesabını bilenlerin bileceği bir şey vardır. On
iki yıllığına seçilmiş Anayasa Mahkemesi üyeleri var
karşımızda; beş yıllığına seçilmiş
bir cumhurbaşkanının döneminde bunlardan kaçının
süresi dolar da atama imkânı olabilir? Süresi dolanlardan da
kaçının ataması Cumhurbaşkanının kendi
seçeceği kontenjanından olur, iki mi olur, üç mü olur? Bu mu tehlike,
bu mu kendini yargılayacakları seçmek? Yok, eğer diyorsanız
ki: Recep Tayyip Erdoğana inşallah, Allah uzun ömürler versin, çok
uzun yıllar daha memleketin başında durur, millet ondan
vazgeçmez, biz de daha iyisini asla bulamayız halka sunacak, o nedenle hep
o başta kalır ve atamaları da o yapar. O zaman iş
başka. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle
düşünüyorsanız o zaman kapatın partinizi gidin kardeşim.
Siyaseti de bırakın, ülkeye özgüvenli bir muhalefet gelsin, milletin
kürsüsünü de işgal etmesin, milletin önünü tıkamasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Aksine, önünü açmakta
yarışsın, takdir toplasın, seçimi de kazansın.
Ama korkmayın, Anayasanın 104üncü maddesinde
sizi bundan da kurtarıyor AK PARTİ. Bir cumhurbaşkanı en
fazla 2 defa seçilecek; buna da sınır getirdik ki bu ülkeye
artık ne Millî Şefler gelsin, ne ebedî başkanlar olsun ne de 6
defa gidip 7 defa gelen kurtarıcı babalara kalsın bu ülke. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Halkımız bunu görmeli, muhalefete
rağmen, liderinin süresini sınırlamayı AK PARTİ olarak
biz istiyoruz. Bunun neresine itiraz edebilir makul bir insan? Bakın ne
diyor 104üncü madde. Diktatörlerde olmayan yetkiler veriliyormuş. Siz hiç
yargılanan diktatör gördünüz mü? Yüce Divan yolu kademeli olarak bir
Cumhurbaşkanlığı, çağdaştır,
demokrattır ve evrenseldir. Yüce Meclisin elinde olan bir irade,
yasamanın denetim gücünü de ortaya koymaktadır. Siz, hiç Meclise
bütçe sunan, onay isteyen bir diktatör gördünüz mü? Layüsel değil,
seçilmişliğin sorumluluğuyla yüce Meclisin
karşısına çıkıp demokratik kültürün gereği olarak
hesap verecek bir cumhurbaşkanı ne zaman diktatör oluyor? Neden sizi
rahatsız ediyor arkadaşlar?
Öngörülen sistemde, Meclisi feshetme yetkisi
aslında kendisini de feshetme anlamına geliyor. Siz, kendisini
koltuktan indiren diktatör gördünüz mü? Bunun adı demokratik liderliktir,
bunun adı halkın liderliğidir, bunun adı milletin cumhurbaşkanlığıdır.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sistemin önünün açılması için
hazırlanan Anayasa değişikliğiyle parlamenter sistemde
olduğu gibi cumhurbaşkanlığı sisteminde de söz de,
karar da milletindir. Bu Anayasa değişikliğinin 21inci
yüzyılın güçlü ve lider ülkesi Türkiye'nin inşasını
başlatacağına inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle şahsım ve
partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, çok heyecanlı konuşma yapan sayın milletvekilimiz
inandığı şeyleri söyledi, bir itirazım yok ama
partimize de kurumsal olarak yarı hakaret, yarı sataşmada
bulundu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne dedi mesela?
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan dolayı
size iki dakika...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Murat Emir
değerlendirecek.
BAŞKAN Sayın Emir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, ne dedi onu da söylesin.
BAŞKAN Buyurun, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyin.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
17.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, Yozgat Milletvekili
Yusuf Başerin 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 8inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) Değerli
arkadaşlar, muhalefetin öz güveni var. Muhalefet bu konuyu
tartışmak istiyor sizinle ama sizin gelip burada hamaset
yapmanız aslında bu konuyu tartışamayacağınızın
açık bir göstergesidir. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, hatibin
konuşması baştan sona, aslında bu taslağı bir
kişi için, bir kişiye dönük olarak
hazırladığınızı açıkça ortaya koyuyor. Oysa
biz bu ülkeyi seviyoruz, sizin de sevdiğinizden eminim.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kimse
ölümsüz değil. Bir kişi için değil, ülke için yapıyoruz.
MURAT EMİR (Devamla) Bu konuşmayı
yapma sebebim de budur. Bu ülkeye bunu yapmayın. Bir kişiyi çok
sevebilirsiniz, ona çok güvenebilirsiniz de ama o kişi için bütün rejimi
değiştirmek, bütün yetkileri o kişiye vermek, hiçbir denge,
denetim mekanizması öngörmemek, O yaparsa, ne yaparsa iyi yapar,
doğru yapar. demek bu ülkeyi kaybetmektir arkadaşlar. Bu ülke
elimizden kayıyor, bunu görmüyor musunuz? Bu ülkeye bu kötülüğü
nasıl yapabilirsiniz?
Bakın, biz öz güvenli bir muhalefetiz ama
bunları tüm ülkenin önünde, açık bir ortamda, şeffaf bir
şekilde, herkesin konuştuğu bir ortamda konuşmak
zorundayız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ana muhalefetten
memnunuz; öz güveninden memnunuz, istikrarından memnunuz ana muhalefetin.
MURAT EMİR (Devamla) Meclisi, göstermelik
kanun hükmünde kararnamelerle, olağanüstü hâl içerisinde, anayasal
sınırları aşan, yerli yersiz, gerekli gereksiz, ölçülü
ölçüsüz kararnamelerle yönetiyorsunuz. Göstermelik bir anayasa
yargısı, göstermelik bir hukuk devleti, mahkemelerin adaletinden
herkesin şüphe ettiği bir Türkiyede artık bu rejimi nasıl
ayakta tutacağımızı, ülkemize, milletimize nasıl bir
umut vereceğimizi konuşmak yerine, siz o bir kişiye nasıl
bütün yetkileri -rahatlatırız- veririz diye düşünüyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Halka anlat,
halka anlat.
MURAT EMİR (Devamla) Bu, gerçekten, bu ülkeye
yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Gelin, bunu bir daha
düşünün.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz ana muhalefetten
memnunuz, performanstan memnunuz, yüzde 25 çok iyi, çok iyi performans.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
ve son konuşmacı Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurulda
Cumhuriyet Dönemimizin en önemli ve en esaslı Anayasa
değişikliklerinin görüşmelerini yapıyoruz. Milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Milletimizin ve ülkemizin istikbali, istiklali ve
istikrarı için gerçekten son derece önemli maddeleri de görüşüyoruz;
şu anda 8inci maddeyi görüşüyoruz. Bu Anayasa
değişikliğiyle, ülkemizin, hem siyasi açıdan hem iktidar,
güçlü yasama, etkin denetim mekanizmalarına kavuşacağına
gönülden inanıyorum.
Cumhurbaşkanlığı sistemi
milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla da ilgilidir. Güçlü
millet ve güçlü devlet ancak güçlü yasama, güçlü yürütme ve
bağımsız, güçlü ve tarafsız yargıyla kurulabilir,
oluşturulabilir.
Teklifin 8inci maddesinde 2 husus ön plana
çıkıyor ve bunlar maalesef bazı çevreler tarafından speküle
ediliyor. Bunlardan bir tanesi, kararname çıkarma yetkisi.
Cumhurbaşkanlığı, münhasıran kanunla
düzenleneceği belirtilen konularda ve kanunda açıkça düzenlenen
konularda kararname çıkaramaz. diye hüküm var. Kararname ve kanunlar
arasında farklı hükümler bulunursa kanun hükümleri uygulanır.
diyor. Aslında her şey çok açık, spekülasyona da kapalı ama
birileri ısrarla speküle ediyor.
Bir başka husus: Fesih yetkisi. Esasında,
burada fesih değil, yenileme var yani Cumhurbaşkanı Parlamentoyu
feshederse esasında kendi seçilmiş olduğu hakkını da
feshetmiş oluyor, bu, gözden kaçırılıyor.
Burada, rejim değişikliği de
konuşuluyor. Esasında, rejim değişikliği olarak takdir
ediliyor ama bu bir hükûmet sistemi değişikliği, rejim
değişikliği asla değil, rejim yerinde duruyor. Daha önce bu
tartışmayı 4+4+4 tartışmalarında da
görmüştük. O zaman da Rejim değişecek. diye Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri ısrarla savunmuştu ama gördüğünüz gibi,
yıllar geçti, rejim değişmedi. Ama değişmeyen
başka bir şey var, o da Cumhuriyet Halk Partisinin
davranışı.
O zaman da hatırlayacaksınız bir
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili önündeki mikrofonun kırık
parçasını Komisyon Başkanı -kulakları
çınlasın- Sayın Nabi Avcıya
fırlatmıştı. Muhtemelen Nabi Avcının o izi
geçmiştir ama kalbindeki izinin geçtiğini de düşünmüyorum. Ama,
Anayasa Komisyonunda dört beş gün takip ettim, orada CHPli üyeler su attılar,
burada birazcık daha geliştirdiler, maalesef vazo attılar.
AHMET AKIN (Balıkesir) Hayır.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Geçen pazar günü
Sayın Genel Başkanı dinlerken Özgün bir muhalefet
yapacağız. demişti. Sonradan dünkü tartışmaları
görünce acaba dedim özgün yerine özgür dedi de ben yanlış mı
anladım diye de düşünmeden edemedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Zira, burada CHP grup başkan
vekili öncülüğünde maalesef kürsü işgali girişimi oldu ama
başlarında lider yoktu. Liderin olmadığı hiçbir
mücadele kazanılamaz.
Bu arada şunu da söylemek isterim ki AK
PARTİ, lidersiz herhangi bir kavgaya girmez ve AK PARTİ, milletin
yararına olmayan bir kavgaya da asla girmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu arada, tabii,
CHPnin maalesef -içinde tenzih edeceğim arkadaşlar var, onları
tenzih ederek söylüyorum ki- çok kırıcı bir muhalefet
yaptığını da ifade etmem lazım. Çoğu zaman burada
pot kırdıklarına şahit olmuştuk ama dün maalesef kürsü
kırıldı, bir genel başkan yardımcımızın
burnu kırıldı, hem de vicdanı ve kalbi kara bir
milletvekili tarafından. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Önce o milletvekilimize
saldırdılar, vurdular.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Aslında, değerli
arkadaşlar, burada bir doktor olarak da ondan utanıyorum;
aslında utanması gereken o.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Önce kime
vurduklarını biliyor musun?
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Burada aslında
şöyle bir hüküm de getirmemiz lazım: O milletvekillerine utanma
hakkını da vermek lazım. Gerçekten, bir genel başkan
yardımcısının arkasından yaklaşarak ona yumruk
atmak, utanılacak bir durumdur, onu gerçekten ayıplıyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Konuya gel,
konuya.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Bu vesileyle, Fatih
Şahin Başkanımıza da Allahtan şifalar diliyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Anayasaya
gel, Anayasaya.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Ama burnu
kırılan kardeşimiz Fatih Şahin genç bir
arkadaşımız, inşallah burnu düzelecektir, kokuyu da
alacaktır ama değerli arkadaşlar, CHPnin
kırdığı başka bir şey var ki 1950ye kadar
iktidarda olan CHP, milletin kalbini öyle bir kırdı ki yetmiş
yıldır iktidarın kokusunu bile alamıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen; siz de bir
dakikada tamamlayın.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sahada dolaşırken Cumhuriyet Halk Partisi için
vatandaşlarımız Çok tutucu ve sıkıcı söylemleri
var. diyorlardı ama eylemleri de bir o kadar tutucu ve
sıkıcı. Dün burada Hasan Turanın boynundan
tutulduğunu ve Mehmet Akif Yılmaz kardeşimizin de
sırtından tutulduğunu gördük. Aslında futbolda bu,
penaltı artı kırmızı karttır ama burada
Başkan kırmızı kart gösteremiyor ama sahada millet onlara
kırmızı kartı gösteriyor.
Ben, Halk Partisine, halka güvenmesini tavsiye
ediyorum hem de gönül erbabı İsmail Atanın sözleriyle:
Halkı sev, halkın güneşte gölgesi, soğukta kaftanı,
kıtlıkta ekmeği ol. diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 20 cümle kurduysa 20si de sataşma üzerine.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne dedi, ne dedi
ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Hangisini söyleyeyim Sayın Başkan, hangisini?
BAŞKAN Bir tane
söyleseniz yeterli.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Kırıcı muhalefet, halkı sevmemek, halka güvenmemek
BAŞKAN Buyurun, buyurun
Sayın Altay.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Gerçekten ciddi
sataşma var Sayın Başkan. Biz şahidiz yani hakikaten
sataşma var, ciddi sataşma var.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 8inci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Vekilim, ben yani bu grupta herkesten böyle bir konuşma beklerdim ama
sizden beklemezdim.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Dün çok gönlüm
kırıldı ama, dün çok gönlüm kırıldı.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Belli ki dünün
muhasebesini yeniden açmak istiyorsunuz. Arzu ederseniz açarız tabii.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kapanmadı
ki Sayın Altay, kapanmadı ki.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne yapacaksın?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kapanmadı o
muhasebe.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nasıl
yapacağız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kapanmadı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyin kürsüdeki hatibe.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nasıl istiyorsun?
Nasıl istiyorsun? Nasıl istiyorsan öyle yapalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kapanmadı
ama, sadece onu bil yani.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nasıl istiyorsan
öyle yapalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kapanmadı.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, Sayın
Vekilim, muhasebeyi yapalım. Dün burada yaşananlar Parlamentonun
itibarına gölge düşürmüştür.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen
düşürdün, sen, sen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Terbiyesizlik yapma!
Otur yerine!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Arkadan bir
arkadaşımıza kalleşçe saldırdın!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Terbiyesiz! Kalleş
sensin! Kalleş sensin! Edepsiz adam! Ahlaksız!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen yaptın!
Sen yaptın!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
Sayın Çavuşoğlu
Söz vermeden söz talebinde bulunma, kürsüdeki
hatibe de dokunma.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sen yaptın!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen dil ameli
olmuşsun, dil! Dil ameli olmuşsun sen, doktora git önce!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen yaptın!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, söyledik,
söylemeye devam edeceğiz, anlarsınız, anlamazsınız:
Demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi olduğunu kabul etmediğiniz
sürece bu Parlamentoda bu Parlamentoya, bu millete yakışmayan
tablolar gerçekleşir. Ben dün burada yapılan
Bu kürsünün
kullanılması şu demek değildir: Bu kürsü, demokrasinin,
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. ifadesinin atomun
çekirdeği gibi odağıdır. Bu kürsüden bir siyasi parti 1
hatip vasıtasıyla da 133 hatip vasıtasıyla da topluma mesaj
vermek isterse verecek. Ne zamana kadar? Makul bir süre içerisinde. Elbette bu
kürsü ilanihaye işgal edilip de diğer siyasi partilerin
konuşmasını engelleyecek hâlimiz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama siz
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Altay.
Bir saniye Sayın Altay, açıyorum bir
dakika. Sizin bir dakikanızı Sayın Çavuşoğlu
gasbetmişti, size iade ediyorum.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz buna bile tahammül
edemediniz. Şöyle bir kural yok: Bu kürsüden bir milletvekili gelir,
mesajı verir tabii ama bu kürsü, millî iradenin tecelligâhı olan bu
Meclisin ve Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
ifadesinin tek dokunulmaz mercisiyse burada bir siyasi parti milletine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin var oluş sebebinin ortadan gece 03.00te
kaldırıldığı bir kanunla ilgili olarak 133
milletvekiliyle mesaj vermek istiyorsa bu mesajı verecektir ve
vermiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Ve dün
yaşanan
Sayın Genel Başkan Yardımcısı Fatih
Beye Allahtan şifa diledim; dün de diledim, bugün de diledim. Maalesef,
ortam bu kadar gerilirse bunlar olur, iyi olmaz. Aynı olaydan bir
arkadaşımız da bizim hastanede yatıyor, bir sürü
arkadaşımızın orasında burasında şey var.
Hoş şeyler mi bunlar? Tahammül edilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Tahammül edilmezse
bundan ne size ne bize ne de millete bir yarar yoktur. Cumhuriyet Halk
Partisinin halkla olan ilişkilerini sorgulamak da sizin işiniz
değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Çok sağ olun, çok teşekkür ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Şimdi beş dakika süreyle soru sorması
için sayın milletvekillerine söz vereceğim sırayla.
Sayın Aydının yerine Sayın
Doğan, buyurun.
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Bakan, anayasa değişiklikleri toplumun geniş kesimleri
tarafından tartışılması ve uzlaşılması
gereken metinlerdir, sizin yaptığınız gibi kapalı
kapılar arkasında ve pazarlık usulüyle anayasa hazırlanmaz.
Birkaç ay içinde bu Anayasa değişikliğini hazırlayıp
bizlere dayattınız, keşke her alanda bu kadar hızlı
çalışsanız. Örneğin 19 Ocak 2013 tarihinde AKP
iktidarı azınlık vakıflarının seçme ve seçilme
haklarını düzenleyen yönetmeliği iptal etti ancak o tarihten bu
yana söz verilmesine karşın herhangi bir yönetmelik
hazırlanmadı. Yönetmelik olmadığı için
azınlık vakıfları yıllardır seçim yapamıyor,
Lozan Anlaşmasıyla varlıkları yasal güvence altına
alınan azınlıklar yeni vakıf yönetimlerini
belirleyemiyorlar. Bir iki ayda rejim değişikliğini öngören bir
Anayasayı hazırlayan iktidar neden dört yıldır birkaç
vakfın yönetmeliğini çıkaramıyor merak ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Anayasamızın 175inci maddesine göre
Anayasayı değiştirmek Meclis üye tam sayısının
beşte 3 çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür. Yine
Anayasanın 81inci maddesine göre ettiğimiz yeminde Anayasaya
sadakatten ayrılmayacağımıza namusumuz ve şerefimiz
üzerine ant içiyoruz. Bu yemin ve Anayasa önümüzdeyken gizli oy
kullanmayıp Suç işliyorum, sana ne, sana mı
soracağım? diyen anlayışın Anayasayla ilgili
eleştirilerimize verdikleri cevaplar elbette ki havada kalıyor.
Bu teklifte kararnameyle yasama yetkisi
veriyorsunuz. dediğimizde diyorsunuz ki: Sınırı var.
Yarın Sana ne, ben istediğim konuda kararname
çıkarırım, sana mı soracağım? diyen bir
Cumhurbaşkanı olursa ne yapacağız?
Diyorsunuz ki: Anayasa Mahkemesi yolu açık.
Peki, yarın Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da
duymuyorum. diyen birisi Cumhurbaşkanı olursa bu milletin
hakkını kim koruyacak?
BAŞKAN Sayın Torun, buyurun.
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemiz tam bir kaos ortamı yaşıyor,
siyasal, sosyal istikrarsızlık had safhada; ekonomi tüm
dinamikleriyle büyük bir açmaz yaşıyor. Hiçbir pozitif gelişme
beklenmiyor. Bu süreç yeni bir istikrarsızlığın
kapısını da aralayacaktır. Ülkesini seven, demokratik,
özgür bir Türkiye özlemi taşıyan hepimizin bu süreci iyi
anlamamız ve değerlendirmemiz gerekiyor. İtirazlarımız
basit bir siyaset yapma çabası değildir, ülkenin geleceğinin
tümden şekilleneceği bir süreçten geçiyoruz. Anayasa
değişikliği eğer kabul edilirse, bu, siyasal sistemin
çökmesi anlamına gelecektir. Hiçbir siyasi parti artık asli görevini
yapamayacaktır. Bundan sonra seçimlerin yapılıp
yapılmayacağı meçhuldür. Yapılsa da bu biçimsel bir seçim
olacaktır. Meselemiz, vatan meselesidir. Sizleri
varlığımızı, özgürlüğümüzü ve her şeyimizi
borçlu olduğumuz cumhuriyetimize, Meclisimize sahip çıkmaya davet
ediyorum.
Bir de, Sayın
Başkan, şunu sormak istiyorum: Yarın partili bir
cumhurbaşkanı olduğunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanına sormak
istiyorum: Sayın Bakan, sizce, anayasalar toplumsal uzlaşma belgesi
midir? Öyleyse, hangi toplumla uzlaştınız, söyler misiniz?
Meclisin kapısına gelmelerine engel olduğunuz
halkımıza biber gazı sıkarak mı uzlaştınız?
146 gazeteciyi içeri atarak, televizyonları kapatarak mı uzlaştınız?
15 Temmuz gecesi anayasal düzeni kurmak için sokağa
çağırdığınız, canları pahasına anayasal
düzeni koruyan halk, şimdi yasak koyduğunuz bu halk değil miydi?
15 Temmuz gecesi halka övgüler dizen, yakaran Sayın Adalet Bakanı,
darbe gecesi ülkeyi emanet ettiğiniz halkı şimdi ülkeye sahip
çıkıyor diye evlere hapsetmeye devam edecek misiniz? Bu mu sizin
adaletiniz? Ama unutmayın ki ilahi adalet er geç gelip sizi de
bulacaktır. Bu dünya hiçbir diktatöre kalmadığı gibi
sizlere de kalmayacaktır. Halkı bölmeyin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanım; Sayın Cumhurbaşkanı bugün şöyle
bir cümle sarf etti, dedi ki: Dövizi olup da bozdurmayan teröristtir. Siz bir
hukukçusunuz. Anayasanın 38inci maddesi, Türk Ceza Kanununun 2nci
maddesi, kanunun suç saymadığı bir fiili, bir
cumhurbaşkanı bunu nasıl suç sayabiliyor? Bu, hukuk
güvenliğine, hukuk devletine aykırı değil mi? Daha
başkanlık sistemi gelmeden bir Cumhurbaşkanı böyle bir suç
ihdas edebilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Arslan, size de verelim, yirmi saniyeniz
var.
Buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
Anayasamızda yapacağınız 18 maddede değişiklikle
cumhuriyetimizi ortadan kaldıracak, demokrasimizi askıya
alacaksınız. Anayasa Mahkemesinde hakkında açılan davayla,
laiklik karşıtı eylemlerin odağı olması sebebiyle
kapatma davası aşamasına gelen partiniz 1 oyla
kapatılmaktan kurtulmuştur. Para cezasına hükmedilen AKPnin bu
Anayasayı değiştirme hakkı ve yetkisi yoktur. Anayasaya
aykırı hareket eden ve para cezasına mahkûm edilen bir partinin
yapacağı bu değişiklik toplum tarafından kabul
görmeyecektir, ayrıca sürekli tartışma konusu olacaktır.
İki partinin uzlaşmasıyla ortaya çıkacak bu
değişiklik, toplumsal uzlaşmayı
sağlamayacağı gibi, Türkiyenin de anayasası
olmayacaktır.
Bu nedenle, bu değişiklik isteminizi
lütfen geri çekin, ülkemizi yeni bir kargaşaya, kaosa sürüklemeyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaza
bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birçok milletvekilimiz anayasaların toplumsal
uzlaşma metinleri olduğunu dolayısıyla mümkün olduğu
kadar bütün halkımızın mutabakatının sağlanarak
bir Anayasa değişiklik teklifinin Meclise getirilmesi doğrultusunda
açıklamalarda bulundu.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Ülkemizin
yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda her parti seçimlerde
dedi: Yeni bir anayasaya ihtiyaç var. İçimizde Yeni bir anayasaya
Türkiyenin ihtiyacı yoktur. diyen hiçbir parti var mı? Yok. Yani,
önce ona şey
Yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda
herkes
Bundan şunu anlıyoruz ki mevcut Anayasadan kimse memnun
değil, 12 Eylül Anayasasını hiç kimse istemiyor, 12 Eylül
Anayasasının toplumumuzun, devletimizin ihtiyaçlarına cevap
veremediği hemen hemen herkesçe kabul ediliyor. Bundan dolayıdır
ki yeni anayasayı vadediyoruz.
Tabii, yeni bir anayasa yapılması
konusunda bir uzlaşma, genel mutabakat var. Ancak, böyle olmakla birlikte,
bunu pratiğe aktarmak, hayata geçirmek kolay değildir. Hepiniz
biliyorsunuz, geçmişte Bir araya gelelim. denildi, ortak komisyonlar
kuruldu. Yaklaşık 60a yakın maddede öyle veya böyle bir
mutabakata varıldı. Geçen dönem yine Gelin, bu 60 maddeyi hayata
geçirelim. denildiğinde o zaman bunu da yapamadık. Üzerinde
uzlaştık diye -hemen hemen 4 partinin, 3 partinin bile değil- 4
partinin uzlaştığı 60 maddeyi geçirelim. dendi, o da
olmadı. Dolayısıyla da gerçekler ile, hayaller ile, idealler ile
yapılması gerekenler arasında fark oluyor. Herkes nasıl
bir anayasa istiyorsa koysun. denildi. Bakın, öneri verin, teklif
getirin. denildiğinde yukarıda Öneri veya teklif getirmek bu
Anayasa değişikliğine meşruiyet kazandıracak, biz bunu
istemeyiz. dendi, öneri dahi verilmedi. Peki, o zaman nasıl mutabakata
varılacak? Bu durumda mutabakatla bir anayasa çıkarmak imkansız
hâle gelince Milliyetçi Hareket Partisiyle mutabık kalınan
konuları Meclise sunmak durumunda kaldık. Yeni bir anayasanın
hukuk devleti ve çoğulcu demokrasi ilkelerine bağlı olması
gerektiği yönünde partilerimiz arasında bir iş birliği var.
Yapılmak istenen bu değişiklikler
Türkiye için ne anlam ifade ediyor, Türkiyenin mevcut sorunlarını
çözüyor mu? Parlamenter sistem tecrübemiz var çok doğru ancak
biliyorsunuz, 1950 öncesi tek parti dönemi, 1950den sonra da Sayın Celal
Başkan da söyledi, orada yine partili Cumhurbaşkanı var ve
Menderes görevi aldıktan sonra tekrar Cumhurbaşkanına istifa
dilekçesini veriyor. Menderes ile Celal Bayar arasında bu sorun var; ondan
sonra diğer dönemlerde Kenan Evren ile Turgut Özal arasında, Turgut
Özal ile Demirel arasında, Demirel ile Tansu Çiller arasında, yine
Demirel ile Erbakan arasında, Ecevitin bizzat seçtirmiş olduğu
Ahmet Necdet Sezer ile Ecevit arasında. Bir Anayasa
kitapçığı atıldığında Türkiyede nasıl
depremlerin oluştuğunu gördük. 1950de, 1960ta, 1970te, 1980de,
1990da, 2000lerde dolayısıyla sorun oldu. Parlamenter sistemin
özünün problemlerimizi çözmediğini yaşayarak gördük. O hâlde ne
yapmak lazım? Yürütmeyi güçlendirmek lazım. Yürütme iki
başlı olduğunda araya başka kurumlar giriyor. Başka
kurumlarda halkın tercihleri doğrultusunda değişiklikler
yapılmıyor. Bakın, 1971 darbesi geriye götürdü, 1980 darbesi
geriye götürdü; her müdahalede bir şekilde halkın daha özgür
olması, daha demokratik hakkını kullanması geriye gitti. O
hâlde, çok net olarak söylüyoruz: Cumhurbaşkanını güçlendirince
bir daha geçmiş dönemdeki eksikliklere uğramayacağız.
Yine, bazı arkadaşlarımız burada
denetimin olmadığını düşünüyor. İdarenin her
türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi mi? Tabi.
Cumhurbaşkanının
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Hangi
yargı, hangi yargı?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hangi idari
yargı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - O, ayrı bir konu, o ayrı bir konu.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ya,
Ayrı bir konu. Hangi yargı Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla, Cumhurbaşkanının
yapmış olduğu bütün işlem ve eylemler de yargı
denetimine tabi.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Hangi
yargı, bağımsız yargı mı, siyasal yargı
mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Burada konuşulan cezai yargılamaya tabi
kılınması kullanılıyor. Ama, genelde
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Top
çeviriyorsunuz, resmen top çeviriyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) -
cezai yargılama süreci ayrı ve istisnai bir husustur,
geri kalan hangi işlemi yaparsa yapsın yargıya gidecek. Şu
anki Cumhurbaşkanının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) -
biraz önce Anayasa kitapçığında
sayıldı, hangi
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan,
lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Son cümle: Dolayısıyla da
Cumhurbaşkanının bütün eylem ve işlemleri yargı
denetimine tabi olacak. Bu, gerçekten büyük bir Cumhurbaşkanına yargı
kararı var, hukuk devletinde yargı kararı verildikten sonra
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim soruma gel
Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) -
uymak zorunlu olacak ve hepsinden de önemlisi, milletin
denetimidir, kamuoyunun denetimidir, bundan ne kaçılabilir ne de bu ihmal
edilebilir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim soruma cevap
vermedi Sayın Başkan, yazılı mı verecekler?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, süresi doldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım,
yazılı desinler bari hiç olmazsa.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, yani ona yazılı cevap vereceğini söylesinler,
yazılı versinler.
BAŞKAN Yazılı cevap verilmesi
gerekenlere Sayın Bakan verir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Arkadaşlar, cevaplanamayan soruları burada
tutanaklardan alacağız ve yazılı olarak cevabı
verilecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, madde üzerinde önerge işlemlerini gerçekleştiriyoruz.
8inci madde üzerinde beşi aynı mahiyette
olmak üzere yedi adet önerge vardır, şimdi önergeleri okutuyorum,
aynı mahiyetteki o beş önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1504 esas numaralı
Kanun Teklifinin 8inci maddesi ile 2709 sayılı Kanunun
değiştirilen 104üncü maddesinin son fıkrasında yer alan
"verilen" ibaresinin "belirtilen" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çekiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
çekilmiştir, diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 Sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 05/01/2017
Mehmet Emin
Adıyaman Meral
Danış Beştaş
Iğdır Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin
Bingöl Ahmet Haluk
Koç Utku
Çakırözer
Ankara Ankara Eskişehir
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, televizyon yayını
olmadığı için bizleri sadece internet
aracılığıyla izleyebilen saygıdeğer
yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
getirdiğiniz ne bir parlamenter sistem ne de bir başkanlık
sistemidir. Getirdiğiniz bu paket, tüm yetkileri tek kişide toplayan
bir kuvvetler birliği rejimidir, düpedüz bir tek adam rejimidir. Getirilen
tüm düzenlemelerin, mesela, Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerinin
aynı gün yapılmasının tek amacı
Cumhurbaşkanı ile Meclis çoğunluğunu aynı partiden
çıkarma hesabıdır. Ancak bunu sağladığınız
anda millet egemenliğinin tecelli makamı olan bu yüce Meclisin de
ipini çekmiş olacaksınız. Bir kişi hem
Cumhurbaşkanı olacak hem de parti lideri kalacak ve milletvekillerini
belirleyecek. Meclis çoğunluğu onun kontrolünde olacağı
için Meclisin bağımsızlığı, saygınlığı
kalmayacak. Meclis, en temel yetkisi yasama tekelini Cumhurbaşkanı
kararnamelerine devredecek, yürütmeyi denetleme olanakları elinden
alınacak, ülke bütçesini dahi denetleyemez duruma getirilecek. Bunlar
yetmezmiş gibi, Cumhurbaşkanına verilecek Meclisi feshetme
yetkisiyle yüzde 50nin iradesi ile milletin tamamının iradesi üzerinde
tahakküm kurulacak. Sonra bir de tarafsızlık meselesi var,
Cumhurbaşkanı bir yandan Anayasada yazan tarafsızlık
yeminini edecek, devlet başkanı olarak görev yapacak ama bir taraftan
da partisinin genel başkanı olarak kalacak; milletvekillerini, belediye
başkanlarını, il başkanlarını belirleyecek. Bunun
adı demokrasi, bunun adı hukuk devleti değildir arkadaşlar,
bunun adı açıkça söyleyelim ki parti devletidir ve 21inci
yüzyıl Türkiyesine yakışmayan arayışlardır
bunlar.
Değerli arkadaşlarım, denge ve
denetleme mekanizmasının temel unsuru yargı, bu paketle
Cumhurbaşkanının kontrolü altına girmekte,
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı tamamen ortadan kalkmakta.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz
bu kadar sınırsız yetki, bu kadar sorumsuz ve bu kadar denetimsiz
biçimde kimin elinde toplanırsa toplansın buna
karşıyız ve sonuna kadar da karşı duracağız
çünkü tüm kuvvetlerin tek kişide bulunduğu bir sistemde hiçbir
yurttaş güven altında değildir, hürriyetlerden bahsedilemez.
Değerli arkadaşlarım, sizlere sormak
isterim, getirilen bu Anayasa değişikliği Türkiyenin hangi
sorununu çözecek? İktidarıyla muhalefetiyle bizleri buraya gönderen
aziz yurttaşlarımızın bizden haklı beklentileri var,
çözüm bekleyen dertleri, sıkıntıları var. Terörü nasıl
bitireceğiz? Yurttaşımızın yaşam
hakkını nasıl güvence altına alacağız? Hukuk
güvenliği, yargı bağımsızlığı
nasıl sağlanacak? Yoksulluk nasıl bitirilecek? İşsizlik
nasıl azaltılacak? Türk liramızın değer kaybı
nasıl durdurulacak? Üretim nasıl artırılacak? Hakça
paylaşım nasıl sağlanacak? Eğitim sistemimiz
nasıl iyileştirilecek?
Arzu ettiğiniz tek adam rejiminde bu
sorunların çözüleceğinin garantisi var mı? Yok
arkadaşlarım, yok çünkü hem on beş yıldır tek
başınıza iktidarsınız hem de bunun son iki yılında
Anayasaya da aykırı bir biçimde fiilî başkanlık sistemi
var. Peki, sorunlar çözülebildi mi? Terör her gün yavrularımızın
canını almaya devam ediyor. Kürt sorunu hâlâ çözümsüz. 3 gençten 1i
işsiz. Asgari ücret açlık sınırının altında.
Dolar aldı başını gidiyor, ardı sıra zamlar,
vergiler. Esnaf borç yükü altında, çiftçinin beli bükülmüş. Hâl böyle
iken biz günlerdir sabahlara kadar neyle uğraşıyoruz? Bir
kişinin başkanlık ısrarıyla, Parlamentomuza yönelik
tek adam dayatmasıyla.
Değerli arkadaşlarım,
halkımız burada ne tartışıldığından
habersiz, ülkemizi, yurttaşlarımızı yakından etkileyen
böylesine büyük bir değişikliğin ne getirdiği bilinmiyor.
Neden? Çünkü televizyonlar özgürce yayın yapamıyor. Bakın,
Meclis Televizyonu dahi vermiyor görüşmelerimizi. Halkın haber alma
güvencesi olan basının sesi kısılmış durumda. 150
gazeteci hapiste, hapiste olmayanların büyük çoğunluğu
işsiz. Gazeteler, televizyonlar, radyolar kapalı, internet
yasaklı. Tutuklu gazetecilerin, milletvekillerinin bir an önce
iddianameleri açıklanmalı, tutuksuz yargılanarak hâkim önüne
çıkarılmaları sağlanmalıdır. OHAL bitmeli,
olağan düzene dönmemiz gerekmektedir. Bu ülkede ifade özgürlüğünün,
basın özgürlüğünün sağlanması meselesi iktidarıyla
muhalefetiyle hepimizin, Türkiye demokrasisinin itibar
sınavıdır.
Değerli arkadaşlarım, Atatürk ve
cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından en değerli armağan olarak
bizlere bırakılan, üzerine namus ve şeref sözü vererek yemin
ettiğimiz cumhuriyetimizi, millet egemenliğine dayalı
parlamenter demokrasimizi korumaya kararlıyız. Bu nedenle bu tek adam
düzenlemesine sonuna kadar hayır diyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çakırözer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Emin Adıyaman
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle belirtmek
isterim ki 18 maddeden ibaret bu yasa teklifi esasen 177 maddeden ibaret 1982
Anayasasının 21 maddesini kaldırıyor, 40 maddesini
değiştiriyor ve 18 madde de ihdas ediliyor. Dolayısıyla 177
maddenin aslında 80 maddesi bir şekilde değiştirilmiş
oluyor. Yani mevcut Anayasanın yarısı, yüzde 50si
değiştiriliyor. Ama değişmeyen bir şey var.
Değişmeyen, 12 Eylül dikta rejiminin, darbe rejiminin ya da 12 Eylül
cuntasının ruhudur. O ruh hâlâ devam ediyor. Kenan Evren şu anda
mezarda ama Kenan Evrenin ruhu şu anda bu Mecliste maalesef
varlığını sürdürüyor. Bunu nereden çıkarıyoruz?
Değerli arkadaşlar, 1982
Anayasasının ruhu, felsefesi ve paradigması esasen bugün hiç
değişmeden o sacayağı üzerinden sadece yönetim sistemi
değiştirilmek suretiyle bir bürokratlar hükûmeti kuruluyor. Yani
belki de daha önceki hatiplerin de ifade ettiği gibi yüzde 50,01 oy olan
bir kişi yüzde 100ün iradesini tek elde toplayarak bürokratlardan
oluşmuş tekçi bir iktidarı inşa edecektir.
Değerli arkadaşlar, bu yeni anayasa
değişikliğinde öncelikle ülke içinde ve ülke içinde var olan
savaşın daha da derinleştirilmesi hedeflenmektedir. Ülke, içte
ve dışta bir savaşa sürüklenecektir.
Bu Anayasada Kürtler yok, Aleviler yok, diğer
farklılıklar yok; dolayısıyla Parlamentonun temsiliyet
gücünün ve iradesinin zayıflatılması, âdeta noter durumuna
düşürülmesi bu farklılıkların temsiliyetinin yok
sayılması demektir. Dolayısıyla yeni yönetim biçimiyle
aslında ülkede bir ayrışma, halklarımız arasında
tarihsel, psikolojik, sosyolojik ve kültürel bağların koparılması
demektir.
Değerli arkadaşlar, bu anayasayla, anayasa
değişikliğiyle asimilasyon, inkâr, imha politikaları daha
da derinleştirilecek. Kürtler başta olmak üzere hem diğer
halklara ama aynı zamanda Türk halkına da zulüm edilmiş
olacaktır. Bildiğiniz üzere, başkanlık sistemi model olarak
dünyada iki türlü uygulanır; ya hep örnek verildiği gibi Amerika
Birleşik Devletlerinde olduğu gibi başkanın yetkileri
belli alanlarla sınırlı tutulup ya da yetkileri yerellerle
paylaştırılarak bir denge, denetim sağlanır ya da
Afrika ülkelerinde, Orta Doğuda, Latin Amerika örneklerinde olduğu
gibi tek yani Türkiye'de şu anda gündemleştirilen model tarzı
diktatöryal, totaliter bir rejim inşa edilir. Dolayısıyla, bugün
önümüze getirilen yasa tam da Latin Amerika, Orta Doğu modeli, tekçi,
otoriter ve tek lider suntasına dayanan bir rejimdir.
Aslında, zamanım sınırlı,
çokça değinilecek konular var ama yine teknik bir hususu da burada
-Sayın Hocam Burhan Kuzu buradaysa- belirtmek isterim. Hem
Cumhurbaşkanına Türk Silahlı Kuvvetlerini kullanma yetkisi
veriliyor hem dün kabul edilen 5inci maddeyle Türkiye Büyük Millet Meclisine
savaş ilanı yetkisi veriliyor. Şimdi, biri bize izah etmeli:
Cumhurbaşkanı mı karar verecek savaşa, Meclis mi verecek?
Ya da Cumhurbaşkanı sorumsuzluğu olduğu için orduyu bir
yerlerde savaşa sokacak, savaş başlayacak, sonra
başlamış olan savaşı Meclise gönderip Hadi, siz de
savaş kararı verin. mi diyecek? Bu husus yetkiler
çatışmasıdır. Bunun düzeltilmesi gerektiğini belirtmek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu husus açık bir şekilde bir yetki
çatışmasıdır. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu olduğuna göre
Cumhurbaşkanı istediği zaman savaş kararı verecektir,
Silahlı Kuvvetleri kullanacaktır ama savaş başladıktan
sonra ihtiyaç duyarsa Meclise savaş ilanı kararı verilmesi için
bir talepte bulunacak ya da hiç bulunmazsa bunun bir yaptırımı
da söz konusu değildir.
Dolayısıyla, alelacele
hazırlanmış, âdeta yangından mal
kaçırırcasına huzurumuza getirilen bu taslak bizim
geleceğimizi, halklarımızın geleceğini karartan, bizi,
âdeta iradelerimizi tek kişiye rehin eden bir düzenlemedir. Bu düzenleme
hepimizin, geleceğimizin, çocuklarımızın huzurunu,
mutluluğunu yok eden, onları rehin alan bir düzenlemedir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece 8inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylaması
yapılacaktır. Artık gizli oylamanın hangi usulde, hangi
şekilde yapıldığını aslında sizler
biliyorsunuz ama yine bir kez daha tekrar edeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Okuyalım
Başkan.
BAŞKAN Adı okunan milletvekilini ad
defterinde işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir. Milletvekilleri Başkanlık Kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerlerde
oylarını kullanmayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar da hangi bakanların yerine oy kullanıyorsa o bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklar. Bu pullardan
beyaz kabulü, kırmızı reddi, yeşil çekimseri ifade ediyor.
Oyunu kullanacak sayın üye adını ad defterine
işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya özel
bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak, diğer iki pulu ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır.
Oylamada adı okunmayan sayın
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz ve görevli arkadaşlar dışında hiç
kimseyi oylama alanında görmeyelim diye sizlerden istirham ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Görevli
arkadaşlarımızdan oy kupalarını
kaldırmalarını rica ediyoruz.
Kâtip üyelerimizi,
Başkanlık Divanı üyelerimizi davet ediyoruz buraya.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 481
Kabul : 340
Ret : 135
Boş : 5
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Mücahit Durmuşoğlu
Tekirdağ Osmaniye
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) , Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan 439 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında
Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 13 Ocak 2017 Cuma günü, alınan karar gereğince, saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
cumalar diliyorum.
Kapanma Saati: 03.16