TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu Birleşim
15 Ocak 2017 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Bursa Milletvekili İsmail
Aydını 58inci Birleşimde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle
kınadığına ilişkin açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, on dört yıldır
tek başına ülkeyi yöneten AK PARTİnin Türkiyeyi getirdiği
noktanın ortada olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Cumhurbaşkanının
tarafsızlık yeminini yok sayarak Anayasa değişikliği
görüşmeleri sürecine dâhil olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasinin
güç merkezi olarak güçlendirilmesi doğru iken tüm yetkilerin tek
kişiye devrinin ülkede ciddi tahribat yaratan sorunlar üretmesinin
olası olduğuna ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, milletvekilleri olarak kin ve
nefret dilinden uzak durmanın çok önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Anayasa değişikliği kabul
edilirse Meclisin kendi varlığını tek kişiye ve tek
siyasi partiye teslim edeceğine ve ülkenin geleceği için
hayırlı olmayacak bu değişikliğe hayır
dememenin gelecekte vicdanları sızlatacağına ilişkin
açıklaması
7.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Anayasa değişiklik teklifiyle
getirilen cumhurbaşkanı yardımcılığıyla
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
8.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, getirilen anayasal
düzenlemeyle pek çok konuda yıllarca geriye gidildiğine ve istikrar
konusunda sorun yaşanabileceğine ilişkin açıklaması
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, İslam
dininin, sahip olduğu hoşgörüyle çeşitli ırk, inanç ve
geleneğe mensup insanların birlikte yaşamalarına imkân
tanıyan bir vatan anlayışına sahip olduğuna ve buna
birlikte yaşama ahlakı dendiğine ilişkin
açıklaması
10.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, teklif edilen Anayasa
değişikliğiyle ülkenin çok daha hızlı
ilerleyeceğine ve güçleneceğine ilişkin açıklaması
11.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, AKPnin hiçbir şeyinin yerli ve
millî olmadığına ve istediğini aldıktan sonra
milliyetçiliği yeniden ayaklar altına alacağına
ilişkin açıklaması
12.- Kütahya
Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, Kocaeli Milletvekili
Saffet Sancaklıya ve ailesine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve içinde bulunulan tarihî anları Halil Cibranın
bazı dizeleriyle ifade etmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Nazım Hikmetin doğum günü
anısına bir şiirini okumak istediğine ilişkin
açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, Nazım Hikmetin 115inci doğum gününe
ve Başbakanın İzmire vadettiği 35 projeden biri olan
Alaçatı havaalanıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklının eşine acil şifalar dilediğine ve Anayasa
değişikliği görüşmeleri devam ederken Cumhuriyet Halk
Partisinin çarşamba gecesi Türkiyeye, Türk milletine yakışmayan
bir görüntüye neden olduğuna ilişkin açıklaması
16.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Anayasa değişikliği
adı altında bir dikta rejimi inşa edilmeye
çalışıldığına, seçilmiş iradenin tutuklu
olduğu bir yerde demokratik Anayasa değişikliğinden söz
edilemeyeceğine ve tutuklu milletvekillerinin yasama faaliyetlerine
katılması için Meclisi göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
17.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının Cumhurbaşkanına yönelik
ifadelerle ilgili görüş bildirmesinin hukuki olmadığına
ilişkin açıklaması
19.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 17nci maddesinin Anayasa yazım tekniğine
aykırı olduğuna ve usulüne uygun düzenlenmesi için Komisyona
iade edilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Celal Doğanın, özerk bölgelerin
demokratik ülkelerde anayasal bütünlük içerisinde ele alınması
gereken bir konu olduğuna ve bu nedenle Anayasaya dercedilmemiş bir
konunun fiilen hayata geçirilmesinin söz konusu olmayacağına
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 18inci maddesi üzerinde yapılan soru-cevap işleminde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Mersin Milletvekili Yılmaz
Tezcanın yaptığı açıklaması sırasında
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Osmaniye Milletvekili Ruhi
Ersoyun yaptığı açıklaması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın usul görüşmesi nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ eski Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep Milletvekili Ümit
Özdağın 447 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 18inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Mardin Milletvekili Mithat Sancarın 447
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 18inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, 14/1/2017 tarihli 58inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, Artvin genelinde
yapılması planlanan HES projelerinin bazılarının iptal
edilme kriterlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/432)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, kamuda
çalışan mühendis ve mimarların özlük haklarında
yaşanan mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı ile il müdürlüklerinde
çalışanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/434)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, basın
özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son
verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol
haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Ocak 2017 Pazar günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, ifade
edilen bazı bölgesel tanımlamaların Türkiye Cumhuriyetinin
üniter yapısı içerisinde gerçekçi olmadığına
ilişkin konuşması
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının
Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerle ilgili görüş
bildirmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 446)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, 2007 yılından itibaren
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerince yöneltilen yazılı
soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/10145)
15 Ocak 2017 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ),
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce on beş sayın milletvekiline birer dakikayla 60a göre
söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Yalım.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Bursa
Milletvekili İsmail Aydını 58inci Birleşimde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle
kınadığına ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, ilk önce, bütün
arkadaşlarımıza iyi çalışmalar olsun.
Yeni Anayasanın maalesef sonuna doğru geliyoruz, maddelerin
ilk oylamasının. Ancak, ben hâlâ -dünkü yapılan- AKP
Milletvekili İsmail Beyin yaptığı açıklamanın
çok hatalı olduğunu, kendisinin bunu geri çekmemesinden veya
hatalı olduğu hâlâ en ufak teyit edilmediğinden dolayı
üzüntümü belirtmek istiyorum ve de kendisini
kınadığımı tekrar belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akın
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, on dört
yıldır tek başına ülkeyi yöneten AK PARTİnin
Türkiyeyi getirdiği noktanın ortada olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkürler.
On dört yıldır tek başınıza ülkeyi
yönetiyorsunuz. Türkiyeyi getirdiğiniz nokta ortada. Ekonomi can
çekişiyor, dış politika iflas etmiş ve tutarsız
politikalarınız tarihe geçmiş, terör iyice azmış ve
IŞİD adındaki katil sürüsünü ülkemizin başına bela
etmişsiniz. Aynı menzilin yolcusu olduğunuz, koruyup kolladığınız,
Hükûmet ortaklığı yaptığınız ve devleti
teslim ettiğiniz yol arkadaşınız FETÖ ülkemize
kastetmiş, darbeye kalkışmış ve kısaca güzel
ülkemizi yönetilemez hâle getirdiniz. Şimdi kendi beceriksizliğinizi
parlamenter sisteme yükleyip buradan, bu çıkmazdan bir diktatörle kurtulabileceğinizi
iddia ediyorsunuz. Çok istediğiniz başkanlığı kabul
ettirmek için mi bu güzel ülkemizi içinden çıkılmaz sorunlarla
baş başa bıraktınız? Halkımızı
başkanlığa razı etmek için mi bu koşulları oluşturdunuz?
BAŞKAN Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Cumhurbaşkanının tarafsızlık yeminini yok sayarak
Anayasa değişikliği görüşmeleri sürecine dâhil
olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Sayın Cumhurbaşkanının
açıklamalarını dinledik. Yine Sayın Cumhurbaşkanı
tarafsızlık yeminini yok sayarak Anayasa değişikliği
görüşmeleri sürecine de dâhil olmuştur. Parlamentoda yüzde 52 temsil
gücü olan muhalefetin Parlamento işleyişi ve İç Tüzük
gereği yasal haklarını kullanarak Anayasa
değişikliği görüşmelerindeki hukuk içindeki
tavrını siz edep ve adap bilmeden engelleme gayretleri olarak
nitelendirdiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı, size şunu
hatırlatırım: Komisyonda ve Genel Kurulda insani olmayan
çalışma saatlerinde ve bir aceleyle ülkenin bütün
sorunlarını bir kenara bırakarak günlerdir görüştüğümüz
bu Anayasa değişikliği sizin Anayasadaki yetkilerinizi ve
tarafsızlığınızı aşarak devlet yönetiminde
sebep olduğunuz hukuk dışı yönetim krizine çözüm arama
çabasıdır. Tekrar hatırlatmak istedim.
BAŞKAN Sayın Gürer...
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin demokrasinin güç merkezi olarak güçlendirilmesi doğru
iken tüm yetkilerin tek kişiye devrinin ülkede ciddi tahribat yaratan
sorunlar üretmesinin olası olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ülkemiz birinci
sınıf demokrasiyi hak etmektedir. Bunun yolu, parlamenter sistemin
sorunlarının giderilmesi, parlamenter denetim
mekanizmalarının etkin kılınması, sivil toplumun
güçlendirilmesi, demokratik hak ve taleplerin karşılanması,
Siyasi Partiler Yasası, Sendikalar Yasası, Seçim Yasası,
şeffaflık gibi düzenlemelerin sağlanmasıdır.
Yargının kâğıt üzerinde değil, gerçek anlamda bağımsız
ve tarafsız olması sağlanmalıdır. Özgürlükçü ve
çoğulcu demokrasinin, hukuk devletinin temelinde insan hakları
bulunan bir düzenin inşa edilebileceği yer Türkiye Büyük Millet
Meclisi olmalıdır. Türkiyenin demokrasi sarayı Türkiye Büyük
Millet Meclisidir, başka saraylara ihtiyaç yoktur. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin demokrasinin güç merkezi olarak güçlendirilmesi doğru iken tüm
yetkilerin tek kişiye devrinin ülkemizde ciddi tahribat yaratan sorunlar
üretmesi olasıdır.
Teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın Kavakcı
5.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın,
milletvekilleri olarak kin ve nefret dilinden uzak durmanın çok önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meclisimiz yoğun bir
şekilde çalışıyor; bizim için, tarihimiz için çok önemli
bir Anayasa düzenlemesi üzerinde çalışıyoruz. Yalnız, bunu
yaparken milletvekilleri olarak kin ve nefret dilinden uzak
durmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekillerinin konuşmalar yaptıklarında
vatandaşlarımıza örnek olacak şekilde 15 Temmuz ruhunu,
bilincini yaşatarak söz almalarını saygılarımla arz
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çamak
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Anayasa
değişikliği kabul edilirse Meclisin kendi
varlığını tek kişiye ve tek siyasi partiye teslim
edeceğine ve ülkenin geleceği için hayırlı olmayacak bu
değişikliğe hayır dememenin gelecekte vicdanları
sızlatacağına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Türkiye Cumhuriyeti, tek bir siyasi partiye ve onun başındaki tek bir
kişiye emanet edilemeyecek denli güçlü ve köklü bir devlet geleneğine
sahiptir. Bu gücün her defasında ehil kişilerce
kullanılacağı güveniyle geleceğe yönelik bir sistem
kurulamaz. İnsanlık tarihi, niyetlerinden bağımsız
olarak kontrolsüz gücü ele geçirenlerin yarattığı trajedilerle
doludur. Bu değişiklikler kabul edilirse Meclis kendi
varlığını tek kişiye ve tek siyasi partiye teslim eden
bir Meclis olacaktır. Ülkemizin geleceği için hayırlı
olmayacağı belli olan bu değişikliklere Hayır.
dememek gelecekte vicdanları sızlatacaktır. Hayırlı
olmayacak işe Hayır. diyelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arslan
7.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Anayasa
değişiklik teklifiyle getirilen cumhurbaşkanı
yardımcılığıyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Başbakana soruyorum: Anayasada yaptığınız
değişiklikle, Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya
birden fazla yardımcı atayabilir.
Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması
hâlinde kırk beş gün içinde seçim yapılır. Yenisi
seçilinceye kadar Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanının
yetkilerini kullanır. Genel seçime bir yıl kala Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçimle, Cumhurbaşkanıyla birlikte yenilenir.
Şimdi size soruyorum:
Milletin iradesiyle seçilmiş milletvekillerini oluşturan Meclisin
Başkanının Cumhurbaşkanına vekâlet etmesi,
atanmış cumhurbaşkanı yardımcısının
Cumhurbaşkanının yetkilerini kullanması, ayrıca Türkiye
Büyük Millet Meclisinin seçimine bir yıl veya daha az süre
kalmış ise seçimler Türkiye Büyük Millet Meclisiyle birlikte
yapılacağından, atanmış cumhurbaşkanı yardımcısı
bir yıla yakın görev yapmış olacaktır. Bu durum
milletin iradesini hafife almak değil midir? Seçilmiş olan vekiller,
cumhurbaşkanı yardımcısının atanmış olması
sebebiyle onun altında nasıl bir görev yapacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayan
8.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, getirilen
anayasal düzenlemeyle pek çok konuda yıllarca geriye gidildiğine ve
istikrar konusunda sorun yaşanabileceğine ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
On beş yıldır
iktidardasınız, yeni bir anayasal düzenleme getiriyorsunuz. Bu
düzenlemeyle, temel hak ve hürriyetleri kullanmada elli altı yıl
geriye gidiyoruz; sosyal devlet anlayışında elli altı
yıl geriye gidiyoruz; medyanın özgür, yargının
bağımsız, üniversitenin özerk olmasında elli altı
yıl geriye gidiyoruz; egemenliğin halk tarafından Meclis eliyle
kullanılmasında yüz kırk yıl geriye gidiyoruz; can ve mal
güvenliği konusunda iki yüz on yıl geriye gidiyoruz; hatta, 1215
yılında kabul edilen Magna Cartaya göre de mahkeme kararı
olmadan hiçbir insanın mahkûm edilemeyeceği konusundaki
anlayışta da tam sekiz yüz iki yıl geriye gidiyoruz.
Seçimlerde
Cumhurbaşkanı başka bir partiden, Meclis başka bir partiden
olduğu zaman, bu seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı Meclisi feshedecektir.
Sonraki yapılan seçimlerde yine aynı sonuç çıkarsa tekrar seçim
yenilenecektir, tekrar aynı sonuç çıkarsa tekrar yenilenecektir.
Peki, böyle bir sonuçta, bugüne kadar çok iltifat ettiğiniz istikrar ne
olacaktır?
BAŞKAN
Sayın Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, İslam dininin, sahip olduğu hoşgörüyle
çeşitli ırk, inanç ve geleneğe mensup insanların birlikte
yaşamalarına imkân tanıyan bir vatan anlayışına
sahip olduğuna ve buna birlikte yaşama ahlakı dendiğine
ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İslam,
aidiyet hisleriyle kişinin kimliğinin oluşmasına
katkıda bulunan vatan, millet ve bayrak sevgisini meşru kabul
etmiştir. Farklı memleketlerde yaşayan, farklı milliyete
mensup insanları dışlamak, onlara karşı
düşmanlık besleyerek ayrımcılık yapmak
İslamın evrensel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Zira,
İslam, sahip olduğu hoşgörüyle çeşitli ırk, inanç ve
geleneğe mensup insanların birlikte yaşamalarına imkân
tanıyan bir vatan anlayışına sahiptir. Farklı din ve
milliyetlerden insanlarla bir arada yaşamanın en güzel örneklerinden
birini Allah Resulü Medinede göstermiştir. Ecdadımız da
asırlarca farklı dil, din ve renklerden insanın birlikte yaşamasına
imkân tanımıştır. Bizler de ecdadımıza layık
olmanın cabası içinde olmalıyız. Buna birlikte yaşama
ahlakı diyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gözgeç
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, teklif edilen
Anayasa değişikliğiyle ülkenin çok daha hızlı
ilerleyeceğine ve güçleneceğine ilişkin açıklaması
EMİNE
YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Deniliyor ki: Terör var, ekonomik sorunlar var,
sırası mıydı, bu telaş niye? Öncelikle, ortada bir
telaş yok. Usulüne uygun teklif edilen bir değişiklik var.
Ancak, AK PARTİnin her alanda gerçekleştirdiği hız
kesmeden devam eden yatırımlara, gelişmelere ayak
uyduramayanların yılların
alışkanlığıyla Bu ne hız? demeleri
doğaldır. On dört yılda ne istediniz de yapamadınız?
deniyor. Yıl 2002 Eyvah! Mahvolduk.
çığırtkanlığı, 367 krizi, parti kapatma
davası, 27 Nisan e-muhtırası, gezi olayları, 17-25
Aralık, 15 Temmuz, bir yandan terör diğer yandan vesayet
organlarını devreye sokarak Türkiye'nin güçlenmesini engelleme
çabaları. Buna rağmen reform niteliğinde atılan önemli
adımlar. Sistem krizlerine rağmen on dört yılda büyüyen Türkiye.
Teklif edilen değişiklikle, ülkemiz, çok daha hızlı
ilerleyecek ve güçlenecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık
11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, AKPnin hiçbir
şeyinin yerli ve millî olmadığına ve istediğini
aldıktan sonra milliyetçiliği yeniden ayaklar altına
alacağına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepimiz çok iyi
biliyoruz ki AKPnin hiçbir şeyi yerli ve millî değildir, Türk tipi
değildir. Getirecekleri başkanlık sistemi de Türk tipi
olmayacaktır, olsa olsa FETÖcü tipi olacaktır. Şu çok iyi
bilinmelidir ki AKP istediğini aldıktan sonra milliyetçiliği
yeniden ayaklar altına alacaktır. Eğer bu sürecin sonunda, Allah
muhafaza, amaçlarına ulaşacak olurlarsa tarih kitapları
şöyle yazacaktır: Önce demokrasiyi kullandılar. Sonra Türk
milliyetçiliğini kullandılar. Diktatörlük rejimi kurulduğunda ne
demokrasi ne Türk milliyetçiliği ne de cumhuriyet, hiçbirisi
kalmamıştı, hepsinin izlerini bile çoktan silmişlerdi.
Tarih kitaplarının bunları yazmaması için -tek bir
kişinin değil de- milletimize hizmet eden bütün milletvekillerini
göreve davet ediyorum. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Nazlı
12.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının,
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklıya ve ailesine geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve içinde bulunulan tarihî anları Halil
Cibranın bazı dizeleriyle ifade etmek istediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın başında değerli milletvekili
arkadaşımız Saffet Sancaklıya ve ailesine geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Tarihî anlara
tanıklık ediyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak. Korku
imparatorluğu ve onun vesayetçi artıklarına veda ettiğimiz
bu anları, Halil Cibranın şu dizeleriyle ifade etmek istiyorum:
Biz hüznün
çocuklarıyız
ve hüzün, âleme
hayır ve bilgi yağdıran buluttur.
Siz sevinçlerin
çocuklarısınız.
Sevinçleriniz
ne kadar yükselirse yükselsin
Sonuçta
rüzgârın yıktığı dumandan direkler gibidir.
Hakikat
güneşinin aydınlattığı bir Türkiye heyecanıyla
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Tüm
13.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Nazım
Hikmetin doğum günü anısına bir şiirini okumak
istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM
(Balıkesir) Teşekkür ederim Başkan.
Bugün
Nazım Hikmetin doğum günü. Nazım Hikmetin anısına
bir şiir okumak istiyorum Nazım Hikmetten:
O duvar,
duvarınız,
vız gelir
bize vız!
Bizim
kuvvetimizdeki hız,
Ne bir din
adamının dumanlı vaadinden,
Ne de bir
hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin
durdurulmaz akışındandır.
Bize
karşı koyanlar,
karşı
koymuş demektir.
Maddede
hareketin,
Yürüyen
cemiyetin ezelî kanunlarına.
Sükûn yok,
hareket var
bugün
yarına çıkar
yarın
bugünü yıkar
ve bu durmadan
akar,
akar,
akar.
Biz bugünün
münadisi
yarının
kahramanlarıyız.
Biz bu durmadan
akan,
yıkıp
yapan akışın
çizgilenmiş
sesiyiz.
Biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran
temelleri çöken
emperyalizme vuran,
yarını
kuranlarız.
O duvar,
duvarınız,
vız gelir
bize vız!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yiğit
14.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Nazım
Hikmetin 115inci doğum gününe ve Başbakanın İzmire
vadettiği 35 projeden biri olan Alaçatı havaalanıyla ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT
(İzmir) Nazım Hikmeti 115inci doğum gününde saygı ve
sevgiyle anıyoruz.
Sayın
Başkan, Sayın Başbakan İzmirin milletvekili ve
İzmire vadettiği 35 projeden birisi de Alaçatı
Havaalanıydı. Bugün Alaçatıdan bir arkadaşım
aradı beni. Başbakan gitti gidecek. Bize de söz vermişti. Bu 35
projeden biri olan Alaçatı Projesi ne olacak, hayal mi olacak, biz rüyaya
mı yatacağız? diye sordular. Bu konuda Başbakandan bir
cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tezcan
15.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Kocaeli
Milletvekili Saffet Sancaklının eşine acil şifalar
dilediğine ve Anayasa değişikliği görüşmeleri devam
ederken Cumhuriyet Halk Partisinin çarşamba gecesi Türkiyeye, Türk milletine
yakışmayan bir görüntüye neden olduğuna ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin
başında Milliyetçi Hareket Partisi Kocaeli Milletvekili Sayın
Saffet Sancaklı kardeşimizin muhterem eşine Allahtan acil
şifalar diliyorum.
Anayasa
değişikliği görüşmelerimizin on yedinci günündeyiz.
Hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Muhalefet partisi
Cumhuriyet Halk Partisi çarşamba gecesi burada Türkiyeye, Türk milletine
yakışmayan bir görüntüye neden oldu. Hukuk tanımayan, şiddeti
meşru kabul eden bu tavrı kınıyorum. Tekrarlanmaması
dileklerimi sunuyorum.
Ayrıca, gözümün önünde,
kendisi de benim gibi doktor olan yani hayatını insanlık
hizmetlerine adayacağına, insan hayatına mutlak surette
saygı göstereceğine ve bilgilerini insanlık aleyhinde
kullanmayacağına yemin eden CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi
Kara, partimizin Genel Başkan Yardımcısı olan Sayın
Fatih Şahine, burnunu ve gözünü hedef alarak, yumruk
atmıştır. Bu alçak saldırı sonucu başkanımızın
burnu kırılmıştır, ameliyat olmuştur.
Nefi Kara insan hayatına
saygı duymamış, bilgilerini insanlık aleyhinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
16.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Anayasa değişikliği adı
altında bir dikta rejimi inşa edilmeye
çalışıldığına, seçilmiş iradenin tutuklu
olduğu bir yerde demokratik Anayasa değişikliğinden söz
edilemeyeceğine ve tutuklu milletvekillerinin yasama faaliyetlerine
katılması için Meclisi göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bugünlerde sözüm ona Anayasa
değişikliği adı altında bir dikta rejimi inşa
edilmeye çalışılıyor. Her ne kadar muhalefet etsek de gizli
anlaşmalar ile ödünlerle yasa maddeleri bir bir kabul ediliyor. Bu
getirilecek olan tek adam yasasının Türkiye halklarına yarar
getirme yerine zarar getireceği gerçekliği inkâr edilemez.
Hemen hemen her ilden
milletvekilleri lehte veya aleyhte kısa süreli de olsa ifadelerini dile
getirmekte ama Hakkâri ilimizin tüm vekilleri, 3 vekil şu anda tutuklu,
daha doğrusu rehin olduklarından dolayı bu yasama faaliyetlerine
katılamamaktadır. Bu durum, insan haklarına
aykırıdır. HDPnin yüzde 84 oy aldığı bu il âdeta
cezalandırılmaktadır. Seçilmiş iradenin tutuklu olduğu
bir yerde demokratik Anayasa değişikliğinden söz edilemez.
Tutuklu tüm vekillerimizin yasama faaliyetlerine katılması için
Meclisi göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Konuşanı göremedim ama iktidar partisi grubuna
mensup bir sayın milletvekili, çarşamba akşamı yaşanan
olayların bütün sorumluluğunu partimize yıkmak ve alçakça
duruş, davranış, rezil gibi ifadeler kullanmak suretiyle bir
sataşmada bulundu Sayın Başkanım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Alçakça saldırı. dedi ya, duruş demedi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Alçakça bir saldırı., evet.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen, iki dakikada
tamamlayalım ve yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın yaptığı
açıklaması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tarihten husumet çıkarılmaz, ders
çıkarılır. diye çok bilinen bir laf vardır. Çarşamba
günü de bir tarihtir. Sayın milletvekili nerede, kimin konuştuğunu
bilmiyorum, göremedim yani.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sütunun arkasına saklanmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Neyse, önemli değil.
Çarşamba
akşamı bu Mecliste yaşanan görüntülerin kamuoyunda da tasvip
edilmediğinin ben de farkındayım. Bu görüntülerin yaşanması
tek taraflı bir iradeyle gerçekleşmemiştir. Daha önce burada bir
konuşmamda anlattım, bu kürsü millî iradenin, Meclisin, milletin
kürsüsüdür. Bu kürsü üzerinden milletin vekilleri, millete, kamuoyuna ve
milletvekillerine mesaj verirler. Bu kürsünün kuruluş gerekçesi,
amacı budur. Çarşamba akşamı yaşananlar keşke
yaşanmasaydı, ama sizin -hepinizi kastetmiyorum- demokratik taleplere
tahammülsüzlüğünüz de bunda önemli bir rol oynamıştır.
Öte yandan, Sayın Fatih
Şahinin durumu en az onun kadar beni de üzmüştür. Buradan da, çok
üzgün olduğumuzu, geçmiş olsun dileğimizi belirttik.
Değerli milletvekilleri, olan olmuş, kaşımak
istiyorsanız kaşıyalım ama bilinen bir şey var,
hepinizin bildiği bir şey var: Kavgada yumruk sayılmaz. O gece
kim kime ne kadar vurdu, kaç tane? Yani bizim milletvekillerimiz darbe
almadı mı zannediyorsunuz. Yani öyle bir algı
yaratıyorsunuz ki: CHPliler AKPlileri dövdü. Bunu istemem. Bu, size de
yakışmaz, bize de yakışmaz. Bunu kaşımanın
kimseye de bir faydası yoktur Sayın Vekil.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) - Ama siz sürdürüyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Sayın Vekil, kim sürdürüyor? Twitterlara bakın.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Dün akşam, yok beygir
ısırdı, yok köpek ısırdı
ENGİN
ALTAY (Devamla) Sen kendi açıklamalarına bak.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne var benim açıklamalarımda?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Böyle şey olabilir mi?
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Rezalet, rezalet.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne rezalet, hepsi gerçek.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Hepsi yalan.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Kayıtlı gerçek.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum, lütfen.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Burası fikrî münakaşanın
yapılacağı bir yerdir, fiziki münakaşa burada olmaz.
Ayrıca, bu kürsüyü biz yıkmadık, bu kürsüyü biz
kırmadık.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) Kürsüyü bloke ettiniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yaşananlar milletin gözü önünde yaşanmıştır.
Sayın Altaya cevap verip polemiğe girmek istemiyoruz ama her
şey milletin terazisinde tartılmaktadır. Herkes hak
ettiğini almıştır milletten.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bozkurt, size 60a göre yerinizden
Buyurun.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Başkanım, 58e göre
BAŞKAN - İki
dakikaya çıkartacağım.
Buyurun, buyurun,
tamamlarsanız, vereceğim ben size. Lütfen
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bir dakika
Talep 58inci madde Sayın Başkan.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Ama benim göstereceğim şeyler var. 58e göre rica ediyorum.
BAŞKAN Neyi, hangi
şeyi düzelteceksiniz?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Dün akşamki konuşmamı düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi,
Sayın Bozkurt, bunu tamamen şeye çevirmemiz lazım, zaman
kaybı da olmasın. Ben yerinize zaten meramınızı
anlatacağım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır
Hayır
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Kürsüden rica ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi,
düzeltmeyi hangi hususla, hangi ibareyle yapacağınızı
belirtmeniz lazım açıkça. Bakın, İç Tüzük çok açık,
ona göre.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hangi maddeye göre?
BAŞKAN - Bir saniye
Dinliyorum ben Sayın Bozkurtu.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Efendim, ben konuşmamda tam izah edemedim. AKP milletvekili
arkadaşımızın Beni bir CHPli ısırdı ama
Eren Erdem değildi. sözünü tam anlatamadım. Onun için, lütfen
düzeltmeme izin verin.
BAŞKAN Hayır, onu
yapamıyorsunuz işte. Siz kendi beyanınızı düzeltmeye
ilişkin
Sizin hangi beyanınıza yönelik
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Yani kendi beyanım. Bakın, burada var efendim.
BAŞKAN Sizin
beyanınız ne? Hangi beyanınızı, nasıl
düzelteceksiniz? Yani onu söylemeniz lazım. İç Tüzük, 58i bu
şekilde uyguluyor. Sizin dediğiniz sataşmaya girer, o dünde
kaldı.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Bakın, kırk üç yıllık bir hekim olarak bu
ısırmanın diş izi olmadığını tam
anlatamadım, onu düzeltmek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika veriyorum Sayın Bozkurt. Yeni bir polemik oluşturmayalım
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) O ayrı bir şey Sayın Başkan. Sayın
Başkan, İç Tüzükü uygulayın, usule aykırı işlem
yapmayın.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, konuştuğu bir beyanı düzeltecek, bu
İç Tüzükün hükmü.
VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, 14/1/2017 tarihli
58inci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması (x)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, dün akşam
burada konuşurken, çok iyi niyetle, arkadaşımızın
konuşmasından mülhem söz aldım çünkü dedi ki: Beni bir CHP
milletvekili ısırdı ama o Eren Erdem değildi. O hengâmede
kendisini ısıranın bir CHP milletvekili olduğunu ve Eren
Erdem olmadığını saptayanın adını da vermesi
gerekir. Bu, bütün CHP milletvekillerini ilzam eder. Öte yandan, o yara izinin
bir ısırık izi olmadığını da bir hekim
gözüyle arz ettim.
Şimdi, bütün bundan
sonra şunları da arz etmeme lütfen izin verin. Bugün 2 madde
görüşeceğiz, 17 ve 18inci maddeler. Bu 2 madde, sevgili
arkadaşlar, günlerdir bu kürsüye çıkıp Kişiye özel,
kişilerle ilgili değil, Sayın Recep Tayyip Erdoğanla
ilgili değil. dediğiniz bu Anayasa değişikliğinin tam
da Sayın Recep Tayyip Erdoğan için özel olarak konulan 2 maddesi:
Teklifin 17nci maddesinde, siz getirdiğiniz geçici 21inci maddenin (b)
bendiyle Sayın Cumhurbaşkanına, bugünkü
Cumhurbaşkanına yetki veriyorsunuz
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle. 18inci maddenin yani
yürürlük maddesinin (c) bendiyle de mevcut Sayın
Cumhurbaşkanının Adalet ve Kalkınma Partisine dönüp Genel
Başkan olabilmesine, hemen, yayımı tarihinde, imkân
kılıyorsunuz. Dolayısıyla, getirdiğiniz bu 2 madde
tamamen kişiye özel maddeler olarak görünüyor.
Bir şey de arz edip
sözlerimi bitireceğim sevgili arkadaşlar. 15 Temmuzdan sonra gerek
Sayın Başbakan gerek Sayın Cumhurbaşkanı, meydanlarda
milleti idam, idam diye bağırttınız ve İdam
eğer gelirse ben bunu onaylarım. laflarını da duyduk.
Gerek ben kişi olarak gerek biz parti olarak idama şiddetle
karşıyız ama 18 maddelik bir yasa değişikliği
getiriyorsunuz, idam burada yok, Anayasa değişikliğinde yok.
Niye o zaman insanları kandırdınız, neden meydanlarda
bağırttınız, neden İdam gelirse ben
(CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) İstiyor musunuz idamı siz, istiyor musunuz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) İstiyorsanız o teklifi de siz getirin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) Sayın Başkan...
BAŞKAN Lütfen bitirin,
son bir cümle.
Buyurun.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) Bakın, bu, doğru bir tavır değil sevgili
arkadaşlar. Sürekli mağduriyet üzerinden yani önce askerî vesayet
mağduriyeti, sonra yargı mağduriyeti, sonra şu, bu;
şimdi de bir 15 Temmuz mağduriyeti icat ettiniz. Ama o 15 Temmuz
mağduriyetini kullanarak milleti meydanlarda idam, idam diye
bağırtıyorsunuz, getirdiğiniz Anayasa
değişikliği teklifinde idam neden yok?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bozkurt.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) İdam gelse oy verecek misin?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Tabii ki vermeyeceğim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İç Tüzüke, herkes uygun hareket etmek zorunda.
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) Dayanaksız konuşuyorsun, bunun
istismarını yapıyorsun? Bunun istismarını niye
yapıyorsun?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Ne alakası var! Biz zaten karşıyız ama siz idamdan
yanaydınız, bura da idamdan yanaydı. Anlaştınız,
getirmediniz. Onu söylüyorum.
MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) Geldiği zaman gene idamdan yana
olacağız, merak etme sen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Millet ne derse o olur, merak etmeyin.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bozkurt, yerinize
buyurun.
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Parlamento İç Tüzüke göre yönetilmek zorunda. Burada
58e göre söz isteniyorsa geçmiş bir beyanın düzeltilmesi gerekir,
yeni beyanlara yer vermek üzere 58e göre söz alınamaz.
Lütfen, herkesi İç
Tüzüke uygun hareket etmeye davet ediyorum. Genel Kurul İç Tüzüke uygun
şekilde yönetilmek durumundadır.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İç Tüzük 58e göre,
kendi beyanını düzeltmek üzere iki dakika ben de söz verdim.
Şimdi,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, Artvin genelinde yapılması planlanan HES
projelerinin bazılarının iptal edilme kriterlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/432)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Artvin genelinde 126 HES
projesinin 70 civarındakinin iptal edildiği, bu iptallerin hangi
kriterler göz önüne alınarak yapıldığı, halkın
büyük tepki gösterdiği birçok HES projesinin neden iptal edilmediği,
alınan kararların siyasi olup olmadığı konusundaki
iddiaların gerçekliğinin araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Ceyhun İrgil (Bursa)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Kadim Durmaz (Tokat)
6) Ali Akyıldız (Sivas)
7) Mazlum Nurlu (Manisa)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
11) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Veli Ağbaba (Malatya)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
Barajlar kenti Artvin
ülkemizin enerji üretiminde büyük bir söz sahibidir. Artvin birçok
güzelliğini ülkesine bu uğurda feda etmiş, tarihini,
güzelliklerini, geçmişini sular altında bırakan, feda eden
insanlarıyla da büyük bir vatandaşlık örneği
göstermiştir. Ancak son yıllarda Artvin ve ilçelerinde hidroelektrik
santrallerinin irili ufaklı birçok dereye yapımı bölge
halkında rahatsızlık, hatta, devletine
bağlılığıyla bilinen Artvinliyi isyan ettirme
noktasına getirmiştir.
Sayısı her geçen
gün değişen HES projeleri Artvin'in ve bölgenin kanayan bir
yarasıdır. Halk, ırmaklarının ellerinden
alınmasını ve akabinde ekolojik dengenin bozulmasını
asla istememektedir. Bu durum yediden yetmişe herkese
rahatsızlık vermektedir. Elbette ülkemizin enerji ihtiyacı
vardır ve bu ihtiyaçlar ülkemizin uygun kaynaklarından
sağlanmalıdır. Ancak bir kenti, bir coğrafyayı, bir
milleti ve kültürü yok edecek boyutlara ulaşmamalıdır, Artvin
ilini haritadan silecek şekilde her noktasına girilmemelidir, ihtiyaç
yağmaya dönüşmemelidir. Artvinli, il sınırları
içerisinde 200'e yakın HES projesini iyi niyetli görmemektedir.
Yapılması
düşünülen HES projeleri hangi kriterler göz önünde tutularak belirlenmiştir?
Hatta son günlerde siyasetçilerin 70 HES projesinin iptal edildiğini
müjdelemesi hem sevindirici hem de üzücüdür. 70 HES projesinin bölgeye
vereceği ekolojik zarardan dönülmesi sevindirici bir durum olsa dahi, geri
kalan HES projeleri endişe vericidir. Dün olması yönünde karar
alınan HES projelerinin bugün 70 tanesi iptal ediliyorsa bugün
yapımına uygunluk verilen HES'lerin yarın yanlış
olmayacağına nasıl inanabiliriz? Yapılması planlanan
HES'lerin 70 tanesi keyfî ve siyasi bir kararla iptal edilmiş olabilir.
Veya iptal edilmeyen HES projeleri kim ve kimler için iptal edilmemiştir?
Vaktinde sağlıklı bir karar verilmiş olsa bugün bu 70 HES
projesinin yapımı iptal edilmezdi. Tüm bu ve benzeri sorulara kamuoyunda
cevap aranmaktadır. Bölgede yapılması planlanan tüm HES'ler
incelenmelidir. Birilerinin rant sağlaması için değil, millî
menfaatler gözetilerek HES projeleri belirlenmelidir. Ülkemiz için HES projesi
mi, RES projesi mi, yoksa GES projesi mi daha rantabldır, iyi incelenmeli
ve ona göre karar verilmelidir.
Kısacası, Artvin
genelinde yapılmasına karar verilen HES projeleri meşruiyetini
kaybetmiştir. O nedenle Artvin genelinde yapılması planlanan HES
projelerinin 70 tanesinin iptal edildiği, iptal edilmenin siyasi ve keyfî
olduğu, iptal edilmeyen diğer projelerin neden iptal
edilmediğiyle ilgili kamuoyunda oluşan birçok iddiaların
kurulacak bir Meclis araştırması komisyonu tarafından
görülmesi ve tespit edilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince, Meclis
araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, kamuda çalışan mühendis ve mimarların özlük
haklarında yaşanan mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuda çalışan
mühendis ve mimarların özlük haklarında yaşanan
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla,
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince, Meclis araştırması komisyonu
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ceyhun İrgil (Bursa)
5) Ali Akyıldız (Sivas)
6) Mazlum Nurlu (Manisa)
7) Orhan Sarıbal (Bursa)
8) Kazım Arslan (Denizli)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
11) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Veli Ağbaba (Malatya)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
02/10/2011 tarih ve 28103
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 666
sayılı KHKnın 3üncü maddesinde Uzman ve uzman
yardımcılarının mesleğe alınmaları,
yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama
ve yeterlilik sınavı ile uzman ve uzman yardımcıları
ile ilgili diğer hususlar, Devlet Personel
Başkanlığının görüşü alınarak
kurumlarınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir. hükmü yer
almaktadır. 2011 yılında yapılan bu düzenlemeyle, aynı
işyerinde çalışan bir kısım teknik elemanlar uzmanlık
kadrosu almış veya uzman yardımcısı kadrosuyla yeni
mühendisler alınmıştır. Kurumlarda uzun yıllar görev
yapan mühendislerle aynı işyerinde, aynı görevi yapmalarına
rağmen, uzman ve/veya uzman yardımcısı olanlar yüzde 30
oranında daha fazla maaş almaktadırlar.
2011 yılında
çıkarılan 666 sayılı KHKyle, aynı işyerinde
aynı işi yapan personel arasındaki dengesizliğin
giderilmesi, eşit işe eşit ücret verilmesi
amaçlanmıştır. Ancak, devlet kurumlarında aynı unvanda
çalışan ve aynı işi yapan mühendisler için eşitsizlik
giderilmemiştir. Kamuda yaklaşık 38 farklı isimde
uzmanlık kadroları ile mühendis kadroları arasında,
aynı iş yerinde, aynı ortamda, hatta aynı odada benzer
nitelikteki işleri yapmalarına rağmen,, ciddi maaş
farkları bulunmaktadır. Bu durum, çalışma motivasyonunu yok
etmekte ve çalışma barışını bozmaktadır.
Bugüne dek ülkemizin
inşasında, imarında ve kalkınmasında önemli görevler
üstlenmiş; zor arazi koşullarında, şantiyelerde,
fabrikalarda, yollarda, köprülerde, yer altı ve yer üstü maden
işletmelerinde özveriyle çalışmakta olan mühendislerin ekonomik
mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
Doktorlar, uzman ve uzman
yardımcısı statüsünde çalışanlar ile içinde
bulunduğumuz dönemde akademisyenler ve hâkim, savcılarımıza
yönelik yapılmış olan ekonomik iyileştirmeleri biliyor,
bununla birlikte ülkenin en önemli katmanlarından birini oluşturan
mühendisler için de gerekli ekonomik iyileştirmelerin
yapılmasını ve aileleriyle birlikte bu toplum kesiminin yaşadıkları
mağduriyetten kurtarılmasını hedefliyoruz
Bildiğiniz gibi,
TÜİK resmî rakamlarına göre 2015 yılı itibarıyla 4
kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı yaklaşık
4.112 TL olarak hesaplanmıştır. 1inci derece 4üncü kademede çalışan
yirmi beş yıllık bir mühendis, çocuk ve aile yardımı dâhil
3.500 TL maaş almaktadır. Yaşadıkları şehrin
dışında arazilerde, şantiyelerde görevlendirilen ve
ailelerinden uzak, zor şartlarda ve gerektiğinde hayatını
ortaya koyarak görev yapan mühendisler il dışında arazide görev
yaptıkları her gün için 35 TL gündelik almaktadırlar.
Diğer taraftan, 2011
yılında çıkarılan 666 sayılı KHKye istinaden
yapılan ek ödemeden mühendisler derecelerine göre yüzde 140 ve yüzde 150
oranında faydalandırılmaktadır. Bazı meslek gruplarının
bu ek ödemeden yüzde 200 oranında yararlandırıldığı
bilinmektedir. Mühendisler için de bu ek ödemeden yararlanma oranının
yüzde 200e çıkarılması ekonomik sorunlarının az da
olsa hafiflemesine katkı olacaktır.
Ayrıca, emekli olan
mühendislerin aldıkları ücretler yoksulluk
sınırının altına düşmüş durumdadır.
Uzun yıllar çalışan ve emekliliğinde rahat bir yaşam
süreceği hayaliyle yaşayan çoğu kişiler geçim
sıkıntısı nedeniyle yeniden düşük ücretlerle
çalışmaya başlamakta, çoğu mühendislik ve müşavirlik
firmalarında denetçi mühendis veya benzer adlarla çalışmaya
zorlanmaktadır. Mühendislik ve müşavirlik firmaları,
aslında yapmadıkları denetim hizmetleri süreçlerinde, emekli
mühendis meslektaşlarımızın ekonomik zorluklarından
faydalanarak uygunsuz mühendislik hizmetlerini emekli mühendisler üzerinden
yürütmektedirler. Bu sorunun çözümü için, bütün kamu
çalışanlarına verilen denge tazminatının emekli
mühendislere de yansıtılması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen
hususlar ışığında, kamuda çalışan mühendis
ve mimarların özlük haklarında yaşanan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince, Meclis
araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile
il müdürlüklerinde çalışanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/434)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Afet ve acil durum il
müdürlükleri ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
çalışanlarının mevcut sorunları, talepleri ve çözüm
önerilerinin tespiti amacıyla, Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince, Meclis
araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Ceyhun İrgil (Bursa)
6) Ali Akyıldız (Sivas)
7) Mazlum Nurlu (Manisa)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
11) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ahmet Akın (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Veli Ağbaba (Malatya)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Mehmet Göker (Burdur)
Gerekçe:
Afet ve acil durum il
müdürlükleri ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
çalışanlarının sorunları, çözüm önerileri ve talepleri
şu şekildedir:
7126 sayılı
Kanunla sivil savunma hizmetlerini yürüten Sivil Savunma Genel Müdürlüğü
kapatılıp yerine 5902 sayılı Yasayla illerde il özel
idareleri bünyesinde görev yapan il afet acil durum müdürlükleri kuruldu. Yine
5902 sayılı Yasayla merkezi Ankarada olan,
Başbakanlığa bağlı ve taşrası bulunmayan
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurulmuştur.
İllerde il özel idaresi
bünyesinde görev yapan il afet acil durum müdürlükleri ile 11 ilde kurulu
bulunan arama ve kurtarma birlikleri, 5902 sayılı Yasayla
mahkemelerle uğraşır hâle getirilmiş ve sorun her geçen gün
kronik bir hâl almaktadır. 5902 sayılı Yasanın 18/3üncü
maddesine göre müdürlüklerin personel ve personelle ilgili harcamaları
başkanlıkça karşılanır. 18/3: İl afet ve acil
durum müdürlüklerinin harcamaları, il özel idarelerinin bütçelerine bu
amaçla konulacak ödenekten yapılır. Harcamalarda, İl Özel
İdaresi Kanununda il genel meclisi ve il encümenine verilen yetkiler vali
tarafından kullanılır. Müdürlüklerin personel harcamaları
ve personelle ilgili diğer harcamaları Başkanlık
bütçesinden karşılanır. ibaresinin il özel idarelerince olumsuz
yorumlanması, 81 ilde il afet ve acil durum
çalışanlarını mahkemelik etmiş ve personelin yüzde
70i hâlen yasaların uygulanması için mahkemededir. Mahkeme
sonuçları ise il afet ve acil durum müdürlüğü
çalışanlarını haklı bulmaktadır. Mahkeme
kararlarıyla, AFAD emekçileri, kendilerini yasaya rağmen kabul
etmeyen il özel idaresi personeli olduklarını ispatlamış
ancak il özel idareleri mahkeme kararlarını dahi
uygulamamaktadır. İl afet ve acil durum müdürlüklerinde yaşanan
sorun bu hâliyle net çözüme kavuşturulamazken 5216 sayılı
Büyükşehir Kanunuyla 30 ilde il özel idareleri kapatılmakta,
büyükşehirlere devredilmektedir. İl özel idarelerinin
kapatılmasıyla, 30 ilde bulunan il afet ve acil durum müdürlüklerinin
hangi kurum bünyesinde olduğu, nereye bağlanacağı,
çalışma esaslarının ve koordinasyonunun kim tarafından
yapılacağı bilinmemekte, önlem alınmamaktadır.
1) Asli görevleri afet öncesi
afetlerle ilgili eğitim, seminer, tatbikat, halkı afet konusunda
eğitmek ve bilgilendirmek olan AFAD çalışanları, maalesef,
mesailerini mahkemelerde ve özlük haklarının iyileşmesi için
basın açıklamaları ve eylemlerle geçirmektedir. Bunun önüne
geçebilmek için tüm çalışanları kapsayacak AFAD tazminatı
çıkarılmalıdır.
2) İl afet ve acil durum
müdürlüklerinin Büyükşehir Yasası kapsamı içerisinde
olanları büyükşehir belediyeleri bünyesinde AFAD daire
başkanlığı kurulmalıdır. Büyükşehir
kapsamının genişletilmesi ve nüfus oranı dikkate
alındığında, yerelde arama ve kurtarma hizmetlerinin
öneminin göz ardı edilmeyeceği gibi, merkezî koordinasyonun önemi ise
bilgi birikimi, enformasyon, hukuki nedenler, uzman ve tecrübeli kadronun
bulunmasından kaynaklı büyükşehir belediyeleri bünyesinde
oluşturulması gereken AFAD daire başkanlığı, Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla koordineli
çalışmalıdır. Hem yerel hem ülke ve yurt
dışında nitelikle kamusal afet hizmetlerini yürütebilmesi
açısından ise Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
koordinesiyle çalışabilecek yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
3) Büyükşehir
Yasası dışında kalan il özel idareleri bünyesinde bulunan
il afet ve acil durum müdürlüklerinin ise var olan pozisyonları
korunmalı, il özel idareleri bu kurumlara gerekli kaynağı 5902
sayılı Yasa gereği sağlayacağı gibi, yine bu il
özel idareleri bünyesinde bulunan il afet acil durum müdürlükleri de Afet ve
Acil Durum Başkanlığı koordinasyonunda tüm ülke genelinde
kamusal nitelikli afet acil hizmetlerini yürütmelidir.
4) Her türlü malzeme, araç
gereç, personelle ilgili ihalelerde standart sağlanması ve ihale
konularının önündeki her türlü şüphe ve şaibenin
engellenmesi için, Afet ve Acil Durum Başkanlığınca tek
elden ve tek merkezden yürütülmelidir.
Nüfusumuzun yüzde 95ine
yakınının deprem tehlikesi içinde yaşadığı
ülkemizde, kamusal nitelikli afet ve acil durum hizmetlerine yeterli önem
verilmediği aşikâr bir gerçektir. Yine bu kapsamda, başta deprem
olmak üzere, toprak kayması, heyelan, sel, çığ, sanayi
patlamaları gibi acil durumlarda vatandaşların hayatlarını
korumak ve kurtarmak gibi kutsal bir görev hizmeti yürütenler ile hizmet alan,
en iyi şekilde, kamusal hizmet olan afet, acil durum hizmetlerinden
faydalanmalıdır. Önemli olan, afet olduğu zaman yapılan
yardım vb gibi faaliyetler değil, afet olmadan önce alınacak
tedbirlerdir.
Yukarıda belirtilen
hususlar ışığında, afet ve acil durum il müdürlükleri
ve Afet ve Acil Durum Başkanlığı
çalışanlarının mevcut sorunları, talepleri ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince, Meclis
araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 2/3/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü ihlal
eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile
tahkim edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15
Ocak 2017 Pazar günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
15/1/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/1/2017 Pazar günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Mart 2016 tarihinde
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, 1286 sıra numaralı
basın özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara
son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol
haritasının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
15/1/2017 Pazar günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, öneri üzerine siz mi konuşacaksınız,
yoksa sisteme
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yok, hayır.
BAŞKAN Söz vereyim mi
şimdi?
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yani isterseniz önce, isterseniz sonra
BAŞKAN Peki.
Önerinin lehinde ilk söz,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp. (HDP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yok, yok, biz de söz istiyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ama diğer arkadaşların da varmış Sayın
Başkan, diğer arkadaşların da 60a göre söz talebi
varmış.
BAŞKAN Tamam.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz atladık, önerge okunuyor diye şey yapmadık
Başkanım, söz talebimiz vardı da.
BAŞKAN
Sonrasında da olabilir. deyince
AHMET YILDIRIM (Muş)
Benim için fark etmez.
BAŞKAN Ben artık
davet ettim, tamam, Sibel Hanımdan sonra sizlere söz veririm.
Buyurun Sayın
Yiğitalp, önerinin lehinde.
Süreniz on dakikadır.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; partimizin önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım ve konumuz basın özgürlüğü.
Bu basın
özgürlüğünün şu anki sonuçlarını size okumak istiyorum:
2016 yılında 3 medya mensubu öldürüldü, 80 basın mensubu
tutuklandı, 299 basın mensubu gözaltına alındı; 32si
darbedildi, şiddete uğradı, tehdit edildi; 7 yabancı
gazeteci sınır dışı edildi. 157 medya kurumu, 9
yayınevi ve şirket kapatıldı. 3 basın merkezine polis
baskını yapıldı. 24 olay hakkında yayın
yasağı getirildi. 20 siteye erişim engeli konuldu ve bazı
sitelere birden fazla uygulandı. 624 basın kartı, 32 Parlamento
kartı iptal edildi.
Biz buraya nasıl geldik,
önce kısaca özetlemek istiyorum. 7 Haziran sonrası, yapılan
seçim sonrası yapılan seçimleri kabul etmeyen AKP iktidarı
aslında 8 Haziranda bu ülkeye bir sivil darbe uygulamaya
başlamıştı ve o süreci bugüne kadar adım adım
ördü. Bunu defalarca, sokağa çıkma yasaklarıyla, ablukalarla,
beraberinde sivil katliamlarla, özellikle kürdistanda doğanın talan
edildiği, yakılıp yıkıldığını
defalarca buradan zikrettik.
Şunu önce
hatırlatmak istiyorum, Surla ilgili bir tane anekdot hatırlatmak
istiyorum: Surda 6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve
6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra, yasağın
94üncü günü mahalleden bana bir telefon geldi, orada dediler ki: Biz burada
50den fazla kişiyiz, burada çocuk ve gebeler var, yaralılar var; bir
koridor oluşturulsun ve biz bunları buradan çıkaralım. O
dönemin Vali Yardımcısını, Valisi dâhil, Kamu Güvenliği
Müsteşarlığına kadar her tarafı aradık,
ulaşmaya çalıştık; hiçbiriyle iletişim kuramadık.
En son, bir şekilde Adalet Bakanı Sayın Bozdağın
korumasının üzerinden Adalet Bakanına ulaştım; bu
mahalleden gelen bir telefonda 50den fazla insanın olduğu,
bunların içinde çocuk ve gebelerin olduğu, yaralıların
olduğu ve bir koridor oluşturulması gerektiğini izah ettim.
Ondan sonra saat iki civarında Vali Yardımcısı beni
aradı dedi ki: Bana telefon geldi, tamam, oraya koridor
açacağım saat 16.00 ve 17.00 saatleri arasında, o saatte
çıksınlar. O saate kadar da mahalleden açılan telefonda
şunu söylediler bana, dediler ki: Bizim bulunduğumuz alan
bombardıman altında, her an her şey olabilir. Ben de aynı
bu bilgiyi Vali Yardımcısına söyledim, dedim ki: Bakın, bombardıman
yapılan, tank atışlarının
yapıldığı yer o 50den fazla kişilerin olduğu
alandır ve şu anda en azından bu bombardıman
durdurulmalı ve o insanlar oradan çıkarılmalı. Bana
dediği aynen şu: Yapabileceğim hiçbir şey yok, bizim
aldığımız karar saat 16.00 ve 17.00 arası olacak, onun
dışında ben hiçbir şey yapamam. Ve saat 16.00da gerçekten
durduruldu, 16.40da Vali Yardımcısı tekrar beni aradı
Sibel Hanım, siz bize şunu söylediniz: Bakın, orada gebe ve
çocuklar var
Aslında oradan şimdiye kadar 15 genç çıktı;
bakın, siz çocuk ve gebeler diyorsunuz, siz bizi
kandırıyorsunuz; hani çocuk ve gebeler? diye bana hesap sordu. Ben
de şunu söyledim: Siz hukuk devletisiniz, çocuk mu çıkar, genç mi
çıkar, gebe mi çıkar o sizin sorununuz değil;
çıktıktan sonra yasalar ne gerektiriyorsa o yapılır;
tutuklanır mı, yargılanır mı durumuna göre, bu ülkede
eğer yargı varsa zaten bunun işlemini yapacaktır.
Ne oldu, biliyor musunuz?
Saat 16.40ta konuştuktan sonra 17.00ye kadar sadece 15 kişi
çıkabildi; 13 genç erkek, 2 kadın, 1 çocuk çıktı. Ondan
öncesinde de yine öyle bir girişimimiz olmuştu; 22 insan
çıkmıştı, bunun 21i çocuktu ve o çocuklar ve o gençler
-özellikle ondan sonra o gençler- çırılçıplak soyuldu, resimleri
sosyal medyaya atıldı ve bu, JÖHün, PÖHün hesapları üzerinden
inanılmaz kirli bir propagandaya dönüştü.
Şimdi, üç gün öncesinde,
yine bu bahsettiğim olay gibi, yine yapmış olduğumuz
görüşmelerden çıkan çocukların 11i SHÇEKe verildi, yuvaya
verildi, ailelerin girişimi üzerine tekrar alındı ve şimdi
o çocukların videolarını, o çocukların nasıl
incitildiğini, nasıl ırkçı, cinsiyetçi küfürler
edildiğini umarım hepiniz izlemişsinizdir.
Şimdi, o dönemin
basınının, özgür basının çok yoğun çabaları
oldu ve basın nöbeti tuttular. O basın nöbeti tutanlar bugün ya
gözaltına alındı ya tutuklandı ya basın kartları iptal
edildi. Yine o dönemde bu olayın oluş biçimini tarafsız bir
şekilde yazanlar aynı akıbete uğradı.
Burada anlatmak
istediğim şuydu: Bu darbe aslında 8 Haziran darbesiyle
başlamıştı, fiilî olarak sürüyordu; bugün Anayasayla bunu
kendine bir çıkara dönüştürüp tekçi, cinsiyetçi, hiçbir
farklılıkları görmeyen, hiçbir farkları gözetmeyen, tek
başına, kendisinin sesi olan bir zümreye hitap eden bir Anayasaya,
tırnak içinde bir rejim uygulamasına dönüştü.
Bunu biz kürdistanda uzun
süre yaşıyorduk ve bunu anlattığımızda, insanlar,
önce bunun sahici olup olmadığını tartışmaktan
çok, hemen bir itirazla, hemen bir yargılamayla, orada yaşayan
insanların hayatına saygı duymadan, o insanların
taleplerini, siyasi taleplerini görmezden gelen bir yerden tepkiler gösteriyordu.
Oysa kürdistanda bir Kürt sorunu var arkadaşlar ve bu, siyasi sorundur. Bu
siyasi sorunun arka planı da tarihseldir ve bu tarihsel sorunun da tek
çözümü, yegâne çözümü siyasi çözümdür. Bugün bu siyasi çözümün tam
fırsatı olmuşken, Anayasa değişikliği bunun için
bir fırsatken Anayasayı ne yazık ki burada AKP nicel rakamlar
üzerinden, nicel çoğunluğu üzerinden kendi çıkarına,
kendini yasal güvence altına almaya, geçmişte işlenmiş
insanlık suçlarını bir şekilde görmezden gelmeye ve
saklamaya gayret ediyor. Neden diyorum biliyor musunuz? 2016 Haziran
ayında askere ve polise dokunulmazlık zırhı
getirilmişti, aynen bu şekilde dokunulmazlık zırhı
getirilmişti. Ve bugün, bu çocukları, oradaki çocukları videoya
çeken, çırılçıplak servis eden ve bunun üzerinden, sosyal medya
hesaplarından bunu paylaşan ve bunun altına, bizim
hesaplarımız da dâhil olmak üzere her türlü ırkçı,
cinsiyetçi küfürler eden bir güruh var ama bir gün bu güruha karşı
bir işlem yapıldığını görmedik, duymadık.
Neden görmüyoruz, duymuyoruz diyorum. Eğer gerçekten bu ülkede
bağımsız bir yargı var idiyse şimdiye kadar bize
yapılmış olan bu kadar linç saldırısına
karşı oturup bir işlem yapmış olurdu.
Yine, bizim, aynı
şekilde bu sürecin bir devamı olan, 12 milletvekilimizin
tutuklanması, hakkımızda onlarca yıl hapis istenmesi,
tamamen kürsü dokunulmazlığımıza
Yapmış
olduğumuz konuşmaları suç altına alıp bunun
hakkında fezleke hazırlayanlar, yine bu AKPnin rejim
değişikliğinin güvencesi altında bunları yapıyor,
bunu görüyoruz. Şunu da iyi biliyoruz: Bu yasayı belki buradan çok
zorlama bir şekilde, zorla rıza üreterek çıkarmaya
çalışıyorsunuz, bunu da görüyoruz. İnanılmaz bir
çalışma azmi var. Keşke bu çalışma azmi bu ülkenin bu
akan kanını durdurmaya, ekonomik yoksulluğunu, ekonomik krizini
oturup çözmeye olsaydı ama bu azim, nedense sadece kendi
iktidarını güçlendirme üzerinden gelişmiş.
Bakın, sokaklar böyle
demiyor. Bir gidin sokaklara, marketlere bir gidin, alışveriş
merkezlerine bir gidin; ekonomik krizden insanlar ağlıyor, insanlar
kendini güvende hissetmiyor, sosyal medyada attığı bir
tweetten dolayı kaygı yaşıyor; hiçbir şeye itiraz
etmeme ve her şeye sessiz kalma, tamamen biat ve itaat üzerine oluşan
bir anayasa, tekçi bir anayasanın farkında ve buna karşı da
yoğun bir tepki var. AKPnin yerinde ben olsaydım, bu ülkeyi
yönetiyor olsaydım bu tepkiye, bu öfkeye bir ses verirdim, bir kulak
verirdim, bu sorunlara bir kulak verirdim; bu kanın durması için ne
yaparım, oturup onun çalışmasına girerdim; bu ekonomik
krizi nasıl toparlarım, onun çalışmasına girerdim.
Amaç, bu halkın iradesiyse bu kadar mutsuz ve her gün cenaze giden bir
halkın sesine cevap vermemek, sadece kendi zümresine ve bir insana özel
bir rejim değişikliği üzerinden bu kadar yoğun mesai sarf
etmek hiç yakışmıyor. Bu ülke hepimizin ülkesi. Ortak vatan,
eşit yurttaş ve cinsiyet eşitlikçi bir anayasaya bu ülkenin çok
acil ihtiyacı var. Bunu defalarca söyledik ve söylemeye devam
edeceğiz. Bununla ilgili, daha önceki arkadaşlarımız, daha
önce bizim siyasi kültürden gelen arkadaşlarımız çok
çalışma yaptı ve bunun üzerinden çok cümle kurdu ama hiçbir
şekilde buna cevap olunmadı.
Bakın, burada kaybeden
kim? Halk. Kaybeden kim? Halk kaybediyor. Ölen kimin çocuğu? Halkın
çocuğu. Ekonomik kriz yaşayan kim? Halk. Buradaki insanlar bu halkın
temsilcileriyse buna ses vermek, cevap olmak zorunda oldukları gibi bir
sorumlulukları var. Ve bunu da söylemeden kapatmak istemiyorum: Yol
yakınken, ülkenin bu kadar acil ve kanayan sorunları varken bu
ağır mesai şartlarını ve koşullarını,
lütfen, ülkenin gerçekliğine uygun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla)
ülkenin gerçekten kanayan yaralarına
uygun politikalar üretmek için harcayalım. Bunun için çok geç
kalmış sayılmayız. Eğer ki bu halkın
hassasiyetlerine ve duyarlılıklarına saygı duyuyor isek
çoğulculuğu, cinsiyet eşitliğini ve doğayı
gerçekten koruyan, kollayan, ekolojik dengeyi gözeten bir anayasaya
ihtiyacımız olduğunu tekrar hatırlatır, herkese
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye,
Sayın Muşa söz verdim, kendisi ayakta.
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, grubumuza yönelik, demokratik
uygulamalara tahammülsüzlük gösterdiğimiz, tek tipçi bir anayasa
getirdiğimiz gibi
Sadece bu ikisi bile açık bir sataşma için
yeterlidir.
BAŞKAN Buyurun,
sataşmadan dolayı söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tek tipçi anayasa bir eleştiridir yani bence.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kere, burada kullanılan ifadelerin hiçbir tanesini kabul etmediğimizi
özellikle belirtmek isterim. Sivil katliamı -tırnak içinde
söylüyorum bunu- kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir. Hükûmetin sivil
katliam yaptığı ifade ediliyor.
Değerli milletvekilleri,
bu açıkça PKK terörünü aklamaya, yok saymaya, saklamaya yönelik bir
çabanın eseridir; başka bir şey değildir. Bunu net bir
şekilde reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Sivil katliamı yapan
kimdir? PKK terör örgütüdür.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Roboski?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Ankarada bombaları patlatan kimdir? PKK terör örgütüdür.
O açıdan, burada
Hükûmeti olmayan ithamlar üzerinden suçlamaya çalışarak PKKyı
aklamaya kimse yeltenmesin. Hele bir milletvekili asla bunu yapmasın.
Bir diğeri: Değerli
milletvekilleri, çocuklardan bahsediliyor. Allah aşkına, ufacık
çocukları dağa kaldıran eli kanlı terör örgütü PKK
değil midir?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Surda olan çocuklar, Surda.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Kız, erkek ayırt etmeden 13-14 yaşlarındaki çocukları
dağa kaldırıyorken neredesiniz? Niye sesiniz çıkmıyor?
Niye sesiniz çıkmıyor?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bunun ispatı var, ispatı;
ispatı var.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Kandildekilere sorun, ispatını gösterirler onlar size.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Siz ispatı görmüyorsunuz,
ispatı var. Siz ispatı görmek istiyorsanız açın bakın.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sen bak asıl. Bu ülkeyi siz
yönetiyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bir diğer ifade, değerli milletvekilleri, bu kürsüden, olmayan
yerlerle alakalı ifadeler kullanılıyor. Sürekli bir
kürdistanda biz bunu çok gördük
Neresi arkadaşlar kürdistan, kürdistan
neresi? (HDP sıralarından Erdoğana sor, Erdoğana
sesleri)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kürdistan neresi, aç bak.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Cumhurbaşkanına sor, Cumhurbaşkanına.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Cumhurbaşkanına sor, Tayyipe
sor.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Neresi kürdistan, kürdistan diye bir yer var mı Türkiyede?
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) İnkarcı!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Türkiye'nin idari yapısı bellidir. 81 il vardır, 7 coğrafi
bölge vardır, Kürdistan diye bir yer yoktur.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bir ili yok ettiniz.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Var, sen yok dedin diye yok olmaz.
BERDAN ÖZTÜRK
(Ağrı) Coğrafi bir bölgenin adıdır. Tarihe bak
tarihe!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sizin yok demenizle yok olmuyor.
MEHMET MUŞ (Devamla)
İller vardır, illerin isimleri vardır. Bunların, kanunlarda
ve Anayasada, nasıl, hangi şekilde ifade edileceği açık
bir şekilde belirtilmiştir değerli milletvekilleri.
LEZGİN BOTAN (Van)
Başbakan geçen hafta kürdistan
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bir diğer şey: Kanın durması için hiçbir şey
yapmıyorsunuz. gibi ağır bir ithamla karşı
karşıyayız. Biz kanın durması için çok şey
yapıyoruz. PKKya yapılan operasyonlar kanın durması
içindir. PKK gibi bir terör örgütü ortadan
kaldırıldığı an Türkiyede kan akmayacaktır
değerli milletvekilleri.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Muş.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, sayın hatip özellikle dağa
kaçırılan çocuklardan partimizi sorumlu tutacak minvalde sözler etti.
Bu, İç Tüzüke göre açık sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun, size
de sataşmadan iki dakika
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Sibel Yiğitalp konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Yiğitalp buyurun.
İki dakika süre
veriyorum sataşmadan.
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ben burada
yaşadığım bir olayı anlatıyorum. O
çocukların nasıl çıktığının ve ne
şekilde çıktığının, yetiştirme
yurtlarına verildiğinin çok somut ispatı var, bakmak isterseniz
görebilirsiniz.
İkincisi, eğer bu
ülkede siyasetin yolunu kapatırsanız dağın yolunu açan
sizsiniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne demek ya? Ne demek yani?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Saçmalamayın!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Eğer bugün 12 milletvekilimiz
tutukluysa, 80in üzerinde belediye başkanımız tutukluysa,
burada konuştuğunuz her söz suç üzerinden tarifleniyorsa siz
insanların konuşma özgürlüğünü, siyaset yapma özgürlüğünü
kapatıyorsunuz demektir. Bugün eğer insanlar kendilerini rahat ifade
etmezse, gelip burada bu sorunu çözme üzerinden bu kadar mücadele etmezse
başka alternatif bırakmazsınız insanlara. Asla tercih
ettiğimiz bir yol değildir, asla hiçbir insanın ölmesi üzerinden
cümle kurmamışızdır.
Ben size şunu
söylüyorum: Dönemin Vali Yardımcısı Mehmet Demir şu an
FETÖden açığa alındı; 43 kişi, o dönemin savcı
ve hâkimi ya tutuklandı ya açığa alındı. Yine o
dönemin Orgenerali Adem Hududi cezaevinde. Bunların hiçbiri de orada
yaptıkları katliamlardan değil, sadece sizin
iktidarınıza itiraz ettikleri için alındı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne katliamı ya? Teröre yapılan operasyonlar.
Katliam diye ifadeyi kabul etmiyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Katliamdır.
9 Mart 2016dan bu yana,
devam eden operasyonun bittiğini söyleyen Sayın Efkan Ala.
Bakın, mart ayı gelecek, bir yıl boyunca operasyonun
bittiğini söylemiş olmasına rağmen hâlen yasak devam
ediyor. Bunu neyle izah edebilirsiniz?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) PKKya operasyon yapılmasın mı, ne
diyorsun?
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Surdaki operasyonun 9 Martta
bittiğini ifade eden sizin İçişleri Bakanınız
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yerleştirilen mayınlar temizleniyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Bakın, marta giriyoruz, bir yıl
boyunca mayın mı temizlenir yoksa orada talan ve
yağmacılıkla mı uğraşılıyor?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakın, ifadelerinize dikkat edin sayın hatip, böyle
bir ifade olamaz!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Oradaki hafriyatların içinden ne
çıktı, biliyor musunuz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bu ifadeleri devlete kullanıyorsunuz. Bunları
devlete karşı mı kullanıyorsunuz? Talan ve
yağmayı terör örgütleri yapar.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Kadın bedeni çıktı,
kafası olmayan, başı kopmuş bir kadın bedeni
çıktı. O hafriyatlardan insan uzuvları çıkıyor. Oturun,
neler olduğunu bir görün. Bir oturun, oralarda neler olduğunu görün.
İnsanların evlerindeki ziynet eşyaları çalındı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İnsanların mahallesine giren PKK terör örgütüdür.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Sur içinde evi sapasağlam olan insanların
evleri şu anda yıkılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Siz, PKK terör örgütünün desteğinden olduğunuz
için bunları söylüyorsunuz, bu desteği kaybettiğiniz için
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Bir yıl boyunca biten bir operasyonu
söyleyen bir Hükûmet, neden devam ediyor sokağa çıkma yasakları,
neden sürdürülüyor? Önce bunun bir açıklamasını yapın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Tuzaklanan evler temizleniyor, yollar temizleniyor,
mayınlar temizleniyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Bu ülkenin iktidarısınız, bu
ülkeyi siz yönetiyorsunuz, akan kandan da siz sorumlusunuz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yiğitalp, teşekkür ediyoruz, süreniz doldu.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Oradaki çocuklardan da, sokağa
çıkma yasaklarından da siz sorumlusunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Biz IŞİDe de karşıyız, PKKya
da karşıyız, bütün terör örgütlerine karşıyız.
Aynısını siz de söyleyin, PKKya karşıyız.
deyin. Bir kere söyleyemediniz.
LEZGİN BOTAN (Van) Hem
FETÖcü diye adamı tutuklayacaksın hem de o uygulamaları
savunacaksın.
BAŞKAN - Sayın
Ersoyun mikrofonunu açalım grup adına.
Sayın Altay, siz de
sisteme girmişsiniz, size de söz vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere,
çalışma usul ve esasları açısından hatipler söz
aldıkları konuya bağlı olarak gündem değerlendirmeleri
yaptığında daha verimli çalışmalar olacağı
kanaatindeyiz. Biz ilgili önergeyi okuduğumuzda basın özgürlükleriyle
ilgili sözler ifade edilecek, biz de görüşlerimizi, basın ve güvenlik
ilişkisi üzerine konuşacağımızı
düşünüyorduk. Oysa devleti katliamcı ifade etmekle, sözde retorikler
üzerinden adını bile zikretmediğim, etmek istemediğim
hadiseleri devletin içerisinde başka alanlar varmış gibi ifadelerle
itham eden bu konuşmayı, bu değerlendirmeyi Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına reddediyoruz. Devletin PKKyla, terörle, teröristle
olan mücadelesi ile vatandaşla olan gönül bağı arasındaki
münasebeti birbirinden siyasilerin de ayırt etmesini, vatandaşın
temsilcisi olduklarını, vatandaş dışındaki
odakların tesirinden kurtulmalarını yürekten temenni ediyoruz.
Şu anki yaşanan Türkiye'nin terörle mücadele
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Tamamlıyorum.
Her türlü terör örgütüne
karşı devletimizin vermiş olduğu mücadelede vatandaşla
kucaklaşma sürecine siyaset olarak da katkı verilir ve teröre ve
terörizme karşı ortak bir tavır alınırsa Türkiye o
zaman rahatlayacaktır diyor, Türkiyede farklı bölgelerin olduğu
iddialarını şiddetle akademik olarak, ilmî olarak, siyasi olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yok sayıyoruz, reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Sayın Altay
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, şimdi, sayın hatip konuşurken özellikle
hatibimizin yapmış olduğu konuşmayı realiteden yoksun,
gerçeklikten yoksun, çok farklı yerlere çekerek ithamda bulundu. Bu,
grubumuza ve hatiplerimizin konuşmasına açık bir
sataşmadır. İç Tüzükün 69uncu maddesine göre sataşmadan söz
istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun
İki dakika süre veriyorum.
Sayın
Yıldırım, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun yaptığı açıklaması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, Değerli
Sağlık Bakanına söyleyeyim. Sayın Bakan, özellikle
hatiplerimiz konuşurken onların her sözüne -bunu iyi niyetli bir
temenni olarak algılayın- laf yetiştirmek devlet
sorumluluğu açısından bulunduğunuz makama, çok hafif
tabirle söyleyeyim, denk düşmüyor. Söylenen, her hatibin sözüne laf
yetiştirmek zorunda değilsiniz. Bu, ayrı partilerde
bulunuşumuzun en doğal sonucudur, ayrı toplumsal olaylara
farklı bakmamız.
Daha önce söylemiştim,
yine söylüyorum, sadece ilim açısı bir tek sizde bulunmaz Sayın
Ersoy. Bir coğrafyacı olarak yer isimlerinin, coğrafik
mekânların, bölgelerin adlandırılmasını ilmî olarak
ben de çalıştım. Biz, Sayın Cumhurbaşkanının
daha iki buçuk, üç yıl önce Kürdistan kavramını
kullanmasından söz etmiyorum, neden kullanılması
gerektiğini, bugün kullanılmasının neden sorun
olmadığını, grup toplantısında on üç dakika
Atatürke, Osmanlı arşivlerine ve ilk Meclis zabıtlarına
göndermeler yaparak nasıl kullandığını ve kullanılması
gerektiğini burada söyledik.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
MHP onu da reddetmiştir, MHP onu da reddetmiştir o zaman.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Bir diğer husus... Öncelikle şunu söyleyeyim, Sayın Muş
diyor ki: Türkiye 81 il, 7 bölgeden oluşur. Ben de coğrafik olarak
söyleyeyim, siz resmî olarak tanımladığınız
kavramları sadece yer, bölge adı olarak kullanamazsınız.
Mesela resmiyette -bakın, ben de ilmî açıdan söylüyorum- Kapadokya
diye bir yer yoktur ama realitede vardır. Trakya denen bir yer resmiyette
yoktur ama realitede vardır.
Kürdistan
kavramını kullanmamız, asla bu ülkenin ne sinir uçlarına
dokunmak ne bölücülük yapmak ne bunun üzerinden herhangi bir bölme emelleri
geliştirmekten ziyade, tarihsel, sosyolojik, coğrafik bir
gerçekliğe gönderme yapmanın dışında hiçbir amaç
taşımamaktadır diyorum, bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Sayın Başkan...
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Sayın Başkanım, bizzat ismim zikredilerek
ifade ettiklerim çarpıtıldı. Müsaadenizle bu hususta
açıklama yapmak istiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ben bir şey söylemedim ki sadece... Sizin söylediğinizi
çarpıtmadım ya Sayın Bakan.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bakanım, Sayın Bostancıya söz vereceğim.
Sayın Bakanım, siz
oturun bir saniye.
Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Eski Genel Başkanımız Sayın
Cumhurbaşkanına atıfla, niçin Kürdistan kavramının
kullanılması gerektiğine ilişkin bir değerlendirme
yaptığını ifade etti.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - İyi de Cumhurbaşkanı sizin
tekelinizde mi?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Genel Başkanımızdı.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - Eski Genel Başkan, şimdi
Cumhurbaşkanı, herkesin Cumhurbaşkanıdır, niye siz
cevap veriyorsunuz? Bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Eski Genel Başkanımızın böyle bir
değerlendirmesi yoktur. Bu açık bir çarpıtmadır. Bu
çerçevede 69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
LEZGİN BOTAN (Van)
Lazistan, kürdistan vardır. diye Sayın Cumhurbaşkanı
dedi.
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
eski Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan AK
PARTİ Genel Başkanıyken ve sonraki dönemlerde Türkiye
siyasetinin, cumhuriyet tarihinin en temel problemlerinden biri olan Kürt
meselesine ilişkin barışçı bir çözüm yolunda çok önemli
riskler alarak önemli bir irade gösterdi fakat bu çözüm sürecinden bir netice
çıkmadı çünkü terör örgütleri karakterlerini
değiştirmiyorlar. Ama, esasen, çözüm sürecinin de kastı terör
örgütünün terör örgütü olmaktan çıkması değil; halka, kendisine,
kendi kitlesine vermeye çalıştığı meşruiyet,
kendi bağlamı içerisindeki meşruiyet mesajlarını
ortadan kaldıran, Türkiye'nin o barışçı iradesini ortaya
koyan bir yaklaşımdı. Bu bakımdan hedefine
ulaşmıştır. Türkiyedeki insanlar kimlikleri ne olursa
olsun, demokratik siyaset içerisinde barışın ve kardeşliğin
yolunun mümkün olduğunu biliyorlar, AK PARTİnin tavrı da bu
istikamette. Terör örgütüyle mücadelemiz de bu barışa bir
katkıdır.
Öte yandan, bu kürdistan
meselesi
Bu ülkede barışı ve kardeşliği istiyorsak
dilimize dikkat edeceğiz. Geçmişte kullanıldı, doğru,
imparatorluklarda kullanıldı. Ama, modern dünyada ulus devletler,
herkesi ortak coğrafyanın paydaşları olarak görür.
Türkiyede Kürtler vardır, Türkiyede Kürtler vardır ama kürdistan
dediğinizde Türklere de, Kürtlere de haksızlık edersiniz,
doğru olmaz.
LEZGİN BOTAN (Van)
Başbakan geçen hafta kürdistandaydı kardeşim.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Ay çok komiksiniz gerçekten!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bu, hegemonik, etnik milliyetçi bir stratejinin terminolojisi
olarak öne çıkar. Barışı isteyenlere barışçı
bir dil yakışır.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Buyurun, tabii takdir sizin efendim.
BAŞKAN Bir saniye
Oturun, ben size söz vereceğim. Sayın Bakanım siz de oturun
lütfen.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, ifade edilen bazı bölgesel tanımlamaların
Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısı içerisinde gerçekçi
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadesini ben de açtım baktım:
Bu millet köksüz değildir, yüz yıl öncesine gidin, Meclis
zabıtlarına baksınlar; Kürdistan kelimesini o Meclis
zabıtlarından görecekler. Osmanlıya gittiklerinde doğuyu,
güneydoğuyu Kürdistan eyaleti olarak görecekler, Karadenizi Lazistan
eyaleti olarak görecekler.
Şimdi, Meclisteki geçmiş zabıtlara
atıf yapıyor, yüz yıl önceki yapıdan bahsediyor Sayın
Cumhurbaşkanı.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Siz de yüz yıl önce inkâr etmişsiniz!
BAŞKAN Sayın Cumhurbaşkanı
toplumların tarih bilincine aslında burada bir atıf
yapıyor. Osmanlı bakiyesi üzerinde kurulmuş olan Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bu tarih bağlamından kopamayacağından
söz ederek bir tarih okuma çağrısı yapıyor, bugün
Osmanlı bakiyesi üzerinde inşa edilen üniter Türkiye Cumhuriyeti
devletine ilişkin bir tanımlama yapmıyor. Dolayısıyla,
Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısı içerisinde bu şekildeki
bölgesel tanımlamalar gerçekçi değildir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Başkan, inkârdan söz ediyoruz burada.
BAŞKAN Bunun tarih ve coğrafi
bağlamından koparılarak kullanılmasının
doğru olmadığı ve Anayasanın 126 ve 127nci maddeleri
çerçevesinde de Türkiye'nin merkezî ve mahallî idare yapılanmasının
da çok açık ortada olduğunu ben de bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
İnkârdan söz ediyoruz, inkârdan!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben sadece zabıtlara geçmesi için
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önce ben
kaldırdım Başkanım, önce ben kaldırdım.
BAŞKAN Bir saniye
Tamam, Sayın Yıldırım
zabıtlara geçmesi için söyleyecek, sonra söz sırası Sayın
Altayda.
AHMET YILDIRIM (Muş) Gerçekten,
konuşmanın bir metnini okuyarak yerinde bir tespitte bulundunuz.
Ancak, o dönemi iyi hatırlıyorum, o konuşmayı neye binaen
yaptığını şimdi söyleyeceğim; isterseniz ona da
bakın. O konuşmayı grup toplantısında yapmadan
altı gün önce Diyarbakırda, bakın, açık söylüyorum, Irak
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Şivan Perver,
İbrahim Tatlıses vesairle Diyabakırda bu kavram sıkça
kullanıldı ve Cumhurbaşkanı kullandı; farklı
partilerden de buna itiraz geldiği için kendi kullanımının
neden doğru olduğunu ifade etmek için sizin okuduğunuz metni
dile getirmişti diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, size söz vereceğimi
söylemiştim, dinliyorum sizi. İsterseniz oturduğunuz yerden,
nasıl arzu ederseniz, 60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının
Cumhurbaşkanına yönelik ifadelerle ilgili görüş bildirmesinin
hukuki olmadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, niyetiniz halis olabilir, inanıyorum da halis
olduğuna ama bir tartışma var, tartışmanın odak
noktasında şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı -eski
Başbakan sıfatıyla- var ve eski Başbakan
sıfatıyla, şimdiki Cumhurbaşkanının bizde de
belgeli olan kimi söylemleri var. Şimdi, -bunu müteaddit defalar söyledik
ama- 64e göre size çok tenkitte, uyarıda, eleştiride, talepte
bulunmamıza rağmen, aidiyetinizden de kaynaklı olarak Sayın
Cumhurbaşkanına yönelik bir koruma güdüsü içinde olmanızı
insani buluyorum ama hukuki bulmuyorum, hukuki bulmuyorum Sayın
Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biraz sonra
nasıl olsa üç dakika söz vereceğiniz için bu konuda şimdi bir
usul tartışması talep etmeyeceğim ama bu konuya yeniden
dikkat çekmeyi de bir görev sayıyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Şunu özellikle ifade edeyim: Benim böyle bir
kastım yok ama burası, bu makam, aynı zamanda,
Cumhurbaşkanına vekâlet eden bir makam konumunda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olabilir.
BAŞKAN Yine, İç Tüzükümüzün 161inci
maddesi, Cumhurbaşkanına karşı yapılan atıflara
ilişkin nelerin yapılabileceğini söylüyor. Yine, ülkemizin millî
birlik ve beraberliği, bölünmez bütünlüğü söz konusu olduğu
zaman, doğal olarak, biz de Başkanlık Divanı olarak
görüşümüzü açıklamak durumundayız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi usul
tartışması talep ediyorum. Şunun için: Siz bizi açıkça
tehdit ettiniz.
BAŞKAN Tehdit etmedim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben arz edeyim
efendim, hatta, Genel Kurul da duysun müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
Hayır, açıyorsanız, buyurun, direkt
açın isterseniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
açıyorum.
Aleyhinizde söz istiyorum.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, deminden beri söz istiyorum.
BAŞKAN Lehte Sayın Mehmet Doğan
Kubat, Sayın Mehmet Muş; aleyhte Sayın Engin Altay, Sayın
Ahmet Yıldırım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, biz de lehte
BAŞKAN Tamam, lehte Sayın Halaçoğlu
aynı zamanda.
Tutumumun lehinde ilk söz Sayın Muşun.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerle
ilgili görüş bildirmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada ifade edilen Türkiye Cumhuriyeti devletiyle alakalı
bir konudur. İdari yapımızın nasıl olacağı,
ne şekilde olacağı, illerin hangi tanımlamalarla ifade
edileceği, hangi coğrafi bölgelerin olduğu ortadadır.
Geçmişte anlamından çıkartılarak, anlamından
kopartılarak, farklı noktalara çekilerek birilerinin kendi istedikleri
ifadeleri kullanmak için bir sebep ve temel oluşturulmak istenen
konuşmanın ne olduğu kayıtlarda mevcuttur. Bunu defaatle bu
kürsüden bizler de ifade ettik. Orada kastedilenin neresi olduğu,
Osmanlı dönemine atıf yapıldığı, genç
cumhuriyetle beraber illerimizin, bölgelerimizin nasıl ifade
edileceği çok açık şekilde mevcuttur ve bunun üzerinden tekrar
farklı bir amaca yönelik bir çabanın içerisine girilmesini de
doğru bulmuyoruz.
Bir diğeri: Türkiye Cumhuriyetiyle
alakalı olan meselelerde Başkanlık Divanının devletin
yapısını ilgilendiren, devletin idari yapısını
ilgilendiren konularla alakalı görüş beyan etmesi doğal bir
şeydir. Burada AK PARTİyle alakalı Başkanlık
Divanı bir görüş beyan etse bunu anlayabilirim. O zaman Neden bir
siyasi parti noktasında açıklama yapıyorsunuz. diye muhalefetin
eleştirisini anlayabilirim ama Türkiye Cumhuriyeti devletiyle alakalı
Başkanlık makamının bir görüş beyan etmesinin
muhalefet partilerini rahatsız etmemesi gerektiğini düşünüyorum,
bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım. Kaldı ki
Başkanlık Divanına Bakın, 64e uymuyorsunuz, Dikkat
edin!, Usul tartışması açarız ha! gibi tehditvari bir
söylemi de yadırgadığımı ifade etmek isterim
değerli arkadaşlar. Yani sürekli Bizim istediğimiz gibi hareket
edin yoksa usul tartışması açarız, ona göre. Bu doğru
bir söylem değildir. Önümüzde önemli gündemler var, önemli yasalar var.
Bakın,
tartıştığımız konu Başkanın Türkiye
Cumhuriyeti devletiyle alakalı ifade ettiği bir konudan dolayı
Neden böyle bir şey ifade ediyorsun? noktasında Cumhuriyet Halk
Partisinin Acaba, buradan da bir on on beş dakika daha işi öteler
miyiz? derdiyle kaynaklı bir hadise.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok ya,
Bitirelim, gidelim. diyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Budur Sayın Altay,
budur, başka bir şey değildir. Üçer dakika daha, on beş
dakika daha bu işi geciktirdik. Başka bir gerekçesi yoktur
değerli arkadaşlar, Sayın Altay da bunu biliyor. Sayın
Başkan Vekilinin söylediğine bir itirazı yok ama neden bunu
söylüyorsun, buradan bir şey çıkartır mıyız? Bu,
gerçekten doğru bir şey değil. Hele hele Engin Altay gibi
tecrübeli, uzun yıllardır bu Parlamentoda olan bir siyasetçi ve Grup
Başkan Vekilinin böyle bir konuda usul tartışması
açmasını ben hakikaten anlayabilmiş değilim ve
yadırgadığımı da ifade etmek isterim.
Başkanlık Divanının lehinde olduğumuzu da belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben şimdi usul tartışmasından önce Sayın
Muşun şahsıma yönelik sataşmasından dolayı da
söz talep ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
olur mu ya?
BAŞKAN Öyle bir usul yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek ya?
BAŞKAN Sayın Altay, şu anda usul
tartışmasının aleyhinde zaten size söz veriyorum, lütfen.
Buyurun
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, sıra
bende mi efendim?
BAŞKAN Sıra sizde, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu
dinleteceğim o zaman şimdi.
BAŞKAN Üç dakika size söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, oturduğum yerden söyledim, dedim ki: Niyetiniz halis, insani
ama hukuki ve siyasi değil dedim yani bir koruma güdüsü dedim ama siz
bunun üstüne Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili -hiçbir
tartışma, hiçbir hakaret yok, hiçbir incitici laf yok- siz bize 161i
hatırlattınız.
BAŞKAN Sayın Altay, siz bitirin lütfen,
tamam.
ENGİN ALTAY (Devamla) Buyurun, diyalog
yapabiliriz.
BAŞKAN Hayır, siz bitirin, bana
sorduğunuz için döndüm ama bitirin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayır, buna
hakkınız yok. Sayın Başkan, bu kürsüden defaatle söyledim,
bu kürsüde her şeyi konuşacağız. Ne yapacağız?
Kişi haklarına saldırmayacağız, hakaret
etmeyeceğiz. Mesela ben buradan, Sayın Cumhurbaşkanına
siyaseten diktatör eleştirisi yapmak hakaret değildir dedim ve bu
oturdu, yerleşti. Herkes her gün söylesin diye demiyorum ama oturdu ve
yerleşti.
Şimdi, asıl meseleye gelirsek, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu tartışmadaki bir
anlayışımızı önce ortaya koyalım. Türkiyede
kürdistan falan yoktur. Türkiyede Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır.
Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Arapıyla
Türk milleti bu alt katmanlarla halkların oluşturduğu o büyük
Türk milleti vardır. Ama şimdi, adamlara kızıyorsunuz,
hopluyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisine de seslenmek istiyorum, kiminle
anayasa yaptığınızı bilin diye söylüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Kürdistan kavramını önce
Sayın Recep Tayyip Erdoğan kullanmıştır,
Osmanlıya -söylediğiniz gibi- atıfta bulunarak. Evet,
doğru, o zaman öyleydi, Başkan da onu açıkladı. Ben size 16
Kasım 2013, daha üç sene önce ya, üç sene...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Laf söyleme
buraya, laf söyleme.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne? Buradan herkese laf
söylenir, herkes de gelir cevabını verir kardeşim. Allah Allah!
Burası kürsü.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam, devam et efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi bir tane bir
şey söyleyeceğim. Bunlara kızıyorsunuz, -bunlar derken
incittim, özür dilerim- HDP Grubuna kızıyorsunuz,
haklısınız.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Pilav
dağıtan belediyelerinize söyleyin Engin Bey, pilav dağıtan.
HDP barajı geçti diye pilav dağıtan belediyelerinize söyleyin
bunları.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben de Tayyip
Erdoğana kızıyorum. Ne diyor? Devlet de terör yaptı.
diyor. PKK teröründen bahsederken devlet teröründen de bahsetmek lazım.
diyor, Tayyip Erdoğan söylüyor. Ne zaman söylüyor? 1991de söylüyor.
Gene, HDP diyor ki: Devlet katliam yapıyor.
E, Tayyip Erdoğan söylemiş, akıllarına o
düşürmüş. Ne zaman söylemiş? Devlet yargılamadan
katletti. demiş; açıvereyim, dinleyin.
LEZGİN BOTAN (Van) Roboski katliam değil
mi?
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay, kürsü yalnız
hatibe aittir, bunu siz çok iyi biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanının sesi.
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanını dinlemek istemiyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Altay, siz onu ifade edin,
usulü uygulayalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Peki tamam, tamam.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Meclis Sayın
Cumhurbaşkanını dinlemek istemedi, bunun da altını
çizelim, kayıtlara geçsin.
Sayın Bostancı, boşuna kalkma,
konuşursak malzeme çok, bitmez, istersen bu tartışmayı
kapatalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul)
İşine bak, sataşma bize!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim?
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul) Devamlı
bize sataşıyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ağabey cevap
ver ya, çık cevap ver ya, Allah Allah!
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul)
Vereceğiz, niye vermeyeceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kiminle Anayasa
yaptığınızı bilin diyorum.
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul) Her
defasında konuşuyorsun.
BAŞKAN Tutumum lehinde ikinci söz Sayın
Halaçoğlu...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Erkan Akçay, isterseniz tutumum
lehinde vereyim sözü, kürsüde verelim. Tutumum lehinde...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır efendim,
sataşmadan dolayı...
BAŞKAN Sataşmadan dolayı.
Dilerseniz ben bu usul tartışmasını bitireyim. Size söz
vereceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim,
sıcağı sıcağına her şey, lütfen.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Halaçoğlunu
zaten dinleyeceğiz. Usul tartışmasını
bitireceğim, ben size söz vereceğim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi,
değerlendirme...
BAŞKAN Peki, hakkınız vardır.
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne dedim de
sataştım, anlamadım?
BAŞKAN Sataşmadan söz talep etti.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, aslında,
sözleriniz yarım kaldı Sayın Altay da, ben sizin ne demek
istediğinizi anladığım için
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mesele yok.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet.
Şimdi, ben sadece şunu salık
veriyorum: Sayın Kılıçdaroğlunun Hakkâride özerklik
vaadinde bulunduğunu, seçim beyannamelerinizi ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak burada verdiğiniz kanun teklifleri ile Meclis araştırması
önergelerini tekrar bir gözden geçirirseniz MHPyi suçlarken kendi kendinizle
tenakuza düşersiniz aynen Sayın Deniz Baykalın söylediği
gibi. Ne demiş? 15 Şubat 2016, yer CNN Türk televizyonu. Cumhuriyet
Halk Partisinin Adalet ve Kalkınma Partisi ile HDP arasında sarkaç
görevi gördüğü bugünlerde terörle mücadele konusunda Genel
Başkanınızdan ve milletvekillerinizden farklı ve zıt
sesler çıkan parti olarak nitelediğini hatırlatmakla
şimdilik yetiniyorum ve böyle bir polemiğe devam etmek niyetinde
olmadığımızı tekrar ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Cevap
verdiğine değmez ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizi çok
açıkça Sayın
BAŞKAN Buyurun, buyurun, size de söz
veriyorum sataşmadan iki dakika.
7.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkiye
Cumhuriyeti devletinin üniter yapısının muhafaza edilmesinden
yana olduğumuzu her vesile söyleyen bir partiyiz.
Sayın Akçay, Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı ile özerklik vaadi ayrı şeylerdir; siz bunu
bilirsiniz. Ama, bu kadar işi bu noktaya getirerek
Yani nereye mesaj
verdiğinizi anlamadım, bu millet her şeyi görüyor, biliyor.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Anlamazsın
zaten, anlamazsın!
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani, bak, siz bize
kızıyorsunuz AKPyle birlikte çalışıyoruz ama bu CHP
de hırlı değil. diyerek hangi tabana ne mesaj verdiğinizi
biliyorum da
O Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Türkiyenin
altına zaten imza koyduğu -hafızam beni yanıltıyorsa-
13 maddesinde çekincemiz olan bir meselesidir.
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) 10, 10
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Genel
Başkan da bu 13 maddeyle ilgili çekincelerin
değerlendirilebileceğini söylemiştir. Nitekim, bu konuda biz
kusurluysak burası da seçimde aynı şeyi vadetti. (CHP
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
Ve yanlış yapmadı, doğru yaptı onu da söyleyeyim. Yerel
Yönetim Özerklik Şartında çekince konulan maddeleri 3 defa okudum ki
bir yeri atladım mı diye. Yani, bir şeyi ben mi
kaçırıyorum diye 3 defa okudum. Sizin de vadetmeniz doğru, bizim
de kaldırılmasını uygun göreceğimizi
değerlendirmemiz doğru. Buradan muradınız ne, ben onu
bilmiyorum?
Biz bu ülkede barış istiyoruz, Kürtüyle,
Türküyle, Gürcüsüyle, Arapıyla, Boşnakıyla, Çerkeziyle.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz barış istiyoruz.
Biz bu sistemin Türkiyeyi ayrıştıracağını
düşünüyoruz; bunu düşünmemize sebep olan altyapı var.
Sayın Erdoğanın geriye dönük bu
sorunla ilgili açıklamalarına baktığımızda
Türkiyede Osmanlıdaki eyalet sistemi olabilir, böyle bir sistem
kurulabilir. diyen bir insanı başkan yapacak sizsiniz, ben
değilim. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ondan sonra buraya çıkıp çıkıp da Türk
milliyetçiliği diye kimseye ahkâm kesmeyin, kimseye ahkâm kesmeyin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Önce buna karar
verecek
MEHMET MUŞ (İstanbul) Milletten
çekinmeyin Sayın Altay, milletten çekinmeyin.
AHMET AKIN (Balıkesir) Abdullah Öcalan da
Başkanlık diyordu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun ama bu
işi bitirelim inşallah.
Sayın Bostancı siz biraz daha bekleyeceksiniz
gibi görünüyor.
Lütfen, Sayın Akçay, bu sataşmayı
bitirelim burada.
Buyurun.
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, siyasi partilerin
resmî dokümanları, programları ve seçim beyannameleridir;
liderlerinin, sözcülerinin ifadeleridir; milletvekillerinin verdikleri kanun
teklifleridir.
Şimdi, hepsi kalabalık, iki dakika değil
iki saat yetmez Sayın Başkan.
AHMET AKIN (Balıkesir) İmralı
notlarını da okuyun siz, orada yazıyor ne istediği Abdullah
Öcalanın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bakın, bir
arkadaşınız ikide bir eline bir kitap alıyor
Bir de bu
kitabı okuyun. Pek göstermek istemiyorum ama Öcalanın kimlere selam
verdiğini de buradan okursunuz, tamam mı arkadaşlar? Öyle bize
kitap filan da göstermeyin! Burada ciddi şeyler var yani. (CHP
sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Ama çok zor
bulunuyor, nereden buluyorsunuz Sayın Akçay?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Vallahi, biz bulamıyorduk.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yani biraz
sıkıntıya girersiniz. Ben şimdilik tansiyonu
artırmamak için
Evet, kimlerle selam teatisinde bulundu lideriniz; onu
ifade edersiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
Yalnız şu vardır; tamam mı?
Abdullah Öcalanın
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bebek katili,
Öcalanın
Cani Öcalan
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
hakikatleri
araştırma komisyonu kurulması önerisi CHPnin önergesi hâline
dönüşmüştür. Daha evvelki akil adamlar heyeti de yine Cumhuriyet Halk
Partisinde ortak akıl heyeti olarak dönüşmüştür. (CHP
sıralarından gürültüler) Dolayısıyla biraz evvel
Barış olsun. filan diyorsunuz, öncelikle terörün önlenmesi gerekiyor,
terörün önlenmesine yönelik projeleri hayata geçirmek lazım yoksa
bazı araştırma önergelerine bakıyoruz, âdeta teröre mazeret
arayan, terörün sebeplerinin araştırılması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Cizre raporu
Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Yani âdeta terör örgütünün
yaptığı terör saldırılarına mazeret aramaya
varacak birtakım öneriler, önergeler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Eski Genel
Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanına yönelik olarak
Sayın Engin Altay 90lı yıllarda devlet de terör yaptı.
dediği şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Açık bir
sataşma
BAŞKAN Sayın Bostancı, dilerseniz
bu usul tartışmasını bir neticelendirelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben de bir söz
alayım Sayın Başkan izin verirseniz, sonra usul
tartışmasını neticelendirelim.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya meydan
vermeyecekseniz buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Meydan
vermeyeceğim.
BAŞKAN Buyurun lütfen.
İki dakikada bitirelim.
9.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
eski Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; eski Genel
Başkanımızın 90lı yıllara ilişkin
eleştirisi devlete değil, devletin içindeki kimi çevrelere
yöneliktir; bir kere, bunu doğru yerine koyalım.
İkincisi: Bakın, Milliyetçi Hareket
Partisi ile AK PARTİ tek bir parti hâline gelmiyor;
sınırları, mahiyeti belli bir Anayasa değişikliği
için beraber davranıyorlar. MHP bizi eleştirmeye devam edecek. Bizler
ayrı partileriz.
MURAT EMİR (Ankara) Şimdilik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizim de
MHPye yönelik eleştirilerimiz olacak ama bir uzlaşma
sağlamışız, bir Anayasa değişikliğini
gerçekleştiriyoruz. Bu ayıp bir şey değil. AK PARTİ
ile başka partilerin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben ayıp
demedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakın,
ayıp dediğiniz anlamında demiyorum. AK PARTİyle
başka partilerin veya partilerin birbirleriyle ilişki kurmaları
çok olağandır. Bunlar özdeşleştikleri anlamına gelmez.
Daha 7 Haziran sonrası CHPyle beraber kaç gün süren koalisyon görüşmeleri
yaptık. Eğer siz Geçmişte şunu da demiştiniz,
bakın bunlarla yola çıkıyorsunuz. diyorsanız bugün MHPye
bizimle niye koalisyon görüştünüz? Bunu sormazlar mı? Niye koalisyon
görüştük? Özdeşleşecek miydik? Tek parti mı olacaktık?
Hayır. CHP CHP olacaktı, AK PARTİ AK PARTİ, beraber
mümkünse bir koalisyonu gerçekleştirecektik. Öte yandan Sayın Engin
Altay, Tayyip Beyi Başkan yapacaksınız. diyorsunuz MHP
başkan yapacak. Affedersiniz, 2019da kimin cumhurbaşkanı
seçileceği belli mi Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şu anda
veriyorsunuz o yetkileri zaten, 2019da olmayacak zaten.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kim seçecek?
Siz oy kullanmayacak mısınız? Sadece MHPliler mi oy kullanacak?
Halk seçecek, halk. Halkın kimi seçeceğini bilmiyoruz. Kimsenin
cebinde oy yok. Halk kendi özgür iradesiyle bir karar verecek. Öte yandan AK
PARTİ üniter yapıdan yanadır, Türkiyenin birliğini ve
dirliğini burada görür, bölücülük tehlikesine karşı da mücadele
eder. Bunu yaparken bütün vatandaşlarını kucaklamasını
da bilir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.025
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR
(Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerle
ilgili görüş bildirmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN - Usul hakkındaki görüşmelere
devam ediyoruz.
Tutumum lehinde ikinci söz Sayın
Halaçoğluna aittir.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında, bu
konuyu salim kafayla düşündüğümüzde, gerek ilmî gerek coğrafi
olarak konuya baktığımızda, sadece Türkiye'de 1847
yılında Tanzimatın ilanından sonra bir kürdistan eyaleti
kurulmuştur. O tarihe kadar hiçbir zaman kürdistan eyaleti
olmamıştır. 1864 Vilayet Nizamnamesiyle de
kaldırılmıştır. Dolayısıyla, on yedi senelik
bir durum söz konusudur. Onun dışında, Anadolu coğrafyasında,
Türkiye coğrafyasında hiçbir zaman kürdistan diye bir coğrafya
yoktur. Kürdistan, bugünkü Süleymaniye, Erbil, Hemadan bölgesindeki arazidir.
Bunu daha çok Şemseddin Samînin Kâmusül-alâmına
dayandırarak söylerler ama Kâmusül-alâmda Şemseddin Samî, El
Cezirenin altında kalan bölge. der. Dolayısıyla, El Cezire
zaten Hakkârinin alt bölümüdür. Dolayısıyla, bütün yabancı
haritalarda, her yerde Diyarbakır bölgesi -Hakkâriye kadar olan bölge-
Türkomanya olarak geçer, yabancı haritalarda bile Türkomanya diye
geçer. Dolasıyla orada bir kürdistan söz konusu değildir.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Tarih bu kadar
çarpıtılamaz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Diğer taraftan
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Şimdi, durup dururken olmayan
bir coğrafi terim ortaya çıkarmak herhâlde iyi niyetli olmasa gerek.
Zira, eğer, siz, samimiyseniz, ülkede birlikte yaşamak
istiyorsanız, vatandaş olarak kendinizi ortaya koymak
istiyorsanız, birtakım aksaklıkların ortadan
kalkmasını istiyorsanız, aslında, bu tür bölücü birtakım
terimleri söz konusu etmemeniz gerekir. Eğer Batının Orta
Doğudaki emellerini göz önüne alacak olursanız, Türkiye üzerindeki
emellerini göz önüne alacak olursanız, bunu yıllardır
yapıyorlar çünkü, Türkiyede etnisiteleri ortaya çıkaran
araştırma yapıyorlar. Mesela, 1989 yılında
Wiesbadende Alford tarafından çıkarılan Türkiye Cumhuriyetinde
Etnik Gruplar adı altındaki kitapta Türkiye 47 etnik gruba
bölünmüştür; ama nasıl? Türkmenler; Alevi Türkmenler, Şii
Türkmenler, Sünni şeklinde. Yörükler; Sünni Yörükler, Alevi Yörükler,
Alevi şeklinde.
Dolayısıyla, aslında mezhepsel inanç
tarzlarını bile birer etnisite tarzında ortaya koyan
Batılılara karşı Türkiyede işte, kimisi
çıkıyor 36 etnik grup vardır. diyor. Kendilerine sorayım,
kim bunu söylüyorsa 36 etnik grubu bana saysınlar; bulamazlar.
Polonezköyü bile saysanız, 500 kişilik Polonezköyü bile
saysanız Türkiyede etnisite olarak nitelendireceğiniz insan
sayısı, grup sayısı 15tir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama bunun
içerisinde her şey vardır; Kürtler de vardır, Çerkezler de
vardır, hepsi vardır. Dolayısıyla, olmayan bir
coğrafyayı ortaya koymaya çalışmak bölücülükten başka
bir şey değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Halaçoğlu.
Tutumum aleyhinde ikinci ve son söz Muş
Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle söyleyelim ki niyetimiz, burada gereksiz
polemikler üzerinden şu Meclisin zamanını çalmak vesaire gibi
bir muradımız yok bizim ama şunu da ifade edelim ki mesela
benden önceki hatip çıktı konuştu, konuştuklarının
ve anlattığı bilgilerin hiçbirine katılmamakla birlikte
sadece onun düşüncesi olduğu için saygı duyarım ben.
Aynı saygıyı biz kendi gerçekliklerimiz üzerinden
oluşturduğumuz düşüncelerimize de bekliyoruz. Bizim de tarih
bilgilerimiz var. Kaşgarlı Mahmutun 1074 yılında ilk
çizdiği haritada Erdul Ekrad Kürtlerin toprağı, 12nci
yüzyılda Selçuklu Sultanı Sencer Sultan Kürdistan
kavramını ilk kullanandır.
Yine, 1512 ile 1520 arasında Osmanlıya
padişahlık yapmış olan Yavuz Sultan Selim İdrisi
Bitlisiye yazdığı mektupta kürdistan kavramlarını
sıklıkla kullanıyor. Bu, ilk kez 19uncu yüzyılda falan
kullanılmış değildir. Bunu Osmanlı arşivlerinden,
salnamelerden pekâlâ arayıp bulabiliriz ama şunu söyleyelim;
bakın, şu çok önemli bir ayırt edici çizgidir: Biz demokratik
siyaseti sözle yaparız, demokratik siyaset sözle olur ve farklı
örgütlenmiş yapıların sözleri, siyasi söylemleri farklı
olur. Eğer biz söz, ifade, düşünce özgürlüğünü
kısıtladığımız anda dünyanın neresinde olursanız
olun şiddet zeminini güçlendirmiş ve onun potansiyelini
açığa çıkarmış olursunuz. Biz HDP olarak elimizden
geldiğince bu ülkede şiddetin, silahın hak arama yöntemi
olmaktan çıkarılması için bütün enerjimizi harcıyoruz. Ama
kalkıp partilerin birbirlerini, geçmiş dönemde hangi partinin kiminle
görüştüğü ve ilişki kurduğu üzerinden
suçlanmasını anlamsız buluyoruz. Bu ülkeye kalıcı,
onurlu bir barış gelmesi, bu ülkedeki her insanın mutlu
olması için herkesle görüşmeye hazır olduğumuzu, bu ülkeyi
mutlu etmek, bu toplumu mutlu etmenin de buradaki her siyasetçinin temel görevi
olduğunu düşünüyoruz biz. Kimseyle görüştüğümüz için
pişman değiliz çünkü biz halisane duygularla görüşüyoruz. Bizim
görüştüğümüz hiçbir süreçte kan akmamıştır. Bizim
görüşme konularımızın hiçbirisi şiddet üzerine
temellenmemiştir. Bizim için esas olan budur ya değilse herkes
herkesle görüşebilir. Bunun ötesinde çok farklı yerlere
götürebiliriz.
Kürdistan kavramının
kullanılmasını da demokratik siyasetin söz kullanma
özgürlüğü temelinde ele alınmasını, bunun bu ülkeyi bölme
amacıyla kullanıldığı kaygılarını da,
söylemlerini de, eleştirilerini de reddediyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, şimdi benim söylediklerim tamamen farklı şeyler ama
çarpıtıldığı için söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, hayır.
Katılmıyorum ama saygı duyuyorum. O sizin düşünceniz.
dedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, o öyle
değil.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama, onun
dışında, verdiğim bilgilerin yanlış olduğunu
ifade etti.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, şimdi,
böyle bir usul yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Lütfen
Hayır,
hayır.
BAŞKAN Lütfen, istirham ediyorum, hayır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Burada farklı
bir şey var. Benim ifade ettiğim şeyi, burada ifade ettiğim
şeyi sanki bilimsel değil havada kalan bir şeymiş gibi
ifade etti.
BAŞKAN Hayır, Sayın Halaçoğlu,
şimdi, siz kendi düşüncenizi ifade ettiniz, Sayın
Yıldırım kendi düşüncesini ifade etti ve şunu söyledi:
Sizin düşüncenize katılmıyorum ama saygı duyuyorum. O
sizin düşünceniz. Dolayısıyla
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kendisinin
katılıp katılmaması değil ama. Burada biz Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşme yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunlar zabıtlara geçiyor.
BAŞKAN Sizinkiler de geçti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Olmayan bir
coğrafyayı iyi niyetle nitelendirmemiz mümkün değil.
BAŞKAN Tamam, tutanaklara geçti zaten
ifadeleriniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Diğer
taraftan, kürdistan ifadelerinin Yavuz Sultan Selim döneminde
kullanılması, Sencer zamanında kullanılması hiçbir
şey ifade etmez. Ama burada önemli olan Anadoluda böyle bir coğrafya
yoktur. Sencerde de Melikşahta da Yavuz Sultan Selimde de kürdistan
olarak belirtilen bölgeyi burada ifade ettim, dolayısıyla böyle bir
durum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. İfade
ettiniz bunları.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Cumhurbaşkanının Başbakan iken söylediklerinde de İlk
Meclis. diyor yani Meclis-i Mebusandan bahsediyor. Meclis-i Mebusanda
kürdistan vekillerinin olması normaldir çünkü Musul, Kerkük bölgesi zaten
o tarihte imparatorluğun topraklarıdır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Halaçoğlu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben kürsüye çıktığımda da söyledim; muradım
polemiği uzatmak değil, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Meclis-i Mebusanda
değil, 23 Nisan 1920de birkaç kilometre ötedeki Ulusta açılan
Meclise bölgeden gelen Kürt vekilleri kürdistan mebusu olarak gelmiştir.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) O tarihte 1923te
Musul, Kerkük hâlâ Osmanlı Devletinin, Türkiyenin
toprağıdır, 1926da çıkmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
Anayasanın 104üncü maddesine göre Cumhurbaşkanı Devletin
başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin
birliğini temsil eder. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil
eder. Aynı şekilde Anayasamızın 126 ve 127nci maddeleri
merkezî ve mahalli idare yapılanmasını çok net bir şekilde
ortaya koyuyor. Anayasanın 3üncü maddesi ortada, 14üncü maddesi ortada.
Dolayısıyla birtakım terimlerin, ibarelerin tarihî ve
coğrafi bağlamından koparılarak
konuşulmasının doğru olmadığını ifade
ettik. Evveliyatı var tabii ki, yok demiyoruz, böyle bir inkâr da yok ama
bunun ayrı bir siyasi, bağımsız, hukuki bir bölümmüş
gibi, alanmış gibi zikredilmesinin doğru
olmadığını ve ben burada devletin
varlığını, birliğini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımıza
yönelik bir ifadenin düzeltilmesi noktasında, beyanın düzeltilmesi
noktasında meramımı ifade ettim. Yoksa tartışmaya
katılmak gibi bir düşüncem yoktu. Dolayısıyla, tutumumda
bir değişiklik yoktur.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 2/3/2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü ihlal
eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile
tahkim edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15
Ocak 2017 Pazar günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, grup önerisinin aleyhinde
ikinci söz Sayın Halil Eldemire aittir.
Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun basın
özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ihlali iddiasıyla İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verdiği grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve sizlerin nezdinde de aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle aynı çatı altında beraber
mesai yaptığımız Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Saffet
Sancaklı Beyin eşine Cenab-ı Allahtan acil şifalar
diliyorum.
Şimdi, grup önerisi hakkında iki cümle
söyleyeceğim: Bunlardan birincisi, terör örgütleri Türkiye'nin dört bir
tarafında cirit atarken, devletimiz dört bir yandan bunlarla mücadele
ederken, güvenlik güçlerimiz sonuna kadar bunların kökünü kazıncaya
kadar mücadele ederken Türkiye'de basın özgürlüğünün
olmadığını, ifade özgürlüğünün
olmadığını iddia etmek. Türkiye düşmanlarını
sevindirir, bu birincisi.
İkincisi, Türkiye'de herhangi bir gazetecinin
Anayasamızda ve kanunlarda tanımlanan basın özgürlüğü
kapsamında mı hareket ettiğine yoksa suç mu işlediğine
ya da terör örgütlerine destek mi verdiğine Türkiye Cumhuriyetinin
bağımsız mahkemeleri karar verir. Hiç kimsenin suç işleme
özgürlüğü yoktur. Diğer bir ifadeyle, Türkiyede suç
işleyenlerin cezasız kalma hürriyeti yoktur.
Değerli arkadaşlar, çok önemli
görüşmeler yapıyoruz. Anayasa değişikliği üzerinde
hazırlanan kanun teklifinin birinci turunun son iki maddesine geldik.
Zamanı daha verimli kullanma adına, bu maddelerin de görüşülüp
ikinci tura geçilmesini ve teklifimizin bir an önce milletimizin önüne
götürülmesini ve milletimizin takdirine sunulmasını istiyoruz. Bu
vesileyle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde ikinci söz İzmir Milletvekili
Ahmet Tuncay Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bu medya dediğiniz, körlerin
fili tarifi gibi bir şey. Kimisi hortumdan, kimisi kırbaçtan, kimisi
bacaktan, kıldan, gövdeden bahsediyor ama medya dediğiniz şeyi
asla net bir şekilde burada anlatan kimseye rast gelmedim. Herkesin
medyayla ilgili bir derdi var. Ben otuz beş yıl
çalıştım, emekli oldum cezaevindeyken. Cezaevinde Ben
gazeteciyim. diye bağırıyordum. Hayır, sen teröristsin,
öylesin. diye yanıt geliyordu. Şimdi, bu işe bir aydınlık
getirelim, bir açıklık getirelim; Türkiyenin biraz
aydınlığa, açıklığa, özgürlüğe, adalete,
barışa ihtiyacı var.
Gazeteci sizin keyfinize göre yayın yapan
kişi değildir, o kadar, bir net budur; bu, ister iktidar olsun ister
muhalefet olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Gazeteci
hakikatin peşinde koşan kişidir ve gazetecinin
yaptığı şey onun özgürlük sınırlarını
belirlemez, gazetecinin yaptığı şey günceldir, haber verir
size, size bilgi verir. Güneydoğuda, Surda ne olup ne bittiğini
polisin, İçişleri Bakanlığının bülteninden de
takip edebilirsiniz, Hürriyet gazetesini veya işte başka gazeteleri
de okuyabilirsiniz. Hangisini tercih ettiğiniz sizin tutumunuzu ortaya
koyar.
Bu ülkenin biraz daha çok medya özgürlüğüne
ihtiyacı var demek, medya çalışanının örgütlenme
hakkına saygı duyuyorum demektir. Avrupa normlarını getirip
ona vermek demektir. Medya patronlarını sınırlamak,
onların sadece bu işle iştigal etmelerini sağlamak ve
Türkiyenin özgür haberle, özgürlükle, adaletle, barışla
kucaklaşmasını sağlamak demektir.
Bakın, içimizde sadece dergi çıkartarak,
sizin aranızda, sadece dergi çıkartarak, oralardaki fikri
mücadelesiyle bugünlere gelen insanlar var. Siz şimdi o dergileri yok
etmeye çalışıyorsunuz. Neden? Gazeteciyim. diyen herkese
gazeteci denmez. Bu ülkede veya dünyada evrensel kurallar vardır. Ama siz,
Gazeteci değilsin. dediğiniz için, otuz beş yıllık
gazeteci de gazeteci olmaz yani, Sen gazeteci değilsin. diyemezsiniz.
Sizin verdiğiniz basın kartı sizinle onun ilişkisini
belirler, evrensel ilişkiyi belirlemez. Benim gazeteci olduğumu bana
bildiren şey, benim bağlı bulunduğum evrensel gazetecilik
kuruluşlarıdır. Ve bu ilkeleri kendinize göre
yontamazsınız. Özgürlük dediğiniz şey sadece sizin kendi
hissettiğiniz alan değildir, başkalarının da
özgürlüğü hissettiği alandır.
Bakın, ben 1982 yılından beri bu
ülkede bütün liderlerle ve diğer devlet yönetimleriyle gazeteci olarak
haşır neşir oldum. Turgut Beyle birlikte uzun yıllar,
Kenan Evrenle birlikte
Kenan Evrenin canı sıkıldı
mı, eleştirdi mi aldırırdı, içeriye gönderirdi
gazetecileri. Turgut Beyle birlikte
Turgut Beyle Başbakanlık
binasından içeriye girdiğinizde, Turgut Beyi hicveden
karikatürlerden oluşan bir koridordan ilerlerdiniz ve bunu
yabancılara göstermekten mutluluk duyardı. Süleyman Bey kendisini
hicveden karikatürleri, yazıları kitaplar hâlinde derler, toplar,
yayınlardı. Bu, bütün dünyaya Bu ülkede özgürlük var. demenin bir
yoluydu. Siz bugün, sizi kim eleştirirse, iktidar diyeyim, siz demeyeyim,
iktidarı bugün kim eleştirirse ona bir soru işareti koyarak
bakarsanız, bu bir yanlışlıktır; bu yanlıştan
dönün. Neden döneceksiniz? Sizler için söylemiyorum, çocuklarınız
için söylüyorum, çocuklarımız için söylüyorum. Kendi çocuğum
için ne istiyorsam sizin çocuğunuz için de Allah daha fazlasını
ona versin. Benim dileğim şudur: Bakın, eğer böyle
davranırsanız, bu özgürlük alanlarını
daraltırsanız yarın bu ülkeye kimse kredi vermez, kimse bu
ülkenin entelektüellerini ciddiye almaz, içinizde entelektüel kalmaz,
fakirleşirsiniz; Türkiye çöl olduğunda sizi yutar. Onun için, gelin,
özgürlük alanını genişletin.
Size bir örnek vereceğim rahmetli ustam Cüneyt
Arcayürekten, burada çokça tarih anlatılıyor da tarihe dair bir
şey olsun, bir anı olsun. İsmet Paşanın sünnet
töreni
Farzımuhal diyorum, bir gün sabah gazeteyi açsanız ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın sünnet töreni diye
bir başlık görseniz ve onun altında şöyle bir şey
duysanız tepkiniz ne olurdu? Gazeteciler Başbakanlık
binasında toplanırlar, basın toplantısı işi uzar,
uzayınca gazeteciler kendi aralarında şakalaşmaya
başlarlar. Rahmetli ustam Cüneyt Arcayürek İsmet Paşanın
taklidini çok güzel yapardı, hemen hemen aynı ses tonuyla ve oradaki
makaralı teypler çalışır, oradaki bir butona basarlar ve
bunu kayıt altına alır oradaki görevliler. İsmet
Paşanın sünnet törenini canlandırırlar kafalarında ve
orada insanlar taklit ederek eğlenirler. Bir hafta sonra İsmet
Paşa Cüneyt Arcayüreki makamına çağırır, Gel
bakalım arkadaş, şu sünnet olayı ne, bana bir anlat
bakalım. der. İsmet Paşa böyle söyleyince Cüneyt Arcayürek
kıpkırmızı, başına önüne eğer. Yok, yok,
dinledim, çok beğendim, şu benim taklidimi bir daha yapar
mısın. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle bir
devlet anlayışından geldiğimiz yer burası. Bakın,
eğer sistemi bu kadar sıkarsanız, bu kadar boğarsanız,
yaşamasına izin vermezseniz boğulursunuz.
Daralttığınız şey kendi özgürlük
alanınızdır, yok ettiğiniz şey kendi
varlığınız ve geleceğinizdir.
Sizi şuradan bir konuda emin olmanız için
uyarmak isterim: Gazetecilik, satın alacağınız, hani o
tekli sloganlar var ya 1940lardan bugüne taşıdığınız,
dünyanın çok karanlık zamanlarından getirip bir
yanınıza koyduğunuz -niye koyduğunuzu da bilmiyorum o
sloganları- o tekli sloganların yanına tek sesli bir
medyayı koyamazsınız, bugün dünya böyle bir yerde değil.
Bakın, dün, aranızda bu hareketin kurucuları var, onlar medyada
yer bulabilmek için hepimizle konuşuyorlardı. Burada herkes var. Siz
bir anda gökten ışınlanarak buraya gönderilmediniz, bir
mücadelenin sonucusunuz. O mücadelede eğer özgür medyanın olanaklarından
yararlanmasaydınız yoktunuz. Onun için, bugün muhalefet edenlerin
yarın iktidar olmasının önünü kesmenin yolu, medyayı
sınırlamak değildir. Gelin, bu özgürlük alanını daha
da genişletin; gelin, insanların adalet isteklerine, özgürlük
isteklerine, barış isteklerine karşılık olacak
şeyler yapın.
Sayın bakanlara söylüyorum: Avrupa Birliği
normlarını getirin, Türkiye'nin medyasına uygulayın. Daha
da özgürleştirin, tartışılsın,
tartışıldıkça büyür, gelişir ve bütün ülkeyi
kucaklayacak, dünyaya da çağdaş, demokrat bir mesaj verecek noktaya
gelirsiniz.
Bakın, bugün dergi çıkartanlar, bugün
mizah işi yapanlar korkudan yapamıyorlar. Artık, bizim devlet
yönetimimizde Hadi şu espriyi bir daha tekrarla. diyen devlet adamı
yok ya da onlardan yararlanarak bir katalog hazırlayıp dünyaya
dağıtan devlet adamı da yok. Bu bir eksikliktir. Bu
eksikliği giderin.
Burada aranızda Gramsciden çok
alıntı yapan, hegemonyayı çok anlatan ve hegemonyayla ilgili
görüşlerini dile getiren arkadaşlar var. Gramscinin hegemonya
anlayışı, önce iletişim kaynaklarının ele geçirilmesiyle
başlar. Bütün iletişim kaynaklarını ele geçirirsiniz,
hepsini tek sesli hâle getirirsiniz, bir gün bir düğmeye
basarsınız, gazetelerin 15 tanesinde aynı manşet
çıkar. Bu, hegemonyanın kötüye kullanımıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Ondan sonra iş adamı
gelir, iş adamını alırsınız, paramiliter gücünüz
hâline getirirsiniz. Şu kadar adamı şu kadar parayla
şuraya göndereceksin, getireceksin. demeye başlarsınız.
Sonunda, aydınları, entelektüelleri toplar, içeri
atarsınız.
Benim yargılanmamdan bir örnek verip
bitireceğim. Beş günlük sorgulamam sonunda Suçum ne? diyerek
aşağı indirildim. Ömer Diken adlı bir yargıç,
şimdi Fetullah Gülenin Yargıtay sorumlularından biri olarak
içeride bulunuyor
Tutuklanmak üzere suçüstü mahkemesine çıktık,
dedim ki Sayın Yargıç, benim gözaltına alınma gerekçem
yok. Gözaltına alınma gerekçem yoksa bu tutukluluk da
Nedir sizin
gözaltına alınma gerekçeniz? Şu tarihteki görüşmeyi
söylüyorsunuz. Böyle bir görüşme yok, kaset istedim getiremiyorlar.
dedim. Öyle bir şey yok. dedi. Ne var? dedim. Dedi ki: Siz bir
şemada varsınız Tuncay Bey. Ne şeması? dedim. Bu
Ergenekon şeması. dedi. Kim çizmiş? dedim. Ergenekoncular
çizmiş. dedi. Görebilir miyim? dedim. Hayır, göremezsiniz. dedi.
Avukatım görebilir mi? dedim. Hayır, göremez. dedi. Kim görecek
Beyefendi. dedim. Ben gördüm ya ben yargıcım Tuncay Bey, yeter.
dedi. Peki, ben şemada nasıl yer alıyorum? dedim.
Medyasında yer alıyorsun. dedi. Dedim ki Efendim ben bu
şemayı mutlaka görmeliyim. Hayır, göremezsin. Tutuklandın
şemada adın olduğu için. dedi. Ve ben tutuklandım. Dedim
ki Son söz, kayıtlara geçmesini istiyorum: Siz beni böyle
tutuklarsanız Türkiye'de muhalefet etmek arzusunda olanların, genç
çocukların isteklerini kırmış olursunuz, tek sesli bir
Türkiye olur, o Türkiye çöl olur, o çöl sizi yutar. Ben cezaevindeyken Ömer
Diken tutuklandı, Ömer Dikene mektup yazdım: Bak o
çölleştirdiğin Türkiye seni yuttu. diye. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiye'yi çölleştirmekten ve o çölün mağduru
olmaktan kurtulmanızı niyaz ederim. Dilerim ki daha çok özgürlük
dileyin, daha çok adalet isteyin ve daha çok barış için çaba
gösterin. Medya bunun da anahtarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlarım efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Yoğun bir Anayasa görüşmelerini tamamlamak
üzereyiz, birinci turunu. İnşallah -bugün 2 madde kaldı- bugün
itibarıyla bitirmeyi planlıyoruz. İki tam gün sonra da
inşallah ikinci görüşmelerini tamamlayacağız. Milletimiz
yakinen takip ediyor. İnşallah -zaman itibarıyla da yoğun
bir çalışma dönemi geçirdi Meclis- bu manada da bir rahatlama
dönemine girecektir diye düşünüyorum ve grup önerisini Genel Kurulun
takdirine bırakıyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 446)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 447 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin görüşmeleri
tamamlanmıştı.
17nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
17- 2709 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 21- A) Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Yasama Dönemi milletvekili
genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 3/11/2019 tarihinde
birlikte yapılır. Seçimin yapılacağı tarihe kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Cumhurbaşkanının görevi
devam eder. Meclisin seçim kararı alması halinde, 27nci Yasama
Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi
birlikte yapılır.
B) Bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin
gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile
diğer kanuni düzenlemeleri yapar. Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle düzenleneceği belirtilen değişiklikler ise
Cumhurbaşkanının göreve başlama tarihinden itibaren en geç
altı ay içinde Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir.
C) Anayasanın
159 uncu maddesinde yapılan düzenlemeye göre Hâkimler ve Savcılar
Kurulu üyeleri en geç otuz gün içinde seçilirler ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonraki kırkıncı günü takip eden iş
günü görevlerine başlarlar. Başvurular, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yapılır. Başkanlık,
başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona gönderir. Komisyon on gün içinde her bir üyelik için üç
adayı üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla
belirler. Birinci oylamada üçte iki çoğunlukla seçimin
sonuçlandırılamaması halinde, ikinci ve üçüncü oylamalar
yapılır; bu oylamalarda üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Beşte üç
çoğunluğun sağlanamaması halinde üçüncü oylamada en çok oyu
almış olan, seçilecek üyelerin iki katı aday arasından ad
çekme usulü ile üye belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu aynı usul ve nisapları gözeterek onbeş gün
içinde seçimi tamamlar. Mevcut Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri,
yeni üyelerin göreve başlayacağı tarihe kadar görevlerine devam
eder ve bu süre içinde yürürlükteki Kanun hükümlerine göre
çalışır. Yeni üyeler, ilgili kanunda değişiklik
yapılıncaya kadar mevcut Kanunun Anayasaya aykırı olmayan
hükümleri uyarınca çalışır. Görevi sona eren ve Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna yeniden seçilmeyen üyelerden, talepleri halinde adli
yargı hâkim ve savcıları arasından seçilenler Yargıtay
üyeliğine, idari yargı hâkim ve savcıları arasından
seçilenler Danıştay üyeliğine Hâkimler ve Savcılar
Kurulunca seçilir; öğretim üyeleri ve avukatlar arasından seçilenler
ise Danıştay üyeliğine Cumhurbaşkanınca atanır.
Bu şekilde yapılan seçim ve atamalarda boş kadro olup
olmadığına bakılmaz, seçilen ve atanan üye sayısı
kadar Yargıtay ve Danıştay kadrolarına üye kadrosu ilave
edilir.
D) Askerî
Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinden Anayasa Mahkemesi
üyeliğine seçilmiş bulunan kişilerin herhangi bir sebeple
görevleri sona erene kadar üyelikleri devam eder.
E) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Askerî Yargıtay,
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve askerî mahkemeler
kaldırılmıştır.
Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde; Askerî
Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim
sınıfından Başkan, Başsavcı, İkinci
Başkan ve üyeleri ile diğer askerî hâkimler (yedek subaylar hariç)
tercihleri ve müktesepleri dikkate alınarak;
a)
Hâkimler ve Savcılar Kurulunca adli veya idari yargıda hâkim veya
savcı olarak atanabilirler.
b)
Aylık, ek gösterge, ödenek, yargı ödeneği, ek ödeme, malî,
sosyal hak ve yardımlar ile diğer hakları yönünden emsali adli
veya idari yargıya mensup hâkim ve savcılar, bunların
dışındaki hak ve yükümlülükler yönünden ise bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihteki mevzuat hükümleri uygulanmaya devam edilmek suretiyle
Millî Savunma Bakanlığınca mevcut sınıflarında,
Bakanlık veya Genelkurmay Başkanlığının hukuk
hizmetleri kadrolarına atanırlar. Bunlardan, emeklilik
hakkını elde edenlerden yaş haddinden önce bu görevlerden kendi
istekleriyle ayrılacaklara ödenecek tazminata ilişkin usul ve esaslar
kanunla düzenlenir.
Kaldırılan
askerî yargı mercilerinde görülmekte olan dosyalardan; kanun yolu
incelemesi aşamasında olanlar ilgisine göre Yargıtay veya
Danıştaya, diğer dosyalar ise ilgisine göre görevli ve yetkili
adli veya idari yargı mercilerine dört ay içinde gönderilir.
F) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükmünde
kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu
tarafından çıkarılan yönetmelikler ile diğer düzenleyici
işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini
sürdürür. Yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler hakkında 152 nci
ve 153 üncü maddelerin uygulanmasına devam olunur.
G)
Kanunlar ve diğer mevzuat ile Başbakanlık ve Bakanlar Kuruluna
verilen yetkiler, ilgili mevzuatta değişiklik yapılıncaya
kadar Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır.
H)
Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrası hükmü, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten sonra birlikte yapılacak ilk
milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi
bakımından uygulanmaz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun, açıyorum mikrofonu.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu maddede de 16ncı
maddede olduğu gibi usul tartışmasını ve maddenin
teklif metninden çıkarılmasını gerektiren bir hâl
olduğu iddiasındayız. Ancak, buna rağmen, bir usul
tartışması açmak yerine, bu maddeyle ilgili
anlayışımızı Genel Kurulun ve milletimizin bilgisine
sunmak için söz talep etmekteyiz yerimizden.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Uygun görürseniz Bülent Tezcan konuşacak.
BAŞKAN Tamam.
Buyurun Sayın Tezcan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, 447 sıra
sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 17nci maddesinin
Anayasa yazım tekniğine aykırı olduğuna ve usulüne
uygun düzenlenmesi için Komisyona iade edilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişiklik teklifinin 17nci maddesini görüşüyoruz. Daha önce
16ncı maddede yapılan usul hatası, Anayasa yazım
tekniği, yasa yapım tekliği ve müzakere tekniğine
aykırı bir düzenleme, 17nci maddede de ne yazık ki
bulunmaktadır. Bunu Komisyon aşamasında da ifade ettik, Komisyon
aşamasında düzeltilmesini istedik ancak düzeltilmedi, Genel Kurula bu
şekliyle geldi.
17nci madde, geçici 21inci maddeyi
düzenlemektedir. Geçici 21inci madde, 8 ayrı fıkrayı, 8
ayrı bendi (A), (B), (C), (D) diye (H) bendine kadar ayrı ayrı
hususları tek bir maddenin içerisinde düzenlemektedir. Düzenleme böyle
olunca, doğal olarak 17nci madde adı altında 8 ayrı
düzenleme konusu ele alınmıştır. Oysa yapılması gereken
şey, bu 8 ayrı fıkrada düzenlenen hususun ayrı ayrı
maddeler olarak düzenlenip burada, önce Komisyonda ayrı ayrı
görüşülüp oylanması, sonra da Genel Kurula gelirse Genel Kurulda da
ayrı maddeler olarak görüşülüp ayrı ayrı oylanması
gerekirdi. Bu, yapılmamış ve bir torba kanun usulü, Anayasa
değişikliklerine de getirilmiş olmaktadır. Bir torba
Anayasa değişikliğiyle karşı
karşıyayız. Bu, usule aykırıdır. Bu yöntem
açılırsa iki maddeyle, iki maddelik bir kanunla 177 maddelik
Anayasayı değiştirmek mümkün olabilir. Bu, kabul edilebilir bir
şey değildir. Yani, 1inci maddeye Anayasanın
aşağıdaki maddeleri değişmiştir. dersiniz; 1, 2,
3, 4, 5
177ye kadar sayarsınız, tek bir madde budur. 2nci maddeye
de dersiniz ki: Yürürlük maddesidir. Şu zaman yürürlüğe girecek.
Bu, yasa yapma tekniğine uygun değildir, hele hele anayasa
yapımında, özel müzakere ve oylama usulüne de tabi tutulmuş
anayasa yapımında hiç kabul edilebilir bir şey değildir.
Bu nedenle, 16ncı maddede de ifade
ettiğimiz gerekçelerle, tutumunuzu biliyor olmakla beraber, bir kere daha
bu maddeyi usulüne uygun düzenlenmesi için Komisyona iade etmenizi talep
ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
İstirham ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bu konuyla ilgili ben zaten kanaatimi
bildireceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu konuyla alakalı bizim de kayıtlara geçmesini
istediğimiz bazı şeyler var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Tezcan, Sayın Altay; tabii, benzer tartışmaları dünkü
birleşimde, sizin de ifade ettiğiniz gibi, 16ncı madde
itibarıyla da yapmıştık ve bu konuyla ilgili tutumu ortaya
koymuştuk ve bunu Genel Kurulun onayına da sunmuştuk.
Şimdi, burada, bir çerçeve madde içerisinde
birden fazla hükümde değişiklik yapmanın daha önceki teamüllerde
de olduğu, burada aynı amaçla mevzuattaki bazı hükümlerin
düzenlendiği, bazı hükümlerin bu bağlamda yine aynı amaçla
kaldırıldığı, farklı maddeler arasında terim
birliğini sağladığı vesaire gibi hususları
dikkate aldığımızda, 17nci maddeyle, Anayasa
değişiklik teklifinden kaynaklanan geçiş hükümlerinin
düzenlenmesi aslında amaçlanmaktadır. Komisyon da bu
tartışmayı yapmış, Komisyon da bunu karara
bağlamış ve Komisyonun raporunu şu anda görüşüyoruz.
Dolayısıyla, bizim bu maddeyi tekrar ayırıp Komisyona iade
etmek gibi bir yetkimiz yoktur.
Dolayısıyla, tutumum dünkü gibi, aynı
şekilde devam etmektedir.
Teşekkür ediyorum hassasiyetiniz için.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemire
aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Baydemir, sizin şahıslar
adına da söz talebiniz var. Emsal teşkil etmemek kaydıyla,
diğer grupların muvafakatiyle on beş dakika veriyorum, şahıslar
adınayı da birleştiriyorum.
Buyurun lütfen.
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubum adına sizlere hayırlı akşamlar
diliyorum. Çünkü hayır, üzerinde yaşamış olduğumuz bu
kadim coğrafyada yaşayan bütün insanların, öyle sanıyorum
ki ortak dileği, ortak temennisidir. Gözlerimizi hayırlı bir
güne açmak, kalplerimizi hayırlı bir birlikteliğe açmak ve
akşam yastığa başımızı koyduğumuzda,
gelecek günün ve günlerin bizlere şer değil, şerleri
uzaklaştıran, hayır getirdiği günlerin özlemiyle bugünleri
yaşıyoruz. Doğrusunu ifade etmek gerekirse,
hayırsızlık hepimizden uzak olsun, en büyük temennim budur.
Yaşadığımız her işin sonu hayır olsun.
Bugün üzerinde tartışmalar yürütmüş
olduğumuz bu rejim tartışmasının bizlerden bütün
şerleri defetmesi için hayır diyorum, hayır demeye hepinizi
bir kez daha grubum adına davet ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; öyle bir sosyal zemin içerisinde yaşıyoruz ki ve
öyle bir sosyal zemin, öyle bir realite üzerinden geçiyoruz ki 79 milyon
insanın mukadderatının, kaderinin tayin edildiği bir zemin
içerisinden geçiyoruz. Emin olun bugün Parlamentonun alacağı karar,
en az 1920lerdeki kadar önemli, hayati bir karardır. Bugün -maruz
kalmış olduğumuz risk, toplumun maruz kalmış
olduğu risk- en az 1980 cunta darbesinin yürütmüş olduğu
sistematik saldırıyla eşdeğer bir riskle biz
karşı karşıyayız.
Anayasanın ve anayasaların nasıl bir
metin olması gerektiğine dair çok kıymetli fikirler ifade edildi.
Müsaadeniz olursa ben de bu manada, grubum adına birkaç katkı sunmak
isterim. Her şeyden önce, anayasa dediğimiz olgu, devletin
keyfîliğini, pervasızlığını,
kuralsızlığını, hoyratlığını
sınırlandıran en üst hukuk metnidir. Anayasa ve anayasal
ilkeler, dünyayı Orta Çağ karanlığından
çıkarmıştır, getirdiği ilke ve kurallar sonucu
devletleri bugünkü hâle, çağdaş devletler dediğimiz hâle
getirmiştir.
Anayasa ve anayasal ilkelerin en önemlilerinden bir
tanesi de hiç şüphemiz yoktur ki kuvvetlerin, erklerin haddini ve hukukunu
belirlemesidir yani yasama, yürütme ve yargının
sınırlarını net olarak birbirinden
ayırmasıdır. Erklerin ayrılığının
bizatihi kendisi, anayasanın üzerinde durduğu temel direğin
kendisidir. Erkler ayrılığının
bulunmadığı toplumlarda, kıymetli milletvekilleri, anayasa
yok hükmündedir, yok hükmündedir ve bugün önümüzdeki bu metinde erkler
ayrılığı tamamen hiç edilmekte, Anayasanın kendisi,
bir yok hükmüne dönüştürülmektedir. Hukuk fakültesinden geçenler, anayasa
hukuku dersini alanların hepsi bilirler ki erkler
ayrılığının olmadığı herhangi bir
rejim, asla ve kata demokratik bir rejim olamaz. Bu, şahıstan,
partiden, kişiden, inançtan ayrık müstesna bir realitedir.
Gelin görün ki büyük bir inatla, büyük bir
ısrarla bir yanlış bir başka büyük yanlışla
tekerrür ediliyor bu coğrafyada ama özü itibarıyla başka bir
realite daha var. Bugün Türkiye gibi kadim bir coğrafya; Kürtüyle,
Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arapıyla, Süryanisiyle,
Ermenisiyle, Alevisiyle, Ezidisiyle, mütedeyyiniyle, laikiyle,
inananıyla, inanmayanıyla, çok dilli, çok inançlı bir
coğrafyayı barış içerisinde yaşatmanın yegâne
yollarından bir tanesi, hepsini kapsayan, hepsini içeren bir toplumsal
sözleşme inşa etmekle ancak mümkündür, ancak olanaklı hâle
gelebilir. Ama gelin görün ki biz inkâr, isyan ve ret kısır döngüsünü
seksen doksan yıl boyunca yaşadık ve bugün bu dayatmayla bir kez
daha inkâr, isyan kısır döngüsüne toplum bir bütün olarak çekiliyor.
Bakın, cunta marifetiyle oluşturulan 1982
Anayasasının topluma kaybettirdiklerinin haddi hesabı yoktur.
Bu metin, cunta anayasasını da aşan totaliter bir rejim
inşa ediyor. Bırakın demokrasiyi, totaliter bir rejim inşa
ediyor. Otoriter bir rejimden totaliter bir rejime kayış, bu toplumda
hiç kimseye, ama aynı zamanda bu anayasaya evet diyenlere de emin olun
ki hayır getirmeyecektir. Bu vesileyle, bu metin müsaadenizle- bir
anayasa metni değildir, olsa olsa bir zulüm vesikasıdır ve bu
zulüm vesikasının Kürtün, Alevinin, muhalefetin, demokrasinin âdeta
fermanı niteliğindedir. Bu ferman -çok açık ve net söylüyorum-
demokrasiyi, birlikte yaşamı ortadan kaldırma riskiyle beraber,
ortadan kaldırma tehlikesiyle beraber büyük bir tehlikeye daha işaret
ediyor. Kin ve nefreti teşvik eden bir siyasal akıl ortamı
içerisinde biz bu tartışmayı yürütüyoruz. Bu da işin bir
başka açıdan riskidir, bir başka açıdan tehlikesidir.
Bakın, bundan tam otuz beş yıl önce
bir cunta kliği, bir kuyuya bir taş attı ve otuz beş
yıldır, neredeyse Bülend Ulusu Hükûmetinden bugüne değin bütün
hükûmetler, o delinin, o cunta kliğinin kuyuya altmış
olduğu taşı çıkarmanın gayreti içerisinde oldu şu
veya bu şekilde, en azından söylemi içerisinde oldu. Bugün
karşılaşmış olduğumuz manzara,
karşılaşmış olduğumuz tablo; bir bütün olarak
barış feraseti, demokrasi feraseti, birlikte yaşam feraseti bir
dipsiz kuyuya atılıyor ve emin olun ki, on yıllar boyunca bu
toplum Bu hayırsızlığı, bu şerri kim
kapımızın önüne getirdi? sorgulamasını,
tartışmasını yürütecek. Gelin, henüz yol yakınken bu
şerden uzaklaşalım, uzak duralım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; müsaadeniz olursa bir başka hususa daha dikkatinizi
çekmek istiyorum: Cumhuriyet tarihinin kuruluşundan bugüne değin bu
ülkenin, bu coğrafyanın en büyük sorunlarından bir tanesi, can
alıcı sorunlarından bir tanesi, can yitirdiğimiz
sorunlarından bir tanesi Kürt sorunudur ve Kürt sorunu, özü
itibarıyla bir anayasa sorunudur, bir birlikte yaşam metninin,
konsensüs metninin oluşturulamamış olması sorunudur.
Bugün, bir kez daha Kürtler anayasal düzlemden reddediliyor.
Bütün Orta Doğu coğrafyasına baktığımızda,
sayıları neredeyse 40 milyonu bulan bir halkın ve Türkiye
coğrafyası içerisinde, Kürt coğrafyası içerisinde,
Kürdistan coğrafyası içerisinde sayısı 20 milyonu
aşkın bir halkın dili yok ediliyor, asimile ediliyor. Peki, bu
sorunu aşmak için, bu siyasi sorunu aşmak için ve bu siyasi soruna
bir siyasi çözüm bulmak için yapılması gereken
kapsayıcılık değil de, içermek değil de nedir? Çok
açık ve net söylüyorum: Her lider çıktığında ve her
lider konuştuğunda bu toplumun neredeyse bütün etnik kimlikleri,
inançsal kimlikleri kardeş olarak tanımladığını
ifade ediyor. Peki, bu kardeşliğin bir hukuksal metin içerisinde yeri
olmayacak mı? Varlığını güvence altına alma
isteği, arzusu, neden bölücülük olarak kodlanıyor, neden bölücülük
olarak kodlansın? Çok açık ve net söylüyorum, var olma ve
varlığını sürdürme her bireyin, her canlının, her
topluluğun, her etnik kimliğin, her kültürel kimliğin, her
inançsal kimliğin annesinin ak sütü gibi helaldir; haram olan, zulüm olan,
yapılmaması gereken, ret ve inkâr etmektir. Ret ve inkârın
bizlere nelere mal olduğunu bir kez daha ifade etmeme gerek yok, bugün
dahi yaşıyoruz, yarınımızın bu manada ne
olacağını kestirme şansına hâlen sahip değiliz.
Gelin görün ki şu anda bize dayatılan bir
realite var. Bu, açık bir dille de ifade ediliyor, Biat et, rahat et.
Bu, aynı zamanda, biat et, rahat et fermanıdır,
dayatmasıdır, hiç şüpheniz olmasın. Kürtler, kimlikleri,
dilleri, kültürleri yok edildiği, yok edilmeye devam edildiği, asimile
edilmeye devam edildiği müddetçe biat etmeyeceklerdir ve biat
olmadığı müddetçe de bu ülkenin kendisi rahat etmeyecektir.
Dolayısıyla, gerçek manada bir kucaklaşma için,
barışma için, helalleşme için bu metnin hiçbir maddesi, Kürte
zerreimiskal kadar bir özgürlük hakkı vermemektedir tıpkı
kendisinden önceki bütün anayasalar gibi, 1921 kurucu anayasa hariç.
Gelin, bir kez daha bu yanlıştan vazgeçin.
Hiç şüpheniz olmasın, demokrasi için, özgürlük için, adalet için, bir
arada eşitçe, onurlu bir yaşam için, onurlu bir birliktelik için
ilkeler üzerinden, demokratik değerler üzerinden, insanlığı
bugüne getiren o muazzam miras üzerinden hep birlikte yeni bir
başlangıç yapalım, yeni bir başlangıç ve o yeni
başlangıç oluşunun önünde en büyük engellerden bir tanesi de
bugün, bu Parlamentoya ve bu topluma sunulan bu dayatma metnidir. Ve emin olun,
biz bu filmi daha önce yaşadık, bu film daha önce 1982de
yaşandı ve şu anda bir kez daha bu filmin fragmanları bize
dayatılıyor. Biz bundan dolayı bu filmin, bu fragmanlarına
da hayır diyoruz, reddediyoruz.
Bakınız, 1982 koşullarında
Türkiye toplumu önce tehdit edildi, terörle, anarşiyle, bölünmeyle tehdit
edildi ve önüne bir cunta teklifi götürüldü. O cunta teklifine yüzde 92 evet
denildi. Yüzde 92nin o günkü koşullarda, o cunta teklifine evet demesi
o Anayasayı meşrulaştırdı mı? Hayır. O
Anayasayı bu toplumun ihtiyaçlarının giderilmesinde bir araç
olarak kullanabildik mi? Hayır. İşte, bundan dolayı
aynı retoriği, aynı pratiği, aynı realiteyi, aynı
acıyı bu topluma yaşatacak olan bu belgeye de bir kez daha
hayır diyoruz.
Sayın Başkan, benim sürem bir dakika
beş saniye mi kaldı yoksa beş dakika ekleyecek misiniz?
BAŞKAN Beş dakikayı eklemiştim
başta zaten.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Peki Sayın
Başkan.
Şimdi, müsaadeniz olursa
Öyle bir zemin
içerisinden geçiyoruz ki, öyle bir realite içerisinden geçiyoruz ki bugün
1980in koşullarından farklı bir koşulda değil
Türkiye. Bu toplumun muhalefetinin liderleri şu anda cezaevinde,
gazeteciler cezaevinde. Olağanüstü hâl rejimi altında topluma
nasıl özgür iradesiyle karar verme zemini sunuyoruz diyebilirsiniz? Bu,
kendini her şeyden önce kandırmadır ve emin olun yapılan
yanlış ittifaklar, angajmanlar nasıl ki bir kez daha
tabuları bu ülkede güncelleştiriyorsa bu tekliften bir hayır
çıkmayacaktır.
Bir kez daha, HDP Grubu adına hepinize
çağrımızdır: Eşitlik için, özgürlük için, adalet için,
insan onuru ve haysiyetini korumak için, Allahın hikmetlerinden olan
çoğulculuğu korumak için bu fermana hayır diyoruz. Ferman
padişahınsa, hayır deme hakkı bizlerindir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Baydemir.
Gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Akın Üstündağa
aittir.
Buyurun Sayın Üstündağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önümüze gelen bu Anayasa değişiklik
teklifi, buradan birçok kez ifade edildiği üzere, bütün güçleri tek bir
elde toplayarak bir tek adam rejimini dayatan antidemokratik bir tekliftir.
Değerli milletvekilleri, bu millet,
şimdiye kadar çok acılar yaşadı, yaşamaya devam
ediyor. Yanlış yönetimler, hatalı politikalar her dönemde
olmuştur. Bunun nedeni, demokrasiyi kurallarıyla, kurumlarıyla
tam olarak yerine oturtamamış olmamızdır. Yapılacak
bir büyük hatanın gerekçesi, geçmişteki bir kısım hatalar
olmamalıdır. Bizim amacımız, doğruları bulmak
olmalıdır.
Siz, mevcut sistemin yanlış işleyen
taraflarını ön plana çıkararak, hatta sistemi işleyemez
hâle getirerek bir bahane üretiyorsunuz. Yani, siz nezle oluyor, kolunuzu
kesiyorsunuz; hapşırıyorsunuz, bacağınızı
kesiyorsunuz; tedavi etmek yerine kesip atıyorsunuz. Böyle, kör topal
gidemezsiniz. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bütün bu yetkiler, bir
tek kişinin eline verilemez.
Bu Anayasa değişiklik teklifinin niçin
rejim değişikliği getirdiğini sizlere izah etmeye
çalışacağım; iktidarın, teklifi savunmaya
çalışırken kullandığı argümanları
irdeleyeceğim. Zira, bu teklifi savunurken yaptıkları,
aldatmaca, kandırmaca, yanıltma ve çarpıtma üzerine kurulu. Bu
konudaki çarpıtma ve yanıltmaların üzerinden gideceğim.
Türkiyede terör varken, bu olaylar olurken böylesi
bir gündemle görüşme ve müzakere yapmak doğru değildir.
savına karşı 1921 Anayasası Kurtuluş Savaşı
sırasında yapıldı. Kurtuluş Savaşında dahi
Anayasa yapan bir Meclis var. diyorlar. Değerli arkadaşlarım,
Birinci Büyük Millet Meclisi, asli kurucu bir Meclistir. O sırada ümmetçi
bir toplum ve devlet yapısı mevcuttur. Dağınık
yapısıyla, öyle bir toplumda millî mücadele vermek mümkün
değildir. Kurulan Meclisi hukuki ve meşru bir güç hâline getirmek
gerekiyordu. İstanbul Hükûmeti ve Sarayın emperyalist güçlerle
teslimiyet içerisinde olması ve düşmanlarla iş birliği
yapması neticesinde yeni bir millî anlayışın ortaya
konması gerekiyordu. Millî bir Meclisten sonra Millî Mücadelenin en önemli
ayağı olan millî Anayasa ortaya konmuştur. Burada 1921
yılındaki şartları ve özellikleri bilerek konuşmak
lazım. Burada ise değerli milletvekilleri, asli kurucu bir iktidar
yok, yeniden kurulmakta olan bir devlet yok, işgal altında olan ve
bir an önce yapılanması ve örgütlenmesi gereken acil bir süreç de
yok. Maksimum uzlaşıyla yapılması gereken Anayasa
değişikliği, minimum uzlaşıyla yapılmak
isteniyor, aceleyle getirilmek isteniyor.
Değerli arkadaşlarım, Turgut Özal,
iktidardayken başkanlık sistemi istedi; Demirel,
Cumhurbaşkanıyken istedi; Erbakan da programında bunu istedi.
diyorlar. Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı olan
hemen hemen herkes bu başkanlık sistemini istemiştir, bunu da
kendi partilerindeki iktidarını kaybetmemek üzere istemiştir ama
çok da fazla ısrarcı olmamışlardır. Eğer bu
Anayasa değişikliğini görseydi rahmetli Turgut Özal, kalemini
sallayarak Yapmayın çocuklar, böyle başkanlık olur mu? derdi.
Rahmetli Süleyman Demirel, şapkasını alır, meydanlara
çıkar Rejimi kimseye gaptırmam. Yollar yürümekle aşınmaz
ama bunlar rejimi aşındırıyor, hayır deyin. derdi.
Rahmetli Necmettin Erbakan o sevimli ve güler yüzlü üslubuyla Biz
kadayıfın altını kızartmaya çalışıyorduk,
sizler kadayıfı tepsiyle götürüyorsunuz. Sizi gidi sizi
derdi
hepinize. (CHP sıralarından alkışlar) Rahmetli Alparslan
Türkeş bu teklifi görseydi Hayır. demek için yollara
çıkardı. Tasarruf etmek için milletvekili sayısının
450den 300e düşürülerek tasarruf edilmesini savunan rahmetli Sayın
Türkeş, bu Anayasa değişikliğini Memlekette kaos
çıkar, millî birlik ve beraberlik bozulur. diye kabul etmezdi.
Değerli arkadaşlarım, diyorlar ki:
Anayasanın ilk üç maddesini değiştiren bir madde yok. Bu,
rejim değişikliği değil, hükûmet sistemi
değişikliğidir. Bu bir kandırmaca ve aldatmacadır
değerli arkadaşlarım. Özellikle başlangıç
hükümlerindeki millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin
kayıtsız ve şartsız Türk milletinde olduğu ve bunu millet
adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve
kuruluşun bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağını öngörüyor. Bu hüküm açısından
getirilen değişiklik, millî egemenliğin millete ait
olduğundaki kurala aykırıdır. Burada Anayasaya
karşı bir hileyi görüyoruz.
Teklifte millî irade yerine, tek bir kişinin
iradesi vardır ve devleti şekillendirmektedir. Millî iradenin
gerçekleşmesi için sadece seçimle gelmek yeterli değildir. Seçimden
diğer seçime kadar millî iradenin yönetimlere yansıması, bu
iradeye uygun davranılıp davranılmadığının
kontrol edilmesi, milletten alınan yetkinin kötüye kullanılıp
kullanılmadığının denetlenmesi, varsa suçluların
cezalandırılması gerekir.
Teklifte, milletin yetkili organlar eliyle
kullandığı denetleme yetkisi işlevsiz hâle getiriliyor,
fonksiyonları yok ediliyor, denetim ve kontrol mekanizmaları
fiiliyatta ortadan kaldırılıyor. Değerli
arkadaşlarım, teklif bu yönüyle rejim değişikliği
getiren bir anayasadır. Zira rejimi tarif eden ilk üç madde ve
başlangıç hükümleridir. Burada başlangıç hükümlerini,
nedense, iktidar sahipleri, bu teklifi getirenler hiçbir şekilde
söylemiyor. Yürütmenin başının emrine hem yasama hem de
yargıyı verirseniz Anayasada tarif edilen ilkeleri
çiğnemiş olursunuz. Başlangıç hükümlerinin dördüncü
fıkrasında Kuvvetler ayrımının, Devlet organları
arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli
Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu
öngörülüyor. Bu teklif kuvvetler ayrılığını ortadan
kaldırıyor, bir tek kişinin yasama, yürütme ve yargıyı
elinde toplamasına yol açıyor, hiçbir demokratik ülkede olmayan
hükümler içeriyor. Burhan Kuzunun kastettiği, demokratik
başkanlık sistemlerinde olan özelliklerdir, bu teklifle de hiçbir
alakası yoktur. Bu açıdan da teklif, Anayasanın
başlangıç hükümlerine aykırıdır, Anayasanın ilk
3 maddesindeki devletin niteliklerine nasıl ulaşılacağını
belirleyen ve ödevleyen başlangıç hükümlerine
aykırıdır, dolaylı olarak da kendi içinde ilk 3 maddeye
aykırılık ortaya çıkarıyor. 2nci maddede de
başlangıçta belirtilen ilkelere dayanan ibaresi
başlangıçtaki hükümlerin de temel şartlardan biri olduğu
konusunda tereddüde yer olmayacak şekilde
açıklanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun
yanında, dolaylı olarak Anayasanın ilk 3 maddesine ve
başlangıç hükümlerine karşı olan bir teklif olduğu
kadar aynı zamanda direkt olarak 6ncı, 7nci, 8inci ve 9uncu
maddelere de aykırı bir teklifle karşı
karşıyayız. Bunlar, egemenliğin millete ait olduğuna
dair 6ncı maddeye; yasama yetkisini düzenleyen, bu yasama yetkisinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu ve hiçbir şekilde bu yetkinin
devredilmeyeceğini öngören 7nci maddeye, yürütme yetkisinin
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna ait olduğuna dair 8inci
maddeye
Buradaki Bakanlar Kurulu ifadesi hâlâ vardır ve
değiştirilmemiştir, bu itibarla da teklif Anayasaya
aykırıdır. Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır. ibaresine ilişkin 9uncu maddeye de bu
teklif aykırıdır, zira HSYKyı düzenleyen maddedeki
değişiklikle; tamamen, HSYKnın oluşumuna bir kişinin
hâkimiyetini öngören bir teklifle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Nazım Hikmetin, büyük vatan şairi Nazım Hikmetin doğum
günü, 115inci yaşında Nazım Hikmet. Ben sözlerimi Nazım
Hikmetin sözleriyle bitiriyorum, diyorum ki: Yok edelim insanın insana
kulluğunu. Kula kulluk öngören bu teklifi hep beraber çöpe atalım ve
demokrasiye ihaneti öngören bu teklifi hep beraber ortadan kaldıralım
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Üstündağ.
Şimdi şahıslar adına son söz,
Ardahan Milletvekili Orhan Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Atalay
Evet, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz
on dakika süreyle. Bu sürenin beş dakikasını -sayın
milletvekillerine sırayla söz- soru olarak vereceğim, kalan beş
dakikasını da Hükûmete cevaplandırmak için vereceğim.
Sayın Turpcu, buyurun.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak)
Teşekkür ederim.
Sayın Hükûmet, bugün Türkiyenin ve
dünyanın en büyük şairlerinden Nazım Hikmetin 115inci
doğum günü, kutluyorum. Hükûmetinizin yolunun bugünlerde Moskovanın
yolunda olduğunu biliyorum. Hazır yolunuz Moskovanın yoluyken
Nazımın Moskovadaki mezarına uğrayıp ziyaret etmeyi
düşünüyor musunuz? Bir dua okumayı düşünüyor musunuz? Nazım
Hikmetin mezarının Türkiyeye getirilmesiyle ilgili
düşünceleriniz nelerdir?
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Mersinde dün Başkanlığa hayır
diye yazı yazan gençler gözaltına alındı ve tutuklanma
istemiyle mahkemeye sevk edildi. Bu Anayasa teklifi kesinleşirse
Cumhurbaşkanı seçimlerde hem Cumhurbaşkanı hem de parti
başkanı olarak iki vasfıyla alanlara çıkacak. Bizler muhalefet
olarak eleştiri yaparken Cumhurbaşkanına mı, parti
başkanına mı eleştiri yapacağız? Eleştirinin
biraz sert olması hâlinde Cumhurbaşkanına hakaret kabul edilerek
cumhuriyet savcıları muhaliflere işlem mi yapacak,
soruşturma mı açacak, gözaltına mı alacak, tutuklayacak
mı? Referandum yapılırsa Anayasaya göre tarafsız
olması gereken Cumhurbaşkanı taraf olur, çalışma
yaparsa Anayasayı ihlal etmiş olmayacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmete sesleniyorum: Hükûmet olarak siz on
beş yıldır Alevilerin sorunlarını çözmediniz, Kürt
sorununu daha da derinleştirdiniz, terörü ülkenin her tarafına
yaydınız; adaleti, hukuku yok ettiniz; eğitimi yazboz
tahtasına çevirdiniz; yoksulu değil, hırsızı korudunuz;
halkı değil, rantı düşündünüz, ölen madenciye Fıtrat
dediniz, devleti dolandıran iş adamlarına ödül verdiniz, banka
müdürünüz paraları çaldı, profesörleriniz soruları çaldı,
polis diye işe aldıklarınız devletin silahını
çaldı, fabrika müdürünüz tüfek projesini çaldı; yetmedi, kediler
trafoya girerek halkın oylarını çaldı. Tüm bunlar
yetmezmiş gibi şimdi çocuklarımızın geleceğini
çalıyorsunuz. Sizin tek derdiniz, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti
olan Türkiye Cumhuriyetini yok etmektir ama asla yok edemeyeceksiniz, buna
asla izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Adı Cumhurbaşkanlığı
konan başkanlık sistemiyle Başbakanlık ortadan
kaldırılmaktadır. Gerekçe olarak da Başbakan ile Cumhurbaşkanı
arasında yaşanan sorunlar ifade edilmektedir. Ancak, getirilen
düzenlemede Cumhurbaşkanı ile Meclis aynı gün seçimle
belirlenecektir. İhtimal ki, aynı gün yapılan seçimler
neticesinde partili cumhurbaşkanı ile Meclis çoğunluğu
arasında ayrı bir bakış ve yaklaşım
çoğunluğu oluşursa istikrar nasıl sağlanacaktır?
Cumhurbaşkanıyla farklı siyasi görüş çoğunluğuna
sahip Meclisi Cumhurbaşkanının feshetmesi daha çok sorunları
da yaratmayacak mıdır? Bu durumda oluşacak krizin derinliği
bugünkü işleyişten katbekat daha sorunlu olmayacak mıdır?
Azınlıktan mı bakanları atayacaktır, çoğunluktan
bakan atayıp daha sonra onların milletvekilliği düşürülerek
milletvekilliği düştükten sonra da görevden mi alacaktır? Bu
sorun nasıl aşılacaktır?
Ayrıca, bugüne kadar sorduğumuz sorulara
yeterince açık cevap vermiyorsunuz Sayın Bakan. İleriki
aşamada, bu getirdiğiniz düzenlemeyle Anayasanın ilk 4
maddesinin kalkmayacağının garantisi nedir?
BAŞKAN Sayın Torun...
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dünyada bağımsız yargısı
olmayan, denge-denetleme mekanizmasını kuramamış,
farklı görüşlere, önerilere açık olmayan, tek bir kişinin
aklına, duygusuna, yaklaşımına, tercihlerine göre yönetilen
ülkelerin hiçbiri refaha kavuşamamıştır, hiçbiri ayakta
kalamamış, yaşamını sürdürememiştir, tek bir
örneği yoktur. Terörün, ekonominin, işsizliğin, yoksulluğun
çaresi başkanlık sistemiyle gelecek bir rejim
değişikliği değildir; çözüm, insan haklarına
saygılı laik bir hukuk devleti ve bunun işlemesi için
çoğulcu bir parlamenter demokrasidir.
Ayrıca, hazırlanan bu Anayasa
değişikliğinin 8inci maddesine göre Cumhurbaşkanı
siyasi parti genel başkanı da olunca Türk Bayrağının
yanına parti bayrağı da olacak mı? Cumhurbaşkanını
temsil eden valiler de aynı şekilde Türk Bayrağının
yanına parti bayrağı da koyacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya...
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Bakan, önerdiğiniz sistem gelirse bakanlar saray çevresinden atanacak ve
Yozgatın Bekirleri, Erzurumun Recepleri, Trabzonun Süleymanları,
Maraşın Veysileri, Edirnenin Mehmetleri, Kayserinin
Abdullahları, Kocaelinin Fikrileri, Sakaryanın Farukları bakan
olamayacak, yükselemeyecek ve ülke yönetiminde söz sahibi olamayacak.
Yozgatın Bekiri olarak nasıl buna evet diyorsunuz, içinize sindiriyor
musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa bırakıyorum.
Buyurun, kalan süre de size ait.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nazım Hikmet elbette
Türkiyenin yetiştirdiği çok büyük şairlerden bir tanesi,
toprağı bol olsun. Gönlümüz arzu ederdi ki vatanında
yaşadıktan sonra da vatanında ölsün, mezarı da
vatanında olsun, biz bunu temenni ederdik ancak geçmişte
yaşadığı sıkıntılar, sorunlar o dönemlere
dair fazla bir şey söylemek istemem. Ancak, 2009 yılında
Hükûmetimiz tarafından Nazım Hikmet yeniden Türk
vatandaşlığına kabul edilmiştir,
vatandaşlığa alınmıştır, daha doğrusu
vatandaşlıktan çıkarma kararı kaldırılmıştır.
Nazım Hikmetin mezarının Türkiyede olmasını biz de
arzu ederiz, bunda Hükûmet olarak herhangi bir sorunumuz yok ancak
mirasçıları mezarın Moskovada kalması yönünde bir irade ortaya
koymuşlardır, o yüzden şu anda Türkiyede değildir,
eğer arzu ederlerse mirasçıları onu elbette Türkiyeye
getiririz; bundan da memnuniyet duyarız, bunu da ifade etmek de fayda
görüyorum. Ayrıca, geçmiş dönemde ilk defa bir Türkiye bakanı
mezarını da ziyarette bulunmuştur, hükûmetlerimizde
bakanlık yapmış bir arkadaşımız da mezarına
ziyarete gitmiştir.
Tabii, Mersinde -dün de bir soru soruldu bu konuyla
ilgili- Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı
çıktığı için gözaltına alınan kimse yok, böyle
takibata uğrayan da kimse yok. İsnat edilen suç başka ama bunu
siz Cumhurbaşkanlığı sistemine Hayır. dedi,
Ağır eleştiri yaptı. diye takdim ederseniz fevkalade
yanlış yaparsınız; isnat edilen suç başka ama burada
sorulan soru başka. O nedenle, bu, gerçeği
yansıtmamaktadır, bunu öncelikle ifade etmek isterim.
Tabii, Adı Cumhurbaşkanlığı
olan sistemde Başbakanlık kalkıyor, şunlar kalkıyor,
bunlar kalkıyor
Doğru, Cumhurbaşkanlığı sistemi
yürütme ve yasamayı birbirinden ayıran, yürütmeyi Cumhurbaşkanı
eliyle ve onun kuracağı kabine vasıtasıyla
Cumhurbaşkanına veren yeni bir sistem öngörüyor. Bu sistemde
Başbakan yok, Bakanlar Kurulu da yok ancak Cumhurbaşkanı
yardımcıları var, bakanlar var. Bu ne anlama gelir? Bir kabine
gene olacak, Cumhurbaşkanının başkanlığında
toplanacak, belki onun adına Bakanlar Kurulu denebilir, belki başka
bir isim olabilir, bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
elbette tespit edilecektir. Ama, bakanlar bugünkü gibi
varlığını sürdürecek, Cumhurbaşkanı
yardımcıları varlığını sürdürecek,
Başbakan yok çünkü çift başlı yürütme bu teklifle ortadan
kaldırılmaktadır. Ben bu teklife gönül
rahatlığıyla Evet. diyorum. Türkiye'nin ve Türk milletinin
istiklali, istikbali, istikrarı için Evet. diyorum. Geleceğimizde
daha büyük bir Türkiyede, daha büyük refah içerisinde insanlarımızın
mutlu bir biçimde, huzur içinde yaşamaları için Evet. diyorum.
Yasama ve yürütmeyi birbirinden tam ayırdığı için Evet.
diyorum. Güçlü yasama, güçlü yasama denetimi, güçlü yasama üyeliği, güçlü
yürütme kurduğu için Evet. diyorum ve ben neden Evet. dediğimi de
açıkladım, burada da söylemekte bir beis görmüyorum.
Tabii, Türk Bayrağının yanında
başka bir bayrak olacak mı? sorusu soruldu. Şunun
altını özellikle çizmek isterim, Türk Bayrağının
yanında ne bir parti bayrağı ne de bir başka bayrağa
asla izin vermeyiz, vermemiz de söz konusu değildir.
Cumhurbaşkanlığında, devletin bakanlıklarında,
resmî kurum ve kuruluşların tamamında dalgalanacak tek bayrak ay
yıldızlı al bayrağımızdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun yanında ne AK PARTİ bayrağına ne
de başka bir bayrağa yer veririz, yer verdiririz; bundan kimsenin en
ufacık bir endişesi olmasın. Tek bayrak şiarı bizim
hayatımızın her alanına hâkimdir.
Teşekkür ederim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bizim
sorduğumuz soru o değildi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın milletvekilleri, 17nci madde üzerinde
yedi adet önerge vardır.
İlk okutacağım dört önerge aynı
mahiyettedir.
Şimdi, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/1504) esas numaralı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle 2709
sayılı Kanuna eklenen geçici 21inci maddesinin C
fıkrasında yer alan uyarınca ibaresinin hükmünce olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Basri Kurt
Samsun
Aynı mahiyetteki
diğer önergelerin imza sahiplerini okuyorum:
Hakan Çavuşoğlu
Bursa
Yılmaz Tunç
Bartın
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt
Çorum
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, önergeleri çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler çekilmiştir.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Bilgen Mahmut Celadet
Gaydalı
Kars Bitlis
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Taşdemir
Adana Ağrı
BAŞKAN Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Tekin
Bingöl Levent
Gök
İstanbul Ankara Ankara
Özgür Özel Ahmet Haluk Koç Haluk Pekşen
Manisa Ankara Trabzon
BAŞKAN Son okunan Anayasaya
aykırılık önergesine Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 15 Temmuz sonrasında bu
kürsüden Parlamentoda özellikle iktidar grubunu çok ciddi bir şekilde
uyarmaya çalıştım ve o zaman şunu söylemiştim: Bu
FETÖ, yalnızca FETÖ değildir; emin olun, sizi bir kaşık
suda boğar ama siz farkına bile varmazsınız. Bugün tam da
bunu anlatacak bir sürece geleceğiz ama önce bir noktanın altını
çizeyim. Biraz önce Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekili bu kitabı göstererek benim de gündeme getirdiğim bir konuya
ilişkin hassasiyetini ifade etti; kendisine çok teşekkür ediyorum. O
gün gündeme getirdiğim Anayasanın 126ncı maddesinde -Anayasa
teklifi üzerine- konulmuş olan değişiklik önergesi nitekim o
gündem sonrasında önerge içerisinden
çıkarılmıştır. O önergede doğrudan özerklik
konusu düzenlenmişti ama sayın grup başkan vekili bu
iddialarından, bu beklentilerinden, bu projelerinden vazgeçmemişler.
Niçin vazgeçmemişler? Beraberce konuşalım, sizi
yormayacağım, ben sayfaları da söyleyeyim ki -zamanım da
çok kısıtlı- bu kitabın 16ncı sayfasının
son paragrafı, 17nci sayfasının ilk paragrafı, 341inci
sayfasının üçüncü paragrafı, 349uncu sayfasının son
paragrafı, 381inci sayfasının tamamı, 383üncü
sayfasının ikinci paragrafı, 387nci sayfayı
okuduğunuzda bugün önümüze gelen teklifte 106ncı maddenin son
fıkrasıyla 123üncü maddenin son fıkrasının niye
değiştiğini alt alta koyduğunuz zaman yine özerkliğe
çıkarsınız. Nitekim bugün Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
Bu başkanlık sistemiyle bu bölgede özerklik gelecek. diye
propaganda yapılıyor. Yani amaç hiç değişmedi. Ama bu konuya
daha fazla zaman ayırmadan, zamanımı da efektif kullanmak üzere,
bu Anayasa paketinin asıl can alıcı noktasına dikkat çekmek
istiyorum. FETÖye deseler ki: Tanrıdan bir dilekte bulun ve kabul
olacak., bu Anayasa teklifini dilerdi. Emin olun öyle bir Anayasa teklifi ki
erken kalkan darbe yapar. Sayın Bakan az önce söyledi ya, İstiklal,
istikbal ve istikrar. dedi. Arkadaşlar size bir şey söyleyeyim:
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcıları
atadı. Atadığı cumhurbaşkanı yardımcısı
cumhurbaşkanıyla aynı yetkilere sahip. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı yurt dışı seyahatine gitti veya Allah
şifa versin ama hastalandı, yatağa düştü.
Cumhurbaşkanı vekilinin aynı yetkileri var.
Cumhurbaşkanı sabahleyin kalktı Parlamentoyu feshediyorum
kardeşim. dedi, yazdı bir yazı. Parlamento gitti, geçmiş
olsun. Olağanüstü hâl ilan ediyorum. dedi, doğrudan, istisna hükmü
yani 17nci maddeyi de işletti, buna ilişkin bütün yetkileri de eline
aldı. Peki, Fetullah Güleni affediyorum. dedi, Bütün FETÖcüleri
affediyorum. dedi, var mı engel? Yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Öyle bir yetkisi yok.
HALUK PEKŞEN (Devamla)
Peki
Bakın, burada, kanun maddeleri burada, bakın söylüyorum o
zaman, öğrenin. Olağanüstü hâl ilan etme yetkisi, aynen 119uncu
maddede: Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına
çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması
hâllerinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait
yetkileri kullanır. 106ncı madde, kullanıyor muymuş?
Kullanıyor.
Bakın arkadaşlar, sizi uyarıyorum
burada. Bu Anayasa değişikliği, bu teklif geçtiği anda
Sayın Cumhurbaşkanı için hayati tehlike vardır. Bunu
hazırlayan her kimse, aman dikkat diyorum, aman dikkat diyorum.
Devam edelim. Bakın, buradan devam edeyim:
Cumhurbaşkanı akşamleyin yattı, sabahleyin kimin erken
kalkacağı Türkiyenin nasıl bir sürece sürükleyeceğini
ortaya koyacak süreçtir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Yapma ya!
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bakın, inceleyin,
teklifi inceleyin. Lütfen, hukukçularınıza sorun, çok hukukçunuz var
burada. Bu teklifin altında ben Sayın Burhan Kuzunun, Sayın
Ahmet İyimaya gibi tanıdığım, bildiğim hukukçuların
asla rızalarının olmadığına eminim. Bunu yazan
hukukçu değil, bunu yazanın bir hukuk mantığı
olduğuna inanmıyorum.
Bir şey daha söyleyeyim size, buyurun:
Bakın, cumhurbaşkanı uluslararası anlaşmaları
imzalıyor -teklifin içerisine konulmuş bu- onaylıyor. Aynı
onay yetkisi 90ıncı maddede de Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş.
Peki, cumhurbaşkanı yurt
dışına gitti, yerine cumhurbaşkanı vekili geldi, dedi
ki: 10 bin askerin Türkiyeye girişine onay veriyorum, izin veriyorum.
Var mı engel? Yok.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne
kadar uyduruyorsun.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Af kanunu
çıkarıyorum; var mı engel? Yok. Uluslararası
anlaşmalara onay veriyorum, Parlamentodan kaçırıyorum; var
mı engel? Yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
Meclisten geçiyor.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bu arada, onama, uluslararası
anlaşmaları onama Cumhurbaşkanına yetki veren teklifin
8inci sırasında; buyurun okuyun. Okumamışsınız,
okumamışsınız; okumadan buraya getirmişsiniz. Sizden
tek şey rica ediyorum: Lütfen, okuyun, okuyun, okuyun. Okursanız
geçmeyecek, okursanız geçmeyecek. Okuyun! (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yanlış
yeri okuyorsun!
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bakın, Anayasanın
114üncü maddesini kaldırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkanım, izin verir misiniz? Hukuk konuşuyorum bakın,
başka bir şey söylemiyorum.
BAŞKAN Hukuk konuşuyorsunuz da, süresi
var.
Size cümlelerinizi toparlamanız için süre
veriyorum bir dakikada.
Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gerçekten bana müsaade
etseniz bir saat hiçbiriniz bu anayasaya evet demezsiniz. Bu anayasa, sizin
gitmenizi sağlayacak bir anayasa. Bu anayasa emin olun, Fetullah Gülen
bile rüyasında görse böyle bir anayasayı göremez. Buna inanın,
bakın bunu samimiyetimle söylüyorum. Niye söylüyorum? Bir örnek vereyim
size: Şimdi, bir seçim dönemine girdik -114üncü maddeyi
kaldırdınız değil mi?- yani Ulaştırma
Bakanı, yani Adalet Bakanı, yani İçişleri Bakanı
artık eskisi gibi bağımsız ve tarafsız olmayacak,
sizin partinizden, sizin partinizden. FETÖcü olma
olasılığı var mı? Allah korusun, yok. Seçimlere
müdahale eder mi, Yüksek Seçim Kurulunu basar mı? Basmaz. Ankara
Büyükşehir Belediye seçimleri için Yüksek Seçim Kuruluna gidip de müdahale
eder mi? Etmez. Zaten bunlar bizim gibi gelişmiş bir ülkede olmaz!
Sandıklar yolda kaybolur mu? Kaybolmaz. Peki, niçin 114üncü maddede
seçimin tarafsız ve bağımsız yapılmasına
ilişkin düzenleme kalkıyor?
Bir de şunu söyleyeyim: Anayasanın 2nci
ve 3üncü maddesi çöp olmuştur. Buna emin olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın Grup
Başkan Vekili, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasanın ilk 4
maddesine kefildir. diyorsunuz. Size yalnızca ona ilişkin
değişiklikleri söyleyeyim. Sayın Burhan Kuzunun kitabında
nasıl yazıyor bu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Burhan Kuzuyu değil
bizi referans göster Sayın Pekşen.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Pekşen.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Kendisi diyor ki:
Buradaki partili Cumhurbaşkanı değildir, partinin genel
başkanı Cumhurbaşkanıdır. Partinin genel
başkanı Cumhurbaşkanı olursa bu hukuk devletiyle,
demokrasiyle uyuşmaz.
BURHAN KUZU (İstanbul) Aynen öyledir, aynen
öyle diyor, doğrudur.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Doğal olarak bu
da Anayasanın 2nci maddesinde düzenlenmiştir.
3üncü maddesine de bir
aykırılığını söyleyeyim. İzin verirseniz
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Pekşen.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, bir cümleyle bitiyorum.
3üncü maddesi, bakın, Cumhurbaşkanı
adayı 100 bin imzayla belirlenebiliyor, 100 bin imzayla
Cumhurbaşkanı adayı belirleniyor. Nasıl belirlenecek? Ben
Kürtüm, ben Lazım, ben Çerkezim, ben Boşnakım, ben
Aleviyim, ben Sünniyim diye 100 bin imza toplayacaklar. Bu, Anayasanın
3üncü maddesindeki milletin bölünmez bütünlüğü ilkesine saldırı
mıdır?
Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Pekşen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Trabzonda anlat,
Trabzonda.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
Sayın Doğan İç Tüzük 60a göre bir dakika söz istemişti,
sisteme girmişti.
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğan, 60a
göre söz veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Celal Doğanın, özerk
bölgelerin demokratik ülkelerde anayasal bütünlük içerisinde ele
alınması gereken bir konu olduğuna ve bu nedenle Anayasaya
dercedilmemiş bir konunun fiilen hayata geçirilmesinin söz konusu
olmayacağına ilişkin açıklaması
CELAL DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, spekülasyon konusu olan maddenin özerk bölgeler kurmayla ilgili
olduğu takdim edilmeye çalışılıyor. Özerk bölgeler
demokratik ülkelerde anayasal bütünlük içerisinde ele alınması
gereken bir konudur. Bu nedenle Anayasaya dercedilmemiş bir konunun fiilen
hayata geçirilmesi söz konusu olmaz. Türkiye'de çeşitli zamanlarda
çeşitli genel başkanlar Türkiyeyle ilgili bu konuda
hazırlıklar yaptırmışlardır. Kenan Evren bile
Mahmut Boğuşluya Ülkenin bölgelerinin kalkınması
konusunda nasıl bir öngörünüz var? diye hazırlattığı
raporda Türkiyenin 7 bölgeye kalkınma açısından,
eşitsizliklerin giderilmesi açısından, demokratik gelişme
açısından
Bu bölgelerin hazırlatıldığı
raporlar Türkiye devletinin arşivinde vardır. Bu nedenle batıda
başka bir anlayışı, doğuda başka bir umudu
gerçekleştirmek arzusuyla ortaya atılan bu spekülasyonları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
CELAL DOĞAN (İstanbul)
bu yasa
içerisinde görmediğimiz gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin, konunun
özellikle vurgulamak istediğim tarafı şudur, Türkiye'de terörü
önleme açısından ortaya konulan güvenlik politikasıyla
Şırnak ili bile ortadan kaldırılmış bir hâldeyken
bu anlayışla Türkiyede bölge kurmak meselesi spekülasyondan
başka bir şey değildir.
Saygıyla arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Mahmut Celadet
Gaydalı (Bitlis) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Dirayet
Taşdemir (Ağrı) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir.
Buyurun Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
yaklaşık bir haftadır Meclis neredeyse 7/24 işletiliyor.
Elbette ki biz Meclisin bu yoğunlukta işletiliyor olmasından
rahatsız değiliz ama gelin görün ki Meclis hiçbir zaman bu ülkede
yaşanan toplumsal sorunları görüşmek ve bu sorunları
gidermek için bu kadar ısrarlı ve bu kadar yoğun bir tempoyla
çalıştırılamadı, buna da dikkat çekmek isteriz. Yine,
toplumun yani aslında Türkiyenin demokratikleştirilmesi, Kürt
sorununun çözümü için bu Meclis bu ısrarla işletilmedi. Yine, her gün
sokakta, evde, iş yerinde kadın cinayetleri, kadına yönelik
şiddet ve çocuk istismarı yaşanıyor; bu Meclis bu gündemle,
bu yoğunlukla toplanmadı. Yine maden işçilerinin, biliyorsunuz,
cenazeleri günlerce maden göçüklerinde kaldı; inşaat işçileri
inşaatlarda düştü, onlarca can kaybı yaşandı ama
iş cinayetlerini çözmek için bu Meclis toplanmadı. Yine Nusaybin,
Şırnak, Cizre yakılıp yıkıldı, bu Meclis bu
kadar kararlı ve ısrarlı bir şekilde bu sorunları
konuşmak ve tartışmak için toplanmadı. Yine Alevilerin yüz
yıllık sorunlarını konuşmak için bu kadar ısrarcı
olunmadı ama anayasal bir diktatörlük inşa etmek için bu Meclis
neredeyse bir haftadır 7/24 işletilmeye
çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, aslında AKP iktidarı 2002de iktidara
geldiğinde en fazla bu 1982 darbe Anayasasını eleştiren,
bunu değiştireceğini vaat eden bir iktidardı ama on dört
yıllık iktidarı sürecinde gelin görün ki
karşımıza
1982 Anayasasını aşan bir metinle
karşı karşıyayız. Yani iktidar olunca, devlet
olanaklarını ele geçirince vaat edilen sözler yerine getirilmedi.
İnanın ki Kenan Evrenin bile aklına gelmemişti, Kenan
Evrenin bile bütün yetkileri tek bir kişiye toplama ve verme aklına
gelmemişti ama bu iktidar bununla bunu da başardı. Yani sizler
aslında bu toplumu bir anlamda on dört yıldır
kandırdınız. Bir toplumsal sözleşme için bu kadar vaktiniz
varken, demokratik bir anayasa yapmak için bu kadar vaktiniz varken bunu
yapmadınız ama yirmi gün içerisinde bir tek adam rejimini inşa
edecek bir anayasayı geçirmeye çalışıyorsunuz.
Açıkçası biz, bu ısrarınızdan ve bu yangından mal
kaçırırcasına kararlılığınızdan
şüphe duyuyoruz. Ya siz bir şeylerden korkuyorsunuz ya da halkı
yanıltmak istiyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bizler aslında -parti sözcülerimiz,
arkadaşlarımız- bu kürsüde bu metne ilişkin
itirazlarımızı çokça ifade etti, özellikle Kürtlerin bu metinde
yer almadığına dair. Evet, Kürtler bir ulustur ve bu ulusun da
hakları vardır, bu hakların güvence altına
alınması gerekiyor. Bakın, 1982 Anayasası Kürt
inkârıyla başladı ve Kürtler kendi varlığını
kabul ettirmek için onlarca kez acılar yaşadı ve biz bu
acılarla yoğrularak bugünlere geldik. Bugün bu metin yine aynı
zihniyetin ürünü olarak bir Kürt inkârı üzerinden işletilmeye ve
geçirilmeye çalışılıyor. Oysa biz bu metnin
işleyiş biçimine ve zihniyetine mecbur değiliz. Bizler, bu
ülkenin farklılıkları -kadınlar, gençler, Aleviler ve
farklı düşünce ve inançta olan topluluklar- bir araya gelip
demokratik bir anayasa inşa edebiliriz. Evet, biz bu metni reddediyoruz,
bu metne hayır diyoruz ama bu şu anlama gelmiyor: Biz 1982 darbe
anayasasına da razıyız. Bunun devam etmesi gerektiğini de
düşünmüyoruz. Onun için de hep birlikte bu ülkenin ihtiyacı olan
demokratik bir anayasayı inşa etmek için, demokratik bir
anayasanın oluşması için hep birlikte hayır demeye,
karşı çıkmaya bütün toplumu ve siz milletvekillerini davet etmek
istiyoruz.
Bakın,
İbni Haldun der ki: Coğrafya kaderdir. Ama, bizler bu tekçi, bu
inkârcı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla)
metnin kader olmadığını
kanıtlayacağız ve hep birlikte bunun mücadelesini vermeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN
Verdim, isterseniz kullanabilirsiniz.
Buyurun.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Peki, tamam, çok uzatmayacağım.
Dolayısıyla,
buradan tekçi bu anayasaya karşı bizler kadınlar olarak sizleri
çoğulcu bir yapıya davet etmek istiyoruz.
Tekrardan
sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taşdemir.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasalar
toplumsal konsensüsün yazılı bir akdidir. Bu konsensüs toplumun bütün
kesimlerinin katılımıyla sağlanmalıdır. Ancak o
zaman toplumdaki her birey anayasayı içselleştirir ve onu kendi
anayasası olarak kabul eder. Bakın, 1982 Anayasası defalarca
değiştirilmiş olmasına rağmen neden hiçbirimiz içimize
sindiremiyoruz? Sadece askerler tarafından hazırlanan bir Anayasa
olması mıdır tek neden? Kesinlikle hayır. Nedenlerden biri,
1982 Anayasasının kapalı kapılar ardında, halk yok
sayılarak; sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, akademisyenler yok
sayılarak, kapalı kapılar arkasında hazırlanmasıdır.
Bir diğeri, olağanüstü koşullarda yapılmasıdır.
Bir diğeri, hazırlayanlar toplumu değil, kendi
iktidarlarının devamını düşünerek
hazırlamışlardır.
Değerli milletvekilleri,
maalesef bugün üzerinde tartışmalarını sürdürdüğümüz
bu paket de 1982 Anayasasına benzer şekilde kapalı kapılar
ardında hazırlanmıştır. Barolar Birliği
başta olmak üzere, hiçbir sivil toplum kuruluşunun, hiçbir
akademisyenin görüşü alınmamıştır. Yaklaşık
20 milyon seçmenin iradesi bu değişiklikte yoktur. Yine 1982
Anayasasına benzer şekilde bu Anayasa değişikliği de
olağanüstü koşullarda yapılmaktadır. Son olarak, bu
değişikliği getirenlerin de ilelebet iktidarda kalma hayalleri
taşıdıkları açıkça anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bugün toplumun acil ihtiyacı başkanlık değildir. Ekonomik
kriz her geçen gün biraz daha derinleşirken, şehirlerde bombalar
patlarken, gencecik yüreklerimiz ömürlerinin baharında
hayatlarını kaybederken; işsizlik, enflasyon almış
başını giderken, yanı başımızda ülkemizi
doğrudan ilgilendiren uluslararası bir savaş sürerken, nefret
söylemi her geçen gün yaygınlaşırken, bu ülkenin gündemi bir
kişinin ikbaline mahkûm edilmemelidir. Bu tarihî yanlıştan,
ülkemize onlarca yıl kaybettirecek bu hatadan, henüz vakit varken dönmemiz
gerekmektedir. Milyonlar gibi ben de merak ediyorum ve açıkça sormak istiyorum:
Bu acele neden? Bu durumun hiçbir mantıklı ve tutarlı bir
açıklaması yok. Şu an Genel Kurulda
yaptığımız oylamaların meşruluğu
tartışma konusudur çünkü 11 milletvekili arkadaşımız
bugün hukuk üzerindeki baskının neticesinde cezaevine
bulunmaktadır. Hâlâ dokunulmazlığı bulunan, bu
Parlamentonun üyesi olan milletvekillerinin yasamaya katılması
engellenmektedir. Hakkında herhangi bir kesin hüküm bulunmamasına
rağmen içeride tutulması toplumsal iradenin alıkonulmasından
başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri, diğer önemli bir
konu da nasıl bir ortamda olası referanduma gidilecektir. Bakın,
Ankara Valisi, 9 Ocakta Türkiye Büyük Millet Meclisi Dikmen Kapısı
önünde Anayasa paketini protesto etmek ve görüşlerini açıklamak
isteyen sivil toplum örgütlerine, emek ve meslek örgütlerine yönelik sert polis
müdahalesinin ardından Ankarada bir ay süreyle her türlü eylem ve
etkinliği yasakladı. Bu durum bize OHAL bahanesiyle Hükûmetin
hayır kampanyası yürütülmesine izin vermeyeceğini açıkça
göstermektedir. Allah aşkına, soruyorum: OHAL koşullarında
referanduma mı gidilir? Basına baskı, sokağa baskı,
siyasetçiye baskı... Buradan sayın Hükûmet sözcülerine sormak
istiyorum: Tek adam rejimine hayır de. Saraya hayır de. ve
bunlar gibi ifadelerle seçim çalışması yürütecek siyasetçilerin,
vatandaşların Cumhurbaşkanına hakaretten haklarında
yasal işlem yapılmayacağının, gözaltına
alınmayacağının garantisi var mı?
İnsanların kriminalize edildiği,
bastırıldığı, cezaevlerine
atıldığı, hukuksuz uygulamaların yaygınlaştırıldığı,
birçok masum insanın nedensiz yere kanun hükmünde kararnamelerle
görevinden atıldığı, üstüne üstlük, OHAL
uygulamasının hâlâ devam ettiği bir ortamda gidilmesi tasarlanan
referandumdan demokrasi çıkması beklenemez.
Değerli milletvekilleri, son olarak, Hükûmetin
bu değişiklik teklifine ilişkin, istikrar vurgusuna ilişkin
kısaca değinmek istiyorum. İstikrardan kasıt toplumsal
istikrarsa toplumsal istikrar bütün yetkilerin tek elde toplanmasıyla sağlanamaz.
Burada toplumda istikrar değil, olsa olsa koltukta istikrar
sağlanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
Buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Koltukta
istikrarla bu toplumu demokrasiyle yönetmeniz imkânsızdır ve o
koltukta bir gün daha fazla kalabilmek için her gün yeni bir baskı ve zor
aracı geliştirmek zorundasınız. 7 Haziran seçimlerinden
bugüne kadar yaşadığımız özetle budur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gaydalı.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Böylece 17nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylaması
yapılacaktır.
Sayın milletvekillerimizden
istirhamımız, adı okunmayan milletvekili ayağa kalkıp
kendini de yormasın bizi de yormasın, yerinde dursun.
Sağımda ve solumda Hükûmet ve komisyon
sıralarında yer alan arkadaşlarımızın yerlerini
görevli arkadaşlara terk etmesini istirham ediyorum.
Sayın Bakan, Sayın Komisyon; lütfen,
görevli arkadaşlarımız orada çalışacaklar.
Şimdi gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını tekraren arz ediyorum: Adı okunan
milletvekiline, ad defterinden işaretleyerek, kendisine biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere 3 yuvarlık pul ile
bu oylamaya özel mühürlü zarf verilecektir. Milletvekilleri Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, beyaz kabul,
kırmızı ret, yeşil olan çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye adını ad defterine
işaretlettikten ve kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile oylamaya özel
basılan mühürlü zarfı aldıktan sonra kapalı oy verme yerine
girecek, oyunu kullanacak, kullandığı oyu Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
Hassasiyetinizden dolayı da teşekkür
ediyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi özür dilerim. Bu gizli oylamadır. Gizli oylama
nedeniyle vekâleten oy kullanmak şahsa bağlı haktır. Yani
doğrudan gizli oylamayı vekâleten bir başka bakan kullanamaz.
Bu, Anayasaya aykırı.
(Oyunu kullanan CHPli milletvekillerinin Anayasa
kitapçığını oy kutularının yanına
bırakmaları)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Anayasaya
sahip çıkın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yığılma olmasın lütfen.
(Oyunu kullanan CHPli milletvekillerinin Anayasa
kitapçığını oy kutularının yanına
bırakmaları)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Osman, alıyorsan Anayasa kitapçığını, iyi oku.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben hepsini okuyorum,
altı senedir.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Pek öyle okumuşsun gibi görünmüyor da.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bir tane
alabilir miyim?
VELİ AĞBABA (Malatya) Al, oku, bir daha
oy kullanmazsın.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Nurettin al da
oku, oku, sayemizde bir şey oku. Al da oku. Al hediyemiz sana, hediyemiz.
Helal.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burada
yığılma yapmayalım lütfen.
Yavaş yavaş, sakin sakin her zamanki gibi
oylarınızı kullandığınız için teşekkür
ediyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylarımızı kullanan değerli
arkadaşlarımız, lütfen diğer
arkadaşlarımızın da oy kullanması için alanı
boşaltsınlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, usule uygun olarak oy
kullandığınız için, hassasiyetiniz için tekrar
teşekkür ediyoruz, her zamanki gibi.
Buyurun, lütfen
şu ön alanı da boşaltalım.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Anayasayı yıkmaya çalışıyorlar!
BAŞKAN Sayın Gök,
bunları biz de alabiliriz değil mi? Bütün milletvekillerine ikram
olarak mı getirdiniz, geri almak üzere mi getirdiniz, bilemiyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Daha
iyi değerlendirmeniz amacıyla bırakıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz ikramınız için.
LEVENT GÖK (Ankara) AKP
Grubuna da bir hediyemizdir.
BAŞKAN Yalnız,
orada dikkatli olun, Anayasayı devirmeyin. Bakın, üst üste koydunuz,
Anayasayı her an devirebilirsiniz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Siz deviriyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, orada oylar var yalnız. Kupaları
kaldırdıktan sonra
BAŞKAN - Bir de
sayın milletvekilleri, oy kutuları da orada, lütfen onları
başka bir yerde muhafaza edelim, isterseniz milletvekillerine ikramda
bulunabilirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, kupaları güven altına alın,
kâtip üyeler, idare amirleri baksın.
BAŞKAN - Kâtip üyeler oy
kullandı mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet
ve Kalkınma Partili vekilimiz Anayasayı ortadan kaldırmaya
geldi.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Anayasayı yeterli olmadığı için değiştiriyoruz
zaten, hiç değilse verdiğiniz oylara zarar gelmesin, zaten zor karar
vererek oyluyormuşsunuz.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oy vermeyen
sayın üye kaldı mı, soruyorum bir kez daha? Yok.
O hâlde oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupalarını
kaldıralım ama Anayasayı devirmeden lütfen.
Kâtip üyelerimizi,
Başkanlık Divanı üyelerimizi de kürsünün sağına ve
soluna davet ediyorum.
Oy sayım ve döküm
işlemini başlatıyoruz.
(Oyların
ayrımına başlandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin gizli oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 484
Kabul : 342
Ret : 135
Çekimser : 2
Boş : 3
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu
İshak Gazel
İzmir
Kütahya
Birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
447 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
18inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18- Bu Kanun ile Anayasanın;
a) 8, 15, 17, 19, 73, 82, 87, 88, 89, 91, 93, 96, 98, 99,
100, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113 üncü maddelerinde
yapılan değişiklikler ile 114 üncü maddenin ikinci ve üçüncü
fıkralarının ilgaları yönünden, 115, 116, 117, 118, 119,
120, 121, 122, 123, 124 ve 125 inci maddelerinde yapılan
değişiklikler ile 127nci maddenin son fıkrasına dair
değişiklik; 131, 134, 137 nci maddelerinde yapılan
değişiklikler ile 148 inci maddenin birinci fıkrasındaki
değişiklik ile altıncı fıkrasındaki Bakanlar
Kurulu üyelerini ibaresine dair değişiklik, 150, 151, 152, 153, 155
inci maddenin ikinci fıkrası,161, 162, 163, 164, 166 ncı ve 167
nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile Geçici 21 inci
maddenin (F) ve (G) fıkraları, birlikte yapılan Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte,
b) 75, 77, 101 ve 102 nci maddelerinde yapılan
değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin
takvimin başladığı tarihte,
c) Değiştirilen diğer hükümleri ile 101 inci
maddesinin son fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanı
seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ibaresinin ilgası
bakımından yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer ve halkoyuna
sunulması halinde tümüyle oylanır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede büyük bir
demokrasi krizi yaşanıyor. Bu demokrasi krizi giderek bir rejim
krizine dönüşmeye başlamıştır. Bütün güçlerin tek bir
elde toplandığı, bütün kurumların tek bir yere
bağlandığı, bütün özgürlüklerin
sınırlandığı, yargının
bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı
bir ülkede yaşıyoruz ve bu baskı giderek artıyor
değerli milletvekilleri. Belirsiz bir yere doğru gidiyoruz ve bu süreçte
bakıyorsunuz ki her dönemeç giderek daha hızlı bir şekilde
alınmaya başlanıyor. İşte, dokunulmazlıklar
kaldırıldı, arkasından başkanlık geliyor.
Sizlerin gittiği yer iyi bir yer değil. Bu, aslında tek adam
yönetimine doğru bir gidiştir, hiçbir zaman kabul edilebilecek bir
durum değildir bu durum. Bunun farkında olmamak, aslında çok
üzücü bir durumdur.
Öncelikle, ülkenin içinde bulunduğu güvensiz
süreçte, hangi anayasayı yapıyorsunuz, nasıl bir anayasa
istiyorsunuz, hangi amaçla yeni bir anayasa istiyorsunuz; bunların hiç
biri sorgulanmadan bir süreci yaşatıyorsunuz bize.
Bence bu sorular çok önemli değerli
milletvekilleri: Dayatmacı bir anayasa mı istiyorsunuz,
uzlaşmacı bir anayasa mı istiyorsunuz? Anayasalar
uzlaşmalara dayanır, toplumsal sözleşmelerdir. Onun için,
Türkiye'de yaşayan bütün yurttaşların kendini bulabileceği
bir anayasa olması lazımdır. Katılımcı bir
süreçle yapılması lazımdır ki insanlar bu anayasayı
benimseyebilsin; anayasa, uzlaşma getirebilsin. Şimdi iki partinin
hazırladığı bir anayasayı halkın onayına
sunacaksınız. Bu dayatmacı bir anayasa
çalışmasıdır. Yapılan çalışma toplumda
uzlaşma sağlamaz, olsa olsa toplumda gerginliği
arttırır. Bu anayasa Türkiye'ye ileri, batılı ölçülerde bir
demokrasiyi getirmek, barış uzlaşısı sağlamak amacıyla
mı yapılıyor, yoksa tek bir adamın iktidarını
pekiştirmek amacıyla mı yapılıyor? Anayasa
değişikliği sadece başkanlık meselesine
sıkışmış bir durumdadır. Halbuki 12 Eylül
Anayasasından kurtulmak, onu değiştirmek lazımken,
nereleri sakat, nerelerini değiştirmek lazım, onları bir
türlü konuşamıyoruz.
Burada başka bir şey daha var değerli
milletvekilleri. Türkiye'de Cumhurbaşkanının Anayasada
şöyle bir rolü var: O, bütün milletin birliğini, ulusun
birliğini temsil eder, tarafsızdır, siyasi partiler arasındaki
çekişmelerde hakem rolünü oynar. Şimdi, bütün bunlardan vazgeçiliyor.
Cumhurbaşkanının tarafsızlığı
değiştirilecek -bunu anlıyoruz- partili olacak, bir siyasi
iradeyi temsil edecek ama Cumhurbaşkanı ulusun birliğinin
temsilcisidir; o, hakem rolü ne olacak, ulusun birliği nasıl temsil
edilecek? Hele şimdiki Cumhurbaşkanı gibi bir siyasi partiyle
kendisini özdeşleştirmiş bir Cumhurbaşkanı bütün ulusu
nasıl temsil edecek? Bu durumun toplumda karşılığı
yoktur.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül Anayasası
kuvvetler ayrılığı ilkesini yürütme lehine bükmüş
iken siyasal iktidara bu güçlü yürütme yetkisi dahi az gelmiş olmalı
ki tüm erkleri tek kişide toplamak için Anayasa
değişikliğine gidiyor. Halkın temel hak ve özgürlüklerini
güvenceye almayan, sosyal hukuk devleti normlarından, hukukun
üstünlüğünden ve kuvvetler ayrılığından yoksun,
toplumsal, politik örgütlenmelerin hazırlanmasında öncü bir rol
üstlenmediği, demokratik koşullarda özgürce tartışılmayan
hiçbir anayasa değişikliği girişimi Türkiyede demokrasinin
ve istikrarın da önünü açamaz. Bu değişikliğin
gerçekleşmesi durumunda demokrasinin biçimsel unsurları da yok
edilecek, toplum daha büyük yarılmalar yaşayacaktır.
Değerli milletvekilleri, uzlaşma kültürü
çok zayıf olan ülkemizin bu olumsuz siyasi iklim ve toplum psikolojisi
içinde uzlaşma yoluyla anayasa yapma olasılığı zor da
olsa bunu bu Meclis başarabilir. Bu konuda hepimizin yoğun bir çaba
ortaya koyması gerekmektedir. Toplumsal bir uzlaşmayla yapılacak
bir anayasanın ülke barışına ve yeni bir
yurttaşlık bilincinin gelişmesine katkıda
bulunacağı tartışmasızdır. Bu nedenle,
tartışmalar sürerken partilerden, ideolojilerden, tercihlerin
bağımsız olarak Türkiye için nasıl bir anayasa
tartışmasına temel olacak, hepimizin uzlaşacağı,
objektif ve kapsayıcı bir metinde eşit yurttaşlık
kriterlerinin altını çizerek ilerleme sağlayabiliriz.
1921, 1924, 1961, 1982 anayasaları ve son
dönemde 1982 Anayasası'nda yapılan değişiklikler, maalesef
halkın katılımı sağlanmaksızın ve
halkın görüşlerini içeren bir toplumsal sözleşme temelinde
yapılmamıştır. Var olan bunca toplumsal
sorunlarımızın çözümü için şimdi elimizde bir fırsat
var. Kötü günler yaşamamıza rağmen yeni bir toplum
sözleşmesini yapma koşulları önümüzde bir şans olarak
durmaktadır. Yapacağımız anayasada, değerli
milletvekilleri, ülkemizde yani ortak vatanımızda yaşayan tüm
halkların geçmişteki ve o anki durumundan bağımsız
olarak, güçleri ve zayıflıklarından bağımsız
olarak; toplumun ekonomik, sosyal, devletsel ve kültürel
yaşamının her alanında aynı haklara sahip olması
gereğinden hareket edilmelidir. Bu bakış açısı
kaçınılmaz bir durum olarak ortada durmaktadır.
Bunca zamandır neden hâlâ ulus devletini
tartışıyoruz biliyor musunuz? Tekçi geçmişimiz ve
geçmişimizi sürdürme niyetimizdendir. Aslında bakarsanız,
halkların ortak vatan savunmasından sonra deyim yerinde ise veraset
ilamı eksik ve de yanlış yayınlanmıştır.
Kürtler, Aleviler haklardan mahrum bırakılmış,
kardeşlik hukukunun dışında tutulmuştur. Tüm sorun da
aslında buradan kaynaklanmaktadır. Binlerce yıldır bir
arada yaşamış, kadim bağlar kurmuş Türk ve Kürt
halkı kardeşlik hukukunun eşitler arası ve eşit
ilişkiler düzeyine çıkarılması hususu artık kaçınılmaz
bir durumdur. Bu anlamda anayasal bir düzleme artık ihtiyaç vardır.
Nedir bu ihtiyaç, nasıl karşılanır? derseniz, anayasal
yurttaşlık hiç bir ırkın
tanımlanmadığı, ortak vatanımızda yaşayan
tüm etnik yapıların birlikte tanımlanacağı ve demokratik
ulus olarak tanımlayabileceğimiz bir tanımlama sorunları
çözecektir.
Değerli milletvekilleri, aynı sorunu Alevi
toplumu yaşamaktadır. Alevi toplumu, cumhuriyet
fikriyatının ilk anlatıldığı bir inanç ve
öğreti toplumu olarak cumhuriyete en çok destek veren bir toplumdur, inanç
toplumudur. Ancak cumhuriyetin Sünni bakıştaki tercihi nedeniyle bu
toplumu sürekli olarak bir asimilasyon sürecine tabi tutması ve
Sünnileştirmesi artık kabul edilemez bir boyuta
ulaşmıştır.
Peki, Alevi toplumunun sorunları nedir?
denilerek kurultaylar düzenlenmiş, bu çalışmalar Aleviler
tarafından çok önemsenmiştir. Ancak, ilk kez Alevilerin devlet
tarafından bir özne olarak muhatap alınması hususu Aleviler
tarafından önemsenmiş ancak sonu getirilememiştir. Alevi toplumu
özgür ve demokratik laik bir toplumda özgün inancını yaşamak
istiyor, anayasal bir güvence istiyor, inancının ve öğretisinin
kurumlarını, erkanını yaşamak istiyor,
kurumlarının iadesini istiyor. Sonuç olarak, eşit
yurttaşlık temelinde, hakların ve inançların olduğu
gibi kendi toplumunun da eşit yurttaşlık temelinde anayasal
güvenceye alınmasını istiyor.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız koşullar itibariyle bugün uygulanan
Hükûmet ve devlet politikaları nedeniyle Türkiye aşırı
kutuplaşmış, kimlikleşmiş, kimlikler ve farklı
olanlar arası genel güveni çok az olan bir sorunla karşı
karşıyadır. Yeni anayasa, kutuplaşma ve güven
sorunlarına yanıt verebilmeli, birlikte yaşama kültürünü ve
genel güveni güçlendirmelidir. Birlikte yaşama kültürü ve genel güven
temelinin de eşit yurttaşlık tanımından geçtiğini
tekrar burada belirtmek isterim. Eşit yurttaşlık konumundan
kaçmamalı, aksine eşit yurttaşlık Anayasanın temeline
işaret etmelidir.
Ülkemizin içinde olduğu sürecin bir ürünü
olarak uluslararası endekslerin ve araştırmaların
gösterdiği gibi, Türkiye demokrasisinin, özellikle haklar ve özgürlükler
alanında demokrasi performansı çok zayıf, otoriterleşme
eğilimlerin çok güçlü olduğu bir demokrasiyle yönetiliyoruz. Yeni
anayasa, sadece yeni ve sivil değil, demokratik anayasa da
olmalıdır. Askerî vesayetin zayıflatılması yerine
tamamen ortadan kaldırılması, Türkiye demokrasisinin
gelişmesine hizmet edecektir. Başka bir deyişle, demokrasi
sorununa çözüm bulacak yeni ve sivil anayasa yapımı hedeflenmelidir.
Doksan yıldır, Türkiye, parlamenter
demokrasiyle yönetilmesine rağmen Parlamento ve milletvekilleri
işlevsiz ve zayıf olan bir demokrasiye sahip olmuştur. Bu soruna
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı sorunu da eklendiği zaman ciddi bir denge
ve denetleme sorunu ortaya çıkmıştır. Yeni anayasa,
yürütme-yasama-yargı arasındaki denge ve denetleme mekanizmaları
güçlü ve milletvekillerini işlevsel yapacak nitelikte olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak şunu
ifade etmek istiyorum: Basın özgürlüğünün olmadığı,
muhalefetin medyaya erişiminin azami ölçüde
kısıtlandığı, yüz binin üzerinde insanın tutuklandığı,
hak ve özgürlüklerin askıya alındığı ve yüz binlerce
insanın işinden, aşından ve evinden olduğu bir ülkede
referandum yapılamaz, yapılırsa meşru olmaz. Yapılacak
anayasa, anayasa olmaktan çok yeni bir sistemi inşa etmekten başka
bir sürece hizmet etmeyecektir ve de demokratik olmayacaktır. Önce OHAL
kaldırılmalı, hemen ardından da OHAL
uygulamalarının yol açtığı büyük hasarlar, toplumsal
kayıplar yeniden inşa edilmelidir. Bunlar yapılıp serbest
ve demokratik bir tartışma oluşturulmadan dayatılacak bir
başkanlık sistemi anayasasının doğal sonucu olarak
ülkenin anayasal bir olağanüstü hâl altında ilelebet yaşamaya
mahkûm edilmesi olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum bir dakika,
tamamlayın lütfen.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Tamamlıyorum
Bu durumun ise ülke sorunlarının olumsuz,
istemediğimiz yeni süreçlere evrilmesi anlamına geleceğini
belirtiyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Doğan.
Gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökenin.
Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bugün, 23 Nisan 1920den tam doksan yedi yıl sonra kendini tasfiye
edecek olan bir teklifi oyluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün Türkiyenin
kurtuluş mücadelesiyle kazandığı, bildiğimiz anlamdaki
demokratik cumhuriyetini bitirip bir diktatörlüğün anayasal zeminini
oluşturmak üzere hazırlanmış bir teklifi oyluyor. Cumhuriyet
rejimi kurulduğu günden bu yana egemenliği saraydan alıp halka
vermek ve demokratikleştirmek için mücadele verdi. İşte tam
doksan yedi yıl sonra bugün yapılan açık bir karşı
devrim ve egemenliği tekrar halktan alıp saraya, bir kişiye
verme girişimi. Bugün terör tehdidi altında bulunan
vatandaşımız, askerimiz, polisimiz can derdinde,
halkımız ekmek derdinde, esnaf siftah derdinde, siz ise
başkanlık derdindesiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün, Türkiyenin bu kadar sorunu varken bütün ülkeyi bir
rejim tartışmasına, bir rejim değişikliği
teklifine kilitlediniz. Farkında mısınız belli değil
ama bakın Türkiyede çok olağanüstü gelişmeler oluyor. 6 milyon
kişi işsiz, iş arıyor ama bulamıyor. Yoksulluk
çığ gibi büyüyor. Döviz 3,70bulmuş, Türk lirası her gün
eriyor. 80 milyon insan sizin yarattığınız bu siyasi
ortamın ortaya çıkartmış olduğu ekonomik sorunlarla
boğuşuyor. İnsanlar bırakın geleceği,
yarını dahi göremez durumdalar. Sofralarına ekmek koyup
koyamayacaklarıyla ilgili tereddütleri var. Ve sanki siz iktidar
değilmişsiniz gibi bu halkın, bu milletin vekili
değilmişsiniz gibi hepsine gözlerinizi
kapatmışsınız, en kötüsü vicdanlarınızı
kurutmuşsunuz.
Demokrasiyi ortadan kaldıracak olan bu teklifin
sonucunda yarın neler yaşayacağımızı yakın
tarihimize bakıp görmek çok mümkün. Uluslararası deneyimler de bize
açıkça yarının bu teklif geçtiği takdirde Türkiyeye
nasıl bir gelecek hazırladığını gösteriyor.
Yakın tarihimize bakın siz de göreceksiniz. Uluslararası
deneyimlere bakın siz de fark edeceksiniz.
Bakın, demokrasimiz iki yıldır yok
ediliyor, eritiliyor. Fiilen başkanlık sistemini getirdik.
dediğiniz dönem teklif ettiğiniz bu anayasa
değişikliğinin bizlere, 80 milyona, size de bize de ne
yaşatacağını çok açık bir biçimde gösteriyor. Vatandaşa
bir kabus yaşatıyorsunuz iki yıldır, bu kabusu
derinleştirmek istiyorsunuz. Sonuçlar açık; bakın,
vatandaşımızın geliri düşüyor. 2014te fiilî
başkanlığın başladığı yılda
kişi başına ortalama gelir 12.112 dolar iken bugün iki yıl
sonra fiilî başkanlığın sonucunda kişi
başına gelir 11.014 dolara düşmüş. Sizin başkanlık
sevdanız yüzünden insanlar bin dolar daha fakirler kişi
başına. 2014 yılında siz rakamları revize etmeden önce
millî gelir hesaplarıyla yüzde 5lik büyüme varken son çeyrekte Türkiye
ekonomisi yüzde 1,8 küçülmüş sizin başkanlık sevdanız
yüzünden. 2014 yılında yüzde 10 olan işsizlik 2016
yılında yüzde 11,3e çıkmış yani 2014te fiilî
başkanlığın başladığı yılda 3
milyon kişi işsizken fiilî başkanlığın sonucunda
bugün 3,5 milyon kişi işsiz. 500 bin kişi sizin
başkanlık sevdanız yüzünden feda edilmiş; iş
arıyor ve bulamıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Fiilî başkanlık dönemleri en çok
kadınları eziyor. Kadınların iş arayıp
bulamayanlarının oranı, fiilî başkanlığın
başladığı Ağustos 2014te yüzde 12, bugün iki yıl
sonra kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 15,5 yani 2014
Ağustosta fiilî başkanlık başladığında 1
milyon 133 bin kadın işsizken bugün fiilî başkanlıktan iki
sene sonra 1,5 milyon kadın işsiz. 400 bin kadın sizin başkanlık
sevdanız yüzünden iş arıyor ama bulamıyor. Siz,
insanları feda ediyorsunuz, özgürlüklerini bir kişinin özgürlüğü
için yok sayıyorsunuz, birinin hırsı için binlerce insan
işsiz kalıyor.
Hukukun üstünlüğü sıralamalarında 40
ülkenin daha gerisine düştük, 40 ülke, iki sene içerisinde. Bugün Türkiye,
113 ülke arasında hukukun üstünlüğünde 99uncu sırada.
İki yıl içerisinde ekonomik özgürlüklerde
15 ülkenin gerisine düştük. Neden? Çünkü fiilî başkanlık
yaşanıyor. 190 ülke arasında 79uncu sıradayız.
İş yapma kolaylığı, 180
ülke arasında 69uncu sıradayız; 18 ülkenin gerisine düştük.
Neden? Başkanlık sevdanız yüzünden.
Küresel rekabet gücünde, bu iki sene içerisinde
fiilî başkanlık yaşanırken Türkiye'nin küresel ekonomide
rekabet etme gücü eridi; 10 ülkenin gerisine düştük, 138 ülke
arasında 65inci sıradayız.
Türk lirası eriyip gidiyor gözümüzün önünde. O
kadar ki 150 para birimi arasında en çok değer kaybeden 12nci para
birimi olmuş Türk lirası fiilî başkanlık döneminde.
Yani çok uzağa bakmaya gerek yok. Türkiye'nin
son iki yıl içerisinde yaşadıklarına
baktığınızda getirdiğiniz bu Anayasa
değişiklik teklifinin Türkiye'ye neler yaşatabileceğini biz
görüyoruz. Siz de bakarsanız, eğer siz de Türkiye'yi
düşünürseniz siz de görebilirsiniz. Bu teklif geçerse ekonomik olarak
neler yaşayacağımız açık. Fakirleşeceğiz.
İşsizlik artacak. Hukuk, adalet dağıtmayacak. Mülkiyet
hakkımız bizim de sizin de, hiçbirimizin korunmayacak. Özgürlük
olmayacak. Yatırım yapmak mümkün değil. İstihdam
yaratılmayacak. Emek, çalışıp çalışmayacağına
karar veremeyecek. Siz, paranızı yatırıp yatırmama
tercihini yapamayacaksınız; ona bir kişi karar verecek. Her
geçen gün Türkiye ekonomisi gücünü kaybedecek ve dünya liginden düşecek.
Cebimiz eriyecek hepimizin, hepinizin. 80 milyonun refahı sizin
başkanlık sevdanızla yok olacak.
Bugün gidişat son iki yıldan da daha kötü.
15 Temmuzda, sizin 2010 referandumunda uçaklara yüklediğiniz FETÖnün
bombalarıyla yıkılmamış, dimdik ayakta duruyor olan
Meclisi şimdi siz, OHALi kalıcı kılacak bir Anayasa
değişikliği teklifiyle yok etmek istiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İşte, bu rejim iddianız 15 Temmuzdan
sonra ortaya çıkan tabloda Türkiye ekonomisini daha da zor koşullara
sürüklüyor. 3 Ekim, OHALi uzattığınız tarih, o tarihten bu
yana Türk lirası 70 kuruş değer kaybetti, eridi. Yüzde 23 bir
değer kaybından bahsediyoruz. Belki sizi ve siyasi
hırsınızı etkilemedi ama vatandaşı etkiledi.
Bugün Türkiyenin ödemesi gereken dış borç, sizin bu sevdanız
yüzünden, sizin rejim ısrarınız yüzünden 155 milyar daha çok,
daha borçluyuz, daha fakiriz. Bugün bu 70 kuruşluk değer kaybı
yüzünden 80 milyonun çalıştığı şirketlerin kur
zararı 147 milyar lira, sizin sevdanız yüzünden, iş
yaratmaları mümkün değil. Bugün hayat daha pahalı, Türk
lirası yüzde 20 değer kaybedince benzin pahalı, ulaşım
pahalı, sofralara et koymak mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, işte, Türkiyeyi
getirdiğiniz yol ayrımı bu, diktatörlük mü demokrasi mi; refah
mı yoksulluk mu; özgürlük mü yoksa baskıcı bir rejim mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Demokrasi ve diktatörlükler arasında
yapılacak tercih sadece bir rejim tercihi değildir, aynı zamanda
yaşamsal bir tercihtir. Biliyor musunuz, dünya örnekleri şunu
gösteriyor: Demokrasilerde ortalama gelir 35 bin dolar, diktatörlüklerde 4.700
dolar, 7 kat daha düşük. Peki, bu Anayasa değişikliği
teklifi Türkiyeye zenginlik getirecek mi? Hayır. Biliyor musunuz,
diktatörlüklerde enflasyon yüzde 57nin üzerinde, demokrasilerde yüzde 3, 20
kat fark var. Peki, bu Anayasa değişikliği teklifi enflasyon
sorununu bitirecek mi? Hayır. Biliyor musunuz, gelir adaletsizliği
diktatörlüklerde çok daha yüksek. Peki, bu teklifiniz Türkiyeye gelir adaleti
getirecek mi? Hayır. Türkiyeyi bir yol ayrımına getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, mikrofonunuzu
açıyorum bir dakika daha.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) İşte
bugün Genel Kurulda görüşülüyor olan tercih bu tercihtir.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Genel
başkanlıkta başarılar.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - 80 milyon için
hayati bir tercih kullanıyorsunuz. Bu tercihi siz yapıyorsunuz, hep
beraber yapıyoruz, 80 milyon için. Biz ülkemizi de, cumhuriyetimizi de,
demokrasimizi de, geleceğimizi de sokakta bulmadık. Bu teklif, bu
ülkeye, 80 milyona, hepimizin ortak geleceğine, zenginlik yerine
yoksulluk, öngörülebilirlik yerine istikrarsızlık, istihdam yerine
işsizlik ve umutsuzluk, rahat bir geçim yerine hayat
pahalılığı, şeffaflık yerine
kuralsızlık, özgürlük yerine baskı dayatmaktadır. Tercihi kalkınmadan
yana olan, tercihi özgürlüklerden yana olan, tercihi Türkiye'nin
zenginliği olanlar buna asla geçit vermeyeceklerdir.
Çocuklarımız için, bizim, sizin, hepimizin, 80 milyonun ortak
geleceği için, onların özgürlüğü için, yarınımız
için, demokrasi için, adalet için, laiklik için hayır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Böke.
Gruplar adına üçüncü söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik
teklifinin 18inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye açık veya
gizli bir şekilde çözülmeye doğru itilmek istenmektedir. Bunun için
her türlü saldırı, provokasyon ve operasyon yapılmaktadır.
Devleti devlet gibi yönetmek, 15 Temmuz sonrası kaos arzulayanların
önünü kesmek için önümüzdeki süreci çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bugün tartıştığımız, yönetimin kimlerde
olduğu değil, ülkemizin nasıl yönetildiği ve nasıl
yönetilmesi gerektiğidir çünkü mesele, Türk milletinin, Türk devletinin ve
Türk vatanının bekası meselesidir. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak inandığımız doğrular istikametinde dün,
bugün, yarın perspektifinden hareketle devleti ebed müddet ilkesiyle Anayasa
değişikliği çalışmalarında görüşlerimizi
ifade ederek katkı verdik.
Değerli milletvekilleri, teklifin yönetim
sistemimize ilişkin getirdiği en önemli özellik yetki sorumluluk
dengesidir. Yetkiyi kullanana sorumluluk da yüklenmektedir. Bir yönetimi keyfî
davranmaktan alıkoyan yetki ve sorumluluk dengesidir. Anayasamız
şu ana kadar bu dengeyi sağlayamamıştır. İşte,
bu yetki sorumluluk dengesiyle ülkemizin yeni bir şahsi ve keyfî yönetimin
kucağına itilmesi de engellenecektir. Tabii, bazıları 50
milletvekilinin, 100 milletvekilinin imzasıyla
Cumhurbaşkanını her hafta Yüce Divana göndermek istiyor herhâlde,
o yüzden, bu değişiklik teklifindeki gördükleri eksiklik de bu olsa
gerek.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişikliğinin gündeme geldiği günden itibaren teklifin bir
rejim değişikliği getirdiği yönündeki görüşler
sıklıkla dile getirilmektedir. Oysa teklifin ne maddelerinde ne de
bütünlüğünde bir rejim değişikliği söz konusu
değildir. Rejim, bir yaşam formunu ve tarzını ahlaki ve
estetik değerleri, devlet formunu, yasaların ruhunu ve yönetim
sistemini gösterir. Anayasamızda rejim ve devletin nitelikleri bilhassa
ilk 4 maddede hüküm altına alınmıştır. Bu teklifte ilk
4 maddeyi bozacak, devletin temel vasfını değiştirecek
hiçbir değişiklik yoktur. Belirtmek isterim ki Milliyetçi Hareket
Partisi ilk 4 maddeyi bugüne kadar savunduğu gibi, bundan sonra da çelik
bir irade olarak savunmaya devam edecektir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bostancı
bile sizin kadar güzel anlatamıyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu teklifle bir rejim
değişikliği değil, rejimin ilelebet muhafazası için
yönetim sisteminin netleştirilmesi sağlanmaktadır. Arzu edenlere
kuliste anlatırız. Yönetim sisteminin netleşmesine yönelik
kararın gerçek ve son sahibi yüce Türk milletidir. Unutulmasın ki
bizler hadimiz, hakem ve hâkim olan millettir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak kırk yedi yıldır millete rağmen adım
atmadık, bundan sonra da atmayacağız. Demokrasiye
bağlılığımız konjonktürel değil, ilkeseldir.
Milletin vereceği karardan niye korkuyorsunuz ki? Fiilî uygulamalar, keyfî
davranışlar, oldu da bitti, maşallah izahatları hukukun
üstünlüğüyle çeliştiğine göre, yönetim sisteminin hukuki ve
meşru bir zeminde netleştirilmesi gerekir. Bu teklifin referanduma
sunulmasıyla milletimiz iradesini ortaya koyacak ve böylece Hükûmet
sistemi üzerindeki uzun yıllar devam eden tartışmalar sona
erecektir.
Değerli milletvekilleri, ister bir kamu yönetim
birimi olsun ister bir şirket olsun ya da genel devlet yönetimi olsun bir
yönetimin 5 temel fonksiyonu vardır yani, bir devlet yönetim biriminin 5
temel fonksiyonu vardır. Bir: Örgütleme yani teşkilatlanma.
İkincisi: Kadro, kadrolama. Üçüncüsü: Planlama. Dördüncüsü: Sevk etme,
yöneltme yani yürütme. Yürütme, yönetimin en dinamik fonksiyonudur. Ve
beşincisi de denetim.
Saydığımız bu yönetim
süreçlerinin devlet fonksiyonlarını iyi bir orkestrasyon içinde
yürütmesi gerekir. İyi bir orkestrasyon için orkestra
unsurlarının iyi bir yönetişimle, ahenkle
çalışması gerekir, bu söylediğim yürütme için. Devlet
yönetiminde yürütme erkindeki çok başlılık giderilmelidir. Çok
başlılık deyince sadece Cumhurbaşkanlığı,
başbakanlıklar açısından da değil, devletin bazı
yüksek kurumları için de aynı şekilde, yine yürütme erki
içerisinde yer alan kurumlar için de söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, bunu Genel Kurulda 2
defa anlattım, MİT teşkilatının bir yöneticisine
sorduğumuzda Siz nereye bağlısınız? diye, Vallahi, biz
direkt Allaha bağlıyız. diyor. Şimdi, bu olmaz.
Bağlılık, yasalara, Anayasaya, kanunlara, kurumlara olur, bu,
başıboşluk demektir, demek ki hiçbir aidiyeti yok. Allah
korusun, bunlar faydadan ziyade, bu anlayış zarar verir ve
vermiştir de. Türkiye, yönetim sorunlarını çözmek
zorundadır. Kurumların uyumlu çalışması,
çalıştırılması, çok
başlılığın giderilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu Anayasa
değişikliğinden sonra en önemli husus da ikincil mevzuatın
hazırlanmasıdır. Gerek kanunlar gerek İç Tüzük
bakımından en az Anayasa değişikliği kadar önemlidir
ve unutulmamalıdır ki iş dönüp dolaşıyor yine devleti
yöneten siyasetçinin, devlet görevlisinin, bürokratının ehliyetine,
liyakatine, basiretine, becerisine, öngörüsüne ve ufkuna gelip dayanıyor.
Elbette ki bütün bu hususları gözden ırak tutmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişikliklerini yaparken bir iyi gerekçe bir de kötü gerekçe
ayrımı yapılır. İyi gerekçe, sistemden hareket
edilerek hazırlanan gerekçelerdir, kötü gerekçeyse kişiye göre
hazırlanan gerekçelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi iyi gerekçeyle,
kişilerden bağımsız olarak, sistemden hareket ederek
düşüncelerini ortaya koymuştur, koymaktadır.
Konuşmama son verirken, teklifin komisyon
görüşmelerinin başladığı 20 Aralık 2016
tarihinden bugüne kadar Anayasa değişikliğine ilişkin
kıymetli görüşlerini sunan, teklifin bir olgunluk içerisinde
görüşülmesine katkı yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok
değerli üyelerine ve gece gündüz çalışmalarımıza
yardımcı olan Meclisimizin kıymetli personeline
teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu vesileyle, başta Kurtuluş
Savaşının kahramanlarını, şehitlerimizi,
gazilerimizi şükran ve minnetle anarken, onların
hatıralarını daima yüksek tutacağımızı, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün vasiyeti ve mirası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni
ilelebet payidar kılacağımızı ifade ediyorum. Anayasa
değişiklik teklifine ilişkin son sözün ve karar sahibinin
milletimiz olduğunu bir kez daha vurguluyor, büyük Türk milletinin
vereceği kararın ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Şahıslar adına ilk söz, Ankara
Milletvekili Ertan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERTAN AYDIN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliğinin 18inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir siyasi parti her
şeyden önce siyaset üretmek, geleceğe dönük vizyon oluşturmak,
temsil ettiği vatandaşların isteklerini ve
doğrularını savunmak ve insana hizmet reçetesi ortaya koymakla
mükelleftir. Tüm bunları yaparken tarihî tecrübe ve birikimlerden
faydalanmakla beraber, geçmişte yaşanan aksaklıkları,
arızaları ve hataları revize etmekle de mükelleftir.
Bir haftadır üzülerek müşahede ediyorum ki
başta ana muhalefet olmak üzere, mevcut yönetim sistemini kutsamaktan
sağlıklı bir gelecek vizyonu oluşturmaya ve bu
anlayışı ortaya koymaya fırsat kalmıyor. Dillerinden
demokrasi ve insan hakları kelimelerini düşürmeyen
insanların, 12 Eylül darbesi sonrası oluşturulan mevcut
Anayasa'yı kutsamasını doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Kutsayan falan
yok.
ERTAN AYDIN (Devamla) Oysa yeni bir teklifle
gelinse ve sağlam bir gelecek tasavvuru ortaya konsa biz dinlemeye ve
istifade etmeye hazırız, ki bu teklif defalarca kendilerine
yapıldı. Mevcut statüko ve kurumları kutsayarak muasır
medeniyet anlayışına nasıl varılacak çok merak
ediyorum doğrusu.
Türkiye'de, artık, milletin iradesini iktidar
yapacak yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Bu gerçekle kavga etmekten vazgeçelim
artık. Hani deniyor ya Bu teklif fren mekanizmalarını ortadan
kaldırıyor." Oysa, baktığınız vakit mevcut
Anayasa milletin iradesini engelleyen, frenleyen birçok mekanizmayla
donanmış durumda. Hatta fren mekanizması yerine takoz
mekanizması desek çok daha doğru olur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Vekilim, artık size ihtiyaç kalmayacak, Yiğit Bulut var Yiğit
Bulut. Yetkiler saraya geçecek.
ERTAN AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Türkiye siyasi tarihi iki ana akımın mücadelesinden
müteşekkildir. Birincisi Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir." diyen ve bu hakkın doğrudan milletin seçtiği
temsilciler yoluyla oluşturulmasını önceleyen demokratik
siyaset. İkincisi ise seçimle belirlenmeyen, kendi kendini seçen
kapalı yapıları ve kurumları yönlendirerek, yetkilendirerek
milletin temsilcilerinin bu gücü kullanmasını
sınırlandıran vesayetçi siyaset anlayışı. 1982
Anayasası Cumhurbaşkanlığını bir vesayet kurumu
olarak dizayn etmiş, siyasete müdahaleyi olağan hâle getirmek üzere
parlamenter demokrasilerde hiç rastlanmayan şekilde olağanüstü ve çok
geniş yetkilerle donatmıştır. Bu kadar geniş yetkileri
olmasına ve yürütmede tıkanıklıklara yol açabilecek bir
siyasi gücü olmasına karşılık, sorumluluğu
olmaması ayrıca büyük bir dengesizliğe yol
açmıştır. Kenan Evren ile Turgut Özal arasında
başlayan tartışmalar ve ardından Ahmet Necdet Sezer ile
rahmetli Ecevit arasında MGK toplantılarında yaşanan
huzursuzlukları hepimiz hatırlıyoruz ve bunlar çok ciddi devlet
krizlerine yol açmıştı. Yürütmede yetki karmaşasına
yol açan bu çift başlı yapının ortadan
kaldırılması olumlu olmakla beraber, 1 Kasım öncesi tüm
siyasi partilerin vatandaşlarına söz verdikleri özgürlükçü
demokrasiye, evrensel insan haklarına ve millet iradesinin tam ve gerçek
manasıyla hâkim olacağı adalet, şeffaflık ve hesap
verilebilirlik, sosyal sorumluluk ilkelerine dayalı bir devlet düzeni
kuracak toplumsal sözleşme mahiyetinde yeni bir anayasayı yaparak
vaatlerimizi yerine getirebilme yolunda bu bir ilk adım olacaktır.
Kısacası, egemenlik hakkını milletin doğrudan
seçtiği temsilciler yoluyla sağlayan demokratik siyaseti inşa
etmek için bu teklif bir başlangıçtır.
Bir başka deyişle, arkadaşlar, 1982
Anayasası bir vesayet düzenini inşa etti. Şimdiki düzenlemeyle
vesayetin son kalesi olan bu çift başlı takoz sistemini milletin
iradesi teslim alıyor ve çarpıklığı büyük ölçüde
gidermeye çalışıyor. Umuyoruz ki bu vesayet unsurları bir
daha millete musallat olamayacaktır.
Son kertede, arkadaşlar, kararı millet
verecektir. Bırakalım millet kendisi için neyin iyi, neyin doğru
olduğuna kendisi karar versin. Biz, sonuçta bu teklifle millete bir
dayatma içinde olmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
ERTAN AYDIN (Devamla) Millete bir siyasi
mühendislik projesi dayatmıyoruz. Biz diyoruz ki, bu, millet iradesinin
önündeki prangaları ortadan kaldıracak bir reçetedir ve bu
kararı millet feraseti, millet iradesi belirlesin ve biz, millet
iradesinin özgür tercihlerine karışmayalım ve milletin bu
iradeyi ortaya koyarken gösterdiği karara da saygılı olalım
hepimiz.
Şimdi, bir önceki hatip Sokakta biz
bulmadık Türkiyeyi. dedi. Sokaktan bu kadar çekinmenin bir anlamı
yok. Sokak sokak dolaşıp herkes kendi teklifini doğru bir
şekilde anlatırsa, millet, inanıyorum ki doğru kararı
verecektir. Biz, milletin iradesi önündeki bu zincirleri kırmak için yola
çıktık. İnşallah bu süreç, milletimiz için hayırlar
getirir diyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, çok
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Şahısları adına ikinci ve son
konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın.
Sayın Özdağ, buyurun.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mensubu olduğumuz Türkiye Büyük
Millet Meclisi dünya parlamentoları içinde benzersiz bir konuma sahiptir.
Bu Meclisin üyesi olmak bile bir Türk vatandaşı için büyük bir övünç
olmalıdır. Bu Meclisin mensubu olmak, İstiklal Harbini
gerçekleştiren muhterem heyetin taşıdığı
şerefin mirasçısı olmak demektir. Biz 26ncı Dönem
milletvekilleri, İstiklal Harbimizi yöneten heyet gibi bugün ülkemize
yönelik ağır bir saldırı gerçekleşirken yüksek bir
iradeyle davranmalıyız diye düşünüyorum. Temsil ettiğimiz
Türk milletinin hukukuna kıskançlıkla sahip
çıkmalıyız. Gazi Meclis, sahip olduğu yetkileri
İstiklal Harbinden bugüne taşımıştır. Bugün bu
yetkileri Türkiye'nin ağır bir tehditle karşı
karşıya olduğu iddiasıyla bir kişiye devretmeye
kalkmak, sadece Türk milletine değil, aynı zamanda İstiklal
Harbimize de, onun geleneğine de ters düşmek olur.
Gazi Meclis sahip olduğu haklardan Yunan ordusu
Sakarya Nehrine dayandığı zaman bile vazgeçmemiştir.
Sizden rica ediyorum: 5 Ağustos 1921de başkomutanlık
ihdası sırasında yapılan tartışmaları lütfen
kütüphaneye gidip okuyun. Son günlerde burada yapılan konuşmalardaki
yetkilerin devir ısrarı orada yok, milletvekilleri ısrarla
hakları konusunda kıskanç davranıyorlar.
Değerli milletvekilleri, bazı
milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğu
sorumluluğun büyük bir bölümünün tek kişiye devredilmesi konusunda
çok istekli görünüyorlar. Başbakan Yıldırım dün
yapmış olduğu konuşmada Başkanlık gelince Meclis
iktidarının yerini millet iktidarı alacak. dedi. Bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisine hakarettir. Bizi kim seçti? Biz Türk milletini temsil
etmiyorsak kimi temsil ediyoruz? (CHP sıralarından
alkışlar) Başbakan Yıldırım, Türkiye Büyük Millet
Meclisine özür borçludur hem de Birinci Meclisten bugüne kadar özür borçludur.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Seni ancak CHP alkışlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tek kişilik
demokrat bu kadar olur.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Ve, bakın, ben
bugün değil sadece, 29/12/2015te de Sayın Meclis
Başkanını ziyaret ettim ve dedim ki kendisine: Sayın
Başkan, Batı, son yirmi yılda saldırdığı
bütün ülkelere diktatörlük kisvesi altında saldırdı.
Başkanlık rejimini getirmeyi düşünenlere lütfen söyleyin, bu
başkanlık rejimi, diktatörlük kisvesi için çok uygundur ve bu, bir
millî güvenlik tehdidi hâline gelebilir.
Bundan iki gün önce burada yapılan bir
konuşmada iç savaştan bahsedilmesi eleştirilmişti. Bütün
Meclise şiddetle öneriyorum, lütfen, birazcık yabancı literatür
okuyun. Türkiyede çok hızlı bir iç savaş sürecine sürüklenmeden
bütün dünya strateji literatürlerinde bahsedilmeye başlandı.
Cumhurbaşkanı da Türkiye'nin bir iç savaşa sürüklendiğini
söylüyor. Erdoğan, 15 Aralık günü muhtarlara yaptığı
konuşmada, Türkiye'nin Suriye ve Irak gibi bir iç savaşa sürüklenmek
ve bölünmek istendiğini ifade etti. Bu kadar ağır bir tehditle
karşı karşıya olan bir ülke, sistem değiştirmek
gibi bir riski almamalıdır. Hele, bir iç savaşı kazanmak
için Biz hazırlanırız ve bu iç savaşı
kazanırız. diyorsanız, bunun da aslında hiç kimseye
faydası yoktur. Üstelik, başkanlık için ısrar etmek
Türkiyeyi iç savaşa sürüklemek isteyenlere de büyük bir fırsat
verecektir çünkü Türk toplumu bölünmüştür ve referandum sürecinde ve
sonrasında, bu bölünmüşlüğün üzerine 15 Temmuzu
gerçekleştiren iç ve dış dinamikler binecek ve ülkeyi bir iç
çatışma ortamına sürüklemek için ellerinden geleni
yapacaklardır. Bu gerçekleşirken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
hâlâ ağır bir travma yaşadığını lütfen göz
önünde tutun. Ekonomi ağır bir krizden geçiyor.
Özetle, Türkiye Cumhuriyetinin, ordusunun,
istihbaratının, dış işlerinin, ekonomisinin hızla
iyileştirilmesi için bir sürece ihtiyaç var. Eğer Türkiyeye Sevr
dayatılmaya çalışıyorsa -Cumhurbaşkanının
söylediği gibi- bizim de Birinci Meclise ihtiyacımız var. (CHP
sıralarından alkışlar) Oysa bu Meclis, Ukrayna Meclisi
görüntüleri veriyor ne yazık ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika veriyorum, lütfen
toparlayın.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Ve Ukrayna Meclisi
görüntüleri veren bir Meclisle Sevrle mücadele edemeyiz. Bu bir tarihî
sorumluluktur. İki sene sonra getirin bunu konuşalım ama bu
milletin ve bu devletin kendisini rehabilite etmek için iki seneye
ihtiyacı var. Bu kötülüğü bu millete ve kendinize yapmayın
lütfen.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Özdağ konuşmasında Genel Başkanımız Sayın
Yıldırımın Millet Meclisi iktidarıyla bizim teklif
ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
arasındaki ilişkiyi anlatırken kullandığı
iktidarın millete devri meselesini çarpıtarak
anlatmıştır. Bu açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika veriyorum. Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağın 447 sıra sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 18inci maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; AK PARTİ on dört
yıldır iktidarda, on dört yıldır milletten bu meşru
yetkileri alarak iktidar oluyor; milletin hakkını, hukukunu,
iradesini koruduğu, savunduğu için iktidarda.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Millete bir
şey vermediniz, hep kendi iktidarınıza bir şey verdiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) On dört
yıllık AK PARTİ iktidarının özeti millete
saygıdır, milletin iradesini temsil etmektir. Bugün getirmiş
olduğumuz teklif, Cumhurbaşkanlığı sistemi teklifi
hükûmet etme biçimi olarak Meclisten güvenoyu alan bir hükûmet yerine o
güvenoyunu doğrudan milletten alan bir yürütmeye işaret etmekte,
Sayın Başbakanın ifadesi de bunun üzerine şekillenmektedir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Milletin can
güvenliği kalmadı, mal güvenliği kalmadı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Maalesef
siyasette şöyle kötü bir alışkanlık var:
İnsanların konuşmalarını İngilizlerin o copy-paste
dedikleri tarzda kes-yapıştır mantığıyla
alıyorsunuz, işinize geldiği gibi kullanmaya kalkıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen nasıl
istiyorsun? Sen nasıl istiyorsun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu, doğru
bir tavır değil, doğru bir değerlendirme değil.
Demokrasiye, millete, milletin hukukuna bir katkı değil.
Rakip olabiliriz, farklı fikirlerde olabiliriz
ama bir siyasetin kendisine saygısı, aynı zamanda rakibine
saygısıdır. Onun sözlerine de nasıl ağzından
çıktıysa, ne demek istediyse, kastı neyse ona uygun bir
şekilde burada dile getirerek eleştiri yapacaksa onun üzerine
yapması ahlakın gereğidir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Naci
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) Naci, sen daha
iyi bir cevap bulabilecek kadar akıllı bir adamsın. Copy-paste
falan yok orada! (AK PARTİ sıralarından Otur yerine! sesleri)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
İç Tüzük 72ye göre verilmiş olan görüşmelere devam önergesi
var, okutup işleme alıyorum, oylarınıza
sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa teklifinin ilk tur görüşmelerinin son maddesinin müzakerelerine
İç Tüzük 72nci maddede tanınan imkân dâhilinde devam olunmasını
arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Levent
Gök Türabi
Kayan
Manisa Ankara Kırklareli
Ahmet Akın Bülent Tezcan
Balıkesir Aydın
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
BAŞKAN Oylamaya sunmadan önce bir yoklama
talebi var, önce bu talebi karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın Özel, Sayın Kayan,
Sayın Akın, Sayın Tezcan, Sayın Yiğit, Sayın
Şeker, Sayın Adıgüzel, Sayın İrgil, Sayın Arslan,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Ağbaba, Sayın Gök,
Sayın Biçer, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Türkmen, Sayın
Zeybek, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Özdemir,
Sayın Sertel.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan, yedi dakika
vermeyince Kızılaydaki arkadaşlar yetişemiyor. Lütfen yedi
dakika verin, üç dakika az.
FATMA BENLİ (İstanbul) Bir dakika
versin.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN İç Tüzük 72 önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz ancak yoklamaya girdiğiniz için isimler
silindi.
Yine, sırayla Sayın Tunç, Sayın
Akın, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Yalımın
yerine Sayın Doğan, Sayın Arslan, Sayın Atıcı,
Sayın Özdemir, Sayın Bakır ve Sayın Tüm sisteme girsin,
beş dakika süreyle soru-cevap yapacağız.
Evet, Sayın Tunç, buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, beş yıl için
seçimle gelen, 2 defadan fazla seçilemeyen bir kişi nasıl diktatör
olabilir? Cezai sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanı yerine,
millete karşı siyasi sorumluluğu olan, Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı cezai sorumluluk getirilen bir sistemde diktatörlük
mümkün müdür? Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yenileyerek görevine son
verebildiği bir yönetim sisteminde diktatörlük olabilir mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakana
zor sorular soruyor AKPliler, Sayın Bakana. Kripto mu bu soru soran,
kripto mu? Kim bu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kanun teklif edemeyen,
kanuna aykırı kararname çıkaramayan, bütçenin
onaylanmasında yasamaya muhtaç olan, yaptığı işlemler
yargı denetimine tabi bir cumhurbaşkanının diktatör
olacağını iddia etmek milletin aklıyla alay etmek
değil de nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde büyük bir mücadeleyle
halkımızın iradesini temsil ediyoruz.
Saraydan alınarak, büyük bedeller ödeyerek
halkımıza teslim edilen egemenliğin kayıtsız
şartsız milletin olduğu iradeyi savunuyoruz, cumhuriyeti
savunuyoruz. Siz seçimlerde halktan oy isterken Biz cumhuriyetin yerine tek
adam rejimine döneceğiz, güçler ayrılığını iptal
edeceğiz, tüm güçleri tek bir kişide toplayacağız. diyerek
mi oy istediniz?
Burada yaşananları halkımıza
duyurmak için canla başla cumhuriyetimiz, özgürlükler ve demokrasi için
CHP Grubu olarak büyük bir mücadele içindeyiz. Bunu yaparken AKP, MHP, CHP
demiyoruz, tüm Türkiyenin geleceği için, Türkiye'nin karanlığa
götürülmemesi için mücadele ediyoruz. Siz asıl hesap vermeniz gereken
halktan kaçırarak saray talimatlarıyla resmen rejimi değiştirmek
için Anayasayı değiştirmek istiyorsunuz. Böyle bir rejim
değişikliğini yapabilmek, hatta teklif edebilmek için bile OHAL
tehdidi ve iktidar şantajıyla referanduma gitmek istemeniz resmen
halkımızdan aldığınız yetkiyi kendi emellerinize
alet etmektir.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim.
Anayasanın ilk 4 maddesini
değiştireceksiniz, bunu dün gece itiraf ettiniz. Kurtuluş
Savaşı yaptık, saltanatı kaldırarak,
Padişahı ve ailesini göndererek egemenliği kayıtsız
şartsız halka verdik yani egemenliği saraydan alıp halka
verdik. Cumhuriyeti ilan eden demokrasiye inanmış o bilge insanlar,
en sıkıntılı dönemlerde tek parti yönetmesin diye
Terakkiperver ve Serbest fırkaları kurdurup denetlenmeyi istemedi mi?
Ve en sonunda çok partili hayata bu ülkeyi geçirmeyi başardık.
Şimdi, siz halka bilgi vermeden, ekranları karartarak,
birçoğunuz Ben FETÖcü değilim. imajı yaratarak gizli oylama
yerine açık oylamayla egemenliği halktan alıp saraya vermek
istiyorsunuz. Tekrar söylüyorum: Ateşle oynuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Doğan
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığınca
verilen 5 Ocak 2017 tarihli kararda şöyle diyor: Her ne kadar
yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı müştekinin
gözaltına alındığı sırada Emniyet
Müdürlüğünde görevli polis memurları tarafından tehdit edilerek
darbedildiği iddialarına ilişkin soruşturmaya
başlanmış ise de 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9uncu maddesi kapsamında karar alan ve görevlerini yerine
getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai
sorumluluğunun bulunmadığından bahisle haklarında
kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar
verilmiştir. Şimdi, yeni getirilen Anayasada da
cumhurbaşkanının buna benzer temel hak ve özgürlüklere
ilişkin kararname çıkarabileceği öngörülüyor. Şimdi biz
buradan sormak istiyoruz: Bu orantısız düzenleme yetkileri
karşısında vatandaş can ve mal güvenliğini nasıl
koruyacak? Kime, nereye başvuracak?
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına
soruyorum: Anayasamızın 9uncu maddesinde yazılı
yargıda bağımsız ibaresine tarafsız ibaresini
eklemiş iseniz de cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin 15
üyesinden 12sini seçiyorsa, Danıştayın 1/4 üyesini, cumhuriyet
başsavcısını ve yardımcısını
atıyorsa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 13 üyesinin
6sını seçiyorsa bu yargı cumhurbaşkanına ve
yandaşlarına karşı tarafsız karar verebilir mi? Bu
yargı bağımsız yargı olabilir mi? Elbette ki olmaz.
Yargıda oluşturulacak bu yapı yani Önce ben yargı
mensuplarını seçeyim, sonra yargı beni yargılasın.
diyorsanız bu yanlış değişiklikleri yaparak ülke
güvenliğini yok ettiğiniz gibi hukuk güvenliğini de
sıfırlamış oluyorsunuz. Yargıyı mutlak bağımlı
hâle getiriyorsunuz. Böyle bir yargı sistemi olsa olsa diktatörlerce
yönetilen ülkelerde olur. Keyfîlik artar, adalet çöker, adaletin çöktüğü
ülkemizde devlet çöker: Şunu iyi bilmelisiniz ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu anayasa ve rejim
değişikliğine aklımla Hayır. diyorum. Bu anayasa ve
rejim değişikliğine fikrimle Hayır. diyorum. Bu anayasa
ve rejim değişikliğine vicdanımla Hayır. diyorum. Bu
anayasa ve rejim değişikliğine ruhumla Hayır. diyorum. Bu
anayasa ve rejim değişikliğine onurumla Hayır. diyorum.
Bu anayasa ve rejim değişikliğine insanlığımla
Hayır. diyorum. Bu anayasa ve rejim değişikliğine
demokratlığımla Hayır. diyorum. Bu anayasa ve rejim
değişikliğine cumhuriyetçiliğimle Hayır. diyorum. Bu
anayasa ve rejim değişikliğine halkçılığımla
Hayır. diyorum. Bu anayasa ve rejim değişikliğine laik
duruşumla Hayır. diyorum. Bu anayasa ve rejim
değişikliğine devrimciliğimle Hayır. diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tüm, buyurun.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Buradan Hükûmete sesleniyorum: On beş
yıllık iktidarınız döneminde ülkeyi getirdiğiniz yeri
size hatırlatmak isterim. Yargıya güven yüzde 3lere düşmüş
durumda. İnsan hakları ihlallerinde 1inci sıradayız.
Basın özgürlüğünde 151inci sıradayız. Demokraside 97nci
sıradayız. Eğitimde 76 ülke arasında 41inci
sıradayız. Sağlıkta 100 ülke arasında 52nci
sıradayız. İşsizlikte 2nci sıradayız.
Yoksullukta Avrupada 5inci sıradayız. Çocuk istismarında
dünyada 3üncü sıradayız. Kadın cinayetleri sayısı
sizin döneminizde 14 bine ulaştı. Ülkeyi bu duruma getirirken
başınızda kim vardı biliyor musunuz? Ben söyleyeyim:
Reisiniz vardı. Şimdi, siz, tüm bunlardan sorumlu olan birini
diktatör yapmak istiyorsunuz. Başkanlık olursa cinayetler bitecek mi?
Ensar vakıfları kapanacak mı? Çocuklarımız rahat
edecek mi? Gelin daha çok demokrasi diyerek çağdaş, demokratik bir
anayasayı yaşama geçirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Soruları cevaplandırmak için
sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cumhurbaşkanlığı sistemine diktatörlük demek, tek
adamlık demek esasında bu teklife yapılan açık bir iftiradır
hem de abartmalı bir iftiradır. Ben geçen de söyledim, bir kez daha
söylüyorum: Bu millet sizden de akıllı, bizden de akıllı;
neyin diktatörlük, tek adamlık olduğunu, neyin de demokrasiye, hukuk
devletine uygun olduğunu daha iyi bilecek, daha iyi tartacak ve sonuçta
kararını verecek.
Şimdi, diktatörlükten, tek adamlıktan
bahsettiğiniz yerde yasama, yürütme, yargı kuvvetlerinin tek elde
toplandığını herhâlde kastediyorsunuz. Peki, şimdi bu
teklif neyi getiriyor? Yasamayı ayırıyor, yürütmeyi
ayırıyor hem de birbirinden tam ayırıyor ve birbirine
karşı bağımsız hâle getiriyor. Nasıl diktatörlük
olacak? Seçim oluyor; beş yılda bir seçim olacak, rekabetçi seçim
olacak, serbest seçim olacak, halkın iradesiyle seçilecek. Halkın
iradesiyle beş yılda seçime giden bir diktatör dünyanın
neresinde var, böyle bir şey olur mu? Serbest seçimler, demokratik
seçimler, rekabetçi seçimler olacak. Kazandığı zaman beş
yıl, bir daha kazandı, azami on yıl; on yıldan sonra bir
daha aday olamayacak. Dünyada böyle bir örnek var mı? Yok. Yasama yetkisi
elinde mi? Diktatör dediğin temel haklarla ilgili düzenleme yapabilir,
yasama yetkisi olur elinde, siyasi haklar, ödevlerle ilgili yapar, yasamayla
ilgili yapar, yargıyla ilgili yapar. Bu teklifin neresinde temel haklarla
ilgili, siyasi haklarla ilgili, yargıyla ilgili, yasamayla ilgili
Cumhurbaşkanına düzenleme yetkisi veriyor, var mı böyle bir
şey? Diktatörlerin nerede eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır? Şu anda,
Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolunu açıyor. Dünyanın neresinde böyle
bir diktatör var? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Suriye
Anayasasında var, Esadda var, Esadda.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cumhurbaşkanı eğer diktatörlüğe yeltenirse, o zaman
Meclisin seçimleri yenileme kararı vardır. Dünyanın neresinde
diktatörlerin görevine Meclis seçim kararı alarak son verebiliyor? Böyle
bir şey var mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Suriyede var, Suriye
Anayasasında var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkıyor, onu
denetleme yetkisi de Meclise ait, Meclis çıkaracağı kanunla o
kararnameyi de çöpe atabilir. Dünyanın neresinde böyle bir şey var?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Suriye
Anayasasında var, Suriye.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Meclis ayrı, yürütme ayrı, ayrı ayrı seçiliyor ve egemenlik
millete ait, doğru ve tartışmasız ama millet sadece bugün
yasamayı seçiyor, biz yürütmeyi de doğrudan seç diye getiriyoruz.
Bunun neresi diktatörlükle alakalıdır? Tam demokrasiyle
alakalıdır, millî egemenliğe tam değerini vermekle
alakalıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunları birbiriyle karıştırmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tam bir diktatörlük, tam
diktatörlük!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu
ilk 4 madde yalanı da çok tekrar edildi.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Demokrasinin
üstünde oturuyorsunuz, kalkın oradan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu
teklifin içinde ilk 4 maddede bir noktayı değiştiren bir
şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Oturdunuz
demokrasinin üstüne, kalkın oradan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kaç
defa söylendi, milletimiz de bunu görüyor. Doğrudan da, dolaylı
olarak da ilk 4 maddeyi değiştiren veya zayıflatan herhangi bir
düzenleme yoktur. Bu bir rejim değişikliği değildir, siz
istediğiniz kadar söyleyin; bu bir hükûmet sistemi
değişikliğidir
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Fetullah
Gülenle beraber mi yaptınız bu anayasayı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Türkiyenin parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı
sistemine geçişini düzenleyen bir düzenlemedir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Fetullah
Gülen de oy verecek mi buna?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Yargıya gelince. Yargı konusunda Cumhurbaşkanının
mevcut Anayasadaki yetkilerine ilave yeni bir yetki getirilmiyor. (CHP
sıralarından gürültüler) Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl
seçiliyorsa şimdi de öyle seçilecek, Yargıtay cumhuriyet başsavcısı,
başsavcı vekili şu anki sistemde nasıl seçiliyorsa aynen
öyle, Danıştayın dörtte 1i nasıl seçiliyorsa öyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Yalan!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
HSYKda 4 üye seçiliyor, o da gene aynı öyle.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Fetullah
Gülen de oy verecek mi buna?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yeni
gelen şey, milletin temsilcilerinin HSYKya üye seçmesidir.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Niye
rahatsız oluyorsunuz milletin temsilcilerinin Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna üye seçmesinden?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre pek
kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, açtım mikrofonu 60a
göre.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 18inci maddesi üzerinde yapılan
soru-cevap işleminde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, demokrasinin tepki ve protesto rejimi olduğuna inanmayan ve
bunu kabul etmeyenlere, kendisine yapılan her türlü eleştiriyi
hakaret addederek hakkında mahiyetindeki, emrindeki yargı marifetiyle
dava açanlara, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan edenlere
dünyanın her yerinde diktatör deniyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Ahmet Necdet Sezerin bir buçuk
yıllık görev süresinde 26 kişiye Cumhurbaşkanına
hakaretten dava açılmış.
HASAN TURAN (İstanbul) Açmasın mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Abdullah Gülün son bir buçuk yıllık görev süresi
HASAN TURAN (İstanbul) Açmasın mı?
Adalet serbest mi olsun?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
içinde 139
hakaret davası açılmış.
HASAN TURAN (İstanbul) Hakaret edelim o
zaman!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın bir buçuk yıllık görev süresi içinde ise
1.845 kişiye Cumhurbaşkanına hakaretten dava
açılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buradan şu
çıkar: Ya Sayın Abdullah Güle göre Sayın Erdoğan daha
tahammülsüzdür ya da Sayın Abdullah Güle göre Sayın Erdoğan
daha baskıcı, daha diktatöryal, daha hoşgörüsüz, daha tahammülsüz
bir tutum içindedir.
Arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hukuk devletinde dava açmak bir haktır hukuku
savunuyorsak, demokrasi diyorsak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak, illa konuşacaksın.
Şu İç Tüzük 64ü böyle yiyeceğim sinirimden ya.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Gözaltı
merkezlerinde yer kalmadı.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
22.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 299uncu maddeye
göre bu tür suç isnadı karşısında izin verme yetkisi Adalet
Bakanına aittir.
Adalet Bakanı olarak göreve
başladığım zaman, bundan önceki Sayın
Cumhurbaşkanlarına hakaret isnatları geldiğinde Adalet
Bakanlığının uygulaması nedir diye
arkadaşlarıma sordum ve istatistikleri de
çıkarttırdım. Reddedilen ne kadar, izin verilen ne kadar diye
baktığımızda, neredeyse bütün Sayın
Cumhurbaşkanlarıyla ilgili isnatların tamamına
yakınına izin verilmiş. Sadece suç
oluşturmayacağı çok açık olanlara
Onların
sayısı da çok azdır. Ama, dosyalara
baktığınızda, Sayın Sezerle ilgili, Sayın Gülle
ilgili, önceki Cumhurbaşkanlarımızla ilgili hakaret dosya
sayısına baktığımızda bunların çok az
olduğunu görüyoruz ama özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımıza dönük kampanyalar yürütülüyor ve sinkâflı
-burada söylemeye dilim varmıyor- onlarca, yüzlerce, sosyal medyadan ve
başka yerlerden hakaretler yapılıyor.
Benim yerimde Cumhuriyet Halk Partisinin sayın
bir milletvekili Adalet Bakanı olsaydı, eminim ki tereddütsüz, o da
aynısına izin verirdi. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Düşünce açıklamak ayrı, sövmek ayrı bir şey.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun;
60a göre size de söz veriyorum.
Bir dakika.
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Engin Altayın bazı örnekler
üzerinden ve rakamla yapmış olduğu bir mukayese var. Burada,
muhalif-muvafık, fikirleri farklı olabilir ama herkesin bir ortak
kanaati olduğunu düşünüyorum; o da Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Türkiye siyasetinde karizmatik bir figür oluşu.
Esasen, AK PARTİnin on dört yıl boyunca
iktidar olmasında Sayın Erdoğanın kitleler üzerindeki bu
etkili liderliğinin, karizmatik rolünün büyük etkisi var. Karizmatik
figürler coşkun taraftarlara sahip oldukları gibi aynı zamanda
coşkun eleştirileri de doğururlar, bu doğru.
İşte, bu coşkun eleştirilerden makul, meşru,
demokrasinin özüne uygun olanlar herkesin başının üstüne
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
ama trollük
yapanlara karşı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Trol!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş birisinin
kendisinin değil, hukuk çerçevesinde savcıların, trollük
yapanlara ilişkin dava açması olağandır. Durum bundan
ibarettir.
Teşekkür ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ama sizin trollere
hiç dava açılmıyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
18inci madde üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi adet
önerge vardır; ilk okutacağım beş önerge aynı
mahiyette olacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/1504) esas numaralı Kanun Teklifinin 18inci maddesinde yer alan Bu
Kanun ibaresinin Bu Kanun hükümleri olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Yel
Tekirdağ
Aynı mahiyetteki
diğer önergelerin imza sahipleri:
Hamza Dağ
İzmir
Salih Fırat
Adıyaman
Mehmet Öntürk
Hatay
Ramazan Can
Kırıkkale
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Başkanım, önergeleri çekiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler çekilmiştir.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. 5/1/2017
Meral Danış Beştaş Mithat
Sancar
Adana Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Engin Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Tekin Bingöl Ahmet
Haluk Koç
Ankara Ankara
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MARKAR ESEYAN
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önemli bir Anayasa değişiklik teklifi
görüşmelerinin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz birinci turda.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet büyük bir
proje, cumhuriyet sıradan bir proje değil. Liderimiz Atatürk
sıradan bir lider değil. Modern Türkiye Cumhuriyeti kurulurken
emperyalizme karşı kanla verilen büyük bir mücadele sonunda
bağımsız bir ülke yaratıldı. Bu ülkede
sıfırdan sanayileşme, laiklik ekseni üzerinde halk
egemenliği, çağdaş uygarlığa erişme mücadelesi
verildi. Sizin bugünlerde dost bırakmadığınız tüm
dünyada Yurtta sulh, dünyada sulh. ilkesiyle bütün dünyayla
barışık bir ülke yaratıldı.
Kadın-erkek eşitliği, fırsat
eşitliği
Fırsat eşitliğinden cumhuriyetin tüm
çocukları nasibini aldı. Bugün bir Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı oldu, Binali Yıldırım Başbakan
oldu, bütün arkadaşlarımız milletvekili oldu. Bunların
hepsi cumhuriyet kurumunun ve onun özelliğinin bir sonucu, durup dururken
olmadı ve Mustafa Kemal Atatürk bir ortak kültür, ortak vatan
yaratırken Türk, Kürt, Laz, Çerkez demedi; herkesi bütün etnik
kimliğiyle, mezhebiyle benimseyerek bir ulus yaratma mücadelesi verdi.
İşte, modern Türkiye böyle bir devletin adıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Başbakanlığı
kaldırıyoruz. Sayın Başbakan kendini feda etti Binali feda
olsun. diye ama feda edilen Binali Beyin makamı değil, milletin
makamı ve Başbakanlık kalkınca da Cumhurbaşkanı
da Başbakanlığı üstlenecek, yürütmenin başı
olacak. Peki, nereden nereye geldik sayın milletvekilleri?
Bakın, günlerdir arkadaşlarımız
anlatıyor, aydın, Türkiyenin saygın gazetecileri yazılar
yazıyor, anlamadınız ama belki Atatürkün tam 87 yıl önceki
sözlerini sizlere hatırlatırsam daha iyi anlarsınız. 27
Nisan 1931de yeni seçimlerden sonra Atatürk Cumhurbaşkanı seçiliyor
4 Mayısta, İsmet Paşadan kabineyi kurmasını istiyor.
Bu vesileyle bir gazeteye demeç verirken sözünün arasında diyor ki:
Eğer İsmet Paşa hükûmeti kurmayı kabulden kesin olarak
çekinmiş olsaydı başvekilliği bizzat üzerime
alırdım, başka çare kalmazdı; ya ben ya İsmet
Paşa. Bu demeç her yerde duyulunca Acaba bizde de Amerika Birleşik
Devletlerinde olduğu gibi başkanlık sistemi mi kurulacak?
tartışmaları yaşandı tam 1931 yılında. Bunun
üzerine Atatürk, İsmet Paşayı, Fethi Beyi ve Serbest
Fırkanın sekreteri Nuri Conkeri çağırdı ve şu
açıklamayı yaptı: Arkadaşlarımız içinde
başvekillik yapacak zevat çoktur fakat bütün bu arkadaşlarım da
dâhil olduğu hâlde milletin umumi eğilimi benim şu veya bu
zaruret karşısında başvekil olmamı icap ettirirse, bu
vazifeyi kemalitevazu ve minnetle yapmaya hazırım. Bu takdirde benim
aynı zamanda Reisicumhurluğu üzerimde bulundurmamın elbette
kanuni imkânı yoktur. Benim alacağım bu yeni vazifeyi muhtelif
tarz ve manalarda kötüye yorumlamak imkânı yoktur.
Amerika sistemini tatbik etmeyi hiç
hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz bir tarzda, Reisicumhurluk
ile Başvekâleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam
olmadığımın bütün milletçe malum olduğunu zannederim.
(CHP sıralarından alkışlar) Bugünkü şartlar içinde,
bir hükûmetin millet ve memleket menfaati için takviyesine maruf herhangi
sözümü bin türlü boş sözlerle istismar etmeye kalkışmak çok
bedbaht adamların işidir.
Mustafa Kemal aynı şekilde kendisine bu
konuda görüşünü soran Genel Sekreter Rıza Soyaka da aynen
şunları söylüyor: Bunlar çok budalaca sözlerdir Soyak,
şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep
biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu
şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın
başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri bununla mücadele
ettik. Şimdi benden kimse aynı yola gitmeyi beklemesin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha rica edeyim, toparlıyorum.
BAŞKAN Tabii, bir dakikanızı ilave
edeceğim.
LEVENT GÖK (Devamla) İşte seksen yedi
yıl önce geçen tartışmalar, işte Mustafa Kemal Atatürkün
sözleri. Türkiyenin ne denli itibarlı, onurlu bir ülke olduğunun
altında Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bu sözleri
vardır, bunun üzerine kurulmuştur cumhuriyet. Şimdi, siz bütün
bunlardan sarfınazar ederek Türkiyeyi cumhuriyetin rotasından,
Atatürkün rotasından çıkartmaya çalışıyorsunuz ve
bize diyorsunuz ki: Atatürkün yolundan dönün. Hayır ve asla. Pir
Sultanın dediği gibi:
Kadılar, müftüler fetva yazarsa,
İşte kement, işte boynum asarsa,
İşte hançer, işte kellem keserse,
Dönen dönsün, biz dönmeyeceğiz yolumuzdan.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mithat
Sancar (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MARKAR ESEYAN
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekili Mithat Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar sözcüleri, Hükûmet temsilcileri
bize bu teklifin -tartışmakta olduğumuz Anayasa
değişikliği teklifinin- ne kadar çok demokrasi ve hukuk devleti
getirdiğini anlatmaya çalışıyorlar ama burada demokrasinin
sadece bir tek ölçütünü vurguluyorlar, o da seçim. Eğer
Cumhurbaşkanı seçimle gelirse ve yetkileri de
artırılırsa Türkiye güçlü bir hukuk devleti olacak, iyi bir
demokrasi olacak. demeye getiriyorlar. Oysa önerdikleri sistem, kuvvetler
ayrılığı gibi hukuk devletinin temel ilkelerine, yargı
bağımsızlığı gibi hukuk devletinin var oluş sebeplerine
tümüyle yabancı, bu ilkeleri tanımayan bir sistemdir. Kuvvetler
ayrılığını değil, tek kuvvet egemenliğini
kurmaya yönelmiş bir teklifle karşı karşıyayız.
Bunu defalarca söyledik. Kuvvetler birliği de değil bu, tek kuvvet
sistemi. Tek kuvvet sistemi nerede var? Bu sistem 1650lerde Thomas Hobbesun
teorisini yazdığı, sonra mutlak monarkların uygulamaya
geçirdiği, hayata geçirdiği sistemdir. İnsanlık yerel
demokrasiyi, katılımcı demokrasiyi, özgürlükçü demokrasiyi
tartışırken AKP bize MHPyle birlikte mutlak monarşiler
döneminin köhnemiş sistemini özgürlük diye yutturmaya
çalışıyor. Bakın, çok tehlikeli bir iş
yapıyorsunuz. Bu sistem toplumu ikiye böler -sürekli- en az ikiye böler;
ideolojik olarak ikiye böler, başka, etnik olarak böler, inanç açısından
böler. Başkanlık sistemi, Türkiye gibi kutuplaşmanın
derinleştirildiği bir ülkede bu kutuplaşmayı potansiyel
çatışma alanı hâline getirir ve burada milletin temsili diye
sözü edilen şeyin de gerçekleşme şansı olmaz.
Ya 1700lerde, 1800lerde söylemişti insanlar.
Millet iradesi dediğiniz şeyin iyi tanımlanması gerekiyor,
milletin iradesinden söz edebilmek için milletin özgür olması gerekiyor.
Şahıslar için de geçerlidir, hukukun en temel bilgilerinden biridir:
Özgürlüğü olmayanın iradesi olmaz. Siz özgürlüklerle ilgili en kötü
uygulamaları yapacaksınız, özgürlükleri askıya
alacaksınız, özgürlükleri askıya alacak bir yetkili
cumhurbaşkanı, tek yetkili cumhurbaşkanı
kuracaksınız ve sonra da millet iradesinden söz edeceksiniz. Milleti
tek kişiyle özdeşleştiren sistemin milletin bekasıyla,
hayrıyla, özgürlüğüyle, refahıyla alakası olamaz. Millet
yüzde 50den ibaret değildir, yüzde 51den ibaret değildir.
Başkana oy verenlerin dışında kalanların yaşam
hakkını güvence altına almayan hiçbir sistem demokrasi olamaz,
hukuk devleti olamaz, özgürlükçü olamaz, çağdaş olamaz.
Bu teklif, sadece bir kişiyi milletle
özdeşleştirmeye yönelik bir tekliftir. Bunun adı da zaten
diktatörlüktür. Millet adına her şeyi yapma yetkisi olduğunu
burada propaganda ettiğiniz, anlatmaya
çalıştığınız sistem özgürlükçü değildir,
katılımcı değildir, tek kişi yönetimidir,
diktatörlüktür, bu kadar açık. Bugünden yarına diktatörlük kurulmazsa
öbür güne kurulur.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Diktatörlük
olsaydı böyle konuşamazdınız.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Daha önce de söyledim
size. Dinlemeye de biraz tahammül etseniz demokratlığınız
konusunda belki şu kadar bir umut yaratırsınız.
İnsanları konuşturmuyorsunuz, konuşanları içeri
atıyorsunuz. Gelecek sistemin bundan daha iyi olduğunu nasıl
garanti edebilirsiniz; biz niye inanalım, halkımız niye
inansın?
MHPli milletvekillerine de bir sözüm var:
Yıllarca tek adam yönetiminin ne kadar kötü olduğunu anlattılar.
Buraya bir zahmet çıkıp bir özeleştiri verseydiniz, deseydiniz
ki: Yanlış düşünmüşüz. Şu nedenle yanlış
düşünmüşüz. Şöyle yanılmışız. Onunla ilgili
hiçbir hesap yok, hiçbir özür yok, hiçbir açıklama yok ama bu sisteme
destek var.
Bakın arkadaşlar, bu sistem demokrasi için
getirilmiyor, bu sistem hukuk devleti daha iyi olsun diye getirilmiyor. Peki ne
için getiriliyor? Arkada başka hesaplar var. Burada milletin
hakkını ve egemenliğini güvence altına almak değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakika
veriyorum.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Milletin
hakkını, hukukunu, özgürlüğünü, iradesini güvence altına
almaya değil; bir kişinin, bir dönemin yaptıklarını,
hukuksuzluklarını, yolsuzluklarını güvence altına almaya
yöneliktir ve burada bir pazarlık olduğu şüphesini -bugüne kadar
doğru dürüst bir açıklama yapmadığı için- ne iktidar
partisi ne MHP, bir pazarlık olduğu, başka hesaplar olduğu
iddiasını da asla zihinlerden silemezsiniz, bu şüphe sürekli
güçlenecektir. Biz HDP olarak yerel demokrasi için, katılımcı
demokrasi için, özgürlükçü demokrasi için, özgür ve müreffeh bir Türkiye için
hayır diyeceğiz. Bizi ne kadar çok susturmaya
çalışırsanız çalışın asla sesimiz
kısılmayacak. Bu teklifin milletten, halktan, toplumdan geri dönmesi
için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Eğer siz özgür bir
ortam yaratmaya cesaret ederseniz bu seçim sizin için hayırın
başlangıcı olacaktır.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, hatip
konuşmasında pazarlık yaptığımızı
söyleyerek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta, iki dakika
süre veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Mardin Milletvekili
Mithat Sancarın 447 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz hep ifade ediyoruz: Milliyetçi Hareket Partisinin
başından itibaren çizgisi bellidir. Bizim milletin menfaatinin
dışında hiçbir hesabımız olamaz, bizim bütün hesabımız
Türk milletinin menfaatidir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Söyle bir daha.
ERHAN USTA (Devamla) Bütün meseleleri bu çerçevede
değerlendirmek lazım. Pazarlık yapanların kiminle ne
pazarlık yaptığını geçmişte herkes biliyor.
Milliyetçi Hareket Partisi siyasi hayatı içerisinde, siyasi tarihi içerisinde
hiçbir kirli pazarlığın, açık pazarlığın
hiçbir şekilde içerisinde bulunmamıştır. Yani,
bunları, bu tür lafları yakıştıramıyorum ve
Milliyetçi Hareket Partisine hakikaten çok haksızlık olur bu.
Dolayısıyla, tekrar ediyorum, hiçbir şekilde hiçbir
anlaşmanın, hiçbir pazarlığın içerisinde olmamız
mümkün değildir. Biz milletin menfaatini düşünüyoruz, milletin
menfaatinin bugün bu şekilde davranmayı gerektirdiğini
düşünerek bu teklife Milliyetçi Hareket Partisi destek veriyor.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310
Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Mithat Sancar ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci madde üzerindeki görüşmeler böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylaması
yapılacaktır.
Komisyon ve Hükûmet sıralarının
görevli arkadaşlarımıza bırakılmasını
istirham ediyorum.
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerimizde
oturalım, sadece görevli arkadaşlarımız gelsin, ad
okunduktan sonra zarf ve pullar verilecek.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını biliyorsunuz, bir kez daha çok kısa bir
arz edeceğim: Adı okunan sayın milletvekiline ilgili maddeyle
ilgili zarf ve pullar verilecek, kabinlerde oy kullanılıp ondan sonra
önümüzdeki oy kutularına bu oylar atılacak; beyaz kabul,
kırmızı ret, yeşil çekimseri ifade ediyor.
Sayın milletvekilleri, usulüne uygun olarak
bugüne kadarki kullandığınız tüm oylar için teşekkür
ediyorum ve bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle devamını
diliyorum.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Kâtip üyelerimiz oy kullandılar
mı?
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?
Peki, oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupalarını kaldıralım görevli
arkadaşlar, kürsünün sağında ve solundaki oy tasnif yerlerine getirelim.
Başkanlık Divanı üyelerimizi de her
zamanki görevlerinin başına -onları çok yorduk- davet ediyorum.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 18inci maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 481
Kabul : 344
Ret : 131
Çekimser : 1
Boş : 2
Geçersiz : 3
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mücahit
Durmuşoğlu
İzmir Osmaniye
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin birinci görüşmeleri saat 23.20 itibarıyla
tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az kırk sekiz
saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bugün icra etmekte
olduğumuz birleşimle Anayasa değişikliği teklifinin
ilk tur görüşmelerini tamamladık.
Bu haftaki görüşmelerde desteklerini,
hoşgörülerini ve eleştirilerini esirgemeyen, en başta Meclis
Başkanlık Divanı üyelerimize, partilerimizin grup başkan
vekillerine, Anayasa Komisyonu Başkanı ve üyelerine, teker teker tüm
milletvekillerimize ve hiç şüphesiz aziz milletimize, ayrıca
Meclisimizin çalışmalarına katkı sağlayan tüm idari
teşkilat ve çalışanlarına, kavaslarımıza, stenograflarımıza,
yasama uzmanlarımıza, Meclis çalışmalarının
kamuoyuna aktarılmasında bizimle beraber büyük çaba gösteren
basın mensubu arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinize
ailelerinizle birlikte mutlu, huzurlu, hayırlı bir hafta diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Anayasa değişikliği teklifinin ikinci
tur görüşmelerinin ülkemiz için şimdiden hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, 3üncü sırada bulunan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan 439 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 17 Ocak 2017 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
akşamlar, hayırlı istirahatler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.23