TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72nci
Birleşim
21
Şubat 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Van Milletvekili Lezgin Botanın, 21 Şubat
Uluslararası Ana Dili Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordu ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, 21
Şubat Bayburtun düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, esnafın
sorunlarına ve Hükûmetin bu sorunların çözümü için acil
davranış göstermesini temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, eğitimlerini
tamamlayan gençlerin iş bulamadığına ve ihtiyaca
rağmen yeterli sayıda atama yapılmadığına
ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, referandum süreci
devam ederken hayır oyu vermeye
hazırlanan yurttaşlara yönelik baskıların
ağırlaştığına ilişkin açıklaması
4.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, AK
PARTİnin Erzurumda yaptığı hizmetlere ve milletvekilleri ile
tüm milleti turizm potansiyeli her açıdan yüksek olan İspir ve
Pazaryolu ilçelerini ziyarete davet ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın şeker pancarı
kotasının yükseltilmesi için mücadele veren şeker pancarı
üreticilerinin yanında olmadığına ve Kayseri Pancar
Ekicileri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Akayın durumuna
ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
İstanbulda Müjdat Gezen Sanat Merkezinin kundaklanmasına ilişkin
açıklaması
7.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
2016 yılı alan bazlı gelir desteği ödemesi için ek
başvuru hakkı tanınmasını istediğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİK
verilerine göre çocukların durumunun vahim bir tabloda olduğuna
ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, idarenin halka göre şekillendiğine,
halkın yöneticilerine göre tavır aldığına ve iyi yönetimin yakındakileri mutlu edip uzaktakileri kendine
çekeceğine ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Müjdat Gezene
geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve Başbakanın Müjdat
Gezen Sanat Merkezine yapılan saldırıyla ilgili
tavrını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Hulusi Akar
ile Mehmet Dişlinin Sakarya Pamukovada müşterek arsa alıp
almadıklarını öğrenmek istediğine ve tüm
vatandaşları Anayasa değişikliğine hayır demeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, referandum sürecinde tüm devlet
olanaklarının evet için kullanıldığına,
hayır diyeceklere ihraç, baskı, gözaltı, tutuklama ve
şiddetin her türlüsünün uygulandığına ve Müjdat Gezen Sanat
Merkezinin kundaklanmasının bu atmosferin sonucu olduğuna
ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, Manisa ilinde on dört aydır
tutuklu bulunan 74 kişinin bir türlü yargı önüne
çıkartılmadığına ve ağır hak ihlali olan bu
durumun ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Fırat Kalkanı
operasyonunda şehit düşen Astsubay Yunus İşcana Allahtan
rahmet dilediğine ve yöneticilerin görevinin ölümleri kutsamak değil
ölümleri önlemek olduğuna ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Fırat Kalkanı operasyonunda
şehit olan askere Allahtan rahmet dilediğine, El Bab'da yürütülen
operasyonlarda büyük bir başarı sağlandığına ve
bütün terör örgütleri temizlenene kadar devam etmesi gerektiğine,
darbecilerin ve terör örgütü mensuplarının yargı önünde hesap
vermeye başladıklarına ve terör örgütünün adalet
mekanizmasından tamamen temizlenmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
17.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 21 Şubat
Uluslararası Ana Dili Gününe, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin tutuklanmasını siyasi bir karar olarak gördüklerine ve HDP
milletvekilleri ve yöneticilerinin tutuklanmalarının hukuksal bir
sürecin parçası değil iktidarın kin ve nefret duygularıyla
geliştirmiş olduğu uygulamalar olduğuna ilişkin
açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 21 Şubat Bayburtun
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne,
bazı kamu yöneticilerinin "evet" kampanyasına
başlamalarının kabul edilebilir olmadığına,
sosyal medya paylaşımları yoluyla suç işleyen Antalya
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cevdet Kayafoğlu hakkında
gerekli işlemin yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, El Babda şehit olan astsubaya,
Şanlıurfa Viranşehirde PKKnın hain terör
saldırısında yaşamını yitiren 11
yaşındaki Ahmet Oktay Günaka ve mahalle bekçiliği görevini
yerine getirirken şehit olan İbrahim Keteye Allahtan rahmet
dilediğine, çocuk katili PKK terör örgütünün alçak yüzünü
bir kez daha dünyaya gösterdiğine, devletin terörle mücadele için tüm
imkânlarını seferber ettiğine ve kimsenin bu devleti ve milleti
terörle dize getiremeyeceğine ilişkin açıklaması
20.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlu hakkında kesinleşen mahkeme kararının
kendileri için hukuki bir nitelik taşımadığına ve
siyasi iktidarın referandum sürecinde başlatmış olduğu
siyasi soykırım operasyonlarına tam hız devam ettiğine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİnin, teröristlerle
ve teröristlere destek verenlerle bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
mücadele edeceğine ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, milyonlarca insanın
Kürt sorununun çözümü üzerinden kendilerini Parlamentoya gönderdiğine ve
bu siyasi hareketin her defasında kendini küllerinden yaratmış
olduğuna ilişkin açıklaması
23.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, Van
Milletvekili Figen Yüksekdağ Şenoğlunun milletvekilliğinin
düşürülmesiyle ilgili Başbakanlık tezkeresinin Genel Kurulda
okumasının Anayasanın ve İç Tüzükün ihlali anlamına
geldiğine ilişkin açıklaması
24.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, emirle çalışan
yargının bir hukuksuzluğa imza atarak Van Milletvekili Figen
Yüksekdağ Şenoğlunun milletvekilliğini
düşürdüğüne ilişkin açıklaması
25.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Murat Alparslanın, AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, görüşülmekte olan 456
sıra sayılı Kanun Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülme aşamasına ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak El
Bab'da şehit olan Jandarma Astsubay Yunus İşçan'a Allah'tan
rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Türkçe olmayan ifadelerin tutanaklara bilinmeyen bir dil olarak
değil Türkçe dışında bir dil şeklinde geçtiğine
ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu ve 26 milletvekilinin, Türkiye'ye gelen
sığınmacıların yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/471)
2.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş ve 24 milletvekilinin, teknik
bilimler öğrencileri ve mezunlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/472)
3.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekci ve 29 milletvekilinin, Hasankeyfte kültürel ve
tarihî mirasın korunması ve kentin sular altında
kalmasının engellenmesi için alınacak önlemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/473)
B) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun, terör örgütü propagandası yapmak suçundan
cezalandırılmasına ilişkin Adana (Kapatılan) 7.
Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2013 tarihli ve E: 2012/178 ve K:
2013/211 sayılı Kararının, Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin 22/9/2016 tarihli ve E: 2015/8449 K: 2016/4723 sayılı
Kararıyla onanması nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 84üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi
(3/916)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP)
Demokrasi Desteği ve Seçim Koordinasyon Grubunun desteğiyle AP
Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 8-9 Mart 2017 tarihlerinde
Brüksel'de düzenlenecek olan kadınların ekonomik açıdan
güçlendirilmesi temalı "Kadınların Ekonomik olarak
Güçlendirilmesi: Birlikte Hareket Edelim" başlıklı
parlamentolar arası komite toplantısına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/917)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 2-3 Mart 2017
tarihlerinde Kosova Parlamentosunun ev sahipliğinde Kosova'nın
başkenti Priştine'de AB aday ülkelerinden milletvekillerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Trans-Avrupa
Ağları Politikası ve Bağlantılılık
Gündemi" başlıklı parlamentolar arası konferansa
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir heyetin katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/918)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun (2/1283) esas numaralı
Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/86)
VII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresiyle ilgili yaptığı işlemin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun usul görüşmesiyle ilgili yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, 21 Şubat Uluslararası Ana Dili Günü kapsamında
Türkiyede konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve azınlık
dillerinin korunup geliştirilmesi için neler yapılması
gerektiğinin araştırılması amacıyla 21/2/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
21 Şubat 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
21/2/2017 tarihinde Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve
arkadaşları tarafından, Türk Hava Yollarına ait hisselerin
yüzde 49,12'lik hazine payının Türkiye Varlık Fonuna
devredilmesinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden yapılmasına; bastırılarak
dağıtılan 456 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 456 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456)
2.- Türkiye
Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı
Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta
Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/640) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 260)
3.-
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/794) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 451)
XI.- YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, TBMM Ana Binada yapılan tamirat ve
tadilatlar ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/10563)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, sosyal medya paylaşımları
sebebiyle hakkında işlem yapılan bağlı kurumlar
personeline ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin cevabı (7/10749)
3.- Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgil'in, Bursa Yenişehir'e Otomotiv Test Merkezi kurulmasına
ilişkin sorusu ve Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/10919)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, Mardin ilindeki kamu
yatırımlarına,
- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar'ın, taşeron işçilerin kadroya alınmaları için
yapılan çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/10962), (7/10963)
5.- Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemir'in, Şanlıurfa'daki TOKİ
faaliyetlerine,
2003-2016 yılları
arasında TOKİ'nin Diyarbakır ilindeki faaliyetlerine,
İlişkin
Başbakandan soruları ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/10984), (7/10985)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp'ın, ekonomik göstergelere ve izlenen
politikalara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11005)
7.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmen'in, Adana iline yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/11026)
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Eski Halkla İlişkiler
Binasının su kullanım bedellerine,
Yeni Halkla
İlişkiler Binasının su kullanım bedellerine,
İlişkin
soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/11040), (7/11042)
9.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Yeni Halkla İlişkiler
Binasının ısınma ve akaryakıt kullanım
bedellerine,
Eski Halkla
İlişkiler Binasının elektrik, ısınma ve
akaryakıt kullanım bedellerine,
İlişkin
soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/11041), (7/11043)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait arsa ve arazilere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine,
Bakanlıkta görev yapan
özel kalem müdürlerine,
İlişkin
soruları ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11123), (7/11124)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlıkta görev yapan
özel kalem müdürlerine,
- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, son on yılda Antalya ve
Şanlıurfa'ya yapılan kamu yatırımlarına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/11163), (7/11215)
21 Şubat 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Uluslararası Ana Dili Günü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili
Lezgin Botana aittir.
Buyurun Sayın Botan. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van Milletvekili
Lezgin Botanın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dili Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sayın
İdris Baluken ve Sayın Ferhat Encunun yine hukuksuzca
tutuklanmalarını bir kez daha burada, yüce Meclisin huzurunda
şiddetle kınadığımı belirtiyor,
arkadaşlarımızın böyle haydutvari bir şekilde, hukuku
araçsallaştırarak tutuklanmalarını kınıyorum ve
derhâl arkadaşlarımızın serbest
bırakılmasını bekliyorum.
Sayın Başkan, 21 Şubatın Dünya
Ana Dili Günü olarak kutlanmasının nedeni bir halkın
verdiği dil mücadelesidir çünkü Bengal halkının tarihsel
toprakları iki ülke arasında pay edildiğinde, Pakistanda Ali
Cinnah iktidarının ilk işi kültürel asimilasyon olmuştur.
Bu amaçla Bengal dili ve alfabesi yasaklanmış, Urduca ise zorunlu dil
olarak dayatılmıştır. Cinnah yönetimi Türkiyede hiç de
yabancısı olmadığımız bir argümana
sığınmıştır. Onlara göre Bengal dili,
Pakistanı bölmek isteyen komünistlerin, hainlerin ve farklı
odakların oyunuymuş. Buna direnen Bengal Dili Hareketi üyesi onlarca
üniversiteli genç katledilmiştir. Dolayısıyla, 21 Şubat
Bangladeşte Dil Şehitleri Günü olarak kutlanmaktadır.
Hatırlarsanız Türkiyede de 2002
yılında binlerce üniversite öğrencisi bu amaçla, Kürtçenin ana
dilde eğitim olarak devlet kurumlarında ve okullarında verilmesi
için dilekçe vermişti. Akıbetleri belki ölüm olmadı ama ölümden
beter, terör örgütü üyeliğiyle yargılandılar, suçlandılar
ve hepsi okullarından uzaklaştırıldı. Türkiyede de
başta Kürtçe olmak üzere ana dil talepleri Ali Cinnah gibi sürekli bu
şekilde terörize edildi ve dışlandı. Dolayısıyla
Ana dilde eğitim toplumu böler., Ana dilde eğitim millî
birliği bozar. diyen muhalefet ile Ana dilde eğitim ülkeyi böler.
diyen AKPnin Kürtler nazarında bu konuda çok da bir farkı yoktur.
Oysaki UNESCO verilerine göre Türkçe, Kürtçe, Lazca,
Çerkezce, Pomakça, Abhazca, Romanca, Arapça başta olmak üzere Türkiyede
40a yakın dil yaşamaktadır. Türkiye, somut olmayan bu kültürel
miras açısından dünyanın en zengin ülkeleri
arasındadır. Bugün artık kültürel ve tarihsel mirasın
yaratılmasından bahsedilecekse bu dillerin inkârı söz konusu
olabilir mi? Sayın Başkan, bu yüzden diğer dillerin eriyip yok
olması pahasına bir halkın ana dilinden koparılıp
Türkçeye zorlanması bir zulümdür ve unutulmaması gerekir ki bir dili
öldürmenin bir insanı öldürmekten, bir toplumu yok etmekten hiçbir
farkı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
Anadolu ve Mezopotamyanın bereketli toprakları üzerinde kurulan
Türkiye bir diller bahçesidir, bir kültürler deryasıdır. Lakin UNESCOnun
yaptığı araştırmalara
baktığımızda, bu diller bahçesinde 15 dil yok olma
tehlikesi altındadır. Bugün tek dil politikaları sonucunda
Kapadokya Yunancası, Mlahsö ve Ubıhça yok edilmiş ve yok
olmuş dillerdir. Eğer devlet tekçilik saplantısından kurtulmazsa
diğer dillerin de akıbeti farklı olmayacaktır.
Bu tablo
karşısında AKPnin sessizliği, dillerin katledilmesine suç
ortaklığı teşkil etmektedir. Dil yasaklarını
kaldırmak bir dilin yaşaması için yeterli değildir. Çünkü
bir dil ana sınıfından üniversiteye kadar eğitimde ve bütün
kamusal alanlarda kullanılmadıkça bu çağın
şartlarında o dilin yaşama şansı yoktur.
Hatırlatmak isteriz ki
UNESCOnun bu yılki Dünya Ana Dili Günü mesajının teması da
Çok Dilli Eğitim ile Sürdürülebilir Bir Geleceğe şeklindedir.
Bakın, sadece birkaç ay
önce KHKlarla başta İstanbul Kürt Enstitüsü, Kürdi-Der, Ferzad
Kemanger İlkokulu kapatılmış, aynı şekilde
Diyarbakırda Kürtçe eğitim veren Zarokîstan kapatılıp
Türkçeye çevrilmiştir. Bu, şüphesiz AKPnin Kürtçeye yaklaşımının
ve düşmanlığının bir resmidir. Özellikle AKPli Kürt milletvekilleri
bilsinler ki Ahmedi Haninin iki eli sürekli onların yakasında
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak herkesin kendi ana dilinde özgürce yaşaması temennisiyle
ezilen bütün halkların 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününü kutlarken
sözlerimi dil bilimci Ouchinskinin şu sözleriyle bitirmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla)
Bir halk kendisine yeni bir vatan edinebilir veya yeni bir ülke kurabilir
fakat kaybettiği ana dilini asla tesis edemez, ana dili kaybolur kaybolmaz
halk da ölür ve bir tek kişinin katli karşısında ürperen
insanlık, yok olan bir toplum karşısındaki durumunu gözden
geçirmelidir.
Son olarak yapılan
mevcut Anayasayla Türkleri, Alevileri, Lazları, Çerkezleri,
Pomakları, Arapları yok sayan, bu dilleri, bu kimlikleri, bu
kültürleri görmeyen bir yerde bu davranış, bu yaklaşım
sürdüğü sürece hepimiz la, la, la diyeceğiz, na, na, na
diyeceğiz, hayır, hayır, hayır diyeceğiz ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Botan.
Gündem dışı
ikinci söz, Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu
Milletvekili Seyit Toruna aittir.
Buyurun Sayın Torun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun,
Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SEYİT TORUN (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu ilimizin
yaşadığı sorunları gündeme getirmek için gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Öncelikle
konuşmama hayırlı bir hafta dileyerek başlamak istiyor ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, El Babda
şehit olan astsubayımıza Allahtan rahmet diliyorum, ülkemize
başsağlığı, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu kürsüden birçok kez tabii ki Ordunun sorunlarını gündeme
getirmeye çalıştık, birçok kez dillendirdik. Biz burada
konuşuyoruz ama yetkililer maalesef bu konuda kulaklarını
tıkamış durumdalar. Özellikle temel geçim
kaynağımız olan fındıkla ilgili maalesef iki
yıldır bir hayal kırıklığı
yaşıyoruz; iki yıldır fındıkla ilgili bu kürsüden
her türlü konuşmamıza, soru önergelerimize, kanun tekliflerimize
rağmen bir yanıt verilemedi.
Değerli arkadaşlar,
fındık, serbest piyasaya bırakıldı, arz ve talebe göre
şekillenecek dendi ama görüyoruz ki piyasa koşulları
oluşmuyor. Geçen yıl rekolte çok düşüktü ama buna rağmen
fiyat yükselmedi, bu yıl da gene düşük, gene yükselmiyor. Peki,
serbest piyasa bunun neresinde? Eğer Tarım Bakanlığı
bu konuya bir el atmazsa fındık üreticimizin hâli hakikaten
perişan. 12 liradan başlayan sezon, şu anda 10,25e kadar
düştü, elde fındık yok ama fiyat artmıyor. Üretici çaresiz,
gelecek yıla da umutsuz, önümüzdeki süreçte gübre, ilaç alabilecek mi, o
bile belli değil, maalesef her yıl beklenti içerisinde, her yıl
bir umut içerisinde fındığının değer etmesini
bekliyor. Fındığı değer etmeyince de -Ordu ekonomisi
temelinde fındığa bağlı olduğu için- esnaf da
çaresiz, fabrikacı da çaresiz, ihracatçı da çaresiz. Gerçekten, geçen
hafta Ordunun sokaklarında dolaşırken herkesin yüzünde
aynı umutsuzluğu gördüm. Esnaf, fındık para etmediği
için artık ne alacaklarını tahsil edebiliyor ne de bu yönde
alışveriş yapabiliyor.
Şu bir gerçek ki: Fındık üreticisi
kaderine terk edildi ve TÜİKin verilerine göre de ilk dört ayda
kayıp 300 milyon dolar ve 468 bin ton rekolte tespit edildi, bunun belki
üçte 2si gerçekleşti ve şu anda da 15 lira olacak diye bekleyen
üreticimiz mağdur. Bu arada, fındığı işleyen bir
Sagra tesisimiz vardı Orduyla markalaşmış ama maalesef, bu
da taşınma kararı aldı, bundan dolayı da sürekli
işçi çıkarıyor. İşsizlik verilerinin artık 6
milyonu geçtiği bir süreçte, işsizliğin arttığı
bir süreçte maalesef yeni işsizler ordusuna katılımlar
başladı.
Tabii, Ordunun yollarını konuşmak
istemiyorum. Her zaman dile getirdik, söylüyoruz, kaç aydan bu yana, maalesef
Yalıköy-Perşembe güzergâhındaki çöken yol bir turizm yolu
diyoruz, turizm gelişecek diyoruz Orduda ama altı aydır bir el
atılamadı. Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu 2014te bitirilecek.
dendi; çalışmalar hâlâ, maalesef çok yavaş gidiyor. Çevre yolu
2014 yılında hizmetinizde. dendi; hâlâ, maalesef bitirilmesi
bekleniyor ve Ordu bu anlamda Yol konusunda çağ atladık. derken
maalesef sınıfta kaldı.
Kırsalda vatandaş çaresiz. Göçü
durduralım derken göç daha fazla artmaya başladı ve
kırsalda maalesef vatandaşımız kalmadı. Fındıktan
sonra arıcılık dedik fakat arıcılık da yeterli
desteği göremedi, şu anda yeterli katkıyı alamıyor.
Balıkçılarımızın maalesef o balıkçı
barınaklarında suyu, elektriği yok, çekek yerleri yetersiz ve
Medreseönü, Gülyalı, Bolaman, Yalıköy başta olmak üzere
balıkçılığı artık terk etme noktasına
gelmişler.
Üniversiteye öğrenci yerleştirmede sonuncu
sıralardayız. Devlet hastanemiz merkezde, hâlâ bir türlü karar
alınıp yapılamadı. Her seferinde söz veriliyor, her
seferinde Yapacağız deniliyor fakat yerine gelen hiçbir şey
yok.
Değerli hemşehrilerim, değerli
milletvekilleri; şunu ifade etmek istiyorum: Karadeniz gerçekten her
dönemde Adalet ve Kalkınma Partisine destek verdi ama bunun hiçbir zaman
karşılığını alamadı, hiçbir zaman bunun
karşılığını görmedi. Bu yüzden, lütfen, Orduya
ve Karadenize el atın ve sorunlarına sahip çıkın, bu
insanlar size her zaman sahip çıktı.
Çok teşekkür ediyorum, hepinize
hayırlı haftalar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torun.
Gündem dışı üçüncü söz, Bayburtun
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kavcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun, 21 Şubat Bayburtun düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bayburtumuzun düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bir yanımız o çileli günlerde yaşanan
elim olayları düşünerek hüzünleniyor, bir yanımız ise
yiğit atalarımızın o zamanlarda verdikleri kahramanlık
mücadelelerini hatırlayarak gururlanıyor.
Tarihimizde önemli bir yere sahip olan Birinci Dünya
Savaşı, Türk milletinin unutmaması gereken ibret
sayfalarıyla doludur. Osmanlı Devletinin Kafkasya cephesinde
gerçekleştirdiği Kop savunması Osmanlı-Rus savaşının
seyrini değiştirecek kadar önemli bir savunma olmuştur; aziz
şehrimizin kahraman evlatları Kop Geçidini düşmana
kapatmış ve geçit vermemiştir.
Değerli milletvekilleri, bu kahraman şehir
aynı zamanda bir kültür şehridir. Binlerce yıllık
geçmişine, yüzlerce değerli eseriyle kayıtlık eden
şehrimizin en önemli yapılarından olan ve şehre
girişte heybetiyle bizleri karşılayan Bayburt Kalemiz
-şöyle resmini de gösteriyorum, inşallah, ziyarete de bekliyoruz- en
yaşlı eserlerimizdendir. Türkiyede 3 hisarlı olan 2 kaleden 1
tanesi ve sur uzunluğu olarak Türkiyede ilk 3 kale arasında yer
almaktadır.
Yine, Mescit Dağlarından doğup gelen,
dünyanın en hızlı akan nehirlerinin başında yer alan
Çoruh nehri sanki Bayburtun altın bileziğidir. Yine, şehrin
ortasında tarihî Saat Kulesiyle bu üç özelliğe sahip dünyadaki
sayılı şehirlerin başında gelmektedir. Yine,
Aydıntepe ilçemizde bulunan yer altı kentimiz de hakeza en eski
tarihî eserlerimizdendir. Bayburt Kalesiyle bağlantıları
olduğu bilinen yer altı kentimiz, 3 bin yıllık mazisiyle
tarihimizin en eski tanıkları arasında yer almaktadır. Dede
Korkut Türbesi, Kutlubey Türbesi, Ulu Cami, Yakutiye Camisi, Pulur
Ferahşat Bey Camisi, Saruhan Kalesi, Varzahan Kiliseleri, Bedesten,
Taşhan, Zahit Efendi Camisi, Çimağıl Mağarası ve 2014
yılında Avrupa Konseyi Müze Ödülünü alan Baksı Müzemiz en
önemli tarihî ve günümüz eserlerinin başında gelmektedir ve daha
yüzlerce tarihî yapıya sahip olan bu kültür şehri Bayburt, sadece
tarihî eserleriyle değil önemli şahsiyetleriyle de her zaman
değerlidir.
Yine, bu müzemizi kuran değerli hocamız
Hüsamettin Koçan Gazi Meclisimizin de onur ödülünü almıştır, bir
kültür ve sanat adamı olarak öne çıkmaktadır. Orta Asyadaki
atalarımızın hikâyelerini günümüze taşıyan Sayın
Fuat Köprülünün ifadesiyle, Terazinin bir kefesine Türk
edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkutu
koysanız yine Dede Korkut ağır basar. dediği, Türk kültür
hazinesinin en önemli şahsiyetlerinden olan, Bamsı Beyrek isimli
hikâyesinde Parasarın Bayburt hisarı diyerek Bayburtu kullanan
Dede Korkutun türbesi Bayburtta Masat köyümüzdedir.
Rus işgalinden sonra şehrinin hâlini
görerek Vardım ki yurdumdan ayak göçürmüş/Yavru gitmiş,
ıssız kalmış otağı/Camlar şikest olmuş,
meyler dökülmüş/Sakiler meclisten çekmiş ayağı diyerek
ağıt yakan Bayburtlu Zihni yine Türk edebiyatının en
değerli şahsiyetlerinden biridir.
Erenler köyümüz Duduzar, Peygamber Efendimiz
(SAV)in sancaktarı olan sahabeyikiram Abdülvahap Gazi hazretlerinin kabri
şerifi Bayburttadır. Hanefi mezhebi fıkıh alimlerinden
olan, Fatih Sultan Mehmet Hanın hocası Akşemseddin hazretlerine
hocalık eden Ekmelüddin-i Baberti Bayburtludur. Daha nice sahabelerin ve
evliyaların yaşadığı yerdir Bayburt. Maneviyatı
yüksek olan toprakların evlatları da bu nedenle yiğittir,
merttir ve her daim devletinin yanındadır. Hiçbir terör eyleminin
yaşanmadığı yerdir Bayburt, devlete hiçbir ihanet
davasının olmadığı yerdir Bayburt, tek millet, tek
devlet, tek bayrak, tek vatan şiarının
yaşandığı yerdir Bayburt. Onun için, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
söylediği gibi, Bayburt Türkiyedir.
Bu vesileyle tüm hemşehrilerimin ve tüm
milletimin kurtuluş gününü kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi söz talebinde
bulunan 15 milletvekiline söz vereceğim. Söz vereceğim sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Gürer, Sayın Engin,
Sayın Aydın, Sayın Aydemir, Sayın Arık, Sayın
Balbay, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Kılıç, Sayın Özdiş, Sayın Tanal, Sayın Topal,
Sayın Yarayıcı, Sayın Doğan ve Sayın Yüceer.
Sayın Gürer, buyurun, sizden
başlıyoruz.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, esnafın sorunlarına ve Hükûmetin bu sorunların çözümü
için acil davranış göstermesini temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Esnaflarımızın sorunu giderek
derinleşmektedir. Kapanan iş yerlerinin yanında icralık
borçlarla çok sayıda esnaf mağdurdur. Kredi ile Hükûmet vaatleri
katı kurallar nedeniyle esnaflar için çözüm olmamaktadır. Krediden
sınırlı esnaf yararlanabilmektedir. 27 Ocakta Resmî Gazetede
yayımlanıp yürürlüğe giren sicil affı banka
şubelerinde hâlen uygulamaya alınmamıştır.
Karşılıksız çek, protestolu senet, gecikmiş kredi
kartı ve diğer kredilerle ilgili düzenlemeler bir an önce
uygulanmalıdır. Sicil affı için bankalarla görüşen esnafa
Müdürlükten bir talimat gelmedi. denmekte ve geri gönderilmektedir.
Niğde ilinde üç yılda 4.663 iş
yerinin kapanıp 17.857 kişinin işsiz kaldığı
Çalışma Bakanının yazılı yanıtıyla
ortaya çıkmıştır. Niğdenin esnafı ekmek
parası kazanabilmek, borçlarını ödemek, söz verilen krediden
yararlanıp kapısını açık tutmak için
uğraşı içindedir. Esnaflarımızın
sorunlarıyla Hükûmetin ilgilenmesini ve bunların çözümü için de acil
davranış göstermesini temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Sayın Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem
Enginin, eğitimlerini tamamlayan gençlerin iş
bulamadığına ve ihtiyaca rağmen yeterli sayıda atama
yapılmadığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Gençlerimiz
gecelerini gündüzlerine katarak eğitimlerini tamamlıyorlar ama ne
yazık ki sonrasında iş bulamıyorlar. Eğitim fakültesi
mezunları, ön lisans muhasebe mezunları, çevre, gıda, su
ürünleri, ziraat, kimya, tekstil, makine, inşaat, bilgisayar, elektrik,
elektronik gibi bölümlerden mezun mühendisler, teknikerler, iktisadi ve idari
bilimler mezunları, psikologlar, biyologlar ve daha onlarca bölüm mezunu
gencimiz kamu kurumlarında çalışmak için KPSSye giriyorlar ama
ihtiyaca rağmen atamalar yeterli sayıda
yapılmadığı için iş bulamıyorlar. Örneğin
ciddi boyuttaki öğretmen açığımıza rağmen Hükûmet
sadece 20 bin öğretmen ataması yapacağını
açıkladı, engellilerimiz için de benzer bir durum söz konusu. 21 bin
boş engelli kadrosu olmasına rağmen atama yapılmıyor.
AKP Hükûmetine soruyorum: Başkanlık için
harcadığınız eforu neden gençlerimiz, engellilerimiz ve
atamalar için harcamıyorsunuz? Milyonlarca kişiden KPSS sınav
ücreti alıp neden kadroları boş tutuyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, referandum süreci devam ederken hayır oyu vermeye hazırlanan
yurttaşlara yönelik baskıların
ağırlaştığına ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Referandum süreci hızla devam ederken ne
yazık ki ülkesinin mutlu geleceği için hayır oyu vermeye
hazırlanan bütün yurttaşlarımıza yönelik baskılar da
ağırlaşıyor. Akademisyenlerin görevlerine son veriliyor,
sanat merkezi yakılıyor, bazı hocaların derslerine son
veriliyor, TV sunucuları işten atılıyor, partimizin gençlik
kolları üyeleri gözaltına alınıyor. Bu şartlarda
hayır oyu tam anlamıyla ülkeye sahip çıkma meselesi hâline
geldi. Bir başka deyişle 16 Nisan referandumu İstiklal
Marşında Korkma diye başlayan bir toplumun korkuyla
imtihanı olacak. Halkın önünde bu korku imparatorluğunu
yıkacak son derece önemli bir fırsat var, o da anayasa
değişikliği önerisine hayır oyu vermek. Hayır oyu
vereceğini ilan edenlere bunun kampanyasını yapanlara karşı
yürütülen büyük korkutma ve sindirme operasyonu esas korkanın
iktidardakiler ve onların iş birlikçileri olduğunu açıkça
gösteriyor.
BAŞKAN Sayın Aydemir
4.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, AK PARTİnin Erzurumda yaptığı hizmetlere ve
milletvekilleri ile tüm milleti turizm potansiyeli her açıdan yüksek olan
İspir ve Pazaryolu ilçelerini ziyarete davet ettiğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Hakkı teslim ve teşekkür sadedinde diyoruz ki AK PARTİ
Erzuruma deniz getirmiştir. Uzunluğu 15 kilometreye varan Ovit
Projesi tamamlandığında Karadenizle Erzurumun mesafesi iki
saate iniyor. Bu hizmet ilçelerimiz adına övünç vesilesidir. İktidar
olduğunuzdan bu yana ülkemize her alanda mesafe aldırdınız.
Referandum sonrası erişeceğiniz Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle ülkemizi çok daha zirve noktalara
taşıyacağınızdan eminiz. İspir ve Pazaryolu
çıkmış olduğunuz bu yolda sonuna kadar destekçinizdir.
Değerli
Başkanım, şahsımızda ak kadroya dönük kaleme
alınan bir mektuptan kısa bir kesit sundum. İspir ve Pazaryolu
Erzurumun Karadenize açılan ve dadaş meşrepli
insanlarımızın mukim olduğu iki ilçemiz. Turizm potansiyeli
her açıdan yüksek bu ilçelerimizi görmek gönüllere pozitif aktarım
sağlayacaktır. Milletvekillerimiz özelinde bütün milletimizi bu
eşsiz iki ilçemizi ziyarete davet ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydemir.
Sayın Arık...
5.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın şeker
pancarı kotasının yükseltilmesi için mücadele veren şeker
pancarı üreticilerinin yanında olmadığına ve Kayseri
Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Akayın durumuna
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Elitaş ve AKP milletvekilleri
Kayseri Şeker Fabrikasında çiftçi eğitim seminerine
katılmış. Akıllara ziyan bir durum. Zira Sayın
Elitaş, eli nasırlı çiftçilerimiz Pancar kotasını
yükseltin. diye her gün feryat ederken nişasta bazlı şeker kotasının
yükseltilmesi için mücadele veren bir isim yani Sayın Elitaş eli
nasırlı pancar çiftçisinin değil, Cargill isimli yabancı
firmanın yanında. Öte yandan Kooperatif Başkanı Hüseyin
Akayın tutumu da dikkat çekici. Sayın Akayı kayyum olarak
atayan mahkemenin savcısı ve tüm üyeleri tutuklandı, Sayın
Akayın atadığı Genel Müdür ve yardımcıları
da tutuklandı, kendisine de FETÖ soruşturması nedeniyle yurt
dışı yasağı getirilmiş, mal
varlıklarına tedbir konulmuştu. Nasıl bir tesadüftür ki bu
toplantıdan iki gün önce yurt dışı yasağı ve mal
varlıklarına konulan tedbir kaldırıldı. Soruyorum:
Çiftçinin alın teri üzerinden kim neyin diyetini ödüyor?
Teşekkür ediyorum, hayırlı günler
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Sayın Balbay...
6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İstanbulda Müjdat Gezen Sanat Merkezinin
kundaklanmasına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önceki gün İstanbulda Müjdat Gezen Sanat Merkezi kundaklandı,
ateşe verildi. Bir ülkede eğer sanat merkezleri kundaklanmaya
başlanmışsa o ülke karanlığa gömülmüş demektir.
Bunlara karşı Müjdat Gezenin Onların yaktığı
ateş beş dakikada söndürüldü ama bizim yüreğimizdeki cumhuriyet
ateşi, Atatürk ateşi hiçbir zaman sönmeyecek. sözlerini
selamlıyorum ve kutluyorum. Türkiyenin geleceği Müjdat Gezenin ve
onun gibi sanata inanan, aydınlığa inanan insanların
elindedir. Eğer bir ülkede mizaha saldırı
başlamışsa o ülkede yönetim çok gülünç duruma düşmüş
demektir, o ülkede yönetim ülkeyi yönetemez hâle gelmiş, mizaha
karşı aciz duruma düşmüş demektir. Bugün Müjdat Gezene
yapılan saldırı akıllarda geçmişteki benzer
saldırı dönemlerini çağrıştırmış ve
ürkütmüştür ancak ülkeyi yönetenlerin bundan rahatsız olmaması
en az saldırı kadar ürkütücüdür diyorum, Müjdat Gezeni bir kez daha
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu...
7.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, 2016 yılı alan bazlı gelir
desteği ödemesi için ek başvuru hakkı tanınmasını
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2016 yılı alan bazlı gelir
desteği ödemesi başvuru süresi 9 Eylül 2016 tarihinde
başlayıp 30 Aralık 2016 tarihinde sona ermiştir. 2015
desteği için başvuru süresinde dosyalarını ilgili kuruma
teslim edemeyen ya da başvuru yapmayı unutan üreticilere yeniden
başvuru hakkı tanınmış ve ek ödeme
yapılmıştır. Üreticilerimiz adına bundan ötürü
sayın bakana teşekkür ediyorum. Bu şekilde binlerce üreticimizin
mağduriyetinin önüne geçilmiştir.
Yine, destekleme koşulları taşıdığı
hâlde süresi içinde başvuru yapmamış binlerce üreticinin
bulunduğu ifade edilmektedir. Başvuru süresini kaçıran bu
üreticilerimizin de 2016 ödemesinden yararlanması için ek süre tanınmasını
istiyor, talebimizi fındık üreticilerimizin adına Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelike iletmek
istiyorum. Üreticilerimize müjdeli haber bekliyoruz.
Sayın Fatma kardeşime de Divanda
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
8.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, TÜİK verilerine göre çocukların durumunun vahim bir
tabloda olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİKin çocuk 2015 yılı raporuna
göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların iş gücüne
katılım oranı yüzde 21dir. Yani, bugün ülkemizde yaklaşık
1 milyon çocuk işçi var.
Yine, TÜİK verilerine göre, 2002-2016
yılları arasında 18 yaşın altında 440 bin
kız çocuğu doğum yaparak anne oldu. Son beş yılda
hükümlü çocuk sayısı 5 kat arttı. Çocuklara yönelik cinsel
istismar on dört yılda yüzde 434 arttı. Uyuşturucu kullanma
yaşı 10a indi. UNICEFin OECD ülkelerindeki çocuklar arasındaki
fırsat eşitliğini incelediği raporunda Türkiye 35 ülke
arasında 34üncü sırada yer aldı.
On beş yıldır ülkemizi
sürüklediği bu vahim tablo karşısında ve iktidarları
boyunca çocuklarımızı her türlü istismara, şiddete
karşı koruyamayan bu iktidara 16 Nisanda hayır diyerek asli
görevlerini hep birlikte hatırlatmalıyız.
BAŞKAN Sayın Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, idarenin halka göre şekillendiğine,
halkın yöneticilerine göre tavır aldığına ve iyi yönetimin yakındakileri mutlu edip uzaktakileri kendine
çekeceğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Yönetimsiz
yer başsız vücuda benzer. İdare halka göre şekillenir.
İdareciler adaletli olursa sevimli ve değerli, adaletsiz olurlarsa da
sevimsiz ve değersiz olurlar. Çok konuşan değil, çok iş
yapan yöneticilere ihtiyacımız vardır. Sevginin kurduğu
devleti adalet devam ettirir. Her ülkenin hak ettiği bir hükûmeti olur.
İdareciler yönetimlerinde kafalarıyla kalplerini birlikte
kullanmalıdırlar. Yurt adalete dayalı devletle şen olur.
Halk yöneticilerine göre tavır alır. İyi yönetim
yakındakileri mutlu eder, uzaktakileri kendine çeker. Hazreti Ali Ben
öyle yöneticiler istiyorum ki halkın arasında halktan biri gibi
olsunlar. buyurmuştur. İdare, idareden ibaret olmamalıdır.
BAŞKAN Sayın Özdiş
10.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, Müjdat Gezene geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve
Başbakanın Müjdat Gezen Sanat Merkezine yapılan saldırıyla
ilgili tavrını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli sanatçı Müjdat Gezene ben de
buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Sorum Sayın Başbakana: Müjdat Gezen Sanat
Merkezine yapılan saldırıyı nasıl
değerlendiriyorsunuz, bu konudaki tavrınız nedir? Olayın
öncesinde havuz medyası mensubu bir gazetenin -bu lafı, gerçek,
ilkeli, onurlu gazetelerden ve gazetecilerden özür dileyerek söylüyorum- Müjdat
Gezeni hedef göstermesi, hatta hakaret etmesi konusunda düşünceleriniz
nedir? Söz konusu gazetenin devlet protokolüyle ilişkileri
nasıldır? Son on beş yılda yurt içi ve yurt
dışı gezilerine katılan gazeteci kafilesinde bu gazeteden
kimler vardır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Tanal
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Hulusi Akar ile Mehmet Dişlinin Sakarya Pamukovada
müşterek arsa alıp almadıklarını öğrenmek
istediğine ve tüm vatandaşları Anayasa değişikliğine
hayır demeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hulusi Akar ile Mehmet Dişlinin Sakarya
Pamukovada müşterek villalık arsa aldıkları doğru
mudur; doğruysa bu, siyasi bir ilişki midir?
Mevcut olan bu Anayasa değişikliğiyle
neler getirilecek? Kutuplaşma getirilecek, çatışma
artırılacak, şiddet getirilecek, gerginlik
artırılacak, ayrışmayı körükleyecek,
liyakatsizliği getirecek, hukuk güvenliğini bitirecek, bu değişiklikle
ülkemizde kaos yaratılacak; bu sebepten dolayı tüm vatandaşlarımıza
Anayasa değişikliğine hayır demeye çağrı
yapıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
12.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatay ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatay ilimizin çözülmesi gereken birçok sorunu
bulunmaktadır. Maalesef, yıllardır birçok
insanımızın ölümüne sebep olan, defalarca dile getirdiğimiz
ancak gerekli düzenlemelerin yapılmadığı Defne Harbiye yolu
can almaya devam ediyor. Daha fazla can kaybı olmadan lütfen bu yolu
çözelim.
Hassa tüneli projesine ne zaman başlanacak?
Erzin OSB, karma OSB olup toplam 22
katılımcı yer talebinde bulunmuş, bu
çalışmaların bir an önce tamamlanması gerekiyor.
Yapımı devam eden ve 2015
yılında bitirilmesi planlanan Reyhanlı Barajı hâlen
bitirilmemiştir. İktidar yetkililerini özellikle Suriye iç
savaşından en ağır yarayı alan ilimiz Hatayın sorunlarını
el birliğiyle çözmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topal.
Sayın Yarayıcı
13.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, referandum sürecinde tüm devlet
olanaklarının evet için kullanıldığına,
hayır diyeceklere ihraç, baskı, gözaltı, tutuklama ve
şiddetin her türlüsünün uygulandığına ve Müjdat Gezen Sanat
Merkezinin kundaklanmasının bu atmosferin sonucu olduğuna
ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
16 Nisanda rejimin geleceğinin
oylanacağı referanduma doğru gidiyoruz. Tam da iktidarın
adalet anlayışına uygun bir şekilde tüm devlet
olanaklarının evet için kullanıldığı,
hayır diyeceklere ihraç, baskı, gözaltı, tutuklama ve
şiddetin her türlüsünün uygulandığı adaletsiz bir kampanya
yürütülmekte. Başta Cumhurbaşkanı ve iktidar sözcüleri diktatörlüğe
hayır diyenleri terörist olmakla itham etmekte ve bu kirli zihniyet
hızla halklarımız arasında düşmanlık
tohumlarını ekmektedir. Silahlanma ve iç savaş tehditlerinin
havada uçuştuğu bu süreç cumhuriyet başsavcı vekilinin
Hayır diyecekler terörist muamelesi görecekler. açıklamasıyla
yeni bir evreye dönüşmüştür. Önceki gün Müjdat Gezen Sanat Merkezinin
kundaklanması, tam da bu iktidarın yarattığı bu
atmosferin sonucudur. Yapılan bu kundaklamanın, sanat ve
sanatçılar üzerindeki baskıların yılgınlık
yaratacağını kimse düşünmesin. Zulüm arttıkça
hayırlarımızı daha da gür haykıracağız.
BAŞKAN Sayın Doğan
14.- İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın, Manisa ilinde on dört aydır tutuklu bulunan 74
kişinin bir türlü yargı önüne
çıkartılmadığına ve ağır hak ihlali olan bu
durumun ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, Manisa ilinde on dört aydır tutuklu bulunan 74 kişi bir
türlü yargı önüne çıkartılamamaktadır. Özel yetkili mahkeme
savcısına avukatlar vasıtasıyla yapılan tüm
başvurular savcı tarafından reddedilmektedir. On yedi aydır
hukuksuz bir işlemle tutuklanan bu insanların yargı önüne
çıkartılması gerekmektedir. Ağır bir hak ihlali olan
bu durumun ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca, bu
konuyla ilgili olarak hem Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna hem Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna hem de Adalet Bakanlığına mektup
yazdığım hâlde hiçbir sonuç alamadım.
BAŞKAN Sayın Yüceer
15.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceerin, Fırat Kalkanı operasyonunda şehit düşen Astsubay
Yunus İşcana Allahtan rahmet dilediğine ve yöneticilerin
görevinin ölümleri kutsamak değil ölümleri önlemek olduğuna
ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Fırat
Kalkanı operasyonundan hemen her gün şehit haberleri geliyor.
Tekirdağlı hemşehrimiz Astsubay Yunus İşcan,
ardında on sekiz aylık yavruyu bırakarak El Babda şehit
düştü. Şehidimize Allahtan rahmet, ailesine sabır,
Tekirdağa ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Yunus İşcan, El Babdaki 69uncu şehidimiz. 69 vatan evladı
iktidarın her gün değişen, bir oraya bir buraya savrulan Suriye
politikasına, daha doğrusu politikasızlığına
kurban verilmiştir. Devletin varoluş amacının
insanları yaşatmak olduğu gerçeğini unutanlar ülkesi olmamalı
Türkiye. Bir ülkede analar, öpmeye kıyamadığı
çocuklarının üstüne toprak atmak, arkalarından ağıt
yakmak zorunda kalıyorsa bir şeyler çok ama çok yanlış
gidiyordur. Yöneticilerin görevi ölümleri kutsamak değil o ölümleri
önlemektir. Aynı yaştaki çocuklarınıza çürük raporu
aldırıp gemicikler alın, vatanın yoksul çocuklarına
şehitlik güzellemeleri sıralayın. Ölen
çocuklarımızın vebali onları koruyamayanların
üzerindedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz talebinde bulunan grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
Süreniz iki dakika.
16.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Fırat Kalkanı operasyonunda şehit olan askere
Allahtan rahmet dilediğine, El Bab'da yürütülen operasyonlarda büyük bir
başarı sağlandığına ve bütün terör örgütleri
temizlenene kadar devam etmesi gerektiğine, darbecilerin ve terör örgütü
mensuplarının yargı önünde hesap vermeye
başladıklarına ve terör örgütünün adalet mekanizmasından
tamamen temizlenmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan
açıklamaya göre Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında El Bab
bölgesinde yürütülen operasyonda 1 askerimiz şehit olmuştur. El
Bab'da şehit düşen 69 evladımızla yüreklerimiz
yanmaktadır. Bu vesileyle aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet,
kederli yakınlarına ve aziz Türk milletine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Fırat Kalkanı Harekâtı
kapsamında El Bab'da yürütülen operasyonlarda kahramanlarımız
büyük bir mücadeleyle başarı sağlamış, kentin büyük bölümünde
kontrolü ele almıştır. Silahlı Kuvvetlerimizin bu
başarısı terörizmi etkisiz hâle getirmek için önemli bir
aşamadır. Suriye'deki Fırat Kalkanı Harekâtı bütün
terör örgütleri temizlenene kadar devam etmelidir. Bu kapsamda Türkiye'nin
terör örgütü PYD-YPG'yi de bölgeden temizlemesi, gerekirse Menbic ve Rakka'ya
kadar operasyonun genişletilmesi gerekmektedir.
FETÖ ve PDY soruşturması kapsamında
Muğla ve Ankara'da davalar görülmeye başlanmıştır.
Darbeciler ve terör örgütü mensupları yargı önünde hesap vermeye
başlamışlardır. 15 Temmuz gecesi Sayın
Cumhurbaşkanına suikast için Marmaris'e giden darbeci hainlerin
yargılanması kapsamında ibret verici ve tüyler ürpertici
ifadeler kamuoyuna yansımıştır. Bir teröristin şu
ifadelerine bakınız: "Hiçbir şeyden korkmuyorum, darbe
yaptım, cezası idam bile olsa canım yanmaz." Hiçbir utanma
ve pişmanlık işareti göstermeyen bu ifadelerle âdeta Türkiye
Cumhuriyetine ve Türk milletine meydan okunmaktadır, lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Bir dakika ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Gün geçtikçe FETÖnün devlet
içerisindeki yapılanmasına ilişkin haberler kamuoyuna
yoğunlukla yansımaktadır. Bu kapsamda, dün Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundan yapılan açıklamada, 227 hâkim ve
savcı daha ihraç edilmiştir. Böylece, meslekten ihraç edilen hâkim ve
savcı sayısı 3.886ya ulaşmıştır. Bu
rakamlar Türk yargısındaki terör örgütü yapılanmasının
vahim boyutlarını ve adaletin kimlerle dolduğunu gözler önüne
ibretle sermektedir. Bu çalışmaları, yargıdaki bu
temizliği önemsiyoruz ve terör örgütünün adalet mekanizmasından bir
an önce tamamen temizlenmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Yıldırım, buyurun.
17.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, 21 Şubat Uluslararası Ana Dili
Gününe, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
tutuklanmasını siyasi bir karar olarak gördüklerine ve HDP
milletvekilleri ve yöneticilerinin tutuklanmalarının hukuksal bir
sürecin parçası değil iktidarın kin ve nefret duygularıyla
geliştirmiş olduğu uygulamalar olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün 21 Şubat Dünya
Ana Dili Günü. Ben bütün ulusların kendi ana dilinde Dünya Ana Dili
Gününü kutluyorum.
Yine Sayın Başkan, malumunuz olduğu
üzere, yirmi üç gün önce, Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris
Baluken bir mahkeme heyetinin -ki tutuklu olduğu dosyayı gören
mahkeme heyetinin- bütün üyelerinin katılımıyla, oy
birliğiyle tahliye edilmişti. Ancak, tahliyesinden on yedi gün sonra,
bir hukuk garabeti diyebileceğimiz kararla tutuklanmaya yönelik yakalama
kararı geçen hafta perşembe günü çıkarıldı.
Cezaevindeyken yaşamış olduğu bir ayağındaki
kısmi felç sebebiyle, Ankaradaki bir hastanede geçen hafta perşembe
günü ameliyat oldu ve rahatsızlığı devam ederken bugün
hastane kapısında tutuklandı. Olayı siyasi bir karar olarak
gördüğümüzü ifade etmek istiyorum ve bu siyasi talimatı yargıya
verenleri şiddetle kınıyorum. Ya değilse, iktidar
partisinden bir hukukçu -bu siz de olabilirsiniz- çıkın, tutukluluk
hâlini tutuklu olduğu dosyadan tahliyeye oy birliğiyle
dönüştüren bir mahkeme heyetinin kararına rağmen birinin
nasıl itirazla tutuklanabileceğini TCKya ve CMKya göre
açıklayın. TCK ve CMKda yargılama usulleri hiçbir şekilde
böyle bir şeye cevaz vermezken arkadaşımızın
tutuklanması, söz konusu mahkemeye siyasi iktidarın talimatı
dışında hiçbir şeyle açıklanamaz. Yargının
bu kadar siyasallaştırıldığı, boğazına
kadar kadrolaştırıldığı, siyasi iktidarın,
yargı kurumu olmaktan çıkardığı bu mahkemelere dönük
bu kararlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Eş genel
başkanlarımızın, diğer milletvekillerimizin, belediye
başkanlarımızın, il-ilçe yöneticilerimizin ve bütün siyasi
rehin alınma durumlarının referandum takvimiyle alakalı
olduğunu düşünüyoruz. Siyasi iktidar, HDPden korkmaktadır, onun
hayır kampanyasından korkmaktadır; kolluğu ve
yargıyı iktidarın sopası olarak kullanmaktadır. Bu
tutuklamaları da tümüyle -partimize dönük vekil, belediye
başkanı, genel merkez, il-ilçe yöneticilerimizin
tutuklanmasını- biz yargısal ve hukuksal bir sürecin
parçası olarak değil siyasi iktidarın rövanşist duygularla,
kin ve nefret duygularıyla geliştirmiş olduğu
uygulamalardan başkaca hiçbir şeye yorumlamıyoruz. Ya
değilse, iktidar partisinden bir hukukçunun çıkıp Sayın
Balukenin oy birliğiyle tutuklu dosyadan bırakılması
sonrasında CMKnın ve TCKnın hangi maddesine göre
bırakıldığını izah etmesini bekliyoruz. Ya
değilse, bu vebal siyasi iktidarın boynuna kalacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Altay, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 21 Şubat Bayburtun düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne, bazı kamu yöneticilerinin
"evet" kampanyasına başlamalarının kabul
edilebilir olmadığına, sosyal medya paylaşımları
yoluyla suç işleyen Antalya Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cevdet
Kayafoğlu hakkında gerekli işlemin yapılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Güzel ilimiz Bayburtumuzun düşman
işgalinden kurtuluşunu kutluyoruz. Bayburtlu hemşehrilerimizin
kahramanlıkları her türlü övgünün üzerindedir. Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak bu kurtuluş
mücadelesinde verdiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor,
gazilerimizi anıyoruz; onlara gönül ve şükran borcumuz vardır.
Bu vesileyle, gene Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu
olarak tüm Bayburta ve Bayburtlu hemşehrilerimize tebriklerimizi ve
saygılarımızı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan
iletiyoruz.
Sayın Başkan, öte yandan, Türkiye'de
süratle bir kamplaşma, kutuplaşma stratejisinin bilinçli bir
şekilde yürütüldüğüne
Siyasetçilerin bunu yapmasının belki
yadırganmayacak bir yanı vardır, kamplaşmadan,
kutuplaşmadan beslenmek isteyen siyasi anlayışlar olabilir ama
kimi kamu yöneticilerinin, kimi bürokratların, rektörlerin, valilerin,
kaymakamların, millî eğitim müdürlerinin iktidar partisinden ve
Milliyetçi Hareket Partisinden önce evet kampanyasına
başlamaları demokrasi standartlarında ve Türkiye Cumhuriyetinin
varlığı, birliği açısından kabul edilebilir
değildir Sayın Başkan.
Antalya Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cevdet
Kayafoğlu'nun medyaya da yansıyan ve sonra silinen tweetini Genel
Kurulun takdirine sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, ek sürenizi
veriyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Kayafoğlu, Vereceğiniz oy, aynı zamanda PKKya destek oyudur.
Haberim yoktu. demeyin. PKK Anayasa referandumunda hayır
çağrısı yapmış, sandıkta hayır diyecek
olanlar PKKyla aynı muameleyi göze alıyorlar demektir. Küsmece yok.
diyerek Türkiye'de hayır oyu verecek milyonlarca insanı tehdit etme
cüretkârlığını gösterebilmiştir. Bunun siyaseten tam
karşılığı, Başsavcı Vekilinin yapmak
istediği adi bir yalakalıktır. Ancak Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna da seslenmek isterim ki, daha dün 227 hâkim ve
savcıyı bir çırpıda meslekten ihraç edenlerin, toplamda 4
bin hâkim ve savcıyı ihraç eden bu kurulun bu savcıyla ilgili,
bu savcının işlediği nefret suçuyla ilgili, bu
savcının yaptığı adi iftira, tehdit ve şantajla
ilgili daha ciddi bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen bitirmek
istiyorum Başkanım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun, peki, bir dakika daha ek süre
verelim size Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
tedbir
alması kamu vicdanını rahatlatacaktır. Aksi bir durumda
gerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gerekse Adalet
Bakanlığı bu nefret suçuna, bu adi iftira, şantaj ve
tehdide, bu görevi suistimal ve kötüye kullanmaya ortak olacaktır.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hadsiz ve
densiz başsavcı vekilinin derhâl ama derhâl görevinden
uzaklaştırılarak işlediği suçlar kapsamında
yargıya havale edilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Muş, buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, El Babda şehit olan astsubaya, Şanlıurfa
Viranşehirde PKKnın hain terör saldırısında
yaşamını yitiren 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günaka ve
mahalle bekçiliği görevini yerine getirirken şehit olan İbrahim
Keteye Allahtan rahmet dilediğine, çocuk katili PKK terör örgütünün
alçak yüzünü bir kez daha dünyaya gösterdiğine, devletin terörle mücadele
için tüm imkânlarını seferber ettiğine ve kimsenin bu devleti ve
milleti terörle dize getiremeyeceğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli üyeler; bugün El Babda şehit olan
astsubayımıza, yine geçtiğimiz hafta Şanlıurfa
Viranşehirde terör örgütü PKKnın gerçekleştirdiği hain
terör saldırısında yaşamını yitiren 11
yaşındaki evladımız Ahmet Oktay Günaka ve mahalle
bekçiliği görevini yerine getirirken şehit olan İbrahim Keteye
Cenab-ı Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Çocuk katili PKK bu saldırılarıyla,
hiçbir kutsalı olmayan terörün alçak yüzünü bir kez daha tüm dünyaya
göstermiştir. Dağda, kırsalda ve şehirlerde güvenlik
güçlerimizin başarılı operasyonlarıyla ağır darbe
yiyen ve bir bir yok edilen terör örgütü mensupları masum çocuklara kalleşçe
saldırma yoluna tevessül etmiştir. Hiç kimsenin şüphesi
olmasın ki bu evlatlarımızın hayatına kastedenler
bunun bedelini ödeyecektir. Devletimiz terörle mücadele için tüm
imkânlarını seferber etmiştir. Güvenlik güçlerimizin bu
saldırı sonrası yaptığı operasyonlarda
gözaltı işlemleri vardır. Operasyonlar tüm hızıyla
devam etmektedir. Katil teröristler eninde sonunda ya yakalanacak ya da etkisiz
hâle getirilecektir. Şanlıurfada 11 yaşındaki çocuğu
öldüren terör örgütünü himaye eden kim varsa, onlara kim destek oluyorsa, kim
onların sözcülüğünü yapıyorsa, içeride veya
dışarıda hiç fark etmez, eninde sonunda bu millete ve bu hukuka
hesap verecektir.
Buradan açıkça ifade ediyorum ki bir kedi
yavrusuna sütlü ekmek vermek için dışarıya çıkan 11
yaşındaki bir çocuğu katleden PKKyı terör örgütü olarak
görmeyenler ne insanlıktan ne vicdandan ne de merhametten nasibini
almamıştır. Şiddeti, vahşeti, bebeği ve
çocuğu öldürmeyi hak arama yöntemi olarak görenler katillerin
ortağıdır, iş birlikçileridir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti
devleti yurt içinde, Suriyede, Irakın kuzeyinde ve her nerede olursa
olsun terör örgütlerini bulundukları inlerde bertaraf etmektedir.
İşte, terör örgütünün son çırpınışlarla sivillere
saldırma nedeni de budur. Devletimizin terörle mücadele konsepti, daha
terörist saldırıya geçmeden yerini tespit edip etkisiz hâle
getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İnşallah
aziz milletimizin desteğiyle bu mücadele sürdükçe terörün kökü de
kazınacaktır. Türkiye olarak bizim için bu mücadelede hangi ülkenin
ya da kimin ne dediğinin hiçbir önemi yoktur. Zira şehit olan bizim
evlatlarımızdır. Bizim odak noktamız terörün
sığınağını, finans kaynağını,
siyasi desteğini, insan kaynağını, dış
desteğini ortadan kaldırmaktır. Kimse bu devleti ve aziz milleti
terörle dize getiremez. Türk milletinin azim ve
kararlılığı, birlik ve beraberliğiyle çelikten iradesi
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm zorlukların üstesinden
gelecektir diyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Başkanlık Divanı olarak El Bab'da şehit olan Jandarma
Astsubay Yunus İşçan'a Allah'tan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biz de
Divan olarak El Bab bölgesinde el yapımı patlayıcıları
temizleme çalışmaları sırasında meydana gelen
patlamada Jandarma Astsubay Yunus İşcan şehit olmuştur, şehidimize
ve şehitlerimize Allahtan rahmet, değerli ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı, sabır;
yaralılara da acil şifalar temenni ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyorum ve iyi
çalışmalar diliyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge bulunmaktadır. Önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 26
milletvekilinin, Türkiye'ye gelen sığınmacıların
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/471)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkelerinde yaşanan iç savaşlardan
dolayı Türkiye'ye gelen sığınmacıların
yaşadığı sorunların araştırılması
ve Türkiye'de başta sağlık, güvenlik ve sosyal sorunlar olmak
üzere yaratabilecekleri risklerin tespit edilmesi gerekmektedir. Orta
Doğu'daki siyasi dalgalanmalar, Türkiye'yi doğrudan etkilemektedir.
Sınır ötesi gelişmelerin Türkiye'de
başta sağlık, sosyal ve güvenlik olmak üzere
yaratacağı tehditlerin araştırılması, risklerin
bertaraf edilmesi amacıyla çözüm yollarının belirlenerek,
kapsamlı bir eylem planı oluşturulması için
Anayasa'nın 98inci maddesi, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mevlüt Dudu (Hatay)
2) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Orhan Sarıbal (Bursa)
5) Kemal Zeybek (Samsun)
6) Kazım Arslan (Denizli)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Nihat Yeşil (Ankara)
9) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
10) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
11) Mehmet Göker (Burdur)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
15) Muharrem Erkek (Çanakkale)
16) Hüseyin Çamak (Mersin)
17) Yakup Akkaya (İstanbul)
18) Bülent Öz (Çanakkale)
19) Elif Doğan Türkmen (Adana)
20) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
21) Barış Yarkadaş (İstanbul)
22) Murat Emir (Ankara)
23) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
24) Erkan Aydın (Bursa)
25) Nurettin Demir (Muğla)
26) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
27) Çetin Arık (Kayseri)
Gerekçe:
Türkiye "Arap Baharı" adı
altında Orta Doğu'da yaşanan siyasi gelişmeler ve iç
savaşların ardından büyük bir göç dalgasıyla
karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Suriye'de
yaşanan savaş Türkiye'yi doğrudan etkilemiştir.
Yaklaşık 7 milyon 700 bin Suriyeli evini terk etmiş, 3,5 milyonu
da komşu ülkelere sığınmıştır. Hükûmet, 2011
yılında Hatay'ın Yayladağı ve Altınözü
ilçelerinden geçişle başlayan süreçten bu yana açık kapı
politikası izlediği için Suriyelilerin büyük bölümü Türkiye'ye
gelmiştir.
Resmî rakamlara göre, şu anda 2 milyon 500 bin
Suriyeli sığınmacıyı barındıran Türkiye,
insani yardım kapsamında AKP iktidarının resmî
açıklamalarına göre 8 milyar dolar harcamıştır. Bu
rakamın esasında 12 milyar dolara kadar ulaştığı
tahmin edilmektedir. Uluslararası insani yardım tutarı ise
şu ana kadar 455 milyon dolar düzeyinde kalmıştır. 29
Kasım 2015 tarihinde Brüksel'de gerçekleşen AB-Türkiye Zirvesi'nde
Türkiye'ye Suriyeliler için 3 milyar euro destek sağlanması, bunun
karşılığında Geri Kabul Anlaşmasının
imzalanmasıyla Türkiye üzerinden yasa dışı yollarla
Avrupa'ya giden göçmenlerin iadesinin kabul edilmesi karara
bağlanmıştır. Üstelik AB'nin 3 milyar euro tutarındaki
desteği nasıl ödeyeceği de belirsiz konuların
başında yer almaktadır. Göç dalgasının devam etmesi
nedeniyle Türkiye'nin üstleneceği ekonomik yükün boyutu tahmin
edilememektedir.
Türkiye, Suriyelilere geçici koruma statüsü
vermektedir. Sığınmacıların 280 bini Başbakanlık
Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının (AFAD) 10
ilde kurduğu barınma merkezinde yaşamaktadır. Kalan 2
milyon 200 bin sığınmacı ise maalesef şehirlerde zor
koşullarda çoğunlukla kentsel dönüşüm bölgelerinde terk
edilmiş evlerde veya akrabalarda yaşamını idame
ettirmektedir.
AKP iktidarı döneminde geçici
sığınmacı statüsünde olan 2 milyon 500 bin Suriyelinin
biyometrik kaydı yapılmıştır. AFAD'ın
rakamlarına göre, Suriyelilere 10 milyon 500 bin muayene hizmeti
verilmiştir. 350 bin Suriyeli ameliyat edilmiştir. 80 bini kampta
olmak üzere 350 bin sığınmacıya eğitim hizmeti
verilmiştir. Sağlık hizmetleri tüm Suriyeliler için ücretsizdir.
Bununla birlikte sağlıksız koşullarda yaşayan ve
kayıt dışında kalıp gerekli kontrollerden yoksun kalan
Suriyeli sığınmacılar, ülke nüfusu açısından risk
teşkil etmektedir. Özellikle Suriye'den gelen kadınların cinsel
istismara uğradığı ve bu yolla çeşitli cinsel
hastalıklar kaptığı bilinmektedir. Hatta Suriyeli 1
kadın sığınmacıda AİDS'e neden olan HIV
saptanmış ve Sağlık Bakanlığı
kayıtlarına geçmiştir. Türkiye'de dünya ortalamasının
aksine AİDS insidansının artması dikkat çekicidir.
Kamplarda barınmayan Suriyeli
sığınmacıların çocukları, aşı
programı dışında kalmaktadır. Bu da anne-bebek
ölümlerini AB ülkeleri seviyesine getiren Türkiye'de katedilen aşamayı
geriye götüren bir tehdit olarak karşımıza
çıkmaktadır. Sağlık Bakanlığı
Bağışıklama Danışma Kurulu, bu yıl
kamuoyundan gizleyerek ilkokul birinci sınıfta yapılan
kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısını
4-6 yaş aralığına çekmiştir. Yurt çapında
kreş ve anaokulları uyarılarak, velilerin KKK
aşısını yaptırması istenmiştir.
Göçmen Aşılama Programı'na
alınan sığınmacı sayısı ve ayrılan
bütçenin kapsamlı bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Bunun yanı sıra, komşu ülkelerde
yaşanan iç savaşlar, Türkiye'nin ulusal güvenliği
açısından büyük bir risk oluşturmaktadır. 20 Temmuz 2015'te
Suruç, 10 Ekim 2015'te Ankara'da, 12 Ocak 2016'da İstanbul Sultanahmet'te
meydana gelen katliamlar, Suriye merkezli IŞİD terör örgütü
kaynaklıdır. Sultanahmet katliamını gerçekleştiren
kişinin Suriye'den Türkiye'ye giriş yapması ve Göç İdaresi
Genel Müdürlüğünde rahatça kayıt yaptırması Türkiye'nin
içinde bulunduğu vahim tabloyu da özetlemektedir.
Öte yandan, Türkiye genelinde işsiz
sayısı sürekli artarak 3 milyon 147 bin kişiye
ulaşmıştır. İşsizlik oranı yüzde 10.5
seviyesine çıkan Türkiye'de 15 Ocak 2016 tarihinde Resmî Gazete'de
yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla geçici koruma sağlanan
yabancılara çalışma izni verilmiş ve yabancı istihdam
kotasının dışına çıkılabileceği hükme
bağlanmıştır. Mevsimlik tarım ve hayvancılık
alanında çalışma izni almadan da yabancıların
çalışmasına olanak tanıyan yönetmeliğin Türk iş
gücü piyasasını etkileyeceği ortadadır.
Ülkelerinde iç savaş bittikten sonra da pek çok
Suriyelinin Türkiye'de yaşamaya devam edeceği dikkate
alındığında, geçici sığınma hakkı verilenlere
uyum sağlamaları için Türkçe eğitim verilmeye
başlanması, Türk müfredatına uyumlu eğitime geçmeleri
gerekmektedir.
Bölge ülkelerde yaşanan
istikrarsızlıkların ve ülkemize yönelik kitlesel göç
hareketlerinin sınır güvenliğini ve iç güvenliğimizi etkilemesi,
sağlık, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla ülkemizi tehdit edecek
boyuta gelmesi karşısında yeni stratejilerin
geliştirilmesi, uzun vadeli planların yapılması ve
kapsamlı bir strateji belgesi hazırlanması için Meclis
araştırması açılması gerekli görülmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaş ve 24 milletvekilinin, teknik bilimler
öğrencileri ve mezunlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/472)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Mühendislik; endüstriyel yapıların,
makinelerin, cihazların ve günlük hayatımızdaki diğer
sistemlerin tasarımını, üretimini, kurulmasını,
geliştirilmesini, çalıştırılmasını ve
bakımını konu alan bir meslek koludur. Son yıllarda
üniversite sayısı ve dolayısıyla mezun sayısı
hızla artmaktadır. Yükseköğretim kurumlarının
çeşitliliği, eğitim şartlarının
farklılığı, üniversite sayısındaki
artışın ödeneklerde düşmeye neden olması, akademik
kadroların yetersizliği gibi konularda küreselleşmenin ve
plansız artışın eğitim sistemine etkileri olarak
değerlendirilebilir.
Türkiye'de 2015 yılı itibarıyla 190
üniversite olduğu, bunlardan 114'ünün devlet üniversitesi,
76'sının ise vakıf üniversitesi olduğu yükseköğretim
istatistikleri incelendiğinde görülmektedir. Bu üniversitelerden 100'ün
üzerinde bir kısmının mühendislik eğitimi verdiği ve
şu an bu bölümlerin öğrenci sayısının 250 bin
civarında olduğu ifade edilmektedir. Mezun sayısındaki
artış ve özel sektörün talebi olan nitelikli iş gücünün
arasındaki dengesizlik nedeniyle yeni mezunlar işsizlik tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Bu durumda kalan mezunlar ya
işsizliği kabul etmek ya da mesleği dışında
başka bir işi yapmak durumunda kalmaktadırlar.
Devletin yavaş yavaş üretim sektörlerinden
çekilmesinin ardından son yıllarda kamusal hizmet alanlarından
da hızla çekildiği görülmektedir. Bu süreçle beraber bugün artık
diyebiliriz ki: Üretim, büyük ölçüde özel sektör tarafından
şekillendirilmektedir. Mesleki faaliyet alanları açısından
bakılırsa, en temelinden, telekomünikasyonun, enerji üretiminin,
dağıtımın, maden işletmelerinin, ağır sanayi
tesislerinin özel sektöre devredildiği ve hatta kanalizasyon, yol
yapım çalışmaları, arıtma gibi belediye hizmetlerine
dâhil olan hizmetlerin taşeron firmalar tarafından yapıldığı
görülmektedir. Tüm bu gelişmeler özel sektörde çalışan nitelikli
iş gücünün hızla artmasını beraberinde getirmektedir ve
özel sektörde ücretli çalışan teknik bilimler mezunu mühendis, mimar
ve şehir plancıları ve benzeri sayısı da hızla
artmaktadır.
Yasalar bakımından konu
değerlendirecek olursa, 4857 sayılı İş Kanunu olmak
üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Sendikalar Kanunu, Kamu
Emekçileri Sendikaları Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve
özelleştirme kanunları gibi pek çok kanun çalışma
hayatını etkilemektedir. Özelleştirmeler sonucu kamuda
çalışan teknik bilimler mezunu insan sayısı da
azalmış, dolayısıyla 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu kapsamında çalışma alanı da oldukça
daralmıştır. TMMOB üye yapısına
bakıldığı takdirde büyük çoğunluk belirli veya belirsiz
süreli yapılan bu iş sözleşmeleri hükümlerine göre
çalışmakta ve İş Kanunu hükümlerine tabidirler,
dolayısıyla işçi statüsündedirler. Birçok mühendis ve mimar
işten atılma korkusu ve güvencesiz çalışmanın
yanı sıra özlük hakları, yıllık izinler, tazminatlar,
görev tanımlarının belirsizliği, sigortasız ya da
düşük sigortalı çalışma, taşeronlaşma gibi
sorunlarla karşı karşıyadır. Teknik bilimler bölüm ve
fakültelerinin gerçek bir gereksinime dayanmayan hızlı
artışı bir yandan işsiz teknik bilimler mezunu
sayısını artırırken bu insanların meslek
dışı alanlarda düşük ücretle ve güvencesiz
çalışmaya zorlandığı görülmektedir.
Tüm bu sebep-sonuç ilişkileri sonrasında
ülkemizin kalkınması ve büyümesinde önemli faktör olan ücretli
çalışan ve işsiz teknik bilimler mezunları (mühendis, mimar
ve şehir plancıları vb) ve eğitimlerine devam eden
öğrencilerin sorunlarının araştırılması
amacıyla İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
araştırma komisyonu kurularak konunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
2)
Kazım Arslan (Denizli)
3)
Nurettin Demir (Muğla)
4)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
6)
Seyit Torun (Ordu)
7)
Barış Karadeniz (Sinop)
8)
İbrahim Özdiş (Adana)
9)
Akif Ekici (Gaziantep)
10)
İrfan Bakır (Isparta)
11)
Mahmut Tanal (İstanbul)
12)
Tur Yıldız Biçer (Manisa)
13)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
14)
Hüseyin Çamak (Mersin)
15)
Mevlüt Dudu (Hatay)
16)
Yakup Akkaya (İstanbul)
17)
Kemal Zeybek (Samsun)
18)
Bülent Öz (Çanakkale)
19)
Elif Doğan Türkmen (Adana)
20)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
21)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
22)
Murat Emir (Ankara)
23)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
24)
Erkan Aydın (Bursa)
25)
Çetin Arık (Kayseri)
3.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekci ve 29 milletvekilinin, Hasankeyfte kültürel ve tarihî mirasın
korunması ve kentin sular altında kalmasının engellenmesi
için alınacak önlemlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/473) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anadolu
ve Mezopotamya'nın uygarlık tarihinde çok önemli kültürel
değerler olduğu bilinmektedir. Hasankeyf, Mezopotamya'da
insanlığın yerleşik hayata geçtiğinin en belirgin örneğidir.
Hasankeyfi birinci derece sit alanı yapan en önemli özellik bir bütün
içerisinde mağaralar, kalenin tarihî dokusu, ibadethaneler ve burada
yaşayan atalarımızın mezarları, Zeynel Bey Türbesi ve
kazı çalışmaları, daha bitmemiş, gün
ışığına çıkmayı bekleyen binlerce tarihî
eserin burada yer almasıdır. Sular altında kalacak olan binlerce
mağaranın taşınması zaten söz konusu değildir.
Zeynel Bey Türbesi ise dış cephesindeki
mozaik kaplamalardan dolayı eski özelliğini koruyamayacağı
için sökülüp tekrar montajı imkânsızdır. Ray sistemiyle
taşınması durumundaysa kot farkı çok olduğundan
sarsıntılarla türbenin kesinlikle yıkılacağı
ortadadır. Bir yapının planını yapmadan önce bireyin
yaşadığı coğrafyadaki kültürel değerleri
(gelenekler, dinî değerler ve kültürel mekânlar) gözetilmelidir, aksi
hâlde plan işlevsizdir. Bu kural dünyanın her yerinde planlama
bazında her kurum ve kuruluş için geçerlidir. Hasankeyfin sular
altında bırakılması insanlık suçudur. Hasankeyfte
altmış-yetmiş yıl ömürlü baraj, on iki bin yıllık
tarihe tercih edilmemelidir. Barajın havzasının bulunduğu
alanlardan gelecek kil, silt gibi malzemelerin ölü hacim diye tabir
ettiğimiz baraj alt kotunu doldurması sonucunda baraj ömrü tükenmekte
ve atıl duruma gelmektedir. Erozyonun önlenmesi için gerekli
ağaçlandırma yapılmadığından baraj ömrü en çok
altmış-yetmiş yıla düşmektedir. On iki bin
yıllık geçmişe sahip, insanlık var oldukça ayakta kalacak
olan Hasankeyfin bu ölü hacmin altında kalması engellenmelidir.
İlçenin şimdiki konumunun kuzeyinde
oluşturulacak olan yerleşimin sadece adı Hasankeyf
olacaktır, yapılacak olan baraj gölüyle zaten iklimin
değişeceği ortadadır. Yeni oluşturulmak istenen ilçe
coğrafya ve iklim olarak kültürel zenginlik, topografya ve mimari olarak
kent bütünü anlayışıyla bakıldığında
başka bir yerleşke olacaktır. Ilısu Barajı ve
hidroelektrik santralinin sosyal, doğal, arkeolojik, siyasi ve ekonomik
yıkımlara neden olacağı açıktır. Hasankeyf toprak
yapısı gereği kireç taşı ve yumuşak topraktan
oluşması bunun da yapılacak olan barajın enerji
verimliliğini oluşturabilecek noktaya gelmeden debisinin
dolacağını bilimsel olarak da göstermektedir. Sonuç olarak,
Dünya için de çok önemli olan Hasankeyf sular altında kalmasın.
diyoruz. Hasankeyfin dünya mirası olması için yapılan
girişimler ise uluslararası kriterlere uygunluk
sağlanmasına karşın yine aynı kriterlerin ilgili
dosyanın Hükûmet tarafından UNESCO'ya sunulmasını şart
koşması ve Kültür Bakanlığının da bu
başvuruyu yapmayı reddetmesi nedeniyle sonuçsuz
kalmıştır. Finansmanın tamamının dış
krediyle sağlanması planlanan Ilısu Barajı Projesi
çerçevesinde kredinin ilgili yabancı hükûmetlerce onayı için
sağlanması gereken uluslararası mevzuat kapsamında
hazırlanan çevre etki değerlendirme raporu Dünya Bankasının
OP 4,01 ve OP 4,04 şartlarını sağlamadığı
iddia edilmektedir. Hasankeyfin üzerinde kurulu olduğu jeolojik birim
kaya ortamı gözenekli bir kayadan oluşmaktadır. Kolay
kazılır özelliğe sahiptir. On iki bin yıllık antik
kent Hasankeyfin taşınması mümkün değildir. Hasankeyfin
sular altında kalması hâlinde ise su düzeyi alçalıp
yükseldiğinde; kayayı oluşturan karbonat
kırıntıları ve çimentosu kolayca suda çözünecektir. Bu
nedenle, Hasankeyf su altında kaldıktan sonra bir daha
kurtulması olanaksızdır.
Hasankeyfte gün yüzüne çıkarılmayı
bekleyen kültürel ve tarihî mirasın korunması ve kentin sular
altında kalmasının engellenmesi için alınacak önlemlerin
saptanması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımla.
1) Gülay
Yedekci (İstanbul)
2) Kadim
Durmaz (Tokat)
3) Orhan
Sarıbal (Bursa)
4) Nihat
Yeşil (Ankara)
5) Onursal
Adıgüzel (İstanbul)
6) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
7) Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
8. Mahmut
Tanal (İstanbul)
9. Kemal
Zeybek (Samsun)
10. Veli
Ağbaba (Malatya)
11. Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
12. Mehmet
Göker (Burdur)
13. Candan
Yüceer (Tekirdağ)
14. Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
15. Muharrem
Erkek (Çanakkale)
16. Hüseyin
Çamak (Mersin)
17. Hatice
Dudu Özkal (Afyonkarahisar)
18. Yakup
Akkaya (İstanbul)
19. Bülent
Öz (Çanakkale)
20. Elif
Doğan Türkmen (Adana)
21. Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa)
22. Musa
Çam (İzmir)
23. Kazım
Arslan (Denizli)
24. Barış
Yarkadaş (İstanbul)
25. Murat
Emir (Ankara)
26. Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
27. Erkan
Aydın (Bursa)
28. Nurettin
Demir (Muğla)
29. Çetin
Arık (Kayseri)
30. Mehmet
Gökdağ (Gaziantep)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın, Anayasanın
84üncü maddesine göre Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun kesin hüküm giydiğine dair kesinleşen mahkeme
kararı hakkında bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunuyorum:
B) Tezkereler
1.- Başbakanlığın,
Van Milletvekili Figen Yüksekdağ Şenoğlunun, terör örgütü
propagandası yapmak suçundan cezalandırılmasına
ilişkin Adana (Kapatılan) 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2013
tarihli ve E: 2012/178 ve K: 2013/211 sayılı Kararının,
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/9/2016 tarihli ve E: 2015/8449 K:
2016/4723 sayılı Kararıyla onanması nedeniyle, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 84üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi
(3/916)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi: 03/02/2017 tarihli ve
35601974-103-0870-2016-E.340/7195 sayılı yazı
Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun, terör örgütü propagandası yapmak suçundan
cezalandırılmasına ilişkin Adana (Kapatılan) 7.
Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2013 tarihli ve E: 2012/178 ve K:
2013/211 sayılı kararının, Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin 22/09/2016 tarihli ve E: 2015/8449 K: 2016/4723 sayılı
kararı ile onanması nedeniyle; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 84üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi yazı sureti ve eki dosya
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Nurettin
Canikli
Başbakan
Yardımcısı
BAŞKAN Anayasanın 76ncı maddesi
kapsamında milletvekili seçilmeye engel bir suça ilişkin olan ve
Anayasanın 84üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince
bilgiye sunulan kesinleşmiş mahkeme kararı doğrultusunda
Van Milletvekili Figen Yüksekdağ Şenoğlunun
milletvekilliği düşmüştür.
Bilgilerinize sunulur.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kabul etmiyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle kolay mı?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yıldırım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlu hakkında kesinleşen mahkeme kararının
kendileri için hukuki bir nitelik taşımadığına ve
siyasi iktidarın referandum sürecinde başlatmış olduğu
siyasi soykırım operasyonlarına tam hız devam ettiğine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bütün dost düşman, bütün siyasi çevreler bilmelidir ki söz konusu o
kâğıt parçası, şu siyasi iktidar tarafından terörist
olarak kabul edilen savcılar ve hâkimler tarafından
hazırlanmış bir iddianamenin ürünüdür. Söz konusu
okuduğunuz kararın savcıları şu anda içeride, o
kararın hâkimleri içeride. Teröristlerin arkasına sığınmış
bir siyasi iktidarın kararı bizim için bir yargı kararı
olamaz.
Buradan hareketle, siyasi iktidar referandum
sürecinde başlatmış olduğu siyasi soykırım
operasyonlarına tam hız devam ediyor ve hayır kampanyası
yürütenlere karşı yürütmüş olduğu pespaye bir
kampanyanın ürünüdür.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Hadi oradan
Hadi
oradan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) - O karar, bizim için
hukuki bir nitelik taşımamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) - O kararın
alındığı mahkemenin savcı ve hâkimlerinin sizler tarafından
terörist olup olmadığını ve şu anda nerede
olduğunu çıkıp siyasi iktidarın açıklamasını
istiyoruz.
Bizim için de yok hükmündedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, AK PARTİnin, teröristlerle ve teröristlere destek verenlerle
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele edeceğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) AK PARTİ,
teröristlerle ve teröristlere destek verenlerle bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da mücadele edecektir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Arkasına
sığınmışsınız siz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bir açıklama yap. Mantıklı bir açıklama yap,
mantıklı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Terör örgütlerinin
başını ezmiştir, ezmeye de devam edecektir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Böyle suçlamadan, makul, mantıklı bir açıklama yapın ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burası
mahkeme salonu değildir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Mahkeme salonu değil ama siz mahkeme salonu olarak yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Savunma mahkemede yapılır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Savunma mahkemede yapılırsa mahkemeye müdahale etmeyin o zaman.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii, teröristlerin
mahkemesi değil mi? Teröristlerin mahkemesi
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye mahkemeye müdahale ediyorsunuz? Niye ediyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Yiğitalp
AHMET YILDIRIM (Muş) Teröristlerin
arkasına sığınmışsınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Teröristlerin
başını da ezeceğiz, destek verenleri de
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Gece gündüz şiddet çağrısı yapan sizsiniz! Ölümleri
getiren de sizsiniz! Bu oyu da siz vermediniz, Van halkı verdi, Türkiye
halkları verdi. Buna karışamazsınız.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
Sayın Yiğitalp
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bir sorun, o savcılar, o hâkimler nerede şu anda.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu adalet herkese lazım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu kadar ucube bir
iktidar.
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu böyle sessizce kapatılacak bir konu değil Başkan.
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp, lütfen
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ama böyle olacak bir şey midir yani? Yüz binlerce insanın iradesini
yok sayıyorsunuz burada. Düşürüyorsunuz ve bizim sessizce izlememizi
istiyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir sorun, o savcılar
şu anda nerede Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET YILDIRIM (Muş) Siyasi iktidar,
Sayın Canikli kimin imzasıyla alınmış kararları
buraya gönderiyor görsün bakayım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben size
söz vermedim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bunları
aktaracağız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
O zaman paralelcilerin içinde olanlar, çıksın byLockçular. Nerede
bu siyasi uzantı, nerede?
BAŞKAN - Birleşime on beş dakika ara
veriyorum, grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 16.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Araya gitmeden önce
okunmuş olan, hukuka, akla, izana, bilime aykırı olan bir
kâğıt parçasındaki yazıya binaen, Eş Genel
Başkanımızın milletvekilliğinin düşürülmesi,
anlaşılan, bir yerlerin derin dehlizlerinde yürütülen
tartışmalar sonucunda karar altına alınmış.
Söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. 4 Kasımdan beri partimize,
eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize dönük
geliştirilen bu siyasi terör operasyonları, yıldırma ve
korku salma operasyonlarının tamamı referandum takvimiyle
iltisaklı yürüyor ve birkaç açıdan problemli olan hususlara
dikkatinizi çekmek istiyorum:
Anayasa 83 ve üçüncü fıkrası Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra
verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik
sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik
süresince zamanaşımı işlemez. Bu, bir.
İkincisi: Elimizdeki karar bir yıl olarak
Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin bir yıllık kararı
okunuyor ama bir başka sayfasında bu cezanın on ay hapis
cezası olduğu Yargıtayca kabul edilmiş oluyor.
Buralardan bakıldığında, içeride
ısrarla size anlatmama rağmen, siz Anayasa 83ün ikinci
fıkrasına, Anayasa 14e zorlama bir bağ kurarak bu karara
karşı bir şey yapamayacağınızı ifade
ettiniz. Bize göre yanlış bir usul işletilmiştir,
Anayasaya aykırı bir tavır takınılmıştır.
Bu yönüyle, ya bu kararınızı geri çekmeyi, tutanaklardan
çıkarmayı ya da tutumunuz hakkında usul
tartışması açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Şöyle bir açıklama yapmak isterim
sayın milletvekilleri. Bunu, bu açıklamayı defalarca yaptık
ama görülen o ki bir kez daha tekrarlamamız gerekiyor. Gündemi
Başkanlık hazırlıyor. Meclis başkan vekillerinin
görevi hazırlanan gündemi İç Tüzüke, teamüllere ve tabii ki
Meclisteki grup başkan vekillerinin ortak kararına ve eğilimine
uygun olarak yönetiyoruz.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Faşizm
böyledir. Hep başkalarının üstüne atın! Hep
başkalarının üstüne atın!
BAŞKAN - Bu konuda gündemi
değiştirmek şeklinde bir yetki hiçbir Meclis başkan
vekilinin görevinde değil. İçeride uzun uzun tartıştık
bütün grup başkan vekilleriyle. Burada içeride Anayasanın
76ncı, 84üncü ve 83üncü maddesinin ikinci fıkrasını
yeteri kadar tartıştık. Bu konuda geri alma şeklinde bir
yetkim de yok. Hem Meclis başkan vekilinin gündemi değiştirme
yetkisinin olmamasından kaynaklı hem de Anayasaya uygun bir
işlem olmasından kaynaklı benim bu konuda kararımı
geri alma şeklinde bir tasarrufum söz konusu asla olamaz. Ama madem usul
tartışması açmak istiyorsunuz, bu talebinizi yerine
getireceğim.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Bu
konuşmayı tarih yazacak.
AHMET YILDIRIM (Muş) Aleyhte
BAŞKAN Sayın Yıldırım
aleyhte
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehinde
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte
BAŞKAN - Sayın Muş ve Sayın Can
lehte, Sayın Altay aleyhte.
Tutumumun lehinde konuşmak üzere Sayın
Canı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Mevzuat sadece bizim için geçerli, yasalar sadece bizim için değil mi?
Nerede sizin byLockçularınız? Nerede bu siyasi uzantı?
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Van
Milletvekili Figen Yüksekdağ Şenoğlunun milletvekilliğinin
düşürülmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresiyle ilgili
yaptığı işlemin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Ne
saygısı ya! Bu Meclisin saygısı mı kaldı!
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım burada
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Yangından mal kaçırır gibi düşürüyorsunuz vekillikleri.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
dinliyoruz.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Neyi dinleyeceğiz
ya! Nesi kaldı bu Meclisin! Sözde Meclis bu artık, sözde Meclis.
RAMAZAN CAN (Devamla)
mevcut gündeme geçmeden
önce -gündem hazırlanmıştır- buna ilişkin
Sunuşlar bölümünde bir tezkereyi okudu, Başbakanlık
tezkeresini ve Genel Kurula bilgi verdi. Bu manada Anayasanın 76ncı
maddesi gayet açık. Milletvekili seçilme yeterliliğine ilişkin
madde, 76ncı madde ve 83üncü maddenin ikinci fıkrası da
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir
milletvekili
diye başlayan fıkra ve 84üncü maddenin de
Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma hâlinde
düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula
bildirilmesiyle olur. ibaresine dayanarak, burada bir mahkeme
kararının
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Halkın iradesini yok sayıyorsunuz, yok! Halkın iradesi yok
sayılıyor burada.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
Sayın
Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bütün seçimlerde, bakın, belediye seçimlerinde, genel seçimlerde bizim
irademizi yok sayıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, size söz
vermedim, lütfen.
Buyurun, devam edin Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım, burada Meclis Başkan Vekili
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Ya, sizi
dinlemek zorunda mıyız.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sen ne
diyorsun oradan?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Konuşuyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İradeyi yok sayıyorsunuz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Konuşacağım tabii.
MEHMET ALTAY (Uşak) Sen konuşurken iyi
ya! Hadi git şuradan!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Milyonlarca insanın verdiği oyu yok sayıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Altay
Sayın Pir,
lütfen
MEHMET ALTAY (Uşak) Lütfen, Sayın
Başkan, oraya söz söyleyin ya.
BAŞKAN Devam edin Sayın Can siz, lütfen.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan
burada Meclis Başkan Vekili olarak, oturumu yöneten Başkan Vekili sıfatıyla
tezkereyi okumuştur. Genel Kurula bilgi verme babında bir tezkeredir
çünkü kesinleştiği mahkeme kararına dayanmaktadır. Bu
nedenle tutumu yerindedir. Netice itibarıyla Anayasanın 76ncı
maddesi, 82nci maddesi ve 84üncü maddesi gereğince işleme alınmıştır.
Bu işlem bugün itibarıyla tezkere şekline
dönüştürülmüş ve Meclis Başkan Vekili de Meclis Genel Kurulunu
bilgilendirmiştir. Bu nedenle Meclis Başkan Vekilimizin tutumu
yerindedir diyor, Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz emir verdiniz zaten, onun için Yerindedir. Siz emir veriyorsunuz;
adalete siz emir veriyorsunuz, yargıyı siz yönlendiriyorsunuz, tabii
ki Yerindedir. diyeceksiniz.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
tutumumun aleyhinde.
Üç dakika süreniz.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu Meclis artık millet iradesinden
kopmuş, utanç verici işler yapan bir siyasi iktidara
tanıklık ediyor. Utanç verici işler yapılıyor. Millet
iradesini diline pelesenk edenler, millet iradesinin nasıl ayaklar
altına alındığı günleri bu ülkeye bir utanç olarak
yaşatıyor.
Evet, şu karar ne zaman alınmış
Yargıtayda biliyor musunuz? Eylül ayında, beş buçuk ay önce. Peki,
Yargıtay Adalet Bakanlığına ne zaman yazmış?
Kasımın başında. Ne zaman? Üç buçuk ay önce. Peki, niye
bugün? Çünkü o zaman referandum yoktu. Çünkü bir siyasi parti ve birilerinin
başkanlık hayalleri uğruna çalışan
Üç
yıldır o hayalleri suya düşüren bir siyasi partiye dönük siyasi
soykırım operasyonlarının başlamasının
takvimi yok orta yerde. Çünkü günü beklenecek, o partinin son bir yılda 10
bin üyesi, çalışanı, milletvekili, belediye başkanı
tutuklanacak ve bunun yanı sıra -şunu söyleyelim- Anayasa 83 eğilip
bükülecek, Anayasa 84 lastik gibi bir yere çekilecek; ne anlatıyorsunuz ya
Allah aşkına? On ay hapis cezası bu Parlamentonun 3üncü büyük
partisinin Eş Genel Başkanının milletvekilliğinin
düşürülmesi gibi pespaye bir karara dönüştürülecek, öyle mi?
Burada bizden önce de milletvekilliği yapanlar
vardı. Kemal Aktaş altı buçuk yıl ceza yemişti;
milletvekilliği düşmedi geçen dönem, 24üncü Dönemin sonuna
bırakıldı. Altı buçuk yılda düşürülmeyecek, on
ayda düşürülecek, öyle mi? Biz, bunun nerenin derin dehlizlerinde
hazırlandığına, bu referandumla ilişkisinin ne
olduğuna, birilerinin başkanlık hayallerinin ve vesayet
sisteminin siyasi iktidarın gözünü ne kadar bürüdüğüne; bu
uğurda siyasi soykırım operasyonları, tutuklamalar, kan
akıtmalar, bu ülkenin gençlerinin canına kıymalar için ne kadar
pespaye işlerin yapıldığına tanıklık
ediyoruz. Nasıl ki 12 Eylülcüler dönemleri sona erdikten sonra toplum
içine çıkamaz oldularsa, nasıl ki 28 Şubatın o utanç verici
kadroları dönemleri sona erdikten sonra insan içine çıkamaz
oldularsa, bu kantarın ayarını bozanlar, bir gün bu kantar
kendilerini tartmaya başladığı zaman, selam verecek kimse
bulamayacaklardır. 28 Şubat da bin yıl sürecekti. Siz de öyle
düşünüyorsunuz, değil mi? Bugünler geçecek, kimin haktan, hakikatten,
hakkaniyetten yana ne sözü varsa karnında bugün söylemeli, ne itirazı
varsa bugün yapmalı; ya değilse, bu utanç verici günlerin
ortağısınız, bu utanç verici günlerin sahiplerisiniz. 80
milyon insan, böyle pespaye bir iktidarı hak etmiyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tutumum lehinde Sayın Muş
konuşacak.
Buyurun Sayın Muş, sizin de üç dakika
süreniz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Burada Meclis gündemi teşekkül etmiş
durumdadır ve Meclis Başkanlık Divanının yapması
gereken, Meclis gündemine bağlı kalarak Meclisin
çalıştırılmasını sağlamaktır. Bunun
haricinde, kendisinin gündemi değiştirip başka bir karar alma
yetkisi yoktur.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Talimat dışına çıkamazsınız. Talimatı siz
veriyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada bunlara karar
verecek olan, burada yapılacak olan bir değişiklik varsa ilgili
kurullarında İç Tüzüke uygun şekilde yapılır.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Nedense bu adalet HDP için çalışıyor, HDP için var bu adalet.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tutuklama bizim için var, yargılama bizim için var.
MEHMET ALTAY (Uşak) Dinle, dinle.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne oluyor?
MEHMET ALTAY (Uşak) Dır dır
dır konuşuyorsun, dinle bakalım bir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bir gün sizin başınıza gelecek bunlar, bir gün sizin
başınıza gelecek.
MEHMET ALTAY (Uşak) Sabah akşam
konuşuyorsun ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bir yargı kararı, Yargıtayda onanmış,
kesinleşmiş bir karar, Genel Kurulda okunuyor.
BURCU ÇELİK (Muş) Neden bugün okundu,
bunu açıklayacaksınız. Neden bugün?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Çoğunuzun byLockçu olduğunu çok iyi biliyoruz.
MEHMET ALTAY (Uşak) İşine
gelmeyince paso konuş.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen git
Kandile. Kandile git, burada durma.
MEHMET MUŞ (Devamla) Anayasanın 84üncü
maddesi açık bir şekilde şunu söylüyor, diyor ki:
Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlama hâlinde
düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurulda
okunmasıyla gerçekleşir. Burada karar okunmuştur ve Figen
Yüksekdağın milletvekilliği düşmüştür.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kim okuttu? Kim okuttu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, karar mahkeme tarafından verilmiş
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hangi mahkeme? FETÖcü
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yargıtay
tarafından onanmıştır.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tutuklananların hepsi FETÖcü.
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada şunu
özellikle dile getirmek istiyorum: Hiç kimse burada
Burası yasamayla
ilgili bir mecradır. Karar gelmiştir buraya, okunmuştur ve
Anayasanın amir hükümleri işlemektedir. Onun ötesinde, ne bizim ne
bir başkasının yapacak bir şeyi yoktur. Karar açık ve
nettir.
BURCU ÇELİK (Muş) Yapacak çok
şeyimiz var, çok. Halkımızla beraber yapacağız.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir diğeri:
Değerli milletvekilleri, kararı beğendiğiniz zaman
bağımsız mahkeme, kararı beğenmediğiniz zaman
siyasi partinin iktidarı, öyle mi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Hiçbir mahkeme
kararını beğenmiyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Beğenmediğiniz
zaman Siyasi iktidarın talimatıyla oldu... Yok öyle bir şey.
Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.
Bir taraftan, değerli milletvekilleri
(HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Pir, Sayın
Yiğitalp
Konuşmacıyı duyamıyorum. Lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla)
hiç kimse bu milleti
terörle tehdit edemez.
BURCU ÇELİK (Muş) Az konuş, otur
yerine ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Çok can aldık.
diyeceksiniz
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz can alıyorsunuz. Bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Biz mi yönetiyoruz bu
ülkeyi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Yaseminler varsa ve
Yaseminleşecek olan genç yoldaşlarımız ve
kardeşlerimiz varsa bu dava asla ve asla yenilmeyecektir. Kim bu Yasemin?
Canlı bomba. Bunları söyleyeceksiniz, bunlarla alakalı bir
yargılama safahatı başladığı zaman da Bu
nasıl olur?
Milletvekilliği dokunulmazlığı
yasamayla ilgilidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı
arkasına sığınıp terör örgütü propagandası yapma
hakkına şu Parlamentoda bulunan 550 milletvekilinin hiçbirisi sahip
değildir. Böyle bir hak Anayasadaki dokunulmazlıktan dolayı
bizlere verilmemiştir. Bizlere verilen yasama
dokunulmazlığıdır, millet idaresini temsil ederek onlara
hizmet etme noktasında verilmiştir. Terör örgütünün
propagandasını yapmak suretiyle bu zırhın arkasına
kimse sığınamaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siz iktidarın gücünü arkanıza aldığınız için bu
kadar konuşuyorsunuz. Hiçbir iktidar ilelebet yürümez.
BAŞKAN Tutumum aleyhinde Sayın Altay
konuşacak.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAİT YÜCE (Isparta) Canlı bombayı
savunuyordun ama.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kim canlı bombayı savunacak? Kim savunmuş?
SAİT YÜCE (Isparta) Savunmuştu, onun
için diyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Canlı bombayı yapan da sizsiniz.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, Genel
Kurulun düzenini bozuyorsunuz, lütfen
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ama böyle şey olur mu? Benim Eş Başkanımın
milletvekilliği düşürülüyor,
BAŞKAN Ama lütfen
Yani siz düşüncenizi
açıkladığınız gibi, başkaları da kürsüden
düşüncesini açıklıyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Siyasi bir karar üzerinden düşürülüyor.
BAŞKAN - Lütfen saygılı olalım.
LEZGİN BOTAN (Van) AKPnin imamları
yargıç olamaz. AKPnin imamları yargıç olursa böyle olur. Sizin
de imamlarınız var. Hoca Efendiden çaldığınız
sistemin aynısı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bizim bu konudaki anlayışımız en
başından beri çok nettir. Her türlü terör faaliyetini amasız,
fakatsız reddeden bir anlayışı savunurken yasama dokunulmazlığının
en başından beri, ta 2002den beri sadece bu kürsüyle
sınırlı olması gerektiğini milletvekillerinin de bu
kürsüde söyledikleri iş ve konular dışında teröre
bulaşmışsa da rüşvet almışsa da yolsuzluk
yapmışsa da FETÖyle iş birliği yapmışsa da DAEŞe
İyi çocuk. demişse de, ne demişse
yargılanmalarının olması gereken olduğunu,
demokrasimizin vazgeçilmez unsuru olduğunu, böyle olursa demokrasinin iyi
çalışacağını hep söyleyegeldik.
Bununla beraber, genel bir hukuk kuralı olarak
şunu da buradaki hukukçular bilir: Tutuksuz yargılama zaten
esastır yani kaçma tehlikesi, delil karartma tehlikesi yoksa tutuksuz
yargılama hukukun da zaten genel bir kuralıdır. Bu çerçevede de
dedik ki daha önceleri: Sadece milletvekilleri değil, herkesin yani
gazetecilerin de akademisyenlerin de tutuksuz yargılanması esas
olmalı. Yani hukuk herkes için bir ve aynı olmalı dedik,
diyoruz, diyeceğiz.
Lakin, geldiğimiz tabloda, şimdi, bir
kere, Sayın Başkan, tutumunuzun aleyhinde söz almamın ana
sebeplerinden birisi de şu: Etik olmayan bir tabloyla da karşı
karşıyayız, eğri oturup doğru konuşmak
zorundayız. Bir siyasi partinin genel başkanının
milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili Anayasanın 84üncü
maddesi çerçevesinde bir belgeyi burada Genel Kurulun bilgisine sunuyorsunuz da
yani o siyasi partinin genel başkanı, o siyasi partinin burada bir
grubu var, bu arkadaşlarımıza önceden bu konunun bir kere
bildirilmesi gerekir. Bunun makul görülmesini kimse bekleyemez, onu da söylemek
lazım.
Bir yandan arkadaşların da iddia ettiği
gibi geçmişte Kemal Aktaş örneği var, altı ay okutulmayan
bir mahkeme kararı var. Şimdi, o zaman derler ki: O zaman öyle,
şimdi böyle. Bu da çoğunluk partisinin tutumuyla ilgili bir durum.
İşinize geldi mi Yani, aman, PKKyla bu ara iyiyiz, el eleyiz, kol
kolayız, dur, şu Kemal Aktaşı tutalım,
düşürmeyelim. diyorsunuz, sonra Bize şimdi PKK lazım
değil, bize şimdi başka bir şey lazım, o zaman da dur
biz bunu okuyalım. diyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne diyorsun, onu
söyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu da garip bir
durumdur, bu da bu tutum da bu ahlak da bu Parlamentoya yakışan bir
ahlak değildir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Altay,
ne düşündüğünüzü söyleyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu bakımdan,
şimdi adama sorarlar: Kemal Aktaşı niye okumadın
kardeşim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanunu
değiştirdiler, kanunu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Meclisin gündemini
belirleyen çoğunluk partisinin yöneticilerine sorarlar: Niye
okumadın kardeşim? Bunu niye okuyorsun? Ben Niye okudunuz? demem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yani biz, çürümüş
de olsa yürütmenin sopası hâline de gelmiş olsa -Antalya
Başsavcı Vekilinin yaptığı gibi- yargı
kararlarını beğenmeyebiliriz ama Hayır, ben bunu kabul
etmem, gidip ulemaya soracağım. ya da Tabanca çekip
vuracağım. demiyoruz.
Bu bakımdan, Sayın Başkan, tutumunuz
bu yönüyle, HDP Grubuna bu bilginin önceden verilmemesi bakımından da
ayrıca yadırganacak bir tutum olmuştur diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Kararımı bildireyim lütfen.
BURCU ÇELİK (Muş) Karar hukuki
değil ama.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama hukuktan yoksun ve
okumuş olduğunuz belgeyle ilgisi olmayan bilgilerle bize
sataştı.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir dakika. Şimdi, usul tartışmasını yaptık,
kararımı bildireyim, size sataşmadan dolayı söz
vereceğim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama hayır, belki de
benim açıklamam üzerinden kararınızda bir değişiklik
olabilir.
BAŞKAN Benim kararım şu anda
oluştu, kararımı bildireyim size söz vereceğim, lütfen.
Sayın milletvekilleri, bu işin siyasetini
her yerde her zaman tartışırım. Şu anda
bulunduğum mevki açısından bunu yapamıyorum ama tutumumda
Anayasaya ve İç Tüzüke herhangi aykırı bir durum yoktur.
Kararı da geri alma gibi bir yetkim olmadığı için tutumumda
ısrar ediyorum.
Sayın Yıldırım, siz
sataşmadan dolayı söz istemiştiniz. Gerekçesini dinleyeyim, kim
için?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
parti grubumuzla ilgili olmayan bir tomar ithamda bulundu.
BAŞKAN Sayın milletvekili, kim bulundu?
Lütfen söyleyin, tutanaklara geçsin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Mehmet
Muş bulundu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne demişim?
BAŞKAN Sayın Muşun söyledikleri
hakkında iki dakikalık, sataşmadan dolayı size söz
veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
usul görüşmesiyle ilgili yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii, hukuktan nasibini
almamış, hukuk düzleminde konuşmayı bilmeyen biri gelir,
burada konuyu saptırarak, başka yerlere çekerek ve okunmuş
kararla ilgili de bir cümle söyleyemeyerek bir tek Anayasa 76ya atıfta
bulunarak çeker gider.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 84e bulundum,
76ya değil.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
hukukçusunuz, ben şimdi 76yı okuyorum, o kararda acaba 76daki suç,
eylem, fiillerle ilgili Sayın Yüksekdağın, Sayın Eş
Genel Başkanımızın propaganda suçu buraya giriyor mu
girmiyor mu? Çok yakından bildiğiniz bazı suçlar var burada,
bakın: Zimmet -bildiğiniz suçlar bunlar- ihtilas, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık. Yani zinhar Allah bizi bunlarla hemhâl
etmesin ama siz iyi bilirsiniz bunları.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz bilirsiniz ya.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Siz iyi bilirsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sizden daha iyi
bilen yok.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bak, size neden siyasi
engel getirilmesini tanımlıyor burada; Anayasa 76.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
temiz bir dil konuşun lütfen. Lütfen...
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ben çok temiz bir dille
konuşuyorum.
BAŞKAN Ona ben karar vereceğim, siz
değil. Lütfen...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Haddi
aşıyor Sayın Başkan.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ben çok temiz bir dille
konuşuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben biliyorum nerede ne ihtarda
bulunacağımı.
AHMET YILDIRIM (Devamla) O zaman söyleyin:
Okuduğunuz karar bunun neresinde var?
BAŞKAN Lütfen... Ben, İç Tüzük...
AHMET YILDIRIM (Devamla) Anayasa 76da propaganda
suçu yok.
BAŞKAN Ben Genel Kurulu belli bir düzen
içinde yürütmekle görevliyim ve bu ihtarı da yapma özgürlüğüm var.
Lütfen, buyurun devam edin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) İyi.
Ben Anayasa 76yı okumaya devam ediyorum:
...hırsızlık, rüşvet, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas...
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İşte sizin
belediyelerin durumu...
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yani, bu kararda
okunmayan ve sizinle hemhâl olmuş bilumum çeşit suç var Anayasa
76da.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Haddini
aşıyorsun artık.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin belediyelerin
durumu ortaya çıktığı için şu anda kayyumdalar.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hadi işine be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan... Sayın Başkan... Sayın Başkan, tutanaklara
geçmesi açısından...
BAŞKAN İşleme başladım
Sayın Muş. İşlemi bitireyim, size söz veririm.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grubumuzu itham
ederek bazı şeyler söylemiştir, bunlar bizim için dikkate
alınacak şeyler değildir. Kamuoyu her şeyin
farkındadır. Hepsini reddediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Demokrasi
Desteği ve Seçim Koordinasyon Grubunun desteğiyle AP Kadın
Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar
Günü vesilesiyle 8-9 Mart 2017 tarihlerinde Brüksel'de düzenlenecek olan
kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi temalı
"Kadınların Ekonomik olarak Güçlendirilmesi: Birlikte Hareket
Edelim" başlıklı parlamentolar arası komite
toplantısına katılım sağlanmasına ilişkin
tezkeresi (3/917)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Demokrasi Desteği ve
Seçim Koordinasyon Grubunun desteğiyle AP Kadın Hakları ve
Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından, Dünya Kadınlar Günü
vesilesiyle 8-9 Mart 2017 tarihlerinde Brüksel'de Kadınların
ekonomik açıdan güçlendirilmesi. temalı "Kadınların
Ekonomik olarak Güçlendirilmesi: Birlikte Hareket Edelim"
başlıklı parlamentolar arası komite toplantısı
düzenlenecektir.
Söz konusu seminerlere katılım
sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından 2-3 Mart 2017 tarihlerinde Kosova
Parlamentosunun ev sahipliğinde Kosova'nın başkenti
Priştine'de AB aday ülkelerinden milletvekillerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Trans-Avrupa
Ağları Politikası ve Bağlantılılık
Gündemi" başlıklı parlamentolar arası konferansa
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir heyetin katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/918)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 2-3 Mart 2017 tarihlerinde Kosova Parlamentosunun ev
sahipliğinde Kosova'nın başkenti Priştine'de AB aday
ülkelerinden milletvekillerinin katılımıyla "Trans-Avrupa
Ağları Politikası ve Bağlantılılık
Gündemi" başlıklı parlamentolar arası konferans
düzenlenecektir.
Anılan toplantıya Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen bir heyetin katılması hususu 28/3/1990 tarihli ve
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Başkanım,
karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Siz daha sonra, Kabul edenler
dedikten sonra
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Tutanağa bakın ya.
BAŞKAN Peki, tamam çünkü mikrofonu açmadan
Kabul edenler
dediğim için
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, zaten yok
Sayın Başkan, zaten yok.
BAŞKAN
karar yeter sayısı
talebinizi kabul ediyorum.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Onun da
aklından geçmişti daha önce.
BAŞKAN Hahha, çok komik!
ZİYA PİR (Diyarbakır) Siz tarihe
geçeceksiniz bu komediyle.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
(Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin
kürsüde beklemesi)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, grup önerilerini görüşeceğiz.
İlk olarak, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 21
Şubat Uluslararası Ana Dili Günü kapsamında Türkiyede
konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve azınlık dillerinin korunup
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğinin
araştırılması amacıyla 21/2/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/2/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
21 Şubat 2017 tarihinde Muş Milletvekili
Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen
3916 sıra numaralı 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü
kapsamında Türkiyede konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve
azınlık dillerinin korunup geliştirilmesi için neler
yapılması gerektiğinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/2/2017 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sibel Hanım, lütfen yerinize
davet ediyorum sizi. Benden söz talebinde bulunmadınız. Sizi,
yerinize oturmaya davet ediyorum. Lütfen.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Benim eş başkanlarımın
BAŞKAN Söz isteyin, takdir edeyim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hayır.
milletvekilliği
düşürülecek, toplumun her tarafında kan akacak, her gün eş
zamanlı İdris Başkanımız tutuklanacak, eş
zamanda
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Onu
PKKya söyleyin Hanımefendi, PKKya. PKKya söyle onu, geçti bunlar,
teröristlere söyleyin.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
-
aynı anda Sayın Baluken alınacak, aynı anda Figen
Hanıma ceza gelecek, aynı anda bize cezalar gelecek ve bizler de
hiçbir şey olmamış gibi davranamayız, izin veremezsiniz,
vermeyiz buna.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, ne
söylediğinizi duymuyorum, size söz vermedim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu ülkede hepimiz aynı eşit haklara sahibiz, hepimiz eşit
haklara sahibiz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Kim
aksini söylüyor ki? Kim aksini söylüyor ki?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Bizim
hakkımızı gasbediyorsun o zaman, yerine otur!
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne demek halkın iradesini yok saymak?
BAŞKAN Çalışma düzenini
bozuyorsunuz Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bozuyorsam o zaman siz de çalışma düzenini bozuyorsunuz.
BAŞKAN Sizler benden söz istediniz mi?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ama ben hayır, kabul etmiyorum, bu Meclis rolünü oynayana kadar
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Atalım Başkanım, dışarı atalım!
BAŞKAN Kabul etmiyorsanız
çalışma düzenini bozuyor oluyorsunuz Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
- Bu Meclis rolünü oynayacak. Bu Meclis açık açık
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Burası
dağ başı değil, burası Meclis.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
lehinde ilk olarak Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımı
kürsüye davet ediyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ben iki dakika bir konuşma yapacağım.
BAŞKAN Siz gelmeden önce Sayın
Yiğitalpe bir söz vereyim ama Sayın Yiğitalp ve sayın
milletvekilleri, konuşmak istediğiniz, söz istediğiniz zaman
lütfen bana bildirin. Sayın Yiğitalp, siz geldiniz, söz istediniz ama
o arada biz ara verdik. Aradan sonra da bir söz talebinde
bulunmadınız, doğrudan kürsüye geldiniz. Lütfen, bir daha böyle
hareketlerde bulunmayalım, ben yöneteyim. En azından benim
yönetimimde söz talebinde bulunan milletvekillerine mümkün olduğu kadar
söz verme çabası içindeyim. Size de aynı uygulamayı
yapacaktım. Lütfen Meclisin zamanından çalmayalım başka
türlü yöntemlerle.
Buyurun Sayın Yiğitalp, ne için
konuşmak istediğinizi bana bir söyleyin.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Mevcut durumla ilgili konuşacağım.
BAŞKAN Kürsüden değil, yerinizden
konuşma.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kürsüden konuşacağım.
BAŞKAN Mümkün değil. Bakın, beni
zorlamayın Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
O zaman konuşmuyorum.
BAŞKAN Konuşmayacaksanız o zaman
Konuşacak mısınız yerinizden?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bir siyasi partinin eş başkanının vekilliği
düşüyor
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, şimdi
ben konuşuyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
bize iki dakika burada açıklama, kendimizi ifade etme imkânı
verilmiyor yani.
BAŞKAN Bakın, Sayın Yiğitalp,
kürsüden konuşma usule aykırı.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tamam, saygı duydum, yerime
BAŞKAN Eğer isterseniz yerinizden size
söz vereceğimi beyan ediyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İki dakika, bakın
BAŞKAN Siz başlayın, sürenizi ben
tayin ederim. Konuşacak mısınız?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu böyle olmaz ama.
BAŞKAN Bu böyle olur, usul böyle çünkü. Siz
başlayın konuşmanıza, sürenizi bırakın ben tayin
edeyim.
Açıldı mikrofonunuz, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin, milyonlarca insanın Kürt sorununun çözümü üzerinden
kendilerini Parlamentoya gönderdiğine ve bu siyasi hareketin her
defasında kendini küllerinden yaratmış olduğuna ilişkin
açıklaması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Biz iki yıldır bu Parlamentoda faaliyet yürütmeye
çalışıyoruz. Tam iki yıl boyunca binlerce cenazeyle
karşılaşmışız, binlerce anne baba
acısıyla karşılaştık ve biz seçim
çalışmaları yaparken milyonlarca insan buraya gelip bu Kürt
sorununun, farklılıkların sorununun çözümü üzerinden, binbir
umutla bizi buraya gönderdi. Buraya geldikten sonra neredeyse
çığlık attık. Arkadaşlar, bakın, orada büyük bir
kan akıyor, ölümler var. dediğimizde, sadece buradaki özellikle AKP
vekilleri bize karşı son derece linç kampanyası
başlattı. Bir gün oturup da şunu düşünmedi ya: Bu kadar
ölümler oluyor, ne yapalım durdurmak için? Bu yetmedi, belediyelerimize
kayyumlar atandı. Bu yetmedi, belediyelerimiz Emniyet
teşkilatına dönüştürüldü; o yetmedi,
arkadaşlarımız, eş başkanlarımız
tutuklandı. Şimdi eş başkanlarımızın
milletvekilliği düşürülüyor ve sanki milyonlarca oy onlara
verilmemiş de sadece buradaki birkaç kişinin kararı üzerinden
gelişiyormuş gibi davranılıyor.
Peki, soruyorum ben size: Her gün FETÖ üzerinden
operasyon yapıp cemaati şeytanlaştıran sizler, gece gündüz
birlikteydiniz ama bankadan bir kredi çeken şu an cezaevinde ya da yurtta
kalanlar, yetiştirme yurdunda kalanlar yani onun imkânlarını
yoksulluktan kullananlar cezaevlerinde ama ona ihale veren, onunla kol kola
giren, onunla bu ülkenin rantını paylaşanlar nerede, bunun
siyasi ayağı nerede? Bu, ayrı bir konu.
İkincisi: Sayın Figen Yüksekdağ ve
Selahattin Başkan ve diğer milletvekili
arkadaşlarımız, her gün ama her gün, her platformda ve her
tartışma ortamında bu sorunun tartışılarak
çözülmesi konusunda altını kalın harflerle çizerek ısrarla
vurguladılar. Bu çağrıya bırakın cevap vermeyi, sadece
burada bize karşı terörizm üzerinden cevap verdiniz. En kötüsü nedir
biliyor musunuz? Söylediğimiz her şeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yiğitalp,
teşekkür ederim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hayır, ben son cümlemi bitirmek istiyorum.
BAŞKAN Size bir dakikalık süre yerine
iki dakika süre verdim. lütfen, yeniden bir süre
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bitireceğim, bir cümleyle kapatıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın, mikrofon açık,
kayda geçer, siz buyurun, devam edin.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Açık değil Başkanım.
BAŞKAN Kayda geçer, buyurun, mikrofon
açık.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tamam, ben cümlemi tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Bitirin yalnız, son bir dakika.
Buyurun.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Eğer gerçekten bu ülkeyi seviyorsanız, bu vatanı ortak
seviyorsanız bir an önce bu sorunun çözülmesinin siyasi yolunu açarsınız.
Arkadaşlarımız aynı zamanda
Bakın, eş zamanda
İdris Baluken tutuklanıyor, Figen Yüksekdağın
vekilliği düşürülüyor, Selahattin Beye ceza geliyor. Bu, tesadüf
müdür? Aynı 4 Kasım olayı gibi bir operasyon yapıldı
ama şunu unutmayın: Bu siyasi hareket ne HDPyle başladı ne
HDPyle bitecek. Bu, her defa kendini küllerinden yaratmış bir siyasi
harekettir. Öyle veya böyle, bugün 60 kişi geldik, iki yıl sonra 150
kişi geleceğiz. Bunu hiç kimse unutmasın.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 21
Şubat Uluslararası Ana Dili Günü kapsamında Türkiyede
konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve azınlık dillerinin korunup
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğinin
araştırılması amacıyla 21/2/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın Kadri
Yıldırımı kürsüye davet ediyorum Sayın Adıyaman.
Buyurun Sayın Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
selamlıyorum.
Bugün Dünya Ana Dili Günüdür. Maalesef 2017
yılı Kürt dili açısından kara bir yıl olarak ikinci
ayını geride bırakmaktadır ve yine maalesef Kürtler bu
yılın bugünkü Ana Dili Gününü büyük bir hüzün içerisinde
karşılıyorlar çünkü Kürtlerin binbir emekle kurdukları
bütün dil kurumlarının kapılarına kilit vurdunuz.
Zamanlaması ne kadar manidardır ki -Diyarbakırda küçücük
yavruların okuduğu- Zarokistanın öğretmenlerini bu dille
eğitim yapmaktan alıkoydunuz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bütün
yasakları kaldıran biziz.
HASAN TURAN (İstanbul) Hocam, müşteri
gitmemiştir.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Kürtçe eğitim
yapan 37 öğretmeni bu görevden menettiniz.
HASAN TURAN (İstanbul) Müşteri
gitmeyince ne yapsınlar, kapatmışlardır.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Her seferinde,
kurmakla övündüğünüz ve üzerinden siyasi rant sağlamaya
çalıştığınız, devrim olarak
nitelendirdiğiniz Mardin Artuklu Üniversitesindeki Kürdoloji
hocalarını da maalesef bu devrim neticesinde, karşı bir
devrimle devirdiniz, gözünüz aydın. Sizin
yaptığınızı bana göre Saddam bile
yapmamıştır. Çünkü Saddam güney Kürdistanı yaktı,
yıktı, kimyasal silah kullandı ama Kürt dilini ortadan
kaldırmaya çalışmadı, Kürt diline karışmadı,
Kürt okullarına müdahale etmedi.
Kadim dostunuz Pakistanın 1952
yılında Bengal dilinin başına getirdiğinin 10
katını, 100 katını bugün maalesef altmış beş
yıl sonra siz Kürt dilinin başına getirmekten çekinmiyorsunuz.
16 Nisanda referanduma sunulacak olan bir anayasa
değişiklik paketi önümüzdedir. Kürt diliyle ilgili, Kürt dilinin
düzenlemesiyle ilgili, bu Anayasa değişiklik paketinde zerre kadar
bir gelişme, bir düzenleme, bir ilerleme yoktur. Böyle çağ
dışı bir pakete, böyle tekçi bir pakete Kürtlerden evet
demelerini bilmem nasıl bekliyorsunuz, nasıl evet demelerini
istiyorsunuz? Hadi, siz istediniz diyelim ki, AKP içerisindeki Kürt
milletvekilleri hangi yüzle -Kürtlerden- içinde dilleriyle ilgili hiçbir
şeyin olmadığı bu pakete nasıl evet diyeceklerdir,
onu da merak ediyorum tabii. Kürtçede bir söz vardır bu gibi durumlarda
kullanılır, ben de onu kullanıyorum ve diyorum ki: x"
Evet, AK PARTİ içerisindeki kendine muhafazakâr
ve vicdanlı, yeri geldiğinde İslamı referans
aldığını söylemekten geri durmayanlara da bir çift sözüm
vardır: Bu ne biçim muhafazakârlıktır ki Kuran-ı Kerimde
bütün diller birer ayet, Allahın birer ayeti kabul edilmesine
rağmen, Kürt dili de bu ayetlerden biri olmasına rağmen bu dilin
üzerine niye bu kadar gidiliyor? Bu dil niye bu kadar asimile ediliyor? Dönemin
Başbakanı, sanırım Almanya seyahatinde olacak, şöyle
demişti: Asimilasyon bir insanlık suçudur. Çok doğru, yerinde
bir söz ancak bu, Türk diline veya başka bir dile yönelik olduğunda
insanlık suçu oluyor da Kürt diline yönelik olduğunda insanlık suçu
olmuyor mu, insanlık suçu olmaktan çıkıyor mu? Bunu ben de
doğrusu merak ediyorum.
İkincisi: Bakın, Hazreti Peygamberin (AS)
Medinede Yahudilere tanımış olduğu temel haklardan bir
tanesi de onlara İbranice olan ana dilleriyle eğitim
hakkını vermesidir. İçinizde ilahiyat okuyanlar var, içinizde
Diyanetten gelenler var; bakın, şunu iyi bilin: Yahudilere
tanınan bu hak onların özel dershanelerinde, okullarında ve
bütün dersliklerinde, ki bunların hepsine birden beytülmidrâs
deniliyordu, siyeri okuyun
Beyt ev demektir, hane demektir, midrâs ders
demektir; ikisini yan yana getirdiğinizde dersevi oluyor beytülmidrâs;
dershane, eğitimevi, eğitim kurumu, ne derseniz deyin. Bin dört yüz
yıl önce bu hak Yahudilere tanındı ve Yahudiler ki o sırada
Hazreti Peygamberle en çok mücadele eden kesimdi ama Dil ayrı, hak
ayrı; mücadele ayrı. dedi.
Yine bakın, bu dille Kuran-ı Kerim
tercüme edildi. Kürt diliyle Kuran-ı Kerim gibi dünyanın en yüksek
bir edebî metni olan, dinî metin olduğu kadar bir edebî metin olan, hem de
en yüksek değerde bir edebî metin olan Kur'an-ı Kerimi bu dille
çevirdiniz.
Peki, eğer bu dil bir işe
yaramıyorsa, eğer bir zamanlar denildiği gibi medeniyet dili
değilse, eğer eğitim için elverişli değilse,
nasıl olur da bu dille siz Kur'an-ı Kerim gibi yüksek edebî bir metni
çevirdiniz, tercüme ettiniz? Bu Kur'an bir gün gelecek ve size diyecek ki
Madem bu dil bir işe yaramıyordu, eğitim için elverişli
değildi, yavruların yetişmesi için o kadar elverişli
değildi, ne diye beni o dile çevirdiniz? Sizi çarpmaz mıyım?
Onun için diyorum ki ana dille eğitim yolu
beklenirken, böyle bir statü, böyle bir hak beklenirken, cüzi bir kullanım
hakkı olan ve minicik yavrularımızın eğitim
görmüş oldukları "Zarokistan" dediğimiz, yani
anaokulu, okul öncesi kurumların kapısına ve öğretmenlerin
görevine, kilit vurarak, kapatarak, men ederek, hem de bunu -tekrar söylüyorum-
çok manidar bir zamanlamayla Dünya Ana Dili Gününe denk getirerek, bilmem
hangi mesaj veriliyor?
Ve maalesef, muhafazakârlık ve dinî anlayış
sözle olmuyor, sözde olmuyor, özde oluyor, sadece lafta değil fiiliyatta
oluyor.
İyice siyeri okuyun, iyice İslam tarihini
okuyun, bir dili asimile etmenin bir ayeti asimile etmek olduğunu
göreceksiniz.
(X) diyor Kur'an. Çok
dillilik Allahın ayetlerindendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Kuran çok
dillilik diyor ama biz veya siz tek dil diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bu
anlayışın tez elden bırakılması dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk olarak Sakarya Milletvekili Sayın Mustafa İsen
konuşacak.
Buyurun Sayın İsen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA İSEN (Sakarya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 21 Şubat Dünya Ana Dili
Günü dolayısıyla AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü UNESCO tarafından 1999 yılından beri Dünya Ana Dil
Günü kutlanmaktadır. Ana dil bir insani haktır ve en geniş
tanımıyla da bir insanın hiçbir eğitime tabi
tutulmaksızın, ailesi, çevresi ve toplumu
aracılığıyla öğrendiği dil olarak
tanımlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye bir
imparatorluk bakiyesidir. Bu yüzdendir ki bu yapı içinde ve mevcut
yapı içinde son derece zengin bir kültürel çeşitlilik mevcuttur.
Fakat bazı dönemlerde bu birikim göz ardı edilmiş, hatta ciddi
yasaklamalara konu olmuştur. Pek çok mesele gibi Türkiyenin bu konular
için de çözümü AK PARTİ iktidarı zamanında
gerçekleşmiştir. Bu konuda yapılan belli başlı
faaliyetleri sizinle değerlendirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu alanda, ilk olarak,
3üncü Avrupa Birliği Uyum Paketinde, resmî dil olan Türkçenin
yanında vatandaşların günlük hayatlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın
yapılabilmesi için, farklı dil ve lehçelerle ilgili yasaklayıcı
hükümler kaldırılmıştır. Aynı yıl içerisinde
farklı dil ve lehçelerin öğrenilebilmesi için özel kurslar
açılabilmesine imkân sağlanmıştır. Dil konusundaki bu
açılımlar daha sonraki dönemlerde de kullanılmış,
başta TRT yayınları olmak üzere farklı lehçelerde
yayın yapılmasının önü açılmıştır. Bu
kapsamda hazırlanan yönetmelikle farklı dil ve lehçelerde radyo ve
televizyon yayını gerçekleştirilebilmektedir.
Son olarak, yasal güvenceye bağlanmış
bu konu ve özel radyo ve televizyonlar ile TRT de bu alana ilişkin yeni
imkânlar ortaya koymuş; bu çerçevede, TRTnin bir kanalı, TRT 6, tam
zamanlı Kürtçe yayın yapmaya başlamıştır. 2009
yılında ise özel radyo ve televizyonların da kesintisiz biçimde
bu dillerde yayın yapabilmesinin önü açılmıştır. Bu
değişikliklerle, farklı dil ve lehçelerde yayın
yapılması yasal güvenceye kavuşturulmuş, TRT
ekranlarından Kürtçe ve Arapça yayınlar yapılmaya
başlanmıştır.
Geçmişte mevzuattaki bazı
sınırlayıcı hükümler nedeniyle cezaevlerinde bulunan
tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla konuşmasının
önündeki engeller kaldırılmış ve buralarda da kendi ana
dillerini kullanmaları mümkün hâle gelmiştir. Ayrıca, bu yasak
yüzünden kişilerin iletişim hakları ve özgürlükleri
kısıtlanmaktaydı. 2009da yapılan tüzük
değişikliğiyle, hükümlünün kendisinin veya
görüşeceğini bildirdiği kişinin Türkçe bilmediğini
beyan etmesi hâlinde, telefonla Türkçe dışındaki dillerde de
konuşma yapılabilmesinin mümkün hâle getirilmesi
sağlanmıştır. Daha sonra çıkarılan yönetmelikle
de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin, ziyaretçileriyle Türkçe
dışındaki dillerde de yüz yüze görüşme yapabilmelerinin
önündeki engeller kaldırılmıştır. Böylece, son derece
gayriinsani olan bu yasaklara AK PARTİ iktidarı döneminde son
verilmiştir.
Günümüz demokrasi ve insan hakları
anlayışıyla bağdaşmayacak şekilde,
vatandaşlarımızın çocuklarına Türkçe olmayan isimleri
koymaları yasaktı. Bu da yine iktidarımız döneminde
kaldırılmıştır.
Ülke içinde farklı dil ve lehçelerin
konuşulması, Türkiyenin önemli zenginliklerinden birisidir fakat bu
zenginlik ancak bu iktidar döneminde aktif hâle getirilmiştir. Söz konusu
dillerin günlük hayatta kullanımına ilişkin yasaklar ortadan
kalkmış fakat daha sonra akademik ve bilimsel anlamda bu dillerin
öğretilmesine yönelik bir eğitim öğretim hizmeti ihtiyacı
doğmuştur.
Bunun için, Türkiyede konuşulmakta olan, bir
bakıma, yaşayan dillerin doğru şekilde öğretilmesi ve
öğrenilmesiyle ilgili çalışmalarla üniversitelerde farklı
dil ve lehçelerle ilgili akademik araştırmalar yapılabilmesi
için enstitüler açılması ve seçmeli ders konulabilmesi mümkün hâle
gelmiştir.
Bu kapsamda ilk olarak, hocamızın da biraz
önce konuşurken ifade ettiği gibi, Mardin Artuklu Üniversitesi
bünyesinde Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı, Arap Dili ve Kültürü
Anabilim Dalı, Süryani Dili ve Kültürü Anabilim Dalı, Kürt Dili ve
Kültürü Yüksek Lisans Programı ve Süryani Dili ve Kültürü Yüksek Lisans
Programından oluşan Türkiyede Yaşayan Diller Enstitüsü
kurulmuştur. Aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi bünyesinde Kürt
Dili ve Edebiyatı Bölümü açılmıştır. İlerleyen
süreçte Bingöl Üniversitesi bünyesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı ve tezli/tezsiz yüksek lisans programından oluşan
Yaşayan Diller Enstitüsü Edebiyat Fakültesi içinde kurulmuş.
Ayrıca, Muş Alparslan Üniversitesinde benzer bir yapılanmaya
gidilmiştir. Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri
Bölümünde de Zaza Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Kurmanci Dili ve
Edebiyatı Anabilim Dalı ve Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı açılmıştır. Diyarbakır Dicle Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde de yine Kürt Dili ve Kültürü Anabilim
Dalı kurulmuştur. Bunlara ilave edilen Çerkezce gibi başka
dillerdeki yükseköğretim faaliyetlerini bu çerçevede ayrıca
saymıyorum.
Seçim çalışmalarında Türkçe
dışında farklı dil ve lehçelerde propaganda
yapılabilmesinin önü yine bu dönemde açılmıştır. 2010
yılında yapılan değişiklikle siyasi partiler hukukunun
alanı genişletilmiş ve ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bir
gereği olan siyasi propaganda hakkının önündeki yasal engeller
kaldırılmıştır.
Geçmişte farklı dil ve lehçelerdeki
kültürel faaliyetlere destek verilmesi düşünülemeyecek bir husustu. Bu da
AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleştirilmiş ve bu
kapsamda Kültür Bakanlığından, başta Mem û Zin olmak üzere,
başka çalışmalar yayımlanmış, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından çeşitli illerde
Kürtçe tiyatro oyunları sahnelenmeye başlanmıştır.
Devlet televizyonu TRT TRT Haber isminde Kürtçe bir haber sitesini
yayına sokmuştur. Kürtçe türkülerden oluşan albümler
hazırlanmıştır. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyelerini tanıtmak için hazırlanan katalogda, diğer dillerin
yanında, ilk kez, milletvekillerinin Kürtçe dil bilgisine yer verilmesi de
yeni bir durumdur. Buna, Türkçe bilmeyen vatandaşlarımızın
kamu kurum ve kuruluşlarındaki iş ve işlemlerini takipte yaşadıkları
sıkıntıları çözmek açısından, idari birimlerde
Kürtçe tercüman istihdamı gibi faaliyetleri de ayrıca eklemek
gerekir.
Türkiyede bugün ana dillerin kullanılması
ve geliştirilmesiyle ilgili mevzuat açısından bir sorun
bulunmamaktadır. Devlet bu kullanıma izin vermek şöyle dursun,
biraz önce ifade ettiğim çerçevede, ciddi şekilde destek vermektedir.
Bu destek bundan sonra da aynı şekilde sürmelidir. Fakat, ülkedeki bu
demokratik hakların kullanımını talep edenlerin devlete ve
ülkeye karşı demokratik yaklaşımlar içinde tavırlar
sergilemesi de devletin ve toplumun en temel beklentisidir.
Değerli milletvekilleri, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu
manada dillerinin korunması da ayrıca önemlidir. Özellikle Yunus Emre
Enstitüsü, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın bu konudaki ihtiyaçlarını
giderecek çalışmalar gerçekleştirmektedir ve geçmişte din görevlileri
gibi bugün bu ülkelerde dil görevlileri de görev yapmaktadırlar. Bu
çerçevede, oralara yönelik faaliyetler de devam etmektedir.
Bu düşüncelerle, tüm ana dillerin
yaşatılması, geliştirilmesi ve böylece ortak insanlık
mirasının korunması dileğiyle, Dünya Ana Dili Gününü
tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İsen.
Sayın Adıyaman, bir söz talebiniz var.
Açıklama mı yapacaksınız?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Evet
efendim.
BAŞKAN Bir dakika.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Iğdır Milletvekili Mehmet
Emin Adıyamanın, Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili
Başbakanlık tezkeresinin Genel Kurulda okumasının
Anayasanın ve İç Tüzükün ihlali anlamına geldiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, az önce Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağla ilgili bir hükmün
açıklanması ya da okunmasıyla bir karar aldınız.
Aslında usul açısından da Anayasa açısından da
hakikaten Anayasanın ve İç Tüzükün ihlali anlamına gelen bir
uygulama gerçekleşti. Zira, hem cumhuriyet
başsavcılığının hem
Başbakanlığın tezkeresinde, Anayasanın 83 ve 84üncü
maddelerine ilişkin açıklamalardan sonra 76ncı maddeye
atıfta bulunuluyor. Aslında bırakalım işin siyasi
mülahaza boyutunu, AKPnin çoğunluğa dayalı uygulamalarını,
hukuk dışı uygulamalarını bir tarafa
bırakalım, salt 76ncı madde anlamında bile
değerlendirildiğinde az önce okunan hükmün bu Mecliste
okunmaması gerektiği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Bunları konuştuk, usul
tartışması da yaptık, teşekkür ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 21
Şubat Uluslararası Ana Dili Günü kapsamında Türkiyede
konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve azınlık dillerinin korunup
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğinin
araştırılması amacıyla 21/2/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
(x)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilinmeyen bir dille
değil, Lazcayla selam verdim size, bu kadar
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Konuştuğunuz dil Lazca
mıdır?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Lazca efendim.
BAŞKAN Kayıtlara geçmesi adına
söyledim.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Çünkü bilinmeyen bir dil olarak
geçecek, onu açıklamak istedim.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bilinmeyen bir dil
değil, Lazcayla selam verdim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü. 17 Kasım 1999da
UNESCOnun ilan etmesiyle beraber, o günden bugüne Dünya Ana Dil Günü
kutlanıyor dünyanın her tarafında. Dünya Ana Dil Gününün 21
Şubat olmasının sebebi de Bengal dilinin
konuşulmasını, kullanılmasını savunan
öğrencilere askerler tarafından, güvenlik güçleri tarafından
ateş edilmesi ve öldürülmesi olayına gönderme yapılıyor
olması, bunu da bilin.
Değerli milletvekilleri, 15inci yüzyılda
dünyada 15 binin üzerinde dil konuşuluyordu, bugün değişik
uygulamalarla, savaşlar, göçler, yasaklamalar, asimilasyon, özellikle
küreselleşme, modernleşmenin yıkıcı etkileri nedeniyle
bu dillerden ancak 7 bin civarında şu anda yaşıyor ama
bunlardan 2.500ü ölmek üzere. Türkiyede 35 tane ana dil var, konuşuluyor
değişik şekillerde ama bunların büyük bir kısmı
-18i- UNESCOnun değerlendirmelerine göre, ciddi bir şekilde tehdit
altında, ölmek üzere.
Değerli arkadaşlar, önce şunu ifade
edeyim: Biz bir milletiz, bu toplumda yaşıyoruz.
Dolayısıyla, bir millet olmanın verdiği zorunluluk, ortak
bir dile ihtiyacımız var ve bu ortak dilin Türkçe olduğu
Bu konuda
herhangi bir tartışma yoktur, başka türlü de olamaz değerli
milletvekilleri. Her şeyden evvel Anayasanın eşitlik ilkesinin
gerçekleşebilmesi için bu ülkede yaşayan herkesin Türkçe bilmesi
gerekiyor. Karsta okuyan bir çocuk İzmirdeki bir pozisyona başvurabilmeli
ve girmeli, bunu ancak ortak dil sağlar. Bu konuyla ilgili hiçbir problem
yok ama şunu da tespit etmek durumundayız çok öz güvenli bir
şekilde: Maalesef Türkiyede, ana diller konusunda, kültürler konusunda,
farklılıklar konusunda geçmişte ve bugün çok hoyratça
davranılmıştır. Bu dillerin yok olmasında,
unutulmasında bu siyasi tercihlerin, tavırların da önemli bir
yeri var; bunun altını çizmek gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, evet, biraz evvel
konuşan Hükûmet partisinin sözcüsü sayın hocam Ana dil, bir temel
insan hakkıdır, insani bir haktır. dedi, doğru ama
Sayın Hocam, bu insani hakkın konuşulabilmesi,
kullanılabilmesi için de hükûmetlerin, devletin üzerine düşen
görevleri yapması gerekiyor.
Bakın, Türkiyede 200 bini Doğu Karadeniz
Bölgesinde, diğerleri Türkiye'nin değişik yerlerinde olmak
üzere, 500-600 bin civarında, en azından annesi babası Lazca
konuşan insan var ama Lazca giderek unutuluyor. Annem babam çok iyi
biliyor, ben biliyorum, çocuklarım şöyle böyle, torunlarım hiç
bilmiyor. E, sen suçlusun. Biz yasaklıyor muyuz, engelliyor muyuz? Evde
konuşun. Bu olmaz, böyle bir şey olmaz.
Bakın, verdiğim rakamlar... Dünyanın
her tarafında olduğu gibi, Türkiyede de birçok konuda
fakirleştiğimiz gibi kültür konusunda da kültür zenginlikleri
konusunda da dil konusunda da fakirleşiyoruz. Su konusunda, hava
konusunda, çevre konusunda nasıl ciddi yıkımlar varsa ana dille
ilgili de aynı şeyler var.
Dil insandır değerli
arkadaşlarım yani bir dilin yok olması insanın yok
olmasıyla aynı şeydir. Dolayısıyla, devletin bunu
yaşatması, hepimizin, toplumun bunu yaşatması temel
görevlerinden bir tanesidir.
Biz yıllar önce Laz Enstitüsü Derneği
kurarak Lazcanın yaygınlaşması, gençlere, çocuklara
öğretilmesi için çalışmalar yaptık. Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde ortaya çıkan bu serbestleşmeden, rahatlamadan da
istifade etmeye çalıştık ama maalesef, bürokraside,
üniversitelerde müthiş bir dirençle karşılaştık.
Hiçbir üniversitede ana dili çocuklara öğretecek -biliyorsunuz, siz
getirdiniz bu hakkı, seçmeli ders olarak ana dili seçebiliyor çocuk ve
okulda okuyabiliyor- öğretmenler yok. Bunlar nasıl yetişecek?
Daha evvel Kürtçede yapılanı örnek alarak, üniversitelerde en
azından tezsiz lisansüstü eğitim verilerek, çocuklara
değişik branşlarda öğretmenlik yapan arkadaşlar ya da
öğretmen olma yeterliliği olan arkadaşlar Lazca eğitim
verebilecek, ders verebilecek kapasiteye gelsinler ve devlet
atamasını yapsın dedik, maalesef bu konuda hiçbir adım
atamadık.
Değerli arkadaşlarım, size bir
şey söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi haklar ve özgürlükler
konusunda çok inişli çıkışlı yollar izliyor.
Kendisinin ortaya çıkarmış olduğu ve zamanında çok da
anlattığı, övündüğü hakları konjonktür gereği
ortadan kaldırabiliyor. Böyle bir şey olmaz değerli
arkadaşlarım. Hiçbir hak, insan hakkı, hele hele ana dil
hakkı konjonktür gereği, değişik bahanelerle ortadan
kaldırılamaz, engellenemez değerli arkadaşlarım.
Maalesef, siz bunu yaptınız. On beş senelik, uzun Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde bunları gördük değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bizim taleplerimiz var. Sadece Lazca
için söylemiyorum; Türkiyede unutulmaya yüz tutan çok sayıda, 35 tane dil
var, lehçe var, bütün bu lehçeler için söylüyorum. Devlet, Millî Eğitim
Bakanı, Kültür Bakanı, kim şey yapıyorsa, bu konuyla ilgili
araştırmaları yapmalı, nerelerde, nasıl eğitimler
yapılabilir, bunları sağlamalıdır. Ayrıca, sivil
toplum örgütlerine, yerel televizyonlara, radyolara destek vermesi gerekiyor.
Ana dili çocuğun öğrenebilmesi için televizyonda izlemesi lazım,
çizgi film izlemesi lazım. Bir çizgi filmin maliyeti çok yüksektir, sivil
toplum örgütlerini aşar. Bunların hepsi devletin görevidir ama bu ara
devletimiz maalesef haklar ve özgürlükler konusunda çok gerilere düştü, bu
konularda çok fazla çalışmalar yapmıyor.
Değerli milletvekilleri, gerçekten insani
olarak söylüyorum, ifade ediyorum: Bir insan neyse bir dil de odur yani bunu
hissetmeniz gerekiyor, empati kurmanız gerekiyor. Bir dilin gözünüzün
önünde yok olması bir insanın yok olmasıyla hiç de farklı
değil. O nedenle bütün siyasi partilerdeki milletvekillerine rica
ediyorum, bu konuyla ilgili yapılacak çalışmaları
destekleyin.
Bakın, değerli arkadaşlarım, biz
çok korkuyoruz ama bu kadar korkmamıza gerek yok. Bu toplum, bu millet çok
uzun tecrübeler yaşamış, büyük bedeller ödemiş ve bir
millet olmuştur, birlikte yaşıyoruz. Bütün
sorunlarımıza rağmen -ekonomik sorunlar, terör,
ayrılıklar gayrılıklar- siyaset maalesef tepede çok sert ve
kimlikler üzerinden ayrıştırıcı bir şekilde
kurulmasına rağmen, bu toplum -2017deyiz- birlikte
yaşıyor. Bu, büyük, çok kıymetli bir şeydir ama bu
birlikteliğin devam edebilmesi için, daha fazla yasaklara değil, daha
fazla özgürlüklere ihtiyacımız var. Maalesef, Adalet ve Kalkınma
Partisi bu konuyla ilgili yönelimini kaybetmiştir değerli
arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu günlerde
tutunma amacıyla, şununla bununla -ben niyet okumuyorum- hak ve
özgürlükleri genişletmek konusunda gayretler göstermiştir, bütün bu
gayretler desteklenmiştir, takdir edilmiştir ama bugün
bakıyoruz, bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi, maalesef, çok geriye
düşmüş, tekçi bir yapıyı, bir anlayışı
benimsemiş durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, aslında,
biraz evvel ifade ettiğim Dil, insandır. konusunu bir ayet meali
okuyarak kapatıyorum; Hucurât Suresi, 13üncü ayet: Ey insanlar,
şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve sizi
birbirinizle tanışmanız için halklar ve kabileler şeklinde
kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en kerim, üstün
olanınız, ırk, soy, kabile değil; takvaca, insanlıkça
hakka hukuka en iyi riayet edenlerdir.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Türkçe olmayan
ifadelerin tutanaklara bilinmeyen bir
dil olarak değil Türkçe dışında bir dil şeklinde
geçtiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
açıklama yapmak istiyorum: Elbette ki ana dillerin yaşaması ve
yaşatılmasından yanayız ancak resmî dilin Türkçe
olması sıfatıyla, Sayın Bekaroğlu konuşurken
hangi dilde konuştuğunu beyan etmesini rica ettim tutanaklara
bilinmeyen bir dil olarak geçmemesi nedeniyle.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ancak, öğrendiğim
kadarıyla tutanaklara artık bilinmeyen bir dil olarak değil,
Türkçe dışı bir dil olarak, bu ibareyle geçiyormuş.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Kim
almış bu kararı Sayın Başkan? Ama çok yanlış
bir şey bu, yanlış bir karar, kim almışsa.
BAŞKAN Bu ikazımın yanlış
anlaşılmasını istemem, sadece
kullandığınız dilin metinlere tam adıyla geçmesi için
bu ikazda bulunduğumu bilmenizi isterim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 21
Şubat Uluslararası Ana Dili Günü kapsamında Türkiyede
konuşulan yerel, tarihsel, göçmen ve azınlık dillerinin korunup
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğinin araştırılması
amacıyla 21/2/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde, son olarak, Bilecik Milletvekili Sayın Halil Eldemir
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesi uyarınca vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 21 Şubat Dünya Ana Dil Gününü
kutluyorum. HDP grup önerisiyle alakalı olarak az önce Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Mustafa İsen AK PARTİ iktidarları
döneminde dillerle ilgili konuda yapılan düzenlemeleri geniş
geniş anlattı. Ama bu öneriyle ilgili konuya
başladığımızda da AK PARTİ
iktidarlarının dil asimilasyonuyla
uğraştığını iddia etmek çok büyük bir
haksızlık olur. Bugün TRTde hem Kürtçe kanal olarak hem Arapça kanal
olarak hem de İngilizce kanal olarak farklı dillerde yayın
yapılabilmekte.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Lazca
istiyoruz, Lazca, unutulan dil. Lazca istiyoruz, Gürcüce istiyoruz, Abazaca
istiyoruz.
HALİL ELDEMİR (Devamla) Bu konuyla
alakalı olarak yapmış olduğumuz düzenlemeler var, bundan
sonra da ihtiyaç duyulması durumunda yapılacak düzenlemeler
noktasında da kayıtsız kalınamayacağı
bilinmelidir.
Şimdi, toplumumuzun her kesimini ilgilendiren
çok önemli bir yasa teklifi Genel Kurul gündeminde beklemektedir. Önümüzde,
geçen hafta itibarıyla 456 sıra sayısını alarak
bastırılıp dağıtılan ve Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimizi Genel Kurulda bir an önce görüşmek, kamuoyunun yakından
takip ettiği bu kanun teklifimizi bir an önce milletimizin istifadesine
sunmak istiyoruz.
Bu kanun teklifimiz ana başlıklarıyla
şu hususları içermektedir: Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatifleri aracılığıyla 31/12/2016 tarihine kadar
kullanılmış olan tarımsal kredilerle alakalı, kanunun
yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içerisinde müracaatla, belirtilen
kapsam ve şartlar dâhilinde yeniden yapılandırılması
söz konusu olacaktır. Bu düzenlemeyi içeriyor.
İkincisi: Elektrik tüketiminden kaynaklanan
-tarımsal sulamalar dâhil- özelleştirme devir işlemleri
sırasında TEDAŞa devredilmiş alacaklar ile TEDAŞa ait
olup tahsilatı özelleştirilen elektrik dağıtım
şirketlerince sürdürülen ancak bugüne kadar tahsil edilemeyenler için,
tekrar tahsilat yapılabilmesi adına bir düzenlemeyi içeriyor.
Bugüne kadar düzenli olarak vergi ödemeleri yapan
ancak bizim kendileriyle alakalı, bu vergi mükellefleriyle alakalı
herhangi bir düzenleme yapmadığımız ama şu anda çok
önemli bir şekilde vergilerini düzenli ödeyenlerin gelir vergisi ve
kurumlar vergisi ödemelerinde yüzde 5lik bir indirim
yapılmasını içeriyor. Bunun yanında, inşaat sektöründe
farklı sözleşme türlerinde damga vergisi oranlarının
yeniden düzenlenmesi için bir madde içeriyor. Bunun yanında, gayrimenkul
satışlarında uygulanan tapu harçlarında indirim yapılabilmesi
için Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Diğer taraftan, inşaat
sektörünü desteklemek ve yurt dışından döviz girişini
artırabilmek adına yalnızca ilk teslimde KDV istisnası
getiriliyor.
Mera vasfı değişmiş, hazine
adına tescil edilmiş, kamu hizmeti için gerekli olmayan
taşınmazların, talepleri hâlinde önceki maliklerine devriyle
ilgili Mera Kanununda değişiklik yapılmasını
içeriyor.
Diğer taraftan, esnafımızın
beklediği Esnaf Ahilik Sandığının
kurulmasını, zor durumda kalmış olan
esnafımızın iş yerini kapatması ya da iflas etmesi durumunda
maddi kayıplarını telafi etmek üzere Esnaf Ahilik
Sandığının kurulmasını içeriyor.
Bunun yanında,
soydaşlarımızın Uluslararası İşgücü Kanunu
uyarınca çalışma izni muafiyeti kapsamında Türkiyede
bulundukları sürelerde genel sağlık sigortalısı
sayılarak oluşan mağduriyetlerin giderilmesini ve genel
sağlık sigortası kapsamında yaşanan
sıkıntıların giderilerek sisteme daha
sağlıklı işlerlik kazandırılmasını hedefliyor.
Devlet Su İşleri tarafından yürütülen
baraj projeleri kapsamında yapılacak kamulaştırma ve iskân
çalışmalarının barajı yapan DSİ tarafından
tek elden yürütülmesine, bu suretle baraj yapılan yerlerdeki
vatandaşların mağdur edilmeden iskânlarının
hızlı bir şekilde gerçekleşmesine yönelik, İskân
Kanununda değişiklik içeriyor.
Sendika ve konfederasyonların Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla yapacakları protokoller
çerçevesinde, kadın istihdamına yönelik desteklerde
Bakanlığa kaynak aktarılabilmesinin önü açılıyor. Kamu
iktisadi teşebbüslerinde, KİTlerde çalışan personelin
yıllık izinleriyle ilgili olarak düzenlemeler
yapılmasını hedefliyor bu kanun.
Anlatmaya çalıştığım gibi,
toplumun birçok kesimini ilgilendiren birçok düzenlemeyi içeren bu kanuna da
bir an önce geçmek istiyoruz. Ben HDP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu
tekrar belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika, oylamaya bir
başlayayım.
Evet, sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı talebi var:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK PARTİ
sıralarından Elektronik cihazla sesleri)
GARO PAYLAN (İstanbul) Başkan, yok
işte.
BAŞKAN Peki, elektronik cihazla oylama
yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 21/2/2017 tarihinde
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve arkadaşları
tarafından, Türk Hava Yollarına ait hisselerin yüzde 49,12'lik hazine
payının Türkiye Varlık Fonuna devredilmesinin tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/2/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/2/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve
arkadaşları tarafından Türk Hava Yollarına ait hisselerin
yüzde 49,12'lik hazine payının Türkiye Varlık Fonuna
devredilmesinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla
21/2/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1080 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/2/2017 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacıyı çağırmadan Genel Kurulda
Kulis de Genel Kurulun bir parçası sayılır, çıkmak
isteyenler çıksın.
BAŞKAN Lafımı ağzıma
tıkadınız Sayın Altay, bir müsaade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani, bu manzara
hoş değil.
BAŞKAN Söyleyecektim zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tahmin ediyorum
ben de, evet.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sessizliğimizi biraz muhafaza edelim lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayakta da
durulması caiz değil.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin lehinde ilk olarak Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen
konuşacak.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önce, Müjdat Gezene, Müjdat
Gezen Kültür Merkezine yapılmış olan saldırıyı
değerlendirmek isterim.
Kınamıyorum, kınanacak nesi var bu
alçakça saldırının? Yalnızca nitelendirilmesi olabilir.
Müjdat Gezenler, Uğur Dündarlar, Bekir Coşkunlar, Yılmaz
Özdiller bu ülkenin vicdanıdır, vicdanı. Vicdan halkın
sesidir. Halkın sesini kısmaya çalışabilirler, halkın
sesini yok etmeye çalışabilirler, halka rağmen halkı
susturmaya çalışabilirler ama emin olun ki Müjdat Gezenler de
Uğur Dündarlar da Sokratesler de konuşmaya devam ederler. Uğur
Mumcuları susturamadıkları gibi bu aydın, bu
çağdaş, bu yiğit yazarları da susturmaya hiç kimsenin gücü
yetmeyecektir.
Sayın Başkan, gruptaki arkadaşlar
meşguliyet içerisindeler. İsterlerse onları ben dinleyeyim,
bekleyeyim, onlar susunca ben konuşabilirim.
BAŞKAN Gerekli ikazı yaptım
Sayın Pekşen.
Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Ben, bir milletvekili
olarak bu konuda lütfen gereken hassasiyetin gösterilmesini istiyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türk Hava Yollarıyla ilgili daha önce bu kürsüye
geldiğimde Türk Hava Yollarının yönetim zafiyetinin Türkiye için
nasıl büyük bir mali tabloya sebep olacağını da burada
anlatmıştım. O günlerde altını çizerek
vurgulamıştım, dünyanın en büyük Airbus filosuna sahip olan
bir hava yolu şirketi çok kötü bir yönetimle maalesef, o uçaklarını
bugün meydanlarda tutmakta ve uçuştan alıkoymak zorunda kaldı;
birçok ülkeden uçuşlarını geri çektiği gibi, birçok uçak da
zaten boş uçmakta, yolcu bulmakta güçlük çekmektedir. Yine, dünyanın
birçok ülkesinde Türk Hava Yolları artık bir uçuş tercihi olarak
kullanılmamaktadır. Nitekim önümüze gelen bilançoya baktığınız
zaman bu, vergi dairesine verilmiş olan bilançosu net rakam 6 milyar 493
milyon 116 bin 492 lira zarar. Yani, bu tüyü bitmemiş yetim
insanların, hani söylüyorsunuz ya, beytülmalın hakkını
yandaş bir bürokratın emrine vermişler ve tam 6,5 milyar
liralık bir zarar bugün Türk halkının önüne konulmuş.
6 milyon genç işsizimiz varken ne yazık ki
Türk Hava Yollarının 6,5 milyarlık zararını örtmek
için yeni bir senaryo hazır. Neymiş o senaryo? Varlık Fonu. Hani
insanlar soruyorlar ya Bu Varlık Fonuna niye ihtiyaç duyuldu? diye.
Varlık Fonuna ihtiyaç duyulmasının en önemli sebebi, işte
Türk Hava Yolları gibi kurumlar. Türk Hava Yollarının,
satın almış olduğu plansız programsız uçaklardan
dolayı aylık yaklaşık 70 milyon dolarlık ödemesi var.
Bu aylık 70 milyon dolarlık ödemeyi -leasing ödemeleri de dâhil olmak
üzere- yapabilmesi için işte Varlık Fonuna aktarılan
şirketlerin kazançlarına ihtiyaç var. Onun içindir ki Ziraat
Bankası, Halk Bankası, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı, araziler vesaire, hepsi bunun içerisinde. Niye? Çünkü
iki tane uçak üreten şirketle hesapsız kitapsız yapılan
satın alma anlaşmaları dolayısıyla şimdi Türk
Hava Yolları bu uçakları almak zorunda, aldığı
uçakların parasını da ödemek zorunda. Para? Yok.
Sözleşmeleri feshetmek durumunda kaldığında inanılmaz
bir bedel ödemekle karşı karşıya. O zaman, çözüm açık:
Devletin diğer kurumlarını bir araya getirelim, bir havuz
oluşturalım, adına da Varlık Fonu diyelim, onların
kazançlarını Türk Hava Yollarının bu fütursuzca
harcamalarının karşılanmasında kullanalım. Bütün
hikâye bu kadardır. Yani Varlık Fonu dediğiniz, tam tersine,
Türk Hava Yollarının batırmaya devam ettiği, her gün daha
büyük batağa doğru gittiği sürecin bir şekilde örtbas
edilmesi sistemidir. Ama, buradan SPKyı uyarıyorum. Sermaye
Piyasası Kurulunun yetkilileri, bu bilançoyu takip edeceğim, buna
ilişkin süreci de takip edeceğim.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Vekilim, Türk
Hava Yollarının 2016 kârı 762 milyon.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bak burada
yazıyor; merak ediyorsanız Türk Hava Yollarının bilançosu
burada. Bak, 2016 kârı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) 2016 kârı 762
milyon.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - İşte, o,
Türk Hava Yollarının 2016 kârı
diye
açıkladıkları da bir borsa manipülasyonudur ve onun
hakkında da suç duyurusunda bulunacağım hiç tereddüdünüz
olmasın. 6,5 milyar, burada, rakam burada.
Şimdi, kıymetli milletvekilleri, Türk Hava
Yollarının
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Rakamın
kaynağı nerede?
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Vergi dairesine
verilmiş olan bilanço, bak burada, vergi dairesine vermiş, burada.
Vergi dairesine verdiği resmî belge, burada.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) İşte burada,
bunlar resmî bilgi.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bugüne kadar, bu tür
entrikalarla toplumdan gerçekleri gizlemeye çalıştılar ama
gizlenemeyen gerçekler var. Bak, merak ediyorsanız Sayıştay
raporları da var, onları da konuşalım isterseniz,
Sayıştay raporlarını da kullanalım. Devam edelim
isterseniz açtığınız yerden biraz daha.
Şimdi, geçenlerde, 6770 sayılı bir
kanun numarası var, 18/1/2017 tarihinde de şöyle bir kanun hükmünde
kararname yayımlandı. Bu kararnamenin 33üncü maddesinin (2)nci
fıkrası belki burada herkesin ilgisini çeker. Kararnamenin 33üncü
maddesinde diyor ki: Eğer bankadan kredi kullandıysanız, bu
kredileri de ödeyemediyseniz canınız sağ olsun,
sıkmayın canınızı. Bu ödeyemediğiniz kredilerle
ilgili bankaya senet, çek, kambiyo evrakları vesaire verdiyseniz, banka da
bu evrakları tahsil edemiyorsa, hatta bunlar sahte ise, hatta sizi
dolandırdılarsa, hatta kandırdılarsa hiç
canınızı sıkmayın, affettik. Buyurun, kanun hükmünde
kararname 33üncü madde, geçici 1inci madde ve geçici 2nci madde, burada.
Nelerle meşgul olduğunu görüyor musunuz kanun hükmünde
kararnamelerin?
Burada bitmiyor tabii. Yine, bir başka kanun hükmünde
kararname daha. Geçenlerde anlattım, burada bir kez daha söylemekte yarar
görüyorum: Yine, 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü
maddesi. Bankadan kredi kullandı, bankayı dolandırdı; hiç
önemli değil, bankayı yeter ki dolandır, yeter ki dolandır,
yeter ki yandaş ol, hiç merak etme, her türlü çözüm bulunur, senin
hakkında icra takibine gitmeye, senin hakkında zimmet sebebiyle suç
duyurusunda bulunmaya hiç gerek yok. Niye? Çünkü, banka
yapılandırma kılıfı adı altında yeni bir
uygulama seninle yaparsa, mesela borcunu on yıla yaydım, on beş
yıla yaydım, iki yılı ödemesiz, beş yılı
ödemesiz diye, yapılandırma formülü adı altında yeni bir
senaryo düzenlerse banka yöneticileri hakkındaki Bankacılık
Kanunu 160ıncı maddesine eklenen yeni fıkrayla zimmet
suçlaması tümüyle ortadan kaldırılmıştır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) O da
mı kanun hükmünde kararname?
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bu da kanun hükmünde
kararname.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Güzel
(!)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bu kanun hükmünde
kararnamelerle ilgili asıl muhatap Anayasa Mahkemesidir. Buradan Anayasa
Mahkemesine, özellikle Anayasa Mahkemesinin Başkanına sesleniyorum:
Bugün, Türkiyedeki bu büyük dramın, bu gerginliğin, bu
kutuplaşmanın, Türkiyeyi bu karanlıklar dehlizine sürüklemenin
en önemli müsebbibi sizsiniz ve mahkemenizdir. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Bu toplumun vicdanını
yıktınız, bu halkı karanlıklara sürüklediniz ve
vermiş olduğunuz o kararla birlikte, Türkiye bugün kâbus
senaryolarına teslim edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Başkanına soruyorum:
Şimdi, yarın sabahleyin, Türkiye Büyük Millet Meclisini feshettim.
diye bir kararname gelirse siz yetkisiz misiniz? İllerdeki valilikleri
feshettim, bütün il başkanları validir. diye bir kararname gelirse
siz yetkisiz misiniz? Muhalefet partilerini kapattım. diye bir kararname
gelirse siz yetkisiz misiniz?
ALİM TUNÇ (Uşak) Kanun varken nasıl
kapatıyorsunuz?
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın Anayasa
Mahkemesi Başkanı, orada, o yukarıda oturduğunuz yerde,
cafcaflı arabalara binebilirsiniz, kırmızı plakalı
arabalara binebilirsiniz, arabalarınızın önünde rengârenk
lambalar olabilir ama Türk halkı sizin, bu halkın vicdanına
seslenecek kararlarınızı bekliyor. Eğer vicdan adaletse,
eğer adalet vicdanlarda varsa bu ülkeyi daha fazla karanlıklara
sürüklemeyin.
Az önce gördünüz, OHAL kararnamesi diye bu ülkenin
tüyü bitmemiş yetimlerinin haklarının nasıl
gasbedildiğini size tek tek anlattım. Dolandır bankayı,
rahat ol, hiç merak etme. Hani, İtaat et. diyorlardı ya; işte
Dolandır, itaat et, rahat et. Kanun hükmünde kararname gelir, ne zimmet
olur ne dolandırıcılık olur, seni kurtarırlar.
İşte, bunlara sebebiyet veren, sayın Anayasa Mahkemesinin
kıymetli hâkimleri, kıymetli üyeleri, o vermiş olduğunuz
karardır, Anayasa Mahkemesi kararıdır. Yargılamama
kararı orada durduğu sürece Türkiye daha büyük kâbuslara, daha büyük
karanlıklara doğru sürüklenmeye devam edecektir; daha çok Müjdat
Gezenler tehdit edilir, daha çok Uğur Dündarlar, Bekir Coşkunlar
tehdit edilmeye devam eder. Ama, hiç unutmayın, Sokratesi idama götüren
500 yargıcın hiçbirisinin ismini hiç kimse hatırlamıyor ama
Sokrates binlerce yıldır konuşmaya devam ediyor, tıpkı
Cumhuriyet Halk Partisi gibi. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Siz konuşun, biz
yaparız.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Konuşmaya devam
edeceğiz, halkımızı aydınlatmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Siz konuşmaya
devam edin, AK PARTİ yapar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Taşdemir, sisteme
girmişsiniz. Nedir talebiniz?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Ben 60a göre bir dakika söz hakkı almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemirin, emirle çalışan yargının bir
hukuksuzluğa imza atarak Van Milletvekili Figen Yüksekdağ
Şenoğlunun milletvekilliğini düşürdüğüne ilişkin
açıklaması
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Sayın Başkan, bugün, Türkiye'nin 3üncü büyük partisinin Eş
Genel Başkanı Sayın Figen Yüksekdağın vekilliği
bu Mecliste düşürüldü ama maalesef, bu Meclis sanki normal, rutin bir
işleyiş yapmış gibi devam ediyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Yas mı
tutacağız?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Bir kere, Meclisin bundan utanması gerektiğini düşünüyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Yas mı
tutalım?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Bizler, kadınlar olarak şunu açık ve net söyleyelim: Bu,
kadın düşmanı politikaların bir sonucudur çünkü bugün,
aslında Figen Yüksekdağa verilen ceza kadın özgürlük
mücadelesine verilmiştir. Kadın düşmanı politikanın
bir sonucu olarak Figen Yüksekdağ şahsında aslında 6 milyon
seçmen ve bunun yarısını oluşturan kadınlar
cezalandırılmaktadır. Onun için de bizler, bir kez daha bu
Mecliste şuna şahit olduk ki talimatla çalışan yargı,
emirle çalışan yargı bir kez daha bir hukuksuzluğa
adım atarak, imza atarak Figen Yüksekdağın vekilliğini
düşürdü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ama, şunu açık net söyleyelim ve sizler de bilin ki
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Figen Yüksekdağın vekilliğini siz vermediniz, sizin ellerinizle
ve havaya kaldırdığınız oylarla da vekilliği
düşmeyecektir. Biz bu kararı tanımıyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk olarak
Sayın Taşdemir, teşekkür ederim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, siz de bir kadın olarak lütfen, biraz daha
duyarlı olun.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 21/2/2017 tarihinde
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve arkadaşları
tarafından, Türk Hava Yollarına ait hisselerin yüzde 49,12'lik hazine
payının Türkiye Varlık Fonuna devredilmesinin tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk olarak Sivas Milletvekili Sayın Mehmet Habip
Soluk konuşacak.
Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET HABİP SOLUK (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
grup önerisi hakkında grubum adına konuşma aldım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, ülkemizde
ve sınır ötesi askerî harekâtımızda hayatını
kaybedenleri, Şanlıurfada hayatını kaybeden hiçbir
günahı olmayan yavrumuzu ve bu alanda hayatını ülkesinin
geleceği için veren bütün şehitlerimizi minnetle anıyorum,
hainleri de lanetliyorum.
Sayın vekiller, ulaştırma,
haberleşme sektörü dünyada gelişmenin, kalkınmanın
lokomotif görevini üstlenmektedir. Güçlü bir ulaştırma, iletişim
altyapınız varsa gerçekten o ülkenin gelişmişliğinden,
kalkınmasından bahsetmek mümkündür. Hükûmetlerimiz döneminde, on
beş yıldan bu yana, her alanda olduğu gibi, ülkemizin
ulaşım ve iletişim altyapısını geliştirmeye
yönelik çok ciddi çalışmalarımız oldu. Sivas Valisi Halil
Rifat Paşanın tarihe mal olan Gidemediğin yer senin
değildir. sözünden hareketle, 14 Kasım 2002den itibaren, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı,
Sayın Bakanımızın şu andaki
Başbakanımızın döneminde 33 üniversitede ülkenin
iletişim ve ulaşım ana plan stratejisini gerçekleştirerek
bu yola koyulduk. Kara Listede olan Türk bayraklı gemilerin Beyaz
Listeye geçişini sağladık. Denizcilikte dünya lider ülkeleri
arasına girdik. Bilim ve haberleşme sektöründe sessiz devrim
gerçekleştirdik. Ülkemizi iletişim otoyollarıyla donattık.
PTT Bankı kurarak halkımızın yaşamını
kolaylaştıracak 1.500 civarındaki yerleşim yerinden çekilen
bankaların görevini üstlendik. Otoyollar dâhil 6.101 kilometreden,
bölünmüş yolları 25.500 kilometreye çıkardık. 6 il
bölünmüş yollarla birbirine bağlı iken bugün 75 ilimiz
bölünmüş yollarla birbirine bağlı.
Dünyanın hiçbir ekonomisinin veya mali gücünün
geri getiremeyeceği bir hususu bilgilerinize arz etmek istiyorum: Bu
bölünmüş yolları yaptık da ne oldu? 8,5 milyon civarında
motorlu taşıt var iken 52 milyar Türkiye'deki hareketlilikte, 100
milyon taşıt/kilometredeki can kaybımız 5,72ydi. Şu
anda 113 milyar hareketlilik, 20 milyon motorlu taşıt ve can
kaybımız 2,17. Bu, gelişmiş ülkelerde, İngilterede
özellikle 1 civarında, İskandinav ülkelerinde sıfır
civarında. 2023 hedeflerimiz inşallah gerçekleştiğinde
bizim hedefimiz de 1in altına girmektir.
Demir yolları Misakımillî
sınırlarımızın içerisinde 4.136 kilometre olarak
kalmıştı. 1923ten 1946ya kadar 3.764 kilometre, her türlü
teknik ve maddi imkânsızlıklara rağmen, ülkemizde demir yolu
yapılmıştır, emeği geçenler nur içinde yatsın.
1946dan 2003 yılına kadar da ülkemizde yapılan demir yolu
miktarı 945 kilometre. Yüz yıllık cıvatalarına,
somunlarına anahtar değmemiş, vagonları duran rayları
yürüyen bir demir yolu teslim aldık. Demir yollarının bu hâline
dönemin Başbakanı, Başbakanımız, şu andaki
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, demir
yolları bu şekilde kaderine terkedilemez, bir ülkenin
kalkınması için gerekli olan bir ulaşımdır, derhâl
devlet politikası hâline getirilmeli talimatını
vermişlerdir.
Bu arada, türkülerimize konu olan Kara tren
gecikir, belki de hiç gelmez. sözlerinin yerini Yüksek hızlı tren
yetişir. almıştır. Dünyada 8inci, Avrupada 6ncı
yüksek hızlı tren kullanan ülke olduk. Türkiyeyi bu hizmetle
buluşturan liderin adı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin adı
Türkiye Cumhuriyeti, milletin adı ise Türk milletidir. Bunu da hiçbir
kuvvetin bir daha elimizden alamayacağı bir ölçüdür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; havacılık sektöründeki yasal
sıkıntıları bir bir sivil havacılığın
önünden kaldırarak hava yolunu halkın yolu hâline getirdik. Ülkemizin
millî bayrak taşıyıcısı Türk Hava
Yollarının, -14 Kasım 2002den sonra kendi içinde mukayese
edecek olursak- 2003 yılında 10,4 milyon olan toplam yolcu
sayısı her yıl ortalama yüzde 15 artarak bugün, 2016 sonu
itibarıyla 62,7 milyona ulaşmıştır. 2003
yılında yurt içinde 36 hava alanından yalnızca 25i çalışırken
-Kıbrıs dâhil- 28 noktaya uçuluyordu, şu anda yurt içinde 49
noktaya uçuluyor. Yurt dışında 75 noktaya, 75 şehre
uçulurken bugün itibarıyla 247 şehre uçuluyor. Toplamda yurt içi ve
yurt dışı uçuşlarımız 296ya
ulaşmıştır. 2003 yılında 65 olan uçak
sayısı 2016 yılında 334e ulaşmış, yedi
yaş ortalamasıyla dünyanın en genç filosuna sahiptir. 2003
yılında 1,9 milyar dolar olan toplam gelir, her yıl ortalama
yüzde 15 artarak Eylül 2016 itibarıyla 7 milyar doları
aşmıştır. Ayrıca, 2003 yılında 6,9 sent olan
birim gider sürekli iyileştirilmek suretiyle 2016da 6 sente
düşürülmüştür, iyileşmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O uçakların kaç
tanesi kiralık, kaç tanesi devletin?
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Onun ayrıca
cevabını veririm.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
Karşılıklı konuşmayın
lütfen, Sayın Soluk.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) 2003
yılından itibaren, Sermaye Piyasası Kurulu raporlarına göre
sürekli kâr eden Türk Hava Yolları, 2015 yılında 1,1 milyar
dolar kâr etmiş, ilk defa 7 haneli bir kâra ulaşmıştır.
Dünya pazarlarındaki kapasite payı yüzde
5ten yüzde 2ye ulaşmıştır. Türk Hava Yolları
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Soluk
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Ben çamur
siyasete pek alışık olmadığım için,
tamamlayayım, sonra size arz ederim onu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Soluk, lütfen
Sayın Tanal, lütfen
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) 2004 ve 2006
yıllarında halka arzıyla yüzde 51e çıkan bir statüyle
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
uçak sayısını sormak, devlete ait olup
olmadığını sormak, bunun çamur siyasetiyle ne ilgisi var?
Uçakların kaç tanesi devlete ait, kaç tanesi kiralık?
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Ya, şimdi
BAŞKAN Sayın Soluk, siz Genel Kurula
hitap edin.
Sayın Tanal, siz de lütfen, yerinizden konuşmacıya
laf atmayın.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bünyesinde
bulunan yüzde 49luk payı Varlık Fonuna Özelleştirme
İdaresi Yüksek Kurulunca devredilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vakit herhâlde az, bu fonun kuruluşuna girmeden
5
Şubat 2017 tarihinde Bakanlar Kurulunun kararıyla da Ziraat
Bankası, Türkiye Petrolleri, PTT, Borsa İstanbul, TÜRKSAT
sermayelerinde bulunan hazineye ait hisselerin tamamı, TÜRK TELEKOM
AŞnin 6,68 oranındaki hazineye ait hissesi, Etibank
İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve ÇAYKURun fona
aktarıldığı hepinizce malumdur. Özelleştirme Yüksek
Kurulunca Türk Hava Yollarının 49,12 ve ayrıca, Halk
Bankasının 51,11 oranındaki hisselerinin de özelleştirme
kapsamından çıkarılacak fona aktarıldığı
malumlarınızdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Varlık Fonu söz konusu şirketleri iddia
edildiği gibi keyfî şekilde idare etmeyecektir. Stratejik
yatırımlar plan çerçevesinde yönetilecek, şirket ve bağlı
şirketler ile Türkiye Varlık Fonu ve bu fon bünyesinde kurulacak alt
fonları kapsayan üç yıllık stratejik yatırım
planı yönetim kurulu kararından sonra Bakanlar Kuruluna sunulacak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla)
Bakanlar
Kurulunun onayıyla ancak yürürlüğe girecektir.
ERHAN USTA (Samsun) Ağabey, yeter, gözünü
seveyim, ne anlatıp duruyorsun ya? Zarar tevil götürmez.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Soluk.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Bunun
denetlenmesiyle ilgili bağımsız denetim, Başbakanlık
tarafından görevlendirilen denetim ve Meclis denetimi söz konusudur. (AK
PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Soluk, teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacak.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Özellikle,
22nci Dönemden itibaren
BAŞKAN Sayın Soluk
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Efendim,
neticeyi söyleyelim.
BAŞKAN Sayın Soluk, size teşekkür
ettik, diğer konuşmacıyı çağırdık. Lütfen,
başka bir sefer
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) Cumhuriyetimizin
kuruluşundan bugüne
BAŞKAN Sayın Soluk, lütfen
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Hava Yollarının hazine hisselerinin
Varlık Fonuna devrine ilişkin grup önerisi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Buradan, daha önce Varlık Fonuna ilişkin
değerlendirmelerimizi, eleştirilerimizi, ikazlarımızı,
bu işin daha düzgün gitmesi için neler yapılması gerektiği
hususundaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmıştım.
Şimdi, belki vakit kalmaz düşüncesiyle o kısmı atlayıp
direkt, biraz, işin bir Türk Hava Yolları boyutu var, tabii bir de
yine Varlık Fonunun yönetim boyutu var.
Şimdi, ben burada, hemen somut birkaç soruyla
aslında başlamak istiyorum. Mesela, Türk Hava Yolları bir fona
devredildi, Varlık Fonu kapsamına alındı, bir menkul
kıymet ihracı gibi bir şey yapılacak, anlaşılan
o, öyle bir şey yapılması bekleniyor. Ha, şunu söyleyeyim:
Bugüne kadar somut hiçbir şey söylenmedi. Değişik yerlerde,
değişik platformlarda defalarca soru sorduk, Komisyon dâhil, Genel
Kurul dâhil, televizyon programları, özel sohbetler, daha henüz bize somut
Şu işi yapacağız. şeklinde bir şey söylenemedi.
Ama, ben şunu soracağım: Şimdi, Türk Hava
Yollarının yüzde 49 hissesi halka arz edilmedi, Hazinenin elinde,
fakat yönetim Hazinede yani bir stratejik değeri var, bir borsa
değeri var. Bu şirket, herhangi bir şekilde bir menkul
kıymet ihracı yapılırsa, bir alt fona devredilirse, bir fon
kurulduğunda hangi değeri üzerinden bu işlem yapılacak?
Burası çok kritik. Yani, burada ciddi bir fark var çünkü bir yönetimi ele
alma, yönetimden kaynaklanan gerçek değer var, stratejik değer var,
bir de borsada işlem görmesinden kaynaklanan değer var. Bu çok önemli
bir husus, burada ciddi kaygılarımız olduğu için bu soruyu
yöneltiyorum, muhataplarının herhangi bir şeklide bu soruya bir
cevap vermeleri durumunda biz onu nasıl olsa duyarız.
Şimdi, dolayısıyla şirketlere
Bakın, bu devlet fonlarında, varlık fonlarında en büyük
risklerden bir tanesi de dünyada hep bu risklerle de
karşılaşıldı
Bizde zaten bir varlık fonu
kurulması için -şimdi oraları tekrarlamayacağım ben-
hakikaten bir gerekçe yok yani bizim bir fazlamız yok, gelir fazlamız
yok, kamu fazlamız yok, ticaret fazlamız yok veya bir petrol
gelirimiz yok, ona rağmen kuruldu. Biz finansman için, biz borçlanma için
kurduk, o belli. Şimdi, bu tür fonların yatırım yaptığı
yerlerde, dünyada böyle, nerede çürük çarık şirket varsa bu tür
fonlara o tür şeyleri tabiri caizse çakarlar. Yani, eğer fon yönetimi
çok dikkatli davranmazsa, denetim sistemi iyi olmazsa -ki bizim Varlık
Fonunda hemen hemen hiç denetim yok, keyfî yönetime son derece açık- bu tür
risklerle karşılaşma durumumuz var. Yani, siz bir
kısım paranızı işte sermaye piyasalarını
derinleştirmek için, diyelim ki uluslararası arenada oynayan
bazı şirketlere veya Türk şirketlerine, yerli şirketlere
yatırdığınızda, orada hangi şirketlere nasıl
para yatırılacak, hangi alanlarda yatırılacak bunlar
başlı başına bir çalışma ve buradaki ciddi
suistimaller dünyada karşılaştığımız
konulardan.
Şimdi, dolayısıyla, tabii, biz kanun
yapımı aşamasındaki endişelerimizi
paylaştık. Tabii, buralarda, Meclisin kürsüsünde kişilerle filan
uğraşmak bizim usulümüz değil ancak sadece geneli
itibarıyla şu kadar söyleyeyim: Atanan fon yönetimi
endişelerimizi bir kat daha artırdı. Kimsenin şahsıyla
ilgilendiğim yok. Bu arkadaşlar içerisinde şu ana kadar -bırakın,
yani 200 milyar dolar olacak. diyor ya Nihat Zeybekci- 250 milyon
dolarlık dahi fon kurup işleten, yöneten bir kimse yok. Bu iş
pazarlamacılık yapmaya benzemez. Çok saygı duyuyorum yani bir
başka meslekte, mesela, çok iyi bir öğretim görevlisi olabilirsiniz
ama bir Varlık Fonu yönetimi bambaşka bir olaydır; bu konuda
dünyada tecrübe sahibi insanların, her yönüyle her şeyine
güvenebileceğimiz insanların olması gerekirdi. Biz yönetimde,
maalesef, bu tür hususları göremedik.
Şimdi, tabii, işin bir de Türk Hava
Yolları boyutu var. Türk Hava Yolları
Şu hakkı teslim
etmek lazım yani aslında başlangıcı itibarıyla
belki 2 evrede Türk Hava Yollarına bakmak gerekiyor: Bir,
başlangıç dönemi; biraz daha sonraki bir yedi, sekiz, on yıl.
İkisi arasında ciddi bir fark var. Ancak, ben şu soruyu bürokratken
de hep sormuşumdur, bu sorunun cevabını biz bulamadık: Türk
Hava Yollarına ilişkin bu strateji ortaya konulurken -şirket
stratejisinden bahsetmiyorum, şirketi büyütme yönünde bir strateji
muhtemelen vardı- transit konusunda Türk Hava Yollarını bu kadar
çok büyütme stratejisi ortaya konulurken Türkiye genelinde ülke
açısından bu işin bir etki analizi yapıldı mı?
Çünkü, dünyanın bütün yolcusunu, içeriğe belki de hiçbir katma
değer sağlamadan oradan alıyorsunuz -İstanbulu bir hat
yapacağız diyoruz- başka yerlere taşıyorsunuz. Bizim
Atatürk Havalimanı artık bu işe yetmez. dendi, üçüncü
havalimanı yapılıyor, dünya kadar yatırım maliyeti
var, bunun çevresel etkileri var, bunun yanında gelirleri de var. Ama,
mesela, kendi trafiğimizdeki bekleme süreleri yani bunlar ciddi hesaplar.
Bu hesaba ilişkin bizim bürokratken de bu konuda bilgi taleplerimiz
olmuştu. Böyle bir çalışmanın ben
yapılmadığını biliyorum veya düşünüyorum. Ama,
şimdi, bu çalışmalar yapılmadan, faydalarını,
zararlarını tam olarak ortaya koymadan bir tane şirketi
olağanüstü şekilde büyütmek tabii, bir miktar
karışıklığa neden oluyor.
Şimdi, Türk Hava Yollarının
başta şirket stratejisinin muhtemelen olmuş olması
lazım. Fakat, şu anda baktığımızda özellikle son
dönemlerde Türk Hava Yollarında, yönetilmesiyle ilgili,
kârlılığıyla ilgili, o başlangıçtaki o iyi
dönemlerin de son yıllarda geçtiğini görüyoruz. İşte, az
önce ifade edildi, 2016 yılı 4üncü çeyrek rakamının 6,5 milyar
TL zarar olduğu basına yansıdı. Yılın ilk 3
çeyreği o kadar yüksek değil, o daha düşük yani faaliyet
zararı yaklaşık 1,7 milyar TL civarında, o da yine zarar.
Şimdi, artık, dolayısıyla, şirketin o geçmişteki
kârlılık hâli de gitti, şu anda ciddi zarar eden bir şirket
var önümüzde.
Şimdi, tabii, şu soruyu ben sormak istiyorum:
Niye Türk Hava Yolları dış şoklara cevap veremeyecek kadar
dengesiz büyütüldü? Şu anda yurt dışında bir şok var,
bu uluslararası havacılıkta bir şok var fakat bu
şoklara cevap verebilecek bir durumu yok, olağanüstü zararlar
yazıyor Türk Hava Yolları. Yani, birkaç yıl içerisinde
şirketin elinde muhtemelen hiçbir değer kalmayacak. Burada ciddi bir
planlama hatası var; yolcu sayısı düşüyor fakat bizim uçak
sayılarımız artıyor, bir öngörü hatası var, bunlara
bakılması lazım. Türk Hava Yollarının iş modeli
Belli bir iş modelinin olduğu başlangıçta
anlaşılıyordu fakat gelişen piyasa koşulları
dikkate alınarak revize edilmediği için
sıkıntının kaynağında da bu var.
Şimdi, Türk Hava Yollarındaki bu FETÖ
meselesinin dışında, atamalarda -bakın, bunlarla ilgili
ciddi endişeler var- liyakat sisteminden vazgeçildiği ve bunun da
etkinsizlik üzerinde, zarar etmesinin üzerinde veya doğru
çalıştırılmamasının üzerinde ciddi etkilerinin
olduğu bizim tespitlerimiz arasında.
Şimdi, bazı olaylar, bazı alanlar
var; yurt dışı network, uçuş frekansları, uçuş
noktalarının kompozisyonu, kârlılık kriterleriyle telafi
edilemez hâle getirildi. Bakın, yani burada şimdi, o kadar fazla
şeyler var ki artık biz bu Türk Hava Yollarını kârlı
bir şirket, çünkü amaç oydu, Özel sektör kuralları içerisinde biz bu
şirketi yöneteceğiz. denildi ama şu anda onun çok daha
dışında bir kısım misyonlar da buraya verilmiş
durumda; bunun da Türk Hava Yollarının kârlılığı
üzerinde ciddi olumsuz etkisi var.
Bu tanıtım ve markalaştırma
işine hiç girmeyeceğim, burası tamamen amacından
sapmış, nakit yutan kara delikler hâline gelmiştir,
tanıtım faaliyetlerine ciddi paralar yatırılmaktadır
ve Türk Hava Yollarının bugünkü finansman zorlukları içerisinde
olmasının belki de nedenlerinden bir tanesi de budur.
Dolayısıyla, Türk Hava Yolları
kendisine yeni bir hikâye bulmak durumundadır, yani kendisine yeni bir
perspektif, yeni bir strateji ortaya koymak durumundadır. Stratejisi
muğlaklaşmış ve daha da kötüsü, Türk Hava Yolları
yönetiminin bunun yerine yeni bir strateji koyacak bir vizyonu gösterecek
kapasitede olduğu da görülmemektedir, yani Türk Hava Yollarında
-maalesef- böyle bir kapasitenin olmadığı görülmektedir.
Dolayısıyla, geçmişteki o nakit bolluğundan şu anda
borç batağına doğru giden
Ciddi finansman giderleri var
-şimdi rakamlar yanımda- yani yanlış
hatırlamıyorsam, Türk Hava Yollarının yaklaşık 2
milyar TL civarında, bir çeyrekte finansman gideri var. Bunlar çok ciddi
rakamlar. Dolayısıyla, borç batağına doğru giden bir
Türk Hava Yollarını görüyoruz.
Şimdi, tabii ki Bu, ticarettir. diyebiliriz,
zaman zaman işler iyi gider, kötü gider. Ancak, işler kötü
gittiği zaman şirket yönetimlerinden buna reaksiyon gösterecek gücü
ve yeteneğinin olması beklenir, böyle bir yeteneğin de Türk Hava
Yollarının bugünkü mevcut yönetiminde olmadığını
görüyoruz. Dolayısıyla, vahim olan, mevcut durumun kötü olması
değil, iyi bir trend yakalama şansının neredeyse yitirilmek
zorunda olmasıdır.
Tabii, Türk Hava Yollarının bu
kârlılığının artmasında 2004 yılındaki
vergisiz yakıt konusu önemlidir. Şimdi, bazı mukayeseleri
yaparken bu düzeltmeleri yapmak lazım çünkü Türk Hava
Yollarının, daha doğrusu hava yolu şirketlerinin
maliyetlerinin yaklaşık üçte 2si akaryakıt gideridir ve burada
da yüzde 20si alınıyor. Geçmişte yüzde 100 olan şey
beşte 1e düşürülmüş durumdadır. Bu
kârlılığı analiz ederken de bu tür düzeltmeleri yapmak
lazım.
Doluluk oranlarıyla ilgili ciddi sorunlar
vardır. Velhasıl Türk Hava Yolları, maalesef, iyi
yönetilememektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) İyi yönetilemeyen
şirketin bu hâliyle de Varlık Fonuna alınması, Varlık
Fonuna ilişkin diğer risklerle birlikte Türkiye'nin riskini de
artıracaktır diye düşünüyorum. Bu anlamda Meclisin bu konuda bir
değerlendirme yapmasının faydalı olacağını
düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
son olarak Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir konuşacak.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP tarafından verilmiş
olan grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarları, kurulduğu
günden bu yana, milletinden aldığı güçle, milletin
çıkarları için, durmak, yorulmak bilmeden çalışmaya devam
etmektedir. Her alanda olduğu gibi, Türk Hava Yolları da son
yıllarda göstermiş olduğu gelişmelerle ülkemizin yüz
akı şirketleri arasında en ön sıralarda yerini
almaktadır.
Son on dört yılda hava yolları için 23,4
milyar TL yatırım yaptık. Bu yatırımlar ve etkili
politikalarla aktif havalimanı sayısını 26dan 55e
çıkardık. Türkiye'mizi kıtalararası köprü konumuna
taşıyacak olan 150 milyon yolcu kapasiteli İstanbul yeni
havalimanını da inşallah tamamlayıp hizmete
sunacağız. Biz, hava yolunu halkın yolu yaptık, ülkemizi
hava ulaştırmasında merkez konumuna getirdik. Uçuş
ağını en hızlı geliştiren ülkeyiz.
Anlaşmamız bulunan ülke sayısını 81den 167ye
çıkardık. Dış hat seferlerini 116 ülkede 283 noktaya
yükselttik. 2003 yılında 34,4 milyon olan toplam yolcu trafiğini
2015 yılı sonunda yüzde 427 artışla 181,4 milyona
ulaştırdık. Son on dört yılda yolcu
uçağımızın sayısı 162den 540a, koltuk
kapasitemiz ise 27.599dan 100.617e ulaştı. Türk Hava Yolları
da bu çalışmalarda etkin bir rol üstlenmiştir. Türk Hava
Yollarının 2003 yılında 10,4 milyon olan toplam yolcu
sayısı her yıl ortalama yüzde 15 artarak 2016 yılında
62,7 milyona ulaşmıştır. Türk Hava Yolları, 2003
yılında 103 olan uçulan şehir sayısını 2016
yılında 3 kat artırarak 296ya çıkarmıştır.
Bu değerlerle, Avrupada en fazla destinasyona,
dünyada ise 120 ülkeyle en fazla ülkeye sefer icra eden hava yolu
unvanını elinde bulundurmaktadır. Global pazardaki kapasiteyi de
2016 yılında binde 5ten yüzde 2ye
ulaştırmıştır. 2016 yılında 8,2 milyar dolar
ihracatla Türkiyenin toplam ihracatına yüzde 6 katkı sağlamış
olan Türk Hava Yolları, Türkiyenin en büyük hizmet ihracatçısı
olmuştur. Türk Hava Yolları, iştirakleriyle birlikte gayrisafi
yurt içi hasılanın yüzde 2si kadar ciro üretmektedir. Türk Hava
Yolları Anonim Ortaklığı, 2004 ve 2006 yıllarında
gerçekleştirdiği önemli halka arzlarla birlikte yüzde 51i halka
açık şirket statüsüne ulaşmıştır.
İşte, biz, AK PARTİ iktidarları
olarak bu büyük gelişme ivmesiyle yetinmiyor, daha ilerisini hedefliyoruz.
Bu nedenle de ülkemiz varlıklarını daha sağlıklı
yönetmek ve daha hızlı büyümek için Türkiye Varlık Fonunu
hayata geçirdik. Hamdolsun, on beş yılda taş üstüne taş
koyarak ülkemizin varlıklarına her geçen gün yenisini ekledik. Örnek
vermek gerekirse, Ziraat Bankasının durumu ortada, Halk
Bankasının durumu da ortada değerli arkadaşlar.
Türkiye Varlık Fonu ülkemizin sahip olduğu
nakdî ve gayrinakdî varlıklarının bir kısmının
tek bir şemsiye fon altında toplanmasını sağlayacak,
böylece elde edilecek olan büyük ölçekli fonla ülkemizin büyümesi ve
gelişmesi için çalışmalara imza atılacaktır. Türkiye
Varlık Fonunun bünyesindeki her varlık ve şirkette olduğu
gibi Türk Hava Yolları için de Fonun iki temel amacı
bulunmaktadır: Bir, şirketin değer yaratmasını
sağlayacak potansiyel stratejilerin oluşturulmasında Türk Hava
Yolları Yönetim Kurulu ve üst yönetimine destek olmak. İki, fon
içindeki diğer varlıklarla potansiyel sinerjilerin hayata
geçirilmesini sağlamak.
Türkiye Varlık Fonu
bütün bu çalışmaları yürütürken halka açık olan Türk Hava
Yollarının profesyonel yönetim kadrosu da şirketin operasyonel
işleyişini sürdürmeye devam edecektir. Bu kapsamda, ulusal ve
uluslararası finans kuruluşları da dâhil olmak üzere ilgili
paydaşlarla sağlanan iş birliklerinin
devamlılığı da sağlanacaktır.
Hisseleri Türkiye Varlık
Fonuna devredilen diğer kurumlardan olduğu gibi Türk Hava
Yollarından da sağlanacak katkılar ülkemizin uluslararası
kredibilite ve ratingini artıracaktır. Siyasi ve ekonomik kriz ve
şoklara karşı ekonominin ve piyasaların
dayanıklılığı da sağlanacaktır. Savunma,
havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun
sektörlerdeki yerli şirketler sermaye ve proje bazında
desteklenecektir. Uluslararası finansal sisteme ve yabancı bankalara
bağımlılığı mutlaka azalacaktır. Arz
güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan
doğal gaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik
sektörlere çeşitli kısıtlamalara bağlı olmadan
doğrudan yatırım yapılacaktır.
Evet, değerli
arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle CHP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu ifade eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Başkan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, karar yeter sayısı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.14
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var.
BAŞKAN - Öneri kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Teşekkür ederim Sayın Altay
yardımcı olduğunuz için.
Sayın Usta, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önceki konuşmamdaki bir cümleyi düzeltmek
için söz aldım.
BAŞKAN buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Türk Hava
Yollarının son çeyrekte -daha doğrusu bir çeyrekte dedim
yanlış hatırlamıyorsam- 2 milyar TL civarında
finansman gideri var. dedim, onu biraz yanlış
hatırlamışım. 1 Ocak-30 Eylül, yani üç çeyrekteki finansman
gideri yaklaşık 2 milyar TL, yalnız bu bile tabii çok büyük bir
rakam, 1 milyar 924 milyon. Mesela geçen yılın aynı döneminde bu
rakam, finansman gideri 723 milyarmış. Bu, şunu gösteriyor: Yani
Türk Hava Yolları artık bir kara delik hâline gelmiş, finansman
giderleri ciddi, hızla artıyor.
Tabii ki önemli olan bir şeyi büyültmek
değil, dengeli, sürdürülebilir ve şoklara karşı
dayanıklı hâlde büyütmektir. Hesapsız, kitapsız iş
yapmanın aslında sonucu budur. Dolayısıyla az önce AKP
adına konuşan sayın konuşmacının da Varlık
fonları yönetime yardımcı olacak, şirketlerin yönetimine
yardımcı olacak. ifadesi de bizim, Türk Hava Yollarının
kötü yönetildiğine ilişkin saptamamızı da teyit etme
mahiyeti taşımıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına; bastırılarak dağıtılan
456 sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 456 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Yalnız, bu işlemleri yapmadan önce biraz
sessizlik rica ediyorum sayın milletvekilleri, bir uğultu geliyor
çünkü kürsüye.
Teşekkür ederim.
Buyurun:
21/2/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/2/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 456
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 260, 451, 157, 246, 120,
139, 235, 397, 429, 430, 93, 428, 198, 200, 288, 314, 319, 427, 140, 184, 185,
188, 196, 203, 209, 210, 211, 225, 244, 199, 206, 284, 300, 303, 309, 310, 325,
329, 330, 331, 334, 326, 327, 332, 24, 116, 390, 361, 229, 142, 352, 189, 191,
289, 307, 50, 190, 74, 75, 167 ve 363 sıra sayılı Kanun
Tasarıları ve Teklifi ile Karma Komisyon Raporunun ise yine bu
kısmın 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18,
19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38,
39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159,
160, 161, 162, 163, 164, 165 ve 166ncı sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
21 Şubat 2017 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 456 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Şubat 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde 451 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
23 Şubat 2017 Perşembe günkü
birleşiminde 157 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
157 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin 23 Şubat
2017 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde, Genel
Kurulun haftalık çalışma günlerinin dışında 24
Şubat 2017 Cuma günü saat 14.00'te toplanarak bu birleşiminde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve
157 sıra sayılı Kanun Tasarısı'na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerinde gece
24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam etmesi;
456 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki
şekliyle olması;
Önerilmiştir.
456
Sıra Sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 11inci maddeler arası |
11 |
2. BÖLÜM |
12 ila 26ncı maddeler arası |
15 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
26 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Serap
Yaşar konuşacak.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; milletimizin özlemle beklediği, bir an önce
yasalaşmasını arzu ettiği 456 sıra sayılı,
26 maddelik, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemin 1inci sırasına
çekilmesini; ayrıca, aciliyeti olan uluslararası sözleşmelerin
gündemin ön sıralarına alınmasını, diğer
sözleşmelerin gündemin devam eden sıralarında ele
alınmasını; salı, çarşamba ve perşembe günleri
görüşmelerin tamamlanmasına kadar, aksi takdirde 24 Şubat 2017
Cuma günü saat 14.00te toplanarak bitimine kadar Genel Kurulun
çalışmalarına devam etmesini; 456 sıra sayılı
Kanun Teklifinin temel kanun olarak görüşülmesini grubumuz adına
önermekteyiz.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; geçen hafta, 14-15 Şubat tarihleri arasında,
Fransız Senatosu Türkiye-Fransa Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Jacques Mezardın davetlisi olarak
milletvekillerimiz Sayın Fatma Güldemet Sarı, Sayın Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt, Sayın Oktay Öztürk ve Sayın Mehmet
Tümden oluşan 5 kişilik milletvekili heyetimizle Fransaya bir
ziyarette bulunduk. Resmî ziyaretimiz neticesinde çok yararlı,
faydalı görüşmelerde bulunduk. Bu davet sebebiyle ve bize
gösterdikleri misafirperverlik için Mösyö Mezarda ayrıca teşekkür
ediyorum.
Değerli vekiller, tarihin
hızlandığı bir dönemdeyiz, bölgemizde ve dünyada
olağanüstü bir hareketlilik var. Türkiye, jeopolitik konumu ve
geçmişiyle bölgesel ve küresel gelişmelerin istese de istemese de
merkezinde yer almakta. Bu kapsamda, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin de
hareketli bir dönemden geçtiğini görmekteyiz. Suriye meselesi özelinde
yaşanan çok boyutlu sürtüşmeler, mülteci krizi, Avrupa siyasal
iklimini bulandırmaya başlayan aşırı sağın
yükselişi gibi konularda Avrupa ve Türkiye'nin yolları, gündemleri,
siyasetleri, ekonomileri kesişiyor. Hele hele ABD Başkanlık
seçimleri sonrası yaşanan belirsizlik ortamı, Brexitin
yaydığı şok dalgası sonrasında denklemin daha
karmaşık hâle geldiğini gözlemliyoruz. Böylesi bir ortamda,
bölgesel bir merkez konumundaki Türkiye'nin öneminin tekraren
anlaşıldığına şahitlik ediyoruz. Bu
gelişmeler çerçevesinde, Birliğin önemli ülkelerinden biri olan
Fransaya karma bir heyetle gerçekleştirdiğimiz ziyaretin hayli
anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Avrupada bu yıl, Fransa, Almanya ve Hollandada
genel seçimler var. Bu genel seçimlerin sonucu kuşkusuz sadece ilgili
ülkelerin değil tüm Avrupanın kaderini etkileyecektir. Seçim
anketlerine bakıldığında aşırı sağ
partilerin yükselmesi, aynı zamanda yabancı
düşmanlığını tetiklemekte, çoğulculuğuyla
gurur duyan Avrupa Birliğinin temel değerlerine zarar vermektedir. Bu
tabloda Türkiye'nin merkezî rolü daha da önem arz etmekte. Açıkçası,
biz bu ziyaret sırasında heyet olarak da bunu gözlemledik;
Türkiye'nin kendi bölgesinde demokrasiye sahip çıkışı, OHAL
durumunda bile kurumların işleyişi, yaklaşan referandum
süreci büyük bir ilgi ve merak konusu olmakta. Hâlihazırda iki
yıldır olağanüstü hâli süren bir ülke olan Fransayla -ve bizde-
olağanüstü hâl deneyimlerimizi de paylaştık. Olağanüstü
hâl adı üzerinde olağan dışılık demek. Hem biz
hem de mevkidaşlarımız, kendi ülkelerimizde olağanüstü
hâlin mümkün olan en kısa sürede sona ermesi temennilerimizi dile
getirdik. Fransa eski Savunma Bakanı ve Senato Adalet Komisyonu
Başkanı Senatör Alain Richardla yaptığımız
görüşmede, Fransadaki olağanüstü hâl uygulamaları ve bu
süreçteki güvenlik önlemleriyle ilgili karşılıklı
görüş alışverişlerinde bulunduk. Kısa aralıklarla
terör eylemlerine muhatap olmuş bir ülkenin siyasetçisi olarak, 13
Kasım 2015 tarihinden bu yana olağanüstü hâlin sürdüğünü ve en
iyi ihtimalle 15 Temmuz 2017ye kadar da sürmesinin beklendiğini
belirttiler. 2015te olağanüstü hâl ilanından bu yana, sadece
devlette değil, özel sektörde bile terörle ilişkisi rapor edilen
çalışanların, istihbarat birimleri tarafından rapor
edildiği takdirde işten çıkarılabileceğini
düzenlediklerini belirttiler. Terör eylemlerinin artması neticesinde,
suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği tanımlı suçların
sayısı artırılmıştır. Nitekim,
özgürlük-güvenlik dengesinin Fransada da halledilmiş bir sorun
olmadığını ifade ettiler. Ceza kanunlarında kısa
aralıklarla yaptıkları değişikliklerle suç
hazırlığının, terör ve teröristi övmenin de artık
suç sayılmaya başlandığını, ayrıca suçu
işleyen ve suç hazırlığı içinde olan kişilerin
gazeteci veya öğretim üyesi olmasının o kişileri cezadan
muaf tutmayacağını belirttiler tıpkı bizim
mevzuatımızda ve uygulamalarımızda olduğu gibi.
Tabii, Avrupa ve özelde Fransayla ilgili konular
yanında, bizim ülkemizde yaklaşan Anayasa referandumu,
olağanüstü hâl uygulamalarını da konuştuk. 2007
yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle
Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesine
karar verildiğini, 2014 yılında yapılan ilk seçimlerde de
Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde ilk kez bir
Cumhurbaşkanının, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın doğrudan halk oyuyla seçildiğini,
bu noktadan itibaren ülkemizde teorik anlamıyla parlamenter sistemin
uygulanmadığını anlattık. Kaldı ki parlamenter
sisteme geçtiğimiz 1960lı yıllardan itibaren 6 darbe
yaşamış bir ülke olarak da bu değişikliğin
artık kaçınılmaz olduğunu ifade ettik.
Bu görüşmelerin son derece yararlı
olduğunu düşünüyorum. Parlamentolar arası bu neviden
ilişkilerin devletler arası ilişkiye de etki eden bir rolü
olduğunu gözlemledik. Pek çok yanlış anlama ve bilgi
eksikliğini bu temaslar sırasında düzeltme imkânına
kavuştuk. Özü itibarıyla yapılan sistem
değişikliğinin katı kuvvetler ayrılığına
dayalı olduğunu, çift başlı bir yönetim
yapısından uzaklaşarak olası krizlere karşı
devlet yönetimini güçlendirmeyi amaçladığımızı
belirttik, Türk demokrasisinin buna ihtiyacı olduğunu belirttik;
merak eden parlamenterler için de hazırlamış olduğumuz
Fransızca metinleri e-mail adreslerine gönderdik.
Avrupa Birliğinin içinde bulunduğu
sıkıntılar göz önüne alındığında, uzun
vadeli ve güçlü bir devlet anlayışıyla yönetilen bir Türkiye,
sadece bizim için değil Avrupa Birliği ve Orta Doğu için de son
derece önemlidir. Yapılacak referandumla nihai kararı milletimiz
verecektir. Burada bizim yapmamız gereken vatandaşı
bilgilendirmek. Çıkacak karara saygı göstermek olduğunu
açık bir dille belirttik.
Ülkemiz ve dünyanın muhatap olduğu göç
sorunlarından bahsettik. Göç akımının başlayalı
altı yıl olduğunu ve Türkiyede bugün 3,5 milyona ulaşan mültecinin
bulunduğunu, mültecilerin Türkiyeye toplam maliyetinin 25 milyar dolara
ulaştığını belirttik. Dostlarımız da bizi
genellikle tebrik ediyorlar, teşekkür ediyorum tebrikleri için. Ama, bir
anlaşma var aramızda, söz verilen 6 milyar euronun şimdiye kadar
sadece 750 milyonu gönderildi. Parlamenterler arası görüşmelerde bu
konudaki sitemimizi ilettik ve kendilerinden de
-mevkidaşlarımızdan- bu konuda aktif rol oynayarak taahhütlerin
yerine getirileceği konusunda destek olacakları sözünü aldık.
Parlamenterler düzeyinde bu görüşmelerin ana
amacı dostlukları geliştirmek ve karşılıklı
fikir alışverişlerinde bulunmaktır. Bu bağlamda,
toplantılarımızın ve görüşmelerimizin amacına
ulaşmış olduğunu diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yaşar.
CEYHUN İRGİL (Bursa)- Efendim tutanaklara
geçsin; parlamenter sisteme 1960da değil 1946da geçtik, hanımefendi
yanlış ifade etti.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Engin
Altay konuşacaktır.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok güzel bir şarkı vardır, Özdemir
Erdoğan söyler galiba: Bir bahar akşamı rastladım size /
Sevinçli bir telaş içindeydiniz / Derinden bakınca gözlerinize /
Neden başınızı öne eğdiniz. diye başlar ve devam
eder.
BAŞKAN Selahattin Pınarın
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, millete
yarın bu kanundaki olumlu maddeler için gideceksiniz biliyorum, millet de
sizin gözlerinize derinden bakacak ve muhtemelen başınızı
öne eğeceksiniz. Neden? Çünkü -inşallah eğmezsiniz- şunun
için: Milletin bu feryadı yeni değil. Bu kanun teklifindeki birçok
maddenin vatandaşların beklediği, insanlarımızın
günlük yaşadığı ekonomik, sosyal, kültürel birçok soruna
çözüm getirecek hususları kapsadığı bir vakıa ama
sayın milletvekilleri, yani bu devlet bir yerden hazine mi buldu?
Devletimiz büyük, güçlü. Millet yıllardır, aylardır feryat
ederken, bu konudaki taleplerini seçim bölgelerimize -tabii, lafım size
değil, lafım Hükûmete, olmayan Hükûmete- gittiğimizde -siz, biz,
hep beraber- defaatle önünüze, önümüze koymadı mı? Koydu. Ya, ben,
milletvekili değilken tarım kredi kooperatifinden para çekip de
ödeyememiş, icraya düşmüş bir adam olarak söylüyorum; tarım
kredi kooperatiflerinin çilesini, sıkıntısını
yaşamış biri olarak ve hâlen köylümüzün, çiftçimizin bunu çok yoğun
yaşadığını bilen biri olarak söylüyorum: Şimdi,
bu güzel teklifte tabii çok olumsuz şeyler de var, Komisyon üyesi
arkadaşlarımız onları yeri, zamanı geldikçe
anlatacaklar ama milletle dalga geçmek, milleti küçümsemek, milletin
aklıyla alay etmek on beş yıldır Türkiyeyi yöneten böyle
büyük bir partiye yakışmaz -yani sizleri tenzih ediyorum, gene bütün
söylediklerim Hükûmetle ilgilidir- bunun çok ahlaki
olmadığını da söylemem lazım.
Sayın milletvekilim biraz önce -ismini unuttum,
beni bağışlasın- konuşmasında Milletimizin
özlemle beklediği 456 sıra sayılı Kanun Teklifimiz...
diye başladı, doğru ama bu özlem dün oluşmadı ki, bu
özlem 16 Nisanda milletin önüne gitme kararı verdikten sonra millette
oluşmuş bir özlem değil ki. Ayıptır, günahtır!
Millet orada ızdırap çekerken, çile çekerken, elektrik borcunu
ödeyemediği için tarlasını sulayamazken siz neredeydiniz
kardeşim? Şimdi, bize ihtiyacınız oldu, sandık
önümüze geldi ve böyle bir kanun çıkarmışsınız. der
diye düşünüyorum ben, der, der bu millet bunu; onu peşinen
söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)
İkinci bir durum: Komisyon üyelerimiz,
Cumhuriyet Halk Partisinin Plan ve Bütçe Komisyon üyeleri, diğer
partilerin Komisyon üyeleri gibi, hepsi konularında çok iyi
yetişmiş ve tek dertleri milletin huzuru, refahı, mutluluğu
olan sayın milletvekillerimizdir. Buna rağmen, Komisyon üyelerimizin
bu teklife yönelik katkılarını göz ardı etmeniz, sırt
çevirmeniz de çok yakışık almamıştır.
Arkadaşlarımızın bu konuda bu kanun teklifinin
vatandaşlarımız bakımından daha olumlu,
vatandaşlarımızın sorunlarına daha katı, kesin
çözümler getirecek boyutlara gelmesi noktasındaki samimi ve
yapıcı uyarılarının dikkate
alınmadığı da bir gerçektir sayın milletvekilleri.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerileri hep böyle, Genel Kurula bir parça tehdit de içeren, Bu kanun şu
gün bitmezse bak şu gün de çalışırız haa
diye -bize
değil, bize burada 20 kişi yeter, size 184 kişi lazım-
böyle aba altından da sopa gösteren bir mantıkla geliyor ve siz de
elbette ki bir parti disiplini içinde bu grup önerileriyle ilgili kabul oyu
kullanmak suretiyle, parti hiyerarşisi içinde Hükûmetten ya da grubunuzdan
gelen çoğunluk partisinin tekliflerinin burada geçmesi için çaba sarf
ediyorsunuz. Ne oldu? Anayasa değişiklik teklifinde de Acelemiz var,
acelemiz var. diye sizi, bizi burada on sekiz saat
çalıştıranlar, sonra kanunu bir ay rafta tuttu. Bunu öyle
yaparlar mı, bilmiyorum; bunu da burada geçirip daha sonra tam referanduma
on gün kala millete ilan ederler mi, ben onu bilmem. Ama, burada, insani
çalışma koşullarını istemek bir kere hepimizin hakkıdır.
Hiç şüpheniz olmasın, bu kanun teklifini
4, 7, 10, 11 gibi birkaç madde dışında bütün olarak da, maddeler
bakımında da evet oylarımızla da destekleyeceğiz
yani sakın ha gidip de millete şunu söylemeye kalkmayın: Ey
çiftçi kardeşim! Bak, ben senin on beş yılda ananı
ağlattım ama şimdi, bak, bu kanunu da Meclisten geçirdim. Bak,
senin tarım kredi kooperatifi borcunu, TEDAŞ borcunu siliyorum ya da
yapılandırıyorum. Ey iş adamı kardeşim! Verginden
yüzde 5 daha az alacağım. demeye kalkmayın. Bu kanun
Parlamentodan çıkacak ve peşinen söylüyorum, altını çizerek
söylüyorum: Biz, milletin menfaatine, vatandaşımızın
yararına, ülkemizin menfaatine olan her türlü kanun teklifinde iktidar
partisine, Hükûmete Meclis görüşmelerinde yapıcı, olumlu
katkılar sunduk ve evet oylarımızla kanunu destekledik
tıpkı bu kanunda olacağı gibi; bunun altını bir
kere öncelikle çizmek istiyorum.
Burada, tabii, Hükûmetin şöyle bir
Sayın
milletvekilleri, seçim bölgelerinize gittiğinizde, biliyorum, hepinizin
önüne günde 3 defa gelen bir mesele vardır; Yok. diyen bir milletvekilim
varsa gelsin, ben konuşma süremi bırakacağım, o
milletvekilim söylesin; seçim bölgenize gittiğinizde emeklilikte yaşa
takılanlar her gün en az 3 defa önünüze gelmiyor mu? Geliyor. Niye
unuttunuz emeklilikte yaşa takılanları? Türkiye'nin önemli bir
sorunu.
Emeklilere, Türkiye'nin bütün emeklilerine gönül,
şükran ve vefa borcumuz vardır. Bugün
kullandığımız birçok aleti, üstünde gittiğimiz yolu,
bindiğimiz uçağın yedek parçalarını, yediğimizi içtiğimizi
Yani, günlük hayatımızı bugün uygar bir şekilde
yaşayabiliyorsak bunu emeklilerin geçmişte ülke ekonomisine
yaptığı katkılara borçluyuz. Emeklisine gönül, vefa,
şükran borcu duymayan bir parlamento eksik parlamentodur. Burada olur mu
olmaz mı, bilmem, arkadaşlarımızla konuşuyoruz ama
Meclisin mutlaka ama mutlaka emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
meseleyi çözerek
Eğer referandum için bir ara verme, tatil
yapılacaksa o vakitten önce bunun yapılması gerekir.
Bizim milletvekillerimizin, komisyon üyelerimizin
veya diğer milletvekillerimizin aylardır, yıllardır
söylemekten dillerinde tüy bittiği çok temel sorunların bu torba
teklifle Genel Kurula gelmesi her şeye rağmen, bütün eksikliklerine
rağmen olumludur. Ama arkadaşlarımız görüşmeler
esnasında eksiklikleri söyleyecekler, örneğin bir tane ben söyleyeyim
peşinen: Ahilik sandığı kuruyorsunuz, tamam, itiraz eden
yok ama niye yüzde 2 esnaf desteği, yüzde 1 devlet desteği
yapıyorsunuz? Gelin, bunu ters çevirin; yüzde 1 esnafın, yüzde 2
devletin desteğiyle yapsak bir şey mi olur, devlet mi batar? Batmaz.
Yani, yaptığınız iş bir şeye benzemeli, Meclisten
çıkan kanun, hani, ağza bir parmak bal çalma gibi de olmamalı.
Sayın milletvekilleri, hepimiz bu milletin
bağrından çıktık, hepimizin bu millete borcu var; hepimizin
bu devlete, bu toprakları bize yurt yapanların torunlarına,
bugün hayatta olanlarına borcu var. Bu bakımdan, bir meseleyi
getirirken yalap şalap, yarım yamalak getirmek de bu kadar tecrübeli
bir Parlamentoya yakışmaz.
Bu teklifte, konusu geldikçe,
arkadaşlarımızın ve grubumuzun önerileri olacak;
umarım ve dilerim ki Komisyonda Komisyon üyelerimize yönelik yapılan
olumsuz tutum, katkılara sırt dönme mantığı
-yapılan bir parça da kabalıktır- Genel Kurulda gösterilmez.
Amacımız üzüm yemek değerli milletvekilleri. Buradaki -hiçbir
siyasi parti ayrımı yapmadan söylüyorum- bütün milletvekilleri bu
milletin evladıdır. Bütün milletvekilleri, bağrından
çıktığı bu milletin sorunlarına çare bulmak zorundadır.
Meclis, çare müessesesidir ve dünya durdukça da bu Meclis, çare müessesesi
olarak kalacaktır.
Bu vesileyle, 16 Nisanda yapılacak referandumda
da milletimizin Meclisine güveneceğine, Meclisi ayakta ve hayatta
tutacağına olan inancım da tamdır. Milletimizin, egemenlik
hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisinde tutma kararını,
azmini ve iradesini seçim bölgem İstanbulda da, Türkiye'nin dört bir
yanında da, sokağında, caddesinde, mahallesinde, köyünde
görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum ve bu benim şu tezimi güçlendirdiği
için ikinci defa bir memnuniyet duyuyorum: Bu millet, bu aziz millet
demokrasiyi içselleştirmiş, bu aziz millet demokrasiyi
benimsemiş, bu aziz millet demokrasiyi özümsemiş ve daha önemlisi, bu
aziz millet demokrasiyi çok sevmiş. Bundan iftihar ediyorum ve bu çok
sevdiği demokrasiyi aziz milletimizin hiç ama hiç kimse için feda
etmeyeceğine yürekten inanıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu duygularla, görüşülecek olan kanun
teklifinin milletimize hayırlı olması, yaralara az da olsa
merhem olacağı inancıyla destekleyeceğimizi tekrar beyan ederek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde son olarak Ankara Milletvekili Sayın Murat Alparslan
konuşacak.
Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin Meclisin çalışma gün, saat,
takvim ve içeriğine ilişkin yapmış olduğu öneriyle
ilgili kıymetli İstanbul Milletvekilimiz Sayın Serap Yaşar
Hanımefendi gerekli izahatta bulundu, zaten maksat da işin
doğrusu, hasıl oldu. Önümüzdeki gündemin bir şekilde icrası
ve diğer hatiplerin de ifade ettiği gibi, kamuoyunun, milletin
beklentisi olan bu değişikliklerin bir an evvel yapılması
ve Meclisin gündeminin bu şekilde teşekkül etmesi de bizlerin arzusu
şeklinde tesis ediliyor. Bu anlamda, biz önergemizin kabulünün Genel
Kurulun katkısıyla, desteğiyle olacağına
inanıyoruz.
Bu anlamda, bu değişiklikle birlikte hem
esnafımızın hem çiftçimizin hem gurbetçimizin hem
yatırımcılarımızın yüzünü güldürecek
birtakım değişikliklerin de yapılacağı hepimizce
de malum. Biz kurulduğu günden itibaren parti olarak hep milletin taleplerine
kulak asan, bu anlamda milletin beklentilerini gerçekleştirmek için
hizmetleri bir siyaset aracı olarak görüp hizmet siyaseti üreten ve
yaptığımız her türlü hizmet için de gelecek seçimleri
değil, gelecek nesilleri düşünerek hareket eden bir siyasi partiyiz.
Bu anlamda, iktidara gelindiği günden itibaren bugüne kadar geçen süre
zarfında pek çok alanda pek çok kesimi ilgilendirecek çok büyük, çok köklü
ve yapısal değişiklikler ve reformlarla birlikte büyük
hizmetlerin yapıldığı da malumdur ancak hayatın,
toplumun ve her türlü sosyal kesimin dinamik yapısı itibarıyla
güncel birtakım haklı beklenti ve taleplerin de devamlı var
olduğu da mutlak bir gerçektir. Siyasetin ve siyasetçinin
varlığı da zaten bu taleplere kulak asmak, dikkat kesilmek ve
çözümü için de bir irade ortaya koymaktır. Bugün Meclis Genel Kuruluna gelen
kanun teklifimiz de bu güncel meselelerin ve haklı beklentilerin çözümüne
ilişkin değişiklikleri içermektedir. İnşallah, burada
diğer muhalefet partilerinin hatiplerinin de beyanlarında ifadesini
bulan bu beklentilere karşılık verecekleri konusundaki olumlu
yaklaşımlarını da memnuniyetle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Bir
çalışma ve nihayetinde inşallah bu hususun devamı ve sona
ermesi için de bir mesai öngörüyoruz.
Değerli arkadaşlar, Meclis bu şekilde
milletin iradesini, egemenliğini ve beklentilerini karşılamak
için, bir hizmet üretmek için çalışıyor olmakla birlikte,
milletimiz de aynı zamanda bu Meclis gündeminin haricinde 16 Nisandaki
halk oylamasıyla ilgili de pürdikkat siyaseti, siyaset kurumunu ve siyasetçileri
izlemektedir. Bu anlamda milletimiz, bir kurucu iktidar rolü üstlenmek
suretiyle, egemenliğini tekrar kuvvetlendirmek ve tescillendirmek
istemektedir. İnşallah, bunun da kabulünün olacağına olan
inancımla grup önerimizin lehinde olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kurucu irade
ifadesini anlayamadık. Yani, yeni bir devlet yıkılıp
yeniden mi kuruluyor? Yani bir açıklamaya ihtiyaç var gibi geldi bize.
Yani Anayasaya da aykırı, yani bu Anayasayı ilga etmek falan
da çıkar bunun altından, bilemiyorum.
BAŞKAN Sayın Alparslan, sizin
konuşmanızla ilgili bir sorusu var Sayın Altayın, kurucu
iktidarla ilgili olarak
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kurucu irade
BAŞKAN Kurucu iradeyle ilgili olarak
yerinizden, lütfen, bir dakikada ne kastettiğinizi lütfen
açıklarsanız
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Ankara Milletvekili Murat
Alparslanın, AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; bu ifademi, zaten Meclisimizin de varlık
sebebi olan millet iradesinin ve egemenliğinin millette olduğunu
ifade etmek için kullandım ve millet, demokrasilerde mutlak güç ve tek
belirleyicidir. Bu anlamda, bu sürecin de milletin takdir ve iradesinde var
olduğunu ifade etmek için bu cümleyi kullanmış oldum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına; bastırılarak dağıtılan
456 sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 456 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet
Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün partimizin
Eş Genel Başkanı Sayın Figen Yüksekdağın
Yargıtayca onanmış bir kararı Başbakanlık
tezkeresiyle Meclise geldi ve eş genel başkanımızın
milletvekilliği düşürüldü. Şimdi, öncelikle belirtmem gerekir ki
işlenen süreç hem Anayasaya hem İç Tüzüke hem hukukun evrensel
kurallarına hem de iktidar partisinin sürekli altını çizmiş
olduğu halk iradesine aykırı olarak gerçekleşmiş oldu.
Zira, öncelikle, hangi suçlardan hüküm giyenlerin vekilliğinin
düşürüleceğine ilişkin hususlara geçmeden önce bu kararın
temelinde yatan maddi vakayı sizlerle paylaşmak isterim.
Değerli arkadaşlar, Sayın Figen
Yüksekdağ bir cenaze törenine katıldığından
dolayı hakkında örgüt propagandası suçu işlediği
iddiasıyla bir hüküm kurulmuş. Aslında kararın
içeriğine baktığımız zaman ve o dönemde yapılan
savunmalarda Sayın Yüksekdağ salt insani gerekçelerle, ahlaki
gerekçelerle ve hepimiz, toplumumuzun sosyokültürel yapısından
kaynaklı cenazelere duyduğumuz saygıdan ve cenazeden ziyade
cenazenin ait olduğu aileye de olan hürmetten cenazelere
katılırız. Sayın Yüksekdağ cenaze törenine
katılmış, tek bir pankart taşımamış, tek bir
cümle sarf etmemiş, tek bir söz söylememiş, tek bir konuşma
yapmamış; suç, cenazede aileyle birlikte bulunmak. Hadi velev ki -bu
suç ya da iddia edilen şey- konuşma yapılmış olsun
Kararı incelediğimizde, kararı veren mahkemenin hâkimleri,
savcısı şu anda FETÖ terör örgütünden dolayı tutuklu ve
kararı veren ağır ceza mahkemesinin 3 hâkimi ihraç edilmiş.
Şimdi, buradan sormak lazım: Terör
örgütüne sırtını dayayan, iş birliği yapan kimdir? AKP
midir? Eğer iddia edilen, kararı veren heyet FETÖ terör örgütünün
üyeleriyse, ihraç edilmişse ve iddianameyi hazırlayan savcı hâlâ
cezaevinde tutukluysa siz hangi karara dayanarak Meclise bu hükmü
indiriyorsunuz; biraz vicdan, biraz ahlak, biraz hukuka saygı. Geçtik
bunu. Araştırma şansım olmadı, bu kararı
onaylayan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilgili hâkimleri şu anda ihraç
edildi mi, edilmedi mi, görevlerine devam ediyor mu bilmiyorum.
Şimdi, AKP, kendisine dokunulduğu zaman
FETÖcü 4 bini aşkın hâkim ve savcıyı terör örgütü üyesi
iddiasıyla, terörle iş birliği yapmak iddiasıyla ihraç
ediyor ama mesele Halkların Demokratik Partisine gelince, bizatihi
kendilerinin terörist ilan ettiği hâkim veya savcıların
vermiş olduğu kararlara dört elle sarılıyorlar, o zaman
iş birliği içine girmiş olabiliyorlar. Yani, mesele, AKPnin dışındaki
kararları vermişse eğer hâkimler, e, o zaman kanka
On
yıllık FETÖyle iş birliği gibi iş birliğiniz
hâlâ devam ediyor ama ne zaman ki size dokunulursa o zaman bu hâkim ve
savcılar terörist olur, cezaevlerine girer.
Değerli arkadaşlar, bunun ötesinde bir de
Başbakanlık tezkeresiyle gelen bu karar ve eş genel
başkanımızın vekilliğinin düşürülmesi,
Anayasanın 83 ve 84üncü maddeleri belirtildikten sonra esasen
76ncı maddeye atıfta bulunuyor yani 76ncı maddede
milletvekilliği seçilme şartlarına engel olan suçlara
atıfla Sayın Yüksekdağın vekilliğinin sona
erdirilmesi gerektiği belirtiliyor. Oysa 76ncı maddeyi
incelediğimizde, Sayın Yüksekdağın ceza
aldığı 3713 sayılı Yasanın 7ye ikinci
fıkrası Anayasanın 76ncı maddesinde sayılan suçlar
kapsamına girmiyor.
Anayasanın 76ncı maddesi suçları
tek tek saymış; taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha
fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar ve
bunların dışında rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, resmî ihale ve alım satımlara
fesat karıştırma gibi yuvarlak olarak yüz
kızartıcı suçlar dediğimiz suçlar ve terör eylemlerine
katılmak.
Bakın, 2002 yılında Anayasa
değişikliğinden önce yani 2002 yılında 4777
sayılı Kanunla Anayasa değişikliği yapılmadan
önceki tarifiyle o zaman ideolojik ve anarşist eylemler ibaresi
vardı. İdeolojik yani fikir kapsamında, düşünce
kapsamındaki suçları çıkarmak için o dönemde kanun
değişikliği yapıldı ve icrai faaliyet, bizzat
pratikte bir eylem, bir icrai hareket, bir örgütsel bağ, örgüt adına
fiilî bir hareketi icra etme şeklinde bir değişikliğe
uğradı ve terör eylemlerine katılma diyor. Oysa örgüt
propagandası, hukukçu arkadaşlar da çok iyi bilir, öncelikle hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına tabi bir suç
tipidir yani Türk Ceza Kanununda tarif edilen örgüt üyeliği ve örgüt
üyesi olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet yürütme eylemlerinden
ayrı tamamen fikir ve düşünce kapsamında açıklanan ve
ayrı bir düzenleme şeklinde düzenlenmiş olan ayrı
kategoride bir suçtur. Dolayısıyla AK PARTİnin salt Meclis
Başkanlığının kendi elinde olmasından hareketle,
çoğunluktan hareketle, yargısal hiçbir içtihat, hiçbir yorum olmadan,
tamamen siyasi mülahazalarla ve siyasi yorumla, Anayasanın 76ncı
maddesindeki örgütsel eylemlere katılma şeklinde tarif edilen örgüt
üyeliği veya örgüt adına eylem yapma gibi fiilleri bu hükmü de kapsar
şekilde yorumlaması, bilinçli bir tarzda Anayasayı ihlal,
İç Tüzükü ihlal ve keyfî bir yorumdur. Ha, bu, anlaşılır
bir durumdur. Neden anlaşılır bir durum? Dikkat edin, bugün
sadece Sayın Yüksekdağın vekilliği düşürülmedi, diğer
Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaşa yine benzer
şekilde ceza verildi. Sayın İdris Balukene, yetkili ve esas
mahkemesinin oy birliğiyle tahliye kararına rağmen on yedi gün
sonra, açık bir şekilde siyasal iktidarın talimatıyla,
yetkili olmayan, dosyanın esasına bakmayan, salt cumhuriyet
savcısının itirazı üzerine esas mahkemesinin oy
birliğiyle almış olduğu kararı kaldırıp
yeniden tutuklama kararı veriliyor.
Şimdi, bütün bunları bir arada
düşündüğümüzde mesele aslında anlaşılır bir
şeydir çünkü Hayır.lar bu ülkede dalga dalga yükseldikçe,
Hayır. diyen yurttaşlarımız sizin gerçek yüzünüzü
gördükçe, AKPye geçmişte oy veren yurttaşlarımız AKPnin
bu doyumsuz İktidar hırsını gördükçe telaşa
kapılıyorsunuz, şaşkına dönmüşsünüz, sağa
sola, herkese saldırıyorsunuz. Bu yetmiyor, mesela bugün Aydın
İmam- Hatip Anadolu Lisesinde okuyan 14 yaşından küçük
imam-hatip lisesi öğrencisi 2 çocuk, salt Kürtçe müzik dinlediklerinden
dolayı sizin atadığınız, tetikçiniz olan okul müdürü
tarafından savcılığa şikâyet ediliyor. Savcı,
12-13 yaşında 2 çocuğu adli kontrol şartıyla serbest
bırakıyor. Anlaşılır gibi değil. 16 Nisanda
kaybedeceğinizi biliyorsunuz, bunu bildiğiniz için çılgınca
sağa sola, herkese saldırmaya başlıyorsunuz. Siz ne
yaparsanız yapın bu halk size bir ders verecektir diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
BURCU ÇELİK (Muş) Başkan, karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, peki.
Adalet ve Kalkınma Partisi grubunun önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kâtip üyeler arasında bir çelişki var,
elektronik oylama yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olur tabii, 50
kişi dışarıdan geldi, buna rağmen 139.
BAŞKAN Kabul edenler
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Efendim,
kabul edildi zaten.
BAŞKAN Kabul edildi mi? Pardon.
Öneri kabul edilmiştir.
Karar yeter sayısı vardır Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kulistekileri de
sayınca oluyor tabii.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bizi niye hesaba katmadınız?
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
BURCU ÇELİK (Muş) Başkan, Kabul
etmeyenler
diye bir soru sormadınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul
etmeyenler
demediniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kabul etmeyenler
demediniz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
tutanaklarda düzeltin.
BAŞKAN Arkadaşlar, sisteme girenler
Kabul diye oy verdi.
BURCU ÇELİK (Muş) Tamam ama bize
sormadınız.
BAŞKAN Uygulama hep böyle arkadaşlar,
yapmayın, lütfen.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
önergeyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun (2/1283) esas numaralı Mevzuat Hazırlama
Usul ve Esasları Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/86)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1283) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine akşamın geç bir saatinde
konuşuyorum. İç Tüzük 37nci madde uyarınca, Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, birçok konuşma
hazırladım gerçekten. Yani
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, bir dakika.
Sürenizi sayacağım.
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sayın
Başkan, gerçekten, dün Meclis Başkanlığına önerimizi
veriyoruz ve konuşma hazırlıyoruz fakat Türkiye'nin gündemi ve
Meclisin gündemi o kadar ağır ki hemen değişiyor ve
konuşmamızın, bu gündem üzerine konuşmamızın bir
anlamı kalmıyor.
Evet, Sayın Atilla Karta çok teşekkür
ediyorum. Gerçekten de bütün milletvekillerimizin, bugün benim gündeme getirdiğim
ama geçen dönem Atilla Kartın, Anayasa ve Meclis hukuku anlamında
büyük uzmanlığı olan bu milletvekilimizin
hazırladığı bu tasarıyı okumasını
öneriyorum. Fakat Adalet ve Kalkınma Partisi -şimdi
sataşıyorum- on beş yıllık geleneğinde Meclisteki
bütün gelenekleri ortadan kaldırdı; yasa yapma, gelenek, hukuk,
teamül, hiçbir şey tanımadı. Mağdurdu, geldi, muktedir oldu
ve bütün teamülleri ortadan kaldırdı. Niye bunları söylüyorum?
Çünkü, bakın, bugün bir siyasi partinin, Halkların Demokratik
Partisinin Genel Başkanının burada, bu Parlamento
binasında, bu Parlamentoda milletvekilliği düştü değerli
arkadaşlar, bir tezkere okundu ve düştü.
Ben avukatım; yıllarca bu işlerle
ilgilendim ve Türkiye'nin Kürt meselesinin bu Parlamentoda çözülmesi konusunda
mücadele ettim. (Gürültüler)
Sayın Başkan, uğultuyu keser misiniz.
BAŞKAN - Buyurun, siz devam edin Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Yıllarca mücadele ettim, yıllarca mücadele ettim. Neye mücadele
ettim? Neye mücadele ettim? Şuna mücadele ettim: Sayın Erdoğan
2002 yılında -sizin Genel Başkanınız, şu anda
Cumhurbaşkanı- seçilemedi ve gelemedi değerli arkadaşlar
ama bu Parlamento, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
Parlamento dışında kaldığı için 2002
yılında Anayasayı değiştirdi, 2002nin
Kasımından sadece bir ay sonra, 27 Aralık 2002 tarihinde
değiştirdi ve CHPnin desteğiyle değiştirdi,
mutabakatla değiştirdi. Ara seçim yapıldı ve bir partinin
genel başkanı olan Sayın Erdoğan Parlamento
dışında kalmasına rağmen bir genel başkan olarak
bu Parlamentoya geldi değerli arkadaşlar, geldi ve bu Parlamentonun
kararıyla geldi çünkü yanlıştı, onun Parlamento
dışında kalması yanlıştı ve CHP buna Evet.
dedi ve mutabakatla geldi. Ama şimdi ne yapıyoruz değerli
arkadaşlar? Biz Türkiye'nin bütün meselelerinin -başta Kürt meselesi
olmak üzere- bu Parlamentoda çözülmesini istiyoruz. Öyle değil mi?
İnsanlar gitmek istese bile, gitmek istese bile bizim onları buraya
zorlamamamız lazım, Burada kalmanız lazım. demeniz
lazım. Ne oldu şimdi? O genel başkanı yani Sayın
Erdoğanı, sizin genel başkanınızı bu
Parlamentoya getiren Anayasa değişikliğiyle başka bir genel
başkanı bugün Parlamento dışına ittik değerli
arkadaşlar, Parlamento dışına. Bakın, bugün sizin
işinize bu yarayabilir, yarayabilir, bundan siyasi bir menfaat elde
edebilirsiniz ama bütün teamülleri, bütün gelenekleri, bütün demokrasiyi yerle
bir ediyorsunuz, yerle bir.
Sayın Başkan, bir sözüm de size,
avukatlık hukuku bakımından söylüyorum size, bir hukukumuz var.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet, size
de söylüyorum Sayın Başkan: Ya, keşke bu tezkere sizin
başkanlığınız döneminde okunmasaydı. Bir
milletvekilinin, bir genel başkanın genel başkanlığı
burada bu kadar ucuz düşmeseydi, keşke ve siz bunu
okutmasaydınız ve gelecek hafta olsaydı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bravo! Aynen öyle.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz
deseydiniz ki Cemil Çiçek gibi Saygı duyuyorum, ayrı
düşünüyoruz ama saygı duyuyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Zamana ve döneme
göre davranan başkan vekili. Adalete göre değil, zamana göre davranan
başkan vekili.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kendisi
altı ay direndi. Niye? Türkiye'de barış için. Ama şimdi
çatışma, başka bir şey, referandum, hepiniz
susmuşsunuz ya, hepiniz. Bir Anayasa değişikliğiyle genel
başkanınıza evet diyen, buraya getiren CHP var ama o Anayasa
değişikliğiyle başka bir milletvekilini gönderen AKP Grubu
var. Nereden nereye? Yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sana yazıklar
olsun Sayın Tanrıkulu!
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, buradaki
işlemleri ve gündemi, biraz önce de söylediğim gibi
Siz burada
yoktunuz herhâlde
Buyurun, siz yerinize geçin, buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, söyleyeceğim
Benimki kişisel bir sitem
Sayın Başkanım. Sataşırsanız söz
alırım.
BAŞKAN Siz kişisel siteminizi daha
sonraki sohbetlerde kullanabilirsiniz. Burada adama göre işlem
yapılmıyor, usule göre işlem yapılıyor, bunu da
bilmenizi isterim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz o zaman
sohbette cevap verin Sayın Başkan, burada cevap vermeyin. Madem öyle,
sohbette cevap verin, Allah Allah!
BAŞKAN Evet, bir milletvekili adına
İstanbul Milletvekili Sayın Eren Erdem konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bir referandum süreci
içerisindeyiz. Tabii, herkes siyaseten çıkacak evetini
hayırını anlatacak, bu işin sonu da inşallah hayırlı
olacak ama olmaması gereken bazı şeylerle karşılaşıyoruz.
Şimdi, ben, özellikle iktidar partisi
sıralarındaki arkadaşlara sormak istiyorum değerli
arkadaşlar: Siz camide siyaset yapılmasını doğru
buluyor musunuz? Bakın, Gaziantepte bir cami imamı Cumhurbaşkanının
mitingine çağrı yapıyor, cemaat birbirine giriyor,
videoları sosyal medyada dolaşıyor. Arkadaşlar, caminin
içerisinde cemaat birbirine giriyor, olacak şey mi ya! Böyle bir şey
kabul edilebilir mi? Arkadaşlar, camide, kışlada, adliyede
siyaset olmamalıdır. Şimdi, buradaki arkadaşların
çoğunluğu bilir. Kuran-ı Kerimin Hac suresinin
40ıncı ayeti içinde Allah adı anılan mescitler der.
Oradaki imam arkadaş karar verecek; ya Kurana göre orada sadece
Allahın adını anacak ya da başka otoritelerin adını
anacak. Bunlar doğru işler değil, bu işi camiden
çıkarmak gerekiyor. Aksi takdirde yaptığınız işin
vebali omuzlarınızda olacaktır değerli arkadaşlar.
Hemen arkasından, bakın, anket
şirketlerinden birinin sahibiyle yaptığım bir sohbet
Ne
diyor biliyor musunuz? Yahu, vatandaş, anket firmasının bilgileri
gizlediğini tahmin edemiyor, başına bela gelmesin diye Evet.
diyor. Bak, anket şirketlerinde yani ona rağmen yüzde 50nin üstünde
hayır çıkıyor. Toplumun yaşadığı şu
travmaya bakın değerli arkadaşlar.
18 yaşındaki gençleri milletvekili yapmak
gibi bir yaklaşım
Güzel, olmalı, tabii ki olur, oy veren, seçme
seçilme hakkı
Ama 19 yaşında, arkadaşlar, Samet Burak
Sarı, fikrini beyan ettiği için cezaevinde, şu an cezaevinde,
tutuklandı, dün. Neden? Fikrini beyan ettiği için, düşüncesini
söylediği için, hiçbir hakaret içermediği hâlde, 19
yaşında. Kabul edilebilir mi değerli arkadaşlar?
Bakın, ama o cezaevinde. Müjdat Gezene -burada söylediğim zaman
kesinlikle ben kendi terbiyeme sığdırmam o lafı- pyle
başlayan bir küfrü yayımlayan bir gazete hakkında en ufak bir
işlem başlamıyor. Niye başlamıyor değerli
arkadaşlar? O küfür, o televizyon ekranlarında konuşulurken
sizce kendi çocuğunuzun o küfrü dinlemesinden memnuniyet duyar
mısınız? Ben zannetmiyorum ki bir kişi Evet, ben
çocuğumun bunu izlemesinden razıyım. desin. Olmaz
arkadaşlar, bu kadar çifte standart olmaz, yanlıştır.
Taşeron kadroya giriyor mu? Verdiniz söz,
tuttunuz mu? Hayır. Atanamayan öğretmenlerin sorununu çözdünüz mü?
Hayır. Kan ağlayan esnafın derdine çare buldunuz mu? Hayır.
E, terör; terör sorununu çözdünüz mü? Bütün yetki elinizde. Tezkere dediniz,
tezkere verdi Meclis size. Hiçbir şekilde yetkinizin
olmadığı bir konu yok. Çözdünüz mü? Hayır. İşte,
arkadaşlar, bu yüzden bu Anayasaya hayır diyoruz.
Şimdi, bir efsane üretiliyor, Osmanlı
geri gelecek. Arkadaşlar, elinizde bir kılıç, evet,
Osmanlı kılıcı; altınızda bir at, Amerikan
atı. Amerikan atına binerek Osmanlı kılıcı
sallanmaz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yanlış yapıyorsunuz, böyle gitmez bu
iş.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Futbol
Federasyonunun Başkanı, benim de mensup olduğum için mutlu
olduğum bir kulübün eski başkanı. Şimdi, şöyle
düşünün değerli arkadaşlar: Aynı zamanda Beşiktaşın
başkanı, aynı zamanda Merkez Hakem Kurulunun da
Başkanı, Beşiktaş ile Fenerbahçe maç yapıyor,
aynı zamanda Futbol Federasyonunun Başkanı sahaya
çıkıp hakemlik yapıyor. Benim açımdan
sıkıntı yok. Benim açımdan bir Beşiktaşlı
olarak sıkıntı yok, sonuç benim lehime olacaktır ama ben
şundan korkarım: Yarın bir Fenerli Federasyonun başına
geçerse ne yapacak? Arkadaşlar, Bırakalım hepsi birbirinden
ayrı olsun. diyoruz. Siz ısrarla diyorsunuz ki: Tek kişiye biz
bu yetkileri vereceğiz.
Değerli arkadaşlar, bir soru
soracağım: İsrail ezanı yasakladı, Parlamento olarak
sustuk, aynı zamanda Hükûmetiniz de sustu. Amerika bir karar aldı. Ne
oldu, bir tepki var mı? Yok. Allahtan bir denetim mekanizması var.
Bu kadar ucube bir kararı yani Müslüman ülkelerdeki
vatandaşların girmesini engelleyen kararı bozdu.
Arkadaşlar, şimdi, bu gidiş, doğru bir gidiş
değil. Bazı doğru işler yaptınız, Moskova
deklarasyonu, bölgeyi en azından birazcık rahatlatan bir adım
attınız, destekliyoruz, doğru bir iş yaptınız ama
bugün yapmakta olduğunuz iş, doğru bir iş değil.
Camileri bölmeyin, camilerin içerisindeki bu tartışmaya müdahale
edin, medyadaki bu sarkıntılığa müdahale edin.
Referandum yapılacaksa bırakın,
adaletli bir şekilde herkes düşüncelerini söylesin, vatandaş
kimi seçerse onu seçsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdem, teşekkür
ederim.
EREN ERDEM (Devamla) Kimseyi susturmayın.
Camide, kışlada, adliyede siyaset
yapmayın değerli arkadaşlar.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erdem, bir Fenerlinin Federasyon
başkanı olması hiçbir sorun çıkarmaz yani onu söyleyeyim
de.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hanımefendi,
onu söylemiyor, onu anlatmıyor, o başka bir şey.
EREN ERDEM (İstanbul) Efendim, onu o
bağlamda değerlendirmiyorum. Hakem Kurulu Başkanı
olmasında sıkıntı olur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, siz başkanlık sistemini
anlamamışsınız, o kadar belli ki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, saat
21.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.26
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 456) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 456 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir.
Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı
konuşacak.
Buyurun Sayın Kalaycı. (CHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak görüşlerimizi
açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine bir torba kanun görüşüyoruz. AKP
torbalardan bir türlü çıkamamıştır. Bu uygulama sonucu
kanunlar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve
ulaşılabilir olma özellikleri tamamen yok edilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu teklifte yer
alan maddelerin büyük çoğunluğuna destek vermekle birlikte, 7nci
maddesiyle yapılan düzenlemeye tümüyle karşıyız ve teklifin
bazı maddelerine yönelik de eleştiri ve önerilerimiz
bulunmaktadır. Komisyonda da dile getirilen eleştiri ve önerilerimiz
Hükûmet tarafından hiç dikkate alınmamıştır.
Teklifin 7nci maddesiyle yabancılara konut ve
iş yeri satışında katma değer vergisi istisnası
getirilmektedir. İş yeri ve konutların satış bedelinin
yurt dışından getirilecek döviz olarak ödenmesi
şartıyla Türkiyede yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu
gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiyede olmayan ve bir
iş yeri ya da daimi temsilci vasıtasıyla Türkiyede kazanç elde
etmeyen kurumlara ilk satışının KDVden istisna edilmesi
öngörülmektedir.
Esasen, yabancılara taşınmaz
satışında millî güvenliğimiz açısından
sınırlamaların yeterli olmadığı da dikkate
alındığında konu daha da büyük önem arz etmektedir.
İş yeri ve konut satışında Türk vatandaşları
KDV öderken yabancı uyruklulara KDV istisnası getirilmesi açıkça
haksızlıktır, eşitsizliktir, vergi adaletsizliğidir ve
Anayasaya aykırıdır. Mehmet iş yeri alırken KDV
ödeyecek, Hasan konut alırken KDV ödeyecek ama George iş yeri
alırken, Hans konut alırken KDV ödemeyecek. Böyle bir düzenlemenin
kabulü mümkün olabilir mi? Türk vatandaşlarına verilmeyen bir hakkın
yabancılara verilmesi asla kabul edilemez. Ayrıca, satın
alınan taşınmazın hemen satılabilmesinin mümkün
olması suistimallere de yol açacaktır. Vergi adaletsizliğini,
ayrımcılığı, eşitsizliği ve kötüye
kullanılabilmeyi içeren 7nci madde teklif metninden mutlaka
çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde
vergisini düzenli beyan edip ödeyen mükelleflere gelir veya kurumlar vergisi
üzerinden yüzde 5 indirim uygulanarak 1 milyon liraya kadar vergi indirimi
yapılması konusu da düzenlenmektedir. Ticari, zirai veya mesleki
faaliyette bulunan gelir vergisi mükellefleri ile finans, bankacılık
ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler hariç kurumlar
vergisi mükelleflerinden üç yıla dair vergi beyannamelerini süresinde
vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri süresinde
ödemiş olanlar bu vergi indiriminden yararlanabilecektir. Milliyetçi
Hareket Partisi, vergisini düzenli ödeyenlerle ilgili vergi indirimi
yapılması konusunu yıllardır dile getirmekte olup
Yapılan düzenleme genel anlamda olumludur. Uygulamanın daha
anlamlı hâle gelmesi ve vergiye gönüllü uyum amacının
başarıya ulaşması açısından öngörülen vergi
indirim oranının artırılması gerekmektedir. En
azından vergi indiriminin yüzde 10a yükseltilmesi amacın hasıl olmasını
destekleyecektir.
Vergi alacaklarıyla ilgili sıkça
çıkarılan af yasaları vergi sistemine olan güveni
sarsmış, af konusunda toplumda sürekli bir beklenti ortamı
oluşturmuş ve vergi borcunu düzenli ödeyen mükellefler açısından
da büyük haksızlığa neden olmuştur. Bu itibarla, vergi
indirimi hem vergi ödeme eğilimini olumlu etkileyecek hem de vergisini
düzenli beyan edip ödeyenleri psikolojik olarak rahatlatacaktır ancak
vergi indiriminin vergiye uyumlu tüm mükellefleri kapsamaması
eşitsizliğe de yol açacaktır.
Ülkemizde vergileri en düzenli ödenen kesim olan
çalışanlar, vergi indirimi kapsamına
alınmamıştır. Çalışanlar üzerinde adaletsiz ve
ağır vergi yükü bulunmaktadır. Çalışanların aylıkları
vergi tarifesinden dolayı aydan aya azalmaktadır. Sanki yüksek
gelirliymiş gibi asgari ücretlinin bile yıl içinde vergi oranı
yükselmektedir. Hükûmet, yeniden değerleme oranında
artırılması gereken gelir vergisi tarife dilimlerini
yıllardır ya daha düşük artırıp ya da hiç
artırmayarak acımasızca daha fazla vergi kesmektedir. Nitekim
2017 yılı için yeniden değerleme oranı yüzde 3,83ken gelir
vergisi tarifesinin ilk dilimi yüzde 3,17 oranında
artırılmış, diğer gelir dilimleri hiç
artırılmamıştır. Bundan en fazla olumsuz etkilenen
kesim de beyan ettiği geliri düşük olan küçük esnaf ve
işletmeler ile ücretli çalışanlardır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak düşük gelir sahiplerinden ve çalışanlardan daha
az vergi alınması için gelir vergisi tarife dilimlerinin en azından
enflasyon oranında yükseltilmesini, asgari ücretten vergi
alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar
gelirinin vergi dışı bırakılmasını gerekli
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri; bu teklifte
çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
takipteki borçları ile TEDAŞa olan tarımsal sulamaya dair
elektrik borçları yeniden yapılandırılmaktadır. Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerince takip hesaplarında
izlenen tarımsal kredi borçlarının vadesini takip eden tarihten
yapılandırma tarihine kadar yıllık yüzde 11 oranında
faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması ve çiftçi tarafından
yıllık yüzde 5 oranında faizin ödenmesi düzenlenmektedir.
Taksitlendirme hâlinde yıllık yüzde 11 faiz uygulanarak beş
yılda eşit taksitle ödenmesi öngörülmektedir. Tarım Bakanı
Sayın Faruk Çelik tarafından 14 Şubat 2017 günü yapılan
açıklamada borcun temerrüde düştüğü tarihten
yapılandırılmasına kadar üreticiye yüzde 3 faiz
uygulanacağını, geri kalanının Hazine
Müsteşarlığı gelir kaybı ödeneğinden
karşılanacağını duyurmuştur. Ancak, maddede
çiftçinin ödeyeceği faiz yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Esasen
komisyon görüşmelerinde verilen ilk önergede de yüzde 3 faiz
öngörülmüş, daha sonra verilen önergede faiz oranı yüzde 5e
çıkarılmış ve tüm itirazlarımıza rağmen son
önerge kabul edilmiştir. Hükûmet çiftçimizi aldatmamalı, Tarım
Bakanının sözü çiğnenmemelidir. Bu itibarla, çiftçi
tarafından ödenecek faizin oranı mutlaka yüzde 3 olarak
değiştirilmelidir. TEDAŞa olan tarımsal sulamaya dair
elektrik borçlarının faizsiz ve beş yılda eşit
taksitlerle yapılandırılması olumlu olmakla birlikte bu
borçların tümüyle ödenebilmesi için taksit süresinin on yıl
yapılması yönünde talep bulunmaktadır. Ayrıca, çiftçimizin
maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla tarımsal sulamada
kullanılan elektrik için ayrı ve daha düşük tarife
belirlenmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi çiftçilerimizin zor durumda
olduğunu, çiftçilerimiz için acilen bir tedbir paketi
açıklanması ve bu kapsamda tarımsal kredi ve elektrik
borçlarının uygun şartlarda yapılandırılması
gerektiğini sürekli dile getirmiştir.
Çiftçinin bütçesi açık vermekte ve bu açık
bankalara borçlanarak kapatılmaktadır. Bu durum sürdürülebilir
değildir çünkü böyle sürdürülmesi her geçen yıl daha yüksek miktarda
borçlanmak demektir, olan da zaten budur. Çiftçimizin kredi borçları, 43
milyar lirası Ziraat Bankasına, 30 milyar lirası diğer
bankalara ve 7,5 milyar lirası tarım kredi kooperatiflerine olmak
üzere, 80 milyar lirayı aşmıştır. AKP çiftçimizi on
dört yılda tam 152 kat borca sokmuştur. Çiftçimiz borç ekip faiz
biçmektedir, ürünlerinden elde ettiği gelir faizle kabaran
borçlarını karşılamamaktadır. Çiftçiler kendi
mülklerinde bankaların ortakçısı, yancısı durumuna
düşmüştür. Bankalar ağa, çiftçiler ise maraba konumuna
gelmiştir. Çiftçimizin tarlası, bahçesi, neyi varsa ipoteklidir.
Çiftçilerimiz alın teriyle ekmeklerini kazandıkları arazilerini
haraç mezat satmak zorunda kalmaktadır.
Çiftçimiz borç ve faiz sarmalından mutlaka
kurtarılmalıdır. Tarımsal desteklemeler mutlaka
artırılmalıdır. Çiftçi Ziraat Bankasından kredi
alamayınca özel bankalara yönelmekte ve kredisine çok daha yüksek faiz
ödemektedir. Ziraat Bankası çiftçiyi daha fazla desteklemeli, yüksek faiz
ödemekten kurtarmalıdır. Ayrıca, bankaların talep
ettiği ücret, komisyon, ipotek, sigorta ve diğer masraflar
düşürülmelidir. Çiftçimizin ve üreticimizin sorunlarına duyarsız
kalınmamalı, tarımın yapısal sorunlarını
çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü yeniden
ayağa kaldıracak tedbirler acilen alınmalıdır.
Tarıma dört elle sarılmış, tarımda sanayileşmiş
ve tarım ürünleri ihraç eden ülkelerin gelecekte söz sahibi
olacağı unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, teklifte Esnaf Ahilik
Sandığı kurulması yönünde çok önemli bir düzenleme
yapılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, esnaf işsizlik fonu
kurulmasını öteden beri gündeme taşımış olup
iş yeri kapanan, sigortalılığı sona eren esnaf ve
sanatkârlarımıza yeni bir iş kurması için destek
olunmasını ve makul bir süre ödenek verilmesini sosyal devlet
anlayışının bir gereği olarak görmektedir.
Ahilik Sandığı, esnafın zor
günlerinde büyük yarar sağlayacaktır. Ahilik felsefesi,
çalışma hayatında ve sosyal yaşamda dürüstlüğü, güzel
ahlakı, bilimi ve eğitimi esas alan öğretileri içermektedir.
Ahilik, yardımlaşma, ihtiyaç sahiplerine destek olmak demektir.
Ahilik, içinde bulunduğumuz çağın şartlarında
unuttuğumuz ama sıkı sıkıya sarılmamız
gereken değerleri bize hatırlatan bir esnaf geleneğimizdir. Bu
itibarla, adında ahilik bulunan sandığın amaç ve
faaliyetleri de ahilik felsefesine uygun şekilde yürütülmelidir.
Esnaf Ahilik Sandığı
sigortalılığının kapsamına esnaf
dışında tacir ve şirket ortakları da girmektedir.
Esnaf Ahilik Sandığı adı üzerinde sadece esnafı
kapsamalıdır.
Esnaf Ahilik Sandığının bir
önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 15inin Türkiye İş Kurumu bütçesine
aktarılacak olması son derece yanlıştır. Bu
sandık kurum için değil, esnaf için kurulmaktadır. Kurumun asli
göreviyle ilgili harcamalar kurum bütçesinden
karşılanmalıdır. Ayrıca, iş yeri kapanan
esnafın istihdamı için iş bulmaktan ziyade yeni iş kurabilmesi,
işletme sermayesi imkânı verilmesi gibi uygulamalarla
esnaflığını sürdürebilmesi esas alınmalıdır.
Esnafın prim yükü çok yüksektir. Esnaf yüzde
34,5 oranındaki SGK primini ödeyemezken bu düzenleme sonucu yüzde 2
oranında ilave prim ödemekle karşı karşıya
kalacaktır. SGKnın esnaftan tahsil edebildiği primlerin
tahsilat oranı yüzde 50 düzeyindedir. Esnaf prim borçlarını
ödeyememektedir. Zaten primlerini ödeyemeyen esnaf sağlık hizmeti alamaz
hâle düştüğü için Bakanlar Kurulu kararlarıyla kamu sağlık
hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları sağlanmıştır.
Esnafın prim oranı mutlaka
düşürülmeli, işverene sağlanan asgari ücret desteği esnafa
da verilmelidir. Ayrıca, gelir vergisindeki asgari geçim indirimi esnaf
için de uygulamaya konulmalıdır.
Esnafımızın, sosyal güvenlik
sistemindeki eşitsizliklerin giderilmesi konusunda da haklı talepleri
vardır. BAĞ-KURludan emekli olması için 9.000 iş günü
istenmekte, ancak aynı kurumun çatısı altında SSKlılar
7.200 iş günüyle emekli olabilmektedir. Bu, büyük haksızlıktır.
Üstelik en düşük emekli maaşı BAĞ-KURluya
bağlanmaktadır. AKP emekliler arasındaki maaş
adaletsizliğini gidereceğini vadetmesine karşın yerine
getirmemiştir. İntibak düzenlemesi olarak takdim edilen kanunla
sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi bir iyileştirme
yapılmış, diğerleri görmezden gelinmiştir.
BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate
alınmamıştır. Yine, altmış gün prim borcu bulunan
esnaf sağlık hizmetinden yararlanamamakta ama aynı durumdaki
SSKlılar faydalanabilmektedir. Bu durum da haksızlık
oluşturmaktadır. BAĞ-KURlulara yapılan
haksızlıklar giderilmeli, prim gün sayısında ve emekli
aylıklarında eşitlik sağlanmalıdır.
Bir başka sorun da geçmiş
çalışmaların emeklilik hizmetine
saydırılamamasıdır. Bu konuda mağdur olan pek çok
esnaf ve çiftçi bulunmaktadır. Geçmişte BAĞ-KURa kayıt
yaptırmamış olanların vergi mükellefleri
açısından vergi kayıt tarihi, diğerleri açısından
ise sicile kayıt tarihleri esas alınarak geçmiş hizmetlerine
borçlanma imkânı verilmelidir. Türkiye çıraklık ve mesleki
eğitime daha fazla önem vermelidir. Bugün işsizlik yüksek oranlarda
seyrederken reel sektör kalifiye eleman sıkıntısı
çekmektedir. Bu, mesleksizlik sorunudur ve mesleki eğitimin kalitesinin artırılması
ve yaygınlaştırılmasıyla çözülebilecektir. Bu
kapsamda, çıraklık ve staj süreleri emeklilik hizmetine
sayılmalıdır. Uygulamada bir sigortalılık
olmaksızın geçen bazı süreler bile borçlanılabilmekteyken
fiilî bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan
çıraklık ve staj sürelerinin hizmetten sayılmaması
haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla
mağduriyete neden olmaktadır. Yaşanan mağduriyetin
giderilmesinin yanında mesleki eğitimin özendirilmesine de
katkıda bulunmak amacıyla çıraklık ve staj süreleri
hizmetten sayılmalı, geçmiş hizmetler için borçlanma hakkı
verilmeli ve bu süreler sigortalılık başlangıç tarihi
olarak esas alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu teklifle
yapılan önemli düzenlemelerden biri de genel sağlık
sigortası sisteminin sadeleştirilmesi ve etkinliğinin
artırılması amacıyla sistemde değişikliğe
gidilmesidir. Mevcut durumda sosyal güvencesi olmayanlar için gelir testine
göre 3 kategoride uygulanan genel sağlık sigortasının tek
kategoriye indirilmesi, prim oranının yüzde 3e düşürülmesi ve
buna göre belirlenecek prim borçlarının yeniden
yapılandırılması düzenlenmektedir. Komisyonda verilen
bilgilere göre, bu madde 7 milyon 200 bin kişiyi kapsamakta olup 6,7
milyar liralık alacaktan vazgeçilmektedir. Mevcut uygulama özellikle
milyonlarca işsiz gencimizi ve ailelerini mağdur etmiştir.
Ülkemizde, son resmî verilere göre, ne eğitimde ne de istihdamda olan yani
çalışmayan ve eğitim görmeyen 15-24 yaş grubu gençlerimizin
oranı yüzde 23,9dur. Bu oran 20-24 yaş grubunda yüzde 32,7; 25-29
yaş grubundaysa yüzde 35,8dir. Bu durumda olan 15-29 yaş grubu 5
milyon 48 bin atıl gencimiz ne yapıyor, acaba Hükûmet buna hiç kafa
yoruyor mu? Türk gençliğinin işsizliği AKP zihniyetinin umurunda
bile değildir. İşsizlik oranının yüksek olduğu
ülkemizde gençler iş bulamamanın sıkıntısını
yaşarken bir de genel sağlık sigortası primi borcuyla
karşı karşıya kalmıştır. Milyonlarca
gencimize yüklü miktarda prim borcu çıkarılmıştır.
Yapılan bu düzenlemeyle, mevcut uygulamada gelir testiyle belirlenen aile
içi kişi başına gelire göre aylık 71, 213 ve 427 lira olan
3 farklı prim uygulamasına son verilip prim tutarının 53
liraya indirilmesi birikmiş yüklü prim borçlarında önemli oranda
azalma sağlayacaktır ancak prim yükü hafifletilmiş de olsa
işsiz gençlerimiz aylık 53 lira düzeyinde prim ödemekle yine
karşı karşıyadır. Bir işi ve geliri olmayan
gençlerimiz bu primi babalarından utana sıkıla
aldıkları harçlıklarla mı ödeyecekler? Bulunduğu
yaş itibarıyla bir sağlık hizmeti alması çok nadir
olan gençlere Genel sağlık sigortası primi ödeyeceksin. diye
dayatmanın ne anlamı var? Milliyetçi Hareket Partisi, gençlerimizin bir
iş buluncaya kadar ailelerinin sağlık sigortasından
yararlandırılması ve gençlere çıkarılmış
borçların tümüyle silinmesi görüşündedir.
Genel sağlık sigortasından
mağdur olan bir diğer kesim emeklilikte yaşa
takılanlardır. Çalışma Bakanı Sayın
Müezzinoğlu Yaşa takılan ve emekliliği bekleyenler de 53
lira ödeyerek bu sağlık hizmetini alabilecek. diyor. Sayın
Bakan sanki lütufta bulunmuş. Yirmi-yirmi beş yıl tüm primlerini
ödemiş vatandaşlarımıza emeklilik yaşının
dolmasını beklediği dönemde genel sağlık
sigortası primi ödetmek haksızlıktır. Emeklilikte yaşa
takılanları yaşı nedeniyle kimse işe almıyor, maddi
sorunlarından dolayı çocuklarını okutamıyor, ailesinin
geçimini sağlayamıyor. Çalışma Bakanına soruyorum: Bu
insanlar nasıl geçinirler hiç düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyor, kanun teklifinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Halkların Demokratik Partisi Grubu
konuşmacısını şimdi bildirdiği için böyle bir
uygulama söz konusu oldu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Biz de HDP sözcüsü çıkacak diye geride bekliyorduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. 456 sıra
sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Kayseri Milletvekili Sayın Elitaşın Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım tekrar.
Değerli arkadaşlar,
sıkıntılı bir dönemdeyiz, bunu herkes biliyor, gerçekten
sıkıntılı bir dönem. Başbakanın Beka sorunu
yaşıyoruz, yani gelecek sorunu yaşıyoruz,
geleceğimizle ilgili sıkıntılar var. dediği bir dönem
bu dönem. Sayın Cumhurbaşkanının millî seferberlik ilan
edilmesi gerektiğini söylediği bir dönem bu dönem.
Tabii, bütün bunlar sadece terörle ilgili
değil, sadece millî güvenlikle ilgili değil, fiziki güvenlikle ilgili
değil, ekonomiyle ilgili de çok sıkıntılı bir
dönemdeyiz kabul etmek lazım. Riskli bir dönemdeyiz ve ekonomiden anlayan
herkesin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek
kuruluşlarının, akademisyenlerin ve -burada oturuyor- Sayın
Başbakan Yardımcısı Şimşekin söylediği
aşağı yukarı, mealen, hemen hemen herkesin kabul
ettiği şöyle bir görüş var: Türkiye
sıkıntılı bir dönemde. Derin yapısal sorunlarımız
var, sıkıntılarımız var; bu yapısal
sorunları, sıkıntıları, bu strüktürel sorunları
aşabilmek için reformlara ihtiyacımız var, yapısal
reformları yapmak zorundayız. Bunların başında da
hukuk reformu geliyor. Hukuk altyapısını düzeltmek
zorundayız, hukuk uygulamalarımızı düzeltmek
zorundayız. Uluslararası alanda kabul edilebilir, öngörülebilir bir
yönetim anlayışına ihtiyacımız var.
Evet, ekonomide gelinen
sıkıntıların sebebi sadece bizden değil, Türkiye'den
kaynaklanmıyor; küresel, kapitalist ekonomideki sıkıntılar
bunun bir sebebi. Ama bizim orta gelir tuzağı veya orta teknoloji
tuzağı diyebileceğimiz, kendimize has sorunlarımız
var; istihdam, büyüme gibi konularda ve kamu yönetimi alanında sıkıntılarımız
var.
Reform deyince de, hukuk reformu, vergi, sosyal
güvenlik reformu, tarım, finans alanında reformlara
ihtiyacımız var; AR-GE konusunda, imalat sanayisi konusunda
reformlara ihtiyacımız var ve kamu organizasyonları konusunda
reformlara ihtiyacımız var. Kısaca, öyleyse yapılması
gereken ne? Yapısal reformların yapılması.
Peki, değerli arkadaşlarım, siz,
buraya, şimdiye kadar -bu kadar kanun çıktı, torba kanunlar
çıkıyor- hiç yapısal reform adı altında bir konunun
getirildiğini duydunuz mu, gördünüz mü?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Hep torba
kanunlar, oradan, buradan, özellikle inşaat sektörü gibi -bu torba kanunda
da var, yine inşaat sektörüyle ilgili 3 tane madde var ki inşaat
sektörünün de desteklenmesi lazım, buna da katılıyoruz ama-
getirilenler reform niteliğinde değil ama pansuman niteliğinde,
bugünü kurtarma niteliğinde, işte, önümüzde bir referandum süreci var
ya da şu tarihe kadar günümüzü kurtaralım anlamında konular.
Zaman zaman vergi afları, prim afları getiriliyor, bunlar reformla
ilgisi olmayan konular; hatta Türkiye Varlık Fonu; bunlar, devletin
birliğini, hazine birliğini bozan, devleti sıkıntıya
sokan konular; üzerinde tartışılmadan, konuşulmadan
getirilmiş düzenlemeler maalesef.
Türkiye'nin yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme
sürecine ihtiyacı var ve bir reform programına ihtiyacı var, ama
bir reform programı yok maalesef Hükûmetin ve kendisini feshetme
kararı almış bir Hükûmetin bunu yapma gücü de yok değerli
arkadaşlarım. Kendisini feshetme kararı almış
Başbakanın ve Hükûmetin bu reformları yapma gücü de yoktur, bunu
da bilmemiz gerekir. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef
böyle.
Değerli arkadaşlarım, biz, Plan ve
Bütçe Komisyonu olarak, değerli arkadaşlarımla birlikte ve
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, ülkenin bu duruma gelmesinden,
bu durumda olmasından mutlu değiliz. Tabii ki beka sorunu
yaşıyorsak, Başbakanın deyimiyle, biz de bu konularla
ilgili elimizden gelen yardımı, desteği yapmak zorundayız
ülkemiz için, hazırız da ve elimizden geldiğince de
yapıyoruz. Ancak bu konularla ilgili, maalesef, Hükûmetin
anlayışını da protesto ediyorum. Özellikle bu son torba
kanunun görüşmeleri sırasında
yaşadığımız olaylar, inanın, anlatılacak,
ifade edilecek gibi değil. Keşke burada iktidar partisi
milletvekillerinin çoğunluğu olsaydı, Meclis çoğunluğu
olsaydı şu Genel Kurulda, yaşananları anlatabilseydik
sizlere. Hepimiz burada halk oyuyla bulunuyoruz, hepimizin üzerinde bir vebal
var. Özellikle bu sıkıntılı dönemde hepimiz daha fazla
gayret göstermek zorundayız, daha fazla çalışmak zorundayız,
bir şeyler üretmek zorundayız ama özellikle geçen hafta
gördüğümüz tavır, bardağı taşıran son damla oldu
ve gerçekten bizleri çok üzdü, sıkıntıya soktu.
Bu huzurunuza getirilen 456 sıra
sayılı
Tasarı mı teklif mi, bunu da tam olarak
anlayamadık çünkü önce teklif olarak getirildi AK PARTİ grup
başkan vekilinin imzasıyla, daha sonra kendisi gelmedi, hiçbir
açıklamada da bulunmadı, bununla ilgili hiçbir açıklama da
yapılmadı. İki günlük süre içerisinde Komisyona 3 ayrı
sayın bakan geldi, konuları tam olarak bilmiyorlardı. Haklı
olabilirler ama bürokrasiden, ilgili kamu kuruluşlarından gelenler
de, sivil toplum kuruluşlarından gelenler de konudan bihaberdi.
Gereken açıklamalar yapılmadı maalesef, yapılamadı,
alelacele
Çok da önemli maddeler var -biraz önce değerli
arkadaşım anlattı, belki muhalefet şerhini sıra
sayısından okumuşsunuzdur- çok önemli konular var
vatandaşlarımızı ilgilendiren ama bunlarla ilgili,
maalesef, gereken çalışma yapılmadan, çok eksik bir
şekilde, buraya, Genel Kurula gelmiş oldu. Burada da -biliyorsunuz,
bu temel kanun diye nitelendiriliyor, maddeler görüşülmüyor, sadece
verdiğimiz önergeler görüşülüyor- yine görüşülmeden geçecek,
gidecek. Hâlbuki birçoğuyla ilgili, birçok maddeyle ilgili, çok hayati,
çok önemli maddelerle ilgili gereken görüşmeler, tartışmalar
yapılamadı, gereken bilgiler alınmadı.
Sayın Muş, siz, Ekonomiden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcılığı yaptınız, hâlen de
Grup Başkan Vekilisiniz; inanın, bunları söylerken
utanıyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda da özellikle usulle ilgili söz
aldık. Yine torba kanun, söz verilmiş olmasına rağmen, yine
diğer ilgili komisyonlar tarafından görüşülmemiş, yine cuma
günü akşam getirilip salı günü görüşme gündemine alınarak
-ki hafta sonları, biliyorsunuz, bütün milletvekillerinin programları
vardır, memleketlerine giderler, çalışırlar, oradaki
seçmenlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşürler- alelacele
yapıldı bu işler. Anayasaya aykırılık
iddialarımız vardı, dikkate alınmadı. Etki analizi
yapılmamış. Birçoğu Maliye Bakanlığından
geliyor, Maliye Bakanlığı gibi bir bakanlık dahi etki
analizini yapmıyor.
Bize şöyle bir şey verdiler
ısrarlarımız sonucu. Burada da birçoğu boştur, dikkat
ederseniz birçok yer de boş bırakılmış. Yani, bu
getirenler kamuya ne getiriyor, ne götürüyor, alternatifi nedir? Yani, biraz
önce konuştuk, mesela, yabancılara katma değer vergisi muafiyeti
tanıyorsunuz. Yabancı gelirse, bir konut veya iş yeri
alırsa yüzde 18 katma değer vergisi ödemeyecek, biz ödeyeceğiz,
o ödemeyecek. Peki, bunun getirisi nedir? Katma değer vergisinden
vazgeçiyorsunuz. Kaç kişi alacak bundan? Ne kadar döviz gelecek? Bu bunu
karşılar mı, değer mi? Bununla ilgili bir çalışma
var mı? Yok. Buna benzer konularla ilgili, maalesef, gereken
çalışmalar hiçbir şekilde yapılmış değil.
Hâlbuki bunlar birlikte yapılması gereken işler.
Şimdi, bu saatte, gecenin bu saatinde
konuşmak da zordur, dinlemek de zordur. Bir hikâye anlatayım o zaman
ben size müsaadenizle. Genç bir delikanlı mücevherlerle, taşlarla çok
ilgileniyormuş, bu konuda kendisini yetiştirmek istemiş.
Araştırmış, ülkenin en büyük mücevherat ustası,
taş ustası kimse onu bulmuş. Epey bir randevu beklemiş, ondan
sonra kendisiyle görüşmüş, amacını anlatmış: Ben
çok seviyorum taşları, bu konuda uzman olmak istiyorum, yetişmek
istiyorum. Bana ne tavsiye ediyorsunuz? Ben sizin yanınıza girip
çalışmak istiyorum. demiş. Usta Aç avucunu. demiş,
avucuna bir taş koymuş, demiş ki: Kapat. Bu, yeşim
taşıdır. Şimdi gideceksin, bir sene sonra geleceksin ve
avucunu hiç açmayacaksın, Allah, Allah! demiş ama dediğini de
yapmış, avucunu kapatmış. Gitmiş, anne babasına
durumu anlatmış ama avucunu açmıyor. Ondan sonra eşe dosta,
soranlara anlatıyor; bir sene böyle geçmiş. Anlatıyor,
anlattıkça da hırslanıyor, kızıyor. Ya, bu, ne saçma
iştir? Niye bana bunu yaptırdı? falan diyor ama avucunu da
açmıyor, hatta gece yatarken bile avucunu açmıyor, böyle uykusunda
Yarım uyuyor, epey sıkıntıya girmiş ama bir seneyi de
tamamlamış. Bir sene konuşmuş, şikâyet etmiş
falan filan ama azmini de yitirmemiş, avucunu açmamış. Bir sene
sonra gitmiş ustaya, demiş ki: Usta, bir sene doldu ve ben de hiç
avucumu açmadım, bak dediğini yaptım. Şimdi beni yanına
alıyor musun? Usta Bırak o taşı, şimdi ben sana bir başka
taş vereceğim, onu da bir sene aynı şekilde
taşıyacaksın. Bu sefer, tabii, bunu söyleyince
kızmış, ustaya bağırmaya çağırmaya
başlamış: Allah kahretmesin, böyle şey mi olur? Böyle
ustalık mı öğrenilir? falan
Ama o arada yine bir başka
taşı avucunun içine almış. Bu arada söylenirken,
bağırıp çağırırken A, usta, bu, farklı bir
taş, yeşim taşı değil.
Şimdi, bir şeyler sabırla oluyor,
sebatla oluyor, zamanla oluyor, zamanla öğreniyorsunuz. Buralarda kanun
yapmak da böyle. Yani bir taş ustalığı da zamanla
öğrenilir, sebatla öğrenilir; kanun yapmak da yasama da zamanla
öğrenilir. Bunun için birlikte bir ekip olmak, birlikte
çalışmak, sebat etmek gerekir. Böyle yalap şalap
İki
günde komisyondan çıkacak, uzatmayalım, hadi çabuk olun. Bu
şekilde kanun yapmak olmaz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi size
iki şey okuyacağım, Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaşadıklarımız, lütfen bakın. Şimdi, çok önemli
bir konuydu, buradaki maddelerden belki de en önemlisiydi: Esnaf Ahilik
Sandığı kuruluyor; milyonlarca esnaf ve ailesini ilgilendiriyor,
çok önemli, esnaf çok zor durumda. Esnaf Ahilik Sandığı
kuruluyor. Esnaf Ahilik Sandığı kuruluyor. deyince ne
anlarsınız? Esnaf Ahilik Sandığı, demek ki zor durumda
olan esnafları kurtaracak bir girişim. Takdir edersiniz, değil
mi? Öyle değil tabii. Biz de bunu sorgulamak istedik. Ya, bir kere,
Sayın Bakan, biliyor musunuz Esnaf Ahilik Sandığı, esnaf
iflas etmeden yardımda bulunmuyor. İlla iflas edecek, BAĞ-KUR
kaydını sildirecek, ondan sonra yardım alabiliyor. Böyle bir
sandık olur mu, bir de adı Ahilik Sandığı, bu
nasıl bir mantıktır?
Bunları sorguluyoruz ve işin ilginç
tarafı şöyle: Şeye söz verdirdik; Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu Genel Sekreterine. Şunu ifade etti,
bakın, tutanaklardan aynen okuyorum: Esnaf Ahilik Sandığı
içeriğine hiçbir şekilde dâhil edilmedik, madde kaleme
alınırken bizim fikrimiz sorulmadı. Dolayısıyla, fonun
ilgili hükümleri bize biraz ağır geldi. Bu fonun çalışmalarına
hiçbir şekilde dâhil edilmedik. diyor. Hükûmeti temsil eden Sayın Bakan
söz aldı: Esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerimizin
görüşleri alınmıştır, bunu özellikle ifade etmek
istiyorum çünkü bu fon oluşturulurken birlikte aslında karar verildi.
Sayın Başbakanımız, bakanlarımız görüştü.
vesaire.
Şimdi, yanımızda bunlar oluyor, biz
de orada seyrediyoruz. Yani, bunlara gerek yok ki, bu tiyatroyu oynamaya gerek
yok ki. Samimi olmamız lazım ve birlikte samimiyetle bunu
çıkarmamız lazım. Bu şekilde çıktı bu, oradan bu
şekilde geçti. Esnaf iflas etmeden Esnaf Ahilik Sandığı devreye
giremiyor, o da asgari ücret kadar birkaç aylığına, en fazla
dokuz ay yardımda bulunuyor, buna da Esnaf Ahilik Sandığı
diyoruz, bunu her yerde söyleyeceğiz. Var mı böyle bir şey?
Böyle bir yasama tekniği var mı Allah aşkına? Yazık
değil mi bu kadar harcanan zamana, esnafa? Böyle bir mantalite olabilir
mi?
Bakın, bir örnek daha vereyim: Hükûmeti
temsilen katılan bir Sayın Bakan da Etki analiziyle ilgili
kısa, özet tablo sizlere takdim edilmiş dün gece. diyor. Biz
Edilmedi. dedik Komisyon üyeleri olarak. Edilmedi mi? Bana öyle
aktardılar ama. Şu anda elimde bu projeksiyonlar yok ama çok
detaylı çalışmalar yaptık. Ya, elinizde projeksiyonlar
yok, Komisyonda olmuyor, Genel Kurulda olmuyor da nerede olacak? Hani yaptıysanız
vardır. Elimde yok ama yaptık. diyor. Ya, biz çocuk muyuz Allah
aşkına? Birbirimizi niye kandırıyoruz? Böyle bir
anlayış olabilir mi? Böyle bir yasama yapma tekniği olabilir mi?
Böyle bir bakanlık olabilir mi? Bir madde söz konusu oldu -teknik bunlar,
bunlar her konuda olabiliyor, 19 ayrı konuda bu torbada madde var- bir
maddeyle ilgili -usuldür, önce bilgi verilir getirilen maddeyle ilgili-
açıklama istedik. Evet Sayın Bakanım bu maddeyle ilgili bir
açıklama yapacak mısınız? diyor Komisyon
Başkanımız. Hükûmeti temsilen katılan sayın bakan
diyor ki: Sayın Başkan, madde açık, okunabilir, bu kadar
açık madde. Allah Allah, yani böyle bir şey var mı? Komisyon
üyesi diyor ki: Gerekçesini falan anlatmayacak mısınız
Sayın Bakanım? Hükûmeti temsil eden bakan diyor ki: Gerekçesi de var,
onu da okuyabilirsiniz. Yani siz bakan olarak oraya gelmişsiniz, konunuza
vâkıf değilseniz, bilmiyorsanız olur mu böyle bir şey?
Biliyorum sizleri de üzmüştür, iktidar
milletvekillerini ama bakanlarımız maalesef bu durumda. Bu
şekilde geldi bunlar, çıktı ve buraya bu şekilde geldi.
Hepimizi utandıran, sıkıntıya sokan konular bunlar.
Gerçekten çok üzüldük, böyle olmaması lazım.
Şimdi, biraz da konulara girelim, maddelerde de
konuşacağız ama.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Neresinden
tutalım, diyorsun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Neresinden
tutalım, evet.
Biraz önce söylediğim gibi, Esnaf Ahilik
Sandığı, bu teklifin, bu torba teklifin en önemli maddelerinden
bir tanesi, esnaf, dediğim gibi, iflas etmeden devreye girmiyor ve şu
anda BAĞ-KURluların dörtte 3ü prim ödeyemiyor, dörtte 3ü
primlerini aksatıyor, dörtte 3ü. 2 milyon 800 bine yakın -yanlış
olmasın- BAĞ-KURlu var. Bunların bir kısmı esnaf
değil, şirket ortağı olduğu için onlar primlerini
aksatmıyorlar şirket ortağı olanlar ama geri kalan esnaf,
büyük ölçüde primlerini aksatıyor. Esnafa bu getiriliyor, bunlar da
primlerini aksatıyor.
Esnaf Ahilik Sandığından
faydalanabilmek için şartlardan bir tanesi de priminin düzenli ödenmesi.
Peki, zaten aksatıyor, zaten sıkıntıda, zaten krizde bu
adam; kriz olduğu için zaten aksatıyor. Şart olarak
aksatmaması, aksatmaması hâlinde, iflas etmesi durumunda, asgari
ücretle bağlantılı, dokuz ayı geçmeyecek bir maaş
kendisine veriliyor. Ya, bu esnaf, maaşı ne yapsın?
İşiyle ilgili kendisine destek oluyor musunuz, esas olan odur. Onu
yapamıyorsunuz, maaş veriyorsunuz. Böyle bir Esnaf Ahilik
Sandığı olur mu? Bu sandıktaki Ahilik ismine
yazıktır. Vallahi Kırşehir milletvekili olsaydım
itiraz ederdim buna özellikle, hepimizin itiraz etmesi lazım ama
Ayrıca, biraz önce okuduğum gibi, ilgili
meslek kuruluşu olan TESKe de sorulmadan, onlarla görüşülmeden
hazırlanmış getirilmiş.
Şimdi, önemli bir madde de vergiye uyumlu
mükelleflerin desteklenmesi. Yıllardan beri biz de bunu istiyorduk;
vergisini düzgün ödeyen, aksatmayan, beyannamelerini veren mükelleflerin
desteklenmesi lazım. Madem sık sık aflar çıkarıyoruz,
özellikle vergisini ödemeyenler teşvik edilmiş oluyor, vergisini
düzgün ödeyenleri de teşvik edelim dedik, yüzde 5lik bir indirim söz
konusu ama burada bankacılık, finans ve sigortacılık
sektörü dışarıda kaldı. Zaten bu yüzde 5ten istifade
edebilmesi için önemli ölçüde bunların da aksatmaması lazım,
bütün vergilerini düzenli ödemeleri lazım, aylık ya da belli dönemler
itibarıyla verilen beyannamelerini aksatmamaları lazım, hiçbir
beyannamenin aksamaması lazım, ödemelerin aksamaması lazım,
10 liranın üzerinde bir ödemeyle ilgili yanlışlık
yapılmaması lazım vesaire. Korkuyorum ki o kadar çok şart
ve detay getirilmiş ki bu mükelleflere getirilen bir teşvik mükellefleri
sıkıntıya sokacak.
Mali müşavirlik yapan
arkadaşlarımız varsa bilirler, maalesef öyle olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Diğerlerini maddeler hâlinde
açıklarız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan
konuşacak.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, Meclisimiz için kara bir gün. Bir Meclis
üyesi, Halkların Demokratik Partisinin Eş Genel Başkanı
Sayın Figen Yüksekdağın milletvekilliğini
düşürdüğünüzü düşünüyorsunuz. Oysa, buradaki bütün
milletvekilleri gibi Sevgili Figen Yüksekdağ da halkın
milletvekilidir, Van Milletvekilidir, halkın oylarıyla
seçilmiştir. Tıpkı sizler gibi 60 bin ile 100 bin arasında
oy alarak seçilmiştir, halkın sevgisiyle saygısıyla
seçilmiştir. Onun milletvekilliğini düşürdüğünüzü
düşünüyorsunuz ama vekilliği biliyorsunuz, yalnızca halk
düşürebilir.
Dönem dönem belli güçlüler, güçlü olduğunu
düşünerek, kendi siyasallaştırdığı
yargının gücünü kullandığını düşünerek
vekillerin vekilliklerini düşürebilirler ama onlar, halkın gözünde
her zaman vekil olarak kalırlar.
28 Şubat döneminde biliyorsunuz, Sevgili
Kavakcının milletvekilliği düşürülmüştü. Oysa, bu
milletvekili sıralarında, şurada bir yerde oturuyordu; burada
protestolarla milletvekili dışarı atılmıştı
ama o dönem o kararı alanların hiçbiri, o kararı
savunamıyorlar bugün, hepsi utanç duyuyorlar; hiçbiri, o protestoyu
yapanların hiçbiri de Ya, biz iyi yaptık, Sayın
Kavakcıyı Meclis dışına attık. diyemiyorlar.
Emin olun, sizler de, siyasallaştırdığınız
yargıçlar da, o hâkimler de, Sayın Başkan, siz de bugün o
kararı okutarak bugünün utancını yaşayacaksınız
ve hayatınızın hiçbir döneminde bu kararınızı
savunamayacaksınız. Çok yakın bir gelecekte bu; üç ay olur, üç
yıl olur bilmem ama bu utancı yaşayarak bu kararı
savunamayacaksınız.
Aynı şekilde, Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşa bugün beş ay hapis
cezası verildi. Ne tesadüf değil mi? Bir eş
başkanımızın burada vekilliği düşürülüyor, diğer
eş başkanımıza beş aylık hapis cezası
veriliyor. Aynı şekilde, yine ne büyük tesadüf ki Grup Başkan
Vekilimiz, hep şu sırada oturan Sevgili İdris Balukenin bugün
tutuklanması kararı veriliyor. Daha dört gün önce ameliyat
olmuştu, ameliyat masasından kalktı, hastanenin
çıkışında polisler aldılar, götürdüler, tutuklama
kararı zaten hazırdı, tutuklama kararı verildi ve mahpusa
konuldu.
Oysa bakın, İdris Baluken, mahkemenin üç
üyesinin oy birliğiyle ve çok düzgün bir gerekçeyle -tutuklanmaması,
serbest bırakılması gerektiği konusunda- serbest
bırakıldı, tahliye edildi kendisi, üç üye oy birliğiyle bu
kararı verdi. Üzerinden on beş gün geçti, normalde, CMK
Ben, avukat
değilim ama bir süresi vardır bu itirazın, değil mi
Sayın Başkan? Bu itiraz süresini de aşarak, bizce faili çok da
meçhul olmayan bir baskıyla, savcıya yapılan bir baskıyla
Sevgili İdris Baluken de tutuklandı.
Değerli arkadaşlar, bu üç kararın
aynı günde olması tesadüf değil. Bunların hepsi, 16 Nisanda
olacak referandumla ilgili, evet oylarının yeterli
olmadığını gören siyasi iktidar, daha da fazla bizim
üzerimize baskı yapıp, bizi itibarsızlaştırmaya
çalışıp evet oylarını artırmaya
çalışıyor çünkü ne yaparsa yapsın oyları
artmıyor. Bir bakıyorsunuz anketlere, evetler 30lara
çakılmış kalmış, 40lara bile çıkmıyor.
Nasıl yükselteceğiz? Milliyetçiliği yükselteceğiz, az olan
Kürt halkının temsilcilerini yok sayacağız, HDPnin
temsilcilerini itibarsızlaştıracağız, eveti
artıracağız zannediyorsunuz ama bu asla olmayacak. Bu halkın
bir vicdanı var; AKPye oy verenlerin de, CHPye oy verenlerin de, HDPye
oy verenlerin de, MHPye oy verenlerin de, hepsinin bir vicdanı var. Merve
Kavakcıya verilen karar, nasıl, benim vicdanıma o gün
nasıl dokunduysa ve o gün, bir insan hakları aktivisti olarak o
protestolara katıldıysam, nasıl, Recep Tayyip Erdoğana,
Sayın Cumhurbaşkanına siyaset yasağı
verildiğinde, o, benim vicdanıma dokunduysa bugün -eminim ki burada
vicdanı olan milletvekillerim var- aynı şekilde bütün bu
kararlar bu vicdanlara dokunuyordur.
Umarım ki bu utancı yaşamamak için
Meclis, bugünlerde bir şey yapar çünkü bakın, etme bulma
dünyasıdır, bu devletin pek çok zalimliğini gördük, hepimiz
gördük, bütün siyasi anlayışlar gördü, bütün etnik kimlikler gördü,
bütün dinî kimlikler bu devletin gadrine bir şekilde uğradı.
Oysa yapmamız gereken, devleti bu ceberut hâlinden çıkarmaktır
yani devleti demokratikleştirmektir. Etme bulma dünyası olarak
bakıp rövanşist duygularla biz birbirimize vurabiliriz ama bugün
Figen Yüksekdağın başına gelen, emin olun, hiç
kuşkusuz olmasın, ama size, ama çocuğunuza olacak; hiç
kuşkunuz olmasın, bu devleti demokratikleştiremezsek.
Amacımız, bunu yapmak; Recep Tayyip Erdoğana verilen o siyasi
kararda olduğu gibi. Merve Kavakcıya verilen o siyasi kararda biz
bunu beceremedik, bu Meclis olarak beceremedi o günkü milletvekilleri, bugün
verilen kararda sizler beceremediniz ve devletle olan imtihanınızda
maalesef sınıfta kaldınız.
AKPnin kurucuları ne diyorlardı? Biz
geleceğiz, bu devleti demokratikleştireceğiz. Artık o
devirler geçti. Devlet, insan haklarına saygılı olacak, bunu
becereceğiz. Ama, bugün ne oldu? Devletle imtihanınızda
kaybettiniz. İktidar sizi zehirledi, gücü belli bir yere tahkim ettiniz,
bakın, Meclisi böyle boşalttınız, Meclisin bir
heyecanı kalmadı, Meclis bir noter hâline getirilmeye
çalışılıyor ve güç bir yere doğru verilince, o güç
verilen yer, bizi kurtaracak deniyor. Oysa dünyada tek adama güç verip de abat
olan bir devlet ve bir millet yok. Bunun cevabını da Türkiye toplumu,
16 Nisanda mutlaka ve mutlaka o hayırları sandıklara
doldurarak verecektir, bütün bu uygulamalarınıza karşı
hayır diyecektir.
Değerli arkadaşlar, evet, hiç keyfimiz yok
ama biraz da maddeyle, yasayla ilgili konuşmamız gerekiyor tabii ki.
Geçen hafta, bakın Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim- gayet halisane
duygularla Komisyona gittik, bir baktık ki bir teklif var ve bir de
Bakanlar Kurulu bir tasarı göndermiş, hangisini görüşeceğiz
belli değil, son dakika bir tasarı gelmiş. Hadi,
tasarıyı geri çektik, teklifi görüşeceğiz. dendi. Teklife
baktık, anlamaya çalıştık, gerçekten bir torba, çorba bir
torba karşımıza geldi, çok kısa bir sürede anlamaya ve
gerçekten halisane duygularla katkı sunmaya çalıştık ama
karşımızda bulunan bakanlar: Ya, ne var işte; bakın, okuyun,
ne olacak ki? dediler.
Niye bu küstahlığı yapıyorlar
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Şunu demeye getiriyorlar:
Bizde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi var, size torba
getirmişiz, daha ne istiyorsunuz? diyorlar. Biz de dedik ki:
Kardeşim, o zaman kanun hükmünde kararname çıkarsaydınız,
niye buraya getiriyorsunuz? Hiçbir yasama kalitesi yok, hiçbir etki analizi
yok, sayın bürokratların getirdiği hiçbir bilgi bizi tatmin
etmiyor, bakanların verdiği bilgiler bizi tatmin etmiyor, öyle böyle
geçirilmeye çalışıldı, sanki duvara
konuşuyormuşuz gibi, verdiğimiz hiçbir öneri kabul edilmedi ve
maalesef bu torba bu şekilde geçti.
Değerli arkadaşlar, bu, yeni dönemin bir
normali olarak bize dayatılıyor. Hani yapılan bütün
uygulamalarla alıştırdınız ya, hani kötülüğün
sıradanlaştığı günlerden geçiyoruz, pek çok suçun,
haksızlığın, hukuksuzluğun normalleştirilmeye
çalışıldığı günlerden geçiyoruz ya, Meclis için
de aynısı yapılmaya çalışılıyor çünkü yeni
dönemde kafalarda kurgulanan Meclis bir noter. Yani Biz sarayda
yapacağız, yazacağız, siz burada mühür basacaksınız,
noktasına, virgülüne dokunmayacaksınız. deniyor maalesef ve
buna alışmamız isteniyor değerli milletvekilleri,
değerli iktidar partisi milletvekilleri. Buna alışmamamız
lazım, burada 550 vekil de olsa, 600 vekil de olsa, kıymetiharbiyesi,
yürütmenin verdiği her şeye mühür basmak demek değildir. Onu 80
milyonun çıkarları doğrultusunda daha kaliteli hâle getirmektir,
hepimizin çıkarları doğrultusunda.
Ahilik Fonunun ne acelesi vardı Sayın
Bakan? Değerli milletvekilleri, ne olurdu bir hafta sonra çıksa?
Bakın, CHP milletvekilleri, değerli katkılar sunmaya
çalıştılar, sanki duvara konuştular ve grup olarak Plan ve
Bütçe Komisyonunu protesto edip terk ettiler. Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanını uyardım: Sayın Başkan, lütfen ara
verin, gidelim, yarın görüşelim, CHP milletvekillerini de
çağırın, hep beraber birbirimizin gönlünü alalım, burada
vereceğimiz katkıların bir işe yarayacağını
görelim. Hiç oralı olmadı Sayın Başkan, üzerine bir de
yetmezmiş gibi aynı akşam 7 tane daha bir anda madde getirdi,
pek çok yapılandırma maddesi ve bunları geçirdi maalesef ama
hiçbir kalitesi yok, emin olun. Bunların Plan ve Bütçe Komisyonunda çok
yakın gelecekte yeni düzenlemeler olarak karşımıza
çıkacağını düşünüyorum.
Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Meclis, son
sekiz aydır yapılandırma komisyonu ve yapılandırma
meclisi olarak geçiyor. Niye? Bir ekonomik kriz içindeyiz. Çözüm nerede
bulunuyor? Ya biz, işte, esnaf darda, çiftçi darda, bunların
borçlarını yapılandıralım, piyasa rahatlar. diye
bakılıyor. Oysa sayın bakanlara defalarca söyledim,
rahatlık oralarda bir yerlerde değil sayın milletvekilleri,
sayın bakanlar.
Bakın, şubat ayı tüketici güven
verileri açıklandı, ne çıktı biliyor musunuz güven endeksi?
65 çıktı yani 2009dan beri en düşük seviyesinde tüketici güven
endeksi. Ekonomi güven endeksi en diplerde. İşsizlik rakamları
12yi aşmış 13e doğru çıkıyor, işsizlik
rakamları en yüksek seviyelerinde. Hani 1970lere, 1980lere, 1990lara
kötü diyorsunuz ya, ya 1970lerde işsizlik oranı yüzde 7,
1980lerde yüzde 7, 1990larda yüzde 7; ya AKP iktidarı geliyor, Yüzde
10-11-12ye şükredelim. diyorsunuz, hani kötüydü ya.
Değerli arkadaşlar, ilaç oralarda bir
yerde değil bakın, sürekli bunu yapıyorsunuz,
yapılandıralım, borcu silelim, vergiyi silelim değil;
insanlar vergisini de ödesinler, borcunu da ödesinler. Ben esnaflık
yaptım, işçilik de yaptım. Esnaflık yaparken işim
iyiyken vergi gözüme gelmezdi ama ne zamanki iş durur -iş yapanlar
bilir- iş durunca Aman da ben vergiyi ödeyemem. denir. Ödeyemez esnaf
tabii ki, çiftçi ödeyemez borcunu piyasaya kötüyse, güven yoksa, geleceğe
güven yoksa.
Yapmamız gereken, güveni iyileştirmek.
Bunu da nasıl yapacağız? Bütün bu uygulamalarınızdan
vazgeçerek yapacağız. Olağanüstü hâlden hemen vazgeçeceksiniz,
demokratik siyaseti ivedilikle devreye sokacaksınız. Hukuk devleti,
hani Anayasamızda yazıyor ya, maalesef bir kanun devleti bile
değiliz artık ama hukuk devletini hatırlayacağız ve
bütün uygulamalarını devreye sokacağız. Basın
özgürlüğünü esas alacağız. Bütün bunları yaparsak piyasa
normalleşir, ekonomi normalleşir.
Gelir vergisini, efendim, bütün vergilerini düzenli
ödeyene yüzde 5 indirim getirilecekmiş. Ya, rakamlara bakıyorum,
yalnızca 230 bin vergi mükellefi esnaf düzenli ödüyor, yüzde 7si bile
değil düzenli ödeyen. Bu duruma kim getirdi bu ödeyenleri arkadaşlar?
Buna bakmadan istediğiniz kadar yüzde 5 indirim yapın, zaten bir
takip yok, hani gelirine göre vergi ödeme anlayışı yok, nereden
buldun yok, vergi ombudsmanlığı yok; keyfî bir vergi idaresi
var. Bütün bunları ancak bağımsız bir vergi idaresiyle
yapabiliriz, herkes, gelirine göre vergisini öder, indirim yapılması
gerekiyorsa da yapılır, zorda olana da vergi ombudsmanlık
sistemi getirilir ve darda olanın, zorda olanın bu vergisinde
kolaylık yapılır.
Ahilik Fonu
Bakın, Ahilik Fonunda dedik ki:
Müstakil bir yasa olarak getirin. Ya, Ahilik Fonu önemli, bir fon
kuruyorsunuz, niye torbanın içine bir madde olarak atıyorsunuz ki?
Milyonlarca esnaf var, bağımsız, müstakil bir yasa olarak
getirin, tartışalım bir hafta; çok daha kaliteli bir yasa olarak
çıkardı. Ama, burada torbaya evet mi diyeceksiniz? Torbadaki
gerçekten bu çok kötü hazırlanmış yasaya hemen evet mi
diyeceksiniz? Geri çekelim arkadaşlar, önergemiz var, biraz daha tartışalım,
çok daha kaliteli hâle getirip çıkaralım.
Sayın Bakan, vallahi, inşaat lobisi çok
iyi çalışıyor, gerçekten. Bu inşaat lobisi sizi bile mahcup
edecek. Çünkü, siz şöyle demişsiniz 2015 yılında, 19 Ekim
2015te bu KDV indirimi isteniyor ya sizden yabancılara; demişsiniz
ki: Böyle bir düzenleme gelirse bir konutu yabancı alıp ertesi gün
bir Türke satmasını yani Türklerin KDVden yırtmasını
nasıl önleyeceğiz? Aynen böyle demişsiniz. Ya, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ben daha bu açıklamanızı görmemiştim, aynen
böyle dedim: KDVyi sıfırlıyorsunuz yabancılara. Bir
yabancı, geldi 1 milyon liraya daireyi aldı, değil mi, George,
geldi 1 milyon liraya daireyi aldı. Ertesi gün Ahmete 1 milyon liraya
sattı, değil mi? Ahmet ne yapmış oldu? 180 bin lira KDV
avantajı sağlamış oldu, Georgea da Al ağabey sen,
bir 10 bin lira, 20 bin lira. dedi, 160 bin lira ya da bir tatil
ısmarladı, 160 bin lira devleti dolandırmış oldu.
Nasıl engelleyeceksiniz Sayın Bakan? Sorunuz, hâlâ geçerli mi?
Nasıl imza attınız peki bu önergeye gerçekten? Pardon, bu sizin
önergeniz değil miydi? Yani, o anlamda bu düzenlemeyi mutlaka geri
çekelim. Böyle bir düzenleme olmaz. Niye peki, vatandaşımız ile
yabancıyı ayıralım ki? Vatandaşımız da bu
haktan yararlanıyorsa yararlansın ama ranta yöneldiği için bu
KDVyi getirdiniz Sayın Bakan yani bütün kaynaklar ranta yöneldiği
için KDV geldi. KDV orada kalsın, bakın siz Türkiyeyi güvenli bir
ülke hâline getirin, yabancılar ev almaya devam eder. Türkiye güvensiz bir
ülke olduğu için, gidin Ege sahillerinde bütün yabancılar konutlarını
satıyorlar. Kaşta, Fethiyede İngilizler, Almanlar
konutlarını satıyorlar. Güvensiz bir ülke olduğu için
oluyor bu, KDVden dolayı değil Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar, aynı şekilde
1 Ocak 2012 tarihinde sosyal güvenlik güvencesi adına bir yasa saldınız,
o da eminim -ben o zaman vekil değildim ama- böyle torba yasayla geçti
herhâlde, kalitesiz bir yasaymış. Tam 7 milyon 200 bin borçlu
yaratmış bu yasa, 7 milyon 200 bin yani her evden bir borçlu
yaratmış bu yasa. Ne âlâ. 11 milyar lira borç çıkmış,
bugün diyorsunuz ki ben 6 milyarını siliyorum.
Bakın, bu da yetmez, bunu başka bir
şekilde çalışalım dedik ama önerimiz kabul edilmedi.
Gençlerin ödeme gücü yok, gelin bunu çekelim, daha üst bir yaş
sınırı getirelim ki gençlerin de ödeme ahlakı olsun.
Yalnızca yüzde 8 ödemiş bunu. Ödeyene günah değil mi?
Ziraat Bankası tarım borçları
yapılandırılacak arkadaşlar. Bakın, çiftçinin
gayrisafi yurt içi hasıladan Tarım Yasasına göre yüzde 1
hakkı var. TÜİK rakamlarına göre bir anda bizim gayrisafi yurt
içi hasılamız 2 trilyon 600 milyar lira oldu; bunun yüzde 1i 26
milyar lira yapar. Çiftçiye verdiğiniz destek ne kadar Sayın Bakan?
Resmî rakamlara göre 12, 13, 14
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) 12,8.
GARO PAYLAN (Devamla) 12,8.
Bakan diyor ki, ben başka bir şeyler daha
veriyorum, ziraat miraat
Yani siz 13 milyar lira borçlusunuz çiftçiye.
Bakın, öneride çiftçi bu faizin yüzde 3ünü ödeyecekti, bir önerge
getirdiniz yüzde 5e çıkardınız. Buradan bütün çiftçilere
sesleniyorum, bu devlet size borçlu. Yüzde 3 önerinizi, Tarım
Bakanının söylediği yüzde 3ü de yüzde 5e çıkardı.
Değerli çiftçiler, bu anlamda alacağınız olanın
peşine düşün, bu iktidarın yakasına yapışın.
Aynı şekilde Ziraat Bankasına olan
borçlarını yapılandırıyorsunuz. Sayın Bakan, bu
Ziraat Bankasını siz Varlık Fonuna devretmediniz mi kanun
hükmünde kararnameyle? Hazine yetkilileri geliyor Ben
yapılandırıyorum. diyor. Ya, sizin ne yetkiniz var? diyorum.
Nerede Varlık Fonunun temsilcisi, burada var mı Varlık Fonunun
temsilcisi? Belki Varlık Fonu Yok. diyecek. Tabii ki beğenmiyoruz,
ayrı ama sahiplerine elbette bir söz düşer.
Değerli arkadaşlar, son olarak, bazı
arkadaşlar işte bir öneri getirmişler, diyorlar ki: Biz, Sosyal
Güvenlik Kurumunun Yönetim Kuruluna dışarıdan üye
atayacağız. Bakın, kamu kurumlarında tepeden yönetici
atamalar hep ters tepmiştir. Yani kurum içi bir yükselme hiyerarşisi
vardır ve insanlar kurum içinde yönetim kurullarına ulaşma
hedefi güderler biliyorsunuz. Siz dışarıdan üye
atadığınızda kurum içi barış maalesef bozulur.
Sayın Başkan, müsaadenizle
konuşmamın sonunda Dünya Ana Dili Günüyle ilgili ben de ana dilimde
bir iki cümle edeceğim. Bütün ana dillerin Ana Dili Gününü kutluyorum.
(x)
Değerli arkadaşlar, gördüğünüz gibi,
ana dilimde de kendimi çok iyi ifade edemedim çünkü dedelerim Ermeniceyi çok
iyi bilirdi ama Vatandaş Türkçe konuş. baskısıyla
annemlere, babamlara çok iyi öğretmemişler, hatta neredeyse hiç
öğretmemişler. Ben de hasbelkader öğrenebildiğim kadar
ilkokulda, çift dilli eğitim veren bir okulda eğitim almaya
çalıştım, hem Ermeniceyi öğrenmeye çalıştım
hem gördüğünüz gibi Türkçeyi daha iyi konuşuyorum, İngilizceyi
de öğrendim, çok dilli bir eğitim aldım.
Arkadaşlar, çok dillilik düşman
değildir. Çok dillilik bir haktır ve çok dillilik
Bakın,
şu anlamda bakın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
büyük çoğunluğu İngilizceyi bilmezler. Sebebi, çok dilli
olmamasından, dil öğrenmeyi bilmemesindendir. Çok dillikten
korkmayın, çok dillilik bir haktır, hepimizin ana sütü gibi hepimize
helaldir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Sayın Paylan, bir şeyi açıklamak
istiyorum. Eş Genel Başkanınızla ilgili olan süreç
konusunda -siz burada yoktunuz herhâlde- yeterince
tartışıldı.
GARO PAYLAN (İstanbul) Buradaydım.
BAŞKAN Gündemi değiştirme veya
oluşturma şeklinde, Başkan Vekili olarak bir yetkimin
bulunmadığını defalarca söyledim. Bir kez daha sizin için
söylüyorum. Bu nedenden dolayı hakkımda söylemiş olduğunuz
lafı size iade ediyorum
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, bu, geçen hafta
BAŞKAN Bitmedi cümlem.
ve haksızlık yapmayın diye
düşünüyorum. Bunu da size belirtmek istedim.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, bu, geçen hafta Akif Hamzaçebinin
başkanlığında okunacakmış ama Akif Hamzaçebi
okumaz diye size bırakmışlar ihaleyi.
BAŞKAN Şahsı adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer konuşacak.
Buyurun Sayın Koçer.
Süreniz on dakika.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün çok önemli bir kanun
çalışmasını daha yapıyoruz. Son dönemde reel sektörün
gelişmesi, üretimin, istihdamın gelişmesi ve Ziraata olan
borçların yapılandırılmasıyla ilgili çok önemli yasa
çalışmalarını hep birlikte yaptık. Ekim ayından
bu yana, yatırım ortamının iyileştirilmesi,
borçların yeniden yapılandırılması -ki bu çok
önemliydi- gerçekten son dönemlerde sıkıntı yaşayan
sektörlerimizin rahatlaması açısından birçok başlıkta
Maliyemizin borçları yeniden yapılandırdığı bir
yapılandırma kabul ettik Meclis olarak, bu çok önemli bir
çalışmaydı. Daha sonra Taşınır Rehni Kanununu
hep birlikte yaptık, yine reel sektörün talebi doğrultusunda
gerçekleştirdik. Yine, Sınai Mülkiyet Kanununu çıkarttık.
Bu da çok önemli bir reform kanunu ve sanayimizin gelişmesi, inovasyonun,
AR-GEnin gelişmesi için çok önemli bir kanundu.
Varlık barışını hep
birlikte gerçekleştirdik. Yurt dışından Türkiyeye gelecek
yatırımlar ve finansmanla ilgili bir barış kanunu ortaya
çıktı.
Yine, Varlık Fonu geçtiğimiz günlerde
kanunlaştı ve Varlık Fonu Türkiyede yürürlüğe girdi. Çok
önemli bir kanun çalışması ve Türkiyenin büyümesiyle ilgili,
zenginleşmesiyle ilgili, önümüzdeki dönemde Türkiyenin yapacağı
yatırımlarla ilgili çok önemli bir kanun çalışması
oldu.
Yine, yaptığımız bir torba kanun
çalışmasında, Kredi Garanti Fonunun desteklenmesi
açısından, 250 milyar liraya kadar hazinemizin desteğini
artırdık ve Kredi Garanti Fonu reel sektöre kredi veren bankalara
teminat olmak üzere böyle bir sistemi harekete geçirdi. Bu da çok önemli bir
kanun çalışmasıydı.
Yine, Kredi Garanti Fonunun bu
çalışmasından sonra, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Kredi Garanti Fonunun ortaklaşa yaptığı bir
çalışmayla, nefes kredisi adı altında, Sayın Başbakanımızın
da himayesinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın da
himayesinde gerçekleştirilen bir KOBİ kredisi ortaya
çıkarıldı ve bunun akabinde bir istihdam seferberliği
başlatıldı. İstihdam seferberliğinde de; yeni
alınacak işçi için artı 1 işçi alanlar için de devletimizin
destekleri, her türlü desteği çıkardığımız
kanunlarla ortaya kondu.
Yine yakın zamanda, konut
satışlarında KDVnin indirilmesi ve beyaz eşyada, mobilya
sektöründe ÖTVnin düşürülmesi ve sıfırlanması sonucu
sektörde büyük bir hareketlilik ortaya çıktı.
Bütün bu kanun çalışmalarını,
son dönemde, hep birlikte yaptık ve büyük çoğunluğunu biz Plan
ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımızla birlikte
gerçekleştirdik. Gerçekten, bunların hepsini bir araya
koyduğumuz zaman Bunları biz mi yaptık? Bu kadar büyük
çalışmayı, reel sektöre destek anlamında bu kadar güzel
çalışmayı biz mi yaptık? dediğimiz de oluyor çünkü
çok hızlı bir şekilde, çok işe yarar, çok elle tutulur, çok
somut çalışmalar ortaya kondu. Bu çalışmalar neticesinde,
KOSGEBin aralık ayında 15 bin, şimdi ise yeni başvurular
alarak yaklaşık 250 bin kişiye yönelik
başlattığı 50 bin TLlik, bir yıl ödemesiz, üç
yıl ödemeli bir desteği söz konusu. Yine, İŞKURun gerek
işverenlere karşı gerekse iş bulamayanlara, işsizlere
karşı uygulamış olduğu sistem genişleyerek devam
ediyor. Esnaf kredileri yüzde 4 faizle, 150 bin liraya kadar artarak devam
ediyor. Ziraat destekleri devam ediyor. Ve bütün bunlara karşın da
Hükûmetimiz, ocak ayında işverenlerimizin işveren payı
vergilerini ilk üç aydan son üç aya erteleyerek onları biraz daha
rahatlatmış oldu.
Şimdi, bugün yapacağımız yasa
çalışmasıyla da yine toplumumuzun önemli kesimlerini burada
rahatlatma, borçları yapılandırma noktasında bir
çalışma yapacağız. Nedir bunlar? Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerinde çiftçimizin kullandığı
krediler ve takibe düşen borçlarının yeniden
yapılandırılması; TEDAŞın, tarımsal
sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan
alacaklarının yeniden yapılandırılması;
esnafımıza bir Ahilik Sandığı, Ahilik Fonu
kurulması ki bu çok önemli. İşsizlik sigortası gibi
esnafımızın dara düşeceği zamanlarda
yardımına yetişeceği çok önemli bir fon kuruluyor bu yasa
çalışmasıyla birlikte.
Yine, uzun zamandır, yeniden
yapılandırmada hep söylenen bir şey vardı: Vergisini
zamanında ödeyene ne verilecek, ne yapılacak? İşte bu
kanun çalışması içerisinde vergisini düzenli ödeyen mükelleflere
de yüzde 5 indirim uygulanması konusunda bir çalışma var.
Vatandaşlarımızın yurt
dışında ikamet eden ana, baba, eş ve çocuklarına genel
sağlık sigortası uygulaması yine bu yasa içerisinde
getiriliyor. İş yeri ve konutu dövizle satın alan Türkiye'ye
yerleşmiş yabancılara KDVden muafiyet tanınıyor.
Genel sağlık sigortası için gelir testi yaptırmayanlara af
tanınıyor. Teste girmeyenler on iki ay içinde bu testi
yaptırarak yeni prim tutarı belirleyebiliyor.
Çalışanlarını sigortalı olarak bildirmemiş ya da
uygun olmayan bildirimde bulunmuş işletmelere verilen
teşviklerden yararlanmama cezası bir yıldan bir aya
indiriliyor ki bu sektör açısından çok önemli.
Bu yasa çalışmasıyla birlikte biraz
önce konuşmamın başında söylediğim diğer yasa
çalışmaları, hepsi de devrim niteliğinde. Gerçekten bu
dönem reel sektörün talepleri günbegün alınarak değerlendirilmiş
ve Meclisimiz tarafından Komisyonumuzda değerlendirilerek kanunlaştırılmıştır.
Bütün bunların sahadaki uygulama sonuçları önümüzdeki günlerde birer
birer alınacaktır.
Ocak ayına çok iyi bir ihracat rakamıyla
girdik. Türkiye çapında yüzde 15lik bir artış var. Şubat
ayındada izlediğimiz kadarıyla yine şubat ayında da
önemli bir artış geliyor. Ben inanıyorum ki başlatılan
istihdam seferberliğiyle, alınan bu kararlarla, yapmış
olduğumuz bu yasa çalışmalarıyla birlikte Türkiye büyümede,
istihdam yaratmada ve ihracatını artırmada yeni bir take off
vaziyetine geliyor. 2017 içerisinde bu gelişmeleri Nisan, Mayıs
aylarından itibaren, şimdiden görmeye başladık ama daha
olumlu neticelerini o aylardan itibaren görebileceğimizi zannediyorum.
Avrupada küçülme rekorları
kırılırken Türkiye'de biz büyüme rakamımızı
beğenmiyoruz. Doğrudur, Avrupaya göre çok iyiyiz ama kendimiz çok
daha fazla büyümek istiyoruz. İnşallah, ben inanıyorum ki,
alınan bu tedbirlerle, yapılan bu yasa çalışmalarıyla
Türkiye'nin 2017 büyüme rakamını belirlendiği noktadan daha
yukarıya taşıyacağımıza, daha iyi sonuçlar elde
edeceğimize, gerek istihdam rakamlarımızla gerek ihracat
rakamlarımızla gerekse büyüme rakamlarımızla çok daha iyi
sonuçlar elde edebileceğimize ben yürekten inanıyorum; bunu da
sabırsızlıkla bekliyorum, inşallah işverenimiz için de
işçimiz için de ülkemizin geleceği için de.
Bu yasa çalışmalarına emeği
geçen bütün Komisyon üyesi arkadaşlarıma, buradan, muhalefet partisi
ve kendi Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çok
önemli bir yasa çalışması yaptık. Özellikle
esnafımız için kurulan Ahilik fonu çok önemli. Allah kötü gün
göstermesin ama kötü günde de onların yardımına yetişecek
bir fon kurulmuş oluyor.
Ben bu duygu ve düşüncelerle bu kanunun gerek
ülkemize gerek milletimize gerekse iş âlemimize hayırlı,
uğurlu olması dilekleriyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koçer.
Şahsı adına ikinci olarak İzmir
Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel konuşacak.
Buyurun Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 456 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz
aldım.
Şahsım adına
söz almamın nedeni, partimin bu kanunun birçok maddesine zaten
katılıyor olması. Özellikle, çiftçinin Ziraat Bankasına
olan borçları ile çiftçinin elektrik dağıtımı
nedeniyle oluşmuş olan borçlarının yeniden
yapılandırılmasına, vergiye uyumlu vergi mükelleflerinin
ödüllendirilmesine, Esnaf Ahilik Sandığı adı altında
bir işsizlik sigortası kurulmasına, işsizlik ödeneği
alan esnafın genel sağlık sigortasından
sayılmasına partim olduğu gibi katılmakta zaten, hem
programında hem de daha önce hazırlamış olduğu
bildirgelerde bunların hepsine yer verdi, yani sonuç olarak bunlara
karşı değiliz. Ancak, değerli arkadaşlar, ben
şahsım adına burada görüşülen kanunun yapılma
şekline şiddetle karşıyım çünkü bu kanun, bu Meclisin
yapabileceği, hatta yapabileceğinin en altının altına
inmiş kalitede bir kanun. Böyle kanun yapılmaz. Hele bu kadar güzel
isimlerle toplumda büyük umutlar uyandıran bir kanun gerçekten böyle
yapılmaz. Buraya çıkan her arkadaşımız bu kanunun
süreciyle ilgili bir şeyler anlattı. En önemli noktası, bu
kanunu savunmak üzere Komisyona gelen insanların -Maliye
Bakanını dışında tutuyorum- gerçekten kanunla ilgileri
yoktu. Oradaki konuşmaları tutanaklardan açıp okuyun çünkü
buradan okumak sanki birilerini suçlamak veya ispiyonlamak anlamına
geliyor. Bunu yapmak istemiyorum ama lütfen, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu
kanunla ilgili yapılan görüşmelerin tutanaklarına bir göz
atın, uzun süre yeniden mizah okumanıza gerek kalmayacak kadar
eğlenirsiniz belki de. Ama, değerli arkadaşlar, yapılan
şeyler çok önemliydi burada.
Özellikle Ahilik
Sandığı, daha doğrusu Esnaf Ahilik Sandığı
kurulmasıyla ilgili görüşmeleri burada altını çizerek bir
daha anlatmak istiyorum. Ahilik ve fütüvvet bizim kültürümüzün artık
unuttuğu, gittikçe yok olan bir kavramken birdenbire gündeme geliyor
fakat, belki de bir daha hatırlanmamak üzere, hep kötü anılmak üzere
hafızalarda kalmak üzere geliyor üstelik de. Böyle şey olmaz.
Ahilik iyi ahlak demektir ve Ahiliğin lonca teşkilatının
ahlakını belirleyen de bir fütüvvet olayı vardır
Osmanlıda, geçmişimizde. Mademki böyle bir isimle ortaya
çıkıyorsunuz, o zaman kuruluşunu da yardımlaşma,
dayanışma esaslarına bağlı bir sandık
şekline getirmeniz gerekiyor. Bu, bildiğiniz bir işsizlik
sigortası ya da daha önce burada yapmış olduğumuz bireysel
emeklilik sigortasından hiçbir farkı yok. Altı yüz gün prim
ödedikten sonra, belirli bir süre sizlere, işsiz
kaldığınızda, iflas ettiğinizde para verilecek. Bunun
neresidir Allah aşkına bir Ahilik Sandığı veya Ahilik
Esnaf Sandığı gibi bir sandık kurmak? Lütfen kavramları
bu kadar yerlerde süründürmeyelim.
Değerli arkadaşlar,
burada bir şeye dikkatinizi çekmek istiyoruz. Çiftçilerin Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının
toplamı 55 milyar lirayı geçmiş vaziyette. Şu anda takip
edilenlerin yani belirli bir yapılandırmaya kavuşturulan ve
ödenenlerin toplamı 3 milyar liranın üzerinde, bize ulaşan veya
elde ettiğimiz bilgiye göre 3,4 milyar. Onun dışında,
kanunun vermiş olduğu 31/12/2016 tarihinden itibaren yapılan,
daha doğrusu, takibe uğrayanların miktarı konusunda kesin
bir rakam çıkmıyor. Ancak, hazinenin yükleneceği yükümlülük
nedeniyle bazı hesaplamalar yaptığımızda onun da
yaklaşık olarak 3 milyar lira civarında olduğu
anlaşılıyor. Peki, buraya kadar tamam.
Şimdi, Değerli
Başbakan Yardımcısı, 2000 krizinden sonra belki de mali
yapılandırmamız içerisindeki en önemli kavramlarımızdan
iki tanesi bütçe disiplini ile bankacılığın
yapısıydı. Özellikle, bankalara devletin destekleme
alımları nedeniyle bazı yükümlülükler yüklenirken bunlara
ilişkin bütçeye ödenek konulacağı, bu ödenek üzerinden ilgili
bankaya avans verileceği ve desteklemelerin bu avanstan
karşılanması gerektiği bir temel ilke olarak
konulmuştu. Peki, bu kanun yapılırken -siz hazineden sorumlu
Bakan olarak- bunun ödeneğini nereden veriyoruz biz? En azından,
bununla ilgili olarak daha önceden belirlediğimiz ilkelere göre düzenleme
yapmamız gerekir. Bizim Bu şekilde, yeniden destekleme
kapsamında ödeyeceğimiz faiz farklarını nereden
ödeyeceğiz? dememiz gerekmiyor muydu? Geçmişte ciddi anlamda bedel
ödeyerek kurulmuş olan bu sistemleri bu kadar rahatlıkla
çiğnemenizi kesinlikle ve kesinlikle anlamakta zorluk çekiyoruz,
anlayamıyoruz; olmaz, bu kadar basit değil, bu kadar kolay
değil.
Şundan kesin olarak emin
olun: Şu anda 6 milyar lira civarında bir yapılandırma söz
konusu olacak çünkü yapılandırılmış olanlara da
aynı haktan yararlanma getiriliyor. Daha bunun mürekkebi kurumadan yeniden
5 milyar liralık takip ortaya çıkacak bu yasadan yararlanmayan.
Bunları dikkate almadan, bunları konuşmadan buralarda oturup da
bu tür kanunlar çıkaramazsınız; böyle şey olmaz, bunu yapmamanız
gerekir.
Yabancılara mülk satışı diye
bir düzenleme geliyor, katma değer vergisinden istisna tutuyorsunuz
yabancıları.
Değerli arkadaşlar, altını
çizerek bir daha söylüyoruz: Yabancıların Türkiyede mülk edinmesi,
Türkiyede yerleşik kişiler ile Türkiyede yerleşik olmayan
kişiler arasında vergi hukuku açısından bir
farklılık yaratmaz. Bizim sistemimizde mukimlik esasına göre
farklılık yaratan bir şey de yoktur, hüküm de yoktur. O dışarıda
oturuyor, vergi vermesin ama Türkiyede mal alsın. Burada yararlanılan
hizmet veya mal aynı ise bundan yararlanan herkes kesin olarak aynı
vergileri öder. Bazı arkadaşlarımız, ısrarla, Hiç
değilse, bu mülkü alan yabancıların elinde bu mülk belirli bir
süre kalsın, aksi takdirde bu istisna belirli rantlara neden olacaktır.
diye çırpındılar, iktidar partisinden arkadaşlar da
çırpındı. Yani, bu kadar mantıklı şeyler bile
birilerinin bir kulağından girip öbür kulağından bile
çıkmıyor, gidiyor, yok oluyor ortalıktan. Böyle kanun olmaz.
Yapılışı itibarıyla
katıldığımız ancak tekniği itibarıyla asla
benimsemediğimiz olaylarımız var.
Esnaf diyerek
tanımladığımız, Esnaf Ahilik örgütünün içerisine
karışacak olanların durumlarına bakın. Anonim
şirket ortakları, avukatlar, noterler; bunlar kanunla kurulmuş,
kanunla ne şekilde çalışacakları, ne şekilde neden
yararlanacakları belli olan kuruluşlar. Ne yapıyorsunuz bütün
bunların hepsini? Ne yapıyorsunuz? Böyle kanun mu olur? Böyle Kanun
yaptık. mı denir? Daha doğrusu, sadece müjde verme adına
bu tür kurumların hepsinin ölü doğmasına neden olmak zorunda
mıyız değerli arkadaşlar? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
kanunlardan çok daha kaliteli kanunlar yapar, yapıldığı,
görüldü. Bütün olay, tamamen zamana bağlı bir olaydır. Etmeyin,
eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin, parlamenter demokratik sistemin
hiçbir işe yaramadığı, hiç kanun yapamadığı,
kanunların da hiçbir halta yaramadığı şeklinde bir
imaj uyandırmak istiyorsak, başarmak üzereyiz. Burada bunu başarmak
üzereyiz. Ama, ben biliyorum, kesinlikle ve kesinlikle bundan çok daha iyi
kanunlar yaparsınız. O nedenle, bu kanunlarla ilgili olarak
yaptığımız düzenlemelerin içerisindeki
tutarsızlıkları bir daha gözden geçirin hiç değilse.
Ahilik Sandığının etrafında
dönüp duruyoruz. Sadece ve sadece 3,5 sayfa ve tek maddeden ibaret olan bir
tane kurum yaratıyorsunuz; 3,5 sayfa, tek madde, bu kurumun tamamı
tek madde. İşsizlik Sigortasını bile bunun 15 katı
maddeyle kurmuş vaziyettesiniz. Tek maddeyle hem de üstelik böyle yepyeni
bir kurum oluşturulabilir mi, olur mu böyle bir şey? Yarın
ortaya çıkacak olan sorunları nereden çözeceksiniz, nasıl
çözeceksiniz, nasıl halledeceksiniz? Geçmişte
yaşadığımız varlık vergisi faciasına benzer
sorunlarla karşı karşıya kalma olanağınız
çok büyüktür. Mükellefi, sorumlusunu ya da bundan yararlanacak olanları
doğru dürüst tanımlayamadığınız zaman birdenbire
hiç ummayan insanlar ummadıkları belalarla karşı
karşıya kalırlar ya da bilmem nereden yararlanma hayalleri
görürken bir de bakarlar ki bırakın yararlanmayı ayrıca bir
şeyler ödemek zorunda kalmışlar.
Değerli arkadaşlar, parti olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak katıldığımız bir sürü
madde var bu kanunun içerisinde ancak dağın fare
doğurmaması gerekiyor. Bu kadar güzel isimlerle, güzel kurumlarla
yaratmaya çalıştığınız yasa bu hâliyle hiçbir
anlam taşımıyor.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Temizel.
Sayın milletvekilleri
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden 60a göre söz alabilir miyim.
BAŞKAN Bir dakika.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın, görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun
Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülme aşamasına
ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Plan Bütçe Komisyonunda
bütün bu maddeler iki günde geçti, yalnızca iki günde. Normalde dört veya
beş günlük bir çalışma gerektirirdi ama iki günde geçirildi bu
maddeler ve pek çoğu da Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri çekildikten sonra
-7 madde daha- ihdas edildi ve bunların Genel Kurulda düzeltileceği
vadedildi bize. Plan Bütçe Komisyonundan bir arkadaşımız veya
Hükûmetten Sayın Bakan bir bilgi verse neler düzeltilecek, ne olacak,
belki ona göre tartışmalarımızı şekillendirebiliriz
çünkü gerçekten ciddi bir yasama kalitesizliği var. Bu anlamda, Hükûmet
belki bir bilgi verirse bu konuda biraz daha rahatlayabiliriz diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 456) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap işlemini yapacağız.
Süremiz yirmi dakika.
Bu sürenin on dakikasında soruları
alacağım, diğer on dakikasında da cevap vermesi için
Sayın Bakana söz vereceğim.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, KPSS
sınavını kazanmış binlerce gencimiz işe
giremezken, işe alınmazken, sokaklarda işsizler ordusu
dolaşırken, 4 gencimizden 1i işsizken, size bağlı
Sümer Holdingin Genel Müdürünün, kendi kurumunda genel müdür
yardımcılarına, daire başkanlarına, doktorları
başta olmak üzere bütün personele Emekli ol. baskısı yaparken,
havuza bildirirken, hiç vasfı ve özelliği bulunmayan, kamuda tek gün
hizmeti olmayan eşine Balıkesir Belediyesinde istisnai kadro
yapıp, yani torba kadrodan eşini işe aldırıp bir hafta
sonra jet hızıyla Enerji Piyasası Denetleme Kurumuna, Ankara'ya
getirdiği doğru mudur? Bu doğruysa, bu etik midir? Bu hukuka
aykırı değil midir yani kanuna karşı hile değil
midir?
İkinci sorum: Mevcut olan varlık
barışı kanunundan dolayı Türkiye'ye ne kadar para
gelmiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir kez de şu emekliye
verdiğiniz sözü tutun, onun yüzünü güldürün. Promosyon dediniz,
yıllarca beklettiniz. Şimdi, bankaya promosyon için başvuran
emekliye banka Kredi kartı alacaksın, kredili mevduat hesabı
açacaksın, en az 2 tane düzenli fatura ödemesi yapacaksın. diyor.
Eğer burada bir eksik varsa
Bugün bankaya giden Edirne Yenikadın
köyünden Celalettin Duran ağabeyimiz aynen bunları söylüyor.
Bankaların böyle tekliflerde bulunması doğru mudur?
İki: Ülkemizdeki işçiler, kamu
çalışanları, dar ve sabit gelirliler, vergisini kuruşu
kuruşuna ve zamanında ödemektedirler. Ancak, yıllardır
birçok kesimin vergi borcu affedilmekte veya vergi indirimi
yapılmaktadır. Bu nedenle, dar ve sabit gelirliler, üzerlerindeki
vergi yükününün azaltılması taleplerini sürekli dile
getirmektedirler. Bu konuda bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, sicil affı Meclisten geçti ancak bankalara bu yönde bir bildirim
gitmediği için, vatandaş banka kapısından dönmektedir. Bu
uygulama -kredi yapılandırması- için bankaya gidildiğinde
ne zaman dönülmeyecektir, bununla ilgili bir tarih verebilir misiniz?
Tapu kadastroyla ilgili uygulamalarda Niğde
ilinde şikâyetler yoğunlaşmıştır.
Toplulaştırmayla yapılan düzenlemelerin hakkaniyete uygun
olmadığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda, yargı
aşamasında da dosyalar bulunmaktadır. Sorunun taraflar
arasında uzlaşmayla çözülmesi için Hükûmetin bir
çalışması var mıdır?
Bir de Niğde-Ankara otoyolu Gölcük
arasında tarlaları elinden alınan çiftçi ve köylülere ürün
bedelleri ödenmediği gibi bunların iki yıldır
alacakları da ödenmemektedir. Bu konuda yapılan bir çalışma
olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Suriye iç savaşından en
çok etkilenen il Hatay ilimiz; ekonomi çökmüş, sınır
kapıları kapanmış, işsizlik maalesef had safhada, buna
rağmen teşvik paketine alınmadı. Sayın Bakan, bütün
bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman, Hatayı neden
teşvik paketine almadınız? Bir dahaki sefere Hatayı
teşvik paketine almayı düşünüyor musunuz? Bunun için oradaki
halk adına teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, uluslararası 3 önemli kredi
derecelendirme kuruluşu Türkiye'yi yatırım yapılamaz ülke
kategorisine aldı. Aynı zamanda, Dünya Bankası ülkemiz için 2017
büyüme tahminini yüzde 2,7 olarak açıkladı. Enflasyon artarak yüzde
9,2ye yükseldi. İşsizlik, malumunuz, yüzde 12yi aştı.
Kabinenin en deneyimli Bakanı olarak, Hükûmetin tüm bu ekonomik
darboğazın sebebinin sadece dış kaynaklı olduğu
görüşü konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Ayrıca, çözüm olarak başkanlık
referandumu uğruna vergilerin geçici olarak kaldırılması,
kamu varlıklarımızın fonlara devredilmesi,
işsizliğin çözümü olarak iş dünyasıyla pazarlık
yapılması konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Yılmaz
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın Bakan,
toplumun her kesiminden yurttaşlarımızın büyük, birikmiş,
çözüm bekleyen sorunları var. AKP iktidarları bu sorunları
sadece seçimlerin öncesinde hatırlıyor ve konuşuyor. Referandum
öncesinde de seçimlere benzer bir siyasal tutum içerisindesiniz. Ancak, hâlâ
sizden güzel, müjdeli haber bekleyen yurttaşlarımız var. Mesela
emeklilikte yaşa takılanlar, atanamayan öğretmenler;
barınma, yurt sorunu olan, burs sorunu olan öğrenciler; kadro
bekleyen taşeron işçileri; sigortalılıktan önce doğum
yapan, doğum borçlanması yapmak isteyen kadınlar sizden müjdeli
bir haber bekliyorlar. Hazır kesenin ağzını
açmışken bu yurttaşlarımıza da müjdeli bir haber
vermek ister misiniz?
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, cezaevinde bulunan gazeteciler
aylardır iddianame bekliyorlar. Bu iddianameleri ne zaman tamamlanacak?
Ayrıca, Türk basın mensuplarının yanı sıra Alman
basınına mensup Deniz Yücel de günlerdir gözaltında. Onun durumu
konusunda bilgi verecek misiniz? Benzer şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi
Gençlik Kollarından Burak Sarı da attığı, kendisine
ait olmadığını söylediği bir tweet nedeniyle
tutuklanmış durumda. Düşünce özgürlüğünün önemi konusundaki
düşünceleriniz nelerdir?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yaklaşık bir ay önce sicil
affını Meclisten geçirdik. Vatandaş Benim üzerimdeki
kırmızı kalem silindi, artık bankadan kredi
alabileceğim. diyor, bankaya başvuruyor, sonuç yine hüsran, Sizin
siciliniz bozuk. diyorlar. Hatta, bazı bankalar daha da ileri giderek
Senin kardeşinin ya da senin eşinin sicili bozuk, sana kredi
veremeyiz. diyor. Bu ne biçim sicil affı! Bu konuda bir önleminiz var
mı?
İkinci sorum: Siz daha önceki yıllarda
kamudaki araçların yakıtları için çerez parası olarak bir
nitelendirme yapmıştınız. Bugün medyada yer alan bir habere
göre 10 bakanlığın 2002den bu yana 545 milyon 617 bin lira
yemek, pasta ve çiçek harcaması yaptığı doğru mudur?
Bu da mı çerez parasıdır?
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, çiftçi
borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili Temerrüde
düşen çiftçilerin borçları beş yıla kadar
yapılandırılacak. diye tasarıda bir madde sundunuz. Biz
bunu yanlış buluyoruz. Özellikle, seçim bölgem olan Mersinde
doğal afetten dolayı çiftçilerin tamamı mağdur
durumdadır. Türkiye genelinde bütün çiftçi borçlarının beş
yıla yapılandırılmasını talep etmektedir
çiftçilerimiz; sadece temerrüde düşenler değil, özellikle Çanakkale
Ayvacık depreminde mağdur olan ve afetten mağdur olan Mersindeki
çiftçilerin borçlarının tamamının beş yıla
yapılandırılmasını talep etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Durmaz
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
2004 yılında çıkan bir yasayla
ülkemizde organik tarım teşvik edilir hâle getirilmiştir. Ancak,
ne yazık ki kırsal kesimde zor şartlardaki çiftçi bunun
sertifikasını alacak parayı bulamamaktadır. Üretimi
teşvik amaçlı, bunların sertifika ücretleri il özel idaresi
kaynaklarından ya da Bakanlık bütçesinden karşılanabilir
mi?
Süt fiyatlarının düşük olması
nedeniyle, süt üreticileri üreterek yaşamını sürdürme yerine
evlerindeki sağılır ineklerini satarak borçlarını
ödeyip yaşamını devam ettirme gibi bir yolu zorunlu
seçmektedirler. Bu düşük süt fiyatlarıyla ilgili Hükûmetin yeni bir
çalışması, bir paketi var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ahrazoğlu
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Büyükşehir yasası neticesinde yeni
oluşturulan ilçelerde yeni iş yerleri açan esnaf il merkezine
doğru yönlendirilmektedir. En yakın ilçeye olan kayıt niçin
engelleniyor? Bu konuda bir çalışma veyahut da düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün
portresinin yeni basılan madenî 1 liraların üzerinden
çıkarılması üzüntü vericidir. Vatandaşlarımızdan
gelen mesajlarda belirtildiği gibi, ne parası olduğu belli
olmayan, Atatürk portresiz Türk liraları hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Halkımız, bankalar veya alışveriş merkezlerinde
kendilerine verilen yeni madenî liraları kabul etmemekte, değiştirilmesini,
aksi hâlde çöpe atacaklarını beyan etmektedir.
Vatandaşlarımızın haklı talepleri görmezden
gelinmemeli, kurtarıcımız ve kurucumuz Atatürkün portresi
tedavüldeki tüm Türk liraları üzerindeki yerini ivedilikle
almalıdır.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Tanal, Sümer Holdingle ilgili iddialarla
ilgili benim bir bilgim yok, arkadaşlar bu yönde henüz bir bilgi
ulaştıramadılar ama böyle bir şey varsa tabii ki etik
olmadığı ortada.
Varlık barışına gelince: Yurt dışındaki
varlıkların Türkiyeye getirilmesi konusundaki madde kapsamında
vergi idaresince herhangi bir beyanname ve bildirim
alınmadığından dolayı ne kadar, ne tutarda varlık
getirildiğine ilişkin de Maliye Bakanlığında bilgi
bulunmamaktadır.
Biz, emeklilerimize bugüne kadar verdiğimiz
sözleri yerine getirdik, özellikle 2015-2016da emekli maaşlarında
çok ciddi artışlar yaptık. Promosyon noktasında da
gerçekten uzun süredir bir beklenti söz konusuydu, o beklentiye ilişkin de
nihayetinde bir çözüm üretildi. Uygulamada eğer sıkıntılar
varsa tabii ki bankalarla görüşmek lazım. Doğrusu, birden fazla
banka tabii bu promosyon işinde var, o nedenle de varsa uygulamada
sıkıntılar bunu inceleyeceğiz.
Sicil affı konusu: Tabii, burada yüce
Meclisimiz bir düzenleme yaptı, bu bütün bankalar için
bağlayıcı ama bankaların kime ne ölçüde kredi verip
vermeyeceği hususu apayrı bir konudur. Yani, sicil affının
varlığı veya sicilin temizlenmiş olması tek başına
kredi verilebilir olup olmadığını sağlamayabilir.
Dolayısıyla, bankalar risk değerlendirmesini yaparlar, teminata
bakarlar, ona göre kredi verip vermeyeceklerine karar verirler.
Dar ve sabit gelirlilerimize ilişkin de vergi
yükünde, aslında, hükûmetlerimiz döneminde ciddi indirimler oldu
biliyorsunuz. Daha önce, hatırlarsanız, gelir vergisi
oranlarının üst dilimi yüzde 49,5tu, yüzde 35e düşürüldü;
yine, alt dilimi yüzde 22den yüzde 15e düşürüldü; asgari ücretlimiz için
de gerçekten, yüzde sıfır ila 5 aralığına kadar düşürüldü.
Dolayısıyla, sabit gelirli vatandaşlarımız, dar
gelirli vatandaşlarımız açısından, ücretli
vatandaşlarımız açısından hükûmetlerimiz döneminde çok
önemli vergi indirimleri yapıldı ve şu anda da tabii ki ilave
bir çalışma gündemde değil.
Emekli promosyonuyla ilgili arkadaşlar ilave
bir bilgi verdiler: Bankalarla yapılan protokol gereği en az 2
otomatik ödeme talimatı gerekmekteymiş. Ancak bu, asgari şart
olup bankalar bu şartları aramadan promosyon ödemesi yapabiliyorlar.
Şimdi, özellikle Çiftçilerimizin bütün
borçları yeniden yapılandırılsın. denildi.
Çiftçilerimiz Tarım Kredi Kooperatiflerinde, Ziraat Bankasında,
temerrüde düşen borçlarının yanı sıra, hâlen
yapılandırılmış olan borçlarını da bu yasa
teklifi kapsamında yapılandıracaklardır. Çiftçilerin özel
bankalara olan borçlarıyla ilgili, doğal olarak, bizim bir düzenleme
yapmamız söz konusu değil. Şunu da ifade edeyim: Şu anda
Ziraat Bankasının bile ticari tarıma yönelik verdiği
kredilerin faiz oranları -Hazine tarafından sübvanse edilmeyenlerden
bahsediyorum- vadesine göre yüzde 12-14 arasında değişiyor.
Dolayısıyla, çiftçilerin ana parasının faizin sadece yüzde
5lik kısmını ödeyecek bir şekilde beş yıla kadar
ötelenmesi aslında çok ciddi bir kolaylıktır yani çiftçilerimiz
açısından gerçekten çok büyük bir fırsattır. Çünkü, yüzde 5
şu anda mevduat faiz oranının yarısından bile daha
düşüktür. Burada, Hazine önemli bir yükümlülük altına girmektedir. Bu
yükümlülük de oluşacak zarar düzeyine bağlı olarak -bu, bir
görev zararı tabii- muhtemelen Maliye Bakanlığı yedek
ödeneğinden Hazineye yapılacak aktarımlarla
karşılanacaktır.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bütün
borçlu çiftçiler bunu istiyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Biliyorum, sizin ne istediğinizi iyi
biliyorum da borçlu çiftçilerimizin borcunun bir kısmı da özel
bankalaradır.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Devlet
bankasına olan da var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) - Biz, sadece kamu bankalarına ve
yapılandırılmış olanlar da dâhil olmak üzere temerrüde
düşmüş olan borçları kapsayacak şekilde gerçekten çok önemli
bir fırsat sağlıyoruz.
Evet, sorulardan devam edeceğim.
Hataya ilişkin teşvikle ilgili olarak bir
soru vardı. Tabii ki sadece Hatay değil, aslında
güneydoğudaki birçok ilimiz Suriyedeki, Iraktaki gelişmelerden
olumsuz etkileniyor.
SERKAN TOPAL (Hatay)- 400 bin Suriyeli var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) - İnşallah, orada kalıcı
bir ateşkes ve sonradan da kalıcı bir çözümle birlikte, bu
geçici bir durum olur.
Teşvik konusuna gelince: Eğer cazibe
merkezlerini kastediyorsanız Gaziantep de aslında Suriyeden çok
etkilendi ama cazibe merkezleri kapsamında değil.
Dolayısıyla, bu, tamamen o illerin sosyoekonomik
gelişmişlik düzeyiyle ilişkili bir konudur ama genel anlamda teşviki
soruyorsanız, şu anda birçok teşvik, aslında bölge, il
bağlamından bağımsız olarak zaten var, şöyle:
Stratejik ürünlerde, nerede üretirseniz üretin 5inci bölge teşviki var;
eğitimde, madencilikte, birçok sektörde 5inci bölge teşviki var.
Yine, son yaptığımız düzenlemelerle, orta yüksek ve yüksek teknolojili
ürünleri nerede üretirseniz üretin 5inci bölge teşviki söz konusu.
Dolayısıyla, aslında Hatay da bu anlamda teşviklerden tabii
ki yararlanıyor, yararlanacak, bu anlamda da teşvikin merkezinde.
SERKAN TOPAL (Hatay) Nerede? Yararlanmadı
Sayın Bakan. Yapacağınız tek bir şey var: Tamam, biz
alalım. deyin, bu iş bitsin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama, kastettiğiniz şey cazibe
merkezleriyse, dediğim gibi, belli birtakım ölçütlere göre bu
saptandı, ondan dolayı.
Şimdi, ülkemizin kurucusu Ulu Önder Atatürkün
yeni basılan madenî paralardan çıkarılması bir kere söz
konusu değil. Sadece hatıra paralarda, ki bunlar çok
sınırlı ölçüde basılan hatıra paralardır. Bir
tarafında hatıra parası olması hasebiyle onu yansıtan
bir boyut, diğerinde tabii ki de ne kadar bir, değere
karşılık geldiğini gösteren
Dolayısıyla, madenî
paralardan hiçbir şekilde Atatürkün portresinin
çıkartılması söz konusu değil. Hatıra paralarda
geçmişte de bugün de bu türden bir uygulama var çok sınırlı
ölçüde. Dolayısıyla, bizim yani burada
tartıştığımız boyutlarda asla ve asla bir sorun
söz konusu olamaz. Hiçbir şekilde de, yani ülkemizin
kurtarıcısı, kurucusu ve hepimiz için gerçekten büyük lider olan
Atatürkün portresinin para birimleri üzerinden çıkarılması asla
ve asla söz konusu değildir, olmayacaktır. Hatıra paralar
ayrı bir istisnadır, çok sınırlı ölçüde.
Kredi derecelendirme konusunu sordunuz, daha
doğrusu birçok soru sordunuz. Tabii, Türkiye zor bir konjonktürden
geçiyor, iç ve dış faktörlerin etkili olduğu bir konjonktür.
Hakikaten son yıllara baktığınız zaman, bir küresel
kriz var, artçı şokları var Avrupadaki borç krizi gibi, Orta
Doğu'da yaşanan kargaşanın yansımaları var. Orta
Doğu'da yaşanan kargaşa nedeniyle ortaya çıkan terör
tehdidi söz konusu. Türkiye'de geçen sene hain bir darbe girişimi
yaşandı. Bunların hepsi ister istemez, tabii ki ekonominin
performansına yansıyor.
Yine, ondan önceki iki yılda Türkiye 4 seçim
yaşadı, şu anda bir referandum söz konusu. Geçen sene,
dediğim gibi bir hain darbe girişimi söz konusu oldu ama bütün
bunlara rağmen, bakın, bütün bunları kapsayan, yani küresel
kriz, Avrupa borç krizi, Orta Doğudaki kargaşa, içerideki bütün bu
gelişmeleri karşılayan dönemde dahi, Türkiye'nin 2003-2015
döneminde yüzde 5,9 büyüdüğünü ve bu performansın gerçekten son
derece güçlü olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakika daha bir
ek süre vereyim size, toparlayın lütfen.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ederim.
bu hâliyle bile, bütün bu şoklara rağmen
güçlü olduğunu söylemek lazım.
Evet, geçici bir yavaşlama, geçici
birtakım sıkıntılar var. Ben inanıyorum ki Türkiye
bunları da aşacaktır, daha çok reformla ve rasyonel
politikalarla Türkiye'nin aşamayacağı hiçbir sorun yoktur,
Türkiye'nin geleceği parlaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Bölümlere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.49
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
456 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan, 260 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika
Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak
Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika
Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/640) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 260)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, 451 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Uluslararası
Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/794) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 451)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereği, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 22 Şubat 2017 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.52
(x) (10/473) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 456 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.