1
Mart 2017 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşimini açıyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Türkiyenin klavyesi f hakkında söz isteyen İstanbul
milletvekili Sayın Ekrem Erdeme aittir.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EKREM
ERDEM (İstanbul) Değerli Başkan, çok kıymetli
milletvekillerim; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken öncelikle 28 Şubat sürecinin en büyük mağduru, dava,
gönül insanı merhum Necmettin Erbakan Hocamızı 6ncı ölüm
yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyor, Allahtan
mekânının cennet olmasını diliyorum.
Türkiye
Belediyeler Birliği tarafından bastırılan ve bütün kamu
kurum kuruluşlarına gönderilen Türkiye'nin klavyesi F klavye
broşürü hakkında yüce heyetinizi ve milletimizi bilgilendirmek
istiyorum.
Çeşitli
vesilelerle F klavye ile Q klavyenin kıyaslamalarını
yaptım, çeşitli konuşmalarda neden böyle bir şeye ihtiyaç
olduğu üzerinde durdum. Özellikle 10 Aralık 2013te yayınlanan
Başbakanlık genelgesiyle kamuda sizlerin de bildiği gibi F
klavye mecburi hâle getirildi, bu yıl sonu itibarıyla da bütün
kamudaki klavyeler değişecek. Onun için bu konuda özellikle sizlerin
de tabii ki çok büyük desteğinize ihtiyacımız var, kamunun da bu
noktada duyarlı olması gerekiyor. Nedendir? Biz milletçe daima
işlerimizi son güne bırakırız ve yoğunluk olur, netice
almakta da zorlanırız. Bu konuşmayı yapmaktaki önemli
amaçlarımdan bir tanesi buna dikkat çekmek.
Değerli
vekillerim, bir kere, F klavye ile Qyu kıyaslayacak olursak her
şeyden önce F klavye Türkçe açısından oldukça özellikli ve
verimli bir klavye. Q klavye 1850lerde daktilo ilk icat edildiğinde
yapılmış, düzenlenmiş bir klavye. O günden bugüne
değişiklik yapılmamış. Bu klavyenin en önemli
özelliği, özellikle daktiloların ilk icat edildiğinde kolay
bozuluyor olması, teknolojinin yetersizliği nedeniyle
zorlaştırmışlar yani İngilizce en zor nasıl
yazılır? diye düzenlenmiş. Sonra da yaygınlık
vesilesiyle bir daha da başka bir klavyeye geçilmemiş. Yani
Batıda da zaman zaman klavye arayışları olmuş.
Kaldı ki dünyanın klavyesi Q değil, böyle bir algı var.
Birçok ülkenin klavyesi farklı; Fransızlarınki bildiğim
kadarıyla Adır. Yani her ülkenin kendi dilinin karakterine uygun
klavyeler üretmiş. Şimdi, Q klavye İngilizce için bile zor
yazılan bir klavye; F ise, bunun tam tersi, yüz yıl sonra,
teknolojinin oldukça geliştiği bir noktada En hızlı
nasıl yazılır? diye düzenlenmiş.
1965te
F klavyeyle Türk takımı Uluslararası İntersteno
Yarışmasına gittiğinde tartışmasız,
açık ara şampiyon olmuş. O gün bugün F klavyeyle bizim takım
ne zaman yarışmaya girdiyse hep birinci olmuş. Kamuoyu çok fazla
bilmiyor ama bugüne kadar Türkiyeye en çok madalya getiren takım bizim
klavyeyle yarışmaya giren takımımız. 80 tane madalya
getirmiş, bunun 34 tanesi rekor. Bu bile hızın ne kadar işe
yaradığını göstermesi açısından önemli.
Şuraya
vurgu yapmak istiyorum: Çocuklarımızı seviyorsak, gençleri
seviyorsak özellikle F klavye. Neden özellikle? Zaman zaman televizyonlarda da
rastlıyoruz, bugün yeni nesli bekleyen, bilgisayar kullanımından
kaynaklanan birtakım sağlık sorunları. Bunlardan bir tanesi
ortopedik sorunlar. Siz eğer bakmadan on parmak yazarsanız vücut
bilgisayarın karşısında rahat edeceği için ortopedik
problemler oldukça azalıyor. Geçen de bir televizyonda izledim, tavsiyesi
mümkün mertebe az bilgisayar kullanmak ya da F klavyeli bir bilgisayarı
kullanmak; sağlık açısından önemli, göz
sağlığı açısından önemli.
Vakit
dar, benim vaktim de bitti. Umuyorum ki Başkan bir dakikalık nezaketi
de gösterecektir başlangıçta, şimdiden peşinen teşekkür
ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, lütfen tamamlayın.
EKREM
ERDEM (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Bir
kere, benim bugün söz almaktaki sebebim, sizin odalarınıza da
gönderdiğimiz Türkiyenin Klavyesi F broşürü. Bunu eğer
dikkatle okursanız, her şeyden önce kendi çocuklarınız için
ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz. Yani, bu mücadeleyi niye
yapıyoruz? Bir heves olsun diye değil, bunun birçok şeyleri var,
bir tanesi sağlık. E, tabii, Türkiyenin klavyesi F; üzerindeki
kelimeleri Türkçeleştirdik, bilgisayarlarda TLnin amblemi yoktu, o
konuldu, inceltme işaretleri görünmüyordu, inceltme işaretleri
görünür hale geldi. Evet, benim sizden arzum, çocuklarımız için,
geleceğimiz için bu broşürlerin mutlaka okunarak gereğinin
yapılmasıdır.
Söylenecek
söz çok ama dediğim gibi, broşürü zaten sizlere
dağıttım. Ben teşekkür ediyor, hepinize F klavyeli günler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Gündem
dışı ikinci söz, Bursada işsizlik hakkında söz
isteyen Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydına aittir.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bursadaki
çevre sorunları, işsizlik ve diğer sorunlarla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet,
seçim bölgem Bursa, ürettiği istihdama, ürettiği katma değere,
iş imkânına rağmen, devlete ödediği vergilere rağmen
devletten aynı oranda maalesef hem yatırım olarak hem de kaynak
olarak hak ettiğini alamamıştır ve alamıyor da. Hem
yoğun göçün olması, iş dolayısıyla insanların
Doğudan, Güneydoğudan, Anadolunun çeşitli yerlerinden
Bursaya gelmiş olması ama aynı oranda istihdam
oranının artmamasından dolayı da bu
sıkıntılar her geçen gün biraz daha büyüyor.
Tabii,
bunlar büyürken asıl sıkıntıların başında da
özellikle kendi seçim bölgem ve kendi memleketim olan dağ yöresi
ilçelerinden Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık yolunun da on beş
yıldır âdeta bir türlü çivi çakılamaması, 1 kilometre yol
alamaması da ayrı bir çelişki olarak karşımıza
çıkıyor. Daha geçen hafta 2 hemşehrimiz,
vatandaşımız burada hayatını kaybetti. 18
Şubatta ihale yapılacak. dendi ama on beş yıldır
olduğu gibi, maalesef, gene ihale iptal edildi, üç gün sonrasında da ölümlü
kazalar daha önce olduğu gibi devam ediyor. Bu konuda ben Hükûmetin samimi
olmasını ve verdiği sözü tutmasını istiyorum.
Gene
Bursamızda hastanenin yetersizliği dolayısıyla acillere,
yoğun bakımlara olan ihtiyaç anormal derecede
artmıştır. Hani diyor ya Hükûmet: Sağlıkta devrim
yaptık.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Yaptık, sağlıkta devrim yaptık,
doğru.
ERKAN
AYDIN (Devamla) - Bugün Şevket Yılmaz Hastanesine, Bursa Çekirge
Hastanesine ya da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine bir gelsin
devrimin hâlini bir görsün, en erken randevu üç ay. Acil için biz 10 tane
telefon alıyorsak 9 tanesi yoğun bakım yatağı, acilde
ölmek üzere olan vatandaşın yatak bulamama
sıkıntısından dolayı. 3 milyonluk şehirde
maalesef tek bir tane devlet hastanesi yapılmadı, tek bir tane,
merkezde. Özel hastaneler, onlar çoğaldı ama malumunuz, orada da
fiyat farkı, hasta katılım payı, muayene ücreti
farkından dolayı dar gelirli vatandaşımız buralara
gidemiyor. Bu konuda büyük bir sıkıntı var, onu da buradan dile
getirmek benim de başlıca görevim.
Bursa
aynı zamanda bir esnaf şehri. O çıkan sanayilerin birçoğu
daha önce baktığınızda kırk yıl, elli yıl
önce de Kapalıçarşıda esnafken, Atatürk Caddesinde esnafken
bugün onlarca işçi çalıştıran sanayiye geldi. Ancak
esnafın sıkıntıları hâlâ bitmiş değil;
birçoğu kredi batağında, birçoğu yanlış
planlamadan dolayı, büyük marketlerden dolayı, AVMlerden dolayı
siftah bile yapamadan dükkanını kapatmak zorunda kalıyor. Bu konuda
da önlemlerin alınması son derece önemli. En azından, daha önce
görüşülen, bu AVMlerin, bu marketlerin biraz daha şehir
dışına, esnafı, küçük esnafı etkilemeyecek
şekilde düzenlenirse oradaki vatandaş da yıllardır
sürdürdüğü geleneğini, evini, işini, aşını
götürmeyi devam edecek.
Gene,
bir başka sıkıntımız kentsel dönüşüm. Tam
Bursanın göbeğinde başlayan, Osmangazi ilçesinde,
Soğanlı bölgesindeki kentsel dönüşüm de âdeta bir rantsal
dönüşüme dönmüş durumda. Üç hafta önce orada olduğumuzda,
vatandaşın hak ettiği değerin çok çok altında bedeller
ödenerek âdeta müteahhide bir rant yaratılarak oradaki
insanımız, hemşehrimiz mağdur edilmekte. Bu bir kentsel
dönüşümden çok birilerinin kayrılması durumuna
dönüşmüş durumda. Bunun da ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Oradaki
vatandaşın isteği çok basit: Biz hakkımızı
istiyoruz, daha fazlasını değil. Bu hakkın da verilmesi
için takipçisi olacağımızı söylüyorum.
Bütünşehir
yasasıyla da özellikle köylerdeki sıkıntıların
katbekat arttığını
Aslında Yerelden yönetim
yapacağız, bu şekilde yönetimi daha
kolaylaştıracağız. derken tek elden yönetime geçerek
bütünşehir yasasıyla bütün işleri büyükşehir belediyesi
eliyle yapmanın sıkıntılarını bugün Bursa çok
fazla yaşıyor. Beldelerde, köylerde il özel idaresiyle, belde
belediyeleriyle çok kolay çözebildiği işlerini bugün ta
büyükşehir merkezine gelip çözememenin sıkıntısını
yaşıyor.
Bugün
1 Martı tezkeresinin yıl dönümü.
O gün yabancı askerlerin topraklarımızdan geçişine izin
vermeyen iradenin bugün de 16 Nisanda aynı duruma düşmemek için
hayır diyeceğine olan inancımı söylüyor, hepinize de
hayırlı günler diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Gündem
dışı üçüncü söz, 28 Şubat kararlarının yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüda
Kayaya aittir.
Buyurunuz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜDA
KAYA (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, normalde bu gündem
dışını tabii daha önceden talep etmiştim ve dün için
istemiştim fakat bugüne aksayınca -dün de 28 Şubat üzerine
yoğun görüşmeler, konuşmalar yaptık- bugün gündem
dışımı yine farklı bir perspektifle beş dakika da
olsa değerlendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının
üzerinden geçen on beş yılın sonunda bugün başörtülü
kadın kamu çalışanlarımız var, başörtülü
polisimiz var, askerimiz var ama kendimize bir soralım: Mutlu muyuz?
Kazananlar başörtülüler mi oldu, Müslümanlar mı oldu? Maalesef koca
bir hayır diyebiliriz ancak buna. Başörtüsü özgürlüğü
gerçekleşti, evet ama vicdanımızı, erdemliliğimizi,
adaletimizi ve buna benzer pek çok insani değerlerimizi kaybetmekle
karşı karşıya kaldık. Peki, biz nerede hata
yaptık değerli arkadaşlar, nerede kaybettik? Oysa biz diyorduk
ki: Herkes için adalet, başörtüye özgürlük. İlkelerimize sahip
çıkamadık değerli arkadaşlar. Başörtüsü özgür oldu ama
herkes için adalet ilkesi unutuldu. Bugün başörtülü polis, asker var ama
biz başörtüsü özgürlüğü tüm kamu çalışanları
tarafından yaşanabilsin diye isterken başörtülü polisler masum
sivil insanlara saldırsın, haksızca muamelede bulunsun, ellerine
kelepçe vursun diye istememiştik. Bir Müslüman kadın olarak herkes
için adaletten vazgeçen kardeşlerim adına kahredici ve büyük bir
üzüntü duyuyorum. Hani bizler rahmetli Rachel Corrienin dediği gibi
şunu diyorduk yıllardır Zalim bizdense ben bizden
değilim. diyorduk, bunu profillerimizde paylaşıyorduk. Hani biz
şehadet yıl dönümünü 23 Şubatta geçirdiğimiz sevgili
şehidimiz Metin Yükselin dediği gibi Hakkı savunmak en büyük
adalettir, ibadettir. diyorduk ama bu sene onun şehadet yıldönümünü
bile kutlayamadınız, farkında mısınız? Çünkü
sebeplerini biliyorsunuz.
28
Şubat Parlamentosunda Merve Kavakcı olayı nasıl bir utanç
sayfası olarak yerini aldıysa bugün, bu Parlamentoda Figen
Yüksekdağ olayı da bir utanç olarak yerini almıştır
değerli arkadaşlar.
SAİT
YÜCE (Isparta) Alakası yok.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Merve Kavakcı vatandaşlıktan
çıkarılmıştı, Figen Yüksekdağ önce hapsedildi,
sonra vekilliği elinden alındı. Merve Kavakcının
adını ağzınıza almayın. dedi dün değerli
arkadaşımız ama hiç hoş olmadı bu söz. O günlerde
Değerli Kavakcı arkadaşımızın da bizlerin de
yanında bulunan, bizim mücadelemizi destekleyenler arasında çok
farklı inançlardan, ideolojilerden pek çok insan vardı. Bugün, o
insanların bir kısmı farklı kulvarlarda diye biz
vefasız olamayız. Bu desteği, bu geçmişi, bu hukuku
unutmamalıyız değerli arkadaşlar.
PYDnin
adını ağzına alanlar teröristmiş. Sevgili
arkadaşlar, AKP iktidarında -daha çok yeni,
hafızalarımızda- Türk Silahlı Kuvvetleriyle iş
birliği yaparak Süleyman Şahın türbesini Eşmeye
taşırken, bu iktidarın en tepesindekiler ve pek çok bürokrat
PYDye teşekkür etmişti.
Değerli
arkadaşlar, bizlerin buram buram özgürlüğe ihtiyacımız
olduğu günlerde bizim düşüncemizde, inancımızda olmasalar
bile pek çok insan yanımızda oldu, hatta, şöyle ki: Kendi
camiamızdan nice bildiklerimiz vardı ki onların engellemelerine
rağmen, biz kadınlar mücadelemizi gerçekleştirmiştik. Üniversitelerde hatta imam-hatiplerde nice
abdestli namazlı bildiğimiz hocalarımız vardı ki,
başörtülü kadınlarımız en fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla)
kraldan fazla kralcı olan
bu insanlardan zulüm gördüler ve sınıflardan atıldılar.
Bir dakika...
BAŞKAN Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Evet,
işte, dün başörtülülere kan kusturan bu sahtekâr insanlar bugün hem
iktidarın, üniversitelerin her çeşit yönetimin
köşebaşlarına yerleşmişler, en fazla 28 Şubat
mağduriyeti yapanlar, ahkâm kesenlerin bunlar olduğunu görüyoruz.
Aynen, dün Merve Kavakcı bu Meclisten kovulurken onu yalnız
bırakan, bugün siyasette veya başka alanlarda 28 Şubat
rantını devşiren erkekler gibi.
2005te
Sayın Merve Kavakcı ile Cenevrede Birleşmiş Milletlerde
Türkiye'de yaşanan inanç ve yaşam tarzına yönelik yapılan
ihlallerle ilgili bir konuşma yapmıştık. O günkü zihniyet
de bize demişti ki: Türkiye'yi siz gâvurlara şikâyet ediyorsunuz.
Siz Türkiye'ye düşmanlık yapıyorsunuz. Aynı zihniyet bugün
de devam ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (Devamla) Bugünkü ihlalleri de anlattığımızda yine
Bizi dışarıya şikâyet ediyorsunuz. diyorlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Herkes için adaletin gerçekleşmesini
bütün kalbimle diliyorum.
Sağ
olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
Buyurunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, Meclisin gündemi yoğun,
polemik olsun istemiyorum, ancak söz konusu ifadeler kabul edilir ifadeler
değil. Dün çok uzun şekliyle Merve Kavakcıyla Figen
Yüksekdağın meselesi tartışıldı, onlara
atıfta bulunmak isterim. Ayrıca, Merve Kavakcının
kürsüden, Dışarı!, Dışarı! diye
bağıran birçok erkek tarafından atıldığına
hepimiz şahit olduk, biliyoruz. Figen Yüksekdağla ilgili mahkeme
kararı vardır, Meclis bu mahkeme kararının okunmasına
aracılık etmiştir. Dolayısıyla bu karar bizim
kararımız değildir.
Teşekkür
ederim.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Merve Kavakcı için de mahkemeler karar
vermişti. Biraz utanmamız lazım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sensin utanmaz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HÜDA
KAYA (İstanbul) Utanmamız lazım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Utanmaz sensin. Bak ben sayın konuştum,
utanmaz diyorsun.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Çok ayıp konuşuyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Oraya söyleyin, oraya söyleyin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Biraz utanmamız
lazım.la Utanmaz sensin. aynı şey değil.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Hayır, eğer mahkeme kararı...
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Utanmaz sensin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Demedi Bülent, Utanmamız lazım. dedi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır, dedi, oraya söyle Sayın Başkan, oraya
söyleyin.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Ben sizin şahsınızı kastetmedim.
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Şahsınıza bir şey söylemedi ki
ya, şahsınıza bir şey söylemedi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Utanmamız
lazımla, Utanmaz sensin aynı şey değil, ona göre
davranın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bak, Sayın Başkan, uyarın
arkadaşınızı
HÜDA
KAYA (İstanbul) Siz hiç hoş konuşmuyorsunuz, ben sizin
şahsınıza hitap etmedim O gün de mahkeme kararları
vardı. dedim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, ben kanaatimi zaman kaybı olmasın
diye aktardım. Bir sembolün nasıl kahrolduğunu görüyoruz,
üzülüyoruz yani, yapacak bir şey yok; o günün sembolüydü tabii.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ya, vah vah, vah vah!
HÜDA
KAYA (İstanbul) Ya, adaleti kaybedenlerin biz yüzünü görüyoruz burada.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.38
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce
sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden kısa söz
vereceğim.
İlk söz Sayın
Enginin.
Buyurun.
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2017
Türkiyesinde yaşanan bir sağlık dramını dile getirmek
istiyorum.
Kastamonuda yaşayan
Müberra Çeçen 58 yaşındaydı, 6 Şubat tarihinde
rahatsızlandı, sevk edildiği 3üncü hastanede, yoğun
bakım ünitesinde yer olmadığı gerekçesiyle Kastamonudan
tam 470 kilometre uzaktaki Konyaya sevk edildi. Vücudu yüzlerce kilometrelik
bu yola dayanamadı, ne yazık ki 8 Şubat tarihinde
hayatını kaybetti.
Bu acı olay, on
beş yıllık AKP hükûmetlerinin hep övündükleri sağlık
politikalarının bugün geldiği noktayı, insan hayatına
verilen değeri, acil servis ve yoğun bakım ünitelerinin içler
acısı durumunu göstermesi açısından tipik bir örnektir.
Konuyla ilgili yazılı bir soru önergesi de hazırladım.
Vatandaşlarımızın hastanelerde, yoğun bakımda yer
bulmak için çektikleri çileyi, kaybettiğimiz hayatları AKP
hükûmetlerinin ve Meclisteki tüm milletvekillerinin vicdanlarına
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkilileri,
Hatayın en önemli meselelerinden biri, Orta Doğu ülkelerine
açılan ticaret yollarının başında gelen
Yayladağı Sınır Kapısının kapalı
olmasıdır. Mecliste talebimizi defaatle gündeme getirmiş olmama
rağmen bir mesafe katetmedik ve bu ticaret kapısı hâlâ
kapalıdır. Hatayın sahip olduğu
taşımacılık filosu atıl bir durumdadır.
Uluslararası nakliyecilikle uğraşan
yurttaşlarımızın sermayesi garajlarda çürümeye terk edilmiştir.
Yayladağı Sınır Kapısı açılıncaya ve
Hataya bu müjdeli haber verilinceye kadar bu konuyu gündeme taşımaya
devam edeceğim. Buradan Hatay halkına kapının
açılacağı müjdesini verecek misiniz? Hataylı
vatandaşlarımız onuruyla, namusuyla ticaret yapabilmek için
kapının açılmasını istiyor. Bu konuda gerekli
adımları atacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Başbakana: Getirmeye çalıştığınız
partili Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı
işçilerin, emekçilerin çok önemli bir çekincesi var. Referandumdan evet
çıktığı takdirde başkan olacak kişinin,
kıdem tazminatı, toplu iş sözleşmeleri, grev gibi emek
mücadelesinin örgütlü yapısının yani sendikal faaliyetlerinin
sonunu getireceğini, buna da kimsenin karşı
çıkamayacağını dile getiriyorlar. Bu konuda bizler de
aynı fikri taşıyoruz, o nedenle hayır diyoruz. Peki, siz
bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kıdem tazminatı gibi,
çalışanların en temel hakkını ellerinden alacak
mısınız?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Millete darbe sökmeyince, ekonomik kumpasla o da
olmayınca manşetlerden ayar vermeye kalkanlar var. DAEŞ
olmadı; PYD, PKK, YPG, PDY, FETÖ, tüm kurguları deneyenler
ellerindeki son silahları hadsizce, haince, milletin seçtiklerine,
dolayısıyla millete çevirmeye yelteniyorlar ama milletimiz, feraseti
ve basiretiyle artık manşeti atanları değil,
attıranları da seziyor; kuklayı değil, kuklaları
oynatanların da farkında. O yüzden, bu millet vesayete Dur. demek
için 16 Nisanda Evet. diyecek ve bu haklılığını bir
kez daha haykıracak.
BAŞKAN
Sayın Sürekli
KEREM
ALİ SÜREKLİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
1
Mart 1992 tarihinde yapılan referandumla eski Yugoslavyadan
ayrılarak bağımsız bir devlet olan Bosna-Hersekin
bağımsızlığının 25inci yıl dönümünü
kutluyorum. Bağımsızlığa ilişkin referandum
kararı öncesinde Sırpların ülkedeki Müslüman halkı yok etme
tehditlerine rağmen büyük bir cesaretle referanduma gidilmiş,
referandumda oy kullananların yüzde 94,44ünün
bağımsızlık için evet oyu kullanmasıyla Bosna-Hersek
bağımsızlığını ilan etmişti. Bilge Kral
Aliya İzzetbegoviç Aslına bakarsanız, içinde
yaşadığımız mekân ve çağdan dolayı bir
katliam beklemiyorduk. Yaşadığımız mekân Avrupa,
içinde bulunduğumuz çağ 20nci Yüzyılın sonuydu. diyerek
Avrupanın ve zamanın ikiyüzlülüğünü tüm dünyaya ilan
etmiştir.
Bu
vesileyle, Millî Eğitim Bakanlığımızın
Yaşayan Diller ve Lehçeler Programı kapsamında Arnavutça ve
Boşnakça seçmeli dil kapsamına alınmıştır. 7
Marta kadar başvurular yapılabilir, bunu da duyurmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kocaelide
pazarcı kardeşlerimiz 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimleri
öncesinde olduğu gibi yine kapalı pazar vaadiyle
kandırılmaya çalışılıyor. 7 Hazirandan önce de
İzmit Doğu Kışlaya kapalı pazar sözü verilen
pazarcı esnafımıza, 1 Kasımda da yine aynı söz
verildi. Hatta, Bakan Fikri Işık dahi kapalı pazar için
pazarcı kardeşlerimize söz verdi. Ne var ki bu sözlerin üzerinde
altı yüz dokuz gün geçti, seçimler bitti ve bu sözler hep unutuldu.
Şimdi ise pazarcılarımız tramvay çalışmasına
kurban gitmiş, yerlerinden yurtlarından olmuş durumdadır.
Bitmek bilmeyen tramvay çalışması İzmiti felç etti, ne
yazık ki pazar tezgâhları da bundan nasibini aldı. Bu sorun bir an önce çözülmeli, verilen sözler
tutulmalı.
Bizim
de Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli milletvekilleri olarak, pazarcı
arkadaşlarımıza her seçim öncesi verilen bu sözlerin tutulup
tutulmayacağının takipçisi olacağımızı da
buradan ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Yalım
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Uşak merkez Paşacıoğlu köyü Akkaya
Mahallesindeki sağlık ocağında maalesef altı
aydır ebe bulunmamaktadır. Ebe bulunmadığından
dolayı, köydeki doğumlar
Merkeze yaklaşık 65-70 kilometre
uzak olduğundan -yol da oldukça virajlı- hamile bayanların,
kadınlarımızın ciddi derecede sıkıntılar
yaşadığına, hatta ölümlere sebep olduğuna şahit
olunmaktadır. Çok değerli muhtarlarımızın da
verdiği bilgiler ışığında, bir an önce bu
sağlık ocağına ebe tayin edilmesi, ebenin atanması
gerekmektedir. Buradan bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu
arada, ilçelerimizde de devlet hastanelerinde çeşitli dallarda oldukça
fazla doktor eksiği vardır. Bu eksikliklerin de bir an önce
sağlık Bakanlığı tarafından giderilmesini rica
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çarıközer
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eskişehir
Şeker Fabrikamızda 121 geçici işçi kardeşimizin bugün ve
yarın çıkışları verilmektedir. Diğer şeker
fabrikalarımızdakilerle birlikte toplam 2.850 emekçimiz işsiz
kalacak. Devlet Demiryolları, Köy Hizmetleri, ÇAYKUR, Tarım ve Orman
İşletmeleri de katıldığında 23 bin
yurttaşımız altı ay boyunca işsiz kalacak. Bunlar
arasında otuz-otuz beş yıldır geçici işçi olarak
çalışanlar var. Sırf bu yüzden 5.400 iş gününü
tamamlayamadıkları için emeklilik hakkı dahi
kazanamıyorlar. Öte yandan, fabrikalarımızda yapılacak
işler var; bakım, onarım, revizyon devam etmekte. İşin
ilginç tarafı, geçici işçilerden boşalacak kadrolara gerekli
emek ihtiyacı için taşeron hizmet alımı
yapılmaktadır. Bu yüzden bir an evvel 5620 sayılı
Yasanın Mecliste düzenlenerek bu geçici işçi kardeşlerimizin
çalışma sürelerinin önünün açılması gerekmektedir.
Hükûmetin bu konuda bir çalışması var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin beceriksizliği ve
yetersizliği işsizliği rekor düzeye
taşımıştır; 6,5 milyon işsiz vardır.
Referandum öncesi geçici çözümler üretilmeye çalışılmaktadır.
Son yıllarda her seçim öncesi İŞKUR eliyle kamuya geçici
işçi alımları yapılmaktadır. Toplum Yararına
Program adı altında alınan bu geçici işçilerin nüfusuna
göre dağıtımlarının yapılacağı
belirtilmesine rağmen, ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partili
belediyelere daha düşük uygulama gerçekleştirilmekte ve burada da
açık bir partizanlık yapılmaktadır. Cumhuriyet Halk Partili
kasaba belediyelerinde en düşük sayıda işçi görevlendirilirken
Adalet ve Kalkınma Partili belediyelere daha çok işçinin görevlendirilmesi
bu noktada partizanlığın geldiği son noktadır. Bu
anlamda, işsizliğin arttığı bir süreçte işçilere
sağlanan bu geçici çalışma olanağının dahi
ayrımcılığa tabi tutulması kabul edilemez. Bu anlamda
gerekli düzenlemelerin yapılması talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Nazlı
MUSTAFA
ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, gönül coğrafyamızın bir parçası, dost ve
kardeş ülke Bosna Hersekin bağımsızlık yıl
dönümü vesilesiyle söz aldım. Bundan yirmi beş yıl önce
bağımsızlığını kazanan Bosna,
gerçekleşen savaşta dünyanın gözü önünde 250 bin insanı
katledilen mazlum bir ülke. Buradan Boşnakları katleden katil
Sırp ve Hırvatları da lanetliyorum.
Savaşta
büyük zulme uğradınız, zalimleri affedip affetmemekte
serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı asla unutmayın.
Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır. Onların daha çok tank
ve topları vardı, bizim ise daha çok ruh ve cesaretimiz vardı,
Bosna için atan kalbimizden başka hiçbir şeyimiz yoktu. ve son
olarak Her şeye kadir olan Allaha hamdolsun ki köle olmayacağız.
diyen Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçi de buradan rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler
Başkan.
Türkiye tarihine postmodern darbe olarak geçen ve
toplum ile siyaset üzerinde derin izler bırakan 28 Şubatın üzerinden
yirmi yıl geçti. 28 Şubat sürecinde dönemin basını
tarafından atılan utanç manşetleri unutulmadı. 15 Temmuzda
ülkeyi işgale kalkışan, darbe girişiminde bulunan FETÖ
terör örgütünün güçlenmesine neden olan 28 Şubat postmodern darbenin bin
yıl süreceği iddia edilmişti ama milletin ferasetiyle on
yıl bile sürmedi. Demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28
Şubat süreci, AK PARTİnin yaptığı yasal
değişikliklerle yirmi yıl sonra da olsa sorgulanmaya
başlandı.
28 Şubatın mağdurlarından biri de
54üncü Hükûmetin Başbakanı olan Profesör Doktor Necmettin
Erbakandı. Gençliğin yetişmesinde ve ülkenin gelişmesinde
büyük emeği olan Savunan Adam Necmettin Erbakanın iki gün önce ölüm
yıl dönümüydü. Profesör Doktor Necmettin Erbakana Allahtan rahmet diliyorum,
mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tıp fakültelerinden mezun olduktan sonra devlet
hizmeti yükümlülüğü kurası sonucunda ataması yapılan
pratisyen tabiplerin atamalarının yapılabilmesi için güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması
yapılmaktadır. 72nci Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurasına
katılarak atanan, atandıkları yerler dahi belli olan hekimlerin
atamaları henüz gerçekleştirilmemiştir. Yaklaşık üç ay
önce güvenlik soruşturması vermelerine rağmen ne yazık ki
atama tebligatı henüz yayımlanmamıştır. Bu uzun ve
belirsiz bekleyiş, atama bekleyen yaklaşık 5 bin doktorun maddi,
manevi yıpranmalarına neden olmaktadır. Bu hekimlerimizin
atamaları neden geciktirilmektedir, ilgililere bilgi verilemez mi?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Allahın yarattığı evrene hikmet,
rahmet ve sevgi nazarıyla bakmak, tabiatın korunmasına büyük
önem vermek gerekir. Ağaç dikip yeşillendirme faaliyetlerine önem
vermeli, onları korumalı ve sahiplenmeliyiz. Ağaçları
gereksiz yere kesmemeli, bitkilere zarar vermemeliyiz, mecburi kesilen
ağaçlara karşılık daha fazlasını dikmeliyiz.
Peygamberimiz (SAV) Birinizin elinde bir hurma fidanı varken kıyamet
kopuyor olsa bile derhâl onu diksin. buyurmuş, dikilen
ağaçların sevabından diken kişiye mükâfat
yazılacağını haber vermiştir. Ya biz kirliliği
ortadan kaldıracağız ya da kirlilik bizi. Biz dünyayı
çocuklarımızdan ve torunlarımızdan ödünç aldık. Tabiat
bekçiyle değil, sevgiyle korunur.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım...
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Cumhurbaşkanımız bu aralar HDPye gönül verenlerden oy istemeye
başlamış. Adıyamanda katıldığı toplu
açılış törenindeki konuşmasında Şimdi sıra
bu partilerin tabanında. demiş. AK PARTİye gönül veren
kardeşlerim, MHPye gönül veren kardeşlerim, CHPye gönül veren
kardeşlerim size sesleniyorum ve hatta hatta HDPye gönül veren
kardeşlerim size de sesleniyorum: Bu birlik ve beraberlikte gelin
birleşin. demiş. Birlik ve beraberlik anlayışına
bakar mısınız, o kadar ötekileştirici, o kadar
dışlayıcı bir dil ki oy isterken bile
ayrıştırıyor, dışlıyor ancak oy isterken
gerçeğin farkında, HDPlilerin ona oy vermeyeceğini biliyor.
Şunu demeye getiriyor: Hatta iradesini gasbettiğimiz, belediyelerine
kayyum atadığımız, eş başkanlarını
rehin aldığımız, belediye başkanlarını,
milletvekillerini tutukladığımız, dışarıda
kimsesini bırakmadığımız HDPli kardeşlerim siz
de bana oy verin. Bu Anayasa değişikliğini Meclise getirirken
HDPli kardeşlerine sordun mu? İradesini rehin al, tutukla, sonra oy
iste, bu yüzsüzlüğün, aymazlığın bu kadarı da fazla
diyorum.
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu...
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
28
Şubat darbesinin 20'nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Merhum Erbakan
Hocamızın Başbakanlığını
yaptığı 54üncü Hükûmete postmodern bir darbe yapılarak
millet ile devlet arasına giren vesayet odakları, milletimizin ve
Parlamentonun iradesini hiçe saydı, aziz milletimiz kendi değerlerine
saldıranlarla en güzel şekilde sabırla ve azimle mücadele etti.
Nihayetinde, 28 Şubata ve arkasındaki uluslararası güç
odaklarına en gür şekilde cevap verebileceği bir imkân
doğdu. Evet, 16 Nisanda cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle bu imkânı yakaladık. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi millet iradesinin hiçbir zaman devre dışı
bırakılamayacağı bir sonucu doğuruyor; zira, yeni
sistemde hükûmetleri doğrudan milletimiz kendisi kuruyor. 28 Şubata
en güzel cevap 16 Nisandan yürekten evet demektir diyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi
gruplar adına sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz
vereceğim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Usta, buyurun.
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1
Mart 1979 tarihinde Mustafa Erol, Çapada bulunan Adana Erkek Öğrenci
Yurdunun inşaatında işçi olarak çalışıyordu.
Sabahın erken saatlerinde Adana Öğrenci Yurduna yapılan
bombalı ve silahlı baskın sonrasında bulunduğu odaya
atılan bombanın patlaması sonucu şehit olmuştur.
Karlı bir kış gününde dava arkadaşlarının
omuzlarında para bulunamadığı için battaniyeye
sarılı olarak gömülmüştür. Şehadetinin 38inci
yılında ülkücü şehidimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
Başkan, 1-7 Mart Yeşilay Haftası. Maalesef, toplumumuzda aile
bağlarında hızlı bir yozlaşma var. Bunun
getirdiği belki bir sıkıntı olarak insan ilişkilerinin
bozulması, aile bağlarının zayıflaması sonucu
çocuklarımız yanlış alışkanlıklara
itiliyorlar. Ülkemizde tütün, alkol, uyuşturucu madde, sentetik madde
bağımlılığı çok hızlı bir şekilde
artıyor, çok küçük yaşlarda bu
bağımlılığın pençesine çocuklarımızın
düştüğünü görüyoruz. Bu, toplumumuzda giderek büyüyen önemli bir
sorundur. Bu anlamda, tabii, Yeşilayın çalışmaları
son derece önemli. Bunun temelinde de, bu
bağımlılıkların temelinde de -en fazla- aile
ortamında bulunamayan sevgi sorunu en önemli nedenlerden bir tanesi. Sevginin
boşluğunu çocuklar zehirle doldurmak durumunda kalıyor. Tabii,
bu, toplumda ciddi bir asayiş sorununa da yol açıyor çünkü mesela
sentetik uyuşturucu kullanan çocukların çıkardığı
sorunlar var. Gençliğimiz hızlı bir şekilde tahrip oluyor.
Bununla çok daha etkili bir şekilde mücadele edilmesi gerekir. Bu vesileyle
ben bunu hatırlatmak istedim.
Yeşilay
Derneğimizin de çeşitli etkinlikleri var. Bu etkinliklerin de daha
etkili bir şekilde yapılmasının
bağımlılıkla mücadelede önemli olduğunu
düşünüyorum.
Yine,
diğer bir husus: Bu hafta deprem haftası.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Usta, ek sürenizi veriyorum.
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyenin,
maalesef, coğrafi yapısı ve iklim özellikleri itibarıyla
doğal afetlere çok açık olduğunu biliyoruz. Ancak, şunu da
biliyoruz ki deprem değil, bina öldürmektedir. 1999 yılında
yaşadığımız o feci depremden, yüzyılın
depreminden sonra aslında yönetmeliklerde, kanunlarda, mevzuatta
yapılan ciddi ölçüdeki değişikliklerle depremle mücadelede
yapılaşmanın denetimine ilişkin ciddi faaliyetlerin
yapıldığını biliyoruz, mevzuatların
çıkarıldığını biliyoruz. Ancak, bunlarda da son
dönemde yapılaşmada denetimsizliğin hâkim olduğunu, buralarda
da bir bozulmanın, yozlaşmanın olduğunu maalesef
müşahede ediyoruz. Dolayısıyla, hem yapılaşma da hem
de şehirleşmede denetimlerin daha iyi yapılması, imar
rantı uğruna şehirlerimizin veya binalarımızın
tahrip edilmemesi gerekmektedir. Bu imar rantı meselesi, benim sıklıkla
ifade ettiğim bir meseledir. Yani, Türkiye ekonomisini ciddi
sıkıntıya soktuğu gibi şehirleşme, kentleşme
açısından da ciddi zararlar vermektedir. Bu anlamda da bu hafta
vesilesiyle bir farkındalık oluşması gerektiğini
düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına bugün ve yarın sözcü olarak Sayın
Erol Dora belirlenmiştir.
Grubunuz
adına Sayın Dora, buyurunuz.
EROL
DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün,
çok önemli bir süreçte olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun gündemine
getirmek istiyorum. Türkiye bir referanduma gitmektedir ve bu süreçte eş
başkanlarımız başta olmak üzere şu anda 13
milletvekilimiz tutuklu bulunmaktadır. Bu yetmezmiş gibi,
Anayasamıza, uluslararası sözleşmelere ve Meclisin teamüllerine
aykırı olarak Eş Başkanımız Sayın Figen
Yüksekdağın milletvekilliği düşürülmüş
bulunmaktadır. Bunlar aslında halkın iradesinden her zaman
bahsedildiği bir dönemde halkın iradesiyle seçilmiş
milletvekillerinin -ki Anayasamız bu konuda önemli düzenlemeler yapmıştır-
başta dokunulmazlıklar olmak üzere ve hüküm giymeleri durumunda dahi
bunun ancak dönem sonuna bırakılacağına ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır.
Bir
de ayrıca, Demokratik Bölgeler Partisinin belediye
başkanlarının, eş başkanlarının hemen hemen
çoğu görevden uzaklaştırılmış ve yerlerine kayyum
atanmıştır. Bugün de son bir haber duyduk, Ağrı
Belediye Başkanımız, Eş Başkanı Sayın
Sırrı Sakıkın görevden
uzaklaştırıldığına ilişkin haberler bize
ulaştı. Bütün bunları değerlendirdiğimizde,
aslında, halkın iradesine iktidar tarafından nasıl bir önem
atfedildiğini de kamuoyunun gündemine, bilgisine sunmak istiyorum.
Yapılanlar demokrasiyle, halkın iradesiyle
bağdaşmamaktadır. Parlamentomuza, ülkemize reva görülen bu
davranışlar, bu siyasi ve idari kararlar ülkemize
yakışmamaktadır. Türkiye, bugün itibarıyla Avrupa
Birliğine tam üyelik için müzakereleri devam ettiren bir ülkedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum Sayın Dora.
Buyurun.
EROL
DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Aynı
zamanda, Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyesidir. Biz
sorunlarımızı şiddetle, halkın iradesiyle
seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını görevden
uzaklaştırmakla asla çözemeyiz. İhtiyacımız olan,
demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, ifade özgürlüğü.
Buradan
bir kez daha Hükûmete de seslenmek istiyorum. Referanduma gittiğimiz bir
süreçte bunların yapılması, aslında, yapılacak olan bu
referanduma da meşruiyet açısından halel getirmektedir. Yine,
Parlamentoya sesleniyorum, bir an önce bu politikalardan vazgeçilerek
demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü çerçevesinde bütün siyasi
partilerin ve bütün vatandaşlarımızın özgürce kendi
iradelerini sandıkta yansıtabilecekleri bir ortamın
sağlanması yönünde herkesi görev ve sorumluluğa davet ediyor,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dora.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
1 Mart. Bundan tam on dört yıl önce Meclisimiz 1 Mart tezkeresini,
yabancı askerlerin Türkiye limanlarını, topraklarını
kullanarak, burada konuşlanarak, Kuzey Iraktan geçerek Iraka
yapılacak olan kara operasyonunun yapılıp
yapılmayacağını, Silahlı Kuvvetlerin buna destek verip
vermeyeceğini konuştu. O gün geçmiş dönem Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykal, Parlamentoda parlamenter
sistemin verdiği olanaklarla ve Meclisi yöneten Başkanın 3 kez
süresini uzatarak bir saate varan son derece etkili, son derece
akılcı ve son derece duygusal bir konuşmasıyla Parlamento,
iktidar partisinin çoğunluğuna rağmen, doğru bir karar
verdi ve tezkere geçmedi. Daha sonra yapılan pek çok hata Irakta
milyonlarca insanın ölmesine, evinden barkından olmasına,
Irakta rejimin değişmesine sebebiyet verdi ama hiç değilse
Parlamento o gün verdiği kararla kendi
topraklarından yabancı askerlerin postallarıyla gidip de
Irak operasyonunu yapmasına, limanlarını kullanmasına engel
olmuştu. Eğer, 16 Nisanda oylanacak 18 maddelik Anayasa
değişikliği 1 Marttan önce görüşülmüş ve kabul
edilmiş olsaydı 1 Martta o görüşme burada yapılmayacak,
seçilmiş olan başkanın iradesiyle 1 Mart tezkeresine, Meclisin
hayır dediği her şeye evet denecek ve Türkiye ve
Silahlı Kuvvetler hem çok sayıda kayıp verecek hem de tarihî bir
ayıba, o gün Iraka giden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, ek sürenizi veriyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
İngiliz Başbakanının ve Amerikada
kararı alanların bugün duydukları pişmanlıklara,
utanca biz de ortak olmuş olacaktık. O yüzden, yüceltilen
Hızlı karar verecek, tek kişi karar verecek. denen
başkanlık sisteminin ne gibi felaketlere yol açabileceği
açısından durumun değerlendirilmesi 1 Martın 14üncü
yıl dönümünde bizce son derece kıymetlidir.
Sayın
Başkan, ikinci husus, yine Sayın Cumhurbaşkanı en yüksek
oyu almadığı hâlde düşüne taşına Ege Üniversitesi
Rektörlüğüne Ağustos 2016da bir tercihte bulundu. Tercihte
bulunduğu kişi dün bir soruşturmadan dolayı açığa
alındı, yerine bir başkası atandı. Bugün gelinen
noktada geçmişten FETÖ bağlantısı ama son dönemde saraya
yakınlığıyla atanan kişinin FETÖ
bağlantısından dolayı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen tamamlayın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Geçmişte açık FETÖ ilişkileri, son dönemde
saraya yakınlığı ve ağustosta atanan kişi
şimdi yeniden FETÖ bağlantısından dolayı
açığa alınmış durumda ama bu sürede bir sürü karar
verdi. Örneğin, laiklik bildirisine karşı yapılan linç
operasyonunu protesto etmek için ders başlamadan amfilerde laiklik
bildirisini okuyan öğrencilerden 14 tanesine on günle dört dönem
arasında -dört dönem- okuldan uzaklaştırma cezalarının
altında rektörün imzası var. O rektör dün açığa
alınıyor, yapılan o bütün idari soruşturmaların,
disiplin soruşturmalarının ve hiçbir suçu, günahı olmayan
öğrencilere yapılan haksız uygulamaların yok hükmünde
sayılacağı ve bir kişinin verdiği yanlış
kararın ülkeyi ne noktalara getirebileceğinin görülüp bir kişiye
bu kadar çok yetkinin verildiği başkanlık sistemi oylaması
için de halkın bu kişinin hâlen daha nasıl
yanıltılabildiğini görmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Elitaş, buyurun
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
2003
yılında 1 Mart tezkeresi görüşüldü. AK PARTİ Grubundan bir
kısım milletvekili arkadaşlarımızın Iraktaki
yapılan operasyonlar çerçevesinde katılmaması yönünde karar
verdiler. Evet oyları hayır oylarından fazla olmasına
rağmen çekimser milletvekillerinin toplam yeter sayıya ilave edilmesi
münasebetiyle İç Tüzük gereğince salt çoğunluğu
sağlayamadığından dolayı 1 Mart tezkeresi
geçmemiş oldu. Konu, tarihte kaldı, bugün doğruluğunu veya
yanlışlığını tartışmak şu anda
mümkün değil. Türkiye belki 1 Mart tezkeresinde Türk Silahlı
Kuvvetlerini o bölgeye göndermiş olsaydı, bugünkü hadiseler
olmayabilirdi. Çünkü, olmayan olaylar üzerinden bir değerlendirme yapmak
doğru olmayabilir. Belki Irakta düzen, huzur daha hızlı bir
şekilde gelmiş olabilirdi. Fakat, şu anda bu meseleyi
tartışmak zamanla ilgili bir tahminden başka bir şey
değil.
Sayın
Özelin söylediği ince nokta, hassas nokta şu: 16 Nisan referandumu
süreci içerisinde, tek adam döneminde eğer olsaydı, 16 Nisan
tarihinden itibaren bu geçerli olsaydı Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
konuda karar vermeyecek, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı
verecek diye ifade edilirdi ama bu, kesinlikle doğru olmayan bir konudur.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelerde bulunması veya
yabancı bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin Türkiyede
bulunmasıyla ilgili karar Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesidir.
Nitekim, birkaç gün önce Aden Körfezine asker göndermeyle ilgili tezkereyi
burada onayladık. Suriyeye asker göndermeyle ilgili tezkereyi,
Başbakanlık tezkeresini burada onayladık. Bundan sonraki sürede
de Cumhurbaşkanlığı tezkeresi gelecek Türkiye Büyük Millet Meclisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum Sayın Elitaş.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bundan
sonraki süreçte Hükûmet, şimdiki Başbakanın gönderdiği gibi
o zamanki -16 Nisandan sonraki inşallah gerçekleşecek yani 3
Kasım 2019dan sonra gerçekleşeceğini düşündüğümüz-
hükûmet, yeni yönetim sistemine göre Cumhurbaşkanı hükûmeti Türkiye
Büyük Millet Meclisine tezkere gönderecek yabancı ülkelerde asker
bulundurulup bulundurulmamasıyla ilgili, yine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi burada tartışma yapacak. O zaman yine, Sayın Baykal
gelir burada bir duygusal konuşma yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerini etkileyip asker gönderme konusunda Meclis üyelerini etkileyebilir, o
konudaki şeyler olabilir. Ama, açıkça söylüyorum, Sayın Özel de
bunu herhâlde biliyordur: Asker gönderme tezkereleri, yurt
dışına asker gönderme tezkereleri tek başına Hükûmetin
işi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir
konumdur, mevcut 1982 Anayasasında da, bundan sonraki Anayasada da
herhangi farklı bir değişiklik yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tutanaklara geçmesi açısından Sayın
Elitaşın yapmış olduğu yorumun keşke gerçeklik
payı olsaydı. Eğer bir savaş ilanı söz konusuysa
kendisinin söylediği doğru ancak Cumhurbaşkanının
görev ve yetkilerinin düzenlendiği 104üncü maddede teklif edilmiş
olan değişiklikle 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi Türkiyeye
yabancı askerlerin gelmesi, transit olarak geçmesi ya da silahlı
kuvvetlerin kullanılması bir savaş ilanı
yapılmaksızın doğrudan Cumhurbaşkanı
tarafından yani aslında hiper başkanlık sistemi diye
nitelendirdiğimiz ama geçmişte bazı partilerin keskin
karşıtlıklarını ortadan kaldırmak için
Cumhurbaşkanlığı sistemi ambalajına büründürülmüş
hiper yetkili başkanlık sisteminde buna gerek olmuyor. 1 Mart
tezkeresi durumu, önümüzdeki pratikte Cumhurbaşkanının tek
başında aldığı kararlar içindedir. Bu konuda gerekirse
kapsamlı olarak konuyu kürsüden tartışabiliriz.
Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tartışalım, doğru
söylemiyorsunuz, biz içeride tartışırız sizinle.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 2-3 Mart
2017 tarihlerinde Kosova Parlamentosunun ev sahipliğinde Kosova'nın
başkenti Priştine'de AB aday ülkelerinden milletvekillerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Trans-Avrupa
Ağları Politikası ve Bağlantılılık
Gündemi" başlıklı parlamentolar arası konferansa
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin katılması hususu Genel
Kurulun 21/2/2017 tarihli ve 72'nci birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ahmet
Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
Ad
ve Soyad Seçim Çevresi
Ali
Özcan İstanbul
Recep
Uncuoğlu Sakarya
Fuat
Köktaş Samsun
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel
tarım sayımının 2001 yılından sonra bir daha
yapılmamış olmasının nedenlerinin
araştırılıp ve bu sayımın en
sağlıklı şekilde yapılabilmesi için çözüm önerilerinin
sunulması amacıyla, Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) İsmail Ok (Balıkesir)
2) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
3) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
4) Kadir Koçdemir (Bursa)
5) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
6) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
7) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
8) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
9) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Arzu Erdem (İstanbul)
12) Oktay Öztürk (Mersin)
13) Zühal Topcu (Ankara)
14) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
15) Nuri Okutan (Isparta)
16) Muharrem Varlı (Adana)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) Zihni Açba (Sakarya)
19) Mevlüt Karakaya (Adana)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Genel
Gerekçe:
Tarımsal
istatistiklerin derlemesinde özel bir yeri bulunan tarım sayımı,
bir ülkenin tamamını ya da herhangi bir bölgesini kapsayacak
şekilde tarımsal yapıyla ilgili verilerin toplanması,
işlenmesi ve sunulması şeklinde bir istatistiksel bir işlemdir.
Bir tarım sayımında işletme büyüklüğü, arazi
kullanım türü, bitkisel üretime ayrılan alan büyüklüğü, sulama
verileri, hayvan sayısı ile işgücü vb. tarımsal girdilere
yönelik veriler derlenir ve söz konusu veriler genellikle tarımsal
işletme düzeyinde toplanır.
Bir
ülkede tarımsal politikaların belirlenmesine yönelik olarak
kullanılabilir temel tarım verilerini toplamanın
başlıca yolu tarım sayımıdır. Tarım
sayımı bir ülkede tarımın anlık görüntüsünü ortaya
koymakta ve sektöre dair çeşitli müdahale ve yön verme uygulamaları
için veri sağlamaktadır. Tarım sayımı verileri, bir
referans veya kıyaslama noktası olarak kullanılır.
Tarım sayımının önemi hem sektördeki paydaşların
hem de istatistiksel ihtiyaçları karşıladığı
ölçüde artar. Tarım sayımı vasıtasıyla paydaşlar
açısından tarımsal planlama ve politika belirleme, araştırma
ve yatırım kararları ile tarım çevre ilişkileri,
gıda güvencesi, tarımsal istihdam, tarımda kadının
yeri, izleme ve değerlendirme için referans oluşturulması, millî
gelire katkı vb. konularda temel veri sağlanır.
İstatistiksel açıdan ise tarımsal istatistiklerin
tutarlılığının kontrol edilmesi, tarımsal
işletme kayıtlarının tutulması vb. konulardaki
ihtiyaçlar karşılanır.
Türkiye'de
genel tarım sayımı uygulamasının amacı, cari
tarım istatistikleriyle derlenemeyen tarımsal işletme
büyüklüğü, tarımsal işletme tipi, işletmelerin tasarrufunda
bulunan arazi büyüklüğü ve tasarruf şekli, işletme
büyüklüğüne göre hayvan sayısı, hane halkı kompozisyonu ve
istihdam gibi ülkenin tarımsal yapısına ilişkin
detaylı bilgileri derlemek olarak belirtilmiştir.
Türkiye'de
tarım sayımı ilk kez 1927 yılında
gerçekleştirilmiştir. Daha sonra 1950, 1963, 1970, 1980
yıllarında tarım sayımı uygulanmıştır.
1990 yılından itibaren ise 357 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamesi ile tarım sayımının, sonu (1) ile biten
yıllarda uygulanması belirlenmiş; 1991 yılında
altıncı ve 2001 yılında da yedinci ve son Genel Tarım
Sayımı gerçekleştirilmiştir. 2001 yılından bu
güne tarım sayımının yapılmamış
olmasını nedenlerinin araştırılıp, Genel
Tarım Sayımının en sağlıklı şekilde
yapılmasının çözüm önerileri sunulması amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını yerinde olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Balıkesir
yöresinde termal turizm sorunları araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1)
İsmail Ok (Balıkesir)
2)
Ahmet Selim
Yurdakul (Antalya)
3)
İsmail Faruk
Aksu (İstanbul)
4)
Kadir Koçdemir (Bursa)
5)
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
6)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
7)
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
8)
Edip Semih
Yalçın (İstanbul)
9)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
10)
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
11)
Arzu Erdem (İstanbul)
12)
Oktay Öztürk (Mersin)
13)
Zühal Topcu (Ankara)
14)
Saffet
Sancaklı (Kocaeli)
15)
Nuri Okutan (Isparta)
16)
Muharrem
Varlı (Adana)
17)
Atila Kaya (İstanbul)
18)
Zihni Açba (Sakarya)
19)
Mevlüt Karakaya (Adana)
20)
Seyfettin
Yılmaz (Adana)
Genel Gerekçe:
Asırlar boyu önemli bir şehir
hüviyetinde bulunan, geçmişinden gelen pek çok kültüre ev sahipliği
yapan Balıkesir, ilçeleri ile birlikte sahip olduğu tarihî, sosyal,
kültürel ve tabiat zenginliklerinin yanında, şifalı suları
ile önemli bir turizm merkezidir.
Balıkesir ve ilçeleri, termal
kaynak zenginliğinin yanı sıra fiziksel ve kimyasal
bileşimleri açısından ülkemizin üstün nitelikli şifalı
sular arasında yer almaktadır. Doğal
çıkışlı, suyu bol ve verimlidir. Eriyik ve mineral değerleri
yüksek, kükürt radon ve tuz bakımından zengindirler.
Sıcaklık değerleri bakımından farklı nitelik
gösteren kaplıcalarımızın bir kısmı banyo
tedavisine bir kısmı da içme kürlerine elverişlidir. Bir
kısmı deniz kıyısında bir kısmı da
çevresindeki yeşil doku özelliğiyle dağlık ve ormanlık
alanlarda av ve eko turizmine de elverişlidir. Kaynak kullanımı
açısından çeşitlilik sağlarlar, rekreasyon alanlarıyla
dikkat çekerler. Bu özellikleriyle Balıkesir bölgesindeki termal
sularımız çok geniş bir tedavi alanı yaratmaktadır.
Bölgemizin uygun iklim koşulları ile de uzun bir kür mevsimi
olanağı sunmaktadır.
Bölgede
rekabet gücü yüksek ve verimli bir turizm ekonomisi oluşturulması
doğal ve kültürel zenginliklerin geliştirilip, sürekliliğin
sağlanarak yerel halkın ve termal küristlerin (müşterilerin)
beklentilerinin karşılanmasıyla mümkündür. Turistik hareketlerin
ve gelirlerin oldukça yoğun ve gelişme potansiyelinin çok yüksek
olduğu termal turizm alanında yapılacak araştırmalar
istihdam açısından Türkiye turizminin gelişmesine önemli katkılar
sağlayacaktır. Bunun için ise öncelikle termal turizm merkezlerinin
hangi konularda sorunlar yaşadıklarının belirlenmesi ve bu
sorunların çözüm yollarının ortaya konulması gerekmektedir.
Yapılacak araştırmayla termal turizm açısından arz
olanakları yeterli olmasına rağmen istenilen düzeylerde turist
girişinin sağlanamadığı Balıkesir yöresinde
termal turizm sorunları belirlenerek çözüm yollarının ortaya
konulması gerekmektedir.
Bu
nedenle, Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Balıkesir yöresinde termal turizm sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
için Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Atanamayan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1)
İsmail Ok (Balıkesir)
2)
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
3)
İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
4)
Kadir Koçdemir (Bursa)
5)
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
6)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
7)
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
8)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
9)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10)
Arzu Erdem (İstanbul)
11)
Oktay Öztürk (Mersin)
12)
Zühal Topçu (Ankara)
13)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14)
Nuri Okutan (Isparta)
15)
Muharrem Varlı (Adana)
16)
Atila Kaya (İstanbul)
17)
Zihni Açba (Sakarya)
18)
Mevlüt Karakaya (Adana)
19)
Mustafa Kalaycı (Konya)
20)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
Genel
Gerekçe:
Türkiye,
öğretmen yetiştirmede; ilköğretmen okulları, köy
enstitüleri, eğitim enstitüleri ve yüksek öğretmen okulları gibi
özgün öğretmen yetiştirme modellerine sahip bir ülke olmasına
rağmen 1980'li yıllara kadar, hemen her öğretmenlik
alanında öğretmen açığı sorunu yaşanmış
ve bunu gidermek üzere, farklı dönemlerde farklı çözümler
üretilmiştir.
1981'de
yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası ile
öğretmen yetiştiren tüm kurumlar eğitim fakülteleri
çatısı altında üniversite bünyesine alınmıştır.
Eğitim fakültelerinin ilk yıllarda daha çok ortaöğretim
branş öğretmeni yetiştirecek şekilde yapılanması,
temel eğitimde öğretmen açığına, ortaöğretim
alanında istihdam fazlalığına yol açtı. Yaşanan
istihdam sorununu çözmek için ortaöğretim öğretmenliğine
atanacak öğretmenler yeterlilik sınavı ile seçilmeye
başlandı, böylece Türkiye'de ilk kez 1980'li yıllarda atanamayan
öğretmenler sorunu gündeme geldi.
Eğitim
fakültelerinde ikinci öğretim kanalı da açılarak
kontenjanların her geçen yıl arttırılması, arz ve
talep arasındaki dengesizliği daha da büyüttü, bunun üzerine
1990'lı yılların sonlarında kaldırılan yeterlilik
sınavı yerine 2001'den itibaren Kamu Personeli Seçme Sınavı
(KPSS) uygulamasına başlandı. Öğretmenlik meslek bilgisi,
genel kültür, yetenek ve 2013'ten itibaren alan bilgisi sorularının
yer aldığı KPSS, yeterlilik değil, bir sıralama
sınavı. Bu nedenle, sınavda tüm soruları yapanların
bile atanamadıkları örnekler bulunuyor.
Anayasa'nın
98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
atanamayan öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
1/3/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 1/3/2017 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
1 Mart 2017 tarihinde Muş Milletvekili Sayın
Burcu Çelik ve arkadaşları tarafından verilen (4001 sıra
numaralı) erkek egemen sistemin Türkiye'de kadınların
hayatlarında yarattığı sorunların
araştırılarak kadın erkek eşitliğinin
sağlanması için gerekli ekonomik ve sosyal politikaların tespit
edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 1/3/2017 Çarşamba günlü
Birleşiminde sunuşlarda okunmasını ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere ilk
konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Burcu Çelik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
BURCU
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağ ve Sebahat Tuncel, kadın
sözcülerimiz Besime Konca ve Ayla Akat Ata, Grup Başkan Vekilimiz
Çağlar Demirel, milletvekillerimiz Nursel Aydoğan, Meral
Danış Beştaş, Selma Irmak, Gülser Yıldırım
ve Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Sayın Gültan
Kışanak şahsında tüm belediye eş başkanları
ve kadın mahpusları saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün
konuşmamı dinlerken politikalarınız ve söylemlerinizle
kadın karşıtı bir noktada olup
olmadığınızı sorgulamanızı öneriyorum.
Kadın tarihi salt katliamlar ve mağduriyetler tarihi değildir,
kadın tarihi eşitlik ve özgürlük mücadelesinin
kazanımlarıyla taçlandırılan bir tarihtir aynı
zamanda. Tarihimizden devraldığımız mirastan güç alarak
özgürlük alanlarımızı daha fazla geliştirip
büyüteceğimiz bir dönemdeyiz. Açığa çıkan politikalardan ve
yaşananlardan anlaşıldığı gibi, erkek egemen
sistemdeki krizin ne kadar derinleştiği görülmektedir. Erkek egemen
sistemin kendini yeniden inşa girişimleri halklara, kültürlere ve kadınlara
şiddet politikaları olarak geri dönüyor. Elbette açığa
çıkan ve esasen hedef olan her zaman olduğu gibi kadınlar ve
büyük mücadeleler sonucu elde edilmiş olan kadın
kazanımlarıdır. Erkek egemen sistemin kendini var edebilmesi
kadının sosyal, siyasal ve çalışma alanlarındaki
kazanımlarının ortadan kaldırılmasıyla,
örgütlendiği kurumların hedeflenmesiyle, kadının biat kültürünü kabullenmesiyle mümkündür.
Hükûmetin kadına karşı bakış açısı ve politikalarını
daha iyi anlayabilmek için sizinle bazı rakamları paylaşmak
istiyorum.
2002-2015
yılları arasında 13.928 kadın cinayeti
yaşanmıştır. Kadına yönelik şiddet son on dört
yılda yüzde 1.400 artmış, kadına yönelik cinsel taciz ise
yüzde 449 artmıştır. On beş yılda her 100 kadından
sadece 30u istihdam edilebilmiştir. Sadece 2016 yılında en az
328 kadın katledilmiştir.
Burada
iktidarın kadın milletvekillerine sormak istiyorum aslında:
Mesela, neden 21 bakandan sadece 1i kadındır? Bundan AKP kadın
milletvekilleri de rahatsız değil midir acaba? Sadece bu rakamlar
bile kadının siyasal, sosyal yaşamdan nasıl uzaklaştırılmak
istendiğini göstermektedir. Bir yandan tecavüz ve istismar
yasalaştırılmaya çalışılırken diğer
yandan cezasızlık politikaları ve iktidarın cinsiyetçi
nefret söylemleriyle evde, sokakta ve iş yerlerinde kadınların
yaşam alanları daraltılıyor. Kadına yönelik her türlü
şiddet meşrulaştırılarak teşvik ediliyor.
Korku
ve baskı iklimini fırsat bilen Hükûmetin OHAL öncesi ve sonrası
hedefi yine kadınlar ve kadın kazanımları olmuştur.
Halbuki biz kadınlar, tarih boyunca tekliğe dayanan egemenliklere karşı
özgürlüğümüz için mücadele ettik, baskıcı bütün yönetim
biçimlerine karşı kentlerde, iş yerlerinde, evde, sokakta, yani
yaşamın filizlendiği her alanda tüm kadınlarla birlikte el
ele mücadele verdik. Biz kadınlara nesne olarak bakan erkek egemen sisteme
karşı kadın özgürlük mücadelesinin tarihsel deneyimleri,
birikimleri ve geleneğiyle barış, özgürlük ve eşitlik
mücadelesinin birer öznesi olduk.
OHAL
sonrası halkın iradesinin temsil edildiği belediyelere memur
atanmasının ardından gözaltına alınan veya tutuklanan
kadınlar, kadın eş başkanları olmuştur. Eş
başkanlık kurumuyla kadının sosyal ve siyasal alanda
etkinliği ve görünürlüğü artmıştır aslında. Ancak
bugün, eş başkanlık kurumuna bir suçmuş gibi
bakılması, Hükûmetin kadın karşıtı
politikalarının en açık kanıtıdır.
Kayyum
olarak atanan memurların ilk işi kadın
çalışmalarını durdurmak, kadın merkezleri ve
kadına yönelik şiddet ihbar hatlarını kapatmak, kadın
müdürlüklerini lağvetmek olmuştur. Bununla da yetinemeyen Hükûmet ve
kayyumlar, kadın çalışanları meslekten ihraç
etmişlerdir. OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerle pek çok kadın emekçi mesleğinden, işinden
olmuştur. Bununla da yetinilmeyip kadın dernekleri, kadın
kooperatifleri ve dünyanın ilk kadın haber ajansı olan
JİNHA kapatılmıştır. Bunlar çok açık,
kadını siyasi yaşamdan, çalışma yaşamından
ve toplumsal yaşamdan tasfiye saldırılarıdır. Hükûmet
kadınların yaşam koşullarını
zorlaştırdığı gibi bu koşullara çözüm üretebilen
politikalardan çok uzaktadır. Ancak bilinmelidir ki bin bir emek ve
mücadeleyle elde edilen bu kazanımları hiçbir erkek sisteme teslim
etmeye niyetimiz yok. Kadına yönelik cinsiyetçi nefret söylemlerinin
normalleştirilmeye çalışıldığı bu dönemde
öncelikle, sokağa çıkma yasaklarının
yaşandığı bölgelerde duvarlara, yatak odalarına
yazılan hakaretler ve hiçbir savaş hukukunda
karşılığı olmayacak şekilde kadın bedeninin
teşhiri Türkiye tarihine büyük bir utanç vesikası olarak
geçmiştir.
Şimdi,
karşımızda, her maddesi geleceğimizi ipotek altına
alacak, toplumu kutuplaştıracak, savaşı
derinleştirecek, yoksulluğu büyütecek, kadınları
yaşamın her alanından tasfiye edecek bir anayasa teklifi var.
Cumhurbaşkanlığı teklifi dediğiniz bu teklifin
özünde tek adam rejimi olduğu bilinmelidir, en azından biz
kadınlar bunu iyi biliyoruz. Çok açık dille söyleyelim: Bu
tasarıyı kapalı kapılar ardında sadece erkekler olarak
yazdığınızda ne düşündüğünüzü bilmiyoruz. Biz
kadınlar için bu teklif tekçi ve otoriter bir sistemi, kadın
karşıtlığını esas alan baskı ve sömürüyü
devam ettirerek olağanüstü hâl ve kanun hükmünde kararnamelerle düzenin
kalıcı hâle getirilmeye çalışılmasıdır.
Kadınların açığa çıkardığı
sağduyulu, eşitlikçi, özgürlükçü yaklaşım bu sisteme kurban
edilmek isteniyor. Burada tüm kadınlara şunu sormak istiyoruz:
Şiddetin, hiyerarşinin, erkek egemen sistemin,
ayrımcılığın, güvensizliğin
tırmandırıldığı bir toplum mu istiyoruz yoksa
barışın, özgürlüğün, demokrasinin, birlikteliğin, çoğulculuğun
yaşam bulacağı bir toplum mu istiyoruz değerli
arkadaşlar? Hiçbir güç tarafından denetlenmeyen, denetleyecek bütün
kurumlara prangalar takılan sistem mutlak iktidardır. Mutlak iktidar
kimsenin niyetine bırakılacak bir durum değildir. Bir kere her
şeyin tek olduğu yerde demokratik bir sistem beklememiz gerçekçi
olamaz. Biz kadınlar, yasamanın, yürütmenin ve yargının,
yani bütün yetkilerin ve gücün tek bir kişinin elinde
merkezileşmesine, kurmaya çalıştığımız
özgürlükçü ve demokratik yeni yaşamın tehdit edilmesine, siyasetin
tamamen erkekleştirilmesine ve kadınların her alandan tasfiyesine
izin vermeyeceğiz.
Önemli
bir konuya daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Kadın mahpuslar
Şu anda ekranları başında bizleri
seyrediyorlar. Kadın ve cezaevi olgularının bir araya
gelmesiyle, erkek egemen tekçi zihniyetin keskinleştirilmiş uygulama
alanı olarak karşımıza çıkıyor kadın
cezaevleri. Ceza infaz sisteminde, Türkiyenin de taraf olduğu
uluslararası sözleşmelere rağmen, cinsiyete duyarlı ve
kadın özgün ihtiyaçlarına ilişkin yasal düzenlemelerin
bulunmaması, cezaevinde kadına yönelik rejimin, uygulama içinde
gelişmesi ve bu uygulamanın idari anlamda hükûmetler ve cezaevi
yönetimi tarafından günlük değişebilen tutum ve politikalarla
belirlenmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu sebeple, gerek mimari, fiziki
koşullar gerekse idari yönden erkek egemen tekçi zihniyetin keyfî
uygulamaları son derece açık bir şekilde cezaevlerinde
yaşanmaktadır. Dışarıda erkek egemen zihniyet
tarafından kuşatılan, kamusal alandan izole edilen kadın,
izolasyon içerisinde izolasyon yaşatılarak cezaevlerinde de yine
erkek egemen sistemle karşı karşıya
bırakılmaktadır. Evet, halkları yok sayan, sadece bir avuç
yandaş ve sermayenin çıkarlarını gözeten ekonomi
politikaları nedeniyle de biz kadınlar esasen yoksullaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, söyleyecek çok şey var ama biz kadınlar yüzümüzü
tarihimize çevirdiğimizde göreceğiz ki hakikati giyinen binlerce
kadının emeği, bilinci ve mücadelesi bizim asıl gücümüzdür.
Bilinmelidir ki kadınların mücadele yaşı, gelmiş
geçmiş bütün iktidarların yaşından daha büyük ve tarihidir.
Kadınlar, çoğulculuğun, renkliliğin,
farklılıkların eşit halklarda bir arada ve birbirine
saygı duyarak yaşamasının güvencesidir.
Kadınların
barış, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi aynı
zamanda yaşamı kurma mücadelesidir. Bu umudun tek bir kişi,
zümre ya da sistemle kesintiye uğratılma girişimine izin
vermeyeceğiz.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz mart ayı direniş ve mücadele
ayıdır. Önümüzde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü var. Buradan bütün
kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum ve son
olarak şunu söylemek istiyorum: OHALde de bu hâlde de kadın,
yaşam, özgürlük yani
(x)
diyerek hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere Aydın Milletvekili Sayın Deniz
Depboylu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadınların yaşadığı şiddet ve
eşitsizlikle ilgili olarak sunulan önerge üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım, aziz Türk
milletini ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetin
94üncü yılında, 2017de hâlâ kadınlarımızın hak
ettiği değeri yaşamadığını görerek
kadın şiddeti ve eşitsizlik üzerinde konuşuyor olmak çok
üzücü. Aslında tarihimize dönüp baktığımızda, çok daha
eskiden, şanlı tarihimizde kadınlarımızın
nasıl haklara sahip olduğunu, hangi statüde bulunduğunu
çoğumuz biliyoruzdur belki. Ama ben yine de biraz hatırlatmak
istiyorum çünkü bunu hatırlatırsam, tarihimizde Türk
kadınının yeri üzerinde biraz durursam bu, gelecek için bize güç
ve umut verecektir diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz
ki Türk milleti, tarih boyunca devlet kurma konusunda üstün bir yeteneğe
sahip bir uygarlık olmuştur. Toplum içindeki kadının
statüsü ve hakları o dönemde yer alan toplumlara göre ise çok daha
farklı olmuştur. Kadın sadece ailenin direği değil,
siyasi, hukuki alanda erkeğe eş değer bir konuma sahipti.
Birlikte at binmeyi, ok atmayı, avlanmayı öğrenirler ve
savaşlara bile birlikte katılırlardı. Bu tutum kadını
erkekle birlikte siyasette eş değer konuma getirmiş,
kadınlar hükümdarlık vekâletine sahip olmuş, devlet meclisine
girme yetkisine, diplomatik görevlere sahip olmuş, elçileri kabul etme ve
görüşme görevi almış, hukuksal alanda yetki
kullanmıştır. Hatta savaş meclisinde bulunup kararlara imza
atmıştır ve hatta, o zaman kanun niteliğindeki
kararnameler, Han ve Hatun buyuruyor ki ifadesi olmadan, altında
imzası olmadan çıkmamıştır. Maalesef, kadına
yönelik şiddetin o tarihte en ağır cezayla
karşılaştığı dönemden bugüne nasıl
gelinmiştir? Kadın, ayrıcalıklı konumunu geçen süreçte
kaybetmiştir ki ta ki Cumhuriyet Döneminde kadının layık
olduğu değere ve toplum içindeki hak ettiği konuma ulaşabilmesi
noktasında Mustafa Kemal Atatürkün gösterdiği çabaya kadar. Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkün kadının statüsüyle ilgili olarak sarf
ettiği sözleri sizlerle paylaşarak bir kez daha hatırlatmak
istiyorum: Bir topluluk, bir ulus erkek ve kadın olmak üzere iki
ayrı cinsten oluşur. Bir ulusun bir bölümünü geliştirip
diğer bölümünü geliştirmeden toplumun tümünün gelişmesi
olanaksızdır. Bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle
bağlı kaldıkça diğer yarısının göklere
yükselmesi mümkün müdür? Ama, maalesef, bu güzel sözlerle kadınlara
sunulan hakların birçok ülkenin önüne geçtiği tarihten itibaren
baktığımızda, istatistikler bize çok olumlu sonuçlar
göstermemekte.
Dünya
Ekonomi Forumu araştırma yapmış, 145 ülke arasında
2015 yılında Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu sunmuş. Burada,
2015te Türkiye 145 ülke arasında 130uncu sırada yer alıyor
maalesef. Ekonomik katılım ve fırsatlar açısından
Türkiye 131inci sırada. Kadınların iş gücüne
katılımında da 131inci sırada. Türkiye ücret eşitliğinde
ise 82nci sırada. İş gücüne kadınların yüzde
32,20si; erkeklerin yüzde 75,6sı katılıyor. Eğitimde
cinsiyet eşitliğinde 105inci sırada olmamıza denk geliyor.
Kadınların okuryazarlık oranında 105inci
sıradayız. Maalesef ülkemizde, okuryazarlık başta güzel,
evet, okula kaydolma var ama kadınlarımızın, kızlarımızın
çoğu ilerleyen süreçte eğitimine devam edemeden bir şekilde
bırakıyor.
Siyasi
güçlenmede 105inci sıradayız, Mecliste kadın temsiliyetinde
86ncı sıra, bakanlık pozisyonlarında 139uncu
sıradayız. Eğitim açısından kendi
kurumlarımız STKlarımızın
açıkladığı raporlar da iç açıcı değil.
Bakıyoruz, ülkemizde kız öğrencilerin yüzde 39,9unun lisede
dolayısıyla yükseköğretim aşamasına geçemeden
eğitim sürecini terk ettiğini ya da terk etmek zorunda kaldığını
görüyoruz. Bu da, her 100 kızımızdan 40ı eğitimini
tamamlayamıyor, dolayısıyla meslek sahibi olamıyor ve
nihayetinde yine istihdamdan mahrum kalıyor demektir.
Hâlâ
çocuk yaştaki kızlarımızın evlendirilmesinin önüne de
geçmiş, geçebilmiş değiliz. Kadına yönelik şiddette
artış bizi oldukça endişelendiriyor. Biliyoruz ki Türkiyede her
gün en az 4 kişi cinayete kurban gidiyor, en fazla artış
gösteren de kadın cinayetleri ve aile içerisinde işleniyor.
Bu
istatistikleri aslında çoğunuz biliyorsunuz. Tek tek bu
istatistiklerden bahsetmek istemiyorum. Durum değişmiyor, 2015teki cinayet
sayıları ortada, istatistikler ortada, 2016 da ortada; 2017de de
hız kesmedi, devam ediyor.
Kadın
şiddetinin görünen kısmının yanı sıra görünmeyen
tarafı da var ve oldukça travmatik. Kadınların önemli bir
kısmı çoğu zaman cinsel taciz, takip, mobbing, psikolojik
şiddet, ekonomik şiddetle karşı karşıya
kalıyor. Kadınların toplumsal yaşamdaki statüsünün
iyileştirilmesi içinse yapılması gereken çok fazla şey var.
Kız çocuklarımızın eğitimine devam ettirilmesinin
sağlanması gerekiyor. Kız çocuklarımızın erken
yaşta evlendirilmesinin artık son bulması gerekiyor ve yine
kız veya erkek biz burada eşitlikten bahsediyoruz-
çocuklarımızın tamamen her türlü istismardan korunması
gerekiyor. Bakıyoruz haberlere, her gün bir haberle
karşılaşıyoruz, çocuklarımızın
uğradığı istismarlara yönelik olarak. Aslına
bakarsanız bu, bir bakıma, bende kaygı yaratırken bir
bakıma da bir konuda bir umut veriyor. Neden biliyor musunuz? Artık
ortaya çıkıyor, artık çocuklar şikâyet edebiliyor, aileler
çocuklarının ne yaşadığını öğrenebiliyor;
çocuklar ailelerinin denetiminde, gözetiminde, hakları savunularak o
durumdan kurtarılabiliyor. Tabii bu da başka bir yönü.
Pozitif
ayrımcılık dediğiniz, iktidar partisi olarak kadına
ayrıcalık tanındığını öne sürdüğünüz
uygulamalarınızın -gelişmelere ve istatistiklere
bakıldığında- sonucunun pozitif
olmadığını, yetersiz kaldığını ve
vadettiği faydanın vuku bulmadığını görüyoruz.
Kadın ve erkeğe eşit fırsatların sunulduğu,
kadına saygının ön planda olduğu, hem kadına hem de
erkeğe eşit desteğin sağlandığı
çağdaş bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Bu sorunu
çözmenin en değerli adımları sorunu fark etmek ve kabul
etmektir, bunu unutmamak gerekir. Bu sebeple, kadınlarımızın
sorunlarının görünür kılınması sorunların çözümü
için çok önemli bir adımdır.
Yine,
kadına saygı duyan siyasi partilerin siyasi temsilcilerinin ve
liderlerinin kadın üzerinden siyaset yapmaması gerekiyor. Zira,
kullanılan cümleler kadınları hedef hâline getiriyor ve
kadına yönelik baskı ve saldırıları da
meşrulaştırıyor, özellikle buna dikkat etmemiz gerekiyor.
Aslında
kadının yaşadığı şiddetin boyutları o
kadar geniş ki bazıları istatistik çalışmalarına
da yansımıyor. Mesela terör, terör şiddetinde, terörün aldığı
canların analarının yaşadığını direkt
kendisine yöneltilen şiddetten nasıl ayırt edebiliriz?
Çocuğunun vurulduğunu, bombalı bir saldırıda feci bir
şekilde katledildiğini bilmek nasıl bir duygudur? Ya da
çocuğunun kendi rızası olmadan, olmadığı hâlde ve
siyasi ve ideolojik yönden istismar edilmek üzere
alındığını, ölümün önüne konulduğunu bilmek bir
kadın için, bir ana için nasıl bir duygudur?
Şiddet,
dolaylı veya dolaysız, en çok kadınlarımızın
canını yakmaktadır. Kadına saygı duyan,
kadının çektiği her türlü acıya duyarlı olduğunu
iddia edenlerse önce, başta terör olmak üzere her türlü şiddetin
karşısında dik durmayı öğrenmeli, durabilmeyi
becerebilmelidirler. Aziz Türk milletinin bekasını garanti
altına alan, çocuk, kadın, erkek her ferdin güvenliğini
sağlayacak olan Türkiye Cumhuriyetinin korunması ve güçlenmesi için
çaba sarf etmelidirler. Çocuklarının canı alan teröristlere
sahip çıkan peşmergenin başının bayrak diye
nitelendirdiği şeyin şanlı Türk Bayrağının
yanına asılması şehit analarının yüreğini de
nasıl acıtmıştır, bu nasıl bir şiddettir,
nasıl bir psikolojik şiddettir; bunun da bilinip duyarlı
olunmasının sağlanması lazımdır.
Kadınlarımızın
yaşadığı acı ve haksızlıklara
karşı dik durmak demek Türk kadınının millî ve manevi
hassasiyetlerine de saygı duymayı gerektirir ki bu en başta şehitlerimize
duyacağınız saygıdır. Şehitlerimizin ruhuna yük
getirecek, arkadan analarının da, kadınlarının da
yüreğini acıtacak uygulamalara son vermeniz lazım.
Teşekkür
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Depboylu.
Grup
önerisinin lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkların
Demokratik Partisinin kadın-erkek eşitliğinin sağlanması
amacıyla vermiş olduğu grup önerisi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de kadınların karşı
karşıya oldukları temel sorunlar ve eşitsizlikleri şu
başlıklarla sizlere özetlemeye çalışacağım:
Eğitim olanaklarına erişim, toplumsal cinsiyet
eşitsizliği, ekonomik bağımsızlık ve istihdam,
toplumsal yaşamda temsil, siyasette kadın temsili.
Evet
değerli milletvekilleri, eğitim ile kadının toplumsal ve
ekonomik yaşama katılımı, ailede söz sahibi olma ve aile
içi şiddetle karşılaşma olasılığı
arasında kuvvetli bir ilişki tespit edilmektedir. Eğitimin her
kademesinde kız ve erkek çocukları arasında eşitsizlikler
gözlemlenmektedir. Kız çocuklarının üçte 1inin eğitim
görmesi aileleri tarafından engellenmektedir. Yetişkin nüfusun
ortalama eğitim süresi altı buçuk yıl iken kadınlarda
beş buçuk yıldır. Kadınların yüzde 20si lise ve üzeri
eğitime sahipken bu oran erkeklerde yüzde 29dur. Yine, TÜİK
verilerine göre Türkiyede 2014 yılında 25 ve daha yukarı
yaşta olan ve okuma yazma bilmeyenlerin oranı erkeklerde yüzde 2 iken
bu oran kadınlarda yüzde 9dur. Lise ve dengi okul mezunu olanların
yüzde 23ü erkekler, yüzde 15i kadınlardan oluşmaktadır.
Yüksekokul ve fakülte mezunu olanlarda ise bu orana
baktığımızda erkeklerde yüzde 16, kadınlarda ise yüzde
12dir.
Değerli
milletvekilleri, eğitim sistemimizdeki bu sonuçlar kadının
istihdamına da doğrudan yansımaktadır. Kadın iş
gücü ve kadın istihdamı konusunda şu çarpıcı verileri
sizlerle paylaşmak isterim. Kadın istihdamı oranında
Türkiye, 35 OECD ülkesi arasında sonuncu sıradadır. OECD
verilerine göre Türkiyede kadınların iş gücü piyasasına
katılımı yaklaşık yüzde 30-33 seviyesinde iken
erkeklerin iş gücüne katılım oranı yüzde 70 düzeyinde
seyretmektedir. Son açıklanan TÜİK verilerine göre genç kadın
işsizlik oranı bir önceki yılın kasım ayına göre
neredeyse yüzde 7 oranında artarak yüzde 30lara yükselmiştir.
Kadın istihdamı ile erkek istihdamı arasındaki makas
ülkemizde giderek açılmaktadır. Ayrıca son açıklanan
verilere göre sigortalı çalışan 40 bin kadın işsiz
kalmıştır. Türkiyede 244 bin kayıtlı kadın esnaf
varken kayıtlı esnafların yüzde 14ü sadece kadınlardan
oluşmaktadır Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
yayınlamış olduğu son resmî verilere göre ve bu
eşitsizlik daha da artmaktadır. Hükûmetin övünerek
çıkardığı son yasal düzenlemeler de bu sorunun çözümü
noktasında maalesef yetersiz ve sonuçsuz kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, kadın erkek eşitsizliği üst düzey yönetim
kadrolarında da yaşanmaktadır. TÜSİADın Kadınlar
Önemli Türkiye Raporuna göre 102 dev şirkette kadın temsili
yaklaşık yüzde 40lardadır. En yüksek kadın temsil
oranı yüzde 56yla finans alanında olmaktadır. Üst düzey
yöneticilerde kadın temsil oranı yüzde 25, genel müdürlerde ise yüzde
15 düzeyindedir. Yine, Economist dergisinin Cam Tavan Endeksinde de
baktığımızda 100 tam puan verilen ülkeler arasında 29
OECD ülkesi değerlendirilmiştir. Kadın ve Çalışma
Endeksine göre Türkiye 27,2 puan ile sondan 2nci sırada yer
almaktadır. İş Gücüne Katılım Endeksinde de Türkiye
son sıradadır.
Değerli
milletvekilleri, yine benzer şekilde Dünya Ekonomik Forumunun ekonomi,
eğitim, sağlık ve siyaset alanlarında kadınların
durumunu değerlendiren Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde, Türkiye
2016 yılında 115 ülke içinde 105inci, 2014 yılında 142
ülkeyi değerlendiren endekste Türkiye 125inci sıraya gerilemiş,
2015 verilerine baktığımızda ise 145 ülke arasında
beş sıra daha gerileyerek 130uncu sıradadır. Yine, geçen
yıl açıklanan verisine baktığımızda ise bu da
ilginç, yine 2016 endeksinde 144 ülke arasında 130uncu sırada yer
almıştır. Fark ettiğiniz üzere bu iktidar dönemlerinde yani
kadın erkek eşitsizliğinde Türkiye son on yılda 25
sıra gerilemiştir. Yine 35 OECD üyesi ülkenin dâhil edildiği bir
rapora baktığımızda Türkiyede kadınlar ile erkekler
arasındaki ücret eşitsizliği sürdüğü gibi giderek
artmaktadır. Kadınlar ve erkekler arasındaki ücret
eşitsizliği ortalaması OECD genelinde yüzde 8 iken Türkiyede bu
oran neredeyse yüzde 20lere çıkmaktadır. Yine, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı UNDPnin Bölgesel İnsanî
Gelişme Raporuna göre farklı etnik kimliklere, engellilere, gençlere
karşı yapılan ayrımcılığın yanında
en büyük ayrımcılığın ve ciddi boyutlarda
ayrımcılığın kadınlara karşı
yapıldığı ortaya çıkmıştır. Türkiyede
kadınlar, erkeklere göre yüzde 30 daha az iş bulma imkânına
sahipler ve istihdamda da yeterince yer almamaktadırlar. Erkeklere göre daha
az ücretle çalıştırılıyorlar, ev işleri gibi
karşılığı ödenmemiş işlerde erkeklere göre
en az iki buçuk kat daha fazla çalıştırılıyorlar.
Şimdi,
siyasette kadın erkek eşitsizliğine geldiğimizde,
dünyanın birçok ülkesine göre, birçok Avrupa ülkesinden önce 1934
yılında seçme ve seçilme hakkına sahip olan
kadınlarımızın siyasette temsilî dünya ve Avrupa
ortalamasının çok çok gerisindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
kadın milletvekili sayısı oranı yüzde 14,73tür. Bu oran,
kadınların siyasete katılımında dünya ortalaması
olan yüzde 22 ve Birleşmiş Milletlerin yüzde 30 hedefinin çok çok
altındadır. Evet, değerli milletvekilleri, son seçimde 43 il
kadın milletvekilleriyle temsil edilememektedir. Bu düşük oranın
bile cinsiyet kotaları sayesinde olduğunu söylemek mümkündür
maalesef.
Bürokraside
kadının yerine bakacak olursak, Türkiye'de 27 kabine üyesinden sadece
1 kadın bakan vardır. Bugün itibarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunan 18 ihtisas komisyonunun sadece 1inde kadın başkan görev
yapmaktadır. 81 il emniyet müdürünün tamamı erkektir. Türkiye'deki
kamusal alandaki üst düzey kadın yönetici oranı kayda değer bir
değişme gösteremediği gibi, yüzde 10lar düzeyinde
kalmaktadır. Kadın hâkim oranı yüzde 37 düzeyinde, kadın
profesörlerin oranı yüzde 30u maalesef aşamamaktadır,
kadın polis oranı ise yüzde 6 düzeyindedir.
Kadın-erkek eşitsizliğinde kadınlar
aleyhine seyreden bu vahim tabloda ortaya çıktığı üzere, on
beş yıldır bu ülkeyi yöneten ve bu iktidarın kadın
sorunlarını öncellemediği ve çözüm iradesinden de uzak
kaldığı ortadadır. On beş yılda
kadınların bu eşitsiz koşullardaki zorlu mücadelesi
iyileşmediği gibi, daha da kötüleşmiş durumdadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kadınlar bugün sadece toplumsal cinsiyet
eşitliği talepleri şöyle dursun, bir yaşam mücadelesi
içindeler. İşte, kadına yönelik şiddetle ilgili ortaya
çıkan tablo ortadadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri dönemi en çok
da kadın cinayetleriyle anılacaktır. Bakın, 2002-2017 Ocak
ayında 14.293 kadın cinayeti işlenmiştir. Hükûmet, 2016
yılında 328 kadın vatandaşımızın yaşam
hakkını koruyamamıştır ve sadece geçtiğimiz ocak
ayında 37 kadın cinayeti işlenmiştir.
Kadınların bilimde, siyasette, ekonomide, bürokraside
çok daha fazla ve eşit koşullarda yer alması ve temsil
edilmesiyle ekonomik kalkınma ve büyüme sağlanacaktır.
Ayrıca, nitelikli, çağdaş, donanımlı bireyler ve
nesiller yetiştirmenin temel koşulu, kadınların ekonomik ve
toplumsal yaşamın her alanında güçlendirilmesi, statüsünün
yükseltilmesi ve eşit temsiliyle mümkün olacaktır.
Ben buradan bütün kadınlara tekrar seslenmek
istiyorum: Yaşamakta olduğumuz bu sorunlarımızın
çözüme kavuşturulması noktasında bir önerisi olmayan bir Anayasa
değişikliğinin halk oylamasıyla karşı
karşıya kalacağız. Cumhuriyetle elde ettiğimiz
kazanımlarımızı korumak, demokratik ve özgür bir ülkede
eşit yurttaş olarak yaşamak, hepimizin karşı
karşıya kaldığı toplumsal eşitsizliklerle
mücadele etmek ve on beş yıldır sorunlarımıza
kalıcı çözümler üretemeyen bu iktidarın sorunlarımıza
dair çözümsüz politikalarına karşı hayır diyerek
Kendimiz ve en önemlisi, çocuklarımız için yeni ve umutlu bir
başlangıç yapalım diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Çelik, sisteme girmişsiniz.
BURCU ÇELİK (Muş) Evet Sayın
Başkan.
Tam bu konuşmaların üzerine, İstanbulda
5 Martta yapılacak olan 8 Mart mitingi
BAŞKAN Mikrofonunuzu açalım, buyurun.
BURCU ÇELİK (Muş) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Tam bu konuşmaların üzerine aslında
güzel bir haber veremeyeceğim ama şöyle: Hem Parlamentoyu
bilgilendirmek istiyoruz hem de yetkililerin bu anlamda tekrardan, yeni
baştan düşünerek karar vermesini bekleyeceğiz bütün
kadınlar ve bizler.
İstanbulda 8 Mart Kadınlar Günü için
gerçekleştirilecek olan miting güvenlik gerekçesiyle iptal edilmiş.
Fakat, kadınlar şöyle söylüyor, bize ulaşan, bize gelen
telefonlardan şunu söyleyebiliriz sadece: Nasıl ki günlerdir
alanlarda referandum çalışması yürüten Sayın
Başbakanın ve Hükûmet temsilcilerinin, iktidar temsilcilerinin
güvenliği alınıyorsa, bir gün dahi olsa kadınların
güvenliği alınabilmeli ve kadınlar o gün sokaklarda ve alanlarda
olmalıdır.
Bu anlamda çağrımız yetkilileredir,
temsilcileredir, bu konuda karar verici olanlaradır. Kadınlar, o gün
öyle ya da böyle alanlarda ve sokaklarda olacaktır. Esas gerekçemiz
şudur, meselemiz şudur aslında: Kadınların değil
bir gün, her gün güvenliğinin alınabileceği politikaların
üretilmesidir Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
BAŞKAN
Ben de bu bilgiyi biraz önce aldım. İstanbul Valiliği
tarafından 5 Mart Pazar günü kadınların yapacağı
mitinge güvenlik gerekçesiyle izin alınamadığına dair bir
bilgi ulaştı bana da. Ben de bir İstanbul Milletvekili olarak
hem bu mitinge katılacağım ama aynı zamanda sorunun
çözülmesi için de birazdan girişimlerde bulunacağım. Umarım
bu sorun çözülür ve kadınlar, pazar günü İstanbulda bu mitingi gerçekleştirirler,
8 Martı diledikleri şekilde de kutlarlar.
Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, aynı konuya yönelik söz talebinde
bulunmuştum.
8
Mart Dünya Kadınlar Gününe en yakın gün olan 5 Mart Pazar günü
kadınlar tarafından düzenlenmek istenen miting OHAL gerekçe
gösterilerek ve güvenlik gerekçeleriyle iptal edildi.
Bu
ülkenin bir Başbakanı var. Hangi partiden olursa olsun bir
demokraside bir Başbakanın söylediği sözün kıymeti olur.
Binali Yıldırım OHAL ilan edildiğinde -tüm karşı
çıkışlarımıza rağmen- şu ifadeyi
kullanmıştı: Biz OHALi devlet için ilan ediyoruz, vatandaşa
etmiyoruz. Hiçbir özgürlük kısıtlanmayacak. Cerattepedeki
köylülerin eylemi OHAL gerekçesiyle kısıtlandı, yasaklandı.
Her ay Somada yapılan, ölen maden şehitlerini anma yürüyüşleri
OHAL gerekçesiyle engelleniyor. Sayısız örnek varken en son, Dünya
Kadınlar Günüyle ilgili yapılacak miting OHAL gerekçesiyle
engelleniyor. Bu Başbakanın sözünün bir kıymeti var mı?
İktidar
partisine soruyorum: Hani siz OHALi devlete ilan etmiştiniz? Nasıl
oluyor da Dünya Kadınlar Günü kutlamasını OHAL gerekçesiyle, güvenlik
gerekçesiyle iptal ediyorsunuz? Eğer güvenlik gerekçesi gerekçeyse
16sında sandık güvenliğini nasıl
sağlayacaksınız? Bizlerin meydanlarda propaganda
güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Ülkeyi OHALden
çıkaramayanlar hangi yüzle hükûmet etmeye devam edecekler?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde olmak üzere
ikinci ve son konuşmacı, Düzce Milletvekili Sayın Ayşe
Keşir.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi hakkında partim adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
yaklaşık otuz beş yıldır bu alanda çalışan
biri olarak, 17 yaşından beri sivil toplum kuruluşlarında
kadın çalışmaları yapan biri olarak metni dikkatli okudum,
bir kez daha okudum. Hatta Kadın erkek eşitliği
politikalarında bugüne kadar hiçbir şey başarılı bir
şekilde hayata geçmemiştir. ifadesini esefle okudum. Dün 28
Şubatı hazin bir şekilde burada yâd ettik. Ben de o dönem
çalışma hayatının içinde olan bir kadındım.
Yaklaşık on yıllık bir süreçte, çalışma
hayatında bu sürece muttali olan
bir kadındım.
Özellikle
şunu ifade etmem lazım, parti kurucu liderimiz Sayın Recep
Tayyip Erdoğan kadınla ilgili pek çok konuşmasında şu
düsturu söylerken biz de onun arkasından ilerledik: Kadına
karşı ayrımcılık, ırkçılıktan
beterdir. Partimizin bugüne kadar yaptığı tüm
çalışmalardaki en önemli düsturlarından birisi de budur.
Aynı zamanda, az önce bazı veriler verildi. Benim de elimde var
bazı veriler, onları da paylaşacağım şimdi
sizinle. Eğitim cinsler arası, cinsiyetler arası ve
sosyoekonomik yapılar arası en önemli fırsat eşitliği
araçlarından birisidir. Eğitimde fırsat eşitliği
sağlamak en önemli görevlerimizdendir.
Bakın,
burada bir rakam paylaşacağım sizinle. 2002de kız
çocuklarının üniversitelileşme oranı Sayın Vekil, az
önce verdiğiniz rakam 2002 yılına aitti- yüzde 13,5. Bugün 81
ilde açılan üniversitelerle ve bundan önce de, tabii, akabinde
ortaöğretimin on iki yılla zorunlu hâle getirilmesiyle kız
çocuklarının yükseköğrenime katılım oranı yüzde
43tür, 2016 rakamını veriyorum. Eğitimde fırsat eşitliğini
sağlamadığımız süre içinde biz ne istihdamdaki ne de
karar alma mekanizmalarındaki eşitlikten çok fazla bahsedemiyoruz
çünkü hayatın bir gerçeği. Özellikle, karar alma
mekanizmalarını ve istihdamı besleyen en önemli alan
eğitimdeki fırsat eşitliğidir.
Diğer yandan, 2005 ile 2015 yılları
arasında yaklaşık 3 milyon kadın istihdam piyasasına
yeni katılmıştır ve bu oran o anlamda yükselmiştir.
Aynı zamanda, şu an içinde bulunduğumuz
Parlamentoya, biliyorsunuz, 1935te, o yıl yapılan seçimlerle
kadınlar, bu Parlamentoya ilk defa girdiler, o dönemdeki oran, yüzde 4
civarındaydı. Ne yazık ki ve ne yazık ki 2002
yılına kadar bu oran hiç aşılamadı. 2002
yılına kadar AK PARTİ mi iktidardaydı? Hatta ve hatta öyle
dönemler oldu ki yüzde 1,5un altına dahi düştüğü dönemler oldu.
Bugün Parlamentodaki kadın oranımız yüzde 14. Tabii ki kabul
edilebilir eşiği henüz yakalamış değiliz ama
geçmiş dönemlere, son üç-dört seçime baktığınızda
oranın tatmin edici oranda arttığını göreceksiniz.
Diğer yandan, tabii, 6284 sayılı
Yasamız var biliyorsunuz, kadına yönelik şiddetle mücadele için
çıkarttığımız bir yasa. O yasanın yapım
sürecinde Bakanlık personeli olarak yasada emek vermiş bir
kardeşinizim. Özellikle, sivil toplum kuruluşlarının yasa
yapım sürecine katılım ve katkısının
sağlanması ve katılımcı bir perspektifle
hazırlanmış bir yasadır. Hatta, İstanbul
Sözleşmesini çekincesiz olarak ilk imzaladıktan sonra Parlamentodan
geçirdiğimiz bu yasadan dolayı
Avrupa ülkelerinin pek çoğunda
İstanbul Sözleşmesinin uyum yasası çıkartılamamıştır,
gerekçe de ekonomik gerekçelerdir. Çünkü çıkardığınız
her yasanın ekonomik bir karşılığı vardır,
oluşturduğunuz her kurumun ekonomik bir
karşılığı vardır. Pek çok Avrupa ülkesi
İstanbul Sözleşmesinin uyum yasası olan bu yasayı ne
yazık ki çıkartamamıştır.
Tabii, az önceki konuşmacılar Anayasa
değişiklik paketinden de bahsettiler kadınlarla ilgili, ben de
onlara şunu sormak isterim. 2012 yılında kadınlara pozitif
ayrımcılığı içeren bir Anayasa değişiklik
paketimiz vardı, o pakete de bugün hayır diyenlerden yeterince
destek görmediğimizi buradan kayda geçirmek istiyorum.
Diğer taraftan, önerge metnine
baktığımda
Uluslararası siyasette şöyle bir kavram
var değerli milletvekilleri: Kadın ve çocuk konuları için
uluslararası siyaset soft topic der yani yumuşak konular, siyaset
üstü olmaya çok müsait kavramlar ve ortak dil geliştirilebilen kavramlar.
Ama ne yazık ki okuduğumda, metnin sonuna doğru şunu
gördüm: Kadın hakları ve kız çocukları hakları için
başlatılan bir iddianın, sonunda, gelip parti
politikalarına ve kayyumlara atfedilmesinin, kayyum sürecine
atfedilmesinin bu soft topic alanın istismarı olduğunu
düşünüyorum.
Tabii,
şunu da sormak isterim: Keşke bu önerge metni hazırlanırken
birkaç kalem daha konu içinde olsaydı. Bugün kız
çocuklarının eğitime erişimini, evet, önemsiyoruz, bu
konuda ittifak hâlindeyiz ama bugün, doğu ve güneydoğuda yakılan
okullarla kaç kız çocuğunun eğitimi engellendi? Bu soruyu
soruyor muyuz kendimize ya da dağa kaçırılan 18 yaş
altı kız çocuklarının bugün bir meslek sahibi
olmasının engeli bu önergede niçin yok?
Size
birkaç fotoğraf göstereceğim. Buradaki ve buradaki kız
çocuklarının cinsel istismarı niçin bu önergede yok? Dağa
kaçırılan 18 yaş altı kız çocuklarının
burada ne işi var? Bu çocukların bugün okulda olması, meslek
öğrenmesi gerekirken bu çocukların burada ne işi var? Buna
itiraz etmeyenler kadın hakları mücadelesinden nasıl
bahsediyorlar diye sormak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Aynı
zamanda, biliyorsunuz, yapılan araştırmalar şunu söylüyor:
Dağa devşirilenlerin yüzde 80i çocuk. Bu çocukların aileleri,
biliyorsunuz, 2014 yılında çocuklarını istemek için
eylemler yaptılar. O günlerde, daha sonra HDPnin de yöneticisi olan
Sayın Demirtaş acaba ne demişti annelere, o eylem yapan ailelere
ne demişti? Nasıl hakaret etmişti? Ücret alıyorsunuz, para
karşılığı bu eylemleri yapıyorsunuz.
demişti. Hatta o aileler örgüt tarafından ölüm tehditleri
almışlardı ve eylemlerini bırakmak zorunda
kalmışlardı. Niçin o çocukların hakkı bu önergede yok?
Aynı zamanda, şunu da ifade etmek istiyorum
ki, sadece ve
sadece
Az önce konuşmacı, kadın hakları tarihi diye bir
tabir kullandı. Biz siyaseti kadın-erkek omuz omuza yapmaya
inanıyoruz, ne önde ne arkada, biz, AK PARTİ olarak kadın-erkek
omuz omuza siyaset yapmaya inanıyoruz. Bu anlamda, partimiz
yaklaşık on beş yıllık siyasi tarihinde, hem meclis
üyeleri listelerinin belirlenmesinde hem milletvekilleri listelerinde bu omuz
omuza güce inanmıştır. Aynı zamanda, kadınların
siyasette kalıcı olması son derece önemlidir. Biz, sivil toplum
kuruluşlarından, parti örgütlerinden yetişen
kadınların parti listelerinde yer alması konusunda
kararlıyız. O anlamda, atfedilenlerin hiçbirinin, hiçbir
iddianın doğru olmadığını düşünüyorum.
Diğer yandan, dağa kaçırılan
kız çocuklarının tecavüzleri, intiharları ve infazları
niçin konuşulmuyor bu önergeyi verenler tarafından? Bakın,
üniversite öğrencisi olup kandırılarak dağa
kaçırılan gençlerin büyük bir kısmına -örgüt
infazıyla- infaz yapıldığı biliniyor ve bununla
ilgili, ailelerine de Devletle çatışırken öldü. denerek bir de
cenaze törenleri yapılıyor. Üniversite öğrencisi çocuklar niçin
dağda olduğunu sorguluyor çünkü. Sorgulayan, soran bir gençlik
istenmediğini de buradan görüyoruz.
Aynı zamanda, elimde bir araştırma
daha var, İnsan Hakları İzleme Örgütünün yaptığı
bir araştırma. PKKdaki 15 yaş altı çocukların varlığından bu
araştırma da bahsediyor. Bunları sadece şifahen
söylemiyorum, gazete haberlerine dayandırarak söylemiyorum. İnsan
Hakları İzleme Örgütünün
15 yaş altı çocukların,
kız ve erkek çocuklarının PKKda varlığı niçin
sorgulanmıyor diye sormak isterim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Keşir.
Sayın Çelik
BURCU ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, bütünü itibarıyla zaten yaptığımız
konuşmaya karşılık, içeriğinde şahsımı
da hedef alan ifadeleri oldu. Sataşmadan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik, iki dakika
size sataşmadan söz veriyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BURCU ÇELİK (Muş) Evet, değerli
milletvekilleri, şimdi, öncelikle, sayın hatibin konuşmasında
kendi politikalarıyla ilgili, kendi
çalışmalarıyla ilgili gerçekten kamuoyunu, bizleri ikna edecek olan bir tek cümlenin dahi
geçmemesi zaten aslında her şeyi açığa çıkarıyor;
bu bir.
İkincisi,
Parlamentodaki oran meselesi. İyi ki Halkların Demokratik Partisi
var, iyi ki gerçekten sistemimiz o kadar çok kadın temelinde devam ediyor
ki iyi ki varız ki, iyi ki bu oranı yükseltmişiz diye buradan
tekrardan hatırlatmak isterim Sayın Hatip.
Onun
dışında, şimdi, bu kürsüde gerçekten bazı şeyleri
konuşabilmek için bir kere duruşunuzun ve sözlerinizin de gerçekten
buna uyması gerekir; şöyle: Bu toplumda, şu anda bu ülkede,
şu koşullarda biz barışı konuşabiliyor muyuz?
Barışı konuşan onlarca akademisyenin, avukatın,
muhalif olan herkesin sesi kesilmişken, hepsi cezaevindeyken, bu kadar
hızlı bir şekilde tutuklanıyorken sizin bahsettiğiniz
bu konuşmaların gerçekten karşılığı var
mı?
Dördüncüsü,
Sayın Demirtaşla ilgili olarak söylediğiniz
konuşmanın
Burada zikrettiğiniz -bir kadın olarak
aslında cevap vermek istemedim ama- hiçbir
tutarlılığı, hiçbir şekilde doğruluğu
olmayan sözlerin bu kürsüden kamuoyunu yanıltarak, kamuoyunda bir
algı yaratma hissiyatıyla söylenmiş olması gerçekten çok
üzücü.
Meselemiz
kadındır, kadın politikalarıdır. On beş
yıllık iktidarınızda gerçekten, kadınlara yönelik ne
yapıldığıdır, ne
yapılmadığıdır. Eğer
araştırılmasını istediğiniz ya da tespit
edilmesini istediğiniz bir durum varsa önergemiz zaten bu yüzdendir.
Buyurun gelin komisyonu kabul edin, hep birlikte oy verelim,
başlayalım araştırmaya; gerçekten, kadınlar bu ülkede
neden ölüyor, neden katlediliyor, istihdam neden bu kadar düşük, neden bu
kadar sosyal, siyasal ve toplumsal alanda kadınlar yok açığa
çıksın.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak geçtiğimiz hafta Genel Başkanımız ve
tüm milletvekillerimizin imzasıyla 5 kanundan oluşan bir paket teklif
ettik. Bu teklifimizde parlamenter sistemin güçlendirilmesi, siyasetin ve
seçimlerin finansmanı ve şeffaflaşmasıyla ilgili çok ciddi
düzenlemeler var.
Bunun
yanında, içindeki maddelerden bir tanesinde partilere yapılan Hazine
yardımı 2 katına çıkarılırken, Parlamentoda,
partilerin Parlamentoya taşıdıkları kadın
sayısına göre alacakları Hazine yardımının
belirlenmesi de düzenleniyor.
Ayrıca,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yine verdiğimiz aynı teklifte,
Parlamentonun 550 milletvekilinden oluşmasını, bunun
440ının ön seçimle belirlenmesini öneriyoruz. Bu durumda, Cumhuriyet
Halk Partisinde olduğu gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaade ederseniz
BAŞKAN
Açıyorum, tabii ki tamamlayın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
eğer kararı tek bir seçici vermiyor tüm üyeleriniz
veriyorsa, kadınlar siyasette kendilerine daha fazla yer, hak ettikleri
daha fazla alanı bulabiliyorlar.
Bu
konuda Komisyonda görüşme yapıldığı sırada,
kadın kotası ya da cinsiyet kotası da konuşulabilir, ama
kotaların değil kafaların değiştiği bir siyaset
için ön seçimi ve Meclise ne kadar çok kadın gelirse o kadar çok Hazine
yardımını öneriyoruz. Bu konuyu da kamuoyunun ve Parlamentonun
dikkatine sunduğumuzu ifade etmek isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Toplum Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
01/03/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 01/03/2017 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara
Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, Ankara
Maltepede bulunan eski havagazı fabrikasının
yıkılması ve asbestli kalıntıların mahkeme
kararı beklenmeksizin kaldırılmasına ilişkin
araştırmanın yapılması amacıyla, 01/03/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1108 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
01/03/2017 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Murat Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bu konuşmayı
bir siyasetçi olmaktan öte bir hekim duyarlılığıyla
yaptığımı belirtiyor ve sizin de vicdanlarınızla
dinlemenizi diliyorum, umuyorum.
Sevgili arkadaşlar, Ankarada dört gündür çok
önemli bir çevre faciası yaşanıyor. Bu, sadece çevre
faciası değil, asbesti soluyan insanlar açısından da son
derece tehlikeli hastalıkların başlangıcı
anlamına geliyor. Asbest son derece güçlü bir zehirdir, akciğer
kanseri yapar, mezotelyoma yapar ve asbestozis dediğimiz akciğer
hastalığını yapar ve bunların hepsi de ölümcüldür.
Şimdi, Sigara sağlığa
zararlı. diyoruz. Evet, çok sigara içerseniz akciğerleriniz
hastalanır ancak asbest bambaşka bir şey. Asbesti
solursanız eninde sonunda akciğer kanseri olursunuz. Bu nedenle
asbest duyduğunuz yerde hemen irkilmeniz gerekiyor ama tabii,
bakıyorum, kimsenin irkildiği yok, Melih Gökçek gibi.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bu arazi, bu
arsa niye bu kadar hızla yıkılıyor, bu gözü dönmüşlük
niye diye bakıyoruz. Burada bir bina var, bu bina kültür
varlığı olarak kabul edilmiş ve koruma altına
alınmış. 2010 yılında kentsel dönüşüm alanı
ilan edilmiş belediye tarafından, yetmemiş, 2016da da emsal artışları
yapılmış. 40 bin dönümü belediyeye ait, 10 bin dönümü
özelleştirmelerden dolayı bir başka firmaya ait olan 50 dönümlük
arazinin firmaya ait kısmına 2,5 emsal, belediyeye ait
kısmına da 4 emsal verilmiş, yükseklik sınırı da
konmamış. Yani Ankaranın ortasında Melih Gökçek için 40
dönümlük, 4 emsalli, 300 metre gökdelenler dikebileceği bir alan, çok çok
çekici. Buraya kadar anlıyoruz, bildiğimiz Gökçek, her zamanki gibi
arsa rantı peşinde. Burada sorun var ama burada duruyoruz. Ancak, bu
arsa üzerinde bir başka durum var: Buranın içerisinde 350 ton asbest
var. Hava gazı fabrikası yapılırken, eski teknoloji
olduğu için yalıtım malzemesi olarak asbest
kullanılmış ve o 350 ton asbestin usule uygun olarak sökülmesi
gerekiyor.
Öncelikle,
biz bu konunun üzerine gittik, bir soru önergesi verdik İçişleri
Bakanlığına, Belediyeye sorduk. Burayı ne
yapacaksınız, ne yapmayı planlıyorsunuz, bu asbesti ne
yapacaksınız dedik. Belediye bize dedi ki
Bakınız,
Belediyenin yazısını gösteriyorum size, diyor ki: Bu tarih
itibarıyla, eski hava gazı fabrikasının
kalıntılarının yıkım işlemleri mahkeme kararıyla
durdurulmuş olduğundan, belediyemizce herhangi bir söküm ve
yıkım çalışması yapılmamakta olup mahkeme
sürecinin sonucu beklenmektedir. Belediyenin yazısı. Oysa Sayın
Melih Gökçek bu yazıyı yazdıktan sekiz gün sonra, iş ayyuka
çıktıktan sonra kameraların karşısına geçiyor,
soruya karşılık olarak -bakın, burada da cevabı var
Sayın Gökçekin- diyor ki: Mahkeme kararı yok. Çıkmayan bir
mahkeme kararından dolayı bir şey durdurulur mu? Böyle bir
mantık var mı? Tescil yapılmasıyla ilgili karar da bu bölge
için geçerli değil. Yani Melih Gökçek, kendi kendini yalanlayan bir
duruma düşmüş durumda.
Şimdi,
apar topar, orayı yıkmaması gerekiyorken hukuku çiğneyerek
ve kendi yönetmeliklerimizi çiğneyerek -çünkü bizim, asbestin nasıl
söküleceğini gösteren yönetmeliğimiz de var- onu da çiğneyerek,
greyderle, dozerle, baltayla, balyozla oraya işçiler giriyorlar. Biz
yerinde tespit ettik, gittik, gördük; hiçbir önlem
alınmamıştı. Oysa alınması gereken önlemler
vardı. Şimdi, belediyeye biz sorduğumuzda, siz burayı
nasıl yıkacaksınız diye sorduğumuzda belediye gayet
güzel bize cevap verdi. Bakın, oradan okuyorum, diyor ki: Biz orayı
yıkacağımız zaman, uzman kontrolünde, üç gözlü hijyen
odası, HEPA filtreli antibasınç makineleri, H tipi HEPA filtreli
süpürgeler, kişisel koruyucu donanımlar kullanacağız, tamamını
brandayla kapatacağız, yetmeyecek, belli bölgelere karantina
uygulayacağız, o da yetmeyecek, hem iş esnasında hem
bitirdikten sonra akredite laboratuvarlardan sonuçlar alacağız.
Peki, yaptı mı? Bunların hiçbirini yapmadı. Biz oraya
gittik, görüntüledik, paylaştık görüntüleri. Bakın, ben burada
da sizinle paylaşayım. Üstte gördüğünüz, olması gereken.
Bunu yurt dışındaki bir siteden aldık, asbestle ilgili bir
siteden aldık; bu, olması gereken. İşte bu da Melih
Gökçekin yaptığı. Arkadaşlar, Ben kurallara uyuyorum.
dediği bu, bunu görmenizi istiyorum.
Peki,
buradaki işçiler
Neredeyse büyük kısmı maskesiz, tulumsuzdu ama
birkaçında öylesine, uyduruk, koruyucu olmayan, standart
dışı maskeler vardı.
Peki,
bunlar kamuoyuna yansıdığı zaman Melih Gökçek ne yaptı
dersiniz? Yine kameraların karşısına geçti, dedi ki:
İşte, bakın, biz böyle yapıyoruz bu işi. Oysa bizim
gerçekte görüntülediğimiz görüntüler buradadır. Bakın,
insanların hayatıyla nasıl oynanıyor. Ve kendi basın
toplantısında bile olayın göstermelik olduğu apaçık
ortada. Önde 3 tane standarda uygun kişi ama arkasında yine
çıplak teneffüs yapan ve asbestle muhatap olan, asbeste maruz kalan
zavallı, gariban insanlar.
Şimdi,
şunların açığa kavuşturulması gerekiyor
arkadaşlar: Buradaki asbeste kim maruz kalıyor? İşçiler
maruz kalıyorlar. Bunlar, beş ila on yıl içerisinde çok büyük
bir ihtimalle akciğer kanseriyle yüz yüze gelecekler. Bununla da
kalmayacak, etrafa ne kadar yayıldığını bilmiyoruz.
Şimdi,
Gökçekin çapraşık ifadeleri var. Bir ifadesinde Biz orada asbestli
bölüme henüz girmedik. diyor, bir ifadesinde de Merak etmeyin, asbesti
tekniğe uygun söküyoruz. diyor. Oysaki bunların hepsinin
yanlış, saptırmaca olduğu ortada.
Bunun
ötesinde, buradaki asbest ne yapılıyor belli değil. Onun da
yönetmeliğe uygun giderilmesi gerekiyor.
Bunun
ötesinde, değerli arkadaşlar, orada düzenli olarak ölçüm
alınmış olması gerekiyor. Şimdi, Mimarlar Odası
oradan ölçüm aldırdı ve tehlikeli oranda asbest olduğu ortaya
kondu. Siz bunlara inanmayabilirsiniz, biz inanıyoruz ama biz daha çok,
gözümüzle gördüğümüze inanıyoruz. Yani, orada gözümüzle
gördüğümüz bir vakıa var, 350 ton asbest hiçbir kurala
uyulmaksızın sökülüyor. Dolayısıyla, atmosfere
yayıldığını kabul etmek zorundayız. Eğer
Melih Gökçek, bizi asbest olmadığına dönük ikna etmek istiyorsa,
oradan akredite laboratuvarlar eliyle alınmış ölçümleri
göstermek zorunda, bizi bu konuda tatmin etmek zorunda.
Bakın,
işçilerden esirgenen maskeyi kullanmak için şöyle takıyorsunuz,
böyle. Sağ olsun, Melih Gökçek bizi, tüm Ankaralıları eninde
sonunda bu maskelere mahkûm etmiş durumda!
Tabii,
su içmişken şu da aklıma geldi: Ankaranın suyu
polemiği söz konusu olduğunda Sayın Gökçek kameraların
karşısına geçmişti ve Ben bunu içiyorum, bunda hiçbir
şey yok. demişti.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Göstersene, nasıl yapmıştı?
MURAT
EMİR (Devamla) Şöyle almıştı ve içmişti Sayın Gökçek.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hadi, bu sefer de gitsin, solusun onu.
MURAT
EMİR (Devamla) Şimdi de diyor ki: Merak etmeyin, orada asbest
yok. diyor, bizim de inanmamızı istiyor. Eğer öyleyse kendisi
gitsin, kendisi yaşlıdır çünkü
Allah ömür versin ama ne zaman
öleceğimizi kimse bilmiyor, oğlu Osmanı da alsın, gitsin
orada bir saat beklesin, biz de orada asbest olmadığına ikna
olalım.
Değerli
arkadaşlar, asbest olan yerde ciddi olmak zorundayız. Bakın, Sağlık
Bakanını uyarıyorum buradan. Sağlık Bakanı
doktordur. Çalışma Bakanına üç gündür ulaşamıyorum.
Buradan sesleniyorum, bu görev sizin göreviniz.
Bakanlığınızın dibinde 350 ton asbest balyozla,
greyderle sökülmeye çalışılıyor ve nereyi etkilediğini
bilemiyoruz, atmosfere yayılıyor, her yere gelmiş olabilir. Ama,
asbesti bir geleneksel yaklaşımla Canım, bize bir şey
olmaz. gibi düşünüyorsanız eğer büyük bir yanılgı
içerisindesiniz. Asbestten korkmakta yarar var arkadaşlar. Bir hekim
olarak, asbeste maruz kalmış hastaları bol miktarda gördüm.
Nerede asbest varsa orada akciğer kanseri emin olun ki vardır.
Yine,
Türk Toraks Derneğinden ciddi akademisyenler açıklama yaptılar,
bu liflerin kişilerin üstüne geleceğini,
bulaşacağını, o yüzden bu kişilerin evlerine
gittiğinde çocuklarını dahi kontamine edebileceğini, orada
bile bu riski taşıyabileceğini ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlar, bu anlayışlarla sizleri bir göreve davet ediyorum.
Bunu siyasi düşünmeyin, bir vebalin altına giriyorsunuz. Biz bu
sorunu on günde çözebiliriz; bir komisyon oluştururuz,
laboratuvarları çağırırız.
Olması gerekenleri ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, belediye
başkanı da biliyor, olması gerekenler yapılır ve
artık bugüne kadarki -en azından bu dört günlük şey- zehirlenme
bertaraf edilmeye çalışılır.
Ayrıca
şunu da söyleyeyim: Melih Gökçek kasten çevreyi kirletmek suçundan bugün
olmasa bile yarın, eninde sonunda TCK 181, 182 kapsamında
cezalandırılacaktır, bunu da şimdiden bilmesinde fayda var.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Emir.
Grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere Ankara Milletvekili Sayın Erkan Haberal.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
HABERAL (Ankara) Lehinde
BAŞKAN
Bir şey mi dediniz Sayın Haberal?
ERKAN
HABERAL (Ankara) Sayın Başkan, Aleyhinde. dediniz, lehinde bir
konuşma yapacağım bu konuda.
BAŞKAN
Usulen aleyhinde.
ERKAN
HABERAL (Devamla) Peki. Usulen aleyhinde olan bir konuda lehinde bir
konuşma yapacağım.
Ankara
Havagazı Fabrikası Ankaranın kanayan yaralarından biri,
aslında kangren olmuş kanayan yaralarından bir tanesi. Bunun
için bu sürece gelmeden önce bir tarihsel gelişimini vermek lazım.
1929
yılında inşa edilen Havagazı Fabrikası, gazometreler,
elektrik santrali, su kulesi, hava gazı ocak dairesi, yakıt
tankları ve depoları, silolar, atölyeler, daha benzeri birçok
yapılarla bir bütünün parçaları olarak tasarlanmış,
eskimiş ancak bileşeninden kopamamış endüstriyel yapı
tasarımlarının bir örneği olması nedeniyle
mimarlık tarihi açısından yeri son derece önemli,
tasarımı ve mühendislik tekniği ve teknolojisi
açısından bir daha yerine konulamayacak bir değerdir. Ankara
Havagazı Fabrikası başkentimize altmış altı
yıl hizmet etmiştir. 1990 yılında iş merkezi
yapılması amacıyla yıkım kararı
alınmıştır. Ankaralılar, demin saydığım
sebeplerden dolayı ve tarihsel teknolojik eserlerden bir tanesi
olması sebebiyle bu yıkıma şiddetle karşı
çıkmışlardır.
Ulusal ve uluslararası belgelerde sanayi
arkeolojisi olarak tanımlanan Havagazı Fabrikası tesislerinin
yıkılmasıyla Ankara Garı ve çevresiyle birlikte
düşünülerek tasarlanmış olan ve birbirini bütünleyen kentin bir
dönem kültürünün belgesi yok olmuştur. Geçmişin değerlerinin
gelecek nesillere aktarılmasının sorumluluğunda olan bu
dönemin kurum ve kuruluşları kamusal görevlerini yerine
getirmemişlerdir. Kentteki tüm dolu, boş ve yeşil alanlar
sürekli tüketilmekte, yıkılarak rant tesislerine dönüşmektedir.
Havagazı
Fabrikası ve destekleyici birimleri 1990lı yıllarda
yıkılmak üzere gündeme getirilmiş, yapı ve içinde
bulunduğu parsel Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulunun 19/3/1991 gün ve 1679 sayılı Kararıyla kültür
varlığı olarak tescil edilmiştir. Alınan tescil
kararından sonra mülk sahiplerinden birisi olan EGO Genel Müdürlüğü,
tescilin iptali için idare mahkemesine dava açmış ve açmış
olduğu tescilin iptali davasını kaybetmiştir. Hukuki süreç
devam etmiş ve karar son olarak Danıştay 6. Dairesinin 5342
sayılı Kararıyla kesinleşmiştir. Kesinleşen
kararda Havagazı Fabrikası üstün kamu yararı adına hukuksal
koruma altına alınmıştır. Ancak 1991 yılında
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyeleri
tarafından kültür varlığı olarak tescil edilen, 1996
yılında Danıştay kararıyla üstün kamu yararı
adına hukuksal olarak da koruma altına alınan Havagazı
Fabrikası, tescil kararından günümüze ilgili yönetimler
tarafından korunması, yeni işlemler ve yeni tasarımlarla
yaşatılması gerekli kültür varlığı olarak ele alınamamış,
kaderine terk edilmiştir. On yıl aradan sonra tescil
kararını alan aynı kurumun Ankara Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yeni üyeleri tarafından 26
Mayıs 2006 gün ve tescil kararının kaldırılması
bilime, hukuka, üstün kamu yararına aykırıdır.
Danıştay kararına ve hâlâ var olan bu değerlere rağmen
hava gazı alanı içindeki yapılar EGO Genel Müdürlüğü
tarafından bir gece operasyonuyla yok edilmiştir.
Bugün
dünyanın pek çok ülkesinde endüstri yapıları korunarak kamu
yararına değişik kullanımlarla ve işlevin
gerektirdiği ek yapılarla dönüştürülürken, hatta ülkemizde
İstanbulda, İzmirde gazhane binaları da bu yolla
dönüştürülmeye çalışılırken Ankara Maltepedeki
Havagazı Fabrikası gibi kültürel ve tarihsel özgünlüğü bulunan
bir endüstri yapısı yerle bir edilmiştir. Ender özgün
değerlere sahip, gelecek nesiller için belge değeri olan bir kültürel
miras alanı, ne olacağı bile tasarlanmamış bir alana
dönüştürülmüştür. Önce bakımsızlıkla çökertilen,
arkasından da niteliklerini yitirmiş olarak tanımlanan alanlar,
bireysel beğeniler ve isteklere göre şekillenmektedir. Kent ve
çevresine yönelik üst ölçekli planlar, stratejiler belirlenmeden yapılan
tüm uygulamalar bir sonraki süreçte yeniden ele alınmakta, kent sürekli
yıkılarak tekrarlanan şantiye alanlarına
dönüşmektedir. Son günlerde Eskişehir yolunda yapılmakta olan
uygulamalar plansız bir çalışmanın ürünü olup ekonomik
olarak da ülkemiz millî gelirlerinin programsız bir şekilde
kullanılmasının bir örneğidir. Eskişehir yolu üzerinde
tek parsel ölçeğinde yapılaşma yoğunluğunun
artırılması, belediye encümen kararlarıyla
gerçekleştirilmesi nasıl bir planlama bütünün parçası
olduğu anlaşılmayan kentsel uygulamalardan bir tanesidir ve
Eskişehir yolu bölgesinde yapılan Ankara Şehir Hastanesi de
aynı şekilde hiç düşünülmeden, planlanmadan, etrafın ve
yolların bir bütünlüğü ele alınmadan yapılmış bir
projedir.
Bir
taraftan kentin belli akslarında oluşturulan yoğunluk
artışları, diğer taraftan da kent merkezinde Havagazı
Fabrikasının yıkımıyla başlayan AOÇ, AKM
alanı, Güvenpark, Ulus Kent Merkezi, kent vadileri gibi alanlar, Ankaranın
Büyükşehir Belediyesi tarafından göz dikilen potansiyel rant
alanlarını ve aynı zamanda risk alanlarını
oluşturmaktadır. Maltepe Havagazı Fabrikası da böylesi
yaklaşımlarla yıkılmış, enkaz hâline
getirilmiş ve sonuç olarak bir rant alanına dönüştürülmüştür.
Kentlilik bilinci ve kent kültürü politikası olmayan bu tür
yaklaşımlar ve uygulamalar bir
yandan kentin kültürel değerlerinin yok olmasına neden olurken
diğer taraftan da kent topraklarının kullanım biçimi ve
ekonomik kayıplar ile ülke millî gelirinin pervasızca
harcanmasıdır. 2683 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununda Kültür varlıkları;
tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla
ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama
konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer
taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün
taşınır ve taşınmaz varlıklardır.
denilmektedir. Aynı yasada, bu konudaki devletin sorumluluğunu
şöyle tariflemiş: Devlete, kamu kurum ve kuruluşlarına ait
taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve
tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda
varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan
korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve
tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir. Ankara
Büyükşehir Belediyesi ve EGO Genel Müdürlüğü, Havagazı
Fabrikası yıkımına başlamakla devletin malına
zarar vermiş ve suç işlemiştir. Koruma Yasasına göre
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasından birinci
derecede sorumlu olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, cumhuriyetin
başkentinde, Ankaranın orta yerinde bir kültür
varlığının tescilinin kaldırılarak ve gece
yarısı operasyonuyla kültür varlığının ortadan
kaldırılmasına göz yummakla suça ortak olmaktadır. Ankara
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun parsel üzerindeki
tescil kararını kaldırmamış olmasına rağmen,
Kuruldan hiçbir izin alınmadan, gizlice, yangından mal
kaçırırcasına, hangi amaçla, ne uğruna yapıldığı
anlaşılmayan, yıkımdan sonra yeri doldurulamayacak bir
cumhuriyet değeri, endüstri arkeolojisi bakımından değerli
bir kültür mirası yok edilmiş bulunmaktadır. Diğer yandan,
alanın korunmasına dair yargı kararları ve Ankara Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun almış
olduğu 2006 tarihli yıkımının durdurulması kararına
rağmen, EGOnun, dolayısıyla Ankara Büyükşehir
Belediyesinin Maltepe Havagazı Fabrikasının
yıkımına devam etmesi yalnızca Cumhuriyet Döneminin özgün
bir yapısının yerle bir olmasına sebep vererek cumhuriyet
değerlerine zarar vermemiş, aynı zamanda yargıyı hiçe
sayarak hukuk düzenine de bir darbe indirmiştir.
Başkenti
yoksullaştıran ve yoksunlaştıran çağ
dışı anlayış cumhuriyetin kültürel, sosyal
değerlerine karşı yürüttüğü operasyonlara bir yenisini daha
ekleyerek Maltepe Havagazı Fabrikasını kent belleğinden ve
kent kimliğinden silerek kamu yararı yapıları,
alanları yok etmekte ve kamusal alanlar belli çıkarlar
doğrultusunda kültürel, sosyal, ekonomik olarak ranta
dönüştürülmektedir ve gelinen süreçte, Havagazı Fabrikası
yıkılmış, meslek odalarının çeşitli
noktalardan aldıkları numunelerle yapılan ölçümlerde çok
yoğun asbeste rastlanmıştır. Büyükşehir belediyesi
profesyonel ekiplerle çalışıldığını,
asbestin yetkili firmaya ihale edildiğini, uzman ekiplerle
taşınıp bertaraf edildiğini söylemiştir. Buradaki en
önemli sorun vatandaşlara yeterince bilgi verilmemiş
olmasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayan lütfen.
ERKAN
HABERAL (Devamla) Belediyenin çevrede oturan semt sakinlerini ve sırf bu
yüzden, çevredeki okullardan çocuklarını alan velilere yeterince
bilgi vermeden 1 tane firmaya ihale etmiş olmasından
kaynaklanmaktadır. Belediye ile meslek odasının
karşılıklı çatışmalarından etkilenen, arada
kalan ve orada oturan vatandaşlarımız olmuştur. Aceleyle
yapılan bu çalışmalar çevreye olumsuz etkiler vermiştir ve
bunlar belediye tarafından göz ardı edilmiştir.
Bütün
bu sebeplerle, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisinin lehine olduğumuzu
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Haberal.
Grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili
Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar;
Cumhuriyet Halk Partisinin, Ankara Belediyesinin asbestle
yapılmış eski Havagazı Fabrikasına ilişkin
belediye etkinlikleri hakkında verdiği, gerekçesi de izah edilen
önergesini benimsiyoruz, lehindeyiz. Bu önerge doğrultusunda Meclis karar
vermelidir. Tabii, eminim, hiç şüphem yok, AKPli
arkadaşlarımız bu önergeyi reddedeceklerdir ama olsun; nihayet,
burada konuşulanları halk dinliyor, bunlar hakkında bir
kararı olacaktır.
Doğrusu,
sadece Cumhuriyet Halk Partisinin bir önerge vermesi gerekmiyordu bunun için.
Türkiye'nin üyesi olduğu uluslararası kuruluşların, Dünya
Sağlık Örgütünün, Uluslararası Çalışma Örgütünün bu
konuda, hükûmetlere yönelik çok açık direktifleri var. Asbestosun hiçbir
zaman inşaatlarda ve başka bir yerde, insanlar ile doğanın
ilişkide olduğu hiçbir noktada kullanılmaması
gerektiği, kent yaşamında, sanayide kullanılmaması
gerektiği konusunda ya da belli tedbirler olmadan kullanılmaması
konusunda çok açık tedbirler önerilmiştir. Hükûmet mevzuatı,
belediye mevzuatı zaten bu tedbirleri otomatik olarak içermeliydi ancak
önerge, bunların hiçe sayıldığı noktada bunun zorunlu
olduğunu ortaya çıkarıyor.
Ankara
Belediyesinin genel olarak belediye hizmetlerini gerçekleştirirken
gözettiği temel ilkenin halka hizmet ve halkın yararı
değil, esasen, kârlılık ve gelir gibi, doğrudan
doğruya halk yararını, kamu yararını ilgilendirmeyen,
hatta, çoğu kez bunlarla çatışma hâlinde olan ilkelere
dayandırıldığını biliyoruz. O nedenle, Havagazı
Fabrikasının bu kadar palas pandıras yıkıma
girişilmesinin nedeni çok açıktır. Yeni bir rant alanı
açılması, bunun bir an önce ve en düşük maliyetle
gerçekleştirilmesi için işçi sağlığı, halk
sağlığı hiçe sayılarak bu adımlar
atılmıştır. Bu bakımdan, önerge zaten kendisini
yeterince anlatıyor.
Bunun
yalnızca o gün orada çalışmakta olan işçiler için bir risk
kaynağı olduğuyla da yetinmememiz gerekir çünkü daha önce de
burada açıklandığı gibi hem genel olarak o çevrede
yaşayanlar hem orada çalışanların toplumla, kendi aileleriyle,
yakınlarıyla, yakın çevreleriyle kurdukları ilişkide
asbest liflerinin büyük bir hızla yayılma ve kaynağından
çok daha uzağa gitme kabiliyeti dolayısıyla çok daha geniş
bir çevreyi etki altına alacağı çok ortadadır. Bütün
bunlarla ilgili hiç değilse bu önergenin -kabul edilmese de AKP
çoğunluğu tarafından- bir uyarı kabul edilerek belediyeye
yönelik çeşitli tedbir ve uyarıların yönlendirilmesi
bakımından hem grup hem İçişleri Bakanlığı
tarafından değerlendirilmesini de beklemek icap eder çünkü asbest
lifleri dağılırken üzerine konduğu, nefes borularına
girdiği insanları partilerine, sınıflarına göre
ayırt etmiyor, AKPli yurttaşlarımız da bunun tehdidi
altındadır, Cumhuriyet Halk Partili yurttaşlarımız da
tehdidi altındadır, biz Ankarada yaşayan, Ankarada bulunan
herkes bunun tehdidi altındayız. O yüzden hafife alınmaması
gerekir çünkü bütün meslek kuruluşları asbestle temasın
kasıtlı bir biçimde gerçekleştirilmesini taammüden cinayet
olarak değerlendiriyorlar, bunda da haksız sayılmazlar çünkü
sonuçları otomatiktir. Yani asbestin buna yol açmadığına,
kansere yol açmadığına, başka iyileşmesi güç ve hatta
imkânsız hastalıklara yol açmadığına dair hiçbir
karine yoktur; tam tersine, karsinojen olduğu, kansere yol
açtığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından apaçık
ortaya konuldu, işçi sağlığıyla doğrudan
doğruya ilgili olan birinci derecedeki uluslararası kuruluş,
Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası
Çalışma Örgütü de bunu kayıt altına aldı.
Dolayısıyla, bu tedbirlerin mutlaka ve mutlaka alınması
gerektiği apaçık.
Şimdi,
Ankara Belediyesinin çevreye ilişkin, insan sağlığına
ilişkin, halk sağlığına ilişkin bütün konulardaki
ihmallerinin veya da kasıtlı ihmallerinin bir yeni örneği.
İlk defa bununla karşı karşıya gelmiyoruz,
aslında Melih Gökçek Başkanlığındaki Ankara
Belediyesinin oluşturduğu böylesine geniş bir deneyim alanı
var yani Melih Gökçekin belediyesine baktığımız zaman
insan sağlığına, kamu yararına aykırı bir
faaliyetten şüphelenmek için her türlü sebebimiz var. Tabii ki sadece
belediye hizmetleri alanında değil, aslında üstüne hiç vazife
olmayan alanlarda, çeşitli sivil silahlanma girişimleri
bakımından da öncü bir rol oynadığını biliyoruz,
dün bunu tartıştık, konuştuk. Özetle, nerede hayatı
tehdit eden, nerede sağlığı tehdit eden bir şey varsa
onun arkasında bir belediye faaliyeti görmek son derece tuhaf çünkü bu bir
oksimoron gibi yani birinci terimi ikinci terimini dıştalayan bir
tamlama gibi halk sağlığına karşı
çalışan bir belediye. Belediyenin biricik işi tam tersini
gerçekleştirmekken ne yazık ki bunlara tanık oluyoruz. O nedenle
ben Cumhuriyet Halk Partisinin önerisinin, aslında Melih Gökçekin halk
sağlığına karşı faaliyetler portföyünün
içerisinde sadece bir anı ifade ettiğini yoksa belki de Ankara
Belediyesi hakkında daha genel bir görüşmeye ihtiyacımız
olduğunu söylemek istiyorum, o nedenle biz buna olumlu oy vereceğiz.
Sözümü
bitirmeden önce kalan zamanda da bugünün 1 Mart olduğunu hatırlatarak
birkaç noktaya değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, 1 Mart 2003te Türkiye
Büyük Millet Meclisi Türkiye Cumhuriyetinin Amerika Birleşik
Devletlerinin Irakı istilasına ortak olmayı son tahlilde
reddetmiştir. Meclisteki oylamada gerçi çoğunluk bu yönde hükûmet
tezkeresinden yana oy kullandı ama gerekli olan sayıda oy
kullanılamadığı için bu tezkere düştü, akim
kaldı. Hükûmet Başkanı olan, Başbakan olan Tayyip
Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkökün
çabalarına rağmen o zaman bu tezkere Meclisten geçmedi. Böylelikle,
Hükûmetin iradesine ve Hükûmetin üst akıl dediği gücün, Amerika
Birleşik Devletlerinin, Pentagonun iradesine rağmen Türkiye Büyük
Millet Meclisi belki de Parlamentonun haysiyetini en yukarı çıkartan
bir adımı atarak dünyanın bütün mazlum milletleri nezdinde
Türkiye Parlamentosuna ve Türkiye Cumhuriyetine çok yüksek bir itibar
kazandırdı. Ancak bir itibarın, bu kazandırılan
itibarın değerinin bilinmediğini ve bilinmemeye devam
ettiğini o zaman Başbakan şimdi Cumhurbaşkanı olan
Tayyip Erdoğanın, aslında 1 Mart tezkeresi geçmeliydi,
aslında biz de Irakı istila eden kuvvetler arasında
olmalıydık diye büyük bir pişmanlıkla 1 Mart tezkeresinin
reddini hatırlamasını not etmeliyiz. Bunun Adalet ve
Kalkınma Partisinin geleceği bakımından da tayin edici bir
rolü oldu. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi belki de parti
azınlığının yol açtığı bu tarihsel rolü
bir siyaset olarak içselleştirmiş olsaydı tamamen başka bir
yerde olabilecekken ne yazık ki bu yolda devam etmedi. Aslında o gün
1 Mart tezkeresinin reddi yönünde oy kullanan hemen hemen bütün önde gelen
AKPliler bugün AKPden tasfiye edilmiş durumdalar; Beşir Atalay,
Mehmet Aydın, Ertuğrul Yalçınbayır, Bülent Arınç, Zeki
Ergezen, Azmi Ateş, Kemalettin Göktaş, Hüseyin Çelik ve en uzun
dayanan Ahmet Davutoğlu idi ama o da kenara çekilmek zorunda kaldı. O
nedenle, 1 Mart tezkeresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
reddini Türkiye için önemli, büyük bir adım ama Adalet ve Kalkınma
Partisi açısından trajik bir son olarak gördüğümüzü ve...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kürkcü, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açtığı
yoldan aslında bütün politik partilerimizin uluslararası
ilişkilerini bir kere daha düşünmesi için bugünün öneminin
altını çizmek istiyorum. Dünyanın mazlum milletlerinin
istediği şeyi değil, üst akıl dediğiniz şeyin
istediğini yaptıkça, aslında ister Trump olsun ister bir
başkası olsun sonuçta dünyanın mazlum milletleriyle bugün
olduğu gibi karşı karşıya kalırsınız.
Sıfır sorun diye girdiğiniz dış siyasetten sıfır
komşuyla çıkarsınız. Bu da, 1 Mart tezkeresi de Meclisimize
ve buradaki partilerimize ibret olsun. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1
Martta olduğu yerde durmaya devam edeceğiz Halkların Demokratik
Partisi olarak.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.
Grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere 2nci ve son konuşmacı Ankara
Milletvekili Sayın Nevzat Ceylan.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NEVZAT
CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Ankarada bulunan Havagazı Fabrikasıyla
ilgili vermiş olduğu grup önerisi hakkında aleyhte söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, Ankara Havagazı Fabrikası 1928 yılında cumhuriyetin
ilk döneminde kurulmuş modern bir fabrikayken, tabii çağın
gereği Ankarada doğalgaza geçilmesiyle beraber işlevini tamamen
yitirmiş, yaklaşık otuz yıldan bu yana o Havagazı
Fabrikasının görüntüsüyle Ankaralılar karşı
karşıya kalmıştır ve o günden bugüne kadar da
yaklaşık 350 ton asbestin bulunduğu bu fabrikanın etrafa tehlike
saçmasıyla karşı karşıya olunduğu da
bilinmektedir. Bunun için geçmişten günümüze kadar değişik
dönemlerde yasal çalışmalar yapılmış ama son dönemdeki
yapılan çalışmalar neticesinde buranın ortadan
kaldırılmasının insan sağlığı yönünden
de, Ankaranın sağlığı yönünden de son derece önemli
olduğuna karar verilmiş ve bu doğrultuda da
çalışmalara başlanmıştır.
Ankara
Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi
Başkanlığının 5 Nisan 2016 tarihli
yazısında, Maltepe Havagazı Fabrikasının
bacalarının ve eklentilerinin yıkılma tehlikesi
olması, yıkılması hâlinde etrafında can ve mal güvenliği
tehlikesi olması ve asbest sızıntısı olma tehlikesine
karşı ve başka amaçlarla kullanılmasının söz
konusu olmaması nedeniyle yıkılarak bu tehlikenin ortadan
kaldırılması amacıyla Koruma Kurulundan yıkım
kararı talep edilmiştir. Nitekim 11/4/2016 tarihli
yazısıyla Talep Koruma Kuruluna da iletilmiştir.
Koruma
Kurulunun 13/4 yani 13 Nisan 2016 tarihli yazısında, Maltepe
Havagazı Fabrikasının Çankaya ilçesi 29228 ada 3 parselde yer
aldığı, 29228 ada 4 parselde yer alan yapının tescilli
yapı olduğu ancak koruma alanının 29228 ada 4 parsel olarak
belirlendiği, 29228 ada 3 parselin koruma alanı sınırı
dışında olması nedeniyle Koruma Kurulu Müdürlüğünce
yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığı
hususları net bir şekilde belirtilmiştir.
Büyükşehir
Belediyesi tarafından 21 yani 20 Ocak 2017 tarihinde hazırlanan
teknik rapor ve ekleri ile MTAdan gelen teknik rapor Koruma Kuruluna
gönderilmiş, Koruma Kurulunun 27 Ocak 2017 tarihli yazısında
ilgili Maltepe Havagazı Fabrikasının
yıkımının kurul gündeminde değerlendirilip
değerlendirilmeyeceği hususunda hukuk müşavirliği
görüşüne ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
24
Şubat 2017 tarihli yazısıyla ilgili daire
başkanlığı ve MTA teknik raporları can ve mal
güvenliği açısından tehlike arz etmesi nedeniyle bir kez daha
Koruma Kuruluna gönderilmiş ve Maltepe Havagazı
Fabrikasının güncel tescil durumu hakkında bilgi talep
edilmiştir. Koruma Kurulunun 24 Şubat 2017 tarihli
yazısında Maltepe Havagazı Fabrikasının hiçbir zaman
tescil edilmediği, söz konusu yapının tescilsiz parselde yer
alan tescilsiz bir yapı olduğu, 2864 sayılı Kanuna tabi
olmadığı hususu net bir şekilde belirtilmiştir.
Koruma
Bölge Kurulunun 24 Şubat 2017 tarihli yazısından
anlaşılacağı üzere havagazı fabrikasının
tescilsiz bir yapı olduğu ve yıkılmasında sakınca
bulunmadığı anlaşılmıştır. Söz konusu
binaya ilişkin havagazı fabrikasının
kalıntılarının söküm işi şartnamesi asbest ile
çalışmalarda sağlık ve güvenlik önlemleri hakkındaki
yönetmelik ve konu ile ilgili yönetmelik hükümlerine göre 24/11/2016 tarihinde
hazırlanmış. Fabrika kalıntıları ve asbest
sökümüne ait tüm bilgi ve belgeler ile çalışma programı
İŞKUR İl Müdürlüğüne bildirilmiştir. Asbest sökümü
yüklenicinin asbest uzmanı, belediyenin uzmanları ve İŞKUR
uzmanları kontrolünde gerçekleştirilecektir. Şu anda zaten
yıkılan kısım ambar kısmı ve hafriyat
kalıntılarına ait olduğu biliniyor, asbestle ilgili
yıkım henüz başlamış da değildir.
Dolayısıyla şu anda bir tehlikesi söz konusu
olmadığını da kamuoyunun bilmesi gerekir. Asbest sökümü
sırasında çalışanların ve yakın çevrenin
asbestten zarar görmemesi için uluslararası platformda ve
gelişmiş ülkelerde uygulanıp kullanılan bütün ekipmanlar:
Üç gözlü hijyen odası, HEPA filtreli anti basınç makineleri, H tipi
HEPA filtreli elektrik süpürgeleri, özel kişisel koruyucu donanımlar
kullanılacaktır. Eski havagazı fabrikası
kalıntıları ve asbestli malzemelerin yüklenici tarafından
sökümüne başlanılmadan fabrikanın dış yüzeyinin tamamı
brandayla kapatılmıştır ve devam etmektedir.
MURAT
EMİR (Ankara) - Resimleri gördünüz Sayın Ceylan.
NEVZAT
CEYLAN (Devamla) - Ayrıca bina içinde gerekli görülen yerlere
gerektiği kadar karantina uygulanmaktadır. İlgili yönetmelikler
gereği hem çalışma esnasında hem de iş bitirildikten
sonra ortamdaki asbest mevcudiyeti bağımsız ve TÜRKAKtan
akredite laboratuvarlarında hava ölçümü yaptırılacaktır.
Mevcut asbest kaçağının bir an önce ortadan
kaldırılmasıyla ilgili Koruma Kurulu kararı
alınmış, Kurul kararı doğrultusunda yapının
teknik özellikleri dikkate alınarak ihale işlemleri de
yürütülmüş. Söz konusu ihaleye bu konuda deneyimli firmalar
katılmış, anılan firmalardan yapının özelliğine
uygun kıyafet ve gerekli güvenlik tedbirleri alınarak işe
başlanması bir taraftan da sağlanmıştır.
Yapının özelliği dikkate alınarak bina dışı
özel bir filtre ve brandayla kapatılarak herhangi bir kaçak
oluşmaması sağlanmıştır. Bina içerisindeki
borular kesildikten sonra önü ve arkası tamamen özel naylonla hava almayacak
şekilde kapatılarak işlem tesis edilecektir. İzmit
Büyükşehir Belediyesinin bu konuda deneyimli şirketi olan
İZAYDAŞa buradan çıkacak malzemeler özel donanımlı
kamyonlarla götürülerek bertaraf edilecektir. Çevre
sağlığını asbest maddesiyle tehdit etmemesi
amacıyla bu önlemler alınmaktadır ve alınacaktır.
Ankaradan İzmite nakledecek tankerler son derece özel imal edilen, hava
kaçırmayan özel araçlar; bu nedenle, nakliye esnasında da herhangi
bir tehlike yaşanmaması için gerekli tedbirler alınacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu ucube binadan ve içinde 350 ton asbest barındıran
bu yıkıntıdan bir an evvel Ankaranın, başkentin
kurtulması gerekirdi. Bu çalışmaların da titizlikle
yapıldığı ortadadır.
Tekrar
ediyorum: Şu anda yıkılan yer asbestli kısım değildir.
Yıkılan yer sadece şu andaki müştemilat
kısmıdır, ambar kısmıdır ve enkazın
bulunduğu kısımdır, geçmiş dönemlerdeki
yığınlardan ibaret kısımdır.
Diğer
taraftan, henüz asbestli kısım yıkılmaya
başlanmamıştır, önümüzdeki günlerde başlanacaktır
ki bu konuda da gerekli tedbirler alınmıştır, herkese
açıktır. Zaten açık bir alandır, herkes gidip görebilir ne
tür çalışmalar yapıldığını. Asbestli
kısmın yıkımına başlandıktan sonra o
tedbirlerin alındığı da net bir şekilde görülecektir.
Her
türlü tedbir alınmıştır, gerek binanın giydirilmesi
gerek asbestli boruların ortadan kaldırılmasıyla ortaya
çıkabilecek sızıntıların bertaraf edilmesi için her
türlü teknik tedbir şartnameye uydurulmuş bir şekilde
alınmıştır ve alınacaktır. Taşınmada
hiçbir sızıntı olmayacaktır. Nitekim bu konuda da zaten
kamuoyuna açık bir şekilde, dünyaca bilinen akreditasyon
laboratuvarları tarafından da hiçbir sızıntının
olmaması konusunda da tedbir alınmıştır ve alınacaktır.
Dolayısıyla, vatandaşlarımızda bu konuda
tedirginliğe sebebiyet verilmemesinin son derece önemli olduğunu
belirtmek istiyorum. Ankara Büyükşehir Belediyesi bu konularda son derece
hassas çalışmalar yürütmektedir. Düne kadar Mamak Çöplüğünün
etrafına insanlar kokudan yaklaşamazken bugün büyük bir şehir
kurulmaktadır. Geçmiş dönemlerde Ankara sadece batıya doğru
yol alırken şimdi doğu tarafında da, Mamak Çöplüğünün
tamamen son teknolojiyle yapılandırılması sayesinde Ankara
şehri oraya doğru kaymaya başlamıştır, bu da son
derece önemlidir. Gerek Çadırtepe çöplüğü gerek Mamak çöplüğünde
alınan tedbirleri gerçekten takdirle karşılamak gerekir.
Diğer
taraftan, tıbbi atıklar konusunda Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yaptığı çalışmalar takdire
değerdir. Bu konuda da dünyadaki en son teknolojiler kullanılmak
suretiyle Ankara halkının sağlığına son derece
önem verildiğini belirtmek istiyor, bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyor ve bu önerinin aleyhinde oy vereceğimizi
saygıyla sayın vekillerimize duyuruyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ceylan.
MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Emir
MURAT
EMİR (Ankara)
birkaç dakika önce çok önemli bir gelişme oldu,
mahkeme kararı oldu, açıklandı. İzin verirseniz, birkaç
dakikayla bunu Meclisle paylaşmak isterim.
BAŞKAN
Yerinizden lütfen buyurun, mikrofonunuzu açayım.
MURAT
EMİR (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi
elime ulaştı. Sabah saatlerinde Mimarlar Odası Ankara
Şubesi, Ankara Tabip Odası ve ben buradaki yapılan işlem
için yürütmeyi durdurması talebiyle idare mahkemesine
başvurmuştuk. İdare mahkemesi bu kararıyla, yürütmeyi
durdurma kararıyla aslında orada telafisi imkânsız sonuçlara yol
açabilecek bir çevre katliamı yapıldığını da bir
şekliyle tespit etmiş oldu, Ankarada hâkimler olduğunu ortaya
koymuş oldu.
Diğer
bir nokta, orada şu anda sızıntı var mı yok mu? Çünkü
Sızıntı var diye girdik. deniyor, sayın hatip de söyledi.
Sızıntı var ise ne kadardır, bunun resmî sonuçları
nerededir? Bu işlemler yapılırken asbestli bölgeye girilmediği
söyleniyor. Oysaki binanın her yeri asbestlidir. Oradan alınan
ölçümler neredir, niye gizlenmektedir? Eninde sonunda Melih Gökçek bunu
mahkemeye göstermek zorundadır. Bu nedenle şimdiden şeffaf bir
şekilde kamuoyuyla paylaşması gerekiyor. Yoksa Meclis 4
kilometre ötesindeki bu çöplüğe, bu zehirli asbest odağına el
koymak zorundadır.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Emir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.09
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/357) ile Milli Savunma ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/357) ile Milli Savunma ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 139)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/368) ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/368) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 140)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Namibya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/580) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Namibya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/580) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/642) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelere başlayacağız.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/642) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 310) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 310 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GAMBİYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Şubat 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Sayın Kadim Durmaz; buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tokatın
çok önemli, acil bir sorununu sizinle paylaşarak sözlerime
başlayacağım. 8 Ağustos 2013 yılında Bakanlar
Kurulu kararıyla risk alanı ilan edilen Tokat Kalesi ve eteklerindeki
-afetle iç içe olan- Erenler, Kabe-i Mescid, Cami-i Kebir ve Semerkant mahallerinde
bulunan afet alanı, proje bedeli 45 milyon lira ayrılıp acilen
ihale edilmeyi beklemektedir. 493 konut ve konutta yaşayan 3 bine
yakın nüfusun, her gün yağan yağmurda düşen taşlardan
can güvenliği tehlikeye girmektedir. Boşaltılacağı
için tamir ve tadilat da yapılamamaktır. Bir can kaybı bu
paralarla siz de takdir edersiniz ki ölçülemez. Tokatlı, felaket gelmeden
bu acil önlemin alınmasını bekliyor. Uygun yerlerde bulunan
hazine arazisine bu konutlar nakledilip bir an önce bu ailelerin ve mahalle
sakinlerinin mağduriyeti giderilmelidir.
Yine
Tokatın her geçen gün göç veren Alipaşa, Cemalettin, Seyit
Necmettin, Erenler, Kabe-i Mescid, Cami-i Kebir mahalleleri, yani Sulu Sokak ve
Kışla perişan durumdadır. Tarihî Sultan Hamamı,
Paşa Hamamı bir an önce restore edilip istimlak sorunları
çözülerek turizme kazandırılmalı, yöre
canlandırılmalıdır. Mustafa Hamamı, Türkiyede en az
bir ya da iki hamamda bulunan özel keçehaneye sahip hamamdır; istimlaki acilen
yapılıp turizme kazandırılmalıdır. Bu bölgeyi geliştirmek,
eski günlerine döndürmek için Tokatta Vakıflar Bölge Müdürlüğü,
Kültür, Turizm İl Müdürlüğü gibi resmî kurumlar Sulusokaka
nakledilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bugün Sayın Başbakanımız Tokatta. Daha
önce Ulaştırma Bakanıyken yaptığı ziyareti
şimdi Başbakan olarak yapıyor. O günden bugüne ne sözler
verildi, Tokatta neler değişti?
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın ziyareti sebebiyle bugün Tokatta okullar
tatil edildi. Ama Sayın Başbakan, boşa tatil edilen okullar hiç
işe yaramadığı gibi, daha Tokatta konuşmasına
ancak başlayabildi. Ailelerden çok sayıda şikâyet aldık. Bu
çocukların eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi
devlet eliyle yapılmış bir skandaldır, buna imza atanlar da
tarih önünde hesabını vermelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Ve
Ulaştırma Bakanıyken Tokat seyahatinde Bu havaalanı
Tokata yakışmıyor. Tokata mutlak bir havaalanı
uluslararası normda yapılıp
kazandırılmalıdır. diyen Başbakanın sözünün
üzerinden dört yıl geçti. 2017 yılında programa alındı
ancak bugüne kadar sadece yüzde 43ünün istimlaki gerçekleştirilebildi.
2.100 dönümlük bir alan üzerine yapılacak bu havaalanının 2017
içinde bitmeyeceği aşikârdır.
Karadenizi
Tokattan geçip Sivas ve Kayseriye bağlayacak 1.600 rakımlı
Kızıleniş ve Çamlıbelde bulunan tünellerin bir an önce
yapılması ve ihale edilmesi gerekmektedir. 4.200 metrelik bu tünel,
Çamlıbel Tüneli etüdü, projesi yapılmış, sadece ihale
edilmeyi beklemektedir.
Yine, D-100 kara yolu üzerinde bulunan,
Türkiye-İran transit yolu üzerindeki Reşadiye ilçemizde
yapılmayan bir kavşak yüzünden ÇEDAŞta çalışan 2 genç
evladımızı kaybettik. Geriye doğru da çok üzücü kazalar bu
bölgede yaşandı. Acilen yapılacak bir alt geçit bundan sonraki
olası acıları, ölümleri de mutlaka önleyecektir. Reşadiye
halkı bunu bekliyor. Bunu da Sayın Başbakana soracaktır.
On
beş yıldır yol yapmakla övünen AKP iktidarının, bir
ilçesine bölünmüş yolla gidilmeyen Türkiyede ender vilayetlerden biri de
Tokattır. Türkiye ortalamasının da üzerinde, iktidar partisine
oy vermiştir ama Tokatlı bunu soracaktır. Ve bitmemiş bir
Niksar-Tokat yolu. Yine, Karadenizi İç Anadoluya bağlayan,
artık adından bile söz etmediğiniz Ünye-Akkuş-Niksar yolunu
on beş yıldır unutturdunuz. Görüyorsunuz ki AKP
iktidarının sürekli övündüğü duble yollar Tokata
uğramamış. Tokatlının oyunu alıp
unutmuşsunuz ama Tokat halkı bunların hesabını
soracak. Zile-Amasya yolu, Tokat-Almus yolu, Tufantepe Köprüsü,
Niksar-Başçiftlik yolu, Çamlıbel-Yeşilyurt-Sulusaray yolu,
Tokat-Artova-Yeşilyut yolu, yine Kervansaray-Güzelce-Günçalı-Aydoğdu-Aşağıfırındere
yollarının kesiştiği Yatmış köyünde, yöre
halkının beklediği, birçok kazaya sebebiyet veren
Yatmış kavşağı acilen beklenmektedir.
Sayın
Başbakan bugün Tokat Cumhuriyet Meydanında tabii ki konuşacak,
bazı şeyler de söyleyecektir. Ey Tokatlı, sizin sigara
fabrikanızı biz kapatmadık. diyecektir. Turhal Şeker
Fabrikasını özelleştirme kapsamına biz almadık
mı? diyecektir.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Kim almış peki,?
KADİM
DURMAZ (Devamla) Yine, Hızlı treni Tokattan geçirmedik mi?
diyecektir. Tokatı son on yılın göç şampiyonu biz
yapmadık mı? diyecektir. Şeker fabrikasını gezsin,
kapasitesinin Hükûmet eliyle küçültülmeye
çalıştırıldığını, işleyen
çarkımızı, şeker fabrikasının son hâlini görsün.
Şeker fabrikası özelleşirse neler olacak? Kaç aile işsiz
kalacak, aşsız kalacak görsün. PANKOya, ŞEKER-İŞ
Sendikasına, ziraat odalarına sorsun; biz söylüyoruz duymuyorsunuz,
hiç değilse oraya kadar gitmişken kendi gözünüzle görün.
100
bin nüfuslu, il olmaya aday Turhalı köye dönüştürdünüz. Sayın
Başbakan, 78 bin şeker pancarı ekicisi çiftçi ailesini hüsrana
uğrattınız, geçen yılın da altında
verdiğiniz fiyatı gördü. Bunu siz de teyit edin.
Tokat
DOKAP kapsamına alındı. Umutla göçün duracağını,
projelerden bütçe ayrılacağını bekliyor. Bu beklentilerin
SODESle beslenerek yöre halkı mutlaka hak ettiği değerleri
almalıdır diyorum.
Tokatta
işsizlik oranı 7,6ya yükselmişken, Tokatın, ülkemizin
gençleri iş ararken, işsizken Suriyelilere iş sözü vermenin de
anlamını ne Tokatlı ne de Türkiyeli anlayamıyor.
Öğretmenler atama beklerken, ziraat mühendislerini umutsuzluğa iten
köylünün danışmanı tarım
danışmanlığını yok etmişken, bu arada
üreticiye, köylüye verecek başka bir sözünüz de yok.
Tokat
halkı yaşadığı zorlukları biliyor, tutmadığınız
sözlerinizi de takip ediyor. Bu yüzden geleceğine sahip çıkıyor.
Hepimiz gelecekle ilgilenmeliyiz çünkü sadece kendimizden değil
çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğinden
söz ediyoruz.
O
yüzdendir ki bizler geleceğimize ant içtiğimiz değerlere sahip
çıkacağız. Aziz milletimiz millî değerlerine sahip
çıkmaya, bu yüzden Hayır. demeye hazır. Buna
inancımız tamdır. Hayır diyoruz çünkü
çocuklarımızın geleceğine sahip çıkıyoruz.
Hayır diyoruz çünkü ülkemizi seviyoruz. Hayır diyoruz çünkü bölünme tehlikesini
görüyoruz. Hayır diyoruz çünkü aziz milletin birlik ve beraberliğini
önemsiyoruz. Hayır diyoruz çünkü bir yıl önceki fiyatın
altında ödediğiniz şeker pancarı fiyatını gördük.
Hayır diyoruz çünkü dumanı tütmeyen fabrikalarımızın
artık kapanmasını istemiyoruz. Hayır diyoruz çünkü
köylerimizin bir bir boşalmasını istemiyoruz. Hayır diyoruz
çünkü bu değişiklik sonu bilinmeyen bir yol olduğu için.
Hayır diyoruz çünkü en yüksek yetkinin halkın yüzde yüzünü temsil
eden Parlamentoda olmasını istiyoruz. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Hayır diyoruz çünkü tek adam
yönetimine ve rejim değişikliğine karşıyız.
Ülkemiz insanları için değil tek bir kişi için yapılan
Anayasa değişikliğine hayır diyor, aziz milletimizi ve yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
1inci
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Baki Şimşek konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gambiya Hükûmeti
arasında yapılacak olan güvenlik anlaşması üzerinde söz
almış bulunmaktayım ama tabii, Türkiye Cumhuriyetinin Gambiya
Hükûmetinden önce Suriyeyle, Irakla, Amerika Birleşik Devletleriyle,
İngiltereyle, İsraille ve Orta Doğuyu kan gölüne çeviren
emperyalist ülkelerle oturup bir güvenlik anlaşması
imzalamasını temenni ederdim.
El
Babda 2si Türk askeri olmak üzere, 60a yakın insan patlayan bombalarla
şehit oluyor ama maalesef, dünya kamuoyunda hiç kimsenin bundan haberi
olmuyor. Amerikada herhâlde 50 tane kedi ölse dünya kamuoyu bununla daha çok
ilgilenir, bunların derdini çeker. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin de
Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgilenmesini, böyle suni gündemlerle
uğraşmamasını temenni ediyorum.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bravo.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) 15 Temmuzda Türkiye en kanlı darbe
girişimiyle karşı karşıya kaldı ama darbeden bu
tarafa, darbeyle hiç ilgisi alakası olmayanlar suçlanırken darbenin
gerçek sorumlularının tamamı Türkiyeyi terk ettiler.
Tutuklu erlerin,
erbaşların, askerî okul öğrencilerinin aileleri her gün Türkiye
Büyük Millet Meclisini ziyaret ediyor. Bire bir görüştüğümüz zaman
bütün siyasi partilerdeki milletvekili arkadaşlarımız şunu
söylüyor: Hakikaten erlerin bir kabahati yok, erlerin tutuklu olmaması
lazım. Ama maalesef, defalarca gündeme getirmemize rağmen sekiz
aydır erlerin aileleri perişan; Silivride, Mamakta,
Sarıkamışta tutuklu olan erlerin aileleri perişan ve
bunlar Ankaraya mahkemeye geldikleri zaman ya otogarda ya tren istasyonunda
yatıyorlar. Dün benim yanıma gelen
bir er annesi şunu söyledi: Ben oğlumu vatana, millete Karstan
gelmiş, Kars şivesiyle konuşuyor- toprağa feda olsun diye
askere gönderdim. Askere gittiği yeri ben seçmedim, komutanını
ben seçmedim; ben gönderdim, bu yerleri devlet seçti. Çocuğumun
okumuşluğu yok. Devletin bankasında da, FETÖnün bankasında
da param yok; olsaydı zaten bedelli yaptırırdım. Askere
gönderdiğim evladım komutanı tarafından
dışarıya çıkarıldı, orada öldürüldü, hain
damgası yedi, ambulans bile verilmedi, hocalara talimat verildi, gömülecek
mezar yeri gösterilmedi. Daha sonra yapılan otopside bu çocuğun
silahının hiç mermi atmadığı, suçsuz olduğu
anlaşılıyor ama insanlar bu dramlarla karşı
karşıya kalıyor.
Askerî
okul öğrencileri Yalovaya kampa alınıyor. Sayın
Bakanım, bunu Bakanlar Kurulunda dile getirmenizi istiyorum. Kamptan gece
haber geliyor, bunlar otobüslere dolduruluyorlar, İstanbula doğru
yola çıkarılıyorlar. Önden giden 1inci otobüs Boğaz
Köprüsüne varıyor; 2nci otobüs trafikte takılıyor, Köprüye ulaşamıyor; diğer arkada kalan 2-3
otobüs Yalovadan hiç çıkmıyor. Yaklaşık 16 bin askerî okul
öğrencisi var. Köprüye çıkan askerî öğrencilere de komutan
talimat veriyor, Halka ateş açın. diyor. Öğrencilerin hiçbiri halka
ateş açmıyor, hiçbirinin silahından vatandaşa
sıkılan 1 tane mermi yok. Komutan Niye ateş açmıyorsunuz?
diye otobüsün içerisinde silahını çekiyor hain- o askerlerin 2sini
yaralıyor ama bugün bu askerî okul öğrencileri darbecilikten
cezaevinde yatıyor.
Elinizi
vicdanınıza koyun. İçinizde birçoğunuz
anne-babasınız, evlat sevgisinin, evlattan ayrı kalmanın ne
olduğunu anlayabilecek düzeydesiniz. Bunların içerisinde şu anda
psikolojisi bozulanlar var, çok mağdur olanlar var.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Hâlâ iddianameleri hazırlanmamış, hâlâ
iddianame yok.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Yedi aydır ortada bir iddianame yok.
Savcıya gidiyorlar, savcı diyor ki: Ben de inanıyorum, bunlar
suçsuz ama ben bırakamıyorum. Hâkime çıkıyorlar, benzer
şeyler.
Sayın
Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, Adalet Bakanına ve
Millî Savunma Bakanına buradan sesleniyorum: Bu sorunu bir an önce çözün.
Yüzlerce er tutuklu, bunlar mağdur. Erlerin FETÖcü olma ihtimali yok.
Bunlar askerlik yaptıkları yerleri kendileri tercih etmediler. Silahından
mermi çıkmayan bütün erlerin, hiç sorgusuz sualsiz, derhâl tahliye
edilmesi lazım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Hepimiz askerlik yaptık arkadaşlar, hepimiz askerlik yaptık,
hepimiz komutanın verdiği talimatı uygulamak zorundayız.
Oradaki erin bunu sorgulayacak durumu yok. Yüzbaşıysa,
binbaşıysa, yarbaysa, albaysa, darbeciyse en ağır
cezayı çeksin. Getirin, Genel Başkanımızın dediği
gibi idam cezasını getirelim, darbecileri asalım değerli
arkadaşlar ama maalesef hep alt kadroyla uğraşıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı
Muhafız Alayında yüzlerce uzman çavuş ve astsubay aynı
şekilde, aileleri perişan hâlde. Hepsi kredi çekmiş, borca
girmişler. Bugün itibarıyla birçoğunun sosyal güvencesi de
kesilmiş, sosyal güvence de yok. Kanser hastası olan var, hastaneye
gidip muayene olamıyorlar, maalesef kanser hastaları hastanede
muayene olamıyorlar. Bu konuyla ilgili, bütün milletvekillerinin,
Sayın eski İçişleri Bakanımız da burada, bu konuya
eğilmesini temenni ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ve
Başbakan nezdinde bu hemen gündeme alınarak, öncelikle erlerin,
askerî okul öğrencilerinin -15-16 yaşında çocuklar- eğer
bunların sınavlarında, girişlerinde bir usulsüzlük varsa bu
ayrıca yargılansın, bu süreç devam etsin. Ama biz bunların
yüzde 90ının suçsuz olduğuna inanıyoruz. Bu sorunu çözelim
değerli milletvekilleri.
Değerli
milletvekilleri, bir diğer sorun da özellikle tarımla ilgili
yaşanıyor. Artık FETÖ davalarıyla uğraşmaktan,
gerçekten, Emniyet, savcılık, herkesin başı dönmüş
durumda. Mersinde çiftçilerimize tarımsal destek verilecek ÇATAK Projesi
kapsamında. Tarım Müdürlüğünü arıyoruz, diyoruz ki: Mahsul
ekilecek, buğday ekilecek, tohum atılacak, bu paraları niye
ödemiyorsunuz? Tarım Müdürlüğü diyor ki: Emniyet Müdürlüğüne
yazı yazdık, bu projeden destek alacak firmaların,
şahısların FETÖcü olup olmadığını
araştırıyoruz. Tabii liste kabarık olduğu için
binlerce çiftçi var. Köylüden Apocu da FETÖcü de çıkmaz. Toros
Dağlarının etrafında hep, yıllardır
Çukurovanın bekçiliğini yapan kahramanlar yaşıyor.
Bunlardan FETÖcü de çıkmaz, Apocu da çıkmaz. Ama bu incelemeler bir
türlü
Emniyet hangi birini inceleyecek şu anda? Yüzlerce açığa
alınan var, ihraç olan var, bunları mı inceleyecek;
tarımsal destek alacak, mazot desteği alacak, gübre desteği
alacak, tohum desteği alacak çiftçinin FETÖcü olup
olmadığını mı inceleyecek değerli
milletvekilleri?
Ayrıca,
bir diğer sorun da
Yine, amonyum nitrat gübresi atacak olan çiftçilerimiz
mağdur durumdalar. Bu çiftçilerimiz de gidiyorlar, ilçe tarım
müdürlüğüne müracaat ediyorlar, e-reçete yazdırıyorlar ilçe
tarım müdürlüğüne. İlçe tarım müdürlüğünden
yazılan e-reçeteyle gidip gübrelerini alıyorlar. Tarım
müdürlüğü diyor ki: Bu gübreyi ekmeden önce başına ziraat mühendisi
olacak.
Şimdi,
Çukurovada yüzbinlerce çiftçi var, 100 binin üzerinde rakam. 100 binin
üzerindeki çiftçinin yüzde 90ı amonyum nitrat gübresini kullanıyor.
Bu gübre de öyle bir şey ki -çiftçilik yapanlar bilirler- yağmur
yağarken atılır. Gübreyi önce atarsan ürünü yakar, buğdayı
yakar, mısırı yakar. Yağmur yağarken
Meteorolojiden
hava durumunu çiftçi takip eder, yağmur yağacağında, hatta
yağmur başlarken gider, tarlaya gübresini atar. Şimdi, çiftçi
tarlaya gübresini atacak. İlçe tarım müdürlüğüne gidip müracaat edecek,
Bana mühendis verin, ben amonyum nitrat gübresi atacağım. diyecek.
Nasıl olacak bu iş? İlçe tarım müdürlüğünde kaç tane
mühendis var? Kaç tane çiftçinin talebine karşılık
verebileceğiz.
Gerçekten,
Tarım Bakanlığını buradan uyarıyorum: Masa
başında, hayatında tohum ekmemiş, gübre atmamış
olanlar bir mevzuat çıkarıyorlar; il tarım müdürlüklerine, ilçe
tarım müdürlüklerine gönderiyorlar. Bir çiftçinin 2 ayrı ilçede veya
2 ayrı ilde tarlası var, bir tanesinde ÇKS yaptırabiliyor, ÇKS
kaydı orada oluyor. Gübre atacak, gidip diğer ilçedeki ilçe
tarım müdürlüğüyle muhatap olması lazım, oradan da mühendis
alması lazım. Bu yanlışlığın da acilen
telafi edilmesi lazım.
Amonyum
nitrat gübresini belki birilerin art niyetli kullanıyorlar ama devlet
tedbirini alacak, güvenlik önlemini alacak, bununla başka türlü mücadele
edecek.
Ayrıca,
bir diğer sıkıntı da memur alımlarıyla ilgili.
Her gün yüzlerce genç memur alınacak bir kurum için
kapımızı çalıyor, Aman bize bir şey yapabilir misin?
Bize torpil yapabilir misin? diyor. Polis alınacak, her gün yüzlerce genç
kapımızı çalıyor. Artık bunu bir kurala
bağlayalım değerli milletvekilleri. Madem KPSS yapıyoruz,
polislerle ilgili spor yaptırıyoruz, hazırlık
yaptırıyoruz, mülakat yapıyoruz
Bu mülakatların
birçoğu
Artık, mülakat dediğimiz zaman
Vatandaş diyor ki:
Benim KPSS puanım 90, mülakattan 60 aldım. Diğeri geliyor,
Benim mülakatım 90, KPSSden 60 aldım. diyor. Mülakat.
denildiği zaman vatandaş direkt Torpil. diyor, direk Torpil.
diyor değerli milletvekilleri.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Doğruyu da söylüyor.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Mülakat şu anda torpilden başka bir
manaya gelmiyor.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Aynen.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Onun için, memur alımlarının
tamamen şeffaflaştırılması, eğer mülakat
yapılması zorunlu olan meslek grupları varsa da burada mülakatta
sorulacak olan soruların sabit sorular olması lazım. Belirli,
torbadan çekilen, herkesin bildiği sabit sorular olması lazım ve
bu mülakatların kamera kaydı altında yapılması
lazım, mutlaka mülakat yapılan yerde de kamera kaydının
olması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bravo!
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Şimşek, buyurun, tamamlayın lütfen.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti 80 milyonun
devleti; 80 milyonu kucaklaması lazım, ayrım yapmaması
lazım, bütün vatandaşları kucaklaması lazım, herkese
adil davranması lazım.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sayın Baki, çetin kardeş, güzel
konuştun. Ah, bir de Evet. demeseniz.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Bitlis Milletvekili Sayın Celadet Gaydalı konuşacak.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına
görüşülmekte olan uluslararası anlaşmalar hakkında söz
almış bulunmaktayım. Sizleri, kamuoyunu, tutuklu, hükümlü ve
rehin alınmış bütün vatandaşlarımızı ve
ailelerini saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, işsizlik, hukuksuzluk sürekli olarak artarken, toplumsal
tansiyon her geçen gün yükselirken, ekonomi bilinmezliğini korurken,
yanı başımızda acımasız bir savaş sürerken
Türkiye OHAL koşullarında referanduma gidiyor. Bu referandumun
amacı ne artan işsizliği düşürmek ne ülkeyi
demokratikleştirmek ne de barışı sağlamaktır, tek
bir amacı var, o da tek adamı padişahların bile sahip
olmadığı güç ve yetkilerle donatmaktır. Bu kadar güç ve
yetkinin bir elde tekelleşmesi durumunda tarih bize diktatörlükten
başka bir sonuç çıkmayacağını açıkça
göstermektedir. Hükûmet sözcüleri, anayasa değişikliğine
ilişkin insan aklına zarar savlar ileri sürüyorlar. Cumhurbaşkanlığı
makamına yönelik yargılama yolu açıldığından
bahsediyorlar. Peki, kim yargılayacak? Cumhurbaşkanının,
yarısını doğrudan, yarısını da dolaylı
yoldan kendisinin atadığı yargıçlar mı?
Yargılanma için kimden onay şart? Cumhurbaşkanının,
çoğunluğunu oluşturduğu grubun belirlediği Meclisten
mi?
Değerli
milletvekilleri, diğer bir sav ise Hükûmet sözcülerinin bu sistemle
vesayetin tamamen kalkacağı görüşü. Bugüne kadar sizler askerî
vesayeti kaldırdığınızdan bahsettiniz. Denge denetim
mekanizmalarını tamamen ortadan kaldırıp bir kişiye
sınırsız bir yetkiyi verdiğiniz zaman ortaya çıkacak
vesayet ne olacak? Vesayet vesayettir, ha askerî ha sivil, hiçbir farkı
yoktur.
İstikrardan
bahsediliyor. Bugün işinden bir gece yarısı ihraç edilme
kaygısı taşımayan tek bir kamu çalışanı var
mı? İşten çıkarılma kaygısı duymayan tek bir
emekçi var mı? Kepengini kapatınca Yarın açabilecek miyim?
kaygısı duymayan esnaf var mı? AKP diyor ki: Bu
değişiklikle seçim beyannamesi ve hükûmet programı
arasındaki fark ortadan kalkacak. Hakikaten, sormazlar mı on
beş yıldır iktidardasınız, parti
programınızdan aynen aktarıyorum: Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartına uygun olarak anayasal sistemimize yerel yönetim
hakkının dâhil edilmesini sağlayacaktır. Yerel yönetimlerin
yargı yoluna gidebilme hakkı dâhil ilgili tüm düzenlemeleri
gerçekleştirecektir. Siz halka verdiğiniz sözün ne
kadarını hayata geçirebildiniz? Bırakın Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartını, kayyum
atamadığınız tek bir DBPli belediye
bırakmadınız. Seçim hukukundan kıyım hukukuna, kayyum
hukukuna geçtiniz. Hükûmetin en trajikomik argümanı ise Siyasal
kutuplaşma azalacak. Bu kutuplaşma zeminini yaratan Hayır.
diyenler midir yoksa Hayır. diyenlere hedef gösterenler midir?
Cumhurbaşkanının
şimdi bilinen 36 danışmanı var; Allah bilir, yarın kaç
Cumhurbaşkanı yardımcısı, kaç bakan, kaç
Cumhurbaşkanı danışmanı olacak? Sınır var
mı? Yok. Seçilme şartı var mı? Yok. İşte,
doğrudan siyasal alanı dizayn edebileceğiniz bir rant alanı
daha.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz sağduyulu olmalıyız, bir kez daha
düşünmeliyiz: Darbe ve OHAL koşullarında anayasa yapılmaz,
gensoru gibi yasamanın yürütme üzerindeki denetim mekanizmaları
kaldırılamaz, partili bir cumhurbaşkanından tarafsız
olması beklenemez; Meclis, bir kişi tarafından, hiçbir gerekçe
gösterilmeden feshedilemez; sivil toplum dışarıda
bırakılarak anayasa değişikliği hazırlanamaz.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırım, dünkü grup toplantısında parlamenter
sistemin zaman ve para kaybından bahsediyor. Mühim olan, acele karar
vermek değil, makul ve aklıselim, doğru karar vermektir. Gönül
isterdi ki, mühendis kökenli bir başbakanın başkanlık
denkleminde bilinmeyenleri yerli yerine koyarak denklemi çözüp halka
anlatmasıydı. Ne yazık ki denklem çok bilinmeyenli ve çok
karmaşık olduğundan çözümü bulamamış olsa gerek, bunun
yerine, futbol tribünlerindeki gibi yandaşlarına amigoluk yapıp
coşturmaya çalışmıştır. Türkiye'de hasta yatak
sayısının Amerikanın 4 misli, Avrupanın 3 misli
olduğunu söylemiştir. Buna sevinelim mi, üzülelim mi, onu
çıkaramadık.
Nereden nereye... Bakın, 1990lı
yılların sonlarında Sağlık Bakanı olan Sayın
Osman Durmuş, Körfez depreminden sonra yabancı yardım
kuruluşlarının ilaç yardım teklifine Türkiye'de hasta
yoktur, bize parasal yardım yapın. demişti. Yabancı
değil, yeni partneriniz olan bir partinin üyesi olan biri. Sıfır
hastadan, 2000li yıllarda hasta yatak sayımızla övünür hâle
geldik, sanki turistik tesislerimizin yatak sayısıyla övünüyor
gibiyiz. Bir de bunların doluluk oranlarını mukayese edersek
gerçekler ortaya çıkacak. Sağlık
Bakanlığının 2015 yılı verilerine göre,
üniversite hastaneleri doluluk oranı yüzde 79,9; Sağlık Bakanlığına
bağlı hastaneler yüzde 70,1; özel hastaneler yüzde 63,8. Bir de benim
tezim var; ekonomisi sağlam, refah içindeki ülkelerde turistik tesis
doluluk oranı yüzde 50nin üzeridir, hasta yatak doluluk oranı
azdır, biz de ise bu tam tersine işlemektedir, turistik tesis
yatakları boş, hastane yatakları dolu. Burada yanlış
bir gidişat olduğunu göremiyor musunuz? Bu da son on beş
yılda ya bir hasta toplum yarattınız veya toplumu hasta ettiniz
anlamına gelir.
Bir
de İçişleri Bakanı Sayın Soylu Erzurumda gene esip
gürlemiş. Ben de geçen hafta ilim olan Bitlisteydim. Merakım
oluşmuştu, vali, kaymakam ve jandarmanın kimden cüret alarak
halkı ve muhtarları tehdit ettiklerini düşünüyordum; kaynak
belli. Sayın Bakanın kendisi mi bu atmosferi oluşturuyor yoksa
talimatları bir üst akıldan mı alıyor, bilemiyorum.
Kendileri konuşmalarında, çok küçük yaşta politika tozu
yuttuğunu, tiyatro sanatçıları gibi ve bu işte
yoğrulduğunu ima etmeye çalışıyor. Bu tozlar
zatıalilerini geliştirmemişe benziyor. Bu tozları
yutmanız sizi usta bir siyasetçi değil, yapsa yapsa astım
hastası yapar.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Kendisi burada değil ama.
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Devamla) Cevap verir geldiği zaman; o, bahsettiği
zaman da biz orada değildik.
Bitlis
ilinde de üçüncü sınıf politikacı ilan etmiş bizleri.
Bizler birinci ligin üçüncü sınıf politikacısı olabiliriz,
zaten 3üncü partiyiz, evet ama kendileri de üçüncü kümenin birinci
sınıf siyasetçileri herhâlde. (HDP sıralarından
alkışlar) Hâlâ siyaset fuayelerinde zatıalilerinin Hesap
sormazsam namerdim. sözleri yankılanıyor.
Değerli milletvekilleri, on binlerce insan
işinden, ekmeğinden ediliyor, hiçbiri suçunun ne olduğunu
bilmiyor, hukuk işletilmiyor. Buradan sizleri bir kez daha uyarmak
istiyorum: Adaletin terazisiyle oynayan hiçbir iktidar uzun süre ayakta
kalamamıştır. Hukuksuz ve demokrasiyi hedef alan bu muameleye
karşı durmak gerekiyor.
Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere,
cezaevlerinde rehin tutulan tüm milletvekillerimiz, belediye
başkanlarımız, partili yönetici ve arkadaşlarımız
nezdinde halkımızı saygıyla selamlıyorum. Bizler,
halkımızın bize verdiği yetkiyle bu çatı altında
siyaset yapıyoruz. Halkımız bu yetkiyi geri
almadığı sürece yapılan tüm işlemler gayrihukukidir,
gayrimeşrudur. Bizler bildiğimiz doğruları söylemeye devam
edeceğiz.
Geri kalan vaktimde de şöyle bir istatistiği
arz edeyim: Çevremizde aynı ligde olduğumuz bazı seçim ve
referandum neticelerini vermek istiyorum. Türkiye, Kenan Evren, 1982de
aldığı oy oranı yüzde 91; İlham Aliyev, Azerbaycan,
2003de yüzde 77, 2008de yüzde 89, 2013de yüzde 85; Saddam Hüseyin 1995 ve
2002de kemiksiz, net yüzde 100; Beşşar Esad, 2000de yüzde 97,
2007de yüzde 98, 2014te yüzde 89. Bunları bize uyarlarsak, bir de geri
tepme payını hesap edersek -yüzde 50 geri tepme payı- Kenan
Evrenle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla)
sizin
alacağınız evet oyu yüzde 45,5.
BAŞKAN Sayın Gaydalı, lütfen
tamamlayın.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bunlar benim kendi
istatistiki değerlerim. Kenan Evren metoduyla yüzde 45,5, İlham
Aliyevle alacağınız evet yüzde 42,5, Saddam Hüseyin
kemiksizdi, ona yüzde 50 veriyorum, Beşşar Esadda yüzde 44,5 evet
çıkar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaydalı.
Sayın milletvekilleri, 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ülkemizin
lehine olan ve olacak olan her uluslararası antlaşmada elbette
partimizin lehte oyu olacaktır. Bu sözü almışken dünün tarihine
ve dünün siyasal anlamdaki tarihî sürecine ilişkin birkaç şey
söylemek isterim elbette.
Uzun
yıllarını cezaevlerinde geçirmiş bir dostum
yazısına şöyle başlamıştı: 12 Eylül
zindanlarının Diyarbakır Hapishanesinde yatmış bir
Kürt köylüsü yanında biz konuşurken utanırız. Onlar vahşet
yaşadı, biz zulüm. Acıları yarıştırmak
edebimiz değil ama sormadan geçemeyeceğiz: Hele anlatın bize, 12
Martta ne yaşadınız? Denizler idam edilirken kime dua ettiniz
mesela? 12 Eylülde kaçınız işkence gördü, ömrünün en güzel
yıllarını hapishanede geçirdi? Kaçınız bir kuytuda
yargısız, sorgusuz katledildi? Biz direnirken, ölürken, sahi, siz
hangi kariyer planlamasını yapıyordunuz?
Öyle
bir hava yarattınız ki sanki zulmün tarihi 28 Şubatta
başlıyor ve bitiyor. Ben biraz daha açayım: Zulmün bittiği
falan yok. Hatta öyle bir hâl aldı ki 12 Marta, 12 Eylüle rahmet
okutuyor. (CHP sıralarından alkışlar) 28 Şubat
denince, ikna odalarını zulüm diye anlatıyorsunuz ya, merak
ediyorum, özgürlük talebiyle meydanlara indiğinizde, Ethem gibi
kafanızdan polis kurşunuyla vurulup öldürüldünüz mü? Peki, Ali
İsmail gibi gece yarısı polis gözetiminde sokaklarda
tekmelenerek öldürüldünüz mü? Polise Galoş giy. dediğiniz için,
hayatınızın baharında Dilek gibi öldürüldünüz mü? Yarbay
Ali Tatar gibi Ergenekon kumpaslarında haysiyet
cellatlığına uğrayıp intihar etmek zorunda
kaldınız mı? Siz hiç, Taybet ananın evlatlarının
yaşadıklarını yaşadınız mı? 5 metre
ötenizden vurulmuş annenizin cenazesini alamadığınız
oldu mu hiç? Annenizin cenazesi köpeklere yem olmasın diye sabahlara kadar
nöbet tuttuğunuz oldu mu? Ceylan gibi küçücük yaşınızda
kırlarda oynarken ya da bir lokma ekmeğin peşinde koşan,
koşturan Roboskili Kürt gibi bombalarla parçalandınız mı?
Kürt
oldunuz mu hiç? Şehirleriniz, köyleriniz yerle bir edilirken iradeniz
kayyumlarca gasbedildi mi hiç? Veya eş başkanlarınız
cezaevlerinde olmalarına rağmen bakanlarca hemen her gün hakarete
uğrayıp aşağılandınız mı?
Barış istediniz diye tutuklandınız mı, işkence
gördünüz mü, işinizi, aşınızı kaybettiniz mi? Mehmet
Fatih Traş gibi bilim basamaklarının daha başındayken
mahkûm edildiğiniz çaresizlikte ölümü tek kurtuluş yolu olarak
gördünüz mü? (CHP
sıralarından alkışlar) Hamile hâlinizle parkta tekme tokat
dövüldünüz mü hiç? Otobüslerde sebepsiz yere tekmelendiniz mi? Üstelik, sizi
dövenlerin, sizi korumakla yükümlü yargı tarafından ertesi gün
serbest bırakıldığına tanık oldunuz mu? Sadece
gazeteci olduğunuz için, sadece haber yaptığı için terörist
ilan edilerek hapishanelere dolduruldunuz mu? Siz hiç Alevi oldunuz mu?
İbadetinizin şeklini devlet belirledi mi? Ders kitaplarından
tutun iktidar katına varana kadar sürekli olarak hakarete
uğradınız mı? İnancınız yüzünden devletin
tüm kapıları yüzünüze kapandı mı hiç? Bunları
yaşamadıysanız zulmün ne olduğunu da bilemezsiniz.
Evet, o süreçte başörtüsü yüzünden eğitim
hakları elinden alınan, gasbedilen genç kızlarımız
mağdur edildi ancak onlar eğitim hakları için direnirken siz
iktidar uğruna hocanıza darbe peşindeydiniz. Sahi, 28 Şubat
olmasa hocanızı devirebilir miydiniz? Tarafından zulüm
gördüğünüzü iddia ettiğiniz ordunun yirmi yıl sonra dinci darbe
girişiminde bulunmasına baktığımızda, tüm
senaryonun sizi var etmek için hazırlandığını
düşünmemek elde değil.
Şimdi, Hürriyet gazetesinin Karargâh
rahatsız. manşeti üzerinden yine bir mağduriyet yaratma
peşindesiniz. Umrede bile sizi yalnız bırakmayan,
attığı her adımda iktidarın bir bakanı gibi
davranan Genelkurmay Başkanınız var artık. (CHP
sıralarından alkışlar) Ne yapmış bu karargâh?
Muhalefetin eleştirilerine kendince yanıtlar vermeye çalışmış.
Siz de bu yanıtlarından darbe ihtimali çıkarıyorsunuz.
Yapmayın, aklımızla alay etmeyin. Tam da 28 Şubatın
yıl dönümüne yakın bir zamanda verilen mesajın kime yönelik
olduğu ortada değil mi? O açıklamada iktidara yönelik tek bir
eleştiri var mı? Yok. Amaç, açıklamada, her vatanseverin
yaptığı ordunun iktidarın dümen suyunda hareket etmesine
yönelik eleştirilerine, mahcubiyetle hareket etmesine yönelik
eleştirilerine, duygu ve düşüncelerine
yanıttan başka bir şey yok. Bu zorlama oyuna ne biz ne de
halkımız itibar etmeyecektir. Askerinden polisine,
yargısından yürütmesine, tüm gücü elinde bulunduran, fiilen tek adam
diktasıyla iktidar olduğunuz bu sürecin mağduru siz
olamazsınız. Bu gerçeği hepimizden iyi biliyorsunuz tabii ki.
Buna rağmen mağdur edebiyatına sığındığınız,
ancak mizahın konusu olabilecek şeyleri yaşıyor ve yaşatıyorsunuz.
Bir mağduriyetten söz edilecekse bunlar sivil darbenizin mağdur
ettiği, işinden, aşından olan yüz binler, hapse
doldurduğunuz gazeteciler, akademisyenler, aydınlar, sanatçılar,
öğretmenler, öğrenciler, kısacası sizden
olmadığı için yok sayılan, ötekileştirilen
milyonlardır. (CHP sıralarından alkışlar) Üstelik
milyonlar bu mağduriyeti yaşarken öyle ikna odaları türünden
konuşmayla, iknaya dayalı yöntemlerle mağdur
edilmiyorlardı. Bir gece yarısı kararnamesiyle işini,
aşını, onlarca yıllık birikimlerini bir anda
kaybediyorlar. Terörle iltisaklı olmak gibi son derece muğlak
kavramlarla hukuku ayaklar altına almakta, muhalif olan herkes bir anda
terörist ilan edilmekte ve bunu siz yapıyorsunuz.
O
dönem rektörlere brifingler veriliyordu, gereğini yapan yapıyordu,
yapmayan çok çok yükselemiyordu. Oysa siz öyle misiniz? Sadece kin ve intikam
duygularıyla hareket ediyorsunuz. Lideriniz dün barış
bildirisine imza atanlara hesabının sorulacağını
söylemişti ya, bugün hiçbirini unutmadınız, hukuksuz bir şekilde
hepsini kapının önüne koydunuz; hem de çoğunun 28 Şubat
sürecinde mağduriyetler karşısında dik durduğunu,
sizin yanınızda olduğunu, sizin için bedel ödediğini
unutarak.
O
dönemde gazeteciler en çok andıçlarla hedef gösterilirdi. Şimdi
hoşa gitmeyen haber yapan gazeteci sayenizde aynı dakika işini kaybediyor.
Basının neredeyse tamamını kamu kaynaklarından
ihaleler verdiğiniz iş insanlarına devrettiniz. Ele geçirdiğiniz
havuz medyası aracılığıyla da konuşan, muhalefet
eden herkesi tehdit ve hakaretlerinizle hedef gösterip ses çıkaramaz hâle
getirdiniz. Diş geçiremediğinizi ise yalan ve iftiralarla
tutuklayıp hapse dolduruyor, iddianameleri bile aylarca
hazırlamıyorsunuz. Gerçekten mazlum olsaydınız bu kadar zalim
olmazdınız. Dünün sözde mağdurları, bugünün muktedirleri
olarak gerçek darbeci olduğunuzu attığınız her
adımda gösteriyorsunuz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) İktidarınız yeryüzündeki tüm darbecileri
kıskandıracak ölçüde zulme sahiptir.
Yaşadığımız referandum süreci dahi demokrasi
konusundaki çifte standardınızı net bir şekilde ortaya
koyuyor. Lafa gelince millî irade kavramını dilinizden
düşürmezsiniz ama neredeyse hayır kelimesini sözlükten
çıkaracaksınız. Kamu kurumlarının il müdürleri
personelini zorla toplayıp birbirlerine evet çağrısı
yaparken hayır çalışmasını yapan gençlerimiz hemen
her gün saldırıya uğramakta. Rektörleriniz evet
kampanyasının emir eri rolüne soyunurken hayır
çalışması yapan Haziran Hareketi üyelerine siyasi parti
olmadıkları için izin vermiyorsunuz. Yüksek Seçim Kurulu
mevzuatlarını bir kenara atıp basında eşit temsiliyet
ilkesini evet lehine değiştirirken anket yayınlama
yasağını da havuz medyanızın istediği
şekilde değiştiriyorsunuz. Üsküdar Belediyesi evet
kampanyasına müdahil olurken sorun yok ama Mezitli Belediyemizin
hayırseverlik çağrısında siyasi mesaj arıyor,
billboardlardan kaldırılmasını istiyorsunuz. Biliyoruz,
halkımızın, kaderini bir kişiye teslim etmemek için hayır
diyecek olması uykularınızı kaçırıyor.
Hayırlarımızın
çoğalması sizi korkuttukça daha bir artıyor zulmünüz.
Bıçaklanıyoruz, dövülüyoruz, tehdit ediliyoruz, tutuklanıyoruz.
Hayır dediğimiz için devlet katında terörist oluyoruz ama
yılmıyoruz, yılmayacağız. Canımızla,
kanımızla direnmekten zerrece vazgeçmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Vazgeçmediğimiz içindir ki
hâlen ölmeye, işkence görmeye, tutuklanmaya devam ediyoruz ve bunu göze
alıyoruz. 16 Nisanda hayırlarımız zulüm
saltanatınıza son verecek ve birlikte güzel, yaşanası bir
Türkiyenin kapısını aralayacaktır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yarayıcı.
2nci
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu uluslararası sözleşmeler vesilesiyle bir
konuya temas etmek istiyorum. Konuşmama başlamadan önce aktüel bir
konu olması münasebetiyle buradan başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Kuzey Irak peşmerge
başının ziyareti nedeniyle
bağımsız bir devletmiş gibi yöresel
bayrağının yüce Türk bayrağımızla birlikte
göndere çekilmesi, Genel Başkanımızın deyimiyle, skandaldır,
aymazlıktır. Bu skandalın geçiştirilmesi asla kabul
edilemez bir durumdur. Emperyalist güçlerin maşalığını
yaparak hâkim olduğu mıntıkada Kürt düşmanlarını,
Türk düşmanlarını, kısaca Türkiye
düşmanlarını yıllarca besleyip büyüten, koruyup kollayan Barzaniye
yapılan bu muamele, bayrağının göndere çekilmesi Türk
milletini fevkalade rahatsız etmiştir. Sayın
Başbakanın deyimiyle Barzaninin dünyada nasıl
bilindiğinin, nasıl tanındığının Türkiye
için bir belirleyici olmaması gerekir. Barzani Alman düşmanlarını,
İngiliz düşmanlarını bölgesinde korusaydı,
kollasaydı, besleseydi, değil bayrağını göndere
çektirmek, sınırlarından bile bakamazlardı,
baktırmazlardı. Gerçek budur.
Değerli milletvekilleri, dün bizler
açılıma safsata dedik, haklı çıktık; çadır mahkemelerine,
Osloya hayır dedik, haklı çıktık; bugün Akil
adamım. deseniz milletten sopa yersiniz. Bunların
yanlışlığının milletimize maddi, manevi büyük
maliyetleri görülmüştür. Bizler Suriyede tampon bölge
kurulmasını ısrarla talep ettik, haklı çıktık.
Barzani konusunda da haklı çıkacağımızdan asla
kuşkumuz yoktur. Teröristleri şımartanların yarın
aynı duruma düşeceklerinden de kuşkumuz yoktur. Bu sebeple,
Sayın Genel Başkanımızın konuyla ilgili söylemlerinin
gereğinin yerine getirilmesini, özerk yönetimin bayrağını
hür ve bağımsız bir ülke bayrağıymış gibi al
bayrağımızla eşit tutanlar hakkında işlem
yapılmasını yüce Türk milleti beklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, iki hafta önce ihraç edilen 227 hâkim, savcıyla birlikte,
ihraç edilen toplam hâkim, savcı sayısı 4 bine
yaklaşmıştır. Sebepleri bir tarafa, bir gerçek var ki
adalet teşkilatında görev yapan toplam yargıç
sayısının dörtte 1inin ihraç edilmesi önemli bir vakıadır.
Bu vesileyle, dün 30 civarında kabul edilen, bugün de bir o kadar
görüşülecek uluslararası sözleşmeler vesilesiyle, ülkemizin en
önemli konusu hâline gelen adalet ve hukuk, hâkimlik mesleğine giriş
ve yükselme konusuna değinmek istiyorum. Zira, hepimizin bildiği
üzere gök kubbenin direği, mülkün temeli adalettir.
Değerli
milletvekilleri, hâkimlik ve savcılık mesleği bütün dünyada,
özellikle de gelişmiş ülkelerde oldukça saygın kabul edilen bir
meslektir. Bu yüzden birçok ülke daha işin başında yani hukuk
fakültelerinin verdiği eğitimi, mesleki giriş
sınavlarını, adaylık eğitimlerini, stajyer hâkimlik ve
savcılık dönemlerini içeren süreçleri ciddiyetle ele almış,
bu önemli mesleği icra edecek kişilerin hem mesleki hem de diğer
yönlerden yeterli seviyeye ulaşması için yoğun çalışmalar
yapıldığı görülmüştür. Tarafımızca
yapılan ülke incelemelerinde her ülkeye özgü tarihî ve kültürel
faktörlerden kaynaklanan farklı değerler ve unsurlar bulunmakla
birlikte tüm ülkelerde karşımıza çıkan en önemli husus, bu
saygın mesleğe giriş sisteminin mümkün olduğunca rekabetçi,
adil, şeffaf, politik etkilerden uzak, bağımsız ve
tarafsız bir anlayışla, kamuoyuna güven verecek şekilde olması ile mesleğe kabul edilenlerin
aldıkları eğitim sonunda bilgili, yetişmiş ve göreve
hazır bir noktaya getirilmiş olmalarıdır. Birçok ülkede
adaylık ve eğitim sürecinin oldukça uzun görülmüş olması,
bu mesleğe olan güven ve itibarı da artıran başka bir unsur
olarak göze çarpmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, özetleyeceğim birinci ülke Amerika Birleşik
Devletleridir. Aktüel olması sebebiyle belirtmek isterim ki Amerika
Birleşik Devletlerinde adalet sistemi yeni seçilmiş
başkanı bile frenleyebilmiştir. ABDde hukuk fakültelerine
girebilmek için öncelikle dört yıllık bir lisans diploması
sahibi olmak gerekmektedir. Hangi fakülte, bölümden mezun olduğu hususunda
bir sınıflama olmamakla beraber ekonomi, kamu yönetimi, siyaset
bilimi, uluslararası ilişkiler, tarih, sosyoloji gibi bölümlerden
mezun olanların daha fazla kabul aldığı tespit
edilmiştir. ABDde hukuk eğitimi genel olarak üç yıl
öngörülmüş, ilk yıl genel hukuk eğitiminin ardından ikinci
yıl ihtisaslaşma başlatılmış ve üçüncü yıl
yoğun bir stajyerlik programıyla öğrencilerin işe
hazır hâle getirilmesi hedeflenmiştir. Fakülteden mezun olanlar
avukat olabilmek veya savcılık ofisinde işe başlayabilmek
için kendi eyaletlerinin barolar birliği tarafından düzenlenen bir
yeterlilik sınavını kazanmak mecburiyetindedirler. Oldukça
kapsamlı, zor ve özel bir hazırlık gerektiren bu sınav
aslında bu mesleğin ne kadar ciddiye
alındığının da bir göstergesidir. Bu sınavda
başarılı olanlar bir avukat, bir hukuk firması veya
savcılık ofisinde ise başlayabilmekte, bölge savcıları
ve hâkimlerin bir kısmı seçimle gelmektedir. Öte yandan, federal
düzeyde görev yapan savcı ve hâkimler ile yüksek mahkeme üyeleri senatonun
tavsiyesi ve onayı ile başkan tarafından atanmaktadır.
Değişik düzey ve ağırlıkta mahkemeler için farklı
koşullar olmakla birlikte ABD'de hâkim olabilmek için çok iyi bir hukuk
bilgisi ve başarılı bir mesleki kariyer neredeyse ön koşuldur.
Hâkimler ortalama beş on yıl avukatlık veya savcılık
ofisinde çalışmış kişiler arasında seçiliyor veya
atanıyor. Öyle ki bazı atamalar yapılırken öğrencilik
döneminde aldığınız notlar,
yayınladığınız makaleler,
katıldığınız eğitim programları bile belirleyici
olabiliyor. Burada mesleki ve ahlaki durumunuz da oldukça önemlidir. Temyiz
mahkemelerine atanacak veya seçilecek hâkimlerin en az 35 yaşında
olması ve minimum on yıllık mesleki tecrübeye sahip olması
gerekir. Böyle olunca da toplumun büyük bir kesimi adalete, hukuka ve
yargıca güvenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Fransa'da sistem biraz daha bizim sistemimize benzemekle
beraber daha sert ve profesyoneldir. Dört yıllık hukuk fakültelerini
bitirmiş, 31 yaşını doldurmamış kişiler ile
48 yaşını doldurmamış ve en az dört yıllık
devlet memuru tecrübesi olanlar veya yine 40 yaşını
doldurmamış ve en az sekiz yıl hukuk alanında
çalışmış kişiler merkezî hâkim ve savcılık
adaylık sınavına müracaat edebiliyor. Söz konusu sınav
oldukça kapsamlı, bilgiye dayalı ve rekabetçi bir şekilde
düzenlenmektedir. Adaylar önce yazılı sınava, ardından da
sözlü sınava tabii tutuluyorlar. Sınavı yapan heyetin
başkanı bir yargıtay üyesi ve diğer üyeler de hâkim
kökenlidir. Başarılı olanlar ulusal adalet akademisinde üç
yıl sürecek çok yoğun bir eğitim programına
başlıyorlar. Teorik ve pratik hukuk eğitiminin yanı
sıra tarih, sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, adli tıp, adli muhasebe
gibi alanlarda da eğitimler veriliyor. Ayrıca, adaylar eğitim
döneminde savcılık ofislerinde, emniyet soruşturmalarında,
cezaevlerinde ve çeşitli mahkemelerde stajyer olarak
çalışıyorlar. Eğitim sonunda yapılan sınavda
aldıkları başarılı sonuçlara göre görev
yapacakları yerleri kendileri seçebilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kısaca İngiltereden de bahsetmek istiyorum.
İngiliz hukuk sistemini iyi anlayabilmek için tarihin arka
planını, yaşanan olayları, şahısları ve
kurumları iyi bilmek gerekmekle birlikte bu ülkede hâkim olabilmek
gerçekten kolay değildir. Hâkimlik, çok üst düzey ve saygı duyulan
bir meslektir. Hatta hâkimlerin toplumun üst sınıflarından
seçildiği, genelde Oxford ve Cambridge mezunu oldukları yönünde
eleştiriler de mevcuttur. En çok para kazanan meslek grubunun barristers
denen peruklu hukukçular olduğu da bilinmektedir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle belirtmek isterim ki hâkimlik, savcılık
mesleği tanıdığına bile fazla söz hakkı
verilemeyecek kadar tarafsız, adil olunması gereken, kutsal bir
meslektir. Birçok alanda Türkiye'mizde darboğazları aşmanın
yegâne yolu savcıya, hâkime, adalete, hukuka her yönden gereken önemin
verilmesindedir. Gelecekte muhannete muhtaç olmamak istiyorsak bugün her
şeyden önce yapılması gereken, hukuku sürünmekten kurtarmak, gök
kubbenin direğinin adalet, mülkün temelinin adalet olduğunu tesis etmektir.
Özellikle,
belirtmek istediğim husus, son günlerde sizlere de, bizlere de çok
sayıda müracaatlar oluyor. Herkes, bugün avukatlıktan
geçişlerde, yeni mezunlar için yapılan sınavlarda bir torpil
peşindedir.
Değerli
arkadaşlar, torpili adalet sistemine sokmayalım. Torpili adalet
sistemine sokarsak Allah muhafaza bu memleketin geleceğini bundan sonra
daha da karartmış oluruz diyorum.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tor.
2nci
madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti
ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki anlaşmanın 2nci
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizi
ekranları başında izleyen değerli halkımı, tutsak
olan eş genel başkanlarımı, milletvekili
arkadaşlarımı buradan saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
anlaşmalara asla karşı değiliz. Hep söyledik, tekrar
söylüyorum ve iktidara sesleniyorum: Öncellikle iç barışı
sağlayalım, Kürt yurttaşlarımızla barış
sağlayalım, anlaşalım diyorum; defalarca bunu dile
getirdik.
AKP
sıralarında oturan bazı vekil arkadaşlarım da bu
işin bilincinde. Kürtlerle anlaşırsak, birlik olursak Orta
Doğunun en güçlü sesi oluruz. mealinde cümleler duyduk iktidar
cenahından ama bu sesler hep cılız kaldı ya da gereken yapılmadı.
Gerçekten
biz içerde güçlü olmak istiyorsak bunun yolu iç barıştan geçer, hem
Orta Doğu'da hem de dünyada çok güçlü bir konuma sahip olabiliriz. Bunu
görmemek için ya kör olmak ya da art niyetli olmak lazım.
Hamaset
devri geçti arkadaşlar, terör, PKK diye olaylardan sıyrılmaya
kalkmayın. Kürt sorunu Türkiye'nin bugün en büyük sorunudur.
Sağlığıyla, ekonomisiyle, iç işleriyle, dış
işleriyle, turizmiyle, ticaretiyle ilişkili bir durumdur. Çözüm yeri
de Meclistir ama siz ne yapıyorsunuz? Sizin gibi düşünmeyen tüm
Kürtleri tutuklamakla, cezalandırmakla meşgulsünüz.
Değerli
milletvekilleri, Selahattin Demirtaş, İçişleri Bakanı ve
iktidar için âdeta taş olmuş
midesine oturmuştur. O kadar korkuyorlar ki Demirtaş'tan, demokratik
siyasette yarışamayınca cezaevine aldılar, cezaevindeyken
bile korkuyorlar. İçişleri Bakanının afralarından
tafralarından öğreneceğimiz tek şey, bu büyük korkunun
gizlenmeye, örtülmeye çalışılmasıdır.
Demirtaş'ın şahsında iktidara alternatif olan HDP
korkusudur bu. Milyonların iradesi HDP, demokratik, özgür ve onurlu
siyasetin dinamosu olmuş ve olmaya da devam edecektir. Bu korkuya
kapılarak her tarafı baskı altına almaya
çalışmaktan ziyade bu korkuyla yüzleşip gerçeğe dönmeniz
hem sizin hem toplum sağlığı için daha faydalı
olacağı kanaatindeyim.
İçişleri
Bakanı konuşmasına Edepli olun. diye başlıyor ama
kelimenin ağırlığını
taşıyamadığı için Eş Genel
Başkanımıza adam müsveddesi diyebiliyor. Çok yazık,
koskoca Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı, bu ülkenin 3üncü
büyük partisinin tutsak durumdaki Eş Genel Başkanına nasıl
böyle bir cümle sarf eder? Nerede millîliğin, nerde yerliliğin?
Kınıyor, onu insanlıktan nasibini almaya davet ediyorum. Tam da
her iki laftan birinde halkın iradesi, halkın iradesi diyenlere
halkın iradesine saygıya davet ediyorum.
Gerçeği
gizlemek adına ne kadar bağırırsanız
bağırın, ne kadar hakaret ederseniz edin gerçekler
değişmez. Gerçeklerin, nihayetinde ortaya çıkma gibi kötü bir
huyları vardır. Bu nedenle, bağırış çağırışlarınızla,
yaptığınız hukuksuzlukları, haksız
tutuklamalarınızı meşrulaştıramazsınız,
üstünü örtemezsiniz. Gerçekler nasıl ortaya çıkacaksa Selahattin
Başkan da o cezaevinden çıkacak ve gene bu Mecliste olacak ama siz
burada olur musunuz, olmaz mısınız; onu bilemiyorum.
İçişleri
Bakanı, iç işlerini yatıştırmaktan ziyade, huzur ve
sükûn tesisinden ziyade her şeyi yapıyor; İçişleri
değil, iç işlerini karıştırma Bakanı mübarek!
Adıyaman hep huzur kenti diye anılır. Geçenlerde kürsüden ifade
ettim, yine ifade ediyorum: İçişleri Bakanımızın
özellikle Adıyaman için çok kıymetli olan
kıyılmış sarmalık tütüne ilişkin haberleri
Adıyaman'ın huzurunu değil, Adıyaman'ın
kimyasını bozdu. O gün söylemiştim, bugün yine
tekrarlıyorum: Karadeniz için fındık, çay ne ise Adıyaman
için de tütün o demektir. Adıyaman halkı Tütünden elinizi çekin.
diyor Sayın Bakana. Adıyaman tütünü için -hani geçenlerde
basında çıktı- 4 bakan, İçişleri, Maliye, Gümrük,
Sağlık Bakanı, Adıyaman'ın 4 milletvekiliyle
toplantı yapmıştı. Tarihte ilk diye manşetler
atıldı. Sahi, ne oldu o toplantının sonucu? Tütünüyle
ilgili tek bir cümle duyamadık.
Adıyaman
vekilleri sizlere soruyorum: Ne yaptınız, çözüm bulabildiniz mi?
Bırakın çözümü, durumu daha da kötüleştirmeyin yeter. diyor
halkımız. Sayın Cumhurbaşkanı Adıyaman'a geldi,
referandum için rekor düzeyde oy istediğini söyledi ama
Adıyaman'ın sorunlarına yönelik bir şey söylemedi, daha
önce açılışları yapılan birkaç tesisin
açılışını tekrar yaptı, tütün kelimesi
ağzından bile çıkmadı. Sizlere düşen -Adıyaman vekilleri için
söylüyorum- Adıyaman halkına söz verin, deyin ki: Adıyamanda
tütünün yasak edilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, yine benzer bir olay yine Adıyamanda geçti
bu ocağın 20sinde. Heronların tespit ettiği söylenen
Adıyaman'ın dağ köyleri Azikan ve Akçalı köylerinde sözüm
ona PKKlıların dolaştığı iddia ediliyordu.
Heronlar bunu tespit etti sözüm ona. Savaş uçakları
Diyarbakır'dan havalanıyor, Adana'dan özel kuvvetler getiriliyor,
dağ, taş bombalanıyor, ormanlar yakılıyor. Sonuç ise
5-6 tane yaban hayvanı dağ keçisi,
domuz öldürülüyor. Yakın köylere operasyon yapılıyor, 2-3
tane av tüfeği dışında hiçbir şey ele geçirilmiyor.
Sosyal medya ve basında Dağ köylerinde PKK'lılara darbe
şeklinde haberler çıkıyor. Ama heronların tespit
ettiği yaban hayvanlar telef oluyor, ormanlar yakılıyor, o
kadar. Daha sonra Adıyaman valisi o köyleri ziyaret ediyor, gönül alma
kabilinden. Birlik ve beraberlik mesajları veriliyor.
Yaşanmış bu olayı yalanlayacak olan biriniz varsa buyurun,
o köylere gidelim. Tabii yüreğiniz, cesaretiniz varsa köylülerle
muhtarlarla görüşelim. Birebir yaşandı bu olay arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, bir devlet kendini hukuka bağlı hissederse, hukuk
sınırları içinde hareket ederse devlet olur.
Meşruluğunu da buradan alır. Kendini hukukla bağlı
saymazsa devletin bir cemaatten, bir örgütten hiçbir farkı kalmaz.
Devletin görevi suç isnadıyla yakalanan herkesi bağımsız,
tarafsız bir yargının önüne çıkarmaktır.
Yargısız infaz yapmak değildir. Eğer işkence
yapılan yaşlı bir adamın resmine bakıp Zaten teröre
yardım yataklık ediyordu, bu muameleyi hak etmiş. derseniz, siz
devlet olmaktan çıkar mafyaya dönüşürsünüz. Hakkında suç
isnatlarına bakarak herkesi yargısız mahkûm edeceksek adliyenin
kapısına kilit vursak daha iyi olur.
Masumiyet
ilkesi açıkça ihlal ediliyor. İşkenceye sıfır
tolerans diye iktidara gelmiş bir partinin işkenceyi
meşrulaştırması yaşanan bir durum. Bu durumu kendisine
soran bir muhalefet vekiline seslenirken çok rahat muhalefetin vekilini genel
başkanının adamı yapıyor. Herhâlde kendisiyle
karıştırdı, kendisi kimin adamı, hangi ittifakın
ürünü. Muhalefet vekilleri kimsenin adamı değildir. Bir partileri,
genel başkanları, bir parti disiplinleri tabiî ki vardır. Ancak
ve ancak kimsenin adamı değiller, sizde olmayan bir iradeleri var. Bu
iradeleriyle, yaptığınız hukuksuzlukları
açığa çıkartmak da onların toplumsal görevi ve ödevidir.
Terörle mücadele adı altında, beka sorunu gibi bir motivasyonla
her şeyi kapatabileceklerini, istedikleri zulmü yapabileceklerini
sanıyorlar. Terörle mücadele adı altında bütün
hukuksuzluklarınıza kimse göz yummak zorunda değil ve
unutmayın, işlediğiniz bütün bu suçlardan
yargılanacaksınız. Bu ülkenin bir beka sorunu vardır.
deniliyor -ki ben buna inanmıyorum- bu ülkenin değil, bazı
siyasetçilerin, liderlerin beka sorunu var ve kendi bekalarını
devletin bekasına eş tutmaktadırlar. Kendi bekalarını
korumak adına 80 milyonluk bir toplumun bekasını uçuruma
doğru el birliğiyle sürüklüyorlar. Kaldı ki, varsayalım bu
devletin bir beka sorunu var. Kardeşim, biraz tarihten ders alalım,
bu toplum ne zaman bir beka sorunu yaşamışsa, halkların
kardeşliğiyle, dayanışmasıyla
aşmıştır. Beka sorunu, farklı tüm toplumsal kesimlerle
birlikte, dayanışmayla aşılır; tarihte de hep böyle
olmuştur. Kürt sorunundaki baskı, sindirme politikalarıyla bu
ülkenin beka sorununun çözülmesi mümkün değildir. İç
çatışmayı, kaosu besleyen güvenlikçi bir yaklaşımla,
evet, bir beka sorunu vardır. Ama evrensel kriterlerde, özgürlükçü,
birlikte yaşama dair bir anlayışla bu sorunun üzerinden
gelinecektir. Yoksa, eski yapılarla, eski uygulamalarla yeni Türkiyeyi
yaratamazsınız; İçişlerinde Mehmet Ağar'ın kötü
taklidiyle yeni Türkiyeyi yaratamazsınız. Eğer yeni
Türkiyeden kastınız hukuksuzluğun ülkesi hâline getirmekse,
evet, orada başarılısınız. Ama bu hukuksuzluğu
ilelebet sürdürebileceğinizi, bu hukuksuzluk üzerinden ayakta
kalacağınızı sanıyorsanız çok kötü
yanılıyorsunuz. 16 Nisan günü bu halk ödettiğiniz bu
ağır bedeller karşısında size dur diyecektir. 7
Haziranda verdiğimiz uyarının aynısını 16 Nisan
akşamı alacaksınız. Umarım bu sefer bu dersi dikkate
alır, daha makul, daha barışçıl politikalarla ülkeyi
yönetmeye çalışırsınız. Yoksa hep birlikte uçuruma
doğru sürükleneceğiz ve bunun sebebi de siz olacaksınız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Sayın
Boynukara, sisteme girmişsiniz, Adıyaman Milletvekili, buyurunuz.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, Adıyamanın sorunlarını, biz milletvekilleri
olarak hep birlikte takip ediyoruz; Behçet Beyin de yapılanlardan,
edilenlerden haberi vardır.
Tütün konusunu gündeme getirdiler. Tütün konusunda
Maliye Bakanlığı, Gümrük Ticaret Bakanı, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Sağlık Bakanı
ve İçişleri Bakanının katılımıyla bir
toplantı yapıldı. O toplantıya ilgili kamu kuruluşlarının
temsilcileri de katıldı. Şu an onlar bir değerlendirme
yapıyorlar, bir çözüm bulunmaya çalışılıyor; bunu
kendileri de biliyorlar. Bugün yarın yakın zamanda bunun sonucu
ortaya çıkacak.
Terörle mücadele konusunda ise, Adıyamanda,
bahsettiği bölgede 1 korucu şehit edildi ve geçmiş, ondan önceki
dönemde de 1 asker şehit edildi, 1 asker yaralandı. Adıyamana
terörün girmesine hiç kimsenin izin vermemesi lazım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Boynukara.
Sayın milletvekilleri, 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gündemimiz,
hepimizin bildiği gibi referandum yani rejim değişikliği.
Bu konuyla ilgili birkaç düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir tarafta
hayırı savunanlar, diğer tarafta eveti savunanlar. Eveti
savunanlarla, kampanyayla ilgili iki önemli konuyu Meclisin ve milletin
dikkatine sunmak istiyorum:
Biri evet
kampanyasını yapan AKPnin devletin, milletin her türlü
imkânını kullanarak yaptığı haksızlıklardan
oluşuyor, bir diğer konu ise, hayır diyenlere yapılan
suçlamalar.
Cumhurbaşkanı,
onaylar onaylamaz meydanlara çıktı, ardından Başbakan
çıktı meydanlara, dediler ki: Hayır oyu verenler teröristtir.
Ardından her zamanki gibi bir koro; havuz medyası, gazeteciler, komiserler,
hayasızca yalan söyleyen TV ekranlarındaki sözcüler
aldıkları talimatlarla hayır oyu verenleri teröristlikle
suçladılar ama bir baktılar ki bu tutmuyor, geri dönmeye
başladılar. Öyle büyük bir koro ki bu hayıra terörist
diyenler, içinde siyasetçisi var, gazeteci kılıklısı var,
yanaşma var, yandaş var, her daim kıblesi iktidar olan
gazeteciler var, unvanı profesör yazanlar var. Ne diyorlar? Hayır
verenleri FETÖyle birlikte olmakla suçluyorlar. Diyorlar ki: FETÖ
hayır diyor; dolayısıyla, hayır diyenler de
FETÖcüdür.
Bir
şey sormak istiyorum değerli milletvekilleri, AKP milletvekilleri:
Ben Fetullah Gülenin, FETÖnün hayır açıklaması
yaptığını duymadım. Acaba sizlerin hâlâ o
ilişkisi devam mı ediyor? Arada konuşuyor musunuz ki Fetullah
Gülenin hayır dediğini söylüyorsunuz? Mutlaka, geçmişten
kalan bir ilişkiniz var herhâlde. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın arkadaşlar, Fetullahtan evet diyeni
duyduk; örneğin Emre Uslu açıklama yaptı Evet diyorum. diye.
Ben bu cepheden hayır diyen kimseyi duymadım.
Değerli
arkadaşlar, bu o kadar büyük bir suçlama ki, o kadar büyük bir yalan ki
insanın aklı almıyor. Nasıl büyük bir iftira, nasıl
büyük yalan arkadaşlar? CHPyi, Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekillerini FETÖyle yan yana getirmeye çalışıyorlar.
Bakın değerli arkadaşlar, insanda, bunu söyleyen insanlarda
biraz utanma olur, biraz yüzü kızarır.
Ben
birkaç fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum, birkaç
fotoğrafı sizlere hatırlamak istiyorum. Değerli
arkadaşlar, bakın, AKP milletvekillerinin bir resmi, bir
fotoğrafı. Bakın, normalde bizim başını örten
türbanlı kadınlarımıza saygımız var ama normalde
türban takmayan kadınlar burada türban takmışlar. Allah aşkına,
burası neresi? Türban nerede takılır? Kutsal mekânlarda. Ya bu
kim? Burası cami mi, mescit mi? Bu adam kim, şıh mı?
Bakın, neredeyse AKPnin MYKsı var. Kimler yok ki? AKPnin genel
başkan yardımcıları -bakın şu resimlere
arkadaşlar, bakın şu fotoğraflara- AKPnin sözcüleri var,
şu anki sözcüsü var. İşte, hatırlarsınız, bu
görüntüyü de hatırlarsınız, bunu da
hatırlarsınız. Burhan Hoca nerede, Burhan Hoca? Burhan Hoca var,
gayet samimi bir şekilde Burhan Kuzu var.
Değerli
arkadaşlar, bakın, buna benzer fotoğraf çok. Muhtemelen sizin de
vardır. Olmayan fotoğraf var mı, bilmiyorum.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Nereye varacaksınız? Ne var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir de FETÖyle
suçladığınız CHPli vekillerin
fotoğraflarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın,
CHPli vekillerin fotoğraflarını göstereyim. Bu, CHPli Vekil
Dursun Çiçek, bir askerî cemsede cezaevine getiriliyor. Bakın, bu Dursun
Çiçek.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kim götürüyor?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Söyleyeceğim.
Şu
gördüğünüz şahıs Mustafa Balbay, bakın polislerin
arasında. Şu gördüğünüz, Türkiye tarihinde, hukuk tarihinde
yaşanmamış bir olay, bir Başsavcı İlhan Cihaner
zorla makamından alınıyor.
Bakın,
parmaklıkların arkasında iki fotoğraf daha var. Kim bu?
Tuncay Özkan, Mustafa Balbay. Mehmet Ali Çelebileri mi
Burada bulunan birçok
arkadaşımız bunlarla suçladı. Peki, bunları cezaevini
kim götürdü? Bu polisleri, bu savcıları kim görevlendirdi? Savcı
kimdi Ergenekon davasında, Balyoz davasında, askerî casusluk
davasında kimdi, savcı kimdi? Savcı şu anda sizin reis
dediğinizdi. Burada bulunan arkadaşlar bu operasyonları
alkışlarla desteklediler.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu insanların hiçbiri
Şimdi bu
fotoğraf karesine girenlerin hepsi utanıyor. Örneğin şu
fotoğraf -sataşarak söylüyorum- İlknur İnceöz AKP Aksaray
Milletvekili, Grup Başkan Vekili, sataşıyorum, gel, bunun
cevabını ver.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Şahsiyatla uğraşma, sözleşmeye
gel.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bu resme girenlerin hepsi utanıyor, kimse
açıklayamıyor ama şu fotoğrafta olanların hepsi onurlu
şekilde sokaklarda, meydanlarda halkın içerisinde gezmeye devam
ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
değerli arkadaşlar, şimdi yine televizyon kanalı gezip
gezip, CHPyle ilgili, suçlayan birisi var, bir şahıs var, nasıl
büyüdüğü, nasıl zenginleştiği şaibeli. Ne diyor? CHP
ile FETÖnün kitabını yazacakmış. Adam suçluluğun
telaşı içerisinde. Ne diyor, bakın, arkadaşlar. Ankarada
FETÖ okulunun ismi kendi karısının ismi, oğlu o okulda
okumuş, kendi sıkı fıkı. Sayın Bülent Arınç
ne diyordu: Parsel parsel verdi. Ne demiş geçmişte: Hocam ile
Başbakanımın arasını kim açmaya
çalışıyorsa ya haindir ya ajandır. En azından nefsine
kapılan bir gafildir.
Başka,
bugün hedef gösterdiğiniz, sizin Heykeli dikilecek adam. dediğiniz
Savcı Öz, ülkesine hizmet eden bir savcı, Tayin konusu yargı işi,
yorum yapmam. Başka? Terbiyeni takın, terbiyeni. diyor. Fetullah
Gülene FETÖ diyemezsin. Ben sana lakap taksam hoşuna gider mi? Lütfen
özür dile. diyor.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Kim diyor, kim?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Ne yapıyor şimdi? Kanal kanal geziyor,
CHPyle ilgili suçlamada bulunuyor. Ben, değerli arkadaşlar,
bakın, bir şey daha söyleyeceğim. Ne diyor burada? Sizler
sırtınızı devlete dayamadan kendi
imkânlarınızı kullanarak helal parayla bugünlere geldiniz.
diyor.
Değerli
arkadaşlar, bir de para var para. Parayı bilir misiniz? Parayı
tabii ki bilirsiniz, parayı AKPden daha iyi bilecek bir parti yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama bu para başka para. Bu para
-bundan da utanacaksınız- bakın, arkadaşlar, hani her
toplantıda çıkıp meydan okuyorsunuz ya, nutuk atıyorsunuz
ya, Hoca Efendi hazretlerine saygılarınızı sunuyorsunuz ya,
o para. Türkiye Cumhuriyeti Türkçe Olimpiyatları parası. Bunu
hatırlıyor musunuz?
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Hatırlamazlar, hatırlamazlar.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Merkez Bankası kimdeydi? CHP mi iktidardaydı?
Sayın Ramazan Can, Sayın Doğan Kubat bunu kim bastı? Bunu
da siz bastınız.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne zaman, ne zaman, onu söyleyin.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bakın, şimdi çıkın cevap verin. Kim
FETÖcü? Kim büyüttü? Kim vali yaptı? Kim kaymakam yaptı? Kim kol
kola yürüdü? Kim seçimlerde, hangi seçimlerde, kaç koalisyon yaptı;
2002sinden 12 Eylül 2010 referandumuna kadar koalisyon yaptı?
Şimdi
buradan grubum adına, partim adına açık bir çağrı
yapıyorum, hodri meydan diyorum. Gelin, hep birlikte siyasi partileri,
milletvekili gruplarını araştıralım. Kimin bugün,
geçmişte bu cemaatle, bu organizasyonla, bu örgütle ilişkisi varsa,
hodri meydan, gelin araştıralım diyorum. Değerli
arkadaşlar, her yerde var, olmayan yok. Yüz binlerce insan cezaevinde. Yüz
binlerce insan o okulun önünden geçtiği için meslekten atıldı.
Bakın, hâkimde var, savcıda var, gazetecide var, memurda var,
işçide var. Olmayan yer neresi? Siyaset. Allah aşkına, siz buna
inanıyor musunuz ya? Siyasette, milletvekillerinde, belediye
başkanlarında bu örgütün olmaması mümkün mü?
Sızmadığı yer kalmamış;
Cumhurbaşkanının 7 yaverinden 5i FETÖcü çıkmış,
diyorlar ki: Bizde yok. Olacak iş mi? Hodri meydan diyorum. Gelin,
araştıralım, hangi grupta hangi milletvekilinin bu işle
ilgisi varsa hodri meydan diyoruz arkadaşlar.
Bakın, bir diğer konu ise yapılan
haksızlıklar. Evet resmen bir devlet kampanyası gibi. Devletin
her türlü imkânı kullanılıyor. TRTsi var,
sağlığı var, bakanı var, savcısı var, herkes
var değerli arkadaşlar bu cephede ve bu cephe öyle bir kampanya
yürütüyor ki, her türlü haksızlığı yapıyor. Bizim
AKPli, MHPli, CHPli, HDPli insanların vermiş olduğu
vergilerle evet kampanyası yapıyorlar. Geçtiğimiz gün benim
kendi şehrime Cumhurbaşkanı geldi. Malatya Büyükşehir
Belediyesi, Battalgazi Belediyesi, Yeşilyurt Belediyesi, bütün belediyeler
devletin bütün imkânını kullanarak kampanya yaptılar. Bugün
Tokatta, dün Manisada bütün yerel yönetimlerin imkânlarını
kullanarak AKP bir kampanya yapıyor. Benim vergimle yapıyorsunuz, ben
Hayır. diyorum, siz Evet. diyorsunuz. Benim vergimle kampanya
yapıyorsunuz. Benim vergimle kampanya yapanların gözüne dizine
dursun, haram olsun diyorum hepinize. (CHP sıralarından
alkışlar) Haram olsun! Benim kampanyalarımla böyle
haksızlık yapılır mı değerli arkadaşlar?
Bakın, bir kişiyi unuttum. Dünyanın en
ünlü cerrahlarından Mehmet Haberalı unuttum, Mehmet Haberalı.
Mehmet Haberal, bu ülkeye karaciğer naklini, böbrek naklini getiren adam.
Onu da darbeci diye, terörist diye cezaevine attınız.
Değerli arkadaşlar, o kadar ilginç
şeyler var ki hayırla ilgili. Hayır. diyen herkes suçlu.
Adam mafya babası, destekliyor, tweet atıyor, Hayır,
verenleri bilmem ne yaparım. diyor. Hayır. kampanyası yapan
bir kadın bıçaklanıyor. Hayır. diyen insanlar
gözaltına alınıyor, cezaevine atılıyor. Ama şunu
bilin: Bugün herkesin vicdanı var, herkes Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ne olduğunu biliyor, herkesin bir vicdanı var, herkes bu vebal
içerisinde oyunu kullanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Siz ne
yaparsanız yapın, bu kampanyada başarılı
olamayacaksınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Can
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkanım
sataşmadan söz almak niyetinde değilim, sadece tutanaklara geçmesi
açısından
VELİ AĞBABA (Malatya) Al al, vallahi
sataştım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Şu an Meclis
Genel Kurulunda olumlu bir hava var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben
sataştım vallahi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sataştı ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İnşallah
bu, birkaç sözleşmeyi yasalaştıracağız. Ancak ben
şunu söylemek istiyorum: Hatip şahsiyetle uğraştı, burada
olmayan şahıslara kaba ve yaralayıcı sözlerde bulundu ama
şunu söylemek istiyorum özellikle: Biz bunların hiçbirini kabul
etmiyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Bunları
reddediyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aleyhe
söylemiş olduğu sözleri de aynen kendisine iade ediyoruz.
Genel Kurulu bu şekilde bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Can.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, ben hepsine
sataştım.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, uluslararası
sözleşmelerle ilgili 3üncü madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bundan tam yirmi beş
yıl önce Ruslar tarafından kışkırtılan Ermeniler,
stratejik önem taşıyan Hocalıyı ele geçirmek istemişlerdir.
Ancak, kasabayı sadece işgal etmekle yetinmeyen Ermeniler,
hafızalardan silinmeyecek bir katliama imza atmışlardır.
Hocalı katliamında 106sı kadın, 70i yaşlı, 63ü
çocuk olmak üzere toplam 613 soydaşımız acımasızca
katledilmiş, 1 milyondan fazla soydaşımız ise yerinden
yurdundan edilmiştir. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak
geçen bu olayın hiçbir zaman unutulmayacağını bir kez daha
huzurunuzda dile getirmek istiyorum. Bugün kardeş Azerbaycanın
topraklarının yüzde 20si hâlen Ermenilerin işgali
altındadır. Bu işgalin bitmesi ve işgal altındaki
topraklarına Azerbaycanın kavuşmasını buradan
istiyoruz, temenni ediyoruz; unutmayacağız,
unutturmayacağız. Ermeni saldırılarında
hayatını kaybetmiş bütün soydaşlarımızı ve
ecdadımızı hürmetle yâd ediyorum. Hepsine Cenab-ı Hakktan
rahmet diliyorum, ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin de şahit olduğu gibi, her zaman
söylediğimiz gibi var oluş ile yok oluş arasındaki ince
çizgiyi yaşadığımız 15 Temmuz akşamının
sancıları hâlâ bugün milletimizde devam etmektedir. Hepimizin
huzursuzluğu ziyadesiyle sürmektedir. Her gün kapımıza, sizlerin
de kapısına haksız yere mağdur edildiğini söyleyen
insanlar gelmektedir. Bu insanları dinlediğimizde bizim için yani
gerçekten itikat sahibi insanlar için beyan esastır. Onlar
çocuklarının, örneğin erlerin, örneğin eşleri olan
erbaşların, örneğin askerî okuldan hâlâ tutuklu bulunan
öğrencilerin suçsuz olduğun söylüyorlar, emir komutayla hareket
ettiklerini söylüyorlar. Çocukların uyandırılış
şeklini anlatıyor anne, diyor ki: Çocuğumu dinledim, bana dedi
ki: Anne, bize dediler ki Ülke işgal ediliyor. Ülkede darbe olacak.
Haydi gideceğiz, mücadele edeceğiz. Gittik gördük ki bizi işgalci
olarak götürmüşler ve birçoğu geri gitti.
Şimdi,
bu konuda özellikle benim sizlerden ricam şudur: Sizler belki bunlarla
birebir görüşmüyorsunuz, özellikle iktidar milletvekillerimizin bu konuya
hassasiyetle eğilmesini gerçekten buradan belirtmek istiyorum. Bu er,
erbaşlar ve gerçekten emirle hareket eden çocuklarla alakalı
atılması gereken adımların aciliyetle atılması
için, hukukun ve adaletin üstünlüğünün hızlı bir şekilde
çalıştırılması için, ne olur gelin bizler de bunu dile
getirelim. Buradaki mesele şu: Darbeye adı geçmiş,
karışmış olan, byLock kullanan, gerçekten ülkenin yok
oluşu için mücadele etmiş olan herkesle Milliyetçi Hareket Partisi
herkesten önce mücadele etmekte ve edecektir. Hepimiz özellikle bu konuda
gövdemizi siper ederiz vatanımızın, milletimizin önüne. Lakin,
eğer adalet mekanizması yavaş işliyorsa, ben buna da
inanıyorum, tabii ki deliller toplanacak, dosyalar hazırlanacak ama
orada her geçen gün o küçücük çocuklar için; 18 yaşında, 19
yaşında, 20 yaşındaki çocuklar için yarın öbür gün
travması atlatılmayacak birer süreç hâline gelecek. Her biri
hastalığa kapılmış çocuklar olarak çıkacak, her
birinin belki psikolojik desteğe ihtiyacı olacak. Ne olur adalet
mekanizmasının işletilmesi için,
çalıştırılması için gelin daha hızlı bir
gayret sarf edelim. Bizler de bunu buradan dile getirirken, özellikle,
dediğim gibi, belirtmek istediğim şudur: Evet, suça
bulaşmış olan herkes yaşı ne olursa olsun, durumu
konumu ne olursa olsun mutlaka cezasını bulmalı çünkü vatana
ihanettir 15 Temmuz darbe girişimine karışmış olmak,
desteklemiş olmak ve bundan sonra da o konuyu destekliyor olmak. Ancak,
onun dışında, hakikaten haksız yere cezaevinde olanlar,
haksız yere ihraç edilmiş olanlar ya da sadece sendika üyeliği
ya da banka hesabı olduğu için veya o okula gittiği için bu
manada mağduriyet içerisinde olanları dinlediğimde ben şu
kanaate varıyorum: Suç kişiye özgü, ihraç edilen bir öğretmenin
aynı zamanda eşi öğretmense onun da görevden açığa
alındığını biliyoruz. Burada, evet, devlet refleksini
biz zaten destekliyoruz, terörle mücadeleyi de destekliyoruz; bunun bir terör
girişimi olduğunu, Milliyetçi Hareket Partisi, bu okyanus ötesindeki
hain imamın gelip hesap vermesi gerektiğini sayın liderimiz
senelerdir dile getirmişken bugün biz zaten bu konuyla ilgili kaygılarımızı
ve endişelerimizi, devlet refleksini desteklediğimizi de söylüyoruz,
lakin, burada kişinin suça özgü olarak cezalandırılması
hususuna da hassasiyet gösterilmesi gerektiğini tekrar vurgulamak
istiyorum.
Mağdur
ailelerle ilgili
Annelerin gözleri yaşlı. En azından ben
gelenlere şunu da söylüyorum, diyorum ki: Sizin bilmediğiniz
şeyler de olabilir. Bırakın, adaletin üstünlüğü bunun
üstesinden gelecektir. Devlet refleksine güvenin. Diyorlar ki: Önemli
değil. Biz ileride zaten hiçbir şeyde bulunmayacağız, yeter
ki adalet, hukuk hızlı işlesin, bütün derdimiz bu. Bunu dile
getirmek istiyorum.
İkinci
konu şu: Uluslararası sözleşmeleri görüyoruz. Uluslararası
sözleşmelerle ilgili bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak dünyaya
açılmanın o anlamda tabii ki ülkemiz için faydalı olduğunu
düşünüyoruz, uluslararası sözleşmeleri de bu anlamda
destekliyoruz. Ancak, isteriz ki bizim millî projelerimiz yani bizim millî
olarak meydana getirdiğimiz ürünler ve hizmetler yurt
dışına gitsin. Yapılan uluslararası sözleşmelerle
o insanlar gelsin, bizim ülkemize yatırım yapsın, bizler
onların ülkelerine yatırım yapıp oraya parayı
taşımayalım. Yani, buradan sürekli dile getirdiğimiz,
senelerden beri de Milliyetçi Hareket Partisi olarak mücadelesini
verdiğimiz Millî projeler ülkelerinin ekonomilerini kalkındırır.
söylemi, savı ve teorisini mutlaka harekete geçirmemiz gerekiyor.
Ülkemiz
zorlu günlerden geçiyor. Bu zorlu günleri ekonomik olarak da
yaşıyoruz, manevi olarak da yaşıyoruz, maddi olarak da
yaşıyoruz. Ekonomi güçlendiği zaman milletimiz de güçlenecektir.
Bugün kimin cebine bakarsanız bakın mutlaka cebi borçla dolu, parayla
değil. Gelin, üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülke olmanın
keyfini şu anlamda çıkaralım: Millî denizcilik projeleri
yapalım. İşte o zaman istihdam sorununu da çözeriz hep birlikte.
Özellikle iki yıllık ön lisans mezunu olan çocukların,
onların istihdamını da işte sağlayabiliriz bu
şekilde. Denizcilikle ilgili projeler yapıldığı zaman,
yurt dışına gittiğinizde bizim ürünlerimizin
satılması neden söz konusu olmasın? Gelin, yine tarımla
ilgili, ziraatla ilgili, hayvancılıkla ilgili hem burada çiftçimizin
derdini çözelim hem burada gerçekten hayvancılık yapanların
derdiğini çözelim; gelin, ziraatçının derdini çözelim ve
aynı zamanda bu okullardan mezun olmuş olan ön lisans mezunu
çocukların da derdini çözelim çünkü onların da istihdama
ihtiyacı var; gelin, millî ziraat projeleri yapalım; gelin, millî
tarım projeleri yapalım; gelin, millî hayvancılıkla ilgili
projeler yapalım. Bunlar, uluslararası sözleşmelerle evrensin bu
projeler ve bizler ürünlerimizi yurt dışına gönderelim. Gelin,
zeytinimizi tüm ülkelere gönderelim. İşte, bu anlamda salt
uluslararası projeleri yapmak yeterli değil, burada bunların
kanunlarını çıkarmak yeterli değil; bizim, aynı
zamanda, bununla ilgili yapılması gereken millî projeleri de mutlaka
hayata geçirmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, polis özel harekât alımıyla alakalı Milliyetçi
Hareket Partisinin söyleyecek sözleri çok, bugüne kadar da söyledik. Bir kere,
polisimiz de askerimiz de bizim başımızın tacı. Asla
ve asla, 15 Temmuz darbe girişimi akşamı askeriyenin içine
sızmış olan asker kılığındaki insanları
biz asker olarak görmüyoruz. Bizim askerimiz, bizim Türk Silahlı Kuvvetler
bizim başımızın tacı.
Polis
özel harekât alımıyla ilgili yine bir çift sözümüz var. Nedir bu?
Genç kızlar geliyor, hakikaten vatan aşkıyla kavruluyor. Bu
ülkede kimler var? Kahraman Türk kadınları var. Ve diyorlar ki Polis
özel harekât alımında -10 bin polis özel harekât alımı
yaptınız- neden 1 kadın yok, neden 2 kadın yok? Hadi,
gelin, bari yüzde 10 olsaydı da bin kadın olmuş olsaydı.
Ve hepsi şununla kavruluyor: Bir seferberlik ilan edilse önce
kadınlar cepheye gidiyoruz. Bizler yeri geldiği zaman
sırtımızda taşıdık mühimmatı, bizler tarihte
mücadele ettik erkeklerimizle birlikte. Biz vatanı müdafaa söz konusu
olduğu zaman yüreğimizi ortaya koyarız, bedenimizi,
çınımızı ortaya koyarız. Bu hatayı gidermenin
bir metodu var. Martta tekrar alım yapılacağı söyleniyor,
buradan duyurmuş olayım. Polis özel harekât alımında 3 tane
konu var: Yaşın esnetilmesi... Burada önemli olan, zaten spor
mülakatı yapılıyor, ardından bir mülakat daha
yapılıyor; gelin, orada şans tanıyalım, insanlar
gelsin, mülakatlara girsin ama kadınlarımız,
kızlarımız bu konuda hakikaten İktidar partisi kadınları
sevmiyor mu? diyor. Size de geliyorlardır. Bu konuyu tekrar buradan dile
getirmek suretiyle beklenti içerisinde olduklarını, özellikle polis
özel harekât alımında eşitlik ilkesine uygun olarak erkeklere nasıl
hak tanınıyorsa kadınlara da hak tanınması
gerektiğini buradan tekrar duyurmuş olayım.
Tekrar
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
3üncü
madde üzerinde şahıslar adına, Hatay Milletvekili Sayın
Serkan Topal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
SERKAN
TOPAL (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anketler
birilerinin uykularını kaçırıyor olmalı ki gazete
manşetleri üstünden bu milletin karşısında yeniden mağduru
oynamanın hazırlığı yapılıyor. Bu millet
artık mağdur edebiyatı, aldatıldık,
kandırıldık masalları dinlemek istemiyor. Günlerdir millete
anlattığımız aile içi atamanın örneğini, Anayasa
değişikliğinin nelere yol açabileceğini en
çarpıcı şekliyle Azerbaycan gösterdi. Anayasa
değişikliğiyle isterse partili Cumhurbaşkanı
eşini, oğlunu, damadını, torununu Cumhurbaşkanı
yardımcısı olarak atayabilir mi? Atayabilir. Herhangi bir engel var
mı? Yok. Bu atamalara engel olabilecek herhangi bir madde de yok. Anayasa
Mahkemesi üyelerinin on beşte 12sine istediği atayabilir mi?
Atayabilir. Engel var mı? Hayır. Valileri, rektörleri, genel
müdürleri, daire başkanlarını, kaymakamları, okul
müdürlerini istediği kişileri atayabilir mi? Atayabilir. Bakın,
mesele Sayın Recep Tayyip Erdoğan ya da Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu değil, bakın Anayasa
değişikliğini savunanlar Paket geçerse terör biter, ekonomi
yükselir, büyür." diyor. Peki, dolar rekor kırmış, genç
işsizlik yüzde 23lere tırmanmış, tarım çökmüş,
terör artmış, on beş yıldır iktidardasınız,
neden engelleyemediniz? Madem bu Anayasa yürürlüğüyle terör bitecek,
ekonomi büyüyecek, neden 2019u bekliyoruz? (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bravo!
SERKAN
TOPAL (Devamla) Türk milleti, ülkenin temelini dinamitleyecek, bu Anayasa
değişikliği girişiminizden maalesef rahatsız. Türk
milleti, insanlarımızın kutuplaşmasından maalesef
rahatsız. Türk milleti, terörden rahatsız. Biz, ülkemizi, milletimizi,
bayrağımızı, askerimizi seviyoruz. Biz, hiç kimsenin dizinin
dibinde çökerek fotoğraf çektirmedik, hiç kimseden icazet almadık.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz icazetimizi, Mustafa Kemal
Atatürkün ilkelerinden, bu vatana canını feda eden Mehmetçikten
alırız. (CHP sıralarından alkışlar) Biz diyoruz
ki, gelin, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin bu güzelim
ülkemizin parçalanmasına izin vermeyelim. Ülkemizin birliğini
yıkma projesinde figüran olmayalım. Gelin, tek adamlığa,
dikta rejimine Hayır diyelim.
Bakın,
değerli vatandaşlarım, değerli Türk gençliği, önümüzde
büyük bir görev var ve bu görevi size cüzdanlarınızda
taşıdığınız Türkiye Cumhuriyeti kimliği,
işte bu kimlik veriyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti devletini payidar kılma görevi veriyor. Cesaretimizi,
ışığımızı, sorumluluğumuzu,
Kurtuluş Savaşının kahramanları, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarının bize emanet ettiği Gençliğe
Hitabeden alırız ve hep birlikte diyoruz ki:
Ey
Türk Gençliği!
Birinci
vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa
etmektir.
Mevcudiyetinin
ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli
hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek,
dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve
cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için,
içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette
tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış
ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün
bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde
iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret
içinde harap ve bitap düşmüş olabilir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
SERKAN
TOPAL (Devamla) Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval
ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda
mevcuttur! (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Topal.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Bir önceki oturumda 310
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonraki uluslararası anlaşmaların
oylamaların tamamında da ayrı ayrı, elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık
oylamaya ilişkin genel kuralları her seferinde tekrar
etmeyeceğim. Şu anda okuyacağım, bilginize
sunacağım kurallar bütün açık oylamalar için geçerlidir.
Oylama
için verilen süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Şimdi
bu anlaşmanın oylaması için üç dakika süre veriyorum, oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Oy
sayısı : 219
Kabul : 217
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ver kanunlaşmıştır.
5inci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti
Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/661) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 325)
BAŞKAN
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Demokratik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.-Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo
Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/668) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 329) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 329 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KONGO DEMOKRATİK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 15 Ekim 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Murat Bakan konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulda 220 milletvekilini bir arada bulmak ve
konuşmak her milletvekiline nasip olmaz. Beni dinlemeye geldiğiniz
için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, uluslararası anlaşmalar üzerine grubum adına
söz aldım. Ancak konuşulması gerekenin uluslararası
anlaşmalar değil, uluslararası ilişkiler olduğu
kanaatindeyim. Zira bugün en temel sorun, ülkenin en temel sorunu dış
politikadan kaynaklanan ulusal güvenlik sorunumuzdur.
Değerli
arkadaşlar, bu noktaya nasıl geldiğimizi ideolojik
önyargılarımızdan arınarak sorgulamamız gerekir. Her
ülkenin dış politikası, anayasal sistemi kendi tarihsel
deneyimleriyle şekillenir. Bizim dış politikamızı
şekillendiren de Osmanlının dağılma dönemiyle Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş hikâyesidir. Bir ülke düşünün, Kırım
Harbini yaşamış; ardından Trablusgarp, Balkan
Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve o savaşta Hicazda,
Yemen Çöllerinde, Irakta, Suriyede savaşmış, her cephede
evlatlarını yitirmiş, Sarıkamışta Allahuekber
Dağlarında on binlerce evladı donarak ölmüş. Ve tüm
bunların neticesinde elinde kalan son toprağı Anadoluyu
savunmuş, tüm olanaksızlıklara rağmen
bağımsızlık için seferber olmuş ve Kurtuluş
Savaşını kazanmış. Anadoluda analar evlatsız,
çocuklar babasız kalmış. İşte o tecrübelerin üzerine
kurulan bu devlet dış politikasını bölgesel
barış, istikrar, ihtiyat ve denge üzerine kurmuştur. Bu
anlayış dış politikanın her alanına
yansımış, tüm sorunlar diplomasi yoluyla karşılıklı
çıkarlar gözetilerek çözülmeye
çalışılmıştır. Türkiyenin bütün
anlaşmazlıkların barışla çözüleceğini taahhüt
eden Kellogg Paktına katılımı da bu
anlayışın doğal bir yansımasıdır. Keza
Türk-Yunan sorunlarından Musul meselesine, Hataydan boğazlar
konusuna kadar birçok meselenin diplomasi yoluyla barışçı bir
şekilde çözüme kavuşturulması Türk dış
politikasının barışa verdiği önem kadar dönemin
şartları ışığında uygulanan gerçekçi
diplomasinin de en çarpıcı örneklerini teşkil etmiştir.
Milletler
Cemiyeti üyeliğine kendi başvurusu olmadan davet edilen tek ülke
Türkiyedir. Türkiye Milletler Cemiyetine İspanya tarafından
önerilmiş, destekleyen ülke ise Yunanistan olmuştur. İkinci
Dünya Savaşına giden süreçte Türkiye Batıda Balkan
Antantı, Doğuda Sadabat Paktını imzalamıştır.
Böylelikle, dünyanın savaşa sürüklenmekte olduğu bir dönemde
Türkiye gerek doğusunda gerek batısında güvenlik ve iş
birliğini sağlamaya yönelik önemli adımlar atmış,
İkinci Dünya Savaşında izlediği tarafsızlık
politikasının zeminini hazırlamıştır.
Türkiye
İkinci Dünya Savaşına girmemiş, halkını bu büyük
boğazlaşmadan korumuştur. O dönemde Bizi aç
bıraktın. dövizi olan çocuğa İsmet İnönünün tarihe
geçen sözü hâlâ akıllarımızdadır: Ben sizi aç
bıraktım ama babasız bırakmadım. (CHP
sıralarından alkışlar) Soğuk savaş
yılları yaşanmıştır bu ülkede, Kıbrıs
yaşanmıştır. Bir başka Genel
Başkanımızın, Bülent Ecevitin tarihe geçen sözünü
hatırlatmak istiyorum: Biz aslında savaş için değil,
barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da
barış getirmek için gidiyoruz. Bu nedenler harekâtın adı
Barış Harekâtı olarak konmuştur.
Değerli
arkadaşlar, Allah aşkına, bugün Türkiye'nin dış
politikada geldiği duruma da bir bakalım. Kuzey Afrikada
yaşananlara bir bakın. Arap Baharı Kuzey Afrikaye ne getirdi ve
biz nerede durduk? Bugün Libyada kan gövdeyi götürüyor, Libya aşiret
devletine döndü. İnşaat sektörümüzün baş tacı edildiği
Libyada bugün ABD, Fransa, tüm Batı ülkeleri var, biz yokuz. En üzücü
olanı, Kıbrıs Barış Harekâtında bize ambargo
uygulamayan tek ülkeydi. Batı tavır aldığında gelip
bizimle petrol anlaşması imzaladılar. ABD bu yapılanı
unutmadı ancak biz unuttuk. Bugün Libyada petrol kuyuları
Amerikalıların elinde, hakeza Irakta da öyle. Irakın,
Libyanın zenginliklerinden o ülkelerin vatandaşları hak
ettikleri payı, refahı alabiliyorlar mı? Hayır. Peki, bu
ülkelere demokrasi geldi mi? Elbette hayır. Sevgili AKPli
arkadaşlarım, size soruyorum: Sıfır sorundan
sıfır dosta geldiğimiz bugünlerde Suriyede,
Kıbrısta, Rusyada, İsrailde, Mısırda, Avrupa
Birliği ülkelerinde, Azerbaycan ve Bangladeş gibi kadim
dostlarımızla, Kafkasyada, Türki cumhuriyetlerde, Kuzey Afrikada,
Amerikada itibarımız nasıldır, hiç düşünüyor musunuz?
Yeni Osmanlı hayalleri üzerine kurulan dış politika ülkemizi
saygın, bölgeye demokrasi ve barış ihraç eden bir ülke
konumundan komşularına karşı genişlemeci emeller
güden, dış dünyaya hasmane tutumlar sergileyen, ne yazık ki
demokratik dünyadan kopmuş, totaliter bir tek adam rejimine doğru
savuruyor.
Suriyede
yaşanan insanlık dramına bakın. Yanı
başımızda milyonlarca insan öldü, kadınlar, çocuklar
tacize, tecavüze uğradı, esir pazarlarında satıldı,
milyonlarcası da bizim ülkemizde. Bölgede bir insanlık dramı
yaşanıyor. Peki, biz ne yaptık, ne yapıyoruz? Bölgesel barışı
savunmak, komşumuzda tetiklenen iç savaşa engel olmak yerine Esadı
devirmek amacıyla on binlerce cihatçı selefinin Suriyeye, Iraka
girmesine göz yumduk, hatta internette görüntüleri de bulunan haberlerden
anladığımız üzere bizzat bu cihatçı
akışına açık sınır politikasıyla destek
olduk. MİT tırları konusu hâlâ gizemini koruyor.
Hayaller
Emevi Camisinde namaz kılmaktı, gerçekler ise El Babı
IŞİDden temizleyebilmek için 72 evladımızın
şehit olmasıdır. O şehitler ki bu ülkenin yoksul halk
çocuklarıdır. Subayı, astsubayı, uzman erbaşı
anası babası Yörük çadırında, gecekondu semtlerinde,
sıvasız, boyasız evlerde oturan bu ülkenin gariban
çocuklarıdır. Kimimizin oğludur, kimimizin yeğenidir,
kimimizin kardeşidir. Bizim evlatlarımız hiç şüphesiz ki
vatan için şehit olurlar, bir emirle ölüme giderler, üniformaları da
kefenleridir. Ancak kimsenin politik hırslarının,
maceraperestliğinin kurbanı olamazlar. Şimdiyse bu vatan
evlatlarıyla Münbiçe girmekten, Rakkayı almaktan bahsediyorsunuz.
Hakikaten tam bir çıldırmışlık hâli. Hiç, Suriyede
sahada kimlerin hâkim olduğuna ilişkin haritaya baktınız
mı? Münbiçe girebilmek için bir Putinin bir Trumpın gözünün içine
bakıyoruz. Onay çıkmıyor elbette, Trumpa neredeyse yalvaracak
duruma düştük.
Arkadaşlar,
bir Şangay Beşlisini giriyoruz bir Trumpın başkan
olmasına seviniyoruz. Öyle hızlı yer değiştiriyoruz ki
küresel güçler bile şaşırıyor. Daha dün en iyi belgesel
dalında Beyaz Miğferler filmiyle Oscar ödülü alan film ekibi, üç
gün İstanbulda havalimanında bekledi. Ama Müslüman olduğu için
ABDye gidip Oscar ödülünü alamadılar. Her tarafa Ey! diyerek gürleyen
Sayın Cumhurbaşkanı, o gelişine çok sevindiğiniz
Trumpın, Müslümanlığa vize yasağı uygulamasına
ne dediniz merak ediyorum.
O
kadar çok hata yapıyorsunuz ki yetişemiyoruz
hatalarınızı saymaya. Birkaç örnek daha vereyim: Avrupalı
siyasetçilere diplomasi terminolojisini aşarak terbiyesiz dediniz. Kime
mi? Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulza, Yeşiller
Partisi Başkanı Cem Özdemire. Değerli arkadaşlar, hakaret
diplomasinin bir enstrümanı değildir. Schulz, Almanya Sosyal Demokrat
Partisinin başına geldi, ilk seçimlerde büyük ihtimalle iki parti
iktidar olacaklar, durum vahim ki ne vahim.
Mülteciler
konusu ahlaki olarak bize saygınlık kazandıran bir konuyken
Otobüslere doldurur gönderirim. denilerek ülkemizin mülteciler konusunda
insani duruşuna halel getirilmiştir. Mavi Marmarada İsraile
teslim oluşunuz, Rusyayla uçak krizinde önce sahiplenip
böbürlenişiniz, sonra çark edişiniz; Emevi Camisinde namaz
kılacağız. deyişiniz, IŞİDe Birkaç öfkeli
genç. deyişiniz, vatan toprağı Süleyman Şah Türbesini
terk ederek kaçışınız, Barzaniyle olan dansınız;
bizim başımız döndü.
Şimdi
size soruyorum: 16 Nisanda başkanlık sistemi gelirse ülkenin
dış politikasında ne değişecek? Ülkenin ulusal
güvenlik politikasında nasıl bir değişiklik olacak? Bugün
alamadığınız hangi kararı alacaksınız? On
beş yıldır çözemediğiniz hangi sorunu nasıl
çözeceksiniz?
Bu
rejim değişikliği yani yargının, yürütmenin,
yasamanın bir tek kişinin güdümüne girmesi bize nasıl bir
saygınlık kazandıracak? Ben yanıtlayayım: Hiçbir
şey. Zira, Türkiye'nin dış politika ve ulusal güvenlik
sorunları rejim değişikliğiyle çözülemez. Bu sorunlar
rejimin ürettiği sorunlar değil, bizzat iktidarınızın
yarattığı sorunlardır. Bu sebeple, ülkenin hayrı için
anayasa değişikliğine Hayır. diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Oy sayısı :
220
Kabul :
219
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fildişi Sahili
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/674) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu. (S. Sayısı: 330) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 330 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
FİLDİŞİ SAHİLİ CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 26 Mart 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :
213
Kabul :
211
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/686) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/686) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu(S. Sayısı: 331) --- (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
Raporu 331 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE UGANDA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 21 Ocak 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Oy
sayısı : 215
Kabul : 214
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Madagaskar Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanlarda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Madagaskar
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanlarda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/669) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 334)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gine-Bissau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine-Bissau
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/660) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 326) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 326 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE GİNE-BİSSAU CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 22 Şubat 2014 tarihinde Bissauda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gine-Bissau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine-Bissau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Oy
sayısı : 224
Kabul : 223
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
11inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/662) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 327) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 327 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE GABON CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 12 Mayıs 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı :
220
Kabul :
219
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
12nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/664) ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/664) ile Milli Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 332)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/495) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 155) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 155 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE KARADAĞ HÜKÜMETİ ARASINDA YOLCU VE
EŞYANIN KARAYOLUYLA ULUSLARARASI TAŞINMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 11 Aralık 2009 tarihinde Podgoricada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında
Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası
Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve Oylama işlemini başlatıyorum.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından, hem de Sayın Gümrük Bakanımız buradayken
Uzlaşma sağlandığından herhangi bir konuşma
yapılmıyor ancak -Karadağ Hükûmetiyle yapılan
anlaşmaya tabii ki biz de okey veriyoruz, gönüllüyüz,
sıkıntı yok, kabul ettik ancak- Sayın Bakanım,
özellikle sizlerin dikkatini çekmek istiyorum. Uluslararası bir nakliyeci
olarak çektiğimiz sıkıntılarda -bütün nakliyeci firmalar
için de aynı bu kelimeleri kullanmak istiyorum- Karadağa giderken
özellikle Yugoslavya üzerinden giden araçlarda -çok sıkı- gümrüklerde
çekilen eziyetler ve de haksız yere alınan harçlar var biliyorsunuz.
Bulgaristanın, yukarıdan giderse Macaristanın
aldığı fazlalık harçlar var. Burada, bu sebepten
dolayı da Türk firmalarının rekabet gücünün düştüğünü
özellikle belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın Bulgaristanın,
Romanyanın, Macaristanın ve de Sırbistanın
aldığı harçların düşürülmesi veya
kaldırılmasıyla ilgili gerekli atılımı
yapması gerektiğinin özellikle altını çizmek istiyorum.
Uluslararası
Taşımacılar Derneği adına teşekkür ederim.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Yalım.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :
220
Kabul :
218
Ret :
1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
14üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/512) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 135) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 135 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI İLE KARADAĞ
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ARASINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Ocak 2008 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile
Karadağ Dışişleri Bakanlığı Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 218
Kabul : 217
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
15inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei
Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
15 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei
Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 263)(xx)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 263
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BRUNEİ SULTANLIĞI
HÜKÜMETİ ARASINDA EKONOMİK, TİCARET VE TEKNİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 - (1) 10 Nisan 2012 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Oy sayısı :
219
Kabul :
219(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
16ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Ginesi
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Ginesi
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/663) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu. (S. Sayısı: 328) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 328 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE EKVATOR GİNESİ
CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ, EKONOMİK VE
TEKNİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Kasım 2014 tarihinde Malaboda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy
sayısı: : 220
Kabul: 219
Çekimser: : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
17nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göç
Konularına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nijerya Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göç Konularına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/620) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187) (X) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 187 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE NİJERYA FEDERAL
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÖÇ KONULARINA DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 2 Şubat 2011 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göç
Konularına Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Göç Konularına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı :
219
Kabul :
219(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının
Bakmakla Yükümlü Oldukları Kişilerin Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
18.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Bakmakla Yükümlü
Oldukları Kişilerin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/351) Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69)---(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 69 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE KOSOVA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA DİPLOMATİK MİSYON
VE KONSOLOSLUK MENSUPLARININ BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUKLARI KİŞİLERİN KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARI
HAKKINDA ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 2 Mayıs 2014 tarihinde Priştinede imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Bakmakla Yükümlü Oldukları
Kişilerin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmaları
Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
Madde
3 .- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Bakmakla Yükümlü
Oldukları Kişilerin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul : 217(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
19uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
19.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/378) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 55) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 55 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE URUGUAY
DOĞU CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Mayıs 2013
tarihinde İzmirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay
Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 221
Kabul : 221(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
20nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Milli
Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim
ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Protokolun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/360) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti
Milli Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında
Teknik İşbirliği Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Protokolun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/360) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48) (x)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
raporu 48 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLİ
EĞİTİM BAKANLIĞI İLE CİBUTİ CUMHURİYETİ
MİLLİ EĞİTİM VE YÜKSEKÖĞRETİM BAKANLIĞI
ARASINDA TEKNİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASINDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR PROTOKOLUN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Mayıs 2013
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim
Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve
Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik İşbirliği
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Protokolun onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim
Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve
Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Protokolun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 221
Kabul : 221(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
21inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
21.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/376) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 54) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 54 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1nci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE KOSTA
RİKA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 1 Mayıs 2013 tarihinde İzmirde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 215
Kabul : 215(*)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
22nci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/419) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
22.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/419) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 87) (**)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 87
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
YEMEN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2013
tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 218
Kabul : 218(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
BAŞKAN Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
23üncü sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
23.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/308) ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 5)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
24üncü sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
24.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/316) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
25inci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
25.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/332) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 26)
(x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 26
sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE ENDONEZYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
DENİZ TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29 Haziran 2010 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylama tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul : 217(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
26ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İle Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/330) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
26.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/330) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 31) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 31 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE EKVATOR CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TURİZM
ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Mart 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 214
Kabul : 214(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
27nci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kültürel ve Eğitsel İşbirliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Eğitsel
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/333) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 32) (X)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
raporu 32 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE EKVATOR CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜREL VE EĞİTSEL
İŞBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 15 Mart 2012 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel ve Eğitsel İşbirliği Çerçeve
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için
bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel Ve Eğitsel İşbirliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 216
Kabul : 216(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak Gazel
Ankara
Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
28inci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan
Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/335) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
28.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/335) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 34)(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 34 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA
GENÇLİK VE SPOR ALANINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 3 Şubat
2009 tarihinde Riyadda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi
Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 217
Kabul : 217(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.49
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
29uncu
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti
Hükümeti Gençlik Faaliyetleri ve Spor Alanlarında İşbirliği
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/338) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
29 - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Gençlik Faaliyetleri ve Spor
Alanlarında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/338) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 36)(x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 36
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE HİNDİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
GENÇLİK FAALİYETLERİ VE SPOR ALANLARINDA
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 5 Haziran 2012
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan
Cumhuriyeti Hükümeti Gençlik Faaliyetleri ve Spor Alanlarında
İşbirliği Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için iki dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Gençlik
Faaliyetleri ve Spor Alanlarında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı :
198
Kabul :
198(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
30uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Kültür ve Sanat Alanında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
30.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Kültür ve Sanat Alanında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/340) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 37)(xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 37 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR VE SANAT ALANINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
29 Nisan 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Kültür ve Sanat Alanında
Anlaşmanın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında
Kültür ve Sanat Alanında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 196
Kabul : 196(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
31inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
31.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/341) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 38) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 38 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1nci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA GENÇLİK VE SPOR ALANINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 4 Şubat 2013
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
38 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 205
Kabul :
205 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
32nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın,
Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
32.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim,
Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/343) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 40) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 40 sıra sayısıyla
bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GANA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR, EĞİTİM, BİLİM,
BASIN-YAYIN, GENÇLİK VE SPOR ALANLARINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 22 Ocak 2013
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın,
Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
40 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
33üncü
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim
Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve
Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
33.-Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim
Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve
Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/346) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 41 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
İLE CİBUTİ CUMHURİYETİ MİLLİ
EĞİTİM VE YÜKSEKÖĞRETİM BAKANLIĞI ARASINDA
TEKNİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 16 Ocak 2009 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Milli
Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim
ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
41 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 209
Kabul : 209 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
34üncü sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
34.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/348) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 43)(x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 43
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA EĞİTİM ALANINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Kasım
2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 43 sıra
sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı : : 207
Kabul : 206
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
35inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
35.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Eğitim Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/349) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 44) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 44 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA EĞİTİM ALANINDA İŞBİRLİĞİ
MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 17 Eylül 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
44 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 210
Kabul : 209
Çekimser:
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara
Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
36ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve El Salvador Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
36.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve El Salvador Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/379) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 56 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE EL SALVADOR CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 2 Mayıs 2013 tarihinde
İzmirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve El Salvador
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
56 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 208
Kabul :
208 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
37nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Belize Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
37.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Belize Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/380) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 57) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 57 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE BELİZE HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA
ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 1
Mayıs 2013 tarihinde İzmirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Belize Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
57 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 209
Kabul
: 208
Çekimser
: 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara
Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
38inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Peru Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
38.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Peru
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/381) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 58) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 58 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE PERU
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Mayıs 2013 tarihinde İzmirde imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Peru Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
58 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 209
Kabul :
209 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
39uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Panama Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
39.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Panama Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/382) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 59) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 59 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE PANAMA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDAHAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNADAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14 Nisan 2014
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Panama
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 59 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy
sayısı :
217
Kabul
: 217 (x)
Kâtip
Üye
Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
40ıncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Temsilcilik veya Konsolosluk Mensuplarının Aile Fertlerinin Gelir
Getirici İşlerde Çalışmaları Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
40.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Temsilcilik veya Konsolosluk Mensuplarının Aile Fertlerinin Gelir Getirici
İşlerde Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/352) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 70) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
Raporu 70 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
DİPLOMATİK TEMSİLCİLİK VEYA KONSOLOSLUK MENSUPLARININ
AİLE FERTLERİNİN GELİR GETİRİCİ
İŞLERDE ÇALIŞMALARI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 20 Haziran 2014 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik Temsilcilik veya Konsolosluk Mensuplarının Aile
Fertlerinin Gelir Getirici İşlerde Çalışmaları
Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
70 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
41inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
41.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 71) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 71 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TANZANYA BİRLEŞİK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2 Ağustos 2013 tarihinde Darüsselamda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
71 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 211
Kabul : 210
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
42nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kapsamlı
İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
42.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kapsamlı İşbirliğine
Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı (1/364) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72) (xx)
BAŞKAN BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 72 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE CİBUTİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KAPSAMLI
İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT MUHTIRASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 15 Kasım 2012 tarihinde Cibutide imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kapsamlı
İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
72 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 216
Kabul : 214
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
43üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
43.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/366) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 73)(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 73 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE SOMALİ FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 12 Şubat 2013 tarihinde Mogadişuda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 73 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul
: 212
Çekimser : 4(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara
Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
44üncü sırada yer alan, Kültürel İfadelerin
Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
44.-
Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve
Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/372) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 77) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 77 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KÜLTÜREL
İFADELERİN ÇEŞİTLİLİĞİNİN
KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Kültürel
İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi
Sözleşmesinin çekinceler ve beyanlar ile birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
77 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul :
217 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
BAŞKAN
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
45inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika
Devletleri Hükümeti Arasında Örgütlü Suçlar ve Terörizmle Mücadelede
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/383) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
45.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Örgütlü
Suçlar ve Terörizmle Mücadelede İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/383) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 78) (XX)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 78 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞİK
MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÖRGÜTLÜ SUÇLAR VE
TERÖRİZMLE MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 17 Aralık 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Örgütlü Suçlar
ve Terörizmle Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum.
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
78 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 214
Kabul :
213
Çekimser :
1 (x)
Kâtip Üye
Kâtip Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
46ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika
Devletleri Hükümeti Arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı
Uluslararası Ticaretiyle Mücadele Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
46.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerin Yasadışı Uluslararası Ticaretiyle
Mücadele Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/385) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 80) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 80 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE BİRLEŞİK MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ
ARASINDA UYUŞTURUCU VE PSİKOTROP MADDELERİN YASADIŞI ULUSLARARASI
TİCARETİYLE MÜCADELEALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 17 Aralık 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti
Arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı
Uluslararası Ticaretiyle Mücadele Alanında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
80 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 220
Kabul : 220(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
47nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Guyana Kooperatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
47 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guyana
Kooperatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/389) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 81)(xx)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 81
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE GUYANA KOOPERATİF
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Temmuz 2014 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guyana Kooperatif Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Notalarla onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
81 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı :
227
Kabul :
225
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ali Haydar
Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
48inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya Birleşik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
48 .- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya
Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/394) ve Dışişleri Komisyonu Raporu. (S. Sayısı: 82) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 82 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE TANZANYA BİRLEŞİK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Şubat 2010 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
82 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı: : 221
Kabul: 220
Çekimser: : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
49uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla
Uluslararası Yolcu ve Yük Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
49.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında
Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Yük Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/410) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 84) (X) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 84 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FAS KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA KARAYOLUYLA ULUSLARARASI YOLCU VE YÜK TAŞINMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 19 Mart 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla
Uluslararası Yolcu ve Yük Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Elitaşın bir söz talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün
gerçekten çok güzel bir çalışma sergileyen Türkiye Büyük Millet
Meclisine teşekkür ediyorum. Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erhan Ustaya, Halkların Demokratik Partisi
Grup temsilcisi Sayın Erol Doraya, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özele, Meclis Başkan Vekilimiz
Sayın Pervin Buldana ve Kâtip Üyeler Sayın İshak Gazele, Ali
Haydar Hakverdiye, tüm değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Bugün herhâlde kırk bir uluslararası sözleşmeyi onaylayarak
tarihî bir rekor kırdık, kırk bir kere maşallah, tebrik
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekillerimize, Sayın Bakanımıza ve özellikle
Komisyon Başkan Vekili, Komisyon Sözcüsü üyelerimize, stenolara,
çalışanlara hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum. Darısı yarına
inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biz de Sayın Elitaşın
teşekkür ettiği herkese, ayrıca yasama uzmanlarımıza,
stenograflarımıza, Meclis emekçisi kavaslarımıza,
güvenliğimizi sağlayan herkese teşekkür ediyoruz. Ve şunu
söylemek lazım: Bugün parlamenter demokraside uzlaşmanın, ortak
hareket etmenin mümkün olduğu zaman ve iktidar partisi bir
uzlaşı ararsa Parlamentoyu güçlendiren, Türkiyenin
itibarını yükselten her konuda muhalefetin nasıl olumlu
katkı verebildiği görülmüştür. Biz Parlamentoyu güçlendiren her
şeye evet Parlamentonun yetkilerinin devrine hayır demeye devam
edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
Dora
EROL
DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Tabii
ki bugün çok önemli bir uzlaşma çerçevesinde bu kadar, kırk bir tane
uluslararası sözleşmeyi geçirdik. Bunun ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Tabii bütün dileğimiz yalnız bu
konuda değil Türkiyenin demokratikleşmesi, gerçek anlamda bir hukuk
devleti olması bağlamında bütün partilerin bu şekilde yine
iş birliği yaparak ülkemizi gerçek anlamda hukuk üstünlüğünün geçerli
olduğu, ifade özgürlüğünün ve bütün
vatandaşlarımızın huzurunu gerçekleştirecek yasal
düzenlemeler yapması konusunda da bütün partileri aynı
duyarlılığı göstermeye davet ediyorum.
Hepinize
iyi akşamlar diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dora.
Sayın
Usta, buyurunuz.
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten
uzlaşmanın ne kadar önemli olduğunu, beraber
çalışmanın, beraber aynı hedefe kilitlenmenin ne kadar
önemli olduğunu bu akşam görmüş olduk. Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, ülkenin menfaatine olan her işte varız. Yalnız
bu vesileyle bir konuda eleştirimi yapmak istiyorum. Bu
anlaşmaların bir çoğu aslında gereksiz anlaşmalar, onu
da görmek lazım. Ancak kurumlar, zamanında, önemli önemsiz demeden
bunları yapmış ve bir taahhüde girilmiş. Bugün önümüze
geldi, temizlemek gerekiyor. Yalnız bundan sonrası için de Meclis
olarak bence bu hakikaten ülke için gerekli olan, ihtiyaç olan
İsmini
duymadığımız ülkelerle her türlü alanda anlaşma yapılmış.
Böyle bir şey yok. Yani bunlar seyahat olsun diye zamanında
bürokratların yaptığı anlaşmalardır. Bu konulara
da dikkat etmek lazım.
Ben
yine bu vesileyle emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İyi
akşamlar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
BAŞKAN
Aynı eleştiriyi aslında biz de Divan olarak yaptık, hiç
duymadığımız ülkelerle anlaşmalar
yapıldığının farkına vardık. Örneğin
ben Cibutinin nerede olduğunu gerçekten merak ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kooperatif var.
BAŞKAN
Bir kooperatif hükûmeti var Sayın
Elitaş, bu kooperatif hükûmeti ile bizim anlaşmamız nedir?
Bazı
devletlerin nerede olduğunu bile gerçekten merak edip biraz önce
Googledan baktık ve öğrenmeye çalıştık.
Ancak
şunu ifade etmek isterim ki: Elbette ki bu akşam burada sergilenen bu
uzlaşma ortamı hepimiz açısından çok önemli ve çok
değerli, çok kıymetli. Bu uzlaşmanın bundan sonraki
süreçlerde de tüm yasalarda olması gerektiğini ben de ifade etmek
istiyorum ve emeği geçen tüm arkadaşlarıma, herkese bir kez daha
teşekkür ediyorum.
Komisyona
söz veriyoruz. Belki Hükûmet de söz alır.
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU ADINA RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; şimdiye kadar
Dışişleri Komisyonunda biz önceki dönemden kalan birçok kanunun
da tekrar Dışişleri Komisyonundan geçirerek onayla, bütün
milletvekillerinin desteğiyle, partilerin desteğiyle Meclisimize
sunmuş bulunuyoruz. Toplam 397 tane uluslararası anlaşma
Dışişleri Komisyonundan geçmiş, bugün itibarıyla 199
tanesini onaylamış bulunuyoruz; darısı geride
kalanların başına.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
-Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında
Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Yük Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/410) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 84) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
84 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy sayısı : 220
Kabul :
220 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ali
Haydar Hakverdi İshak
Gazel
Ankara Kütahya
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 50nci sırada bulunan, 89 sıra sayılı
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
50.-
Denizcilik Çalışma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/456) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu ( S. Sayısı: 89)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
51inci
sırada bulunan, 90 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
51.- (S. Sayısı: 90) Uluslararası
Sivil Havacılığa İlişkin Yasadışı
Eylemlerin Önlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/457) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu ( S. Sayısı: 90)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 2 Mart 2017 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.08
(x) Bu bölümde HDP milletvekilleri tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 310 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 329 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 330 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 331 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 326 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 327 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 155 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 135 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 263 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 328 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)187 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 69 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 55 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 48 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 54 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(**) 87 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 26 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 31 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 32 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık
oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 34
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 36 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 37 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 38 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 40 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 41 S.Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 43 S.Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 44 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 56 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 57 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 58 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 59 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 70. S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 71 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 72 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 73 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 77 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 78 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 80 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 81 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 82 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)84 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.