TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62nci Birleşim
19 Ocak 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın, Bitlis ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun Türkiyenin genel sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmaz cevabı
3.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Azerbaycanın 20 Ocak (20 Yanvar)
Hüzün Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın konuşmasının İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre değerlendirilerek gruplara söz
hakkı tanınmasına ilişkin açıklaması
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Anayasa değişiklik teklifiyle
halkın hiçbir sorununa çözüm getirilmediğine ancak rejimin
değiştirildiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Gambiyada yaşananlardan
ders alınması gerektiğine, özgürlük ve
bağımsızlığı karakteri hâline getiren millete tek
adam yönetiminin uymayacağına ilişkin açıklaması
4.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Mecliste herkesin gerçekmiş gibi
gördüğü demokrasicilik oyunu oynandığına ve bu oyunun
kaybedeninin Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, Anayasa değişikliğinin Türkiye
için tarihî bir dönemeç noktası oluşturduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Zekeriya Birkanın, çok daha güçlü ve istikrarlı bir
Türkiye inşa etmenin amaçlandığına ve yürütmedeki çift
başlılığın ortadan kaldırılması için
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin görüşüldüğüne
ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 950 kilometre
sınırımız bulunan bölgede tarihî sorumluluğumuzu
yerine getirmek için mücadelenin kararlılıkla sürdürüldüğüne ve
sınır dışında görev yapan askerlere
başarılar, şehit olanlara da Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, tüm milletvekillerini ve tüm seçmenleri,
millet iradesini esas alan, güven ve huzur ortamını kalıcı
olarak tesis edecek, devlet-millet kaynaşmasını
kurumsallaştıracak Anayasa değişiklik teklifine evet
demeye çağırdığına ilişkin açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Türkiyedeki tüm
halkların ve inançların umudu olma iddiasıyla Türk siyaset
sahnesine çıkan AKPnin on beş yıldır tek başına
iktidar olmasına rağmen hayal kırıklığı
yarattığına ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, Anayasa
değişikliğini bir rejim değişikliği olarak ifade
etmenin ve bununla alakalı diktatörlük, darbe kelimelerini
kullanmanın halkı yanıltmak olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, Anayasa değişikliği
teklifiyle ülke ve millet için yeni bir sayfa açılacağına ve
darbecilerin dayattığı anlayışın, vesayet ve
siyasi krizlerin, statükocu anlayışın, çift
başlılığın son bulacağına ilişkin
açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersinde yaşanan fırtına ve
sel felaketi sonrasında elle tutulur hiçbir yardım
yapılmadığına ilişkin açıklaması
13.- Kütahya
Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, muhalefetin Anayasa
değişikliği teklifiyle rejimin değiştiği
iddialarının arkasında muhtelif unsurlardan oluşan bir
ittifak bulunduğuna ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, dövizlere el
konulacağına ilişkin söylentilerle ilgili bilgi almak
istediğine ve getirilen Anayasa değişikliğiyle getirilen
rejimle gerginlik ve çatışma kültürünün artacağına
ilişkin açıklaması
15.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Alpullu Şeker
Fabrikasının durumuna ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, başkanlık sisteminin
cumhuriyeti yıkacağına, Türkiyeyi yıkıma
götüreceğine ve insanları mağdur edeceğine ilişkin
açıklaması
17.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Hrant Dinkin ölümünün 10uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
18.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Anayasada yapılacak
değişikliklerle cumhuriyet ortadan kaldırılıp
başkanlık rejimi getirileceğine ve bu tür otoriterleşmeye
giden ve sonunda diktatörlük olan birçok üçüncü dünya ülkesi olduğuna
ilişkin açıklaması
19.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 19-20 Ocak 1990da Sovyetler Birliği
tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan
katliamın 27nci, 20 Ocak 1989da Samsunsporun trafik kazası
geçirmesinin 28inci yıldönümüne ve Samsun Millî Eğitim
Müdürlüğünün hazırladığı Türk büyüklerini
tanıtıcı projeye ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakırda 4 polisin şehit olduğu
olayda yaralanan polisin de şehit olduğuna ve kendisine Allahtan
rahmet dilediğine, Hrant Dinkin ölümünün 10uncu yıl dönümüne ve
İtalyada depremlerin ardından yaşanan çığ felaketi
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşın duruşmasında sarf
ettiği bazı ifadelerine, Türkiye için çok önemli bir konu
görüşülürken tutuklu HDP milletvekillerinin bulunmamasının
demokrasi için büyük bir ayıp olduğuna ve Hrant Dinki saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
22.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakırda şehit
olan 4 polise ve bütün şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, 19-20
Ocak 1990da Sovyetler Birliği tarafından Azerbaycan halkına
karşı yapılan katliamın 27nci ve Hrant Dinkin ölümünün
10uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İranda bir binada çıkan yangında
çok sayıda insanın hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve
ailesinin hedef gösterilmesi olayına ve kendisi tarafından hiçbir
milletvekiline itme ve darp uygulanmadığına ilişkin
açıklaması
25.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsun Valiliğince bir dakikalık
ayağa kalkma eylemine izin verilmemesine ilişkin
açıklaması
26.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, Hrant Dinkin ölümünün 10uncu yıl dönümüne
ve İzmirin Seferihisar ilçesinde ısrarla bir orkinos çiftliği
yapılmak istenmesinin arkasında kimler olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
27.- Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın, HDP milletvekillerinin tutuklu
olmasının ve Anayasa değişikliği
çalışmalarının dışında
tutulmasının Anayasa Mahkemesinin vekillerle ilgili vermiş olduğu
karara aykırılık teşkil ettiğine ilişkin
açıklaması
28.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, tutuklu HDP
milletvekillerinin Anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerinde
yapılacak oylamada oy kullanma haklarını yerine getirmek
istediklerine ilişkin dilekçelerinin Başkanlığa ulaştığına
ve bunun sağlanmasının Başkanlığın
sorumluluğunda olduğuna ilişkin açıklaması
29.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının Genel Kurul salonunda yaşanan
olaylarla ilgili açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhuriyet
Halk Partisi olarak yaşanan vahşeti kınadıklarına
ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Genel Kurulda
yaşanan şiddet olayları nedeniyle ceza işlemi
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
31.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mecliste kabul edilmesi mümkün
olmayan hadiseler yaşandığına, Genel Kurulun ara
verdiği sırada yaşanan olaylar nedeniyle ceza işlemi
uygulanamayacağına ve kaba davranış ve şiddeti
gerçekleştirenleri kınadığına ilişkin
açıklaması
32.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının Genel
Kurulda yaşanan olayları üzgün olduğunu belirterek
geçiştirmemesi ve tutumunu gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
33.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Genel Kurulda yaşanan hadiseleri
tasvip etmenin mümkün olmadığına, Anayasa
değişikliğini engelleyebilmek için gayret edildiğine ama
milletin bu konuda kararını vereceğine ilişkin
açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekiline yapılan saldırının asla kabul
edilemeyeceğine ve mutlaka ceza verilmesi gerektiğine, İstanbul
Milletvekili Şafak Paveye yapılan saldırının da
aynı ölçüde kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
35.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Genel Kurul ara
verdiğinde yaşanan olaylardan dolayı İç Tüzük hükümlerinin
işlemediğine, incinen, kendisini kötü hisseden, onurunun
çiğnendiğini düşünen her bir milletvekilinin
acısını paylaştığına ilişkin
açıklaması
36.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Engin Altaya yönelik
davranışın açıkça cezayı gerektirdiğine, TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldan ile İstanbul Milletvekili Şafak
Paveye yapılan saldırıyı kınadığına,
yaşananlara sebep olan herkesi ve bu atmosferi yaratan tüm
şartları kınadığına ve herkesi düşünmeye
davet ettiğine ilişkin açıklaması
37.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Genel Kurulda üst üste
yaralayıcı olaylar yaşandığına, benim
kadınım, senin kadının şeklindeki
kavramsallaştırmanın kadın vekillerin maruz kaldığı
şiddetten daha utanç verici olduğuna ve demokratik bir bilinci
içselleştirmek için tahammül ve hoşgörünün anahtar kavramlar
olduğuna ilişkin açıklaması
38.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kürsü işgali eyleminin demokratik bir
tepki değil kürsü gasbı olduğuna ve tasvip edilemeyeceğine,
bu kürsü etrafında meydana gelen kavgayı üzülerek
karşıladığına, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana, Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençe ve İstanbul
Milletvekili Şafak Paveye geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve İstanbul Milletvekili Engin Altaya yönelik
olayın da tasvip edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 447 ve 447ye 1inci Ek sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 8inci maddesinin oy sayım işlemi
sırasında kürsüde bulunan Kâtip Üye Ali Haydar Hakverdinin kürsüdeki
tutanağa şerh koymasına izin verilmediğine ve Divana yapmak
istediği başvurunun kayda alınmadığına
ilişkin açıklaması
VI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın konuşmasını İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre değerlendirmemesi hakkında
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, tutuklu HDP milletvekillerinin 447 ve 447ye
1inci Ek sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin
tümünün oylamasında oy haklarını kullanabilmelerinin
sağlanmasıyla ilgili dilekçeleri hakkında bir işlem
yapmamasının Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit ve 22 milletvekilinin, çocuk işçiliğinin
azaltılması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/441)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, inşaat
sektöründe iş güvenliği konusunda uygulanmakta olan
politikaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4442)
3.- HDP Grubu
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Şırnakın Cizre ilçesinin Cudi Mahallesinde 23 Ocak 2016 günü
ağır saldırı olması nedeniyle bir bodrum katına
sığınmış bulunan 31 sivil yurttaşın
durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/443)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
17/1/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve
arkadaşları tarafından, Hrant Dink cinayet davasında
soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden cinayetin on
yıldır aydınlatılamaması nedeniyle, adaletin tecelli
etmesi ve bu cinayetin tüm bağlantılarıyla beraber
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Ocak 2017 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
11/2/2016 tarihinde Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve arkadaşları
tarafından, kamu kurum ve kuruluşlarındaki sınavlardaki
usulsüzlük iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Hrant Dinki sevgi ve saygıyla
andığına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıakanın kendisini kürsüye kelepçelemesi üzerine yaşanan
olaylara ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Genel Kurul salonunda TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldana, İstanbul Milletvekili Şafak Paveye yapılan
şiddeti, aynı şekilde Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan
Ençe yapılan şiddeti kınadığına ilişkin
konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447)
2.- Serbest Bölgeler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
XI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Denizlide engelli bir kadının
fazla kilolu olduğu gerekçesiyle minibüsten indirilmesi olayına ve
engellilere yönelik haksız uygulamalarla ilgili çalışmalara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/9781)
2.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, yurt dışından
sağlanan kredilerin kaynak kullanımı destekleme fonu kesintisine
tabi tutulmaması neticesinde gümrüklerde eksik tahakkuk eden KDV
miktarına ve bu konuda yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9794)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Sarp Sınır
Kapısında yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9799)
4.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Moldovadan yapılacak domuz eti
ithalatına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/9935)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, banka aidatlarına ve
tüketici hakem heyetleriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/10004)
6.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle
ilgili verilen bazı ifadelere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın cevabı (7/10010)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda boş bulunan engelli
kadrolarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/10091)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, İstiklal Mahkemeleri
zabıtları ve kayıtları ile ilgili çalışmalara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/10212)
9.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, KHKlar ile ihraç edilen kamu
görevlilerine ve kapatılan dernekler ile yayın organlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/10234)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca
gerçekleştirilen açılış törenlerine ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/10365)
11.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, marketlerde bir kuruş tutarındaki
para üstlerinin iade edilmemesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/10367)
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, mermer ihracatına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/10368)
19 Ocak 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Bitlisin sorunları hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili
Mizgin Irgata aittir.
Buyurun Sayın Irgat.
(HDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgatın, Bitlis ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi izleyen değerli
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün değerli gazeteci Sayın Hrant Dinkin
katledilişinin 10uncu yıl dönümü. Kendisini saygıyla, rahmetle
anıyorum ve Bitlisli gazeteci Ferhat Tepe, henüz 18 yaşındayken
Özgür Gündem muhabirliği görevini yürütürken Bitliste evinden telsizli
kişilerce kaçırılıp Elâzığda Hazar Gölünün
kenarında 1993te bulunmuştu ve Ape Musalar ve birçok gazetecinin bu
hikâyesi, bu acılı hikâyesi, maalesef, adalet arayışı
çerçevesinde hâlâ cevapsız bırakılmakta ve söz konusu davalar
hâlâ adaletli bir sonuçla sonuçlanmamıştır. Ve bizler
kendilerinin bıraktığı bu mücadeleye, kendilerinin
özgürlük, barış adına yürüttüğü mücadeleye sahip
çıkarak tekrar hepsini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Bitlisi anlatmaya
beş dakika yetmez, bunu çok iyi biliyorum. Yedi bin yıllık bir
şehir ve bir dönem Osmanlının ve ardından bir dönem de
cumhuriyetin çok önemli siyasi merkezlerinden biri olan Bitlisi anlatmaya
süremiz yetmeyecek ama burada, kısaca, özellikle son süreçte
yaşadığımız sıkıntıları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, OHAL ilanından bu
yana Bitlise baktığımızda, aslında 7 Hazirandan sonra
başlayarak, Halkların Demokratik Partisi ve Demokratik Bölgeler
Partisi, MEYA-DER, KESK ve buna bağlı birçok dernek, sendika ve parti
çalışanlarımız büyük bir baskı altındadır.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna bağlı 18 kişi
ihraç edilmiştir, sayısız çalışan da açığa
alınmıştır ve görevlerine ne zaman iade olacakları
dahi belli değildir. Bunun yanında, DBP belediye
başkanlarının içerisinde olduğu 6 belediyenin eş
başkanları, belediye meclis üyeleri ve buna bağlı olarak
üyelerimiz ve bu anlamda partimizin eş başkanları, genel
sekreterleri, üyeleri, çalışanları, sempatizanları bir
bütünel olarak OHAL ilanından bu yana şu an tutuklanmış ve
cezaevlerine atılmışlardır. Gözaltına
alındıkları dönemdeyse yaşanan hukuksuzluklar bir başka
gündem olsa gerek. Mutki Belediye Eş Başkanımız evinin
içerisinde, çocuklarının gözünün önünde yere yatırılarak
ters kelepçe takılarak gözaltına alınmıştır. Ve
Hizan Belediye Başkanımız Diyarbakırda olduğu hâlde
Hizandaki evinin kapısı kırılarak evde arama adı
altında ev talan edilmiştir.
Diğer taraftan, Bitlis Cezaevinde tutulan
başkanlarımızdan Bitlis Eş Başkanımız
Sayın Hüseyin Olan, bir gün apansız, bir hafta önce, önceden
kendisine haber verilmeksizin Elâzığ Kapalı Cezaevine sürgün
edilmiştir. Yani hem tutuklanmış hem sürgün edilmiştir.
Diğer taraftan, şu an Bitlis Cezaevinde
Halkların Demokratik Partisinin çalışmalarını yürüten,
DBPnin çalışmalarını yürüten
arkadaşlarımızın tamamı tutuklu bulunmaktadır ve
bu 6 belediyemize de haksız hukuksuz bir şekilde kayyumlar
atanmıştır. Bunun da gerekçesi sözde 15 Temmuz sonrası ilan
edilen OHAL Yasası. Ama OHAL Yasası ve OHAL Yasası bahane
edilerek yapılan bu haksız hukuksuz uygulamaların tek sebebinin
bugünlerde tartıştığımız diktatörlük sisteminin
getirilmeye çalışıldığı sözde Anayasa
değişikliği olduğunu biz çok iyi biliyoruz.
Evet, zamanında Evliya Çelebinin
notlarında, Seyahatnamesinde açıkça yer alan kültürün, bilimin,
aydınlanmanın, felsefenin merkezi olan Bitlis bugün bir taşra,
küçük bir il hâline getirilmiştir. Dışarıya sürekli göç
veren ve kendi altyapısı, kültüründen uzaklaştırılmaya
çalışılan bir Bitlis var karşımızda. Bitliste
yaşatılan kültürü ta aslında 17nci, 18inci yüzyıllara
kadar uzanarak açıklamaya çalıştığımızda ise
özerk bir sistemin, hükûmet tipi sistemin orada en mükemmel şekilde
işletildiğini çok net bir şekilde dile getirebiliriz. Ne zamanki
Osmanlı-Safevi ilişkilerinde bir noktaya varıldıysa,
işte, tam o zaman Kürt beylikleri, Kürt kazanımları, Kürt özerk
yaşamına da bir son verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen. Bir dakika ek
süre veriyorum.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Evet, Bitlis
tarihini, kökenlerini burada bir dakikada açıklamaya zamanımız
yetmez. Ama Bitlis tarihiyle, kültürüyle en eski kentlerimizdendir. Çevre yolu,
devlet hastanesi açıldı. Aslında Tatvan Devlet Hastanesi
zamanında bölge hastanesi olarak açılacaktı ama devlet hastanesi
olarak
İnsanlar hem de Tatvanın çok uzağından, Rahva soğuğundan
büyük zorluklarla hastaneye yetişmek zorunda kalıyorlar.
Havaalanı meselesi, yıllardır önümüze
getirilen, pişirilip sunulan mesele bir türlü
aşılamamıştır ve diğer çevre yoluna
baktığımızda, bir cehenneme dönen, her gün
insanlarımızın hayatını kaybettiği bu yollara
baktığımızda ise terk edilmiş bir Bitlisten
bahsediyoruz. Oysaki Bitlis, kültürüyle, geçmişiyle, tarihiyle,
duruşuyla bu ülkenin en önemli merkezlerinden bir yer iken asgari
müşterekte bir hizmet almakta ve burada, güvenlikçi politikalarla, askerî
politikalarla, TOMAlarla ve her gün yasaklanan yayla yasaklarıyla,
gözaltılarla söz konusu Bitlis yönetilmeye
çalışılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Irgat, teşekkür
ederim.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Buradan
yetkililere sesleniyorum: Bitlise ve Bitlis konumundaki illere kulak verin ve
yeterli hizmeti kendilerine götürün diyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Türkiye'nin genel sorunları hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Özcan Purçuya aittir.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun Türkiyenin genel
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz cevabı
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, gece gündüz burada çalışıyoruz.
Meclisin maşallahı var arkadaşlar. Taşeron sorunu bitti,
işsizlik bitti, dolar, euro dipte, maşallah ekonomimiz tavan
yapmış, ihracatımız artmış!
Maşallahımız var! Ya, niye çalışıyoruz biz burada
arkadaşlar, vatandaş bizi buraya niye gönderdi ya? Ben
anlamıyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kanun yap diye.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ne kanunu ya? Halk yok ki
içeride arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olur mu, birinci
görevimiz kanun yapmak Özcan Bey.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Halk yok, halk.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Darbe anayasasını
değiştir diye gönderdi.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Halkın
temsilcisi de sensin. Buradaki halkın temsilcisi.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Halk şunu diyor:
Başkanlık sistemi gelirse taşeron sorunu bitecek mi?
Başkanlık sistemi gelirse işsizlik bitecek mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Başkanlık sistemi gelirse
dolar düşecek mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İnşallah,
inşallah.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Başkanlık sistemi
gelirse benzin, mazot 3 liraya, 2 liraya inecek mi? Başkanlık sistemi
gelirse tarım sorunu bitecek mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bitecek.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Terör bitecek mi? Toplumsal
sıkıntılar, kutuplaşmalar bitecek mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bitecek.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Arkadaşlar, bitecekse
şimdi niye yapmıyorsunuz? (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Şimdi niye yapmıyorsunuz, elinizde
ağaç kökü mü var? Koskoca devletin bütçesi var elinizde arkadaşlar.
Kusura bakmayın
Bakın, Orta Doğuyu örnek alın. Bu ülke
bizim ülkemiz, bu vatan bizim, bu halk bizim halkımız; bizden hizmet
bekliyor. Orta Doğu bataklığına doğru gidiyoruz arkadaşlar.
Hepsi başkanlık sistemiyle yönetiliyor, hepsinde kan var, terör var,
hepsinde insanlık suçu var. Biz bunu niye örnek almıyoruz
arkadaşlar?
Bak, ben ülkemi sevdiğim için konuşuyorum.
Partizanlık yapan şerefsizdir. Ben ülkem için konuşuyorum bu
kürsüde şu an. Orta Doğu bataklığına bir bakın
yahu, hepsi başkanlık sistemi. Bizim kişilerle de bir sorunumuz
yok, hepinizi seviyorum arkadaşlar, vallahi seviyorum ama hepimizin
ülkemizi sevmemiz lazım.
Bak, bu ülkede, Atatürkten uzaklaştıkça,
cumhuriyetten uzaklaştıkça, parlamenter demokratik sistemden
uzaklaştıkça Orta Doğu bataklığına sürükleniriz,
bunu bilin arkadaşlar. Vallahi, bunu ülkem için konuşuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, vergiler yüzde 10 artmış.
Taşeron sistemi, hani, söz verdik, çözülmedi. İşsizlik had
safhada, benzin 6 lira, euro 4 liraya yakın, dolar 4 liraya yakın.
Arkadaşlar, ithalatımız had safhada, üretim
yapılmıyor. Ne yapıyoruz biz arkadaşlar? Vatandaş bizi
niye gönderdi buraya, vatandaş niye gönderdi?
Bakın, o anayasa çalışmaları
içerisinde ben halkın menfaatine bir şey görmüyorum arkadaşlar.
Sadece, gerçekten, şahısla işimiz yok, geleceğimizle
işimiz var çocuklarımız için. Bakıyoruz, bir kişiye
bütün yetkiler verilmiş. Yasama bitmiş, yargı bitmiş,
ekonomi bitmiş. Üzerimizde akbabalar geziyor arkadaşlar. Emperyalist
ülkeler bakıyor bize akbaba gibi. Ülkemiz ne zaman çökecek, akbabalar
gelecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ülkemiz için, birlikte, kardeşçe
çalışmalıyız. Vallahi, bakın, arkadaşlar, bir an
önce bu yasayı çekin. Akbabalar tünemiş ülkemizin üstüne. Terör var,
ekonomimiz mahvolmuş, dolar yükseliyor. Bütün emperyalist ülkelerin,
bakın, gözü bizim ülkemizin üzerinde. Onların ekmeğine yağ
sürüyorsunuz arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kıskanıyorlar, kıskanıyorlar.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Onların ekmeğine
yağ sürmeyelim. Gelin, birlikte, kardeşçe, beraber
çalışalım. Üzülüyorum yani şu anki duruma.
Kaç günden beri burada çalışıyoruz
gece gündüz. Taşeronlar için de çalışalım gece gündüz,
hadi, buyurun, gelin bakalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tabii,
çalışıyoruz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Hadi, gelin, taşeron
sorununu bitirelim. İşsizlik had safhada, iki üniversite
bitirmiş gençlerimiz sokaklarda, çalışmıyorlar, işsiz,
sokaklarda geziyorlar. Hani, nerede? Gelin, sabaha kadar onlar için de
çalışalım. Ben sabaha kadar çalışıyorum, zarf
yırtıyorum sabaha kadar, başka bir şey yapmıyorum. Ey
vatandaşım, duyun, beni gönderdin, ben sabaha kadar burada zarf
yırtıyorum, gece gündüz oylama yapıyoruz burada. Gelin,
işsizlik için de çalışalım. Çalışmayan namerttir,
gelin çalışalım hadi, gelin hadi çalışalım,
gelin. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya daha geçen hafta
emeklilerle ilgili kanunu durdurdunuz ya.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) İthalatımız
artmış, üretim bitmiş arkadaşlar. İstatistiklere baksanıza.
Bakın, bir de milletin üstüne vergi yükünü artırdınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Geçen hafta
emeklilerle ilgili kanunu durdurdunuz, hayır oyu verdiniz, esnaf için
hayır oyu verdiniz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, vergileri yüzde
10 artırdınız, vatandaşı mahvediyorsunuz. Öyle
konuşmayın. Sonuçlara bakın, istatistiklere bakın ya,
intiharlar artmış arkadaşlar. Vergiyi yine yüzde 10
artırdınız, kaç defa söylüyorum, niye yapıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya sicil affı
için hayır oyu verdiniz.
BAŞKAN Sayın Osman Aşkın Bak,
lütfen.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Lütfen
Bakın ben bunu
ülkemi sevdiğim için, sizleri sevdiğim için, bütün herkesi
sevdiğim için söylüyorum. Ülkemiz bunları hak etmiyor
arkadaşlar, lütfen kendinize gelin. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış
konuşuyorsun, yanlış.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ülkemiz bunları hak
etmiyor. Orta Doğu bataklığını örnek alın diyorum
size. Bakın, emperyalist ülkelerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz
diyorum size. Lütfen, lütfen, lütfen arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kıskanıyorlar bizi, emperyal ülkeler bizi kıskanıyor.
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Çocuklarımızın geleceği için. Çocuklarımızın
Suriyeli çocuklar gibi oralarda ölmesini mi istiyorsunuz? Kadınların
Suriyede yaşadıklarını Türkiyede de mi
yaşasınlar istiyorsunuz? Onun için mi yapıyoruz bunu
arkadaşlar ya, yapmayın Allah aşkına.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Türk milleti diz
çökmez merak etme sen. Hep beraber biz kurtarırız ülkemizi.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, çok zorlu bir
süreçten geçiyoruz arkadaşlar. Herkesin aklını başına
alması gereken bir süreç. Lütfen
Ben bu işte bir mantık
görmüyorum, bu işin bir mantığı da yok yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) On dört yıldır niye
yapmıyorlar?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bu işin bir
mantığı yok. Arkadaşlar on beş yıldan beri ülkeyi
getirdiğimiz durum belli, çok net.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi yetkiniz eksikti? de,
hangi yetkiniz?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Arkadaşlar, terör var,
ekonomi bunalımda, hukuk, adalet, sistem çok kötü. Eğitim yine ona
keza, bu sene yine müfredat değişmiş. Ya müfredatı
değiştirmediniz mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bütün kabahat ana
muhalefetin.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum Sayın
Purçu.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bütün kabahat ana
muhalefetin, iyi muhalefet yapmıyor.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Sevgili kardeşlerim,
bakın, bizim gidecek başka ülkemiz yok.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım, lütfen.
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Yaptığınız hatalardan pişman olacaksınız.
Buraya bir Özcan Purçu çıktı, bizi uyardı. diyeceksiniz,
pişman olacaksınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) On dört
yıldır niye yapmadılar?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Son kez, arkadaşlar
aklımızı başımıza alalım. Bakın,
barış içinde, kardeşçe, birlikte
yaşayacağımız bir ortam geliştirelim, alternatif
kalkınma modelleri yaratalım; aynı şekilde bilime,
diğer alanlara pay ayıralım ama bunların hiçbiri ülkemizde
yok. Bakın, dün bir milletvekilimiz çıktı, AR-GEye, bilime
ayırdığımız payları söyledi, dünyanın
sonuncu sıralarındayız. Ülkemizi kalkındırmak için
buraya geldik; vatandaş bizlere kendi parasından maaş ödüyor,
onu hepimizin helal ettirmesi lazım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Lütfen hatanızdan geri dönün diyorum son defa.
Sağ olun Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Purçu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ana muhalefetten
memnunuz.
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Azerbaycanda 20 Ocak (20 Yanvar) Hüzün Günü münasebetiyle söz isteyen Adana
Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, Azerbaycanın
20 Ocak (20 Yanvar) Hüzün Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özcan Bey çok renkli bir üslupla konuşma
yaptı. Ben renkli bir konuşma yapmayacağım çünkü
acıdan bahsedeceğim, 20 Ocak acısından bahsedeceğim.
Değerli arkadaşlar, acılar
vardır, kişi tek başına yaşar; acılar
vardır, bu acıyı toplumlar yaşar; acılar vardır,
o acıyı ülkeler yaşar; acılar vardır, yaşadığı
acıyı sadece o ülke değil, o ülkeyi sevenler, o ülkeyle
özdeşleşenler, özdeş olanlar yaşar. Yine, acılar
vardır, yaşanır unutulur; acılar vardır,
yaşanır ama asla unutulmaz, ince bir sızı olarak kalbinizin
bir köşesinde durur, zaman zaman sizi yakıcı bir ateşle yakar.
20 Ocak böyle yakıcı bir gündür. 20 Ocak 1990 tarihinde yaşanan
acı sadece Azerbaycanın acısı değildir, sadece
Azerbaycanlılar hissetmiyor. 20 Ocak 1990da Sovyet ordusunun
tankları Baküye saldırmış ve 150 civarında -çoğu
Azerbaycanlı olmak üzere- orada yaşayan masum insanı
katletmiştir. Dolayısıyla, biz de bu acıyı
yüreğimizden derin bir şekilde hissediyoruz; zira, tek millet, iki
devlet olan Türkiye ve Azerbaycanın sevinçleri de ortaktır,
hüzünleri de.
Baküye giden arkadaşlarımız için
ifade etmek isterim, Baküye gittiğimiz zaman mutlaka şehitliği
ziyaret etmişizdir. Bakü Şehitliğinin iki bölümü vardır:
Bir bölümünde 1918de Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam
Ordusunda bulunan 1.300 Türk askerinin defnedildiği bir şehitlik,
öbür tarafında da 20 Ocak 1990da Sovyet saldırısı sonucu
hayatını kaybeden, şehit olan Azerbaycanlı
kardeşlerimizin sahip olduğu şehitlik. Dolayısıyla,
biz de oradaki şehitleri anarız ve şehitleri anarken hep de
şunu görürüz: İki bayrağın yani hem Türkiye hem Azerbaycan
Bayrağının ana renkleri kırmızıdır ve o
kırmızı rengi oradaki şehitlerin kanından
almıştır. Biz, o şehitleri rahmetle, minnetle anarız.
Aslında, o şehitler olmasaydı, belki de bizler hem Türkiyede
hem Azerbaycanda özgür bir ülkenin vatandaşı olarak
konuşamayacaktık, sizlere hitap edemeyecektik. O 20 Ocak günü,
Azerbaycanlı kardeşlerimizin dediği gibi, Kara Ocak (Kara
Yanvar) olarak anılır ama o hadiseden kısa bir zaman sonra
Azerbaycan bağımsızlığını
kazanmıştır ve şu anda hepimizin gururla yâd ettiği,
gururla bahsettiği bir ülke hâline gelmiştir.
20 Ocak, zalimce, zalimler tarafından
yapılan bir zulümdür ama tıpkı bugün olduğu gibi Batı
dünyası o zulmü görmemiştir. Görmemekle kalmamış, o zulmün
kahramanlarından birisi olan, dönemin Sovyet lideri Mihail Gorbaçova
Nobel Ödülü verme derecesine düşmüştür. Maalesef, Batı
dünyası bugün de onlardan daha farklı davranmıyor.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bizlerin bu bilinçle
geçmişte yaşanan acıları unutmamamız ve o
acıları yaşatmamız gerektiği kanaatindeyim.
Şüphesiz, bizler bağımsız ülke olarak ayrı
coğrafyalarda bulunsak bile aynı gönül coğrafyasının
iki farklı ülkesi ve tek millet, iki devlet olan ülkeler olarak
birbirimizle daha fazla dayanışmamız,
acılarımızı ve sevinçlerimizi de paylaşmamız
gerekiyor. Bunu yaparsak ancak bizler, bize bahşedilen görevleri
yapmış, yerine getirmiş oluruz.
Ben bu vesileyle 20 Yanvar Hüzün Gününde Azerbaycan
halkının üzüntülerini paylaşıyor, bu katliamda
hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Allahtan rahmet diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ünüvar.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına Millî
Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz 59/1e göre cevap
vermek istiyor.
Buyurun Sayın Yılmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi konuşmaya cevap
verecek?
BAŞKAN 59/1.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu biliyorum da hangi
konuşmaya cevap veriyor?
BAŞKAN Müfredatla ilgili.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Biraz önce Sayın Purçu Müfredat hem de Atatürkçülükten
uzaklaşıyor. diyerek müfredattan da bahsetti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ha, anladım.
Sayın Başkan, memnun olduk. Bu konuda
gruplara da söz vereceksiniz o zaman.
BAŞKAN Hayır, o 59/2.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın Başkan
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Efendim,
yirmi dakika söz verme hakkı var Hükûmete. 59/2ye göre verebilir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, verebilir tabii.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama gruplara da verecek sonra
bu konuda.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olur mu? Ne
alakası var canım?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gruplarla
alakası yok, Hükûmet almadı sözü. Önce siz konuştunuz, onun
üzerine konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Özel, o 59/2.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, bir müsaade eder
misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bakın, ben bir anlatayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii, dinliyorum.
BAŞKAN 59/1e göre Sayın Bakana söz
verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Sizin söylediğiniz 59/2.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, tamam
BAŞKAN Evet, İç Tüzükü okuyun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
59/1de milletvekillerinin yaptığı gündem dışı
konuşmalara Sayın Bakan cevap verebilir.
BAŞKAN Buna göre verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu sordum, hangisini
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Özgür Bey, kaç dakika?
BAŞKAN Yirmi dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanım, yirmi
dakika, yirmi, itiraz yok.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şudur
sıkıntı: Bizim bugün gündem dışılardan bir tanesi
müfredat değildi, olsaydı bu işlerdi. Sayın Bakanın bu
konuşmayı yapması çok doğrudur ama 59/2ye göre
almalıdır sözü.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 59/1.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 59/1, bir milletvekilinin
gündem dışı dile getirdiği konuya cevaptır.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Müfredatı
dile getirdi Özgür.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün gündem
dışılarda müfredat yoksa 1 işlemez, 2 işler. 2
işlerse gruplara da makul sürede söz verilir.
BAŞKAN Sayın Özel, 59/1e göre cevap
verdim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) 59/1e
göre talep ediyor efendim, 59/1e göre talep ediyor iktidar.
BAŞKAN - Çünkü biraz önce Purçu
konuşmasında bu konudan bahsetti.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Cevap
hakkını kullanıyor.
BAŞKAN İlla gündem dışı
konuşmaların
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın
BAŞKAN Müsaade edin, ben konuşayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii. Ben de bir söz
alayım.
BAŞKAN 59/1in işletilmesi için, Hükûmet
yetkilisinin veya temsilcisinin o konuda, gündem dışı
konuşmalarda bahsedilen konuyla bağlantısı olma
zorunluluğu yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var efendim, var.
Bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, müsaade edin, ben
anlatayım söyleyeceğimi.
İkinci fıkra, olağanüstü acele
hâllerde bölümüne giriyor. Şu anda olağanüstü acele bir hâl yok.
Dolayısıyla 59/1e göre Bakana söz verdim ama Sayın Bakan yirmi
dakikayı kullanmayacaktı ayrıca, onu da biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorun değil. Ben de söz
rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, size üç dakika yeter
mi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Konu değil
Bakanın konuşmasından mutlu oluruz ama İç Tüzüke göre konuşması
lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben yerinden söz veriyorum
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) On dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ben kısa bir
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, ben, yerinden
Sayın Bakana söz verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, tamam.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım, yani problem, bu konuda bilgi alınmak
isteniyor mu, açıklama isteniyor mu istenmiyor mu?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Değerli Başkanım, kürsüden yapsın efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Eğer istenmiyorsa, inanın, benim öyle konuşma
gibi bir talebim yok.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Tüzüke
uyması isteniyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ama bir kimse Ya, müfredatta, işte değişiklik
yapılıyor, sıkıntı oluyor, Atatürkçülükten
uzaklaştırılıyor. deyince, bunun doğru
olmadığını söyleyebilmem gerekir diye düşünüyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, hiç gerek yok, biz zaten ikna olduk, her türlü şeyi
biliyoruz. derlerse almak da istemem. Yani onun için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anlatın Sayın Bakan,
memnun oluruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüden olabilir.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, kürsüden kullanmak istiyor San Bakanımız.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz kürsüye buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 59/1e göre efendim, 59/1e göre
BAŞKAN Siz kürsüye buyurun lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 59/2ye göre, tamam.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 59/1e göre.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2ye, 2ye, 59/2ye göre
efendim, 1 olmaz.
BAŞKAN Size, 59/1e göre söz verdim.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 59/1, evet.
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1 olmaz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 efendim. Nasıl
olmaz ya? Okusana.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 2 efendim, 2.
BAŞKAN Siz mi karar vereceksiniz Sayın
Özel buna? Anlamadım gitti ben bu işi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burayı siz mi yönetiyorsunuz, Özgür Bey mi yönetiyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
2.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun Türkiyenin genel
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz cevabı (Devam)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, biraz önce konuşan sayın
hatibimiz Müfredatta değişiklik yapıldı, Atatürkten
uzaklaşıldı. şeklinde bir açıklamada bulundu.
BAŞKAN Evet.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet. Tutanaklara
bakın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) 59/1e göre buna cevap vermek için söz almış
bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) O kadar.
Özcan Bey ne demiş
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Sayın Başkanım, ne Atatürkçülükten
uzaklaşma gibi bir çalışmamız var ne de böyle bir
değerlendirmeyi hak edecek bir çalışmamız var. Eğer
müsaade verirseniz, bu iddiaların veya bu görüşlerin
dayanağının olmadığını da yüce heyetinize
açıklamak isterim.
Müfredat değişikliği
yapılıyor, niçin yapılıyor? Müfredat da yaşayan bir
olgu gibidir. Öğretim programları, bireysel, toplumsal, ekonomik ve
bilimsel alanlarda yaşanmakta olan değişim ve gelişime
bağlı olarak belirli aralıklarla güncellenir. Bazıları
bunun beş yılda bir yapıldığını söyler.
Bizim bir önceki müfredat değişmesi 2007 yılında oldu, on
yıla geldi.
Canlılar için de değişim,
canlılığın devamı için esas unsurdur. Organizma
canlılığını, değişime, yenilenmeye
borçludur, aynen, tomurcuk vermeyen ağacın odun olması gibi.
Biliyorsunuz burada Kızılaya bir kan
kampanyası başlatılmıştı, pek çok vekilimiz kan
verdi. Kan, plazma, akyuvar, alyuvar ve trombositlerden oluşur. Kanın
hayat verme özelliği, sürekli değişim içinde olmasından
kaynaklanır. Kanın plazma kısmı kırk sekiz saatte bir
kendini yeniler. Kanın kırmızı hücreleri olan alyuvarlar
ortalama yüz yirmi günde kendisini yeniler. Kan pulcukları olarak bilinen
trombositler ise ortalama yedi-on günde kendisini yeniler. Kanın beyaz
hücreleri olan akyuvarlar ise on ila yirmi bir günde kendisini yeniler.
Fizyolojik sınırlarda hücre yenilenmeleri gerçekleşmediğinde
ise ortaya çıkan tabloya kanser denmektedir. Değişmeyen tek
şey, herkes bilir ki sayın vekiller, değişimin kendisidir.
Bireyin var olan deneyimlerini dikkate alan,
yaşama etkin katılımını, doğru karar vermesini,
sorun çözmesini destekleyici ve geliştirici bir bakış doğrultusunda
öğrenci merkezli bir yaklaşımı öne çıkarmaya
çalışıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değişim geriye
değil, ileriye olacak Sayın Bakan, çağdaş değişim
yapacaksınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyelim
lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Dolayısıyla, bu müfredatta Atatürkün üstün
askerlik yetenekleri ve devlet adamlığı ve inkılapçı
niteliklerini öğrenerek öğrencilerimizin onun kişilik
özelliklerini örnek almasını istiyoruz. Atatürkün önderliğinde
gerçekleştirilen Türk inkılabının anlamını ve
önemini kavramasını istiyoruz. Türk inkılabının büyük
güçlüklere rağmen gerçekleştirildiğini kavramasını
istiyoruz. Atatürk ilke ve inkılaplarının Türkiye
Cumhuriyetinin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasındaki yerini
kavramasını, laik, demokratik, ulusal ve çağdaş
değerleri yaşatmaya istekli olmasını istiyoruz. Atatürkün
dünya görüşünü ve düşüncelerini benimseyerek Atatürkçü düşünce
sisteminin bir savunucusu olmasını istiyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Madem
istiyorsunuz niye müfredattan çıkarıyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Günümüzün sorunlarına Atatürkçü bir
yaklaşımla çözümler üretmesini sağlayacak ve kendisini
hazırlayacak bilgi, beceri, değer ve tutumlar kazanmasını
istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye yok ediyorsunuz o
zaman? Neden yok ediyorsunuz? Doğruları söyleyin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsetmek
istiyoruz.
Sayın vekillerim, biz bir taslak sunuyoruz,
demokratik şeyde ortak aklı bulmaya çalışıyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Böyle taslak
olur mu? Atatürkün olmadığı bir taslak olur mu? Böyle taslak
mı olur?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - İstiyoruz ki bu müfredatla ilgili taslak, her kimin ne
bilgisi varsa
Daha bunu kitap hâline çevirmedik, öğrencilerimizin önüne
bunu kitap olarak derslerde vermedik.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Gelsin, öyle
konuşalım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Taslakta, ne bilginiz varsa, ne eksik görüyorsanız lütfen
bize bildirin, biz bunları tamamlayalım diyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Bilim eksik,
bilim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değişimi
çağdaş yapın, geriye doğru gitmeyin, ileriye doğru
gidin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Atatürkün Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.
sözünün gereği olarak Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve
Atatürkçülük dersi sadece siyasi, askerî ve diplomatik olaylarla
sınırlandırılmamalı; bunların yanı
sıra, derste sosyal ve kültürel konulara da özellikle vurgu
yapılmasını istiyoruz. Atatürkün kişilik özellikleri,
vatan ve millet sevgisi, idealist oluşu
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo, bu işte
ya! Bunu öğretmediler bize.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla)
mantıklı ve gerçekçi oluşu, sabır ve
disiplin anlayışı, ileri görüşlülüğü, açık
sözlülüğü, çok yönlülüğü, öğreticilik yönü, sanatseverliği,
yöneticiliği, yenilikçi düşüncesi, önder oluşu, kararlı ve
mücadeleci oluşu, planlı çalışması,
inkılapçılığı, birleştirici ve bütünleştirici
oluşu, insan sevgisi ünitelerinde, uygun yerde işlenilmesini
istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnşallah siz
de öğrenirsiniz bunları Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Atatürk ilke ve inkılaplarının
öğrenilmesinde ezberci anlayıştan ziyade, ilke ve
inkılaplarıyla birbiriyle ilişkilendirilmesini ve örnekle de
zenginleşmesini istiyoruz. Öğretmen ve öğrencilerin
çağdaş, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını yerine
getirmeleri konusunda onlara rol model, yol gösterici olmalarını
istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnşallah siz
de öğrenirsiniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Nutuku, arşiv belgelerini ve somut tarihî miras
ögelerini kullanmasını istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sadece
sıkıştığınızda resmini asıyorsunuz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Ya, niye rahatsız
oluyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Ve derslerde ünite başlıkları olarak Bir
kahraman doğuyor, Bağımsızlık yolunda atılan
adımlar, Millî bir destan, Ya istiklal ya ölüm, Atatürkçülük ve
çağdaşlaşan Türkiye, Demokratikleşme çabaları,
Atatürk dönemi Türk dış politikası, Atatürkün ölümü ve
sonrası, Mustafa Kemalin cephelerdeki görevleri ve
başarıları, Kişilik özellikleri ve ilişkilerini
işlemek istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Keşke örnek
alsaydınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Mustafa Kemal Atatürk En büyük eserim cumhuriyet. diyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer siz cumhuriyeti
güçlendirmişseniz Atatürkün yolundasınız. Eğer cumhuriyeti
zayıflatıyorsanız Atatürkün yolundan
uzaklaşmışsınız demektir.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Siz yok
ediyorsunuz, cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Kuvayımilliyenin oluşumunu, millî cemiyetlerin ve
millî varlığa düşman cemiyetleri analiz eder, Mustafa Kemalin
Samsuna çıkışı, Havza Genelgesi, Amasya Genelgesi, Erzurum
ve Sivas kongreleri ve Amasya görüşmelerine yer verilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Atatürk diktatörlük mü
istiyordu bu ülkede?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Biz öyle bir şey söylemedik.
Yine, ulusal egemenlik, tam
bağımsızlık ilkeleri ve vatanın bütünlüğü
esasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ve
Misakımillînin kabulü arasında köprü kurulmasını
istiyoruz. Batı cephesinde Kuvayımilliye birliklerinin
faaliyetlerinin ve düzenli ordu kurulma sürecinin analiz edilmesini istiyoruz.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Kütahya ve Eskişehir
Savaşlarının işlenmesini istiyoruz. Hem Birinci İnönü
Savaşını hem İkinci İnönü Savaşını
işle. diyeceksiniz öğrencilerinize hem de bir kardeşim
kalkıp İnönü müfredattan çıkarılıyor. diyecek.
Doğru değildir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğru değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Başkanım; cumhuriyetçilik, milliyetçilik,
halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık
ilkeleri kavramsal düzeyde ele alınır.
Yine, saltanatın kaldırılması,
Ankaranın başkent oluşu, cumhuriyetin ilan edilmesi,
halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin
kaldırılması, Erkan-ı Harbiye Vekâletinin
kaldırılması, 1924 Anayasasının kabulü
konularına neden ve sonuçlarıyla yer verilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hepsini geri
getiriyorsunuz, geri getirmeye çalışıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Hukuki düzenlemelerin neler olduğu, Türk Medeni
Kanununun aile yapısında ve kadının toplumdaki yerinde
meydana getirdiği değişimler vurgulanır.
Hukuk alanındaki gelişmeler Atatürk
ilişkileriyle ilişkilendirilir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, harf
inkılabı, millet mektepleri, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ele
alınır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Önce insanları
kutuplaştırmayın, insanları sevin.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sen kutbun ta
kendisisin ya, bırak Allah aşkına be!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - 1933 üniversite reformundan hareketle, Atatürkün bilimsel
gelişmeye ve kalkınmaya verdiği önem vurgulanır. Atatürkün
güzel sanatlara ve spora verdiği önem açıklanırken müzik,
heykel, anıt, resim sanatlarıyla ilgili uygulamaları da örnek
verilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Operaları
kapatıyorsunuz
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Tiyatro
kalmadı, tiyatro.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Eğitim ve kültür alanında yapılan
inkılaplar ve gelişmeler Atatürk ilkeleriyle ilişkilendirilir.
Atatürkçü düşünce sisteminden yola çıkarak Atatürk ilke ve
inkılaplarını oluşturan temel esasların
açıklanmasını istiyoruz. Türk milletini çağdaş
uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma, millî birlik ve beraberliğin
ülke bütünlüğü çerçevesinde işlenmesini istiyoruz. Atatürk ilke ve
inkılaplarına sahip çıkma ve sürekliliğini sağlama
konusunda sorumluluk almasını istiyoruz. Atatürk dönemindeki
demokratikleşme çabalarının ele alınmasını
istiyoruz. Cumhuriyet Halk Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası işlenerek
Atatürkün demokratikleşme çabalarına örnek verilmesini istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Keşke.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Atatürkün Gençliğe Hitabesinden hareketle,
cumhuriyetin korunması ve sürekliliğinin sağlanmasında
gençliğe verilen görev ve sorumlulukların vurgulanmasını
istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Lozan Barış Anlaşmasının Türk
dış politikasının gelişimine yaptığı
katkıların anlatılmasını istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Söylediklerinizin
tamamen tersini yapıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Yine, Atatürk dönemi Türk dış politikasında
yaşanan gelişmelerin analiz edilmesini istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tam tersini
yapıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Yabancı okullar, dış borçlar sorunu, Musul
sorunu, nüfus mübadelesi, Montrö Boğazlar Sözleşmesinin ele
alınmasını istiyoruz. Milletler Cemiyetine girişte izlenen
politikayı, Balkan Antantının ve Sadabat Paktının
vurgulanmasını istiyoruz.
Yine, Sayın Başkan, Atatürkün En büyük
eserim. dediği Türkiye Cumhuriyeti ile bıraktığı
yazılı eserlere önem verilmesini
AYTUĞ ATICI (Mersin) Onu da
yıktınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Yine, Atatürkün kişilik özelliklerinden çok
yönlülüğü, akılcılığı, bilimselliği,
çağdaşlığı vurgulanır.
Sayın Başkan, yine, bir başka husus
da, vaktinizi fazla almadan
Kişiyi nasıl bilirsin? demişler,
Kendim gibi. demiş. Biz Türkiye Cumhuriyetini güçlendiriyoruz, biz Türk
milletinin değerlerine sahip çıkıyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Bir tane
dost diyeceğiniz komşunuz kaldı mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Son iki üç dakikam
Yine, bir başka iddia
Millî Mücadele
Döneminde batı cephesi işlenirken İsmet İnönünün cephe
komutanı olarak yaptığı görevlere, Birinci ve İkinci
İnönü Savaşlarındaki başarılarına kazanım
gereği değinilecektir.
Yine Lozan Barış Antlaşması
görüşmeleri işlenirken bu görüşmelerde İnönü
başkanlığındaki heyetin aktif rol aldığına
kazanım gereği değinilecektir.
İkinci Dünya Savaşı
sırasında Türkiyenin İsmet İnönü liderliğinde
tarafsız bir politika izlediğine kazanım gereği
değinilecektir.
Çok partili hayata İsmet İnönü döneminde
ve onun gayreti doğrultusunda geçildiği kazanım gereği
değerlendirilecektir.
Millî Mücadele Döneminde İsmet İnönünün
batı cephesinde düzenli ordunun kurulması noktasındaki
girişimlerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı çıkan
ayaklanmaları bastırmasındaki rolü ile Birinci ve İkinci
İnönü Savaşlarındaki başarılarına kazanım gereği
değinilecektir.
Ayrıca, İsmet İnönünün biyografisine
de yer verilecektir.
Lozan barış görüşmelerinde, yine,
cumhurbaşkanı
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Bakanım, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Başbakanlıktan
ayrılmasını, parti genel başkanlığından
ayrılmasını da ekleyin oraya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Var.
Atatürkün ölümünden sonra İsmet İnönünün
Cumhurbaşkanı seçilmesi kazanım gereği
değerlendirilecektir.
Yine, İkinci Dünya Savaşı
sırasında Türkiyenin İsmet İnönü liderliğinde
tarafsız bir politika izlediğine kazanım gereği
değinilecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ağzınızdan çıkan başka, yaptığınız
başka.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Ayrıca, savaş sırasında ülkemizde
meydana gelen siyasi, sosyal, ve ekonomik gelişmelerin İsmet
İnönünün Cumhurbaşkanlığı sırasında meydana
geldiğine kazanım gereği değinilecektir.
Ayrıca, çok partili hayata İsmet
İnönü döneminde ve onun gayreti doğrultusunda geçildiği de yine
kazanım gereği değerlendirilecektir.
Yine, İnönünün Türkiyede kurulan birçok
koalisyon hükûmetlerine başkanlık yaptığına da yine
kazanım gereği değerlendirilecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, aziz milletvekilleri
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Cumhurbaşkanlığında parti genel
başkanlığından ayrıldığını da
yazın Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Hiç şüpheniz olmasın. Bakın, buraya
kadarkiler, eğer vaktim
Sayın Başkan süre verdi ama
milletvekillerimizin de rahatsızlığını görerek
kısa kesmek istiyorum. Yoksa, burada inanın ki değinmek
istediğim daha çok konu vardı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değinin Sayın Bakan,
değinin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) İlkokuldan başlayarak, ilkokuldan eğer
İlkokul 1inci sınıfa gidenler harfleri ancak tanır,
sesleri doğru şekilde çıkarması istenir. Bunlarda,
Atatürkün hayatını bilmesi, görsel ve işitsel materyalle
Atatürkün sadece doğum yeri, ana ve babasının adı, ölüm
yeri ve Anıtkabir üzerinde durulur, millî gün ve bayramlara katılmaya
istekli hâle getirilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hepsini yok ettiniz,
millî bayramlarımızı yok ettiniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı; bunların önemi üzerinde
durulur.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Millî bayramlar
kutlanmıyor ki?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) İlkokul 2nci sınıfa giden çocuğun
yaşadığı evin adresini ancak bileceği
düşünülüyor. Şimdi, bu öğrencimizde, Atatürkün çocukluğunu
araştırması, Atatürkün başarılı bir öğrenci
olması, ailesine değer vermesi ve çocukluk anıları üzerinde
durulur, millî gün ve bayramların önemini kavrar. 3üncü sınıfta
Atatürkün kişilik özelliklerini araştırır, Atatürkün
arkadaşlarıyla iş birliği içinde çalışması,
başkalarının görüşlerine değer vermesi,
kararlılık, akıl yürütme, inandırıcılık ve
insan sevgisi özellikleri üzerinde durulur; Nene Hatuna da bu bölümde
değinilir.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Boyun
eğmeyen bir adam olduğunu da ilave edin oraya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Yine, sosyal bilgilerde öğretim programının
genel amaçları olarak Atatürk ilke ve inkılaplarının
Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasındaki
yerini kavrayıp demokratik, laik, millî ve çağdaş değerleri
yaşatmaya istekli olmaları
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Atatürkle
derdiniz ne, bunu söyleyin Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Gözünü kapatana ışığı gösterebilmek
mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Çocukları
sübyan okullarına teslim ettiniz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ensar
Vakfında tecavüze uğruyor çocuklar, tecavüze.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) İnsan hakları, ulusal egemenlik, demokrasi,
laiklik, cumhuriyet kavramlarının tarihsel süreçleri ve günümüz
Türkiyesindeki etkilerini kavrayarak yaşamını demokratik
kurallara göre düzenlemesini isteyeceğiz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Çocuklar
tecavüze uğruyor yurtlarda, tecavüze.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) 4üncü sınıf kazanımında, Millî Mücadele
kahramanlarının hayatlarından hareketle Millî Mücadelenin
önemini kavrar.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Çocuklara yurt
yapmadınız, Adanada çocuklar yandı.
BAŞKAN Sayın Yedekci, dinleyeceğiz,
şu anda dinliyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Yine, ülkesinin bağımsızlığı
ile bireyin özgürlüğünün ilişkisini ve kendisinin bu konudaki rolünü
tanımlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışı ile ulusal egemenliği ilişkilendirir.
Millî egemenlik ve bağımsızlık sembollerine değer
verir. Uygulama ve eserlerinden yola çıkarak Atatürkün
akılcılığa ve bilime verdiği önem konusuna değinilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne zaman oya
ihtiyacınız olsa Atatürke sarılıyorsunuz. Ne zaman millete
ihtiyacınız olsa Atatürke sığınıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Türk tarihinden, güncel örneklerden yola çıkarak
kadının toplumsal hayattaki değerini savunur. Pozitif
ayrımcılık, ekonomik, siyasal ve toplumsal temsil gibi olumlu,
kadına şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı gibi
olumsuz konular üzerinde durulur.
Türk cumhuriyetleri, komşu ve diğer
ülkelerle olan kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz
Atatürkten itibaren millî dış politika anlayışı
içinde ele alınır.
7nci sınıfta, İstiklal
Savaşında Darüşşafakalı öğrencilerin
telgrafçılık eğitimlerini oynadığı rol örnek
olarak verilir. Atatürkün iletişime verdiği öneme kanıtlar
gösterilir. Özgür düşüncenin bilimsel gelişmelere katkısı
tartışılır. Atatürkün Türk demokrasisinin gelişimine
katkısı açıklanır.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Dünya
demokrasisine.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Kongreler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılması, cumhuriyetin ilanı, çok partili hayata geçiş
denemeleri ele alınır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel
nitelikleri toplumsal hayattaki uygulamalarla ilişkilendirilir.
Demokrasinin uygulama süreçlerinde karşılaşılan sorunlar
tartışılır. Bir yaşam biçimi olarak demokratik tutum
benimsenir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tek adam rejimine
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Dokunmayın
cumhuriyete.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cumhuriyet bizim ya!
Allah Allah!
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Osman
batırmaya mı uğraşıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Türkiye Cumhuriyeti
bizim, bu ülkenin, bu milletin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Yine, Türkçe dersi öğretim programında 1inci
sınıf, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, hepsinde Millî Mücadele ve Atatürk, Millî
Mücadele, kahramanlık, cesaret, fedakârlık, vatanseverlik konuları
işlenir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kâğıt
üzerinde kalıyor, kâğıt üzerinde. Uygulamada yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Müzik dersinde Âşık Veysel, Mahzuni Şerif,
Neşet Ertaşın bu kültürün temsilcileri olduğu
öğretilir ve Atatürkün Türk müziğinin gelişmesine ilişkin
görüşleri
Yine, Atatürkle ilgili müzik etkinliklerine önemli gün ve
haftalarda katılması istenir. Atatürkle ilgili şarkılar
dinlettirilir. Yine Atatürkü anlatan, düzeyine uygun şarkı, türkü ve
marşları anlamına uygun olarak dinler.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Çelenk
koydurtmadılar Atatürkün büstüne 23 Nisanda. 23 Nisanı kutlatmak
istemediniz. Törenler yasak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rizede biz
kutluyoruz. Ne yasağı?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Törenler yasak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben kutluyorum. Siz de
gelin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Atatürkle ilgili müzik etkinliklerine katılır.
Tekrarları söylemek istemiyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Bakan, egemenliği Meclise verdiğini de geçer misiniz oraya?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Sayın Başkan, yine, Atatürkün müziğe
verdiği önem ve Atatürkün güzel sanatlar içinde Türk müziğinin
geliştirilmesine verdiği önem açıklanır. Atatürkün
anılarından bölümler canlandırılır. Yeni müzik
kurumlarının açılmasındaki -opera ve bale olmak üzere- yeni
müzik sanatçılarının yetiştirilmesindeki önderliği
örneklerle açıklanır; müziğe verdiği önem.
Yine, sosyal bilimlerde de -belki tekrar olacak ama-
Atatürk ilke ve inkılapları olur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ülkenin
sanatçılarını içeri attınız, bilim
insanlarını içeri attınız. Bu mu sizin Atatürk
anlayışınız? İnsanlar sanat yapamıyorlar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Vehim, vehim, vehimlerinizden bahsediyorsunuz, gerçek diye
söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Gerçeklerden
bahsediyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Bir vehim, 1 sefer, 2 sefer, 3 sefer, 5 sefer tekrarlansa da
bu vehim olmaktan çıkmaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AYTUĞ ATICI (Mersin) Fazıl Saya siz
eziyet ettiniz. İnsanlar sanat yapamıyorlar artık.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - 5inci sınıfta millî egemenlik ve
bağımsızlık sembollerine değer verilir. Yine,
kadının toplumsal hayattaki değeri savunulur, pozitif
ayrımcılık savunulur, kadına şiddet ve cinsel
ayrımcılığa karşı -5inci
sınıftakilere- olumsuz konular üzerinde durulur, millî dış
politika ele alınır, Atatürkün demokratikleşmeye olan
katkıları anlatılır.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Yüzde 794
arttı, çocuklara tecavüz arttı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Muhterem Başkanım, biz şunu söylüyoruz:
Bunlar taslak program. Ola ki burada daha saymadıklarım varsa
sizlerden öneri bekliyorum, sizlerden katkı bekliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şimdi oldu, taslak
programsa tamam. Gerçek programı söyleyin bize, gerçek programı!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Dolayısıyla, 10 Şubata kadar bu
katkıyı, bu öneriyi verin. Genelde şöyle söylenir: Ya şimdi
söyle ya sus. Biz onu da söylemiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Taslak
programmış, anladık, şimdi oturdu işte!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Söylemekte, katkı vermekte hepimiz her zaman
açığız, biz de açığız. Biz her gün yeni bir şey
öğreniyoruz. Eğer öğrenmeye kapanırsak bilin ki mutlaka
Türkiye Cumhuriyeti işte o zaman geriye gider.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayenizde geriye gitti
Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Biz bilimsel gerçekliğe açığız, her gün
yeni bir şey öğreniyoruz ve yeniliklere de açığız.
Mevlânanın sözü var ya: Yeni bir şey
söylemek lazım. Dünle ilgili her ne varsa dünle gitti
cancağızım. Bugün yeni bir şeyler söylemek
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Diktatör mü
yetiştirmek lazım Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Biz de yeni şeyler söylemek istiyoruz. Katkı veren
arkadaşlarım olursa da evlatlarımız adına
teşekkür ediyorum.
Bu ülke 80 milyon. Hiç kimse bu ülkenin tek
başına sahibi değildir, 80 milyon birlikte sahibidir. Benim ne
kadar hakkım varsa Celal Beyin de o kadar hakkı var, aynı
zamanda Özgür Beyin de o kadar hakkı var.
Dolayısıyla, anayasal cumhuriyette,
eşit vatandaşlıkta bir aradayız, birlikte
yaşayacağız. Sizlerin değeri, hepimizin ortak
değeridir. Ayrımcılık gayrımcılık yoktur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Eşit
vatandaşlığı bitirdiniz, mülakatta
yandaşlarınızı işe aldınız. Bu mu eşit
vatandaşlık?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Biz, 15 Temmuzda bu birlik ve beraberliği gösterdik.
Bir olunca, beraber olunca, nasıl ki Kurtuluş Savaşında
olduğumuz gibi, yedi düvele karşı koyduğumuz gibi önümüzde
çok büyük sıkıntılar olmasına rağmen, yine önümüzdeki
dönemde de çok büyük başarılara hep birlikte imza atacağız,
güzel günler göreceğiz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Bakan, en azından
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Önümüzde daha güzel günleri göreceğiz, daha güzel
sözleri hep beraber söyleyeceğiz. Henüz o söylemediğimiz sözleri
yine, önümüzdeki, gelecek dönemde söyleyeceğiz diyor
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Bu günleri
aratacaksanız o zaman Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, öncelikle zatıalinize ve yüce
heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Bakan, bir müfredat şûrasına var mısınız?
Kaptıkaçtı olacak bu, bir müfredat şûrasına var
mısınız? Bir müfredat şûrası yapalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan, iyi ki
az konuştunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, günlerdir
bu kürsüden, hazırlanan müfredatta ve tartışmaya açılan
müfredatta, önerilerin beklendiği müfredatta Atatürkten ve cumhuriyetin
ilkelerinden uzaklaşıldığı konusunda beyanlar var.
Biraz önce de Sayın Özcan Purçunun, tutanaktan okuyorum Atatürkten
uzaklaştıkça, cumhuriyetten uzaklaştıkça, parlamenter
demokratik sistemden uzaklaştıkça diye başlayan bir cümlesi
var. Sayın Bakan burada bütün bu konuşmalara ve Sayın Özcan
Purçunun bu konuşmasına da gönderme yaparak 59/(1)e göre benden,
açıklama ve cevap hakkını kullanmak istedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Çok kısa sürede
hazırlanmış, kutluyorum Bakanı(!)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok kısa sürede
BAŞKAN Ben de kendisine 59/(1)e göre söz
verdim. İç Tüzükün 60ıncı maddesinin son fıkrasına
göre de bu söz süresi yirmi dakikadır. Sayın Bakan bunu
kullandı, açıklama yaptı, hepimizi aydınlattı. Ben bir
kez daha kendisine teşekkür ediyorum. Burada bu konunun tartışmasını
ve spekülasyonunu yapacağımıza, hep birlikte, 10 Şubata
kadar Sayın Bakanlığa önerilerimizi hazırlarsak daha
katkılı, daha iyi bir çalışma olur diye düşünüyorum.
Sayın Özele söz veriyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) En önemli önerimiz,
derhâl istifa etsin!
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Başkan, bugüne kadar bir sürü öneri sunduk Anayasayla ilgili, kim cevap
verdi?
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
Bir dakika, yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmazın konuşmasının İç
Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre
değerlendirilerek gruplara söz hakkı tanınmasına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Türkiye'nin gündeminde bu müfredat değişikliği var.
Sayın Bakanın bu konu hakkında gelip Meclise bilgi vermesi bizim
de destekleyeceğimiz son derece doğru bir davranış.
Anlaşılıyor ki Sayın Bakanın yirmi dakikalık bir
hazırlığı var, geldi onu yaptı. Bu, İç Tüzük
59/(2)ye girer, bunu yapar. Burada da grupların, sizin takdir
edeceğiniz ve on dakikayı aşmayacak söz hakkı vardır.
Bu da zaten
Sayın Bakan diyor ya Katkısı olan versin,
söyleyecek sözü olan söylesin, en güzel söz henüz söylememiş
olduğumuzdur. diye ama bu hakkı siz bize vermezseniz, siz burada
şu fırsatçılığı yaparsanız eğer,
bakın
BAŞKAN Dikkatli konuşursanız, nazik
konuşursanız memnun olurum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim.
Şimdi, gündem dışı
konuşmalarda çizelgede Özcan Purçunun karşısında müfredat
değişikliği ve Atatürk yazsa bu hazırlık
yapılır gelinir.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) O, Hükûmet
adına konuşuyor ya!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Türkiye'nin sorunları
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özcan Purçu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lütfen
BAŞKAN - Tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özcan Purçunun,
konuşmasında değindiği, bir sataşma olsa Bakan
sataşmadan da söz alabilir ama bir hazırlık
yapılmış, Türkiye'deki genel atmosfer ve bu konuyu
olağanüstü bir durumdur gündem dışı söz istiyorum denir,
bundan doğal bir şey yok. Ama, burada sizin
yaptığınız buluttan nem kapıp birinci fıkraya
sokup kendiniz konuşacaksınız grupları
konuşturmayacaksınız. Bu hak değil, bu İç Tüzük
değil, bu vicdan değil, bu hukuk değil.
Takdir edersiniz, gruplara dörder dakika söz
verdiniz, beşer dakika
Onu tartışmam ama burada hazırlan
gel
Ne dedi? Atatürk dedi, bana da Atatürk eleştirisi var. Özcan Bey
Milli Eğitim demedi
BAŞKAN Biraz daha nazik olmaya davet ediyorum
sizi Sayın Özel, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özcan Bey müfredat demedi
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dedi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dedi, tutanaklara bak.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Dedi,
müfredatı da söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Atatürkten uzaklaşma
derken son günlerdeki başkanlık tartışmasını
söyledi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
hayır, tutanaklara bak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama, dememiş yahu!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dedi, tutanaklara bak!
Dedi, dinledik.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Biz de
buradayız, dinledik biz de.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dedi, dinledik. Biz de
dinledik.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Dedi, biz de burada duyduk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bakın
BAŞKAN Sayın Özel, şimdi,
bakın
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara
bakın, dedi. Biz de dinledik.
BAŞKAN -
gerginlik yaratmaya gerek yok. Benim
yorumum 59/(1)e göre söz vermektir. Siz, bunu bu tartışma ekseninden
çıkartıp Biz de biraz konuşmak istiyoruz. Deseniz, ben size
söz verirdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır
BAŞKAN Ama bu 59/(1)e göre verilmiş bir
sözdür. Başkanlığın takdiri budur. Bu durum
karşısında ya usul tartışması
açarsınız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman usul
tartışması açın.
BAŞKAN
ya da belli bir miktarda gruplara söz
vereceğim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gruplara söz verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
gruplara
BAŞKAN Müsaade edin benim biraz takdir yetkim
olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olsun.
BAŞKAN Güne yeni başladık.
Konuşmak istiyorsanız size makul bir süre verebilirim ama gündemimiz
bu değil.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Onar dakika söz verin.
BAŞKAN Sayın Bakan çok güzel bir
açıklama yaptı. Bu açıklamayla birlikte son günlerde hepimizin
kafasında, çoğumuzun kafasında soru işareti olan konulara
açıklık getirdi, önerilerinizi beklediklerini belirtti. Bu durumda
yapılacak şey, Sayın Bakana teşekkür etmektir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, doğrusu
BAŞKAN Kısır
tartışmalarla, kısır şeklen tartışmalarla bu
açıklamaları heba etmeyin
AYTUĞ ATICI (Mersin) Söz verin o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
gruplara makul birer süre söz verirseniz...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Onar dakika da gruplara
verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...biz de bu konuda
görüşlerimizi söylersek zaten maksat hasıl olur. Sayın Bakan da
dediği gibi, duymak istediği katkıları, eleştirileri
not eder.
BAŞKAN Böyle başlasaydınız
söze, elbette ki verirdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim kastım bu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Ama siz söze böyle
başlamadınız, benim takdir yetkimi
tartıştınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir dakika
Çözeceğiz şimdi.
Sayın Muş...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, kimin ne konuşacağına karar verecek
olan burada milletvekilleri değil. Şimdi, hepimiz Parlamentoyu takip
ediyoruz. Sayın Bakan gündem dışı konuşmaya cevaben
söz aldı, 59/(1)dir bunun da ilgili maddesi. Bakan bununla alakalı
konuşma yapmadı arkadaşlar. Sizin, Bakanın konuşmasını
belirleme yetkiniz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onlar
aşıldı ya, neyse, onlar aşıldı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söz aldıktan
sonra, o konuşmayı kendisi belirler. Bu 59/(2)ye girer, biz böyle
yorumluyoruz. Sizin yorumunuza göre burada işlem yapamayız.
Açık ve net şekilde Tüzük yazılmış. Şeklen böyle
ama esasen öyle değil. Burada şeklen veya esasen ayrımı
yapmamış. Burası net şekilde belirlenmiş vaziyette.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan...
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkan...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu açıdan, lütfen, gündemimize devam edelim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
şimdi, ben Sayın Bakanın konuşmasının
içeriğiyle alakalı bir şey söylemiyorum, niyetiyle alakalı
hiçbir şey söylemiyorum çünkü bunu, niyeti sorgulayacak değiliz biz
ancak bakın, şu belli tartışmaların
açılmasıyla alakalı olarak -dün de
yaşadığımız için söylüyorum- bazen bunun
başlatılıp başlatılmaması hususunda kaybedilen
süre belki de başlaması durumunda kullanılacak süreden daha fazla
zamanımızı alıyor. Burada amacımız, gerçekten
Meclis gündemini meşgul etmek, gereksiz zaman kaybettirmek değildir.
BAŞKAN Böyle bir düşüncem yok zaten
Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama şunu siz de çok
iyi biliyorsunuz, hepimiz de iyi biliyoruz: Sayın Bakanın
konuşması gerekliydi ama İç Tüzük 59un birinci
fıkrası değildi çünkü 3 kişiye beşer dakika süre
verdiniz. Siz -bu on dakika olmayabilir- makul bir süre takdir edin, gruplar bu
konuda, Sayın Bakanın konuştuğu konuyla alakalı olarak
düşüncelerini ifade etsinler diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, tabii,
eğitim en önemli konumuz. Ben Sayın Bakana teşekkür ediyorum
böyle bir konuda bize bilgi verdiği için. Yalnız şimdi, burada
tabii, bir tane gündem dışı konuşmada bir cümlede
müfredatla ilgili herhangi bir yoruma karşılık yirmi dakika
cevap olmaz yani 59/(1) çerçevesinde Sayın Bakanın
konuşmasını bu kapsama almak adil olmaz. Bu kadar önemli konu,
Sayın Bakanımızın da ben burada konuşulanlara kıymet
verdiğini de düşünüyorum. Gruplara makul bir süre verirseniz bu
konuyla ilgili biz de yorumlarımızı yapalım ve fazla zaman
kaybetmeden 59/(2)ye göre bu işi çözelim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Efendim
60a göre verebilirsiniz, 59a göre veremezsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yok ki İç
Tüzükte yeri.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Yanlış bir usul yerleştirmiş olursunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
olmaz ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) 60a göre
verin beş dakika, on dakika, fark etmez.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dikkat
ederseniz, tutanaklara da bakarsanız, ben kimseye söz vermeyeceğim
demedim. Burada tartıştığımız konu 59/(1) mi,
59/(2) mi? Ben 59/(1)e göre işlem yaptım, bunda da ısrar
ediyorum ama uygulamamda veya Genel Kurulu idare ederken takdir edersiniz ki
mümkün olduğu kadar sayın milletvekillerine, sayın grup
başkan vekillerine söz verme yönünde çalışmalarıma devam
ediyorum. Söz kesme gibi, sözü kısıtlama gibi bir durumda asla
değilim, bunu da yapmam. Bunu benden daha iyi sizler biliyorsunuz ama
konuya başlarken benim takdir yetkimi ve uygulamamı eleştirerek
söze başlarsanız, o zaman bu tartışmaya, bu noktaya
gelmiş oluruz Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, ben bu
tartışmanın bir tarafı olmak istemiyorum ancak Sayın
Bakan buraya hazırlıklı gelmiş.
BAŞKAN Anladım
ERHAN USTA (Samsun) Yani Özcan Purçunun ne
dediği... Hiç müfredattan bahsetmese, eğitimden hiç bahsetmese bile
Sayın Bakanın bir hazırlığı var, bu
hazırlığı takdir ediyoruz, bu ayrı bir şey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bahsetmedi zaten, sadece
Atatürk dedi.
ERHAN USTA (Samsun) Yalnız şimdi,
59/(1)den şey yapmak, takdir size ait ama hakikaten adil olmaz, 59/(1)e
sığmaz bu. Bu 59/(2)dir, Türkiye'nin
tartıştığı bir konudur ve bu konuda da gruplarda çok
değerli milletvekillerimiz var. Bu konuyla ilgili 59/(2)ye göre söz
verilmesi talebimiz var.
BAŞKAN Şimdi, bakın Sayın
Milletvekili, iki yol var: Ya usul tartışması açarım üçer
dakika söz veririm ve tutumumda herhangi bir değişiklik yaratmam veya
da makul bir sürede gruplara söz veririm, konuyla ilgili konuşurlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Makul süre.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Makul bir
süre istiyoruz.
BAŞKAN Hiç önemli değil.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Makul bir süre
istiyoruz.
BAŞKAN Hiç önemli değil çünkü tutumumu
değiştirmeyeceğim, bu konudaki fikrimi de
değiştirmeyeceğim. O yüzden, usul
tartışmasının açılmasının yerinde
olmadığını düşünüyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Eğitim konuşalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
bakın, ortak
BAŞKAN Sayın Özel, her söze kalkıp
cevap vermek zorunda hissetmeyin kendinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır,
tartışmayı başlatan taraf olarak söylüyorum
BAŞKAN Lütfen, ben sizi dinledim,
meramınızı da anladım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki Başkanım.
BAŞKAN Eğer usul
tartışması açmak istiyorsanız, buyurun açın, tutumumu
değiştirmeyeceğim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Ama, konuşmak istiyorsanız
makul bir süre vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tam onu söyleyeceğim.
BAŞKAN Tamam, söylemiştiniz zaten bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niyetimiz
bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Bunu biliyorsunuz.
BAŞKAN O zaman, daha nazik ve dikkatli
konuşmak zorunda kalacağız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gayet naziğim Sayın
Başkan, gayet naziğim.
BAŞKAN Peki.
Kim konuşacak sizden?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mustafa Balbay.
BAŞKAN Mustafa Balbay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerinden, 60a
göre.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre yerinden.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya niye yerinden? Onu da
Başkan bilsin artık ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 60a göre.
İç Tüzük ihlali yapmayalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre beşer dakika yerinden konuşulsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, herkes burada İç Tüzükten bahsediyor, sonra işine
gelmeyince ihlal ediyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, Sayın
Bostancı, bir dakika müsaade eder misiniz, bir anlaşalım. Ben
yerinden söz vereceğim ama iki dakikayla söz vereceğim bütün
gruplara, artı bir de verebilirim bitirmezse.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Eyvallah,
tamam.
BAŞKAN Buyurun Sayın Balbay, yerinizden
iki dakika.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, niye,
kürsüye davet ederken iktidar partisinin grubunun itirazıyla... Bu
doğru mu?
BAŞKAN Bakın, usulü
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İç Tüzük,
İç Tüzük. İktidar partisi değil, İç Tüzük.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu doğru mu?
BAŞKAN Arkadaşlarım, sevgili
arkadaşlarım, usulü uyguluyoruz, usulü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu doğru mu?
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, o
zaman usul tartışması istiyoruz.
BAŞKAN 59/(1)e göre hareket ettiysem
eğer, yerinden söz vermek zorundayım. Lütfen, tartışmayın
bu konuyu.
ÖZGÜR ÖZEL Manisa) Bu doğru mu?
BAŞKAN Evet, doğru çünkü 59/(1)e göre
verdiğimi iddia ediyorum ve bunu savunuyorum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sizden talimat
alıp da yapacaksa Başkanlığı, biz çıkalım
salondan. Yani, bunu sizin talimatınızla yapacaksa Başkan biz
çıkalım bu salondan. Ne diye buradayız? Böyle saçma bir şey
olur mu ya!
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) En az bir
saat kaybedeceksiniz. Bu yaptığınıza
karşılık bir saat, iki saat kaybedeceksiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu anda 60a göre
verebilirsiniz ancak, 60a.
BAŞKAN Şu anda o yüzden 60a göre söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Balbay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olacak şey değil ya!
BAŞKAN Sayın Balbay, lütfen, buyurur
musunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ne olur kürsüden verseniz?
BAŞKAN Sayın Balbay
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, biz
usul tartışması istiyoruz. Olmaz bu tabii. İki dakika böyle
konuşacağımıza, üç dakika orada usulü konuşuruz.
BAŞKAN Usul tartışması, peki,
tamam.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Lehte.
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
ERHAN USTA (Samsun) Aleyhte.
BAŞKAN Lehte Mehmet Doğan Kubat, lehte
Mehmet Muş; aleyhte Ahmet Yıldırım
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) MHP Grubu
adına Zühal Topcu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte Mustafa Balbay.
AYTUĞ ATICI (Mersin) MHP konuşmuyor mu?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) MHP de
konuşacak. Aleyhte Zühal Topcu.
ERHAN USTA (Samsun) İlk önce biz istedik.
BAŞKAN O zaman siz lehte mi, aleyhte mi?
ERHAN USTA (Samsun) Tamam, fark etmez, lehte
verin, aleyhte konuşuruz.
BAŞKAN O zaman kim konuşacak sizden?
ERHAN USTA (Samsun) Zühal Topcu.
Bizim amacımız eğitim konuşmak.
BAŞKAN Zühal Topcu.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Yani bu olmaz ki.
Eğer bu salonu Başkan yönetecekse bırakın yönetsin, yok siz
yönetecekseniz o zaman Başkan olmasın orada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Herkes fikrini
söylüyor Zihni Bey.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) On
dakikayı vermediniz, bir saat kaybedeceksiniz. Her söylediğinize
cevap var, madem böyle yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Muş, siz mi
konuşacaksınız, Sayın Doğan Kubat mı
konuşacak?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben
konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tutumumun lehinde Sayın Mehmet
Muşu konuşmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Süreniz üç dakika.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın konuşmasını İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre değerlendirmemesi hakkında
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada gündem dışı
konuşmalar yapıldı. Sayın Bakan Millî Eğitim
Bakanı. Müfredatla alakalı bir çalışma yapılıyor.
Mutlaka ki Sayın Bakanın bu konuya hâkim olması, bu konuda
Meclisi aydınlatacak bilgi ve donanıma sahip olması kadar
doğal bir şey olamaz. Kendisi Millî Eğitim Bakanı.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Tesadüf
mü geldi bugün Sayın Bakan buraya Mehmet Muş? Sayın Bakan
tesadüf mü geldi buraya?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Daha önce
Savunma Bakanıydı değil mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, biz, burada
sürekli birbirimize İç Tüzükü hatırlatıyoruz. Sayın
Başkan, İç Tüzükte bunun yeri yok. İç Tüzüke uymaya davet
ediyoruz. İç Tüzükün şu maddesine göre söz istiyoruz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, davet ediyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Peki, Sayın Bakan
İç Tüzükün hangi maddesine göre söz istedi?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) 59/(1).
MEHMET MUŞ (Devamla) 59/(1)e göre söz
istiyorum. diyor. Gündem dışına cevaben söz istiyorum. diyor.
Efendim, biz sizin cevabınızı beğenmedik. Siz gündem
dışına cevaben söz istediniz ama orada küçük bir kelimeden
yakaladınız, on dakika konuştunuz
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) O on
dakika değil bir kere yirmi dakika.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Hazırlıklı geldiniz, yirmi dakika konuştunuz.
Hazırlıklı geldiniz, bu olmaz. Bu şeklen böyle olabilir ama
esasen bu 59/(2)ye göredir.
Değerli arkadaşlar, bu Tüzükü AK
PARTİ Grubu olarak biz yazmadık. Bu Tüzük yıllardır bu
Parlamentoda uygulanıyor ve herkes bu İç Tüzüke göre şimdiye
kadar hareket etti. Başkan da 59/(1)e göre Sayın Bakana söz
veriyorum. dedi.
Bakın, tutanaklar açıp bakılabilir,
onlarca, yüzlerce, binlerce konuşma yapıldı. Ne önergeyle
alakalıydı konuşmalar ne maddeyle alakalıydı, isteyen
istediği konudan konuştu burada.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Lehte deyip aleyhte, aleyhte deyip lehte konuşuluyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, o
konuşmalar yapılıyorken burada bir şey söylenebildi mi?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Kimseyi
konuşturmayın o zaman.
MEHMET MUŞ (Devamla) Lehte konuşma
istenip aleyhte konuşuluyor. Aleyhte söz alınıp lehte
konuşmalar yapılıyor. Bunlar ne oluyor arkadaşlar? Bunlar
İç Tüzüke uygun hareketler mi? Değil.
Sayın Bakanın
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakana yakışan
bu değildi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir dakika
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İlave bir bilgi verebilir. Yakışmaz mı?
Bir milletvekili bilgi istemiş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, Parlamento
her şeyi tartışabilir. Parlamento her şeyi
konuşabilir. Ama, biz zorlama yorumlarla olmayan bir söz hakkını
bu Tüzükten çıkaramayız. Önce bizler -sürekli
hatırlatıyorsunuz ya bize de- bu İç Tüzüke uymak zorundayız.
Eğitimle alakalı başka bir
tartışma Parlamentoda yapılabilir mi? Yapılabilir.
Başka bir zamanda yapılabilir mi? Yapılabilir. Bu, ayrıca
konuşulabilir; buna bizim bir itirazımız olamaz. Parlamento
istediği konuda bir araya gelip tartışma yapabilir. Bu,
Parlamentonun en doğal hakkıdır ama şu an bizim böyle bir
gündemimiz yok. Bakanın bir cevabı var ve ondan sonra gündemimize
devam edeceğiz. Bizim, zorlayarak söz almaya burada
çalışmamamız lazım.
Bu açıdan, Sayın Başkanın
uygulaması yerindedir, doğrudur ve biz, Başkanın lehinde
olduğumuzu ifade etmek isteriz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
CEYHUN İRGİL (Bursa) E,
tartışılsa ne olur, ne zararı olur, müfredatla ilgili bir
tartışma var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir zararı
yok Hocam.
CEYHUN İRGİL (Bursa) E, tamam,
tartışılsın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Başka bir
gündemle toplanır Parlamento, tartışılır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hazır Bakan buradayken
konuşalım ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakan yine gelir.
BAŞKAN - Aleyhte Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Üzülerek ifade ediyorum, iktidar partisinin grup
yönetimi kadar, şu Meclis Genel Kurulunun gündemini zamanlama
açısından kötü kullanan ve beceriksiz kullanan herhâlde bir
başka grup yönetimi yoktur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz kendinize
bakın.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Bıraksaydınız, şimdiye kadar beşer dakika ya da onar
dakikadan 3 parti konuşacaktı, bunun önemli bir bölümünü
tüketmiştik. Yani, zaman açısından, en fazla,
zamanımızı kötü kullandırtan grup yönetimisiniz; onu
özellikle ifade edeyim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
burayı AK PARTİ Grubu yönetmiyor, ben yönetiyorum. Lütfen, bu
ayrımı yapın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Hayır, Sayın
Başkan, onların polemikleri sayesinde buraya geldi.
BAŞKAN - Lütfen
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir de sizden,
sataşmadan da iki dakika isterim Sayın Başkan, ona göre çünkü
sataştınız bana.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo, doğru söylüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke
uyacağız Ahmet Bey, İç Tüzüke.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Veya süremi yeniden başlatmanızı
rica ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sürenizi yeniden
başlatacağım ama müsaade edin, benim hiçbir şeyi söyleme
hakkım yokmuş gibi davranıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Yok, İç
Tüzük 64 Sayın Başkan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İç Tüzük 64
diyoruz.
BAŞKAN - Lütfen ya, yani biraz esprili ve komik
bir duruma düşüyoruz bu durumda.
Sürenizi yeniden başlatıyorum, üç dakika.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yok, Başkan,
kesinlikle, ben sizin pozisyonunuzun narinliğini korumak adına
bunlarını söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun, üç dakika.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, millî eğitim müfredatıyla
alakalı olarak söyleyeyim: Sayın Bakan, bu, sadece sizin
iktidarınızın dönemi değil, cumhuriyetle yaşıt
bir eğitim sorununa müfredat açısından dikkat çekeyim. Müfredat
tekçidir; etnik, dinsel, mezhepsel, kültürel, inançsal olarak tekçi bir
müfredattır. Bu, bu ülkenin doksan beş yıllık anakronik bir
sorunudur.
Yine, biz, öğrencilerimizi müfredat açısından,
sorgulayan değil biat eden tarzda yetiştiriyoruz. Biz,
öğrencilerimizi etken kişilikler olarak değil,
öğrencilerimizi edilgen kişilikler olarak yetiştiren bir
müfredata sahibiz. Aynı şekilde, öğrencilerimiz, aktör ve özne
olarak sorgulayan, özgür bir yurttaş olarak değil, maalesef, bir
nesne olarak yetişiyor. Kalıpçıdır bizim eğitim
müfredatımız. Öğrencileri belli kalıplar içerisinde
yetiştiren, tek tipleştiren bir müfredata sahibiz biz.
Buradan hareketle, özellikle
iktidarınızın -övünmek mi yoksa bir eleştiriye mazhar olmak
açısından- çok önemli bir eksikliğini ifade edeyim. Siz
imam-hatipler sayısının artırılmasıyla övünen bir
iktidarsınız. Bu ülkenin ihtiyacı olduğu kadar imam-hatip
liseleri açılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, yirmi
bir yıl eğitim fakültesinde çalışmış bir
arkadaşınız olarak söylüyorum, imam-hatip liseleri birer meslek
lisesidir, adını koyalım. Bu ülkeye imam, müezzin, hatip
yetiştiren birer meslek lisedir ve Diyanet İşleri
Başkanlığının, bu konudaki inanç
kurumlarının ihtiyaç duyduğundan daha fazla imam-hatip liseleri
çocuklarımızın inançlarını öğreneceği
liseler değildir, olamaz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hadi canım!
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sadece ihtiyaç, meslek
ihtiyacına binaen açılması, sayısı, kontenjanı
belirlenmesi gereken liselerdir.
Bir diğer husus ve sizin bu ülkenin eğitim
alanına yapmış olduğunuz affedilmez
günahınızı söyleyeyim. Bu ülkeyi cemaatlere terk ettiniz ve
gerek eğitim öğretim süreçleri gerek özel öğretim kurumları
gerekse yükseköğretim kurumlarını cemaat alanlarına terk
ettiniz. Öyle ki, yetmedi, öğrencilerimizin barınma, konaklama
ihtiyaçlarını ve alanını da cemaatlere terk ettiniz.
Şimdi, on beş yıllık kötü bir deneyimden sonra bir cemaatten,
sadece iktidarınızın değil, bu ülkenin çekmiş
olduğu acıdan, yanlışlardan, kötülüklerden sonra şimdi
yeni cemaatlere yelken açmış, yeni cemaatleri eski cemaate
karşı bir supap olarak ön plana çıkarmak üzere kurguluyorsunuz.
Oysaki herkes cemaat üyesi olabilir, cemaatler saikiyle bir araya gelmeyi de
normal karşılayabilirim ama cemaatlerin kuruluş ruhu ve
felsefesi kamuda, devlette, bakanlıklarda, kurumlarda bir üstünlük sebebi
olamaz, bir avantaj ya da dezavantaj gerekçesi olmamalıdır.
Şimdi yanlışları yeni yanlışlarla kapatmaya
çalışıyorsunuz diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın Özcan
Purçunun konuşmasının son sayfasının
tutanağı elime geldi. Orada bir cümle var, onu da okuyayım,
bundan sonraki konuşacak arkadaşlara belki bir rehber olur. Bazı
eleştirileri sunduktan sonra Sayın Özcan Purçu diyor ki: Eğitim
yine ona keza, bu sene yine müfredat değişmiş. Ya,
müfredatı değiştirmediniz mi? Böyle bir cümle de var tutanakta.
Evet, o yüzden 59/1 demiştik.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakan da o
açıklamaya yirmi dakika konuştu, sağ olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakan da 17 sayfalık
bilgi notu çıkarmış burada.
BAŞKAN Şimdi lehte Ankara Milletvekili
Sayın Zühal Topcu konuşacak.
Buyurun Sayın Topcu
(MHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sığınmayın İç Tüzükün derinliklerine.
BAŞKAN İç Tüzükün derinliklerine
sığınmıyorum, onu kullanıyorum sadece Genel Kurulu
yönetirken.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben bunu Bakana
söyledim, size değil.
BAŞKAN O da aynısını
yapıyor.
Buyurun Sayın Topcu.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, ülkenin içinde bulunduğu durumun
tam bir trajikomik hâlini sergileyen bir oyun alanı gibi burası.
Eğitim olayında bile, Türkiye'nin geleceğinin, gelecek nesillerinin
yetiştirildiği eğitim olayında bile hâlâ yok Bir dakika
söz verin., yok üç dakika, yok beş dakika gibi anlamsız
tartışmalarla gündem işgal edilmektedir, gündem
karartılmaktadır.
18 milyon, okula giden, eğitimin bizatihi
içinde, aktif olan çocuğumuz var. Yani bunları ne yaptık?
Şimdiye kadarki on dört yıllık iktidara
baktığımızda ne kadar büyük hataların, fahiş
hataların yapıldığını buradan sürekli olarak
söylememize rağmen dikkate alınmadığını da hep
birlikte gördük. İşte, 15 Temmuzdaki FETÖ kalkışmasının
arkasındaki sebeplerden bir tanesi de budur.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada
özellikle eğitim ve çocuklarımız, gençlerimiz söz konusu
olduğunda hiçbir zaman bunları bir siyasi argüman olarak
kullanmadık. Açıp bakabilirsiniz konuşmalara da, 4+4+4
geçerkenki söylemlerimize de. Daha dün Sayın Müsteşar ve Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanına özellikle, Gazi Üniversitesinde
Yardımcı Doçent Muhammed Salman arkadaşımız
tarafından hazırlanan doktora tezini, Darwin teorisinin
algılanmasına yönelik olarak ve bunun sınıflarda
kullanılmasına yönelik olarak acaba faydalanılabilir mi? diye
gönderdik. Yani bunu şunun için söylüyoruz: Hâlâ Acaba bir şey
yapılabilir mi? şeklinde bizim desteğimiz var. Gençlik söz
konusu olduğunda gerisi teferruat ama görüyoruz ki, şu anda millî
eğitimin yapısal sorunları varken, birçok sorunu varken, bu,
kendi Bakanınız, geçmişteki Bakanınız Ömer Dinçer Bey
tarafından da özellikle yazdıkları yazılarda bizatihi
vurgulanırken sanki tek dert müfredatmış gibi şimdi gündemi
işgal ediyor.
Bakın, öğretmen yetiştirme sorunumuz
var. Hâlâ şube müdürlerinin ve okul müdürlerinin atamalarıyla
uğraşıyoruz. Mahkemeyi kazanıyorlar, atamıyoruz.
Müfettişleri aldık görevden yeni bir yapılandırmayla Acaba
o 500 tane kadroya nasıl müfettiş alabiliriz? diye kendi siyasi
kaygıları çerçevesinde hâlâ bunlarla uğraşıyoruz. Bir
taraftan bakıyoruz ki, uluslararası kriterlere göre, başarı
kriterleri açısından çocukların yerlerde süründüğünü
görüyoruz. O zaman biz hâlâ neyle uğraşıyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anayasa geçsin, bunu
şikâyet edecek bakan da bulamayacaksınız burada.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Bir dakika daha alabilir
miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Peki, pozitif
ayrımcılıktan faydalanalım, bir dakika verelim size.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bakın, samimi olarak söylüyorum: Acaba biz
neyin hesabını yapıyoruz burada? Soruyorum: Okulların bir
girdisi bir de çıktısı vardır, acaba bunları
değerlendirebiliyor muyuz? Yani artık okul ötesi, eğitim
ötesi kavramlarının gündeme geldiği bir durumdayız. Yani
bir bakıyoruz ki teknoloji almış başını gidiyor,
bizim okullarımız, çocuklarımız ne durumda; AR-GE
çalışmalarımız, yenileştirme
çalışmalarımız ne durumda; bunları bıraktık,
acaba müfredatta şu var mı, bu var mı
Peki, bu müfredatı
sınıfta işleyecek kim? Öğretmen. Öğretmeni
yetiştirebiliyor muyuz? Üniversitelerimiz hangi durumda? Üniversiteler
tabii ki açılsın her tarafa ama her ile eğitim fakültesi
açtık, dolduruyoruz. Bu sene kriter geldi. O kriter neyi çözecek? Siz esas
olarak içeriği değiştirmedikten sonra, biz on yıl sonra da
elli yıl sonra da hâlâ müfredatı veya eğitimi
tartışıyor olacağız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bundan sonra burada bu
problemleri Bakana değil, Osmana anlatacağız.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hayır
demek lazım Sayın Vekilim, yoksa bunları da soramayız.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Aleyhte, İzmir Milletvekili Sayın Mustafa
Ali Balbay konuşacak.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, ben Cumhuriyet Halk Partisinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu üyesi
sıfatıyla huzurunuzdayım.
Sayın Bakanın konuşmalarından
sonra biz de en az yirmi dakikalık bir hak isterdik. Ancak ana
hatlarıyla vurgulamak gerekirse, öncelikle Sayın Bakana soruyorum:
Eğer bu müfredat programını kamuoyuna açmakta samimi iseniz,
bunu açıklayıp bir ay sonra Herkes görüşünü söylesin. sonra
Herkes sussun. diyeceğinize, lütfen, bir müfredat şurası
açınız. Buna var mısınız? Bunu Sayın Bakana
soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Mademki eğitim gibi çok önemli bir konuda halka
açmışsınız, olumludur Sayın Bakan bu gerçekten.
Toplum ne diyor, bilmek istiyoruz. demişsiniz ama bizim bu konuda
şüphemiz var. Acaba diyoruz, her şeyi bitirdiler de her şey
tamam
Kamuoyuna açtık. Sonradan gelecek tepkilere karşı Ya,
size söylemiştik canım, siz görüşlerinizi söylediniz,
başkaları da görüşlerini söyledi; birleştirdik, bu
çıktı. mı diyeceksiniz?
Yine, Sayın Bakana soruyorum: Biyoloji
kitabını bitirdiniz mi? Biyoloji kitabını Kayseri mi
yazıyor? Soruyorum, Kayseride bir öğretmen grubuna mı verdiniz?
Onlara Şunları, şunları işleyeceksiniz. dediniz mi?
Çok net sorular bunlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dediler, verdiler ve
dediler.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Evet, bitti,
yani bize gelen bilgiler, arkadaşlar, bu işin bittiği yönünde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hatta, imamlara verdiler.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Aralık
ayında, kitabı yazacak öğretmenleri topladılar,
kitapları nasıl yazacaklarını söylediler. Toplantı
Antalyada yapıldı ve o toplantıdan çıkan sonuçlar, her
şey bitti; sonucu halka anlatıp Siz görüşünüzü söyleyin. Kabul
edenler
Etmeyenler
Edilmiştir. gibi mi diyeceksiniz. Yine bunları
sorarak söylüyorum, her şeye rağmen diyaloğa açık
olmanızın, her şeye rağmen eğitim gibi önemli bir
konuyu kararlaştırıyoruz ve o sevdiğim sözü size tekrar
edeceğim Sayın Bakan: Bir yıl sonrasını
düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan
ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan toplumu
eğit. Böylesine önemli bir konuda karar alacaksınız ve bunu bu
şekilde yapıyorsunuz.
Arkadaşlar, taslağın rakamsal
boyutunu bilen var mı? 5 bin sayfa, bu 5 bin sayfayı biz
okuyacağız, sonra görüş belirteceğiz. Sonra, temel konular
yine belki pek çok kişinin açmak istemediği bir konu, eminim şu
anda hepiniz çok farklı şeyler söyleyeceksiniz: Evrim teorisi.
Arkadaşlar, evrim teorisi, insanın maymundan gelip gelmemesi
değildir. Evrim teorisi, bir yıl önceki virüsün, ilaçlara göre bu
yıl şekil mi değiştirdiği
araştırmasıdır. Dünyadan kopacağız, bilimden
kopacağız. Dünyada pek çok ülke, bu evrim teorisini kabul edenler,
etmeyenler diye ayırır bilime olan saygısını. Amerika
bunu denedi, sonra vazgeçti. Ama siz evrim teorisinin yerine çevremiz
koymuşsunuz yani evrim teorisinin yerini çevrim teorisi mi aldı?
Neden onun yerine çevrim diye başka bir şey koydunuz? Bütün
bunların sorularının yanıtlarını bekliyoruz
Sayın Bakan. O yüzden, yine biz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) -
hayata
bakıyoruz, örneğin Karaburunda bir öğretmen
Sayın Başkan, ben de Gaye Hanım
adına, Komisyon sözcümüz Gaye Hanım adına pozitif
ayrımcılık rica edeceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Allah Allah.
BAŞKAN Bütün kadınlar adına size
bir dakika ek süre vereyim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Arkadaşlar,
örneğin çok somut, hayata dair şüphelerimiz var. İstanbul
milletvekilleri burada, Atatürk Kültür Merkezi yıllardır çürümeye
terk edildi. İçinde Atatürkün geçtiği her kuruma karşı bir
soğukluk görüyoruz. İzmirde somut bir örnek -Sayın Sürekli
buradaydı- Karaburunda bir öğretmen Sen Arapçayı seçmedin.
diye öğrenciyi okula kaydetmedi. Yani hayata dair de bu endişelerimiz
var, her şey Sayın Bakanın burada anlattığı gibi
değil.
Artı, Atatürkle ilgili olarak da -ben de
baktım- mevcut müfredatta konu konu anlatılmış her
şey, Şunlar, şunlar işlenecek. denmiş ama bu
yılki müfredat Sayın Bakanın anlattığı gibi
değil. Mesela, hayatı işlenir, nasıl işlenir?
Sayın Bakan şimdi ayrıntılandırıyor, örneğin
Yurt sevgisi işlenir. diyor. Evet ama öncekinde savaşlar, hangi
savaşları kazandık, onlar ayrıntılı
yazıyordu; şimdi, yazmaması, eminim, belki de Bakanın
kastını da aşan bir şekilde hayatı bambaşka bir
şekilde geçecek arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Balbay, teşekkür
ederim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) O yüzden, bu
millî eğitim konusunu gelin bir şûra konusu yapalım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Birçok konudan
Sayın Bakanın da haberi yok, Bakanın dışında
hazırlanıyor. Bürokratlar yapıyor her şeyi, Bakanı da
yanıltıyorlar.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Bakandan, her şey bir yana, bu konuda bir yanıt bekliyorum. Bir
şûra konusu yapalım ve tüm Türkiye'ye bu konuyu açalım diyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Atatürkü çok
seviyoruz. Sizden çok seviyoruz Atatürkü.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Kayseriyi
anlatın Sayın Bakan. Biyoloji kitabı doğru mu değil
mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Okusaydın, tek kelime bile okumamışsın.
Amacın bilgi almak değil ki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Özcan Purçunun yapmış olduğu konuşmada Eğitim, yine
keza bu sene müfredatı değiştirdiniz, Atatürk ilkelerinden
uzaklaştınız. şeklindeki bir beyanı üzerine Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaza
59/1e göre cevap hakkını kullanmak için söz verdim. Süresini de
İç Tüzük'ün 60ıncı maddesinin son fıkrasına göre
belirledim. Tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.
Teşekkür ediyorum Sayın Millî Eğitim
Bakanına ve katkılarından dolayı, konuşma yapan
sayın milletvekillerimize.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sizin söz hakkınız baki
kalsın.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Şimdi sisteme giren 15 milletvekiline
yerlerinden söz vereceğim.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, az önce müfredat
meselesinin bir kısmını konuştuk. Bu önemli bir konu yani
Türkiyede millî eğitimin çok problemi var, problem
BAŞKAN Önemli ama gündemimiz değil
Sayın Usta, lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, hayır, bir
saniye; bir teklifte bulunacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, madem müfredat
askıda, toplumun değişik kesimlerinin görüşleri
alınıyor; aslında, burada, Mecliste de bununla ilgili bir genel
görüşme öncesi bir ön görüşme gibi bir şey düşünebiliriz.
Yine Millî Eğitim Bakanı gelir, burada bir bilgi verir, onun üzerine
gruplar da fikirlerini beyan ederler yani toplumda bir kesimdir Meclis de.
Dolayısıyla, Meclisin ve siyasi partilerin görüşünün
alınmasının, ben, son derece faydalı
olacağını düşünüyorum; onu talep ediyorum.
BAŞKAN Grup başkan vekilleriyle
görüşürseniz, uygun bir zamanda, eğer uygun görülürse
yapılır tabii ki.
Yerlerinden söz vereceğim sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Gürer, Sayın
Atıcı, Sayın Aydın, Sayın Benli, Sayın
Süreklinin yerine Sayın Birkan, Sayın Taşkın, Sayın
Aydemirin yerine Sayın Gözgeç, Sayın Yıldırım,
Sayın Kavakcı, Sayın Gündoğdu, Sayın Çamak, Sayın
Nazlı, Sayın Tanal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Yedekci, Sayın Balbay, Sayın Arslan.
Şimdi Sayın Gürerden
başlıyoruz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Anayasa
değişiklik teklifiyle halkın hiçbir sorununa çözüm
getirilmediğine ancak rejimin değiştirildiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Anayasa değişiklik teklifiyle adı
cumhurbaşkanlık olan başkanlık sistemi halkın hiçbir
sorununa çözüm getirmemekte ancak rejim değiştirilmektedir.
Başbakanlık kalkmaktadır, Bakanlar Kurulu kalkmaktadır. Bu
nedenle Mecliste güvenoyu da gerekmemektedir. Bakan var ama başkana
bağlı bir müsteşar durumuna gelmektedir. Mecliste sözlü soru
kalkmaktadır. Meclisin kanun yapabilmesi Cumhurbaşkanının
onayına bağlıdır, hayır dediğinin olması
mümkün değildir. Cumhurbaşkanı, parti genel başkanı
olacaktır ama tarafsız olacağına ant içecektir. Yüzde 51le
seçilecek Cumhurbaşkanı yürütme, yasama, ordu, kısaca devleti
tek başına belirleyecektir. Halk Cumhurbaşkanını,
Cumhurbaşkanı her şeyi belirleyecek, bütçeyi de gerekirse tek
başına yapabilecektir.
Parti devletine dönecek yönetimle ülkenin
sorunlarının çözüm bulması değil, daha derinleşmesi
mümkündür. Bu rejim tek adam rejimidir, cumhuriyetin ve demokrasinin
kazanımlarından vazgeçilmemelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Gambiyada yaşananlardan ders alınması gerektiğine,
özgürlük ve bağımsızlığı karakteri hâline getiren
millete tek adam yönetiminin uymayacağına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değerli arkadaşlar, akıllı insanlar
yaşadıklarından ders alırlar. Daha akıllı
insanlar ise başkalarının yaşadıklarından ders
alırlar. Biz de Gambiyada yaşananlardan ders almalıyız.
Batı
Afrikada bir İslam cumhuriyeti olan Gambiyada, seçimleri kaybeden Devlet
Başkanı görevini devretmek istemediği için ülkede
olağanüstü hâl ilan etmiştir.
Devlet
yönetiminde bütün yetkileri bir kişiye vermek güç zehirlenmesi
yaptığı gibi, güç bağımlılığı da
yapar ve tehlikelidir. Tüm yetkileri topladığınız
kişi, kim olursa olsun, diktatör olacaktır. Güç kullandıkça daha
çok güç istendiğine defalarca şahit olduk. Bu kadar yetki,
insanı yedikçe acıkan, içtikçe susayan bir duruma getirir.
Parti
ayrımı yapmaksızın herkese sesleniyorum: Özgürlük ve
bağımsızlığı karakteri hâline getiren milletimize
tek adam yönetimi uymaz. Bu rejim değişikliğine hayır
diyelim.
BAŞKAN
Sayın Aydın
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Mecliste herkesin
gerçekmiş gibi gördüğü demokrasicilik oyunu
oynandığına ve bu oyunun kaybedeninin Türkiye Cumhuriyeti ve
Türk halkı olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir oyun
eğer yeterli bir çoğunluk tarafından gerçek olarak kabul
edilmeye başlandıysa oyun, oyun olmaktan çıkar, gerçeğe
dönüşür. Özünde ise aslında yine oyundur.
Bu yüce
Mecliste herkesin gerçekmiş gibi gördüğü demokrasicilik oyunu
oynanmaktadır. Demokrasi, ulusal egemenlik ve evrensel hukuk kadife bir
perdeyle kapatılarak yerini totalitarizme, baskıya ve subjektif hukuk
düzenine bırakmaktadır. Bu oyunla planlı, projeli bir
şekilde mevcut anayasal düzen yıkılmakta, yerine başka bir
anayasal düzen kurulmaktadır ki bunun adı da açık açık
darbedir.
Özgür iradenin yerini
vesayete ve şartsız itaate bırakması da sadece etik bir
sorun değil, vicdansal bir sorundur. Bu oyunun uzun vadede kazananı
yoktur ama hem kısa hem uzun vadede kaybedeni bellidir; Türkiye
Cumhuriyeti, Türk halkı ve Türkiyedir.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın
Benli
5.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Anayasa
değişikliğinin Türkiye için tarihî bir dönemeç noktası
oluşturduğuna ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletimizin temsilcileri
olarak ikinci tur görüşmelerinde büyük bir mutabakatla kabul
ettiğimiz ve yine milletimizin takdirine sunulacak olan Anayasa
değişikliği, Türkiye için tarihî bir dönemeç noktası
oluşturmaktadır. Bu değişiklikle, bundan sonrası için
de ülkemizi istikrarsızlığa sürükleyecek koalisyon hükûmetleri
dönemini sona erdirmiş oluyoruz. Olağan parlamenter rejimlerin
aksine, çok fazla yetkisi olan Cumhurbaşkanının
sorumsuzluğunun devam ettiği sürece son veriyoruz.
Cumhurbaşkanına ve Cumhurbaşkanlığı
işlemlerine karşı yargı yolunu
açtığımız, yürütmede tek başlılık
sistemiyle, milletimizin hak ettiği hizmetlere daha fazla
ulaşmasını sağlayacağımız bir döneme
kapı açıyoruz.
Bu suretle, değişik
nedenlerle sahip olduğumuz, AK PARTİ öncesine nazaran sorunların
çok daha fazla azaltıldığı ama sahip olduğumuz
sorunları milimize etmek, bizden sonraki kuşakların hiç karşılaşmamasını
sağlamak için özel bir çaba gösteriyoruz. Bu nedenle Anayasa
değişikliğinde yapısal bir değişiklik içerisine
giriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Birkan
6.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkanın, çok daha güçlü ve
istikrarlı bir Türkiye inşa etmenin amaçlandığına ve
yürütmedeki çift başlılığın ortadan
kaldırılması için Cumhurbaşkanlığı yönetim
sisteminin görüşüldüğüne ilişkin açıklaması
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gazi Meclisimizde, aziz
milletimizin ve devletimizin bekası, menfaati ve müreffeh yaşamı
için kurulduğu günden bugüne kadar çok güzel çalışmalar
yürütülmüş, önemli kararlar alınmıştır. Hiç
şüphesiz, bugünlerde yine Gazi Meclisimizin çatısı altında
tarihî bir sürece tanıklık ederek çok daha güçlü ve istikrarlı
bir Türkiyeyi inşa etmeyi amaçlamaktayız.
Siyasi tarihimiz boyunca
hemen hemen her siyasi liderin dile getirdiği, önemli bir ihtiyaç
olduğu uzun yıllar boyunca siyasi tartışmaların konusu
olan ama bir türlü cesaret edilemeyen yürütmedeki çift başlılığın
ortadan kaldırılması için Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemini görüşmekteyiz. Cumhurbaşkanlığı
yönetim sisteminin dile getirildiği bu düzenlemenin somut
adımlarının atılmaya başladığı günden
itibaren FETÖ, PKK, DAİŞ ve diğer terör örgütlerinin yoğun
saldırılarını ve en son dönemdeki ekonomik
saldırıları da analiz ettiğimizde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 950
kilometre sınırımız bulunan bölgede tarihî
sorumluluğumuzu yerine getirmek için mücadelenin kararlılıkla
sürdürüldüğüne ve sınır dışında görev yapan
askerlere başarılar, şehit olanlara da Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Barış ve huzur için
Suriyede olan güvenlik güçlerimiz Fırat Kalkanıyla toplam 6.820 top
atışında bulundu; 690 DEAŞ teröristi etkisiz hâle
getirildi; 1 ana muhabere merkezi olmak üzere 555 bina, 106 muhtelif araç, 5
büyük mühimmat deposu imha edildi; 1.200 kilometre toprak teröristlerden
arındırıldı. Birileri Türkiyenin ne işi var? dese
de DEAŞla mücadele için de Musuldayız.
Bugün Halepin kuzeyinde
PYDnin kontrol altına aldığı 18 hedef bombalandı ve
200e yakın terörist etkisiz hâle getirildi. Daha düne kadar vilayetimiz
olan, 950 kilometre sınırımız bulunan bölgede tarihî
sorumluluğumuzu yerine getirmek ve bölgedeki kardeşlerimizin huzuru
için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz.
Bu amaçla sınır
dışında görev yapan kahraman askerlerimize başarılar
diliyorum, Rabbim yardımcıları olsun; şehit olanlara da
Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Gözgeç
8.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, tüm
milletvekillerini ve tüm seçmenleri, millet iradesini esas alan, güven ve huzur
ortamını kalıcı olarak tesis edecek, devlet-millet
kaynaşmasını kurumsallaştıracak Anayasa
değişiklik teklifine evet demeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Cumhurbaşkanlığı sistemi dünya yeniden inşa
edilirken daha güçlü bir Türkiye olma yolunu açıyor. Bizler halkın
seçtiği güçlü bir yürütme, yine halkın seçtiği güçlü bir Meclis
diyoruz. Meclisin gensoru dışında tüm yetkileri aynen devam
etmektedir. Bu sistemde güvenoyunu halk sandıkta doğrudan
vermektedir. Milletimizin, nefret ve ötekileştirme dilini kullananların,
kendi korkularını, vehimlerini gerçekmiş gibi dayatmak
isteyenlerin tuzaklarına düşmeyeceğine yürekten inanıyorum.
Parti ayrımı
yapmaksızın tüm milletvekillerimize ve tüm seçmenlere sesleniyorum:
Gelin, ideolojik körlüğe kapılmadan, bu ülkede hep birlikte
yaşadığımızı unutmadan, millet iradesini esas
alan, güven ve huzur ortamını kalıcı olarak tesis edecek,
devlet-millet kaynaşmasını kurumsallaştıracak bu
teklife hep birlikte evet diyelim.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Meclisin hiçbir hükmü kalmıyor, yarın geldiğinde
göreceksin, Meclis diye bir şey bırakmıyor.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
9.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Türkiyedeki tüm halkların ve
inançların umudu olma iddiasıyla Türk siyaset sahnesine çıkan
AKPnin on beş yıldır tek başına iktidar olmasına
rağmen hayal kırıklığı yarattığına
ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
On beş yıl önce
insan hakları ve özgürlüklerinin yolunu açacak Avrupa Birliğine
girmeyi hedef hâline getiren, Türkiyedeki tüm halkların ve
inançların umudu olma iddiasıyla Türk siyaset sahnesine çıkan
AKP, maalesef, hayal kırıklığı
yaratmıştır. On beş yıldır tek başına
iktidar olmasına rağmen, başta insan hakları olmak üzere,
eğitimde, Kürt sorununda, Alevi sorununda, ekonomide bir arpa yol
alamadığı gibi, gerilere gitmiştir. Bugünlerde
yasalaştırmaya çalışılan tek adam yasası
Türkiyeyi değil, bir kişiyi kurtarma yasasıdır. Bu yasa
birilerini kurtarabilir fakat halklar ve inançlar arası diyaloğu ve
hoşgörüyü ortadan kaldıracak, kutuplaşmaları
körükleyecektir. Bu yasaya muhalefet etmek Türkiyeyi ve demokrasiyi,
özgürlüğü seven herkesin ve her kesimin birinci hedefi
olmalıdır. Bugün bu Mecliste üçüncü parti konumundaki HDPyi yok
sayarak eş genel başkanlarını, milletvekillerini, seçilmişlerini,
hatta seçmenlerini tutuklayarak yapılan bu yasanın uzun ömürlü
olmayacağı aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kavakcı
10.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın,
Anayasa değişikliğini bir rejim değişikliği
olarak ifade etmenin ve bununla alakalı diktatörlük, darbe
kelimelerini kullanmanın halkı yanıltmak olduğuna
ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Anayasa
değişikliği teklifimizin oylamalarının ikinci turunun
ikinci günündeyiz. Bu çerçevede şunu ifade etmek istiyorum: Anayasa
değişikliğini bir rejim değişikliği olarak ifade
etmek, bununla alakalı diktatörlük kelimesini kullanmak, darbe
kelimesini kullanmak halkı yanıltmaktır. Halkımıza
güvenimiz sonsuz. Bizim halkımız nasıl 15 Temmuzda
tankların önüne göğsünü siper ettiyse bu Anayasa
değişikliği için de arzu ettikleri, uygun gördükleri oyu
vereceklerdir ve bu Anayasa değişikliği Meclisten sonra halktan
da geçecektir, bundan şüphem yoktur. Halkımızdan
korkmayalım, halkımız en doğrusunu bilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Gündoğdu
11.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Anayasa
değişikliği teklifiyle ülke ve millet için yeni bir sayfa
açılacağına ve darbecilerin dayattığı
anlayışın, vesayet ve siyasi krizlerin, statükocu
anlayışın, çift başlılığın son
bulacağına ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Milletin Meclisinde Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en önemli oylamalarından birine hep birlikte
şahitlik ediyoruz. Bugün ikinci tur oylamalarına devam
edeceğimiz Anayasa değişikliği teklifimizle ülkemiz ve
milletimiz yeni bir sayfa açacak. Bu sayfada darbecilerin
dayattığı anlayış olmayacak, vesayet ve siyasi krizler
olmayacak, statükocu anlayış tarihe karışacak, çift
başlılık son bulacak. İkinci tur oylamaların akabinde
referanduma gidilecek ve takdir milletimizin olacaktır. Bizler milletin
isteği için buradayız ve son karar merci olarak da milletimize
gideceğiz. Mevcut sistemin sebep olduğu siyasi
tıkanıklıklar ve krizler sona erecek, ülkemizin
kalkınması ve reformlar hızlanacaktır.
Bu vesileyle Türkiyenin
önünü açan ve yerli ve millî duruş sergileyen tüm milletin vekilleri olan
arkadaşlarıma teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Çamak
12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersinde
yaşanan fırtına ve sel felaketi sonrasında elle tutulur
hiçbir yardım yapılmadığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersinde önce
fırtına, sonra da sel felaketi yaşandı.
Yurttaşlarımızla her gün görüşüyoruz, sel suyu tam
çekilmiş değil. Vatandaşların devletten talebi: Tapusu
olsun olmasın, intikal eden özel arazi ya da 2/B veya hazine arazisi
olsun, kesinlikle tarım sigortası kapsamına alınmalı,
bu garabete son verilmeli. Vatandaş serayı kurmuş, masraf
yapmış, tam ürün dikme safhasına gelmişken
fırtına oluyor, seranın içinde ürün olmadığı için
TARSİM sigorta yapmıyor; devlet buna bir çözüm bulmalı. Ziraat
Bankası, kooperatif ve özel bankalardan alınan borçlar faizsiz olarak
en az üç yıl ertelenmeli. Hasar tespitleri yapılmış durumda.
Anamur ve Bozyazıdaki fırtınanın üzerinden bir ay, Mersin
merkez, Tarsus, Kazanlı ve Adanalıoğlundaki sel felaketinin
üzerinden yirmi gün geçmesine rağmen, elle tutulur hiçbir yardım
yapılmış değil. Vatandaş kışın
ortasında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Sayın Nazlı
13.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının,
muhalefetin Anayasa değişikliği teklifiyle rejimin
değiştiği iddialarının arkasında muhtelif
unsurlardan oluşan bir ittifak bulunduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Anayasa
değişikliği teklifini müzakere ettiğimiz bu tarihî günlerde
muhalefet tarafından Cumhuriyet elden gidiyor, rejim
değişiyor. iddiaları ortaya atılmaktadır. Bu iddiaların
arkasında, ülkenin demokratikleşmesine karşı devletin
içindeki iktidarlarını kaybetmek istemeyenlerin muhtelif
unsurlarından oluşan bir ittifak bulunmaktadır. Türkiyede
ayakta tutulmaya çalışılan sistem militarist siyasal
düzenlemeler, onların dayandığı geleneksel antidemokratik
jakoben ideoloji, başta 27 Mayıs olmak üzere askerî darbelerin eseri
ve ürünü olan kurumlardır. Türkiyede demokratikleşme süreci
ilerledikçe, antidemokratik yapının kurumları demokratik güçler
tarafından tasfiye edildikçe karşısına, bir engel olarak
parlamenter sistem adı altında örgütlenmiş militarizmin
çeşitli unsurları ve korkuları dikilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Tanal
14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, dövizlere el
konulacağına ilişkin söylentilerle ilgili bilgi almak
istediğine ve getirilen Anayasa değişikliğiyle getirilen
rejimle gerginlik ve çatışma kültürünün artacağına
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen günlerde
basına yansıyan haberlere göre Dövizi olup da bozdurmayan
teröristtir. demişti. Şimdi ise dövizlere el konulacağına ilişkin
duyumlar ve söylentiler bize geliyor. Bu konuda Merkez Bankasının
veya iktidarın çalışmaları ne aşamadadır? Dövize
el koyma işlemi Türkiyenin dış dünyayla tüm
bağlantılarını kesmez mi, aynı zamanda, ülkeyi
yalnızlaştırmaz mı? Bu tür çalışmalar ülkemize
zarar getirmez mi? On dört yıldan beri siyasi iktidar ne yapmak istedi de
engel olan ne vardı?
Bizim burada
tek bir amacımız var. Buradaki mücadelemiz AKP, CHP, MHP, HDP
mücadelesi değil; buradaki mücadelemiz demokrasi mücadelesi, özgürlük
mücadelesi. Getirilen bu rejimle, Anayasa değişikliğiyle
gerginlik yaratılacak, çatışma kültürü artırılacak,
uzlaşma bitirilecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Alpullu
Şeker Fabrikasının durumuna ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim.
Bugün,
sonlandırmaya çalıştığınız cumhuriyetin ilk
kalkınma hamlelerinden biri olan Alpullu Şeker Fabrikasından
bahsedeceğim. Trakya için çok önemi bulunan Alpullu Şeker
Fabrikası dört yıldır kapalı, nedeniyse AKPnin
uyguladığı niteliksiz şeker politikasıdır.
Sağlığa olumsuz etkileri bilinen nişasta bazlı
şekerin önü açılıp kendi üreticimize kota konulmakta, üreticiler
düşük şeker pancarı fiyatları karşısında başka
ürünlerin tarımına yönelmektedir. Trakya bölgesinde Alpullu
Şeker Fabrikasını çalıştıracak en az 400 bin ton
şeker pancarı üretim potansiyeli olmasına rağmen,, AKPnin
ciddi olmayan şeker politikaları yüzünden 2016 yılı için AB
ülkelerinden sıfır gümrük vergisiyle 80 bin ton şeker
ithalatı yapılıyor. Siz yerli sermayeye, Türk üreticisine
düşman mısınız? Çiftçimiz tarım kredi kooperatifleri
ve diğer kurumların icralarıyla uğraşırken,
tarlasını ipotek ettirerek kredi alma peşindeyken siz
cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan Alpullu Şeker
Fabrikasının bacasını tüttürmüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Yedekci
16.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin,
başkanlık sisteminin cumhuriyeti yıkacağına,
Türkiyeyi yıkıma götüreceğine ve insanları mağdur
edeceğine ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başkanlık
sistemi Türkiyeyi yıkıma götürecektir, cumhuriyeti
yıkacaktır, insanlarımızı mağdur edecektir
diyoruz, inanmıyorsunuz. Size Venezueladan bir örnek vermek istiyorum:
Venezuelanın 30 milyon nüfusu var, petrol varlığı 296
milyar varil. Hugo Chavez, 1998de Başkan seçildi. Böyle, çok gönülden
destekçileri vardı, 20 milyon kişiye erzak dağıttı,
millete yol yaptı. Bizde de oluyor diye demiyorum ama devletin
kaynaklarını yedi sülalesine kullandı. Sonra, o imkânlar yetmedi
ona, anayasayı değiştirdi. Chavezi halkın sevmemesinin
artık bir ehemmiyeti kalmamıştı, milyonlar ülkeden
kaçtı, kanser oldu. Ölürken üniversite mezunu olmayan Madurayı
atadı. Madura, yüzde 50,6 oyla yani 0,6 oy farklı iktidar oldu, şu
anda Başkan; yerini uyuşturucu baronuna bırakacak,
uyuşturucu baronu şu anda Başkan Yardımcısı.
Venezuelada halk kan ağlıyor; gasp, açlık, fuhuş had
safhada; hastalar ilaç bulamıyor, günde on sekiz saate varan elektrik
kesintisi var. Bizde de başlamaya başladı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Balbay
17.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Hrant
Dinkin ölümünün 10uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün Hrant
Dinkin 10uncu ölüm yıl dönümü, saygıyla anıyoruz. Dinkin
katili her mevsim değişiyor. Gerçek katilinin bulunmasını
istiyoruz çünkü Dinkin öldürülmesi, Türkiyede iç savaşa yönelik çok
karanlık bir oyunun parçasıydı.
Sayın Başkan,
özellikle, dün İzmirde bir şehidimiz toprağa verildi.
Şenali Ocak, Diyarbakır şehidimizdi, Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına, 80 milyon yakınına
başsağlığı diliyorum. Şenali Ocak Küçük
Çiğli Cemevinden resmî törenle toprağa verilecekti, ailesi bunu arzu
etti ama izin vermediler. Daha on gün önce adliye şehidimiz Musa
Canı Uzundere Cemevinden toprağa verdik resmî törenle ama Küçük
Çiğli Cemevine izin verilmemesi, o bölgede gerçekten ciddi bir üzüntü
yarattı. Bir şehidimiz, Diyarbakır şehidimiz İzmirde
toprağa verilecek, bir gece önce vali geliyor ve Cemevi önünde resmî
tören yapılmaz. diyor. Onlar başka Tanrının
çocukları mı?
Çok ayıplıyorum ve
bu konuda bir açıklama bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Balbay.
Son olarak, Sayın
Arslan
.
18.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Anayasada
yapılacak değişikliklerle cumhuriyet ortadan
kaldırılıp başkanlık rejimi getirileceğine ve bu
tür otoriterleşmeye giden ve sonunda diktatörlük olan birçok üçüncü dünya
ülkesi olduğuna ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Başbakana soruyorum: Anayasada yapacağınız
değişikliklerle cumhuriyeti ortadan kaldırıp
başkanlık rejimini getireceksiniz. Cumhurbaşkanının
OHALde kullandığı yetkileri, olağan bir dönem içinde sürekli
kullanmak üzere bütün yaptıklarını meşrulaştırmak
istiyorsunuz. Bu tür otoriterleşmeye giden ve sonunda diktatörlük olan
birçok üçüncü dünya ülkesi vardır.
Nitekim, Gambiyada seçimleri
kazanan Adama Barrowa görevi devretmeyen Gambiya İslam Cumhuriyeti Devlet
Başkanı Yahya Jammeh ülkede olağanüstü hâl ilan etmiş,
görevi devretmemiştir. Seçimi kazanan Başkan ve birçok Gambiya
vatandaşı Senegal ve başka ülkelere gitmiştir. Ülkede tam
bir kaos ve kargaşa yaşanmaya başlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyetini de
aynı noktaya getirmemek için, lütfen, bu Anayasa
değişikliğini geri çekin, ülkemizi üçüncü dünya ülkesi konumuna
sokmayın, ayrımcılığı artırmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi söz
talebinde bulunan
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sayın Başkanım, 60a göre, önemli bir konuda
yerimden bir dakikalık süre istiyorum.
BAŞKAN Şu anda
grup başkan vekillerine söz vereceğim, daha sonra
değerlendiririm.
ATİLA
SERTEL (İzmir) - Tamam Başkanım.
BAŞKAN - Söz talebinde
bulunan Sayın Erhan Usta, buyurun.
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 19-20 Ocak 1990da
Sovyetler Birliği tarafından Azerbaycan halkına karşı
yapılan katliamın 27nci, 20 Ocak 1989da Samsunsporun trafik
kazası geçirmesinin 28inci yıldönümüne ve Samsun Millî Eğitim
Müdürlüğünün hazırladığı Türk büyüklerini
tanıtıcı projeye ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
19-20 Ocak 1990da, tek
millet, iki devlet dediğimiz kardeş Azerbaycanda, Baküde Sovyetler
büyük bir katliam yaptı; hepimiz biliyoruz. Biz Azeri kardeşlerimizin
hüznünü tekrar paylaşıyoruz, şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Bu zulmü yapanları da nefretle kınadığımı ifade
etmek istiyorum.
Bugün ayrıca
aslında yarın da bugünden söylemek daha uygun olur diye
düşündüm- Samsunspor kafilesi feci bir kaza geçirmişti yirmi sekiz
yıl önce, onun seneidevriyesi. Samsunspor, Malatyaspor deplasmanına
giderken 20 Ocak 1989da Havzada 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir trafik
kazası geçirmişti. Ben, bütün, orada hayatını kaybedenlere
rahmet diliyorum. Onların da ismini izninizle burada ifade etmek
istiyorum: Kazada Teknik Direktör Nuri Asan, futbolcularımızdan
Muzaffer Badalıoğlu, Mete Adanır ve otobüs şoförü Asım
Özkan olay yerinde; Zoran Tomic ise Yugoslavyada altı ay komada
kaldıktan sonra vefat etmiştir. Hepsini rahmetle anıyorum. Samsunspor
camiasına tekrar taziyelerimi iletmek istiyorum. Cenab-ı Allah bizi,
spor camialarımızı, spor kulüplerimizi, bütün milletimizi bu tür
kazalardan korusun.
Son olarak da Sayın
Başkan, Samsun İl Millî Eğitim Müdürlüğünün
hazırladığı bir proje var. Bunu Samsun İl Millî
Eğitim Müdürlüğünün internet sayfasında da görmek mümkün.
Okullarda Türk büyüklerini tanıtıcı bir etkinlik düzenleniyor, o
kapsamda bir proje yapılıyor. Fikir son derece güzel, hakikaten güzel
çünkü geçmişimizi tanımak, büyük devlet adamlarımızı,
sanatçılarımızı, siyaset adamlarımızı bilmek
son derece güzel.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen, bir dakika ek sürenizi veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Fakat
bu projenin yapımında enteresan bir şey var, burada her şey
birbirlerine karıştırılmış bir tasnif yok, bir
kategori yok ve bunun sonucunda, mesela 100 Türk büyüğüne
ulaşılmış. Onlardan güncel yani yakından
tanıdığımız, yakın siyasi tarihimizle
alakalı olanların isimlerini ve sıralamalarını vermek
istiyorum: Mesela Neşet Ertaş 49uncu sırada, Naim
Süleymanoğlu 61inci sırada, Necmettin Erbakan 65inci sırada,
Mustafa Kemal Atatürk 75inci sırada, İsmet İnönü 79uncu
sırada, Muhsin Yazıcıoğlu 89uncu sırada, Turgut Özal
90ıncı sırada, Cevdet Sunay 92nci sırada. Şimdi,
tabii, bir kategori yok, bir tasnif yok yani sanat dünyası, iş âlemi,
mesela burada Vehbi Koç var, devlet adamları var, komutanlar var, milattan
önce ta işte Oğuz Han var. Yani bu fikir güzel ama bunları güzel
yapmak lazım, güzel tasnif etmek lazım; iyi bir şey yaparken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) -
kötü,
yanlış sonuçlara ulaşmamak lazım. Mesela, burada, son
devrin siyaset adamlarını söylüyorsak Türk milliyetçiliği
hareketinin lideri Başbuğ Alparslan Türkeş yok. Yani bunlar olacak
şeyler değil. Kurumlarımızın bu konularda daha
dikkatli olması lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Özel söz
istemişti ama Sayın Gök, siz mi kullanacaksınız?
LEVENT GÖK (Ankara) - Evet.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
20.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Diyarbakırda 4
polisin şehit olduğu olayda yaralanan polisin de şehit
olduğuna ve kendisine Allahtan rahmet dilediğine, Hrant Dinkin
ölümünün 10uncu yıl dönümüne ve İtalyada depremlerin ardından
yaşanan çığ felaketi nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
önceki gün Diyarbakırda 4 polisimizin şehit olduğu olayda
yaralanan Faruk Demir isimli bir polis arkadaşımız şehit
oldu bugün. Yani gerçekten, şehit haberleriyle sarsılan Türkiyemizde
bu arkadaşımızın da, polis kardeşimizin de
şehitlik haberini büyük bir üzüntüyle öğrendik. Kendisine Allahtan
rahmet diliyorum, ulusumuza ve tüm sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkan,
bundan yine on yıl önce Hrant Dink öldürüldü, ölümünün üzerinden on
yıl geçti, Hrantın katilleri ve onların arkasındaki
isimler hâlen korunmaya devam etse de katilleri herkes biliyor. Hrant Dink
ölmeden önce yazmış olduğu yazısında Güvercin tedirginliğinde
yaşamak zorunda kalmasın Türkiyede kimse. diyordu. Bu, çok önemli
bir söz, eğer insanlar ülkede yaşarken yüreklerinde bir tedirginlik
hissediyorsa bu gerçekten çok sorunlu bir tablo ve Hrant Dinkin bahsetmiş
olduğu güvercin tedirginliğini yaşamanın ötesine geçen bir
tedirginlik hâli şu anda Türkiyede var. Dilerim ki Türkiye bir an önce
sükûnete ve normalleşme düzenine geçer diyeceğiz ama maalesef,
yaşadığımız tartışmalar bizi her gün
başka bir tartışmanın içerisine sokuyor ve
kutuplaştırmayı, ayrıştırmayı
artırıyor. Biz, Türkiye'de, hangi kökenden gelirse gelsin tüm
insanların Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer yurttaşı
olduğu gerçeği ışığında, herkesin öncelikle
yaşam hakkının bir kere sağlanması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
korunması ve kimsenin kendisini asla tedirgin hissetmeyeceği bir
ortamın yaratılmasının çok zorunlu olduğunu bir kez
daha vurgulamak istiyoruz.
Bu arada, son olarak da sabah
saatlerinde depremlerle sarsılan İtalyadan acı haberler gelmeye
devam etti ve Pescara kentinin batısında meydana gelen bir
çığ düşmesi neticesinde de yine insanların kayıp
olduğu bilgisi ulaştı. Umarım herkes bu facialardan
sağ salim kurtulur ve korkulan olmaz. Tüm İtalya halkına da
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Kerestecioğlu
21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın
duruşmasında sarf ettiği bazı ifadelerine, Türkiye için çok
önemli bir konu görüşülürken tutuklu HDP milletvekillerinin
bulunmamasının demokrasi için büyük bir ayıp olduğuna ve
Hrant Dinki saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
iki gün önce Sayın Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşın duruşmasındaydık, İstanbulda,
kendisinin SEGBİSle bağlandığı ve ben, onun
sözleriyle aktarmak istiyorum: Barış süreci başarıyla
sonuçlansaydı, ben şu anda burada yargılanıyor
olmayacaktım. diyordu Sayın Başkan
ve muhtemelen hem ben hem
bu süreçte görev alan kişiler barış ödülleri alacaktık. Bir
muhalefet partisi genel başkanı Ne barışı? Kandili
dümdüz edin. diyordu. Bu kişinin söylediği bu sözler herhangi bir
fezlekeye konu edilmedi ancak benim Sen hiç nöbet tuttun mu? Halkın
yoksul evlatları üzerinden bu savaşı yürütüyorsunuz.
şeklindeki eleştirim sebebiyle dava açıldı. Acaba
hangimizin sözü daha çok şiddet içeriyor, mahkemenin takdirine
bırakıyorum. dedi Sayın Başkan.
Evet, bir de tabii, beni
tutuklayan hâkim için de üzülüyorum, ya ben tutuklanacaktım ya da FETÖcü
olduğu gerekçesiyle o tutuklanacaktı. şeklinde de
açıklamasına devam etti.
Şimdi,
yasama sorumsuzluğu bütün vekillerimiz için hâlen devam etmektedir ve
onların gerçekten burada yasama faaliyetlerine devam edebilmeleri, oy
kullanabilmeleri gerekiyor ama biz, her seferinde, üstelik Türkiye için çok
önemli bir konu görüşülürken, bir rejim değişikliği
olarak ifade ettiğimiz bir konu görüşülürken -Anayasa teklifi- onların
burada bulunmamasından büyük bir üzüntü duyuyoruz ve bunun demokrasi için
büyük bir ayıp olduğunu, bu Parlamento için de aynı
şekilde, ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bugün de Sayın Grup
Başkan Vekilimiz İdris Balukenin duruşması vardı. Bir
an önce bu sürecin sonlanmasını, onların yasama faaliyetlerine
devam edebilmeleri için gereken düzenlemelerin yapılmasını ve bu
Parlamentonun ancak bu şekilde görüşebildiği şeylerin
meşruiyetinin olacağını ve demokratik bir Parlamento olma
yolunda adım atabileceğini düşündüğümüzü ifade etmek
istiyoruz.
Hrant Dink
bizim canımızdır, onunla ilgili araştırma önergemiz
var ve onunla ilgili sözlerimizi zaten ifade edeceğiz ama bir kez daha
saygıyla, sevgiyle kendisini anıyoruz ve çok özlediğimizi ifade
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bostancı
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakırda şehit olan 4 polise ve bütün şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine, 19-20 Ocak 1990da Sovyetler Birliği
tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan
katliamın 27nci ve Hrant Dinkin ölümünün 10uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Üç gün önce
Diyarbakırda şehit olan 4 polisimize ve bütün şehitlerimize bir
kez daha Allahtan rahmet diliyoruz. Hepsini hayırlarla yâd etmeye devam
edeceğiz. Onlar hayatlarını bu millet için verdiler,
barış ve esenlik için verdiler.
Yirmi yedi
yıl önce, 19 Ocağı 20 Ocağa bağlayan gece Azerbaycan
Baküde özgürlük için meydana çıkan halk bir katliama uğradı.
Onları da rahmetle ve minnetle anıyoruz. Özgürlüklerine sahip
çıkarken şehit düşen o insanlar şimdi Bakü
Hıyabanında yatıyorlar. Ben de orayı ziyaret
etmiştim. Yan yana yatan, Anadoludan giden askerlerimiz var; 1918 Bakü
Savaşlarında hayatlarını kaybetmiş, Anadolunun her
tarafından giden, mezar taşlarına
bakıldığında yaşları 17-18 olan
çocuklarımız var. Onlarla birlikte yatıyor Bakünün özgürlük
şehitleri. Azerbaycanlı kardeşlerimizle
dayanışmamızı burada ifade ediyorum.
Hrant Dinkin
katledilişinin 10uncu yılı, kendisini saygıyla
anıyoruz. Türkiye siyasetinde, uzun bir süredir, siyaseti manipüle etmeye
dönük siyasi cinayetler ve kitlesel olaylar yaşandı. Tarihimiz bu
bakımdan son derece kaotik. Hrant Dink cinayeti de bunlardan birisi.
Üzerindeki örtü açığa çıktığında, eminim, kamuoyu
birçok olayı daha net bir şekilde görme imkânı bulacaktır.
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) On sene oldu Naci Bey, on sene, çıkarın artık!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bizim talebimiz, bizim de isteğimiz, bütün, geçmişe
doğru, Hrant Dinkle birlikte bu tür siyasi cinayetlerin mutlak surette
açığa çıkarılması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) -
kamuoyunun bilgisine sunulmasıdır. Bunlar
anlaşıldığında, aslında ne tür bir
kışkırtıcılık için kullanılmaya
çalışıldığını, masum insanların
kanları üzerinden nasıl bir istikrarsızlık ve kaos
devşirilmeye çalışıldığını herkesin
daha iyi göreceğini tahmin ediyoruz. Kesinlikle o kirli örtü
kaldırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın Gök, bir cümle
söyleyeceğinizi söylediniz, ilettiniz.
Buyurun, sizi de dinleyelim.
23.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İranda bir binada
çıkan yangında çok sayıda insanın hayatını
kaybettiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, konuşmamı yaptıktan sonra öğrendim;
İranda da bir binada çıkan yangın ve onun devamında
binanın yıkılması sonucunda çok sayıda
İranlı ve onları kurtarmaya giden itfaiye erlerinin de
hayatını kaybettiğini öğrendik. Bu arada, İran ulusuna
da baş sağlığı diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
iki sayın milletvekilimize dünden kalan bir sözüm var, onlara da
şimdi söz vereceğim.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir dakika söz istemiştim.
BAŞKAN Sayın
Sertel, müsaade edin, eğer vermezsem o zaman itiraz edersiniz.
ATİLA SERTEL
(İzmir) İtiraz etmiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu iki
arkadaşımıza, Sayın Zeybek ve Sayın Gündoğduya
dünden kalan bir sözüm vardı, şu anda onu yerine getiriyorum.
Ankara Milletvekili
Sayın Ahmet Gündoğdu, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
24.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, İstanbul
Milletvekili Eren Erdem ve ailesinin hedef gösterilmesi olayına ve kendisi
tarafından hiçbir milletvekiline itme ve darp
uygulanmadığına ilişkin açıklaması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; önceki
gün CHP Milletvekili Eren Erdem Bey, kendisinin ve ailesinin hedef
gösterilmesiyle ilgili bir empati çağrısında bulundu.
Başkanlık Divanı üyesi olarak aynı çağrıyı
ben de yineliyorum. Görevimiz, kavga ettirmemek ve ediliyorsa
ayırmaktır. Buna bütün siyasi partilerimizin grup başkan
vekilleri de şahittir. Ancak, evet diyenin de, hayır diyenin de
kişilik haklarına saygıyı sağlamak da görevlerimiz
arasında. Bunun için, genelde değil kabin önünde çekim
yapılmamasını istedik. Asla tarafımdan hiçbir
milletvekiline itme ve darp uygulanmamıştır,
olmamıştır. Şahitleri, siz Başkan Vekilimiz ve her
partiden milletvekili arkadaşlarımız. Ömrüm, insan hakları
ve kadın hakları mücadelesiyle geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Kesinlikle yapmadığım bir şeyi Yapmadım. deme
gereğini duymanın üzüntüsünü yaşıyorum. Olmayan bir
şeyi var göstermek de bir şiddettir. CHPli arkadaşları
empati yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Zeybek
25.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsun Valiliğince
bir dakikalık ayağa kalkma eylemine izin verilmemesine ilişkin
açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarımız; biz, Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri olarak,
ülkemizin en ücra köşelerinde, yerleşim birimlerinde güvenlik
güçlerimizin yurt savunmasında, can ve mal güvenliğimizin
savunmasında hep yanlarında yer aldık, yer almak da
zorundayız. Bu davranışlarımızla -Samsunda da dün
gerçekleşen bir olayda- Samsun Valiliğinden bir dakikalık
ayağa kalkma protestomuzu yani demokratik protestomuzu göstermek için izin
istendi. Bu iznin, Sayın Valimiz tarafından maalesef verilmediği
görüldü. Hâlbuki, bizim Türkiye'nin her tarafında anında, bir dakikalık
gösterimizi yapma şeyimiz var ama güvenlik güçlerimize, devletimize ve
bunun varlığına olan saygımızdan dolayı bir izin
istemek zorunda kaldık. Bu böyle yapılırsa böyle bir yönetim
anlayışının doğru olmadığını,
ülkemizi yöneten bugünkü siyasal iktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Zeybek.
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
bu
konudaki davranış biçimlerinin, olağanüstü hâli bahane ederek
önümüzdeki Anayasa referandumundaki çalışmalarımızı
engellemesi açısından önemli olduğunu görüyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Son olarak Sayın Sertel,
sizi de dinleyelim, çok ısrarlı bir talebiniz vardı.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sonra bizim de var
Sayın Başkan.
26.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, Hrant Dinkin ölümünün
10uncu yıl dönümüne ve İzmirin Seferihisar ilçesinde ısrarla
bir orkinos çiftliği yapılmak istenmesinin arkasında kimler
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hrant Dink gazetecidir, devrimcidir,
solcudur, yurtseverdir. Öldürüldüğünde ayakkabısının
altındaki yarılma, yırtık onun yoksulluğunu değil
onun dürüstlüğünü ve onurunu gösterir.
Sayın Başkan,
İzmirin bütün ilçeleri çok güzeldir ancak Seferihisar o kadar güzel bir
tatil beldesi, o kadar güzel bir termal alan ve çok güzel bir ilçe
olmasına rağmen, burada ısrarla bir orkinos çiftliği
yapılmak isteniyor. Bu orkinos çiftliğini yapmak isteyenlerin
arkasında kimler var?
Sayın Binali
Yıldırım Başbakan, İzmir Milletvekilidir. Sayın
Binali Yıldırıma soruyorum: Daha önce hukuken reddedilmiş
olan yerde ısrarla orkinos balık çiftliğini kurmak istemenin bu
ilçeye yapılmış en büyük kötülük olduğunu bilmiyor mu
acaba?
Ben ayrıca Sayın
Başbakana, gerçekten, referandum sonrasında
Başbakanlığının devamını istiyor mu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Irgat, size de söz veriyorum ve bitiriyorum, grup önerilerine geçeceğiz.
Buyurun, size de bir dakika.
27.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgatın, HDP
milletvekillerinin tutuklu olmasının ve Anayasa
değişikliği çalışmalarının
dışında tutulmasının Anayasa Mahkemesinin vekillerle
ilgili vermiş olduğu karara aykırılık teşkil ettiğine
ilişkin açıklaması
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok önemli bir
tartışmanın içerisindeyiz şu anda. Anayasa
değişikliği gibi bir tartışmada HDP
milletvekillerinin, eş genel başkanlarının ve grup
başkan vekillerinin de içinde olduğu vekillerin hâlâ tutuklu olması
ve bu çalışmaların dışında tutulması,
Anayasa Mahkemesinin daha önce vekillerle ilgili vermiş olduğu karara
aykırılık teşkil etmemekte midir, sorarız buradan?
Çünkü, Anayasa Mahkemesinin bu konuda açık bir hükmü var. Söz konusu
milletvekili seçilme hakkının yani Anayasada düzenlenmiş olan
siyaset yapma hakkının kısıtlandığını
Kendisi hükümlü olduğu hâlde, hükmen tutuklu olan bir milletvekilini
tahliye ederek Siyasi hayata devamı gerekir. noktasında bir
kararı, bir hükmü mevcutken şu an 11 milletvekilinin bu karara rağmen
hâlâ buraya getirilmemiş olması, oy kullanamıyor olması
hukuka aykırı değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit ve 22 milletvekilinin,
çocuk işçiliğinin azaltılması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/441)
Türkiye
Büyük Meclisi Başkanlığına
Çocuk işçiliğinin
azaltılmasına yönelik yeni bir politika oluşturulması,
belirlenen politikaların bir an önce yaşama geçirilmesi ve
çalışan çocuk işçilerin can güvenliğinin sağlanmasına
yönelik uygulama ve denetimlerin caydırıcı
yaptırımlarla araştırılması amacıyla
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Ali
Yiğit (İzmir)
2) Kadim
Durmaz (Tokat)
3) Mahmut
Tanal (İstanbul)
4) Ali
Akyıldız (Sivas)
5) Mazlum
Nurlu (Manisa)
6) Kazım
Arslan (Denizli)
7) Orhan
Sarıbal (Bursa)
8) Gülay
Yedekci (İstanbul)
9) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
10) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
11) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Türabi
Kayan (Kırklareli)
13) Nihat
Yeşil (Ankara)
14) Ceyhun
İrgil (Bursa)
15) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
16) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
17) Ahmet
Akın (Balıkesir)
18) Tekin
Bingöl (Ankara)
19) Utku
Çakırözer (Eskişehir)
20) Veli
Ağbaba (Malatya)
21) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
22) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
23) Mehmet
Göker (Burdur)
Gerekçe:
TÜİK'in
istatistiklerine dayandırılan araştırmalara göre,
ülkemizdeki çocuk nüfusunun yüzde 5,9'unu çocuk işçiler
oluşturmaktadır. Aynı araştırmalara göre hem
çalışıp hem okuyan çocuk işçi sayısı da yüzde
63,6 artmıştır. Ev içinde karşılığı
olmadan emeği sömürülen çocukların oranı yüzde 49,2'dir. Öte
yandan yoksul fertlerin yüzde 44,3'ü çocuk iken hem çalışıp hem
okuyan çocuk işçi sayısı yüzde 35'tir. Yoksulluğa
bağlı olarak mevsimlik tarım işçisi çocukların
sayısı da sürekli artmaktadır.
Bu sonuçlar da
göstermektedir ki 2002'de çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin on
yıl içinde ortadan kaldırılmasına yönelik bir hedefe
rağmen, ülkemiz bu hedefin gerçekleşmesinin çok uzağındadır
çünkü sorun yapısaldır ve çözümler kalıcı
olmamaktadır. Üstelik 1994 yılından 2006 yılına kadar
çocuk işçi oranında kayda değer bir gerileme varken 2006
yılında 830 bin olan çocuk işçi sayısı, 2012
yılında 893 bine yükselmiştir. Sorunun sadece şekli
değişmekte, çocukların emeği hem ev içinde hem de ev
dışında sömürüye maruz kalmaktadır.
Çocuk
işçiliğinin nedenlerinin başında yoksulluk, göç ve
eğitim olanaklarından mahrumiyet sıralanabilir. Ancak çocuk
işçiliğinin temel nedenini yoksulluk oluşturmaktadır.
TÜİK'in 2014 yılında gerçekleştirdiği Gelir ve
Yaşam Koşulları Anketine göre hâlen Türkiye nüfusunun yüzde
15'i yoksulluk sınırının altında bir yaşam
sürmektedir. Yine aynı verilere göre, yoksul fertlerin yüzde 44,3'ünü
çocuklar oluşturmaktadır.
Öte yandan, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
(İSİG) 2015 Yılı İş Cinayetleri Raporu'na göre
2015'te yaşanan 1.730 iş cinayetinde hayatını kaybedenlerin
63'ü çocuktur. Bu çocukların 18'i 14 yaş ve altında, 45'i ise
15-17 yaşları arasındadır. Raporda 2013'te 59 çocuk
işçinin, 2014'te ise 54 çocuk işçinin öldüğü bilgisine de yer
verilmiştir. Çocuk işçi ölümlerinin genel işçi ölümlerine
oranı 2013 yılında yüzde 3,4 iken bu oran 2015'te yüzde 3,6
olmuştur.
Raporda ayrıca şu
tespitlere yer verilmiştir: Son üç yılda iş cinayetlerinde
yaşamını yitiren 176 çocuk işçinin 92'si tarım, 20'si
inşaat, 14'ü ticaret, eğitim, 11'i metal, 6'sı gıda,
6'sı tekstil iş kolunda çalışmaktadır. Çocuk
işçiliğinin ana istihdam alanı tarım ve inşaat gibi
mevsimlik işler olmuştur. Tarım sektöründe
toplayıcılık başta olmak üzere birçok işi yüklenen
çocuk işçilerden özellikle kız çocukları sektörün görünmez
gücünü oluşturmakta ve daha fazla yıpranmaktadır, inşaat
işlerinde ise erkek çocuklar çalışmaktadır.
İnşaat işlerinde çalışan çocuklar sadece hafif,
yardımcı işler yapmamakta, bizzat tehlikeli işleri de
üstlenmektedirler. Bu durum, çocuklar açısından ayrıca bir
tehdit oluşturmaktadır.
Bütün bunlar da
göstermektedir ki ülkemizde hem çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda
hem de iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuklar
konusunda ortaya konulan hedeflerin hiçbirinde ilerleme
sağlanamamıştır.
Bu
bağlamda hem çocuk işçiliğinin azaltılmasına yönelik
yeni bir politika oluşturulmasına, belirlenen politikaların bir
an önce yaşama geçirilmesine, çalışan çocuk işçilerin can
güvenliğinin sağlanmasına yönelik uygulama ve denetimlerin
caydırıcı yaptırımlarla
ağırlaştırılması amacıyla Anayasanın
98inci İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, inşaat sektöründe iş güvenliği konusunda
uygulanmakta olan politikaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4442)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnşaat
sektöründeki iş güvenliği konusunda yeterince alınmayan
tedbirlerin ve yapılmayan denetimlerin araştırılması
ve iş kazalarından ötürü yaşanan ölümlerin incelenerek
nedenlerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırma komisyonu açılması hususunu
saygılarımızla arz ederim.
1) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
2) Türabi Kayan
(Kırklareli)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Kadim Durmaz
(Tokat)
6) Kazım
Arslan (Denizli)
7) Ahmet
Akın (Balıkesir)
8) Veli
Ağbaba (Malatya)
9) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
10) Ali
Akyıldız (Sivas)
11) Mazlum
Nurlu (Manisa)
12) Orhan
Sarıbal (Bursa)
13) Gülay
Yedekci (İstanbul)
14) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
15) Nihat
Yeşil (Ankara)
16) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
17) Ceyhun
İrgil (Bursa)
18) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
19) Tekin
Bingöl (Ankara)
20) Utku
Çakırözer (Eskişehir)
21) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
22) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
Gerekçe:
Manisanın
Soma ilçesinde yaşanan maden felaketinde 301 madencinin ölümü neticesinde
ülkemizde iş güvenliğinin yeterince önemsenmediği
algısı oluşmuştur.
Türkiye'nin
başka sektörlerinin de iş güvenliği konusunda alarm
verdiğini belirterek özellikle inşaat sektörüne ilişkin büyük
ihmaller var. İmzalanmayan ILO sözleşmeleri arasında inşaat
ve kimya sektörüne ilişkin sözleşmeler de var.
Ülkemiz bugün Somayı
konuşuyor ancak SOS veren sektörlerin başında inşaat
geliyor. İşçi ölümlerinin yüzde 37si yapı sektöründe
yaşanıyor. Kitlesel ölümler yaşanmadığı için
durumun farkında değiliz ama her gün birer, ikişer insanlar
ölüyor.
İSİG verilerine
göre, AKPnin iktidara geldiği Kasım 2002 yılının son
iki ayında 146 işçi, 2003 yılında 811 işçi, 2004
yılında 843 işçi, 2005 yılında 1.096 işçi, 2006
yılında 1.601 işçi, 2007 yılında 1.044 işçi, 2008
yılında 866 işçi, 2009 yılında 1.171 işçi, 2010
yılında 1.454 işçi, 2011 yılında 1.710 işçi, 2012
yılında 878 işçi, 2013 yılında 1.235 işçi, 2014
yılında 1.886, 2015 yılında ise 1.730 işçi
yaşamını kaybetti.
Ülkemizde özellikle
büyükşehirlerde devasa binalar yükseliyor. Yüksekliği arttıkça
düşme riski de artıyor. Denetim yok denecek kadar az. Bu plazalar
kısa sürede yükseliyor, inanılmaz kazalar ve ölümler oluyor.
Bu bilgiler
doğrultusunda, inşaat sektöründeki iş güvenliği konusunda
uygulanmakta olan politikaların araştırılması, yerinde
tespit edilmesi, incelenmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması
hususunu arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
3.- HDP Grubu Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Şırnakın Cizre ilçesinin Cudi
Mahallesinde 23 Ocak 2016 günü ağır saldırı olması
nedeniyle bir bodrum katına sığınmış bulunan 31
sivil yurttaşın durumunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/443)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şırnak'ın
Cizre ilçesi Cudi Mahallesi'nde 23 Ocak 2016 günü bulundukları
mahallelerin ağır saldırı altında olması
nedeniyle bir bodrum katına sığınmış bulunan 31
sivil yurttaşımızın durumuyla ilgili olarak kamuoyunun
bilgilendirilmesi ve olayın tüm boyutlarıyla ortaya konulması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır
Gerekçe:
23 Ocak 2016 günü Şırnak'ın
Cizre ilçesi Cudi Mahallesinde mahalleye yönelik ağır
saldırılar nedeniyle 31 yurttaş bir evin bodrum katına
sığınmış, ambulansların, kurtarma ve
sağlık ekiplerinin bina yakınına kadar gidişine izin
verilmediği için şu güne kadar yaralı yurttaşlardan 7'si
yaşamını yitirmiştir. İlk günden itibaren, ateş
altında tutulan binadan, 7'si yaşamını yitirmiş,
çoğu ağır yaralı sivillerin hastaneye nakli için parti
yetkililerimizin İçişleri Bakanlığı nezdinde
yürüttüğü girişimler maalesef henüz bir sonuç vermemiş,
ambulansların binaya kadar gitmesine şu güne kadar izin
verilmemiştir. 30 Ocak 2016 tarihinde, Başbakanlık,
İçişleri Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı koordinasyonunda oluşturulan Kriz ve Koordinasyon
Masasından gerekli güvenceler alındıktan sonra, Cizre
Belediyesinde bekleyen sağlık ekipleri ve belediye ambulansı ve
Sağlık Bakanlığına bağlı ambulanslar
yaralıların bulunduğu bodruma intikal etmek üzere hareket
etmiştir. Ancak, ambulanslar ve sağlık ekipleri, cenaze ve
yaralıların alınabileceği son noktaya yaklaşık
150-200 metreye kadar yaklaşabilmişlerdir. İlgili makamlardan
güvence alındığı hâlde yaralıların ve
yaşamını yitirenlerin hastaneye intikal edeceği sırada
bodrumda bulunan sivillere yönelik bir operasyon
yapılmıştır. Bundan sonra yaralılarla sadece iki
telefon görüşmesi gerçekleştirilebilmiştir. Yapılan
operasyondan sonra yaralıların enkaz altında
kaldıkları, nefes almakta zorlandıkları, hareket edemez
durumda oldukları ve destek olmaksızın dışarı
çıkamayacak hâle geldikleri parti yetkililerimize iletilmiştir. 30
Ocak günü yaşanan bu olaydan sonra bodrumda bulunan yaralılar ile
parti yetkililerinin tüm irtibatı kopmuş, 5 Şubat 2016 tarihi
itibarıyla herhangi bir iletişim imkânı kalmamıştır.
Tüm bu kaygı verici gelişmeler Başbakanlık,
İçişleri Bakanlığı ve Koordinasyon ve Kriz Merkeziyle
defalarca yapılan telefon görüşmelerinde anlatılmış,
yaşanan süreç son derece kaygı verici olduğu için
sağlık ekipleri ve ambulansların yaralıları mutlaka
bir an önce almaları gerektiği ısrarla
vurgulanmıştır. Buna rağmen, Kriz ve Koordinasyon Merkezi
tarafından dışarıdan tarama ya da sağlık ekibinin
oraya gidemeyeceği, buna izin verilemeyeceği yetkililerimize
iletilmiştir. Eğer bakanlığa bağlı ambulanslar
gidemiyorsa, iki belediye personelinin ve sağlık görevlisinin bu
bilgilerin doğruluğunu yerinde gözlemleme ve yaralılara ilk
müdahaleyi yapması konusundaki talep de kabul edilmemiştir. Bodrumda
bulunan yakınlarını almak üzere binaya doğru yürümek
isteyen Cizreli anneler de binanın hemen önüne kadar geldikleri hâlde gözaltına
alınmışlardır. Bodrum katında bulunan sivillerle
ilgili herhangi bir iletişimin hâlen sağlanamıyor olması,
Hükûmet yetkililerinden bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamanın
yapılmıyor olması kamuoyunu tedirgin etmekte, kaygı
seviyesini en üst boyutlara taşımaktadır. Söz konusu bodrumun
yanı sıra, başka bir binada da yaralıların olduğu
haberi tarafımıza ulaşmış, dün itibarıyla da
yaralıların durumuna ilişkin çelişkili haberler kamuoyunda
tartışılmaya başlamıştır. Türkiye kamuoyu
yaşanan gelişmelerden dolayı son derece tedirgindir. Devletin
bir numaralı görevinin yurttaşlarının can ve mal
güvenliğini sağlamak olduğu unutulmamalıdır. Bu
görevin yerine getirilmesi hukukumuzda ve Anayasamızda açıkça
belirtilmiştir. Kamuoyunun kaygısının giderilmesi ve bu
konunun tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılması
için Meclis araştırması açılması elzemdir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 17/1/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Hrant Dink cinayet
davasında soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden
cinayetin on yıldır aydınlatılamaması nedeniyle,
adaletin tecelli etmesi ve bu cinayetin tüm bağlantılarıyla beraber
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Ocak 2017 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
19/1/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ahmet Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Ocak 2017 tarihinde
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan ve arkadaşları
tarafından verilen 3622 sıra numaralı, Hrant Dink cinayet
davasında soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden
cinayet on yıldır aydınlatılamamıştır.
Adaletin tecelli etmesi ve bu cinayetin tüm bağlantılarıyla
beraber araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 19/1/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde, ilk olarak İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bundan tam on yıl önce bugün saat 14.57
civarında gazeteci, Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, çok
sevdiğimiz dostumuz Hrant Dink, arkasından üç kurşunla vurularak
öldürüldü. Tetikçi Ogün Samast yirmi iki yıl on ay hapis cezasına
çarptırıldı. Beş yıl süren yargılama 17 Ocak
2012de skandal bir kararla sona erdi. Bütün sanıklarının
silahlı suç örgütü üyeliğinden beraat ettiği mahkeme, Yasin
Hayali, tasarlayarak öldürmeye azmettirmekten, Erhan Tunceli,
patlayıcı madde imal edip kullanmak suçundan mahkûm etti ve Erhan
Tuncel aynı gün tahliye edildi. İstanbul cumhuriyet savcısının
karara itirazı, Yargıtayın davayı örgüt yönünden
kısmen bozma kararından sonra 16 Eylül 2013te Hrant Dink cinayetinin
tetikçileri yeniden yargılanmaya başlandı. 2010da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Hrant Dink davasında Türkiyeyi mahkûm
etti. Ardından, kamu görevlileriyle ilgili dosya yeniden
hazırlandı, bazı kamu görevlileriyle ilgili soruşturma
izinleri verildi. Cinayette ihmali ya da kastı olduğu düşünülen
26 kamu görevlisi için savcı Gökalp Kökçü tarafından 2015
yılında iddianame hazırlandı ancak bu iddianame
başsavcılıkça geri gönderildi. Daha sonra da Kökçünün görev
yeri değiştirildi ve davadan alındı. Ancak,
tartışmaların ardından bu iddianame kabul edildi.
Devlet, neredeyse tüm
birimleriyle ve tüm kanıtlarıyla on bir ay öncesinden, Trabzonda
yaşayan Yasin Hayalin Hrant Dinki öldüreceğini biliyordu. Zira, bu
tarihte, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi, yardımcı
istihbarat elemanı Erhan Tuncel vasıtasıyla elde ettiği bu
bilgiyi bir F4 raporu hâlinde İstanbul Emniyeti İstihbarat
Şubesi ve Ankaradaki İstihbarat Daire
Başkanlığına teslim etmişti. Ancak, devlet bu bilgiyi
elde ettikten sonra cinayeti engellemek için hiçbir şey yapmadı ve
karanlık dehlizlerde hâlen, bugüne kadar bu cinayetin tüm sorumluları
aranıyor ve hâlen, on yıl geçmesine rağmen, biz, bugün, Evet,
Hrant Dink şunlar, şunlar, şunlar marifetiyle ve bu tetikçiler
kullanılarak öldürülmüştür. diyemiyoruz, on yıl sonra hâlâ bunu
diyemiyoruz.
Bugün, yargılamadaki
birçok gelişme, işte çeşitli istihbarat dairelerinin
sorumlularının araya girmesi, Jandarmada soruşturmaların
yapılması da tamamen aslında başta ailesi, Hrantın
arkadaşları ve dava avukatlarının çok değerli
çabaları sonucunda gerçekleşmiştir. Aslında, Hayko
Bağdatın bugün dediği gibi, on yıl önce bugün vurdular, on
yıldır beyaz beresini kafasından hiç çıkarmadı devlet.
Evet, şimdi, biz,
istiyoruz ki bu çabaların sonucunda, aynı zamanda devlet içerisindeki
bir kısım yasa dışı oluşumların
bağlantılarının belirlenmemesi toplumsal vicdanı
zedelediğinden, infiale neden olduğundan ve vicdanımız
artık hâlen yıllardır yaralanmaya devam ettiğinden Mecliste
bir Meclis araştırması açılmasını, bu talebimizi,
daha önce de birkaç defa yapmış olduğumuz gibi yineliyoruz.
Evet, sevgili Hrant Dinki
anlatmak çok zor. Ölümünden üç dört ay önce kendisiyle Güncel Hukuk dergisi
için bir röportaj yapmıştım ve yargılandığı
o dönemde aslında eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
de kendisinin Türkleri aşağıladığı tırnak
içerisinde- tescillenirse gerçekten bu ülkeden gitmesi gerektiğini ifade
etmişti birçok kez. Bunu neden söylüyordu? Beni
aşağıladı diye eğer yargısal bir kararla
damgalarsanız o zaman ben derim ki: Benim size yani Türklere olan
saygımdan dolayı, eğer ben sizi aşağılayan biri
olarak sizin tarafınızdan değerlendiriliyorsam bana düşen
insani duruş sizden uzak yaşamaktır, en azından sizi
üzmemek, sıkmamak için. Benim tavrım bu. Yoksa ayaklarım beni bu
ülkeden başka bir yere götürmesin, çöksün, kırılsın, burada
kalayım, burada öleyim. Burası benim yaşam alanım, nereye
bırakır, nereye giderim, yaşayamam da zaten gidersem ama
inşallah başaracağım. Hukuktaki bu
haksızlığı ortadan kaldırmayı inşallah
başaracağım ve kalacağım. Ölmeden dört ay önce bana
bunları söylemişti Hrant Dink.
Bir şey daha
söylemişti: Bu iki halk arasında tekrar bir normalleşme
nasıl sağlanır? Temel problematiğim bu benim, bunun için
çaba gösteriyorum. Ama öbür taraftan Türkiyede soykırım
olmuştur.u ilk söyleyen Ermeni benim zaten. Size de şimdi
söylüyorum, gazetelere de ama bunun arkasından Türklerden de bunu kabul
edin diye bir şey beklemiyorum, bu benim sorunum değil ki, sizlerin
sorunu. Özür filan da beklemiyorum, ben sizleri çok seviyorum ve sizinle
beraber yaşayacağım diyorum. Tarihte olan bitenle yüzleşmek
demokrat olmanın bir gereğidir. Yüzleşemezsen geleceği
kuramıyorsun çünkü benim için bu açıdan tarih bir sorun yoksa tarihte
şu oldu, bunun hesabı verilmedi gibi bir sorun değil, ben
bugünkü insanın yaşantısına, o tarihin öyle kalıyor
olmasının getirdiği zarar ortadan kalksın diye
konuşuyorum. Yoksa tarih benim temel sorunum değil, benim temel
sorunum gelecek.
Evet, Hrant Dink son
yazısında da: Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak.
Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı
karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu
gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin
ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar
güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan
kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet,
biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce. Evet, böyle demişti ama
maalesef güvercinler vuruldu bu ülkede ve sadece Hrant Dink değil,
başka güvercinler de vuruldu. Örneğin, Tahir Elçi aynı güvercin
tedirginliğinde yaşatıldı son zamanlarında ve Tahir
Elçi de bu ülkede aynı Hrant Dinkin tedirginliğiyle öldürüldü ve bu
ülke maalesef Türkan Elçi ile Rakel Dinki yoldaş yaptı, arkadaş
yaptı, dost eyledi. Bu ülkenin karanlık odakları onları da
buluşturdu.
Ben özellikle bu Parlamentoya
şunu söylemek isterim: Bu Parlamentonun görevi tıpkı Hrant Dinkin
kalkıp da Doğu Perinçekle ilgili dahi Eğer Fransa Parlamentosu
orada bu kararı verirse, Ermeni soykırımı yoktur. demek
suç ilan edilirse ben giderim Concorde Meydanında onun ifade
özgürlüğünü savunurum. dediği gibi bu Parlamentonun görevi de bu ülkede
yeni güvercin tedirginlikleri yaratmamaktır. Bu Parlamentonun görevi,
hangi cenahtan olursa olsun kim eğer bir düşünce ifade etmek
istiyorsa onun düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunmaktır.
Ancak böyle biz, Hrant Dinkleri, Tahir Elçileri ve başka çok değerli
insanlarımızı, demokrat insanlarımızı,
barışçı insanlarımızı bu ülkede ölümlerin
arkasından anmak yerine yaşar kılarız ve onlarla birlikte
sözlerimizi söyleyebiliriz, söylemeye devam ederiz. Yoksa bu ülkeyi ölüler
ülkesi olmaktan maalesef kurtaramayız.
Araştırma
önergemize Evet. denmesini sayın Parlamento üyelerinden bekliyoruz.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay konuşacak.
Buyurun Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin vermiş
olduğu grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
gündemimizdeki grup önerisi gazeteci Hrant Dinkin on yıl önce bir
suikastla öldürülmesine ilişkindir. Öncelikle, Hrant Dinke yapılan
bu saldırıyı kınıyor, ailesine taziyelerimizi iletiyorum.
Sözlerime başlarken
önergede yer alan bazı ifadelerin kabul edilebilir
olmadığını da ifade etmek istiyorum. Önergede yer alan
şu ifadeleri dikkatlere sunuyorum: Devlet neredeyse tüm birimleriyle
Hrant Dink'in öldürüleceğini bilmektedir. Delillerin ortaya çıkış
biçimi ve zamanı Hrant Dink cinayetinin ardındaki mutabakatı
gözler önüne sermektedir" diyor.
Değerli milletvekilleri,
bu ifadeler, Türkiye Cumhuriyetini cinayetle doğrudan ilintili gösteren,
devleti cinayet işleyen ve işleten bir mekanizma şeklinde sunan,
suçlayıcı ve toptancı ifadelerdir. Bu ifadeler sadece cinayeti
işleyen şebekelerin provokasyonuna hizmet eder, amaçları
hasıl olur. Çünkü, Hrant Dink cinayeti tam bir provokasyondur. Devlet
içinde zaman zaman ortaya çıkan bu ihanet şebekelerinin devletle
özdeşleştirilmesi ve yaptıklarının devlete mal
edilmesi Türkiye Cumhuriyetini suçlayıcı yanlış bir
bakışı teşkil etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, bu haksız ve ağır ithamları yanlış
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ve bugüne kadar yapılan bazı
suikastları örneğin, Necip Hablemitoğlu, Rahip Santoro,
Malatyadaki bir dizi cinayetlerin
VELİ AĞBABA
(Malatya) Zirve, Zirve, Zirve Yayınevi
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
bütününe yönelik olarak baktığımızda ve ortaya çıkan
bazı ipucu ve gerçekler karşısında bu FETÖ
yapılanmasının arkasında olduğu da artık bizi bir
kanaat sahibi yapmaktadır.
Kökeni, kimliği ve
kişiliği ne olursa olsun, bir insanın elinden yaşama
hakkını almanın vicdanla ve hiçbir değerle
bağdaşır bir tarafının olmadığı
tartışmasızdır. Bu yüzden, Ermeni asıllı bir Türk
vatandaşının katledilmesini Türk milleti asla tasvip
etmemiş ve kabullenmemiştir. Aradan geçen on yılda bu
saldırıdaki karanlık noktalar gündemde olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Hrant Dink cinayetinin ertesinde Sayın Genel Başkanımız, 2
Şubat 2007 tarihinde bir açıklama yapmıştı ve bu
açıklamada cinayetin bir an evvel açıklığa
kavuşturulması için şu çok önemli uyarıları yapmıştı:
Devletin bütün yetki ve
imkânları elinde olan iktidar, bu ithamın gereğini derhal yapmak
-çünkü itham Türkiye Cumhuriyetine ve millete yönelikti- kurumlar içindeki
çeteleşme olarak tarif ettiği derin devleti ortaya çıkarmak
mecburiyetindedir. Devlet kurumlarına mikrop bulaştıysa, bu
kurumlar kirlendiyse, bunun birinci derecede sorumlusu devleti yönetenlerdir.
Kasım 2002'den bu yana iktidarda olanlar, varsa devlet içindeki çeteleri
ortaya çıkarmak, sorumluları hakkında idari ve adli işlem
yapmak durumundadır. Devlet içindeki çeteleşmeleri araştırmaya
Emniyet teşkilatı bünyesindeki cemaat ilişkileri
ağını ortaya çıkarmakla başlanmalıdır; bu,
çok önemli bir ifadedir, 2 Şubat 2007. Tekrarlıyorum: Devlet içindeki
çeteleşmeleri araştırmaya, Hrant Dink cinayeti bağlamında,
Emniyet teşkilatı bünyesindeki cemaat ilişkileri
ağını ortaya çıkarmakla başlanmalıdır.
Cinayetten sadece üç gün
sonra bu tespitlerin ne denli önemli, yerinde ve isabetli olduğu on
yıl sonra bugün bir kez daha gözler önüne serilmiştir. On yıl
önce bu cinayetle ilgili olarak Emniyet içerisindeki FETÖ odaklı yapılanmaya
dikkat çekilmiş ve 15 Temmuz sonrasında kamuoyu, Hrant Dink cinayeti
ile FETÖ arasındaki bağlantıyı görmeye
başlamıştır.
On yıl önce yerinde ve
isabetli tespitlerini görmezden gelerek cinayet sonrasında
başlatılan milletimiz ve Türkiye Cumhuriyeti karşıtı kampanyanın
değirmenine su taşıyanların bugün mutlaka söyleyecek bir
çift sözü bulunmalıdır.
2007'de bu cinayetten hemen
sonra ellerinde siyah bayraklarla sokaklara dökülenlerin attıkları
"İşte devlet, işte soykırım."
sloganlarıyla Türkiye Cumhuriyetini bu cinayetin faili gösterme
gafletinde bulunanlar acaba bugün özür dileyecekler midir?
Katil yakalandıktan
sonra katilin arkasında Türk Bayrağıyla poz verdirilmesini ve
birtakım el işareti yaptırılarak bu fotoğrafların
kamuoyuna televizyonlarda servis edildiğini unutmadık.
İşte, bu, alçakça bir provokasyondur. 15 Temmuz sonrası katille
sarmaş dolaş, onun sırtını
pışpışlayan FETÖcü polislerin görüntülerini de lütfen
hatırlayalım.
Öte yandan, televizyon
ekranlarında, gazete sütunlarında mahkemeler kurarak Türklüğe
hakaret fiilini düzenleyen Ceza Kanununun 301inci maddesini ve Türkiye'nin
millî onuruna, haysiyetine, birliğine ve kardeşliğine
yapılan saldırıları da hatırlıyoruz.
Bir tetikçi vesilesiyle
milletimizi ve ülkemizi hedef tahtasına oturtmak son derece yanlıştır.
Bütün bunlardan önemlisi, bu katliamı siyasi amaçları için kullanmak
isteyenler de bu yarıştan vazgeçmelidir.
Hrant Dink cinayetiyle ilgili
yargı süreci İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam
etmektedir. Daha önce, 17 Ocak 2012 tarihinde aynı davaya ilişkin
verilen kararda tetiği çekenlere ceza verilirken "Örgüt yok."
kararı çıkmıştı. Bu kararla ilgili olarak yine
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız 19 Ocak 2012 tarihinde
yapmış olduğu bir açıklamada şu ifadeleri
kullanmıştı: "Milliyetçi Hareket Partisi, adalet kurumunda
ve uygulamalarında ciddi tahribat görmekte ve bunu da sürekli olarak
gündeme getirmektedir ancak gizli niyetler kapsamında, hukuku
yozlaştırarak başkalarının değirmenine su taşıyan
fütursuzlukları ve hesaplı yaklaşımları da hiçbir
şart altında masum ve kabul edilebilir görmemiş ve bundan sonra
da görmeyecektir." Dink davasına, gizli niyetler kapsamında
değil, hukuk ve adalet çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu cinayetle ilgili olarak emniyet birimleri içinde çöreklenen FETÖ
elemanlarının olduğu gerçeği de ortaya
çıkmışken, her ölüm yıl dönümünde Hepimiz Ermeniyiz.
diyerek ortaya çıkan grupların meseleyi farklı boyutlara, konuyu
farklı mecralara çekmeye çalışması yeni çekişme ve kutuplaşmalara
sebebiyet vermekten, devlet düşmanı çetelerin değirmenine su
taşımaktan başka bir anlam taşımaz. Kaldı ki, son
on yıldır konu her yönüyle istismar edilmiş ve sürekli ülke
gündeminde tutulmuştur. Böylesine provokatif bir cinayetten bölücü
düşüncelerin değirmenine su taşınmak istendiğini de
üzülerek görüyoruz.
Konuşmama son vermeden
evvel altını çizmek istediğim bir husus daha vardır. Hrant
Dink cinayeti üzerinden Türk milleti içerisinde bir azınlık
kimliği ve krizi yaratmak isteyenlere geçit verilmemelidir. Türk
vatandaşı olan bütün gayrimüslimler Türk toplumunun eşit hak ve
sorumluluklara sahip onurlu birer bireyleridir. Hiçbir
vatandaşımıza etnik kökenleri sebebiyle öteki gözüyle
bakılması mümkün değildir, kabul edilemez. Türk milletini ve milliyetçilik
duygularını on yıldır bu katliam üzerinden
aşağılayarak azınlık istismarı yapanlara bu
gerçekleri hukuk ve siyaset çerçevesinde hatırlatmaya devam edeceğiz.
Ve öyle temenni ederiz ki ülkemizde sadece bu tür provokatif değil hiçbir
şekilde cinayetlerin işlenmemesini, birliğimize
beraberliğimize meydan verecek bu provokasyonlara gelmememizi; bilinçli,
şuurlu, birlik ve beraberlik içerisinde, topyekûn, amasız,
fakatsız, lakinsiz karşı çıkmamız ve devlet
mekanizmasında görev alan, bilhassa güvenlik teşkilatında
kadrosu devlette yer alıp özlük hakları orada istihdam edilmiş
fakat farklı hain odaklardan emir ve talimat alan kişilerin
bulunabilmesi de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kadrolaşmada,
kadrolamada ehliyete, liyakate ve o istihdam edilen görevlilerin
güvenirliğine ne kadar büyük hassasiyet gösterilmesi gerektiği bir
kez daha ortaya çıkmıştır.
Bu duygularla
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
yerimden kısa bir söz almam mümkün mü acaba?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu, yerinizden, mikrofonunuzu açıyorum,
bir dakika
Sisteme
girdiniz mi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Her zaman giremiyorum.
BAŞKAN
Tamam.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben, özellikle,
aslında, tutanaklara girmesi açısından da söz almak istedim.
Önergemizde de devletin yer almasının nedeni, aslında, devletin
karanlık odaklarının özellikle ifade edilmek istenmesidir.
Çünkü, bugüne kadar, hâlen, örneğin jandarma kısmına
ulaşılamamıştır. Yani, ilk andan itibaren -cinayetin-
beş yıl boyunca sadece o tetikçi olarak önde görünen kişiler
yargılanmış ve daha ötesine ulaşabilmek için gerek
avukatlar gerek aile gerek yakınları çok büyük, âdeta
istihbaratçı gibi çaba harcamışlardır. Bunların
hepsine o davayı her gün tek duruşma aksatmadan izleyen bir avukat
olarak da tanığım.
Aynı
zamanda şunu da söylemek isterim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlayacağım.
BAŞKAN
Devam edin lütfen, bir dakika ek süre
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hrant Dink, bu ülkede,
gerçekten barış timsali ve çok sevilen bir insandı. Sözleri
dinlenen ve anlaşılan insanlar tarafından çok sevilen biriydi.
Sonrasında, ölümünden sonrasında da aslında
anlaşılmayanlar tarafından da anlaşıldı bence
sözlerinin ne olduğu ve Hepimiz Hrantız., Hepimiz Ermeniyiz.
diyerek yürüyenler arasındaydım. Bu bir Çerkez olsaydı aynı
şey yapılırdı, Hepimiz Hrantız., Hepimiz
Ayşeyiz. veya Hepimiz Çerkeziz. diye de yapılırdı.
Çünkü orada yapılan başka bir özdeşleşmeydi aslında
ifade edilen, o haksızlığa karşı bir isyandı.
Yoksa, burada, bölmek değil, aksine tıpkı Hrant Dinkin
felsefesinde olduğu gibi birleştirmek vardı, empati kurmak
vardı, o acıya ortak olmak vardı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde, son olarak, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yani
burada bir dostun arkasından konuşmak gerçekten zor, Hrantla bir
dostluğumuz vardı. Öldürüldüğü gün de tesadüfen
İstanbuldaydım, çok yakın bir yerdeydim,
Şişhanedeydim ve Agos gazetesinin önüne gittiğimde daha kendisi
yerdeydi ve hiçbir avukat İstanbuldan yetişememişti. Hayatımın
travma geçirdiğim günlerinin başında gelir. Sonuçta, avukat
kimse olmadığı için de otopsisine, bir kısmına
katılmak zorunda kaldım yakın dostumun; böyle bir travmayla da
karşı karşıya kaldım. Daha sonra da avukat olarak
duruşmalarını takip ettim tıpkı buradaki başka
avukatlar gibi, şimdi de milletvekili olarak da yine takip etmeye
çalışıyorum.
Evet, Hrant
Dinkin katledilmesi, yani bir sefer, bu cinayetin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi ve yargılanması Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarları döneminde oldu tümü ve hâlen de devam ediyor.
Dolayısıyla diğer faili meçhul cinayetlerden farklı olarak
Bizim dönemimizde olmadı. Dolayısıyla bizim sorumluluğumuz
yok, biz üzerine gittik. deme durumunda değilsiniz.
Hazırlanışından yargılanmasına kadar bütün
aşamaları bu iktidar döneminde oldu. Dolayısıyla,
sorumluluk büyük, sizlerin sorumluluğu büyük.
Sadece üç saat
sonra İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve İstanbul
Emniyet Müdürü açıklama yaptılar sadece üç saat sonra ve bu
açıklamadan da yargı makamları cesaret aldı. Ne
demişti dönemin Emniyet Müdürü: Bu iş örgüt işi değil,
milliyetçi duygularla birkaç kişi tarafından işlenmiştir.
Üç saat sonra yaptığı tespit budur değerli
arkadaşlarım. Bu tespitten aldığı güçle yargı, bu
tespitten aldığı güçle Emniyet, ilişkiler
ağını araştırmadı ve ne oldu? Yine bu iktidar
döneminde dönemin valisi İçişleri Bakanı oldu, Emniyet Müdürü
vali oldu, istihbaratta çalışanların tümü istihbarat
başkanları oldular. Hangi dönemde oldu? Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı döneminde oldu ve ısrarla avukatların,
ısrarla siyasetçilerin hem mahkemede hem dışarıda bu
ilişki ağını ortaya çıkarmak bağlamında
ifade ettikleri her şey ama her şey Hükûmet tarafından
duymazlıktan gelindi, maalesef.
Bakın, bugün sonuçta
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine danışmanlık
yapmış, Hrantın en yakın arkadaşının, en
son konuştuğu kişinin yazdığı yazıdan bir
cümle aktarmak istiyorum: Hrantın katlinin arka planını
aydınlatmak Hükûmet içerisinde kimsenin derdi değildi. Bunu söylüyor
değerli arkadaşlar. Çok yakın tanıyan -hem Hrantı hem
de Hükûmeti yakın tanıyan- en yakın arkadaşı -her gün
de yazılarını okuyorsunuz- şunu söylüyor: Gerçekten de
Hükûmetin derdi olmadı.
Her ne kadar Karanlık
dehlizlerde kalmadı. denildiyse de o karanlıktan doğan cinayet
maalesef on yıldır, on yıldır bu Hükûmetin de
bulunduğu ilişkiler ağı nedeniyle
araştırılamadı. Ne zamana kadar? İşte, 17-25
Aralığa kadar. Sonra, 15 Temmuzdan sonra ortaya çıkan
ilişki ağından sonra
Eğer tam ittifak döneminiz vardıysa
2007de bu cemaatle, demek ki bu cinayetle de aynı şekilde -aynı
şekilde ama- sorumlu idiniz, üzerine gitmeyerek, sanıkları
yargılamayarak, arkasındaki ilişki ağını
koruyarak, onda parmağı olanları yükselterek, ta bu noktalara
getirerek demek ki sizin de sorumluluğunuz vardı dememiz bugün için
çok daha doğru ve çok daha haklı hâle geldi.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bugün, evet -işte, biraz önce de ifade edildi- yani,
gerçekten, bu yargılama bakımından eğer dosyalar... Ki
binlerce sayfaya ulaştı, belki yüzbinlerce sayfaya ulaştı. Yargının
öyle bir direnişi oldu ki bu dava dosyalarında hayret edersiniz, öyle
bir direnişi oldu ki.
Bakın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi sadece üç yılda iç hukuk yolları tüketilmeden
yapılan başvuruyu 2010 yılında kabul etti; Anayasa
Mahkemesi başvuruyu kabul etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
başvurusundan sonra İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı sorumlu insanlar hakkında,
görevliler hakkında takipsizlik kararı verdi, bölge idare mahkemesi
bunu onayladı. Başsavcılık tekrar itiraz etti, kamu
yararına bozma yoluna gitti. Yani, onların yargı önüne
çıkmaması için yargı ve bürokrasi o kadar büyük direniş
gösterdi ki Hükûmetin sessiz direnişi içerisinde ta bugünlere kadar
geldik.
Bugün için bu cinayet
bakımından İşte, FETÖ yaptı, şu yaptı, bu
yaptı. diyebilirsiniz ama avukatlarının -avukatları on
yıldır davayı takip ediyorlar- şu tespiti var, şu
tespiti, aynen şunu söylüyorlar: Bu cinayetin milliyetçi duygulara sahip
üç beş gencin işi olduğuna inanmak mümkün
olmadığı gibi, bir biçimde Emniyet ve Jandarma bünyesine de
sızmış, hukuk dışı bir güç ve yetki kullanan daha
örgütlü bir yapının bu üç beş genci kullanarak bu cinayeti
işlettiğine inanmak da mümkün değil. Genelkurmay
Başkanlığından yargı makamlarına, Hükûmet
sözcülerinden güvenlik ve istihbarat birimlerine, medyadan paramiliter güçlere
tüm resmî siyasi aktörlerin Hrant Dinkin öldürülmesinde, cinayetin
önlenmemesinde, gerçek failin ortaya çıkarılmamasında
sorumluluğu var. Bu tespiti Hrantın avukatları ve
arkadaşları yapıyor. Nedir o zaman bu cinayetin adı? Millî
mutabakat cinayeti. Devletin bütün kurumları, neredeyse, içine
çöreklenmiş bütün aygıtlar bu cinayetin işlenmesi konusunda ya
duymazlıktan gelmişler ya görevlerini yapmamışlar, âdeta
sessiz kalmışlar ve o cinayete giden yolun üzerindeki bütün
taşları kaldırmışlar. Ne diyor hâkim? Ne diyor bu davaya
bakan 14. Ağır Ceza Mahkemesinin hâkimi? Aynen şunu ifade ediyor
değerli arkadaşlar: Bir kitap okursunuz, kitabın
yarısına gelirsiniz ama sonunda ne olacağını
bilirsiniz. Davaya bakan yargıç bunu söylüyor. O kadar açık deliller
var ki, o kadar açık. O kadar, o kadar, o kadar farklı bir biçimde
korunmuşlar ki bu katiller ve üstlere hiç gitmemiş. Daha
başından cinayetin olabileceğini görüyorsunuz birkaç delille
buluştuğunuzda. Bakın, daha yeni 2015te 27 kamu görevlisiyle
ilgili dava açılabildi, bunların bir kısmı tutuklu.
Jandarma kısmı -biraz önce ifade edildi- daha açığa
çıkmadı. 15 kişi, 15 Jandarma görevlisi tutuklu. Olay yerinde,
ısrarla avukat olarak o gün de ifade etmemize rağmen, sivil Jandarma
görevlileri var. On yıl sonra ortaya çıktılar ve o görüntüler 15
Temmuz darbe girişiminden sonra piyasaya verildi. Değerli
arkadaşlar, neredeydi, niye saklandı, niye verilmedi? Niye kameradaki
görüntüler silindi, neden verilemedi mahkemeye? Kimdi gizleyenler bunları?
Bunların mutlaka yargı dışındaki ayaklarının
da araştırılması bakımından burada bir
araştırma komisyonu kurulması lazım. Hiç kimse bize
Anayasanın 138inci maddesi var, devam eden dava var,
dolayısıyla kurulamaz. falan demesin. Kurulabilir, eğer
istenirse burada kurulur ve yargı dışındaki ayağını
da, bu ilişkiler ayağını da burada Parlamento olarak hep
beraber ortaya çıkarabiliriz. Cinayetin başlangıcında, ben
biliyorum, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz de geldi duruşmaları
izledi, bir grup AKP milletvekiliyle bir izleme komisyonu kurulmuştu. Adalet
ve Kalkınma Partisi tarafından da gelindi belli bir süreye kadar,
sonra takip edilemedi. Eğer gerçekten bir irade varsa gelin burada
iradelerimizi ortaklaştıralım. Milliyetçi Hareket Partisi de
yani sonuçta bu cinayetin aydınlatılması noktasında biraz önce
bir irade beyanı ortaya koydu. Dolayısıyla ortaklaşabiliriz
ve gerçekten de burada, bu cinayetle yüzleşme bağlamında bir
şeyi ortaya çıkartabiliriz, eğer isterseniz. Yoksa bebekten
katil yaratan bu karanlık daha da zifiri olmaya devam edecek
arkadaşlar eğer bunları yapmazsak.
Biraz önce yine ifade edildi
ancak ben de kendi adıma kayıtlara geçmesi açısından, Hrant
Dinkin öldürüldüğü gün yayınlanan son yazısını
kayıtlara geçmesi bakımından son paragrafını burada
okumak istiyorum. Ruh Hâlimin Güvercin Tedirginliği
başlığıyla yazmıştı bu yazıyı. Son
paragrafı şöyle: Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir
yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir
daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya
kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek
güvencem sayacağım. Evet, kendimi bir güvercinin ruh
tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar
güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan
kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet
biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.
Aynen bunları
yazmıştı öldürüldüğü gün değerli arkadaşlar,
gazetesinde yayınlanmıştı bu köşe ama şimdi
aradan geçen on yıl içerisinde maalesef kentlerin ortalarında
güvercinlerin öldürüldüğü günlere geldik, daha karanlık dönemlere
geldik, adaletin hiç olmadığı dönemlere geldik,
yargılamaların hiç olmadığı dönemlere geldik ve on
yıl bizi aydınlığa götürmedi, maalesef daha karanlık
noktalara götürdü. Biz, evet, Hrant için, adalet için demeye her zaman devam
edeceğiz. Bu adaleti sadece Hrant değil, bu topraklarda yaşayan
bütün yurttaşlar için adalet diyeceğiz, özgürlük diyeceğiz,
eşitlik diyeceğiz ve bir daha da hiçbir ölümün olmaması için,
hiçbir ölümün olmaması için bu çabamızı sürdüreceğiz.
Eğer Mustafa Suphilerin; Sabahattin Alilerin, Uğur Mumcuların,
Berat Aydınların, Ape Musaların, Hrant Dinklerin katilleri
yakalanmış olsaydı belki Tahir Elçi bugün aramızda
olacaktı. O nedenle bu cinayetlerin olmaması için bu Meclisin bir
tutum alması lazım, bir karar vermesi lazım.
Son sözüm seni
unutmayacağız
(x)
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Hrant Dinki sevgi ve saygıyla
andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkuluna bir noktada katılıyorum. Evet, Hrant Dink
yargılanırken yeni milletvekili olmuştum ve partimi temsilen
dönemin Başbakanının da bilgisi ve isteği dâhilinde
duruşmalarını bir dönem izledim Sayın Kerestecioğluyla
beraber.
Konuşmalar bittikten
sonra söyleyecektim ama zamanı geldiği için söylüyorum: Hrant Dinki
sevgi ve saygıyla anıyorum. Onu unutmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 17/1/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Hrant Dink cinayet
davasında soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden
cinayetin on yıldır aydınlatılamaması nedeniyle,
adaletin tecelli etmesi ve bu cinayetin tüm bağlantılarıyla
beraber araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Bursa
Milletvekili Zekeriya Birkan olacak.
Buyurun Sayın Birkan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik
Partisinin Hrant Dink cinayetinin ölüm yıl dönümü sebebiyle vermiş
oldukları grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Hrant Dinke
rahmet diliyor, kederli ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum. Sayın Dinki katledenleri
de şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri,
az önce burada bu grup önerisinin aleyhine konuşma yapan Sayın MHP
Grup Başkan Vekili Erkan Akçayın konuşmasını
dinledim. Bu konuşmaya katıldığım gibi,
uyarılarına ve önerilerine de katılıyorum. Ben birçok
şeyi tekrar etmemek için katıldığımı belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Agos gazetesinin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni olan Hrant Dink, on
yıl önce bugün uğradığı alçak bir saldırıyla
öldürülmüştü. Cinayetin tetikçisi ile suikastı işleyenler
kısa sürede kamuoyuna yansımasına rağmen, olayın
arkasındaki derin ilişkilerin ortaya çıkması uzun
yıllar aldı ve hâlen de yargı süreci devam etmektedir.
Darbe Komisyonunda ifade
veren Nedim Şener -ki bu Dink cinayetine uzun bir zamanını
ayırmış bir araştırmacıdır- vermiş
olduğu beyanlarda, ifadelerde bu cinayetin arkasında FETÖ terör
örgütünün olduğunu belirtmiştir. O gün sanığı hemen
yakalayıp kendilerini saklamaya çalışanlar bugün ortaya
çıkarılmışlardır ve yargıya da hesap
vermektedirler.
Değerli milletvekilleri,
bugünden geriye dönüp baktığımızda, Hrant Dinkin
öldürüldüğü cinayetle ülkemizde işlenen birçok siyasi cinayetler
arasında ortak bir bağ görünmektedir. Bu bağ, bu nokta,
ülkemizin huzuruna, çok kültürlülüğüne, birlikte yaşama arzusuna,
dini hoşgörüsüne, farklı hayat tarzlarına ve binlerce
yıllık birlikte yaşama iradesini baltalamaya dönük,
istikrarımızı ortadan kaldırmaya dönük alçakça
yapılmış cinayetler olmasıdır. Özellikle Hrant Dink,
daima birlikteliği, birlikte yaşamayı savunmuş ve
Anadolunun değerlerini her zaman öne çıkarmış gazeteci,
yazar ve vatandaşımızdır; hedef seçilmesinin en önemli
nedenlerinden birisi de budur. Hrant Dink cinayetinde tetiği çekenin Türk
olması önemli değildir; bu olayın kime fayda
sağladığı, kime zarar verdiği dikkate
alınmalıdır. Bu cinayetle ülkemiz insanlarına ve Ermeni
vatandaşlarımıza, hep birlikte yaşama kültürümüze zarar
verilmek istenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bugün gerek ülkemiz düşmanları gerekse onun yerli iş
birlikçileri ve uzantıları Ermenistan ve Türkiye arasında
sorunların çözümü noktasında, ayrıca bugün Ermenistan
tarafından üçte 1i işgal edilmiş olan, 1,5 milyon Azeri
kardeşimizin mülteci durumuna düşmüş olduğu Azerbaycandaki
kardeşlerimizle aralarındaki sorunların çözümü noktasında
hiçbir çabaları yoktur. Ne zaman bu sorunların çözümü gündeme gelse
ne zaman çözüm noktasında bir adım atılsa mutlaka bunu
engelleyen birileri çıkmaktadır. Yine, bu vesileyle bugün,
Azerbaycanın millî yas günü, bu millî yasa da
katıldığımı da belirtiyor, Azeri şehitlerimizi ve
tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
gerek Mecliste gerek medyada gerekse uluslararası platformlarda
bazıları çıkıp problemleri çözmek, yapıcı
söylemlerde bulunmak yerine, maalesef, ateşi körükleyici,
kırgınlıkları artırıcı, kışkırtıcı
açıklamalar yapmaktadırlar. Kendilerini dostun yarasına parmak
basıyor gibi gösteren kimseler var. Oysa bunlar, yaraya parmak basmak
yerine yaranın içine parmak sokarak iyileşmeye yüz tutmuş
yaraları kanatmaya çalışmaktadırlar. Bu kişileri ve
kurumları da kınıyorum. Hrant Dink cinayetiyle ilgili
devletimiz, İçişleri Bakanlığımız ve
yargımız gerekli çalışmaları başlatmış
ve devam etmektedir. Olaya dahli olan kim varsa hepsi
yargılanmaktadır, gerekli cezaya da
çarptırılacaklardır.
Bu gündem nedeniyle bir
hususa daha dikkatinizi çekmek isterim ki gerek yabancı gerek yerli
iş birlikçileri veya birilerinin senaryosunun figüranı olanlar bu
ülkenin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini
bozamayacaklardır. Milletimizin özellikle 15 Temmuz darbe girişimine
karşı göstermiş olduğu direniş, kendi kaderine ve
geleceğine sahip çıkması bunun en büyük göstergesidir. Bu
vesileyle de 15 Temmuz şehitlerini rahmetle anıyor, gazilerimize de
acil şifalar diliyorum.
Tekrar, Anadolu
değerlerini savunan Hrant Dinke rahmet diliyor, kederli ailesinin ve
dostlarının acısını derinden
paylaştığımı ifade ediyor, Gazi Meclisi ve
değerli milletvekillerimizi ve vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım yalnız bir yoklama talebi var onu yerine getirelim.
Sayın
Özel, Sayın Tanal, Sayın Gürer, Sayın Arık, Sayın
Tarhan, Sayın İnce, Sayın Şeker, Sayın Adıgüzel,
Sayın Özkoç, Sayın Ağbaba, Sayın Özcan, Sayın
Özdiş, Sayın Bingöl, Sayın Bozkurt, Sayın Çam, Sayın
Akaydın, Sayın Pekşen, Sayın Tüm, Sayın Sağlar,
Sayın Tümer.
Üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 17/1/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Hrant Dink cinayet
davasında soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden
cinayetin on yıldır aydınlatılamaması nedeniyle,
adaletin tecelli etmesi ve bu cinayetin tüm bağlantılarıyla
beraber araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Ocak 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Grup önerisi kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 11/2/2016 tarihinde Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, kamu kurum ve
kuruluşlarındaki sınavlardaki usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 19 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
19/01/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve
arkadaşları tarafından kamu kurum ve kuruluşlarındaki
sınavlardaki usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" amacıyla 11/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (281 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 19/1/2017
Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce konuşacak.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
İçinde yaşadığımız
durumu özetleyen çok güzel ata sözleri vardır Rüzgâr eken
fırtına biçer, ne ekersen onu biçersin, şeytanla kabak ekersen
kabak başına patlar, şeytanla ortak buğday ekersen samana
razı olursun. gibi. On beş yıldır
iktidardasınız, kamuya memur alırken, bürokrat atarken hep
yanlış yaptınız, sürekli Bizden olsun, bizim beden
dilimizden anlasın." diyerek insanları seçtiniz. Kamu
yönetiminde şeffaflığı, hesap verilebilirliği yerle
bir ettiniz. Sizin döneminizde yapılan bütün sınavlar
şaibeliydi; kaymakamlık, KPSS, hâkimlik savcılık, polislik
gibi. Şimdi ise, on beş yılda yaptığınız
hatalarınızı eski ortağınıza yıkarak işin
içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz yani
kısacası sınavlarınız şaibeli,
atamalarınız torpilli.
Geçmişte size hata yaptıran şey
Bizden olsun. mantığıydı, ne yazık ki bugün de
aynı mantığa devam ediyorsunuz. Bu kafa
değişmediği sürece hatalar peş peşe gelecektir.
Kamuya sızmak en kolay nasıl olur biliyor musunuz? Sizin gibi
davranarak olur yani Bana benzeyenleri kamuya alacağım. derseniz
kamuya sızmak isteyenlere açık çek verirsiniz, onlar da size
benzemeye çalışır, size kendini benzettiklerini gösterirler ve
kamuya sızarlar. Türkiye'de mülakat varsa liyakat kapı
dışarı olmuştur sizin sayenizde.
11 Şubat 2014te bu kürsüden
yaptığım bir konuşmayı sizlerle paylaşmak
istiyorum, bir örnek vermek istiyorum. Avukatlıktan hâkim ve
savcılığa geçiş için yasa çıkardınız ve
mülakatla, yazılının sonundaki mülakatla bazı
insanları hâkim, savcı yaptınız. 11 Şubat 2014te bu
kürsüde verdiğim isimleri söylüyorum: Veysi Pekacar, AKP Midyat ilçe
yöneticisi, İstanbul hâkimliğine atadınız. İbrahim
Halil Dulkadir, AKP Mezitli İlçe Başkanı, Van Cumhuriyet
Savcılığına atadınız. Abdullah Boyalı, AKP
Demre ilçe yöneticisi, Bakırköy hâkimliğine atadınız. Bahri
Bayazıtoğlu, Orduda AKP ilçe yöneticisi, Karaman
Savcılığına atadınız. Partinizin ilçe
yöneticilerini hâkimlik, savcılık mesleğine getirdiniz. Bu
kişilerin bu 4ü şu anda nerede biliyor musunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutuklu.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu 4ü de ihraç,
ihraç. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu isimleri ben bu kürsüden sayarken millî laf atma
şampiyonu, AKP milletvekili tutanaklara bakın- Yasal engel mi var?
diye bana laf atmış. Ben de Bu kişiler adalet dağıtamaz,
yanlış yapıyorsunuz. diye sizi uyardığımda
Doğru yapıyoruz. demişsiniz. Şimdi, size soruyorum:
FETÖcüleri AKPli diye atamışsınız, acaba birbirinize çok
benziyorsunuz da onun için mi karıştırdınız diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
11 Temmuz 2012, Sayın Erdoğan, İl
Başkanları Toplantısında konuşuyor. Terör örgütü,
insanları bu hassas yerinden vuruyor. CHP de buna sahip çıkıyor.
KPSS son derece başarılı ve temiz gerçekleşmiştir.
diyor. 2010 KPSSsi. Sonra ne oldu? Bu sınavda yolsuzluk olduğu
ortaya çıktı. Peki, bizden özür dilemeyecek misiniz? Yani biz 2010
KPSSsinde hırsızlık var, yolsuzluk var, sorular
çalınıyor. dediğimizde Sayın Erdoğan bizi terör
örgütüne yardım etmekle itham etmişti. Hırsızlık
ortaya çıktı. Hani özür, hani yüz kızarması, hani Affedin,
biz yanlış yaptık. demeler? (CHP sıralarından
alkışlar)
Ve Ne istediler de vermedik? diyenler arsa
verdiler, para verdiler, kadro verdiler, üniversite verdiler, ya diyorum acaba
soruları da mı verdiler? (CHP sıralarından alkışlar)
Anayasal düzeni sağlamlaştırmak
istiyorsunuz şimdi. Bu çarpık düzeni, bu adaletsiz, haksız,
hukuksuz, çirkin, kokuşmuş düzeni şimdi de anayasal düzen hâline
getirmek istiyorsunuz. Türkiye Cumhuriyetinin kaderini, kamu düzenini, 3
milyon memurun geleceğini bir kişinin zaaflarına, niyetlerine,
becerilerine terk ediyorsunuz.
Bu Anayasa teklifi, Türkiye Cumhuriyetinin
kesinlikle ve kesinlikle bir beka sorunudur. Türkiye Cumhuriyeti açık bir
işgalden sonra kurulmuştur. Başkenti İstanbul dahi
işgal edilmiştir. Bu işgali sona erdiren, Anadolunun
ortasında bir köylü devletinden modern bir cumhuriyet kuran Türkiye Büyük
Millet Meclisini yetkisiz, etkisiz hâle getiriyorsunuz.
1920lerde memleket işgal altındayken
Mustafa Kemal Atatürke verilmeyen Meclisi fesih yetkisini bir tek
kişiye veriyorsunuz.
Savaş ortamında Gazi Mustafa Kemal
Atatürke bile üç aylık üç aylık periyotlar hâlinde verilen
başkomutanlık yetkisini süresiz bir şekilde veriyorsunuz.
Yine, siz, 78 milyonun vergilerinden oluşan,
dişinden tırnağından artırılan paralardan
oluşan bu bütçeyi bir kişinin insafına bırakıyorsunuz.
İnsanlık tarihinde de Türklerin tarihinde
de böyle bir yönetim şekli yoktur. İnsanlık tarihinde
krallıklar, padişahlıklar, hanlar, hanlıklar, beylikler,
hakanlıklar vardır ama böylesi yoktur. Padişahın böyle bir
yetkisi yoktur. Padişah en azından partili değildir.
Padişah en azından kadı atayamazdı, şeyhülislam
atardı kadıları. Padişahın bile başbakanı
vardı, sadrazamı vardı ama sizin getirdiğiniz sistemin
başbakanı yok.
Çok merak ettiğim bir konu var. Allah
aşkına birisi gelsin bana bunu anlatsın. 10uncu maddenin sondan
ikinci fıkrasını bana birisi gelsin anlatsın. Hukuk tahsili
yapmış birisi gelsin anlatsın. Aynen şöyle, bakın:
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, göreviyle
ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin
hükümlerden yararlanırlar. Yani göreviyle ilgili, Yüce Divan
yargılayacak, göreviyle ilgili olmayan konularda, tıpkı
milletvekillerinde olduğu gibi yasama dokunulmazlığı
olacak. Ya, arkadaşlar, gerçekten okuduğumuzu anlıyorsak, böyle
bir yetkiyi bir memura çoğunluğunuza dayanarak nasıl verirsiniz?
Yani hırsızlık, göreviyle ilgili bir konu mu? Rüşvet, adam
kayırmak, göreviyle ilgili bir konu mu? Diyelim ki atamayla gelmiş
bir Cumhurbaşkanı yardımcısına, bir bakana, göreviyle
ilgili olmayan bu konuda yasama dokunulmazlığı veriyorsunuz. Ey,
milletin vekilleri, siz hangi hakla, atanmış bir memura, göreviyle
ilgili olmayan bu suç için böylesine güçlü bir silah veriyorsunuz;
atanmış bir memura, Cumhurbaşkanı hasta olduğunda,
yurt dışına çıktığında temsil yetkisi
veriyorsunuz; milletin yüzde 100ünü temsil eden Büyük Millet Meclisinin
Başkanına vekâleti vermeyip, bir atanmışa bu yetkiyi
nasıl veriyorsunuz? Sonra da nasıl, sokaklarda, meydanlarda millî
iradeden söz ediyorsunuz? Bir atanmışı, bir bürokratı
kutsuyor ve milletin temsilcileri olarak devleti ve milleti ona teslim
ediyorsunuz.
Siz, bu teklifle çoğunluk rejimi inşa
ediyorsunuz. Sizin istekleriniz gerçekleşirse, boynu bükük bir Meclis, kolu
kırık bir demokrasi, yüreği ezik bir millet, itibarı
düşük bir devlet oluruz; Ekvadordan nota yiyen, Güney Amerikaya
zırhlı Mercedesle gitmeyi maharet sayan, kendisine muhalif herkesi
vatan haini ilan eden, binanın büyüklüğünde, betonda itibar arayan,
her yanlışını üst akılla, dış mihrakla
anlatmaya çalışan, coğrafyasında sürekli ayar verilen bir
devlet oluruz. Lütfen, biraz akıl, biraz sağduyu, biraz bilim, biraz
hukuk, biraz tarih bilgisi ve en önemlisi de geleceğimize ve
çocuklarımıza karşı birazcık sorumluluk duygusu.
Anayasaların asıl amacı,
iktidarların keyfî uygulamalarını önlemek ve özgürleşmeyi
sağlamaktır, özgürlükleri korumaktır ve 1200lerden bu yana
dünyanın gidiş yönü budur. Tarihi, bir su kanalı gibi
algılayamazsınız; kenarları betonla çevrilmiş, içinde
suyun aktığı bir kanal gibi tarihi yöneltemezsiniz. Bu
yaptığınız, beyhude bir çabadır; bu, sürdürülebilir
değildir; bu, hukuk tanımazlıktır. Siz, hadi hukuk
bilmiyorsunuz, hadi bilim bilmiyorsunuz, hadi tarih bilmiyorsunuz,
türkülerimizi de mi bilmiyorsunuz? Bu, Ordunun derelerini yukarı
doğru akıtmaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakikanız, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Emin olun ki asla ve
asla memnun edemeyeceksiniz. Ne yaparsanız yapın, memnun
edemeyeceksiniz, daha fazlasını, daha fazlasını, daha
fazlasını isteyecektir. Bu Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri, emin olun ki bir fermandır, ferman buyruğudur.
Unutmayın ki ferman varsa Dadaloğlu da vardır. Bunu
unutmamanızı tavsiye ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İnce.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyoruz. Hepinizi
saygıyla selamlıyoruz.
Evet, ülkemizin içinde bulunduğu duruma
baktığımızda gerçekten birçok
rahatsızlığın olduğunu görebiliyoruz. Evet, bu ülke
bir tane, başka gidecek yerimiz de yok. Bu millet, bu devlet birçok
badireler atlattı. En son da, 15 Temmuzda FETÖ terör örgütünün
kalkışmasıyla gerçekten büyük bir sarsıntı geçirdik
ama ayaktayız; bütün mücadelelere, bütün bu terörist ataklarına
karşı, hem içeriden hem dışarıdan gelen bütün
tehditlere yönelik olarak da biz gerçekten tarihten
aldığımız, bu milletin derin değerlerinden
aldığımız, güzel değerlerinden
aldığımız meziyetlerle hiçbir zaman da
yıkılmayacağız ve inşallah da bundan sonra devam
edeceğiz.
Birlik ve dirliğin gerçek anlamının
yalnızca sözde kalmaması, bunun eyleme geçmesi lazım. Onun
içindir ki özellikle, kamuda olsun özel sektörde olsun, çalışan
insanlarımızın, katma değer üreten
insanlarımızın rahatsız edilmemesi lazım;
çalıştıkları alanların, gerçekten bu ülke menfaatine
yönelik olarak bir tuğla koyacakların desteklenmesi gerekiyor.
Çeşitli özelliklere sahibiz hepimiz.
Bakıldığında her birimiz Cenab-ı Hak tarafından
en güzel meziyetlerle donanımlı olarak yaratıldık ama
buradan birilerinin rahatsız olduğunu da görebiliyoruz çünkü bu
alanlar rahatlıkla açılamıyor. Özellikle nüfusunun
yarısının genç olduğu, yani 0 ile 30 yaş
aralığında olduğu dikkate alındığında,
bu ülkenin potansiyelinin çok daha net bir şekilde
anlaşılması lazım. Nüfusumuzun 15 ile 24 yaş
aralığındaki oranı, bütün Avrupa Birliği ülkelerinden
en yüksek oranda, yüzde 17 oranında. Bu ne demektir biliyor muyuz? Yani bu
ülke gerçekten istenen noktaya gelebilir ama bunun için de planlı,
programlı bir şekilde gidilmesi lazım. İşte 2023
vizyonu var. Peki, bunu nasıl gerçekleştireceğiz?
Bakıldığında, bunların bu sistemle gidildiği
zaman çok fazla rahatlıkla gerçekleştirilemeyeceğini de buradan
söylemek istiyoruz.
Demin dediğimiz gibi, bu milletin harcı
bin yılda karıldı ama şu anda şikâyetlerin
arttığına şahitlik ediyoruz. İşte bu önergenin
çerçevesinde de sunulan şikâyetler çerçevesinde baktığımızda,
inanın, kamu kurumlarında şikâyetlerin gittikçe
arttığını görebiliyoruz; adaletin kararlarının
yerine getirilmediğini, hukukun işletilmediğini görebiliyoruz,
dikkate alınmadığını görebiliyoruz. Neler var?
İşte, mahkemelerin aldığı kararlar, kararların
uygulanmaması var veya o kararları bile iptal ettirmek için tekrar
mahkemeler tarafından alınan kararlar var, yönetmeliklerin
değiştirilmesi var. Bu açıdan baktığımızda
Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere Adalet
Bakanlığı ben birkaç tane örnek vermek istiyorum- Gençlik ve
Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığında
yapılan haksız uygulamalar ve mahkeme kararlarının dikkate
alınmaması sonucunda, inanın,
çalışanlarımızın, gerçekten bu vatan, bu millet için
çalışanların rahatsız olduğunu da buradan dile
getiriyoruz.
Olumlu şeyler yapılıyor yani elimizi
vicdanımıza koyduğumuzda, on dört yılda birtakım
şeylerin yapıldığını görebiliyoruz ama bu türlü
hukuksuzluğun, adaletsizliğin olduğu bir yerde bu olumlu
yapılanların da üzerinin örtüldüğüne şahitlik ediyoruz.
Onun için diyoruz ki: Lütfen, çalışan insanların, bir şey
üreten insanların önünün açılması lazım,
tıkanmaması lazım çünkü insanların umutlarıyla
oynuyorsunuz. Devlete güven azalıyor çünkü insan, yaptığı
çalışmalar sonucunda bir ödül beklerken, bir terfi beklerken bunun
karşılığında, iktidarda bulunan siyasi partinin
taraftarı olmadığı için terfi alamama gibi bir durum oluyor
veya yöneticilik görevinden alınma gibi bir durumla karşı
karşıya kalıyor.
İşte bunun, demin dediğim gibi en
bariz örneğini Millî Eğitim Bakanlığında
yaşıyoruz. İşte, sözleşmeli öğretmenlik getirildi
ama bu sözleşmeli öğretmenliğin, özellikle 2011
yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenliğin,
temmuz ayında alınan kararla 2016 yılında tekrar
getirildiğini görebiliyoruz. Peki, bu sözleşmeli öğretmenlerin
alımlarına da şahitlik ettik, basına düşen bir sürü
haberler oldu. Mülakat sınavında sorulan sorulara yönelik olarak tam
olarak da cevap alamadık. Bunun üstüne diyoruz ki: Sınavların,
vicdanlara da hitap edebilmesi için, adaletin yerine ulaşabilmesi için
geçerliliğinin ve güvenilirliğinin yüksek olması gerekiyor ama
mülakat sınavlarında bunun olmadığını hep
birlikte, işte, basından öğreniyoruz ve sınavda sorulan
sorular açısından baktığımızda da bunun herhangi
bir alan yeterliliğine yönelik olmadığını ve komisyon
üyelerinin canlarının istediği şekilde soru sorduklarını
görebiliyoruz. Yine, sınavların objektifliği, geçerliliği
ve güvenilirliği açısından, acaba bu sınavları kim
yapıyor diye baktığımızda, o yeteneği ölçecek
kapasiteye sahip olmayan kişiler tarafından da sınavların
yapıldığını görüyoruz.
Peki, diyoruz ki, alternatif olarak bir şeyler
üretilebilir mi? Evet, üretilebilir. Ne yapılır? Kamera sistemi
konulur. Ne yapılabilir? Üniversitelerden destek istenebilir, yani bu
sınavların alan yeterliliğini ölçmesine, mülakat sınavlarının
alan yeterliliğini ölçmesine yönelik olarak. Ama gördük ki iktidar bunlara
kulaklarını tıkamış durumda, kafasını kuma
gömmüş durumda. Sanki bu hataları yapmamışlar gibi hâlâ
ısrarla devam edildiğini de görebiliyoruz.
Yönetici atama ve yargı kararlarının
uygulanmasına baktığımızda da, yine, dört
yılını dolduran yöneticilerin yeniden değerlendirmeye tabi
tutulması ve bunlarla ilgili iş ve işlemleri düzenleyen mevzuat
olan 10 Haziran 2014 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim
kurumları yöneticilerinin görevlerine, görevlendirilmelerine yönelik
olarak da yine sendikalar tarafından şikâyetlerde bulunulmuş,
mahkemelere verilmişti. Mahkemelerin kazanılmasına rağmen
mahkeme kararları uygulanmamış ve bunun yerine yönetmelik
yürürlükten kaldırılmış, yeni bir yönetmelik
getirilmişti.
Şimdi, bakıldığında,
diyoruz ki o zaman, yani siz kendi adamlarınızı almak için
kanunları uygulamıyorsunuz, yönetmelikleri
değiştiriyorsunuz. O zaman, gerçekten, devlet memuru olarak, devlet
çalışanı olarak çalışan, bir şeyler yapmaya
çalışan insanlardan neler bekliyorsunuz? Öğretmenleri
sözleşmeli alırken, kamu personeli sınavıyla
başarılarına göre değil de mülakatta verilen puanlara göre alırken
bu insanlardan neyi yapmalarını bekliyorsunuz? Ondan sonra hangi
müfredatı uygulamalarını bekliyorsunuz? İşte, biz de
diyoruz ki: O zaman lütfen adaletin kararlarını uygulayın.
İşte, yine, şube müdürlüğü atamalarına
baktığımızda ve şube müdürlüğü kararlarında
da hukuk devletiyle bağdaşmayan kararların
uygulandığını görebiliyoruz.
Yine, demin, biraz önce bahsettiğim, özellikle
millî eğitim müfettişlerinin tek bir başlık altında
birleştirilmesine yönelik olarak bir sürü, 2 bine yakın müfettiş
kadroları alınıp yeni kadrolar ihdas edildi. Şu anda da 500
tane müfettiş kadrosunun alınması için ilana
çıkıldı. Ama yapılacak mülakat sınavında,
artık, vicdanlar yaralandığı için kimse güvenmiyor.
Biz de diyoruz ki: Artık bu devletin tekrar bir
sarsıntı geçirmemesi lazım. Bu ülkenin, insanına,
vatanını milletini seven çalışanına, gencine, çoluğuna
çocuğuna güvenmesi lazım. Çünkü bizim gidecek başka ülkemiz yok
ve güvene ihtiyacımız var. Biz, bireyler olarak devlete güveniyoruz,
devletin de güvenmesi lazım.
Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topcu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Şırnak Milletvekili Sayın Leyla Birlik konuşacak.
Buyurun Sayın Birlik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Konuyu destekleyici anlamda mı
aldınız resmi elinize?
LEYLA BİRLİK (Şırnak) Evet,
evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, peki.
Kayıtlara geçsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Desteklemeyince olmuyor mu Sayın Başkan?
BAŞKAN Peki. dedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Desteklemeyince olmuyor mu?
BAŞKAN Olmuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Onlar
milletvekili.
BAŞKAN Öyle karar aldık.
Buyurun Sayın Birlik.
LEYLA BİRLİK (Şırnak) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağı, yine,
Sayın Selahattin Demirtaşı, rehin tutulan milletvekili
arkadaşlarımı ve diğer tüm siyasi tutsakları
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde,
medeniyetlere beşiklik etmiş Nuh Peygamberin tufandan kurtulmak için
sığındığı kent olan Şehr-i Nuh yani
Şırnaktan milletvekiliydim yani bugün kendisinden başka hiçbir
inanç, kültür, dil ve yaşam tarzına tahammülü olmayan bir zihniyet ve
bir iktidar tarafından yerle bir edilen Şırnaktan. Halkın
bütün teveccühüyle seçilmiş bir vekil olarak bugün buradayım.
Halkımın en güzel çocukları, en kadim
anaları bu katliamla yüz yüzeyken benim Ankaranın karanlık
dehlizlerinde ışık aramamın bir anlamı yoktu. Biz de
Ankaranın bir çözüm, bir hukuk, bir vicdan kapısı
olmasını çok arzulardık ancak Roboski katliamı dâhil,
binlerce katliam, faili meçhul, o derin dehlizlerde unutulmaya
bırakılmıştı zaten. Miray bebeğin minicik bedeni
hastane morgundan kaçırılıyorken, 12 yaşındaki
Cemilenin minicik bedeni buzdolabında bekletiliyorken, Taybet ananın
cansız bedeni çocuklarının gözü önünde sokak ortasında
çürütülmeye bırakılıyorken, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma
Uyarın bedenleri parçalanıyorken, Mehmet Tunç, Feride
Yıldız, Mehmet Yavuzer ve yüzlerce gencecik insan Cizre
bodrumlarında cayır cayır yakılıyorken ve
Şırnak sokaklarında kaynım Hacı Lokman Birlikin cansız
bedeniyle birlikte insanlık yerlerde sürükleniyorken benim
Şırnak Milletvekili olarak Şırnakı terk etmem
imkânsızdı. Bu yüzden, benim bugün bir buçuk yıllık
milletvekilliğim boyunca burada yaptığım ilk hitabım,
konuşmam olacak.
Ankaranın, Meclisin vicdanından yoksun
çözümsüzlük duvarları arasında duramazdım. Yani bir kent bütün
güzel varlıklarıyla yok ediliyorken, evleri yıkılan ve
çadırlarına sığınan halkımın çadırları
bile başlarına yıkılıyorken ben hiçbir şey
olmamış gibi duramazdım.
60 kiloluk bir Kürt siyasetçinin eşine, bir
torba içinde 6 kilo vücut parçası verilip Al, bu, senin kocan. demenin
ne demek olduğunu anlayabileceğinizi zannetmiyorum ama tutanaklara
geçsin istiyorum, oğlunun diri diri yakıldığı bodrum
duvarlarına sarılan annenin çığlıkları,
buzdolabında bekletilen Cemilenin ağıdı tutanaklara geçsin
istiyorum.
İşte, bir buçuk yıllık
vekilliğim boyunca kimsenin arzulamayacağı ve dinlemekten dahi
hoşlanamayacağı bu vahşetlere tanıklık ettim. Ben
tanıkken sanık sandalyesine oturtulmaya
çalışıldım. Bir kez daha buradan söylüyorum:
Yargılamaya çalıştığınız bizler,
hiçbirinizin tanıklığını dahi
kaldıramayacağı böyle bir vahşetin, böyle bir trajedinin
sanığı değil, tanığıyız.
Bizler, Anadolunun bütün renklerinin,
inançlarının, kültürlerinin ve yaşam tarzlarının
binlerce yıl önce olduğu gibi birlikte, özgür, onurlu bir
şekilde yaşayabileceğinin umudu ve inancında olarak
Mecliste var olmaya çalışırken, kendi gibi düşünüp yaşamayan
herkesi yok sayan bir anlayış, vicdanın sesi olan grubumuzun sesini
duymadı, duymak istemedi. Gerçekleri her şart altında sizlere,
halka anlatmak isteyen diğer vekil arkadaşlarımın sesini
kısmak, halkla buluşmalarına engel olmak için her yol ve yöntemi
kullanmaktan geri durulmadı.
Yetmedi, halkın iradesini dilinden düşürmeyen,
muktedirlerin talimatıyla Anayasa ve yasaya aykırı bir
şekilde, zaten olmayan dokunulmazlıklarımız, 6 milyon
insanın iradesi hiçe sayılarak kaldırıldı. Vekiller
darbedilerek ayrıntılarını anlatamayacağım
işkencelerle
Gözaltına alındık ve tutuklandık. 100e
yakın belediye başkanı görevden alındı, halkın
belediyeleri gasbedildi.
Bu ülkenin vicdanı olan, barış ve
özgürlük uğruna bir ömür vermiş Sayın Ahmet Türk başta
olmak üzere, Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ dâhil 11 milletvekili
arkadaşım ve Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanı Sebahat Tuncel tek kişilik hücrelerde, yasalarla güvence
altına alınmış tutuklu haklarından dahi mahrum bir şekilde
tecrit ve işkence altında tutulmaktadırlar.
Bir hukuk devleti olduğunu iddia ettiğiniz
bu ülkenin seçilmiş bir milletvekili olarak defalarca hakarete,
saldırıya maruz bırakıldım ve bana suikast
girişiminde bulunuldu ama her ne hikmetse, bütün suç duyurularıma rağmen
tek bir dosya açmayan savcılar, ifadeye çağrılmamama
rağmen, tebligat almamama rağmen, bir gecede, ben ve diğer
milletvekili arkadaşlarımın onlarca dosyasını
birleştirip, her birimizi aynı dakikada farklı savcılarla,
farklı kentlerde gözaltına alabiliyor. Ben ve diğer vekil
arkadaşlarım, 4 Kasım gecesi, siyasi bir talimatla, siyasi bir
darbeyle, tek merkezden yönetildiği her açıdan aşikâr olan bir
gece yarısı operasyonuyla bulunduğumuz yerlerden gözaltına
alındık. Saatlerce süren nakiller boyunca ters kelepçe takılarak
işkenceye maruz kalırken, Adalet Bakanı bu Meclisten, bu
kürsüden işkencenin olmadığını hepinizin ve
halkın gözlerinin içine bakarak söylemekten geri durmadı.
Sormak istiyorum: Acaba Meclis Başkanı,
Başkanlık yaptığı Meclis üyelerinin bu şekilde
gözaltına alınıp işkence edilmesinden zerreyimiskal kadar
hicap duymuş mudur?
Bırakılmam Türkiye'de küçük de olsa bir
umut uyandırmıştır. Tek başıma
bırakılmam bu doğan umut için yeterli değildir. Derhâl, hiç
vakit kaybedilmeden eş genel başkanlarımızın,
milletvekili arkadaşlarımın, belediye
başkanlarımızın ve düşüncelerinden dolayı
cezaevinde tutulan tutsakların serbest bırakılması
gerekmektedir. Bizler, halkın iradesini her koşul ve şart
altında temsil edip onurlu bir barışın ve özgür bir
yaşamın yaratılması için mücadele ederken ve her türlü
bedeli göze alırken bu Parlamento, halkın ona vermiş olduğu
iradeyi tek bir kişiye devretmek, yeni Anayasa adı altında bir
dikta rejimine geçmek için gecesini gündüzüne katmakla meşgul
olmaktadır.
Ülke, içte ve dışta bugün tarihinin en
büyük, derin krizini yaşamaktadır; ekonomi dibe vurmuştur,
halklar arası uçurum giderek artmıştır, dış
siyasette fiyasko üstüne fiyasko yaşanmış, tek bir dost ülke
kalmamıştır. Bu durumdan çıkış yolu asla yeni bir
Anayasayla, böyle yeni bir Anayasayla, tüm yetkileri bir kişiye ve dar
bir zümreye devretmekle sağlanamaz. Bir dikta rejimine geçiş
değil, tam tersine, radikal demokrasinin birlikte bir yaşamın
vazgeçilmez temel unsuru olarak tesisi ve bütün sorunların temel
kaynağı olan Kürt sorununun bu çerçevede çözülmesi, bunun için de üç
yıldır tecrit altında tutulan Sayın Öcalan üzerindeki
tecridin kaldırılması ve Sayın Öcalanla görüşmelerin
yeniden gerçekleştirilmesi ve tüm siyasi tutsakların
özgürleşmelerinin sağlanmasıdır. Muhalif olan en cılız
sese bile tahammül etmemek kaybetmişliğin en bariz göstergesidir.
Sizler için daha geç olmadan, bu halkın vicdanına
sığınmaktan korkmayın.
Dönün ve tarihe bakın, hakikat
savaşçıları asla boyun eğmemiştir; ne Hallâc-ı
Mansûr ne Nesimî ne Şems-i Tebrîzî ne Mevlâna ne Şeyh Bedreddin ne
Şeyh Sait ne de darağacına yürürken bile Ben size boyun
eğmedim, bu size dert olsun. diyen Seyit Rıza ve bilin ki tarihi
yaratanlar, zulme karşı direnenlerdir, baş eğmeyenlerdir,
biat etmeyenlerdir. Bizler, Hakkın yolunda, halkımızın verdiği
güçle hakikati her yerde haykırmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Her
şartta, zindanda, dışarıda, sokakta, Mecliste, her alanda
hakikati her seferinde herkesin yüzüne haykıracağız. Yine, her
şeye rağmen asla hakikati söylemekten geri adım atmayan ve katledilişinin
üzerinden on yıl geçen güvercin yürekli güzel insan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Birlik, devam edin.
LEYLA BİRLİK (Devamla) - ...sevgili Hrant
Dinki saygıyla anıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Birlik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hukuk sistemimizde
rehin, tutsak gibi kavramlar yoktur. Hukuk sistemimizde gözaltı ya
da tutuklu gibi ifadeler vardır.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Milletvekili tutuklanmış, milletvekili.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Daha
konuşma var, biz konuşmayacak mıyız, konuşmayalım
mı?
BAŞKAN Bitmedi, bitmedi daha Özgür Özel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özgür Bey, gündemi
takip edemiyorsunuz galiba!
BAŞKAN Sayın Özel, hiç isabet
tutturamıyorsunuz bu yoklamalarda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl tutturamıyorum
canım.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Hani son
konuşmacıydı Başkan?
BAŞKAN O lehte, bu aleyhte. 2-2 ya Sayın
Akaydın, ondan.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHPnin, kamu kurumlarında yapılan görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavlarına ilişkin vermiş
olduğu grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu
konuya ilişkin 1999 yılında Bakanlar Kurulunca
çıkarılan, Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik var. Bütün bu
sınavlar, bu çerçeve yönetmeliğe göre yapılmaktadır.
Bu yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer
ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas
alınarak görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin
usul ve esasları belirlemektir. Görevde yükselme, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre, burada belirtilen müdür, şube müdürü,
uzman, şef gibi kadrolara ilişkin, kurumların kendilerince
çıkarılan özel yönetmeliklerinde belirtilen görevlere, aynı veya
başka hizmet sınıflarında yapılacak atamaları
ifade eden bir kavramdır.
Unvan değişikliği sınavı
ise en az ortaöğretim düzeyinde mesleki veya teknik eğitim sonucu
kazanılan unvanlara ilişkin görevlere atanabilmek için yapılan
sınavı ifade eder. Teknisyen, tekniker, mühendislik gibi kadrolar
için bu sınav yapılmaktadır.
Görevde yükselme veya unvan
değişikliği suretiyle atanacakların yazılı ve
sözlü sınavda başarılı olmaları şarttır.
Yazılı sınav için atama yapılacak kadrolar sınavdan
önce duyurulur, başvuru tarihleri belirlenir, daha sonra, yapılan
başvurular incelenerek, aranan şartları taşıyanlar
kurumlarının resmî internet sitelerinden ilan edilerek, kendilerine
tebliğ edilerek duyurulur.
Yazılı sınavda en yüksek puanı
alan adaydan başlamak üzere, ilan edilen kadro sayısının
belirli katına kadar aday sözlü sınava alınır. Sözlüye
giren personel, yönetmelik gereğince oluşturulan sınav
kurulunca, sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi, bir konuyu
kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü, liyakati, temsil
kabiliyeti, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu,
öz güveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
genel kültürü ve genel yeteneği, bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığı gibi hususlar esas alınarak 100 tam puan
üzerinden değerlendirilir. Her üyenin vermiş olduğu
puanların aritmetik ortalaması alınarak personelin sözlü
sınav puanı belirlenir. Kesinleşen başarı
sırası listesine göre de boş kadrolara atama yapılır.
Sınava giren adaylara, sınav
başlamadan önce sınav kurulunca tespit edilip kayıt altına
alınan sorular arasından, yönetmelikte belirtilen puanlama
esasları çerçevesinde, sınav konularına ilişkin bilgi
düzeyi ile genel kültür ve genel yeteneğini ölçen sorular
sorulmaktadır. Bunun yanında, sözlü sınava giren adayların
heyecanlarının azaltılmasına, adayların
rahatlatılmasına yönelik de başta küçük diyaloglar yaşandığı
hepimizin malumudur. Adayların yeterliliklerini ölçmeye elverişli
olmayan herhangi bir husus asla değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır.
Kısaca özetlediğim görevde yükselme ve
unvan değişikliği sınavlarına ilişkin, bu
süreçlerle ilgili herhangi bir aşamada hukuka aykırılık
iddiası varsa, buna ilişkin, 1982 Anayasasının 125inci
maddesi çerçevesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin kendi
eylem ve işlemleriyle ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğu
açıkça hüküm altına alınmıştır. 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda da iptal veya tam
yargı şeklindeki idari davalara ilişkin usul ve esaslar
açıkça belirlenmiştir. Dolayısıyla, herhangi bir kamu kurum
veya kuruluşunda mevzuata aykırılıkla ilgili bir iddia
mevzubahisse o zaman bu sınavlara ilişkin, ilgililerce yargı
yoluna başvurulabileceği ve böylelikle herhangi bir usulsüzlüğün
var olup olmadığının tespit edilebileceği
düzenlenmiştir. Bu sebeple, Meclis araştırmasını
gerektirecek herhangi bir durumun söz konusu olmadığını
belirtiyorum.
Sözlerime son verirken, biraz evvel konuşan çok
değerli milletvekilimiz Muharrem İnce Beyin Birisi bana izah
etsin. demesi münasebetiyle, aslında Anayasada getirdiğimiz
teklifin herhangi bir farklılık arz etmediğini, mevcut
Anayasanın 109uncu ve 112nci maddelerinde ilgili bölümleri okumak
suretiyle bu soruya cevap vermek istiyorum, izah sadedinde, yorum
yapmaksızın. Mevcut Anayasanın 109uncu maddesinin son
fıkrası şu şekildedir değerli arkadaşlar:
Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme
yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve
Cumhurbaşkanınca atanır; gerektiğinde Başbakanın
önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir.
Geçtiğimiz dönemlerde, biliyorsunuz, mesela Kemal Derviş bu
şekilde atanmıştı dışarıdan, yemin
etmişti ve bakanların dokunulmazlık zırhına da
bürünmüştü.
112nci maddenin son fıkrası da şu
şekilde düzenlenmiş mevcut, yürürlükteki Anayasaya göre: Bakanlar
Kurulu üyelerinden milletvekili olmayanlar; 81 inci maddede yazılı
şekilde Millet Meclisi önünde andiçerler ve bakan sıfatını
taşıdıkları sürece milletvekillerinin tabi oldukları
kayıt ve şartlara uyarlar ve yasama dokunulmazlığına
sahip bulunurlar. Dolayısıyla, getirdiğimiz teklifte herhangi
bir farklılık söz konusu değil.
Bunu bilgilerinize sunuyor, hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz biz de Sayın
Akbaşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın
Tanal, Sayın Yıldız, Sayın Doğan Türkmen, Sayın
Çamak, Sayın Özdemir, Sayın Demirtaş, Sayın Akaydın,
Sayın Hürriyet, Sayın Yiğit, Sayın Ekici, Sayın
Kesici, Sayın Özdiş, Sayın Basmacı, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Çam, Sayın Göker, Sayın Sağlar,
Sayın Tüm, Sayın Torun.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 11/2/2016 tarihinde Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, kamu kurum ve
kuruluşlarındaki sınavlardaki usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 19 Ocak 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun ikinci görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (x) (xx)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri,
geçen birleşimde teklifin 7nci maddesi gizli oylama sonucu kabul
edilmişti.
Şimdi, teklifin 8inci
maddesini okutacağım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım söz istedi.
Buyurun, yerinizden bir
dakika söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
tutuklu HDP milletvekillerinin Anayasa değişiklik teklifinin tümü
üzerinde yapılacak oylamada oy kullanma haklarını yerine
getirmek istediklerine ilişkin dilekçelerinin Başkanlığa
ulaştığına ve bunun sağlanmasının
Başkanlığın sorumluluğunda olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
malumunuz, belli bir süredir Anayasaya aykırı, bir hukuk düzenine
aykırı, az biraz hukuktan anlayan herkesin hukukun hiçbir yerine
sığdıramayacağı bir uygulamayla karşı
karşıyayız. Dün de ifade ettiğim üzere, bizim
arkadaşlarımızın, bizimle aynı haklara sahip olan
arkadaşlarımızın Genel Kurulda, yasama kalitesi
açısından, haklarını kullanmak üzere Türkiyenin geleceğini,
kaderini etkileyen bu süreçte bulunmak istediklerine dair dilekçeleri geçen
hafta eş genel başkanımızın imzasıyla Meclis
Başkanlığına ulaşmıştı ama bugün
öğleden sonra biri size, biri ise Meclis
Başkanlığınıza verilmek üzere ve direkt sizin muhataplığınızı
esas alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu Şahsında Oturumu
Yöneten Başkanlık Divanına diye başlayan, şu anda 2
vekilimizin ulaştığı, diğerlerinin ise
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin lütfen, bir dakika daha.
AHMET YILDIRIM
(Muş) -
yarın sunulacak olan dilekçelerinde Anayasanın ilgili
maddelerine ve İç Tüzüke atıfta bulunarak Bu gerekçelerle Anayasa
değişiklik teklifinin tümü üzerinde yapılacak oylamada oy kullanımı
hakkımı yerine getirmek istiyorum. Bu konuda gereğini
bilgilerinize arz ederim. diye Selahattin Demirtaş ve Abdullah Zeydan,
İstanbul Milletvekilimiz ve Hakkâri Milletvekilimizin dilekçeleri elinize
ulaşmış bulunmaktadır. (HDP sıralarından
alkışlar)
Dün de
olduğu üzere vekâletlerle burada bulunmayan ve kendi tercihleriyle
planladıkları çalışmalarla burada bulunmayan bakanlara
ilişkin vekâlet müessesesi işletilmişti.
Arkadaşlarımız ise Anayasaya aykırı, hukuk düzenine
aykırı, İç Tüzüke aykırı, hukukun hiçbir yerine
sığdıramayacağımız bir şekilde kendi
istekleri dışında alıkonulmuş durumdalar. Biz
onların buraya gelip oy kullanma, en azından tümü üzerinde oy
kullanma haklarının sağlanmasının sizin
sorumluluğunuzda olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda müzakere yapmak
üzere ya Genel Kurula ara vermeniz ya da bu konuda yine Adalet Bakanıyla
görüşmeler yapılmasına dair veya bu karara binaen farklı
bir önerimiz olacak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.
Bahsettiğiniz
konuya ilişkin dilekçeleri okudum. Başkanlığa hitaben
verilmiş dilekçeler. Benim de bilgim oldu. Divan
Başkanlığına, Divana yönelttiğiniz
AHMET YILDIRIM
(Muş) Oturumu yöneten Divana.
BAŞKAN -
dilekçe konusunda ama siz de takdir edersiniz ki bu,
Başkanlığın tasarrufu altında olan bir konudur. Ben de
yakından ilgilenirim konuyla ama şu anda yapacak bir şeyim yok.
Onu da bilgilerinize sunmak isterim.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Şimdi, Sayın Başkan şüphesiz-
ilgileneceğinizden şüphemiz yok ama şunu ifade edelim: Siz
yıllarca hukukçuluk yapmış, bu alanda meslek deneyimi olan
birisiniz. Aslında sizin kadar hukuk bilgisine bile ihtiyaç
duyulmaksızın, biraz hukuktan anlayan herkesin, bu
arkadaşlarımızın, dilekçe sahiplerinin -bize göre rehin,
bazılarına göre tutuklu olan bu arkadaşlarımızın-
sizden, bizden, buradaki 550 milletvekilini oluşturan Parlamentonun her
değerli üyesinden farklı bir pozisyonları yok, hak olarak hiçbir
farklı pozisyonları yok. 20 Mayıs günü burada bir Anayasa
garabetiyle kaldırılan dokunulmazlık, onların genel yasama
dokunulmazlığı değildir, bunu siz de iyi biliyorsunuz.
Sadece, o güne kadar haklarında düzenlenmiş olan fezlekelerle ilgili
olarak yargılanmalarının önünü açan -ki bize göre bu da hukuk
garabetiydi ama- bir düzenlemeydi. Ancak, bu düzenleme, siz de takdir edersiniz
ki onların yasama haklarını elinden alan bir düzenleme
değildi, onların yasama dokunulmazlığını
kaldıran bir düzenleme değildi; sadece, 20 Mayıs gününe kadar
haklarında düzenlenmiş olan fezlekelerle ilgili
yargılanmalarının önünü açan bir düzenlemeydi.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, bu konuda bilgim
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bir cümleyle bitireyim.
BAŞKAN Lütfen
tamamlayın.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Takdir edersiniz ki bu anlamda bu arkadaşlarımızın burada
bulunmayışı, Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına,
Anayasanın 83üncü maddesine; yine, Anayasa Mahkemesinin daha mürekkebi
kurumamış kararlarına aykırılık teşkil
ettiği gibi, uluslararası sözleşmelere; yine, iç hukukun
üzerinde olan ve bağlayıcı olan AİHM kararlarına
aykırıdır. Bu anlamda, bu arkadaşlarımızın
içeride geçirdikleri her bir gün onların hak gasbıdır. Ama
ülkenin kaderini etkileyen, bize göre bir rejim değişikliğine
tekabül eden böyle bir düzenlemede burada bulunmamaları,
düşüncelerini, önerilerini, eleştirilerini yapmamaları, kabul
edilebilir değildir. Bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, fikrinizi, düşüncenizi, iddianızı
çeşitli cümlelerle ifade ediyorsunuz. Benim itiraz ettiğim şey,
şeklî bir şeydir. Şu anda ben Genel Kurulu idare etmekle görevliyim.
Genel Kurulun gündemi bellidir. Şeklî olarak şu anda bu konuyla
ilgili bir şey yapamam. Başkanlığa müracaatta
bulunmuşsunuz. Başkanlık gerekli gördüğü zaman Divanı
çağırır. Ben de elbette ki tanıklıklarımı
ifade ederim, bir çözüm bulunur. Dikkat edin, şeklî olarak şu anda
bir şey yapamam, elimde böyle bir yetki yok diyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, müsaadeniz olursa, bakın
BAŞKAN Ama Sayın
Yıldırım, aynı şeyi defalarca söylüyorsunuz, lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Hayır, hayır, başka bir şey söyleyeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun, peki.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan...
AHMET YILDIRIM (Muş) Önünüzdeki dilekçe,
evet, benim imzamla -Grup Başkan Vekili olarak- Meclis
Başkanlığına yazıldı ama bütün milletvekillerinin
bilgisine sunuyorum: 2 milletvekilimizin, eş genel
başkanımız ve Hakkâri milletvekilimizin ayrı ayrı
dilekçeleri TBMM Genel Kurulu şahsında oturumu yöneten Divan
Başkanlığına...
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bunu söyledim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yani Bunun
muhatabı ben değilim. diyemezsiniz.
AHMET UZER (Gaziantep) Ya böyle bir usul yok.
BAŞKAN Bakın Sayın
Yıldırım, bunu söyledim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yani, direkt size
yazılmış.
BAŞKAN Bana da göndermiş olduğunuzu
söyledim ama şu anda bu dilekçeyi almış olmakla... Ben gündemimi
yerine getirmek zorundayım, gündeme hâkim olmak zorundayım. Şu
anda bu konuyla ilgili ne tek başıma ne de birlikte bir işlem
yapabilme kabiliyetine sahip değiliz. Gündemi görüşüyoruz, Genel
Kurul açık ama tabii ki Meclis Başkanlığı bu konuda
bir yol yöntem belirlerse elbette ki tanıklıklarımı
anlatırım, sizin buradaki söylemlerinizi elbette ki söylerim ama
şu anda şeklî olarak benim yapabileceğim bir şeyim yok, siz
de lütfen buna anlayış gösterin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam.
O zaman son olarak şunu söyleyeyim Sayın
Başkan: Bakın, bu, sizin işlem yapacağımız,
formül üreteceğimiz, çözüm üreteceğimiz dediğiniz şey
yarından sonra telafisi mümkün olmayan hak kayıpları içerisine
girecektir çünkü yarından sonra artık bu paket ya reddedilmiş ya
da geçmiş olacak. Buradan hareketle, sizin üreteceğiniz çözüme de
katkı sunması açısından siyasi partilerin de
düşüncelerini ifade etmesi açısından ben tutumunuz hakkında
usul tartışması açmak istiyorum.
AHMET UZER (Gaziantep) Zaten yapacağın
buydu, iki saatten beri zaman çalıyorsun.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
usul tartışması açmaktan çekinmiyorum ama benim görevim
dâhilinde olmayan bir şeyi benden istiyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır Sayın
Başkan, size yazılmış bir dilekçeye somut bir
cevabınız yok sizin.
BAŞKAN Bana yazılmış bir...
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu temelde...
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
böyle bir konuda karar verme yetkisine sahip değilim şu anda diyorum,
bunu nasıl anlatabilirim size başka türlü?
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, biz de
yetkinizin olduğunu düşünüyoruz. Buna binaen, biz tutumunuz
hakkında usul tartışması istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, açıyorum usul
tartışması, hiç uzatmaya gerek yok.
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte; Meral
Danış Beştaş, ben değil Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN Lehte
Doğan Kubat, aleyhte Meral Danış Beştaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aleyhte.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Lehte.
BAŞKAN Aleyhte Özgür
Özel, lehte Mehmet Muş.
Bu daha nasıl
anlatılır bilemiyorum, Şu anda yetkim yok. diyorum, usul
tartışması açıyorsunuz. Peki, açalım,
kırmayalım sizi de.
Tutumum lehinde söz almak
isteyen Mehmet Doğan Kubat, size söz veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, tutuklu HDP milletvekillerinin 447 ve 447ye
1inci Ek sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin
tümünün oylamasında oy haklarını kullanabilmelerinin
sağlanmasıyla ilgili dilekçeleri hakkında bir işlem
yapmamasının Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
açılan usul görüşmesinde
Başkanlığımızın bu konuda Başkanlık
makamının yapacağı herhangi bir hukuki işlem
olmadığı yönündeki tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek
üzere
AHMET YILDIRIM (Muş)
İç Tüzük madde 13
MEHMET DOĞAN KUBAT
(Devamla)
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
HDP Grup Başkan Vekili Sayın Yıldırımın
aslında buradan, Meclisten yerine getirilmesini istediği konu salt
yargının görev ve yetkisi içinde olan bir konudur. Zaten Anayasanın
138inci maddesi buna başlı başına engeldir. Yani, biz
Meclis olarak burada tutuklamanın kaldırılmasına karar
verecek durumda değiliz, Anayasanın 6, 7, 8 ve 9uncu maddelerinde
bu yetkileri kimin kullanacağı belirtilmiş, yargı
yetkisinin de Türk milleti adına mahkemelerce kullanılacağı
Anayasada söylenmiş.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz bir Anayasa değişikliği yaptık burada
biliyorsunuz, geçici madde ekledik. Anayasanın 83üncü maddesinde yasama
sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı düzenlenmiş; 1inci
maddede sorumsuzluk, 2nci maddede ceza takibatına karşı koruma
amaçlı yasama dokunulmazlığı düzenlenmiş.
Şimdi, geçici maddeyle,
burada Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar hakkında fezleke bulunan milletvekillerinin
dokunulmazlıkları kaldırıldı. Bu ne demektir? Anayasa
Mahkemesi kararı bu soruya şu cevabı veriyor: Yasama
dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili ceza
yargılamasında herhangi bir yurttaş gibidir. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ve yasaların tanıdığı bütün
güvencelerden yararlanabilir. Tüm vatandaşlara uygulanan hükümler ona da
aynen uygulanır. Bu bağlamda gözlem altına alınabilir,
sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve sonuç olarak herhangi bir yurttaş
gibi yargılamanın bütün kurallarına bağlı olur.
Anayasa Mahkemesinin buna ilişkin onlarca içtihadı var.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
gerçekten talebin, Anayasa ve İç Tüzüke uygun olarak yani Meclis
Başkanlığı
Şu anda zaten Başkanın
yapacağı hiçbir şey yok. Bu konunun Meclisin çalışma
usulüyle ilgisi de yok esasen. Bu konudaki talebin yargı mercilerine
yapılması gerekir. Başkanlık makamı bu konuda
yargısal bir yetki asla kullanamaz. Dolayısıyla bu noktada
Sayın Başkanımızın yargısal yetkiyi kullanma
noktasında Anayasa gereğince herhangi bir görev ve yetkisi bulunmadığına
dair tutumu yerindedir.
Bu duygularla yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kubat.
Tutumumum aleyhinde
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu neyi tartışıyoruz, niye çözüm
bulamıyoruz hâlâ anlamış değiliz. Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi değil mi? Burası halkın temsil edildiği en
üst organ değil mi? Buranın üyeleri, milletvekilleri, şu anda
cezaevinde hukuksuz bir şekilde -hadi, siz hukuka uygun diyorsunuz-
tutulmuyor mu? Bunlar vakıa mı? Vakıa. Başbakan
Davutoğlu, bir mucit yarattı, bir formül, bir kuyuya taş
attı bütün devlet aygıtı, Meclis, bütün mekanizmalar buna çözüm
üretemiyor; böyle bir şey olamaz, bunu kabul edemeyiz.
Bugün dilekçeler gelmiş,
tek bir talep var: Oy kullanmak istiyorum. Bu arkadaşlarımız,
sizler gibi, bizler gibi, bu halkı temsil ediyor mu etmiyor mu? Ediyor
değil mi? Şu anda haklarında hüküm var mı? Yok. Kesinleşmiş
bir ceza var mı? Yok. Mahkeme karar verecek. diyor Sayın Kubat. O
kadar hukuku biliyoruz. Bu kadar da dar yorumlayıp, gerçekten, aleyhe
dönüştürmeyin. Tabii ki mahkeme tahliyeye karar verecek ama biz kimden
neyi talep ettiğimizi biliyoruz. Biz, Meclisten, milletvekillerimizin
tahliye kararını talep etmiyoruz. Bu tarihî günlerde, bu tarihî
değişiklikte milletvekillerinin gelip burada oy
kullanmasının sağlanması gerektiğinin anayasal ve
İç Tüzükün emredici hükümlerinin gereği olduğunu söylüyoruz.
Sayın Başkan Vekili
diyor ki: Benim yapabileceğim bir şey yok. Lütfen Sayın
Başkan Vekilim, madde 13ü açıp bir bakın, başkan vekilinin
görevlerine bakın. Burada, arkadaşlarımız
tutuklandığında, bir iki hafta Meclise gelmediğimizde
yoklamalar alarak bizi Meclisten atmayı tartışabiliyordu
başkan vekilleri. Peki, şu anda tutuklu, cezaevinde bulunan
milletvekillerinin oy kullanmasına neden yetkili değil?
İç Tüzük çok
açıktır, madde 13 ve madde 15te başkan vekilinin görevleri
nettir. Şu anda siz Meclis Başkanının sahip olduğu
bütün yetkilere sahipsiniz. Bunun bekletici mesele yapılması
gerekiyor. Oy kullanma konusunda Meclis bir çare üretemiyorsa hepimiz istifa
edelim, Meclis istifa etsin. Burada uçaklarla götürüp, gözaltına
alıp, emniyetlere almak kolay. Getirilip burada oy kullanacaklar çünkü siz
Türkiyenin kaderini değiştiriyorsunuz. Gerçekten Bu Meclis
bitmiştir. lafını duymak istemiyorsanız 11 üyenizin gelip
burada oy kullanmasını sağlamanız lazım. Koca devlet
aygıtı bunu nasıl çözemez? Böyle bir şey olabilir mi? 13te
Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık
olduğu iddia edilirse diye başlayan bir cümle var. Önemli
yanlışlık değil, kasten ve taammüden halkın iradesine
oy kullandırılmıyor ve bu, kesinlikle bu Anayasa
değişikliğini kökten etkileyebilecek bir sonuçtur. Anayasa
Mahkemesi bunu değerlendirirse iptale kadar gidebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Şu anda bütün parlamenterlerimizin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Siz buradasınız, oy kullanmıyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Arkadaşlarımız gelmeden
kullanmayız. dedik. Şu anda bizim tutuklu milletvekillerimiz burada
oy kullanma hakkına sahip ama kullanamıyor, ama kullanamıyor,
kullandırılmıyor. Başkan vekili de bu konuda subjektif
değil, objektif hukuk kurallarına göre kendi takdirini kullanmak
zorundadır, aksini kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tutumum lehinde
Sayın Mehmet Muş konuşacak.
Buyurun Sayın Muş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün de
benzer tartışmalara burada şahit olduk. Israrla, şu an
tutuklu bulunan milletvekillerinin bir şekilde oy kullanması
Başkanlık Divanından talep edilmekte ve istenmekte. Dün Meclis
Başkan Vekili bunu yapamayacağını, buna yetkisi
olmadığını, neden yetkisinin olmadığını
ifade etti, uzun uzun anlattı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Madde 13e bakın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Fakat bugün aynı konu yine ısrarla Bunlara oy
kullandıracaksınız... Böyle bir yetkisi yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Neye dayanarak söylüyorsunuz?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Meclis Başkanlık Divanının şu an itibarıyla böyle
bir yetkisi yok. Bu bir yargı kararı.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
Hangi yargı?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Yargı bağımsız değil miydi? Yargı
bağımsız değil mi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Yargı Oy kullanamaz. diye bir karar mı
verdi?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Yargı bağımsız değil mi?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Değil, değil, siyasidir, siyasi.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yargı bağımsız.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
Ne bağımsızı? Siyasi, siyasi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Ne bağımsızı ya!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yasama, yürütme, yargı, erkler arası kuvvetler
ayrılığı demiyor muyuz? Şimdi, ne isteniyor?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Yargı Oy kullanamaz. demiş mi?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Gazi Meclisten Yargıya müdahale edin, bir şekilde buraya getirin
bunları.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Yargı Oy kullanamaz. diye bir karar
vermemiştir.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Açıklayamıyorsunuz ya,
açıklayamıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Böyle bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şeye oturumu yöneten
Meclis Başkan Vekilinin yetkisi yok. Böyle bir talebin
gerçekleştirilmesi şu an Meclis Başkanlığı tarafından
mümkün gözükmemektedir. Burada herkes yargı kararını bekleyecek.
Vereceği karara göre de herkes hareket edecek.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) - Tahliye istenmiyor, tahliye istenmiyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) - O
açıdan değerli milletvekilleri, aynı konuyu ısrarla gündeme
getirmenin bir netice vereceğini düşünmüyorum. Ve bunun üzerinden bir
usul tartışması açmak
Dün bununla alakalı bir karar
verildi. Bugün bir usul tartışması daha açalım. Yarın
bir daha biz bunu gündeme getirelim, bir tane daha açalım. böyle bir
şey değerli arkadaşlar, Gazi Meclisin ciddiyetiyle de
bağdaşmaz. Herkesi bir kere bu anlamda daha dikkatle olmaya davet
ediyorum. Sayın Başkan bununla alakalı tutumunu ifade
etmiş, yapamayacağını söylemiş, yetkili
olmadığını söylemiş. Dün söylendi, bugün söylendi. Bu
açıdan Başkanlık Divanının bu noktada dile
getirdiği ve takındığı tutumun yerinde olduğunu
düşünüyoruz. Doğru bir tutum takındığını
düşünüyoruz. Hiç kimse ama hiç kimse Gazi Meclisten, buradan
Başkanlık Divanına Yargıya müdahale edin; şu an
tutuklu bulunan, davaları devam eden milletvekillerini buraya getirin, oy
kullandırın. diyemez, dememelidir çünkü burası Gazi Meclis ve
böyle bir şey yapması söz konusu olamaz diyorum.
Sayın
Başkanın tutumunun lehinde olacağımızı ifade
etmek istiyorum ve tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Aleyhte
AHMET YILDIRIM (Muş)
- Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz? Önce usul tartışmasını bir
tamamlayayım, daha sonra
AHMET YILDIRIM
(Muş) Hayır, sataşmada bulundu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne sataşması ya?
AHMET YILDIRIM
(Muş) Ağır sataşmada bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN
Ben usul tartışmasını bitireyim, sizin söz
hakkınız bakidir.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Tamam.
BAŞKAN
Aleyhte Özgür Özel konuşacak.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım.
24üncü Döneme
üç siyasi partinin 8 milletvekili tutuklu olarak
başlamıştık; MHPnin, o dönem BDPnin ve Cumhuriyet Halk
Partisinin 8 milletvekili tutukluydu. Bir yemin krizi
yaşanmıştı; ardından bir mutabakat ama daha sonra o
mutabakatın terki ve uzun süre bu konular bu Mecliste konuşuldu.
O dönemde
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu 8 milletvekilini parti ayrımı
gözetmeksizin cezaevlerinde ziyaret eden, bu konuda bir rapor, daha sonra bir
kitap yazan, 8 farklı dile çevrilmiş bir kitabın tüm dünya
parlamentolarıyla paylaşıldığı, soruna siyasi
kamplardan değil de hukuk, parlamento hukuku ve demokrasi
anlayışından bakan bir perspektifle yaklaşmış ve
Türkiyenin gündeminde bu sorunun sağlıklı bir şekilde
tartışılmasını sağlamıştık.
O dönemde
diğer partiler birbirine gitmiyordu, diğer partiler diğer
partinin milletvekilinin salıverilmesi meselesine Cumhuriyet Halk Partisi
gibi yaklaşmıyorlardı ama CHP, meseleyi evrensel hukuk,
parlamento hukuku ve demokrasi üzerinden yürütmüştü. Bugün ciddi bir
krizle karşı karşıya olduğumuz muhakkak.
Bizim, milletvekillerinin suç
işleme özgürlüklerini savunacak hâlimiz yok ancak bir milletvekilinin
hakkında polis fezlekesinin ya da iddianamenin kesin hüküm gibi muamele
görmesine; aldığı oylara rağmen, burada,
aldığı örneğin 80 bin oyun temsilsiz kalmasına;
bazı illerin milletvekilsiz kalmasına da olumlu yaklaşmamız
mümkün değil. Burada iyi niyetli bir iş birliğine gereksinim
olduğu açık. Burada, Balbay kararına bakmak lazım Anayasa
Mahkemesinin verdiği ve peşi sıra 8 milletvekilinin serbest
kalıp buradaki yasama görevlerine geldiği. Balbay kararında
sadece süre yönünden değil millî iradenin temsili yönünden yapılan
(2)nci fıkradaki vurguya da dikkat etmek lazım.
Sayın İsmail
Kahraman, hastaneye düşmeden önce, rahatsızlanmadan önce bu konuda
dünya parlamentolarındaki bir çalışmayı yürüttüğünü ve
buraya bir teklifle geleceğini söylemişti. Geçen dönem, bir çözüm
üretememiş olmasına rağmen, Sayın Cemil Çiçekin Tutuklu
milletvekili sorunu hepimizin sorunudur. yaklaşımını
önemsediğimizi ve tekrarını beklediğimizi ifade edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın...
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Müsaadenizle yarım dakikada toparlayayım.
BAŞKAN - Peki, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Tutuklu olan öğrencinin sınava girebildiği, tutuklu olanın
2nci dereceden yakınına kadar cenazeye ya da taziyeye
katılabildiği, tutuklu olanların oy kullanabilmesi için
hapishanelere sandık kurulabildiği bir hukuk düzeninin içinde
seçilmiş, hakkında dokunulmazlığı
kaldırılmış, o suçtan dolayı -suç
kesinleşmemiş olmasına rağmen- hapse konulmuş
milletvekillerinin bu şartlar altında, haklarında kesin bir
hüküm yokken ve kendi yaptığımız, buradan geçen ve
gerçekten arızalı bir şekilde, şu andaki o
milletvekillerinin şu anda işleyecekleri suçlardan dolayı da
dokunulmazlık kapsamında olduğu, örneğin cezaevindeki
herhangi bir durumda dokunulmazlık kapsamında olup eski suçtan
tutuklu olduğu bir süreçte, bu Parlamentonun, siyasi kamplaşmalardan,
o parti, bu parti demeksizin iyi niyetli bir iş birliğine ve bu
sıkıntıyı bir ortaklaşma kültürüyle çözmeye
ihtiyacı var. Bu konuda üzerimize düşen katkıyı yapmaya
hazırız. Bu konudaki esas görevin Meclis
Başkanlığında olduğunun, iktidar partisinde
olduğunun da altını çizmek isterim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Size söz
vereceğim Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri,
konuyla ilgili olarak benim yetkili olduğum ve gerekeni yapmam konusunda
ısrarlı olunan iddia, Başkanlık Divanının 13üncü
maddede sayılan görevlerine isnat edilmiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ve devam eden maddelerde.
BAŞKAN Evet, madde 13
Başkanlık Divanının görevleridir ama burada kastedilen
Başkanlık Divanı 9uncu maddede anlatılan
Başkanlık Divanıdır, o da Başkanlık Divanı,
bir Başkan; dört başkanvekili; yedi kâtip üye; üç idare amirinden
kurulur. şeklinde ifade edilmektedir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Diyor da öyle değil yani, şu anki teşekkülü de öyle değil.
BAŞKAN Yine, isnat
edilen 15inci madde Başkan vekillerinin görevini anlatmaktadır.
Burada da, bu 15inci maddede de bu dilekçeye karşın benim özel
olarak, Genel Kurulu yöneten Başkan olarak bir işlem yapmam görevim
dâhilinde değildir. Bu nedenle tutumumda ısrar ediyorum.
Siz sataşmadan
dolayı söz istediniz. Nedir gerekçeniz?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, yargıya talimat verilmesini, müdahale edilmesini
talep ettiğimizi söyleyerek -burada ciddiyetsiz olduğumuz söylenerek,
ciddi iş yapmadığımız söylenerek- olayı da
bağlamından kopardığımızı söyleyerek
ağır sataşmada bulunmuştur sayın grup başkan
vekili hatibimize.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş, bu iddiaları siz söylemiştiniz.
İç Tüzükün 9, 13 ve 15inci maddelerini gözeterek sözlerinize devam
ederseniz memnun olurum.
Buyurun.
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun usul
görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, söylediğiniz İç
Tüzük maddelerini ben de okudum; 9, 13, 15 ve devamı maddeleri
gereğince, o maddelere göre, sizin, şu anda Genel Kurulu yöneten
Meclis Başkan Vekili olarak bu talebimizi Başkanlık
Divanına ivedi bir şekilde götürmeniz ve bunu bekletici mesele yapma talebimizi
gündeme almanız gerekiyor. Ben bunun bekletici mesele yapılması
gerektiğini ilk önceki konuşmamda da söyledim ve bu konuda karar
yetkisi şu anda Genel Kurulu yürüten Başkanlık
Divanındadır. Eğer bu mesele ciddiyetsizse bizim daha ciddi bir
işimiz var mı, bilmiyorum. 11 milletvekili cezaevindeyken ve Anayasa
değiştiriliyorken daha ciddi bir işimiz yok. Bizim en ciddi
işimiz bu ve Sayın Muş gerçekten yani sözlerinizi çok büyük bir
üzüntüyle karşıladım yani burada biz
Gerçekten biraz hukuku okuyun,
biraz İç Tüzük okuyun. Siz diyorsunuz ki: Başkan vekilinin
yapamayacağı bir şey konusunda baskı yapıyorsunuz.
Vallahi biz başkan vekiline baskı yapmıyoruz ama kimin
baskı yaptığını bütün Türkiye görüyor ve sizin
karşıdan baskı yapma girişimlerinizi de çok dikkatle
gözlüyoruz. Biz yargıya da baskı yapmıyoruz. Dikkatinizi
çekerim, biz tutuklu arkadaşlarımızın, rehin alınan
arkadaşlarımızın tahliyesini Meclisten talep etmiyoruz. Biz
diyoruz ki: Gelsinler, burada sandıkta oy kullansınlar.
Yargının ne kadar tarafsız ve bağımsız
olmadığımızı biliyorsak Meclisin de bu konuda karar
verme tekeline sahip olduğunu ve vermek zorunda olduğunu kesinlikle
düşünüyoruz. Bu konuda hiçbir kuşkumuz yoktur. Dedim ya bir kuyuya
bir taş atıldı. Şu anda hiçbiriniz, iktidar partisinin
hiçbir milletvekili içerideki vekilleri izah edemiyor. Düştüğünüz o
kuyudan çıkamıyorsunuz. Bırakmıyorsunuz yardım da
edelim. Düşüncelerimizi de dikkate almıyorsunuz, kamuoyunu da dikkate
almıyorsunuz, uluslararası kuruluşları da dikkate
almıyorsunuz, hiçbir mekanizmayı da dikkate almıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bırakın o kuyudan beraber
çıkalım çünkü hep birlikte batıyoruz burada. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Danış Beştaş.
Sayın Danış
Beştaş, sayın milletvekilleri; bekletici mesele yapmak gibi bir
uygulama Türkiye Büyük Millet Meclisinin geçmişinde ve bugününde de
olmamıştır, bekletici mesele ancak mahkemelerde
yapılır, burası da mahkeme değildir, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
Gündemimize
(Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıakanın kendisini hatip kürsüsüne kelepçelemesi)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Hop hop ne oluyor?
HASAN TURAN (İstanbul)
Ne saygısızlık ya!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Ne oluyor ya?
BAŞKAN - Sayın
Nazlıaka, sizi çağırmadım kürsüye, lütfen...
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Evet çağırmadınız.
BAŞKAN - İdare
amirlerini göreve davet ediyorum, lütfen
Açmayın sözü.
Dolayısıyla,
tutumumda herhangi bir değişiklik yapmıyorum. Burası
mahkeme değildir. Bu konuyu kapatıyorum.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Ben burada özellikle MHP milletvekillerine seslenmek istiyorum, ülkemin
yurtsever insanlarına seslenmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ben de kimseden
idare ve baskı konusunda hiçbir telkin almıyorum, kendimi son derece
özgür hissediyorum, kendimi son derece bağımsız hissediyorum ve
8nci maddeyi okutuyorum
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Yapmayın, bu yasaya oy vermeyin. İleride
çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?
BAŞKAN Sayın Nazlıaka,
lütfen yerinize oturur musunuz. Sizi buraya çağırmadım. Şu
anda İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Lütfen geleceğimizi düşünün, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa
Kemalin Meclisine kilit vurdurmayın. Bu yasaya oy vermeyin. Lütfen,
milletvekilleri, vicdanınıza sesleniyorum: Geleceğinizi
düşünün.
BAŞKAN Sayın Nazlıaka,
ikinci kez sizi ihtar ediyorum. Şu anda İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Cumhuriyetimizi yok edecek bu yasaya evet demeyin. MHP milletvekilleri,
size sesleniyorum, vicdanınıza sesleniyorum: Çoluğunuzun
çocuğunuzun, karınızın yüzüne nasıl
bakacaksınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Nazlıaka
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Sayın MHP milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum.
BAŞKAN Sayın Nazlıaka,
İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN 8inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- 2709
sayılı Kanunun 104 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Bu kadar kolay mı kuruldu MHP milletvekilleri? Atatürkün Meclisine
kilit vuruluyor, ben de kendimi buraya kilitliyorum. Nasıl hesap
vereceksiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Şov yapma, şov!
BAŞKAN İdare
amirleri, lütfen göreve gelir misiniz.
Sayın Nazlıaka,
yeteri kadar konu oldunuz basına, medyaya.
Söz vermedim size, lütfen
yerinize geçin.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Siz zaten söz vermiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen yerinize
geçer misiniz Sayın Nazlıaka.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) MHP milletvekilleri,
vicdanınıza sesleniyorum. Semih Bey, nasıl içiniz rahat ediyor?
Aynaya baktığınızda vicdanınız
sızlamıyor mu?
BAŞKAN - Birleşime kırk beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.48
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.46
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? (CHP
sıralarından Komisyon yok. sesi)
Komisyonun
burada olması lazım.
Hükûmet?
Burada.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Komisyon da burada Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon burada arkadaşlar.
Komisyon
burada, Hükûmet burada.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıakanın kendisini kürsüye kelepçelemesi üzerine yaşanan
olaylara ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teklifin 8nci maddesinde kalmıştık
ama ona geçmeden önce sizlerle bir şeyleri paylaşmak istiyorum.
Biraz önce
burada, bağımsız bir kadın milletvekilimiz Aylin
Nazlıakanın kendisini kürsüye kelepçelemesi üzerine bildiğiniz
gibi ara vermiştim. Arada grup başkan vekilleriyle
yapacağımız görüşmeleri yaparken, burada hiçbirimizin
tasvip etmeyeceği, hiçbirimizin onaylamayacağı, hiçbirimizin
görmek istemediği bazı olaylar yaşanmış. Ben de bunu
arkadaşlarımdan duydum. Özellikle Meclis Başkan Vekilimiz de bu
konuda bir yaralanma durumuyla karşı karşıya
kalmış. Ben bu konuyla ilgili üzüntülerimi bildiriyorum, Meclis
Başkan Vekilimize de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Lütfen,
hepimizden rica ediyorum, ben dâhil, bir daha böyle resimlerin ve
manzaraların bu Mecliste yaşanmamasını rica ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Şafak Pavey de yere itildi, Şafak Pavey.
Protezi zedelendi. Şafak Pavey de yere itildi.
BAŞKAN
Buranın onuru hepimizin onurudur, buranın gururu Türkiyenin
gururudur. Buna hepimizin özen göstereceğine ve hepimizin hassas
davranacağına inanıyorum ve çalışmalarımıza
başlıyorum. Bu Meclis bombalandığı zaman da açık
kalmıştı. Üzücü bir hadise yaşadık. Yine
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
edelim diyorum. Anlayışınızdan dolayı da teşekkür
ederim. (CHP sıralarından Ceza ne olacak? sesi)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ceza yok mu? Dayak yedi.
BAŞKAN
Şimdi, teklifin 8inci maddesini okutuyorum
(CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
MUHARREM ERKEK
(Çanakkale) Sayın Başkan, Şafek Paveyle ilgili üzüntülerinizi
iletmeyecek misiniz?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Yumruk, tekme atanlar cezasız mı
kalacak Başkan?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kim eğer burada herhangi bir şekilde
darbe gördüyse bu hepimize yapılmış olan darbedir.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Yumruk atanlar, tekme atanlar cezasız
mı kalacak? Kadınların saçları çekildi,
koparıldı. Cezasız mı kalacak bunlar?
BAŞKAN
Hepsine geçmiş olsun diyorum, hepsi için yaşanmamasını
diliyorum.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada görüntüler. Cezasız mı
kalacak? Tekme attılar burada kadınlara. Saçları çekildi,
koparıldı. Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN
Bu Şafak Pavey de olabilir, Gökcen Enç de olabilir, Ayşe de olur,
Fatma da olur, Mehmet de olur, Ahmet de olur.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Pervin Buldan dayak yedi, Şafak Pavey dayak yedi, Aylin
Nazlıaka dayak yedi!
BAŞKAN Bu, hepimize
yapılmış bir yumruktur, bir darbedir.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Cezasız mı kalacağız! Böyle mi
yönetiyorsunuz Meclisi!
BAŞKAN Lütfen, bir
daha bunlara izin vermeyelim. Bu konuda grup başkan vekillerimize de
anlayışından dolayı son derece teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından gürültüler)
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Dayak atanın yanına kâr mı kalacak! Gücü yeten
yetene mi yapılacak bu Mecliste!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, kimse konuşmayacak diye kararlaştırmıştık.
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İçeride başka dışarıda başka bunlar Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, öyle bir şey yok! Olur mu ya? Öyle bir şey konuştuk
mu?
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlarınızı susturun, bir dakika size söz vereyim
yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının Genel
Kurul salonunda yaşanan olaylarla ilgili açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaşanan
vahşeti kınadıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, öncelikle, başta yapacağınız
açıklamayı dinledik. O açıklamanın tüm grup başkan
vekillerini tüm yönleriyle tatmin edecek ve Meclisi doğru bilgilendirecek
bir açıklama olması durumunda elbette söz almazdık. Kimse söz
almasın. diye de bir mutabakata grup başkan vekilleriyle
varılmış değil. Ama
BAŞKAN Eğilim
öyleydi Sayın Özgür Özel, siz duymadıysanız.
Buyurun devam edin.
Dinliyorum sizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir kez şunu söylemek lazım, mesela şunu
beklerdim: Başta Meclis Başkan Vekiline, Şafak Paveye,
kadın milletvekillerine yapılan bu muamelelerin cezasız
kalması asla düşünülemez ancak Parlamento hukuku açısından
oturumun kapalı olduğu yani -gizli oturum değil- ara
verildiği sırada, Başkanlık Divanı yerinde yokken,
tutanak yokken burada olan olayların tamamında bu İç Tüzüke
göre ve Parlamento hukukuna göre herhangi bir müeyyide uygulanamayacağı
için benim bu konuda elim kolum bağlı. Ama ben, başta Meclis
Başkan Vekiline, kürsüde ortaya çıkan durumu çözmek için fiziki
engeline rağmen büyük bir gayret ve sabırla orada çaba sarf eden
Şafak Paveye yapılan kaba kuvvet, darp, bu, tarafımdan
açık bir şekilde kınanmaktadır. Hukuken yapamıyorum
ama insani olarak kınıyorum. dersiniz, herkes niçin ceza teklif
edilemediğini anlar ve
BAŞKAN Sayın
Özel, teşekkür ederim verdiğiniz dersten dolayı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür
dilerim, çok kısa. Ama Sayın Başkan
BAŞKAN Ben, çok üzgün
olduğumu söyledim. Siz bunu başka türlü kelimelerle ifade edersiniz,
ben başka türlü kelimelerle ifade ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bitirmeme izin verin.
BAŞKAN - Sizin
kullandığınız kelimeleri kullanmak zorunda değilim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam,
elbette.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Sayın Başkan, lütfen kınayın.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ayrımcılık yapmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Konuşsun, tamamlasın.
BAŞKAN - Tekrar
ediyorum: Burada yaşanan bu hadise hepimizi çok etkiledi. (CHP
sıralarında gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Bakın, iki saattir açamıyoruz kürsüyü, iki saattir
çalışmamızı yapamıyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ayrımcılık yapamazsınız.
BAŞKAN - Hepimizi çok
etkiledi. Benim de mağdur olduğum birçok konu oldu, ilgili
arkadaşlar bunu bilir. Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm.
Teşekkür ederim. Bitti.
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şafak Hanımla ilgili tek söz
söylemediniz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Sayın Başkan, üzgün olmak yetmiyor, buradaki şiddete
engel olmak zorundasınız.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
60a göre söz istiyorum.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Kadınları tek tek dövün, en güzeli o.
BAŞKAN Buyurun, okur
musunuz lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
söz istiyorum ben de.
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, sizi de dinleyelim bir dakika yerinizden.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, ben bitirmedim.
BAŞKAN - Sayın
Özel, anlaşıldı.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, 60a göre söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Nasıl olabilir efendim, bu kadar hassas bir konuda mutabakatımız
yok yani ben sizden
Siz herhâlde yanlış anlıyorsunuz, ben sizin
söylemenize istikamet vermiyorum. Ben, bunları duysaydım eğer
bir açıklama yapmazdım diyorum. Bu, başka bir şey. Bu,
benim beklentim.
BAŞKAN Ben
açıklamamı yaptım diye düşünüyorum Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, o açıklamaya saygılıyım
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ama
beni, grubumu tatmin etmediği için grubum adına kendi
açıklamamı yapmama ihtiyaç var. Bunun da böyle, bir dakikayla falan
sınırlandırılmasını böyle bir atmosferde
nasıl kabul edersiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir usul İç Tüzükte yok.
Efendim, söyleyeceğini söyledi, siz gerekeni yaptınız. Lütfen,
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
yapmayın Sayın Elitaş.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Sayın Başkan, şiddeti önlemekle yükümlü olan Mecliste
bir kadın engelli arkadaşımıza bir kadın şiddet
uyguladı. Bu Meclis bunu kınamalıdır.
BAŞKAN Sayın
Özel, bütün söylediklerinizi çok güzel özetlediniz, çok detaylı olarak
özetlediniz. Size de iki dakika söz verdim, meramınızı
anlattınız. Lütfen, teşekkür ederim.
Şimdi Filiz
Kerestecioğluna söz vereceğim, gerekirse de söz veririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bakın, sözümü tamamlamama izin verin.
BAŞKAN Peki, buyurun,
tamamlayın.
Bir dakika.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Siz böyle bir ülke mi yaratmak istiyorsunuz? Yaratmak
istediğiniz Türkiye bu mu?
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Ben, Grup Başkan Vekilinizle
konuşuyorum şu anda.
YAKUP AKKAYA
(İstanbul) Ben 60a göre söz istiyorum Başkan. ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bir dakika, bir bitireyim.
YAKKUP AKKAYA (İstanbul) Özür dilerim.
KAMİL OKYAY SINDIR
(İzmir) O milletvekili Köpek giremez. diye pankart açtı
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yapılan iş, gözler önünde olan iş,
Türkiyeyi dünyaya rezil eden, zaten demokraside, insan haklarında
OHALdeyken, sözde OHALi devlete ilan etmişken, ortamda düşünmeye
ihtiyaç kadar bile atmosfer bırakmayan bu ortamda, Mecliste bir siyasi
partinin temsilcileri bu değişikliği sistem
değişikliği olarak anlıyor, algılıyor ve
anlatmaya çalışıyorken, bir de bunun üstüne üstlük bu kadar
fiziki şiddet, baskı, darp ve en sonunda, evet, hukuk izin vermiyor
-ben, doğru bildiğini, kitapta yazana yanlış diyecek
değilim- ilk başta mutlaka ceza için geldik. Oturumun kapalı
olduğu, çalışmadığı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bir
anda olunca Parlamento hukuku gereği bunun bir çözümü yok ama
vicdanların sizin tarafınızdan rahatlatılacak, dört
başı mamur, tatmin edici bir açıklama bekledik, bu olmadı.
Yaşananları
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm benliğimizle kınıyoruz, bu
vahşeti kınıyoruz, telin ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu
30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Genel Kurulda yaşanan şiddet olayları nedeniyle ceza işlemi
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
öncelikle, biz, arkada görüşmede bir tutumu protesto ederek oradan
ayrıldık. Grup başkan vekillerinin hiçbir uzlaşması
falan söz konusu değildi.
BAŞKAN Ben öyle bir
şey söylemedim, hayır.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Öyle dediniz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ve ayrıca, zaten
uzlaşma filan olabilecek bir durum da yok ortada. Yani şurada elimde
fotoğraf var. Daha önce Köpek giremez. yazısıyla giren
kişinin, Gökcen Ençin nasıl bu merdivenlerin üstünde arkadaşların
üzerlerine saldırı hâlinde olduğunu açıkça gösteren bir
fotoğraf.
Bunu bir kenara geçtim. Bizim
orada yaptığımız
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Hastaneye kaldırdık arkadaşımızı sizin
yüzünüzden.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bir dinleyin be! Dinleyin! Dinleyin!
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Be! demeden konuş! Be! demeden konuş! Herkes haddini
bilecek.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bir dakika
Bir dakika
BAŞKAN Siz
konuşun.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ben bir kere zaten bu
şiddet dilini kesinlikle protesto ediyorum.
Ayrıca, Ömer Turan
vekilin de, gazeteci mi bilmiyorum İster kelepçeletsin ister
kırbaçlatsın. gibi lafları varmış, vekil değil
gazeteci.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ömer Turan diye birisi yok burada.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Aylin Nazlıaka,
yaptığına ister katılın ister katılmayın,
bir demokratik protestodur, sadece orada bizden yardım istedi çünkü
etrafı bir şekilde AK PARTİli vekiller tarafından
kuşatılmıştı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, hayır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, dinliyoruz, bir dakika, sakin olun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Biz de yanına gittik
ve burada sadece, söz konusu olan
Bu, hangi vekil olursa olsun, siz
olsaydınız da aynı şeyi yapardık. Bir kadına
şiddet uygulama ihtimali olan bir Meclis burası, hiç öyle yabana
atılacak bir şey değil bu; bunu gördük, yaşadık.
Aynı şekilde olmaması için yanına gittik ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, bir
dakika daha.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
orada yaşanan, benim
gözümün önünde, Gökcen Ençin direkt elini böyle kaldırmasıydı
havaya ve Pervin Hanımın Ne yapıyorsunuz? Ne oluyor? demesine
kalmadan, daha sonra Şafak Hanımın yerde olduğunu,
arkasından da Pervin Hanımın göğsüne darbe yediğini
gördük. Yani bir Meclis başkan vekili göğsüne darbe yiyorsa, bir
tekme yiyorsa burada, bu öyle Çok üzgünüm.le geçiştirilebilecek bir
durum değildir Sayın Başkan. Size yapıldığı
zaman Çok üzgünüm.le asla geçiştiremezsiniz bu durumu. Şu anda kendisi
hastanede ve ne hâlde olduğunu siz de aşağıda gittiniz
yanına, gördünüz. Buna kimsenin hakkı yok. Kesinlikle, burada bir
söze ceza veriliyorsa -3 oturum uzaklaştırma cezası-
şiddete de aynı cezanın verilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bunun
dışında hiçbir şey kabulümüz değildir. Gerçekten, bu,
çoğunluk tahakkümünden başka bir şey değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bu şiddet dilini
nefretle kınıyoruz burada ve bir tutum almaya sizi davet ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bostancı
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ayrıca Sayın
Melike Basmacıya da geçmiş olsun, Sayın Şafak Paveye de
geçmiş olsun, Burcu Çelike de geçmiş olsun; sadece Pervin Buldana
değil.
BAŞKAN Elbette, tabii
ki, tabii ki.
Buyurun
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Yani hepsini Gökcen mi yaptı ya? Maşallah!
AYŞE KEŞİR
(Düzce) 4 kişinin saldırısına uğradı o
kadın, elinden tuttukları için kendini korudu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Kendisi saldırıyordu ya, doğru
konuşun, biz gördük.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Mecliste kabul edilmesi mümkün olmayan hadiseler
yaşandığına, Genel Kurulun ara verdiği sırada
yaşanan olaylar nedeniyle ceza işlemi uygulanamayacağına ve
kaba davranış ve şiddeti gerçekleştirenleri
kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Maalesef, zaman zaman,
Meclisimizde bütün grupların ittifakla ifade ettiği gibi, istenmeyen,
kabul edilmeyen birtakım hadiseler yaşanıyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ben şiddete uğrarken neden sesiniz çıkmadı?
Neden sesiniz çıkmadı kadın vekiller? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR
(Düzce) 4 kişi bir kadına saldırdı.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Neden sesiniz çıkmadı?
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Senin siyaset yapış tarzını beğenmiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ben şiddete uğrarken neden sesiniz çıkmadı?
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Kadınlar böyle siyaset yapamaz.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Kadınlar, şiddete artık son verin. Kadın eliyle
şiddete son verin, yapmayın bunu.
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Kadınlar böyle siyaset yapamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yalan söylüyorsun şiddet diye, yalan söylüyorsun.
BAŞKAN Sayın
Bostancı, siz devam edin lütfen.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Allah Allah! Elitaş, sen sus, sen sus oradan!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yalan söylüyorsun!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Sensin yalancı! Ahlaksızlar!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz, burada, Mecliste, sadece bugün
çalışmayacağız, gelecekte de çalışmaya devam
edeceğiz. Bu çalışmanın kuralları belli. Medeni bir
şekilde çalışmamız gerekir ve eminim ki şu öfkeli
atmosfer dağıldığında aslında, hepimiz bunun
doğru bir yaklaşım olduğu konusunda hemfikir oluruz. Siyasi
görüşlerimiz ayrı olabilir ama bu Meclis çalışacak, Meclis
çalışırken de bunu insani, medeni bir şekilde yapmak
durumundayız.
Zaman zaman olaylar
yaşandı Mecliste, failleri farklıydı, farklı
partilerdendi.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Mecliste kadınlara hiç böyle yapılmadı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bugün de Sayın Aylin Nazlıakanın eylemi ve sonra,
ara verildiğinde yaşanan, kesinlikle hiçbirimizin tasvip
etmediği olaylar var. Şimdi, bu olaylar nasıl oldu, kim
neredeydi, bu konuda ne bir mahkememiz var ne görüntülere ilişkin bütün
partilerden kurulu bir jüri olayı değerlendirdi.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Vicdanlarımız var,
vicdanlarımız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sadece, olayın kısmi şahitlerinin
anlatımları var.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Ya kamera var, fotoğraf var, şahitler var.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Kamera görüntüleri var.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Benim bu aşamada söyleyeceğim şudur: Arada
yaşanmış olduğu için, bir kere, İç Tüzük gereği
kimseye ceza vermiyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Niye ceza veremiyormuşuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ama, her kim kaba davranışı, şiddeti
gerçekleştirdiyse onları kesinlikle kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha
veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiçbir biçimde şiddeti tasvip etmiyoruz, hiçbir biçimde
itişip kakışmayı, kaba davranışları kabul
etmiyoruz. Bu Meclisin medeni bir şekilde çalışması
gerektiği konusundaki kararlı irademizi ortaya koyuyoruz. Bu
istenmeyen hadiselerin failleri farklı partilerden olabiliyor, kaba
davrananlar da farklı partilerden olabiliyor ama burada aklın galebe
çalması ve medeni durumu muhafaza etmemiz gerekir.
Şiddeti
kınıyorum. Söyleyeceklerim budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan
MELİKE BASMACI (Denizli)
Söz istiyoruz Başkanım, birer dakikalık söz istiyoruz.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Sayın Başkan, bir dakikalık söz istiyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) 60a göre söz istiyoruz.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Söz istiyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Birer dakikalık söz istiyoruz.
TUR YILDIZ BİÇER
(Manisa) Sayın Başkan
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Sayın Başkan, söz istiyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Sayın Başkan
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yani müsaade edin, şu Meclisi yönetiyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) 60a göre söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yıldırıma söz vereceğim. Lütfen
Buyurun Sayın
Yıldırım.
32.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Genel Kurulda yaşanan olayları üzgün
olduğunu belirterek geçiştirmemesi ve tutumunu gözden geçirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, şu Parlamentomuzun en tecrübeli üyelerinden ve
yöneticilerinden birisiniz. Bu konuda özellikle hem kadın hem hukukçu hem
de milletin irade temsilini üzerine almış biri olarak vicdanınıza
sesleniyorum: Siz İstanbulda Kadıköyde bir sokakta meydana
gelmiş olayı değerlendirmiyorsunuz. Sizin
mevkidaşınız olan birinin, kaldı ki eylemin sahibi olmayan
birinin şiddete uğraması durumundan söz ediyoruz burada. (AK
PARTİ sıralarından Orada ne arıyordu? sesi)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bir dinleyin be! Allah aşkına bir dinleyin ya!
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, siz anlatın, ben ikazda bulunabilirim.
Sayın milletvekilleri,
lütfen
AHMET YILDIRIM (Muş)
Özür dilerim Sayın Başkan, özür dilerim.
BAŞKAN Estağfurullah.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, buradan hareketle, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Pervin
Buldanın, siz yemek arası vermeden önce, buraya geldiğinde,
çoğunluk partisinin idare amirleri ile grup başkan vekillerinin
şahitliğinde eylemci Sayın Nazlıakayı ikna etmeye
çalıştığına hepimiz şahit olduk, siz de
şahit oldunuz. Ve burada kendisinin, eğer eylem amacına
ulaşmış ise bu eylemi selametle, barışçıl bir
yöntemle sonlandırmasını rica etti. Ben de yanına gittim,
aynı şeyleri söyledim. Burada bütün partiler buna şahitlik etti.
Bunun karşılığı böyle alçak bir saldırı
olamaz.
Bakın, Meclis
başkan vekilimizin halisane tavrı ortadadır, sizinle aynı
sorumlulukta, aynı duyarlılıktadır.
BAŞKAN Elbette.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ve biz istiyoruz ki böyle tarihî bir süreçte, böyle önemli bir Genel Kurul
toplantısının herkes tarafından izlendiği
Normal bir
Genel Kurul süreci olarak izlemiyor toplum bunu, attığımız
her adım haber oluyor. Buradan hareketle, eğer muradınız,
bizim gibi, bu işi selametle yürütmekse, eğer muradınız,
bizim gibi, burada barışçıl yöntemlerle
Sayın
Bostancının söylediği gibi, bu işi, gerçekten, İç
Tüzüke, yasaya, hukuka ve her birimizin vicdanına göre yürütmek istiyorsak,
vicdanlar suçun ceza mütekabiliyetiyle yürür. Buradan hareketle, 1 kişiyi
değil, 4 kişiyi darbetmiş bir milletvekilinden söz ediyoruz.
Arada olur veya bir başka şekilde olur.
Eğer bizim de sizin bu
yönetim sürecinize katkı sunmamızı arzuluyorsanız, bundan
sonra da bu tavrımızı sürdürmemizi istiyorsanız bu tutumunuzu
gözden geçirmenizi, üzgünlük belirterek geçiştiremeyeceğinizi, bunu
bizim kabul etmemizin mümkün olmadığını ifade ederek, sizin
gerekirse fazla değil, bir on dakika ara vererek bu tutumunuzu bütün
partililerle değerlendirerek, sadece muhataplarıyla değerlendirerek
gözden geçirmenizi ve yeni bir kararlaşmaya varmanızı sizden
özellikle istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Elitaş
33.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Genel
Kurulda yaşanan hadiseleri tasvip etmenin mümkün
olmadığına, Anayasa değişikliğini engelleyebilmek
için gayret edildiğine ama milletin bu konuda kararını vereceğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce
yaşadığımız hadiseler hoş hadiseler değildi.
Burada bir milletvekili kendisinde hak gördüğü, Demokratik eylem. diye
ifade ettiği bir konuyu dile getirdi, bütün milletvekili arkadaşlar
ikna etmek için gayret gösterdiler, siz de aynı gayreti gösterdiniz.
Nitekim, o milletvekilinin eylemiyle ilgili bulunduğu psikolojik ortam
çerçevesinde ara vererek onu sakinleştirmek için bir fırsat ortaya
çıkardınız. Biz siyasi parti grup başkan vekilleriyle
görüştük nasıl hareket edilebileceğini ve kadın
milletvekilleri, bütün siyasi partilerden kadın milletvekilleri eylem
yapan kadının eyleminden vazgeçmesi için ikna etmeye uğraş
verdiler. Sonunda o eyleminden vazgeçmeyeceği anlaşılması
üzerine, sadece kadın milletvekillerinden oluşan bir ekibin bu
mikrofonun çözülüp kelepçenin oradan kurtarılmasıyla ilgili bir
konuma ulaşıldı ama bu sürede açıkçası bazı
milletvekili arkadaşlarımızın bu eylemi engelleme
gayretleri sonucunda hoş olmayan hadiseler çıktı ve şu anda
suçlanan Gökcen kardeşimiz, adı üzerine haksız ithamlarda
bulunulan Gökcen kardeşimiz hem boynundan hem belinden dolayı
hastanede yatmaktadır. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar) Onun için, hiç kimsenin
4 milletvekili 1
milletvekiline saldırarak darbetmişlerdir. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Yazıklar olsun size! Çetesiniz, çete!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Açıkçası Enç de kadın, saldıranlar da
kadın.
AHMET TUNCAY ÖZKAN
(İzmir) Adalet! Adalet! Adalet!
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Otur yerine!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, olayın içinde mağdur olsun olmasın, fail olsun
olmasın, bahsedilen kişi de kadındır, lütfen,
saygılı davranın. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Burada olan hadiseleri tasvip etmemiz mümkün
değil, olayları doğrulayabilmemiz mümkün değil, sadece
yaşanan hadiseyi başka yöne çekmek için yapılan başka bir
kampanya burada. Bu Anayasa değişikliğini engelleyebilmek için
gayret ediyorlar ama şunu söylüyorum, diyorum ki: Bu iradenin gerçek
sahibi millet, bu konuda kararını verecektir. (CHP
sıralarından gürültüler) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
yapacağı iş, İç Tüzükün verdiği engellemelerle ilgili
yapılan her türlü işe evet, ama darba, kürsü işgaline kesinlikle
Hayır diyoruz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN
(İzmir) Adalet! Adalet!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Biz bu Anayasa değişikliğine, sonunda millet
iradesiyle, ne karar verirse ona saygı duymak üzere söz vermiş
bulunuyoruz. İşleme devam etmenizi özellikle rica ediyorum Sayın
Başkanım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET TUNCAY ÖZKAN
(İzmir) Adalet! Adalet!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
AHMET TUNCAY ÖZKAN
(İzmir) Adalet! Adalet! Adalet istiyoruz, adalet!
(CHP milletvekillerinin
Adalet! Adalet! şeklinde slogan atmaları, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın
Altay
Sayın Altay, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan devam eder misiniz lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama, Sayın Başkan
BAŞKAN Ee susturun siz
arkadaşlarınızı. Sizin arkadaşlarınız
protesto ediyor.
(CHP milletvekillerinin
Adalet! Adalet! şeklinde slogan atmaları, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın
Altay, lütfen arkadaşlarınızı susturur musunuz.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sırrı Bey benden önce istedi Başkanım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan, ben de iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Ben önce size
söz verdim Sayın Altay.
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekiline yapılan saldırının asla
kabul edilemeyeceğine ve mutlaka ceza verilmesi gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Şafak Paveye yapılan
saldırının da aynı ölçüde kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, önce, Özgür Bey düzeltti gerçi ama biz arkada bu
tür olaylar sonrası yapılan toplantılardan bu konuda bir fikir
birliği içinde çıkmadık.
BAŞKAN Hayır,
fikir birliği yok, görüştük dedim sadece.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Görüştük. Siz, Genel Kurula sanki bir fikir birliği
var
BAŞKAN Hayır,
hayır, hayır.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani, Genel Kurul öyle algılamış olabilir.
BAŞKAN Hayır,
hayır, görüştük.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, iki hususu belirtmemiz lazım: Gerçekten,
açıklamanız
Tabii, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekiline yapılan saldırının asla ve asla kabul
edilemeyeceğini ve mutlaka ceza verilmesi gerektiği konusunu
ısrarla dile getirdik. İlaveten, bu hoş olmayan tabloda, grubumuza
mensup milletvekili Sayın Şafak Paveye -özel durumu da ortadayken-
yapılan saldırının da aynı ölçüde kabul edilemez
olduğunu belirttik.
Şimdi,
Başkanım, yani...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Saldırı diye bir şey yok Sayın Başkan.
Hayır, o kargaşada...
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Saldırıyı kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, lütfen...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, burada konu şu: İç Tüzük'ün
161inci maddesi geçici çıkarmayı tanzim ederken görüşmeler
esnasında olabilecek bölümleri de tanzim etmiş, başka husus da
var. Yani, siz ceza vermemekte kararlısınız. Ben şunu
beklerim: Siz talep edin de bu grup reddetsin en azından ama sizin de...
MUHAMMET BALTA (Trabzon)
Yapılan doğru mu? Saldırı doğru mu?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yetkisi yok ona, yetkisi yok.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bakın, 6ncı fıkraya göre bu ceza verilebilir
Sayın Başkan. 161in 6sına göre bu cezayı teklif etmenizde
bir engel yok. Belli ki başka türlü de Genel Kurulun tansiyonu
düşmeyecek.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Sizinkiler bizim burnumuzu kırdı, ceza mı talep ettik?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, bunlar hoş şeyler
değil ama yapılan tablo da ortada. Biz erkekler kavga ederken
itiş kakış Kavgada yumruk sayılmaz. diyoruz ama
darbedilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkan Vekilidir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) 4 kişi 1 kişiye saldırıyor.
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Sana ne! Otur yerine!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne?
BAŞKAN Sayın
Altay...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sizin tavrınız bu. Ne demek Sana ne!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne demek Sana ne!
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Sana ne!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Terbiyesiz! Otur yerine.
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Sen de otur yerine! Terbiyesiz sensin!
BAŞKAN Sayın
Altay, ben dinliyorum sizi.
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Gel buraya!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gel lan buraya!
(AK PARTİ ve CHP
milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümesi, gürültüler)
BAŞKAN Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre söz alabilir miyim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, yerinize oturur musunuz.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Genel Kurul salonunda TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldana, İstanbul Milletvekili Şafak Paveye yapılan
şiddeti, aynı şekilde Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan
Ençe yapılan şiddeti kınadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz önce oturumu açarken de söylediğim gibi, burada bir
kadın milletvekilinin, bağımsız milletvekilinin kürsüyü
gasbetmesi neticesinde istenmeyen sözler, istenmeyen davranışlar
meydana geldi. Ben oturumu kapatmadan önce, o kadın milletvekiline, Aylin
Nazlıakaya söz vermediğimi, kürsüyü işgal ettiğini ve
çalışmamızı, çalışma düzenimizi ihlal
ettiğini defalarca ihtar ettim fakat kendisi bu eyleminden vazgeçmedi, ara
verdik. Ara verdiğimiz zaman da -sonradan öğrendiğime göre-
burada şiddete dayalı, hiçbirimizin asla tasvip etmeyeceği
bazı olaylar olmuş, bize anlatıldı.
Ben bu
şiddet olayından dolayı yaralanan Sayın Pervin
Buldanı ilk acil serviste ziyaret ettim, kendisine geçmiş olsun
dedim, gerekli şeyleri söyledim. Bir başkan vekiline yapılan bu
muameleyi kabul etmem asla mümkün değildir.
Bunun
yanında, bu kavgada, iddia edilene göre Şafak Paveyin de
yaralandığını veya da bir darp gördüğünü gördüm,
duydum.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Hastanede şu an.
TUR YILDIZ
BİÇER (Manisa) Doktor raporu var.
BAŞKAN
Bunu da kabul etmem mümkün değildir. Ama, biraz önce verdiğim arada
gördüğüm fotoğraflardan dolayı, Sayın Gökcen Özdoğan
Ençe yapılan saldırıyı da kabul etmem asla mümkün
değildir. Bunu yapanları da kınıyorum. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
TUR YILDIZ
BİÇER (Manisa) Yalan, yalan!
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Onlar yalan! Yalan onlar, yalan!
BAŞKAN
Kadın olmanın siyaseti yoktur, kadın olmanın ideolojisi
yoktur. Kadın nerede şiddet görürse hepimiz ve özellikle
kadınlar ona sahip çıkmamız lazım. Benim
kadınım, senin kadının diye bir ayrımın
yapılmasını da ayrıca şiddetle kınıyorum.
FATMA KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli) Orada da mı mağdursunuz?
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Böyle bir şey var mı?
FATMA KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli) Çok mağdursunuz, yazık!
BAŞKAN
Sayın Pervin Buldana, Sayın Şafak Paveye yapılanı,
aynı şekilde Gökcen Özdoğan Ençe yapılmasından
dolayı da aynı şiddetle kınıyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Şiddet uygulayan Gökcen!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Burcu Çelike
yapılanı da kınayın.
FATMA KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli) Şiddet uygularken mi yaralanmış?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Başkan, görüntüler var. Gökcen Enç burada
kadınlara şiddet uyguladı.
BAŞKAN
Bu konuşmamdan sonra, bu konuyu görüşürken Sayın Engin Altaya
söz verdiğimde Sayın Engin Altaya yapılan sataşmadan
dolayı da sizi protesto ediyorum.
(CHP
milletvekillerinin Adalet! Adalet! şeklinde slogan atmaları,
sıra kapaklarına vurmaları)
Bak, buradaki
fotoğraflara bak, buradaki.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Başka
fotoğraflar da var.
BAŞKAN
Buradaki fotoğrafları inceleyeceksin, buradaki.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Burada da var
fotoğraflar, görmediniz mi?
BAŞKAN
Bak, buna bak. Buna bak, adalet burada, burada adalet. Hem orada hem burada
adalet. Yok öyle bir şey, yok.
Şimdi, Sayın
Engin Altaya yapılan saldırıdan dolayı, sataşmadan
dolayı sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Altay uzun
zamandan beri bizim çalışma arkadaşımızdır.
Elbette ki kendisi gibi diğer arkadaşlarımıza da
istemediğimiz bir davranışta bulunulması bizi üzer.
AHMET AKIN (Balıkesir)
Ayıp ayıp! Bir de kadınsınız, çok ayıp!
BAŞKAN - Sayın
Altay, gerçekten üzüldüğümü de bilmenizi isterim.
Bu nedenden dolayı,
talep üzerine, grup başkan vekillerine söz vereceğim.
İlk söz Sayın
Levent Gök sizin mi, Özgür Özelin mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Özgür
Beyin.
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, eğer böyle bir söz sırası
başlayacaksa, biz önce, iktidar partisinin ne konuştuğunu bir
duymak isteriz. İçeride de bunu ifade etmiştik.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bostancı,
sizden başlayalım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Genel
Kurul ara verdiğinde yaşanan olaylardan dolayı İç Tüzük
hükümlerinin işlemediğine, incinen, kendisini kötü hisseden, onurunun
çiğnendiğini düşünen her bir milletvekilinin
acısını paylaştığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Mecliste bu tür istenmeyen
olaylar yaşandığında Meclis başkan vekili ara verir ve
arka tarafta grup başkan vekilleri bir araya gelirler, durumu müzakere
ederler, bir adalet anlayışında uzlaşırlar, sonra geri
gelirler ve o çerçevede, o karar doğrultusunda, ortak rıza
doğrultusunda, Meclis, çalışmasına devam eder; özür
dileyecek olan var ise özür diler, özür dilenmeyecek, başka tür
konuşmalar yapılacaksa onlar yapılır. Usul böyledir.
Siz ara verdiğinizde
yaşanan bu olayla ilgili, arka tarafta yine grup başkan vekilleri bir
araya geldiler fakat burada yaşanan olayların ne olduğu
hususunda ortak bir adalet anlatımında buluşamadılar çünkü
olayların nasıl yaşandığına ilişkin
anlatımlar birbirinden farklıydı; bizim de
anlatımlarımız var, diğer grupların da anlatımları
var; herkesin olaya farklı bir perspektiften baktığını
görüyoruz.
Muhakkak, ortak bir adalet anlayışına
ulaşamadıysak arka tarafta, ön tarafta gerilim, öfke,
kızgınlık ortamı içerisinde hiç kimse, bir adaletin
tahakkuk etmesini, herkesin rıza göstereceği bir hakikatin
şekillenmesini beklemesin, böyle bir şey olmaz ama bizim
yapabileceğimiz şudur: Yaşanan olay dolayısıyla ara
verildiğinden dolayı İç Tüzük hükümleri işlemiyor ama
incinen, kendisini kötü hisseden, onurunun çiğnendiğini düşünen
her bir arkadaşımızın acısını
paylaştığımızı ifade etmek isterim. Çünkü siyasi
görüşleri, partileri ne olursa olsun, buradaki herkes Türkiyede millî
iradeyi temsil eden ve siyasette sonuç olarak yol
arkadaşlığı yapan insanlardır. Ben 2011de geldim
buraya, birçok insanla tanıştım farklı partilerden, her
birinin farklı meziyetlerini gördüm. Burada adı geçen arkadaşların
da kıymetlerini biliyorum ve gerçekten, samimi olarak hem kendimin hem de
grubumun ve eminim ki hem de diğer gruplardaki insanların hem
yaşanan olaylara ilişkin hem de bu olayların
mağdurları olanlara ilişkin acıları
paylaştığı kanaatindeyim. Biz de bu acıyı, bu
üzüntüyü paylaşıyoruz.
İzniniz olursa çok
kısa bir anekdot anlatmak isterim.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Güney Afrikada ırkçı rejim zamanında beyaz polisler
gösteri yapan ırkçı siyahileri kovalıyor, kovalarken bir siyahi
kadının ayağından ayakkabısı fırlıyor.
Onu copuyla kovalayan beyaz polis bu tabloyu gördüğünde birdenbire
duruyor, copunu bırakıyor, koşup kadının
ayakkabısını alarak kendisine uzatıyor. Medeni olmak, insan
olmak budur. Eminim ki bu Meclisteki herkes bu medeniliği ve
insanlığı çok iyi biliyor. O yüzden, ben buradaki
arkadaşların şu öfkeli atmosfer
dağıldığında her kimin başına bir şey
gelecek olsa kendisini siper edeceği kanaatindeyim, ne Şafak
Hanım için ne Pervin Hanım için ne Gökcen Hanım için ne de Burcu
Hanım için kimsenin farklı düşüneceği kanaatinde
değilim ama şimdiki öfke biraz belki farklı kanaatler
doğurabilir. Ama öfke geçicidir, kalıcı olan akıldır,
medeniliktir. Mecliste medenilik dışı, şiddete yaslanan her
tür davranışı, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın
eleştiriyorum ve aynı zamanda bütün üzüntüleri
paylaşıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Özel
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, Naci Beyin eksik bıraktığı bir
husus var.
BAŞKAN Evet,
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bütün grup başkan vekillerine aynı zamanda
Hem Engin
Beye hem Sayın Elitaşa ilişkin burada olaylar
yaşandı. Başka zaman başka grup başkan vekillerine
ilişkin yaşandı. En tazesi Engin Beye ilişkin
yaşandı. Bunları kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Özel
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Engin Altaya yönelik davranışın açıkça cezayı
gerektirdiğine, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan ile İstanbul
Milletvekili Şafak Paveye yapılan saldırıyı
kınadığına, yaşananlara sebep olan herkesi ve bu
atmosferi yaratan tüm şartları kınadığına ve
herkesi düşünmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Grup başkan vekillerinin
bu tip durumlarda sakinliğini en çok koruması gereken ve en çok
empati kurması gereken, bazen kendisine bile katlanamayacağı
kadar zor bir görevi yapıyoruz burada. Bu kırmızı kitap
sürekli elimizde, hepimizin rehberi; önü Anayasa, arkası İç Tüzük.
Ben mesela, bunun cevap hakkı kısmını okumayı, usul
tartışması kısmını okumayı,
milletvekillerinin konuşma haklarıyla ilgili kısımları
okumayı çok seviyorum ama 161inci, 163üncü maddeyi okumak, o sayfalara
gelmek gerçekten içimizi daraltıyor. Bu son haftalarda sürekli İç Tüzükün
92nci sayfası ile 94üncü sayfası arasında gidip geliyoruz. Bu
bir Parlamento için övünülecek bir durum değil. Burada herkesin bir oturup
düşünmesi lazım. Bu kitapçığın arka tarafında, o
son üç sayfa arasında gidip gelirken esas buradaki gerilimin,
kitapçığın tam ortasından ön tarafa olan Anayasayla ilgili
bir mutabakatsızlık, bir ortaklaşamama, bir dayatma ve bunun
gerilimi üzerinden bu işin yürüdüğünü görmezsek ve toplumun seçerek
yolladığı kişiler arasında bunlar
yaşanıyorken cuma gününden sonra yeni bir faza geçecek olan süreçte
bunun toplumsal yansımalarını hesap etmek, başta partilerin
sayın genel başkanlarının, Sayın Başbakanın,
sonra partilerin üst kademe yöneticilerinin ve tüm milletvekillerinin, üzerinde
çok ciddi sorumlulukla düşünmesi gereken bir şey. Mutabakat ve
ortaklaşma ön tarafta olmayınca biz burayı yönetemez hâle
geldik. Kırılan burun, çizilen yüz, kopan saç
Senin
kadının, benim kadınım
dediğiniz hususa yürekten katılıyorum;
bu tip ayrımlar, bu tip kendi cephesinden pozisyon tarif eden sözler
gerçekten kabul edilebilir gibi değil ama bu da tarafların,
silahların eşitliği ilkesi gibi, mağdurların
eşitliği ilkesi gibi bir şeyi kabul etmek de mümkün değil.
Senin kadının bir saldırıda bulunuyor ve benim
kadınım orada perişan oluyorsa, sonra İki taraf da
kadındır. deyip de çıkmamak lazım.
BAŞKAN Elbette.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu da
Benim sayım çok, benim kadınım yapar; senin sayın az,
senin kadının ceza alır
Bu gücü elinde tutan kim olursa olsun
bu çoğunlukçuluk anlayışı çok tehlikeli bir iş. Ben
bunu söylerken birazcık sizin zaviyenizden bakmaya çalışıyorum
ama lütfen sizler de bugün geldiğiniz yere nereden geldiğinizi
düşünüp -zaman makinesinde, bir gün şu en dipteki yerde 23
milletvekilliyle, ortalarda 61 milletvekiliyle oturan ve- bugün
yaşananları yaşasaydınız neler hissedeceğinizi de
düşünün.
Engin Altaya yapılan
iş, bir grup başkan vekiline -içeride herkes benzer şeyi
söyledi- hatırlanan, yaşanmış, tarihte yapılan bir
şey değil. Bir grup başkan vekilinin üzerine o şekilde koşturulması
buradaki grup başkan vekili ve onun grubunu incitmez, üzmez, o grup ve o
grup başkan vekili kendi haklılığını tutar; esas
saldıran tarafın grubunun ve grup başkan vekilinin
sıkıntısı hâline dönüşür. Bu, taraflar yer
değiştirdiğinde de farklı olmaz arkadaşlar. Bu
açıdan, Engin Altaya yapılan iş, yapılan saldırı
İç Tüzükte açıkça cezayı gerektirir ama biz bugünkü
şartlar, bugünkü atmosfer ve bugünkü empati eksikliğinde bu rıza
mekanizmasını geliştiremedik içeride. O yüzden ben de hukuken bu
kez mümkün olmasına rağmen, hukuken, bunu, bu empati
mekanizmasının kurulmasına da katkı
sağlayamamanın vermiş olduğu üzüntüyle en şiddetli
şekilde, sözlü şekilde kınıyorum.
Bunun
yanında, demin baştan beri söylediğim tüm ifadelerin
bağlamında, bu noktada, bir Meclis Başkan Vekiline -ki size
Almanyada yapılan saldırıyı 4 grup bütün grup başkan
vekilleriyle ayrı ayrı kınamıştı, ben biliyorum
ki Akif Beye yapılırsa da bu birliktelik sağlanır ama-
Pervin Hanıma onlarca arkadaşımın da şahitliğinde
yapılan o saldırıyı da en şiddetle kınıyorum
ve bu konuda üzüntülerimizi ifade ediyoruz.
Şafak
bizim değil, Türkiyenin değil, Birleşmiş Milletlerin,
dünya mülteci haklarını takip eden herkesin ve özel durumundan
dolayı dezavantajlı grupların tamamının göz
bebeğidir, simgesidir. Şafak, bizim grubumuzla pozisyonu da
açıkça ortada olan ama sonuçta kadın olan bir milletvekilinin o
eylemliliğini makul ve şiddetle sonuçlanmayacak şekilde
bitirtmek için gayret göstermek için oradaydı ama şu anda, üzülerek
ifade etmeliyim ki Başkent Hastanesinde tedavi görüyor; protezi
çıktı, çok ağır darplar aldı ve Şafakın
bulunduğu durum, bütün siyasi pozisyonların dışında;
kendi kızının darbedilmesine engel olamamış bir baba
ne hissederse onu hissediyorum; bunu anlayın.
Bu
yaşananların tamamına ayrı ayrı ve bir bütün olarak
sebep olan herkesi ve bu atmosferi yaratan tüm şartları bir yandan
kınıyor, bir yandan da herkesi bir kez daha düşünmeye davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın Önder.
37.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Genel
Kurulda üst üste yaralayıcı olaylar yaşandığına,
benim kadınım, senin kadının şeklindeki
kavramsallaştırmanın kadın vekillerin maruz
kaldığı şiddetten daha utanç verici olduğuna ve
demokratik bir bilinci içselleştirmek için tahammül ve hoşgörünün
anahtar kavramlar olduğuna ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın
Bostancı, tarihi beyazların, beyaz ırkçı
azınlığın yazdığı dönemden talihsiz bir
örnek verdi. O dönemin Güney Afrika rejimi bunun gibi yüzlerce menkıbe
uydurdu, öne çıkardı; daha sonra bunlar yalanlar müzesinde
teşhir edildi.
Ben daha başka bir, bir
Finlandiya halk masalı anlatarak başlamak istiyorum.
Fakat, bütün bunlardan önce,
gerek iktidar partisinin gerek muhalefet partisinin kabul edilemez bulduğum
bir kavram zehirlenmesine işaret ederek başlamak istiyorum, o da
şu: Benim kadınım, senin kadının. Kadınlar
kimsenin bir şeyi değildirler.(HDP sıralarından
alkışlar) Hele iyelik ekiyle sahiplenilecek ya da böyle tariflenecek
insanlar asla değildirler. Kadına şiddetin patolojik sebeplerine
baktığınızda, tam da bu Benim kadınım, senin
kadının, ötekinin kadını, falancanın
kadını. anlayışı yatar. Keşke bu tanımlama
hiç kullanılmasaydı. İnanın, burada kadın vekillerin
maruz kaldığı şiddetten daha yaralayıcı, daha
utanç verici bir kavramsallaştırmadır bu. Murat ediyorum,
diliyorum ki sehven yapılmış olsun. Ben iki grup başkan
vekilinin de bu tanımlamadan dolayı genelde kadınlara, özelde de
kadın vekillere bir özür borçlu olduğunu düşünüyorum.
Gelelim anekdota. Bir
Finlandiya halk masalı, benzer bir versiyonu Şirazide de geçer.
Finlandiyadan örnek vermemin sebebi orada ilkokul çocuklarına temel
eğitimde anlatılan belirli anekdotlardan biri olması
hasebiyledir, çocuğu ilk bununla mücehhez kılarlar. Anekdot şu:
Güneş, yağmur ve adalet saklambaç oynamaya karar vermişler.
Saklanmış üçü de. Güneşi gitmişler bir dağın
ardında bulmuşlar; yağmuru derin bir koyakta, bir vadide
bulmuşlar; adaleti bir türlü bulamamışlar. Pes ettik.
demişler, Neredeysen çık ortaya. Derinden bir ses gelmiş Ben
bir kez kayboldum mu bir daha da bulunamam. diye.
Burada üst üste
yaralayıcı gelişmelere tanık olduk. Birincisi: Kadın
vekillere dönük tahammülsüz ve şiddet içeren yaklaşım.
İkincisi: Bu şiddet
anlayışının neşvünema bulduğu Bu benim
kadınım, senin kadının. zihniyetinin burada pörtlemesi.
Fakat bütün bunlardan daha vahimi... Şiddet
yaraları geçer, darbedilir bir vekil, belki yapan bir müddet sonra
utanır; büyük bir ihtimalle de böyle olur, üç dönem vekillik yapan bir
arkadaşınız olarak söylüyorum, buradaki şiddet içeren
yaklaşımlara sonra baktığında mahcup olmayan vekil
azdır. Sel gider, kum kalır. Kimse bir kere bu mahcubiyet
mirasına talip olmamalı; böyle bir yükü üzerinde
taşımamalı, çok ağır bir yüktür bu. Bir
arkadaşınıza, en az sizin kadar meşru, en az sizin kadar
hak etmiş, en az sizin kadar saygın bir arkadaşınıza
-hele engelli, dezavantajlı, buralara girmek bile istemiyorum- şiddet
üstünlüğüyle ya da kalabalıkla müdahale etmek belki bugünün hamaseti
içerisinde arada kaynar gider ama bunlar hep bir yere yazılır ve bir
utanç vesilesi, hadi, en hafif deyimle bir mahcubiyet vesilesi olarak bir
yerlerde asılı kalır.
Hepsinden yaralayıcı olan şuydu:
Şiddet geçer fakat burada bir teessür ve bir duyarlılık
görmedik; insanı yaralayan budur. Yumruk, fiziken yaralanma, en vahimi
işte yirmi bir günde iyileşir ama Yahu, kendini bilen hiç kimse bir
teessür içerisine, en azından bir suskunluk içerisine girmez mi? diye
sormaz mı insan? Bizim şu an içinde bulunduğumuz ruh hâli, tam da
bu. Bir kez kaybolunca adaletin bir daha bulunamayacağı
gerçekliğinden hareketle, tam tersine yapılan işi bir
maharetmiş gibi, bir hünermiş gibi savunan milletvekili
arkadaşlarımızı müşahede ettik. Bu, kötülüğü,
ayıpsa ayıbı, sıkıntıysa
sıkıntıyı çoğaltan bir şeydir. Mecliste daha da
derin, yapısal bir soruna işaret etmektedir, o da tahammülsüzlüktür.
Biz, eğer demokratik siyasete inanıyorsak, demokratik bir bilinci
içselleştirmek gayreti içerisindeysek ya da bunun iddiası
içerisindeysek anahtar kavramımız hoşgörü
olmamalıdır, anahtar kavramımız anlayış
göstermek de olmamalıdır; anahtar kavramımız tahammül
etmektir. Bizi yaralayıcı gelebilir, şok edici olabilir; bütün
bunlar da Anayasa içtihatlarında ayrıntılı olarak tarif
edilmiştir. Tahammüllü olmalıyız ve gelişen, bizi yaralayan
ya da endişeye sevk eden ya da itirazımıza sebep olan şey
her ne ise bu fiilin kendisiyle doğru orantılı
olmalıdır yani bu, eğer bir sözse bunun
karşılığı da bir söz olarak serdedilmelidir. Burada
biz bunu görmüyoruz. Şiddet içermeyen durumlarda da -en
yakınını üç dört gün önce gördük- bir kavrama,
inandığı bir tercihe, bir dünya görüşüne ve bunun
getirdiği tanımlamalara dair bu kürsüden ne sarf edildiyse,
nabzı hızlı atan, tansiyonu çabuk yükselen ve bu tahammül
duygusundan fazlaca nasibini almamış bir kısım
arkadaşlarımız kürsüye yönelmek şeklinde bir tutum
belirliyorlar.
BAŞKAN Sayın Önder, sözünüzü kesmek
istemem ama Sayın Akçay bekliyor, toparlarsanız memnun olurum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bitiriyorum.
Sayın Akçaydan özür dilerim. Bitiriyorum ama önemli bir şey bu çünkü
bu ifadeye alan açmadığınız zaman bundan daha fazla zaman
kaybediyoruz.
Keşke, bu tutumunuzu, bu tansiyonun pik noktaya
geldiği zaman, bir blokajla ancak buna mecbur
kalındığı hissi vermeniz de buradaki toplam adalet
duygusunu hırpalayan bir şeydir.
Sayın grup başkan vekilleri bu
teessürlerini sıcağı sıcağına belirtselerdi belki
bu vakit kaybedilmiş olmayacaktı ama bu noktada değildiler.
Bizim arkadaki toplantıyı terk etmemizin temel gerekçesi de buydu.
Ferhat Encu arkadaşımıza kürsüde
konuşurken benzer bir muamele yapılmıştı -daha bu
örnekleri çoğaltmak mümkün- yöneldiler ve kendini kürsüye falan
kelepçelememişti, bir kavram kullanmıştı. Şimdi, ben,
ırkçı beyaz azınlığın değil
Kürt
lafını, Kürdistan lafını kullanmıştı ve
benzeri çerçevede burada hangi vekilimiz söylese böyle bir muameleye maruz
kalıyordu. Bu konuda tutarlılık siyasetçinin soyadı olmak
durumundadır.
Kısa bir parantezle, tahammülünüze de
teşekkür ederek bu konuşmayı bitirmek istiyorum. Sayın
Nazlıaka savunduğu dünya görüşü, bizlere ait
değerlendirmesi bizler tarafından hepinizin malumu yani kabul
edilemez bulduğumuzu söylemekle yetineyim. Ama orada bir şiddet
olduğunda ya da böyle bir ihtimal belirdiğinde, bütün Meclis
şahittir ki bizim kadın vekillerimiz hiçbir siyasal aidiyet duygusu
ve filtresi gözetmeden orada birincisi şiddeti önlemek, ikincisi meseleyi
bir şekilde sulha kavuşturmak refleksi içindedirler. Buna özellikle
eski vekiller çok daha yakinen, başta da zatıaliniz, hepiniz
şahittirsiniz.
Tutarlılık böyle bir şeydir, ilkesel
yaklaşmak böyle bir şeydir fakat maruz kalınan muamele bununla
kıyaslanmayacak kadar vahim. Özür belki kabul edilebilirdi,
anlaşılabilirdi ama ana muhalefet partisinin de feragatiyle, bir
geçiştirme anlayışıyla Aman efendim, işte gidelim,
bunu da böyle olmamış sayalım. böyle denildiği için bunlar
hep kendini tekrar eden bir silsileye dönüşüyor.
Şimdi, Kuzey Irak Bölgesi Sayın
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Önder
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan
ŞAHİN TİN
(Denizli) Bir saattir konuşuyorsun ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
ŞAHİN TİN
(Denizli) Bu ne ya!
SAİT YÜCE (Isparta) Bu
kadar suistimal olmaz ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yeter artık!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Bir dakika
BAŞKAN - Sayın
Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın
Önder, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ŞAHİN TİN
(Denizli) Yeter artık!
BAŞKAN - Sayın
Önder, lütfen
Lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
İyi ki tahammülden bahsettim.
Sayın Bostancıya
ithaf ediyorum bunu. (AK PARTİ sıralarından Ayıp ya!
sesleri)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hâlâ devam ediyor!
SAİT YÜCE (Isparta)
Sabahtan beri ya
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Kuzey Irak Bölgesi otonomisini kazandığında doğan
kız çocuklarına Kürdistan adı konulması geleneği
başlatıldı. Ben de bu anlatacağım anekdotu
(AK PARTİ
sıralarından Yeter be sesleri)
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Yaşanan konuyla ne alakası var?
BAŞKAN Sayın
Önder, bu anekdotu biraz sonra anlatsanız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Bitiriyorum, bitiriyorum.
Ben de
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Ben de bu anekdotu AK PARTİli bir milletvekilinden televizyonda
dinledim diyeyim de biraz sükûnet gelsin.
BAŞKAN Sayın
Önder, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Ben anlatmadım, AK PARTİli bir milletvekili anlattı.
Şöyle bir şey arkadaşlar: Doğan kız çocuklarına
Kürdistan adı konması muazzam bir furyaya dönüşüyor. Fakat
Türkiyede de o yıllarda bu laf
AK PARTİli bir vekil anlattı,
ismini de verebilirim.
ORHAN KIRCALI (Samsun) -
Burada yaşanan olayla ne alakası var senin
anlattığının?
BAŞKAN Sayın
Önder, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
İzin verin, bitiriyorum.
BAŞKAN Bakın,
kaçıncı ikazda bulunuyorum. Lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Bitiriyorum. Bir dakikada bitecek.
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Akçay bekliyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Ama bu tahammülsüzlükle nereye kadar?
Pasaportuna kız
çocuğunun adını Kürdistan olarak işlemiş. Bir gün
Şırnaka gitmek üzere Habur- İbrahim Halil Sınır
Kapısından giriş yapmış. Gümrük memuru
bakmış ve öfkelenmiş, Bu çocuğun adı ne? demiş
Kürdistan ibaresini görünce. Kadın başına gelecekleri de
tahmin ederek Çocuğun adı Kuzey Irak. demiş. Onun için
kavramlara siz bu kadar böyle tahammülsüz kalırsanız, söze bu kadar
tahammülsüz kalırsanız insanlar bunu ifade etmenin elli bin türlü
yolunu bulurlar.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) - Boş konuşma, tahammülümüz yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
- Bu tutum, sadece tahammülsüzlüğün teşhiri bile, görüşülmekte
olan anayasal düzene ne ölçüde sadık kalacağınıza dair bir
emare teşkil ediyor.
Sabrınız için
hepinize teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Önder.
Sayın Akçay buyurun.
38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kürsü işgali
eyleminin demokratik bir tepki değil kürsü gasbı olduğuna ve
tasvip edilemeyeceğine, bu kürsü etrafında meydana gelen kavgayı
üzülerek karşıladığına, TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldana, Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençe ve İstanbul
Milletvekili Şafak Paveye geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve İstanbul Milletvekili Engin Altaya yönelik
olayın da tasvip edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bundan birkaç saat evvel Meclisi yöneten Sayın Başkan Vekili
tarafından söz verilmediği hâlde bir kürsü işgali
yaşanmıştır ve öncelikle bu kürsü işgalini
kınadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, kürsü masuniyeti kavramı, sadece kürsüde
konuşmacının olduğu zaman kürsü
dokunulmazlığını ve kürsünün korunmasını ifade
etmez, kürsüde konuşmacı olmasa dahi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsünün korunması ve dokunulmaması gerekir çünkü aziz milletimizin
yüce makamıdır Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu yüce makamın
da en özel mahfili kürsüdür. Başkan tarafından söz verilmeyen bir
milletvekili kürsüyü işgal edemez, etmemesi gerekir ve bu işgalin de
milletvekilleri tarafından tasvip edilmemesi gerekir. Bu, demokratik bir
tepki değildir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, kürsü gasbıdır. Bazı sayın
milletvekillerinin de bu kürsü işgaline destek için gayret gösterdiklerini
de üzülerek görmüş bulunuyorum.
Ve maalesef,
daha sonra cereyan eden bazı hadiseler bizleri, hepimizi de ziyadesiyle
üzmüştür. Yaşanan, bu kürsü etrafında meydana gelen kavgayı
ve birtakım yumruklaşma hadiselerini de çok üzülerek
karşıladığımızı ve tasvip etmediğimizi
ve bu olayları başlatanları
kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle
-bu kürsü yakınında- Meclis Başkan Vekili Sayın Pervin
Buldanın şimdi hastanede olduğunu öğrendik, kendilerine
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve kesinlikle bu
saldırılar tasvip edilemez.
Ayrıca,
Sayın Gökcen Özdoğan Ençe de geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum çünkü pek çok fotoğrafı inceledim. (CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, lütfen, sakin, soğukkanlı ve objektif olmak
durumundayız.
Ayrıca, Sayın
Şafak Paveyin de bu konuda, bu kavga sırasında -bizzat
tanık olmamakla birlikte- sıkıntı
yaşadığını öğrendim. Geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Akabinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay ayakta
konuşmasını yaparken meydana gelen sonraki olayları da hiç
tasvip etmediğimizi özellikle ifade ediyorum.
Bundan böyle bu yüce
Meclisimizde bu tür üzücü hadiselerin yaşanmamasını bir kez daha
diliyor ve muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Çok
teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir
dakika söz istiyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müsaade eder misiniz, lütfen. Yani, herkes rahatsız, biz
de rahatsızız. Bir şeyi çözmeye çalışıyoruz.
Lütfen
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Efendim, aslında benzer bir düzeltmeyi siz de belki yapacaksınız
ama bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN - Tamam, buyurun.
Toparlayın lütfen ama
bir dakikada.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hem
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem şahsım olarak, kadınlarla
ilgili, yaşayan herkesle ilgili mülkiyetçi, ayrımcı, cinsiyetçi
bir dil kullanmamaya, buna özen göstermeye gayret ederim. Ama burada kavramlar
ve ekler bağlamından koparılınca gerçekten çok kötü
hissettim. Diğer grup başkan vekili öyle bir şey kullanmadı
ama siz kullandınız, Senin kadının iyi, benim
kadınım iyi. Onu tekrar ederken meseleye
BAŞKAN - Böyle bir
şey olmamalı dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Olmamalı. diye
Oradaki kadınım
grubumuza mensup milletvekili anlamında
kullanılmıştır, kadın milletvekili anlamında;
yoksa kadınların aidiyeti, mülkiyeti falan, böyle bir anlam olamaz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) - Bravo(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu,
eğer, yine de bu anlama gelebilecek bir şekilde
anlaşılıyorsa doğrudan düzeltme
BAŞKAN - Hayır, ben
öyle bir şey anlamadım sizin konuşmanızdan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çünkü
çok açık şekilde çarptırıldı.
BAŞKAN - Ben sizin
konuşmanızdan öyle bir şey algılamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir de
efendim, 7 Kasım 2012 tarihinin gazetelerine bakarsanız, orada
göreceğiniz haber -mesela ben NTVden buldum- şu: Büyükşehir
Belediyesi Kanununun görüşmeleri sırasında MHPli
milletvekilleri tarafından kürsünün işgal edilmesi sonucunda AKP
milletvekilleri ile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
MHP
milletvekilleri arasında kavga çıktı, Sadık Yakut oturumu
erteledi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Hemen provoke ediyorsun, hemen!
BAŞKAN Şimdi, bu
konuyu kapattık, bir dakika tamamlandı, kapattık, tamam.
Evet, sayın
milletvekilleri, bir kadın olarak şu cümleyi sarf ediyorum ve bunu
noktalıyorum: Pervin de kardeşimdir, geçmiş olsun, Şafak da
kardeşimdir, geçmiş olsun; Gökcen de kardeşimdir, geçmiş
olsun.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, teklifin 8inci maddesini okutuyorum:
MADDE 8- 2709 sayılı Kanunun 104 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE
104- Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi
Cumhurbaşkanına aittir.
Cumhurbaşkanı,
Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını,
Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
temin eder.
Gerekli
gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük
Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapar.
Ülkenin
iç ve dış siyaseti hakkında Meclise mesaj verir.
Kanunları
yayımlar.
Kanunları
tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir.
Kanunların,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün tümünün veya belirli
hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından
aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal
davası açar.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.
Üst
kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların
atanmalarına ilişkin usul ve esasları
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler.
Yabancı
devletlere Türkiye Cumhuriyetinin temsilcilerini gönderir, Türkiye
Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul eder.
Milletlerarası
andlaşmaları onaylar ve yayımlar.
Anayasa
değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü
takdirde halkoyuna sunar.
Milli
güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Başkomutanlığını temsil eder.
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir.
Sürekli
hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin
cezalarını hafifletir veya kaldırır.
Cumhurbaşkanı,
yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının
birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada
münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda
açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri
uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun
çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelir.
Cumhurbaşkanı,
kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara
aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir.
Kararnameler
ve yönetmelikler, yayımdan sonraki bir tarih belirlenmemişse, Resmî
Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girer.
Cumhurbaşkanı,
ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile
diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 8inci madde üzerinde beşi aynı mahiyette olmak
üzere yedi önerge vardır.
İlk okutacağım
beş önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447ye
1inci ek sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesi ile 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 104üncü maddesinin son
fıkrasında yer alan verilen ibaresinin belirtilen olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
BAŞKAN Sayın
Ramazan Can, ayağa kalkmıştınız, bir talebiniz mi var?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önergeyi geri çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi geri
çekiyorlar.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Yılmaz
Tunç
Bartın
BAŞKAN Sayın
Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Çekiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi geri
çekiyor.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Ali
Ercoşkun
Bolu
BAŞKAN Sayın
Ercoşkun
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Çekiyor önergesini.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Osman
Aşkın Bak
Rize
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Çekiyorsunuz.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Halil
Eldemir
Bilecik
BAŞKAN Sayın
Eldemir
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) Geri çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Geri çekiyor.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
8inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Kadri Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Siirt Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447/Ek
1 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Özgür Özel Hüseyin Yıldız Mahmut Tanal
Manisa Aydın İstanbul
Elif Doğan Türkmen Akif Ekici Serkan
Topal
Adana Gaziantep Hatay
Bülent Tezcan
Aydın
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan konuşacak.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gergin anlar
yaşıyoruz. Parlamento pratiğinde zaman zaman gergin anlar
yaşanabilir ama önemli olan daha sonra suhuleti hâkim kılabilmektir.
İngiltere
Parlamentosunda kral ya da kraliçe Avam Kamarasına girmez, böyle bir
gelenek yerleşmiş. Bunun sebebi, İngilterede Avam
Kamarasının, Meclisin Kral giremez, hükümdar giremez. diye bir
kanun çıkarması değildir, böyle bir kural yoktur. Eski
zamanlardan birinde hükümdar Avam Kamarasına girmek istediğinde
Parlamento yüksek sesle Kral giremez, hükümdar giremez buraya. diye
bağırmıştır ve o günden sonra hiçbir İngiltere
hükümdarı Avam Kamarasına girmemiştir. Böyle bir gelenek
yerleşmiştir.
HÜSEYİN KOCABIYIK
(İzmir) Yanlış tarihî bilgi veriyorsun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Öfkelenmeyin, dinleyin, dinleyin.
HÜSEYİN KOCABIYIK
(İzmir) Bilmiyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen, sonraki bir konuşmada siz söylersiniz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
İlber Ortaylıyı okuyun, İlber Ortaylıyı.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Tezcan, devam edin.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bunu niye anlatıyorum? Parlamentoların gelenekleri vardır,
demokrasilerin gelenekleri vardır. O gelenekler çoğu zaman yazılı
kurallardan daha üstündür. Ne zaman ki bir ülkede halkın, milletin
temsilcisi olan parlamentoların, demokrasilerin gelenekleri
yazılı kurallardan, güçten, kudretten, zorbalıktan daha üstün
olursa orada demokrasi yerleşmiştir, asıl yapmamız gereken
şey budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu teklifin 8inci maddesini görüşüyoruz, ben paragraf
paragraf biliyorum. İmza atanlarla her satırını ve
maddesini her yerde bunu açmadan konuşmaya hazırım ama bunları
söylemeyeceğim size. Hangi hâle düştüğümüze bir bakalım.
Biraz önce ya da ilk görüşmeler başladığı zaman,
parlamentolarda çeşitli eylem biçimlerini milletvekilleri hayata geçirir,
bunları sonlandırmanın yolu mutlaka ve her zaman şiddet
değildir, hatta hiçbir zaman şiddet olmamalıdır. Bunun
yolunu bulamıyorsak demokrasinin yolunu bulamayız; bunun yolunu
bulamıyorsak normalleşmenin yolunu bulamayız ve bunun yolunu
Benim bunu güç ve kudretle engelleyebilme imkânım var; gidebildiğim
yere kadar gideceğim. dediğimiz anda bulamayız, tam tersine, o
an, o gün, yolumuzu kaybettiğimiz gündür.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 16 Mart 1920de İstanbul işgal edildi, Meclis-i Mebusan
nisan ayında kapatıldı. Bu meclis ve bundan önceki meclisler
zaman zaman kapatıldılar. Mesela, Meclis-i Mebusanı emperyalist
işgalciler kapatmışlardı, 16 Mart 1920 işgalinden
sonra, 11 Nisanda, 1920de. Türkiye Büyük Millet Meclisi Gazi Meclis
unvanını alırken dünyadaki ve kendi tarihimizdeki
parlamentolardan farklı bir çıkışla ortaya
çıkmıştı, başka bir özelliği vardır bu
Meclisin. Örneğin Meclis-i Mebusan bütün demokratik parlamentolarda
olduğu gibi padişahın, kralın yetkilerini
sınırlamak için kurulmuştur ama Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Gazi Meclis, emperyalist işgale karşı milletin onurunu ve
namusunu korumak için kurulmuştur, aradaki en büyük fark budur. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve o Meclisi, 1920de
padişahın yetkilerini sınırlamak için kurulan Meclisi
işgal kuvvetleri kapatıyordu, bu milletin Ulusal Kurtuluş
Savaşını vermek üzere kurulan Türkiye Büyük Millet
Meclisini, Gazi Meclisi, tarihte Millî Mücadelenin öncüsü olan tek Meclisi
milletvekillerinin oylarıyla kapattırmanın projesini
görüşüyoruz, karşı çıktığımız şey
budur. Romada çarmıha gerileceklere çarmıhı sırtında
taşıtırlarmış. Bu Meclise kendini feshedecek kanunun
altına imza atma utancını Allah da, tarih de nasip etmez
inşallah.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447ye 1inci ek sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Kadri Yıldırım (Siirt) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Sayın Kadri Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, böyle bir atmosferde nasıl
konuşulabilir onu da bilemiyorum.
Hatipler anekdotlarla yola çıktılar. Saidi
Nursi doğu ve güneydoğuda Kürt aşiretleriyle görüşürken o
sırada yine devlet ve hükûmetle ilgili bazı problemler var ve Kürt
aşiretleri temsilcileri şunu söylüyor Saidi Nursiye: Seyda,
kimileri devlete ve hükûmete Haydar ağa diyor, kimisi de Haydo diyor.
Ne yapalım? O da diyor ki: Haydar ağa da yanlış Haydo
da yanlış, doğrusu Haydardır.
Şimdi, tabii, bu bir ifrat ve tefrit
meselesidir. Birkaç gündür izliyorum hatipleri, özellikle bu Ermeni
meselesinde, Kürt meselesinde bugün de hatipler konuştular -Sayın
Akçay konuştu, öbürleri konuştu- baktım, bunların bir
kısmında sadece Haydo var, bir kısmında Haydar ağa
var, çok azında da Haydarı gördüm. Ali Emiri Diyarbakırlı
bir şairdir, âlimdir, ilim adamıdır. Özelliklerinden bir tanesi,
özelde Kürt dünyası ve Türk dünyası, genelde de İslam
dünyası için fikirleri vardır. Türk dünyasına bakacak olursak,
Kaşgarlı Mahmutun Divanû Lügat-it-Türk'ünü ilk kez kendisi ilim
dünyasına kazandırmıştır ve bu Ermeni olaylarında
da bizatihi meselenin şahididir, görgü tanığıdır. Çok
ilginç tespitleri var. Bu tespitler ne Haydar ağacadır ne de
Haydocadır, Haydarcadır. Şöyle diyor -bakın, biz bu dengeyi
tutturursak meselelerimizi çok iyi bir şekilde çözeriz- bir örnek veriyor.
Lice kaymakamı da devlet adamıdır, ona biraz sonra
okuyacağım talimatı veren Diyarbakır valisi de devlet
adamı. Şimdi, diyor ki, kendi ifadeleri: Tehcir esnasında Lice
kaymakamı olan şehit mazlum Nesimi Bey, Ermenileri muhafaza ederek
vali tarafından verilen emri ısga etmemiş -yani dinlememiş-
ve mesleğinde merdane sebat eylemiş bulunduğundan Türk unsuruna
mensup olmayan bazı jandarmalar gönderilerek kaymakam beyi makhuren -yani
kahredici şekilde- ve mahbusen Liceden alarak yolda âlem-i ebediyete îsal
eylemiştir -yani şehit etmişlerdir.- Ve vaktim
olmadığı için hepsini okuyamayacağım, sonunda
şunu söylüyor Ali Emiri, diyor ki: Ermeniler hakkında tehcir
meselesi vesile edilerek şiar-ı beşeriyete gayr-ı
layık bir surette birçok katl ve idam muamele-i müteessifesi zuhura
gelmiş -yani üzüntü verici, esef verici hadiseler meydana gelmiş- ve
yapılacak muamele-i adliye ve şeria, -yani şer-i muamele- bu
hâlin mütecasir -yani bu duruma cesaret edenleri- ve faillerinin şiddetle
cezalandırılması ve hukuk ve emval-i magsubelerinin tamamen
iadesi
Yani müsadere edilmiş, ellerinden alınmış
mallarının da iade edilmesi.
Burada dikkat çekici olan denge unsuru, ifrat ile
tefrit arası unsur şudur: O sıralarda hiçbir şey
olmamış. demek de ifrattır, devlet bir bütün olarak bir kefeye
konularak hedef alınması da yanlıştır, ifrattır.
O hâlde ne yapmak lazım? Toptan devleti mahkûm etmekten de vazgeçmek ama
yapılanları da görmezlikten gelmemek gerekir. Yani Lice
kaymakamını da unutmamak lazım ama onu şehit ettiren
eğer o zaman FETÖ olsaydı diyecektim ki FETÖcüleri de görmezlikten
gelmemek gerekir, ne Haydocu olmak lazım ne de Haydar ağacı
olmak lazım; Haydarı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha tanıyorum size
Sayın Yıldırım, lütfen tamamlayın
konuşmanızı.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Eğer biz Haydo ile Haydar ağa
arasında Haydar dengesini yakalayabilirsek eminim ki aramızda Kürt
meselesini de kardeşlik içerisinde halledebiliriz, Ermeni meselesini de
tıpkı Ali Emirinin yaptığı gibi ve söylediği
gibi muvazeneli, dengeli bir yere oturtarak, onu da çok insani bir şekilde
ve dengeli bir şekilde önümüze koyarak bu ağırlığın
altından çıkabiliriz yeter ki işin subjektif tarafını
öne koymayalım, objektif olalım; ne Haydar ağa olalım ne
Haydo olalım, Haydar olalım diyorum ve sizi saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var.
Sayın
Yıldırım, Sayın Kerestecioğlu, Sayın
Yıldırım, Sayın Sancar, Sayın Yiğitalp,
Sayın Yıldırım, Sayın Uca, Sayın Irgat,
Sayın Danış Beştaş, Sayın Baydemir, Sayın
Kaya, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Dora, Sayın
Özsoy, Sayın Pir, Sayın Önder, Sayın Toğrul, Sayın Öztürk,
Sayın Ataş.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 8inci maddesinin gizli oylamasına
başlıyoruz.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki kâtip üyeler, Adanadan başlayarak Denizliye kadar
-Denizli dâhil- ve Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar
-İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise
İzmirden başlayarak Mardine kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden
başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan
milletvekilini ad defterinde işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu
oylamaya özel mühürlü zarf verecektir. Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak
sayın üye, adını ad defterine işaretlettikten ve kâtip
üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya özel bastırılan mühürlü
zarfı aldıktan sonra, kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak ve diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın milletvekilleri,
oy kullanma yerinin yanlarını biraz boşaltalım.
Kalabalık oluşturmayalım orada.
Evet, şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) AKP milletvekilleri hâlâ açık oy
kullanıyor!
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şu kabinlere girme ve gizli oyu
hatırlatır mısınız?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen şurayı boşaltır
mısınız, bana göre olan sol tarafı?
Orhan Bey, lütfen müdahale
eder misiniz, orada kalabalık olmasın.
Sayın milletvekilleri
izlediğim kadarıyla kabinlere giriyor Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır Sayın Başkan. Dörtte 3ü kabinlere girmiyor Sayın
Başkan, beşte 4ü, yüzde 80i girmiyor.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Adalet Bakanı Bekir Bozdağ açık oy
kullandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Kabine girdi, nerede açık oy?
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Açık oy yok, gizli oy
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Açık oy kullandı; girmedi, ne girdi.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Metin Külünk açık oy kullandı, oyunu
göstererek attı.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Oyumu gizli olarak kullandığımı ilan
ediyorum. İspat edemezsiniz çünkü oyum gizli, görmüyorsunuz. Görme
şansınız yok çünkü oyumu Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine
göre kullandım.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Oyumu gizli olarak kullandım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan Taner Yıldız, Sayın Necdet Ünüvar,
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat açık oy kullandı, oyunu
göstererek attı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen oyunu kullanan milletvekillerine müdahale etmeyin.
Milletvekilleri usulüne uygun oylarını kullanıyorlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mehmet
Metiner açık oy kullandı, göstererek attı. Bekir Bozdağ
açık oy kullandı ve oyunu göstererek attı.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bakan Süleyman Soylu oyunu
göstererek attı. Ravza Kavakcı oyunu göstererek attı.
BAŞKAN
Sayın Özel, siz gözcü değilsiniz, lütfen
Ben görüyorum, sayın
milletvekilleri oylarını usulüne göre kullanıyorlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sayın Numan Kurtulmuş açık oy kullandı,
kabine girmeden oy kullandı, oyunu göstererek kullandı. Sayın
Çiğdem Karaaslan kabine girmeden açık oylama şeklinde,
kapalı oy kurallarını ihlal ederek oy kullandı. Sayın
Kasım Gülpınar açık oy kullandı, oyunu kabine girmeden
attı. Sayın İlyas Şeker açık oy kullandı ve
pulunu göstererek oy kullandı. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımız açık oy kullandı ve oyunu göstererek attı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Kimse oyunu açık kullanmıyor, kimse
oyunu göstermiyor.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Fatma Betül Sayan açık oy kullandı ve
oyunu göstererek attı. Sayın Naci Bostancı büyük bir gururla her
turdaki gibi açık oy kullandı ve oyunu göstererek attı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Açık oy değil, kesinlikle değil.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Metin Gündoğdu kapalı oy
kurallarını hiçe sayarak açık oy kullandı. Sayın Recep
Akdağ açık oy kullandı.
AYŞE
KEŞİR (Düzce) AK PARTİli vekiller çok dikkatli bir
şekilde oylarını kullanmaktadırlar.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sayın Ahmet İyimaya Hoca da açık oy
kullandı, kabine girmeden oyunu kullandı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanan milletvekillerini baskı altında
tutmayın lütfen
Bütün milletvekilleri oylarını usulüne uygun
kullanıyorlar, lütfen. Böyle bir baskı kurulmaz oy kullanan
milletvekili üzerine; gayet güzel, usulüne uygun kullanıyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oylarımızı gizli olarak kullanıyoruz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sayın Burhan Kuzu kabine girmeden oy
kullandı.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Yalan söylüyorsunuz, doğruyu söylemiyorsunuz.
Tüzüke uygun oy kullanıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oylarımızı gizli oylamaya uygun olarak kullanıyoruz
arkadaşlar. Çok güzel, devam edelim.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu kez
Şamil Tayyar oyunu normal kullandı, kurala uygun kullandı ancak
Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdem, Sayın Akif Yılmaz,
Sayın Ahmet İyimaya açık oy kullandılar, oylarını
göstererek attılar. Sayın Vedat Demiröz, Sayın Abdulhamit Gül,
Sayın Orhan Deligöz her zamanki gibi açık oy kullandılar.
Sayın Enerji Bakanı Berat Albayrak
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) Beni saymazsan gücüme gider.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) Özgür Özel, doğru söylemiyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Halil Eldemir Beni de söyle, ben de açık oy kullandım.
dedi, bunu söylüyorum.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Görmüyorsunuz, her tarafı göremiyorsunuz; iftira atmayın.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Doğru söylemiyorsunuz, yalan
konuşuyorsunuz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Özgür Özel açık oy kullanıyor, milleti tahrik
ediyor, baskı kuruyor, yönlendiriyor. Özgür Özel evet oyu kullandı!
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Video kaydı yaparak AK PARTİli
milletvekillerinin gizli oylarını ihlal ediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Mustafa İsen, Sayın Halis Dalkılıç, Sayın
Bakan Berat Albayrak, Sayın Fatih Şahin oylarını açık
olarak, kapalı oy kurallarını ihlal ederek, alenileştirerek
ve göstererek kullandılar.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Doğru konuşmuyorsun.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Cemal Öztürk, Sayın Bayram Özçelik, Sayın Yasin Aktay ve
Sayın Osman Aşkın Bak oylarını Anayasa ve İç
Tüzüke uygun olmayarak, alenileştirerek, kapalı oy olarak
değil, açık oy olarak kullandılar. Kullandıkları beyaz
pulları teşhir etmekten sakınmadılar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oyumu gizli olarak kullandım arkadaşlar. Oyumu gizli olarak
kullandım, kimse iftira atmasın.
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Özgür Bey baskı yapıyor oyunu kullananlara.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Baskı yapıyorlar bize efendim. Özgür Özel baskı yapıyor
bize.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Mehmet Özhaseki kabine girmeden oy kullandı.
RECAİ BERBER (Manisa)
Ben şahidim yahu, ben şahidim.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bülent Turan da açık oy kullandı, kabine
girmedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Niye bu kadar merak ediyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, Özgür Özel kâtip üyelere baskı yapıyor efendim. Böyle bir
şey olur mu ya!
Baskı altında Divan
üyeleri, CHP tarafından. Özgür Özel baskı yapıyor.
Bize baskı yapma!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Özgür, oyumu güzel kullandım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Özel, lütfen CHP Grubunu serbest
bırakın.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Şurayı açar mı arkadaşlar, lütfen
Sayın milletvekilleri
şurayı açsınlar, Sayın Karaburun gelecek.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Özgür Bey, CHPli vekillere baskı yapmayın, özgür
iradeleriyle oy kullansınlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, milletvekillerine baskı yapmayalım arkadaşlar, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Kemalettin Yılmaztekin, Sayın Recai Berber, Manisa
Milletvekili, Yağmurlu köyünden, Markar Eseyan ve Bülent Turan, 4ü de
oylarını kabin dışında, açık şekilde,
alenileştirerek ve pulları göstererek kullandılar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Özgür Özel baskı yapıyor. Böyle bir şey olur mu!
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süreyya
Sadi Bilgiç açık oy kullandı, kabine girmedi.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Özgür Özel, sen kendine bak!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ahmet
Hamdi Çamlı giderken söylediği gibi gereğini yaptı ve
açık kullandı.
Hakan Çavuşoğlu
şaşırtmadı ve açık oy kullandı, beyaz oyunu
göstererek attı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Özgür Özelin vermiş olduğu bilgiler doğru
değildir. Kayıtlara yanlış bilgiler girmesine
çalışmaktadır.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Özgür Bey, partin baskı mı yapıyor? Arkadaşlarına
baskı yapma.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın
Mustafa Şentop açık oy kullandı.
KÂTİP ÜYE SEMA KIRCI
(Balıkesir) Ahmet Hamdi Çamlı, Dursun Çiçek
(CHP sıralarından
Yalan sesi)
BAŞKAN Yalan diye
bağıran milletvekilini şiddetle kınıyorum.
MEHMET GÖKER (Burdur)
Yalan, yalan, yalan
BAŞKAN Şiddetle
kınıyorum.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Biz de sizi kınıyoruz.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) CHPli vekiller kamera kaydı yaparak AK
PARTİli vekillerin oylarının gizliliğini ihlal ediyorlar.
Kaset çekiyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Perdenin içine girse kimsenin oyu gözükmez, perdenin dışında
kalıyorlar.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Naci Ağbal da açık oy kullandı arkadaşlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Arkadaşlar, şu kasetçiliği bırakın ya,
yeter! Yeter arkadaşlar, kasetçilik yapmayı bırakın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Mustafa Şentop, Sayın Cevdet Yılmaz, Sayın Hasan
Turan, Sayın Akif Çağatay Kılıç açık oy kullandılar
ve oylarını alenileştirerek, beyaz pulu göstererek attılar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Özgür Bey, Divan üyelerine baskı yapmayın, CHPli Divan
üyelerine baskı yapmayın Özgür Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Gizli oy kullandılar. AK PARTİli arkadaşlar, gizli oy
kullanmaya devam ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anayasa
Mahkemesinin değerli üyeleri görüntülerle hangisinin doğru
olduğunu görürler.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Özgür Özel oyunu
kullanmayanın ismini bile söylüyor, verdiği bilgiler
yanlıştır, verdiği bilgiler yalandır, doğru
değildir.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Özgür Bey
baskı yapma, Sayın Özel
Özgür Özel baskı yapma.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer kamerada bu
kişilerden bir tanesi kabin içinde kullandıysa siz haklı
çıkarsınız.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Herkes gizli
bir şekilde oyunu kullanıyor, baskı yapma Özgür Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, söyledikleri
doğru değildir, doğru değildir. Oyunu kullanmayan
kişiye bile Oyunu açık kullandı. diye iftira
atmıştır, yanlıştır. Doğru beyanda
bulunmuyorlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özgür Bey
yanlış şeyler söylüyor, inanmayın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Evet,
Mustafa Yel de kabine girmeden oy kullandı. Cahit Özkan kabine girmeden oy
kullandı, açık oy kullandı. Nihat Zeybekci kabine girmeden
açık oy kullandı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Hepsi oyunu
gizli kullandı. Nihat Zeybekci, Cahit Özkan da oyunu gizli kullandı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Gördüğümüzü söylüyoruz, Kabine girmedi. diyorum, kabine girmedi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) AK PARTİli
milletvekillerimiz oylarını gizli olarak kullanmaya devam ettikleri
için teşekkür ediyoruz arkadaşlar.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Şahin Tin kabine girmeden oy kullandı. Hurşit
Yıldırım kabine girmeden oy kullandı. Sayın Naci
Ağbal kabine girmeden oy kullandı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Hepsi
oylarını gizli kullanmıştır, not alın. CHP yalan
söylüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, eline bir
kâğıt verdiler, ne veriyorlarsa okuyorlar. Dışarıdaki
köfteci de kullandı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ali Ercoşkun
kabine girmeden oy kullandı. İsmail Aydın kabine girmeden oy
kullandı, İlknur İnceöz kabine girmeden oy kullandı, Ali
İhsan Yavuz kabine girmeden oy kullandı.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ellerine bir
kâğıt tutuşturmuşlar arkadaşların, arkadaş
yalan yanlış beyanda bulunuyor burada. Ellerine
tutuşturulmuş kâğıtları okuyor CHPli milletvekilleri,
doğru yapmıyor arkadaşlar, bilginiz olsun.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Tespit
ettik, gördük gözümüzle, not alıyoruz. Bizim elimize kimse kâğıt
tutuşturamaz, biz özgür irademizle gördüklerimizi söyleriz, o kadar.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ellerindeki
kâğıtla yanlış beyanda bulunuyor arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış
beyanda bulunuyorlar, yanlış beyanda.
BAŞKAN Gizli oylamamız devam ediyor
sayın milletvekilleri.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla)
Arkadaşların ellerinde kâğıt var, kâğıdı
okuyorlar.
BAŞKAN Adını
okumadığımız sayın milletvekili yok herhâlde.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Var, var.
BAŞKAN Rica edeyim, lütfen oyunuzu
kullanın.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Lütfen kâtip üyeler de
oylarını kullansınlar.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye
kalmadı herhâlde.
Sayın kâtip üyeler, oyunu kullanmayan var
mı? Yok.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkanım, bir saniye... Son kişi.
BAŞKAN Anons ediyorum kâtip üyeleri, oy
kullansın diye.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oy kutuları
kaldırılsın lütfen.
(Oyların ayrımına başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Divandaki kâtip üyemiz oylama sırasında kâtip üyelerimizin
koyduğu şerhleri esas alarak Divandaki tutanağa şerh koymak
istemiş olup buna tarafınızdan izin verilmemiştir.
Karşılığında yapmış olduğu
yazılı başvuru da tarafınızdan alınması
gerektiği hâlde Anayasa'nın 40ıncı maddesine göre bunu
almadığınız görüldü.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin gizli oylama
sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı :483
Kabul :339
Ret :138
Çekimser : 1
Boş : 2
Geçersiz : 3
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Zihni Açba Sema
Kırcı
Sakarya Balıkesir
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 23.58
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi 9uncu maddeyi
okutuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, biraz önceki oturumda yapılan sayım
sırasında kürsüde bulunan Kâtip Üye Ali Haydar Hakverdi, geçen hafta
çokça ifade edildiği gibi, sayımı esas izlemekle görevli
olduğu ifade edilen, dört yerde pulların teslim edilmesine,
zarfların alınmasına
BAŞKAN Sayın
Özel, yerinize geçin, mikrofonunuzu açın, bir dakika süre vereceğim
size.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
dakika yetmezse nasıl olacak Başkan?
BAŞKAN Bir dakika daha
veririm. Lütfen...
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam,
benim için hava hoş.
BAŞKAN - Kuralları
uyguluyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
BAŞKAN Buyurun.
Bir dakika
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 447 ve 447ye 1inci Ek
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 8inci
maddesinin oy sayım işlemi sırasında kürsüde bulunan Kâtip
Üye Ali Haydar Hakverdinin kürsüdeki tutanağa şerh koymasına
izin verilmediğine ve Divana yapmak istediği başvurunun kayda alınmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, geçtiğimiz oturumda yapılan sayım işlemi
sırasında kürsüde bulunan Kâtip Üye Sayın Ali Haydar Hakverdi
tarafından kürsüdeki tutanağa şerh konulmak istenmiş, buna
dayanak olarak da pulları teslim eden, oylamayı takip eden 3
sayın kâtip üyenin koyduğu şerhler ve kendi bulunduğu
yerden yaptığı gözlemler sonucunda şerh koymak
istemiş. Tarafınızdan buna izin verilmemiş. Bunu takip
ederken Divana yapmış olduğu başvuruda kayda sokulmamış
olan bir evrakın fotokopisi şu anda elimizde. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanına hitaben yazılmış bu
yazıda 19 Ocak 2017 tarihinde Anayasa değişikliği
görüşmelerinin ikinci tur 8inci maddesi oylamasında açık oylama
yapıldığı, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi
milletvekillerinin birbirine göstermek suretiyle açık oy
kullandığı ve sonucu etkileyecek oranda gizliliğin ihlal
edildiği ve kabine girilmediği tarafımdan tespit
edilmiştir. deyip imza altına alınmış. Bu evrakı
sizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bunların hepsi yalan!
BAŞKAN
Tamamlayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kocaman iftira!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hepsi yalan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan Yalan! diyorsanız
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yalan! diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
kürsüden sataşma hakkımı kullanacağım.
BAŞKAN Hayır,
Sayın Özel, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu dünkü oturumda da kâtip
üyemiz aynı durumla karşı karşıya kalmış.
Bugün ancak yapmış olduğu resmî başvuruyla evrakı
kayda sokmuştur. Anayasanın 40ıncı maddesi gereğince
idareler, resmî kurumlar kendilerine yapılan başvurularda
başvuruyu almak ya da hangi merci tarafından alınacaksa en
hızlı şekilde oraya ulaştırmakla yükümlüdürler.
Yaptığınız uygulama, İç Tüzüke, yerleşik
uygulamalara ve Anayasanın 40ıncı maddesine
aykırıdır. Durumu Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgilerine arz
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim. Böylesine dilekçeyi benim burada kabul etme yetkim yok. Dün
kâtip üye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Böylesine dilekçe olmaz. İdarenin içerik denetimi yetkisi mi var?
BAŞKAN Ben sizi
dinledim, şimdi siz beni dinleyin.
Dün sayın kâtip üyenin
yazmış olduğu dilekçeyi evrak kayıttan geçirdiler. Ben, Ali
Haydar Hakverdiye de aynı yolu söyledim. Benim böyle bir dilekçeyi kabul
etme durumum söz konusu değil. Kaldı ki bu durum geçen oturumda Genel
Kurulun bilgisine sunulmuştu usul tartışması
açılıp ve oy tutanaklarına, zabıtlarına dökümden,
sayımdan başka hiçbir şekilde bir işaretin yer
almaması konusu Genel Kurulun takdiriyle kabul edilmişti.
Dolayısıyla da işlemimize devam ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN
İşleme başladım, lütfen...
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - 9uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9- 2709 sayılı Kanunun 105 inci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
E. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu
MADDE 105- Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç
işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle
soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay
içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli
oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki
siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye
sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar
arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle
kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma
yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay
içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın
bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir
süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün
içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren
on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk
kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde
tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç
aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak
tamamlanır.
Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen
Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen
Cumhurbaşkanının görevi sona erer.
Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede
işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde
hükmü uygulanır.
BAŞKAN 9uncu madde
üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Konuştuğumuz konuyu tekrar burada tartışmaya imkân yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, başka bir konu, onu konuşmayacağım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Başkan, devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu
konuşmayacağım, onu konuşmayacağım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Devam edelim Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Nedir
talebiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dinlerseniz öğrenirsiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Başkan devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size mi
kaldı ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Önerge işlemleri başladı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir dakika.
ÖMER ÜNAL (Konya) Her bir
dakikada konuşuyor ya! Mecliste ondan başka adam yok mu
konuşacak?
BAŞKAN Yerinize geçin
mikrofonunuzu açın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Dün akşam orada kâtip
üye olarak görev yapan Emre Köprülü arkadaşımız, dünkü olaydan
sonra bir açıklama yapmak istediğini söylemişti, siz bunun usul
dâhilinde olmadığını söylemiştiniz.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oysa
bundan iki hafta önce, metinlerde yazılan kısaltmaları kendine
göre değiştiren ve şimdi hemen sağ tarafınızda
oturan Sayın Divan Kâtibi yerinden açıklamalarda bulunmuştu.
Ona, kendisine tanınan ve meşru gördüğümüz bir hakkı
muhalefet partisinin bir kâtip üyesine tanımamıştınız.
Bugün ise tam o kürsüye hani o kelepçelenme olayından hemen önce kâtip
üyemiz, Divandan inmiş, siz de kendisine söz vereceğinizi
söylemiştiniz. Kâtip üyemizi bu haktan yararlandırmanızı
sizden istirham ediyorum, Emre Köprülü burada ve konu hakkında söz
istiyor.
BAŞKAN Hayır, bir
dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neye
hayır?
BAŞKAN - Yani siz talep
ettiniz diye hemen kürsüye gelecek diye bir şey yok Sayın Özel.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bağırma, bağırmadan konuş!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Bekliyoruz Başkanım.
BAŞKAN Şimdi,
benim sağımda oturan kâtip üyeye söz veren Başkan Vekili ben
değilim; bu bir.
İki; İç Tüzükün
16ncı maddesine bakarsanız kâtip üyelerin oturdukları kürsüden,
makamdan konuşma yetkileri yok, böyle bir yetkileri yok.
Dolayısıyla da Emre Köprülüye de, Sayın Köprülüye de aynı
sınırlamayı getirdim.
Konunun içeriği daha
geçen hafta tartışıldı, Genel Kurulun kararı var;
lütfen, çalışma düzenimizi bozmadan devam edelim
çalışmalarımıza.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim: Sayın Başkan,
dün akşam bu konu ciddi olarak tartışıldı ve ben
Divanda da birçok haksız
BAŞKAN - Siz Divanda
bunu bana söylediniz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Evet.
BAŞKAN - Ben şerh
düşülemeyeceğini, Genel Kurulun kararı olduğunu söyledim.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Tamam.
BAŞKAN - Dilekçeyi
alamayacağımı söyledim.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Evet.
BAŞKAN - Siz sabahki
oturumda bana dilekçenizi kayıttan geçirdiğinizi söylediniz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Söyledim, doğrudur Başkanım.
BAŞKAN - On saat
geçtikten sonra bunu gündeme mi getiriyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Hayır ama
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Hayır Başkanım, hayır, böyle bir durum yok.
BAŞKAN - Bu konuyu
tartışmak istemiyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkanım
BAŞKAN - Genel Kurulun
kararı var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkanım
BAŞKAN - Kesinlikle söz
vermeyeceğim, kesinlikle.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkanım, 60a göre yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN - Vermiyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Hayır, bir açıklama yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN - Oturumun
istediğim zamanında size söz vereceğim. Bu konuda benim yetkim
var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, şu cümleyi söylemek istiyorum
BAŞKAN - Benim size
oturumun herhangi bir yerinde söz verme şeklinde bir tasarruf yetkim var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Şüphesiz, şüphesiz.
BAŞKAN - Size söz
verebilirim oturumun herhangi bir yerinde. Ona ben karar vereceğim.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, dün akşam bana soru soruyorsunuz; cevap vermek
istediğimi söylüyorum, Cevabınızı daha sonra dinleriz.
diyorsunuz. Ben cevap hakkımı kullanmak istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447ye
1inci ek sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi ile 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 105inci maddesinin son
fıkrasında yer alan uygulanır ibaresinin tatbik edilir
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Çekiyorum.
BAŞKAN - Ramazan Can
önergesini çekmiştir. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Ali
Ercoşkun
Bolu
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) - Çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Ercoşkun önergesini geri çekti. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahibi:
Yılmaz
Tunç
Bartın
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Tunç önergesini geri çekti. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahibi:
Osman
Aşkın Bak
Rize
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) - Önergeyi çekiyorum.
BAŞKAN -
Sayın Osman Aşkın Bak önergesini geri çekti. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahibi:
Halil
Eldemir
Bilecik
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) - Geri çekiyorum.
BAŞKAN -
Halil Eldemir önergesini geri çekti. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
Diğer
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Hişyar Özsoy Meral
Danış Beştaş
Bingöl Adana
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 447/Ek 1 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Özgür Özel Hüseyin
Yıldız Mahmut
Tanal
Manisa Aydın İstanbul
Elif Doğan Türkmen Serkan Topal Uğur Bayraktutan
Adana Hatay Artvin
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu? (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet? (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 9uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önce de bu madde
üzerinde bir konuşma yapmıştım saygıdeğer
milletvekilleri. Burada bir Cumhurbaşkanının
yargılanabilmesi için üye tam sayısının
301, 600
yapıyorsunuz, arkasından da beşte 3 çoğunlukla
soruşturma açılmasına izin veriliyor. 400 milletvekiliyle de bir
Cumhurbaşkanı hakkında Yüce Divana sevk kararı var. Orada
yaptığım konuşmada açıkça belirtmiştim sayın
milletvekilleri. Bunu yazsaydınız bunun yerine, deseydiniz ki,
Cumhurbaşkanı yargılanamaz. diye yazsaydınız, bundan
daha doğru olurdu çünkü bu rakamlarla Cumhurbaşkanını
yargılamak mümkün değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Önceki
yaptığım konuşmada böyle bir şey demiştim ama üç
gündür düşünüyorum. Size karşı haksızlık ettiğimi
düşündüm, dedim ki bunu geri alıyorum, bununla alakalı
Cumhurbaşkanı yargılanamaz. diye
Şimdi başka bir
şey söyleyeceğim size, bunu yapmayalım, bunu
çıkartalım çünkü cezaların eşitliği ilkesine bu
uymuyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bir, kişisel suçlar var; bir de, görev suçları var.
Anayasanın 104üncü maddesinde, görevle alakalı
Cumhurbaşkanına ilişkin tanım yapmış. Geçen
yıl 3 Ağustos 2016da Sayın Cumhurbaşkanı
Olağanüstü Din Şûrasında bir konuşma yapıyor, FETÖ
olayından on beş yirmi gün sonra. O gece de demiştim, 15 Temmuz
akşamında ilk gelen milletvekillerinden bir tanesiyim diye.
Olağanüstü Din Şûrasında aynen şöyle söyledi Sayın
Cumhurbaşkanı, dedi ki: Ey milletim, bu yapmış
olduğumuz, bu FETÖ olayına karşı gösterdiğimiz
özveriden dolayı Rabbim de beni affetsin, millet de beni affetsin.
Şimdi, ben diyorum ki
gene şöyle yapalım görev suçlarıyla alakalı: Görev
suçları ne demek? 104üncü maddede açık bir şekilde ifade
edilmiş. 104üncü madde diyor ki: Cumhurbaşkanı Millî Güvenlik
Kuruluna başkanlık yapar. Değerli arkadaşlarım, 2004
tarihinde Millî Güvenlik Kurulunda FETÖ tehdidini gösterdikleri zaman müdahale
etmeyen bu Cumhurbaşkanı, şimdiki Cumhurbaşkanı,
eğer bu suçu işlemişse, çıksın milletin önüne -o zaman
Başbakandı- eğer böyle bir soruşturma varsa Rabbim beni
affetsin. desin, işi kurtaralım değerli arkadaşlarım,
Rabbim beni affetsin. desin.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Kalkış noktan yanlış.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Bir başka olay daha olursa, kişisel suçlardan dolayı
da, eğer bir Cumhurbaşkanı taksirli suç işlerse, bir adam
öldürme olayına karışırsa -ki olur, olmaz diye bir olay
yok- bir yüz kızartıcı suç işlerse de çıksın
desin ki: Beni milletim affetsin. Ne kadar güzel, öyle değil mi
değerli arkadaşlarım? Hiç başka işlerle
uğraşmaya gerek yok. Bunu ifade etmek istiyorum.
Eğer bütün
bu süreci geçmiş olsa bile bir Cumhurbaşkanı, değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi üyeleri diye bir gerçek var, Yüce
Divan görevi yapan Anayasa Mahkemesi üyeleri var. Sol kolunda kendi seçmiş
olduğu
15 üyeden 12 tanesini bizzat kendi seçiyor Sayın
Cumhurbaşkanı. 3 tanesini de ne yapıyor? Kendi belirlemiş
olduğu Meclisten seçiyor. Hani 12 Eylül 2010da, Sayın Genel
Başkanımız ifade ediyordu, Yargıtaya 160 tane militan
atıyorsunuz. diyordu ya. Şimdi, eğer bu düzenleme geçerse
Anayasa Mahkemesine 15 tane militan atayacaksınız. Bunu biliyoruz
değerli arkadaşlarım. Ama ben size bir öneride bulunayım.
Meclisten gelenler ile sizin bizzat atamış olduklarınız
arasında bir ayrım yapalım değerli arkadaşlarım.
Bakın, yüksek yargıçların, avukatların, hâkimlerin
cübbelerinin önünde düğme yoktur, ilik yoktur. Ben size bir öneride
bulunuyorum birbirlerine karışmasınlar diye. Bu 12 tane üyenin
12 tane düğmesi olsun -onu karıştırmayın, bu taraftan
geldi diye- diğer o 3 tane olan var ya, öbür taraftan gelen, onların
da 3 tane düğmesi olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanını gördükleri zaman hemen önlerini iliklesinler.
Böyle olmuyor mu değerli arkadaşlarım, böyle olmuyor mu?
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Olmuyor. Hiç alakası yok.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Cumhurbaşkanının yemini var. Ne
diyorduk? Sayın Cumhurbaşkanı tarafsız yemin edecek. Ona
ilişkin de bir önerim var: Cumhurbaşkanı tek
ayağını havaya kaldırsın. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bravo (!) Ben de alkışlıyorum seni(!)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Başka türlü bu yemin olmaz, bu yeminin olması
mümkün değil. Siyasi partiye üye olan bir adamın başka türlü bu
yemini yapması mümkün değil değerli arkadaşlarım. O
nedenle -daha önceki konuşmamda da söylemiştim- FETÖ olaylarında
yaşadığımız travmalarda, PKK olayında
yaşamış olduğumuz travmalarda, dış politikada
yaşadığımız olaylardaki travmalarda olan bir
Cumhurbaşkanına bu yetkileri devretmek harakiri yapmakla eş
değerdir sayın milletvekilleri. Bir kere daha bu tarihî
uyarıyı sizlere yapmak istiyorum.
Bakın,
sözlerimi bitirirken şunu söylemek istiyorum, bir öğretim üyesi geçen
gün yapmış olduğumuz toplantıda değerlendirmişti,
bunu sizlerle paylaşmak istiyorum, dedi ki: Hatasız kul olmaz;
şoför hatası ölüm, başkan hatası zulüm getirir.
Başkan hatası zulüm getirir değerli arkadaşlarım. Ve
önemli bir düşünür William Carrın bir lafını sizlerle
paylaşmak istiyorum sözlerimi bitirirken; bakın, değerli
milletvekilleri, dikkatle dinleyin, diyor ki: Alman felaketinin sorumlusu tek
başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler
yaratan ve kendi kaderini kendi isteğiyle Hitlere teslim eden Alman
halkıdır." (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, herhâlde bundan tahmin ediyorum ki bir
ders çıkaracaksınız.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu anlamda, bu yanlıştan bir an önce dönmenizi
temenni ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bayraktutan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, kısa bir açıklamam olacak.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, 60a göre bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN İstediğim
zaman vereceğim size sözünüzü.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447/Ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hişyar Özsoy (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
okutulan önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Bingöl Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy konuşacak.
Buyurun Sayın Özsoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama dün burada
yaşanan bir olayla başlamak istiyorum. Doğrusu Meclisi
selamlamak istemedim, şahıslarla ilgili bir sıkıntı
yok ama bugün burada yaşanan rezaletten sonra gerçekten burada klişe
olmuş değerli meğerli kelimelerini kullanmak istemedim, çok
samimiyetle söylüyorum. Burada, böyle bir ortamda, Türkiyenin bu kadar ciddi
meselelerinin konuşulduğu, tartışıldığı
bir ortamda bu seviyesizlik bundan sonra gelecek yıllara dair
inanılmaz bir kaygı uyandırıyor bende.
Dün, burada, bugün saçı
çekilen Burcu arkadaşımız, oylamadan sonra sembolik olarak
-eş başkanlarımızı, vekillerimizi sahipleniyoruz,
şu an cezaevindeler- onların isimlerini okuduktan sonra tek tek,
burada -ismini zikretmeyeceğim- bir AKPli vekil arkadaş, Yasin
Börüyle başlayan bir listeyi okudu yani bize yönelik olarak, cevap olarak
söyledi. Hiçbir şey demeyeceğim, bu tartışmayı yeniden
başlatmak istemiyorum, kayıtlara geçmesi açısından
altını çizmek istiyorum; şu an Kandıra 2 No.lu Cezaevinde
ağır tecrit koşulları altında tutulan çok kıymetli,
HDPnin göz bebeği Sayın İdris Balukenin, Yasin Börünün
öldürülmesi dâhil, o olaylarda hayatını kaybeden 50den fazla insana
ne olduğu, nasıl öldüklerine dair bu Meclise vermiş olduğu
bir araştırma önergesi söz konusudur ve sizin oylarınızla
bu reddedilmiştir; kayıtlara geçsin diye söylüyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bu siyasal sistemin
Yani teknik boyutlarına çok fazla girmeyeceğim,
sanırım Hükûmet adına yaptığı ilk konuşmada
Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çok veciz bir şekilde
ifade etti, pot kırarak ifade etti, sözüm ona Atatürkçülere göz
kırparken hani Biz 1930lara gidiyoruz. minvalinde bir şeyler
söyledi. O döneme yönelik birtakım uygulamalara atfen Sizin döneminizde
de vardı, işte tek şef dönemi
1930lardan bahsediyor
yalnız ha! Yalnız, Hükûmetin Türkiye toplumuna verdiği söz, Ben
sizi 2030lara götüreceğim. derken, 1930lardan referans vermesi
gerçekten sıkıntılı bir durum. Sanırım pot
kırdı ama biliyorsunuz siyasal bilinçaltı genelde potlarla
kendisini deşifre eder, bu iki.
Değerli Türkiye
halkları -Meclise değil, halklara sesleniyorum- bu siyasal sistem
tartışması son derece katı, son derece merkeziyetçi bir
sistem öngörüyor. Bakın, demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü, güçler ayrılığı vesair vesair -çok
tartışıldı bunlar Komisyonda, burada- hiç kimsenin
umursadığı bir şey değil. Bu halk neyi umursuyor
biliyor musunuz? Onu da iyi yakalamışsınız sayın
arkadaşlar, iyi yakalamışsınız. Güvenlik ve istikrar
diyorsunuz ya, belli ki söyleminizi burada oturtmuşsunuz. İstikrar
ve güvenlik adına biz bütün özgürlükleri bir köşeye
bırakabiliriz çünkü Türkiye çok ciddi bir beka sorunu yaşıyor.
diyorsunuz. Bence Türkiye beka sorunu yaşamıyor, AKP beka sorunu
yaşıyor, bunu genelleştiriyor. Diyorsunuz ki: Biz bu
özgürlükleri alalım ama biz size istikrar vadedelim. Biz de diyoruz ki
değerli arkadaşlar, değerli halkımız, Türkiye
halkları; bu başkanlık sistemi geçerse son bir buçuk iki
yıldır yaşadığımız bütün kaos, kriz,
istikrarsızlık, çatışma, kutuplaşma durumu
kurumsallaşıp süreklileşecektir. Niye bunu söylüyoruz? Bu kadar
çok fay hattının, bu kadar çok kırılmanın,
kutuplaşmanın olduğu bir dönemde aslolan Türkiyedeki
değişik siyasal eğilimlerin bir arada
çalışabileceği bir sistemin oluşturulmasıdır.
İstiyorsanız yüzde 51le, yüzde 52yle geçirin ama üst yapıda
yaptığınız bu değişiklikler Türkiyenin hiçbir
yapısal sorununa çözüm üretemeyecektir. Merkeziyetçileşmeyle,
katılaşmayla siz, tam da demokratikleşmeniz gereken, esnemeniz
gereken bir yerde tam tersini uyguluyorsunuz ve Türkiyeyi başka
çatışmalara, kutuplaşmalara açık hâle getiriyorsunuz. Nereden
biliyoruz? 1 Kasımda millete istikrar ve güvenlik sözü verdiniz, bir
yıl sonra Türkiyede darbe girişiminden, iç savaş
senaryolarından dibe vurmuş bir ekonomiye kadar geldik; en iyi,
karnenizi bu gösteriyor sanırım.
Son olarak, sürekli millet
iradesinin arkasına saklanıyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
basit bir şey söylüyoruz: Yüreğiniz yetiyorsa eş
başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye
başkanlarımızı çıkarın. Hukuka
karışmıyoruz. demeyin, yapmayın, kimse yemez bunu. Biz de
sizin gibi, medyada, bu duruma dair, siyasal sisteme dair düşüncelerimizi
özgür bir şekilde topluma anlatalım, sonra sandığa gidelim,
milletin iradesi bizim başımız gözümüz üzerinedir. Ama,
milletvekillerini içeriye atıp, bütün basın kanallarını
-bize açık olanları- kapatıp olmayanlarda sabah, öğlen,
akşam siz çıkarsanız, sonra da Ortaya çıkan millet
iradesidir, saygı duyun. derseniz bu çok ucuz bir popülizm olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Siz inanabilirsiniz ama bütün dünya size güler.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özsoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(HDP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Sayın
Yıldırım, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Özsoy,
Sayın Irgat, Sayın Yiğitalp, Sayın Doğan, Sayın
Pir, Sayın Sancar, Sayın Atalan, Sayın Danış
Beştaş, Sayın Yıldırım, Sayın Uca,
Sayın Baydemir, Sayın Kaya, Sayın Gaydalı, Sayın Dora,
Sayın Yıldırım, Sayın Adıyaman, Sayın Önlü,
Sayın Toğrul.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 310 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 9uncu maddesinin gizli
oylamasına başlıyoruz.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Komisyon ve hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler Adanadan başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil-
hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine
kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak
dâhil- adı okunan milletvekilini ad defterinde işaretleyerek
kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak
üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü zarf verecektir.
Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olan kabul, kırmızı olan ret, yeşil olan
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, adını ad defterine işaretlettikten sonra ve kâtip üyeden üç
yuvarlak pul ile oylamaya özel bastırılan mühürlü zarfı
aldıktan sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak ve diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önünde bulunan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, kürsünün önünü lütfen boşaltır mısınız.
Sayın milletvekilleri
Evet, sayın
milletvekilleri, lütfen oylarınızı atalım, kürsünün önünü
boşaltın lütfen.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Mustafa Köse, Sayın Vedat Demiröz,
Sayın Bekir Bozdağ, Sayın Numan Kurtulmuş, Sayın Galip
Ensarioğlu, Sayın Fatih Şahin, oylarını açık
olarak, göstererek, aleni bir şekilde kullanmışlardır.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Özgür Özel tamamen uydurma ifadeler
kullanıyor, hiçbir gerçekliği yok. Bütün milletvekillerimiz İç
Tüzüke uygun oy kullanmaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Naci Bostancı, Sayın Hasan Turan, Sayın Mehmet
Müezzinoğlu, Sayın Halis Dalkılıç, Sayın Ahmet
İyimaya Ahmet İyimayayı geri alıyorum- oylarını
açık olarak kullanmışlardır, göstermişlerdir, kabinlere
girmemişlerdir.
Sayın Recep Akdağ,
Sayın Serkan Bayram, Sayın Zehra Taşkesenlioğlu, Sayın
Mehdi Eker, Sayın Şahin Tin, oylarını kabinlere girmeden,
açık olarak ve pullarını göstererek, evet oyu kullandıklarını
alenileştirerek kullanmışlardır.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Özgür Özelin ifadeleri gerçeği
yansıtmamaktadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
AK PARTİ milletvekilleri İç Tüzüke uygun olarak oy
kullanmaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Burhan Kuzu, Sayın Bülent Turan, Sayın Naci Ağbal,
Sayın Ahmet Gündoğdu, Sayın Aziz Babuşcu,
oylarını kullanırken gizli oylamaya riayet etmemiş,
kabinlere girmemiş, kabin dışında açık oy
kullanmışlardır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri oylarını usule uygun olarak kullanmaktadırlar.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeliz
nerede, Yeliz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Karaburun ve Sayın Enç oy kullanacak.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
AK PARTİli milletvekilleri gizli oylamaya uygun olarak oylarını
kullanmaktadır. CHPli bazı milletvekilleri kabinlere girmeden oy
kullanıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sayın Ençin etrafında durmayın lütfen, oy
kullanılmasını görmem lazım.
Teşekkür ederim.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Ahmet Hamdi Çamlı
(CHP sıralarından Yeliz, Yeliz
Neredesin Yeliz? sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
AK PARTİ milletvekilleri kabine girerek oylarını
kullanıyorlar, devam ediyorlar, teşekkür ediyoruz.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan Akif Çağatay Kılıç, Sayın Metin Külünk,
Sayın İsmail Aydın, Sayın Ravza Kavakcı, Sayın
Markar Eseyan, Sayın Berat Albayrak, hem kendi adına hem vekâleten
kullandığı oyda oyları alenileştirerek, açık
atarak, beyaz pulu göstererek, kabine girmeksizin ihlallerle dolu oy
kullanmışlardır.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Ahmet Arslan da açık kullandı.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Mehmet Muş, Sayın Nurettin Canikli, Sayın Mustafa
Şentop, Sayın Hurşit Yıldırım, Sayın Nihat
Zeybekci, Sayın Cahit Özkan, Sayın İsmet Uçma,
oylarını açık şekilde, pulu göstererek, kabine girmeden,
alenileştirerek, Anayasaya aykırı şekilde kullanmışlardır,
ayrıca Ahmet Arslan.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, özür dilerim sizden. Şimdi, sosyal medyada
Yeliz Adeley isimli bir kişi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulundan yayın yapıyormuş. Şimdi, bu kişi
milletvekili mi? Dışarıdan yabancı birisi mi girmiş
buraya? Bu Yeliz Adeley kimdir? Sayın Meclis Başkan Vekili olarak
sizden talep ediyoruz yani bu konuda bir araştırmanın
yapılması lazım. (CHP sıralarından Yeliz, Yeliz
sesleri)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Arkadaşlar, Sayın Ahmet Hamdi Çamlı
Yeliz, bravo(!) [CHP
sıralarından Yeliz, Yeliz
sesleri, alkışlar(!)]
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı?
Kâtip üyelerin
oylarını kullanmasını rica ediyorum.
EREN ERDEM (İstanbul)
Kendin ol, kendin. Yeliz, kendin ol.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
EREN ERDEM (İstanbul)
Yeliz, ne yapıyorsun? Kendin ol!
(x)
Yeliz,
(x)
BAŞKAN Ama, yeter
artık! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Gidin, eğlencenizi
dışarıda yapın canım. Lütfen
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sessiz kalıyoruz,
kalıyoruz, azıtıyorsunuz işi. Ayıp ayıp!
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Bundan güzel eğlence yeri mi var? Açık oy
kullanıyorlar, izleyip eğleniyoruz işte.
BAŞKAN İşte,
sizin mantığınız böyle Sayın Yarkadaş. Sizin
mantığınız şu: Türkiye Büyük Millet Meclisini oyun
yeri olarak görüyorsunuz ama halkımız öyle görmüyor.
Halkımız tankın önüne yatıyor 15 Temmuzda, Türkiye Büyük
Millet Meclisini koruyor, oyun yeri olarak görmüyor burayı. (CHP
sıralarından gürültüler)
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Arkadaşlar, hiçbir oy
açıktan kullanılmış değildir. Açıktan oy kullanan
hiçbir milletvekilimiz yoktur. Bunun bilinmesini istiyorum. Kabine girmemek
demek, açık oy kullanmak demek değildir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Rezilsiniz be! Rezilsiniz be! Nelere düşmüşsünüz
be! Photoshopçular sizi, işiniz gücünüz Photoshop. Kasetle geldiniz,
kasetle gidiyorsunuz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sizden âlâ Photoshopçu olur mu? Eski ortağınız FETÖ
yapıyordu. FETÖden öğrenmişsinizdir Photoshopu siz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Photoshopçular sizi
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Öyle Photoshop diyerek kurtaramazsın sen
AYŞE KEŞİR
(Düzce) CHPnin cinsiyet ayrımcılığını
kınıyorum, eril bir dil kullanıyor CHP. Kadınları
ayrıştıran, kadınları aşağılayan dili
kınıyoruz, eril bir dil bu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) CHPli bazı vekiller de kabine
girmeden oy kullandılar. Dolayısıyla, kabine girmemek demek,
açık oy kullanmak demek değildir. Bunun bilinmesi gerekiyor.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı?
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Kasetle genel başkan seçen tek parti Cumhuriyet Halk
Partisidir. Kasetle
Porno kaset
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Sayın Başkan, orayı niye uyarmıyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Ayarı kaçırma, ayarı kaçırma.
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Photoshopta canlı yayın başlamadı daha,
öyle bir icat yok daha. Öyle bir şey icat edilmedi daha, Photoshopta
canlı yayın icat edilmedi daha. (CHP sıralarından Yeliz,
Yeliz. sesleri)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ORHAN SARIBAL (Bursa) 17-25
Aralığı örten tek parti, Türkiye Cumhuriyetinin tek partisi,
ayakkabı kutularında çıkan paraları yok sayan tek parti.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın vekil var mı?
Gizli ve usulüne uygun olarak
yapılan oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutuları
kaldırılsın lütfen.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vay,
vay, vay! Sayın Başkan, bu ayıp da size yeter.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Süper gizli(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan, bırakın da bu manipülasyonu başkası
yapsın. Bu kadar göz göre göre gerçeği çarpıtmak Divandaki
Başkana yakışır mı?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin gizli oylama
sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı :483
Kabul :341
Ret :137
Çekimser :Yok
Boş : 4
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Ali Haydar
Hakverdi
Balıkesir Ankara
Böylelikle 9uncu
madde de kabul edilmiş oldu.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE
10- 2709 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
F.
Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına
vekâlet ve bakanlar
MADDE
106- Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla
Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.
Cumhurbaşkanlığı
makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde,
kırkbeş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.
Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı
Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve
Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Genel seçime bir
yıl veya daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de
Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir. Genel seçime bir
yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı Türkiye
Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi
tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden
sayılmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinin
yapılacağı tarihte her iki seçim birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının
hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici
olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı
yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına
ait yetkileri kullanır.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme
yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı
tarafından atanır ve görevden alınır.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, 81 inci
maddede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde
andiçerler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona
erer.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına
karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları
ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri
iddiasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma
açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde
görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla
soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma
açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin,
güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç
katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti için
ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir
komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon,
soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis
Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede
bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre
verilir.
Rapor
Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde
dağıtılır ve dağıtımından itibaren on
gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk
kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde
tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç
aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak
tamamlanır.
Bu
kişilerin görevde bulundukları sürede, görevleriyle ilgili
işledikleri iddia edilen suçlar bakımından, görevleri bittikten
sonra da beşinci, altıncı ve yedinci fıkra hükümleri
uygulanır.
Yüce
Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakanın görevi sona erer.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda
yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden
yararlanır.
Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri,
teşkilat yapısı ile merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.
BAŞKAN 10uncu madde
üzerinde beşi aynı mahiyette olmak üzere yedi önerge vardır.
İlk okutacağım
beş önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447ye
1inci ek sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 106ncı maddesinin son
fıkrasında yer alan düzenlenir ibaresinin belirlenir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Can
önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Ali
Ercoşkun
Bolu
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Ercoşkun önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Yılmaz
Tunç
Bartın
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Geri çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tunç
önergesini geri çekti.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Osman
Aşkın Bak
Rize
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Önergemi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Bak
önergesini geri çekti.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Halil
Eldemir
Bilecik
HALİL ERDEMİR
(Bilecik) Geri çekiyorum.
BAŞKAN Sayın
Eldemir önergesini geri çekti.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Meral Danış
Beştaş Ayhan
Bilgen
Adana Kars
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447/Ek
1 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Özgür Özel Hüseyin
Yıldız Elif
Doğan Türkmen
Manisa Aydın Adana
Murat Bakan Serkan
Topal Mahmut
Tanal
İzmir Hatay İstanbul
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan konuşacak.
Buyurun Sayın Bakan.
(CHP sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
9 Ocaktan bugüne, bu Meclis kürsüsünde Anayasayla ilgili konuşulmayan
husus kalmadı sanıyorum. Bu değişiklikle Başbakan ve
Bakanlar Kurulunun bir nostalji olacağı hepinizin malumudur. Yerine
sadece bir kişi gelecek; Türk tipi partili başkan ve o başkan
yasaları Meclise geri gönderebilecek. En fazla iki kere seçilebilecek
ancak erken seçim kararı alınırsa bir kere daha aday olabilecek.
Bu ne demek? Eğer şartlar uyarsa bir kişi on beş yıl
başkanlık yapabilecek. Bitmedi, bu seçilen kişi yardımcılarını
atayacak, bakanları atayacak, onların görevlerine son verebilecek.
Sayısını mı sordunuz? Sayısını
arkadaşlar, kendisi belirleyecek. Bu yetki öyle bir güçlü yetki ki
kızını, oğlunu başkan yardımcısı
yapabilecek. Eğer görev süresi bitmeden ölürse hiç seçilmemiş olan bu
evlat babasının tüm yetkilerini kullanabilecek. Yok canım, bu
saltanat mı, bu kadarı da olmaz. mı diyorsunuz? Sakın
demeyin, zira şu anda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan
zatımuhterem Sayın Cumhurbaşkanının damadı, kızının
da daha önce danışmanlığını
yaptığını hepimiz biliyoruz.
Devam ediyorum: Bu seçilen
tek kişi üst düzey tüm kamu görevlilerini belirleyecek, daha önemlisi
ülkenin ulusal güvenlik politikalarını oluşturacak, yüksek
yargı organlarının üyelerini belirleyecek, çıkardığı
kararnamelerle yasama yetkisini kullanacak ve tüm bunları yaparken bir
siyasal partinin de genel başkanı olacak. O seçilen kişi Meclisi
tek başına feshedebilecek, Meclis ancak beşte 3le erken seçime
gidebilecek. Bu liste daha uzar değerli arkadaşlar.
Ben sizden şu soruyu
vicdanlarınıza sormanızı istiyorum: Eğer tüm bu
yetkiler sizin düşüncelerini ve yönetim anlayışını
benimsemediğiniz, toplumu kutuplaştıran tek bir kişiye
verilse ne hissederdiniz? Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyenin yüzde
50si büyük bir endişe içinde olan biteni izliyor. Toplumsal mutabakatın
metni olması gereken anayasa tasarısı bu teklifle toplumsal
parçalanmanın metnine dönüşüyor. Bu Anayasa
değişikliği Türkiye Cumhuriyetinin bekası için bir
tehdittir. Yeryüzünde hiçbir ülke yok ki yargı
bağımsızlığı olmadan ayakta kalsın, yeryüzünde
hiçbir ülke yok ki denge ve denetleme mekanizmaları çalışmadan
kalkınsın. Korkarak ve üzülerek görüyorum ki ülkemiz hem demokrasi
açısından hem mali açıdan hem ulusal güvenlik
açısından bir felakete sürüklenmektedir. Bizler bunu görüyoruz,
buradaki direncimiz, mücadelemiz, gizli oya riayet edilmesi için
gösterdiğimiz hassasiyet bundandır; bundandır geceleri
uykularımızın kaçması, gelecek kuşaklara
karşı taşıdığımız ağır
sorumluluktandır bütün çabamız.
Değerli arkadaşlar,
bugün ülkemizin ayrışmaya değil, birleşmeye ihtiyacı
var. Irakta 2003le başlayan savaş milyonlarca sivilin ölmesine
sebep oldu. Suriyede yaşanan dramı yüreğimiz sızlayarak
seyrediyoruz. Lütfen, FETÖcü gerici kalkışmaya giden süreci
hatırlayın, barış sürecini ve sonuçlarını
hatırlayın, Ergenekon ve Balyoz yargılamalarını ve bu
süreçte cezaevinde ölen vatanseverleri hatırlayın, dış
politikada yapılan yanlışları hatırlayın.
Bu teklifi onaylayan
arkadaşlarım, geçmişte çok hatalar yapıldı, sizleri
son ve en büyük hatanızdan dönmeye davet ediyorum. Ülkemiz cumhuriyet
tarihinin en büyük ulusal güvenlik problemini yaşarken, bir yandan
ayrılıkçı, diğer taraftan gerici terör tehdidi
altındayken, Mehmetçik Suriyede savaşırken bu Anayasa
değişikliğini görüşmek doğru değildir. Ülkemizde
ekonomik kriz giderek derinleşirken, dış politikamız
rüzgârda yaprak gibi oradan oraya savrulurken, ülkemizin her yerinde terörist
eylemler canlarımızı almaya devam ederken, düşüncelerimizi
anlatacağımız özgür basın kalmamışken, hepsinden
önemlisi olağanüstü hâl devam ederken bu Anayasa
değişikliğini görüşmek doğru değildir. Lütfen, bu
hatadan dönün.
Değerli arkadaşlar,
bizim buradaki konuşmamız gereken husus, nasıl birlikte güçlü
bir parlamenter sistemi, demokrasiyi inşa edebiliriz; ülkemizin ulusal
güvenlik sorunlarına nasıl birlikte çözüm üretebiliriz; dış
politikada kaybettiğimiz itibarı nasıl yeniden kazanabiliriz;
ülkemizi içine girdiği ekonomik krizden nasıl çıkarabiliriz;
ülkede giderek artan Türk-Kürt, Alevi-Sünni, muhafazakâr-yenilikçi, modernist
kutuplaşmasını nasıl ortadan kaldırırız; iç
barışı nasıl tesis ederiz olmalıydı. Ne
yazık ki zamansız, yersiz, gereksiz yere getirilmiş bu Anayasa
değişikliğini görüşmek durumunda kaldık.
Değerli arkadaşlar,
burada bulunan tüm milletvekilleri; hepimizin tarihsel görevi ve
sorumluluğu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MURAT BAKAN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
bu ülkenin birliğine,
beraberliğine, bir olmasına, iri olmasına, diri olmasına
katkı sunmak için bu Anayasaya Hayır. demektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Meral Danış Beştaş Ayhan
Bilgen
Adana Kars
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacak.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; galiba,
başkanlık sisteminden daha kötüsü nedir diye sorulsa,
başkanlık sisteminin deforme edilmiş şeklidir diye
cevaplarsınız. Elbette her sistemin kendi içinde bir
tutarlılığı vardır, bir tarihsel ihtiyaca dayanır
ve o sistemin bir toplumsal karşılığı oluşur;
sonra parlamento, siyaset kurumu bunu hukuki statüye kavuşturur. Ama bizim
önümüze gelen sistem ne yazık ki ne başkanlık sisteminin
tutarlılıklarına sahip ne parlamenter sistemin
mekanizmalarına, supaplarına sahip. Dolayısıyla ortaya
konulan sistemin aslında doğruluğunu,
yanlışlığını test etme imkânı bile
olmayacak. Bir süre sonra krizleri yaşadığımızda
bazıları diyecek ki: Bu, başkanlıkla ilgili
aktarımlardan kaynaklanıyor. bazıları diyecek ki:
Hayır, parlamenter sistemin enkazından kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar,
birkaç konuyu sadece hatırlatacağım, bu maddenin içerisinde de
çok ciddi riskler olduğu için ifade edeceğim; mesela, bu sistemi en
yaygın biçimde savunma gerekçelerinizden birisi koalisyonlara neden
olmayacağı iddiası. Biz tam tersini savunuyoruz, biz diyoruz ki
koalisyon kötü bir şey değildir, Avrupada, dünyada koalisyonu gayet
iyi başaran, siyasi uzlaşma kültürüne sahip partiler de ülkelerini
istikrar içerisinde yönetebiliyor. Siz Hayır, her türlü koalisyon
kötüdür. diyorsunuz ama daha sistemi getirmeden bu sistemle işte bir
partinin de, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyona bakan
verebileceğini şimdiden ilan ediyorsunuz. Bir karar vereceksiniz,
koalisyon iyi mi, kötü mü? Şimdi, ya ne istediğinizi bilmiyorsunuz ya
Bugün böyle yapalım, yarın da gerekirse değiştiririz.
diye tamamen ülkeyi bir deneme tahtasına çevirmiş
durumdasınız.
Değerli arkadaşlar,
başkanlık sisteminin en önemli supaplarından birisi, seçimlerin
farklı tarihlerde yapılması dolayısıyla yasama
organı ile yürütme organı arasında oluşan dengedir. Siz
şimdi ikisini birlikte yapmayı savunuyorsunuz. Hangi mantıkla
savunuyorsunuz? Parti disiplininin son derece sert olduğu bir siyasi
kültür içinde savunuyorsunuz. Oysa başkanlık sisteminin en önemli
güvencelerinden birisi gevşek parti disiplinidir ya da parti
disiplinsizliğidir ama Türkiye gibi bir ülkede bu sistemin nasıl
kırılmalar doğuracağını hiç bir risk olarak bile
tartışmak istemiyorsunuz. Hadi, diyelim ki bunda
haklısınız, e peki, birinci turda Cumhurbaşkanı
seçilemezse yasama organı oluşacak ama Cumhurbaşkanı seçimi
ikinci tura kalacak. Peki, oradaki çelişkiyi sizin şimdi ortaya
koyduğunuz gerekçeyle nasıl izah edeceksiniz, nasıl
anlamlandıracaksınız? Yani her tarafı aslında
tutarsızlık içeren bir sistemi bize dayatıyorsunuz sadece
değerli arkadaşlar ve ne yazık ki denge denetleme gibi geçen
Hükûmetinizin programında belki vurguladığınız en
değerli, insanlığın en önemli kazanımlarından
birini tümüyle ortadan kaldırıyorsunuz.
Bakın, denge denetleme
sisteminin iki ayağı vardır; birisi güçler
ayrılığıdır yani yasama, yargı ve yürütme
arasındaki dengedir; diğeri de sivil toplumun yani derneklerin,
vakıfların, sendikaların siyasal sistemi, karar süreçlerini
denetleyebilmesidir, medyadır, bağımsız medyadır, yine
halk adına, toplum adına yürütmeyi, siyasi iktidarı
denetlemektir. Şimdi, daha önce derneklerin izinsiz açılmasını
Türkiyenin demokratikleşmesi olarak anlatıyordunuz, şimdi her
kararnameyle yüzlerce derneği kapatıyorsunuz. Basın
özgürlüğünü zaten ifade etmeye gerek bile yok.
Değerli
arkadaşlar, 15 Temmuz başarılı olsaydı, yurtta sulh
konseyi bize bir anayasa ısmarlasaydı, kayıp bir numara kendisi
için bir cumhurbaşkanlığı yetkisi isteseydi ancak böyle bir
anayasa isterdi, bundan daha fazlasını istemezdi. Sizlere
Rollandın bir sözünü hatırlatarak konuşmamı
bitireceğim. Rolland diyor ki: Kişinin ilk görevi kendini feda etmek
pahasına da olsa kendi olmak, kendi kalmaktır.
Herkesi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 10uncu maddesinin gizli oylamasına
başlıyoruz.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adanadan başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil-
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı
olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü zarf verilecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda
yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaktır.
Bildiğiniz gibi, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak
sayın üye, adını ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden
üç yuvarlak pul ile oylamaya özel bastırılan mühürlü zarfı
aldıktan sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak ve diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Naci Ağbal, Sayın Akif
Çağatay Kılıç, Sayın Mehmet Şükrü Erdinç, Sayın Hasan
Turan, Sayın Salih Fırat, Sayın Bekir Bozdağ
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özelin
verdiği bütün bilgiler yanıltıcıdır, doğru
değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Serkan Bayram, Sayın Erkan Kandemir, Sayın Hurşit
Yıldırım
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Milletvekillerimiz İç Tüzüke uygun oy kullanmışlardır.
Genel Kurulu Sayın Özel yanıltmaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Kemalettin Yılmaztekin, Sayın Mehmet Müezzinoğlu,
Sayın Metin Külünk, Sayın Mehmet Naci Bostancı, Sayın Zehra
Taşkesenlioğlu, Sayın Fatih Şahin, Sayın Berat
Albayrak hem kendi oyunda hem vekâleten ikinci oyda, Sayın Mehmet Mehdi
Eker, Sayın Süreyya Sadi Bilgiç
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bütün
oylar İç Tüzüke göre gizli kullanılmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Hayati Yazıcı, Sayın Ahmet Gündoğdu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İç Tüzüke uygun olarak oylar gizli kullanıldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Reşat Petek, Sayın Ravza Kavakcı Kan, Sayın İsmet
Yılmaz oylarını açık olarak dıştan ve beyaz
oylarını göstererek kullanmışlardır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Özgür Özelin söyledikleri yanlıştır, tutanaklara
geçsin, doğru değil, yalan söylüyor.
BAŞKAN
Stenografların önünü boşaltın sayın milletvekilleri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Cemal Öztürk, Sayın Şahin Tin, Sayın Halis
Dalkılıç
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
usulüne uygun olarak, gizli olarak oylarını kullanmaktadırlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Markar Eseyan, Sayın Vedat Demiröz, Sayın Efkan Ala,
Sayın Abdulhamit Gül
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Herkes gizli oy kullanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Nihat Zeybekci, Sayın Cahit Özkan, Sayın Fatma Betül
Sayan Kaya, Sayın Ahmet Berat Çonkar, Sayın Akif Çağatay
Kılıç oylarını açık olarak
kullanmışlardır. Açık olarak beyaz oyu gösterilmiştir.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ben
oyumu gizli kullandım. Bak, Vedat Bilgin de gizli kullanıyor.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Ben açık kullandım!
ÇETİN ARIK (Kayseri) -
Ben açık kullandım. diyor sayın vekilim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Gizli kullandım ya.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Gizli
kullandım canım, oyumun ne renk olduğunu gören kimse var
mı?
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Oylarını açık kullanmışlardır.
Kabine girmemişlerdir.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) - İlknur İnceöz kabine girmeden açık oy
kullandı.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Gizli
kullandım. Sen gördün mü?
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın
kâtip üyeler, lütfen oylarınızı kullanın.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı?
(CHP sıralarından
Var, var sesleri)
Lütfen, buyursun o zaman.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
Selma Irmak, Nursel Aydoğan, Abdullah Zeydan, Ferhat Encu, Nihat
Akdoğan, Gülser Yıldırım, İdris Baluken, Besime Konca,
Leyla Birlik, Çağlar Demirel.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı?
Oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları
kaldırılsın lütfen.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin gizli oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 481
Kabul :340
Ret :
36
Çekimser :Yok
Boş : 3
Geçersiz : 2
Kâtip Üye Kâtip Üye
Sema Kırcı Ali Haydar
Hakverdi
Balıkesir Ankara
Böylelikle
10uncu madde de kabul edilmiş oldu.
11inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11- 2709 sayılı
Kanunun 116 ncı maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
H. Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi
MADDE 116- Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde
Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile
Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının
seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte
yapılır.
Cumhurbaşkanının
ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar
verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Seçimlerinin birlikte
yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki
ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve
başlamasına kadar devam eder.
Bu şekilde seçilen
Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş
yıldır.
BAŞKAN 11inci madde
üzerinde, beşi aynı mahiyette olmak üzere, yedi önerge vardır.
İlk okutacağım
beş önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447ye
1inci ek sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle 2709
sayılı Kanunun değiştirilen 116ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, geri çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Can
önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Ali
Ercoşkun
Bolu
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Ercoşkun önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Yılmaz
Tunç
Bartın
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Geri çekiyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tunç
önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Osman
Aşkın Bak
Rize
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Önergemi çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Bak
önergesini geri çekmiştir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahibi:
Halil
Eldemir
Bilecik
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) Geri çekiyorum.
BAŞKAN Sayın
Eldemir önergesini geri çekmiştir.
Diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülecek olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Mizgin
Irgat
Adana Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 447/ek
1 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Özgür Özel Hüseyin
Yıldız Elif
Doğan Türkmen
Manisa Aydın Adana
Akın Üstündağ Serkan Topal Mahmut
Tanal
Muğla Hatay İstanbul
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Muğla Milletvekili Sayın Akın Üstündağ konuşacak.
Buyurun Sayın
Üstündağ. (CHP sıralarından alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz Anayasa değişiklik teklifi ülkenin her yanındaki
vatandaşlarımızı kaygılandırıyor,
vatandaşlarımız ülkenin hangi mecraya doğru
sürüklendiğini merak ediyor. Medeni dünya da bizi
şaşkınlıkla izliyor. İnsanlar kendi geleceklerinden
vazgeçmişler, çocuklarının ve gelecek nesillerin
geleceğinden endişe ediyorlar. Bunca yıldır büyük çabalarla
kazandığımız demokrasiyi bir çırpıda kaybetme
tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Atalarımızın bize miras bıraktığı
parlamenter demokrasiyi geliştireceğimiz yerde bir oligarşik
yapı getirilmek isteniyor.
Görüşmekte
olduğumuz 11inci madde, yine, Meclisin kendi varlığı ve
maneviyatına verilecek en yüksek zararı öngören bir maddedir. Bu
madde, şimdiye kadar ağzınıza sakız
yaptığınız vesayetin en büyüğüdür, Meclisin kendine
bir vasi tayin etmesi anlamındadır. Mutlak güç, kontrolsüz güç, tek
adam istediği anda sorgusuz ve sualsiz Meclisi feshedebilecek, vesayet bu
maddeyle zirve yapacak. Osmanlının ilk Anayasası olan Kanun-i
Esaside olmayan fesih yetkisi, padişahta olmayan, Abdülhamitte olmayan
fesih yetkisi bir tek kişiye verilecek. Değerli
arkadaşlarım, Abdülhamit eğer bu teklifi görseydi mutlaka sizi
kıskanırdı.
Şimdi, diyorlar ki:
Meclis de Cumhurbaşkanını görevden alabilecek. Peki,
nasıl alacak? Beşte 3 oy çoğunluğuyla alacak. Bu bir
aldatmacadır, bu bir kandırmacadır değerli arkadaşlar.
Hiçbir meclis kendisini feshederek cumhurbaşkanının görevine son
vermez. Bu, realist bir yaklaşım değildir; bu, gerçekçi bir
yaklaşım değildir. Özellikle, bu oluşan sistemde, partili
cumhurbaşkanlığı olan bu durumda, Meclis hiçbir zaman
kendini feshederek seçim kararı almaz, Meclis üzerinde oluşan vesayet
buna da izin vermez. Zira, Cumhurbaşkanının Mecliste kurşun
askerleri olacak. Kurşun askerler, gereğini büyük bir itaat ve
bağlılıkla yapacaktır, bundan hiçbir kuşkunuz
olmasın.
Değerli milletvekilleri,
demokrasi, insana saygının bir eseridir. Demokrasi, insanın
maddi ve manevi varlığının gelişiminin bir sonucudur.
Demokrasiyi ve özgürlükleri ortadan kaldıracak bu teklif, demokrasiye
ihanettir, millete ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu teklif, tek adama göre
şekillenen bir diktatörlüğün, bir otoriterleşmenin
adıdır. Bu, demokrasinin raydan çıkmasıdır; bu, bir
sivil darbedir. Ne yazık ki bu sivil darbe, milletvekilleri üzerinden
gerçekleştirilmek isteniyor.
Değerli milletvekilleri,
kendi kendinizi kandırmayın; kahredici bir partizanlık,
kahredici, kof bir lider bağlılığı, hep
kazanmış olmanın şımarıklığı,
şahsi gelecek ve koltuk beklentisi, çoğunluk olmanın
verdiği güven duygusu, sizin vicdanınızı rahatlatmaya
yetmez. Birlikte hareket etme dürtüsü belki vicdanınızın
sızlamasını erteleyebilir ama daha sonra ne yaptığınızın
farkına varacaksınız. Otokontrol ve psikolojik baskı, bu
vahamete bahane olamaz. Tarih, bu teklife evet oyu verenleri hiçbir
şekilde unutmaz. Bu ülkede, demokrasinin tarihi yazılacaksa
yaşadığımız süreç bir kara leke olarak, bir ibret
vesikası olarak yazılacaktır. Bu ülkedeki vatanseverler,
milliyetçiler, demokratlar sizi hep hatırlayacak.
Bunları neden söylüyorum
değerli milletvekilleri? Demokrasiye geri dönmek için verilecek bedel çok
büyük olacaktır; yaşanacak acılar ve ızdıraplar,
bölünen vatan toprakları, yitirilen hayatlar bu bedelin zekâtı olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu konuşmayı sizleri ikna etmek için
yapmıyorum, bunun nafile bir çaba olacağını da biliyorum.
Yapmayın, etmeyin. deme zamanı da görülüyor ki geçmiştir. Bu
gidişi ancak vicdan geri çevirebilir, onun da bu Mecliste olduğuna artık
inanmıyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek
olan 447 ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat
(Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan son önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede konuşma yapmadan
önce, bu Mecliste yaşadıklarımız, gerçekten var olan
Anayasa sisteminin neleri getireceğinin yani topluma verdiğimiz
mesajdan da anlaşılacağı üzere şiddet dolu günleri,
birbirine tahammülün azaldığı, farklılıkların
birer sorun olarak görüldüğü bir sisteme doğru gittiğimizin en
büyük ispatıydı.
Değerli milletvekilleri, bundan önce ta 1215te
Büyük Özgürlük Fermanı, kralın yetkilerini halk ve hukuk
karşısında azaltan ilk belgedir. O günden bugüne,
Montesquieuden bir sürü hukukçuya kadar yıllarca engizisyonlarda,
haksız, hukuksuz Orta Çağın karanlığında ve
binlerce emek ödeyerek gelen insanlık tarihi, bugün, hak, hukuk, özgürlük
ve demokrasi noktasında çok önemli bir noktayı, bir ivmeyi
yakalamıştır ama önümüze getirilen yasa tasarısına
baktığımızda ise yetkileri toplayan, hak ve hukuk
üstünlüğünü, demokrasiyi 2nci, 3üncü, belki de en son planda tutan bir
çalışma olarak önümüze getirilmiştir.
Olağanüstü dönemlerde, darbe dönemlerinde
yapılan anayasaların ne kadar sancılı olduğunu hepimiz
yaşayarak öğrendik. 1982 Anayasasının büyük bir oranla
kabul edilmesi, yasanın meşru olduğu anlamına
gelmemektedir. O günden bugüne yüzlerce sorunu bünyesinde barındıran,
ruhunda özgürlüğü barındırmayan darbe anayasasından çok
acılar çektik, çekmeye devam ediyoruz. Farklı toplumsal kesimlerin
demokratik taleplerinin görülmediği, aksine toplumsal sorunların
artarak derinleştiği, Türkiyenin Osmanlıdaki Meşrutiyet
Dönemi dâhil yüz yılı aşkın bir süreçte denenen parlamenter
sistemin eksik, aksak yanlarını tamamlama yerine, kuvvetler
ayrılığını daha çok önde tutma yerine, hukukun
üstünlüğünü öncelemek yerine, demokrasinin güçlendirilmesi yerine dünyada
bir benzeri olmayan, hiç denenmemiş bu sistemin, rejim
değişikliğinin, sistem değişikliğinin
getirilmesinin nedeni nedir? Buradan sormak isteriz: Bu ihtiyaç nereden
doğdu? Parlamenter sistemi çok mu iyi işletiyordunuz? Kaç dönemdir,
bizim de bir buçuk yılına şahit olduğumuz Meclis
çalışmasında istediğiniz tüm yasaları zaten buradan
yasalaştırıp geçirdiniz, yapmak istediğiniz her şeyi
zaten yaptınız, fiilî anlamda başkanlığı
layıkıyla, kendi istediğiniz şekilde zaten yürüttünüz.
Şu andaki bu sistem değişikliği Alevileri,
kadınları, Kürtleri, toplumun tüm kesimlerini içerisinde
barındırmayan ve meşru bir tartışma ortamından
geçirilmeyen bu değişiklik dayatmasını biz gerçekten
anlamıyoruz. Bunun sancıları burada, işte şiddet
görüntüleriyle kendisini ele veriyor aslında.
Değerli milletvekilleri, en büyük
sorunlarımızın başında merkezîleşme sistemi
gelmektedir. Türkiyede, daha doğrusu yaşadığımız
coğrafyada 19uncu yüzyıldan itibaren başlayan merkezîleşme
programı, bu ülkenin bugüne kadar yaşamış olduğu en
büyük sorunların başında gelmektedir. Ademimerkeziyetçi ilkeden
vazgeçerek yani yerelden uzaklaşarak merkeze yaklaşmayı,
otoriterleşmeyi bu ülkenin önünde duran en büyük sorun ve neden olarak
görüyoruz.
17nci, 18inci yüzyıla kadar üç yüz otuz
yıl Kürtlerin, Kürt beyliklerinin özerk bir sistemde
yaşadığı, Amasya Tamiminde, Amasya Sözleşmesinde de
görüldüğü üzere, sorunsuz bir şekilde yerelin yetkilerinin
artırılarak, yerel özgünlükleri dikkate alınarak yaşanan üç
yüz otuz yıl içerisinde herhangi bir sorun
yaşanmamıştır. Ne zaman ki merkezîleşme programı
gündeme alındı, işte tam o gün inkârın, işte tam o gün
sorunların başladığı gün oldu ve bugüne kadar da devam
etti.
Bizler yerel güçleri artırmadıkça,
belediyelere ilişkin bütün geri düzenlemeleri düzeltmedikçe, koymuş
olduğumuz şerhleri kaldırmadıkça Türkiye olarak demokratik
bir seviyeyi yakalayamayız diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Irgat.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Bu temelde,
oryantalist, ideolojik paradigmalarla bugüne kadar coğrafyamıza dönük
olan bakış açılarından kurtularak, bu toplumun gerçek
sorunlarını gerçek muhataplarıyla çözerek ve demokratik temelde
yepyeni bir anayasayla bu ülkenin tüm sorunlarını çözebiliriz.
En başta, daha önce
arkadaşlarımız dile getirdi, en önemli fay hatlarını,
Kürt sorununu, Alevi-Sünni sorununu, kadınların ve gençlerin sorununu
gerçek anlamda çözebiliriz ama dayatmacı politikalarla değil,
Meclisin yetkilerini 11inci maddedeki gibi kaldıran bir sistemle
değil, Meclisin onurunu, itibarını ve yetkilerini artıran
bir sistemle.
Çok iyi biliyoruz ki 11inci maddede yazılan
şey hem siyasi hem fiilî anlamda imkânsızdır. Bu Meclis,
geçtiği takdirde, hiçbir Cumhurbaşkanını görevinden
alamayacaktır. Bu Meclisin yetkilerini elinden alan fesih yetkisini
düzenleyen bu madde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) -
hukuka
aykırı bir maddedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
MİZGİN IRGAT (Devamla) - Söz konusu teklif
adına hepinizin hayır demesini bekliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 11inci
maddesinin gizli oylamasına başlıyoruz.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil-
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilini ad defterinde
işaretleyerek kendisine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bu oylamaya özel mühürlü
zarf verecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, adını
ad defterine işaretlettikten ve kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile oylamaya
özel bastırılan mühürlü zarfı aldıktan sonra, kapalı
oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada
zarfın içerisine koyacak ve diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sessizliğimizi
koruyalım lütfen.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
kutuların önünde fotoğraf çektirmeyelim lütfen.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy atmak
isteyen ve bekleyen sayın milletvekilleri var, lütfen.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) AK PARTİ
milletvekilleri, İç Tüzüke uygun olarak oyunu kullanmaktadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Kayıtlara girsin; kabin dışında oy kullandı, gizlilik
kuralına uymadı.
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Gaziantep)
Hayır, herkes kabine girerek oyunu kullandı, gizlilik
kurallarına riayet edildi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Metin
Külünk kabin dışında oy kullandı, gizlilik kuralına
uymadı. Necdet Ünüvar kabin dışında oy kullandı,
gizlilik kuralına uymadı. Kemalettin Yılmaztekin kabin
dışında oy kullandı, gizlilik kuralına uymadı.
Salih Fırat kabin dışında oy kullandı, gizlilik
kuralına uymadı. Doğan Kubat kabin dışında oy
kullandı, gizlilik kuralına uymadı. Hurşit
Yıldırım kabin dışında oy kullandı, gizlilik
kuralına uymadı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke uygun
olarak AK PARTİ milletvekilleri oyunu kullanmaktadır ve oylama devam
etmektedir. Oy kullanma devam ediyor arkadaşlar, çok güzel, teşekkür
ediyoruz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Vedat
Demiröz kabin dışında oy kullandı, gizlilik kuralına
uymadı. Mehdi Eker kabin dışında oy kullandı, gizlilik
kuralına uymadı. Naci Bostancı kabin dışında oy
kullandı, gizlilik kuralına uymadı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi yetkililerinin ifadeleri yanıltıcıdır, doğru
değildir. Milletvekillerimiz İç Tüzüke uygun olarak
oylarını kullanmışlardır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ahmet
İyimaya kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Ramazan Can kabin dışında oy kullandı,
gizliliğe uymadı. Mehmet Müezzinoğlu kabin
dışında oy kullandı, gizliliğe uymadı.
BAŞKAN Oylamalar gizli olarak usulüne uygun
yapılmaktadır.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Evet
Sayın Başkanım, İç Tüzüke uygun oylamalar
yapılıyor. Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özgür Özel evet veriyor!
BAŞKAN Rica ederim, buradan gözlüyorum çünkü.
Sağ ve sol tarafımda kabinler yer alıyor. O nedenle, izleme ve
gözleme fırsatım olduğu için bütün oyların usulüne göre
gizli olarak yapıldığını söylüyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Akif
Çağatay Kılıç kabin dışında oy kullandı,
gizliliğe uymadı. Cemal Öztürk kabin dışında oy
kullandı, gizliliğe uymadı.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ben usulüne uygun oyumu
kullandım. Genel Kurulda gizli oy kullanıldığını
biliyorlar, gerçek olmayan beyanlarla milleti yanıltıyorlar, Meclisi
yanıltıyorlar, stenografları yanıltıyorlar.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Erkan
Kandemir kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Yalçın Akdoğan kabin dışında oy
kullandı, gizliliğe uymadı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Saat
02.48. Oy kullandım. AKPlilerin tamamı açık oy kullanıyor,
Barış Yarkadaş ben.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Recep
Akdağ kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Serkan Bayram kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Mürteza Zengin kabin dışında oy kullandı,
gizliliğe uymadı. Abdulhamit Gül kabin dışında oy
kullandı, gizliliğe uymadı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bütün
arkadaşlarımız gizli olarak oylarını
kullanmaktadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Fatma
Betül Kaya kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Cahit Özkan kabin dışında oy kullandı,
gizliliğe uymadı. İsmet Uçma kabin dışında oy
kullandı, gizliliğe uymadı. Bülent Turan kabin
dışında oy kullandı, gizliliğe uymadı. Nurettin
Canikli kabin dışında oy kullandı, gizliliğe
uymadı. Berat Albayrak kabin dışında oy kullandı,
gizliliğe uymadı.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) CHPli
Özdiş baskı yapıyor, üyelere baskı yapıyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Hayır baskı değil, tespitleri söyledik, yok.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) Üyelere
baskı yapıyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Hayır yahu, AKPlilere niye baskı yapayım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke uygun
olarak AK PARTİ milletvekilleri oyunu kullanmaktadır, teşekkür
ediyoruz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gizli oylama devam
ediyor gizli oy kullanılarak, teşekkür ediyoruz arkadaşlar.
BAŞKAN Kâtip üyeler ve oyunu kullanmayan
sayın vekiller lütfen oylarını kullansınlar.
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldıralım lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin gizli oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı :481
Kabul :342
Ret :135
Çekimser : 1
Boş :
3
Geçersiz :Yok
Kâtip Üye Kâtip Üye
Sema Kırcı Ali
Haydar Hakverdi
Balıkesir Ankara
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Böylelikle 11inci madde de
kabul edilmiş oldu.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.11
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 03.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
447 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci görüşmesine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada bulunan, 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan
439 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 20 Ocak 2017 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; İyi uykular diliyorum.
Kapanma Saati: 03.17
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 447 S. Sayılı Basmayazı 9/1/2017 tarihli 53üncü Birleşim Tutanağına, 447ye 1inci Ek S. Sayılı Basmayazı 18/1/2017 tarihli 61inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) Anayasa değişiklik teklifinin 1inci tur görüşmeleri 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59uncu Birleşimlerinde yapılmıştır.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edilmiştir.