TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
9
Şubat 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Özgecan Aslanın katledilişinin
2nci yıl dönümünde kadın cinayetleri ve hak ihlallerinde gelinen
noktaya ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Adıyaman ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet İlker Çitilin, 12 Şubat
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdede çiftçilerin yaşadığı
sorunlara ve Hükûmet tarafından çiftçilere sağlanmayan desteklerin
yatlara, kotralara sağlandığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, demokrasi ve hukuk devletinden yana
olanların FETÖ darbe girişimiyle ilişkisi ispatlanmadan,
sorgusuz sualsiz, kanıtsız KHKyla ihraç edilen bilim
insanlarıyla dayanışma içinde olacaklarına ilişkin
açıklaması
3.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, tarım kredi kooperatiflerinin Türk çiftçisinin
tarımsal girdi ihtiyacına katkı sağlayan çok önemli
kuruluşlar olduğuna ve iyi yönetilemediğine ilişkin
açıklaması
4.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, Türkiyenin kamuya ait neredeyse tüm
varlıklarının Varlık Fonuna devredildiğine ve
Varlık Fonu Yönetim Kurulunun çok farklı ve geniş bir alanda
hizmet eden bu şirketleri nasıl daha verimli yöneteceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın, hiçbir suç isnadı yapılmadan
330u akademisyen, 4.464 kişinin kamu görevinden
çıkarıldığına ve bu antidemokratik uygulamaların
sorumlusunun AKP Hükûmeti ile onun koalisyon ortağı gibi
çalışan Anayasa Mahkemesi olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, MİT Müsteşarı
Hakan Fidanın Katarda FETÖ mensuplarıyla barış
görüşmeleri yaptığına dair basında yer alan iddialara
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Serdal Kuyucuoğlunun, KHKların hukuksuz bir şekilde
kullanılmasından vazgeçilmesi gerektiğine, ihraç edilenlerin
genel sağlık sigortasından faydalanmalarının
sağlanmasını beklediğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Yılmaz Tezcanın, Özgecan Aslanın katledilişinin 2nci
yıl dönümüne ve Türkiyenin ilk şehir hastanesi olan Mersin
Şehir Hastanesinin açıldığına ilişkin
açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, tartışmalı
bir şekilde Meclisten geçirilen Anayasa değişikliğinin
referandum sürecinin sağlıklı geçmesini sağlamanın
iktidarın birinci görevi olduğuna ilişkin açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlunun, 12 Şubat
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, referandum sürecinde devlet memuru statüsünde olan kişilerin
propaganda yapmasının yasalara aykırı olduğuna ve buna
uymayanlar hakkında yasal bir işlem yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, AKPnin yanlış uygulamalarına dair bir
şiir okumak istediğine ilişkin açıklaması
13.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, Lüleburgazda sağlık ve
eğitim alanında yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, hayırcılara baktıkça
bölmek, kutuplaştırmak için çabalanan bu topraklarda yeşeren
umudu gördüğüne ilişkin açıklaması
15.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, kanun hükmünde kararnamelerle
yapılan düzenlemelere ve halkın getirilmek istenen tek adam rejimini
kabul etmeyeceğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamakın, son KHKyla eğitime kilit vuracak derecede büyük
akademik kıyımlar yaşandığına ve bu
uygulamalardan derhâl vazgeçilmesi çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
17.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin
kuruluşunun 48inci yıl dönümüne ve Başbuğ Alparslan
Türkeş başta olmak üzere diğer âleme irtihal eden dava
arkadaşlarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Milliyetçi Hareket Partisinin 48inci kuruluş yıl
dönümünü kutladığına, OHAL KHKlarında bir yetki sorunu
olduğuna, tüm siyasi partilere daha güçlü bir Meclis için Seçim Kanunu ile
Siyasi Partiler Kanununda değişiklik yapma çağrısında
bulunduğuna ilişkin açıklaması
19.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Milliyetçi Hareket Partisinin 48inci kuruluş
yıl dönümünü kutladığına, Anayasa
değişikliğinin güçlü Türkiyenin hedeflerini
gerçekleştirebilmesi noktasında hızlı ve etkin karar
alabilme sürecine ilişkin bir sistem değişikliği olup asla
bir rejim değişikliği olmadığına, 15 Temmuzun
herkes için bir milat olduğuna ve terör örgütleriyle mücadelenin
kararlı bir şekilde süreceğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, Diyarbakır Milletvekili Mithat
Sancarın 8/2/2017 tarihli 67nci Birleşimde HDP Grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Türkiyenin içte ve dışta
barışçıl bir siyaset izlemesi gerektiğine ve bununla hem
uluslararası prestij kazanılacağına hem de ülkedeki
insanların mutlu olabileceği bir sonucun elde edileceğine
ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 2 Ocak 2017 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu
toplantısına istinaden 9 KHK yayımlanmasının ve bu
kanun hükmünde kararnamelerle yapılan düzenlemelerin Hükûmetin kendisine
verilen yetkiyi istismar ettiğini gösterdiğine ilişkin
açıklaması
23.- Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, MGKnın 2 Ocak tarihli
toplantısında OHALin uzatılması kararı verildiği
belirtilmesine rağmen Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin web
sitesinde yılın ilk MGKsının 31 Ocakta
toplandığının bildirildiğine ve bu durumda OHAL
uzatımının hükümsüz olduğuna ilişkin
açıklaması
27.- Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, sarf ettiği kelimelerin siyasi eleştiri
sınırları içinde değerlendirilmesini ümit ettiğine,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın şahsıyla, temsil ettiği
siyasi parti ve göreviyle ilgili incitici bir yaklaşımda
bulunmasının söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Dursun Çiçekin 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 20 milletvekilinin, 28 Şubat 2015 tarihinde
Dolmabahçe Sarayında AKP Hükûmet yetkilileri ile HDP temsilcilerinin
yapmış olduğu görüşmelerin içeriğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/459)
2.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak ve 27 milletvekilinin, sanayi sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/460)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin, atanamayan polislerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/461)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Van
Milletvekili Nadir Yıldırım ve arkadaşları
tarafından, Van T Tipi Cezaevinde işkence iddialarının
araştırılması amacıyla 16/1/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Şubat 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Uşak
Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları tarafından,
muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
9 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Serbest Bölgeler Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/666) ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 443)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda Karşılıklı
Adli Yardımlaşma ve Suçluların İadesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 439)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti
Topraklarında Bulunan Rus Defin Yerleri ile Rusya Federasyonu Topraklarında
Bulunan Türk Defin Yerleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/656) ile Dışişleri Komisyonu ve Milli Savunma Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 440)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/682) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 340)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili
Ruhi Ersoyun, İzmir Milletvekili Ali Yiğitin 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Dursun Çiçekin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 443) Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili
Melike Basmacının, TOKİ taksitlerine yapılan zamma ve ev
taksitlerini ödeyemeyen vatandaşlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/10649)
9
Şubat 2017 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, üniversite
öğrencisi Özgecan Aslanın katledilişinin 2nci yıl
dönümünde kadın cinayetleri ve hak ihlallerinde geldiğimiz nokta
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ
Atıcıya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Atıcı.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Özgecan Aslanın
katledilişinin 2nci yıl dönümünde kadın cinayetleri ve hak
ihlallerinde gelinen noktaya ilişkin gündem dışı
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iki yıl önce 11
Şubatta Mersinin Tarsus ilçesinde kadına yönelik şiddetin en
aşağılık şekliyle ve vahşi duygularla bir güzel
insan Özgecan Aslan yaşamdan koparıldı. İki gün sonra o
güzel insanın, Özgecanın öldürülmesinin yıl dönümüdür. Bu
vesileyle, Özgecanın şahsında, azalmayan kadına
şiddet ve azalmayan kadın cinayetlerini tekrar gündeme
taşımak, unutulmamasını sağlamak üzere gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Başta can
güvenliği olmak üzere Türkiyenin gerçek gündemleri dışında
hiçbir şeyle uğraşmayan milletvekillerini de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde son on dört
yılda halkımızın gelenekleri, inançları ve
gelişmişlik düzeyi değişmediği hâlde kadına
yönelik şiddet yaklaşık yüzde 1.400 artmıştır,
cinsel tacizler yüzde 450 oranında artmıştır. Çocuğa
yönelik cinsel istismar yüzde 434 oranında artmıştır.
Dehşet verici değil mi? 2011 yılında kadın cinayetleri
sayısı 121 iken 2016 yılında neredeyse 3 misli, yani
maalesef 328 oldu. 2011 öncesini hiç hesaba katmıyorum bile, hani
kayıt olur-olmaz diye. 2011den bugüne tam 3 kat artan kadın
cinayetleri var. Görüldüğü gibi, cinayetler, kadın cinayetleri
giderek artıyor.
Çok önemli bir şey daha söyleyeyim: Bu
cinayetlerin maalesef yüzde 50si olağanüstü hâl uygulaması döneminde
ortaya çıkmıştır. Olağanüstü hâl uygulamaları
maalesef, maalesef kadın cinayetlerini engelleyememiştir ama
görüyoruz ki terör dışında her şeyi engellemiştir.
Türkiyede istikrar yok diyenler bence yanılıyorlar. Bu rakamlar
bize, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel istismarın, şiddetin
istikrarlı bir şekilde arttığını gösteriyor. Bu
rakamlar, suçların önlenmesinde sadece ceza yönteminin
caydırıcı etkisinin olmadığını, yetersiz
olduğunu söylüyor. Eğitimin etkin bir şekilde
kullanılması, yöneticilerin kullandığı dili düzeltmesi
ve uygulanan sosyal politikaların daha etkili olması bizim için son
derece önemlidir. Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar
suçlarında cezaların infazının ertelenmesi ya da infazda
uygulanan indirimlerin toplum vicdanında yarattığı
yaraları bildiğimiz için bu yönde bir kanun teklifi vermiştik.
Dedik ki: Bir cinsel istismar, kadına yönelik şiddet var ise ceza
indiriminden kimse yararlanmasın. Ama gördük ki, maalesef, bu önerimiz
AKPnin dikkatini yeterince çekmedi ve göz ucuyla bile bakılamadı.
Son on dört yılda giderek
arttığı resmî rakamlarla ortada olan cinsel saldırı ve
çocuğun cinsel istismarı suçlarını engellemek için
caydırıcılığı artıracak daha etkin yasalara
ihtiyaç var.
Peki, milletin bağrından kopup gelen ve
milleti temsil eden bizler, milletin canını, malını ve
namusunu korumak için bu konuda bir çalışma yapıyor muyuz?
Hayır, yapmıyoruz. Ne yapıyoruz? Bir kısmımız
Başkanlık olsun. diyor, bir kısmımız
Başkanlık olmasın. diyor.
Peki, millet ne diyor? Ayıptır yahu!
diyor. Ayıptır. Benim dertlerimle ilgilenin. diyor.
Başkanlık sistemi, yeni Özgecan vakalarının meydana
gelmesini engelleyecek mi? diye soruyor. Hayır, öyleyse atın çöpe.
Başkanlık sistemi kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel
saldırıları önleyecek mi? Hayır, öyleyse atın çöpe.
Bu nedenle, kadınlarımız, özellikle
kadınlarımız, kutuplaşmaya Hayır. diyecekler.
Kadınlarımız, şiddete Hayır. diyecekler.
Kadınlarımız, kadın cinayetlerine Hayır. diyecekler.
Kadınlarımız, çocuk istismarına Hayır. diyecekler.
Ekonomik şiddete Hayır. diyecekler. Ve yine,
kadınlarımız, bunların hiçbirine deva olmayan bu Anayasa
değişikliğine Hayır. diyecekler.
Bizler, Özgecana ve mağdur edilen tüm
kadınlara yapılanları unutturmak istemiyoruz. Bir tek
kişinin her şeye karar vermesi yerine ortak akıl, şeffaf
yönetim ve demokrasiyi kurabilirsek inanın her şeyin üstesinden
gelebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı, lütfen
tamamlayınız.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu vesileyle, Özgecanın anısını
yaşatmış ve ailesinin acılarını bir nebze
hafifletmiş olacağız. Ölüm yıl dönümünde Özgecanı
tekrar rahmetle, saygıyla anıyorum, ailesine yeniden
başsağlığı diliyorum, onların
acılarını paylaşıyorum ve ülkemizde, özellikle
kadına yönelik şiddete ve çocuk istismarına Dur. diyecek
yasalar yapılmasını istiyorum. Bu yasalar yapılmadan,
herhangi bir yasaya, herhangi bir Anayasa değişikliğine el
uzatan, onları yapmaya çalışan milletvekillerini de
kınıyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Gündem dışı ikinci söz
Adıyamanın sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırıma aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika, buyurun.
2.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Adıyamanın en önemli sorunlarının
başında gelen tütün konusunda görüşlerimi ifade etmek için söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen sevgili halkımı saygıyla
selamlıyorum.
Konu tütün olunca özellikle bir hekim olarak, tütün
ve mamullerinin insan sağlığına ve topluma verdiği
zararlardan dolayı kullanılmasına karşı olduğumu
belirteyim. Şu anda uygulanan, kapalı yerlerde sigara içmeme
yasağını olumlu buluyor ve destekliyorum.
Adıyaman hep huzur kenti olarak
anılır ama İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
Açık kıyılmış tütün, bunun altını
çiziyorum. Bu, başımıza yeni bir dert olarak
çıkmaktadır. cümlesi Adıyamanın huzurunu
kaçırmıştır. Bakanın bu açıklamasıyla
beraber, tütün üretiminin yasaklanacağı haberi Adıyamanda çok
olumsuz bir hava estirdi.
Adıyamanda kıyılmış tütün
üretimi, hem gelenekselleşmiş bir yaşam modeli, bir kültür hem
de bir gelir kaynağıdır. İlimizde yaygın olarak, aile
tarımı şeklinde üretilmekte, gelir açısından ilin
ekonomisinde önemli bir yer işgal etmektedir. Bu nedenle tütün, çoğu
yerlerde küçük aile işletmelerine özgü bir tarımsal ürün olma
karakteri göstermektedir. Tütün aynı zamanda istihdam sorununa da bir
çözüm getirmektedir.
Adıyaman ilinde tütün üretiminin yaygın
olmasının temel nedenlerinden biri bu bölgede yetişen tütün
kıyılmak suretiyle içilebilen özelliklere sahip bir tütün
olmasından dolayı oldukça geniş bir tüketici kitlesine sahiptir.
Soruyorum: Adıyamanda binlerce ailenin geçim
kaynağı olan sarmalık kıyılmış tütün
üretimini yasaklayarak, köylüyü, çiftçiyi, küçük üreticiyi bitirip hangi
uluslararası sermaye şirketine alan açıyorsunuz? Hangi sigara
şirketinin şikâyetinden dolayı kendi üreticinizi
cezalandırıyorsunuz? Hani her şeyde millîydiniz? Yabancı
sigara şirketleri kazanacağına, bırakın, kendi
üreticiniz kazansın. Kendi üreticinize niye bu düşmanlık? Sigara
yasağını getirmek istiyorsanız o zaman yabancı sigara
firmalarından başlayın, üreticinizden değil.
Adıyamanda eskiden TEKEL fabrikası
vardı. TEKELde tütün kotası düşürüldü, sonra tamamen
kaldırıldı, ne oldu? Tütün üretiminden sadece köylü, işçi
kazanmıyordu, tüm Adıyaman kazanıyordu, esnafı
kazanıyordu; her türlü üretim alanını doğrudan etkiliyordu.
Peki, yasakladınız da ne oldu? TEKEL tütün
alırken, Adıyaman tütün üretirken, halk bugüne göre çok daha iyi bir
konumda idi. Alım gücü vardı, köyden kente sağlıksız,
altyapısız göç duruyordu. Bugün bu göç arttı. Şehirde
işsizler ordusu birikti. Adıyaman bir ırgat şehri oldu.
Adıyamanın şu anda büyük bir kısmı ırgat. Bu üretim
yasaklarıyla beraber tamamen yoksulluğa mahkûm edilmiş bir
ırgat, mevsimlik işçi şehri olacaktır.
Tütünün yasaklanması yerine Nasıl daha
kaliteli tütün yetiştirebiliriz, bunu dışarıya nasıl
ihraç edebiliriz? onun araştırmasının yapılması
gerekir. Dağ köylerinde yapılan küçük ölçekli aile
tarımını yasaklayacağınıza çevreyi, ekolojiyi
tarumar eden taş ocaklarını, maden ocaklarını
yasaklayın diyorum.
Adıyaman tütününün piyasada kendiliğinden
oluşmuş bir marka değeri vardır, piyasada etkin bir yere
sahiptir. Adıyaman tütününün iç pazardaki payının hızla
artması yabancı sigara markalarının tüketimini
düşürmüştür.
Karadenizli olan İçişleri Bakanına
buradan sesleniyorum: Dağ köylerinin ve Çelikhan ilçemizin ana gelir
kaynağı olan tütünden elinizi çekin. Giresun için fındık ne
demekse, Rize için çay ne demekse, Adıyaman Çelikhan ilçesi için de tütün
o demektir.
Bu yasağa karşı olduğumu her
platformda dile getireceğim. Bugün referandum süreci
başladığından dolayı belki yasağı erteleme
düşüncesinde olabilirsiniz. Referandumdan sonra da yasağı
getirip getirmeyeceğinizi açık yüreklilikle kamuoyuna
açıklamanızı bekliyorum.
Aynı şekilde iktidar partisine mensup
Adıyamanlı vekil arkadaşlarımdan da bu konuda bir
açıklama bekliyorum. Her gün onlarca kişi bu konu hakkında beni
aramakta, eminim sizleri de aramaktadırlar. Bu yasağa kesinlikle
karşı olduklarını tahmin ediyorum. Bu yasağın
uygulanmaması konusunda herhangi bir girişimleri var mı, kamuoyu
merak ediyor. Halka verecekleri bir sözleri, bir taahhütleri var mı?
Yasağı engelleyemezlerse halka ne diyecekler? Adıyaman
halkı AKPyi çok severdi. On beş yıldır iktidarda olan AKP,
Adıyamana hangi iş sahasını açtı, hangi
fabrikayı kurdu?
Adıyaman, AKPden alacaklıdır.
Yanı başındaki, küçük bir deniz büyüklüğündeki Atatürk
Barajı suyundan yararlandırılmadı, susuz tarıma mahkûm
edildi. Çevreyi, doğayı katleden küçük HESlerin peşinde
koşacağımıza bu Atatürk Barajından neden
yararlanamıyoruz?
AKP, bırakın iş, istihdam
sağlamayı, elimizdeki tütün ekimi ve satışını da
yasaklamakta, dağ köylerinin ve Çelikhanımızın can
damarını kesmeye çalışmaktadır. Binlerce aile ve
insanın ekmek kapısı olan bu sahayı halka kapatmayın.
İyileştirmeler yapalım, yasal statü verelim, güvenceli üretim ve
güvenceli pazar oluşturalım.
Bugün Adıyamanda şehirlisinden köylüsüne,
memurundan işçisine, sağcısından solcusuna, bürokratlarına,
gazetecisine, STKlara sorun, hiç kimse bu yasağı kabul etmez; herkes
yasağa karşı olduğunu haykıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen tamamlayın.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Teşekkürler
Başkanım.
Bu nedenle, Hükûmeti bu konuda Adıyamanlı
tütün üreticisinin sesini duymaya ve gelenek hâline gelmiş, binlerce
ailenin geçim kaynağı olan küçük üreticiyi dinlemeye ve desteklemeye
davet ediyorum. Adıyamanı daha da yoksullaştıracak, daha
da ırgatlaştıracak bu yasaklama fikrinden bir an önce vazgeçmeye
davet ediyorum.
Genel Kurulu ve halkımı saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Gündem dışı üçüncü söz, 12 Şubat
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet İlker Çitile aittir.
Buyurunuz Sayın Çitil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitilin, 12 Şubat
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET İLKER ÇİTİL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraşımızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümü nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Sizleri, ekranları
başında bizleri izleyen Kahramanmaraşlı hemşehrilerimizi
ve tüm vatandaşlarımızı en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, devam eden
Fırat Kalkanı operasyonunda içlerinden biri de
Kahramanmaraşlı hemşehrimiz olmak üzere şehit olan
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize de acil
şifalar diliyorum; aziz milletimize de sabır, metanet ve
başsağlığı diliyorum.
Sizlere Arif Nihat Asyanın bir
kıtasıyla seslenmek istiyorum:
Maraş Türkiyemin kalem
kaşıdır,
Maraş Türkiyemin köşe
taşıdır,
Maraş tarihleri inşa ettiren,
Koca Sinanların ustabaşıdır.
Değerli milletvekilleri, büyük Türk milletinin
tarih sahnesinde kaderinin yazıldığı Millî Mücadele
Dönemi'nin önemli cephelerinden biri, kadim şehrimiz
Kahramanmaraş'ımız olmuştur. Millet olarak tarihten bu yana
ezansız, bayraksız, vatansız ve milletsiz
kalamayacağımızın en önemli nişanesi,
Maraş'ımızın bayraklaşmış vatan
savunması ve 12 Şubat ruhu olmuştur. Ecdadımızın
Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzâr olmaz. diyerek
yaptığı destansı vatan savunması için Kurtuluş
Savaşı sonrası basın toplantısı düzenleyen
Fransız generalin tarihî kayıtlara geçen Biz Maraştayken yerde
miydik, gökte miydik bunu bile anlayamadık. sözleri son derece
manidardır. Bu kadim şehrin kahraman evlatları işgal
döneminde her mahallede teşkilatlanarak 12 Şubat 1920 tarihine kadar
yirmi iki gün, yirmi iki gece devam eden savaştan tek yürek, tek bilek
olmuş bir vaziyette zaferle çıkmıştır. Vatan, iman,
bayrak ve namus için mücadele eden ecdadımız şanlı
savaşımızda alnının akıyla bu kutlu zafere
imzasını atmıştır.
Millî Mücadele'ye tüm fertleriyle topyekûn bir
şekilde katılan ve "kendi kendini kurtaran şehir"
unvanıyla millî dayanışmanın en güzel örneğini veren
medeniyetler beşiği Kahramanmaraş'ımız, 5 Nisan 1925
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden İstiklal Madalyası, 7
Şubat 1973 tarihinde de kahramanlık unvanıyla tarihteki yerini
almıştır.
Kahramanmaraşımızda işgal
kuvvetlerine ilk kurşunu sıkarak kurtuluş mücadelesinin
kıvılcımını ateşleyen merhum Sütçü İmam ile
Abdal Halil Ağa, Rıdvan Hoca, Çakmakçı Sait, Arslan Bey, Senem
Ayşe, Yörük Selim, Şehit Evliya, Mıllış Nuri, Doktor
Mustafa ve ardı sıra yürüyen pek çok isimsiz kahramanla yazılan
bu destan, nesilden nesile aktarılacak ve diri tutulacak millî bir ruhun
ve tarih şuurunun adı olmuştur.
Kahramanmaraşımızın bir
evladı olarak gururla ifade ediyorum ki, Kahramanmaraş, Kurtuluş
Savaşı'nda sadece kendi toprağının değil, civar
illerin de yardımına koşarak topyekûn bir savunmanın,
düşmanların güçlü silahları ve asker üstünlüğüne
rağmen onurlu ve iman dolu bir direnişin adı olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale'de,
Kahramanmaraş'ta, İnönü'de verilen kutlu mücadelelerden zaferle
çıkan bu aziz milletin torunları olarak bizler, 15 Temmuz günü
yaşadığımız hain kalkışma ve darbe
girişiminde bir kez daha gösterdik ki bu aziz millet, millî
egemenliğine ve özgürlüğüne pranga vurdurmayacak ve hiçbir şart
altında vesayeti kabul etmeyecektir.
Buradan, bu Gazi Meclisimizin kürsüsünden,
vatanımızın birliği ve bütünlüğü adına
canını seve seve feda eden 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha
rahmetle ve minnetle anıyorum. Tedavileri devam eden isimsiz
kahramanlarımıza da Rabbimden acil şifalar diliyorum.
Siyasi hayatımızda neredeyse her on
yılda bir yaşanan darbeler ve üstüne iktidara gelen koalisyonlarla ne
yazık ki gerçek bir ilerleme ve büyüme kaydedilememiş, aksine her
anlamda geriye doğru bir gidiş olmuştur.
Osmanlı dönemi dâhil, bugüne kadar düzenlenen
anayasaların hemen hemen tamamı olağanüstü süreçlerde ve
vesayetçi zihniyete sahip seçkinler tarafından, devleti hukukla
sınırlamaktan ziyade, toplumu hizaya sokmak adına
hazırlanmış metinler olmuştur ve biraz önce
bahsettiğim gibi, darbelerden sonra da yürürlüğe girmişlerdir.
AK PARTİmizin tek başına iktidara
geldiği 2002 yılından bu yana ekonomik, siyasi ve iktisadi
anlamda çok büyük gelişme kaydedilmiştir. Aynı şekilde,
büyük bir ivme kazanarak bugünlere gelen demokrasimizin önünü açacak, istikrar
ve istikbalimizin güvencesi olacak cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini içeren Anayasa değişiklik paketimiz Sayın
Cumhurbaşkanımızın da onayının ardından aziz
milletimizin önüne gelecektir.
Şunun altını özellikle çizmek
istiyorum ki, rejim değişikliği değil, sistem
değişikliği olacaktır bu. Artık söz de karar da
milletimizin diyoruz ve yeni Türkiye için evet diyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken
istiklal ve istikbal mücadelesinde canlarını vermiş aziz
şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize minnet duygularımı
ifade ediyor, ülkemizdeki huzur ve istikrar ortamını sağlamak
adına hayatlarını kaybeden tüm güvenlik güçlerimize ve
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet, kalanlara da
başsağlığı ve metanet diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çitil.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden bir dakika söz
vereceğim.
Sırasıyla başlıyoruz.
Sayın Gürer, buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdede çiftçilerin
yaşadığı sorunlara ve Hükûmet tarafından çiftçilere
sağlanmayan desteklerin yatlara, kotralara
sağlandığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, 3 Şubat 2017 tarihinde AKP Hükûmeti yatlardan, kotralardan ve
teknelerden alınan yüzde 18lik KDVyi yüzde 1e indirdi ve yüzde 8 olan
özel tüketim vergisini tamamen kaldırdı. Üreticiler ve çiftçiler için
ihtiyaç olan traktörlerin katma değer vergisi ise yüzde 8 olarak devam
ediyor. Mazot yarı fiyatına verilecek diyen Hükûmet, aradan dört ay
geçmesine rağmen, çiftçilere verdiği bu sözü yerine getirmediği
gibi, mazot 4,70 liraya çıktı. Çiftçi için gerekli bu indirim de hâlâ
sallanıyor.
Niğde çiftçisi yer altı suyu
çıkararak tarım yapmak zorunda. Bu nedenle, elektrikle yer yüzüne
çıkardığı bu sulama suyunun maliyeti hem üretimi
artırıyor hem de çiftçinin ödeme güçlüğü yaşamasına
neden oluyor. Abone açma kapama dahi sorun. Kayıp-kaçak parası
ödeyen, icralık olan çiftçi, kuyularının devrinde de büyük
sorunlarla karşılaşıyor. Niğde çiftçisinin
ürettiği ürün de değer bulmuyor. Çiftçilere sağlanmayan
destekler Hükûmet tarafından yatlara, kotralara sağlanıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
2.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, demokrasi ve hukuk devletinden
yana olanların FETÖ darbe girişimiyle ilişkisi ispatlanmadan,
sorgusuz sualsiz, kanıtsız KHKyla ihraç edilen bilim
insanlarıyla dayanışma içinde olacaklarına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin önde gelen iktisatçılarından
Profesör Doktor Korkut Boratav, son KHK ihraçlarına ilişkin 1948de
babamı, 1980de beni, bugün de asistanımı üniversiteden
attılar. Şu anda yapılan, 12 Eylülden ve diğerlerinden de
daha kötüdür. dedi. Evet, bugün yapılanlar ne 12 Eylül ne de başka
hiçbir dönemde yapılanlarla karşılaştırılamayacak
kadar daha yıkıcı, daha despot ve daha hukuksuzdur. Her dönem
demokrasiden ve hukuk devletinden yana olan bizler; FETÖ darbe girişimiyle
ilişkisi, bağlantıları ispatlanmadan, ortaya koyulmadan,
bir gece yarısı sorgusuz sualsiz, kanıtsız, KHKyla ihraç
ettiğiniz, dünya görüşü ne olursa olsun bilim insanlarıyla bir
arada ve dayanışma içinde olacağız. Düşünen, yazan,
üreten, buluş yapan bilim insanları en kısa sürede görevlerine
dönünceye kadar bu dayanışma ve ortak mücadelemizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
3.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, tarım kredi
kooperatiflerinin Türk çiftçisinin tarımsal girdi ihtiyacına
katkı sağlayan çok önemli kuruluşlar olduğuna ve iyi
yönetilemediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarım kredi kooperatifleri Türkiye'nin tüm
bölgelerine dağılmış, Türk çiftçisinin tarımsal girdi
ihtiyacına katkı sağlayan çok önemli bir kuruluştur,
kuruluşunda bir numaralı ortak olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
bulunmaktadır. Ancak AKP yönetimindeki Türk tarımı maalesef tüm
kurumları olduğu gibi tarım kredi kooperatiflerini de iyi
yönetememektedir. Tarım kredi kooperatifleri piyasaya göre düşük
fiyat, düşük faizli girdi yerine ya da faizsiz girdi yerine dara
düşmüş üreticiyi yüksek fiyat, yüksek faizle inim inim inletiyor.
Örneğin en çok kullanılan üre gübresi 1 Ocakta yani bir ay önce 1.100
liraydı, şimdi 1.210 lira. Mazotu peşin alırsanız 4
lira 35 kuruş, vadeli alırsanız 4 lira 67 kuruş; bu
örnekleri çoğaltabiliriz. Çiftçide bu girdileri alabilecek peşin para
var mıdır? Bu kadar çok vergide yapılandırma
yaptınız, çiftçi borçlarında neden yapmıyorsunuz? Bugün
çiftçinin tarım kredi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
4.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Türkiyenin kamuya ait neredeyse tüm
varlıklarının Varlık Fonuna devredildiğine ve
Varlık Fonu Yönetim Kurulunun çok farklı ve geniş bir alanda
hizmet eden bu şirketleri nasıl daha verimli yöneteceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yayınlanan bir kararnameyle Türkiye'nin kamuya
ait neredeyse tüm varlıkları Varlık Fonuna devredildi. Gerekçe
olarak bu şirketlerin daha verimli ve etkin yönetileceği gösterilmektedir.
Sayın Bakana soruyorum: 5 kişiden oluşan Varlık Fonu
Yönetim Kurulu çok farklı ve geniş bir alanda hizmet eden bu
şirketleri nasıl daha verimli yönetecek? Bu 5 kişinin
özelliği nedir? Bunlara ne kadar ücret ödeniyor? Yönetim Kurulunca
atanacaklardan en az beş yıl deneyim istenmektedir. Örneğin
yönetime atanan Yiğit Bulutun bugüne kadar yönettiği bir tek
şirket var mıdır, varsa bu hangi şirkettir? Varlık
Fonuna devredilen şirketleri yabancı kredi kuruluşlarına
rehin göstererek kredi mi alacaksınız veya bu şirketleri
yandaşlara mı satacaksınız? Bu konuda kamuoyu sizden
hayırlı bir açıklama beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Akkaya
5.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, hiçbir suç isnadı
yapılmadan 330u akademisyen, 4.464 kişinin kamu görevinden çıkarıldığına
ve bu antidemokratik uygulamaların sorumlusunun AKP Hükûmeti ile onun
koalisyon ortağı gibi çalışan Anayasa Mahkemesi
olduğuna ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Dün hiçbir suç
isnadı ve işlemi yapılmadan sırf OHALin
sağladığı imkânlarla 330u akademisyen, 4.464 kişi
kamu görevinden çıkartıldı. Dün
yaşadıklarımız bir kez daha bizi haklı
çıkartıyor. Allah korusun, referandumda evet çıkması
durumunda bu ülkenin neler yaşayacağının bir göstergesidir
KHKlarla alınan uygulamalar. Alınan kararların hiçbirine itiraz
hakkı yok, alınan kararların hiçbirinin denetim imkânı yok
ve siz buna Hukuk içinde yapılanlar. diyorsunuz. Bu antidemokratik
uygulamaların tek sorumlusu AKP Hükûmeti ile onun koalisyon ortağı
gibi çalışan Anayasa Mahkemesidir. OHAL uygulamalarına
denetimsizlik kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin demokrasiden uzak
bir anlayışta olması ülkemiz adına utanç vericidir.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
6.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, MİT
Müsteşarı Hakan Fidanın Katarda FETÖ mensuplarıyla
barış görüşmeleri yaptığına dair basında yer
alan iddialara ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Bugün, basında yer alan bir iddiaya göre
MİT Müsteşarı Hakan Fidan Katarda FETÖ mensuplarıyla barış
görüşmeleri yapıyormuş. Benim de meslektaşlarımdan
duyduğum iddiaya göre, Bursada gerçekleşen etkin pişmanlık
tahliyelerinin altında tamamen duygusal ilişkilerin olduğu
belirtiliyor. Son KHKlarla, özellikle de dün yayımlanan KHKyla ihraç
edilenlerin cumhuriyetçi, demokrat, solcu ağırlıkta
olduğunu da göz önüne aldığımızda, basında
çıkan FETÖyle barış görüşmeleri iddialarının
gerçek olma ihtimali yüksek görünüyor. Bu durumda, paralel ile AKPnin
yollarının kesişip aynı menzile yürümeye devam etmesi hâlinde
15 Temmuzda sokağa çıkanların da terörist ilan edilip
edilmeyeceğini merak ediyorum.
Herkese hayırlı çalışmalar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
7.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, KHKların hukuksuz bir
şekilde kullanılmasından vazgeçilmesi gerektiğine, ihraç
edilenlerin genel sağlık sigortasından
faydalanmalarının sağlanmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başbakana sormak istiyorum: 15
Temmuz darbesini bahane edip OHAL ilan ederek Darbecileri
temizleyeceğiz. dediniz. FETÖcülerin tasfiyesi diye son olarak 4.464
öğretmen ve akademisyeni görevden attınız. Darbenin
arkasına sığınıp yurtsever ve demokratları
tasfiye ediyorsunuz. OHAL fırsatçılığı ve KHKlarla
devlette sizin gibi düşünmeyenleri ihraç ediyorsunuz, KHKları
hukuksuz ve adaletsizlik için kullanıyorsunuz. Bir an önce bundan
vazgeçin.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına sormak
istiyorum: İhraç edilen vatandaşlarımızın genel
sağlık sigortasından faydalanmaları için gelir testi
yapılmıyor. Bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
değil midir? Yapılanlar vatandaşa eziyet değil midir? Bu
konuda Bakanlığınızın acilen gerekli düzeltmeyi
yapmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Tezcan...
8.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Özgecan Aslanın
katledilişinin 2nci yıl dönümüne ve Türkiyenin ilk şehir
hastanesi olan Mersin Şehir Hastanesinin açıldığına
ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Özgecan Aslanın Tarsus ilçesindeki okulundan
evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledilmesinin
üzerinden iki yıl geçti. Kadını zayıf, korumasız, âciz
görerek ona şiddet uygulayan alçak ve zavallıları bir kez daha
lanetliyor ve kınıyorum.
3 Şubat Cuma günü
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız
Sayın Binali Yıldırım, bakanlarımız ve
milletvekillerimizin katılımıyla Türkiye'nin ilk en büyük
şehir hastanesini ilklerin şehri Mersinde açtık. Emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum.
Hekim olan bir milletvekili arkadaşınız
olarak, vatandaşlarımızın yıllarca sağlık
alanında çektiği sıkıntılara yakından
tanıklık ettim. Sigortalının devlet hastanesine kabul
edilmediği, ilaç bulunmadığı, parasını ödeyemeyen
hastaların rehin tutulduğu günleri gördüm; bunlar, AK PARTİ
hükûmetleri zamanında tarihe karıştı. Bugün,
açtığımız Mersin Şehir Hastanemiz 12 bin poliklinik
kapasitesi, 1.300 yatak, 5 bine yakın sağlık personeli, 230
poliklinik odası ile 51 ameliyathane, 210 yatak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım...
9.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
tartışmalı bir şekilde Meclisten geçirilen Anayasa
değişikliğinin referandum sürecinin sağlıklı
geçmesini sağlamanın iktidarın birinci görevi olduğuna
ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Parlamentonun üçüncü büyük partisinin eş genel
başkanları, grup başkan vekilleri, toplamda 12 milletvekili
cezaevinde tutsakken komisyonda ve Mecliste yeterince
tartışılmadan görüşülen, gizli oylanması gerekirken
başta bakanların bile açık oy kullandığı sözüm
ona Anayasa değişiklik teklifi kabul edildi. Referandum tarihi bile
belirlenmemişken devletin yayın organlarında, çamur
medyasında, sosyal medyada hayır diyenleri ötekileştiren,
kutuplaştıran, cepheleştiren yayınlar görmekteyiz; hatta
hayır diyenlerin hakaret ve şiddete maruz kaldıklarına
dair haberler almaktayız, geçen hafta Kadıköy Meydanında
yaşanılanlardaki gibi. Bu konuda sorumluluğun büyüğü
iktidara düşmektedir. Toplumu gerdiren yayınların,
çatışmalı ortamlara sürükleyen tutum ve
davranışların önüne geçilmelidir. Tartışmalı bir
şekilde Meclisten geçirilen bu teklifin referandum sürecinin
sağlıklı geçmesi iktidarın birinci görevi
olmalıdır.
BAŞKAN Sayın Reyhanlıoğlu...
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlunun, 12
Şubat Kahramanmaraşın düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum.
Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yılı bu hafta
Kahramanmaraşta coşkuyla ve heyecanla kutlanmaya devam ediyor. 12
Şubat günü şehrimiz için çok önemli bir gün. Kadını,
erkeği, yaşlısı, çocuğu Allah için, vatan için, bayrak
için tüm imkânsızlıklara rağmen canını ortaya koyarak
şehrimizi düşmanlardan kurtardı. Bu kutlu zafer şehrimize
hem İstiklal Madalyası hem kahraman unvanını getirdi.
Maraş bize mezar olmadan düşmana gülizar olmaz.
anlayışıyla esarete boyun eğmeyen, göğsü iman dolu
atalarımızın gayretini Cenab-ı Allah mutlak bir zaferle
mükâfatlandırdı. İşte bu zaferde emeği olan,
kurtuluşumuzun en büyük sembolü Sütçü İmam başta olmak üzere,
şehit haberini aldığı kocasının
silahını kuşanıp kıyafetlerini giyerek düşmana
karşı koyan Senem Ayşe ve bu kutlu zaferde emeği olan tüm
kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Kahramanmaraşımızın düşman işgalinden
kurtuluşunu kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
11.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, referandum sürecinde devlet memuru
statüsünde olan kişilerin propaganda yapmasının yasalara
aykırı olduğuna ve buna uymayanlar hakkında yasal bir
işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görünen o ki iktidar partisi, referandum sürecini
eşitsizlik, adaletsizlik ve etik olmayan değerler üzerine oturtacak.
Dün akşam yayınlanan KHKyla medyanın iktidarın
borazanı olması için tüm yollar açıldı. Diğer yandan,
resmî kurumların idarecileri illerde halka baskı yaparak, bilgileri
orta 3 fen bilgisi kitabından öteye gitmeyen bazı akademisyenler de
sözüm ona evet kampanyası yapmaya başladı. Ahlak, vicdan ve
etik değerler gibi evrensel kavramları
anımsatmayacağım bile ama devlet memuru statüsünde olan bu
kişilerin propaganda yapması yasalara aykırı. Acaba Hükûmet
bu konuda yasal bir işlem yapacak mı, yoksa Dalkavukluk iyidir.
deyip göz mü yumacak?
Şunu bir kez daha hatırlatmak isterim:
Bugüne kadar saray soytarısı olup da tarihe geçen tek bir kişi
olmamıştır. Referandum sürecinde herkesin aklını
başına almasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
12.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, AKPnin yanlış
uygulamalarına dair bir şiir okumak istediğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKPnin yanlış uygulamaları yurdum
insanını şair yaptı.
Her şeyi herkesten iyi bilirsin/
İşine gelirse zehir gibisin/ Bilmiyorum, nasıl cevap verirsin/
Kimse senin kadar aldanmaz usta/ Kimseyi duymadın kendinden başka/
Aykırı sesleri duysaydın keşke/ Görmezden gelinen
iğrenç bu aşka/ Aç da bir bak kimler bulunmaz usta/ Demokrasi su ise
testi laiklik/ Testi kırılırsa biter kardeşlik/ Bizi millet
yapan bu beraberlik/ İlkeler olmadan yürümez usta/ Mühür bende diye kimse
kollanmaz/ Eğer kollanırsa düzen sağlanmaz/ Devlet kesesinden
ağalık olmaz/ İsteyene her şey verilmez usta.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kayan
13.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Lüleburgazda
sağlık ve eğitim alanında yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Lüleburgaz Devlet Hastanesi kırk yıl önce
yapıldı. Kırk yıl önce Lüleburgazın nüfusu 25 bindi,
bugün nüfusu 150 bin olmuştur. Hastane aynı, yatak sayısı
aynı. Hastalar özel hastanelere parasızlıktan gidemiyor. Devlet
hastanelerinde bakımsızlık diz boyu, gelen hastalara sanki Özel
hastanelere gidin. der gibi. 2 özel hastane de FETÖcülükten
kapatılmıştır.
Devletin asıl görevlerinden olan
sağlık ve eğitim can çekişiyor. Hastaneler yetersiz,
okullar yetersiz. Halkımız sağlıksız ve eğitimsiz
bir şekilde yaşıyor. Lüleburgaza devlet hastanesi
yapımı neden bu kadar ertelenmiştir? Lüleburgaza yeterli okul
ne zaman yapılacaktır? Yapılmayacaksa halkımızdan
vergi niçin alınıyor ve alınan bu vergiler nereye
harcanıyor diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
14.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, hayırcılara
baktıkça bölmek, kutuplaştırmak için çabalanan bu topraklarda
yeşeren umudu gördüğüne ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başbakan geçtiğimiz günlerde
kamuoyuna bir çağrı yaptı ve dedi ki: Hayırcılara
bakın, ona göre karar verin. Biz de Sayın Başbakanın
sözlerine açıklık getirmek için dalga dalga tüm Anadoluya
yayılan hayır sesinin sahiplerine baktık kimmiş bu hayırcılar
diyerek?
Hayırcılara
baktığımızda çocuklarının geleceğini tek
kişinin iradesine teslim etmek istemeyen anaları, babaları
gördük; şarkılarla, türkülerle direnen kadınları gördük;
mahsulleri depolarda çürümeye terk edilen çiftçilerin emeğini, alın
terini gördük; tüm olumsuzluklara inat, bir arada yaşama umuduna
sarılan gençleri gördük. Yani, Sayın Başbakan,
hayırcılara baktıkça biz sizin bölmek,
kutuplaştırmak için çabaladığınız bu topraklarda
size rağmen yeşeren umudu gördük.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akın
15.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, kanun hükmünde
kararnamelerle yapılan düzenlemelere ve halkın getirilmek istenen tek
adam rejimini kabul etmeyeceğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) 15 Temmuz darbesini
kendilerine Allahın bir lütfu olarak değerlendiren zihniyet darbeyi
resmen fırsata çevirmiş durumda. Olağanüstü hâl kapsamında
bugün bir kanun hükmünde kararname daha yayınlandı. Kanun hükmünde
kararnameler çoktan amacını aştı, bu işin suyu da
çıktı.
Bugün yayınlanan kararnamede yer alan
kış lastiği zorunluluğu, işsizlik sigortası,
Bankacılık Kanunu, özel öğretim kurumları ve diğer
bazı düzenlemelerin olağanüstü hâlle nasıl bir ilgisi
kurulmuş, anlayabilmiş değiliz.
Olağanüstü hâl koşullarında
referandum yapıldığıyla yetinilmiyormuş gibi
şimdi bir de bu kanun hükmünde kararnameyle propaganda üstünlüğü elde
edilmeye çalışılıyor. Propaganda dönemi
yayınlarında eşitliği sağlayacak Yüksek Seçim Kurulu
denetimini etkisiz hâle getiriyorlar.
Hükûmet olma ve olağanüstü hâlin size
sağladığı tüm avantajları kullanarak kendinizin bile
savunamadığı bu ucube değişikliğe
halkımıza evet dedirtmeye çalışıyorsunuz. Ne
yaparsanız yapın yüce halkımız getirmek istediğiniz
tek adam rejimini kabul etmeyecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Normalde 15 milletvekili konuştu ancak 1
milletvekilimiz, yaşı itibarıyla, hızlı gençlerle
uğraştığı için ya da
yarıştığı için sisteme girmeyi
başaramamış. Bu nedenle yaşı itibarıyla kendisine
pozitif ayrımcılık yapıyorum, Sayın Çamaka söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
16.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, son KHKyla eğitime kilit
vuracak derecede büyük akademik kıyımlar
yaşandığına ve bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Aslında onlarla
yarışırım ya, neyse öyle olsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son KHKyla eğitime kilit vuracak derecede
büyük akademik kıyımlar yaşandı. Daima özgürlük ve insan
haklarının yanında olan bu aydın
duruşlarının bedelini ihraçla ödediler.
Ey iktidar, önce size bu kararları aldıran
Ankara Üniversitesi Rektörünün kim olduğunu araştırın.
Kraldan çok kralcı geçinen bu şahsiyet böylesi çılgınca
yönlendirmelerle her şeyden önce sizin iktidarınızın
altını oymaya çalışmaktadır.
Çağrıda bulunuyorum: Memleketi uçuruma
sürüklemeyin. Bu uygulamalardan derhâl vazgeçerek aklı ve vicdanı
kılavuz edinin. Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim sırasıyla.
Sayın Akçay, buyurun.
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket
Partisinin kuruluşunun 48inci yıl dönümüne ve Başbuğ
Alparslan Türkeş başta olmak üzere diğer âleme irtihal eden dava
arkadaşlarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Milliyetçi Hareket Partisinin 48inci
kuruluş yıl dönümü. Milliyetçi Hareket Partisi 9 Şubat 1969da
milliyetçilik mefkûresini kendine rehber edinerek millet-devlet
beraberliğiyle, devleti ebet müddet şiarıyla kurulmuş ve
Türk siyasi hayatındaki yolculuğuna başlamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi kurulduğu günden bu yana Türkiyeyi büyük
ufuklara taşımak ülküsüyle siyaset, ekonomi ve sosyal hayattaki
sorunları aşmak için elini her zaman taşın altına
koymuş, sorumluluk ve inisiyatif almıştır. Milliyetçi
Hareket Partisi her zaman meşruiyet zemininde yer almış, hiçbir
zaman vesayet odaklarına geçit vermemiştir, tabi
olmamıştır. 12 Mart 1971 askerî muhtırasında, 1970li
yılların hükûmet kuruluşlarında, 1977deki Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı seçiminde, 12 Eylül askerî müdahalesinde, 28
Şubatta, 27 Nisan e-muhtırasında ve 2007de Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 garabetine
itibar etmeyerek ve parti kapatma davalarında demokrasinin, hukukun,
meşruiyetin yanında yer almıştır. Bunun en yakın
örneğini 15 Temmuzda yaşadık. Milliyetçi Hareket Partisi
devletin, meşru hükûmetin ve millî iradenin arkasında dimdik
durmuş, darbeci hainlere geçit vermeyerek bu büyük badirenin
atlatılmasında tarihî bir misyon üstlenmiştir. Biz demokrasiye
ve hukuk devletine sahip çıktık, millî devlet ülküsünden vazgeçmedik
ve üniter devlet yapımızın savunuculuğunu tavizsiz yerine
getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, ek sürenizi
veriyorum, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Doğru siyaseti
doğru zamanda uyguladık. Gelişmeleri sadece bugün için
değil; dün, bugün, yarın perspektifiyle yorumladık. Önce ülkem
ve milletim, sonra partim ve ben ilkesini felsefemizin özüne yerleştirdik.
Bu anlayıştan hareketle, hiçbir zaman sorumsuz davranmadık,
günübirlik yaşamadık, istismara bel bağlamadık,
siyasetimizi aldatma ve kandırma üzerine kurmadık, akıntıya
yön vermek için gayret gösterdik, kimseye diyet borcumuz olmadı. Siyasetimizde
pazarlık, menfaat beklentisi yoktur, olmamıştır,
olmayacaktır. Ülkemizi her zaman karşılıksız sevdik.
Bizler dün olduğu gibi, bugün de Millî devlet, güçlü iktidar
şiarıyla siyasal duruşumuzdan, Dik baş, tok karın,
mutlu yarın. diyerek sosyal hedefimizden, inançlarımızla
kimliğimiz
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
arasındaki
bağı savunmaktan geri durmayacağız.
Bu vesileyle, partimizin bu kutlu ve meşakkatli
yolculuğunda beraber yürüdüğümüz ülkü ve gönül erlerinin hayatta
olanlarına uzun ömürler, başta partimizin kurucusu
Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere diğer âleme irtihal eden dava arkadaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum. Kuruluş yıl dönümümüzün devletimize, aziz
milletimize, demokrasimize, siyasetimize, Türk ve İslam dünyasına ve
insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, Milliyetçi Hareket
Partisinin daha nice yıllara aynı şevk, aynı heyecan,
aynı coşku ve aynı ruhla erişmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Özel, buyurunuz.
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Milliyetçi Hareket Partisinin 48inci
kuruluş yıl dönümünü kutladığına, OHAL
KHKlarında bir yetki sorunu olduğuna, tüm siyasi partilere daha
güçlü bir Meclis için Seçim Kanunu ile Siyasi Partiler Kanununda
değişiklik yapma çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
öncelikle, biz de Meclisimizin muhalefet partilerinden biri olan, Türk siyasi
hayatının önemli partilerinden biri olan Milliyetçi Hareket
Partisinin kuruluş yıl dönümünü
kutladığımızı ifade etmek istiyoruz ve Milliyetçi
Hareket Partisinin tüm üyelerinin, tüm sevenlerinin ne kadar cumhuriyet sever,
cumhuriyet rejimine ne kadar bağlı, parlamenter sisteme ne kadar
gönülden bağlı kişiler olduğunu biliyoruz ve bu
kuruluş yıl dönümünün bundan sonraki süreçteki aldıkları
tüm kararlarında hayırlara vesile olmasını temenni
ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün
yayımlanan KHK ve bir süredir yayımlanan KHKlarla ilgili birazdan
Meclis Başkanlığından ve yönetiminizden bir talebimiz
olacak. 2 Ocak günü yapıldığı iddia edilen ve 2 Ocak
gününden sonra yayımlanan onca kanun hükmünde kararnameye rağmen, dün
ve bugün birer kararname daha yayımlanıp bunların
Cumhurbaşkanının başkanlığında 2 Ocak günü
alınan kararlar olduğu ifade ediliyor. Bu, Anayasa Mahkemesinin
kapsam, süre ve konu bakımından denetlemesi gereken ama kendini yok
hükmünde sayarak denetlemediği OHAL KHKlarında şimdi bir yetki
sorunu da ortaya çıkmış durumda. Bu KHKların
çıkabilmesi için orada bulunması gereken bakanların
bulunmadığı, geçmişte alınan imzalarla yedi saat
yapılan bir toplantıya atfen onlarca KHKnın peyderpey
yayımlandığı bir süreç hem Türkiye Büyük Millet Meclisinden
alınan yetkiye aykırı hem Anayasaya aykırıdır.
Bu konuda birazdan Başkanlığınızdan bir talebimiz de
olacak ama bugün içinde bulunduğumuz süreçte gerek Sayın
Başbakan gerek evet kampanyası yürütenler saldırgan bir üslup
takınmış durumdalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Altına imza
atmış oldukları rejim değişikliğini savunamaz
durumda oldukları için birtakım saldırganlık içindeler,
içerik tartışmasına girince de kaçak güreşiyorlar. Meclisin
güçlendirildiğini iddia eden bir söylem var. Meclisin yetkilerinin yüzde
85i Saraya devrediliyor ve bu noktada Meclis güçleniyor. diyor.
Biz şimdi buradan siyasi partilerimizin
tamamına bir çağrıda bulunuyoruz. Meclisin güçlenmesi, yürütme
ve yasama organlarının birbirinden ayrı olmasına,
yürütmenin başındakinin yasamayı tayin etmemesine ve
talimatlandırmamasına bağlıdır. Bunun bir tane yolu
var, Seçim Kanununda ve Siyasi Partiler Kanununda değişiklik
yaparak tüm milletvekili adaylarının belirlenmesinin partilerin tüm
üyelerinin katılımıyla yapılacak bir ön seçimle
yapılmasıyla mümkündür. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, burada, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
10 Marta kadar çalışacağı öngörülen Mecliste tüm partilerin
mutabakatıyla milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özel, tamamlayın
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlıyorum efendim.
Eğer referandum olursa Meclisin 10 Marta kadar
çalışması, daha sonra tatile girmesiyle ilgili bir öngörü var.
Önümüzde zaman var, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununda bir
değişiklik yapalım. Bütün partilerin milletvekili aday
listelerini liderleri değil, oluşturdukları birkaç kişilik
komisyonlar değil, tam anlamıyla tüm üyeleri oy kullanarak
yapılacak ön seçimler belirlesin. O zaman buraya kimse lider icazetiyle
gelmez, lider sultasına tabi olmaz, güçlü Meclis olur. (CHP
sıralarından alkışlar) Evet çıkarsa da, hayır
çıkarsa da Meclis güçlenir, Meclis kazanır, demokrasi kazanır. Bu
talebimize diğer partilerden cevap bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın İnceöz, buyurun.
19.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Milliyetçi Hareket Partisinin
48inci kuruluş yıl dönümünü kutladığına, Anayasa
değişikliğinin güçlü Türkiyenin hedeflerini
gerçekleştirebilmesi noktasında hızlı ve etkin karar
alabilme sürecine ilişkin bir sistem değişikliği olup asla
bir rejim değişikliği olmadığına, 15 Temmuzun
herkes için bir milat olduğuna ve terör örgütleriyle mücadelenin
kararlı bir şekilde süreceğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken
Milliyetçi Hareket Partisinin -köklü ve etkili bir parti hareketi-
kuruluşunun 48inci yıl dönümünü tebrik ediyorum. Bu vesileyle, gerçekten,
Türk siyasi tarihinde, hayatında önemli yeri ve katkıları olan
Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve hareketin lideri olan merhum
Alparslan Türkeşi de rahmetle anıyorum. Allah rahmet eylesin.
Değerli milletvekilleri, Meclis kısa bir
süre önce çok önemli bir düzenleme yaptı, Anayasada çok önemli sistem
değişikliğini öngören, hükûmet sistemine ilişkin bir
düzenleme gerçekleştirdi. Ben, bu anlamda süreçte katkı veren,
katılımlarıyla olumlu katkı veren herkese yürekten
teşekkür ediyorum. Burada, Anayasa değişikliğiyle
gerçekleştirmeye çalıştığımız şey,
bugüne kadar Türk siyasi tarihimize baktığımızda,
hayatına baktığımızda ülkemizin önünü açmak, hızlı
karar alabilmek, güçlü Türkiye'nin önüne koyduğu hedefleri
gerçekleştirebilmesi noktasında hızlı ve etkin karar
alabilme sürecine ilişkin sistemdeki sorunları çözmek adına
yapılmış önemli bir değişikliktir; asla bir rejim
değişikliği değildir, bunun altını çize çize
söylüyoruz. Cumhuriyet hepimizin cumhuriyetidir, cumhuriyetle ilgili bir
değişiklik söz konusu değildir. Bunu gerek Sayın
Başbakanımız gerek Sayın Cumhurbaşkanımız ve
bizler her fırsatta özellikle dillendirmekteyiz. Anayasa
değişikliğiyle ve önümüzdeki referandum süreciyle yapılmak
istenen şey, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle hükûmet etme
sistemine ve modeline ilişkin Türkiyede kalıcı, güçlü sistemi
temin etmek. Burada, bütün tartışmaları tek adam üzerinde
yoğunlaştırmak, sanki bir tek adam düzeni getiriliyormuş
gibi algılar oluşturmaya çalışmak da bu düzenlemeye ve
sisteme haksızlıktır. Burada kişilerle ilgili bir düzenleme
söz konusu değil, sistemle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
memleketimizde
kalıcı ve süreç yönetimiyle alakalı sorunları giderici bir
düzenlemedir. Bu anlamda, düzenlemeye geniş bir perspektiften bakmak
gerekmektedir. Sistem, ülkemizin önünü açacak, hızlı karar alacak,
etkin çözüm üretecek bir sistem öngörmektedir.
Bununla birlikte, dün de söyledim, Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz burada DEAŞ terör örgütüne karşı, PKKya, PYDye
karşı önemli bir mücadele vermekte. Özellikle El Babda Fırat
Kalkanı Harekâtının 170inci gününde dün 2 şehidimiz
vardı, burada şehit sayısı artmıştır, 5
olmuştur; ben onlara da Allahtan rahmet diliyorum, yaralılarımıza,
oradaki gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Burada şunu unutmamamız gerekmektedir:
Türkiye, öyle bir süreçten geçmekte ki, artık terör örgütlerinin önündeki
perdenin kalktığı, herkesin saflarını net olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
belirlediği, DEAŞla, PKKyla, DHKP-Cyle ve FETÖ terör örgütüyle
kararlı mücadelenin, artık mücadelenin ötesinde taarruz şeklinde
Türkiye'nin terör örgütlerini bitirme noktasında kararlı olduğu
bir süreci hep beraber yaşamaktayız. Bu anlamda da, dün de özellikle
vurguladım, 15 Temmuz bizim için, her birimiz için milattır, terör
örgütleriyle mücadele kararlı bir şekilde sürecektir ve bu
mücadeleye, her birimizin yapıcı katkı sunacak çözüm önerileriyle
de sürece güç katmalarını herkesten bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
Sayın Benlinin bir söz talebi var dün yapılan bir konuşmada
isminin geçtiğine dair.
Buyurun Sayın Benli.
20.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Diyarbakır Milletvekili Mithat
Sancarın 8/2/2017 tarihli 67nci Birleşimde HDP Grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Genel Kurulda bulunmadığım bir
zaman diliminde Mithat Sancar, başka AK PARTİ milletvekillerinin
isimlerini sayarak ve benim adımı da zikrederek Beraber uzun
yıllar boyunca insan hakları mücadelesinde bulunduk, insan
hakları sadece siz söz konusu olduğunuzda mı olur?
tarzında sataşmada bulunmuştur. Sadece kayıtlara geçmesi
için ifade etmem gerekiyor ki, 28 Şubat sürecinde binlerce dilekçe
yazdığım, yüzlerce dava kaybettiğim, hayatımın on
üç senesini başörtüsü yasağını kaldırmak için
harcadığım doğrudur. Ancak beni 1997 yılından
itibaren tanıyan herkes bilir ki, ben, aslında sadece ben değil,
benim gibi düşünen bir sürü insanla birlikte kendimizle alakalı
olmayan pek çok konuda hak mücadelesinde bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz.
Çünkü insan hakları hiç kimsenin tekelinde ve inhisarında olan bir
durum değildir. Neyi, ne zaman, nerede, ne şekilde
söyleyeceğimizi sorgulamak da kimsenin takdirinde ya da inhisarında
olan bir husus değildir.
Çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Benli.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 20 milletvekilinin, 28 Şubat
2015 tarihinde Dolmabahçe Sarayında AKP Hükûmet yetkilileri ile HDP
temsilcilerinin yapmış olduğu görüşmelerin içeriğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/459)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk kamuoyunu ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ı da son derece rahatsız eden 28 Şubat 2015
tarihinde Dolmabahçe Sarayında AKP Hükûmet yetkilileri ile HDP temsilcilerinin
yapmış olduğu görüşmelerin içeriğinin
araştırılıp tespit edilmesi ve Meclisi ve kamuoyunu
doğru bilgilendirmek amacıyla Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Orhan Sarıbal (Bursa)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Nihat Yeşil (Ankara)
5) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
6) Mehmet Göker (Burdur)
7) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
8) Candan Yüceer (Tekirdağ)
9) Kadim Durmaz (Tokat)
10) İrfan Bakır (Isparta)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
13) Muharrem Erkek (Çanakkale)
14) Hüseyin Çamak (Mersin)
15) Mevlüt Dudu (Hatay)
16) Yakup Akkaya (İstanbul)
17) Kemal Zeybek (Samsun)
18) Bülent Öz (Çanakkale)
19) Elif Doğan Türkmen (Adana)
20) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
21) Musa Çam (İzmir)
Gerekçe:
28 Şubat 2015 günü, Hükûmetten 4, HDP'den 3
temsilci Dolmabahçe Sarayı'nda bir araya gelmiş, yarım saatlik
bir ön görüşmeden sonra televizyon kamerası karşısında
bir mutabakat metni açıklamıştı.
Görüşmeye Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri
Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ile Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu
katılmıştı. Ancak 3 hafta sonra Cumhurbaşkanı
Erdoğanın Dolmabahçe mutabakatını asla kabul etmiyorum,
bilgim de yoktu. bağlamında ifadeleri olmuştu.
Ancak 22nci Dönem TBMM Başkanı ve AKP
Hükûmetinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç CNN
TÜRKte Taha Akyol'un Eğrisi Doğrusu programında Oturma düzeni
dâhil, kimin nasıl konuşacağı, taraflar o konuda
anlaştılar. Cumhurbaşkanının haberinin olduğunu
biliyorum. Bana söylendiği kadarıyla sayın Başkanımız
da sayın Yalçın Akdoğan da gelişmelerden anında
kendisini bilgi sahibi kıldıklarını ifade ettiler.
Kaldı ki sanıyorum mart ya da nisan ayıydı, sayın
Cumhurbaşkanının bu görüntüyü eleştiren bazı sözleri
oldu. Bu sözlere ben Hükûmet Sözcüsü olarak karşılık vermek
durumunda kaldım. Oradaki bir cümlem sayın Cumhurbaşkanı bu
gelişmelerden haberdardır. şeklinde ifadeleri olmuş ve
Cumhurbaşkanın ifadelerini yalanlamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı
rahatsız eden Dolmabahçe görüşmelerinin içeriği hakkında
birçok iddialar ve görüşler mevcuttur. Hükûmet ve muhalefet kanadı
görüşmeleri birçok farklı şekilde yorumlamakta ve toplumda büyük
bir muamma oluşmaktadır. Bu görüşmeler Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın bilgisi dâhilinde mi olmuştur yoksa gerçekten de bu
görüşmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bilgisi haricinde
mi olmuştur?
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Dolmabahçe görüşmelerinde Hükûmet ile
HDP yetkililerinin görüşmelerinin TBMM bilgisi dâhilinde olması için
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
2.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 27 milletvekilinin, sanayi sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/460)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayi sektöründe yaşanan sorunların
incelenmesi ve Türk sanayisinin yüksek katma değer yaratan ve rekabetçi
bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105'inci maddeleri kapsamında bir Meclis araştırması
açılması konusunda gereğini arz ederiz.
1) Çetin Osman Budak (Antalya)
2) Mazlum Nurlu (Manisa)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Yakup Akkaya (İstanbul)
5) Orhan Sarıbal (Bursa)
6) Kazım Arslan (Denizli)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Kemal Zeybek (Samsun)
9) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
10) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
11) Nihat Yeşil (Ankara)
12) Uğur Bayraktutan (Artvin)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Ceyhun İrgil (Bursa)
16) Hüseyin Yıldız (Aydın)
17) Ahmet Akın (Balıkesir)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
22) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
23) Mehmet Göker (Burdur)
24) İrfan Bakır (Isparta)
25) Mahmut Tanal (İstanbul)
26) Muharrem Erkek (Çanakkale)
27) Hüseyin Çamak (Mersin)
28) Mevlüt Dudu (Hatay)
Gerekçe:
Ülkelerin kalkınma ve gelişmesinde sanayi
sektörünün önemi büyüktür. Sanayinin geliştiği ülkelerde sürekli
büyümenin sağlandığı, refahın arttığı,
işsizliğin azaldığı görülmektedir.
Türkiye ekonomisi de büyümektedir, ancak üretime
değil tüketime dayalı bu büyüme, ne işsizliği ne de
yoksulluğu azaltmaktadır. AKP hükûmetlerinin yanlış siyasi
tercihleri nedeniyle, Türkiye'de bir ithalat patlaması
yaşanmıştır. Türkiye, 2003-2015 döneminde 2 trilyon 282
milyar dolarlık ithalat, 1 trilyon 181 milyar dolarlık ihracat
gerçekleştirmiş ve bu dönemde 1,1 trilyon dolarlık dış
ticaret açığı vermiştir.
Türkiye'nin dış ticarette bu kadar yüksek
miktarda açık vermesinin en önemli nedeni, imalat sanayi üretiminin
düşük teknolojili ürünlere dayalı olmasıdır.
AKP, 2008 yılında "Türkiye Sanayi
Stratejisi Vizyonu" başlığı altında bir arama
konferansı gerçekleştirmiş ve Türkiye'nin önüne "Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde
Avrasya'nın üretim üssü olmak" hedefi konmuştur. Bu
hedefe odaklanan ve 72 eylem içeren 2011-2014 Türkiye Sanayi Stratejisi
Belgesi'nin dönemi tamamlanmıştır. Her ne kadar bakanlık
belgelerinde "2011 yılında eylemlerin yüzde 85'inde, 2012 yılında
yüzde 85'inde, 2013 yılında yüzde 82'sinde ve 2014 yılında
ise yüzde 90'ında başarı kaydedilmiştir." ifadeleri
yer alsa da 2008-2014 döneminde sanayi sektöründeki dönüşüm konusunda
ciddi bir mesafe alındığı söylenemez. Resmî
açıklamalara göre, 2003-2014 yılları arasında düşük ve
orta teknolojili ürünlerde 90 milyar dolar dış ticaret fazlası
verirken, yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerde ise dış ticaret
açığı 438 milyar dolardır. Bu rakam
başarısızlığın belgesidir.
Türkiye'nin önüne 2015-2018 dönemi için
"Avrasya'nın üretim üssü" yerine "Afro-Avrasya'nın
tasarım ve üretim üssü" hedefi konurken, yalnızca hedef
büyüterek Türkiye mesafe alamaz. Ayakları yere basmayan plan ve
belgelerle, sanayinin rekabet gücünün artması, imalat sanayisinde yüksek
katma değerli ileri teknoloji ürünlerinin üretilmesi mümkün değildir.
Türkiye'nin bu anlayışla orta gelir tuzağından
çıkması da mümkün değildir.
Türk sanayisinde dönüşüm için öncelikle köklü
bir zihniyet değişimi gereklidir. Akıldan, bilimden, özgür
üniversiteden, yaratıcı düşünceden, AR-GE'ye kaynak
ayırmaktan, nitelikli bir eğitim sisteminden yana tutum almak
gereklidir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, hukuk
güvenliğinin kurumsallaşması gereklidir. ODTÜ gibi aklı ve
bilimi rehber edinen kurumları hedef yapmamak gereklidir. Türkiye, bu yola
girmediği sürece, hamasi söylemlerle bir yere varılması mümkün
değildir.
TBMM, ülkemizin gelişmesine katkı
sağlamak üzere sorumluluk üstlenmeli, Türkiye'nin 4'üncü Sanayi Devrimini
de ıskalamaması için yapısal dönüşümün önünü açacak bir
çalışmayı yapmalıdır.
Bu nedenlerle sanayi sektöründe yaşanan
sorunların incelenmesi ve Türk sanayisinin yüksek katma değer yaratan
ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 24 milletvekilinin, atanamayan
polislerin yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/461)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Atanamayan polislerin yaşadığı
sorunların tespit edilmesi ve mülakatlarda yaşanan keyfî
uygulamaların araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Ceyhun İrgil (Bursa)
3) Musa Çam (İzmir)
4) Kadim Durmaz (Tokat)
5) Kazım Arslan (Denizli)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) Hüseyin Yıldız (Aydın)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Utku Çakırözer (Eskişehir)
11) Veli Ağbaba (Malatya)
12) Nihat Yeşil (Ankara)
13) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
14) Mehmet Göker (Burdur)
15) İrfan Bakır (Isparta)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
18) Muharrem Erkek (Çanakkale)
19) Hüseyin Çamak (Mersin)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Yakup Akkaya (İstanbul)
22) Kemal Zeybek (Samsun)
23) Bülent Öz (Çanakkale)
24) Elif Doğan Türkmen (Adana)
25) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
Gerekçe:
YGS sınavında başarılı
olduktan sonra mülakat, yazılı sınav, sonrası on beş
günlük ağır intibak eğitimi, tam teşekküllü bir hastaneden
polis olur yazılı sağlık raporu alarak, iki yıllık
Polis Meslek Yüksek Okulunu okumaya hak kazanıp iki yıl eğitim
gördükten sonra polis meslek yüksek okullarından mezun olmaya bir hafta
kala iç güvenlik paketinin içindeki kanun ile "Polis okulunu
başarılı şekilde bitirenler polis akademisinin
yapacağı sınavda başarılı olma şartıyla
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak
atanır. hükmü getirilmiştir. Mezuniyetlerine bir hafta kala, silah
seri numaralarının bile belli olmasına rağmen mülakat
sınavı yapılacağı tebliğ edilmiştir.
Mezuniyetlerinden dokuz gün sonra, o günü takip eden üç gün içinde mülakat
sınavları yapılmıştır. Mülakat
sınavında polis mesleğiyle ilgili sorular sorulup bilgi
düzeyleri ölçülecekti fakat Denizli horozu gibi öt. (Aydın Polis Meslek
Yüksekokulu), Çorumun plakası kaç?, Çorum valisi, emniyet müdürü kim?
gibi polislik mesleğiyle bağdaşmayan sorular sorularak okulda
ceza puanı çok olup okul başarısı sırasında
gerilerde olan kişiler başarılı sayılıp Emniyet
Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak atanmışlardır.
Derslerinde başarılı, hiç ceza almayan öğrenciler hiçbir
gerekçe ve sebep gösterilmeden başarısız sayılarak polis
olma hakları engellenmiştir. Okullarında derece yapan
öğrenciler sebepsiz yere mülakatlardan elenmiştir. Geleceğini,
gençliğini, eğitimini, tüm zamanını bu uğurda feda
etmiş ancak karşılığını alamamış
toplamda 1.803 polisin atamalarının yapılması ve
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, polis meslek yüksekokullarında
yaşanan keyfî mülakat iddialarının tespiti ve atanamayan
polislerin sorunlarının belirlenip çözüm yollarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Nadir Yıldırım ve
arkadaşları tarafından, Van T Tipi Cezaevinde işkence
iddialarının araştırılması amacıyla 16/1/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
9 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/2/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/2/2017 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
(Muş)
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Ocak 2017 tarihinde Van Milletvekili Sayın
Nadir Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen,
Van T Tipi Cezaevinde işkence iddialarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 3612 sıra numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 9/2/2017 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Şırnak
Milletvekili Sayın Aycan İrmez.
Buyurun Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye birbirini tetikleyen ve
karşılıklı olarak birbirini büyüten siyasi, ekonomik ve
diplomatik krizler toplamının tam ortasındadır. AKP
Hükûmetinin büyük bir sorumsuzluk örneği sergileyerek neden olduğu
siyasi istikrarsızlık ekonomik krizi her geçen gün daha da
derinleştirmektedir. Türkiye kendi kamu şirketlerini ipotek
altına koyan bir ülkeye dönüşmüştür. Türkiye Kürt fobisinden bir
türlü kurtulamadığı için yoksul askerlerini Suriyede kurban
veren bir ülke konumundadır. Muhalif gazeteciler, aylarca, hiçbir
iddianame olmadan cezaevlerinde tutulabilmektedir. Hakikat ters yüz edilmekte,
yaygın medya kanalları üzerinden algı operasyonlarıyla
halkın bilgi alma hakkı bile gasbedilmektedir. Bilgi alma hakkı
yok edildiği gibi, akademide de bir çöle dönüşmüş
durumdadır. Kimse gerçekten nerede ne olduğunu bilemez konuma
gelmiştir. Siyasi iklim demokratik bir uzlaşı ortamından
koparılmış, tüm ülkede bir korku iklimi hâkim konuma
gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, kimse, nerede neler
yaşandığını bilemez bir duruma gelmiştir ve bu
yerlerin başında, devletin mutlak hâkim olarak birinci dereceden
sorumluluğu altında olan cezaevleri gelmektedir.
Bugün, HDP milletvekilleri olarak bizler cezaevi
ziyareti gerçekleştiremiyoruz, cezaevlerinde neler olup bittiğine
dair kapsamlı bir inceleme yapma şansımız olmuyor. Bu
ülkenin Adalet Bakanı geçtiğimiz dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda
bunu açık bir şekilde itiraf etti, HDP milletvekillerinin
cezaevlerini ziyaret etmesini doğru bulmuyoruz. dedi. Vekiller olarak
böyle bir ayıbın ve korkunun muhatabı oluyoruz ama inceleme
yapamıyor olmak gözümüzün kulağımızın orada
olmasına engel teşkil etmiyor.
Ben şimdi oldukça sınırlı olan
vaktimde, bizlere iletilen yüzlerce hak ihlali ve işkenceyi
anlatacağım.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye âdeta
açık hava hapishanesine dönüştürülmüş durumdadır. AKP
Hükûmetinin antidemokratik uygulamaları her yurttaş üzerinde
açık bir şekilde hissedilir duruma gelmiştir. Cezaevlerinin
durumu da farklı değildir. Cezaevlerinde o kadar ağır hak
ihlalleri, keyfî uygulamalar ve işkence vakaları
yaşanmaktadır ki bu uygulamalar 12 Eylül dönemini aratır hâle
getirmiştir. Cezaevlerinde uzun süredir ağır insan hakkı
ihlalleri ve insan onuruna aykırı uygulamalar
yaşanmaktadır. Tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulanan işkence,
kötü muamele ve hak ihlalleri kimi zaman cezaevlerinde ölümlere dahi yol
açabilmektedir. Tutuklu ve hükümlüler bu şekilde ikinci bir cezalandırma
mekanizmasına tabi tutulmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden gelen
haberler içinde en korkunç olanlardan bir tanesi de Van T Tipi Kapalı
Cezaevinde yaşananlardır. Avukatların bizlere
aktardığı bilgilere göre, Van T Tipi Cezaevine sevk edilen
mahpuslar cezaevine girişleri sırasında dayatılan
çıplak aramayı kabul etmeyince kendilerine yoğun işkence
yapılmıştır. 1990larda Hizbullahın
uyguladığı vahşi bir yöntem olan domuzbağı
yöntemi bir işkence biçimi olarak uygulamaya konulmuş
durumdadır. Mahpusların maruz kaldıkları işkenceden
sonra revire çıkma talebi dahi reddedilmiş, aksine kendilerine
işkence yapılmaya devam edilmiştir.
İşkence gören mahpuslardan biri olan Ferit
Hasçelekin avukatları üzerinden bizlere aktardığı
bilgilere göre, kendisine işkence yapan kişiler Biz gardiyan
değiliz. Bu cezaevi gerçek cezaevi olacak, bu yüzleri unutmayın.
diyerek işkence gören mahpusları tehdit etmiştir. Cezaevi
personeli olmayan bu kişilerin buralara yerleştirildiği ve
kendilerine A takımı veya hazır kuvvet gibi isimler verdikleri
söylenmektedir. Bu korkunç bilgilere kulaklarınızı
tıkayacak ve görmezden mi geleceksiniz değerli milletvekilleri?
Değerli arkadaşlar, bu uygulamaların
bir kısmı sıklıkla basına
yansıdığı ve kamuoyu tepkisiyle
karşılandığı hâlde cezaevi politikalarında bir
değişikliğe gidilmemiş ve bu durum Türkiyenin
demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak
varlığını korumaktadır. Cezaevinde kalan tüm tutuklu
ve hükümlüler devletin sorumluluğu altındadır ve bu kişiler
insani bir muameleye tabi tutulmalıdırlar. Anayasada eşitlik
ilkesine vurgu yapılırken yurttaşların içeride ya da
dışarıda olmasına bakılmaz, ancak bu ülkede artık
adını koyalım ki cezaevlerine yönelik özgün bir cezaevi
politikası ve rejimi mevcuttur. Özellikle 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra ilan edilen ve aylardır kesintisiz devam eden OHAL
koşullarında cezaevleri âdeta bir işkencehaneye
dönüştürülmüştür. Çok sayıda ulusal ve uluslararası
kuruluş da yurttaşların hem gözaltı hem cezaevi sürecinde
ağır hak ihlali ve işkenceye maruz
bırakıldıklarını anlatan beyan ve delilleri ortaya
koyarak bu durumu raporlaştırmışlardır. Cezaevlerinde
rutin bir şekilde tutuklu ve hükümlülere yönelik darp, hakaret, tehdit,
işkence ve kötü muamele, hukuki dayanağı olmayan sevk ve
nakiller, çıplak arama, başta hasta tutsaklar olmak üzere
sağlık hakkına erişiminin engellenmesi, keyfî şekilde
verilen disiplin cezaları ve bu cezalara karşı savunma
haklarının kısıtlanması, avukat görüşmelerine
kısıtlama getirilmesi, mahkeme süreci devam eden tutuklu ve
hükümlülerin yargı çevresinden uzaklaştırılarak adil
yargılanma haklarının ihlal edilmesi, iletişim
hakkının engellenmesi, televizyon ve radyo
yayınlarının kısıtlanması, hapishanelerde askerî
darbe ürünü uygulamaların dayatılması, baskın tarzında
gelişen aramalar, günlük kullanılan araç gereçlere el konulması
gibi uygulamalar cezaevi politikası hâlini almıştır. Bugün
cezaevlerinde hiçbir hukuki dayanağı olmayan uygulamalar,
cezaevlerini her zamankinden daha fazla kolektif cezalandırma
mekânlarına dönüştürmüştür. OHAL en çok da cezaevlerini
vurmuştur değerli arkadaşlar. Cezaevlerinde uzunca bir süredir
uygulanan kolektif cezalandırma politikası OHAL ilanıyla
birlikte daha da şiddetlenmiştir. Sadece cezaevindeki tutuklu ve
hükümlülere değil, onlarla birlikte aynı zamanda onların
yakınlarına yönelik hak ihlalleri de ayyuka
çıkmıştır. Avukat görüşlerinin
kısıtlanması veya tamamen engellenmesi, Avukat görüşleri
izlenebilir veya dinlenebilir, hatta kayda alınabilir. şeklinde
kararname çıkartılması, aile ve aile dışından 3
kişiyle görüş hakkının yasaklanması, tutuklu ve
hükümlülere yönelik telefon ve mektup yasağı üzerinden
geliştirilen son derece katı iletişim yasağı, kitap
sınırlamasının getirilmesi, bazı gazetelerin cezaevine
girişinin engellenmesi, cezaevi idaresinin keyfî tutumları ve
tahliyelere izin verilmemesi gibi tamamen keyfî uygulamalar zaten özgürlükleri
ellerinden alınmış yurttaşlar üzerinde
katmerleşmiş bir işkence aracı hâline gelmiştir.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneğinin yaptığı açıklamaya göre de Türkiye'de son
on yılda 111 adet yeni ceza infaz kurumu açıldı. Yeni
açılanlarla birlikte ceza infaz kurumu sayısı 372'ye,
kapasiteleri ise 197.297'ye yükseldi. Türkiyede AKPnin iktidara geldiği
2002 yılından bugüne kadar olan tutuklu ve hükümlü sayısı 4
kat artarak bütün zamanların en yüksek seviyesine
ulaşmıştır. Bunun açıklaması şudur ki
değerli arkadaşlar: Önce içeri at, sonra suç yarat. Hukukun en temel
ilkesi bu şekilde ayaklar altına alınmıştır.
Yargının kendisinin siyasi bir cezalandırma aracına
dönüştürüldüğü bir zaman diliminden geçiyoruz. Hâlen devam eden KCK
davalarını hatırlayalım, o davanın iddianamesi bile
yıllar sonra hazırlanabildi, ortada suç yoktu, suç sonradan uydurulmaya
çalışıldı.
Türkiye'de cezaevlerinde şu an 330'a yakın
ağır hasta olmak üzere bine yakın hasta tutsak mevcuttur. Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, 10 Ocak 2017'de yaptığı
açıklamada, hapishanelerde 2009'dan Ekim 2016'ya kadar 2.300 kişinin
hayatını kaybettiğini söyledi. Çözüm süreci boyunca ortada
hastane raporları olmasına rağmen, ağır hasta
mahpusların bırakılmasının nedeninin cemaat
ortaklığı olduğunu bugünlerde Adli Tıp Kurumuna
gerçekleştirilen tutuklamalardan anlıyoruz.
Peki, şimdi, neden devam ediyor işkence?
Sormak istiyorum: Bu sefer kim kandırıyor sizleri? Bakın, somut
bir örneğini vermek istiyorum, Hakkâri İl Genel Meclisi Üyesi Sibel
Çapraz, kötüleşen sağlık durumuna rağmen hâlâ cezaevinde
tutulmakta. Bu siyasetçi, bağırsakları dışarıda yaşıyor
ve mahpusların yardımıyla hayatını idame ettirmeye
çalışıyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve
Uluslararası Af Örgütünün basına ve kamuoyuna duyurdukları
bilgilere göre, doktorların verdiği Cezaevinde kalmaya
elverişli değildir. raporlarına rağmen maalesef tedavisi
geciktiriliyor ve cezaevinde tutuluyor. Yani bunu hangi vicdan
kaldırır, bir kere daha sormak istiyorum bu Meclis huzurunda.
İşkence insanlık suçudur. Bugün
kendisi de rehin tutulan ve hak ihlallerine maruz bırakılan Eş
Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın
Adalet Bakanına bir çağrısı olmuştu: "Cezaevlerinde
işkence yok diyorsunuz. Ben de var diyorum. Eğer varsa istifa etmeye
hazır mısınız? Yoksa ben istifa edeceğim."
demişti. Böylesine açık bir çağrıya yanıt vermek
yerine, eş genel başkanlarımız da dâhil olmak üzere, 12
milletvekilimizi rehin aldınız. Bu çağrımızı
yineliyoruz. Buyurun birlikte gidelim ve inceleyelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrmez.
Grup önerisinin aleyhinde olmak üzere Ankara
Milletvekili Sayın Aydın Ünal.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çok değerli arkadaşlar, HDPnin grup
önerisiyle ilgili gerekçeyi, buradaki iddiaları inceledik, bununla ilgili
çeşitli görüşmelerimiz de oldu. Öncelikle, konuşmamın
başında şunu ifade etmek istiyorum: Bu gerekçede ifade edilen ya
da gerekçede zikredildiği gibi, İnsan Hakları Derneği Van
Şubesi ve Özgürlükçü Hukukçular Platformunun iddiaları, bizim
yaptığımız görüşmelerde, yetkililerle
yaptığımız görüşmelerde tamamen yalanlanmış
durumda. Şunu özellikle ifade etmem lazım: Üst araması 5275
sayılı Kanunun 36ncı maddesi ve tüzüğün de 46ncı
maddesine göre yapılıyor, bütün dünyada yapıldığı
gibi, Avrupa Birliğinde yapıldığı gibi
yapılıyor, utanma duygusu ihlal edilmeyecek şekilde arama
yapılıyor. Ayrıca, bu aramada mahkûm ya da gözaltındaki
kişi, tutuklu ya da mahkûm tamamen çırılçıplak aramaya tabi
tutulmuyor, belli birtakım kıyafetler giydirilerek aramalar
yapılıyor. Şimdi, bu Van T Tipi Cezaevinde yapılan
aramalarda bazı tutuklu ve hükümlülerin direndikleri ve bizim
yaptığımız görüşmelerde de aramanın
gerçekleşmesi için direnişe orantılı bir zor
kullanıldığı ifade ediliyor. Yani bu gerekçede veya bu grup
önerisinde ifade edilen iddiaların, bu sivil toplum örgütünün ortaya
koyduğu iddiaların, raporların asılsız olduğunu
en başta ifade etmek istiyorum.
Şimdi, şunu görmemiz lazım: AK
PARTİ, Adalet ve Kalkınma Partisi çok uzun, çok köklü bir mücadelenin
ardından bugünlere gelmiş partidir. Bu mücadele sadece 2001
yılında başlayan bir mücadele değildir, onun çok daha
öncesinden başlayan, belki yüzyıllara sâri bir mücadeledir. Bu
mücadelenin içinde de AK PARTİ, AK PARTİnin
taşıdığı dava çok büyük zorluklara maruz
kalmıştır. Bu zorluklar arasında işkence de var, bu
zorluklar arasında hapsedilme de var, bu zorluklar arasında partinin
kapatılması var. En çok şahit olduğumuz konulardan bir
tanesi AK PARTİnin taşıdığı o davanın, o
mücadelenin şiddetle ya da silahlı terör örgütleriyle birlikte
gösterilmesi çabasıdır. Hatta, bunun son örneklerini de son
yıllarda yaşıyoruz. DAİŞ terör örgütü ile AK
PARTİyi bir arada göstermek gibi bir Fetullahçı çabanın,
Fetullah Gülen tarafından ortaya konulan bir çabanın farklı
kesimler, farklı kaynaklar tarafından -bu kürsü de dâhil olmak üzere-
çok sık dile getirildiğini görüyoruz. AK PARTİnin en belirgin
özelliği hiçbir zaman şiddete başvurmamış olması,
hiçbir zaman şiddeti onaylamamış olmasıdır ve bu mücadelenin
bugün, iktidara gelmesinin altında yatan temel neden de AK PARTİnin
şiddetle arasına koyduğu mesafedir. Biz mücadelemizi
şiddetten uzak bir şekilde verdik, şiddeti onaylamadık,
şiddete tevessül etmedik; partimiz kapatılmasına rağmen,
işkenceler görmemize rağmen, içimizdeki birçok milletvekilinin
geçmişte hapishanelerde yatmış olmasına rağmen hiçbir
şekilde şiddete başvurmadık.
Yine, bir başka husus, Diyarbakır Cezaevi
arkadaşlar. Biliyorsunuz, Diyarbakır Cezaevi konusunu devlet
katında ilk dile getirenlerden biri kurucu Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğandır. Diyarbakır Cezaevinde
yaşanan işkenceleri dile getirmiştir, bunu birkaç kez
konuşmalarında vurgulamıştır. Yine, biz bu dönemde AK
PARTİ Grubu olarak, 1980 sonrasında Diyarbakır Cezaevinde
yaşanan işkenceleri incelemek için bir komisyon, bir alt komisyon
kurduk ve bu komisyon da Sayın Orhan Miroğlunun
başkanlığında çok başarılı, çok faydalı
çalışmalar yaptı, yapmaya da devam ediyor. Sayın Orhan
Miroğlu, kendisi de Diyarbakır Cezaevinde işkence görmüş
bir milletvekilimizdir. Açıkçası, o komisyonda tanıkları
dinlerken, orada işkence görmüş kişileri dinlerken ben de dâhil
olmak üzere birçok arkadaşımız
gözyaşlarımızı tutamadık. O işkence görenlerin
ırkına bakmadan, onların ideolojisine bakmadan, hatta,
kendilerine isnat edilen suçlara dahi bakmadan insanlık
dışı muameleye maruz kalmaları karşısında
şaşkına döndük ve bir insan olarak birçok konuda da, birçok
noktada da utandık ve Diyarbakır Cezaevinin bir daha
yaşanmaması bizim en büyük arzumuzdur. Diyarbakır Cezaevinde
yaşananların veya onun en hafifinin, her ne şekilde olursa
olsun, işkencenin hiçbir şekilde yaşanmaması bizim en büyük
arzumuzdur ve biz bunun da mücadelesini verdik. AK PARTİ daha 2002
yılı sonunda iktidara gelir gelmez işkenceye sıfır tolerans
göstereceğini söylemiştir ve gerçekten de o dönemden itibaren
işkenceye sıfır tolerans gösterilmiştir.
Evet, işkence iddiaları vardır, bu
işkence iddialarının büyük bir kısmı da terör
örgütlerinin ortaya koyduğu veya terör örgütleriyle iltisaklı sivil
toplum örgütlerinin, medyanın ortaya koyduğu iddialardır.
Avrupanın, özellikle, işkence üzerinden Türkiyeyi
sıkıştırmak gibi bir politikası vardır, maalesef,
burada bir algı operasyonu yapılmaktadır. Ha, işkence yok
mudur? Elbette, bazı münferit olaylar yaşanıyor olabilir,
bunlardan da gerek bizler milletvekili olarak haberimiz olduğunda gerek
Hükûmetimiz haberi olduğunda bununla ilgili şikâyetleri tek tek
değerlendirmekte ve üzerine gitmektedir. Burada özellikle vurguluyorum,
işkence bir insanlık suçudur. Hiçbir şekilde kabul edilemez,
hiçbir şekilde mazereti olamaz, hiçbir şekilde gerekçesi olamaz
işkencenin ve işkencenin olmaması için, hiçbir şekilde
yaşanmaması için de biz, dediğim gibi, 2002den beri mücadele
veriyoruz, bundan sonra da bu mücadeleyi çok kararlı bir şekilde
sürdüreceğiz. Ama, İşkence var. diyerek AK PARTİyi, AK
PARTİ Hükûmetini sıkıştırmaya çalışmak gibi
bir operasyonun olduğunu da çok iyi biliyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya, kim
sıkıştıracak ya! Hep buna
sığınıyorsunuz.
AYDIN ÜNAL (Devamla) Dediğim gibi, bu, 2002
sonundan itibaren çok sık şekilde kullanılıyor. Hatta,
bunun çok da bariz bir örneği var. 15 Temmuz akşamında,
birçoğumuz da bu Meclis çatısının altındaydık,
Anayasayı ortadan kaldırmak için, devleti yıkmak için,
yasaları ortadan kaldırmak için bir darbe girişimi yapıldı.
Ertesi gün, 16 Temmuz sabahında bu darbe girişimi
konuşulacağına, bu darbe girişiminin arkada
bıraktığı şehitler, yaralılar
konuşulacağına, maalesef, işkence iddiaları
konuşulmaya, mağduriyetler konuşulmaya başlandı.
Bunların tamamı art niyetli yaklaşımlar, bunların
tamamı art niyetli iddialar. Herkes, hepimiz, sizler nasıl
işkenceye sıfır tolerans gösteriyorsanız biz de
sıfır tolerans gösteriyoruz, insanlıktan kaynaklanan bir tepki,
bir reaksiyon gösteriyoruz, buna da ebediyen inşallah hep sıfır
tolerans göstereceğiz.
Van T Tipi Cezaevindeki iddiaları da inceledik,
bununla ilgili raporları da aldık, bununla ilgili iddiaların da
bizzat bürokratlar tarafından, ilgililer tarafından
incelendiğini gördük. Cezaevleri Hükümlü ve Tutukluları İnceleme
Komisyonunun bir üyesi olarak da bu konuda gerçi işkenceyi incelemek
bizim görev alanımız içinde değil ama- cezaevlerinde
incelemelerimizi yapıyoruz. Dün, Balıkesir Cezaevinde incelemeleri
yaptı alt komisyon, bugün de yine Bursa Cezaevinde incelemeleri
yapıyor.
Bunun bir terör propagandası olarak
kullanılmasına karşıyız arkadaşlar. Yani
işkencenin bir terör propagandası olarak, terör örgütünü haklı
göstermenin bir aracı olarak veya terörü meşrulaştırmanın
bir aracı olarak kullanılmasına kesinlikle
karşıyız ve bununla da sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu
mücadeleyi İşkence yoktur. diyerek, inkâr ederek
yapmayacağız; bütün iddiaları tek tek inceleyeceğiz, bu
iddiaların yalan olduğunu ortaya koyacağız, eğer
münferit hatalar varsa bu münferit hatalarla ilgili soruşturmaları,
araştırmaları yapacağız ama İşkence
yapılıyor. algısının, İşkence
yapılıyor. algı operasyonunun terörün bir propagandası,
terör örgütünün bir propagandası hâline gelmesine de asla izin
vermeyeceğiz. Bunun mutlaka bilinmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Fetullahçı terör örgütü bunu yapmaya
çalışıyor. 15 Temmuz sonrasında özellikle Fetullahçı
askerlere yönelik, Fetullahçılara yönelik işkence
yapıldığına dair bir yalanı yaymaya
çalışıyor, buna prim vermedik, vermiyoruz ve vermeyeceğiz.
Aynı şekilde, PKK terör örgütünün de tutuklulara, hükümlülere
işkence yapıldığı yönündeki kendisini
meşrulaştırmaya, kendisini haklı çıkarmaya veya kendi
reklamını yapmaya dönük propagandasına alet
olmayacağız ve terörle mücadele ettiğimiz gibi, işkenceyle
mücadele ettiğimiz gibi bu tür algı operasyonlarıyla da mücadele
etmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Grup önerisinin lehinde olmak üzere ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, cezaevlerinin tarihine
baktığımız zaman öncelikle Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi
Kanununun bir parçası olan Ceza İnfaz Yasası tarihte hep bugüne
kadar vardı, var olacak çünkü insanın olduğu her yerde mutlak
suretle suç olmuştur. Ancak, bu suçların adil bir şekilde
yargılanması lazım ve adil yargılanan suçluların veya
şüphelilerin, sanıkların adil bir şekilde de infaz
kurumlarında cezasının infaz edilmesi lazım.
Ceza infaz kurumlarının bugüne kadar olan
tarihçesine baktığımız zaman amacı nedir? Amacı,
hep çağdaş bir infaz yasasından yana olmuştur ancak tarihe
baktığımızda -Türkiye Cumhuriyetinin tarihi daha önceki
Osmanlı tarihinden geliyor- o dönemde, Osmanlı döneminde egemen olan
infaz yasası var mıydı, cezaevleri var mıydı,
hürriyeti bağlayıcı cezalar var mıydı? İlk
dönemlerde yoktu. Osmanlı o dönemde İslam hukukuyla, şeriatla
idare edildiği için cezaevlerine pek fazla yer verilmemekteydi. Ta 1840
yıllarından itibaren cezaevleri değil, bedensel anlamda bir
yerlerde tutuklu bırakılıyor ve -bu da zamanla geliyor-
1851-1856dan sonra kale burçları zindan olarak kullanılıyor. Bu
kale burçları zindan olarak kullanıldığı dönemlerde
oralar rutubetli, havasız ve aynı zamanda ışık görmez,
güneş görmez ortamlardı. Geliyoruz ta Islahat Fermanına kadar,
Islahat Fermanından sonra cezaevleri ibaresi gündeme geliyor ve o dönemde
kanunla cezaevleri kuruluyor. Ancak, o dönemden itibaren mevcut olan, bu
burçlarda bulunan, kalelerde bulunan zindanlar daha da iyileştirmeye
doğru yer alıyor ve cumhuriyet kurulduktan sonra -765 sayılı
Türk Ceza Kanunuyla birlikte- 1926dan itibaren cezaevleriyle Türkiye
Cumhuriyeti devleti tanışmış oluyor.
Şimdi, bu tarihçeye
baktığımız zaman... Biraz önce konuşan sayın
hatip dedi ki: Efendim, siz bana Türkiyede eziyet, işkence var mı,
yok mu? şeklinde... Bu, terör örgütlerinin propagandasıdır.
Bunlar külliyen yalandır. Türk Dil Kurumuna bakarsanız eziyetin,
işkencenin anlamı maddi ve manevi anlamda yapılan eziyettir;
aşırı gerginlik yaratmaktır, sıkıntılı
durum ve azap yaratmaktır.
Sesleniyorum, sayın bakan da karşımızda,
iktidarın sözcüleri de karşımızda; daha dün kanun hükmünde
kararnameyle görevden alınan bu öğretim üyelerine, bu
öğretmenlere bu bir eziyet değil mi, bu bir işkence değil
mi? Sizin eziyet ve işkence anlayışınıza göre sopayla
mı dövmek lazım veya ipe mi germek lazım? Eziyet
anlayışınız ne? (CHP sıralarından
alkışlar) Türk Dil Kurumuna bakın, dünyadaki literatüre
bakın; kişiye maddi ve manevi anlamda eza veriyorsa, cefa
çektiriyorsa, sıkıntıya düşürüyorsa, gerginlik
yaratıyorsa bu bir eziyettir. Yani bunun bir başka izahatı yok.
Mutlak suretle tekmeyle, tokatla, sopayla vurmak eziyet, işkenceyse bu,
çağ dışı değerli arkadaşlar; böyle bir
anlayış yok, dünya bu anlayışı çoktan bıraktı.
Şimdi, cezaevlerinde yaşanan sorunlara
baktığımız zaman değerli arkadaşlar, size
başlıklar şeklinde sayacağım.
Bir: Odak... Yer veriyorum, İstanbul Silivri
Cezaevinde 6, 7, 8 no.lu koğuşlarda avukatların, müvekkilleriyle
görüşmeye gittikleri zaman, kâğıt kalem almaları yasak,
kâğıt ve kalemle avukat görüşmeye giremiyor. Peki bu avukat
niçin gidiyor oraya? Müvekkiliyle konuşup müvekkiline faydalı,
yararlı bir savunma yapmak için gidiyor; onun haklarını,
hukukunu öğretmek için, öğrenmek için gidiyor. Orada bu
görüşmeler yapıldığı zaman bir gardiyanın
nezaretinde kamera kayıtları alınarak bu şekilde
görüşmeler tamamlanıyor. Oradaki şüpheli veya
sanığın bahsettiği konularla ilgili ifade ettiği
açıklamaların tamamı kamera kaydına
alındığı için delil teşkil ediyor ve onu da
mahkemelerde kullanıyorlar. Peki, sormazlar mı sizlere: Anayasanın
38inci maddesinin (5)inci fıkrasında Kimse kendi aleyhine bir
beyanda bulunmaya zorlanamaz. denilmektedir. Avukatıyla görüşürken
hukuka aykırı yöntemlerle bu işi niçin alıyorsunuz, delil
yaratıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, başında bu
gardiyan ve aynı zamanda kamera kayıtlarını yaptıktan
sonra hatta elinde kalem bulunanlar
Size çıplak bir örnek vereyim: Siz
benim bu gözlüğümü zorla alırsanız gasba girer ama benim haberim
olmadan bunu alırsanız hırsızlığa girer. Avukat
eğer size bunu orada anlatırsa müvekkili size herhangi bir
açıklamada bulunamıyor. Bunun aynısını avukat
müvekkiline anlatmak zorundadır. Hatta ve hatta vatandaşın
avukattan yararlanabilmesi için, hukuki bilgisinden yararlanabilmesi için
olayı tüm çıplaklığıyla öğrenmesi lazım. Nasıl
ki bir hasta doktora gidiyorsa, doktorun hastasına teşhis koyabilmesi
için onun tüm tetkiklerini yapması gerekiyorsa avukatın da
müvekkiliyle ilgili tüm olayları bilmesi lazım değerli
arkadaşlar. Siz, eğer bir doktora Tetkiki yapmayın, eksik
yapın. derseniz teşhisi eksik koyacak. Hukukçunun da olayı tüm
çıplaklığıyla öğrenmesi lazım. Ama, mevcut olan
bu uygulamayla avukatlar şunu söylüyor müvekkillerine: Bak, şu anda
kameraya alınıyoruz, tüm konuşmalarımız kayda
geçiriliyor, senin aleyhine delil teşkil edebilir, onun için ona göre
konuş, ben sonuçlarına katlanmam. diyor. Peki, avukat o zaman niçin
gider oraya? Herhâlde psikolojik anlamda vatandaşı tatmin etmek için
oraya gitmiyor.
Şimdi, Türkiyede bir tane Adalet
Bakanlığı var, farklı bir Adalet Bakanlığı
yok. Şimdi, Ankaradaki, Sincandaki cezaevinde hafta sonu
görüşmeleri var, cumartesi, pazar günü avukatlar görüşebiliyor;
İstanbulda hafta sonu görüşemiyor. İstanbuldaki Silivri
cezaevlerinde 6, 7, 8, 9da uygulama farklı, diğerlerinde
farklı; aynı siyasi suçlular. Peki, arkadaşlar, farklı bir
Adalet Bakanlığı mı var, nedir bu uygulama? 9 no.luda
kâğıt parayla içeri giremiyorsun sayın vekilim, kâğıt
para. Avukat, üstündeki kâğıt parayı çıkaracak,
görüşmeyi öyle sağlayacak.
Şimdi, Metris Cezaevinde, Metriste
kâğıt, kalem, dosya hiçbir şey alınmıyor. Burada,
hatta Silivride siz müvekkille görüşmeye gittiğiniz zaman
avukatı olarak müvekkilinizle tokalaşmanız bile yasak. Bu anlamda
söylenecek çok şey var. Mesela, eğer bir ülkede fabrikalar
kapanıyorsa, cezaevlerinin sayısı sürekli artıyorsa o
toplum sağlıklı bir toplum değil.
3 Kasım 2012de AKP siyasi iktidara
geldiği zaman Türkiyede 60.561 kişi tutukluydu -hükümlü ve tutuklu
dâhil- 21 Eylül 2016 tarihi itibarıyla 193.047 kişi tutuklu yani
geometrik olarak 3 kat artmış. Nereden nereye? Eğer bir ülkede
sürekli cezaevlerinin kapasitesi artıyorsa, oranı artıyorsa
burada sağlıklı bir gelişme yok.
26ncı Dönemde, aşağı
yukarı biz bir buçuk yıldır buradayız, toplam 8 tane
cezaevi dolaşılmış, onun da listesi burada bende. O
dolaşılan cezaevleri de fazla şikâyetlerin geldiği yerler
değil. Hatta ve hatta 2 binin üzerinde şikâyet İnsan
Hakları İnceleme Komisyonuna gelmiş ama herhangi bir etkin
araştırma yapılmamış. Bu anlamda -söyleyeyim ben-
arkadaşımız diyor ki: Keyfî muamele, işlemler 574, resmî,
İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna geliyor. Yargı
kararlarından memnuniyetsizlik 860, sağlık sorunlarından
204, fiziki koşullardan 207 şikâyet geliyor. Sincan Kadın
Cezaevinden bir örnek: Çocuk otuz günlük, normal aşılarının
olması gerekiyor. Çocuğu anneden alıyorlar, anne cezaevinde,
çocuğu sağlık ocağına götürüyorlar, saatlerce geç
geliyor ve orada iki ayrı aşı yapılmış. Anne, o
aşıların yanlış yapıldığını
söylüyor, bu şekilde sıkıntılar var. Yahu, arkadaş, o
anne çocukla birlikle sağlık ocağına niçin götürülmez?
Orada, cezaevinin bulunduğu alanda aşı yapılacak imkân yok.
Bunu herhangi bir hukukla, herhangi bir ahlakla, herhangi bir uluslararası
sözleşmeyle izah etme şansına sahip değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
dakika
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, tamamlayın.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bitiriyorum.
Sağ olun Değerli Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
bahsettiğim, mesela bu Sincan Cezaevinde on yedi gündür bebek
gözaltında, elli üç günlükken -gözaltına alınıp on yedi gün
gözaltında kaldıktan sonra- anne sütü verilemiyor çocuğa.
Peki, on yedi gün gözaltında, elli üç günlük
bir çocuğa eğer anne sütü verilmiyorsa bizim Ceza Kanunumuzda,
İnfaz Kanununun 2 ve 3üncü maddesinde zalimane, insanlık
dışı, aşağılık, aşağılayıcı,
onur kırıcı davranış değil mi bu? Yani ceza
kanunlarımız mükemmel, eksiklik yok, daha da iyileştirilebilir.
Ama, rahmetli bir hocamız derdi ki: Kötü bir kanun, iyi bir
uygulayıcı elinde iyi olur; iyi bir kanun, kötü bir
uygulayıcı elinde kötü olur. Sorun insan unsuru değerli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Jülide
Sarıeroğlu.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) Kıymetli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
HDP Grubunun Van T Tipi Cezaeviyle ilgili grup
önerisi üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin
hemen başında, dün Fırat Kalkanı Harekâtında
şehit olan, bugün de son yolculuklarına
uğurladığımız İzmirden Yahya Efiloğlu,
Adanadan Gökhan Kılıç, Kayseriden Tarık Koçoğlu,
Karabükten Umut Aytekin kardeşlerime ve kendi seçim bölgem olan
Ankaradan Mahmut Uslu kardeşime Allahtan rahmet dilemek istiyorum.
Diğer taraftan, bugün de Fırat
Kalkanı Operasyonuyla ilgili acı haberler aldık, 5
şehidimizin olduğu, yaralılarımızın olduğu
bilgileri geldi. Tüm şehitlerimize ben bu vesileyle Allahtan rahmet
diliyorum, ailelerine ve aziz milletimize de sabırlar diliyorum. Yine,
yaralı kardeşlerimize ve gazilerimize de şifa diliyorum.
Grubumuz adına Ankara Milletvekilimiz
Sayın Aydın Ünal, konuyla ilgili, grup önerisiyle ilgili çok
kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirdi. Biliyorsunuz dün
serbest bölgelerle ilgili bir kanun görüşmesine başladık,
gündemimiz bu anlamda yoğun, bir sonraki oturumda da CHPnin grup
önerisini gerçekleştireceğiz. Bu anlamda ben sözlerimi oldukça
kısıtlı tutacağım.
HDP Grubunun vermiş olduğu önerinin
içerisinde geçen hususlarla ilgili -Meclisimizin çatısı altında-
İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuz çok kapsamlı
çalışmalar yapıyor. Bu anlamda 26ncı Yasama Döneminde
Komisyonumuza 7.311 başvuru olmuş durumda. Bu başvurulardan
2.790ı ceza infaz kurumlarına ilişkin. Bunların 2.491iyle
ilgili Komisyonumuz tarafından inceleme gerçekleştirilmiş
durumda. HDP Grup önerisine de konu olan kötü muameleyle ilgili 155,
işkenceyle ilgili de 8 başvuru bulunmakta. İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunun, biliyorsunuz, çalışma usul ve
esaslarında alınan başvurularla ilgili öncelikli olarak bilgi
alınması. ardından kimi durumlarda idari soruşturma
açılması için Adalet Bakanlığına konunun iletilmesi,
sonrasında da cumhuriyet savcılığına suç duyurusu
şeklinde işlemler gerçekleştirilmekte. Bu bağlamda,
İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuzun titizlikle
çalışmalarını yürüttüğünü söylemek istiyorum.
Yine, İnsan Hakları İnceleme
Komisyonumuzun altında cezaevleriyle ilgili
çalışmalarını yürüten Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt
Komisyonumuz bulunmakta. Komisyonumuz da bugün Balıkesirde, dün de zaten
Bursada yine bu cezaevleriyle ilgili incelemelerini sürdürmekte. 2016
yılı içerisinde Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumuna ziyaret
gerçekleştirdi. Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna, Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumuna, yine Kırıkkale F
tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, Eskişehir
Ceza İnfaz Kurumuna, İstanbulda Çocuk Eğitim Evi ve Ümraniyede
E ve T tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna ziyaretler
gerçekleştirdi. 2017 yılında da çalışmalarını
sürdürmekte.
Yine, bugün, HDP Grup önerisine konu olan hem
şahıslarla ilgili hem de konuyla ilgili, işkence ve kötü
muameleyle ilgili HDP Muş Milletvekili Sayın Burcu Köksalın,
dün itibarıyla İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuza da 2
tane başvurusu söz konusu. Bu anlamda bu başvuruların
değerlendirileceğini, titizlikle inceleneceğini buradan
belirtmek istiyorum.
Genel olarak, zaten iktidara geldiğimiz günden
itibaren ceza infaz kurumlarıyla ilgili düzenlemeler büyük bir titizlikle
yürütülmekte, hem fiziki şartların hem de her türlü şart ve
imkânların insan onuruna yaraşır şekilde oluşması
için çalışmalar yürütülmekte. Tüm ceza infaz kurumlarında
yapılan uygulamalarımızın -özellikle son bölümünde
konuşmamın- uluslararası normlara uygun olduğunu, kanun,
tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde yapılmakta olduğunu, hükümlü ve
tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamelenin kesinlikle söz konusu
olmadığını, sıfır tolerans ilkesiyle bu konulara
yaklaşıldığını belirtmek istiyorum.
Diğer taraftan, böyle somut iddialar veya
başvurular olduğu takdirde de -ki bu konuda, bugünkü grup önerisine
ilişkin hususlarla ilgili Adalet Bakanlığımızın
bir incelemesi ve konuyla ilgili basın açıklaması da olmuş
durumda kesinlikle söz konusu olmadığına dair, adı geçen
şahıslarla ilgili- bu tarz veya farklı şekilde iddialar ve
başvurularda gerek Adalet Bakanlığımız gerek
İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuz tavizsiz ve istisnasız
şekilde sıfır tolerans ilkesiyle gerekli incelemeleri
yapmakta, gereken neyse de yerine getirmektedir deyip tüm Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. İyi çalışmalar diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıeroğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza
sunacağım, ancak bir yoklama talebi var; yoklama işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın
Tarhan, Sayın Basmacı, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Hürriyet, Sayın Aydın, Sayın Erkek, Sayın
Şeker, Sayın Çam, Sayın Çamak, Sayın Yalım, Sayın
Durmaz, Sayın Tüm, Sayın Altay, Sayın Ayata, Sayın
Akaydın, Sayın Tümer, Sayın Bakır, Sayın
Kuyucuoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.15
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Nadir Yıldırım ve
arkadaşları tarafından, Van T Tipi Cezaevinde işkence
iddialarının araştırılması amacıyla
16/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Şubat 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisinin
grup önerisini tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
CHP Grubunun, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, muhtarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 15/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Şubat 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
9/2/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 9/2/2017 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
arkadaşları tarafından, muhtarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 15/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1034 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 9/2/2017 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Uşak Milletvekili
Sayın Özkan Yalım.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Yalım, süreniz on dakika.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli arkadaşlar ve de bizi izleyen
bütün vatandaşlarıma hayırlı günler diliyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, maalesef, dün,
yine El Babda 5 Mehmetçikimiz, 5 askerimiz şehit oldu. Buradan
şehit olan 5 askerimize Allahtan rahmet ve de ailelerine
başsağlığı diliyorum, sabırlar diliyorum.
Aynı şekilde, dün, 687 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle etüt merkezlerinin kapanmasıyla ilgili yeni
bir kanun çıkarıldı. Buradan çok sayıda, etüt merkezinde
çalışan öğretmenlerin işsiz kalacağını da
bilerek onlara da geçmiş olsun diyorum. Diliyorum inşallah Hükûmet bu
hatalı karardan bir an önce geri döner ve de bu öğretmenlerin de işsiz
kalmasına sebep olmaz. Onlara da saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Çok değerli arkadaşlar, bugün konumuz,
önergemiz. Seçilmişlerin en başı, biliyorsunuz, değerli
muhtarlardır, en yüksek makam ise
Cumhurbaşkanlığıdır. Ben çok değerli
muhtarlarımıza ve siz milletvekili arkadaşlarıma ve bizi
izleyen bütün vatandaşlarımıza şöyle sesleniyorum,
özellikle muhtar kardeşlerimize: Değerli muhtarlarımız,
sizin çok sayıda, çok adette çok ciddi problemleriniz var. Ancak 35 defa,
her defasında 400 civarında muhtar Beştepeye toplanıyor.
Ben de buradan özellikle şunun altını çizmek istiyorum:
Muhtarları Beştepeye toplamayla muhtarların sorunları
çözülmüyor çok değerli arkadaşlar.
Muhtarlarımızın başlıca
sorunlarına girmeden önce, ilk önce bilgiler vereceğim. Türkiye
Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Akdenizden
aldığım bilgilere göre, Türkiye'de toplamda 50.192 muhtar görev
yapmaktadır. Bunların 641 kişisi, bayan muhtardır. Buradan
hem bütün muhtarlarımıza ama özellikle bayan muhtarlarımıza
da selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Ülkemizde
31.963ü mahalle muhtarı, 18.219u da köy muhtarı olmak üzere
toplamda 50.192 muhtarımız vardır.
Değerli arkadaşlar,
muhtarlarımızın o kadar çok sorunları var ki, o ana
çözümlerinden önce, ben size başlıca sıkıntı
yaşadıkları konuları anlatacağım.
Arkadaşlarımla birlikte yaklaşık bir hafta
çalışmadan sonra bütün muhtarlarımızın hem isimlerine
hem de cep telefonlarına ulaştık ve hepsine mesaj gönderdik ve
de çok sayıda muhtarımız geri dönüş yaptı. Bu
muhtarlarımızdan birkaç tane örnek vereceğim size, özellikle,
sıkıntılı ana hatlardan başlıca birkaç tanesini
örnek vereceğim size. Her insanın olduğu gibi muhtarların
da lanse edemeseler de kendi siyasi görüşleri var. Maalesef, kendi siyasi
görüşleri oradaki yerel iktidara veya genel iktidara uymuyorsa,
kaymakamlar tarafından ve il genel meclisi tarafından o
muhtarlarımızın hiçbir işinin
yapılmadığını, ne yolunun ne suyun herhangi bir
işinin yapılmadığının altını çizdiler.
Buradan bunu özellikle belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Çorum bölgesinden birkaç tane muhtarımız
aradı, kendi köylerinde görev yapan bekçilerin, çobanların belirli
bir zamandan sonra köy bütçesinden paralarını
alamadıklarından mahkemeye verildiklerini hatta köyün mal
varlıklarına bile haciz konulduğunu belirttiler. Aynı
şekilde Adana bölgesinden muhtarlar aradı. Bunların isimlerini
aslında vermek isterim ama yanlış anlaşılır, onun
için vermek istemiyorum. Çok sayıda muhtarımızın kendi
bölgesinde görüşlerinin aynı görüşte olmadığından
dolayı, eşinin tayininin olmadığı, herhangi bir
çocuğunun sıkıntılarıyla ilgili,
yaşadığıyla ilgili genel anlamda
sıkıntıları anlattılar.
Ben geneldeki sıkıntıları
muhtarlarımız bir postacı gibi çalışıyor.
Muhtarlıklara bankalardan gelen tebligatlar, mahkemelerden gelen
tebligatlar sayın muhtarlarımıza teslim ediliyor ve
muhtarlarımız o teslim edilen tebligatları kişileri tek tek
arayıp onlara teslim ediyor, ceplerinden bir de telefon parası
harcayarak. Bunun yanında bunun da bir hukuki sorumluluğu var.
Eğer gerekli imzayı almadan bu tebligatı teslim ederlerse
hukukla da karşı karşıya gelebiliyorlar. Bu
tebligatları saat 22.00de, 23.00te sayın muhtarlarımız,
muhtarlıkları açarak teslim aldıklarını, onların
işlerini gördüklerini söylüyorlar, seve seve yaptıklarının
altını çiziyorlar.
En önemli konulardan bir tanesi de kaybolan nüfus
cüzdanlarının çıkarılırken talep formunu sadece
muhtarların verebilmesi. Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, bir vatandaş nüfus cüzdanını
kaybettiği anda, inanın, bu talep formunu nüfus il müdürlüğü
bile vermiyor veya nüfus ilçe müdürlüğü bile vermiyor. Kim veriyor biliyor
musunuz? Sadece ve sadece muhtarların düzenlediği talep formuyla
alabiliyorlar. Bu talep formundan çok sayıda muhtarımız
sıkıntı yaşamış. Sahte evrakla, sahte belgeyle,
sahte ehliyetle gelip, bu talep formunu alıp, başkasına ait olan
bir fotoğrafı da yapıştırıp
İşte,
haksız yere kredi çekme vesaire gibi olaylarla karşı
karşıya geldiklerinden bazı muhtarlarımız bile hâkim
karşısına çıkmış durumda. Bundan dolayı da
muhtarlarımızın ciddi derecede sıkıntı
yaşadığını ve belirli zorluklarla karşı
karşıya geldiğini özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, gelelim muhtarlarımızın
genel sıkıntısına, 4 maddeyle toparladım. Çok
değerli arkadaşlar, muhtarlarımızın maaşları
ödenek diye geçiyor. Geçen sene bizim zorlamalarımızla asgari
ücrete eşitlenen muhtarların maaşı 1/1/2017 tarihi
itibarıyla 1.385 TL oldu. Ancak, maaşları ödenek diye geçiyor.
Her insanın olduğu gibi, muhtarların da kredi kartı borcu
veya kredi borcundan dolayı maaşlarına haciz geliyor. Ancak, muhtarların
maaşları ödenek diye geçtiğinden Türkiyede çok sayıda
muhtarın maaşının tamamı, yüzde 100ü hacizlenmiş
durumdadır.
Diğer taraftan, en önemlisi, bütün
seçilmiş olan makamların SSKsının devlet tarafından
yatırıldığını biliyoruz. Ancak, 50.391
muhtarın hiçbirinin SSKsı devlet tarafından
yatırılmıyor. Muhtarımız kendisi, cebinden bir
şekilde yatırmaya çalışıyor ama çoğu da
yatıramıyor. Ne oluyor? Hasta olduğunda vesaire ailesi,
eşi, çocukları hasta olduğunda veya kendisi hasta olduğunda
kendi primini de yatıramadığından hastanelerde bile
bakılamıyor. Maalesef, bu memlekette mültecilere bakılıyor,
muhtarlarımıza bile devlet tarafından ücretsiz
bakılmıyor.
Diğer taraftan, muhtarlarımız
biliyorsunuz canını dişine takıyor, köyünde bir şeyler
yapmak istiyor, mahallesinde bir şeyler yapmak istiyor; özellikle camide,
cami duvarında, caminin içinde, köy odasında vesaire. Buralara
çimento, taş, tuğla vesaire alırken maalesef tamamını
KDVli ve ÖTVli rakamlardan ödüyor. Muhtarlarımızın talebi ve
de bence de olması gereken bu: Nasıl beyaz eşyada ÖTVyi, KDVyi
kaldırdıysak, bir köylünün ihtiyacı olan camideki, okuldaki, köy
odasındaki ihtiyaçlarını da muhtarların KDVsiz bir
şekilde alma hakkının getirilmesini buradan talep ediyoruz.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar,
özellikle bir an önce, biraz önce de altını çizdim,
SSKlarının devlet tarafından yatırılması ve de
emeklilik hakkının kazandırılması gerekiyor;
sağlık sigortası da aynı şekilde.
Gelelim, muhtarlarımız
çalışırken, biliyorsunuz, özellikle köylerde ve dağ
köylerindeki muhtarlarımızın doğal olarak ihtiyacı
olan -kanunu gereği- köylüyü, köyü korumak adına silah alıyorlar
ve de silah ruhsatı alıyorlar. Biliyorsunuz, silah ruhsatının
taşıma ücreti çok yüksek. Muhtarlarımız görev
yaptığı müddetçe bu silah ruhsatına ücret ödemiyor. Ancak,
görevleri bir veya iki dönem veya daha fazla; görevleri bitikten sonra
almış oldukları silahların ruhsat parasını,
harcırahını ödemek zorunda kalıyorlar.
Değerli arkadaşlar, emekli olamayan bir
kişi, görevi bittikten sonra 2 bin-3 bin TL silah ruhsatının
harcını nasıl ödeyecek? Onun için, çok değerli
muhtarlarımızın görev süreleri bittikten sonra da aynı
şekilde, beylik silahının silah ruhsatlarının ömür
boyu ücretsiz olmasını buradan talep ediyoruz.
Çok sayıda köy muhtarımız, 1.385
TLden daha fazla geliri olmadığından hem çiftçilik yapıyor
hem hayvancılık yapıyor. Biliyorsunuz, muhtarlar çiftçilik
yaparken hiçbir destek de yok ki ürettiği tahılı para etmiyor;
büyüttüğü, beslediği hayvanından sağdığı süt,
maalesef, 85-90 kuruş. Daha önce de söylediğim gibi, sütün sudan ucuz
olduğu bir memlekette yaşıyoruz.
Muhtarlarımızın başlıca
sorunları bunlar. Biz, buradan, başlangıçta seçilmiş olan,
en birinci makam olan muhtarlarımızın haklarına sahip
çıkıyoruz.
Bu önergeye, araştırma önergesine
özellikle iktidar partisi, AK PARTİ milletvekilleri tarafından destek
verilmesi ve de bu önergenin geçmesi dileğiyle hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum, bütün muhtarlara saygılarımı
sunuyorum.
İyi günler olsun, hayırlı günler
olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
Grup önerisinin aleyhinde olmak üzere Adana
Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
önergenin her ne kadar aleyhinde de söz alsak lehinde oy
kullanacağımızı ve doğru bir önerge olduğunu,
doğru bir araştırma önergesi olduğunu buradan beyan etmek
istiyorum. Tabii, İç Tüzük gereği mecburen aleyhinde söz almak
zorunda kaldık ama lehinde görüş belirteceğimizi belirtmek
istiyorum.
Muhtarlarımız çok önemli görevler
yapıyorlar. Yani, köyde, hele de tüzel kişiliğini yitirmemiş
köylerdeki muhtarlık seçimleri çok hararetli geçer. Bazen kavgaların
olduğu, bazen canların yandığı muhtarlık
seçimleri de olmuştur çünkü muhtarlar köylerinde kaymakamdır,
validir, başbakandır, cumhurbaşkanıdır, o köyün her
şeyidir muhtarlar. Hastası olan muhtara koşar, cenazesi olan
muhtara koşar; kaymakamlıktan, valilikten temin edilmesi gereken
ihtiyacı olan her vatandaşımız muhtara koşar;
muhtarın bu problemleri çözmesini bekler. Jandarma evrak gönderir,
evrakın karşılığını muhtardan bekler veya polis
karakolu evrak gönderir, evrakın karşılığını
muhtardan bekler, muhtar bunlara da çözüm bulmak zorundadır. Yani, muhtar,
her işe bakandır aslında ama muhtar, hak ettiğinin
karşılığını da alamayandır aynı
zamanda.
Yani, şöyle bir örnek vermek isterim, kendi
seçim bölgemden söyleyeyim: Bir mahallenin 50 bin, bazen 100 bin seçmeni olur.
Burada muhtar seçilen arkadaşımız göreve başlar. Yine, 3
bin nüfuslu bir ilçenin de belediye başkanlığı seçimi olur,
oradaki belediye başkanı da göreve başlar. Onun makam arabası
vardır, şoförü vardır, her türlü ihtiyacını giderecek
ödenekleri vardır; maddi açıdan, sosyal yaşantı
açısından muhtarlarımızdan kat kat daha fazla
kullanacağı, elinde her türlü değerleri vardır. Ama, 50
bin, belki 100 bin seçmenin oyunu alarak seçilmiş bir muhtar ile 3 bin
seçmenin oyunu almış, seçilmiş bir belediye
başkanını
karşılaştırdığınız zaman arasında
dağlar kadar uçurum var ne yazık ki. İşte, muhtarlara hak
ettiğini vermek açısından bir örnek vermek istedim hepinize.
Şimdi, bir iyileştirme yapıldı,
elbette ki bu iyileştirmeden dolayı, yapanlara da teşekkür
ediyoruz ancak bu iyileştirme yeterli değil. Yani, muhtarların
her gün mahallesinden veya köyünden şehre gitmesi, orada, efendim,
seçmenlerinin işini takip etmesi, beraber götürdüğü insanlara orada
belki yemek yedirmesi, arabasının benzini, mazotu derken bu
maaşla muhtarlık yapması mümkün değil değerli
arkadaşlarım. Onun için, muhtarlarımızın
maaşlarının mutlaka iyileştirilmesi lazım.
657ye tabi devlet memuru statüsünde görülmelerine
rağmen, sigortaları devlet tarafından
karşılanmıyor ne yazık ki. Muhtarlar almış
oldukları maaşla hem bu işleri görecekler hem insanların
ihtiyaçlarını karşılayacaklar -onların
hastasını alıp hastaneye götürecek arabasıyla, mazot
yakacak, gerekirse yemek yedirecek- hem de cebinden sigortasını
ödeyecek. Dolayısıyla, böyle bir mağduriyet var, bu
mağduriyetin de bir an önce çözülmesi lazım.
Zaten, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde de muhtarlarımızın maaşlarının
iyileştirilmesi, sigortalı sayılması noktasında
vaatlerimiz vardı ancak iktidar tabii Adalet ve Kalkınma Partisi
olunca şu anda onlara sesleniyoruz, diyoruz ki: Lütfen bu
iyileştirmeyi yapın. Sayın Grup Başkan Vekili,
dinliyorsunuz, lütfen bu iyileştirmeyi yapın. Muhtarlarımız
çok önemli görevler yapıyorlar. Muhtarlarımıza sahip
çıkalım, muhtarlarımızı koruyalım. Onlar
hakikaten, demin de söylediğim gibi, bir köyün veya bir mahallenin hem
muhtarı hem başbakanı hem cumhurbaşkanı, her şeyi
yani o orada muhtar, her şey ondan bekleniyor. Onun için
muhtarlarımıza bu manada yardımcı olalım.
Az önceki konuşmacı
arkadaşımız da bahsetti, muhtarlar görev süresince silah
ruhsatına para ödemiyorlar ancak görevleri bittikten sonra silah
ruhsatlarına para ödemek zorunluluğu var, böyle bir zorunlulukla karşı
karşıyalar. Bunu da kanunla düzenlemek lazım yani
muhtarlarımız bu kadar önemli görevler yaparken,
muhtarlarımıza bu kadar önemli sorumluluklar yüklemişken, böyle
bir hak da vermişken ömür boyu ruhsata para ödememesini de temin etmemiz
lazım çünkü bu konuda da çok büyük mağduriyetler yaşıyorlar
muhtarlar.
Yine, eskiden köy muhtarlarının
tamamında tüzel kişilik yetkisi vardı. E, şimdi, bu
büyükşehir yasasıyla birlikte, köy muhtarı olmasına
rağmen bu tüzel kişilik kaldırıldı yani orada muhtar
kendi adına veya köyü adına hiçbir şey yapamıyor, her
şeyi belediyeden beklemek zorunda. Hâlbuki elinde imkânları var, o
köyün geliri var kullanılabilecek veya o köyün yapılabilecek
işleri varken her şeyi belediyeden yaptırmak zorunda
kalıyor. Muhtarların, bence köy muhtarlarının özellikle
tüzel kişiliklerini geri vermemiz lazım ve bu silah ruhsatıyla
alakalı mağduriyetlerini de bir an önce çözmemiz lazım.
Muhtarların bu beklentileri var bizden.
Değerli arkadaşlarım, yine, muhtarlar
ziraat odasının ve sulama birliklerinin tabii delegesi değiller
yani muhtarlar orada her türlü görevi yaparken, o delegelerin
oluşması için sandık koyar, ön seçim dahi veya o köyün
içerisindeki insanlar arasından bir seçim yaparken muhtarlar,
buraların tabii üyeleri değiller. Bir an önce bununla da ilgili bir
kanuni düzenleme yaparak muhtarlarımızı ziraat
odalarının ve sulama birliklerinin tabii delegesi hâline getirmemiz
lazım. Bu da önemli bir gelişme olur, muhtarlarımızın
lehine olur.
Az önceki arkadaşımız da bahsetti ama
biraz daha yüzeysel geçti. Bu posta evraklarıyla ilgili, götürüyorlar,
kişiye tebliğ ediyorlar, kişi almıyor, tebligatı kabul
etmiyor. İcra mahkemesinden gelmiş veya efendim, başka bir
mahkemeden gelmiş, cezası var, kişiye tebliğ ediyorlar,
kişi tebliği kabul etmiyor. O tebliği muhtara veriyorlar. Muhtar
aldığı zaman eğer o kişiye kabul ettiremezse o
sorumluluğu muhtar üzerine almış oluyor ve bundan dolayı da
yargılanıyor. Bu yasadan dolayı da yargılanıyor. Bu da
önemli bir mağduriyet. Bunu gidermemiz lazım, bunu
kaldırmamız lazım. Yani bir başka insanın
sorumluluğunu niye bir muhtara yıkıyoruz değerli
arkadaşlarım? Yani adam tebligatını almıyorsa muhtar
niye sorumlu olsun bundan? Bunu da düzenlememiz lazım. Posta
tebligatıyla alakalı bir düzenleme yapmak lazım.
Muhtarlarımızı buradan da kurtarmak lazım.
Şimdi, yerel yönetimlerin ilk ayakları
dedik muhtarlarımıza. Yani hakikaten yerel yönetimlere
baktığınız zaman
Bunu, Sayın Cumhurbaşkanı
da söylüyor muhtarları buraya davet ettiğinde, Sayın
Başbakan da söylüyor, herkes söylüyor Yerel yönetimlerin ilk
ayağı diye. Çok önemli de görevler yapıyorlar, doğru. Ama
yani biz onlara gerçekten hak ettiklerini veriyor muyuz? Gerçekten
muhtarları koruyacak, efendim, muhtarların kendilerini koruyabileceği
veya muhtarların o insanların hakkını, hukukunu savunmak
adına sarf ettikleri enerjiyi, sarf ettikleri mesaiyi alabilecek nitelikte
bir katkıda bulunuyor muyuz? Hayır. Muhtara şu anda herhâlde
asgari ücret değerinde bir maaş veriliyor. Bakın değerli
arkadaşlarım, yani bir köyden şehre gitmek, o şehirde
jandarmada, hastanede veya başka bir yerde işi olan bir kişinin
işini takip etmek, onunla birlikte bir gününü, mesaisini harcamak,
gerekirse onların yemeğini yedirip onları ağırlamak ne
kadar para bir hesapladınız mı hiç? Yani herhâlde en azından
bir 20 liralık mazot yakar, herhâlde bir 50-100 liralık yemek
yedirir. Yani bunu ayın yirmi günü yaptığını farz
edin, en az 2.500-3.000 lira gibi bir rakam zaten vatandaşa harcıyor
muhtar. E, biz ne kadar maaş veriyoruz muhtarlara? Asgari ücret bedelinde
veriyoruz, üstelik sigortalarını da ödemiyoruz yani.
Dolayısıyla, 1.300-1.400 lira gibi bir rakam muhtarlara veriliyor ama
bunun en az 400 lirası da sigortaya gidiyor yani Sosyal Güvenlik Kurumuna
yatırmak zorunda kalıyor muhtarlarımız. Onun için, muhtarların
maaşlarını düzenlememiz lazım. Muhtarların hak
ettiğini vermemiz lazım.
Sayın Cumhurbaşkanı muhtarları
çağırıyor buraya, toplantılar yapıyor, onlara ne kadar
önem verdiğini anlatıyor, onların ne kadar önemli insanlar
olduğunu anlatıyor ama bunu kanuni düzenlemelerle de yapmamız
lazım ki muhtarlar da gerçekten önemliler mi değiller mi, onlar da
farkına varsınlar bunun yani.
Bunu yapmamız lazım.
Muhtarlarımızı bu sorumluluklardan kurtarmamız lazım.
Onların hak ettiği değeri onlara vermemiz lazım diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Varlı.
Grup önerisinin lehinde olmak üzere ikinci
konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben de CHPnin muhtarlarla ilgili vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehinde partim adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Açıkçası, muhtarlar, bir toplumun
demokrasisindeki kılcal damarları temsil ederler. Demokrasinin toplum
içindeki kılcal damarları, en küçük demokrasi hücreleri
muhtarlıklardır ve bulundukları yerlerde seçimle iş
başına gelmiş olmaları hasebiyle bize göre bütün
atanmışlardan daha değerli bir noktaya tekabül eder görevleri.
Hatta o ildeki en büyük ita amiri olan validen de veya en yüksek devlet memuru
olan Başbakanlık Müsteşarından da daha değerlidir. En
azından yönetmeye talip olduğu sınırlar içerisindeki
topluluğun rızasını almıştır.
Ancak, ben, muhtarların özlük hakları
açısından yaşamış olduğu problemlere geçmeden
önce, son günlerde belediyelerde kayyumlarla başlayan bir sürecin giderek
muhtarlıklara, köylere, mahallelere kayyumlar atamaya
dönüştüğünü bütün Genel Kurulun bilgisine sunayım. Sadece son
bir ayda, Bitlis ilimizin Hizan ilçesi başta olmak üzere farklı
köylerinde 30a yakın muhtar, Valinin keyfi öyle istedi. diye ya da
Siyasi iktidarın hoşuna gitmiyor uygulamaları. diye, belki de
Saray toplantılarına katılmıyor. diye görevden
uzaklaştırıldılar. Biz, bir yandan, şüphesiz,
muhtarlarımızın özlük haklarıyla hemhâl olalım ama
bunun yanı sıra, özellikle muhtarların seçilmiş olma hâline
göstereceğimiz saygıyı da göz ardı etmeyelim çünkü siyasi
iktidar belli bir süredir, kendi vesayetçi anlayışını bu
ülkeye hâkim kılmak için, kendisi gibi düşünmeyen bütün toplumsal
muhalif kesimlere karşı deyim yerindeyse bir savaş
başlatmış durumdadır. Çünkü kendisi gibi düşünmeyen
siyasetçiler hedefte, kendisi gibi düşünmeyen yerel yöneticiler hedefte,
kendisi gibi düşünmeyen muhtarlar hedefte, kendisi gibi düşünmeyen
aydın, yazar, çizer, akademisyenler hedefte.
Bir saat önce partimizin milletvekilleriyle birlikte
Ankara Üniversitesi Cebeci yerleşkesinde, KHKyla ihraç edilen
akademisyenlerle bir araya geldik. Bu ülkenin geleceğine dair ne kadar
büyük bir umut sahibi iseler, aynı oranda, bu iktidarın bu ülkeye
sunabileceği katkı anlamında da çok fazla bir
umutlarının kalmadığını ifade ediyorlar. Bu ülke
er geç düzlüğe çıkacak, bu ülke akademisyen ve aydın
vicdanıyla yarınlara uzanacak, güzel günler görecek ama oradaki
akademisyenlerden emekli öğretim üyesi biri -bizim gibi ziyarete
gelmişti- cumhuriyet tarihi boyunca üniversitelerde gerçekleştirilen
kıyımlar içerisinde bir tek 1947de Niyazi Berkes, Pertev Boratav,
Behice Boranlara dönük Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde gelişen
kıyım dışında hepsini
yaşadığını söyledi. 1956 kıyımını
yaşadığını söyledi. 1961 darbesini, 1971
muhtırasını, 12 Eylül darbesini ve 28 Şubat
kıyımlarını gördüğünü ama hepsinde az biraz da olsa
hukuk olduğunu, yargı yolunun açık olduğunu
Bir
yargılama süreci sonrasında hepsi geri döndüler. Ama bugünkü
iktidarın KHKlarla ihraç etmiş oldukları akademisyenlere ve
kamu görevlilerine dönük, bırakın yargı yolunu açık
tutmayı ve adil bir karar çıkmasını, şu Meclisin
kapısını KHKyla ihraç edilmiş olan kamu görevlilerine
kapattığını biliyor musunuz? 100 bin kamu görevlisi şu
Meclise giremiyor? Oysa bu Meclisin sahibi o halkımız; asil olan
onlar, vekil olan bizleriz. Meclis asile kapalı, vekilin konformizmine
açık. Nasıl bir akıldır ki KHKlarla ihraç edilmiş 100
bin kamu emekçisi Meclise giremiyor. Peki, bir yurttaş, mağdur
olduğu düşüncesiyle burada İnsan Hakları Komisyonuna ya da
Dilekçe Komisyonuna dilekçe vermek, şikâyette bulunmak üzere nasıl
hakkını arayacak? Biz, hukukun, yasaların emrettiği
şekilde hak arama kanallarını yurttaşlarımıza
açık tutmazsak bunlar nereye gidecekler?
Belli bir süredir yargının
boğazına kadar siyasallaştığını,
yargının iktidarın sopası hâline geldiğini söyledik ve
referanduma kadar, toplum vicdanında mahkûm olmuş ve referandumda da
halkın tokadını görecek olan bu siyasi iktidar,
siyasallaştırdığı yargı marifetiyle toplumsal
muhalefet üzerinde deyim yerindeyse- tam bir baskı politikası, tam
bir hukuk terörü estiriyor.
Size bir örnek vereyim: Bakın, Diyarbakır
Adliyesinde bir buçuk ay önce 8. Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu. Bir
buçuk aylık bir mahkeme -az biraz hukuku bilen, adliyeleri bilen herkes
bilir- dosya yoğunluğu en az olan mahkeme. Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşın
iddianamesi geçen hafta o mahkemede kabul edildi ve kabul eden mahkeme, Eş
Genel Başkanımızın tutuklanmasından altı ay
sonraya, iddianamenin kabul edilmesinden üç ay sonraya duruşma günü verdi.
Şimdi, düşünsenize, Allah aşkına, yeni kurulmuş, bir
buçuk aylık bir mahkemenin dosya yoğunluğu yok, bir
duruşmayı nasıl üç ay sonraya verebilir? Oysa hukuk teamülleri,
Türk Ceza Kanunu iddianame kabul edildikten sonra bir ay içerisinde ilk
duruşma gününün olmasını emreder.
Diğer Eş Genel Başkanımız
Sayın Figen Yüksekdağın iddianamesi bir aydır
çıkmasına rağmen, bu iddianameyi kabul edecek mahkeme
arıyor bu hukuk düzeni. Diyarbakır Adliyesi Ankara görsün. diyor,
Ankara Yetki bende mi, bir inceleyeyim. diyor.
Gerek eş genel başkanlarımız
gerek milletvekillerimiz gerekse belediye başkanı, il, ilçe
yöneticilerimizin tamamının referandum takvimine endeksli bir
şekilde siyasi soykırım operasyonuna tabi tutulduğunu ve
bunların talimatının yargıya siyasi iktidar tarafından
verildiğini, devletin ve Hükûmetin derin dehlizlerinde bunların
planlandığını biz çok iyi biliyoruz. Yoksa yeni
kurulmuş bir mahkeme nasıl olur da üç ay sonraya duruşma günü
verir? Ama biliyoruz, Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaşın geçen hafta kabul edilmiş iddianamesi
için 28 Nisana gün verilmesinin nedeni, referandum aradan çıktıktan
sonradır. Tabii, HDP siyasi iktidarın korkulu rüyası olmuş;
üç yıldır başkanlık hayallerinin önündeki, engel olan parti
biziz. Ya değilse, neden eşit koşullarda bir referandum
çalışması yürütmeyi ve onun koşullarını
sağlamayı düşünmüyorsunuz, öncelemiyorsunuz?
Soruyorum: Bir buçuk ay önce kurulmuş, dosya
yoğunluğu olmayan bir mahkeme, kabul ettiği iddianamede
nasıl üç ay sonraya gün verir? Tek nedeni var: Operasyonlar da siyasiydi
ve referanduma endeksliydi, aynı şekilde duruşmalar da,
tahliyeler de referanduma endeksli olacak ama toplum vicdanı öyle bir
şeydir ki -açık söyleyeyim, öyle bir tokat yiyecek ki siyasi iktidar-
şimdiye kadar belki de AKP dışında hiç kimseye oy
vermemiş birçok yurttaş, bu son bir yıldaki haksız,
vicdanlarda mahkûm olmuş uygulamalarından ötürü bu Anayasa paketinde
iyi bir ders verecektir, göreceğiz biz bunları.
Kayyumları üzerinden belediyeleri gasbeden
iktidar ne diyordu? Hiçbir iddianameye yansımayan, hiçbir soruşturma
tutanağında bulunmayan belediyelerin, efendim, örgüte para
aktardığını, efendim, hendek kazdığını
söylüyordu. O zaman söyleyelim: Bakın, belediyelere ilk müdahale, gasbetme
girişimi Ekim 2015te, bu ülkede, bu memlekette hendek mendek yokken
Batman Belediyesinin 18 meclis üyesi ve eş başkanının
görevden uzaklaştırılmasıyla başladı. Ekim
2015te hendek mi vardı? Batmanda hendek mi kazıldı? Ama muradınız
öyle bir şey değil ki. Batmandan başladı, hiçbir
şekilde hendeğin, çatışmanın olmadığı
yerlerde belediyeleri gasbeden
Çünkü konu muhtarlardı.
Seçilmişlere karşı
saygısızlık anlamına gelen her türlü uygulamayı mevcut
iktidar döneminde gördüğümüzü ve önergenin lehinde oy
kullanacağımızı söyleyerek bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Önergenin aleyhinde olmak üzere ikinci ve son
konuşmacı Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan
Kavaklıoğlu.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) Sayın
Başkanım, yüce Meclisin değerli üyeleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin muhtarların sorunlarının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılması teklifinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, köy ve mahalle
muhtarlıkları yerel yönetimlerimizin temelidir. 442 sayılı
Köy Kanununda muhtar, köyde devlet tüzel kişiliğinin temsilcisi
olarak devlet işlerini, köy tüzel kişiliğinin temsilcisi olarak
köy işlerini yapmakla görevlendirilmiştir. Aynı zamanda kamu
görevlisidir muhtar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) O zaman öneriyi kabul
edeceksiniz, değil mi Sayın Hatip?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla)
Muhtarlarımızın sorunlarını biliyoruz ve
hükûmetlerimiz tarafından bugüne kadar çok önemli çalışmalar
yapıldı. Muhtarlara değer ve önem veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.
Muhtarlık, bizim gönlümüzde, milletimize itibarlı bir hizmet
icrasıdır. Vatandaş ile devlet arasında köprü olan
muhtarlarımız bizim yerel birimlerde gözümüz,
kulağımızdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son on
beş yıldır sürmekte olan istikrarlı yönetim,
muhtarlarımızın konumlarında önemli gelişmeler sağlamıştır.
Muhtarlarımızın yasalardan kaynaklanan görevlerini
gerektiği gibi yapabilmeleri için muhtar ödeneklerinde hükûmetlerimiz
tarafından dönem dönem iyileştirmeler
yapılmıştır. Aralık 2002 tarihinde yani AK PARTİ
iktidara gelmeden önceki hâliyle 97 lira, sadece 97 lira muhtar ödeneği
varken 2016 yılında bu 1.310 TLye ulaşmış, bugün
itibarıyla da 1.406 TL ödenmektedir. Bu yeterli mi? Elbette, yeterli
diyemeyiz ama şundan eminiz ki, Hükûmetimizin muhtarların hem
ödenekleriyle hem de sosyal güvenlikleriyle ilgili iyileştirmeler yapma
konusunda gayretleri olduğunu biliyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sosyal güvenliği
ödenmiyor Sayın Hatip.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) Bir de
şunu söylemekte fayda var: Muhtarlar, biliyorsunuz, SGK kapsamında
çalışan değil, aynı milletvekilleri gibi. Çalışan
olmadığı için maaşları olmuyor, maaş yok. O
yüzden ödenekleri var ve ödenekleri kendilerine ödeniyor, bu SGK giderlerini de
kendileri karşılıyor. Ancak Hükûmetimizin bu konuda gayret
içinde olduğunu biliyoruz, eminiz, güveniyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hadi,
hayırlısı o zaman.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla)
Muhtarlarımıza yönelik getirilen sosyal güvenlik düzenlemelerinden
biri de sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası
kanunlarıyla muhtarların emeklilik haklarının
iyileştirilmesi olmuştur. Kısa ve uzun vadeli sigorta
kollarının uygulanması bakımından, kendi adına ve
hesabına bağımsız çalışan köy ve mahalle
muhtarları arasındaki uygulama farklılıkları
kaldırılmıştır. Sigortalılığın
başlangıcı, köy ve mahalle muhtarları için seçildikleri
tarihten itibaren başlamaktadır. Kendi adına ve hesabına
bağımsız çalışan köy ve mahalle muhtarları için
sigortalılığın sona ermesi, muhtarlık görevlerinin
sona erdiği tarihten itibaren; hizmet akdiyle çalışan
muhtarların ise yeniden çalışmaya başladığı
tarihten itibaren kesilecektir. Böylelikle sigortalılık süresi
bakımından muhtemel bir boşluk oluşmasının önüne
geçilmiş olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
muhtarlarımız için yaptığımız düzenlemeler bu
kadarla sınırlı değildir. AK PARTİ iktidarları
döneminde köylerin temel altyapı sorunları çözüldüğü için
muhtarlar artık, hizmetler sayesinde daha memnun şekilde görevlerini
sürdürmektedirler. Muhtarlarımız bu yapılanları hiçbir
zaman unutmamıştır ve inkâr etmemiştir.
Muhtarlarımıza aldıkları
ödenekler ve sosyal hakların düzenlenmesi dışında da önemli
iyileştirmeler sağlanmıştır. Muhtarların yerel
yönetim organlarına demokratik katılımı bizim dönemimizde
artırılmıştır. Köylere Hizmet Götürme Birliği
yönetim kurullarına, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı mütevelli heyetlerine kendi aralarından temsilci seçebilmeleri
sağlanmıştır. Mahalle muhtarlarına, belediye
hizmetlerinin belediyenin ihtiyaçlarına uygun olarak yürütülmesi için
belediyeyle iş birliği yapma görevi verilmiştir. Belediyelere de
mahallenin ve muhtarlığın ihtiyaçları ve sorunları
için gerekli yardım ve desteği sağlama görevi verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhtarlarımızın taleplerinin takibi konusunda
yapılan önemli düzenlemelerden bahsetmek istiyorum. İçişleri
Bakanlığı tarafından 2015 yılında Muhtar
Talepleri konulu bir genelge yayımlanarak taleplerin takibinin elektronik
ortamda yapılması için Muhtar Bilgi Sistemi, MUBİS adı
altında bir web sitesi oluşturulmuştur. İçişleri
Bakanlığına bağlı Mahalli İdareler Genel
Müdürlüğünde Muhtarlar Daire Başkanlığı
kurulmuştur. İlgili genelgeyle, muhtarlarımızın
taleplerini yakından takip etmek amacıyla büyükşehir
belediyelerinde muhtarlar daire başkanlığı, diğer
belediyelerde ise muhtarlar müdürlüğü kurulması sağlanmıştır.
Valiliklerde 1 vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel
sekreter yardımcısı ve diğer belediyelerde ise 1
başkan yardımcısı muhtarlarımızın
taleplerinin takip edilmesinden sorumlu tutulmuştur. 19 Ekim Muhtarlar
Günü olarak ilan edilmiş, 2016 yılında ilk kez Muhtarlar Günü
ülke genelinde kutlanmıştır. Muhtarlarımızın
yetki bakımından güçlendirildiği ve taleplerine de ne kadar önem
verildiği görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede hâlen
31.868 mahalle muhtarı, 18.297 köy muhtarı olmak üzere 50.165 muhtar
bulunmaktadır. Muhtarlarımız en rahat dönemlerini bizimle
birlikte yaşamaktadırlar.
Bu konuda özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımızın muhtarlara verdiği öneme
değinmek istiyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Muhtarlar çocuklarına
hasta oldukları zaman baktıramıyorlar.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanımız göreve başladığından beri
ülkemizin dört köşesinden muhtarlarımızı Külliyede
ağırlamaktadır. Şimdiye kadar 36ncı Muhtarlar
Toplantısı yapılmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımız 50 bin muhtarın tamamını
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ağırlayacak.
Şu ana kadar 16.126 muhtarımız, yaklaşık üçte 1inden
fazlası Külliyede misafir edilmiştir. Buraya gelen muhtarlarımız,
iletmek istediği sorun ve ihtiyaçlarını doğrudan aktarma
fırsatı bulmaktadır. Sorunları ve ilettikleriyle
yakından ilgilenilmekte, mutlaka geri dönüş sağlanmaktadır.
Bu da Sayın Cumhurbaşkanımızın
muhtarlarımıza verdiği büyük önem ve değeri açık bir
şekilde göstermektedir.
Ayrıca, darbe girişiminin olduğu 15
Temmuz gecesi Akıncı Ana Jet Üssünde şehit düşen Ankara
Kahramankazan ilçesi Ahi Mahallesi Muhtarı Ali Anarı ve darbecilere
karşı direnirken şehit düşen İstanbul Üsküdar
Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaşı ve bütün
şehitlerimizi buradan rahmetle ve minnetle anıyorum.
Hükûmetimiz, on beş yıldır,
iktidarı boyunca muhtarlarımıza gereken önemi ve desteği
vermiştir. Muhtarlarımızın bütün sorunlarıyla
yakından ilgilenilmiş, sorunların çözülmesi noktasında
büyük mesafeler katedilmiştir. Hükûmetlerimiz döneminde
muhtarlarımıza verilen değer sonucu
muhtarlarımızın toplum ve bürokrasi içindeki
saygınlıkları da artmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisinin
muhtarlarımızın içinde bulundukları ekonomik, siyasi ve
sosyal sorun ve sıkıntıların tespit edilmesi, gerekli
önlemlerin alınması ve halkımıza çok daha verimli hizmet
sunulması için Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması talebinin uygun olmadığını
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Oldu mu şimdi ya?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kavaklıoğlu.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Muhtarları
Beştepeye topluyorsunuz ama işlerini görmüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) AKP
Hayır. dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
söz talebiniz var. Şimdi mi istiyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Türkiyenin içte
ve dışta barışçıl bir siyaset izlemesi
gerektiğine ve bununla hem uluslararası prestij
kazanılacağına hem de ülkedeki insanların mutlu
olabileceği bir sonucun elde edileceğine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bugün 9 Şubat; 8 Şubat 1991 günü, Körfez Savaşı öncesinde,
8 siyasi partinin bir araya gelerek Körfez Savaşına karşı
duruşunu ve ülkemizin de bu savaşa girmemesi üzerinden bir ortak
platform kurduğunu ve bunların İstanbulda bildiri
dağıttıklarını biliyoruz; elimde eski gazete kupürleri
de var. Bildiri dağıtanlar arasında dönemin Refah Partisi
İstanbul İl Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da
vardı. Bizim, Orta Doğuda gelişebilecek hiçbir savaşa
prim vermemiz de söz konusu değildir. Ülkemizin de Orta Doğuda
savaş değil barış yanlısı bir politika izlemesi
gerektiğini o gün ifade etmişti. Ama, aynı
Cumhurbaşkanı, bugün Orta Doğuda cereyan eden her
çatışmalı ortama ülkemizi sürükleyen, ülkemizin gençlerinin
yaşamını yitirmesine sebep olan bir politik hat izliyor.
İçte ve dışta Türkiye'nin bir
barışçıl siyaset izlemesi gerektiğini, bununla hem
uluslararası bir prestij kazanma hem de ülke içinde bütün
insanlarımızın mutlu olabileceği bir sonucu elde
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 2 Ocak 2017 tarihinde yapılan Bakanlar
Kurulu toplantısına istinaden 9 KHK yayımlanmasının ve
bu kanun hükmünde kararnamelerle yapılan düzenlemelerin Hükûmetin
kendisine verilen yetkiyi istismar ettiğini gösterdiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, 687
sayılı Kanun Hükmünde Kararname Resmî Gazetede yayımlandı.
Bundan iki gün önce, 7 Şubat gününde de 686 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname yayımlanmıştı. Bu kanun hükmünde
kararnamelerin içerikleriyle ilgili çok şey konuşulabilir ancak bu
kanun hükmünde kararnameler Anayasa'mıza göre, Millî Güvenlik Kurulunun
önerisi, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulunun karar alması ve ertesi gün Mecliste oylanmasıyla
bir olağanüstü hâl ilanı sırasında Anayasa'nın ve
ilgili kanunun verdiği bir yetkiye göre çıkarılmaktadır.
Bugün çıkan kararname okunduğunda, bu
toplantının -yani bir OHAL KHKsı çıkıyorsa
Cumhurbaşkanının varlığında bir Bakanlar Kurulu
toplantısı olması lazım- 2 Ocak günü yapıldığı
ifade edilmektedir. Bundan önce, 2 Ocak günü böyle bir toplantının
yapıldığı kamuoyunun malumudur. Bir toplantı
yapıldı 2 Ocakta, o günden beri de yapılmıyor. 2 Ocaktan
sonra makul bir süre içinde, oradaki toplantıda alınan kararlar ve
varsa bir kanun hükmünde kararnamenin yayımlanması beklenir. 6 Ocak
günü 679, 680, 681 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler Resmî Gazetede
yayımlanmıştı bundan tam bir ay iki gün önce;
ardından, 23 Ocakta 3 tane daha, yine 2 Ocağa atfen. Şimdi de
Biz bir kanun hükmünde kararname kaleme aldık. diyor sayın bakanlar,
İmzaladık, kararını verdik. diyorlar. Bunu ne zaman
yaptınız? Biz bunu 2 Ocakta yapmıştık. diyorlar.
Şimdi, her ne kadar Anayasa Mahkemesi kendi
varlığını ve kendi yetkisini inkâr eden bir şekilde
Ben kapsam ve süre bakımından KHKları denetlemeyeceğim.
demiş olmasına rağmen, bugün, burada tamamen hukuk
alanının, hukuk denetiminin dışına
çıktığı için, Anayasa Mahkemesi Ben bakmıyorum
kardeşim. diye yarattığı hukuksuzluk alanında,
Hükûmet bu yetkiyi fütursuzca, nasılsa bir denetim yok diye, sanki
bulunmuş boş bir çek karnesini dolduruyormuşçasına dönüp
dönüp sadece, bu hafta bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapma zahmetine
katlanmadan Cumhurbaşkanı Başkanlığında Ben bir
KHK daha çıkarmıştım, şimdi aklıma geldi.
diyerek 2 Ocakta bunu imzalamıştık. diyorlar. Bu, makullük
sınırlarının dışında, otuz dört gündür
yayınlanmamış. Örneğin, bugün koyduğunuz maddeler, iki
gün önceki KHKdaki söylediğiniz 6 maddeden sonra bugünkü 14 madde niye
yok? Bugünkü madde 2 Ocakta kararlaştırıldıysa,
yazıldıysa neden iki gün önceki KHK 6 değil de 20 madde olup
ikisi birden yayınlanmıyor? Şeklen bu yetki
kullanılıp, aslında bir yerlerde Meclisin vermiş
olduğu yetkinin dışında -tıkır tıkır
tıkır bir yerlerde yazıp- bu verilen yetki devri istismar
edilerek, kötüye kullanılarak şu anda kanun hükmünde kararname
fabrikasından çıkarılıp sayın bakanlar ki bir bakan
imzasının ne demek olduğu son derece önemlidir, Biz bunu
geçmişte de imzalamıştık. diyorlar.
Şimdi, 2 değerli bakanın
varlığında soruyorum: Bir kez, 2 Ocakta, böyle bir
toplantıda toplam 291 maddeyi ve ekli listelerini okumaya kalksanız,
o süre yetmez. Bunlar, 2 Ocaktaki toplantıya atfen bugünlerde
yayımlanıyor. 2 Ocakta, örneğin Sayın Bakan
Kapsam
yönünden son derece tartışmalı bir mevzu ya, terörle ilgili bir yetki
alınmış; kar lastiğini kullanma zorunluluğunu
düzenlediler bugün, kar lastiği. Sayın Bakan, 2 Ocaktaki
toplantıda kar lastiği düzenlemesini imzaladınız mı?
İmzaladıysanız, 6 Ocak günü kar lastiği kullanma
zorunluluğunu niye yayımlamadınız? Haziran ayında
değiliz. Bunda bir kamu yararı görüyorsanız
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Cevabını alalım Özgür Bey, cevabını alalım
Bakandan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bu neden 6 Ocak günü değil
de bugün yayımlandı? O günden bugüne kadar toplam 9 KHK
yayımlandı, sürekli 2 Ocakta konuştuk biz bunları.
diyorlar.
Şimdi, siyaset, bu yüce Meclis, edilen
yeminler
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl bir usul yok?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yarım
saattir konuşuyor. Açık oturum yapsın o zaman.
BAŞKAN Sayın Bostancı, konuşan
bir grup başkan vekili
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Açık
oturum yapsın.
BAŞKAN
ben sözünü kesemem.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, ben bunu nasıl
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Anladık
onu, sordun, cevap versinler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanun hükmünde
kararnameyle kâr lastiği mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir şey
söyleyeceğim, Meclisin yasama yetkisini verdiniz
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
adam otuz dört gün geriye
kanun hükmünde kararname çıkarıyor.
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir usul
yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben ne yapacağım?
Ben ne yapacağım?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir usul
yok. Geldiğinde konuşursun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seninki gibi de usul yok,
sizinki gibi de yok; vicdansızlık bu! (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Senin
yaptığın gibi bir usul de yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok böyle bir usul. O yetki
bizim, o yetki bizim; gittiniz, verdiniz, ne yapıyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından Hop, hop! sesleri)
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle saçmalık olmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Terbiyesizlik
yapma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle saçmalık olmaz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Özgür,
sakin ol.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette dile getireceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aaa!
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Tamam,
60a göre yap.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette getireceğim. Adam
diyor ki: Meclisin yasama yetkisini aldım. 2 Ocakta toplanmış
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir grup
başkan vekili ya yerinden söz alır konuşur yahut da
bağlamı gelir, çıkar orada konuşur.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yarım saat
burada konferans dinleyemeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Defalarca konuşuyorsunuz
burada. Bu yetki bizim, bizim, bu Meclisin.
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir
şey yok, usule uyacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu yetki Meclisin.
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Usule
uyulmasını bekliyorsun, sen usule uyacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu yetki Meclisin.
BAŞKAN Lütfen
Ne dediğiniz, ne
sorduğunuz anlaşıldı Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Burada yapmış olduğunuz
eleştiri tamamıyla Hükûmete dair yapılan bir eleştiri.
Başkanlık Divanı olarak bizim bu konuda söz söyleme yetkimizin ya
da bu kararın nasıl alındığına dair, hayata geçip
geçmediğine dair bir bilgimizin olmadığını varsayarak
MAHMUT TANAL (İstanbul) Parlamentoya
getirsinler ya.
BAŞKAN -
bu konuda Hükûmeti temsilen şu
anda 2 Bakanın da burada olduğunu görüyoruz ve biliyoruz.
Dolayısıyla, ne dediğiniz zaten anlaşıldı, biraz
uzun da konuştunuz. Eğer Hükûmeti temsilen Sayın Bakanlar
sorduğunuz ya da yapmış olduğunuz eleştiriye cevap
vermek isterlerse kendilerine söz vereceğim. Ancak, vermek istemezlerse
yine onların takdirine bırakacağız Sayın Özel. Burada
benim onlara İllaki bu konuya cevap verin, Sayın Özelin
eleştirilerine cevap verin. deme yetkim yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Ne dediğiniz en azından
anlaşıldı Sayın Özel. Ben sizden rica ediyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
cümlemi söylerken sadece ve sadece yapılan ayıp deşifre oluyor
diye, bu korkunç iş deşifre oluyor diye, döneminizde yapılan bu
usulsüzlük, bu Meclis aklıyla alay etme, Terörle mücadele edeceğim.
diye alınan yetkiyle kar lastiği kullanımını
düzenleyip, bunu da bugün yapıp 2 Ocakta biz bu kararı
almıştık. yalanı deşifre oluyor diye, siniri bozulan
birisi mevkidaşına hakaret ediyor; bu kabul edilebilir bir şey
değil.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Hakaret
yok, eleştirdi sadece.
BAŞKAN Peki, Sayın Özel, lütfen
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Yeter
artık Başkanım ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekiliyim...
BAŞKAN Sayın Özel, ara vermek durumunda
kalacağım, çok rica ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben
cümlemi toparlıyorum, cümlemi toparlıyorum.
Ara verebilirsiniz, o sizin yetkinizde, ben bir
şey demem. Ben yetkisinde olmayanların kullandığı
yetkiyi söylüyorum.
BAŞKAN Tamam, ben de size diyorum ki şu
anda Hükûmeti temsilen 2 bakan var ve ne dediğiniz
anlaşıldı Sayın Özel.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Yeter
artık ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, son cümlemi
BAŞKAN Peki, son cümlenizi söyleyin.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki,
anlaşıldıysa cevaplasınlar. Tamam,
anlaşıldıysa cevaplasınlar Sayın Başkan,
anlaşıldıysa cevaplasınlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Sayın Bakan cevap verecek.
Buyurun Sayın Bakan.
23.-
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmetin kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi yüce Meclis tarafından verilmiştir. Bu, Meclisin
kararıyla Hükûmetin kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisidir.
Artı, Hükûmetin almış olduğu tüm kanun hükmünde
kararnameler de bu Meclisin onayına tekrar gelmektedir, bunun
tartışması da o dönemde yapılır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ne
zaman? Aylar oldu, gelmiyor.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Ben şunu asla kabul etmiyorum: Efendim, bu kanun hükmünde kararnamede
geçen maddeleri siz görüştünüz mü, görüşmediniz mi? Bunu Hükûmete ve
bu Meclisin iradesiyle verilmiş olan o yetkiye de
saygısızlık olarak görüyorum. Günü geldiğinde, bu çıkarılan
kanun hükmünde kararnamenin bütün maddeleri en ince detayına kadar yine
yüce Meclis tarafından tartışılacaktır. Sözü olan
varsa oraya çıkar, söyler bu sözlerini.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Parlamentonun işi ne o
zaman, Parlamentonun işi ne Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sizden önce
Sayın Bostancı söz istedi, isterseniz onu dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii. Ben son derece
saygılıyım.
BAŞKAN Sayın Özel, size daha sonra söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Bostancı.
24.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Özel Hükûmetin kanun hükmünde
kararnamelerine ilişkin bir usulsüzlük iddiası çerçevesinde, burada
usulüne uygun olmayan tarzda bir konuşma yapıyor. Eğer
birilerinin usule uymasına çalışıyor isek kendimiz bunu
usulüne uygun bir tarzda yapmak durumundayız, yoksa kendi kendimizle
çelişiriz; bu bir.
İkincisi, ben kendisine hakaret etmedim.
Sadece, yaptığı işin Meclisin buradaki çalışma
usullerine uygun bir şey olmadığını söyledim.
Zatıalileri sözlerine de kuvvet kazandırma kastı olduğunu
düşündüğüm bir hiddetle buraya kadar geldiler. Bu tavır uygun
bir tavır değil. Yani, hepimizin burada iddiaları olabilir,
değerlendirmeleri olabilir ama sözlerin arkasına hiddet koymak ve
bunun üzerinden böyle farklı bir ambiyans yaratmaya çalışmak çok
yanlış bir şey.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Özel, buyurun.
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben
birazdan hangi hakareti yaptığını kendisine
hatırlatacağım. Yarın ikimizin o kelimeyle
anılmasını istemediğim için birazdan hatırlatacağım.
Doğru değil. derse söz alıp söyler. Ne söylediğini duydum;
bu bir.
İki: Bir grup başkan vekili normal usuller
içerisinde, normal kullanılan yetkilerde hiddetlenirse, hiddetinde bir
makul dışılık olursa zaten onu kendisi taşıyamaz.
Ama, dün burada, kürsüden de defalarca dile getirildi; aynı yetkiyle
suçsuz günahsız insanlar, suçsuz günahsız çocukların anneleri,
babaları işsiz, çocuklar aşsız bırakılıyor,
ekmeğiyle oynanıyor insanların. Bir tane suçu var; adam
hayır demiş, bilmem ne demiş. Bir yetkinin suistimali var. Bugün
bir suçüstü hâli var. Kar lastiğinin terörle mücadeleyle ne alakası
var? Ama, sen bunu alıp da 2 Ocakta bu kararı aldım. dersen,
amaç da güvenlikse kışın ortasında, bugüne kadar
yayımlamadığına göre, bu şimdi aklına geldi,
gittin oraya koyuyorsun. Ben bunu söylerken Sayın Bakandan cevap
bekliyorum, Sayın Bakana diyorum ki: Görüşüldü mü, görüşülmedi
mi? Görüşülmediği açık ama görüşüldüyse Görüşüldü.
desin ama Sayın Bakan bir şeyi bilsin: Anayasanın 120sine göre
verilen yetki, İç Tüzükün 126sına göre bu kanun hükmünde
kararnamelerin derhâl Meclise gelip yirmi günde komisyondan, komisyondan
geçmediyse geldiğinden itibaren bir ay içinde buradan geçmesini öngörüyor.
Bugüne kadar 21 KHK geldi, sadece 5i kanunlaştı. Süresi dolmuş
ve buraya gelmemiş 9 tane KHK var. Sizin grubunuz bunu Müeyyidesi yok.
diye savunuyor. Kenan Evrenin aklına gelmemiş günü içinde
görüşülmeyen KHKnın başına ne geleceği, bunu istismar
ediyorsunuz, getirip de yasalaştırmıyorsunuz. Size verilen
yetki, benim hayır oyu kullanmış olmam, Meclisin verdiği
yetkinin takipçisi olmamamı gerektirmez. Size bu yüce Meclisin
verdiği yetki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
o darbe
kalkışması sırasında terör eylemi yaptıkları
hiç şüpheli olmayan kişilerle mücadele içindi.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
tamamlayınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii.
Oysa, siz, kar lastiği, başka bir
şeyin lastiği veya bugünkü gibi, Yüksek Seçim Kurulunun referandumda
televizyonlar sizinle bize eşitsiz davranırsa onlara para cezası
kesme yetkisini elinden alma
Bunun için alınmadı ki bu yetki. Neresi
terörle mücadele? 2 Ocakta ben onları görmedim. derseniz, belki Hükûmet
yetki aşımını, haksızlığı itiraf
etmiş olur ama siz şahsen büyük, tarihî bir hatadan kendinizi
korumuş olursunuz. Size terörle mücadele diye yetki verdi 2 parti grubu,
Meclisin verdiği yetkiyle kar lastiği şeyi
çıkarıyorsunuz. Bu Meclise hakaret ediyorsunuz, bu Meclisin
aklıyla oynuyorsunuz. 2 Ocak gününden bugüne kadar 9 kere 2 Ocak
kararlarını yayımlıyorsunuz. O kadar yetkiye
inanıyorsanız, her hafta toplanırsınız Sayın
Cumhurbaşkanının başkanlığında, her hafta
KHK çıkarırsınız. O zaman yetkinin suistimalini
tartışmayız, başka bir şeyi
tartışırız, Türkiyeyi OHALde tutmayı
tartışırız ama bugün bu yaptığınız,
tarih önünde çok büyük bir hukuk katliamıdır, anayasa
katliamıdır. Bakın, burada çok kolay söylenen bazı laflar
sonra sıkıntı oluyor ama
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Başkanım, sabah oldu, sabah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
değme diktatörlükte,
değme faşizmde böyle uygulamalar yok. Bunu yapmayın Sayın
Bakan, buna alet olmayın Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Yıldırım
26.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, MGKnın 2
Ocak tarihli toplantısında OHALin uzatılması kararı
verildiği belirtilmesine rağmen Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin web sitesinde yılın ilk MGKsının 31
Ocakta toplandığının bildirildiğine ve bu durumda OHAL
uzatımının hükümsüz olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
aynı konuyla alakalı olarak çok kısa bir açıklama
yapacağım.
Bakın, 2 Ocak günü MGKnın
toplandığı ve 20 Ocaktan itibaren OHALin 3üncü defa üç
aylığına uzatıldığını karar altına
alan bir Başbakanlık tezkeresi buraya geldiğinde, o zaman
tutuklanmamış olan, siyasi bir rehine olmamış olan parti
sözcümüz 2 Ocakta MGKnın toplanıp toplanmadığını
sormuştu. Buradan hareketle MGK toplandı. denmişti. Peki,
şimdi soruyorum: Geçen hafta, 31 Ocak 2017 günü toplanan MGKnın 6
maddelik kararı burada, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin
web sitesinde. Ne diyor biliyor musunuz 31 Ocakta? Yılın ilk
MGKsı toplandı. Hani 2 Ocakta toplanmıştı ve OHAL de
ona göre uzatılmıştı? O günden bugüne kadar yayımlanan
9 KHK OHALe bağlı olarak hükümsüzdür. Böyle bir şey olabilir
mi? Ya değilse, bunu teşhir ettiği için mi Ayhan Bilgeni
tutukladınız? 2 Ocakta toplanmamış, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği söylüyor. Yılın ilk MGKsı 31 Ocakta
toplandı. diyor ve 6 maddelik karar aldı. diyor. OHAL hükümsüzdür.
Buradan yurttaşlara çağrımdır:
Bu OHAL kapsamında çıkarılan KHKlardaki mağduriyetiniz
3üncü OHAL uzatımının hükümsüzlüğü üzerinden hükümsüzdür,
tanımayınız. OHAL uzatılmamıştır, böyle bir
MGK kararı da yoktur, MGK da toplanmamıştır. Bunu Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği geçen hafta, 31 Ocak günü söylüyor.
Bunu özellikle Meclisin ve kamuoyunun bilgisine sunmak isterim. Bunu
teşhir eden parti sözcümüz Ayhan Bilgen belki de bu sebeple, bunu
teşhir ettiği için siyasi iktidar tarafından
tutuklanmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Serbest Bölgeler Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 443 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 7nci maddesi
üzerinde verilen ilk önergenin oylama işleminde
kalınmıştı.
Şimdi, önergeyi hatırlatmak amacıyla tekrar
okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 7nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var.
Yoklama talebini gerçekleştireceğiz, daha
sonra oylama işlemine devam edeceğiz.
Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın
Tanal, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet Kaplan,
Sayın Basmacı, Sayın Aydın, Sayın Arık,
Sayın Yalım, Sayın Gürer, Sayın Akın, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Usluer, Sayın Yüceer, Sayın Tüm,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Engin, Sayın Özdemir,
Sayın Gökdağ, Sayın Tuncer.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
lll.- YOKLAMA
BAŞKAN - 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Erzurum Milletvekili Kamil
Aydın ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Onursal Adıgüzel (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE 7- 3218 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin ilk cümlesinde geçen,
"Serbest bölgelerde üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu
bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri
kazançları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile serbest
bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontaj, elleçleme,
ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama, film
endüstrisi hizmetleri, ses ve görüntü kayıt, call center faaliyetleri,
Ar-Ge ve Ar-Ge'ye dayalı hizmet ve döviz kazandırıcı
niteliği olan diğer hizmet alanlarında faaliyette bulunan ve
hizmetin tamamını Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle,
işyeri, kanuni ve iş merkezi yurtdışında ve Serbest Bölgelerde
bulunanlara veren hizmet işletmelerinin, söz konusu hizmetlere konu
malların serbest bölgelerden Türkiye'ye herhangi bir şekilde girişi olmaksızın
yabancı bir ülkeye gönderilmesi veya Serbest Bölgedeki şirketlere
teslimi şartıyla bu hizmetlerden elde ettikleri kazançları"
ifadesi eklenmiştir. İkinci fıkrasının (b) bendi
"Bu bölgelerde üretilen ürünlerin (fason üretim dâhil) FOB bedelinin ve
(a) bendinde belirtilen hizmet ve faaliyetlerin toplam fatura
tutarının en az % 85'ini yurtdışına ihraç eden
mükellefler ile bu mükelleflere üretim yapan fason üreticilerin istihdam
ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi
uygulandıktan sonra hesaplanacak gelir vergisi, verilecek muhtasar
beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir.
Bu oranı % 50ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi, stratejik, büyük
ölçekli veya öncelikli yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya
da faaliyet alanı itibarıyla farklılaştırılarak
veya kademelendirilerek kullanabilir. Yıllık satış
tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında
tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte
tahsil edilir" şeklinde değiştirilmiştir. İkinci
fıkrasının (c) bendinde geçen "Bu bölgelerde
gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan işlemler ve
düzenlenen kâğıtlar damga vergisi ve harçlardan" ibaresinden
sonra gelmek üzere ", bölgelere satılan ve bölgelerde üretilen
elektrik enerjisi TRT payı ile enerji fonundan" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tekirdağ
Milletvekili Sayın Candan Yüceer konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, iki gündür üzücü haberler
alıyoruz. El Babdan -dün 5 şehidimiz vardı- bugün yine 5
şehit haberi aldık maalesef. Üzülerek ifade ediyorum ki birilerinin
uyguladığı yanlış politikaları ocaklara
düşen şehit ateşi olarak halkımız ödüyor.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum; yakınlarına, ulusumuza
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, dün gece bir OHAL
kararnamesiyle vahşi bir kıyımın daha
yaşandığına tanık olduk. Bu OHAL kararnamesiyle,
aralarında İbrahim Kaboğlu, Murat Sevinç gibi anayasa hukukçularının
olduğu, 330 akademisyenin olduğu tam 4.478 kişi ihraç edildi.
EĞİTİM SENli öğretmenler, akademisyenler, maalesef bu
şekliyle sınır tanımaz bir muhalif avının yeni
kurbanları oldular. Şimdi ben derin bir sessizlik içinde olan AKP
milletvekillerine sormak istiyorum, özellikle de 28 Şubatta mağdur
olmuş ve bu mağduriyeti bir pehlivan tefrikası gibi anlatan
milletvekillerine sormak istiyorum: Ya, bu haksızları,
haksızlıkları görmeyecek kadar yüreğiniz nasır mı
bağladı ya da Haksızlık karşısında susan dilsiz
şeytandır. hadisini mi unuttunuz? Şimdi, sizler
haksızlığa uğradığınızda, mağdur
olduğunuzda insan hakları diyeceksiniz ama muhalifler
olduğunda, sizin gibi düşünmeyenler olduğunda
susacaksınız, susmanın da ötesinde, dinlemeyeceksiniz,
duymayacaksınız. Ya, ne zaman siz kendi sesinize bu kadar meftun
oldunuz? Anladık, mağdur olmayı bıraktınız,
mağrurluğa terfi ettiniz, mazlumluktan zalimliğe terfi ettiniz
ama sonunuz mahcubiyettir, bunu bilin, sonunuz mahcubiyettir.
Şunu da bilmenizi isterim ki böyle
kararnamelerle bu insanlara boyun eğdiremezsiniz. Eninde sonunda boynu
bükük kalacak olan sizlersiniz. Bakın, bir dönem altına makam
arabaları tahsis ettiğiniz Zekeriya Öze bakarsanız ne demek
istediğimi çok iyi anlarsınız. Eğer bu yetmezse dönün, 12 Eylülün
zalim paşalarına bakın. Eğer bu da yetmezse 28 Şubat
muktedirlerine bakın. Çünkü, onlar da kendilerini bu ülkenin sahibi
sanıyorlardı, onlar da suçsuz insanları haysiyet
cellatlığıyla karalamayı marifet sayıyorlardı,
onlar da insanların elinden ekmeklerini alıyorlardı, onlar da
çok kibirliydiler ama onlar da kibirlerinin ve zulümlerinin altında
kaldılar, sizler de kalacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
baktığımızda bu insanlara, tek bir ortak yön var: Hepsi
muhalifler, hepsi bu tek adam rejimini getirmek için hazırlanan Anayasa
değişikliğine karşılar ama hiç kimse, vicdan
kırıntısı taşıyan hiç kimse Bu insanlar
FETÖcüdür., Bu insanlar PKKlıdır. diyemez. Kimseye bunların
terörist olduğunu, teröre destek verdiğini söyleyemezsiniz.
Amacınız belli, amacınız herkesi susturmak, muhalifleri
susturmak. Artık Ya taraf olacaksınız ya bertaraf
olacaksınız. demiyorsunuz. Artık diyorsunuz ki: Ya benden
tarafsınız ya da düşmansınız. Ama, yapmaya
çalıştığınız bir güzellik değil. Gülüşü
alınmış bir toplum yaratıyorsunuz, dikensiz bir gül bahçesi
istiyorsunuz, güzel bir toplum bırakmıyorsunuz, bütün renkleri
soldurdunuz. Acaba ileride çocuklarınıza, torunlarınıza ne
diyeceksiniz? Ne yapıyordun? dediklerinde ne diyeceksiniz, ben gerçekten
çok merak ediyorum.
Şimdi, ihraç ettiğiniz bu akademisyenler,
bu aydın insanlar, onurlu, vicdanlı insanlar bu zulmünüzü bir onur
nişanesi olarak yüreklerinde taşıyacaklardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Tıpkı 12 Eylülde 1402lik
olanlar gibi, tıpkı Barış davası sanıkları
gibi onlar da aynı şerefle bunu taşıyacaklardır çünkü
tarih bize şunu gösterdi: Tarih her zaman haklının, hakkaniyetin
kazandığını gösterdi çünkü zulümle abat olan kimse yok,
sizler de olamayacaksınız.
Size Tekirdağdan bir örnek vermek istiyorum.
Darbe girişimine Allahın bir lütfu. dediniz, bütün
demokratların, bütün muhaliflerin, bütün solcuların tepesine bindiniz
ya Tekirdağdan da örnek: Bu son KHKlarla beraber, sırf
EĞİTİM SENli diye, sırf bu tek adam rejimine
karşı diye birçok öğretmeni, birçok insanı ekmeğinden
ettiniz, işinden ettiniz ama gittiğiniz yol yol değil.
Amacınızı biliyoruz, bu yolda yol
temizliği ama bu yol ne sizi ne de bu memleketi düze
çıkarmayacaktır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yüceer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
MADDE 7- 3218 sayılı Kanunun geçici 3
üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin ilk cümlesine
"elde ettikleri kazançları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ile serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontaj,
elleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme,
depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve hizmetin
tamamını Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle,
işyeri, kanuni ve iş merkezi yurtdışında bulunanlara
veren hizmet işletmelerinin, söz konusu hizmetlere konu malların
serbest bölgelerden Türkiye'ye herhangi bir şekilde girişi
olmaksızın yabancı bir ülkeye gönderilmesi şartıyla bu
hizmetlerden elde ettikleri kazançları" ibaresi eklenmiş ve (b)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB
bedelinin en az % 85'ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin
istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim
indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar
beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir.
Bu oranı % 50'ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi, stratejik, büyük
ölçekli veya öncelikli yatırımlar ile konusu, sektörü ve
niteliği itibarıyla proje bazında desteklenmesine karar verilen
yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya da faaliyet alanı
itibariyle farklılaştırarak veya kademelendirerek kullanabilir.
Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan
mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak,
gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir." "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun
temel amacı, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik
etmek olup bu amaç çerçevesinde kanunun getirdiği teşvikler genel
olarak üretici ve ihracatçılara yöneliktir. Böylece, üretici ve
ihracatçılara istihdam nedeniyle katlandıkları mali yüklerin
hafifletilmesi açısından önemli bir destek sağlanmaktadır.
Gelir stopaj teşviki işçilere sağlanan avantaj olmayıp
işverenlerin istihdam maliyetini azaltmaya yönelik bir teşviktir.
Dolayısıyla, çalışanların bu teşvik unsuru
üzerinden hak iddia etmeleri söz konusu olmayacaktır. Bu düzenlemeyle,
işçi üzerinden hesaplanan gelir vergisi stopajı teşvikinin
işverene ait olduğu hususunun açıklığa
kavuşturulması ve uygulamada ortaya çıkan ihtilafların
giderilerek öngörülebilirliğin sağlanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca 6745 sayılı Kanuna uygun
olarak madde hükmüne
konusu, sektörü ve niteliği itibarıyla proje
bazında desteklenmesine karar verilen yatırımlara
ibaresi
eklenerek dış ticaretimiz açısından özel önem
taşıyan yatırımların serbest bölgelerde desteklenmesinin
önü açılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Biraz önce kabul edilen önergeyle
tasarının 7nci maddesi tümüyle düzenlenmektedir. Bu nedenle, maddede
ibare değiştirmeyi öngören Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım ve arkadaşlarının önergesini işleme
alma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesindeki yer alan ibarelerinin geçen
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Erkan
Aydın Çetin
Arık
Kocaeli Bursa Kayseri
Candan
Yüceer Muharrem
Erkek
Tekirdağ Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesinde yer alan son fıkrası
ile geçici ibaresinin son fıkrası ve geçici şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Aycan
İrmez Burcu
Çelik
Muş Şırnak Muş
Erol
Dora Saadet
Becerekli
Mardin Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 8inci
maddesinde geçen aynı maddenin ifadesinin 7 nci maddenin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Denizli Hatay Mersin
İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Selim Yurdakul Kamil
Aydın
İstanbul Antalya Erzurum
Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
Aydın Osmaniye
BAŞKAN Komisyon son okunan önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Sayın Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlarım; serbest bölgeler hakkındaki mevzuatı
değiştirecek olan 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi için Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım.
Muhterem vatandaşlar, on beş
yıldır ülkemizi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi bu kanun
tasarısını uluslararası yatırımları ülkemize
çekmek için hazırladığını ifade etmiştir.
Öncelikle, hukukun ve adaletin bu kadar örselendiği, liyakatin
alaşağı edildiği bir ülkede bunu sağlamak gerçekten
çok zordur. Açıkça ifade etmek lazım, AKP Hükûmeti, demokratik
ilkeleri esas alan sosyal, ekonomik ve hukuki hiçbir reformu hayata
geçirmediği için bugün ülkemiz bu hâldedir. Bugün ülke çapında
milyonlarca mağdur vatandaşımız varsa, bunun sebebini orada
burada aramaya gerek yoktur, AKP iktidarı tüm samimiyetiyle
sorumluluğu üzerine almalıdır.
Bakın, emeklilerimiz ve memurlarımız,
insan gibi yaşayacak bir maaş alamıyor. AKP Hükûmetinin 2017
yılının başında memurlarımız ve
emeklilerimize yaptığı yüzde 3lük zammın üzerinden daha
bir ay bile geçmeden ocak ayında enflasyon yüzde 2,46 oranında
artmıştır yani verdiğiniz zam daha ilk aydan eriyip
gitmiştir. Hâkim ve savcı maaşlarına kısa bir süre
önce kanun hükmünde kararnameyle yüzde 25 zam yapıldı, bazı
kadrolar için 2.100 liralık bir zam demek bu. Elbette yapılsın,
yapılsın ama bu ülkede yalnızca hâkim ve savcılar mı
yaşıyor? Yani 80 milyon nüfusumuzun 40 milyonu hâkim, 40 milyonu
savcı mı ki yalnızca bu iki meslek grubuna zam
yaptınız? Milliyetçi Hareket Partisi olarak memurlarımıza,
emeklilerimize, tüm işçilere ve asgari ücretlilere refah sağlayacak
adil bir gelir artışı sağlamanız gerektiğine
inanıyoruz. Bugün müteahhitlere ve iş adamlarına
sağladığınız vergi indirimlerini ve teşviklerini
vatandaşlar için de talep ediyoruz. Vatandaşların
hakkını, vatandaşların taleplerini ne zaman
duyacaksınız?
Saygıdeğer Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri, tüccarlara ve müteahhitlere farklı bir sevgi
duyuyorsunuz, bunu biliyoruz ancak tüm vatandaşlarımız için
aynı sevgiyi hissediyorsanız, gelin bu teklifimizi ivedilikle
görüşelim. Vatandaşlar için isteğimiz hibe arsa değil,
karşılıksız kredi de değil, yalnızca huzur ve
çalışmalarının karşılığı için
birazcık refah payı verilmesi.
Biz büyük bir ülkeyiz. Çanakkale Ayvacıktaki
depremden sonra yeniden gördük ki millî gelirden pay alması gerekenler
sade vatandaşlarımızdır, briket duvarlı, kanalizasyonsuz
köylerdeki garip vatandaşlarımızdır, tuğla
duvarına sıva bile çekemeyen necip Türk evlatlarıdır.
Bugün serbest bölgeleri konuşuyoruz. Tabii ki
yatırımcı gelsin, tabii ki uluslararası ticaretteki
payımız artsın ama vatandaşlarımız yalnız
kalmasın. Turizmde yüzde 30luk bir kayıp söz konusu.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi, o zaman da sizleri
uyardık. Başta Antalya olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi olarak
büyük bir heyetle ziyaretler yaparak çözüm önerileri getirdik, sizlere de
sunduk. Önlem almakta maalesef çok geç kaldınız.
Muhterem vatandaşlar, çay
kaşığıyla verdiğini kazanla geri alan bir Hükûmet
tarafından çalakalem yönetilen bir ülke hâline geldik. Eğer AKP
hükûmetleri Milliyetçi Hareket Partisinden aldığı 2023 vizyonunun
reformlarını da okumuş olsaydı bugün ülkemiz adil, huzurlu,
sınır komşularıyla iyi geçinen, teknoloji üreten,
verdiği kaliteli eğitimle göz dolduran ve aynı zamanda
yabancı gerçek yatırımcıların reel sektöre
yatırım yapmak için sıraya girdiği bir cazibe merkezi olabilirdi.
Lakin, AKP kolay yolu seçti ve son koalisyon hükûmetinin acı bir reçete
karşılığında ülkemizi düze çıkaran
politikalarını alarak üstüne maalesef bir tuğla bile
koymadı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak nasihatlerimizi dikkatle
dinleseydiniz ülkemiz bugün gerçekten parlayan bir yıldız olabilirdi.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarken bugün
maalesef El Babda da şehit olan tüm şehitlerimize Allahtan rahmet
dileriz. Mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yurdakul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesinde yer alan son fıkrası
ile geçici ibaresinin son fıkrası ve geçici şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım (Muş) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Serbest Bölgeler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
görüştüğümüz tasarı bağlamında, bu konuşmamda
seçim bölgem olan Mardin ilinde bulunan serbest bölgeye dair birkaç noktaya
değinmeyi lüzumlu görüyorum. Mardin Serbest Bölgesi 27/9/1994 tarih ve
6028 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yer ve
sınırları tespit edilmiş, bölge 21/11/1995 tarihinde
faaliyete geçmiştir.
Mardin Serbest Bölgesi, Mardin Organize Sanayi
Bölgesi içinde brüt 515 bin metrekarelik açık alan üzerinde
kurulmuştur. Yüzde 51i özel idareye ve kalan yüzde 49u da 29 yerli
girişimciye aittir. Dünyanın sayılı kalkınma
projelerinden olan GAP kapsamında bulunan bölge, aynı zamanda
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tek serbest bölgesidir. Tabii, gerek GAP
projesi gerek Mardin Serbest Bölgesi yüksek ideallerle, hayallerle uygulamaya
konulmuş olsa da bugün geldiğimiz noktada sonuçları
bakımından içler acısı bir durumdadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde 8 Nisan 2015
tarihinde düzenlenen ve dönemin Başbakanı Sayın Ahmet
Davutoğlunun da katıldığı 8inci Ticaret ve Sanayi
Şûrası öncesinde Kızıltepe Ticaret Borsası ev
sahipliğinde Mardinin genel sorunları ve çözüm önerileriyle ilgili
bir istişare toplantısı yapılmıştı.
İstişare toplantısında, Mardinin hemen her ilçesinden
ticaret odası temsilcileri katılmış ve ortak bir
deklarasyon yayımlanmıştı. Deklarasyonda Mardin Serbest
Bölgesine ilişkin yapılan vurgu aynen şöyledir: Mardin Serbest
Bölgesi atıl durumdadır. Mardin Serbest Bölgesinde herhangi bir
yatırımcı faaliyet göstermemektedir. Evet, Mardinde sembolik
bir serbest bölge bulunmaktadır ancak burada, sadece ve sadece deterjan
üreten yerli bir firma faal durumdadır. Bu serbest bölge istihdam yaratmak
veya katma değer üretmekte âciz kalmıştır. Bunun yanı
sıra, serbest bölgelerin kurulma amaçlarından biri olan yabancı
sermaye girişinin Mardin Serbest Bölgesinde işlemediği de
aşikârdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özelde Mardin, genelde ise GAP illeri bakımından
durum içler acısıdır. Serbest bölgeler projesi gibi GAP projesi
de bölgeyi kalkındırmak şöyle dursun, bölgenin mevcut
sorunlarının daha da katmerleşmesine yol açmış ve bir
kambur hâline gelmiştir. GAP sulama kanalları ve Mardin
depolaması bir türlü bitirilememiş ve hayata geçirilememiştir.
Yine, Mardin özelinde, enerji sağlıklı biçimde tedarik
edilememektedir. Mardinde enerji tedariki hem tarımda hem sanayide
sorunludur. Özellikle tarımsal sulamada yaşanan uzun süreli enerji
kesintilerinin bölgeyi ekonomik bakımdan felç ettiği ortadadır.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
bugün GAP kapsamında bulunan illerin ekonomik durumuna kısaca bir göz
attığımızda durumun vahametini açıkça görebilmekteyiz.
2016 TÜİK verilerine göre, GAP kapsamında olan Batman, Mardin, Siirt
ve Şırnak yüzde 24,8 oranıyla Türkiyede işsizliğin en
yüksek olduğu iller olarak açıklanmıştır. Yine bu
iller, Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde oranlarda göç vermeye
devam etmektedir. Son bir yılı aşkın süredir bölgede olup
biteni de eklediğimizde GAP bölgesi ekonomik anlamda büyük bir
yıkımla karşı karşıya
bırakılmıştır. Her türlü ticari faaliyetin âdeta
askıya alınmasının yanında, bölge insanı,
yerleşim yerlerinin yıkılması nedeniyle evsiz
kalmıştır. Temel insan haklarından biri olan barınma
hakkı bile askıya alınmış durumdadır.
Değerli milletvekilleri,
yurttaşlarımızın temel güvenlik, barınma,
sağlık ve eğitim haklarının askıya
alındığı bir süreçte bu sorunları gidermek
noktasında en küçük bir adımın bile atılmasından
imtina edilmesi, buna karşın, sözüm ona, serbest bölgelere
ilişkin yasal düzenlemelerle ülke ekonomisinin düzlüğe
çıkarılacağı biçiminde beklentiler yaratılması
gerçekçi değildir.
Hükûmete gerçek sorunlarımıza ilişkin
gerçekçi politikalar geliştirmek noktasında bir kez daha
çağrımı yeniliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesindeki yer alan ibarelerinin geçen
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Aydın (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Erkan Aydın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Öncelikle, El Babta dün akşam ve bugün
şehit olan bütün askerlerimize Allahtan rahmet, milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Geldiğimiz noktada iktidarın rejim
değiştirme çabalarını, bir türlü normalleşmeyen; tam
tersi, her gün daha da kötüleşen bir süreci hep birlikte
yaşıyor, tanıklık ediyoruz. Meclisin devre
dışı bırakılması, Anayasanın değiştirilmesi,
yanlışlara ve tavizlere dayalı dış politika;
görevlerinden men edilen memurlar, aydınlar ve zor
yetiştirdiğimiz akademisyenler ve evet ile hayırla
kutuplaşan bir Türkiye. Bana göre, cumhuriyetin bitme noktası,
bitirilme noktası. Benim gibi düşünenler arasında eminim ki
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup olan, oy veren vatandaşlarımız
da var. Bakın, buna, bu kanaate nereden varıyoruz? Dün ve bugün
birçok yandaş gazeteci, köşe yazarı artık kendi
köşelerinden isyan ettiler; bu akademisyenlerin, bu yurtsever, aydın
akademisyenlerin ihraç edilmesine Yeter artık! Bu kadar da olmaz.
dediler, Cumhurbaşkanı kandırılıyor. dediler,
Bürokratik bir katliam var. dediler. Aslında onlar da aynı sizler
gibi gittiğimizin yolun yol olmadığını gördüler.
Herkesi hapse atacağız; herkesi susturacağız,
sindireceğiz, gözaltına alacağız. diyerek ileri
gitmiş, demokrasiyi getirmiş dünyada maalesef tek bir örnek yok.
Demokrasinin sorunlarının çözümü sadece ve sadece daha fazla
demokrasidir, demokrasiden uzaklaşmak değildir. O yüzden hep birlikte
elimizde olan bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
demokrasiyi, özgürlükleri ve daha iyi yaşam alanlarını
artırmak varken tek bir kişiye hapsedilen ve karanlığa
doğru giden ülkenin gidişatını değiştirmemiz lazım
diye düşünüyorum.
Bu filmin adı korku imparatorluğu mu
diye soruyorum, nereye kadar gidecek diyorum. KHKların adını da
kanun hükmünde karanlık olarak değiştirmek zorunda kaldık
çünkü her dakika bir KHK, her gün bir ay öncesinden alınmış
kararlarla sunulan KHK, içerisinde de OHALin ilan edilme gerekçesi olan terör
ve güvenlikle hiçbir alakası olmayan kar lastiği
kullanımıyla ilgili KHK. Bir İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle yayımlanabilecek bir konu kanun
hükmünde kararnameyle geliyor.
Muhaliflerin bastırılması
demokrasiyle bağdaşmaz. Otoriter kurumlar, otoriter liderler için
çekici olabilir ancak ülke için gayet geri giden bir durumdur ve sonu
hayır değildir. Herkes biliyor ki gemi su alıyor, herkes biliyor
ki kaptan yalan söylüyor ve herkes biliyor ki zarlar hileli. Küçük bir
azınlığın çoğunluğa hükmettiği, bütün
çoğunluğu da kendi isteği doğrultusunda yönettiği bir
ülkeden de iyi bir sonuç çıkmaz. Bu ülkenin vatandaşları da günü
geldiğinde bununla ilgili yanlışların hesabını
sorar. Bu, tarihte her zaman öyle olmuştur, haklı olan eninde ya da
sonunda kazanmıştır.
Umudu kırmak istemiyoruz; tabii ki umut, bizim
sahip olduğumuz en büyük değerlerden ve mücadele azmimizin de ayakta
kalmasına sebep olan en önemli unsur. Ancak umudu
kıracağını düşünenlerin bu çabalarının
nafile olduğunu bir kenara yazmaları gerekir. Bu, en karanlık
günlerde bile ortaya çıkan bir kişinin domino etkisiyle
yarattığı etkiyle koca koca korku imparatorluklarının
yıkıldığını da tarih defalarca
yazmıştır.
En son olarak da şu dizeyle sözlerimi bitirmek
istiyorum: Niceleri geldi, neler istediler/ Sonunda dünyayı bırakıp
gittiler/ Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?/ O gidenler de hep senin
gibiydiler. diyorum, hepinize hayırlı akşamlar,
hayırlı sonuçlar diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
Tahsin
Tarhan Tacettin
Bayır Atila
Sertel
Kocaeli İzmir İzmir
Yaşar
Tüzün Murat
Bakan Hüseyin
Yıldız
Bilecik İzmir Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HÜSEYİN ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
El Babda şehit olan askerlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, ülkemizin başı sağ olsun diyorum,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 19
Ağustos 2016 tarihinde Mecliste bir kanun teklifi kabul edildi, 6741
sayılı Kanunla Türkiye Varlık Fonu diye bir fon kuruldu.
Tabii, bu, dünyanın diğer ülkelerinde de kuruluyor; Suudi Arabistan,
Katar, Almanya, Japonya gibi ülkelerde bütçe fazlalığı veya
petrolden, doğal gazdan gelen gelirler o fona aktarılarak gelecek
olan nesillere yatırım amacıyla kullanılır. Ben o gün
şunu düşünmüştüm: Ya bizim doğal gazımız yok,
petrolümüz yok, bütçe fazlalığımız yok. Bu ülkenin
vatandaşları birilerini büyükşehir belediye başkanı
yaptı, milletvekili yaptı, başbakan yaptı,
Cumhurbaşkanı yaptı, 1.560 odalı saray verdi, özel 10 tane
uçak verdi ve köşkler verdi. Bunu düşünerek Nasıl olsa bir gün
ben buradan, dünyadan gideceğim diye İsviçre bankalarındaki bu
paranın onda 1ini yani 50 milyar dolarını getirip bu fona
aktarırım, gelecek nesillere anca kendimi affettiririm. der diye
düşünmüştüm. Ama ne hikmetse, çıkan KHKyla Cumhuriyet Halk
Partisinin, Atatürkün, İsmet İnönünün, Adnan Menderesin,
Özalın, Ecevitin kurduğu, bütün yatırımları
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Yalan, yalan.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Ziraat
Bankası, BOTAŞ, PTT, Türk Hava Yolları, Türkiye Petrolleri
Ortaklığı, Borsa İstanbul, TÜRKSAT, Halk Bankası, Eti
Maden, ÇAYKUR, Millî Piyango bütün hepsi bu fona aktarıldı
arkadaşlar. Neyle? KHKyla. Peki, bu kurumların toplam şirket
aktifi ne 2015te biliyor musunuz? 643 milyar dolar değerli
arkadaşlar. Yani siz şu an ayrı bir hazine, ayrı bir fon
oluşturuyorsunuz. Düşünün, Türkiye Cumhuriyetinin bütün
paraları bir yere gelir, oradan dağıtılır ama siz,
daha referanduma girmeden, gitmeden, sonuçları almadan hemen yeni bir
hazine olayını oluşturuyorsunuz değerli arkadaşlar.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Söylediklerinin hepsi yalan.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Evet, yalan(!)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Hepsi yalan.
Sallıyorsun oradan.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Şimdi, siz ne
yapıyorsunuz biliyor musunuz? Türkiye Varlık Fonu, devlet hazinesinin
içinin boşaltılmasıdır; tek adamlık, saltanat
hazinesinin oluşturulmasıdır.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Yalan!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Devletin mali
birliğinin ve bütünlüğünün parçalanmasıdır, Meclis
denetiminin devre dışı bırakılmasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) O da yalan.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hazine tektir ve devlete aittir. Bu nedenle, devlete ait
gelirler tek bir hesapta toplanır ve giderler buradan yapılır.
Ama siz ne yaptınız biliyor musunuz? 643 milyarlık o
yatırımları fona devrettiniz.
Ben size bir şey soracağım. Bu
kürsüden sormuştum cevap vermediniz. On beş yıldan beri 3
trilyon dolar para kullandınız. Madem on beş yıldan beri
kurduğunuz bu şirketler nerede? 3 trilyon dolarlık
yatırımlarınız nerede? Neden bu fona
aktarmadınız? Hani tüneller, hani havaalanları, hani otoyollar,
hani köprüler
Çünkü onların hiçbirinin parasını siz ödemediniz
ki. Yap-işlet-devret olarak yaptırdınız, hiçbiri size ait
değil. Şu an ikinci bir hazine oluşturuyorsunuz ya
İki
ayyaş dediğimiz adamların yatırımlarıyla ayakta
duruyorsunuz haberiniz var mı değerli arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri, değerli AKP
milletvekilleri, gerçekten bu fonun başına getirilen adamları
düşündüğünüzde, akşam gidip çocuklarınız acaba size ne
soruyor ya? Ya sevgili babacığım, siz ne yapıyorsunuz?
Bizim geleceğimizi 4 kişinin eline veriyorsunuz. demiyorlar mı
size?
12 yaşındaki bir çocuk bana mail attı
biliyor musunuz? Sayın Vekilim, biz sizi oraya gönderdik. Bizim haklarımızı,
ülkemizi bize doğru şekilde bırakmanızı istiyorduk.
Ama, maalesef, sizler bir kişinin geleceği için ülkeyi yok
ediyorsunuz. dedi. Ve 12 yaşındaki bir çocuk sorguluyor değerli
arkadaşlar. Acaba sizin çocuklarınız size sormuyor mu bu soruyu
değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Üzülerek söylüyorum
ben: Kümese müdür aranıyormuş, tilki başvurmuş, mülakatta
geçmiş, Kaç para maaş istersin? demişler, Gülmekten
konuşamıyorum, ne verirseniz verin. demiş. Varlık Fonuna
atanan Yiğit Bulutun maaşı ticari sırmış.
Takdir sizin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 10 ila 15inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika, buyurun.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz
kanun tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisine
yeterli katma değer yaratması beklenen serbest bölgeler, uzun bir
süreden bu yana maalesef beklediği ilgiyi görememiş ve gerekli
destekleri de alamamıştır. Bu görüştüğümüz,
görüşmeleri hâlen devam eden tasarı mevcut sorunları da tam
karşılayabilecek düzeyde değil ve maalesef, yine geç
kalmış bir tasarıdır. Ancak Zararın neresinden
dönülürse kârdır. sözünü hatırlatarak bu tasarının ikinci
bölümü üzerindeki görüşlerimizi dile getirmeye gayret edeceğim.
İşte, bu yüzden, faaliyette olan serbest bölgelerimizin
yatırım çekmesi, özellikle yabancı yatırım çekmesi,
teknolojik yenilikleri geliştirmesi ve ihracatı artırması
konusunda istenen başarıya ulaşamadığı
gerçeği bütün çıplaklığıyla karşımızda
durmaktadır. Son beş yıla baktığımız zaman,
maalesef, serbest bölgelerimizdeki ticaret hacmi de giderek geriye
düşmektedir.
Sayın milletvekilleri, hemen her
konuşmacının bu kürsüde dile getirdiği gibi, serbest
bölgelerimizin faaliyette olanlarının sayısı 18dir. Biraz
önce konuşan Sayın Erol Doranın da belirttiği gibi, bu
18in içerisinde sayılmayan Mardin gibi bölgelerimizde de maalesef hiçbir
faaliyet yoktur. Ancak, 57nci Hükûmet döneminde kurulan 4 serbest bölge ki
bunlardan bir tanesi TÜBİTAK MAM 1999 yılında, diğeri 2000
yılında kurulan Denizli ve aynı yıl kurulan Bursa ve daha
sonra Kocaeli gibi serbest bölgeleri de dâhil ettiğimiz zaman, ceman 18
serbest bölge faaliyette bulunuyor.
İlk olarak 1985 yılında
çıkarılmış ve bir ekonomi politikası aracı olarak
serbest bölgeler günümüz Türkiyesinin ekonomi uygulamalarına miras
bırakılmış. Ancak daha sonra 1999 yılında
çıkarılan 4458 sayılı Gümrük Kanunuyla bu bölgelerin AB
gümrük mevzuatıyla da uyumlaştırılması
sağlanmış değerli milletvekilleri. Daha sonraki
yıllarda yine 57nci Hükûmet döneminde öncelikle 2000 yılında
çıkarılan organize sanayi bölgeleri, daha sonra, bir yıl sonra
2001 yılında çıkarılan teknoloji geliştirme bölgeleri
ve nihayetinde 2002 yılında çıkarılan endüstri bölgeleri
kanunları bu tip ekonomi politikasını daha iyi, daha güzel, daha
verimli hâle getirmek için ortaya konulan sanayi bölgeleri
kanunlarıdır ve bu kanunlar yatırımları teşvik
etmek için, yatırımcıyı çekmek için ve sonuçta da
sınırları tasdikli üretim bölgeleri hâlinde faaliyet
sürdürmüştür bugüne kadar. Bu yolla da yabancı sermaye girişinin
teşvik edilmesi, artırılması amaçlanmıştır.
Ancak yine, biraz önce belirttiğim gibi, son on dört yıldaki
uygulamalarımıza baktığımız zaman maalesef bu
saydığım bütün bölgelerin hepsindeki sorunların kulak
ardı edildiğini ve burada yaşanan ekonomik kayıpların
da Türkiye ekonomisindeki diğer krizlere kapı
araladığını görüyoruz.
Bu tasarıyla -özellikle ikinci bölümde de
belirttim- Bakanlar Kurulunun arazi ve tesislerde acele kamulaştırma
yetkisi alması ve daha sonra yurt dışında kurulacak serbest
bölgelerin Türkiyede yerleşik bir şirket eliyle kurulmasına da
yine Bakanlar Kurulu vasıtasıyla izin verilmesi
sağlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki finansal
sistemin şirketlerin ihtiyacı olan yeterli mali kaynağı
sağlayamaması, günümüz ekonomisinde de 2 tane temel sorunu
getirmektedir özellikle KOBİler bakımından. Bunlardan bir
tanesi, yenileşmenin motoru olan KOBİlerin yeterli finansman
kaynağına erişememesidir ve bunun sonucunda da doğal
olarak, yeterli istihdamın yaratılamaması meselesi gelmektedir.
İkinci mesele: TL cinsinden sınırlı finansman
kaynakları olması sebebiyle, başta büyük şirketler olmak
üzere, gene, orta ölçekteki bütün şirketleri ve çok sayıda
firmayı kapsayan döviz cinsinden yüksek borçlanma sorunuyla Türkiye
ekonomisi karşı karşıya kalmıştır. Ve bu 2 temel
sorun, ekonomide sermaye akımlarındaki ani duruşlar
karşısında oluşabilecek dış şoklara
karşı daha duyarlı hâle gelmemize vesile olmuştur. Söz
konusu olan bu gelişmeler, özellikle büyük firmaların ve
ihracatçı firmaların döviz cinsinden borçlanmalarını
sürdürmelerine yol açmış ve bunun sonucunda da dolarizasyon
oranında ancak sınırlı bir düşüş olmuştur.
Bunları şunun için girizgâh olarak
söylüyorum: Özellikle son iki üç ay içerisinde
yaşadığımız, kurlardaki aşırı
dalgalanma
Evet, Türkiyede bir dalgalı kur sistemi var ama bu dalga, her
ne hikmetse, geçtiğimiz aylar itibarıyla hep yukarı doğru
bir yansıma yapmış, ancak son zamanlarda, özellikle son bir
hafta içerisinde birkaç kuruşluk bir inişe sebebiyet vermiş. Ama
yurt içi tasarruflarımızın düşük olması nedeniyle,
bankacılık sektörünün finansman ihtiyacını, gene, yeterince
karşılayamaması sebebiyle, bu bahsettiğim özellikle orta ve
küçük ölçekli firmaların TL cinsinden düşük maliyetli kaynak bulamaması
sorunu hâlen daha çok ciddi bir şekilde devam etmekte.
Madem borçlanıyoruz o zaman durum ne oluyor, o
tabloyu da kısaca göz önüne getirelim. Dış borcumuz son on dört
yılda yüzde 222 artmış. Bu böyle artış gösterirken
-biraz önce de söyledim- aslında özel sektörün borcu çok vahim bir
şekilde artış göstermiş. Döviz pozisyon
açığı -bir yerde konuştuğumuz bu- 2002
yılında 6,5 milyar dolardan geçtiğimiz yıl içerisinde 213
milyar dolara gelmiş. Bu borcun bir kısmı Hazine garantili veya
değil ama Bizim borcumuz değil, özel sektörün borcu. diye de neme
lazımcılık yapamayız, sonuçta ülke borcu olarak
karşımızda durmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu borç aynı
zamanda, biraz önce söylediğim kur dalgalanmasından dolayı
firmalara yaklaşık 2,1 milyar TLlik kur farkı zararı
getirmiştir. Geçen yıl kurda ortalama 60 kuruş artış
olduğunu var sayarsak bir yıl içerisinde 126 milyar Türk lirası
bir zararla özel sektör, bahsettiğim küçük ve orta ölçekli firmalar bir
zararla karşılaşmışlardır. Bugün bu şirketlerimizin
borçları bu kadar hızlı artarken, maliyetlerinde çok ciddi artışlar
olurken, tam tersi, kâr oranlarında da gerilemeyle
karşılaşmışlardır.
Değerli arkadaşlar, özel sektörün bu artan
döviz cinsi borç stokunun ekonomimizdeki bir temel kırılganlık
sebebi olduğu, bir sürü başka sebep var ama esas sebeplerden biri
olduğu artık bütün uluslararası kuruluşlar tarafından,
yetkin, bu konuda araştırma yapan firmalar tarafından da
sıkça dile getirilmektedir. Bunların bir tanesi de Uluslararası
Para Fonudur. Son günlerde yazdığı raporlarda Türkiye
ekonomisindeki bu kırılganlığa dikkat çekerek tedbir
alınması gerektiğini belirtmiştir Uluslararası Para
Fonu.
Dış politikanın yansımaları
da doğal olarak dış ticaretimizi etkilemektedir. TÜİK
rakamlarını gene dile getirelim: 2014 yılında 157,6 milyar
dolar ihracatımız varken, 2015i bir kenara koyun, bir yıl daha
ileriye alalım, geçtiğimiz yıl, 2016 yılında 142,6
milyar dolar olmuş. Ciddi bir kaybımız var. Buna mukabil
ithalatımız da 198,6 milyar dolar olmuş. Yani ortaya rakamları
koyduğumuz zaman dış ticarette de bir gerileme var.
Bakın, dış kaynak veya döviz
kaynağımızı etkileyen diğer kalemi de hemen sizin
gözünüzün önüne getireyim, turizmde de ciddi kaybımız var. Turizm
gelirlerinde de 2016da bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 30
civarında bir düşüş olmuş, 22 milyar dolarlık bir
gelirimiz var, yaklaşık 9,3 milyar dolar kayıp demektir bu ve
bu, ciddi bir kayıptır döviz kazancı anlamında. Bu
rakamlar, Türkiye ekonomisinin ekonomik ilişkilerinin de maalesef
azaldığını ve dünya ekonomisi içerisinde yerimizin,
payımızın da küçüldüğünü göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, biz her zaman
söylüyoruz, yapıcı öneriler ve gelen tasarılara Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu destek vermeye her zaman hazır.
Bu tasarının bu şekliyle
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Didem Engin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ihracatımız yıllardır 140-150 milyar dolar bandına
sıkışıp kalmış vaziyette. Ülkemizde doğrudan
yabancı yatırımlar geçen seneye göre ne yazık ki yarı
yarıya azaldı. Doğrudan yatırımların yüzde 44ü
ne yazık ki yabancılara gayrimenkul satışından geliyor
yani istihdam yaratacak yatırımlar her geçen gün azalıyor.
Türkiye, artık, gelişmekte olan ülkeler içinde en riskli 3 ülkeden
1i olarak gösteriliyor. Kredi derecelendirme kuruluşları ülkemizin
notunu düşürüyor ve artık yatırım yapılabilir bir ülke
olarak nitelendirmiyorlar.
Böyle bir dönemde tek başına ülkemizi
yöneten AKPnin ekonomik canlanmayı sağlayacak devrim
niteliğinde radikal adımlar atması gerekirken tam tersine,
yorgun, heyecanını ve dinamizmini yitirmiş, halkın
gündeminden kopuk bir şekilde sadece başkanlık hırsına
odaklanmış kadrolarının ülke sorunlarını
çözmekte, dünyadaki ekonomik ve teknolojik gelişmeleri kavramakta ve öngörmekte
yetersiz yönetimiyle karşı karşıyayız.
Bugün Mecliste konuştuğumuz Serbest
Bölgeler Kanununda değişiklik yapılmasına dair tasarı
da bu durumun çok bariz bir örneği. Sözde serbest bölgeler için
hazırlanmış ama bakın, birbiriyle ilişkisi olmayan
hangi konular bu tasarıya iliştirilmiş:
Öncelikle, içinde rant olan her olayda olduğu
gibi, AKPnin acelesi var yani acele kamulaştırma; AKPnin kanun
tasarılarının olmazsa olmazı ve AKPnin zihin
dünyasının bu tasarıya da yansımış hâli.
Tasarıda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına tahsis
edilen arazi ve binalar sessiz sedasız acele kamulaştırmaya
dâhil ediliyor. Bu konuda hangi kurumların görüşlerinin
alınacağı konusunda ise Ekonomi Bakanlığının
ciddi bir ön hazırlık yapmadığını, AKP Grubunun
ilgili maddede üç ayrı değişiklik önergesi hazırlamak
durumda kalmasıyla gördük. Bakanlıktan gelen kanun
tasarısında Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına
tahsis edilen arazi ve binalar için Genelkurmay Başkanlığı
ve Millî Savunma Bakanlığının ayrı ayrı görüşü
alınır. yazıyordu. Komisyon görüşmeleri
sırasında AKP Grubundan bir önerge geldi, bu birinci önerge ve bu
cümle çıkarılarak gerekçe kısmında TSKya ait arazilerde
bu iki kurumun da görüşünün alınmasına gerek yoktur. denildi.
Daha bu önergeyi görüşmeye başlamadan beş dakika içinde ikinci
bir önerge geldi, bu ikinci önerge geldi; burada ise Sadece Millî Savunma
Bakanlığının görüşü alınır. deniyordu fakat
gerekçe kısmı kopyala-yapıştır yöntemiyle bir önceki
önergenin aynısı olarak bırakılmıştı. Benim
hatayı fark edip Sayın Bakana ve AKP milletvekillerine
uyarılarım sonrasında AKP Grubu yanlışı düzeltmek
için üçüncü önergeyi hazırlayıp, bu üçüncü önergeyi
hazırlayıp gerekçeyi yeniden düzenlemek mecburiyetinde kaldı. Bu
üç önergeyi de hazırlayan, ülkemizi on dört senedir tek başına
yöneten ve güçlü Türkiye hedefleyen AKP. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir kanun hazırlığında
yapılmaması gerekenleri göstermesi açısından, bu
tasarının gerek hazırlık süreci ve gerekse Komisyon
tutanakları öğrencilere vaka çalışması olarak
okutulabilir.
Serbest bölgelerle uzaktan yakından
alakası olmayan ve ani bir önergeyle tasarıya eklenen bir diğer
konu da ihracatımızı artırmak için kurulan tüm sektörel
tanıtım gruplarının tasfiye edilmesidir. Deri
Tanıtım Grubu, Fındık Tanıtım Grubu, Makine
Tanıtım Grubu gibi tüm gruplar tasfiye edilerek yerine Türkiye Tanıtım
Grubu kurulması tasarıya son dakikada eklendi. Tabiri caizse
şapkadan tavşan çıkarır gibi bir cümleyle Türkiye
Tanıtım Grubu kuruldu, bir cümleyle de bütçesi oluşturuldu.
Kararın dayanağı olarak ne bir analiz sunuldu ne ilgili
tanıtım gruplarının ve ihracatçıların
görüşleri ne de kuruluş amacını açıklayan tutarlı
bir gerekçe.
Markalaşma ve tanıtım gibi
ihracatımız için son derece önemli konuların çok yönlü ele
alınıp değerlendirilmesi gerekirken bu tasarının içine
âdeta sıkıştırılmış olması kabul edilemez
bir yaklaşımdır. Komisyonun üyesi olarak gerek bu kanun
tasarısının ve önergelerin
hazırlanışını gerekse konuların ele
alınış biçimini gayriciddi bulduğumu görüşmeler
sırasında birçok kez dile getirmek mecburiyetinde kaldım.
Ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olan bu
konuları biz Komisyonda işte bu şekilde müzakere ettik,
varın siz düşünün artık hazırlanan diğer
kanunları. Şimdi, Hükûmete soruyorum: Güçlü Türkiyeyi bu
şekilde mi inşa edeceksiniz? Bu şekilde mi ülkemizi
dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi hâline getireceksiniz? Bu
şekilde mi ihracatımızı 2023te 500 milyar dolara
çıkartacaksınız? Bu şekilde mi durma noktasına gelen
yatırımları yeniden canlandıracaksınız? Siz ne
kadar hayal satmaya çalışırsanız çalışın,
Andersenin Çıplak Kral masalındaki gibi kralın çıplak
olduğunu yakında herkes görecek.
Ekonomik sorunlarımızı kapsamlı
bir şekilde ele alıp çözüm üretmemiz gerekirken Meclis gece sabahlara
kadar sadece ne yazık ki başkanlık hırsı için
çalıştırıldı. Anayasa değişiklik teklifi
üzerine Genel Kurulda yaptığım konuşmada bu teklifi hangi
argümanlarla süslerseniz süsleyin bu yolun diktaya çıktığı
gerçeğini değiştiremeyeceksiniz, güneşi asla balçıkla
sıvayamazsınız demiştim. (CHP sıralarından
alkışlar) Meclisten alelacele geçirdiğiniz teklif kamuoyunda
tartışılmaya başlayınca süslediğiniz boyalar da
birer birer dökülmeye başladı. Teklifin Mecliste olduğu gibi
kamuoyunda da tartışılmaması için Hayır. diyenleri
şimdi Türkiye'nin her bir köşesinde polisiye önlemlerle susturmaya çalışıyorsunuz.
Hayır. şarkısı söyleyen gençleri gözaltına almaya
çalışarak, biber gazı sıkarak, hayır diyen herkese
terörist yakıştırması yaparak, Başkanlık
gelmezse ülkenin bölünme riski var. diye aba altından sopa göstererek
ülkemizi âdeta bir açık hava cezaevine dönüştürerek, binlerce
akademisyeni, sanatçıyı ihraç edip üniversiteleri boşaltarak,
Başkanlık gelirse terör biter. diyerek, halkımıza
referandumda evet dedirtebileceğinizi sanıyorsanız çok
yanılıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Tüm
bu yaptıklarınız için halkımıza özür borçlusunuz,
özür. Her fırsatta halkın en doğru kararı sandıkta
verdiğini söylüyordunuz; şimdiyse halkımızın
teklifinizdeki gerçekleri öğrenmesinden korkmaya
başladınız. Evet, korkuyorsunuz, çünkü kısa zamanda takkeniz
düşecek, halkımızdan oldubittiyle kaçırmaya
çalıştığınız gerçekler de ortaya
çıkacaktır.
Şimdi halkımıza şunu
söylüyorsunuz: Ekonomide, iç ve dış politikada sorunlar var, daha
güçlü bir Türkiye için sorgusuz, sualsiz ve denetimsiz olarak, hiçbir demokratik
ülkede görülmemiş yetkilerle bizi donatın ki ülkemizi içinde
bulunduğu sorunlardan kurtaralım. Kısacası, yeni bir hayal
satmaya çalışıyorsunuz. Halkımız hiç sorgulamayacak
mı sanıyorsunuz ve size sormayacak mı Ülkemizi bu
bataklığa siz sokmadınız mı? diye? Bugüne kadar
elinizi kolunuzu bağlayan ne vardı da şimdi daha fazla yetki
istiyorsunuz? Kimi kime şikâyet ediyorsunuz? Halkımız size
sormayacak mı On dört yıldır tek başına iktidar olan
siz değil misiniz? diye? Meclisten istediğiniz her kanunu
rahatlıkla geçirmediniz mi? Bürokrasiyi istediğiniz gibi dizayn
etmediniz mi? Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik
darboğazı önlemek için hangi önlemleri almak istediniz de sizi kim
engelledi?
Koalisyonun sakıncalarından
bahsediyorsunuz. Halkımız sormayacak mı Bugüne kadar hangi
koalisyon size ayak bağı oldu? diye. Elbette ki soracaktır.
Olağanüstü hâlin arkasına sığınarak istediğiniz
kadar Hayır. diyenlerin sesini kısmaya çalışın,
seçmenlerimiz oy verirken vicdanlarıyla baş başa
kaldıklarında sadece bu antidemokratik Anayasa
değişikliğini sorgulamayacaklardır; on dört senedir AKPye
verilen kayıtsız şartsız desteğin ve bugün ülkemizin
içinde bulunduğu kaosun, ekonomik sorunlarımızın,
Suriyedeki şehitlerimizin, talan edilen şehirlerimizin, ranta kurban
verilen kıyılarımızın muhasebesini
yaptıklarında hiçbir mazeretinizin olmadığını
görerek oylarını kullanacak ve AKPye tarihî bir ders vereceklerdir.
Büyük vatan şairimiz Namık Kemalin
Hürriyet kasidesinde yazdığı gibi:
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen
âdemiyetten.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Engin.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Müslüm Doğan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere
ülkemiz siyasal sisteme, rejim değişikliğine neden olabilecek
şekilde bir düzenlemeyle Anayasa referandumu sürecine girmiştir ancak
mevcut Anayasa'nın 58 maddesini değiştiren ve 21 maddesini de
yürürlükten kaldıran Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi yasama
şekli, usulü, tekniği ve içeriği açısından önemli
eleştirilere maruz kalmasına rağmen, birçok temel sorun ve
yanlışı barındırarak Meclisten geçti.
Toplumun kapsamı hakkında
sağlıklı bir bilgi dahi edinemediği, demokratik ortamlarda
özgürce tartışılmadan, barolar, anayasa hukukçuları,
üniversiteler, özerk meslek kuruluşları, demokratik kitle örgütleri
ve halktan hiçbir görüş alınmaksınız hazırlanan kanun
teklifi hızla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunuldu ve
hızlıca da kabul edildi.
Kanun teklifinin oylanmasında Meclis
İçtüzüğünün bir gereği olan gizli oy esası ihlal edildi
bildiğiniz gibi. Kanun teklifi, yalnızca bir siyasi partinin iktidar
partisi milletvekillerinin teklifi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmuş ve yalnızca iki parti mensubu milletvekillerinin parti
yönetimlerinin denetimine tabi açık oylarıyla kabul edilmiştir.
Anayasa değişikliği üzerine olan
kanun teklifi, anayasa hukukunun en temel özelliği olan iktidarların
yetkilerinin sınırlandırılması gerekliliğinden de
maalesef yoksundur. Sistem ve rejim değişimini içeren,
anayasaların yapımının organı olan ve siyasal,
toplumsal değişim, dönüşümlerin kuruluş süreçlerini ifade
ve temsil eden kurucu bir meclisten de yoksundur.
Söz konusu kanun teklifi, 15 Temmuzda darbe
girişimi üzerine ilan edilen ancak demokratik, toplumsal muhalefet
üzerinde baskı ve sindirme politikalarını uygulama aracına
dönüşen OHAL ve OHAL kanun hükmündeki kararnameleri sürecinde referanduma
sunulacaktır. OHAL süreci devam ederken iktidar olanaklarının
Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve iktidar partisi tarafından sonuna
kadar kullanılacağı bir halk oylaması hiçbir şekilde
demokratik koşullarda yapılmış bir oylama hüviyeti
kazanamayacaktır.
Biliyorsunuz, iki gün önce 686 numaralı Kanun
Hükmünde Kararname yayınlandı. Kanun hükmünde kararnameyle
yükseköğretim kurumlarından 330 akademisyen ihraç edildi, yüzlerce
eğitim emekçisi, çalışan ihraç edildi. Binlerce kamu emekçisi,
eğitim emekçisi bu şekilde işlerinden
uzaklaştırılırken demokratik bir süreçten bahsedebilir
misiniz? Bu işin nereye gideceği konusunda hiçbir kimsenin bilgisi
yok. Özellikle AK PARTİ milletvekillerinin acaba geniş bir bilgisi
var mı, bu iş nereye kadar gidecek? Ülke ve toplum
barışını ciddi şekilde tehdit eden bu uygulamalar
elbette ki kabul edilemez ve boyutu da artık hiçbir şekilde
tartışılmayacak bir düzeye çıkmıştır. Kendinden
olmayan herkesi düşman ilan etmek, aslında bu ülkenin birikimine,
değerlerine ihanet etmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Siz
akademisyenleri, siz akademiyi, siz bilimi katlederseniz, bu ülkenin
gelişmesine, geleceğine ilişkin hiçbir düşünceniz olmaz ve
bu ülkenin geleceğini de katletmiş olacaksınız.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olmasına
olanak tanıyan, dolayısıyla partili Cumhurbaşkanı
tarafından belirlenen isimlerin milletvekili olabildiği, Cumhurbaşkanına
Meclis feshetme, bütçe hazırlama, kararname çıkartma ve HSYK ve AYM
üyelerinin tamamına yakınını, büyükelçileri, tüm üst düzey
kamu yöneticilerini atama, millî güvenlik politikalarını belirleme
yetkisi tanıyan Türk tipi başkanlık sistemi olarak kamuoyuna sunulan
Anayasa değişiklik teklifi, özü itibarıyla tek adam
diktasına giden bir yoldur ve başka bir şey de değildir.
Türkiyede yaşayan halklar, inançlar
başkanlık sistemi üzerinde yapılan bu Anayasa
değişikliklerine elbette ki Hayır. diyecektir. Emekçi Türkiye
halkı, yoksullar, ezilenler, ötekileştirilenler, ortak
vatanımızda yaşayan tüm insanlarımız Meclis hükûmeti
niteliğini, parlamenter demokrasiyi, yasama, yargı, yürütme
kuvvetleri arasındaki dengeyi, fren ve denetleme
mekanizmalarını, Meclisin yasamaya dair tek ve en üst yetkili organ
olma özelliğini, bağımsız yargının varlık
koşullarını, kamu kurumlarının kamu yararı ve
liyakat temelinde işlevlenmesini, kamusal, toplumsal yarar doğrultusunda
hizmet ve denetim sunan özerk meslek kuruluşlarının kamusal
işlevlerini ortadan kaldıracak olan bu Anayasa
değişikliğine elbette ki hayır diyecek.
Partili Cumhurbaşkanının yasama,
yürütme, yargı, devlet, siyaset, toplum ve iktisadi yaşamın
bütünü üzerinde totaliter ve âdeta mutlakiyetçi, otokratik bir hâkimiyet
kurmasını amaçlayan Anayasa değişikliğine partimiz Hayır.
diyecektir. Ülkemizin ve halkımızın geleceğini,
cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, toplumsal yaşamın bütününü
kapsayan toplumsal mücadele alanlarındaki
kazanımlarımızı korumak için Anayasa değişikliğine
Hayır. diyeceğiz.
Ülkemizde kalıcı bir
barışın, halklarımız arasındaki kadim
bağların yeniden güçlendirilmesini, tahkim edilmesini, ortak
vatanımızda demokratik cumhuriyeti inşa etmek için bütün
olumsuzluklara rağmen, yaşanan bütün haksızlıklara,
hukuksuzluklara ve uygulamalara rağmen başarabileceğimize
inanıyoruz. Bu yoldan geri döneceğiniz konusunda da bir umudumuz
kalmadı ancak halklarımızın, inançlarımızın
mücadele azmi ve geleceğe ilişkin projeleri bizi
umutlandırıyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, on
beş yıllık AK PARTİ Hükûmeti döneminde toplumun bir
kesimine, toplumun sorunu olan kesimlerine ilişkin Hükûmet
programlarında temel hususlar yer almasına rağmen -hiçbir
düzenleme, ne anayasal anlamda ne diğer hukuk düzlemleri anlamında-
hiçbir sorun çözülemedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Alevilik
üzerine verdiği kararların hiçbirisini Hükûmet dikkate almadı.
Kendi iç hukukumuzda çözemediğimiz sorunları elbette ki
uluslararası hukuk düzeyine Aleviler taşıyacaktı.
Taşıdığı bu sorunları, uluslararası hukukta,
uluslararası mahkemelerde bir kazanım olarak da Aleviler bunu böyle
görmüyor ama sorunlarımızı çözmek zorundayız.
Bizim inancımız ve öğretimiz var.
İnancımızın ve öğretimizin en az beş bin
yıllık bir geçmişi var. Biz zahir ile bâtının
buluştuğu noktayı kendimize manyetik kuzey olarak
belirlemişiz. Nasıl ki biz Aleviler farklı inançlara saygı
duyuyorsak diğer inançlar da Alevilere saygı duyacak. Bu
saygıyı karşılıklı olarak barış
içerisinde, kardeşçe bir arada yaşamanın koşulu olarak
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül
Anayasasıyla birlikte getirilen bir de zorunlu din dersleri meselesi var.
Yine bu konu Aleviler tarafından uluslararası mahkemeye
taşındı ve uluslararası mahkemeler, AİHM dedi ki:
Bunu zorunlu hâle getiremezsiniz. Ben şahsen, partim olarak, kendim bir
birey olarak, bir milletvekili olarak da din dersi almak isteyen insanlar din
dersini alsınlar, ihtiyaç duyuyorlarsa bu konuda devlet
yardımını yapmalı ama zorunlu din derslerine insanları
tabi tutarsanız, Alevileri zorunlu din derslerine tabi tutarsanız,
Müslüman olmayan inançların çocuklarını bu dine, bu dinin
öğrenilmesine zorunlu tutarsanız bu iş demokratik olmaktan
çıkar ve bir baskı aracına dönüşür, bir asimilasyon
politikasına dönüşür.
Gelin burada vekiller olarak -Parlamento, Türk
siyasi hayatında çok önemli tecrübelere sahip bir parlamento- birlikte
yaşamanın koşullarını birlikte oluşturalım.
Bu vatan tek, ortak bir vatan bu vatan, birlikte ürettik. Cumhuriyet değerler
topluluğudur, bu değerler topluluğunda herkesin emeği var,
herkesin ortaya koyduğu bir güç var. Eğer biz bu cumhuriyetin
yaşamasını istiyorsak bu cumhuriyet demokratikleşmek
zorundadır. Demokratik bir cumhuriyet olduğunda zorunlu din dersleri
de olmayacak, bir asimilasyon kurumu olan Diyanet İşleri
Başkanlığı da olmayacak. Bugün Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili de ciddi sorun var. Diyanet
İşleri Başkanlığının ortaya koyduğu din
anlayışı Sünni yurttaşlarımız tarafından da
kabul edilmiyor, diyorlar ki: Bunların yarattığı dini biz
de anlamıyoruz. Bırakın insanlar inançlarını özgür
şekilde yaşasınlar. İşte, bizim özgürlükçü laiklik
üzerinde durmamızın bir nedeni de budur. İnançlar özgür
olmalı.
Bakın, arkadaşlar, cumhuriyetin kurucu
önderleri, kurucuları Diyanet İşleri
Başkanlığını kurarken aslında bu amaç için
kurmamışlardı. Özellikle bu inancın, bu öğretilerin,
bu dinlerin hep birlikte yaşayabileceği, sadece bir organizasyon
şeklinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Diyanet
İşleri Başkanlığının sadece bir
koordinatörlük görevi yapması gerektiği hususunu da 1924
yılında çıkarılan kanunun gerekçelerinde görebilirsiniz ama
bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığı maalesef bir
asimilasyon kurumuna dönüştü. Bir asimilasyon kurumunu da elbette ki
Aleviler ve diğer inanç grupları kabul etmeyecektir diye
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Doğan.
Şimdi, şahıslar adına ilk
konuşmacı Elâzığ Milletvekili Sayın Metin Bulut.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN BULUT (Elâzığ) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; 443 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, serbest bölgeler serbest ticarete
sağladıkları destek hizmetleri, yeni teknolojileri uygulama
kapasiteleri ve istihdam imkânlarıyla gerek küresel ölçekte gerekse
ülkemizde önemli kalkınma ve dış ticaret politikası
araçlarındandır. Serbest bölgelerimiz bürokratik işlemlerin
azaltıldığı, profesyonel işletmecilerle yönetilen,
yerli-yabancı yatırım ayrımı olmayan yatırım
alanlarımızdır. Batının doğuya
uzandığı bu değerli coğrafyadaki pazarlara açılan
en önemli kapılar güzide ülkemizden geçmektedir. Bu stratejik konumu
hasebiyle ülkemizi serbest bölgelerimizle taçlandırarak ülkemizi küresel
üretim ve ticaret lojistik üssü hâline getirebiliriz. Daha önce Gazi Meclisimizde
kabul edilen proje bazlı teşvik sisteminin
tamamlayıcısı olacak olan bu düzenlemeler inşallah bu
tasarıyla hayat bulacaktır.
Ülkemizin yatırım, üretim, istihdam ve
ihracat hedeflerine ulaşmasında hiçbir parçasının eksik
kalmasını istemiyoruz. Bu kapsamda, şu anda görüşülmekte
olan bu kanun tasarısına baktığımızda, bir
taraftan yatırımcıya iş yapma kolaylığı
getirdiğini, diğer taraftan ülkemizin lojistik potansiyelinin
artırılmasına hizmet eden ve ülkemiz serbest bölgelerine
dünyadaki rakipleri karşısında avantaj sağlayan
düzenlemelere yer verdiğini görmekteyiz.
Günümüzde küresel ticarette hizmet sektörü, mal
ticareti kadar ve belki de ondan daha önemli bir yere sahiptir.
Gelişmiş ülke ekonomilerinin ticaret kompozisyonuna
baktığımızda, hizmetlerin, ticaret hacimlerinin
yaklaşık yarısını oluşturduğunu görmekteyiz.
Bu bakir alanda ülkemizin tecrübesi yadsınamaz. Nitekim, dünyanın en
büyük 6ncı turizm destinasyonu olan ülkemiz, aynı zamanda kara yolu
taşımacılığında da dünyanın en geniş
filolarından bir tanesine sahiptir.
Değerli milletvekilleri, bu imkânların
ticarette daha aktif olarak kullanılması ülkemize karşı
bizim sorumluluğumuzdur. Genç nüfusumuz ve bulunduğumuz coğrafya
itibarıyla pek çok hizmet sektöründe uluslararası ticaretten
aldığımız payı artırabilmek için çok
elverişli bir konumda bulunuyoruz. Özellikle lojistik hizmetlerine bu
anlamda özel anlam atfetmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Yatırımcıların ilgisini küresel ticaretin
kesiştiği bu noktaya çekmek zorundayız. Nitekim, Mersin
Limanının Singapur sermayesinin ilgisini çekmesinin temel nedeni
Mersin Serbest Bölgesi tecrübesidir. Şimdi, Genel Kurula gelen bu
tasarıyla birlikte inşallah bunu bir adım daha ileriye
taşımanın hesabını yapıyoruz. Bu durum göstermektedir
ki bu bölgeler yalnızca bu bölgeye yatırım yapan
yatırımcıyı teşvik etmemekte, bununla birlikte pozitif
dışsallık sağlayarak aynı zamanda bölgenin
kalkınmasına ve yabancı yatırımcı için cazip hâle
gelmesine de olanak tanımaktadır. Görüşmekte olduğumuz
tasarıyla, temel olarak, ülkemize yönelen yatırımlara
elverişli bir iş ortamı hazırlanması
amaçlanmaktadır. Kısa vadede yabancı sermaye
yatırımlarının cazip hâle getirilmesi, orta ve uzun
vadedeyse rekabet gücü ile katma değerin artırılması
hedeflenirken hizmet sektörlerinin serbest bölge uygulamalarıyla
desteklenerek kurumsallaşması ve dış pazarlara
açılmasını da sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
METİN BULUT (Devamla) Bu duygularla, bu yasa
tasarısının hem ülkemize hem de Meclisimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
On beş yıldır iktidarda olan Hükûmet,
1980 darbesine bile rahmet okutan günlerden bizi geçiriyor. 1980 darbesinde
üniversitelerden atılan profesörlerin yetiştirdiği
öğrenciler, bugün, kanun hükmünde kararnamelerle, AKP darbesiyle üniversitelerden
atılıyor. İktidar marifetiyle ülke tarihinin gördüğü en
büyük akademik yıkım yaşanıyor. İşin trajik
yanı ise bunu ileri demokrasi ve sözde darbe karşıtı
olduğunu söyleyenler gerçekleştiriyor. Sahi, darbe olsaydı ne
olacaktı? Yurtsever, demokrat, ilerici, aydın, muhalif insanlar
hapishanelere doldurulacaktı, Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen
işlevsiz hâle gelecek, hukuksuzluklar, yargısız infazlar
alıp başını gidecekti. Peki, bugün durum farklı
mı? Bugünün iktidarı halkımıza tüm bunları bir bir
yaşatmıyor mu? Darbeciler meçhul ama uygulamaları iktidarla
yaşıyor. Gece kararnameleriyle bilim insanlarının
geleceği karartılırken sabah kararnameleriyle ülkenin ekonomik
can damarları bir bir yok ediliyor. Bu sabah da yeni bir kanun hükmünde
kararnameyle uyandık. İçeriğine
baktığımızda, halk yararına değil bankaların
içinin boşaltılmasının önündeki zimmet suçu engelinin
kaldırıldığını gördük. Bu düzenlemelerden de
anlaşılıyor ki Varlık Fonu denilen düzenleme giderek bir
yağma fonuna dönüşüyor. Adına Varlık Fonu denilen bu
ipotek fonun, bu halkın, cumhuriyetin değerlerini yandaşa kaynak
aktarma projesi olduğu artık aleni görülmektedir.
Dolar karşısında pula dönen Türk
lirasıyla, kaçırdığınız
yatırımcılarla bu ülke varlığın değil
darlığın ülkesi hâline gelmiştir. Halkın
malını sözde Varlık Fonuna devreden AKP Hükûmetinin siyasi
tercihi ortadadır. Bu siyasi tercih ne emekliden ne emekçiden ne asgari
ücretliden ne köylüden ne de çiftçiden yana. AKPnin siyasi tercihi emeklinin,
asgari ücretlinin, emekçinin, taşeronun, köylünün, çiftçinin
sofrasından alıp, eğitim bütçesinden, sağlıktan,
kültürden, sanattan kısıp varlıklarımızı
yandaşa aktarmaktadır. Varlık Fonu, denetimsizliğiyle,
hukuksuzluğuyla, kuruluş felsefesiyle de bir yandaş projedir;
neresinden bakarsanız hukuksuzluk ve kanunsuzluktur. On beş
yılda devlete ait fabrikalar, kamu kurumları özelleştirme
yöntemiyle yok edildi; şimdi, gelecek kuşakların
varlıklarını da talan edercesine kullanmanın yolunu
açtınız. Bu ülkenin cumhuriyet değerleri, millî
mirasımız Varlık Fonu eliyle yok edilecek, bir kişinin
egosuna da heba edilecektir. Beytülmal kimsenin çiftliği değildir. Bu
uygulama, hazine mallarının denetimsizce talan edilmesidir. Bu
hukuksuzluktan derhâl dönülmelidir.
Değerli milletvekilleri, her günün
sabahında yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz; akşam bilime
darbe vuruyorsunuz, sabah başka bir kararnameyle referanduma, rejim
değişikliğine, haksız rekabete yol açacak kanun hükmünde
kararnamelerle ayar veriyorsunuz. Unutmayın, zulümle, haksızlıkla
kazanılan zafer asla zafer değildir. Yüksek Seçim Kurulu eşitlik
ilkesine aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyonlara ceza
veremeyecek yani yandaş medya istediği kadar iktidarın
propagandasını yapmaya, borazanı olmaya devam edecek. Dün
olduğu gibi devletin tüm imkânları yine adaletsizce iktidarın
emrine sunulacak. Yayımlanan kanun hükmünde kararnameyle Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü, Siyasal ve
İletişim Fakültesi fiilen kapatıldı. Bugün
Cumhurbaşkanı Sanat ve kültür alanında zayıf kaldık.
diyerek bir öz eleştiri yaptı. Günaydın Sayın
Cumhurbaşkanı! Yıllarca büyük emeklerle yetişmiş,
tiyatroda, sanatta büyük iz bırakacak eserler yaratmış hocaları
bir bir görevden aldınız, hiçbir katkısı ve bilim
adamlığında karşılığı olmayan
insanları rektör atadınız, bu okullarda tiyatro bölümlerini
kapattınız; tabii ki sanatta da, kültürde de geri
kalacağız.
Öte yandan, El Babda yurdunu seven vatan
evlatları bir bir şehit olurken Saray ve avanesi bu kan denizi
üzerinden hamaset nutukları atmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayınız, buyurun.
KADİM DURMAZ (Devamla) Bu ülkeye
yaşattıklarınızdan sonra temennimiz, bu yanlış
politikanıza daha fazla evladımızı kurban vermeden, bu
hukuksuzlardan ve ölümler içinde, OHAL koşullarında, birileri
-yargılanmadan- kendi geleceklerini güvence altına alma
telaşından vazgeçmelidir diyor, ülkemize gelecek günlerin
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi, aziz
halkımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Durmaz.
Sayın milletvekilleri, şimdi on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Sürenin yarısı, yani yedi buçuk
dakikası sayın milletvekillerine, geri kalan yedi buçuk dakikası
Hükûmete ve Komisyona aittir.
Şimdi, sırasıyla, sayın
milletvekillerinin soru sormaları için mikrofonlarını
açacağım.
Sayın Yıldırım, buyurun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sorularım Adıyamanın fahri
hemşehrisi Sayın Veysel Eroğlunaydı. Az önce
buradaydı, inşallah diğer Bakanımız Sayın Veysel
Eroğluna sorularımı iletir.
1) Üç tarafı suyla çevrili
Adıyamanın yılın dört ayında susuzluk
çektiğinden haberi var mı?
2) Çok az olan ormanlarımızın,
Heronların, yani insansız hava araçlarının tespit
ettiği söylenen yaban keçilerinin görüntülerinin insan sanılarak
savaş uçaklarınca bombalanması sonucu bu canların
öldürüldüğünden ve ormanlarımızın
yakıldığından haberi var mı? Yirmi gün önce
Akçalı ve Azikan köylerinde bu olay gerçekleşmişti.
3) Türkiye'nin önemli düz arazisi, ovası olan
Adıyamanın kuru tarıma mahkûm olmasından haberi var
mı? Arazilerimizin ne kadarı sulu tarıma geçmiştir?
4) Gündüz dile getirdiğim, halkın tek
geliri olan, bir marka olan Çelikhan tütününün yasaklanmasına yönelik
yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Bakan, ülkemizde Türk soylu olup da vatandaş olmayan binlerce
insan yaşıyor. Batı Trakya Türkleri, Bulgaristandan gelen
soydaşlarımız ve Ahıska Türkleri bu durumdadır. Biz
her insanın en temel haklardan olan sağlık hakkından yararlanmasını
elbette ki savunuyoruz. Sağlık hizmeti konusunda da adaletsiz bir
uygulama var. Bu ülkede milyonlarca Suriyeliye sağlık hizmeti
sunuluyor, sunulsun elbette ki fakat ülkemizde yaşayan, vatandaş
olmayan, bu bahsettiğim Türk soylu insanlara sağlık hizmeti
sunulmuyor. Hatta bunların çocukları vatandaş olup, bu ülkede
katma değer üretip vergi ödeyen kişiler olsa bile anne babalar bundan
dahi yararlanamıyorlar. Bu konuda, sağlık hizmeti konusunda bir
çalışmanız olacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Düzce ili Akçakoca
ilçesinde Ankara Büyükşehir Belediyesinin sosyal tesisi var. Burada
ücretsiz hafta sonu konaklamaları var. Haftalık olarak bazı
kişilerin orada ücretsiz olarak konakladığı doğru
mudur? Doğruysa bunlar kimlerdir, kimin yakınlarıdır, hangi
bürokratlardır? 2015ten 2016ya, 2017ye kadar kaç kişi ücretsiz
konaklamıştır? Aynı sosyal tesisin müdürü Nevzat Orhan
mıdır? Nevzat Orhan, Sayın Melih Gökçekin eşi Nevin
Gökçekin yeğeni midir? Aynı sosyal tesiste sporcu lisansları
olmadığı hâlde, cankurtaran belgeleri olmadığı
hâlde kışın şu ortasında orada, havuzda cankurtaran
diye çalışan kaç kişi var? Maaşları ne kadardır?
Havuz sezonu bittiği hâlde bunların burada
çalıştırılması doğru mudur? Aynı sosyal
tesiste konaklamaya gelen kişilerin, mahkeme kararı
olmaksızın ortam dinlemesi hukuksuzca yapılmakta
mıdır? Bu konuyla ilgili sorulara cevap verirseniz mutlu olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
Sayın Hürriyet Genel Kurulda yok
sanırım.
Sayın Durmaz
.
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ülkemizde buğdaygillerden sonra en çok ekilen
millî, stratejik ürünümüz şeker pancarı ödeme bedelleri
açıklandı. AKP Hükûmetinin reva gördüğü ücret, ton
başı 164 lira yani bir yıl önceki rakamlar. 2015 yılı
ürünü, yine aynı ücretten. Mazota, birtakım girdilere yapılan
zamlara rağmen, köylüye, çiftçiye aynı ücret reva görülmektedir ve
yine özelleştirme havuzuna alınan, Türkiyenin cumhuriyet döneminin
dinamikleri şeker fabrikaları artık Varlık Fonuna mı
verilir, bir başka yere mi gönderilir bilmiyoruz ama Anadolu çiftçisinin
kafası karışık. Bu konunun bir an önce
açıklığa kavuşturulmasını istiyorum.
Termal kentler listesi ilan edildi Hükûmet
tarafından. Birçok termal kaynağa sahip ve ayrıca radon
gazı azlığıyla dünyada nadide bir termal olan Tokatın
bu listede olmayışının sebebini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Suriyede şehit olan gencecik vatan
evlatlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve metanet
diliyorum.
Cumhuriyet tarihinin en önemli kazanımları
olan, çiftçi dostu Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, PTT, Türkiye
Petrolleri Anonim Şirketi, TÜRK TELEKOM, Türk Hava Yolları, Halkbank,
Millî Piyango, BOTAŞ, ÇAYKUR, Eti Maden İşletmeleri gibi kamu
kuruluşları resmî adı Varlık Fonu ama gerçekte
hayırsız evlat fonu olan fona devredildi. Sayıştay
denetimi de dâhil olmak üzere denetimlerden muaf olan bu fonun başına
ise hiçbir devlet tecrübesi olmayan, liyakati bulunmayan Yiğit Bulut getirildi.
Sayın Bakan, Yiğit Bulutun atanmasındaki gerçek irade
Hükûmetinize mi aittir? Ayrıca, Yiğit Bulutun alacağı
maaş kaç Türk lirasıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Bakan,
Şanlıurfa Sivereke bağlı Güvercin köyünde içme suyu sorunu
yaşanmaktadır. Vatandaşlarımız seslerini
duyuramadıkları için bizlere ulaştılar. Devletin tüm
kurumlarına defalarca başvuruda bulunmalarına rağmen en
temel ihtiyaçları olan içme suyu sorununa çözüm
bulunmadığını ve cezalandırıldıklarını
düşünmektedirler. Seçim döneminde sayısız vaat verilmesine
rağmen seçimden sonra tek bir siyasetçi bölgelerine
uğramamış.
21inci yüzyıl Türkiyesinde su sorunu
yaşayan, içme suyu dahi olmayan köylerimizin olması ülke adına
utanç vericidir. Büyük projelere imza atmakla övünen Hükûmetinizin bir köyün su
sorununu dahi çözmemesi bir çelişki değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milletimizin başı sağ olsun.
Şehitlerimize başsağlığı diliyor, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Sayın Bakan, askerlerimizi vuranın Rus
uçağı olduğu söyleniyor, çelişkili bilgiler geliyor.
Bununla ilgili yüce Meclisi aydınlatır mısınız, bir
açıklama yapar mısınız?
BAŞKAN Sayın Yiğit
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanun hükmünde kararnamelerle binlerce insan
işinden edildi, çalıştığı yerle ilişkisi
kesildi. Bunların arasında emekliliği hak etmiş olan
binlerce insan var. Fakat, uygulamada bir kısmı emekli edilirken bir
kısmı aylardır dilekçesine cevap alamıyor. Sayın
Bakan, burada uygulama nasıl işliyor? Emekliliğe hak
kazandığı hâlde emekli olma hakkını kullanamayan, bu
sırada çeşitli gerekçelerle ihraç edilenlerin özlük haklarıyla
ilgili Hükûmet nasıl bir uygulama içindedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarım Bakanlığının daha
önce tarım alanı olarak ilan ettiği ovalar büyük ova olarak
geçtiği hâlde, maalesef, Aydını Türkiye'nin 2nci büyük
ovası olmasına rağmen orada büyük ovaya almadılar.
Sayın Bakanım çok iyi bilir ki -yerel yönetimlerde de Buharkente
gelmişti çok sık sık, oradaki insanlara da söz vermişti
jeotermallerle ilgili- bütün Aydın ovası, olduğu gibi,
jeotermallere açılıyor. Herhâlde, anladığım
kadarıyla, orada 5 tane şirketi korumak için 1 milyon 200 bin nüfuslu
bir şehri yok etmeye çalışıyorsunuz. Bu ÇED raporuyla
ilgili herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, Bakan
Yardımcısına soru sorabiliyor muyuz?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Hayır, soramazsınız.
BAŞKAN Sorabilirsiniz ama zaman kalmadı.
Sayın Bakan, süre size ait.
Buyurun.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben
de hata sonucu olduğuna inandığım, El Babda bir
yanlışlıkla bombalama sonucu şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Rabbim mekânlarını cennet eylesin,
sevdikleriyle de cennetinde kavuştursun inşallah. Yaralı
askerlerimize de Allahtan acil şifalar diliyorum.
Sayın Yıldızın -tabii ki biraz
hemşehricilik yaparak önce Aydın bölgesiyle ilgili
cevaplamış olayım- Tarım Bakanlığını
ilgilendiren
Ama, sonuçta söz konusu Aydın Ovasıysa, ovalarından
bal, dağlarından yağ akan Aydın Ovasıysa bunda hep
beraber hassasız ama yer altı zenginliklerimizi de çevreyi koruyarak,
tabiatı koruyarak ve sürdürülebilirliği ön plana alarak bu ülke
ekonomisinin kazanımına da sunmamız gerekiyor. Malumunuz,
sürdürülebilir olması için de bu jeotermal kaynakların
çıkarılıp kullanıldıktan sonra da reenjekte edilmesi
gerekir. Bunlar sağlanmadan da hiçbir şekilde, hiçbir yerde, hiç kimseye
ruhsat verilmiyor bildiğim kadarıyla. Sonuçta bunda ülkemizin
siyasetüstü bir hassasiyeti olması gerekiyor. Bu hassasiyete de dikkat
edildiğini ben biliyorum, bizzat biliyorum. Aksi bir uygulamaya hep
beraber, sizinle beraber karşı çıkacağımı da
bilmenizi istiyorum.
Kanun hükmünde kararnamelerle -Sayın
Yiğitin sorusu, sondan başladık, devam edeyim- ihraç
edilenlerin, emekliliği hak edenler
Yani emekliliği hak etmek demek,
emekli olmuş olmak demek değil. Emekli olduysa eğer, zaten bu
ihraç onun için söz konusu değildir. Ama, emekli olmadıysa,
işlem devam ederken bile olsa eğer yeterli sebepleri, geçerli
sebepleri varsa, ihraç edildiyse büyük bir ihtimalle -tabii ki bildiğim
kadarıyla söylüyorum- emeklilik hakkını da kaybeder. Ama bununla
ilgili itiraz hakkıdır, bununla ilgili her türlü kanuni yola
başvurmak da hakkıdır.
Sayın Tarhanın söylemiş olduğu,
Rus uçağının askerlerimizi
Yapılan açıklamalar
böyledir. Rus Devlet Başkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından yapılan açıklamalarda, Rus uçağının
askerlerimizi yanlışlıkla vurduğu resmî olarak
açıklanmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teknolojinin bu
kadar geliştiği bir dönemde böyle bir şey mümkün mü Sayın Bakan?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Değerli arkadaşlar, iddia bu, söylenen bu, resmî olarak
yapılan açıklama bu. Buna burada siz dersiniz ki: Öyle
değildir., ben derim ki: Resmî açıklama bu., sabaha kadar
konuşuruz. Ama hepimizi üzen bir vakıadır. Savaş
alanlarında böyle hataların olması tabii ki zayıf da olsa
ihtimal dâhilindedir.
Sayın Çamakın söylemiş olduğu
Urfanın Güvercin köyü. Evet, 21inci yüzyılın artık
birinci çeyreğine doğru hızla
yaklaştığımız bu dönemde
vatandaşımızın, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, en uzak
yaylasında dahi olsa devletin tüm hizmetlerinden -yol, su, elektrik- tabii
ki ruhsatlı olmak kaydıyla yani hukuki olmak kaydıyla
yararlanmak hakkıdır, devletin ve yerel yönetimlerin de bu
imkânı sağlamak da görevidir. Onun için ben bunu da takip
edeceğim, eski bir Belediye Başkanı olarak bu hassasiyette
olacağım.
Sayın Tuncerin sorusu, Ziraat Bankası,
PTT, Eti Maden gibi kamu kurumlarının Varlık Fonuna
devredilmesiyle ilgili. Yapılan uygulama son derece hukukidir
arkadaşlar. Yalnız, yapılan açıklamalarda şöyle bir
şeye de dikkat edelim, dikkat edilmesi gerekiyor bu bilgiye de:
Varlık Fonu denetime tabidir. Varlık Fonu doğrudan bizzat
Başbakana bağlıdır ve Başbakanın
görevlendireceği denetim mekanizmalarına tabidir. Ayrıca,
eğer kanuna dikkatlice bakacak olursanız Varlık Fonu aynı
zamanda Plan ve Bütçe Komisyonunun denetimine de tabidir. Artı,
Varlık Fonuna devredilen tüm kurumlar yani adı geçen tüm kamu, yüzde
51inden fazlası kamuya ait olan tüm şirketler, KİT veyahut da
Sayıştay bütün o denetimlerin tamamına tabidir, hiçbir
şeyden asla ve asla muaf tutulmamıştır yani kamu
varlığı olarak bu denetimlere tabi olmaya devam edecektir.
Burada kendisi olmadığı için,
kendisinin böyle bir cevap hakkı olmadığı için
Yiğit
Bulut Varlık Fonunun başına getirilmemiştir. Varlık
Fonunun başında olanlar bellidir, Başbakana bağlıdır.
Varlık Fonunun başında da görevlendirilen, Başbakan
tarafından atanmış olan Mehmet Bostan diye bir
arkadaşımız vardır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Yiğit Bulutun özel bir
görevi var mı?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Kaldı ki Yiğit Bulutun Varlık Fonunun
başına atanmasıyla ilgili de hiçbir engel de yoktur. Yani, bunun
için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Bakan,
Başbakanlığı kapatıyorsunuz bunu niye
yapıyorsunuz ya? Başbakanlığın yetkisini niye
kullanıyor?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Nasıl sizin de, Türkiyede yaşayan yani hukuki olarak bu
yeterliliğe sahip olan herkesin hakkıysa Yiğit Bulutun da
sonuna kadar Varlık Fonunun başına getirilmek de
hakkıdır ve yeterli olduğuna da inanıyorum.
Değerli arkadaşlar
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Fona devredilirken
size haber verildi mi?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Hepimizin haberi vardır arkadaşlar.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nereden haberimiz olsun?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Hepimizin haberi vardır. Nereden haberi olduğuna
bakarsan, Resmî Gazetede altındaki imzamızı da görünce de
görürsünüz orada.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sonradan
attığınız imzalar.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - O senin iddian. Herhâlde sizde öyle oluyordu, bizde öyle olmuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Boş kâğıda
attığınız imzalar, boş kâğıda.
ERDİN BİRCAN (Edirne) Anayasaya sonra
attınız ya onun için sordum.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - Değerli arkadaşlar, özelleştirme, Sayın
Yılmazın...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benim sorularım
yine güme gitti Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - Sayın Tanal, sizinkine geliyorum.
Sayın Yılmaz sondan
başladığım için- şeker pancarı ödeme bedelleriyle
ilgili 164 TL dediniz, bakacağım. Arkadaşlarımız, bu
arada bilgi olarak... Yani 2016da şeker pancarı 190 TL/ton, 2017de
210 TL/ton, yüzde 10,5 zam olduğunu söyledi arkadaşlarımız
bir bilgi olarak. Siz de kontrol edin, ben de kontrol edeyim çünkü Geçen
senenin aynısı. diye Türkiyede bildiğim kadarıyla... Yani
çiftçimizi ilgilendiren, sabit gelirli vatandaşlarımızı
ilgilendiren ücret ve maaşlar dâhil olmak üzere, Hükûmetimiz, kesinlikle o
enflasyonun üzerinde bir artışa hep dikkat edegeldi.
Termal kentler listesi, haklısınız,
Tokatın bu konuda, bu anlamda zengin olduğunu biliyoruz. Beraber...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - Sayın Başkanım, toparlayayım.
BAŞKAN Sayın Bakanım, iki dakika
veriyorum.
Lütfen tamamlayın.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Termal kentler konusunda da zatıaliniz de takip
etsin, biz de bir bakalım.
Evet, Sayın Tanalın Düzce, Akçaabatta,
Ankara Büyükşehir...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Akçakoca.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) - Akçakoca, özür dilerim. Akçakocadaki Ankara Büyükşehir
Belediyesiyle ilgili iddialarınızı, bence Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir mensubu olarak, bir milletvekili olarak bilgi edinmeyle ilgili
tüm haklarınızı Büyükşehire sorduğunuzda elde
edersiniz, onlar da bu bilgileri size vermekle yükümlülerdir. Şimdi,
burada ne büyükşehirlerden veyahut da... Belediyeler çünkü hiçbir
bakanlığa bağlı değil ancak ve ancak İçişleri
Bakanlığının Mahallî İdareler diye farklı bir
şekilde, yan bir bağlantıyla... Yoksa, büyükşehirler
tamamen yerelleşme anlamında bir özerkliğe de sahiptir. Sizin
bunu bence bu vasıtayla sormanızı istiyorum.
Sayın Kayışoğlunun Batı
Trakya, Bulgar, Ahıska Türkleri yani Türk soylu
vatandaşlarımıza, Türk soylu kardeşlerimize, Türkiyede
yaşayan Türk vatandaşı olmayan kardeşlerimize
sağlık hizmeti verilmesiyle ilgili
Bu anlatımınızla
şöyle söyleyeyim: Verilmeli. Sizin bu anlatımınızla,
kesinlikle böyle bir şey, bu imkânlar bu kardeşlerimize
sağlanmalı. 3 milyon muhacire, Suriyeli kardeşimize bu milletin
imkânları ve kaynaklarıyla nasıl yardım, bu anlamda destek
veriliyorsa, yaklaşık 450-500 bin çocuğa okul imkânları,
sağlık imkânları sağlanıyorsa
Türk soylu veya
başka soylu ayrımı da zaten bizim için millet olarak da bizim
özelliklerimize yakışmaz ama tabii ki diğer taraftan
akrabaları olduğu için de hassasiyet anlamında da söylüyorum,
bunu ben de takip edeceğim.
Evet, Sayın Yıldırımın
Adıyamanda yılın dört ayı susuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Bu kabul edilebilir değil ve diğer taraftan, yaban
keçilerinin insan sanılarak vurulması gibi şeyler
Bunlar
tamamen iddiaya dayalı şeyler.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)- Gerçek.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Gerçek olduğunu zannetmiyorum ama yine de kontrol etmekte
fayda var diyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)- Vali Bey gerçek
olduğunu iddia etti.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
10uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 10uncu
maddesinde geçen ibaresi ifadesinin ifadesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Denizli
Hatay
Mersin
İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
İstanbul
Aydın
Osmaniye
Kamil
Aydın
Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesindeki ibaresinden sonra gelmek
üzere ifadesinin ibaresinin ardından gelmek üzere olarak
değiştirilmesi için gereğini saygılarımızla arz
ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Tacettin
Bayır Atila
Sertel
Kocaeli İzmir İzmir
Yaşar
Tüzün Murat
Bakan Ali
Özcan
Bilecik İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Erol
Dora Behçet
Yıldırım
Muş Mardin Adıyaman
Müslüm
Doğan Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN Komisyon son okunan önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Çekiyoruz.
BAŞKAN Önerge geri çekildi.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesindeki ibaresinden sonra gelmek
üzere ifadesinin ibaresinin ardından gelmek üzere olarak
değiştirilmesi için gereğini saygılarımızla arz
ve teklif ederiz.
Murat Bakan (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Özcan.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye'nin çok büyük
kuruluşları, sessiz sedasız, kimseye
danışılmadan, Parlamentodan kaçırılarak Varlık
Fonuna devredildi. Varlık Fonu, yokluk fonu, kimine göre darlık
fonu; dara düşmüş Adalet ve Kalkınma Partisinin
çıkış yolu. (CHP sıralarından alkışlar)
Hangi varlığı, kimden alıp da fona devrediyorsun?
Şahsi varlıklarınızı koyacaksanız Türkiye
kurtulabilir. Maliye Bakanı Varlık Fonu piyasada önemli bir aktör
olacak. demiş. Olur tabii, ekonomiyi çökerten aktör olacaktır.
Sizi niye Bakan yaptılar? Bütçe
açığını kapatmak, planlı ve dengeli bir maliye
yaratıp milletin refahına hizmet edecek yatırımları
yapmak için; yoksa yandaşlara fon aktarmak için mi? İlk defa bir
Başbakanın kendi kendini tasfiye ettiği gibi bir Maliye
Bakanı da kendisini tasfiye ediyor. Dengeli bütçe, kontrollü bütçe. Peki,
burada kontrol var mı? Hayır. Denetim var mı? Hayır.
Şeffaflık var mı? (CHP sıralarından Hayır.
sesleri) Hayır. Sayıştay var mı? (CHP
sıralarından Hayır. sesleri) Hayır. Kanunlar var mı?
(CHP sıralarından Hayır. sesleri) Hayır. Peki, İhale
Kanunu var mı? (CHP sıralarından Hayır. sesleri) Zaten
siz onu yok sayarsınız her zaman, hayır. Bütün kanunlar yok,
hayır. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama, jöleli var, jöleli.
ALİ ÖZCAN (Devamla) - Üretmeyen ekonominizle
ülkemizi kuruttunuz. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan diyor ki: Tulumbadan su çekmek için bir tas su koymak
lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Suyu kim bitirdi?
ALİ ÖZCAN (Devamla) Ama, haberi yok, kuyudaki
suyu zaten kuruttunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ekonomi
böyle yürütülmez. Varlık Fonunun, ekonomisi fazla veren ülkelerde gelecek
kuşaklara bir şey bırakmak için anlamı vardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mirasyedi bunlar.
ALİ ÖZCAN (Devamla) - Geçmişte insanlar
tasarruf yaparlardı. Kumbaralarımız vardı,
hatırlıyorsunuz. Ama, sizin tasarruf gibi bir derdiniz var mı?
Hayır. Siz para harcama makinasısınız. Fahiş fiyatla,
plansız ve programsız projelerle gelecek kuşaklarımızı
borçlandırdınız, torunlarımıza kadar. Bu milletin
kurumları babanızın çiftliği değil, bunu bileceksiniz.
Son söz milletin. diyorsunuz, şunu bilin ki ilk
söz de son söz de milletin olacaktır ve hayır olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Milletin temsilcisi bize, Meclise
sormadan milletin kaynaklarını fona aktarırsanız bunun
hesabı büyük olur, bunun altında kalırsınız.
İflasını hisseden tüccarlar gibisiniz, onlar da sağa sola para
kaçırırlar, kendilerine gelecekte güvenli olsunlar diye fon yaratırlar,
tıpkı siz de onlar gibi yapıyorsunuz. Varlık Fonuna
sorumsuzca, yetkisi geniş fakat sorumluluğu olmayan 5 kişiyi
atadınız. Bu kişiler hayatında bir lira kazanmış
veya bir lira kaybetmiş mi? Hayır. Peki, ömründe risk alıp
ticaret yapmış mı? Hayır. Sakın sizi yine birileri
kandırıyor olmasın? PKK kandırdı, FETÖ de
kandırdı, Esad kandırdı, şimdi Rusya ile Amerika
kandırdı
Hâlâ ayılmadınız. Acaba, uluslararası
ekonomik güç odakları sizi kandırıyor olmasın? Sarhoş
bile düştüğü yerde ayıkır, siz hâlâ sarhoş
geziyorsunuz. Biz kimseye aldanmadık, siz niye ha bire birilerine
aldanıyorsunuz? Hayatımızda kimseyi aldatmadık, yalan
söylemedik, iftira bizim lügatimizde yoktur, gıybet asla yoktur,
insanları aşağılamak yoktur, hele hele rakibi olan siyasi
partiyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen
tamamlayın.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Teşekkür ederim.
aşağılamak ve iftira atmak bizim
lügatimizde yoktur. Herkes dürüst olmalı, siyasetçiler daha da dürüst
olmalı. Hele hele tarafsızlık üzerine namusu ve şerefi
üzerine yemin etmiş insanlar çok daha dürüst olmalı. Biz bunları
söyleyince sesiniz gür çıkıyor ama Trump haftalardır
Müslümanlara zulmediyor, gıkınız çıkmıyor,
gıkınız çıkmıyor. Bakın, orada Hristiyan halk
sokaklarda Hepimiz Müslümanız. diyor, yargı direniyor.
Azıcık samimi olun, samimi olun, dürüst olun, hamaset peşinde
koşmayın. Sizden âlâ Müslüman yok, sizden âlâ vatansever yok ama
durup bir aynaya bakın, hâl ve gidişat zayıf, hem de çok
zayıf.
Şimdi, eğer Cumhurbaşkanı
onaylarsa referanduma gidilecek. Her tür devlet olanağını
kullanıp kampanya yürüteceksiniz, haram paraları televizyonlara
aktaracaksınız, harcayacaksınız ama lafta en âlâ Müslüman
olacaksınız. Milletin malını babasının
çiftliği gibi fona devredenler de Müslümanlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (Devamla) Sadece yarım dakika
BAŞKAN Yarım dakika veremiyoruz
Sayın Özcan.
Lütfen, tamamlayınız.
ALİ ÖZCAN (Devamla)
Müslümanlara zulmeden
Amerika olunca gıkı çıkmayanlar da elbette millet önünde hesap
verecektir.
Şimdi size bir korku hâkim oldu; medyadan
korkuyorsunuz, akademiden, akademisyenlerden korkuyorsunuz, yargıdan,
adaletten korkuyorsunuz, siyasetten ve namuslu siyasetçilerden korkuyorsunuz ve
şimdi, herkes görüyor ki halktan da korkuyorsunuz ama şunu
söylemeliyim ki korkunun ecele faydası yok. Ben size söyleyeyim: Bu
referandum çok hayırlı olacak; işçiler için hayırlı
olacak, gençler için hayırlı olacak, akademisyenler için
hayırlı olacak, çiftçiler için hayırlı olacak, memurlar
için, namuslu insanlar için hayırlı olacak, hayırlı olacak.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Evet
olacak, evet.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Bugüne kadar hayır
diyenler değişmedi. Bugüne kadar tarihi hayır diyenler
değiştirdi, yine öyle olacak ve tarihi hayır diyenler
değiştirecek.
Yüce Meclisimize hayırlı
çalışmalar diliyorum. Yarın Meclis kapalı, cumanız
hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 10uncu
maddesinde geçen ibaresi ifadesinin ifadesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Baki Şimşek. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, bugün 48inci
yılını kutladığımız, Türk siyasetinin
kırk sekiz yıllık koca çınarı Milliyetçi Hareket
Partisinin Başbuğu Alparslan Türkeşe, bu davanın
kurucusu, hizmetkârı olmak üzere ebediyete intikal eden bütün dava
arkadaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgelerle
ilgili ilk kanun 1985 yılında çıkartılmış ve 1987
yılında Türkiyenin ilk serbest bölgesi Mersinde kurulmuştur. O
günün şartlarında, Başbakan Turgut Özal Mersin Dubai olacak,
Mersin Singapur olacak. vaatleriyle serbest bölgeyi kurmuştur.
Yalnız, gerekli destekler verilmemiş, serbest bölgede beklenilen
gelişme sağlanamamıştır. Aynı yıllarda
Antalya turizm bölgesi ilan edilmiş, devletin bütün turizm
yatırımları Antalyaya kaydırılmış, 318
kilometrelik sahil şeridi olan koskoca bir büyükşehir kaderiyle
baş başa bırakılmıştır. Bugün Mersin Serbest
Bölgesinde, insanlar, 1987 yılından bu tarafa tapu
sorunlarını dahi çözememişlerdir. Birçok tesis kıyı
kenar çizgisi içerisinde kalmıştır. Serbest bölgede üretim yapan
bir fabrikanın tapusu yoktur. Tapusu olmayan bir fabrikatör kime ipotek
verecek, kimden kredi alacak, nasıl bir işletmeyi ayakta
tutacaktır? Bugün, yasal düzenlemeler yeterli seviyede yapılmadığı
için
Normalde serbest bölge, serbest ticaretin yapılabildiği bir
bölgedir. Mersindeki bir işletme sahibi, Nilin kıyısından
çakıl taşını alıp Çekoslovakyadaki cam
fabrikasına satabilmelidir ama bunu yapamamaktadır, İngiliz
adalarında ancak bir offshore şirketi
aracılığıyla bunu yapabilmektedir.
Serbest bölgede ticaret yapan bütün firmalara
kaçakçı gözüyle bakılmaktadır. Kim kaçakçılık
yapıyorsa, kim gayrimeşru iş yapıyorsa bunlarla ilgili
yasal düzenlemelerin yapılması, en ağır cezanın uygulanması
lazım. Yalnız, bugün bütün depolarda, antrepolarda kamera sistemi
mevcuttur ama maalesef, ticaret yapılabilen ürün çeşitliliği çok
azdır. Serbest bölgede, herkes istediği ürünü alıp
satamamaktadır. Geçtiğimiz yıl Sayın Gümrük ve Ticaret
Bakanımızın Mersine geldiğinde iş adamlarıyla
yapmış olduğumuz toplantıda AK PARTİde siyaset yapan
bir iş adamı aynen şunu söyledi Gümrük ve Ticaret Bakanına:
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, maalesef, ticareti engelleme
bakanlığı yapıyor.
Birleşmiş Milletlere serbest bölgeden mal
satacaklar, Birleşmiş Milletler koli istiyor, Her kolide 5 kilo
şeker olsun. diyor ama mevzuatımız her koliye 5 kilo şeker
koymaya müsaade etmiyor Ancak 2 kilo şeker koyabilirsin. diyor.
İş adamları serbest bölgede bu mevzuatlardan gerçekten yeterince
çile çekiyorlar. Bunun önünün açılması, Mersinin hak ettiği
yere gelmesi lazım yoksa
Bugün 7 bin kişi çalışıyor,
bunun çoğunluğu da serbest bölge içerisinde; aslında
olmaması gereken tekstil atölyelerinde çalışıyor,
imalatçı atölyelerde çalışıyor.
Mersin Limanının olduğu yerde gemi
ticaretinin önünün açılması lazım. Gemilerle gelen birçok ürünün
serbest bölgedeki firmalar tarafından alınıp satılabilmesi
lazım ama bu da maalesef, istenilen seviyede değil. Hassas ürünler
konusunda veya kimyasal ürünler konusunda, bunların kaçakçılıkta
kullanıldığı, mazota, benzine
karıştırıldığı şüphesiyle birçok ürüne
yine aynı şekilde kısıtlama getirilmiştir.
Mersinden geçtiğimiz dönemlerde Hükûmetin
icracı 2 bakanı olmasına rağmen, Kürşat Tüzmen Gümrük
ve Ticaret Bakanı olarak birçok vaat vermesine rağmen, serbest
bölgeyle ilgili, organize sanayi bölgeleriyle ilgili, ticaret bölgeleriyle
ilgili, maalesef, çivi çakılmamıştır.
Geçtiğimiz dönem, yine Zafer Çağlayan,
Turgut Özalın Singapur, Dubai benzetmelerini aşarak
Amerikanın Hollywoodu varsa, Hindistanın Bollywoodu varsa,
Türkiye'nin de Mersini olacak. demiştir. Sizin
mevkidaşınız Mersine bu vaatleri vermiştir ama Mersin hâlâ
tiyatro izlemeye devam etmektedir.
Sözlerime son vermeden önce, yapılan iyi
şeylerden de bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta Mersinde
açılışı yapılan şehir hastanesi gerçekten
Mersine yakışan bir tesis olmuştur. Ben, emeği geçen
herkese, arsasını veren belediyeden, yatırımı yapan
firmadan ve gerekli desteği veren Hükûmetimize kadar herkese teşekkür
ediyorum. Yalnız, seçimlerden önce ihalesi yapıldığı
söylenen ama maalesef, şu anda nereye yapılacağı dahi belli
olmayan 350 bin nüfuslu Tarsusa şehir hastanesinin ne zaman
yapılacağını, Çukurova havalimanının ne zaman
bitirileceğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, Sayın
Şimşek.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
Sayın Turizm Bakanımız buradaydı ama şu anda
sanıyorum ayrıldı. Kazanlı sahil bölgesi turizm bölgesi
ilan edildi ama maalesef, on yıldır yolu bile bitirilemedi. Bugün,
turizm bölgesinde yatırım yapacak olan firmaların tamamı
yatırımdan vazgeçtiler, şu anda herhâlde Arap
yatırımcı aranıyor o bölgeyle ilgili. Mersinin ayağa
kalkabilmesi için, burada ticaretin ve turizmin birlikte yapılması
gerekiyor. Suriyede, Irakta, İranda bu gelişmeler olurken
Mersindeki serbest bölgenin sağlıklı bir ticaret yapması
mümkün değil, bununla ilgili de Hükûmetimizin gerekli
çalışmaları yapmasını bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 11inci
maddesinde geçen Bakanlıkça ifadesinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Denizli Hatay Mersin
İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
İstanbul Aydın Osmaniye
Kamil
Aydın
Erzurum
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek Çetin
Arık
Kocaeli Çanakkale Kayseri
Candan
Yüceer Bülent
Öz Erkan
Aydın
Tekirdağ Çanakkale Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet
Yıldırım Erol
Dora Behçet
Yıldırım
Muş Mardin Adıyaman
Müslüm
Doğan Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serbest bölgeyle ilgili düzenlemeleri içeren bu 443 sıra
sayılı Yasa Tasarısıyla ilgili belli bir
tartışmanın yürüdüğünü ve gerek iktidar gerekse muhalefet
partisi açısından
olgunlaştırıldığını düşünüyoruz. Ancak
biz, yine de son iki gündür siyasi saiklerle kararları
alınmış olan bu kanun hükmünde kararnamelerin açığa
çıkardığı etkileri ortadan kaldırmaya, muhalefet
olarak bunun açığa çıkarmış olduğu insanlardaki
mağduriyeti gidermeye dönük eleştirilerimizi siyaseten değil,
ahlaki ve vicdani, insani sorumluluğumuz olarak dile getireceğiz.
Az önce söyledim, tekrar söylüyorum: Bir siyasi
iktidara yönettiği toplumu mağdur edecek bir karar süreci
işletin deseniz ancak böyle bir şey olur. İnsanın
aklına bazen
Gerçekten, siyasi iktidar paralel yapıyla mücadele
ederken her şeyi temizlediğini düşünüp, onu bırakıp
farklı toplumsal muhalefet kesimlerine yönelirken hâlâ sanki bir cemaat
yapısının Hükûmeti yönlendirdiği hissine kapılmıyor
değiliz. Çünkü, bu uygulamanın siyasi iktidara, Hükûmete, bu devlete,
bu insanlara bu kanun hükmünde kararnameler sonucunda kamudan ihraç edilenlerin
hiçbir faydası yok. Eminim ki iktidar partisi vekilleri de bu KHKyla ihraç
edilen ve Türkiyedeki kamuoyunun yakından tanıdığı
akademisyenlerin büyük bir çoğunluğunun bölücülükle, Gülen
Cemaatiyle ilişkisinin olmadığından en az kendilerinden
emin oldukları kadar emindirler. Buradan hareketle, biz, iktidar ne
yapmaya çalışıyor, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü,
bu akademisyenlerin bazıları, gerçekten alanında otorite ve bu
ülkeyi, sadece bu ülkeye sunduğu katkılarla değil, sahip
olduğu bilimsel bilgi ve görgüyle uluslararası platformda da en iyi şekilde
temsil etmiş, ülke ve dünya bilim camiasına ciddi katkılar
sunmuş, eserler vermiş kişiler. Bunlardan
bazılarının ismini sayabiliriz ama bizim bunlara karşı
geliştirmiş olduğumuz uygulamaların artık, bir siyasi
kararlaşmanın zulme dönüşme hâlini
yaşattığını bilmemiz gerekiyor.
Bu akademisyenlerin büyük bir çoğunluğu
kendi alanlarında otorite ve kendilerinden sonra bu kuşak da
çürütülürse, üniversiteler ülkede tabelasında üniversite yazan ama
içinde bilimsel etkinlikler olmayan binalara dönüşecekler. Bu, gerek fen
bilimleri gerek sağlık bilimleri gerekse sosyal bilimler disiplininde
çalışan bu akademisyenlerin büyük çoğunluğu için
geçerlidir. Hükûmetin -ne yapar ne eder- biraz daha titiz çalışarak,
bu KHKyla açığa çıkmış olan mağduriyetlerin
giderilmesini, sadece mağduriyetin bu ihraç edilen kişiler ve bilim
insanlarıyla sınırlı olmadığı, bu ülkenin
geleceğine, bilimine, aydınlanmasına ciddi zarar vereceği
saikiyle ele almasını isteriz.
Buradan hareketle, yanlıştan ne kadar
erken dönülürse o kadar kârdır. Ya değilse, iyi niyetli,
yapıcı eleştirilerimizin sadece siyasi iktidarı vurma,
zorda bırakma amacını
taşımadığını; yaptığı bütün
yanlışlara rağmen, bu bilim insanlarının bu ülkeye
sunabilecekleri katkıyı, bilimsel bilgi ve görgülerini sadece
kürsüleriyle, amfileriyle sınırlı tutmayan, toplumsal
meselelerin çözümüne harcayan bu yapılarını göz önünde
bulunduralım ve ülkenin de bundan istifade etmesini sağlayalım.
Bu ülke bu insanlardan mahrum kalmasın, bugünlere kolay gelmediler. Ya
değilse, bilerek, iktidar gibi düşünmediği için mağdur etme
çabası içerisindeyseniz, bunun adı zulümdür. Buna
karşılık biz de diyoruz: Eğer zulmetmek, korku salmak,
sindirmek, toplumsal yılgınlık yaratmak istiyorsanız,
Zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur. diyor Ziya Paşa, ben de
Eğer bu zulmü kronik hâle getirir ve
kalıcılaştırırsanız ahiriniz iyi olmaz. diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Öz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP Grubu adına 11inci madde üzerinde söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Çanakkalede yaşanan deprem nedeniyle tüm
hemşehrilerime bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunarım.
Suriyede şehit olan evlatlarımıza da
rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum.
11inci maddeyle
Türk malının marka
bilinirliği ve tanıtımı için yapılan
çalışmalar, ihracatçılarımızın ve
sanayicilerimizin ihraç ettiği ürünlerin bedelini elbette olumlu
etkileyecektir. Bu girişimleri CHP olarak her zaman desteklemekteyiz ancak
böylesi önemli konuların günü kurtarmayı hedefleyen son dakika
önergeleriyle olmayacağı açıktır. Olması gereken,
Komisyonda ihracatçıların, sanayicilerin, akademisyenlerin,
ekonomistlerin görüşleri alınarak bu tasarının
düzenlenmesiydi. Her zaman olduğu gibi, AKP sektör temsilcilerinin ve
muhalefetin uyarılarını dikkate almadan alelacele bu
tasarıyı geçirmiştir.
Türkiye'nin dış finansman ihtiyacı
yıllık 200 milyar doların üzerinde olup enerjide dışa
bağımlılığın, düşük katma değerli
üretime yol açan politikaların, orta teknoloji ve orta gelir
tuzağının derinleştiği ekonomik sorunlar
vatandaşlarımızın yaşamını doğrudan
etkilemektedir. Ülkemizde yaşanan krizin, yaşanan endişe ve
korkunun nedeni küresel değildir, Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinin
durağan hâle getirilmesinden ve AKPnin başkanlık
ısrarından kaynaklanmaktadır. Dahası, ülkemizi terör ve
güvenlik zafiyeti ve 15 Temmuz süreciyle karşı karşıya
bırakan, bir dönem birlikte yol aldıkları, devleti uçuruma
sürükleyen cemaatlere bugün terörist diyen siyasi iktidar, ekonomik
istikrarsızlığın ana aktörü olmuştur. Tüm sektörlerin
yapısal reformlar beklediği bir dönemde, başkanlık
inadı uğruna ve OHAL şartlarında, ülkemiz adı
konmamış derin bir ekonomik krize sürüklenmektedir. Siz
istediğiniz kadar bu konularda düzenleme getirin, yasamanın,
yürütmenin, yargının bir kişiye bağlandığı
bir düzende kararnamelerle yönetilecek ülkeye yatırımcı güven duymaz.
Ülkede güven olması için tek adam rejimi olmaması gerekiyor. En
başta, ülkede barış ortamını ve toplumsal
birlikteliği sağlamamız gerekiyor. Israrla bu sistem
değişikliğini getirmek istedikçe ülke kutuplaşıyor.
Başkanlık tartışmaları nedeniyle döviz borcumuz
neredeyse 2 katına çıktı. Bu durumda yatırımcı
nasıl yatırım yapsın, ihracat artsın, istihdam
sağlansın?
AKP üst akıldan bahsederek Ülkemizi bölmeye
çalışıyor. diyor ama bence, kimse o üst akıl, ülkemizde
başkanlık ve tek adam rejimi istiyor. Dünyada tek adam rejimiyle
büyümüş, düzlüğe çıkmış bir tane ülke yok. Orta
Doğuda yıkıma uğramış ülkelerin hepsi tek adam
rejimiyle yönetilmişlerdir ve o üst akıl, tek adam rejimli ülkelerde
hep başrol oynamıştır. Tek adamla yönetilen
Mısır, Libya, Suriye, Irak gibi ülkeler hep kaosu
yaşamıştır; Kaddafi, Saddam bunun sonucunda iktidardan
düşmüştür. O üst akıl kimse, Sayın Erdoğana ve
ülkemize tuzak kuruyor, bunu özellikle söylemek istiyorum.
Evet vereceklere soruyorum: Şu anayasada ülke
ve millet yararına bir tane madde var mı? Şu maddeleri lütfen
okusunlar, içinde emekli var mı, çiftçi var mı? Ne var maddelerde?
Cumhurbaşkanı yargıyı belirler, Cumhurbaşkanı
rektörleri belirler, Cumhurbaşkanı bakanları belirler,
yardımcılarını, milletvekillerini belirler,
Cumhurbaşkanı Meclisi fesheder, Cumhurbaşkanı kararname
çıkarır. Tüm maddeler bir kişinin yararına
düzenlenmiş, 80 milyonun yararına bir tane madde yok.
Değerli arkadaşlar, mesele Recep Tayyip
Erdoğan meselesi değildir, kim olursa olsun, ülkenin iradesinin bir
kişinin eline bırakılmaması meselesidir. Atatürke Tek
adamdı. diyenler milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor.
Atatürke Sakarya Meydan Savaşı öncesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından 5 Ağustos 1921de sadece üç
aylığına başkomutanlık yetkisi verilmiştir.
Atatürk Egemenlik milletindir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde
hiçbir makam millî mukadderata hâkim olamaz diyerek ülke yönetiminin Meclis
tarafından olacağını söylemiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT ÖZ (Devamla) Çok kısa Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Lütfen, tamamlayın Sayın Öz.
Buyurun.
BÜLENT ÖZ (Devamla) Mustafa Kemal Atatürk ömrünü
ülkesinin demokratikleşme mücadelesine adamıştır.
Değerli milletvekilleri, gündemimiz
başkanlık değil, olmamalı; gündemimiz bir kişinin
geleceği değil, gündemimiz 80 milyonun geleceği
olmalıdır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Herkese hayırlı akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 11inci
maddesinde geçen Bakanlıkça ifadesinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, kuruluşunun 48inci yıl dönümünde
önce ülkem ve milletim, sonra partim ilkesiyle hareket eden, şehitlerin
omzundan yükselerek bugünlere gelen Milliyetçi Hareket Partimize
varlığıyla, emeğiyle güç veren tüm dava
arkadaşlarımıza saygılarımı sunuyor, başta
Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere, ebediyete intikal eden
tüm dava büyüklerimizi rahmetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, serbest bölgenin
ekonomimize kazandırılmasıyla birlikte getirdikleri ile düzgün
yönetilmesi sonucunda ekonomimize katkı sağlayacağı
kesindir. Öncelikle, kendi seçim bölgem olan Aydın için proje
kapsamında olan ve yakın zamanda hayata geçmesini beklediğimiz
serbest bölgenin ilimize katacağı değerler mutlak bir öneme
sahiptir. Serbest bölge sahipliğine aday bir il olarak, bölgemizde
yetiştirilen sebze ve meyvelerin tüketiciye daha hızlı
ulaşması için Çıldır Havaalanımızın en
azından ticari uçuşlara uygun hâle getirilmesini istiyoruz. Bununla
beraber, her seçimde vadettiğiniz fakat sürekli ertelenen
Aydın-Denizli otoban hattının da bir an önce bitirilmesi
gerekiyor.
Aydın Ticaret Borsasından
aldığımız verilere göre, sadece incirde 2016da 60 bin ton
mahsul toplandı ve ihracat için hâlâ ürün aranıyor. Aydınla
özdeşleşmiş incir, zeytin ve pamuk gibi dış ticarete
uygun ürünlerin işlenip pazarlanabileceği bir serbest bölgenin
kurulması şart gözüküyor. Bu sayede Aydının özellikle
gıda üzerine ticari bir merkez hâline geleceğini ummaktayız.
Bunun yanında, incir kalitemizin devamı
için tarla bakım birimi gibi bir kaynak yaratılması da
gerekmektedir. Zira, sayısı hızla artan ve düzgün
işletilmeyen jeotermal santraller tarım alanlarımızı
işgal etmektedir. Kuruluşu için ÇED raporu alınmasına bile
gerek görmediğiniz bu işletmelerin çevrelerine ve insanlara zarar
vermesini engellemek zorundasınız. Bu işletmelerin denetiminin
ne kadar önemli olduğunu anlamak için santrallerin çevresindeki tarım
ürünlerini, su kaynaklarını ve insanları nasıl
etkilediğine bakmanız ama bakmak yetmiyor, görmeniz gerekiyor.
Dünyanın en kaliteli inciri Aydında yetişiyor ve bunun için de
iklimimize has nem oranı bu noktada çok büyük önem kazanıyor. Zehirli
gaz olan kükürt salınımını işletmeler ne kadar
engelleseler de havadaki nem oranını değiştirdiği için
yakın bir gelecekte şimdi yediğiniz inciri maalesef
yiyemeyeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
kontrolsüz bir planlamayla açılan ve denetimi iyi yapılmayan jeotermal
santraller ekolojik sisteme zarar veriyorlar. Belki duymuşsunuzdur,
Germencikte gerçekleştirilen ÇED toplantısında bir
arıcımızın eşi, 450 kovan arısı jeotermal
santraller sebebiyle öldüğü için kendisini yakmaya çalıştı.
Çok şükür ki zamanında müdahale edildi, hayatı kurtuldu.
Kovanların sahibi Fadime ve Ahmet Camuzun, mart ayında il ve ilçe
tarım müdürlüklerine arıların ölüm sebebinin
araştırılması için numunelerle yaptığı
başvuru önce dikkate alınmadı; daha sonra, il müdürünün
değişimi sonrası yenilenen başvuruyla ağustos
ayında talebe cevap verilerek müfettiş görevlendirildi. Onlar da
olayın gerçekleşmesinden dört ay sonra olay yerine giderek
araştırma yaptılar ve bu telef olan arıları bulamadıkları
için, maalesef Böyle bir olay yoktur. diye rapor yazdılar.
Vatandaşın jeotermal firmasına açtığı dava
sonrasında firma, muhtemelen ödeyeceği cezaların yanında
küçük kalacak bir rakam olacağı için, zararını giderelim
diye vatandaşla anlaşma yoluna gitti ancak öğrendiğimize
göre, sonra anlaşmaktan da vazgeçti.
Sayın milletvekilleri, devletin görevi,
özellikle aziz milletimizin haklarını korumak,
haksızlığa uğrayanlara yardım etmektir. Devletin
memuru ve amiri, işlemleri zamanında yapmak zorundadır. Tabii ki
jeotermal, değerlendirilmesi gereken bir kaynaktır. Fakat, yöre
insanlarının sağlığını hiçe sayarak çevreye
zarar verecek şekilde denetimsiz çalışan ve sayıları
hızla artan bu santrallerin bir disipline bağlı tutulması
gerekiyor.
Sizleri, bu ve benzeri konularda daha duyarlı
kararlar almaya çağırıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 12nci
maddesinde geçen Bakanlıkça ifadesinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Denizli
Hatay
Mersin
İsmail
Faruk Aksu Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
İstanbul
Aydın
Osmaniye
Kamil
Aydın
Erzurum
BAŞKAN Şimdi okutacağım
önergeler aynı mahiyettedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Erol
Dora Behçet
Yıldırım
Muş Mardin Adıyaman
Müslüm
Doğan Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek Candan
Yüceer
Kocaeli Çanakkale Tekirdağ
Erkan
Aydın Çetin
Arık Okan
Gaytancıoğlu
Bursa Kayseri Edirne
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet
Gaydalı.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 443
sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler
konusuyla ilgili olarak olumlu örnekler kadar iç piyasa etkilerinin de iyi
analiz edilmesi gerekmektedir. Bu uygulamayı yalın hâliyle ekonomik
ilerlemenin gerekliliği olarak değerlendirmek tamamen
yanlış olmasa da içinde eksiklikler barındırır.
Bunlardan en önemlisi de ithalat ve ihracat dengelerinin analizlerinin
yapılmasıdır. Türkiye birçok konuda ithalatçı bir ülkedir;
zaten, TÜİK 2016 verilerine bakıldığında da bunu
görmek mümkündür. Türkiye İstatistik Kurumu 2016 Dış Ticaret
Raporu incelendiğinde toplam ihracat 432 milyar, toplam ithalat 600 milyar
TL olarak gözükmektedir.
Değerli milletvekilleri, 1990lı
yıllarda International Labour Organization (ILO)nun
hazırladığı raporda, serbest bölgelerde, Brezilya ve
Barbados gibi ülkelerde yapılan ithalatın genellikle ihracatın
üzerinde olduğu ve bu bölgelerin ithal işlem bölgesi gibi
çalıştığı aktarılmaktadır. Bu durum bize
ithalat ve ihracat konularındaki bir örnek olmalıdır.
Serbest bölgeler aynı zamanda teknolojik
gelişmenin de yardımcısı olabilir fakat bizler teknolojik
anlamda da yoğun bir şekilde dışa
bağımlıyız, özellikle yüksek teknoloji ürünlerinde sadece
ithalat var dersek yeridir. Bakın, TÜİK 2016 Aralık ayı
teknoloji yoğunluğuna göre, imalat sanayisi ürünleri dış
ticareti yüksek teknoloji ürünleri ile orta yüksek teknoloji ürünlerinde
ithalat ihracattan daha fazladır. Sadece orta yüksek teknoloji ürünleri ve
düşük teknoloji ürünlerinde ihracat ithalattan daha fazla
gelişmektedir. Bu durum uzun vadede Türkiyeyi tamamen, özellikle
teknolojik alanda ithalatçı bir konuma getirebilir.
Değerli milletvekilleri, Dünya Ticaret
Örgütünün kuralları gereği liberal ekonomi politikasının
uygulanması, uzun dönemde ev sahibi ülke açısından serbest
bölgelerin yabancı sermayeyi çekme, ihracatı artırma, teknoloji
transferi sağlama ve istihdam yaratma amacıyla
oluşturulmasındaki önemini azaltacaktır. Bu durum serbest
bölgelerin kuruluşu ve amacı bakımından çelişkiler
yaratabilir.
Serbest bölgelerde yabancı firmalar veya yerli
firmalar herhangi bir ham madde veya iş gücü maliyetinin
artışında da bu alanları terk edebilir. Serbest bölgelerde
faaliyet gösteren firmaların genellikle büyük miktarlarda altyapı ve
üstyapı yatırımı yapmaması bu firmalara
kolaylıkla bölgeyi terk edebilme olanağı vermektedir.
Ayrıca, bölgelerde yapılan montaj ve demontaj gibi emek yoğun
üretim biçiminin de araç ve gereç bakımından büyük miktarlarda
yatırım gerektirmemesi firmalara üretim yeri seçme
açısından daha fazla esneklik tanımaktadır. Yani, ev sahibi
ülkede meydana gelecek maliyet artırıcı herhangi bir
değişiklik serbest bölgeler firmalarının çok kısa
sürede de bölgeyi terk etmesine neden olabilir. Böyle bir durum yabancı
sermayeyle birlikte beklentilerin de terk edilmesi anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu serbest bölgeler
konusunun, ciddi anlamda, farklı görüşlerin, sivil toplum
kuruluşlarının ve deneyimli ülke temsilcilerinin de
bulunduğu bir ortamda değerlendirilmesi çok elzemdir. Özellikle
küreselleşmeyle birlikte hız kazanan ticaret hacmini artırma
yarışı, gelişen ve gelişmekte olan ülkelerin serbest
bölgeler kurması, bu alanlar beraberinde uluslararası sermayenin
dünya ticaretine yön vermesine, böylelikle kapitalist sistemin daha da
güçlenmesine neden olacaktır. İktidarın bu hususta
önceliğinin şirketler değil, insan olması ve temeline
insanı yerleştiren iş hukuku, iş güvencesi ve işçi
güvenliğini sağlaması gerekmektedir. Hukuk ve adalet temeline
oturmayan her ekonomi batmaya mahkûmdur.
Benim ilim olan Bitliste ekonomik serbest bölge
yok, sadece AKP Hükûmeti ve vali sayesinde belediye ve muhtarlıklara el
konularak siyasi serbest bölge yaratılmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaydalı.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben Ekonomi Bakanıyla ilgili
bir şeyler söylemek istiyorum. Konu yine serbest bölgeler ama çok büyük
bir serbest bölgeden bahsetmek istiyorum, Avrupa Birliği. Sayın
Bakanın geçen bir röportajını okudum, onun için de bu madde
üzerinde partim adına söz aldım.
Gümrük birliğini tarım ürünlerine açmak
istediklerini ve bu konuda Türkiyenin hazır olduğunu yazan bir
röportaj okudum. Bu konuda hiç hazır değiliz; bu konuda yıllarca
çalışmış, kitapları olan, yayınları olan bir
bilim adamı olarak da söylüyorum, bir siyasetçi olarak da söylüyorum. Yani
siz diyorsunuz ki: Biz Avrupa Birliğiyle gümrük birliğini
yapalım, gümrük duvarlarını tarım ürünleri için de
kaldıralım. Orada 15 lira olan et Türkiyeye gelsin. Tüketici
açısından belki doğru olabilir ama 17 milyon üreticiyi ne
yapacağız? Maliyetleri çok yüksek olan bir sektörde
çalışıyoruz. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan, en
pahalı elektriğini kullanan, en pahalı gübresini,
ilacını kullanan, arazileri küçük ve parçalı, yapısal
sorunları çok fazla, ciddi anlamda borçlu, cebinde 4 tane, 5 tane kredi
kartıyla dönmeye çalışan, traktörünü yeri geldiğinde
satıp onun parasıyla borçlarını taksitlendiren bir kitleyle
uğraşıyoruz. Bu kitleyi üretici hâle getirmek zorundayız.
1 Ocak 1996da girdiğimiz Gümrük
Birliğinde -yıllardır söyledik- Türkiye yapısal
reformları yerine getirmeliydi. Türkiye tarımı Avrupa
Birliği ortak tarım politikasına uyum sağlayabilir hâle getirilmeliydi.
Bunlar çok övündüğünüz on beş yıllık
iktidarınızda yapmanız gerekenlerdi; bilerek, isteyerek
yapmadınız. Ne tarımı desteklediniz ne köyden kente olan
göçü umursadınız. Hep, varsa yoksa suni gündemlerle Türkiyeyi
şu anda da meşgul ediyorsunuz. Bu sorunları çözmek yerine, Türkiyeyi
tek adam rejimine itmeyi düşünüyorsunuz, başka bir şey
düşünmüyorsunuz. Türkiyenin yıllardır biriktirdiği
cumhuriyetin kazanımlarını bir fonda toplayarak buradan
harcamalar yapmayı ve dört aylığına da olsa Türkiyeye
pembe tablo yaşatmayı düşünüyorsunuz ama sorunları hep
halının altına süpürüyorsunuz. Sorunları çözmek
istiyorsanız yapısal politikalara önem vermek zorundasınız.
Önce üretene destek vermek zorundasınız. Yani, ayağındaki
prangaları kaldıracaksınız, ondan sonra Koş.
diyeceksiniz. Sizin çiftçinizin ayağında çok ciddi
ağırlıklar var, siz ona 100 metrede koş ve birinci gel.
diyorsunuz. Avrupa Birliği ortak tarım politikasının
bütçesi ne kadar, işletme başına ne kadar destek veriyor biliyor
musunuz, ortalama geliri ne kadar biliyor musunuz? Ben söyleyeyim: Bir çiftçi
ailesinin ortalama geliri 10 bin euro. Bizim çiftçi ailemizin ortalama geliri
1.000 euro bile değil. Nasıl
yarıştıracaksınız, nasıl eşit hâle
getirebileceksiniz, nasıl rekabete açacaksınız?
Açarsınız, belki bir tek koyun eti satarsınız, belki hiç
unuttuğunuz bakliyatları satabilirsiniz ama artık Türkiye nohutu
da, mercimeği de, fasulyeyi de Kanadadan ithal ediyor. İç Anadolu
boş, 26 milyon dönüm alan ekilmiyor, Türk çitçisi çocuğunu
taşeron işçi yaptırabilmek için kapı kapı geziyor,
tarlasını satıyor, işletmeleri başkaları
alıyor, büyük çiftlikler oluşturuluyor; siz hâlâ görmezden
geliyorsunuz. Aklınız fikriniz Türkiyeyi bir kişiye teslim
etmek. Denetlenmesin, Meclis iradesi olmasın, kimse konuşmasın,
konuşanları içeri atalım, konuşanları susturalım;
özgür düşünenleri, gerçekçi düşünenleri, Türkiyenin
çıkarına, bilimin çıkarına, dünyanın
çıkarına düşünenleri içeri atalım. Böyle olmaz! Böyle olmadığını
çok yakında göreceksiniz. Halkımız size öyle bir Hayır.
diyecek ki yerinizde duramayacaksınız. Gerçekleri görün. Türkiyenin
çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur ama siz sorunları çözmek yerine yeni
sorunlar yaratmayı düşünüyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaytancıoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeye geçmeden önce Sayın
Bakanın yerinden bir söz talebi var.
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin, Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmacının, değerli hatibin
dile getirdiği konularla ilgili düzeltme değil de yanlış
anlaşılmalara meydan vermemek için bilgi arz etmek istiyorum Genel
Kurula.
Gümrük birliğinin güncellenmesiyle ilgili
Hükûmetimizin son üç yıldan bu yana çok önemli bir
çalışması vardır. 2014 yılı Ocak ayından
itibaren Avrupa Birliği ile gümrük birliğinin güncellenmesi hususunda
görüş birliği içindeyiz. Malumunuz, gümrük birliği 1996
yılından bugüne kadar, yirmi bir yıldan bu yana sadece sanayi
ürünlerini kapsayan bir kapsamda devam ediyor. Bu kapsamda da Türkiye şu
an itibarıyla ihracatının yüzde 49,5unu, ithalatının
da yüzde 42sini Avrupa Birliğiyle yapar hâle geldi ve son dönemde, son on
üç-on dört yıl içindeki doğrudan yabancı sermaye
girişlerinin de, 175 milyar dolar civarındaki sermaye girişinin
de yüzde 75ini Avrupa Birliğinden alır hâle geldi. Bizim gümrük
birliğiyle ilgili devamlı olarak şikâyet ettiğimiz konu
şuydu: Karar alma mekanizmalarında yer almadığımız,
Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest
ticaret anlaşması ve benzerlerine otomatik olarak
kapılarımızı açarken o ülkelere aynı şekilde
giremediğimiz gibi konuları dile getirirken bunun
sürdürülemeyeceği, özellikle yaklaşan TTİP gibi çok geniş
kapsamlı serbest ticaret anlaşması benzeri anlaşmalar
gerçekleşirse Türkiyenin Avrupa Birliğiyle gümrük birliğini
sürdüremeyeceği yönündeki görüşlerimizi Avrupa Birliğiyle
müzakere ettik. 2015 yılı Mayıs ayında Avrupa
Birliğiyle beraber Brükselde ortak bir deklarasyonla gümrük
birliğinin güncellenmesini kamuoyuna açıkladık. Onun
kapsamı da şuydu, orada dedik ki: 1) Türkiye, Avrupa Birliğiyle
birlikte gümrük birliği konularında karar alma mekanizmalarında
yer almalı. 2) Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerle
imzalayacağı serbest ticaret anlaşması ve benzerlerine
Türkiyenin de otomatik olarak taraf olması. 3) Gümrük birliğinin
sadece sanayi ürünleri olan kapsamının tarım ve gıda
ürünlerini, hizmetleri, kamu alımlarını da kapsayacak
şekilde genişletilmesini görüşmek üzere ortak bir mutabakat
deklarasyonu yayımladık ve o günden bugüne kadar da gerek Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti olarak gerekse Avrupa Birliği olarak da süreçleri
devam ettirdik. İki taraf da ayrı ayrı etki
değerlendirmelerini yaptı, bunlar da bitti. Avrupa Birliği kendi
içinde bunların sunumlarını yaptı, Türkiye olarak da biz de
gerek kendi içimizde Hükûmete gerekse kamuoyuyla çok açık bir şekilde
paylaştık. Geldiğimiz noktada Avrupa Birliği bakanlar
kurulu niteliğinde olan komiserler heyeti diyelim Avrupa Birliği
Konseyinden gümrük birliğinin güncellenmesiyle ilgili yetki istemeyi oy
birliğiyle talep etti. Burada, değerli konuşmacının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Önemli bir konu olduğu için, isterseniz, bir iki dakika daha
alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Bakanım, normalde
böyle bir usul yok ama ben size iki dakika daha veriyorum, lütfen
tamamlayın.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Teşekkür ediyorum.
Şimdi geldiğimiz noktada da tarım ve
gıdanın gümrük birliği kapsamına alınmasıyla
ilgili mutabakatımızdan sonra bizim Türkiye olarak
yaptığımız şu: Buğday gibi, mısır gibi
daha birçok stratejik tarım ürünümüzü yüzde 100ler, yüzde 140lar
civarındaki gümrük duvarlarıyla koruyarak, Türkiyedeki
tarımı yani çiftçimizi koruyarak burada çiftçimizin desteklenmesini
yüksek fiyatlarla tüketiciye ödettirerek gerçekleştiriyoruz. Avrupa
Birliği ne yapıyor? O da aynı şekilde çiftçisini
destekliyor ama sizin bahsettiğiniz gibi, eti 15 liraya, 20 liraya tüketici
tüketirken et üretimini bütçe kaynaklarıyla destekliyor, aradaki
farkı o şekilde kapatıyor. Türkiye olarak bizim
yapacağımız da budur yani tabii ki birincisi, tarım
ürünlerinde tedricî bir geçiş, ikincisi de tüketiciye ödettirdiğimiz
tarımın desteklenmesini bütçeye koyarak, bütçe kaynaklarıyla
tarımın, üreticinin desteklenmesi şeklinde
gerçekleşecektir.
Türkiye, tarım ülkesi olarak tarımda
hakikaten gayrisafi yurt içi hasılada Avrupada bir numarayız; bu
anlamda, bu kapsamda dünyada da ilk 10da yer alıyoruz. Tarımdan asla
vazgeçmemiz söz konusu değildir. Tarımı, çiftçimizi desteklemek
şekil değiştirecektir. Bu anlamda da, önümüzdeki dönemde Türkiye
olarak Avrupa Birliğiyle gümrük birliğinin güncellenmesi, Avrupa
Birliğiyle ekonomik anlamda tam bir entegrasyon anlamı
taşıyacağı için Türk ekonomisi için ve Türk
tarımı için de son derece önemlidir.
Sayın Başkanım, sabrınız
için çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gruplarla da istişare
ettik, ben bir talepte bulunmayacağım ama aslında Sayın
Bakanın Meclise kendiliğinden verdiği bu bilgiyle İç Tüzük
59a göre grupların onar dakika değerlendirme hakkı var
BAŞKAN Aman, aman
Sakın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ama örnek teşkil etmemek
üzere bu hakkımızdan feragat ediyoruz bu seferlik.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim
anlayışınız için Sayın Özel.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanaklara girsin.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Centilmenliğinizden dolayı tebrik ediyoruz Özgür Bey.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Tasarısının 12nci
maddesinde geçen Bakanlıkça ifadesinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA
ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili
Sayın Ruhi Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
milletvekilleri, değerli hazırun; öncelikle, El Babdan gelen
şehadet haberi, hepinize olduğunu düşündüğüm gibi, Türk
milletine yeni ateşler düşürmüştür ama coğrafyanın vatanlaşması,
verilen mücadele ve millî güvenlik şehadetle mümkün oluyor. Ruhları
şad olsun. İnşallah bundan sonra olmasın temennisiyle bu
iradeyi, bu kararlılığı yeniden ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sayın grup
başkan vekilimizin gün içerisinde ifade ettiği üzere, bugün 9
Şubat, partimiz Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluş yıl
dönümü. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden Milliyetçi Hareket Partisine
dönüşen 8-9 Şubat Adana Kurultayının seneidevriyesi ve bu
kutlu yolculuğun 48inci yılının büyük Türk milletine, Türk
devletine, ülkücü hareketin şahsında hayırlı
olmasını diliyorum. Alın teriyle, emekle, kanla, şehadetle
verilmiş bu şerefli mücadele dün nasılsa bugün de aynı
kararlılıkla yoluna devam ediyor ve ilelebet devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, üzerinde söz
aldığımız serbest bölgeler ve ilgili kanunların,
kararnamelerin yasalaşmasıyla ilgili konuları ben fırsat
bilerek benzeri konuların kendi ilimde ne tür meselelerle
karşılaştığı hususunda birkaç örnek vermek
istiyorum ve Sayın Hükûmeti ve Bakanımızı burada
bulmuşken de birtakım talepleri dillendirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ben Osmaniye
Milletvekiliyim, son zamanlardaki şehit haberleriyle gündemde olan ve bu
gündemdeliğinin de hemen arkasında yeniden asker olmak isteyen, polis
olmak isteyen vatan evlatlarının en fazla olduğu
coğrafyadanım. Osmaniye 1890larda Fırka-i Islahiyeyle birlikte
yerleşik düzene geçmiş daha genç bir vilayet ve Adanadan
ayrılışı 1990ların ortasında, son dönemlerdeki
illerden olmasa da yeni il kabul edilecek 80inci vilayettir. Etrafında
Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana ve Hatayın bulunduğu 4
büyükşehir var ve bunun arasına sıkışmış, kendisini
bir şekliyle ifade ederek kalkınmasını gerçekleştirmek
için kafa yoran bir vilayet. Eğer Osmaniyenin hinterlandını
Adana sınırlarıyla da beraber düşünürseniz, Osmaniye,
şu an itibarıyla, sınırında yaşayan vatandaş
sayısı olarak son sayımda 522.175 nüfusu olan ve adı
büyükşehir olarak geçen, fakat istihdam alanı açısından,
üretime, ekonomiye katkısı açısından da ciddi problemleri
olan bir vilayettir.
Öncelikle, organize sanayinin bünyesi içerisinde
planlanan lojistik merkezin, lojistik üs kurulmasının bir an önce
hayata geçirilmesi konusunda, bu çalışmanın ilgili Bakanlık
tarafından daha yakın takip edilmesini ilin bir milletvekili olarak
istirham ediyorum.
Yine, organize sanayi bölgesindeki teknoloji
geliştirme bölgesinin kurulması sevindirici bir gelişme, vesile
olan organize sanayi müteşebbisi yöneticileri başta olmak üzere, bu
konuyu gündemde tutan Hükûmet yetkililerine ve destekleyenlere de
şükranlarımı sunuyorum, ama bununla yeterli kalmayarak bu
alanın uygulamalarla büyütülmesi zarurettir. Osmaniyede liman
girişimi ve limanla ilgili gelişme, bir adım sonra, belki Mersin
gibi yeni serbest bölgelerin o bölgede de mümkün olabileceğinin habercisi
olacaktır ki bunu düşünmek durumundayız, böyle hayallerimiz,
böyle programlarımız olmak durumunda, çünkü Osmaniye, hemen arka
tarafında Hatay, Kilis ve Gaziantep sınırında, Orta
Doğu ve Suriyeye çok ciddi anlamda merkez üs olabilecek bir
altyapıya sahiptir. Ama bizim yaramız da, yara bandımız da,
ciddi anlamda bugün gündemde olan Osmaniye Ticaret Borsasının, dün
itibarıyla gelip bizlerle ve ilgili yetkililerle görüştüğü bir
problemi var, o da Osmaniye yer fıstığını destekleme
kapsamı içerisine almak, tıpkı mısırda, pamukta
olduğu gibi. Türkiye potansiyelinin yüzde 70ini, daha doğrusu yer
fıstığının yüzde 70ini Osmaniyenin, Çukurova
bölgesinin tamamını karşıladığı, yer
fıstığı üretimi açısından merkez üs konumunda
olan vilayetimizde, maalesef, planlı, programlı bir ekim ve buna dair
bir çiftçilik yapılamıyor. Kaba düzen, destekleme alımları
kapsamı stratejik planlama dâhilinde olmadığı için, her
yıl alınan ürünün kendine göre bir borsası, oluşan
borsalarda da bazı yıllarda emek veren çiftçinin durumu içler
acısı olabiliyor, yatırım yapan esnafın durumu ciddi
anlamda içler acısı olabiliyor. Bunu bir plan program dâhiline almak
için destekleme kapsamında olan ürünler kapsamında yer
almasını istirham edeceğiz ve bu konuda da yoğun bir
şekilde tüm siyasi partiler olarak da Hükûmetten talebimiz olacak
önümüzdeki günlerde. Bunu da şimdiden arz etmiş olayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesinde yer alan fiilen en az üç
yıl görev yapmış olmak ibaresinin fiilen en az üç yıldan
beri görev yapmış olmak ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek Candan
Yüceer
Kocaeli Çanakkale Tekirdağ
Çetin
Arık Erkan
Aydın Ali
Yiğit
Kayseri Bursa İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Ali Yiğit. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 443 sıra
sayılı Tasarının 13üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, iki gündür El Babdan
cenazeler geliyor, içimiz yanıyor. Ben ve babam, biz, hep Yemen
türküleriyle büyüdük, içimiz yandı, üzüldük ama herhâlde benim
çocuğum ve torunlarım da El Bab türküleriyle büyüyecek. Çok üzgünüm
değerli arkadaşlar.
Sınırlarımızın ötesinde bir
yerde çocuklarımız ölüyor ve biraz önce sayın vekil
çıktı, burada şehadet şerbetinden bahsetti. Mutlaka kendi
ülkesi içerisinde, bir savunmadayken, ülkemize saldıran biri varsa, onun
için ölmek şereflerin en büyüğü ama gidip başka topraklarda
başkası için ölmek hiç de normal bir şey değil değerli
arkadaşlar, bunun övünülecek hiçbir tarafı yok, lütfen
Bakın,
değerli arkadaşlar
RUHİ ERSOY (Osmaniye) O sizin için, Ankara
için ölüyor, Türk milleti için ölüyor, Türkiye için ölüyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hadi be oradan! Sen de ne
şey yapıyorsun oradan? Boşu boşuna ölüyor adamlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yemende de onlar bizim
için öldü.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
ALİ YİĞİT (Devamla) Lütfen
dinleyin, dinleyin.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bizim için, bizim için öldüler.
ALİ YİĞİT (Devamla) Bakın
arkadaşlar, 400 bin, 500 bin, eli silah tutan Suriyeli, bu topraklarda
yiyor, içiyor, yatıyor ve onlar ölmüyor, bizim çocuklarımız
ölüyor. Hangi çocuk ölüyor? Fakirin çocuğu ölüyor. İyice dikkat edin,
sıvasız evlere geliyor cenazeler.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Oradan bize saldırıyorlar, bize, bize.
ALİ YİĞİT (Devamla) Yeni
insanlar ölüme hazır. diyor. Elbette hazır. İnsanlar aç, susuz,
yokluk, sefalet içerisinde. Sefalet çeken 10 milyon insan var.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Kimse aç
değil be, Türkiyede kimse aç değil, hiç kimse aç değil.
ALİ YİĞİT (Devamla) Bu
insanlar acaba yaşar mıyım diye yaşamlarını devam
ettirmek için ölüme gidiyorlar. Hiç kimse ölüme bile bile gitmez. Lütfen
beyler, elinizi vicdanınıza koyun, lütfen. Bunun hiç edilecek
tarafı yok. 100 bin tane çocuk doğmuş Türkiyede, Suriyelilerin
çocukları ve biz o toprakları koruyoruz onlara emanet etmek için. Yok
öyle şey, yok böyle şey!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen İzmiri
ayıran değil miydin, İzmiri?
ALİ YİĞİT (Devamla) Lütfen,
herkes buradan aklını başına alsın. Biz Suriyeliler
için ölmek durumunda değiliz. Bizim çocuklarımız yanıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Türkiye için şehit oluyor,
ülkesi için şehit oluyor.
ALİ YİĞİT (Devamla) Yarın
Karabağlarda, İzmirde bizim çocuğumuzun cenazesi kalkacak.
Benim içim yanıyor burada değerli arkadaşlar, lütfen sayın
milletvekilleri.
Asıl konuya geçiyorum. Söz konusu madde,
Ekonomi Bakanlığının teşkilat yapısında
değişiklikler içermekte, yurt dışı görevlendirmelerle
ilgili şartları düzenlemektedir. Daha doğrusu, bu maddeyle,
kanun hükmünde kararnamelerle işten çıkarılan yurt
dışındaki insanların yerine yeni insanları
yerleştirmek için bir çalışma, bir kanun teklifi gelmiş. Bu
değişiklikte yurt dışındaki görevlendirmeler konusunda
bürokratlara süre falan yok. Diğer personel içinse en az bir süre istiyor.
Biz buradan hep şunu söyledik: Yurt
dışında temsil açısından, bilgisi, birikimi,
yabancı dili olan -üç yıl önemli değil- bu işe layık
olan insanların oraya gitmesi çok önemlidir. Bu ülke eğer yurt
dışına gönderiyorsa gerçekten vizyonuyla, bilgisiyle,
birikimiyle her şeyi yerinde olan insanları göndersin. Kim giderse
gitsin; onun çocuğu, bunun çocuğu çok önemli değil ama bu
işi hak edenler gitsin. Başımıza ne geldiyse bu liyakat
sisteminin çökmesinden geldi değerli arkadaşlar. İç politikada
da, dış politikada da, eğitimden orduya kadar bütün
sorunların temelinde liyakat sorunu var. Burada, 15 Temmuz bahanesiyle AKP
kendine muhalif bütün kesimleri yok etmeye çalışıyor
değerli arkadaşlar. Bu anlayış devlet yönetiminde ciddi
sıkıntı yaratmaktadır. Bu anlamda işi ehline
vermediğiniz sürece bu sorunlar artarak devam edecek. Bu konuda en
basitinden kendimizden örnek verelim. Biz eğer bir doktora gidersek en iyi
doktoru, en iyi hastaneyi seçmeye çalışırız çünkü ona
kendimizi emanet edeceğiz. Onun için, kendimizi nasıl ona emanet
ediyorsak devleti de gerçekten o işe layık olan insanlara teslim
etmek durumundayız. Çünkü, yönetenler kendilerine biat edilmesini
istedikleri için bugün devletin içini boşaltmış durumdalar.
Üniversiteler de aynı durumda. Gerekçe sadece
AKPye muhalif olmak ya da bir bildiriye imza atmak. Oysa, bu insanlar hem
devletin omurgası hem de beynidir. Önemli olan onların dünya
görüşü değil, beyinleridir, hizmetleridir. Bakın, bu konuda
yaşanmış bir olayı sizinle paylaşayım: Ekrem
Pakdemirli bir gün Devlet Planlama Teşkilatına gidiyor, Sayın
Özal, Nejat Ölçen solcudur, Cumhuriyet Halk Partilidir. diyor. Özal şu
cevabı veriyor: Evet ama müthiş bir zekâsı var. Ben onun dünya
görüşünden değil, beyin gücünden yararlanıyorum, en zor
konuların içerisinden başarıyla çıkıyor. Siz de bu
doğru yöntemlerle bakacaksınız, esas bu olmalı ama Hükûmet bunu yapmıyor, daha önce
beyninden, fikirlerinden yararlandığı bir anayasa profesörünün
işine ve görevine kanun hükmünde kararnameyle çok rahat son veriyor.
İnşallah bu gidişat hayırlara
vesile olur ve biz sizlerden kurtulmuş oluruz.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Çok beklersiniz daha, çok.
ALİ YİĞİT (Devamla) Hepinize
teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğit.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüde konuşmasını yapan sayın konuşmacı,
kendisinden önceki konuşmacımız Sayın Ruhi Ersoyun
konuşmasına atfen, El Babdaki şehitlerimize ilişkin
şehadetleri dile getirmesine ilişkin sözlerine yönelik olarak konuyu
bağlamından kopararak başka manalar atfetmeye
çalışmıştır. Sataşma vardır, söz istiyoruz
efendim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ruhi Ersoy konuşacak.
BAŞKAN İki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, İzmir Milletvekili Ali Yiğitin
443 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
milletvekilleri, gönül coğrafyası kavramını idrak
edemeyenler, Türkiye Cumhuriyeti devletini 81 vilayet ile 783 bin kilometreyle
sınırlı tutarlar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Semerkanttan, Ötükenden yayını çekerek can
hâkimiyeti ülküsüyle yola çıkan bir milletin evlatları, İslamla
şereflenip nizamıâlem İlayıkelimetullah davasıyla
Allahın davasını dünyada yeryüzüne hâkim kılmak ve adaleti
tesis etmek üzere yola çıkmış olan bir medeniyetin bugünkü
temsilcileri olarak bu Meclisteyiz ve aziz Türk milletinin ferdi olarak dün
Yemende, Galiçyada ne işimiz varsa, Çanakkalede ne işimiz varsa
ÖZKAN YALIM (Uşak) Çanakkale kendi
memleketimiz ya.
RUHİ ERSOY (Devamla)
Kafkasyada ne
işimiz varsa bugün El Baba da aynı ruh ve aynı karakterle
ÖZKAN YALIM (Uşak) 62 şehit oldu.
RUHİ ERSOY (Devamla) -
Ankaranın, Diyarbakırın
ve büyük Türk milletinin güvenliği için gidiyor ve orada şehadet
şerbetini aslanlar gibi içebiliyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Böyle mantık mı
olur? 62 şehit oldu, 62 ya!
RUHİ ERSOY (Devamla) - Gerekirse bugün Türk
milletinin şerefli mensubu bir parlamenter olarak
ÖZKAN YALIM (Uşak) Elin çölünde 62 şehit
oldu.
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
RUHİ ERSOY (Devamla) -
orada şehadete
talip olduğumu ve görev istediğimi ifade ediyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Senin benim kardeşim
ölse böyle konuşabilecek misin?
RUHİ ERSOY (Devamla) - Çünkü inanıyorum ki
Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan/Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir
Türklere Turan.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun! Başka bir şey demiyorum yani.
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın hatip
konuşmasının başlangıcında, hatibimizin sözlerini
kastettiği açık olacak şekilde gönül coğrafyasından bahsederek
grubumuza sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika veriyorum.
(Gürültüler)
Sayın Özel konuşacak sayın
milletvekilleri, kürsüde hatip var.
Buyurun Sayın Özel, siz konuşun.
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; böyle acılı bir günde, dün 5
evladımızı, bugün 3 evladımızı, daha sonra gelen
haberle yine 2 evladımızı kaybettiğimiz bir günde böyle bir
tartışma içinde bulunmaktan üzüntü duyduğumu ifade edeyim.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak nerede olursa olsun
bu ülkenin Silahlı Kuvvetlerinde görev yapıp şehit olan tüm
şehitlerimizin acısını, bu partinin Genel
Başkanından bu partinin en kıdemsiz üyesine kadar,
yüreğimizde hissettiğimizi her vesileyle ifade ettik. Ama, sözü
bağlamından kopartma iddiasıyla buraya gelip daha sonra meseleyi
başka bir yere çekmek şu gerçeği kaçırmak olur: Cumhuriyet
Halk Partisi Suriye meselesi soruna dönüşmeye
başladığı günlerde kurucu liderinin ve bu ülkenin
kurucusunun vasiyetini hatırlatarak, Yurtta barış, cihanda
barış. diyerek; başka ülkenin topraklarında komşusunun
iç işlerine karışmanın, oradaki bir rejim
değişikliğini körüklemenin Türkiye'nin geleneksel dış
politikasına uygun olmadığını söyleyerek, devlet
dışı unsurları muhatap alıp komşusunda rejim
değişikliği yapmak için devlet dışı birtakım
terörist unsurlarla iş birliklerinin ciddi şekilde tehlikelerine
dikkat çekerken kimse dinlemiyordu. O hatalar yapıldı
yapıldı yapıldı, bugün çaresiz bir şekilde o
bataklıkta Türk Silahlı Kuvvetleri bulunmak zorunda oluyor. Meselenin
kaynağı
Sizin bir az önce Turanla ilgili söyledikleriniz
bir yana, daha bundan iki yıl önce Her türlü milliyetçiliği
ayaklarımızın altına aldık. deyip size kan içiciler
diyenlerin şu anda sizi alkışlamasıyla biten bir
konuşmayı yaptınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten esef ediyorum bu konuşmaya, çok
üzüntü verici. Bir konuyu bağlamından koparmadı
konuşmacımız Sayın Ruhi Ersoy.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Yemene gitti
Başkan ya, ta Yemene gitti.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Fakat siz kendi
konuşmacınızın konuşmasını tekrar gözden
geçirirseniz ve
KAMİL AYDIN (Erzurum) Tekzip ettiniz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Suriye konusunda
aslında tevil ve tekzip etmek isterken konuyu başka bir mecraya
taşımak istediniz Sayın Özel. Eğer siyasi partilerin ve
liderlerin birbirlerine söylediklerini buraya getirecek olursak bütün
liderlerin birbirine neler dediklerini herhâlde hiçbirimiz söylemek istemeyiz
ve tekrarlamak da istemeyiz, buna gerek de yoktur. (CHP sıralarından
Tekrarlayın. sesleri)
Fakat şunu mutlaka bilmemiz gerekir: Acaba,
Sayın Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi olarak en son Suriye
tezkeresine siz evet mi dediniz, hayır mı dediniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz hafızamızı
tazeleyin, madem bu kadar emin çıktınız kürsüye
hafızamızı siz tazeleyin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Niye sen
kararını söyleyemiyor musun?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, buyurun,
hafızamızı Sayın Grup...
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, hafızayı
tazeliyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen iradeni beyan
edemiyor musun?
RUHİ ERSOY (Osmaniye) CHP
hafızasını kaybetmiş belki de.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bir tezkereye evet oyu
verdi, bir tezkereye hayır oyu verdi diye hatırlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, öyle bir şey
yok.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yok mu? Peki, olabilir.
Şimdi, bu tür gereksiz polemiklerle Meclisi hiç
meşgul etmeye gerek yok, üstelik şahadetler üzerinden bu tür
birtakım olumsuz polemikler içerisine girmek daha tehlikelidir. Sizin
biraz daha dikkatli olmanız gerekiyor Sayın İzmir Milletvekili,
daha evvelki sözleriniz nedeniyle de bu polemiklere yol
açmıştınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Size mi
soracağız nasıl konuşacağımızı?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) İzmiri
Türkiyeden koparıyor, Avrupaya bağlıyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Siz İzmiri Türkiyeden
koparmaya çalışan konuşmalar yapmıştınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - 62 şehit oldu
Sayın Akçay, bizim evlatlarımız öldü Sayın Akçay,
yüreğim kanıyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aslında hepiniz de biliyorsunuz, özellikle polemiğin bir tarafı
Sayın Erkan Akçay olunca hiç arzu etmiyorum bunları ama özellikle
konuşmasının önemli bir kısmında Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili son derece yanıltıcı şeyler söyledi.
Bunlara cevap vermek durumundayım.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin
Sayın Özel lütfen.
Son kez size söz veriyorum.
Maddeyi oylayıp ara vermek durumunda
kalacağım.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisi, devlet
dışı unsurlara bir ülkenin içinde destek verilirken,
onların eğitilip donatılacağını söylerken;
birileri, bugün Türkiyedeki bir terör örgütü ile oradaki terör örgütünün bir
başka kanadını ayırıp da onlardan birine terör
örgütü, öbürüne oradaki paydaş derken Cumhuriyet Halk Partisi bir sürü
uyarısını tane tane, teker teker Dışişleri
Komisyonunda, buradaki kürsülerde, yapılan tezkere görüşmelerinde
sürekli söyledi. IŞİDe dokunmadan Suriye rejimiyle ilgili getirilen
tezkerelerde uyarımızı yaptık. Bir sonraki yıl ve
devam eden bu seferkinde o tezkerelerde IŞİDle mücadele de
vardı. Bugün fikrî bir birliktelik içinde olabilirsiniz, bir rejim
değişikliği üzerinden bir ittifak içinde olabilirsiniz ama
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sistem
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
o gün gelinen noktada
IŞİDe destek veren ve Suriye rejimini hedef alan politikaları
biz eleştirirken siz, o gün, körü körüne destek verip bugün gelinen
noktada o gün yapılan hataları dile getirmeyi kendi içinizde bir tutarlılık
olarak görebiliyorsunuz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kötü olanlar
yabancı unsur değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Eğer bu kürsüde
partilerin birbiri hakkında söyledikleri ve sonra onun üzerinde
yaptıkları değişiklikler konuşulacaksa bu grup hiç
kaygı duymadan sırtını arkasına yaslar, dün ne dediyse
iç politikada, dış politikada, polemikte bugün de aynı sözleri
söylüyor. Biz dün vatan haini dediklerine bugün dünya lideri diyenlerden
değiliz. (CHP sıralarından alkışlar) Kimse ama kimse,
sadece ve sadece bir tükenmişliğin sonucunda tutulacak bir dal
ararken, geçmişte en ağır eleştirdikleriyle bugün kol kola
girme utancını hiçbir siyasi harekete yaşatmasın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Sayın Özel, sisteme girdiniz.
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, sarf ettiği kelimelerin siyasi
eleştiri sınırları içinde değerlendirilmesini ümit
ettiğine, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın şahsıyla,
temsil ettiği siyasi parti ve göreviyle ilgili incitici bir
yaklaşımda bulunmasının söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce de ifade etmiştim, grup başkan vekilleri olarak hem
geçmişte hukuku olan hem aynı seçim bölgesinden olan iki grup
başkan vekilinin böylesine atmosferin gergin olduğu süreçlerde
karşı karşıya ve peş peşe söz alması
gerçekten bizler için güç. Söylediğimiz sözlerin, sarf ettiğimiz
kelimelerin siyasi eleştiri sınırları içinde
değerlendirilmesini ümit ederiz. Yoksa, Erkan Beyin şahsıyla
ilgili ve temsil ettiği siyasi parti ve yürütmekte olduğu görevle
ilgili incitici bir yaklaşımda bulunmamız söz konusu
değildir. Bunun tutanaklara geçmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinde yer alan
yayımı tarihinde ibaresinin yayınlandığı
tarihte şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Erol
Dora Behçet
Yıldırım
Muş Mardin Adıyaman
Müslüm
Doğan Mahmut
Celadet Gaydalı Aycan
İrmez
İzmir Bitlis Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek Erkan
Aydın
Kocaeli Çanakkale Bursa
Candan
Yüceer Çetin
Arık Dursun
Çiçek
Tekirdağ Kayseri İstanbul
Erdin
Bircan
Edirne
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Aycan
İrmez.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 443 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 14üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hakikaten, tasarıdan çok bahsetmek istemiyorum
çünkü ülkemizde bu kadar sorun varken, bu kadar insan hakları ihlalleri
varken ve bu kadar hukuksuzluk yaşanmışken
çıkardığınız yasalardan bahsetmek ne insani ne de
ahlakidir. Bu nedenle, hepimiz biliyoruz ki maalesef Meclisten jet
hızıyla çıkarılan ve bizim vekillerimizin, eş genel
başkanlarımızın ve 10 milletvekilimizin de iradesi
tanınmadan geçirilen rejim değişikliğiyle ilgili referandum
öncesi AKP Hükûmeti yayımladığı KHKlarla resmen, âdeta bir
yol temizliği yapmaktadır. Bu yol temizliği
En son 6 Ocakta
yayımlanan 679 sayılı KHKyla 8.323 kamu
çalışanının ihraç edilmesiyle 15 Temmuzdan bugüne darbe
girişimi gerekçesiyle ilan edilen OHAL süresince çıkarılan
KHKlarla kamu görevinden ihraç edilen toplam kişi sayısı
95.669u bulmuştu. 7 Şubat 2017 tarihinde yayımlanan 686
sayılı KHK sonucu çok sayıda bakanlığa bağlı
4.464 kişinin ihraç edilmesiyle birlikte 100 bine yakın kamu
çalışanı maalesef ihraç edilmiş oldu. Bu ihraçların
tamamı, hiçbir adli ve idari yargı süreci işletilmeden
yürütmenin tasarrufu olarak gerçekleştirildi. İhraç listelerinin
istihbarat fişlemelerine, idarelerin keyfî tasarruflarına ve
ihbarlara göre tamamen hukuka aykırı bir şekilde oluşturulduğu
geldiğimiz noktada iyice açığa çıkmış
durumdadır. Bu ihraçlardaki diğer bir hukuksuzluk da yargı
yolunun maalesef kapatılmış olmasıdır. Türkiye
artık KHKlarla yönetilen bir ülke hâline gelmiştir. Parlamentonun
iradesi neredeyse yok sayılmaktadır. Bakanlar Kurulu kararıyla
açıklanan KHKlarla 100 binlerce insan maalesef açlıkla terbiye
edilmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle akademik
alanda yaşanan ihraçların temel nedenlerinden biri ise akademinin
lağvedilmesi, yerine iktidar rejimine yakın, biat eden,
eleştirel, bilimsel ve özgür düşünce anlayışından uzak
yeni bir üniversite anlayışı maalesef inşa edilmektedir.
OHAL KHKlarıyla sorgusuz ve sualsiz bir şekilde görevinden ihraç
edilen akademisyen sayısı, dün yayımlanan KHKyla birlikte
4.811e çıkmıştır. Türkiyede her 35 akademisyenden 1i
ihraç edilmiş durumda. Özellikle iktidarın bu alandaki niyetini
açığa çıkaran uygulama ise darbe girişimiyle hiçbir
ilişkisi olmayan, aksine, tüm yaşamları bu tür müdahalelere
karşı mücadele etmekle geçmiş olan Barış İçin
Akademisyenler Girişimi üyelerinin OHAL KHKlarıyla ihraç
edilmeleridir. Bu ülkenin en önemli siyasal ve toplumsal sorunu olan Kürt
sorununun güvenlikçi politikalar ile çözülmesine tepki olarak Bu suça ortak
olmayacağız. başlıklı bildiriye imza atan demokratik
ve barışçıl çözüm önerileri sunan akademisyenlerin görevlerinden
ihraç edilmesi Hükûmetin keyfîliğini maalesef tüm boyutlarıyla
göstermektedir.
Yaşanan bu hukuksuzluk bir kez daha
göstermiştir ki barışın sesi olan, hukuk tanımaz
rektörlere boyun eğmeyen, bilim özgürlüğü, düşünce ve ifade
özgürlüğü için mücadele eden akademisyenler düşüncelerinden
dolayı sistematik biçimde baskıya maruz kalmakta, ihraç edilmektedir.
Akademisyenlere yönelik bu son ihraç dalgasıyla birlikte Türkiyenin
aklına ve sağduyusuna maalesef bir darbe daha vurulmuştur.
Özellikle son yayımlanan KHK ile Türkiyeyi, tüm dünya, akademi
düşmanı bir ülke olarak algılamaktadır. Bilim ve akademi
dünyasından barış isteyen vicdan sahibi akademisyenlerin hiçbiri
yaptığı işten, söylediği sözden dolayı pişman
değildir. Barış istemek hiçbir zaman suç olarak görülmemelidir,
her alana hükmetmeye çalışan AKP iktidarı akademi
dünyasını kontrol altına almak isteyerek kendisine muhalif olan
her bilim insanını düşmanlaştırmaktadır, bu
anlamda 12 Eylül zihniyetiyle paralel uygulamalara girişmektedir. Bunun
başarılı olmayacağını 12 Eylülcülerden biliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrmez.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Erdin Bircan.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERDİN BİRCAN (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün ve bugün El Babdan gelen şehit
haberleriyle maalesef yüreklerimiz yanıyor ve sanıyorum dün ve bugün
13 şehidimiz var; 60ın üzerinde şehidimiz oldu. Allahtan
rahmet diliyorum şehitlerimize, gazilerimize de acil şifalar
diliyorum. Ama burada, bu Mecliste şehitlerimizin polemik hâline gelmesini
de kesinlikle kabul etmiyorum.
Değerli arkadaşlar, bizlere aileler
telefon açıyor, diyorlar ki: Biz çocuklarımızı Suriyeye
göndermedik, Suriyede şehit olmalarını da kabul etmiyoruz. Bu
ailelerin dramları, ağlayışları bende var, hepinize
maillerle, telefonlardaki SMSlerle gösterebilirim. Bunun bir çaresi
olmalı. Özgür Suriye Ordusuyla birlikte -kaçıncı Özgür Suriye
Ordusu, onu da bilmiyorum ama- benim Mehmetçikimi oraya götürmek vicdan
meselesidir, bu vicdansızlığı da kesinlikle kabul
etmiyorum, etmeyeceğiz de. (CHP sıralarından alkışlar)
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, askerlerimizi
şehit eden bugünkü saldırının Rus uçakları
tarafından yanlışlıkla olduğunu açıkladı.
Olup olmadığını da bilmiyoruz ama Hükûmetinizin buna
karşı bir yaptırımı olacak mı Sayın Bakan?
Onu da sizden cevaplamanızı istiyorum.
Değerli arkadaşlar, getirmiş
olduğunuz teklife iki şeyi eklemeyi ihmal etmemişsiniz: Acele
kamulaştırma ile tarım arazilerin ve meraların da serbest
bölge hâline getirilmesi. Nerede acele kamulaştırma işi varsa
altından maalesef AKP çıkıyor. Tarım arazilerinin,
meraların acele kamulaştırılmasıyla AKP, yine,
çiftçinin değil, rantın peşinde olduğunu ortaya koyuyor.
İktidarınızda çiftçi bırakmadınız. Şimdi de
çiftçimizin toprağına mı göz diktiniz? Ülkede yer
kıtlığı mı var ki tarım alanları ve meralar
serbest bölge kapsamına alınıyor?
Acele kamulaştırma, AKP dilinde
yandaşa acele rant demektir. Yememiş, içmemiş, tarım
topraklarının talanını tasarıya koymuşsunuz.
Serbest bölgelerdeki yatırımcılara vergi avantajı ve
teşvikler tamam da işletmecilere neden teşvik getirildi?
Bakanlığın belirlediği işletmeciler istihdama,
üretime, ülke ekonomisine ne katkı sağlayacak ki bunlara da
teşvik var? Herhâlde bunlara da AKPye sağlayacakları katkı
karşılığı böyle bir avantaj veriliyor.
Siz farkında değilsiniz ama Türkiye,
ülkesini seven ve burada insanca yaşamak isteyenler için yarı
açık cezaevi hâline geldi. IŞİD, PKK, FETÖ ve diğer terör
örgütleri için maalesef serbest bölge hâline geldi. Terör örgütleri ülkenin
herhangi bir yerinden girip herhangi bir yerinden çıkabiliyorlar. Bu
coğrafyada olup ülkemizde bomba patlatmayan terör örgütü maalesef
kalmadı. Bütün bu terör örgütleri de eski yol arkadaşlarınızdır
maalesef. Hepsiyle oturup kalkmışlığınız ve
pazarlık yapmışlığınız var. Şimdi,
muhafazakâr bir parti olarak geçmişinize sahip çıkın, eski yol
arkadaşlarınızı namuslu insanlara yamamaya da
çalışmayın. Ağlamaklı şiirlerinizi, dün Dön.
çağrılarınızı, kapalı kapılar ardında
yaptığınız pazarlıkları, kelle kesen adamlara
Terörist değil, öfkeli gençler. dediğinizi unutmayın
arkadaşlar.
Bir diğer başarılı
olduğunuz konu da darbecilik ve maalesef
fırsatçılıktır. Son kanun hükmünde kararnameyle bir kez
daha gösterdiniz ki darbecilikte Kenan Evren bile sizlerin eline su dökemez.
(CHP sıralarından alkışlar)
Kanun hükmündeki kararnamelerle çağdaş,
demokrat ve bu alanların saygın hocalarını üniversitelerden
attınız. Kuzu gibi her dediğinizi yapacak insanları
üniversitelere dolduruyoruz. diyorsunuz ama bilin ki o üniversiteler de
maalesef başka bir yer olur, üniversiteden çıkar.
Anayasa değişikliği adı
altında ülkemizi uçurumdan atmaya çalışıyorsunuz. Siz
birinin canı uçurumdan atlamak istediğinde peşinden
gidebilirsiniz ama biz gitmeyiz, ülkemizin de o yola gitmesine izin
vermeyeceğiz.
Sizin serbest bölgelerinizden Türkiyeye bir yarar
görmedik. Suriyeyi de serbest bölge yaptınız, öyle serbest ki
artık orada insan kalmadı, hepsini de mülteci durumuna
düşürdünüz. Ülkemizde Suriyeli bir çocuğun dilenmediği trafik
ışığı kalmadı şu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDİN BİRCAN (Devamla) - Sizin Emevi
Camisinde namaz kılma hayalleriniz yüzünden askerlerimiz şu anda
Suriyede şehit oluyorlar ve bu olaya artık Dur. demenin zamanı
gelmiştir. Hepinizi vicdanlarınıza teslim ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bircan.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek Erkan
Aydın
Kocaeli
Çanakkale
Bursa
Çetin
Arık Candan
Yüceer Dursun
Çiçek
Kayseri
Tekirdağ
İstanbul
Madde 15- Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu eliyle
yürütülür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Dursun Çiçek. (CHP sıralarından
alkışlar)
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün serbest bölgeler üzerine bir
konuşma hazırlamıştım ve serbest bölgelerin böyle ufak
tefek değil, Merkez Türkiye Projesinde olduğu gibi bölgesel anlamda
daha kapsamlı ve dünyada bilinen bölgeler olarak kurulmasına yönelik
bir konuşma yapacaktım ancak Suriyedeki şehitlerimiz ve biraz
önceki maddedeki tartışmalar gereği devlet yönetimi ve devletin
temel kurumlarının düşürüldüğü durumla ilgili birkaç
tespitimi paylaşmak istiyorum.
Tabii, bu vesileyle, Suriyedeki şehitlerimizi
ve gazilerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Günümüzde geldiğimiz teknolojide bir Rus
uçağının yanlışlıkla Türk askerinin
bulunduğu bir binayı bombalaması teknolojiye
aykırıdır, mümkün değildir. Tabii, yaptığımız
görüşmelerde, özellikle uçak krizinden sonra Rus iç kamuoyuna dönük olarak
bu tür zayiatımızın, şehitlerimizin daha da artması
mümkündür. NATO müttefikimiz olan ABDyle Suriyedeki, Iraktaki
sürtüşmeler de bu kayıplarımızın artmasına neden
olacaktır. Bunun temeli ise yanlış yönetimdir, liyakatsiz
yönetimdir. Onunla ilgili yaşadığım birkaç örneği
paylaşmak istiyorum.
Dönemin Genelkurmay Başkanı ve
Başbakanı arasında geçen bir diyalog. Kaynak: Genelkurmay
Başkanı. Musul Konsolosluğunun basılacağı
konusunda Genelkurmay Başkanlığına gelen bilgiler üzerine
dönemin Genelkurmay Başkanı Başbakanına gider, der ki:
Musul Konsolosluğunu basacaklar. Hem itibarımız için hem de
bölgesel çıkarlarımız için önemli, takviye edelim,
basılmasına engel olalım. Dönemin Başbakanı ne der
biliyor musunuz? Sayın komutamınım, IŞİD bize böyle
bir kötülük yapmaz, siz başka işlerle uğraşın. der ve
Genelkurmay Başkanı da üzüntüyle odadan çıkar. Bu bilgi
gerçekleşir, Musul Konsolosluğumuz basılır,
çalışanlarımız esir edilir, aynı Başbakan gelip
der ki: Bu esir edilenleri kurtaralım. Genelkurmay Başkanı da
şu cevabı verir: Sizin IŞİDle ilişkileriniz çok iyi,
siz kendi yöntemlerinizi kullanın. Aksi hâlde, biz operasyon yaparız;
iç içeler, bizim personel de zayiat görür o sıkıntıyı, o
olumsuzluğu bize yıkarsınız. diye yine selamını
çakar, odadan ayrılır.
Şimdi, devlet böyle yönetilmez. Balyoz
davası, 2010un Haziran ayı
Çoğu üst düzey 102 subay
hakkında yakalama kararı çıkarılır. Yine, dönemin
Başbakanı ve Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı
arasında geçen diyalog Yargıtay tutanaklarında sabittir.
Genelkurmay Başkanı der ki: Bu subaylar kumpas mağdurudur,
bunlar hakkında delil yoktur; dolayısıyla, bu yakalama
kararının kaldırılmasını istiyorum.
Cumhurbaşkanı, Başbakan der ki: Hâkim çağırıyor
Sayın Genelkurmay Başkanı, göndereceksiniz. Aynı
Genelkurmay Başkanı Hayır, göndermeyeceğim,
istiyorsanız beni görevden alın veya bu kararı düzelttirin.
diyor. Sonuçta üst mahkeme bu kararı düzeltiyor, yakalama
kararını kaldırıyor ama 11 Şubat 2011de bu kez 170
subay, astsubay Silivride esir ediliyor FETÖnün hâkim, savcı cüppeli
militanları tarafından. Hatta, o diyalogda Genelkurmay
Başkanı nizamiyelere emir veriyor -polisler tabii etrafta
dolaşıp, yakalama kararı çıkarılan askerleri tutup
rütbe almak, terfi almak peşindeler- diyor ki: Dışarıda
oturanlar orduevine gelsin, orduevindekiler çıkmasın, sizi teslim
etmeyeceğim. Yani böyle devlet yönetiminden sonra Suriyede
yaşadıklarımız, verdiğimiz şehitler tabii
vicdanlarımızı sızlatıyor.
Gizli tanık Efe var bizi Erzincana götüren.
Ankaraya gelip 2010da dönemin Başbakan Yardımcısı ile
Adalet Bakanıyla görüşüp gizli tanık olması için
teşvik aldığını, söz aldığını şimdi
itiraflarında ifade ediyor. Böyle devlet yönetilmez. Böyle yönetilirse
Türkiye şehit ve gazi vermeye devam eder.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çiçek.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Başbakan ile
Genelkurmay Başkanıyla ilgili belge nerede Sayın Çiçek?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Böylece, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, lehte olmak üzere Kocaeli Milletvekili
Sayın Zeki Aygün.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
443 sıra sayılı Serbest Bölgeler Yasa
Tasarısıyla ilgili muhalefetin ve iktidarın zamanı yönetme
açısından bir uzlaşı içerisinde olduğunu gördüm. Bu
uzlaşı, tabii, bizim için önemli. Ben de bu uzlaşıyı
saygıyla karşılıyorum ve bu uzlaşıya evet
diyorum. Ancak, hem Genel Kurulda hem de Komisyonda destek veren muhalefetten
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Bu yasanın ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tarihe geçtin, tarihe!
Yarın manşetsin Kocaelide.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Seni yarın manşet
yapacağım Kocaelide, tarihe geçtin(!)
BAŞKAN Şimdi aleyhte olmak üzere, yine
Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Yaklaşık üç gündür milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte Serbest Bölgeler Kanunu
Tasarısıyla ilgili olarak fikirlerimizi beyan ettik. Sayın
Bakan hem Komisyon sürecinde hem de burada sorularımıza cevap
vermedi. Güzel bir söz var: Söylediklerinizi duyurmak için kimseyi kolundan
tutmayın çünkü insanlar sizi dinlemeye istekli değilse onları tutacak
yerde çenenizi tutmanız daha hayırlıdır. Ben de bu yasayla
ilgili susuyorum, oyumun rengini açıklıyorum.
Değerli milletvekilleri, herhâlde bir halk
oylaması olacak, inşallah. İnşallah diyorum çünkü 339
milletvekili olarak yangından mal kaçırır gibi kabul
ettiğiniz Anayasa değişikliğini tek adam üç haftadır
kabul etmiyor, bekletiyor, galiba kendisi yeniden yazacak. Ee, işte tek
adama her şeyi teslim etmek böyle acayip bir şey.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ne alakası
var?
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Allah
Allah!
TAHSİN TARHAN (Devamla) Amma er ya da geç bir
halk oylaması olacak.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Okuyor, okuyor 18 maddeyi.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Olsun, halk neylerse
güzel eyler, hayırlı eyler ve halk, yüzyılların süzgecinden
geçerek gelen evrensel hukuk kazanımını kadıya teslim
etmemek için Hayır. diyecek. (CHP sıralarından
alkışlar) Halk zalimin karşısında, mazlumun
yanında olduğunu göstermek için Hayır. diyecek. Halk yoksulun daha
yoksul, din tacirlerinin üretmeden daha zengin olmalarına Dur. demek için
Hayır. diyecek. (CHP sıralarından Hayır. sesleri)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Tabii
tabii, bu köprüler kendi kendine oldu.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Halk,
arsızın, hırsızın, tecavüzcü severlerin korunup
kollanmadığı, şeffaf bir yönetim için Hayır.
diyecek. (CHP sıralarından Hayır. sesleri) Halk, yüce
devletini, özgürlüğünü, kişiliğini bir kişiye ipotek
etmemek için Hayır. diyecek. (CHP sıralarından Hayır.
sesleri) Halk, işini, aşını kaybetmek
için Hayır. diyecek.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Metni
okuyamıyorsun, metni, metni!
TAHSİN TARHAN (Devamla) Halk, kiminle dost,
kiminle düşman olduğunu bilmek için Hayır. diyecek. (CHP
sıralarından Hayır. sesleri) Halk, bırakın torununu,
torununun torununu da daha şimdiden borçla bırakmak için
Hayır. diyecek. Halk, şiddetin yerine barışın,
ötekileştirmenin yerine kardeşliğin, diktatörlüğe
karşı demokrasinin güzelliğini ve huzurunu yaşamak için
Hayır. diyecek. (CHP sıralarından Hayır. sesleri)
HİKMET AYAR (Rize) Halk ne derse kabul mü?
TAHSİN TARHAN (Devamla) Dedik ya halk
neylerse güzel eyler, hayırlı eyler ve ben de
halkımızın Hayır. kervanına onurla, sevgiyle,
coşkuyla katılıyor, Hayır. diyorum, sizi de
Hayır.a davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
O zaman hayırlar saf ola, şerler defola!
Eyvallah. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sizin
hâlinizden millete hayır gelmiyor, sorun orada.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tarhan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili
Dursun Çiçekin 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 15inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; burada müzakereleri büyük bir
sabırla takip ettiğimizi ifade etmek isterim.
Çıkan hatiplerin yaptığı
konuşmalarda ortaya attıkları iddiaları kabul
etmediğimizi, kabul etmemizin mümkün olmadığını da
belirtmek istiyorum.
Efendim, birisi anlattı, Genelkurmay
Başkanı ile Başbakan arasında diyalog geçmiş, Biz
IŞİDle kötü değiliz, biz girelim, biz girmeyelim. böyle bir
diyalog varmış da bu, buradan anlatılıyor. Diyaloglar
üzerinden hareket edecek değiliz. Bildiklerinizi burada gelip ispat
etmekle mükellefsiniz.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Belgesini sunmak
zorunda, belgesini, yoksa iftira etmiş olur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Aksi takdirde, bu
tip ifadeler, kafalarda yazılmış, kürsüde ifade edilmiş,
bunun ötesine geçmez, hiçbir anlam da ifade etmez bizim için.
Bir diğeri, bakın, Suriyede bizim
askerlerimizin ne işi var? Suriyede askerlerimiz Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve milletinin güvenliği için oradalar. Oradan roketler
atılıyor, sınırlarımızın içerisine
düşüyor. Oradaki terör örgütlerine karşı kapsamlı bir
mücadele veriliyor. DAİŞe karşı orada bir mücadele
veriliyor, PKKnın kolu olan PYDye karşı orada bir mücadele
veriliyor. Türkiyenin güvenliğini sağlamak için Silahlı
Kuvvetlerimiz orada bulunmaktadır.
Bugün, DAİŞ terör örgütüne
karşı, bakın, en büyük zayiatı verdiren, en büyük darbeyi
vuran şanlı Türk Silahlı Kuvvetleridir. Dünyada bir koalisyon
kurulmuş, onların aldığı mesafe belli ama Türk
Silahlı Kuvvetlerinin şöyle dört beş ay içerisinde bu terör
örgütüne karşı ortaya koymuş olduğu başarı
ortadadır.
Bu açıdan, değerli milletvekilleri,
Silahlı Kuvvetlerimizin oradaki amacı bellidir. Türkiye, terör
örgütleriyle hareket etmez, Türkiye Cumhuriyeti devleti kadim bir devlettir ve terör
örgütlerine karşı mücadele için oradadır. Onun
dışında yapılan, ortaya atılan iddiaların bizim
nazarımızda hiçbir geçerliliği yoktur, kabul etmemekteyiz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Muş yerinden
yaptığı açıklamada, biraz önce kürsüdeki hatibimiz
Sayın Dursun Çiçekin bir ifadesini tekrarlayarak bunun
kaynağını açıklamaya davet etti ve Aksi takdirde
diyerek
sözlerine devam etti.
Sayın Dursun Çiçek, bir açıklama
hakkını kullanmak ister.
BAŞKAN Yerinden mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takdir ederseniz kürsüden de
olur ama
BAŞKAN Fark etmez.
Buyurun Sayın Çiçek, buyurun kürsüye. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Dursun Çiçekin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla tekrar selamlıyorum.
Kaynağı söyledim ben, dönemin Genelkurmay
Başkanı ve dönemin Başbakanı, çok net.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Size mi
aktardılar?
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Evet, birinci
Evet,
bana
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Size mi
aktardılar? Belge göstereceksiniz, belge.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Evet, gösteriyorum,
gösteriyorum.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Belge
göstereceksiniz, belge göstereceksiniz. Uydurmayacaksınız,
uydurmayacaksınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onlar çıkacak,
yalanlayacak yani.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Boynukara
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Şimdi, öyle,
şiddet bize sökmez.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Uydurmayacaksınız.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Uyduran namerttir.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Belge, belge
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) İşte, git,
Genelkurmay Başkanına sor, konuşsun. Belge işte.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Belge diyorum,
belge. Genelkurmay Başkanı size mi anlattı?
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Şahit, tanık
değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çıksın,
yalanlasın.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Ben askerim, yeminime
sadığım, ben yalan söylemem.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Genelkurmay
Başkanı size anlatacak(!)
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Şimdi,
bakın, işte belge, işte belge.
HAMZA DAĞ (İzmir) Bakın,
Genelkurmay Başkanı
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Yalan
söylediğiniz buradan belli.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Belge söylüyorum, bak.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yargıtay
tutanakları dediniz, bunu açıklayın. Yargıtay
tutanakları deniniz.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Gizli tanık Efe,
gizli tanık Efe
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Yalan
söylediğiniz buradan belli. Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Sayın Boynukara
DURSUN ÇİÇEK (Devamla)
Erzincan
olayında Hayati Yazıcıyla
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Değiştirmeyin konuyu, önceki konuya gelin. Önceki konuya gelin
Beyefendi.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla)
Sadullah Erginle
Gizli tanık ol, git bu davada savcıya yardımcı ol. Seni
savcı yapacağız, hâkim yapacağız. demedi mi? (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) İşte
belge.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Önceki konuya
gelin.
HAMZA DAĞ (İzmir) Bakın, iki dakikada
çark ettiniz.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Türkiyeyi yönetmek,
belediye yönetmek gibi değil. Devlet adamı olmak
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Biz devleti
yönetiyoruz.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Biraz Türkiyeyi
yöneteceksiniz.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Bakın,
doğru bilgi vereceksiniz, doğru bilgi.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Ne oldu devletin
kurumları? Nerede Silahlı Kuvvetler? Nerede yargı? Nerede
devlet?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Doğru bilgi
vereceksiniz.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Hani güçlü devlet, güçlü
devlet nerede?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Yalan
söylemeyeceksiniz, size yakışmıyor.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Yazık,
yazık!
Sizlerin mağduru olarak beş yıl hapis
yattık biz. Bizi FETÖcülere teslim ettiniz. Şimdi de
çıkmışsınız, hukuktan, devletten bahsediyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sizde devletin dsi yok.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Yalan söylemek
yakışmıyor.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Yalan
söylemeyeceksin.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Yalan söyleyen
namerttir.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.54
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sema
KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/666) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN - 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi tasarının tümünün
oylamasına geçiyoruz.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Serbest
Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 212
Kabul : 206
Ret : 6 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Sema Kırcı Mustafa
Açıkgöz
Balıkesir Nevşehir
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemin 2nci sırasında bulunan 439
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) CHP burada. Komisyon yok ama
CHP burada.
BAŞKAN 3üncü sırada bulunan 440
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Bulunan Rus Defin Yerleri ile Rusya
Federasyonu Topraklarında Bulunan Türk Defin Yerleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/656) ile Dışişleri Komisyonu ve Milli
Savunma Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 440)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir. (CHP sıralarından CHP burada sesleri)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakan da orada Sayın
Başkanım. Bak, Bakan duruyor.
BAŞKAN Komisyon yok Sayın Tanal, çok rica ediyorum, lütfen.
4üncü sırada bulunan 340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/682) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 14 Şubat 2017 Salı günü, alınan
karar gereğince, saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 22.11