TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
70inci Birleşim
15 Şubat 2017
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, işsizliğe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, hasta tutsaklar ve
Ağrıdaki tutuklamalara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Gümüşhane
Milletvekili Hacı Osman Akgülün, Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladıklarına ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, resmî verilere göre işsiz
sayısının arttığına, işsiz vatandaşlar
ile sorunlarına duyarsız kalınan gençlerin referandumda
hayır oylarıyla AKPye gereken dersi vereceklerine yürekten
inandığına ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, AKPli Şahinbey Belediyesinin yeni
evli çiftlere dağıttığı kitapçığa ve
dağıtılan bu tür kitapçıklarla ilgili Hükûmetin
gereğini yapmasını istediğine ilişkin
açıklaması
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Nursan Çelik firmasının 2015
Aralık ayından bu yana üretimini durdurduğuna ve burada
çalışan işçilerin haklarının korunması ve
mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmetin bir girişimi olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, bu ülkenin
vatanseverlerini, demokratlarını terör örgütleri ve darbecilerin
yanında göstermenin halka yapılacak en büyük haksızlık
olduğuna ve tek adam rejimi istenmesinin nedeninin
açıklanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15 Temmuz öncesi muvazzaf astsubaylık
sınavını kazanmış ve güvenlik
soruşturmasıyla hakkında herhangi bir sorun olmayanların
göreve başlama isteklerinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, sadece temerrüde düşen değil
bütün çiftçilerin borçlarının yeniden
yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, ülkenin zenginlikleri, imkânları ve
yetenekleriyle etkin tanınması noktasında basına, özellikle
de Doğu Anadolu basınına özel bir hassasiyet gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, referandum çalışmalarında müthiş
bir eşitsizlik olduğuna ve yanlı açıklamaların
olmaması için bir genelge yayınlamanın düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, polislerin çalışma sistemi ile ek
göstergelerinde düzenleme yapılması gerektiğine ve şehit
polis Fethi Sekini rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
10.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Giresun ve Trabzon
ilçelerini kapsayan demir yolu projesinin durumunu öğrenmek
istediğine ve Karadeniz demir yolunun mutlaka hayata geçirilmesini
istediğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, Suriyeli
sığınmacıların durumuna, Türk
vatandaşlığına geçirilen ve oy kullanma hakkına sahip
olan Suriyelilerin sayısını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, medya özgürlüğüne yönelik
saldırıların derhâl son bulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, doktor ve hastanın bulunduğu
ortamda en azından şahit niteliğinde bir
çalışanın olması ve hekimlerin verimli bir şekilde
çalışabilmesi için mutlaka bir tıbbi sekreterle beraber
çalışmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, referandumda partilere seçim
yardımı yapılmadığına ancak İŞKUR ile
Savunma Fonu paralarının iktidarın isteği
doğrultusunda kullanıldığına ve 15 Temmuz raporunun 16
Nisandan sonra açıklanmasının nedenini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, CHP Genel Başkanının
referandum öncesi siyasi parti liderleri olarak canlı yayında
tartışma teklifiyle ilgili herhangi bir girişim
göremediğine ilişkin açıklaması
16.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Hatayın Amanos Dağlarında
PKKlı teröristlerle çıkan çatışmada Samsunun Ladik
ilçesinden şehit olan Uzman Çavuş Salih Kayhana Allahtan rahmet
dilediğine, Gümüşhanenin Rus ve Ermeni işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ve 15 Şubat 1932 Türk
İslam ülküsünün fikir babası Seyyid Ahmet Arvasinin doğum
gününe ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ahmet
Şıkın yargılamasının sürdüğüne ve bütün
gazetecilerin özgür kalması dileğiyle Ahmet Şıkın
savunmasından bir parçayı aktarmak istediğine, işsizlik oranının
arttığına ve İşsizlik Fonunun sahibinin emekçiler
olduğuna, bu kaynağın denetim dışı
kullanılmasına derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, şehit olan tüm güvenlik güçlerine Allahtan
rahmet dilediğine, Türkiyenin basın ve iletişim özgürlüğü
konusunda son derece itibarsız bir hâle getirildiğine, Ahmet
Şık ile ifade ve düşünce özgürlüğünden dolayı içeride
bulunan tüm gazetecilerin dışarıda fikirlerini özgürce
yayacağı bir Türkiye istediklerine ve 15 Şubat Dünya Çocukluk
Çağı Kanser Gününe ilişkin açıklaması
19.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, MHP grup önerisine konu olan Meclis
araştırması önergesiyle ilgili AKPnin tavrının son
derece yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, iktidar partisinin, diğer partilerin
getirdiği çok haklı talepleri her zaman reddeden bir eğilimi
olduğuna ve MHP grup önerisine konu olan Meclis araştırması
önergesini desteklediklerine ilişkin açıklaması
21.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, MHP grup önerisine konu olan Meclis
araştırması önergesini önemsediklerine ve bu konuda her türlü
çalışmaya hazır olduklarına ilişkin
açıklaması
22.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 2 Ocak 2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
nasıl aynı kişilerin hem meslekten ihraç edilip hem göreve iade
edildiklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
23.- Çanakkale
Milletvekili Ayhan Giderin, Çanakkale Ayvacıkta yaşanan deprem
sonrası yapılan çalışmalara ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve 22 milletvekilinin,
sokağa çıkma yasakları dolayısıyla meydana gelen
çatışmalı ortamda evini kaybeden veya terk etmek zorunda
kalanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 29 milletvekilinin, İŞKUR
bünyesinde Toplum Yararına Çalışma Programı dâhilinde
işe alınan personelin kura yöntemiyle değil AKP il ve ilçe
teşkilatlarında görev yapmak koşuluyla
alındığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
3.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu ve 20 milletvekilinin, Çal Dağı bölgesinde
sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak nedeniyle
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
15/2/2017 tarih ve 2135 sayıyla MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, son yıllarda televizyonlarda
sıkça yayınlanan ve çeşitli şikâyetlere sebep olan
"evlilik/izdivaç" programlarının toplumun çekirdeği
olan aile kurumuna olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
15/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, OHAL ve uygulamaya konulan KHKlarla
birlikte başlayan demokratik siyaset kurumlarının tümünü devre
dışı bırakmaya yönelik başlatılan yoğun
gözaltı ve tutuklamaların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, Genel Kurulun 15 Şubat 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Halis Dalkılıçın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Afyonkarahisar Milletvekili
Mehmet Parsakın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/650) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Denizcilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 116)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut
Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/455) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 355)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/331) ile Milli Savunma ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 137)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/691) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Demiryolları Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/700) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 380)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpek
Yolu Ekonomik Kuşağının, 21. Yüzyıl Denizdeki
İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/673) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 378)
10.- Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin
Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 88)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/719) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 406)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/337) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/407) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/507) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 181)
15.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve
İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği
İçin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/468) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 251)
16.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/672) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
18.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik
Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/509) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 142)
19.- Enerji
Şartı Antlaşmasının Ticaretle İlgili Hükümlerine
Getirilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/628) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 321)
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 2010-2013
Yıllarına İlişkin Kültürel Değişim
Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/576) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 392)
21.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/625) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193)
22.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan
Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında
Petrol ve Doğal Gaz Alanında İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/624) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 192)
23.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/629) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 352)
24.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında
Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/626) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 194)
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 439) Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında
Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 355) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut
Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S.
Sayısı: 137) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısının oylaması
4.- (S.
Sayısı: 380) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Demiryolları Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.- (S. Sayısı:
378) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpek Yolu Ekonomik Kuşağının, 21.
Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
6.- (S.
Sayısı: 88) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına
İlişkin Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis
Eden Kararına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
7.- (S.
Sayısı: 406) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Temini ve Yönetimine
İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
8.- (S.
Sayısı: 35) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oyalaması
9.- (S.
Sayısı: 83) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
10.- (S.
Sayısı: 181) Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oyalaması
11.- (S.
Sayısı: 251) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında
İşbirliği İçin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
12.- (S.
Sayısı: 248) Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
13.- (S.
Sayısı: 321) Enerji Şartı Antlaşmasının
Ticaretle İlgili Hükümlerine Getirilen Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
14.- (S.
Sayısı: 392) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında 2010-2013 Yıllarına İlişkin Kültürel
Değişim Programının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
15.- (S.
Sayısı: 193) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fransa Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
16.- (S.
Sayısı: 192) Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz
Bakanlığı Arasında Petrol ve Doğal Gaz Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, anayasa değişikliği
tartışmalarının döviz kurlarına etkisine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/11049)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık'ta görev yapan
özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11122)
15
Şubat 2017 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, işsizlik
konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Sibel Özdemire aittir.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
işsizliğe ilişkin gündem dışı konuşması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on beş yıldır ülkemizi tek başına
yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin öngörüsüz, başarısız
politikaları neticesinde bugün ülkemizin içinde bulunduğu
sorunların başında güvenlik, terör saldırıları,
ekonomik darboğaz, işsizlik ve refah kaybı gelmektedir. Bugün
başarısız ve siyasal çıkar amaçlı popülist ekonomi ve
eğitim politikalarıyla âdeta bir kısır döngüye dönüşen
ve iktidarın gündemi dışında olan işsizlik sorunu
üzerine gündem dışı konuşma talebinde bulunarak Hükûmete
asli görevlerini hatırlatmak istedim.
Değerli milletvekilleri, 2014
yılından bu yana ülkeyi fiilî başkanlık sistemiyle yöneten
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde işsizlik sorunu
gündeme gelmediği gibi, korkunç bir boyuta ulaşmıştır.
TÜİKin daha bugün açıkladığı resmî iş gücü
istatistiki verilerine göre iş arayıp da bulamayan işsiz
sayısı 2016 yılı Kasım döneminde 590 bin kişi
artarak 3 milyon 715 bin kişi oldu. Ekim ayında yüzde 11,8 olan
işsizlik oranı kasım ayında yüzde 12,3 seviyesine yükseldi.
Ve en önemlisi, 15-24 yaş aralığında olan 13 milyon genç
nüfusumuzdaki işsizlik oranı 3,5 puan artışla yüzde 22,6
olan en yüksek seviyeye çıktı. Bu oran 2001 krizinin
yaşandığı dönemden çok çok daha yüksektir.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı
3üncü çeyrekte büyüme yüzde -1,8 oldu. 4üncü çeyrekteki düşüşün daha
korkunç olacağı tahmin ediliyor. Enflasyon 2016 Aralık
ayında yüzde 8,53e çıktı. Çift haneli rakamlara
ulaşacağı da öngörülmektedir.
Hükûmet her yıl en az 1 milyon kişiye yeni
istihdam, iş imkânı yaratmak zorundadır. Her 4 gençten 1inin
işsiz olduğu ülkemizde işsizlik sorununun çözümü
noktasında, Hükûmet somut politika ve stratejiden yoksundur. Ayrıca,
istihdam artışını sağlamanın üretimi
artırmakla sağlanacağı bilimsel gerçekliğinden de
uzaktır.
İşte, geçen hafta
şaşkınlıkla izlediğimiz iş dünyasıyla
istihdam pazarlığı bu iktidarın işsizlik sorununa
bakışını da ortaya koymuştur. Politika üretmekten aciz
olan Hükûmet, nisan ayında yapılacak referanduma kadar kısa
vadede işsizliği düşürmek için iş dünyasıyla Bir
işçi de sen al kampanyası başlatmıştır. Bütün
halkımıza ve özellikle de gençlerimize sesleniyorum: On beş
yıldır, işsizlik sorununda bir ilerleme kaydedemeyen ve hatta
iktidarları süresince işsizliğin korkunç boyutlara
ulaştığı bu iktidarın, istikrar ve büyüme
söylemlerinin içi boştur. Hükûmetin, eğitim, ekonomi, kalkınma
ve istihdam politikaları; planlı, stratejik ve bütüncül bir
yaklaşımdan yoksundur. Bu iktidar dönemlerinde, istihdamın ve
ekonomik kalkınmanın itici gücü olması gereken eğitim
sistemimiz çökmüştür. İşte, bilgi, bilim, teknoloji üretim
merkezleri olması gereken, nitelikli insan kaynağı
yetiştirmesi gereken üniversitelerimiz, maalesef, sadece sayısal
artışları ve hukuka uygun olmayacak şekilde ihraç edilen
bilim insanlarıyla gündeme gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti, istikrar söylemlerinin arkasına saklanarak
bir rejim değişikliği referandumuyla ülkemizi belirsiz ve kaotik
bir sürece sürükleyecektir. Bizim asıl tartışmamız gereken,
parlamenter sistemimizin aksayan yönlerinin süratle güçlendirilmesi ve
halkımızın çözüm bekleyen sorunlarına çareler üretmesidir.
Gençlerimiz başta olmak üzere bütün halkımıza sesleniyorum: Bu
iktidara, asıl sorumluluk alanlarını ve asli görevlerini
hatırlatmalıyız; Hükûmetin görevinin, cumhuriyetin ilanıyla
elde edilen tarihî kazanımlarımızı heba etmek ve rejimi
değiştirmek olmadığını
hatırlatmalıyız; üreticinin, esnafın, emeklinin,
kadınların, gençlerin, işsizlerin sorunlarına
kalıcı çözümler üretecek politikaları hayata geçirmesi
gerektiğini hatırlatmalıyız; asli görevinin, güvenli,
huzurlu, refah içinde bir ülke yaratmak olduğunu
hatırlatmalıyız. Ülkemiz ve geleceğimiz için 16 Nisan büyük
bir fırsattır. 16 Nisanda hayır diyerek ülkemizi her alanda
kaosa sürükleyen bu iktidara asli görevlerini hatırlatmak için bu
fırsatı değerlendirelim ve 16 Nisanda hayır diyerek
ülkemiz, geleceğimiz, çocuklarımız için artık rahat bir
nefes alalım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Gündem dışı ikinci söz, hasta
tutsaklar ve Ağrıdaki tutuklamalar hakkında söz isteyen
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemire aittir.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, hasta
tutsaklar ve Ağrıdaki tutuklamalara ilişkin gündem
dışı konuşması
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Hükûmetin, insanların
canlarını nasıl siyasi hesaplara takas ettiğinin
kanıtı olan bir alandan, hasta tutsaklar konusundan bahsetmek üzere
söz almış bulunmaktayım.
Bugün, ülkede, Hükûmetin insan hakları
politikasının düzeyini hasta tutsaklara yapılan muameleye
bakarak anlayabilirsiniz. Hasta tutsaklara tanınan haklar, siyasi
iktidarların bir insanın hayatı konusunda karar verici hâle
gelmesinin önüne geçmek için vardır. Devletlerin, cezaevlerinde
sağlıklı yaşam koşullarını oluşturmak
ve hastalandıklarında bakımlarını
gerçekleştirmekle yükümlü olduğu kabul edilir; aksi takdirde,
tutukluluk idamdan daha büyük bir cezaya dönüşür ama Adalet
Bakanlığı, bugün, enerjisini bu hak ihlallerinin önlenmesine
değil, cezaevi ve tutsak sayısının
artırılmasına vermiş görünüyor. Bakanlık 200 kadar
yeni hapishane açacağını, tutsak mevcudunu
artıracağını duyuruyor. AKP döneminde suçlunun tespitinin
iyi yapıldığı söylenerek cezaevi nüfusunun 7 kat
artış göstermiş olmasıyla övünülüyor. Bu nasıl bir
Adalet Bakanlığı ki, tutuklu ve hükümlü sayısının
daha etkili bir adalet sistemiyle azaltılmasını değil,
hapishane ve tutukluluk sayısının
artırılmasını hedefliyor, bununla da övünüyor?
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürü, komisyonda Kendimize hedef olarak Avrupa
standartlarını hedef almıyoruz, insanımıza uygun
standartları hedef alıyoruz. diyor. Avrupa Konseyinin 56 ülke
üzerinde yaptığı incelemede, 2012-2013 yılında 31
ülkede tutsak sayısında düşüş varken bizde 2 kat
artış var. Keşke Avrupa standartlarını hedef
alsaydınız da biz de bugün, burada, tutuklu sayısının
artmasıyla değil, düşmesiyle övünen yetkilileri
dinleyebilseydik.
CİSST tarafından yapılan genel
hesaplamaya göre 180 bin tutsağın yaklaşık 60 bini hasta.
İHD tarafından güncel olarak tutulan verilerde 905 hastanın
bilgileri var. İHD ve Adalet Bakanlığı, ağır
hasta olanların ise 300-400 arasında olduğunu söylüyor. Net bir
rakama ulaşamıyoruz çünkü Tabipler Birliği gibi meslek
kuruluşlarının buralarda izleme yapmasına izin verilmiyor.
İnsan Hakları Derneğiyle ilgili olarak, Hükümlü ve Tutuklu
Hakları Alt Komisyonu Başkanı Bütün kurumlarla
görüşeceğiz, bizim hiçbir kuruma ön yargımız yok.
dediği hâlde İHD gibi bu alandaki yetkin kurumlar
dışlanıyor, hasta tutsaklarla dayanışma
çalışmaları yürüten TUHAD-FEDin kapısı
kırılarak baskın yapılıyor.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneğine mektup yazarak başvuran, Kürkçüler F tipi cezaevi kurumunda
tutulan Şiyar Sav, on aydır bağırsakları
dışarıda yaşıyor. Uluslararası Af Örgütü,
Bakırköy Cezaevinde tutuklu Sibel Çaprazın acilen ameliyat
olması gerektiğini duyuruyor. Gebze Kadın Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda iki yıldır kanser hastalığıyla
boğuşan Havva Akın durumu iyice ağırlaştı.
Hükûmet, toplum için tehlike teşkil ettiği iddiasıyla bu hasta
tutsakları cezaevlerinde, üstelik sağlığa erişimlerini
de engelleyerek tutmaya devam ediyor. Bir yıldır somut olarak neyle suçlandığı
hâlâ belli olmayanlar, iddianameleri bile hâlâ hazırlanmamış
tutsaklar mı toplum için tehlike arz ediyor? Bu kişilerin
bağırsakları dışarıda yaşamaya
zorlanması mı onları toplum için tehlikesizleştiriyor? Bir
tutsak, ağrılarının daha az olması için gözünün üst
kapağından aşağıya doğru yara bandıyla
gergin, kapalı tutarak çözüm geliştirmeye
çalıştığını anlatıyor. Böyle mi önlüyorsunuz
tehlikeyi? Hadi cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz, peki cezaevinde
sağlık haklarına erişimlerini neden engelliyorsunuz?
Hükûmet, bu hasta tutsakları toplum için tehlikeli oldukları
iddiasıyla cezaevlerinde tutarak, kendisini insaniyet için, insan
hakları için tehlike arz ediyor.
Hasta tutsaklardan zaten politik bir kurum
olduğu bilinen Adli Tıptan rapor istenmesinin bile kabul edilebilir
bir yanı yokken, Hükûmet bir de bunun üstüne Emniyetten görüş
alınmasını getirdi. Zaten artık çoğu kamu kurumu ve
kamu görevlisi yaratılan ihbarcı iklim nedeniyle, FETÖcü ilan edilme
korkusuyla Emniyet gibi çalışıyor. Hasta tutsakların
canları da bu kurumlara emanet ediliyor. Daha önceden çeşitli
yollarla dile getirdiğimiz Celal Şekerin yüzde 97 oranında
hasta olduğunu ortaya koyan raporun Adli Tıp Kurumunca
onaylanmaması bile başlı başına
sağlığın ne denli siyasallaştırılmış
olduğunun da kanıtıdır.
Konuşmamı, Ceza İnfaz Sisteminde
Sivil Toplum Derneği tarafından hazırlanan, Hasta
Mahpusların Yakınları Anlatıyor adlı videoda yer alan
bir tanıklıkla bitirmek istiyorum. Bir tutsak annesi Evladım
çok güzel şarkı söylerdi, sesi güzeldi. On iki yıldır
hapiste, gırtlak kanseri oldu, şimdi sesini duymak için yanına
kadar eğiliyorum. Aylardır Adli Tıp Kurumunda sıranın
kendisine gelmesine bekliyor. şeklinde beyanlarda bulunuyor.
Buna benzer örnekler açıkçası çokça
sayabiliriz ama bir kez daha şunu da ifade etmek isterim ki KHKlarla
özellikle cezaevi kurumlarıyla ilgili alanlarda çalışan sivil
toplum örgütlerine yönelik baskılar ve sivil toplum örgütlerinin
kapılarına vurulan kilitlerden de kaynaklı bugün bu alanı
inceleyen herhangi bir kurum maalesef yok. Dolayısıyla, hasta
tutsaklar kendilerine bu sorunlarını ifade edebilecekleri,
haklarını koruyabilecek herhangi bir muhatap bulmada da sorun
yaşıyorlar.
Şu örnekle açıkçası
konuşmamı bitirmek istiyorum: Özellikle Eş
Başkanımız Selahattin Demirtaşa bu konuda yoğunca
mektuplar gittiğini biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
Tamamlayınız lütfen.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Bu
mektuplarda hasta tutsaklar hem yaşadıkları hak ihlallerini hem
cezaevi koşullarını hem de sağlık durumlarını
çokça ifade ediyorlar. Biz de Eş Başkanımızın da bizi
bilgilendirmesiyle açıkçası bu konulardan haberdar oluyoruz.
Onun için de bu Hükûmetin bir kez daha
şapkasını önüne koyup bu konuyla ilgili düşünmesini ve
gerçekten adil, eşit bir politika geliştirmesi gerektiğini
düşünüyorum ve tekrardan sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Gündem dışı üçüncü söz,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Hacı
Osman Akgüle aittir.
Buyurunuz Sayın Akgül.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgülün,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HACI OSMAN AKGÜL (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhanemizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan
Gümüşhanemiz folklorik açıdan sağlam temellere sahip bir ildir.
Geçiş noktası üzerinde olması sebebiyle yüzyıllardan beri
farklı kültür ögeleriyle yoğrulan Gümüşhanede var olan her
türlü gelenek, görenek, el sanatları, halk oyunları şehrimizin
zengin kültürel yapısını şekillendirmektedir.
Gümüşhanemiz eşsiz doğası,
birbirinden güzel yaylaları, tarihî konak, kale ve antik kentleri, anıt
niteliğine sahip orman ve tabiat koruma alanları, birçok medeniyete
ev sahipliği yapmış coğrafyasıyla turizm alanında
önemli bir potansiyele sahiptir. İlimiz sınırları
içerisinde hem doğa hem kültür turizmi açısından gezilip
görülebilecek birçok alan mevcuttur. Bu alanlar, Artabel Gölleri Tabiat
Parkı, Limni Gölü, Süleymaniye Mahallesi, Tomara Şelalesi, Santa
Harabeleri, Örümcek Ormanları, Karaca Mağarası, Canca Kalesi
bunlardan başlıcalarıdır.
Şehrimizin bir diğer önemli değeri de
Gümüşhanesporumuzdur. Kulübümüz bu sezon büyük başarılara imza
atarak Birinci Lig için umutlarımızı yeşertmektedir. Bugüne
kadar yakaladığımız başarı grafiğini daha
yukarılara taşıyacaklarına olan inancımla
Gümüşhanesporumuzun yönetimine, teknik ekibine ve futbolcularına başarılar
diliyorum.
Gümüşhanemizin maddi güzelliklerinin
yanında manevi güzellikleri de unutulmamalıdır. Ahmed Ziyâeddin
Gümüşhanevî gibi bir veli, şehrimizin değerlerindendir. Onun
ahlaka, saygıya, ilime, hayat tarzına, edebe, inanca dair
verdiği mesajlar günümüze değin geçerliliğini korumuştur.
Talebelerine tevazu, şükür ve kanaate sahip olmalarını, ihlas ve
tevekkülle verdikleri sözü tutmalarını, irade ve maksatta doğru
olmalarını öğütleyen Gümüşhanevî Hazretlerinin
öğretileri Gümüşhaneye has kimliğin oluşmasına
katkı sağlamıştır. Onun mesajlarını muhafaza
ederek gelecek nesillere de aktarmamız bizler için son derece önemlidir.
Gümüşhane, tek devlet, tek millet, tek vatan,
tek bayrak ilkesini içselleştirmiş, istiklal ve istikbali için gözünü
kırpmadan canını feda edebilecek yiğit insanların
şehridir. Bu güzel şehrin şeceresinde birlik, beraberlik,
kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma gibi yüce
değerler vardır. Değerleri uğruna canını
verebilecek olan hemşehrilerimiz 15 Temmuz hain darbe girişimine
karşı da tepkisini sert bir şekilde göstermiş,
cumhuriyetine, millî iradesine, istiklal ve istikbaline sahip
çıkmıştır.
Gümüşhaneliler toplumumuzda güvenilir, emin
insanlar olarak tanınmaktadırlar. Gümüşhane 2016
yılında borcuna en sadık il olarak belirlenmiştir. Yine,
vergi tahsilatı konusunda da devamlı ilk üç şehir arasında
yer almaktadır. Bu da hemşehrilerimizin vatanlarına,
milletlerine, devletlerine ne oranda sahip çıktıklarının
somut bir delilidir.
Yüce gönüllü hemşehrilerimin
yaşadığı güzel şehrimize AK PARTİ hükûmetleri son
on beş yılda önemli yatırımları
kazandırmış, şehrimizi deyim yerindeyse şantiyeye
çevirmiştir. Eğitimden sağlığa, ulaştırmadan
tarıma, sosyal politikalardan enerjiye kadar şehrimize büyük
yatırımlar kazandırmış ve kazandırmaya devam
etmektedir. Yapımı devam etmekte olan Zigana Tüneliyle Trabzona,
Gümüşhane-Bayburt arası duble yol yapımı ve Vauk Tüneli ile
Gümüşhane-Kelkit arası yol yapımı ve Pekün Tüneli,
Gümüşhane İkisu-Şiran yolu ve Tersun Tüneli, bu yıl
yapımına başlanması planlanan Salyazı Havalimanı
ve 2023 yılında bitirilmesi planlanan Erzincan-Trabzon tren yolu ile
dev projelerle Gümüşhanemizde bir ulaşım koridoru
oluşturulacak, şehrimiz cazibe merkezi hâline getirilecek, İpek
Yolu yeniden canlandırılacaktır. Sayın Başbakanımızın
açıkladığı Cazibe Merkezleri Programı desteklerinden
de yararlanacak olan Gümüşhanemize yapılacak olan
yatırımlar ve sağlanacak istihdam şehrimizin
gelişmesine ve kalkınmasına önemli bir katkı
sağlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, şehrimizin
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yılında
ülkemizin istiklali ve istikbali için canını feda eden
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi hürmetle yâd ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akgül.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Başkanlık Divanı olarak
biz de Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yıl dönümünü kutluyor, tüm Gümüşhanelilere
selamlarımızı gönderiyoruz.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesinin birinci fıkrasına göre yapılan gündem
dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, elektronik
sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine sırayla söz
vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Engin
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, resmî verilere göre
işsiz sayısının arttığına, işsiz
vatandaşlar ile sorunlarına duyarsız kalınan gençlerin
referandumda hayır oylarıyla AKPye gereken dersi vereceklerine
yürekten inandığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Bugün
açıklanan resmî verilere göre işsiz sayımız 3 milyon 715
bine yükseldi. İşsizlik oranı yüzde 12,1; genç işsiz ise
yüzde 22,6 oldu. Her 4 gencimizden 1i işsiz. Bu hesaplamalara artık
iş bulmaktan umudunu yitirmiş yüz binlerce
vatandaşımız, gencimiz dâhil değil.
Geçen yıl ağustos ayında
gençlerimizin sorunları için kapsamlı bir araştırma
önergesini Meclise sunmuştum, aradan altı ay geçti gündeme bile
alınmadı. Meclis gece sabahlara kadar başkanlık hırsı
için çalıştırıldı ama gençlerimiz söz konusu olunca
önergelerimiz ya gündeme alınmadı, alınanlar da AKP
tarafından reddedildi. Şimdi söz sırası işsiz
vatandaşlarımızda. Milyonlarca işsiz
vatandaşımızın ve sorunlarına duyarsız
kalınan gençlerimizin 16 Nisan referandumunda mutlaka sandığa
gideceklerini ve hayır oylarıyla demokrasimize sahip çıkarak
AKPye gereken dersi vereceklerine yürekten inanıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, AKPli
Şahinbey Belediyesinin yeni evli çiftlere
dağıttığı kitapçığa ve
dağıtılan bu tür kitapçıklarla ilgili Hükûmetin
gereğini yapmasını istediğine ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kadın nasıl dövülür?, Dövme evin içinde olur ve
kimseye söylenmez., Azgın kadını boşamadan önce kocaya
tavsiye edilen ilaç, korkutmak ve usulüne uygun dövmektir., Evdeki dergi ve
gazeteler, medya ve futbol birer uyuşturucudur., Kadınlar tek
başına taksiye binemez. Kim söylüyor? Bakın, şu anda
elimde göstermiş olduğum bu kitaplar ve yine AKPli Şahinbey
Belediyesinin yeni evli çiftlere dağıttığı skandal
kitaplardan bir tanesi. Daha önce açıklamıştık Kütahya ve
Pamukkale Belediyelerinin aynı skandal kitaplarını. Bu, bir
değil, ikinci değil, kaçıncaya artık bu kitaplar önümüze
geliyor? O kitaplarla ilgili daha gereği yapılmamışken
yenilerinin ortaya çıkması büyük bir skandaldır.
Sayın bakanlar ve Hükûmet, lütfen
uyumayın, derhâl gereğini yapın. Bunlarla ilgili
sorumluları mutlaka yargı önüne çıkartın. Aksi hâlde, kadına
karşı şiddetten her bahsettiğinizde bu kitapları
önünüze atacağımızı da bilmenizi istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Nursan Çelik
firmasının 2015 Aralık ayından bu yana üretimini
durdurduğuna ve burada çalışan işçilerin
haklarının korunması ve mağduriyetlerinin giderilmesi için
Hükûmetin bir girişimi olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
900 kadar
çalışanı ve 40ı bulan taşeron firmasıyla
birlikte binlerce kişinin evine ekmek götürmesini sağlayan sanayi
devi Nursan Çelik 2015 Aralık ayından bu yana üretimi durdurmuş
durumdadır. 2015 yılında 500 büyük sanayi kuruluşu
listesine 1 milyara yakın cirosuyla 85inci sıradan giren bu firma
iktidarın ekonomi politikaları neticesinde üretim yapamaz
durumdadır. Bu fabrikanın çalışanlarının sigorta
primleri ödenmekte, maaş bordroları tanzim edilmekte fakat bordro
karşılığı ödenmesi gereken ücretlerini
alamamaktadırlar. İş gücü istatistiği açısından
çalışıyor gibi gözükseler de aslında ücret
alamadıkları için fiilen işsizler. Bu fabrikanın tekrar
üretim sürecine dönmesi ve millî ekonomiye katkı sunması
açısından Hükûmetinizin bir desteği olacak mı? Burada
çalışan işçilerin haklarının korunması ve
mağduriyetlerinin giderilmesi için Çalışma
Bakanlığının veya Hükûmetinizin yaptığı bir
girişim var mıdır? Bu fabrikanın mağdur
çalışanlarına buradan bir müjde verebilecek misiniz?
BAŞKAN Sayın
Akın
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, bu ülkenin
vatanseverlerini, demokratlarını terör örgütleri ve darbecilerin
yanında göstermenin halka yapılacak en büyük haksızlık
olduğuna ve tek adam rejimi istenmesinin nedeninin
açıklanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Emanet edilen Başbakanlığı ortadan kaldırmak için
canhıraş uğraşan Başbakan, getirmek istedikleri tek
adam rejimini savunamadığı için hayır diyenleri terör
örgütleriyle birlikte gösterme gayreti içerisinde. Tarafsız olması
Anayasa hükmü olan birisi de çıkıyor hayır verecekleri darbeci
ilan ediyor. Ömrü boyunca teröre lanet okuyan bu ülkenin vatanseverlerini,
demokratlarını terör örgütleri ve darbecilerin yanında göstermek
yüce halkımıza yapılacak en büyük haksızlıktır.
Osloda, Haburda, Dolmabahçedeki resimlerde kimlerin yan yana olduğuna
ve 15 Temmuz darbecileriyle kimlerin ortaklık yaptığına,
Pensilvanyada kimlerine el pençe divan durduğuna bakarsanız terörle
kimlerin yakınlık içerisinde olduğunu görürsünüz. Sola sağa
çamur atmaktan vazgeçin, tek adam rejimini neden ve kimin için istiyorsunuz,
onu anlatın.
BAŞKAN Sayın
Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15 Temmuz öncesi
muvazzaf astsubaylık sınavını kazanmış ve
güvenlik soruşturmasıyla hakkında herhangi bir sorun
olmayanların göreve başlama isteklerinin karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz öncesi Türk
Silahlı Kuvvetlerinde muvazzaf astsubay olmak için sınava giren,
kurslarda başarılı olan ve atama beklerken OHALle göreve
başlatılmayan adayların durumunun ne olacağı bizlere
de sorulan sorudur. Millî Savunma Bakanlığına yazılı
olarak sorduğum soruya Bakan Bakanlığımızca bu konuda
bir çalışma yapılmamaktadır. yanıtını
verdi. Mağdurlarsa güvenlik soruşturması yapılsın ve
hakkımız verilsin istiyorlar. Aylardır umutla yaşamaktan
yorulduk. diyenler var. Hükûmet bu konuda binlerce mağdurun kesin ve net
bir şekilde durumlarını açıklamalıdır. Astsubay
Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma
Kursu mezunlarının aylardır beklentisine gerçekçi bir
açıklama getirilmelidir. 15 Temmuz öncesi kurslarda
başarılı olmuş, sınavı kazanmış ama
güvenlik soruşturmasıyla da hakkında herhangi bir sorun
olmayanların göreve başlama isteği
karşılanmalıdır.
Teşekkürler Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Baki Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, sadece temerrüde
düşen değil bütün çiftçilerin borçlarının yeniden
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çiftçi borçlarıyla ilgili Tarım
Bakanı Sayın Faruk Çelik yaptığı açıklamada,
temerrüde düşen çiftçi borçlarının yeniden
yapılandırılacağını ve beş yıllık
bir ödeme planı yapılacağını söyledi. Yalnız, biz
bunu adaletsiz ve haksız bir uygulama olarak görüyoruz. Bütün çiftçilerin,
sadece temerrüde düşenlerin değil, Türkiye'deki bütün çiftçilerin
borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Özellikle
seçim bölgem olan Mersinde afetten dolayı büyük mağduriyet
vardır, temerrüde düşmeyen çiftçiler de dâhil Türkiye genelinde bütün
çiftçilerin borçlarının beş yıla dönük yeniden
yapılandırılmasını talep ediyoruz.
Bakanlığımızın bu konuda çalışma
yapmasını bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın İbrahim Aydemir
7.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, ülkenin
zenginlikleri, imkânları ve yetenekleriyle etkin tanınması
noktasında basına, özellikle de Doğu Anadolu basınına
özel bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, Türkiyenin tanıtımını Doğu
Anadolusuz, Doğu Anadolunun aktarımını da basın
olmadan yapamayız. Ülkenin zenginlikleri, imkânları ve yetenekleriyle
etkin tanınması noktasında basına, özellikle de Doğu
Anadolu basınına özel bir hassasiyet göstermeliyiz. Ülkemizle ilgili
yanlış bir algı oluşmasını isteyen küresel
medyanın doğuyu terörle, hayat şartlarının
zorluğuyla öne çıkardığı da bir vakıadır. O
hâlde, bizim birinci önceliğimiz bölgenin halkını,
vicdanını, konum ve durumunu seslendiren, nabzını tutan,
yaşam enerji ve heyecanını ayarlayan basınımıza
özel bir destek ve yaklaşım sergilemektir. Doğu Anadolu
öncelikli olarak medyamıza maddi çerçevede, özellikle Basın İlan
Kurumu bağlamında pozitif bir yaklaşım sergilenmesi
kaçınılmazdır. Millî iradeyi felç girişiminde bulunan FETÖ,
PKK ihanetlerinde yerli ve millî duruşuyla örnek olan
basınımız her türlü takdir ve maddi desteği hak ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kazım Arslan
8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, referandum
çalışmalarında müthiş bir eşitsizlik olduğuna ve
yanlı açıklamaların olmaması için bir genelge
yayınlamanın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
Ülkemiz, Anayasa değişikliği için 16 Nisan 2017de referanduma
gidecektir. Referandum çalışmalarında müthiş bir
eşitsizlik olacaktır. Sizler devletin imkânlarını
kullanırken bizler kendi imkânlarımızla hayır
kampanyasını sürdüreceğiz. Bunlar yetmiyormuş gibi,
devletin valisi, kaymakamı, rektörü ve bazı müdürler makamlarını
kullanarak iktidarınıza yaranmak için evet açıklamaları yapmaktadırlar.
Bu açıklamalar ilgili kuruluş kanunlarına ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa açıkça
aykırıdır. Şimdiye kadar evet açıklamasını
yapanlar için bir soruşturma açtınız mı? Görevden
uzaklaştırma kararı verdiniz mi? Kaç kamu görevlisi hakkında
işlem yaptınız. Yapmadıysanız neden
yapmadınız? Bir daha böyle yanlı açıklamaların
olmaması için bir genelge yayınlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
9.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, polislerin
çalışma sistemi ile ek göstergelerinde düzenleme yapılması
gerektiğine ve şehit polis Fethi Sekini rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin, kamu
güvenliği bakımından cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden
geçtiği hepimizin malumudur. Polisimiz canı pahasına terörle,
teröristle, hırsızla, soysuzla, mafyayla mücadele etmekte, bir yandan
da hayat koşullarıyla ve çalışma şartlarıyla
mücadele etmektedir. Bir emirle vatanı için ölüme giden polisimizin, 12/12
çalışma sistemi hayatını tüketmekte, aile, sosyal
yaşamını bitirmektedir. Polis intiharları diğer meslek
grupları içinde en fazla olanıdır. 12/12 çalışma
sistemine hayır, polisin hak ettiği ücreti çok gören 3 bin ek
göstergeye de hayır diyor, bu vesileyle şehit polisimiz Fethi
Sekini de saygı ve rahmetle anıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Giresun ve Trabzon ilçelerini kapsayan demir yolu projesinin durumunu öğrenmek
istediğine ve Karadeniz demir yolunun mutlaka hayata geçirilmesini
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim.
Sayın Başbakan ve Ulaştırma
Bakanı, Trabzona 2023 yılına kadar Erzincan demir yolu
bağlantısının yapılacağını, Torul,
Tirebolu ve sahil ilçelerinden geçen güzergâh bağlantısı
projesinden vazgeçildiğini de açıklamışlardı. Buna
rağmen, bugünlerde partinizin sözcüleri, referandum öncesi seçmenleri
etkilemek için açıklamalar yapıyor.
Buradan aracılığınızla
Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum: Giresun ve Trabzon
ilçelerini kapsayan demir yolu projesinden tamamen vaz mı geçtiniz, yoksa
Bakanlığınız bu projeleri yeniden gündeme mi aldı?
Demir yolu sadece Trabzonun değil, Samsundan
başlayarak Artvine kadar bütün illerin hakkıdır. Doğu ve
güneydoğunun Karadenize, oradan da en yakın mesafeden deniz yoluyla
Avrupaya bağlanması için, bölgesel kalkınma ve daha fazla bir
coğrafya ve nüfusa hizmet etmesi için Karadeniz demir yolunu mutlaka
istiyoruz. Bu hassas bir konudur ve yerel siyasetçilerin malzemesi
olmamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yiğit
11.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Suriyeli
sığınmacıların durumuna, Türk
vatandaşlığına geçirilen ve oy kullanma hakkına sahip
olan Suriyelilerin sayısını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suriyeli sığınmacılar konusu
ülkemizin hâlen en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir.
Suriyelilerden kaçının Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına geçirilip geçirilmediği ve bunların
referandumda oy kullanıp kullanmayacağı önemli bir soru işareti
olmuştur.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın, Türk vatandaşı olmak isteyen Suriyeli
sığınmacılara vatandaşlık hakkının
verileceği açıklamasından sonra, özellikle Hatay, Gaziantep ve
Şanlıurfa gibi illerde vatandaşlığa geçiş
işlemlerine hız verildiği ve nüfus müdürlüklerinin önünde
kalabalıklar oluşturulduğu görülmüştür.
Bu bağlamda, ülkemize
sığınmış olan Suriyelilerden ne kadarına geçici
kimlik belgesi verilmiştir, ne kadarı Türk
vatandaşlığına geçirilmiştir? Hâlen Türk
vatandaşlığına alınıp oy kullanma hakkına
sahip olan Suriyelilerin toplam sayısı ne kadardır?
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Erkek
12.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, medya
özgürlüğüne yönelik saldırıların derhâl son bulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
20 Temmuz sivil darbesinden
sonra 150ye yakın gazeteci tutuklandı. 12 Eylül darbe döneminde
tutuklanan gazeteci sayısı 31.
Bugün İstanbulda Oda TV
davası görülüyor. Oda TV davasında Ahmet Şık, Soner
Yalçın Ergenekon üyesi olmakla yargılanıyorlar. Aynı Ahmet
Şık son dönemde FETÖ, PKK ve diğer tüm terör örgütleriyle
ilişkilendirilerek tutuklandı ve şu anda cezaevinde mektup dahi
yazamıyor, mektup dahi alamıyor dışarıdan. 15 Temmuz
darbe girişimi başarıyla sonuçlansaydı darbecilerin ilk
yapacağı işlerden biri Ahmet Şıkı tutuklamak
olacaktı. Maalesef bunu iktidar da başardı.
Medya özgürlüğüne
yönelik bu saldırılar derhâl son bulmalı çünkü Türkiye bu
tabloyu hak etmiyor. Gazetecileri hapsedebilirsiniz ama haberleri
hapsedemezsiniz; insanları hapsedebilirsiniz ama düşünceleri asla
hapsedemezsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çamak
13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, doktor ve
hastanın bulunduğu ortamda en azından şahit
niteliğinde bir çalışanın olması ve hekimlerin verimli
bir şekilde çalışabilmesi için mutlaka bir tıbbi sekreterle
beraber çalışmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sağlık
Bakanına soruyorum: Yeni açılan şehir hastanelerinde doktorlar
hasta muayene ederken yanlarında başka bir sağlık çalışanının
bulunamayacağı bildirilmiştir. Bu durum doktorlar
açısından yasal sorunlara yol açabilir. Her türlü olasılık
düşünülerek doktor ve hastanın bulunduğu ortamda en azından
şahit niteliğinde bir çalışanın olması gerekir.
Diğer bir husus ise, bu
hastanelerde doktorlara tıbbi sekreter verilmiyor. Bu durumda hekimin
performansı tam kullanılamaz. Böyle bir durumda hekim
zamanının çoğunu bilgisayar başında geçirmek zorunda
kalıyor. Nitekim bu konularda doktorlardan yoğun şikâyetler
gelmeye başladı. Hekimlerin verimli bir şekilde
çalışabilmesi için mutlaka bir tıbbi sekreterle beraber
çalışmaları gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şeker
14.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, referandumda
partilere seçim yardımı yapılmadığına ancak
İŞKUR ile Savunma Fonu paralarının iktidarın
isteği doğrultusunda kullanıldığına ve 15 Temmuz
raporunun 16 Nisandan sonra açıklanmasının nedenini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sayın Başkan, referandumda partilere seçim
yardımı yapılmıyor ancak iktidar partisi işçinin kara
gün parası 103 milyar TLyi İŞKUR
aracılığıyla bir bir seçim bölgelerinde
dağıtıyor. Bir yandan da Varlık Fonuna devredilen 3 miyar
TLlik Savunma Fonu yine iktidarın isteği doğrultusunda
kullanılıyor. Bu para -kara gün parası- aynı zamanda
patronlara da ulufe gibi dağıtılıyor. 15 Temmuz raporuyla
ilgili, 16 Nisandan sonra açıklanacağı bildirildi. 16 Nisanda
15 Temmuzu oylatıyoruz. deniyor ama rapor açıklanamıyor. Bu
raporda gizli kapaklı ne var, niye açıklayamıyorsunuz?
Açıklayamadığınız bir şeyi niye
oylattığınızı iddia ediyorsunuz 16 Nisanda? Bir yandan
öğretim üyelerini, İbrahim Kaboğlu gibi, Özdemir Aktan gibi
öğretim üyelerini öğretim üyesi olarak
çalıştıkları üniversitelerden atıyorsunuz, bir yandan
da Ahmet Şık gibi gerçekleri açıklayanlara karşı zulüm
yapmaya devam ediyorsunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdiş
15.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, CHP Genel
Başkanının referandum öncesi siyasi parti liderleri olarak
canlı yayında tartışma teklifiyle ilgili herhangi bir
girişim göremediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başbakan, demokrasi
anlayışınız, 12 Eylül darbesinin demokrasi
anlayışından daha da geride. Niye mi? 1983 tarihinde yani 12
Eylül darbesi sonrası yapılan ilk seçim öncesinde TRTde siyasi parti
liderleri açık oturum düzenlemiş, fikirlerini
tartışmış, halkın izleyebileceği şekilde
yayınlatmıştı. Biz bu çağrıyı her seçim
öncesi yapıyoruz. Özellikle bu referandum öncesi, gelin, siyasi parti liderleri
olarak canlı yayında tartışın, halk neyin ne
olduğunu tam olarak öğrensin diyoruz ancak sizden bu konuda herhangi
bir girişim göremiyoruz. Anayasa değişiklik teklifinize mi
güvenmiyorsunuz, yoksa kendinize mi? Daha dün Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın
Genel Başkanı, Sayın Devlet Bahçeliye ve size böyle bir teklifi
getirdi. Bilgilerinize tekrar sunuyorum.
Saygılar, sevgiler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdiş.
Şimdi sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim.
İlk söz Sayın Ustanın.
Buyurunuz Sayın Usta.
16.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Hatayın Amanos
Dağlarında PKKlı teröristlerle çıkan çatışmada
Samsunun Ladik ilçesinden şehit olan Uzman Çavuş Salih Kayhana
Allahtan rahmet dilediğine, Gümüşhanenin Rus ve Ermeni
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ve 15 Şubat
1932 Türk İslam ülküsünün fikir babası Seyyid Ahmet Arvasinin
doğum gününe ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Hatayın Amanos dağlarında
PKKlı teröristlerle çıkan çatışmada -seçim bölgem
Samsunun Ladik ilçesinden- şehit olan
Uzman Çavuş Salih Kayhana Allahtan rahmet diliyorum. Bugün toprağa
verilecek. Meclis çalışmaları nedeniyle katılamadım.
Aynı zamanda, bu şehidimizin Adanada düzenlenecek törenine giderken
kaza geçirerek şehit olan polis memuru Fırat Ulaşa da
Cenab-ı Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Bugün ayrıca, Gümüşhanenin Rus ve Ermeni
işgalinin 86ncı yılı. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi
rahmetle anıyorum.
Yine, bugün ayrıca, 15 Şubat 1932
yılında Ağrı Doğubeyazıtta dünyaya gelen, Türk
İslam ülküsünün fikir babası Seyit Ahmet Arvasinin doğum günü.
Babası, Anadoluda yetişen büyük velilerden Seyit Abdülhakim
Arvasidir. Sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbuldaki
eğitim enstitülerinde hocalık yapan Arvasi 1979 yılında
emekli oldu. Aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi Genel İdare
Kuruluna seçilerek görevine 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar devam etti. MHPden
İstanbul milletvekili aday adayı da olmuştur. Arvasi Hoca o
zamanlar Türk milliyetçiliğinin sesi olan Hergün gazetesinde Türk
İslam Ülküsü başlığıyla günlük makale yazdı. 12
Eylül darbesinden sonra, Türk İslam ülkücüleriyle birlikte, MHP ve ülkücü
kuruluşlar davasında yargılandı, Mamak Cezaevinde
işkence gördü. Tahliye olduktan sonra bazı gazete ve dergilerde
yazı yazarak gençliğe yol göstermeye devam etti. Elli altı
senelik ömrünü millî ve manevi değerlerine sımsıkı
bağlı, ecdadına layık, bilgili ve temiz bir gençlik yetiştirmeye
adadı. 31 Aralık 1988de Rahmetirahmana kavuştu. O, kendini
söyle ifade ediyor: Ben, İslam iman ve ahlakına göre
yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk milletini iki cihanda aziz ve
mesut görmek isteyen ve böylece İslamı gaye edinen Türk
milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik
anlayışımda asla ırkçılığa, bölgeciliğe
ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. Her türlü
ırkçılığa karşıyım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun)
Bunun yanında, şanlı
Peygamberimizin Vatan sevgisi imandandır. tarzında ortaya
koydukları yüce prensiplere bağlıyım. İnanıyorum
ki hem Türk hem Müslüman olmak hem de muasır dünyaya öncülük etmek
mümkündür. Ecdadımız bütün tarih boyunca bunu denediler ve
başarılı oldular. O hâlde bizler neden bu tarihî misyonumuzu
yerine getirmeyelim? Türk milletini parçalama oyunlarına ve tertiplerine
karşı durmayı büyük bir namus ve vicdan borcu bilmekteyim. Hele
bir Doğu Anadolu çocuğu olarak doğduğum ve büyüdüğüm
bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere, kahpe tertiplere
karşı elbette kayıtsız kalamazdım. Kesin olarak iman
etmişimdir ki Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse İslam
dünyası da güçlüdür. Aksi bir durum varsa bütün Türk dünyasıyla
birlikte İslam dünyası da sömürülmektedir. Galiba bu durumu en iyi
idrak eden de düşmanlarımızdır. Onun için, bütün İslam
dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerin ilk hedefi Türk
devleti ve Türk milleti olmuştur. Tarihten ibret almasını
bilenler bunu ayan beyan göreceklerdir, durum günümüzde de aynıdır.
Onun için diyorum ki Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak
isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslama da ihanet
etmektedirler. Bu vesileyle kendisini rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Kerestecioğlu
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Ahmet Şıkın yargılamasının sürdüğüne ve
bütün gazetecilerin özgür kalması dileğiyle Ahmet
Şıkın savunmasından bir parçayı aktarmak
istediğine, işsizlik oranının arttığına ve
İşsizlik Fonunun sahibinin emekçiler olduğuna, bu
kaynağın denetim dışı kullanılmasına derhâl
son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, şu anda
Türkiyenin en değerli gazetecilerinden birisi Ahmet Şıkın
yargılaması sürüyor ve kendisi savunmasını yapıyor
İstanbulda, Çağlayan Adliyesinde. Maalesef, onun gibi çok
sayıda değerli gazeteci, her açıdan, her skaladan, aslında
her cenahtan insanlar tutuklu bulunuyorlar.
Bütün gazetecilerin özgür kalması
dileğiyle ben Ahmet Şıkın savunmasından bir
parçayı size aktarmak istiyorum, bugün yapılanları çok iyi ifade
ediyor çünkü: İktidarın ya da güç odaklarının
duyulmasını istediklerini anlatmanın gazetecilik
olmadığı, örnek aldığımız meslek
büyüklerimizin bizlere bıraktığı en değerli
mirastı. Bu mirası bırakanlar, şimdi olduğu gibi
geçmişte de hapis ya da sürgünle sözüm ona cezalandırılmak
istendiler. Bunlar yetmediğinde bombalarla, kurşunlarla katledilerek
susturulmak istendiler. Güce sahip olduklarını düşünenlerin,
gerçekleri sansürlemek için gazetecilere karşı giriştiği
mücadele, bu topraklarda gazetecilik var olduğundan bu yana sürüyor ancak
bu beyhude bir çaba. Çünkü, her kim olursanız olun, gücünü gerçeklerden
alan bir fikirle savaşamazsınız.
Savaştığınızı sanıyorsanız bilin ki
kazanamazsınız, yine kaybedeceksiniz." Evet, dediğim gibi,
bütün gazetecilerin özgür kalmasını diliyoruz.
Bugün için özellikle bir başka önemli konu,
aslında Türkiye geneline baktığımızda 15 ve daha
yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı
Kasım döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 590 bin
kişi artarak 3 milyon 715 bin kişi oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
İşsizlik oranı
ise 1,6 puanlık artışla yüzde 12,1 seviyesinde gerçekleşti.
Görülüyor ki işsizlik artmaya devam edecek ve bu artışın
salt iktisadi tedbirlerle durdurulması da mümkün görünmüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılan
istihdam seferberliğinin altından bugün aslında
İşsizlik Fonunun boşaltılması çıktı ve son
açıklanan 687 sayılı KHKyla bu yıl sonuna kadar işe
alınacak her kişi için İşsizlik Fonundan şirketlere
günlük 22 lira ödeme yapılması kararlaştırıldı.
Bu fon zaten emekçiler dışında herkes için kullanıldı
bugüne kadar ama bu kaynağın sahibi emekçilerdir ve denetim
dışı, konusu dışında kullanılmasına bu
kaynağın, bu fonun derhâl son verilmelidir ve hakkı olanlara fon
teslim edilmelidir diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Gök
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, şehit olan tüm
güvenlik güçlerine Allahtan rahmet dilediğine, Türkiyenin basın ve
iletişim özgürlüğü konusunda son derece itibarsız bir hâle
getirildiğine, Ahmet Şık ile ifade ve düşünce
özgürlüğünden dolayı içeride bulunan tüm gazetecilerin
dışarıda fikirlerini özgürce yayacağı bir Türkiye
istediklerine ve 15 Şubat Dünya Çocukluk Çağı Kanser Gününe
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, her
gün şehit haberleriyle sarsılıyoruz. Bu ölen bütün güvenlik
güçlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Bu arada, yine bir üzücü
hadise: Adanalı bir polis kardeşimiz maalesef bir şehit cenaze
törenine katılmak isterken o da bir kaza yaptı, hayatını
kaybetti, bugün Adanada defnediliyor. Kendisine de Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, Ahmet
Şıkın yargılandığı bugün Avrupa Konseyi
İnsan Hakları Komiseri tarafından hazırlanan bir rapor da
Türkiye'nin basın ve iletişim özgürlüğü konusunda ne denli
sınıfta kaldığının bir göstergesi olarak ortaya
çıktı. Yani, Türkiyeye itibar kaybettiren bu uygulamalardan
vazgeçilmelidir, gazeteciler tutuksuz yargılanmalı ve düşünce ve
ifade hürriyetinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Türkiye'nin bu almış olduğu pozisyon Türkiyeyi bütün dünyada
son derece itibarsız bir hâle getiriyor ve en son, Avrupa Konseyi de bunu
bir raporla, çok sert bir raporla açıklamak durumunda kaldı.
Türkiyeyi itibarsızlaştırmaya kimsenin hakkı yoktur. Ahmet
Şık ve ifade ve düşünce özgürlüğünden dolayı içeride
bulunan tüm gazetecilerin dışarıda fikirlerini özgürce
yayacağı bir Türkiye istiyoruz.
Sayın Başkan, bugün
de bir önemli konuyu gündeme getirmek istiyorum, bir farkındalık da
yaratmak gerekiyor. Bugün 15 Şubat Dünya Çocukluk Çağı Kanser
Günü. Dünya kamuoyunun dikkatini çocuklarda kanser olgusuna çekmek, hızla
artan çocukluk çağı lösemisi ve diğer kanser vakaları
hakkında bilinçlendirmek, deneyimleri paylaşmak, ortak çözüm
yolları üretmek ve kansere yol açan olası tehlikelere karşı
uyarmak amacıyla tüm dünyada bugün Dünya Çocukluk Çağı Kanser
Günü etkinlikleri düzenleniyor.
Çocukluk çağı
kanserleri tedavi edilebilen hastalıklardan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, bir dakika ek süre veriyorum Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim.
Türkiyede maalesef her
yıl yaklaşık 2 bin, 3 bin civarında çocuğumuz lösemi
hastalığına yakalanıyor ancak tedavi edilebilen lösemi
hastalığı çerçevesinde Türkiye yüzde 70ler, yüzde 80ler
civarında bir iyileştirmeyi sağlayabiliyor. Burada
sıkıntı şu: Bu tedavi uzun süren bir tedavi,
çocukların anneleri, ebeveynleriyle birlikte olmasını gerektiren
bir sağlık düzenlemesi, dolayısıyla buna uygun
hastanelerimiz yok. Çocukların diğer zamanlarda vakitlerini
geçirecekleri, anne ve babalarıyla daha sık beraber olacakları
daha kapsamlı hastanelere Türkiye'nin ihtiyacı bulunmaktadır.
Bir farkındalık konusu olan bu konuya dikkat çekmeyi uygun
gördüğümü ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve 22
milletvekilinin, sokağa çıkma yasakları dolayısıyla
meydana gelen çatışmalı ortamda evini kaybeden veya terk etmek
zorunda kalanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sokağa çıkma
yasakları dolayısıyla meydana gelen çatışmalı
ortamda evini kaybeden veya terk etmek zorunda kalan
insanlarımızın sorunlarının tespit edilmesi ve
araştırılması için Anayasa'nın 98'inci İç
Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederim. 10/02/2016
1) Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır)
2) İdris
Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo
Paylan (İstanbul)
5) Hüda
Kaya (İstanbul)
6) Müslüm
Doğan (İzmir)
7) Ali
Atalan (Mardin)
8) Erol
Dora (Mardin)
9) Mithat
Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu
Çelik (Muş)
12) Besime
Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan
İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat
Encu (Şırnak)
17) Leyla
Birlik (Şırnak)
18) Dilek
Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim
Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman
Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican
Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması başlıklı 13üncü maddesi
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum
düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine
aykırı olamaz. " demektedir.
Yine, Anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması başlıklı
15inci maddesi ise "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler
ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve
hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir
veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler
alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler
dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî
varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan,
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme
kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." demek
suretiyle temel hak ve hürriyetlerin hangi koşullarda
sınırlanabileceğini açıkça ortaya koymuştur. Buna
bağlı olarak Anayasanın 120nci maddesi ve devamında
sıkıyönetim ve olağanüstü hâl uygulamasının hangi
şartlarda ve hangi usul ve esaslar çerçevesinde ilan edileceğini
belirtmiştir.
Türkiye'de süresiz sokağa çıkma
yasağı uygulamalarıyla temel hak ve hürriyetlerin askıya
alınmış olması hukuki dayanaktan yoksundur. Uygulanmakta
olan sokağa çıkma yasağı, dayanağını
Anayasadan almamaktadır. Dayanak gösterilen 5442 sayılı
Yasanın 11inci maddesi ise süresiz sokağa çıkma
yasağı yetkisini valilik ve kaymakamlara vermemektedir. Bu itibarla,
mevcut sokağa çıkma yasakları hukuki dayanaktan yoksun, Anayasa
ve hukukun evrensel prensiplerine açıkça aykırılık
teşkil etmektedir.
Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı il, ilçelerde sokağa çıkma
yasakları ve ablukalar şu an Cizre, Silopi ve Sur olmak üzere 3
ilçede devam etmekte, 7 kent 20 ilçe ve onlarca mahalleyi kapsayacak
şekilde 56 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları toplamda
357 günü bulmuş durumdadır. Meydana gelen sokağa çıkma
yasakları dolayısıyla yaşanan çatışmalar
neticesinde Cizre, Silopi, Sur ilçelerinde toplamda 200 kişi
hayatını kaybetmiş ve bu sayı giderek artmaktadır.
Yaşanan çatışmalı ortamda 3 aylık Miray İnce, 32
yaşındaki zihinsel engelli Mehmet Torgut, 77 yaşındaki
Emame Şahin hayatlarını kaybetmiştir. Yaşanan
çatışmalı ortamda 22 çocuk hayatını kaybetmiştir.
Cizre, Silopi ve Diyarbakır Sur ilçelerinde
yaklaşık elli yedi gündür devam eden sokağa çıkma
yasağı ve çatışmalar nedeniyle binlerce insan evlerini terk
etmek zorunda kalmıştır. 120 bin nüfuslu Cizre'de 100 bine
yakın nüfusun göç ettiği, 60 bin nüfuslu Sur ilçesinde ise
halkın tamamına yakınının evlerini terk ettiği
belirtiliyor. Sokağa çıkma yasakları ilan edilen Cizre ve Silopi
halkının büyük bir çoğunluğu Şırnak il merkezine
göç etmiş ancak Şırnak'ta da çatışmaların
çıkmasıyla göç eden aileler Güçlükonak, İdil, Kumçatı gibi
ilçelere taşındıkları gıda, barınma ve
sağlık problemi yaşamaktadırlar. Zorunlu iç göç
kadınları ve çocukları çok daha fazla etkilemektedir. Yoksul
ailelerde kadınlar evlerinden, yaşam alanlarından
koparılarak daha da yoksulluğa itilme tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
Akdeniz Göç-Derin raporlarına göre
yaşanan sokağa çıkma yasaklarının 1990lardan
farklı olduğu
1990'lı yıllarda köyleri yakılan ve
yıkılan insanlar kalıcı bir niyetle köyden kentlere göç
etmişlerdi. Burada ise kentlerde çatışmaların
olmasından dolayı, insanlar kentten kente veya kentten köylere göç
etmektedir. Dolayısıyla, bu göç dalgası 1990'lardan çok daha
tehlikeli bir durumu göstermektedir. Görüşülen ailelerin tamamına
yakını yani yüzde 95'i sokağa çıkma yasakları
bittiği takdirde geri dönmek istediklerini belirtmişlerdir.
Sonuç olarak, 1990'larda yapılan hataların
aynısı tekrarlanıyor. 1990'lı yıllarda Kürtlerin
yoğun olarak yaşadığı il ve ilçelerde yaşanan
çatışmalı ortamda 3 binden fazla köy haritadan silindi, 4
milyonu aşkın insan yerinden ve yurdundan edildi ve çeyrek milyon
köylü evsiz kaldı.
Avrupa Birliğine üye olma yolunda bir ülkede,
yaşanan sokağa çıkma yasakları ve çatışmalı
ortamdan göç etmek zorunda kalan insanların sağlık, eğitim,
beslenme, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanıp
karşılanmadığı hakkında bilgi sahibi
değiliz. Sokağa çıkma yasakları adı altında
gerçekleşen olaylardan dolayı evini kaybeden veya evini terk eden
insanlarımızın sorunlarının tespit edilmesi ve
kalıcı çözümlerinin bulunması amaçlı, Meclis
çatısı altında acilen bir araştırma komisyonu
kurulmasını talep ediyoruz.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 29
milletvekilinin, İŞKUR bünyesinde Toplum Yararına
Çalışma Programı dâhilinde işe alınan personelin kura
yöntemiyle değil AKP il ve ilçe teşkilatlarında görev yapmak
koşuluyla alındığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplum Yararına Çalışma Programı
kapsamında geçici olarak işe alınan personellerin
İŞKUR tarafından AKP il ve ilçe teşkilatlarının
belirlediği kişilerin işe başlatıldığı
iddiasının araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
5) Erkan Aydın (Bursa)
6) Nurettin Demir (Muğla)
7) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Nihat Yeşil (Ankara)
11) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
13) Mehmet Göker (Burdur)
14) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
15) Candan Yüceer (Tekirdağ)
16) Kadim Durmaz (Tokat)
17) İrfan Bakır (Isparta)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
20) Muharrem Erkek (Çanakkale)
21) Hüseyin Çamak (Mersin)
22) Mevlüt Dudu (Hatay)
23) Yakup Akkaya (İstanbul)
24) Kemal Zeybek (Samsun)
25) Bülent Öz (Çanakkale)
26) Elif Doğan Türkmen (Adana)
27) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
28) Murat Emir (Ankara)
29) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Çetin Arık (Kayseri)
Gerekçe:
"Toplum Yararına Çalışma
Programı" kapsamında İŞKUR'a kayıtlı
işsizlerin kamu yararına işlerde
çalıştırılması için uygulanan program dâhilinde önceki
yıllarda başvuru yapan kişilerin kontenjan sayısına
göre kura yoluyla belirlendiği ve haksızlık
yapılmadığı algısı mevcuttu.
Ancak, son yıllarda İŞKUR bünyesinde
yapılan alımlarda özellikle genel seçime yakın tarihlerde
alımı yapılan işsizlerin "Toplum Yararına
Çalışma Programı" kapsamında işe
alımları son derece şaibeli olmuştur. İnsanların
hakları yenmiş, yaşanılan hak gasbı neticesinde
toplumun büyük bir bölümünde infial oluşmuştur. İŞKUR il
müdürlüğü, başvuru yapan vatandaşlarımızı kurayla
belirlemek yerine AKP il ve ilçe başkanlıkları bünyesinde
belirlemeyi tercih etmiş ve nihayetinde büyük haksızlıklara
neden olmuştur.
"Toplum Yararına Çalışma
Programı" adı altında yapılan işe alımlar,
toplum yararına değil, AKP yararına dönüşmüştür.
Devletin kurumlarını AKP teşkilatları gibi kullanan
İŞKUR il müdürlükleri toplumsal bölünmelere neden olmaktadır.
Daha önce kurayla kontenjan sayısına göre belirlenen personeller,
şimdi AKP teşkilatının taleplerine göre belirlendiği
bir iddia değil, maalesef ki bizzat gözlemlerimizdir. Devletin
organları vatandaşlara ayrımcılık yapamaz.
İŞKUR bünyesinde bu ayrıcalıklar artık gizli
kapaklı değil, yüksek sesle, alenen, açık şekilde
yapılmaktadır. Kaymakamlar bu durumu görmezden gelmekte veya
sözlerini dinletememektedir.
Ayrıca "Toplum Yararına
Çalışma Programı" adı altında alınan
personeller özellikle kamu kurumlarında keyfî hareket etmekte,
bağlı bulunduğu kişi ve amirlerini dikkate almamaktadır.
Siyasi bağlılığını ve
yakınlığını çalışmak için girmiş
olduğu kurumda hissettirmekte, müdürlerine müdürlük, amirlerine amirlik
yapmaktadır. Devlet geleneğine ve çalışma düzenine
aykırı olan bu durum oldukça vahimdir. İşlerin yükünü
azaltmak için İŞKUR bünyesinde geçici olarak işe alınan bu
kişiler, tam aksine iş görmedikleri için işin yükünü
arttırmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, İŞKUR bünyesinde Toplum
Yararına Çalışma Programı dâhilinde işe alınan
personellerin kura yöntemiyle değil, AKP il ve ilçe teşkilatlarında
görev yapmak koşuluyla alındığı iddialarının
belirlenmesi ve gerekli incelemenin yapılması amacıyla
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
3.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 20 milletvekilinin, Çal
Dağı bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni
çıkarmak nedeniyle yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/467)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Nikel madeni rezerviyle bilinen Çal Dağı,
Manisa ili Turgutlu ilçesinin 15 km kuzeyinde ormanlık bir bölgedir.
Bölgede nikel madeni çıkarılması çalışmalarına
2005 yılında başlanmış olup bugüne kadar 250 binden
fazla ağaç kesilmiştir.
Çal Dağı bölgesinde sülfürik asit
kullanılarak nikel madeni çıkarma, ayrıştırma ve
zenginleştirme yapılmaktadır. 2006 yılında onaylanan
ÇED raporuna göre "açık yığın liçi" usulüyle
ayrıştırma işlemi yapılacaktı.
Turgutlu halkının verdiği vahşi
madencilik mücadelesi ve toplumsal tepki sonucunda madeni devralan üçüncü
şirket açık liç usulünden kapalı kazan sistemine geçmeye karar
vermiş ve yeni hazırladığı çevresel etki
değerleme (ÇED) raporunu Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına sunmuştur.
Bakanlık tarafından onaylanan raporda
yöntem değişikliği dışında hiçbir olumlu
adım atılmamıştır. ÇED raporunun iptali için
açılan davada bilirkişi çevre sağlığını
tehdit eden faaliyetler olduğunu raporunda belirtmiştir.
En önemli konu, yapılması planlanan dünyanın
ikinci büyük sülfürik asit fabrikasıdır. Bilirkişi fabrika için
ayrı ÇED raporu alınması gerektiğine karar vermiştir.
Ayrıca sülfürik asitle karışık maden cevherinin havuzlarda
dinlendirilmesi sırasında toprağa ve kaynak sularına
kimyasal atıkların bulaşabileceği endişesi raporda yer
almıştır.
Çal Dağının güneyinde dünyanın
ve Türkiye'nin en önemli tarım alanlarından birisi olan Gediz Nehri
ve tarım havzası bulunmaktadır. Gediz Nehri Türkiye'nin de taraf
olduğu Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında
Sözleşme (RAMSAR) ile koruma altına alınmıştır.
Buna rağmen sülfürik asit kullanılarak nikel madeni
çıkarılması Çal Dağı ormanları ile Gediz
havzasının yok edilmesine neden olacaktır.
Turgutlu Çal Dağı bölgesinde
Musulcalı, Akköy, Çampınar, İzzettin, Yakuplar, Temrek ve
Sarıbey köyleri bulunmakta, bölge halkı geçimini tarım ve
ormancılıktan sağlamaktadır.
Bölgede orman ve tarım alanlarıyla
birlikte nüfusu 100 bini aşan Turgutlu ilçe merkezimiz bu çevre
kirliliğinden önemli ölçüde zarar görecektir. Bölge halkı,
geleceklerini karartmamak adına konuya duyarlılık göstermekte ve
Çal Dağı ormanlık alanlarına, tarım arazilerine ve
köylerine sahip çıkmak için nikel madeni çıkarılmasına karşı
olup ülkenin en büyük çevre felaketini önlemek adına işletmeye izin
verilmemesini istemektedirler.
Çal Dağı bölgesinde sülfürik asit
kullanılarak nikel madeni çıkarmak için verilen ÇED izniyle maden
işletmesinin Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti,
kesilecek olan ağaçların sayısının belirlenmesi ve
nikel madeninin ayrıştırılmasında kullanılacak
olan sülfürik asidin, yer altı ve yer üstü su kaynakları, tarım
arazileri ve çevre üzerindeki kirletici etkilerinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mazlum Nurlu (Manisa)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Kemal Zeybek (Samsun)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Tur Yıldız Biçer
(Manisa)
6) Muharrem Erkek (Çanakkale)
7) Hüseyin Çamak (Mersin)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Yakup Akkaya (İstanbul)
10) Bülent Öz (Çanakkale)
11) Elif Doğan Türkmen (Adana)
12) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
13) Kazım Arslan (Denizli)
14) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
15) Murat Emir (Ankara)
16) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
17) Erkan Aydın (Bursa)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
20) Çetin Arık (Kayseri)
21) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 15/2/2017 tarih ve 2135 sayıyla MHP Grup
Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son
yıllarda televizyonlarda sıkça yayınlanan ve çeşitli
şikâyetlere sebep olan "evlilik/izdivaç"
programlarının toplumun çekirdeği olan aile kurumuna olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 15 Şubat 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 15/02/2017 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Şubat 2017 tarih, 2135 sayı ile TBMM
Başkanlığına verilen MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun
Milletvekili Erhan Usta'nın Son yıllarda televizyonlarda sıkça
yayınlanan ve çeşitli şikâyetlere sebep olan
"evlilik/izdivaç" programlarının toplumun çekirdeği
olan aile kurumuna olumsuz etkilerinin araştırılarak,
alınacak önlemlerin belirlenmesi amaçlı Meclis
araştırması açılması önergemizin 15/02/2017
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Ruhi Ersoy,
Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Değerli
Başkanım, aziz milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, bir
sosyal yara hâline gelen, söz konusu önergemizde adını zikretmiş
olduğumuz televizyonların kadın kuşağı saatindeki
evlilik programlarının yayından kaldırılması
hususunda bir araştırma önergesi veriyoruz ve bu konuda Meclisin
duruma el koymasını tavsiye ediyoruz, arzu ediyoruz, talep ediyoruz.
Bu meselenin sadece bir televizyon programı ve kadın
kuşağı saatinde kadın eğlencesi olmasından çıktığını,
ciddi bir sosyal yaraya, değerlerin yozlaşıp
yabancılaşmasına doğru evrildiğini, toplumun her
kesimi çok değişik platformlarda görüyor ve dillendiriyor.
STKların talepleri var, değişik anlamda imza kampanyaları
düzenlenerek başta RTÜK olmak üzere, Sayın
Cumhurbaşkanlığı makamı ve Başbakanlık,
Meclis ve bizler olmak üzere ciddi şikâyetler var ve bu şikâyetlerin
çıkış noktasında temel değer olarak aile kurumunu
koruma güdüsü var. Büyük Türk milletinin şerefli mensupları toplumun
en küçük yapı taşı olan ailesini korumak adına bir
arayış içerisinde. E, pekâlâ, ailenin tahribatıyla alakalı,
bu programlarla ilgili, bu program kuşaklarıyla ilgili herkes bu
kadar rahatsız da yetkililer neden bu duruma el koyamıyorlar, bu da
ciddi bir soru işareti.
Öncelikle vurgulamak istediğim, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri programında konuşan
Sayın Cumhurbaşkanı Ülkemizin geçtiğimiz on dört
yılda yaşadığı büyük dönüşümün en zayıf
halkalarını ne yazık ki eğitim ve kültür oluşturuyor.
sözleriyle bu durumu da itiraf etmiştir. Eğitimin tek boyutlu
olmadığını, aile, okul, toplum ve bunun artık medya ve
elektronik kültür ortamıyla eğitimin artık önemli bir unsurunun
sanal kültür üzerinden devam ettiğini, elektronik kültür ortamı
üzerinden devam ettiğini hepimiz görüyoruz, şahit oluyoruz. O hâlde
buralara daha yapıcı, daha değerleri aktarıcı, daha
alternatif üretici, geleneksel değerlerimizi güncelleyerek
popülerleştirici yapımlarla üretemez miyiz, buna kafa yoramaz mıyız?
Biz kadın kuşağı programı adı altındaki evlilik
programlarında yaşanan yozlaştırmayı ve
yabancılaşmayı ifade etmekten imtina ediyoruz fakat RTÜK
Başkanı, kendisi de eski bir milletvekili olan İlhan Yerlikaya
bir konuşmasında diyor ki: Özellikle evlilik programları
çığrından çıktı, buralarda çok kötü şeyler
oluyor, ağzımıza alamayacağımız şeyler
söyleniyor. Evlilik programlarındaki o sözlerin bazılarını
buradan ben söylesem ve bunları televizyon da yayınlasa RTÜK olarak o
kanala kapatma cezası vermemiz gerekir. Sayın RTÜK
Başkanı, neden bunlara kapatma cezası veyahut da başka
türlü müeyyideler uygulayamıyorsun? Ya da kanunlar yetersizse Meclise
kanun teklifi olarak neden göndermiyorsun? Bu konuya derhâl, RTÜK başta
olmak üzere RTÜKten sorumlu siyasi iradenin ve Hükûmetin de yakın
takiple, Sayın Cumhurbaşkanını da referans alarak el
koymasını ve takip etmesini istirham ediyoruz. Bu yüce mabet
altında, aile kurumunun korunması adına, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının bütçe görüşmelerinde bu
problemler çok farklı boyutuyla tüm siyasi parti temsilcileri
tarafından dillendirildi. Ötesine gidildi, aile kurumunun
güçlendirilmesiyle ilgili açılan komisyonun çalışmasında
durumu değerlendirmek üzere davet edilen yine RTÜK İzleme ve
Değerlendirme Daire Başkanı Mehmet Çakırtaş da Bizim
araştırmalarımızda ortaya çıkan sonuç: Günlük gelen
şikâyetlerin tamamına yakınının bu evlilik
programlarına, izdivaç programlarına yönelik olduğu
görülmüştür. ifadesini kullandı. Pekâlâ yani şikâyet edilen merci
de durumdan şikâyet ediyorsa ortada bir sorun var.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tek
başına istemiyoruz ve istemezükçü değiliz, böyle bir
kuşağa televizyon yayıncılarının ihtiyacı
varsa, toplumun ihtiyacı varsa bu yayın kuşağının
daha anlamlı programlarla doldurulması ve bugünlerde kuşatma
altında olan Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletinin
değerleriyle var olabilmesi siyasal söyleme dönüşüyorsa, millî
kültüre ait değerlerin güncellenmesi geleneksel bilgi sistemimiz üzerinden
oluşturulabilecek ne tür yapımlar ortaya çıkabilir? Televizyon
programcılarını bu noktada yönlendirmek, RTÜK koordinasyonuyla
üniversitenin koridorlarındaki Türk halk bilimi çalışması
yapan bilim insanlarıyla, medya-kültür ilişkisi
çalışması yapan bilim insanlarıyla televizyon
yapımcılarının bir araya gelerek bu konuyu -Meclisin de
tavsiyesiyle- daha sağlıklı kuşaklar hâlinde
yetişebilmemiz için sağlıklı kadın
kuşağı programlarının yapılmasını
istiyoruz. Mesela, bunlardan bir tanesi ne olabilir? En çok şehit
cenazesine katılan milletvekillerinden birisi olduğum, daha
doğrusu kendi ilim en çok şehit verdiği için bunu hoş
görmenizi istiyorum: Sızlasa da gönüller gidenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların
arkasından.
Kahramanlık içerek acı ölüm tasından
Atılıp bir daha dönmemektir. diye
şiirler okuyor, kahramanlık coşkuları veriyoruz
şehadet şerbeti içenlerin arkasından. Ama, şehit aileleri
ne durumda, şehitlerin gerçekliği gerçeklik değil mi? Kadın
kuşağındaki evlilik, toplumsal bir gerçeklikle toplumun talep
ettiği bir problem de şehit ailelerinin dramı bir dram
değil mi? Bu farkındalığı artırmak, şehadete
ve şehitliğe karşı sorumluluğunu ve kendisinin huzuru
ve güvenliği için şehit olmuş Mehmetçikinin, askerinin,
polisinin, korucusunun ve dahi vatandaşının, ailesinin derdiyle
dertlenmeyi kendisine bir şiar edinmesi gereken başka sosyal
tabakaların da bu gerçeklik üzerinden de televizyon programları
yapılabileceğini ifade ediyoruz veyahut da UNESCO diye bir kurum var
Türkiye temsilciği özelinde; onların yapmış oldukları
geleneksel bilgi değerler sisteminin somut olmayan kültürel mirasın
evrensel standartlarda korunmasıyla ilgili önerileri var. Bu geleneksel
bilgi ve değerler sistemindeki önerileri, sadece biz UNESCO listesine
aldırarak uluslararası akreditasyon yaparak mı
koruyacağız yoksa bugün yaramız olan bu sosyal yaralara kültürel
şizofrenik hâl yaşadığımız şu günlerde kendi
yara bandımız olarak bir programı üretme, ne tür yeni unsurlar
ortaya koyabiliriz; bu noktada kafa yorma konusunda neler yapıyoruz?
Yine, bu konuda iktidar partisinin akademik ve
entelektüel vekilleri başta olmak üzere ciddi anlamda Cumhuriyet Halk
Partisinde de bu konulara el atmış ve çalışmış
bilim insanlarının, kültür insanlarının olduğunu
biliyorum. Meclisin duyarlılığının yürekten bu noktaya
destek olarak verilmesini ve bu konunun üzerine gidilmesini bekliyoruz.
Milletvekili ve akademisyen olan bir hocamız İyi kültür, kötü kültür
yoktur işlenmemiş kültür vardır. diyor.
Şimdi, biz geleneksel bilgi sistemimizdeki,
kendi kültürel mirasımızdaki değerlerimizi
popülerleştirebilecek unsurlara dair bir projeksiyon ortaya koyduk da
bizim çocuklarımız bir şeyler üretemedi mi? Yani, bu
kuşakları çok daha sağlıklı bilgi sistemiyle ve
değer yargılarımızla doldurabileceğimize
inanıyorum. Bu konuya, RTÜK Başkanı, RTÜK başkan
yardımcısı, Sayın RTÜK yönetim Kurulu üyeleri başta
olmak üzere, RTÜKün bağlı olduğu ilgili
Bakanlığı bu duruma derhâl el koymaya davet ediyorum. Sayın
RTÜK Başkanı diyor ki: Evlilik programlarındaki o sözlerin
bazılarını burada ben söylesem ve bunlar televizyonda
yayınlansa RTÜK olarak o kanala kapatma cezası vermemiz gerekir.
Sayın RTÜK Başkanı, o hâlde siz niye buna müdahale
edemiyorsunuz, neden bu konuda dertlenemiyorsunuz? Dertleniyorsanız neden
Meclisi ve Hükûmeti bu konuda müdahil olmaya davet edemiyorsunuz?
Biz yerlilik ve millîlik noktasında, milleti ve
devleti ebed müddet noktasında yapılan her hayırlı
işin yanındayız. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da
sonuna kadar bu desteğimizi büyük Türk milletinin geleceği için
vereceğiz. Bugün televizyonlara baktığımızda siyaset
uzmanları, terör uzmanları, diplomasi uzmanları, Anayasa
uzmanları boy gösteriyor ama bir kültür stratejisiyle ilgili eğitim
stratejisiyle ilgili, politik olmayan, insana dokunan ve proje üreten kaç
kişi görebiliyoruz ya da gösterebiliyoruz? Bu konuda yerlilik, millîlik ve
evrensellik hususunda değer üretme potansiyelinin harekete geçirilmesini
Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere -bu konuda
şikâyet etmekten vazgeçip- eyleme ve uygulamaya dair Meclisin duruma el
koymasını, müdahil olmasını bekliyor, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu konunun sonuna kadar takipçisi
olacağımızı ifade ediyoruz.
Bu konuda hayırlı işlerin de
yapılabileceğinin örneğini devlet kurumlarında görmek
mümkün. Az önce basında dikkatimi çeken bir husus, YÖKün
aldığı bir kararla, şehit ailesi çocuklarına
ailelerinin yanında okuyabilecek özel öğrenci statüsü hakları
verildi. Aile, başka bir yerde; baba şehit olmuş, çocuk
başka bir yerde, anne-baba farklı yerlerde, bir dram içerisindeydi.
Bu konuda alınan inisiyatiften dolayı YÖK Başkanı ve
çalışma arkadaşlarını tebrik ediyorum bir
milletvekilleri olarak.
Ayrıca, hayırlı işlerin
yapılmasının bu ülkenin potansiyelinde, bu ülkenin
yöneticilerinde, bu ülkenin siyasi ahlakında, erdeminde, sivil toplumunda
ve cevheri asliyesinde olduğuna inanıyor, hayırda buluşmak
ve güzel olan işleri, memleket, millet için olan işleri
taçlandırmak için Milliyetçi Hareket Partisi bu öneriyi gündeme getirmiştir,
desteklerinizi beklemektedir.
Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizi takip eden ve
ciddi anlamda destek veren değerli sosyal medya gruplarını ve bu
meselenin güncellenmesi hususunda yoğun bir şekilde gündem
oluşturan Bozkurt Caps adlı grubu tebrik ediyor ve
teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygılarımla efendim. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Radiye Sezer Katırcıoğlu, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği Evlilik programlarının
toplumun çekirdeği olan aile kurumuna olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınacak önlemlerin tespiti konulu Meclis
araştırması önergesi üzerinde görüşümü belirtmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kendine ve ülkeye faydalı nesillerin
yetiştirilmesinin yegâne dayanak noktasının aile olduğu
şüphesiz herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu nedenle aile
kurumunun kurulması ve devamlılığının
sağlanması hususu büyük önem arz etmektedir. Ailenin huzur ve
refahının sağlanması devletin başlıca görevleri
arasında olduğundan biz konuyu oldukça önemsiyoruz. Son günlerde
televizyon kanallarında evlilik programları adı altında
yayınlanan programlar tartışmaların odak noktasında
bulunmaktadır. Çıkış noktası aile
kurulmasının sağlanması gibi olumlu bir temelden başlasa
da bugüne gelinen nokta ne yazık ki toplumu ve bizi derinden rahatsız
eden bir hâl almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının cuma hutbelerinde de belirttiği
üzere nikâh, eşlerin yüce Allahın adını şahit tutarak
bir ömrü paylaşmak üzere birbirlerine verdikleri sözdür. Nikâh, hem bir
ahit hem bir akit hem bir misaktır. Ahit ve muahede yani sözleşme
olması itibarıyla nikâh bize hem hukuki hem ahlaki bir sorumluluk
yükler. Ancak üzülerek görmekteyiz ki bu programlar kadın erkek
ilişkilerini ve aile kurumunu itibarsızlaştırmaktadır.
Evlilik birliğini maddiyata indirmek, kişilerin fiziksel özellikleri
ve kusurlarıyla alay etmek, daha fazla reyting alma uğruna
profesyonel kişiler tarafından kurgulanmış senaryoları
halka gerçekmiş gibi izletmek, bu programların olağan
akışı hâline gelmiştir. Bu durum, öncelikle bir kadın,
bir anne ve bir siyasetçi olarak beni çok fazlasıyla derinden üzmekte,
yaralamakta ve büyük bir sorumluluk bilinci de üstüme yüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede bir vatandaşın günlük ortalama televizyon
izleme süresi 4,3 saat, internet kullanımı ise 1 saatten
fazladır. Bu süreler aslında insanın medyayla ne kadar
yakın bir ilişki içinde olduğunu bize göstermekte, aileleriyle
ve arkadaşlarıyla geçirdiği zamandan çok daha
fazlasını bu alanlarda medyayla geçirebildiğini ortaya
koymaktadır. Böylelikle, günümüzde bireylerin medyayla kurduğu
ilişkilenme biçimi kişisel ilişkilerin bile önünde yer
alabilmektedir. Bu sebeple çok etkin bir işlevi olan medyanın daha
etik kullanılması gerekliliği bir zaruret olarak
karşımıza çıkmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu da aynı
hassasiyetle ve bu düşüncelerle 24üncü Dönemde konunun önemine binaen
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü adlı bir alt
komisyon kurmuş ve bir rapor hazırlamıştır. Bu rapor,
2012 yılının Haziran ayında
yayınlanmıştır. Etik medya nasıl olmalıdır
konusunda medyada da kadınlara yönelik ayrımcılıkla
mücadele nasıl olur gibi birçok konu ele alınmış,
medyanın kadına bir meta olarak bakışının
getirdiği olumsuzluklara kadar birçok konu ele alınmış,
derinlemesine incelenmiştir. Bu raporumuzun sonuç ve öneriler
kısmında ise medyada öz denetim sağlanması,
ayrımcılıkla mücadele, farkındalık çalışmaları,
yeni hukuki düzenleme gerekliliğine ilişkin birçok öneride
bulunulmuştur ve yapılması gereken çalışmalar
hakkında da bir yol haritası çizilmiştir.
Tüm bunlarla birlikte, 26ncı Dönem Birinci
Yasama Yılında kurulan Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen
Unsurlar İle Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması Komisyonu raporu hazırlanırken de
başta ilgili bakanlıklar olmak üzere sivil toplum örgütleri, medya
kuruluş temsilcileri, medya izleme kurumları ve üniversitelerin
konuya ilişkin sunumları dinlenmiş ve bu kurumların bu tür
programlara yönelik görüşlerine Meclis araştırma komisyonu
raporunun sonuç bölümünde yer verilmiştir.
Konu bu kadar hassasiyetle hem bağlı
olduğum, Başkanlığını yürüttüğüm Komisyon
hem araştırma komisyonu tarafından detaylıca ele
alınmıştır ve sivil toplum örgütleri ve
vatandaşlarımızın işbirliğiyle birlikte kamuoyu
araştırmalarını destekleyecek farkındalık
çalışmalarıyla birlikte mevcut olan denetim
mekanizmalarının da harekete geçirilmesinin çok önemli olduğunu
ifade etmek istiyorum.
Nitekim, yürütülen bu çalışmalarla
birlikte, duyarlı halkımız olaylara seyirci kalmamış,
Radyo Televizyon Üst Kurulunun web sayfasında 444 1 178 numaralı
çağrı hattı ile elektronik posta adresine Ocak-Aralık 2016
dönemine ait olmak üzere, evlilik programlarına ilişkin toplam 75.190
şikâyet bildiriminde bulunulmuş, bunun üzerine de Üst Kurul, 4/1/2017
tarihinde yapmış olduğu toplantıda izdivaç
programlarını yayınlayan medya hizmet sağlayıcılarına
14 milyon 43 bin 393 TLlik para cezası müeyyidesi
uygulamıştır. Var olan, RTÜKün Alo 178 hattı ücretsizdir;
bunun üzerinden kamuoyunun bu alanı çok daha aktif olarak kullanabilmesi
noktasında da gerekli çalışmaların buradan yapılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bu kürsüden, öncelikle medya kuruluşlarına
seslenmek istiyorum: Temennimiz odur ki cezaların ardından program
yapımcıları ve medya kuruluşları kendilerine gelir;
kutsal aile birliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak üzere
programlarını yeniden gözden geçirerek, topluma faydalı
olabilecek şekilde kullanmalarını, bu hâle getirmelerini
umuyorum. Unutulmamalıdır ki hem halkımız hem de biz genel
ahlaka, manevi değerlere ve ailenin korunması ilkesine
aykırı her türlü yayının karşısında olmaya
devam ettik, devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Bu anlamda sivil toplum
kuruluşlarımıza, bu tür programlara yönelik kamuoyu
oluşturmak ve medya kuruluşlarını daha sorumlu davranmaya
yönelik toplumsal baskı oluşturmak gerekliliği doğmaktadır.
Huzurlu geleceğimizin teminatı
ailelerimizi ahlak erozyonundan korumayı görev edinmeyi öncelikle bir anne
olarak -tekrar ediyorum- bir kadın olarak ve bir siyasetçi olarak
sürdüreceğimi ve bunun takipçisi olacağımı ifade etmek
istiyorum. Bu anlamda da MHPnin verdiği bu grup önerisinin çok yerinde
olduğunu ifade etmek istiyorum; aynı duygularla, aynı
düşüncelerle ve aynı hassasiyetle bu soruna
baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Ancak, sadece siyaset kurumundan böyle bir sonuç
beklemenin, davranış beklemenin yeterli
olmadığını ifade etmek istiyorum. Hepimiz siyasetçiyiz,
toplumsal meseleleri, toplumsal yaraları, sosyal yaraları sadece
kanunlarla, kanun çalışmalarıyla, Anayasa düzenlemeleriyle
hayata geçiremediğimizi, düzeltemediğimizi biliyoruz. Bu
kanunları uygulayan insanlar bizleriz, toplumumuz. Burada bir farkındalık
oluşturmak, içselleştirmek, bir zihin dönüşümü gerektiğini
de ifade ederek konuya biraz daha toplumsal bilinçle, bütüncül bir
bakış açısıyla, var olan sivil toplum örgütlerine burada
yine sizlerin huzurunuzda seslenerek, kamuoyu bilincini oluşturmak, var
olan kurumları daha aktif hâle getirerek bu konuda sadece kurumlardan bir
sonuç beklemek yerine, bizler de toplumsal olarak bu süreçlere aktif olarak
girmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tüm bu bahsettiğim KEFEKin
çalışması, alt komisyonu ve raporları, araştırma
komisyonunun sonuçları ve gerekli görülen yasal düzenlemeler, kamu
bilinci, sivil toplum örgütleri burada ilk fırsatta Mecliste, Genel
Kurulda -Komisyonum başta olmak üzere- ele alınacağını
ifade etmek istiyorum. Bu önerge, gerçekten bizim
çalışmalarımızın tam üstüne geldi. Dün RTÜK
Başkanıyla bu konuyla ilgili konuştum, aynı bu programlar
üzerinden. Neler yapılabileceğini, kendi kurumunun
yaptığını
İşte bu verileri de o sırada
kendisinden aldım. Bir eylem, bir çalışma içinde olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Aynı zamanda, Dilekçe Komisyonumuza bu konuyla
ilgili birçok dilekçe
ERHAN USTA (Samsun) Meclis olarak hep beraber
çalışalım.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla)
Elbette, Meclis olarak bu süreçte ilerleyen günlerde bu konuyu aktif olarak ele
alalım ki
Bir şeyi ifade etmek istiyorum: Dilekçe
Komisyonuna bu konuyla ilgili birçok dilekçe geliyor ve Dilekçe Komisyonu bu
konuyla ilgili bir alt komisyon çalışması
hazırlığı içinde. Epeyce bir ilerlenmiş. Bu konuyu da
kendi bünyesinde bu alt komisyonla ele alacaktır.
Var olan raporlar ve araştırma
komisyonlarının çıktıları ve bu yapılacak alt
komisyonlar neticesinde çıktıları masaya yatırarak bir
eylem planı hazırlayalım ve bunların üzerinden ilerleyen
günlerde Meclisimize, Genel Kurulumuza bu gerekli görülen düzenlemeler, neyse
hukuki düzenlemeler, onlar çerçevesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Katırcıoğlu.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) Hemen
gündeme alıp ilk iş olarak hayata geçirelim diyorum. Aynı
hassasiyetimizi paylaştığımızı ifade etmek
istiyorum.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Katırcıoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde
Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket
Partisi gerçekten çok hayırlı bir öneri getirdi. Bu konu,
tartışılması ve bütün partilerce, bence, görüş
birliği hâlinde araştırılması gereken bir durum. Biraz
önce konuşan iktidar partisi milletvekilinin de bu konuya sıcak
bakması, en azından medyanın bu işlevinin
değerlendirilebileceği düşüncesini, kanaatini bizde
oluşturdu.
Sayın milletvekilleri, aile kurumu Türkiye'de
çok önemlidir, öteki ülkelerden daha önemlidir. Örneğin, yine
dünyanın gelişmiş ülkelerindeki sigorta şirketlerinden,
değme sigorta organizasyonlarından daha güçlüsü Türkiye'de ailede vardır;
aile üyelerinden biri sıkışınca, hemen bir
başkası ona yardım eder. Çok kutsaldır, çok güçlüdür aile
bağlarımız bizim. Ama, bu medya, bu aile
bağlarını ticarete dönüştürdü, sahtekârlığa
dönüştürdü, vatandaşı aldatmaya dönüştürdü ve çok çirkin
bir hâle getirdi sayın milletvekilleri, çok çirkin bir hâle getirdi.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bravo Hocam.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Geçtiğimiz
günlerde meslekte 40ıncı yılını dolduran Emin
Çölaşana, bu yarışma programlarına katılan bir
kişi mektup göndermiş. O mektuptan bir paragraf okuyorum, özellikle
iktidar partisinin, Sayın Katırcıoğlunun da dinlemesini
diliyorum. Aynen şöyle diyor: 2 evlilik programına
katıldım. Önce yönetmenler tarafından sorguya çekiliyorsunuz,
ağzınız iyi laf yapıyorsa kabul ediliyorsunuz. Size vaat
edilen şey Yakında şöhret olacaksınız, herkes seni
tanıyacak. diyorlar. Tek şart; bizim dediklerimizi aynen
yapacaksın, istediğimiz kimselere âşık olacaksın,
âşık olmuş gibi görüneceksin ve sana verdiğimiz senaryodaki
rolünü aynen oynayacaksın.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de en çok
izlenen televizyon programları böylesine sahte bir planlamayla
hazırlanıyor ve şu anda RTÜK de ne yazık ki bu konuda bir
işlem yapmıyor; altını çiziyorum, yandaş medya, havuz
medyası Yapma. dediği için yapmıyor. Geçtiğimiz günlerde
bu konuda bir toplantı düzenlendi ve bu konu gündeme geldi ama gereği
yapılmadı.
Bizim geleneksel evlenme yöntemlerimiz, görücü
usulü, anlaşarak evlilik; şimdi naklen yayınla evlilik, ticari
evlilik, parayla evlilik, rol icabı evlilik gibi
KAMİL AYDIN (Erzurum) Telekonferansla,
elektrikle evlilik
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) -
devamını söylemek istemediğim bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Arkadaşlar, tabii, konu medya olunca ben
düşüncelerimi üç ana grupta sizlerle paylaşmak istedim. Birincisi, bu
programların gerçekten toplumumuzun geleneklerine ve aile kurumunun
saygınlığına uygun olması gerekir. RTÜK, bu konuda
görevini yapmamaktadır, hatta teşvik etmektedir. Sayın konuşmacı
verilen cezaları söyledi. O cezalar, o kanalların bir günlük
kazancının onda 1dir. O yüzden de Bu cezalara selam, yayına
devam. demektedirler.
Sayın milletvekilleri, medya üzerinden bir
başka konu şu: Medyada, son dönemde en çok adı geçenlerin
başında terör örgütleri gelmektedir. Olacak şey değil. Bir
yandan Cumhurbaşkanı, bir yandan Başbakan, muhalefet partilerini
terör örgütlerinin adını ana ana aktarmaktadır. Sizler iktidara
geldiğinizde Terör nasıl çözülür? diye yurt dışına
heyetler gönderdiniz. İngiltere de çok büyük olasılıkla size
Biz, terör örgütünün adının televizyonlarda geçmemesi için kesin
kurallar koyduk. demiştir. Çünkü terör örgütlerinin reklamı
yapılmaz ama medya aracılığıyla bunu
yapmaktasınız.
Sayın milletvekilleri, yine, medya üzerinden
bunun kadar önemli bir başka konuyu gündeme getireceğim. Yüksek Seçim
Kurulu, seçim takvimi başladığında televizyonları
izlemeye alır ve yanlı yayın yapılmışsa ceza
verir. Bu ceza kaldırıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özgürleşiyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Evet, ona
geleceğim.
Yüksek Seçim Kurulu artık bu cezayı
vermeyecek, istediğin gibi yayın yapabilirsin. Ne zamana kadar? 16
Nisana kadar. Sayın Turanın dikkatle dinlemesini istiyorum. Burada
çok çirkin, hakikaten daha öte yorum yapmak istemediğim, bir ikiyüzlülük
var. 17 Nisan günü bir televizyon kanalı yanlı yayın yaparsa
ceza alabilir, 15 Nisanda yaparsa almaz. Ne olur, elinizi vicdanınıza
koyun ya! Ne olur, Türkiye'deki demokrasi açısından, toplumsal
uzlaşma açısından ne olur şunu bir düşünün, bir
muhakeme edin. Referanduma giderken her şey serbest, hiçbir
kısıtlama yok; kimi desteklerseniz sonuna kadar, sabahtan akşama
kadar aynı yayını yapabilirsiniz; hiçbir suç yok, hiçbir suçlama
yok. Ama, referandum bittikten sonra, iki gün sonra RTÜK size ceza verebilir.
Neden? Çünkü RTÜK baktığında Yanlı yayın
yapmışsın. der. Ama, şimdi bu kaldırıldı.
Seçim dönemi RTÜKten yekti alınıyor, YSKya veriliyor. YSK da
kararnameyle bu yetkisini kaybediyor. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı da
dün açıklama yapıyor -sözcükleri seçmek istiyorum ama- utanmadan
açıklama yapıyor, diyor ki: Biz kurallarımızı koyduk,
bu kurallar çerçevesinde yayın yapın. Yapmazlarsa diyecek ki:
Vallahi, bizim bu konuda bir yetkimiz yok.
Bu konuda ben iktidar partisini bir cevap vermeye,
bu ikiyüzlülüğü, bu özgürleşiyor gibi gösterilen
kısıtlamayı açıklamaya, açıklık getirmeye davet
ediyorum. Nasıl olur böyle bir şey? Siz medyayı, böylesine
iktidarın
Hem terör örgütlerinin adını anacaksınız,
hem evlilik programlarıyla toplumun kültürünü dejenere edeceksiniz hem de
tek yanlı yayın yapılmasının önünü
açacaksınız sayın milletvekilleri.
Şimdi burada, bir Anayasa
değişikliğine gidiyoruz. Toplumsal uzlaşmayla
yapılması gereken bir değişikliğe şu anda bir
dayatmayla, daha doğrusu bu anlattığım yöntemlerle
gidiyoruz, medyayı istediğiniz gibi kullanarak. Kitle imha
silahları vardır; nükleer, biyolojik, kimyasal siyahlar. Bu
silahların toplamı kadar toplumu değiştirmekte, toplumun
ruhunu yok etmekte etkili bir şekilde medyayı kullanmaktasınız
ve medyayı kitle imha silahı hâline getirmiş
durumdasınız.
Dünyada Anayasa değişiklikleri
sırasında verilebilecek çok örnek vardır. Size Güney Afrika
Cumhuriyetinden bir örnek vermek istiyorum. Toplumsal uzlaşmanın
nasıl sağlandığı, Anayasanın nasıl toplumun
bütün kesimlerini kucaklayarak yapıldığını gösteren
bir örnektir bu.
Güney Afrika Cumhuriyeti lideri Mandela yirmi yedi
yıl hapis yattıktan sonra serbest kalıyor. Afrika Ulusal
Kongresinin -ANCnin- başında ve seçimi kazanması kesin.
Diyorlar ki: Yeni bir anayasa yapalım. Mandela Evet. diyor. Mandela
Bu anayasa değişikliğini yapalım, değişiklikten
sonra ilk kurulacak hükûmeti yüzde 10 oy oranını geçen partiler ortak
kuracak. diyor. Mandelanın taraftarları Yapma, iktidar bizim, ne
gerek var? diyorlar. Mandela Hayır, biz yeni bir anayasa getiriyoruz,
toplumsal uzlaşma şart, bu geçiş dönemini birlikte
yapmalıyız. diyor. Mandela yüzde 63 oy alıyor -sizin
rüyanızda gördüğünüz oyu, ulaşsak dediğiniz oyu- 2nci
parti yüzde 24 oy alıyor, 3üncü parti yüzde 11 oy alıyor,
Mandelayı yirmi yedi yıl hapiste tutan parti, o da iktidarın
ortağı oluyor arkadaşlar. Bugün, Güney Afrika Cumhuriyeti o
anayasayla birlikte bütün sorunlarını çözdü. Oradaki
ayrımcılık şu anda Türkiyede olduğundan çok daha
ağırdı, o apartayt dedikleri ayrımcılık. Yani
şu kadarını örnek vereyim: Bir köpek öldürmenin
cezasının verildiği ama bir siyah öldürmenin cezasız
olduğu bir vahşi koşuldu. Oradan çıktı Güney Afrika
Cumhuriyeti ama anayasasını yaparken böyle bir toplumsal
uzlaşmayı başardığı için de bugün refahın
ülkesi, adını da gökkuşağı ülkesi olarak
bayrağına ekledi ve bugün böyle bir tablo içinde dünya sahnesindeki
yerini aldı. Şimdi, hem ülkesinde hem de bütün BRICS ülkeleri
dedikleri Güney Afrika Cumhuriyetinin yanı sıra Hindistanı
yani o coğrafyayı, okyanus coğrafyasını içine alan
büyük bir beraberlik kurdu.
Bu getirdiğiniz anayasa, medyayı ne hâle
getirdinizse toplumu da o hâle getirecek. Terörün, her türlü terör örgütünün
adının geçtiği, evlilik programlarında toplumun bütün
yönleriyle dejenere edildiği, insanların kiralanarak evliliğe
getirildiği ve öte yandan da halkın haber alma hakkının
tamamen yok edildiği, tek taraflı bir yayının önünün
açıldığı bir ortamda gidiyoruz. Bunun sonu büyük bir
maceradır arkadaşlar, bunun sonu bilinemez bir bataklıktır.
Gelin, bu yoldan dönün diyorum.
Bu yaptığınız, medyanın
şu anda içinde bulunduğu durum, her şey bir yana,
vatandaşın haber alma hakkına tecavüzdür diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde son
konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Giresun Milletvekilimiz Sayın Cemal
Öztürkün yeğeninin de içinde olduğu El-Bab şehitlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum, tüm şehitlerimizin ruhları şad
olsun.
Konuya girmeden önce, Sayın Balbayın
işaret ettiği konularla ilgili de bir medyacı olarak birkaç
cümle ifade etmek isterim, o da şu: Her seçim döneminde, Türkiye'de bugüne
kadar tüm seçimlerde olduğu gibi bu dönemde de Yüksek Seçim Kurulu,
RTÜKün, tüm medyanın denetimi ve o süreçle ilgili sorumluluk alır.
Dün nasılsa bugün de aynı süreç devam edecektir, bu bir.
İkincisi: Televizyonlar, yazılı ve
görsel medya medya etiği açısından da
bakıldığında, istediğini röportaja alma -sonuçta özel
kuruluşlar- istediği saatte bunu dillendirme
Ki dün akşam ben
televizyonda farklı birkaç kanalı dolaşırken şahit
oldum, benzer bir cümle orada da ifade edildi. CHPli bir üst düzey yöneticinin
katıldığı bir program vardı, orada da ifade edildi.
Yani, tüm kanallar
Siz nasıl o kanala çıkıp röportaj veriyor,
bilgi, haber veriyorsunuz kaynak itibarıyla, diğeri de diğerini
kullanıyor. Nasıl ki yazılı medyada bununla ilgili ya da
tespitle ilgili bir sınır yoksa
Doğrusu da budur, özel
olmalı, tarafsız olmalı, bağımsız olmalı; bu
konudaki kanaatimin özgürlüklerden, demokrasiden yana olduğunu ifade etmek
isterim.
Diğer konuya gelince, Milliyetçi Hareket
Partisinin evlilik programlarıyla ilgili olan önergesini sonuna kadar okudum
ve çok değerli buluyorum, çok önemli buluyorum, çok ciddi bir hassasiyet.
Neden? Çünkü bireyin mutluluğu, bir bireyin kendi hakları ve
ulaştığı nokta, onun mutluluğu o ailenin de
mutluluğu demek ve o ailelerin mutluluğu da toplumsal refahı
getirir, toplumsal düzeni getirir. Bizim inançlarımızda,
değerlerimizde aile, her şeyin en başındadır, toplumun
çekirdeğidir. Dolayısıyla, aileyi etkileyecek, aileyle ilgili
dezenformasyona neden olacak her türlü eylem gerek
Medya burada çok önemli, az
önce Sayın Katırcıoğlu işaret etti, Türkiye toplumuna
baktığınız zaman, günde dört saat televizyon izlenmesi,
Avrupa ve dünya standartlarının çok çok üstünde.
Dolayısıyla, bu kadar, bu denli bir izleme oranının
olduğu noktada elbette onun aileye ve bireylere olan etkisi, onların
huzursuzluğuna olan tepkisi çok değerli diye düşünüyorum.
Sayın Balbaya da katılıyorum, dedi
ki: Ceza oranları. Evet, dün tevafuk oldu, Meclisimizdeki bir programa
davetli olan RTÜK Başkanıyla karşılaştık,
diğer herkes gibi hemen ilk cümlelerimiz Ya, bu evlilik
programlarıyla ilgili o kadar çirkin boyuta gelen diyaloglar var ki ne
bize ne toplumumuza ne değerlere hele hele gençliğe, yeni nesle
Bu
kadar önemli cezalar kesiyoruz, mevcut mevzuat içerisinde gereğini yapıyoruz
ancak cezayı ödüyor, yoluna devam ediyor. gibi bir yapı ve bu
bakış tarzının yanında ayrıca yapılması
gerekenler var.
Peki, bunlar ne? Meclis, bu anlamda ne yapıyor?
Bu konuda iki değerli çalışma ve komisyon
çalışması var idi. Bunlardan her ikisinde de üye olarak görev yaptığım
için buna işaret etmek isterim, bir de yeni bir çalışma
örneği var. Bu da tüm siyasi partilerin aile söz konusu olduğunda,
değerlerimiz, inançlarımız ve bizim kültürümüz söz konusu
olduğundaki hassasiyetin en değerli olduğu bakış
açısıdır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
24üncü Dönemde görev yaptığım süre içerisinde Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonumuzun Kadın, toplumsal cinsiyete
bakış, medyada rolü başlığında yani medyada
çıkan haberlerin hem bu bakış açısıyla, toplumsal
cinsiyet bakış açısıyla hem de
kadınlarımızı, aileyi etkileyen öyle güzel bir rapor
çalışmasıyla neticelendi. Sayın Zeynep Karahan Uslunun
başkanı olduğu bir çalışmaydı.
Yine 26ncı Dönemde, bu dönemde üyesi
bulunduğumuz -Ayşe Keşir Hanımefendinin, Düzce Vekilimizin
başkanlığında gerçekleşen- ailenin bütünlüğü ve
ailenin korunmasıyla ilgili boşanma olaylarını içeren o
araştırma komisyonu -diğeri bir komisyonun alt birimiydi-
raporunu inceler ve çalışıyorken de biz, televizyonların,
evlilik programlarının, özellikle medyanın, yazılı,
görsel tüm bu anlamdaki başlıkları, İstanbul özelinde
hatta, İstanbulda yaptığımız bir toplantıda tüm
detaylarıyla masaya yatırmış olduk. Bu raporda, yine
medyanın rolü anlatılırken bu evlilik programlarıyla ilgili
bir parantez vardı, ayrı bir bakış açısı
vardı ve bu da rapora derç edildi ve bu sonuçta, her iki ifade
ettiğim -Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde yapılan- bu
çalışmanın, gerek Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu alt komisyon başlığı gerekse aileyle ilgili,
özellikle boşanmaları da içeren bu araştırma komisyonu
raporunun sonuçlarını çok iyi irdelemek, bunlardan çıkacak olan,
devamında yapmamız gereken gerek mevzuat gerek yasal düzenleme
gerekse mevcut uygulamada olan yönetmelik ve genelgelerle ilgili ne
yapılacak, bu ikinci aşamasına gelmek gerekiyor. Bence buna
özellikle hassas durmak gerekiyor.
Bunu ifade ettikten sonra, yaptık, bitti mi?
Hayır. Şu anda tıpkı MHPnin verdiği o önerge
talebinde olduğu gibi dilekçeler bizim Meclisimizde Dilekçe Komisyonunda
da -az önce Sayın Başkan ifade etti- inanılmaz bir yoğunluk
içerisinde var. Demek ki toplum bu konuda çok hassas. Toplumumuz, bu
değerlerimiz, inançlarımız ve kültürümüz konusundaki bu aleyhte
ve asla kabul edilemez yapıyla ilgili gerekli
duyarlılığı gösteriyor. Şimdi sıra o hâlde bunun
denetim mekanizmalarını daha rantabl hâle getirecek, denetim
mekanizmalarında kanunen elini kolunu bağlayan yapıyı
düzeltecek bir çalışma yapmak.
Bu konuşmayla ilgili söz
alacağımı ifade ettiğimde Dilekçe Komisyonu
Başkanımız Sayın Belma Satır da dedi ki: Evet, çok
fazla bize de, Komisyona bilgiler geliyor ve bizim alt komisyon oluşturma
konusunda kararlılığımız var, diğer siyasi
partiler de bu konuda hassas. Bu cümleyi alınca kendi grup başkan
vekillerimiz de, Sayın Bülent Turan da az önce ifade etti çıkmadan
önce sorduğumda. Evet, bu, çok değerli bir konu
başlığı ve bu konuda yapılan raporlar,
çalışmalar var. Yeni bir alt komisyon çalışması
öngörülüyor ama şimdi mi? Referandumla ilgili, halk oylamasıyla
ilgili bir süreç başladı. Halk oylamasıyla ilgili bu süreçte
Meclisin bir çalışma takvimi var. Dolayısıyla 16 Nisana
kadar da yapacağımız bir mevcut öngörülen çalışma
takvimimiz var.
Ben bu duygu ve düşüncelerle hayır
dediğimi ama bu konu başlığını, aileyi çok çok
önemsediğimizi, tüm siyasi partilerin bu konudaki
duyarlılığını da önemsediğimizi ve bu konuda
vatandaşımızın tıpkı dilekçelerle koyduğu
tepkiyi önümüzde yapacağımız çalışmalarda da
inşallah ortaya koyacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ruhi Bey,
görüyorsun hayır diyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet diyoruz, evet.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hayırda
hayır vardır.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Biz hayırlı
iş yaparız, hayırlı iş yaparız.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Az önce de ifade ettim,
bundan sonraki süreçte de ben bu teklife evet diyerek
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sonuç, sonuç
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Esasta evet, usulde
hayır.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Teklife evet diyerek
ama çalışma takvimi süreci dolayısıyla da önümüzde Dilekçe
Komisyonunda yapılacak olan alt komisyon
başlığını da önemsediğimizin altını
dikkatle çizerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, iyi bir
çalışma diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ne oldu,
üzülerek mi kabul etmiyorsunuz?
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, bir
söz alabilir miyim.
BAŞKAN Sayın Usta, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, MHP grup önerisine
konu olan Meclis araştırması önergesiyle ilgili AKPnin
tavrının son derece yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, böyle hayırlı bir konuda
Adalet ve Kalkınma Partisinin niye hayır dediğini ben
anlayamadım, bunu önce bir söyleyeyim.
Şimdi, kanun teklifi
hazırlıkları var. Burada AKP adına konuşan 2 tane
arkadaş, buradan doğacak siyasi sıkıntıları
gidermek için konuşma yapıyor, ancak sorunun çözümüne yönelik olarak,
Meclisin siyasal bir duruş koyması için gereken bir Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına da karşı
çıkıyor. Yani dolayısıyla, bizim amacımız,
arkadaşlar, burada siyaset yapmak değil, burada bir meseleyi çözmek.
Toplumun kanayan bir yarası
Bakınız, burada bir kanun teklifi
hazırlayıp bunları yasaklasak bile sorunu çözmüş olmuyoruz.
Toplum niye buraya bu kadar rağbet ediyor, nedenleri nelerdir?
Bunları bir araştırmamız lazım. Toplum üzerinde
yarattığı tahribatları araştırmamız
lazım. Sadece bir yasak meselesi, sadece RTÜK meselesi değil, Aile
Bakanlığının yapması gereken işler var,
başka yerlerin yapması gereken işler var; bunların hepsinin
konuşulması lazım. Bu, inanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Bu, şu anda
konuştuğumuz ve önümüzdeki dönemdeki bütün gündemlerden daha önemli
bir gündem. Çalışma takvimimiz buna uygun değil. filan
şeklinde bir şeyle bence geçiştirmeyelim. AKPnin tavrı son
derece yanlış olmuştur. Aile diyoruz, Ailenin korunması
gerekir. diyoruz, Toplumda büyük bir yozlaşma, tahribat var. diyoruz ve
bunun üzerinden siyaset yapan ve bu kesimden oy alan siyasi parti de burada
böyle bir önergeye destek vermiyor. Bu, anlaşılabilir bir şey
değil. Konuşmaları, tamamen siyaseten, buradan kendilerine
doğacak zararı gidermeye yönelik konuşmalar olarak
gördüğümü söylüyorum.
24üncü Dönemde bu konunun
çalışılmış olması
On beş yıllık
iktidar
Şu anda gelinen noktada RTÜK Başkanı diyor ki:
Ağzımıza alamayacağımız şeyler
konuşuluyor. Bakın, çarpık ilişkiler burada, canlı
yayında konuşuluyor aileyle ilgili; böyle bir şeye nasıl
hayır diyebilirsiniz? Ta, bana beş yıl önce, on yıl önce
konunun bir şekilde gündeme gelmiş olmasını mazeret olarak
burada ileri sürmenin de hiçbir anlamı yoktur.
Teşekkür ederim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Toplumun bütün
değerleriyle oynuyorlar, çok doğru.
BAŞKAN Sayın Gök
20.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, iktidar partisinin,
diğer partilerin getirdiği çok haklı talepleri her zaman
reddeden bir eğilimi olduğuna ve MHP grup önerisine konu olan Meclis
araştırması önergesini desteklediklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Tabii, iktidar partisi, kendisinden gelmedikçe
diğer partilerin getirdiği çok haklı talepleri her zaman
reddeden bir eğilim gösteriyor. Bunu niçin yapıyor anlamak mümkün
değil. Yani önemli bir konu. Milliyetçi Hareket Partisinin buraya
getirmesi bu önergeyi, iktidar partisinin kaçınması anlamına
gelmez ki. Biz de farklı partiyiz ama metne baktık,
araştırma komisyonunda istenilen gerekçelere baktık ve bu
önergenin desteklenmesi gerektiği düşüncesiyle de oy verdik. Yani
iktidar partisinin bu tutumunu ibretle izlediğimizi, zaten biz bu tutumunu
bildiğimiz için de Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidar partisiyle
sürekli mücadele ettiğimizi ama iktidar partisinin bu
anlayışının, her zaman dilimi içerisinde yolda bırakan
bir anlayış çerçevesinde olduğunun da görülmesinin, herkes
tarafından görülmesinin bir gerçeklik olduğunun da altını
çiziyorum. Bizim, bu önergeyi desteklediğimizi tekrar ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Turan
21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, MHP grup
önerisine konu olan Meclis araştırması önergesini
önemsediklerine ve bu konuda her türlü çalışmaya hazır
olduklarına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce görüştüğümüz grup önerisini
önemsiyoruz. Bu grup önerisini gündeme getiren arkadaşımı
kutluyorum, teşekkür ediyoruz. Toplumsal bir sorunla karşı
karşıyayız. Üç kuruş reklam için, rating derdi için,
toplumumuzun her kesimini rahatsız eden bu tarz yayınlardan herkes
gibi biz de şikâyetçiyiz. Fakat takdir edersiniz ki Meclisin kendi
yoğunluğuna, gündemine, referanduma vesaire
baktığımızda fakat daha ötesi şunu ifade etmek
isterim: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda bununla
ilgili çok önemli rapor hazırlandı. Onun dışında,
şu önümde gördüğünüz dört yüz yetmiş beş sayfalık Aile
Bütünlüğünü Koruma ve Araştırma Raporu hazırlandı ve
bunun ana başlığı, medyadaki sorunlarla ilgili. Bu, daha
2016 Mayısında basıldı, biliyorsunuz, Meclisimizin tüm
partilerinin katılımıyla hazırlandı rapor. Burada çok
ciddi, somut öneriler var. Bu somut önerilerin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Kanunsa kanun, cezaysa ceza, komisyonsa komisyon fakat daha mayıs
ayında hayata geçen bu kanunun sonuçlarının somut olarak hayata
geçmemiş olmasından kaynaklı birtakım sıkıntılarımız
var. İstiyoruz ki, tüm partiler bir araya gelelim, hızlıca
bunları hayata geçirelim.
RTÜK Başkanı ve ekibi başta olmak
üzere tüm basın kuruluşlarını bu konularda daha hassas
davranmaya davet ediyoruz. Bizim bu konuda her türlü çalışmaya
hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 15/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, OHAL
ve uygulamaya konulan KHKlarla birlikte başlayan demokratik siyaset
kurumlarının tümünü devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun gözaltı ve tutuklamaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 15
Şubat 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
15/2/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 15/2/2017 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Şubat 2017 tarihinde İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından
"OHAL ve uygulamaya konulan KHK'larla birlikte başlayan demokratik
siyaset kurumlarının tümünü devre dışı bırakmaya
yönelik başlatılan yoğun gözaltı ve tutuklamaların
araştırılması amacıyla" Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan 3880 sıra numaralı Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 15/2/2017 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk konuşmacı Mehmet Emin Adıyaman,
Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimize yönelik
haksız hukuksuz gözaltı ve siyasi soykırım
operasyonlarına dair verdiğimiz araştırma önergesi üzerine
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 7 Haziran 2015 tarihli
seçimden sonra partimize yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarına
her gün, aralıksız devam edilmiş ve İstanbul, İzmir,
Van, Adana, Adıyaman, Kocaeli, Antep, Siirt, Bingöl, Iğdır,
Manisa, Hatay, Malatya, Bursa, Ağrıda -parti yöneticilerimiz ve
eş genel başkanlarımız dâhil olmak üzere- şu an,
konuşma yaptığım an itibarıyla 519 parti yöneticimiz
ve parti taraftarımız gözaltında bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Temmuz 2015 tarihinden
bu yana, yani 7 Haziran seçimlerinden sonra hız kesmeyen operasyonlar
sonucu, partimize yönelik bu hukuksuz uygulamalar hemen her gün aralıksız
devam etmiş, 2017 yılının Ocak ayından bu tarafa parti
yöneticilerimiz, belediye eş başkanlarımız, parti il, ilçe
eş başkanlarımız ve parti üyelerimiz dâhil olmak üzere
1.177 partilimiz gözaltına alınmış, 250yi aşkın
kişi tutuklanmıştır. Yine değerli milletvekilleri, 7
Haziran seçimlerinden bu tarafa, partimize yönelik bir buçuk yıl
içerisindeki operasyonlarda 10.114 kişi gözaltına
alınmış, 3 bini aşkın parti yöneticimiz ve üyemiz
tutuklanmıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı,
özellikle tek adam rejimine yönelik politikalarını adım
adım uygularken gerek Meclisteki Anayasa değişiklik sürecinde
gerekse bugün çalışmalarına başlanmış olan
referandum sürecinde partimizi sahadan çıkarmak, demokratik, siyasal
zeminden uzaklaştırmak adına her türlü hukuksuzluğu, her
türlü siyasi soykırım operasyonunu partimize yönelik olarak
gerçekleştirmektedir.
Ne yaparsanız yapın tahttan iniş süreciniz
başlamıştır, Türkiye halklarını artık
kandıramayacaksınız. Sizin algı ve kandırma
söylemlerinizle bu halk artık size kanmayacaktır. Eş genel
başkanlarımız ve partimize yönelik çağ dışı,
hukuksuz uygulamalarla hiçbir şeyi artık lehinize çeviremezsiniz,
HDPyi ve demokrasi güçlerini sindiremezsiniz.
Bakın, Halkların Demokratik Partisi, 6,5
milyon oy alarak bu Meclise 3üncü büyük parti olarak girmiştir.
Dolayısıyla Halkların Demokratik Partisinin eş genel
başkanları ve milletvekillerini tutuklamakla Halkların
Demokratik Partisini sindiremezsiniz. 6,5 milyon oy veren her bir HDPli
seçmen, bir Selahattin Demirtaştır, bir Figen
Yüksekdağdır. Dolayısıyla, bizim eş genel başkanlarımızı,
özellikle, bu referandum sürecinde ve tarihsel olan Anayasa
değişiklik sürecinde fiziki olarak rehin tutmanız,
halklarımızın gönlünde, halklarımızın
vicdanında Selahattin Demirtaşın, Figen Yüksekdağın
ve tutuklu milletvekili arkadaşlarımızın ruhunu,
varlığını devam ettirecektir.
AKP, iktidar partisi; bırakın 10 bin
yönetici ve üyesini tutuklamak, sadece 81 vilayetteki il
başkanlarını bugün görevden alırsanız AKP
işlevsiz kalır, âdeta bir kadavraya dönüşür. Ama Halkların
Demokratik Partisine reva görülen, hukuk dışı Orta Çağ
hukukuyla, fermanlarla gözaltı ve tutuklama operasyonlarıdır.
Bakın, hayır oyları yüksek
çıktıkça, kamuoyunda mevcut Anayasa değişikliğinin
kabul edilmeyeceği görüldükçe iktidar partisi acımasızca,
çılgınca bütün muhalif kesimlere yönelik bir operasyon,
saldırı, ötekileştirme, hain ilan etme kampanyasına
yöneldi. Üniversiteleri, eğitim kurumlarını, devlette,
bürokraside çalışan tüm çalışanları hiçbir hukuki
gerekçe göstermeden, hiçbir yasal dayanağı olmadan, artık, kanun
hükmünde kararname de değil, sultan fermanlarıyla görevden
alıyorsunuz. Ama ne yaparsanız yapın bu referandumda tarihsel
dersinizi alacaksınız. Bu halkın 16 Nisanda yapacağı
oylama bir siyasi parti oylaması değildir,
halklarımızın geleceği, halklarımızın
kaderidir. Dolayısıyla, halklarımızın kaderi ve
geleceği üzerinden ne din sömürüsü ne milliyetçilik sömürüsüyle
artık, bir adım bile ileri gidemeyeceksiniz. Gerçek yüzünüz,
halkımız nezdinde deşifre olmuştur; halk, gerçek yüzünüzü
görmüştür. Dinülâlemin olan İslam dini, sizin tekelinizde olan bir
din değildir; milliyetçilik de sizin tekelinizde olan bir durum, bir
duygu, bir inanış değildir. Dolayısıyla,
halklarımızı bu iki kavram üzerinden artık
kandıramazsınız, ötekileştiremezsiniz.
Değerli arkadaşlar, OHAL kararnameleriyle
on binlerce insanı işsiz bıraktınız. Sizden olmayan
herkesi, hayır diyen herkesi ya hain ya bölücü ya terörist ilan
ediyorsunuz. Oysa, halkımızın önüne gelecek olan referandum,
halkımızın geleceğinin belirlenmesidir ve
halkımız, sizin çıkarlarınız, sizin
saltanatınız adına kendi geleceğini karartmayacaktır,
kendi geleceğini demokrasi, özgürlük, barış ve bir arada
yaşama duygusuyla perçinleyerek gerçekleştirecektir.
Halkımız, sizin on dört yıllık kandırılmışlık
politikanızı, on dört yıllık pişmanlık
siyasetinizi artık çok iyi biliyor. Dolayısıyla, bundan sonra
Padişahım, çok yaşa. demeyecektir, halkımız
Demokrasi, özgürlük, barış; çok yaşa. diyecektir.
Bakın, eş genel
başkanlarımız ve milletvekillerimize yönelik
uygulamalarınız Anayasa Mahkemesinin, yasama görevinin engellenemeyeceğine
ilişkin içtihadına rağmen hem Anayasayı hem Anayasa
Mahkemesinin kararlarını hiçe sayıyorsunuz, ayaklar altına
alıyorsunuz ve eş genel başkanlarımız ile
milletvekillerimizi salt bu referandum sürecinde konuşmasınlar, sizin
gerçek yüzünüzü teşhir etmesinler diye, sizin
yanılmışlıklarınızı,
kandırılmışlıklarınızı halka
anlatmasınlar diye rehin tutuyorsunuz.
On dört yıllık AKP tarihi esas
itibarıyla bir pişmanlıklar tarihidir, bir
kandırılmışlıklar tarihidir. Ergenekon
operasyonlarını yaptınız, Haksız tutuklanan insanlar
vardır. diyenlere Siz darbecisiniz, siz komplocusunuz. dediniz.
FETÖyle on yıl, on bir yıl kol kola, el ele bu ülkede her türlü
kumpası yaptınız, yüzlerce insanın canını yaktınız;
sonra döndünüz, sütten çıkmış kaşık gibi Biz
suçsuzuz. dediniz ya da Biz yanıldık, kandırıldık,
Allah ve milletimiz bizi affetsin. dediniz.
Suriye politikasını yürüttünüz, sonra
iflas etti Suriye politikalarınız. Suudi Arabistan, Kuveytle
ittifaklar yaptınız, İsraile one minute dediniz, Esad
gidecek, Emevi Camisinde namaz kılacağız. dediniz, bu
politikalarınız iflas etti. Dolayısıyla, Rus
uçağını düşürdünüz, Biz büyük devletiz, biz yaparız.
dediniz. Size, Yanlış yapıyorsunuz, yanlış
yaptınız. diyenlere Korkaksınız,
uşaksınız, Rusyadan korkuyorsunuz, hainsiniz. dediniz ama
sonra koşa koşa Putine gittiniz, koşa koşa Netanyahuya
gittiniz. Suriyede Emevi Camisinde namaz kılmaktan vazgeçtiniz,
şimdi Esada koşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
Sayın Adıyaman, mikrofonunuzu açıyorum.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Suriye politikası iflas etti, halkın
çocuklarını El Bab çıkmazında bataklığa
sürüklediniz, her gün yoksul, gariban, emekçi halkın çocuklarının,
askerlerin cenazesi geliyor ama hepsinin sonunda dönüp Biz
kandırıldık, biz pişman olduk, Allah bizi affetsin,
milletimiz bizi affetsin. Şimdiye kadar sizi affettiler belki ama 16
Nisanda bu halk, artık sizi affetmeyecektir, size gereken dersi
verecektir. Dolayısıyla, şimdiden söylüyorum, 16 Nisanda bu halk
size dersinizi verdiğinde, sandıklardan hayırlar
çıktığında bu sefer de dönüp her zaman
yaptığınız gibi bir günah keçisi seçeceksiniz, bu sefer de
MHP bizi kandırdı. diyeceksiniz. Kandırılmak sizin siyasi
politikanız, sizin âdeta parti karakteriniz hâline gelmiş oluyor.
Dolayısıyla, kandırılmayacaksınız bundan sonra
çünkü halk size dersinizi verecek diyorum, saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Millet biliyor kimin
kimi kandırdığını.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Halis Dalkılıç, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dalkılıç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ve dün Hatayda şehit olan
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum. Bu vesileyle tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyor, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ ailesi olarak kurucu Genel
Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde on
beş yıl önce yola çıktığımızda, büyük bir
idealle, bölgesinde güç olan, küresel güç olan, dünyanın her yerinde
barışı, kardeşliği, kalkınmayı savunan,
büyük Türkiye ideali ve sevdası noktasında yola koyulduk. Bu ideal ve
sevda noktasında hareket ettikçe, Türkiye'de büyük yatırımlar
yapıldıkça, bölgesinde barış adına mekik diplomasisi
dokuyan bir Türkiye'den rahatsız olan hem içerideki hem
dışarıdaki küresel ve dinamik olağan siyasal güçlerin,
Türkiye'nin bu yürüyüşünden rahatsız olmaları sebebiyle
çeşitli defalarda Türkiye'nin bu yürüyüşünün durdurulmak istenmesi,
büyük Türkiye'nin engellenmek istenmesiyle karşı karşıya
kaldık ama hamdolsun, biz kararlıydık ve bu konuda milletimize
verdiğimiz söz ve milletimize güvenimiz noktasında en ufak bir
tereddüt göstermedik ve büyük yürüyüşümüze devam etme noktasında
kararlıca devam ettik.
Değerli milletvekilleri, HDPnin grup önerisi
aleyhinde söz aldığımı söyledim. Grup önerisini
okuduğumda -baktığımda- HDP grup önerisinde KHKlarla, OHAL
kararlarıyla ilgili atılan bazı siyasi partilerin
yöneticilerinin gözaltına alındıklarından bahsediyorlar,
OHAL kararlarını eleştiriyorlar. Daha önce de birkaç defa
önergeleri geldi. OHALin neden gerekli olduğunu göz ardı ederek,
neden OHAL kararı alındı, bunu dikkate almadan OHALi ve OHAL
uygulamalarından, özellikle direkt bir siyasi partinin yöneticilerini
hedef alan uygulamalardan söz ediyorlar, bunu önergeyle Meclisin gündemine
taşıyorlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin tarihinde
de, bildiğimiz yakın tarihte de bu kadar büyük bir
kalkışma, işgal girişimine şahit olmuş bir millet
herhâlde söz konusu değil. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminde,
bu milletin kurumlarının içerisine sızmış, bu milletin
maaşını alan, devlete hizmet, millete hizmet etme adına
kurumlarda görev yapanların vatana nasıl ihanet ettiklerini gördük ve
bu kurumlardan bunların temizlenmesi için olağanüstü hâl
kararını Mecliste beraberce aldık. OHAL kararını
defalarca vurguladık, Bizim aldığımız karar,
vatandaşın günlük hayatını etkilemez, sadece devletin
kurumlarıyla, devletin kendisiyle ilgili aldığı bir
karardır ve uygulamalarımız da bu doğrultudadır.
dedik ancak buna rağmen çeşitli iddialar zaman zaman gündeme
getiriliyor.
Değerli Başkan, dünyanın tüm
ülkelerinde devletler, milletlerine hizmet etsin, vatandaşlarına
hizmet etsin diye kurumlar kurar, memurlar çalıştırırlar
ancak bu memurlar, milletine hizmet, vatandaşına hizmet yerine
vatanına ihanet eden çeşitli örgütlerin hizmetine girmişse,
kendine güvenen milletin ve devletin güvenini istismar etmişse tüm
devletler, mutlak bununla ilgili tedbir alır, kurumlarından bunları
temizler. Türkiye de bunu yapıyor; devletin ve milletin içine
sızmış, kripto hâline gelmiş, çeşitli
manipülasyonlarla devlette görev almış, kurumlarda görev
almış ve vatanına, milletine ihanet edenler ve ihanet edenlerle
iş birliği yapanlarla ilgili bir temizlik kararını Türkiye
devleti de almıştır ve bunun gereğini yapmak üzere de
kararnameler çıkarmaktadır. Bunu getirip şimdi, bir siyasi
partinin yöneticisine, bir siyasi partinin üyesine yapılan bir siyasi
kararmış gibi sunmanın gerçekten çarpıtmaktan başka,
öte bir gayesi olmaz.
Şunu konuşmak lazım: Türkiyede, 15
Temmuz hain kalkışmada, darbe girişiminde, doğu,
güneydoğuda terör örgütleriyle arasına mesafe koyamayanlarla ilgili
devlet ne yapmalıydı? Göz mü yummalıydı? Yani
karışmamalı mıydı?
Dolayısıyla, şimdi, bu
yapılanlarla ilgili, siyasi parti yöneticisi diye gözaltına
alınan var mı? Yok. Neyle ilgili var? İhanetle ilgili, terör
örgütleriyle ilgili, kol kola yürümeyle ilgili, terörist cenazelerine katılma,
hendekler kazmada teröristlerle birlikte hareket etme noktasında kim
hareket ettiyse -hukuk zemininde, hangi siyasi partiye mensuptur, hangi siyasi
partinin yöneticisidir, buna bakılmaz- gereğini yapar hukuk ve
Türkiye hukuk devletidir. Bunu getirip, efendim, siyasi bir kararmış
gibi Meclisin gündemine taşımanın yeri de yoktur, zamanı da
değildir.
Doğrusu, bu konuda yapılan çok yoğun
bir çalışma var. Dünya tarihinde de Türkiyenin tarihinde de böyle
bir tecrübe yok. Mücadele ettiğimiz örgütün ve örgütler silsilesinin
derinlikleriyle, kapsama alanlarıyla, ilişki biçimleriyle ilgili
bizim de öngörümüz yoktu doğrusu. Var mı? Yani, daha önce birçok
terör örgütüyle dünya da mücadele etti, bizim de ettiklerimiz var ancak
ilişki ağı, yerleşme, efendim, planlamaları ve hâlen
örgüt üyelerinin birbirleriyle olan münasebetleri, hiçbirimizin aklına
gelmeyecek şekilde yapılanmaları, organizasyonları söz
konusu. Onun için çok hassas ve zor bir süreçte bir temizlik
yapılıyor.
Bu temizlikle ilgili, her şeye rağmen, bu
kadar titiz davranmaya rağmen varsa mağduriyetler, olmuşsa
mağduriyetler bunlarla ilgili komisyonlar kuruluyor, bununla ilgili,
efendim, kararlar alınıyor, tedbirler alınıyor. Bu
tedbirler mutlaka uygulanır. Bu ülkede bir suça
karışmamış, ihanet etmemiş, ihanet eden terör
örgütleriyle hiçbir münasebeti olmamış kimsenin mağdur duruma
düşmesini biz de istemeyiz, bununla ilgili biz de mücadele ederiz,
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, KHKlarda çokluktan
bahsediliyor, efendim, çok fazla sayıda gözaltı olmuş. Demek ki
ne kadar çetrefilli bir örgütler silsilesiyle karşı karşıya
olduğumuzu belki bu sayılardan, bir de öyle bir bakışla
tespit etmek lazım.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Hepsi bizim yöneticilerimiz.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Onun için, bu
komisyonlarda görev yapacaklara, bu temizliklerde görev yapacak
arkadaşlara yardımcı olmak lazım.
Birçok manipülasyon var, birçok çarpıtma var,
birçok ilişki biçimi var ve bizim için aslolan, milletin devletine güvenmesidir.
Milletin devletine güveni zedelenirse o ülkede kaos olur, fisyon olur. Onun
için, aslolan, milletin devletine güvenmesi. Devletin bu noktada asla ihmal
edeceği bir süreç söz konusu olmaz. Onun için, millet ile devlet el ele
yürümeye devam edecek.
Değerli milletvekilleri, terör örgütleriyle
ilgili kararları siyasi karar olarak gündeme getirmeyeceğinizi,
getirilmemesi gerektiğini söyledik. Terör örgütleriyle mesafe koyan
herkesle ilgili, mesafe koyan, sadece siyaset yapanlarla ilgili biz de
saygı duyarız ancak zaman zaman FETÖyle, PKKyla, DAEŞle iç
içe girmiş, İstanbulda, Ankarada, yurdun birçok yerinde milletine,
Türkiye Cumhuriyetinde vatandaşlarımıza, bu milletin
evlatlarına kurşun sıkanlarla kol kola yürüyenleri Devlette
barındıralım, atmayalım, efendim, bunlarla ilgili bir
soruşturma, kovuşturma, tedbir yapılmasın.
dediğinizde, bu mücadeleyi anlamamış oluruz.
Onun için, Türkiyenin jeopolitik konumu
gereği, tarihî sorumluluğu gereği, bizim büyük
yürüyüşümüzün tedbirleri gereği, inşallah, her bir milletimizin
evladının huzur içerisinde olduğu, bölgesinde güç olan, huzurun,
barışın, kardeşliğin tesis edildiği bir Türkiye
için ve büyük yürüyüşüne devam eden bir Türkiye için inşallah, 79
milyon vatandaşımız adına, yapılan hizmetleri yapanları
ben tebrik ediyorum. Bununla ilgili biraz önce de zikrettim.
Değerli milletvekili biraz önce
konuşmasında birçok çirkin ifadede bulundu, bunlara aslında
cevap vermek istemem. HDPli, HDP adına konuşan milletvekilinin
söylediği, efendim tahttır, efendim sultanlıktır, bu
tür çirkin ifadelerin HDPye bir faydası yok. HDP eğer bir faydadan
bahsediyorsa, terör örgütüyle arasına mesafeyi açık koysun, Kandille
açık koysun ve bunu millete deklare etsin, bunun faydasını
görür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama gelip de
milletin seçtiği, milletin iradesiyle seçilmiş
Cumhurbaşkanına her vesileyle tahttır,
sultanlıktır gibi ifadeleri, bu çirkin ifadeleri iade ediyorum
size. (HDP sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Milletin iradesiyle seçilenler cezaevinde.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Bizim vekiller kimin iradesiyle seçildi?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Onlar
milletin iradesiyle seçilmedi mi?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Onun için, HDP diyor
ki: Gerçek yüz. HDPnin gerçek yüzünü siz bir gösterin. Gerçek yüzü ne
HDPnin? (HDP sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Aha işte
burada.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - HDPnin gerçek
yüzünü gösterin. HDPnin gerçek yüzünü bu millet gördü.
Dolayısıyla, biz, terör örgütleriyle
mücadele edeceğiz, bölgeye huzuru getireceğiz, her şeye
rağmen, tüm dünyada küresel olarak büyük Türkiyenin yürüyüşünü
engellemek isteyen dinamiklerle de mücadele edeceğiz,
dışarıdaki kökleriyle de edeceğiz, içerideki iş
birlikçileriyle de edeceğiz ve bu millete sözümüz var, bunu mutlaka
tutacağız. Bizim bu topraklara, bu vatana dair iddialarımız
var, rüyalarımız var, sevdalarımız var, Allahın
izniyle bu sözlerimizi tutacağız, bunları birileri takdir etsin
veya etmesin.
Siz halk derken halktan neyi kastediyorsunuz?
Efendim, Referandumda halkımız
diyor. Efendim, kategorize etmekten
vazgeçmek lazım. Biz AK PARTİ olarak 79 milyon
vatandaşımızın partisiyiz, siz hangi halktan
bahsediyorsunuz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Vay (!)
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Kürtlerin de en
büyük partisi AK PARTİ, efendim, Türklerin de en büyük partisi AK
PARTİ
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Çok komik oluyorsunuz gerçekten.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Başkanım,
tamamlamama izin verirseniz
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız,
açıyorum mikrofonunuzu.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Onun için, biz
referandum sürecine girdik, tarihî bir süreç; Türkiye tarihî bir fırsat
yakaladı, halkımıza gidiyoruz, milletin iradesinden
bahsediyoruz. Milletin iradesini milletvekilleri burada hep birlikte
oyladık, millete götürüyoruz, şimdi milletimiz karar verecek.
Vereceği bu karara herkes diyor ki Başımızın
tacı. Bizim de başımızın tacı. O Anayasa
teklifini getiren ve altına imza atan bir milletvekili, parlamenter
arkadaşınız olarak biz de milletin verdiği kararı
bugüne kadar ve bundan sonra hep baş tacı ettik.
Bu millet kendi geleceği için, vatanın
bekası için, bölgede huzurun ve barışın,
kardeşliğin tesis edilmesi için bütün oyunları bozma adına
inşallah 16 Nisanda evet diyecek ve büyük yürüyüşüne devam edecek,
Allah hayırlı uğurlu etsin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hayırlı çalışmalar diliyorum millet adına. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Hayırlı olsun, hayırlı.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dalkılıç.
Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Konuşmanın birçok yerinde partimizi, vekillerimizi
BAŞKAN Hangi cümlesi? Bir örnek verirseniz
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii, özellikle yargılanan vekillerimizi ve
yargılanan hemen herkesi aslında ihanet eder gibi gösteren sözler
söylemiştir. Bunun dışında da çok sayıda var ama onu
kürsüden söyleyeyim.
BAŞKAN Buyurunuz, 69uncu maddeye göre iki
dakika süreyle söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Temizlik
yapıyormuşsunuz, bütün ülkeyi temizlediniz, bütün ülkeyi.
Temizlemediğiniz, şu anda terörist ilan etmediğiniz kimse
kalmadı.
HASAN TURAN (İstanbul)
Terörist varsa temizleriz onu, temizlemek lazım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Devamla) Ne haddinize ne de hakkınız böyle bir şey
yapmak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ülkeye ihanet edenlere tabii ki devlet refleks gösterecek ya!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Temizlik diye insanlarla ilgili, özellikle de partimizin eş
genel başkanları, vekilleriyle ilgili asla
konuşamazsınız, bu bir siyaset üslubu değil. Bizim eş
genel başkanlarımız da bütün vekillerimiz de bu kürsüde hangi
konuşmaları yaptılarsa dışarıda da o
konuşmaları yaptılar ve bütün fezlekelerimiz -hepimizin dâhil
olmak üzere, benim de dâhil hepimizin fezlekeleri- yaptıkları bu
konuşmalardan dolayıdır. Halkı
kandıramazsınız, yeter artık.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk biliyor zaten,
gerek yok ki.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizin şu anda ihraç ettiğiniz yüz binlerce insan neden
ihraç edildiğini bile bilmiyor. Telefonlar açıyorlar, mailler
atıyorlar, insanlar Neden? diyorlar, Neden? Bir tek soruşturma
dahi yok haklarında. Neden? Çünkü ekonomiyi de böyle kurtarmayı
düşünüyorsunuz. Attıklarınızın yerine yenisini de
almıyorsunuz çünkü kriz içerisindesiniz, bunu da biliyorsunuz aynı
şekilde.
Sürekli bir mesafe, mesafe, mesafe
Siz mi
belirleyeceksiniz kimin, kiminle, ne mesafe koyacağını?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Şu arkaya
çıkarsanız neler olduğunu görürsünüz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz burada sürekli barışı, demokrasiyi savunan bir
partiyiz ve bundan başka hiçbir söz söylemedik. İçerideki tutuklu
arkadaşlarımız da bundan başka hiçbir söz söylemediler ama
neden içerideler? Çünkü, eğer evet çıkmazsa ne
olacağınızı biliyorsunuz. Öyle bir hayırlarla
gideceksiniz ki umuyorum o hayırlarla gidişinizden sonra siyaseten
dönüşünüz de olmayacak.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hiç kimse
siyaset yapıyor diye gözaltına alınmadı.
Dolayısıyla, terör örgütleriyle ilişki kurmayacaklar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bütün ülkenin beklediği de, beklentisi de budur.
Hayırlara vesile olsun gidişiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onu millet bilir,
millet. Millet bilir, merak etmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) İkincisi
de, genel başkanlarınızın adını ağzıma
almadım bir defa, onu nereden çıkardınız? Genel
başkanlarınızın adını ağzıma
almadım ben, öyle bir şey yapmam.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Alma, alma.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Kimden söz ediyorsunuz? Bir kişi dediniz, yöneticilerimize ithafen
söylediniz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Yönetici
deyince genel başkanınız mı sadece yönetici sizde, yoksa
diktatörlük mü var sizde?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bildin, bingo!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Güldürdünüz bizi, diktatörlükle güldürdünüz bizi.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Biraz daha düşünün bence.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Evet,
Kandilin diktası var, doğru.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 15/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, OHAL
ve uygulamaya konulan KHKlarla birlikte başlayan demokratik siyaset
kurumlarının tümünü devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun gözaltı ve tutuklamaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 15
Şubat 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Şenal Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli kâtip üye arkadaşlarım, yazman
arkadaşlar ve sevgili milletvekili arkadaşlarımız; üzerinde
konuşacağım önergeye ilişkin düşüncelerimi ifade
etmeden önce, benden evvel konuşan değerli hatibin temizlik
biçimindeki nitelemesinin hukuk diliyle de, etikle de son derece
bağdaşmadığı inancındayım. Bu söz bize
Hitler dönemlerinin bir kavramını anımsatıyor. O sebeple,
burada, demokrasiyi inşa etmek, geleceği aydınlık bir
Türkiye hâlinde inşa edebilmek için, kullandığımız
dile, doğal olarak, tabii, kafamızın içine de çok özen
göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlarım konuştular,
sayılar verdiler, durumla ilgili lehte ve aleyhte görüşlerini ifade
ettiler. Ben, başka bir pencereden, bugün Türkiye nasıl görünüyor,
buna ilişkin birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Avrupa
Konseyi İnsan Hakları Komiserliğinin bugünkü tarihi
taşıyan, 15 Şubat tarihini taşıyan bir raporu var, bir
memorandumu var. Burada çok önemli saptamalar bulunuyor. Bu raporda Biz daha
önce de, nisan ayı içinde de bir ziyarette bulunmuştuk ve bu
ziyarette özellikle ifade özgürlüğü noktasında ciddi problemler olduğu
kaygısına kapılmıştık ama OHAL ilanından
sonra gelişen süreç, bunun, bir kaygı olmaktan, somut, endişe
verici bir durum olmaktan daha ciddi bir tehlike hâline geldiğini ortaya
çıkarıyor. deniliyor ve özellikle de gözaltı ve tutuklamalarda
mahkemelerinin tutumunun eleştirisi yapılıyor. Şöyle
deniliyor: Mahkemeler, Türk Ceza Yasasının ve Terörle Mücadele
Yasasının uygulanması sırasında önemli bir
taraflılık içinde. Ancak, taraflılık kadar yani kendisini
bağımsız bir yargıç, karar verici bir yargıç gibi
hissedememekten öte, başka bir durum da söz konusu, ciddi bir tehdit
altındalar. Bu tehdit, söylenmiş, belki ifade edilmiş,
korkutulmaya bağlı bir tehdit değil, bu tehdit âdeta bir
otosansür. Çünkü o kadar çok sayıda insan herhangi bir hukuki gerekçe, herhangi
bir delillendirme yokken tutuklanıyor ki kendi kürsülerinin de aynı
tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya kalmaları konusunda
ciddi bir endişe içindeler.
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, bu saptama hepimizi düşündürmelidir. Acaba bu raporu
hazırlayan kişi bir taraflılıkla, A partisi, B partisi, C,
D partilerinden yana bir tutumla mı hareket ediyor yoksa insan
hakları bilincine ulaşmış, insan haklarını
yansız bir biçimde bütün toplumlarda egemen kılmak için
çalışan bir komisyonun üyesi olarak mı bunları ifade
ediyor, hepimiz düşünmeliyiz. Eğer derseniz ki Bu bir
taraflılığı ifade ediyor, aslında Türkiyedeki durum
tam da öyle değil., sıkça buradan verilmiş olan bir rakamı
sizinle hemen, yeniden paylaşmak isterim, üstelik de resmî makamların
açıklamış olduğu rakamı. Örneğin, 15 Temmuz ya da
OHALin ilanından itibaren -ama 15 Temmuz diye koymamız gerekiyor-
gözaltına alınmış olan 71.274 kişi var, bunlardan
41.326sı tutuklanmış durumda. Tutuklama ve gözaltı böyle.
Şimdi, bir örnek de
izninizle vermek istiyorum. Dün bir tahliye kararı verildi, ben biliyorum
ki çok sayıda anne, çok sayıda aile bu tahliye kararının
sevincini duydu. Neredendi tahliye edilenler, nerede görevliydiler? Askerî
öğrenciydiler, Hava Harp Okulu askerî öğrencileriydiler, emir komuta
içinde kampa diye götürülmüşlerken kamptan alınıp bu darbeye
alet edilmek istenmişlerdi. Biz bu durumu bu çocukların
gözaltına alındığı günden itibaren şöyle ifade
ettik: Evet, darbeciler elbette yargılansınlar ve
cezalandırılsınlar ama darbe gerekçe gösterilerek geniş bir
kesime acı salmayın. Bu çocukların hemen
bırakılması gerekir. Yedi ay sonra ilk duruşmada
bırakıldılar. İddianameleri çok geç hazırlandı,
duruşmaları son derece geç yapıldı; tabii, daha geçe de
kalabilirdi, yine de öne alındı. Bugün, astsubay öğrencileri
var, Balıkesirdeki astsubay okulunun öğrencileri, aynı
durumdalar; 47 çocuk, 9u bırakıldı, neden
bırakıldığı belirsiz, 47 öğrenci
bırakılmadı.
Şimdi, gerçek durum böyle iken, elimizdeki
tablo böyle iken, biz herhangi bir biçimde, OHAL sonucu, OHALe dayalı
olarak yarattığımız yasa dışı
uygulamaları savunamayız; savunursak, burada hukuku sağlamak
için bir araya gelmiş arkadaşlar, bir Meclis sayılamayız.
Başka bir rakamdan daha size söz edeceğim,
parça parça hep duyuyorsunuz ama son rakamları söylüyorum: 15 Temmuzdan
sonra OHAL kararıyla 121.183 kişi ihraç edildi arkadaşlar, yani
görevlerine son verildi. Atılanların 19.248i geri alındı.
120 bin nerede arkadaşlar, 19.248 rakamı nerede? Daha arada 80 binden
fazla ya da 100 bine yakın insan yargılanmayı bekliyor idari ya
da adli yolla; yargılanmayı da beklemiyor aslında, sokağa
bırakılmış durumda. Sayın savcım, hukuk bize ne
emreder? Hukuk der ki: Önce delilleri toplayın, delilleri
topladıktan sonra herhangi bir hukuki işlem yapın. Sadece
varsayımla görevlerine son verilmiş insanlar.
Şimdi, devam ediyorum, akademisyenler, yani
bilim insanları
Bilim insanlarının 4.180i şu anda
üniversiteden atılmış durumda ve 2.808 akademisyen de
kapatılan üniversiteler nedeniyle işsiz kalmış durumda.
13.170 öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamındaki
akademisyen kadrosunu kaybetmiş bulunuyor ve cezaevlerinde 156 kişi
ve de milletvekillerimizden 12 kişi tutuklu bulunuyorlar. Her birinin
durumu aynıdır arkadaşlar ve Birleşmiş Milletler Sivil
ve Politik Haklar Sözleşmesi açık bir biçimde siyasetçilerin özel bir
koruma altında olmaları gerektiğini emreder. Biz,
bırakın siyasetçileri, yurttaşları ya da tersinden söylemem
lazım, Hava Harp Okulu öğrencileri ya da diğerleri ya da
EĞİTİM SENli öğretmenler ya da doktorlar ya da
mühendisler, bırakınız bunları, kendi kürsümüzdeki
siyasetçileri dahi koruyabilme başarısına
ulaşamıyoruz. Bu gerçekliği hepimizin hep birlikte kabul etmesi
ve bu kabul üzerinden Ne yapılabilir? konusunu ciddi bir şekilde
düşünmemiz gerekiyor.
Elbette biz yargıya emir veremeyiz. Biz bugün
yeni getirilen Anayasa değişikliğine niye karşı
çıkıyoruz? Cumhuriyet Halk Partililer ve diğer muhalif
partilerdeki arkadaşlarımız olarak ifade ediyorum, diyoruz ki:
Denetim şarttır, yargı denetimi şarttır, bir ülkede
yargıya darbe vurulursa o ülke bütünüyle darbe altında
kalmış olur, karanlığa mahkûm olmuş olur. Şimdi,
biz yargı makamlarına elbette ki emredemeyiz ama siyasetçiler olarak
bu haksızlığı yüksek sesle ifade etmek gibi bir
sorumlulukla karşı karşıyayız. İşte, biz bu
nedenle getirdiğiniz Anayasa değişikliğine, bütün
yetkileri, yargı yetkisini de yani denetleme yani dengeyi sağlayacak
en önemli mekanizmayı da bir şahsın eline teslim etme
biçimindeki değişikliğe hayır diyoruz ve yine
ısrarla diyoruz ki: Bu şartlarda, içinde bulunduğumuz
şartlarda yani OHAL şartlarında, hukuksuzluk bu kadar
tırmanmışken böyle bir tırmanış altında
referanduma gitmek, esas olarak, sonucun ne olduğu konusunda güçlü olana
olanak tanımaktır ama şükretmeliyim ki herhâlde veya hepimiz de
sevinçle karşılamalıyız ki bugün kamuoyundan, dipten gelen
bir dalgayla herkes hayır diyor, kimse OHALin devamlı hâle
geleceği bir yeni yönetimi kabul etmiyor. Bu nedenle bugün hep birlikte
hayır diyenleri kutsayarak geleceğin
aydınlığının bizim ellerimizde olduğunu bir kere
daha anımsamak isterim, halka olan güven duygumu da tekrar saygıyla
ifade ederim.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Mehmet Parsak, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri ve aziz Türk milletini saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
HDPnin grup önerisi, özetle, ilan edilmiş olan olağanüstü hâl ve bu
olağanüstü hâle ilişkin uygulamaların, siyasi partiler
başta olmak üzere çeşitli uygulamaları itibarıyla ortaya
çıkardığı sonuçların
araştırılmasına yöneliktir. Dolayısıyla, bu
çerçevede her şeyden önce şunun altını çizmek gerekir ki
olağanüstü hâl bir anayasal müessesedir. Anayasamızın 119uncu
ve devamı maddelerinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş ve
bununla birlikte, bu maddelerden hareketle bir kanunu bulunan, Olağanüstü
Hâl Kanunu bulunan, anayasal ve yasal çerçevesi belirli bir müessesedir,
uygulamaları itibarıyla da Anayasamızın 121inci
maddesinde ne yönde hareket edileceği, özellikle uygulanmakta olan
olağanüstü hâl bakımından çerçevesi ortaya konulmuş bir
müessesedir. Ondan dolayıdır ki biz, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, özellikle 15 Temmuzda, bu Gazi Meclisin çatısına bombalar atılmasına
varıncaya kadar tarihimizin en büyük ihanetiyle
karşılaştığımızda, hatta Türk devletinin
ortadan kaldırılmasına yönelik olarak, Türk milletinin birbirine
düşürülmesine yönelik olarak ve bu aziz vatan topraklarının
işgal edilmesine yönelik olarak, bu büyük hain darbe girişiminin
ardından, hemen kısa bir süre içerisinde ilan edilmiş olan
olağanüstü hâlin desteklenmesi yönünde bir tutum sergiledik ve bunu o
günden beri de devam ettirmekteyiz ve bundan sonra da ihtiyaç devam ettiği
müddetçe, terör örgütleriyle mücadele noktasında Türk devletinin ihtiyaçları
devam ettiği müddetçe sonuna kadar da arkasında duracağız.
Burada, olağanüstü hâlin
bir anayasal ve yasal müessese olduğunu ifade ettikten sonra, bunun
çerçevesini ortaya koyduktan sonra hemen şunu da ifade etmekte fayda
görüyorum: Evet, olağanüstü hâl bir anayasal müessesedir, yasal bir
çerçevesi bulunmaktadır ama buna ilişkin uygulamalar da, gene,
başta anayasal çerçeve ve yasalardaki düzenlemelere uygun olarak yerine
getirilmelidir. Dolayısıyla, olağanüstü hâlin biraz önce
anlattığım kısa gerekçelerle desteklenmesiyle birlikte,
olağanüstü hâl uygulamaları esnasındaki hukuksuzluklara
karşı da şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sorumlu
bir siyaset anlayışı içerisinde, uyarmak suretiyle, gerektiğinde
karşı durmak suretiyle Milliyetçi Hareket Partisi Türk milleti
adına bu sorumlu siyaset anlayışının da gereğini
yerine getirecektir.
Peki, bu olağanüstü hâl
uygulamasına zemin hazırlayan ortamlara nasıl geldik, ona bir
kısaca bakmakta fayda görüyorum. Gerçekten, gerek bölgemizde yaşanan
gelişmeler -ülkemizin jeostratejik konumundan dolayı, başta
komşularımız olmak üzere dış politikada yaşanan
gelişmelerden dolayı- gerekse içeride uzun yıllar
yanlış politikalarla şekillenen durumlardan dolayı ne
yazık ki olağanüstü hâli ortaya koyan, zaten uzun yıllardır
mücadele ettiğimiz PKK terörünün yanı sıra, özellikle son
yıllarda gündemimize giren IŞİD, PYD gibi terör örgütlerinin
yanı sıra, bir de 15 Temmuz itibarıyla tescilli olmak
çerçevesinde FETÖ terörüyle karşı karşıya kaldık.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, biraz önce ifade etmeye çalıştığım
çerçevede olağanüstü hâli hep desteklediğimiz gibi, herkesten önce de
bunun çağrısını yapmış olan bir siyasi partiyiz.
Söz gelimi, Sayın Genel Başkanımız 19 Ekim 2011de yani
bundan beş buçuk yıl önce Hakkâri Çukurcada meydana gelen hain terör
saldırısının ardından 24 askerimizin PKK terörü
sonucunda şehit edilmesi üzerine bunu açıktan açığa deklare
etmişti partimiz adına ve o yıllarda Milliyetçi Hareket
Partisinin bu haklı uyarıları, bu isabetli uyarıları
yeterince karşılık bulmadığı için o
yanlışlıklar da ne yazık ki devam etmişti.
Bugüne gelindiğinde,
Sayın Genel Başkanımızın eğer 2011
yılında yapmış olduğu bu çağrı
karşılık bulsaydı belki bugünkü olağanüstü hâli ilan
etmek durumunda kalmazdık ya da bu kadar süreyle uygulamak durumunda
kalmazdık ya da bu kadar geniş uygulamak durumunda kalmazdık
dediğimiz bir noktadayız. Ondan dolayı, bunu da
hatırlatmayı bir borç biliyorum.
Günümüze gelindiğinde, Milliyetçi Hareket
Partisinin gücünü yüce Türk milletinden alan bu politikalarının bugün
Hükûmet tarafından uygulanıyor olmasının Türk devletini
bölmeyi kendilerine görev edinmiş yapılar üzerindeki tahribatı
da tartışmasızdır. Dönemin Hükûmeti tarafından muhatap
alınınca kendisinin Türk devletine rahatlıkla pusu
kurabileceğini düşünen teröristler, Türk milletinin ayağa
kalkmasıyla en sert cevabı almışlardır. Milliyetçi
Hareket Partisi, her zaman olduğu gibi Önce ülkem ve milletim, sonra
partim ve ben. ilkesiyle, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü esas alan millî yaklaşımıyla,
yaklaşan tehlikeyi görmüş ve bu süreçte de her zaman olduğu gibi
erken uyarı vazifesini yerine getirmiştir.
Diğer yandan, partimiz, ilk günden itibaren
olağanüstü hâlin keyfî uygulamalarının sakıncalarını
da sık sık dile getirmiştir. Bu konuda da Sayın Genel
Başkanımızın -aynen okuyorum- ByLock kullanan bir memur
tutuklanırken aynı eylemin içinde yer alan siyasetçi veya yüksek
kademeli bir bürokrat görmezden geliniyorsa bu adaletsizlik ve fahiş
yanlış, tsunami etkisi yaratacak, toplum ve devlet hayatını
içten içe çürütecektir. Peşin hükümlerle, sırf asılsız
ihbar ve kara çalmalarla da hiçbir vatan evladının
saygınlığına, itibarına, aile ve toplumsal
bütünlüğünün bozulmasına müsaade etmeyelim, göz yummayalım.
şeklindeki sözleri Türk milletinin hafızasında tazeliğini
korumaktadır.
PKK terörüne sırtını
dayadığını söylemekten çekinmeyen, PKKlı hainlerin
Mete Hanın mirasçısı şanlı Türk ordusunu
tükürüğüyle boğabileceğini iddia edenlerin çeşitli vesilelerle
demokratik siyaset zemininden bahsetmesi, en hafif ifadesiyle,
samimiyetsizliktir. Bin yıllık kardeşliğimize pusu kurup,
haince saldırıp sonra barış havariliğine soyunanlar
Türk devletinin terörle etkin mücadele kararı almasıyla
afallamış ve bozguna uğramıştır. FETÖ terörünün
de, PKK terörünün de kamu ve üniversitelerdeki uzantıları Türk
devletinden tamamen ayıklanıncaya kadar bundan sonra da Türk milleti
konuşacak, terör susacaktır.
Şurada, Meclise birkaç kilometre ötede Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde yıllardır bölücü terör
yandaşlarını koruyup kollayan, vatanını sevmekten
başka hiçbir suçu olmayan Türk milliyetçilerini itip horlayan
anlayış iflas etmiş, terörün beli, her yerde olduğu gibi,
Dil Tarih özelinde ve genel olarak üniversitelerde de kırılmaya
çalışılmaktadır.
Türk devletinin ekmeğini yiyip Türk milletine
hainlik edenler, hangi makamda olursa olsun, elbette Türk devletine hesap
verecektir. Türk devleti, bünyesine sızmış her türlü virüsü, her
türlü mikrobu mutlaka temizleyecektir.
Benzer şekilde, sadece kamu
çalışanlarının değil, milletvekillerinin de Türk
devletine ve Türk milletine sorumlulukları bulunmaktadır. Çözüm
adı altında yürütülen ihanet süreci başta olmak üzere,
çeşitli nedenlerle Meclisin tozlu raflarında bekletilen dokunulmazlık
fezlekeleri Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa ve Adalet
Komisyonlarında görevli 4 milletvekilinin başvurusuyla gündeme
getirilmiş, sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
dosyaların ivedilikle işleme alınmasına dair Anayasa
değişikliği teklifini 367 oyla kabul etmiştir. Nasıl
bir milletvekili milletin iradesini temsil ediyorsa 367 milletvekili de
milletin iradesini temsil etmektedir. Bu değişikliklerle birlikte
dokunulmazlık dosyaları yüce Türk yargısına emanet
edilmiş ancak Kaldırın dokunulmazlıkları, gidelim,
mahkemelerde ifadelerimizi verelim. diyenler yargı işlem yapmaya
başlayınca ne yazık ki çark etmiş, ucuz
kabadayılıklar Türk yargısını görünce yerini
mağduriyet edebiyatına bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
Sayın Parsak.
MEHMET PARSAK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Gene, sözlerimi Sayın Genel
Başkanımızın şu sözleriyle tamamlamak istiyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi dün, bugün ve yarın ölçeğinde milletin
yanında, Hakkın yolunda, devletin arkasında olacak, Hükûmeti
terörle mücadelede millî tavır içinde kaldığı sürece
destekleyecektir.
Aynı zamanda, partimiz, mağdur ve mazlum
vatandaşlarımız yararına elini taşın altına
koymaktan, inisiyatif üstlenmekten, sorumluluk almaktan ve haklarını
savunmaktan da asla çekinmeyecek ve kaçınmayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizi ve
aziz Türk milletini bir kere daha selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, hatip konuşmasında
mağduriyet edebiyatı yapmaktan söz etmiştir fezlekeler ve
dokunulmazlıkların kaldırılmasından söz ederek.
Şu anda tutuklu olan vekiller sadece Halkların Demokratik Partisinden
vekillerdir. Dolayısıyla, burada bir sataşma söz konusudur.
Ayrıca, açıklama
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Parti ve
milletvekili ismi zikretmedim.
BAŞKAN Yani, sizin mağduriyet
edebiyatı yaptığınızı mı söyledi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aynen okuyun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Fezlekesi
hazırlanmış bir sürü vekil var. Öyle, isim zikredilmedi.
BAŞKAN İki dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Öncelikle, sayın konuşmacı gerçekten iktidar
partisinden bir milletvekili gibi konuştu yani OHALi yönetiyoruz, bunu
yapıyoruz, şunları ediyoruz. diyerek; bu anlamda,
hayırlı olmasını diliyorum.
Ben öncelikle şunu sormak istiyorum yani
halkımız bunu gayet iyi biliyor: Sürekli bir darbe girişiminden
söz ediliyor ama darbe girişimini Halkların Demokratik Partisi
yapmadı, sizin yıllarca beraber yürüdüğünüz yollardaki
Fetullahçılar yaptı. Yani, buna karşı siz OHALi
getirdiniz, ona karşı bir önlem almak istediğinizi söylediniz.
Bizler de o zaman Evet, bu ülkede demokratik siyaseti her zaman savunuyoruz ve
her türlü darbeye karşıyız. dedik ve buna tabii ki destek
verdik çünkü bu Meclis bombalandı, başka yerler bombalandı ve
çok ciddi bir girişim söz konusuydu. E, tamam, bunun arkasından ne
oldu? Niye Darbe Araştırma Komisyonunu apar topar bitiriverdiniz?
Niye muhalefetin istediği kimseyi orada dinlemediniz? Gerçekten bunun
hesabını vermek lazım. Darbe girişimi olduysa, OHAL buna
karşı getirildiyse o yüz binlerce insana, işten neden
atıldıklarını bilmeyen insanlara bir hesap vermeniz
gerekmiyor mu sizlerin? Gerçekten kimdir, nedir, bunun hesabını
anlatmanız gerekmiyor mu?
Bizim yargılanan eş genel
başkanlarımıza gelince: 31 fezlekeden 11ini hazırlayan savcılar
şu anda Fetullahçı yapı üyesi oldukları gerekçesiyle
tutuklu bulunuyorlar. Öyle, kimsenin mağduriyet edebiyatı falan
yaptığı yok. Biz gerçek bir haksızlıktan,
hukuksuzluktan söz ediyoruz. Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmalı,
Anayasa Mahkemesi kararını artık vermeli. AİHM
içtihatları var, biz bunlardan söz ediyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, benim ifade etmediğim sözlerde bulunuldu. Ondan dolayı
ben de sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Dinleyeceğim sizi Sayın
Parsak, bir saniye.
Sayın Gök
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 2 Ocak 2017 tarihli
Bakanlar Kurulu kararıyla nasıl aynı kişilerin hem
meslekten ihraç edilip hem göreve iade edildiklerini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün üçüncü gün, daha
Cumhurbaşkanından, Başbakandan ve Bakanlar Kurulundan cevap
alamadığımız bir konuyu tekrar gündeme getiriyorum. Önceki
gün Sayın Numan Kurtulmuş inceleyip açıklama
yapacağını ifade etti, daha henüz açıklama gelmedi.
Sorum çok nettir: 2 Ocak 2017
tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla aynı kişiler nasıl
meslekten ihraç edilip aynı kararla tekrar göreve iade edilmiştir?
Bunun bir açıklamasını bekliyoruz. Yani, devletin yönetilme
anlayışının görülmesi açısından çok önemli bir
soru soruyorum. Sayın Numan Kurtulmuş kenarından
dolaşıyor, İnceleyip açıklamada bulunacağım.
diyor. Burada AKPnin yetkilileri var, tekrar yüksek sesle soruyorum, bu
sorunun cevabı gelene kadar da her gün soracağım: 2 Ocak 2017
tarihli Bakanlar Kurulu gerekçe yapılarak aynı kişiler
nasıl meslekten ihraç edilmiştir ve nasıl göreve iade edilmiştir
aynı kararla? Bu açık soruma cevap bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Parsak
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Efendim, biraz önce konuşmacı söylemediğim
şeyleri söylemek suretiyle bir beyanda bulundu, bundan dolayı da
sataşmadan söz istiyorum.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - Ne söylemiş?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Parsak.
Size de iki dakika süreyle
söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin ve
Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcilerinin sözlerinin istenildiği gibi
ya da işe geldiği gibi anlaşılıp ona göre bir savunma
ve beyan geliştirme hastalığı ne yazık ki devam etmektedir.
Benim, bu grup önerisi üzerindeki konuşmamda en başından ifade
ettiğim husus nettir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk
devletinin ihtiyaç duyduğu olağanüstü hâlin Türk devletinin ihtiyaç
duyduğu müddetçe devam etmesi gerektiğini de ifade ediyoruz
şimdiye kadar defalarca kararlılıkla ama bu uygulamalar
esnasındaki tüm hukuksuzlukların karşısında
olduğumuzu da ifade ediyoruz yine kararlılıkla. Benim
bunları ifade etmeme rağmen, iktidar partisinin
milletvekiliymişim gibi konuşmak yönünde bir isnat, gerçekten her
şeyden önce haksızlıktır, adaletsizliktir. Üslubumuza
yönelik olarak biz kavramını kullanmamızın
eleştirilmesi ayrıca adaletsizliktir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak şimdi de söylediğimiz gibi Türk milleti adına biz
diyoruz, Türk devleti adına biz diyoruz. Onun dışında,
Hükûmet bellidir, uygulamaları ortadadır ve bunlara ilişkin
olarak tarihsel süreci içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim tutum
ve yaklaşımlarımız da ortadadır, bu meselede de
ortadadır.
Yeniden ifade ediyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, olağanüstü hâl ne kadar ihtiyaçsa o
kadar devam etmesi noktasında, destek vermek noktasında
kararlıyız, bunu da sürdüreceğiz. Bunun uygulamaları
esnasında anayasal çerçevenin ve yasaların dışına
çıkılarak yapılan uygulamalar noktasında da
oluşabilecek mağduriyetlerin, haksızlıkların, her
türlü yanlışlıkların ve hukuksuzlukların da gene, dün
olduğu gibi bugün de yarın da karşısında olmaya da
devam edeceğiz.
Saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Parsak.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 15/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, OHAL
ve uygulamaya konulan KHKlarla birlikte başlayan demokratik siyaset
kurumlarının tümünü devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun gözaltı ve tutuklamaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 15
Şubat 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda Karşılıklı
Adli Yardımlaşma ve Suçluların İadesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/650) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 439) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 439 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?
Yoktur.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE RUSYA FEDERASYONU ARASINDA
CEZAİ KONULARDA KARŞILIKLI ADLİ YARDIMLAŞMA VE SUÇLULARIN
İADESİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 1 Aralık 2014 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde siyasi parti
gruplarının söz talepleri vardır.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Rusya Federasyonuyla
yapılan iki anlaşmadan biri de bu kanunla ilgili ama son günlerde
yaşadığımız gelişmeler, Suriye
sınırının öbür tarafında, Fırat Kalkanı
operasyonu kapsamında yapmış olduğumuz harekât içerisinde
şehit düşen askerlerimiz var; öncelikle, hepsine Allahtan rahmet
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Tabii, bu kapsamda, Rus uçakları
tarafından vurulan hedef içerisinde askerlerimiz hayatını
kaybetti, bazıları da yaralandı. Biz özellikle de Antalya
milletvekilleri olarak Rusyayla yaşanan kriz sonrası hem turizmde
hem tarım sektöründe yaşanan sıkıntıları
yakından gözlemledik. Bu Meclis kürsüsünde de daha önce
araştırma önergesi teklifleriyle gündem dışında ve
gündem içinde söz alarak bu krizle ilgili kaygılarımızı
belittik, sayın bakanlarla da yapılması gerekenleri
görüşmüştük. Tabii ki böyle bir krize yeniden dönülmesini tasvip
etmek mümkün değil. Ancak, o olay sonrasında Rusyanın
yapmış olduğu açıklamayı da çok tatmin edici
bulmadığımızı ve bu konuda daha ciddi girişimler
yapılması gerektiğini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu konuya, Sayın
Genel Başkanımız, Konyada hafta sonu yapmış
olduğumuz toplantı sonrası açıklamasında açıkça
değinerek bunun basit bir özür dilemeyle geçiştirilemeyeceğini
ve bu konudaki koordinasyonun daha ciddi bir şekilde takip edilmesi ve
sağlanması gerektiğini sizlerin de, kamuoyunun da dikkatine
sunmuştu. Çünkü arkasından yapılan açıklamada Türk
Silahlı Kuvvetleri de on gündür o bölgede bizim askerlerimizin
bulunduğunu ve bunların daha önceden de ilgili birimlere,
koordinasyonu sağlayan birimlere bildirildiğini kamuoyuyla
paylaştı. Onun için, bu süreçte bütün ülkeleri bu konuda duyarlı
olmaya çağırıyoruz. Orada gücü bulunan koalisyon kuvvetlerinden
de, Rusya Federasyonundan da, Amerika Birleşik Devletlerinden,
diğer koalisyon güçlerinden de bu konuda koordinasyon sağlayarak bir
an önce o bölgenin terör örgütlerinden arındırılmasını
talep ediyoruz.
Ve burada, Efendim, DAİŞle şu
mücadele ediyor., PYDyi biz konuşalım, YPGyi kullanalım,
sonrasında ne olacağına bakarız. gibi
yaklaşımlar Türkiye Cumhuriyetinin kabul edebileceği bir
şey değildir. Bu kapsamda baktığımız zaman,
maalesef, Rusya Federasyonunun tutumunu ikircikli buluyoruz. Çünkü bir
taraftan, Astanada görüşmeler devam ederken öbür taraftan, bir anayasa
taslağının sızdırılmış olması -her
ne kadar, resmen doğrulanmasa da- ve bunun üzerinden bazı
görüşmelerin yapılması, bazı medya organlarında
bunlarla ilgili tartışmaların yapılması bir nevi,
alıştırmaların yapıldığını
gösteriyor. Orada bir oldubittiye Türkiye olarak izin vermemiz mümkün
değildir. Bu konuda, ta 2012 yılında Sayın Genel
Başkanımız, terörden arındırılması
gerektiğini ve orada bir güvenli bölge kurulması gerektiğini
zaten belirtmişti ama bugün geldiğimiz noktada, sözü edilen güvenli
bölge, güvenlikli bölge tartışmalarının daha başka art
niyetler taşıdığı görülmektedir.
Dolayısıyla, burada etrafının ayrıntılı bir
şekilde belirlenerek aslolan, şu anda Türkiyede
sığınmacı konumunda olan Suriyelilerin kendi
topraklarına döndürülmesini sağlayacak ve öncelikle can
güvenliklerini, sonrasında da o güvenlikli bölgede iskânlarını
sağlayarak Suriyenin toprak bütünlüğü içerisinde bu sorunların
çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tabii, buradan yeni bir kriz
çıkmasını baştan söylediğim gibi- arzulamayız
ama Türkiye Cumhuriyetinin de kendi çıkarlarını korumasının
en doğal hakkı olduğunu, bu kapsamda da bütün ülkelerle
yapılan görüşmelerde bu ana noktanın esas alınması
gerektiğini düşünüyoruz; aksi takdirde, bu terör bölgesinin bir
şekilde temizlenmesi ve yeniden iskâna açılması mümkün
olmayacaktır. Bu kapsamda da -en baştan söylediğimiz gibi- ta
Kandilden Afrine kadar olan bölgenin temizlenmesi gerekmektedir.
Sadece Rusya tarafından söylenen ve yarım
olarak bakılan, kültürel özerklik diye farklı şekillerde
sunulmaya çalışılan önerilerin de doğru olmadığını
düşünüyoruz. Bazı İsrail yayın organlarında veya
Amerika Birleşik Devletlerinde birtakım haritaların da bu
bölgeyle ilgili tartışılmakta olduğunu görüyoruz. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman Türk devletinin, Türk milletinin
çıkarını önceliklendiriyoruz. Bu kapsamda, Türkiye'nin aleyhine
olacak herhangi bir oldubittiye razı olmak mümkün değildir. Bu
vesileyle hem bu görüşmelerle ilgili olarak Astanada yapılacak
görüşmelerde, Cenevrede tekrar yapılacak görüşmelerde ve bu
kapsamda yapılacak tartışmalarda Türkiye Cumhuriyeti devletinin
çıkarlarının korunması ve buralarda daha etkili
olunması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine bu kapsamda, Kıbrısla ilgili
yapılan tartışmalarda da bazı flu noktalar -diyeyim daha
kibarca- görülüyor. Maalesef, birtakım röportajları okudum Sayın
Akıncının yapmış olduğu, Türk medyasında da
bu açıklamalar üzerine gelen. Hâlâ bu konudaki çağrımız da
cevap bulmamıştır. Sayın Dışişleri
Bakanının, ama kapalı oturumda ama farklı şekillerde,
bu konuda bizleri bilgilendirmesi ve görüşmelerin gidişatı
açısından endişe duyduğumuz konularda biraz daha
açıklayıcı bilgi vermesinin doğru olacağı
kanaatindeyim çünkü Sayın Akıncının söylediklerinden
Toprak vermeden bu iş çözülemez, bu işte uzlaşma
sağlayalım. gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. O zaman arka
planda birtakım pazarlıkların yapılmakta olduğu
Harita kasaya kondu. deniliyor ama neler tartışılıyor, ne
oluyor bilmiyoruz. Onun için bu konularla ilgili de ayrı bir oturumda yüce
Meclisin bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Esas itibarıyla biz, milletimizin lehine olan,
devletimizin çıkarlarını savunan bütün anlaşmalarda, bütün
buradaki oylamalarda arkasında duruyoruz, bu kapsamda da yapılan
anlaşmaya da olumlu bakıyoruz. Ancak bu vesileyle de Rusyayla
ilişkilerin de bir gözden geçirilmesi, özellikle de Suriye konusunda
yaşananların, orada PYDyle ilgili, YPGyle ilgili
yaşananların da dikkate alınması gerektiğini
düşünüyoruz. Çünkü bu anayasa tartışmalarının
ötesinde, bizim askerlerimizin vurulduğu anda paralel olarak Rusya
yetkilileri tarafından Biz YPGyi terör örgütü olarak görmüyoruz.
açıklaması geldi, bunların ayrı bir anlamı olması
gerekir, inşallah bunlar görüşmelerde dikkate alınıyordur
diye düşünüyorum. Bu kapsamda da yine dediğim gibi
ayrıntılı bilgi verilirse bu konuda memnun oluruz.
Bu vesileyle anlaşmaların
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Madde üzerinde ikinci konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü,
İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, evet sevgili arkadaşlar; Rusyayla suçluların
iadesi konusunda bir anlaşmaya varılmış olmasına
itiraz edecek bir şey yok fakat Rusyayla yapılacak
anlaşmaların kuvvet ve para dışında hususlara da
değineceği bir gün umarız gelecektir.
Doğrusu Rusya ile Türkiyenin çatışma
hâlinde olmuş olması fikrine başından beri itiraz ediyoruz.
1960larda Sovyetler Birliği iken Rusya, o zaman da Türkiye ile Sovyetler
Birliğinin dost olmasını isterdik, bugün de Rusya bir tür tek
adam rejimiyle yönetilirken de Rus milleti ile Rusya halkları ile
halklarımız arasında dostluk olsun isteriz. Bunu tabii,
devletten önce yurttaşlar çok daha iyi görüyorlar. Partimiz, bu konuda
Rusya uçağının düşürülmesi dolayısıyla ortaya
çıkan krizde henüz Hükûmet, uçağı ne kadar güzel
düşürdüğünü anlatırken, iki ülke halkları arasında bir
köprü olabilmek maksadıyla Moskova yolunu tutmuştu. O zaman eş
başkanımıza hain diyenler, şimdi her gün askerleri
öldürüldüğü hâlde Rusyayı yönetenlere Kaza yaptınız,
anlayışla karşılıyoruz. diyebiliyorlar. Demek ki
roller çok hızla değişebilir. Ancak Bu, Türkiye'nin
uluslararası konumunda esaslı bir değişiklik yaratabilir
mi? sorusuna ciddiyetle bakmamız lazım çünkü Türkiyeyi yöneten
irade yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve partisi, esasen
Rusyayla girişilen ilişkileri Türkiye'nin küresel sistemdeki bir
konum değişikliğinin başlangıcı, prelude olarak
görme eğilimindedir. Şanghay Beşlisine dâhil olma konusunda
Rusyanın aracı olmasını, mutavassıt
olmasını istediğini açıkça söylemiştir. Fakat ben çok
kuşkuluyum Şanghay İşbirliği Örgütünün Türkiye'nin
bugün dâhil olduğu anlaşmalar rejiminin yerini tutacağından
çünkü Türkiye esasen kendisini insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti
ilkeleriyle bağlayan bir uluslararası konum içindeyken Şangay
İşbirliği Örgütü esasen insan haklarını bir iç mesele
kabul etmekte ve bu iç meselelere haricen müdahale edilmesini son derece
esaslı bir problem olarak görme eğilimindedir. Dolayısıyla
başlıca ilkesi insan hakları olmayan kurum ve kuruluşlarla
bu kadar heveskâr buluşmalar, evet düşmanlık olmasın ama
palas pandıras da böylesine ilkesiz ilişkiler de kurulmasın
diyoruz.
Biz, insan haklarını bütün
uluslararası meselelerin ve iç meselelerin başlıca mihengi
sayıyoruz. İnsan haklarına saygısı olmayan, insan
haklarını gözetmeyen, insan hakları bağlamındaki bütün
uluslararası anlaşmaları kendi iç hukukuna dâhil etmeyen hiçbir
ülkeyle, hiçbir kurumla canciğer kuzu sarması olunması
kanaatinde değiliz. Öte yandan, bunları ilkesi hâline getirmeyen
uluslararası ilişkiler ve paktlara da daima şüpheyle
bakıyoruz.
İnsan hakları, ulusal bir mesele
değil, uluslararası bir meseledir, ulusları aşan bir
meseledir. Zaten dünyada eğer barış ve kardeşlik esas
olacaksa bir gün insan haklarının bütün ülkelerin temel ilkesi hâline
gelmesiyle mümkün olacak. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
90ıncı maddesi, bu bakımdan, olağanüstü hâle rağmen,
kanun hükmündeki kararnamelere rağmen hâlâ Türkiye halklarının
elindeki en önemli tutamaklardan birisidir çünkü Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 90ıncı maddesinde Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun
hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
milletlerarası
andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
denilmektedir.
Halkların Demokratik Partisi, bu esas üzerinden
hem Türkiye içinde hem uluslararası alanda ilişkiler ve diplomasi
yürütüyor. Evet, bir yurttaş diplomasisi yürütüyoruz çünkü geçen gün ben
burada yokken hakkımda konuşup Sataşıyorum, laf
atıyorum. diyen Hamza Dağın sandığının
aksine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi Parlamenter
Asamblesi, bu anayasal hüküm dâhilinde Türkiye Cumhuriyetinin organik bir
parçasıdır. Türkiyenin sınırları cumhuriyetin
coğrafi sınırlarında bitmemektedir. Bütün bu
anlaşmalarla birlikte yayılabildiği bütün uluslararası alan
bizim siyasi toprağımızdır, bizim hukuki toprağımızdır.
Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin kendisini yetkisiz ilan ettiği
yerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim mahkememizdir. Bu
mahkemenin önünde, eş başkanlarımıza yapılan zulmü, milletvekillerimize
yapılan zulmü, halklarımıza yapılan zulmü tartışmamız
Türkiyeyi dünyaya şikâyet etmek demek değildir, kendi tayin
ettiğimiz hâkimin önünde hakkımızı savunmaktır. Eline
sopayı alan, halkı döven, milletvekilini hapseden, son merci olan
mahkemeye gittik diye bize değneği sallayamaz. Her yerde
halklarımızın hakkını eşit hakla ve eşit
güçle savunmaya devam edeceğiz. Diplomasi sadece Hükûmetin tekelinde olan
bir şey değil. Dünya değişti, yurttaş diplomasisi diye
bir şey var, bizim de diplomasimiz var ve bu diplomasi, köpeksiz köyde
değneksiz gezer gibi uluslararası alanda hükûmetlerin tek
başına dolaşmasına artık son verdi. Avrupa Konseyinde
biz varız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde biz
varız ve biz olduğumuz için Türkiye hakkındaki görüş iki
kere tartışılır. Hükûmeti dinlerler, sonra da muhalefeti dinlerler,
Halkların Demokratik Partisini dinlerler. Halkların Demokratik
Partisi eğer haklı olmasa, 2 üyeyle, Avrupa Konseyinde, Adalet ve
Kalkınma Partisinin 11 üyesinden daha fazla etki yapamazdı. Bu
haklılığa dayandığımız için Nursuna
Hanım maalesef geçen dönem işini kaybetti, ümit ediyorum ki Talip
Küçükcanı da işinden etmek bana nasip olacak, Filiz
arkadaşıma nasip olacak. O yüzden, hak arıyoruz diye, hak iddia
ediyoruz diye bize kimse onu bunu söylemesin. Hele Hamza arkadaşımıza
hiç yakışmaz. O henüz doğmamışken, Gelsin,
Türkiyede, İzmirde beraber yarışalım. dediği
insanlar, Türkiyenin dağını, taşını,
toprağını kateder, işçinin, köylünün, yoksulun hakkı
için kavga eder, bunun için hapse girer, bunun için mücadele ederdi. Bizi neyle
korkutacak, neyle korkutacağını sanıyor? Türkiyeye
gelemiyormuşuz. Aha, buradayız. Var mı? Yapacağın bir
şey vardı da mâni mi oluyordum? Hadi geldim, ne yapacaksan yap
bakalım. Öyle, Türk medyasının lağım
çukurlarından feyzalarak milletvekili suçlayamazsınız; öyle bir
şey yok, öyle bir hak kimseye verilmiş değil. Yalanlar
imparatorluğunun içerisinde o yalanlara bulanarak yaşayabilirsiniz
ama hakikat ışığıyla
yıkandığımız zaman bütün o kirler sizde kalır,
biz pırıl pırıl çıkarız.
İşte, bütün bu nedenlerle, sevgili arkadaşlar,
insan hakları bir uluslararası mesele olduğu için, insan
hakları bir millî mesele olmadığı için burada da, her yerde
de, mazlum Kürt halkının da, Türkiye'nin bütün ezilen
halklarının da, Türkün de, Kürtün de, kadının da,
erkeğin de hakkını savunmaya devam edeceğiz. Eğer
Avrupa kurumlarının, yani Türkiye'nin doğrudan doğruya
üyesi olduğu kurumların sizden yana karar vermesini istiyorsanız
halkın indinde bir kıymetiniz olmalı; halk sizden bir şey
beklemeli, bir şey görmeli, daha yüksek bir uygarlık seviyesini
temsil etmelisiniz ki onlar milletvekillerini
sıkıştırsınlar. Bugün halkların değerleri
Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin değerleriyle
örtüştüğü içindir ki bütün bu kurumlarda, Adalet ve Kalkınma
Partisi, ne isterse istesin, sadece ve sadece hükûmetler düzeyinde bir
karşılık görüyor ama bütün parlamentolarda itibarı, ne
yazık ki, Halkların Demokratik Partisinin gerisindedir.
Bütün bunlara, umuyorum, 16 Nisanda son
vereceğiz. Halklarımız bir tek kelimeyi, demokrasinin özünü
oluşturan Hayır. deme hakkını kullanarak bu kararı
verecek; hayır diyecek,
(x)
diyecek,
(x) diyecek,
(x) diyecek,
(x)
diyecek.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
1inci madde üzerinde diğer konuşmacı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Serdal Kuyucuoğlu, Mersin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuyucuoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) -
439 sıra sayılı, Rusya Federasyonuyla yapılan anlaşma
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Uluslararası sözleşmelerden
başlamışken bölgemizi ve ülkemizi yakından ilgilendiren
bazı konulara değinmek istiyorum. Bu vesileyle hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız coğrafyaya
baktığımızda Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh.
sözünün önemini bir kez daha anlıyoruz. Globalleşen dünyada
dışa açılmak, ekonomik ilişkiler geliştirmek önemlidir
ama bunu yaparken başka ülkelerin iç işlerine karışmak,
rejim ihraç etmek doğru değildir. Demokrasinin her ülkede
gelişmesine, yükselmesine destek vermek ayrı bir şeydir fakat iç
işlerine müdahale etmek hiçbir ülkenin hakkı değildir. Uzun yıllar
demokrasi blokunun bir parçası olan Türkiye Cumhuriyeti yapılan
eleştirileri ve uyarıları dikkate almak zorundadır.
Özellikle son beş yılda yürütülen yanlış dış
politikaların bize faturası ağır olmuştur.
Suriye iç savaşının desteklenmesi
sonucu 3 milyon Suriyeli göçmen ülkemize kabul edilmiş, 20 milyar dolar
bunlar için harcanmış ve kaç yıl daha harcama
yapacağımız da belli değildir. Suriyede savaşa
girilmiş, onlarca şehit verilmiş ve ne zaman
çıkacağımız belli değildir. Irak Hükûmetiyle
kanlı bıçaklı olmuşuz. Rusyayla ciddi sorunlar
yaşadık, uçak düşürmüşüz, ekonomik ve siyasi ilişkiler
bozulmuş, özür dilenerek düzeltilmeye çalışılmış,
şimdi ise askerlerimizin vurulması nedeniyle her an yeni gerginlikler
yaşayabilir noktaya gelmişiz. İranla Suriye meselesinden
dolayı ayrı cephelerdeyiz. Yılların stratejik
ortağımız dediğimiz Amerika Birleşik Devletleriyle
Suriye meselesinde ters düştük. Avrupa Birliğiyle demokrasi, insan
hakları ve antidemokratik uygulamalar nedeniyle ters düştük ve
gerginiz. Avrupa Birliğiyle vize serbestisi sağlıyoruz.
diyenlerin sesi çıkmıyor. Avrupa Birliğine girmekten çok
uzağız. Son olarak da rejim değiştirme
çabalarımızla neredeyse tüm demokratik ülkelerle ilişkilerimizi
bozma noktasına gelmişiz. Umuyorum ki bu yanlışlardan bir
an önce dönülür.
Değerli milletvekilleri, şimdi, önemli
gördüğüm başka bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimiz
IŞİD terör örgütünün Irak ve Suriyedeki kültürel mirası yok
edişini üzülerek izledik ve izlemeye de devam ediyoruz.
Uygarlığın beşiğindeki binlerce yıllık
tarih, maalesef, bir bir dünya sahnesinden siliniyor. Buradan hareketle bizim
ülke olarak kültürel ve tarihî mirasımıza ne kadar sahip
çıktığımıza değinmek istiyorum.
Üzerinde durmak istediğim konu, herhangi bir
şekilde yurt dışına çıkarılmış kültürel
miraslarımız ve bizim bu konuda hangi adımları
attığımızdır. Kültürel miras, geçmişten miras
alınan ve geleceğe miras bırakılmak istenen her türlü ürün,
eser, nesne ile toplumların varlıklarını anlamlandıran
ve kimliklerini gösteren, gelecek nesiller için korunması ve
saklanması önemli görünen değerlerin tamamıdır. Peki, biz
bu değerlerimizi ne kadar koruduk? diye sorduğumuzda, maalesef, iyi
cevaplar alamıyoruz. Öncelikle Osmanlı İmparatorluğunun
çözülme ve çöküş süreci döneminde bazen devlet kurumlarının da
bilgisi dâhilinde birçok eserimiz Batı ülkelerine
taşınmıştır. Kaçırılan bu eserler bugün
birçok Batı ülkesinin müzelerini süslemektedir. Çok az eser geri
getirilmiş olsa da hâlâ Anadolunun birçok eşsiz eseri yurt dışında
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, eserlerimizin en çok
bulunduğu ülkeler; Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Hollanda,
İngiltere, Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya
Federasyonudur. Örneğin, öğreniyoruz ki Troya eserleri 1873
yılında ülkemizden Almanyaya kaçırılmış,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise 3 altın kafesli
sandukada 1.538 parça eseri 5 Mayıs 1945te Ruslar Almanlardan savaş
tazminatı olarak almış ve Moskovaya
taşımıştır. Bu eserler günümüzde Moskovada bulunan
Puşkin Müzesinde sergilenmektedir. Bu eserler, tam yirmi üç yılda
taşınmıştır. O zamanki Âyan Meclisinin Asar-ı
Atika Yasası bunu yasak kılmaktaydı.
Yine ilginç bir nokta da, Almanların
kazıları yapmak ve bu kazılarda çıkarılan eserleri
yurt dışına çıkarmak için Sultan II. Abdülhamitten izin
aldıklarını iddia etmeleridir. Yani kısacası
kaçakçılığı sultanın izniyle
yaptıklarını söylüyorlar. Oysa sultan böyle bir izin verse bile
geçersizdi çünkü o dönemde Meclisin onayladığı yasaya göre
eserleri taşımak yasaktı. Ayrıca, Sultan II. Abdülhamitten
böyle bir izin alınmışsa bu belgenin ortaya konulması
gerekir veya biz bu belgeleri istemek zorundayız. Bir örnek verecek
olursak, yaptıkları kazıda birçok tarihî eseri Anadoludan
ülkelerine götürmüş olan Almanlar, 1864 yılında başlamış
oldukları Bergamayı hâlâ kazmaya devam ediyorlar. Bu kazılar
neredeyse yüz altmış yıldan beri devam ediyor. Bergama
Türkiye'de ama Bergama Müzesi Berlinde. Buna neden Dur. diyemeyiz?
Yine aynı şekilde, Efeste
Avusturyalılar tarafından başlatılmış olan
kazı yüz yirmi yıldır devam etmekteyken ülkemizle son günlerde
Avusturya arasında yaşanan bazı sorunlar nedeniyle ancak yeni
durdurulmuştur. Örneğin, Türk arkeologlar Almanyada veya
Avusturyada yüz yirmi yıl, yüz altmış yıl kazı yapsa
ve eserleri de Türkiyeye getirmiş olsa acaba hükûmetleri buna izin verir
miydi? Burada asıl sorulması gereken, bu kazıları yapacak
uzman ekipler bizim ülkemizde yok mudur? Bu konuda akademik
araştırmaların yapılacağı ve özellikle
farklı disiplinlerin destekleriyle şekillenecek olan projelerin
geliştirilip uygulanabileceği ortamların geliştirilmesi
neden sağlanmamıştır?
Yine, eserlerimizin götürüldüğü İngiltere,
Avusturya, Rusya gibi ülkelerden eserlerimizi geri isteyecek iradenin
oluşması gerekmez mi? Bu konuda ülkemizde hâlen kazı yapmakta
olan ve eser kaçırdığından şüphelendiğimiz
ülkelerin ekiplerinin çalışmaları hemen
sonlandırılmalıdır. Bu görüşmelerde, kaçak götürülen
eser iadesi yönetmeliklerinin değiştirilmesi için Birleşmiş
Milletler nezdinde adımlar atılmalıdır.
Kısaca, her ülkenin kendi mirasını
kendi ülkesinde koruma, saklama ve gelecek nesillerine aktarma hakkı
vardır çünkü her tarihî ve kültürel eser, üretildiği
coğrafyanın özelliklerini taşır ve orada gerçek
değerine ve anlamına sahip olur.
Değerli milletvekilleri, hiç bir gerekçe, bir
ülkenin kültürel varlıklarını vatanından kopartarak
götürmeyi haklı kılamaz. Her ülkenin özgün eseri, bulunduğu
coğrafyanın binlerce yıllık, sözlü, yazılı ve
görsel kültürü tarafından şekillenir. Yaratıldığı
coğrafyadan koparılıp başka bir ülkeye götürülen bir tarihi
eser, sergilendiği yerde kısaca bir göz atılıp geçilen,
demir parmaklıklar arasına kapatılan bir mahkûmdan
farksızdır.
İktidar Güçlü Türkiye diyor. Güçlü iktidar,
çalınan tarihine ve eserlerine sahip çıkan ülkedir. Hükûmetin
Anadolunun gözyaşlarını dindirmesini ve yurt
dışındaki eserleri, doğdukları vatanlarına,
Anadoluya yeniden getirme iradesini göstermelerini istiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kuyucuoğlu.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonra ki
uluslararası anlaşmaların da hepsinin ayrı ayrı
elektronik oylama cihazıyla oylarınıza sunulmasını
öneriyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylamaya ilişkin genel kuralları
her seferinde tekrar etmeyeceğim. Şu anda okuyacağım,
bilginize sunacağım kurallar bütün açık oylamalar için
geçerlidir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 17.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
439 sıra sayılı Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarıyı tekrar
oylarınıza sunacağım.
Açık oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Oy sayısı : 211
Kabul : 209
Çekimser : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
2nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 116)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe
Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının
Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/415) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut Kapılarının
Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut
Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/455) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 355) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 355 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN
İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE-İRAN
HUDUDUNDA YENİ KARA HUDUT KAPILARININ AÇILMASINA DAİR MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 16/9/2010 tarihinde
İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni
Kara Hudut Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Baki Şimşek, Mersin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam Cumhuriyeti arasında
yapılan uluslararası anlaşma üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak uluslararası
anlaşmalarda diğer ülkelerle yapılan anlaşmaların
birçoğunu destekliyoruz. İran İslam Cumhuriyetiyle ilgili de,
ticaretin artırılması adına, hudut
kapılarının açılması noktasında yapılan
uluslararası anlaşmayı da yine Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destekliyoruz.
Ben, bugün asıl Çanakkale Ayvacık
bölgesinde günlerdir devam eden deprem üzerine konuşmak istiyorum.
Çanakkale Ayvacık bölgesinde Genel Başkanımızın
talimatıyla Milliyetçi Hareket Partisi heyeti olarak yapmış
olduğumuz incelemede bölgedeki izlenimlerimizi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ayvacıkta Yukarıköy, Tuzla, Çamkabalak, Çamtepe,
Kızılkeçili ve Gülköy olmak üzere yaklaşık 21 yerleşim
alanında deprem meydana gelmiştir. Bu deprem sırasında
480i ağır hasarlı olmak üzere binin üzerinde bina hasar
görmüştür. Depremin ilk saatlerinden itibaren Çanakkale Valiliğimiz,
AFAD ve diğer kurumlarımız seferber olarak acil
ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili
çalışmaları yürütmüşlerdir. 8 vatandaşımız
yaralanmış, bunların 7si taburcu edilmiş, 1 vatandaşımızın
hastanede tedavisi devam etmektedir.
Yine, depremin akabinde Kızılay
yardım tırları vasıtasıyla bölgeye yaklaşık
500e yakın çadır, yine 500e yakın konteyner göndermiş,
evleri yıkılan vatandaşlarımızın burada ikamet
etmeleri sağlanmıştır. Yalnız, mevsim
şartları itibarıyla, şu anda çadırda yaşayan
insanlarımız büyük zorluklarla karşı karşıyadır.
Konteyner sayısı da dün itibarıyla istenilen düzeyde
değildir, eksiklikler vardır.
Yine, bölgede vatandaşlarımızın
ısınmayla ilgili ihtiyaçları bulunmaktadır. Tabii, bu
bölgeye gerek valilik bünyesine gerek Ayvacık Kaymakamlığı
bünyesine nakdî yardım da gönderilmiştir buradaki acil
ihtiyaçların karşılanması adına. Ama bu köylerimizin
tamamı dağ köyleridir ve Yörüklerin yaşadığı
bölgedir. Bu bölgedeki insanlarımızın tamamı gerçekten
belki elli altmış yıl öncesinin yaşam şartlarıyla
mücadele etmektedir, tamamı kerpiçten yapılmış evlerde
yaşamaktadır. Düşünün, 5,3lük bir depremde bine yakın bina
hasar görüyor, sene 2017. Gerçekten, bizim bunu fırsata çevirmemiz
lazım. Bu bölgede yaşayan insanların şu anda birinci
istediği öncelik Önümüzdeki yıl kışa girmeden önce bize
devletimiz tarafından yeni konutlar yapılsın. Allah devletimize,
milletimize zeval vermesin. Biz şu anda yapılan hizmetlerden çok
şikâyetçi değiliz. Yalnız önümüzdeki kışa kalmadan bizim
oturabileceğimiz konutların yapılarak bize teslim edilmesini
istiyoruz. diyorlar.
Bu bölgede tabii hayvancılık
yapıldığı için buranın dokusuna göre, buradaki
insanların ihtiyacına göre Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın acil harekete geçerek, jeolojik
etütlerin yapılıp planlamaların yapılarak
Ve bunlar kendi
yaşadıkları bölgeden de ayrılmak istemiyorlar çünkü
tamamı, bu bölgedeki hasar gören köylerdeki insanların yüzde
90ı hayvancılıkla, belki yüzde 10-15lik kısmı
tarımla uğraşıyor. Burada, yine, kendi ihtiyaçlarına
göre konutların yapılmasını talep ediyorlar.
Tabii, aynı zamanda da bu depremde,
insanların evleriyle beraber hayvanlarının
yaşadığı ahır ve ağıl diye tabir
ettiğimiz yerler de zarar görmüştür. Bunlarla ilgili de devletten
sadece
Konteyner, çadır, yemek, bunlar belki gelip geçici, günübirlik
ihtiyaçlarını karşılıyor ama buradaki insanlar
gerçekten çok fakir insanlar. Bunlar nakdî yardım bekliyorlar, en
azından, hayvanlarının yaşadığı
ağılları kendilerinin yapabilmesi, acil ihtiyaçlarını
karşılayabilme adına devletten yardım bekliyorlar ve bu
bölgenin doğal afet bölgesi ilan edilmesini, tarım krediye, Ziraat
Bankasına ve diğer bankalara olan borçlarının da
ertelenmesini bekliyorlar. Şimdi, Sayın Tarım
Bakanımız, bu tarım kredi ve Ziraat Bankası
borçlarıyla ilgili olarak genel manada bir açıklama yaptı,
temerrüde düşen borçluların borçlarının beş yıl
vadeyle yapılandırılabileceğini söyledi ama biz bunu
doğru bulmuyoruz. Sadece temerrüde giren insanların borçları değil,
bütün çiftçilerin
Gerçekten, Rusya krizinden ve Orta Doğuda yaşanan
gelişmelerden dolayı Türkiyenin her yerindeki çiftçiler bugün çok
büyük sıkıntılar çekmektedir. Tarım
Bakanlığının bunu yeniden gündeme alarak Türkiyenin her
yerindeki çiftçi borç faizlerinin iptal edilerek anaparanın da en az
beş yıl, Çanakkale, Ayvacık ve Mersin başta olmak üzere
-Mersinde doğal afetten dolayı zaten çok büyük mağduriyet var-
Tarım Bakanlığımızın bununla ilgili mutlaka
gerekli çalışmayı yapmasını bekliyoruz.
Bir de burada, tabii, insanlar arasında biraz
şehir efsanesine dönüşmüş, bu bölgede çok sayıda sondaj
kuyusu açılmış, termal kuyular açılmış,
köylülerin kendi aralarında konuştukları, Bu kuyular buradaki
depremi tetikledi. diyorlar. Tabii, bununla ilgili henüz bilimsel bir
çalışma yapılıp ortaya konulmuş değil ama bununla
ilgili de yine valilik ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın bu sondajların bu bölgedeki
depremle bir ilişiğinin olup olmadığını tespit
etmesi gerekiyor.
Ayrıca, tabii, burada yaşayan insanlarımız
gerçekten oradaki dağların bekçiliğini yapıyorlar. Hepsi
vatanına, milletine bağlı insanlar. Bugüne kadar devletle hiçbir
zaman karşı karşıya gelmemiş, hep devlete şükranlarını,
minnetlerini ileten insanlarımız. Bunların acil taleplerinin
tamamının karşılanmasını bekliyoruz.
Ayrıca AFAD bölgeye yaklaşık 500 bin
TLlik bir yardım göndermiş, 500 bin TLlik ödenek göndermiş.
Burada bulunan hasarın, artçı sarsıntıların
artması sonucu ilave ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak 1,5 milyonluk
daha ilave yardım talebinde bulunulmuş. Yine, bu yardım
talebinin de AFAD tarafından karşılanmasını
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının da burada yaşayan insanların
ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1 milyon 50 bin TLlik bir
ödenek tahsis ettiğini oradaki yetkililerden, valilik ve
kaymakamlarımızdan aldığımız bilgilere göre
öğrendik. Yine, bu ödeneğin de artırılmasını,
nakdî ihtiyaçların teminini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
burada yaşayan bu Yörük çocuklarının eğitimiyle ilgili de
Bu çocukların şu anda
Okullar da tabii,
depremden dolayı zarar gördüğü için eğitime de ara
verilmiş. Şu anda konteyner okullar kuruluyor. Evleri hasar
görmeyenler de korkudan dolayı okullara çocuklarını
gönderemiyorlar ve kendileri evlere giremiyorlar. Bu konteyner okulların
da bir an önce tamamlanarak en azından önümüzdeki hafta bu okullarda
eğitime başlanmasını, çocuklarının eğitimden
geri kalmamasını talep ediyorlar. Bununla ilgili de yine, Millî
Eğitim Bakanlığımızın ve valiliğimizin bir
an önce bu ihtiyaçları karşılamasını
Ama bunlardan önce, bu Yörük çocuklarının
bir sosyal proje olarak
Gerçekten, Türkiyenin her yerinde Yörükler bugün çok
ağır şartlarda, çok zor şartlarda geçim mücadelesi veriyor,
çadırlarda yaşıyorlar. Bir sosyal politika olarak, herkese el uzatan,
3 milyon Suriyeliye bedava sağlık hizmeti veren, bunların
ihtiyacını karşılayan, yaklaşık 10 milyar dolara
yakın parayı Suriyelilere harcayan Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Yörüklerle ilgili de sosyal bir proje yapmasını ve Türkiyenin her
yerinde dağların bekçiliğini yapan bu Yörüklerin en azından
kışın üç beş ay rahat bir şekilde
yaşayabilecekleri konutlar yapılmasını, bununla ilgili
bakanlıklarımızın çalışma yapmasını bir
Yörük çocuğu olarak talep ediyorum, Yörüklerin bunu çoktan hak
ettiğini düşünüyorum. Gerçekten, insanların oradaki yaşam
şartlarını gördüğümüzde 2017 yılının
Türkiye'sine yakışmayan görüntüler olduğunu düşünüyorum. O
bölgede, devletimiz, tabii, belli ihtiyaçları
karşılamış ama bu bölgeye gerçekten Çanakkale İl Özel
İdaresi ve diğer kurumlar bu bölgenin temel ihtiyaçlarını
da
Afetten hariç, afeti katmıyorum, afetten bu tarafa devlet elinden
geleni yapmış ama bu köylerimizi gördüğümüz zaman
Elli
altmış yıl önce Türkiye'nin birçok yerindeki gibi kerpiç
binalarla, altyapısı olmayan, içerisinde yol, sokak olmayan, belki
içme sularında bile problem olan birçok köyle, birçok köylüyle
karşı karşıya geldik. Bu konuda eksiklerin
tamamlanmasını, bu afeti bir fırsata çevirmemizi
Bu köyde
evleri hasar görmeyenlere de -çünkü evlerin çoğunluğu 5,3te hasar
görmüş, eğer 6lık, 7lik bir deprem olsa o köyde bir tane ev
kalmayacak- o bölgede yaşayan insanların tamamına -bu sayı
toplam 8 bin kişi bazında ama konut olarak belki 1.000-1.500
arası- bir konut yapıldığında bu bölgedeki
insanların tamamının sorunu çözülecektir. Bunu fırsata
çevirmemizi, bu bölgede yaşayan insanlarımızın insanca
yaşayabileceği konutların önümüzdeki yıl teslim edilmesini
temenni ediyor, emeği geçen herkese de teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Sayın Gider, 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz var sanıyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Çanakkale Milletvekili Ayhan Giderin, Çanakkale
Ayvacıkta yaşanan deprem sonrası yapılan
çalışmalara ilişkin açıklaması
AYHAN GİDER (Çanakkale) Sayın
Başkan, öncelikle MHP heyetine ve sayın vekilimize teşekkür
ediyorum bölgeye gösterdikleri ilgi için ve olumlu eleştirileri için
ayrıca teşekkür ediyorum.
Ben de hem pazartesi günü hem de depremin
olduğu ilk gün Yukarıköy ve civar köylerimizdeydim. Allaha
şükür can kaybı olmadan atlatılabilen bir felaket
yaşıyoruz bir haftadır devam eden artçılarıyla
birlikte. Söylenen doğrudur, bölge halkı tedirgindir. Şu anda
belirsiz bir bekleyiş var depremin ne olacağıyla ilgili ancak
ilk gün ilk saatlerden itibaren devletimiz tüm birimleriyle; AFAD,
Kızılay, valilik ve aklınıza gelebilecek tüm birimleriyle
bölgede çalışıyor. Çanakkaledeki tüm AK PARTİli ve
diğer belediyeler olmak üzere Ayvacık Belediyemizin koordinesinde,
vatandaşımıza üç öğün sıcak yemek ve gerekli
ihtiyaçlarını karşılamak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Gider, tamamlayınız lütfen.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Peki.
Bu konuyla ilgili ben de önceki gün, bölgedeki
köylerin tamamından hayır dua ve teşekkür aldım, bunu da
belirtmekte fayda görüyorum. Muhakkak ki, Depremi fırsata çevirelim.
dedi arkadaşımız, buna da sonuna kadar katılıyorum ve
o bölgedeki hasar görsün görmesin tüm kötü binaların ıslahı
yönünde çalışma yapıyoruz. 485 konteynerimiz şu anda
faaliyet gösteriyor, 200 konteynerimiz daha gitti. Gerek çadır gerekse
konteyner ihtiyaçlarımız günbegün tamamlanıyor. Diğer evlerimizin
de bölgenin yapısına ve mimarisine uygun şekilde, TOKİ
standartlarında değil bölge standartlarına uygun şekilde
yapılması için çalışma başlatıldı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kültürel dokuyu da
bozmadan.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Valiliğimiz ile
Maliye Bakanlığımızın yazışmaları
tamamlanıyor ve borçların faizsiz ertelenmesi için de inşallah
bu süre içinde gereken çalışma yapılacak ve bölgenin
yaraları en iyi şekilde sarılacak.
Eğitimle ilgili de son bir şey söylemek
istiyorum Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gider.
Tüm Çanakkalelilere geçmiş olsun diyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut
Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/455) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 355) (Devam)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde, ikinci olarak,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili
Dirayet Taşdemir konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık, bir hafta içerisinde, bine
yakın arkadaşımız gözaltına alındı.
Bunların çoğu, partili yöneticilerimiz, üyelerimiz, içerisinde MYK
üyelerimiz, kadın meclisi çalışanımız olan
arkadaşlarımız; yine, bu bin kişi içerisinde, yerellerde
bilgi işlemde görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız ve
sandık güvenliğinden sorumlu olan arkadaşlarımız
bulunmaktadır. Biraz önce burada bir AKPli hatip bu gözaltılara ve
siyasi soykırım operasyonlarına ilişkin görüşlerini
ifade ederken şöyle söylemişti: Bütün bu tutuklamalar ve
gözaltıları belli bir siyasi operasyon çerçevesinde ve
açıkçası terörize ederek ifade etmişti. Bunun bir algı
operasyonu olduğunu bir kez daha burada ifade etmek isteriz çünkü
referandum sürecine giderken bize, partimize yönelik bu operasyonların hiç
de tesadüfi olmadığını, burada yaratılmak istenen
algının aksine, aslında 17 Nisandan duyulan korkudan,
kaygıdan kaynaklandığını da bir kez daha ifade etmek
isterim.
Yine, sizler de biliyorsunuz ki yargı sizin
elinizde, emniyet sizin elinizde, basın bütün yönüyle sizin denetiminizde
ve egemenliğinizde. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, aslında gece
gündüz çalışarak çabalayarak muhalefet etmeye çalışan
bizlere yönelik bu operasyonlarla da bir sindirme sistemi geliştirdiğinizi
de söylemek isterim. Yine, tabii ki bu sindirme operasyonlarının bir
devamı... İlk startını 4 Kasımda vermiştiniz,
içerisinde Eş Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağın da olduğu 12 milletvekilimize
yönelik bir operasyonla aslında bunun startını verdiniz. Bugün,
burada, yine bütün bu çalışmaları ya da
arkadaşlarımızın bu tutukluluk sürecini ifade ederken yine
bir algı operasyonu ve gerçeği altüst ettiğinizi söylemek
istiyorum. Sizler de biliyorsunuz ki eğer buraya çıkıp
vekillerimize yönelik, siyasi çalışmalarına yönelik bir eleştiri
getirecekseniz o zaman sizin açıkçası savcıların
hazırladığı iddianamelere bakmanızı salık
veririz çünkü bu iddianamelerde aslında suç olarak ortaya konulan her
şey arkadaşlarımızın bu kürsüde söylediği, alanda
yürüttüğü siyasi çalışmalardır ve sizler de biliyorsunuz ki
üç aydır arkadaşlarımız tutuklu. Bu ülkeyi torba yasalarla
yönettiğiniz gibi şimdi de torba iddianamelerle aynı
şekilde yargılamalar yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, farklı zamanlarda ve farklı
tarihlerde yapılan konuşmaları, yapılan etkinlikleri
suçmuş gibi bir araya getirip aslında suç icat ediyorsunuz. Ya,
şunu bir kez daha ifade etmek isterim ki, orada ifade edilen her şey
sadece sözün gücüdür ve sizler de sözün gücünden korkuyorsunuz. Bugün
hapsettiğiniz sözün kendisidir, bunu da bir kez daha sizin dikkatinize
çekmek istiyorum.
Yine, burada az önce konuşan AKPli hatip bizim
sıralarımıza dönerek şunu ifade etmişti, Siz yüzünüzü
gösterin. manasında bir şeyler söylemişti. Yani, siyaseten
aslında bizim tutarsız olduğumuzu ifade etmeye
çalıştı ama biz dün ne söylediysek bugün de burada, bu kürsüde
aynı şeyi söylüyoruz. Eğer siyaseten bir tutarsızlık
görmek istiyorsanız, 2002de iktidara geldiğinizde, açın
videoları, konuşmalarınızı dinleyin, aslında dün
söylediğini bugün inkâr eden bir AKP iktidarıyla karşı
karşıya kalacağınızı göreceksiniz. Bir kez daha
bunu sizlere öneriyoruz ki eğer bir daha burada bize yönelik böyle bir
söylemde bulunacaksanız önce on dört yıllık siyasetinize,
pratiğinize bakmanızı salık veririz.
Yine, son dönemlerde bu tutuklamalar ve siyasi
operasyonlardan nasibini alan bütün iller içerisinden bir tanesiydi,
aslında bu zulümden payını alan da benim ilim Ağrı.
Son dönemlerde eş başkanlarımızdan tutalım parti yöneticilerimize,
belediye meclis üyelerimizden tutalım il genel meclis üyelerimize kadar
onlarca arkadaşımız tutuklandı, hâlâ da gözaltında
olan arkadaşlarımız var.
Şimdi, bu yönelimin yani Ağrıya bu
kadar yönelimin nedeni ne? Açıkçası, ben kısaca ondan da biraz
söz etmek istiyorum. Ağrı 500 bin nüfuslu olan bir il.
Açıkçası, Ağrı, Ağrı olalı yani il
olduğundan beri Ağrıya bir hizmet vermek,
Ağrının sorunlarını ifade etmek ve bu hizmet
konusunda farklı bir cepheden Ağrılıların sorununu
çözmek gibi bir şey hiç kimsenin aklına gelmedi, hiçbir
iktidarın aklına gelmedi, sizin de aklınıza gelmedi. Sizler
de bir dönem 3 vekil aldınız Ağrıdan, bir dönem 4 vekil
aldınız, bolca vaatlerde bulundunuz, umut
dağıttınız ama sonra ne oldu? Bütün bu vaatleri ve umutları
cebinize koyup Ankaraya geldiğinizde hepsini unuttunuz. Eğer
unutmamış olsaydınız, bugün Ağrıda yaşanan
sorunlar devam etmiyor olacaktı. Yani, ben Ağrının
sorunlarına ilişkin binlerce şey sayabilirim ama zamanım
yok, sadece birkaç tanesine kısaca değinmek istiyorum.
Eğer gerçekten bu vaatler yerine getirilmiş
olsaydı, bugün beş yıldır bitmeyen bir hastane sorunu
olmazdı. Siz akşamüzeri altı yedi gibi Ağrıya
çıktığınızda sis tabakasından açıkçası
göz gözü görmüyor, nefes almakta zorlanırsınız. Yani şöyle
yanlış anlamayın, bu Ağrı da sanayi kentidir, böyle
bolca fabrikası var, ondan kaynaklı bir sis tabakası kenti
kaplamış diye düşünmeyin. Bunun nedeni, aslında, sizin
dağıttığınız ucuz kömür, bundan kaynaklı.
Ağrıda nefes almak zorlaşıyor.
Evet, doğal gaz boru hatları
Ağrıdan geçiyor ama bu doğal gaz boru hatlarından
Ağrıyı faydalandırmak da aklınıza gelmediği
için, insanlar ucuz kömürü kullanmak zorunda kalıyor ve bir anlamda da
nefes alma konusunda da zorlanıyor.
Dolayısıyla, Ağrının
sorunları çok fazla; işsizlikten tutalım toplumsal sorunlara,
göçten tutalım şu anki yoksulluğa kadar, eğitimden
tutalım sağlığa kadar binlerce sorunu sıralayabilirim.
Ama şunu ifade edeyim ki ne zaman Ağrı sizin aklınıza
geldi, ne zaman Ağrı hizmetle tanıştı, onun tarihi de
2014tür. 2014 yerel seçimlerinde, bütün hilelere rağmen, sandıklarda
oyların yeniden yeniden sayılmasına rağmen Ağrı
halkı iradesini ortaya koydu ve bizden yana koydu. Biz,
Doğubeyazıtta, Diyadinde, Ağrıda ve Tutakta büyük bir
çoğunlukla seçildik, eş başkanlarımız göreve
başladı. Doksan yıllık tarihinde hizmet nedir bilmeyen
Ağrı halkı, tarihinde ilk defa, demokratik, eşit bir hizmet
anlayışıyla karşı karşıya kaldı.
Peki, bu hizmet anlayışı
ödüllendirildi mi? Hayır, maalesef Ağrı halkı, eş
başkanlarımız, yöneticilerimiz şahsında bir kez daha
cezalandırıldı çünkü yapılan operasyonlarda
Doğubeyazıt Eş Başkanımız Rohat Özbay ve Delal
Tekdemir, yine Tutak Eş Başkanımız Fırat Öztürk, yine
Diyadinde büyük başarılara imza atan Eş
Başkanımız Hazal Aras ve Ağrıda, gerçekten
Ağrının çehresini değiştiren, kadın
politikalarında öncülük eden, birçok anlamda Ağrıyı
hizmetle tanıştıran Eş Başkanımız Mukaddes
Kubilay, sudan gerekçelerle hukuksuz bir şekilde rehin
alındılar. Dolayısıyla, Ağrı halkı, eş
başkanlarımız şahsında, bir kez daha, yürüttükleri
hizmetlerden dolayı cezalandırıldılar.
Yine, son dönemlerde evet, sık sık
vekiller, bakanlar Ağrıya gidip geliyor, bolca vaatlerde de
bulunuyorlar, bizler de bunları takip ediyoruz. Yani şunu ifade etmek
isterim ki biz bunlardan rahatsız değiliz, hatta biz çok seviniyoruz
çünkü bunun bizim buradaki mücadelemizin, muhalefetimizin sonucunda
geliştiğini de çok iyi biliyoruz. Ama eğer gerçekten
Ağrı halkına bir hizmet vermek istiyorsanız, gerçekten
Ağrı halkının iradesini tanımak istiyorsanız o
zaman seçilmiş iradesine saygı duymasını öğrenmek
zorundasınız.
Bakın, burada yine bir hatibiniz şöyle
ifade etmişti, Siz halkı bölüyorsunuz, biz 79 milyonun aslında
temsilcisiyiz. demişti. Bizler değil, asıl bu uygulamalarla
halkı bölen sizlersiniz çünkü bir kesimin iradesini yok sayarak, sanki
onlar sandığa gitmemiş, tercihte bulunmamış, iradesini
beyan etmemiş gibi Ben bu iradeyi tanımıyorum. diyorsunuz.
Yani bir kez daha biz de sormak isteriz ki siz hangi güce dayanarak bu halkın
iradesinin üstünde bu iradeyi tanımayan bir yerden Biz bunu
beğenmedik, bunun yerine bir atanmışı, bir kayyumu sizin
yerinize görevlendirdik. deme cüretini gösterebiliyorsunuz.
Onun için de biz 17 Nisan sabahı
uyandığımızda Ağrı halkı bir kez daha büyük
bir hayırla bu politikalarınıza 7 Haziranda verdiği
cevabı verecektir, buna da inanıyorum.
Hepinizi de saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
1inci madde üzerinde, üçüncü olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Kazım Arslan
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Burada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni
Kara Hudut Kapılarının
Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili görüşlerimizi sunacağım.
Değerli
arkadaşlarım, elbette ki hudut kapıları çok önemli,
komşuluk ilişkileri çok önemli. Bu ilişkilerin sürekli
kılınmasının ve komşularımızla
ilişkilerimizin en iyi şekilde hem siyasi anlamda hem ticari anlamda
mükemmel hâle getirilmesinin çok faydalı olacağını
düşünüyoruz. Bu nedenle yapılan bu anlaşmayı
onaylıyoruz ve olumlu oy vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, tabii, burada bu
anlaşma üzerinde çok fazla konuşmaya gerek yok ama gündemimizden,
esas gündemimizi teşkil eden gündemimizden gerçekten bizi yoran ve
aynı zamanda da referandumla ilgili çalışmalarımızı
yönlendiren konulardan bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 16 Nisan 2017
tarihinde bir referandum yapacağız. Referandum
çalışmaları başlamadan hemen birçok
yanlışlığın, birçok eksikliğin, siyasi
kayırmaların hemen öne çıktığını
açıklıkla görüyoruz. Örneğin, görsel medyanın
yayınlarının eşit bir şekilde yapılması
gerekirken, bununla ilgili herhangi bir şikâyeti Yüksek Seçim Kurulunun
değerlendirmeyeceği ve herhangi bir müdahale yapmayacağı
konusunda karar alınmış olmasını da kesinlikle eşitlik
ilkesine aykırı buluyoruz. Bu karardan hızla vazgeçilmelidir
diye belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
referanduma gidiyoruz ama kanun hükmünde kararnameyle bir olağanüstü hâl
ilan ettiniz, böyle bir hâl ortamında vatandaşın üzerinden korku
salarak bu referandumu gerçekleştirmek istiyorsunuz. Böyle bir ortamda
referandumu gerçekleştirmiş olmak, Anayasa
değişikliğini gerçekleştirmiş olmak
Bu Anayasa
değişikliğinin her zaman tartışma konusu
olacağını hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Çünkü böyle bir
ortamda yapılan değişikliğin oldubittiye geleceğini ve
insanların gerçek iradelerinin sandığa
yansımayacağını belirtmek istiyorum. Onun için,
olağanüstü hâlin hızla ortadan kaldırılarak normal bir
dönem içinde bu referandumun yapılmasında fayda vardır diye
belirtmek istiyorum çünkü olağanüstü hâl, referandum yapmak, Anayasa
değişikliği yapmak için değil; terörün önlenmesi için,
terör sarmalından Türkiyenin kurtarılması için yapılan bir
uygulamaydı. Bu uygulamayı Anayasa değişikliğiyle
bağdaştırmak kesinlikle mümkün değildir
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
başkanlık derdi yoktur, sorunları bellidir, özellikle terörle
ilgili sorunları, ekonomik krizle ilgili sorunları çok önemli bir
noktaya gelmiştir. Sizin, Türkiyeyi normalleştirmeden, ekonomik
krizi ortadan kaldırmadan, terörü önlemeden yapacağınız her
bir değişikliğe gerçekten olumlu olarak
bakılmayacağı, her zaman tartışma konusu
olacağı bir gerçektir. Bu nedenle, hayalî söylemler yerine ülkenin
gerçek anlamda bu referandumla önleyebileceği bir konu var
mıdır, yok mudur, onları bir irdeleyelim değerli
arkadaşlarım. Örneğin, yapılacak referandumla terör
gerçekten önlenebilecek mi? Maalesef hayır. İşsizlik
önlenebilecek mi? Maalesef hayır. Esnafın işi düzelecek mi?
Maalesef hayır. Çiftçinin geliri artacak mı? Maalesef hayır.
Emeklinin maaşı artacak mı? Maalesef hayır. Üretim ve
yatırım, ihracat artacak mı; istihdam artacak mı? Maalesef
hayır. Vatandaşın borcu azalacak mı? Maalesef hayır.
Ekonomik kriz bitecek mi? Maalesef hayır. Böyle bir hayır içinde
gerçek anlamda bu referandumun yapılmasının hiçbir
anlamının olmadığını belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yapılacak bu referandum, bu Anayasa
değişikliği ülkede hiçbir sorunu çözmeyecektir; hatta, ülkede iç
barışı bozacak, ayrıştırmaları
artıracak, kutuplaşmayı da hızlandıracaktır. Bu
değişiklik bu nedenle bir rejim değişikliğine
doğru gitmektedir. Yapacağınız her bir
değişiklik, kesinlikle, laik cumhuriyetin, sosyal hukuk devletinin
ortadan kaldırılmasına, yeni bir rejimin, yeni bir sistemin,
düzenin kurulmasına yöneliktir; bunun adı da
başkanlıktır. Adı ne olursa olsun, adı
cumhurbaşkanı olsun, başka bir şey olsun ama bunun tamamen
bir başkanlık sistemi olacağı bir gerçektir. Ayrıca,
yapacağınız bu değişiklikle, Atatürkün kurduğu,
bizlere emanet ettiği laik Türkiye Cumhuriyetinin sistemini tamamen
silecek, ortadan kaldıracak bir değişikliği de getirmek
istiyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Hani, biliyorsunuz, demokrasi
için Demokrasi bizim için amaç değildir, araçtır. diyordunuz ya;
hani, Demokrasi bir tren gibidir, istediğiniz yerde binersiniz,
istediğiniz yerde inersiniz. diyordunuz ya; işte bu
uygulamanızla, kesinlikle, demokrasiyi askıya alacak, demokratik
hukuk devletini de ortadan kaldırmış olacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu değişikliğe
halkımız kesinlikle fırsat vermeyecektir, referandumda
hayır diyecektir. Bizim yapacağımız
çalışmalarla, halkımıza yapacağımız
aydınlatmalarla, vereceğimiz bilgilerle kesinlikle referandumda hayır
çıkacağını özellikle belirtmek istiyorum.
Bu değişiklikle bütün yetkileri tek
kişide toplamak istiyorsunuz. Şimdi, bakın,
cumhurbaşkanı ismiyle gelecek bir kişi, bir yetkili, bir:
Cumhurun başkanı olacak. İki: Bakanlar Kurulunun
başkanı olacak, başbakanlık kalkıyor. Yine, bunun
dışında, Millî Güvenlik Kurulunun başkanı olacak.
Başkomutan olacak. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12sini
atayarak, yine, yüksek mahkemenin üzerinde bir
ağırlığı olacak. Ayrıca, Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna seçeceği 13 üyenin 6 üyesiyle ve çoğunluk
partisinin seçeceği diğer üyelerle birlikte, yine hâkimler ve
savcılar üzerinde ağırlığı olacak, cumhuriyet
başsavcısını ve vekilini seçmiş olan bir
cumhurbaşkanı olacak. Böyle bir yapı içinde seçilen bir cumhurbaşkanının
artık sorumlu olması, Cezai bir müeyyideyle
cezalandırılacak. denmesi kesinlikle inandırıcı
değildir. Siz seçtiğiniz hâkimlerle onun karşısına
çıktığınız zaman Danıştayın dörtte 1
hâkimini atıyorsunuz, savcılar üzerinde, hâkimler üzerinde etki
yapıyorsunuz ve bununla ilgili olarak eğer bir
yanlışınız olursa Anayasa Mahkemesi huzuruna, Yüce Divan
huzuruna geldiğiniz zaman kesinlikle o mahkemenin size ceza vermesi mümkün
değildir arkadaşlarım. Bu kesinlikle inandırıcı
değildir, bu yanlıştır.
Bu nedenle, bir sorumsuzluğu, her türlü
yetkiyle donatılan, bütün yetkileri elinde tutan ama hiçbir
sorumluluğu olmayan, bir partinin genel başkanı
sıfatıyla yaptığı işlerden kesinlikle kendi
seçtiği milletvekilleri ve kendisinin tayin ettiği milletvekiliyle,
400 milletvekiliyle Yüce Divana gönderilmesi imkânı olmayan bir
cumhurbaşkanlığı sistemini ortaya koymuş oluyorsunuz
ki kesinlikle burada cezai bir sorumluluk ortada yoktur, fiilî olarak ortadan
kaldırılmıştır. Her ne kadar şeklî olarak
Anayasada yer almış olsa da kesinlikle uygulanması mümkün
değildir.
Bunu neden söylüyorum? Geçmişte
yaşandı. Aynı, partinizin içinde 4 bakanın 17-25
Aralık soruşturması sebebiyle suçları sabit olduğu
hâlde onlarla ilgili maalesef bir karar verip Yüce Divana gönderemediniz, bunu
da gönderemeyeceksiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut
Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 199
Kabul :
196
Ret : 2
Çekimser : 1(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Sema
Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
6ncı sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/331) ile Milli
Savunma ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/331) ile Milli Savunma ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 137) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 137 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ENDONEZYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİ İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1 - (1) 29
Haziran 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş
Birliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde siyasi parti
gruplarının söz talebi vardır, onları
karşılayacağım.
İlk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Endonezya Hükûmeti
arasında savunma sanayi iş birliği alanında
uluslararası bir anlaşma üzerine söz aldım.
Bizim bu anlaşmaya ilişkin herhangi bir
muhalefetimiz yok. Ben bu vesileyle gündemdeki bazı konuları
değerlendirmek istiyorum.
Sürekli ifade ediyoruz, Türkiye tam bir terör
kuşatması altında ve ülkemiz hakikaten zor günlerden geçiyor. 15
Temmuzda hain bir darbe girişimi yaşandı ülkemizde ve bu darbe
girişiminin sancıları esas itibarıyla hâlen de devam
ediyor. Tabii ki biz FETÖyle mücadeleyi, bu kapsamda alınan
kararların önemli kısmını hep destekledik ancak hep
şunu da ifade ediyoruz: Biz FETÖyle mücadeleyi destekliyoruz fakat burada
bunu yaparken hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmamız lazım
ve mağduriyetleri mümkün olduğu kadar az yaratmamız lazım
hatta mümkünse hiç mağduriyet oluşturmamak lazım. Ancak bugün
geldiğimiz noktada bu mücadelenin bazı yönleriyle ciddi
mağduriyetler yarattığı da ortada. Burada tabii ki bizim
beklentimiz şu: Ülkemizin geleceğini karartacak şekilde bu mücadele
sürdürülmemeli yani ülkemizin gelecek on yıllarını etkileyecek
bir şekilde bu mücadeleyi sürdürürsek bundan çok büyük bir zarar görürüz.
Toplum çok gergin, çeşitli nedenlerle gergin. İşte, ciddi
ekonomik sıkıntılar var, sürekli ekonomiyi konuşuyoruz.
Özellikle son günlerde, mesela seçim bölgemde de yaşanmış bir
olay var. Bu tefecilerin eline düşmüş durumda insanlarımız.
Tefecilik nedeniyle intihar olayları var. Ben geçen gün Demetevlerde
dolaşırken -nerede bu devlet, bu adliye nerede, polis nerede ben
bilmiyorum- yerlere yapıştırmışlar. Yerlerde ilanlar
var: Kefilsiz kredi. Kefil yok, Senet yok, Bir şey yok, kredi diye!
Belli ki onların hepsi tefeci, millet tefecilerin eline düşmüş
durumda. Ahlaki yozlaşmanın ne boyutlarda olduğunu az önce
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği grup önerisi kapsamında bir
yönüyle konuştuk. Yani insanlar evlendirme programlarından medet umar
hâle gelmişler, buraya rağbet ediyor ve cidden ciddi bir ahlaki
bozuntu içerisinde toplumumuz. Diğer taraftan FETÖ ve buradan oluşan
mağduriyetler var. Tabii ki iktidar grubu -özellikle onlara da bu anlamda
bir sataşmak istiyorum- bu FETÖ mağdurlarını
dinlemediği için, hiçbirisi bunlara kapısını
açmadığı için olup bitenin de ne olduğunu bilmiyorlar.
Devlete de ulaşılamıyor, devleti yönetenler de olayın
farkında değil. Ancak devleti yönetenler diyor ki:
Gözyaşlarına kanmayın, bu mücadelede acırsanız
acınacak hâle gelirsiniz. gibi laflar da aslında bu
mağduriyetlerin dozunu artırıyor. Yani, dolayısıyla,
savcısı, hâkimi veya polisi korkarak veya idareciler
korkularıyla hareket ederek milletin çocuğunu mağdur ediyorlar.
Burada çok daha dikkatli olmamız lazım. Aslında insanları
dinlediğimiz zaman hakikaten düşüncenizin değişmemesi
mümkün değil. Bildiğimiz, yani hiçbir şekilde devletine karşı
bir şekilde suç işleme gibi bir durumu olmayacak, çok masum, çok
sade, vatanına, milletine bağlı insanların nasıl
mağdur olduğunu, nasıl gözyaşlarının kan
şekline dönüştüğünü biz gözyaşları içerisinde
dinliyoruz arkadaşlar. Biz dolayısıyla devletin ve Hükûmeti
yöneten, Hükûmeti oluşturan iktidar partisi grubunun da bu FETÖ
mağdurlarına kapılarını açmasını ve
bunları dinlemesini talep ediyoruz.
Şimdi, tabii,
mücadelenin nasıl olması gerektiğini söyledik. Hukuk devleti
ilkeleri içerisinde hareket etmemiz lazım. Savunma hakkı
vermiyorsunuz insanlara. Birçok insan, yani gerek atılan gerekse şu
anda tutuklu bulunan insanların önemli bir kısmı,
vatandaşlarımızın önemli bir kısmı suçlu mu, suçsuz
mu belirli değil. Hiçbir şekilde kendisine savunma hakkı verilmemiş
ve aslında hep işaret ettiğimiz, yani FETÖcülerin
yuvalandığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve istihbarat
teşkilatının geçmişteki bilgilerine dayalı olarak biz
bu insanları aslında işlerinden atıyoruz.
Dolayısıyla burada bir çelişki var. Bunlara iyi bakmamız
lazım, insanlara savunma hakkını vermemiz lazım. Bunun için
çok geç kalındı ama hiç olmazsa artık bu aşamadan sonra
insanlara kendisini savunma hakkını vermemiz lazım. Tabii, bunun
için de suçlamanın ortada olması lazım. Bir insan neyle
suçlandığını bilmeden nasıl kendisini savunabilir?
Şimdi bunları yaşıyoruz. Suç yok ortada, suç belirsiz,
savunma alınmıyor ve insanlar ekmeğinden oluyor veya tutuklu
hâlde bulunuyorlar. Masumiyet karinesi vardır. Suçu ispat devlete
düşer. Suçsuzluğunu ispat et. diyorsunuz suçun ne olduğu
bilinmeden. Dolayısıyla bunların olması mümkün
değildir. Bunlar hukuk devletiyle bağdaşmayacak
uygulamalardır. Yarın bir gün bunların hepsi uluslararası
mahkemelerde tazminat olarak karşımıza çıkacak. Hem
işin bu yönü var hem de nihayetinde, yani suçsuz bir insanı
cezalandırmak kadar yapılabilecek, insanlığa
yapılabilecek bir kötülük olamaz. Dolayısıyla bizim suçluyu
suçsuzu ayırma konusunda devlet olarak, devleti yönetenler olarak çok hassas
olmamız lazım. Hâkimlerin, savcıların, genel müdürlerin,
müsteşarların, bakanların korkularıyla hareket etmemesi
lazım. Bakın, korkularıyla hareket ediyorlar. Senin masum
olduğuna inanıyorum. diyor hâkim Fakat ben seni salamam. diyor.
Böyle bir şey olabilir mi? Niye? Çünkü ben seni salarsam yarın senin
yerinde ben olurum. Böyle bir şey olamaz. Böyle korkularıyla
idareciler -bakın, kendi bildiğimiz kurumlar var, çok yakından
bildiğimiz durumlar var- ne kadar fazla kıyım yaparsa o kadar
fazla birilerinin gözüne gireceğini düşünerek uygulama yapıyorlar.
Ne oluyor bunun sonucunda? Bunun sonucunda, aslında FETÖ, ellerini
ovuşturuyor Ne güzel. diyor. Yani bu haksızlığı ne
kadar fazla yaparsanız hem bu mücadelede direnç kırılır hem
de kendisine eleman kazandırırlar.
Şimdi, bugün az önce de
tutuklu er ve erbaş aileleri beni ziyaret etti. Hakikaten çok büyük
dramlar var. Bakın, nerelerden gelmişler, birkaç il; Ordu, Kayseri,
İstanbul, Kırşehir, Bursa, Ağrı, Ankara, Siirt, Sivas,
Kars, Diyarbakır. Buralardan gelmişler. Ellerinde parası falan
yok hiçbirinin, komşusu yardım etmiş getirmiş. Bir tane
teyze dedi ki: Komşumdan aldığım 50 lirayı
çocuğuma harçlık olarak bıraktım. Yani böyle gariban,
Anadolunun insanları. Bu insanların çocuklarını bugün
Yani komutanları tarafından dışarıya Terörle mücadele
yapacağız. diye; işte, kimilerine IŞİD bastı.
demişler, kimilerine PKK bastı. demişler, kimilerine de
Emniyete saldırı var, onları önleyeceğiz. diye,
insanları Operasyon yapacağız. veya Tatbikat
yapacağız. diye ama hiçbir şekilde darbe marbe olduğunu
Zaten çocukların haberi yok, nihayetinde bunlar er, erbaş. Bunlar
buralara götürülüyor ve şimdi, buralarda bulundu diye silah
sıkmamış olsalar dahi şu anda birçoğu Silivride,
Sincanda cezaevlerinde yatıyor gencecik çocuklar, geleceklerini
karartıyoruz. Bakın, topluma iyilik yapmıyoruz, Türkiyeye, Türk
milletine iyilik yapmıyoruz bu insanların geleceğini
karartıyoruz. Dolayısıyla burada çok dikkatli olmamız
lazım.
Şimdi, yani diyor ki annesi: Ben devletime
emanet verdim çocuğumu emanetimi geri verin. Yani bunun
karşısında vicdanlı bir yüreğin ürpermemesi mümkün
değil. Diyor ki Komutan, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri
Komutanı, Genelkurmay Başkanı yanındaki yaverinin veya
benim çocuğumun komutanı olan subayın darbeci olduğunu
bilmiyor da benim er olan, uzman çavuş olan çocuğum mu onun darbeci
olduğunu bilecekti? Yani, bu çok çok ciddi bir şeydir. Basit bir
mantık ama bunun karşısında ne söyleyebiliyor iktidar grubu
ve devleti yönetenler, ben merak ediyorum.
Arkadaşlar, olmaz. Eğer biz bu toplumun,
biz bu milletin iyiliğini istiyorsak gelecek
Bakın, gelecek on
yılları ipotek altına alıyoruz
yaptığımız bu uygulamalarla. Yoksa bizim teröre olan mesafemizi,
bu Fetullah denilen, FETÖ denilen bu yapıya karşı olan
mesafemizi herkes biliyor. Herkes onlarla içli dışlıyken biz
bunlara ilişkin tavrımızı ortaya net bir şekilde
koymuşuz ama FETÖyle mücadele edeceğim. diye vatan evladına
zulmetmeye de müsaade etmeyiz. Dolayısıyla, burada devleti
yönetenlerin çok dikkatli olması lazım.
Diyor ki: Benim çocuğum birliğini kendisi
seçmedi. Diyelim ki Kayserideki çocuklar -atıyorum şimdi- veya
Silivride, işte, Sincanda yatanlar, Mamaktaki çocuklar... Mamaktaki
çocuk kendisi mi seçti? Buradaki çocuğu alıyor komutanları,
götürüyor, o darbeci oluyor ama diyelim ki onun aynı mahallesinden
çıkmış er bir başka yerde, Çanakkaledeki çocuk hiçbir
şekilde bir şeye karışmadığı için
askerliğini yapıyor. Tezkeresine bir hafta kalmış;
bakın, düğün davetiyesini bastırmış, düğün
davetiyesini. Darbeci olan birisi düğün davetiyesi mi bastırır
Allah aşkına, böyle bir şey olabilir mi?
Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanına
sesleniyorum, Hükûmete sesleniyorum, buradan hâkimlere, savcılara
sesleniyorum: Bu çocukların suçlu olması mümkün değil. Suçlu
varsa suçunu ispat edin, iddianameyi ortaya koyun. Hiçbir şey ortaya
koymadan bu insanları yedi aydır tutuklu tutuyorsunuz ve bu insanlar
artık gelemiyorlar. Bakın, fakir aileler yemin ediyor, Komşumdan
50 lira ödünç aldım, çocuğuma harçlık olarak
bıraktım. diyor.
Sayın Bakan, lütfen bunları Bakanlar
Kurulunda gündeme getirin. Sayın Bakan, sizlere sesleniyorum, bunları
gündeme getirin Bakanlar Kurulunda.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
- Tamam.
ERHAN USTA (Devamla) - 50 lira
harçlığı Diyarbakırdan gelen kadıncağız
çocuğuna, Sincana getiriyor. Her hafta Sincana nasıl gelsin
insanlar, ta dünyanın orasından burasından Silivriye nasıl
gelsin? Niye bu mağduriyetlerin üzerine gitmiyoruz, niye bunlarla ilgili
bir şey yapmıyoruz? Ha, niye yapılmadığı belli
tabii. Tabii, şimdi, yurtta sulh konseyiyle ilgilenen yok; AKPnin
içerisindeki veya diğer siyasi partilerin içerisindeki FETÖcülerle ilgili
bir tane operasyon yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz, tamamlayınız
Sayın Usta, mikrofonunuzu açıyorum.
ERHAN USTA (Devamla) -
kaçak generaller var,
onları tutuklayan yok; milletin erine, erbaşına gücümüz yetiyor;
böyle bir şey olmaz. Belediye başkanları
Parsel parsel
memleketi FETÖye dağıtana bir şey yok, ondan sonra geliyoruz
burada, bu çocuklar, bu insanlar tutuklu olarak yedi aydır duruyor.
Yazıktır, günahtır. Salın, mahkemeleri devam etsin. Varsa
bir şeyi gelin, gereğini sonradan yapın yine, bunlar bir yerde
kaçacak hâli yok zaten.
Sonra hain diyenler var. Bakın, bilmiyorum
size de geliyordur muhtemelen bunlar. Bir tanesi Sivastan, bir tanesi
Maraştan. Çok acıdır. Benim bildiğim, benimle temasa geçen
iki tane aile oldu. Çöp poşetinde bir hafta sonra çocuklarını
buluyorlar, kokmuş bir şekilde, yüzü neredeyse tanınmayacak bir
şekilde. Çocuğumuzun öldüğüne bir şey demiyorum
selasına müsaade etmediler, camiyi kilitlediler. Defnedilmesi için mezarlığa
müsaade edilmedi. diyor. Bu çocukların daha sonrasında
silahından bir tane dahi kurşun çıkmadı, beş ay sonra
da raporla tescilleniyor. Ne olacak? Bunların itibarlarını kim
iade edecek? Bu ailelerin yüreğine kim su serpecek? Olmaz böyle şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Bakın, aileler, anneler,
babalar kanser. Çocuklarının psikolojisi bozulmuş. Yapmayın
Allah aşkına. Bu milletin, bu devletin iyiliğini istiyorsak
bunların üzerine gidilmesi lazım. Tuzumuz kuru. Bize bir şey
olmaz. demek bize yakışmaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Madde üzerinde ikinci olarak Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat Sancar
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir uluslararası
anlaşmayı görüşüyoruz. Bu anlaşma üzerine söz aldım
grubumuz adına konuşmak üzere.
Uluslararası
anlaşmalarla ilgili ilk söyleyeceğimiz şey, uluslararası
hukukun bazı temel alanlarının ve kurallarının
olduğudur. 1945ten sonra yani İkinci Dünya Savaşını
takiben uluslararası hukukun temel taşı insan hakları
olarak belirlenmiştir. Neden insan hakları uluslararası hukukta
bu kadar önemsenmiştir? Uluslararası hukuk neden insan hakları
üzerine inşa edilmek istenmiştir? Sebebi çok açık. Ta o tarihe
kadar on iki yıl boyunca bir Nazi zulmü yaşandı, İkinci
Dünya Savaşı yaşandı; büyük barbarlıklar,
vahşetler, vicdansızlıklar gördü insanlık âlemi ve
bunların bir daha tekrar etmesini önlemek için bir tedbir olarak insan
haklarını uluslararası hukuka sokmayı kabul etti.
Uluslararası insan hakları hukukunun çok temel bir prensibi
vardır arkadaşlar. İnsanın, onur sahibi bir varlık
olarak haklardan yararlanması gerektiğini öngörür uluslararası
insan hakları ve bu haklardan eşit bir şekilde bütün
insanların yararlanmasını sağlamayı bütün devletlerin
yükümlülüğü olarak öngörür. Daha sade bir şekilde söyleyelim:
Aslında uluslararası insan hakları hukuku evrensel bir vicdan
yaratmayı hedeflemiştir. İnsanlığın ortak
vicdanını belli temel ilkeler ve kabuller üzerine inşa etmeyi
hedeflemiştir uluslararası insan hakları hukuku.
Vicdan dediğimiz zaman
da ne anlamamız gerektiğine ilişkin farklı görüşlere
sahip olabiliriz ama genel olarak vicdanın ne ifade ettiğini herhâlde
bazı temel konularda birlikte tespit etmemiz mümkün, ortak noktalar
saptamamız mümkün. Bir defa, vicdan dediğimiz şeyin
insanın kendine karşı sadece iç dünyasına ilişkin bir
değer sistemi olmadığını ya da bir değerlendirme
faaliyeti olmadığını belirtelim. İnsanın
davranışlarını da belirleyen bir şeydir vicdan,
insanın başka insanlarla ilişkideki tavırlarını
da belirleyen bir merci gibidir. Dolayısıyla, sadece iç dünyada bir
gizli hesap meselesi olmanın çok ötesindedir. Vicdanın çeşitli
gerekleri vardır, belki bunları en sade şekilde şöyle ifade
edebiliriz: Bir defa, keyfî davranmamak vicdanın gereğidir. Yani Ben
istediğim şekilde istediğim şartlarda
davranışlarımı değiştiririm; istediğime
şöyle davranırım, istediğime böyle davranırım.
dediğiniz zaman vicdanın gerekleriyle uyuşmayan bir tavır
ortaya koymuş olursunuz. Bunun gibi sadece kendi çıkarını
gözetmek, kendini merkeze almak, ayrımcılık yapmak,
fırsatçılık yapmak, çifte standart, bunların hiçbirinin vicdanla
bağdaşması söz konusu olmaz. Vicdan ile siyaset arasında
çok sıkı bir bağ olduğunu da belirtelim. Bu mesele, hem
teolojide hem de seküler alanda, felsefede, bilimlerin çeşitli
alanlarında çokça konuşulmuş bir konudur. Bir söz aktarayım
size, eğer siyaseti vicdanın gereklerinden koparırsanız
geriye sadece yıkıcı bir faaliyet
bırakırsınız. Vicdandan yoksun bir siyasetin ilk
yıkacağı şey de kendisidir yani siyaset vicdandan yoksun olduğu
takdirde mutlaka bir şekilde hızla kendini yok etmeye doğru
gider. Siyasetin kendini yok ettiği yerde insanların ortak kurallar
üretmek için çeşitli mekanizmalar kurmalarının da imkânı
ortadan kalkar, keyfîlik hâkim olur, mutlaka bundan sonrası da
zalimliklerdir, adaletsizliklerdir, haksızlıklardır.
Vicdanın çok basit bir kuralı var, bunu herhâlde herkes kabul eder,
hem dinlerde vardır bu kural hem de felsefede pek çok düşünürün ortak
kabulüdür farklı formüllerle ifade etmiş olsalar bile. Sana
yapılmasını istemediğin şeyi başkasına
yapma. Bundan daha basit bir vicdan kuralı tanımıyoruz herhâlde
değil mi? Son derece basittir, açıktır.
Bütün bu girişi neden yaptım? Evet, bir
olağanüstü hâl dönemi yaşıyoruz, ondan önce bir darbe
girişimi oldu. Bu darbe girişimine karşı tedbirler almak
üzere olağanüstü hâl ilan ettiğini söyledi, belirtti, bu kararı
aldı Cumhurbaşkanlığı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ve ondan sonra da
kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmeye başladı. Bu kanun
hükmünde kararnamelerin çok temel özelliği,
sınırlarının olmamasıdır yani keyfî kullanıma
son derece açıktır Türkiyede, Anayasada kanun hükmünde
kararnameler, Anayasaya göre onlara sınır koymak kolay
değildir. Bir tek sınır koymak mümkündü, eğer Anayasa
Mahkemesi daha önceki içtihadını yineleseydi, o zaman kanun hükmünde
kararnamelere bir sınır konabilecekti fakat Anayasa Mahkemesi de
belli ki korktu, çekindi veya başka sebeplerle daha önceki
içtihadını tekrar etmedi, bu içtihattan vazgeçti. Şu hâlde
Türkiyede, anayasal düzene göre kanun hükmünde kararnamelere sınır
çekecek başka bir yol, başka bir mekanizma şu an mevcut
değil. Böyle keyfî kullanıma elverişli bir düzen var
karşımızda ve Hükûmet de bunu sonsuzca kullanıyor.
Ayrıca, denetim imkânları da yok kanun hükmünde kararnamelerin,
Hükûmet de denetimsizliğin verdiği imkânları sonuna kadar
kullanmakta herhangi bir beis görmüyor.
Geçen gün akademiden atılan
arkadaşlarımızla ilgili bazı tespitlerde bulunmuş,
bazı ifadeler kullanmıştım, onları yeniden biraz daha
açarak hatırlatayım. Bugüne kadar üniversitelerden atılan
akademisyen sayısı 4.881i buldu, 5 bine yaklaştı. Neye
göre belirlendiğini sorduğumuzda da aslında ellerinde bir tek
ölçü var görünüyor, somut söyledikleri; FETÖ diye tanımlanan örgütle
herhangi bir şekilde bağlantı içinde olmak yeterli görülüyor ama
diğerleri için barış bildirisine imza atmak yeterli
sayılmış. Yani barış akademisyenleri dediğimiz
dostlarımızı, arkadaşlarımızı sadece o
bildiriye imza attıkları için tasfiye ettiklerini açıkça söylüyorlar.
Şimdi, bunun ne kadar keyfîce, adaletsizce bir uygulama olduğunu
göstermek üzere 28 Şubat uygulamalarını örnek vermiştik. 28
Şubatta da sadece mürteci olduğu şüphesi yeterli görülmüştü
kamudan tasfiyeler için insanların.
Bugün bir haber okudum, YÖK Başkanı Yekta
Saraç bazı AKP milletvekillerine akademisyenlerin neden
çıkarıldığı konusunda açıklamalar
yapmış; böyle diyor haber: Efendim, bildiriye imza atan öğretim
üyeleriyle dekanlar tek tek konuştu. Bildiriden imzalarını
çekmeleri istendi, çekmemekte direnenler atıldı. Biz görevimizi
yaptık. diyor. Nabi Hocam, size bu uygulama ikna odalarını
hatırlatmıyor mu? Evet, ikna odaları kuruldu ve bugüne kadar da
sürekli her olayda ikna odalarını gündeme getirdiniz. Neydi ikna
odaları? İşte, efendim, başörtüsü takan öğrencileri
bazı hocalar bir odaya alıp ikna etmek istiyorlardı, bundan
vazgeçirmek istiyorlardı. Şimdi, 28 Şubatın başka
hangi yöntemini denemediniz? Bugüne kadar 28 Şubatın size
yaptığını iddia ettiğiniz ve büyük bir kısmı
da gerçekten yapılmış olan uygulamaların hepsini neredeyse
daha da ileri götürerek bu iktidar kullanıyor arkadaşlar. Bu, çifte
standarttır; bu, vicdansızlıktır.
Bir de Halil Cibranın bir sözünü
hatırlatayım size: Bir insanı, en iyi, sustuğu yerden
tanıyabilirsiniz. diyor. Bu uygulamalara susanların vicdanları
yok mu? Eğer vicdan uyanmışsa onu susturmanız zordur. Ya
onun gereğini yapacaksınız ve bedel ödeyeceksiniz ya da
vicdanı bastırıp vicdansız olmayı kabul edeceksiniz.
Seçim sizindir. Sizi vicdanlarınızla baş başa
bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Oy sayısı : 188
Kabul : 186
Ret : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
7nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/691) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 361)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Demiryolları
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Demiryolları Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/700) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 380) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 380 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA DEMİRYOLLARI
ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 14
Kasım 2015 tarihinde Antalyada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Demiryolları Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
380 sıra sayılı Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarıyı tekrar
oylarınıza sunacağım.
Açık oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Demiryolları Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 210
Kabul : 210 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
9uncu sırada
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpek Yolu Ekonomik Kuşağının, 21.
Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpek Yolu Ekonomik Kuşağının, 21.
Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/673) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 378) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 378 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İPEK YOLU EKONOMİK
KUŞAĞININ, 21. YÜZYIL DENİZDEKİ İPEK YOLUNUN VE ORTA
KORİDOR GİRİŞİMİNİN UYUMLAŞTIRILMASINA
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14 Kasım
2015 tarihinde Antalyada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpek Yolu Ekonomik
Kuşağının, 21. Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve Orta
Koridor Girişiminin Uyumlaştırılmasına
İlişkin Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpek
Yolu Ekonomik Kuşağının, 21. Yüzyıl Denizdeki
İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
10uncu sırada bulunan Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin Genişletilmiş
Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
10.- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına
İlişkin Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis
Eden Kararına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 88) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 88 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
AVRUPA
KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİNİN KÜLTÜR YOLLARINA
İLİŞKİN GENİŞLETİLMİŞ KISMİ
ANLAŞMAYI TESİS EDEN KARARINA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
Bakan Yardımcılarının 8 Aralık 2010 tarihinde
yapılan 1101 inci toplantısında kabul edilen Kültür
Yollarına İlişkin Genişletilmiş Kısmi
Anlaşmayı Tesis Eden CM/RES (2010) 53 Sayılı Kararına
beyan ile birlikte katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin
Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul : 216(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
11inci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su
Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin
Hükümetlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/719) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 406) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 406 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SU TEMİNİ VE
YÖNETİMİNE İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2
Mart 2016 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Temini ve
Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 214
Kabul : 214 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
12nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/337) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 35 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SURİNAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 7 Mart 2013 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
13üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulaştırma
Altyapısı ve Denizcilik Alanında İşbirliği
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/407) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 83 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ULAŞTIRMA ALTYAPISI VE DENİZCİLİK ALANINDA İŞBİRLİĞİ
MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Ekim
2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulaştırma Altyapısı ve
Denizcilik Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum:
Oy
sayısı : 220
Kabul : 220 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
14üncü sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı
ile Çin Halk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/507) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 181) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 181 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23
Nisan 2009 tarihinde Pekinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Oy
sayısı : 222
Kabul : 222 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
15inci sırada bulunan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve
İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği
İçin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında
İşbirliği İçin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/468) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 251) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 251 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ
ALANINDA İŞBİRLİĞİ İÇİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Ekim 2010
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri
Alanında İşbirliği İçin Mutabakat Zaptının
Onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve
İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği
İçin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 226
Kabul : 226 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
16ncı sırada bulunan, Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
16.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/672) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 248 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
AVRUPA
KONSEYİ TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ
SÖZLEŞMESİNE EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 22 Ekim 2015 tarihinde
Rigada imzalanan Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek
Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu bilgilerinize
sunuyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 220
Kabul : 220 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
17nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/398) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
18inci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik
Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey
İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında
Askeri İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/509) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 142)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
19uncu sırada bulunan, Enerji Şartı
Antlaşmasının Ticaretle İlgili Hükümlerine Getirilen
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/628) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
19.- Enerji Şartı Antlaşmasının Ticaretle
İlgili Hükümlerine Getirilen Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/628) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 321)
(*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 321 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ENERJİ
ŞARTI ANTLAŞMASININ TİCARETLE İLGİLİ
HÜKÜMLERİNE GETİRİLEN
DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 23-24 Nisan 1998 tarihlerinde Brükselde
düzenlenen Enerji Şartı Konferansında kabul edilen Enerji
Şartı Antlaşmasının Ticaretle İlgili Hükümlerine
Getirilen Değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Enerji
Şartı Antlaşmasının Ticaretle İlgili Hükümlerine
Getirilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 224
Kabul :
224 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
20nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 2010-2013
Yıllarına İlişkin Kültürel Değişim
Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında 2010-2013 Yıllarına İlişkin Kültürel
Değişim Programının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/576) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 392) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 392 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA 2010-2013 YILLARINA
İLİŞKİN KÜLTÜREL DEĞİŞİM PROGRAMININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Ekim 2010 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında 2010-2013 Yıllarına İlişkin Kültürel
Değişim Programının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama
için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 2010-2013
Yıllarına İlişkin Kültürel Değişim
Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 222
Kabul : 222(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Sema
Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
21inci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
21.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fransa Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/625) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 193 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE FRANSA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ
ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27 Ocak 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fransa Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 221
Kabul : 220
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
22nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti
Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında Petrol ve
Doğal Gaz Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
22.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz
Bakanlığı Arasında Petrol ve Doğal Gaz Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/624) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 192) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 192 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI İLE HİNDİSTAN
CUMHURİYETİ PETROL VE DOĞAL GAZ BAKANLIĞI ARASINDA PETROL
VE DOĞAL GAZ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR
MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Kasım 2005 tarihinde Yeni
Delhide imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz
Bakanlığı Arasında Petrol ve Doğal Gaz Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan
Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında Petrol
ve Doğal Gaz Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 225
Kabul : 225(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mücahit
Durmuşoğlu
Balıkesir Osmaniye
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
23üncü sırada bulunan, 352 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
23.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/629) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 352)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
24üncü sırada bulunan 194 sıra sayılı
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
24.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/626) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 16 Şubat 2017 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi
akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.57
(x) 439 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 355 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 137 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 380 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 378 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 88 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 406 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 35 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 83 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 181 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 251 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 248 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 321 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 392 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 193 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 192 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.