TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7nci
Birleşim
13 Ekim 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkanın, cezaevlerindeki sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Nevzat Ceylanın, 13 Ekim Ankaranın
başkent oluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, kentleşme
politikaları ve mekânın sosyolojik etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağın, Gaziantepteki
okulların sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, millî ve yerli anayasa
arayışına destek veren tüm siyasi partilere ve sivil toplum
kuruluşlarına teşekkür ettiğine ve bu konuda CHP ile HDPyi
siyasi linçten derhâl vazgeçerek milletin sesini işitmeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki elma ve
patates üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu İl Millî Eğitim
Müdürüyle ilgili iddiaların neden üzerine gidilmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, iktidarın
olağanüstü hâli meşrulaştırmak için örnek gösterdiği
Fransada OHALin kapsamının dar olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında Mecliste yapılan restorasyona ve bu
projelerin milletvekilleriyle tartışılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konyadaki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinde 29
Aralıkta iş bırakma eylemine katıldıkları ve
EĞİTİM SENe üye oldukları için açığa alınan
öğretmenlerin durumuna ve konuyla ilgili Millî Eğitim Bakanına
ulaşamadığına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, Resmî Gazetede
5/10/2016 tarihinde OHAL kapsamında yayımlanan yönetmelikle
azınlık gazetelerinin resmî ilan alabilmelerinin önünün tamamen
kesildiğine ve iktidarı, basın üzerindeki baskılara son
vermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
bazı ceza ve tutukevlerinde kötü muamele ve işkence
yapıldığı iddialarına ilişkin
açıklaması
11.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlundan 4/Bli memurlara ne
zaman kadro verileceğini; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslandan, adil kullanım kotasıyla
ilgili gerçek tüketici taleplerini neden dinlemediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Tekirdağın
Kapaklı ilçesindeki bir diyaliz merkezinde hastalara hepatit C virüsü
bulaşmasıyla ilgili neden bir işlem
yapılmadığına ve Kapalı ilçesinde bir devlet hastanesi
bulunmadığına ilişkin açıklaması
13.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, narenciye üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
14.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Millî Eğitim
Bakanından, Sivasın Suşehri ilçesinin Gökçekent köyündeki
okulun tekrar açılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
15.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak
Şeker Fabrikasının özelleştirme statüsünden
çıkarılmasını istediğine ve pancar üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Şırnakta sokağa çıkma yasağı nedeniyle
yaşanan sıkıntıların ivedilikle çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 13 Ekim Ankaranın
başkent oluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 13 Ekim Ankaranın
başkent oluşunun 93üncü yıl dönümüne, devlet
nişanlarından Atatürk siluetinin ve Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırılmasıyla ilgili düzenlemenin Danıştay 10.
Dairesinin kararına göre iptal edildiğine ve Cahit Sıtkı
Tarancının vefatının 60ıncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, 15 Temmuz darbe
kalkışması gerekçe yapılarak demokratik siyasete ve
Halkların Demokratik Partisine yönelik saldırıların devam
ettiğine, 14/10/2014 tarihinde uğradığı silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybeden Azadiya Welat
çalışanı Kadir Bağduyu rahmetle andığına,
Antalya Gündoğmuş AKP İlçe Başkanı Mehmet Özerenin
Halkların Demokratik Partisine yaptığı hakaretlerle ilgili
savcılığın takipsizlik kararı verdiğine ve
ekonomik krizin ülkeyi felakete götürmesine seyirci kalmayacaklarına
ilişkin açıklaması
20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, 13 Ekim
Ankaranın başkent oluşunun 93üncü yıl dönümüne ve 15
Temmuz darbe girişimi soruşturmalarının kesintiye
uğratılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Esat ile AKP
Hükûmeti arasında resmî Dışişleri heyetlerinin devreye
gireceği ve temasların başlamak üzere olduğu haberlerine
ilişkin açıklaması
22.- Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Ağrının Doğubayazıt ve Diyarbakırın Hani
ilçelerindeki bazı okullarda öğrencilerin yedikleri yemekten
zehirlendiğine ve Muş Varto İlçe Millî Eğitim Müdürünün bazı
ırkçı tabirlerde bulunmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklaması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklaması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Avrupa Birliği Bakanı Ömer
Çelikin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı olarak, 13
Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü yıl dönümünü
kutladıklarına ve Cahit Sıtkı Tarancıyı rahmetle
andıklarına ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, darbe teşebbüsü ve
sonraki gelişmeler hakkında bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmak
üzere, Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşturulan
heyetlerin, Fransa, Belçika, İngiltere ve Kanadaya ziyaretler
gerçekleştirmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 6/4/2016 tarih ve 9 sayılı Kararıyla uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/844)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Avrupa
Birliği Konseyi Slovakya Dönem Başkanlığında 16-18
Ekim 2016 tarihlerinde Slovakyanın başkenti Bratislavada Avrupa
Birliği İçinde İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve
Yönetişim konulu Parlamentolar Arası Konferansa katılması
Genel Kurulun 4/10/2016 tarihli ve 2nci Birleşiminde kabul edilen
heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi (3/845)
B) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin
esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna havale edilen (2/1398) esas
numaralı 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifini geri aldığına
ilişkin önerge yazısı (4/58)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
10/10/2015 tarihinde Ankara Tren Garında meydana gelen bombalı
saldırının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin, ASELSAN
çalışanlarının şüpheli ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/325)
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 22 milletvekilinin,
sokak hayvanlarının maruz kaldığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/326)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 667
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzükün
128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 412)
2.- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına
İlişkin Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis
Eden Kararına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 88)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Serkan
Topal'ın, Hükümetin Suriye politikasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun
cevabı (7/7684)
13
Ekim 2016 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevi
sorunlarıyla ilgili, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkana aittir.
Sayın Çelik Özkan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkanın,
cezaevlerindeki sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Komisyonu
toplantısından geliyoruz. Aslında, bugün
konuşacağımız gündemi orada epey bir ayrıntılı
ele aldık. OHAL öncesi ve sonrasında cezaevlerinde yaşanan
ihlaller gerçekten önem arz ediyor. Olağanüstü hâl öncesinde yani 7
Haziran ve darbe arasında ve darbe girişimi sonrasında
yaşanan ihlaller ne yazık ki hiç konuşulmuyor fakat hepimizin
bildiği üzere olağanüstü hâl kararının aslında ilk
yansımasını bulduğu alan cezaevleri.
Türkiye cezaevlerinde geçmişine, tarihine
baktığımız zaman- ağır insan hakları
ihlalleri, işkence vakaları, ne yazık ki zaten yaşanan bir
durum ve Türkiye, bu sebeple de zaten tazminatla yükümlü
kılınmış ülkelerden biri. Fakat, son günlerde yaşanan
ağır ihlalleri gerçekten konuşmak gerekir. Nedir bunlar? Mesela,
tespit edilmiş işkence vakaları var gözaltı ve tutuklamaya
kadar olan süreçte, bir de cezaevi idarelerinin bizzat, ne yazık ki,
gözetimi altında, onların bilgisi dâhilinde yaşanan darp, fiziki
ve psikolojik işkence ve bunun dışında çıplak arama;
bunun dışında, olağanüstü hâlden sonra yaşanan
ihlallerle bağlantılı ve bu uygulamaların artık kronik
bir hâle gelmesinden kaynaklı cezaevlerinde açlık grevlerinin
başlatılmış olması gerçekliği ve ne yazık ki
ihlallerin daha da kronik hâle geldiğinin göstergesi.
Değerli arkadaşlar, bugün bir iki
cezaevinden özellikle bahsetmek istiyorum. Şırnak Cezaevinden
bahsedeceğim. Elimizden geldiğince bu konuyu gündemleştiriyoruz
çünkü orada 2 çocuğumuz hayatını kaybetti ve bu 2 çocuğun
hayatını kaybetmesi de -şu anda soruşturma devam ediyor
ama- cezaevinde yaşanan uyuz vakasından kaynaklı olarak... Bu 2
çocuk, uyuz hastalığı sebebiyle tedavi edilmemelerinin
ardından cezaevinde gerçekleştirdikleri isyan sonrasında
cezaevinde çıkan yangında duman zehirlenmesinden -bakın, sonuç
bu, rapor da şu anda elimizde- kaynaklı olarak hayatını
kaybetti.
Tabii, Şırnak Cezaevi diğer bir
yandan şu sebeple önemli: Şırnakta yedi ayı
aşkın bir süre devam eden sokağa çıkma yasakları ne
yazık ki cezaevini de etkiledi. Orada, lojistik destek -gıda, su
kesilmeleri, elektrik kesilmeleri- oradaki tutuklu ve hükümlülerin aileleriyle
görüşmesinin önüne geçti devam eden olağanüstü durumdan kaynaklı
olarak. Umut ediyoruz ki yakın zamanda Şırnak Cezaevinde de
diğer cezaevlerindeki gibi olağan bir durum yaşamaya
başlarız.
Evet, bizim için önemli olan bir de Tekirdağ
F2den bahsetmek lazım. Burası bizatihi ziyaret ettiğimiz bir
cezaevi ve yaptığımız ziyarette de biz aslında
ihlalleri açık bir şekilde ortaya koyduk fakat olağanüstü hâlden
sonra bu ihlaller çok daha şiddetlendi. Bunu çok iyi biliyoruz. Özellikle
Sincandan Tekirdağ F2ye nakledilenler hâlen çok ağır
ihlallerle karşı karşıya kalmış durumda.
Bunun yanı sıra, kadın tutuklu ve
hükümlülere yönelik de ciddi muameleler var, ciddi müdahaleler var. Özellikle
-sanırım birkaç defa bunu dile getirdik ama bugün tekrardan dile
getirelim- Alanya Cezaevinde kadın tutuklu ve hükümlülerin
banyolarına kameraların yerleştirildiği
Bakın, iddia
edilen diyoruz çünkü ne yazık ki hâlen orayı bir heyet olarak gidip
ziyaret etmiş değiliz. Bu sebeple tarafımıza ulaşan,
basına yansıyan çok ciddi iddialar var. Umut ediyorum ki alt komisyon
üyesi olarak da ben, yakın zamanda Alanya ve buna benzer örneklerin
yaşandığı cezaevlerinde yerinde tespit yapmak üzere bir
ziyaret gerçekleştirebiliriz.
Evet, değerli arkadaşlar, ben konuyla
bağlantılı olmayan fakat yine ülkenin geldiği durumu da
ortaya koyacak bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Varto
İlçe Millî Eğitim Müdürü Nuri Sait Yetkiner adlı kişinin
Vartoda bir ilkokulu ziyaret ederken orada bulunan öğrencilere Büyüyünce
ne olacaksınız? sorusu karşılığında
çocukların Öğretmen, avukat demelerinin karşısında
Sizden olsa olsa çoban olur., kız çocuklarına da Sizden olsa olsa
ev hanımı olur. Siz Kürtsünüz, ne yapabilirsiniz ki bundan
başka? söylemlerini
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Böyle bir söylemi
kimse kabul etmez.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) -
buradan Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan bütün değerli
arkadaşların dikkatine sunuyorum ve umut ediyorum ki bu konuda
bakanlık bir açıklama yapar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ
olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Nevzat Ceylana aittir.
Buyurun Sayın Ceylan.
2.- Ankara Milletvekili Nevzat
Ceylanın, 13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
NEVZAT CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli üyeler; 13 Ekim Ankaranın başkent olmasıyla ilgili
olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kurtuluş Savaşımızın sevk
ve idare merkezi, yüce Meclisimizin toplanma yeri olan Ankaramızın
başkent oluşunun 93üncü yıl dönümünün onur ve gururunu
yaşıyoruz. Bağımsızlık harekâtının
karargâhı olan Ankara, millî mücadeleye yön vermiş,
vatanımızın ve milletimizin kurtuluşunda önemli bir merkez
olmuştur. Gazi Mustafa Kemalin 27 Aralık 1919da Ankaraya gelmesi
ve Ankara halkının coşkuyla karşılaması,
Kurtuluş Savaşının başlangıcı, nirengi
noktası olmuştur. 23 Nisan 1920de, Hacı Bayram Velinin manevi
huzurunda kılınan cuma namazından sonra dualarla Büyük Millet
Meclisinin kurulması ve Kurtuluş Savaşımızın
sevk ve idaresinin ilk, gazi Meclisimiz olarak buradan yapılmasıyla
birlikte fiilen zaten Ankara başkent pozisyonundaydı. Nitekim, 13
Ekim 1923 tarihinde, Gazi Meclisin aldığı kararla Ankara,
Türkiye Cumhuriyetinin ebedî başkenti olmuştur.
Türklerin Anadoluya
1071 yılından yani
Malazgirt zaferinden iki yıl sonra Ankara Türklerin eline geçmiştir.
Ankara, Türk yönetimine kavuşmasıyla birlikte,
Danişmentlilerden, İlhanlılardan, Selçuklulardan ve Ankara Ahi
Cumhuriyetinden sonra, 1362 yılında Osmanlı idaresine
geçmiştir. Ankaranın, tarihî İpek Yolu ve tarihî Kral Yolu
üzerinde, Anadolunun bütün şehirlerinin kavşak noktasında
bulunması, Anadolunun tüm medeniyetlerinin izini taşıması
da ayrı bir özellik taşımaktadır.
Tarihte Ankara 3 kez başkentlik
yapmıştır. 4üncü başkentliğini Ahi Cumhuriyetine
yapmak suretiyle Ankara ev sahipliği yapmıştır, 5inci
başkentliğini ise Türkiye Cumhuriyetine hâlen yapmaktadır.
Ankaranın başkent yapılmasını
sadece coğrafi sebeplere bağlamak da doğru değildir.
Mustafa Kemalin Ankarayı başkent yapmasındaki en büyük
sebeplerin başında Ankaranın tarihî süreci gelmektedir. Anadolu
Selçuklu Devletinin parçalanmasından sonra Anadolunun her tarafında
beylikler kurulurken bir tek Ankarada beylik kurulmamıştır. Çok
köklü bir Ahi geleneği olan Ankarayı, seçimle gelen Ahi
cumhurbaşkanları 1292 ve 1362 yılları arasında, tam
yetmiş yıl süreyle yönetmişlerdir.
Araştırıldığında görülecektir ki Ankara Ahi Cumhuriyeti,
dünya tarihinde kurulan ilk demokratik cumhuriyettir.
Nitekim, Mustafa Kemal şöyle söylüyor: Ben
Ankarayı coğrafyadan değil, bir cumhuriyet merkezi olarak
tarihten öğrendim. Selçuklu Devletinin parçalanmasından sonra
Anadolunun pek çok yerinde beylikler kurulmuş, gördüm ve tarihten
öğrendim ki Anadoluda beylik kurmayan tek yer var, Ankara.
Ankaralılar bir kent devleti, kent cumhuriyeti kurmuşlar, kendi
kendilerini idare etmişler, ömrü kısa olmuş olsa da ve aradan
yüzyıllar geçmiş olsa da ben eskiden beri düşündüm ki Ankarada
o cumhuriyet kabiliyeti yaşıyor olmalıdır ve Ankaraya
geldiğimde, o cumhuriyet kabiliyetinin hâlâ Ankarada
yaşadığını gördüm. Ben Ankaraya, tarihte bir
cumhuriyet yapmış ve yaşamış bir kent olduğu için
geldim. Ankarayı bu nedenle çok seviyorum, ben Ankaraya tutkunum.
Nitekim, ünlü tarihçi Lord Kinross da şöyle
söylüyor: Kemal Ankarayı kent ve civarındaki halkın millî
ülküye karşı gösterdiği bağlılık yüzünden
seçmiştir. Halkı bakımından Ankara, Anadolunun en güvenilecek
yerlerinden biriydi.
Nitekim, Atatürk bilindiği gibi,
İstanbuldan 16 Mayıs 1919da çıkmış ve 1 Temmuz 1927
yılına kadar İstanbula ayak basmamıştır, sekiz
yıl boyunca Ankarada kalmıştır. O dönemde, o arada, 31
Ağustos 1924 tarihinde Kurtuluş Gününe katılmak için Bursaya
gidiyor. Dönüşte Hamidiye Zırhlısıyla beraber Karadenize
açılma düşüncesi var. İstanbuldan geçerken İstanbul
halkının kendilerini ziyaret etmesini bekliyor fakat Atatürk Hamidiye
Zırhlısına elini dahi çıkarmadan geçiyor İstanbuldan
ve şöyle bir açıklama yapıyor, diyor ki: En acı ve
felaketli günlerde millet her taraftan muhtelif vasıtalarla zehirlenirken,
Ankaralılar memleketin hakiki kurtuluşuna yönelik teşebbüslere
olan iman ve itimatlarını bir an bile
sarsmamışlardır. Ve Ankara o günlerden geçtikten sonra
cumhuriyet ilan ediliyor.
Hepinizi, yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
kent politikaları, mekânın sosyolojik etkileri hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Gülay Yedekciye aittir.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, kentleşme politikaları ve mekânın sosyolojik
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir gün, bugün Ankaramızın
başkent oluşunun yıl dönümü. Ankarada, tabii, türlü darbe
oyunları ve terör saldırılarıyla ilgili çok ciddi güvenlik
sorunları var ve yazık ki Hükûmetimiz bu darbe senaryosunu ya da
darbe girişimini de fırsata çeviriyor. Biz, başka bir
açıdan bakmak istiyoruz bu olaya.
Şimdi, bildiğiniz gibi, mekânlar
insanları şekillendirir, o mekânda yaşayan insanlar o mekâna
benzerler. Toplumlar da orada yaşayan kentlere benzer, kentler o toplumda
yaşayan insanları şekillendirir. Ankarada bir aks var, bir ana
aks var; biz buna cumhuriyet aksı diyoruz. Bu Ulus-Çankaya aksı
olarak da söylenegelen, Esenboğadan başlayıp Ulus-Çankayada
sona eren, içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bakanlıkların,
Genelkurmay Başkanlığının yer aldığı
cumhuriyet aksımız var.
Şimdi, son yıllarda özellikle yapılan
çalışmalarla, külliyenin hemen önünde, kaçak sarayın hemen
önünde, Eskişehir yoluna bakanlıkların ve çok kıymetli
devletimizin önemli kurumlarının taşınmaya
çalışılması gibi bir girişim söz konusu. Buna izin
vermeyeceğiz. Niye izin vermeyeceğiz? Çünkü, başkanlık
sistemi yani dikta rejimi öncelikle mekânla getirilmek isteniyor yani İç
Tüzük değişikliklerinden önce, Anayasa değişikliklerinden
önce, başkanlık sistemi, mekânın, Ankaranın kent
planının değiştirilmesiyle getirilmek isteniyor.
Bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum çok
kıymetli milletvekili arkadaşlarımız: 10 Ekim Gar
patlaması dâhil olmak üzere yapılan bütün saldırılar, bütün
terör saldırıları bu hat üzerinde oldu. Gördüğünüz gibi,
Kızılay ve İçişleri Bakanlığına yapılan
saldırı, askerî lojmanlara yapılan saldırı, Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve Genelkurmay Başkanlığına
yapılan saldırı bu hat üzerinde yapıldı. Amaç, bu
hattın boşaltılması, mümkünse Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de boşaltılması ve bütün çalışmaların külliyenin
ya da kaçak sarayın elinin altında ya da yakınında bir
yerde yapılmaya çalışılmasıdır. Şundan hiç
şüpheniz olmasın: Bizler, Atatürkü, demokrasiyi, cumhuriyeti ve
Atatürk cumhuriyetini savunanlar, dikta rejimine de başkanlığa
da geçit vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Mekânsal anlamda yapmaya çalıştığınız kent
planını tahrip ederek yeni bir anlayışla bir dikta
aksı oluşturmaya çalıştığınız
açıktır.
Darbe girişimi bahanesiyle sadece askerî okulları
kapatmadınız, sadece yeşil alanlara göz dikmediniz. Mesela
Etimesguttaki Zırhlı Birlikler arazisi belki de dünyanın en
büyük askerî arazilerinden bir tanesi; önce açıklama yapıldı
Burayı yeşil alan yapacağız. diye, sonra başka bir
açıklama yapıldı Belediyenin uygun gördüğü bir
çalışma yapacağız. Aynı Belediye için sizin
Başbakan Yardımcınız Ankarayı parsel parsel
sattı. demedi mi? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi
aynı Belediye Başkanından nasıl bir çalışma,
nasıl bir anlayış bekleyeceksiniz? Biz, bu alanların
kesinlikle ve kati surette toplumun, kamunun yararına
açılmasını istiyoruz ve askerî bütün yapılanmaların da
okul olarak ya da kamu yararına uygulanacak çeşitli
yapılanmalarla yapılmasını ve yıkılıp yerine
gökdelen yapılmasını istemiyoruz. Boş alanların da
rekreasyon alanları olarak değerlendirilmesinin kesin bir
tavırla açıklanmasını, kesin bir dille
açıklanmasını istiyoruz.
Bu anlayış, ticaretle, sanatla, kültürle
iç içe geçmiş olan o Ulus-Çankaya aksını yok ederek sadece
tüketime endeksli, sadece o Çukurambar denilen yerde alışveriş
yapıp, yiyip içecek ama hiçbir kültürel mantığı olmayan ve
kent kimliği olmayan bir anlayışa ülkemizi,
Ankaramızı teslim etmeye çalışmaktadır.
Biz bunun karşısındayız ve daha
yaşanılabilir bir ülke için hep beraber mücadele eden çok
kıymetli vatandaşlarımızı ve bu ülkenin cumhuriyetine
ve Atatürküne sahip çıkan bütün yurttaşlarımızı
buradan tekrar sevgiyle selamlıyorum ve hiç endişeniz olmasın,
biz varız, Atatürk cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, böylece gündem
dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren ilk 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60a göre birer dakika süre vereceğim.
İlk söz, Sayın Gökdağ, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Gökdağın, Gaziantepteki okulların sorunlarına
ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Millî Eğitim Bakanına:
Gaziantepteki okullarda, ders kitabı eksikliğinden eğitim ve
öğretim olumsuz olarak etkilenmekte. Bu konuda bize yoğun
şikâyetler gelmekte. Bu eksikliği gidermek için ne gibi
çalışmalarınız var?
İkinci olarak: Personel yetersizliği
nedeniyle okullarda tuvalet temizliğinin öğrencilere
yaptırıldığı bilgisi bize
ulaşmıştır. Ayrıca, velilerden para toplanarak
temizlik ve güvenlik görevlisi temin etme yolunda girişimler olduğu
bilgisi de ulaşmıştır. Bu konuda
Bakanlığınızın bilgisi var mı, varsa ne gibi
önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
2.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, millî ve yerli anayasa arayışına destek veren tüm
siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür
ettiğine ve bu konuda CHP ile HDPyi siyasi linçten derhâl vazgeçerek
milletin sesini işitmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bahçeli partisinin grup
toplantısında Türkiyenin anayasal yönetim sorunu kökten
bitirilmeli. diyerek millî egemenliği güçlendirecek yeni anayasaya
yeşil ışık yakmıştır. Yeni anayasa
hakkında tutarlı kanaati olmayan ana muhalefet ve terörle
arasına mesafe koyamayan HDP, hemen yeni anayasa arayışına
karşı linç girişiminde bulunmuştur. Ana muhalefet ve
uzantısı HDP, anlaşılıyor ki 15 Temmuzda iradesine
sahip çıkan aziz milletimizin talebini anlamakta güçlük çekiyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne biçim
konuşuyorsun ya, neyin uzantısı? Ağzını topla!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bilinmelidir ki
ülkemizi işgale teşebbüs eden Haçlı-FETÖ ihaneti, bürokratik
oligarşik sömürge anayasası sayesinde devletin içerisine
çöreklenmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Fetullahın uzantısı seni!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eğer 15 Temmuza
kulak vererek bu ülkeyi tam bağımsız ve millî bir devlet
yapacaksak yeni anayasa şarttır.
Bu vesileyle millî ve yerli anayasa
arayışına destek veren tüm siyasi partilere ve sivil toplum
kuruluşlarına teşekkür ediyor, CHP ve HDPyi siyasi linçten
derhâl vazgeçerek milletin sesini işitmeye davet ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşma hakkımızı şimdi mi kullanalım, sona
mı saklayalım?
BAŞKAN Sonraya saklasak olur mu?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Olur
olur, tabii, olur.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok yok, anında verelim
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Sonra unutulur.
Değerlendirmemizi hemen yapalım.
Biz sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Meclis yüce bir meclistir ve bu Mecliste
bulunan bütün milletvekilleri, yaşları ne olursa olsun, bu Meclisin
ahengine, sükûnetine ve partiler arasındaki diyaloğa dikkat ederek
konuşmak durumundadır.
Az önce AKP adına konuşan genç
kardeşimizin sözlerinin gençliğin ötesinde bir heyecan
taşıdığını, aslı astarı olmayan
konuları dile getirmek suretiyle kendisinin, herhâlde, partide bir istikbal
arayışı içerisinde olduğunu düşünüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Siyaset böyle yapılmaz. Bunlar gelip geçici
tavırlardır. Cumhuriyet Halk Partisini ve HDPyi yan yana getiren
cümleleri elimizin tersiyle iteriz. O beraberliklerin, birliklerin
konuşulacağı alanlarda AKPnin şimdiye kadar neler
yapmış olduğunu bizler burada çok iyi anlatmasını
biliriz.
Ama, Türkiyenin şu anda içinde bulunduğu
darbe teşebbüsü tehlikesinin, daha geçip geçmediği belli olmayan bu
tehlikenin bertaraf edileceği bugünlerde, bir yandan Olağanüstü Hâl
Yasası, bir yandan çıkarılan kararnamelerle Türkiyeyi bir
yandan biz normalleştirmeye çalışırken bu siyaset dilinin
böylesine dengesiz bir şekilde kullanılmasına karşı
olduğumuzun, bu arkadaşımızın AKP yöneticileri
tarafından uyarılması gerektiğinin, eğer AKP
yöneticileri de bu üslubu benimsiyorlarsa bunlara karşı çok daha gür
ve net cevaplar vereceğimizin bilinmesini isterim. Bu Meclis yüce bir
Meclistir, herkes konuştuğunu bilecektir, herkes öncelikle haddini
bilecektir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Ağzına biber
sürelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özkan.
Sayın Akçay, buyurun.
Size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Ağzına biber
sürelim, biber(!)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
çok ayıp oluyor, herkes ne konuştuğunu bilmeli.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bak, böyle
Biber sürelim. falan filan doğru şeyler değil yani bu üslup da
doğru bir üslup değil.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın yaptığı açıklaması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, Denizli Milletvekili olan genç
arkadaşımız heyecanlı ve konuşmayı da seviyor.
Ben takip de ediyorum, basın toplantıları da yapıyor fakat
kendisinin Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından
uyarılmasında da fayda görüyorum çünkü biraz evvel
yaptığı konuşmada muhalefet partilerinin adını da
zikretmek suretiyle aslında provokatif bir görüş serdetmiştir ve
tahrikkâr bir konuşma olmuştur.
Şimdi, malum, yıllardan beri, anayasa
uzlaşma komisyonları zaten 4 partinin de iştirakiyle kuruldu.
Dönem bitti, sonra tekrar başladı ve en son, maalesef, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanının gereksiz sabotajıyla ve
Cumhuriyet Halk Partisiyle yaşanan polemikler nedeniyle de bu akim
kalmıştı. Yani, ne Anayasa tartışmaları yeni
yapılıyor ne Komisyon yeni kurulacak ne de bu Anayasa
değişiklikleri yeni yapılıyor. Elbette, bu Anayasa
değişikliklerine ilişkin tartışmaların sürmesi de
gayet normaldir, çok uzun yıllardır sürüyor. Bu
tartışmaları sağlıksız da bulmamak lazım
yani bütün partilerin Anayasaya ilişkin görüşleri vardır,
bunlar kamuoyuna da deklare edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi de
Anayasaya ilişkin görüşlerini yıllardır ilkeli,
tutarlı bir şekilde zikretmiştir. Salı günü grup
konuşmasında Sayın Genel Başkanımız da bu anayasa
değişikliğine ilişkin görüşlerimizi bir kez daha
tekrarlamıştır, olan hadise budur. Elbette, doğaldır
ki bütün siyasi partiler, iktidar partisi ve muhalefet partileri de buna
ilişkin görüşlerini serdedecektir. Yalnız, buna ilişkin
görüşleri ifade ederken mümkün mertebe tahrikkâr üsluplardan
kaçınmakta fayda vardır diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken, aynı gerekçeyle size de iki
dakika süre veriyorum sataşmadan dolayı.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, şöyle: Yani, ben tabii, her konuşmasında bir ilki
başarıp 3 muhalefet partisine aynı anda sataşan
milletvekiline cevap vereceğim hem de Sayın Gökün HDPnin AKPyle
yaptığı görüşmeleri açıklamak
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen, iki dakika
süre veriyorum.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, CHP grup başkan vekili de sataştı.
BAŞKAN Hayır, ben öyle bir sataşma
görmedim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır
HDPyle ne görüştüğünüzü
BAŞKAN Ben iki dakika süre veriyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) HDPyle
ne görüştüğünüzü çok iyi biliyoruz. Kürsüden konuşursak
Bu,
direkt bir sataşmadır Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, şurada bir dakika süreyle
Aslında, bu bir
dakikaları, benim prensibim hiç vermemekti. Bir dakikada bu kadar
insanı kürsüye çıkarmak doğru bir şey değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onu
milletvekiline söyleyeceksiniz, bize söylemeyeceksiniz.
BAŞKAN Hatta sonraya da bırakabilirdim,
Sayın Gökün ısrarı üzerine hemen, anında cevap verin diye
kestim.
Buyurun, iki dakika süre vereyim, ikisine de cevap
verin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tamam da
Sayın Başkan, bakın, tartışmayı açmanız,
partimize yönelen sataşmalara cevap hakkını engellemeniz
anlamına gelmiyor.
BAŞKAN Sayın Baluken, cevap
hakkınızı engellemiyoruz, iki dakika size süre veriyorum.
Buyurun, konuşun ikisini de Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Gökün grubumuza
yapmış olduğu sataşmayla ilgili tutanakları
incelemenizi talep edeceğim. Talebimi tekrar
BAŞKAN Buyurun, tamam, onu
inceleyeceğim, siz buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, HDPnin, CHPnin ya da
herhangi bir partinin uzantısı olmadığını
söylememe herhâlde gerek yok. Zaten, Yenikapı ruhunda siz bir araya
gelerek aslında kimin hangi ilişkiler içerisinde olduğunu çok
net olarak ortaya koydunuz.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Dolmabahçeyi de söyle,
Dolmabahçeyi de.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
Yenikapı ruhunun ne olduğu ortaya çıktı; tek adam rejimine
giden yolda kurulmuş olan bir ittifakla ilgili bir durumun söz konusu
olduğu ortaya çıktı. O nedenle, hem CHPyle hem MHPyle olan
ilişkileriniz kendi açınızdan sorgulanması gereken bir
noktada duruyorsa onunla ilgili konuşursunuz. Ya, şimdi
başkanlıkla ilgili bir tartışma açmak istiyorsanız
bunu niye diğer muhalefet partileri üzerinden yapıyorsunuz? Niye
direkt çıkıp Türkiye halklarına Biz size
başkanlığı dayatacağız. diye
çıkışta bulunamıyorsunuz? Çünkü, büyük bir siyasi kriz,
büyük bir bölgesel kriz, büyük bir ekonomik kriz yarattınız;
şimdi danışıklı oyunlarla ölmüş olan bir
tartışmaya Yenikapı ruhu üzerinden tekrar ruh kazandırmaya
çalışıyorsunuz; mümkün değil, bu ruh bir daha bu
şekilde canlanmaz, bu bitmiş bir tartışmadır.
Bakın, dün sadece açmış
olduğunuz tartışmalarla dolar cumhuriyet tarihinin rekorunu
kırdı. Ayıp değil mi ya? Bu, ne biçim bir
başkanlık hırsıdır, ne biçim bir iktidar
hırsıdır? Önce Ya kaos ya başkanlık. dediniz,
milletin çocuklarının her gün onlarca cenazesi kalkıyor. 400
vekil verin, huzur içinde çözelim. dediniz, alamadınız, bu ülkenin
huzurunu bozdunuz. Şimdi, bütün bunlar yetmiyor, bir daha
başkanlık meselesini ısıttınız. Dolar
almış başını gidiyor, ekonomi çöküyor; sizin tek
derdiniz var: Saraydan bir diktatörlük çıkarır mıyız,
çıkaramaz mıyız. E vallaha, ortaklarınızın bu
tutumunu da, CHPnin de, MHPnin de bu tutumunu görünce, maalesef, bu
tartışmaları gündeme getirmekte haklı olduğunuzu
düşünüyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan, sizin söyleyeceğiniz bir
şey var mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kürsüden mi?
Sayın Başkanım, sadece kayda geçmesi
açısından söylüyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Daha ne söyleyecek buradan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum
MUHARREM VARLI (Adana) Ne söyleyecek?
BAŞKAN Bir saniye, sayın
milletvekilleri, her milletvekilinin hakkına riayet etmek zorundayız.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Özür dilesin, özür.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
özür dilesin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sadece kayda geçmesi
açısından söylüyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Her gün çıkıyor,
kendi kendine konuşuyor ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bugüne kadar sadece
hukuk ve Anayasa mücadelesi vermiş bir hukukçu milletvekiliyim.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Samanyolundan veriyordu, Samanyolundan veriyordu o mesajları.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sadece arzum,
kastım, Türkiyenin yeni Anayasa sürecine destek veren kim olursa olsun,
onlara teşekkür etmekti, muhalefete saldırmak değil.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) Hâlâ
orada kalmış.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ancak, muhalefet
partilerinin de milletimizin talebine kulak vermesi hâlinde onlar da bu takdire
layık olacaklardır.
Teşekkürler.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, hâlâ Samanyolundan konuşuyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkan.
Sayın Gürer, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Niğdedeki elma ve patates üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülke genelinde tarımda üreticiler ciddi
sorunlar yaşamaktadırlar. Niğdede elma ve patates üreticisi
hasat döneminde ürünlerini satamamaktadır. Doludan da zarar gören elma
üreticisi -şu anda elma 10 kuruştan alınmakta- verdiği
masrafı karşılayamaz durumdadır. Tarım
Bakanlığının bu konuda bugüne kadar yaptığı
ciddi bir çalışma yoktur.
Ayrıca patateste hasat başlamış,
ürün 40 kuruşun üzerindeki maliyetine rağmen 30 kuruştan
alıcı bulmamaktadır. Bu ürünün değer bulmaması demek,
Niğdedeki çiftçinin mağduriyetinin artması, yeni göçlerin
başlaması demektir.
Çiftçilerimiz ciddi anlamda sıkıntı
yaşamaktadır. Tarım Bakanlığının bir an önce
Niğdedeki çiftçilerin borçlarını yapılandırması
ve üreticilere destek olması çağrısında bulunuyorum. Elma
üreticileri ve patates üreticilerinin sorunlarıyla ilgilenilmesini
istiyorum. Üreticinin tarladan veya bahçeden kaldırdığı
ürünün değer bulmaması hâlinde yaşayacağı
mağduriyet ülke mağduriyetidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan
4.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Bolu İl Millî Eğitim Müdürüyle ilgili iddiaların
neden üzerine gidilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Boluda FETÖyle mücadele
adı altında tuhaf uygulamalar yapıldığını
sizin aracılığınızla yüce Meclisle paylaşmak
istiyorum.
Şimdi, geçen gün gündeme getirdim, Bolu İl
Millî Eğitim Müdürüyle ilgili daha önce geldiği Balıkesir
ilinden kaynaklı iddialar var. Bu iddiaların üzerine gidilmiyor. Bolu
Valiliği ısrarlar üzerine bir dosya gönderdi Millî Eğitim
Bakanlığına ama bu dosya da Sayın Bakana bir türlü
ulaşmıyor gidiş tarihi ve numarası olmasına
rağmen. Hâlâ Ankarada belirli insanları koruyan bu FETÖ
yapılanmasının üst düzey bürokratlarının görevde
olduğu buradan anlaşılıyor.
Şimdi ben
aracılığınızla sormak istiyorum: Bolu Millî
Eğitim Müdürüyle ilgili gönderilen dosya Bakanlıkta nasıl
kaybolur, bu birincisi.
İkincisi: Bolu Millî Eğitim Müdürüyle
ilgili bu şaibe ortadan kalkmadan onun önerisiyle açığa
alınan öğretmenlerin durumu ne olacak? Bolu Valisi veya Sayın
Bakan Bolu Millî Eğitim Müdürüne biz kefiliz. diyebiliyor mu?
Bu soruların cevabını Bolu halkı
adına bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, iktidarın olağanüstü hâli
meşrulaştırmak için örnek gösterdiği Fransada OHALin
kapsamının dar olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar kanadı, olağanüstü hâli
meşrulaştırmak için sık sık Fransadaki OHALi örnek
gösteriyor. Fransa OHALinin kapsamı dardır. Alınan OHAL tedbir
ve kararnameleri, olağan durum kararnamelerinden daha sıkı bir
denetime tabidir. OHAL kararnameleri ve tedbirleri, sadece olağanüstü
durumun gerekleri ve bu duruma son vermek amacını
taşıyabilir. Fransız Anayasası, olağanüstü hâl
şartları da dâhil olmak üzere hiçbir şekilde ne Parlamentoya ne
de Hükûmete, kararnameyle devlet memurunu açığa alma veya işine
son verme yetkisini vermemiştir. Devlet memurlarının işe
alınması ve işine son verilme usulleri ve mercileri anayasal
düzen içinde yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Bu kararlara
karşı ise yargı yollarının olağanüstü hâl
sebebiyle askıya alınması söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Mecliste
yapılan restorasyona ve bu projelerin milletvekilleriyle
tartışılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Meclisimizde
bombalamadan kalan yaralar sarılmaya çalışılıyor,
tadilat ve revizyon işleri devam ediyor ama çok kötü bir restorasyon
yapıldığını görmekteyiz. Bu Meclis altmış
yetmiş yıllık bir bina olmasına rağmen tarihî bir
dokusu, tarihî bir görünüşü var; buna dikkat edilerek yapılması
gerekiyor, bunların, gerekirse birtakım projelerin milletvekilleriyle
tartışılması gerekiyor. Şu anda eski milletvekili
lojmanları da yıkılıyor. Meclis
Başkanlığının burada da hassasiyet göstererek burada
ne yapılacağı konusunda Meclise bilgi vermesini, yapılacak
proje hakkında görüşlerin paylaşılmasını
bekliyoruz. Bu konuda Meclis Başkanlığının gerekli
hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bozkurt
7.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü
Bozkurtun, Konyadaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Konya Ovasında
yaşanan kuraklık herkesin bildiği bir konu. Başta
Ereğli, Karapınar, Bozkır, Güneysınır ilçelerimiz olmak
üzere havzadaki pek çok ekili arazi önce kuraklıktan, sonra da dolu
felaketinden büyük zarar gördü. Bu zararlar yetkili kurumların
raporlarıyla da tespit edilmiş olmasına, tarafımdan da
defaatle dile getirilmesine rağmen, hâlen çiftçimiz kaderine terk edilmiş
durumda. Ürünleri zarar gören çiftçilerin maddi kayıplarının ne
zaman tazmin edilmesi düşünülmektedir, ne beklenmektedir?
Öte yandan, Toprak Mahsulleri alım ofisleriyle
ilgili de ciddi sorunlar var. Daha önce, konuyla ilgili Tarım
Bakanımıza bir önerge vermiş ve Genel Müdürle de konuyu
görüşmüş olmamıza rağmen, üretici ciddi sorun
yaşıyor. Şu anda mısır alımı yapılmakta
olan bu ofislerde ancak günlük bin ton kota var ama randevular kasım
sonuna kadar dolu. Çiftçinin ürünü ya elinde kalacak ya tüccarın
insafına terk edilecek. Yetkilileri çözüm bulmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
8.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvinde 29 Aralıkta iş bırakma eylemine
katıldıkları ve EĞİTİM SENe üye oldukları
için açığa alınan öğretmenlerin durumuna ve konuyla ilgili
Millî Eğitim Bakanına ulaşamadığına ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, benim bölgemde de, Artvin ve
Hopada, Arhavide 47 öğretmen iki aya yaklaşan bir süredir
açığa alınmış bulunmaktadırlar. Bu
açığa alınmanın gerekçesi FETÖ soruşturması
değil, 29 Aralıkta iş bırakma eylemine katılan
öğretmenlerle ilgili ve bu öğretmenlerin ortak bir noktası da
EĞİTİM-SENe üye olmaları. Bu öğretmenlerin
açığa alınmasına ilişkin birçok girişimde
bulunuldu. Aileler gerçekten mağdur durumdalar. Herhangi bir
soruşturma yapılıp suçlu olduklarına dair bir delil,
kanıt bulunmamasına rağmen bir tek yazılı emirle
açığa alındılar bu öğretmenler.
Bu öğretmenlerin durumuyla ilgili, ilgili
Bakanı defalarca aramama rağmen Millî Eğitim Bakanına ne
yazık ki ulaşamıyorum. Kabinede birçok bakana
ulaşıyoruz ama Sayın Millî Eğitim Bakanı hakkında
herhâlde gaiplik kararı almak gerekiyor asliye hukuk mahkemesinden. Uzun
süredir kendisinden haber alamıyorum. Eğer haberi olan varsa bana
ulaşırsa çok memnun olurum. Parlamento
aracılığıyla Sayın Bakana ulaşmak için bir kere
daha buradan telefonlarıma bakmasını rica ediyor, teşekkür
ediyorum. Öğretmenlerin mağduriyetini gidermesi için bir an evvel
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Doğan
9.- İstanbul Milletvekili Selina
Doğanın, Resmî Gazetede 5/10/2016 tarihinde OHAL kapsamında
yayımlanan yönetmelikle azınlık gazetelerinin resmî ilan alabilmelerinin
önünün tamamen kesildiğine ve iktidarı, basın üzerindeki
baskılara son vermeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, 8 Ağustos 2011de dönemin Başbakanı Sayın
Erdoğan, azınlık cemaatiyle yaptığı bir toplantıda
azınlık gazetelerine resmî ilan verileceğini söylemiş ve
gerekli mevzuat değişikliği yapılana kadar da zor
şartlar altında yayın hayatını sürdüren
azınlık gazetelerine Basın İlan Kurumunun nakdî yardım
yapacağı haberini vermişti. Bu kararın ardından dört
yıl boyunca azınlık gazetelerine yardım
yapılmıştır. Gazeteler bu yardımdan dolayı
kapanmaktan kurtulmuştur. Ancak, bu yardım geçen yıl
kesilmiş ve bir gerekçe de gösterilmemiştir. Dönemin
Başbakanı Erdoğan tarafından söz verilmesine rağmen
azınlık gazetelerinin resmî ilan almasına ilişkin bir
düzenleme yapılmamıştır. Aksine, Resmî Gazetede 5 Ekim
2016 tarihinde OHAL kapsamında yayınlanan yönetmelikle
azınlık gazetelerinin resmî ilan alabilmelerinin önü tamamen
kesilmiştir. Bu yönetmelik, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu belgesi olan
Lozan Barış Antlaşması ve Anayasaya
aykırıdır. Bu yönetmelikle ne amaçlanmaktadır;
basını kontrol altına alma, kontrol altına
alamadığı basını susturma politikasının bir
devamı mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (İstanbul)
İktidarı basın üzerindeki baskılara son vermeye davet
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın İlgezdi
10.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, bazı ceza ve tutukevlerinde kötü muamele ve
işkence yapıldığı iddialarına ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu, parti grup toplantımızda
yaptığı konuşmada hapishanede işkence ve kötü muamele
olduğuna dair iddiaları dile getirdi. Buna karşılık,
Adalet Bakanı Bozdağ Çok net söylüyorum, Türkiye ceza ve
tutukevlerinde kötü muamele, işkence yoktur. Böyle bir iddiası olan
varsa ben Adalet Bakanıyım, bana yazsın göndersin. diye
açıklama yaptı. Bu açıklamaya dayanarak Silivri Kadın
Hapishanesinde bir kadın mahkûmun kafasının duvarlara
vurulduğu, bu nedenle burnundan kan geldiği, hücrede bulunan tutuklu
kadınlara dikiş iğneleri batırılarak acı
çektirildiği, yine kadın tutuklulara mahremiyeti ihlal eden ve bir kadın
olarak benim söylemekten hicap duyduğum işkencelerin yapıldığı,
hem de taciz edildiği iddiaları doğru mudur? İşkence
yapanlarla ilgili bir işlem yapılacak mıdır?
Ayrıca, dün Maltepe Çocuk Hapishanesinde bir
avukatın hapishane müdürünün talimatıyla gardiyanlar tarafından
darbedildiği doğru mudur? Avukatın parmakları ve
kafasının müdür odasında kırıldığı
iddiaları doğru mudur? Bu iddiaların üzerine gidecek misiniz
yoksa yine işkence, yapanın yanına kâr mı kalacak?
BAŞKAN Sayın Özdiş
11.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlundan 4/Bli memurlara ne zaman kadro verileceğini;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslandan, adil kullanım kotasıyla ilgili gerçek tüketici
taleplerini neden dinlemediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Mehmet Müezzinoğluna:
KPSSyle atanan, kadro karşılığı çalışan,
kamuda asıl işi yapan 4/Bli memurların beklediği kadro
haberi ne zaman gelecek?
Diğer bir sorum Sayın Ahmet Arslana:
Önceki aylarda size ve BTK Başkanına detaylı bir
dosyasını sunduğum adil kullanım kotası hakkında
elle tutulur bir düzenleme maalesef yapılmadı. Gerçek tüketici
taleplerini neden dinlemiyorsunuz? Neden şirketler lehine bir düzenleme
yaptınız?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köprülü
12.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülünün, Tekirdağın Kapaklı ilçesindeki bir diyaliz
merkezinde hastalara hepatit C virüsü bulaşmasıyla ilgili neden bir
işlem yapılmadığına ve Kapalı ilçesinde bir
devlet hastanesi bulunmadığına ilişkin açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Son iki gündür basına da
yansıdığı üzere Tekirdağ ilimizin Kapaklı
ilçesinde bir diyaliz merkezinde 18 diyaliz hastasına hepatit C virüsünün
bulaştığı tespit edilmiştir. Sağlık
Bakanlığı yaptığı açıklamalarda
soruşturma açtığını, ihmali, yanlışı
görülenlerin cezalandırılacağını söylemiştir.
Ancak haziran ayında 2, ağustos ayında 4 hastaya virüs
bulaştığı tespit edilmesine rağmen, son iki gün
öncesine kadar bir işlem yapılmayıp nihayetinde 18 hastaya virüs
bulaştığı gerçeği de ortadır. Bugüne kadar neden
bir işlem yapılmadığı sorusu yanıtsız
kalmamalıdır ve tabii ki en önemlisi, nüfusu 100 bini geçen
Kapaklı gibi büyük bir ilçede bir devlet hastanesinin
olmadığı, burada yaşayan
vatandaşlarımızın mağdur edildiği gerçeği
karşısında da bu sorun en kısa zamanda Sağlık
Bakanlığı tarafından çözülmelidir.
BAŞKAN Sayın Çam
13.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmetin on dört yılda uygulamış
olduğu yanlış dış politika sonucunda Türkiyede
tarım, ziraat ve çiftçi gerçekten çok zor durumda. Şu anda narenciye
sürecini yaşamaktayız Ege ve Akdeniz Bölgelerinde. Özellikle
İzmirde, Karaburunda, Gümüldürde, Mendereste, Selçukta narenciye
üreticileri; mandalina, portakal ve limon üreticileri çok zor durumda.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
mutlaka bu alanda ciddi bir destek sağlaması gerekiyor. Aksi hâlde,
dalda bulunan mandalinalar, portakallar ve limonlar gerçekten çürüme
noktasında. Çiftçi çok zor durumda. Bakanlığın bu konuda
özel olarak bir destekleme primini ortaya koyması gerekir diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
14.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Millî Eğitim Bakanından, Sivasın
Suşehri ilçesinin Gökçekent köyündeki okulun tekrar
açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sivas ilimizin Suşehri ilçesinde Gökçekent
çevresindeki 16 köyün tam da ortasında, Gökçekentte sekiz
yıllık kesintisiz eğitime geçiş sırasında
yapılan yeni bir okul olmasına rağmen, bu okul kapatılarak
yaklaşık 150 civarındaki öğrencimiz, 50-60 kilometrelere
varan mesafelerden sabahın dördünde, beşinde yataklarından
kaldırılarak, uykusuz ve perişan bir şekilde
Suşehrine taşımalı sistemle götürülmektedirler.
Sivasın iklim ve coğrafi şartlarını da dikkate
aldığımız zaman, bu yavrularımızın ve
ailelerin çektiği eziyete artık bir son verelim diyorum.
Gökçekentteki o okulun tekrar açılmasını Sayın Millî
Eğitim Bakanımızdan talep ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
15.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak Şeker Fabrikasının
özelleştirme statüsünden çıkarılmasını istediğine
ve pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkan.
Benim sorum Sayın Tarım Bakanına.
İlkler şehri olan Uşakta Türkiyede ilk temeli atılan
Uşak Şeker Fabrikası bir an önce özelleştirilme statüsünden
çıkarılmalı ve de yeni personel, yeni işçi alımı
hakkı verilmelidir. Çünkü, fabrikanın üretimlerinin daha verimli hâle
getirmesi için, daha rantabl olabilmesi için -fabrika müdürünün, maalesef, eli
kolu bağlıdır- yeni personel alımı için
özelleştirme statüsünden çıkarılmasını istiyoruz.
Diğer bir konu: Aynı şekilde, pancar
alım sezonu başladı. Çiftçilerimizin isteği,
üreticilerimizin isteği
Pancar diksiyon puanı ve polerinlerin
ölçülmesinde oynamalar yapılıyor, bunun önleminin alınması
için Tarım Bakanına buradan özellikle belirtiyoruz. Çiftçi çok
mağdur durumdadır, hak edişleri düşük
çıkmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak, Sayın
Yıldırım
16.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Şırnakta sokağa çıkma
yasağı nedeniyle yaşanan sıkıntıların
ivedilikle çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkan.
14 Mart tarihinden itibaren uygulanan sokağa
çıkma yasağından dolayı Şırnakta sivil
kayıplar, ağır silahlarla oluşan tahribatlar, zorunlu göç
gibi ciddi hukuksuzluklar ve insan hakları ihlalleri
yaşanmıştır, yaşanıyor. Yasaktan dolayı
yaşam alanları tamamen yıkılıp
yakılmış; halkımızın yıllardır
yaşadıkları, ticaret yaptıkları evleri, iş
yerleri, dinî ve tarihî mekânları yok edilmiştir. Yaklaşık
3 bin kişinin kent çıkışında kurdukları
çadırlarda gıda, elektrik, su gibi ihtiyaçları
karşılanmamaktadır. Hatta büyük çoğunluğu elektrik ve
suyun olmadığı çadır ve barakalarda yaşam mücadelesi
vermektedir. Kış mevsiminin yaklaşmasından dolayı
çadırlarda yaşayanların sağlık sorunları giderek
artmaktadır. Hükûmet yaraların en kısa zamanda
sarılacağının sözünü verdi. Bırakın
yaraların sarılmasını, resmen sivil toplum
kuruluşlarının ve halkın öz gücüyle yapmaya
çalıştığı yardımlar bile engelleniyor.
Halkımız kendi öz yurdunda mülteci konumuna düşmüş durumda.
İktidar belki halkın Şırnakı terk etmesini umuyor
olabilir ama halkımız Şırnakı terk etmeyecektir.
Kış mevsimine girmeden ivedilikle bu sorunu çözelim. Şırnak
üşüyor, duyalım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi sisteme giren sayın grup
başkanvekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Gök, buyurun.
İki dakika.
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün,
Ankaramızın başkent oluşunun 93üncü yıl dönümü. 13
Ekim 1923de İsmet İnönü ve 9 arkadaşı tarafından
verilen tek maddelik bir kanun teklifiyle Türkiye Devletinin makarrı
idaresi Ankara şehridir. teklifi kabul edilmiş ve Ankara
başkent olmuştur.
Ankara, tarih içinde tekrar tekrar doğmuş
bir kenttir. Ankara kentinin en önemli geleneklerinden biri cumhuriyetçiliktir.
Ankara, Ahi Cumhuriyetinin ve sonsuza kadar sürdüreceğimize ant
içtiğimiz Türkiye Cumhuriyetinin ebedî başkenti olarak
kalacaktır. Ankara, Kuvayımilliyecilerin karargâhı,
sömürgeciliğe karşı halkımızın verdiği
savaşın simgesidir. Ankara, bizi bir arada tutan değerlerin başkentidir.
93üncü yıl dönümünde Ankaramızın
başkent oluşunu kutluyorum ve Ankaramızı başkent
yapan başta Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve
cumhuriyetimizi kuranların hepsini sevgiyle saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü
yıl dönümüne, devlet nişanlarından Atatürk siluetinin ve
Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin kaldırılmasıyla ilgili düzenlemenin
Danıştay 10. Dairesinin kararına göre iptal edildiğine ve
Cahit Sıtkı Tarancının vefatının
60ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ankaranın başkent oluşunun 93üncü
yıl dönümünü kutluyoruz. İşgale, yılgınlığa
karşı hürriyetin ve cesaretin sembolü; üniter, demokratik, laik,
sosyal hukuk devletimizin kalesi olan Ankaranın cumhuriyetimizle,
devletimizle ve Türk milletiyle birlikte ilelebet payidar olmasını
diliyoruz. Ankara, Kurtuluş Savaşımızdan itibaren
aynı zamanda milletimizin birliğinin ve devletimizin
varlığının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de sembolü
olmuştur. Ankara, Türk milletinin bağımsızlık ve
kudretinin simgesidir. Bugün, Ankaranın başkent oluşunun
yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
Kurtuluş Savaşımızın şehit ve gazilerini, Türk
milletinin birliği ve dirliği için canlarını feda eden aziz
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Devlet nişanlarından Atatürk silüeti ve
Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin kaldırılması nedeniyle
açılan dava sonuçlanmıştır. Danıştay 10.
Dairesinin kararına göre, Atatürk kabartmasına yer verilmeksizin
yapılan düzenleme iptal edilmiştir, 5 Kasım 2013teki bir
hükûmet kararıyla yapılan bu yanlıştan dönülmüştür.
Danıştayın kararı Hükûmetin kararının
yanlışlığını tescil etmiştir. Devlet
nişanları millî kimlik ve bütünlüğümüzün simgeleridir.
Nişanlardaki Türkiye Cumhuriyeti ibaresi ve Atatürk silüeti
kimliğimizin yedi düvele ilanıdır. Bu nedenle,
Danıştayın kararını önemsiyoruz. Bu kararla millî
kimliğimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Türk kimliğini silme
gayretleri boşa çıkmıştır ve Hükûmetin bu karardan
çıkaracağı dersler vardır çünkü devlet
nişanlarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin ve Atatürk silüetinin
kaldırılması bu değerlerimize yapılan sistematik
saldırının bir parçasıydı. Bu hamle bertaraf edildi.
Bundan sonra da Hükûmetin diğer yanlışlarından dönmesi
gerekmektedir. Örneğin millî bayramlarımız daha büyük
coşkuyla ve katılımla kutlanmalıdır.
Bugün, aynı zamanda, Cahit Sıtkı
Tarancının vefatının yıl dönümüdür. Cahit
Sıtkı Tarancı, Türk edebiyatına damga vuran büyük bir
şairdir. Şiir ve hikâyeleriyle edebiyatımıza çok büyük
katkılarda bulunmuştur. Şiirlerinde kendine özgü üslup ve
konuları işleyen merhum Tarancı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Otuz Beş Yaş,
Memleket İsterim gibi şiirleriyle düşünce ve ruh
dünyamızın tercümanlarından birisi olmuştur. Bu vesileyle,
Tarancıyı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Baluken, buyurun.
19.- Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, 15 Temmuz darbe kalkışması gerekçe
yapılarak demokratik siyasete ve Halkların Demokratik Partisine
yönelik saldırıların devam ettiğine, 14/10/2014 tarihinde
uğradığı silahlı saldırı sonucu
hayatını kaybeden Azadiya Welat çalışanı Kadir
Bağduyu rahmetle andığına, Antalya Gündoğmuş AKP
İlçe Başkanı Mehmet Özerenin Halkların Demokratik
Partisine yaptığı hakaretlerle ilgili
savcılığın takipsizlik kararı verdiğine ve
ekonomik krizin ülkeyi felakete götürmesine seyirci kalmayacaklarına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Erdoğanın ve
AKPnin Allahın bir lütfu olarak değerlendirdikleri 15 Temmuz darbe
kalkışmasını gerekçe yaparak demokratik siyasete ve
partimize yönelik başlatmış olduğu saldırılar
hız kesmeden devam ediyor. Birkaç gün içerisinde Diyarbakır, Dersim,
Bitlis, Van, Hakkâri ve Karsta yapılan operasyonlarda, aralarında 7
il eş başkanımızın, 58 ilçe eş
başkanımızın, 3 belediye başkanımızın
bulunduğu 181 arkadaşımız gözaltına alındı.
Yine bu operasyonlar kapsamında, dün gece
yarısı, Diyarbakırdaki DBP ve HDP il binaları başta
olmak üzere, neredeyse bütün ilçe binalarının kapıları
kırılarak parti teşkilatlarına polis baskınları
yapıldı. Tıpkı darbecilerin yaptığı gibi
gece yarısı parti binalarına, demokratik siyaset merkezlerine
yapılan bu saldırıları kınıyoruz. Darbecilerin
gün ışığından korktuğunu ve kendi
hukuksuzluklarını devreye koymak için gece yarısını
neden seçtiklerini de biliyoruz. İşte tam da bu zihniyetle
yapılan bu operasyonların amacını HDPnin ve demokratik
siyasetin tamamen tasfiyesi olarak değerlendirdiğimizi bir kez daha
ifade etmek istiyor ve AKP Hükûmetini de uyarmak istiyoruz: Faşizmin
rüzgârını eken, karşısında halkın
kasırgasını bulur. Bu yol, yol değildir. Bu
yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi gerekir.
Diğer taraftan, 14 Ekim 2014 tarihinde
Adananın Seyhan ilçesinde uğradığı silahlı
saldırı sonucu yaşamını yitiren Azadiya Welat
çalışanı Kadri Bağduyu saygıyla, rahmetle
anıyoruz. Kadri Bağdunun katledilmesinin üzerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada toparlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Başkan.
iki yıl geçmesine rağmen
soruşturmada tek bir ilerleme olmamıştır. AKP Hükûmeti
belli ki bu katliamı da örtmeye çalışmaktadır. Bunu sonuna
kadar takip edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Antalyanın Gündoğmuş İlçe
Belediye Başkanı AKPli Mehmet Özerenin partimize ve partimize oy
veren 6 milyon insana yönelik yapmış olduğu hakaretlerle ilgili
savcılık takipsizlik kararı vermiştir. Bugüne kadar, aradan
bu kadar süre geçmesine rağmen, AKP Hükûmeti de, AKP Grubu da herhangi bir
soruşturma yürütmemiştir. Demek ki 6 milyon insana hakareti ya da bir
siyasi partiye hakareti normal görüyorlar. Eğer bunu normal görüyorlarsa
biz o hakaretlerin tamamını misliyle çarpıp AKP Grubuna iade
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diğer taraftan, başkanlık tartışmalarının
getirmiş olduğu derin krize ekonomik kriz de eklenmiştir. Bu
krizin ülkeyi anbean bir felakete doğru götürmesine seyirci
kalmayacağımızı belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnceöz, buyurun.
20.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, 13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun 93üncü
yıl dönümüne ve 15 Temmuz darbe girişimi
soruşturmalarının kesintiye uğratılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Ankaranın başkent ilan
edilişinin 93üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Bu vesileyle, Millî
Mücadelenin sevk ve idare merkezi olan Ankara, zafere
ulaşılmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 13 Ekim 1923 tarihinde kanunla başkent olarak kabul
edilmiş, Ankara ve Ankaralılar bu anlamda
onurlandırılmıştır.
Nasıl ki Ankara o dönemde istiklal mücadelemizi
başarıya ulaştıran bir merkez olmuşsa 15 Temmuz
kanlı darbe ve işgal girişiminin bastırılmasında
da, istiklal ve istikbal mücadelesinin başarıya
ulaştırılmasında da yine önemli bir rol üstlenmiş
önemli bir şehir, bir başkenttir.
Ben bu düşüncelerle Ankaranın başkent
ilan edilişinin yıl dönümünü kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
o dönemin Parlamento mensuplarını da şükranla ve rahmetle
anıyorum.
Özellikle, 15 Temmuz, seçilmiş
Cumhurbaşkanı, seçilmiş Hükûmet, seçilmiş Parlamentonun
tamamı, siyasi partiler, siyasi kurumlar ve topyekûn 79 milyonun hedef
alındığı bir darbe girişimiydi. Darbecilerin milletimize
karşı hedef göstermeksizin uyguladıkları o geceki
şiddet, milletin vergileriyle alınmış olan silahların,
tankların, uçakların milletimize yönelmiş olduğu aynı
zamanda sadece bir darbe girişimi değil en kanlı darbe
girişimi, bir terör saldırısıydı. Bu sinsi terör
örgütüyle mücadelede de, herhangi bir şekilde diğer terör
örgütleriyle mücadelemizde de hem 79 milyonun hem de Parlamentonun bu konuda
ortak bir dille
Asla sulandırılmaması, asla
soruşturmaların ve kovuşturmaların kesintiye
uğratılmaması ve burada o geceye karşı hep birlikte
yek duruşumuzu sergilememiz gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.-
OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak, 13 Ekim Ankaranın başkent
oluşunun 93üncü yıl dönümünü kutladıklarına ve Cahit
Sıtkı Tarancıyı rahmetle andıklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Divan olarak bizler de Ankaranın
başkent oluşunun 93üncü yıl dönümünü kutluyoruz. O günden
bugüne istiklal ve istikbal mücadelesi veren tüm şehitlerimizi bir kez
daha rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz.
Aynı şekilde, memleket özlemini dile
getiren Cahit Sıtkı Tarancıyı da rahmetle anıyoruz.
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun. diyen; kuşların,
çiçeklerin diyarı bir memleket özlemini, hasretini çeken Ne başta
dert ne gönülde hasret olsun/ Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
diyen Cahit Sıtkı Tarancıyı da buradan rahmetle bir kez
daha anıyoruz.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki adet tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, darbe teşebbüsü ve sonraki
gelişmeler hakkında bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmak üzere,
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşturulan heyetlerin,
Fransa, Belçika, İngiltere ve Kanadaya ziyaretler
gerçekleştirmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 6/4/2016 tarih ve 9 sayılı Kararıyla uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/844)
11 Ekim 2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dışişleri Komisyonu Kâtip Üyesi ve
Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurt ile üyeleri Şanlıurfa
Milletvekili Halil Özcan, Rize Milletvekili Hasan Karal, İstanbul
Milletvekili Eren Erdem 1-4 Ağustos 2016 tarihlerinde Fransa'ya;
Dışişleri Komisyonu Sözcüsü ve
Antalya Milletvekili Sena Nur Çelik ile üyeleri Aksaray Milletvekili Mustafa
Serdengeçti, İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldız, Hatay
Milletvekili Fevzi Şanverdi, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
İstanbul Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu 1-4 Ağustos 2016
tarihlerinde Belçika'ya;
Dışişleri Komisyonu üyeleri Adana
Milletvekili Talip Küçükcan, İstanbul Milletvekili Azmi Ekinci, Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bak, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve
Antalya Milletvekili Mehmet Günal 1-4 Ağustos 2016 tarihlerinde
İngiltere'ye;
Dışişleri Komisyonu Başkan
Vekili ve Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun, Karaman Milletvekili Recep
Şeker, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer, İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönter ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın 7-12
Ağustos 2016 tarihlerinde Kanada'ya;
Darbe teşebbüsü ve sonraki gelişmeler
hakkında bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmak üzere ziyaretlerin
gerçekleştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 06/04/2016 tarih ve 9 sayılı Kararıyla
uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaret ve toplantı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 10uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem
Başkanlığında 16-18 Ekim 2016 tarihlerinde
Slovakyanın başkenti Bratislavada Avrupa Birliği İçinde
İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim konulu Parlamentolar
Arası Konferansa katılması Genel Kurulun 4/10/2016 tarihli ve
2nci Birleşiminde kabul edilen heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi
(3/845)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem
Başkanlığında 16-18 Ekim 2016 tarihlerinde
Slovakya'nın başkenti Bratislava'da Avrupa Birliği İçinde
İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim" konulu Parlamentolar
Arası Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması Genel Kurulun 04/10/2016 tarihli ve 2'nci Birleşiminde
kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkında
Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim
Çevresi
Cemal Öztürk Giresun
Utku Çakırözer Eskişehir
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
B) Önergeler
1.- Başkanlığın, Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmenin esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna
havale edilen (2/1398) esas numaralı 2429 Sayılı Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifini geri aldığına ilişkin önerge
yazısı (4/58)
BAŞKAN - Adana Milletvekili Elif Doğan
Türkmenin esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna havale edilen
(2/1398) esas numaralı Kanun Teklifi geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
İlk sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu
için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde
yer alacaktır.
Buyurun.
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
22 milletvekilinin, 10/10/2015 tarihinde Ankara Tren Garında meydana
gelen bombalı saldırının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
10 Ekim 2015 günü Ankara Tren Garı
Kavşağında KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin düzenlediği
barış mitingine giden grubun bulunduğu bölgede saat 10.04'te
meydana gelen bombalı saldırılarda 102 kişinin ölümü ve
yüzlerce kişinin yaralanması olayının
aydınlığa kavuşturulması ve sorumluların tespiti
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını aşağıda imzası bulunanlar olarak
arz ve teklif ederiz.
1)
Meral Danış Beştaş (Adana)
2)
Pervin Buldan (İstanbul)
3)
Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4)
Berdan Öztürk (Ağrı)
5)
Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6)
Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7)
Ayşe Acar Başaran (Batman)
8)
Mehmet Ali Aslan (Batman)
9)
Saadet Becerekli (Batman
10)
Hişyar Özsoy (Bingöl)
11)
Mizgin Irgat (Bitlis)
12)
Altan Tan (Diyarbakır)
13)
Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14)
Feleknas Uca (Diyarbakır)
15)
İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16)
Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18)
Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19)
Ziya Pir (Diyarbakır)
20)
Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21)
Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22)
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23)
Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe
Özeti:
10 Ekim 2015 günü KESK, DİSK, TTB, TMMOB
çağrısıyla çok sayıda DKÖ, STÖ, siyasi parti ve
yurttaşın katılımıyla Emek, Demokrasi ve
Barış Mitingi yapılmak istenmiştir. Miting tertip komitesi
Ankara Valiliğine başvurarak gerekli izinleri almış ve
mitingin ne şekilde yapılacağına dair hususlar
valiliğe bildirmiştir. Buna göre Ankara ve Ankara
dışından katılacak göstericilerin Ankara Tren Garı
önünde toplanıp kortej oluşturacağı ve saat 10.00'da
Sıhhiye Meydanına doğru yürüyüşe geçmesi
planlanmıştır. Katılımcıların tamamı
Sıhhiye Meydanına vardığında da mitingin
başlaması öngörülmüştür. Miting
katılımcılarının Ankara Tren Garı'nda
toplanıp yürüyüşe başlayacağı saat olan 10.00'a kadar
miting tertip komitesine Emniyet güçlerince yakın saldırı
tehlikesine dair herhangi bir bildirimde bulunulmamış ve bilgi
verilmemiştir.
Alanda mitinge katılım için bekleyen
katılımcıların gar önünde yürüyüşe
başlamalarını müteakip saat 10.04 sıralarında gar
önünde bulunan toplanma noktasındaki caddenin üzerinde birbiriyle
yaklaşık 50-60 metre mesafede aynı hat üzerinde üç saniye
aralıklı 2 bomba patlatılmıştır. Patlamanın
ardından ise alan âdeta kan gölüne çevrilmiş, birçok kişi o
sırada yaşamını yitirirken polisin olay yerinde bulunanlara
gaz sıkması neticesinde, yaralı olanlar da hayatlarını
yitirmişlerdir. Yine, polisin müdahalesiyle, sıhhiyeci olan miting
katılımcıları da yaralılara gerekli müdahaleleri
yapamamış, alanda yüzlerce yaralı olmasına rağmen
ambulans gelmemiş, daha sonra gelen 2 ambulans da yaralı ve ölü
sayısına yetmemiştir. Üstelik patlamaların meydana
geldiği lokasyonun Ankara'nın büyük hastanelerinin bir arada
bulunduğu bölgeye yakın olduğunu da ifade etmek gerekir.
Netice
itibarıyla patlamanın ardından TTB'nin açıklamalarına
göre 107, Sağlık Bakanlığının
açıklamalarına göre ise 102 kişi yaşamını
yitirmiş, 50'ye yakın kişi ise hâlihazırda
bulundukları hastanelerde yaşam mücadelesi vermektedir.
Olayın ardından dönemin İçişleri
Bakanı Sayın Selami Altınok, Adalet Bakanı Kenan İpek
ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu bir basın
açıklaması düzenleyerek katliam ile ilgili olarak halkı
bilgilendirmişlerdir. Yapılan açıklamada Sağlık
Bakanı tüm ambulansların zamanında gittiğini, gerekli
müdahalelerin derhâl yapıldığını ve hastanelerde kan
ihtiyacı bulunmadığını ifade etmiştir.
İçişleri Bakanı Selami Altınok da alanda hiçbir güvenlik
zafiyeti bulunmadığını, patlamanın gösteri alanı
dışında gerçekleştiğini, kolluk görevlilerinin ise
sadece alandan sorumlu olduklarını dile getirmiş olup bir
basın mensubunun istifa edip etmeyeceği yönündeki sorusunu da bu
şekilde cevaplamış ve güvenlik zafiyeti
olmadığını ifade etmiştir. Kuşkusuz bu esnada
Adalet Bakanı Kenan İpek'in gülümsemesi dikkatlerden
kaçmamış, toplumda hafızalardan silinmeyecek derin bir
kırılmaya yol açmıştır.
Her ne kadar dönemin İçişleri Bakanı,
olay ile ilgili olarak güvenlik zafiyetinin olmadığını dile
getirmiş ise de patlama alanının Ankara Adliyesine 1 kilometre,
Emniyete 1 kilometre, MİT'e ise 3 kilometre mesafede yer
aldığını ifade etmeliyiz. Yine yüksek koruma önlemleri
alınan Ankara Büyükşehir Belediyesi, patlama alanına 200 metre,
Merkez Bankası ise 500 metre mesafededir. Ankara'nın başkent
olması itibarıyla birçok kamu binası, bakanlıklar ve sair
kurum ve kuruluşların yüksek güvenlik önlemleri ile korunuyor
olması bir tarafa, sadece patlama alanı çevresinde dahi önemli
birimlerin bulunması nedeniyle bu lokasyonun güvenlik ve istihbarat
anlamında zafiyete konu olacak bir meydan olmayacağı
düşüncesini hâkim kılmaktadır.
Hâl böyle iken bu denli güvenlikli bir bölgede ülke
tarihinin en büyük katliamlarından birisinin gerçekleşmiş
olması konunun güvenlik başta olmak üzere birçok boyutu ile
araştırılmasını gerekli kılmaktadır.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23
milletvekilinin, ASELSAN çalışanlarının şüpheli
ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/325)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
ASELSAN çalışanlarının
şüpheli ölümlerinin araştırılması ve kamuoyunun
şüphelerinin giderilmesi ve Hükûmetin yetersizliklerinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Çetin Osman
Budak (Antalya)
5) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
6) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
7) Ahmet
Akın (Balıkesir)
8) Şenal
Sarıhan (Ankara)
9) Özcan Purçu (İzmir)
10) Mahmut
Tanal (İstanbul)
11) Kadim
Durmaz (Tokat)
12) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
13) Devrim Kök (Antalya)
14) Lale
Karabıyık (Bursa)
15) Ceyhun
İrgil (Bursa)
16) Mehmet
Gökdağ (Gaziantep)
17) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
18) Erkan
Aydın (Bursa)
19) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
20) Orhan
Sarıbal (Bursa)
21) Melike
Basmacı (Denizli)
22) Hayati
Tekin (Samsun)
23) Erdin
Bircan (Edirne)
24) Hüseyin
Çamak (Mersin)
Gerekçe:
Askerî Elektronik Sanayi
(ASELSAN), Türk Silahlı Kuvvetlerine askeri haberleşme ve elektronik
ekipmanın sağlanması amacıyla 1975 yılında
kurulmuş yerli savunma sanayimizin en önemli kuruluşlarından
biridir. Savunma sanayisinde dışa
bağımlılığı azaltan, önemli ekipmanları yurt
içi üretimiyle Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere emniyet
güçlerine sağlayan ASELSAN, son yıllardaki
çalışmalarıyla Türk savunma sanayisinin dünyanın
çeşitli ülkelerine ihracat yapan değerli bir kuruluşu olmuştur.
Ülke savunmasında kullanılan ve kullanılması planlanan birçok
özgün projeyi hayata geçiren ASELSAN, Türkiye için stratejik bir sanayi tesisi
olmaktadır. Üretim ve AR-GE faaliyetleriyle bünyesinde çok sayıda
çalışanı barındırmaktadır.
ASELSAN, ülke gündemine
sadece ürettiği gurur verici yerli savunma sanayi ekipmanlarıyla
değil, şüpheli ölümlerle de gelmektedir. 7 Ağustos 2006
tarihinde ASELSAN mühendislerinden Hüseyin Başbilen, 17 Ocak 2007
tarihinde ASELSAN mühendislerinden Halim Ünal, 26 Ocak 2007 tarihinde ise
ASELSAN mühendislerinden Evrim Yançeken, 5 Mayıs 2008'de zorunlu askerlik
hizmetlerini yerine getiren ASELSAN bağlantılı mühendislerden
Zafer Oluk ve 9 Ekim 2007 tarihinde ise Burhaneddin Volkan
hayatlarını kaybetmişlerdir. 2006-2008 yılları
arasındaki mühendislerimizin şüpheli ölümleri kamuoyunun hafızasından
silinmemişken, 25 Ocak 2013 tarihinde bir başka ASELSAN mühendisi
Hakan Öksüz trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Son olarak da şüpheli bir ölüm Çankaya Cebeci
Mahallesi'nde meydana gelmiştir. Akat Sokak 4/2 adresinde meydana gelen
olayda, iki gündür işe gitmediği için endişelenerek kontrol
etmek için ASELSAN mühendisi Erdem Uğur'un (28) evine gelen
arkadaşları kapının açılmaması üzerine polis
ekiplerine haber vermiş ve olay yerine gelen polis ekipleri çilingir
yardımıyla girdiği evde Uğur'un cesediyle
karşılaşmıştır. Erdem Uğur, üzerinde
battaniye örtülü hâlde, ağzına dayanmış büyük tüp
hortumuyla yatağında bulunmuştur. Ülkenin
stratejik bir sanayi kuruluşunda çalışan mühendislerin
şüphe uyandıran ölümleri akıllara birçok soruyu getirmektedir.
Mesleki yeterlilikleri açısından yurt dışındaki
meslektaşlarıyla yarışabilecek kadar donanımlı
mühendislerimizin ölümlerinin intihar ve kazayla açıklanması,
olayın ayrıntılı araştırmasının
yapılmaması ihmalkârlıktır. Her biri millî askerî
projelerde görev alan mühendislerimizin ölümleri kamuoyunda derin
şüphelere yol açmaktadır.
Türkiye'de yıllar önce yaşanan
şüpheli ölümlerin, faili meçhul cinayetlerin dahi
aydınlatılmadığı gerçeği ortada iken, yakın
tarihte yaşanan bu şüpheli ölümlerin üzerinde fazla durulmamıştır.
Yabancı istihbarat servislerinden derin devlet yapılanmalarına,
terör örgütlerine kadar birçok komplo teorisinin ortaya
atılmasının sebebi ise ASELSAN mühendislerinin ölümleri
hakkında kamuoyunu tatmin edici cevapların adli ve siyasi makamlarca
verilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Trafik kazasında hayatını kaybeden
mühendisimiz Hakan Öksüz'ün daha önceki yıllarda kimliği belirsiz
kişilerce saldırıya uğraması, ölen mühendislerimizin
ailelerinin isteği sonucu Başbakanlık Teftiş Kurulunun
araştırma yapması kamuoyundaki şüphelerin
haklılığını göstermektedir.
Kamuoyunun ve öncelikle hayatını kaybeden
mühendislerimizin ailelerinin şüphelerinin giderilmesi için olayların
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından incelenmesi ve
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü, olaylar
intihar ve kaza ihtimalleriyle basite indirgendiği takdirde ülke
savunmasını ilgilendiren birçok konunun da üstü
kapatılacaktır.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
22 milletvekilinin, sokak hayvanlarının maruz kaldığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/326)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sokak hayvanlarının maruz
kaldığı sorunların araştırılarak sorunlara
çözüm getirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Meral Danış
Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Demir
Kerestecioğlu (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora
(Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16)Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Hayvan hakları konusunda uluslararası düzeydeki,
önem arz eden metin Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi olup beyanname,
yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunu
ve insanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesini, bir
insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan farklı
görülmemesini ifade etmektedir. Bu bağlamda, hayvanlara kötü muamele
edilemeyeceği veya zalimane davranışlarda
bulunulamayacağı, eğer bir hayvanın öldürülmesi gerekiyorsa
bunun bir anda, acısız ve korku yaratmaksızın
yapılması gerektiği, bir insanın desteğine ihtiyaç duyan
her hayvanın uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahip
olduğu, hayvanlar üzerine yapılan fiziksel ya da psikolojik acı
çekmeye sebep olan deneylerin hayvanların haklarının ihlali
olduğu, vahşi hayvanların da yaşama hakkına ve kendi
doğal çevrelerinde özgürce üreme hakkına sahip olduğu, ölü bir
hayvana bile saygıyla davranılması gerektiği,
hayvanların kendilerine özgü yasal statüleri ve haklarının hukuk
tarafından tanınmak zorunda olduğu, hayvanların
güvenliğinin koruma altına alınmasının devlet örgütleri
düzeyinde temsil edilmesi gerektiği ve benzeri gibi hayvan haklarına
ilişkin temel ilkeleri ortaya koymaktadır.
Türkiye de bu doğrultuda;
- Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair
Avrupa Sözleşmesini 18 Kasım 1999 tarihinde imzalamış, 28
Kasım 2003 tarihinde onaylamıştır.
- Deney ve Diğer Bilimsel Amaçlarla
Kullanılan Omurgalıların Korunmasına Dair Avrupa
Sözleşmesi'ni 5 Eylül 1986 tarihinde imzalamıştır.
- Yetiştirme Amaçlarıyla Muhafaza Edilen
Hayvanların Korunması Hakkındaki Avrupa Sözleşmesi'ni 6
Haziran 2007 tarihinde imzalamıştır.
- Hayvanların Uluslararası
Taşıma Sırasında Korunmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi ve 103 sayılı Ek Protokolü sırasıyla 19
Aralık 1975 ve 19 Mayıs 1989 tarihlerinde onaylamıştır.
- Kesim Sırasında Hayvanların
Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesini 17 Eylül 2007 tarihinde
imzalamıştır.
Ayrıca, Çevre ve Orman
Bakanlığının girişimleriyle 2004 yılında
kabul edilen 5199 sayılı "Hayvanları Koruma Kanunu"
Avrupa Sözleşmesi göz önüne alınarak hazırlanmıştır.
Keza, 2006 yılında "Hayvanların Korunmasına Dair
Uygulama Yönetmeliği" yayınlanarak 5199 sayılı
Kanunda yer alan hükümlerin uygulanmasına ilişkin esaslar ele
alınmıştır. Gerek kanun gerek yönetmelik her türlü
hayvanın korunmasını hedeflerken içeriğinde sokak
hayvanlarının korunmasına dair çok sayıda hüküm
bulunmaktadır. Ancak bu hükümler sadece kâğıt üzerinde kalmakta,
sokak hayvanlarının yaşadığı mağduriyete bir
çözüm olamamaktadır. Mevcut hukuk sisteminde hayvanların vücut
bütünlüğüne yönelik saldırılar, işkence, hayvanlara
kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce
işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı
soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak,
bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı
çektirmek, gücünü aştığı açıkça görülen fiillere
zorlamak ve benzeri fiiller "suç" değil "kabahat'"
olarak değerlendirilmekte ve bu kapsamda, yaptırım olarak sadece
idari para cezaları öngörülmektedir. Bu ise sokak hayvanlarının
maruz kaldığı ve yaşam haklarına yönelik şiddet
eylemlerini caydırıcı değildir.
Sokak hayvanlarının yaşam
haklarına dair sorunlarının yanı sıra, "nüfus
kontrolü", "beslenme", "sağlık" ve
"bulundukları bölgede yaşam hakkı"na dair temel
gereksinimleri ise tamamen göz ardı edilmektedir. Hayvanseverlerin gönüllü
çabaları haricinde soruna çözüm getiren ve hayata geçirilmiş bir
çalışma söz konusu değildir. Sokak hayvanlarının maruz
kaldığı sorunların giderilmesinde en temel nokta ise
toplumda hayvan sevgisi ve birlikte yaşama bilincinin oluşturulmasıdır.
Zira, hayvanların doğal olarak yaşadıkları
coğrafya çoğu kez insanlarca işgal edilerek onların
yaşama alanlarının daraltılmış olduğu
kuşkusuzdur. Üstelik bu durum çoğu türlerin yok olmasına,
azalmasına da nedendir.
Bu bağlamda, sokak hayvanlarının
maruz kaldığı sorunların araştırılması,
sorunun çözümü noktasında gerekli çalışmaların yürütülmesi
ve bu çalışmaların yürütülmesi için bir komisyon
kurulmasını Genel Kurulun takdirlerine sunuyoruz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.13
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN
(Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 667 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Genel Kurulun 12/10/2016 tarihli 6ncı
Birleşiminde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 412 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 6ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsaka aittir.
Buyurun Sayın Parsak, süreniz on
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Aziz Türk milleti, saygıdeğer
milletvekilleri, 667 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameye
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi bir kere
daha saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında, içinde
bulunduğumuz muharrem ayının mübarek olmasını diliyor,
adaletsizlik ve zulme karşı gösterilen hüseynî duruşun her
dönemde artarak süreceğine olan inancımı tekrarlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda yaşanan
ve yüce Türk Milletinin vatanına, devletine ve demokrasiye
bağlılığıyla önlenen hain darbe girişiminde şehit
olan tüm vatandaşlarımız ile güvenlik güçlerimize bir kere daha
Yüce Allahtan rahmet, milletimize de sabır ve
başsağlığı diliyorum Bu vesileyle hain darbe
girişimini bir kez daha lanetliyor, Türk milleti üzerinde hain emelleri
olanlara cesaret ve kararlılığıyla gereken dersi veren Türk
milletinin önünde bir kere daha saygıyla eğiliyorum.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi, Türkiye Cumhuriyeti devletine sızan ya da konuyla ilgili
yıllar öncesinden başlayarak yapılan uyarıların hiçe
sayılması sonucu devlete âdeta sızdırılan
"hizmet" ve "inanç" maskeli karanlık bir
yapının, ülkemizin iç ve dış düşmanlarıyla
kurduğu hain ittifakın koordineli bir çalışmasının
sonucudur. Cumhuriyet rejimiyle sorunu olanlar tarafından korunarak
güçIendirilen bu sinsi yapı, vatanımızı işgal etmek
isteyen güçlere taşeronluk yaparak Türk milletine silah çekmiş,
ekmeğini yediği vatana ihanet etmiştir.
Söz konusu hain darbe girişimi, parti
ayrımı gözetmeksizin bütün siyaset kurumlarına, Türk devletinin
kuruluş esaslarına ve doğrudan doğruya milletimize
yönelmiştir. Hain darbe girişimi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarafından daha kimin
ne yaptığının tam olarak belirlenemediği dakikalardan
itibaren lanetlenmiş, olası bir kalkışmanın asla kabul
edilemeyeceği, her türlü demokrasi dışı arayışa
karşı olunduğu ilan edilmiş, seçilmiş Hükûmetin ve
milletin yanında olunduğu açıkça ortaya konulmuştur.
Bu tavır, milliyetçi-ülkücü hareketin, Türkiye
Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne
bağlılığının, Türk milletinin ve Türk devletinin
bekasını, demokrasiyi, insan haklarını ve hukukun
üstünlüğünü esas alan siyasetinin doğal bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, 15 Temmuz'da yaşanan bu gelişmelerin hemen sonrasında
Bakanlar Kurulu tarafından Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararı ve
Anayasamızın 120'nci maddesi çerçevesinde, 21 Temmuz 2016 günü saat
birden itibaren ülkenin bütününde doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan
edilmiştir. Olağanüstü hâl kararı, aynı gün Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanmış, Milliyetçi Hareket
Partisi, Türk devletini ve Türk milletini doğrudan hedef alan bu
saldırı karşısında, sorumlularla mücadele noktasında
yapılacak işlemlerin ivedi, kararlı ve güçlü bir şekilde
gerçekleştirilmesini teminen olağanüstü hâl kararını
desteklemiştir.
Sayın milletvekilleri; alınan bu
kararın sonrasında Bakanlar Kurulu tarafından bugüne kadar
toplam 8 kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır.
Görüşmekte olduğumuz 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle, FETÖ'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunan kurum
ve kuruluşlar ile yargı, Silahlı Kuvvetler ve kamu görevlisi
olarak bu yapıyla ilişkili olanlar hakkında çeşitli
tedbirler alınmış, yapılacak soruşturmalarda ve
kararname kapsamındaki hususlara hukuki itiraz noktasında izlenecek
yöntemlere yer verilmiştir.
Görüşmeleri devam eden kanun hükmünde
kararnamede yer alan hususlar, aslında FETÖ'nün etki alanının
nerelere uzandığının açık bir belgesidir.
Kapatılan kurum ve kuruluşlar, meslekten ihraç edilen yargı ve
Silahlı Kuvvetler personeli ile kurumlarından ihraç edilen kamu
görevlilerinin sayıları göz önüne alındığında, 15
Temmuz darbe girişimine kadar gelen süreçte FETÖ'nün vakıf
üniversiteleri, özel eğitim kurumları, dershane, yurt, pansiyon, özel
hastane, vakıf, dernek, sendika gibi hemen hemen her alanda en etkili bir
şekilde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır.
Bu kadar büyük bir yapının devletin
gözünden ve gözetiminden uzak bir şekilde ve hatta
yurtdışından kontrol edilmesi neredeyse imkânsızdır.
2000 yılında on yıl hapis talebiyle devlet güvenlik mahkemesinde
yargılanan FETÖ başı Gülen'in, AKP Hükûmetinin 2006
yılında Terörle Mücadele Kanunu'nda yaptığı değişiklikle
beraat ettiğine ve FETÖ yapılanmasının AKP döneminde tam 15
kat büyüdüğüne dair gazete haberleri, FETÖ'nün bu cüreti nereden
aldığının anlaşılması bakımından
son derece manidar ve önemlidir.
Özellikle geride
bıraktığımız on yıl içerisinde: Yurtsuz kalan
üniversiteliler FETÖ yurtlarının, ucuz dershane arayan
başarılı öğrenciler FETÖ dershanelerinin, torpilden
başka hiçbir kriterin gözetilmediği bir ortamda terfi yolu arayan
veya en azından çalıştıkları kurumda kendileriyle
uğraşılmamasını dileyen memurlar FETÖ
ağabeylerinin kucağına itilmiş, Bank Asyayla çalışmayan
iş adamlarının işleri rast gitmemiş, ülkede FETÖ'cü
olmayanların hiçbir işi görülmez olmuştur. İsteyen
istediği kadar reddetsin, Türk milleti yaşayarak gördüğü bu
rezil ortamı gayet iyi hatırlamakta, sorumlularını ise
gayet iyi tanımaktadır. Bu çerçevede kimin daha FETÖ'cü olduğunu
herkesten daha fazla yüce Türk milleti bilmektedir. En yakın şahit
vatandaşlarımız, en büyük kriter yüce Türk milletinin
vicdanıdır.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimine karışan, doğrudan ya da dolaylı olarak
destek olan, koruyan, kollayan kim varsa, ismi ve unvanı ne olursa olsun
adalet önünde hesap vermesi ve bedel ödemesinin kaçınılmaz
olduğu bir gerçektir. Diğer yandan, hâl, olağanüstü olsa dahi
devlete olan güvenin ve hukukun üstünlüğünün ihmal edilmesi gibi ileride
çok büyük sorunlara yol açabilecek uygulamalar konusunda azami dikkat ve gayret
gösterilmelidir.
Kriterler tam olarak belirlenmeden, açık
deliller net olarak ortaya konulmadan yapılan uygulamalar, kanun hükmünde
kararnamelerle ilgili birçok hukuki tartışmayı beraberinde
getirmekte, bu durum böyle kritik bir ortamda karmaşa ve kaosun
güçlenmesine neden olmaktadır.
Darbe gecesi hayatını ortaya koyarak vatan
toprağını ve devletini kahramanca koruyan yüce Türk milleti,
kanun hükmünde kararnameyle yapılan işlemlerle ilgili olarak
açıklama beklemektedir. Darbenin planlayıcıları,
uygulayıcıları, darbe girişiminin başarılı
olması hâlinde sözde yeni yönetimde görev alacak kişiler başta
olmak üzere birçok önemli soru ne yazık ki hâlen cevapsız
durumdadır.
Kısacası darbe girişiminin
başı, beyni ve temel organları hâlen belirsizliğini
korurken, darbe girişiminin âdeta kuyruğuyla mücadele edilmesi
milletimizin, FETÖyle mücadele konusundaki güvenini ne yazık ki her geçen
gün biraz daha aşındırmaktadır.
Sayın Milletvekilleri,
unutulmamalıdır ki darbe girişiminin karşısındaki
en büyük güç, 15 Temmuz gecesi de bugün de yüce Türk milletinin ta kendisidir.
Milletimizin bu konudaki fedakârlığı, başta bu süreci
yürüten Hükûmet olmak üzere, hepimizin sırtına ağır bir yük
yüklemektedir.
Olağanüstü hâl, demokrasinin askıya
alındığı veya hukukun rafa
kaldırıldığı bir süreç değildir. Olağanüstü
hâl, içinde bulunduğumuz gibi olağan dışı bazı
dönemlerde kritik iş ve işlemlerin ivedi bir şekilde
gerçekleştirilmesini sağlayan anayasal bir müessesedir.
Bu şartlar altında, hem olağanüstü
hâlin anayasal konumuna uygun davranmak hem de Türk milletinin FETÖyle
mücadele noktasındaki kararlılığını korumak
zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isterim.
FETÖ'yle mücadele adı altında
milletimizin vicdanını yaralayacak uygulamaların hayata
geçirilmesi, FETÖ'nün ekmeğine yağ sürecek, temelde millî birlik ve
beraberliğimize darbe vurmak isteyen bir kirli yapının
işlerini kolaylaştıracaktır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi,
darbe girişimi ve FETÖyle mücadele konusunda olağanüstü hâlin
gerekli ve önemli olduğunu düşünmekte, ancak verilen bu yetkinin
Anayasa ve hukukun, dışına çıkılmadan sorumlu ve
adaletli bir anlayışla kullanılmasını da önemsemekte
ve sonuna kadar takip etmektedir.
En başından beri ifade ettiğimiz
gibi, olağanüstü hâl bir anayasal müessesedir, temel hükümleri
Anayasamızda düzenlenmektedir. Bunun yanı sıra, olağanüstü
hâle ilişkin bir özel kanun da bulunmaktadır. Olağanüstü hâlin,
başta kararnameler olmak üzere, bu kararnameler doğrultusunda
yapılacak iş ve işlemler de dâhil olmak üzere, yapılacak
tüm uygulamaları bakımından en başta hukuk, onun
altında Anayasa, Anayasadaki buna ilişkin hükümler, onun
altında da Olağanüstü Hâl Kanununa uygun olmak kaydıyla
uygulanması, bu çerçevede vaziyet edilmesi son derece önemlidir ve bu
hususu baştan beri hep tekrar ettik. Bu defa da bir kere daha bu hususu
vurgulayarak sözlerimi sonlandırıyor ve hepinizi bir kere daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Parsak.
Gruplar adına ikinci söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Celal
Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuştuğumuz gündemimiz, olağanüstü
hâlle ilgili alınmış olan kararların yüce Meclis
tarafından tartışılmasına dayanıyor. Partim
adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Demokratik rejimlerde, daha doğrusu
Anayasamızda, olağanüstü hâlin yanında sıkıyönetim
diye bir müessese var, seferberlik diye bir müessese var, bir de savaş
hâli var. Bunların anayasal kurumlar olduğu hepinizin malumu. OHAL de
bu kurumlardan biri. Ancak OHALdeki uygulamaların OHALin meydana
getirmiş olduğu tahribatları izale için alınması
gereken kararlar olması gerekirken, elimizde, geldiğimiz bugünkü
hâliyle, Türkiyeyi yeniden, sıfırdan idari olarak inşaya
yönelmiş kararlarla karşı karşıyayız. Bu nedenle,
her bir başlık ayrı ayrı, belki saatlerce
tartışılması gereken bu konuları on dakikalık bir
süreye sığdırmak pek mümkün olmayacaktır. Ancak
kısaca, Türkiyedeki geldiğimiz bu 15 Temmuz darbe meselesinin bence
iki yönüne çok iyi bakmak gerekir.
Türkiye sayısız darbelere maruz
kaldı. Bu askerî darbelerin hepsinin de altına
baktığınızda, bir siyasi dayanağı ve kendilerine
göre hazırladıkları bir zemin söz konusudur. 1982 Anayasasına,
daha doğrusu 80 ihtilaline baktığımızda 5-6 bin gencin
öldürüldüğü bir Türkiye; 12 Mart, 4-5 bin gencin öldürüldüğü bir
Türkiye; her halükârda, 1960a baktığımızda, 1961e
baktığımızda, partizanlığın ve girift bir
Türkiye çatışmasının olduğu bir ortam; 28 Nisan muhtırasına
baktığımızda da açıkçası, Türkiyedeki
birtakım inançların önüne ket vuracak anlayış
ortamıyla karşı karşıyayız. Şimdi, biz, 15
Temmuza nasıl geldiğimizin izahını yapamazsak, 15 Temmuzun
gündemini nasıl bu tarafa, bu noktaya getirdiğimizi ortaya koyamazsak
bence meseleye doğru da teşhis koymamış olacağız.
Sebebi de şu: Türkiye 15 Temmuza geldiğinde manzarayı umumiye
neydi onu da görmemiz gerekir; o da şudur: Açıkça, gerçekten
kalplerin parçalandığı, insanların cepheleştiği,
Türkiyede ayrıcalığın, daha doğrusu
ayrışmanın had safhaya vardığı bir noktada kendi
ellerimizle Türkiyenin kadrolarını teslim ettiğimiz bir
anlayışın Silahlı Kuvvetleri de yanına alarak
gerçekten alçakça Türk demokrasisine ve Türkiye halklarına
yaptığı en büyük felaketle karşı karşıya
kaldık. Bu, işin realitesi ve gerçeği.
Parlamentonun tamamı bu meseleye sahip
çıktı ve adına da Gazi dediğimiz Meclis bu belayı
defetme konusunda halkların ve Türkiyedeki demokrat güçlerin ortaya
koymuş olduğu tavırla basının, Cumhurbaşkanının,
Başbakanın, siyasi partilerin, ordu içerisindeki -kalabilmiş
olduğu kadarıyla- demokrat güçlerin tavrıyla bu belayı
atlattık ama bu belayı atlattığımız noktada
alınması gereken tedbirlerin demokrasiyi askıya almak ve yeniden
başka bir vesayeti inşa için sebep olmaması gerekirdi; tabir
şuysa, fırsatı ganimete çevirmemek gerekirdi. Bundan kastım
şu: Örneğin, başlıklara baktığımızda,
belediyelere kayyum atanması. Elimizdeki mekanizmalar, mevcut
mevzuatımız bir belediye başkanının nasıl
görevden alınacağını ve yerine nasıl insanların
kaim edileceğini, atanacağını açıkça ortaya
koymuşken bunların hiçbirini işletmeden -bir belediye
başkanı olarak maruz kaldığımız bu muameleleri tek
tek bilmemize rağmen- sanki yangından mal kaçırır gibi
seçilmiş insanın yerine atanmış insanları ikame
etmenin getirdiği sonuç doğuda maalesef ve maalesef daha büyük
kargaşalıkların ve büyük çekişmelerin,
zıtlaşmaların hatta şiddetin artmasına etki eden bir
unsur hâline geldi.
Büyükşehir belediye
başkanlığının bu hâle gelmesini isteyen bir belediye
başkanı olarak çok mutlu olduğum olay, hayalim şuydu:
İl sınırı belediye sınırı olduğu zaman
o ülkenin gelecekteki inşasının çok daha mükemmel
olacağına sevinen bir insandım. Maalesef bu darbeyle,
seçilmiş bir belediye başkanının yerine kayyum
atanması, meclis üyelerinin dahi mevcut mevzuatla görevden
alınması mümkünken onların da aşılarak o belediye
başkanının, yüzde 85-90 oy almış bir belediye
başkanının yerine başkasının atanması,
burada çok savunmuş olduğunuz Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. millet iradesi felsefenizin ne kadar
samimiyetsiz, ne kadar samimiyetten uzak olduğunun en büyük ölçütüdür. Her
safhada belirttiğiniz şu vardır: Bütün demokrasilerde iktidar
vardır ama muhalefet olmadığı zaman o demokratik rejim
olmaz. dersiniz ama gördüğüm kadarıyla, muhalefete verdiğiniz
zerre kadar bir değer yoktur. Uyuşmayan, uyuşmak istemeyen,
uzlaşmak istemeyen bir anlayışla, Türkiye'yi, hangi
mevzuatı elinize verirsek verelim getireceğiniz nokta, başka bir
darbeyle muhatap olmak veya Türkiye'yi çıkmaz sokağa
taşımaktır.
Bunu şunun için söylüyorum: Yıllardır
buradasınız, aylardır da izliyoruz. Bütün büyük grupların
sıkıntılarının olduğunu ben biliyorum. 1954
yılındaki Demokrat Parti grubuna baktığınızda, o
grupların tavırlarını biraz incelerseniz, Menderesin
bakanlarını tek tek düşüren gruplardaki milletvekillerinin
kişiliklerini örnek almanızı istiyorum. Ama ne yazık ki
büyük sorumluluğu olan AK PARTİ Grubunun bu sorumluluğu yerine
getirmediğini görüyorum. AK PARTİ Grubu milletvekillerinin beni
bağışlamalarını diliyorum; sanki iradelerinizi ipotek
etmiş bir noktada taşıyorsunuz. Olabilir, kurucu
başkanınıza çok büyük saygınız olabilir. Çalı
dibi karıştırmak için bu lafları söylemiyorum. O sizin
kurucunuz, büyüğünüz olabilir ama bu, iradenizin teslim edilmesi
anlamına gelmez. Bu nedenle hangi siyasi rejimde hangi
değişikliği yaparsanız yapınız, hangi idareyi
getirirseniz getirin, akıbet eğer buysa ve bu noktaya geleceksek
Türkiye'ye bir fayda taşımaz.
Bu nedenle, kanun hükmünde kararnameleri
tartışırken başımıza gelen mesele şu:
Türkiye'de bugünlerde başkanlık sistemi meselesi gündeme geldi.
Unutulmuş bir meseleyi tekrar pişirip buraya getirmenin sonucu
şudur: İnanın, sorumluluğunuzu bilseniz, grup olarak
görevinizi yapacağınızı bilsek bu meseleyi burada
açıkça tartışırız, Türkiye için getireceği
hayırlı bir şey varsa tavır da koyarız. Ama görüyoruz
ki grup olarak görevinizi yapmıyorsunuz. Grup olarak tamamen iradenizi bir
yere ipotek ederek yapacağınız rejimin sonu, maalesef, askerî vesayetin
dışında, bu sefer bir kişi vesayetiyle karşı
karşıya kalacağız.
Bütün sözcüleri şu laftan vazgeçsinler:
Efendim, biz bilmiyorduk, bugün -yani 15 Temmuzda- öğrendik. Önünüzde
2004 yılında devletin bir kararı var; o karar, Fetullahçı
örgütün hangi boyutlara gideceğini açıkça söylüyor.
Muhalefeti dinlemiyorsunuz, size telkinde
bulunanları dinlemiyorsunuz, size yol göstermek isteyen
aydınları dinlemiyorsunuz, devletin de kararını
dinlemiyorsunuz, sonra diyorsunuz ki Biz 15 Temmuzdan itibaren anladık ki
bu örgüt silahlı örgüttür. Bu anlayışla bir yere
varamazsınız, sebebi de şu
Bir de kalkıp suç tarihi
belirliyorsunuz, Efendim, 17-25 Aralıktan itibaren suç işlemiş
olanları biz bu tencereye dâhil edeceğiz. Hangi hakla, hangi
sıfatla yargıya ait olan, Büyük Millet Meclisinin uhdesinde bulunan
bir yetkiyi oturup gazetelerde, televizyonlarda ilan ediyorsunuz? 17
Aralık ve 25 Aralıktan önceki fiilleri affediyoruz, bu tarafa
atıyoruz, onları soruşturmaya tabi tutmayacağız.
Hukukta ceza müruruzamanı vardır, dava müruruzamanı vardır;
bu sizin yetkinizde değildir, o nedenle bir an önce doğruya dönmenizi
istiyorum.
Bir başka konu: Aylardır,
yıllardır Türkiyede Anayasa tartışması
yapıyorsunuz, başkanlık sistemini gündeme getirmek istiyorsunuz
ama bir türlü de ne istediğinizi anlamıyoruz. Eğer gerçekten
Başkanlık sistemini istiyorsanız Türkiye'nin önüne ne
istediğinizi açık koymanızda bir mahzur yok, getirin görelim.
Ama 15 Temmuz gecesinden hemen bir gün sonra Cumhurbaşkanımızın,
Başbakanımızın açıklamalarını gördüm.
Türkiye bu zıtlaşmalardan bıktı. Türkiye gerçekten bir
kaosla karşı karşıya. Biz de kendimize bir çekidüzen verip
Artık bu anlayıştan vazgeçilmeli. diyen anlayış
Dün Sayın Devlet Bahçelinin ortaya
atmış olduğu
Ki bana sorarsanız yanlış anlaşılmış
bir olaydır, daha doğrusu onun nasıl olacağını
MHPliler çok daha iyi bilir ne demek istediğini. Mal bulmuş
mağribi gibi sarıldınız ve tekrar o meseleyi gündeme getirdiniz.
Bundan anlaşılan şu: Bu ikircikli davranıştan
vazgeçmelisiniz.
Türkiyedeki parlamenter demokratik rejimin sorunu
nedir? diye baktığınızda buradaki bütün
arkadaşlarımızın şunu bilmesi gerekir, Parlamentonun
tamamı açısından söylüyorum: Bu Seçim Kanunu
değişmeden milletvekillerinin hikmetivücudu iki genel
başkanın, daha doğrusu bir genel başkanın
dudakları arasındayken medyunuşükran olan insanlar olarak bu
Parlamentoda onların dışına çıkamazsınız.
Getireceğiniz başkanlık sisteminde milletvekilini kim seçecek?
Bakanı kim seçecek? Eğer gerçekten başkan seçecekse
milletvekilini zaten aynı şey oluyor. Eğer bunlar devre
dışı kalacaksa, Parlamento devre dışı kalacaksa
bence şunu yapınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) - Hemen bitiriyorum
Sayın Başkanım, bir dakika verirseniz.
Şimdi, olağanüstü hâlle Türkiyeyi idare
ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Doğan, lütfen bitirin.
CELAL DOĞAN (Devamla) Parlamentoyu
işlevsiz hâle getirdiğinizi görüyoruz. Parlamento işlevsiz hâle
geldi. Bence şunu yapınız: Başkanlık sisteminin filan
peşinde koşmayın. Bir tek madde getirin, artık Türkiyeyi
olağanüstü hâllerle idare edilmesine razı olmuş bir hâle
getirin, Parlamentoyu da kapatalım, biz de evimize gidelim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, gruplar adına üçüncü ve son söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emire
aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Ben de bu vesileyle Ankaramızın
Başkent oluşunun 93üncü yılını kutluyorum ve
hemşehrilerim adına bir Ankara Milletvekili olarak bu onuru bize
bahşeden Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına
şükranlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, nihayet onca
engellemeden sonra 1inci kararname olan 667 sayılı kararnameyi
görüşme olanağı bulduk. Tabii, bu kararname ve olağanüstü
hâl ilanınız birçok hukuki ve siyasi sakatlıklar ve çarpıklıklarla
malul.
Değerli arkadaşlar, bir defa bu OHAL
gerekmezdi. Biliyorsunuz, siz bugünlerde azımsamaya gayret etseniz de 15
Temmuz darbe girişimine tüm Türkiye karşı durmuştur. Başta
Cumhurbaşkanı vardır ama ana muhalefet partisi lideri de, bizler
de hep beraber ülkenin bütünü, yaşayan herkes bu darbeye büyük bir
kararlıkla karşı durmuştur. Biz, OHAL ilanı
yaptığınız zaman size söyledik, bunlara gerek yok. Niye
gerek yok? Çünkü Eğer Fetullah Gülenle mücadele edecekseniz, bu
hastalığı ülkemizden temizleyecekseniz ne ihtiyacınız
varsa biz buradayız, her türlü katkıyı vermeye
hazırız. demiştik ve olağanüstü hâlin birçok
hukuksuzlukların, haksızlıkların, adaletsizliklerin önünü
açacağını da ısrarla vurgulamıştık. Maalesef,
bir kez daha haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşıyoruz
değerli arkadaşlar.
Bakınız, olağanüstü hâl
kararnamesinde, bu konuştuğumuz kararnamede, bir defa, açık
hukuki eksiklikler var. Siz olağanüstü hâli açık bir çek gibi kabul
ediyorsunuz, bir defa aldık, dilediğimiz gibi kanun hükmünde
kararname çıkartırız, dilediğimiz düzenlemeyi yaparız
ve dilediğimiz işleri yaparız zannediyorsunuz ama değerli
arkadaşlar, bakın, geçenlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı
Zühtü Arslan bile Evet, olağanüstü hâl anayasaldır ama orada neyi
yapacağınızın ve neleri
yapamayacağınızın açık bir biçimde sınırları
çizilmiştir. demişti. Peki, bu sınırlar nelerdir diye
baktığımızda, bakınız, bir defa, durumun
gerektirdiği hâllerle sınırlı olmak zorundasınız,
Anayasa 121. Tabii, siz bugünlerde bu Anayasayı fazla ciddiye
almıyorsunuz, nasıl olsa değiştirme arayışına,
gayretine girdiniz, Anayasayı bazen takmasanız da olur. diyen bir
Cumhurbaşkanı var ama hâlâ bu yürürlükte, bunu bilin. Durumun
gerektirdiği hâllerin ötesinde düzenlemeler yapamazsınız. Bunlar
açık seçik hukuka da Anayasa da aykırıdır. Ölçülü olacaksınız,
Anayasanın 13üncü maddesi. Temel hak ve özgürlükleri ancak kanunla,
özüne dokunmaksızın ve mutlaka ölçülü olarak
sınırlayabilirsiniz ama maalesef, bu kararnamenin hiçbir yerinde
hiçbir ölçü söz konusu değil. Çekirdek haklara dokunamazsınız,
temel hak ve özgürlükleri çekirdek haklara dokunmadan
sınırlayabilirsiniz. Nedir bu haklar? Mesela, masumiyet karinesi,
Anayasa 38. İnsanları yargılamadan, bağımsız
mahkemelerden kararlar çıkmadan peşinen suçlu ilan edip, peşinen
görevlerinden ihraç edemezsiniz. Bunu yaptığınız anda
hukuksuz olursunuz ve olağanüstü hâlin bile size vermediği bir
yetkiyi kullanmış olursunuz.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, bakınız, işkence yasağı. Otuz
gün gözaltı süresi yaptınız. Avukatları dahi
gözaltındakilerle İlk beş gün görüşemiyor. Şimdi, bu
koşullar altında siz Benim karakollarımda, hapishanelerimde
işkence yok. deseniz, buna kim inanır? Bu utancı Türkiyeye
yaşatmayın, gelin, bu düzenlemeyi düzeltelim. Tabii, burada boş
sıralara konuştuğumuzun farkındayız ama yine de bunun
mutlaka düzeltilmesi, ölçülülük ilkesine göre kabul edilebilir bir
sınıra çekilmesi şart arkadaşlar.
Bunun dışında, düşünce ve kanaat
özgürlüğü var. İnsanları inançlarına göre değerlendiriyorsunuz,
herhangi bir yargılama yapmadan, isnatlarla hayatlarını
karartıyorsunuz, açığa alıyorsunuz, ihraç ediyorsunuz, buna
benzer bir sürü hukuksuz işlem yapıyorsunuz. Bakınız,
1inci maddede terörle mücadele diye bir kavramla
karşılaşıyoruz. Buna ihtiyaç ne? Yani daha önce siz terörle
mücadele edecek idiniz de bu Meclisten hangi kararı
çıkaramadınız? Bakınız, bu millet size terörle
mücadele noktasında, biz de dâhil olmak üzere, bu Meclis dâhil olmak üzere
dilediğiniz her şeyi vermiyor mu? Siz Terörle mücadeleyi niye
yapamıyorsunuz? Ülke niye böyle kan gölünde boğuluyor? diye
düşüneceğinize tüm sorunları olağanüstü hâlle çözmenin
arayışına giriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, aslında niyetiniz
o değil. Tabii, niyetinizin o olmadığını
yaptıklarınızdan anlıyoruz. Ne yaptınız? Mesela
Barış İçin Akademisyenler
Tartışılabilir o
bildirinin metni, tartışılabilir ancak sizin
beğenmediğiniz fikirleri var diye, sizin beğenmediğiniz
bildirilere imza atıyorlar diye o insanların meslek
hayatlarını karartmaya ne hakkınız var ve bunun FETÖ darbe
girişimiyle ne ilişkisi var? 10 binin üzerinde
EĞİTİM-SENli öğretmeni açığa aldınız.
Bakınız, tüm toplumsal muhalefet gruplarını susturmaya,
sindirmeye, yok etmeye çalışıyorsunuz. Televizyonları kapatıyorsunuz,
radyoları kapatıyorsunuz, türkü kanallarıyla mücadele
ediyorsunuz ve bunu da FETÖyle mücadele başlığı
altında yapıyorsunuz. Buna hiç kimse inanmaz ve aslında bu,
FETÖyle mücadeleyi de zaafa uğratan bir şeydir. Ben sizin FETÖyle
de samimi bir şekilde mücadele ettiğinize asla inanmıyorum,
haberiniz olsun.
Değerli arkadaşlar, kararnameye
bakıyoruz. Bir defa -teknisyen arkadaşlar burada mı
bakıyorum, evet, varlar- son derece ciddiyetsiz. 2nci, 3üncü, 4üncü
maddede Terör örgütüne iltisakı, ilişkisi belirlenen diyor, tespit
edilen diyor, değerlendirilen diyor. Yani kavramlar bile ciddiyetsiz.
Bakınız, hukukta değerlendirmek, belirlemek, tespit etmek
çok farklı kavramlardır. Yani bu özeni, bu ciddiyeti dahi
göstermemişsiniz. Gerçekten utanç verici bir belge Sayın Bakan,
haberiniz olsun.
Değerli arkadaşlar, kim karar verecek
insanların terör örgütüyle iltisaklı, ilintili olduğuna? Bir
komisyon. Bakın, keyfîlik yapıyorsunuz, yargı makamı
değilsiniz, hata yapıyorsunuz. Bir de diyorsunuz ki: Kılı
kırk yarıyoruz. Öyle bir şey yok. Kuruyla yaş alenen,
açık seçik yanıyor ve bunların hepsi Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden dönecek ve sizin bu
yanlışlarınız yüzünden FETÖcüler de dönecek, haberiniz
olsun. Sizin bir kısmınız bunu yanlışlıkla
yapıyor olabilir, bu hatayı görmüyor olabilir ama kanımca bu
yanlışlıkları bu kararnamenin içine koyanlar, aslında
FETÖcülerin, en nihayetinde, tekrar Türkiye devlet mekanizmasının
içerisine girmesinin de hazırlığını yapıyorlar,
bundan da haberiniz olsun çünkü dönecekler. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi 15/2, bakınız, bütün bu
yaptığınız orantısız işler, ilişkisiz
işler ve olağanüstü hâlin gerektirmediği, durumun gereğine
uygun olmayan işlerin hepsinin döneceğinden haberiniz olsun.
Değerli arkadaşlar, sendikaları
kapatıyorsunuz, sıkıyönetim hâlinde bile sendikalar,
konfederasyonlar kapatılamaz, usulüne göre kapatılır. O hâlde
siz bu yetkiyi nereden aldınız?
Bunun dışında, bakınız,
Anayasa Mahkemesi dün -bana göre- garabet bir karar verdi: Olağanüstü
kanun hükmünde kararnameleri değerlendirmeye ben görevsizim. Dedi. Son
derece yanlış çünkü siz, bir kararnameye olağanüstü dediniz
diye, o kararname olağanüstü olmaz, içine girip bakması gerekir;
olağanüstü mü, değil mi. Biraz önce burada ifade ettiğim birçok
düzenlemenin olağanüstü hâlle uzak yakın ilgisi yok, FETÖ terör
örgütüyle mücadeleyle uzak yakın ilgisi yok, bu nedenle de Anayasa
Mahkemesinin bu görevi yapması gerekirdi. Peki, bu Anayasa Mahkemesi böyle
bir değerlendirme yapabilir mi? Değerli arkadaşlar, maalesef
yapamaz. Çünkü Anayasa Mahkemesi son verdiği kararla majestelerinin mahkemesi
olduğunu açık seçik ortaya koymuştur. (CHP
sıralarından alkışlar) Nereden mi biliyorum?
Bakınız, hukuk tarihine geçecek, bana göre bir utanç vesikası
olacak bir karar verdiler. 2 üyesini açığa aldılar ve orada da
bu kararnameyle ilgili olarak -bana göre- son derece veciz ifadelerde
bulunuyorlar. İlk 7 sayfası bir defa lüzumsuz, bizim burada
konuştuğumuz FETÖ terör örgütü böyle yapılanmış,
şöyle gelmiş, böyle darbe olmuş, Sayın Cumhurbaşkanı
şöyle şöyle mücadele etmiş. diye bir edebiyat. Sonuna geliyoruz,
bakın, bu hukuksuzluğu nasıl saklıyorlar. Diyor ki: 667
sayılı KHK kapsamında yapılacak değerlendirme adli suç
veya disiplin suçu niteliğindeki somut bir eylemin
soruşturulması mahiyetinde olmayıp Anayasa Mahkemesi üyelerinin
belli bir yapıyla herhangi bir bağlarının olup
olmadığına ilişkin kanaatin oluşturacağı bir
süreci ifade eder. Kanaatim yeterlidir, ben delil aramam. diyor,
bakınız. Ötesinde diyor ki: Bağlarının olup
olmadığına ilişkindir. Ve Yukarıda ifade
edildiği üzere bu değerlendirme için Genel Kurulun salt
çoğunluğunda anılan üyelerle ilgili oluşacak kanaat
yeterlidir. diyor, delile dayanma ihtiyacı olmadığını
söylüyor.
Bunun ötesinde şuna dikkatinizi çekerim:
Anılan yapıyla ilgileri olduğuna dair sosyal çevre bilgisi ve
Anayasa Mahkemesi üyelerinin zaman içinde oluşan ortak kanaatleri birlikte
değerlendirildi. diyor. Yani, yargıçlar toplanıyorlar, sosyal
çevre bilgisinden bir kanaat ediniyorlar ve salt çoğunlukla içlerinden 2
yargıcı, Anayasa Mahkemesi üyesini alıyorlar ve açığa
koyuyorlar. Böyle bir ülkede Anayasa Mahkemesinden, anayasa
yargısından, bağımsız yargıdan bahsetmenin
olanağı yoktur, açık seçiktir.
Bu nedenle, değerli arkadaşlar, bu
kararnamenin bir an evvel düzeltilmesini ve ülkemizin -eğer demokrasimizi
güçlendireceksek- demokrasi ve olağan hukuk düzeni içerisinde
yönetilmesini talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken,
60a göre bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Esat ile AKP Hükûmeti arasında resmî Dışişleri
heyetlerinin devreye gireceği ve temasların başlamak üzere
olduğu haberlerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, dış politikayla
ilgili olan Sayın Bakan da Genel Kuruldayken şu anda ulusal ve
uluslararası basında sıkça yazılan çizilen bir konuyu
sormak istiyorum, Genel Kurulu da bilgilendirmesini özellikle rica ediyorum.
Dünden beri Esad ile AKP Hükûmeti arasında
resmî dışişleri heyetlerinin devreye gireceği,
temasların başlamak üzere olduğuna dair yaygın haberler
uluslararası basında ve ulusal basında yazılmaya
başlandı. Daha önce, biliyoruz, Cezayirde, farklı yerlerde
gayriresmî bu tarz görüşmeler başlamıştı. Şimdi,
Halepe karşılık Kürtler üzerinden yürüyen bir pazarlık
var. Yani, Halepte Türkiyenin himayesinde olan çetelerin çekilmesi
karşılığında Kürtlere karşı bir ortak
savaş tutumu üzerinden bu pazarlığın geliştiği
sıkça yazılıyor, çiziliyor. Eğer bu bilgiler doğruysa
çok vahim. Hem Halepteki çete yapıların Türkiye'nin, AKP'nin
himayesinde olduğunu gösteriyor hem de AKP'nin dış
politikasının Kürt karşıtlığı, Kürt
düşmanlığı üzerinden hangi siyasi etik değerlere sahip
olduğunu ortaya koyuyor. Yani, bu şekilde bir yaklaşım
varsa -ki biz buna da şaşırmayacağız çünkü daha önce
Putine, Rusyaya efelenenler, İsraile efelenenler, Sisiye efelenenler
sonra nasıl çark ettiler gördük- bu şekilde bir tutum varsa herhâlde
yakında düşman Esedden kardeş Esada sırf Kürt
düşmanlığı üzerinden bir savrulma göreceğiz.
Sayın Bakan bu konuda Genel Kurulu aydınlatırsa seviniriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
22.- Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer
milletvekilleri; birincisi, bu Suriye konusundaki tavrımız nettir.
Esad rejimi bir katliam rejimidir, Esad bir katildir. Esadla dolaylı,
doğrudan, kapı arkasından, gizli diplomasi, açık diplomasi
şeklinde hiçbir temasımız olmamıştır ve bundan
sonra da olmayacaktır. Kendi halkını savaş uçaklarıyla
katleden, kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan ve tamamen
gayrimeşru durumdaki birisiyle herhangi bir şekilde temas etmemiz
mümkün değildir. Uluslararası basında çıkan haberlerin bu
bakımdan hiçbir geçerliliği yoktur. Fakat, bu soru sorulurken hem siyasi
bakımdan hem teknik bakımdan hem Hükûmetimizin yürüttüğü
dış politika bakımından son derece vahim birkaç tane
yanlış vardır, onun altını çizmek isterim.
Birincisi şudur: Türkiye'nin orada himaye
ettiği çeteler. şeklindeki bir kavramı tabii ki kabul
etmiyoruz. Türkiye orada öteden beri meşru muhalefeti ve meşru
muhalefete bağlı olarak Özgür Suriye Ordusunu desteklemektedir.
Meşru muhalefet ve Özgür Suriye Ordusunun desteklenmesi sadece Türkiye'nin
politikası da değildir, bu pek çok müttefikimiz tarafından da
kabul gören bir politikadır. Buradaki tutumumuz da nettir. Suriye
halkının genel iradesinin yansıtılacağı bir
politik tablonun ortaya çıkmasını, bir geçiş süreci
olması gerektiğini ifade ediyoruz.
Diğer bir konu şudur: Bu, Mecliste çok
sık ifade ediliyor, Hükûmetimizin Suriyede Kürt
düşmanlığı yaptığı şeklindedir. Tabii,
bu bir kavramsal çarpıtma. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti oradaki Kürt
unsurları, Arap unsurları, Türkmen unsurları, Alevi, Sünni,
Nusayri, hepsini kardeş görmektedir. Çok açık bir şekilde ifade
etmek isterim, benim de şahit olduğum bir konudur bu: Bu Arap
devrimleri başladığında biz Suriyede de bir
karışıklığın olacağını
öngördüğümüz için o zaman henüz bu olaylar başlamamışken,
henüz halkına herhangi bir şekilde kurşun sıkmıyorken
Esadla da görüşüyorduk ve Esadla görüşmeler sırasında
yapılmak istenen şey şuydu: Suriyede, komşu bir ülkede bir
karışıklık meydana gelmesin ve anlamlı bir geçiş
süreci yaşansın.
Burada Esada teklif edilen, benim de şahit
olduğum, Cumhurbaşkanımızın
Başbakanlığı dönemindeki tekliflerden bir tanesi
şuydu: Birincisi, siyasi partilere izin ver. Ülkende reformlar
gerçekleştir. Siyasi tutukluları serbest bırak. Arap ve
Türkmenlerin statülerinin güçlenmesine müsaade et. En önemlisi de şuydu,
henüz Türkiye'de hiç kimsenin gündeminde yokken Sayın
Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde bu
maddeyi de, bu söyleyeceğim maddeyi de gündeme getiriyordu: Senin ülkende
Kürtlerin herhangi bir statüsü yok, vatandaşlık hakları bile
yok. Kürtlere bu haklarını ver. şeklinde
Başbakanımız tarafından,
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde
bu gündeme getiriliyordu. Üstelik o zaman Suriye Kürtleri Türk dış
politikasında ve Türkiye'nin iç politikasında
tartışılan bir konu bile değildi ve bu Esadla yapılan
ve basına yansımayan görüşmelerde gündeme getiriliyordu.
Bu şahit olduğum olayları niye
anlatıyorum size? Şunun için anlatıyorum: Çünkü Kürtlerin
statüsünün de Suriyede verilmesi gerektiğini, Arapların,
Türkmenlerin aynı şekilde haklarının korunmasının
gerektiğini Cumhurbaşkanımız
Başbakanlığı döneminde zaten bunu Esada tavsiye ediyordu,
telkin ediyordu ve bu şekilde hareket etmesi gerektiğini söylüyordu.
Problem şudur: Suriyede Türkiye'nin Kürtlere
karşı bir tavrı yoktur, Suriyedeki tavrımız PYDye
karşıdır. PYD bir terör örgütüdür ama PYDyi Kürtlerle
eşitliyorsak o zaman bunu diğer Kürtlere de sormamız lazım.
Bakın, Kobani olayları sırasında bile Rudaw haber
ajansına Suriyedeki diğer Kürt grupların yaptığı
açıklamalar vardır. Oradaki Kürt gruplar diyorlardı ki: Burada,
âdeta sadece bir PKK/PYD hâkimiyeti kurmak için bizim buranın
kurtarılmasına dönük olarak yardım taleplerimiz bile kabul
edilmiyor. Şu anda PYDnin, şimdiye kadar yürüttüğü politika
çerçevesinde Arap ve Türkmenleri ve diğerlerini taciz ettiği gibi PKK
çizgisinin dışındaki Kürt unsurları da taciz ettiği
açık bir durumdur. Dolayısıyla şu kavramın açık
bir şekilde ortaya koyulması gerekir: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti,
Suriye halkının ortak kararıyla, bugünkü kaos ortamında hiç
kimse fiilî bir durum yaratmaksızın, bir politik geçiş
sürecinden sonra Suriyede Araplar nerede, Türkmenler nerede, Kürtler nerede
pozisyon alacak, Alevi, Sünni, Nusayriler nerede pozisyon alacak buna Suriye
halkının ortak iradesiyle karar verilmesini savunmaktadır. Bu
şekilde oradaki bütün etnik grupların statüsünün ve
haklarının korunması konusundaki politikamızın
altını çiziyoruz.
Bir kere daha ifade ediyorum: Orada terör örgütlerine
karşıyız, DAEŞe karşıyız, Nusraya
karşıyız ve PYDye karşıyız. Oradaki herhangi bir
etnik grupla veya da mezhep grubuyla herhangi bir sorunumuz yoktur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bakana ben teşekkür ediyorum
yaptığı değerlendirmelerden dolayı ancak özellikle
soruyu sorarken bazı kavramsal çarpıtmalar ve son derece vahim
iddialar ortaya attığımı söyledi. Bu açık bir
sataşmadır. Ben herhangi bir çarpıtma yapmadım.
BAŞKAN Bakın Sayın Baluken, siz bir
soru sordunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN O soruya dönük olarak, bir de genel
durumla birlikte yazılan, çizilen, içeride ve dış basında
ifade edilen konularla ilgili genel bir açıklama yaptı. Ne
şahsınızı ne partinizi ilzam eden hiçbir açıklama ben
duymadım, ben görmedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Soru
sorarken kavramsal çarpıtmalarla ve vahim iddialarla maksatlı
değerlendirmeler yaptığımı söyledi.
BAŞKAN Tamam, vahim iddialar doğru.
İddiada bulunmadınız mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Böyle
bir şey yok ki.
BAŞKAN İddiada bulunmadınız
mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu bir
sataşmadır yani.
BAŞKAN Sayın Baluken, ben, tamam
isteyeyim, varsa vereceğim söz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir sataşmadır.
Tutanakları mı
isteyeceksiniz?
BAŞKAN Tamam, oturuma
ara vermeden ben tutanakları isteyeceğim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahısları adına Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, söz sırası sizde.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
olarak şahsım adına söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Türkiye 15 Temmuz 2016
günü daha önce hiçbir devletin tecrübe etmediği, eşi ve benzeri
görülmemiş bir saldırıyla karşı karşıya
kalmış, yaklaşık kırk yıl boyunca devletin içine
sinsice yuvalanmış Fetullahçı terör örgütü tarafından,
demokrasimize, anayasal düzenimize ve millet iradesine kastedilmiştir.
Gerçekleştirilen bu saldırının sadece bir darbe
teşebbüsü olmadığı, aynı zamanda milletimizi teslim
alma, ülkemizi işgal etme ve Türkiyeye güncel bir Sevri dayatma projesi
olduğu hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ortaya
çıkmıştır. Milletimizin destansı
kahramanlığı neticesinde bu alçakça girişim akamete
uğratılmış ve akabinde devletimiz bir refleks göstererek
olağanüstü hâl ilan etmiştir. Olağanüstü hâlin ilanından
sonra, devletin arındırılması politikasına tekabül
eden kanun hükmünde kararnameler ihdas edilmiştir.
İşte, görüşmekte olduğumuz 667
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle amaçlanan da, devletin kendisini
sağlama alma, benzer saldırılara girişilmesine engel olma
yani devletimizin beka mücadelesinin de önünü açmaktır. Gerçekten de, 667
Sayılı Kararname incelendiğinde görüleceği üzere,
düzenlemeler terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen sivil toplum
örgütlerinin kapatılmasına, yine bu durumdaki kamu görevlilerinin de
devletten arındırılmasına tekabül etmektedir. Böylece,
öncelikle FETÖnün amaç ve hedeflerine hizmet ettiğini ortaya koyan
kriterler belirlenmiş, kanun hükmünde kararnamenin çizdiği çerçeveye
uygun olarak da devletten arındırılma sürecine
girişilmiştir.
Sayın milletvekilleri, devletin istiklal ve
istikbali için risk teşkil eden, örgüt asabiyesiyle hareket ederek
devletin bekası için tehlike oluşturacağı düşünülen
kamu görevlilerinin devletten arındırılmasına ilişkin
uygulama ilk defa Türkiyede karşılaşılan bir yöntem
değildir. 90lı yıllarda Çek Cumhuriyeti, Almanya, Macaristan,
Polonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Sırbistan ve Saddam sonrası Irakta
devleti arındırma politikaları uygulanmış ve bu
yöntemlere başvurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, maalesef son günlerde
bazı siyasilerin, 15 Temmuz hiç yaşanmamışçasına,
şehitleri, gazileri ve onların yakınlarını yok
sayarak, kasıtlı olarak oluşturulan mağduriyet algısına
destek olacak mahiyetteki açıklamalarını ibretle izlemekteyiz.
Mağduriyet algısının kurbanı olan bu kimselere sormak
istiyorum:
15 Temmuz günü elinde bayrak tutan günahsız bir
vatandaşımızın üzerine tankı sürüp onu hunharca ezen
askeri motive eden şey neydi sizce?
Yukarıdaki F16nın pilotunu
aşağıdaki masum insanlara bomba boca etmeye sevk eden gözü
dönmüşlüğün sırrı neydi sizce?
Uçan helikopterden kadın-erkek,
genç-yaşlı ayrımı yapmaksızın
aşağıdaki silahsız insanların üzerine şarjörü
boşaltmaya sevk edecek motivasyonun kaynağı neydi sizce?
Kişileri bu ve bunun gibi sayısız
caniliği yapmaya sevk eden hâletiruhiyenin kaynağı ve
motivasyonu elbette bir örgüt asabiyesiydi.
Tüm bu yaşananlardan sonra, bu örgüte üye olan,
bu örgütle bağı olan bir istihbaratçının, bir polisin, bir
öğretmenin yani herhangi bir kamu görevlisinin aynı saikle benzer
canilikleri yapmayacağını söyleyebilir miyiz? Elbette
söyleyemeyiz.
Değerli milletvekilleri, o nedenle, iktidar
olsun muhalefet olsun, sorumluluk makamında kim olursa olsun, bu örgütün
bütün unsurlarıyla birlikte devletin bünyesinden sökülüp
atılması için birlikte mücadele etmek, devletin bekası,
milletimizin birlik ve beraberliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için
elzemdir. Kaldı ki devletin FETÖden arındırılması
sadece 15 Temmuz benzeri girişimlerin önlenmesi bakımından
değil, aynı zamanda kamu kurumlarının daha etkin bir
biçimde işlemesinin ve özellikle de terörle mücadelemizin önemli
unsurlarından biri olarak görülmelidir.
Bu nedenle, devletimizin aynı risk ve
tehlikeyle tekrar karşılaşmamak adına yürüttüğü
arındırma politikalarını engelleyecek veya gölgeleyecek
mahiyetteki siyasi yaklaşım ve davranışlar rasyonel bir
tutuma işaret etmediği gibi, FETÖye omuz vermek anlamına
gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu durumda bu
tarz yaklaşımları sergileyen siyasi partiler tarih önünde mahkûm
olmaktan kurtulamayacaktır diyorum; parti ayrımı gözetmeksiniz,
söz konusu kararnameye bütün milletvekili arkadaşlarımızın
desteğini bekliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ikinci ve son söz
Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Ankaramızın başkent
oluşunun 93üncü yıl dönümü. Başta Mustafa Kemal Atatürk,
İsmet İnönü ve cumhuriyetimizi kuran tüm kadroları selamlayarak,
hepsini saygıyla anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen ve
uzatılan olağanüstü hâl dönemine ilişkin kararnamelerin ilkini
tartışıyoruz. Değerli milletvekilleri, elbette ülkelerin
çok önemli tehdit içeren saldırılar ya da başkaca olaylarla
karşılaştığı zaman anayasal düzeni korumak ve bir
an önce anayasal düzene geri dönmek adına olağanüstü rejimlere
başvurma hakkı vardır. Olağanüstü hâl anayasal bir
rejimdir, bunda hiçbir tereddüt yok. Ancak, olağanüstü hâlin esas
amacı, bir an önce varsayılan tehdidi ortadan kaldırmak ve o
tehdit ortadan kalktıktan sonra anayasal düzene dönmektir. Yani
olağanüstü hâl rejimi sürekli, olağan bir rejim değildir.
Bu tablo içerisinde, biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, 15 Temmuzda bu Meclisin çatısı altında nasıl
bombalara karşı direndiysek, darbe girişimine karşı
direndiysek, Parlamentonun iradesinin sonsuza kadar sürme
kararlılığını gösterdiysek, önlenmiş olan bu
darbe girişiminin diğer tehlikeli yönlerini de biz normal düzende
engelleyebileceğimizi düşündüğümüz için -olağan, normal
sistemden dolayı- Türkiye'nin yoluna devam etmesini savunuyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, bu kararnamelerle ilgili olarak birazdan,
arkadaşlarımız da önergeler verdiler, sizler de verdiniz- biz
neye dikkat çekmek istiyoruz? Yani Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin bu
süreci en az hasarla ve devlet ile vatandaş arasındaki
bağın kopmaması açısından götürmeye
çalışıyor; özen gösteriyoruz. İnsan hakları derken
boşuna söylemiyoruz, temel hak ve hürriyetler derken boşuna
söylemiyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi derken boşuna
söylemiyoruz. Bakın, Venedik Komisyonuna başvurularda bulunuldu,
Venedik Komisyonu önümüzdeki günlerde gelecek, Türkiye'deki olağanüstü hâl
dönemini inceleyecek. Ardı ardına çıkan raporlarda Türkiye'nin pek
çok eksikliği ifade ediliyor ve Türkiye çok sert sözlerle
eleştiriliyor. Ben olağanüstü hâlin uzatılmasına
ilişkin görüşmede de ifade ettim, bütün bu görüşleri ifade
edenlerin tümünün ortak özelliği, sonuçta Türkiye'nin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi gerçeğiyle yüz yüze kalacağı
gerçeğidir.
Şimdi, neler oluyor? Darbe teşebbüsünde
silahlarıyla ortaya çıkanlar her kimse -bunda hiçbir tereddüt yok-
hepsi yakalanmalı, en ağır cezaya mahkûm edilmelidir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, elimde bir dava dilekçesi var.
İsimleri vermeyeceğim, Aksaray İdare Mahkemesine
açılmış bir dava dilekçesi örneği. Neyi anlatmaya
çalışıyoruz size? Kişi AKTİF-SEN üyeliği
olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç ediliyor -üniversitede bir akademisyen
bu arkadaşımız ya da kimse- ve kişi de idare mahkemesine
şimdi başvuruyor.
Değerli arkadaşlarım, olayın
sınırlarını iyi saptayamadığınız zaman
karşılaşacağımız mağduriyetlerin, Türkiye
Cumhuriyetinin uğrayacağı mağduriyetlerin haddi
hesabı yok. Şimdi şu belgeye bakın, 2014 yılında,
Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları
Genel Müdürlüğü adına Genel Müdür imzalamış bir genelgeyi,
bütün valiliklere, kaymakamlara göndermiş. Ne zaman? 17-25/2013ten sonra
değerli arkadaşlarım, 17-25 Aralıktan sonra, 2014 yılında
AKTİF-SENin kuruluşu bütün valiliklere, kaymakamlara duyuruluyor.
Hesap numarası veriliyor, ilanlar yapılıyor şu
sayılı dosyayla Bütün personelinize duyurun bunu, AKTİF-SENe
üye olması konusunda destek sağlayın. deniliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
orada çalışan bir akademisyenin, bir öğretmenin ya da bir
kişinin o anda AKTİFEĞİTİM-SENe üye olmama
şansı var mı sizce bu genelge karşısında? Herkese
tek tek bildiriliyor. Genelge bu. O zaman Millî Eğitim Bakanı kim?
Nabi Avcı. Sayın Nabi Avcı bu FETÖden dolayı
yargılanıyor mu? Onun adına genelge gönderiliyor. Genelgeye uyup
sendikaya üye olanlar dışarıda; Nabi Avcı, genel müdürler
ortada. Çok ciddi bir garabet var ortada, çok dikkatli olmalıyız, çok
dikkatli olmalıyız. Kuru ile yaşı ayırmalıyız
değerli arkadaşlarım.
Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi bu özen
içerisinde bu kararname sürecini götürecektir ve bu bilgileri sizlerle
paylaşacaktır.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Soru? Yok.
Böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname İle
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 1inci maddesindeki kapsamında ibaresinin çerçevesinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı Ahmet
Selim Yurdakul
Osmaniye Konya Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 4/10/2016
MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı,
20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında, darbe
teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde hukuka uygun olarak
alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve
esasları belirlemektir.
Murat Emir Şenal
Sarıhan Gülay
Yedekci
Ankara Ankara İstanbul
Selina Doğan Mustafa Hüsnü Bozkurt Mahmut Tanal
İstanbul Konya İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış
Beştaş Hüda
Kaya
Diyarbakır Adana İstanbul
Ayhan
Bilgen Mahmut
Toğrul
Kars Gaziantep
BAŞKAN En son okutulan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kars
Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, olağanüstü hâlle ilgili
tartışmalar da kanun hükmünde kararnamelerle ilgili
tartışmalar da ne yazık ki önümüzdeki yıllara damgasını
vuracak çünkü bazı sorular var ki bu soruların cevabını
kamu vicdanını rahatlatacak biçimde, ikna edici şekilde
vermediğimiz takdirde burada yasal prosedürleri tamamlamamız hiçbir
şey ifade etmeyecek. Ben izninizle bu kısa sürede bu soruların
sadece birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok örneği basında
tartışıldı, burada dile getirildi ama eğer 2013e
kadar, en azından 2004ten 2013e kadar bu yapıyla ilgili ne gibi
mücadele diye tarif edilebilecek işlemler, işler yapıldığına
dair kamuoyuna net bir açıklama yapmadığınız takdirde
şu anda bu davayla ilişkilendirilerek yargılanan,
cezalandırılan herkesin pozisyonu tartışmalı
olacaktır. Öyle ya, 2004te MGKda bu konuda net cümleler var ve
altına imza atılmış olmasına rağmen 2004ten
sonra onlara parsel parsel arsa verilmeye devam edilmişse, iddia edilen
örgütün lideriyle milletvekilleri görüşmeye devam etmişse,
onların düzenledikleri etkinliklerde bakanlar Pensilvanyaya selam
göndermeye devam etmişlerse, bütün bunlar suç oluşturmuyorsa, bütün
bunlar destek sayılmıyorsa; binlerce öğretmeninin, medya
organının ya da başka kamu görevlilerinin, hatta esnafın
cezalandırılarak bu işin üstünün örtülmesi
imkânsızdır.
Değerli milletvekilleri, çok açık, çok net
biçimde 2004 ile 2013 arasında ne yapıldığını ya
da bir şey yapılmadıysa, ciddi, engelleyici,
caydırıcı, etkin bir mücadele yürütülmediyse neden
yürütülmediğini kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Bu, üstü
örtülebilecek bir durum değildir, bu işin esasıdır. Çünkü,
darbe, dünyanın hiçbir yerinde sadece bir sebep olarak
tartışılmaz, darbe bir sonuçtur. Asıl suç, darbecilerin o
gücü bulmasını sağlayacak destekle ilgilidir. Siz şimdi
iltisak kelimesinin, kararnamede geçen iltisak kelimesinin içerisine her
şeyi katabiliyorsunuz ama kamu kaynaklarını sunanlar,
örneğin kolayca arazi tahsis eden belediyeler, örneğin
kurumların bina yapması için çeşitli imkânları servis eden
-bununla ilgili telefon görüşmeleri, mailler, yazışmalar
kamuoyuna yansıdığı için söylüyorum- siyasiler şimdi,
bunlarla ilgili bir tartışma yapmadan, oraya çocuğunu gönderen
bir yargı mensubunun cezalandırılması nasıl izah
edilebilir? Bu, uluslararası platformlarda nasıl savunulabilir,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Dışişleri
Bakanlığı savunma gönderdiğinde bunu nasıl izah
edebilir?
İkinci kritik soru: Eğer bu kadar çok
yargı mensubu -ilk kararnameyle görevden alınanların
sayısı son derece yüksek- bir terör örgütünün üyesi olduğu için,
savunmaları bile alınmadan görevden alınıyorsa bu
yargı mensuplarının verdikleri kararlar, hazırladıkları
iddianameler, bunların verdikleri hükümler nasıl
bağlayıcı olabilir? Yani yeniden yargılanma yolunu bu
ilgili kişilerin, görevden alınan kişilerin dâhil olduğu
yargılama süreçlerindeki yeniden yargılanma yolunu nasıl
tıkayabilirsiniz? Yani siz, bir terör örgütü mensubu iddiasıyla
görevden alınmış hâkimin, savcının altına imza
attığı bir karardan dolayı yıllardır
haklarından mahrum kalmış insanlarla ilgili uluslararası
platformlarda nasıl savunma yapacaksınız? Bunun gibi elbette çok
soru var sorulacak ama ben iki şeye daha çok kısaca dikkat çekmek
istiyorum:
Birisi: Bu iç ve dış analizi yaparak, dün
de burada temsilcilerinizin dile getirdikleri değerlendirmedir.
Değerli arkadaşlar, bu dış güçler kimse lütfen bunu somut
söyleyin, böyle hamaset yapmayın. Sayın Cumhurbaşkanı
Amerikaya gittiğinde tarif ettiğiniz aktörlerin hepsiyle
toplantı düzenledi. Dışişleri Bakanı, Hükûmet
sözcüleri bu dış aktörün Amerika olmadığını, NATO
olmadığını defaatle söyledi. O zaman, ya ülke ya kurum ya
örgüt, bir şey tarif edeceksiniz, kamuoyu da dönecek, bunun üzerinden
tartışma yapacak. Bunu yapmadığınız takdirde
sadece bulanık suda balık avlamış oluyorsunuz.
Bırakın kurunun yanında yaş yanmasını,
baştan sona haksızlık ve baskı içeren işlere imza
atmış oluyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 4/10/2016
MADDE 1 (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin
amacı, 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında,
darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde hukuka uygun olarak
alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve
esasları belirlemektir.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Türkiye Cumhuriyeti tarihine
baktığımız zaman, gerçekten darbelerle,
sıkıyönetimlerle, olağanüstü hâllerle, muhtıralarla dolu
ancak bu olağanüstü hâller, sıkıyönetimler ülkede büyük
felaketleri de getirmiyor değil, faturası da çok ağır.
Evet, olağanüstü hâl
Bu 15 Temmuz darbe girişiminin öncesi ve
sonrasına, olaylara baktığımız zaman, darbeler hukuk
devletini, anayasal düzeni, demokrasiyi rafa kaldırma amacını
taşır ancak darbe girişimine karşı sert tedbirlerin alınması
hem gereklidir hem de meşrudur. Biz, darbelere karşı sert tedbirlerin
alınması gereklidir ve meşrudur dediğimiz zaman, bunu iki
örnekle canlandırmak isterim: Nasıl bir evde yangın
çıkınca, itfaiye eri içeride bulunan insanları kurtarmak için o
evin camını kırıyorsa, darbe girişiminde, darbelerde
de aynı şekilde o geçici olan anlık olayı bitirebilmek
için, kamu düzenini sağlamak için sert tedbirler alabilir ama hukuk
içerisinde kalarak alabilir. İtfaiyeci nasıl o yangını
söndürdükten sonra, yangın sona erdikten sonra sağlam olan bir
camı kıramıyorsa, kırdığı takdirde mesken
masuniyeti suçunu teşkil ediyorsa bizim mevcut olan
Anayasamızın olağanüstü hâl ve sıkıyönetimi
düzenleyen 119uncu ve 120nci maddelerinde açık ve net yazar; 119uncu
maddede, olağanüstü hâlle ilgili tabii afetleri yazar, 120nci maddede ise
şiddet olaylarının yaygınlaşması, kamu düzeninin
ciddi bir şekilde bozulması hâlinde olağanüstü hâli yazar.
Peki, değerli arkadaşlar, şu anda
mevcut duruma baktığımız zaman, ülkede artık
şiddet olayları sona ermiş, kamu düzeni tesis edilmiş ve
şiddet olayları bittiği gibi, kamu düzeni tesis edildiği
gibi anayasal değişiklikler düşünülüyor, başkanlık
sistemleri düşünülüyor, seçimler düşünülüyor. Onun için, mevcut olan,
bu anlık, geçici olan tedbirlerin kalıcı hâle dönüşmesi
bize iki tehlike getirir. Bir: Olağanüstü hâlin sürekli kalıcı
hâle getirilmesi hâlinde otoriter, diktatör rejimlere doğru gideriz ve
gidilen hadise bu amaca yönelik.
Değerli Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Levent Bey, biraz önce, 2014 tarihinde Millî Eğitim
Bakanlığının, Türkiyedeki seksen bir valiliğe
gönderilen genelgede
Sendikanın kurulması için, değerli
arkadaşlar, 3 bakanın onayı gerekiyor. Bir: İçişleri
Bakanının Aktif Sendikasının iç ve dış tehdit
anlamında sakıncası olmadığına ilişkin oluru
vardır. İki: Millî Eğitim Bakanının Aktif Sendikasının
kurulmasında ve üye olunmasında sakınca
olmadığına ilişkin oluru vardır. Üç: Çalışma
Bakanının bu sendikanın kurulmasında sakınca yoktur
diye izni vardır değerli arkadaşlarım. Siz, 3
bakanlık, sendikanın kurulmasına izin verip üye olan
vatandaşa da Kardeşim, sen teröristsin, sen teröre yardım
yataklık ettin. derseniz, o zaman, gerçekten -bu teröre yardım
yataklık yapan bu 3 bakanlık- oluru veren bakanların ilk önce
cezaevine atılması lazım.
Geliyoruz daha ötesine. Şu anda Kocaeli
Belediyesi
Kocaeli Belediyesi, emlak vergilerinden tutun, belediyeye ödenmesi
gereken ne kadar vergi varsa, efendim, Bank Asyanın adını verir,
hesap numarasını verir, vatandaşa Paralarınızı
Bank Asyaya yatırın. der. Oraya yatıran vatandaş, kamu
görevlileri açıkta; bu işi vatandaşa öneren, teşvik eden
Belediye Başkanı görevinin başında.
Üç: Darbenin iki numaralı kişisi
Dişli cezaevinde, onun ağabeyi Adalet ve Kalkınma Partisinin
Genel Başkan Yardımcısı.
Şimdi, vatandaş, suçu işleyip
işlemediği hâlen
Biz ne diyoruz? Masumdur. diyoruz ya; o
kişi, suçu işleyen birisi varsa, cezaevine alınıyorsa
kardeşi, torunu, eşi, gelini herkes işten atılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, siz niye bunu Genel
Başkan Yardımcılığından almıyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir çifte standart olabilir
mi? Onun için, siyasi iktidar, ilk önce iğneyi kendisine
batırsın, sonra çuvaldızı vatandaşa
batırsın.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzükün 128nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 1inci maddesindeki
kapsamında ibaresinin çerçevesinde olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Selim Yurdakul (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili vatandaşlar; 15 Temmuz
günü ve gecesinde yaşadığımız hain darbe girişimi
üzerinden tam doksan gün geçti, olağanüstü hâl ilanının üstünden
ise seksen beş gün geçti. On binlerce memur, bürokrat, asker ya göz
altında ya ihraç edildi ya açığa alında veya
haklarında araştırmalar devam ediyor. İş dünyası
da ayrıca göz altında. Kayyuma devredilen şirketler, el konulan
iş yerleri her gün çoğalıyor. Bu darbe girişimine
karışan herkesin hiçbir ayrım yapılmadan adaletin önünde
cezası kesinlikle verilmelidir.
İlk günden itibaren, hatta birçok Hükûmet
yetkilisi kandırılmakla meşgulken Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Fetulllahçı terör örgütünün tıpkı PKK gibi eli
kanlı hain bir örgüt olduğunu söyledik. Lakin, darbenin
doksanıncı, OHALin 85inci gününde, on binlerce FETÖcüyü tespit
eden Hükûmet nasıl olur da hâlen daha FETÖnün siyasi ayağına
ulaşamamıştır? Asıl bunu konuşmak zorundayız.
Mesela, Yurtta Sulh Konseyinin üyeleri kimlerdir? Hükûmetin burada
kaçırdığı, gizlemeye çalıştığı bir
şey mi vardır? Türk milleti bunların kimler olduğunu merak
ediyor ve öğrenmek istiyor.
Bakın, sokaktaki vatandaşlar ne diyor biliyor
musunuz: Bu darbe kalkışması başarılı
olsaydı, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı veya
bakanı kimler olacaktı? diye Hükûmete soruyor, bunlara cevap vermek
zorundasınız.
Maalesef bugün 1 şehit daha verdik. Buradan tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Yalnız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir
uyarımız da, ister 15 Temmuz akşamı olsun, ister ülkemizin
ve vatanımızın bölünmez bütünlüğü için başta PKK olmak
üzere teröristlerle mücadele ederken şehit olan vatan
evlatlarımız olsun, şehitler arasında ayrım
yapmayın. Şehitler arasında ayrım mı olur?
Ayrıca, sizler bu kıvranmalara ve olduğunuz yerde patinaj
yapmaya devam ettiğiniz sürece ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatı
çökmeye devam ediyor. Açlık sınırı asgari ücretin üzerinde
maalesef ve 1.386 liraya ulaşmış durumda, yoksulluk
sınırı ise 4.515 lira ile dar ve orta gelirli
vatandaşlarımız için karanlık bir gelecek anlamına
geliyor. Hazır Hükûmetteyken, hep tüketmek, yani tüketen ekonomi yerine
biraz daha ülkemize katma değer üreten projeler meydana getirin. Eğer
bilginin ve tekniğin kıymetini bilmezseniz Türk milletine yazık
edersiniz. O yüzden, buradan, eğitime önem vermenizi tekrar ifade etmek
istiyorum.
Bakın, işsiz sayısı 6 milyona
ulaşmış durumda. Türk milleti artık yardımlara muhtaç
bırakılmak istemiyor, Türk milleti işsizlikle boğuşmak
istemiyor. Vatandaşlarımızın yüzde 68si borçlu, üstelik
Hükûmet olarak vatandaşlarımızı daha da borçlandırmak
için adımlar atıyorsunuz. Tüketimin değil, tasarrufun
öğütlendiği küresel ekonomide sizden başkası da kendi
vatandaşını bu kadar borçlandırma derdinde değil. Kime
ve neye hizmet ettiğinizi bugüne kadar anlayamadık. Ama FETÖyle
samimi bir mücadele neticesinde doğruya doğru, eğriye eğri
diyerek kangrenli uzuvlarınızı da kesmek zorundasınız.
Ayrıca, unutmayın, milletimiz FETÖyle mücadeleyi ve PKKyla
mücadeleyi ayırt etmek istemiyor. Bunları lütfen sizler de
ayırmayın ve OHAL kapsamında PKKyla mücadeleyi sonuna kadar
götürün.
Son olarak ifade etmek istiyorum ki milletimiz iyiyi
ve kötüyü mutlaka görür.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, tutanakları
istedim. Ben sataşmadan dolayı kürsüden size iki dakika söz
vereceğim. Yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Keşke Sayın Ömer Çelik
burada olduğunda bu sözü vermiş olsaydınız, en azından
sağlıklı bir tartışma ortaya çıkardı.
Biz, AKPli bakanların çok önceden ortaya
çıkan ilişkilerle ilgili bu şekilde gerçeği çarpıtan
açıklamalarına Meclis tutanaklarında da defalarca şahitlik
ettik. Ben, burada, Mavi Marmara olayıyla ilgili ve İsraille olan
anlaşmayla ilgili ilk bilgileri aldığımız anda o
soruyu yöneltmiştim. Burada Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı
oturuyordu ve Meclis tutanaklarına geçecek şekilde Kesinlikle,
zinhar, böyle bir durum olamaz. İsrail terör devletidir, biz asla
İsraille bir araya gelmeyiz, anlaşma yapmayız. demişti
ama bakın, ne oldu
BAŞKAN Sayın Bakan Ömer Çelik de burada.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Mavi Marmarada
yaşamını yitirenlerin ortaya koyduğu o mücadeleyi de,
maalesef, 20 milyon dolara kurban ettiniz, İsraille anlaşma
yaptınız. Şimdi burada da aynı durum var. Sayın Bakan
kavramsal çarpıtma diyor ama çarpıtmayı o yapıyor.
Halep ve İdlipte savaşan güçlerin El
Nusra ve Ahrar el-Şam olduğunu bütün dünya biliyor ve bütün dünya bu
iki örgütü terör örgütü olarak değerlendiriyor. Şimdi onu getirip
bize farklı şekilde sunmasın. Kürt
düşmanlığı yapmadık, yapmayacağız. diyor
ama bakın, Binali Yıldırım -kendi cümlesinden- Biz
Kürtlerin alan kazanmasına Suriyede izin vermeyeceğiz. Güneyimizde
yeni bir Kürt oluşumuna izin vermeyeceğiz. diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuzey Irakta hata yaptık, Kuzey
Suriyede yapmayacağız. diyerek aslında federal Kürdistan
bölgesindeki Kürt oluşumunu da bir hata olarak, düşmanca bir tutum
üzerinden değerlendirdiğini ortaya koyuyor.
Dolayısıyla, bakın, çok yakında
Esadla ilgili söylemleriniz değişecek, burada biz yine dile
getireceğiz, siz de bu şekilde çarpıtmaya devam edeceksiniz.
PYDyle ilgili meseleye uzun uzun girmeye gerek yok.
Salih Müslimle Ankarada, İstanbulda görüşürken bugün
söylediğiniz bu söylemlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
o zaman hangi
ilişkiyi geliştirdiğinizi, hangi çelişkiye
düştüğünüzü siz açıklayın.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelikin,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; birinci husus şudur: Esadla görüşüldüğü
zamanlarda görüşmenin konusu. Bahsettiğim gibi, biz kendi yaptığımız
değerlendirmelerde Orta Doğuda bu Arap Devrimi dediğimiz büyük
dalgalanmanın geldiğini gördük, kendi değerlendirmemizi bu
şekilde yaptık. Bu değerlendirmeler neticesinde şuna karar
verdik: Acaba burada çok büyük iç çatışmalar olmaksızın,
bir politik geçiş süreci konusunda bazı ülkeleri cesaretlendirebilir
miyiz bazı reformların yapılması konusunda? Nitekim,
yapılan görüşmelerde de söylenen şey şu olmuştur,
Esada da söylenmiştir, diğerlerine de söylenmiştir:
Birincisi: Kendi ülkenizde reform yapın. Siyasi
partilerin oluşumuna müsaade edin. Hatta sizler kendiniz devlet
başkanı olarak görevlerinizi sürdürmek istiyorsanız hür ve
serbest seçimlere girin. Bu siyasi tutukluların keyfî bir şekilde
tutuklanmasına ve hiçbir kayıt altına
alınmaksızın içeride tutulmasına son verin. Siyasi
tutukluları serbest bırakın.
Nitekim, Türkmenlerin sorunlarıyla ilgili,
Arapların sorunlarıyla ilgili konular gündeme getirilmiştir.
Onların farklı bağlamları vardır.
Kürtler meselesinde de, Suriyedeki Kürtler
meselesinde de söylenen açıktır. Suriyedeki Kürt
kardeşlerimizin hiçbir şekilde kimlik kayıtları bile yoktu,
herhangi bir şekilde vatandaş sayılmıyorlardı, nüfus
kayıtları da yoktu çünkü hiçbir şekilde dikkate
alınmıyorlardı. Sayın Cumhurbaşkanımız
Başbakanlığı döneminde bizzat Türkmenlerin, Arapların
sorunlarını gündeme getirdiği gibi, oradaki Kürt
kardeşlerimiz hakkında da şunu açık bir şekilde Esad
rejimine -henüz bu çatışmalar ortada yokken- söylemiştir:
Kürtlerin de siyasi statüsünü tanıyın, bunlara vatandaşlık
verin. Onların da vatandaş olarak bu haklardan yararlanmasına
belli kaygılar içerisinde
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
siyasi statüsünü tanımıyorsunuz ki.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Benim kastettiğim vatandaşlık statüsü,
sizin kastettiğiniz gibi değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) E,
işte, onları doğru söyleyin.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) O kavramları da iyi bilirim, bir gün gelirse
onları da konuşuruz. Bahsettiğim, herhangi bir ülkede
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet,
onları doğru söyleyin.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim.
Sayın Çelik, bitirelim hemen, buyurun.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER
ÇELİK (Adana) Sayın Başkanım, bu önemli bir konu çünkü
burada sık sık dile getiriliyor.
Bizzat görüşmelerde, bunların da
vatandaş yerine koyulması gerektiği konusu da ifade
edilmiştir.
Ama açık olan şudur: Suriyede ilk olarak
Özgür Suriye Ordusu ortaya çıktığında, kuzeyde Esad rejimi
kendi askerlerini oradan çekerek oraya PYDnin yerleşmesine müsaade
etmiştir. Dolayısıyla, tarihsel olayları izleyenler iyi bilirler
ki Esad rejimi PYDyi Suriyenin kuzeyinde Özgür Suriye Ordusuna ve Suriye
halkına karşı kullanmıştır. Arkasından silah
depolarını açmıştır ve PYDye bu imkânları
vermiştir.
Bakın, açık bir şekilde söylüyorum:
Rûdaw Ajansı Kürt haber ajansı diye geçer. Açın, oradaki, o
Kobani olayları olduğu zamandaki diğer Kürt
gruplarının ve diğer siyasi partilerin yakınmalarına
bakın. Salih Müslimle görüşüldüğü zaman da Salih Müslime
bunlar telkin edilmiştir, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Suriyedeki bütün
etnik grupların kardeşidir. Sizin de herhangi bir şekilde
Türkiyeye karşı husumet anlamına gelen eylemlerden vazgeçip
Türkiyeyle dostluk ilişkilerinizi tesis etmenizi bekliyoruz. diye. Ama
bu olmamıştır; PYD aynı DAEŞ gibi, aynı El Nusra
gibi Türkiyeye karşı düşmanlık üreten bir tutum içerisine
girmiştir.
Dolayısıyla, şunun altının
çizilmesi gerekir: DAEŞe karşı olmamızı herhangi bir
şekilde Araplara karşı olmak olarak kimse ifade edemez, bu
mantıksal bir çarpıtma olur. Aynı şekilde de PYDye
karşıtlığımız PYD bir terör örgütü olduğu
içindir. Bunun, oradaki Kürt kardeşlerimize dönük kardeşlik
hislerimizle ve onların haklarının korunmasıyla kesinlikle
bir ilgisi yoktur, bunun altını çizmek isterim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
412 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN Hükûmet ve Komisyon yerinde.
Tasarının 2nci maddesi üzerinde dört adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 2'nci maddesinin 1'nci fıkrasındaki "belirlenen"
ibaresinin "tespit edilen" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Denip
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı
Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Kapatılan Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Tedbirler
başlıklı 2nci maddesinin 1inci fıkrasının değiştirilmesini,
2nci maddesinin 1inci fıkrasına (e) bendinin eklenmesini, 2'nci
maddenin 2nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, 2nci maddenin 3üncü fıkrasının
kaldırılmasını, 2nci maddenin 4üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
(1) Millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETO/PDY)
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı mahkeme kararıyla kesin
şekilde belirlenene kadar;
a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel
sağlık kurum ve kuruluşları,
b) Ekli (II) sayılı listede yer alan özel
öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları
ve pansiyonları,
c) Ekli (III) sayılı listede yer alan
vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan
vakıf yükseköğretim kurumları,
d) Ekli (V) sayılı listede yer alan
sendika, federasyon ve konfederasyonların faaliyetleri,
durdurulmuştur."
e) Faaliyetleri durdurulan vakıfların her
türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal
varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı üzerine
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tedbir konulur ve ilgili
tapu kayıtlarına şerh edilir. Kapatılan vakıf
yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve
araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve
kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal
varlığı, alacak ve haklar, belge ve evraklar üzerine Hazine
tarafından tedbir konulur ve ilgili kayıtlara şerh edilir."
"(2) Millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı mahkeme kararıyla kesin
şekilde belirlenmiş olduğu gerekçesiyle kapatılan
vakıfların, kararın kesinleştiği tarihte her türlü
taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal
varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş
sayılır. Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının
sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan
diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her
türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz
olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar
tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve
taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Birinci fıkrada
sayılanların her türlü borçlarından dolayı gerçek ve tüzel
kişilerin alacakları Hazine tarafından ödenir. Hazine,
yapılan ödemeler için, birinci fıkrada sayılanlara rücu eder.
Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli
yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı
veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir."
"(4) Kapatılan yükseköğretim
kurumlarında kayıtlı öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu
tarafından, önceden yerleşmiş oldukları yükseköğretim
kurumlarına eş kurumların bulunduğu Devlet üniversitelerine
veya vakıf üniversitelerine yapmış oldukları tercih
esasına göre yerleştirilir. Bu şekilde yerleştirilen
öğrenciler, mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim
kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri ilgili üniversiteye ödemeye devam
ederler. Bu fıkranın uygulanması ile ilgili olarak usul ve
esasları belirlemeye, uygulamayı yönlendirmeye, her türlü tedbiri
almaya ve ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Yükseköğretim
Kurulu görevli ve yetkilidir."
Şenal Sarıhan Muharrem Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Cemal Okan Yüksel Gürsel Erol Mustafa Tuncer
Eskişehir Tunceli Amasya
Murat Emir Türabi
Kayan
Ankara Kırklareli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci
maddisinin (1)inci fıkrasının (b) bendine ekli (II)
sayılı listeden 15/8/2016 tarihli ve 673 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı listede yer alan özel öğretim kurum
ve kuruluşları ile özel öğrenci yurdunun
çıkarılmasını ve (2)nci fıkrasının üçüncü
cümlesine Hazineden ibaresinden sonra gelmek üzere veya Vakıflar Genel
Müdürlüğünden ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük ve Ticaret Bakanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış Beştaş
Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda Kaya Ayhan
Bilgen
İstanbul Kars
BAŞKAN Okunan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya.
Sayın Kaya, buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
içinde bulunduğumuz muharrem ayı münasebetiyle, gecikmeli de olsa
ancak söz alabildiğim için, Kerbelâ direnişi ve katliamı
yıl dönümü sebebiyle günümüze de ışık tutması
açısından ufak bir değinişle konuşmama
başlayacağım:
Bir yanda inkâr, tuğyan, zulüm ve husumet,
diğer yanda hak, hakikat, direniş ve muhabbet.
Bir yanda saray ve biat eden çoğunluk,
diğer yanda çadırlar ve boyun eğmeyen özgür insanlar.
Bir yanda erkeklerin koca ordusu, diğer yanda
kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler ve yaşlılar.
Bir yanda kadınlarının yüzüne
kapıyı vurup cariye ve ganimet avına çıkanlar, diğer
yanda erkeklerinin yüzüne kapıyı vurup direnişe katılanlar.
Bir yanda yeşil bayraklı tekbirler,
diğer yanda kızıl bayraklı heyhatlar.
Bir yanda Peygamberin ümmeti olduğunu iddia
edenler, diğer yanda Peygamberin canları, arkadaşları,
yoldaşları.
Bir yanda cesetleri şehir şehir
teşhir edenler, at arkasında sürükleyenler, diğer yanda
taşı toprağı can bilenler.
Bir yanda sesin ve kılıcın gücü,
diğer yanda sözün ve inancın.
Bir yanda götürenler, diğer yanda bölüşüp
mihnet eylemeyenler.
Bir yanda zulmü, saltanatı, ganimeti din, iman
bilenler, diğer yanda sevgiyi, adaleti, barışı hak yol
bilenler.
Bir yanda Bizden değilse vurun kâfiri,
zındığı, asiyi!, diğer yanda kim olursa olsun zalime
karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana.
Aşureden her güne, Kerbelâdan her yere; heyhat
(x), zillet bizden uzaktır.
Her gün aşure, her yer Kerbelâ!
İki dakikam kaldı. Değerli
arkadaşlar, önceki gün bu kürsüde bir arkadaşınız, AKPden
bir konuşmacı sizin kendi iş birliğiniz ve ortak
zulümlerinizi örtmek telaşıyla hiç sıkılmadan ve utanmadan
-bu kelimeyi mahcubiyetle ifade ediyorum- HDPli başörtülü kadınlara
FETÖcü ablalar damgası vurmaya, itham etmeye çalıştı ve
ben söz almak istediğimde söz verilmedi. Değerli arkadaşlar, ben
de yüz binlerce başörtülü HDPli kadından biri olarak sizden -bu
düşünceye sahip herkesten- haddinizi bilmenizi talep ediyorum. 12
Eylüllerden, 28 Şubatlardan ta düne kadar bu yapıyla tarihin en büyük
ittifakını, birliğini kurmuş olan sizler, FETÖyü FETÖ
yapan sizler birilerini FETÖcü ilan edecek olan son kişilersiniz ve bunu
önce sizlerin bilmesi gerekiyor. FETÖye yardım ve yataklıktan
yargılanacak bir kurum varsa bu öncelikle AKP ve saraydır.
Bizlere gelince, biz 28 Şubatlarda sadece
tekçi, Kemalist yapıların zulmüne karşı değil bu
yapının polis ve yargıdaki uzantılarına
karşı da mücadele ettik. Bizler, çocuklarımla beraber, yüzlerce
arkadaşımızla sokaklarda, meydanlarda, mahkeme
salonlarında, cezaevlerinde, işkence odalarında tehditler
altında, sürgünler altında gezerken sizler o zaman kol kola, omuz
omuza bu devleti birlikte nasıl ele geçirelim hesabı
yapıyordunuz masa başlarında. Daha dün, 2011de
Hemen toparlıyorum arkadaşlar.
Evet, FETÖ dediğiniz paralel yapılarla
beraber yaptıklarınızın aynısını bugün de
devletin yine kadim, derin, kirli ve kanlı yapılarıyla bir
olarak, kol kanat gererek yine devam ettirmeye çalışıyorsunuz.
Mesele hak ve hakikat meselesidir, adalet ve zulüm meselesidir. Siz
haksızlığa, zulme inat ve ısrarla bu bataklığa
gömülmeye devam ederken onu bunu suçlamayı bırakın, itham etmeyi
bırakın. Şu anda Türkiye, tarihinin en karanlık, en kirli
günlerini sizin döneminizde yaşıyor ve acı gerçek de maalesef
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci
maddisinin (1)inci fıkrasının (b) bendine ekli (II)
sayılı listeden 15/8/2016 tarihli ve 673 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı listede yer alan özel öğretim kurum
ve kuruluşları ile özel öğrenci yurdunun
çıkarılmasını ve (2)nci fıkrasının üçüncü
cümlesine Hazineden ibaresinden sonra gelmek üzere veya Vakıflar Genel
Müdürlüğünden ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Tüfenkci
Malatya
Gümrük ve Ticaret Bakanı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 668 ve 673 sayılı KHKlar ile
yapılan değişikliklerin yansıtılması
amacıyla yapılmıştır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı Hükûmetin katıldığı
gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
önergeyle ilgili İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, bir dakika
süreyle İç Tüzük 60a göre söz veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, şimdi burada sunulan
gerekçeyi anlamak mümkün değil. Yani, gerek burada Sayın Bakanın
gerekse de AKPli yetkililerin bu düzenlemenin neden
yapıldığı, bu önergenin neden verildiğiyle ilgili
mevcut durumu açıklığa kavuşturmasını özellikle
talep ediyorum. Çünkü önergeye baktığımızda, burada, bu
Fetullahçı yapılanmaya ait olan özel öğretim kurum ve
kuruluşlarının bir tedbir neticesinde karşı karşıya
olduğu sürecin kaldırıldığını görüyoruz.
Şimdi, burada tedbir ne için kaldırılmış ya da
kaldırılmışsa niye bütün kurumlar değil; niye
sağlık kurumları, niye hastane kurumları, televizyon, radyo
kanalları vesaire gibi şeyler yok da sadece bu öğrenci yurtları
ve okullarla ilgili tedbir kaldırılıyor? İki ihtimal
aklımıza geliyor: Ya cemaatle örtülü bir anlaşmanın zemini
var, yavaş yavaş piyasaya bu yönlü düzenlemeler sunuluyor AKP
tarafından ya da bu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan. Çok önemli bir konu bu yani
anlamadık biz.
BAŞKAN Tamamlayalım, lütfen
tamamlayalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani, ya
örtülü bir anlaşma var, işte parça parça o anlaşmanın
unsurları devreye konuyor ya da Hükûmet bu kurumlarla ilgili kayyum
benzeri bir mekanizmayı devreye koymak için böyle bir şey
yapıyor.
Diğer taraftan, bu Vakıflar Genel
Müdürlüğüyle ilgili ortaya konan teknik ibare de zaten bugüne kadar fiilî
olarak yapılan bir düzenleme idi. Bugüne kadar birçok mağduriyet
yarattı. Şimdi o mağduriyetleri görmezden gelerek önergeye
Vakıflar Genel Müdürlüğü kavramı yerleştirilmeye, yedirilmeye
çalışılmış. Dolayısıyla, soru
işaretleriyle dolu bir önerge. AKPli yetkililerden ve Hükûmetten
ayrıntılı açıklama bekliyoruz. Cemaatle
anlaşmanın yolu mu açılıyor?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Gök, size de 60a göre bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Şimdi, verilen ve oylaması yapılan
önergeyle ilk kararname 667 sayılı Kararnameyle kapatılan kimi
kurumların ya da öğretim kurumlarının daha sonra, fark
edildikten sonra yani Fetullahçı olmadığı düşüncesiyle
fark edildikten sonra açıldığına tanık oluyoruz. Ben,
böyle bir tabloyu görüyorum bu önergede ve daha sonraki kararnamelerde, 667
sayılı Kararnameyle kapatılan kimi kurumlar ve eğitim
kurumlarının açıldığına tanık oluyoruz.
İşte, bu tablo, devletin ne kadar özenli olması
gerektiğinin, ne kadar dikkatli olunması gerektiğinin ve burada
söylediklerimizin ne kadar değerli olduğunun bir
kanıtıdır. Başlangıçta kapatılan, kamuoyu önünde
FETÖcü damgası yiyen kimi kurum ve kuruluşların bu sıfattan
çıkarıldığına tanık oluyoruz şimdi bu
kararname ve bu önergeyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen, efendim
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de
Sayın Gök.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, bu geçen zaman
içerisinde FETÖcü iddiasıyla kapatılan kurum ve
kuruluşların bugüne kadar uğradıkları
mağduriyetler nasıl giderilecektir? Yani, böyle bir tablo içerisinde
bu kişi ve kuruluşların toplumda üzerlerinde yaratılan
intibalardan kurtulmaları nasıl mümkün olacaktır?
Bizim başından beri, sayın
milletvekilleri, özenle dikkat çekmek istediğimiz noktaların hepsi
bunlar. Çok dikkatli olunmak durumunda, hata yapılmamak durumunda, devlet
sıfır hata yapmak durumunda. Sonradan düzelttiğinizde,
düzelttiğinizi farz ediyorsunuz ama o travmaları geçirenlere bir
sorun bakalım neler yaşadılar, neler yaşayacaklar.
Bu bakımdan, verilen önergelerimizin tümü bu
hassasiyet çerçevesindedir, sayın milletvekillerinin ve Meclisin bilgisine
bir kez daha sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuda bir açıklamaya ihtiyaç var, önemli bir
şey.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye Sayın
Bakan söz istiyor.
Sayın Usta, siz de mi söz istiyorsunuz?
ERHAN USTA (Samsun) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
Size de 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, burada, bu önergeyle yapılan
düzeltme esas itibarıyla 63 tane okulun ve 1 yurdun
anladığımız kadarıyla yeniden açılması
meselesi. Tabii, burada şimdi şu konu çok önemli, önem
taşıyor: Tespitler çok doğru yapılmalı. Böyle
dedikoduyla, kulaktan dolma, işte oldubittiye getirilerek buralara bir
kısım kurumların isimlerinin eklenmesi, sonradan buralarda hata
yapıldığının anlaşılması bir şeyi
düzeltmiyor. Bu kurumların itibarı zedelendi. Dolayısıyla,
bu mücadelenin tamamında aslında dikkat etmemiz gereken husus budur.
Biz bunu yaşıyoruz, her gün yüzlerce insan kapımıza geliyor
kendisiyle ilgili hata yapıldığını söylüyor. Bu
anlamda bu vesileyle ben Hükûmetin daha dikkatli olması gerektiğini
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına Sayın Tüfenkcinin de bir
söz talebi var.
Buyurun Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Öncelikle tabii şunu ifade etmek gerekir: Biz FETÖyle
mücadele noktasında sonuna kadar gideceğiz ve her noktada da mücadele
edeceğiz; bunu bir kere açıkça ifade etmek gerekir.
Buradaki önerinin ne FETÖyle anlaşma ne de bir
başka terör örgütüyle anlaşma şeklinde asla ve asla
değerlendirilmemesi gerekir. Burada terör örgütüne iltisaklı ve
irtibatlı olmadığını düşündüğümüz ve
araştırmalar neticesinde bu yapıyla alakası olmayan özel
öğretim kurumlarının çıkartılmasından ibaret.
Tabii, Başbakanımızın da
açıkça ifade ettiği gibi, insanın olduğu her yerde hata
olabilir. Bu noktada hata olmaması noktasında azami gayret
gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz. Ama sizler de takdir edersiniz
ki böyle bir yapıyla mücadelede elbette ki çok titiz davranmak lazım,
çok acımasız davranmak lazım. 15 Temmuzda yaşananları burada
bulunan herkes de, Mecliste bulunan herkes de bire bir
yaşamıştı ve bu yapı, her bünyeye sızabilecek bir
yapı. Dolayısıyla, hatayı en aza indirmek adına bütün
titizliği gösteriyoruz. Buradaki tek amaç, iltisaklı
olmadığı araştırmalar neticesinde görülen
kurumların tekrar bu listeden çıkartılmasından ibarettir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz, sizin de mi
söz talebiniz var?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) 60a göre
BAŞKAN 60a göre size de söz vereceğim.
Buyurun efendim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu belirtmek
istiyorum ki OHALle beraber bu KHKların
çıkartılmasının ana sebebi bellidir. Kırk
yıldır kurum ve kuruluşlara sinsice ve haince bir şekilde
girmiş olan yapının temizlenmesi, arındırılması.
Şimdi, 667 sayılı KHKda bir
düzenleme yapılmış. Ama biz hep şunu söyledik samimi bir
şekilde, net bir şekilde: Bu KHKlarda olur ki herhangi bir şey
olur, bunları daha sonra düzeltme imkânı
bulacağımızı söylemiştik ve 668 sayılı
KHKda, 673 sayılı KHKda özellikle 53 özel öğretim
kuruluşu ve 1 özel öğrenci yurdunun FETÖ paralel devlet
yapılanması, terör örgütüyle herhangi bir iltisakının
olmadığı tespit edilmiş. Biz bunu zaten sürecin en
başından beri söyledik, Bu konuda son derece hassas, son derece
samimi bir şekilde araştırma ve incelemeler yapılacak ve
bir yanlışlık olduğunda bunlardan da dönülecektir. diye
söylemiştik ve nihayetinde 668 ve 673te bu düzenlemeler
gerçekleştirilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şimdi
667yi de bu önergeyle diğer KHKlarda yapmış olduğumuz
düzenlemeyle uyumlu hâle getirmekteyiz. Bu anlamda da 667de bu önergeyi
düzenlemezsek 668 ve 673te gerçekleştirilen düzenlemelerle uyumlu olmaz
ve yok sayılır. Doğrusu, bu anlamda da bu maddenin uyumlu ve
kalıcı hâle getirilmesi gerekmektedir. Bir yanlıştan
dönülmüştür burada.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Diğer önergeyi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Çok
önemli bir konu, tekrar bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, bakın, siz
söylediniz, bütün grup başkan vekilleri konuştu, Sayın Bakan
cevap verdi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Soru
işaretlerimiz giderilmedi.
BAŞKAN - Evet, önemli bir konu ve eğer bir
hata yapılmış ise de bu hatadan geri dönülmeye elverişli
olan, aslında vatandaşın faydasına olan bir önerge ve bu
önerge kabul edildi, geçti bir de.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
vatandaşın faydasına ise bugüne kadarki mağduriyetler ne
oluyor?
BAŞKAN - Kabul edildi, oylandı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu önergenin tartışılacak bir hâli
kalmamış, önerge oylanmış.
BAŞKAN - Bunun üzerinde konuşmalar
yapıldı. Bu polemiği uzatmanın bir anlamı yok ki.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Polemik
değil Sayın Başkan, anlamaya çalışıyoruz, çok
önemli bir konu.
BAŞKAN Oylandı geçti zaten,
konuşmalar da yapıldı yani
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, bakın, öğretim kurumları ve yurtlarla
sınırlı olmasının mantığı ne? Bunu bir
tesadüf olarak mı açıklayalım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu önerge
BAŞKAN Hata yapılanlarla ilgili bir
düzeltme.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
Araştırılmış bunlar, tespit edilmiş, varsa bir
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hata
yapılanlarla ilgili, hastanelerle ilgili, sağlık
kurumlarıyla ilgili
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu, bugün olan bir hadise değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
televizyon, radyo kanallarıyla ilgili bir hata söz konusu değil mi?
Biz onlarla
BAŞKAN Evet, anlaşılırsa
ileride onlarda da düzeltme yapılır herhâlde Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bakın, burada tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Kifayeti
müzakeredir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Özellikle
öğretim kurumları ve yurtlarla ilgili olması sembolik anlamda
çok çok önemlidir. Altını çizerek ifade ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, Sayın Baluken yapılan önergenin teknik hadisede
olduğunu anlamadığından dolayı bu şekilde konuşuyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP-Cemaat
kavgası dershanelerin kapatılması üzerinden, öğretim
kurumlarının kapatılması üzerinden başladı.
Şimdi belli ki cemaatle olan yeni anlaşma dönemini de öğretim
kurumları üzerinden yavaş yavaş ısıtıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 668 ve 673
sayılı KHKlarda yapılan değişiklikler
değiştirdiğinden 667yi, eğer biz bu önergeyi hayata
geçirmezsek, bu önergeyi uygulamazsak 668 gitmiş oluyor.
BAŞKAN Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Kapatılan Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Tedbirler
başlıklı 2nci maddesinin 1inci fıkrasının
değiştirilmesini, 2nci maddesinin 1inci fıkrasına (e)
bendinin eklenmesini, 2'nci maddenin 2nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 2nci
maddenin 3üncü fıkrasının kaldırılmasını,
2nci maddenin 4üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
(1) Millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETO/PDY)
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı mahkeme kararıyla kesin
şekilde belirlenene kadar;
a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel
sağlık kurum ve kuruluşları,
b) Ekli (II) sayılı listede yer alan özel
öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları
ve pansiyonları,
c) Ekli (III) sayılı listede yer alan
vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan
vakıf yükseköğretim kurumları,
d) Ekli (V) sayılı listede yer alan
sendika, federasyon ve konfederasyonların faaliyetleri,
durdurulmuştur."
e) Faaliyetleri durdurulan vakıfların her
türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal
varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı üzerine
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tedbir konulur ve ilgili
tapu kayıtlarına şerh edilir. Kapatılan vakıf
yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve
araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve
kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal
varlığı, alacak ve haklar, belge ve evraklar üzerine Hazine
tarafından tedbir konulur ve ilgili kayıtlara şerh edilir."
"(2) Millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı mahkeme kararıyla kesin
şekilde belirlenmiş olduğu gerekçesiyle kapatılan
vakıfların, kararın kesinleştiği tarihte her türlü
taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal
varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş
sayılır. Kapatılan vakıf yükseköğretim
kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma
merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan
taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve
haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş
sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine
adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari
olarak tescil edilir. Birinci fıkrada sayılanların her türlü
borçlarından dolayı gerçek ve tüzel kişilerin alacakları
Hazine tarafından ödenir. Hazine, yapılan ödemeler için, birinci
fıkrada sayılanlara rücu eder. Devire ilişkin işlemler
ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre
Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından yerine getirilir."
"(4) Kapatılan yükseköğretim
kurumlarında kayıtlı öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu
tarafından, önceden yerleşmiş oldukları yükseköğretim
kurumlarına eş kurumların bulunduğu Devlet üniversitelerine
veya vakıf üniversitelerine yapmış oldukları tercih
esasına göre yerleştirilir. Bu şekilde yerleştirilen
öğrenciler, mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim
kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri ilgili üniversiteye ödemeye devam
ederler. Bu fıkranın uygulanması ile ilgili olarak usul ve
esasları belirlemeye, uygulamayı yönlendirmeye, her türlü tedbiri almaya
ve ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Yükseköğretim Kurulu
görevli ve yetkilidir."
Muharrem
Erkek (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Amasya Milletvekili
Mustafa Tuncer konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tuncer. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında
ülkemizde 20 Temmuz günü üç ay süreyle OHAL ilan edilmiş ve bu süre
içinde, 19 Ekimden geçerli olmak üzere, üç ay daha
uzatılmıştır. İstisnai bir kurum olan OHAL yönetimi,
darbe teşebbüsü bahane edilerek iktidar tarafından âdeta genel
yönetim biçimi hâline getirilmeye çalışılmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hep söyledik, daima
da söylemeye devam edeceğiz; darbelere karşıyız,
karşı olacağız. Bunun yanında hukuk devletinin
zedelenmesine, demokrasinin zarar görmesine de karşıyız.
Ülkeyi OHAL ile yönetmeye çalışmak,
parlamenter sistemi ağır şekilde zedeleyecek, TBMMyi devre
dışı bırakacak, hukuk kuralları yerini hak ihlallerine
terk edecek, keyfîlik bir yönetim biçimi hâline gelecektir. Bu sebeplerle, CHP
olarak biz ülkenin OHALle yönetilmesine de karşıyız. Gelin, hep
birlikte TBMMyi daha aktif hâle getirerek ülkemizi darbeden de, darbecilerden
de temizleyelim. Yeter ki bu konuda samimi olalım.
OHAL yönetimi tarafından ilk
çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci
maddesiyle, kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler
düzenlenmiştir. Bu maddeyle, özel sağlık kurum ve kuruluşları,
özel eğitim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci
yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunların
iktisadi işletmeleri, vakıf yüksek öğretim kurumları,
sendika, federasyon ve konfederasyonlar kapatılmıştır.
Yukarıda sayılan kurumlardan olup da FETÖyle doğrudan
doğruya bağlantısı olan kurumların faaliyetlerinin
durdurulmasına CHP olarak karşı değiliz. Bilakis, bu
kurumların açılmasına karşı olan,
karşısında duran bir siyasi partiyiz.
Değerli milletvekilleri, 667 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesinde, hukuk ve mahkemeler bir kenara
bırakılmış, idari kararla kapatma kararı verme yetkisi
OHAL yönetimine devredilmiştir. CHP olarak, mahkeme kararı
olmaksızın bir kurumun kapatılmasının evrensel hukuk
kurallarıyla bağdaşmadığını belirtiyoruz ve
TBMMnin değerli üyelerine öneriyoruz: Gelin, 2nci maddenin birinci
fıkrasını ve diğer önerilerimizi, yani Millî
güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör
örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı mahkeme kararıyla
kesin şekilde belirlenene kadar sayılan kurumların faaliyetleri
durdurulur, mal varlıkları üzerine tedbir konulur ve tapu
kaydına şerh düşülür. şeklinde değiştirelim.
Böylelikle, hukuk içinde hareket ederek, ülkemizin ileride
karşılaşabileceği tazminatların da önüne geçmiş
olalım.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki;
667de yaptığınız bazı yanlışlardan 673
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede vazgeçtiniz, yani hatayı
kabul ettiniz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
teşebbüsünün başarısız olmasından memnuniyet
duyduğumuzu, bu toprakların darbecilere teslim edilemeyecek kadar
güzel ve kutsal olduğunu CHP olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ve 15
Temmuzun milat kabul edilerek, toplumsal ayrışma yerine toplumsal
uzlaşma ve barışın tesis edilmesi için, hukukun üstünlüğünün
tam anlamıyla kurulması için, birinci sınıf demokrasi ve
gerçek özgürlüklerin tesisi için kaçırılmayacak bir fırsat
olduğunu ve bu yönde çaba gösterilmesi gerektiğini de
hatırlatırız.
20 Temmuzdan sonra 667 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin uygulanmasında yanlışlar
yapıldı mı? Evet, yapıldı. Örneğin, Amasyada AÇI
özel eğitim kurumlarının işleticisi aileden CHPli bir
yurttaşımızdır. Bu kişi Mart 2016da özel okulunun
sahasını büyütebilmek için başka bir yurttaştan
taşınmaz satın alıyor. 15 Temmuz sonrasında ise
İl Millî Eğitim Müdürlüğü Satın aldığın
kişi FETÖcü. diyerek bu taşınmazların
kullanılmasına müsaade etmiyor ama bir AKPli
yurttaşımızın taşınmaz aldığı
kişi de FETÖcü çıkıyor, hatta tutuklanıyor ama ne hikmetse
o AKPli yurttaşımız o taşınmazları kullanmaya
devam ediyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ona
dokunmazlar, dokunmazlar.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bundan sonraki süreçte, kamu kurum ve kuruluşları
ile özel sektörde çalışan personel hakkında yapılacak
araştırma, açığa alma, görevden alma gibi işlemleri
yapmadan önce çok titiz davranılması, objektif ve somut bulgu ve
delillere göre hareket edilmesi, suçlu ve suçsuz ayrımının âdeta
kuyumcu terazisi gibi hassas bir teraziyle tartılması,
yaşın yanında kurunun yanmaması için azami dikkat ve özenin
gösterilmesi, vatandaş ile devletin küstürülmemesi, ayrıca devletin
bürokrasiye teslim edilmemesi büyük önem arz etmektedir.
Bu hususları dikkatle hatırlatır,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 2'nci maddesinin 1'nci fıkrasındaki
"belirlenen" ibaresinin "tespit edilen" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 667 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde
kararname, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde
alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve
esasları düzenlemektedir. Buna göre, millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör örgütüne aidiyeti,
iltisakı veya irtibatı belirlenen kurumlar kapatılmış;
Türk Silahlı Kuvvetlerinde, yargıda, bakanlık, bağlı
ve ilgili kuruluşlarda çalışanların görevlerine son
verilmiş ya da açığa alınmıştır. Ancak,
kararnamede dikkat çeken önemli bir husus, PKK, İŞID ve benzeri terör
örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibatı olanlarla ilgili bir
düzenlemenin yer almamasıdır oysa FETÖyle olduğu gibi,
diğer terör örgütleriyle aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan
kişi, kurum ve kuruluşlar hakkında da benzer uygulamaların
yapılması gerekmektedir.
Görüşmekte olduğumuz 2nci madde
kapsamında millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen
Fetullahçı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı
belirlenen 35 özel sağlık kurum ve kuruluşu, 1.043 özel
eğitim kurum ve kuruluşu ile özel öğrenci yurt ve pansiyonu,
1.229 vakıf ve dernek ile bunların iktisadi işletmeleri, 15 vakıf
yükseköğretim kurumu, 19 sendika, federasyon ve konfederasyon
kapatılmıştır. Ancak, daha sonra çıkan 673
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bunlardan 53 adet okul ile 1 yurt
yeniden açılmıştır. Az önce Adalet ve Kalkınma
Partisinin verdiği önergeyle yapılan düzeltme de aslında bununla
ilgilidir. Esas olan, tespitlerin doğru yapılmasıdır.
Bununla birlikte, bu tür değerlendirmelerin yapılarak
yanlışlıkların düzeltilmesini, mağduriyetlere yol
açılmaması bakımından önemli bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Bu süreçte, yapılan tüm itirazların da bu doğrultuda
değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Öte yandan, kanun hükmünde
kararname ekinde sayılmamakla birlikte, benzer ilişkileri belirlenen
özel, vakıf sağlık ve eğitim kurum ve kuruluşları
ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıflar,
dernekler, vakıf yükseköğretim kurumları, sendikalar,
federasyonlar ve konfederasyonlarında da ilgili bakanlıklarda bakan
tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan
onayıyla kapatılabilmesi öngörülmüştür.
Kapatılan ve kapatılacak olan
vakıfların her türlü taşınır ve
taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve
hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bedelsiz olarak devredilecektir.
Kapatılan vakıf yükseköğretim
kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma
merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan
taşınmazlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve
haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilecektir.
Yükseköğretim kurumlarında
kayıtlı öğrenciler ise YÖK tarafından devlet
üniversitelerine veya vakıf üniversitelerine yerleştirilecektir. Bu
şekilde yerleştirilen öğrenciler, mezun oluncaya kadar,
vakıf yükseköğretim kurumlarına ödemeleri gereken ücretleri
ilgili üniversiteye ödemeye devam edecektir. Ancak, bu işlemler
yapılırken birçok mağduriyetler oluştuğu
bilinmektedir. İvedilikle öğrencilerin yerleştirmeye
ilişkin mağduriyetleri giderilmelidir. Öte yandan, askerî
öğrenciler ve ailelerinin mağdur edildikleri yönündeki
şikâyetlerini Hükûmetin ciddiye alması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kararnamedeki en
önemli sorun, uygulamanın yapılması sırasında hukukun
ve gerçeklerin dışına çıkılmasına imkân verecek,
istismara açık hükümlerin yer almasıdır. Bu nedenle,
yapılan işlerin denetlenmesi, hukukun ve devletin
itibarının kişilerin insafına teslim edilmemesi gerekir.
Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti bulunanların kamu
görevinde yeri yoktur.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk devletine
ve Türk milletine kasteden hainlerin bertaraf edilmesini istiyor ve buna
ilişkin mücadeleyi destekliyoruz. Ancak bu süreçte mücadelenin ortak bir
standarda göre, hukuku esas alan anlayışla ve bilgi ve belgeye
dayalı olarak yapılmasını istiyoruz. Önergemiz bu konuyla
ilgili olup KHKda belirsizliklere yol açabilecek hususlara fırsat
vermemek üzere işlemlerin bir tespite dayalı olarak
yapılmasıdır. Devletimizin bunları tespit edebilecek,
doğruyu yanlışı ayırabilecek gücü ve yeteneği
vardır.
Bu düşüncelerle önergemize destek vermenizi
bekliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 3'üncü maddesinin 1'inci fıkrasındaki
"değerlendirilen" ibaresinin "tespit edilen" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı Mehmet
Parsak
Osmaniye Konya Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü
maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlelerin, bu fıkrada yer alan "Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca" ibaresinden sonra gelmek
üzere ", Askeri Yüksek İdare Mahkemesi daire başkanı ve
üyeleri hakkında Başkanlar Kurulunca; Askeri Yargıtay daire
başkanı ve üyeleri hakkında Başkanlar Kurulunca; askerî
hakimler hakkında Millî Savunma Bakanının
başkanlığında, Millî Savunma Bakanı tarafından
birinci sınıf askerî hakimler arasından seçilecek iki askerî
hakimden oluşan komisyonca" ibaresinin eklenmesini ve bu
fıkranın son cümlesinde yer alan "Görevlerine" ibaresi
"Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine"
şeklinde değiştirilmesini, aynı cümlede yer alan
"hususi damgalı" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
"Bu kararlar, Resmi Gazetede
yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ
edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına
karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz
edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen
kararlar da Resmi Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde
ilgililere tebliğ edilmiş sayılır.
"(3) Birinci fıkra uyarınca görevine
son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası
hükümleri uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin
tedbirler başlıklı 3üncü maddesinin (1)inci ve (2)nci
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay
daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve
üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim
ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel
Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında
Sayıştay Başkanının başkanlığında,
başkan yardımcıları ile Sayıştay
Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve
bir üyeden oluşan komisyonca, mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenene kadar; tedbiren açığa alınır.
Açığa alınmasına karar verilenlere, haklarında
verilecek mahkeme kararının kesinleşmesi tarihine kadar
maaşlarının dörtte üçü oranında bir tutar ödenmesine devam
edilir.
Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere meslekten
çıkarılmalarına karar verilir. Görevlerine son verilenlerin
silah ruhsatları ve hususi damgalı pasaportları iptal edilir ve
bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf
lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir."
(2) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe
girdiği tarihte adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayı
olarak görev yapanlardan, adaylıkta geçirdikleri süre bir yılı
aşmış olanlar, Adalet Bakanlığının teklifi
üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul
edilmeleri halinde, hâkimlik ve savcılık mesleğine
atanabilirler."
Şenal Sarıhan Nihat Yeşil Muharrem Erkek
Ankara Ankara Çanakkele
Selina Doğan Cemal Okan Yüksel Murat Emir
İstanbul Eskişehir Ankara
Mustafa Tuncer Gürsel Erol
Amasya Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış Beştaş Hüda Kaya
Diyarbakır Adana İstanbul
Ayhan Bilgen Mahmut
Toğrul
Kars Gaziantep
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de 3üncü madde üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu madde yargı mensuplarının
karşılaşacağı tedbirler, uygulanacak tedbirler ya da
görevden atılmalarına ilişkin ayrıntılı bir
düzenleme içeriyor. Doğrusu bu madde tüm hukuk kurallarını,
ulusalüstü sözleşmeleri, hâkimlik, yargıçlık
teminatını ve bugüne kadar olan tüm mevzuatı tümüyle yerle bir
ettiği için bizim önergemizde bunun madde metninden
çıkarılması gerektiğini ifade ettik. Zira bunun yolu
bellidir; eğer bir iddia varsa, suç varsa buna ilişkin her meslek
grubunda olduğu gibi, bunun soruşturulması,
kovuşturulması ve ilgili yasal mevzuat gereğince gereğinin
yapılması gerekiyor.
Yalnız, yargı mensupları deyince
tabii başka bir boyutta da değerlendirmek gerekiyor. Gerçekten bu
yargı mensupları sindiler mi bir yerlere; Yargıtaya, Anayasa
Mahkemesine, Danıştaya, Sayıştaya, ağır ceza
başkanı olmak için, hani Cumhurbaşkanının dediği
gibi, Sızdılar. diyor. Demin de Sayın Grup Başkan Vekili
Haince ve sinsice kurumlarımıza sinenler
dedi. Böyle bir şey
olabilir mi? Gerçekten bunu söyleyenler acaba bunun realitesine
inanıyorlar mı? Bir Anayasa Mahkemesi üyesi o mertebeye gelmek için
nasıl bir sinsice plan uygulayabilir ya da nasıl sızabilir? Bu
cümleler, bu beyanlar bütün dünyada sadece ülkeleri, farklı kesimleri bize
güldürüyor, sadece gülünç oluyoruz. Bu nedenle bu gülünçlükten vazgeçelim. Bu
hâkim ve savcıları iktidar partisi kendi oluşturduğu
komisyonlarca göreve aldı. Bunların, Adalet
Bakanlığının bilgisi dışında hiçbir hâkim ve
savcının ya da üst düzey yargı mensuplarının
atanmayacağını 2002 yılından beri hepimiz bal gibi
biliyoruz. Dün bu hâkim ve savcıların işlemlerinin, hukuka
aykırı kararlarının, bunları onaylamasına dair
tasarruflarının arkasında duran iktidar, bugün bu yargı
mensuplarını terör örgütü üyesi olmakla, cemaatle ilişkili
olmakla ve suç işlemiş olmakla itham etmektedirler.
Yine, aynı yargı mensupları,
gerçekten nasıl tespit edildi birkaç günde? Şu andaki rakama göre,
son rakam, 3.456 hâkim, savcı görevden uzaklaştırıldı,
979u gözaltına alındı, 632si tutuklandı, böyle bir
sürede. Niye? Cevap vereyim: Çünkü liste ellerinde. Onlar cemaat
kontenjanından ya da FETÖ kontenjanından aralarındaki
anlaşma gereğince zaten bu hâkim savcıları
yerleştirmişler demek ki. Bu, ne bir sızmadır ne bir
sinmedir; bu, bir ittifakın, iş birliğinin neticesidir. Bu
listeler ellerinde olduğu için, darbe girişimi bahanesiyle ve
verdiği fırsatla derhâl sonradan ilk KHKye yerleştirilerek
yargıda böyle korkunç bir kıyım yapılmıştır
aslında. Yani, bu insanların tümünün terör örgütü üyesi olup
olmadığını söylemek durumunda değiliz. Tabii ki adil
bir yargılanmaya tabi tutulmalı, hiç kimse ayrıcalıklı
olmamalı, varsa suçları cezalarını da almalılar. Ama
kanun hükmünde kararnameye bir madde ekleyerek Bunların hepsi böyledir;
görevden attım, uzaklaştırdım ve bunu bu kadar kısa
sürede tespit ettim. demek hiç kimsenin inanacağı bir söz olamaz,
değildir, biz de inanmıyoruz; her zaman olduğu gibi büyük
yalanlarla, büyük sözlerle halk aldatılmaya devam ediliyor.
Değerli arkadaşlar, ayrıca şunu
da söyleyeyim: Yani, o soruları bir tarafa bırakıyorum; kaç
kişiydi, neredeydi, nereye yerleştirildi? Bunların cevabı tek
bir cümledir: Bunu yerleştirenler almıştır, bunun
başka bir cevabı yoktur.
Diğeri, 2009da KCK operasyonlarını
çok anlattık. Peki, bu hâkim, savcıların, binlerce hâkim,
savcının yargıladığı on binlerce
yurttaşın mağduriyetleri ne olacak? Üç yıl, beş
yıl, altı yıl cezaevinde kalan, haksız yere tutuklanan,
sadece siyasi saiklerle cezaevlerinde cezalandırılan ve hâlâ bulunan,
mahkûm edilen bu tutuklu ve hükümlülerin hakları için iadeimuhakemeye
yönelik taleplerimiz neden görmezden geliniyor? Bu konuda behemehâl, kesinlikle
bu mağduriyetlerin, eğer durum buysa, önlenmesi gerekiyor. 17-25
Aralık onlara yönelince herkes kendini aklamak için hâkim,
savcıları görevden alıyor ama vatandaş terör üyesi
olduğu iddia edilen hâkim, savcı tarafından yargılanabilir
ve ceza alabilir deniyor.
Bu konuda daha söyleyecek çok sözümüz var ama kimse
sindi demesin. Bu ASKİnin faturası. Ankara Büyükşehir
Belediyesi 17-25 Aralıktan sonra bile Bank Asyanın
reklamını bu faturada veriyor değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sinme,
sızma falan değil. Bank Asyanın reklamını yapan Ankara
Büyükşehir Belediyesi 17-25 Aralıktan sonra -altını çizerek
söylüyorum- Bank Asyanın reklamını veriyorsa iş
birliğinin düzeyini de halkımızın takdirine
bırakıyorum diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin
tedbirler başlıklı 3üncü maddesinin (1)inci ve (2)nci
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay
daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve
üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim
ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel
Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında
Sayıştay Başkanının başkanlığında,
başkan yardımcıları ile Sayıştay
Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve
bir üyeden oluşan komisyonca, mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenene kadar; tedbiren açığa alınır.
Açığa alınmasına karar verilenlere, haklarında
verilecek mahkeme kararının kesinleşmesi tarihine kadar
maaşlarının dörtte üçü oranında bir tutar ödenmesine devam edilir.
Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere meslekten çıkarılmalarına
karar verilir. Görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve hususi
damgalı pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları
kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün
içinde tahliye edilir."
(2) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe
girdiği tarihte adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayı
olarak görev yapanlardan, adaylıkta geçirdikleri süre bir yılı
aşmış olanlar, Adalet Bakanlığının teklifi
üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul
edilmeleri halinde, hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilirler."
Selina Doğan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Selina Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri; 15 Temmuz gecesi
yaşadığımız darbe girişimi tüm siyasi partilerin
ortak ve kararlı tutumuyla engellendi malumunuz. Oysa sosyal medya,
iktidar partisi sözcülerinin, milletvekillerinin, yandaş
yazarlarının, FETÖ adı verilen terör örgütüne ilişkin
düzdükleri övgülerle dolu. Bunları bir kez daha hatırlatma
gereği duymuyorum. Ancak, dönemin Başbakanının Ne
istediler de vermedik? sözünü anımsatmak yeterli olacak. Ne istediler?,
Neyin karşılığında istediler?, Ne verdiniz?,
Onlar size ne verdi? Bu sorular cevaplanmadan darbeyle mücadelenin inandırıcı
olmayacağı kanaatindeyiz.
Şimdiden tarihe en fazla aldatılan parti
olarak geçen AKP'nin aslında aldatılmadığını,
çıkar çatışmasına girdiğini de biliyoruz.
Dolayısıyla, Aldatıldık. demek bir pişmanlık
değil, bir pişkinlik aslında.
Sormak isterim: Bugün OHAL kapsamında
tutukladığınız, işten
çıkardığınız, yurt dışı
yasağı koyduğunuz kişiler de tıpkı sizin gibi
aldatılmış olamazlar mı? Aldatıldık. diyerek
milletten ve Allahtan af dilemek bir suçun üzerini örtmeye yeter mi? Hukuk
sizi affeder mi? Vefat etmiş siyasetçileri de suçlarınıza ortak
etmek bu suçu hafifletir mi? Devletin en kritik kadrolarını darbe
girişiminde bulunacak kadar büyüyen bir örgüte teslim edenlerin Allah
önünde vereceği hesaba biz karışamayız ancak FETÖnün bir
dönemki suç ortakları da aynen FETÖ gibi hukuk önünde hesap vermek
durumundadır. Peki, ülkeyi darbe girişimine götüren siyasi
ortamı hazırlayan AKP iktidarı bu girişimin ardından
ne yapmıştır? İlk günden itibaren tüm darbecilerin
yargılanması ve hak ettikleri cezayı alması konusunda net
bir tutum almıştır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı Bu
darbe bize Allahın bir lütfudur. diyebilmiştir. Zaman içindeki
uygulamalar da bu sözün anlamını açığa çıkarmıştır.
Görülmüştür ki AKP bu darbe girişimini araçsallaştırarak
darbecilerle hesaplaşma kisvesi altında tüm muhalefeti
dayanaksız ithamlarla cezalandırma niyetindedir.
Özetle, FETÖ darbesi amacına
ulaşsaydı bu toplum kesimlerinin yaşayacağı tüm
kıyım ve mağduriyetler bugün de fazlasıyla
yaşatılmaktadır. İnsanlar topluca işten
çıkarılmakta ve hepsine de benzer gerekçeler söylenmektedir.
İşten çıkarılanların aileleriyle birlikte şu an
yüz binlerce kişi mağdurdur. Birçoğunda isnat edilen suça dair
maddi delil dahi bulunmamaktadır. Hukuk kuralları tamamen tersine
çevrilmiş, biz vekillerden kefil olmamız talep edilmektedir. Oysa,
bir kişiye isnat edilen bir suç varsa isnat eden suçu ispatlamakla
yükümlüdür, biz vekiller aksini ispat etmek durumunda olmamalıyız.
Bununla birlikte, on binlerce kişinin pasaportu iptal edilmiş, yurt
dışında çalışanlar, öğrenciler, gazeteciler,
avukatlar ve daha birçok meslek grubu havaalanlarında geri
çevrilmektedirler. Biz milletvekillerine bile bilgi verilmemekte, bazı
pasaportlar geri verilmekte ancak bu defa neden geri verildiği dahi
söylenmemektedir. Yani en temel insan haklarından olan çalışma
hürriyeti, seyahat etme hürriyeti, bilgi edinme hakkı, eğitim
hakkı, çalışma hakkı açıkça ihlal edilmektedir.
Darbeyle böyle mücadele edileceğini zannedenler yarın yeni bir
aldatılma durumuyla karşı karşıya kalabilirler.
Bu kararnamenin 3üncü maddesindeki düzenleme de
aynı anlayışı içermektedir. Hâkim ve yargıçlar, yüksek
mahkeme üyelerinin meslekten çıkarılmasına imkân verilmektedir
terör örgütüyle bağlantıları olduğu iddiasıyla.
Dikkatinizi çekerim: Çıkarma kararı mahkeme
kararıyla değil, belirlenen kurul ve komisyonların
kararıyla verilmektedir. Bunun için bir yargılamaya dahi gerek
yoktur. Böylelikle Hiçbir organ kaynağını Anayasadan almayan
bir yetki kullanamaz. ilkesi ihlal edilmektedir.
Bu düzenlemeyle hâkimlik teminatı ortadan
kalkmış, yargı bağımsızlığı yok
edilmiştir. Hâkimler ve yüksek mahkeme üyeleri asılsız bir
suçlama ve ihbarla meslekten çıkarılabilmektedirler. Kendilerini güvencede
göremeyen bu hâkimlerin vereceği kararlar karşısında kim
kendini güvencede hissedebilir?
Dolayısıyla, bu hukuka aykırı
kararname nedeniyle ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından ciddi miktarda tazminatlara mahkûm edilebilecek ve bu
tazminatlar da vatandaşın cebinden çıkacaktır.
Yani eğitim ve staj süresinin liyakatin
gelişmesine yapacağı katkı henüz mesleğe
atılmış hâkim ve savcılarla bunun önemi yok sayılmaya
devam edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bizim bu konuyla ilgili duruşumuz nettir. Basın
özgürlüğü, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, örgütlenme
hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı darbenin
panzehiridir. Bu nedenle, az önce burada okunan önergemizin kabulünü sizlerden
rica ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Doğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü
maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlelerin, bu fıkrada yer alan "Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca" ibaresinden sonra gelmek
üzere ", Askeri Yüksek İdare Mahkemesi daire başkanı ve üyeleri
hakkında Başkanlar Kurulunca; Askeri Yargıtay daire
başkanı ve üyeleri hakkında Başkanlar Kurulunca; askerî
hakimler hakkında Millî Savunma Bakanının
başkanlığında, Millî Savunma Bakanı tarafından
birinci sınıf askerî hakimler arasından seçilecek iki askerî
hakimden oluşan komisyonca" ibaresinin eklenmesini ve bu
fıkranın son cümlesinde yer alan "Görevlerine" ibaresi
"Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine"
şeklinde değiştirilmesini, aynı cümlede yer alan
"hususi damgalı" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
"Bu kararlar, Resmi Gazetede
yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ
edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına
karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz
edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen
kararlar da Resmi Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde
ilgililere tebliğ edilmiş sayılır.
"(3) Birinci fıkra uyarınca görevine
son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 668, 670 ve 673 sayılı KHKlerle
yapılan değişikliklerin yansıtılması
amacıyla yapılmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 3'üncü maddesinin 1'inci fıkrasındaki
"değerlendirilen" ibaresinin "tespit edilen" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak konuşacaktır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 3üncü maddede terör örgütlerine veya Millî
Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum, gruplara üyeliği,
mensubiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirilen;
bir, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun
salt çoğunluğuyla, Yargıtay ve Danıştay Daire
Başkanları ve üyeleri hakkında ilgili Başkanlık
Kurulunca, hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Genel Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında
da oluşturulacak komisyonlarca meslekten çıkarılmasına
karar verileceği düzenlenmiştir. Biz önergemizle olduğu
değerlendirilen değil, olduğu tespit edilen demek suretiyle
çok daha hakkaniyetli, adaletli bir duruma getirilmesini öneriyoruz. Fakat burada
biraz önce maddeler hâlinde sıraladığımız hususlarda
süreç içerisinde çok ciddi hukuksuzluklar olduğu da belli.
Şimdi, örneğin, Anayasa Mahkemesinde bu
kararname kapsamında, bundan dolayı 2 üyenin üyeliğine son
verildi; Alparslan Altan ve Profesör Doktor Erdal Tercan. Şimdi,
bunların -özellikle altını çizmemiz gereken bir hukuksuzluk
olduğu için onu özellikle belirtmek istiyorum- Anayasamızdaki
açık hükme aykırı olarak, bu kanun hükmünde kararname sonucunda
üyeliklerine son verildi. Çünkü hâkimler, savcılar veya diğer
Danıştay, Yargıtay üyelerinden farklı olarak, Anayasa
Mahkemesi üyelerinin üyeliklerinin nasıl sona ereceği
Anayasamızın 147nci maddesinde açıkça düzenlenmiş. Buna
göre Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden
çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi
halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından
yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde
de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt
çoğunluğunun kararı ile sona erer. diye Anayasamızın
147nci maddesinde açık hüküm var. Kanun hükmünde kararnamede belirtilen
yöntem bu Anayasada düzenlenen iki duruma da uymuyor. Yani biz burada o
üyeliği sona eren 2 üyenin avukatlığını yapmak için
değil ama bir açık hukuksuzluğu vurgulamak adına bunun altını
çizerek önemle vurguluyoruz.
Şimdi, bu 2 üyeyi, bir defa, hukuksuz olarak,
gene AKP iktidarı döneminde getirdiler. 2010 yılında bir Anayasa
değişikliği gerçekleşti, ona istinaden Anayasa Mahkemesinin
yapısı değiştirildi ve buraya üyelerin getirilmesi yöntemi
yeniden belirlendi. İşte orada ifade edilen Alparslan Altan var ya
-hatırlayacaksınız belki de dikkatlerinizdeyse şayet-
esasen şartları uymadığı hâlde, ne yazık ki deyim
yerindeyse hülle yapılarak önce üst düzey bürokrat yapıldı,
arkasından da Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı. Şimdi, bunun
Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilmesi hukuka aykırıydı,
Anayasa Mahkemesi üyeliğinden düşürülmesi ayrıca hukuka
aykırı oldu yani burada, getirilmesinde de hukuksuzluk var, ne
yazık ki, götürülmesinde de. Evet, bu yapıyla irtibatı, vesaire,
bunlar apayrı hususlar ama bizim burada önemsediğimiz husus, burada
hukuka uygun davranılması. Profesör Doktor Erdal Tercan üyeliği
düşürülen diğer bir üye. O da gene aynı dönemde Anayasa
Mahkemesinin yapısı düzenlenirken bu duruma getirildi.
Şunu ifade etmeye çalışıyorum
saygıdeğer milletvekilleri: Evet, FETÖyle bağlantılı,
bu kapsamda, bu yüce Meclisin bombalanmasında payı, rolü,
sorumluluğu, bağlantısı kimin var ise bu sonuna kadar
cezalandırılsın ama en başında da, bugün de hukuka
aykırı davranılmasın. Yeniden ifade ediyorum: O
üyeliği düşürülenlerin avukatlığı için değil ama
hukuk vurgusu adına bunu söylüyorum. Getirirken de hukuksuzluk
yaptınız, ne yazık ki, üyeliği sona erdirilirken de. Burada
dikkat etmek durumundayız, hep bunu vurguluyoruz; FETÖyle mücadele
ederken de diğer tüm terör örgütleriyle, hatta genel anlamda suçla
mücadele ederken hukuktan ayrılmamak durumundasınız. Hukuktan
ayrıldığınız zaman, özellikle bu kapsamda,
milletimizin bu haklı mücadeleye vermiş olduğu destek ortadan
kalkar; bu da elimizdeki en büyük güç. Biraz önceki konuşmamda da
vurguladım, bu FETÖyle mücadele kapsamında da, 15 Temmuz darbe
girişiminin püskürtülmesinde de elimizdeki en büyük güç yüce Türk
milletinin ferasetidir, desteğidir. Bunu ortadan kaldırmamak için ne
gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu ne gerekiyorsa
yapılmalının da merkezinde adaletli davranmak vardır,
adaletten ayrılmadan işlem yapmak vardır, hüküm tesis etmek
vardır.
Dolayısıyla, önergemizin bu çerçevede
kabul edilmesini talep ediyor, yüce Genel Kurulu yeniden saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, az önce kabul edilen önerge
doğrultusunda 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 4'üncü maddesinin (1)'inci
fıkrasındaki "değerlendirilen" ibaresinin
"deliller ile tespit edilen" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 Kanun Hükmünde Kararnamenin, Kamu
görevlilerine ilişkin tedbirler başlıklı 4üncü maddesinin
(1), (2), (3) ve (4)üncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 4/10/2016
"MADDE 4- (1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen
a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Genelkurmay Başkanının
inhası, Milli Savunma Bakanının onayı ile,
b) 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununa tabi personel Jandarma
Genel Komutanının teklifi, İçişleri Bakanının onayı
ile,
c) 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil
Güvenlik Komutanlığı Kanununa tabi personel Sahil Güvenlik
Komutanının teklifi ve İçişleri Bakanının
onayı ile,
ç) Milli Savunma Bakanına bağlı
personel Milli Savunma Bakanının onayı ile,
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu
Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun
kararıyla,
e) Mahalli idareler personeli, valinin
başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen
kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla,
f) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ile bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde
belirtilenler hariç diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve
statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya
kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında
bağlı, ilgili veya ilişkili bakan tarafından
oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgisine göre ilgili bakan
onayıyla,
g) Bir bakanlığa bağlı, ilgili
veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve
statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi
üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden, Mahkeme
kararıyla ilgili yapıya üyeliği mensubiyeti veya iltisakı
yahut bunlarla irtibatı kesin şekilde belirlenmiş olana kadar
açığa alınır."
"(2) Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere görevine son verilir.
Görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü
mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye
kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu
fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi
sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra
hükümleri uygulanır."
"(3) Bu maddeye göre görevlerine son
verilenlerin silah ruhsatları iptal edilir ve bu kişiler
oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından
onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik
şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı
olamazlar."
"(4) Bu madde kapsamında kamu görevi sona
erdirilen personele ait kadro ve pozisyonlara, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve
diğer mevzuattaki kısıtlamalara tabi olarak ve liyakat esasına
göre Bakanlar Kurulunca belirlenecek sayıda kadro ve pozisyon için atama
yapılabilir."
Şenal Sarıhan Muharrem Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Cemal Okan Yüksel Gürsel Erol Mustafa Tuncer
Eskişehir Tunceli Amasya
Murat Emir Türabi
Kayan Barış
Karadeniz
Ankara Kırklareli Sinop
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (f) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, fıkraya
aşağıdaki bentlerin ve üçüncü fıkrasında yer alan
"silah ruhsatları" ibaresinden sonra gelmek üzere "gemi
adamlığına ilişkin belgeleri" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
"d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu
Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun
kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst
kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel
bakımından ise yükseköğretim kurumları ile
yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin
teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında Üniversite Yönetim
Kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise
Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır."
"f) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro,
pozisyon ve statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, ilgili kurum
veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında
bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından
oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu
görevinden çıkarılır. Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinde belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu maddedeki usule göre yapılır,"
"ğ) 18/3/1986 tarihli ve 3269
sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile
kamu görevinden çıkarılır,
h) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve
Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile
kamu görevinden çıkarılır.
ı) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile
kamu görevinden çıkarılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda
Kaya Ayhan
Bilgen
İstanbul Kars
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten
tasarının bu maddesi kamuda binlere, hatta yüz binlere varan kamu
personelinin işten çıkarılmasına, ihraç edilmesine
sebebiyet vermiştir. Bu tasarının yürürlüğe girdiği 1
Eylülde sadece Millî Eğitimde 28.163 öğretmen, üniversitelerdeki
2.346 öğretim elemanı kamudan ihraç edilmiştir.
Şimdi, bu ihraçların gerekçelerine
baktığımızda, bu ihracın gerekçesinde mahkeme
aşamasında kullanılabilecek, değerlendirilebilecek hiçbir
somut delil olmadan bu sayının belirlendiğini, bir buçuk ay gibi
kısa bir sürede belirlendiğini görmekteyiz. Paralel yapıyla
ilişkisi olmayan çok sayıda ismin, sadece ihbarlara ya da istihbarat
fişlemelerine göre bu listeye dâhil edildiği ya da Bank Asyada
hesabı var diye, bir kırtasiyede alışveriş
yaptığından veya üye olduğu bir sendikadan dolayı
açığa alındığı iddia edildi. Bu kadar sübjektif
kriterlerle açığa alınmalar, daha doğrusu ihraçlar
yaşandı. İşin doğrusu, daha da
anlayamadığımız, ömürleri bu Fetullahçı cemaatle mücadeleyle
geçmiş bir çok kişi bu torbaya dâhil edildi. Örneğin ilk
aşamada 116 EĞİTİMSENli öğretmen, barış
bildirisini imzalayan 35 öğretim üyesi bu listeye dâhil edildi.
EĞİTİMSENin Adıyaman Şube Başkanı ve
yönetimi, Bingöl, Bitlis, Antep, Dersim, Mardin, Batman şube
başkanları da bu listeye dâhil edildi.
Kamuoyu bu listeyi tartışırken,
buradaki hukuksuzlukları tartışırken 4 Eylülde
Başbakan Diyarbakıra gitti ve orada kamuda 14 bin öğretmenin
açığa alınacağını ifade etti ve bunun üzerine 8
Eylülde 11.301 öğretmen -ağırlığı yüzde
90ın üzerinde EĞİTİMSENli öğretmen- ihraç edildi.
Peki, ihraçta kriter neydi? Kullanılan kriter: İki eyleme
katılmışlardı, sendikaları bir karar almıştı:
Biri, 10 Ekim Ankara Garı patlamasını protesto etmek için 11 ve
12 Ekimde bir etkinlik yapmışlardı. İkincisi, kürdistandaki
şehir yıkımları döneminde çocuklar okulsuz kalmasın,
öğretmensiz kalmasın diye üretimden gelen güçlerini kullanarak,
sendika çağrısına uyarak bir günlük iş bırakma
eylemine girişmişlerdi ve sadece buydu değerli arkadaşlar.
Şimdi, baktığımızda,
hukukun açıkça ayaklar altına alındığı bu
listeler, bu saikle oluşturuldu. Hâlbuki, Avrupada ve üyesi
olduğumuz çeşitli kurumlarda kamu görevlilerinin, sendikalarının
aldığı kararlar doğrultusunda, toplu eylem yapma
hakkına sahip olduklarına dair birçok uluslararası
sözleşme, Anayasa, Danıştay kararı mevcut iken, bunu
gerekçe gösterip bu kadar öğretmeni maalesef görevden
uzaklaştırdılar.
Açığa alınan bu öğretmenlerin
tamamı bilimsel, laik, demokratik, çoğulcu eğitimi
savunanlardı. Dolayısıyla, 4+4+4 sürecinin de devamı olarak
bunların aslında AKPnin gerçekten bilimsel, laik, demokratik
eğitimden uzaklaşmasının bir göstergesi olarak
uzaklaştırıldılar.
Bununla yetinmediler, öğretmenler buna itiraz
ettiği için Diyarbakırda ve birçok yerde bu itirazlarında
akılalmaz bir şekilde müdahaleye maruz kaldılar ve
gözaltılar yaşandı. Gözaltılarda bu öğretmenlere neler
soruluyordu değerli arkadaşlar? Niye 3+3 zammı protesto
ettiniz? Bunu örgüt talimatıyla yaptınız. diyorlar. Anlaşılıyor
ki kendileri -AKPli vekiller, bakanlar, hepsi- talimatla
çalıştıkları için toplumun tamamının da bu
itirazlarını talimatla yaptığı saikiyle hareket
ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, birçok can
yaktınız, birçok insanın geleceğiyle oynadınız,
birçok aileyi ekonomik çöküntüye sevk ettiniz. Derhâl bu uygulamadan
vazgeçilmelidir. AKPye açıkça buradan sormak istiyorum: Bunları
yaparken hiç vicdanınız acımıyor mu? Gerçekten bu
insanların hayatlarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
oynadığınızı düşünmüyor musunuz? Bu
insanların vebali hepinizin boynundadır.
Ben bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Bu öğretmenlerin bir an önce görevine iadesini
bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (f) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, fıkraya
aşağıdaki bentlerin ve üçüncü fıkrasında yer alan
"silah ruhsatları" ibaresinden sonra gelmek üzere gemi
adamlığına ilişkin belgeleri" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bülent Tüfenkci
Malatya
Gümrük ve Ticaret Bakanı
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu
Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun
kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst
kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel
bakımından ise yükseköğretim kurumları ile
yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin
teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında Üniversite Yönetim
Kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise
Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden
çıkarılır.
f) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon
ve statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya
kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında
bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından
oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu
görevinden çıkarılır. Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinde belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu maddedeki usule göre
yapılır,
ğ) 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı
Uzman Erbaş Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet Komutanının
teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden
çıkarılır,
h) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve
Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile
kamu görevinden çıkarılır.
ı) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile
kamu görevinden çıkarılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 668 sayılı KHKyla yapılan
değişikliklerin yansıtılması ve sözleşmeli
erbaş ve erlerin de diğer TSK personeli gibi kamu görevinden
çıkarma usulünün düzenlenmesi için (ı) bendinin eklenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum Hükûmetin
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin,
Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler başlıklı 4üncü
maddesinin (1), (2), (3) ve (4)üncü fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen
a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet
Komutanının teklifi, Genelkurmay Başkanının
inhası, Milli Savunma Bakanının onayı ile,
b) 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununa tabi personel Jandarma
Genel Komutanının teklifi, İçişleri Bakanının
onayı ile,
c) 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil
Güvenlik Komutanlığı Kanununa tabi personel Sahil Güvenlik
Komutanının teklifi ve İçişleri Bakanının
onayı ile,
ç) Milli Savunma Bakanına bağlı
personel Milli Savunma Bakanının onayı ile,
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu
Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun
kararıyla,
e) Mahalli idareler personeli, valinin
başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen
kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla,
f) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ile bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde
belirtilenler hariç diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve
statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya
kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında
bağlı, ilgili veya ilişkili bakan tarafından
oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgisine göre ilgili bakan
onayıyla,
g) Bir bakanlığa bağlı, ilgili
veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve
statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi
üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden, Mahkeme
kararıyla ilgili yapıya üyeliği mensubiyeti veya iltisakı
yahut bunlarla irtibatı kesin şekilde belirlenmiş olana kadar
açığa alınır."
"(2) Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere görevine son verilir.
Görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü
mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye
kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu
fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi
sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra
hükümleri uygulanır."
"(3) Bu maddeye göre görevlerine son
verilenlerin silah ruhsatları iptal edilir ve bu kişiler
oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından
onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik
şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı
olamazlar."
"(4) Bu madde kapsamında kamu görevi sona
erdirilen personele ait kadro ve pozisyonlara, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve
diğer mevzuattaki kısıtlamalara tabi olarak ve liyakat
esasına göre Bakanlar Kurulunca belirlenecek sayıda kadro ve pozisyon
için atama yapılabilir.
Barış
Karadeniz (Sinop) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sinop Milletvekili
Barış Karadeniz konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
23/07/2016 tarih ve 412 sıra sayılı 667 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler
başlıklı 4üncü maddesinin (1), (2) ve (4)üncü fıkralarının
değiştirilmesiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, her şeyden önce,
15 Temmuz akşamı TSK içinde yuvalanan bir çete grubu Türk
demokrasisine ve Türk ulusuna, parlamenter sisteme darbe yapmak istedi. 246
şehit verdik. Onlar demokrasinin kahramanlarıdır, Allahtan
rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Yenikapıda
oluşmuş ruhu terörle mücadelede hep beraber ortaya koymak varken,
Hükûmet, parlamenter sistemi yok sayarak kanun hükmünde kararnamelerle
Anayasaya, yasaya, hukukun üstünlüğüne aykırı uygulamaları
ortaya koyuyor. Kamu görevlisinin hiçbir adil soruşturma ve
kovuşturma olmaksızın, savunma hakkı tanınmaksızın,
sadece OHAL sürecinde değil, ömür boyu meslekten ihracını
doğuracak bir düzenlemenin yapılması OHAL hukukunu da aşan,
bütünüyle hukuk dışı bir aykırılık ve ihlal
durumudur.
15 Temmuz gecesi darbeciler başarılı
olsaydı binlerce insan hukuki süreçlere tabi tutulmadan işlerinden
atılacak ve tutuklanacaklardı. Bugün, AKP iktidarı binlerce
insanı suçlu suçsuz, sorgusuz sualsiz işten atıyor, tutukluyor.
Bu, darbe değil midir? Meclisi bombalayarak FETÖnün kalleşçe
gerçekleştiremediği darbeyi kanun hükmünde kararnamelerle
yapıyor. Biliniz ki darbenin ilacı, önleyici unsuru demokrasidir.
Sıradan vatandaşlar için FETÖ dershanelerinde okullara gitmek, Bank
Asyayla iş yapmak, suç sayılıp görevden uzaklaştırma,
iş akdini feshetme, gözaltı ve tutuklamaların sebebiyken AKP
içinde şu anda aktif siyaset yapanlar için ne sebeple suç teşkil
etmemektedir?
Ey AKPliler, arkadaşlarım,
dostlarım, kardeşlerim; artık bu kadar adamı
kandırmayalım. Ne olur, sizlere sesleniyorum, içinizde FETÖcüler
varsa el kaldırın, yüreklice O, benim. deyin; herkes de kurtulsun,
ülke de sizden kurtulsun. Şu an AKP içinde aktif siyaset içinde yer
alanların Biz 17-25 Aralık sonrasında FETÖye yakın
değiliz. söyleminin inandırıcılığı var
mıdır? Hâlâ Hükûmet içinde FETÖ üyelerinin takiye yaparak barınmadığını
nereden biliyorsunuz, nasıl emin olabiliyorsunuz?
Bakınız, 15 Temmuz darbe girişiminin
ardından başlatılan soruşturmalarda 3 bine yakın
personeli uzaklaştıran Diyanet İşleri
Başkanlığının 2014te Bank Asyada hesap açtığı
ortaya çıktı. Bu hesaplara hac ve umre paralarının
yatırıldığı anlaşıldı. Demek ki
Pensilvanyadaki ilkokul mezunu imam, Diyanet İşleri
Başkanlığını da kandırdı. Bu hesap orada nasıl
açıldı? Darbeye teşebbüs eden askerlerin mezun olduğu
okulları kapattığınıza göre, FETÖnün bankasına
hesap açan Diyanet İşleri Başkanlığını da
kapatacaksınız demektir.
Milat olarak 17-25 Aralığın
alınması, hangi yasaya, hukuka uygundur; uluslararası
ilişkilerde ve uluslararası hukukta nasıl açıklanabilir?
17 üniversite kurmasını onayladım., Okul açmak istediler, yer
tahsis ettik., Uluslararası camiaya davet ettiler, Hükûmet, devlet
başkanlarına biz refere ettik., Olimpiyat dediler, her tür
desteği biz verdik., Ne istediniz de bizden alamadınız? Bu
sözler ve gerçekler orta yerde dururken kandırıldık,
aldatıldık diyerek hukuktan kaçamazsınız.
İşinden olanlar, tutuklananlar, örgüt üyeliğinden suçlananlar
aldatıldık, kandırıldık, pardon dediklerinde
affedilmeyeceğine göre, hukuk, herkese eşit ve adil
olmalıdır. Unutmayınız ki ayarını bozduğunuz
kantar, gün gelir sizleri de tartar.
Sinop Üniversitesinde ve Türkiyede birçok
akademisyen göreve iade edilirken tutuklamalara devam ediliyor. Mağduriyet
ve hukuksuzluk mevcut. Yine Sinopta, birçok öğretmen, memur arkadaş,
polis ve demokrat hâkimler, savcılar adil yargılama beklemektedir.
EĞİTİMSEN üyesi birçok öğretmen, birçok ilde
açığa alındı. Sinoplu savcı, hastanede kendini
astı. diye millet kandırılıyor. Bunların
hesabını soracağız.
Biraz insanlara değer verin. Ailelerini,
çocuklarını, anne, babalarını düşünün,
vicdansızlık yapmayın. Kuldan korkmuyorsunuz, belli ama
Allahtan korkun.
Değerli milletvekilleri, önergemizin
gerekçesinde ayrıntılarıyla dile getirdiğimiz üzere hukuk
dışı uygulamalara ve ihlallere son verilmelidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 4'üncü maddesinin (1)'inci
fıkrasındaki "değerlendirilen" ibaresinin
"deliller ile tespit edilen" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kamil
Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili
Kamil Aydın konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, yine kamu
görevlilerine ilişkin madde üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım partim adına. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, birçok milletvekili
arkadaşımız mütemadiyen, gün boyunca gündeme getirdiler.
Gerçekten, bu 15 Temmuz kalkışması, o canilerin,
acımasızların, ülkeye ihanet içerisinde olanların
yaptığı kalkışmanın doğurduğu
sonuçların vahametiyle ilgili birtakım şeyler dile getirildi.
Biz bir hukuk devletiyiz. Gerçekten, olabildiğince hukuka bağlı
kalarak, hukuktan ayrılmadan, inşallah bu kara günlerin üstesinden
gelir, birlikte tekrar bu darboğazdan çıkar, ülke, geçmişte
olduğu gibi yine geleceğine güvenle bakar.
Fakat, biz bu dileklerimizi ifade ederken dün
üzülerek kulak misafiri oldum, Sayın Cumhurbaşkanımız sabah
bir konuşma yaptı. Beni hayrete düşüren bir cümlesini burada
sizinle de paylaşmak istiyorum. Tabii, yoğun eleştiriler var,
bunlara cevaben diyor ki: Mağdurlar var. deniyor. Kusura bakmayın,
mağdur filan yok. Bazı yanlışlıklar olabilir ama
unutmayın ki benim de 241 şehidim var. Hesabını kim
verecek? Şimdi, gerçekten iki farklı cümle olsa çok rahat
anlaşılabilir, bir tepki diye anlaşılabilir.
Yanlışlıklar olabilir, eyvallah ama Yanlışlıklar
olabilir ama benim 241 şehidimin hesabını kim verecek
Sanki
burada eleştiri oklarını yöneltenlere bir koz verme gibi
Efendim, mağdur falan yok. demek, gerçekten şu Mecliste bugüne
kadar konuşulanların aksini söylemek gibi bir şey.
Yanlışlıklar olabilir, eyvallah ama hesabını kim
verecek? Sanki Yanlışlıklar olmalı çünkü ben onun
hesabını sormak için bu yanlışlıkları
yapıyorum. gibi bir anlam çıkıyor. Niye böyle yapıyoruz?
Ben size söyleyeyim buradan çok net bir
şekilde. Hesabını kim verecek biliyor musunuz? O Adil Öksüz
denen ahlaksız verecek, onun dosyasını boşaltanlar verecek,
onun dosyasının boşaltılma emrini veren bürokratlar verecek
ve bu kalkışmayı planlayan, azmettiren, görev
dağılımı yapan, şemayı hazırlayan iç ve
dışarıdaki uzantılarının bir an önce adalete teslim
edilip hesabı bunların vermesi lazım. Yoksa
Bakın, sürekli
hata üstüne hata yapıyoruz ve Allah korusun, 15 Temmuz mağduriyetini
unutup yeni mağduriyetlere doğru yelken açmışız gibi
Bu, çok tehlikeli bir şey. Niye söylüyorum bunu? 241, gerçekten içimizi
çok acıtan bir rakam, Allah bir daha göstermesin. 1 şehit haberi bile
bizi yürekten yaralıyor. Ama, bakın, intiharlar başladı.
İnanın, bir imam kendini astı, oğlu haksız yere
tutuklandı diye, mahallesindeki ve çevresindeki itibarını
kaybetmesinden dolayı bir polis memuru Bayburtta, bir polis memuru
Mersinde intihar etti, yine bir infaz memuru Mersinde intihar etti. Allah
korusun, bunların çocukları üzerindeki, aileleri üzerindeki,
yakınları üzerindeki travmaları hep söylüyoruz. Ne olur,
hassasiyetimizi
Pişman olmadan bakın, artık
pişmanlık ifadelerinden bıktık- testi kırılmadan
uyarıyoruz, hukuk, hukuk diyoruz.
Sendika suç muydu, niye açtınız? O zaman
suçsa o sendikayı açma yetkisi verenden başlayın. Burada
Bakanımı göreve çağırıyorum. Banka, kim açtıysa o
bankayı, o Bank Asya ligini kim imzaladıysa, protokolü
Bütün
takımları tutuklayın, oyuncuları, seyircileri, herkesi,
Bank Asya geçen her şeyi. Bu okulları kim açtı? Bu hastaneleri
kim açtı? Eğer gerçekten bu şüphelileri biz zan altında
bırakarak hepsini potansiyel suçlu kabul ediyorsak burada en üst kademeden
3.400 savcı ve hâkimin atama -imzasını- kararnamesini kim
hazırladıysa bundan hesap soralım. Bunun sınavı
yapıldığında, bunlar işe
alındığında varsa bir yolsuzluk, bu sınava imza atan
en yüksek kademedeki insandan başlayalım. Ama görüyoruz ki dostlar
alışverişte görsün, yasak savma peşindeyiz. Ama Adil Öksüz
yok ortada, bu işi azmettirenler yok, teorisyenleri yok; yurt
dışında istedikleri gibi beyanatlar veriyorlar. Biz büyük
devletiz, bunlara yönelik önleyici birtakım tedbirler alalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) - Bu anlamda, ne olur,
burada şüpheyi esas değil, güveni esas kılalım. Bunu hem
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi böyle buyurur hem de inancımız
gereği
Suç ispatlanmadığı sürece suç olmamalı. Biz
onların suçlu olduğunu kanıtlamaya çalışalım,
onlar masumiyetlerinin peşine, intihara düşmesin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, söz talebim olacak İç Tüzük 60a göre.
BAŞKAN Oylamayı yapayım, ondan
sonra vereyim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Baluken.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Ağrının Doğubayazıt ve
Diyarbakırın Hani ilçelerindeki bazı okullarda
öğrencilerin yedikleri yemekten zehirlendiğine ve Muş Varto
İlçe Millî Eğitim Müdürünün bazı ırkçı tabirlerde
bulunmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, AKPli yetkililer ve Sayın Bakan buradayken önemli
bir sorunu özellikle bilgilerine sunmak istiyorum. Dün Doğubeyazıtta
bir okulda 50nin üzerinde öğrenci, yemiş oldukları yemekten
dolayı zehirlendiler ve o öğrencilerden birisi, hayatını
kaybetti; 50nin üzerindeki öğrenci de hastanede tedavi görmek zorunda
kaldı. Şimdi, bugün de Diyarbakırın Hani ilçesinde benzer
bir durum var. Umarız can kaybı olmaz. Ancak 50nin üzerinde
öğrencinin yedikleri yemekten dolayı zehirlendiği bilgisi
aktarıldı. Yani, eğitimde bu kadar sorun varken özellikle
Sayın Bakandan ve AKPli yetkililerden ricamız, bu çocukların
yedikleri yemekler üzerinden birileri para kazanmaya çalışmasın,
bununla ilgili denetimleri, bununla ilgili süreçleri yakından takip
etsinler.
Bir de bugün Muş Milletvekilimiz kürsüden de
ifade etti. Muş Varto İlçe Millî Eğitim Müdürünün girdiği
sınıftaki öğrencilere Siz doktor olamazsınız,
öğretmen olamazsınız, çoban olursunuz. Kız
çocuklarına da Siz ancak ev hanımı olursunuz., orada irtibatta
olduğu ailelere, öğrencilere Ne yapıyorsunuz Kürtler?
şeklinde ırkçı ve alçakça tabirlerde bulunmasını kabul
edilemez buluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Bakandan özellikle ricamız, bu bahsetmiş olduğumuz
konuları araştırsınlar, Varto İlçe Millî Eğitim
Müdürü hakkında da gereğini yapsınlar.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Notunu aldı Sayın Bakan, ilgilenecek.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
412 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 88 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür
Yollarına İlişkin Genişletilmiş Kısmi
Anlaşmayı Tesis Eden Kararına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/373) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını görüşmek için 18 Ekim 2016 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
hayırlı hafta sonları diliyorum, hayırlı günler,
hayırlı akşamlar.
Kapanma Saati: 18.47