TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci Birleşim
13 Ocak 2017 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan hakkında verilen mahkûmiyet kararının
siyasal bir operasyon olduğuna ve buna karşı bütün
milletvekillerinin kendi vekillik hukukları ve vicdanları
çerçevesinde ses vermeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 5inci ölüm yıl
dönümüne, Kıbrıs davasının bütün Türk milletinin
davası olduğuna ve Cenevrede devam eden görüşmelerde
Kıbrıs davasına halel getirecek hiçbir çözümün kabul edilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 5inci ölüm yıl
dönümüne, Başbakanın Anayasa değişiklik teklifinin
görüşmelerini Cenevredeki Kıbrıs görüşmelerinden daha
önemli görmesini yadırgadığına ve
Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi ile
milletvekillerini muhtarlara şikâyet etmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİ iktidarlarının her
zaman Kıbrıs davasının ve Kıbrıs Türkünün
yanında olduğuna, Meclis çalışmalarının bir ahenk
içerisinde ve İç Tüzüke uygun olarak sürdürülmesi gerektiğine ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 5inci ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin, Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemirin HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 11 HDP milletvekilinin tutuklu
olması nedeniyle yoklama taleplerini 9 kişiyle yapabilmeleri
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, toplantı yeter
sayısı olmadan Türkiye Büyük Millet Meclisini açmanın bir
İç Tüzük ve Anayasa ihlali olduğuna ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, yapılacak oylamanın,
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 4, 6 ve
7nci maddelerinde yapıldığı gibi olabildiği kadar
kurallara ve İç Tüzüke uygun bir şekilde yapılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 11 HDP
milletvekilinin tutuklu bulunmaları nedeniyle Anayasa değişiklik
teklifinde oy kullanmayacağına ama sözlü olarak oyunun hayır
olduğunu belirtmek istediğine ilişkin açıklaması
14.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun, Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün
447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 10uncu
maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil
Fıratın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Garo Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, oylamanın gizli
yapılması konusunda Başkanlık Divanının
hassasiyet göstermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Antalya
Milletvekili Devrim Gök ve 22 milletvekilinin, Antalyanın Alakır
Vadisinde yapılacak olan hidroelektrik santrallerin bölgeye vereceği
zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/426)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, özel sektörde
çalışan çevre mühendislerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/427)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, ulaşım
iş kolunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
12/10/2016 tarihinde Van Milletvekili Nadir Yıldırım ve
arkadaşları tarafından, engelli yurttaşların
sorunlarının çözümü ve uygulanan yanlış politikaların
yarattığı hak kayıplarının kapsamlıca
irdelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017 Cuma günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ve
arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer alan ve
kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net hata ve
noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü
artışların sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Ziya Pirin, Konya Milletvekili Hacı Ahmet
Özdemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Tekirdağ Milletvekili Faik
Öztrakın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrakın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
17.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 10uncu maddesi üzerindeki soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
IX.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylana 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle 3
birleşim Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi hakkında
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkemizde kişi başına
tüketilen hayvansal besin miktarına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/9714)
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TİGEM ve Niğde Patates Üretim
Enstitüsünün ortak projesi bulunup bulunmadığına ve Patates
Üretim Enstitüsünün tek tohum üretim merkezi yapılmasına
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/9716)
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TİGEMe 2017 bütçesinden ayrılan
paya ve tarımsal üretimde TİGEMin ürettiği damızlık
ve tohumlukların kullandırılmasına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
7/9726)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, buğday tohumunun en az yüzde ellisinin
TİGEM tarafından karşılanmasına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/9727)
13 Ocak 2017 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşimini açıyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Gündem dışı söz talebim olacak.
BAŞKAN Gündem
dışı söz vermiyoruz efendim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Talep ediyorum efendim eğer uygunsa.
BAŞKAN
Talebinizi uygun görmüyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ne açıdan efendim?
BAŞKAN
Daha önceki birleşimde de, 9 Ocak 2017 tarihli 53üncü Birleşimde de
bir usul tartışması açılmıştı bu konuyla
ilgili zannediyorum, Sayın Altayın talebiydi- ve bu usul
tartışmasını da Genel Kurulun kararıyla karara
bağladık biz. Gündem dışı söz verme yetkisinin Meclis başkan
vekilinde olduğu; özellikle, Meclisin normal, rutin çalışma
günleri olan salı, çarşamba ve perşembe günleri haricinde de
verilmeyeceği noktasında bir Genel Kurul kararı da
almıştık. Dolayısıyla, bugün gündem
dışı sözler vermedim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre
davranacağız. İç Tüzükte böyle bir hüküm yoktur.
BAŞKAN
İç Tüzükü açın, bakın. Neresinde bir hüküm yok?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Yani, verilmeyeceğine dair, çalışma günlerinde
olur diye bir şey yok.
BAŞKAN
Bunun takdirinin Meclis başkan vekilinde olduğu var değil mi?
Bunu ben böyle takdir ediyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Tamam, nerede yazıyor?
BAŞKAN
Artı, buna rağmen, açılan usul tartışmasında da
bir Genel Kurul kararı alındı. Dolayısıyla, bugün gündem
dışı söz vermedik. Hem İç Tüzüke hem Genel Kurul
kararına hem de teamüllere uygun olan bir konu benim
yaptığım durum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Şimdi, biz de usul tartışması mı
açalım bu konuda Sayın Başkan?
BAŞKAN
Usul tartışması açılmış, neticelenmiş bir
konuyla ilgili usul tartışması da açamazsınız.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bunu yerleşmiş bir gelenek hâline getirmemiz
doğru değil Sayın Başkan. Yani, germek istemiyorum
başlangıçta ama bunun mutlaka konuşulup bir sonuca
bağlanması lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.
Gündem
dışı vermeyeceğim.
Sayın grup
başkan vekillerinden sisteme girmek isteyen, konuşmak isteyen
sayın grup başkan vekili varsa ben bugün itibarıyla grup
başkan vekillerine söz vereceğim -eğer bir talebiniz varsa-
yoksa da şimdi gündeme geçiyoruz.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) Bizim bir dakikalar yine mi gitti Başkanım?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Başkanım, bir dakika vardı bugün.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Evet, bir dakika için söz istemiştik.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu konuyla ilgili biz gerekli
tartışmaları geçtiğimiz 9 Ocak günü
yapmıştık. Dolayısıyla, bugün itibarıyla gündemin
de yoğunluğunu da dikkate alarak, alınan o Genel Kurul
kararını da dikkate alarak gündeme geçiyoruz.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan, bir dakikalık
konuşmalarımızdan neden rahatsız oluyorsunuz, öğrenmek
istiyorum ben.
BAŞKAN
Ben rahatsız olmuyorum efendim.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) O zaman neden on beş dakikalık
BAŞKAN
Ben her zaman da veriyorum yani konuşuyoruz.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Her zaman vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Bu konuyla ilgili tartışmaları geçtiğimiz gün
yapmıştık.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) İlk defa siz başlattınız bunu.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Niye o zaman vermiyorsunuz? Her zaman vermiş
olsanız ben bu şekilde haklı bir şey yapmak için
Burada da
verirsiniz.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Önder, buyurun.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Bu haftaya kadar böyle bir şey yoktu Sayın
Başkan, bu hafta başlattınız bunu, siz
başlattınız.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Böylesine önemli bir konu konuşulurken,
Anayasa değişikliği konuşulurken neden
konuşmalarımız bu şekilde kesiliyor?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Önder.
İki dakika
süre veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında verilen
mahkûmiyet kararının siyasal bir operasyon olduğuna ve buna
karşı bütün milletvekillerinin kendi vekillik hukukları ve
vicdanları çerçevesinde ses vermeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan, milletvekilimiz Nursel Aydoğan bugün verilen bir
kararla dört yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bir hafta içerisinde ikinci duruşması yapıldı ve mahkemeden
böyle bir karar çıktı.
Mahkûmiyeti de ilginç bir
şey, mahkûmiyetine yol açan madde de ilginç bir şey, bunun
serencamını burada iki üç dönem vekillik yapan bütün arkadaşlar
bilir. Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte
diye başlayan, hukuka
kırk takla attıran bir yorum şekliyle böyle bir mahkûmiyet tesis
edildi.
Bunu, konuşmalarda
ileride daha ayrıntılı dile getireceğiz, her şeyin
karınca adımlarıyla yürüdüğü memleketimizde bizlere dönük
ceza tesis etmek için mahkemelerin bu kadar coşkulu, bu kadar
hızlı, bu kadar iştahlı olması ibret doludur. Bu,
Hükûmetin mahkemeler üzerinde, özellikle bu yargılamaların oluş
biçimi, vekillerimizin gözaltına alınış biçimi dikkate
alındığında bunun siyasal bir operasyon olduğu çok
açıktır. Bununla yapılmak istenen şey, bir halkın
iradesini sessizliğe mahkûm etmek, özellikle de tek dil, tek millet, tek,
tek diye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Anayasa tartışmalarında neredeyse motto hâline getirilen, çok
vahim bir şey olduğunu ancak düşünen insanların idrak edebileceği,
bizim gibi çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir memlekette bu kadar
tekleştirme iştahının bir sonucudur diye düşünüyoruz.
Aykırı bir sese, muhalif bir sese, itiraz eden bir sese bu kadar
tahammülsüzlük bu topraklarda her zaman vardı fakat siyasetin artık
mahkemeler eliyle yürütülüyor olması hiç bu kadar pervasız
olmamıştı.
Buna bütün
milletvekillerinin kendi vekillik hukukları ve vicdanları
çerçevesinde bir ses vermeleri gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akçay, size de iki
dakika söz veriyorum.
Buyurun.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 5inci ölüm yıl dönümüne, Kıbrıs
davasının bütün Türk milletinin davası olduğuna ve
Cenevrede devam eden görüşmelerde Kıbrıs davasına halel
getirecek hiçbir çözümün kabul edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, ömrünü
Kıbrıs davasına vakfeden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kurucu Cumhurbaşkanı, büyük devlet adamı Rauf
Denktaşın vefatının yıl dönümü.
Hepimizin de bildiği
gibi, ömrünü vatanı ve milleti uğruna adayan Denktaşın en
büyük arzusu Kıbrıs davasının ve Kıbrıs
Türklüğünün hakkının teslim edilmesiydi. Bu nedenledir ki, merhum
Denktaş gittiği her yerde Kıbrıs davasını
anlatmış, yaşadığı toprakları gelecek
nesillere dünyaca tanınmış bir devlet olarak bırakmak için
her kapıyı çalmış, her fırsatta Kıbrıs
Türkünün çilesini, mücadelesini dile getirmiştir. Çünkü onun tek ve büyük
aşkı Kıbrıstı.
Cenevredeki Kıbrıs
görüşmeleri bu nedenle bugün daha da önemlidir. Cenevredeki bu
görüşmelerde Kıbrıs davamıza halel getirecek,
bulunduğu durumdan geriye götürecek hiçbir çözüm kabul edilemez. Rauf
Denktaşın ömrünü vakfettiği Kıbrıs
davasının onun arzuladığı şekilde çözüme
kavuşması Kıbrıs halkının da Türkiye
Cumhuriyetinin de tek arzusudur. Kıbrısta yer alan ve adadaki
Türklerin garantisi olan Türk askerini işgal kuvveti olarak gösterenler,
1974 Barış Harekâtını İşgaldir. diye
niteleyenler bilmelidir ki, Kıbrıs Türk devletinin
varlığı ve devamı Türkiye Cumhuriyeti için millî bir
davadır. Millî meselemizden bizi Avrupa Birliği etkisiyle
yıldırmaya, vazgeçirmeye çalışanların hevesleri
kursaklarında kalacaktır. Denktaş, Kıbrıs,
Türkiye'nin hukuki ve fiilî anlamda en haklı olduğu
davasıdır. Bu davayı savunmayan Türkiye hiçbir şeyi
savunamaz. derken aslında çok ama çok önemli bir şeye işaret
etmiştir. Son nefesinde dahi adada Türk hâkimiyeti olduğunu Rumlara
söyleyin. mesajı veren büyük devlet adamı Rauf Denktaşı
rahmet ve minnetle anıyor, hatırasına sahip
çıkacağımızı buradan bir kez daha tekrar etmek
istiyorum. Kıbrıs davası, bütün Türk milletinin
davasıdır.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Sayın Altay, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşın 5inci ölüm yıl dönümüne, Başbakanın
Anayasa değişiklik teklifinin görüşmelerini Cenevredeki
Kıbrıs görüşmelerinden daha önemli görmesini yadırgadığına
ve Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi ile
milletvekillerini muhtarlara şikâyet etmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Akçayın da
söylediği gibi, Rauf Denktaşın yani Kıbrıs Türk
toplumunun, KKTCnin lideri ve kurucusu Rauf Denktaşın ölüm yıl
dönümü. Kıbrıs davasına yaptığı büyük hizmetler
dünya durdukça milletimizce anılacak ve ona olan minnet
duygularımız hiçbir zaman eksilmeyecektir. Bu vesileyle, kendisine
rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun inşallah.
Kıbrıs davası
demişken, Cenevre görüşmelerinin daha başlangıcı
öncesinde Sayın Başbakanın Meclisteki rejim
değişikliğini içeren Anayasa değişiklik teklifini en
önemli işimiz diye nitelemesini garipsediğimi,
yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Gerçi Yunanistan
Başbakanı da katılmadığı için normalde de belki
Başbakan gitmeyecekti ama daha bu mesele yokken Başbakanın
Kıbrıs meselesi ile Mecliste görüşülen bu rejim
değişikliği kanunu arasında bir kıyas yapıp
Bizim için bu daha önemli. demesi
Doksan yıllık cumhuriyet
tarihimizde görev yapan bütün başbakanların içinde, şöyle bir
baktığımızda, bundan daha garipsenecek, daha
yadırganacak ve açıklamaya, izaha muhtaç bir başbakan
açıklaması, 65 hükûmet içinde, herhâlde bulunamaz Sayın
Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Türkiye Büyük Millet Meclisi, mevcut Anayasaya göre, hâlâ
görevinin başındadır. Bu durum izaha muhtaç bir durumdur. Yani,
Kıbrıs davasıyla ilgili Ben Mecliste oy kullanmak
zorundayım. Bunun için Kıbrıs Türklerinin canı cehenneme.
anlayışı -tam cümlesi bu olmamakla birlikte- bizi üzdüğü
gibi aziz milletimizi ve Kıbrıslı soydaşlarımızı
da derinden üzmüştür. Bilseydik biz Başbakana Oraya sen git.
derdik, bir oyu biz buluverirdik, lanet olsun. Bu duruma çok üzüldüğümüzü,
çok incitici, gurur kırıcı bir durum olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum ve Sayın Başbakanın kamuoyuna ve Meclise bu
konudaki anlayışını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul)
izah etmesinin bir zorunluluğu doğmuştur
Sayın Başkan. Bu durum kabul edilebilir, hoş görülebilir bir
durum değildir. Çok ama çok üzüldüğümüzü, bir beyaz pulun
Kıbrıs davamıza tercih edilmesini esefle
karşıladığımızı belirtiyorum.
Öte yandan şu üzüntümüzü
de belirtmemiz lazım: Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye
Büyük Millet Meclisini, milletvekillerini muhtarlara şikâyet etmesini ve
Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisine ayar
vermeye çalışmasını da aynı şeklide üzüntüyle
kınıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Muş, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİ
iktidarlarının her zaman Kıbrıs davasının ve
Kıbrıs Türkünün yanında olduğuna, Meclis
çalışmalarının bir ahenk içerisinde ve İç Tüzüke
uygun olarak sürdürülmesi gerektiğine ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın 5inci
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hem AK PARTİ hükûmetleri
döneminde hem bizden önceki iktidarlar döneminde Kıbrıs
davasının Türkiye açısından ne kadar önemli olduğu her
daim vurgulanmıştır. Bizim dönemimizde de AK PARTİ
iktidarları, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Hükûmeti ve milletiyle beraber
Kıbrıs davasının ve Kıbrıs Türkünün yanında
olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir.
Şu an Cenevrede
yapılan görüşmelerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkilileri,
görevlileri orada çalışmaları bir garantör ülke olarak yakinen
takip etmektedirler. Anlık anlamda devletimizin gelişmelerden, yaşananlardan
haberdar olduğunu ifade etmek isterim. Bu açıdan, sanki Hükûmetimizin
veya partimizin veya Türkiye Cumhuriyeti devletinin, burada, şu an
yapılan görüşmelere veya Kıbrıs davasına bir
ilgisizliği varmış gibi lanse edilmesini de hoş karşılamadığımızı
ifade etmek isterim. Böyle bir şeyin söz konusu olması bile
düşünülemez, hele konu yavru vatan Kıbrıssa.
Aynı şekilde,
Meclis çalışmalarının bir ahenk içerisinde ve İç
Tüzüke uygun olarak sürdürülmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade
etmek istiyoruz. Teamüllerle İç Tüzükte olmayan uygulamaları
normalleştirmek gayretiyle, bunlar sanki İç Tüzükte varmış
gibi hava oluşturup, algı oluşturup daha sonra buradan bir hak
iddia etmeye çalışmanın da doğru olduğunu
düşünmüyorum. Bizim uymamız gereken, elimizde olan bu Anayasa ve
İç Tüzüktür. Bunun dışında bizim bir uygulama, bir talepte
bulunma hakkımızın olmadığını
düşünüyorum ve sözlerimin sonunda, Kıbrıs davasında
emeği olan ve bugün ölüm yıl dönümü olan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Aynı şekilde, Kıbrıs davasında büyük çaba sarf eden,
emekleri olan, 1inci Cumhurbaşkanı, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti devletinin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Rauf
Denktaşı bizler de rahmetle andığımızı
ifade etmek istiyoruz ve Kıbrıs davasına, Kıbrıs
Türkünün özgürlük mücadelesine vermiş olduğu destek ve çabalar
hiçbir zaman unutulmayacaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Devrim Gök ve 22 milletvekilinin,
Antalyanın Alakır Vadisinde yapılacak olan hidroelektrik
santrallerin bölgeye vereceği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/426)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Antalya'nın Kumluca
ilçesine bağlı Beydağları'nın yamacındaki Dereköy
köyündeki kaynaklardan başlayıp, Büyükalan köyünün Karaağaç
Mahallesindeki kaynakların oluşturduğu şelalelerle
buluşup Kuzca ve Karacaören köylerinden geçerek Kumluca ile Finike'nin
oluşturduğu ilçe sınırlarından Akdenizle
kavuşan, tertemiz suyuyla tüm bölgenin en önemli can damarı olan
Alakır Nehri içinde bulunduğu 70 kilometre uzunluğundaki
Alakır Vadisi'ndeki sayısız flora ve fauna
çeşitliliğine ve yöre halkıyla onların
oluşturduğu çok değerli kültürel zenginliklere hayat
vermektedir.
Geçmişte 7si vadinin
içinde, (Kosara, Kitanaura, İdebessos, Kotanna, Akaliassos, Kormos,
Madnaus) 2si sahilde olmak üzere (Rhodiapolis, Korydalla ) antik Likya
şehirlerine ve ovasına bereket taşıyan Alakır Vadisi,
eski Likya kentlerinin günümüzdeki köy yaşantısıyla,
yaylalarındaki Yörük kültürünün yanında, içinde nadide sedir
ormanlarını ve 2.363 yaşındaki anıt sedir
ağacını (ambar katranı) barındıran Dibek
Tabiatı Koruma Alanı, eski su değirmenleri ve eski ahşap
köprüler gibi birçok değeri içinde yaşatmaktadır. Son dönemlerde
yapılan araştırmalarda bölgenin birçok endemik türe ev
sahipliği yaptığı tespit edilmiştir.
Günümüzde ise Alakır
Nehri, kaynağından sahile kadar, üzerinde yapılması
öngörülen ve bir kısmının da yapımına başlanan 8
adet hidroelektrik santraliyle (HES) (Alakır 1 HES, Alakır 2 HES,
Kürce HES, Dereköy HES, Kuzdere HES, Balıklar HES, Çayağzı HES)
tamamen yok edilecektir.
Projeler kapsamında
borulara hapsedilecek olan Alakır Nehri on binlerce yıldır
doğal tüm canlı hayata, doğal yaşama verdiği hayat son
bulacak, vadinin ve bölgenin tek yaşam can damarı olan Alakır
Nehri'nin üzerindeki bu katliam projesinin gerçekleşmesi hâlinde, onun
suyundan, kendine özgü mikro ikliminden faydalanan tüm canlılar, öncelikle
de kırmızı benekli alabalık ve nehirde yaşayan onlarca
canlı ve etrafındaki birçok bitki türü yok olacaktır. Vadinin
kendine özgü mikro ikliminin değişmesiyle ise doğanın tüm
dengesi bozulacak, yağış rejiminin negatif yönde etkilenmesiyle
de kuraklık, sel, erozyon, orman yangını riskinde
artış ve hastalıklar ortaya çıkacaktır.
Bu koşullarda
bölge halkının geçim ve yaşam kaynağı olan ne
tarım ne de turizm yapılamaz. Süreç içerisinde bölge halkı
yöreyi, terk etmek zorunda kalacak ve zengin tüm kültürel ve yerel
değerleriyle zaman içinde yok olacaktır. Gidecek bir yeri ve
olanağı olmayıp bölgede kalanlar ise santrallerin orman
yangını riski taşıyan ve inanılmaz görsel kirlilikle
beraber, yaydıkları güçlü manyetik dalgalarla canlılardaki
kanser riskini artıran dev elektrik direkleri, kabloları ve
kuraklıkla yaşamaya çalışmak zorunda kalacaklardır.
Ayrıca,
santrallerin yapım aşamasındaysa kilometrelerce
uzunluğundaki kapalı iletim hattı boruları döşenirken
on binlerce yöreye özgü ağaç katledilecek ki şu anda binlercesi
katledildi ve katledilmeye devam edilmektedir. İnşatlar
sırasında, bölgenin kendine özgü hassas topografyası dev iş
makineleriyle değiştirilerek, dağlar taş öğütme
niyetiyle delik deşik edilip, taş öğütme makineleriyle un ufak
edilip erozyon tetiklenmektedir. Kesilip yok edilen ağaçların
yanı sıra, iletim hattı açılırken etrafa
gelişigüzel dökülen topraklarla çevredeki ağaç ve bitkiler de yok
edilmektedir.
Yenilenebilir
ve sürdürülebilir diye kamuoyunu yanıltarak sunulan bu ilkel HESlerin
üretim kapasiteleri 10 megabaytın altında gösterildiğinden Çevre
Etki Değerlendirme Raporuna dahi kanunen gerek duyulmamaktadır.
Ayrıca, bu
projelerde sürdürülebilenin sadece elektrik üretimi ile kazanılacak olan
paranın, sürdürülemeyecek bir şekilde tamamen tahrip edilerek yok
edilenin ise doğanın kendisi olduğu
anlaşılmalıdır.
Alakır Nehrinin
debisi düşüktür ve üretilmesi planlanan toplam elektrik miktarı, on
binlerce yılda oluşmuş bu doğa harikası vadiyi ve onun
gerçek yerel sahipleri olan tüm canlı yaşantısını geri
dönülemez bir şekilde tamamen yok etmeye kesinlikle değmeyecek bir miktardır.
Bunlardan en
trajik olanı, zaten debisi düşük olan nehrin yatağına
bırakacaklarını taahhüt ettikleri su miktarıdır ki bu
su, tabiatın ve canlıların suya en çok gereksinim
duydukları sıcak ve kurak yaz aylarında birkaç yüz metre sonra
çakıl ve taşların arasında yok olup gidecektir.
Şu da
bilinmelidir ki gelişmiş ülkelerde yeni HES
yatırımlarına izin verilmemekle birlikte, geçmişte izin
verilenler de sadece bir nehre 1 ya da en fazla 2 adet HES
yapılmasına izin verilen, havza yönetmelikleriyle sıkı
denetim altında ve birincil olarak doğanın korunması
şartıyla gerçekleştirilmiş projelerdir. Günümüzde ise
doğa dostu, çağdaş güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi
projelerine yatırımlar yapılmaktadır.
Bu
nedenlerle, Antalyanın Alakır Vadisinde yapılacak olan
hidroelektrik santrallerinin hem bölgeye hem de bölge halkının
yaşamına vereceği zararların tespit edilmesi ve çözüm
önerilerinin bulunması amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
1) Devrim Kök
(Antalya)
2) Mahmut
Tanal (İstanbul)
3) Kadim
Durmaz (Tokat)
4) Ali
Akyıldız (Sivas)
5) Mazlum
Nurlu (Manisa)
6) Orhan
Sarıbal (Bursa)
7) Kazım
Arslan (Denizli)
8) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
9) Gülay
Yedekci (İstanbul)
10) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
11) Ceyhun
İrgil (Bursa)
12) Nihat
Yeşil (Ankara)
13) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
14) Türabi
Kayan (Kırklareli)
15) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
16) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
17) Ahmet
Akın (Balıkesir)
18) Tekin
Bingöl (Ankara)
19) Veli
Ağbaba (Malatya)
20) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
21) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
22) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
23) Mehmet
Göker (Burdur)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22
milletvekilinin, özel sektörde çalışan çevre mühendislerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/427)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Özel sektörde
çalışan çevre mühendislerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması komisyonu açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ceyhun İrgil (Bursa)
5) Ali Akyıldız (Sivas)
6) Mazlum Nurlu (Manisa)
7) Orhan Sarıbal (Bursa)
8) Kazım Arslan (Denizli)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Utku Çakırözer (Eskişehir)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
22) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
23) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
Çalışma yaşamınım
esnekleşmesi, güvencesizliği ve kuralsız
çalıştırmayı beraberinde getirmektedir Günümüzde
mühendisler çalışma yaşamlarında güvencesizliğin ve
kuralsızlığın farklı biçimleriyle karşı
karşıya kalmaktadır. Düşük ücret, uzun ve belirsiz
çalışma saatleri ve SGK priminin gerçek ücret üzerinden ödenmemesi bu
durumun en yaygın biçimleri arasında yer almaktadır.
31/7/2012 tarihinde TMMOB ve SGK arasında
imzalanan ve 2013 yılında uygulamaya konulan protokole göre, TMMOB,
ücretlerin eksik bildirilmesini önlemek amacıyla mühendislik,
mimarlık ve şehir planlama alanlarında meslek icra eden
disiplinlere ilişkin olarak yıllık bazda asgari ücret
miktarı belirleyerek SGK'ya iletmektedir. TMMOB tarafından belirlenen
asgari ücret 2015 yılı için brüt 3 bin TL'dir. SGKyla yapılan
bu protokolle, TMMOB'un belirlediği asgari ücretin altında maaş
ödemesi yapılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Ancak,
TMMOB'a bağlı odalardan pek çok mühendisin protokolle belirlenen alt
sınır ücretin altında, bin liraya bile
çalıştırıldığı bildirilerek sorunun SGK
tarafından denetlenmesi talep edilmektedir.
Çevre danışmanlık sektörü, aynı
inşaat sektöründe yapı denetim firmalarının üstlendiği
görevi üstlenmektedir. Ancak, yapı denetim firmaları bir nevi
danışmanlık ücretlerini belediyelerden almaktayken çevre
danışmanlık firmalarıysa danışmanlık
ücretlerini firma sahibinden almaktadır. Bu nedenle düzenli denetimler
gerçekleştirilememektedir. Görüşümüz denetimcinin,
danışmanın, patronun elemanı olmaması
gerektiğidir. İş sağlığı ve işçi
güvenliği sektöründe bu planlanmaktadır. Çevre
danışmanlığı sektöründe de devlet tarafından
fabrikaların daha etkin bir şekilde çevre danışmanlık
ve çevre mühendisleri vasıtasıyla denetim kapsamına
alınması ve hızlı sonuç alınması
bakımından bunun bir ihtiyaç olduğu aşikârdır.
21/11/2013 tarihinde yayımlanarak 1/1/2014
tarihinde yürürlüğe giren Çevre Görevlisi, Çevre Yönetim Birimi ve Çevre
Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik
uyarınca, çevre mühendisleri çevre görevi yapabilmek için çevre görevlisi
eğitimi almak zorunda bırakılmaktadır. Çevre Mühendisleri
Odası bu uygulamaya itiraz etmekte ve düzeltilmesini talep etmektedir.
Anılan yönetmelikte, çevre görevlisi, "faaliyetleri sonucu çevre
kirliliğine neden olan ve/veya neden olabilecek ve Çevre Kanunu ve bu
kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan düzenlemeler uyarınca
denetime tabi tesislerin faaliyetlerinin mevzuata uygunluğunu, alınan
tedbirlerin etkili olarak uygulanıp uygulanmadığını
değerlendiren tesis içi yıllık denetim programları
düzenleyen görevli" olarak tanımlanmaktadır.
Çevre Mühendisi ise doğal kaynakların en
iyi biçimde kullanılması, doğal çevrenin korunması ve insan
sağlığına uygun biçimde geliştirilmesi konusunda
çalışan kişidir. Çevre mühendisleri, çevre kirliliğinin
önlenmesi kapsamında, çevre yönetim sistemleri ve planları, çevresel
etki değerlendirmesi (ÇED), içme ve kullanma suyu, evsel ve endüstriyel
atık sular ile yağmur suları, katı atıklar,
zararlı ve tehlikeli atıklar, evsel ve endüstriyel atıklar, hava
kirliliği, gürültü, toprak ve yeraltı su kaynaklarının
kirliliği konularında etüt, fizibilite, proje, araştırma,
geliştirme ve planlama, danışmanlık ve eğitim,
kontrolörlük, deneme işletmesi, muayene ve kabul, uygulama ve işletme
yönetimi, keşif-şartname-ihale dosyası hazırlama ve
düzenleme, hak ediş ve kesin hesap, numune alma, deney, ölçüm, analiz ve
modelleme hizmetlerini yürütürler.
Üniversitelerin çevre mühendisliği bölümünden
mezun olan kişi, çevre konusunda dört akademik yıl boyunca
eğitim görmüş kişidir. Bakanlığın
dayattığı çevre görevlisi eğitimi, çevre mühendisleri için
üç, diğer meslek grupları için altı gündür. Bu tanımlardan
ve hayattaki pratiklerden de anlaşılacağı üzere hâlihazırda
bir çevre mühendisi, bir çevre görevlisi tanım ve pratiğinden daha
yetkindir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, özel sektörde çalışan çevre
mühendislerin sorunlarının araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, ulaşım iş kolunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/428)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
ulaşım iş kolunda yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ceyhun İrgil (Bursa)
5) Ali Akyıldız (Sivas)
6) Mazlum Nurlu (Manisa)
7) Orhan Sarıbal (Bursa)
8) Kazım Arslan (Denizli)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18v Veli Ağbaba (Malatya)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
Ülke ekonomisinin yüzde 25ini, istihdamın da
yüzde 17sini sağlayan ulaşım iş kolu kendi kendini
geliştiren bir seyir izlemiştir. 1950lerden sonra kırdan
kentlere başlayan göçle birlikte yolcu ve yük taşımanın
önemini artırmıştır. Ulaşım iş kolu
1950lerden sonraki gelişmesinde çarpık bir şekilde
gelişmiş ve çalışanlar doğru dürüst yasal güvenceye
kavuşturulmadan uzun yıllar sosyal güvencesiz ve iş güvencesiz
çalıştırılmışlardır. Ulaşım
iş kolunda şoför ve yardımcıları, yaz kış,
gece gündüz, yağmur çamur demeden klimasız araçlarda
kışın dondurucu soğukta, yazın da kavurucu
sıcakta olağanüstü çabalar sarf ederek
çalışmışlardır. Eskiden çok saygın olan bu meslek
gün geçtikçe saygınlığını yitirmiş artık ulaşım
iş kolunda çalışanlar bu meslekten ayrılmak istemektedir.
Ulaşım iş kolunda kent içi yolcu taşıma, yük
taşıma, şehirler arası yolcu ve yük taşıma ve
uluslararası yolcu ve yük taşıma olarak
sınıflandırdığında bu iş kolu
çalışanlarının sosyal ve ekonomik durumlarının
araştırılması gerekmektedir. Özellikle motorin ve türevi
yakıt giderleri, yol paraları ve diğer giderler
çalışanların sefalet bir ücret bile alamadan ekonomik
sıkıntılar içinde olduklarını göstermektedir.
Ulaşım araçlarına uygulanan yüksek ÖTV ve KDV oranları
aile, sosyal yaşam, tatil, dinlenme temel haklarını
kullanamamıştır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, ulaşım iş kolunda
yaşanan sorunların araştırılması ve gerekli
düzenlemelerin yerinde görülüp tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98inci
ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105nci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 12/10/2016 tarihinde Van Milletvekili Nadir
Yıldırım ve arkadaşları tarafından, engelli
yurttaşların sorunlarının çözümü ve uygulanan
yanlış politikaların yarattığı hak
kayıplarının kapsamlıca irdelenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13
Ocak 2017 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13/01/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
13/01/2017 Cuma günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz Kerestecioğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
12 Ekim 2016 tarihinde, Van Milletvekili Sayın
Nadir Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen
3022 sıra numaralı, "Engelli
yurttaşlarımızın sorunlarının çözümü ve uygulanan
yanlış politikaların yarattığı hak kayıplarının
kapsamlıca irdelenmesi" amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
13/01/2017 Cuma günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Ziya Pire aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Yalnız sizden ve bütün
konuşmacılardan istirhamım: Lütfen -birine verince bir
başkasına da vermek durumunda kalıyoruz- tüm
konuşmacılar süresinde konuşmalarını tamamlayacak
şekilde kendilerini ayarlarlarsa
İlave süre vermeyeceğimi
şimdiden söylüyorum. Bütün grup başkan vekilleri de buradalar.
Buyurun efendim.
Süreniz on dakikadır.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Adıyamanlılar hep verici davranır. Niye böyle biraz
cimri davranıyorsunuz?
BAŞKAN Adaleti tesis etmek adına diyorum
yani
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama bir dakikalık süre verebilirsiniz.
BAŞKAN Şimdi birine verip birine
vermemek sıkıntı oluyor.
Sizin şimdi bir dakikanız kayboldu mesela,
burada size bir dakika ilave etmem lazım, yeniden başlatmam
lazım süreyi.
Buyurun Sayın Pir.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Tanal; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bugün bir haber aldık biraz önce;
Sayın Nursel Aydoğan, Diyarbakır Milletvekilimizle ilgili
mahkeme bir karar almış. O kararı doğru
bulmadığımızı burada ifade etmek istiyorum ve
görüyoruz ki ve bu durumdan dolayı da üzülüyoruz ki yürütme, yargı
eliyle yasamanın üstünde vesayet kurmuş durumda. Bu konuya lütfen çok
fazla itiraz etmeyin, bizim de son haftalarda mahkemelerde gördüklerimiz,
konuştuklarımız var; bizi bunları açıklamak zorunda
bırakmayın. Şimdi, o mahkeme kararının vermiş
olduğu ve Meclisin vesayet altına girmiş olduğu durumun
vermiş olduğu üzüntüyle burada konuşuyorum.
Konumuza gelirsek, bugün cuma arkadaşlar ve Tin
suresinde der ki: Biz insanları en güzel bir biçimde yarattık.
Aşağı yukarı bu şekilde tercüme edilir bu bütün
âlimler tarafından ama ne hikmetse, insanlar, başka insanları
farklı kalıplara sokar, iyi-kötü diye ayırır birbirinden,
işte, şucu bucu diye ve nihayetinde özürlü, sakat, engelli gibi
tanımlar bulur diğer insanlar için. Madem Allah herkesi en iyi bir
biçimde yarattıysa neden bu ayrım, nereden çıkıyor bu?
Şimdi, elbette, insanlar tarihte ve kültürel
yaşamlarında, sosyolojik yaşamlarında bazı normlar
üretmiştir, beyinlerinde belli normlar vardır ve o normlarla
kurmuş oldukları sınırlar, duvarlar, engeller vardır,
kısıtlamalar vardır ve onun, o kısıtlamaların ya
da engellerin ya da duvarların durumuna göre -bazı insan onu daha
geniş, bazıları daha dar tutar- o duvarların
dışında kalanlara anormal yani norm dışında,
anormal deriz, bizim konuya gelirsek engelli deriz. Eğer o
sınırların içindeyseniz engelli değilsiniz. gibi, böyle
sınıflandırmalar yapıyoruz. Umarım bu
araştırma önergesi kabul olur ve en azından zihnimizdeki o
engelleri birazcık aşarız, birazcık genişletiriz çünkü
bize göre, ideal toplumlarda o sınırlar olabildiğince
geniştir ve engelli-engelsiz ayrımı da yapılmaz öyle bir
durumda.
Sadece biyolojik yaşamı sürdüren insanlar
engellidir ya da biyolojik yaşamı sürdürüp de hayatın görünür
kısımlarında yer almakta zorlanıyorsa insanlar engellidir
çünkü engeller vardır dışarıda, kısıtlamalar
vardır. Bu durumu düzeltmek için, Anayasamızın da 2nci
maddesine göre sosyal ülke olması hasebiyle bazı şeyleri
yasalara koyar, bazı düzenlemeler yapar ama bunun ötesinde, Tin Suresinin
Biz insanları en güzel biçimde yarattık. demesinden dolayı
insanların belli hakları vardır ve o haklar toplumlara ve
toplumun aynası olan Anayasaya elbette yükümlülükler yüklemektedir. Biz
de onların yerine getirilmesini hükûmetlerden ve bu Meclisten
beklemekteyiz. Görüyoruz ki, Hükûmet o yükümlülüğünü yerine yeterince
getiremiyor, dolayısıyla bu önergeyi biz bugün indirdik.
Kaç insandan bahsediyoruz bu konuları
konuşurken? Gelişmiş ülkelerde engellilik oranı nüfusun
yüzde 8-9larıdır, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10-12lere
kadar çıkar, Türkiye'de de 12,5 civarındadır bu rakam.
Aileleriyle birlikte bunu hesaplarsak Türkiye'de aşağı
yukarı 30-35 milyon insan yani nüfusun yarısı bu konuyla ilgilidir;
herkesin evinde, her 2 kişiden birinin evinde 1 engelli mutlaka
vardır.
Şimdi, cinsiyete göre bunları
ayırırsak Türkiye'de engellilerin aşağı yukarı
yüzde 60ı erkektir, geri kalan yüzde 40ı kadındır. Ulusal
Engelliler Veri Tabanı var, buna göre bu rakamları söylüyorum. Yine,
eğitim durumlarına bakarsak engellilerin, bu Ulusal Engelliler Veri
Tabanında Türkiyede 6 yaş üstündeki bütün insanlardan okuma yazma
bilmeyenlerin oranı yüzde 2,9dur, engelli bireylerde bu rakam yine yüzde
40ın üzerine, 42lere kadar çıkmaktadır. Bunlara yine
kız-erkek ya da kadın-erkek diye bakarsak okuma yazma bilmeyenlerin
oranı kadınlarda yüzde 55ken erkeklerde yüzde 32dir.
Engelli kadınlarla ilgili de büyük
sıkıntılar var. Kadınlara hem engelli hem de kadın
olmaktan kaynaklanan ayrımcılık ve şiddeti görünür
kılmamız gerekiyor arkadaşlar. Dünya Sağlık Örgütüne
göre hayatında en az bir defa şiddete maruz kalmış
kadınların oranı yüzde 30un biraz üstündedir, yüzde 33
civarındadır. Bu oran Türkiyede yine yüzde 40ın üzerindedir.
Engelli kadınların toplumsal ön ve kalıp yargılar
başta olmak üzere faili tanımlayamama, fiziksel ve sözel olarak
şiddete karşı koymada yetersizlik durumu ile şiddetin her
türüne uğrama riski diğer kadınlara oranla daha fazladır.
Engelli kadınların evlerinde, sokakta, bakımevlerinde, okullarda
uğradıkları şiddet mağduriyeti herkesin bildiği
ama maalesef, çoğumuz tarafından da dile getirilmediği bir
gerçektir, bunu da düzeltmemiz gerekiyor.
Görüldüğü gibi, değerli arkadaşlar,
engellilerin hak kayıpları vardır. Ama engellileri
aralarında sınıflandırmaya gidersek, orada da
kadın-erkek, kız çocuğu-erkek çocuğu gibi
sınıflandırma yaparsak yine daha farklı hak
kayıpları görebiliyoruz.
Elbette engelli mahpusları da burada
unutmamamız gerekiyor. Cezaevlerinde ne kadar engelli mahpus var, hangi
engel türleri var bunlarda ve koşulları nelerdir? Burada biz bunu
Adalet Bakanına daha önce sorduk; maalesef, elimizde bir veri yok, bir
veri tabanı yok. Burada da Adalet Bakanlığının biraz
daha ciddi çalışması gerektiğini düşünüyoruz.
Şimdi, 2006 yılında bir Sağlık
Kurulları Yönetmeliği -bu daha sonra, 2010un sonunda
değiştirildi- yürürlüğe girdi. Diyor ki: Vücut fonksiyon
kaybı oranını sadece sağlık kurulu raporlarıyla
ölçüldüğünde ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Yüzde
100 görme engeli olan bir yurttaşımıza yüzde 90, yüzde 70
sakatlığı bulunan bir fiziksel ya da zihinsel engelliye yüzde
30-35 vücut fonksiyonu kaybı raporu verilebilmektedir. Bu durum tabii ki
daha önce belli hakları elde etmiş olan engellilerin o haklardan veya
o hakların belli bir kısmından mahrum bırakılması
demektir. Bunlar da doğru değildir. bunların da tekrar
incelenmesi gerekiyor bize göre.
Şimdi, en nihayetinde, eğitimden
sağlığa, ulaşımdan iş hayatına, ekonomik ve
sosyal her türlü alanın dışında bırakılmanın
yanı sıra, toplumsal sürece katılmayarak, demokratik
hakları ve en temel insan haklarından da büyük ölçüde mahrum
bırakılan engellilerdir ve meselenin sosyal bir olgu olarak
algılanmaması sebebiyle ancak vicdani duygularla üzerinde durulan hayırseverlik
faaliyetlerinin konusu olmak durumunda kalıyoruz.
Engelliler için erişilebilirlik ve görünür olma
meselesi, sorunların başında gelmektedir. Bireyin
yaşadığı iç ve dış mekânlarda başka
birilerinin yardımına gerek duymaksızın, bir noktadan bir
noktaya erişebildiği, güvenli ve rahatça hareket edebildiği
yaşam alanlarının oluşturulması gibi, böyle bir sürü
noktaları alt alta, üst üste koyabiliriz, bunları hepiniz
biliyorsunuz.
Ben sadece iki örnek vermek istiyorum:
Bir: Şu kürsü. İki gün önce burada
şiddete maruz kaldık. Bunu yaparken -Sayın Başkan, bu bir
tekliftir aynı zamanda- bence yeni bir kürsü yapılması
gerekiyordu. Engelli arkadaşlarımız var, ileride de
olacaktır. Bu, bir düğmeye basarak hidrolik sistemle bu kürsünün
aşağı ya da yukarı çıkması fevkalade mümkün.
Bence onun yapılması lazım.
İkincisi: Geçenlerde sosyal medyada gördük,
İstanbulda otobüse binen bir engelliyle ilgili bir sıkıntı
yaşandı. Orada şoför günah keçisi ilan edilerek bir müddet
görevden uzaklaştırıldı. Oysa, orada da otobüslere
farklı mekanizmalar yapılabilirdi, otomatik olabilirdi bu
mekanizmalar. Bunların yapılması Türkiyede elzemdir. Biraz önce
bahsettim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla) Sürem bitti herhâlde.
Neyse, siz anladınız bundan sonrasını. Umuyorum bu önergemize
hayır demezsiniz. Bugünlerde hayırda hayır vardır ama bu
önergede evette hayır vardır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Pir.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubu Önerisi aleyhinde ikinci söz Aydın Milletvekili
Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik verilmiş
olan önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
engelli vatandaşlarımızın günlük yaşamda
karşılaştığı sorunlar hepimizin malumu. Bu
vatandaşlarımızın sadece bedensel engeli olabilir, görme
engeli olabilir, işitme engeli olabilir ya da daha ağır bir
engeli olabilir. Bugün, günlük yaşama çıktığında,
sokağa çıktığında, çıkmak istediğinde veya
kendi evinde birtakım faaliyetlerini kendi başını yürütmek
istediğinde -sokağa çıkmadan bile- ne tür engellerle
karşılaştığını çoğumuz biliyoruzdur
çünkü çoğumuzun etrafında -ailesinde olmasa bile- mutlaka engelli
biri, engeli olan biri vardır.
Engelli
çocuklarımızın, gençlerimizin eğitimde
karşılaştığı sorunlar oldukça fazla. Bir kere,
şu algıdan vazgeçmemiz gerekir: Engel eğitime mâni
değildir. Bir kişi görme engelli olabilir. Bu, onun iyi bir meslek
elemanı olamayacağı anlamına gelmez ki biliyoruz biz,
üniversitede görme engelli arkadaşlarımız vardı ve
çoğunun notları bizim notlarımızdan daha yüksekti. Bir
avantajları vardır, göremezler ama başka duyuları daha
fazla gelişir çünkü oraları daha fazla kullanmayı
öğrenmişlerdir. Yine, bedensel engeli olabilir ama eğitimde
karşılaştıkları sorunlara bakıyoruz, birçok okulumuzda
engelli çocuklarımızın sınıfları yüksek kattaysa
sınıflarına çıkabilmeleri bile sorun. Hâlâ annesinin
sırtında okula gitmeye çalışan, annelerin, o yüce yürekli
annelerin sırtında taşıdığı engelli
çocuklarımız var. Yine, sınıflarda karşılaştıkları
sorunlar var. Gerekçeyi okudum, gerekçede kaynaştırma eğitimiyle
ilgili bir eleştiri vardı. Aslında kaynaştırma
eğitimi kötü değildir. Biliyorsunuzdur, daha önceden dile
getirmişimdir, belki hatırlarsınız, ben yirmi yıl
Millî Eğitim Bakanlığının değişik
eğitim kurumlarında görev yaptım ve kaynaştırma
eğitimine aldığımız öğrencilerimiz oldu.
Kaynaştırma eğitimi için doğru kararlar verilirse ve iyi
uygulamalar yapılır, iyi sınıf yönetimi yapılırsa
sadece kaynaştırmaya alınan o öğrencilerin becerileri, eğitimi
artırılmış, geliştirilmiş olmaz, sadece o çocuk
için değil, diğer çocuklar için de bir gelişim
fırsatıdır. Ne açıdan gelişim
fırsatıdır? Empati kurma açısından bir
fırsattır. Karşıdakini anlama,
davranışlarını ona göre yönetme konusunda iyi bir
eğitim aracıdır.
Hatta, ben size bir örnek
vermek istiyorum. Bundan yıllar önce, bir öğrencimiz
Bakın, bir
de şu vardır: Doğuştan engelli olmayabiliriz, bazen
hastalıklar sebebiyle engellilik durumu ortaya çıkabilir, kazalar
buna sebep olabilir. Bir öğrencimiz geçirdiği ağır bir
epilepsi nöbeti sonucu 4üncü sınıfta okuma ve yazmayı unuttu.
Ne oldu biliyor musunuz? Çocuğun içinde bulunduğu sorun -zaten
hastalığın getirdiği bir sıkıntı var- bir de
kaybettiği becerilerle birlikte çocukta yoğun strese sebep oldu,
davranış bozukluğuna sebep oldu. 4üncü sınıfta okuyan
çocukların empati kurma becerileri çok yüksek değildir ve
sınıfta duygusal ve sözel istismara uğradı uzun süre,
diğer çocuklar onu anlayamadı. Aileler o çocuğu sorunlu kabul
etti ve o çocuğun sınıftan uzaklaşmasını istedi.
Nihayetinde, bu çocuğumuzu ilgili kurumlara, RAMa gönderdik,
kaynaştırma eğitimi kararı alındı ve
kaynaştırma eğitimi kararı alındıktan sonra ne
oldu, size anlatayım. Öncelikle olarak -iyi bir sınıf yönetimi
çok önemlidir deriz ya- çocuğumuzu rencide etmeden sınıftan
aldık, çocukları eğittik, arkadaşının durumundan
bahsettik ve arkadan aileleri eğittik. Öğretmenlerimizi en başta
eğitmiştik. Çocuğa uygun bir eğitim programını
sınıfta verdik ve bu çocuğumuz altıncı
sınıfta tamamen kendine olan güvenini daha da kazanmış,
ders notları yükselmiş olarak devam ederken, yedinci
sınıfta okul korosuna girdi, öğrenci temsilcisi adayı oldu
ve çok güzel de not aldı. Sekizinci sınıfa geldiğinde,
bitirmek üzereyken okula müfettişler geldi. Müfettişlerden ricada
bulundum Arkadaşlarımız çok özverili davrandı, o kadar iyi
yönettiler ki süreci. Bakın, bu çocuğumuz çok iyi noktaya geldi -zaten
hastalığı da tedavi ediliyordu- lütfen,
arkadaşlarımı onore eder misiniz, bir teşekkür
yazılabilir. dediğimde -bugünkü TEOG o zaman OKS- OKSden yüksek
puan mı aldı? dedi. Tabii ki o çocuğumuz o anda OKSden yüksek
puan alabilecek güce sahip değildi ama bir ilköğretim müfettişi
bile kaynaştırma eğitiminin ne olduğunu, nasıl
uygulanması gerektiğini bilmiyorsa tabii buradaki milletvekili
arkadaşlarımın, eğitime uzak olan
arkadaşlarımın bilmesi de mümkün değil. O çocuğumuz
şu anda, iyi bir üniversitede, hem de devlet üniversitesinde çok güzel bir
bölümde okuyan, öğrenciliği devam eden bir çocuğumuz ve hem
ailesi çok mutlu hem kendisi çok mutlu hem de içinde yetiştiği
sınıf çok güzel, beceriler kazandı. İşte, eğitim
bu kadar önemli ve engelli çocuklarımız için kaynaştırma
eğitiminin önemi, iyi uygulandığı takdirde çok önemli.
Günlük yaşamda
-bahsedildi, çok fazla da vakit almak istemiyorum- yollar, ulaşım,
tabii ki bunlar hepinizin malumatı, yolları düşünürken
Arabalarımız nasıl gidecek? diye düşünüyoruz da Engelli
vatandaşımız nasıl geçecek? diye düşünmüyoruz.
Kentsel yapılanma,
kentsel planlama çok önemli. Devlet binalarında dahi engelli
vatandaşlarımızın rahat başvurusunu sağlayacak koşullar
oluşturulmamış. Kaymakamlıklar biliyorum, emniyet
müdürlükleri biliyorum engelli bir vatandaşımızın bir
kattan bir kata çıkamayacağı.
Yine, istihdam
sorunlarını dile getirmek istemiyorum, malumunuz; ki hepimiz
biliyoruz, bunlar çok konuşuldu. Ancak güvenlik ve istismar konusunda
sadece engelli çocuklarımız, gençlerimiz,
vatandaşlarımız için değil tüm bireylerimiz için
yapılacak çok fazla şey var.
Kabul ediyorum, iktidarınız döneminde bir
şeyler yaptınız, güzel şeyler de olmuş olabilir
engelliler için ama iyi olmayan şeyler de var, eksik olan şeyler var.
Engelliler muhtaç bireyler olarak görülmemeli, sunulan yardımlar, oy
garantisi yaratma koşulları oluşturulmak için sunulmamalı
ve bugüne kadar yapılan dayatmalardan vazgeçilmeli. Eğer oy
vermezseniz siz bu haklarınızı kaybedersiniz. denildiğini
biz sahalara çıktığımızda maalesef çok duyduk. Engelli
bireylerimiz bizim en değerli emanetlerimiz. Yine engelli bireylerin,
engelli ailelerin ebeveynlerinin çocuklarına da sahip çıkmamız
gerekiyor, belli haklardan yararlanamıyorlar ve yine engelliler
vatandaşlarımıza direkt ulaşarak yardım
sunulmalı, onların gelerek yardım istemesi beklenilmemeli, bu
konuda düzenlemeler yapılmalı.
Yapılacak çok şey var. Lütfen,
yaptıklarınıza bakıp iktidar partisi olarak övünmeyin, daha
katedilecek çok yol var. Bütün vatandaşlarımızın
güvenliği sağlandığı zaman, bütün
vatandaşlarımızın yaşam hakları korunduğu ve
en iyi şartlarda yaşamasının sağlandığı
zaman görevimiz tamamlanmış olmayacak, ondan sonra da koruma dönemi
başlayacak, inşallah, o noktaya geliriz. Bütün bunların
yapılabileceği günleri özlemle bekliyorum. Hep birlikte
yapabileceğimizi umuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Depboylu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Eren Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (CHP
sıralarından alkışlar)
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; burada engellilerle
alakalı önemli meselelere değinildi. Engelliler bu ülkede gerçekten
de başımızın üstünde tutmamız gereken, toplumsal
olarak bir şekilde durumlarının normalleşmesi ve güvence
altına alınması gereken bir gerçekliğimizdir.
Parlamentomuzda da gerek iktidar grubunda gerek muhalefet grubunda çok
saygıdeğer milletvekillerimiz vardır; kendi kişisel
tercihleri olmaksızın da engelli olarak yaşamlarını
sürdürmektedirler. Yapılacak bütün görüşmeler, Anayasa
çalışmaları, onların ve onlar gibi bugün toplumda Anayasa
sözleşmelerinde hak ve pay sahibi olmayan geniş kesimlerin de
haklarını kapsamalıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, engelli
yurttaşlarımızın meseleleriyle ilgili çok fazla şey
söylendi, ben bütün o grup konuşmacılarına teşekkür
ediyorum ve tamamını onayladığımı ifade etmek
istiyorum.
Burada bir Anayasa görüşmesi yapıyoruz,
arkadaşlar, bu Anayasa görüşmesinde engelliler yok, Aleviler yok,
Kürtler yok, bu toplumu oluşturan hiçbir toplumsal katman yok.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sünniler var
mı?
EREN ERDEM (Devamla) Sadece bir tek kişi var
arkadaşlar, bir tek kişi var; bir tek kişinin elindeki
yetkilerin artması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Ayırmayın, hep kardeşiz; Alevi, Sünni hepimiz kardeşiz.
EREN ERDEM (Devamla)
bir şekilde, o
kişinin elindeki yasama, yürütme organına bağlı yetkilerin
çoğalması ve tüm bunların bir kişinin elinde birikmesini
esas alan bir Anayasa hazırlığı yapılıyor. Bu
Anayasa hazırlığı yapılırken değerli arkadaşlar,
çok fazla şey yazılıp çiziliyor. Benim derdim burada iktidar
partisini eleştirmek ya da bir noktada tahkir etmek değil; ben burada
tüm samimi duygularımla, bu ülkenin çocuğu olarak bir uyarıda
bulunmak istiyorum değerli arkadaşlar. Şimdi, bu
uyarıyı yaparken bu uyarının da iktidar partisi
tarafından dikkate alınmasını temenni ediyorum. Nedir biliyor
musunuz değerli arkadaşlar uyarı?
Şimdi, dikkat edelim, bir süredir gerek sosyal
medyada gerek yazılı, görsel medyada FETÖcüler bu Anayasa üzerine
çok ilginç şeyler yazmaya başladılar. Arkadaşlar,
parlamenter sistemde tarikatlar, cemaatler ya da herhangi bir inançsal aidiyeti
olmayan örgütlenmeler devleti kırk yılda ele geçirebilir ama böylesi
rejimlerin olduğu ülkelerde dört saatte bunu çok rahatlıkla
yapabilirler arkadaşlar. Faşist darbeciler darbe girişimi yaptığında
ya da geçmişte başarılı oldukları darbelerde ne
yaparlar? Devletin bütün kurumlarının önüne asker gönderirler ve
oraları ele geçirirler ama sizin getirdiğiniz düzende devleti ele
geçirmek için oraya bir kişiyi gönderip, orada bir kişiyi bulundurmak
yeterlidir. Yani şu anda elini ovuşturan FETÖcüler Yarın
başkanlık gelirse biz gizli bir kriptoyu bir şekilde gizleyerek
oraya çıkartır, bütün devleti ele geçiririz. hesabı
noktasında çok ciddi bir çalışma içerisindeler çünkü getirdiğiniz
düzen, bir kişi değiştiğinde bütün devletin düzenini
değiştirmenin önünü açıyor; bir kişi oraya
çıktığında, bir şekilde kendisini çeşitli
manipülasyonlarla oraya getirdiğinde, devletin bütün kurumlarını
ve müesseselerini dönüştürme güç ve kabiliyetini elinde toplama
imkânı veriyor. Bu başka birisi de olabilir, bu başka bir
düşünce sisteminden de olabilir. Toplumun geniş kesimlerinin
kutuplaştırıldığı, özellikle de içeride ve
dışarıda Türkiyenin ciddi şekilde hedef hâline
geldiği bir dönemde kutuplaşmayı ortadan kaldırmak,
toplumsal barışı sağlamak, uzlaşmayı siyasetin
gövdesi hâline getirmek gerekirken, biz burada bu Anayasa
değişikliğiyle 51 ile 49 arasında açmazların,
çelişkilerin ve politik bir kavganın derinleşmesini
sağlayacak bir çalışmayı el ele yürütüyoruz. Bu
sağlıklı bir iş değildir değerli arkadaşlar,
bu doğru bir çalışma değildir. Bu anayasa, arkadaşlar,
hiçbir şekilde bu ülkeye yarar sağlamayacaktır.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde,
hatırlarsınız
Ben tabii ki hiçbir ithamda
bulunmayacağım yani sadece bu hususta yürüyen
tartışmaları gündeme getirmek için söylüyorum ki ben
sayacağım isimlerin tamamını da fevkalade saygın
bulduğumu ama kamuoyundaki tartışmalar nezdinde işin
nerelere gittiğini görmek açısından da burada bu örnekleri paylaşacağım.
Hatırlarsınız ki pelikan
dosyası diye bir hadise ortaya çıktı. Ne oldu? Sayın
Davutoğlu aleyhinde, yine, bugün iktidar partisinin çevresinde
kümelenmiş ve kendisini gazeteci olarak tanımlayan
Ki ben gazeteci
kökenli bir milletvekili olarak asla onların gazeteci olduğunu
düşünmüyorum çünkü gazeteci hiçbir şekilde
çalıştığı gazete dışında başka
yerden maaş almaz; gazeteci sadece çalıştığı
kurumdan maaş alır, gazeteden maaş alır. Ne oldu? Bir anda
o yazılarda, yine, bugün Hükûmetin bir şekilde ilişkili
olduğu medya organlarında çıkıp Davutoğlu aleyhine
olağanüstü ithamlarda bulundular.
Şimdi arkadaşlar, bakınız, bu
ithamlar doğruysa yarın Sayın Davutoğlunun başkan
olması hâlinde vay bu ülkenin hâline, ki ben doğru olduğunu
düşünmüyorum. E doğru değilse, geldiğimiz noktada bu medya
düzeni yarın bu ülkenin başına çok tehlikeli bir başkan da
getirebilir. Dolayısıyla, bir başkan, devletin bütün müesses
nizamını ele geçirip, yargıya kendi iradesine bağlı
adamı atayıp, yasamayı kendine göre dizayn edip, yürütmeyi
kendine göre şekillendirip, kaymakamı, valiyi, falanı
filanı organize edip bu ülkeyi yaşanmaz bir kaos ülkesine
dönüştürebilir değerli arkadaşlar. Getirilen düzenleme
yanlıştır. Kuvvetler aynılığı değil,
kuvvetler ayrılığını derinleştirmemiz
gerekmektedir; gücü tek bir elde toplamak değil, gücü dağıtmak gerekmektedir.
Bakın kıymetli arkadaşlar, burada
birçok milletvekili, özellikle iktidar partisi milletvekillerin
okumalarının büyük bir kısmını oluşturan -ki ben
bundan gayet de keyif alırım yani böyle mülahaza ve tartışmaların
olmasını da isterim kulislerde- İslam tarihine
baktığımız zaman Medine Vesikası diye
bildiğimiz meşhur bir sözleşme vardır. Medine
Vesikası, arkadaşlar, orada yaşayan bütün farklı inanç
topluluklarını tek bir ortaklaşma sözleşmesinde
bütünleştirir ve bütün inanç topluluklarının ortak
yaşamı bir şekilde gerçekleştirirken söz sahibi
olmasını ve iradi bir şekilde orada var olmasını
sağlar. Medine Sözleşmesini, arkadaşlar, bugün masaya
yatırdığımız zaman Medine Sözleşmesinden
başkanlık çıkmaz. Gücün tek bir noktada toplanması
değil, alabildiğince dağıtılması; gücün tek bir
noktaya odaklanması değil, alabildiğince derinleşerek
toplumun geniş kesimlerine paylaştırılması meselesi
vardır. Bunu getirip Medine Sözleşmesinin ruhunu ortaya koyan
Kurandaki Şûra suresinin 38inci ayetine baktığımız
zaman orada çok önemli bir vurgu yapılır, bakın, der ki orada:
0nlar işlerini şûrayla yaparlar ve kendilerine rızık
olarak verilenlerden infak ederler. Arkadaşlar, ben bu kavramlar üzerine
9 tane kitap yazdım, İslam tarihi, İslam felsefesi üzerine 9
kitap yazdım. Burada, çok ilginç bir şekilde, şûra yani
meşveret yani aslında bugünün lisanıyla parlamento iradesine
yegâne bir amaç yüklüyor, o da kendilerine rızık verilenleri infak
etmek. Peki, arkadaşlar infak nedir? Bakara suresinin yine 219uncu ayeti
açıklar, der ki: İhtiyaçtan arta kalan.
(x)
aramızda Arapça bilen arkadaşlarımız var, ihtiyaçtan arta
kalan yani
(x) Yani, arkadaşlar,
Parlamentonun görevi, gücü bir yerde toplamak değil, serveti, nimetleri,
imkânı, gücü, otoriteyi yaymak, toplum tabanında onu bir şekilde
sosyalize etmek yani toplumla bütünleştirmektir. Üretim araçlarının
mülkiyetini, toplumsal sermayeyi, devletin otoritesini genişletmek, tabana
yaymak
Arkadaşlar, tam tersi bir şey yapıyoruz,
tamamını bir noktada topluyoruz. Yani, aslında, burada referans
olarak Kur'an-ı Kerimi esas aldığını söyleyen
arkadaşlarımız kendi referanslarıyla çelişen bir
iş yapıyor. Çünkü, yapılan iş yanlıştır,
gücü, sermayeyi, nimetleri, serveti, imkânları, olanağı tek bir
yerde toplamayı esas alan bir Anayasa sözleşmesi bugün
getirilmiş.
Arkadaşlar, vicdanlı davranalım,
ülkemizin büyük sorunları var, bunları tartışalım. Bu
Parlamentoda lütfen kimse kimseyi erken seçimle tehdit etmesin. Biz erken
seçimden korkmuyoruz arkadaşlar. Niye biliyor musunuz, çünkü bizim
kaderimiz bir kişinin parmakları ucunda değil. Arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi ön seçim yapıyor, keşke sizde de ön seçim
uygulaması olsa. Eminim, hiçbiriniz erken seçimden korkmazsınız,
çekinmezsiniz ve erken seçim bir şantaj malzemesine dönüşmez. Gelin,
önce erken seçim yapalım, Parlamentoyu yenileyelim, ondan sonra o
Parlamento Anayasa konuşacaksa Anayasa konuşsun. Hodri meydan!
Yanlıştan dönmek erdemdir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Konya Milletvekili
Hacı Ahmet Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Kıymetli Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, burada biz birbirimizi çok fazla
tanımıyoruz. Ben polemiği de çok severim ama polemik yönüm
şu ana kadar hiç ön plana çıkmadı, genelde ben genel konular
üzerinde konuştum.
Az önce konuşan hatip tam böyle ceza
sahası içinde, onsekiz içinde 9 kusurlu hareketten birisini yaptı.
Buna penaltı düdüğü çalmamak da bize yakışmaz. Penaltı
düdüğünü çalıyorum ben. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dedi ki: Anayasada Aleviler yok, Kürtler yok, Çerkezler
yok, Gürcüler yok, Abazalar yok, filanlar yok, falanlar yok... Sayın
Konuşmacı, Anayasanın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti
devletini bir hukuk devleti, bir demokrat devlet olarak
tanımlamış ve üniter yapısının
korunacağına dair vurgu yapmıştır.
Dolayısıyla, hem laiklik diyeceksiniz -ben gülümseyerek söylüyorum
laikliği- hem de ondan sonra Niye burada Alevilik yok, niye burada
Kürtlük yok? diyeceksiniz. Bu, kendi kendinizle doğrudan doğruya bir
çelişkidir ama ben konuya geliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, engelliler konusu benim yeni ilgilenmeye
başladığım konulardan birisi ama
çalıştığım şeyleri iyi
çalıştığım da söylenir geneli itibarıyla. Şu
anda AK PARTİnin Engelliler Koordinasyon Merkezi
Başkanlığını yürütüyorum ve yakında,
inşallah, engellilerle ilgili broşürlerimiz çıkacak,
engellilerle ilgili derinlemesine tahliller yapan soru-cevap
kitapçığımız çıkacak ve bir prestij kitap olarak
engellilerle ilgili yasal düzenlemeleri ele alan bir kitabımız da
çıkacak.
Şimdi, engelliler konusunda ben özellikle
şu hususları ön plana çıkarmak istiyorum: Dünyada bugün gelinen
noktada engelli haklarına verilen önem, bu alanda yapılan
çalışmalar demokrasilerin ve sosyal devlet anlayışının
gelişmişlik düzeyini ölçen bir ölçüt olarak kabul ediliyor. Bu
anlamda Türkiye çok güzel çalışmalar yaptı. Dünyada şu anda
anayasasında engellilere pozitif ayrımcılık ilkesini
benimsemiş ve anayasasına bunu işlemiş tek ülke var,
Türkiye Cumhuriyeti devleti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ben bunu Avrupa Parlamentosunda söylediğimde, Avrupa
Parlamentosu Birleşmiş Milletlerin kendilerine engelliler konusundaki
dayatmalarından yakındığı için bunu hayretle ve bir
yandan kıskançlıkla ama öbür taraftan hayranlıkla
karşıladılar.
Burada -ben gerekçeyi okudum- grup önerisinde Meclis
araştırması açılmasını teklif ediyorsunuz. Bence
AK PARTİnin engelliler konusunda icraatlarına
baktığınızda, böyle bir usul Mecliste olmamakla beraber
olsa olsa bir teşekkür araştırması yahut şükran
araştırması açılmasını istemeniz lazım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yalnız
engellilerin aile geçim indirimine göre maaşları kesildi.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Geliyorum.
Şimdi, eskiden raporlar hazırlanırken
-bütün samimiyetimle söylüyorum, hani AK PARTİ milletvekiliyim diye
değil, Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanıyım diye
değil- sağlık kurulu raporları düzenlenirken oranların
belirlenmesi sadece hekimlerin inisiyatifine
bırakılmıştı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Öyle
değil.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Şu anda bu
oranların belirlenmesinde en azından eskiye oranla bir
iyileştirme yapılmış olup
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Maaşları düştü.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla)
belli kriterler
getirilmiştir ve hekimlerimiz bu kriterlere göre engellilik
oranlarını belirlemektedirler.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama çok
mağdur var, bakın bunu araştırın.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi,
benim âcizane tespitim: Şu anda yasama organı ve yürütme organı
engellilerin hakları konusunda vatandaşın önünde gidiyor, bu bir
kültür meselesi. Vatandaşın önünde gittiğimizi şöyle
birtakım konularla sizlere ispat edip hemen kısaca noktalamaya
çalışacağım.
Burada, gerekçede, engellilerin şu anki
uygulamalarla âciz, bakıma, himayeye ve yardıma muhtaç imajına
oturtulduğu iddia ediliyor. Bakın, hâlbuki AK PARTİ
icraatlarında engelli memur sayısı 5.777den 49.264e
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani burada kat ve kat artırılan bir engelli
istihdamından söz ediyoruz. İşçi sayısını da buna
eklediğinizde devlet tarafından 150 bin civarında bir istihdam
söz konusudur. Özel sektöre de yüzde 3 engelli istihdamı mecburiyeti
getirilmiştir. Dolayısıyla, gerekçedeki iddia havada kalmaktadır.
Birazcık vaktimi aşıyorum Sayın
Doğan Kubat. Beş dakikada bitirecektim ama şu anda alengirli bir
noktaya girdik, biraz hararetli bir noktaya girdik, bunları benim söylemem
lazım izninizle.
Şimdi, bir başka konu, engellilere
istismar, engellilerle ilgili birtakım şeyler -dikkat edin, bu
millet, dünyanın diğer milletlerinden daha aziz ve birbirine
saygılı bir millettir- engellilerle ilgili birtakım istismarlar
varsa, kadınlarla, çocuklarla ilgili birtakım istismarlar varsa
Eskiden bir deyim vardı Üslubu beyan ayniyle insan. denirdi yani bir
insanın kalitesini konuşmasından ölçebilirdiniz. Bizim medyaya
bu kuralı uygulamamız gerekir. Bir başka hukuk kuralı,
temel hukuk kuralı olarak söyleyeyim size, şerrin
konuşulması da şerdir. Yani, bir kötülüğü çok fazla ön
plana çıkarırsanız bir süre sonra o kötülük âdeta meşru bir
kişilik, kimlik, hüviyet kazanır. Şu anda, medya,
istisnaları ön plana çıkararak bütün bir toplumu sanki birbirinin
haklarına tecavüz eden, birbirinin haklarını, hukukunu hiçe
sayan bir toplummuş gibi gösteriyor. Bu, bir algılama metodudur ve
belki bir algı yönetimidir. Bu noktada medyanın nezih,
sağlıklı, açık bir dile kavuşturulması gerekir.
RTÜKü bu noktada biraz daha gayrete davet ediyorum ve
vatandaşlarımızı da lütfen biraz daha
duyarlılığa davet ediyorum. Lütfen bu tip programları izlemeyin.
Biz medya sayesinde, medyanın bu yanlış politikası
sayesinde zannediyoruz ki toplumda ahlaksızlık almış
başını gidiyor, istismarlar bütün bir toplumu kaplamış
durumdadır. Yok öyle bir şey. Bu millet, asaletini, nezahetini
koruyarak, tarihte şanlı şerefli bıraktığı
izin üzerinden geleceğe doğru güçlü adımlarla yürümektedir.
Dolayısıyla, ben, size rakamların
dili yalındır, rakamlardan bahsederek konuşmamı tamamlamak
istiyorum. İstihdam konusunu ele aldık, engelli
maaşının nereden nereye yükseltildiğini de, rakamların
dili yalındır tekrar söylüyorum, burada belirtmek istiyorum. 24.48
lira olan engelli aylığı 489.89 liraya
çıkarılmıştır. Katbekat yükseltildiğini rakamlar
yalın bir biçimde göstermektedir. Evde bakım desteği
şeklinde bir desteğimiz var, Eylül 2016 yılının
rakamlarını ben sizlere veriyorum: 480 bin 276 engelli
vatandaşımız evde bakım hizmetinden yararlanmaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Yanlış, yanlış, daha bakan bana yeni bildirdi 475 bin,
bakanınız bana bildirdi.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Bakarız
rakamlara efendim, hiç merak etmeyin, o rakamlar bende var, hepsini ben çok
yakinen biliyorum.
Ayrıca, burada HDP milletvekili
arkadaşımızın, hatibinin de bir hatasına dikkat çekmek
istiyorum. Eski bir araştırmaya dayalı olarak engelli
rakamlarını verdi, lütfen 2002 ana nüfus sayımının
rakamları üzerinden gidelim. Süreğen hastalıkları
engellilerin içinden çıkardığınızda Türkiyedeki
engellilik oranlarının dünyadaki engellilik oranlarıyla,
Sayın Pir, örtüştüğünü göreceksiniz. Yani bunu bir itiraz
sadedinde değil sadece küçük bir tashih sadedinde söylüyorum.
Engellilere başka ne gibi kolaylıklar
getirildi? Vaktim yetmeyecek çünkü sıralamaya
kalktığınızda çok fazla icraat var. Şehirler
arası yolcu otobüslerinde indirimle seyahat, Devlet Demiryollarında
ücretsiz veya indirimli seyahat, Türk Hava Yollarında indirimli
uçuşlar, TTNETte indirimler, GSM şebekelerinde indirimli tarifeler,
su ücretlerinde indirimler, emlak vergisi muafiyeti, ÖTV, MTV muafiyeti
vesaire, vesaire, vesaire...
Dolayısıyla, benim önerim, Meclis
araştırması değil, teşekkür araştırması
açılması yönündedir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özdemir...
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sayın
Başkan...
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın
Başkan...
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sırayla söz verelim.
Önce Sayın Pir, buyurun.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın hatip, grubumuza yönelik Siz, araştırma
önergesi değil, ancak şükran önergesi vermelisiniz. diyerek
grubumuza sataşmıştır. Ayrıca, yanlış
bilgiler de vermiştir konuşmamla ilgili.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Pir.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pirin, Konya Milletvekili
Hacı Ahmet Özdemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, biraz önce, sayın
hatip, Türkiyedeki Anayasada sadece engellilerle ilgili bir madde
olduğunu söyledi. Bu sadece engelliler kısmını
alırsak, olayı dar kapsamda görürsek belki doğru olabilir ama
Avrupa Birliğiyle ilgilenen arkadaşlar, oradaki anayasalarla
ilgilenenler varsa, Avrupa Birliğinde antidiscrimination yani
ayrımcılığa karşı prensiplerin bütün
anayasalarda, Avrupa Birliği anayasalarında zorunlu olduğunu
bilir ve böyledir. Orada insanlar engelliler ile diğer
farklılıklar arasında ayrıma gitmez. Mesela, orada
engelliler de alınır, yabancılar da alınır,
farklı diller de alınır; bunların hepsi bir maddeye
koyulur. O yüzden Bu sadece Türkiyede var. demek çok doğru değil.
Bunun dışında, mesele bir şeyi
bir kâğıda yazmak değildir -Türkiyede Anayasada çok şey
var, çok şey yazıyor- mesele bunu uygulamaktır. Türkiyede neler
uygulanıyor? Mesela, bugün, bizim bir milletvekiliyle ilgili mahkeme karar
vermiştir, milletvekillerimiz tutukludur ve bu Meclis, bu Meclisin
Başkanı veya başkan vekili bu konuda diyor ki: Yürüyen bir
davada biz burada herhangi bir şey beyan edemeyiz. Edebiliriz
arkadaşlar, etmek zorundayız çünkü yargı bu Meclisin
yapmış olduğu Anayasayı ve yasaları hiçe
sayıyor. Eğer burada bizim kendimize saygımız varsa,
Meclisin kendisine saygısı varsa, o zaman buradan çok sesli bir
şekilde, çok şiddetli bir şekilde Ben yasayı,
anayasayı yaptım, sen buna uymak zorundasın. der, hepinize
teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Erdem, sizin
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın hatip
konuşmasının başında benim de konuşmamı esas
alarak Ceza sahası içerisinde kusurlu hareketler
BAŞKAN Bunlar biraz zorlama oluyor Sayın
Erdem.
EREN ERDEM (İstanbul) Ama cevap vermem
gereken
BAŞKAN Gerçekten zorlama oluyor, ben
sataşma olarak değerlendirmiyorum ama ben 60a göre size bir söz
vereyim.
60a göre yerinizden bir dakika söz veriyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Engelliler için
ne yapılsa azdır.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Konya Milletvekili
Hacı Ahmet Özdemirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli hatip konuşmasında penaltı
layık gördüğü ama kendi kalesine gol attığı bir
konuşma yaptı.
Efendim, sayın hatibin
rakamlardan haberdar olması için paylaşayım: Ülkemizde 8,5
milyon engelli var. Çalışması gereken engelli sayısı
84 bin, çalışan 41 bin. Şu anda 30 bin kamu binasında yüzde
52sinin engelli rampası yok, 94,2sinde görme engelliler için
hissedilebilir zemin yok, binaların yüzde 67,5inde asansör yok.
Hakikaten bir teşekkür
önergesi vermemiz gerekiyor zannediyorum ki engellilere reva gördüğümüz bu
zulümden dolayı diyor, sayın hatibi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Balbay, siz neden söz istediniz?
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan, ben de Sayın Özdemirin
Çok büyük bir bilgi
eksikliği var. Yerimden de olabilir, bir dakika. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Öyle bir
usulümüz yok Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) O zaman şöyle: Buradan da olabilir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Tamam,
tutanaklara geçsin.
Buyurun.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Tutanaklara geçmesi de yeterli.
BAŞKAN Buyurun
söyleyin.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Özdemir benim de sevdiğim, sempati
duyduğum, karşılıklı
kitaplaştığımız bir kişi.
2005 yılında AKP
çok güzel bir yasa çıkardı: Bütün devlet kurumları engellilere
uygun hâle gelecek yedi yıl içinde. dedi. 2012 yılında iki
yıl daha uzattı, 2015te iki yıl daha uzattı; şimdi,
iki yıl daha uzattı 2018e uzattılar; 7/7/2018 Tek dileğim
şu, şu sözü versinler yeter: Bir daha uzatmayacağız.
desinler, en azından o bile yeterli.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) O araçlarla ilgili Sayın Başkan. Şehirler arası
araçlarla ilgili Sayın Başkan o.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Sadece araçlarla ilgili, yanılıyorsunuz, sadece araçlarla ilgili.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Engellileri, devlet kurumlarının uyumuyla ilgili iki
yılda bir ertelemeyle aldatıyorlar. Özellikle bunu vurgulamak
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Balbay.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/10/2016 tarihinde Van Milletvekili Nadir
Yıldırım ve arkadaşları tarafından, engelli
yurttaşların sorunlarının çözümü ve uygulanan
yanlış politikaların yarattığı hak kayıplarının
kapsamlıca irdelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 20 kişi yok.
BAŞKAN Kaç kişisiniz? 20 kişi var
mı? 18.
Bekleyelim mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz varız
efendim, ayaktayız, ayaktayız Başkan. (HDP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Evet, tamamlıyorlar, CHPden
tamamladı arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
yok, böyle bir usul yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yani, siz
ortaklaştığınızda bir şey mi diyoruz?
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
Sayın Toğrul, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Pir,
Sayın Uca, Sayın Beştaş, Sayın Gaydalı, Sayın
Taşdemir, Sayın Öcalan, Sayın Yiğitalp, Sayın Kadri
Yıldırım, Sayın Paylan, Sayın Taşçıer,
Sayın Çelik, Sayın Öztürk, Sayın Becerekli, Sayın Özgökçe
Ertan, Sayın Tanal, Sayın Yarayıcı.
Yoklama için dört dakika süre veriyorum
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) On
dakika verin(!)
GARO PAYLAN (İstanbul) On, on(!)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) On dakika verseniz
daha iyi(!) Çok tarafsızsınız Başkan, hiç belli
etmiyorsunuz(!)
BAŞKAN -
ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri salondan ayrılmasınlar lütfen.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:15.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/10/2016 tarihinde Van Milletvekili Nadir
Yıldırım ve arkadaşları tarafından, engelli
yurttaşların sorunlarının çözümü ve uygulanan yanlış
politikaların yarattığı hak kayıplarının
kapsamlıca irdelenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak ve arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer
alan ve kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net
hata ve noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü
artışların sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13/01/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
13/01/2017 Cuma günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak
tarafından, "Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından
yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer alan ve kaynağı
belirsiz para girişlerinin izlendiği net hata ve noksan
hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü artışların
sebebinin belirlenmesi" amacıyla 23/03/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (361 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 13/01/2017
Cuma günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi
lehinde ilk söz Tekirdağ Milletvekili Faik Öztraka aittir.
Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından
alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ödemeler dengesinin net hata noksan
hesabında izlenen kaynağı belirsiz para girişlerinin
araştırılması amacıyla bundan yaklaşık bir
yıl önce vermiş olduğum Meclis araştırma önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri
takip eden vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
yerleşik kişiler ile yurt dışındaki kişiler
arasında gerçekleşen ancak nereden geldiği tespit edilemeyen
dövizler ödemeler dengesinin net hata noksan kaleminde izlenir. AKP
iktidarının başlangıcından 2016nın Kasım
ayına kadar geçen on dört yılda ülkeye giren nereden geldiği
belli olmayan dövizlerin tutarı 39 milyar dolardır. Buna
karşılık Türk ekonomisinin dışa
açıldığı 1980 yılından başlayarak 2002ye
kadar geçen yirmi iki yılda ülkemize gelen kaynağı belirsiz
paranın toplamı sıfırdır arkadaşlar. Sadece 2016nın
on bir ayında net hata noksan hesabından ülkemize 9,6 milyar dolar
para girmiştir. Böyle giderse geçtiğimiz yıl yani 2016
yılı nereden geldiğini bilmediğimiz para girişleri
bakımından Türkiyede yeni bir rekor kıracaktır.
Cumhurbaşkanının elinde doları, avrosu, faizi olan
teröristlerden bahsettiği bir ortamda bu olağanüstü yüksek
kaynağı belirsiz döviz girişlerini araştırmak ve
milleti bilgilendirmek Meclisimizin görevidir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomide
sıkıntı büyük, ekonomi yavaşlıyordu, şimdi
daralmaya başladı. İş bulsam
çalışırım. diyenlerle birlikte işsiz sayısı
6 milyon civarında. Ekonomiye güven tarihî dibini görmüş.
Paramızın değeri dolar, euro karşısında
hızla eriyor. Ligimizde son bir yıldır dolar
karşısında parasının değeri en hızlı
değer yitiren ekonomi biz olduk. Türk lirasının değerinin
erimesiyle millet her geçen gün fakirleşiyor, aşını
işini kaybetme tehlikesi her geçen gün artıyor. Reel sektör, yüksek
dış borçları nedeniyle son bir yılda 166 milyar Türk
lirası kur farkı zararı yazdı. Buna rağmen Ekonomi
Bakanı Sayın Zeybekci bugün Kur riski yok. diyebiliyor.
Sayın Bakan, yılbaşından bu yana
geçen sadece on üç günde şirketlerimizin kur farkı zararı 61
milyar Türk lirası oldu, bunun farkında mısınız?
Hızla artan dış borçlarımız ve yetersiz döviz
rezervlerimiz nedeniyle bize benzeyen ekonomiler liginde uzunca bir süredir en
kırılgan üç ülke arasındayız ve bu hiç düzelmiyor. Esnaf
siftah edemiyor, Kapalı Çarşıda ta Osmanlıdan beri
kapanmayan dükkânlar kapanmış, bugün 700 dükkânın üstüne kiralık
levhası asılmış. Siteler esnafı mefluç, 3 tane vergi
dairesi varmış 1e düşmüş. Buna karşılık
Sitelerdeki icra daireleri arttıkça artıyor. Çiftçinin
kullandığı mazot, gübre, tohum fiyatları rekordan rekora
koşarken ürün fiyatları girdi fiyatlarına yetişemiyor.
Vatandaş enflasyona ezdirilmiş. Sanayi dış borç yükü altında
inim inim inliyor.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki bir
yılda ödeyeceğimiz dış borç 164 milyar dolar. Buna bir de
2017 yılı için öngördüğümüz 32 milyar dolarlık cari
açığı ekleyin, 2017de dışarıdan bulmamız
gereken para, döviz yaklaşık 200 milyar dolar. Bölün 365e, her gün
yarım milyar dolar bulmak gerekiyor. Hâl böyleyken Başbakan Dolardan
bize ne, dolsa ne olur dolmasa ne olur, ben kasaya girene bakarım. dedi.
Peki arkadaşlar, kasada ne var? Ben söyleyeyim, 11 Ocak itibarıyla
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kasasında altın dâhil
net rezerv 34,7 milyar dolar. Bu, dışarıdan eğer para
bulamazsak iki ay ancak dayanabileceğimizi gösteriyor. Yıllardır
dış borçla ekonomiyi yüzdüren bu ülkenin Cumhurbaşkanı
şimdi vatandaşa Dolar satın. diyor. Ama Ekonomi Bakanı da
Merkez Bankası sakın ha dolar satmasın. diyor.
Cumhurbaşkanı bunu ilk söylediği gün bin dolar satan
vatandaşımız Türk lirasını cebine koydu, bugün bankaya
gittiğinde cebindeki bu parayla ancak 684 dolar alabiliyor. Değerli
iktidar partisi milletvekilleri, değerli Hükûmet; bu zararı telafi
etmeyi düşünmüyor musunuz? Cumhurbaşkanı dün de doları,
avrosu, faizi olan teröristlerden söz etmeye başladı.
Değerli
milletvekilleri, 2009 Haziran ayında döviz geliri olsun olmasın tüm
şirketlere dövizle borçlanma imkânı getiren kararnameyi AKP
iktidarı çıkarmadı mı? Bu kararı Başbakan olarak
imzalayarak şirketleri dış borca bağımlı hâle
getiren kendileri değil mi?
Değerli
milletvekilleri, anlaşılan, iktidarın teröristler
tarafından kandırıldığı bir diğer durumla
karşı karşıyayız. Bu araştırma önergesini
kabul ederseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun müsebbiplerini bulur.
Diğer
taraftan, ülke olarak terör canımızı yakıyor. Önceden bir
tek bölücü terör örgütüyle mücadele ediyorduk, şimdi, bunun yanına
IŞİD, FETÖ gibi yeni örgütler eklendi. Yüzlerce
insanımızı hain saldırılarda yitirdik, yitiriyoruz.
Son bir buçuk yılda 1.093 evladımızı, şehidimizi bu
vatan topraklarına gömdük. Gençlerimiz, iktidarın geçmişteki
yanlış politikaları nedeniyle bugün vatan bütünlüğünü
korumak için Suriyede canlarını veriyorlar.
Diğer
taraftan, Kıbrıs bu ülkenin en önemli millî davalarından biri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda ne
yapıldığını bilmesi lazım, ama Türkiye Büyük
Millet Meclisi Acaba Kıbrıs Girit olma yolunda mı, değil
mi? bu konuda bir türlü bilgilendirilmiyor. Şu anda Cenevrede süren
müzakerelerde ne alınıyor, ne veriliyor değerli milletvekilleri?
Rusyayla
Suriye operasyonuyla ilgili bir savunma iş birliği
anlaşması imzalandığı söyleniyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisine bu konuda da herhangi bir bilgi verilmiyor.
Şimdi,
Kıbrıs meselesinde dahi Sayın Başbakan çıkıyor,
Cenevreye gidip görüşmelere vaziyet etmeyeceğini, şu anda
Mecliste görüşülmekte olan başkanlık teklifinin ülkenin en
öncelikli konusu olduğunu ifade ediyor.
Değerli
milletvekilleri, iktidar, 11 Ekim 2016dan bu yana, yani doksan dört gündür
hukuksuz fiilî başkanlığa hukuki boyut kazandırmak için
mesai harcıyor. AKP ve MHP grupları Cumhurbaşkanına
Anayasayı uyduramadık, Anayasayı Cumhurbaşkanına
uyduralım. Diyerek, adını bile açıkça söylemekten
utandıkları bir ucube başkanlık projesini ülke gündemine
getiriyorlar.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Niye utanalım yani? Böyle bir söz mü olur?
Cumhurbaşkanlığı sistemi
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) Böyle bir ucube gündemdeyken, Sayın
Cumhurbaşkanı, ülkede yaşanan sıkıntı ve
sorunların hiç birinin Türkiyede döviz kurunun bugünkü seviyelere
gelmesini açıklamadığını söylüyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Utanacağımız hiçbir şey yapmayız biz.
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) Şirketlerden daha fazla yatırım ve üretim
yapmalarını istiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu ucubenin üretenler ve yatırımcılar
açısından ne ifade ettiğine bir bakalım: Yatırım
ve faaliyet iznini, teşvikleri parti genel başkanı da olan
cumhurbaşkanı verecek, işletmeyi partili
cumhurbaşkanının vergi kontrolörleri, sosyal güvenlik
müfettişleri denetleyecek, partili cumhurbaşkanı Bu
işletmenin sahipleri bana muhalefet etti. diye elindeki denetim ve
müeyyide gücüyle senin işletmeni bitirmeye çalışacak; sen bu
haksız işlemler karşısında mahkemeye başvurmak
isteyeceksin, bir de bakacaksın karşında cumhurbaşkanının
savcı ve hâkimleri oturuyor. Böyle bir tek adam rejiminde milletin
canı, malı cumhurbaşkanının iki dudağı
arasında olacak. Elinizi vicdanınıza koyun, böyle bir rejimin
olduğu ülkeye kim yatırım yapar? Çok açık söyleyeyim;
önümüze konan, tüm güçleri tek elde toplayan ve demokrasiden diktatörlüğe
geçişin önünü açan bu ucube girişim ve siyasi belirsizliği daha
da artıracak bir referandum ülkedeki yangının üzerine benzin
dökmekten başka hiçbir şey değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Diğer
taraftan, Millete gitmekten korkmayın. deniliyor. Biz, milletimize
gitmekten hiçbir zaman korkmadık, korkmadığımızı
da her zaman gösteriyoruz ama ülke olağanüstü hâl rejimiyle yönetilirken,
artan terörün vatandaşa saldığı korku güvenliği
diğer tüm ihtiyaçların önüne geçirip
yurttaşlarımızı depolitize ederek güce yönelişi
artırırken, iktidar, en küçük aykırı bir sesi dahi tehdit
kabul edip kovuşturmaya tabi tutarken, medya, iktidarın fiili
baskısı ve mali kontrolü altındayken, insanların sesini
çıkardığı tek mecra olan sosyal medyaya sürekli kapatma ve
yavaşlamalar uygulanırken toplumsal bir mutabakat metni olması
gereken anayasa değişikliğini nasıl yapacağız?
Mevcut baskı ve bilgi kirliliği ortamında halk bunu nasıl
içselleştirecek? Yapılacak referandum nasıl adil olacak? Millî
irade sağlıklı bir biçimde nasıl tespit edilecek
değerli arkadaşlarım?
Yol
yakınken, siyasi belirsizliği artıran, kutuplaşmayı
artıran, terörü azdıran, ekonomiyi boğan bu ucube
başkanlık projesini geri çekin, OHAL kanun hükmündeki
kararnameleriyle ekonomiyi yönetmekten vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAİK ÖZTRAK (Devamla) -
İlgili ilgisiz her bakanın veya danışmanın ekonomik
fikir beyan etmesinin önüne geçin. Gelin, ah ve vebal almak yerine milletin
hayır duasını almayı seçin.
Sözlerimi tamamlarken
araştırma önergemize desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu ve
bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımızı bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Öztrak. Sürenizi uzatmak isterdim ama
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim,
söz vereceğim.
hem sabahki beyanım,
bir de bu benim şahsi tutumum değil, tüm Meclis başkan
vekilleriyle yapmış olduğumuz mutabakat metnine göre süre
uzatımı veremiyoruz.
Sayın Akçay ve
Sayın Kerestecioğlu, söz
Sataşma mı?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet.
Sayın
konuşmacı ifadesinde, bu yeni anayasa teklifinde
Cumhurbaşkanlığı sisteminin adını bile
söylemekten utandıkları ibaresini kullandı. Bu, vahim bir
sataşmadır. Bu bakımdan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun,
sataşmadan iki dakika süre vereceğim size.
Sayın
Kerestecioğlu, sizi de sonra dinleyeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, ben de sıradayım.
BAŞKAN Bir saniye
Buyurun Sayın Akçay.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Milliyetçi Hareket
Partisiyiz. Utanacağımız hiçbir işe girmeyiz, dibi
görünmedik sudan içmeyiz, çürük köprülerden geçmeyiz, sorumluluğumuzu
almasını biliriz. Siz ana muhalefet partisi olarak üzerinize
düşen sorumluluğu almaktan kaçındınız, inisiyatif
alabilecekken almadınız, şimdi bu tür dayanaksız ve
doğrusu Faik Beye yakıştıramadığım bir
üslupla eleştiri yöneltiyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı
sistemi dediğimiz hadiseye illa dışarıdan veya birilerinden
referans alarak isim koymak zorunda mıyız? Bu sistem karma bir
sistemdir, adına da Cumhurbaşkanlığı sistemi
diyoruz. Böylelikle belki de dünyada tek
Bildiğim kadarıyla bir
İranda İran Cumhurbaşkanlığı sistemi var.
MURAT EMİR (Ankara)
Tek, tek, tek
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Tek diktatörlük
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı kavramı, unvanı korumuş
olduğu gibi, aynı zamanda cumhuriyet rejimiyle birlikte cumhuriyet
rejiminin Cumhurbaşkanı sıfatı da korunmuş oluyor. Dolayısıyla,
burada bir kelime oyunu veya bir saklama, gizleme yok ki. Başkanlık
diyorsanız siz öyle deyin. Cumhurbaşkanı demek zaten
başkan kavramını da içeriyor. Şimdiki Anayasamızda da
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. diyor, Anayasa madde
101. Şimdi de aynısını söylüyor. Dolayısıyla kafa
karıştırıcı hiçbir durum yok.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Kararname?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Fakat
şu var: Şimdi, dün, Sayın Deniz Baykal konuşmasında
dedi ki: Erken seçim tartışanı kınıyorum, seçim
tehdidine boyun eğecek milletvekili varsa onu da kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Sayın Başkan, lütfen, ek süre istiyorum hiç yapmadığım
bir şekilde.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Verin, verin, ek süre verin, çok güzel konuşuyor!
BAŞKAN Peki, bu sataşmada
birer dakika ilave veriyorum.
ERDİN BİRCAN
(Edirne) Hani anlaşma vardı? Anlaşma ne oldu?
BAŞKAN Diğer
gruplara da aynı şekilde davranacağım, grup başkan
vekillerine. Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum, bizim işimize
karışmayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Vallahi, siz de katılsaydınız siz de yapsaydınız
anlaşma.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Sayın Baykaldan sonra Sayın Kılıçdaroğlunun
talimatıyla söz alan Sayın Özgür Özel de yerinden ifade etti, Erken
seçim için hodri meydan! dedi. Şimdi, şöyle bir manzara
çıktı: Sayın Kılıçdaroğlunun bu
çıkışı, Baykalın daha beş dakika önce
yaptığı konuşmanın anlamını yitirmesine
sebep oldu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu
bile anlayamamışsınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Böylece Kılıçdaroğlu Baykalı yalanladı, Baykal da
Kılıçdaroğlunu kınamış oldu bu ifadelerle. (CHP
sıralarından gülüşmeler) Yani bu şaşkınlık
bazı milletvekillerine de yansıdı; dün gece bir kısım
milletvekilleri sosyal medyadan Deniz Baykalın kınama
mesajını paylaşırken bir kısmı da Sayın Özgür
Özelin Hodri meydan! çıkışını paylaştı,
durum budur.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Hangi milletvekili Baykalı kınamış,
hangi milletvekili? Baykalı anlamayanlar anayasayı nereden
anlayacak?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bostancı, bu tartışmayı bitirelim ondan sonra. Sizin
söz hakkınız da Kerestecioğlunun söz hakkı da devam
ediyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kıymetli mevkidaşım, epey malzeme
çıkardı. Yani Cumhuriyet Halk Partisine kurumsal olarak sataştı.
Ne dedi? Sorumlu davranmamakla, inisiyatif
BAŞKAN Buyurun,
buyurun. Size de aynı şekilde
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Arkadaşların şahsi şeyleri ayrı
tabii.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Altay, sataşma değil de bir eleştiri.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Eleştiri ama millet öyle anlamaz, millet öyle anlamaz.
ERHAN USTA
(Samsun) Durum tespiti.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) CHPye sataşmayız, eleştiririz.
BAŞKAN
Sayın Altay, size de artı iki dakika ilave ederim bitmezse.
Buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ben tabii esasen sayın mevkidaşımın
içinde bulunduğu ruh hâlini anlamaya da çalışıyorum çünkü 1
Kasım seçimlerinde, o süreçte Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın
Genel Başkanının parlamenter sistemle ilgili
anlayışı ve yaklaşımı ortada. Öte yandan,
aynı şekilde, başkanlık sistemiyle ilgili söyledikleri de
hafızalarımızda. Yani adına ister başkanlık
deyin, ister Cumhurbaşkanlığı deyin ama iktidar
partisinin mensupları da burada bu kanun görüşülürken hep
başkanlık sistemi dediler, kâğıda
Cumhurbaşkanlığı yazmak bir şey ifade etmez.
Şimdi, bu
müzakereleri yaparken nasıl bir tedbir aldınız da bu
getirdiğiniz teklif, Sayın Bahçelinin daha önce iddia ettiği
gibi başkanlığın bölünme ve federasyon getirmesine engel
olacak? Nasıl bir tedbir aldınız? Gelin bunu samimice milletin vekillerine
ve yüce milletimize açıklayın. Sayın Bahçeli Başkanlık
federasyon getirir. diye kıyamet kopardı. Başkanlık
bölünme getirir. diye kıyamet kopardı. Şimdi, siz diyorsunuz
ki: Biz böyle demiyoruz ya da bu, böyle lazım. Sayın Bahçeli bu ilk
çıkışı yaptığında Ben Sayın
Bahçelinin sözlerinin altına imza atarım. dedim. Sayın Bahçeli
dedi ki: Orta yerde bir hukuk dışılık var, kural
dışılık var, bu kabul edilemez. Sayın
Cumhurbaşkanı, lütfen Anayasanın sana çizdiği
sınırların içine dön. E, güzel. Bu tavırdan sonra Yok
dönmüyorsun, fiilî durum var. E, hadi Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın yarattığı bu fiilî duruma bir
kılıf bulalım. dedi.
Sayın
Akçay, bu Meclis kılıf bulma yeri değildir. (CHP
sıralarından alkışlar) Fiilî durumları,
insanların bireysel taleplerini, siyasi ihtiraslarını tatmin
etme yeri değildir bu Meclis.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN
Evet buyurun.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bu Meclis, top sesleri buraya gelirken Gazi Mustafa Kemale
hesap sormuş bir Meclistir. Bu Meclis, Recep Tayyip Erdoğanın
önünde diz çökecek bir Meclis olamaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu asla kabul etmiyoruz.
Biz
inisiyatif aldık, biz dedik ki: Yeni temel hak ve özgürlükleri esas alan
yeni bir anayasaya ihtiyaç var şüphesiz. Bununla beraber, bunun tek
başına sağlayacağı bir şey yok. Türkiyeyi
öncelikle 12 Eylül darbe hukukundan arındırmadıktan sonra
Anayasaya ne yazarsanız yazın Türkiyede temel hak ve özgürlükleri
tesis edemezsiniz. Benim gördüğüm şudur: Siyaset yapıyoruz,
Sayın Cumhurbaşkanı buraya ayar veriyor ya muhtarlar
toplantısında
Şu isteniyorsa Türkiye bir büyük açık
cezaevi olsun, bu açık cezaevinin bütün anahtarları bir halkaya
dizilsin, bir kişinin eline verilsin. deniyorsa bu, başkanlık
olmaz; bu, başgardiyanlık olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bu millet buna geçit vermez.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, Sayın Altay bize ait olmayan
görüşleri bize atfetmeye gayret etmiştir. Sataşmadan
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Akçay, Sayın Altay; bütün arkadaşlara,
milletvekillerimize; özellikle bir sataşmaya cevap verirken lütfen, ne
olursunuz yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Dilerseniz
diğer sataşmaları da halledelim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Eğer izin verirseniz kürsüden ifade etmek istiyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sataşma var mı?
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum muhterem
heyetinizi.
Şimdi, isteyen istediği tanımı
getirebilir, konuşmamın başında da ifade ettim, siz
başkanlık da diyebilirsiniz, biz
Cumhurbaşkanlığı da deriz veya burada Adalet ve
Kalkınma Partisinden arkadaşlar da var bunu bu şekilde ifade
eden. Fakat, konunun hâkimi olan, bu konuları gayet iyi bilen anayasa
hukukçularının görüşü, bunun bir başkanlık sistemi
olmadığını, başkanlık sisteminin başka
mekanizmalar getirdiğini ifade eder. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Allah,
Allah!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Araştırırsanız
bunu böyle ifade edersiniz. Katılın, katılmayın ama
Profesör Kemal Gözlerin değerlendirmeleri mesela bu yöndedir, o da
eleştirir yani eleştirmesine rağmen
Değerli arkadaşlar, şimdi,
Nasıl tedbir aldınız? diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İçinize Burhan Kuzu
kaçmış.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu bir mutabakat,
görüşmeler neticesinde Meclis Genel Kuruluna sunulan bir şeydir,
rejim değişikliği diye bir şey kesinlikle söz konusu
değildir. Sayın Altayın görüşlerine kesinlikle
katılmıyorum. Parlamenter sistemdir, değildirin
dışında, yasamanın yürütmeden bazı yönleriyle
ayrışması dahi söz konusudur.
Şimdi, devletin temel niteliklerini belirleyen
ilk 4 madde zaten tartışma konusu bile değil ve olamaz ve
olmayacaktır da. Bunun teminatı ve garantisi de Milliyetçi Hareket
Partisidir. Arkadaşlarımızın, Adalet ve Kalkınma
Partisinin de büyük ölçüde bu konudaki görüşlerinden vazgeçtiklerini biz
düşünüyoruz, dolayısıyla bu şekilde ifade etmek lazım.
Sayın Kılıçdaroğlunun
Anayasanın ilk 2nci ve 3üncü maddelerinin değiştirilebileceğini
ifade etmesi, 24üncü dönemde
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yok öyle
bir şey.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Var öyle bir şey, yok
diyemezsiniz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yok öyle
bir şey. Nasıl ikna edildiniz, onu bir anlatın; sizi; kim,
nasıl ikna etti? Ne oldu, ne değişti Sayın Akçay; ne
değişti de MHP AKPlileşmeye başladı?
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen
tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, çok şey
değişti.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ne
değişti?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Çok şey
değişti. Siz hâlâ 15 Temmuzdan bu yana oluşan şartları
ve atmosferleri bir türlü idrak edemediniz, çok şey değişti.
(MHP sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Siz
değiştiniz, siz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yerel yönetimler özerklik
şartını imzalayacağız. diyenler kimler?
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Anayasanın 2nci,
3üncü maddesinde
Anayasa Uzlaşma Komisyonunda bu 2nci ve 3üncü maddeye
ilişkin birtakım öneriler getirmeye gayret edenler de o dönemin
Anayasa Uzlaşma Komisyonunun CHPli üyeleridir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Siz 4ünü
kaldırıyorsunuz, ilk 4 maddeyi kaldırıyorsunuz Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Rıza Türmen, Atilla
Kart ve bir Anayasa hukukçusu Sayın Süheyl Batumun bulunduğu
Uzlaşma Komisyonunda dile getirilmiştir.
ERDİN BİRCAN (Edirne) Kendinizin
inanmadığı şeyi anlatamıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu
tartışmaları uzatmanın yersiz olduğunu düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERDİN BİRCAN (Edirne) Siz kendiniz
inanmıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek.
BAŞKAN Vereceğim, bir saniye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ama
biz bir bitirelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Neyi
bitireceksiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, çorba bitmeden pilava geçilmez. Çorbayı bitirelim, pilava
geçeriz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çorbadan biz de
içtik ama.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bostancı, çorbayı bitirelim.
Ama çorbayı bitirme sözü vermek kaydıyla
Sayın Altay.
Buyurun iki dakika da size söz veriyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Altay,
çorbayla karnımızı doyurmayalım, yemek de var.
ERHAN USTA (Samsun) Dipsiz tencereden çorba
içmeyin Sayın Altay.
BAŞKAN Buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben Parlamentoda
muhalefet partileriyle polemik yapmayı doğru bulmam ama Milliyetçi
Hareket Partisi bu kanun görüşmeleri esnasında bir muhalefet partisi
durumunda değil, onun için yapılması gerekiyorsa yaparız.
Bir: Milliyetçi Hareket Partisi seçim
beyannamesinden okuyorum: Başkanlık, yarı başkanlık
ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz. Biraz önce siz Biz bunu
başkanlık olarak görmüyoruz. dediniz. El insaf, iktidar partisinin
bütün yöneticileri, sözcüleri burada başkanlıkla yatıyor,
başkanlıkla kalkıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O eskidendi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizin meseleniz, sizin
Milliyetçi Hareket Partisine oy veren saygıdeğer seçmenlere
vereceğiniz bir hesap, beni ilgilendirmez.
Sayın Kılıçdaroğlunun
Anayasanın ilk 3 maddesi değiştirilir. lafını çok
kullanıyor bazen arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 2 ve 3.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim söylediğimiz
her şey net ve açıktır. En son geçen gene söyledim, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Kongresinde ve muhtelif toplantılarda
Kemal Kılıçdaroğlu Anayasayı eline alıp ilk 4 maddeyi
okuyup Biz varken bu değiştirilemez kardeşim. diye yüz defa
konuşma yaptı. Siz anlamadınız mı, anlamıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Ama, 15 Temmuzdan sonra
şartlar değişti iddianız doğru. 15 Temmuzdan sonra
şartlar değişti, bir askerî darbeyi püskürttük milletçe; siz de,
hep beraber, 4 siyasi parti, 80 milyon vatandaşımız bir askerî darbeyi
püskürttük. Şimdi, Parlamentonun bir kesimi, bu askerî darbeyi bir sivil
darbeye dönüştürecek bir fırsata çevirme gayreti içinde. Nasıl
şartlar değişti? Dün Sayın Bülent Tezcan burada bir soru
sordu. Bu, sizi incitmiyor mu? Birlikte iş tuttuğunuz(x)
insanların byLockçu olduğu iddia ediliyor ve bu konuda Hükûmetten
tık yok.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Onun ismini açıklayacaksınız. Açıklayacaksınız
o ismi. Yüreğiniz yetiyorsa açıklayacaksınız o ismi,
yüreğiniz yetiyorsa.
ENGİN ALTAY (Devamla) Böyle siyaset olur mu?
Ben bilmem. Siz tabanınıza kendi hesabınızı
verirsiniz, bir şey demiyorum. Ama, yani nasıl derler bilmiyorum,
Kraldan çok kralcı. derler, Etten önce çömleğe atlama. derler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bitiriyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Teklif sahiplerinin
yüzde 100ünün çıkıp doğru dürüst savunmadığı ya
da sadece ve sadece Sayın Recep Tayyip Erdoğan üzerinden bir savunma
mekanizması geliştirdikleri bir manzarada Milliyetçi Hareket Partisinin
bu tutumunu ben anlamakta zorlanıyorum. Benim siyasetçi olarak Ben bunu
anlamıyorum. dememden daha normal bir şey olamaz. Siz bana anlatmak
zorunda değilsiniz. Siz, bu tavrınızı Milliyetçi Hareket
Partisinin tabanına, ülkücü camiaya umarım ve dilerim
anlatabilirsiniz, umarım ve dilerim zorluk çekmezsiniz.
Özerklik şartını hiç okudunuz mu
bilmiyorum. Özerklik şartında Türkiye'nin çekince koyduğu
maddeler bir okunursa ne olup olmadığı görülür.
MAHMUT TANAL (İstanbul) AKP'nin
programında var Başkanım, AKP'nin programında var özerklik
şartı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu çekince konulan
maddeler bir öcü gibi niye gösterilmiş, ben de bunu anlamıyorum. Ben
okudum, orada, Türkiye'nin bölünmesine yol açacak bir madde yok ama bu
tasarı Türkiye'yi bölecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Kimse bölemez
Türkiye'yi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu, benim
düşüncem.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
açık bir sataşma var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ettim tabii.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Buna mutlaka cevap vermemiz
gerekir.
BAŞKAN Sayın Akçay, bu çorba çok su
götürür gibi görünüyor da. Lütfen, bir yerde bunu toparlamamız lazım.
Bakın, daha Sayın Bostancının söz talebi var, Sayın
Kerestecioğlunun söz talebi vardı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben de sıcağı
sıcağına
Ben polemiği devam ettirmek taraftarı
değilim ama bu açık bir sataşmadır.
BAŞKAN İstirham ediyorum, bundan sonra
süre uzatımı da vermeyeceğim, iki dakikada lütfen
toparlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, sataşırsa söz isterim, peşin söylüyorum.
BAŞKAN Sataşıp sataşmama
kararını da beraber veririz herhâlde, onu da biz uygun görürüz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bana ismen
yaptığı sataşmayla ilgili cevap hakkımın
saklı olduğunu
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii, bunları bir
sataşma olarak değerlendirmemek gerekir diye düşünüyorum, fikir
teatisidir. Yalnız, ağır ifadeler olursa
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne gibi?
ERKAN AKÇAY (Devamla) İşte, Birlikte
iş tuttunuz. gibi, Birlikte iş birliği yaptınız.
demek varken niye kaba ifadeler kullanılır Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok özür dilerim,
doğru, düzeltiyorum Sayın Başkan, iş tuttunuzu iş
birliği olarak düzeltiyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tamam, teşekkür
ediyorum. Şimdi, bu üslupla götürmemiz gerekir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın
Altay; bu birlikte iş birliği yapılan byLockçu kişiler kimse
bunları açıklamak durumundasınız yalnız. Bilinen,
bildiğimiz, Sayın Kılıçdaroğlunun
başdanışmanı byLockçuluktan tutuklu ve sonradan da
Sayın Kılıçdaroğlu Evet, birtakım seçimlerde
birtakım beyanlarımızla birtakım siyaset geliştirme
faaliyetlerinde bize yardımcı oluyordu, yetkin bir
arkadaştır." diye ihtiyatla değil de övgüyle bahsetti. E,
şimdi, bunlar olabilir çünkü işte 15 Temmuz sonrası olan
hadiseleri, Türkiye'de meydana gelen atmosferi iyi anlamak, idrak etmek
gerekir. derken, bir eleştiri getirirken kastettiğim de buydu.
Türkiye'nin, ülkemizin çok ciddi bir arınmaya ihtiyacı var. Böyle, 14
Temmuz itibarıyla gitmemiz mümkün değil; içeriden,
dışarıdan çok büyük tehlikelerle karşı karşıyayız.
Ayrıca, şahısları odak alarak bu tartışmayı
yürütmek fevkalade hatalıdır. Sayın Erdoğana odaklayarak
bir hatalı tartışma yürütmeyi doğru bulmam.
Değerli arkadaşlar, şunu muhalefet
partileri olarak ortaya koymamız lazım: Ben 15 Temmuz sonrası
gelen bütün yabancı heyetlere de, yabancı milletvekillerine de aynı
şeyi söyledim: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir muhalefet
partisiyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi yani iktidar ve Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bizim siyasi rakiplerimizdir
ama düşmanlarımız değildir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bunu bu şekilde ifade
etmemiz gerekir ve şahıslar üzerinden tartışma bizi
yanlış yerlere götürür. Anayasa değişikliklerinde anayasa
hukukçuları Anayasa teklifleri değerlendirilirken iki açıdan
bakılması gerekir. der: Bir iyi gerekçe, bir kötü gerekçe.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) İyi gerekçe, sistem
üzerinden bir düzenleme yapmaya çalışmak, kötü gerekçe de
kişiler üzerinden gerekçe oluşturmaya çalışmaktır ve
maalesef bu eleştirileri kişiler, şahıslar üzerinden yapmak
kötü gerekçeyi teşkil ediyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi tabanı
ve ülkücü gençlere bu kadar sahip çıkmanıza
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ediyorum. Lütfen tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
hayran oldum fakat
şunu biliyorum bize gelen mesajlardan: MHPli veya ülkücü rolüne
bürünmüş Cumhuriyet Halk Partililerin de mesajlarını çok iyi
görüyoruz. Dolayısıyla bizim Milliyetçi Hareket Partisi
tabanımız ve ülkücü kardeşlerimiz bizimle. Elbette bunları
destekliyoruz ve destekleyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sıra bizde
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani çok
kısa bir düzeltme ama bir de bu iş tutmayı düzeltmem,
tutanağa geçirmem lazım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, biz hiç konuşmadık. Olur mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya bir girme
araya. Bir dakika, bitireyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yani sürekli
BAŞKAN Sayın Bostancı,
duyamıyorum. Çorba daha bitmedi, Sayın Altayın tabiriyle.
Tamam, bir dakikada tamamlayın yerinizden.
Sayın Özelin de söz talebi var.
İsterseniz Sayın Özele verelim, iki konuyu birden...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim şu
şeyi bitireyim. Özelinki ayrı, Özelin ki özel.
Sayın Başkan, biraz önce Milliyetçi
Hareket Partisine yönelik olarak kullandığım AKPyle iş
tuttuğunuz ifadesini geri alıyorum. AKPyle iş birliği
yaptığınız olarak düzeltilmesini talep ediyorum.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Anayasa
görüşmelerinde diyebilirsin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Anayasa görüşmelerine
yönelik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öte yandan,
Sayın Akçay Kişilere indirmemek lazım. dedi
konuşmasını bitirirken. Genel Başkanımıza bir
dönem danışmanlık yapan bir arkadaşın byLockçu
olduğunu söyledi. Olabilir. Ben, bu iş ilk
çıktığında dedim ki matematiksel olarak FETÖnün bize
sızmamış olması mümkün değildir. Olabilir,
matematiksel olarak baktığınızda. Ama, burada bin taneyse
burada 5 tanedir, burada 5 taneyse orada 25 tanedir.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Nereden biliyorsun
sen?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, toplumun
genel tablosu bu, siyasi tablosu bu.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen, bir düzeltme
yaparken yeni bir
ENGİN ALTAY (İstanbul) Düzeltme
yaptım ama hem kişilerle uğraşmayacaksınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Neye istinaden bunları
söylüyorsunuz ki?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bunu şunun için söyledim: FETÖnün her ayağı
çıktı da bu siyasi ayak nerede? FETÖnün siyasi
ayağını çıkarmak bu Meclisin namus borcudur. Siz
çıkarmazsanız biz çıkaracağız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Altay, bu ayakları bırakın, bu ayakları.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen de mi
FETÖcüsün?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun,
size de sataşmadan dolayı söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; dün burada CHP Genel Başkan
Yardımcısı Bülent Bey bir iddiada bulundu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben de dedim
ki: Böyle bir iddiada bulunan kişi için ahlaki bir yükümlülük vardır.
Gelecek, o kişinin ismini söyleyecek. Bülent Bey söyleyemedi. Beklerdim ki
Engin Bey söylesin. O da söyleyemedi.
Bakın, AK PARTİnin 14 genel başkan
yardımcısı var. Bir genel başkan yardımcısı
Elinde bir belge varsa
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var, var
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
ismini
okuduysan gel söyle. Söyleyeceksin!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Söyleyeceğim, gelip söyleyeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Söyleyeceksin,
gelip ismini söyleyeceksin. Doğru mu, yanlış mı
anlayacağız. Bu işler varsayımla filan olmaz. Öyle
matematikle olmaz. Hukukla olur, hukukla.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kod
numarası var orada, gidin bulun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dosya numarası var,
dosya numarası. Yalanımızı çıkarın ortaya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İkincisi:
Şimdi, Sayın Faik Öztrak burada utanılacak bir iş
yaptığımızı söyledi. Utanılacak işler
halkın gözünden kaçırılarak yapılır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dosya numarası var.
Getirin belgeyi, dosyayı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu, Mecliste
müzakere ediliyor, 330un üzerinde bir oyla halkın önüne giderse halk
karar verecek. Utanılacak iş, milletin gözü önünde bu işler
konuşulup tartışılırken bu gerçekliğe
kılıf geçirme, söz oyunlarıyla kılıf geçirme
işidir. Utanılacak iş budur.
Bir başka husus: Sayın Altay,
kulaklarınız bazı sözleri duyuyor da okuma yazmanız yok mu,
gözleriniz teklifi okumuyor mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok
Yok
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ne
yazıyor teklifte? Cumhurbaşkanlığı sistemi
yazmıyor mu, okuyamıyor musunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok, okumam yok
benim (!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Okumanız
yok mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim okumam yok
(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sizin yerinize
okuryazar CHPli arkadaşlar okuyabilirler.
Sistemin adı belli:
Cumhurbaşkanlığı sistemi. Devlet, kelime anlamı
mülktür. Ama cumhurbaşkanlığı halkın başkanı
anlamına gelir ki sizin de adınız Cumhuriyet Halk Partisi.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, Genel Başkan Yardımcımız
Başkan, sesim kısık, şuradan
konuşsam
BAŞKAN Sizin sesiniz gayet gür aslında.
Mikrofona
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayenizde.
Burayı açmadığınız için, bakın şu anda
sesim
BAŞKAN Bu kadar konuşursanız ses
gider tabii. Bu kadar konuşmayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, Genel Başkan Yardımcımız Bülent
Tezcanın ve ismimi de vererek ahlaki yükümlülüklerimizi yerine
getirmediğimizi söyledi efendim. Bu konuda söz talep ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Getirin.
dedim. İsmini söyleyin, getirin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyledik.
Yani millet ne anladı? Bizim ahlaki
yükümlülüklerimizi yerine getirmediğimizi söyledi, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, Sayın
Bostancı; şöyle bir çay sohbetinde bunları konuşsanız
kendi aranızda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama buna cevap
vermemek olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, Genel Kurulu fazla meşgul
etmeyelim. Bakın, daha gündemle ilgili bir konuyu
tartışmıyoruz hâlâ.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama
Başkanım
BAŞKAN - Lütfen, istirham ediyorum, bu
şekilde giderse ara vermek durumundayım, bunu hatırlatmak
isterim sizlere.
Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, ahlaki
yükümlülük şudur: 15 Temmuz darbesinden sonra FETÖnün kucağına
bir sürü garibanı, mağduru, mazlumu oturtup onları FETÖcü
yapıp FETÖye referans olanlarla burada Anayasa değiştirmeye
çalışmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bostancı, FETÖ terör örgütüne mensup bir sürü
garibanı cezaevine attınız. O garibanları oraya Adalet ve
Kalkınma Partisi yönlendirdi, dedi ki: Biz devleti bunlara verdik.
Başsavcı olacaksan buraya gideceksin, kaymakam olacaksan buraya
gideceksin, hâkim olacaksan buraya gideceksin, para kazanmak istiyorsan,
ticaret yapmak istiyorsan buraya gideceksin. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz dediniz. Bunu geçiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Demedik.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen demedin Osman, seni
biliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Biz demedik.
ENGİN ALTAY (Devamla) Osman, sen FETÖcü
değilsin, kesin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bülent Tezcan dün ne dedi? Bülent Tezcan dün
şöyle dedi, herkes yazsın, yazabilen: 563.189 no.lu belge.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)
Açıklayın ya, açıklayın.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Açıklayacağız.
Ben beklerdim ki
MİT
Başbakanlığa bağlı, MİTle Başbakan
arasında ilişki kurma noktasında Sayın İçişleri
Bakanının ilişkileri daha yoğun, dün kendisi de buradaydı,
şu yapılamaz mı: Sayın Bakan MİTi arar Kardeşim,
nedir bu 563.189? 563.189
563.189 ve çıkar İçişleri
Bakanı Bülent Tezcana Sen müfterisin, sen alçaksın. 563.189 no.lu
belge bu. der, biz de boynumuzu yere düşürürüz. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Şimdi, biz, siyaset yapıyoruz çelik çomak
oynamıyoruz burada. Yarına kadar bu belgeyi aziz milletimize
göstermiyorsanız hepiniz FETÖcüsünüz. (Gülüşmeler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, istirham
ediyorum.
Sayın Özele sataşmadan dolayı söz vereceğimi
söyledim.
Sayın Özel, iki dakikada lütfen bitirelim.
Buyurun.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bizim Sayın Akçayla aramızda sataşma
olmaz ancak farklı görüşlerde müzakere yapabiliriz aynı bölgenin
iki milletvekili olarak. (MHP sıralarından alkışlar)
Ama şunu söylemek durumundayım: Dün
Sayın Baykal burada, bir muhalefet partisinin kendi seçmenine seçimlerde
tamamen karşı olduğunu, ülkenin bölünmesiyle
sonuçlanacağını, federasyon getireceğini ve adı, ister
başkanlık ister yarı başkanlık ister partili
Cumhurbaşkanlığı olsun, sakıncalarını
söyleyerek, seçim beyannamesine yani seçmenle arasındaki akde açıkça
yazdığı bir durumda şimdi bu fikrini değiştirip
ve daha sonra da eğer bu geçmezse diye kendi milletvekillerini erken
seçimle tehdit etmesini kınadığını söyledi.
Biz, bir Ana Muhalefet Partisi olarak, hele hele
bugünkü konjonktürde seçime her zaman hazırız, bugün 10 kat daha
hazırız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yenilen pehlivan
güreşe doymaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu şartlar altında
sizin açınızdan şöyle bir etik tartışma var: Siz
seçmeninizden yetkiyi o gün seçimlerde karşı olduğunuz bir
sistemin altına imza atmak, burada destek vermek için almadınız.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Şahkulu
İsyanı yoktu o zaman, FETÖ yoktu o zaman, darbe yoktu o zaman, Meclis
bombalanmamıştı o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Durum böyle olunca, Adalet ve
Kalkınma Partililer Bir muhalefet partisi seçimden kaçar mı? diye
vaveyla yapadursun CHP açık tavrını koydu ve Hodri meydan!
dedi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Beş dakika önce
niye koymadın? Söyleseydin açıklamadan önce. On dakikada çark ettin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Metin ortada, gidersiniz
erken seçime, geçersiniz seçmenin karşısına -seçmen şimdi
sizin nelere evet dediğinizi gördü- bu şartlar altında
seçmeniniz sizi buraya mı yollar, uzaya mı yollar, onu hep beraber
görürüz. (CHP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Milletten
korkmayın
Milletten korkmayın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Siz kendinize
bakın, kaybettiğiniz itibara bakın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Seçmenden
almadığınız bir yetkiyi burada kullanmaya
çalıştığınız içindir tepkimiz ve bir rejim
değişikliğini, alınmamış bir emanet,
alınmamış bir vekâlet üzerinden sürdüren bir partinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Uzatmıyorum, söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Herkese uzattınız.
BAŞKAN Herkese uzatmadım. Hayır,
Sayın Bostancıya uzatmadım, Sayın Altay ile Sayın
Akçaya
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Uzatmadı
bana.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hayır, bir dakika
BAŞKAN Hayır, hayır,
uzatmıyorum, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bana uzatmadı
Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Herkese uzattınız.
BAŞKAN Aynı şekilde, eşit
davrandım. Sayın Altay ile Sayın Bostancıya da
uzatmadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O zaman, şu son
sözlerimi tamamlamama izin verin
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kürsüyü işgal et,
işgal; sarıl kürsüye.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sevgili Erkan Akçay şunu
bilsin: Bu yerel yönetimler özerklik şartı dediği meselenin
Adalet ve Kalkınma Partisinin 2011 seçim bildirgesinin 25inci, bu seçim
bildirgesinin 30 ya da 31inci maddesi olduğunu bilsin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Şimdi neredeler,
şimdi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O
ortaklıklarını, birlikteliklerini bunun üzerine
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen de çark edeceksin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış
okumuşsun, yanlış.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir dakika, bir dakika, o
kadar kolay değil, bir dakika
Şimdi
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şu kürsüyü
bir bırak ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika verseniz ben de yorulmayacağım, siz de yorulmayacaksınız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Çağır,
çağır
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
yok ya. Böyle bir üslup yok ya.
BAŞKAN Hayır, biz usulü uyguluyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şunu bilelim: Ahmet
İyimaya İki partili bir sisteme gidiyor. diyor, Burhan Kuzu
artık MHP diye bir partinin ortadan kalkacağını söylüyor...
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hadi canım
sen de! Dünyadan haberin yok.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Mustafa Şentop bu
sistemin bal gibi bir başkanlık sistemi olduğunu söylüyor.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Son sözüm Sayın
Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisi kendi içinde
güçlenenleri dışarı
KAMİL AYDIN (Erzurum) Anlat, anlat.
Tabanına anlat, tabanına.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
dışarıda var
olanları içeri alıyor. Önce Demokrat Partiyi aldı yuttu, sonra
HAS Partiyi yuttu
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Sayın
Kerestecioğluna yerinden iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
11 HDP milletvekilinin tutuklu olması nedeniyle yoklama taleplerini 9
kişiyle yapabilmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, daha önceki oturumda engellilerle
ilgili, engelli vatandaşlarımızla ilgili bir önergemiz
görüşülürken yoklama yapıldı burada ve gördüğünüz gibi ana
muhalefet partisinden milletvekilleri de kalktılar. Bu sanki çok ayıp
bir şeymiş gibi ya da kınanması gereken bir
şeymiş gibi davranıldı.
BAŞKAN Yok, tamamlayabilirler, sorun
değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, ben başka bir şey söylemek istiyorum.
Şimdi, bizim 11 milletvekilimiz tutuklu
bulunuyor bildiğiniz gibi ve onların da yasama faaliyetine devam etme
hakları var. O nedenle bizim aslında yoklamalarda ve yoklama isterken
bu sayının tespit edilmesi esnasında özellikle 9 kişi
olarak bulunmamız gerekiyor. Bununla ilgili bir usul
tartışması açmak istiyorum ve usul hakkında konuşmak
istiyorum.
BAŞKAN Neyle ilgili usul
tartışması açacaksınız?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) 63e göre usul hakkında konuşmak istiyorum. 9
kişiyle biz yoklama alabiliriz çünkü 11 milletvekilimiz tutuklu; ya
bunların yasama faaliyetini burada yürütmelerini bir şekilde
sağlamak için çözüm bulmak zorundasınız ya da biz gerçekten 9
kişi olarak burada yoklama isteyebiliriz. Bununla ilgili usul
tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, bu
benimle alakalı, benim tutumumla alakalı bir durum değil,
İç Tüzüke aykırı bir durum. Dolayısıyla usul
tartışmasının hangi usullerde usul
tartışması adı üstünde- ve hangi hâllerde
olacağı bellidir. Bu konuyla ilgili, istirham ediyorum,
ısrarcı olmayın, usul tartışması açamam ben bu
konuyla ilgili.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) 18 kişiyle olmayacağını söylediniz.
Sonuçta, 63üncü maddeye göre
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, 18
kişi olmadı, yan taraftan Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlar
kalkarak 20ye tamamladı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz Olmaz. dediniz
ama.
BAŞKAN Ben neye göre Olmaz. dedim? İç Tüzüke
uygun benim demem, 20 kişi arıyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) İşte, İç
Tüzüke göre biz de diyoruz ki
BAŞKAN Kesinlikle usul
tartışmasını ben bu durumda açamam. Bu bir kural ihlali
olur, İç Tüzük ihlali olur. Benim İç Tüzükü
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bununla ilgili ama bir ihtiyacı
BAŞKAN Şimdi, bakın, ben size
yerinizden söz verdim, konuşabilirsiniz ama eğer gerçekten, usul
tartışmasıyla ilgili en ufak bir konu olsaydı bunu da
açmaktan imtina etmezdim. Lütfen, bu konuyu sürdürmeyelim çünkü ben bu konuyla
alakalı bir usul tartışması açamam.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Mikrofonumu açar mısınız.
BAŞKAN Açıyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, 63te zaten, bununla ilgili talepte
bulunulduğunda verilir diyor yani siz bununla ilgili bir ihtiyacı
BAŞKAN Hayır, bununla ilgili ama hangi
hâllerde olduğunu da yazıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, ben de o hâle bakarak söylüyorum zaten.
BAŞKAN Evet, Başkanı gündeme mi
davet ediyorsunuz? Bizi gündeme davet ediyor musunuz? Değil.
Zaten biz de bir an önce gündeme gelelim diye,
işlem yapıyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) Bu da gündem
Sayın Başkan, gündem değil mi ya?
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet
Çalışma usullerini de
zaten yapıyoruz, 20 kişiye tamamlandı yan taraftan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, çalışma usulü
BAŞKAN 18 kişiyle ya da 11 kişiyle
yoklamada var sayılmanız kaidesi
İç Tüzükün amir hükmü var, 20
kişi aranıyor. Bu, bizim, yasama organının, Meclis
Başkanlık Divanının yapabileceği bir konu değil.
Dolayısıyla lütfen, istirham ediyorum,
Sayın Kerestecioğlu, bu konuda
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, çalışma usulüne davette yasama
faaliyetini yürütmeye hakkı olan milletvekillerinin burada nasıl
bulunacağına dair bir çözümleme bulunamaz mı? Ben bununla ilgili
söylüyorum.
BAŞKAN Peki, benim buna herhangi bir
imkânım var mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, bununla ilgili
BAŞKAN Ben buna aykırı nasıl
hareket ediyorum?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, ben bununla ilgili usul tartışması
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, lütfen
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır, ne demek?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bunu reddedemezsiniz.
BAŞKAN Bu konuda usul
tartışması gerçekten açamıyorum, samimi diyorum yoksa ben
açarım. Ama, bu tamamen İç Tüzükün ilgası, bu tamamen bir
hakkın suistimali olur ki buna benim yol açmam mümkün değil.
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, tutanaklara da geçmesini istiyorum
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi önerisinin...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir hakkın suistimali, 11 milletvekilinin tutuklu
olmasıdır.
BAŞKAN -
aleyhinde ikinci söz, Samsun
Milletvekili
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz dinleme nezaketini bile göstermiyorsunuz.
BAŞKAN Ben sizi epeydir dinliyorum.
Estağfurullah.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, kaçıncı keredir birer dakika, birer
dakika uzatıyorsunuz ve orada da söylediniz
BAŞKAN Size vereceğim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
Grup başkan vekillerinin sözünü uzatacağım.
diye.
BAŞKAN Verdim size, iki dakika süre verdim,
iki dakika da ayakta öyle konuştunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İki dakikanın üstüne süre verdiniz, Sayın
Akçaya da verdiniz, daha sonra kürsüdeyken
BAŞKAN Size de verdim, size de verdim, 60a
göre bir dakika, iki dakika süre verdim, iki dakika da ayakta konuştunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İki dakikanın üstüne de verdiniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Kerestecioğlu, bakın, karıştırmayalım, siz 60a
göre söz aldınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ayrıca, burada konuşuyorum ve dinlemiyorsunuz bile.
BAŞKAN Dinledim ben, cevabımı
verdim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben de sözlerimin geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Tamam, geçirin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) 11 vekilimizin tutuklu olması zaten buradaki genel
kurallara aykırı olan bir şeydir. Yasama faaliyetlerinin
sağlanması gerekir, bu sağlanamıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
olur mu ya, böyle bir usul tartışması olur mu ya?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Filiz
Hanım, kürsüdeki sahneleri vekiliniz nerede?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bununla ilgili, özellikle burada oylamada da
bulunamamaları aynı şekilde buna aykırı olan bir
şey.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Dışarıda 48 vekiliniz var, onları da ekle, onlar gelsin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ne yapalım? Adamlar
ölse diriltecek miyiz adamları?
BAŞKAN Kayda geçti Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bunun düzenlenmesi gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Kayda geçti.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Akçay, size de 60a göre
bir dakika süre veriyorum, buyurun.
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karşı
olduğumuz başkanlık sistemine bu Anayasa değişiklik
teklifiyle imza attığımız iddiasıyla ilgili olarak
şunu söylemek isterim: Bu kesinlikle doğru değil, kabul
edilemez. Bizim seçim beyannamemizde, seçim bildirgelerimizde de açıkça
ifade ettiğimiz gibi ve en son seçimi de dikkate alırsak, 24üncü
Dönemde hatta 23üncü Dönemde bazı siyasi partiler ve kesimler, işte
bu başkanlık sistemine ilişkin kendi önerilerini, bazı
tekliflerini de getirmişlerdi. Bu çerçevede, 24üncü Dönemde de bu görüşlere
yani Anayasanın ilk 4 maddesi, devletin temel niteliklerine yönelik
olarak da ve adına başkanlık sistemi dedikleri sisteme
karşı çıktığımızı ifade ettik.
Kaldı ki yine, biz aynı görüşlerimizi tekrar ediyoruz ve seçim bildirgeleri
ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
partilerin iktidara
geldiklerinde taahhüt ettikleri beyanlardır. Bunu da göz önünde
bulundurursak diğer siyasi partilerle yapılan uzlaşma ve
müzakere görüşmelerinde varılan ortak mutabakatı da ayrı
bir kategoride değerlendirmek gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi
aynı çizgisini ve düşüncesini devam ettirmektedir.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, illa
Bir sataşma
yok, bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, sadece
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı kapsamda efendim.
Yani neden benim hakkım değil? Aynı kapsamda. Benim
söylediklerime cevap verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hatta, ahlak
dışı olmayan bir
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani, ben görüşlerimi
değiştirmek zorunda mıyım? Görüşümü söylemeyeyim mi
yani? Allah Allah!
BAŞKAN Ya, Sayın Özel, bir gündeme
geçemedik. Konuştunuz, bak, bu oturum öncesi
İsterseniz, biraz sonra tekrar söz veririm ben
size. Şimdi kürsüye davet ettim ben Sayın Erhan Ustayı çünkü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, peki.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum ilginiz,
hassasiyetiniz için Sayın Özel.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak ve arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer
alan ve kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net
hata ve noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü artışların
sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Sayın Usta buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bugün grup önerisi
ödemeler dengesiyle ilgili ve onun bir alt kalemiyle ilgili. Fakat, bir
kısım tartışmalar oldu bu esnada, ben de onlarla ilgili bir
iki kelam etmek istiyorum.
Bir defa, Milliyetçi Hareket
Partisinin hakikaten parti politikalarına, dokümanlarına,
eylemlerine, uygulamalarına bakıldığında bu hareketin kırk
sekiz yıllık geçmişinde, çizgisinde bir kırılma
olmadığını vicdan sahibi, insaf sahibi herkes görecektir,
bir defa bu tespiti yapmak lazım. Milliyetçi Hareket Partisinin temel
meselelere bakışı da millet odaklıdır, millet
menfaatidir. Bizim ana sloganımız Önce ülkem ve milletim, sonra
partim ve ben.dir. Milliyetçi Hareket Partisi kritik dönemlerde hep inisiyatif
almıştır, ülkenin önünü açıcı davranışlarda
bulunmuştur. Tabii, bunu yaparken kimi zaman bir siyasi partiyle belki bir
anlamda yakınlaşma veya onunla iş birliği, adını
ne koyarsanız koyun, o tür bir şey olmuş olabilir. Bir
başka durumda ülkenin menfaati neyi gerektiriyorsa bir başka partinin
pozisyonuyla aynı pozisyon içerisinde elbette olmuş olabilir ama
burada önemli olan Milliyetçi Hareket Partisinin kendi çizgisidir, o çizgide
bir kırılma yok. O çizgiye bir başka siyasi parti
yaklaştıysa, siz bize yaklaşıyorsunuz, aman, ben daha öteye
kaçacağım diyemeyiz, böyle bir şey olamaz, bu mantıksız
bir şey olur. Elbette biz isteriz ki bütün siyasi partiler bizim siyasi
çizgimize gelsin, ülkenin çok daha menfaatine bir siyaset yapalım. Bundan
kimileri uzaklaşır, kimileri yakınlaşır, bunu böyle
görmek lazım.
Şimdi, tabii, dayatmayla
bu ülkede bir şey yapılamayacağını da artık
görmemiz lazım. Yani bu dayatmaların, bugün aslında
tartıştığımız konuların temelinde 367
dayatması vardır. Yani 367 olmadığı zaman bir
cumhurbaşkanı seçilemez. diye Parlamentoda bir dayatma, olmadık
bir şey, bir hukuk garabeti içerisine girilince gelinen noktada Madem bu
işi çözelim o zaman, cumhurbaşkanını vatandaş seçsin.
dendi. Vatandaş seçtikten sonra da Şimdi, iki
başlılık oldu, ondan sonra şuraya gitsin, buraya gitsin.
diye ülke bir noktaya doğru sürükleniyor. 367 dayatmasını
yapanlar
Yani, bir adım ötesini görmeden Türkiyede siyaset
yapılırsa bunlara katlanmak zorunda kalır bu ülke, bunu görmek
lazım.
Şimdi, Türkiye'nin meselelerini de içerisinde
bulunduğu durumu da bir analiz etmek gerekiyor. Yani her şey bir
anlamda yanıyor, yıkılıyor; işte FETÖ darbesi, yani
Bu ülkenin gördüğü en büyük ihanet girişimidir. diyorsunuz.
Eğer bunu herkes kabul ediyorsa bu, bizim bir kısım
davranışlarımızı elbette değiştirmek
durumunda, bir kısım pozisyonlarımızı
değiştirmek durumunda. Yani buna rağmen, hâlâ Ben illa şu
şekilde davranacağım. denilebilir mi? Ama ana ilke
değişmeyecek; ana ilke, Milliyetçi Hareket Partisi
açısından milletin menfaatidir arkadaş. Bu ilkeye uygun olduktan
sonra, bir kısım taktiksel şeyler yapabilirsiniz, bir
kısım politikalarınızda elbette değişiklik yapabilirsiniz.
Bunun çok normal olması lazım.
TAHSİN TARHAN Samimi olduklarını
iddia ediyor musun? Samimiler mi yani?
ERHAN USTA (Devamla) Şimdi, burada benim
Cumhuriyet Halk Partisine özellikle çağrım şudur: Hakikaten
bizim gözümüz yaşarıyor yani bizi o kadar çok düşünüyorlar ki
bizim tabanımızla ilgili kaygılarınız bizim gözümüzü
yaşartıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, evet.
ERHAN USTA (Devamla) Yani bırakın, bu
kadar çok kaygılanmayın, ayrı partilerde siyaset yapıyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sizlerin hatası
yüzünden kırk sekiz yıllık partinin kapısına kilit
vurulacak.
ERHAN USTA (Devamla) Hiç öyle bir şey yok.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim Sayın
Yalım, lütfen. Sizin sözcüleriniz gerekirse cevap verir, lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sus be! Konuşup durma!
Ayıp ya! Yeter be, yeter! Bak provokasyon yapıyorsun sen, provokasyon
yapıyorsun.
ERHAN USTA (Devamla) Yani, bunlar hakikaten
aslı astarı olmayan ifadelerdir. Bunun bir analizini lütfen, gelsin
birisi yapsın. Yani sadece slogan olmanın ötesinde, bazı
şeyleri konuşmak lazım. Yani şimdi vaktimiz olsa ben
diğer meseleye, o sıkıcı meselelere girmek istiyorum,
vaktimin tamamını da bunda kullanmak istemiyorum. O yüzden, hakikaten
bunu bütün samimiyetimle söylüyorum, bu söylediğiniz şeyin hiçbir
aslı astarı yok. Ben de şunu iddia ediyorum: Bu şartlarda,
Milliyetçi Hareket Partisinin adayı ya 1inci parti olarak
cumhurbaşkanı olacaktır ya da bundan sonra her kim bu ülkede
cumhuriyet partisi olmak istiyorsa, merkezdeki parti, Milliyetçi Hareket
Partisine mahkûm olacaktır. Yani, bundan sonra Milliyetçi Hareket Partisi
her hâlükârda iktidardır veya iktidarın bir ortağıdır.
Bunu da böyle görmek lazım. Ha biz bunları bu yüzden yapıyor
filan da değiliz. Arkadaşlar, ülkenin ihtiyacı var. İş
gelmiş tıkanmış, bu
tıkanmışlığı çözmek lazım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Tek başına
iktidarlar. Yapma ya, yapma ya.
ERHAN USTA (Devamla) Bunu tıkarken bazı
meseleleri görmeyenlerin, bu tıkanıklığın
çözüldüğü zaman böyle birtakım hezeyanlar içerisinde olmasını
anlamak mümkün değil. Artık, Cumhuriyet Halk Partisinin bu oyunun
dışında kalmasının getirdiği bir şey midir
bu, bunu anlamak mümkün değil.
Özellikle benim çağrım, bizim
tabanımızla, seçmenimizle aramıza girmeye
çalışmayın. Bu, siyaseten çok yakışık
kalmıyor. Biz de buradan bir sürü şeyler söyleyebiliriz sizinle
ilgili. Ey, CHPnin millî, mukaddesatçı, Atatürkçü tabanı yani
işte Bunlar Hakkâride Türk Bayrağı astırmıyorlar,
Kartalda Aponun posterleri ile Atatürkün posterlerini aynı mitingde
kaldırıyorlar. Ondan sonra, ne bileyim ben... Terörist cenazesine
gidiyorlar. Ondan sonra Avrupa Yerel Özerklik Şartnamesini ben
imzalayacağım, tamamını imzalayacağım. diye
Sayın Kılıçdaroğlunun bir sürü beyanatı var. Ama,
bunlar siyaset yapma yani bunlar yakışık alan siyaset yapma
tarzları değil, o yüzden...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Siz de Osloda
pazarlık yapanlarla pazarlık yapıyorsunuz.
ERHAN USTA (Devamla) Bir şey daha söyleyeyim
size: Meselelere biraz daha analitik bakarsanız, Milliyetçi Hareket
Partisinin aslında yaptığı şeyin ülkenin ne kadar
menfaatine uygun olduğu ve kendi çizgisi açısından ne kadar
isabetli olduğunu görme imkânına kavuşacaksınız.
Milliyetçi Hareket Partisinin 7 Haziran seçimlerinde
4 tane temel ilkesi, koşulu vardı. Arkadaşlar, bugün
geldiğimiz noktada bu 4 koşuldan 3 tanesi gerçekleşmiştir
ve gerçekleşmektedir. Bir tane, 17-25le ilgili hassasiyetimizle ilgili
şu anda bir adım atılamıyor. Eğer bu ülkede düzgün, adam
gibi bir sistem kurulursa -orada o gün yapılan o iddialar doğrudur,
yanlıştır- bunu da yargılayacak bir hukuk sisteminin
kurulmasını da bu vesileyle sağlayabilirsek Milliyetçi Hareket
Partisinin 4 şartının 4ü de gerçekleşmiştir.
Niye Milliyetçi Hareket Partisi bu şeyin
içerisinde olmasın şimdi? Biz, bunun için o günün
şartlarında, sizlere göre Hayırcı. olduk ilkelerimiz
doğrultusunda. O gün hiçbir ilke gözetmeden otuz üç gün Adalet ve
Kalkınma Partisiyle görüşenler, bugün lütfen, konuşurken biraz
daha dikkatli olsunlar. Neyse...
Bir de şunu söyleyeyim: Tarihin hiçbir
evresinde, bunlar ne cemaatken ne Muhterem Hoca Efendiken ne paralelken ne
FETÖyken Milliyetçi Hareket Partisinin bu hareketle -bunlar kimse işte-
bu FETÖyle hiçbir alakası olmamıştır. Sayın Engin
Altay hani istatistiksel olarak bir şey söyledi: Bizde 5se sizde 25.
Bunu asla kabul etmek mümkün değildir. Sizde ne kadar olduğunu ben
bilmiyorum ama bizde yok, onu bilin. Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde
FETÖcü yoktur, barınamaz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Orada var.
ERHAN USTA (Devamla) Ve Milliyetçi Hareket Partisi
FETÖyle ilgili... Bakın, bu ülkede herkes Fetullah Gülenle sıcak
ilişkiler içerisindeyken Milliyetçi Hareket Partisinin lideri sizleri ve
ülkeyi ikaz etmiştir. Bunları görmezlikten gelemezsiniz. Biraz adil
olmak lazım. Siyaset yaparken de biraz işin ayarını
kaçırmamak lazım.
Bir de son olarak, Sayın Engin Altayın
sonradan özür dilemesi hiçbir şeyi değiştirmiyor. Yani, bu
iş tutmak ifadesi siyaseten şu Parlamentoya yakışan bir
ifade değil Sayın Engin Altay, hakikaten değil. O zaman size
sorarlar 1977 yılında Cahit Karakaşı, o günkü
tıkanıklığı. Bakın, ülke yangın yeri
arkadaşlar, 1977 yılını hepimiz hatırlıyoruz,
bizden yaşı büyük olanlar daha fazla hatırlıyor. O gün de o
tıkanıklığı, Milliyetçi Hareket Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Meclis adayını destekleyerek
aşmıştır. Buna şimdi iş tutmak diye bir ifade
kullanılabilir mi? Ne kadar ağır, ne kadar çirkin bir şey.
Ondan sonra, 2010 referandumunda beraber hareket edilmedi ama aynı
görüşleri paylaştık belki. Bu, iş tutmak mıdır?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı adayı
destekledik. Buna iş tutmak denilebilir mi, bu kadar çirkin bir
yakıştırma olur mu? Yakışıyor mu böyle köklü bir
partinin siyasetçilerine? Buralarda biraz daha sözlerimize dikkat etmemiz
gerekiyor, daha sorumlu davranmamız gerekiyor.
Şimdi gelelim şu sıkıcı
konuya: Aslında, bunu tartışsak çok daha faydalı bir
iş yapmış oluruz. Yani, burasını böyle sürekli
İşte, bu şekilde bir ortamda bu memlekete de katılan bir
şey yok. Yani, az önceki yaptığımız, hem benim hem de
tabii, beni bu konuşmayı yapmak zorunda bırakan o
eleştirilerin, o sataşmaların bu ülkeye kattığı
hiçbir şey yok.
Şimdi şunu söyleyeceğim: 2016
yılının Ocak-Kasım ödemeler dengesi rakamları var
elimizde. Burada, doğrudur, ciddi bir net hata noksan kalemi var ama 9,6
milyar dolarlık
Yani, şöyle söyleyeyim: 28,6 milyar dolarlık
cari açığın 9,6 milyar doları net hatadan
karşılanıyor. Benim daha önceki tespitlerimde, net hata noksan
kalemiyle ödemeler dengesinin finansmanının sağlanması
hakikaten sağlıklı bir finansman değildir. Bunlara, bu
eleştirilere ben de katılıyorum. Ama, bunun tamamını,
net hata noksanın tamamını kaynağı belirsiz para
girişi olarak ifade etmek de teknik bir hatadır, hani
detayını konuşmadığımız zaman. Zaman zaman
bunu benim de ifade ettiğim olmuştur. Ancak, burada 3 tane unsurdan
net hata noksan kaynaklanmaktadır, bunu görmek lazım. Birincisi:
Ölçüm hatasıdır. Yani, bir kısım
ihracatınızı, ithalatınızı, turizmle ilgili veya
işte, hizmet tarafında veya ticaret tarafında ölçümlerinizde
hata yapmış olabilirsiniz, oradan kaynaklanan bir net hata noksan
Çünkü, net hata noksan, kalan, bakiyedir yani bir hesabı
denkleştirmek için oraya bir rakam yazılıyor, sistem böyle
çalışıyor. Tabii, buradan baktığımızda, 9,6
milyar dolarlık net hatanın diyelim ki hepsi ölçüm hatasından
kaynaklanıyorsa o zaman şunu ifade etmek gerekir: Bugünkü
söylediğimiz açık 28,6 milyar dolar değil, onun daha
üzerindedir. Tabii, bunun hepsinin oradan kaynaklandığını
söylemek, ifade etmek mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Çok kısa bir süre yok mu
Sayın Başkanım?
BAŞKAN Hayır.
ERHAN USTA (Devamla) Tamam ama buna bir
katkısı olur diye
BAŞKAN Sabah da öyle açıklama
yapmıştım. Lütfen
Teşekkür ediyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) 2 tane daha unsuru
vardır net hatanın. Diğeri de yastıkaltındaki çözülme
ve yastıkaltına kaçıştır. Bakın, bu önemlidir.
Yani, yastıkaltından bir miktar sisteme para giriyorsa bu da net
hatada görülür. Dolayısıyla kaynağı belirsiz para
anlamında ifade etmek biraz yanlış olur.
Üçüncüsü de hakikaten kaynağı belirsiz
paradır yani birileri bavulla ülkeye para getiriyordur veya para
çıkarıyordur, bu da net hatayı etkiler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Altay, sizi dinliyorum
şimdi.
İsterseniz 60a göre yerinizden bir dakika süre
vereyim ya da
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok, yok.
Sayın Başkan eleştirilere cevap
verirken grubumuza, partimize, partimizin hak etmediği
BAŞKAN Buyurun.
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Yani, eleştiri boyutunu, sayın
milletvekilleri, sataşmaya dönüştürmeden konuşabilirsek çok iyi
olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii ki.
BAŞKAN - Ve her eleştiri de sataşma
değildir. Birbirimize saygılı olmak durumundayız ama
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan iş tutma belki argo kaçabilir ama ben kötü bir şey
olmadığını
Siyasette de iş tutma çok
kullanılan bir kavram. İş birliğine de bozulmuşsunuz
belli ki. Ayrıca, niye bozuluyorsunuz? İş birliği
yaptığınız ortada. Efendim, geçmişte de Cahit
Karakaş için
Partiler iş birliği yapar zaten, partiler iş
birliği yapmalı.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Bizim yaptığımız ne?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bunda bir sorun yok ki.
ERHAN USTA
(Samsun) İş tutmayız ama.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ya, iş tutma. Senin aklın başka yerdeyse
Tövbe tövbe ya.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Senin aklın başka yerde.
ENGİN ALTAY (Devamla) İş tutma, iş
birliği; aynı şey kardeşim.
ERHAN USTA (Samsun) Engin Bey, hiç
yakışıyor mu? Hiç yakışıyor mu?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, iş
birliği yapmadınız mı?
ERHAN USTA (Samsun) İş birliği
kelimesi varken niye o kelimeyi kullanıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, niye
aklınız başka yere gidiyor, anlamadım ki ben.
ERHAN USTA (Samsun) Kimin aklının nerede
olduğunu
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim siyaset
dilimizde, siyasette iş tutma vardır. Sizin iş deyince
aklınıza başka bir şey geliyorsa ben ne yapayım?
Neyse, şimdi, sizin Tahir Elçiyi,
Diyarbakır Baro Başkanını bu kürsüden terörist olarak
yorumlamanız, ifade etmeniz size yakışmamıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kim? Ne zaman?
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz burada Tahir Elçi
terörist. dediniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne zaman dedik?
ENGİN ALTAY (Devamla) Çünkü
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kim demiş? Ne zaman
demiş?
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan
şimdi söyledi.
ERHAN USTA (Samsun) Ben mi söyledim?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, izah edeyim
nasıl söylediniz. Her laf bodoslama söylenmez.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya, medyum musun sen?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bazen şöyle
söylenir, bazen böyle söylenir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir şey yok ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, herkes
bilsin, Cumhuriyet Halk Partisi, PKKyı, olduğu günden beri hain,
alçak bir terör örgütü olarak nitelendiren bir partidir. Cumhuriyet Halk
Partisinde, Diyarbakır Baro Başkanımız Tahir Elçinin
cenazesi dışında hiçbir milletvekili terörist cenazesine
gitmemiştir. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Hadi canım sen de, kimi
kandırıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Giden de
şerefsizdir, o kadardır, diğerini de söylemiyorum. Çok
ayıp!
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Kimi
kandırıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Çok ayıp! Çok
ayıp! Kan üzerinden beslenmeyin. Böyle şey olur mu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ooo
Nerelere geldi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisini terörle ilişkilendirmek, kimsenin haddi de değildir,
kimsenin de bu konuda bir arpa boyu yol alması mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Terörle kimin
ilişkilendiğini, kimin beslendiğini biz biliyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Geç onları, geç.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne ayıp şey
ya! Kim gitmiş terörist cenazesine?
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Kim gitmiş terörist
cenazesine?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Otur yerine!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok ayıp! Ne
söyleyecekseniz, söyleyecek sözün varsa, çık burada söyle. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Sermayen bitti herhâlde
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum
Lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisi, yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık
duymamıştır.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne ayıp şey!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Söyle bakalım,
terörizmden nasıl beslenmişiz, bir anlatıver ya. Ayıp ya!
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Ayıp ya! Grup
Başkan Vekilisin sen ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Söyleyeyim
BAŞKAN Bir saniye
Siz yerinize geçin.
Sayın Altay, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben daha önce de
söyledim.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Şehit cenazesinde
bu hareket de terörden beslenmektir, bu hareket de terörden beslenmektir. (MHP
sıralarından gürültüler)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Geç onu, geç.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yaa
Yaa
Kılıçdaroğlu da katılmasın o zaman. Şehit
cenazelerine gitmeyelim mi yani?
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Usta
ERHAN USTA (Samsun) Tahir
Elçiyi terörist ilan ettiğimi söyledi.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin)
Ayıp, ayıp!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ayıp sana!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, istirham ediyorum, bakın, Sayın Ustayı kürsüye
davet ettim.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin)
Ayıp ya! Utanmıyorsun
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sen utan be! Sen utan! Hayret! Yeter ya! Sustuk sustuk
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Usta.
11.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, tabii, sözleriniz
ile siyaset yaparken uygulamalarınızın da aynı olması
lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aynı
olması lazım, çok doğru.
ERHAN USTA (Devamla) Yani, PKKya hain, terörist
örgüt dersiniz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet
ERHAN USTA (Devamla) Ama, yani PKKyla
uygulamalarınızda bunu göstermezseniz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek ya?
Nasıl itham bu ya?
ERHAN USTA (Devamla) -
bu eleştirilere
katlanmak durumundasınız, evet. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Orada, orada.
ERHAN USTA (Devamla) Orayla ilgili
eleştirilerimizi de biz zamanında yaptık. O yüzden, ona
katlanacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Oraya
bakın, oraya.
ERHAN USTA (Devamla) Ona
katlanacaksınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ERHAN USTA (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi
Öyle, Hakkâride ayrı konuşup orada ayrı konuşup bir
başka yere de bir şey yapmak, öyle siyaset filan değil.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Oradalar, oradalar
ERHAN USTA (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi,
Diyarbakırda miting yapmıştır, Diyarbakırda ne
konuştuysa İstanbulda aynısını konuşmuştur,
Adanada aynısını konuşmuştur. Siyaset öyle
yapılmaz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
İmralıyla pazarlık yapanlar orada.
ERHAN USTA (Devamla) - Bu kandan beslenmeyi yani
hiç bunu cevaplamak bile istemiyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Bak, FETÖyle, PKKyla
beraber olanlarla siz berabersiniz şimdi.
ERHAN USTA (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi bu
ülkede kan akmasın diye uğraşan bir partidir. Bu ülkede kimin
kan akıttığı, kimin nasıl davrandığı,
kimin kavgacı olduğunu da herkes biliyor zaten, bunları söylemeye
gerek yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kan akıtanlara
destekleri de ortada.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Gruplarını
saymıyor, gruplarını.
ERHAN USTA (Devamla) Yani, iki gün öncesinde
Mecliste yaşadıklarımız ortadadır. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
böyle, millete kandan beslenme, bilmem ne gibi ifadeler yani
yakışık alan ifadeler değil.
Dolayısıyla, siyasette tutarlı
olacağız arkadaşlar yani tutarlı olacağız. [CHP
sıralarından Bravo (!) sesleri, alkışlar (!)]
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Çok doğru, çok
doğru, bravo (!)
ERHAN USTA (Devamla) - Hele hele çizginizi, hele
hele böyle, cumhuriyeti kurmuş, Atatürkün partisi olan bir partinin
-tamam mı- böyle, geldiği noktayı hakikaten iyi görmenizi ben
size tavsiye ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) AKP ağzıyla
konuşmayın.
ERHAN USTA (Devamla) - İçinizde çok vatanperver
insanlar var ama bunu iyi görmek lazım.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Bak, PKKyla beraber
olanlar sizi alkışlıyorlar. FETÖyle beraber olanlar sizi
alkışlıyorlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya, biz de sizi
alkışlıyoruz. Şimdi, ne yapalım yani
alkışlamayalım mı? Hukukçusun, böyle bir çıkarım
olur mu ya? Ben de seni alkışladım, böyle bir çıkarım
olur mu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Altayı dinliyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiçbir somut
emare koymadan, somut hiçbir şey ortaya koymadan bizim terör örgütü
PKKyla
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
İki dakika size de süre veriyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Orada beraber biz
olmadık, bunlar oturdu, ne yapıyorsunuz?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Allah, Allah! Böyle
örnek mi olur kardeşim? Doğru, alkışladım. Ben de seni
alkışladım dün.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - 15 Temmuzun sorumlusu da
bunlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Soracağız
hesabını.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) İnşallah!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri, bu
polemiği bitirelim.
Buyurun.
12.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bugün
Milliyetçi Hareket Partisini bir büyük suçluluğun telaşı içinde
görüyorum; gerek yok buna, gerek yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Sayın Bahçeli, bu Anayasa değişikliği
teklifine Sayın Binali Yıldırımdan daha sıkı
sahip çıkmış, beş günden beri Genel Kurulda
çalışmalara katılıyor, saygı duyuyorum
KAMİL AYDIN (Erzurum) O, onun ciddiyeti.
ENGİN ALTAY (Devamla)
ama bunun için
ayrıca bir suçluluk telaşına gerek yok. (MHP
sıralarından gürültüler)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Hadi be! Hiç kimse
suçluluk telaşı içinde değil.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Biz yumruk
atmadık, biz rahatız. Yumruk atanlar telaş içinde.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siyasette bir karar
alırsınız, risk alırsınız, sonuçlarına
katlanırsınız.
PKK meselesine gelince: Terörün belli amaçları
vardır. Terörün amaçlarından birisi de ülkede kamplaşma,
kutuplaşmadır, buradan beslenir
KAMİL AYDIN (Erzurum) Geç onları, geç,
teorisyenlik yapma.
ENGİN ALTAY (Devamla)
ve ne hazindir ki, bu
PKK ne menem şeyse, tek, olmasın, son olsun, Allahım Türkiyeye
bir daha kan, gözyaşı göstermesin ama PKKnın fiilî olarak
roketle, kurşunla saldırdığı tek siyasi, genel
başkan CHP Genel Başkanıdır, CHP Genel
Başkanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Zırhlı araç
onun için verildi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Olmasın, istemem,
ne size ne iktidar partisine ne vatandaşımıza, askerimize,
polisimize, korucumuza istemem ama hâl böyleyken çıkıp da bu tarz
eleştiriler, kendinizce milliyetçi tabanı konsolide etmektir ama
milliyetçi tabanı konsolide ederken milliyetçiliği ayaklar
altına alanlarla bu işi yaparsanız o tabanı da konsolide
edemezsiniz. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz. Bunlara
gerek yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, ben size bir şey söyleyeyim: 15
Temmuzdan sonra Türkiye zor şartlarda, bunun için buna ihtiyaç var.
diyorsunuz. Ya, buna pes, ey millet, buna pes! Milliyetçi Hareket Partisi Ya
kaos, ya başkanlık. diyen bir anlayışa teslim oldum.
diyor. Bu kadar. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Hadi
be!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ağır sataşmalar var yani hepsini saymaya gerek yok.
BAŞKAN Sayın
Akçay, lütfen, tamamlayalım.
Buyurun, size de iki dakika
veriyorum ama lütfen, sözlerimizi kullanırken bir başka grubu ilzam
eden ifadelerden kaçınalım.
Buyurun.
13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Suçluluk
telaşıymış sözlere bakın(!) Pazartesiden beri en az
10 defa tekrar ettim. Milliyetçi Hareket Partisi sorumluluğunun
gereğini yapmıştır ve yapmaktadır, inisiyatif
almıştır ve almaya da devam edecektir. Cumhuriyet Halk Partisi
ana muhalefet partisi olmanın gereği sorumluluğu
almamıştır, inisiyatif almaya
çalışmamıştır, şimdi de etkisiz olmanın
hırçınlığı söz konusudur. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, 7 Haziranda
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Oradan beri görev
yapıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
seçim sonuçlarına göre,
yapılması gereken en doğru işin Adalet ve Kalkınma
Partisi-Cumhuriyet Halk Partisi koalisyonu olacağını söyleyen
Sayın Genel Başkanımızdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de söyledim,
biz de söyledik, istemediler bizi.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bizde birtakım
hırslar olsaydı
Ama, hâlâ otuz iki gün istikşafi
görüşmelerle milleti neden oyaladığınızı
açıklayamıyorsunuz. Neler görüştünüz, neden oyaladınız
insanları bu kırk beş günlük sürede? (CHP sıralarından
gürültüler)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Oraya sor,
oraya sor!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Buraya sorma,
oraya sor!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yok
O otuz iki günün
sorumluluğu sizde. Açıkça bu görüşmeleri yürütmediniz ve
oyaladınız, savsakladınız.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Yeni
ortağınıza sorun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Ortağınıza sorun, Genel Başkanınıza sorun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu bile milletin gözünden
elbette ki kaçmadı.
Değerli arkadaşlar, birbirimizi tahrik
edici birtakım isnatlardan özenle kaçınmak gerekir. İnanın,
daha fazla da uzatmak istemediğim için bu polemiklere girmiyorum ama
gerekirse de gireriz, defter biraz kabarık.
Hepinize saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika süreyle söz veriyorum.
Oturunuz yerinize isterseniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle daha rahat
ediyorum, diyaframım sıkışıyor oturunca Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İstikşafi görüşmelerle otuz gün Türkiyenin zamanını
niye aldınız? dedi. Keşke siz, 7 Haziran seçim
sonuçlarını okuyup da Adalet ve Kalkınma Partisinin tek
başına iktidarının anahtarını elinden alan
milletin iradesine saygı gösterseydiniz; Türkiyeyi hükûmetsiz
bırakmazdık; bir.
İki: Biz, samimiyetle, 7 Hazirandan sonra
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin milletin
gösterdiği istikamet doğrultusunda bir hükûmet kurmasının
doğru, samimi bir arayışı içinde olduk. Adalet ve
Kalkınma Partisi de o samimi anlayış içindeymiş gibi
davrandı ve bu şekilde bir görüşme sürdürüldü. Burada
yapılan görüşmeler, Türkiyenin geleceğinin nasıl daha iyi
şekillendirilebileceği noktasında bir ana muhalefet
sorumluluğu içerisinde, 7 Haziranda ortaya çıkan millî iradenin
talimatının gereğini yapmaktan ibaretti. Bunu kesinlikle, hiçbir
zaman yanlış, eksik, bir nakıs olarak görmüyoruz. Aynı
tablo yaşansa aynı tutum içinde oluruz. Yani, milletin verdiği
talimat neyse onun gereğini yaparız.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) İki cümleyle efendim.
BAŞKAN Tamam, tamamlayın lütfen.
Açıyoruz, bir dakikada
10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi hem 7 Haziran hem 1
Kasım seçimlerini çok iyi okumuştur
(CHP sıralarından
gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Evet(!)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
7 Hazirandan bu yana
oluşan gelişmelere baktığımızda da
haklılığı birkaç kez daha ispatlanmıştır.
Biz ilkelerimizi koyduk ve o kulvardan gittik. Yalnız, Cumhuriyet Halk
Partisinin istediği o kulvara girmediğimiz için
hırçınlık bundandır. Şimdilik, söyleyeceklerim
bunlardır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak ve arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer
alan ve kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net
hata ve noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü
artışların sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önerinin lehinde ikinci söz, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş
Sayın Danış Beştaş,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
On dakikadır süreniz.
Sayın Danış Beştaş, daha
önce aldığımız karar gereği, Genel Kurula ve kürsüye
ürün ve eşya getirmeme kuralı vardı ama bilmiyorum çantadan ne
çıkacak.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Eşyayı görürseniz reddedilemeyecek bir şey olduğunu takdir
edersiniz.
BAŞKAN Ama getirilmemesi gerekiyor ne olursa
olsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü,
adalet tanrıçası bir teraziyle birlikte
Birazdan niye
getirdiğimi açıklayacağım.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bizim
tanrıçamız yok, Allahımız var bizim, tanrıçamız
yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin ekonomiyle ilgili önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bizim
tanrıçamız yok, Allahımız var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gerçekten, Türkiyede ekonominin gidişatı oldukça kötü, vatandaş
tedirgin.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Tanrıça
sizin olsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Zaten
bütün Türkiyede şu anda -her ne kadar iktidar partisi ısrarla
Anayasayı tartıştırmak istiyorsa da- tedirginlik
yatırımcılar açısından, iş dünyası
açısından ve bir bütün olarak halk açısından ciddi bir
sorun olarak ortada duruyor. Ekonomi yönetimi çok başlı, Merkez
Bankası başka bir telden, tek başına karar alamıyor;
bakanların her biri ayrı açıklamalar yapıyor. Gerçekten,
ekonomi güvenle tesis edilebilir; ekonominin gelişmesi, istenilen düzeye
sıçraması güven yoksa, güven ortamı yoksa mümkün değildir.
Yatırımcı, ithalatçı, ihracatçı eğer güvenmiyorsa
bu kutuplaşma da aynen ekonomi dünyasına da yansıyor demektir.
Şimdi, burada, dün Sayın
Cumhurbaşkanının bir açıklaması var, bunu söyleyerek
ekonomiye ilişkin aslında çok fazla tartışmamızın
gerekli olmadığı söyleyeceğim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkanım, uğultu var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
uğultuyu keselim lütfen, hatibin insicamını bozmayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Aynen
şöyle diyor Cumhurbaşkanı: Türkiyeyi teslim almak isteyenlerin
dövizi silah gibi kullandığını söyleyerek maruz
kaldığımız saldırıların bir de ekonomik
boyutu olduğunu artık herkes görüyor. Elinde silahı,
bombası olan terörist ile elinde doları, avrosu, faizi olan terörist
arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur. Yani, elinde
doları olan, eurosu olan herkes dün itibarıyla terörist ilan edildi.
Böylece, terörist sayısı milyonlarca kişi artarak Türkiye de bir
terör cenneti hâline gelmiş bulunuyor. Zaten, Türkiyede -ben geneli
üzerinde konuşma yaparken de söylemiştim- bir sabah
uyandığınızda terörist olarak uyanabilirsiniz, iktidar öyle
takdir eder. Öyle bir hâle geldik ki terörist olmak ile normal yurttaş
olmak arasında çok ince bir sınır var, her an diğer tarafta
değerlendirilebilirsiniz. Ekonomide de dolarları olanların terörist
ilan edildiği bir ülkede gülmek bile mümkün değil.
Cumhurbaşkanı, yaklaşık bir ay
önce, dolar 3,48deyken -aldığım notlara göre- herkesi
dolarını bozmaya davet etti. Bugün, dolar, son
baktığıma göre 3,80de ve hızla artıyor. Bu zararı
kim karşılayacak? Böyle bir çağrının
karşılığı var mı? Vatandaşa bu
çağrıyı yaparak ekonomi düzlüğe çıkamaz ve bununla
birlikte, aynı zamanda dolarını bozduranlar da büyük bir zarar
gördü.
Genel olarak gidişat iyi değil ve biz
önergenin lehinde olacağımızı, bütün değerlendirmelerin
araştırılmasını, ekonomik anlamda özellikle girdilerin
tespiti ve kara paranın ayrıntılarının
netleştirilmesi açısından önergeyi destekleyeceğimizi söylemek
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün, yeni bir
gelişme oldu: ÖSYM, son on beş yıl içinde yaptığı
tüm sınavlara Fetullahçı yapının müdahale etmiş
olabileceği iddiasıyla bir inceleme kararı verdi. Bu, çok yeni
bir gelişme ve burada, sadece bir şüphe var, bir tartışma
var fakat biz, ısrarla Vekillerimizle ilgili dosyaları
Fetullahçı savcılar hazırladı, fezlekeleri onlar
hazırladı. dememize rağmen, bu konuda kanun teklifi vermemize
rağmen hiçbir gelişme yok. Neden yok? Neden incelenmiyor şu anda
bu davalar? Gerçekten, bu davalardan müebbet hapis istenmesi hiç mi
vicdanımızı yaralamıyor ya da bir sorgulamaya sebep
olmuyor? Fetullahçıların kendileri hapiste ama şu anda konu
Halkların Demokratik Partisi olunca fikirleri iktidarda olmaya devam
ediyor, tıpkı 20 Mayısta bu Mecliste 3 partinin ortaklaşa
Meclise darbe ve dokunulmazlıkların kaldırılmasında
aynı imzayı atmaları gibi. Konu HDP olunca, konu
farklılıklar ve Kürt halkı olunca, maalesef partiler
arasındaki ayrım ortadan kalkıyor, Fetullahçılar ile AKP
iktidarı arasındaki ayrım da ortadan kalkıyor.
Bugün, Şırnak Milletvekilimiz Sayın
Ferhat Encuya ağırlaştırılmış müebbet
istendi. Neden biliyor musunuz? Tekme attığı için kaymakama.
Pardon, attığı iddiasıyla. Yusuf Yerkel, tekmeyi
milyonların gözünün önünde attı Somada, terfi ettirildi. Sayın
Ferhat Encu tekme attığı iddiasıyla müebbet hapis
isteniyor. Şimdi, burada biz böyle bir hukukun objektif, adil
olduğunu söyleyebilir miyiz?
Nursel Aydoğan, 2011 yılında
cezasızlıkla bitmesi gereken -dosyayı inceledim ve izledim- 6352
sayılı Yasa kapsamında olan konuşmalardan dolayı bugün
dört yıl sekiz ay ceza aldı yerel mahkemede. Hem de bir hafta önce
duruşması vardı, bir hafta sonra bugün karar açıklandı
ve kendisine ceza verildi.
Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ hakkında dün
yandaş medyada çarşaf çarşaf haberler vardı:
Yüksekdağa müebbet hapis istemi ne biliyor musunuz gerekçesi? Bu
iddianamenin ilgili bölümü, aynen okuyacağım:
şeklinde
açıklamada bulundu -orayı geçiyorum- PKK/KCK terör örgütü
yöneticilerinin sıklıkla dile getirdiği öz yönetimi,
özerkliki milletvekilli sıfatıyla kendi durumuna göre
gerçekleştirmeyi amaçladığı -burayı dikkatinize sunmak
istiyorum, kendi durumuna göre amaçlamış- ve mitingde konuşma
yaparak eyleme geçtiği belirtilen iki konuşması bir bütün olarak
değerlendirildiğinde şüphelinin PKK/KCK terör örgütünün Doğu
ve Güneydoğu Anadoluda özerklik ve sonrasında
bağımsızlık amaçlarını kendi durumuna göre
gerçekleştirmek için çalışma yürüttüğü, icra hareketlerinde
bulunduğu, bu nedenle eyleminin TCK 302/1 madde ve fıkrasındaki
suçu oluşturduğu neticesine varıldığı, bununla
birlikte buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- konuşmalarından sonra
cebir, şiddet, terör olayları gerçekleşmediği, bu nedenle
eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
oluşturabileceği düşünülmüştür. Bu, tam bir fecaat. Bunu
yazan savcı olamaz. Konuşmayı 302ye koyuyor, sonra diyor,
Vallahi bir şey de olmadı, üye olarak değerlendirin. Yani
talimatı yerine getirmek istemiş ama nasıl getireceğini de
garibim bilememiş, böyle bir iddianame hazırlamış.
Şimdi, nedir gerçekten? Biz parti olarak
programımızda öz yönetimi yazmışız, anayasa
taslağımızda mevcut, 7 Haziranda
çıktığımızda halkın karşısında öz
yönetim taleplerimizi ifade ettik ve biz gerçekten 6 milyon oy aldık, 80
milletvekilliğiyle buraya geldik. Peki, siz ne yaptınız iktidar
partisi? Başkanlığı söylediniz ve iktidardan düştünüz,
400 vekil istediniz, başkanlık savunusu yaptınız,
iktidardan düştünüz. Tek adam rejimini savunmak hak -şu anda Anayasa
görüşmeleri var- ama halkın kendi kendisini yönetmesini istemek, hem
de uluslararası değerlere göre, suç mu? Böyle bir ceza olabilir mi?
Şimdi, siz her gün meydanlarda dayatmayla başkanlığı
savunacaksınız, biz halk yönetimi diyeceğiz, halkın daha
fazla yönetime katılımı diyeceğiz ama bununla suç
işlediğimiz iddia edilecek ve müebbet hapis cezalarıyla tehdit
edileceğiz. Bize şu mu deniliyor: Öz yönetim isterseniz sizi
mahkemelerde süründürürüz. Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartının tarafıdır, Türkiye devleti de mi acaba bu
suçu işliyor? Böyle bir şey söylenebilir mi? Böyle bir garabet
olabilir mi? Diğer yandan, iddianamede KCK öz yönetimi savunuyor, sen de
savunuyorsun; o zaman sen de KCKlisin. Şimdi, biz şöyle desek:
IŞİD yıllardır Esadın devrilmesini istiyor, AKP
iktidarı da istiyor
IŞİD ve AKPyi
aynılaştırsak bu ne kadar kabul görür? Böyle bir şey
olabilir mi? O da isteyebilir, başka bir örgüt de isteyebilir; bunu böyle
bağdaştırmanın hukuk değerleriyle bir ilgisi asla
yoktur.
Bu savcılara ilişkin -sürem bitiyor-
şunu söylemek istiyorum: İddianamelerin ezici çoğunluğu
Fetullahçı savcılar tarafından hazırlanmış ve bu
yargılamaların arkasında duran iktidar partisi de bu
ortaklığını yargı zemininde devam ettirmektedir. Hiç
kimse Fetullahçıları terör örgütü olarak görüyoruz. demesin, bu
iddianamelerin tümü çöpe atılmak zorundadır. Bu iddianameleri
yazanlar eğer terör örgütü üyeliğinden cezaevindeyse o iddianamelerle
ceza verilemez. ÖSYMde tekrar inceleme yapmak kolay. Gelin bu dosyaları
mercek altına alalım.
Evet, bu, adalet tanrıçası ve bu terazi
gerçekten adaleti temsil eder, altındaki yılanlar da kötülüğü.
Siz bunu ters yüz ettiniz, adaleti yerle bir ettiniz ve hakikati öldürdünüz.
Bunu aynen şu hâle getirdiniz. Bu ülkede adalet terazisini bitirdiniz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada,
meydanlarda dayatmayla
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup önerisi
aleyhinde konuş.
BAŞKAN Grup önerisi aleyhinde ikinci ve son
söz, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Burada birkaç noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Meydanlarda dayatmayla tek adam rejimini anlattığımız ifade
ediliyor.
Değerli milletvekilleri, cereyan eden her
şey milletin gözü önünde gerçekleşir. Bu millet kendisine
dayatılan hiçbir şeyi şimdiye kadar kabul etmemiştir ve
reddetmiştir. Bu millete dayatmayla hiç kimse bir şey yaptıramaz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) 2010da
yaptınız, pişman oldunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ancak fikirlerinizi
anlatır ve milletin desteğini alarak bir şeyler
gerçekleştirmeye çalışırsınız. Bizler AK
PARTİ iktidarı olarak da şimdiye kadar politikamızı,
fikirlerimizi millete anlatmak suretiyle onların desteğini alıp
bugünlere kadar iktidarda kaldık.
Size göre tek adam rejimi olabilir ama bize göre bu,
tek adam rejimi değildir. Burada bir Anayasa değişikliği
yapılacak. İsminin ne olduğu ortada; Parlamentonun yetkilerinin
ne olacağı, güçler dengesinin nasıl olacağı,
yargının nasıl olacağı gayet iyi bir şekilde
anlatılmış ve açıklanmıştır. Egemenlik
eğer kayıtsız şartsız milletinse bunu milletin önüne
götürmekten de kimsenin imtina etmemesi gerekir.
Bakın, değerli milletvekilleri,
mahkemelerin yaptığı yargılamalarla alakalı, daha önce
burada ifade ettim, bizim, siyasetçiler olarak bir yorum yapmamız
doğru değil ve biz burada bir yorum yapmayacağız fakat
birkaç şeyi de hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Sırtını PYDye, PKKnın Suriye kolu olan PYDye, YPGye
dayayıp bunu meydanlarda ifade edenler bizler değildik. PKKnın
yaptığı terör değildir. diyen Figen Yüksekdağın
kendisidir. Canlı bomba eylemleriyle anne karnında altı
aylık çocukları katleden PKKlı teröristlerin
yaptığına Terör değildir. diyenler, bugün yargıyla
yüzleşmektedirler. Yargının vereceği kararı hepimiz
bekleyeceğiz ve bu karara hep beraber saygı duyacağız.
Aynı şekilde, bakın, burada,
değerli milletvekilleri, Sayın Hatip, 7 Haziran seçimlerinden önce
HDPnin Adana il temsilciliklerinde, ilçe temsilciliklerinde bir
saldırı düzenleniyor; 22 Mayıs, 20 Mayıs da olabilir. O
dönemde bu saldırıyla alakalı Hükûmet araştırma
yapıyor ve bu saldırıyı yapanların DHKP-Cli
teröristler olduğunu ifade ediyor. Sayın hatip o zaman açıklama
yapıyor, kendisi Adana Milletvekili. DHKP-C beklediğimiz,
düşündüğümüz bir adres değil. Kendileri zaten açıklama
yaptılar, bize desteklerini açıkladılar. Kendilerine
teşekkür ediyoruz. diyor. Değerli milletvekilleri, DHKP-C kim?
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Terör örgütü.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir terör örgütü. DHKP-C
terör örgütü, martın sonunda, Çağlayanda şehit Mehmet
Kirazı makam odasında katleden terör örgütüdür. Sayın
Beştaş bu açıklamasını ondan çok az süre sonra yapıyor
ve Hükûmetin bunu DHKP-Cli teröristlerin yaptığını ifade
etmesine rağmen kendisine teşekkür ediyor. Değerli
arkadaşlar, bizler siyasetçiyiz. Bizler terör örgütüne teşekkür
edersek onlar yüz bulurlar. Sizin onlara, saldırılarından
dolayı en sert eleştirileri yapmanız beklenir.
Bir diğeri: Her ne hikmetse, buraya çıkan
pek çok hatip illa Cumhurbaşkanına bir şey söyleyecek de Acaba
ben bir yere çıkar mıyım buradan söyleyince, basında yer
bulur muyum? Bir şey söylesem de Cumhurbaşkanına, acaba küçük punto
da olsa beni gazetenin bir kenarında bir köşesinde gösterirler mi?
saikiyle açıklamalar yapılıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Kişi
kendinden bilirmiş işi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Efendim,
Cumhurbaşkanı demiş ki: Her doları olan teröristtir.
Bakın, zorlama yorumlarla, zorlama açıklamalarla burada farklı
anlamlar çıkarmaya çalışmayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Okudum,
aynen okudum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanının ifade ettiği, kastettiği olay
şudur: Bakın, dünyanın pek çok ülkesinde dövizle manipülasyonlar
yapılıyor, manipülatif hareketlerle ülkelerin
bilançolarının, şirketlerin bilançolarının
bozulması noktasında para hareketleri bir şekilde tetikleniyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın burada ifade ettiği
şudur: Bu tip manipülatif hareketlerle ülkelerin bilançoları,
riskleri, o ülkedeki şirketlerin değerleri, yükümlülükleriyle
alakalı bilinçli ve kasıtlı şekilde manipülasyonlar
yapanlar ile elinde silah olanlar arasında bir fark yoktur. demiştir.
Yaptığı açıklama gayet ortadadır, gayet nettir.
Buradan zorlama bir şekilde farklı anlamlar çıkarmayı da
esefle karşıladığımızı ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, Merkez
Bankasının hesaplarındaki bu hata ve noksan kalemiyle
alakalı pek çok kez bu kürsüde araştırma önergeleri verildi veya
bununla alakalı açıklamalar, görüşmeler yapıldı. Daha
önce de bunları biz ifade ettik. Fakat bununla alakalı böyle bir
araştırmaya yer olmadığını düşünüyoruz.
Meclisin yoğun bir gündemi var,
tartıştığımız önemli konular var. Bu
konuların müzakere edilmesi, tartışılması ve milletin
beklentilerinin karşılanması açısından
yapacağımız yasal düzenlemelerden dolayı bu önergenin
aleyhinde olacağımızı ifade etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) İsmimi de anarak açıkça sataştı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Evet, sataştım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sataştım. diyor zaten.
BAŞKAN İki dakika
süreyle sataşmadan söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
14.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani ben şunu
söyleyeyim sadece: Niye en çok Cumhurbaşkanına cevap veriyoruz?
Çünkü, Türkiyede en çok konuşan o, hiçbir siyasetçi onun kadar
konuşmuyor. Ekonomiden siyasete, tarımdan ekolojiye, diplomasiden
dış ilişkilere her konuda konuşuyor. E siyaset yapma
hakkı olmadığı için bu kadar konuştuğundan biz de
cevap veriyoruz. Haber olmayacağımızı biliyoruz çünkü
bizzat iktidarın ve Cumhurbaşkanlığının
talimatıyla HDPnin yazılması, çizilmesi ve
konuşturulması yasaklanmış vaziyette, diğerleri de
cezaevine kapatılmış vaziyette.
Dayatmayla başkanlık meselesinde de dün
burada İstanbul milletvekilimizin futbol üzerinden bir kurgusu vardı,
onu çok beğendim. Futbolla aram hiç yoktur, o kurguya atıfta
bulunuyorum. Hani Kaleciyi bağlarsınız, hakemi
tutarsınız, sonra boş kaleye gol atarsınız Gol
dersiniz. demişti ya gerçekten, Demirtaşı,
Yüksekdağı cezaevine koyun, 75 belediye başkanını
tutuklayın, milletvekilleri cezaevinde olsun, her gün yöneticilerimiz
operasyona uğrasın, biz tek bir televizyona çıkamayalım,
basın bize kapalı olsun, tek bir basın
açıklamasını sokakta yapamayalım, bunun adı dayatma
değil öyle mi? Demokratik hak ve özgürlükleri eşit
kullanıyoruz! Yok böyle bir şey. Buna halk da inanmıyor. Sadece
gülümsüyoruz, her şey sizden yana.
Bir de şunu söyleyeyim: Şu anda Cemil
Barlas A Haberin baş yorumcusu yanılmıyorsam, kendisi Kobani döneminde
şunu demişti: Ben Kobanide IŞİDliyim. A Haberin kime
seslendiğini söylememe gerek yok sanırım.
DHKP-C meselesini de ne zaman söyleyeceksiniz diye
merak ediyordum, nihayet buldunuz. Ben orada, Adana il örgütümüze
IŞİDlilerin yaptığı saldırıda
IŞİDlileri kaçıran iktidara seslenmiştim -hâlâ dosya
açık- ve bize destek, dayanışma gösteren herkese teşekkür
ettiğimi söylemiştim ama iktidar medyası istediği gibi
yorumluyor.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak ve arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer
alan ve kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net
hata ve noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü
artışların sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
III
.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN Oylamadan önce
bir yoklama talebi var, önce bu talebi karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın
Yılmaz, Sayın Bayraktutan, Sayın Tanal, Sayın Karadeniz,
Sayın Tarhan, Sayın Zeybek, Sayın Erkek, Sayın
Yıldız, Sayın Şeker, Sayın Tümer, Sayın Budak,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Demirtaş, Sayın
Yalım, Sayın Türkmen, Sayın Arslan, Sayın Özdiş,
Sayın Akaydın, Sayın Erdem, Sayın Durmaz.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 23/3/2016 tarihinde Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak ve arkadaşları tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yayımlanan ödemeler dengesi verilerinde yer
alan ve kaynağı belirsiz para girişlerinin izlendiği net
hata ve noksan hesabında son dönemde yaşanan olağanüstü
artışların sebebinin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Ocak 2017
Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 446)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 447 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin görüşmeleri
tamamlanmıştı.
Şimdi 9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9-
2709 sayılı Kanunun 105 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
E. Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu
MADDE 105- Cumhurbaşkanı hakkında, bir
suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle
soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay
içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli
oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi
halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona
verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri
adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme
suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından
soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten
raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar.
Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir
aylık yeni ve kesin bir süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği
tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır,
dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda
görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. Yüce Divan
yargılaması üç ay içinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa
bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu
sürede kesin olarak tamamlanır.
Hakkında soruşturma açılmasına
karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen
Cumhurbaşkanının görevi sona erer.
Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu
sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu
madde hükmü uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Celal Adana aittir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Adan, süreniz on dakikadır.
Lütfen süreye riayet edelim çünkü uzatmaları
vermiyoruz mutabakat metnine göre.
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Özellikle, bu maddeyle ilgili düşüncelerimi
ifade etmek üzere bazı bilgi notlarını değerlendirirken,
iki gündür Meclisteki birtakım gelişmeleri görünce üzüldüğümü
ifade etmek istiyorum.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
Cevdet Kerim İncedayı, önemli bir Cumhuriyet Halk Partilidir,
Bakandır, Meclis Başkan Vekilidir; 1950 seçimleri öncesi bir
konuşma yapar, der ki: Eğer biz jandarmayla ilgili tedbirler
almazsak Memolar iktidara gelir. Jandarma tedbirlerine başvurarak halka
gitme iradesini ikinci plana iten Cumhuriyet Halk Partisi geleneğini,
bugün halka gidilmesi konusunda irade ortaya koyan Milliyetçi Hareket Partisine
karşı acımasız kullandığı ifadelerden
dolayı -kendilerini- kınıyorum.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi, gücünü Türk
milletinden alan, meşruiyetini milletimizden alarak düşüncelerini
belirleyen bir büyük siyaset geleneğinin kurumsallaşmış
şeklidir. Milliyetçi Hareket Partisi, menfaatleri uğruna hiçbir
gelişmenin altına imza koymaz. Bir örnek olması
bakımından sizinle paylaşmak istiyorum: 7 Haziran, Türkiye'nin
önüne bir iklim çıkarmıştır, iktidar iklimi
çıkarmıştır. O gün bugün, Türk Silahlı Kuvvetlerini
bölen, Meclisi bombalayan, askerin polisi, polisin askeri vurduğu bir
iradeye öncülük yapmış olan FETÖ, bir organizasyon peşindeydi.
Bu organizasyon, Cumhuriyet Halk Partisi, Kandil merkezli siyaseti belirleyen
belli bir siyasi organizasyon ve Milliyetçi Hareket Partisi iktidarı
peşindeydi. Bu iktidarda o kadar büyük ısrarcıydılar ki
Başbakanlığı teklif ettiler Milliyetçi Hareket Partisine.
Evet, bugün o koalisyon teşekkül etmiş olsaydı FETÖ ve Sizi
tükürükleriyle boğar PKK. diyen milletvekillerinin desteğiyle
kurulmuş olan bir siyasal iktidarın Türkiyede açacağı
tahribatı anlatmakta -emin olun- kelimelerin yetmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, meşruluğunu Türk
milletinden aldığı bir iradeyle siyaset yapan, o siyasetin
meşruluk merkezidir. Türkiyede şu anda Milliyetçi Hareket Partisinin
esas önemli olan varlığı Türk milleti adına bir
meşruluk karargâhıdır. Dolayısıyla, 15 Temmuzdan sonra
Türkiye'nin karşılaştığı olayları dün
değerli konuşmacımız Semih Yalçın Bey gayet güzel bir
şekilde anlattı.
Ben buradan çıktıktan sonra Mersinimizin
Milletvekili Baki Beyle birlikte arşive gittim. 7 Haziranda, 7 Haziran
öncesi Türkiyede neler tartışılıyordu? Üniter
yapının tartışıldığı, T.C.nin
Anayasadan çıkarıldığı, Türk kimliğinin
tartışıldığı bir Türkiye. Oysa, Milliyetçi
Hareket Partisinin ortaya koyduğu temel değerler ve bugün takdirle
karşıladığımız Adalet ve Kalkınma Partisinin
de ortaya koyduğu irade örtüşmekte, bugün Türkiye'nin
varlığını tehdit eden unsurlara karşı Milliyetçi
Hareket Partisinin dün dillendirdiği, bugün iktidar tarafından kabul
edilen öngörüleriyle Türkiye mesafe almakta.
Türkiyede iki yüzlü bir demokrasi
anlayışı var. Bu iki yüzlü demokrasi anlayışına
öncülük yapanlar kendilerini gözden geçirmelidirler. Keşke 1960
yılında bir memleket evladı idam sehpasına gidilip
cellatlar tarafından hayatına kastedildiğinde Cumhuriyet Halk
Partisi kapansaydı. Keşke 1971 12 Martta demokrasi için mücadele
verilseydi. 1980 askerî darbesi, darbeler, bütün bunlar Türkiye'nin
karanlığa gömüldüğü, bütün karanlık işlerin
çevrildiği, milletimizin hayatında önemli sayılacak, milletimizi
geri götüren kararlara dönüşmüştür.
İki yüzlü demokrasi
Milliyetçi Hareket
Partisi, bugün duruşu itibarıyla dünden bugüne millet iradesinin
meşruluğu konusunda her zaman, her zaman çok büyük bir şekilde
irade ortaya koymuştur. Bakınız, cumhuriyet tarihinde
milletimizin en büyük sıkıntı çekeceği önümüzdeki günlerde
o meseleyi gündeme getirdikleri için çocukları adına da utanç
duyulacak 367 dayatması. 367 dayatmasını elinin tersiyle iterek
Meclise girip demokrasinin önünü açan da Milliyetçi Hareket Partisi. O gün de
Milliyetçi Hareket Partisine yönelik çok acımasız iftiralarda
bulunuldu ama Milliyetçi Hareket Partisi, milletin meşru
iktidarının alacağı kararları güçlendirmek ve millet
iradesinin yanında yer almak konusunda kimseye danışmak
mecburiyetinde değildir. Çünkü, bu Türk devleti, bugün
yaşadığımız ezanı hür, bayrağı hür Türk
devleti, Mustafa Kemalin öncülüğünde, oradan buradan talimatlar alarak
değil, Samsunda, Anadoluda Türk milletiyle buluşarak kuruldu.
Elbette, Milliyetçi Hareket Partisi temel düşüncelerini milletimizin
irfanından, milletimizin gerçeğinden alarak tahlil edecektir. Birinci
seçilmiş bir siyasi partinin önüne 367 garabetini koyup halka gitmeye
öncülük yapılacak, halkın seçtiği Cumhurbaşkanını
tekrar meşru zemine çekecek bir düzenlemede Vatan elden gidiyor. diye bağırılacak;
ben uzun yıllardır siyaset yapıyorum, değerli
milletvekilleri, rahmetli Turgut Özal Cumhurbaşkanıydı,
hanımı İstanbul İl Başkanı oldu, Mesut
Yılmaz Başbakan oldu; Süleyman Demirel, rahmetli, Doğru Yol
Partisindeydi, Tansu Çillerle itilafa girdiler, Doğru Yol Partisini
böldüler yani Ahmet Necdet Sezerin, Süleyman Demirelin, Turgut Özalın
hayatını alın önünüze koyun, tarafsızlığı
mercekle arasanız bulamazsınız.
Dolayısıyla, Adalet ve Kalkınma
Partisinin getirdiği öneri, Milliyetçi Hareket Partisinin de çok
sağlıklı bir şekilde dönüşmesine öncülük
yaptığı bu Anayasa taslağı, sonuçta, milletten güç
alarak karara dönüşecek bir olaydır. Dolayısıyla, millete
gitmesi konusunda oluşmuş olan iradeyi ikinci plana iterek, vatan,
millet ve Atatürk adına, cumhuriyet adına endişeleri Milliyetçi
Hareket Partisini suçlayarak ifade etmek, emin olun, ziyadesiyle beni
üzmüştür. Siz bir dönem -biraz daha fazla üzmemek için söylüyorum- FETÖ,
PKK ve CHP ekseninde bir MHPnin oluşturacağı siyasal iktidara
öncülük yapacaksınız
O zaman hem PKKnın hem FETÖnün
farkına varan ve milletin temel iradesiyle çatışan bu iradeyi
Başbakanlığa rağmen elinin tersiyle iten Milliyetçi Hareket
Partisini Menfaatleri doğrultusunda iş tutuyor. diye izah etmek son
derece yanlıştır.
Değerli milletvekilleri, Kurtuluş
Savaşının olağanüstü şartlarında hazırlanan
ve millî devleti kuran 1921 Anayasasında, Teşkilat-ı Esasiye
Kanununun ilk düzenlemesinde devlet başkanlığı yani
Cumhurbaşkanlığı makamı yoktur. Cumhuriyetin
ilanından sonra, 1923te Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin
birliğini temsil etmek üzere Cumhurbaşkanlığı
makamı oluşturulmuştur. Bilindiği gibi, cumhuriyet dönemi
anayasaların tamamında Cumhurbaşkanları sorumsuz
kılınmıştır. 1982 Anayasasındaki mevcut
düzenlemede Cumhurbaşkanları siyaseten olduğu kadar cezai
takipten muaf ve sorumsuzdur. Cumhurbaşkanı, Anayasanın
105inci maddesindeki düzenlemeye göre ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üye tam sayısının en az dörtte 3ünün oyuyla yani 413 kabul
oyuyla Yüce Divana vatana ihanet suçlamasıyla sevk edilebilir.
Sorumsuzluktaki bu abartılı şekil hayatın her alanına,
hatta Ceza Muhakemesi Kanununa bile sirayet etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Komisyon üyelerine teşekkür ediyorum. Milliyetçi
Hareket Partisinin bu konuda getirmiş olduğu önerilerinin
tamamını kabul ettiler. Hem Anayasamızın mevcut hâlinde
hem de teklif metninde Cumhurbaşkanı için Sadece vatana ihanet suçu
ile cezalandırılır. maddesine Her türlü suçtan
cezalandırılır. maddesi tarafımızdan getirilmiş,
Adalet ve Kalkınma Partisi de kabul etmiştir. Ayrıca, Yüce
Divana sevki konusunda oranlardaki abartıyı ikinci plana iten
düşüncemize itibar edildi, kendilerine teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi 1992de aralarımızda değerli hukukçular
var- vatana ihanet suçu zaten ortadan kaldırılmış idi yani
Cumhurbaşkanı yargılanamıyordu esasında.
Değişik birtakım yorumlar var ama bu meselede, bugünkü sisteme
göre, Cumhurbaşkanını yargılamak konusunda 1982
Anayasasının da önüne geçen, çok tutarlı, çok
mantıklı bir süreç başlatılmıştır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanı sorgulandığı dönemde de
karar alma yeteneği elinden alınmıştır.
Cumhurbaşkanı suçlandığı ve cezaya dönüştüğü
zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla) Ahmetçiğim, bir dakika
BAŞKAN Sayın Adan, size ve diğer
gruplara da o zaman birer dakika ek süre vereyim bu madde üzerinde.
Bir dakikada toparlayın lütfen.
Buyurun.
CELAL ADAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Dolayısıyla, Türkiye'nin çimentosu olan,
varlığını, gücünü Türk milletinden alan, Türk
milliyetçiliği fikrinin karargâhı olan Milliyetçi Hareket Partisinin
dokunduğu hiçbir yerde ihanet bulmak mümkün değildir.
Milletimize hayırlı olsun temennisiyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Adan,
kendisine yönelik söz talep edeceğimi zannetmiş olabilir, onun
konuşmasıyla ilgili bir şey söylemeyeceğim.
BAŞKAN Evet, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzükün 57nci maddesine göre Başkan tereddüde
düşerse yoklama yapar. hükmü yer almaktadır, o takdir sizindir.
Ancak, bütün -geriye dönük- birleşimlerin açılmasında oturumu
yöneten Başkan Toplantı yeter sayımız vardır, falanca
birleşimi açıyorum. ya da Falanca birleşimi açıyorum,
toplantı yeter sayımız vardır. der. Bir baktı
arkadaşlar, geriye dönük bu hep böyle olmuş. Bugün, siz, bu Meclisi
bu ifadeyi kullanmadan açtınız. Bir art niyet aramıyorum ancak
ciddi bir usul hatası olarak bunu değerlendirmek mümkün. Bu
bakımdan, takdir ederseniz grupların da mutlaka bu konuda
söyleyecekleri vardır, bir usul tartışmasını
açalım.
BAŞKAN Sayın Altay, bir saniye, siz
konuşmak istiyorsunuz, ben anlamadım, bahane arıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok
BAŞKAN Hayır yani şimdi
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama şimdi
bana sataştınız, şimdi sataştınız.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Altay, tamam
ben
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Olmaz, olmaz.
Sayın Altay, lütfen, tahrik ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama şimdi
sataştı.
BAŞKAN Tamam, buyurun, ben size
sataşmadan iki dakika süre veriyorum; ben size sataştım, buyurun
iki dakika süre veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, sataşmayı
BAŞKAN Sayın Altay, bakın, usul
tartışması açmam, usul tartışmasını bu
konuda açmam mümkün değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neden?
BAŞKAN Bakın, şurada Tereddüde
düşerse yoklama yapar. diyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki.
BAŞKAN E, yoklama yapmadığıma
göre tereddüde düşmemişim demektir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, eyvallah.
BAŞKAN Bunun tutanaklara geçmesinin ya da
geçmemesinin
Gündemi devam ettirmişsem bu kurucu bir unsur ya da
olması zorunlu olan bir unsur değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakın
BAŞKAN Bu konuda zaten eğer gündeme
geçmişsem demek ki tereddüde düşmemişim, var
saymışım
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var.
BAŞKAN
kaldığımız yerden
devam etmişiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İyi, onu ben
de söyledim.
BAŞKAN Sayın Altay, ben size
sataştım, lütfen buyurun sataşmadan dolayı iki dakika süre
vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
şöyle: Ama geriye dönük bir tane bulamazsınız. Toplantı
yeter sayısı vardır. denilmeden açılmış bir tane
oturum varsa ben özür dileyeceğim. Bu yok.
BAŞKAN Sayın Altay, İç Tüzükün
neresinde var bu? Biz İç Tüzüke göre
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi bu
Meclisteki
BAŞKAN - Amir olan İç Tüzük.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzükün
neresinde Yoklama için üç dakika verilir ya da iki dakika verilir ya da
beş dakika verilir. der?
BAŞKAN Bunlar Başkanın takdirinde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Uygulama var.
BAŞKAN Yani sizin okuduğunuz 57nci
madde de Başkanının takdirinde, yoklama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Ya ben size sataştım,
lütfen, az önce çok ciddi sataştım.
Buyurun sataşmadan dolayı iki dakika söz
veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben meramımı
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay, istirham
ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki, ben,
İç Tüzükün amir hükmüne uygun olarak sözümü -biliyorsunuz bir
milletvekili sözünü devredebilir- devredebilir miyim? Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Ama benim o zaman grubunuza
sataşmam lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olmaz, olmaz o.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya çık sen
yönet şurayı ya.
BAŞKAN Bir saniye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz böyle bir
şey ya, Allah Allah ya!
BAŞKAN Bir saniye
Ben o zaman sizin grubunuza sataşmış
olayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
İki dakika süre veriyorum grup adına.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
Sayın Başkan, usule aykırı bir hareket yapıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hatip kürsüde.
BAŞKAN Bir saniye, hatibi kürsüye davet
ettim, Sayın Elitaş, lütfen müdahale etmeyin. Bir saniye
Buyurun Sayın Tanal.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
toplantı yeter sayısı olmadan Türkiye Büyük Millet Meclisini
açmanın bir İç Tüzük ve Anayasa ihlali olduğuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Sayın Meclis Başkan Vekili, pazartesinden
itibaren biz Anayasa çalışmalarına başladık. Pazartesi
günü açılan birleşim 53üncü Birleşim Toplantı yeter
sayısı vardır. Aynı şekilde, 54üncü Birleşim
Salı günü Toplantı yeter sayısı vardır. Aynı
şekilde, Çarşamba günü 55inci Birleşim Toplantı yeter
sayısı vardır. Aynı şekilde, Perşembe günü
56ncı Birleşim Toplantı yeter sayısı vardır.
Bugün açılan birleşim 57nci Birleşimdir ve 57nci
Birleşimde aynen tutanak şu şekildedir: 57nci Birleşimi
açıyorum. Aytuğ Atıcı söze başladı. Sayın
Başkan
diyor. Bugünkü toplantının
açılışında Toplantı yeter sayısı
vardır. diyorsanız, bilimsel anlamda, burada tüm kamera
kayıtları var, kamera kayıtlarında kaç tane milletvekilinin
burada bulunduğu açık ve nettir Sayın Başkan. Toplantı
yeter sayısı olmadan Türkiye Büyük Millet Meclisini açmak fiilî bir
İç Tüzük ihlalidir ve aynı zamanda bir Anayasa ihlalidir. Anayasamıza
göre toplantı yeter sayısı 184 olmadan Türkiye Büyük Millet
Meclisini açmanız fiilî bir Anayasa ihlalidir. Biz bununla ilgili olarak
önerge oylamasında toplantı yeter sayısı istedik, bununla
da tescillendirdik bunu; toplantı yeter sayısı olmadığı
için, 184 kişi bulunmadığı için on beş dakika da ara
verildi. Onun için yani ilk açıldığında toplantı yeter
sayısı olmadığı için ikinci seferde de biz önergede
toplantı yeter sayısı istediğimizden dolayı
bulunmadığı için Meclisin şu anda fiilen kapanmış
olması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Çünkü toplantı yeter
sayısı 2 sefer üst üste olmazsa Meclis kapanır. Şu anda
Anayasayı tartışmamız, buna geçmemiz fiilî anlamda hem
İç Tüzük ihlali hem Anayasa ihlalidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Tanal, aslında grup başkan vekili siz olmalısınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
İç Tüzük çok açık.
Açtığımda vardı, sonra siz isteyene kadar arkadaşlar
bir yerlere gitti, daha sonra tekrar geldiler.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertana aittir.
Buyurun Sayın Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuşmak için söz
aldığım madde, Anayasanın 105inci maddesini düzenleyen
kısma ilişkindir. Bu, Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğunu düzenleyen bir maddedir.
Her ne kadar madde Cumhurbaşkanının
işlediği bir suç hakkında soruşturma
açılmasını ve Yüce Divana sevki hususunu düzenlemiş ise de
bu maddenin içeriği ve teklifteki diğer düzenlemeler hep birlikte
değerlendirildiğinde açıkça ortaya çıkan durum,
Cumhurbaşkanının ömür boyu cezasızlık
zırhına büründürüldüğüdür. Teklifi savunanların kamuoyuna
ve bizlere anlatımları Sorumsuzluk vardı. Biz bir yargı
yolunu açıyoruz. şeklindedir. Ancak, bu anlatımlar, ne
yazık ki fiilen mümkün olmayan bir durumu anlatarak gerçeği
yansıtmamaktadır.
OHAL koşullarında hiç kimsenin
konuşamadığı, fikirlerini serbestçe beyan edemediği,
serbest tartışma ve tercihlerin ortaya
çıkamadığı, her kesimin susturulduğu,
dolayısıyla anayasal kamuoyunun da olmadığı bir
ortamda böylesi bir Anayasa değişikliği teklifinin bir dayatma
olduğunu, geleceğimizin belirsizleştiğini ve
karanlığın koyulaştığını her
fırsatta dile getirdik. Hâl bu iken olası seçim de, tercih de bir
uzlaşma zemini yaratamayacaktır. Tam aksine, tahakkümü, krizleri ve
darbe kliklerini sürekli işler hâlde tutacaktır. Tüm toplumu böylesi
bir tehlikeye atmak, iktidar olma sorumluluğunu yerine getirmemekle
aynı anlama geliyor. Doğrusu, bir yılı aşkın bir
süredir yaşadığımız kaos ve krizler, patlayan bombalar
eşliğindeki hayat, şu an getirilmek istenen rejimin
provasıydı. Öyle ya, sürekli olarak Fiilî durumu hukuki duruma
uydurmamız gerekirdi. diyerek itiraflarda bulunuyorsunuz.
Sayın Erdoğanın İsteseniz de
istemeseniz de rejim değişmiştir. dediği günden beri bu
rejimin altyapısı kuruluyordu. OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle
de yönetim tarzı, toplumsal zeminin aleyhe işlemesini engelleyecek
bir tarzla ustaca yürütüldü ve hâlâ yürütülmeye devam ediyor. Öyle görünüyor ki
tüm toplumumuzu derin bir karanlık bekliyor çünkü bu teklifin hiçbir
yerinde en ufak bir gün ışığı dahi görünmemektedir.
Teklif savunucuları, Hukukun üstünlüğü., Cumhuriyet rejimi hâlâ
duruyor., Meclisin kapısına kilit mi vurduk?, Yerli ve millî.,
Son derece demokratik., Daha hızlı karar almamıza vesile
olacak. gibi anlatma çabası içerisindedirler. Bu, bir çabadır. Evet,
ama ne kadar zorlandığınızı çok iyi görüyoruz.
Anlatamıyorsunuz. Toplum gerçeğini doğru teşhis
edememişsiniz. İçinde millet yok. Özü itibarıyla, Meclis
çalışmıyor çünkü halkın hesap sorabileceği
mekanizmaları elinden alıyorsunuz. Daha rejimin adını bile
koyamadınız; birileri başkanlık diyor, birileri
yarı başkanlık diyor, birileri Türk tipi başkanlık
diyor, birileri de Son derece demokratik. diyor. Hiçbirinin
olmadığını biliyoruz. Örneğin, bu, bir
başkanlık rejimi değildir, hiçbir başkanlık rejimine
benzemiyor.
Dün Sayın Burhan Kuzu burada Amerika
başkanlık tipini anlattı. Anladığımız o ki
referans alınan model Amerika tipi başkanlık modeli ama hiçbir
şekilde ona benzemiyor. Eğer alınan referans o modelse onu
tartışalım o zaman. Bu teklifteki modelle uzaktan yakından
alakası yok. Neresini referans aldınız, doğrusu merak
ediyorum.
Örneğin, Amerikada başkan asla
Kandırıldım, yüce milletim beni affetsin. diyemez, yüce
mahkemenin huzuruna çıkmak zorundadır ve kararı da yüce
mahkemeler verir. Yine, Amerikada kuvvetler ayrılığı çok
daha kesin bir şekilde ayrıdır, yargı
bağımsızlığı çok nettir. Hiçbir yargıç
başkan içeri girdi diye ayağa kalkıp önünü ilikleme
çabasına girişmez, hiçbir yargıç başkanla çay toplamaya
gitmez, asla o fotoğrafı vermez. Bu teklifte ise yürütmenin
tamamı, yasamanın büyük çoğunluğu, yargının
tamamı ve devlete ait bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
hepsi başkan eliyle dizayn ediliyor. Bir seçim öngörüldüğü için
adına demokratik diyorsanız eğer bu demokratik olmuyor.
Bunun içerisinde, hiçbir yerinde millet hesap
soramıyor, en az beş yıla kadar hiçbir şey soramıyor.
Savaş kararı alınsa örneğin, millet Niye savaşa
giriyoruz? diye soru sorabilecek durumda değil. Ha, beğenmediyse
değiştirmek için seçimi beklemek zorundadır. O da hangi ortamda
nasıl seçim yapılabileceği belli değil. Milletin
hakemliğine sandığa gidip oy vermek şeklinde bir işlev
yüklenmiş sadece. Beğenmediğini sandıkta görevden alacak.
diyorsunuz, Milletten korkmayın. diyorsunuz. Ama böyle söyleyerek
aslında milletin oylarına çok ciddi anlamda
saygısızlık etmiş oluyorsunuz. Millet yönetimde söz sahibi
değilse, hesap soramıyorsa en az beş yıla kadar mahkûm mu
olacak kendi eliyle? Böyle bir mantık olamaz.
İddianız, başkanlık sistemi ya
da hiçbir yerde örneği olmayan Cumhurbaşkanlığı
modeliyken içerik ve kurgu sınırsız, yürütme yetkilerinin bir
kişide olduğu, o kişinin de asla yargılanamayacağı,
hesap vermeyeceği bir erkler birliği rejimidir. Bırakın
denetimi, bu yeni rejimde ya da modelde -adına her ne diyorsanız-
soru bile soramayacak Parlamento üyeleri. Normalde yürütmenin başı
olan Başbakana soru sorabiliyorken bu yeni rejimde hiçbir soru sorma
hakkı bile yok.
İşte tarif, tanım, gerekçe ve düzenlemelere
hep birlikte baktığımızda, neden bir isim
bulamadığınızı aslında anlayabiliyorum.
Söyleyemediğiniz, bu özelliklerin tek bir ismi var, onu da tüm dünya
diktatörlük olarak tanımlıyor, henüz başka bir kavram
bulunamadı. Bence teklif savunucuları da artık demokrasi ya da
hukuk devleti ilkesiyle açıklamaya çalışmamalı, adına
doğrudan diktatörlük demeli ve bu isim telaşından da
kurtulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, devlet
başkanının sorumsuzluğunun temelinde yetkilerinin sembolik
oluşu ya da doğrudan yetkisiz oluşu yatmaktadır. Doğal
olarak da yetkisi yoksa sorumluluğunun da olmayacağı kabul
edilir ve bu makamın tarafsız davranacağı ve
tarafsızlığı sembolize ettiği kabul edilir,
düşünülür; böylece devlet organları arasında bir hakem
fonksiyonunu görebileceği varsayılır. Böylesi bir iç denge
formülüyle cezai sorumluluğunun olmayacağı
anlaşılabilir. Tek istisnası vatana ihanet meselesidir ki bu
durumda da yine nitelikli çoğunlukla ancak Yüce Divana sevki
öngörülmüş durumdadır. Sorumluluk doğuran işlemlerde devlet
başkanının bir bakanla birlikte imzası vardır, o bakan
sorumlu tutulur. Bu mekanizma, tamamen, devlet başkanına yetki
verilmemesi, icracı olmaması hâlinde sağlanmış ve
tarafsızlık sıfatını garanti eden bir
mekanizmadır ve yine, tüm hâller sadece ve sadece göreviyle ilgili
hususlar içindir.
Bu teklifle, birinci olarak, Bir suç
işlediği iddiasıyla yargı yolu açılıyor. dense
de bu düzenleme sadece şeklîdir, fiilen uygulama imkânı yok ve
Cumhurbaşkanına ömür boyu cezasızlık zırhı
getiren bir düzenlemedir. Şöyle ki: Milletvekili sayısının
600 olacağı varsayımında 301 milletvekiliyle
soruşturma istenebilecek, 360 milletvekiliyle soruşturma
açılmasına karar verilebilecek ve 400 milletvekiliyle Yüce Divana
sevk kararı çıkabilecek. Meclis ve Cumhurbaşkanının
aynı seçim kampanyasında, aynı günde seçildiği, başkan
adayının aynı zamanda siyasi partinin genel başkanı da
olabileceği ve tüm milletvekili adaylarını kendisinin belirlediği
bir yasama organı profilinde bu sayılara asla
ulaşılamayacağını aslında hepimiz biliyoruz,
sizler de biliyorsunuz.
İkinci olarak: Göreviyle ilgili veya şahsi
suçlar arasında bir ayrım belirtilmediği gibi, görev
sonrasında da aynı madde hükmünün uygulanacağı belirtilerek
ömür boyu bu zırhla koruma altına alınmıştır.
Oysa yetki varsa yetki oranında sorumluluk da olmalıdır. Öte
yandan, çağdaş ceza hukuku doktrininde devlet
başkanlarının kişisel suçları açısından
sorumlu olacakları konusunda hemen hemen söz birliği vardır.
Üçüncü olarak: Teklifin geneliyle önerilen kuvvetler
mekanizmasına baktığımızda, yüksek yargı
organları üyelerinin büyük çoğunluğunu
Cumhurbaşkanının atayacak olması gerçeğiyle, bu
gerçekle birlikte değerlendirildiğinde Cumhurbaşkanına
yargı yolunun açıldığı iddiasının ne kadar
temelsiz ve asılsız olduğu çok net bir biçimde ortaya
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biz HDP olarak, bu
rejim ilk dillendirildiği andan beri karşısında duran
yegâne partiyiz. Biz hayır demeye 7 Haziran evvelinde
başladık, o zamandan beri hayır diyoruz, şimdi de Hayır.
diyoruz; OHALe hayır diyoruz, haksız tutuklamalara hayır diyoruz,
işkenceye hayır diyoruz, yaşam hakkı ihlallerine
hayır diyoruz ve diyeceğiz. Türkiye topraklarının gerçek
rengine büründüğü, Türkü ile Kürtü ile Alevisi, Sünnisi,
Müslümanı, Hristiyanı, hangi inanca sahipse herkesin adil ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bütün farklılıklarıyla bu topraklarda
bütün insanların adil ve eşit yaşayacağı bir anayasa
yapılacağına inancım tamdır. Bir gün o anayasayı
hep birlikte yapacağımıza inanıyorum ve o güne kadar da tüm
yasaklara ve hepimizi tehdit eden tüm dayatmalara hayır diyeceğiz,
sizleri de hayıra davet ediyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi gruplar adına üçüncü söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutana
aittir.
Sayın Bayraktutan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 447 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddedeki temel argüman, temel sorun,
Anayasanın 105inci maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanının
cezai sorumluluğuna ilişkin ilke. Burada, mevcut teklifle getirilmek
istenen talep şu: Diyoruz ki, burada mevcut milletvekillerinin salt
çoğunluğuyla yani -600 yapıyorsunuz, o maddede bir
değişiklik yaptınız, milletvekili sayısını
600e getiriyorsunuz- 301le Cumhurbaşkanı hakkında
soruşturma açılmasını talep ediyorsunuz ve hemen bunun
arkasından, mevcut Meclis 5/3 çoğunlukla yani 360 milletvekiliyle
soruşturma açılmasına karar veriyor Cumhurbaşkanı
hakkında eğer bir suç istinadı varsa. Arkasından da üçte 2
çoğunlukla, 400 milletvekiliyle, Cumhurbaşkanının
yargılanmasını talep ediyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bunun karşılığı olan, bugün
değiştirmek istediğiniz sistemde bakanların ve Başbakanın
yargılanmasıyla alakalı, İç Tüzükün 103üncü maddesi ve
107nci maddesinde Başbakanın ve bakanların nasıl
yargılanacağına, soruşturma izinlerinin nasıl
verileceğine ilişkin hükümler var. Bunlar da gayret açık bir
şekilde belirtilmiş. 550 milletvekilinin olduğu bir
Parlamentoda, onda 1 üyenin verebileceği bir şeyle, talep üzerine,
hemen arkasından yapılacak soruşturma usullerinin çerçevesinde,
salt çoğunlukla bir bakan Yüce Divana gönderilebiliyor değerli arkadaşlarım.
Yine, mevcut Anayasada değiştirilmesi
talep edilen 105inci maddenin şu andaki hükmündeyse
Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tam sayısının 1/3ü ve onun arkasından da
dörtte 3 çoğunlukla ancak vatana ihanetten yargılanabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, muhtemelen
eğer bu geçer, halk önüne giderse veya halk önüne gittiği zaman,
şu anda televizyonlarda birçok kere bahsettiğiniz gibi, en önemli
argümanınız şu. Diyorsunuz ki: Cumhurbaşkanı daha
önce sadece vatana ihanetten yargılanıyordu. Bu şekilde bir düzenlemeyi
biz getirdik Parlamentoya. Parlamentodan eğer geçerse halka diyeceksiniz
ki: Cumhurbaşkanı bunun dışındaki suçlardan da
yargılanabilir. Böyle bir şeyi ortaya koyabilirsiniz diye tahmin
ediyorum. Buna ilişkin temel argümanlarımızı ortaya
koyacağız.
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyi
getiriyorken Cumhurbaşkanının kişisel suçları ile
görev suçları arasındaki ayrımı yok ediyorsunuz. Yani biraz
önce değinmiş olduğum 105inci maddedeki 301, 360, 400le
alakalı o zırhı, o sayısal rakamları hem görev suçlarında
uyguluyorsunuz hem kişisel suçlarda uyguluyorsunuz. Bunu kabul etmek
mümkün değil. Bir Cumhurbaşkanı görevine ilişkin bir suç
işleyebilir, 104üncü maddede Cumhurbaşkanına yüklenmiş
görevler var ama bir Cumhurbaşkanı, aynı zamanda, taksirli bir da
suç işleyebilir aynı dönemde, gidip bir araçla birine çarpabilir. Bir
Cumhurbaşkanı adam öldürme suçunu işleyebilir, bir yüz
kızartıcı suç işleyebilir. Bunlarla alakalı
soruşturma yöntemlerini gidip bu, 105inci maddenin bu prosedürünün
içerisine koymak mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir milletvekilinin 83üncü maddede
milletvekilliği dokunulmazlığına ilişkin bir
zırhı var. Orada ne diyor? Diyor ki: Suçüstü hâlleri hariç,
milletvekilinin tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin
olarak ağır cezalık suçüstü hâlleri hariç; bir de 14üncü
maddeye ilişkin olanlar, o da soruşturmasına milletvekili
seçilmeden önce başlamak kaydıyla
diyor. Ama
Cumhurbaşkanına bir zırh getiriyoruz değerli
arkadaşlarım.
Burada Cumhurbaşkanının vatana ihanet
suçunun dışındaki suçlarla alakalı yargılanmasına
ilişkin bir geniş kapsam değil, aslında bir kalkan
koyuyoruz ortaya, Cumhurbaşkanını yargılamanın önüne
bir kalkan koyuyoruz. Sadece görev süresiyle mi ilgili? Hayır, değil
değerli arkadaşlarım, görev süresine ilişkin değil.
Cumhurbaşkanı yaşadığı müddetçe
yargılanması mümkün değil, ifade vermesi mümkün değil,
cumhuriyet savcısının önüne çıkması mümkün değil.
Çünkü bu prosedürü tamamlayarak Cumhurbaşkanının bu şekilde
ifade vermesi mümkün değil.
Ben sizin yerinizde olsam, 105inci maddeyi hiç
evirip çevirmeye gerek yok, üç satır yazarım değerli
arkadaşlarım. Cumhurbaşkanı yargılanamaz. deyin,
işin içinden çıkın değerli arkadaşlarım,
başka bir şey demeye gerek yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Cumhurbaşkanı yargılanamaz, sorgulanamaz,
savcıya ifade veremez, hâkime ifade veremez, yargı da kimdir. deyin.
Lafı evirip çevirmeye gerek yok, işin özü budur. Öncelikle onu ifade
etmek istiyorum.
Hadi bütün bu süreçleri geçtik yani bu, 301i,
360ı, 400ü geçtik; Parlamento 360la kendisini feshedebiliyor ama 360 sayısıyla
suç işlemiş olan bir cumhurbaşkanını yargı
makamının önüne getiremiyor. Böyle bir garabeti anlamak mümkün
değil değerli arkadaşlarım. Eğer bunu yapsanız
bile
Yani bir anlamda, kabul edin ki bütün bu sayısal rakamları
geçtiniz, soruşturmayla ilişkili usulleri tamamladınız;
Cumhurbaşkanı kimin önüne gidiyor? Cumhurbaşkanı kimin
önüne gidiyor değerli arkadaşlarım? Cumhurbaşkanı sol
kolunda 12 üyesini bizzat kendi atamış olduğu ve Yüce Divan
sıfatıyla görev yapacak Anayasa Mahkemesinin önüne gidiyor, 12
üyesini bizzat kendi atıyor. Sağ kolunda da Adalet ve Kalkınma
Partisinin Genel Başkanı olarak 3 üyesini atamış
olduğu bir Anayasa Mahkemesinin önüne gidiyor, orada
yargılanıyor. Buna bizim halkımız, Artvinliler ne diyorlar
biliyor musunuz? Körler, sağırlar birbirini ağırlar.
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Yani hâkimlerini
kendin tayin ediyorsun, yargılama makamında bulunanları kendin
tayin ediyorsun, sonra çıkıyorsun, bunların önünde
yargılanıyorsun, ondan sonra da muhtemelen çıkıp
diyeceksiniz ki: Cumhurbaşkanının yargılanmasına
ilişkin süreci artırıyoruz. Bunu kabul etmek mümkün değil
değerli arkadaşlarım, öncelikle onu ifade ediyorum. Biraz önce
de söylediğim gibi, burada tek bir kelime yazın, iki kelime
yazın hatta, Cumhurbaşkanı yargılanamaz. deyin,
çıkın değerli arkadaşlarım.
Bakın, egemenliğin
kullanılmasına ilişkin olarak Anayasanın 6ncı
maddesi amir hüküm içeriyor, Egemenlik hiçbir surette bir kişiye, bir
sınıfa veya bir zümreye teslim edilemez. deniyor. 7nci maddede de
Egemenlik, yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir ve bu yetki herhangi bir şekilde devredilemez. diye bir
amir hükümle karşı karşıyayız. Bunun ne demek
istediğini herhâlde anlıyorsunuz. Burada yapılan bir
düzenlemeyle Saraya egemenliği devretmeyi Mustafa Kemalin
milletvekilleri olarak, onların Parlamentosunda şiddetle reddediyoruz
ve kabul etmiyoruz, bunu bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Bekir Bozdağ
burada olsaydı o daha iyi anlardı ama Bakanlar Kurulu
sırasında sayın bakan var. Bakın, 15 Temmuz
akşamı bu Parlamentoya gelen ilk milletvekillerinden biriyim; Sayın
Bülent Tezcan burada, Sayın Tufan Köse burada. Bunu geçen
yaptığımız değerlendirmede söylediğimizde dediler
ki: Meclis Başkanı sizden önce geldi. Adalet ve Kalkınma
Partisindeki değerli arkadaşlarım, emin olun, Meclis Başkanından
daha önce geldik bu Parlamentoya, 3 CHP milletvekili olarak ilk biz geldik ama
şundan emin olun, biz o gece bu Parlamentoya Recep Tayyip
Erdoğanın bekasını savunmaya gelmedik, bu Parlamentoya
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün milletvekilleri olarak o yüce Meclisi, o En
büyük emanetim. dediği cumhuriyeti, demokrasiyi, özgürlükleri savunmaya
geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bir kere daha
ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, burada getirilmek istenen
değişikliklerin neler olduğunun farkındayız. Kuvvetler
ayrılığı ilkesinin nasıl yok edildiğinin
farkındayız değerli arkadaşlarım. Hani birilerinin
Başkanlık dediği, birilerinin mahcubiyet içerisinde
Cumhurbaşkanlığı olarak halka empoze etmeye
çalıştığı sistemin hedefinin ne olduğunu
biliyoruz. Burada bütün güçleri bir kişiye vererek aslında yok
edilmek istenen Mustafa Kemalin laik cumhuriyetidir değerli
arkadaşlarım, lafı evirip çevirmeye gerek yoktur. Bunu
açıkça ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hani siz hep söylemlerinizde ileri sürüyorsunuz ya
Hedef 2023. diye. O hedefin ne olduğunu biliyoruz değerli
arkadaşlarım. Bakın, burada doğru yemek pişirelim
diyoruz. Eğer doğru yemeği pişirir de
yurttaşımızın, vatandaşımızın önüne
koyarsak vatandaşımız yanlış yapmaz. Burada biraz önce
MHPnin çok değerli temsilcileri konuştular. Ben 12 Eylül 2010u
hatırlıyorum. 12 Eylül 2010 halk oylamasında yine kıyamet;
kopartıyorduk, Cumhuriyet Halk Partisi de, o dönem MHP yöneticileri de
yanlış olduğunu ileri sürüyordu, diyorduk ki: Yanlış
yapmayın; bu yargıyı Fetullahçı terör örgütüne, bu çeteye
teslim etmeyin. diye yalvarıyorduk. Ne yaptınız değerli
arkadaşlarım? Hep söylüyorsunuz ki: Millet doğruyu yapar. Ee
millet yanlış yaptı, siz yanlış yemeği götürüp
milletin önüne koydunuz. Öyle olmadı mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir ülke düşünün, 16 bin hâkim-savcısından
dörtte 1ini bir Fetullahçı çeteye teslim eden bir ülke düşünün
değerli arkadaşlarım. Eğer 12 Eylül 2010da bu
yanlışlığı yapmasaydınız, Cumhuriyet Halk
Partisinin uyarılarını dikkate alsaydınız, bu
yanlışlık olmasaydı bugün belki de 250nin üzerinde
şehit vermezdik değerli arkadaşlarım; Balyozda,
Ergenekonda yaşanan acıları yaşamazdık; O Zekeriya
Özün altına Mercedesleri vermezdik değerli arkadaşlarım;
böyle bir tabloyu Türkiyeye yaşatmazdık.
O nedenle, bugünün koşullarında
uyarıyoruz, yanlış yapıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Bu tablonun nereye gideceğini biliyoruz
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Niyet mi
okuyorsun?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Milliyetçi Hareket
Partisindeki dostlarımıza da seviniyoruz. Aradan üç dört ay geçtikten
sonra, Allah göstermesin bu teklif Parlamentodan geçerse bir bölünme projesi
olduğunu biliyoruz; ulus devleti, cumhuriyetimizi, üniter devletimizi yok
etmek isteyen bir proje olduğunu biliyoruz. Çünkü, bu konuda tereddüt
ettiğimiz bir kişiye Parlamentonun yetkilerini teslim ediyorsunuz
değerli arkadaşlarım. O nedenle bunu şiddetle reddediyoruz,
bunu kabul etmiyoruz, buna karşı direneceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
O nedenle, Atatürkün Parlamentosundan diyoruz ki:
Halkımız, Cumhuriyet Halk Partisine, Mustafa Kemal Atatürkün
milletvekillerine baksın. Yok öyle umutları yitirip karanlıkta
savrulmak. Unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir
yaşamak. diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.
Gruplar adına son konuşmacı Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayati
Yazıcı.
Buyurun Sayın Yazıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Anayasa değişikliği teklifinin 9uncu maddesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasa yapmak önemli.
İsminden belli, bütün yasaların anası. Tarihimize dönüp
baktığımızda, Osmanlı Dönemi dâhil, 5 tane
Anayasamız var: 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982. Peki, anayasayı kim
yapar? Anayasayı millet yapar, halk yapar ve anayasa yapma hakkı
tekel bir haktır, devredilmez, ya doğrudan millet yapar ya da
temsilcileri aracılığıyla... Tarihimize dönüp
baktığımızda -5 Anayasa'mızdan söz ettim- hangisini
millet yapmış? Kuruluş dönemleri hariç, bütün
anayasalarımız, olağanüstü dönemlerde ve olağanüstü
koşullar altında gerçekleştirilmiş anayasalar.
Mevcut Anayasa'mızda önemli ölçüde
değişiklikler yapıldı ve bunlardan en önemlisini, en
anlamlı olanını, bir hükûmet değişikliğini de
içerecek kapsamda olanını ilk defa gerçekleştiriyoruz. Bu
bakımdan, burada müzakeresi birkaç günden bu yana devam eden Anayasa
değişikliği fevkalade önemli ve Türkiye'nin geleceği
açısından hayati derecede önem taşıyor.
Ben, bu sınırlı konuşmamda
birtakım kavramlar üzerinde duracağım. Efendim, bu Anayasa
teklifiyle alakalı Rejim değiştiriliyor. eleştirisi
yapılıyor. Rejim nedir? Ne anlıyoruz rejimden? E, bunu bilmeli
ki söylemimizi de onun üzerinde oturtalım.
Değerli arkadaşlar, hiç evirip çevirmeye
gerek yok. Çok basit bir mantıkla, rejimin, devletin şekli,
nitelikleri ve devletin üzerinde yer aldığı temel kurumlar
olduğu konusunda kuşku var mı? Yok.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yönetim şekli,
yönetim şekli.
HAYATİ YAZICI (Devamla) E, devletimizin
şekli belli, cumhuriyet; nitelikleri; demokratik, laik, sosyal bir hukuk
devleti ve elbette ki üzerinde oturduğu o konumlar da
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hukuk devleti yok oldu
zaten.
HAYATİ YAZICI (Devamla)
ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütün olduğudur; bayrağıdır, başkentidir
vesaire. Bu teklifte ifade etmeye çalıştığım bu
niteliklerle ilgili bir değişiklik var mı? Yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hukuk devletini
saymadınız.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Niye buradan
gidiyorsunuz?
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Yüksek
yargıçlar el pençe divan dururken nasıl hukuk devleti oluyor bu?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir başka kavram
buradaki tartışmalarda, az önce konuşma yapan arkadaşlar da
ifade ettiler, Cumhurbaşkanının ya da Meclisin seçimleri
yenilemesine ilişkin düzenleme fesih olarak niteleniyor, fesih.
Değerli arkadaşlar, bu değişikliğin hiçbir
satırında ve Anayasada fesih yoktur. Feshetmek, hukuki bir
kavramdır; çökertmek, bütün işlevleriyle sonlandırmak demektir.
Cumhuriyet tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı
günden bu yana yani 1920den bu yana, darbe dönemleri hariç, bu yüce Meclis hep
açık olmuştur. Dolayısıyla, Anayasada seçimlerin feshi
değil, yenilenmesi söz konusudur ve Cumhurbaşkanına da Meclisi
feshetme yetkisi asla verilmiş değil. Yenilemede yenilemeye konu
organın işlevleri seçim yapılıncaya kadar kesintisiz devam
eder, bunun altını çizmek istiyorum.
Bir başka kavram kargaşası: Yemin
metninde var olan, Cumhurbaşkanının
tarafsızlığı. Tarafsız Cumhurbaşkanı
nasıl parti üyesi olur? Değerli arkadaşlar,
tarafsızlık çok geniş kapsamlı bir kavram.
Tarafsızlıktan kasıt adalet, ehliyet, liyakat ve
meşverettir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Allah Allah!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Olmayanlar
HAYATİ YAZICI (Devamla)
Cumhurbaşkanı devleti yönetirken, millete ait bir yetki
kullanırken bu alanlara, bu kurumlara özen gösterecek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Demek ki tarafsız
değil Sayın Cumhurbaşkanı; ne liyakat var ne adalet var.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunun
dışında, normal bir birey gibi elbette ki siyasi tercihlerini
kullanma hakkına sahip.
Gene, mevcut Anayasada, Cumhurbaşkanının
seçilmesi hâlinde partisiyle ilişiğinin kesilmesi de
eleştiriliyor. Değerli arkadaşlar, bunlara hak, kavram ölçütlü
bakmak lazım. Bir bireyin herhangi bir siyasi partiye üye olması veya
üye olmaması demokratik katılım, bir siyasal haktır; niye
buradan bakmıyorsunuz? O hakkın kullanımı önünde bir engel
var, bu değişiklikle bu engel de kaldırılıyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Devletin
birliğini, bütünlüğünü kim sağlayacak?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Devlet
memurları neden siyasi parti üyesi olamıyor o zaman? O da hak
değil mi?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yargıçları da
yapalım siyasi parti üyesi Sayın Bakan.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bir başka kafa
karışıklığına, kargaşaya yol açan kavram:
Cumhurbaşkanının fiilî durumuyla ilgili hukuksal
tartışma yapılıyor.
Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Cumhurbaşkanı olduğu günden bu yana icra
ettiği tasarruflar, işlemler tümüyle Anayasada dayanağı
bulunan davranış biçimleridir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Allah Allah!
HAYATİ YAZICI (Devamla) Açın,
Anayasanın 8inci maddesini okuyun. Yürütme yetkisi ve görevi
başlığını taşıyor ve altında diyor ki:
Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca icra
edilir. Yürütmenin içinde. 104üncü madde, Cumhurbaşkanının
görev ve yetkileri; yasamayla ilgili, yürütmeyle ilgili, yargıyla ilgili
çok geniş görev ve yetkileri var.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Doğru yetkiler
değil ki onlar zaten.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Gene 104üncü
maddede
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Kötüydü, daha kötü
yapıyorsunuz.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bugün çok
yadırgıyorsunuz; Bakanlar Kurulunun kimi zaman Beştepede
toplanmasını yadırgıyorsunuz, anlayamıyorsunuz. Ne
diyor orada? Cumhurbaşkanı, uygun görmesi hâlinde Bakanlar Kuruluna
katılır. Gene Gerek görmesi hâlinde Bakanlar Kurulunu,
başkanlığında toplar. Ya, bunun anlamı var; Bakanlar
Kuruluna katılıyorsa gündemi Başbakan belirler,
başkanlığında topluyorsa gündemi kendisi belirler. Böylesi
görev ve yetkileri kullanıyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) O zaman
değiştirmeyelim, gerek yok.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bir başka
argüman, önemli argüman: 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçimi
dolayısıyla, hep sorun olmuş ülkemizde, o sorunu tasfiye etmek
için millet duruma vaziyet etmiş ve Anayasayı
değiştirilmiştir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) O sorun çözüldü.
HAYATİ YAZICI (Devamla) -
Cumhurbaşkanını millet seçiyor. İki defa aday olma
hakkı var. E, seçilip Cumhurbaşkanı olan kişi ikinci defa
aday olmasın mı diyeceğiz. Anayasa diyor ki: Olabilir.
Peki, milletin huzuruna çıkan
Cumhurbaşkanı ne diyecek? Gittim, Ankarada oturdum, protokolen
işleri yaptım, bazı evrakları imzaladım, geldim. mi
diyecek? Bir icraat vaadi var. Cumhurbaşkanının ikinci defa
seçilme hakkının varlığı, ona icraat yapma
hakkını değil, hükmünü yüklüyor.
Dolayısıyla, burada çelişkili olan
husus şu: Bu kadar geniş görev ve yetkilere sahip
Cumhurbaşkanı, mevcut Anayasaya göre sorumsuz. İşte, bu
çelişki.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Mevcut Anayasa kötü
zaten, daha kötüsünü yapıyorsunuz, onu söylüyoruz.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu maddeyle onu
gideriyoruz değerli arkadaşlar, 105inci madde
değişikliğini de yaparak onu gideriyoruz. Mevcut Anayasada
105inci maddenin başlığı ne?
Cumhurbaşkanının sorumluluğu ve sorumsuzluğu. Ne
yapıyoruz bu maddenin başlığını? Cezai
sorumluluğu getiriyoruz. Tarihimizde yok. Cezai sorumluluğu
getiriyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Hata yapıyoruz
Sayın Bakan.
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ama bir şey
söyleyeyim, çok değerli hemşehrim tabii konuyu başka yerlere
götürdü mevcut Anayasada
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Saptırma!
HAYATİ YAZICI (Devamla) -
bugünkü Anayasada,
Cumhurbaşkanı, sadece vatana ihanetle yargılanabilir. Nasıl
taşınır yargılayacak merciye? Üye tam
sayısının dörtte 3 çoğunluğuyla, 600 varsayarsak
milletvekili tam sayısını 450 milletvekilinin kararıyla
gidecek. Biz nereye getirmişiz bunu? Üçte 2yi 400e indirmişiz.
Bunları görmek lazım değerli arkadaşlar.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Mevcut Anayasayla niye
kıyaslıyorsunuz ki
Yürütmenin başı yapıyorsanız
çok kolay yargılanması için.
HAYATİ YAZICI (Devamla) -
Dolayısıyla, Anayasada yapılan bu değişiklikle
gerçekten egemenliğin sahibi millete, onun temsilcisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) 4 bakanı Yüce
Divana göndermediniz ya!
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Yazıcı bir dakikada lütfen.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, yasa
yapma hakkı tekel olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir ve
Cumhurbaşkanının tek başına imzaladığı
kararnameler yargı denetimi dışındayken bu Anayasa
değişikliğiyle Cumhurbaşkanı dâhil, idarenin tüm
tasarruflarına karşı yargı yolunu güçlendiriyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Halkı
kandırıyorsunuz!
HAYATİ YAZICI (Devamla) -
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine karşı yargı
yolunu açmış bulunuyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sen de biliyorsun,
hiçbir zaman yargılanmayacak! Zaten Anayasa değişikliğinin
tek sebebi var, yargılanmamak!
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Son söz olarak
şunu ifade edeyim: Tabiri caizse, bu Anayasa
değişikliğiyle, Türkiyenin kamu yönetimine, devlet yönetimine
bir otoban oluşturuyoruz, otoban; çok hızlı, tempolu ve güvenli
yürüyüşü sağlayacak bir otoban inşa ediyoruz.
Hayırlı uğurlu olsun diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
Adana Milletvekili Talip Küçükcana aittir.
Sayın Küçükcan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz beş dakikadır.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi, milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, millî iradenin
tecelligâhı olan bu yüce Meclisin onurunu ve itibarını korumak
hepimizin öncelikli görevleri arasındadır. Üzülerek ifade etmeliyim
ki bazı üyelerimizin davranışları Meclisimizin itibarına
ciddi zararlar vermektedir. Direniş ve protesto doğal haktır
ancak bu kelime ve kavramları kullanarak diğer milletvekillerinin
konuşma hakkını ihlal edecek biçimde kürsüyü işgal etmek,
görüntü kayıtlarından da açıkça
anlaşıldığı üzere, planlı biçimde bir
milletvekiline saldırmak, yumruklamak ve fiziki şiddete
başvurmak hepimizin kınaması gereken
davranışlardandır. Bu vesileyle, Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Fatih Şahine yapılan
saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Sayın milletvekilleri, üzerinde söz
aldığım 9uncu madde Cumhurbaşkanının siyasi,
yargısal ve cezai sorumluluğunu düzenlemektedir. Ne yazık ki
teklif aleyhine söz alanlar genelde tek adam, otoriterleşme, yetkilerin
tek elde toplanması ve hatta sivil darbe gibi, hiç rasyonel olmayan,
temeli olmayan, hayali kaygılar ve korkular üzerinden
tartışmalarını sürdürmekte ve itirazlarını ortaya
koymaktadırlar. Elbette bu onların doğal hakkıdır
ancak ilkeler ve teklifin somut içeriği üzerinden rasyonel bir müzakerenin
daha yapıcı olduğunu ve bizim de bu tercihi
kullandığımızı belirtmeliyim.
Demokratik yönetimlerin, hukuk devletlerinin ve
meşru iktidarların ortak nitelikleri arasında saydamlık ve
hesap verebilirlik son derece önemlidir. Aynı nitelikler ve ilkeler liderler
ve yürütmenin başında olan yetkililer için de geçerlidir.
Saydamlık, hesap verebilirlik ve sorumluluk taşımayan yönetimler
ve liderlerin meşruiyeti her zaman sorgulandı ve bundan sonra da
sorgulanacaktır. Yetki kullanımı ve sorumluluk
arısında bir dengenin kurulması demokrasi ve hukuk devletinin
kalitesini gösteren ölçütler arasında yer alır. Bu bağlamda,
teklif edilen düzenleme Cumhurbaşkanının
sorumluluklarının belirlenmesi ve artırılması
açısından yeni bir dönemin başlangıcına zemin
hazırlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, mevcut sistemde
Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu yoktur. Şu anda
yürürlükte olan 1982 Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı görevi
sırasında tek başına aldığı karar ve
verdiği emirlerden sorumlu tutulamaz, görev alanına giren herhangi
bir suçtan dolayı bir suçlama yapılamaz, görevine ilişkin
konular için denetlenemez. Cumhurbaşkanının teklifiyle
Başbakan ve ilgili bakanlarca yapılan iş ve işlemlerden
siyasi olarak Başbakan ve bakanlar sorumludur. Mevcut Anayasaya göre,
Cumhurbaşkanının yargısal sorumluluğu yoktur, sadece
vatana ihanet suçlamasıyla yargılanabilir. Yani, bir
dokunulmazlık zırhı vardır şu anda. Yine mevcut
Anayasaya göre, vatana ihanet dışında cezai sorumluluğu da
yoktur, işlediği iddia edilen başka suçlardan dolayı
yargılanamaz. Teklif edilen anayasa metninde ise bunun tam tersi var.
Yani, Cumhurbaşkanına bir taraftan siyasi sorumluluk getirilirken,
diğer taraftan Cumhurbaşkanının yargısal
sorumluluğu artırılıyor. Yürütme yetkisini icra edecek olan
Cumhurbaşkanına yargı yolunu açıyoruz.
Cumhurbaşkanının yargılanmasına bu Meclis karar
verecek, başka birileri değil. Yani, biz yine denetim görevini sonuna
kadar sürdüreceğiz. Milletin doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanının
yine milletin seçtiği bu yüce Meclis tarafından denetlenmesi
sürdürülecek. Ve tabii ki cezai sorumluluk da getiriliyor
cumhurbaşkanlarına. 1982 Anayasasına göre, sadece vatana ihanet
suçlamasıyla cezai sorumluluğu olan Cumhurbaşkanına yürütme
yetkilerini kullanımından kaynaklı diğer suçlamalara
ilişkin soruşturma açılabilecek.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Milletin seçtiği
vekili kim belirliyor, isimleri kim belirliyor?
TALİP KÜÇÜKCAN (Devamla) - Daha önce bunun
sayıları, rakamları, oranları burada belirtildi.
Sonuç itibarıyla söylemek gerekirse, 9uncu
madde Cumhurbaşkanına siyasi, yargısal ve cezai sorumluluklar
yüklemektedir, Meclise de önemli bir denetim imkânı vermektedir. Bu imkân
ve vazife bizim için son derece önemlidir ve bundan sonra seçilecek
Cumhurbaşkanı yine bundan sonra seçilecek olan bu Meclis tarafından
demokratik yollarla denetlenmeye devam edecektir. Bu da demokratik bir yönetim
biçimi ve hukuk devletinin gereğidir.
Bu vesileyle, tekrar Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Küçükcan.
Şahısları adına ikinci ve son
konuşmacı Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, burada, bu maddeyle ilgili olarak Sayın
Başbakan konuşurken, beşte 3 mü büyüktür yoksa 2/3 mü büyüktür
diye bir kavram kargaşasına kendisi de uğramıştı.
Gerçekten, halka anlatılması çok zor bir şey. Aslında,
başka bir şey konuşacaktım ama biraz önce konuşan her
2 hatibe bir yanıt vermem gerekiyor.
Kural olarak, Cumhurbaşkanı seçilen
kişi Türkiye Cumhuriyetinde sembolik bir makamı işgal eder ve
onun herhangi bir suç işlemeyeceği varsayılır sadece vatana
ihanet dışında. Dolayısıyla da, mevcut düzenleme buna
göre yapılmıştır. Aslında, bu teklifin bir rejim
değişikliği olduğunun göstergesi bu maddedir çünkü
Cumhurbaşkanının sembolik yapısı doğrudan etkin
bir konuma getirilmektedir. Kaldı ki buna bir ilave daha
yapılmaktadır, Cumhurbaşkanıyla beraber onun
yardımcılarının ve bakanların
yargılanmalarına yönelik nisap da
zorlaştırılmaktadır. Bir örnek verelim: Şimdiki hâlde
Cumhurbaşkanı bir adam öldürse görevinin bitiminde
yargılanır ama bu yasa teklifi eğer yasal hâle gelir
Anayasamız değişirse, bu takdirde, Cumhurbaşkanı adam
öldürdüğünde 400 milletvekilinin oyu olmadan yargılanamaz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Ömür boyu.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Bu çok önemli bir
farktır, bunu gözden kaçırmayalım lütfen.
Cumhurbaşkanı istediği takdirde istediği suçu
işleyebilir, suç işleme serbestisidir. 105inci maddenin
başlığı aslında Cumhurbaşkanının cezai
sorumsuzluğu olmalıydı. Diyelim ki
Cumhurbaşkanını yargılayacak 400 dolayında
milletvekili sayısına da erişildi, ertesi gün oylama
yapılacak, Cumhurbaşkanı bu 400 milletvekilinden 20 tanesini
bakan yapar, bakan yaptıkları anda milletvekillikleri düşer,
dolayısıyla o 400 sayısına yine ulaşılmaz.
Şimdi, lütfen, halkla alay etmeyelim, buna bir
özen gösterelim. (CHP sıralarından alkışlar) Bu,
doğrudan doğruya, gerçekten de Cumhurbaşkanını,
Cumhurbaşkanı yardımcılarını ve bakanları
yargılayamayacak bir konuma Türkiyeyi getirmektedir. Örneğin 4 bakan
soruşturması hep gündeme geldi Türkiyede, 276 oy olmuş
olsaydı bu kişilerin yargılanmaları mümkün olacaktı.
Şimdi, bu teklif kabul edildiği takdirde, lehe olan uygulanacağı
için artık 4 bakanın yargılanması
olasılığı da ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Burada bir hileişeriye vardır. Bunu da gözden ırak
tutmayalım. Bu yasa teklifiyle, aslında, bundan sonraki
bakanların, Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı
yardımcılarının yargılanmasının önüne
geçilmemektedir, o 4 bakanın yargılanmasının da önüne
geçilmektedir.
Bir de şuna da özenle dikkat etmek lazım:
Cumhurbaşkanını halk seçti. İşte, Parlamentoyu da halk
seçiyor. Bir kavram kargaşası var. Cumhurbaşkanı ile
Başbakan arasında yetki uyuşmazlığı doğuyor,
bir geminin 2 kaptanı olmaz. Hayır.
Değerli arkadaşlarım, bu,
aslında bir uçak. Bir uçak bu. Bir uçağın 2 kaptanı olur.
Business classta oturanlar hâllerinden memnun olabilirler, uçağın
arkasındakiler mutsuzdur, umutsuzdur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Peki, bu noktaya nasıl geldik? derseniz:
Aslında, yıl 2007, 367 konusu oldu. Kişisel düşüncemi
belirteyim ama zamanım yok. Erkan Mumcuya değişik kanallardan
baskı yapılıyor; bir, eski partisi olan Adalet ve Kalkınma
Partisinden, bir, devlete egemen olan başka bir anlayış
tarafından ve Meclise o 367 sayısını bulmak için girmesi
isteniyor. Erkan Mumcu da iki arada bir derede kaldı Anavatan Partisi
Genel Başkanı olarak, bir koşul öne sürdü, dedi ki:
Cumhurbaşkanını halk seçsin, ben Meclise gireceğim. dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Acaba Meclise girer mi? diye apar topar bu
Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik yasa teklifini
hazırladı. Hatırlarsanız, bunun çalışmaları
sırasında yani referandum sırasında hemen hemen hiçbir miting
dahi yapılmadı, kendiliğinden bir sonuç ortaya doğdu. Son
sözüm şu olsun: Halkımız özgürlükleri kısıtlayan
referandumlarda hep Hayır. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın isterseniz.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu millet, özgürlükleri kısıtlayan Anayasa
değişikliklerine hep Hayır. demiştir. Bu tip
referandumlardan hep hayır çıkmıştır, bunu da özellikle
dikkatinize almanızı isterim.
Gerçekten bu referandum bir sorundu, 2010daki seçim
de, Anayasa değişikliği de yargıya ilişkin bir sorundu
ama şunu unutmayın, 2010daki avantajda yetmez ama evetçiler,
Kenan Evren yargılanacak. diyen aymaz solcular, Mezardakileri bile
çıkarıp oy kullandırmak lazım. diyen Fetullahçılar
şimdi yoktur.
Durumu bilgilerinize sunar, saygılarımla
arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aldan.
Böylece madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın milletvekillerinin
beş dakika süreyle soru sormaları için mikrofonlarını
açacağım, kalan beş dakikayı da Hükûmete vereceğim.
Sayın Engin, buyurun.
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Bakan, ülkemizde çok ciddi bir toplumsal ayrışma ve kutuplaşma kaosu
yaşanmaktadır. Bu kutuplaşma ortamında olağanüstü
hâlden istifade ederek Meclise sunduğunuz Anayasa
değişikliği teklifi Başbakanlığı
kaldırarak tüm yetkileri Cumhurbaşkanına devreden, kuvvetlerin
Cumhurbaşkanında birleştiği kuvvetler birliğini
hedeflemektedir. Bu nedenledir ki, Meclis ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı gün
yapılmasını istiyorsunuz. Teklifinize göre,
Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetirken bir taraftan da genel
başkanı olarak seçim meydanlarında kendi partisine oy isteyecek,
kendi partisinin kongrelerine, mitinglerine katılacak, il, ilçe
teşkilatlarını yönetecek, milletvekili listesi
hazırlayacak.
Birinci sorum: Ülkemizdeki kutuplaşmayı ve
toplumsal ayrışmayı ciddi nitelikte derinleştirecek böyle
bir teklifi hazırlayıp Meclise sunmaktan vicdanen
rahatsızlık duymuyor musunuz?
İki: Cumhurbaşkanının partisine
üye olmayan diğer partili vatandaşlarımızın
haklarını kim, hangi kurum güvence altına alacak? Demagoji
yapmadan açık ve net cevap bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa değişikliği teklifi
gerekçesinde millî irade vurgusu yapılmaktadır. Aralıksız
on beş yıldır demokratik cumhuriyet rejiminin nimeti olan
millet, halk iradesiyle bu ülkeyi yönetme yetkisine sahip olan iktidar,
işte bugün tam da bu iradeyi yok sayarak bu Anayasa
değişikliğiyle bu halkın size verdiği yetki ve
sorumlulukları belirleyen bütün yasal araçları da yok sayarak bir
kişinin yarattığı yasa dışı fiilî duruma bir
anayasal kılıf arıyor. Hükûmet sistemi
değişikliği diyorsunuz, bu yasal düzenlemede Hükûmetin on
beş yıldır yürütme yetkisini kullanmada ve Parlamentonun yasama
faaliyetlerindeki tıkanıklıklar ve sıkıntılar
nerede? Bu taslağın gerekçesinde nerede Sayın Bakan? Bu, bir
hükûmet sistemi değişikliği değildir; bu, bir kişiye
tüm yetki ve sorumlulukları devretmektir, demokratik işleyen bütün
devlet mekanizmalarının güvencesi olan kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldırarak denge ve denetimsiz
bir biçimde tüm yetkiyi bir kişiye teslim etmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni anayasayla Türk tipi başkanlık
getireceğinizi söylüyorsunuz. Kaynaklara baktım ama Türk tipi diye
bir kavram bulamadım, bir tanım da bulamadım. Ne demektir Türk
tipi? Türk bir ulusu oluşturanların ortak adıdır; bu,
aynı zamanda cumhuriyetimizin de adıdır. Bu adı tip ve başkanlıkla
bir araya getirmek bu ulusa ve cumhuriyete hakarettir. Getirmek
istediğiniz tek adamlık rejiminin adını Türk gibi yüce bir
kavramla adlandırmamanızı, başka bir isim
bulmanızı size tavsiye ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim.
Diyorsunuz ki: Sorumsuz olan
Cumhurbaşkanına sorumluluk getiriyoruz. Bu maddeye göre
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunun fiilen
uygulanabilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Öncelikle
360 milletvekiliyle soruşturma açılması ve 400 milletvekilinin
Yüce Divan kararı alması partili olan Cumhurbaşkanının
yasamanın çoğunluğunu belirlediği bir rejimde neredeyse
imkânsızdır. Diğer yandan, her an sorgusuz, sualsiz fesih
tehdidi altındaki yasamanın yine böyle bir karar alması mümkün
değildir. Bu dahi mümkün olsa hâkimlerini kendisinin
atadığı Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanını
yargılaması mümkün değildir.
Evet, bu durumda sorumluluğu mu getiriyorsunuz,
yoksa sorumsuzluğu mutlaklaştırıyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Genel Kurulda beş
gündür başkanlık sistemini tartışıyoruz. Görünen odur
ki bu tartışmanın kazananı olmayacaktır. Maddeler
338-343 aralığındaki bir oyla geçiyor yani 200den fazla
milletvekili evet demiyor. Bu işte bir yanlışlık var,
yasa değil, Anayasa yapıyoruz. Farz edelim ki oylar 330un
altında kaldı. Yine bu işin kazananı olmayacaktır.
Referanduma gidilirse eğer, takdir yüce milletindir ancak oradaki oylama
sonucunda da yine kazanan olmayacaktır. Yüzde 51 evet de dese,
hayır da dese kalan yüzde 49 mutsuz olacaktır. Her durumda milletin
yarıya yakınını mutsuz edecek bir iş yapıyoruz.
Başkanlık sisteminin milletimize uygun olmadığı
anlaşılmıştır ve derhâl geri çekilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Beş günlük
konuşmalarda genelde bu yeni getirilecek düzenlemenin eskisiyle aynı
olduğu noktasında değerlendirmeler yapıyorsunuz.
Getirdiğiniz teklifi dahi burada savunamamanızın nedeni nedir?
İkincisi: Buna -biraz evvel söylendi- bir tip
arıyorsanız bana göre bir tipsiz anayasa çünkü dünyada hiç kimsenin
aklına gelmeyen böyle bir Anayasa değişikliğini sizin
düşünmeniz çok hayra alamet değil.
Üçüncüsü: İleride -bir fani-
Cumhurbaşkanına -Allah uzun ömür versin- bir şey olduğu
takdirde yerine geleceğin kim olduğu da meçhul. Böyle bir gelecekte
ülkenin kargaşaya gideceği bir düzenlemeye neden ihtiyaç
duyuyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaza
bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Öncelikle, toplumsal bir ayrışma veya
kutuplaşma olduğu fikrine katılmadığımı
belirtmek isterim. Bir teklif hakkında, bir madde hakkında, bir olay
hakkında, bir durum hakkında farklı görüşe sahip olmak,
toplumsal kutuplaşma demek değildir. Bakın, bu milletin 80
milyonunun 15 Temmuzda ulusal güvenliği ilgilendiren ve
BAŞKAN Sayın Bakan, mikrofona biraz
yakın konuşursanız
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Daha çok fazla olmadı, 15 Temmuzu bilen 80 milyon, ülkenin
ulusal güvenliği, millî birliği, bütünlüğü tehlikeye
girdiğinde nasıl bir araya geldiğini gerek Parlamentoda gerek
sokakta gösterdi. Bu da göstermektedir ki altı ay önce birlik beraberlik
içinde olan, hatta tankların, topların, helikopterlerin
karşısında bedenlerini siper eden her partiden insanların
şimdi bir Anayasa değişikliği için
Bu değişiklik
de bizce demokrasimizi güçlendirecektir. Buna ben böyle inanıyorum.
Olabilir ki, bir başka arkadaşım, kardeşim farklı
inanabilir. Bunun toplumsal kutuplaşmaya veya ayrışmaya yol
açmasının doğru bir tanımlama
olmadığını belirtmek isterim.
Yine bir başka soruda Türk tipi sistem nerede
var? deniyor. E peki, dünyada başkanlık sistemi var; Amerikada var,
Fransada var, Rusyada var, Çinde var, daha birçok ülkede var. Her ülkenin
toplumsal yapısı, ihtiyaçları, sorunları,
insanının özellikleri farklıdır. Amerikalının
Amerikalıya göre, İngilizin İngilize göre, Almanın
Almana göre bir sisteminin olması nasıl doğalsa bizim
sistemimizin de bize göre olması gerektiğini kabul etmemiz gerekiyor.
Bizim sorunlarımızı çözecek nitelikte bir sistem olması
lazım. Burada memleketin istikbali söz konusu; ülkenin geleceği,
birlik ve beraberliği, yarınki nesillerin huzuru ve refahı söz
konusu. Bu değişiklikler kesinlikle belirli bir şahsın,
bir grubun veya bir partinin yararına olacak gibi görünüyor. O hâlde
karşı çıkalım. şeklindeki bir yaklaşım
doğru bir yaklaşım değildir. Burada esas dikkate
alınması gereken husus ülkemizdir, milletimizin geleceğidir.
Bir devlet başkanının bir partiye üye
olması onun tarafsızlığına halel getirmez. Fransada
Fransa Cumhurbaşkanı hâlihazırda Sosyalist Partinin de
başkanıdır ama hiçbir tane Fransız başkanı
kalkıp da
Sosyalist partinin bir başkanı sosyalist partinin
başkanlığı görevini yürütürken Ben kendimi rahatsız
hissediyorum. Benim hakkımı kim savunacak? Bu cumhurbaşkanı
tarafsız değildir. demez. Fransanın da demokratik
standartlarının nerede olduğunu bilir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Şimdi
tarafsız davranıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Amerika Birleşik Devletlerinde, biliyorsunuz, Obama
Demokrat Partiden -Clinton Demokrat Partiden- Amerikanın devlet
başkanıyken Clintonun seçim kampanyasına katıldı.
Diğer cumhuriyetçilerin adayına karşı ona oy verilmemesini,
Amerikanın ulusal çıkarları için Demokrat Partiye oy
verilmesi. diye... 330 milyon Amerikan vatandaşının hiçbirisi
başkanın tarafsızlığını yitirdiğini
-partili olması, o da Demokrat Partili- dolayısıyla da
bunların ülkenin demokratik standartlarına, hak ve hukukuna zarar
getirdiğini iddia etmedi.
Bizde yeni bir değişiklik
yapılıyor. Yeni bir değişikliğe insanların biraz
kaygıyla, biraz mesafeli bakması anlaşılabilir. Ancak, bu
kaygıların da boş olduğunu kesinlikle söylemem gerekir.
Peki, burada Cumhurbaşkanına cezai
sorumluluk getiriliyor mu? Evet, kesinlikle getiriliyor. Bakın, daha
önceden Cumhurbaşkanının tek başına, bireysel
yapmış olduğu işlemler aleyhine yargı yolu
kapalıydı, mümkünatı yoktu. Cumhurbaşkanı ne yaparsa
yapsın tek bir hususta Yüce Divana gönderebilirdiniz, vatana ihanetle.
Onun için göndermek için de kaç oy gerekiyordu? 413 oy. Şimdi 400 oyla ama
sadece vatana ihanet değil, her suçtan dolayı, eskisinden daha
hafifletilmiş bir oranla ve her suçtan dolayı pekâlâ Yüce Divana
gönderebilmek mümkün.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz 276 bulup
bakanları Yüce Divana gönderemediniz be!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Salt çoğunlukla öneri verebilirsiniz, bu da 600 olursa
301 olacak, soruşturma açılması kararı 360la verilecek,
Yüce Divana sevk de 400le verilecek. Dolayısıyla da
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu vardır. Bir önceki
Anayasaya göre de Cumhurbaşkanının sorumluluğu
artırılmış durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan, süreniz doldu.
Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde
beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge vardır.
İlk okutacağım beş önerge
aynı mahiyettedir.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504)
esas numaralı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle 2709 sayılı
Kanunun değiştirilen 105inci maddesinin son fıkrasında
yer alan uygulanır ibaresinin tatbik edilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Önergeleri çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler çekilmiştir.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Levent Gök Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Ahmet Haluk Koç Tekin Bingöl Mevlüt Dudu
Ankara Ankara Hatay
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım
Adana Adıyaman
BAŞKAN Komisyon son okunan
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
Anayasa değişiklik teklifinin 9uncu maddesinde verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli
halkımı, cezaevinde bulunan eş genel
başkanlarımı, grup başkan vekillerimi, milletvekili
arkadaşlarımı buradan selamlıyorum.
Defalarca Adalet
Bakanlığına başvurumuz oldu vekil arkadaşlarımızla
görüşmek için ama maalesef hep reddedildi. Oradaki arkadaşların
sağlık durumundan endişeliyim. Bir doktor olarak, bir hekim
olarak onları ziyaret edememenin acısını, üzüntüsünü
yaşıyorum. Bunun takdirini de kamuoyuna bırakıyorum.
Evet arkadaşlar, dün ve
önceki gün Mecliste yaşanan şiddet ortamı ve sonrası
yaşanan polemikleri buradan kınıyorum. Meclisin seviyesini
düşüren -meslektaşlarımın da katıldığı-
köpek, kuduz, ısırma, aşı, karantina gibi
söylemlerin nahoş görüntüsü Meclisimize hiç yakışmamıştır.
Burada yasama faaliyetlerini
yürütüyoruz ama Meclis ve toplum o kadar gerilmiş ki hoşgörü ve
saygı ayaklar altında. Buradaki gerilim maalesef topluma da
yansıyor. Bütçe görüşmelerinde Bu gerilimi azaltalım, bu
atmosferi dağıtalım, Meclisi ve toplumu gerecek söylemlerden
kaçınalım, iç barışımızı
sağlayalım. demiş, bu konuda en büyük sorumluluğun
Sağlık Bakanlığına düştüğünü
belirtmiştim. Hatta Dünya Sağlık Örgütünün sağlık
tanımını vermiştim. Sağlık
Bakanlığının ve toplum psikolojisinden anlayan, çözüm
üreten, tarafsız, objektif kurum ve kuruluşların
görüşlerinden yararlanılmalıdır düşüncesindeyim.
Ama, maalesef
Sağlık Bakanımız bu Meclisi en fazla geren
şahısların başında geliyor. Neden açık oy
kullanıyorsun? diyen bir vekil arkadaşımıza hışımla,
agresif bir tavırla Sana ne! Sana mı soracağım lan! gibi
hiç de hoş olmayan bir görüntüsü medyaya yansımıştır.
Bir Sağlık Bakanı böyle bir tavır gösteriyorsa gerisini siz
düşünün arkadaşlar.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa tartışmalarının başlangıç
noktası bile Anayasanın kendisine aykırıdır. Evet,
anayasalar her ülkede olduğu gibi bu ülkede de
tartışılabilir, değiştirilebilir ancak anayasalar
fiilî duruma uydurulmak üzere kabul edilmiş metinler değildir.
Anayasalar, yurttaşların güvencesi olarak yürütme, idare gibi devlet
yetkisini yasal olarak kullanan kurum ve yapıların güçlü yürütme
mekanizmalarını kanunla sınırlayarak zayıf olan
bireyin hakkını, hukukunu güvence altına alan metinlerdir. Devletin
yürütme yetkisini kötüye kullanarak ekstra iktidar alanları yaratmak,
kendi yetkisini aşmak bir fiilî durum değil olsa olsa anayasal bir
suçtur.
Ülkeyi yönetmek
demek halkın çoğunluğuyla hükûmet olmak demek değildir,
çoğunluğu arkasına alıp Ben her şeyi yaparım.
demek de değildir. Anayasalar özü itibarıyla hak, hukuk, adalet
kriterleriyle yurttaşı ve azınlığı devlete
karşı güvence altına alan normlardır. Bu görüşülen
yasanın bu kötü durumdan çıkışı değil var olan
kaosu daha da derinleştireceği aşikârdır. Tekçi zihniyetler
darbelere zemin hazırlar arkadaşlar.
Sayın
milletvekilleri, bugün yasama faaliyetlerinde bulunması gereken vekil
arkadaşlarımızdan 11 kişi yok burada. Rehin
alınmalarından dolayı Meclis eksiktir. Oylamaların da bizim
için fazla önemi yok. Oylamaya katılmama nedenlerimizden biri de bu
haksızlıktır. Biz tek bir kişinin istikbalini gözeten,
koruma altına alan tekçi, otoriter yönetilme tarzına razı
değiliz. Bir kişi tüm Türkiyeden büyük değildir. Umarım bu
teklif Meclisten geçmez, geçer ise iktidarın, devletin tüm
baskılarına karşı OHAL koşullarında referandum
yapılacak. Buna rağmen Türkiye'nin kurtuluş reçetesi
olmadığını, bilakis daha da kötü yönetileceğini, bir
kişiyi kurtarmaya yönelik bir yasa olduğunu anlatacağız.
Bir tek kendi tabanımıza değil AKP tabanına da bunu
anlatacağız. Yanlış hesap mutlaka bir yerden dönecektir.
Bazıları erimeye yüz tutan partilerini kurtarmak, devletin
kadrolarını kapmak adına, Kürt düşmanlığı
adına Evet. diyecekler. Bazıları da Evet. demezsek erken seçim
olur, vekilliğim düşer. korkusuyla Sarayın tehdit ve şantajlarına
boğun eğerek istemeye istemeye Evet. diyecektir. Ama biz
halkımızın sesine kulak vereceğiz. Her gün yüzlerce
kişi bizi arıyor, mail atıyor, ne olur hayır deyin diyor.
Hayır diyeceğiz. Ben ilk oyumu tıp 2nci sınıftayken
kullandım. 1982 Anayasasına, Kenan Evren Anayasasına
hayır demiştim, bugün de bu teklife hayır diyeceğim. O gün
mutlu bir azınlıktaydım. Hayır diyeceğim için kendimi
şanslı görüyorum.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 447 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mevlüt Dudu
(Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz teklifin 9uncu maddesi, Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu üzerine kurulmuş ama olmayan, sözüm ona bir cezai
sorumluluk. Burada teklif sahipleri diyorlar ki: Şu anda mevcut
Anayasamızda Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu
yoktur, Cumhurbaşkanı sorumsuzdur, biz onu sorumlu hâle getiriyoruz.
Ama dikkat edilmesi gereken şudur: Burada Cumhurbaşkanının,
düzenlemeden sonraki Cumhurbaşkanının bugünkü Başbakanla ve
Bakanlar Kuruluyla, onların sorumluluğuyla mukayese edilmesi gerekir.
Bu mukayeseyi, bu karşılaştırmayı
yaptığımız zaman da görüyoruz ki mevcut düzenlemede
Başbakanın ve Bakanlar Kurulunun Yüce Divana sevk edilebilmeleri
için, cezai sorumluluklarına gidilebilmesi için 276 salt çoğunluk
yeterli ancak bu düzenlemeyle getirilmek istenen 400 milletvekili yani çok daha
fazla, çok daha zor ve bunu kim yapacak? Büyük bir ihtimalle o
cumhurbaşkanının çoğunluğunu belirlediği
Parlamento yapacak. Peki, Yüce Divan kim? Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini yine
cumhurbaşkanı belirliyor, o cumhurbaşkanının
belirlediği yargıçlar cumhurbaşkanını
yargılayacak.
Değerli arkadaşlarım, teklifin bütününü
değerlendirdiğimizde dikkat çeken şu: Bu teklif, bu yeni anayasa
tamamıyla denetimsizlik, hesap vermeme ve hesap sorulamaz olma üzerine
inşa edilmiş. Bu çok dikkat çekici. Güvenoyu yok, gensoru yok.
Sayın Kuzu burada, dün bu kürsüde dedi ki: Şu kadar yılda,
şu kadar sayıda gensoru verildi. Bunlardan sadece 2si kabul edildi,
geriye kalanlar reddedildi. Dolayısıyla, gensoru müessesesinin hiçbir
anlamı yoktur. O nedenle biz bu anayasaya koymadık. Pes diyorum değerli
milletvekilleri, pes diyorum. Aynen böyle söylendi. Yani, bu, şu demektir:
Bu Mecliste bugüne kadar hiç yangın çıkmadı, o zaman
yangınla ilgili bütün önlemleri kaldıralım ve diyorum ki
Sayın Kuzu fakültede iyi ki hocam olmamış.
Değerli arkadaşlarım, bugün bir AKP
milletvekili İki yüz yılın, son iki yüz yılın
hesabını soracağız. demiş. Çok güzel olayı
açıklamış aslında, olayın iç yüzünü, gerçek niyeti çok
güzel ortaya koymuş çünkü bunu, şu yüzden söylüyorum: Türkiyede
Batılılaşma, çağdaşlaşma, demokratikleşme
hareketleri tam iki yüz yıl önce başlamıştır. Sened-i
İttifak, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Kanun-i Esasi,
İkinci Meşrutiyet, elbette cumhuriyet çok büyük kazanımlar
getirdi. Cumhuriyet egemenliği saraydan aldı ve halka verdi, millete
verdi. Burada bu açıklamayı getirdikleri için, gerçek niyetlerini
ortaya koydukları için, yani Biz demokrasi tramvayından artık
inecek zamana geldik. şeklinde gerçek niyetlerini açık ettikleri
için de kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada bir
elbise dikiyorsunuz, yeni bir anayasa yapmaya çalışıyorsunuz,
bunu, bir kişiye özel dikiyorsunuz bu elbiseyi ama unutmayın ki
kandırılma konusunda bir zafiyetiniz var; PKK kandırdı
sizi, FETÖ kandırdı, dikkat edin şimdi de birileri
kandırıyor olmasın ve ben burada açıkça söylüyorum: Bu elbiseyi
o diktiğiniz şahıs giyemeyecek değerli
arkadaşlarım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tehdit mi
ediyorsunuz?
MEVLÜT DUDU (Devamla) İki gündür bir erken
seçim tartışması var; dün grup başkan vekilimiz
gereğini söyledi, bugün Sayın Cumhurbaşkanı da bu kervana
katıldı. Zaten niyetiniz belli, iki seçimi bir arada yapmaya çok
meraklısınız. Bu da benim fikrim olsun, ben de diyorum ki: Hem
Cumhurbaşkanlığı seçimini hem milletvekilliği seçimini
birlikte yapalım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
yapılacak oylamanın, 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 4, 6 ve 7nci maddelerinde
yapıldığı gibi olabildiği kadar kurallara ve İç
Tüzüke uygun bir şekilde yapılmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Teklifin tümü, 1inci, 2nci, 3üncü ve 5inci
maddelerinin oylamalarında İç Tüzükün emrettiği hükümlere
uyulmamakla birlikte, 4üncü, 6ncı, 7nci maddelerinde İç Tüzükün
emrettiği hükümlere kısmen uyulduğunu müşahede ettik.
Ancak, 8inci maddenin oylamasında tekrar başa dönülerek İç
Tüzükün emretmediği şekilde bir oylama yapıldı. Arzumuz,
dileğimiz odur ki
Oylamanın, tıpkı 4üncü, 6ncı, 7nci
maddelerde yapıldığı gibi, olabildiği kadar kurallara,
İç Tüzüke uygun hâlde yapılmasını talep etmekteyiz. Bunu
belirtmek için söz aldım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Çok sağ olun Sayın Altay.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bostancı
Sayın Altayın bir talebi oldu, zaten bu
bizim asli görevimiz. Bizler İç Tüzüke uygun olarak bu bütün
oylamaları yapmakla mükellefiz ve İç Tüzükün emrettiği
şekilde de -gerekli uyarılarla birlikte- tüm maddelerde oylamalar
yapılmıştır.
Şimdi, 9uncu maddenin oylamasına
geçiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben başka bir şey söyleyeceğim, giremiyorum
sisteme.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, 1inci maddeden 8inci maddeye kadar bütün maddeler İç
Tüzükün emrettiği şekilde oylanmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Oylanmamıştır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O sizin
iddianız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 9uncu maddenin
de aynı şekilde oylanmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oylanmamıştır.
BAŞKAN Şimdi de Sayın
Kerestecioğlunun mikrofonunu açıyoruz bir dakikayla.
Buyurun.
13.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
11 HDP milletvekilinin tutuklu bulunmaları nedeniyle Anayasa
değişiklik teklifinde oy kullanmayacağına ama sözlü olarak
oyunun hayır olduğunu belirtmek istediğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
oylamaların başladığı ilk gün de ifade etmiştik,
kendi adıma, özellikle ifade ederek neden oy
kullanmayacağımı belirtmiştim, bir kez daha bunu ifade
etmek istiyorum. 11 arkadaşımız, yasama faaliyeti engellenmekte,
oy da kullanamamakta ve tutuklu bulunmaktadır. Bu nedenle, bu Mecliste,
özellikle, zaten tekçi olduğunu düşündüğümüz ve gerçekten,
Türkiyeye demokrasi veya herhangi bir şifa getirmeyecek olan -tırnak
içerisindeki- Anayasa teklifine oy kullanmayacağımı, bu
nedenlerle kullanmayacağımı ama oyumuzun, sözümüzün her yerde ve
her zaman hayır olduğunu, bunun da böyle bir hayır olarak algılanması
gerektiğini bir kez daha Parlamentoya sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Kerestecioğlu.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
9uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin gizli oylaması
yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekillerimizden istirhamımız, herkes bulunduğu yerde
otursun, sakin sakin, güzel güzel, gizli oylama esaslarına uygun bir
şekilde, 9uncu maddeyi de aynı şekilde, diğer maddelerde
olduğu gibi geçirelim diye temenni ediyorum.
Bu arada, sağımda
ve solumda bulunan Komisyon ve Hükûmet sıralarının sadece
oylamayı yapacak olan arkadaşlarımıza, Başkanlık
Divanı üyelerimize bırakılmalarını, kürsü önü de dâhil
buraların işgal edilmemelerini, meşgul edilmemelerini istirham
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
henüz esasa geçmeden zarf ve pullar verilmeyecektir, oylar
kullanılmayacaktır. Ben bu konuyla ilgili olarak gizli oylamanın
ne şekilde yapılacağını tekrar arz ediyorum: Komisyon
ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki kâtip üyeler, Adanadan başlayarak Denizliye kadar,
Denizli dâhil ve Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar,
İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden
başlayarak Mardine kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak
Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil; adı okunan milletvekiline ad
defterinden işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verilecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı da çekimser
oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye adını ad
defterine işaretlettikten sonra kâtip üyeler tarafından pullar ve
ilgili, o madde için bastırılan zarfı alacaklardır ve
zarfı aldıktan sonra, kabinlere girdikten sonra gelip önümüzde
bulunan oy kutularına oylarını atacaklardır.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
Sayın Başkan, uyarıda bulunun lütfen. Bir
düzen oturdu
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, istirham ediyorum, bu alanı boşaltalım ve
oylama usulüne uygun bir şekilde oylarımızı kullanmaya
devam edelim, lütfen alanı boşaltalım.
MEHMET AKİF YILMAZ
(Kocaeli) Tahrik ediyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya ne
tahriki? Ya, olmaz ama bir düzen oturdu diyoruz, devam ettirelim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, ismimiz okunmadan oylarımızı
kullanmayalım. Lütfen yığılma yapmayalım, yerimize
oturalım. Buradayız. Sakin sakin... Şu
yığılmaları önleyelim lütfen. Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, yerleşik olan makul düzeni
sağlayalım.
BAŞKAN
Evet, arkadaşlar artık nasıl oy
kullanılacağını çok iyi biliyorlar ve o aynı
hassasiyetle oylarını kullanmaya devam ediyorlar. Lütfen
arkadaşlar
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Diyarbakır
Nursel
Aydoğan
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
İdris
Baluken
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
Çağlar
Demirel
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Siirt
Besime Konca
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Evet, oyunu kullanan sayın milletvekillerimiz lütfen burada bekleme
yapmasın.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Hakkâri
Nihat
Akdoğan
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
Selma
Irmak
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
Abdullah
Zeydan
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Şırnak
Ferhat Encü
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
İstanbul
Selahattin Demirtaş
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Mardin
Gülser
Yıldırım
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Van
Figen Yüksekdağ
Şenoğlu
(HDP sıralarından Cezaevinde. sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Görevli Divan
üyesi arkadaşlarımız oylarını kullandılar
mı? Kullanmışlar.
Oyunu kullanmayan sayın
üye var mı? Yok.
Teşekkür ediyoruz.
Oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupaları
kaldırılsın.
Başkanlık
Divanı üyelerimiz sağımda ve solumdaki alanlarda oy sayım
ve döküm işlemlerine başlayabilirler.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin gizli oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 485
Kabul : 343
Ret : 137
Boş : 3
Geçersiz : 2
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Ömer
Serdar Özcan Purçu
Elâzığ
İzmir
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE
10- 2709 sayılı Kanunun 106
ncı maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
F.
Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına
vekâlet ve bakanlar
MADDE
106- Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla
Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.
Cumhurbaşkanlığı
makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde,
kırkbeş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.
Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı
Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve
Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Genel seçime bir yıl
veya daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de
Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir. Genel seçime bir
yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı Türkiye
Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi tamamlayan
Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden sayılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinin yapılacağı
tarihte her iki seçim birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının
hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici
olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı
yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve
Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme
yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı
tarafından atanır ve görevden alınır.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, 81 inci
maddede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde
andiçerler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona
erer.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına
karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları
ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri
iddiasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma
açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde
görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla
soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma
açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin,
güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç
katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti için
ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir
komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon,
soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis
Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede
bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre
verilir.
Rapor
Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde
dağıtılır ve dağıtımından itibaren on
gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk
kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde
tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık
ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.
Bu
kişilerin görevde bulundukları sürede, görevleriyle ilgili
işledikleri iddia edilen suçlar bakımından, görevleri bittikten
sonra da beşinci, altıncı ve yedinci fıkra hükümleri
uygulanır.
Yüce
Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakanın görevi sona erer.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda
yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden
yararlanır.
Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri,
teşkilat yapısı ile merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ilk söz, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifinin 10uncu maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, bugün çok
ağır ve olumsuz şartların hüküm sürdüğü kritik bir
süreçten geçmektedir. Türkiye'nin millî güvenliğini hedef alan riskler,
tehlikeler ve tehditler her geçen gün yeni boyutlar kazanmaktadır. Ülkemiz
birçok cepheden saldırıya uğrayıp siyasi ve ekonomik
operasyonlar birbirini kovalarken dağınıklığa engel
olmak, anlaşmazlık ve kör dövüşüne set çekmek hepimizin
öncelikli görevi ve sorumluluğu hâline gelmiştir. Türkiyenin
bitişini projelendirip bunun için de faaliyet gösterenlere göz
açtırmamak, fırsat vermemek, buyur etmemek geldiğimiz bu
aşamada omuzlarımızdaki tarihî bir görevdir. Bu bakımdan,
istiklalimiz kucaklaşma, dayanışma, ortak değer ve millî
gerçeklerde buluşmayla teminat altına da alınmak
zorundadır.
Sayın milletvekilleri, Türk siyaseti artık
hesapsızca çatışma ve çekişmeye kapılmadan Türkiyenin
ana meselelerine çözüm getirebilme duruşunu da gösterebilmelidir. Önümüzü
görebilmemiz, geleceğimizi kurtarabilmemiz, millî birlik ve beraberlik
hukukunu emniyete almamız için hem sorumlu davranmalıyız hem de
istismar ve hamaset tuzaklarından da uzak durmamız gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, son dönemde ülke olarak
yaşadığımız hain terör saldırılarının
ortak özelliklerinden biri de ülkemizdeki psikolojik bölünmenin ve politik
ayrışmaların da hedeflenmesidir. Yıllarca
çatışmaların sürüp bölünmelerin gerçekleştiği
Yugoslavya örneğinde veya Çekoslovakya gibi ülkelerde de olduğu gibi
örneklerin hepsinde bu ortak özellik ön plana çıkmaktadır.
İşte bu yüzden devletimizi, milletimizi, vatanımızı,
sadece Anayasadaki salt kavramlarla değil, gönülden ve ön
şartsız sahiplenmek zorundayız; tıpkı rahmetli
şehitlerimiz Ömer Halisdemir, Fethi Sekin ve diğer kahramanlarımız
gibi. Bu sahiplenme ve kenetlenme, inanıyoruz ki, beraberinde, ülke olarak
şu an içinde bulunduğumuz zor günleri aşabilmemiz için bizlerin
en büyük cephanesi olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Osmanlıdan Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar ve son olarak yapılan, şu anda
da kullandığımız 1982 Anayasasına kadar geçen,
yüzyılı aşkın bir sürede yapılan bütün anayasalara
baktığımız zaman Kanun-ı Esasi tek taraflı olarak
mutlak üstün bir otorite tarafından yapılmış ve icra
edilmiştir. Bu süreçte yaşanan askerî darbelerin olumsuz etkileri her
alanda olduğu gibi Anayasa alanında da etkisini uzun bir süre
hissettirmiştir.
Darbelerin en büyük eseri anayasalardır
sayın milletvekilleri ve izlerini, yapmış oldukları
anayasayla hâlen devam ettirmektedirler. Bu açıdan
baktığımız zaman 1921 ve 1924 Anayasaları yönetimdeki
asker kökenli kişiler tarafından, 1961 ve 1982 Anayasaları da
askerî darbelerin sonucunda yapılmıştır. İşte, bu
aralıktaki bütün anayasalarda sivil vatandaşlarımız
maalesef yeteri kadar dikkate alınmamış ve anayasalar
milletimizin seçtiği meclis tarafından da
yapılmamıştır. Gelecek nesillerin tarihsel
şartları ve iradi beyanlarıyla beraber faaliyetlerinin
farklı olması bu noktada hiç hesaba
katılmamıştır. Bu anayasalar düzenlenirken zamanla
toplumların sosyal, psikolojik, ekonomik, hatta teknolojik olarak
değişime uğrayabileceği de hesaba
katılmamıştır. Bu bakımdan milletimizin kendi
şartlarına ve kendi iradelerine göre hareket etmesi ve isterlerse de
Anayasayı değiştirmeleri bize göre hem doğal hem de insani
bir durumdur.
Tabii, burada şu yanlışa da
düşmememiz gerekir sayın milletvekilleri: Yeni anayasa
yapılırsa tüm sorunlar çözülecek ya da her şey bir anda
değişecek gözüyle de bakmamamız gerekir. Sonuçta tüm sorunların
çözüleceği yerin sadece Anayasa olmadığı artık hukukun
da net bir kavramıdır.
Görüştüğümüz maddeyle yani 10uncu
maddeyle, daha önce 3046 sayılı Yasa yani 9 Ekim 1984 tarihinde
yürürlüğe giren yasa kapsamında Başbakanlık kararnameleri
ile bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görev
ve yetkileri, idari teşkilat yapısı, merkezî ve taşra
teşkilatlarının kurulması görevi
Cumhurbaşkanlığı makamına verilmekteydi.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de 3046 sayılı
Yasaya tabi olup görüşülmeleri de yine şu anda bu çatı
altında olacak.
2011 yılında çıkarılan kanun
hükmünde kararnamelere baktığımız zaman çok sayıda
bakanlığın teşkilat yapısının
değiştiğini, yeni bakanlıkların ve yeni idari
yapıların yeniden teşkil edildiğini de görüyoruz. Ancak, o
tarihlerde de bu kürsülerde dile getirdiğimiz üzere bu kararnamelerdeki
eksiklikler, hatalar bugün kamu işleyişinde bazı
aksaklıklara da neden olmaktadır. Örneğin Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı yeniden yapılandırılırken Dış
Ticaret Müsteşarlığı ayrı tutulmuş, bir Ekonomi
Bakanlığı varken Hazine Müsteşarlığı da
bunun dışında bırakılmıştır. Öte
yandan, Türkiyede çevre için müstakil bir bakanlığa ihtiyaç varken
çevreyle hiç uyumlu olmayan şehircilik birleştirilmiş ve
çevrenin gücü başka alanlara aktarılmıştır. Bunun gibi
sayabileceğimiz çok örnekler bulunmaktadır değerli
milletvekilleri.
İdeal devlet yapısı
anlayışının en azından İlk Çağdan bu yana
yaşamış olan Sokrates ve onun öğrencisi Eflatuna kadar
dayandığını hepimiz biliriz. Eğer devletin kurumsal
yapısı günümüz şartlarına göre güncellenip daha verimli ve
daha hızlı hizmet eder hâle getirilebilirse bunun sonucunda da
ekonomik büyümemiz bu durumdan olumlu etkilenecektir. On dört yıldır
teşkilat yapısında aksayan yönlerin artık giderilmesi,
onarılması bu bakımdan da ciddi bir önem arz etmektedir.
Burada, can alıcı nokta, sayın
milletvekilleri, en önemli ortak amacımızın ne olduğu. Bize
göre en önemli ortak amacımız, ülkemizin kalkınması,
milletimizin refahı ve uluslararası arenada artık kendinden söz
ettiren güçlü bir Türkiye'nin kurulmasıdır.
Sayın milletvekilleri, elbette, Türkiye'nin on
dört yıldır birikmiş, çözümlenmemiş, muhalefet de
edebileceğimiz sorunları vardır ancak bugün, o gün
değildir. Bugün, şunu konuştuğumuz, birlik ve beraberliğin
olacağı gündür. Toplumu temsil eden en üst organ Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve içinde yer alan bütün siyasi yapılar, siyasi kurumlar bu
birliği beklenen olgunlukla da gösterebilmek zorundadır.
İşte, bugüne kadar Milliyetçi Hareket Partisi, en önemli
sorunların, çözümsüzlüklerin demokratik bir şekilde giderilebileceği
yer olarak bu mekânı, bu çatının altını, Türkiye Büyük
Millet Meclisini görmüştür. Tüm samimiyeti ve ciddiyetiyle de bu
yaklaşımını Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gerçekleştirdiği görüşmelerde de büyük bir şeffaflıkla
yürüterek ispat etmiş durumdadır. Anayasa değişiklik
teklifi Mecliste görüşülecek, 330 eşiği eğer
aşılırsa ve üstünde kalırsa referandum yoluyla milletimizin
kararına sunulacaktır. Milletimize görüş sormanın fiilî
çelişkiyi sona erdirmesine müdahil olmayı istemenin hiçbir mahzurlu
ve sakıncalı tarafını da görmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, demokrasiye gönülden
inanan ve bağlı olan Milliyetçi Hareket Partisi milletimizin
vereceği her karara da saygılı olacaktır. Bu
düşüncelerle Genel Kurulu tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
10uncu madde üzerinde ikinci söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöle aittir.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tekrar geçmiş olsun diyoruz Sayın Bingöl.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Madde üzerine konuşmama başlamadan önce,
bugün bazı değerli milletvekillerimizin konuşmalarının
içinde partimizi terörle, Fetullah Gülen örgütüyle ilişkilendiren
bazı değerlendirmeler yapıldı. Değerli
arkadaşlarım, şu kürsünün dili olsa da konuşsa. Bu kürsüye
çıkan milletvekili arkadaşlarımız yıllar önce F tipi
örgütlenme diye FETÖcü terör örgütünün adını koymuşlardı.
Bu kürsüye çıkan arkadaşlarımız defalarca, Fetullah Güleni
eleştirirken hakaretlere maruz kalmış, yaka paça bu kürsüden
indirilmişlerdi ve bu kürsüye çıkan, Fetullah Güleni savunmak üzere
bu kürsüye çıkan arkadaşlarımız da her seferinde övgüler
dizerek saygıyla Muhterem Fetullah Gülen Hoca Efendi diye
bahsetmişlerdi. Biz haklı çıktık ama maalesef gelin görün
ki bugün Cumhuriyet Halk Partisini böylesi bir terör örgütüyle
ilişkilendirme gayreti içerisine giriliyor. Ne yapılıyor? Sayın
Genel Başkanımızın bir fahri danışmanının,
sadece zaman zaman kendi mesleğiyle ilgili bilgi notu veren bir
arkadaşın byLock kullanıyor diye tutuklanmasından hareketle
Cumhuriyet Halk Partisi suçlanmaya kalkılıyor. Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu terör örgütüyle ilgili zerre toz kalksa
hiçbir Cumhuriyet Halk Partilinin asla yakasına yapışmaz, (CHP
sıralarından alkışlar) kepçeyle, kürekle kalksa hiçbir
şekilde yapışmaz ama ufacık bir toz zerresi, Fetullah Gülen
terör örgütüyle ilgili ufacık bir toz zerresi gidip yapışacak
yerleri çok iyi bilir.
Bir şey daha hatırlatayım sizlere
değerli arkadaşlarım: Bu Parlamento çatısı
altında liderinin suikasta uğradığı tek parti
Cumhuriyet Halk Partisidir. Onun için, Cumhuriyet Halk Partisini terörle,
FETÖyle ilişkilendirmek beyhude bir çabadır.
Değerli arkadaşlarım, biz bu Anayasa
değişikliği metnine özünden, içeriğinden dolayı
tümüyle karşıyız. O nedenle bir madde üzerinde geniş
değerlendirme yapmaktan vazgeçip genel bir değerlendirme yapacağım.
Arkadaşlarımız günlerdir özellikle Anayasa
değişikliği Komisyonda görüşülürken çok nitelikli bir
tavır sergilediler, donanımlı, bilgi yüklü açıklamalar
yaptılar. Bunu da Değerli Elitaş dün konuşmasında
teyit etti, Sevgili Genel Başkan Yardımcımızı bir
buçuk saat, katılmasa dahi zevkle dinlediğini ifade etti. Elhak doğrudur,
sadece bu Parlamento çatısı altındaki milletvekilleri
değil, toplumumuz da Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri sayesinde,
geniş bir şekilde, bu Anayasa değişikliğinin ne menem
bir değişiklik olduğunun bilincine varmışlardır.
Biz, bu Anayasa değişikliğinin bir rejim
değişikliği olduğunu ısrarla söylüyoruz. Bu bir rejim
değişikliğidir. Her ne kadar Bu bir yönetim
değişikliği. dense dahi bu kesinlikle bir rejim
değişikliğidir. Niçin? Bu değişiklik, parlamenter
demokratik sistemi dinamitleyen bir değişikliktir. Parlamenter sistem
en ideal bir şekilde cumhuriyet rejimiyle anlamlıdır, onun
çatısı altında ideal bir yönetim tarzına dönüşür.
Değerli arkadaşlarım, Magna Cartayla
başlayan demokrasi gibi muhteşem bir yönetim anlayışı
uzun tarihi boyunca ilk kez böyle mesnetsiz, temelsiz, hukuk
dışı, antidemokratik bir metinle karşı
karşıyadır. Korkarım ki bu metin eğer çıkarsa, bu
değişiklik yasalaşırsa o zaman vatandaşlarımızın
tebaa olmaktan çıkıp onurlu, eşit yurttaş
olmasını hedefleyen cumhuriyet projemiz maalesef yara alacaktır.
Buna hiçbirimiz rıza göstermemeliyiz, buna hepimiz karşı
çıkmalıyız değerli arkadaşlar. Her fırsatta Gazi
Meclisten bahsediyoruz, elhak doğrudur; her fırsatta İstiklal
Madalyalı bir Meclisten bahsediyoruz, doğrudur. Şu arkada yazılan
özdeyiş bizim şiarımızdır, sıradan bir
özdeyiş değil, biz özdeyişe sıkı sıkıya
sarılmışız ve her fırsatta Millete gidelim, milletin
hâkimliğine başvuralım. deniyor, e hadi gidelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, iki gündür bir kaygı duyuluyor, iki
gündür bir şeyden bahsediliyor: Erken seçim. Arkadaşlar da bunun bir
tehdit ve şantaj olduğunu söylüyorlar. Niçin? Durup dururken bu niye
gündeme getirildi? Bu acele niye? Bu telaş niye? Bir kaygı var, bir
endişe duyulmaya başlandı. Şimdi erken seçim
dillendiriliyor oysa bu Anayasa değişikliği metninde erken seçim
değil, 2019un Kasım ayında seçim yapılacağı
ifade ediliyordu. Bu bir pazarlık konusu değil ise o zaman şimdi
niye dile getiriliyor? İşte bu, bir şüpheyi beraberinde getirir.
Siz bu metne, bu değişiklik maddesine Bu Anayasa
değişikliği geçtiği takdirde milletvekili seçimleri 2019un
Kasımında yapılır. deseydiniz ve devamında, Geçmez
ise erken seçim yapılacak. deseydiniz son derece anlamlıydı ama
şimdi ne yapıyorsunuz? Tehdit ve şantaj unsuruna dönüşüyor.
Bugünlerde hodri meydan çok konuşuluyor. 133
milletvekili arkadaşımızın imzaları bir saatte
önünüzde. Hadi gelin erken seçim yapalım. (CHP sıralarından
alkışlar) Nasılsa siz talimatla YSKyı harekete
geçirmişsiniz, nasılsa YSK hazırlık yapmış.
Adını değiştirirler, referandum yerine erken genel seçim
denir, aslanlar gibi seçime girersiniz. Millet size 330un üstünde milletvekili
kazandırır, gelirsiniz buraya, pul kontrolü yapmadan, markaj
yapmadan, hiçbir şekilde baskı yapmadan çıkarsınız,
Anayasa değişikliği yaparsınız. Haydi buyurun,
hazırız, istediğiniz günde erken seçim yapalım;
yapalım, siz de gelin burada değişiklik yapın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu
ülke çok ciddi sıkıntılardan geçti, bu ülke geçmişte çok
bedel ödedi, insanlar karşı karşıya getirildi,
sağcı-solcu kamplaşması yapıldı. Solcular tam
bağımsız Türkiye şiarıyla yollara düştüler,
ülkücüler milliyetçi Türkiye dediler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kahrolsun emperyalizm
dedik.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) -
ama temel
değerleri Türkiyeydi. Şimdi, ben inanıyorum, o
bağımsız Türkiyeyi savunanlar burada da sokakta da bu Anayasa
değişikliğine, bu gerici anlayışa Dur! diyecekler ve
yine muhafazakâr dünyalarının ülkücü ideallerini paylaşanlar da
geçmişte yaşanmışlıkları düşünerek mutlaka
burada da dışarıda da buna tavır koyacaklar. Buna yürekten
inanıyorum. Türkiyeyi bir badirenin içerisine sokmak o kadar kolay
değil. Türkiye ciddi bedellerin içerisinden süzülerek gelmiş.
Memleket sevdası sevdaların en büyüğüdür. Bu sevdadan hareket
edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, burada
hayır oyu verenlerin tarih önünde ve milletin ebedî gönlünde çok önemli
bir yer tutacağını söylüyorum. Bugün tarihe not düşmek için
söylüyorum bunu ve bunu yaşayarak göreceğiz. Bakın, 2010
referandum seçimleri öncesinde buraya çıkan değerli AKP sözcüleri
öyle değerlendirmeler yaptılar ki
O referandum
değişikliğinden sonra Türkiye refaha kavuşacaktı,
Türkiye huzur bulacaktı, her şey güllük gülistanlık
olacaktı. O referandum belası Türkiyede nelere yol açtı,
gördük. Fetullahçı terör örgütünün dal budak salması, el bebek
büyütülmesinin başlangıcı o değil, daha öncelere gider. On
dört yıldır her yeri dolduracaksınız, yol vereceksiniz,
sonra da döneceksiniz, masumları oynayacaksınız. Yok öyle
yağma! Bunun, mutlaka ama mutlaka, gün gelecek hesabı sorulacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu değişiklik metni bir rejim
değişikliğidir. Şimdi Rejim değişikliği
değil. diyenlerin iddiaları çürüyor; endişe buradan, telaş
bundan. Rahmetli İsmet İnönü böyle durumlara çok güzel bir söz sarf
etmiş, İnönü demiş ki: Millete karşı, Anayasaya
karşı, demokrasiye karşı suç işliyorsunuz, o yüzden de
suçluların telaşı içindesiniz. Sanki bugün için söylenmiş,
sanki bugün için söylemiş.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bingöl.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet Yıldırıma
aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanlık tarihinin imbiğinden süzülerek bütün
değer yargıları manzumesini bugüne taşımış
olmanın ve bugün birlikte yaşamanın formu olarak devleti yönetme
biçimini ele alışımızın tarihsel bağlamdan kopuk
ele alınması mümkün değildir.
Şimdi, dünyada metafizikçiler ile
materyalistlerin birbiriyle çelişmediği ender değerler
sahası vardır. Metafizikçiler ile materyalistler, örneğin
şu konuda çelişmezler: Şu yeryüzünde önce bitki canlı
olarak var oldu, daha sonra hayvan şu yeryüzünde yaşamaya
başladı, en son yeryüzüne çıkmış canlı tipi
insandır. Bu, metafizikçiler ile materyalistlerin birbiriyle
çelişmediği, anlaştığı noktalardan biri.
Yine, birbiriyle çelişmediği veya bilimsel
çalışmaları bütün uhrevi inançların da kabul ettiği
bir gerçeklik ise insanın şu yeryüzüne canlı olarak
yaklaşık bir milyon sekiz yüz bin yıl önce çıkmış
olmasıdır. Yani, biz insan olarak bir milyon sekiz yüz bin
yıldır -yapılan bütün bilimsel çalışmalar,
antropolojik veriler bunu ortaya koyuyor- varız. Ancak, toplum olarak,
topluluk olarak sadece yüz bin yıldır varız. Yani, birlikte
yaşam kültürü ve ortak değerler manzumesinin geçmişi yüz bin
yıldır. Daha da skalayı daraltarak geleyim ben; bu, yüz bin
yılın, toplumlar tarihinin yüz bin yılının sadece
beş bin yılında yazı ve devlet vardır. Yani, bizim
toplum olarak birlikte yaşam kültürümüzün sadece yüzde 5inde devlet ve
yazılı kültür vardır, öncesi yoktur. Öncesinde ahlaki değer
yargıları vardır. Toplum sözleşmeleri, insanlık
tecrübesinin açığa çıkarmış olduğu birlikte
yaşam kültürünün zaruretleri ve asgari müşterekleri üzerinden
şekillenmiştir. Toplum sözleşmeleri olarak karşımıza
çıkan anayasaların 95 bin yılında sözlü kültür egemendir.
Buradan hareketle, bakın, şunu ifade
edelim ki: O doksan beş bin yıl yani sözlü anlaşmaların,
değer yargılarının hâkim olduğu yüzde 95lik toplum
tarihinde iktidar yoktur, hegemonya yoktur, baskıcı kültür yoktur.
Devletle birlikte, sınıflı toplum açığa
çıkmış; devletle birlikte, kadın-erkek
eşitsizliği açığa çıkmış; devletle birlikte,
zengin-fakir ayrımı ortaya çıkmış; devletle birlikte,
yöneten ve yönetilen gruplar açığa çıkmış; devletle
birlikte, sömürülen ve sömürenler açığa çıkmış. Onun
için, devleti çok kutsuyoruz.
İnsanlık tarihi veya yazılı
kültür süresince de devlet, siyaset ve erk ilişkisine kafa yormuş,
her biri kendi çağının filozofu olan birçok kişiden örnek
verebiliriz. İslam aydınlanması, Orta Doğu bilginleri veya
günümüz aydınlanma felsefesi döneminde devlet-siyaset-erk ilişkisine
kafa yormuş olanların bıraktığı ciddi eserler
vardır. Köleci devletten bugün yaşadığımız modern
devlete gelinceye kadar ciddi tarihsel çıkarımlar ve ciddi
insanlık mirasları vardır. Çok farklı çağların
filozofları; örneğin, İmam Gazali, İbni Haldun, Veysel
Karani, Althusser, Foucault, Nietzsche, Machiavelli, Wallerstein veya bugün
hâlâ yaşayan Zizek; her biri devlet-siyaset-güç ilişkisi için ciddi
önermelerde bulunmuşlar. Ama, özellikle, bunlar arasında Hegele
dikkat çekmek isterim. Hegel modern devleti tanımlarken Gücün adaletle
birleştiği mekanizmadır. diyor. Yani, devlet hem politik hem de
etik bir varlık olarak, bir mekanizma olarak var olmalıdır.
Hegele göre, devleti kendi iktidarları için kullananlar
tanrının yeryüzünde ete kemiğe bürünmüş hâli olarak devlet
formunu ortaya koyar. Eğer devlet, iktidarın sopası
olmuşsa; devlet, yönetenlerin yönetilenler üzerinde bir güç
aygıtı olmuşsa o artık devleti yönetenler tarafından
tanrının yeryüzündeki zuhuratı olarak ele alma biçimi olarak
algılanır.
Değerli arkadaşlar, şimdi buradan
hareketle şunu ifade edelim: Ben bu filozofların her biri için ciddi,
veciz söylemler ve önermeler, doktrinler öne sürebilirim ancak bunlardan
özellikle iktidar partisinin milletvekillerini belki ikna eder diye şunu
söyleyeyim: Devleti yönetme biçimi bir mütevazıyet içermelidir, devleti
yönetme biçimi bir bilgelik içermelidir, devleti yönetme biçimi bir ahlak,
erdem, hak, hakikat içermelidir. Buradan hareketle, Yemenin Karen kentinde
doğmuş olan Veysel Karani ilk Müslümanlardandır.
Devlet-siyaset-erk ilişkisine ilişkin çok ciddi çalışmalar
yapmış ve bir türbesi Siirtin Baykan ilçesinde olan Veysel Karani
yönetenler için çok önemli bir öğütte bulunur, der ki: Yüksekliği
aradım, tevazuda buldum; şeref aradım, kanaatte buldum, nesep
aradım, takvada buldum; başkanlık aradım, nasihatte buldum;
zenginlik aradım, tevekkülde buldum. Hani, Hazreti Peygambere, İslam
aydınlanmasına çok gönderme yaparız ama onlardan nasiplenmeyiz.
Bunu söylüyor Veysel Karani: Başkanlığı nasihatte buldum,
şerefi kanaatte buldum, zenginliği tevekkülde buldum, yüksekliği
tevazuda buldum. diyor. Bari buradan biraz nasiplenmeye
çalışalım. Biz yönetince, halkın desteğini alınca,
yöneten pozisyona gelince işte tanrının yeryüzündeki zuhur hâli
olarak kendimizi görmeyelim.
Şimdi, buradan hareketle, bakın,
kalkıp hep bugünkü fiilî durumun hukuki duruma dönüşmesi için
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmiş olması
öne sürülür. Şimdi, 2007 yılında bir referandumda sadece
Cumhurbaşkanlığının seçilme biçimi değişti,
yetkisi değişmedi, erkleri değişmedi, yönetim
alanının genişliği veya darlığıyla
oynanmadı, sadece bu Parlamentonun seçtiği Cumhurbaşkanı
ilk kez 2014te, icra edildiği üzere, halk tarafından seçildi. Bir
seçim biçiminin değişmiş olması bir kişinin
yetkilerini değiştirmez. Şuradan söylüyorum: Örneğin 2014
yılında eğer Ekmeleddin İhsanoğlu eğer
Cumhurbaşkanı seçilseydi fiilî durum ile hukuki durum
tartışması devam eder miydi? 10 Ağustos 2014te Selahattin
Demirtaş eğer Cumhurbaşkanı adayı olarak seçilseydi
hukuki durum ve fiilî durum çatışması yaşanacak
mıydı? Bu, o zaman kişiyle ilgili bir problemdir. Kişinin
kendi yetkilerini kabul etmemesi, Veysel Karaninin öğüdünde
bulunduğu üzere kendisindeki hırsı, egoyu
bastıramamasıyla alakalı bir durumdur bu.
Bakın, buradan hareketle, bu, Meclisten geçer
mi, geçmez mi bilmem veya geçerse bir referandumda halktan onay alır
mı, almaz mı bilmem ama pazartesi günü Sayın Başbakan
Binali Yıldırım burada öyle bir konuşma yaptı ki
eğer bu, Meclisten geçmezse ya da referandumdan onay almazsa kesinlikle bu
görevi bırakmakla kendini bağladı. Çok net ortaya koydu, feda
etti kendini; bu sistemin işlemediğini, sistemin enkaz hâline
geldiğini söyledi. Pazartesi günü burada otuz dakika konuşan
Sayın Binali Yıldırım, bunun Parlamentodan geçmemesi ya da
referandumdan onay almaması durumunda kendi siyasi hayatına bir nokta
koydu çünkü Benim şu an görevini ifa ettiğim yer bitiktir,
enkazdır. dedi ve bir sistem tartışması üzerinden, iflas
etmiş bir sistemden sadece kendisiyle Cumhurbaşkanı
arasındaki münasebetin açığa çıkarmış olduğu
kişisel sıkıntıları bir sistem sorunu olarak ülkeye
anlatmaya çalıştı.
Yine şunu ifade edelim: İşte, dün bir
muhalefet partisinin değerli genel başkanı söyledi, bugün sabah
Cumhurbaşkanı, akşamüstü de iktidar partisinin parti sözcüsü,
bir seçimle bu oylamaların sonucunu ilişkilendirdi. Çok iyi biliyoruz
ki bu üç açıklama senkronizedir, iltisaklıdır; birbirinden
bağımsız değildir. Ya değilse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
aylardır bu konu
tartışılıyorken neden bunun geçmemesi durumunda bir erken
seçimden söz edilmedi de iki gün içinde bir muhalefet partisinin genel
başkanı, bir Cumhurbaşkanı, bir de iktidar parti sözcüsü
peş peşe bu açıklamaları yaptı? Şimdi, Benjamin
Franklin çok güzel söylüyor Benjamin Franklin diyor ki: Geçici güvenliği
ve makamı için özgürlüğünden vazgeçenler her kim olursa olsun bu
dünyada yaşamını bir insan olarak sürdürme miadını
doldurmuştur. Biz, bugün, milletvekilliği veya başka bir makam
için eğer buradaki varlıklarımızdan ve onurumuzdan ve bu
mesleğin ahlakından, etiğinden vazgeçersek bu dünyada yaşam
alanımızı çok daraltmış oluruz diyorum. Bütün Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grup
Başkanımız hakkında söylemediği, zorlama yorumlar
çıkartıyor sayın hatip. Bu, doğru bir şey değil.
Bu, açıkça sataşmadır grup başkanımıza.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kim hakkında?
MEHMET MUŞ (İstanbul) AK PARTİ Grup
Başkanı.
BAŞKAN Ne dedi, Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Yaptığı konuşmada Bu geçmezse görevi bırakmak
zorundadır. Kendini bağladı. gibi yorumlar yapıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Neresi sataşma bunun?
Söylemedi mi?
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
söylemedi mi Başbakan geçen gün burada bunu? Bunun neresi sataşma ya?
BAŞKAN Şimdi Sayın Muş ifade
edecek.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 10uncu maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada paketle alakalı Genel
Başkanımız, Grup Başkanımız ve
Başbakanımız bir konuşma yaptı ve sistemin ne
getirdiğini, neden bu sisteme ihtiyaç duyulduğunu açıkladı
ve konuşmasında şunu söyledi: Biz makam sevdalısı,
meraklısı değiliz. Aslolan ülkenin geleceğidir; aslolan
sistemin kendisidir. Bunları ifade etti. Çünkü yapılan
eleştirilerde, buradan yapılan sataşmalarda meselenin çok
farklı noktalara çekilmek istendiği ve bunlara, Sayın Grup
Başkanımızın, Başbakanımızın
konuşmasına müsaade etmediği görülmüştür. Buradan zorlama
ifadelerle farklı bir anlam çıkarmaya çalışmayı da
doğru bulmadığımızı ifade etmek isterim.
Bir ikincisi, bu, burada oylanacaktır ve
Parlamentoya, tüm milletvekillerine çağrımız şudur: Hepimiz
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyoruz,
değil mi? Millî iradeyi temsilen burada bulunuyoruz. O zaman, burada biz
bu öneriyi destekliyoruz, karşı çıkanlar da olabilir, bunu
desteklemeyenler de olabilir. O zaman, hakem milleti tutalım. Millete bu
işi götürelim; millet, bu işin hakkını, bununla
alakalı kararını versin. Hepimiz de bu karara saygı
duyalım ve bu tartışma da ortadan kalksın. Nihayetinde bunu
milletten kaçırmak suretiyle bir yere varamayız. Bunu bir çözüme
kavuşturacağız.
Bir diğeri, hodri meydan çekiyor herkes,
birileri hodri meydan çekiyor.
Değerli milletvekilleri, seçim ne zaman
yapılacak, nasıl yapılacak buna karar verilir. Fakat güzel bir
söz vardır: Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Muş.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Muş Birileri hodri meydan çekiyor. diyerek çok açıkça
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sizi mi kastetti?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizi kastetti. Biz çekiyoruz
aslanlar gibi.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Muşa
soralım, sizi mi kastetti?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, hodri meydan diyen
biziz. Dün, önceki gün hodri meydan diyen biziz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Efendim, yenilen
pehlivan güreşe doymaz dedim. Onlar, herhâlde üzerlerine
alındılar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hodri meydan biz diyoruz
kardeşim. Hodri meydan!
BAŞKAN Bir dakika Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, olmaz
BAŞKAN Bir dakika
Konuşayım ben
de.
Şimdi, Sayın Muş, Sayın
Yıldırımın konuşması üzerine söz aldı ve
konuştu. Hiçbir sataşmaya meydan vermeden, bir grubu ya da ismi
zikretmeden kendi beyanlarını açıkladı. Yani ben burada bir
sataşma görmüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, aynen şunu
ifade etti...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hodri meydan çekiyor
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Gök
konuşuyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Muş
konuşmasında Seçimin ne zaman olacağı bellidir, kanunlar
da belli. dedi. Sonra da Birileri -sanki boş boş
konuşuyormuşuz gibi- hodri meydan çekiyor. dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de Yenilen pehlivan
güreşe doymaz. dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, bakın, biz
boşu boşuna hodri meydan çekmiyoruz ve
BAŞKAN Tamam, sizin grubunuzu, isminizi
zikretmedi ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, biz.
BAŞKAN Hayır, dışarıda da
çekenler olabilir, başka bir grup da olabilir, başka birileri de
olabilir Sayın Gök.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bu akşam
çok alınganlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bence
zorlamayın, izin verirseniz biz bir açıklamada bulunalım bu
konuda.
BAŞKAN Bir dakika, Sayın Muşu
dinliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Hodri meydan! diyen biziz.
BAŞKAN Bir saniye.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben Yenilen pehlivan güreşe doymaz. diyorum. Bu pehlivan
Cumhuriyet Halk Partisi mi, onu söylesinler, CHP mi o pehlivan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah Allah, Hodri meydan!
diyen biziz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O pehlivan kim?
CHP bunu kabul ediyorsa söylesin. Yenilen pehlivan güreşe
doymazmış.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, resmen
bizlere hitap ederek hodri meydan sözünü
Sayın Elitaş önceki gün
burada Muhalefet seçimden kaçıyor. dediği anda kalktık Hodri
meydan! dedik. Şimdi, yani arife tarife gerek yok ki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O zaman yenilen
pehlivan belli, CHPymiş yenilen pehlivan.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Anayasa teklifi Meclise gelmeden önce
Sayın Başbakan ve Hükûmet yetkilileri defalarca, Türkiyede bir erken
seçimin olmayacağını, seçimlerin 2019 tarihinde, normal zamanda
yapılacağını çok açık bir şekilde ifade ettiler,
bütün kayıtlarda vardır bu. Hatta erken seçimi dile dolamanın
ülke ekonomisine zarar vereceği ve neredeyse ihanetle eş anlama
geleceği bizzat ifade edilmiştir, bunların hepsi kayıtlarda
vardır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, üç dakika niye verdiniz?
LEVENT GÖK (Devamla) - Ancak ne olduysa, bu Anayasa
teklifinin görüşülmesinden ve komisyonlardan geçmesinden, Genel Kurula
gelme aşamasından sonra kafalarda birtakım soru işaretleri
belirmeye başladı. Maddelerin ve Anayasa teklifinin tümünün
oylanmasında bir sıkıntı yaşanabilir endişesi,
başta gizli yapılması gereken oylamalardan başlayarak
iktidar partisi grubuna, Başbakana, tüm bakanlara hâkim oldu. Bütün
bakanlar milletvekillerinin arasında, Başbakan burada; bir kontrol,
sansür, milletvekiline güvenmeyen bir anlayışla, oyları gören
bir anlayışla oylamalar yaptırılmaya başlanıldı
ve hâlen de yapılıyor.
Derken, dün, önceki gün Milliyetçi Hareket
Partisinin Sayın Genel Başkanının
başlattığı bir söylem Anayasa Komisyonu Başkanı
tarafından da desteklendi ve bugün de Cumhurbaşkanı
yapmış olduğu haftalık mutat toplantılarında
Parlamentonun çalışmadığı anda seçim gündeme gelir.
diyerek bunu destekledi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, Anayasa teklifi geçmezse bunlar ama, şimdi işin kritik
tarafı bu, işin ahlaki olmayan tarafı bu, siyasi olmayan
tarafı bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan,
yarım dakika verin, tamamlayayım.
BAŞKAN İki dakikanın üzerine
çıktık, dört dakika oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır
Hayır
BAŞKAN - Cümlenizi tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi, bu sözler burada ifade
edildikten sonra dün, önceki gün AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Elitaş kalktı, Muhalefet seçimden mi kaçıyor? dedi. Biz
anında çıktık, dedik ki
MEHMET MUŞ (İstanbul) Pehlivan
meselesine gel.
LEVENT GÖK (Devamla) Bakın, ahlaki
olması açısından bu Anayasa teklifi geçmeden gelin, bu
akşam erken seçim kararını alalım dedik, hodri meydan
dedik. (CHP sıralarından alkışlar) Dedik mi
arkadaşlar? Hep beraber alkışladık mı? Bu sözümüzün
arkasındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Eğer ahlaki, insani,
hukuki, siyasi bir iş yapmak istiyorsanız bu Anayasa teklifinden
sonra değil hemen şimdi erken seçim kararını alalım da
ben sizlerin yüreğinizi göreyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) On bir seçimdir
kaybediyorsunuz zaten.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, oylamaların nasıl yapıldığı
Oylamalar İç Tüzüke uygun bir şekilde yapılmaktadır ve
şimdiye kadar yapılan oylamalarda -hepsi, 9 madde oyladık- 9
maddenin maddelerine geçilmesi 338 oy, diğer tamamı 340 ve üzeri oyla
geçmiştir Parlamentodan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O açıdan,
bizim bir şüphemiz yok ama ben şunu da beklerdim: Ben buradan
sataşıyorken bir ifade de kullandım, Yenilen pehlivan kim?
diye; bu soruma bir cevap alamadım, bu soruyu da cevaplamasını
arzu ederdim.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Mehmet
Muş konuşmasında Yenilen pehlivan güreşe doymaz. diyerek
resmen sataşmada bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, hayır, Yenilen
pehlivan kim? dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, hayır, tam bizi
ifade ederek
BAŞKAN Şimdi, bakın, Sayın
Gök, bu işi bitiriyoruz. Hayır, lütfen, istirham
Bunu bitiriyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bir cevap vereceğim.
BAŞKAN Hayır, sizin isminizi, grubunuzu
zikretmedi ki ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır ama beni göstererek
Ben bu soruya cevap vermesini beklerdim. dedi, bu soruya cevap
vereceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır, öyle
bir şey
LEVENT GÖK (Ankara) Bu soruya cevap
vereceğim. Niçin kaçıyoruz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, öyle bir usul yok. Ben soruma
LEVENT GÖK (Ankara) Dedin mi, demedin mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir dakika
BAŞKAN O zaman sorunuza cevap verecek
Sayın Muş.
Tamam, buyurun Sayın Gök -sorunuza cevap
versin- sataşmadan dolayı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir usul yok
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Madem sordunuz, Sayın Gök de
cevap versin pehlivanın kim olduğuna.
Buyurun.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Şimdi, bak
şunu söylemelisin: Ben yenildim. diyeceksin, Pehlivan da benim.
diyeceksin, bitecek bu iş.
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokrasilerde, seçimlerde yenilen de yoktur,
kazanan da yoktur; bir tek kazanan vardır, o da millî iradedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizleri zaten
Biz onları yendik, iktidarın tek sahibiyiz, ne istersek
yaparız. anlayışından kurtarmak istiyoruz değerli
arkadaşlarım. Seçimlerde kazanan, kazandığı partinin
değil; bütün ülkenin hükûmeti olur, iktidarı olur. Seçimlerde
kazanan, bütün ülkeyi kucaklar, yönetir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben de
alkışlıyorum bunu.
LEVENT GÖK (Devamla) Sizler gibi ülkeyi
kutuplaştırarak, ayrıştırarak yönetmez; bütün ülkeyi
kucaklar, Benim partilim, AKP'lim demez. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
seçimlerde halkımızdan aldığımız oyla muhalefet
görevimizi alnımızın akıyla yerine getirmeye
çalışıyoruz ama biliniz ki Cumhuriyet Halk Partisi seçimlerde
sizler gibi eğer kazansa ve iktidar olsa bu uygulamanızın tam
tersini yapar; en başta kendisine oy vermeyen partilileri kucaklar;
AKPlileri kucaklar, HDPlileri kucaklar, MHPlileri kucaklar, Cumhuriyet Halk
Partililere en son sıra gelir. Bizlerin safı
halkımızın yanıdır, sizler gibi
ayrıştırmayız, bölüştürmeyiz; tam tersine,
bütünleştiririz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Eski
uygulamalarınızı gördük, gördük. Eskiden ne
yaptığınızı da gördük, onları da biliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına son,
söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Abdurrahman Öze aittir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Özün
konuşmasının yarısında yeterlilik önergesi
vereceğiz, o bize çok yaptı. Genel Kurul gündemine hâkimdir,
bitiriyoruz.
BAŞKAN Fena olmaz aslında, benim
işime gelir.
Sayın Öz, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Yasa Teklifimizin 10uncu maddesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, geçen hafta
açılışı yapılan Keçiören metrosu sebebiyle Sayın
Ulaştırma Bakanımıza, Sayın
Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza,
yirmi yıldır Keçiörende oturan bir vatandaş olarak
teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Teklifin görüşmekte olduğumuz 10uncu
maddesiyle 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
106ncı maddesinde değişikliğe gidilmektedir. Madde
Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak yeniden
düzenlenmiştir. Maddede Cumhurbaşkanlığı
yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlarla
ilgili düzenlemeler vardır. Buna göre, maddede
Cumhurbaşkanının birden fazla yardımcı
atayabileceği, Cumhurbaşkanlığı makamının
boşalması durumunda kırk beş gün içinde yeni seçimin
yapılacağı, Cumhurbaşkanına vekâletin nasıl
olacağı, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve
bakanların atanma şartları, Cumhurbaşkanı
yardımcısı ve bakanların TBMMde ant içmeleri
gerektiği, bu göreve atanan TBMM üyelerinin üyeliklerinin sona
ereceği düzenlemeleri mevcuttur.
Getirdiğimiz düzenlemeyle yasama ve yürütme
organları Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak
birbirinden ayrıldığından, bu ayrılmanın sonucu
olarak 106ncı madde yeniden düzenlenmiştir. Maddenin son
fıkrasında bakanlıkların kurulması,
kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat
yapısıyla merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulmasının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
düzenleneceği ifade edilmiştir. Son fıkranın
başlangıç ifadesinin ve içeriğinin bakanlıkların
kurulması ve kaldırılması olması
karşısında, maddede yer alan merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması ifadesine başka bir anlam
yüklemek hukuki bir yorum olmaktan öte kötü niyetli, siyasi bir yorumdur.
Merkez ve taşra teşkilatı ifadesinin hâlen idari yapı
içinde yer alan bakanlıkların bölge müdürlüğüne benzer
oluşturulacak bir kısım idari yapıları
tanımladığı, ilk okunuşta tartışmaya yer
vermeyecek şekilde açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı
ki Anayasada merkezî idare ve taşra teşkilatlarıyla ilgili
olarak asıl düzenleme bu maddede değil, Anayasanın 126ncı
maddesindedir. Merkezî idarenin ve taşra teşkilatlarının
kuruluşunun dayanağı olan Anayasanın 126ncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinde hiçbir değişiklik yoktur.
Merkezî idarenin taşra teşkilat yapısının anayasal
dayanağı olan üçüncü fıkrasındaki birinci cümle Kamu
hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden
çok ili içine alan merkezî idare teşkilatı kurulabilir. ifadesi
değiştirilmemiştir, aynen korunmuştur. Anayasanın
126ncı maddesindeki bu düzenleme aynen korunduğu hâlde sanki bir
değişiklik olmuş gibi yorum yapanlar, Anayasa teklifini
okumadan, ağızdan dolma bilgilerle konuşmaktadır veya
yukarıda ifade ettiğim üzere açık kötü niyetlidir.
Teklifin görüşmekte olduğumuz 10uncu
maddesiyle getirilen 106ncı maddesindeki
cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir. ifadesi
126ncı maddedeki anayasal yetkinin kim tarafından
kullanılacağının belirlenmesinden ibarettir. 126ncı
maddede var olan idari yapının dışında yeni bir idari
yapı ve hukuki statü getirilmemektedir. Bu sebeple, bu maddeyi bilerek
yanlış yorumlayarak Federasyon getirilecek. demek, basit tabiriyle
hukuki cehalet, siyasi kötü niyettir. Kaldı ki AK PARTİ olarak bizim
Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet. ilkemiz
tartışmasız şekilde ortadadır.
Yine, teklifin hazırlanma aşamasında
partimizin birlikte çalıştığı ve Genel Kurul
aşamasında da teklife evet oyu veren Milliyetçi Hareket Partisinin
olur verdiği bir metinden federasyon tartışması
çıkarmak abesle iştigaldir.
Bildiğiniz üzere, 106ncı maddede
cumhurbaşkanlığına vekâlete ilişkin düzenlemeler de
yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamında
herhangi bir sebeple boşalma, cumhurbaşkanlığının
hastalık veya yurt dışına çıkma gibi sebeplerle
boşalması hâlinde, cumhurbaşkanlığına
cumhurbaşkanı yardımcısının vekâlet edeceği
düzenlenmiştir. Vekâlete ilişkin işlemlerde kimlerin nasıl
vekâlet görevini yürüteceğinin ikincil mevzuatının Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle belirleneceği tartışmasızdır. Bu
noktada, Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir
sebeple boşalması hâlinde, vekâlet etme sürecine ilişkin
tartışmalar yapılmakta ise de vekâlet eden makam olan
Cumhurbaşkanı yardımcısının siyasi ve hukuki
meşruiyetini asıl makam sahibinden aldığı
düşünüldüğünde, asıl olarak bu görevi yürüten
Cumhurbaşkanının yerine kimin vekâlet edeceğinin
belirlenmiş olması sebebiyle meşruiyet sorunu ortadan
kalkmaktadır.
Yine, makamın boşalması hâlinde
kırk beş gün gibi kısa bir sürede seçim öngörüldüğünden,
vekâlet müessesesine devamlılık kazandırılması gibi
bir suistimal önlenmek istenmiş, boşalma hâlinde derhâl seçime
gidilerek yetkinin asıl sahibi olan 79 milyon insanımızın
kendini yönetecek Cumhurbaşkanını yeniden ve bir an önce
belirlemesi esas alınmıştır. Bu sebeple de vekâlete
ilişkin düzenlemeler kanaatimce kendi içerisinde tutarlıdır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişiklik teklifinde Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu da düzenlenmiştir. Bu madde, biliyorsunuz, biraz önce
görüşüldü ve kabul edildi. Burada kısaca bir hususa değinmek
istiyorum. Teklifle Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk öngörmüş
olmamız dahi, Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak tanımladığımız
yönetim sistemi teklifimizin samimiyetini ortaya koymaktadır. Mevcut
Anayasada, yönetim sisteminde değişiklik yapıp
Cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu düzenleyen 105inci maddede
hiçbir değişiklik yapmasaydık yapmak istediğimiz yönetim
sistemi değişikliğinin samimiyeti sorgulanabilirdi. Ancak
getirdiğimiz 105inci madde değişikliğiyle
Cumhurbaşkanlığına da sorumluluk vererek yapmak
istediğimiz değişikliğin samimiyetini ortaya koymuş
bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri, teklifin Komisyon
görüşmelerinin yapıldığı günlerde ağır
şekilde yaşadığımız ve derinden üzüldüğümüz
terör olaylarının amacı, yapmak istediğimiz Anayasa
değişikliği teklifini engellemektir, bu yönde kamuoyu
oluşturmaktır. Burada geçmişten bir örnek vermek istiyorum: 2007
yılında yapılan referandumda -ki bu,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine olanak veren
referandumdur- pazar sabahı oy kullanmak için
kalktığımızda Dağlıca baskınıyla mesaj
verilmek istendiğini unutmayalım. Aynı senaryo yeniden
oynanıyor; terör ile Anayasa değişikliği arasında
bağlantı kurulup Anayasa değişikliği engellenmek
isteniyor. Ben, insanımızın bu oyunun farkında
olduğunu biliyorum; daha önce de farkındaydı, inşallah bu
süreçte de farkında olacaktır. İnsanımızın
Anayasa değişikliğine olumlu baktığına
inanıyorum. Bugüne kadar yaşadığımız siyasi
tecrübe, devlet yönetimiyle ilgili kendine müracaat edildiğinde
insanımızın hep olumlu yönde yani evet oyu verdiğidir,
inşallah bu sefer de öyle olacaktır çünkü bizim insanımız
inancı gereği de her zaman ileriye ümitli olarak bakar.
İnşallah, ben, bu sefer de öyle olacağına inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
değişikliğin amacı siyasi istikrar ve ekonomik
kalkınmadır. Yukarıda izah ettiğim üzere
cumhurbaşkanına yeni bir yetki verilmemekte hatta sorumluluk
verilmektedir. Ayrıca, Anayasa teklifimizde insanımızın gündelik
hayatını olumsuz etkileyecek, yaşam tarzını
değiştirecek hiçbir düzenleme de yoktur.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak
bizler hep şunu söyledik: Anayasa değişiklik teklifimiz
Meclisten 330 oyla da geçse, 550 oyla da geçse insanımızın
onayını alacağız, referanduma gideceğiz;
insanımız ne derse o başımızın tacı
olacaktır. Biz insanımıza inanmasak, güvenmesek bu sözü
söylemeyiz. Bu referandumda da yine 79 milyon insanımıza güveniyoruz,
Anayasa paketimize de güveniyoruz ve Anayasa paketimizi 79 milyon
insanımıza emanet ediyoruz. Onların ülkenin geleceği için
en iyi kararı vereceğini ve her zaman yaptıkları gibi
yenilik ve daha iyiye açık olan insanlar olarak evet oyu vereceklerine
inanıyorum.
Anayasa değişikliğiyle getirmek
istediğimiz düzenlemelerin memleketimize, milletimize hayırlar
getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hatip
konuşmasında bu Anayasa teklifini eleştirenlerin
ağızdan dolma bilgilerle konuştuğunu ya da kötü niyetli
olduğunu ifade etti. Biz eleştiriyoruz, dolayısıyla bu
açık bir sataşmadır, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Hem de çok açık. diyorsunuz
yani değil mi?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çok açık.
BAŞKAN Sayın Toğrul, kusura
bakmayın, yerinizden bir dakika süre vereyim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama kötü niyetli
değiliz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hayır efendim, ne demek.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ağızdan
dolma bilgilerle de konuşmuyoruz.
BAŞKAN - O zaman kamuoyundaki herkes gelsin.
Böyle bir şey olmaz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama bu,
aslında her 3 muhalefet partisine de konuşma hakkı veriyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, kesinlikle hayır.
Ne demek yani siz her şeyi
eleştireceksiniz, o taraf bir şeyi eleştirdiği zaman
herkes
Böyle bir şey yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bakın biz her
şeyi eleştiriyoruz, biz Anayasa taslağını
eleştiriyoruz.
BAŞKAN Sizin eleştirdiğinizi
söylemek bir suç mu? Eleştiriyoruz. diyorsunuz, o da öyle söylüyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sadece o
değil, bakın kötü niyetli olduğumuzu ifade etti ve
ağızdan dolma bilgilerle konuştuğumuzu söyledi.
BAŞKAN Hayır, hayır. Ne
şahsınızı ne grubunuzu ilzam eden bir şey değil.
Yerinizden, isterseniz, bir dakika, 60a göre söz vereyim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, bu açık bir sataşmadır yani sataşmadan
dolayı niye konuşamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Toğrul, hayır,
hayır, lütfen. Buyurun 60a göre size söz vereyim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Aydın
Milletvekili Abdurrahman Özün 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
tasarıyı biz öyle ağızdan dolma bilgilerle
değerlendirmiyoruz, eleştirmiyoruz. Bu tasarı, açıkça
güçler ayrılığını yok eden bir tasarıdır.
Bakın, yargı ortadan kaldırılmaktadır,
yargıyı bir kişi belirlemektedir. Yasama, önemli oranda yine bir
kişi tarafından belirlenmektedir. Yürütme, tamamen bir kişi
tarafından belirlenmektedir ve yine, üzerinde konuştuğumuz
maddeye göre bir kişi, yanına kaç kişi alacağının
sayısını bile vermiyor, istediği kadar kişiyi
alabilecek ve bunların görevlerinin ne olacağını yine o
kişi belirleyecek.
Sayın Başkan, bu
ülke, evet, bir anayasaya ihtiyaç duyuyorsa bu anayasa, bu ülkede, bu
coğrafyada yaşayan herkesi içine alan bir anayasa
olmalıdır. Biz biliyoruz, bu anayasa ırkçıdır,
milliyetçidir, asimilasyoncudur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz,
Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fırata aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişiklik teklifinin 10uncu maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonunda
ve burada da en çok tartışılan
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle neler getirmek istiyoruz, bunu
bu beş dakikalık süre içerisinde anlatmaya
çalışacağım.
Burada en çok tartışılan, bir rejim
değişikliğine gidildiği yönünde söylemler oluyor. Biz,
bunu, bir hükûmet etme sisteminin değişikliğine
gittiğimizi, parlamenter sistemi değiştirerek cumhurbaşkanlığı
sistemini getirmek istediğimizi belirtmek istiyoruz. Sayın
Başbakanımızın da özellikle belirtmiş olduğu gibi
29 Ekim 1923te cumhuriyetin kurulmasıyla rejim
tartışmaları ortadan kaldırılmıştır.
Burada, cumhuriyetin ilkeleri ve nitelikleri üzerinde herhangi bir
değişiklik söz konusu değildir. Doğrudan veya dolaylı
olarak burayla bağlantı kurulan bir durum söz konusu
olmadığından, burada rejim değişikliğiyle ilgili
bir durum söz konusu değildir.
Bu cumhurbaşkanlığı paketiyle
ilgili olarak biz burada ne getiriyoruz? Biz, burada, yasama ve yürütmenin
kesin çizgilerle ve sert bir şekilde birbirinden
ayrılmasını getiriyoruz. Burada, şu andaki mevcut sistemde,
parlamenter sistemde yasama ve yürütme iç içedir, milletimiz yasamayı
seçerken buradaki yasamanın içerisinde yürütme belirleniyor. Hocamız
Sayın Burhan Kuzunun da belirtmiş olduğu konu işte burada;
kız bizim, oğlan bizim.
Değerli arkadaşlar, burada iktidar partisi
kim olursa kız da kendisinin olur, oğlan da kendisinin olur. Onun
için burada, biz, getirdiğimiz teklifle Cumhurbaşkanını ve
yasamayı ayrı ayrı seçiyoruz ve bunlar doğrudan
meşruiyetini halktan almış olacaklar. Onun için erklerin tamamen
birbirinden ayrıldığı bir sistemi getirmiş olacağız.
Diğer bir husus: Biz, burada, özellikle çift
başlılığı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Şu anda yürütmenin başında, Anayasa'nın 8inci ve 104üncü
maddelerinden yetkiyi alarak Yürütmenin başı
Cumhurbaşkanıdır. denilen... Cumhurbaşkanı bu
anayasal yetkisine dayanarak yürütme yetkisini kullanmaktadır.
Diğer bir husus: İktidara gelen, büyük
çoğunluğu alan partinin başbakanı, genel başkan, o da
yürütmenin başında oluyor. Bu şekilde, iki
başlılığı ortadan kaldırarak
Cumhurbaşkanı ayrı bir şekilde seçilmiş olacak, yasama
da ayrı bir şekilde seçilip kendi yoluna devam edecektir yani Cumhurbaşkanı
burada halktan direkt şekilde güvenoyunu almış olacaktır;
Burada en çok tartışılan konulardan bir tanesi de oydu Güvenoyu
yoktur. diye. Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı güvenoyunu
doğrudan halktan almaktadır.
En çok tartışılan konulardan bir tanesi
de Cumhurbaşkanına tek başına fesih yetkisi verilmektedir.
Şu andaki, mevcut 82 Anayasasında da Cumhurbaşkanının
Meclisi feshetme yetkisi vardır ama Meclisin
Cumhurbaşkanını feshetme gibi bir durumu söz konusu
değildir. Cumhurbaşkanı çok geniş yetkilerle
donatılmış ama Cumhurbaşkanına dokunan hiçbir şey
söz konusu değildir. Getirdiğimiz sistemde,
cumhurbaşkanlığı sistemiyle hem Cumhurbaşkanı hem
de yasama karşılıklı olarak birbirini feshetme yetkisine
sahiptir. Onun için, bu sistemde -belirtmiş olduğumuz gibi,
dediğimiz gibi- Cumhurbaşkanının tek başına
Meclisi feshetme yetkisinden çok, Meclisin de Cumhurbaşkanını
feshetme yetkisi vardır.
MEHMET METİNER (İstanbul) Fesih
değil, yenileme.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Yenileme olarak belirtelim.
Burada en çok itiraz edilen noktalardan bir tanesi
de gensoru. Değerli arkadaşlar, 1960dan bu yana gensoruyla ilgili
verilen hiçbir önerge bu Meclisten geçmemiştir, sanırım bir tane
veya iki tane geçmiştir. Onun dışında, burada
çoğunluğa sahip olan partinin hiçbir şekilde buna müsaade
etmemesi hâlinde bu kabul edilmiyor.
Diğer bir şekilde,
Cumhurbaşkanının burada sorumsuzluğu söz konusu; geniş
yetkileri var ama Cumhurbaşkanının herhangi bir sorumluluğu
söz konusu değildir ama bu getirilen sistemle Cumhurbaşkanına
cezai sorumluluk getirilmektedir. Yani, genel görüşme, burada Meclis
soruşturması, Meclis araştırması ve yazılı
soru önergeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar bu şekilde bu işlemlere tabi
tutulacaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yiğit Bulut
patron olacak, Yiğit Bulut. Yiğit Bulut patronunuz olacak.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Tartışılan diğer bir konu, Cumhurbaşkanı
kararnamesi. Değerli arkadaşlar, münhasıran kanunla düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılamıyor.
Diğer bir husus, Cumhurbaşkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yiğit Bulut
talimatı verecek.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
temel hak, kişi hakları ve ödevleriyle, siyasi hak ve ödevler
konusunda kararname çıkaramaz. Cumhurbaşkanı kararname
çıkardı, bu kararnameyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
kanun çıkarılırsa Cumhurbaşkanının kararnamesi
ortadan kaldırılmıştır.
Burada çokça söylenen şeylerden bir tanesi
Halktan korkmayın!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sarayın
danışmanları patron olacak.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biz on beş yıldır halktan hiçbir
zaman korkmadık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Saraydaki
danışmanlar var ya, Yiğit Bulut size talimat verecek!
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) 15
Temmuz darbe girişimine karşı koyan, tanklara, silahlara,
uçaklara karşı direnen bu milletten hiçbir zaman korkmayız ve
Sayın Başbakanımızın da belirtmiş olduğu
gibi, 367yle değil, 550yle de geçse biz bunu halkımızın
onayına sunacağız ve oradan gerekli şeyleri
alacağız.
Değerli arkadaşlar, burada milletin
adamı, millet ve Türkiye sevdalısı
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın,
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırımın
ve bu grubun tek bir derdi vardır, çocuklarımızın ve
Türkiyemizin geleceğini kurtarmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Fırat.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, açıyorum sistemi.
60a göre bir dakika lütfen.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adıyaman Milletvekili
İbrahim Halil Fıratın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın konuşmacı
konuşmasında gensoruyla ilgili bir değerlendirmede bulundu 1982
yılı diye bir tarifte bulundu yani O tarihten sonra gensoruyla
ilgili düşürülen kimse yoktur. diye. Ben Meclisimizin bilgilenmesi
açısından bir iki bilgiyi paylaşmak isterim.
İkinci MC Hükûmeti 30 Aralık 1977de
verilen bir gensoruyla düşürülmüştür. Mesut Yılmaz Hükûmeti, 25
Kasım 1998; hem Hükûmet hem de bir bakan Türkbank ihalesinden dolayı
25 Kasım 1998de
Bunlar en son olan hadiselerdir gensoruyla ilgili. Yani,
Meclisimizin de bu konuyu bilmesinde yarar olduğunu düşünerek ifade
ettim.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın konuşmacı da Bir ikiden fazla
değil. demişti zaten.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına ikinci ve son konuşmacı, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Atatürkün mirası
parlamenter cumhuriyet rejimini değiştirecek Anayasa teklifinin
10uncu maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. İnanarak ve yürekten Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. diyen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kısa da olsa,
siyasi yaşamımda belki de ilk kez Hükûmeti eleştirmeden bir
konuşma yapacağım. (AK PARTİ sıralarından Oo
sesleri) Sadece başkanlık sistemiyle ilgili, halkın bana sorduğu
soruları sizlere, milletvekillerine yönelteceğim ve sizleri
vicdanınız ve yemininizle baş başa
bırakacağım.
Halkımız soruyor: Anayasa
değişikliği neden olağanüstü hâl döneminde
yapılıyor? Korkudan hiçbir şey konuşamıyoruz, hiçbir
şey yazamıyoruz. Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Türkiye kan gölüne dönmüşken, çiftçinin beli
kırılmışken, emekliler sürünürken, ülkenin önemli bir
kısmı açlık sınırının altında
yaşarken, benim vekil olarak seçip gönderdiğim insanlar benim
sorunumu çözmek yerine neden başkanlık sistemini getirmeye
çalışıyorlar? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Egemenliği saraydan alıp millete vermek
uğruna, cumhuriyet ve bağımsızlık uğruna
canlarını hiçe sayan, yediğimiz lokma, giydiğimiz
hırka, oturduğumuz koltuk nedeniyle hâlâ borçlu olduğumuz, arkalarından
ağıtlar yaktığımız on beşliler,
egemenliğin halktan alınıp tekrar saraya verilmesini isterler
miydi? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Tüm yetkilerin tek elde toplanması,
özgürlüğü ve bağımsızlığı uğruna ölümü
göze alan bir millet için uygun mudur? Bu işte bir
yanlışlık yok mu?
Halkımız soruyor: Tek adam bir hata
yaparsa veya daha önce örnekleri olduğu gibi, kandırılırsa,
kendi seçtiği milletvekilleri Cumhurbaşkanını Yüce Divana
gönderir mi? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Diyelim ki milletvekilleri zor da olsa
Cumhurbaşkanını Yüce Divana gönderdiler.
Cumhurbaşkanının seçtiği Yüce Divan üyeleri adil bir
yargılama yapabilir mi? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Diyelim ki yargıladılar. Daha önce de
örneğini gördüğümüz gibi, Cumhurbaşkanı Ben Anayasa kararlarını
tanımıyorum. derse ne olacak? Bu işte bir
yanlışlık yok mu?
Soruyor halkımız: Partisinin Genel
Başkanı da olan Cumhurbaşkanı, devlet başkanı
sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini
temsil edebilir mi? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Soruyor halkımız: Diyelim ki
Anayasayı değiştirdik, bir süre sonra bu Anayasa
Cumhurbaşkanına veya daha sonra seçilenlere dar gelirse ne olacak?
Örneğini daha önce gördüğümüz gibi Cumhurbaşkanı Anayasaya
ve ettiği yemine uymazsa ne olacak, yeni bir anayasa mı yapılacak?
Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Bir kişinin millî güvenlik
politikalarını belirlemesi doğru mudur? Bu işte bir
yanlışlık yok mu?
Halkımız soruyor: Cumhurbaşkanı
ölürse ne olacak? Bizim seçmediğimiz bir insan geçici de olsa bu ülkeye
nasıl hâkim olacak? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Halkımız soruyor: Cumhurbaşkanının
genel başkanı olduğu partinin il ve ilçe başkanları
tıpkı vali ve kaymakamlar gibi Cumhurbaşkanını temsil
edecekler. Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Seçilmiş yüzde 51 seçilmiş yüzde 100ü
feshedecek. diyorlar. Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Halkımız soruyor: Kim
Cumhurbaşkanı olursa olsun bu kadar çok yetkiyle, dünyada birçok
örneğini gördüğümüz üzere, insani özelliklerinin ve
zaaflarının esiri olmaz mı? Bu işte bir
yanlışlık yok mu?
Dolar aldı başını gidiyor, ola
ki referanduma gidildi, mevcut Cumhurbaşkanı Bakın, evet
demezseniz istikrar bozulur. diyecek mi? Bu kez de bizi ekonomiyle mi
korkutacaklar? Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Halkımız soruyor: Daha önce hiç
denenmemiş bir sistemi milletimiz üzerinde deniyorsunuz, ya tutmazsa
bedelini gene biz ödeyeceğiz. Bu işte bir yanlışlık
yok mu?
Halkımız soruyor: Başkanlık
sistemi olmazsa erken seçime gitmek kaçınılmazdır. diyerek
milletvekilleri tehdit ediliyor. Koltuğunu korumak için rejimi
değiştirecek bir milletvekili olabilirmiş gibi bir algı
yaratılıyor. Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Değerli arkadaşlar, bu işin
kazananı olmaz. Burada çok sınırda oylarla maddeler geçiyor.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O zaman
halktan korkmaya gerek yok, halk gereğini yapar.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Çok sınırda
oylarla maddeler geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Halktan niye
korkuyorsunuz o zaman, halk gereğini yapar.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Atıcı siz de.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Maddeler geçtikçe AKP
milletvekilleri alkışlıyor kazanmış gibi.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Korkunuz
halktan, halktan korkuyorsunuz. Kopuksunuz halktan.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hayır, bu
işin kazananı olmayacak Sayın Vekilim. Eğer herhangi bir
madde 330un altında kalırsa inanın biz de
kazanmayacağız. Bu iş referanduma giderse yüzde 51 evet
çıksa veya yüzde 51 hayır çıksa geriye kalan yüzde 49
kaybetmiş olacak. Bu işin kazananı olmayacak. O yüzden, daha
vakit geç olmadan, millet daha çok birbirinden ayrılmadan ve kutuplaşmadan
gelin bu işin kazananı bütün milletimiz olsun. Bu teklifi geri
çekelim. Evet, bu ülkenin ciddi anlamda iyi ve sivil bir Anayasaya
ihtiyacı var. Bu Anayasayı birlikte yapma gücünü kendimizde
görüyoruz, bunu yapabiliriz. Bunu milletimize hediye ettiğimizde, o zaman
herkes kazanmış olacak. Gelin bu Anayasayı geri çekelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Halka
inanın, güvenin, gerisi kolay.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş görüşmelere devam edilmesine ilişkin bir önerge
vardır. Önergeyi okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin 10uncu maddesinin müzakerelerinin İç Tüzükün 72nci maddesi
gereğince sürdürülmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Özgür Özel Zeynel Emre
İstanbul Manisa İstanbul
Levent Gök Veli Ağbaba Bülent Tezcan
Ankara Malatya Aydın
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var. Şimdi o talebi
karşılayacağım.
Sayın Gök, Sayın
Altay, Sayın Tezcan, Sayın Baykal, Sayın Ağbaba, Sayın
Erkek, Sayın Emir, Sayın Atıcı, Sayın Yedekci,
Sayın İlgezdi, Sayın Arslan, Sayın Adıgüzel,
Sayın Biçer, Sayın Kayan, Sayın Çamak, Sayın Şeker,
Sayın Tüm, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Engin, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Gürer.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, soruya giren
sayın milletvekillerinden istirhamımız, sırayla
okuduğum sayın vekiller tekrar sisteme girsin çünkü yoklamaya
girildiği için sistemden silindi.
Sayın Çamak, Sayın Tüm,
Sayın Arık, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Enginin
yerine Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Topal, Sayın Akın.
Evet, şimdi soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Daha önceki sıraya riayet ederek beş
dakikalık süre içerisinde sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Çamak, buyurun.
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye dil, din, mezhep ve etnik
kökene dayalı farklılıkların bulunduğu hem de
ideolojik ayrılıkların derin olduğu bir ülke olarak
başkanlık rejiminin gerektirdiği siyasal altyapıya sahip
değildir. Bu sistemin adına isterseniz Türk tipi, isterseniz
başka bir şey deyin, bu hâliyle baskıcı bir siyasi parti
yapısının oluşması kaçınılmazdır. Bu
sistem başkanı aşırı güçlendirecek, kontrol ve denge açılarındaki
eksiklik demokrasiyi yok edecek ve kutuplaşma uzun vadede yönetilmeyecek
bir ortam yaratacaktır. Böylesine önemli riskler barındıran bir
düzenlemeyi yaparken kişisel ikbalinizi değil ülkemizin ve halkımızın
geleceğini düşünerek karar vermek zorunda değil misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanına ve
ülkesini seven, vicdan sahibi AKPli vekillere sesleniyorum: Sayın
Cumhurbaşkanı, hepimiz biliyoruz ki AKPli vekiller sizi çok seviyor
ve dinliyorlar. Bugün ülke yönetimi adına her türlü yetkiyi
kullanıyorsunuz, hatta ilginiz olmadığı hâlde birçok
yetkiyi de fazladan kullanıyorsunuz. Dediğiniz her söz AKP
tarafından emir kabul ediliyor, anında yerine getiriliyor. Hükûmet,
bakanlar, ordu, hâkimler, savcılar, iş adamları, medya,
muhtarlar, tamamı sizin kontrolünüzde. Daha ne istiyorsunuz Sayın
Cumhurbaşkanı? Bakın, ülkede her gün kan akıyor, kriz de
ekonomiyi vurmaya başladı, birçok iş yeri kapandı, döviz
yükselişe devam ediyor, insanlar işsiz, gelecek kaygısıyla
yaşıyorlar. Ülkeyi neden böyle bir gergin ortama sürüklüyorsunuz?
Gelin, sizi dinleyecek olan AKPye seslenin. Bunun size de, ülkeye de
faydası olmayacaktır. Bu yanlıştan bir an önce dönün,
yanlıştan dönmek erdemdir.
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaşın
ölüm yıl dönümü. Kıbrıs kahramanı merhum
Denktaşı rahmet ve minnetle anıyorum. Ne acı tesadüftür ki
bugünlerde İsviçrede Kıbrıs görüşmeleri sürüyor.
Milliyetçiliğin Beşparmak Dağlarına
yazıldığı günlerden Ver kurtul, sat kurtul.
politikasının benimsendiği günlere geldiğimiz içindir ki
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Kıbrıs gibi hayati bir
meseleyi beyaz bir pula tercih ediyor. Son bir yıldaki terör
saldırılarında Kıbrıs Barış
Harekâtından daha fazla şehit verdiğimiz bir dönemde
Türkiyenin tek derdinin başkanlıkmış gibi görülmesine bir
anlam veremiyorum. Başkanlık gelince ne canımızı yakan
terör bitecek ne sayıları 6 milyonu bulan işsizlik bitecek ne
ekmek ucuzlayacak ne benzin ucuzlayacak ne de doların yükselişi
duracak, sadece bir kişiye koltuk sağlanacak. Gelin, iş işten
geçmeden bu teklifinizi geri çekin. Millî iradeyi bir kişiye ipotek
etmeyin.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Anayasa değişikliğiyle
Cumhurbaşkanı milletvekili seçilme kriterine uyan çok sayıda
yardımcı atayabilecektir. Bunun yanı sıra,
Cumhurbaşkanına üst düzey atamalarda sınırsız yetki
verilecektir. Böylece, bu durum, Cumhurbaşkanının devleti
istediği gibi dizayn etmesine neden olacaktır.
Cumhurbaşkanı, yine, belli cemaatler ya da gruplar tarafından
kandırılır ve devletin önemli kademelerine atamalar yaparsa
bunun sorumlusu kim olacaktır?
Yine, Cumhurbaşkanı ile bu
yardımcıların yargılanmaları neredeyse mümkün
olmayacak ve yardımcıları Cumhurbaşkanına
karşı sorumlu olacaktır. Cumhurbaşkanı yardımcılarının
bu kadar korunmak istenmesinin nedeni nedir?
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Biraz önce, 9uncu maddede, Sayın Bakan Amerika
ve Fransayı örnek göstererek oradaki başkanların partili
olduğunu ve sorun yaşanmadığını söyledi. Ben de
soruyorum: Bu ülkelerde liyakatin olmadığını da
söyleyebilir misiniz? Bu ülkelerde farklı mezhep, etnik köken ve siyasi
görüşlere mensup kişilerin mülakatlarda elenmediğini de duydunuz
mu? Sadece muhalif olduğu için yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğunu
da söyleyebilir misiniz? Biliyoruz ki demokrasi öncelikle bir kültür
meselesidir yoksa Fransada kohabitasyon dönemlerinde yani
Cumhurbaşkanının solcu, Parlamentonun sağcı veya tam
tersi olduğu o uzun dönemlerde Fransada kaos çıkardı. Fransadaki
gibi bizde de Cumhurbaşkanı farklı bir partiden, Parlamento
çoğunluğu farklı bir partiden olursa getirdiğiniz bu
rejimin işleyebileceğini düşünebiliyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu, sizi
atlamışız herhâlde. Size de söz vereyim.
Buyurun.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Cumhurbaşkanımız yine mesajlar
verdi, Dağdaki terörist ile dolar bulunduranın farkı yoktur.
dedi. Cumhurbaşkanımız ara ara bu konuşmalarında
mesajlar veriyor. Bu mesajından da şunu mu anlıyoruz: Önümüzdeki
günlerde dolar hesapları bloke edilecek, daha sonra evinde ve başka
yerlerde dolar bulunduranlar terörist muamelesi mi görecek, bunu anlayabilir
miyiz?
İkinci sorum: Bugüne kadar tüm Türkiye
Cumhuriyeti paralarında Atatürkün resmi vardı, 1 TLden Atatürkün
resmi kaldırılmış bulunuyor, bunun amacı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yarayıcı, size sıra
gelmiyor, dört dakika kaldı, fazladan verdik.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk toplumu demokratik
kültüre sahiptir. Yani Demokrasi bir kültür meselesidir. şeklinde
değerlendirmeler yapılıyor, doğru. Ben bunun arkasında
sanki Türk toplumu demokrasiye layık değilmiş gibi, daha iyi
sistemlere layık değilmiş gibi bir anlayış görüyorum
ki, tabii, milletimizi de bu anlamda küçümseyen bir anlayış var bunun
arkasında, bunu reddediyorum. Çünkü Türk toplumu 15 Temmuzda demokrasiye,
millî iradeye, hukuk devletine dünyada örneği görülmeyecek şekilde
ölümüne sahip çıkmış, demokrasinin, hukuk devletinin müdafisi
olduğunu ispat etmiştir. Dünyada Türk milletinde olduğu gibi ben
böylesi bir demokrasi kültürünün ve demokrasiye sahip çıkma bilincinin
olduğunu zannetmiyorum. Başka ülkelerde acaba böyle bir darbe
teşebbüsü olsaydı orada meclis bombaların altında
çalışır mıydı, halk ölümüne sokaklarda durur muydu?
Böylesi bir halka sanki bizde bu kültür yokmuş gibi Bu kültür
meselesidir. demeyi çok büyük bir saygısızlık olarak
gördüğümü ifade etmek isterim.
İkincisi: Cumhurbaşkanlığı
sistemi toplumda ayrışmalara, kutuplaşmalara, bölünmelere,
parçalanmalara yol açar mı? Bana göre yol açmaz, tam tersi olur. Neden?
Çünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde geçmişte merhum
Ecevit yüzde 21le Başbakan oldu, merhum Erbakan yüzde 22yle
Başbakan oldu, merhum Demirel yüzde 27yle Başbakan oldu, AK
PARTİ ilk dönemde yüzde 34le Başbakan çıkardı, Sayın
Abdullah Gül o zaman Başbakan oldu. Baktığınız zaman,
bu sistemde ne yapılıyor? Çok az sayıda bir oy alan veya temsili
bulunan parti ülkenin yönetimine gelebiliyor ve yönetimin gerekleri neyse onu
yerine getirebiliyor ama dikkat buyurun, bu sistemde yüzde 50,01 oy almayan
birinin Türkiyenin yürütmesine gelmesi, ülkeyi yönetmesi mümkün değil ama
şimdiki sistem yüzde 22ye yönetme hakkı verebiliyor, böyle bir sonuç
çıkarabiliyor. Yüzde 51 oy almak için ne yapılır? Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisinin yüzde 51 oy almak için -bugün oyu yüzde 26- ne
yapması lazım? Diğer yüzde 25in rızasını alacak
bir üslubu, bir politikayı, bir propagandayı, bir ajandayı
geliştirmesi lazım. AK PARTİ de yüzde 49 küsur, bizim de bu
başka partilerden oy alacak bir üslubu, propagandayı, programı
geliştirmemiz lazım. Başka partilerin de bunu yapması
lazım. Bu ne yapacak? Esasında üslubu daha da normalleştirecek,
programları, propagandaları daha da normalleştirecek,
kutuplaşmayı değil, uçlarda olanları merkeze doğru
çekecek, orta noktada milleti de buluşturacak, siyaseti de
buluşturacaktır.
Cumhurbaşkanının Parlamentoyu belli
şartlar içerisinde seçime götürme yetkisi ile Parlamentonun
Cumhurbaşkanını seçime götürme yetkisinde esasında
Parlamento ile Cumhurbaşkanı arasında bir uzlaşma
gerekliliğini ve bunun olmaması hâlinde müeyyidelendirildiğini
görüyoruz. O yüzden ben bu sistemin kutuplaştırmayı
artırmayacağına, aksine, bugün olan birtakım
eleştirileri ortadan kaldıracak ve uzlaşma kültürünü
geliştirecek sonuçları daha iyi bir biçimde ortaya
koyacağına yürekten inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bugün her yetki kullanılıyor mu? Doğru, her yetki
kullanılıyor ama biz bu sistemi kendimiz için değil, Türkiye
için istiyoruz; Türkiyenin geleceğinde yine siyasi istikrar olsun, güçlü
iktidar olsun diye istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bakan milletvekillerince kendisine yöneltilen sorulara
cevap vermeye başlamadan önce, grubumuzca sorulan sorularla ilgili olarak,
soruların Türk toplumunun demokrasiye layık değilmiş gibi
bir algı ve yansı içinde sorulduğunu söyledi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Demokrasi kültürü yok. denildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlaveten,
sorulan sorularla ilgili olarak, milleti küçümseyen bir anlayış
gördüğünü söyleyerek ne yapmak istedi anlamadım ama bir hakaret ve
bir sataşma olduğu çok açık.
BAŞKAN Yani siz öyle
algılıyorsanız, buyurun, ben size iki dakika sataşmadan
dolayı söz vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
Sayın Başkan, bu söz başka nasıl algılanır?
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek, Siz
öyle algılıyorsanız
nasıl bir ifade?
BAŞKAN Yani ben ne diyebilirim Sayın
Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani Sayın
Bakan bu gruba dönerek diyor ki: Milleti küçümseyen bir anlayış
görüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, konuşuyorsa konuşsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu hakaret
değil mi?
BAŞKAN Tamam, sataşmadan söz verdim, bir
şey demedim Sayın Altay.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Herkese fırça
atıyor Sayın Altay.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 10uncu maddesi üzerindeki soru-cevap
işleminde yaptığı konuşması sırasında
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan,
hiç şüpheniz olmasın; bu millet demokrasiyi özümsemiş,
benimsemiş ve sevmiştir. Umuyorum, diliyorum ve görüyorum ki bu
millet demokrasiyi feda da etmeyecektir ama OHAL vesilesiyle
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinden on
üç maddeye OHAL sebebiyle- çekince koyan, askıya alan Türkiye
Diğer
maddeler bir tarafa ama, sizin Hükûmetiniz Adil
yargılamayacağım. dedi Birleşmiş Milletlere;
İnsani muameleyle meşgul olmayacağım, işkence
yapacağım. dedi.
Bir hükûmet düşünün ki dünyaya Ben artık
Türkiyede adil yargılama yapmayacağım ve işkence
yapacağım. diyor. Böyle diyen bir hükûmetin sözcüsünün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bırakın Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve
Kalkınma Partisi dâhil hiçbir gruba verecek demokrasi dersi olamaz
Sayın Bakan. Utanın kendinizden. (CHP sıralarından alkışlar)
İlaveten, Sayın Bakan, hiç unutmayın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kanunla işlevsizleştireceğiniz,
varlık sebebini ortadan kaldıracağınız Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu milletin namusudur, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu milletin
geleceğidir, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu milletin onurudur, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu milletin şerefidir. Korumayan namerttir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayıp, hiç yakıştıramadım!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
10uncu madde üzerinde önerge işlemlerine geçiyoruz.
Yedi adet önerge vardır, ilk dört önerge
aynı mahiyettedir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1504) esas numaralı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesi ile 2709 sayılı Kanunun
değiştirilen 106ncı maddesinin son fıkrasında yer
alan düzenlenir ibaresinin belirlenir olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Önergeleri geri çekiyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki dört önerge çekilmiştir.
Diğer
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Ahmet Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Muş Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Hüda Kaya Mahmut
Toğrul
İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin Bingöl Haluk
Koç Candan
Yüceer
Ankara Ankara Tekirdağ
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam doksan üç yıl, iki
ay, on dört gün önce Meclis sıralarında oturan milletvekilleri
yalnızca savaştan çıkmış yoksul ve yorgun bir halka
değil, tüm ezilen uluslara örnek olmuştur ve Türkiye Cumhuriyetini
kurmuştur. Bugün bu topraklarda yaşayan tüm yurttaşlar o gün
cumhuriyetin kuruluşu için ellerini kaldıran o aydınlık ve
namuslu insanlara çok şey borçludur. Hepsini saygıyla, hürmetle,
sevgiyle selamlıyorum.
Kurulan cumhuriyet, tam bağımsız bir
Türkiyeyi, kadın erkeğin eşit haklara sahip olduğu onurlu
bir yurttaşlığı, insanın insanca yaşayabilmesini
ifade ediyordu. Kurulan cumhuriyet, bir tek kişinin veya zümrenin
değil, milletin egemenliğini ifade ediyordu. İşte, sizler
bugün, getirdiğiniz bu Anayasa değişikliği teklifiyle bu
cumhuriyet rejimini değiştirmek istiyorsunuz -doğru ifade
edelim, adını doğru koyalım- tek bir kişiye
dayalı bir sistem, anayasal diktatörlük kurmak istiyorsunuz. Nasıl ki
cumhuriyetin kuruluşu Millî Mücadeleyi veren insanlar için bir onur
belgesi olduysa bu değişiklik teklifi de bir utanç belgesi olarak
tarihte yerini alacaktır. Çünkü, boş kâğıtlara
attığınız imzalarla tek kişinin keyfiyetine
dayalı bir anayasal diktatörlük kuruyorsunuz. Çünkü, sizler bir tek
kişiye denetimsiz, sınırsız bir yetki veriyorsunuz. Çünkü,
ettiğiniz yeminleri çiğneyerek bir tek kişinin ihtirasıyla
bu ülkeyi bir uçuruma sürüklüyorsunuz. Tarihe not düşmek için söylüyorum:
Vebal altındasınız, günün birinde
ağırlığıyla ezileceğiniz vicdani bir yük
altındasınız. Yetmezmiş gibi, bizlerden de irademizi tek
bir kişiye ipotek etmemizi istiyorsunuz. Ama, kusura bakmayın, ne
yazık ki biz bu kadar vicdansız değiliz.
Değerli milletvekilleri, yalnızca AKPye
değil, evet veren MHP milletvekillerine de seslenmek istiyorum. Siz ne
yapmak istiyorsunuz? Bir sultanlık sistemi mi kurmak istiyorsunuz? Her
şeyin yani yasamanın, yürütmenin, yargının tek hâkimi olan,
denetlenmeyen, dilediğini atayan, dilediğini görevden alan bir
diktatörlük mü kurmak istiyorsunuz? Bunu iyi düşünmek lazım. Böyle
bir Türkiye mi istiyorsunuz? 21inci yüzyılda bu millete bunu mu reva
görüyorsunuz? Bu mudur millet egemenliğinden
anlayışınız? Bu mudur demokrasi anlayışız?
Bu kötülüğü bu ülkeye niye yapıyorsunuz? Çünkü birileri böyle
yapın diyor.
Bakın, bu teklif her şeyden önce demokrasi
için, cumhuriyetin kazanımları için, haklar için mücadele etmiş
kişilere, askerî müdahalelere karşı direnenlere, zindanlarda
işkence görenlere, diktaya, darbeye karşı hayatını
feda edenlere karşı çok büyük bir haksızlıktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu insanlar demokrasi için, insan hakları
için bedel ödediler, tek bir adamın diktatörlüğü için değil.
Bunu iyi değerlendirmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, AKP on dört
yıldır iktidarda, on dört yıldır parlamenter sistemle
ülkeyi yönetiyor. Dilediği atamayı yapıyor, dilediğini
görevden alıyor. Hatta Ne istediniz de vermedik? diyecek rahatlıkta
FETÖcüleri istediği gibi devletin kadrolarına dolduruyor. Şimdi
onlarla arasına kara kedi girdi diye, Süleymancıları,
Menzilcileri, bilmem kimcileri devlete yerleştiriyor istediği gibi.
İstediği gibi, tüm toplumsal muhalefete rağmen, bir günde o
kanunu geçirebiliyor, iki günde Başbakanı değiştirebiliyor.
E, peki siz sormuyor musunuz kendinize Bu sistemde neyi yapamadık da
değiştirmek istiyoruz? diye.
Vallahi kimse istikrar filan demesin, on dört
yıldır ülkemizde istikrar umudundayız ama hiç istikrar
göremedik. On dört yıldır Türkiye istikrarın isini değil,
hiçbir şeyini göremedi. Eğer istikrar istiyorsanız hukuktan,
demokrasiden, şeffaflıktan asla vazgeçmeyeceksiniz, istikrarın
yolu bu.
Ama şunu söyleyeyim ki Atatürk bir enkazdan bir
cumhuriyet kurdu, tekrar bu cumhuriyeti bir enkaza çevirmeye
çalışanlara bu ülke izin vermeyecektir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Muş Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:
Mahmut Toğrul Hüda
Kaya
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN (Ankara) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrul.
Buyurun Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanının İsteseniz de istemeseniz
de rejim değişmiştir. sözünden bu yana adına ne dersek
diyelim, -başkanlık, yarı başkanlık, partili
cumhurbaşkanlığı sistemi- aslında hep Fiilî durumu,
var olan durumu anayasal hâle getirelim. diyorlar. Peki, değerli
milletvekilleri, fiilî durum nedir? Fiilî durum: Hepinizin bildiği üzere
yasama, yürütme, yargı şu anda fiilen bir kişinin elindedir.
Bunu yasallaştırmak, bunu anayasal hâle getirmek istiyorlar. Peki,
bunlarla ne yapılabiliyor değerli milletvekilleri? Örneğin,
muhalif gördüğünüz bir partinin belediyelerine yönelik hiçbir
soruşturma yapmaya ihtiyaç duymadan kayyum atayabiliyorsunuz, el
koyabiliyorsunuz. İşte bunu anayasal bir statüye
kavuşturuyorlar. Kamu çalışanları hakkında herhangi
bir soruşturma açılmadan, idari, adli veya herhangi başka bir
şey yapılmadan bir kararnameyle, örneğin, muhalif
gördüğünüz kamu çalışanlarını bir gün
dışarıya koyabilecek bir duruma getiriyorsunuz. Basını,
televizyonu, dergiyi muhalif görüyorsanız bir kararnameyle bunların
kapısına kilit vurabiliyorsunuz.
Yine,
basında sizin politikalarınızı eleştiren basın
çalışanlarını, bir kalemde yargı önüne
çıkarıyorsunuz, atadığınız yargıyla
yargılayıp içeride on dokuz gün, yirmi gün bir soru sormadan
mahkemeye çıkarmayabiliyorsunuz.
Yine,
değerli arkadaşlar, rakip gördüğünüz partinin genel
başkanlarını, grup başkan vekillerini, milletvekillerini,
yine kendinizin bile geçmişte güvenmediği yargıya götürüp
herhangi bir şekilde içeride tutabiliyorsunuz. Rakiplerinizi
kararnamelerle bertaraf hâle getirebiliyorsunuz. Örneğin, rakip partinin
il, ilçe yönetimlerini, hatta potansiyel oy verecek olan kitlelerini, 10 binin
üzerinde insanı, herhangi bir soruşturma, kovuşturma yapmadan
gözaltına alıp içeriye tıkabiliyorsunuz. Binlerce derneğe, vakfa,
herhangi bir soruşturma açmadan, sırf size muhalif diye, onların
kapısına kilit vurabiliyorsunuz. Örneğin, siz Anayasayı,
hani dediler ya Türk kokuyor, işte Türk olmayanlar... Örneğin,
Kürtlerin dil ve kültür çalışmaları yapan derneklerinin,
vakıflarının, kurumlarının, herhangi bir işlem
yapmadan, kapısına kilit vurabiliyorsunuz. İşte
bunları yasal hâle getiriyor, değerli arkadaşlar, şu anda
üzerinde konuştuğumuz Anayasa önerisi.
Değerli
arkadaşlar, valiler, yine birilerinin talimatıyla aylarca il ve
ilçelerde sokakta gösteri yapma haklarını, politika yapma
haklarını, ifade haklarını tek bir kalemde
yasaklayabiliyor. Daha dün burada Ankara Valiliğinin aldığı
bir aylık kararı eleştiriliyordu.
Değerli arkadaşlar,
benim vekil olduğum Gaziantep ilinde -dört aydır her ay
uzatılıyor- valinin bir cümlesiyle tüm sokaklar, basın, ifade
özgürlüğüne kapatılabiliyor. İşte bunları yasal hâle
getiriyoruz. Yürütme üyelerinin tamamını atıyorsunuz, yargıyı,
tamamını bir kişi atıyor ve istediğiniz yönde karar
çıkarmazlarsa onları da hemen alıverebiliyorsunuz.
Üzerinde
konuştuğumuz maddede cumhurbaşkanının
yardımcıları kaç kişi olacak, kaç yardımcısı
olacak? Ne alt sınır ne üst sınır var. Bunların
nasıl görev yapacakları, nasıl görevleri üstleneceklerinin bir
ifadesi yok. Yine, bunların nasıl azledileceği belli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
- Yine, bu Meclis önemli oranda devre dışı kalıyor
değerli arkadaşlar. İşte bizim fiilî hâli anayasal statüye
kavuşturacağımız durum tam da bundan ibarettir diyorum.
Halkımız bunu görmelidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Toğrul.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben öncelikle bir
yanlışı düzelterek başlamak istiyorum. Şahsı
adına söz alan iktidar partisi milletvekili, şimdiye kadar -gensoru
kurumuna ilişkin- hiç kimsenin gensoruyla düşürülmediğini ifade
etti, hiçbir bakanın.
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) 2 tanesi hariç.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Kendisine söyleyeyim: 1980 yılında, darbeden önce Hayrettin Erkmenin
Demirelin Dışişleri Bakanıyken gensoruyla
bakanlığı düşürüldü. 1980 yılında aramızda
milletvekili olan büyüklerimiz de vardır, onlar bizden daha iyi
hatırlayacaklardır. Yani, öyle bir müessesenin şimdiye kadar hiç
işletilmemiş olması üzerinden gensoru müessesesini boşa
çıkarmanın, küçümsemenin, anlamsızlaştırmanın
hiçbir anlamı yok. Bu 10uncu madde üzerine yine iktidar partisi
adına söz alan hatip, özellikle muhalefet partisi hatiplerine dönük olarak
bu Anayasa teklifinin içeriğini incelemediğini ve bunun üzerinden,
incelenmemiş, bilgi sahibi olunmamış bir teklif üzerinden bizim
burada bir retçi yaklaşım içerisine girdiğimizi söyledi. Ben
basına
Hani, boş kâğıtlara atılan imzalar üzerinden
bütün iktidar partisi milletvekillerini töhmet altında bırakacak bir
yaklaşım içerisinde olmam; mutlaka iktidar partisinden de bu metni,
bu teklifi ayrıntılı inceleyen olmuştur ancak hangi
pencereden incelediğimiz ve baktığımız üzerinden bir
kabulleniş süreci yaşıyoruz biz.
Biz de en az sizin kadar bu
metni inceledik, bu teklifin neleri getirip götüreceği, bu ülkenin
insanlarına ne kadar mutluluk ne kadar mutsuzluk getireceği
tahayyülüyle burada konuşma yapıyoruz. Ya değilse, muhalefeti
boşa çıkarmak üzerinden böyle bir bilgi kirliliği
oluşturmanın hiçbir anlamı yok. Biz en azından kanmışlıklar
üzerinden yürümüyoruz. Friedrich Nietzsche diyor ki:
Kanmışlıklar o kadar kötü bir düşmandır ki,
kanmışlıklar hakikatin karşısında yalanlardan
daha kötü bir düşmandır. Bu anlamda, herkes bulunduğu zaviyeden
bir işe, olaya, onun getirip götüreceklerine bakar, ona göre
değerlendirir.
Şimdi, bu 10uncu madde,
özellikle Anayasanın 106ncı maddesinde
Cumhurbaşkanının, partili Cumhurbaşkanının
kendisine yardımcı ataması üzerinden bir değişiklik
öngörüyor ama bir veya daha fazla diyor. Mesela, mevcut
Cumhurbaşkanı sınırsız sayıda danışman
ve başdanışman atıyor. Acaba burada da 30
Cumhurbaşkanı yardımcısı yapabilir mi mevcut teklifle?
Evet yapabilir. 50 yapabilir mi? Evet yapabilir. Çünkü, bir üst sayı
konulmamış. Peki, bu yardımcılarından akrabalık ve
illiyet bağı, ticari bağı olanlar da olabilir mi? Evet olabilir.
Ona engel bir şey de yok. Böyle bir sınır çizilmemiş.
Şimdi, bir de
Cumhurbaşkanının hastalık, mazeret veya yurt
dışı durumlarında mevcut hâliyle seçilmiş olan bir
Meclis Başkanı, hatta 2 defa seçilmiş olan, hem halk
tarafından seçilmiş olan hem de Meclis tarafından seçilmiş
olan bir Meclis başkanı vekâlet eder. Burada ise atanmış
bir cumhurbaşkanı yardımcısı, onunla aynı
yetkileri kullanmak üzere cumhurbaşkanına vekâlet edebilir, az önce
saydığım hâllerde. Peki, buna dair, bir: Kaç
cumhurbaşkanı yardımcısı atayacağının
üst limitinin belli olmaması ciddi bir eksikliktir. İkinci bir husus
ise değerli milletvekilleri, mevcut düzenlemede,
Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet ihtiyacı ortaya
çıktığında TBMM başkanı değil,
yardımcısı ona vekâlet eder. Bu, iki açıdan problemlidir
değerli arkadaşlar. Birincisi: Meclis başkanı
seçilmiştir ama cumhurbaşkanı yardımcısı,
herhangi bir seçim sürecinden geçerek halkın güvenine mazhar
olmaksızın atanmış biri -cumhurbaşkanıyla- mücbir
sebeplerle, mücbir hâllerde yetki kullanabiliyor. İkincisi ise: Mesela,
hani, Amerika Birleşik Devletlerinden çok örnekler veriliyor. Amerika
Birleşik Devletlerinde, evet, başkan yardımcısı
vardır ve başkan yardımcısı, mazeret hâllerinde, yurt
dışı, hastalık vesaire hâllerde başkanın yetkilerini
kullanabiliyor ama o da aynı, başkan gibi seçimle gelmiştir,
bunu da unutmamalıyız diye ifade ediyorum. Özellikle, bu
cumhurbaşkanı yardımcılığı müessesinin
sayı ve kullandığı yetkiler açısından ciddi
problem içerdiğini düşünüyorum.
Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Böylece 10uncu madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylaması yapılacaktır.
Gizli oylama usulü aynı
şekil ve şartlarda devam edecektir.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını bir kez daha arz ediyorum.
Değerli arkadaşların şu Hükûmet ve Komisyon
sıralarını sadece görevlilere bırakmalarını
istirham ediyorum. Görevli arkadaşlar ve Başkanlık Divanı
üyeleri haricinde kimse bu alanda kalmasın.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, kâtip üyelerimiz her iki tarafta da yerlerini aldılar. Ad
okunmadan pulları ve zarfları vermiyoruz. Adı okunan milletvekilini
ad defterinden işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri
de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel
mühürlü zarf verilecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır. Beyazın kabul,
kırmızının ret ve yeşilin çekimser oy ifade
ettiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Oyunu kullanacak sayın üye
adını ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak
pul ile oylamaya özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan
sonra kapalı oy verme yerine girecek, oyunu o şekilde kullanacak ve
oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün
önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Sayın milletvekilleri,
hiç yığılma ve bekleme yapmadan adı okunan sayın
milletvekillerine pullar ve zarflar verilmeye başlanacaktır.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
MURAT EMİR (Ankara)
Başkanım, kabinlere girilmiyor, fark ediyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gizli oylama usulüne gösterdiğiniz hassasiyetten
dolayı teşekkür ediyoruz. Yığılma yapmadan, sakin bir
şekilde oyumuzu kullanalım.
Yavaş yavaş
okuyalım.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Diyarbakır
Nursel Aydoğan
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
İdris Baluken
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
Çağlar Demirel
(HDP
sıralarından Cezaevinde. sesleri)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, hep açık oy kullanıyorlar,
müdahale edin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, herkes zaten usulüne uygun bir şekilde
yapıyor. Oy kullanmayanlar ve görevli olmayan sayın milletvekilleri
yerlerine oturursa hiçbir sıkıntı olmaz Allahın izniyle.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
MURAT EMİR
(Ankara) Sayın Başkan, müdahale etmeniz gerekmiyor mu? Sayın
Başkan, vekillerin kabine girmesini söylemeniz için ne
yapmalıyız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kabinlerde oylarımızı kullanmaya
devam ediyoruz, lütfen. Usulüne uygun bir şekilde kabinlerde kullanmaya
devam ediyoruz.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, dışarıda
atıyor. Müdahale edin lütfen.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, müdahale etmeyin lütfen.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Siz edin. Ben etmeyeyim, siz edin.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, kabinlerde oy kullanmaya devam ediyoruz
lütfen. Aynı şekilde devam, aynı hassasiyetle.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bu kadar olmaz ki yani! Hep açık oy
kullanıyorlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Van
Figen
Yüksekdağ Şenoğlu
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Cezaevinde.
(Oyların
toplanmasına devem edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Kâtip üyelerimiz, görevli
arkadaşlarımız, Başkanlık Divanı üyeleri, herkes kullandı.
O hâlde oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi oy
kupalarını kaldırıyoruz, ilgili yerlere getiriyoruz.
Başkanlık Divanı üyelerimizi de yine görev başına
davet ediyorum oy sayım ve dökümü için.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin gizli oylama
sonucu:
Oy sayısı : 483
Kabul : 343
Ret : 135
Boş : 3
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
11inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
11- 2709 sayılı Kanunun 116
ncı maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
H. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi
MADDE
116- Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde
Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile
Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının
seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte
yapılır.
Cumhurbaşkanının
ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar
verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Seçimlerinin
birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve
Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve
Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder.
Bu
şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri
de beş yıldır.
BAŞKAN 11inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy.
Süreniz on dakikadır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, milletin
yapısının kuvveti, nüfus kalabalığı ve sayı
çokluğu değil, iradesinin kudretiyle ölçülür. Millet iradesi her
şeyden önce devlet olarak tecelli eder. Hükûmet şekli ne olursa
olsun, devlet, milletin inanç ve iradesi üzerine kurulmuş, müesseseleri de
bu inanç ve iradeden kuvvet alıyorsa o devlet millî bir devlettir, temsil
ettiği irade de millî iradedir. Devlet manen bundan uzaksa, şekil ve
dış yönüyle ne kadar millî görünürse görünsün yine de millî olmaktan
uzaktır. Milletler varlıklarının temelini teşkil eden
gayeden uzak yaşayamazlar. Millete yönelmeyen ve hizmet ederek millete mal
olmayan hiçbir müessese millî değildir. Millî olmayan her şey millet
hayatından kovulmaya, yıkılıp yok olmaya mahkûmdur.
Milletin geleceğini güvence altına almayan hiçbir rejim, sistem
ayakta kalamaz, yaşayamaz. Millet ruhundan kuvvet almayan devletin
bünyesinde devlet içinde devletler, millî iradeyle alay eden özerk kurumlar ve
aidiyeti devlete olmayan yapılanmalar, çeteler ürer. O zaman da Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. sözü sadece söz olarak
kalır.
Devlet otoritesinde baş gösteren zaafları
en iyi şekilde belli eden alamet ve işaret devlet müesseselerinin
birbirine yabancılaşmasıdır. Bunların birbirlerine
akort edilmeyişi devlet kurumlarının farklı gayeler için
çeşitli yapılar tarafından paylaşılma
çabalarıdır ki tüm bunları ülkemizde maalesef yaşadık
ve gördük. Millet ruhundan kuvvet alan, güçlü müesseselerden mahrum olan
toplumların geniş bir hürriyet ve demokrasi ortamı içinde
hareket imkânına kavuşmaları kendi millî varlıkları
için tehlikeli olmaktadır. Millî ideal ve iradeyi temsil eden ve devleti
ayakta tutan kurumların bulunmayışı veya bulunduğu
hâlde görevini hakkıyla yapamayışı sonucunda demokrasinin
en nihayet varacağı yer anarşidir. Milliyetçi Hareket Partisi
söz konusu bu gerçekliği tecrübe ederek siyaset hayatında önemli bir
birikime sahip tecrübenin öteki adıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti tarihin
hiçbir döneminde devletsiz kalmamış, insanlık huzuruna cihan
hâkimiyeti ve gaza ruhu ülküsüyle çıkmış bir milletin
adıdır. Başsız börk, ilsiz Türk olmaz. demiş
atalarımız, Türklerde devlet bu açıdan mukaddestir. Rahmetli
büyüğümüz Dündar Taşer, devletin ve Türklüğün birbirine perçinleşmiş
kavramlar olduğunu hem söylemiş hem yazmış hem de kendi
hayatında uygulamıştır. Taşere göre devlet, en yüksek
toplumsal değerdir, diğer bütün değerler ancak onun varlığında
var olabilirler. Devletini kaybeden bir toplum giderek her şeyini
kaybeder.
Her milletin devlete bakışı
farklıdır. Her şeyin fâni olduğuna inanan, iman eden aziz
Türk milleti sadece devletini ebet müddet olarak görmüş ve öylece kabul
etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi bu anlayış üzerinden yol
yürümekte, bugün Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.
anlayışı olarak özetlenen siyasetinin temelinde bu
özümsenmiş düşünceyle hareket etmektedir. Devletini bu kadar
kutsayan, önemseyen bir milletin ve devlet yöneticilerinin devletinin
bekasına yönelik yapılan her saldırıyı, her girişimi
canı pahasına püskürtmesi, büyük bir inançla devletine sahip
çıkması gayet anlaşılabilir bir durumdur.
Türk tarihinde birçok isyan vardır değerli
milletvekilleri. Devleti zaafa uğratma özelliği bakımından
ve günümüzde yaşanan hadiselerle örneklik teşkil etmesi
noktasında Şahkulu İsyanı olarak bilinen isyan çok önemli
bir kesit olarak devletin içerisine inanç görünümüyle sızan işgal
hareketlerinin bugün yaşanan 15 Temmuz FETÖ kalkışmasıyla
olan benzerliği tarihte bu görünümlü ikinci bir kalkışmayla,
devleti yok etme süreciyle benzerlik göstermektedir.
İşte, bu gerçekten hareketle, toplumun ve
devlet gerçeğinin yeniden harmanlandığı günler
yaşadığımızı bilerek hareket etmek
durumundayız. Bugün devletimizin içerisinde, adını saymakla
burada onların propagandasını yapmak istemediğim örgütler
başta olmak üzere
Emanet ehline verilir., Elçiye zeval olmaz. Zeval
olmaması gereken elçiye tetik çektirecek ihanet odakları bir polis
memuru görüntüsündeyse ve bu Meclisi bombalayanlar asker kıyafeti
giymiş teröristlerse bu memlekette normal olmayan anormal bir durumun var
olduğu bir hakikattir.
Bu gerçeklerden hareketle, Milliyetçi Hareket
Partisinin politikalarını Dün söylediklerinin tersini yapıyor
bunlar. diyerek bir şekliyle manipülasyon yapanlara, Milliyetçi Hareket
Partisinin başına taş mı düştü? diyenlere şunu
hatırlatmak istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin başına
taş düşmedi ama Meclisin tepesine bombalar düştü ve bu millet,
âdeta alnından vurulmak istendi. Bütün bu gerçekliği gören Milliyetçi
Hareket Partisi, özellikle Şahkulu İsyanına benzer devleti yok
etme sürecine, işgal hareketine uğrandığı bir günde
elbette ki devlet-millet bekası diyecekti ve milletiyle birlikte
devletini koruma sürecinin içerisinde olacaktı.
Bu gerçeklikleri bilen, bu gerçekliklerden yol
yürüyen Milliyetçi Hareket Partisi reel politik ile ideal politiği
birbirinden ayırt edebilme basiretini gösterdi. Elbette ki teorik düzlemde
olması gerekenler ile olması gerekenlerin uygulanmasıyla birbiriyle
örtüşmeyebilir, yer yer bu uygulamalar Anayasa tecrübesinde
değişik dönemlerde yaşanmış ve görülmüştür. Türk
anayasa tecrübesi, Kanuni Esasiden bu tarafa 1921, 1924, 1961 ve 1982
Anayasalarını tecrübe ederek geldi. Her birinde uygulama
esnasında görülen aksaklıklarla yenilerini ortaya koydu. 1961
Anayasası bize bol geldi. denildi. O dönem içerisindeki toplumsal
gerçeklik bunları uygulama alanı olarak bazı anarşist
olayların doğmasına vesile oldu. Sonra, müdahalelerle bunlar
daraltıldı, daha sonra tekrar genişletildi; derken, Türkiye,
önemli tecrübeler yaşayarak bugünlere geldi.
Bugün üzerinde
tartıştığımız 18 maddelik Anayasa
değişiklik teklifinin, içerik itibarıyla kaos ve kriz içerisinde
bulunan devlet hayatının yeniden şekillenmesiyle alakalı
alınan bir inisiyatif hareketi olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki
prensip olarak maddelerin içeriğiyle alakalı görüş ve
düşünceler ve eleştiriler olabilir ama bir hakikat, Türk milletinin,
Türk devletinin ciddi bir tehdit ve tehlike altında olduğu
gerçeğini bilerek hareket edebilme durumudur. Bu noktada, Milliyetçi
Hareket Partisi, bu maddenin içeriğini ve detaylarını sonuna
kadar irdeleyerek hareket ederek, idealin içerisinde en mümkün olabilenleri
yaklaştırmaya çalışarak önerilere destek olmuştur.
Değerli milletvekilleri, her dönem yeni anayasa
tartışmaları olagelmiştir ve bu olagelen
tartışmalar da, malum, bildiğiniz üzere, 2010 referandumu
başta olmak üzere onun hemen akabinde Cumhurbaşkanını
halkın seçmesiyle alakalı verilen karar ve ilk
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme uygulamasından
sonra başlayan sürecin de devlet sisteminde yeniden birtakım
uygulamalar ve hükûmet sistemlerinin tartışılması
gerektiği gerçeğini ortaya koymuştur. Bu gerçeklikle ilgili
hukuki eleştirilerini sayın milletvekilleri ve değerli siyasi
partiler görüş ve düşüncelerini kapsamlı olarak izah
edeceklerdir. Ama bizim durduğumuz yer, Milliyetçi Hareket Partisinin
durmuş olduğu yer, önce ülkem ve milletim gerçeğinden hareket
etme ve bu kriz ve kaos ortamından ülkeyi çıkartabilmek için
kuvvetin, gücün, devlet aklının konsantre olarak
çalışabilmesini sağlayabilecek bir sistemin yeniden inşa
edilebilmesidir. Bu gerçeği şaka gibi zannedenler belki tepelerine
bomba düşmediği için anlamayabilirler, belki bu gerçeklik üzerinden
yol yürürken farklı niyetlerde olabilirler. Belki ideal politik ve
olması gereken ideal devleti Aristoda, Platonda Thomas Moreun
Ütapyasında arayabilirler, Hegelde arayabilirler ama teoriye saygı
duymakla, felsefeyi anlamakla beraber reel politik ve gerçekliklerden kopan
hiçbir uygulamanın sonuç alamadığını da bilmek
lazım. Bu konuda tarih ve uygulamalar kendisini her alanda gösteriyor.
Milliyetçi Hareket Partisi gerçeklerden korkmadan,
ayaklarını gerçek zeminden kopartmadan kendini alabildiği kadar,
açabildiği kadar milletin sinesine açabilen ve milletiyle devletini
bütünleştirme mücadelesi veren büyük Türk ülküsünün samimi yolcusu ve
yoldaşçısıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Gruplan adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Tufan Köseye aittir.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Madde üzerinde konuşmama geçmeden evvel
yaklaşık beş gündür Anayasa oylamasının gizliliği
konusunda burada dakikalarca tartışma yaptık, hatta kavgalar
çıktı ama çok basit bir anlamı olan gizlilik konusunda bir türlü
sonuca varamadık, anlaşamadık. Bu da bizim
ayıbımız olsun.
Şimdi, gizlilik, hem oy kullanırken
kimsenin kimseye görünmemesi hem de kullanılan oyu kimsenin görmemesidir.
Bunu ben söylemiyorum, bunu anayasa terimleri sözlüğü söylüyor. Peki,
Anayasa değişikliği gibi böyle önemli bir konuda niye gizlilik
öngörülmüş? Bunun da sebebi birkaç tane ama en önemli sebebi, parti
disiplininden uzak, kendi düşüncesine ve hür vicdanına göre, herhangi
bir baskı altında kalmaksızın oy kullanabilmesi için.
Değerli arkadaşlarım, milletvekili bu
hakkından vazgeçebilir mi? Bu bir kamusal hak mıdır, ödev midir
yoksa yükümlülük müdür; yükümlülük müdür yoksa bir imtiyaz mıdır?
Şimdi, burada aranılan bir kamu yararı ilkesi var, kamu
yararı ilkesi olduğunda milletvekilinin bunu bir hak olarak görerek
bu haktan vazgeçebilmesi de mümkün değildir.
Şimdi, ben burada izliyorum beş gündür,
kimisi gerçekten sanki kasıtlı yapıyor gibi geliyor, ben
espriyle karışık Kabinlere girelim arkadaşlar. diyorum,
hatta İsterseniz girer gibi yapın. filan diyorum, getiriyor benim
gözümün önünde açıyor. 2 anayasa profesörü var burada, Meclisimizde benim
bildiğim, Adalet ve Kalkınma Partisinden. Birisi, Kardeşim,
dünyanın hiçbir yerinde gizli oylama yok ki. Ben gizli kullanıyorum,
bak, sen beni görüyor musun? diyor, geçiyor gidiyor, diğeri kabine
giriyor falan, hatta iddia ediyor Sadece bizim Anayasamızda gizli oylama
var. diyor. Şöyle kısa bir araştırma yaptım,
kısa bir araştırmanın da sonucunda şu ortaya
çıktı: Gizli oylama var arkadaşlar. Mesela Fransa
Anayasasının 68inci maddesinde, Meclisin Cumhurbaşkanını
görevden alması yolunda gizli oylama yapılıyor ama dünyanın
hiçbir ülkesinde bu gizlilikle ilgili bir anayasa mahkemesi kararı ya da
federal mahkeme kararı yok. Niye yok biliyor musunuz? Çünkü oraların
tamamında bu gizliliğin ne olduğunu herkes aynı
şekilde anlıyor yani bizim gibi farklı farklı
anlamıyor; o anlamda yok. Bu ayıp da Türkiye Büyük Millet Meclisine
yeter diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, anayasalar toplumsal
mutabakat belgeleridir, bu metnin üzerinde bu toplumsal mutabakat ne kadar
büyük olursa o anayasa metninin kalıcılığı da o kadar
uzun olur, meşruiyeti de o kadar yüksek olur. Bu nedenle böyle bir
anayasanın, böyle bir metnin en yüksek mutabakatla çıkarılması
gerekir. Yani bir partinin mutfağında hazırlanan bir belgeden ne
bu mutabakatı beklemek mümkündür ne de bu meşruiyeti beklemek
mümkündür.
Şimdi, Anayasa oylamaları
yapılıyor burada. Çok az oylarla, işte 10 oyla, 8 oyla filan
geçiyor maddeler. Bir bakıyorsunuz, bir grup şak şak şak
şak alkışlıyor. Büyük ihtimal, referandumda da bu anayasa
ya çok az bir oyla kabul edilecek ya da çok az bir oyla reddedilecek, büyük
ihtimal. Yani bir toplumsal mutabakat, bizim aradığımız
anlamda meşruiyeti güçlendirecek bir toplumsal mutabakat sağlanamayacak.
Değerli arkadaşlarım, bir göz
ağlarken öbürü gülmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, sizler gülüyorsunuz. Bu anayasa tek adam getirecek. diyoruz. Bu
anayasa eğer bu hâliyle, bu değişikliklerle çıkacak olursa
80 milyon hep beraber ağlayacağız. 80 milyonu bu anayasa bir
felakete sürükleyecek, bunun bilinmesini istiyorum.
Şimdi, yapılmak istenilen
değişikliklerle yasama, yürütmenin emri altına veriliyor. Halk
tarafından seçilen ve her zaman temsil gücü Cumhurbaşkanından
fazla olan -Cumhurbaşkanı yüzde 40 oyla da seçilebilir, yüzde 35 oyla
da seçilebilir katılım durumuna göre- temsil gücü daha geniş
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı tarafından
hiçbir gerekçe gösterilmeksizin feshedilebilecek. Ya, zaten başkanlık
sisteminin özünde böyle bir fesih yetkisi yok. Fesih yetkisi parlamenter
demokrasiden kalma bir kurum. Böyle bir düzenleme nasıl olabilir,
nasıl böyle bir düzenleme yapılabilir? Örneğin, diktatör
dediğimiz Suriyedeki Esad Anayasasında bile, orada da fesih yetkisi
var çünkü demokratik bir başkanlık sistemi yok orada da; orada da
başkanlık sistemi var ama orada bile Meclisin feshi
Cumhurbaşkanının bir gerekçe göstermesine bağlı olarak
mümkün olabiliyor. Yani parlamenter demokrasiye ait bir yetki başkanlık
sisteminde de veriliyor. Hâlbuki Güçler ayrılığı geliyor,
arkadaşlar tam demokrasiyi yaşayacağız. diye
anlatıyorsunuz bunu anlatırken.
Şimdi, örneğin,
Cumhurbaşkanının veto ettiği bir yasa, bunun yeniden,
tekrardan yasalaşabilmesi için mutlak çoğunluk gerekiyor. Bu da
Meclisin çalışmasını engelleyen bir düzenleme. Böyle bir
durumda yahut da bir suç işlediği iddiasıyla hakkında
soruşturma açılan bir cumhurbaşkanı soruşturma
açılmadan, soruşturma açılması için oylama yapılmadan
Meclisi rahatlıkla feshedebiliyor. Neresinde bunun başkanlık
sistemi, neresinde güçler ayrılığı?
Yani, işin esasında, zaten şu andaki
Cumhurbaşkanımız ta Başbakanken güçler
ayrılığını yürütmenin ayağa vurulmuş bir
pranga olarak görüyordu. Böyle bir zihniyetten, böyle bir anlayıştan
demokratik bir anayasa ya da güçler ayrılığı beklemek
mümkün müdür?
Şimdi, bir de giyotin sistemi diyorsunuz.
Kardeşim, neresi bunun giyotin sistemi? Bir tek adamın iradesi,
üstelik de temsil gücü Meclisten daha çok olan bir tek adamın iradesi
Meclisi feshedebiliyor. Buna karşılık, Meclis de eğer
seçimlerin yenilenmesine karar vermek istiyorsa 3/5 oy oranıyla seçimleri
yenileyebiliyor yani 360 tane milletvekili. Bunun adına giyotin sistemi
değil de herhâlde tek taraflı satır sistemi demek çok daha
doğru olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, her ikisi de
meşruiyetini halktan aldığı hâlde niye böyle bir yetki
vermek istiyorsunuz Cumhurbaşkanına, nedir bunun sebebi? Vallahi, biz
çok düşündük bunun sebebi ne olabilir, bunun sebebi ne olabilir diye.
Bunun sebebi, başkanın elinde Meclisi terbiye edecek, hatta Meclisi
tehdit edecek; Eğer benimle uyumlu çalışmazsanız ben sizi
feshedeceğim. diyecek yani işin özünde, Meclisi de
cumhurbaşkanının, başkanın gözüne bakarak, baktığında
ne dediğini anlayacak şekilde dizayn etmekten kaynaklanıyor,
bunun başka bir sebebi yok. Yani, burada bir demokrasiden bahsetmek mümkün
değil.
Bakın, Amerikada
anayasayı yapanlar, Kuzey Amerika Konfederasyonunda kuvvetlerin güçlü bir
şekilde yoğunlaşmasından korku duymaktaymışlar.
Ne zaman? 1791 yılında, çok eski bir tarih. Yani, Anayasayı
yapanlardan Jeffersonun sözleriyle Öyle bir hükûmet biçimi bulunmalı ki,
egemenlik yetkileri devlet organları arasında hiçbiri diğerini
etkili bir biçimde engellemeksizin kendi yasal sınırlarını
aşamayacağı şekilde dağılsın ve
dengelensin. Yani, adamlar bu olayı iki yüz yirmi yıl evvel
düşünmüşler. Var mı bu bizde?
Şimdi, Burhan Kuzu Hoca
diyor ki: Kardeşim, Amerikanın cumhurbaşkanlarının
sayısını 4le çarpın, Amerikanın tarihini bulun;
Amerikanın tarihini 4e bölün, cumhurbaşkanı
sayısını bulun. diyor. Şimdi, öyle bir düzenleme
yapmışsınız ki, Cumhurbaşkanının ikinci
döneminin sonunda eğer Mecliste de çoğunluğa gücü yetiyorsa -ki
yetecek aynı anda seçim yapıldığı için, bu size özgü
de değil; aynı çoğunluk, Cumhurbaşkanlığının
çoğunluğu Mecliste de olacak- diyelim ki dört yıl, on bir ay, on
beş gün sonra 360 kişiyle Meclisi feshettirecek. E şimdi ne
oldu? Nasıl bulacağız biz Türkiyedeki devletin süresini ve
Cumhurbaşkanının sayısını? Bulmak mümkün müdür?
Yine bir milletvekili diyor
ki: Kardeşim, öyle 8 kere gidip 9 kere gelen bir Cumhurbaşkanı
istemiyoruz. Biz liderimizin süresini belirledik, sınırladık
liderimizin süresini. Bakın, şimdi, Cumhurbaşkanı 2002den
beri, 2003ten beri Başbakanlık yapıyor, 2019da bir
Cumhurbaşkanlığı seçimi daha olduğunu düşünelim,
yine seçildiğini düşünelim, 2024te bir daha seçilsin ve 2024te
seçildiğinde, son dakikalarında, çoğunluğa da dayanarak
-çoğunluğu varsayalım, teorik olarak anlatıyorum-
seçimlerin yenilenmesi kararı versin. Ne oluyor biliyor musunuz? Tam 2034
yılına kadar Cumhurbaşkanı olarak kalma ihtimali var teorik
olarak.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) İnşallah.
TUFAN KÖSE (Devamla)
Bakın, İnşallah. diyor.
Dün burada konuşan diyor
ki: Biz liderimizin süresini sınırladık. Şaş kaza,
Allahtan, sınırlamasanız ne olacaktı? 2034 değil de
2054e kadar mı Cumhurbaşkanlığı yapacaktı? (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, Allah uzun ömür versin,
yapsın da, gözümüz yok ama böyle yetkilerle ben kendim de olmak istemem,
babamın da Cumhurbaşkanı olmasını istemem, Sayın
Genel Başkanımın da bu yetkilerle Cumhurbaşkanı
olmasını istemem. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
yetkiler bir faniye verilebilecek yetkiler değil değerli
arkadaşlarım, gerçekten değil. Bakın, 80 milyon insan
ağlayacağız. 80 milyon insanın bekasını,
geleceğini -hakikaten yürekten söylüyorum, samimiyetimle söylüyorum-
tehlikeye sokuyorsunuz, bunu bilin. Yani, ne mevki ne makam ne
milletvekilliği, hiçbir şey bunun gerekçesi olamaz diye
düşünüyorum.
Şimdi, son söz olarak,
parlamenter demokrasinin yetkileri az olduğu için biz bugün
yaşadığımız sorunları yaşamıyoruz
değerli arkadaşlarım. Biz, işin esasında, hiçbir
muhalefet odağına danışmayan, hatta kendi partisi
içerisindeki muhalefet odaklarına bile danışmadan, on dört
yıldır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Devamla)
tek başına yetki
kullanan bir iktidarın aşırı yetkisinden dolayı
bugünkü sıkıntıları yaşıyoruz. Bugün hakikaten,
işin doğrusu, bizim Anayasa konuşacak ne zamanımız var
ne vaktimiz var. Biz bugün terörü konuşmalıyız, biz bugün
ekonomiyi konuşmalıyız, biz bugün dünyada en geri noktalara
gitmiş olan eğitimi konuşmalıyız.
Son söz, 80 milyonu ağlatmayalım. Gelin,
yol yakınken bu Anayasa teklifini hemen bugünden tezi yok, bu dakikadan
tezi yok geri çekelim. Parlamenter demokrasinin işlemeyen yönleri varsa
onların da tedavisine bakalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Madde üzerinde üçüncü söz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasayı tartışıyoruz, güçleri
ve güçlerin nasıl dengelenebileceğini, nasıl birbirini
denetleyebileceğini konuşuyoruz ve maalesef, büyük bir hata yapmak
üzereyiz.
İnsanlığın yakın tarihi
kralları, padişahları dengelemek ve denetlemek üzere meclisleri
ihdas etmek, yargıyı güçlendirmek ve bununla beraber 4üncü güç
olarak da basını güçlendirmekle geçti. Oysa biz yüz yıl önceki,
yüz elli yıl önceki tartışmalardan artık başka bir
noktaya savrulup tekrar bir padişah ihdas etmek üzereyiz arkadaşlar.
Bakın, Daron Acemoğlunun -Nobel Edebiyat
Ödülü adayı- Ulusların Çöküşü diye bir kitabı
vardır, okumanızı tavsiye ederim. Ne zamanki bir ulusta kurumlar
güçleniyorsa, kurumlar birbirlerini denetleyebiliyorsa o ulus her anlamda
zenginleşiyor, her anlamda; refahı artıyor, özgürlüğü
artıyor, huzuru artıyor, ekonomik durumu düzeliyor ama ne zamanki
yetki tek bir kişiye dönüp bütün kurumlar devre dışı
bırakıldığında, zayıflatıldığındaysa
o uluslar çökmeye başlıyor. Yüzlerce yıllık hikâye bu,
bunun da herhangi bir istisnası yok.
Türkiyenin tarihinde de benzer bir durum var. Ne
zaman ki kurumlar güçleniyor, o zaman ülkemiz bir huzur bulmaya
başlıyor. Ne zaman ki Meclisimiz devrede, ne zaman ki yargı
devrede, yargı güçleniyor, hepimiz huzur buluyoruz, her anlamda
zenginleşmeye başlıyoruz. Ama, ne zaman ki tek adam
diktatörlükleri, darbeler söz konusu oluyor, hep beraber fakirleşiyoruz.
Arkadaşlar, gerçekten tarihî günlerden
geçiyoruz. Ciddi bir hata yapmak üzereyiz, siz bu hatada ısrar ediyorsunuz
ve bunun vebali altındasınız, onu söyleyeyim.
Çocuklarınıza, torunlarınıza bunun hesabını zor
vereceksiniz. Baba, dede, o günlerde sen ne yapıyordun? Bu rezil Anayasa
değişikliğine oy verdin mi? diye size hesap soracaklar ve siz
de sağ ayağınızın burnuna doğru bakıp
boynunuzu bükeceksiniz, bundan hiçbir şüphemiz yok. Gelin, bu hatadan
dönün diyelim yol yakınken.
Bakın, tarihten ders çıkarmak gerekir,
yakın tarihimizden de ders çıkarmalıyız. Ben biraz gerilere
gitmek istiyorum. Osmanlı Dönemiyle ilgili kimileri güzelleme yaparlar
Osmanlı Döneminde her şey çok güzeldi, hepimiz çok eşittik
diye, kimileri de karalarlar Osmanlı Dönemini. Oysa zamanın ruhu
içinde Osmanlı İmparatorluğu da diğer imparatorluklar gibi
çoklu millet yapısıyla geniş coğrafyalarda hüküm
sürmüş ve bir milletler sistemi var, tıpkı Anadolu gibi
çoğul bir yapıya sahip ve bu yapıyı yönetmeye
çalışan, zamanın ruhu içinde olan bir imparatorluk. Bunun
dağılma sürecinde, arkadaşlar, özellikle dağılma
sürecinde Avrupadan gelen özgürlük, eşitlik rüyaları Anadoluyu da
sarıyor ve kalan tebaalar bunun mücadelesini veriyorlar, kalan milletler
bunun mücadelesini veriyorlar el birliğiyle. O güne kadar özgürlük ve
eşitlik rüzgârları Anadoluya esmemiş ve 19uncu yüzyılın
başından itibaren Bu eşitlik, özgürlük rüyaları bir
anayasayla nasıl çerçevelenir? diye arayışlar var. Ermeni
toplumu bu konuda çok öncü, kendi nizamnamesini yapıyor. Bizim
coğrafyamızın ilk anayasasını Ermeni Nizamnamesiyle
1860da Ermeni toplumu gerçekleştiriyor. Sonra Rumlar nizamname
yapıyorlar; Museviler, Yahudiler nizamname yapıyorlar ve bu
arayışlarla beraber Osmanlının bir meclisi olması
gerekir duygusu yayılıyor. Abdülaziz istibdadına karşı
bir meclis düşüncesi devrede ve nihayet 1876da Birinci Meşrutiyetle
beraber ilk Meclisimiz ihdas oluyor, Anayasa devreye geçiyor. Bakın,
Anayasanın ilk yazıcılarından, ilk Meclisinden örnek
vereyim: 109 üyesi var, 69u Müslim, 40ı Hristiyanlardan, Yahudilerden
oluşuyor, aynı Osmanlı toplumu gibi. Hani bugün biz binde 1iz,
Meclisin de herhâlde yüzde 1ine tekabül ediyoruz Hristiyan olarak; o zamanlar
yüzde 40ına tekabül ediyorduk ve Meclisin de yüzde 40ıydı
Hristiyanlar. Ne güzel bir çoğunluk, Meclis, temsiliyet ve ilk
Anayasayı yazanlardan birisi arkadaşlar, bakın, Krikor Odyan,
ilk Anayasayı yazan kişi. Evet, bir komisyon
çalışıyor bununla ilgili ve ilk Anayasamızı
yazıyor, çoğulcu bir Anayasa. Herkes kendini o Anayasanın
içinde buluyor, Hristiyanı da Müslümanı da bütün milletler de
kendini o Anayasa içinde buluyor. Abdülhamid o Meclisi ihdas edeceği
iddiasıyla padişah oldu ama bir yıl sonra Osmanlı-Rus
Savaşını bahane edip Meclisi feshediyor. Ondan sonra,
biliyorsunuz arkadaşlar, otuz yıllık bir istibdat dönemi. Her
istibdat bir süre sürebilir; üç ay, üç yıl, on üç yıl, Abdülhamidde
otuz yıl sürmüş ama her istibdat, bakın, her istibdat sona erer.
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) O sana göre, sana göre. Anadoluda özgürlük olmasa
bugün sen burada ne arıyordun?
GARO PAYLAN
(Devamla) Sonuç olarak birilerini var sayarsanız onlar
kazanmış hissederler ama yok saydıklarınız ya
sessizliğe bürünürler, öfkelenirler ya da isyan ederler arkadaşlar.
Nitekim 1908de ikinci Meşrutiyet devreye
geçiyor, bütün halklar yine mutlu. Anayasa Tadil Komisyonu devreye geçiyor ve
çoğulcu bir anayasayı tekrar tahkim ediyor ama daha sonra,
biliyorsunuz, Talat-Enver Paşa ilk cuntası o Anayasayı da devre
dışı bırakıp Türkün Anayasasını devreye
sokuyorlar arkadaşlar, tıpkı bugün Sayın Mehmet
Parsakın söylediği gibi. Türkün Anayasasını
yapıyoruz. dedi ya, yüzyıl önce gene Türkün Anayasasını
yapıyoruz. iddiasıyla bir cunta devreye geçti.
ERKAN HABERAL (Ankara) Doğru, Türkün
Anayasası ya.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Türk, ırk
değildir.
GARO PAYLAN (Devamla) Parlamentoyu devre
dışı bıraktı, çoğulculuğu devre
dışı bıraktı.
Bakın, yok sayılanlar isyan ederler dedim,
ya sessizliğe bürünürler ya isyan ederler. O on yıllık kaosta,
1913-1923 döneminde arkadaşlar, 4 halkı kaybettik; Ermenileri,
Rumları, Süryanileri, Yahudileri kaybettik. Büyük katliamlarla,
soykırımlarla(x) bu
topraklardan ya sürüldüler ya mübadelelere uğradılar. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından gürültüler)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Bu topraklarda
soykırım olmamıştır.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Soykırım
diyemezsin.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Soykırım deme lüksünüz yok Sayın Paylan. Bu topraklarda
soykırım olmamıştır, bu milletin Meclisinde bu
milletin tarihine bu şekilde hakaret edemezsiniz.
BAŞKAN Sayın Paylan, lütfen sözlerinizi
düzeltin, bir soykırım yoktur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, karışanlara müdahale et diyoruz sana.
BAŞKAN - Acılar yaşanmış
olabilir karşılıklı ama bir soykırım olarak
nitelendiremezsiniz bunu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
herkes kendi bakış açısını söylüyor ya.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Soykırım için Karabağa bak sen, Karabağa bak.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bu milletin
Meclisinde bu milletin tarihine,
isyancıları, asileri ve Taşnakçı terör örgütlerini
masumlaştırarak hakaret etme lüksünüz yok.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Başkan,
düzeltmesi lazım, özür dilemesi lazım.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Burada
konuşmanız bile sizin, bu milletin büyüklüğünün ifadesidir.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Öyle bir şey olsa
kendisi burada konuşamazdı.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Türkiye
Cumhuriyetinin Meclisinde soykırımdan bahsedemezsin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip
devam etsin, müdahale etmeyin.
Buyurun.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Hayır, düzeltsin,
öyle devam etsin Başkan.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Türk tarihinde
soykırım yoktur.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, ben az önce bir şey söyledim
BURHAN KUZU (İstanbul) - Türk
vatandaşısın ya!
GARO PAYLAN (Devamla)
bir zamanlar yüzde
40tık, bugün binde 1iz. Herhâlde başımıza bir iş
geldi ki -ben bunun adına soykırım(x) diyorum, siz
ne derseniz deyin- bugün binde 1iz, bakın bugün binde 1iz.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Arkadan
vurdunuz milleti, devleti!
GARO PAYLAN (Devamla) Neyle olmuşsa
adını hep beraber koyalım ve yolumuza devam edelim.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Emperyalistlerin
emrinde olanları konuş biraz!
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kimin adına
konuşuyorsan o mecliste git konuş. Hangi ülkenin adına
konuşuyorsan git o mecliste konuş.
BURHAN KUZU (İstanbul) - O senin dediğin
yabancı görüşü, yabancı. Söyleyemezsin! Bu topraklarda
büyüyeceksin, sonra
Yazıklar olsun sana, yazıklar!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, bir
dinlemeyi öğrenin ya! Sizin gibi düşünmek zorunda mı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu ülkeye düşmanlık
yapıyorsunuz.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale edecek misiniz? Nasıl konuşacağım bu ortamda? (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin ama siz de
ne konuştuğunuzu bilin lütfen. (HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Başkan, ne
demek konuştuğunu bil!
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Soykırım kelimesini geri almak zorunda.
GARO PAYLAN (Devamla) Ne konuşuyorum ya?
BAŞKAN Bilin.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Soykırım kelimesini geri almak zorunda.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Paylan,
olmayan bir şey üzerinde nasıl hüküm veriyorsunuz? Böyle saçma
şey olur mu ya?
GARO PAYLAN (Devamla) Ne konuşuyorum?
Nasıl müdahale ediyorsunuz?
BAŞKAN Bir soykırım
olmadığını ifade ettim efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Resmî
görüşü herkes söylemek zorunda mı?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bu milletin
Meclisinde bu millete hakaret edemezsin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Arkadaşlar,
herkes sizin resmî görüşünüze katılmak zorunda mı ya?
ERKAN AKÇAY (Manisa) İtham etmek var, bu
ifade etmek değil ki.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bu milleti
arkadan vurdunuz, belanızı buldunuz; olan bu.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Taşnakçı terör örgütünün ağzıyla konuşamazsın bu
kürsüde. Üslubunu düzeltsin.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale edecek misiniz, yoksa
BAŞKAN Ne yapayım ben?
Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin,
hatibin konuşmasını bozmayın.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Özür
dileyecek, özür dileyecek.
HASAN TURAN (İstanbul) Milletisadıkadan
milletifasıkaya gel, milletifasıkaya.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Taşnak mısın, ASALA
mısın, nesin sen ya?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Vandaki,
Karstaki, Erzurumdaki kemikler hâlâ
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Ermeni halkı başına ne geldiğini çok iyi
biliyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hınçak mısın,
Taşnak mısın, ASALA mısın, nesin?
GARO PAYLAN (Devamla) Bir zamanlar biz yüzde
20ydik, bugün binde 1iz.
HASAN TURAN (İstanbul) Milletisadıkadan
milletifasıkaya dönüştünüz.
GARO PAYLAN (Devamla) Adını siz koyun,
onu ben kabul edeyim, başımıza geleni...
NURETTİN ARAS (Iğdır) Doğuda
kestiniz bizi, dedelerimizi kestiniz; diri diri kuyulara gömdünüz.
GARO PAYLAN (Devamla) Ben atamın, dedemin
başına ne geldiğini çok iyi biliyorum.
NURETTİN ARAS (Iğdır) Tandır
fırınlarında yaktınız dedelerimizi!
GARO PAYLAN (Devamla) Ben bir kılıç
artığıyım sizin tabirinizle. Gelin, adını siz
koyun, hep beraber yüzleşelim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, Ermeni halkının
başına
Bakın, artık biz yok hükmündeyiz. Artık binde
1e düşmüşüz. Geçmişten ders çıkaracaksak
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Almanların,
Rusların diliyle, İngilizlerin diliyle konuşuyorsun.
GARO PAYLAN (Devamla)
husumet değil, ders
çıkaracaksak gelin bakalım buna.
Değerli arkadaşlar
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz? Bu
nedir ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya,
kullandığın ifadeye bakar mısın arkadaş sen? Bu
nasıl ifade ya? Bu nasıl ifade ya?
BAŞKAN Sayın Paylan, lütfen hâl ve
hareketlerinize dikkat edin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, siz taraflı yönetemezsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben söyleyeceğimi söyledim. Siz
de bu milleti yaralayıcı ifadeler kullanamazsınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diasporanın
ifadesini burada kullanamazsın Paylan.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bu Meclisin
kürsüsünde böyle konuşamazsın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
Bu milletin kürsüsü, bu
milleti yaralayıcı bir şekilde kullanılamaz. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diasporanın
ifadesini kullanamazsın burada. Sen nerenin milletvekilisin? Bunları
söyleyemezsin bu kürsüde.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
inanmak zorunda değilsiniz ama taraflı olamazsınız siz.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Ben
Ermenistanın milletvekiliyim. diyorsan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kafama göre istediğimi
söylerim. diyemezsiniz. Öyle ifade özgürlüğü yok.
AHMET YILDIRIM (Muş) Özgür kürsüyse kendi
düşüncesini ifade edecek, inanmak zorunda değilsiniz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Ahmet Bey,
bunun inanmakla ilgisi yok, Türk milletine hakaret ediyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) İnanmak zorunda
değilsiniz.
BAŞKAN Ben müdahale edebilirim; kaba ve
yaralayıcı sözler kullanamaz. Bu milleti yaralayan bir ifadeyi
kullanmaması gerektiğini ifade ettim ben.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kürsü
dokunulmazlığını ihlal ediyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Olmayan bir
şeyi nereden çıkarıyorsunuz?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Emperyalizmin
diliyle konuşamazsın. Her zaman yaptığını
yapıyorsun.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakikamı verir
misiniz?
BAŞKAN Buyurun, bir dakikada tamamlayın
lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakika
konuşamadım ben.
BAŞKAN Kusura bakmayın, yok öyle bir
yağma. Bir dakika veriyorum, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, Sayın
Başkan, ne yağması ya ne yağması? Size
yakışıyor mu? (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Ya, Beş dakika. diye benimle
pazarlık yapıyor. Size yakışıyor mu? Bir dakika
veriyorum, daha konuşmuyor, beş dakika istiyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yağma.
diyemezsiniz siz buna. Hayret bir şey ya! (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir şey olmaz.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakikadır
konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir şey olmaz. Sayın Başkan, böyle bir ifade
olmaz.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakikadır
konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Konuşun. Nasıl
konuşacaksınız?
Bir dakika, buyurun.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Soykırım kelimesini düzeltecek.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir şey olmaz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Soykırım kelimesini düzeltecek. Bu milletin tarihine hakaret
edemezsin.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakikadır
konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam, bitirin cümlelerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Efendim, beş
dakikadır konuşamıyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sözünü geri alacak,
geri alacak.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu ifadeyi
kullanamaz, bu ifadeyi kullanamaz. Diasporanın ifadesini burada
kullanamaz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Abdülhamite
hakaret edemezsin. Abdülazize hakaret edemezsin.
BAŞKAN Tamamlayın buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diasporanın
ifadesini burada kullanamaz. Diasporanın ifadesini burada kullanamaz.
Böyle bir şey yok.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Abdülhamite de
hakaret edemezsin. Abdülazize de hakaret edemezsin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu kürsüden sana
hakaret ettirmeyiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu söyleyemez
burada, böyle söyleyemez burada. Burası Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Meclisi. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendi Meclisinde böyle suçlayamaz. Böyle
bir ifade özgürlüğü yok.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu kürsüden sana
soykırım dedirtmeyiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyin.
Tamamlayın, buyurun.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Amerikan
Meclisinde konuşsaydın Soykırım yaptınız.
diyebilir miydin?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bunları söyleyemez.
BAŞKAN Süreniz doldu, süreniz doldu, lütfen
GARO PAYLAN (Devamla) Beş dakikamı verir
misiniz.
BAŞKAN Süreniz doldu, lütfen
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sözünü geri
alacaksın beyefendi.
BAŞKAN Ben size on dakika verdim, nasıl
konuşursanız
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Beyefendi, sözünüzü
geri alacaksınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bunları söyleyemez, kürsüyü terk etsin.
BAŞKAN Buyurun
Süreniz
tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kürsüyü terk
etsin.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.50
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 02.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, söz
talebiniz var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben
konuşacağım, sonra grup adına bir konuşmacı
arkadaşımıza vereceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde konuşan bir
konuşmacı, kendisinin kılıç artığı
olduğundan bahisle ülkemizde soykırım
yaşandığını ifade ederek, yine o mahut ve malum,
ülkemizi, milletimizi ve devletimizi töhmet altında bırakan o
acımasız ve alçak soykırım isnadı maalesef provokatif
bir şekilde ifade edilebilmiştir. Bunlar kabul edilemez ve
reddediyoruz ve tahammülümüz de yoktur. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, bu ifadelerin,
uluslararası bazı plan ve projelerin bir mini uzantısı
olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 161inci maddesinin uygulanmasını
Tabii,
öncelikle, bu konuşmayı yapan kişi sözünü geri alır ve özür
dilerse, yine ona göre İç Tüzük hükümleri düzenlenir. Aksi takdirde
İç Tüzük hükümlerimizin işletilerek tutanaklardan derhâl
çıkartılmasını talep ediyoruz efendim. (MHP, AKP PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Ve bu konuyla ilgili konuşmayı Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Yusuf
Halaçoğlu yapacaktır.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, sisteminizi
açıyorum, yalnız iki dakikada toparlayalım.
17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında
olayları çarpıtmakta maalesef bu Ermeni diasporasının ve
Ermeni tarafının üstüne hiç kimse yoktur, ben çok mücadele ettim
bunlarla. Aslında Türkiye, Hadi, tarihçiler komisyonu kuralım ve
bunları birlikte araştıralım. dediği zaman hepsi
kaçtı; Avrupa da kaçtı, Almanya da kaçtı, İngiltere de,
Amerika da kaçtı.
Bogos Nubar Paşa diye bir kişi var, Ermeni
Millî Delegasyon Başkanı. Fransa dışişleri
bakanına yazdığı mektup, Ruslarla
mektuplaşmaları, bunların hepsinin arşiv belgeleri elimizde
mevcut. Kılıç artığı deniyor
Peki, Rus ordusunda ne
kadar Ermeni vardı? Nazarbekov ve Andranik komutasında 44 bin Ermeni
çetenin Doğu Anadoluda yüz binlerce insanı katlettiği bir
ortamda nasıl kılıç artığı oluyor kendileri? Tam
518.301 kişi katlettiler. Eski Van şehrini bilenler hemen kalenin
dibinde görürler, atom bombası atılsa öyle olmaz, 80 bin insanı
öldürdüler orada. Genç kızları Akdamar Kilisesine götürüp tecavüz
ettiler. Bu genç kızların birçoğu Van Gölüne kendisini
attı iffetlerini korumak için; hayatlarına kıydılar. Bunlar
mı kılıç artığı? Fransız ordusunda Fransa
için ölen Ermenilerin listelerine bakın Fransız arşivinde. Hepsi,
Osmanlı Devleti vatandaşı Ermeniler. Peki, Çanakkale
Savaşları sırasında Vanda, Bitliste, Çatakta, Erzurumda
isyan eden kimlerdi devletlerine karşı? Vatan hainliği yapan
kimlerdi? O Ermeni çeteleriydi, o Ermenilerdi. Bunları görmezden gelip
Zeytun İsyanını düşünün. Adapazarında, Bursada,
İzmitte, Trabzondakileri düşünün; hangisini düşünürseniz
düşünün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
(MHP ve AK PARTİ sıralarından Aç,
aç. sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
bütün gruplara söz vereceğim için toparlama yapmak zorundayız.
Lütfen, bir dakikada toparlayalım.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bütün bunları
düşünün. Her yerde, devlete isyan eden, Sasonda, Adanada
Peki,
Abdülhamide suikastı kim yapmıştı? Hangi sebeple
yapılmıştı? Bunlara baksınlar. Osmanlı
Bankası Baskını
Hepsini topladığınız zaman
Ha, şunu da söyleyeyim: 1918de Fransız
ordusunun 6 taburunun 3 taburu Ermeni askerlerden oluşuyordu. Kozanda
fırınlarda yakılan insanları göz önüne alın, bunlar mıydı
kılıç artığı? Siz, Birleşmiş Milletler
belgelerine gidin İngiliz ve Amerikalıların, Ermenilerin nerede
yaşadıklarına bakın. Dedelerinizi arıyorsanız,
Baltimore ve New York limanlarındaki gemilerin yolcu defterlerine
bakın; nereye kaçtıklarını görürsünüz, niçin
kaçtıklarını da görürsünüz. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, son söyleyeceğimi
önce söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiyede Anadolu
coğrafyasında 1915li yıllarda bir soykırım
yapıldığı iddiasını kabul etmesi mümkün değildir.
(CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Nitekim,
Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda -o dönem Parlamentoda beraber olduğumuz
arkadaşlarımız da var- 2006 yılında Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Cumhuriyet Halk Partisinin ısrar ve öncülüğünde bir
tutum belgesi hazırlamak üzere Meclisimizce bir karar
alınmış ve soykırım iddialarını kabul eden
dünya parlamentolarına ve dünya kamuoyuyla bu tutum belgemiz
paylaşılmıştır.
Anadoluda tesis edilen bin yıllık
kardeşlik hukukumuzu tarih boyunca bozma, fitne ve nifak sokma
girişimleri hep olagelmiştir. Birinci Dünya Savaşının
ağır basıncı ve topraklarımıza yönelik kirli
hesaplar ve girişimler neticesinde Anadoluda sonuçları üzücü olaylar
elbette yaşanmıştır ama burada Şu şöyle oldu,
sadece şu etnik aidiyete mensup bir kesim ortadan
kaldırıldı. iddialarının kabulü ve tasvibi partimizce
mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, Anadolunun çok çeşitli
etnik grupları bağrında barındırmasına
rağmen, dünyanın değişik bölgelerinde de var olan ama
sonuçları çok acı etnik çatışmalardan farklı bir
noktada, bin yıllık kardeşlik hukukunun devamının
korunmasını aynı zamanda birinci önceliği saymaktadır
ve bu vesileyle tekrar altını çizeriz ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de -siyaset ayrı bir şey ama- dünyanın hiçbir parlamentosunda
o parlamentonun kürsüsünden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
o milletin
parlamentosunda o millete soykırım yaptığı
iddiası kabul edilemez, doğru değildir, yakışık
almaz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Son cümle, tekrarlıyorum: Soykırım
iddialarını şiddetle reddediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce burada Sayın Paylan kürsüden
konuşma yaparken son derece provokatif bir dil kullandı. (AK
PARTİ sıralarından Ne sayını! sesleri) Daha
girişte bu rezil Anayasa değişikliği teklifi diye
başladı, yani alçak ve aşağılık Türk Dil
Kurumuna bakılacak olursa. Sonrasında -provokatif diline örnek olsun
diye veriyorum- bu soykırım iddiasını ortaya koydu. Bu
iddiayı kesin, açık bir dille reddediyorum; tarihen de
yanlıştır, hakikat olarak da yanlıştır,
Ermenilere de Türklere de haksızlıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Osmanlı İmparatorluğu çok milletli
bir imparatorluktu -bütün imparatorluklar gibi- oradaki bütün unsurları
bir arada tutma çabasında olan bir iradeyi temsil ediyordu.
Yanlış olan, alçaklıktır, ihanettir, bir imparatorluğu
arkadan vurmaktır, Taşnak ve Hınçak komitacılığıdır;
yanlış olan budur.
Bizim Ermeni vatandaşlarımızla ve
dışarıdaki Ermenilerle hiçbir problemimiz yok ama
soykırım iddiası üzerinden ayrı bir milliyetçilik
geliştirmeye çalışan ve uluslararası parlamentolar
marifetiyle bunun altyapısını oluşturmaya çalışan
bu kirli dille meselemiz vardır. Burada ifade edilen soykırım
iddiası da tarihle, insanlıkla, Ermenilikle, geçmişte
yaşanan olaylarla ilgili değildir. Bu, uluslararası
ilişkilerle ilgilidir. Bunu açık, kesin bir dille reddediyoruz.
Bu konuşma dolayısıyla da İç
Tüzükün 161inci maddesine göre işlem yapılmasını ve bu
haksız, yersiz iddianın da tutanaklardan
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Önder
20.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tarihimiz birçok acı olayla
dolu. Bu toprakların tarihi kanlı boğazlaşmaların
tarihi, çok kadim tarihinden bahsediyorum. Bununla baş edebilmenin yolu,
bununla gerçek manada bir yüzleşmek, bunu bilimsel zeminlerde yapmak,
sosyal zeminlerde yapmak yani hakikati aramak, hakikat neyse, gerçek neyse onun
ortaya çıkmasını sağlamak. Bu sadece bizimle
sınırlı bir şey değil, dünya halklarının bu
yaraların sağaltılması için, karşılıklı
olarak sağaltılması için bulabildiği en insani ve en sonuç
alıcı yöntem budur.
Şimdi, bizim ülkemizde -biraz önce sayın
hatipler dile getirdiler- bir millet soykırım yapma meselesine tepki
gösteriyor. Burada kastedilen, bir millet değildir, halklar birbirine
soykırım yapmazlar. Halkların, insanların en derin çekirdeğinde
bir ortaklaşma vardır ama dönemin konjonktürü, dönemin muktedirleri,
dönemin egemenleri, emperyalistleri, o günün koşullarındaki -adı
her neyse- böyle bir halklar boğazlaşmasını teşvik
ederler, buna uygun zemin hazırlarlar. Kimi halklar bu tuzağa
düşer kimisi düşmez kimisi kısmen bu oyuna gelir kimisi daha
ferasetli davranır.
Bütün bunların yolu, bu tarihle gerçekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
hakikati aramak,
bunu arayanlara uygun çalışma ortamlarını ve en önemlisi,
ifade edebilme hürriyetini sağlamak.
Meclis kürsüsü için defalarca söyleniyor, biraz önce
içeride eski bir Meclis Başkanımız da bunu dile getirdi,
hatipler burada bizi şok edici beyanlarda da bulunabilirler. Bunun yolu,
onu konuşturmamak değil. Korkacaksak, bu acıların eğer
yeniden yaşanmamasını hepimiz canıgönülden istiyorsak
konuşturmama, konuşmama ya da bu yönde baskı altına almak
değil, ifadelerini kabul edilemez bulsanız dahi serbestçe ifade
etmesine dönük bir ortam hazırlamaktan geçer. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, sayın üyeler, bir saniye
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
Kınıyor musunuz, kınamıyor musunuz, onu söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir saniye dinleyin.
BAŞKAN Tamamlasın
konuşmasını Sayın Önder.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Önder, kınıyor musunuz, kınamıyor musunuz, onu söyleyin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Duyuyorum Sayın
Üye. İzin verin konuşmamı tamamlayayım.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Hayır,
kınıyor musunuz, önce onu söyleyin, dinletmeyin bize yani.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ya, bize nasihat etme de
konuyu söyle. Allah Allah!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İzin verin,
konuşmamı tamamlayayım.
Sayın üyeler, bunu da konuşamayacaksak
çekip gidelim yani. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Bu çatı
altında, soykırım iddiası olmaz. Böyle bir şey yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın üyeler,
şimdi sayın hatibin konuşmasına, tutanaklar elimde, oradan
da bakacağız ama ondan önce, bu kürsüde
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Siz yoktunuz,
biz dinledik, çok açık, net.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Evet, ben de
tutanaklardan okudum.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Ona o
lafı söyletmeyiz.
BAŞKAN Müdahale etmeyin sayın
milletvekilleri, lütfen
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Siz
kınıyor musunuz, kınamıyor musunuz?
BAŞKAN Müdahale etmeyin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İzin verin
arkadaşlar.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Başkan, söz
verdiniz kınamak için; ediyor mu, etmiyor mu, onu söylesin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Erdoğan 2014 yılında 1915 için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
gayriinsani sonuçlar
doğuran hadise olarak tanımlayıp Ermenilerin hayattaki
torunlarına taziyesini iletmişti. Bire bir Sayın
Cumhurbaşkanının söylediği söz.
Şimdi, arkadaşlar
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ)
Devamını da söyle onun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tabii ki
devamını da söyleyeceğiz, devamını da
konuşacağız; buna muhalif olan önerileri, tespitleri,
belirlemeleri kişisel görüşleri de dinleyeceğiz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Onu
Başkan verir.
Bak, şu an, bu iki dakikada siz bu işi
kınıyor musunuz, kınamıyor musunuz? Onu
konuşacaksın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bunun yolu bu
arkadaşlar. Konuşulamazsa, konuşturulamazsa, bir tabuya
dönüştürülürse bugün cumhuriyet olarak bizim ne bu Meclisin ne bu ülkenin
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Tarihçiler araştırsın, siz değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
herhangi bir
sorumluluğunun olmadığı, tamamen bir İttihat Terakki
manipülasyonu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İzin verin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım son bir kez.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aynı
şeyleri ifade ediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Önder, tamamlar
mısınız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Peki,
tamamlıyorum arkadaşlar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Çok mu zorlanıyorsun?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Şimdi, bir
yaptırım talep ediliyor 161e göre, ben bu yaptırımı
bilgilerinize sunmak istiyorum. Aynı birleşim sırasında 3
kere kınama cezasına uğramak, bir ay içerisinde 5 kere
kınama cezası almak, görüşmeler sırasında
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Biz onları biliyoruz, sen sadede gel.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İzin verin
arkadaşlar lütfen.
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, Meclis Başkanına, Başkanlık Divanına,
başkan vekiline hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Türk milletine
hakaret.
BAŞKAN Tamam, bitirelim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Peki arkadaşlar.
Anlaşıldı ki biz bunu konuşamayacağız. Yani bir
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN İzin verin de konuşsun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) İzin vermiyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Önder.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş,
konuşmalar tamamlandı. Müsaade ederseniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade edin.
Bakın, Sayın Önder konuşmayı
doğrular nitelikte açıklamalar yapıyor. Bu ülkede
milletvekilliği yapan kim olursa olsun, bu ülke
vatandaşlarını, bu ülkede yaşayan insanları katil
olarak, soykırımcı olarak suçlayamaz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kim öyle niteledi ya,
kim öyle niteledi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başka
ülkeler Ermeni soykırımı yoktur. diyenlere ceza verirken
burada bir milletvekili Soykırım yapılmıştır.
diyemez, bu millete hakaret edemez. Onun için, İç Tüzükün 161inci
maddesini uygulamanızı ve tutanaktan çıkarmanızı rica
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Sayın milletvekilleri
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Küçük bir cevap
vereceğim sayın hatibe. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN Tamam, bir cümle söyleyin,
kapatın lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Burada bir millet
itham edilmiyor arkadaşlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) O senin yorumun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bunun
altını net çizelim, bunu biz de kabul etmeyiz; bir. İkincisi:
Sayın Elitaş aslında çok veciz olarak ifade etti, Avrupada Bu
yok. diyenlere yaptırım uygulanıyor. dedi. Buna Yok. diyene
yaptırım uygulamak nasıl bir zihniyetse Var. diyene
yaptırım uygulamak da böyle bir zihniyettir, aynı kapıya
çıkar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Yuh be!
BAŞKAN Sayın Önder
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bu kadar olmaz
ya!
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Arkadaşlar,
bizim kınadığımız insanlardan ya da ülkelerden bir
farkımızın olması lazım, bunu vurgulamak istedim. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum. Arkadaşlar, lütfen
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Hikâye
anlatıyor.
IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İstanbul Milletvekili Garo Paylana 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 11inci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadeleri nedeniyle 3 birleşim Meclisten geçici çıkarma
cezası verilmesi hakkında
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylanın Soykırım.
şeklindeki ifadesi Türkiye Cumhuriyetine ve milletimizin tarihî
şahsiyetine hakaret içeren, Meclisten geçici olarak çıkarma
cezasını gerektiren bir fiildir. Bu nedenle Sayın Paylana,
İç Tüzükün 163üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak 3
birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif ediyorum.
Sayın Paylan, savunma yapacak mı?
İstenirse kendisi ya da yerine bir başka arkadaşı savunma
yapabilir. Savunma için süre vereceğim. Eğer yoksa, savunma
yapmayacaksa
HAYATİ TEKİN (Samsun) Savunma
değil, özür dilemesi lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Savunma
değil, doğrudan doğruya af dilemesi gerekiyor. Af dilerse ancak
bu olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, yoksa
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Özür dilemiyorsa bu
Meclise bir daha da gelmesin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Siz mi yapacaksınız
Sayın Önder.
Tamam, buyurun, savunma için size de iki dakika
süre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, İç Tüzükün 163üncü maddesine göre siz
cezayı uygulayacaksınız, Genel Kurul karar verecek. Özür dilerse
Genel Kurula girebilir.
BAŞKAN Ben onu uygulayacağım. Onu
teklif ettim, savunma varsa savunmayı alacağım, sonradan bunu
değerlendireceğim.
Sayın Elitaş, lütfen, siz buyurun, tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, önce cezayı uygulayacaksınız, af dilerse burada
savunma yok Sayın Başkan- girme hakkını kazanacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder, açtım,
iki dakika.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, bu kavram burada ilk defa kullanılıyor değil.
Değişik soru önergelerine, araştırma önergelerine defalarca
konu olmuş, kürsüde de birçok kez bunun üzerinden tartışmalar
yürütülmüştür. Yine bizatihi Sayın Başbakan, Dersim
katliamıyla ilgili çok net değerlendirmeler yapmıştır.
Onun için, burada arkadaşım adına bir savunma yapmayacağım.
Fakat, Sayın Elitaş diyor ki
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN O zaman Sayın Önder, lütfen,
savunma yapmayacaksanız arkadaşınız adına, ben onun
için söz verdim, Savunma yapacağım. dediniz. Toparlayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Savunma yapmak
isterdik fakat bunun için şartların
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
iş çığırından çıkmak üzere, lütfen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylana İç Tüzükün 163üncü
maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma
cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın
83üncü maddesi; Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı teklifi
üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu
tutulamazlar.
Bu hükme göre Sayın Paylanın söz konusu
soykırım ifadelerini Meclis dışında
tekrarlamaması ve bu sözlerin tutanaktan çıkarılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (x)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.31
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 11inci madde üzerinde gruplar adına
son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, biraz evvel yaşanan
olayla ilgili, soykırıma ilişkin hem milletvekillerimizin hem de
aziz ve asil milletimizin hissiyatına tercüman olan AK PARTİ, CHP ve
MHP grup başkan vekillerimizi ve milletvekillerimizi teşekkürle anmak
ve hakikaten bu asil ve aziz milletin tarihin hiçbir döneminde
soykırım yapmadığını belirtmekle başlamak
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli ve aziz kardeşlerim; 3 milyon
mülteciye, ırkına, dinine, diline bakmaksızın kucak açan
ülke hangisi, hangi millettir? Dolayısıyla, bu, bir iftiradır ve
provokasyondur.
BURHAN KUZU (İstanbul) Aynen öyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli dostlar, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişikliği teklifimizin 11inci maddesiyle ilgili AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
hürmetle selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 2011 yılında
Mecliste grubu bulunan 4 partinin eşit üye vermesiyle kurulan Anayasa
Uzlaşma Komisyonu, iki yılı aşkın süre
çalışarak 60 maddede uzlaştı. Gelin, bu maddelere
ilişkin Anayasa değişikliğini yapalım.
dediğimizde, maalesef herhangi bir sonuç alınamadı. Daha sonra,
Türkiye 15 Temmuzda uluslararası darbe ve işgal girişimine maruz
kaldı. Hep birlikte bu tezgâhı bozarak püskürttük. Tarihin dönüm
noktasını yaşadığımız bu süreçte,
nihayetinde AK PARTİ ve MHP tarafından hazırlanan Anayasa
teklifi Meclisimize sunuldu. Böylece söz, yetki ve kararın aziz
milletimizde olduğu süreç başlamış oldu.
Anayasa Komisyonunda en uzun görüşmeler
demokratik ortamda gerçekleşti. On gün süren çalışmalarda
yüzlerce milletvekili söz aldı, kendi görüşlerini ifade etti ve
yaklaşık 1.500 sahifelik tam tutanak tutuldu. 21 maddelik teklifimiz,
verilen değişiklik önergeleriyle 18 madde olarak kabul edildi ve
huzurunuza geldi.
Değerli milletvekilleri, teklifimizin 11nci
maddesiyle Anayasanın 116ncı maddesinde seçimlerin birlikte
yenilenmesi düzenlenmektedir. Buna göre, Meclis ya da
Cumhurbaşkanınca seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde
seçimlerin birlikte yapılması kurala bağlanmaktadır.
Böylece yasama ve yürütme aynı gün yapılan seçimlerle doğrudan
milletimiz tarafından belirlenmektedir. Parlamenter sistemde var olan ve 7
Haziranda da örneğini yaşadığımız Hükûmetin
kurulamaması veya kurulsa da güvenoyu alamaması ihtimali bu
şekilde ortadan kalkmaktadır.
Ayrıca, Meclisin ve
Cumhurbaşkanının birlikte aynı anda seçilecek olması
denge-denetim mekanizması açısından son derece önem arz
etmektedir. Kuvvetler ayrılığı prensibi gereğince
yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirini denetlemesini sağlayacak bu
düzenleme, aynı zamanda bu erkler arasında bir kriz oluşması
durumunda halkın hakemliğine ve iradesine başvurma imkânı
getirmektedir. Bu madde, teklif edilen Cumhurbaşkanlığı
sisteminin özgün bir düzenlemesidir ve kuvvetleri dengelemektedir. Önerilen
sistem de rejim değişikliği sistemi değil, Hükûmet sistemidir.
Demokratik cumhuriyet hepimizin
dokunulmazıdır. Dolayısıyla, kimse, kendi
varsayımları ve kurgularıyla bir algı oluşturmak
üzere, tekliften ve gerçeklikten kopuk iddia ve ithamlarda
bulunmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonda da ifade etmiştim, 1921 ve 1924
Anayasaları, Gazi Meclisimizin öncülüğünde, birinci istiklal
mücadelemizin sonucunda ortaya çıkmıştı.
Görüştüğümüz teklif ise 15 Temmuz darbe ve işgal
girişiminin püskürtülmesine yönelik istikbal mücadelemizin sonucudur. Bu
teklifi de Gazi Meclisimiz görüşmektedir.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz, güçlü ve
istikrarlı Türkiye, yeniden büyük Türkiye oluşmasın, Dünya
5ten büyüktür. diyen Türkiye'nin öncülüğünde adil ve merhametli bir
dünya kurulmasın diye gerçekleştirilen uluslararası bir
operasyondu. Abdülhamit döneminde 1897de Baselde yapılan kongrede
alınan kararların ve Türkiyeyi parçalayarak, bin yıldır
sancaktarlığını yaptığı adalet ve merhamet
medeniyetiyle birlikte tarihten silme ve imha etmeyi öngören planların,
yeni Sykes-Picotların bugüne iz düşümüdür 15 Temmuz ve
sonrasında yaşanılanlar.
Yüz yıl önce vatanımız olan
topraklarda büyük bir yıkım ve kıyımla karşı
karşıyayız. Yarım kalmış ameliyatı
tamamlamak ve tarihin sonunu ilan ederek Türkiyeyi parçalamak ve imha etmek
istemektedirler. Yıllarca, böl, parçala ve yönet; tavşana kaç,
tazıya tut diyen, oluşturduğu terör havuzuyla sağ elleriyle
DAEŞ ve FETÖyü, sol elleriyle PKK ve PYD gibi örgütleri oynatan -tırnak
içerisinde- üst aklın tüm tezgâhlarını boşa çıkarmak,
milletin temsilcileri sıfatıyla hepimizin boynunun borcu ve ortak
sorumluluğudur. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Biz bu teklifle, devlet ile millet arasına
vesayet hendekleri kazılmasına, oluşan boşlukları
bürokratik oligarşinin doldurmasına, durumdan vazife
çıkarılarak kimi zaman 28 Şubat, kimi zaman 367 kriziyle tezahür
eden ve dışarıdan suflelerle her şekle girebilen ruh
çağırma seanslarına son vermek, devlet ile millet kaynaşmasını
ilanihaye gerçekleştirmek için yapıyoruz. İşte bu teklifle
millî iradenin tecellisine engel olacak tüm iç ve dış vesayet
odaklarına Hadi oradan! Hadi oradan! diyoruz. Bu teklifle
yaptığımız iş, milletimizin Anayasa
değişikliği talebini yine milletimizin huzuruna getirmektir.
Ne yapıyoruz? Parlamenter sistemi getiren 61
Anayasası zayıf bir yürütme, çift başlı Meclis ve Senato
üzerine inşa edilmişti. Yaşanan tecrübeler sonucunda 82
Anayasası tek Meclis, güçlü fakat çift başlı bir yürütme
öngördü, hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı ayrı ayrı
güçlü yetkilerle donatıldı. Rahmetli Özal ile Demirel, Demirel ile
Çiller ve diğer kişiler arasında yaşanan tecrübeler
gösterdi ki Anadolunun tabiriyle çatal kazık yere batmaz yani çift
başlılıktan bir hayır çıkmaz. 82
Anayasasının yürütme kurgusunun şahıslardan
bağımsız olarak sistemik kriz üretmeye müsait olduğu
görüldü; bu durum siyasi ve ekonomik krizleri doğurdu, Türkiyenin
geleceği çalındı. Türkiyede son elli yıldır hükûmet
sistemi olarak başkanlık sistemi parlamenter sistem yerine hem
akademisyenler hem de siyasetçiler tarafından önerilegelmiştir.
Rahmetli Erbakan Hocadan Özala kadar, Demirele kadar tecrübeli siyaset ve
devlet adamlarımız Türkiyenin başkanlık sistemine
geçmesini her zaman vurgulamışlardır. İşte bu imkân bu
Gazi Meclisin önündedir değerli arkadaşlar, onun için bunu
ıskalamamalıyız.
Teklifimizle yürütmede çift başlılık
kalkıyor, Başbakana ait yetkiler Cumhurbaşkanında
toplanıyor. Yapılan sadece ve yalnızca budur; yoksa yasamaya ait
yetkiler yine yasamada, yargıya ait yetkiler yine yargıda aynen devam
ediyor, yasamanın yürütmeyi denetleme mekanizmaları devam ediyor.
Güvenoyunun sonucu olan gensoruyu da güvenoyunu da millet doğrudan
sandıkta veriyor. Yürütme gücü birleştirilerek çatışma ve
kriz önleniyor; hızlı, istikrarlı, etkili ve güçlü bir hükûmet
sistemi kuruluyor. Böylece milletimiz, yasama organı Meclisi ve yürütme
organı Cumhurbaşkanını da doğrudan kendisi belirliyor.
Aslında milletimiz bu sisteme yabancı değil,
alışık. Zira yerel yönetimlerde belediye
başkanını da meclis üyelerini de ayrı ayrı, aynı
anda seçiyor. Aynı şeyi genel yönetimde yapıyoruz. Millî irade
çifte meşruiyetle, doğrudan demokrasinin gereği olarak tecelli
edecek arkadaşlar. Hem Meclisi hem Beştepeyi millet kendisi
belirleyecek. Değerli arkadaşlar, Meclis milletin de Beştepe başkasının
mı? Meclis de Beştepe de milletin arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, teklifle, mevcut
Anayasadaki OHAL ve sıkıyönetim düzenlemesinden
sıkıyönetim çıkarılıyor. Her ahval ve şeraitte
sivil idare esası geliyor. Yargıdaki sivil ve askerî mahkeme
ayrımı kalkıyor. Anayasa Mahkemesi asker üyeleri
dışında aynen muhafaza ediliyor. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun 4 üyesi şu anda olduğu gibi
Cumhurbaşkanınca, 7 üyesi ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Bir dakika bir süre
BAŞKAN Lütfen tamamlayın bir dakikada.
VELİ AĞBABA (Malatya) AKP
milletvekillerini Yiğit Buluta bağlayacaklar, akıllı ol.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) 7
üyesi Meclis tarafından seçiliyor. Kimler arasından? Yargıtay,
Danıştay, birinci sınıf hâkimler, hukukçular arasından
seçiliyor.
Sonuç arkadaşlar, sonuç
Teklifle
önerdiğimiz hükûmet sistemi kendine özgü bir
Cumhurbaşkanlığı modeli olup başkanlık sistemini
ana eksenine alan, ülkemizin tarihî tecrübesini, millî ve yerli duruşunu
evrensel anlamda ortaya koyan, kendi bağlamında ve
sistematiğinde doğru ve isabetli bir şekilde
değerlendirilmesi gereken özgün ve özgül bir Türkiye modelidir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye
insanlığın vicdanı ve umududur. Gerek kendi
insanımız gerekse tüm insanlık için bu umudu söndürmeyelim,
çoğaltalım, güçlü ve istikrarlı bir Türkiyeyi gelin hep
birlikte kuralım.
Bu vicdani sorumluluk içinde tarihi ve hakikati
ıskalamayalım diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
İstanbul Milletvekili Serap Yaşara aittir.
Buyurun Sayın Yaşar, süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce, kendi millî
Meclisimizde yabancı parlamenterlerin ağzıyla
konuşmayı reddediyorum, bu Parlamentoya ve milletimize
karşı saygısızlık olarak görüyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada ülkemizin geleceği için son derece
önemli bir kanun teklifinin maddelerini görüşmek üzere toplandık.
Vatandaşı küçümseyen, siyaset kurumunu küçümseyen, Parlamentoyu
küçümseyen, modası geçmiş görüşlerle yeni dünyayı, yeni
Türkiyeyi, yeni düzenlemeleri yorumlamak mümkün olamaz. Ön
yargıları, dar bakış açılarını bir tarafa
bırakarak çağı ve gereklerini doğru okumak gerekir. Bu
Parlamento ve biz parlamenterler Anayasa dâhil her tür yasal düzenlemeyi
yapmaya muktediriz. Milletimiz bize, hepimize bu yetkiyi verdi. Hepimiz bunun
onur ve gururunu yaşayacağımıza demode görüşlerle
engel olmaya çalışmak en başta millî iradeye ve bu Parlamentoya
büyük bir haksızlıktır. Bu ülkede yaşayan, siyaset yapan
hiçbir kimsenin mevcut 82 Anayasasını savunacağını
düşünmüyorum. Hazırlanma koşulları, maddeleri her
bakımdan her düzeyde tartışılıp eleştirildi.
Bütün partilerin seçim vaatleri içinde yeni bir anayasa yapımı yer
aldı. Bu eleştirilere ve yıllar içinde bazı maddelerine
yapılan değişikliklere rağmen, ihtiyacımızı
karşılamaktan uzak, çağın gereklerini
karşılamayan bir anayasa durumundadır. Bu koşullarda,
milletimizin bizden yoğun bir şekilde yeni bir anayasa
yapılması beklentisinin gereği olarak bu paketi
hazırladık. Komisyonda uzun saatler boyunca her partiden
milletvekilleri olarak tartıştık. Bugün ne mutlu ki Meclis Genel
Kuruluna getirdik.
Mevcut değişiklik teklifiyle yasama
yetkisi Meclisin uhdesinde milletin temsilcileri eliyle kullanılıyor.
Yürütme yetkisi halk oyuyla seçilen Cumhurbaşkanına devrediliyor,
Cumhurbaşkanı ise bu yetkisini yardımcıları ve
Parlamento dışından atayacağı bakanlar
aracılığıyla kullanıyor. Ayrıca, kuvvetler
ayrılığı ilkesine tam olarak uygun bir hükûmet sistemi getiriliyor.
Yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinden ayrı
fakat birbirini denetleyen çalışma şekli sistemin özünü
teşkil ediyor. Meclis ve Cumhurbaşkanı seçimleri eş
zamanlı sandığa gidilmek suretiyle yapılıyor. Biz bu
Anayasa değişiklik teklifiyle devletin millete anlayışından,
milletin devlete anlayışını hayata geçiriyoruz. 2007 referandumunda
Cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından
seçilmesine ilişkin teklif yüzde 68,95 oyla kabul edilmiştir. 2014
seçimlerinde Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde ilk kez bir
Cumhurbaşkanı, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan doğrudan halk oyuyla seçilmiş, bu Anayasa
değişikliğiyle hükûmet sistemimiz
cumhurbaşkanlığı sistemine
yaklaşmıştır.
Kanun teklifimizin 11inci maddesi, Meclis ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesini düzenliyor. Bu
düzenleme Parlamentoya, üye tam sayısının beşte 3
çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verme imkânı
tanıyor. Bu durumda, Meclis genel seçimi ile Cumhurbaşkanı
seçimi birlikte yapılıyor. Cumhurbaşkanı seçimlerin
yenilenmesine karar verdiğindeyse Meclis seçimi ile
Cumhurbaşkanı seçimi yine birlikte yapılıyor. Şu anda
Parlamentonun Cumhurbaşkanı seçiminin yenilenmesine karar verme
imkânı bulunmamaktadır. Mevcut sistemde halk oyuyla seçilen
Parlamento ve Başbakan ile halk oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı
arasında bir ihtilafın çıkması muhtemeldir. Nitekim,
tarihimizde bunun kötü örnekleri de vardır. Bu madde ihtilafların
giderilmesinin mekanizmasını oluşturmaktadır. İhtilaf
hâlinde millete gidilerek son kararı yasamayı ve yürütmeyi
oluşturan milletimizin vermesi amaçlanmaktadır.
Önümüzdeki değişiklik teklifi yargı
alanında da çok önemli düzenlemeler getirmektedir. Yargının
kuvvetler ayrılığı ilkesinde yer aldığından
hareketle kendisini siyasi bir organ zannetmesine yol açan etken,
tarafsızlık ilkesinin anayasal bir değere
kavuşturulmamış olması ve Türkiye gibi yakın tarihi
bile siyasi çalkantılarla dolu bir ülkede
tarafsızlığın siyasi bir anlamı da olan
bağımsızlık içinde gerçekleşeceğinin
beklenmesidir. Bu tarihsel yanılgı, Meclis tarafından bizzat
kendi hukuku ve milletin hukuku gözetilmek amacıyla anayasal bir ilkeye
kavuşturulmaktadır. Yargının
tarafsızlığı kavramının bu pakette yer
alması çok önemli tarihî bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERAP YAŞAR (Devamla) Sayın Başkan,
rica etsem
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Yaşar.
SERAP YAŞAR (Devamla) Yakın ve uzak
tarihimiz yargının taraflı karar örnekleriyle doludur. En
yakın ve en yakıcı örneklerini 28 Şubat sürecinde hem bir
avukat hem bir sivil toplum örgütü mensubu olarak bizzat yaşadım.
Üniversiteli kız öğrencilerin başörtülü olarak derslere
girmelerine herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen -tırnak
içinde- bağımsız mahkemelerden nasıl taraflı kararlar
çıktığını gözlemledim. O gün, bu yaşananları
Bir utanç tarihi yazılması olarak nitelemiştim. Bir hukukçu ve
bir kadın olarak yargının da alet edilmesi suretiyle bugün
utanarak hatırladığımız, yargı tarihine kara
leke olarak yazılacak kararlar yine bağımsız mahkemeler
tarafından verildi. Yakın geçmişimizde partimize açılan
kapatma davası, Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerinde
alınan kararlar, son olarak FETÖ terör örgütüne mensup
bağımsız yargıçların nasıl taraflı kararlar
alabildiklerini gördük.
Tarafsızlık kavramının
anayasal bir tanıma kavuşmasını içeren maddeyi aynı
zamanda değişiklik paketinin ruhunu yansıtması
bakımından da çok önemli buluyorum.
Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye için tek
başlı yürütme, güçlü bir yasama, bağımsız ve
tarafsız bir yargı getiren Anayasa değişiklik paketimizin
vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yaşar.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Sayın Parsak, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin
çerçeve 11inci maddesi üzerinde şahıslar adına sözler
kapsamında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve
siz saygıdeğer milletvekillerini bir kere daha saygılarımla
selamlıyorum.
Söz aldığım maddeyle ilgili
düşüncelerimi paylaşmadan evvel, biraz önce
yaşadığımız, asla yaşamak istemediğimiz ve
bundan sonra tekrarına asla tahammülümüzün olmadığı sözde Ermeni
soykırımı iddiaları üzerinden âdeta bir asrın
yalanı, asrın iftirası çerçevesinde bu Gazi Meclisin
çatısı altında bu milletin âdeta soykırım
yaptığı iddiası çerçevesindeki sözlerini bir kere daha
şahsım ve grubum adına lanetleniyorum, kabul etmediğimizi
ifade ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, çerçeve
11inci maddeyle, Anayasa'mızın 116ncı maddesinde
değişiklik yapılması öngörülmektedir. Gerçekten, bu, söz
konusu Anayasa değişiklik teklifinin sunulmasından bu yana en
fazla tartışılan konularından birisi olarak
karşımızda durmaktadır.
Bir defa, biz siyasetçilerin ve siyasi partilerin
egemenliğin sahibi olan ve son sözü söyleyecek olan milletimize
doğruları söylemek, gerçekleri anlatmak gibi bir yükümlülüğümüz
olduğunu ifade etmek isterim. Bu madde çerçevesinde yürütülen
tartışmalar ne yazık ki genellikle Cumhurbaşkanına
Türkiye Büyük Millet Meclisini feshetme yetkisi verildiği iddiası
üzerinden yapılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'mızın
116ncı maddesinde hâlen Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük
Millet Meclisini feshetmek çerçevesinde seçimlerini yenilemek gibi bir yetkisi
zaten var. Böyle söylenildiğinde, Ama o belli şartlar altında
kullanılabilen bir yetkidir. şeklinde bir savunmayla
karşılaşıyoruz. 1982 Anayasası yürürlüğe
girdiğinden itibaren geçen otuz dört yıllık süreçte bu yetki
sadece bir defa kullanıldı, 7 Haziran seçimlerinden sonra, 25inci
Dönem milletvekilliği seçimlerinden sonra. Evet, burada 116ncı
maddede dört ayrı durum belirtilmek suretiyle şartları ifade
edilmekte ama 25inci Dönem milletvekilliği seçimlerinden sonra, hepimizin
de hatırladığı gibi, uzun süren istikşafi
görüşmelerin nihayetinde, esasen orada belirtilen şartlara uygun
olarak değil yani o süre tamamlanmadan önce bu çerçevede bu imkânın,
bu yetkinin kullanıldığını görüyoruz. Yani Anayasada
bu madde çerçevesinde belirtilen şartlara uygun olarak böyle çok da
kullanılmış bir durum değil ama geldiğimiz nokta
itibarıyla bunun karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Cumhurbaşkanının görevini sonlandırmak gibi bir yetkisi
olmadığı hâlde mevcut Anayasada bu teklifle birlikte her iki
kuvvet bakımından da bu yetkinin tanınmak istendiği
görülmektedir. Yani gerek Cumhurbaşkanı gerekse Türkiye Büyük Millet
Meclisi, ama işin nihayetinde kendi görevini de sonlandırdığını
bilmek suretiyle, bu yetkiyi kullanabilecektir. Burası son derece
önemlidir.
Dolayısıyla, bu,
Cumhurbaşkanının ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinin keyfî
olarak kullanabilmesine yönelik bir yetki değildir, iki kuvvet
arasında bir kriz, bir tıkanıklık söz konusu olduğunda
milletin hakemliğine yeniden müracaat edebilmenin önünü açan ve o yönüyle
de sistemi, esasen şimdiye kadar çokça Bu sistem bir başkanlık
sistemidir. iddialarından da uzaklaştıran en önemli maddelerden
bir tanesi de budur. Yani böylesi bir dönemde gerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi gerekse Cumhurbaşkanı bu yetkisini
kullandığında sadece karşı kuvvetin görevine son
vermeyecek, aynı zamanda kendi görevini de sonlandırmış
olacak ve yeniden birlikte seçim suretiyle milletin huzuruna gidilecektir ve bu
noktada milletimiz bu duruma sebep olan hangi kuvvetse, o konuda hangisini
haklı görüyorsa, hangisinin iddialarını, gerekçelerini
doğru buluyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakikada
toparlayın.
MEHMET PARSAK (Devamla) -
o doğrultuda kararını
yeniden verebilecektir. Burada belki -komisyon aşamasından beri ifade
ediyoruz- beşte 3 gibi bir çoğunlukla değil de salt
çoğunlukla bu yetkinin Cumhurbaşkanı çerçevesinde
kullanılması iddia edilebilir ama onda da şunu
hatırlatmakta fayda var: Aynı madde çerçevesinde düzenlendiği
gibi, ikinci dönem itibarıyla cumhurbaşkanının değil
ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yetkiyi kullanması hâlinde üçüncü
bir defa daha seçime katılma imkânı var. Dolayısıyla,
beşte 3 gibi bir çoğunluk da bu anlamda işin mahiyetini
farklılaştıracak durumdadır. Sözün özü, biz bu çerçevede
Cumhurbaşkanına niye böyle bir yetki veriliyor? şeklinde
gerçekle bağdaşmayan bir yaklaşımla değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET PARSAK (Devamla)
zaten Cumhurbaşkanının
bu çerçevede olan yetkisinin aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisine
de tanındığını ve bu mahiyette milletimiz ne derse
onun gerçekleşeceğini bilmek durumundayız. Bu çerçevede de maddenin
diğer maddelerde olduğu gibi, yüce milletimizin takdirinde
olduğunu yeniden ifade ediyor, sizleri saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Parsak.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlandı, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Şimdi beş dakika süreyle soru işlemi
gerçekleştireceğiz. Sırayla sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Meclisimizde
karşılaştığımız ve çok rahatsızlık
duyduğum bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bazı milletvekilleri sosyal medyada ve Meclisimizde milletvekiline
yakışmayacak, Meclisin manevi şahsiyetine hakarete varan
açıklamalar yapıyorlar, dövizler gösteriyorlar. Gazi Meclisimizde
yapılan bu tür eylem ve söylemlerden hicap duyduğumu belirtmek
isterim. Dün AKP Grubundan iki bayan milletvekilinin Dikkat, köpek giremez.
dövizini Mecliste taşımasını ayıplıyorum ve
şiddetle kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bayan
değil, kadın, kadın!
KAZIM ARSLAN (Denizli) Yine, Şamil Tayyar
milletvekilini, sosyal medyada Kürsü işgali sonlandırıldı.
İtler, ayyaşlar kovuldu. Milletin Meclisi mesaisine döndü. ifadesini
yazan bu milletvekilini de şiddetle kınıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ona iade olsun!
İte kurban olsun!
KAZIM ARSLAN (Denizli) Üç milletvekili,
yaptıkları bu eylemler ve açıklamalarla Meclisimizin manevi
şahsiyetine hakaret etmişlerdir. Bu nedenle, üç milletvekilinin Gazi
Meclisten özür dilemesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zeybek
KEMAL ZEYBEK (Samsun) AKP hükûmetleri,
izlediği yanlış politikalarla demokrasimize, devletimize,
anayasal hukukumuzu tanımamakla büyük yara ve zararlar vermiştir. 15
Temmuzda Fetullah Cemaatinin, paralelinin darbe bilgisinin sahibi olarak yol
verenler, Meclisteki çokluğuyla yanlış
yaptıklarını hukuken hesap verememek gerçeğinden darbe
anayasasını yaparken milletimize yalan söylemeye devam etmektedir.
Hukuken vermediğiniz hesapları öz eleştiri yaparak vermeniz ahlaklılıktır,
erdemliliktir. Ahlak, vicdan sahibi olan insanlar, yapmış olduğu
yanlışını ve sözünü düzeltirken milletimize öz
eleştiri vermek zorundadır. Allah affetsin. Allahın lütfudur.
demek, bu dünyada hukuksuzluk yapmayı aklamaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Anayasa değişiklikleri, toplumsal ve
siyasal uzlaşma zemininde şekillenir. Maalesef, şimdiye kadar
tartıştığımız bu anayasa iki partinin
birleşerek getirdiği bir anayasa paketidir. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk bütün yetkileri millete verirken maalesef doksan üç yıl sonra biz
bütün millet yetkilerini elimizle götürüp tek adama veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu anayasa gerçekten
Meclisten geçerse, buna inanın ki tarihin kara sayfasında
olacaksınız ve sizin çocuklarınız, torunlarınız
sizi kınayacak. Bir gün hepimiz diğer tarafa gideceğiz ama
inanın ki kimsesizlerin mezarına sizi gömecekler, buna emin olun
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şu an hani diyorsunuz ya dış ülkelerin oyunları bunlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet rejimiyle yönetilen ülkemizde
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Yine ülkemizde siyasi
partiler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Siyasi partiler il, ilçe ve
belde düzeyinde örgütlenerek seçimlerde başarılı olmak için
çalışmalar yapmaktadır. Bir parti genel
başkanının il düzeyindeki temsilcisi il
başkanıdır. Tarafsız Cumhurbaşkanının
illerdeki temsilcisi, devletin başı olması sebebiyle valilerdir.
Valiler, ilindeki her partiye eşit mesafede yer almak durumundadır.
Ancak, Cumhurbaşkanının parti genel başkanı
olmasıyla illerde kendisini il başkanı mı yoksa vali mi
temsil edecektir? Partili Cumhurbaşkanı protesto edilirse bu, devlete
karşı bir protesto mu, yoksa bir parti genel başkanına
yönelik bir protesto mu olacaktır merak ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Jean Jacques Rousseau diyor ki: Yasama, yürütme,
yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garanti değilse orada anayasa
yok demektir. Kuvvet kimdeyse o egemendir. Buradan tüm AKPli arkadaşlara
sesleniyorum: Sizler yaptığınız bu düzenlemeyle sadece
rejimi değiştirmiyorsunuz, aynı zamanda vekâletini
aldığınız halkın egemenlik hakkını da
devrediyorsunuz. Bunun farkında mısınız? 80 milyonun
egemenlik hakkını bir kişiye hangi hakla devrediyorsunuz? Böyle
bir yetkiniz var mı? 50 artı 1 ile 50 eksi 1 arasındaki güç
farkı sadece 2 kişinin oyudur. 2 oy farkıyla 80 milyonu tek
başına yönetecek bir güç yaratıyorsunuz. Halkın da bu güce
boyun eğeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz
çünkü bu halk, egemenliğini emperyalizme baş kaldırarak elde
etti. Hiçbir güce de asla boyun eğmeyecek, egemenliğini asla
devretmeyecektir. Halkın egemenlik hakkına dokunmayın; gelin, bu
tasarıyı geri çekin.
BAŞKAN - Şimdi soruları
cevaplandırmak üzere sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağa bırakıyorum.
Sayın Bozdağ, sizin de beş
dakikanız var.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasa yapmak,
anayasayı değiştirmek, Anayasanın öngördüğü usule
uygun biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu konuda herhangi bir
tereddüt yoktur.
Tabii, yeni anayasa yapılırken de, anayasa
değişiklikleri yapılırken de geniş bir uzlaşma
zemini üzerine inşa edilmesi herkesin ortak temennisidir. Ancak her zaman,
maalesef, büyük bir uzlaşma yapmayı başarma imkânı yoktur.
Şu anda Türkiyede çok önemli bir anayasal reform yapıyoruz. Bu
anayasal reform üzerinde, iki büyük siyasi parti arasında gerçekten
tarihî, demokratik bir uzlaşma söz konusudur; bu, son derece önemli.
İki siyasi parti de bu uzlaşmaya katılmamışlardır.
Anayasa bu durumda, uzlaşmanın Anayasayı değiştirecek
niteliği temin edecek bir boyuta halk oyuna gitmeksizin
ulaşmadığı takdirde meseleyi halka götürme, halkın
hakemliği sonucunda karara bağlama konusunda bir yol açmıştır.
Şu anda Parlamentoda 367yi bularak bir uzlaşma sağlama
imkânı yok. O zaman uzlaşmayı nerede arayacağız?
Halkta arayacağız. O yüzden, halkın hakemliğine
gittiği takdirde herkes meramını anlatacak ve halk sandıkta
bir uzlaşma ortaya koyacak. Eğer Cumhurbaşkanlığı
sisteminin kabulü yönünde uzlaşma ortaya koyarsa sistem yasalaşmış
olacak, reddi yönünde uzlaşma ortaya koyarsa reddedilmiş olacak. O
yüzden, bu, uzlaşmayla yürüyen bir çalışmadır ve Anayasaya
uygun bir çalışmadır. Bu çalışmayı yapmayı
darbe olarak nitelemek, anayasal bir kuruluş olan, milletin iradesini
yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşru ve anayasal vazifesini
yapmayı suç olarak nitelemektir ki bu da fevkalade büyük bir
yanlışlıktır. Bunun altını özellikle çizmekte
fayda görüyorum.
Bu Anayasa değişikliği milletten
egemenliği alıp tek bir kişiye egemenliği devreden bir
değişiklik değildir. Şu andaki uygulamada
halkımız sandıkta sadece yasamayı seçiyor. Yasamanın
içerisinden yürütme milletin temsilcilerinin iradesine göre çıkıyor.
Dolayısıyla, halkın doğrudan yürütmeyi seçme yetkisi
şu anda yok. Bu düzenleme ne yapıyor? Sadece millî egemenliği,
yasamayı seçme konusunda millete tanımakla kalmıyor, aynı
zamanda onun yanına yürütmeyi de doğrudan seçme ve
değiştirme yetkisini halka veriyor. Yürütmeyi doğrudan seçme ve
değiştirme yetkisini halka vermek millî egemenliği
zayıflatır mı, yok mu eder yoksa güçlendirir mi? Esasında
yapılan bu düzenleme, bu açıdan da millî egemenliğin
kapsamını genişleten ve halka yürütmeyi de doğrudan
belirleme imkânı veren bir düzenlemedir.
Bu düzenleme rejim değişikliği
değildir, esasında bir hükûmet sistemi değişikliğidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim şekli cumhuriyettir. Cumhuriyetin
nitelikleri 2nci maddede belirtiliyor. Eğer bir rejim
değişikliğinden söz edecek olursak o zaman cumhuriyetin
niteliklerini düzenleyen yani yönetim şeklinin niteliklerinde bir
değişikliğin yapılması icap eder. O zaman deriz ki bu
bir rejim değişikliğidir. Ama, burada cumhuriyetin
niteliklerinde bir değişiklik var mı? Yok; doğrudan da yok,
dolaylı da yok. Cumhuriyetin demokratik devlet niteliğini hem
güçlendiriyor hem de hukuk devleti niteliğini güçlendiriyor. Hükûmet
sistemi ile rejim kavramlarını birbirine
karıştırmak doğru bir şey değil. Biz bazen
parlamenter rejim diyoruz, bazen başkanlık rejimi deniyor,
yarı başkanlık rejimi deniyor. Esasında bu rejim
ifadesinin hükûmet sistemlerine izafesi bir galatımeşhurdur,
işin hakikati yerine geçmez. Literatürde evrensel anlamda hükûmet sistemi
ile rejim arasında dağlar kadar fark vardır. Bu farkı
atlatıp, kaldırıp Hükûmet sistemine rejim demek gerçeği
örtmez, gerçeği değiştirmez. Bu nedenle bunun rejim
değişikliği değil bir Hükûmet sistemi
değişikliği olduğunun altını bir kez daha çizmek
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi adet önerge vardır.
İlk okutacağım beş önerge aynı mahiyette olup
okutuyorum şimdi onları:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 116ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler çekilmiştir.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin Bingöl Ahmet
Haluk Koç Tanju
Özcan
Ankara Ankara Bolu
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bolu
Milletvekili Tanju Özcan.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben bu akşam size diktatörlük ile demokrasi
arasındaki farklılığı izah etmeye çalışarak
başlayacağım. Ağır bir konu sizin açınızdan,
onun farkındayım.
Değerli milletvekilleri, ikisi arasındaki
temel fark egemenlik hakkıyla ilgili. Diktatörlük rejimlerinde egemenlik
kayıtsız ve şartsız diktatöre aittir. Demokrasilerde ise
egemenlik kayıtsız şartsız -şurada yazılı
olduğu gibi- millete aittir. İşte bizim sizinle aslında bu
görüşmelerde temel kavgamız bu. Size şunu anlatamıyoruz:
Bakın, Osmanlının son elli yılından itibaren
peyderpey de olsa egemenlik millete verilmiş. Şimdi, siz, bu yüz elli
yıllık süreci tersine döndürüp egemenliği yeniden milletin
elinden alıp saraya vermeye çalışıyorsunuz. İşte
bizim sizinle anlaşamadığımız konu bu. Bunu
yaparsanız bunun adı demokrasi olmaz. Tipi ne olursa olsun bundan demokrasi
çıkmaz.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sen onu
anlamazsın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Onu anlatmaya
çalışıyorum size ama anlamıyorsunuz tabii.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Millet seçti,
millet.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Gerçi
arkadaşlarımız büyük bir gayret içerisinde kaç gündür size laf
anlatma konusunda ancak ben o kadar gayretli olmayacağım çünkü
umudumu yitirdim sizden. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET UZER (Gaziantep) - Hadi be!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri,
bu maddede fesih yetkisi düzenlenmiş ancak şu fesih yetkisi konusunu
şöyle bir irdeleyelim, nasıl olacak bu? Şimdi, yeni sistemde
partili bir cumhurbaşkanı var, muhtemelen partinin genel
başkanı. Yüzde 50 civarında oyla seçilmiş, yüzde 51le
seçilmiş. E, millî irade burada, yüzde 100ü temsil ediliyor toplumun,
milletin. Şimdi, yüzde 51le seçilen bir partili cumhurbaşkanı
burada değişik partilere mensup milletvekillerinin bulunduğu ve
millî iradenin yüzde 100 tecelli ettiği Parlamentoyu feshedecek, hem de
sebepsiz, sebep dahi göstermeden. Yani, buradaki bir konuşmaya
kızıp belki ertesi gün Meclisi feshetmeye kalkacak, Hadi buyurun,
seçime gidelim. diyecek. Bunun kabul edilebilir bir yanı var mı
sayın milletvekilleri? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kendisi ne olacak?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) 1 Kasımda
niye kabul etti?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
sizin sorununuz şu: Siz millî irade deyince sadece Recep Tayyip
Erdoğanı anlıyorsunuz, millî iradeyi sadece Recep Tayyip
Erdoğan temsil ediyor zannediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milleti anlıyoruz,
milleti! Milleti anlıyoruz!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Kendinizi küçümsüyorsunuz,
bizlere haksızlık yapıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Her zaman milletten
izin alıyoruz!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, şu
Parlamentoda bulunan herkes millî iradeyi temsil ediyor, bizler millî iradeyi
temsil ediyoruz. Yani, Recep Tayyip Erdoğan sandıktan çıkıp
geldi. Biz nereden çıkıp geldik? Ağaç kavuğundan mı
çıkıp geldik?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Siz yüzde kaç
aldınız? O yüzde 52 aldı, siz kaç aldınız?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Biz de sandıktan
çıkıp geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Bizi
Saraydaki caminin avlusunda bulup buraya mı getirdiler?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O Saraydaki
camiden rahatsızsınız siz!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sandıktan
çıkıp geldik, millî iradeyi asıl biz temsil ediyoruz, hem de
yüzde 100ünü biz temsil ediyoruz. Bunu anlamakta siz güçlük çekiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yüzde 100ünü
nasıl temsil ediyorsun ya! Performans ortada! 11 tane seçim
kaybetmişsiniz, konuşuyorsun ya. Altmış yıldır
iktidara oynuyorsunuz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
vallahi ben size laf anlatmaktan yoruldum, anlamıyorsunuz,
arkadaşlarımız da yoruldu.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sizin
rahatsızlığınız Saraydaki cami, cami!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - O yüzden, müsaadenizle, size
laf anlatmaktan vazgeçiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Anlatamıyorsun!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bu akşam burada çok
değerli bir grubumuz var, ben onların vicdanlarına seslenmek istiyorum
müsaade ederlerse.
Bakın, elimde tuttuğum Dokuz
Işık Doktrini.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sen onu
okumamışsın.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen önce
altı oku oku, bak ne hâle geldin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi
buna ciddi anlamda sahip çıkıyor, milliyetçilik konusunda ciddi bir
sahiplenmesi var, milliyetçiliği yüceltiyor. Ben bu konuda saygı
duyuyorum Sayın Genel Başkan, size ve grubunuza.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Kendine bak,
kendine.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Diğer taraftan, bizim
grubumuza bakalım, biz zaten milliyetçilik
anlayışımızı Beştepe dağlarına
yazmışız.
Peki, bir de bunlara bakalım. Sizin hiç
milliyetçilikle ilgili derdiniz olmadı. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Terbiyesizlik
yapma ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizin milliyetçilikle ilgili
hiçbir kaygınız olmadı. Siz milliyetçiliği ayaklar
altına aldık. diyen siyasi hareketsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Etnik milliyetçilik o,
etnik.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Dolayısıyla, ben
Sayın Bahçeliye çok büyük saygı duyuyorum.
Sayın Bahçelinin ve Milliyetçi Hareket Partili
milletvekili arkadaşlarımın vatan sevgisini, millet sevgisini,
bilhassa da bayrak sevgisini çok iyi biliyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Bu tarafa bak,
bu tarafa.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O anlamda, şöyle bir
çağrıda bulunmak istiyorum: Bakın,
bayrağımızın çok güzel bir rengi var, al
bayrağımızın. Bu renge de tıpatıp uyan bir oy
pusulası var. (CHP sıralarından alkışlar)
İsterseniz, uygun görürseniz o kırmızı renkli oy
pusulasını o zarfa koyup kutuya atarsanız ülkemizi gerçekten
büyük bir felaketten kurtarmış olacaksınız. Ben istirham
ediyorum, takdir sizlerin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT ALPARSLAN
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge sahipleri yok,
dolayısıyla gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Parlamento ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin
yenilenmesi usulüne dair bu düzenlemenin teklif metninden
çıkarılmasını öneriyoruz. Seçimlerin yenilenmesi
olanağı 7 Haziran sonrasında olduğu gibi anayasal bir
mecburiyet olarak Cumhurbaşkanına tanınmış olup
güvensizlik oyu, Hükûmet kurulamaması ve güvenoyu alamaması
hâllerinde seçimler kırk beş gün içinde yenilenir. Öneride ise bu
usul tamamen değiştirilmiş olup belirli şartların
gerçekleşmesi hâlinde mecburen değil, Parlamento ve
Cumhurbaşkanı kararıyla da seçimlerin yenilenebilmesi
öngörülmektedir. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi 360
kişinin oyuyla, Cumhurbaşkanının tek başına ve
bir gerekçeyle bağlı olmaksızın seçimleri yenileyebilir.
Zira, seçimin hangi hâllerde yenileneceğine dair bir düzenleme söz konusu
olmayıp teklifin gerekçe kısmında
Cumhurbaşkanının tek başına seçim yenileyebilmesinin
sistem tıkanıklıklarının millî iradeyle
çözülebilmesine imkân sunduğu ifade edilmekte olup gerekçede niyet
açıkça dile getirilmiştir. Bu bahisle, düzenlemenin onaylanması
hâlinde, yürütmenin başı olan kişinin her vakayı sistem
tıkanıklığı olarak ele alması neticesinde bir
seçim gerçekleşmesini muhtemel kılan bu düzenlemenin siyasi
istikrarsızlığı da beraberinde getireceği
açıktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece, 11inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın Altay, 60a göre söz talebiniz var.
Buyurun.
Bir dakikada lütfen
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
oylamanın gizli yapılması konusunda Başkanlık
Divanının hassasiyet göstermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz sonra oylamaya geçilecek belli ki. Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 147 ve 148inci maddeleri
çerçevesinde oylamanın gizli yapılması konusunda Divanın
yüksek hassasiyetini talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aynı
talebe katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Başkanlık Divanı her
zamanki gibi aynı hassasiyetle hareket edecektir.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, maddenin gizli oylamasına geçeceğiz.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapıldığını aslında sizler
artık biliyorsunuz. Şu an, özellikle, Hükûmet ve Komisyon
sıralarında bulunan değerli arkadaşlarımızı
alalım, orayı sadece görevli arkadaşlarımız ve Meclis
Başkanlık Divanı üyelerine bırakalım.
Sayın milletvekilleri,
gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını bir kez
daha arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adanadan başlayarak
Denizliye kadar, Denizli dâhil ve Diyarbakırdan başlayarak
İstanbula kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki kâtip
üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine kadar, Mardin dâhil ve
Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil; adı okunan
milletvekilini ad defterinden işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu
oylamaya özel mühürlü zarf verilecektir. Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, beyaz kabulü,
kırmızı reddi, yeşil de çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye adını ad defterine
işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya özel
bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oyunu kullanacak, oy pulunun bulunduğu zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın milletvekilleri,
lütfen yerlerimizde oturalım, bir yığılmaya meydan
vermeyelim, şu kürsünün önünü ve oy kullanılacak alanları sadece
ve sadece görevli arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanı
üyelerimize bırakalım.
Hassasiyetiniz için
teşekkür ederim.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
İsim okunduktan sonra
verelim lütfen.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Kâtip
üyelerimiz oylarını kullansınlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın üyemiz var mı?
Herkes
kullandığına göre oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Görevli
arkadaşlar oy kupalarını kaldırsınlar,
sağımızda ve solumuzda Başkanlık Divanı
üyelerimizin bulunduğu mekâna getirsinler.
Divan
üyelerimizi de davet ediyoruz, oy sayım ve döküm işlemine
başlayabilirler.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin gizli oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 483
Kabul : 341
Ret : 134
Çekimser : 1
Boş : 5
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü Mücahit
Durmuşoğlu
Tekirdağ Osmaniye
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 04.12
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 04.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) , Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
447
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan 439 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 14 Ocak 2017 Cumartesi günü, alınan karar gereğince, saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; hayırlı sabahlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 04.14
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanak Dergisinin 103üncü sayfasındadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin 96ncı sayfasındadır.
(x) 447 S. Sayılı Basmayazı 9/1/2017 tarihli 53üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde yer alan ifadelere ilişkin açıklamalar ve karar bu birleşim tutanağının 410uncu sayfasındadır.
(x) Bu karara ilişkin ifadeler bu birleşim tutanağının 374üncü sayfasındadır.