TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
78inci
Birleşim
7
Mart 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, 12 Mart
Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, sebze ve meyve
ticaretine lojistik destek verilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlunun, 3 Mart
1992de Kozluda ve 7 Mart 1983te Kandillide meydana gelen maden
kazalarının yıl dönümlerine ve maden şehitlerinin
anılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Meclisi teşrif eden kahraman kadınlara, bu
programı organize eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Başkanı Radiye Sezer
Katırcıoğluna teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, 7 Mart Artvinin kurtuluş gününü
kutladığına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, 2 Mart tarihinde Adıyamanda meydana gelen deprem
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Bursadan
Ankara'ya gelmekte olan otobüsün devrilmesi neticesinde hayatlarını
kaybeden emekçilere başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, toplu arı
ölümü vakalarıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sicil
affıyla ilgili düzenleme konusunda bankaların daha esnek
davranmalarında yarar olduğuna ve Bursa-Ankara kara yolunda trafik
kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyesi 7 kadını saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, özellikle
kadınların cumhuriyetle kazanılan haklarını asla
vermeyeceğine ilişkin açıklaması
4.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekinin, son günlerde Almanya başta olmak üzere Avrupa
ülkelerinin Türk siyasilere yönelik tavrını
kınadığına ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Bursa-Ankara
kara yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden TÜRK
METAL-İŞ Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara
acil şifalar dilediğine ve referandumda hayır diyeceklere
yönelik tehditlerle bu millete diz çöktürülemeyeceğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden
TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ve kadınların mücadele azminin tek adam rejimi
rüyasını yeneceğine ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Türkiye ile
Almanya arasında yaşanan krizin hamasi nutuklarla değil
diplomasiyle aşılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hükûmetin
politikaları neticesinde taşımacılık sektörünün bitme
noktasına geldiğine ilişkin açıklaması
9.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 16 Nisanda
yapılacak referandumun ülkenin geleceği için hayırlı
sonuçlar doğurmasını dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
nükleer santrallerin tüm dünyaya ölüm getirdiğine ve ülkenin nükleer
santrale değil enerji tasarrufuna ihtiyacı olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşaklı pancar üreticilerinin daha fazla üretim yapabilmek için
kotanın artırılmasını talep ettiğine ve Gürbulak
Sınır Kapısında yaşanan sıkıntılara
ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve
kadınlara kibar ve anlayışlı davranmanın Efendimizin
hayat ilkelerinden biri olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 1-7 Mart
Uluslararası Okul Sosyal Hizmeti Haftasına ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Rizede
yapılacak AVM ve rezidans için 300 evin yıkılmasına
ilişkin açıklaması
15.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, KEFEK
Komisyonu olarak gazi hanımları bu kutsal çatı altında
misafir etmekten gurur duyduklarına ilişkin açıklaması
16.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
17.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışlanın, 7
Mart Artvinin kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, 7 Mart
Artvinin kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
19.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkanın, Bursa-Ankara kara
yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ilişkin açıklaması
20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
2 Mart tarihinde Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna, Bursa-Ankara kara yolunda trafik
kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, şu anda 4 cezaevinde devam eden açlık grevinin bir
an önce diyalog yoluyla sona erdirilmesini talep ettiğine ve
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevikin
sosyal medyadaki bazı açıklamalarına ilişkin
açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bursa-Ankara kara
yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden TÜRK
METAL-İŞ Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara
acil şifalar dilediğine, 2 Mart tarihinde Adıyamanda meydana
gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve
Avrupada yükselen Türkiye düşmanlığına karşı
devlet yöneticilerini aklıselime davet ettiğine ilişkin
açıklaması
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 2 Mart tarihinde
Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Bursa-Ankara kara yolunda trafik
kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, 7 Mart Adananın Kadirli ilçesinin ve Artvinin
kurtuluş yıl dönümlerine, 7 Mart Çetin Emeçin ölümünün 27nci
yıl dönümüne, bakanların Almanyada yapacakları meşru
toplantıların iptal edilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak
şiddetle kınadıklarına ve Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı İlnur Çevikin sosyal medyadaki bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden
TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine, 2 Mart tarihinde
Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, 7 Mart Artvinin kurtuluşunun 96ncı
yıl dönümüne ve halk oylamasına ilişkin açıklamalar yapmak
üzere Almanyaya giden bakanlara, yetkililere yönelik ambargo anlamına
gelebilecek uygulamaları şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
24.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ceza
Yasası sistematiği bakımından problem olabileceği
kaygısıyla doğrudan gündeme alınma önergesine
katılamadıklarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
CHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gökün, yanlış
politikalar nedeniyle gerileyen hayvancılığa bağlı
olarak yaşanan sorunlar ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/489)
2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye'de siyasi kriz ortamının
derinleşmesiyle birlikte baş gösteren ekonomik krizin çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/490)
3.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, 19-24 Aralık 1978 tarihinde
Maraş'ta nefret saikiyle gerçekleşen katliamın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/491)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
ismen davet edilen Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkan Vekili Tokat Milletvekili Celil Göçer'in,
Malta Dönem Başkanlığı tarafından 23-24 Mart 2017
tarihlerinde Malta'nın başkenti Valletta'da düzenlenecek olan
Parlamento Sosyal İşler Komisyonları Başkanları
Toplantısına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/925)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
(2/1311) esas numaralı Türk Ceza Kanununda ve Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/88)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Mithat Sancar ve
arkadaşları tarafından, devletler arası ilişkilerde
demokratik ve etik kuralların belirlenmesi, Türkiye'nin dış
siyasetinin bu kurallar çerçevesinde gözden geçirilerek önerilerin
değerlendirilmesi amacıyla 7/3/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Mart 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve
arkadaşları tarafından, Balkanlarda yaşayan soydaşlar
ve ülkemizde bulunan Rumeli-Balkan kökenli vatandaşların
sorunlarının araştırılması amacıyla 7/3/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7 Mart 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Samsun Milletvekili
Hasan Basri Kurtun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun 182 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl
Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak
Toplantısına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/524) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 182)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Makedonya Cumhuriyetinin Kazakistan
Cumhuriyetindeki Temsilinin Türkiye Cumhuriyeti Astana Büyükelçiliği
İmkânlarından Yararlanılarak Gerçekleştirilmesine
İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/519) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 146)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel,
Ekonomik ve Ticari İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/393) ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 171)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/402) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında İkili Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/466) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İşgücünün Geliştirilmesi Hakkında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/521) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 175)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 24 Mart 2008 Tarihinde İmzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/498) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 180)
8.- 2009 Gemilerin Emniyetli ve Çevreye Duyarlı Geri
Dönüşümü Hakkında Hong Kong Uluslararası Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/474) ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 197)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı ile Mali Cumhuriyeti Dışişleri ve
Uluslararası İşbirliği Bakanlığı
Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/548) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 204)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/556) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 212)
11.- Türkiye Cumhuriyetine Şanhay İşbirliği
Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü Tanınmasına
İlişkin Muhtıranın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/588) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 218)
12.-
Uzak Pazarlardan Turist Çekilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/420) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 219)
13.- Dünya Turizm Örgütü Statüsünün 38 inci Maddesinin
Değiştirilmesine İlişkin Kararın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/530) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220)
14.- Eşyaların Karayolundan Uluslararası
Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi Elektronik Taşıma
Belgesi ile İlgili Ek Protokole Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/531) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
15.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Uluslararası Demiryolu Yük
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 9 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/536) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222)
16.- Trans-Asya Demiryolu Ağı Hükümetlerarası
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/537) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223)
17.- Gemi Alacaklısı Haklarına ve Gemi
İpoteklerine İlişkin Milletlerarası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/476) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı:226)
18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:116)
19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının
Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)
20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/398) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
X.-
OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 182) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve
Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 146) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Makedonya Cumhuriyetinin
Kazakistan Cumhuriyetindeki Temsilinin Türkiye Cumhuriyeti Astana
Büyükelçiliği İmkânlarından Yararlanılarak
Gerçekleştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı: 171) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel, Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.- (S. Sayısı: 178) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.-
(S. Sayısı: 161) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İkili Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
6.- (S. Sayısı: 175) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşgücünün
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- (S. Sayısı: 180) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında 24 Mart 2008 Tarihinde İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
8.- (S. Sayısı: 197) 2009
Gemilerin Emniyetli ve Çevreye Duyarlı Geri Dönüşümü Hakkında
Hong Kong Uluslararası Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
9.- (S. Sayısı: 204) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Mali
Cumhuriyeti Dışişleri ve Uluslararası
İşbirliği Bakanlığı Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
10.- (S. Sayısı: 212) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
11.-
(S. Sayısı: 218) Türkiye
Cumhuriyetine Şanhay İşbirliği Örgütünün Diyalog
Ortağı Statüsü Tanınmasına İlişkin Muhtıranın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
12.-
(S. Sayısı: 219) Uzak Pazarlardan Turist Çekilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
13.-
(S. Sayısı: 220) Dünya Turizm
Örgütü Statüsünün 38 inci Maddesinin Değiştirilmesine
İlişkin Kararın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
14.- (S. Sayısı: 221) Eşyaların Karayolundan
Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi Elektronik
Taşıma Belgesi ile İlgili Ek Protokole
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
15.-
(S. Sayısı: 222)
Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Uluslararası Demiryolu Yük
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 9 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
16.- (S. Sayısı: 223) Trans-Asya
Demiryolu Ağı Hükümetlerarası Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
17.- (S. Sayısı:226) Gemi Alacaklısı
Haklarına ve Gemi İpoteklerine İlişkin Milletlerarası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
18.- (S. Sayısı:116) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalım'ın, Osmangazi Köprüsü'nden yapıcı
firmaya sözleşmede garanti edilen günlük araç geçiş
sayısından eksik gerçekleşen araç geçişlerinden dolayı
bütçeden ödenen miktara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/11072)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Şoförler Odası
Başkanlıklarının çalışma koşulları ile
görev ve yetkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11249)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, 1/1/2003 tarihi itibarıyla
Bakanlık tarafından özel şahıslardan kiralanan
taşınmaz ve araçlar ile bunlara ödenen kiralara ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11300)
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Hopa ilçesinde serbest
bölge kurulmasına yönelik bir çalışma olup
olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11372)
5.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, Çin'in Türk işadamlarına
yönelik uygulamalarına ve Çin ile ticarete ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11389)
6.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, kur riskini önlemek için uygulanacak
modele ve yapılacak çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11390)
7.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, 2015-2016
yıllarında Batman ilinde ve Türkiye genelinde kapatılan iş
yerlerine ve istihdam edilen kişi sayılarına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/11440)
8.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş'ın, bazı
kamu kurumlarının muhalif yayınlar yapan bir gazeteye reklam
vermediği iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/11688)
7 Mart 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 12 Mart
Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Kamil Aydına
aittir.
Süreniz beş dakikadır.
Lütfen sürelere riayet edelim sayın
milletvekilleri.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Kamil
Aydının, 12 Mart Erzurumun düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; bugün Milliyetçi Hareket Partisi adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, mart ayı
Erzurum için zaferler ayıdır. Düşman işgalinden
kurtuluşumuzun İspir ilçesiyle başlayan şenlikleri en son
Şenkaya ilçemizde son bulmaktadır. 16 Şubat 1916 tarihinde
Ruslar Erzurumu işgal eder ve daha henüz Sarıkamış
Harekâtının izleri silinmeden, bitap düşmüş ordumuz ve
bölge halkı çözüm arayışları içerisinde bulunurken
peşine bir de maalesef, Rus işgali ve işgalden daha çok geçmeden
1917de meydana gelen devrimden sonra çarlık Rusyasının
çekilerek Bolşevik iktidarın gelmesiyle Erzurumda
sıkıntılar daha da artar.
İşgalden hemen sonra terk
edişleriyle, Erzurum topraklarından Rusların çekilmesiyle
birlikte onların boşalttıkları alanı Taşnak
gruplarının bırakılan silahları da devralmakla
birlikte ve o dönemin işgal güçlerinin de teşvikiyle bölgede bir
Ermenistan devleti kurma hayaline düşerler. Bölgeden sorumlu
komutanımız Kazım Karabekir Paşa özellikle Erzincan,
Erzurum ve Sarıkamış bölgesinde bir harekât
hazırlığı emri verir ve bu emre aynı zamanda bölgenin
kadın, çoluk çocuk demeden, yaşlısı genci hep birlikte
iştirak ederek bir bağımsızlık hareketi
başlatırlar. Bugün her Erzurumlunun zihninde ve yüreğinde o
acı dolu yılların hatırası bulunmaktadır çünkü
çok ağır bedeller ödenmiştir. Sadece Kazım Karabekirin
Erzuruma girdiği gün -kendi ifadesiyle hatıralarında geçer-
defnettiğimiz şehitlerimizin sayısı 2.377 diye ifade etmektedir.
Yine, 11 Mart gecesi bir Rus yarbayın hatıralarından belirtmek
istiyorum, Tverdohlebof 11 Mart gecesi, bir gecede katledilen, yakılan
Müslüman Türk ahalisi sayısının 3 bin olduğunu ifade
etmektedir. Toplam sayıları on binleri bulan ve büyük bir Taşnak
zulmü olarak tarihe geçen bu işgal çok geçmeden yöre halkının ve
askerimizin takviyesiyle büyük bir zaferle sonuçlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, yarın 8
Mart, aynı zamanda Dünya Kadınlar Günü. Ayrı bir parantez açarak
tüm kadınların Kadınlar Gününü en içten dileklerimle kutluyorum
ve bu vesileyle Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşuna büyük
katkıları olan sembol kahraman kadınımız Nene Hatunu
da anmadan geçemeyeceğim. Gazeteci yazar, siyaset adamı İsmail
Habib Sevük 2 Mart 1937 günlü Cumhuriyet gazetesinde Nene Hatunla
yaptığı görüşmeyi Aziziyenin Hâlâ Yaşayan
Şahitleri yazısıyla kaleme alır. Bu görüşme
sırasında Nene Hatun 80 yaşındadır, felçli
kızına ve 100 yaşına gelmiş kocasına
bakmaktadır. Akıllara ziyan bir yokluk ve fakirlik içinde yaşamaktadır.
İsmail Habib gördüğü yoksulluk nedeniyle para vermek ister, Nene
Hatun reddeder. Eminim siz değerli okuyucularım tam bu noktada Nene
Hatunun İsmail Habibe tokat gibi bir cevap vermesini bekliyorsunuz, şöyle
asalet ve kahramanlık kokan bir cevap, nedir? Nene Hatun gerçekten tokat
gibi bir cevap veriyor ama beklediğiniz gibi değil: Parayı
nedeyim efendi, bana bir iş bulun da evdekilere bakayım. Bu cevap
üzerine İsmail Habip şunları söyler: Bunlara iş bulmak
değil, bunlara iş yaptırmak ayıp. Bunlar ki en
yapılmayacak işleri yaptılar.
Öte yandan, Kore zaferinden sonra askerî
manevraları takip etmek amacıyla Erzuruma gelen NATO
Başkomutanı General Ridgway Nene Hatunu ziyareti esnasında
şu sözleri ifade eder: Birçok millet kahramanlarını sadece
kahramanlık sanatı olan ordularının içinde ararlar ve ancak
böylelikle bulurlar. Türklerde ise hakiki kahramanlar akla gelmeyen
mütevazı köşelerin iddiasız sakinleridir. Çünkü onlar
kahramanlık iddiasında değillerdir, buna ihtiyaçları da
yoktur çünkü kahraman olarak yaratılmışlardır. Nene
Hatunun elini bu hisle öpüyor ve tanımış olmaktan iftihar
ediyorum.
Ben de büyük kahramanımı rahmetle anarken
Arif Nihatın şu dörtlüğüyle yâd etmek istiyorum:
Göz kapanır da nuru sönmez bu mumun,
Gökten bir ses der gibidir Erzurumun:
Hür halkına çağlarca şefaatçi yeter,
Kalbindeki şefkat Nene Hatun kulunun. diyor
saygılar sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Gündem dışı ikinci söz, sebze ve
meyve ticaretine lojistik destek verilmesi hakkında söz isteyen Tokat
Milletvekili Kadim Durmaza aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Durmaz, buyurun, sizin de süreniz
beş dakikadır.
2.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmazın, sebze ve meyve ticaretine lojistik destek verilmesine
ilişkin gündem dışı konuşması
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, aziz milletimiz,
değerli milletvekilleri; şahsınızda yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tarımsal alanda üreticilerimizin ve
tüketicilerimizin temel sorunlarının başında gelen sebze ve
meyve fiyatları konusunda söz almış bulunmaktayım.
Gümrük ve Ticaret
Bakanımız Sayın Tüfenkci, üreticiyi şaha kaldıracak
bir projeyi geçen gün açıkladı, baktığımızda
inanın, son derece mutlu olduk. Ancak, burada, Türkiyede sebze ve meyve
üretiminde önemli yeri olan, hatta bu Hükûmet programında değerli
ovaları sit alanına alınan Tokatı görmeyince
Tokatlılar olarak son derece üzüldük, incindik. Sayın Bakanın, resmî
olarak ilan edilmeden bu 17 il arasına Tokatı almasını bir
an önce Tokatlı üreticiler beklemektedir.
Değerli arkadaşlar, bu tür
teşvikleri, yasaları çıkarmakla tüketiciye ucuz sebze
yediremezsiniz, üreticiye de üretim yaptıramazsınız. Bunun önce
temel koşulu şudur: Çiftçi mazotu ÖTVsiz ve KDVsiz Cumhuriyet Halk
Partisinin teklif ettiği gibi almak durumundadır. (CHP
sıralarından alkışlar) Çiftçi de o alanlardan, o
doğduğu topraklardan göç etmemelidir. Hükûmet döneminde, son on
yılın göç şampiyonu ne acı ki, ne yazık ki o Kazova,
Artova, Erbaa Ovası, Niksar Ovası, Zile Ovası, Maşat Ovası, Silis Ovası,
Çamlıbel Ovasının olduğu Tokatlı bu Hükûmetin
tarım politikaları yüzünden en çok göç veren 3üncü il olmuştur.
Bu da o güzel ovada yaşayan, kalan insanları son derece demoralize
etmekte, üretimden koparmaktadır.
Üreticinin kazanabilmesi için o dev tesisler elbette
olmalıdır ama önce üretmelidir; yaparsınız o tesisleri,
birçok organize sanayi bölgesinde, fabrikalarda olduğu gibi içi boş
olur, boş. Önce, o köylüye bir yıl öncesinin fiyatının
altında reva gördüğünüz pancar fiyatını düzeltmeniz
lazım. Üreticinin döktüğü soğanın
varlığının bilinmesi lazım, patatesin bilinmesi lazım.
Köylünün 10 kuruşa, 15 kuruşa sattığı domates köylünün
elinden çıkınca marketlerde 2 liraya, 3 liraya
satılmaktadır. İşte, devlet, burada o aracıyı
kaldıracak, o hipermarketlerde, süpermarketlerde üretici köylüye yer
verecek hal yasasını da bir an önce çıkarmak durumundadır. Eğer
bunu çıkaramazsak, eğer köylüye ucuz mazot veremezsek bu, köylüyü,
üreticiyi perişan eder, üretmekten imtina eden o gençlerin
askerliğini yapar yapmaz kendini gurbete atmasını önleyemeyiz.
Türkiyede birçok ürün birçok değerli
ovalarımızda üretilmektedir ama bunları şöyle bir
sıraladığımız zaman En kaliteli omega 3
barındıran ceviz nerede yetişiyor? derseniz, Türkiyede herkes
Niksarda, Tokatta, Almusta, Reşadiyede der.
Yine, Türkiye'nin en değerli
yaprağı, sarma yaprağı nerede üretiliyor? derseniz,
tartışmasız herkes Tokat diyecektir.
Yine, Dünyaca ünlü, kimya sanayisinde, ilaç
sanayisinde kullanılan mahlep nerede üretiliyor? Tokatta.
Yine, üzüm suyuyla kaynatılmış
kuşburnunu Tokatta yiyebilirsiniz. En güzel salça Kazovada, Erbaa ve
Niksar ovalarında yetişen domatesten elde edilmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yine, cumhuriyetin 4üncü kazanımı
şeker fabrikası Turhalda kurulmuştur ama Turhal ve civar
ilçelerde bulunan pancar üreticileri perişandır ve bu
perişanlık onları geleceğe umutsuzlukla bakmasına
neden olmaktadır. En güzel fasulyeler, biberler, hepinizin bildiği
salatalık ve birçoğunuzun sorduğu gerçekten nadide ürünler olan
endemik bitkilerin, bitki çaylarının yetiştiği vadiler
Tokatta Kelkit Vadisindedir. Gelin, bu insanları doğduğu
topraklarda tutalım ama tutmadan önce Hükûmet bu kararını gözden
geçirip o 17 il arasına mutlak Tokatı almalıdır.
Hep duble yollardan bahsediyor arkadaşlar,
Hükûmet övünüyor ama bizde hiçbir ilçemize giden duble yolumuz yok. Sadece
şimdi Tokat-Niksar arasında 10 kilometresi bitti, sanıyorum
birkaç gün sonra 2 bakanla AKP iktidarı o yolu açacak. İşte
Tokatın on yıldır geçmişi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) Bu arada değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi 7 Mart Kurtuluş
Savaşının önemli illerinden Artvinin de kurtuluş günüdür;
tüm Artvinlilerin kurtuluş günlerini kutluyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Durmaz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Meclisi teşrif eden kahraman
kadınlara, bu programı organize eden Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Radiye Sezer
Katırcıoğluna teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 15
Temmuzda ülkemizin bekası, milletimizin geleceği adına canı
pahasına darbecilere direnen, tanklara göğsünü siper eden, darbeye
darbe yapan kahraman gazi kadınlar, kahraman şehit
yakınları şimdi Meclisimizi teşrif etmiş durumdalar
dinleyici locasında Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılının önderliğinde. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Bütün kahraman kadınlarımıza hoş
geldiniz diyorum ve bu arada, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü de
şimdiden tebrik ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Zonguldak Milletvekili Faruk
Çaturoğlunun, 3 Mart 1992de Kozluda ve 7 Mart 1983te Kandillide
meydana gelen maden kazalarının yıl dönümlerine ve maden
şehitlerinin anılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, 3 Mart 1992 ve 7 Mart 1983 maden
şehitlerinin anılmasıyla ilgili söz isteyen Zonguldak
Milletvekili Faruk Çaturoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çaturoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
emeğin, emekçinin ve madenciliğin başkenti Zonguldak ilimizde 3
Mart 1992 tarihinde Kozlu ilçemizde meydana gelen grizu faciasında
Rahmetirahmana kavuşan, şehit olan 263 madencimiz ile bugün yani 7 Mart
tarihinde Kandilli Müessesesinde grizu patlaması sonucu yine
hayatlarını kaybeden, rahmetli olan 102 şehit madencimizin
seneidevriyesi münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Gerek 1983 yılında gerekse 1992
yılında meydana gelen kazalarda yerin yüzlerce metre altında,
ağır ve zor şartlarda alın teri dökerek ekmeğini
kazanmaya çalışırken Rahmetirahmana kavuşan, şehit
olan madencilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum, mekânları cennet
olsun. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, hâlâ bu kazaların tüm
maden şehitlerinin ateşi sönmeyen bir kor gibi madenci
yakınlarının ve tüm Zonguldaklının, kalbinde
yanmaktadır. Bunu buradan ifade etmek istiyorum.
Şüphesiz ki madencilik zor ve meşakkatli
bir iştir. Madencilerimiz hem kendi geçimlerini sağlamak hem de ülke
ekonomisine katkı sağlamak için bu zor görevi yapmaktadırlar.
Şu anda hâlen yer altı madenciliği görevini yapan,
çalışan bütün madencilere de buradan selam ve
saygılarımı iletiyorum.
2014 yılında da ülkemizde iki maden
kazası olmuş, bunlardan biri Soma diğeri de Ermenek. Burada
süratle Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanarak bunlarla ilgili
çalışma hayatını düzenleyen kanunlar ortaya koymuş ve
bunlar süratle yürürlüğe girmiştir.
Yine, 13/5/2004 tarihiyle 28/10/2014 tarihi
aralığında sınırlı kalmak kaydıyla yer
altı işlerinde meydana gelen iş kazaları sonucunda vefat
edenlerin yakınlarına bazı sosyal imkânlar ve istihdam
hakkı da verilmiştir. Şimdi bu tarih
aralığının dışında kalan başta
Zonguldak olmak üzere tüm ülkemizdeki maden şehitlerinin
yakınları aynı haklardan yararlanmak istemektedirler, bu
onların en tabii hakkıdır. Biz Zonguldak milletvekilleri olarak
bunu her platformda dile getiriyoruz. Başbakanımızla ve ilgili
bakanlarımızla bu konularda görüşmeler yaptık. Her
platformda mücadele etmeye de devam edeceğiz, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın.
Değerli arkadaşlar, tüm bunlara
rağmen, kömür maliyetlerinin bir kısmının devletçe
karşılanmasına karar verilen yasaların da
çıkmasına rağmen madencilik zor iştir ve madenlerde
çalışanların sayısı günden güne azalmaktadır.
Bundan dolayı, Türkiyemizin en büyük projelerinden biri olan Filyos Vadi
Projesi Zonguldakta hayata geçirilmeye başlanmıştır. 25
milyon ton kapasiteli limanı ve arkasındaki 15 bin kişinin istihdam
edileceği endüstri bölgesiyle, sadece bölgemizin değil ülkemizin en
büyük projelerinden biridir, aynı zamanda yeşile ve doğaya
saygılı bir endüstri bölgesi olacaktır. Yine bu endüstri
bölgesi, limanıyla, serbest bölgesiyle, biten kara yolları,
geliştirilen demir yolları, hava ve diğer yollarıyla,
aynı zamanda Zonguldakı Türkiyenin lojistik üslerinden biri hâline
getirecektir.
Ben, son olarak tekrar bütün maden
şehitlerimize ve şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
İşimiz hizmet, gücümüz millet, kararımız Anayasa
oylamasında evet diyor, hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çaturoğlu.
Sayın milletvekilleri, Meclisimize teşrif
eden kahraman kadınlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz
şahsım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve tüm siyasi parti
grupları adına, tüm milletvekilleri adına bu
kahramanlıklarından dolayı teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Şehit
olanlara Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize sağlık ve afiyet
diliyoruz ve bu programı organize eden Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekilimiz Sayın Ayşenur Bahçekapılı ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı
Radiye Sezer Katırcıoğluna ve tüm heyete de bir kez daha
teşekkür ediyoruz. Allah sizlerden razı olsun diyorum.
Kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, bir dakika
süreyle, sisteme giren sayın milletvekillerinden ilk 15 milletvekiline söz
vereceğim İç Tüzük 60a göre.
İlk söz, Sayın Özdiş.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, toplu arı ölümü vakalarıyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hayırlı günler dileyerek sorumu soruyorum.
Sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına:
Yanlış tarım uygulamaları sonucu özellikle son üç dört
yıldır Adananın İmamoğlu ilçesinde toplu arı
ölümleri meydana geliyor. Geçimini arıcılıkla sağlayan
çiftçilerin büyük mağduriyetine yol açan bu olaya ilişkin herhangi
bir araştırma yapılmış mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Son
beş yılda Türkiyenin hangi bölgelerinde toplu arı ölümü
vakası yaşanmıştır?
Arı kovanlarının bulunduğu alan
ve etrafındaki tarlalarda kullanılan zirai ilaçlar denetlenmekte
midir? Zirai ilaç firmalarının
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ses
gelmiyor. Bir saniye
Tekrarlasın isterseniz.
BAŞKAN Sayın Özdiş, bir daha söz
vereceğim size, mikrofonunuz kapandı.
Sayın Gürer, buyurun.
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, sicil affıyla ilgili düzenleme konusunda bankaların daha
esnek davranmalarında yarar olduğuna ve Bursa-Ankara kara yolunda
trafik kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyesi 7 kadını saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 27/1/2017
tarihinde sicil affı çıktı. Kredilerle ilgili beyaz sayfa
açılacağı, 11 milyon kişinin aftan etkileneceği
duyuruldu. Bankaların kolaylık sağlayacağı ve borcunu
kapatanların kredi alabileceği belirtildi. Ne var ki yasada sicil
silineceğine dair açık bir düzenleme yoktu. Sicil affı bankalara
tavsiye niteliğinde olduğu için borç kapatılsa dahi kredi
alabilmek için bankanın değerlendirmesine durum kalıyordu.
Bu düzenleme bir yerde bankalara daha faydalı
olsa da umutla bekleyen vatandaş bankalara gittiğinde hayal
kırıklığı yaşıyor, olumsuz yanıtla
karşılaşıyor. Bu bağlamda, bankaların daha esnek
davranması yönünde Hükûmetin bankaları uyarmasında yarar var.
Ayrıca, yarınki Emekçi Kadınlar Günü
için bugün Bursadan Ankaraya gelmekte olan METAL-İŞ Sendikası
üyesi 7 kadınımız trafik kazasında yaşamını
yitirdi. Onları saygıyla anıyor ve mücadelelerini
selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, özellikle kadınların cumhuriyetle kazanılan
haklarını asla vermeyeceğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
FETÖ denilen lanet yapı tatlıcıya
kadar sızdı ama ne hikmetse bir tek AKPye sızmadı. Üstelik
içinizden bir Allahın kulu çıkıp da Sızmadı
kardeşim, biz yerleştirdik. diyemedi. Türkçe Olimpiyatlarına
sponsor olanlar, kamu arazilerini parsel parsel verenler şimdi hangi yüzle
ülkenin yarısını Meclise bomba atan darbecilerle bir tutuyorlar?
O bombaların da, bu Anayasanın da mucidi ve elebaşı
FETÖdür. O bombalar Ne istediler de vermedik. lafında gizlidir, o
bombalar birlikte ıslanılan yağmurlarda gizlidir. Şimdi
hangi yüzle hayır diyenlere Terörist. diyorsunuz? Ülkenin
yarısına Terörist. diyenlere ülkenin tapusunu teslim etmeye asla
niyetimiz yok. Özellikle biz kadınlar -yarın 8 Mart- cumhuriyetle
kazandığımız haklarımızı asla
vermeyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Yılmaztekin
4.- Şanlıurfa Milletvekili
Kemalettin Yılmaztekinin, son günlerde Almanya başta olmak üzere Avrupa
ülkelerinin Türk siyasilere yönelik tavrını
kınadığına ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Son günlerde Almanya başta olmak üzere Avrupa
ülkelerinin, Türk siyasilere yönelik takındığı tavrı
kınıyorum. Gösterilen bu tavır, Avrupanın, çokça dile
getirdiği demokratik teamüllerden henüz kendisinin nasiplenmediğini,
Avrupanın hiçbir zaman samimi olmadığı demokrasi
kavramını helvadan bir put misali yemeye başladığını
çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Avrupanın her
fırsatta bize yönelttiği demokrasi çağrılarının
gerçekten demokrasi barındırmadığı da, gerçek
demokrasiyi onlara bizim öğreteceğimiz de, bu vesileyle, görmek
isteyenlere çok açık bir şekilde görünmüştür.
Cumhurbaşkanımızın da
dediği gibi, biz Avrupaya gitmek istersek gideriz ve gereği neyse
bunu yaparız. Fakat, bu duruşun yanında, Almanyaya giderseniz
havaalanında uzun bir süre bekletilirsiniz. diyen ve bundan zevk alan
siyasilerimizin varlığı da Türkiyede hâlen
aşağılık kompleksi batağında debelenen bir siyasi
oluşumun var olabildiğini göstermesi açısından üzücüdür.
Türkiye'nin ihtiyacı olan duruş Türkiye kaynarsa Berlin yanar.
diyen Sayın Bahçelinin dik ve millî duruşudur diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Akın
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve referandumda
hayır diyeceklere yönelik tehditlerle bu millete diz
çöktürülemeyeceğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın
Başkanım, öncelikle, TÜRK METAL-İŞ Sendikası mensubu
kadınlarımızın Bursa ile Ankara yolu üzerinde geçirdikleri
trafik kazası sebebiyle 7 kadınımızı kaybettik, 35 de
yaralımız var; yaralılara acil şifalar diliyorum,
kaybettiklerimize de Allahtan rahmet dilerim.
Sayın Başkan, referandumda hayır
çıkacağı ortaya çıkmaya başlayınca Saray
başta olmak üzere AKPliler bildikleri taktikleri ortaya soktular. Bir
Adalet ve Kalkınma Partili yönetici hayır diyecekleri, mafyatik
yöntemler kullanarak, silahla ve ölümle tehdit edip bunu sosyal medyada
yayınladı; bir Saray danışmanı halkımıza 7
Haziran sonrasını hatırlatarak terör ve kaosla tehdit etti.
Ulusal Kurtuluş Savaşında işgalciler benzer yöntemlerle bu
milleti tehdit ettiler. Onlar bu millete nasıl diz çöktüremedilerse bu
tehditleri yapan densizler de bu yüce millete asla diz çöktüremeyecekler.
Milletimiz hayır deyince ne olacak? diyenlere söylüyorum: Kendi
egemenliğine milletimiz sahip çıkacak ve Türkiye rahat bir nefes
alacak diyorum.
BAŞKAN - Sayın Adıgüzel
6.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ve kadınların mücadele azminin tek
adam rejimi rüyasını yeneceğine ilişkin
açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, TÜRK METAL-İŞ Sendikası
üyelerini taşıyan otobüsün devrilmesi sonucunda hayatını
kaybeden tüm emekçilerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
yaklaşırken Ankaradan İzmire ülkenin dört bir yanında
kadınlar yasaklara inat yaşam haklarına, özgürlüklerine,
cumhuriyetimize ve kadın emeğine sahip çıkmak için sokaklarda.
Kadınların dayanışmasından, örgütlü mücadelesinden
korkanlar ise yasakçı zihniyetlerini üniversitelerde, meydanlarda
konuşturmaya devam ediyor. Bu ülkenin anaları, kadınları
kendi geleceklerine, çocuklarının geleceklerine sahip çıkmak
için bir araya geldikçe iktidar, toplumu kutuplaştıran ve
ayrıştıran söylemlerine hız veriyor. Çünkü biliyorlar ki
birlikten, dayanışmadan, kadın örgütlenmesinden
hayırlı bir gelecek çıkacak. Kadınların inadı,
mücadele azmi tek adam rejimi rüyasını yenecek, bu topraklarda
baharın gelmesini, umudun yeşermesini engelleyemeyecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan
7.- İzmir Milletvekili Murat
Bakanın, Türkiye ile Almanya arasında yaşanan krizin hamasi
nutuklarla değil diplomasiyle aşılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
2002de sıfır sorun diyerek yola
çıktığımız dış politikada bugün dostu
olmayan ülke konumuna geldik. Almanyada yerel yönetimlerin bakanlarımızın
toplantılarını engellemeleri düşünceyi ifade
özgürlüğüne aykırı olduğu gibi, nezaketsizdir de, bunu
kabul etmek mümkün değildir. Fakat bakanların Almanyada
yaşadığını hayır diyenler Türkiye'de
yaşıyor. Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanının
tepkisinde kullandığı Nazi terimi de bir o kadar
yanlış ve tehlikelidir, diplomaside kullanılmaması gereken
bir dildir.
Almanyada 3 milyon Türk vatandaşı
yaşıyor. Yaklaşık 6 bin Alman şirketi Türkiye'de
faaliyette. Türkiye'de çalışan ve yaşayan 100 binden fazla Alman
vatandaşı var. Türkiye ile Almanya arasında yaşanan krizin
diplomasiyle aşılması gerekir, devlet yönetimi ve ülkemizin
menfaatleri bunu gerektirir. Bu sorunun hamasi nutuklar yerine, güçlü bir
diplomasi ve gerekirse mütekabiliyet çerçevesinde çözülmesi gerektiğini
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
8.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hükûmetin politikaları neticesinde
taşımacılık sektörünün bitme noktasına geldiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Taşımacılık sektörü Hükûmetin
politikaları neticesinde bitme noktasına gelmiştir. Türkiye ve
özellikle Hatay ekonomisinin can damarlarından birisi kara yolu
taşımacılığıdır. Bu sektördeki
insanların sorunlarının çözülmesi veya azaltılması
gerekmektedir. Kara yoluyla yük taşıma sektörünün lastik, bakım
onarım, iş gücü ve mazot gibi çeşitli giderleri vardır.
Bunlardan en önemlisi de hiç kuşkusuz mazottur. Akaryakıt giderinin
devlet tarafından sübvanse edilmesi bu insanları bir nebze olsun
rahatlatacaktır. Avrupa Birliği ülkelerinde yük
taşımacılığında 12 ton ve üzeri taşıma
kapasitesi olan araçlara mazot desteği verilmektedir. Lüks ticari yatlara,
gemiciklere ÖTVsiz verdiğiniz mazotu nakliyeci esnafımıza en
azından yüzde 10 veya yüzde 15 indirimli olarak vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
9.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, 16 Nisanda yapılacak referandumun ülkenin geleceği
için hayırlı sonuçlar doğurmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı Hayır
diyenlerin konumu 15 Temmuzun yanında yer almaktır. diyor. 15 Temmuz
ihanetini bizlere yaşatanlar FETÖyle beraber yürüyenler, beraber
ıslananlar ve her istediklerini verenlerdir. FETÖyü bu ülkenin
başına AKP bela etmiştir, AKPyi de FETÖ. Milletin bekası
için, çocuklarımızın geleceği için, demokrasimiz için bu
kadar yetkiyi bir kişiye vermeyiz, hayır diyeceğiz diyen
vatandaşlarımızın bu tür ithamlar kanına
dokunmaktadır. Tarih bu millete tek adamlığı
dayatanları da, Ver Bilali, al başkanlığı.
noktasından Ver koltuğu, al başkanlığı.
noktasına gelenleri de, buna karşı direnenleri de not edecektir.
16 Nisanın ülkemizin geleceği için
hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, nükleer santrallerin tüm dünyaya ölüm
getirdiğine ve ülkenin nükleer santrale değil enerji tasarrufuna
ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersin Akkuyuda
yapılmak istenen nükleer santralin iptal edilmesi için
açtığımız dava sonucunda hırs ve
inatlaşmanın hangi boyutlara gelebileceğini gördük. Özetle, AKP
Hükûmeti diyor ki: Canlı yaşamı ve doğal çevre yok olursa
olsun, yeter ki nükleer santral olsun; Silifke Göksu Deltası yok olursa
olsun, yeter ki nükleer santral olsun; fok balıkları, carettalar,
deniz canlıları ölürse ölsün, yeter ki nükleer santral olsun.
Değerli arkadaşlar, nükleer santraller tüm
dünyaya ölüm getirmiştir. Daha birkaç hafta önce Fransada bir nükleer
santralde bir kaza oldu ve milletin yüreği ağzına geldi. Sevgili
arkadaşlar, ülkemizin nükleer santrale değil enerji tasarrufuna
ihtiyacı vardır. 1989 yılından beri yakılmayan ve
bugün yakılan Meclis lambaları güzel olmuş ancak elektrik
tasarrufu konusunda başta biz örnek olmalıyız.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yalım
11.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşaklı pancar üreticilerinin daha fazla üretim
yapabilmek için kotanın artırılmasını talep
ettiğine ve Gürbulak Sınır Kapısında yaşanan
sıkıntılara ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, Uşak Şeker Fabrikasına üretim yapan
çiftçilerimiz, Uşaklı pancar üreten çiftçiler yeterli arazilere sahip
olmasına rağmen, ancak kotanın düşük olması sebebiyle
yeterince üretim yapamıyorlar, yeterince ekim yapamıyorlar. Bu
sebepten dolayı, çiftçimizin daha fazla üretimi için, ülke ekonomisine
katkı sağlamak için kotanın artırılmasını
talep ediyoruz.
Özellikle diğer bir
sıkıntı var: Şu anda İran giriş kapısı
Gürbulakta yaklaşık 30 kilometrenin üzerinde kuyruk var.
Şoförlerin kendi özel ihtiyaçlarını
karşılayabileceği ne bir lavabo ne bir tuvalet ne de herhangi
bir park var, ciddi derecede mağdurlar. Bu, giriş
kapısındaki sıkıntının bir an önce çözülüp
şoförlerin mağduriyetinin giderilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Kılıç
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Bursa-Ankara kara yolunda trafik
kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ve kadınlara kibar ve anlayışlı
davranmanın Efendimizin hayat ilkelerinden biri olduğuna
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugünkü trafik kazasında
vefat edenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Hanım sahabeler
İslamın gelişiyle birlikte cahiliye döneminde
uğradıkları haksız uygulamalardan kurtulmakla
kalmamışlar, aynı zamanda sosyal hayatta daha aktif bir rol
oynamaya başlamışlardır. Hazreti Peygamber döneminde
kadınlar toplumsal hayatın pek çok sahasında rahatlıkla yer
alabiliyorlardı. Kimi hanımlar ticaretle, kimi öğretim eğitimle,
kimi sağlık hizmetleriyle uğraşıyordu. Onlara önemli bir
toplumsal yer ve siyasi katılım hakkının da verilmesi gayet
güzel bir şeydi. Öte yandan onları her zaman Peygamberimiz korur
kollar, haklarının gasbedilmesine ve eziyete uğramalarına
müsaade etmezdi. Kadınlara kibar ve anlayışlı davranmak
Efendimizin hayat ilkelerinden biriydi. Bugün, bu anlayışa ne kadar
da muhtacız.
BAŞKAN Sayın
Çamak
13.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, 1-7 Mart Uluslararası Okul Sosyal Hizmeti Haftasına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çocuklarımızın
başarı odaklı, sağlıklı ve güvenli bir ortamda
eğitilmeleri öncelikli eğitim politikamız olmalıdır.
Bu anlamda önemli bir görev üstlenen okul sosyal hizmeti yüzyıldan
fazladır eğitim sisteminin bir parçasıdır. Ülkemizde Ulusal
Çocuk Hakları Stratejisi ve Eylem Planında yer alan okul sosyal
hizmeti, çocuklarımızın her türlü tehlike, risk, ihmal ve
istismardan korunması ve okul başarılarının
yükseltilmesi açısından hayati bir önemdedir. Bu vesileyle, içinde
bulunduğumuz 1-7 Mart tarihlerindeki Uluslararası Okul Sosyal Hizmeti
Haftasını kutlar, çocuklarımızın iyilik hâlinin
artırılması için gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
bizim ülkemizde de okul sosyal hizmetinin bir an önce hayata geçirilmesini
diler, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın
Bekaroğlu
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, Rizede yapılacak AVM ve rezidans için 300 evin
yıkılmasına ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Rize eski stadının bulunduğu alana
AVM ve rezidans yapılmaktadır. Oysa Müftü Mahallesinde -yeşil
Rize olmasına rağmen- tek yeşil alan yoktur;
kadınların, çocukların, yaşlıların vakit
geçireceği hiçbir alan yoktur. Niyeyse bu kararı aldılar, şimdi
ise bu stadın tamamına kapalı alan izni verdiler ve doğu
yakasında bulunan 300 tane evi yıkarak giriş yapıyorlar.
Oysa batı yakasında bir tuzu kurunun geniş bir arsası var.
Şimdi, bu evi yıkılan 300 -bir 300 de sırada bekliyor-
vatandaş soruyor: Niye bizim evimizi yıkıyorsunuz? beddua
ediyorlar, Garibanların evini yıkanların evi
yıkılsın. diyorlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
15.- Konya Milletvekili Hüsnüye
Erdoğanın, KEFEK Komisyonu olarak gazi hanımları bu kutsal
çatı altında misafir etmekten gurur duyduklarına ilişkin
açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün KEFEK Komisyonu olarak misafirlerimiz
vardı, gazi hanımlarımız. Millî iradenin
tecelligâhında, bu kutsal çatı altında onları
ağırlamaktan, misafir etmekten gurur duyduk, şeref duyduk. Millî
şuur ve inançla, imanıyla, böyle bir gün tekrar
yaşandığında o hanımların çakmak çakmak
gözlerinden ve yüreklerinden, kor ateşle yanan yüreklerinden, kor gibi
yanan yüreklerinden şu anlaşılıyor ki böyle bir şeyle
tekrar karşılaşıldığında, tekrar
başımıza geldiğinde -Allah korusun- onları yine
sokaklarda göreceğiz. Onları bir kez daha kutluyorum ve burada
ağırlamaktan da şeref ve gurur duyduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yiğit
16.- İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada kadınlar ekonomik, sosyal ve kültürel
dönüşümlerin öncüsü olmuşlardır. Ülkemizde de cumhuriyetin
ilanıyla birlikte çağdaş bir Türkiye mücadelesinde
kadın-erkek eşitliği hayata geçirilmiş ve kadınlar pek
çok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Ancak,
yapılan yasal düzenlemelere rağmen, ne yazık ki bugün Türk
kadını çağdaş dünyanın çok gerisinde
kalmıştır. Türkiye, kadın-erkek eşitliğine
inanmayan, hak ve özgürlükleri kısıtlayan, şiddetin her geçen
gün arttığı muhafazakâr bir ülke konumundadır. Bu
bağlamda, son on yıllık araştırmalara
baktığımızda ciddi bir gerileme içinde olduğumuz
görülmektedir. Bu noktada Mustafa Kemal Atatürkün Ruhumuzu ve
özgürlüğümüzü baskılardan kurtarın. sözü bizim yol göstericimiz
olmalı; kadının ekonomik, sosyal, kültürel açıdan
güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirilmeli.
Bu düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutluyor, tercihiniz kadınlarımızın kaderi
olacaktır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kışla
17.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışlanın, 7
Mart Artvinin kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bugün bizim sevinç günümüz. 7 Mart Artvinin
kurtuluş günü, millî bayramımız. Bütün hemşehrilerimin,
96ncı kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle kurtuluş gününü
kutluyorum.
Bu cennet vatanı bize vatan olarak bırakan
bütün şehitlerimize ve gazilerimize Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum.
93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 OsmanlıRus
Savaşı sonrası kırk beş yıllık çileli
hayatı yaşayan aziz ecdadımızın
acılarını paylaşıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yoğun
çabaları sonucu 1921de çileli dönemin bitmesiyle Artvinin ana vatana
kavuşmasının da mutluluğunu yaşıyoruz.
Tekrar bütün hemşehrilerimin kurtuluş günü
kutlu olsun diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, 7 Mart Artvinin kurtuluş
gününü kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de Artvinin kurtuluşunu
kutluyoruz.
Sayın Bayraktutan da kutlayacak galiba.
Buyurun Sayın Bayraktutan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, 7 Mart Artvinin kurtuluşunun 96ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce milletvekilimin de değinmiş
olduğu gibi, bugün Artvinlilerin gurur ve onur günü. Türkiyenin her
tarafında Artvinliler, dünyanın her tarafında Artvinliler
Artvinin kurtuluşunun 96ncı yıl dönümünü büyük bir coşku
ve heyecanla kutluyorlar.
Biraz önce de buraya gelmeden evvel cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü Anıtkabirde ziyaret ettik. Onun
huzurunda, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Artvinin kurtuluşunda,
ülkemizin kurtuluşunda büyük mücadeleleri olan şehitlerimizi bir kere
daha saygıyla yâd ediyoruz; mekânları cennet olsun diyoruz,
gazilerimize şükranlarımızı iletiyoruz.
Artvin ülkemizin, coğrafyamızın
önemli kentlerinden bir tanesidir. Ana vatana katılmış
olması, esaretin son bulmuş olması, kurtuluşun
gerçekleşmiş olması Artvinlilerin en büyük gururudur.
Ben bu vesileyle Gazi Meclisten, Mustafa Kemalin
Meclisinden Türkiyenin her tarafındaki Artvinlilerin bu coşkulu
gününü bir kere daha kutluyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bayraktutan.
Son olarak Sayın Özdiş; yarım
kalmıştı, mikrofon kesilmişti.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanına: Yanlış tarım uygulamaları sonucu, özellikle
son üç dört yıldır, Adananın İmamoğlu ilçesinde toplu
arı ölümleri meydana geliyor. Geçimini arıcılıkla
sağlayan çiftçilerin büyük mağduriyetine yol açan bu olaya
ilişkin herhangi bir araştırma yapılmış
mıdır?
Son beş yılda Türkiyenin hangi
bölgelerinde toplu arı ölümü vakası yaşanmıştır?
Arı kovanlarının bulunduğu alan ve etrafındaki
tarlalarda kullanılan zirai ilaçlar denetlenmekte midir? Zirai ilaç
firmalarının bu konuda önlem alınmasını engelleyici
kulis çalışmaları yaptığı iddiaları
doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, 2 Mart tarihinde Adıyamanda
meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve Bursadan Ankara'ya gelmekte olan otobüsün devrilmesi
neticesinde hayatlarını kaybeden emekçilere
başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
geçtiğimiz perşembe, 2 Mart tarihinde merkez üssü Samsat ilçemiz olan
ve Adıyaman ve çevre illerde de hissedilen 5,5 şiddetinde bir deprem
yaşanmıştı. Bu depremden dolayı ben Samsatlı,
Kâhtalı, Adıyamanlı bütün kardeşlerime, hemşehrilerime
bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Şiddet belki çok yoğun görülmeyebilir ama
Allahtan, kısa sürdüğü için can kaybı yaşanmadı.
Hasarın boyutlarını biz yerinde inceledik. Olay ilk olduğu
anda Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızla
birlikteydik, anında talimatlarını verdiler gereken her şey
yapılsın diye. Başbakan yardımcımız, AFAD
yetkilileri hemen deprem mahalline gitti. Orada valimizin koordinesinde,
kaymakamlarımız, belediye başkanlarımız ve tüm
ilgililer -AFAD yetkilileri başta olmak üzere- ciddi bir koordinasyonla
olayın ilk anında müdahalelerini yaptı. Bizler de köy köy gezdik
ilçe merkezini. Tabii ki hasarın boyutları fazla, belki bine
yakın konut oturulamaz pozisyonda. Ama ilk andan itibaren bütün
depremzedelerin ihtiyaçları -en ufak ihtiyacına kadar- karşılandı,
karşılanmaya devam ediyor.
Ben bir kez daha geçmiş olsun diyorum tüm
hemşehrilerime. Tek tesellimiz, bu boyutu yüksek olan, hasar boyutunun çok
olduğu bir yerde hamdolsun ki can kaybı yaşanmadı, bir
hayati tehlike olmadı. Yaralılarımızın çoğu
ayakta tedavi edildi, 3 yaralımız -o da yüksekten atlama
ağırlıklı olarak- kırıklarından dolayı
hastanede. Ama hasara ilişkin olarak Hükûmetimiz, devletimiz elinden gelen
tüm gayreti gösteriyor, en iyi şekliyle de depremzedelerin yanında olduğunu
gösteriyor.
Bir kez daha Rabbim muhafaza etsin diyorum; bu tür
afetlerden bizleri, ülkemizi, milletimizi muhafaza etsin ve tüm
hemşehrilerimize geçmiş olsun.
Tüm siyasi parti
gruplarına da teşekkür ediyorum, o gün burada da aynı
duyarlılıkla depremzedelerin yanında olduklarını ifade
ettiler.
Ben tekrar geçmiş olsun diyorum ve
teşekkür ediyorum.
Bu arada, Bursadan kara yoluyla Ankara'ya gelmekte
olan otobüsün devrilmesi neticesinde hayatlarını kaybeden emekçilere
Allah rahmet eylesin diyorum, tüm vatandaşlarımıza da ben de bir
kez daha başsağlığı diliyorum.
Buyurun Zekeriya Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Bursa Milletvekili Zekeriya
Birkanın, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) Öncelikle
hepimizin başı sağ olsun. Bursadan 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü münasebetiyle Ankara'da düzenlenen organizasyonlara katılmak için
gelen işçi kardeşlerimiz maalesef Bursanın
çıkışında otoban olan bir yolda bir kaza geçirdi. 6
işçi kardeşimiz -hepsi bayan bu kardeşlerimizin- olay yerinde
rahmetli oldu, 1 işçi kardeşimiz de hastaneye
kaldırılırken rahmetli oldu. Şu anda 7 ölü ve 34
yaralımız var. Yaralılarımızın tümü hastanelere
kaldırılmış durumda. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Mehmet Müezzinoğlu, Bursa Valimiz ve tüm
yetkililer hastanede şu anda yaralılarımızla
ilgileniyorlar.
Ben tekrar özellikle Bursamıza ve tüm
milletimize başsağlığı diliyorum. İnşallah
böyle kazaları bir daha yaşamayız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Biz de bir kez daha
başsağlığı diliyoruz, yaralılarımıza da
acil şifalar diliyoruz.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Yıldırım, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
20.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, 2 Mart tarihinde Adıyamanda meydana
gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden
TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine, şu anda 4 cezaevinde
devam eden açlık grevinin bir an önce diyalog yoluyla sona erdirilmesini
talep ettiğine ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
İlnur Çevikin sosyal medyadaki bazı açıklamalarına
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de geçen hafta Adıyamanın Samsat
ilçesi merkez üssü olan depremden etkilenen ve yaralananlara, bütün
halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine, bugün anlamlı bir etkinlik için Ankara'ya
gelirken sendikacıların trafik kazası geçirmiş olması
sebebiyle ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, şu anda Türkiye'nin 4
cezaevinde bir açlık grevi devam etmekte ve açlık grevi yirmi üçüncü
gününde. Çok basit bir talepleri var: Yasaların, cezaevi yönetmeliklerinin
ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin
öngördüğü hakları, eksik değil, fazla değil sadece
yazılı olduğu hâliyle kullanabilme. Görüş olanakları,
kapasite imkânları, arama ve sayım işlemlerinde onur
kırıcı, incitici iş ve işlemlerin
yapılmaması. Buradan hareketle şunu söyleyelim: İnsanca bir
yaşam talepleri var. Yasaların ve cezaevi yönetmeliklerinin
kendilerine sağlamış oldukları hakları kullanmak
istiyorlar ancak, düşünün, 3 kişilik koğuşta 2 katı, 3
katı; 3 kişilik koğuşta 8, 9, 10 kişinin kalma koşulları,
arama ve sayımlarda incitici yaklaşım biçimlerinin sergilenmesi
sebebiyle neredeyse görüş imkânlarının
kısıtlanması vesair sahip oldukları hakları
kullanamamaları sebebiyle yirmi üç gündür bu ülkenin 4 cezaevinde
açlık grevi vardır. Bu uygulamanın Adalet
Bakanlığınca bir çalışma yürütülerek bir an önce
diyalog yoluyla sona erdirilmesini talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitti mi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha verelim.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Bir diğeri, Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Sayın İlnur Çevik Hayır
çıkarsa 7 Haziran sonrası Türkiye'deki kaos ve
istikrarsızlığı mumla ararsınız." diye
söylemiş, bu yönlü bir tweet atmış. Yalnız İlnur
Çevik bir şeyi karıştırmış: Bu cümleyi siyasi
iktidar 7 Hazirandan önce kullanmadı, 1 Kasımdan önce kullandı
ve 1 Kasımdan önce Kaos istemiyorsanız bizi tek
başımıza iktidar yapın." dediler aynen bugün gibi.
Allah muhafaza, 1 Kasımdaki gibi bu iktidar yine muradına ererse
demek ki ülke kan deryasına dönecek. 1 Kasımda kaosu bitirmek için oy
istediler, ülke o günden beri gün yüzü göremedi, ülke o günden beri huzur
göremedi. Ben de şu Parlamentoya değil, halkımıza
sesleniyorum: Özellikle 1 Kasımdan önce kullanılan bu cümleyi
hatırlayalım, 16 Nisanda ona göre pozisyon alalım. Bu ülkeyi
sevenler, bu halkın özgürlüğünü, kalıcı
barışını, onurlu barışını sevenler asla
hayırdan ayrılmasınlar, hayırda hayır vardır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
21.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, 2 Mart
tarihinde Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve Avrupada yükselen Türkiye
düşmanlığına karşı devlet yöneticilerini
aklıselime davet ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk Metal Sendikasının Bursa
Şubesine bağlı iş yerlerinden 8 Mart Kadın
Kurultayı için Ankaraya doğru yola çıkan kadın üyeleri
taşıyan otobüs İnegöl yakınlarında kaza yapmıştır.
5 kadın üyenin hayatını kaybettiğini ve 35 kişinin de
yaralandığını öğrendik. Kaza sebebiyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Yine, 2 Martta merkez üssü Adıyaman Samsat olan
deprem nedeniyle bütün Adıyamanlı vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum -can kaybının
olmayışı tek tesellimiz olmuştur- ve yaralılara da
şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta
Almanya, Hollanda ve Avusturyada Türkiye aleyhtarı bir dalga
başlamış, Türk hükûmet yöneticilerinin
vatandaşlarımızla bir araya gelmesi engellenmek istenmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin herhangi bir temsilcisinin yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelmesinin engellenmesi
aklın alacağı bir durum değildir. Bu yanlış
tutumu kınıyoruz. Başta Almanya olmak üzere Avrupada yükselen
Türkiye düşmanlığına karşı Alman devlet
yöneticilerini aklıselime davet ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti
yöneticilerine karşı geliştirilen bu yanlış tutumun,
bir hükûmet ve devlet politikası olarak sürdürülemeyeceği
açıktır. Avrupa ülkelerinin bu tutumu, aynı zamanda kendi vatandaşları
da olan Türk vatandaşlarına yönelik antidemokratik bir
tavırdır. Avrupadaki vatandaşlarımızın ana
vatanlarındaki demokratik süreçlere ilişkin görüşlerini ortaya
koyması en doğal haklarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu hakkı engellemek
insan hakları ve siyasal hakları engellemektir.
Merak ettiğimiz şudur: Avrupa
Türklüğünün demokratik haklarını kullanması bu ülkeleri
neden rahatsız etmiştir? İyi hatırlıyoruz ki 12 Eylül
2010 Anayasa referandumunda da Avrupa Birliğinin çeşitli
kurumları açık açık evet kampanyasına
katılmışlardı, şimdi de açık açık
hayır kampanyasına katılıyorlar ve bu konuda da
engelleyici bir tutum ve tavır alıyorlar. Avrupa ülkelerindeki bu
Türkiye düşmanlarının limanı olarak hizmet edip terörizm
neredeyse takdir edilip alkışlanırken, ifade hürriyeti bu
ülkelerin desteklediği terör örgütü mensupları için hak olarak kabul
görürken, Türkiye Cumhuriyetinin resmî temsilcileri için böyle bir
uygulamanın yapılması son derece manidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Avrupanın bu bahse konu
ülkeleri bu tutumlarıyla Türkiyeye karşı açıkça veya üstü
örtülü bir biçimde Türkiye düşmanlığı ortaya koymakta ve bu
tutum, 16 Nisandaki referandum için açıkça bir hayır tutumu olarak
belirgin hâle gelmektedir. Bu tutumlarından vazgeçmelerini diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, buyurun.
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
2 Mart tarihinde Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna, Bursa-Ankara kara yolunda trafik
kazasında hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ
Sendikası üyelerine Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine, 7 Mart Adananın Kadirli ilçesinin ve Artvinin
kurtuluş yıl dönümlerine, 7 Mart Çetin Emeçin ölümünün 27nci
yıl dönümüne, bakanların Almanyada yapacakları meşru
toplantıların iptal edilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak
şiddetle kınadıklarına ve Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı İlnur Çevikin sosyal medyadaki bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle, sizin de bir
Adıyamanlı olarak hemşehrilerinizin bir deprem nedeniyle maruz
kaldığı ve yaşanılan üzüntülü süreçten dolayı
şahsınızda bir kez daha hem size hem de tüm Adıyaman
halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine, bugün çok üzücü bir kaza haberi aldık. 8
Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği için Ankaraya gelen Türk Metal
Sendikasının üyelerini taşıyan otobüsün devrilmesi sonucu 7
kadın arkadaşımızın hayatını
kaybettiğini ve çok sayıda yaralı olduğunu öğrendik.
Bu üzüntü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi hepimizi yürekten
sarstı. Kadınların bir gününü dahi kutlamak için ne denli
ağır bir bedel ödendiğinin de çok ağır bir göstergesi
olarak ortada duruyor. Hayatını kaybeden tüm
kadınlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, bütün ulusumuza da
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, bugün, aynı zamanda,
Adana Kadirlinin ve Artvinimizin kurtuluş yıl dönümü. Hem Adana
Kadirlili hemşehrilerimizi hem de Artvinli
yurttaşlarımızı, hemşehrilerimizi yürekten kutluyoruz
ülkelerine bağlılıklarından ötürü.
Sayın Başkan, bundan yirmi yedi yıl
önce Çetin Emeç katledildi, hayatını kaybetti. 7 Mart 1990
yılında hayatını kaybeden, katledilen Çetin Emeçi, Türk
gazeteciliğinin duayeni Çetin Emeçi de bir kez daha sevgiyle ve
saygıyla, rahmetle anıyoruz.
Bu arada Sayın Başkan, Almanyada
yaşanılan ve bakanlarımızın orada yapacakları
meşru toplantıların iptaline dair uygulamaları biz de
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şiddetle
kınadığımızı ifade ediyoruz. Benim ülkemin bütün
vatandaşları, hem Türkiyede hem de yurt dışında, arzu
ettikleri her yerde ifade özgürlüğüne sahip olmalıdır.
Türkiyede de öyle olmalıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Yurttaşlarımız
ve bakanlarımız, elbette ki tartışma konusu dahi
değil, hem Türkiyede öyle olmalıdır hem de yurt
dışında öyle olmalıdır. Bu nedenle, ifade
özgürlüğü konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkemizdeki referandum
sürecinde hayır diyenlere uygulanan baskıya ne denli
karşıysak, evet diyenlere yönelik bu tutumlara da aynı
şiddetle ve kararlılıkla karşı olduğumuzu ifade
etmek isterim.
Yine, bir Cumhurbaşkanlığı
danışmanının ortaya attığı bir tweetin
Burada adını dahi okumak istemem, metnin kendisini okumak istemem ama
bu işin muhatabı Cumhurbaşkanıdır. Herhâlde bir
danışmanının attığı tweetin ne anlama
geleceğini ve nasıl yorumlanması gerektiğini
Cumhurbaşkanı iyi değerlendirmek durumundadır.
Cumhurbaşkanının bu konuda bir açıklamasının
yapılmaya ihtiyaç olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç suskunlukla
geçiştirilemez çünkü Cumhurbaşkanı ülkenin birliğinden,
düzeninden sorumludur. Bu danışmanının
attığı tweete Sayın Cumhurbaşkanı iştirak
ediyor mu, etmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sorum çok açık ve nettir.
Bu konuda Cumhurbaşkanının ve yetkililerinin çok acil
açıklama yapma gerekliliği açıktır. Bu danışman
görevine devam edecek midir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Bostancı, buyurun.
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Bursa-Ankara kara yolunda trafik kazasında
hayatını kaybeden TÜRK METAL-İŞ Sendikası üyelerine
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, 2 Mart
tarihinde Adıyamanda meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, 7 Mart Artvinin kurtuluşunun 96ncı
yıl dönümüne ve halk oylamasına ilişkin açıklamalar yapmak üzere
Almanyaya giden bakanlara, yetkililere yönelik ambargo anlamına
gelebilecek uygulamaları şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bursadan Ankaraya gelirken İnegöl
civarında kaza geçiren TÜRK METAL Sendikası mensubu 7 kadının vefatı dolayısıyla bütün
emekçilere, Türk halkına başsağlığı diliyorum,
yaralı 34 kişiye acil şifalar diliyorum.
Geçen hafta Adıyamanda yaşanan deprem
dolayısıyla bütün Adıyamanlı kardeşlerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum buradan.
Artvin şehrimiz bir serhat şehri, bayrak
gibi yükselen bir şehrimiz. Buradan selam ediyoruz Artvine ve
kurtuluş günlerini tebrik ediyoruz.
Almanyayla tatsız bir olay yaşıyoruz;
sadece Almanya değil, Avusturya, Hollanda ve Danimarka da biraz bunun
içinde. Esasen Avrupaya baktığımızda iki farklı
Avrupa görüyoruz. Birisi Avrupa medeniyeti dediğimizde evrensel
değerlere atıf yapan, küresel ölçekte entelektüel fikrî ve politik bir
medeniyet iddiası, diğeri de özellikle son dönemlerde ve tarihte de
kimi kritik zamanlarda kendi içine kapanan ırkçı, yabancı
düşmanı, özellikle İslamofobinin yükseldiği bir başka
Avrupa. İki Avrupa maalesef yan yana olabiliyor. Türkiyeden oradaki vatandaşlarımıza
halk oylamasına ilişkin açıklamalar yapmak üzere giden
sayın bakanlara, yetkililere yönelik ambargo anlamına gelebilecek
uygulamaları şiddetle kınıyorum. Almanyanın Avrupa değerlerine
sahip çıkan politikacılarının bu yerindeki ırkçı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
yabancı
düşmanı seslere kulak veren yerel birtakım politikacılardan
daha yüksek sesle kendi fikirlerini duyurmalarını ve Avrupanın
değerlerine sahip çıkmalarını bekliyorum çünkü Türkiye'nin
de istikameti ve yolculuğu esasen iki yüz yıldan bu yana ve bizim
dönemimizde ve bundan sonra tam da bahsettiğimiz bu Avrupa
değerleridir. O bakımdan, Avrupalı politikacıları, bu
tür krizlere teslim olmaksızın, Avrupa değerlerine sahip
çıkmaya çağırıyorum. Erasmusun, Kantın,
Marxın, Weberin, Hermann Hessein memleketi bu şekilde
davranmamalı diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu adına
Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gökün, yanlış politikalar nedeniyle gerileyen
hayvancılığa bağlı olarak yaşanan sorunlar ve
çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/489)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yanlış politikalar nedeniyle
gerileyen hayvancılığa bağlı olarak yaşanan
sorunlar ve çözüm yolları için Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükün 104, 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ve teklif ederim.
Levent
Gök
Ankara
CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye'de yıllardır yürütülen
yanlış politikaların doğal sonucu olarak
hayvancılık geriliyor. Türkiye'de hayvancılık, yitirilen
rekabet ve üretim gücü nedeniyle neredeyse unutulma noktasına geldi.
Hayvancılıkta koyun, keçi ve sığır,
Türkiye'deki et ve süt üretiminin de çok önemli bir kısmının
kaynağıdır.
Uluslararası Tarım ve Gıda Örgütü
(FAO) verilerine göre son üç yıl içerisinde Türkiye'de koyun, keçi ve
sığır türü büyük ölçüde azalmıştır.
Oysa dünyadaki durum bunun tam tersidir. 2002-2004
döneminde dünya sığır varlığı yüzde 0,8 artarken,
aynı dönemde koyun varlığı yüzde 2,4; keçi
varlığı ise yüzde 4,4 artış göstermiştir.
Bu üç türün varlığında yaşanan
düşüşün nedeni, hayvancılıkla ilgili politikaların
yanlışlığı ve hayvancılığın
tarım içerisindeki yerinin gerektiği kadar önemsenmemesidir.
Ülkemizde hayvancılığın
tarım içindeki payı yaklaşık olarak yüzde 25'lik bir
dilimdir. Oysa bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 60-70'ler düzeyinde
seyretmektedir. Tarım içinde hayvancılığın yerinin bu
denli az olmasının yanı sıra, var olan
hayvancılığın sorunları da oldukça fazladır.
Sektörün en önemli girdilerinden biri olan hayvan
yemlerinin fiyatlarının yükselmesi maliyetleri
artırmıştır. Zaten küçük ölçekli bir yapıyla
hayvancılık yapmaya çalışan köylüler sahip oldukları
birkaç hayvanı satmak zorunda kalıyor. Böylece hayvan
sayısı daha da düşüyor.
Türkiye'de kırmızı et sektörünün en
önemli sorunlarından biri de kuşkusuz kayıt
dışılık. Kaçak et ve hayvan girişleri nedeniyle gerçek
üretim rakamlarına ulaşmak neredeyse imkânsız.
Kaçak kesim, kurbanlık ve adak
hayvanlarından elde edilen et üretiminin ise yaklaşık olarak
150-200 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor. Bunun
dışında kalan yaklaşık 100-150 bin ton miktarın
ise ülkemize kaçak olarak girdiği tahmin ediliyor. Uzmanlar, iktisaden
kaçağın önlenebilmesi için ülke içerisinde
hayvancılığı geliştirici tedbirlerin
alınması ve arz talep dengesi çerçevesinde resmî ithalatın
yapılması gerektiğini dile getiriyorlar.
Türkiye'de hayvansal üretimin tarımdaki
payı yüzde 25 iken AB'de yüzde 49dur. Türkiye'de karkas et verimi 164
kilogram iken AB'de 275 kilogramdır, Türkiye'de yılda ortalama süt
verimi 1.800 litre iken AB'de 5.400 litredir. Tarım işletmesi
Türkiye'de 4,1 milyon, AB'de 7,5 milyondur. Türkiye'de işletme
başına düşen ortalama sığır sayısı 4
baş iken AB'de 45 baştır. Türkiye'de 1 kilogram
sığır etinin üretim maliyeti 4,5 euro iken AB'de 2,5 eurodur.
Türkiye'nin hayvan varlığı gün
geçtikçe azalıyor. Canlı hayvan ihracatından söz etmek ancak
geçmiş yılları anarken mümkün olabilmektedir ve
kırmızı et ithal etme imkânından söz etmek neredeyse bir
başarı sayılır hâle gelmiştir.
Hayvan yemi ve gübreyle ilgili KDV indirimlerinden
bir teşvik olarak, bir büyük iyileştirme düzenlemesi olarak söz edilmesi
çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşan
yurttaşlarımızı acı acı düşündürmektedir.
Zira, yapılan iyileştirmeler sözde kalmış, erimiştir.
Ülkelerin sanayileşme çabalarına
rağmen, tarım hiçbir ülkenin göz ardı edemeyeceği en önemli
sektörlerden biridir. Türkiye gibi sanayileşmesi de dengesizliklerle,
çarpıklıklarla dolu bir ülkede tarımın ihmal edilmiş
olması, hayvancılığın unutulmuş olması,
köylünün derin mutsuzluğu, tüketicilerin fiyatlarla baş edememesi ve
gereği gibi beslenememesi Türkiye'de hayvancılığın
ciddi biçimde ele alınmasını gerektirdiğinden bu konuda
sorunların ve çözümlerin sağlıklı tespiti için bir Meclis
araştırması açılması gereklidir.
2.- HDP Grubu adına, Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Türkiye'de siyasi kriz ortamının derinleşmesiyle birlikte
baş gösteren ekonomik krizin çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/490)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de siyasi kriz ortamının
derinleşmesiyle birlikte baş gösteren ekonomik krizin önüne
geçilmesi, başta siyasi kriz olmak üzere tüm sebeplere çözüm
bulunması ve yol haritasının belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye siyasetinde Cumhurbaşkanı ve AKP
tarafından birkaç belirleyici faktörün devreye sokulması sebebiyle
ekonomik kriz çanları çalmaya başlamıştır. Demokratik
tecelli olan 7 Haziran seçim sonuçlarına saygı duyulmayıp erken
seçim kararının Cumhurbaşkanı tarafından
dayatılması, toplumsal ve bireysel özgürlüklerin
kısıtlanması ile özellikle Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin
demokratikleşmesi merkezli yürütülen çözüm sürecinin
Cumhurbaşkanı ve AKP eliyle bitirilmesi ekonomiyi bir kriz
ortamına sokmuştur. Madalyonun diğer yüzünde ise
çatışmaların tekrar başlatılması bazı
sorunların üzerini örtmek için işlevsel bir hâle gelmiştir. Bu
sorunlardan bazıları işsizlik, geçim
sıkıntısı, demokrasi sorunu, gelir
dağılımdaki adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve ekonomik
krizdir.
Bu ekonomik krizin, toplumsal infiale
dönüşmesine ramak kalmıştır. Çünkü gerek sektörel ve
bölgesel bazda gerekse de alanlar itibarıyla Türkiye makro ve mikro
göstergeleriyle bir ekonomik krizin tam ortasındadır. Türkiye'de
seçimlerin yapılıp ve sonuçlandırılması
durumlarını aşan karaktere sahip bir siyasi krizin
olmasıyla birlikte gerek iç çatışmaların başlaması
gerekse de uluslararası piyasalardaki olumsuz gidişat ve belirsizlik
doların Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde, art arda rekorlar
kırmasına sebep olmaktadır. Dolar, uzunca bir süre 3
liranın üzerinde işlem görmüş, bir süreliğine 3
liranın altına düşen dolar, 2016 Ocak itibariyle tekrar 3
liranın üstüne çıkmıştır.
Dolardaki yükseliş tüm sektörleri
vurmaktadır. Bankacılık sektöründe doların yükselmesiyle
birlikte sadece bir bankanın kaybı 500 milyon doları
aşmış bulunmaktadır. Gidişat, Türkiye'deki
bankacılık sektöründe krizin kapıda olduğunu
göstermektedir. Nitekim, bu kriz eşiğini, kapitalizmin dünya
ekonomisini finans-kapital üzerinden örgütlediği gerçekliğiyle
birlikte düşündüğümüzde durumun vahim tablosu net olarak
görülecektir. Doların yükselişi ve Türk lirasının dolar
karşısındaki yüzde 20leri aşan değer kaybı,
bankacılık sektörünün yanı sıra, çiftçi üreticilerini de
oldukça olumsuz etkilemiştir. Mazot, gübre, yem, ilaç gibi çiftçi
üretiminin vazgeçilmezi olan ithal ürünler, dolardaki yükselişten nasibini
almıştır. Çiftçiler devletten aldıkları desteğin
yaklaşık 3 katı kadarını dolardaki yükselişe
vermektedir. Bu ürünlerdeki artışlar çiftçiler için büyük bir maliyet
demek olmakla beraber, tüm ekonomiyi olumsuz etkileyen durumların ortaya
çıkması da demektir. Bu kapsamda, dünya ölçeğinde gıda
fiyatları düşerken Türkiye'de gıda fiyatlarının
yükseliyor olması, içinde bulunduğumuz iktisadi dramı daha net
bir şekilde göstermektedir. Türkiye'de Bingöl, Ağrı, Muş
başta olmak üzere bazı kentlerde yoksulluk yüzde 20 gibi dehşet
verici bir oranı aşmış durumdadır. Bunun yanı
sıra, gelir dağılımındaki adaletsizlik cumhuriyet
tarihi boyunca görülmeyen şekilde artmış, toplumsal dinamikler
bu duruma somut tepkiler göstermeye başlamıştır.
Sektörel ve üreticiyi esas alır bazda
yapılan değerlendirmeleri güçlendirecek bir iktisadi gösterge de
Türkiye'nin ihracatı ile ilgilidir. 7 Haziran seçimleri sonrasında
varılan temmuz ayı ile birlikte son dokuz aydır sürekli
gerileyen ihracat, Türkiye'de son üç yılın en düşük seviyesine
varmıştır. Nitekim bu temmuzdan bir buçuk ay sonra da dolardaki
yükselişin tetiklemesiyle dış borçta kişi başına
düşen ekstra yük 1.498 TL olmuştur. Benzer tarihlerde, kişi
başına düşen borç her geçen gün yükselirken kişi
başına düşen milli gelir de 8 bin 760 TL civarına
düşmüştür. Tüm bu görüntü içerisinde Türkiye'nin G20'den
düşmesinin güçlü olasılığı baş gösteren
tehlikelerden biridir.
Yabancı sermayeyi çekmek üzere kurgulanan,
sıcak paraya dayalı iktisadi anlayış beslenmeyince ve
yapısal reformlar durunca sadece 2015 yılının ilk yedi
ayında 44 milyar dolar yabancı sermaye ülkeyi terk etmiştir.
Merkez Bankası rezervleri, altın dâhil 134,4 milyar dolardan 117,9
milyar dolara düşmüştür. Bu rezervler, Türkiye'nin kısa vadeli
borçlarını karşılamamakta, 11,9 milyar dolarlık bir
açık hâlihazırda Türkiye ekonomisi için alarm zillerini
çalmaktadır. 2015 yılının ilk yarısında
Türkiye'ye getirilen dövizleri kaynak sorgudan muaf tutan Gümrük
Bakanlığı, kara para aklama ve IŞİD'in finansmanı
gibi hususlarda ağır eleştiriler alsa da sıcak para
girişini canlı tutabilmek için bu kararından vazgeçmedi. Fakat
böylesi şaibeli bir düzenlemeye rağmen mali kaynak
akışı artmamış, bilakis azalmıştır.
Geldiğimiz bu noktada, Türkiye 2001 dönemindeki iktisadi verilere geri
dönmüştür. IMF'ye verilecek borcun lafı bile unutulmuş, çanlar
Türkiye için IMF gibi uluslararası kapital kuruluşların
kapısında çalmaya başlamıştır.
Bu kapsamda, geçtiğimiz aylarda Başbakan
Davutoğlu'nun ABD'de finans kuruluşlarıyla
yaptığı görüşmeler ve gerçekleştirilecek olan Davos
Zirvesinden Hükûmetin beklentileri birlikte düşünüldüğünde, söz
konusu durum ekonomik anlamda manidarlık teşkil etmektedir.
Geldiğimiz noktada, ekonomideki kötü yönetim, yolsuzlukların araştırılmaması,
israf gibi nedenlerden ötürü 2015 yılının ikinci
yarısında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de
halkın yüzde 64,6'sı ekonominin kötü yönetildiğini
düşünmekte ve yine halkın yüzde 55'i ekonomik kriz beklemektedir.
Bu bağlamda, siyasi krizin
aşılması yoluyla çalan ekonomik kriz çanlarına çözüm
bulunması Türkiye halklarının TBMM'ye vermiş olduğu
sorumluluğun kaçınılmaz gerekliliğidir çünkü 1 Kasım
seçimleri sonrası ekonomi dünyasının olumlu anlamda istikrar
beklentisinin karşılanmayıp otoriter ve çatışmayı
esas alan politikaların artarak sürmesi, Türkiye ekonomisini daha derin
bir krizin içerisine sokmuştur.
Dolayısıyla, Türkiye'de siyasi kriz
ortamının derinleşmesiyle birlikte baş gösteren ekonomik
krizin önüne geçilmesi, başta siyasi kriz olmak üzere tüm sebeplere çözüm
bulunması ve yol haritasının belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.
3.- HDP Grubu adına, Grup
Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, 19-24 Aralık 1978
tarihinde Maraş'ta nefret saikiyle gerçekleşen katliamın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/491)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
19-24 Aralık 1978 tarihinde Maraş'ta
nefret saikiyle gerçekleşen katliamı planlayanların ve siyasi
destek sunanların tespiti, sorumlularının bulunması ve
cezalandırılması ile bu katliamla ilgili yüzleşme
süreçlerinin işletilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç
Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
Diyarbakır Diyarbakır
HDP Grup Başkan Vekili HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en
kanlı ve hunharca işlenmiş siyasi katliamlarından biri 19
ve 24 Aralık 1978 tarihleri arasında Maraş ilimizde
gerçekleşmiştir. Belirli bir inanç grubunu hedef alan, merkezden
planlanmış ve yerel anlamda hem mülki hem de siyasi ayakları oluşturulmuş
bu katliamda resmî verilere göre 111 kişi katledilmiş, 176 kişi
yaralanmış ve 210 ev ile 70 iş yeri tahrip edilmiştir.
Fakat resmî olmayan güvenilir bilgilere göre ise 19-24 Aralık tarihleri
arasında gerçekleştirilen Maraş katliamında 500e
yakın yurttaşımız katledilmiştir.
Maraş katliamına giden süreçte
provokasyon, linç kültürü ve katliam gerçekleştirilmesi
aşamaları devreye konmuştur. Katliamlar 19 Aralık tarihinde
Çiçek Sinemasına atılan bombayla başlamıştır.
Fakat daha sonra ortaya çıkmıştır ki bu bombalı
saldırı Maraş katliamı gerçekleşsin diye
planlanmış olan bir provokasyondur. Söz konusu provokasyondan sonra
Alevilerin yoğunlukla bulunduğu bir kıraathaneye yüzlerce ölümle
sonuçlanan bir bombalı saldırı gerçekleştirilmiştir.
Hemen akabinde 2 öğretmen öldürülmüş, cenaze törenleri de
saldırıya uğramıştır. 22 Aralıkta
karanlık odaklardan güç alan çete çevrelerinin propagandası sonucu
saldırılar Alevilere yönelik katliam boyutuna
ulaşmıştır.
Bu dört günlük süreçte yüzlerce katledilen ve
yaralanan yurttaşımız söz konusuyken sessiz kalan kamu otoritesi
24 Aralıkta sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir.
Fakat bu yasağa kamu güvenliğini sağlamakla yükümlü kamu
görevlilerinin uymasıyla katliam derinleşmiştir. Kamu içerisinde
konuşlanmış bazı merkezler eliyle her açıdan
planlanarak hayata geçirildiği belli olan bu katliam son günde
insanlık dışı boyutunu arttırmıştır.
Maraş Katliamından sonra başlayan
adli süreç de tam bir orta oyunu şeklinde seyretmiştir. Yüzlerce
insanın öldürülmesi, binlerce insanın yaralanması, kentlerin
harabeye çevrilmesi, iş yerlerinin ve evlerin tahrip edilmesi gibi suçlar
cezasız kalmıştır. Maraş davasında
yargılananların bir kısmı ceza alsa da daha sonra
çıkarılan yasalarla hapis yatmadan cezasızlık ile ödüllendirilmiştir.
Bu ödül yetmezmiş gibi Maraş katliamında başrolde yer alanların
birçoğu daha sonraki süreçlerde siyasetin içerisine alınarak ödülleri
tahkim edilmiştir. Nihayetinde Maraş katliamında yer alanlar,
dava süreçlerinde bu yer alanları savunanlar hâlâ Türkiye siyasetinin
içerisinde yer almaktadırlar. Bu durum bir utanç tablosundan başka
bir şey değildir. Maraş katliamını yapanlar ve dava
süreçlerinde onların yanında yer alanlar ödüllendirilirken,
Maraş katliamı davasına bakan Halil Sıtkı
Güllüoğlu, Ahmet Albay, Ceyhan Can adlı avukatlar ise suikastla
katledilmiştir.
Maraş katliamının üzerinden
yıllar geçmesine rağmen katliamın hesabının
sorulması ve adaletin tesisi için anma törenleri düzenleyip
acılarını yaşatmak isteyen halkımıza yönelik devletin
tutumu 1978 yılındakine benzer bir şekilde hayata geçmektedir.
Maraş katliamıyla ilgili anmalar yasaklanmakta, anma programı
yapmak isteyenlere polis müdahalesi gerçekleştirilmektedir.
Nihayetinde, Türkiye'de tüm inançların ve etnik
kimliklerin bir arada yaşaması gibi bir derdi olan her toplumsal ve
siyasal kesimin 19-24 Aralık 1978'den beri süreklilik arz eden devlet
tutumunun halklar arasında nasıl bölünmeler
yarattığını sorgulaması gerekmektedir. Yine, bu ülkede
demokratik geleceği talep eden her bir insan, Maraş katliamı
özelinde Türkiye'nin karanlık geçmişi ve bugünüyle yüzleşmesinin
zaruretini görebilmelidir. Maraş katliamı özelinde oluşturulacak
bir hakikat ve yüzleşme deneyimi Şeyh Sait, Ağrı Zilan,
Dersim, Çorum, Sivas, Gazi, Roboski, Zergele katliamlarından tutalım da
günümüzde sokağa çıkma yasakları adı altında yaşananlara
kadar toplumsal infiale neden olan tüm
yaşanmışlıkların açığa
çıkarılması için önemli bir örnek olacaktır.
Bu kapsamda, 19-24 Aralık 1978 tarihinde
Maraş'ta nefret saikiyle gerçekleşen katliamı
planlayanların ve siyasi destek sunanların tespiti, sorumlularının
bulunması ve cezalandırılması ile bu katliamla ilgili
yüzleşme süreçlerinin işletilmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunuyorum.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
ismen davet edilen Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkan Vekili Tokat Milletvekili Celil Göçer'in,
Malta Dönem Başkanlığı tarafından 23-24 Mart 2017
tarihlerinde Malta'nın başkenti Valletta'da düzenlenecek olan Parlamento
Sosyal İşler Komisyonları Başkanları
Toplantısına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/925)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Malta Donem Başkanlığı
tarafından Parlamento Sosyal İşler Komisyonları
Başkanları Toplantısı 23-24 Mart 2017 tarihlerinde
Malta'nın başkenti Valletta'da düzenlenecektir.
Anılan toplantıya Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen ismen davet edilen Tokat Milletvekili ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkan Vekili
Celil Göçer'in katılması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili
Mithat Sancar ve arkadaşları tarafından, devletler arası
ilişkilerde demokratik ve etik kuralların belirlenmesi, Türkiye'nin
dış siyasetinin bu kurallar çerçevesinde gözden geçirilerek
önerilerin değerlendirilmesi amacıyla 7/3/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Mart 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/3/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
7 Mart 2017 tarihinde Mardin Milletvekili Sayın
Mithat Sancar ve arkadaşları tarafından verilen 4064 sıra
numaralı devletlerarası ilişkilerde demokratik ve etik
kuralların belirlenmesi, Türkiye'nin dış siyasetinin bu kurallar
çerçevesinde gözden geçirilerek önerilerin değerlendirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 7/03/2017 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk söz Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, dış politikada
kriz üstüne kriz yaşıyor; daha doğrusu, Hükûmet ve
Cumhurbaşkanı kriz üstüne kriz yaratıyor. Son kriz Almanyayla
yaşanıyor.
Şimdi, bu krizlerin sebeplerini uzun uzun
burada anlatmayacağım ama uluslararası ilişkilerde
itibarlı olmanın bazı şartları vardır. Bu
şartların başında da kendi ülkenizde
insanlarınızı özgür ve müreffeh bir hayat içinde yaşatmak
gelir. Eğer bunları yapmıyorsanız, hangi başka gücü
kullanırsanız kullanın itibarınız,
saygınlığınız olmaz; sadece belli konularda belki
başka araçları kullanarak bir etki yaratırsınız, onun
da sınırı vardır.
Almanyayla krize gelelim. Aslında burada
Türkiye-Almanya krizinden, Türkler ile Almanlar arasındaki krizden,
Türkiyeliler ile Almanlar arasındaki krizden söz etmek yanlış.
Bu kriz, Hükûmet ile Almanya arasındadır, AKP ve
Cumhurbaşkanı ile Almanya arasındadır ve krizin sebepleri
de yine, Hükûmetin ve Cumhurbaşkanının söylemi ve
politikalarıdır. Nedir mesele, kısaca özetleyelim: Bazı
bakanların Almanyada yapmak istedikleri referandum
buluşmalarına izin çıkmamış. Bunu genel bir yasak
olarak yansıttı Hükûmet yanlısı medya. Genel bir yasak
henüz var görünmüyor. Fakat buradaki engellemelerin ardında, temelinde
gerekçe olarak bazı idari sebepler gösterilse de belli ki bir
rahatsızlığın yansıması söz konusudur. Yani
Almanyada yerel makamlar, AKPnin ve Cumhurbaşkanının
kampanyalarından rahatsızlık duyuyorlar. Buna Hükûmet ve
Cumhurbaşkanı çok sert tepki gösterdi ama inandırıcı
olması mümkün değil.
Bakın, biz bu yasaklara karşı
çıktık. Alman basınında konuştuk, temel tutumumuzun
özgürlükçülük olduğunu söyledik. Bunu bizim söylemeye hakkımız
var. Biz bunu söylerken meşru bir zemindeyiz çünkü Türkiye'de de yasaklara
karşıyız, Türkiye'de de özgürlükten yanayız ama sizler bu
kadar bağıra çağıra itiraz ettiğinizde, AKP
temsilcileri veya Cumhurbaşkanı bu kadar şiddetle tepki
gösterdiğinde kimse inandırıcı bulmuyor. Neden? Şikâyet
ettiğiniz bu yasakların -bu uygulamaların diyelim- 100
katını, bin katını bu ülkede yapıyorsunuz zaten. 2
tane -hadi 3 tane olsun- buluşmanız engellendi diye demokrasi
havarisi kesilme hakkını nereden alıyorsunuz? Bu ülkede ifade
özgürlüğü çok geniş de, bu nedenle sizin eliniz çok güçlü de ifade
özgürlüğünü engellemek olarak yorumlayabileceğiniz bazı
uygulamalara böyle karşı çıkabiliyorsunuz; hayır.
Bu ülkede kaç gazete kapatıldı son
aylarda? Bu ülkede kaç gazeteci hapiste? Kaç dernek, kaç sivil toplum
kuruluşu yasaklandı? Peki, bunları kim yapıyor? Bu ülkede
bunlar ne adına yapılıyor? Bütün bunlar bu ülkede güya
demokrasiyi kurtarmak için yapılıyor ama bunu bu ülkede değil,
dışarıda söylüyorsunuz. Demokrat kesilmek adına,
demokrasiyi savunduğunuzu iddia ediyorsunuz. Demokrasiyi savunan herhangi
bir yönetim bu kadar yasağın yüzde 1ine bile başvurmaz.
Şimdi, dış politikada
kabadayılıkla bir yol almanın mümkün
olmadığını bizatihi bu Hükûmet kaç kere yaşattı
bu ülkeye? Hatırlayalım İsrail krizini. İsraille kriz
ortaya çıktığında hangi ağır laflar
kullanıldı, hatırlatmama gerek yok artık, ne meydanlar
okundu İsraile. Sayın Cumhurbaşkanı Ben hayatta
olduğum sürece, ben başta olduğum sürece İsraille hiçbir
ilişki olmayacak. dedi mi, demedi mi? Ne yaptı ama? Sonra, bütün
bunlar olmamış gibi davrandı, İsraille ilişkileri
düzeltmek için olmadık manevralara başvurdu. Peki, burada kim
kaybetti arkadaşlar? Ülke kaybetti, ülkenin itibarı
sarsıldı. Ya bu kadar yüksek perdeden meydan
okumayacaksınız ya da okumuşsanız sözünüzün arkasında
duracaksınız. Bunun tam tersi bir politika izlemeye
başladığınızda, o meydan okumanın tam tersi bir
noktaya geldiğinizde sorarlar: Ya, bu ne iştir böyle? Nasıl bir
dış politikadır, nasıl bir yönetim
anlayışıdır? Aynı şey Rusyayla krizde
yaşanmadı mı? Evet, uçak düşürme olayından sonra
kabadayılıkların bini bir para; ne meydan okumalar, ne
kabadayılıklar, ne tehditler; sonra, ilişkileri düzeltmek için
yine türlü manevralara başvuruldu ve tavizler verildi.
Peki, bunlar olurken kim kaybediyor? Ülke
kaybediyor, o kesin ama somut olarak kaybeden insanlar da var. İsrail
krizinde Mavi Marmara mağdurları bu işe malzeme
yapıldı, fatura onlara kesildi sonra. Tutarsız dış
politikanın, temelsiz kabadayılıkların faturasını
Mavi Marmara mağdurları yaşadı. Sadece Mavi Marmara
mağdurları değil, üzerlerinden prim yapılmaya
çalışılan Gazze halkı da ödedi bu faturayı. Peki,
Rusya krizinde? Rusyaya karşı meydan okumalardan sonra ekonomik
ilişkilerde ciddi bir bunalım ortaya çıktı. E, ne oldu?
Onun faturasını da en başta turizmciler, pek çok sektördeki
çalışanlar ödedi. Bu tür kabadayılıklarda belli bir kesim
rehin olarak kullanılıyor, bu açıktır; şimdi, Almanya
meselesinde, Almanyayla ilişkilerde de durum budur. Böyle yüksek perdeden
bir gerilim, kabadayılık tutumu, nihayetinde Almanyada yaşayan
Türkiyelileri de rehin gibi kullanma sonucu doğuruyor. Bu Hükûmet bütün bu
manevraları yaparken bu faturaları Almanyada yaşayan
Türkiyelilere çıkarmış olacak.
Tabii ki ülke itibar kaybediyor. Siz özgürlükçü
olsaydınız, yasaklara karşı olsaydınız sizin
yasaklara itirazınız belki ciddiye alınırdı. Ciddiye
alınmayacak. Biz bu ülke için, bu ülkenin geleceği için Türkiyede de
başka bir ülkede de yasaklara karşı çıkmaya devam
edeceğiz ama itirazların haklı olduğunu da görmeniz
gerekiyor.
Size sivil toplumdan, demokratik kamuoyundan,
Avrupadan yönelen sert eleştiriler haklıdır. Bu
eleştirilere baktığınızda pek çok şey
sıralanıyor. Mesela Yargı
bağımsızlığı yok. deniyor. Var mı? Yok. Son
sekiz ayda 4 bin hâkim görevden atılmışsa tek bir gerekçe,
savunma, açıklama yapılmadan ve kararnameyle, hangi hâkim kendini
güvende hisseder? Deniz Yücel olayında savcı daha iddianame
hazırlamamış, Cumhurbaşkanı Deniz Yüceli Alman
ajanı ilan ediyor, PKK temsilcisi ilan ediyor. Cumhurbaşkanı savcı
mı? Bırakın savcı olmayı, hâkim rolünü üstlenmiş.
Sonra da gidip Türkiyede yargı bağımsızdır.
diyeceksiniz; elbette inanmazlar size.
Bir şey daha, faaliyetlerinizde etik kurallara
uymazsanız yüzünüze vurulur. Almanyaya giden bakanlar referandum
çalışması yapıyor, değil mi? Hangi kaynaklarla, hangi
paralarla, hangi sıfatlarla bunu yapıyorlar? Bizim
paralarımızla, halkın vergileriyle bir parti temsilcisi gibi
gidiyorlar ama bakan sıfatıyla gidiyorlar, kamu
kaynaklarını kullanıyorlar. İşte, bu, hem hukuka
aykırıdır hem etik kurallara aykırıdır.
Elbette size Alman kamuoyundan da Avrupanın
demokratik çevrelerinden de kamuoyundan da sorulur Kardeşim, buraya
eğer devlet bakanı veya başka bir bakan olarak geliyorsan hangi
Hükûmet faaliyeti, hangi diplomatik ilişki için geliyorsun? E, ben
buraya referandum kampanyası için gidiyorum. diyemezsiniz. Eğer
onlar meşruysa, bizim yurt dışına gidişimizde bütün
masraflarımızı hazinenin karşılaması gerekiyor.
Bütçeden karşılayın, bütün partilere eşit imkân
tanıyın, gönderdiğiniz bakan kadar muhalefet temsilcisi gitsin,
belki o zaman anlaşılır ama biz buna da karşıyız.
Evet, eğer dış politikada, demokrasi,
insan hakları ve etik değerlere değer vermezseniz, bunlara
uymazsanız hem kendiniz kaybedersiniz hem ülkeye kaybettirirsiniz hem de
başka insanlarımıza ağır zararlar verirsiniz.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz Samsun
Milletvekili Hasan Basri Kurta aittir.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HDP grup önerisinin ana başlığı
Uluslararası sistemde normatif bir yapı oluşturulabilir mi,
ahlaki bir düzen oluşturulabilir mi? Aslında, bütün siyaset
biliminin temel tartışma konularından biri, uluslararası
sistemin tartışma konularından biri ama içeriğine
geldiğimizde, aslında, hiç de içerikle uyuşmayan, içerikle bağdaşmayan
bir yapıda.
Uluslararası sistem, egemen devletlerden
oluşuyor. Bu yapı bugün bir anda oluşmuş,
kendiliğinden oluşmuş bir sistem değil.
İnsanlığın bütün tecrübesi, farklı dönemlerde,
farklı bir şekilde tezahür etmiş, bugün de ulusların kendi
devletleri içerisinde egemen oldukları şartına dayalı ve
bir hukuk sistemleri -her bir devlet için kendine ait bir hukuk sistemi- ve bu
hukuk sistemini işletme özgürlüğü var.
Burada temel sorun gücün kullanımı.
Devletler içeride gücü kendi sınırladıkları hukuk
içerisinde kullanabilirken diğer devletlerle olan ilişkilerinde bu
gücü nasıl kullanacaklar? Acaba burada ahlaki mi davranacaklar, sözlerinde
duracaklar mı, anlaşmalara uyacaklar mı, ahde vefa gösterecekler
mi yoksa tamamen keyfî, kendi iç çıkarlarını, uluslararası
olan konuları, insanlığı ilgilendiren evrensel konuları
kendi iç politikalarına malzeme mi yapacaklar? Türkiyenin ve aslında
dünyanın bugün karşı karşıya kaldığı en
temel sorun bu. Bu aslında bir samimiyet sorunu da, siyasetçilerin
samimiyet sorunu, insan olarak siyasetçilerin samimiyet sorunu. Çünkü devletler
insanlardan farklı değil. Biz, insanlar olarak devletleri
yönetiyoruz; mekanik robotlar olarak, ahlaksız, herhangi bir norm
içermeyen varlıklar olarak yönetmiyoruz. Ancak, bugün Türkiyenin
karşı karşıya kalmış olduğu temel sorun tam
da aslında uluslararası sistemin doğasının kötücül
olduğunu vazeden ve bunun üzerinden her şeyi kendisine mübah gören
bir anlayışın tezahürü.
Siz kalkacaksınız, bu ülkede mahkeme
kararıyla aranan bir kişiyi otuz gün boyunca
başkonsolosluğunuzda misafir edeceksiniz -kendi tabirinizle- ve gelip
bunu burada saklamadığınızı da ifade edeceksiniz,
ondan sonra hukuku aradığınızı söyleyeceksiniz. Bu
nasıl bir samimiyet? Bizim egemenlik hakkımız var. Bizim
mahkemelerimiz var. Bu ülkede bir hukuk işliyor. Eğer hukuktan
bahsedecekseniz, hukuk kurallarından bahsedecekseniz, diplomasiden
bahsedecekseniz öncelikle bunu açıklayacaksınız. Bu soruyu
sormadan Türkiyede ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, Türkiyede
kapatılan
Türkiyede kapatılan gazetelerin niye
kapatıldığı ortada. Türkiyede kapatılan gazetelerin,
televizyonların niçin kapatıldığı ortada.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bizim gazeteyi
niye kapattınız?
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Türkiye 15 Temmuzu
yaşadı.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Niye
kapatıldı, açıkla biraz.
HASAN BASRİ KURT (Devamla)
Açıklarız, açıklamakta sorun yok. Eğer hâlâ
açıklamamız gerekiyorsa bunu, Cumhuriyet Halk Partisine dahi bunu
açıklamamız gerekiyorsa bunu da açıklarız.
15 Temmuz gecesi yaşananlara hepimiz burada
şahit olduk.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Generallerin
hepsi sizin, bizim mi?
HASAN BASRİ KURT (Devamla) 15 Temmuzu
hazırlayan sürece, 15 Temmuzdan sonra Türkiyenin bütün sistemini
çökertmeye çalışan hain çetenin yaptıklarına hepimiz
şahidiz, öyle değil mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kim verdi o
uçakları onlara?
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Bizim bu millet
adına, bu ülke adına bugüne kadar yapmış olduğumuz,
bugüne kadar Türkiyeyi getirmeye çalıştığımız
noktayı geriye çevirmek isteyen hain bir çete ve bunlara destek olan ve
desteğini de aslında çok da gizlemeyen bir uluslararası kamuoyu
olacak ve biz bunlardan adalet, hukuk ve bunların vazettiği üzere,
bunların herhangi bir, sıradan raportörünün sözü üzerinden biz
bunları tartışmaya açacağız. Bu iş o kadar kolay
değil. İnsanın doğasının kötü olduğu,
kötücül olduğu üzerinden bütün sistemi kurgulayan bir düzenle
karşı karşıyayız ve bunu Türkiyeye karşı
amansız bir şekilde ikiyüzlülükle kullanan bir uluslararası
sistem şu anda. Bugüne kadar akademik anlamda yazılıp çizilen
hemen bütün teoriler -bunun bir tek istisnası var, o da aslında çok
kabul görmeyen teori, bunun dışındaki hepsi- aslında dünya
sisteminin, gücün vahşi bir şekilde güçlü tarafından
kullanıldığı üzerine kurulu. Eğer silahınız
varsa, eğer gücünüz varsa siz günü geldiğinde belli bir bölgeyi
işgal edebilirsiniz. Mülteciler sınırlarınıza
dayanmış, bu çok önemli değildir, onları reddedebilirsiniz.
Uluslararası hukuk bu insanları reddetmemenizi vazetse bile, bu temel
bir norm olsa bile, bugüne kadar kabul görmüş bir norm olsa bile sivillere
savaş sürecinde dahi dokunulmazlık bir norm olsa bile, kimyasal
silahların kullanılması kaç kere üzerinden geçilmiş
kırmızı bir çizgi olsa bile susarsanız ondan sonra da
kalkıp Türkiyede falanca televizyonu niye kapattınız?
sorusuna maalesef istediğiniz yanıtı alamazsınız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Verilecek yanıt yok
da ondan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Türkiye
düşmanlığı yapıyor, ne basını ya!
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Bizim verilecek
yanıtımız net, millet bu yanıtı çok iyi biliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Türkiye
düşmanlığı yapıyorlar, ne basını! Neden
içeri girdikleri belli.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Önce, otuz gün o
konsoloslukta o gazetecinin niye saklandığının cevabı
aranacak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gazetecilik
yapmıyorlar, ne yaptıkları belli.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Eğer bu
konuda temel tartışmalar yapılacaksa Hocam bu konuları çok
da iyi bilir. Bugün, Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi uluslararası hukukun, uluslararası
sistemin en tepesinde yer alan örgütler ve bunların aldığı
kararları gördük. Filistinle ilgili almış olduğu kaç tane
karar var. Veto edilmeyen kararlar dahi işte Fransızcadan
İngilizceye çeviri hatası. denilerek uygulanmadı. Böyle bir
dünyada yaşıyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hemen oradan da
çekilelim, hemen.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Biz hiçbir yerden
çekilmeyeceğiz. Biz zalimin üzerine üzerine gideceğiz, zulmün üzerine
üzerine gideceğiz. Bizim kimseden çekinecek, kimseden geri duracak bir
hâlimiz yok. Çekinseydik biz bundan yüz sene önce çekinirdik, bin sene önce
çekinirdik. Bu millet öyle bir millet değil. Çanakkaleyi
kazanmış, Malazgirti kazanmış, 15 Temmuzdaki işgal
girişimine cevap vermiş bir millete hiç kimse uluslararası
arenadan kopmak, uluslararası kamuoyundan ayrı durmak diye bir
şeyi asla ve asla söyleyemez.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İşgalcileri kozmik odaya kim yerleştirdi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kodese
yerleştirdik, kodese, kodese yerleştirdik onları.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Bizler,
uluslararası hukukun, uluslararası sistemin temel insani
değerlere sahip olmasını istiyoruz arkadaşlar. Ancak,
Almanyadaki yaşanan olayı sadece bir gazetecinin
Gazeteci demeye
ben gerçekten burada çekiniyorum çünkü gazeteci değil. Yaptığı
eylemler ortada, üzerindeki mahkeme kararı
Her gazeteci kimliği alan
bir kimseye maalesef gazeteci dememek lazım. Bir siyasetçi olarak bu
benim işim de değil. Aslında gazetecilerin kendi meslek
ahlakları gereği belki bunu kendilerinin de ortaya koyması gerekiyor.
Avrupada yaşanan İslamofobiyi görmeden,
Avrupa yaşanan Türk düşmanlığını görmeden;
İslamofobiden bahsetmeden, Türk düşmanlığından
bahsetmeden, yükselen milliyetçilikten, ırkçılıktan bahsetmeden
kalkıp da bizim bakanlarımızın, bizim milletvekillerimizin
oradaki toplantılarının neden iptal edildiğini sorgulamak
bence yersiz. Önce bunlara cevap vermemiz lazım. Hiçbir şekilde 3,5
milyon Suriyeliyle ilgili -daha fazlası da var, Ürdünü, Lübnanı da
eklediğinizde sayı 5-6 milyonu geçiyor- ülkelerinden kopartılanlarla
ilgili tek bir laf etmeyip, bunlarla ilgili hiçbir sorumluluk almayıp
ondan sonra kendi iç sorunları, kendi iç milliyetçilikleri, kendi iç
siyasi hesapları, kendi seçim çabalarıyla bu işi götürmeye
çalışan bazı siyasilerin, burada, Türkiye Cumhuriyeti Büyük
Millet Meclisi çatısı altında savunuculuğunu yapmak da bana
göre yersiz.
Bakın, biz, biraz önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Sayın
Başkan, çok kısa o zaman... Bunu söylemek zorundayım.
Az önce, sayın hatip -sataşmadan da söz
alabilir, muhtemelen alacaktır da- kabadayılık diyerek, bu
ülkenin Cumhurbaşkanını
AHMET YILDIRIM (Muş) Bizim hatip
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamam Sayın Kurt, devam edin siz
böyle, tamamlayın cümlenizi lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bizim hatip
bitirmemişti ama verebilirsiniz Sayın Başkan, bizim
itirazımız olmaz yani. Ciddi söylüyorum, verebilirsiniz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz Alman
mısınız? Niye böyle yapıyorsunuz?
MİTHAT SANCAR (Mardin) Biz özgürlükten yanayız
Başkan, konuşsun.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) - Tamam, son
cümlelerimi kuruyorum.
Arkadaşlar, biraz önce, sayın hatip
Bakın, bu dil de çok net bir şekilde
farklı şekillerde kullanılıyor. Dil, çok önemli bir unsur.
Siz, bir ülkenin Cumhurbaşkanının uluslararası arenada
söylemiş olduğu bir sözü kabadayılık diye ifade ederseniz
ona oy veren, ona destek veren herkese karşı sembolik bir şiddet
uygulamış oluyorsunuz. (HDP sıralarından Oo! sesleri) Bu,
aşağılamadır. Sizin söylediğiniz bu
kabadayılık lafı, bugün, gittiğinizde,
toprağından edilmiş Suriyeli insanların umududur. Dünya,
5ten büyüktür. Demesi, Arakandaki insanların umududur.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) O zaman, 80 milyon
da 1 kişiden büyüktür.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 80 milyon, 1
kişiden büyük.
HASAN BASRİ KURT (Devamla) - Dünya, 5ten
büyüktür. demesi, Afrikada 1 dolara gününü geçirmeye çalışan
insanların umududur. Sizin kabadayılık diye söylediğiniz
şey, dünyaya artık mazlumların da dinleneceği bir düzenin
gelmesi, adaletin gelmesi yönünde dünyadaki çıkan tek sestir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kurt.
AHMET YILDIRIM (Muş) Başkan, kesinlikle
mikrofon açılmasını içtenlikle istedik.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Mikrofonsuz konuştu, yine
sataşmadan söz isteyecek misiniz Sayın Yıldırım?
Kısık sesle konuşursa belki istemezsiniz diye düşündüm.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, Sayın
Başkan, grubumuz adına konuşan Sayın Sancar, kendi
bakış açısını ve iddialarını çok somut
ortaya koydu. Sayın hatip ise Televizyonların neden
kapatıldığı ortada, gazetelerin neden
kapatıldığı ortada, tutuklamaların neden olduğu
ortada. deyip somut bir gerekçe sunmadan on iki dakikasını
tamamladı, gerçekten hiçbir şey söylemeden ortada kelimesinin
nelere tekabül ettiğini bugün öğrenmiş olduk.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terör
propagandası
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bir diğeri,
kabadayılık kavramı, Sayın Cumhurbaşkanına oy
verenlere hakaretmiş! Sayın Kurt, bu Meclisin 3üncü büyük partisinin
eş genel başkanına -bir girin Googlea- Ekonomi Bakanı ve
on gün önce İçişleri Bakanının kullandığı o
utanç verici, söylemekten imtina edeceğim sözlerin, o 6 milyon insana
söylenip söylenmediği anlamına gelip gelmediğini de
sorgulayın bir.
Buradan hareketle, her şeyi kendinize göre
mübah gören, İslamofobiyi görmeden, yersiz ve mesnetsiz iddialarla
BAŞKAN Söz istiyor musunuz sataşmadan
Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş) -
iç milliyetçilik
kavramlarını kullanarak Grubumuza açık sataşmada bulundu.
İç Tüzük 69a göre sataşmadan söz istiyoruz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Zaten konuştu
Sayın Başkanım iki dakikadan fazla.
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum.
Lütfen, yeni sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın, Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurtun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin)
Kabadayılıktan başlayalım. Yani bunu biz söylemiyoruz,
siz bunu övünç sebebi olarak hep kullandınız. Biz
Kasımpaşalıyız. diyen ben değilim, bizim gruptan da
kimse değildir. Bunu seçim propagandası, malzemesi olarak kullananlar
sizsiniz ama şimdi biz söyleyince size ağır geliyor. Takdirini
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok,
Kasımpaşalı demediniz ama, Kasımpaşalı dersen
sorun yok.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Hayır, Osman,
dur bir dakika Osman, sakin, sakin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocam,
Kasımpaşalı dersen problem yok, merak etme Hocam.
ALİ ÖZCAN (İstanbul)
Kasımpaşalı demek, kabadayılık demektir.
Kasımpaşalı, kabadayılık değilse, onu ikrar
etsin.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Benim süremi lütfen
ekleyin, Osmanın sesini bastıramam.
BAŞKAN Siz devam edin lütfen.
Buyurun.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Şimdi,
bakın, zulmün üstüne gittiğinizi söylüyorsunuz, burada zulmün her
türünü yapıyorsunuz. Bunu yaparsanız dışarıda herhangi
bir demokrat çevrede bir itibar görme imkânınız yoktur.
İkincisi: Uluslararası sistem, güç
ilişkileri üzerine kurulmuştur. diye uzun uzun anlattınız;
bu, büyük ölçüde doğrudur ama 1945ten bu yana -daha eskisi de var-
uluslararası sisteme etik değerleri, insan hakları gibi ilkeleri
getirmek için uğraşan sayısız kuruluş, çevre, insan
var. Şunu mu demek istiyorsunuz: Uluslararası sistem güç üzerine
kurulmuştur, orada etik ilkelere yer yoktur; niye bizden bekliyorsunuz
etik davranmamızı? Biz de etik davranmıyoruz. Bunu mu demek
istiyorsunuz?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır.
MİTHAT SANCAR (Devamla) O zaman gelin
açıklayın ne demek istediğinizi.
Avrupada İslamofobiye, her türlü
ırkçılığa, her türlü ayrımcılığa bizim
kadar kararlı karşı çıkan ikinci bir çevre yoktur.
Asıl, Avrupada sağın yükselişini teşvik eden
politikalar, buradaki politikalardır, bu ülkede uygulanan politikalardır;
İslamcılık adına yapılan demokrasi, insan hakları
ihlalleridir, İslamcılık adına yürütülen bu keyfîlik,
demokrasiden uzak yönetim anlayışıdır ve siz oralarda bu
sözünüzü böyle söylediğinizde de kimse size inanmaz. Şunu demek
istiyorum: İslamofobiyi de sağın yükselişini de bu
söylemleriniz ve politikalarınızla siz destekliyorsunuz maalesef.
(HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avrupa çaresiz,
çaresiz; 3 tane seçim var Avrupada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Sancar belki başka bir şey söylemek istedi ama kurduğu cümleler
ve ortaya koyduğu mantık itibarıyla, bizim Türkiyedeki
politikalarımızın Avrupadaki ırkçılığa ve
yabancı düşmanlığına neden teşkil ettiğini
ifade etti. Bu, çok haksız ve yersiz bir değerlendirme; bu, açık
bir sataşma aynı zamanda.
BAŞKAN Gelin, açıklayın. dedi,
buyurun siz de gelin açıklayın.
İki dakika
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Mardin Milletvekili Mithat Sancarın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Avrupadaki yabancı
düşmanı, ırkçı, İslamofobik politikaların
nedenlerinin ne olduğunu. Mithat Bey, bize eleştirilere
bağlamakta elbette mazur ve özgürdür ama eminim ki kendi entelektüel
birikimi ve muhakemesi, asıl nedenlerin başka yerlerde olduğuna
ilişkin daha nesnel bir perspektife de sahiptir.
Bir mülteci krizi var ki İtalya üzerinden
Avrupaya doğru gidiyor, bizimle hiçbir ilgisi yok, ama dünyanın her
tarafından aç insanlar, yoksul insanlar ekmek bulmak için Avrupaya
gidiyorlar. Niçin? Çünkü onlar zengin. Çünkü ekmeğin bu yeryüzündeki
dağılımı adil değil. Çünkü bu işin arkasında
çok yüklü bir tarih var. Bunları biliyorsunuz. Bugün bizim
uyguladığımız politikalarla ne alakası var bunun?
İki tane Avrupa var. Evet, birisi en temel direk
olarak insanlığı ortaya koyan, onu bir bayrak gibi yükselten
Erasmusların, Kantların Avrupası, ama bunlar sadece
yazmışlar, sadece konuşmuşlar, diğer tarafta da
maalesef, kolonyal ve sonra neokolonyal sistemle, Afrikadan Asyaya kadar
bütün dünyayı sömürgeye çeviren bir başka Avrupa var. Getirip, bunu,
siz Türkiye'de bizim uyguladığımız politikalara
bağlarsanız
Bizi övmenizi beklemiyoruz, eleştirebilirsiniz
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Marxın,
Rosa Luxemburgun Avrupası da var, unutma!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hocam, Avrupaya kafa
tutma, işleri bozma.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
ama aradaki
nedensellik bağını kurarken, rasyonel, siyasal eleştiri
kaygısıyla abartılı bir illiyet bağı kurma
çabasından uzak, daha nesnel ve ikna edici bir bağ kurmanız
gerekir. Bugün Avrupanın meselesi, ekonomik kriz dolayısıyla
küçülen ekmektir, ekmeğe başkaları el uzatsın istemiyorlar,
kim olursa olsun.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, çok kısa bir açıklama yapma ihtiyacım var, çünkü
BAŞKAN Tamam, yerinizde oturun, bir dakika
söz vereyim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİTHAT SANCAR (Mardin) Evet, teşekkürler
Sayın Başkan.
Naci Hoca, benim sözlerimi
bağlamından kopardı maalesef, İslamofobiyi,
ırkçılığı siz yarattınız. demedim, Bugünkü
politikalarınızla bunu teşvik ediyorsunuz. dedim. Var
olanı teşvik ediyorsunuz. Biz ise Türkiyeli demokratlar ve
Avrupalı demokratlar birlikte buna karşı mücadele ediyoruz.
Elbette, bizim beklentimiz, devletlerin diplomatik manevralarından
değildir. Biz Avrupanın -dünyanın neresinde olursa olsun- bütün
demokratlarıyla birlikte bütün bu saydığınız
kötülüklere karşı mücadele yürütüyoruz, Türkiyede de. Ama eğer
sizler Türkiyede bu kadar antidemokratik, insan haklarına
aykırı bir yönetim sergilerseniz ve çıkıp da dış
politikada da böyle zikzaklar, manevralar,
inandırıcılığı olmayan, itibar kaybına yol
açan hamleler yaparsanız, işte Avrupadaki sağın
yükselişinin ekmeğine yağ sürersiniz. Bunu söylemek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili
Mithat Sancar ve arkadaşları tarafından, devletler arası
ilişkilerde demokratik ve etik kuralların belirlenmesi, Türkiye'nin
dış siyasetinin bu kurallar çerçevesinde gözden geçirilerek
önerilerin değerlendirilmesi amacıyla 7/3/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Mart 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci söz, Hatay
Milletvekili Mevlüt Duduya aittir.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutluyorum. Bugün yaşanan trafik kazasında yaşamını
yitiren kadın emekçilerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
acil şifa diliyorum. Tüm emek dünyasının ve Türkiyenin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Almanyanın
bazı bakanlarımıza yönelik İslam
karşıtlığı ve ırkçılıktan beslenen
antidemokratik davranışını Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna
kadar kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, demokratik hakların
kullanımını engellemeye yönelik her türlü girişimin
karşısındadır. Nitekim, önceki Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykal da Almanyanın bu davranışı
nedeniyle Almanyadaki toplantılarını, programını
iptal etmiştir. Bu konuda Almanyanın tutumuna karşı
duruş sergilemek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye
Cumhuriyetinin onuruna sahip çıkmaktır. O nedenle, biz sonuna kadar
bu davranışın karşısındayız Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ancak şunu da söylemeden geçmek istemiyorum: Gerçekten de
İsrail ve Rusya krizlerindeki değişimin bu konuda
yaşanmamasını da diliyoruz. diyeceğim ama ne yazık ki
Sayın Cumhurbaşkanının ve Sayın
Dışişleri Bakanının bu konudaki sert sözlerine,
söylemlerine rağmen -örneğin, Almanyada Nazizm ruhunun
ölmediğini söylüyorlar- Ekonomi Bakanı Sayın Zeybekcinin bugün
söylediği sözler, ne yazık ki devlet
tutarlılığına uygun düşmüyor değerli
milletvekilleri. Cumhurbaşkanının ve Dışişleri
Bakanının haklı eleştirilerine rağmen Zeybekci,
Almanyayı dost evi olarak niteliyor ve Almanyada, bu dost vatanda, bu
dost ülkede milyonlarca Türk vatandaşımız var. Biz dost evine
geldik, dost evindeyiz ve sevdiklerimizle beraberiz. diye açıklama
yapıyor. Bu tavrın da devlet vakarına ve
tutarlılığına uygun düşmediğini belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, kesinlikle,
haklı bulmamakla birlikte Almanyanın bu tutumunun altında
bazı sebepler var. Bunlardan bir tanesi, içeride giderek artan
otoriterleşme eğilim ve girişimleri; bir diğeri de
yanlış dış politika ve bunun sonucunda Türkiye açısından
oluşan yalnızlaşma ve itibarsızlaşma. Örneğin,
bugün Suriyede geldiğimiz nokta ortada. Biz baştan beri, Suriyede
olaylar başladığından ve Türkiyedeki Hükûmet bize göre
yanlış bir politika izlemeye başladığından
itibaren hep şunu söyledik, hep Türkiye'nin ulusal güvenliğinin
altını çizdik, önemine dikkat çektik, dedik ki: Yapmayın, bu
yanlış, Türkiye'nin ulusal güvenliğine zarar verir, Suriyenin
kuzeyinde Taliban benzeri bir bölge oluşur. Oradan kaynaklanan terör,
Türkiyeye çok zarar verir, ulusal güvenliğimiz riske girer dedik, ne
yazık ki haklı çıktık.
Bu bağlamda, gelinen nokta itibarıyla,
Fırat Kalkanı operasyonu başladı, harekâtı
başladı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu harekâtı da
desteklediğimizi, önceki yanlışlara rağmen, o durumun
ortaya çıkmasına belli oranda, önemli oranda sebep olunmasına rağmen
-Hükûmet açısından söylüyorum- Fırat Kalkanı Harekâtı
doğruydu. İki hedefi vardı: Bir tanesi, IŞİDi ve
diğer terörist unsurları sınırlarımızdan
uzaklaştırmak, diğeri de zaman zaman PYD koridoru diye
tanımlanan o koridorun Afrinle, Afrin bölgesiyle
buluşmasını engellemek. Ben aslında farklı bir isim
veriyorum o koridora emperyalizm koridoru diyorum. Bundan yüzyıl önce
Lloyd George, bu koridordan bahsetmiş değerli milletvekilleri, bu
koridorun mutlaka Akdenizle buluşması gerektiğinden
bahsetmiş. Söylemeye bile dilim varmıyor, asla bu hayalin
gerçekleşmesi mümkün değil ama Afrinden sonra bu koridorun
devamında Hatay var. Türkiye'nin hiçbir karış
toprağına kimse el uzatamayacağı gibi Hataya da asla el
uzatamayacaklar ama bu tehdit, Türkiyede, özellikle Hatayda ciddi sorunlar
yaratacak.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde
gündemimizde yine, Suriyeyle bağlantılı Rakka operasyonu konusu
var. Biraz önce söyledim, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla
Fırat Kalkanı operasyonu doğrudur ancak buradan bir adım
ileriye gitmek intihardır, cinayettir. Biz, Türkiye'nin ulusal
güvenliği ve çıkarları açısından hiç gerekli
olmadığına inandığımız Rakka olayıyla
çocuklarımızı şehit vermek istemiyoruz. O nedenle, buradan
Hükûmete sesleniyorum: Lütfen bu yanlışı yapmayın,
çocuklarımıza bunu yapmayın, Türkiyeye bu kötülüğü
yapmayın.
Çok acıdır ki bu Rakka operasyonuyla
ilgili bir hususu belirtmeden geçemiyorum: Çok acıdır, son günlerde
Rakkaya operasyon yapma niyetini Hükûmet, çeşitli ağızlardan
belli ediyor, ortaya koyuyor. Ama şöyle bir tartışma var.
Amerika Birleşik Devletlerinden kaynaklanan; işte ulusal
basında, yabancı basında bu konuyla ilgili yorumları
dinliyoruz. Örneğin, son kulis bilgilerine göre -bugün bir köşe
yazarı da yazmış, önemli, Hükûmete yakın bir köşe
yazarı- Genelkurmay Başkanının, Bakanlar Kuruluna Rakkayla
ilgili sunum yaptığı ve bu sunumda Amerikan Genelkurmay
Başkanına Türkiyedeki ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) kamplarını
gezdirdiği ve büyük oranda ikna ettiğine inandığını
belirttiği aktarılıyor. Yani yine söylemeye dilim varmıyor
ama bir terör örgütü olarak nitelediğimiz, haklı olarak bir terör
örgütü olarak hem bizim hem Hükûmetin, iktidarın nitelediği PYDyi mi
Amerika, Rakka operasyonunda kullanacak yoksa Türkiyeyi mi kullanacak,
tartışılan bu. Bu, asla Türkiye Cumhuriyetine yakışan
bir durum değildir. Türkiye Cumhuriyetini bir terör örgütüyle bu anlamda
aynı kefeye koyacak, koyduracak politikalar üretmek de yine Hükûmete
yakışmamaktadır, bunu da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçi bu Enosis
olayıyla, büyük oranda şimdilik tehlike geçti, Kıbrıs
meselesini söylüyorum. Kasım ayında Sayın Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Öztürk Yılmazla birlikte
Kıbrıstaydık; çok önemli temaslarda bulunduk, başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün yetkililerle görüştük, siyasi
parti liderleriyle görüştük, tamamıyla. Kıbrısta kötü bir
noktaya gidiyordu olay. Rum kesiminin Enosisle ilgili girişimi,
şimdilik kesintiye uğrattı müzakereleri ama Kıbrısta
her zaman verilen tavizler, bir sonraki müzakerelerin başlamasıyla
birlikte kaldığı noktadan devam ediyor. Onun için Hükûmeti
Kıbrıs konusunda Parlamentoyu bilgilendirmeye, daha şeffaf bir
politika izlemeye ve asla ve asla yanlış yapmamaya davet ediyorum.
Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı, Bilecik Milletvekili Halil Eldemir.
Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre vermiş olduğu grup önerisi aleyhine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri ve sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Dış politikamızın esası,
aslında tüm ülkelerle iş birliği yapma, iş birliklerini
geliştirme ve iyi geçinme üzerine kurulu. Aslında bundan daha
evrensel bir kriter de: Dış politikalar mütekabiliyet esasına
göre şekillenir. Türkiye, bağımsız bir ülkedir. Türkiyeye
ihanet eden, Türkiye'nin aleyhinde çalışan, Türkiyede suç
işleyip yurt dışına çıkan, kaçan, ister adı
gazeteci olsun ister siyasetçi olsun, kim olursa olsun Türkiyeye ihanet
etmekte ve Türkiye'nin aleyhinde çalışmakta özgür değildir.
Eğer, dışarıdaki ülkeler, Türkiye aleyhinde
çalışanları himaye ediyorsa bizlerin de hepimizin bunun
karşısında Hükûmet olarak, devlet olarak ve Parlamentoda bulunan
tüm siyasiler olarak da tepkimizi ortaya koymamız lazım.
Şu anda, Avrupada önümüzdeki referandumla
ilgili süreç hakikaten üzüntü verici.
Bizim önümüzde uluslararası anlaşmalar
noktasında zaten belli bir gündemimiz var. Dış politikaya
ağırlık vermeyen, dış politikada diğer ülkelerle
geçinmek, onlarla iş birliği yapmak istemeyen iktidarlar,
dış politikadaki veya dıştaki diğer ülkelerle
yapılacak anlaşmalara da önem vermez. Ama birazdan gündemimizde
yoğun bir şekilde uluslararası anlaşmaları
konuşacağız. Ben bu vesileyle HDP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü ve arkadaşları tarafından, Balkanlarda
yaşayan soydaşlar ve ülkemizde bulunan Rumeli-Balkan kökenli
vatandaşların sorunlarının
araştırılması amacıyla 7/3/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Mart 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
7/3/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/3/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve
arkadaşları tarafından, Balkanlarda yaşayan
soydaşlarımız ve ülkemizde bulunan Rumeli-Balkan kökenli
vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması
amacıyla, 7/3/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1121 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
7/3/2017 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ilk söz Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülüye aittir.
Buyurun Sayın Köprülü. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, hiç kimse doğup büyüdüğü toprakları,
atalarının, dedelerinin mezarlarının olduğu
toprakları isteyerek terk etmez. O, ya uluslararası anlaşmaların
bir gereği olarak uygulanır ya da katliam, baskı, yağma,
asimilasyonun yarattığı bir baskının sonucu olarak göç
olgusu ortaya çıkar. İşte tüm bu nedenlerle ve çeşitli
dönemlerde Türkiyeye de yerleşen Rumeli ve Balkan kökenli vatandaşlarımız,
cumhuriyetten önce 93 Harbinde, Balkan Savaşlarında, cumhuriyetten
sonra Lozan mübadelesinde, Yugoslavyayla imzalanan serbest göç
anlaşmasında ya da yıllara sâri, uzunca bir dönem devam eden,
Bulgaristandan gelen göçlerle Türkiyeye yerleştiler. Bugün, Türkiyede,
kökenleri Rumeli ve Balkan olan, aileleriyle beraber
baktığımız zaman sayıları 10 milyonlarla ifade
edilecek vatandaşımız var. Bizim önergemizle değinmek
istediğimiz kesim ise ağırlıklı olarak 1989
yılı sonrasında Bulgaristandan ülkemize göçle gelenler ile
Türkiye sınırlarının dışında, Balkan
coğrafyasında yaşayan Türk ve Müslüman
soydaşlarımız.
1989 zorunlu göçünden sonra yaşanan birçok
sorun tabii ki göçe uğrayan vatandaşlarımızın da
mücadelesiyle çözüldüyse de şunu da belirtmek gerekiyor ki devletimiz o
tarihte aldığı önlemlerle soydaşlarımızın
yanında bulunmuştu. Ancak, bugün hâlen daha çözüme kavuşmayan
meseleler bulunduğu da bir gerçek. Özellikle 1989 zorunlu göçünden sonra
gelip de yurt dışı çalışma sürelerinin buradaki
çalışmalarla birleştirilmemesinden kaynaklı emeklilikle
ilgili sıkıntılar büyük bir mağduriyet, nüfus
müdürlüklerinin tuttuğu kayıtlarla ilgili sorunlar bir gerçek,
evlilik yoluyla ya da başka bir nedenle Türkiyeye bu dönemde
yerleşmek isteyen Türk ve Müslüman soydaşlarımız
vatandaşlık alma noktasında ciddi sıkıntılar
yaşamakta. Bunu söylerken üzüntü duyuyorum ama bir gerçeği
paylaşmak istiyorum: Özellikle -bunu da destekliyoruz, olması
gerektiğini de söylüyoruz ama- Suriyeli göçmenlere gösterilen
hassasiyetin, maalesef ki bu dönemde Türkiyeye gelip vatandaş olmak
isteyen Rumeli ve Balkan kökenli soydaşlarımıza aynı oranda
gösterilmediğini görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, bunca göçe rağmen,
bugün, hâlen daha Balkan coğrafyasında milyonlarca
soydaşımız yaşıyor. Onların
sıkıntısıysa maalesef çok daha fazla. Batı Trakyada
150 binin üzerinde Türk yaşıyor; burada yaşayan soydaşlarımız
dernek adlarında Türk kelimesini kullanamıyor, kendi
milletvekillerini yüzde 3lük ülke barajı noktasında seçemiyorlar,
binlerce Türk vatansız, haymatlos durumuna düşürülmüş,
yaşadıkları bölgelere devlet yardımı çok az
yapılıyor. Gene aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını kazanmaları da maalesef ki zor.
Bulgaristanda yaşayan
soydaşlarımızın durumunun, temsil hakkının
Batı Trakyaya göre daha iyi olduğunu kabul etmek gerek. Bunda etken
tabii ki Türk ve Müslüman nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranı, tabii
ki yıllardır verilen güçlü bir temsil mücadelesi. Ancak, hâlen daha
çözülmesi gereken ciddi sorunlar olduğu da bir gerçek. Hâlen daha Türk
dilinin, kültürünün ve inançların yaşanması noktasında
sıkıntılar bulunuyor. Soydaşlarımız, kendi
dillerini, inançlarını ve kültürlerini yaşama iradesinde
direnmeleri ve asimilasyona karşı çıkan tavırlarıyla
bugüne kadar üzerlerine düşen görevi sonuna kadar
yapmışlardır. İşte, tam bu zamanda, devletimiz,
Hükûmet, soydaşlarımızı ayrımsız kucaklamalı
ve sorunların çözümünde etkin rol üstlenmelidir. Bize ve ülkeyi yöneten
iradeye düşen, bu insanları bir arada tutacak, birbirine kenetleyecek
politikaları bulmak, bu insanları bir yumruk gibi bir arada
tutabilmektir.
İşte, değerli milletvekilleri, tam da
burada AKPnin karnesi çok kötüdür. AKPnin Türkiyede
uyguladığı kutuplaştırıcı,
ayrıştırıcı dili ve siyaseti Türkiyeye nasıl
zarar veriyorsa maalesef ki doksan yıllık cumhuriyet tarihinde,
geldiğimiz bu noktada, belki ilk defa bir iktidar, Balkanlarda uygulamaya
çalıştığı aynı
ayrıştırıcı yaklaşımla
soydaşlarımızı bölmekte ve onları birbirlerine
düşürecek noktada, zararlarına faaliyette bulunmaktadır. Millî
davayı, soydaşlarımız noktasındaki millî davayı
parti davası şeklinde görmek bu davaya bir ihanettir. AKPnin
desteklediği bir partiyi devlet destekliyor görüntüsüyle lanse etmek, yurt
dışındaki soydaşlar arasında o partiden, bu partiden
diye ayrım yapmak doksan yıllık cumhuriyet tarihinde herhâlde ki
AKPye nasip olmuştur. Yazık, gerçekten çok yazık.
Bu konu, uzun uzadıya konuşulması
gereken, bugün, devlet kadrolarının, kaymakamların, valilerin
sürecin içerisine dâhil edilmeye çalışıldığı bir
duruma gelmiştir. Biz bunu 2013te de yaşadık değerli
milletvekilleri. 2013te de yaşadık, maalesef, bu, ne AKPye fayda
getirdi ne de orada yaşayan soydaşlarımıza.
Şimdi, tabii, bu konuya değinmişken
şunu da söylemek zorundayız: Bugün, Avrupayla uzun zamandır
yaşadığımız krize, bir de referandum sürecinde
yaşadığımız propaganda ve referandumla ilgili
çalışma yapma krizi eklendi. Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağ ile Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun başına gelenler kabul edebileceğimiz
şeyler değil. Bir defa, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
konudaki tavrımızı ve tutumumuzu çok net bir şekilde ortaya
koyduk. Genel Başkanımızın bu noktadaki
açıklamaları, Antalya Milletvekilimiz Sayın Deniz Baykalın
Almanyadaki programını iptal etmesi ve bizim demokrasi ve ifade
hürriyetinin önündeki tüm engellerin kaldırılması
noktasındaki bugüne kadar gelen açıklamalarımız bizim
tavrımızı ortaya koymuştur. Biz, bu noktada, Türkiye
Cumhuriyetindeki her bir milletvekilinin, her bir siyasinin dünyanın her
bir noktasına gidip propaganda faaliyeti yapmasının önündeki tüm
engellerin kaldırılması gerektiğine inanıyoruz. Almanyanın,
Hollandanın ya da bundan sonra uygulayabilecek başka ülkelerin bu
konudaki tavırlarını da kınıyoruz. Bakanların bu
konudaki açıklamaları var; bunun utanılacak bir karar
olduğunu, faşist bir uygulama olduğunu, toplantıları
engellemenin kabul edilemez olduğunu anlatıyorlar. Bunlar doğru,
bizim de altına imza atacağımız nitelikteki
açıklamalar. Peki, bunlar doğru da bunları söyleyen iradenin
Türkiyede yaptıkları neler, bir de buna bakmamız lazım.
Şimdi, bir bakan, toplantıya izin vermeyen Almanyanın
kararını demokrasi karşıtı, faşist bir karar
olarak değerlendirdiğinde, bir hayır kampanyası
yapılacak toplantının elektriklerinin kesilmesini nasıl
değerlendiriyor, bu toplantıya izin verilmemesini nasıl
değerlendiriyor? Ya da bir bakan, hayırcıları terörist
muamelesine tabi tutmak gerektiğini söyleyen bir yargı personeline
karşı niye ağzını açmıyor? Bu konudaki
tutarsızlık maalesef ki AKPnin her alanına
yansımış durumda.
Başka bir gerçek daha var, bunu da sizinle
paylaşmak istiyorum. Bugün grup toplantısında Sayın Genel
Başkanımız da söyledi, Kemal Kılıçdaroğluda
söyledi.
Değerli milletvekilleri, özellikle konumuzla da
alakalı olduğu için altını çizeceğim. Türkiyede
Bulgaristan seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip vatandaş olarak on
binlerce yurttaşımız var. Bunlar çifte vatandaş olarak hem
Türkiyedeki hem de Bulgaristandaki seçimlerde oy kullanma hakkına sahip.
Bu nedenle, Bulgaristanda da siyaset yapan Türk ve Müslüman siyasetçiler yeri
geldiği zaman Türkiyeye de gelip Türkiyede de propaganda faaliyetlerinde
bulunuyorlar. Tıpkı bugün gündemimizde olan, bizlerin ya da
bakanların Almanyaya, Fransaya, Hollandaya, Belçikaya gittiği
gibi, Bulgaristandaki Türk ve Müslüman siyasetçiler de Türkiyeye gelip
buradaki çifte vatandaşlar üzerinde propaganda yapma şansına
sahipler. AKPnin Bulgaristanda bir partiyi açıkça desteklediğini ve
orada Türkler ve soydaşlarımızın arasında bir
ayrım yaptığını bugün cümle âlem biliyor, cümle âlem
bunu öğrenmiş durumda. Peki, AKPnin desteklemediği partiden olan
milletvekilleri var. Bugün bakanlar nasıl Almanyaya gittiği zaman
Almanya toplantı izni vermediğinde ortalığı
kaldırıyorsak hep beraber, e, AKPnin desteklemediği partinin
Kırcaali Milletvekili Bulgaristan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı Erdinç Hayrullahın Türkiyeye girişi yasak;
Türkiyeye girip propaganda yapması yasak, yasak
Şimdi, biz
bakanlara Almanyada toplantı izni verilmediğinde bunun demokrasi
karşıtı olduğunu söylüyoruz ama Türkiye, Bulgaristandaki
Türk ve Müslüman bir milletvekilinin buraya gelip buradaki çifte
vatandaşlarla toplantı yapmasına, propaganda yapmasına
yasak koyuyor. Şimdi, Bulgaristanda 26 Martta genel seçimler var, e,
şimdi, başka bir partinin, desteklenmeyen partinin milletvekilleri,
temsilcileri Türkiyeye giremeyecek; bu da AKPnin demokrasi
anlayışı. Biz bu konuda önerge verdik, soru önergeleri verdik,
İçişleri Bakanlığından cevap alamadık. Olabilir,
özel bir şey olabilir, gizli bir şey olabilir, önergemize cevap
vermezsiniz; gönderirsiniz bir bürokratınızı, sebebinizi
söylersiniz. O da yok, tamamen keyfî bir uygulama. Şimdi gelinen noktada,
işte, dönüp biraz aynaya bakmanız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Dönüp aynaya bakıp
kimin demokrasi karşıtı hareketlerin içerisine girdiği
noktasında da değerlendirme yapmanız gerekiyor.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Başkanım, bir
dakika verin, kâtip üye ya.
ERDİN BİRCAN (Edirne) Bir dakika verir
misiniz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Kâtip üye adam ya, bir
dakika verin.
ERDİN BİRCAN (Edirne) - Bir dakika ya, bir
dakika
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Balkanlar evet diyor
Emre; Tekirdağ evet diyor, Balkanlar evet diyor.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Sayın
Başkanım, takdirinize bıraktım, ben süre istemedim.
BAŞKAN Neyse, hadi tamamlayın;
yoğun talep üzerine, bir dakika veriyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum, sağ olun.
Bu noktada durup bir aynaya bakmak ve durumu
değerlendirmek gerekiyor.
Ben Sayın Başkanın gösterdiği
inisiyatifi de kötüye kullanmamak adına Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum ve verdiğimiz önergeye tüm
milletvekillerinden destek bekliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Balkanlar evet
diyor, Tekirdağ evet diyor, Türkiye evet diyor.
Balkanlar evet diyor Emre, evet diyor.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Doğru(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu hafta
gideceğim Balkanlara, çalışıyorum orada, evet diyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Köprülü.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ilk söz Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklıya aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bir kez daha başsağlığı
dileklerimizi burada yineliyoruz.
Buyurun Sayın Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konu Balkanlar olunca birkaç cümle söylemek
bize düşüyor bir Balkan evladı olarak.
Hep söylediğimiz bir şeyler var, diyoruz
ki: Türkiyenin güvenliği Balkanlardan başlar, oradaki
soydaşlarımız, oradaki dindaşlarımız bizim için
çok önemli. Ama, uygulamalarda biraz eksiklerimiz var.
Tabii, bu, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin usulen aleyhinde söz
almış bulunuyorum ama ben lehinde konuşacağım, çok
hoşuma gitti. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehinde oy vereceğiz
grup olarak.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Milliyetçi Hareket
Partisi olarak lehinde oy kullanacağımızı baştan
söyleyeyim.
Şimdi, tabii, Balkanlar öyle bir coğrafya
ki atalarımız altı yüz sene oraya hükmetmişler; adaleti,
kardeşliği, dostluğu götürmüşler ve Balkanlar da hiçbir
zaman bizleri unutmamış.
Şimdi, 1990lı yılların
başında, Bosna Savaşı başladığında ben
Belgrada gitmiştim bir şey için -bunu daha önce de söylemiştim-
Belgraddaki Belgrad televizyonunun akşam ana haber bülteninde aynen
şöyle söylüyor: Bugünkü çatışmalarda 250 Türk öldürdük. Yani
Bosnalı öldürdük. demiyor, Müslüman öldürdük. demiyor, 250 Türk
öldürdük. diyor. Daha önce de söylediğim gibi, Balkanlarda Haçlıların
bize bakışı, o bölgedeki insanların hepsine Türk ismini
koymuşlar ve orada yaptıkları bütün zulümler, yapmak istedikleri
bütün şeyler Türklere yapılmak istenen ve Türkiyeye yapılan
şeylerin başlangıcı.
Tabii, bu önerge önemli bir önerge. Bununla ilgili
biz bir ekip kurup eğer bir çalışma yapabilirsek mutlaka
faydası olacak. Tabii, problemlerimiz var, bunların bir
kısmı Balkan ülkelerinde yaşayan
soydaşlarımızın Türkiyede karşılaştıkları
sorunlar ve çözümünü beklediği konular. Bu konularla ilgili sevgili
hemşehrimiz Sayın Mehmet Müezzinoğlu da gelip İstanbulda
sivil toplum kuruluşlarını dinledi, kendisine de
anlatıldı, zaten kendisi de bu konulara hâkim, tahmin ediyorum bir
çalışma yapıyor ama Türkiyedeki bürokrasi maalesef biraz
yavaş işlediği için
Burada hep beraber eğer bu
araştırma önergesine sahip çıkarsak bürokrasiyi de biraz
zorlayıp daha güzel işler yapabileceğimizi düşünüyorum.
Mesela, Türkiyede olan
arkadaşlarımızın bazı sorunları var, sadece
isimlerini, ana başlıklarını söyleyeceğim, Emre
kardeş de biraz bahsetti: İkamet sorunu var, bunun
dışında vatandaşlık sorunu var, sağlık
güvencesi sorunu var, çalışma izinleriyle ilgili sorunlar var -Emre
de söyledi- emeklilik sorunu var, üniversitelerle ilgili denklik sorunları
var, yabancı öğrenci harçları var ve 8inci olarak da Türkiyede
ikamet eden ve yabancı plakalı aracı olanlara veya eşine
ait araca giriş yasağı var.
Şimdi, tabii, bunların hepsini biz burada
çözebiliriz. Nasıl çözebiliriz? Çözüm önerisi olarak da bir şey
yazdım ben, burada okuyayım onu size: Rumeli ve Balkan ülkelerindeki
soydaşlarımıza ülkelerinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti
konsolosluklarınca verilecek bir belgeye istinaden Türkiyede bir kimlik
veya benzeri bir kartla tüm bu sıkıntılara tek bir yasayla çözüm
bulunması yoluna gidilebilir. Örnek olarak da Yunanistan bunu yaptı,
İstanbul Rumlarına oy kullanma hariç tüm haklardan yararlanma
imkânı verdi. Eğer istenirse bu kartla vatandaşlığa da
başvurulabilir. Yani bu, bir çözüm önerisi tabii, bu
geliştirilebilir. Fakat, benim daha fazla anlatmak istediğim, orada
yaşayan bizim soydaşlarımızın ve
dindaşlarımızın çok ciddi problemleri var. Evet, baskı
var, her türlü şiddet var, yapabildikleri bütün her şeyi yapıyorlar.
Ama, bizim bunları biraz daha kalkındırmamız için, mesela,
2 tane önerim var benim, bir tanesi şu: Devletin desteğiyle özel
sektöre imkânlar sağlanarak bizim o ülkelerde yatırım
yapmamız gerekiyor. Benim de doğduğum o bölgede çok iyi
bildiğim bir şey var; inanılmaz derecede hayvancılık
ve tarım imkânları var. Oradaki asgari ücret de şu anda 135-140
euro olduğuna göre, işçilerin de maaşları düşük
olduğu için, orada yapılacak yatırımların hepsinin
gerçekten kârlı birer yatırım olacağını buradan
söylüyorum, zaten bunu da herkes biliyor. Biz, bundan birkaç ay önce yanılmıyorsam,
5.700 tonluk bir kota verdik, et kotası Bosnaya, bir anda et sektörü
canlandı Bosnada; bunu bütün Balkan ülkelerine yayabiliriz.
Yanılmıyorsam bu mart ayında da 15 bin tonluk kota
ayrılmış, ihalesi var. Bunun gibi imkânlar sağlarsak
oradaki insanların maddi imkânları çoğalacaktır, eğer
maddi imkânları çoğalırsa moralleri yüksek olacaktır,
onlara sahip çıktığımızı bileceklerdir. Tabii
eğer biz bunları yapmayıp da eti Amerikadan, Arjantinden,
Avusturalyadan, Uruguaydan getirmeye devam edersek o zaman bu işte bir
terslik var arkadaşlar. Balkan ülkelerine yardım etme noktasında
eğer bu işi Balkanlara doğru çevirebilirsek -ki orada ciddi
kapasite var, hem etin kalitesi daha iyi hem de daha ucuz- oradaki
soydaşlarımıza yardım etmiş oluruz.
Tabii biz, evet televizyonlarda seyrediyoruz,
Balkanları çok seviyoruz, soydaşlarımızı seviyoruz ama
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak Balkanları çok iyi
tanıdığımızı ve o sorunları da çok iyi
bildiğimizi zannetmiyorum. Şöyle ki: Bizim belediyelerimiz, özel idarelerimiz
-yapıyoruz ama yetersiz- nasıl ki her sene Çanakkale Şehitlerini
Anma Gününde 81 ilden kültür turları yapıyorsa, binlerce otobüs,
yüzlerce uçak kalkıyorsa Çanakkaleye gidiyorsa bizim bu turları
Balkanlara yapmamız gerekiyor. Düşünün ki işte -Bosnadan hep
örnek veriyorum veya Bulgaristandan, önemli değil, 3-4 milyonluk bir
ülkeden- eğer Türkiyeden her sene kültür turu adı altında
oradaki soydaşlarımızı, dindaşlarımızı
tanıma noktasında, onların sorunlarını çözme
noktasında bir irade gösterip kültür turlarını
artırırsak, birkaç 100 bin kişinin Balkanlara kültür turuna
gittiğinde kaç para bırakacağını hepimiz tekrar
kafamızda hesaplarsak oradakiler çok büyük maddi kazanç sağlamış
olurlar ve rahatlamış olurlar. Bugün Balkanlara gittiğinizde özellikle
eski Yugoslavya 7ye bölündükten sonra, inanın bütün fabrikaların
patronları ya Sırplar ya Hırvatlar, çok az Müslüman var patron
olan. Bizimkiler işçi ve maalesef iş de bulamıyorlar. Onun için,
bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak, bizim evlatlarımız olan,
soydaşlarımız olan Balkanlarda mutlaka istihdam yaratacak,
iş imkânı yaratacak, onlara maddi imkânlar yaratacak imkânlar
sunmamız gerekiyor.
Burada YÖKe bir teşekkür etmek istiyorum.
Avrupada ve Balkanlarda Türkiye Türkçesiyle eğitim veren tek Uluslararası
Vizyon Üniversitesi var Makedonya Gostivarda. Rektör bey ve
yardımcılarıyla beraber geldiler, rica ettiler bizden, biz de
YÖK Başkanıyla ve ekibiyle görüştük, kendilerine tanınma
verdiler. Bu, yapılması gereken çok önemli bir şeydi çünkü
Avrupada ve Balkanlarda Türkiye Türkçesiyle eğitim yapan tek üniversite.
Bu yüzden de YÖK Başkanına ve ekibine de buradan bir teşekkür
etmek istiyorum.
Tabii, Balkanlarda ne kadar
soydaşımız var? Tahmini 10 milyon. Bu 10 milyon
soydaşımıza, hep Türkiyenin güvenliği Balkanlardan
başlar. diyoruz ya, net olarak söylüyorum size -benim de ailemin, belki
de sülalemin yarısı hâlâ orada- eğer ki o insanlardan birisine
Türkiye tehlikede, zor durumda, canını feda eder misin, riske girer
misin? diye sorsanız, inanın, istisnasız bir şekilde bu 10
milyonun, Balkanlarda bulunan 10 milyonun 10 milyonu da canını
vermeye hazırdır.
E, bu kadar soydaşımız orada zor
durumdayken Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu
araştırma önergesiyle ilgili mutlaka bir ekip kurulmalı, bununla
ilgili bir araştırma yapılmalı. Bunun partisi veya
başka türlü düşünmeden...
Bilmiyorum, Emre, tabii,
konuşsaydınız da -büyük ihtimalle iktidar partisi ret verecek-
keşke beraber verseydik de
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şimdi evet
desinler.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Nasıl?
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şimdi evet
desinler.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Yani, keşke beraber
yapsaydık, bu araştırma önergesine bir ekip kursaydık
Ama,
siyasi olarak buraya geldiğimden beri anladığım bir
şey var, eğer iktidar partisi vermezse geçmiyor ama bu belki de
tekrar bir daha görüşülüp ortak bir şey olarak da verilebilir
sayın grup başkan vekillerim, sizden bunu rica ediyoruz. Benim
söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.
Bütün Balkanlardaki
soydaşlarımızı buradan selamlıyorum, hepsini
alınlarından öpüyorum.
Beni de dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum, sağ olun. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sancaklı.
Şimdi, önerinin lehinde ikinci söz İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; öneriyi desteklemenin önünde ciddi bir
engel yok, bu öneri desteklenebilir. Ancak ben, bu önerinin içinde yer
aldığı daha genel bir kavram üzerinde anlaşıp
anlaşmadığımızı sabahtan beri
yaptığımız tartışmalardan dolayı merak
ediyorum.
Türkiyenin, kaçınılmaz olarak, hem tarihi
hem coğrafyası kendisine, onu yönetenlerin ne düşündüğünden
bağımsız olarak bir nesnel konum dayatıyor. Bu nesnel
konum, Türkiyenin son derece geniş sayıda komşular,
uluslararası güçler, uluslararası ittifaklarla örülmüş bir
genel, siyasal, tarihsel tutuma sahip olması gerektiği konusunda son
derece net bir sonuç veriyor. Türkiyeyi yöneten herkes, aslında kendi
gönlünde ne olursa olsun, eninde sonunda gelip bu tarihsel sınırlara
toslar. Devrilmeden önce bütün başbakanların Rusyaya bir seyahat
yaptıklarını Türkiyede yeterince yaşamış olanlar
hatırlarlar çünkü ittifak sistemi onları gerçekte olması gereken
tarihsel bağlamın dışına taşımıştır;
o nedenle yeniden o tarihe müracaat etmek, tarihsel, bölgesel nesnelliğe
iade olmak isterler ama vakit çoktan geçmiştir. O nedenle ben, Türkiyenin
bugün karşı karşıya kaldığı temel küresel,
bölgesel, ulusal meseleler bakımından yeniden bir iç anlaşmaya
ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Biz böyle bir anlaşma, böyle bir
konsensüse sahip olmadığımız sürece, gerek iç politika
gerek dış politika Türkiyede ağır kırılmalar, iç
çatışma ve uluslararası çatışmalardan oluşan bir
felaketler dizisi olarak gerçekleşebilir. Bugün de Türkiyeye
dışarıdan bakanlar böyle bir tabloyla karşı
karşıyalar ve bunun sebeplerini öğrenmeye
çalışıyorlar. Neden Türkiye birbirini izleyen bir diplomatik
gaflar ve felaketler dizisi içerisinde yaşıyor? Neden aslında
bundan sadece üç, dört sene öncesine kadar daima süreceği düşünülen
yükseliş bir duraksamaya, şimdi de bir kırılma
noktasına doğru taşınıyor? Ben, doğrusu, burada,
esasen, Türkiyeyi yöneten gücün başlıca sorumluluğu alması
gerektiğini düşünüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin
öncülüğünde yürüyen Türkiye dış siyaseti ve iç siyaseti, esasen,
Türkiyenin yüz yıllık tarihî yürüyüşünü kendi doğal
akış istikametinden uzaklaştıran bir iç ve dış
siyaseti benimsediği için şimdi patinaj yapmakta, şimdi
ağır uluslararası ve iç krizlerle sarsılmakta.
Sık sık bize hatırlatılıyor
15 Temmuz. Evet, 15 Temmuz hakikaten son derece sert bir kırılma
noktasıdır ama bunun bir başka anlamı da şudur:
İç siyasetin yürüyegeldiği, üzerinde yürümesi gereken ve mümkün olan
konsensüsten sapılmasının bunda hiç mi rolü yoktur?
Uluslararası politikada sıfır
anlaşmazlık, sıfır ihtilaf. diye yola çıkıp
şimdi ihtilaf hâlinde olunmamış bir tek güç bırakmayan bir
yaklaşımın sorumluluğu sadece dış dünyada
aranabilir mi?
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi
adına konuşan arkadaşımızı dikkatle dinledim,
bize şöyle bir dünya tarif etti: Herkesin bize düşman olduğu bir
dünya. Şimdi, böyle bir dünyada bence yaşamıyoruz; bir.
İkincisi: Bu dünya sadece devletlerden oluşmuyor; tam tersine,
yurttaşlar, uluslararası kurumlar, sınıf örgütleri, cins
temelli örgütler, ekolojik ortaklıklar, emek ortaklıkları; bütün
bunlardan oluşan bambaşka bir dünyadayız. Bu dünyayı da
aslında insanlar bu 17nci, 18inci yüzyıl kabulünü kırarak
kurdular. Metternichin dünyasında değiliz artık, devrimlerle
dönüştürülmüş, dünyanın iki sistemli bir yeni, hiç daha önce görülmemiş
bir düzen içinde yaşadığı günlerden buraya geldik. İki
kutuplu dünya yıkıldı ama onun yarattığı muazzam
birikim hâlâ bizimle beraber yolculuğuna devam ediyor.
Bu birikim bizim için, esasen bizim gibi devletten
uzak, devletle daima ihtilaf hâlinde hatta devlet tarafından daima inkâr
edilen topluluklar, sınıflar, partiler, güçler için yepyeni bir imkân
demektir; devletle çözemediğimiz meseleleri uluslararası alanda
dünyanın diğer yurttaşlarıyla anlaşarak çözmenin
imkânını bize veriyor. Zor duruma düşen, mağdur olan, dara
düşen bütün partilerin, bütün politik güçlerin aslında eninde sonunda
başvurduğu şey budur. Başbakan ve Cumhurbaşkanı
sürekli olarak dünyanın mazlum milletlerine niye sesleniyorlar
sanıyorsunuz; kendilerini mazlum zannediyorlar. Aslında mazlum
dünyaya ait olmadıklarını ben biliyorum ama onlara öyle
gözükmüyor ama seslerine de bir yankı alamıyorlar ya da bir
yankı alıyorlar, çok patolojik bir yankıdır bu.
Son beş senedir Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisinde hem Meclisimizi hem de dolayısıyla partimizi temsil
ediyorum ve birçok uluslararası meselenin nasıl ele
alındığını görüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi
sözcüsünün Bütün dünya, bütün uluslararası sistem bize düşmandır;
zenofobiktir, İslamofobiktir, Türkofobiktir. dediği bu dünyada ne
kadar Türkofobik, ne kadar zenofobik, ne kadar İslamofobik varsa Avrupa
Konseyi Parlamenter Asamblesinde AKPnin müttefiki onlardır. İngiliz
muhafazakârları, Polonya ve Macaristanın sağcı güçleri,
Çek Cumhuriyetinin sağcıları, Avusturyanın
sağcıları her insan hakları tartışmasında
Türkiye'nin çoğunluk partisinin, Hükûmet partisinin temsilcilerinin
yanındadırlar. Türkiye'nin yönetici partisinin Avrupadaki
müttefikleri kimlerdir, bakalım: Theresa Maydir, Sarkozydir,
Berlusconidir, Putindir. Yani, zenofobik, Türkofobik, İslamofobik ne
varsa, neyi temsil edenler varsa onlar Adalet ve Kalkınma Partisinin
uluslararası alanda, içerideki ve bölgedeki muhalifleriyle olan
tartışmasında onun başlıca destekçileridir.
Dolayısıyla, güce dayalı bir dünya kavrayışıdır
belki de dün ak dediğine bugün kara demeye Adalet ve Kalkınma
Partisinin iç ve dış politikasını yönetenleri zorlayan. O
yüzden, ben derim ki: Gelin, yol yakınken biz başka bir şeye
bakalım. Bir: İçeride yeni bir dünya, yeni bir Türkiye, yeni bir
hayat, yeni bir yurttaşlık arayanlarla bir müzakere
kapısını bütün partiler olarak açalım ama herhâlde bunun
için çok geç.
Nisan ayının 16sında bir oylamaya
gideceğiz ve Türkiyede uzlaşma için binbir çaba gösterenlerin, yeni
bir anayasa için pek çok çaba gösterenlerin, özgür yurttaşlık
temeline dayalı bir anayasal arayış için çaba gösterenlerin
hepsinin bir kenara itildiği ve bir kişinin Meclisin,
yargının, yürütmenin ve Silahlı Kuvvetlerin hâkimi ilan
edileceği yeni bir başkanlık rejimi için oylama yapılacak.
Ümit ediyorum ki bu oylama halkımız tarafından geri
çevrilecektir veya bizzat bu oylamayı talep edenler bunun bizi
taşıdığı, taşıyacağı muazzam
gerilimi görerek buradan geriye doğru adım atacaklardır.
İşte, dünyanın başka yerlerinden bizim iç tartışmamızla
niye ilgilendiğini merak ettiğiniz insanlar bunun için
ilgileniyorlar. 80 milyon nüfusuyla, 1 milyon kişilik ordusuyla,
dünyanın 20 büyük ekonomisi içerisinde yer alan iktisadi kapasitesiyle
Türkiye yanlış bir yere gittiğinde Orta Doğu
yanlış bir yere, Kafkaslar yanlış bir yere, Balkanlar
yanlış bir yere gider. Avrupanın eteklerinde bir faşist
diktatörlüğün kurulması ihtimalini faşizmin en çok
acısını çekmiş olan halklar dikkatle izlerler ve tavır
alırlar. Başımıza gelenlerde bunun payı olduğunu
düşünerek belki doğru bir adım atmamız mümkün
olacaktır.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı,
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; CHPnin grup önerisi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi Balkanlarda yaşayan soydaşlarımız
ve ülkemizde bulunan Rumeli Balkan kökenli
vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılmasına ilişkin bir komisyon kurulması
talebidir. Öncelikle ifade etmeliyim ki CHPnin Balkanlara ve Balkan kökenli
vatandaşlarımıza ilişkin bir şeyler söylemesi beni bu
bölgenin bir çocuğu olarak ziyadesiyle memnun etmiştir Sayın
Köprülü.
Balkanlar ve burada yaşayan soydaş ve
akraba toplulukların geleceği, onların huzur ve güven içinde
yaşaması hepimizin ortak tasası olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, birçok vesileyle
söylenir, Türkiye 786 bin kilometrekareyle sınırlı olsa da bizim
gönül coğrafyamız çok daha geniş bir hinterlanda sahiptir.
Balkanlar başta olmak üzere, Kafkaslar, Orta Doğu, hatta Kuzey Afrika
coğrafyasında yaşayan kardeşlerimiz Türkiye'yi
sığınılacak bir liman, güvenilecek bir ada olarak
görmektedirler. Bu nedenle bizim buralara ulaşan sesimiz adil,
hakkaniyetli ve her şeyden önce güven telkin edici olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarları başlangıçtan itibaren Balkanlara karşı her
zaman yakından ilgi duymuş, bu bölgede yaşayan soydaş ve
akraba topluluklarımızın derdiyle dertlenmiş ve hiçbir şekilde
onların kendilerini yalnız hissetmesine müsaade etmemiştir.
Aynı şekilde, onların bayraklarının altında
yaşadıkları devletlerle de ilişkilerini üst düzeye
çıkartarak bölgede bulunan soydaş ve akrabalarımızın
güven içinde yaşamalarını temin etmiştir.
Sayın milletvekilleri, grup önerisinin
gerekçesine baktığımızda, özellikle bir ifade var ki burada
düzeltilmesi gerekiyor. Şöyle ki grup önerisinde Balkanlarda yaşayan
soydaşlarımızın yalnız
bırakıldığı gibi bir ifadeye yer verilmiştir ki
bu doğru değildir. Her şeyden önce AK PARTİ
iktidarları döneminde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve
AFAD gibi kuruluşlarımız bu ülkelerin hemen hemen hepsinde
temsilcileri olan ve alanda faaliyetleri bulunan
kuruluşlarımızdır. Bakınız, bugün
TİKAnın bölgeye ilişkin yapmış olduğu
yatırım ve faaliyetleri toplam 313 milyon doları bulmuştur.
Hâlbuki, AK PARTİ iktidarlarından önceki sekiz yıllık
dönemde Balkanlara yapılan yatırım sadece 13 milyon 775 bin
dolar idi. Görüldüğü üzere, AK PARTİ iktidarlarında bu miktar
yaklaşık 24 kat artmıştır.
Bu grup önerisini veren sayın CHPli
milletvekili arkadaşlarıma özellikle söylemek istiyorum: Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tam elli
iki yıl sonra, bir Başbakan olarak Batı Trakyayı ziyaret
ediyor, bunu biliyor muydunuz? Yine, Başbakanımız, cumhuriyet
tarihinde ilk defa, seksen beş yıl sonra, Kırcaaliyi bir Türk
Başbakanı ilk defa ziyaret ediyor, bunu biliyor muydunuz? Eğer
AK PARTİ iktidarları, dediğiniz gibi, bu manada bölge
insanını yalnız bırakmış olsaydı bugün hem
partimize hem ülkemize hem de Cumhurbaşkanımıza gösterilen
sevginin boyutu, mahiyeti böyle olmazdı. Biz bunu, her defasında,
burada yaşanan kriz alanlarında Kosovada, Prizrende, Saraybosnada
meydanlara inen, Türk bayraklarını ellerine alarak meydanlara inen ve
çığlık çığlığa sevinç
çığlıkları atan insanımızdan biliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Balkanlar evet diyor
Hakan, Balkanlar evet diyor.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Onlar demokrasiye
bağlı, demokrasiye. Kişiye değil, devlete, kuruma
bağlı onlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu, seçim
sonuçlarından sonra oluyor Sayın Köprülü.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
geçmişte yaşanan kanlı savaşlar, siyasi
çatışmalar ve benzeri krizlerle çok sayıda soydaş ve
akrabamız Türkiyeye göç etmiş ve yaşamlarını burada
sürdürmeye devam etmektedirler. İşte, AK PARTİ iktidarları
da ilk andan itibaren bu durumdaki vatandaşlarımızın çözüm
bekleyen sorunlarına neşter vurmuş ve onların
hayatını kolaylaştırmak için her şeyi
yapmıştır. Mesela, ilginç bir örnektir, ben hâlâ bu sorunun
cevabını kendime verebilmiş değilim, aynı
sıkıntıyı yaşamış bir kardeşiniz olarak
söylüyorum. 2002den önce, bir şekilde bulundukları ülkelerde
yaşamış oldukları sıkıntılar nedeniyle
Türkiyeye gelip ikamet izni almak isteyen soydaşlarımıza neden
ikamet tezkeresi verilmemiştir, hâlâ soruyorum kendime? Ama, bu süreç,
2002 yılında iktidarımızın
başlangıcından itibaren sadece beş ay sonra bitmiştir.
Hâlbuki, bu insanlara ikamet izni verseydik o tarihlerde, üç ayda bir maaile,
çoluk çocuk sadece giriş çıkış yapmak için bu ülkelere
gitmezlerdi ama şimdi bu temin edildi.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Ahıska Türkleri Hakan Bey, Ahıska.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Konumuz
Balkanlar, Ahıska Türkleriyle ilgili de konuşuruz elbette. Konumuz
Balkanlar, onların da sorunlarının olduğunu biliyoruz.
Mesela, özellikle ikamet tezkereleri verilmemesi
nedeniyle soydaşlarımız buraya geldiler ve burada çeşitli
sıkıntılar yaşadıkları için geldiler. Yani,
başka nedenlerle, orada yaşamış oldukları zorluklar
nedeniyle geldiler ve burada ikamet tezkeresi almak için, binlerce
soydaşımız devletlerine vatandaşlıklarından
çıkma istediğini bildirdiler ve çıktılar, öyle ikamet
tezkeresi aldılar. Niye bunu yaptık? Niye bunu sorgulamıyoruz?
Arkadaşlar, mesela bir başka örnek, siz
bahsettiniz Emeklilik hakları verilmedi. diye. Yanlış
biliyorsunuz. 2008 yılında 3201 sayılı Kanuna eklenen
geçici 6ncı maddeyle, 1989 göçüyle buraya gelen kardeşlerimizin
bütün çalışmaları yapılan anlaşmayla burada
tanındı, borçlandırıldılar, 37 bin kişi emekli oldu.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Zorunlu göçe tabi
olanlar onlar. Onlar zorunlu göç kapsamında olanlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Söylüyorum,
söylüyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ondan sonra gelenler,
ondan sonra gelenler?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Onu da
söylüyorum.
Ondan sonra gelenleri kastetmiyor, onlar
Bak, gene
yanlış biliyorsunuz. Orada 3 bin kişi var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Yanlış
söylüyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Kapıkuleden girmeyip Avusturya, Yunanistan veyahut da önceden gönderilmediği
için 3 bin kişi var. Bu kardeşiniz kanun teklifi verdi, onu da
çözeceğiz Emre Bey, siz de destek verin; bak, CHP Grubuna sesleniyorum,
siz de destek verin.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Çözecekseniz veririz
tabii.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bakın,
mesela, bir başka konu. Şimdi, ilk önce 1989 yılında
zorunlu göçe tabi tutularak gelen soydaşlarımız burada para
yatırdılar, kendilerine ev sağlanacağı söylendi.
1992-1993 yıllarında bildiğim kadarıyla bir CHP
iktidarı vardı, koalisyon da olsa. O arkadaşlarımıza
evler verilmedi ve bunlar, yıllarca yatırdıkları
avansları alamadılar. Biz bu avansları iade ettik hem de o günün
rayiç değerleri üzerinden, Emre Bey.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Öyle olmadı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Öyle oldu.
Mesela, bir başka şey söyleyeceğim,
burada -acı duyarak- bir şey söylediniz, bizim
soydaşlarımız Suriyelilerle kendilerini
Asla, bu çok
yanlış bir terim. Bizim soydaşlarımız Suriyeliler
üzerinden kendileriyle ilgili bir değerlendirme yapmazlar.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Söyleyen ben
değilim, yapanlara söyleyeceksin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Çünkü,
bakınız, bugün, bizim soydaşlarımız Suriyeyle ilgili
burada Ülkelerine geri göndereceğiz., Ne işimiz var orada? diye
söyleyenlere şunu soruyorlar: 1989da hasbelkader Cumhuriyet Halk Partisi
iktidar olsaydı, Jivkovun zulmünden biz Türkiyeye
sığınmak istediğimizde kapıları mı
kapatacaklardı? diye soruyorlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Olur mu öyle şey?
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Öyle bir şey
olur mu?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Aynı
duyguyu yaşıyor bu insanlar, aynı duyguyu yaşıyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, kapıları
kapatırlar, merak etme sen onları, kapattılar zaten. Boraltan
Köprüsü vardı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, bakınız, söylediğimiz sözün varacağı noktayı,
hedefini -siyasetçiyiz biz- ne olduğunu iyi bileceğiz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Siz nasıl
anlamak istiyorsanız öyle anlıyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Şimdi,
bir başka konu: Bakınız, siz Suriyelilerle kendilerini kıyasladıklarını
söylediniz. Hayır, arkadaşım. İki hafta önce bir kanun
geçti buradan, neydi o kanun? Neydi biliyor musunuz? Biz
soydaşımız olduğu hâlde Türk vatandaşı olmayan
bütün kardeşlerimizi sağlık sistemine dâhil ettik, bu bir
reformdur. Ben bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımıza buradan şükranlarımı sunuyorum. Artık,
bizim için soydaşlarımız -Türk vatandaşı neyse- bu
milletin asli unsurudur ve kendilerine öyle davranılacaktır.
Ha, burada özellikle başka bir şeyi ifade
edeyim şimdi: Ben bakıyorum burada grup önerisinin tarihine, 7/3/2017
yani bugün. Arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın son zamanlarda bir
çalıştaylar zinciri başlattığını
biliyorsunuz. Bütün Türkiye genelindeki soydaş derneklerini ve Balkan
derneklerini önce Ankarada topladık, arkasından İzmirde
topladık bölgesel olarak, sonra İstanbulda, son olarak da pazar günü
Bursada bunu yaptık; Cumhuriyet Halk Partisinin İl
Başkanını da davet ettik, Erkan Aydın kardeşim geldi,
teşekkür ediyorum, il başkanı gelmedi ve orada yapmış
olduğumuz çözüm odaklı konsept sadece onları dinlemek
bakımından bir makes buldu, bir hava yarattı. Şimdi, CHP de
bunu görünce bunun peşine takılıyor, durumdan vazife
çıkarıyor bu önergeyle.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ne alakası var?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, biz sorunları masaya yatırdık
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, iş bitti,
uyuyorlar
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
çözüm
aşamasına geldik, hangi komisyondan bahsediyorsunuz Allah
aşkına?
Bakınız, oradan gelmiş, bu
acıları bilen, daldan düşmüş bir kardeşiniz olarak
söylüyorum: Balkanlarla ilgili söz söylerken hamaset yapmayın. Mesela,
Bulgaristan seçimleriyle ilgili birkaç husus söylediniz burada. Ben biliyorum
ki sizin partinizin üst kademesi sizinle aynı görüşleri
paylaşmıyor bu konuda ve bunların sivil toplum örgütleri
nazarında da sizin söylediğiniz gibi bilinmediğini biliyorum.
Çünkü biz, Ahmet Akın kardeşimle gittik Bulgaristandaki kongreye. O
işin mahiyetini burada anlatmaya kalkarsam buna benim sürem yetmez ama
tekrar kendinizi gözden geçirin, soydaşlarımız sizin gibi
düşünmüyor bu konuda. Şunu söyleseydiniz
soydaşlarımıza: 26 Martta seçim var. Haydi arkadaşlar,
topyekûn
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - ...bir
şekilde, demokrasi bayramı için Bulgaristana gidilsin. deseydiniz,
çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Bu konuları masaya yatırdık, çözüm
odaklı olarak çalıştık, sonuçlarına ulaştık.
Geçtiğimiz hafta çıkardığımız yasa
sorunların büyük bir kısmını çözdü çalışma ve
sosyal güvenlik bakımından, şimdi geriye kaldı göç idaresi
kurulu, vatandaşlık konusu, onu da çok kısa sürede
çözdüğümüzü göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çözüm
sonuçlarını da yolla.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çavuşoğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu arada,
Sayın Sancaklıya yapıcı eleştirileri nedeniyle çok
teşekkür ediyorum. Gerçekten, o da daldan düşen bir kardeşimiz
olarak, bunları hissederek, duygusuyla ifade etti, o bakımdan
teşekkür ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın
Başkanım, ben bir dakika açıklamayla ilgili söz isteyecektim ama
sayın hatip birçok sefer Doğru söylemiyor, doğru söylemiyor
BAŞKAN İki dakika süreyle size
sataşmadan söz veriyorum Sayın Köprülü.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülünün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, birçok husus var düzeltmemiz gereken ya da
sataşmaya cevap vermemiz gereken.
Birincisi şu: Oradaki
soydaşlarımız yalnız
bırakılmadıklarını düşünüyorlar. dedi. Bunun
gerekçesi olarak da TİKAdan örnek verdi sayın hatip. Yalnız,
benim bildiğim bir şey var: Bugün Yunanistanda TİKA yok,
Bulgaristanda TİKA yok. Bulgaristan da Yunanistan da TİKAnın
faaliyetlerine izin vermiyor. Evet, TİKA var, diğer Balkan ülkelerinde
var ama milyona yakın soydaşımızın
yaşadığı Bulgaristanda yok, 200 bine yakın
soydaşımızın ve Müslümanın
yaşadığı Yunanistanda yok TİKA; bu birincisi.
İkincisi: 1989 göçüyle gelenlerin
Bulgaristandan zorunlu göçe tabi olarak gelenlerin emeklilikle ilgili
düzenlemeleri yapılmıştır ve bu da sadece sizin
zamanınızda değil, eskiden beri gelen usulle
yapılmıştır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır,
2008de yapılmıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kanuna bak ya. Kanun
ne zaman çıktı, sen ona bak.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Ama buradaki durum
şudur, ben konuşmamda şunu söyledim: Bugün dahi Bulgaristandan
Türkiyeye nüfus gelmektedir, göç gelmektedir. Biz şunu söylüyoruz:
Vatandaşlığa geçtikten sonra
soydaşlarımızın, 1989 zorunlu göç kapsamında olmayanların
emeklilik hakları da düzeltilmelidir.
Sonra, diğer husus, benim, partimle farklı
görüşte olduğumu söylüyorsunuz. Ya, biz şunu söyleyelim: Bizim
partimizin Bulgaristan seçimleriyle ilgili bir görüşü yok ki. Sizin
partinizin bir görüşü mü var?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Elbette var,
elbette var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Bulgaristan seçimlerinde
destekleyeceğiniz bir parti mi var? Savunduğunuz, Orada bunlar
milletvekili seçilsin. dediğiniz birileri mi var? Yoksa,
kaymakamları, valileri bu işin arkasına takıp bu işe
mi sürüklediniz veya az önce ben söyledim Bu milletvekili Türkiyeye
girmesin. diye talimat mı verdiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim parti olarak bir görüşümüz yok.
Soydaşlarımız doğrusunu bilir, sandığa gider,
gereğini yapar, kimseye de metazorimiz yok.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Bulgaristanı da
kutuplaştırdınız ya, Bulgaristanı da böldünüz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, yapmış olduğu açıklamalarda benim
söylediklerimi farklı şekilde anlamak ve anlatmak suretiyle
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
karşılıklı konuştunuz. İsterseniz burada
bıkalım.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, bir sataşma yok.
Hakan Çavuşoğlu, yeter, bir sataşma yok ama. Sataşma yok,
sataşma yok.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ben hiçbir şey
söylemedim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, 60a göre bir dakika rica ediyoruz.
BAŞKAN Buyurun, 60a göre açalım bir
dakika.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Balkanlar evet
diyor, Balkanlar. Haftaya Balkanlardayım, yüzde 80 evet.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Bulgaristanla ilgili bir
görüşünün olmamasını gerçekten
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Hangi konuda
görüşü var, onu da merak ediyorum açıkçası; bu birincisi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Müdahale anlamında
söylüyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) İkinci
olarak: Bizim soydaşlarımız, 1 milyona yakın
soydaşımız yaşıyor. Bizim, o
soydaşlarımız için görüşümüz de olmalı, faaliyetimiz
de olmalı, çabamız da olmalı. Bunu yapmazsak asıl o zaman
onlara karşı gerekli sorumluluklarımızı ifa
etmediğimizi gösteririz.
Şimdi, ikinci bir konu, TİKAnın
Yunanistanda olmadığından bahsediyor, TİKA'nın
Bulgaristanda olmadığından bahsediyor, sonra kalkıp
Bulgaristan seçimleriyle ne alakanız var? diyor. Arkadaşlar,
Bulgaristanda bir Türk partisi vardı, hükûmet ortağı oldu.
ERDİN BİRCAN (Edirne) Hâlâ var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O tarihten
itibaren -hükûmet ortağı olduğu hâlde- neden TİKA'nın
oraya giremediğini bana sormanız gerekmiyor. İşte, dönüp
oranın muhasebesini yapmanız gerekiyor Sayın Köprülü. Bunlara
iyi bakmak, iyi değerlendirmek lazım diyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sadece zapta
geçireceğim efendim, söz istemiyorum. Sadece zabıtlara
geçireceğim.
BAŞKAN Sayın Köprülü, bitirelim bu
işi lütfen.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Söz
istemeyeceğim efendim, zorlayacak hâlim yok, sadece zapta
geçireceğim.
BAŞKAN Buyurun.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Bizim, Bulgaristanla
ilgili birçok düşüncemiz vardır, birçok programımız da
vardır. Ama, burada bizim belirttiğimiz, kürsüde de az önce
söylediğimiz -ki kendisi de çok iyi anladı zaten bunu- bizim,
Bulgaristanda oy kullanma hakkına sahip seçmenlere herhangi bir baskımız
yoktur, o seçimlerde kutuplaştırma irademiz yoktur. Biz
soydaşlarımızın yumruk gibi bir arada olmaları
gerektiğini savunuyoruz her zaman. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onlar
kararını verir, bizim de yok.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Her yeri
kutuplaştırıyorsunuz, her yeri.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü ve arkadaşları tarafından, Balkanlarda
yaşayan soydaşlar ve ülkemizde bulunan Rumeli-Balkan kökenli
vatandaşların sorunlarının
araştırılması amacıyla 7/3/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Mart 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, (2/1311) esas numaralı Türk Ceza Kanununda ve
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/88)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1311) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzük'ün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla. 6/3/2017
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz, teklif
sahibi olarak İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
(2/1311) esas sayılı Yasa Teklifim
konusunda söz aldım. Yasa teklifi, kadına karşı şiddet
ve cinayetlerin önlenmesine dair, Ceza Yasasında ve Ceza İnfaz
Yasasında 11 maddeye kadına karşı toplumsal cinsiyete
dayalı şiddet cümlesinin eklenmesine dair bir tekliftir. Bu teklifi
hazırlayan, çalışan bütün kadın örgütlerine ve başta
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna teşekkür
ediyorum, onların katkısıyla bu teklifi hazırladık ve
kadın milletvekillerimizle beraber burada sunduk. Bir erkek milletvekili olarak
da bunu burada savunmaktan gurur duyduğumu, onur duyduğumu ifade
etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii, hiçbir
kadın milletvekili de burada yok, maalesef, çok azlar.
Şunu ifade edeyim öncelikle -şimdi,
aklıma geldi de- ilk konuşmamı 8 Mart 1987de
yapmıştım Diyarbakırda. Kendilerini saygıyla
anıyorum, Akın Birdal, Reha İsvan ve Emine Eyüboğlu
vardı, ben de genç bir avukattım, kadın haklarıyla ilgili
konuşacak avukat yoktu o zaman bir kadın olarak ya da çok azdı
ama kadın hakları konusunda, mevzuat konusunda 8 Mart 1987de
Diyarbakırda Emek Sinemasında bir konuşma
yapmıştım. Şimdi, yaklaşık otuz yıl sonra
daha ağır koşullarda Parlamentoda kadın haklarını
ve kadına karşı şiddeti konuşmaktan gocunduğumu,
keşke bu şiddet ortamını konuşmamamız
gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben grup başkan
vekillerine gönderdim bu teklifi, 13 maddelik bir teklif, umarım
incelenmiştir özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından.
Yarın 8 Mart. Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup
başkan vekilleri, böyle bir güzellik yapabilirsiniz. Yani ilk defa,
muhalefetten gelen bir teklifi, bir öneriyi hiç olmazsa komisyona havale
edilmek üzere gündeme aldırabilirsiniz. Bakın, gerçekten de yani
kadın hukukçu vekiller incelerse buna hayır diyebileceği
hiçbir ortam yok ama hiç olmazsa bugün buna burada hayır demeyelim;
hiçbir ideolojik, hiçbir siyasi kaygı yok, tek amacı kadınlara
karşı şiddette cezasızlığı aza indirmek,
yargının hoşgörüsünü azaltmak, idari makamların
hoşgörüsünü azaltmak. Neden bunu söylüyorum? Çünkü Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin bakın, Opuz kararından başlamak üzere
birçok kararı var Türkiye'yi mahkûm ettiği. İstanbul
Sözleşmesi olarak anılan Avrupa Konseyi çerçevesinde kadına
karşı şiddetin önlenmesine dair sözleşme var, oradaki
yükümlülüklerimiz var ama bu yükümlülüklerimizi
Tamam, Aile
Bakanlığı var -Kadın Bakanlığıydı, Aile
Bakanlığı oldu- birçok çalışma var ama biz idari
makamların ve yargı makamlarının bu cezasızlık
konusundaki hoşgörüsünü ortadan kaldıramıyoruz. Çünkü Ceza
Yasamızda ve İnfaz Yasamızda erkeklerin hoşgörüsüne izin
veren; erkek yargıçların, erkek personelin, güvenlik görevlisinin
hoşgörüsüne izin veren maddeler var. Biz diyoruz ki: Gelin, bu
hoşgörü gösterilen maddeleri Ceza Yasasından ayıklayalım.
Bakın, burada sadece 2016nın tablosunu
ortaya koydum. Bu tabloya bakarsanız da durumun nasıl vahim
olduğunu görürsünüz. Hem cinsel istismar, çocuklara karşı
şiddet hem kadınlara karşı öldürme ve şiddet konusunda
ne kadar vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu
görürüz. O nedenle, bugün burada -referandum var, başka bir şey var
ama- siyasi kaygılarla değil, kadın kaygısıyla,
kadınlara karşı şiddetin aza indirilmesi
kaygısıyla hareket edelim ve hiç olmazsa, çoğunluğu erkek
olan bu Mecliste bu konuda bir uzlaşma sağlayalım. Bununla
gerçekten de küçülmezsiniz yani bir şeye evet demiş
olacaksınız. Ben beş yıldır burada 37ye göre
konuşuyorum, getirdiğim tekliflerin çok doğru olduğunu sizler
de biliyorsunuz ama bir tanesine evet demediniz, komisyona gitmesi
noktasında bir tanesine evet demediniz. Hiç olmazsa bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle bu güzelliği yapalım.
Buradan öncelikle kadın milletvekillerini,
Parlamentodaki kadın personelimizin tümünü saygıyla selamlıyorum
ve Kadın Günlerini kutluyorum. Ayrıca, burada olmayan ve olması
gereken kadın milletvekillerimizin, cezaevinde olan kadın
milletvekillerimizin de 8 Martını kutluyorum. Yarın,
umarım, şiddetten uzak bir Emekçi Kadınlar Günü kutlaması
olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Şimdi bir milletvekili adına İstanbul
Milletvekili Selina Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Bu günle ilgili aslında pek çok şey söylendi, pek
çok şey yazılıp çiziliyor ancak ne Türkiye'de ne de dünyada bu
sorunla ilgili kayda değer bir iyileşme sağlanmış
değil. Demek ki doğru bir tartışma yürütmüyoruz ya da
söylenen sözler samimiyetten uzak ve aslında gündemi geçiştirmek için
söyleniyor. Yüzyıllardır ataerkil düzenin yarattığı bu
sistemi elbette bugünden yarına değiştirmek mümkün değil
biliyoruz, biz kadınlar olarak bunun bilincindeyiz ancak yine de insan, her
8 Martta erkek siyasetçilerin verdikleri sözleri en azından 9 Martta
unutmamalarını, yerine getirmelerini istiyor. Yarın da bu umudu
tekrar taşıyor olacağız.
Bugün eğer biz bu Parlamentoda hâlâ İç
Tüzükte cinsiyetçi, ayrımcı sözleri cezalandırmak için bir
düzenleme getirmediysek, ilköğretimde toplumsal cinsiyet
eşitliği dersini zorunlu hâle getirmediysek, aslında kadına
yönelik şiddet sorununu, toplumsal cinsiyet anlamında eşitsizlik
sorununu da ciddi anlamda ele almıyoruz demektir.
Aslına bakarsanız bugün kadınlar
olarak kadının insan hakları açısından
omuzlarımızdaki sorumluluklar daha da fazla. Her tarafımız
savaş ve çatışmalarla dolu. Bu savaşların en büyük
mağdurları her zamanki gibi kadınlar. Hemen yanı
başımızda, biliyorsunuz, IŞİDin köle etmek istediği
kadınlar bugün bizim ülkemizde yaşıyorlar. Yine, ülkemizdeki
çatışmalı sürecin ve olağanüstü hâlin en büyük
mağdurları kadınlar. Bunu da unutmamamız gerekiyor.
Şimdi, ben aldığım bu söz
vesilesiyle tarihin bana yüklediği bir görevi yerine getirmek istiyorum.
Dünyada ve Türkiye'de yüz yılı aşkın bir kadın
hakları mücadelesi, bir feminizm mücadelesi var biliyorsunuz.
Dünyanın birçok yerinde kadınların mülk edinmek, siyasal
hakları elde etmek için ciddi anlamda mücadeleleri oldu. Ancak ülkemizde
bu tarih yazılırken her zaman pek çok konuda olduğu gibi
ötekiler, azınlıklar es geçildi, unutuldu, unutulması tercih
edildi. Örneğin Halide Edip, tabiatıyla, saygıyla
anılırken, onun dönemdaşı, mektuplaştığı
Zabel Yesayan yok sayıldı. Değerli Sabiha Sertel bu ülkenin
feminizm tarihinde haklı olarak çok önemli bir yerde dururken, yine
çağdaşı Elbis Gesaratsyan akıllara bile gelmedi. Ya da
kadınların seçme ve seçilme hakkı için mücadele eden ve benim de
saygıyla andığım Nezihe Muhiddin feminizm tarihi yazarken
aynı yıllarda mevkidaşı, on dört yıl boyunca
kesintisiz olarak bir kadın dergisi çıkaran Hayganuş Mark hiç
hatırlanmadı. Ben bu vesileyle, bu topraklarda kadın
mücadelesine emek veren, Ermeni feminist yazar, düşünür, aktivistleri olan
Elbis Gesaratsyan, Sırpuhi Düsap, Zabel Asadur, Zabel Yesayan ve
Hayganuş Markı biraz sizlere tanıtmak istiyorum müsaadenizle.
Bu beş değerli kadını anlatan
bir kitap var elimde, ismi Bir Adalet Feryadı. Sevgili akademisyen
arkadaşlarım Lerna Ekmekçioğlu ve Melisa Bilal hazırladılar
bu kitabı. Kitap Aras Yayıncılık tarafından
yayımlandı. Bu kitap sadece Ermeni toplumundaki kadınların
mücadelesini değil, aynı zamanda Osmanlı toplumundaki kadın
hakları mücadelesi açısından da çok değerli bir kaynak. O
yüzden, hepinize okumayı öneriyorum. Kitap, ismini Hayganuş
Markın Bir kadın olarak yüklendiğim sorumlulukların
altında ezilirken bunun karşılığında bana verilen
haklar yok denecek kadar azdı. Feminizmin bir adalet feryadı
olduğuna iyiden iyiye inanmıştım. sözlerinden alıyor.
İşte, bu toprakların önemli düşünürleri, yazarları,
aktivistleri olan bu feminist kadınlar hakkında size biraz bilgi
vermek istiyorum.
Elbis Gesaratsyan 1830da İstanbulda
doğdu. İlk Ermenice kadın dergisi olan Gitarı
yayımladı. Yazılarında cinsler arasındaki
eşitsizliğin nedenlerini çözümledi ve toplumun ilerlemesi için
kadının özgürleşmesi gerektiğini söyledi.
Sırpuhi Düsap 1841de İstanbulda
doğdu. Romanlarında evlilik ve aileyle ilgili yenilikçi fikirleri ve
kadınlar üzerindeki baskıları dillendirdi. Eserleriyle
geleneksel aile kurumuna zarar verdiği gerekçesiyle yoğun tepkiler
aldı ancak bundan hiçbir zaman vazgeçmedi.
Zabel Asadur 1873te İstanbulda doğdu.
Döneminin en önemli yazar, şair ve aktivistlerinden biri oldu.
Kadınlar arasında örgütlü dayanışmayı savundu. Daha 17
yaşındayken kurduğu kadın örgütüyle taşradaki kız
çocuklarının eğitilmesi için çaba gösterdi, öğretmenlik
yaptı, ders kitapları hazırladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha süre rica edebilir miyim Kadınlar Günü
vesilesiyle?
BAŞKAN Peki, tamamlayın lütfen bir
dakikada.
SELİNA DOĞAN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Zabel Yesayan 1878 yılında
İstanbulda doğdu. Öykü, roman ve makalelerinde cinsler arasında
toplumsal adaletsizliği dile getirdi. 1909 yılında Adana Kilikya
bölgesinde başlayan olayları incelemesi için dönemin patrikhanesi
tarafından görevlendirildi. Bu toprakların en kara dönemlerinden
birine tanıklık etti, gördüklerini Yıkıntılar
Arasında isimli kitabında dile getirdi ve böylece tanıklık
edebiyatının ilk örneklerinden birini verdi. Toplumu çözümlemede
sınıf kategorisinden yararlanmasının yanı sıra
savaş karşıtı tavırlarıyla dönemin
aydınları arasında kendine özgü bir yer edindi.
Hayganuş Mark da diğer kadınlar gibi
İstanbulda doğdu ve on dört yıl boyunca aralıksız
yayımlanan Hay Gin dergisini çıkardı.
Evet, neticede, hepimiz biliyoruz ki kadınlar
haklarını ancak demokratik ve çoğulcu sistemlerde arayabilirler.
Bundan dolayı, kadın hakları mücadelesi aynı zamanda bir
demokratikleşme mücadelesidir. İnanıyorum ki başındaki
örtüsü, mini eteği, dini, etnik kimliği ve dili nedeniyle
ayrımcılığa uğrayan, öldürülen,
aşağılanan, eşit vatandaşlık mücadelesi veren tüm
kadınların adalet feryadı Hayır. sesleriyle 16 Nisanda
sandıklarda demokrasiyle taçlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (Devamla) Sözlerimi
bitirirken tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
Sisteme girmişsiniz, 60a göre bir dakika
süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Ceza Yasası sistematiği bakımından
problem olabileceği kaygısıyla doğrudan gündeme alınma
önergesine katılamadıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Tanrıkuluna, Selina Hanıma
duyarlılıkları için öncelikle teşekkür ediyorum.
Toplumsal cinsiyetin eşitliği meselesi
modernleşen dünya tarihinin önemli bir
başlığıdır. Bütün dünyada tarihin
aktığı istikamet toplumsal cinsiyetin eşitliği
yönündedir. Türkiye de modernleştikçe, şehirleştikçe bu
istikamette hukuki, politik, kültürel çeşitli düzenlemeler yapıyor.
Biz de AK PARTİ iktidarı olarak diğer partilerle birlikte
karşılıklı müzakereyle birçok düzenlemeler yaptık
Anayasadan yasalara, ceza hukukuna kadar. İstanbul Sözleşmesi, keza
bu çerçevede imzalanan sözleşmelerden birisi. Bundan sonra da bu yönde
çalışmalarımız devam edecektir.
Esasen, zaman zaman ortak, beraber iş
yaptığımız hususunu da Sayın Tanrıkulu Hiç
yapmıyoruz. dediği için hatırlatmayı gerekli görüyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Hiç
yapılmadı, hiç. İç Tüzük 37ye göre hiç yapılmadı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ancak, konuya ilişkin Ceza
Yasası sistematiği bakımından problem olabileceği
kaygısıyla buna katılmayacağız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, (2/1311) esas numaralı Türk Ceza Kanununda ve
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/88) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanrıkulu,
kayıtlara geçsin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Kayıtlara
geçmesi bakımından
Efendim, 37nci maddeyle ilgili olarak gerçekten,
gündemi takip ederek burada her hafta söz alıyorum, arkadaşlarım
da. Türkiye'nin gündemine ilişkin, siyasi kaygı taşımadan
önerge veriyoruz. Hem geçtiğimiz 24üncü Dönem hem 25inci Dönemde hem de
26ncı Dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun evet
dediği 37yle ilgili olarak tek bir tane yok. O yüzden hiç kelimesini
kullandım, hiç.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Haydar
Akarınkini aldık ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Kayıtlara geçmesi açısından söyledim.
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü
Arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve
Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Arasında
Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası
Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/524) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 182) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 182 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER GIDA VE TARIM ÖRGÜTÜ ARASINDA HÜKÜMETLERARASI TAHIL GRUBU 31
İNCİ OTURUMU VE HÜKÜMETLERARASI PİRİNÇ GRUBU 42 NCİ
OTURUMU ORTAK TOPLANTISINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci
Oturumu ve Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak
Toplantısının 14-17 Mayıs 2007 tarihlerinde
İstanbulda düzenlenmesine ilişkin mektup teatisi yoluyla imzalanan
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 182 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce Türk
milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz sözleşme
tarımla ilgili; ben de gıda, tarım ve beslenmeyle ilgili söz almak,
konuşmak istiyorum.
Bugün, dünya üzerinde yaşayan 6 milyar
insanın, maalesef 826 milyonu açlık; 1,3 milyarı yoksullukla
karşı karşıya bulunmaktadır. Açlık
sınırı altında yaşayanların 790 milyondan
fazlası gelişmekte olan ülkelerde, 36 milyonu da gelişmiş
ülkelerde yaşamaktadır. Gizli açlık ise dünyanın birçok
bölgesinde büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Sorun sadece gıda
yetersizliği değildir, dünya üzerindeki 1,5 milyona yakın insan
güvenli içme suyundan da mahrumdur.
Dünya Sağlık Örgütüne göre, az
gelişmiş ülkelerde yaşanan cinsiyet
ayrımcılığı nedeniyle, kız çocukları ve
kadınlar, erkeklere nazaran daha fazla açlık çekmektedir.
Ayrımcılık gebe kadınları da etkilemekte,
gelişmekte olan ülkelerde doğan her 6 bebekten 1i bu yüzden yetersiz
kiloyla hayata gözlerini açmaktadır. Birleşmiş Milletlere göre,
yaklaşık 6 milyon çocuk yetersiz beslenme veya açlık sebebiyle
bir yılda hayatını kaybetmektedir. Aynı rapora göre,
gelişmekte olan ülkelerde yaşayan her 4 çocuktan 1i yetersiz kiloya
sahiptir. Bu durum ise sadece sorunun başlangıcıdır. Zira,
hayatta kalan çocukların önemli bir kısmı da yetersiz beslenme
nedeniyle gelişim bozukluğu, vücut ve beyin gelişimlerinin eksik
olması gibi temel sorunlarla mücadele etmektedir. Her yıl dünya
nüfusunun tamamını besleyecek kadar gıda üretiliyor ancak ne
yazık ki bu üretilen ürünlerin üçte 1i finansal sorunlar, teknik
sınırlamalar ve gıda önlemlerinin alınamaması
nedeniyle de yok oluyor. Üretilen gıdanın önemli bir bölümü ise
bilinçsiz tüketim sebebiyle israf oluyor.
Değerli milletvekilleri, Komşusu açken
yatağında rahat uyuyan bizden değildir. diyen Peygamberimizin
ümmetiyiz. İnancımızda, mayamızda, kültürümüzde
umursamazlık, duyarsızlık yoktur. Bugün, uzun süredir açlık
sorunuyla yüz yüze olan Müslüman Somali halkı, aç yatmanın da
ötesinde, açlıktan ölmektedir. Somali Hükûmeti bir hafta kadar önce ulusal
felaket ilan etmişti. Maalesef, Somali Başbakanı Hasan Ali
Kayre, son kırk sekiz saatte 110 kişinin açlıktan öldüğünü
ve tek bir bölgeyi vuran kuraklığın milyonlarca insanın
hayatını etkilediğini belirten bir açıklamada bulundu.
Birleşmiş Milletler, Somalide
yaklaşık 5 milyon insanın acil yardım gereksiniminin
olduğunu tahmin ediyor ve kıtlık uyarısı yapıyor.
Yapılan açıklamalardan edindiğimiz bilgilere göre, tarımın
neredeyse yok olma noktasına geldiğini, açlıktan
hayvanların da etkilendiğini ve ölmekte olduğunu
öğrenmekteyiz.
Somalililerin yaşamının
kurtarılması için tüm dünyanın harekete geçmesi gerekmektedir.
Çok zengin ve verimli toprakları, okyanusa dökülen 2 önemli büyük nehri ve
deltası olmasına rağmen, açlığın sebebi,
kaynakların yetersizliği değil, 1990lı yıllardan beri
süren iç savaş, devletsizlik, terör ve sömürgeci devletlerin müdahaleleridir.
Somali engin yer altı kaynaklarına sahip ancak otuz yıldır
devam eden iç savaş sebebiyle buraların kimler tarafından,
nasıl işletildiği de belli değil. Aslında çöl ülkesi
olmayan, tam tersine zengin kaynakları olan bir ülkenin bu duruma
nasıl geldiği tabii ki merakımızı celbetmektedir,
aynı zamanda bizi düşünceye de sevk etmektedir. Bütün bunları
düşünürken geleceğimizi teminat altına alabilmek için kendi
ülkemizin durumunu da değerlendirmemiz gerekiyor. Müslüman Somali
halkının bu sıkıntılarını, acılarını
yüreğimizde paylaşıyoruz, bir an önce çözümü için tüm dünya
ülkelerinin bir arada hareket etmesini diliyoruz.
Türkiye'nin durumuna da bir bakacak olursak
aslında bizim gidişatımız da -bir Somali kadar olmasa da-
çok parlak görünmüyor. Bir zamanlar kendi kendini besleyen ülkemizde nüfusun
yüzde 20si yeterli gıdaya ulaşamamakta, yüzde 8,5i ise açlık
sınırında yaşamaktadır. Dünyada adaletsiz
dağılım sorunları yaşanırken ülkemizde
tarımsal üretim konusunda maalesef bir geriye gidiş söz konusu. Son
üç yıl içerisinde tarımsal üretimimizde yüzde 4 oranında azalma
olmuş, bu durum hayvansal üretimde de yüzde 10 seviyesine
ulaşmış. Tarımın ve gıdanın ne kadar önemli
ve stratejik sektörler olduğunu düşünürsek tarıma ve doğal
kaynaklara sahip çıkmanın ne kadar da önemli olduğunun
farkına varırız.
Diğer taraftan, hatalı ilaç ve gübre
kullanımı, genetik olarak değiştirilmiş organizma
içeren tohum ve bunların ürünlerinin üretim ve ithalatının
kontrolsüz olarak yapılması, hayvansal ve bitkisel ürünlerde kabul
edilemez düzeylerde katkı ve kalıntıların bulunması
gıda ürünlerimizin de güvenliğini tehdit altına
sokmaktadır.
Küresel ısınmanın iklim
değişikliklerine etkisinin yoğun yaşandığı
bu yıllarda iklim değişiklikleri en çok tarım sektörünü
etkilemektedir. Bizim de acilen bu konuda bir çalışma yapmamız,
bir planlamaya gitmemiz gerekmektedir. Tarım üretimi olmayan bir ülkede
gıda sorununun başlıca sorun olacağı
açıktır.
Kendi seçim bölgem Aydından bahsetmek
istiyorum ben. Aydın, potansiyeli ve ürün çeşitliliği
bakımından ülkemizdeki tarımsal üretimin en önemli
merkezlerinden biridir. Dağlarından yağ, ovalarından bal
akan şehir. tanımlaması kentimizin tarımdaki gücünü zaten
özetliyor.
Aydında meyvecilik ve sebzecilik oldukça
önemli bir yer tutmakta. Tarıma elverişli olan arazinin neredeyse
yarısı meyve ve sebzecilik tarımı amaçlı olarak
ayrılmış durumda.
2,5 milyon incir, 15 milyon zeytin, 1 milyona
yakın turunçgil ağacıyla meyvecilik çok ileride. Senede 110 bin
ton incir, 110 bin ton zeytin, 45 bin ton üzüm elde edilmektedir. Ek olarak
badem, ceviz, kestane, vişne, kiraz, kayısı, Antep
fıstığı gibi birçok ürün de
Aydınımızın ürettiği ürünler arasındadır.
Senede aşağı yukarı 25 bin ton
pırasa, 25 bin ton lahana, 60 bin ton patlıcan, 120 bin ton domates,
60 bin ton biber ve 40 bin ton soğan yetiştirilir. Niye bunları
sayıyorum size? Çünkü, ciddi bir tehdit altında tarım
alanlarımız da ondan.
Yine endüstri bitkilerine ayrılan alan,
tarım alanlarında meyveciliğe, sebzeciliğe ayrılan
alan kadar geniş ki aslında bu, Aydını ülkede benzersiz
yapıyor. Söke Ovası pamuk deposu olarak biliniyor. Yalnız son
yıllarda Aydın, geleneksel ürün olan pamuktan da hızla
uzaklaşıyor çünkü Türkiye pamuk üretmek yerine Amerikadan,
Yunanistandan pamuk ithal etmeyi tercih ediyor. Bir dönem pamuk ihracat
kapısı olan İzmir Limanı, şimdilerde artık pamuk
ithalatının kapısı oldu. Kaliteli yerli pamuk türlerinin
tohumlarının üretildiği, bilimsel araştırmalarla
üretildiği pamuk araştırma enstitülerinin şu andaki durumu
nedir? Ben merak ediyorum, bir araştırmamız lazım. Zira,
biz pamuk tohumlarını da İsrailden almaya başladık.
Görülüyor ki ileriki dönemde çiftçiler, devletin köklü kurumları yerine
ticari amaçla hizmet veren özel tohum şirketlerine mahkûm edilecek;
buradan anladığımız da bu oluyor.
İthal ettiğimiz ürünler sadece pamuk da
değil, bakliyat da ithal ediyoruz. Yerli üretim yetmeyince Kanadadan,
Meksikadan, ABDden, Etiyopyadan, daha birçok ülkeden nohut, mercimek, kuru
fasulye ithal etmeyi sürdürdük. Buğday da ithale ediyoruz. Şöyle bir
verilere baktım: 2003 yılında ithal buğdaya 277 milyon 624
bin dolar ödenmiş, 2014 yılında ise bu, 1 milyar 545 milyon 853
bin dolara yükselmiş.
Sayısı hızla artan ve düzgün
işletilmeyen bir de jeotermal santral sorunumuz var Aydında.
Kuruluşu için ÇED raporunun alınmasına bile gerek
duymadığınız bu işletmelerin çevrelerine nasıl
zarar verdiğini iyi araştırmanız gerekiyor. Bu
işletmelerin denetiminin ne kadar önemli olduğunu anlamak için
santrallerin çevresindeki tarım ürünlerini, su kaynaklarını ve
insanları nasıl etkilediğine de iyi bakmanız gerekiyor. Ne
yazık ki kontrolsüz bir planlamayla açılan ve denetimi iyi
yapılmayan jeotermal santraller, ekolojik sistemimize zarar veriyor.
Tarım alanlarımız çok değerli. Su
kaynaklarımızı korumak zorundayız. Tabii ki bir
zenginliği keşfetmiş olmak, jeotermalden elektrik elde ediyor
olmak gayet güzel ama yeni keşfettiğimiz bir kaynağın
tarıma bu kadar zarar vermesine sebep olmak da doğru değil.
Bütün bunlar konusunda hassasiyetinizi rica ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Depboylu.
1inci madde üzerinde gruplar adına ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak
istiyorum.
Konuya farklı bir yerden girmek istiyorum, o da
şu: Gerçekten üç haftadır şu Meclis niye açık? Yani, ben
bir grup yöneticisi olarak uzun süredir soruyorum ve Danışma
Kurulunda da yaptığımız görüşmelerde bu sorunun
cevabını arıyorum: Şu Meclis üç haftadır niye
açık? Hangi yasama faaliyetini yerine getirmek üzere açık tutuyor
iktidar bu Meclisi? Şimdi, tabii, 16 Nisanda bir referandumun
yapılacağı ve bu referandumda bütün partilerin kendi
duruşları, bakış açıları üzerinden bir
kampanyayı başlattığı açık seçik orta yerde
duruyor. Ama Hani açıkken orada böyle raflarda bekleyen, sadra şifa
olmayan, zülfüyâre dokunmayan uluslararası sözleşmeler var, bari
bunlarla bir zaman geçirelim. deniyor. Çünkü hakkı
olmadığı, anayasal bir aykırılık teşkil
ettiği hâlde Cumhurbaşkanı, valiler, kaymakamlar, mülkü amirler
üzerinden bir kampanya yürütüyor. Başbakan, devletin bütün
olanaklarını kullanarak bir kampanya yürütüyor. Aklınca,
muhalefeti burada tutmak adına Meclis açık tutuluyor. Ne kadar önem
verildiği zaten şu sıralardaki iktidar partisinin
katılım düzeyiyle belli oluyor.
Şunu söyleyelim: Uluslararası
sözleşmeler hazırlanırken özellikle bütün partilerle
ortaklaşarak ülkenin uluslararası imajını, sosyal,
kültürel, siyasal, ticari gücünü artırabilecek içerikte
hazırlanması durumunda, bütün herkesin toplumu rahatlatabilecek
kısa, orta, uzun vadeli bu sözleşmelere katkı
sunabileceğini belirtelim. Ama bundan daha öte, bu ülkenin cumhuriyet
tarihi boyunca belki de uluslararası ilişkilerde, uluslararası
toplum nezdindeki en büyük imaj kaybı, en büyük imaj dejenerasyonunu
yaşadığını ifade edelim.
Şimdi, sizin uluslararası
ilişkilerde, diplomatik ilişkilerde doğru ya da yanlış
bir tavrınız, bir tutumunuz, bir bakış açınız
olur ancak uluslararası ilişkilerde bir siyasi iktidarın kendi
devleti adına bir tavır takınırken takındığı
tavrın yanlışlığı ve doğruluğu kadar,
en az onlar kadar önemli olan bir husus vardır; o da izlediği
dış politikanın ilkeli, tutarlı ve istikrarlı
olmasıdır. Yani mevcut siyasi iktidarda olmayan bir şeyden söz
ediyorum. Takındığınız tavır yanlış
olabilir, uluslararası ilişkilerde gerçekten belli bir
bakış açınız, belli bir siyasi tahayyülünüz olabilir, belli
bir uluslararası doktrin üzerinden bakabilirsiniz, buna saygı
duyarız; bu yanlış da olabilir ama ilkeli olmalıdır.
İlkelilik, tutarlılık, istikrarlı olma hâli, doğruluğun
ve yanlışlığın dışında en az onlar
kadar önemli olan bir husustur. Ama şunu söyleyelim: Bunu neye binaen
söylüyorum? Günübirlik, bakın, haftadan haftaya, günden güne, bazen
saatten saate aynı siyasi iktidarın mensuplarının birbirini
tekzip ettiği açıklamalarının değiştiğini
görebiliyoruz.
Şimdi soruyorum: Son bir ayda
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Millî Savunma Bakanı ve
Genelkurmay Başkanı kaç defa Bab operasyonunu bitirdi, kaç defa?
Zamanlama anlamında kaç kere birbirlerini tekzip ettiler? Menbic, Rakka,
Avrupa Birliği ilişkileri konusunda her biri bir telden çalıyor.
Ama tutarlı, ilkesel bir dış politikanın olması
durumunda -iktidarın kendi içerisindeki
tutarlılığını bir yana bırakalım- devlet
refleksinde bile bir tutarlılık olabilir.
Şimdi, buradan hareketle, bakın: Katara
gidilir, Körfez ülkelerine, orada İran ve Rusya günahkâr ilan edilir ama
oradan gelinir, Moskovaya gidilir, Moskova-Şam-Tahran hattı
kutsanır, Aslında çok da bakmayın bu IŞİDin
arkasındaki Körfez ülkelerinin hâline. denir. Üçer gün arayla, bir devleti
yönetenlerin kendisini uluslararası toplumda saygınlıktan ne
kadar uzak bir pozisyona düşürdüğünü çok net tecrübe ediyoruz biz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın: En son, hiç kimsenin, özgürlük isteyen, düşünce ve ifade
özgürlüğü isteyen, siyaset ve propaganda özgürlüğü isteyen hiç
kimsenin kabul etmeyeceği, Almanyada bir partinin adına
yapılmak istenen referandum etkinliklerine karşı yasak
geliştirilmesi, az biraz demokrasiden, özgürlüklerden nasibini
almış hiç kimsenin kabul edeceği bir şey değil ama
öyle bir şey ki sizin, bu haksızlıklara, bu özgürlük
kısıtlamalarına karşı efektif bir dille
karşı duruş sergileyebilmeniz için içinizin temiz olması
lazım, içinizden kastım da kendi ülkenizin içinde bir
tutarlılığınızın olması lazım.
Şimdi, bir yandan bir siyasi partinin temsilcileri -bakan da olsa fark
etmez çünkü partisi adına gidiyordur, hükûmet adına referandum
çalışması falan yürütülemez- bir partinin mensupları orada
sadece konuşturulmuyorken -aslında konuşturulmuyorken de
değil, konuşması önünde engeller çıkarılıyorken-
bu Parlamentonun 3üncü büyük partisinin eş genel
başkanlarının içerisinde olduğu 13 milletvekilinin tutuklu
olma hâlini, bırakın bir referandum çalışması
yürütmesini, siyaset yapma hakkını elinden almanızı,
konuşma yapma özgürlüğünü elinden almanızı, havuz
medyası olarak nitelendirmeye başladığımız ana
akım medyayı iktidara açık tutup diğer partilere
kapatıyor olmanızı kimseye ifade edemez,
inandıramazsınız. Onun için, bütün Avrupa toplumu gülüyor
işte bu ülkeye, ciddiye almıyor. Ciddiye alınmamasının
nedeni
Önce, demokrasinin asgari müştereklerini, on beş
yıldır iktidar olan bir yapı olarak git kendi ülkende uygula da
öyle gel bana bunları anlat. derler. Siyaset yapma özgürlüğü
bırakmadınız, onu da geçtim, insanların yaşam
hakkı, en temel anayasal hak olan, en temel insani hak olan yaşam
hakkı yok; yarına güvenle bakabilme hakkı kalmamış,
alabildiğine kaygılı bir ülke gerçekliğine
dönüşmüş.
Bakın, Almanyayla olan bu çelişkiye dair,
geçen hafta -Sayın Başbakan Yardımcısı da buradayken
söyleyeyim- Metropol araştırma şirketinin yapmış
olduğu bir ankette, sorduğu sorunun verisini paylaşayım;
önceki gün yayımladılar Sayın Bakan, önceki gün. Metropol
soruyor: Bu ülkede yaşamaktan memnun musunuz? Bu ülke
dışında başka bir ülkede yaşamayı düşünüyor
musunuz? Bu sorunun yöneltildiği yurttaşlarımızın
yüzde 29u, neredeyse üçte 1i Bu ülkede yaşamak istemiyorum. diyor.
Bakın, bunu ben söylemiyorum, yorum da katmıyorum; bir anket sonucu.
Daha hazin olan bir şey söyleyeyim; üzerine, özellikle bu ülkede
yaşamak istemeyenlere dönük soru soruluyor, ikinci bir soru: "Hangi
ülkede yaşamak istiyorsunuz? Birinci sırada Almanya. Şimdi,
hani, demokrasisini, insan haklarını, hak ve hürriyetlerin
kullanım biçimini çokça tartıştığımız bir
ülkeden söz ediyorum; İkinci Dünya Savaşının o mezalim
uygulamalarının hafızalarımıza işlendiği,
Nazizmle suçladığımız bir ülkeden söz ediyorum. Bu ülkenin
her 3 yurttaşından 1i o ülkede yaşamak istiyor, kendi ülkesinde
yaşamak istemiyor.
Şimdi, on beş yıldır bu ülkeyi
yöneten bir iktidarın, kendi yurttaşlarının bu ülkeye dair
aidiyet ve sahiplenme duygusunun zayıflamış olmasında hiç
payı yok mu acaba ya? Çok merak ediyorum. Yani, muhalefet partileri böyle
bir toplumsal algının şekillenmesinde pay sahibi de,
yanlış muhalefet ettikleri için ülkenin bu mecraya doğru,
yurttaşlarımızın bu duyguya doğru kaymasına sebep
oldu da on beş yıldır bu ülkeyi yönetenlerin hiçbir suçu yok mu?
Biraz tutarlılık ister siyaset.
Ben kırk gündür, Anayasa paketinin şu
Parlamentodan geçtiği günden bu güne kadar söylüyorum, tekrar söylüyorum:
Herkes kendi paketinin ve savunduklarının pozitif meşruiyet
üzerinden savunucusu olmalı. Bugüne kadar siyasi iktidar, 18 maddenin
hiçbirini toplumumuzla paylaşma ve onu bir propaganda aracı hâline
getirebilme anını bu ülkeye yaşatamadı çünkü savunacak bir
şey yok. Sosyal, siyasal, kültürel, hukuki, ticari, ekonomik olarak bu
paket içerisinde 80 milyon insana sadra şifa verebilecek hiçbir şey
yok. Olmayınca ne yapılıyor? İşte, siyaset
felsefesinde de betimlendiği üzere, negatif meşruiyet üzerinden bir
dil tutturuluyor. Bunlar hayır dediği için ben evet diyorum. Ya,
hayır diyenler bu paketi getirip bu ülkenin gündemine oturtmadı ki,
bu paketin sahibi biz değiliz ki. Biz,
hazırlayacağımız paketin her maddesinin bu ülkeye
sağlayabileceği faydaları sonuna kadar savunuruz. Lütfen, kendi
paketinizle hemhâl olunuz; lütfen, kendi paketinizin bu ülkeye ne getirip ne
götüreceği üzerinden bir siyaset dili kurgulayanız. Bu, daha ilkeli,
daha tutarlı olan bir dil olacaktır diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğluna
aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 182 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, epey bir zamandan beri
uluslararası anlaşmalar görüşülüyor ve Cumhuriyet Halk Partisi
de bu anlaşmaların -200e yakını bekliyor- bir an evvel
yasalaşması için elinden geleni yapıyor. Hayırlı
uğurlu olsun.
Ben bu vesileyle birkaç konuya değinmek
istiyorum değerli arkadaşlarım. Konulardan bir tanesi -elimde
bir dosya var- genç bir doktorla ilgili, Asiye Meltem
İlancıoğlu. Bu kadın, kulak burun boğaz mütehassısı,
genç bir uzman doktor, Aksaray Devlet Hastanesinde doktorluk yapıyor.
Geçtiğimiz ay, 20 Şubat civarında hastaneden polisler geliyor,
alıyor, Emniyete götürüyorlar, Sen byLockçusun. diye bir süre
tutuluyor, sorgulamalar yapılıyor, bu arada, sorgulamalardan sonra
mahkemeye çıkıyor. Sorgulamalar esnasında çok enteresan bir
şey oluyor. Telefonunu inceliyorlar, Ne var? Gerçekten byLock
kullanmış mı, kullanmamış mı, örgütle ilgili
bilgisi var mı, yok mu? diye araştırma yapılıyor;
rapor elimde, byLock programı olduğuna dair herhangi bir bulguya
rastlanmıyor ama Emniyetin yazdığı raporda enteresan
şeyler var, bunu paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. Diyor ki: Bu telefonla internetten FETÖ yanlısı
internet sitelerine gidip haberler okunmuş, FETÖ haberleri okunmuş,
bu arkadaş sosyal medyadan da Fuat Avniyi izlemiş.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bostancı; siz de izlemişsinizdir Fuat Avniyi çünkü çok
heyecanlı şeyler yazıyordu; sanıyorum, o zaman Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan takip etmeyen kimse yoktur. Sayın
Bostancı, değerli arkadaşlarım; bu
arkadaşımız tutuklanmadı, denetimli bir şekilde
serbest bırakıldı ama kanun hükmünde kararnameyle bu genç uzman
arkadaşımız memuriyetten uzaklaştırıldı. Bu
bir örnek; onlarca, yüzlerce, binlerce böyle örnek var.
Değerli arkadaşlarım, şimdi siz
diyorsunuz ki: Ya, kuruyla yaş da yanar, olur böyle şeyler. Olmaz.
Yani bir tek insanı düşünün
Yani evet, 15 Temmuzda çok ciddi,
kanlı bir darbe teşebbüsü yaşadı Türkiye. Darbeyi yapanlar
belli, bombalayanlar belli. Sayın Cumhurbaşkanının
dediği gibi, hayırcılar bombalamadı Meclisi.
Bombalayanları biliyoruz, bunları da siz büyüttünüz, getirdiniz
buraya. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kesinlikle.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bu suça
karışanları, bu suça yardım ve yataklık yapanları
yakalayın, tutuklayın, yargılayın, mahkûm edin; bu konuyla
ilgili hiç kimse bir şey söylemiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çoğunlukları
düşüyor.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ama bu insanlar
-bunlar size de geliyor, sadece bana gelmiyor ki size de geliyor- bu kadar
mağdur insanlarla ilgili bu kadar rahat olabilir mi insan değerli
arkadaşlarım? Efendim, kuruyla yaş da yanar, bazı
yanlışlıklar yapılmış. Yahu, karpuz mu gidiyor
yani arabada salatalıklar mı var? Bunlar insan; bunlar sizin gibi,
bizim gibi hisseden, üzülen, çocukları olan, anneleri olan, babaları
olan -bu doktor hanım 30 yaşında- bir geleceği olan
insanlar ya. Bu insanlara nasıl böyle davranabiliyorsunuz? Yani bu ekip,
bu Sayın Bakan, nasıl bu noktaya geldiniz, nasıl bu
vicdanlarınızı söküp attınız ben anlayamıyorum.
Niçin bir an evvel bu insanları mahkemelere çıkarmıyorsunuz,
niçin bu insanlara savunma hakkı vermiyorsunuz değerli arkadaşlarım?
Nasıl bir vicdan kararması sizinki, böyle bir şey olabilir mi
arkadaşlar? Yani yargısız infaz yani insafsızlık,
vicdansızlık, adaletsizlik ve günah, günah değerli
arkadaşlarım. Nasıl böyle bir şeyi yapıyorsunuz? Yani
gerçekten Allah korkusu diye bir şey yok mu? Bize
ulaşmamışsa ne olursa olsun. nasıl diyebiliyorsunuz
değerli arkadaşlarım? Ben şundan eminim, gördüm defalarca:
Birçok bürokrat, belki siyasetçi, belki bakan bilemiyorum, kendisine
bulaşmaması için insanları yakıyor çünkü kendisi
geçmişte bu insanlarla düşüp kalkmış, ilişkileri
olmuş; bunu herkes biliyor. Niçin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkında bir işlem yapmıyorsunuz? Gazetelerde
çarşaf çarşaf yazanlar da sizin adamlarınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kocaeli de aynı.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Niçin 300-500
milyon lira aktarıldı, bunlar şurada kullanılıyor.
diyor, bu iddiaların hiçbir anlamı yok mu? Bu genç doktoru gece
yarısı hastaneden alıp karakola götüren Adalet ve Kalkınma
Partililer bunlardan hiçbir şekilde sorumluluğunuz yok mu?
Bunu yapan İçişleri Bakanıyla ilgili
de birkaç söz söyleyeceğim, Sayın Bakanla ilgili birkaç söz
söyleyeceğim. Sayın Bakanın kendisini burada geçtiğimiz
haftalarda eleştirdik; ben eleştirmedim, bir arkadaşım
eleştirdi. Sosyal medyada o günlerde Mardinle, Nusaybinle ilgili çok
sayıda spekülasyon vardı, haber vardı, iddia vardı; ben de
dedim ki: Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili en çok devlet ve devletin
terörle mücadelesi zafiyete uğruyor; sizin Hükûmet olarak orada ne olup
bittiğini açıklamanız gerekiyor, bir açıklama yapın.
Trabzona gidiyor ve evet kampanyasını açmış olduğu
bir toplantıda bağırarak, kabadayıca bir şekilde,
mafyavari bir şekilde bizi tehdit ediyor; bizi tehdit ediyor ve ne diyor
biliyor musunuz sayın arkadaşlar? Kandile sorun, Kandile. diyor.
Kandil kim, Kandil sizin için meşru mu, İçişleri
Bakanının ortağı mı? Ben Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım değerli arkadaşlarım, Türk
milletinin temsilcisi olarak burada siyaset yapıyorum. Bir konuyla ilgili,
hak ihlalleri iddiasıyla ilgili sorularımı Türkiye
Cumhuriyetinin İçişleri Bakanına sormayacağım da
Kandile mi soracağım değerli arkadaşlarım, böyle bir
şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Bu insan
bu cesareti nereden alıyor, bu Sayın Bakan, Sayın Soylu bu cesareti
nereden alıyor? Beni hedef gösterdi; Trabzona gitti ve terör destekçisi
olarak ilan etti beni ve bir milletvekili arkadaşımızı,
hedef gösterdi. Eğer yüreğin varsa Rizeye gel. dedi bana,
Yüreğin varsa Rizede siyaset yap. dedi. İnsan utanır, sıkılır,
sıkılır arkadaşlar. Siyasi
ahlaksızlığın çok çok ötesinde bir şey bu.
Bu Sayın Bakan nasıl bir Bakan?
İçişleri Bakanı. Kimdir İçişleri Bakanı? Bütün
yurttaşların can güvenliğiyle, güvenliğiyle sorumlu bir
Bakandır, elbette milletvekilinin de can güvenliğiyle sorumludur.
Utanmadan sıkılmadan, 1 tane eveti 2 yapmak için beni hedef
gösteriyor; gösteremez, buna gücü yetmez, kalibresi de yetmez. Ama bu
yapılan şey doğru mu değerli arkadaşlarım? Bizim
insan hakları savunuculuğumuzu sorguluyor. Sayın Bakana
söyleyin, selam söyleyin, belki de iletirsiniz: Biz insan hakları
savunuculuğunu yaparken, bunun için bedel öderken bütün Türkiyede, ne
yaptığımızı, ne yapmadığımızı
bu millet biliyor, Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki arkadaşlar da
biliyor. Sayın Bakan gelsin, Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki
arkadaşlara sorsun; benim insan hakları savunucusu olarak
geçmişte neler yaptığımı Sayın Bostancıya
sorsun, Sayın Numan Kurtulmuşa sorsun. Ama ben sizinle bir sır
paylaşayım: Bu Sayın Bakanın bir partinin İstanbul
İl Başkanıyken neler yaptığını da
-şimdi size buradan ifade ediyorum- İstanbuldaki taksi
şoförlerinden sorun. Bir gün gelir kim ne yaptı burada ortaya
çıkar, herkesin yüzüne vururlar.
Değerli arkadaşlarım, devlet
yönetiyorsunuz devlet; bu kadar olmaz, bu kadar insafsızlık olmaz.
Evet, bir anayasa değişiklik teklifi getirdiniz; bu, bize göre bir
başkanlık sistemi değil. Kaldı ki biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak parlamenter demokratik sistemden yanayız ama demokratik
başkanlık sistemleri de var dünyada, örnekleri var; bunu
getirseydiniz başka bir şekilde tartışırdık,
teknik bir tartışma yapardık. Türkiyeye parlamenter demokratik
sistem mi uygun yoksa demokratik bir başkanlık sistemi mi uygun?
diye tartışırdık. Ama sizin getirmiş olduğunuz
başkanlık sistemi filan değil ki. Netice itibarıyla 18
madde ortada; bunları millete konuşacağız,
söyleyeceğiz. Nedir bu telaşınız arkadaşlar, nedir?
Saadet Partisi de hayır diyor, bugün Büyük Birlik Partisi de
hayır diyeceğini ilan etti, CHP hayır diyor, FETÖ de
hayır diyor, PKK da hayır diyor. Ne ilgisi var değerli
arkadaşlarım onlarla?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) APO evet diyor, evet.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hizbullah da evet
diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) PKK evet diyor, fetö de
evet diyor, okusunlar Zaman gazetesini.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Nasıl bir
mantık, nasıl bir gaddarlık, nasıl bir
insafsızlık değerli arkadaşlarım? Nasıl siyaset
yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım ya?
Peki, 17 Nisanda evet ya da hayır
çıktı, bu ülkede biz olmayacak mıyız değerli
arkadaşlarım? Sinoptaki o arkadaşınız gibi bizi
hendeklere götürüp kurşunlayacak mısınız değerli
arkadaşlarım hayır diyenleri eğer evet çıkarsa?
Olmayacak böyle bir şey, hepimiz bu ülkede yaşayacağız. O
zaman 17 Nisanda hepimizin bu ülkede yaşayacağını dikkate
alarak insaflı olun arkadaşlar. Bu yaptığınız
doğru değil, sizi uyarıyoruz değerli
arkadaşlarım, uyarıyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İsim babası FETÖ
cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin, isim babası. 1997
Zaman gazetesini okusunlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi şahısları adına
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Bekaroğlu, yapmış olduğu konuşmada gaddarlık,
insafsızlık, Allah korkusu olmaması, vicdansızlık
gibi
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Aynen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
birtakım
yargılarla sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
İki dakika süre veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermeyiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan cevap
versin. İçişleri Bakanıyla ilgiliydi, Hükûmet orada oturuyor.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun
182 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bekaroğlunun
bahsettiği birçok konu var, iki dakika bunlara yetmez ama girişte bir
doktor hanımefendiden bahsetti, olayı anlattı Böyle onlarca,
yüzlerce, binlerce örnek var. dedi. Buna herhâlde mübalağa sanatı
demek gerekir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gerçekleri anlattı,
niye mübalağa ya?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hayır,
hayır, hayır, bu her gün
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Devlet, son
derece tehlikeli, uzun yıllar kendisine meşruiyeti bir
kılıf olarak göstermiş, çeşitli kurumlara
sızmış ve nihai olarak 15 Temmuz darbesine teşebbüs etmiş
olan bir öğütle mücadele ediyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Etmeyin.
demiyoruz, edin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu örgüt
toplumun farklı kesimlerine nüfuz etmiş, Emniyetine nüfuz etmiş,
MİTine nüfuz etmiş, hukukuna nüfuz etmiş, çok çeşitli
kesimlere nüfuz etmiş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) AKPye etmemiş(!)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bir tek size
nüfuz etmedi Sayın Bostancı(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu mücadele
kolay bir mücadele değil, bu tür gizli örgütlerle, karanlık
yöntemlerle bağ kurmuş, hücre tipi -neredeyse- örgütlenmiş bir
yapıyla mücadele kolay değil. Devlet, bu mücadeleyi
layıkıyla sürdürmek için kuruyu yaştan ayırt etme konusunda
dirayet ve ciddiyetle bir mücadele sergiliyor. Yine de hatalar olabilir. Bu
hatalara ilişkin de denetim yollarını açık tutmak için
mekanizmalar kuruyor.
Sayın Bekaroğlu, bu
arkadaşınız da oraya müracaat edebilir ve eğer hakikaten
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Nerede, iki
ay oldu, nerede komisyon?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
dediği
gibi bir problem varsa bunlar düzeltilir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İki ay
oldu, hani komisyon?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bütün mal
varlığına el koydunuz be AKPye muhalefet etmesin diye.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada
birtakım örnekleri -biz mahkeme değiliz- dile getirip devletin bu
terör örgütüne karşı vermiş olduğu ve eminim sizin de
olumlu bulduğunuz, meşru bulduğunuz bu mücadeleyi
yaralamamanız gerekir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, terörle mücadeleyi yaralamakla suçladı.
Sataşmadır, söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen öyle.
BAŞKAN Peki Sayın Bekaroğlu.
Buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamın
başında, terörle mücadeleyle ilgili yapılanlar konusunda hiçbir
itirazımızın olmadığını,
hatırlarsınız, Sayın Genel Başkanımız
defalarca, sözcülerimiz bu kürsüye çıkarak defalarca, bu örgütle
yapılacak mücadele için ne gerekiyorsa Cumhuriyet Halk Partisinin bu
desteği vermeye hazır olduğunu defalarca ifada ettik ve bu
yapılan mücadeleye de hiçbir şey söylemiyoruz. Bu darbeyi kimler
yaptı; bunları bulun, tutuklayın, getirin, hiçbir şey
söylemiyoruz. Evet, yüzlerce, binlerce mağdur var Sayın
Bostancı. En azından mağduriyet iddiaları var. Bilmiyoruz.
Bunların ortaya çıkabilmesi için ben bir yöntem öneriyorum. Bu
insanları niçin mahkemeye çıkarmıyorsunuz?
Çıkarmıyorlar. Diyeceksiniz ki: Adliye çıkarmıyor, mahkeme
çıkarmıyor. Bilmiyorum. Niye bu insanlar mahkemeye çıkmıyor?
Niye bu insanlar kendilerini savunmuyor? Hani dediniz ki: Mağduriyetleri
ayıklamak için, ortaya çıkarmak için bir komisyon kuruyoruz. Bunun
için KHKyla bir karar alındı. Nerede bu komisyon? Uçtu gitti bu
komisyon. Bakın, ne kadar oldu? İki aya yakın zaman oldu, bu
komisyon niye kurulmuyor Sayın Bostancı?
Bakın, biz hiçbir şekilde terörle
mücadeleyi yaralayacak hiçbir şey yapmıyoruz. Şunu
yapıyoruz, bunu takdir edin arkadaşlar. Bunu biz yapmazsak Türkiye
demokratik bir ülke olmaktan çıkar. Biz muhalefet partisiyiz ve size
diyoruz ki: Terörle mücadele konusunda size desteğimiz sonsuzdur. Ama bu
mücadelenin hukuk içinde olması gerekiyor arkadaşlar. Dediğimiz
andan itibaren bizi teröre yazıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar ya? Böyle bir şey var mı? Hayır, böyle
değil. Dünya kadar mağduriyet var ve bu,
insafsızlıktır, gerçekten günahtır, vebaldir. Bunu ifade
ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bakana da iftira
atıyorsun.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Arasında
Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası
Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/524) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 182) (Devam)
BAŞKAN - Şahısları adına
ilk söz, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcıya aittir.
Sayın Atıcı, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Rizede
alırım seni Osman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gel gel, Rizeye gel.
Niye gelmedin? Gelseydin Rizeye. Niye gelmedin? Seni gömerler
sandığa Rizede. Sen akıllı ol, hadi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Haddini
bilerek konuş!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen de haddini bil!
Hadi, dikkat et. Gelseydin Rizeye. Bakan yokken burada konuşuyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Atıcıyı kürsüye davet ettim, lütfen
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 182 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Olağanüstü hâl uygulaması sürecinde
referandum yapılmasını doğru bulmayan, bu uygulamanın
siyasi ahlakla bağdaşmadığına inanan milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben de
konuştuğumuz bu kanun tasarısı üzerine olumlu oy
vereceğimi ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle geçen hafta Almanyada yaptığım
bazı ziyaretlerden elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta
Almanyada, birçok kentte, çeşitli incelemelerde ve
araştırmalarda bulunarak halkımızla bir araya geldim.
Almanyada yaşayan vatandaşlarımız, sayın
bakanlarımızın Almanyada konuşturulmamasıyla ilgili
gerçekten öfkeliler ve bunu doğru bulmuyorlar ancak şöyle diyorlar,
diyorlar ki: Bize neden evet dememiz gerektiğini Türkiyeden
aktarabilirler. Evet, burada konuşsalar iyi olurdu ancak mademki böyle bir
sıkıntı yaşıyoruz, derhâl bize, Türkiyeden, neden
evet dememiz gerektiğini söylesinler. Benim
aracılığımla sizlere bazı sorular sordular, diyorlar
ki: Eğer evet dersek mademki terör bitecek, evet dersek mademki
ekonomi düzelecek, mademki işsizlik bitecek, bunu da Sayın Cumhurbaşkanı,
sayın bakanlar, sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan, yani
devlet büyükleri söylüyor, diyelim ki biz de inandık ve evet oyu
verdik.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Ne güzel yalan
söylüyorlar!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Önemli soru şu:
Biz, yani millî irade evet desek bile bu uygulama neden iki buçuk yıl
sonra devreye girecek? Örneğin, ben hastayım, doktora gittim, doktor
bana kalp krizi teşhisi koydu, ilacımı verdi, tam
ilacımı içeceğim, eczacı diyor ki: Bir dakika, iki buçuk
sene sonra içeceksin. Neden? E, doktor öyle söyledi. Kardeşim, ben
ölüyorum; terörden ölüyorum, ekonomiden ölüyorum. Mademki benim reçetem,
mademki benim ilacım evettir, ben de millî irade olarak evet dedim,
neden iki buçuk yıl sonra yürürlüğe giriyor, bunu bize açıklasınlar.
diyor.
Sonra diyorlar ki: Cumhurbaşkanının
tarafsız olmasını her daim savunduk. Şimdi
Cumhurbaşkanı bir partinin de genel başkanı olacak ya da
olabilecek, bunu bize bir açıklasınlar, nasıl tarafsız
olacak?
Bize şunu da açıklasınlar: Bütçeyi,
yani 80 milyondan toplanan vergileri bir tek kişi nasıl
bütçelendirecek? Meclis bunu kabul etmese bile zamlı bir şekilde
bütçeyi nasıl kullanacak, anlamadık. diyorlar. Bize bir zahmet bunu
anlatsınlar. Hele hele şu denetlemeyi de bir anlatsınlar. Biz evet
dedik, Cumhurbaşkanını seçtik, millî irade
Cumhurbaşkanını seçti, devleti teslim etti. Ya, beşerdir
şaşar; ola ki yanıltılır, ola ki birileri
kandırmaya çalışır. Şu denetleme mekanizması
nasıl işleyecek? Örneğin, Adalet ve Kalkınma Partisi en
güçlü olduğu dönemde Milliyetçi Hareket Partisiyle de el ele vererek bu
referandum öncesinde Mecliste yapılan oylamada 339 kişiyi bulabildi;
biz, yarın nasıl 400 milletvekilini bulup da bir denetleme
yapacağız bunu da bize bir anlatsınlar. diyorlar.
ALİM TUNÇ (Uşak) O zaman 600
milletvekili oluyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yine Almanyada
diyorlar ki: Ya, biz anlamadık, Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan 15
kişi olacak ve bu 15 kişinin 12 kişisini bir partinin genel
başkanı olan Cumhurbaşkanı belirleyecek. Ya, bunu bize
birisi izah etsin. Hele hele her ile, ilçeye gönderilecek olan ağır
ceza reisleri, savcıları belirleyen Hâkimler Savcılar Kurulunun
13 üyesinin 6sını bir partinin genel başkanı nasıl
belirler bize bunu bir anlatsınlar. Yine diyorlar ki: Ya, millî irade,
millî irade diyorsunuz, ben 600 milletvekili seçeceğim millî irademi
göstereceğim, aynı zamanda yine millî irademi gösterip 1 kişi
seçeceğim. Ee, bu 1 kişi kalkacak 600 kişiyle beraber kendisini
feshedecek. Kardeşim, seni ben seçtim, seni ancak ben feshederim. Bunu
bana bir anlat; 1 kişi nasıl 601 kişiyi feshedecek? Bunu da biz
anlamadık, bize bunu da bir anlatsınlar.
Hele şu 18 yaş milletvekilliği var
ya, çok sevindik belki Türkiyedeki dâhi 18 yaşındaki gençler gelir
bir şey yapar diye, ama şu askerliği niye
kaldırıyorsunuz bize bunu bir anlatın. Bizim burada bedelli
askerlik yapmak için canımız çıkıyor ama biz bu gençlerin
neden askerlikten muaf olduğunu bir türlü anlayamadık. diyorlar.
Bunları anlatırsanız
sevineceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Bir
önceki oturumda 182 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bugünkü birleşimde görüşülecek diğer
uluslararası anlaşmaların açık oylamalarının
tamamının da ayrı ayrı elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
182
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
açık oylamayı tekrarlayacağım.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 182 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 197
Kabul :
197(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır.
Şimdi, 2nci sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Makedonya
Cumhuriyetinin Kazakistan Cumhuriyetindeki Temsilinin Türkiye Cumhuriyeti
Astana Büyükelçiliği İmkânlarından Yararlanılarak
Gerçekleştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Makedonya
Cumhuriyetinin Kazakistan Cumhuriyetindeki Temsilinin Türkiye Cumhuriyeti
Astana Büyükelçiliği İmkânlarından Yararlanılarak
Gerçekleştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/519) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 146) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 146 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE MAKEDONYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
MAKEDONYA CUMHURİYETİNİN KAZAKİSTAN
CUMHURİYETİNDEKİ TEMSİ- LİNİN TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ASTANA BÜYÜKELÇİLİĞİ
İMKÂNLARINDAN YARARLANILARAK GERÇEKLEŞTİRİLMESİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20 Ekim 2014 tarihinde imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Makedonya Cumhuriyetinin Kazakistan Cumhuriyetindeki Temsilinin Türkiye
Cumhuriyeti Astana Büyükelçiliği İmkânlarından
Yararlanılarak Gerçekleştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasında
elektronik oylarınıza müracaat edeceğiz.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 146 sıra
sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
198
Kabul : 197
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır.
Şimdi, 3üncü sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel, Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel, Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/393) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 171) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 171 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TANZANYA BİRLEŞİK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TARIM ALANINDA TEKNİK,
BİLİMSEL, EKONOMİK VE TİCARİ
İŞBİRLİĞİ KONULU MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23
Şubat 2009 tarihinde Darüsselamda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel, Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Konulu Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece tümünü oyluyoruz ve oylama için bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 204
Kabul :
203
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/402) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/402) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (XX)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 178 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LÜBNAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA
SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Ocak 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Tümünü oylamasına geçiyoruz.
Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
178 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
204
Kabul : 204(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece
tasarı kanunlaşmıştır.
5inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/466) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/466) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 161) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 161 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
İKİLİ HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29
Nisan 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
161 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 208(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece
tasarı kanunlaşmıştır.
6ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşgücünün
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/521) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşgücünün
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/521) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 175) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 175 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ENDONEZYA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA İŞGÜCÜNÜN
GELİŞTİRİLMESİ HAKKINDA MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29
Haziran 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşgücünün
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 175 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı :
209
Kabul : 208
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır.
7nci sırada yer alan Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 24 Mart 2008
Tarihinde İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/498) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 180) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 180 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA 24 MART 2008 TARİHİNDE İMZALANAN TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 22
Ağustos 2014 tarihinde Lefkoşada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 24
Mart 2008 Tarihinde İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
180 sıra sayılı Kanun Tasarısının açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 209 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kanunlaşmıştır.
8inci sırada yer alan 2009 Gemilerin Emniyetli
ve Çevreye Duyarlı Geri Dönüşümü Hakkında Hong Kong
Uluslararası Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
8.- 2009 Gemilerin Emniyetli ve Çevreye
Duyarlı Geri Dönüşümü Hakkında Hong Kong Uluslararası
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/474) ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 197) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 197 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
2009 GEMİLERİN
EMNİYETLİ VE ÇEVREYE DUYARLI GERİ DÖNÜŞÜMÜ HAKKINDA HONG
KONG ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye
Cumhuriyeti adına 26 Ağustos 2010 tarihinde Londrada imzalanan 2009
Gemilerin Emniyetli ve Çevreye Duyarlı Geri Dönüşümü Hakkında
Hong Kong Uluslararası Sözleşmesinin çekince ile onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Mali
Cumhuriyeti Dışişleri ve Uluslararası
İşbirliği Bakanlığı Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı ile Mali Cumhuriyeti
Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/548) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 204) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 204 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MALİ CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI İLE MALİ
CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ VE ULUSLARARASI
İŞBİRLİĞİ BAKANLIĞI ARASINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Nisan
2013 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı ile Mali Cumhuriyeti
Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği
Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 204 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
215
Kabul : 215 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır.
10uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/556) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 212)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon ;Raporu 212 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLDİŞİ
SAHİLİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERÎ ALANDA
EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ
BİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Mart 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için
bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
212 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 217
Kabul :
215
Çekimser :
2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
11inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyetine
Şanhay İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü
Tanınmasına İlişkin Muhtıranın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyetine Şanhay
İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü
Tanınmasına İlişkin Muhtıranın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/588) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 218) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 218 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİNE ŞANHAY İŞBİRLİĞİ
ÖRGÜTÜNÜN DİYALOG ORTAĞI STATÜSÜ TANINMASINA
İLİŞKİN MUHTIRANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26 Nisan 2013
tarihinde Almatıda imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti'ne Şanhay
İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü
Tanınmasına İlişkin Muhtıra"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Tümümün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
218 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 218
Kabul :
216
Çekimser :
2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
12nci sırada yer alan Uzak Pazarlardan Turist
Çekilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
12.- Uzak Pazarlardan Turist Çekilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/420) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 219) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 219 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
UZAK PAZARLARDAN TURİST ÇEKİLMESİ HUSUSUNDA TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE TUNUS CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Mart 2012
tarihinde Tunusta imzalanan Uzak Pazarlardan Turist Çekilmesi Hususunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN 219 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 217
Kabul : 215
Çekimser : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
13üncü sırada yer alan Dünya Turizm Örgütü
Statüsünün 38 inci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin
Kararın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
13.- Dünya Turizm Örgütü Statüsünün 38
inci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kararın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/530) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 220 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
DÜNYA TURİZM ÖRGÜTÜ STATÜSÜNÜN 38 İNCİ
MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE
İLİŞKİN KARARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23-29
Kasım 2007 tarihlerinde Kolombiyada yapılan Dünya Turizm Örgütünün
17 nci Genel Kurul Toplantısında alınan Dünya Turizm Örgütü
Statüsünün 38 inci maddesinin değiştirilmesine ilişkin
Kararın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 220
sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
217
Kabul : 214
Çekimser : 3 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
14üncü sırada yer alan Eşyaların
Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele
Sözleşmesi Elektronik Taşıma Belgesi ile İlgili Ek
Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
14.- Eşyaların Karayolundan
Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi Elektronik
Taşıma Belgesi ile İlgili Ek Protokole
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/531) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
221) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 221 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
EŞYALARIN
KARAYOLUNDAN ULUSLARARASI NAKLİYATI İÇİN MUKAVELE
SÖZLEŞMESİ ELEKTRONİK TAŞIMA BELGESİ İLE
İLGİLİ EK PROTOKOLE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27
Mayıs 2008 tarihli Eşyaların Karayolundan Uluslararası
Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi Elektronik Taşıma
Belgesi ile İlgili Ek Protokole çekince ile katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünün oylaması için bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
221 sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 222
Kabul :
218
Çekimser :
4 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
15inci sırada yer alan Eşyanın
Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası
Demiryolu Yük Taşımacılığına İlişkin
Sınır Geçiş İşlemlerinin
Kolaylaştırılması Başlıklı 9 Numaralı
Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
15.- Eşyanın
Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası
Demiryolu Yük Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 9 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/536) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 222 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
EŞYANIN
SINIRLARDAKİ KONTROLLERİNİN UYUMLAŞTIRILMASINA
İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞMENİN ULUSLARARASI
DEMİRYOLU YÜK TAŞIMACILIĞINA İLİŞKİN SINIR
GEÇİŞ İŞLEMLERİNİN KOLAYLAŞTIRILMASI
BAŞLIKLI 9 NUMARALI EKİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Uluslararası Demiryolu Yük
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
başlıklı 9 numaralı Ekinin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
222 sıra sayılı Kanun Tasarısının açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 219
Kabul :
215
Çekimser: :
4 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
16ncı sırada yer alan Trans-Asya
Demiryolu Ağı Hükümetlerarası Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16.- Trans-Asya Demiryolu Ağı
Hükümetlerarası Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/537) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 223 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TRANS-ASYA
DEMİRYOLU AĞI HÜKÜMETLERARASI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti
adına 10 Kasım 2006 tarihinde Busanda imzalanan Trans-Asya
Demiryolu Ağı Hükümetlerarası Anlaşmasının
çekince ile onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN 223 sıra sayılı Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 224
Kabul: 223
Ret: 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
17nci sırada yer alan Gemi
Alacaklısı Haklarına ve Gemi İpoteklerine İlişkin
Milletlerarası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
17.- Gemi Alacaklısı
Haklarına ve Gemi İpoteklerine İlişkin Milletlerarası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/476) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı:226) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 226 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarına sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
GEMİ
ALACAKLISI HAKLARINA VE GEMİ İPOTEKLERİNE İLİŞKİN
MİLLETLERARASI SÖZLEŞMEYE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Cenevrede imzalanan Gemi Alacaklısı Haklarına ve Gemi
İpoteklerine İlişkin Milletlerarası Sözleşmeye
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 211
Kabul : 208
Ret : 2
Çekimser :1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18inci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:116) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 116 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA DENİZCİLİK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 4 Mart 2013
tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 116 sıra
sayılı Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 221
Kabul :
220
Ret :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özcan Purçu Mustafa
Açıkgöz
İzmir Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
19uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe
Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız
Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/415) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
20nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/398) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 8 Mart 2017
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor,
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.33
(X) 182 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 146 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 171 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 178 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 161 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 180 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 197 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 204 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 212 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 218 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 219 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 220 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) ) 221 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 222 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) ) 223 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 226 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 116 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.