TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci Birleşim
18 Ekim 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin
25inci Bağımsızlık Gününü kutladıklarına
ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, Karadeniz Bölgesindeki ekolojik
yapının bozulmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisalı çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili
Necdet Ünüvarın, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci
Bağımsızlık Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak-Çivril yolunun bitirilmesi ve
Dinar-Çivril yolunun bir an önce programa alınması için
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığını uyardığına ilişkin
açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin geçici orman işçilerinin
kadro sorununu çözmesini ve taşeron işçiliğe son vermesini
istediğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, proje okul uygulaması kapsamında
Kabataş Erkek Lisesi Müdür Yardımcılığına atanan
Şakir Voyvotun bazı açıklamaları nedeniyle görevinden
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, yöre halkının Cankurtaran
Tünelinin açılması konusunda Hükûmetin gerekli
duyarlılığı göstermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Ankara Valiliğinin güvenlik gerekçesiyle her
türlü yürüyüş ve mitingi yasaklaması kararına ve bu tür
mazeretlerle ulusal bayramların kutlanmasının
engellenemeyeceğine ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Çevre ve Şehircilik
Bakanından Adana ilindeki riskli bölgelerle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
7.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin
25inci Bağımsızlık Gününe ilişkin
açıklaması
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Avrupa Birliği
Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı
kapsamı dışında tutularak çevre illere göre önemli bir
mağduriyete uğratıldığına ilişkin
açıklaması
9.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe, hem Azerbaycan
hem de Türkiyedeki şehitleri rahmetle yâd ettiğine ve FETÖ,
DAEŞ, PKK ve YPGyle mücadeleyle eden tüm güvenlik güçlerine
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ankara Valiliğinin
miting, gösteri ve yürüyüş gibi etkinlikleri yasaklamasını
kınadığına ve bu tür yasakların Cumhuriyet
Bayramı kutlamalarına engel olamayacağına ilişkin
açıklaması
11.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, açığa alınan
eğitim emekçilerinin yaşadığı belirsizliğin devam
ettiğine ve Hükûmetin bu konuda açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
teknolojinin çocukların ve gençlerin gelişimlerine etkilerine
ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, Türkiyenin, Musul
operasyonunun yeni bir mezhep fitnesini ateşlemeyecek ve bölgenin kadim
halklarını evlerinden etmeyecek şekilde tertip edilmesi
konusunda uyarılarını en yüksek düzeyde yaptığına
ilişkin açıklaması
14.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, kamuya
alımların durdurulmasına ilişkin açıklaması
15.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Suriyede yaşanan
sorunların sonucunda ekonomi, turizm ve işsizlik yönünden en çok
etkilenen illerin başında gelen Hatayın teşvik paketine
eklenmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
16.- Adana
Milletvekili Tamer Dağlının, Adananın Saimbeyli ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyenin, Musulun IŞİDden
temizlenmesi operasyonunun dışında kalamayacağına ve
18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık
Gününe ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPnin on dört
yıldır sürdürmüş olduğu ırkçı, milliyetçi, mezhepçi
dış politikanın Türkiyeyi hızla büyük bir bölgesel
savaşın içerisine sürüklediğine, OHAL neticesinde toplumsal,
siyasal, ekonomik yaşamda her gün yeni krizlerle
karşılaşıldığına ve Hükûmete bu
yanlış politikalardan vazgeçme çağrısı
yaptığına ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe, Musulda
yaşanan gelişmelere ve bu konuda Hükûmetin Türkiye Büyük Millet
Meclisine derhâl bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci
Bağımsızlık Gününe, Musulun IŞİDden
temizlenerek gerçek sahiplerine teslim edilmesini amaçlayan uluslararası
operasyonda yer alan askerlere muvaffakiyetler dilediğine ve
başarılı bir yasama haftası temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, yetkilileri Türk savaş
uçaklarının Musul operasyonuna katılıp
katılmadığı konusunda bilgi vermeye davet ettiğine
ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Musuldaki gelişmeler
konusunda yapılan çelişkili açıklamaların
cevabının verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Yurtta Sulh Konseyi üyelerine
ulaşmak için yapılan çalışmaların ne aşamada
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, KHKların geri
çekilmesi ve darbeyle mücadeleyle ilgili yapılacak yasal düzenlemenin
Meclis komisyonları ile Genel Kurulun iradesi doğrultusunda
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği
(İSİPAB) üyesi 15 ülkenin meclis başkan ve başkan vekilleri
ile bazı milletvekillerinden oluşan heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, yerel
yönetimlerin yaşadığı vesayetle ilgili sorunların ve
maddi sıkıntılarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/327)
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 20 milletvekilinin,
redevanslı maden işletmelerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/328)
3.- HDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, 10 Ekim 2015 tarihinde yaşanan Ankara katliamının
tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/329)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin, (2/918) esas numaralı 5018 Sayılı
Kamu Malî Yönetimi Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/59)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan 418, 388, 405 ve
341 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 2, 3, 4 ve 5inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 18, 25 Ekim 2016 ile 1, 8, 15, 22 ve
29 Kasım 2016 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 19, 26 Ekim 2016 ile 2, 9, 16, 23 ve 30 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 418, 388, 405 ve 341 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 667
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzükün
128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 412)
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM'de düzenlenen iftar davetlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/6457)
2.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, Türk Milli Futbol
Takımının futbolcularına ve teknik direktörüne ödenen
primlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/7225)
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemize son yıllarda getirilen
yabancı sporculara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/7324)
4.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, muhtarların özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/7477)
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, SGK tarafından 2014
yılında yapılan görevde yükselme sınavına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7550)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp'ın, bireysel emeklilik
sistemine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/7632)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Haydarpaşa Garı ve
liman sahasının özelleştirme kapsamına alınmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/7674)
8.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğan'ın, Milli Piyango İdaresi'ne
bağlı şans oyunlarının çekilişlerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/7742)
9.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek'in, milletvekillerine
dağıtılması öngörülen dizüstü bilgisayarların
alım ihalesi için FETÖ ile bağlantılı bir şirketle 15
Temmuz Darbe Girişimi öncesinde anlaşıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/7776)
18 Ekim 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL
(Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününü
kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün
Azerbaycan Cumhuriyetinin Bağımsızlık Günü. Yirmi beş
yıl önce bugün, 18 Ekim 1991 tarihinde, Azeri kardeşlerimiz
bağımsızlıklarını ilan ederek Azerbaycan
Cumhuriyetini kurmuştur. Azerbaycan ile Türkiye iki ayrı devlet
ancak aynı dili konuşan, aynı kültürün mensubu tek bir
millettir. Osmanlı İmparatorluğunun, Anadolunun ve
Kafkasyanın en zor döneminde kurulan, Kafkasyada ilk Türk devleti
unvanına sahip, halkının birliği ve beraberliğiyle
bugün bölgesinin parlayan yıldızı olan Azerbaycan, bugün
olduğu gibi tarihte de her zaman kardeş ülkemiz olmuştur. Bu
vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı olarak
Azerbaycanlı kardeşlerimizin 18 Ekim Bağımsızlık
Gününü kutluyor, bütün Azeri kardeşlerimize buradan selam ve
sevgilerimizi gönderiyoruz. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Karadeniz
Bölgesindeki ekolojik yapının bozulması hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğana aittir.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Karadeniz
Bölgesindeki ekolojik yapının bozulmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sermayenin rant uğruna
doğayı tahrip etme ve yağmalama politikalarının
doğrudan ürünü olan büyük faciaların sonuncusuna yakın zamanda,
biliyorsunuz, Trabzonda şahit olduk. Yatakları
değiştirilen, HESlerle, yollarla setler çekilen dereler
aşırı yağış sonucunda akacak kanal
bulamayınca sel olup yerleşim yerlerini yuttular. Trabzonda
yaşanan şey bu tür faciaların ilk örneği değildi ve
sermayenin gözünü karartıp hayata geçirdiği rant politikalarına
dur denilmedikçe bunun da sonu olmayacaktır.
AK PARTİ Hükûmetinin bölge halkının
ve uzmanların itirazlarını hiçe sayarak yaptığı
HESler, barajlar ve Karadeniz Sahil Yolu, dere yataklarının imara
açılmasıyla ve doğal bitki örtüsünün çay tarımıyla
katledilmesiyle birleştiğinde Karadenizde bu manzaralar
kaçınılmaz olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, halkın suyunu
kırk dokuz yıllığına kiralama örtüsü altında
sermayeye peşkeş çeken AK PARTİ Hükûmeti, her yerde olduğu
gibi Karadenizde de gördüğü her derenin üzerine birkaç HES
kondurmuştur. Meslek odalarının temsilcileri, AK PARTİnin
bir dereye 10 HES için lisans verebildiğini, hatta olmayan dereler için
bile HES teşvikinden yararlananlar olduğunu dile getirmektedir. Geçen
yıl büyük bir felaket yaşayan Artvin bölgesinde 15 baraj ve 166 HES
daha yapılmasının planlandığı gerçeği
dikkate alındığında önümüzdeki aylarda ve yıllarda
yaşanacak faciaları şimdiden kestirmek zor değildir.
Biyolojik çeşitlilik, orman ve yayla -özellikle
bölge için söylüyorum- denildiğinde akla gelen fiziki ve ekolojik
gerçekliğin arkasında aslında asıl görülmesi gereken husus,
büyük bir tarihsel sürecin ürünü olan ve günümüze kadar ulaşan gelenek,
toplum ve tarihtir. Bu durum toplumların ruhi şekillenmesiyle
yakından ilgilidir aslında. Toplumsal ekoloji verilerinden olan
horonlarla, türkülerle bugünlere gelen bir geleneğin
varlığını göremezseniz yanlış
yaparsınız ve rant projelerine de yenik düşersiniz.
Değerli milletvekilleri, kapitalist
modernitenin olanaklarını reddeden bölge halkı, doğal,
ekolojik toplum değerinin de önemini kavramıştır. Bu
yüzden, bölge halkı, yaşam kültürlerini yok edeceğini
bildiği bu rant projelerini reddetmekte, Yeşil Yolda olduğu
gibi yaylalarda yolun yanı sıra elektrik dahi istememektedir. Bölge
halkı temsilcileriyle yapmış olduğumuz toplantılarda,
aslında, yapılan yolların turizm örtüsü altında asıl
maden ve enerji üretimi için yapıldığı ve yolları yapanların
iyi niyetli olmadığı artık bir bilince dönüşmüş
durumdadır.
Karadeniz Sahil Yolu, dere
yatakları ve vadiler ile deniz arasına girerek sistemin
işlerliğini ortadan kaldırmakta, yoğun
yağışlarda yağmur sularının denize
deşarjını kaçınılmaz olarak engellemektedir. Sahil
yolu ve dereler bugünkü hâliyle yerlerinde kaldıkça, hatalardan
vazgeçilerek önlem alınmadıkça Karadeniz kentleri açısından
sel baskınlarından kaynaklı can ve mal kayıpları kader
değil, AK PARTİ Hükûmetinin aymazlığının
doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Karadeniz Bölgesi
gibi yılın büyük bölümünde yağış alan bir
coğrafyada bu durum daha büyük felaketlere kapı aralamaktadır.
Buradan Hükûmeti bir kez daha uyarmak istiyoruz. Karadeniz Sahil Yolu yerinde
durdukça, Karadeniz kentlerinde, dere yataklarının yanı
sıra sokaklar, parklar, meydanlar ve okullar da büyük risk
altındadır.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli
konu da orman yangınları. Adana, Yozgat, Muğla ve son olarak
Hatayda çıkan yangınlar göstermektedir ki yangınları
söndürme politikaları yerine önleme politikalarına hız vermeniz
gerekmektedir. İstatistiklere göre 1937den günümüze kadar çıkan 70
bine yakın yangında yaklaşık 1 milyon 600 bin hektar yani
16 milyon dönüm orman alanı yok olmuştur. Bir de tabii,
yaktığınız ormanlar, özellikle
yaktığınız ormanlar bu alanın
dışındadır. Yani her yıl ortalama 1.028 orman
yangınıyla karşı karşıya kalmaktayız. Her
yangında da 23.924 hektar yani 239.240 dönüm orman yanarak yok
olmaktadır. İstanbuldan Kahramanmaraşa kadar 1.700 kilometre
uzunluğunda, 160 kilometre eninde bir bantta yaklaşık 12 milyon hektar
ormanımız var ve bunların hepsi yangın riski
altındadır. Ayrıca son dönemlerde değişik sektörler
için olmak üzere 10 milyon dönümlük alan kırk dokuz
yıllığına özelleştirildi. Bu alan Türkiye yüz
ölçümünün yüzde 10,84ünü oluşturuyor. Ne için? Lüks oteller için tabii,
altın madenleri için, taş ocakları için, fabrikalar ve
mezarlıklar için.
Orman yangınlarının önlenmesi,
yangına sebep olan unsurların açığa
çıkarılması ve yangından zarar gören ormanların
yeniden ekolojik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) -
yaşama
kazandırılması için tüm yetkilileri göreve
çağırıyor, cümlenizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Gündem dışı ikinci söz, Manisalı
çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Mazlum
Nurluya aittir.
Buyurunuz Sayın Nurlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisalı
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Manisalı çiftçimizin
sıkıntıları üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hatırlarsak, geçen yıl
yaşadığımız seçim öncesi siyasi iktidar, oy kaybederim
kaygısıyla, tarım ürünlerinin fiyatının düşmesini
önlemek, ihracat imkânlarını artırmak için büyük bir çaba sarf
etmişti. Kuru üzüm 6 liradan, sofralık zeytin ise 5 liradan
satılıyordu. Köylümüz de bu düzen böyle devam edecek zannederek iyi
niyetle oylarını AKPden yana kullanmıştı. Ancak,
seçim bitmiş, siyasi iktidar çiftçimizi unutmuştur. TARİŞ
üzüm fiyatını 6 liradan 3 liraya düşürmüş, bugün zeytin
ortalama 2 lira.
Değerli milletvekilleri, üzümün yüzde 90ı
Manisada üretildiği için bizim açımızdan önem verilmesi gereken
bir ürün. Manisada zeytin üreticileri de ağır bir krizin içinde
çabalayıp duruyor. Zeytinyağı ihracatımız 2013te 92
bin ton iken geçen yıl 15 bin ton oldu.
Sayın milletvekilleri, bu yıl önce
İzmir Ticaret Borsası rekolte açıklama gibi bir görevi
olmadığı hâlde kasıtlı, yüksek ve afaki verilerle
yaptığı açıklamayla piyasada panik havası yaratarak
fiyatların düşmesine neden olmuş, sonra da TARİŞ Üzüm
Birliği yönetimi beceriksizliği nedeniyle geçen yıldan elinde
kalan 16 bin ton üzümün zararını üreticiden
çıkarırcasına geçen yıl 6 lira olarak
açıkladığı üzüm fiyatını bu yıl 3 lira
olarak açıklamıştır. Ne hazin bir durum, üzüm 2015
yılında 6 lira, 2016 yılında ise 3 lira.
TARİŞ geçmiş yıllarda 7 numaraya
kadar üzüm aldığı hâlde bu yıl 8 numaranın
altındaki üzümleri almıyor, üstelik kalite tipi belirlemede en az 1
numara da eksik yazarak. Güya, Hükûmetin piyasada fiyat dengesi
sağlasın diye devreye soktuğu tarım kredi kooperatifleri de
TARİŞle aynı fiyatı veriyor; üstüne, alımlarda
TARİŞten daha katı, 8,5 numaranın altındaki üzümü
almıyor.
Sayın milletvekilleri, kuru üzümün dünya fiyat
ortalaması ton başına 2.400-2.500 dolar iken bizim ülkemizde
neden 1.000 dolarlara kadar düşmüştür? Avrupada pek tutulmayan,
hatta Mersin Serbest Bölgede Türk üzümüyle karıştırılarak
Türk üzümü diye satılan İran üzümünün bile Avrupa pazarındaki
fiyatı 1.900 dolar iken, soruyorum, bizim ülkemizde ne oldu da fiyatlar
yüzde 100 geriye çakıldı? Mazot fiyatları mı düştü,
gübre fiyatları mı düştü, ilaç fiyatları mı
düştü, işçilik maliyetleri mi düştü? Aksine, hepsine ayrı
ayrı zam da geldi.
Hükûmete, Tarım Bakanına sormak isterim:
Bu ülkede ürün rekoltesini ziraat odaları ya da Tarım
Bakanlığı değil de, tam tersine, neden bu ürünleri
satın alacak olan tüccarların oluşturduğu ticaret
borsası açıklar?
Sayın milletvekilleri, Manisa ilimiz, 81 ilimiz
içinde yaklaşık 4 milyar lirayla tarımsal üretimin
yarattığı artı değer bakımından 1inci
sırada. Manisada 700 bin dekardan fazla bir alanda 90 bin aile geçimini
üzüm üretiminden sağlamaktadır. 21 milyon zeytin ağacı
bulunan Manisa önemli bir zeytin üretim merkezidir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin iktidara
geldiği 2002den bugüne bankalara borçlu sayısı 1,6 milyondan 13
milyon kişiye çıkmış, çiftçinin bankalara olan borcu 5
milyardan 61 milyara yükselmiştir. Resmî tapu kayıtlarına göre,
ülkedeki tarım arazilerinin yüzde 47si, Manisadaki arazilerin yüzde
60ı ipotekli hâle gelmiştir. Tarım açısından
bıçak kemiğe dayanmaktan öteye geçmiş, artık bıçak
kemiğe girmiş durumdadır. 2002den günümüze bu tablonun
sorumlusu olan siyasi iktidar nasıl ki Milletin orasına
burasına koyacağız. diyen müteahhitlerin 425 milyon
liralık vergi borcunu silebiliyor ise milletin efendisi çiftçinin derdine
de çare bulmak zorundadır. Bu nedenle, özel bankalar da dâhil olmak üzere,
çiftçilerin borç ertelemesinin mutlaka faizleri silinerek yapılması
sağlanmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Nurlu.
Gündem dışı üçüncü söz, 18 Ekim 1991
Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsızlık Günü münasebetiyle söz
isteyen Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Buyurunuz Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İyi bir hafta olması dileğiyle sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 18 Ekim. 18
Ekim, benim için 2 açıdan tarihî önemi haiz bir gün. Birincisi, dost ve
kardeş olmanın ötesinde can Azerbaycanın 25inci
bağımsızlık yıl dönümü. Bir diğer önemi de
Adanamızın küçük ama çok önemli bir ilçesi olan Saimbeylinin
96ncı kurtuluş yıl dönümü.
Azerbaycan, geçen yüzyılda 2 defa
bağımsızlığını kazandı, bir tanesini
1918de, diğerini de 1991de kazandı; bir yüzyılda 2 kez
bağımsızlığını kazanan bir ülke. 1918de
Nuri Paşa idaresindeki Kafkas İslam Ordularının büyük
gayretleriyle bağımsızlığını kazandı. 8
bin eğitimli asker gitmişti, 1.300ü şehit oldu. Bakü
Şehitliğine gittiğiniz zaman Musullu ile Malatyalıyı,
Halepli ile Hataylıyı, Kosovalı ile Adanalıyı,
Kerküklü ile Kayseriliyi yan yana yatarken görürsünüz. Aslında Bakü
Şehitliği bize şunu söyler: Onların yan yana yatması
Sizin ne işiniz var Irakta, ne işiniz var Suriyede? şeklinde
bugün bize ifade edilen, atfedilen suallerin cevabıdır.
Tabii, 1918de Azerbaycan
bağımsızlığını kazandı ama Sovyetler,
27 Nisan 1920de tekrar Azerbaycanı işgal etti. Esasında ne
Azerbaycanın işgali tesadüftü ne de Türkiye'nin yüz yıldır
uğradığı saldırılar çünkü gerçekten çok sıkıntılı
bir coğrafyada yaşıyoruz ama tesadüf olmayan başka bir
şey var ki, o da Türklerin asla esarete mahkûm olmayacağı.
Esareti asla kabul etmeyiz. Nitekim, Azerbaycan hem 1918de hem de 1991de
bağımsızlığına kavuştu. Anadolu
coğrafyasını yurt edinen bizler ise asla esareti kabul etmedik.
Nitekim 15 Temmuzda da gerçekten, Parlamentoda AK PARTİ, CHP, MHP
milletvekilleriyle, sokakta eline bayrağı alan
vatandaşlarıyla o esareti kabul etmeyeceğimizi ve bu ülkeyi hain
darbecilere bırakmayacağımızı ispat ettik.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
el ele verirsek, dayanışırsak asla yenemeyeceğimiz herhangi
bir güç yoktur. Bağımsızlığı kazanmanın ve
korumanın yolu cesaret ve dayanışmadır. Bunu, 1918deki
Bakü müdafaasında da, 1920de Saimbeylinin düşman işgalinden kurtulmasında
da, 1991de Azerbaycanın yeniden bağımsızlığını
kazanmasında da, 15 Temmuzdaki hain darbe girişiminin
püskürtülmesinde de gördük. O hâlde cesur olacağız, bir ve bütün
olacağız. Millet olmanın da millet kalmanın da yegâne yolu
budur.
Ben, bu vesileyle Kafkas İslam
Ordularının muzaffer kumandanı Nuri Paşaya, Bir defa
yükselen bayrak bir daha inmez. diyen Mehmet Emin Resulzadeye,
bağımsız Azerbaycanın ilk Cumhurbaşkanı Ebulfez
Elçibeye, modern Azerbaycanın kurucusu ve Tek millet, iki devlet.
özdeyişinin sahibi Haydar Aliyeve, Saimbeylinin 1920 yılında
kurtuluşundaki -1915ten 1920ye kadar süren bir süreçtir- o süreçte
başta Doğan Bey ve Saim Bey isimli kumandanlar olmak üzere bütün
Saimbeyli halkına, ayrıca binlerce isimsiz kahramana, şehitlerimize,
gazilerimize Allahtan rahmet diliyorum. Allah bir daha ne Saimbeyliye
kurtuluş günü için savaşmayı ne de Azerbaycanın
bağımsızlığı için yeniden mücadele etmeyi nasip
etmesin.
İlelebet ve kıyamete kadar hem Azerbaycan
hem Türkiye hür, bağımsız, müreffeh kalsın diyor, hepinizi
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ünüvar.
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre yapılan
gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Yalım
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşak-Çivril yolunun bitirilmesi ve Dinar-Çivril yolunun bir an önce
programa alınması için Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığını uyardığına
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkanım.
Yaklaşık on üç yıl önce başlayan
Uşak-Çivril yolu hâlâ bitirilememiştir. Facebookta alay konusu
hâline gelen bu uzun sürecin artık bir an önce bitirilmesi için buradan
Ulaştırma Bakanına tekrar sesleniyoruz. Aynı şekilde
Çivril-Dinar yolu hiç başlamamıştır, bütün Dinarın
etrafındaki yollar, Denizli yolu, Afyon yolu bitmesine rağmen hâlâ
Dinar-Çivril yoluna bir kazma dahi vurulmamıştır, bir makine
dahi girmemiştir. Bir an önce bu çok tehlikeli, can alan yolun
başlaması, bir an önce yapılması için, buradan gerekli
önlemlerin alınması ve de bir an önce programa alınması
için Ulaştırma Bakanını uyarıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin geçici
orman işçilerinin kadro sorununu çözmesini ve taşeron
işçiliğe son vermesini istediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim.
Orman Genel Müdürlüğüne bağlı iş
yerlerinde sendikalı, düşük ücretle, taşeron marifetiyle, Toplum
Yararına Çalışma Programı kapsamında olmak üzere on
binlerce işçi çalışmaktadır. Bu işçilerin
yaklaşık 8 bini 5620 sayılı Yasa gereği beş ay
yirmi dokuz gün çalışmaktadır. Beş ay yirmi dokuz gün
çalışan işçilerin büyük bir kısmı uzun yıllardır
teşkilatta çalışmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatında 5620 sayılı Yasa gereği
çalışan bu işçiler yangın işçiliği, dozer
operatörlüğü gibi birçok işlerde can pahasına görev
yapmaktadır. Bu işçilere kadro sözü verilmesine rağmen bugüne kadar
bir adım atılmamıştır. Hükûmetin geçici orman
işçilerinin sesine bir an önce kulak vermesini istiyor, artık
taşeron işçiliğine son veriniz diyoruz.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, proje okul
uygulaması kapsamında Kabataş Erkek Lisesi Müdür
Yardımcılığına atanan Şakir Voyvotun bazı
açıklamaları nedeniyle görevinden alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bütün okullarımızın imam-hatip
lisesi gibi olmasının zamanı geldi. Şimdi dağı
taşı imam-hatiple dolduracağız. Her imam-hatibin
kapısında bir Anadolu Gençlik çalışması olacak.
Tahmin edin, bu sözler, bu menzil kime ait? Maalesef, bir dernek veya cemaat
başkanına değil, bu sözler, proje okullar kapsamında
Kabataş Erkek Lisesine Müdür Yardımcısı olarak atanan
Şakir Voyvota ait. Bu durum Millî Eğitim
Bakanlığının laik, demokratik, bilimsel eğitimi ve
kurumlarını yok etmeyi kendisine menzil edindiğini
göstermektedir. Buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Bu müdür
yardımcısı daha fazla geç kalınmadan derhâl görevinden
alınmalıdır. Laik, demokratik, bilimsel eğitim
kurumlarından, proje okullarından elinizi çekiniz artık.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, yöre
halkının Cankurtaran Tünelinin açılması konusunda
Hükûmetin gerekli duyarlılığı göstermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 29
Ekim 2010 tarihinde temeli atılan, Artvini Hopaya bağlayan
Cankurtaran Tüneli bir bilinmezlikle karşı karşıya
kalmıştır. İhale tarihinde, bugün Başbakan olan
dönemin Ulaştırma Bakanı, projenin dokuz yüz on günde
biteceği gerçeğine rağmen bir pazarlık yapmış,
yüklenici firmayla iki yıl iki ayda bitirileceğine dair bir el
sıkışması yapılmıştır. Gelinen noktada
yedi yıllık süre dolmuş olmasına rağmen, yedi
yıla yaklaşmış olmamıza rağmen tünelin ne zaman
açılacağına ilişkin muamma devam etmektedir. Daha dün
oradaydım, ne zaman açılacağı gerçekten bir belirsizlik
hâlinde durmaktadır. Sayın Bakana da durumu söyledim. Bir an önce,
Artvini Hopaya bağlayan, Karadenize bağlayan Cankurtaran
Tünelinin açılmasında zaruret vardır. Bu konuda Hükûmetin
gerekli duyarlılığı göstermesini yöre halkı, yöre milletvekili
olarak talep ediyoruz. Bu konudaki belirsizliğin bir an evvel ortadan
kaldırılması gerekmektedir; bu konuda yöre halkının
beklentisi de budur. Bunu yüce Meclis aracılığıyla
Parlamentoyla paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Engin
5.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Ankara
Valiliğinin güvenlik gerekçesiyle her türlü yürüyüş ve mitingi
yasaklaması kararına ve bu tür mazeretlerle ulusal bayramların
kutlanmasının engellenemeyeceğine ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün, Ankara Valiliği, güvenlik gerekçesiyle her
türlü yürüyüş ve mitingin 30 Kasıma kadar
yasaklandığını duyurdu. Ne ilginç ve ne acıdır ki
AK şovların yapılacağı köprü ve tünel açılışlarında
güvenlik sorunu olmuyor ama ulusal bayramlarımızın
kutlanması ve Ulu Önderimiz Atatürkün anılması söz konusu
olduğu zaman güvenlik sorunları ortaya çıkıyor.
AKPnin yasakçı zihniyeti her ulusal bayram
yaklaştıkça benzer mazeretlerden medet umarak ulusal
bayramlarımızı, cumhuriyetimizi ve Atatürkü unutturma
çabasına girişiyor. Unutmayınız ki siz 29 Ekim
yürüyüşünü engellemeye çalıştıkça biz Cumhuriyet
Bayramımızı daha büyük coşkuyla kutlarız, siz
Anıtkabire giden yolları kapatmaya çalıştıkça biz
halkımızla birlikte o engelleri yıkarız, ezeriz, geçeriz,
Atamıza daha sıkı sarılırız; bu böyle biline.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdiş
6.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Çevre ve
Şehircilik Bakanından Adana ilindeki riskli bölgelerle ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Sayın Mehmet Özhasekiye. 49 ilde
yaklaşık 11 bin hektarlık alanın riskli bölge ilan
edildiğini açıklamıştınız. Adana ili için bu
veriler nelerdir? Hangi ilçeleri kapsamaktadır? Bu alanlarda ne gibi
çalışmalar ne zaman yapılacaktır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İbrahim Aydemir
7.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, 18 Ekim
Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Azerbaycanın yüz yıllık
bağımsızlık mücadelesinde bayraktarlık eden ve
Yükselen bayrak bir daha inmez. diyen mütefekkir Mehmet Emin Resulzadeyi,
Kafkas İslam Ordusunun kahraman komutanı Nuri Paşayı,
1991de yeniden bağımsızlığını kazanan
Azerbaycanın ilk Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibeyi, Türkiye ile
Azerbaycan arasındaki ilişkiyi Tek millet, iki devlet
özdeyişiyle sembolleştiren modern Azerbaycanın mimarı
Haydar Aliyevi, kardeş Azerbaycanın istiklal meşalesini
tutuşturan yüce gönüllü şehitleri
bağımsızlıklarının 25inci yıl dönümünde
rahmet ve minnetle anıyoruz. Bu kardeşliği küresel tarihe bir
damga hâlinde kaydettiren Ak önder Sayın Cumhurbaşkanımıza
da minnet ve saygılarımızı sunuyoruz.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal
Kalkınma Programı kapsamı dışında tutularak çevre
illere göre önemli bir mağduriyete uğratıldığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili tarım ve hayvancılıkla
geçinmektedir. Niğde ili, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma
Projesinde kapsam dışı tutularak çevre illere göre önemli
mağduriyete uğratılmıştır. IPARD
dışı bırakılan Niğde, bu kere
Başbakanın açıkladığı havza bazlı üretime
dayalı destekleme modelinde de ne yazık ki unutulan il olmuştur.
Hükûmet mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturacağını
açıkladı, bu iller arasında Niğde yer almamaktadır.
Damızlık gebe düve üretim merkezlerinin hayata geçirileceği
açıklandı, Niğde ili kapsam dışı
bırakılmıştır. Damızlık koç, teke üretim
merkezleri kurulacak iller içinde Niğde yoktur. Damızlık manda
üretim merkezleri kurulacak iller içinde de Niğde yer
almamıştır. Hayvan kontrol istasyonları
kurulacağı açıklandı, Niğde yine bu kapsamda
düşünülmemiştir. Niğde ili tarım, hayvancılıkla
geçinir. Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Programında
(IPARD) yer verilmeyen Niğde ili bu kere hayvancılıkla ilgili
açıklanan projelerde de unutulan il durumdadır. Niğde neden
tarım ve hayvancılıkta çevre illere sağlanan desteklerden
mahrum bırakılmaktadır? Tarım ve hayvancılık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
9.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 18
Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık
Gününe, hem Azerbaycan hem de Türkiyedeki şehitleri rahmetle yâd
ettiğine ve FETÖ, DAEŞ, PKK ve YPGyle mücadeleyle eden tüm güvenlik
güçlerine başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Dost
ve kardeş ülke Azerbaycanın
bağımsızlığının 25inci
yılını kutluyorum. Ankaradan Baküye, Genceye,
Şuşaya, Kelbecere, Ordubada, Ağdama, Şekiye, Kusara,
Kubaya, Nahçıvana ve Karabağa selam olsun.
Sovyetler Birliğinin
dağılmasının ardından 18 Ekim 1991de
Azerbaycanın bağımsızlığını
yetmiş yıllık bir aradan sonra yeniden kazanması,
bölgesinde büyük ve güçlü bir ülkeyi yeniden tarih sahnesine
çıkarmıştır. Azerbaycanın
bağımsızlığını ilk tanıyan ülke olan
Türkiye için de Azerbaycanın 1991de kazandığı
bağımsızlığın 25inci yılı
kuşkusuz ki en önemli hadiselerden biridir. Azerbaycanın millî
lideri Haydar Aliyev Azerbaycan ve Türkiye bir milletin iki devletidir.
diyerek iki ülke arasındaki yıkılması imkânsız
kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasi bağlara işaret etmiştir.
Azerbaycan ve Türkiye'nin dostluğu ilelebet sürecek ve yükselen
şanlı bayrağımız bir daha asla inmeyecektir. Bu
vesileyle hem Azerbaycanda hem de Türkiye'de tarihî bir dönemde vatanı ve
milleti için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle,
minnetle yâd ediyor; FETÖ, DAEŞ, PKK ve YPGyle mücadele eden tüm güvenlik
güçlerimize üstün başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Ankara
Valiliğinin miting, gösteri ve yürüyüş gibi etkinlikleri
yasaklamasını kınadığına ve bu tür
yasakların Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına engel
olamayacağına ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ankara Valisinin 29 Ekimdeki cumhuriyet
kutlamasını ve Atatürkü anmayı OHAL kapsamına alıp
miting, gösteri, yürüyüş gibi değerlendirerek yasak getirmesini
kınıyorum. Bu yasakla birlikte Hükûmetin OHAL yetkisini FETÖyle
mücadele için kullanmadığını, tersine, Atatürk ve
cumhuriyetle mücadele için kullandığını bir kez daha
gördük. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylunun validen
hesap sormasını bekliyorum. Aksi hâlde bu yasağı ondan yüz
bularak aldığını düşüneceğiz ve kendisini bu
yasağın sorumlusu olarak göstereceğiz. Bu tür yasaklar bizi asla
engelleyemeyecektir. 29 Ekimde cumhuriyeti de kutlayacağız, 10
Kasımda Atamızı da anacağız. 29 Ekimde
halkımızı meydanlara ve alanlara bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
11.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
açığa alınan eğitim emekçilerinin
yaşadığı belirsizliğin devam ettiğine ve
Hükûmetin bu konuda açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ülkesi için barış isteyen, çocukların
eğitim hakkından mahrum edilmesine sessiz kalmadığı
için açığa alınan eğitim emekçilerimizin
yaşadığı belirsizlik 39uncu gününü doldurmuştur.
Bakanlık yetkilileriyle yaptığımız görüşmelerde
Soruşturmalarda sona geldik, sonuçlandırmak üzereyiz. gibi
açıklamalar yapılmaktadır. Ancak bugüne kadar
öğretmenlerimizin durumlarıyla ilgili herhangi bir gelişmeye
tanık olmadık. Hükûmet neden adım
atılmadığını, öğretmenlerin neden görevlerine
iade edilmediğini çıkıp açıklamalıdır. Bir nebze
olsun halka sorumluluk duygusu taşıyorsanız
yarattığınız adaletsizliği ne zaman sona
erdireceğinizi açıklarsınız,
açıklamadığınız sürece kürsüm açığa
alınan öğretmenlerimize aittir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İmran Kılıç
12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, teknolojinin çocukların ve gençlerin
gelişimlerine etkilerine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Teknolojinin çocuklara etkileri: Her ne kadar
teknolojik araçlar çocukların ve gençlerin eğitimlerine katkıda
bulunup öğrenimleri için sınırsız bir imkân sağlasa da
bazen gelişimlerine uygun olmayan bilgi ve deneyimlerle
karşılaşmalarına da sebep olmaktadır. Çocuklar ve
gençler bu araçlar vasıtasıyla olumsuz bilgiler edinebilir,
şiddet içerikli davranışları izleyebilir, alkol, sigara ve
kumar alışkanlıkları geliştirebilirler. Özellikle
bilgisayar önünde uzun süreler harcanması gelişim çağında
olan çocuklarda duruş ve oturuş pozisyonlarına bağlı
olarak birtakım fiziksel sorunlara, görme problemlerine, dil becerilerinde
gerilemeye, bazı çocuklarda epilepsi nöbetlerine, ayrıca okumaya
dayalı akademik başarıda düşmeye ve beyin gelişiminde
problemlere neden olabilmektedir. Diğer taraftan, İnternet ve benzeri
alışkanlıklar çocuğun toplumsal hayattaki
başarısını ve öz güvenini de olumsuz etkilemektedir. Gayret
ve inisiyatif eksikliği, konsantrasyon bozuklukları, dayanma gücü
yoksunluğu, maymun iştahlılık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eseyan
13.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın,
Türkiyenin, Musul operasyonunun yeni bir mezhep fitnesini ateşlemeyecek
ve bölgenin kadim halklarını evlerinden etmeyecek şekilde tertip
edilmesi konusunda uyarılarını en yüksek düzeyde
yaptığına ilişkin açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Sayın
Başkan, bilindiği üzere, iki yıldır
hazırlığı süren Musul operasyonu dün itibarıyla
başlamış bulunmaktadır. Özgür Suriye Ordusunun TSKnın
desteğiyle Dabıkı ele geçirmesinden hemen sonra başlayan
bu operasyonun yeni bir mezhep fitnesini ateşlemeyecek ve bölgenin kadim
halklarını evlerinden etmeyecek şekilde tertip edilmesi
konusunda Türkiye uyarılarını en yüksek düzeyde yapmış
ve yapmaktadır.
Türkiye, Suriyede olduğu gibi, Irakta da
birilerinin iddia ettiği üzere mezhepçi bir strateji gütmemekte, bilakis
operasyonun arka planında bu yöndeki eğilimlere karşı, ABD
başta olmak üzere, koalisyon güçlerini uyarmaktadır. Türkiye, 1.250
kilometre uzunluğundaki sınırlarının hemen ötesinde
terör koridorları ve uydu devletçikler kurulmasına, masum
insanların bu amaçla canlarından olmasına göz yumamaz. Bu
nedenle, Mecliste grubu bulunan tüm partilerin bu çok kritik noktada yerli ve
millî bir söylemi benimsemeleri, Türkiyeyi mezhepçi bir politikayla itham eden
emperyal güçlerin malzemesi olmaması gerekir.
Bu vesileyle dost ve kardeş Azerbaycanın
Azatlık Gününü kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
14.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, kamuya alımların durdurulmasına
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, geçen gün, Çalışma Bakanı kamuya
alımlarda cimri davranılacağını ve alımların
durdurulduğunu açıkladı. Birçok engelli
yurttaşımız ikinci alımları beklerken, 1.500 engelli
öğretmen atanma umudu taşırken böyle bir karar
alınması büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Hükûmete sesleniyorum: Asıl cimriliği sarayın ödeneğinde
yaparsanız sosyal devletin gereği olan engellilere istihdam yaratma
görevinizi de yerine getirmiş olursunuz diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu
15.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun,
Suriyede yaşanan sorunların sonucunda ekonomi, turizm ve
işsizlik yönünden en çok etkilenen illerin başında gelen
Hatayın teşvik paketine eklenmesinin düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Haziran tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda Sayın Bakana yerimden soru sorarak dile getirmiştim
ve
4 Eylül tarihinde, Başbakan Sayın Binali Yıldırım
Diyarbakırda, toplam 23 ili kapsayan 202 milyar liralık Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi teşvik primlerini
açıklamıştı.
Her dönem tahsil edilen vergi
sıralamasında ilk 20de yer alan Hatay, maalesef, hiçbir dönem
açıklanan teşvik paketlerinde hak ettiği yeri
alamamıştır. Suriyedeki iç savaş ve beraberinde meydana
gelen siyasi göç, Suriyeye sınırı olan bölge
coğrafyasını ve özellikle de Hatayı çok etkilemiştir.
Suriyede yaşanan sorunların sonucunda ekonomi, turizm ve işsizlik
yönünden en çok etkilenen illerin başında gelen Hatayın henüz
daha yayınlanmamış olan teşvik paketine eklenmesini
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Son konuşmacı Sayın
Dağlı.
16.- Adana Milletvekili Tamer Dağlının,
Adananın Saimbeyli ilçesinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
TAMER DAĞLI (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün Adana Saimbeyli ilçemizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 96ncı yıl dönümü.
Kurtuluş Savaşı boyunca Fransız
işgali altında olan ve bölgedeki Ermeni çetelerinin zulmüne maruz kalan
Saimbeyliler, kaymakam Saim Bey ve yüzbaşı Doğan Beyin
önderliğinde bu milletin istiklaline ve istikbaline pranga
vurulamayacağını bir kez daha
haykırmışlardır.
Bu önemli gün vesilesiyle Kurtuluş
Savaşımızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarını, Saim Beyi, Doğan Beyi ve
tüm şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş tüm gazilerimizi rahmet,
şükran ve minnetle anıyorum.
Bu vesileyle başta Saimbeyliler olmak üzere tüm
Adanalı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dağlı.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, söz talep eden sayın grup
başkanvekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurunuz.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyenin,
Musulun IŞİDden temizlenmesi operasyonunun dışında
kalamayacağına ve 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci
Bağımsızlık Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Haftalardır tartışılan Musulun
IŞİDden temizlenmesi operasyonu dün gece başladı. En fazla
tartışılan konulardan birisi de Türkiyenin bu operasyonda yer
alıp almamasıydı.
Sayın Başbakan bugün
yaptığı konuşmada Musuldaki hava operasyonuna Türk
jetlerinin de katıldığını
açıklamıştır. Ancak, gerek Irak Merkezî Hükûmetinden
gerekse de diğer aktörlerden Türkiyeyi Musul operasyonundan uzak tutmak
için bir gayret gösterildiğine tanık oluyoruz.
Türkiyenin Musulda masa ve saha
dışında kalması tarihî, siyasi ve jeopolitik olarak kabul
edilebilir bir durum değildir. Bölgedeki gelişmeler Türkiyenin
güvenliği için önemli bir konu oluşturmaktadır. Bu gerçek
karşısında Türkiyenin meşru müdafaa hakkını
kullanması kadar doğal bir husus yoktur. Daha da önemlisi, başta
Musul olmak üzere Türkmenelinin her bir kentinin demografik yapısı
tehdit altındadır. Bölgede ve kentte etnik bir çatışma
potansiyeli yüksektir. Musulda Türkmen nüfusunun varlık ve
çıkarları tehdit altındayken Türkiye bu operasyonun
dışında kalamaz. Hükûmetin gerek Iraktan gelen tehditleri
bertaraf etmek gerekse de bölgedeki Türkmen nüfusun
varlığını teminat altına almak, barış ve
huzurun temini için bir an önce somut adımlar atması gerekmektedir.
Bugün dost ve kardeş Azerbaycanın
bağımsızlığının yıl dönümü. Mehmet Emin
Resulzade, Azerbaycanın 1918de ilk kez
bağımsızlığını ilan ettiği gün Bir
kere yükselen bayrak bir daha inmez. demişti ve o bayrak inmemiştir.
Azerbaycan, 18 Ekim 1991de Azerbaycan Cumhuriyetinin Devlet
Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Akdini kabul
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurununuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Bağımsızlığının üzerinden geçen yirmi
beş yıla rağmen, Azerbaycanın toprak bütünlüğü hâlen
sağlanamamıştır, Azerbaycan topraklarındaki işgal
devam etmektedir. Ülke nüfusunun yüzde 10undan fazlasını
oluşturan Azeri kardeşlerimiz yerinden yurdundan edilmiş ve
hâlen sığınmacı durumundadır. İnşallah, gün
gelecek Dağlık Karabağ esaretten, işgalden kurtulacak ve
vatanıyla bütünleşecektir.
Türkiye ile Azerbaycan arasında sarsılmaz
temellere dayanan dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin ve iş
birliğinin tek millet, iki devlet anlayışına uygun olarak
ebediyete kadar gelişeceğine olan inancımızı ve
irademizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, ömrünü Azerbaycanın hürriyet
mücadelesine adamış başta Ebulfez Elçibey, Mehmet Emin Resulzade
olmak üzere Azerbaycanın bağımsızlığı
yolunda çaba gösteren Millî Azatlık Hareketinin mensuplarını
rahmet ve minnetle anıyor, Azerbaycanın
bağımsızlığının 25inci yılını
kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurunuz.
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPnin
on dört yıldır sürdürmüş olduğu ırkçı,
milliyetçi, mezhepçi dış politikanın Türkiyeyi hızla büyük
bir bölgesel savaşın içerisine sürüklediğine, OHAL neticesinde
toplumsal, siyasal, ekonomik yaşamda her gün yeni krizlerle
karşılaşıldığına ve Hükûmete bu
yanlış politikalardan vazgeçme çağrısı
yaptığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKPnin on dört
yıldır sürdürmüş olduğu ırkçı, milliyetçi,
mezhepçi dış politika, maalesef, Türkiyeyi büyük bir bölgesel
savaşın içerisine hızla sürüklemektedir. Önce Cerablusa ve
Suriyeye yönelik askerî müdahaleler, şimdi de bölge
halklarının, bölge devletlerinin ve orada bulunan koalisyon
güçlerinin iradelerine rağmen, Musul'a yönelik bir askerî müdahale
hazırlığı Türkiye açısından önü alınamaz,
öngörülemez büyük felaketlerin âdeta habercisi şeklinde gündemleştirilmek
istenmektedir. Biz, Neoosmanlıcı, ayakları yere basmayan,
maceracı bir anlayışla bu ülkenin yoksul çocuklarının
Orta Doğuya götürülerek orada ölüme gönderilmesini ve buranın
üzerinden milliyetçi duyguları okşayarak bir saltanatın
çıkarılması hesaplarını kabul edilemez
bulduğumuzu ve son derece yanlış olarak bulduğumuzu ifade
etmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, bir saniye
efendim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği
(İSİPAB) üyesi 15 ülkenin meclis başkan ve başkan vekilleri
ile bazı milletvekillerinden oluşan heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanımızın davetlisi olarak
Meclisimizi ziyaret etmekte olan İslam İşbirliği
Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) üyesi 15 ülkenin
meclis başkan ve başkan vekilleri ile bazı milletvekillerinden
oluşan heyet şu anda Genel Kurulumuzu teşrif etmiş
bulunuyorlar. (Alkışlar) Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz
adına, gelen heyete hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken,
konuşmanızı kesmek zorunda kaldım. Süreyi baştan
alıyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPnin
on dört yıldır sürdürmüş olduğu ırkçı,
milliyetçi, mezhepçi dış politikanın Türkiyeyi hızla büyük
bir bölgesel savaşın içerisine sürüklediğine, OHAL neticesinde
toplumsal, siyasal, ekonomik yaşamda her gün yeni krizlerle
karşılaşıldığına ve Hükûmete bu
yanlış politikalardan vazgeçme çağrısı
yaptığına ilişkin açıklaması (Devam)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP'nin on dört yıldır
sürdürmüş olduğu ırkçı, milliyetçi, mezhepçi dış
politika, maalesef, Türkiye'yi büyük bir bölgesel savaşın içerisine
sürüklemiştir. Önce Cerablusa ve Suriyeye yönelik yapılan askerî
müdahale ve bugünlerde de bölge halklarının, bölge devletlerinin ve orada
bulunan bütün koalisyon güçlerinin iradelerine rağmen Musul'a yönelik bir
askerî müdahaleye dâhil olma isteği, AKP eliyle ülkenin hızla bir
felakete sürüklenmesi ve belki de on binlerce yoksul Anadolu çocuğunun
Orta Doğu bataklığında yaşamını yitirmesiyle
sonuçlanacak bir kötü gidişatın habercisidir. Biz bunu kabul edilemez
buluyoruz. Başından beri AKPnin Suriye, Irak ve Orta Doğu
politikasının ayakları yere basmayan Neoosmanlıcı,
hegemonik bir anlayışla devreye konduğunu ve buradan çözüm
değil, çözümsüzlük çıkacağını; bunun yerine bölge
halklarını esas alacak barışçıl, diplomatik, siyasi
çözüm çabalarına öncülük etmek gerektiğini
vurgulamıştık. Bugün de aynı ilkesel duruşumuzu,
aynı ilkesel tutumuzu buradan vurgulamak istiyoruz.
Dışarıda işgal, içeride OHAL anlayışıyla bu
ülkeye ancak daha büyük faturalar bizzat bu Hükûmetin eliyle ödetilir. O
nedenle, bu mevcut politikaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde de
tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Düşünün ki ülke bu kadar büyük bir tehlikenin yanı başında
duruyor ama bugüne kadar bu Hükûmetin yetkilileri, temsilcileri zahmet edip,
lütfedip gelip bu konuyu Mecliste bir bilgilendirme üzerinden, bir
tartışma üzerinden ele alma ihtiyacı bile duymuyor. Bu, AKPnin
ne kadar Ben yaptım, oldubitti. anlayışıyla ülkenin temel
politikalarına yaklaştığını ortaya koyuyor.
Diğer taraftan, içeride sürdürülen OHAL
neticesinde maalesef, toplumsal, siyasal, ekonomik yaşam her gün yeni
krizlerle karşılaşıyor. Ortada bir yönetilememe durumu var.
Büyük bir istikrarsızlık, bir kriz durumuyla karşı
karşıyayız. Düşünün ki ülkenin başkentinde kırk
gün boyunca her türlü toplantı, gösteri, basın açıklaması yasaklanıyor
ama bunun gerekçesi bile Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türkiye kamuoyuna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hükûmet
yetkilileri tarafından ifade edilmiyor. Biz, hem içeride hem
dışarıda bu gidişattan kaygı duyduğumuzu, bu
anlayıştan bir an önce vazgeçilerek demokrasi, barış ve
istikrar temelinde iç ve dış politikanın şekillenmesi
gerektiğini düşünüyoruz ve Hükûmete de bu yanlış
politikalardan vazgeçme çağrısı yapıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Altay
19.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 18 Ekim
Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe,
Musulda yaşanan gelişmelere ve bu konuda Hükûmetin Türkiye Büyük
Millet Meclisine derhâl bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün Azerbaycanın
bağımsızlık günü, 18 Ekim. Bir millet iki devlet
şiarıyla dostluk ve kardeşlik ilişkilerimizi
sürdürdüğümüz Azerbaycan halkına, Cumhuriyet Halk Partisi adına
selam ve sevgilerimizi iletiyoruz, bu kutlu günlerini tebrik ediyoruz. Bu vesileyle
ilk Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey ve merhum Haydar Aliyevi
saygı ve rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, bu vesileyle Musulda
yaşanan gelişmelere de bu kısa sürede bir parça dikkat çekmek
istiyorum. Musulda yaşanan gelişmelerin üç önemli sonucunu öngörmemek
için kör olmak lazım. Birleşmiş Milletler verilerine göre 1
milyon 200 bin civarına kadar ulaşabilecek ve büyük yoğunlukla
Türkiyeye yönelecek bir göç dalgası riski vardır. Gene bu bölgede,
özellikle Türkiyenin başından beri -tüm uyarılarımıza
rağmen- yürüttüğü etnikçi politikaların sonucu olarak bütün
bölgeye yayılabilecek bir etnik çatışma riski vardır.
Bununla beraber, uzun sürecek ve çok sivil kayıplı bir
çatışma ortamının bizi beklediğini öngörüyoruz.
Böyle bir tabloda, gerek Sayın Cumhurbaşkanının
gerek Sayın Başbakanın gerek Sayın Dışişleri
Bakanının zaman zaman kendileriyle de çelişen
beyanatlarıyla Türkiyenin Musul politikasında ne biz ne dünya
kamuoyu bir net algıya sahip olamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hükûmetin,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Anayasanın da gereği olarak derhâl
ve derhâl bilgi vermesini talep ediyoruz. Bu talebin çok meşru bir talep,
doğal bir talep olduğunu düşünüyoruz. Ancak, üzülerek görüyoruz
-ki siyaset, hep söylerim, bir nezaket ve vicdan işidir diye- Hükûmetin,
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı dolayısıyla millî
iradeye karşı bu nezaketsiz tutumunu da kamuoyu vicdanının
takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) İktidar
konuşmaz ya!
BAŞKAN Söz talebiniz var Sayın Turan.
Sistemde göremediğim için
Buyurunuz Sayın Turan.
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 18 Ekim
Azerbaycan Cumhuriyetinin 25inci Bağımsızlık Gününe,
Musulun IŞİDden temizlenerek gerçek sahiplerine teslim edilmesini
amaçlayan uluslararası operasyonda yer alan askerlere muvaffakiyetler
dilediğine ve başarılı bir yasama haftası temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, grup başkan
vekillerimizin ifade ettiği gibi, bugün, dost ve kardeş ülke olarak
bildiğimiz, iki devlet bir millet olarak görmekten gurur duyduğumuz
Azerbaycan Cumhuriyetinin Sovyetlerden ayrılarak
bağımsızlığını ilan ettiğinin 25inci
yıl dönümü. Kaderimizin bir olduğu Azerbaycanın kardeş
halkını bu kutlu günden dolayı kutluyoruz.
Ayrıca, Sayın Başkanım, yine
diğer grup başkan vekillerimizin ifade ettiği gibi, Musulun
IŞİDden temizlenerek gerçek sahiplerine teslim edilmesini amaçlayan
uluslararası operasyon malumunuz başladı. Başikada
eğittiğimiz milisler ile Hava Kuvvetlerimiz de bu operasyonda yer
aldı. Askerlerimize bu operasyonda muvaffakiyetler diliyoruz.
Hayırlı, başarılı bir yasama
haftası olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Turan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, yerel yönetimlerin
yaşadığı vesayetle ilgili sorunların ve maddi
sıkıntılarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/327)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1924 Anayasasından günümüze gelen süreçte
merkezî yönetimin yönetimler üzerindeki hegemonyasını sürekli olarak
arttırdığı bilinmektedir. Merkezî yönetimin yerel
yönetimler üzerindeki vesayet yetkisi, sosyoekonomik gelişmişlik
sıralamasında son sıralarda kalan yerel yönetimlerin
yaşadıkları maddi sıkıntılar ve iktidar partisine
mensup yerel yönetimlerin sahip oldukları imkânların ne
kadarını iktidar yandaşlarına rant olarak
aktardıklarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken
HDP Grup
Başkan Vekili HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Diyarbakır
Gerekçe:
İktidarın can ve mal güvenliği
gerekçesiyle ilan ettiği sokağa çıkma yasakları yüzlerce
canın yitirilmesine, binlerce yaralanmaya, yüz binlerce yerinden edilmeye
ve milyarlarca dolar değerinde maddi zararın oluşmasına
neden olmuştur.
Türkiye'de reformlar ya çatışma sürecinin
hemen ardından konuşulur ya da savaşın tam ortasında
yasakları artırmak için gündeme gelir. Şu an devam eden çatışmalı
süreçte AKP, yerel idarelerin yetkilerini yok etmek için reform söylemi
geliştirmektedir. Reform söylemi adı altında saklanan şey
ise daha fazla otoriterleşmedir. Öz yönetim talebine karşı otoriterliği
tesis etmek üzere yasal çalışmalar yapmaya çalışan AKP,
paralel olarak da halk tarafından irade olarak seçilen onlarca belediye
başkanını, yüzlerce belediye meclis üyesini gözaltına
alıp tutuklamıştır.
Hükûmetin adımları değerlendirilirken
sürekli olarak geriye dönüş eğilimi göze çarpmaktadır. Yerel
yönetimler alanındaki düzenlemelerde temel alınması gereken,
yetki ve bütçenin yerele aktarılmasıdır. 1808 yılında
modern anlamda yerel yönetimlerin temelini oluşturan Prusya Kentler
Yönetmeliğinden Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına
kadar, gelişen iki yüz yıllık süreçte atılan
adımların neredeyse tamamında yerel yönetimlerin özerkliği
sürekli olarak güçlendirilmiştir. Öyle ki Avrupa Parlamentosunda kabul
edilen yasaların yüzde 70'i yerel yönetimlerin taleplerinin
karşılanması amacını taşır. Türkiye ise
yasakları ve yetki daraltmasını gündemine alıp modern
demokrasilerin gerisinde kalmaktadır.
6360 sayılı Yasayla toplam
büyükşehir belediyesi sayısı 30'a
çıkarılmıştır. Bu yasayla, büyükşehir
belediyelerindeki beldelerin tamamı, büyükşehir yapılmayan
illerdeki bazı belde belediyeleri de nüfus kriteri doğrultusunda
kapatılmıştır. Genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere
ayrılan payın belediyeler arasında paylaşımında
uygulanan kriterler göz önüne alındığında, çok
gelişmiş illerin çok, az gelişmiş illerin az kaynak sahibi
oldukları görülmüştür.
Gelişmiş iller olan İstanbul, Ankara
ve İzmir illerine ayrılan kişi başı yerel yönetim
payları Mardin ve Diyarbakır'ın 1,5 katı, en az
gelişmiş iller olan Ağrı ve Muş ile Bartın
illerinin 1,93 katı olarak gerçekleşmektedir. Belediyelerin öz gelir
yaratma kapasiteleri göz önüne alındığında, çok
gelişmiş illerin kişi başı yerel yönetim
paylarının az gelişmiş illerin 5 katı olabildiği
görülmüştür.
Muhalefet partilerinin yerel idarecilerine
karşı demokratik tahammülsüzlük ülkenin sorun alanını
derinleştirmektedir. İktidar sözcülerine göre, Hükûmet, belediye
yetkilerine neşter vuracak birtakım uygulamaları hayata geçirme
planları yapmaktadır. Bu planları devreye koymak için de öz
yönetim olarak tarif edilen demokratik hak taleplerini kendisine bahane
etmektedir. Muhalefet partilerine mensup belediyeler sürekli olarak hayali
gerekçelerle baskı altına alınırken, Hükûmet üyesi yerel
idareler âdeta dokunulmazlığa ve suç işleme özgürlüğüne
sahiptir.
İktidar sözcülerine göre, Büyükşehir
Yasasıyla kaldırılan il özel idareleri yeniden
kurulacaktır. Mevcut durumda 30 büyükşehirde il özel idaresi
kapanmıştır. Ancak, bu illerde YİKOB'lar (Yatırım
İzleme Koordinasyon Başkanlığı) kurulmuş ve maden
ruhsatları gibi işlemler bu kurumlara devredilmiştir. Bu
kurumlar, pratikte il özel idarelerinin seçilmiş organlarının
devre dışı bırakılmış hâli olarak
Başbakanlığa (temsilen vali) bağlı çalışan
kurumlardır. Zaten bu kurumların gerekli görüldüğü takdirde
yerel yönetim gibi çalışma yetkileri bulunmaktadır.
Toplum ve devlet yapısının bir sistem
içerisinde özgürce yaşamasını sağlayan kurumlardan olan
yerel yönetimlerin yaşadığı vesayet, maddi
sıkıntıların araştırılması ve
belediyelerdeki yolsuzlukların açığa çıkarılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını
talep etmekteyiz.
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 20
milletvekilinin, redevanslı maden işletmelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/328)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Redevanslı maden işletmelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
05/01/2016
1) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
5) Baki Şimşek (Mersin)
6) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
7) Erkan Haberal (Ankara)
8) Kamil Aydın (Erzurum)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Mustafa Mit (Ankara)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) İsmail Ok (Balıkesir)
17) Deniz Depboylu (Aydın)
18) Kadir Koçdemir (Bursa)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Nuri Okutan (Isparta)
21) Erhan Usta (Samsun)
Gerekçe:
Taş kömürü havzalarında Türkiye
Taşkömürü Kurumu (TTK) tarafından üretime değer görülmeyen
atıl sahalarda 1989 yılından bu yana redevans usulü yapılan
kömür üretimiyle özel sektör firmaları ulusal ve yerel ekonomiye büyük
katkı sağlamaktadır.
Redevanslı kömür sahalarında özel
firmalarca 2014 yılı rakamlarıyla 4.600 kişi direkt
istihdam edilmiş, ayrıca yirmi beş yıllık sürede 175
milyon TL SGK işveren payı ve TTK'ya 250 milyon TL redevans payı
ve çeşitli vergiler ödenmiştir. Bunun yanı sıra, yan
sanayiye ciddi kaynak aktararak endirekt istihdamın artması ve yerel
piyasanın canlılığı sağlanmıştır.
1989-2014 yılları arasında,
redevanslı sahalarda özel firmalarca toplam 9,5 milyon ton kömür üretimi
yapılmıştır. Redevans uygulamasının
başladığı yıldan itibaren üretim miktarı her
yıl artış göstermiş ve 2011 yılında da 1 milyon
tonun üzerine çıkmıştır. Üretilen kömürler demir çelik
sektörüne, termik santrale, sanayiye ve yakımlık olarak piyasaya
sunularak enerjide yerli kaynak payı artırılmış ve
kömür ithalatının bir miktar önüne geçilmiştir.
Soma kazası sonrası yürürlüğe giren
6552 sayılı torba yasayla, işçilik ücretlerinin en az 2 asgari
ücret seviyesine çıkarılması, haftalık çalışma
saatlerinin yüzde 20 oranında azaltılması, yıllık
ücretli izinlerin artırılması, yer altı işçilerinin
erken emekliliğinin sağlanması yönünde düzenlemeler
yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeler sonucunda, redevanslı
sahalarda birçok işletme üretimini durdurmuş ve 4.600 olan istihdam
sayısı 1.500'e gerilemiştir. Torba yasa öncesi 2 bin TL
civarında olan işçilik maliyetleri 3.650 TLye yükselmiştir.
Yasanın bu şekilde yürürlüğe girmesi,
zaten çok cüzi kârlarla, hatta maliyetini ancak karşılar durumdaki
redevanslı sahalarda üretimin durma noktasına gelmesine ve birçok
redevanslı sahanın faaliyetlerini durdurmasına neden
olmuştur. İşçilik maaşları, SGK payları ve TTKya
redevans borçları ödenemez hâle gelmiş, kent ekonomileri büyük yara
almıştır. Ayrıca, Soma kazası sonrası iş güvenliği
yönetmelikleriyle uygulamaya koyulan düzenlemelerin (zorunlu özel sigorta, personel
takip sistemi) getirdiği ağır maliyetleri sektör
karşılayamaz duruma gelmiştir.
18 Şubat 2015te yayımlanarak
yürürlüğe giren Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un ek 29uncu maddesinde, söz konusu torba
yasayla redevans sözleşmelerinde meydana gelen maliyet
artışlarının ödenmesi ve fiyat farkına ilişkin
esas ve usullerin Enerji Bakanlığının teklifiyle Bakanlar
Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Hükûmetin Fiyat farkı düzenlemesini
yapıyoruz. şeklinde vaat vermesine rağmen, 23/5/2015 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararında redevanslı
sahalardaki ek maliyetlerin redevans tutarıyla sınırlı
kalmak kaydıyla üretilen ton başına verileceği
belirtilmiştir. Bakanlar Kurulu kararına göre, yapılan hesaplamalarda
ton başına 22 TL gibi bir maliyetin
karşılandığı görülmektedir. Ancak, bu düzenlemeyle
işletmelere torba yasayla yüklenen 60 TL'lik ton başı maliyetin
yarısı bile karşılanamamaktadır.
Anılan kanunla yapılan düzenlemelerin
ardından, oldukça ağır şartlar altında
çalışan yer altı maden işçileri için getirilen düzenlemeler
korunarak iş yeri sahiplerine yüklenen ek maliyetlerin büyük bir bölümünün
devlet tarafından karşılanarak yerli kömür üretiminin
sağlanması ve ülkemizin ithal kömür cenneti hâline getirilmesinin
önüne geçilmesi gerekmektedir.
Yapılacak yeni bir düzenlemeyle, sektörün
içinde bulunduğu sorunların mutlaka çözüme kavuşturulması
gerekmektedir. Bu amaçla, sektörde çalışan işçi, işçi
sendikaları, işveren ve maden mühendislerinin de ortak talepleri ve
önerileri olan;
- Kömür üretim maliyetlerinin altında kalan ton
başına kömür fiyatları sübvanse edilerek işletmelerin
zararına çalışmasının önlenmesi ve ek maliyetlerin
karşılanması,
- Yer altı maden işletmeciliği yapan
işletmelere SGK primi ödemelerinde indirim yapılması ya da ek
primin devlet tarafından karşılanması ve benzeri gibi
konuların da dikkate alınarak gerekli önlemlerin alınması
ve düzenlemelerin gerçekleştirilebilmesi için redevanslı maden
işletmelerinde yaşanan sorunların araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması yapılmasında
yarar görülmektedir.
3.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, 10 Ekim 2015 tarihinde yaşanan Ankara
katliamının tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/329)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cumhuriyet tarihinin en fazla can kaybının
yaşandığı Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılarak hakikatin açığa
çıkarılması, benzer şekilde gerçekleştirilebilecek
yeni katliamların önüne geçilmesi ile adalet ve barış
mücadelesine katkı sağlamak amacıyla Anayasa'nın 98'inci
İç Tüzüğün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
10 Ekim 2015 tarihinde, Ankara'da, KESK, DİSK,
TMMOB, TTB çağrısıyla "Savaşa İnat
Barış Hemen Şimdi" şiarıyla Emek, Demokrasi ve
Barış Mitingi düzenleme kararı alındı.
Bu çağrıya HDP, CHP, EMEP, Devrimci Parti,
SYKP, ESP, EHP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, HDK, Halkevleri, Haziran
Hareketi Derneği, Barış Bloku, Barış Anneleri ve
diğer birçok siyasi parti ve çok sayıda demokratik kitle örgütü, sivil
toplum örgütü, Alevi örgütleri, Kadın örgütleri ve yurttaş Emek,
Demokrasi ve Barış Mitingini desteklediklerini ve güçlü bir
şekilde katılım sağlayacaklarını belirttiler.
10 Ekim 2015'te, barış isteyen on binlerce
insan sabahın erken saatlerinden itibaren Ankara Tren Garı önünde
toplanmaya başladı. Maalesef, saatler 10.04ü gösterdiği
sırada Gar önünde bulunan toplanma noktasındaki caddenin üzerinde,
birbiriyle yaklaşık 50-60 metre mesafede, aynı hat üzerinde üç
saniye aralıkla yaklaşık bin kişiye etki edecek düzeyde 2
bomba patlatıldı. Patlamada, her biri Türkiye'nin farklı bir
yerinden gelen ve barış talebini dillendiren 100
yurttaşımız yaşamını yitirdi, 400'ün üzerinde
yurttaşımız ise yaralandı.
IŞİD tarafından intihar
saldırısı şeklinde gerçekleştirilen katliamın
öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmeler katliamın AKP
iktidarının bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştiği
yönünde güçlü kuşkular oluşturmaktadır.
Miting öncesinde tertip komitesi emniyet
yetkilileriyle görüşüp içinde bulunulan ve olası riskleri
hatırlatıp toplanma yeri olan gar önünden itibaren gerekli önlemlerin
emniyetçe alınmasını talep etmesine rağmen, tren garı
önünde ve yürüyüş güzergâhında yasaya aykırı bir
şekilde hiçbir önlem alınmadığı açıkça görüldü.
Patlamanın hemen sonrasında, güvenlik
güçleri yaralıların durumunu hiçe sayarak ölüme sebebiyet verecek
düzeyde müdahalede bulundu, deliler zamanında toplanmadı, avukatlara
güçlük çıkartıldı, savcı olay yerine çok geç geldi,
deliller zamanında koruma altına alınıp toplanmadı,
olayla ilgili soruşturmaya ilişkin anında gizlilik ve yayın
yasağı getirildi, Emek, Barış ve Demokrasi Mitingini
örgütleyen kurumların olaydan bir gün sonra patlamanın
gerçekleştiği yerde bir anma ve karanfil bırakma etkinliği
ve cenazelerin belirlenen merkezlerde yapılacak törenlerle memleketlerine
gönderilmeleri engellendi.
Katliamı gerçekleştirenlerin
IŞİD'li olduğu, Suruç ve Diyarbakır
saldırılarını gerçekleştirenlerle ilişkili
oldukları kısa sürede açığa çıktı. Ankara
katliamını gerçekleştirenlerden biri olan Yunus Emre Alagöz'ün
Suruç katliamını gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün
ağabeyi olduğu, katliam için Ankara'ya geldikleri sırada
haklarında şüphe bulunmasına rağmen polis kontrol
noktalarından sorunsuz bir şekilde geçtikleri ve olay öncesinde
basına ve kamuoyuna yansıyan şüpheli canlı bombalar
listesinde adı olduğu da kısa sürede açığa
çıktı. Hükûmetin elinde intihar saldırısını
gerçekleştirenlerin isimlerinin olduğunu ve bilinçli bir şekilde
tutuklanmadıklarını Başbakan Ahmet Davutoğlu
12/10/2015te katıldığı bir televizyon programında
"Türkiye'de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi
var. Takip ediyorsunuz ama bunun öyle bir eylemi gerçekleştirme anına
kadar müdahale edemiyorsunuz." şeklindeki açıklamasıyla
açıkça kabul etti.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere
Hükûmet sözcüleri tarafından katliamın arka perdesi ilk günden
itibaren Kokteyl eylem. şeklinde
muğlaklaştırıldı ve ciddi bir algı operasyonu
yönetilmeye çalışıldı. Tüm bu yaşananlar Hükûmetin kendi
sorumluluğunun, ihmallerinin ya da çetelere katliam yapma zemini sunan
politikalarının eleştirilmesini, deşifre edilmesini ve
açığa çıkartılmasını istemediğini
kanıtlar niteliktedir.
Ankara ve Suruç katliamları aynı zamanda
Türkiye'nin demokrasi güçlerine verilmiş net bir mesajdır. Bu
eylemlerin Türkiye'de toplumsal muhalefeti sindirmeye, baskılamaya ve
hareketsiz bırakmaya yönelik olduğu bugün içinde bulunduğumuz
ortamda çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Türkiye'de katliamların önüne geçilmesi,
ölümlerin durması, demokrasi ve özgürlüklerin gelişip güçlenmesi
ancak ve ancak toplumun gerçekleri tüm boyutlarıyla görebilmesiyle
mümkündür. Üstü örtülen ve hakikatlerin karartıldığı her
katliam daha büyük katliamların da maalesef habercisi ve
hazırlayıcısı olmaktadır. Bugün Diyarbakır
saldırısı tüm boyutlarıyla açığa
çıkartılmış ve üzerine gidilmiş olsaydı Suruç
katliamı yaşanmayacaktı. Benzer şekilde Suruç katliamı
açığa çıkartılsaydı Ankara katliamı
yaşanmayacak ve bugün içinde bulunduğumuz acılı süreç hiç
yaşanmayacaktı. Bu nedenle, Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla açığa çıkartılması oldukça
önemlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisine de bu bağlamda çok büyük bir
görev ve sorumluluk düşmektedir. Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla açığa çıkartılması; bugün içinde
bulunduğumuz ağır savaş koşullarının
anlaşılarak son bulması, daha büyük olay ve katliamların
önüne geçilmesi, Türkiye'nin özlemini duyduğu adalet, demokrasi ve
barış iklimine ulaşması bakımından oldukça
önemlidir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 418, 388, 405 ve 341 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 2,
3, 4 ve 5inci sıralarına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 18, 25 Ekim 2016 ile 1, 8, 15, 22 ve 29 Kasım 2016 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine; 19, 26 Ekim 2016 ile 2, 9, 16, 23 ve 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 418, 388, 405 ve 341 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/10/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 418, 388, 405 ve 341 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının, bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4
ve 5inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun, 18, 25 Ekim 2016 ile 1, 8, 15, 22 ve
29 Kasım 2016 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
19, 26 Ekim 2016 ile 2, 9, 16, 23 ve 30 Kasım
2016 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
18 Ekim 2016 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 412 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
25, 26, 27 Ekim 2016 ile 1, 2, 3, 8, 9 ve 10
Kasım 2016 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarına devam
etmesi;
418, 388, 405 ve 341 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki
şekliyle olması önerilmiştir.
418 Sıra
Sayılı
Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı
(1/753)
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 10uncu maddeler arası |
10 |
2. BÖLÜM |
11 ila 21inci maddeler arası (Geçici Madde 1 dâhil) |
12 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
22 |
388 Sıra
Sayılı
Bilirkişilik Kanunu
Tasarısı
(1/687)
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 28inci maddeler arası |
28 |
2. BÖLÜM |
29 ila 57nci maddeler arası (Geçici
Madde 1 dâhil) |
30 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
58 |
405 Sıra
Sayılı
Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721)
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 27nci maddeler arası |
27 |
2. BÖLÜM |
28 ila 56ncı maddeler arası |
29 |
3. BÖLÜM |
57 ila 85inci maddeler arası |
29 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
85 |
341 Sıra
Sayılı
Sınai Mülkiyet Kanunu
Tasarısı
(1/669)
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|||
1. BÖLÜM |
1 ila 28inci maddeler arası |
28 |
|||
2. BÖLÜM |
29 ila 54üncü maddeler arası |
26 |
|||
3. BÖLÜM |
55 ila 84üncü maddeler arası |
30 |
|||
4. BÖLÜM |
85 ila 112nci maddeler arası |
28 |
|
||
5. BÖLÜM |
113 ila 141inci maddeler arası |
29 |
|
||
6. BÖLÜM |
142 ila 171inci maddeler arası |
30 |
|
||
7. BÖLÜM |
172 ila 193üncü maddeler arası (172nci madde ile ihdas olunan 15/A, 15/B, 15/C maddeler ile geçici
1, geçici 2, geçici 3, geçici 4, geçici 5 ve geçici 6ncı maddeler
dâhil) |
30 |
|
||
TOPLAM
MADDE SAYISI |
201 |
|
|||
BAŞKAN Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisi üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Önerinin lehinde ilk konuşmacı Bülent
Turan, Çanakkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Grubumuzun önerisi lehinde söz
aldım.
Az önce okunduğu üzere, bu haftaki
çalışma takvimimizi ve ekim-kasım ayı içerisindeki
çalışma takvimimizi belirlemek üzere grubumuzun teklifini Meclis
Başkanlığımıza vermiş olduk. Buna göre, geçen
hafta görüşmeye başlayıp da bitiremediğimiz, FETÖ ve
diğer terör örgütleriyle mücadelede önemli bir basamak görevi gören,
işlev gören, olağanüstü hâl içerisinde, anayasal zemin içerisinde
hazırlanan kanun hükmünde kararnamenin kalan bölümünü görüşmeye bugün
devam edeceğiz.
Yarın itibarıyla, hepinizin yine
yakından takip ettiği ve kamuoyunun çok merakla beklediği Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısını görüşmeye başlayacağız. Bunu
biz, piyasaların rahatlaması için Sayın
Başbakanımızın ağustos ayı içerisindeki
ekonomiyle ilgili toplantısında kamuoyuna aktarmış
olduğunu biliyoruz. Hemen ardından, Bilirkişilik Kanunu
Tasarısı gibi, Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı gibi ve
Millî Eğitim Bakanlığımızın Teşkilat
Yasası gibi birtakım düzenlemeleri getirmek istiyoruz.
Kanun hükmünde kararnameleri
görüşeceğimizi diğer partilerimizle beraber ifade etmiştik.
Bununla ilgili, ilgili komisyonlar, çalışmalar ve revizeler varsa bunları
beraber grup bazında görüşecektik. Buna ilişkin davetimizin
geçerli olduğunu ifade etmek isterim. Kaldı ki bazı KHKlarda
yine muhalefet partisinin sayın genel başkanlarının talebi
doğrultusunda düzenlemeler olmuştu biliyorsunuz.
Derdimiz üzüm yemek, bağcıyla işimiz
yok. İş yapmak istiyoruz, üretmek istiyoruz. Meclisimizin tüm
gündemini KHKlara boğmayı doğru bulmamakla beraber, tüm
KHKların görüşülmesini, muhalefetin bu konudaki görüşlerini almayı
da kendimize görev biliyoruz.
Ümit ediyorum, usul ekonomisini kullanarak, zaman
tasarrufunu göz önünde bulundurarak, toplumun bizden beklediği
yasaları bir an önce yasalaştırmayı ihmal etmeyerek kanun
hükmünde kararnamelerin tümünü görüşme imkânı bulabiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bizler için özel bir gün. 18 Ekim 1991 tarihinde
bağımsızlığını kazanan kardeş ülke
Azerbaycanın Devlet Bağımsızlık Günü. Ben tekrar bu
vesileyle tüm Azerbaycanlı kardeşlerimizi kutlamak istiyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti olarak Azerbaycanın bağımsızlığını
ilk tanıyan ülke biziz. Bu gurur verici bir vesile, gurur verici bir
adım. Bu gururdan dolayı da ayrıca bahtiyar olduğumuzu
ifade etmek isterim. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Azerbaycanın sevinci
sevincimiz, kederi kederimizdir. demesi, bu açıklıkta dile
getirmesi, dostluk bağları açısından da iki ülkenin
kurduğu kader birliğini dünden bugüne devam ettirdiğini gösteren
güzel bir ifade ve başlangıç.
Değerli arkadaşlar, bir diğer husus,
az önce İç Tüzük gereği 20den fazla vekilimizin yerinden
konuşarak ifade ettiği ve öne çıkan bir konuyu
açıklığa kavuşturmak istiyorum. Biliyorsunuz, Ankara
Valiliğimiz 30 Kasıma kadar gösteri ve yürüyüşle ilgili bir
yasak kararı aldı. Bununla ilgili endişelerin olmasını
anlayışla karşılıyorum. Ancak, bu endişenin
içerisinde, bu kararı alırken 29 Ekim gibi, 10 Kasım gibi tüm
toplumun ortak paydası olan değerlerin -sözüm ona- göz ardı
edilmesi için bu kararın alındığını ifade etmeyi
de çok izandan uzak bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.
10 Kasım bu ülkenin hepsinin yas günüdür, hepsi
için kıymetlidir. Bunu bir partinin anacağı ve diğer
partilerin anmayacağı bir gün gibi düşünmek doğru
değil diye düşünüyorum. 29 Ekim, hakeza, bu ülkenin kuruluşunun
miladıdır, adıdır. Bununla ilgili bir parti hassastır
ama diğerleri değildir tarzı bir yaklaşımı
doğru bulmuyorum.
Valiliğin almış olduğu bu karar
asla 29 Ekimle ilgili, 10 Kasımla ilgili değildir. Hepinizin
bildiği gibi, 10 Kasım tarzı, 29 Ekim tarzı kutlamalar,
törenler, yaslar, özel günler, özel bir kanunla düzenlenir. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ise 2911 sayılı başka bir
kanundur. Yani o törenlerin yasaklandığını içeren bir kanun
ve yasak değildir bu söz konusu olan mesele.
O yüzden bir daha söylüyorum:
Özgürlük esastır, kısıtlama istisnadır. Bu kısıtlama
eleştirilebilir. Biz bunun gerekçelerini biliyoruz, her STKdan, her
partiden de empati bekliyoruz, anlayış bekliyoruz ancak bu
yasaklamanın haklı gerekçelerini göz ardı bırakarak
olayı farklı bir mecraya çekip 29 Ekim gibi hepimizin ortak
paydasında, 10 Kasım gibi hepimizin ortak paydasında sanki gizli
kapaklı bir iş varmış gibi yorumlamayı da
açıkçası çok doğru bulmadığımı ifade etmek
istiyorum.
O günkü törenler ve anma,
resmî olarak her partinin katılımıyla zaten yapılacak ama
coğrafyamızda Musula kadar olan bir problem var, bir IŞİD
tehdidi var, bir PKK tehdidi var. Bununla ilgili, güvenlik güçlerimizin çok
yoğun bir konsantrasyonu var. Bu konsantrasyon dağılmasın
istiyoruz, bu konsantrasyon bozulmasın istiyoruz, iş yükü
artmasın istiyoruz tabiri caizse.
Tabii ki özgürlük
esastır, tabii ki törenler, yürüyüşler esastır. Bununla ilgili
şimdiye kadar defaatle karar almış, bununla ilgili defaatle
mevzuat değişikliği yapmış, bildirim esasını
getirmiş bir partiyiz; yasaklamayı bırakın, özgürlüğün
en âlâsını isteyen bir partiyiz ama özel süreçlerden
geçtiğimizi, olağanüstü dönemlerden geçtiğimizi, ordumuzun
önemli bir kısmının şu an Suriyede ve Irakta görev
yaptığını, benzer tehditler olduğunu da ifade etmek
isterim. O yüzden, güvenlik güçlerimizin konsantrasyonunu bozacak bir
adımı atmamak için bunu yapıyoruz çünkü aynı anda dört
beş tane partimiz, STKmız gösteri istiyor, yürüyüş istiyor.
İlgi, alaka başka yerde olmasın, güvenlik güçlerimiz şu an
öncelikli işini yapsın istiyoruz, o yüzden bu karar alınmıştır,
bunu sizlerle paylaşmak isterim.
Bu tedbir kararına da
tüm partilerimizin, tüm STKlılarımızın, kamuoyunun empati
kurarak anlayış göstermesini ümit ediyorum.
Tekrar,
başarılı, huzurlu bir yasama haftası olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
Önerinin aleyhinde İdris
Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi parti grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, AKPnin grup önerisinin ne kadar
anlamsız olduğunu artık her konuşmanın
başında ifade ederek cümlelerimizi kurmaya başlıyoruz.
Çünkü, Meclisin tamamen işlevsizleştiği, Meclis iradesinin
tamamen devre dışına çıktığı, Meclisin
heyecanını kaybettiği, Meclis sıralarının tamamen
boş olduğu bir ortamda aslında durumu kurtarmaya yönelik buraya
grup önerileri getirme dışında AKP Hükûmetinin de mevcut
durumdan hoşnut olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Yani bugün buraya
getirdikleri çalışma saatinde, çalışma gündeminde ya da
çalışma takviminde ülkenin yaşamış olduğu tarihî
gelişmelerle ilgili tek bir maddenin olmaması bile AKPnin bu Meclise
nasıl yaklaştığını ele vermesi
açısından son derece önemlidir.
Düşünün ki ülkeyi Orta
Doğu gibi büyük bir coğrafyada büyük bir bölgesel savaşın
içerisine sürüklüyorlar, geçen haftadan beri Mecliste belli takvimlerle, belli
saatlerle bir gündem işletmeye çalışıyoruz ancak bununla
ilgili bu saate kadar gelip de Meclise herhangi bir bilgi vermiş
değiller. Ülkeyi savaşa götürürken bile, ülkeyi tıpkı Enver
Paşa kafasıyla ayakları yere basmayan büyük felaketlere
doğru sürüklerken bile bu Meclisin iradesini hiçe sayan bir
anlayışla karşı karşıyayız. Biz bunun böyle
tesadüfi falan olduğu kanaatinde değiliz, AKP de Erdoğan da çok
bilinçli bir şekilde bu Meclisin devreden çıkacağı bir
rejim değişikliğini öngördüğü için hem Meclisteki siyasi
partileri hem de toplumu buna alıştırmaya
çalışıyor; yani savaş kararları, iç politikayla,
dış politikayla ilgili temel birtakım şeyler bundan sonra
burada tartışılmayacak, burada konuşulmayacak, burada
gündemleşmeyecek, burası adına düşünen bir üst merkez var,
burası adına düşünen bir üst vesayet alanı varı
maalesef hepimizi alıştıracak şekilde bu topluma dayatmaya
çalışıyor. Bunu, bir kere, kabul edilemez bulduğumuzu
buradan, en başından beri ifade etmek istiyorum.
Bakın, bugün ülkede üç
büyük kriz var. Bir: Büyük bir siyasi kriz var. İki: Büyük bir bölgesel
kriz var. Üç: Büyük bir ekonomik kriz var. Siyasi kriz ne zamandan itibaren
başladı? 7 Haziran seçimlerine, halk iradesine darbe
yapıldığı günden bugüne kadar 80 milyon insan bir gün yüzü
bile görmedi, bir gün bile rahat bir nefes almadı. 8 Haziran sabahına
rahat bir nefes alarak uyanan toplum, Türkiye toplumu, 8 Hazirandan itibaren
âdeta bir kâbusun, bir karabasanın saldırısına maalesef
maruz kaldı. O günden bugüne, düşünün, bakın, Suruç
katliamından, Ankara katliamından Sultanahmete, Atatürk
Havalimanındaki katliamdan, Sur, Cizre, Silopi örneğinde görmüş
olduğumuz savaş konseptinin sahaya sürülmesinden, işte, bugün
Suriyeye, Iraka yönelik savaş tamtamlarıyla her geçen gün kendisini
daha fazla hissettiren bölgesel krize kadar, Türkiye toplumu büyük bir kaos,
büyük bir çatışma, büyük bir savaş ortamına sürüklendi.
Bunun çok bilinçli bir tercih olduğunu bir kez daha altını
çizerek ifade etmek istiyorum.
7 Haziran halk iradesine yapılan darbeden hemen
sonra, bakın, bu Meclise, vekil dokunulmazlığını
kaldırıp askere dokunulmazlık getiren yasayı getirdiniz.
Cumhurbaşkanı onayladıktan bir gün sonra da bu ülke, sizin
sayenizde, vekil dokunulmazlığına onay veren üç siyasi parti ve
asker dokunulmazlığına onay veren üç siyasi parti sayesinde
büyük bir darbe badiresi, büyük bir darbe kalkışmasıyla maalesef
mücadele etmek zorunda kaldı ve o darbeden doğru dersler
çıkarmak yerine, 15 Temmuz darbesini bir karşı darbeye çevirerek
yani yapılmaması gereken ne varsa yaparak bu ülkeye üç darbe-üç kriz
kaosunu maalesef bilinçli bir şekilde getirmiş oldunuz. 7 Haziran
darbesi, 15 Temmuz darbesi ve 15 Temmuzdan sonra devreye giren karşı
darbe -sivil darbe- siyasi krizi, bölgesel krizi ve ekonomik krizi beraberinde
getirdi. Bakın, o nedenle Meclis heyecanını kaybetmiş çünkü
işlevsel değil. Burada ne tartışma yaparsanız
yapın ülke adına kararlar artık başka yerden
alınıyor. Buradan hangi sonuç çıkarsa çıksın, bir
KHKyla buradan çıkan irade hiçe sayılıyor. Bakın, biz
defalarca iktidar partisini uyardık. Seçimde yüzde 49,5 oy almış
bir Başbakanı haberi olmadan Cumhurbaşkanı görevden
aldı, siz bu durumu sineye çektiniz. Birçok bakan görevden
alındığını televizyondan öğrenmek durumunda
kaldı, siz bu duruma seyirci kaldınız. E bakın, bunlara
seyirci kaldığınızda mevcut gidişatı
değiştirmek mümkün değil. Şimdi, bakın, yeni
Başbakanın da siyasi ömrü uzun değil, birlikte göreceğiz.
Şimdi çıkıp buradan cevap verebilirsiniz ama Davutoğluyla
ilgili de Yakında görevden alınacak. dediğimizde aynı
tepkiyi vermiştiniz. Şimdi, bakın, Başbakanının
kendisi diyor ki Ben Başbakanlığı kabul ederek denetimli
serbestliğe imza atmış oldum, onu kabul etmiş oldum. Ya,
bir kere böyle cümlenin kullanılması bile kendi siyasi ömrü
hakkında bir itiraf niteliği taşıyor. Denetimli
serbestlik demek, gidip imza verip, onun karşılığında
serbest olmak demektir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Espri yaptı.
Yapmayın ya!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Sayın Başbakan nereye imza veriyor? Her gün gidip o imza
verdiği yerde bir gün imzasını aksatırsa kendi siyasi
geleceğinin, siyasi ömrünün olmayacağına şimdiden Türkiye
toplumunu alıştırmaya çalışıyor. Her gün imza
verdiği kişiyi memnun etmediği zaman, bir gün televizyondan
haberleri izleyince -ki bu çok uzun bir süre de olmayacak- birdenbire görevden
alındığını bizler gibi o da öğrenmiş olacak.
Siz ülkeyi bu hâle getirdiniz. Bu hâlde olan bir ülkede istikrar olmaz, çözüm
olmaz, huzur olmaz, barış olmaz. Çünkü, mevcut siyasi iktidarın
da bu anlamda ortaya koymuş olduğu bir irade yok. Siz, bu süre
içerisinde, evrensel hukuk normlarını âdeta rafa kaldırarak her
türlü hukuksuzluğu topluma kanıksatmaya
çalışıyorsunuz. Ya, bütün evrensel hukuk kriterlerinde
-bakın, burada avukat arkadaşlar var- suçların
şahsiliği diye bir kavram var, ortadan kaldırdınız;
savunma hakkı diye bir şey var, ortadan kaldırdınız;
can ve mal güvenliği diye bir kavram var, ortadan
kaldırdınız; masumiyet karinesi diye bir kavram var, ortadan
kaldırdınız; cezaevlerinde işkenceyi neredeyse normal,
olması gereken bir prosedür olarak İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeleriniz aracılığıyla topluma
anlatmaya çalıştınız. Sizin ülkeyi getirdiğiniz
ortamdan bir çözümün, bir huzurun, bir barışın çıkması
mümkün değil.
Şimdi içeride savaş
yetmedi, haydi dışarıda da büyük bir bölgesel savaşın
içerisine Neoosmanlıcı hayallerle ülkeyi sürüklemek istiyorsunuz.
Enver Paşanın o maceracı dış politikası yüz
binlerce yoksul Anadolu çocuğunun ölümüne ve koca bir imparatorluğun
parçalanmasına neden olmuştu, şimdi AKPnin yaptığı
şey de aynı maceracı ruhla Anadolu çocuklarını ölüme
gönderip burada kendi iktidarını tahkim etme
anlayışından başka bir şey değildir. Ama buradan
kendi iktidarınızı tahkim etmenizin bu ülkenin hayrına
herhangi bir sonuç çıkarmanızın mümkün olmadığını
özellikle vurgulamak istiyorum. Suriyede de, Musulda da yapmanız gereken
şey bölge halklarının iradesini esas alan
barışçıl diplomatik çabalara, çözüm çabalarına öncülük
yapmak olmalıydı. Bunun için, içeride iç barışını
sağlamış, içeride Kürt meselesini halletmiş,
dışarıda da Kürtler başta olmak üzere Suriye ve Irak halkları
ile onların iradesini esas alacak bir politika geliştirmiş
olmanız gerekirdi ama maalesef siz bunları yapmak yerine El
Nusrayla, Ahrar el-Şamla IŞİDle, bilmem, ÖSOyla, bütün
dünyanın farklı bir noktadan değerlendirdiği birtakım
çete yapılanmalarıyla ilişkiye girip şimdi de büyük bir
bölgesel krizin içerisine ülkeyi hızla sürüklüyorsunuz. Gittiğiniz
yolun yol olmadığını ifade etmek istiyoruz. Burada da
sadece zaman dolduruyoruz ama ben bunun kabul edilemez olduğunu ve
halkın da mutlaka bu sürece müdahale edeceğini, Meclisin,
Parlamentonun çözüm gücünü, iradesini mutlaka Erdoğana ve AKPye
hatırlatacağını ifade ederek hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bizim genel
başkan değişikliğimiz partimizin yetkili kurullarınca
alınmış bir karardır, dedikleri gibi vesayet
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır canım, saraydan
gelen talimatla
Söylesene açık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Efendim? Yok, sen söyle
bir
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O söylesin
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Turan, siz devam edin.
Bitti mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir daha söylüyorum: Bu konuya defaatle cevap verdiğim için kürsüye
çıkmayı doğru bulmuyorum, vakit ekonomisi açısından
söylüyorum. Sayın Başbakanımızın
değişikliğiyle ilgili mesele partimizin yetkili
kurullarının aldığı bir karardır, demokratik
zemin içerisinde yapılan kongrelerde ele alınmış bir
karardır; dedikleri gibi değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben de tutanaklara
geçmesi açısından ifade edeyim. Yani Sayın Davutoğlu
görevden alınmadan bir gün önce bile geleceğe dair
planlamalarını büyük bir iştahla kamuoyuna, hepimize
anlatıyordu. En son, benim hatırladığım, Suru
Toledoya çevirecekti ama bir de baktı ki tayini Toledoya
çıkmış. Ben o durumu tespit etmek için söz aldım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Önerinin lehinde Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, burada bugün
AKPnin grup önerisini konuşuyoruz Meclisin çalışma
programına ilişkin. Tabii, geçen hafta da yine
görüşülmüştü, her hafta neredeyse bir çalışma programı
yapılıyor. Tabii, program yapmak güzel de önemli olan programa
uymaktır. Plansızlık, programsızlık maalesef, AKPnin
olduğu her yerde var yani yapılıyor, ertesi gün bozuluyor, yine
bir başkası yapılıyor; yapılan da aslında bir
şey yok. Türkiyenin sorunları büyüktür arkadaşlar. Büyük
sorunlar da böyle günübirlik yaklaşımlarla çözülemez. Yani aynı
şeyi bakın, bu Meclis çalışmalarında da görüyoruz,
birazdan ben bunu vesile kılarak biraz orta vadeli programdan bahsedeceğim,
orada da aynı şey var, planda da aynı şey var yani
birtakım işler yapılıyor fakat onlara hiç bakılmadan
günübirlik politikalarla, günübirlik yaklaşımlarla ülkenin meseleleri
çözülmeye çalışılıyor. Bunun çözülemediğini, her gün
ülkenin meselelerinin katlanarak arttığını da acı
acı yaşıyoruz. Nerede yaşıyoruz? İşte, terör
olaylarında yaşıyoruz, dış politikada
yaşıyoruz, ekonomide yaşıyoruz. O yüzden, biraz daha
planlı, programlı gitmek ve yaptığımız planları,
programları düzgün uygulanabilir yapmak, ondan sonra da uygulama iradesini
göstermek zorundayız. Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine
şiddetle tavsiye ediyorum.
Şimdi, dün itibarıyla, 2017 yılı
bütçesi Meclise sunuldu, geçen hafta da Orta Vadeli Program açıklandı
2017-2019 dönemine ilişkin. Buraya bakıyoruz, bunlara yani Orta
vadeli programda ne yapıldı, tek cümleyle bunu bize özetleyin.
deseniz söyleyeceğimiz şey şu: Türkiyenin yapısal
sorunları artarak devam ediyor. Hükûmetin sunduğu,
açıkladığı orta vadeli programın tam da anlamı
budur. Niye? Çünkü, orta vadeli programda, özellikle geçen yılla mukayese
ettiğimizde büyümenin düşürüldüğünü ve cari
açığın artırıldığını görüyoruz.
Yani, aslında büyüme düştüğü zaman ekonomide cari
açığı da düşürmek lazım fakat büyümeyi
düşürüyorsunuz, cari açığı artırıyorsunuz. Bunun
anlamı, yapısal bir sorumuz olan bu sorunun ve Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde, son on dört yılda çok
şiddetli bir şekilde artmış olan bu sorunun önümüzdeki
dönemde de artacağını, daha da artacağını orta
vadeli program tescilliyor. Bu büyük bir itiraftır, bu çok önemli bir
itiraftır. Bunu mutlaka bu şekilde okumamız gerekiyor.
Şimdi, tabii, gündem çok sıcak olduğu
için ekonomiye yeteri kadar vakit ayıramıyoruz ama insanların da
problemleri bir yandan artıyor. Birazdan onların detaylarına
geleceğim.
Şimdi, tabii, orta vadeli program demişken
bir de Onuncu Kalkınma Planımız vardı; hiç konuşan,
eden yok. Bu Hükûmet Onuncu Kalkınma Planını 2013
yılında Meclise getirdi, 2014 yılından itibaren de uygulamaya
başladı. 2014, 2015, 2016, planın 3üncü yılı bitti
arkadaşlar, geriye kaldı iki yıl. Şu anda planda ciddi
olarak öngörülen işlerden hiçbir tanesi yapılmadı. Hükûmet Biz
Onuncu Kalkınma Planında yazdığımız
tedbirlerden, politikalardan şu kadarını hayata geçirdik. desin
bize. Böyle bir şey olmaz, böyle ülke yönetemeyiz. Ondan sonra,
Türkiyenin niye sıkıntıları artıyor diyoruz. Yani,
Türkiyenin en büyük sorunu yönetim sorunudur, Türkiyenin en büyük sorunu
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim tarzıdır, bunu görmemiz
lazım.
Şimdi, dün itibarıyla, istihdam dataları
açıklandı. Yani, istihdama bakıyorsunuz, özellikle son üç ayda
istihdam düşüyor. Bakın, işsizlik artıyor demiyorum,
işsizlik zaten artıyor. Hani, daha önceden işsizlik
artıyordu ama istihdamda da belli ölçüde bir artış vardı.
Şimdi, son üç ayda özellikle istihdamın düştüğünü
görüyoruz. Tabii, bunu mevsimsel düzeltilmiş sayı üzerinden
konuşuyoruz. Bunu hiç kimse 15 Temmuzla açıklamaya
kalkışmasın. Bakın, bu konuştuğumuz veriler nisan
ayı, mayıs ayı, haziran ayı verileri. Şimdi temmuz
geldi, temmuzda bir miktar 15 Temmuz etkisi vardır. Yani, 15 Temmuz
etkisini biz bundan sonra göreceğiz.
Şimdi, son üç ayda istihdam 300 bin kişi
azalmış. Türkiyede çalışan sayısı 300 bin
kişi azalıyor. Yani, şöyle düşünün: Bizim nüfusumuz 15
artı yaş üzerinde yıllık
865 bin kişi artıyor. Yani, çalışabilir yaştaki
nüfusumuz 800-900 bin kişi artıyor, bunun 650 bin kişisi de Ben
iş gücü piyasasına giriyorum ve iş istiyorum. diyor fakat biz,
buna rağmen, istihdamı artıramıyoruz, istihdam
düşüyor.
İşsizlik oranları en son ay itibarıyla
yüzde 11,2 olarak gerçekleşti yine mevsimsel düzeltilmiş veriye göre.
Bunlar çok yüksek işsizlik oranlarıdır, gelişmekte olan
ülkeler ortalamasının 2 katı işsizlik
oranlarıdır. Yani, daha önceden ben burada değişik
vesilelerle konuştum, işte demografik fırsat penceresi dedik.
Bizim genç bir nüfusumuz var, bu genç nüfusu Türkiye değerlendirmek
zorunda. 2000 yılında Türkiye bu fırsat penceresi içerisine
girdi yani nüfusun milletlere sunduğu o imkânı 2000-2030da Türkiye
görecek. On beş yılı geçti; on beş yılı, tabiri
caizse, boşa geçti. Hiç olmazsa kalan on beş yılın verimli
geçmesi için Türkiye'nin uzun vadeli hedeflerini düzgün koyması lazım
ve bu hedefler çerçevesinde planlı, programlı birtakım
işler yapması lazım.
Şimdi 2023 hedefleri diyoruz. Yine orta
vadeli program bunu da tescilliyor. Bunu zaten defalarca ben burada
anlattım, kürsüde sizlere arz ettim. Yani, bakın, 2023 hedefi falan
kalmadı. Sadece bir tane göstergeyi söyleyeyim: Hükûmetin, 2018 için
kişi başı gelir hedefi planda 16 bin dolardı, şimdi
ortaya koyduğu orta vadeli programda 10 bin dolar. Bakın, 16 bin
dolar hedefliyorsunuz, 10 bin dolar
Buradaki aynı trendi devam ettirirsek
2023 yılında kişi başı gelirin geleceği yer -hiçbir
kriz olmayacağı varsayımıyla söylüyorum bakın- 12.500
dolardır en fazla, bilemediniz 13 bin dolar olur; 25 bin dolardı
bizim hedefimiz. 12.500 dolar muhtemel, en iyi şartlarda, bugünkü gibi
Türkiye götürülürse, bugünkü trendlerle, bugünkü eğilimlerle giderse
12.500 dolara gelecek. Bunun hesabını kim verecek? 25 bin dolar hedef
konulduğu zaman da Türkiye için bir hayal değildi fakat AKP
Türkiye'nin hayallerini yıktı. Sayın Cumhurbaşkanına
bunu birisinin anlatması lazım, bizim sesimiz herhâlde oraya kadar
gitmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı külliyede konuşurken veya
başka yerlerde konuşurken hâlâ 2023 hedeflerini
tutturacağız. şeklinde bir şey söylüyor. Yani bunu
hakikaten anlatmak lazım. Gerçekten inanarak söylüyorsa bu bilgiyi
Hükûmetin saklamaması lazım kendisinden; ha, bilmeden
konuşuyorsa onu bilemem ben, o da kendisinin sorumluluğudur. Yani, o
yüzden
Şimdi, istihdamı dedik. İstihdamda
özellikle sanayi istihdamı
Bakın, Türkiye üretemiyor, Türkiye
eskiden ürettiği birçok malı yurt dışından getirmek
durumunda kalıyor. Buna çözüm bulmamız gerekir. Teknoloji seviyemizi
yükseltmemiz gerekir diyoruz. Yani, bıraktık artık teknoloji
seviyesinin yükseltilmesini, düşük teknolojili ürünler dahi Türkiyede
üretilemez hâle geldi. O yüzden, büyümemiz düştüğü hâlde -ben
söylemiyorum bunu, orta vadeli program söylüyor, bunu Hükûmet söylüyor- cari
açığınız artıyor çünkü ihracatınız
düşüyor, ithalatınız artıyor ve finansman
sıkıntısı var. İşte o yüzden de faizleriniz yüzde
10. Yani, dünyada sıfır faizin konuşulduğu bir ortamda,
eksi faizin konuşulduğu bir ortamda Türkiye yüzde 10 faiz vermek
zorunda kalıyor ve ekonomisini büyütemiyor buna rağmen. Bunları
görmemiz lazım, bunları çözmemiz lazım, hepimiz aynı
gemideyiz. Bu ülkenin bir ferdî olarak, bir vatandaşı olarak
insanın yüreği sızlıyor bunları görünce ama
bakıyorsunuz, hâlâ her yerde, günde 3 defa, 5 defa nutuk çekiliyor ve her
yerde hamaset, sürekli hamaset
Bu hamasetle daha nereye kadar gideceğiz
biz? Bunlara bakmamız lazım.
Şimdi, vatandaşın borcu
gırtlağına kadar gelmiş. İşte bakıyorsunuz,
kredi kartları ne kadar olmuş diyorsunuz? Daha doğrusu, tüketici
kredileri, kredi kartları, hepsine toptan baktığınızda
720 milyar TL hane halkı borcu var. Bakın, hep 2002yle mukayese
ediyorlardı, şimdi konuşamıyorlar çünkü hakikaten, Türkiye,
Adalet ve Kalkınma Partisinin devraldığı 2002nin çok çok
altında bir performans gösteriyor. Yani, 8,7 milyar TLden
aldığınız borcu; kişilerin, hanelerin borcunu 718-720
milyar TLye çıkardınız. Bana bir tane daha gösterge söyleyin
100 kat artan, borcun dışında artan bir tane daha gösterge söyleyin.
Hani çok meraklı ya, Sayın Başbakan da burada böyle nominal
rakamlar üzerinden ta altmış yıl öncesiyle TLler üzerinden
enflasyon ortamında karşılaştırma yapıyor. Yani,
bir tane daha bize rakam söylensin, 100 kat artan ne var? Yani, borcu
artırdınız.
Dış
borcu sürekli söylüyoruz, Türkiye'nin dış borcu olağanüstü
arttı. Yani, 130 milyar dolar olarak alınan dış borç 421
milyar dolara çıktı. Hep dediler ki: Efendim, dış borcu
rakam olarak konuşmayın. Kendileri TLyi bile ta yüzyıl
öncesiyle mukayese ediyorlar, o zaman kusur yok. Yani, Türk lirası çünkü
enflasyon var yani yirmi yıl önceki 1 lira ile bugünkü 1 lira aynı
mı? Değil. Kendileri onu konuşuyorlar, dolar cinsinden
dış borç konuşulduğu zaman Efendim, dış borç
dolar cinsinden konuşulmaz. Nasıl konuşulur? Millî gelire oran
olarak konuşulur. Hadi, millî gelire oran olarak konuşalım.
Bakın, Türkiye'nin dış borcu millî gelire oran olarak da
devraldığınız 2002 yılına göre artmıştır.
Yani, 129dan 420ye çıkarak yaklaşık 290 milyar dolar bir
artış var, bunun dışında millî gelire oran olarak da
artmıştır. Yani, millî gelirin arttığının
çok daha üzerinde Türkiye'nin dış borçlarında bir
artış vardır.
Dolayısıyla,
grup önerisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Devamla) - Plansızlık, programsızlık Türkiyeyi bu
noktaya getirdi. Ben Hükûmeti daha planlı, daha programlı olmaya
davet ediyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Önerinin
aleyhinde Engin Altay, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclisin iş
takvimini düzenleyen grup önerisi üzerinde söz aldım. Öncelikle bu
önerinin de çok güncel olmadığına, çok fizibil
olmadığına, önümüzdeki hafta Adalet ve Kalkınma Partisinin
yine Meclisin çalışma saatlerini düzenleyen yeni bir öneriyle
geleceğine burada senet verebilirim. Bu, Adalet ve Kalkınma
Partisinin her vesileyle her zaman yaptığı bir iş,
uygulama. Şunu söylememiz lazım Adalet ve Kalkınma Partisinin
kıymetli yöneticilerine: Siyasette belli mutabakatlar vardır,
siyasetin yazılı ve yazılı olmayan kuralları
vardır. Bu çerçevede -yazılı olmayan kimi mutabakatlardan-
böyle, diğer siyasi partilerle istişare yapmadan, mutabakat
sağlamadan Meclisteki parmak çoğunluğuna güvenerek gündemi bu
şekilde değiştiriyoruz. yaklaşımı doğru
değil.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 121inci
maddesinin amir hükümlerine ve buna bağlı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 128inci maddesine -ki Anayasa hükmü
sayılır o madde- bağlı olarak KHKların bir an önce
görüşülmesi talebimizi yineliyoruz. Ancak, Sayın Turanın Bu
konuda bir çalışma var. demesinden şöyle bir umuda da
kapıldım: KHKlarla ilgili olarak kantarın topuzunu fazla
kaçırdıklarını görüp de kimi düzenlemeler, kimi olumlu
değişiklikler yapılacaksa eyvallah.
Kaldı ki bu arada -gene grup önerisinde- Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı
konusuna da müspet baktığımız için ve sanayi ve ticaret
erbabı vatandaşların, KOBİlerin bu kanunu beklediğini
bildiğimiz için yarın olumlu, yapıcı, iyi niyetli bir muhalefetin
nasıl olduğunu da iktidar partisine göstererek belki de son bir iyi
niyet adımı atacağız.
Ama, bundan sonra temennim
Parlamentonun gündemini
belirleme yetkisi elbette çoğunluk partisinindir, belirlersiniz. Ben merak
ediyorum: Muhalefetle mutabakatınız olmadan 85 maddelik millî
eğitim torbasını ve fikrî ve sınai mülkiyet
haklarını -180 maddeydi galiba-nasıl
çıkaracaksınız, çok da merak ediyorum. Bu ülkeyi ayakta tutan
şey mutabakattır. 29 Ekim 1923te de öyleydi, Sivas Kongresinde de,
Erzurum Kongresinde de.
Ben mevzu etmeyecektim, yarınki merkez yönetim
kurulu toplantımızdan sonra belki kamuoyuna açıklarız diye
düşünüyordum ama -burada enine boyuna konuşacağız-
Sayın Turanın Ankara Valisinin aldığı karara
değinmesi iyi oldu. Bu vesileyle ben de bu konudaki
anlayışımızı ortaya koymak istiyorum. Bir ülke terör
tehdidinden kaynaklı olarak ulusal bayramlarını kutlayamaz hâle
geliyorsa vah ki vah, o ülkeye vah ki vah, çok vah! (CHP sıralarından
alkışlar) Ve o ülkenin Hükûmeti, Parlamentosunun içinden çıkan
Hükûmeti, onun milletvekilleri yeri geldi mi buraya gelip Biz şöyle bir
milletin torunlarıyız. diye hava atıyorsa bir kere o
havayı atmaktan vazgeçecek. Kurtuluş Savaşı
şehitlerinin kemikleri sızlar, cumhuriyeti kuranların kemikleri
sızlar. Cumhuriyet tarihinin en büyük ayıbını
işlemiş olursunuz. Terör tehdidi nedeniyle bayram kutlamamak bu
milletin fıtratında yok kardeşim; bu millet tankın
karşısında, topun karşısında, kılıç ile
tüfeğin karşısında mücadele vermiş bir millet. Buradan
muradınızın ne olduğunu anlamış değilim.
Elbette katılıyorum, cumhuriyetle ve
Atatürkle, Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren seçmenlerin yüzde
90ının sorunu yok; sorun sizin kafanızda, Adalet ve
Kalkınma Partisinin kimi üst düzey yöneticilerinin kafasında. Size oy
veren seçmenin de, Cumhuriyet Halk Partisine oy veren seçmenin de Atatürkle ve
cumhuriyetle bir sorunu yok. Sizin de büyük çoğunluğunuzun yok -siz
derken yanlış anlaşıldı galiba- kimi AKPlilerin
sorunu var, isterseniz bunları kendi beyanlarıyla burada
tartışırız. Gerek yok, bunları tartışmaya
gerek yok.
Millî bayramları statlardan sokaklara
taşıyalım. diye kanunu siz değiştirmediniz mi?
Doğru da yaptınız kısmen. Yani Stada, salona
çocukları toplayıp, çocuğu üç saat dikip de valiyi,
kaymakamı, belediye başkanını dinletmek doğru
değil. diyen siz değil miydiniz? Bunları millet sokakta
kutlasın, meydanda kutlasın. diyen siz değil miydiniz?
Sizdiniz. Ne oldu şimdi? Efendim, bir tehdit var. Tehdit vardı,
Çanakkalede de tehdit vardı, 15 Mayıs 1919da da bir tehdit
başladı, Kurtuluş Savaşının bütün merhaleleri
tehdit, risk doluydu; bugün sizin taşıdığınız
riskten daha büyük riskler vardı. Bu millet böyle tehditlere pabuç
bıraksaydı bu topraklarda şimdi 16 tane ayrı devlet
bayrağı olurdu. (CHP sıralarından alkışlar)
Rica ediyorum -Hükûmet
nerede? Burada- Sayın Hükümete rica ediyorum. Tabii, yarın partimiz
ayrıca bir karar alır bu konuda ama ben şahsen 29 Ekimde Ankara
meydanındayım Sayın Bakanım, sizi de bekliyorum oraya, sizi
de bekliyorum. Bu cumhuriyet bizim değil, hepimizin cumhuriyeti. Herkes
buradaki varlığını, nefes alışını
Kurtuluş Savaşı şehitlerine, Gazi Mustafa Kemal Atatürke
borçlu olduğunu unutmamalıdır. Aksini bir ihanet sayarım,
aksini bir nankörlük sayarız; bunu kabul etmek mümkün değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şunu da söyleyeyim: 15 Temmuz demokrasimiz
açısından, parlamenter sistem açısından çok kıymetli,
çok kayda değer, çok önemlidir. Yalnız, 15 Temmuzu bu anlamda önemli
kılan yeni bir kazanımımız var. Bizim on küsur
yıldır size anlatamadığımız, demokrasinin
yazılı olmayan kuralları çerçevesinde izah ve ispat
edemediğimiz direnme hakkı 15 Temmuzla birlikte meşru haklardan
biri olmuştur. Dolayısıyla, bu millet, AKPlisiyle, CHPlisiyle,
MHPlisiyle, HDPlisiyle 15 Temmuzda darbecilere karşı, ülkede tam
bir belirsizlik varken, Başbakan bir devlet kara yolunda,
Cumhurbaşkanı bir uçaktayken direnme hakkını kullanıp
darbeyi nasıl püskürttüyse o millet 29 Ekimde de -şayet Hükûmet bir
geri adım atmazsa- o direnme hakkını âlâsıyla
kullanacaktır, hiç şüpheniz olmasın.
Türkiyeyi germeyin; Sayın Bakan, Türkiyeyi kamplaştırmayın,
insanları ötekileştirmeyin. Bir ülkede Cumhuriyet Bayramı
kutlanamıyorsa o ülkede o bayrak direkten aşağı insin, öyle
şey olur mu! (CHP sıralarından alkışlar) Bir ülkenin
kurucusunun ve kurtarıcısının ölüm yıldönümünde toplu
olarak insanlar ellerinde bayraklarıyla ülkenin kurucusunun, önderinin,
kurtarıcısının kabrine gidemiyorlarsa o ülke
bağımsız değildir kardeşim. Ben Türkiye Cumhuriyetini
tam bağımsız bir ülke diye biliyorum ve Türkiye Cumhuriyeti tam
bağımsız bir ülke olarak yoluna devam edecek.
Buradan samimi, dostane, iyi niyetli bir uyarı
yapıyorum Hükûmete. Sayın milletvekilleri, bunun sizinle bir ilgisi
yok; bunun üst akılla ilgisi var, Hükûmetle ya da Hükûmetin üst
aklıyla ilgisi var. Ben onu bilmem, benim muhatabım Hükûmet,
Sayın Bakan da burada.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat)
Kutlayacağız bayramı, kutlayacağız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan, sizi
29 Ekimde Kızılay Meydanına davet ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Gelecek, gelecek.
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyetin
Bakanı olduğunuzu -biz biliyoruz, bir şeyimiz yok- orada herkese
göstermenizi bekliyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bakan
gelir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Tekrar altını
çizerek söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti bir terör tehdidinden dolayı bayramını
kutlayamaz hâle gelmişse o cumhuriyete uğurlar olsun, o devlete de
uğurlar olsun; öyle devlet bana lazım değil. Bu ülke, bu millet
cumhuriyetine de, Atatürküne de hep beraber, sizlerle beraber sahip
çıkmak zorundadır. Bunu yapmak öncelikle bu asil milletin vekilleri
olarak sizlerin, bizlerin görevidir.
Hükûmeti bu vesileyle tekrar uyarıyorum. 29
Ekimde cumhuriyet Bayramı bugüne kadar olduğundan daha görkemli bir
şekilde, daha heybetli bir şekilde, daha şanına
yaraşır bir şekilde kutlanmalıdır ve bunda görev
öncelikle Hükûmete düşer.
Evet, çok doğru söylediğiniz bir şey
var, cumhuriyet ve Atatürk Cumhuriyet Halk Partisine ait değil. Cumhuriyet
de, Atatürk de, laiklik de Türk milletinin malıdır, Türk milletine
aittir. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, içinden bazen bu
konuda meczuplar, sapkınlar, inkârcılar, hainler çıkmıyor
değil. 29 Ekim 1923te de karşı devrimciler vardı,
şimdi de var doksan beş yıl sonra; fark şu: O zamanki
karşı devrimcilerin ayağında cizlavit vardı,
şimdikilerinkinde iskarpin var; o zamankilerin kafasında sarık,
fes vardı, şimdikilerin boynunda kravat var; bu kadarcık bir
fark var. Ama, biz milletçe sizlerle, hep beraber karşı devrime,
karşı darbeye geçit vermeyeceğiz, laik, demokratik cumhuriyeti
sonsuza kadar yaşatacağız. Parlamentomuza güveniyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum sadece.
AK PARTİnin hiçbir yöneticisinin 10
Kasımla ilgili, 29 Ekimle ilgili sorunu yoktur. Bu değerler bizim
değerlerimiz, milletin değerleri. Ancak, alınan tedbir çok uzun
anlattım, gerekçelerini paylaştım- güvenlik güçlerimizin
konsantrasyonuyla ilgili bir meseledir.
ENGİN ALTAY (İstanbul)- Ne konsantrasyonu
ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O yüzden, Hükûmetin bu
kararına saygılıyız. Bir daha diyorum, ortak paydamız
üzerinden siyasi kamplaşma yapmayı, söylem üretmeyi çok doğru
bulmuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçmiştir Sayın Turan.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, (2/918) esas
numaralı 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/59)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/918) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Eren
Erdem
İstanbul
BAŞKAN Evet, İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca verilmiş olan bu öneri üzerinde teklif sahibi olarak Özkan
Yalım, Uşak Milletvekili konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Çok Değerli Divan, sayın bakanlar,
sayın milletvekili arkadaşlarım ve de bizi izleyen aziz Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarım; hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum.
İlk önce çok Değerli Grup Başkan
Vekilim Engin Beye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum ve de kesinlikle
eleştirilerine yüzde yüz katılıyoruz. Çünkü bir milletin
kuruluş tarihi olan cumhuriyet bayramını kutlayamaması
gerçekten yüz karasıdır. Bu sebeple, bütün illerimizde 29 Ekimi çok
daha bir etkin şekilde kutlayacağımızın altını
buradan özellikle tekrar çiziyorum.
27 Mart 2015 tarihinde çıkarılan 5018
sayılı bir Kanun var. Bu nedir? Cumhurbaşkanının
örtülü ödenek kullanması. Evet, değerli milletvekili
arkadaşlarım, ilk önce sizlere sormak istiyorum: Hükûmeti, devleti
yöneten Sayın Başbakanın, Sayın
Cumhurbaşkanının kesinlikle gizli bir işi olmamalı;
gizli bir işi olmayacağına göre gizli ödenek yani örtülü ödenek
de olmamalı. Bu sebepten dolayı, özellikle şu metni okumak
istiyorum sizlere: Örtülü ödenek kullanımı, kapalı istihbarat
ve kapalı savunma hizmetlerini kapsayan ve ödenek kapsamında
yapılan harcamaların gizliliğine yönelik yasal dayanaklara
bağlı olmasına rağmen sorumsuzluk kapsamında bir
harcama kalemi değildir. Ancak, Cumhurbaşkanlığı
makamı görevinden dolayı mutlak sorumsuzluğa sahiptir ve
diğer taraftan, Cumhurbaşkanlığı makamı örtülü
ödenek kullanımının ana mantıki çerçevesini oluşturan
güncel sorunları gidermeye yönelik adımların uygulanması
noktasında politik çözüm üretecek bir merci de değildir.
Anayasamızın Cumhurbaşkanının
tarafsızlığı ve yürütme sorumsuzluğuyla ilgili
hükümleri açıktır. Bu hükümler çerçevesinde,
Cumhurbaşkanlığının örtülü ödenek kullanması, bu
makamın temsil göreviyle bağdaşmamakta ve bu makamın sistem
içindeki yerini hukuki açıdan tartışmalı ve çelişkili
hâle getirmektedir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı için
ayrılan örtülü ödenek kullanımı hakkı acilen
kaldırılmalı ve Cumhurbaşkanlığı makamı
üzerinde anayasal bağlayıcılığı olan
tarafsızlık ilkesi -özellikle buradan altını çiziyorum- ve
salt Başbakanlık ve Kabinenin yürütme açıdan sorumlu hâli
yeniden geri getirilmelidir, tesis edilmelidir. Yani,
Cumhurbaşkanının kullanmış olduğu bütün ödenekler
değil gizli, değil örtülü ödenek; kullanmış olduğu
bütün ödenekler Başbakanlık ve Kabine tarafından kontrol
edilmelidir. Neden? Çünkü, bu ülkenin yöneticileri bizlerin de
Şu andaki
Hükûmeti temsilen bakanlar ve Başbakan bulunmaktadır.
Yani, Sayın Cumhurbaşkanı
cumhuriyetimizin en tepesindeki en yüce makamda oturmaktadır. Bu sebeple,
Türkiye Cumhuriyeti için kullandığı bütün bütçelerin, bütün
harcamaların kesinlikle Başbakan ve Kabine tarafından, bakanlar
tarafından kontrol edilmesinin ve gerektiği yönde, doğru bir
şekilde kullanıldığının kontrol edilmesinin
tekrar altını çiziyoruz. Bu sebepten dolayı hem
Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesini yitirmemesi
adına, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan bütün vatandaşların
hakkının eşit şekilde savunulabilmesi adına, o makamın
saygınlığının sürdürülebilmesi adına kesinlikle
yetkisi olmaması gereken örtülü yani gizli ödenek bir an önce
kaldırılıp, şeffaf bir şekilde yaptığı
her türlü ödeme, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, başta
Başbakan, Kabine, bakanlar olmak üzere, bütün milletvekilleri olmak üzere
şeffaf bir şekilde bilinmelidir. Bu sebepten dolayı, Türkiye
Cumhuriyetini yönetenlerinin gizli bir işi olmamalıdır, gizli
bir şeyi olmayacağına göre gizli ödeneğe de, örtülü
ödeneğe de ihtiyaç olmadığı kanaatindeyim. Bu sebepten
gizli ödeneğin, örtülü ödeneğin bir an önce
kaldırılmasını talep etmekteyiz.
Sizleri saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Önerge üzerinde bir milletvekili sıfatıyla
diğer konuşmacı Tanju Özcan, Bolu Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de ikinci milletvekili olarak bu yasa
teklifiyle ilgili düşüncelerimi açıklamak için huzurunuzdayım.
Aslında sayın milletvekilleri, yasa
teklifi çok net. Sayın Özkan Yalım örtülü ödenekle ilgili
düşüncelerini dile getirdi. Gerçekten, demokratik bir devletin şeffaf
olması gerekiyor harcamalarında. O anlamda gönül istiyor ki örtülü
ödeneği tamamen kaldıralım. Ancak bu yasa teklifi
incelendiğinde günümüz şartlarında buna Evet. demeyeceğinizi
bildiğimiz için en azından
sınırlandırılmasını talep ediyoruz. Ne deniyor
teklifte: Örtülü ödenekler kişisel harcamalar ile siyasi partilerin
idaresi, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. Buna
hanginiz Hayır. diyeceksiniz? Hayır dememelisiniz. Peki, bu öneri
niye ortaya atıldı? Biz geçtiğimiz dönemlerde ve
iktidarınız döneminde gerek Sayın Başbakanın gerekse
Sayın Cumhurbaşkanının örtülü ödeneklerinin ölçüsüz bir
biçimde her yıl çok büyük miktarlarda artış gösterdiği için
ve bu örtülü ödeneklerin önemli bir kısmının maalesef siyasal
çalışmalarda ve kişisel harcamalarda
kullanıldığına dair yoğun kuşkular sebebiyle
veriyoruz.
Biz size güvenmiyoruz örtülü ödenek konusunda. Size
vatandaş olarak, milletvekili olarak güvenmek zorunda da değiliz ama
eğer siz Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik bir devlet, harcamalar da
şeffaf olmalı. diyorsanız bizim gibi, bu yasa teklifine
Hayır. demeyeceksiniz, muhakkak Evet. diyeceksiniz; ben öyle
düşünüyorum. Sayın Osman Bak öyle düşünmüyor, bakışlarından
anlıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle mi?
Sataşma var Başkanım!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri,
huzurunuzda söz almışken bir iki konuda da uyarı görevinde
bulunmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Üç aydır FETÖyle
mücadele ediyoruz. diyorsunuz, değil mi? Aslında FETÖyle mücadele
falan edilmiyor -ben milletvekili olarak uyarıyorum- FETÖyle mücadele
ediliyormuş gibi yapılıyor; Anadoluda da böyle, Ankarada da
böyle.
Şimdi, ne yapılıyor bütün
şehirlerimizde? Bunların okullarına çocuk gönderdi diye kamu
görevlileri meslekten ihraç ediliyor, bazı şehirlerde
tutuklanıyor. Doğru mu? Doğru tabii. Bank Asya diye bir banka
vardı, kurdelesini kimlerin kestiğini hatırlatmak istiyorum,
sadece o fotoğrafı. Bank Asyadan maaş aldı diye meslekten
atılan, kamu görevinden ihraç edilen ve tutuklanan insanlar var bu ülkede.
Siz FETÖcülerle mücadele etmiyorsunuz, garibanlarla mücadele ediyorsunuz
FETÖyle mücadele adı altında.
Şimdi bu söylediğimden çok
hoşlanmayacaksınız ama bu işin siyasi ayağına
gidilmesi lazım, samimi olmak lazım bu konuda. Niye siyasi ayak
diyoruz? Ya, bu FETÖ her yere sızmış; değil mi? Hastaneye
sızmış, postaneye sızmış, askeriyeye sızmış,
her yere sızmış. Peki, bunları buralara kim
sızdırmış? Ülkeyi kim yönetiyor? Ülkeyi siyaset kurumu
yönetiyor, ülkeyi siyasal iktidarlar yönetiyor.
Şimdi, siz
Bunların okuluna çocuk gönderdi. diye o kamu görevlisini meslekten
atacağınıza bu okula kim ruhsat vermiş, hangi siyasi ruhsat
vermiş, hangi siyasal partinin bakanı buna ruhsat vermiş, neden
bunun üzerine gitmekten imtina ediyoruz? Bu Bank Asya yasal bir banka
değil miydi 15 Temmuza kadar? Niye bunu yasaklamadınız? Hatta
bazı kamu görevlileri, kamu kurumlarında çalışanların
maaşlarını bu bankayla uzlaşmak suretiyle oraya
yatırdı, adam da maaşını buradan çekti. Neden, bu
bankayla ilgili -işlem yapmayanları en azından,
bırakın açanları- işlem yapmayanlar hakkında herhangi
bir işlem yapmıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bakıyorum Hocam ya.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Kusura bakmayın, sayın milletvekilleri, bu konuda, AKP
iktidarının ben samimiyetsiz olduğunu görüyorum,
düşünüyorum ve her yerde söylüyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yanlış düşünüyorsun.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Siyasi ayağın üzerine gideceksiniz, gideceksiniz; korkmayacaksınız
bundan. Geçmişte bu konuda sabıkalarınız olduğunu da
biliyoruz, bu yapıyla nasıl el ele, kol kola yürüdüğünüzü de
biliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunlar ortaya çıkar
diye korktuğunuzu da biliyoruz. Ama korkunun ecele faydası yok.
Bakın, sürekli
basında yer alıyor. Bugüne kadar bu haberleri yapanların
geçmişteki haberlerinin de doğru olduğunu görüyoruz. 80 AKP
milletvekilinin ByLock kullandığı söyleniyor. Şimdi, ben,
burada, açık bir çağrıda bulunuyorum hem MİTe hem
İçişleri Bakanlığına: Bu iddia doğru mu,
değil mi? Bunu söylesin. ByLock kullanan milletvekillerinin, siyasilerin
tamamının listesini her siyasal partiye göndersin, her siyasal
partiye göndersin! (CHP sıralarından alkışlar) Kim FETÖcü,
kim değil, bunlar ortaya çıksın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Her habere inanma, her habere inanma sen ya.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Bakın, aranızda 80 FETÖcü milletvekili varsa ve siz, Bu
FETÖcülerle mücadele ediyorum. iddiasındaysanız, ben, kusura
bakmayın, sadece yazıklar olsun derim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, sen kendi partine bak.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Bakarım, oraya da bakarım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sen kendi partine bak. Boluda kar yağdı mı, onu söyle.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkanım, zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim.
Biz, Hükûmetin ne
yaptığını beraber tartışıyoruz zaman zaman
arkadaşlarımızla. Genel Başkana sürekli bilgi veriliyor,
CHPye de ve diğer arkadaşlarımıza da.
Sayın Vekilin bu denli
fütursuz konuşmasını doğru bulmuyoruz. 80 tane ByLockla
ilgili iddiası o zaman şunu ortaya koyar: Belgesini versin, bilgisini
versin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
O kadar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bizdeki belgelerde bizim grubumuzda hiçbir vekilimizin ByLocku
olmadığı yönünde. Varsa aksi bunu ispatlaması lazım. O
zaman şu hak bize geçer: Bizde yok, sende var deriz. Bu anlamsız bir
tartışma olur, gereksiz bir şey olur. Ezbere konuşmak
doğru değildir. Bu, devletimizin güvenliğiyle ilgili, FETÖyle
mücadelesiyle ilgili bir farklı iddiayı ortaya koyduklarını
ortaya koyar. Bunu çok tehlikeli buluyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özcan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmadım.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, konuşmama atfen, AKP Grup Başkan Vekili
fütursuzca konuşmakla suçlayarak sataşmada bulundular.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özcan, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman biz de hep
kürsüye çıkalım Sayın Başkan.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın milletvekilleri,
şimdi bu konuşmanın neresi fütursuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Suçlamada
bulunuyorsun! Yalan, yanlış haberlere dayanarak suçlamada
bulunuyorsun, itham altında bırakıyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim efendim, lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, bu konuyla
ilgili haberlerin basına nereden düştüğünü hepiniz biliyorsunuz.
Bakın, ben çok açık bir çağrıda bulundum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İtham
altında bırakıyorsun!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Çok açık bir
çağrıda bulundum, dedim ki: Bu devletin MİTi var mı? Var.
Bu devletin İçişleri Bakanlığı var mı? Var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 17-25 Aralıkta da
döndünüz, herkese Hırsız! diye bağırdınız.
Konuşuyorsunuz ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Çıksın, her
siyasal partiye, bakın, her siyasal partiye bu listeleri göndersin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Varsa sen gönder
kendin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizin üyeniz, sizde şu
görevde bulunan, sizde milletvekilliği yapan şu kişide ByLock
tespit edilmiştir. Her partinin genel başkanlıklarına bunu
göndersin, her parti bununla ilgili gereğini yapsın, bunu söylüyorum.
Ama sizin bunda bir endişeniz var. Tamam, şunu biliyoruz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok endişemiz,
yok!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Geçmişte bu FETÖ
dediğiniz adamın çiftliğinin kapısında haftalarca
yatan milletvekilleri oldu bununla görüşmek için. Bunları hepimiz
hatırlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizim
sıkıntımız yok, sen kendine bak!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, ne diyorum,
samimi olarak bir teklifte bulunuyorum: Ya, şu listeler bir
açıklansın, hangi siyasinin bu yapıyla nasıl bir rol
arkadaşlığı, yol arkadaşlığı var,
bunları bir görelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Varsa ispatın,
konuşursun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizin de
hayrınıza. Sayın Cumhurbaşkanı günde 5 vakit
söylemiyor mu? FETÖyle mücadele için gereğini yapacağız,
gereğini yapacağız. Ya, siz AKP içerisinde bunun gereğini
yapamıyorsunuz henüz, yapma iradeniz yok, korkuyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimseden korkmuyoruz
be! Kimseden korkmuyorum! Sen korkuyorsun!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, bu 80 milletvekili
ortaya çıkmazsa, bu 80 milletvekiliyle ilgili iddialar ortaya
çıkmazsa, kusura bakmayın, toplum size hep kuşkuyla bakmaya
devam eder, bizler size kuşkuyla bakmaya devam ederiz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) İddiayı
ispatlamak iddia sahibinin görevidir, ispatla!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizin bu mücadelede ne kadar
samimiyetsiz olduğunuzu her yerde anlatırız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sıkıntımız yok! Bizim sıkıntımız yok,
sen kendine bak!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Gideceğiz bu siyasi
ayağın üzerine, yapacak başka bir şey yok. Her yere
sızmış da size mi sızmamış? Birlikte kurdunuz bu
partiyi, hatırlatmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizim bir
sıkıntımız yok!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
usul ekonomisi gereği, süre uzasın istemiyorum. KHK önemli, FETÖyle
mücadelemiz için bu KHKnin kıymeti var, o yüzden devam edeceğiz.
Ancak bir daha söylüyorum: Bir iddia ortaya konuyorsa, bu iddiayı
belgelemek, ispatlamak iddia sahibine düşer. Bununla ilgili çok laf
söyleyip de arkadaşı ezebilirim. Yani iddiayı ortaya
koyacaksınız, ispatını yapmayacaksınız; bu, hukuk
açısından asgari bir problemdir, yanlıştır. Bir daha
söylüyorum: Bizim partimizde, bizdeki belgelere, bilgilere göre, hiçbir
arkadaşımızın bu konuda benzer iddiaya muhatap olacak
tavrı yok, varsa gereğini yaparız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bitti, o kadar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aynı hassasiyeti de
bekleriz onlardan.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) -Bravo Başkan!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Turan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Başkanım, sadece
kayıtlara geçmesi bakımından
CEYHUN İRGİL (İzmir) -
Başkanım, binlerce, ispat edilmemiş, hakkında kanıt
olmayan öğretim üyesini ihraç ettiler. Onunla ilgili niye
ispatlarınızı ortaya koymuyorsunuz?
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Milletvekili.
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Efendim, kayıtlara geçmesi
bakımından söylüyorum: Ben bir çağrıda bulundum,
MİTin ve İçişleri Bakanlığının bu konudaki
çalışmalarını içeren bilgilerin siyasal parti il genel
başkanlıklarıyla paylaşılmasını,
çıkacak sonuca göre de herkesin gerekeni yapması gerektiğini
söyledim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendi partine bak!
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Kayıtlara yeniden geçmesi
açısından
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan,
kayıtlara geçmiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendi partine bak,
kanalları dolaşanlara bak!
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, (2/918) esas
numaralı 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/59) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 667 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
13/10/2016 tarihli 7nci Birleşimde, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birinci bölümünde yer alan 4üncü
maddesi üzerinde önerge işlemleri yapılmış ve maddenin
oylamasında kalınmıştı.
Şimdi 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde toplam dört önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 5'inci maddesinin birinci fıkrasındaki
"nedeniyle" ibaresinin "deliller ile tespit edilenler"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek
Osmaniye Konya Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
"(2) Birinci fıkraya göre ilgili pasaport
birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da
genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi halinde aynı tarihte
İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Yürütülen soruşturmalarda alınacak tedbirler
başlıklı 5inci maddesinin, aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5 - "Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu nedeniyle haklarında suç soruşturması veya
kovuşturması yürütülenlerin pasaportlarına soruşturma veya
kovuşturma sırasında tedbiren el konulması kararı
verilebilir. El konulmasına karar verilmesi halinde, işlemi yapan
kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir.
Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere pasaportlarının
iptaline karar verilir. Mahkemece yapılacak bildirim üzerine ilgili
pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.
Şenal Sarıhan Muharrem Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Cemal Okan Yüksel Murat Emir Türabi Kayan
Eskişehir Ankara Kırklareli
Mustafa Tuncer Gürsel
Erol
Amasya Tunceli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış
Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda Kaya Ayhan
Bilgen Gülser
Yıldırım
İstanbul Kars Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önerge üzerindeki konuşmacı Gülser
Yıldırım, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kendi sivil darbesini her geçen gün biraz daha
genişleten AKP, 15 Temmuz darbe girişimiyle mücadele adı
altında OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle -ki bunların da yetki
aşımıyla- hukukun ve hakikatin ilkelerini bütünüyle ortadan
kaldırmıştır. Zaten 15 Temmuz darbe girişimden önceki
AKPnin uygulamalarına baktığımızda, yerle bir edilip
yakılıp yıkılan yaşam alanları; tanklarla,
toplarla, uçaklarla dövülen kentler; insanları bodrumlarda yakan, yüzlerce
can kaybına yol açan, binlerce yöneticiyi, siyasetçiyi cezaevine atan ve
hâlen Nusaybinin 6 mahallesi, Şırnak gibi yerlerde sokağa
çıkma yasağının devam ettiği bir AKPyle
karşı karşıyayız. Bütün bu düşmanca uygulamalar
yetmiyormuş gibi, 15 Temmuz darbe girişimine karşı,
demokrasi savunuculuğu adı altında bugün darbenin
yapabileceği bütün uygulamaları maalesef devreye sokmuştur. OHAL
ve çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle, toplumda
kendisine biat etmeyen ne kadar muhalif eğitimci, gazeteci, akademisyen,
kurum ve kuruluş varsa bunları tasfiye ederek yok etme gayretindedir.
Demokratik bir yolla baş edemediklerini, ekmeğinden,
özgürlüğünden, canından ederek yok etmeye çalışan bu
şoven, milliyetçi, dinci, tekçi yaklaşımıyla özünde bu
topluma en büyük düşmanlığı yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, toplumda kaygı ve
endişeye sebep olan, binlerce kamu emekçisinin açığa
alınması ve ihraç edilmesi hâlen tüm vahametiyle ortada iken binlerce
kamu emekçisi de aynı uygulamayla tehdit edilmektedir. AKP, bütün bu
faşizan ve antidemokratik, hukuk tanımayan uygulamalarını
halkın gözünden kaçırmak için, halkın sesi olan basını
ve haber alma özgürlüğünü, onlarca televizyon kanalını
karartarak, radyoları susturarak bundan sonraki süreçte
halkımıza yaşatacağı acıların,
yapacağı zulmün zeminini oluşturmaktadır ve Zarok TV -yani
çocuk TV- gibi bir kanalı kapatarak nasıl bir zihniyete sahip
olduklarını ortaya koymaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül askerî
faşist darbe döneminde bile gerçekleşmeyen uygulamalara bir yenisi de
belediyelere kayyum atanarak gerçekleşti. AKP saray iktidarı,
yönetime geldiğinden bugüne değin söyleminde övündüğü ve bütün
muhaliflerine karşı kullandığı silah, halk
çoğunluğuyla seçilmiş ve iradesini temsil ettiğini dile
getiren bir yaklaşım içindeyken maalesef ve maalesef halkın
ezici çoğunluğunun oyuyla seçilmiş ve halkımızın
iradesini temsil eden belediyelerimize sarayın talimatıyla Ankara'dan
doğrudan kayyum atamak ve kayyumları tam bir işgal
mantığıyla hayata geçirmek AKP'nin halkın iradesine,
seçilmişlerine nasıl bir saygısızlıkla ve ikiyüzlü
yaklaştığını gözler önüne sermektedir.
DBP'li belediyelere kayyumlarla birlikte
yalnızca Kürt seçmen iradesi yok sayılmamış, aynı
zamanda kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından olan
eş başkanlık modeli de hedef alınmıştır. Erkek
egemen siyasete karşı kadın-erkek eşitliği ve
özgürlüğünü esas alan eş başkanlık sistemi, meşru
zeminde, fiilen yürütülen bir çalışmadır ve ciddi bir
mücadeleyle hem örgütsel hem toplumsal olarak kabul görmesine rağmen bugün
kadın belediye eş başkanlarının 14ü tutuklu, 24ü
görevden alınmış, 2'si hakkında ise arama kararı bulunmaktadır.
Eş başkan yardımcıları, belediye ve il genel meclis
üyelerinden 13 kadın siyasetçi tutuklu, 11i ise görevden
alınmıştır. Kısacası kadının örgütlü
mücadelesine ve kadının yaşamın her alanında kendini,
emeğini ve kimliğini var etme çabasına yönelik büyük bir
düşmanlık sergilenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mardin'in Nusaybin ilçesinde etrafı tel örgülerle
çevrilmiş Abdülkadirpaşa, Fırat, Yenişehir, Dicle,
Zeynelabidin ve Kışla mahallelerinde yer alan sağlam veya onarılabilecek
durumdaki yapılar dâhil olmak üzere yasak bölgesinin yıkımı
aralıksız sürmektedir. Diğer mahallelerin de riskli alan ilan
edilmesiyle bir taraftan insanları mülksüzleştirerek göçü
kalıcı hâle getirmek, diğer taraftan yaşam
alanlarını yandaş sermayeye peşkeş çekerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Sürem bittiğinden
bitiriyorum ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Maalesef, burada
sadece beş dakika değil, saatlerce, AKPnin yaptığı
zulmün uygulamalarını dile getirmek bile yetmiyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Yürütülen soruşturmalarda alınacak tedbirler
başlıklı 5inci maddesinin, aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5 - "Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu nedeniyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması
yürütülenlerin pasaportlarına soruşturma veya kovuşturma
sırasında tedbiren el konulması kararı verilebilir. El
konulmasına karar verilmesi halinde, işlemi yapan kurum ve
kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir.
Mahkeme kararıyla ilgili yapıya
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesin
şekilde belirlenmiş olanların mahkeme kararının
kesinleşmesi tarihinden geçerli olmak üzere pasaportlarının
iptaline karar verilir. Mahkemece yapılacak bildirim üzerine ilgili pasaport
birimlerince pasaportlar iptal edilir.
Şenal Sarıhan (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Sarıhan,
Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli yazman üyeler, değerli milletvekilleri;
aslında biz bu madde üzerinde herhangi bir biçimde
ayrıntılı konuşma yapmayacak idik, gerekçenin
okunmasıyla yetinecektik ancak AKPnin bir önergesi önümüze gelince bu
konuşmayı yapmak zorunlu oldu. Aslında beş dakikayı
dahi aşmadan konuşmaya çalışacağım.
Şimdi, bu maddede önemli olan nokta
pasaportların iptaline ilişkin nokta. Şimdi, pasaportların
iptali konusunda hakkında herhangi bir adli ya da idari kovuşturma
olan şahsın ya da şahısların pasaportlarının
geri alınması, iptali gibi işlemleri kurmak mümkün. Ancak, bu
düzenlemenin şöyle bir yanı var: Pasaportların iptali
konusundaki sınır sadece ilgili, kovuşturulan ya da
soruşturulan kişiyle sınırlı kalmıyor, kendi
çevresine de yöneliyor. Örneğin, elinde diplomatik pasaportu olan birinin
çocuğunun yurt dışında okuduğunu düşününüz. Yurt
dışında eğitimini sürdürebilme olanağından yoksun
kalıyor ya da başka bir durumu değerlendirelim: Bu kişiyle
ilgili varsayalım ki herhangi bir tutuklama olmadı, özgür ama
hakkında güvenlik sebebiyle ya da hiçbir gerekçe gösterilmeksizin bu
kararnameye uygun olarak pasaportun iptaline gidildi. Peki, bu insan yurt
dışında çalışıyor ise ya da yurt
dışında eğitim görüyorsa, yurt dışında
ikamet ediyorsa, bununla ilgili pasaportun iptali doğrudan doğruya
seyahat etme haklarının elinden alınması anlamına
gelecek.
Şimdi, AKPnin önerisinde aynen şöyle bir
düzenleme var, diyorlar ki: Birinci fıkraya göre ilgili pasaport birimine
isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel
güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte
İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilirler."
Değerli arkadaşlar,
suç ve cezaların kişiselliği ilkesi diye bir ilke var. Bu,
ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir, idare hukukunun da temel
ilkelerinden biridir. Genel anlamda, insan haklarına dayalı hukukun
hem bizim Anayasamızda hem iç hukukumuzda hem de uluslararası
sözleşmelerde güvence altına alınmış olunan bir
haktır. Aynı zamanda masumluk karinesi vardır. Şimdi,
eşlerin pasaportlarının iptal edilmesi hâlinde, yine var
sayalım, sağlık sebepleriyle yurt dışına gidip gelmek
durumunda olan bir insanın sağlık hakkının ortadan
kaldırılması gibi daha vahim sonuçlara da yönelmek söz konusu
olacaktır. Ayrıca, biliyorsunuz ki, hepimiz de biliyoruz ki
mağduriyetin alabildiğine sınırları
aştığı, çizgiyi taştığı ve herkesin
neredeyse mağdur durumuna geldiği bir Türkiye ortamında
yaşıyoruz. Bugün, kanun hükmündeki kararnamelerin -biraz önce
değerli grup başkan vekilimiz ifade ettiler- hatalar görülerek
düzeltilmesi yolunda gelişmeler ve çalışmalar beklenirken,
özgürlük alanlarını daha da daraltıcı önlemlere doğru
gidiliyor olmasının hukuka uygun olmadığını bir
kez daha ifade etmek isterim. Yanlıştan dönmek için vaktimiz var.
Bunu, daha sonra tekriri müzakereyle yapacağımıza şu anda
da bu konu üzerinde en azından yeni bir daraltmaya, yeni bir hak
gaspına, yeni bir hak kaybına sebep olmaksızın, hepimizin
burada ortaklaşa, aklın ve hukukun bize buyurduğu biçimde
düzenlemelere yönelmemizin çok daha doğru olacağını
düşünüyorum. Hepimizin kapılarına sabahtan akşama kadar
gelip giden insanların haklarını burada topluca
koruyabileceğimiz bir ortamın yaratılmasının zemini
var çünkü bu konuda biz görevliyiz diye inanıyorum, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri olarak hukuka uymak gibi bir sorumluluğumuzun olduğu
inancındayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
"(2)
Birinci fıkraya göre ilgili pasaport birimine isimleri bildirilen
kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik
açısından mahzurlu görülmesi halinde aynı tarihte
İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddeye 673 sayılı KHK ile yapılan
değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname ile İç Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 5'inci maddesinin birinci
fıkrasındaki "nedeniyle" ibaresinin "deliller ile
tespit edilenler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Baki Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 667 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Terör örgütü faaliyetlerine irtibatı ve
intisabı olanlarla ilgili pasaportlara el konulması ve
pasaportların iptal edilmesiyle ilgili olan yasa tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklıyorum.
Şimdi, pasaportlarla ilgili uygulanan sistem,
açığa alma ve ihraçlarla ilgili uygulanan sistemle eğer
aynı yapılacaksa burada birçok mağduriyetler ortaya
çıkacaktır. Açığa almalarda okul, dershane ve banka
kriterleri uygulandı. Şimdi, pasaportla ilgili, zaten terör örgütünün
bir faaliyetine katılmışsa, bulaşmışsa,
irtibatı varsa buna el koymak için ayrıca bir yasa çıkarma gerektiğine
inanmıyorum. Aynı şekilde davranıldığı
takdirde birçok mağduriyetler ortaya çıkacaktır. Açığa
alma ve ihraçlarla ilgili son iki hafta içerisinde Mersinde 26
yaşında bir polis ve bir cami imamı, Mersin Zeytinlibahçe
Camisinin imamı kendisini camide iple asarak intihar etmiştir.
Bunlarla ilgili sürecin dikkatli takip edilmesini, iyi
araştırılmasını ve gerçek darbecilerin
yargılanmasını talep ediyoruz. Açığa almalarda çok
trajikomik hadiselere şahit oluyoruz. Mersin Büyükşehir Belediyesine
operasyon yapılıyor, Belediye Başkanının
danışmanı gözaltına alınıyor. Danışmana
savcılıkta ve emniyette sorulan soru şu: Ankarada Crowne Plaza
Otelde kalmışsınız, sizden yirmi altı gün sonra da
darbeci Adil Öksüz sizin kaldığınız otelde kalmış.
Emniyette ve savcılıkta bu ifadeler mevcut, isteyenlere bunun
belgelerini de gönderebilirim. Adil Öksüzle irtibatınız nedir?
Altı gün gözaltında tutuluyor danışman, sorulan soru bu,
başka bir soru yok, bunun sonucunda serbest bırakılıyor.
Bunun gibi birçok hadiseyle karşı karşıya kalıyoruz.
Belediyede temizlikte çöp kamyonu kullanan, 1.300 lira taşeronda
çalışıp asgari ücret alan şoför bankaya para
yatırdı diye, 3 bin lira Bank Asyada parası var diye belediyeden
işten çıkartılıyor. Bunlar da birçok mağduriyete sebep
oluyor. Burada gerçekten çok alt düzeyle
uğraşılmamasını, gerçek darbecilerle
uğraşılmasını ve Türkiye'nin bir an önce
normalleşmesini bekliyoruz. Bugün Mersinde Paşabahçe Fabrikası
kapatılıyor, Türkiye İş Bankasının bir yan
kuruluşu olan Paşabahçe Fabrikası kapatılıyor.
Mersinin ekonomisi her gün geriye gidiyor. Sadece bu fabrikada 125 memur, 325
işçi, 150 müteahhit, 400 taşeron çalışmaktadır, hangi
siyasi görüşten olursanız olun. Teknik ömrünün bittiği
söyleniyor, ekonomik ömrünün bittiği söyleniyor bu fabrikanın ama
Mersinde bugüne kadar bir tane yeni fabrika açmıyoruz, sürekli fabrika
kapatıyoruz. Bu işçiler -okul açıldı hepsinin
çocukları okula gidiyor- yarın kapının önüne konacaklar.
Geçtiğimiz yılda kasım ayında da bu fabrikadan birçok işçi
çıkartılmıştı. Ben, bütün siyasi partileri
Paşabahçe Fabrikasına sahip çıkmaya davet ediyorum,
iktidarıyla muhalefetiyle. Bu işçileri yarın İstanbula,
Bursaya veya diğer yerlerdeki Paşabahçenin fabrikalarına
gönderdiğiniz zaman bunların hem düzenleri bozulacak hem aileleri
bozulacak. Onun için Paşabahçe Fabrikasına sahip çıkmamız
gerekiyor.
Mersinde maalesef -narenciye sezonu
başladı- şu anda mandalina 20 kuruş, limon 60 kuruş.
Mersin 2015 yılının narenciye teşvikini hâlâ alamadı.
Bütün iller teşvikler almasına rağmen Mersin mağdur oluyor.
Bu konuda da Hükûmetin ve Sayın Bakanımızın gerekli
desteği vermesini istiyoruz. Bunu gündeme getirdiğimiz zaman
şunu söylüyorlar: Geçtiğimiz yıllara göre daha fazla verdik ama
hâlâ açık var. Hâlâ 2015 yılından parasını alamayan
vatandaşlarımız var, tüccarlarımız var. Trilyonun üzerinde
alacağı olanlar var. Bu da Mersinli
ihracatçılarımızı etkiliyor. Zaten Rusya krizinden
dolayı henüz yaralar sarılamadı. Şu anda çok büyük bir kriz
yaşanıyor. 300 bin Suriyeli yaşıyor. Bu konuda Hükûmetin
gerekli desteği vermesini bekliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
yetkilileri Türk savaş uçaklarının Musul operasyonuna
katılıp katılmadığı konusunda bilgi vermeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kabine üyesi Sayın Bakan ve AKPli yetkililer
buradayken bir durumu açıklığa kavuşturmak için söz talebim
oldu.
Bugün, gerek Başbakan Binali
Yıldırımın yapmış olduğu açıklamada
gerekse AKP Grup Başkan Vekilinin Meclis kürsüsünde yaptığı
bilgilendirmede, Türkiyedeki savaş uçaklarının, Türk savaş
uçaklarının Musul operasyonuna katıldığı
belirtilmişti. Genel Kurula da bu yönde bilgi verilmişti. Biz, Musul
operasyonuna Türkiyenin katılmasının bir bölgesel felaketin
habercisi olduğunu ifade etmiştik. Şimdi uluslararası
ajanslara Başbakan Binali Yıldırımın
yaptığı yeni bir açıklama düştü ve Binali
Yıldırımın fikrini değiştirdiği
şeklinde haberler geçiyor. Bu haberlere göre de Türk savaş
uçaklarının Musul operasyonuna katıldı mı?
şeklinde sorulan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Türk
savaş uçakları Musul operasyonuna katıldı mı?
şeklinde sorulan soruya aynen şu cümlelerle cevap veriyor: Oradaki
operasyonların detayını bilmiyorum tabii ama önemli olan
koalisyonun içerisinde olmak, icap ettiğinde katılınır.
diyor. Yani açıklamadan da, bu kadar önemli bir meseleye ne kadar
gayriciddi açıklamalarla AKPnin ve Başbakanın
yaklaştığı anlaşılıyor.
Anladığımız kadarıyla, oradaki operasyona Türk
savaş uçaklarının katılma durumu yok, sadece Başbakan
iç kamuoyuna yönelik birtakım mesajları verme adına bu
şekilde çıkışlar yapmış. Oradaki koalisyon
güçlerinin, bölge halklarının, bölge devletlerinin iradesine
karşı, sırf iç kamuoyunun gazını almaya yönelik bu
şekildeki açıklamaları kabul edilemez ve son derece tehlikeli
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Doğru bilgi için de Sayın Bakanı ve
AKPli yetkilileri bilgi vermeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Büyük
bir bölgesel savaşın başlangıcına işaret
edebilecek böyle bir harekâtın içerisinde Türk savaş uçakları
yer almış mı, almamış mı? Buna cevap verirlerse
sevinirim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN 5inci maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra sayılı
667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük'ün 128'nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin
6'ncı maddesinin 1'nci fıkrası (ı) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(ı) Tutukluluğun incelenmesi,
tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri tutuklu ya da avukatının
sunduğu deliller incelenerek ve gösterilen tanıklar dinlenerek karara
bağlanır."
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Arzu Erdem Ruhi
Ersoy Mustafa
Kalaycı
İstanbul Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, Soruşturma
ve kovuşturma işlemleri başlıklı 6ncı
maddesinin (a), (c), (d), (e), (f), (ı) ve (i) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 04/10/2016
"a) Gözaltı süresi, şüphelinin
yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu
süre hariç, yakalama anından itibaren yedi günü geçemez.
c) Yürütülen soruşturmalar kapsamında
görev ve unvan ayrımı yapılmaksızın kamu görevlileri
de dâhil olmak üzere bütün şüpheli, mağdur ve tanık ifadeleri
Cumhuriyet Savcıları tarafından da alınabilir.
d) Tutuklu olanların avukatları ile
görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin
tehlikeye düşürülmesi, Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli,
açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin
varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının
kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak
kaydedilebilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen
amaçla yapıldığının anlaşılması halinde,
görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte
tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar
bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında tutanak tutulması
halinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun
avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir.
Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için
derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Baro
tarafından en geç iki gün içinde yeni bir avukat bildirilir. Bildirilen
avukatın derhal tutukluyla görüşmesi sağlanır.
Görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13
üncü maddesine göre ücret ödenir.
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi koşuluyla
sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından
ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı ile Cumhuriyet
başsavcılığının yetkileri saklıdır.
Tutuklular telefonla haberleşme hakkından ancak yedi günde bir ve bu
bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on
dakikayı geçmemek üzere faydalanabilirler.
f) Tutuklu olanların bulunduğu ceza infaz
kurumlarında görev yapan kamu görevlileri tarafından düzenlenen
tutanaklara, ilgili görevlinin açık kimliği ve sicil numarası
yazılır. Kurum görevlilerinin ifadesine başvurulması
gerektiği hallerde çıkarılan davetiye veya çağrı
kâğıdı görevlinin işyeri adresine tebliğ edilir. Bu
kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında işyeri adresi
gösterilir.
ı) Tutukluluğun incelenmesi,
tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri tutuklunun hazır
bulundurulduğu açık gerçekleştirilen duruşmalarda karara
bağlanır.
i) Hâkim veya mahkemenin uygun gördüğü
durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın
sorgusu yapılabilir.
Şenal Sarıhan Muharrem Erkek Nihat Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Gürsel
Erol Mustafa
Tuncer Türabi
Kayan
Tunceli Amasya Kırklareli
Murat
Emir
Ankara
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6ncı maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
Diyarbakır Adana İstanbul
Ayhan
Bilgen Mahmut
Toğrul Bedia
Özgökçe Ertan
Kars Gaziantep Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
6ncı maddesi üzerine söz aldım. Bu maddenin kanun hükmünde
kararnameden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Başından beri
aslında bütün kanun hükmünde kararnamelerle ilgili görüşlerimizi
belirtirken hem Anayasaya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
ne kadar çok aykırılık içerdiğini her fırsatta
belirttik. Bizler, Meclis Genel Kurulunda da her konuşma
fırsatını yakaladığımızda, Hükûmeti adalet
çizgisine çağıran söylemlerde bulunuyoruz ve bu söylemleri devam
ettiriyoruz.
Bu düzenlemenin geneline
baktığımızda, 6ncı maddede, gözaltı süresinin
otuz günü geçemeyeceği, avukat görüşmelerinin yasaklanması,
sınırlanabileceği, kaydedilebileceği, belgelerine el
konulabileceği, avukatların sayı olarak
sınırlanabileceği gibi düzenlemeler var. İşte bu bütün
düzenlemelere, üç ay boyunca uygulamalara da baktığımızda
aslında şunlar oldu Türkiye'de: İşkence altında,
işkenceyle 15e yakın insan hayatını kaybetti ve bu
düzenlemeyle işkence yaygın ve sistematik bir hâl aldı.
Ayrıca adil yargılanma hakkı bertaraf oldu, savunma hakkı
tamamen lağvedildi, insan onuruna, insanlığa karşı
suçlar işlenmesine vesile oldu.
Doğrusu, bütün kanun
hükmünde kararnamelerin geneline de baktığımızda,
artık bütün dünya düzenlerinin, hukuk düzenlerinin terk ettiği o
çağ dışı, o ilkel, hatırlarken, okurken bile travma
yaşadığımız o korkunç engizisyon dönemlerinin,
düzensizlik, zorbalık döneminin, yönetimsizlik ve diktatörlük dönemlerinin
ruhuyla hazırlandığını söylemek mümkün. Bu kanun
hükmünde kararnameler o kadar hukuk dışı ki, milyonlarca
insanı o kadar güvencesiz bir hâlle yüz yüze bıraktı ki, hukuku
uygulaması gereken ve adalet dağıtması beklenen
mekanizmalar da dâhil, bu iklimde keyfî uygulamanın dozunu hepten
kaçırmış durumdalar. Bu hâliyle bir düzenden, bir yönetimden
bahsetmek de mümkün değil.
Bu maddeye dair eğer en ufak insan
haklarına saygı, adil yargılanmayı esas alan bir düzenleme
ya da bir vurgu, bir atıf dahi görmüş olsaydık, gerçekten de
sizin darbeyle, darbecilerle mücadele alanında samimi olduğunuzu
söyleyebilirdik ancak hiçbirinde böylesi bir yaklaşım ne yazık
ki yok, gerek ruhu gerekse lafzı bakımından bu bahsettiğim
değerlerden tamamen uzak. Bakın, otuz güne kadar gözaltı süresi
öngörülüyor, sıkıyönetim zamanlarında bile bu kadar uzun süre
öngörülmemişti. Zaten sürenin kendisi başlı başına
işkence demektir. Eğer otuz günlük bir süre koyuyorsanız -ki
uygulamada bu otuz günün neredeyse tamamı kullanılıyor- iyi
ihtimal, on beşinci, on altıncı günde mahkeme huzuruna
çıkarılıyor ve o gün de görüyoruz ki işkence çıplak
gözle de görülebilecek seviyelere ulaşmış, böylesi uygulamalarda
şunu açıkça söylemek mümkün aslında: Eğer bu kadar uzun
sürede, deliliniz yokken delillerle beraber hâkim karşısına
çıkarılamıyorsa o hâlde, o süreç boyunca ya delil uyduruluyordur
ya da işkence yapılıyordur yani başka bir
açıklaması yok bu işin. Beş güne kadar avukat görüşü
yasaklanıyor zaten, beş günün sonunda da psikolojik ve fiziksel
işkence uygulamaları göze çarpıyor.
Evet, değerli milletvekilleri, bu uygulama
sonunda, ayrıca uygulayıcılara çok ciddi cesaretler de
verilmiş durumda. Bu düzenlemelerin mantığını ve
ruhunu okuyan uygulayıcılar, örneğin cezaevi müdürleri, kolluk,
savcı, hâkim de son derece pervasız ve keyfî uygulama alanı
yaratmış durumda. Yakın zamanda müvekkiliyle görüşmeye
giden bir avukat arkadaşımız, cezaevi müdürünün talimatıyla
gardiyanlar tarafından işkenceye maruz kaldı. Savunmaya, savunma
hakkına bu kadar müdahale ederseniz işkenceciler böyle daha
açık, daha pervasız göz önünde uygulamalarla karşımıza
çıkar.
Gerçekten de bu düzenlemenin, bu kanun hükmünde
kararnamenin içeriğine bakınca önceliğinin ne olduğunu
sormamak mümkün değil. Gerçekten önceliği insan mıdır?
Hayır. Yurttaş mıdır? Hayır. Uluslararası
standartlar mıdır? Hiç değil. İnsani değerler midir?
Tamamen bunlardan uzak. Nedir peki diye sorunca biz şu cevabı
görebiliyoruz: Cemaatle ortaklığı bozulan AKPnin devletteki
makam ve mevkileri ele geçirme operasyonudur, iktidarın devleti ele
geçirme çabasıdır. AKP bu süreçte kendi hükümranlıklarından
daha üstün bir değer tanımadığını bizlere ve tüm
dünyaya ilan etmiş durumdadır. Bir an önce bu uygulamalara son
verilmesini diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) OHALin
kaldırılması gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin,
Soruşturma ve kovuşturma işlemleri başlıklı
6ncı maddesinin (a), (c), (d), (e), (f), (ı) ve (i) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 04/10/2016
"a) Gözaltı süresi, şüphelinin
yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu
süre hariç, yakalama anından itibaren yedi günü geçemez.
c) Yürütülen soruşturmalar kapsamında
görev ve unvan ayrımı yapılmaksızın kamu görevlileri
de dâhil olmak üzere bütün şüpheli, mağdur ve tanık ifadeleri
Cumhuriyet Savcıları tarafından da alınabilir.
d) Tutuklu olanların avukatları ile
görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin
tehlikeye düşürülmesi, Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla
gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin
varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının
kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak
kaydedilebilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen
amaçla yapıldığının anlaşılması
halinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte
tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar
bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında tutanak tutulması halinde,
Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla
görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama
kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili
baro başkanlığına bildirilir. Baro tarafından en geç
iki gün içinde yeni bir avukat bildirilir. Bildirilen avukatın derhal
tutukluyla görüşmesi sağlanır. Görevlendirilen avukata,
23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi koşuluyla
sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından
ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı ile Cumhuriyet
başsavcılığının yetkileri saklıdır.
Tutuklular telefonla haberleşme hakkından ancak yedi günde bir ve bu
bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on
dakikayı geçmemek üzere faydalanabilirler.
f) Tutuklu olanların bulunduğu ceza infaz
kurumlarında görev yapan kamu görevlileri tarafından düzenlenen tutanaklara,
ilgili görevlinin açık kimliği ve sicil numarası
yazılır. Kurum görevlilerinin ifadesine başvurulması
gerektiği hallerde çıkarılan davetiye veya çağrı
kâğıdı görevlinin işyeri adresine tebliğ edilir. Bu
kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında işyeri adresi
gösterilir.
ı) Tutukluluğun incelenmesi,
tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri tutuklunun hazır
bulundurulduğu açık gerçekleştirilen duruşmalarda karara
bağlanır.
i) Hâkim veya mahkemenin uygun gördüğü
durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın
sorgusu yapılabilir.
Murat
Emir (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Murat Emir, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle bir karar
vermek zorundayız. Özellikle iktidarın bir karar vermesi açık
seçik ortada duruyor. Öncelikle, FETÖyle mücadele edecek misiniz, eğer
edecekseniz bunu hukuk içinde mi, evrensel hukuk ilkelerine uyarak mı,
yoksa aklınıza estiği gibi mi, keyfî mi yapacaksınız?
Değerli arkadaşlar, bu konuda vereceğiniz karar son derece
kritik.
Bakınız, benim şu anda partim
adına söz aldığım, görüşlerimi açıklamak üzere
söz almış bulunduğum 6ncı madde, savunma hakkını
son derece kısıtlayan, kuvvetlerin eşitliği ilkesini son
derece daraltan ve yok eden, savunma hakkını ayaklar altına alan
birçok düzenleme içeriyor ve bunlar da hem Anayasamızı hem mevcut
hukuk düzenimizi hem de uluslararası hukuku inciten, ihlal eden hususlar
içeriyor.
Değerli arkadaşlar, mesela otuz gün
gözaltı süresi. Şimdi, bu kürsüyü her
kullandığımızda ifade ediyoruz, burada aklınıza
estiği gibi yapamazsınız. Otuz gün değil de
altmış gün niye değil? Düşünebiliyor musunuz, burada sizin
ölçülülük ilkesini bir göz önüne almanız gerekiyor. Niye otuz gün?
Bakınız, daha önce -sizin hazzetmediğinizi biliyorum- Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda açık içtihatları var.
Mesela, Birleşik Krallık-Brogan davasında bir ölçü koyuyor ve
diyor ki: Dört gün altı saat gözaltı süresi uygundur. ve hatta biz
de daha öncesinde on beş gün olan tutukluluk süresini dört güne çekerek
Anayasamızı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre uyarlamıştık.
Ama siz bugün otuz güne çıkararak bunu ihlal etmiş oluyorsunuz.
Yine, daha önce Türkiye aleyhine verilmiş Aksoy
ve Sakık kararları var. Onlarda da On dört gün gözaltı süresi
son derece uzundur. Acilen, ivedilikle hâkim karşısına
çıkartılma ilkesi ihlal edilmiştir. diyor ve Türkiyeyi
tazminata mahkûm ediyor. İşte ilk sorduğum sorunun anlamı
budur arkadaşlar. Eğer siz, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden iptaller olsun istemiyorsanız, eğer açığa
aldığınız, gözaltına aldığınız,
tutukladığınız FETÖcüler tekrar geri dönsünler ve bu cezaları
bozulsun istemiyorsanız, Türkiyeyi Avrupada mahkûm ettirmek
istemiyorsanız bu kurallara uymak zorundasınız. Aksi hâlde
sizin, aslında FETÖyle mücadele ediyor görüntüsü altında gerçekte
mücadele etmediğiniz gerçeği ortaya çıkar, haberi olmayanlar açısından
söylüyorum, bu konu son derece kritik.
Değerli arkadaşlar, görüşmelerin,
yani avukatla görüşmelerin teknik cihazla takip edilebilmesi, müvekkil ile
avukat arasındaki görüşmelerin tutanakla takip edilebilmesi ve
gerektiğinde sulh ceza hâkimi eliyle avukatın görevinden
uzaklaştırılması, savunma hakkına halel getirecek ve
savunma hakkını kısıtlayacak noktalar içeriyor.
Burada da yine Türkiyenin Salduz davası var,
mahkûm edildiği ve avukatla görüştürülmediği için, sorgusu
yapılan Salduz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor ve
Türkiyeyi mahkûm ettiriyor. Buna benzer yine Brusco davası var Fransada.
Değerli arkadaşlar, inanamayacaksınız, 20 saat
avukatsız tutuldu ve soruşturma sonra başlatıldı.
diye Fransa hükûmeti burada tazminata mahkûm ediliyor.
Yine devam ediyoruz, bakınız, ifade alma
sırasında en fazla 3 avukatın bulunması neden, hangi
ihtiyaçtan kaynaklanıyor? Burada bu sınırlama neden getiriliyor,
bunu anlamak mümkün değil.
Aynı şekilde Duruşmanın
başlamasından önce iddianame veya iddianame yerine geçecek belge
okunur ya da özetlenerek anlatılır. diyor. Bu olacak iş
değil, iddianameyi sanığın yüzüne okumak
zorundasınız.
Bakınız, yine Aksoy davası var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi açık bir biçimde vicahilik
ilkesini anımsatıyor Türkiye'ye ve Türkiye'yi mahkûm ediyor, diyor
ki: Aksoy davasında sen soruşturma dosyasını
açığa çıkarmamışsın ve bu nedenle de
sanığın neyle suçlandığını tam olarak
bilmesini sağlamamışsın, bu yüzden tazminat ödemekle
yükümlüsün.
Şimdi, bunlar açık seçik ortadayken bu
yanlışlara devam etmenin bir anlamı yok. Bizim, en azından
-Anayasa'yı çiğniyorsunuz ama- Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Sözleşmesine uygun düzenlemeleri yapmak için hâlâ
fırsatımız var.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzük'ün 128'nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 6'ncı maddesinin 1'inci
fıkrası (ı) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(ı) Tutukluluğun incelenmesi,
tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri tutuklu ya da avukatının
sunduğu deliler incelenerek ve gösterilen tanıklar dinlenerek karara
bağlanır."
Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6ncı
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişiminin sonucu oluşan huzursuzluk ve belirsizlikler milletimizi
fazlasıyla etkilemekte, FETÖyle alakalı ihbarlar ve şikâyetler
her geçen gün artmaktadır. Haksız mağduriyete
uğradıkları için tarafımıza gelen müracaatlar her geçen
gün artış göstermektedir. Hain FETÖ ve uzantılarının
kökü kazınmalıdır, bunda hemfikiriz ancak ne yazık ki suçlu
ile suçsuz birbirine karışmış durumdadır.
Değerli milletvekilleri, zannedilmesin ki
tutuklama, ihraç, görevden uzaklaştırılanların feryadı
var sadece, yüzlerce insan Acaba biz de tutuklanır mıyız, ihraç
edilir miyiz, görevden uzaklaştırılır mıyız?
gibi bir kaygı içerisinde. İşte tam burada milletimizin bu
kaygılarına tercüman olmak istiyorum ve iktidar partisine sormak
istiyorum: Görevden ihraç etme ve açığa alma kararları kesin
verilere dayanmakta mıdır? Kurunun yanında yaş yanıyor
mu? At izi it izine karıştı mı? Biliyoruz ki at izi it
izine karışmıştır, kurunun yanında da yaş
yanmaktadır. Bir memur kriterlere dayalı kuvvetli şüphe sonucu
derhâl açığa alınmakta veya ihraç edilmektedir.
Aşağıdan yukarıya yapılan bu uygulama şu an hangi
kademeye ulaşmıştır? Dokunulmayan kademe ve kesimler var
mıdır?
OHAL adaletten uzak bir süreç değildir ancak
OHAL mağduriyetlere sebep olmamalıdır. OHAL, siyasetçinin
yargı kurumlarına ve birbirine müdahil olacak şekilde
fırsata çevrilmemelidir. OHAL, en başta milletimizin, devletimizin
huzur ve güvenliğini esas almalıdır ve bu süreç beklenmeyen
olaylara anında karşılık verilmesi amacıyla
başlatılmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, suçsuz ve
mağdur olan milletimizin her zaman sesi olduk, olmaya da devam
edeceğiz. Mağduriyetlerin olmaması için elimizden geleni
yapmaktayız, yine yapmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, OHAL, FETÖyü
kapsadığı kadar diğer terör örgütlerini de
kapsamaktadır. Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü en az FETÖ kadar
tehdit eden bir diğer terör örgütü de şüphesiz ki PKKdır.
FETÖcülerin ivedilikle temizlenmesi kadar PKKya yardım ve yataklık
edenlerin de aynı hassasiyetle temizlenmesi ülkemizin huzuru ve
güvenliği açısından oldukça önemlidir. Hemen hemen her gün
ocaklara ateş düşmekte, gencecik fidanlarımızı
toprağa vermekteyiz. Ülkemizi boyunduruk altına almayı
hedefleyen, millî varlığımızı, birlik ve beraberliğimizi
tehdit eden her türlü terörizmle mücadelemiz devam etmelidir.
Özellikle üzerinde
durulması gereken bir başka husus ise hain FETÖ ve her türlü terör
örgütlerinin oluşumuna destek verenlerin görevlerinden ihraç edilmesiyle
boşalan kadrolara kimlerin getirileceğidir. Bu hususta önemli bir
öneride bulunacağım: Muharip gazilerimize, Kore gazilerimize,
Kıbrıs gazilerimize ya da vatanı uğruna canı
pahasına mücadele ederek yaralanan fakat gazi sayılmayanlara ve
ailelerine ve aynı şekilde şehit ailelerimize öncelik verilmesi
gerekmektedir.
Zamanında vatansever,
milliyetçi ve ülkücü kardeşlerimiz yerlerinden edilmeseydi şu an FETÖ
yapılanması bu kadar yayılamayacaktı, vatanımız
bu denli tehdit altında olmayacaktı. Ülkesi için canını
vermeyi göze alan milliyetçi kardeşlerimizden ülkesine ve milletine hiçbir
zaman, hiçbir şekilde zarar gelmez, gelmeyecektir.
Polis meslek yüksekokulundaki
1.803 kardeşimizin sonradan yapılan ve iki dakika bile sürmeyen sözde
mülakatlarla atamalarından bir hafta öncesinde görev hakları
ellerinden alınmıştı. Bu kardeşlerimizin yerlerine
getirilenler ise 15 Temmuz hain FETÖ saldırısının
ardından yapılan tasfiyelerle görevlerinden
alınmıştır. FETÖ yüzünden görev hakları elinden
alınan 1.803 atanamayan kardeşimizin mağduriyetinin giderilmesi
gerekmektedir.
Aynı durum 1.709
şube müdürü için de geçerlidir. Birçoğu milliyetçi, ülkücü olan
müdürlerimiz görevlerinden alınıp, yerine mülakatla müdürler
alınmıştır. Danıştay kararıyla göreve iade
hakları kazanılmıştır ancak -Sayın Avcı
buradaydı biraz önce, kendisine söyleyecektim, hatırlatacaktım
Danıştay kararını uygulamayacağım.
demişti- bu konuyla ilgili uzun süreden beri mücadele vermekteyiz ve
şimdi öğreniyoruz ki mülakatla getirilen 1.709 kişi ihraç
edilmiştir. Yani, kısacası hata üstüne hata. Bari bundan sonra
hata olmasın, yeni mağduriyetler oluşmasın; liyakat esas
alınsın ve haksız yere mağdur edilenler göreve iade
edilsin.
Saygılarımla. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı
madde kabul edilmiştir.
6ncı maddenin
oylamasıyla birlikte birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmış olmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL
(Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
412 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 7 ila 12nci maddeleri kapsamaktadır.
Bu bölüm üzerinde söz isteyen, ilk olarak siyasi
parti grupları adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Azerbaycanın Millî Kurtuluş Günü.
Azerbaycandaki kardeşlerimize ebediyete giden yolda birlik beraberlik
içinde, güçlü, kuvvetli bir devlet ve millet olarak ve iyi komşu olarak
bir millet, iki devlet olarak yaşamamızı diliyorum.
15 Temmuz birkaç şeyi
gösterdi. Bunlardan birincisi, Türk milletinin ne kadar büyük bir millet
olduğunu gösterdi; ihtilaf hâlinde, fitne fesat söz konusu olduğunda
bütün ihtilaflarını, bütün iddialarını bir tarafa
bırakıp birlik beraberlik gösterebildiğini 15 Temmuzda cümle
âleme biz göstermiş olduk.
15 Temmuzun bir kere daha
bize gösterdiği başka bir şey, hukuk devletinden ve bilhassa
güçler ayrılığından, dengeleme ve kontrol
mekanizmalarından uzaklaşıldığında bunun
sonucunun ağır bedeller ödenecek bir noktaya gitmek olduğudur.
Yine, 15 Temmuz, Türkiyede
on yılı aşkın bir süredir muktedir olan kadroların bir
belediyede bulunan alanlarda belki 10 liralık işi 15 liraya yapma
şeklinde de olsa başarılı olduklarını ama bir
belediyede bulunmayan adalet, millî eğitim, istihbarat, iç güvenlik,
dış politika, millî savunma, sınırların korunması
gibi alanlarda çok başarısız oldukları ve ülkeyi
uluslararası sıralamalarda bulunduğu yerden hep geriye doğru
götürdüklerini de bir kere daha göstermiş oldu.
Bekir Bozdağ
Bakanımız burada sık sık şunu söylüyor: İki üç
sene öncesine kadar siz söylüyordunuz biz dinlemiyorduk; şimdi biz
söylüyoruz siz dinlemiyorsunuz. Yani, hakikati bilme Cenab-ı Allah
tarafından münavebeli bir şekilde beş yıl bir tarafa,
beş yıl bir tarafa mı veriliyor? Üç sene sonra aynı Bekir
Bozdağın bugün bizim söylediklerimiz için de 2016da siz söylediniz
ama biz dinlemedik. demeyeceğini nereden bilelim? 15 Temmuz bize
bunları gösterdi.
15 Temmuzun gösterdiği başka bir şey,
özellikle Meclis ve Parlamento bakımından Türkiyenin Orta Çağa
döndüğünü gösterdi. Hakikaten, Fransada 1314 ile 1789 arasında
parlamentodaki temsil milletin temsili esasına dayanmıyordu, bugün
bizim buradaki temsil fonksiyonumuza çok daha yakındı. Orada zümreler
vardı; ruhbandı, soylulardı ve üçüncü zümre denen
diğerleri vardı ve milletvekillerinin karar alma, müzakere etme,
gündem oluşturma, irade oluşturma yetkileri yoktu, sadece temsil
ettikleri zümrenin taleplerini krala iletmekle görevliydiler. Bugün, üzülerek
söylüyorum, maalesef, Meclisimiz de bu durumdadır. Kimse kimseyi
dinlemiyor ve burada oylar partilerin milletvekili sayısına göre
hesap ediliyor. 15 Temmuzdan sonra aklıselim ve itidal hâkim
olacağına, alelacele verilmiş hükümler ve yönetimde eski
alışkanlığın devam ettirilmesi sebebiyle Türkiye
İnsan insanın kurdudur, birbirini yer. diyen Hobbesin ülkesi
hâline gelmiş durumdadır.
15 Temmuzdan sonra şunu
gördük: Esasında, 2004te altında bugünkü muktedirlerin
imzasının olduğu senetler olduğu hâlde kendi
sorumluluklarını örtmek için 17-25i milat gösterenler paralel devlet
yapılanması konusunda hiç de samimi değiller. 15 Temmuzdan sonra
öğrendik ki bu paralel devlet yapılanmasının
elebaşısı Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından resmî
olarak hiç istenmemiş. 15 Temmuzdan sonra gördük ki isteniyormuş gibi
yapılıyor ama iade edilmemesi için de bütün gayretler gösteriliyor.
Uluslararası suçluların iadesiyle ilgili anlaşmaların temel
şartı, iade edilecek sanığın iade edildiği ülkede
adil yargılama ve savunma hakkının bulunduğuna dair bir
kanaatin bulunmasıdır. Siz hem bir sanığı isteyip hem
de Geldiğinde Gebertin beni. diye yalvaracak, ışık bile
göremeyecek. derseniz; hem bir sanığı isteyip hem de Hain!
diye ona damgayı vurup Onların hakkı hukuku mu olur, onlar
mağdur mu olur? derseniz dolaylı olarak Bunu iade etmeyin.
demiş olursunuz. Ama her sözünüzün algıda seçicilik çerçevesinde
muhatabı farklı olduğu için iyi becerdiğiniz PR ve kamuoyu
oluşturma yoluyla bunu yaparsınız.
Yine, 15 Temmuz bize şunu gösterdi: 15 Temmuza
ülkeyi getiren kadrolar 15 Temmuzun faillerini tespitte de yer alıyorlar.
Yani, siz Cumhurbaşkanının yaverlerinin yüzde 80ine
yakınının bu yapılanmadan oluşmasına engel
olamayacaksınız, göremeyeceksiniz, tespit edemeyeceksiniz,
Genelkurmay Başkanının Başyaverinin, Özel Kalem Müdürünün
bu yapıdan oraya gelmesini tespit edemeyip ona engel
olamayacaksınız, aynı adamlar bugün bu yapılanmayla
mücadele edecekler. Dün ne kadar isabetli, dün ne kadar tutarlıysa bugün de
o kadar yapacaklardır. Başka bir şey yapmaları mümkün
değil ama biz aynı kadrolarla buna sebep olanlarla mücadeleye de
devam ediyoruz. Bu şuna benziyor: Bir otobüsü biz bir şoföre emanet
etmişiz. Şoför, aracın fennî muayenesini
yaptırmamış, sağdan gelen, soldan gelen seslere
bakmamış, lastiklerini değiştirmemiş ve aracı
uçurumdan yuvarlamış, büyük hasar oluşmuş. Daha sonra,
araçtan, şoför koltuğundan inmiş kusur dağıtıyor
8/2 filanca kusurlu, 8/3 filanca kusurlu. diye.
Arkadaşlar, buradan adil bir sonucun
çıkması asla mümkün değildir. Burada bir operasyon
yaparsınız, bu operasyon başarılı da olur. Hani
tıpta derler ya: Operasyon başarılı oldu ama maalesef
hastayı kaybettik. Bu darbecilerin oluşturmaya
çalıştığı fitne, fesat, birbirinden endişe eden, birbirine
kin besleyen, birbirinden korkan toplum yolunda katkıda bulunmuş
olursunuz.
Bu kanun hükmünde kararnamede pek çok kurumu
kapatıyoruz ama ben biliyorum ki AKP kendisiyle ilgili kapatma
davasında çok güçlü bir şekilde şunu söylüyordu: Tüzel
kişilikler suç işlemez, onların karar organındaki
kişiler suç işler. Onun için, bu kişilerle ilgili işlem
yapmak gerekiyor. ama bugün daha peşin hükümleri veriyor.
Arkadaşlar, öbür tarafta dirildiğimizde,
ki bugün inanmayanlar da dirildiğinde Cenab-ı Allahı karşılarında
gördüklerinde onun varlığına ve El Adil sıfatına
inanacaklardır ama orada bile mizan, terazi kurulacak, delillendirme,
şahitlendirme yapılacak, savunma hakkı verilecek ve ondan sonra
nereye gideceksek buna karar verilecek. Bugün yapıldığı gibi
peşin hükümlerle Türkiye'nin bütün kadrolarının ipotek
altına alınması, korku altına alınması
hayırlı bir iş değildir: Buradan, bu kafayla gidersek
çıkış yoktur.
Arkadaşlar, işin
özeti, iktidardaki kadrolar emin olma durumlarını,
vasıflarını kaybetmişlerdir, ehil değillerdir, halka
yakın değillerdir, utanma ve merhamet duygusunu da
kaybetmişlerdir. Utanma ve merhamet duygusunun olmadığı,
ehil olmayan, emin olmayan ve halka yakın olmayan kadroların yürüteceği
süreçler zarar getirecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ferhat Encu,
Şırnak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Encu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FERHAT ENCU (Şırnak)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Burada açıkçası birçok defa söz
aldık, birçok olayı izah etmeye çalıştık. 7 Hazirandan
sonra oluşan iradenin kabul edilmemesi, hemen akabinde savaşın
başlatılması, Kürtlere karşı, farklı kimliklere,
diğer yapılara karşı, bu ülkede muhalif olanlara
karşı topyekûn savaşın başlamasıyla birlikte
kürdistanın, Kürt illerinin birçok ilçesinde sokağa çıkma
yasağı ilan edildi.
Bu illerden bir tanesi Şırnaktır.
Şırnakta, İdilde, Silopide, Cizrede, Şırnak
merkezde, Beytüşşebapta sokağa çıkma yasağı ilan
edildi. Orada yaşanan acıları biz burada defalarca dile
getirdik. Fakat ne yazık ki, her defasında dile getirdiğimizde
AKP Hükûmeti hiçbir şey olmamış gibi davranmaya
çalıştı. İki yüz on sekiz gündür Şırnakta
sokağa çıkma yasağı vardır.
Değerli arkadaşlar, sekiz aydır,
sekiz aydır Şırnak halkı kendi evlerine gidemiyor ve
Şırnakın yüzde 80i yıkılmıştır.
Bakın, arkadaşlar, Seksen üçüncü gününde operasyonlar bitti.
açıklamasından bu yana tam iki yüz on beş gün geçti ve hâlâ
Şırnakta sokağa çıkma yasağı vardır ve ne
zaman kaldırılacağı belli değildir. Şırnakın
yüzde 80i yıkılmış ve Şırnak halkı tümüyle
köylerde, barakalarda, Şırnak ilçelerinde, diğer
yıkımın olduğu yerlerde yani İdilde, Cizrede,
Silopide barınmaya, temel ihtiyaçlarını, sağlık
ihtiyaçlarını, eğitim haklarını,
ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlar, 5 bine yakın
insan şu anda Şırnak çevresinde çadırlarda, barakalarda
yaşıyor ve en temel ihtiyaçlarını gideremiyorlar ve AKP
Hükûmeti Silopiyi pilot bölge seçtiğinde Bu halk için bizim projelerimiz
vardır, onların barınma ihtiyaçlarını
gidereceğiz, onların eğitim, sağlık
haklarını, ihtiyaçlarını gidereceğiz. dediler fakat
şu anda Şırnak halkının yüzde 50si eğitim,
barınma gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Burada,
Şırnak halkını zorla yerlerinden göç ettirenler,
Şırnak halkını bu sefalete mahkûm edenler bilsinler ki
tarih önünde bunun hesabını vereceklerdir, bilsinler ki bu halka
bunun hesabını vereceklerdir. İnsanların en temel
ihtiyaçlarının giderilmediği ve hâlâ sokağa çıkma
yasağının olduğu Şırnakta, Şırnak
ilçelerinde yani yaklaşık 60 bin nüfusa sahip olan Uludere,
Beytüşşebapta bulunan insanlar Cizreye gelip temel
ihtiyaçlarını karşılamak istediklerinde Şırnak
çevre yolundan geçemiyorlar, mecburen -Cudi Dağından- dağlardan
vuruyorlar ve Uludereden gelen bir insan, Beytüşşebaptan gelen bir
insan yaklaşık bir buçuk saatte varacağı bir yere,
Cizreye; bu dağ yolunu, topraklı yolu kullanması sebebiyle
yaklaşık dört saatte ancak varabiliyor ve hastalar bu şekilde
hastanelere taşınıyor ve bu şekilde insanlar temel
ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Çevre yollarını
kullandıkları takdirde orada keyfî bir muameleyle karşı
karşıya kalıyorlar. Yaklaşık üç saat, altı saat,
on iki saat gibi saatlerle oradaki insanları mağdur ediyorlar ve bu
mağduriyeti yaşamak istemeyen insanlar kendilerini o tehlikeli
yollara vuruyorlar.
Değerli arkadaşlar, Şırnakta
sadece sokağa çıkma yasağı yoktur, Şırnakta
topyekûn bir imha söz konusudur; doğasına, kültürüne, tarihine
karşı, diline karşı bir saldırı söz konusudur ve
Şırnak halkının yüzde 80i evlerinin yıkılmasından
kaynaklı
Daha önce Şırnak halkı eşyalarını,
mallarını evlerden taşıyacakları sırada orada
bulunan vali, yetkililer Taşımayın, bu geçici bir süreçtir,
hemen dönersiniz. deyip taşınmalarına, mallarını
taşımalarına izin vermedi. Şırnakta taşeron
firma, orada o evleri yıkan, sapasağlam evleri yıkan firma
kolluk kuvvetleri denetiminde, orada bulunan güvenlik kuvvetleri denetiminde
Şırnak halkının malını talan ediyor.
Arkadaşlar, siz kendinizi kırk haramiler olarak mı görüyorsunuz?
Şırnak halkına haramiler olarak mı
yaklaşıyorsunuz? Yani bu şekilde mi insanların temel
ihtiyaçlarını, mağduriyetlerini gidereceksiniz?
Bakın, aileler gidip Şırnak
Cezaevinde bulunan insanlarla görüşemiyorlar. Bahane nedir?
Şırnakta sokağa çıkma yasağı vardır.
Bakın, az değil, birkaç gün önce bundan kaynaklı, Şırnak
Cezaevinde yapılan uygulamalardan kaynaklı 2 çocuk
yaşamını yitirdi. Bakın, dokuz gündür orada bir açlık
grevi söz konusudur. Niçin orada bulunan siyasi tutsaklar bu açlık grevine
girmişlerdir? Şırnaktaki ablukanın kaldırılması,
ailelerinin kendileriyle görüştürülmesi talepleri vardır. AKP Hükûmeti eğer ileri
demokrasi diye demokrasinin kırıntısını bile bu
ülkede bırakmamışsa bunun hesabını vermek
durumundadır.
İnsanların en temel hakları,
ihtiyaçları zorba, kaba kuvvetle engelleniyorsa, bizler kendi ilçelerimize
gittiğimizde Anayasada bize tanınan dokunulmazlık hakkı
çiğnenmek isteniyorsa, araçlarımız aranıyor,
yollarımız kesiliyorsa AKP Hükûmeti bundan sorumludur, izlemiş
olduğu politikalardan kaynaklı bundan sorumludur. AKP Hükûmeti bunun
hesabını tarih önünde, bu halkın önünde vermek
durumundadır.
Değerli arkadaşlar, bir üniversite
kurulmuş Şırnakta; sayısını tam olarak
bilmiyorum -kapasitesi ne kadardır- ama büyük bir üniversitedir.
Şimdi öğrenci alınmaya başlandı. Peki, soruyorum
Sayın Bakanım: Bu öğrencileri siz nerede barındıracaksınız?
Hakikaten merak ediyorum, siz bu öğrencilerin konaklama hakkını
nasıl sağlayacaksınız? Orada yurt yok, 200 kişilik bir
yurt vardır, o da yıkılmış mıdır, sağlam
mıdır, belli değildir. Peki, Cizrede, Silopide onları
barındıracağız. derseniz, orada bulunan sapasağlam
evler bile dâhil riskli alan adı altında yıkılmak
isteniyor. İnsanlar topyekûn bir cezalandırma politikasıyla
karşı karşıyadır. Bunun sebebi nedir sizce? 7 Haziranda,
1 Kasımda ortaya koymuş olduğu iradedir ve orada AKP Hükûmetini,
onun politikasını, onun zihniyetini il barajının
altına iterek iradesini ortaya koyduktan sonra bu halktan öç alma
politikasıdır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Encu.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin iktidar
partisiyiz, kendimizi kırk haramiler olarak falan da görmüyoruz. Bölgede
halkı zapturapt altına almaya çalışan teröristlere
karşı büyük bir operasyon yürütülmüş ve bunun neticesinde ortaya
çıkan hasarlardan dolayı şehrin yeniden imarı söz
konusudur.
GÜLSER
YILDIRIM (Mardin) Operasyon bittikten sonra niye devam ediyor o zaman
yıkımlar? Operasyonlar bitti ama yıkım devam ediyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Burada teröriste terörist diyemeyenlerin, ilçe
başkanlarımızı, masum insanları katleden teröristlere
terörist diyemeyenlerin kalkıp da Adalet ve Kalkınma Partisine
demokrasi dersi vermeye hakkı yoktur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Muş, açık bir sataşmada
bulundu.
BAŞKAN
Hangi cümlesiyle Sayın Baluken?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teröristlere terörist diyemeyenler...
Yanlış bilgi verdi.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, bu
Şırnak meselesiyle ilgili defalarca bu kürsüden ifade ettik. Bizim
amacımız bağcıyı dövmek değil.
Bağcıyı döveceğimiz çok konu var. Siz içeride de
dışarıda da dünya kadar yanlış yapıyorsunuz. Ama,
bu Şırnakla ilgili bir çözüm arıyoruz, çözüm. Siz Operasyonlar
başladı, devam etti, o yüzden binlerce insana Şırnakı
yasakladık. falan diyemezsiniz. Aylardır Şırnakta
operasyonlar bitmiş durumda, aylardır 5 binin üzerindeki insan
çadırlarda yaşamaya mahkûm edilmiş durumda, aylardır biz o
insanlar şimdi Şırnakın tamamında hissedilen bu
soğuğu kışın çadırlarda
karşılamasınlar diye bir çaba içerisindeyiz ve siz bunu
engellemişsiniz, böyle bir tavır ortaya koymuşsunuz. Şimdi,
gelip bunlara cevap vermeniz gerekiyor. Geçin, o operasyon
kısımlarını falan geçin, onları zaten burada defalarca
biz ifade ettik. Ya, Hükûmet olarak sizin projeniz nedir? Sekiz aydır bir
şehirde sokağa çıkma yasağı olur mu? 80 bin insana
kendi evine girme yasağı konulabilir mi? On binlerce insan
kışı kar altında, çadır altında geçirmeye mahkûm
edilebilir mi? Bunlarla ilgili ne yapmışsınız? Hadi diyelim
ki yapmadınız, niye bizleri engelliyorsunuz, niye sivil toplum örgütünü
engelliyorsunuz, niye halkı engelliyorsunuz? 400 konut yapacağız
dedik, 400 konut. Başbakan yardımcısıyla bizzat ben
defalarca görüştüm, Bunun için Şırnak Valiliğiyle
görüşmeler yapıp size geri döneceğim. dedi, yapıcı
konuştu ama sonra nereye gittiyse o konuşma, olumsuz olarak geri
döndü; ya, siz bunun cevabını verin. Bizim bağcıyı
döveceğimiz, sizin politikalarınızı yerden yere
vuracağımız çok konu var ama Şırnak vekilinin yüreğinden
gelen sesle burada ifade ettiği bu sorunlara bütün Parlamentonun duyarlılık
göstermesi gerektiğini özellikle rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, binlerce konut şu an inşa
aşamasında, imar planları yapılıyor ve inşa ediliyor.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kışı 5 bin insan nerede geçirecek Mehmet
Bey? Çadırda 5 bin insan var, binlerce konutu bekleyecek bir durum yok
ortada.
FERHAT ENCU
(Şırnak) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın
Encu...
FERHAT ENCU
(Şırnak) Sayın Başkan, bakın, ben bölgeden
geldiğim için... Bakın, Silopi pilot bölge seçilmişti, şu
anda İdilde sadece bir örnek adı altında 1 tane konut inşa
temeli beş gün önce atılmıştır, onun
dışında hiçbir politikası, projeleri yoktur; yıkımdan,
talandan başka.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Encu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya, 13 bin konut yok Sayın Başkan,
milletvekilleri doğruyu bilsinler.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Şenal
Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kâtip üye arkadaşlarım ve yazman
arkadaşlar, değerli milletvekili arkadaşlarımız; ben
667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ikinci bölümüne ilişkin
görüşlerimizi ifade edeceğim -daha önce birinci bölümü üzerinde de
ayrıntılı olarak görüşlerimizi sunmaya
çalışmıştık- ancak bunu yapmadan önce, bu konudaki
konuşmamı, düşüncelerimizi sunmadan önce yapmak istediğim
bir şey var. Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz gün ya da
dün, kadın arkadaşlarımızı, bütün kadınları
aşağılayan, çifte standartta gören bir değerlendirmede
bulundular ve memleket uğruna nasıl ölünür konusunda adam gibi
ölmek ile madam gibi ölmek deyimlerini kullandılar. Madam gibi ölmeyi
de aşağıladılar. Fransızca bir deyimle kadından
söz ettiler. Bugün değerli Genel Başkanımız grup
toplantımızda da bu konuya değindi fakat ben bir kadın
vekil olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunda bu konuya değinme
gereksinimi içindeyim. Hangi nedenle? Çünkü, eğer bu konu burada ifade
edilmezse ben kısa bir süre önce ölüm yıl dönümünü değerlendirdiğimiz,
kendisini andığımız Bahriye Üçoka haksızlık
yaptığımızı düşünürüm. Bu kürsülerde oturmamakla
birlikte, Parlamentoda görev almamış olmakla birlikte bütün bir
Türkiye halkının kalbinde yeri olan Türkân Saylana
haksızlık etmiş olurum, onların anılarına
saygısızlık etmiş olurum. Ve daha önemli isimler var
hepinizin aklına gelebilecek: Halide Ediplere haksızlık
etmiş olurum. Doğrudan doğruya emperyalizme karşı,
Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı mücadelesinde ön saflarda bulunan
Erzurumlu Kara Fatmaya, Bitlisli Ayşeye, Emire Ayşeye, Melek
Reşite, Çete Ayşeye, Tayyar Rahmiyeye, Kılavuz Haticeye,
Gördesli Makbuleye, Asker Saimeye, 12 yaşındaki Küçük Nezahata ve
Nakiye Elgüne ve birçok -adını belki burada sıralamanın
oldukça zaman alacağı- kadınımıza haksızlık
etmiş olurum. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki anlayışın
da, Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki anlayışın
da kadın-erkek eşitliği konusunu içselleştirmediği
sürece bu tür hataları yapacağı açıkça ortadadır.
Herhâlde hepimizin bu çifte standartlı anlayıştan
arınmamız gerekir; yoksa, ben dâhil olmak üzere, şu anda
kürsülerde oturmakta olan kadın arkadaşlarımıza da
aynı saygısızlık yapılmış olur. Ama ne
yazık ki değerli arkadaşlar, hukukun ve Anayasanın âdeta
kişiselleştirilmiş olduğu bir durumda sadece tek elden
vazedilen değerlendirmeler ve kanunlarla uğraşıyoruz.
Elimizdeki kanun hükmünde kararname de aslında bunun bir örneğini
ifade ediyor.
Şimdi, bazı somut konulara izninizle
değinmek istiyorum. Geçen kez de ifade ettim ve dedim ki: OHAL yönetimleri
-tırnak içinde- hukuki yönetimlerdir, kısmidirler, geçicidirler ve
denetime açıktırlar; durumun gerektirdiği sınırlar
içinde düzenlemeler yaparlar. O durum nedir? OHALin ilanına neden olan
ana konudur, olaydır. Aynı zamanda, bunları bir ölçülülük içinde
yaparlar ve bu ölçülülüğün temel ilkeleri, temel kuralları
vardır. Bu kurallardan biri, olağanüstü hâlle müdahale gerekli midir,
değil midir? Birinci kural budur. Bu müdahaleyi hangi araçlarla
yapmamız gerekmektedir? Bu araçların amaca ulaşmaktaki
elverişliliği ne durumdadır? Bu temel konu, yani, ölçülü
kararlar vermeyi, olayımıza dönersek,
tartıştığımız konuya dönersek kararnamelerin
OHALin ihtiyacı sınırı içinde, ölçülü olarak ve hukuka
uygun olarak yapılması gereğini emreder.
Şimdi, elimizdeki kararnamenin devam eden
haklarında neler vardır? Arkadaşlarım sıkça atıf
yaptılar, hem Anayasanın 15inci maddesine atıf yaptılar
hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15inci maddesine
atıf yaptılar ve dediler ki: Sert çekirdek haklar vardır. Bu
sert çekirdek haklar yani temel insan hakları herhangi bir biçimde, OHAL
süreci içinde dahi, herhangi bir şekilde kısıtlanamaz,
bunların ihlali aynı zamanda hukukun ihlali olur. Bunlar temel
haklardı yani yaşama hakkıydı, insanlık onurunu temel
alan haklardı, işkence görmeme, kötü muamele görmeme, herhangi bir
şekilde genel güvenlik hakkının tam anlamıyla
sağlanması, adil yargılanma hakkının
sağlanması gibi temel haklardı. Ne yapacaktık? Bu temel
hakların yanı sıra, OHAL süresi içinde demokrasiyi
sağlayacaktık. OHAL sürecinde demokrasi nasıl
sağlanabilir? gibi bir soru gelebilir. OHAL süreci içinde demokrasiyi
sağlayacak olan, işte, içinde bulunduğumuz kurumdur. Yani OHAL
kararlarının denetlenmiş olması, yasallık durumunun
tartışılmış olması orada demokrasiyi sağlar.
Ama ne yazık ki birkaç gündür tartıştığımız
bu olağanüstü hâl kararnamesini ben aslında
tartışabildiğimizi düşünmüyorum. Neden düşünmüyorum?
Çünkü hepimizin kulakları kapalı durumda, yürekleri de kapalı
durumda. İfade edilen itirazlar herhangi bir biçimde değerlendirmeye
alınmıyor ve ön yargıyla reddediliyor ve zaten şu
salonumuzun hâli de aslında bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
demokrasiyi sağlamada bir katkı kaygımızın -üzülerek
söylüyorum- olmadığının da bir göstergesi durumunda.
Şimdi tartışacağız, biraz
sonra tartışacağız. Biraz önce
tartıştığımız bir konu vardı, pasaportla
ilgili konu. Pasaportla ilgili konuda asıl mesele şuydu: Bir mahkeme
kararı olmaksızın, idari ya da adli soruşturmaya
bağlı bir kesin hüküm olmaksızın kimsenin pasaportunu iptal
edemezsiniz. Ama biz biraz önce ne yaptık? Zanlı, şüpheli diye
gördüğümüz, henüz hakkında kesin karar olmayan insanların
pasaportlarını iptal ettik, bir de eşlerinin
pasaportlarını iptal ettik ve dedik ki: Millî güvenlik
gerekçesiyle. Kim karar veriyor millî güvenliğe? İçişleri
Bakanlığı mı? Hayır. Millî güvenliğin ihlal
edildiğine mahkemeler karar verebilir, adli ve idari yargı karar
verebilir.
Bir maddeyi daha geçtik, 6ncı maddeyi. Hani
adil yargılanma hakkını biz korumakla sorumluyduk. Ne
yaptık? Otuz günlük gözaltı süresine hepimiz el kaldırdık
-hepimiz diyorum, muhalefeti ayırarak söylüyorum, AKPli milletvekili
arkadaşlarımıza sesleniyorum- peki dedik. Oysa değerli
arkadaşlar, benden önce konuşan Murat Emir arkadaşım tek
tek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf
yaptı -biliyorum, burası bir hukuk kürsüsü değil ama aynı
zamanda hukuki bir kürsü- dedi ki: Geçmişte bu tür kararlar verildi -12
Eylülleri anımsattı, 12 Martları anımsattı, hatta olağan
dönemde verilmiş olan olağanüstü hâl kararlarını ve uygulamaları
hatırlattı- Türkiye Cumhuriyeti mahkûm oldu, bunu yeniden
yapmayalım. Biz bunu tartıştık, Anayasamıza en fazla
toplu suçlar için bile dört günlük gözaltı süresi koyduk fakat o dört
günlük gözaltı süresi şimdi otuz gün. Hangi vicdanla, hangi
akılla? Bu şu demektir: Kötü muameleye alan açıyoruz demektir,
izin veriyoruz demektir, biz bunu biraz önce yaptık.
Şimdi, biraz sonra da şunu
yapacağız, diyeceğiz ki: Efendim, olağanüstü hâl dönemi
içinde insanlar, kamu görevlileri herhangi bir şekilde adli ve idari
sorumluluk taşımazlar, cezai olarak onların bir sorumluluğu
yoktur. Cezasızlık hâli getirdik, getireceğiz ya da, biliyorum
getireceğiz yani kimse buna hayır demeyecek, hepinize
hatırlatırım, burada bulunan bütün vekil
arkadaşlarıma. Kenan Evreni yargılayamadık, Kenan Evrene
hesap soramadık. Hangi sebeple soramadık? İşte böyle bir
madde sebebiyle soramadık. Şimdi, yeni hukuksuzluklar olursa bu
hukuksuzluklara karşı da hesap soramayacağız ve kamburumuz
daha yükseğe doğru çıkmış olacak.
Başka bir şey, daha hafif gibi
görünebilir, yürütmeyi durdurma kararına izin vermeyeceğiz biraz
sonra; Yürütmeyi durdurma kararı verilemez. diyeceğiz. Niye? Hukuki
bir hata varsa hukuki hata mahkemeler yoluyla saptanmışsa yürütmeyi
durdurma kararını neden vermeyelim arkadaşlar? İnsanlar
ille mağdur olsun mu, çile çeksin mi? Onlara kırk katır,
kırk satır mı sunalım? Adalet diye bir
kavrayışımız olamayacak mı, insan hakları diye
bir kavrayışımız olamayacak mı; insan hakları,
insanın onuru diye bir anlayışımız olamayacak mı?
Değerli arkadaşlar,
bir kez daha hepimizi hukuka, insan haklarına dayalı bir hukuka ve
anlayışa davet ediyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
İkinci bölüm üzerinde siyasi parti
grupları adına olan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı adına konuşma talebi
yoktur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz talebim var İç Tüzük 60a göre.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baluken.
Soru sormak için sisteme giren olmaması
nedeniyle soru-cevap işlemini geçiyorum.
Şimdi, 60ıncı maddeye göre
Sayın Balukenin söz talebi vardır, Sayın Balukene söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Baluken.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Musuldaki gelişmeler konusunda yapılan çelişkili
açıklamaların cevabının verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ara vermeden hemen önce hem Sayın Bakanın
hem de AKPli yetkililerin cevaplandırması amacıyla bir soru
sormuştum. Türkiyenin dış politikasıyla ilgili, Musuldaki
gelişmelerle ilgili Başbakan Binali Yıldırımın
yapmış olduğu iki çelişkili açıklamanın
gerçeğinin ne olduğunu sormuştum. Sabah Türk savaş
uçakları Musul operasyonunda yer almıştır. diye
açıklama yapmıştı; grup çıkışında
gazetecilerin, uluslararası ajansların sorduğu soruya da
Savaş uçakları Musul harekâtında yer almamış da, icap
ederse alabilir. mealinde bir cevap vermişti. Operasyonların
detayına da hâkim değilim. gibi son derece ciddiyetsiz bir
açıklama yapmıştı. Şimdi bakın, bir bölgesel
savaşın Türkiyeye getireceği ağır sorumluluklardan
bahsediyoruz. Dolayısıyla, bununla ilgili Meclis Genel Kurulunun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz, toparlayınız
Sayın Baluken, açıyorum mikrofonunuzu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) ...ve
siyasi partilerin doğru bilgi edinme hakkı var. Burada konuşma
yapan AKP grup başkan vekili de Türk savaş uçaklarının
Musul operasyonuna katıldığını ifade etmişti.
Şimdi, Başbakanın yeni açıklamasıyla bu bilginin de
doğru olmadığı ve Genel Kurula yanlış bilgi
sunulduğu ortaya çıkıyor. Bölgesel savaşın
dışında bunun içeride de çok farklı yansıması
oluyor. İşte dolar, AKP eliyle bu ciddiyetsiz yaklaşımdan
dolayı cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmaya devam
ediyor; ekonomi çöküyor, istikrarsızlık büyüyor.
Dolayısıyla, sorduğum sorunun cevabını istiyorum.
Sayın Bakan ya da AKPli yetkililer bu konudaki
çelişkili açıklamalarının cevabını verirlerse ona
göre biz de durumumuzu değerlendireceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurunuz efendim,
sizin de 60ıncı maddeye göre söz talebiniz var.
23.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Yurtta Sulh
Konseyi üyelerine ulaşmak için yapılan çalışmaların ne
aşamada olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Bakan -yani şu anda Genel Kurulda
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları da var- 15 Temmuz 2016 darbe
girişimi gecesinde -biz, tabii, Meclisteydik o gün- yurtta sulh konseyi
bir bildiri yayınladı. Bu yurtta sulh konseyi kimlerden
oluşuyor? Bugüne kadar 120 bin kişi açığa alındı,
haklarında işlem yapıldı, hâlen yurtta sulh konseyi
üyelerine ulaşılamadı. yurtta sulh konseyi üyelerine
ulaşılması için daha kaç kişi hakkında işlem
yapılması lazım? Kaç kişinin cezaevine atılması
lazım? Kaç kişinin açığa alınması lazım? Kaç
kişinin yakalanması lazım veya çalışmalar ne
aşamada Değerli Bakanım? Bu konu hakikaten tüm Türkiyeyi ve
dünyayı ilgilendiren bir husus. Yani, bu yurtta sulh konseyi üyeleri kim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde yer alan maddeleri
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
7nci madde üzerinde toplam dört önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 7'nci maddesinin 1inci fıkrasındaki "borç
olmama" ibaresinin "borçlu olmama" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa Kalaycı Fahrettin
Oğuz Tor
Osmaniye Konya Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 667
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesinin 1inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7 - (1) 15/7/2016 tarihinde
gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin
devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle hayatını kaybeden
veya malul olan sivillere 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21
inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında
bağlanacak aylıklarının hesabında aynı
fıkranın (h) bendi hükümleri esas alınır ve kendileri ile
hak sahipleri, söz konusu (h) bendi kapsamında bulunanlara ilgili
mevzuatında sağlanan diğer haklardan aynı şekilde
yararlandırılır. Ancak, dul ve yetimlerine bağlanacak
aylığın toplam tutarı, malulün ya da ölenin kendisine
bağlanacak aylıktan az olamaz. Ayrıca, bunlar ile bu eylemler
sebebiyle yaralananlar hakkında 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun nakdi
tazminat hükümleri uygulanır. Bu şekilde bağlanacak
aylıklarda, genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve
prime ilişkin borçsuz olma şartı aranmaz."
Şenal Sarıhan Nihat
Yeşil Murat
Emir
Ankara Ankara
Ankara
Türabi Kayan Muharrem
Erkek Gürsel
Erol
Kırklareli Çanakkale Tunceli
Mustafa Tuncer Kazım
Arslan
Amasya Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci
maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan ile bu
eylemler sebebiyle yaralananlar ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve bu maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
Bunların aylık başlangıç tarihine
kadar olan genel sağlık sigortası primi dâhil kendi
sigortalılığı sebebiyle tahakkuk eden prim ve prime
ilişkin her türlü borçları Sosyal Güvenlik Kurumunca terkin edilir.
"(3) Birinci fıkra kapsamına giren
eylemler sebebiyle hayatını kaybeden, malul olan veya yaralanan kamu
görevlileri ve siviller ile bunların hak sahipleri veya kanuni mirasçılarına,
bu madde veya ilgili mevzuatı uyarınca ödenen gelir, aylık,
emekli ikramiyesi, nakdî tazminat ve ek tazminatlar haczedilemez.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış
Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda Kaya Ayhan Bilgen Behçet
Yıldırım
İstanbul Kars Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Behçet Yıldırım, Adıyaman Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 667
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Darbe teşebbüsü gerçekleşmiş
olsaydı Meclis devreden çıkarılacaktı. Darbe
teşebbüsünün devreden çıkaramadığı bir Meclis ne
yazık ki OHALle, kanun hükmünde kararnamelerle Hükûmet tarafından
devre dışı bırakılmıştır. Hükûmet
gerçekten darbecilerle mücadele ederken geniş toplumsal mutabakatı
içeren bir üslupla, darbecilere karşı istediği her tedbiri bütün
toplumsal kesimlerin desteğini alarak bu Mecliste yapabilirdi. Ancak
Hükûmet geniş ölçekte bir toplumsal rıza yerine Allahın bir
lütfu cümlesinden hareketle sadece kendi çıkarını, kendi
iktidarını, bir adım ötesi kendi hegemonyasını pekiştirmek
için kullandı.
Darbelerin esas amacı demokratik, yasal,
meşru düzeni ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerdir.
Darbeciler ne yapar? Darbeciler Meclis kapatır, darbeciler siyasi
partileri kapatır, basın-yayın organlarını
kapatır, halkın iradesini tanımaz, fesheder, yerine
atanmışlarla halkın meşru idaresini hiçe sayar. Darbeciler
kamuda veya özelde muhalif görüşten ne kadar insan varsa işine son
verir, sürgün eder. Şimdi yapılan nedir? Aynısı. Darbeyle
yakından uzaktan alakası olmayan gazeteciler tutuklanıyor, gazete
ve televizyon yayınları polis baskınıyla
kapatılıyor. Olağanüstü hâl, kanun hükmünde kararnamelerle
Meclis sadece bir notere, bir onay makamına dönüştürülmüş
durumdadır. Meclis ne yazık ki devre dışı
bırakılmıştır.
Yine, halkın iradesiyle seçilen belediyelere
halkın iradesi hiçe sayılarak kayyumlar atanıyor. Darbeyle
herhangi bir şekilde ilişkilendirilmeyecek kamu görevlileri ihraç
ediliyor veya açığa alınarak işinden ediliyor. Özü
itibarıyla darbecilerin yaptıkları, yapacakları her şey
zaten şu anda yapılıyor.
Adıyamanda şu an darbeyle şu veya bu
şekilde herhangi bir şekilde irtibatlandırılmayacak 50
eğitim emekçisi görevden uzaklaştırılmıştır.
Açığa alınan ve ihraç edilen bu öğretmenlerin çoğu
hakkında daha önce soruşturma yapılmış,
savcılık soruşturmasında Kovuşturmaya gerek yok.
şeklinde karar verilmiş ama buna rağmen arkadaşlar açığa
alınmış ve ihraç edilmiştir. Sadece yasal zeminde, sendika
genel merkezinin talimatı doğrultusunda bir günlük iş
bırakma eylemine katılmak, açığa alınmalar ve ihraçlar
için sebep olarak gösterilmiştir. Bu, demokratik düzende
yapılabilecek bir uygulama değildir. Ancak, Hükûmet tasarrufuyla,
olağanüstü hâl kararnameleriyle, darbeyle uzaktan yakından hiçbir
alakası olmayan insanların böyle bir muameleye maruz kalması
darbeciliğin ta kendisidir.
Yine Hükûmet, olağanüstü hâl ilan
edildiğinde, bunun üç ay dolmadan, kısa sürede
kaldırılabileceğini söyledi, ancak olağanüstü hâli üç ay
daha uzatma kararı aldılar. Ülkeyi olağanüstü hâl kararnameleri
ve uygulamalarıyla yönetecekleri anlaşılmıştır.
Bir an önce, bu, ne olduğu belli olmayan, Ben yaptım, oldu.
mantığıyla insanların hakkını, hukukunu
gözetmeyen bu olağanüstü hâl kanun hükmünde kararname uygulamasına
derhâl son verilmelidir. Darbeci düzenin getirdiği OHAL
uygulamalarıyla darbenin engellenmeye çalışılması mümkün
değildir. Darbeyi önlemek istiyorsanız, darbe anayasası dâhil,
bütün darbe mevzuatını kaldırmanız gerekiyor.
Yine, demokratik bir cumhuriyet, demokrasiyi, hukuku
temel değer sayan bir uzlaşı anlayışı darbe
geleneğini toptan bitirecek somut bir çözümdür.
7nci maddede, darbede
hayatını kaybeden, yaralanan ya da malul olanlara sağlanan maddi
haklardan bahsediliyor. Evet, yapılmak istenen yardımlar en iyi
şekilde yapılmalı, gösterge ve güvenceler sağlam temeller
üzerine oturtulmalı. Bu duruma kimse itiraz etmez.
Türkiye Cumhuriyeti çok
güçlü, çok zengin. diyoruz ama bu paraları bile halktan toplamaya
çalışıyoruz. Bu yardım kampanyası bence
yanlış, hiç gerek yok. Türkiye kendi şehit ve gazilerini kimseye
muhtaç ettirmemelidir. Üstelik bu yardım kampanyasında hiç de
hoş olmayan bir durumu açıklamak durumundayım. Bazı kurum
yöneticileri ve kurum amirleri yapılan bağış ve
yardımların dekontlarını personelden istiyor. Bu nasıl
bir anlayış? Kim ne kadar bağış yapmış;
kimler yapmış, kimler yapmamış, bunları tespit etmek,
bunları ispiyonlamak yöneticilerin görevi mi? Burada bile
ayrımcılık söz konusu, âdeta bu kampanyaya katılmayı
zorunluluk hâline getirmek söz konusu. Yardımlar Allah rızası ve
gönüllülük temelinde yapılmalı, hiçbir yönetici ve kurum amirinin bunu
sorgulama ve denetleme hakkı ve haddi olmamalı. Yardımları
bu şekilde toplamaktansa bence devleti soyanlardan tahsil edilse daha
mantıklı olur. Ayakkabı kutularına sığmayan, bir
türlü sıfırlanamayan çuval dolusu dolar ve euroların milyonda
1i bile bu toplanacak yardımlardan daha fazlasıdır, daha fazla
para toplanır.
Yine, israf sahibi biraz
masraflarını kısıtlarsa yardım toplamaya gerek yok
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci
maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan ile bu
eylemler sebebiyle yaralananlar ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını, son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve bu maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Malatya
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
Bunların aylık başlangıç
tarihine kadar olan genel sağlık sigortası primi dâhil kendi
sigortalılığı sebebiyle tahakkuk eden prim ve prime
ilişkin her türlü borçları Sosyal Güvenlik Kurumunca terkin edilir.
"(3) Birinci fıkra
kapsamına giren eylemler sebebiyle hayatını kaybeden, malul olan
veya yaralanan kamu görevlileri ve siviller ile bunların hak sahipleri
veya kanuni mirasçılarına, bu madde veya ilgili mevzuatı uyarınca
ödenen gelir, aylık, emekli ikramiyesi, nakdî tazminat ve ek tazminatlar
haczedilemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 670 sayılı
KHK ile yapılan değişikliğin yansıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 667
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesinin 1inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7 - (1) 15/7/2016 tarihinde
gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin
devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle hayatını kaybeden
veya malul olan sivillere 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21
inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında
bağlanacak aylıklarının hesabında aynı
fıkranın (h) bendi hükümleri esas alınır ve kendileri ile
hak sahipleri, söz konusu (h) bendi kapsamında bulunanlara ilgili
mevzuatında sağlanan diğer haklardan aynı şekilde
yararlandırılır. Ancak, dul ve yetimlerine bağlanacak
aylığın toplam tutarı, malulün ya da ölenin kendisine
bağlanacak aylıktan az olamaz. Ayrıca, bunlar ile bu eylemler
sebebiyle yaralananlar hakkında 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun nakdi
tazminat hükümleri uygulanır. Bu şekilde bağlanacak
aylıklarda, genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve
prime ilişkin borçsuz olma şartı aranmaz."
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Doğru ifadenin olduğu düşünülerek
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname ile İç Tüzük'ün 128inci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 7'nci maddesinin 1inci
fıkrasındaki "borç olmama" ibaresinin "borçlu
olmama" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi ve bizleri izleyen yüce milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Malumları olduğu üzere, AKPnin iktidar
olduğu 2002 yılı itibarıyla terör hemen hemen
sıfırlanmıştı ancak 20 Temmuz 2015ten beri 520den
fazla askerimizi, 350ye yakın polisimizi, 60a yakın korucumuzu, 31
memurumuzu, 600den fazla sivil vatandaşımızı teröristlerin
menfur saldırı ve suikastleri neticesinde kaybettik. Bu süre
zarfından binlerce asker, polis ve sivil vatandaşımız da
yaralanmıştır. Daha dün seçim çevrem Kahramanmaraşta 2
şehidimizi toprağa verdik. Terörizmin dehşeti 79 milyon Türk
vatandaşına hayatı zindana çevirmiştir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda ülkemizi,
anayasal düzenimizi, Meclisimizi ve ulusal bütünlüğümüzü hedef alan hain,
kanlı ve menfur bir darbe teşebbüsünde bulunuldu. Hain darbe
teşebbüsü sırasında da 241 insanımız şehit
edilmiştir. Gerek güneydoğuda vatan için gerekse 15 Temmuz demokrasi
darbesi sırasında birlik ve bütünlüğümüz için şehit
düşen medarıiftiharlarımızın dul ve yetimlerine, malul
kardeşlerimize ne yapsak azdır. Şehitlerimizin
yakınlarına, malul gazilerimize bağlanan aylıkları,
tazminatları burada mevzu etmek istememiş olmakla beraber Hükûmetin
yaptığı bir yanlışlığı burada ifade
etmek zaruret hâline gelmiştir. Bugün 15 Temmuz darbe girişiminde
şehit düşen kardeşlerimizin anne ve babalarına, eş ve
çocuklarına bağlanan aylık ile terörle mücadelede şehit
düşen kardeşlerimizin anne ve babalarına, eş ve
çocuklarına bağlanan aylıklar arasında ciddi farklar
vardır. Bugün itibarıyla sosyal güvenlik kapsamında hiçbir
kapsama girmeyen 15 Temmuz darbesi şehitleri için 3.200 lira esas
alınarak aynı dosyadan sadece anne ve babası varsa bağlanan
aylık miktarı ayrı ayrı 1.600 TLyken terör
şehitlerinin anne ve babalarına bağlanan aylık bunun
yarısı kadardır yani 800 TL civarındadır. Daha da
olayı somutlaştırırsak Hakkâride şehit düşen
askerlerimizin her birinin yakınına 800 TL aylık
bağlanırken aynı durumda olan 15 Temmuz darbesi
şehitlerinin anne ve babası için bağlanan aylık 1.600
TLdir.
Değerli milletvekilleri,
aynı dosyadan aylık bağlanacak hak sahiplerinin
sayısına göre 15 Temmuz darbesi şehitleri yakınlarına
bağlanacak aylık 3.200 TLnin de üstüne çıkabilmektedir. 15
Temmuz darbesi neticesinde şehit olan kardeşlerimizin eşine
3.200 TL, varsa anne ve babasına da 500 TL aylık bağlanmaktadır.
Bu, Güneydoğudaki terör şehitlerine uygulanmamaktadır. Tazminatlar
bakımından da durum farklı değildir. Güneydoğuda
terör şehitlerinin yakınlarına toplamda 138 bin-140 bin TL;
gazilere, malullük derecesine göre 40 bin ila 90 bin TL arasında bir ödeme
yapılırken; 15 Temmuz şehitlerine 340 bin TL, gazilerine de
malullük derecesine bakılmaksızın 340 bin TL ödenmesi
öngörülmüştür. Fark 2, 3, 4 kattır bu duruma göre. Bunlar doğru
bir yaklaşım değildir. Şehitler arasında aylık ve
tazminatlar bakımından ayrım yapılmasını hiçbir
vicdan kabul etmeyecektir. Terörle ilgili tablo bu kadar içler
acısıyken 15 Temmuz şehitleri ile terörle mücadele
şehitleri arasında bir ayrım yapmak yanlıştır,
skandaldır, gafletin ötesindedir. 15 Temmuzda tarih yazan
şehitlerimizin hakkını ne kadar ödeyemezsek terörle mücadelede
emsalsiz bir kahramanlık gösteren şehitlerimizin hakkını da
bir o kadar ödeyemeyeceğimiz asla hatırdan
çıkarılmamalıdır. Şehitlerimizin kemiklerini
sızlatacak, ruhlarını muazzep kılacak çifte standarttan
derhâl vazgeçilmelidir. Bizim için tüm şehitlerimiz şükran, vefa ve
minnete layıktır. Geride bıraktıkları namusumuza
emanettir. Genel Başkanımızın değişiyle 3
Eylülde Hakkâri Şemdinli kırsalında şehit düşen Uzman
Çavuş Hasan Yaşar, Özel Kuvvetlerde korkusuzca direnerek şehit
olan Astsubay Ömer Halis Demirden daha az değerli değildir.
Şehitler arasında yakınlarına bağlanan aylık,
gazilere ödenen tazminat ve maaşlarda ayrım yapılması
yanlışlığının derhâl düzeltilmesi dileğiyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi biraz önce kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul
edilmiştir.
Sayın Bayraktutan, Başkanlık
Divanına bir önergeniz ulaştı ancak daha sonra geri
çektiğiniz yönünde bir not geldi.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Evet.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Şimdi 8inci maddeye geçiyorum. 8inci madde
üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 8'nci maddesinin (1)'inci fıkrasındaki
"değerlendirilmesi" ibaresinin "tespit edilmesi"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa Kalaycı
Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci
maddesinin (1)inci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bülent Tüfenkci
Malatya
Gümrük ve Ticaret Bakanı
"Bu
durumda, ilgili kurum ve kuruluşlara ait ve sözleşme tarihinde mevcut
bina, yapı ve tesisler hariç olmak üzere, taşınmazların
üzerinde yapılan bina, yapı ve tesisler ile her türlü
taşınır, alacak ve haklar, belge ve evrak 23/7/2016 tarihinden
geçerli olmak üzere bedelsiz olarak Hazineye devredilmiş
sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
23/07/2016 tarih ve 667 Sıra Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
8inci maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 8 (1) Mülkiyeti 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçe kapsamındaki idarelere,
düzenleyici ve denetleyici kurumlara, sosyal güvenlik kurumlarına, mahalli
idarelerle bu idareler tarafından kurulan birlik ve işletmelere, özel
kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve
kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların
bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri ile
sermayesinin % 50'sinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklara
ve vakıflara ait olan her türlü taşınmazın
yararlanıcıları ile kiracılarının, milli
güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı,
oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya
iltisakı ya da bunlarla irtibatının kesin mahkeme kararı
ile saptanması halinde irtifak ve intifa hakları ile kira sözleşmeleri
ilgili kurum ve kuruluş tarafından resen iptal edilir."
Şenal Sarıhan Muharrem Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Gürsel Erol Mustafa Tuncer Mehmet
Gökdağ
Tunceli Amasya Gaziantep
Murat Emir Turabi Kayan Barış
Karadeniz
Ankara Kırklareli
Sinop
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda
Kaya Abdullah
Zeydan Ayhan
Bilgen
İstanbul Hakkâri Kars
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Abdullah Zeydan, Hakkâri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Zeydan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef, burada
muhalefet milletvekillerinin konuşmaları, önerileri iktidar partisi
tarafından dikkate alınmıyor. Bundan tam on ay önce, ocak
ayında, burada yaptığım bir konuşmada 2008
yılında cemaatin valileri tarafından başlatılan halka
karşı hukuksuzlukları ve yeni bir dönemi dile getirmiştim
ve o süreçte AKPnin içerisinde birçok milletvekilinin bu hukuksuzlukları
ve haksızlıkları bilmesine rağmen Başbakanı
uyarmadıklarını dile getirmiştim ve hatta o süreçte o
dönemdeki benzeri yanlışların hâlen
yapıldığını ve cesaretle AKP'nin içerisindeki
milletvekillerinin Cumhurbaşkanını ve Başbakanı
uyarması gerektiğini dile getirmiştim; tutanaklarda mevcuttur.
Eğer o zaman milletvekilleri Cumhurbaşkanını
uyarsalardı belki Kürt illerinde gerçekleştirilen yıkım
olmayacaktı, belki Cizrede insanlar diri diri yakılmayacaktı.
Bakın, arkadaşlar, Yüksekovada 37nci
günde çatışmaların bittiği açıklandı resmî
kurumlar tarafından. 37nci günden sokağa çıkma
yasağının kaldırıldığı 80inci güne
kadar Yüksekovada Yüksekova halkının evleri yakıldı hiç
çatışma olmamasına rağmen. Bunu biz orada defalarca dile
getirdik. Sivil toplum örgütlerinin heyetleri geldi, Yüksekovaya
sokulmadı; CHP milletvekilleri geldi, Yüksekovaya sokulmadı ama
maalesef iliştirilmiş gazeteciler getirildiler, hiç
çatışmaların olmadığı, bittiği mahallelerde
tekrar sanki çatışma varmış gibi Yüksekova
halkının kalan evlerini de sırf rating uğruna bombayla
patlattılar ve bunu yapan Yüksekova tümen komutanı şu anda
tutuklu, cezaevinde. Değerli arkadaşlar, bunun siyasi
sorumluluğu iktidardadır.
Değerli arkadaşlar, içinden
geçtiğimiz bugünlerde Hükûmetin izlediği çözümsüzlük
politikalarının bedelini maalesef halklarımız canı ve
malıyla ödemeye devam etmektedir. Vekilliğini yapmakta olduğum
Hakkâride şu günlerde meydana gelen insan hakları ihlallerinin ve
demokrasi ayıplarının benzerleri çok az görülmüştür.
Değerli arkadaşlar, 8 Ekimde Yüksekova merkezinde,
sizlerin de bildiği gibi, 4 insanımız polis panzerinden
açılan ateşle yaşamını yitirdi. 16 Haziran 2016da
Meclis Başkan Vekili Sayın Pervin Buldanla Hakkâri Valisini ziyaret
ettik. Hakkâri Valisine aynen şunu arz ettim, dedim ki: Sayın Vali, Yüksekovada
sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra
yüzlerce polis ellerinde otomatik silahlarla mermiyi ağzına vererek
-Yüksekova çarşısı zaten yoğun, kalabalık- bu
şekilde disiplinsiz ve usulsüz bir davranış içerisindedir.
Eğer siz Yüksekova Kaymakamıyla beraber tedbir almazsanız
önümüzdeki günlerde Yüksekovada çok büyük katliamlar gerçekleşebilir. Ve
maalesef, alınmayan bu tedbirler konusunda, eksiklikler konusunda
insanlarımız katledildi.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun
hükmünde kararnameyle atanan kayyumlarla ilgili son bir şey söylemek
istiyorum: Burası Hakkâri Belediye Başkanının odası.
Eğer 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşseydi bu kayyum gibi bir
albay, bir yarbay ya da bir general gelip Meclis Başkanının
odasında oturacaktı. Bu, 15 Temmuz pratiğinin bir benzeri
pratiktir değerli arkadaşlar. Belediye başkanları suç
işleyebilirler, onların yerine belediye meclisi atama yapabilir.
Halkın gücünün üstünde güç olmadığını en iyi, siyasal
iktidar bilir. Bir sürü askerî vesayete ve bürokratik vesayete karşı
bugünlere gelmiş bir siyasal harekettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH ZEYDAN (Devamla) Onun için, bu atanan
kayyumlara karşı da halk mutlaka kendi demokratik tepkisini
gösterecek ve seçilmişlerine sahip çıkacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Zeydan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 667
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8 (1) Mülkiyeti 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçe kapsamındaki
idarelere, düzenleyici ve denetleyici kurumlara, sosyal güvenlik
kurumlarına, mahalli idarelerle bu idareler tarafından kurulan birlik
ve işletmelere, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul,
üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve
bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve
işletmeleri ile sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait diğer
ortaklıklara ve vakıflara ait olan her türlü
taşınmazın yararlanıcıları ile
kiracılarının, milli güvenliğe tehdit oluşturduğu
tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine
üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatının kesin
mahkeme kararı ile saptanması halinde irtifak ve intifa hakları
ile kira sözleşmeleri ilgili kurum ve kuruluş tarafından resen
iptal edilir."
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Barış Karadeniz, Sinop Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Orman
Bakanımız burada oturduğuna göre herhâlde orman kanunları
üzerinde konuşacağız.
412 sıra sayısıyla
dağıtılan 667 sayılı OHAL Kanun Hükmünde
Kararnamesinin 8inci maddesiyle ilgili söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu 8inci madde diğer maddelerde
olduğu gibi hukuku bir kenara iten keyfî değerlendirmeyle kira ve
kullanım sözleşmelerinin iptalini düzenliyor.
Değerli arkadaşlar,
15 Temmuzda bir darbe girişimi yaşandı. Bu girişim
Meclisteki bütün partilerin siyasi görüş ayrılığı,
farklı inanç anlayışları, hiçbir ayrım gözetmeden
bütün yurttaşlarımızın karşı duruşuyla
önlendi, demokrasi adına önlendi, cumhuriyet adına önlendi, hukukun
üstünlüğü adına önlendi, laiklik adına önlendi.
Cumhurbaşkanından Başbakana, siyasi parti liderlerinden
milletvekillerine, toplumun bütün kesimleri demokrasiye, cumhuriyet
değerlerine, hukukun üstünlüğüne, parlamenter yapıya sahip
çıkılması gerektiğinin önemini her konuşmada
belirtmişlerdir. Ancak geçen süre içerisinde ülkeyi yönetenlerin bu
sözlerinde samimiyet göstermedikleri açıkça ortaya
çıkmıştır. Bu darbe girişimi bahane edilerek 12 Eylül
1980 faşist darbe anlayışından daha beter demokrasi, hukuk,
cumhuriyet değerleri askıya alınarak keyfî yönetim
anlayışı uygulamaya konulmaya başlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
biz CHP olarak 15 Temmuzdan önce, her fırsatta hukuk içinde
kalınmasını, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü hâllerde
iktidarın meşruiyetini yitireceğini ve bir gün hukukun herkese
gerekli olacağını söyledik, bugün de söylemeye devam ediyoruz,
yarın da devam edeceğiz. On beş yıllık AKP
iktidarını da hep uyardık, her konuda uyardık,
Yanlış yapıyorsunuz, bu gidişat ülkeyi içinden
çıkılmaz sıkıntılara sokar ve herkes bundan zarar
görür. dedik. Suriye politikasında uyardık, dinlemediniz; göçmen
politikasında uyardık, dinlemediniz; dış ilişkiler
konusunda uyardık, yine dinlemediniz; terör örgütleri konusunda
uyardık, dinlemediniz; FETÖ konusunda uyardık, dinlemediniz. Hep Ben
bilirim. anlayışıyla ülke yönetimini tek adam iradesine
bıraktınız, geldik bugüne. Bugün her konudaki
uyarımızın haklılığını çok açık,
net bir şekilde görüyorsunuz. Hata yaptık. diyorsunuz, Yanlış
yaptık. diyorsunuz ve af diliyorsunuz. Af diliyorsunuz dilemeye de ama
ülkeyi bu karanlık günlere getiren yönetim
anlayışınızdan bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Demek ki af
dileme konusunda da samimi değilsiniz. Yine demokrasiyi, darbe
girişimini her şeyi göze alarak önleyen Parlamentoyu, muhalefeti
devre dışı bırakıp tek adam iradesinin egemen
olduğu yönetim anlayışında ısrar ediyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
bu yönetim anlayışı yani tek adam iradesinin hâkim olduğu
yönetim anlayışı başarılı olsaydı Türkiye
bugünlere gelmezdi. Bu anlayışla yönettiğiniz için, daha
doğrusu yönetemediğiniz için güzel ülkemde darbe girişimi
yaşandı. Terör her gün can almaya devam ediyor. Akşama sabaha
kapıda bir de ekonomik kriz var, o zaman vay geldi hâlimize.
Sayın milletvekilleri, gelin ne olur bu
anlayıştan vazgeçin. Bakın, yaptığınız
uygulamalarla ülke bir mağdur kampına döndü, her taraftan feryatlar
yükseliyor. Hukuksuzca aldığınız kararlarla milyonlarca
insan mağdur oluyor. Sendikaya üye olduğu için öğretmenler
mağdur ediliyor. Sinopta, Gerzede, Ayancıkta, Türkelide,
Dikmende, Durağanda, Saraydüzünde, Erfelekte, Boyabatta ve
Türkiye'nin her yerinde FETÖyle hiçbir bağlantısı, hiçbir
yakınlığı olmadığı hâlde yüzlerce
mağdur yaratıldı. Öğretmenler, adliye çalışanları
ve diğer kurumların çalışanları göz altına
alındı, tutuklandı, işten atıldı. Bu masum
insanların ekmeğiyle, geleceğiyle oynandı.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz her zaman her
anlamda sıkıntılı günlerden geçiyor. Bu sözünü
ettiğimiz binler, milyonlar sadece bir rakam değil, şöyle bir
sağlıklı düşündüğünüzde bu rakamların her birinin
bir yaşama denk düştüğünü, bir cana denk düştüğünü
anlayacaksınız. Hukuktan ayrılmayın, adaletten hiç
ayrılmayın. Bu ülkeye barışı, kardeşliği,
sevgiyi egemen kılmak istiyorsanız tek adam idaresinin egemen
olduğu yönetim anlayışından vazgeçin. Bu karanlıktan
ortak akılla kurtuluruz. Ortak akıl ne? diye sorarsanız, bu
ülkenin ortak aklı belli: Ülkemizin ortak aklı cumhuriyet, demokrasi,
laiklik ve hukukun üstünlüğüdür. Bu ülkenin ortak aklı, Mustafa Kemal
Atatürkün aklıdır.
Ortak akılda buluşmak üzere hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karadeniz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tüfenkci
Gümrük
ve Ticaret Bakanı
Bu durumda, ilgili kurum ve kuruluşlara ait ve
sözleşme tarihinde mevcut bina, yapı ve tesisler hariç olmak üzere,
taşınmazların üzerinde yapılan bina, yapı ve tesisler
ile her türlü taşınır, alacak ve haklar, belge ve evrak 23/7/2016
tarihinden geçerli olmak üzere bedelsiz olarak Hazineye devredilmiş
sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 670 sayılı KHK ile yapılan
değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412
sıra sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname ile İç Tüzük'ün 128'nci maddesine göre, doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 8'nci maddesinin (1)'inci
fıkrasındaki "değerlendirilmesi" ibaresinin
"tespit edilmesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içerisinde
bulunduğu bu olağanüstü sürecin olağanüstü şartlarda devam
ettiğini hepimiz görüyoruz. Memleketimiz dört bir yandan kuşatma
altındayken Türk ordusunun yurt dışında verdiği
mücadelede şerefli Türk askerine başarılar diliyoruz. Türkiye
içerisinde terörle mücadele veren doğu ve güneydoğudaki
askerlerimize, tüm silahlı güçlerimize, emniyet mensuplarımıza
tüm samimiyetle kolaylıklar diliyoruz.
Maalesef her gün şehit
haberleri alıyoruz. Biz dün bir özel harekât polisi ağabeyimizi yine
Osmaniyede son yolculuğuna uğurladık. Onun, üniversite
öğrencisi olan evlatlarıyla beraber, ailesiyle beraber o acıyı
daha farklı o atmosferde yaşadık diğer milletvekili
arkadaşlarımızla beraber. İnşallah, bütün
bunların hepsinin son bulmasını istiyoruz. Son
bulmasını isterken de millî birlik ve beraberliğe duyulan
ihtiyacın hepimiz, bu Meclisteki tüm arkadaşlar olmak üzere
farkındayız ve aziz Türk milletinin beklentisi de bu manada millî
birlik ve beraberlikte siyasetteki dilin keskinleşmeden,
kutuplaşmadan devam etmesinden yana.
Milliyetçi ülkücü hareketin mensupları ve
başta lideri olmak üzere bu iklimi tesis etmek için azami gayret içerisinde.
Özellikle FETÖyle ilgili mücadelelerde, devletin azim ve
kararlılığının devam etmesini bir yandan isterken; öte
yandan, devletin kurumlarının da hata yapma potansiyeli hesaba
katılarak birtakım insanların da son süreçte
sıkıntıları hak etmedikleri hâlde
yaşadıklarını gözlemliyoruz. Son görevden almalardaki
öğretmenler ve emniyetçilerin arasında birtakım teknik
hataların yapıldığını, kulağımıza
gelen bilgilerle, kamu görevlilerinin de itiraf ettiğini duyar gibiyiz. Bu
hatanın bir an önce telafi edilmesi ve toplumdaki adalet duygusunun
sarsılmaması için âdeta samanlıkta iğne arar gibi
titizlikle çalışılmasından yanayız.
Bizim bu önerge kapsamındaki teklifimiz, aziz
Türk milletinin samimiyetle yardım duygusundan kaynaklı himmet
adı altında alınan yardımlar ile Türk devletine ve Türk
milletine silah sıkmak hadsizliğini gösterenlerin vakıf ve
derneklerinde el konulan malların değerlendirilmesiyle ilgili konuda
görüşümüz aynen şu şekildedir: Çoğunlukla eğitim
müessesesi olarak bilinen vakıf mallarının devlet eliyle tekrar
eğitim kurumlarına aktarılması ve eğitim hizmeti
olarak harcanması. Bu konuda kapatılan üniversitelerin tüm
imkânlarının, altyapılarının ve kampüslerinin devlet
üniversitelerine devredilmesi, kat mülkiyetinin kullanımıyla
alakalı varsa diğer mal, mülk ve hakların -menkul ya da
gayrimenkul- özellikle de öğrencilerin barınma sorunlarının
çözülmesiyle ilgili, devletimizin ihmal ettiği yurt sorunlarını
bir an önce kökünden çözmekle ilgili alanlara harcanması. Türkiyede her
şehre bir üniversite diyoruz, Türkiyedeki üniversite
sayılarını ve öğrenci sayılarını
hesaplıyoruz, öğrenci sayılarına göre kalacak yatak
kapasitesini hesapladığımızda, aradaki büyük uçurumu gördüğümüzde
yani altyapının ne hâlde olduğunu görünce kaçınılmaz
olarak bu tür fırsatçılara ne tür imkânların doğduğu
aşikâr. Buradaki kaynakların ivedi bir şekilde öğrencilere
yurt kaynağı, sosyal donatılar ve eğitim olarak
harcanmasından yanayız.
Bir başka husus da aynı azim ve
kararlılığın, bu hassasiyetin PKKya yardım ve yataklık
yapan para kaynaklarıyla ilgili yapılan işlerde de gösterilmesi.
Devletin kendisine karşı -bir şekliyle- ilan ettiğini
söylediğimiz olağanüstü hâlin terör örgütlerine, bilumum terör
örgütlerine
Özellikle de PKKya yardım ve yataklık noktasında
-Barzaniden, Kuzey Iraktan Mersin hattına uzanan- iddia edilen pek çok
kaynağın ciddi anlamda devlet denetimine tabi tutulmasına ve
terörün Türkiye kaynaklı varsa para kaynaklarının tamamen
kurutulmasına ve yurt dışında da aynı
kararlılıkla bu sürecin devam etmesine Milliyetçi Hareket Partisi
taraftır, bu tarafını da bu vesileyle ifade etmiş oluyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi daha önce kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
412 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
9uncu madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzükün 128inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 9uncu maddesinin 1inci fıkrasına birinci cümleden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kişisel kin, garez, kasıt ve görevin
gereklerine aykırı hareket ederek görevin kötüye
kullanılması durumunda sorumluluk saklıdır.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı
Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Sorumluluk başlıklı 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında karar
alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle her
türlü hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır.
Şenal
Sarıhan Muharrem
Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Gürsel
Erol Mustafa
Tuncer Murat
Emir
Tunceli Amasya Ankara
Türabi
Kayan Necati
Yılmaz
Kırklareli Ankara
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9uncu maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış Beştaş
Hüda Kaya
Diyarbakır Adana İstanbul
Ayhan Bilgen Mahmut Toğrul Besime Konca
Kars Gaziantep
Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Besime Konca, Siirt Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Konca. (HDP
sıralarından alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Dilek Doğanın, 25
yaşındaki Dilek Doğanın, büyük ihtimalle adam gibi
yaşamak ve adam gibi ölmek isteyen birinin, İstanbulda bir polisin
kurşunuyla katledilmesinin yıl dönümüdür. Dilek Doğan katledileli
bir yıl oldu. Kamerada görüntüleri vardı, ev baskını
yapıldı ve ailesinin gözü önünde katledildi fakat davaya dair
herhangi bir sonuç söz konusu değil. Ailesi gözaltına
alındı, avukatları gözaltına alındı, ağabeyi
gözaltına alındı. Dilek Doğanı katleden sanıklar
ailesi hakkında suç duyurusunda bulundu ve bu hukuksuzluk hâlen devam
ediyor.
Şimdi, biz, suçlar deryasında
damlaları sayarak bu iktidarın on dört yıllık hükûmeti
döneminde yapılan suçları açıklamaya çalışıyoruz
ve beş dakikada bunu yapmaya çalışıyoruz.
Şimdi, hakkında söz aldığım
9uncu madde şöyle diyor: Kanun hükmünde kararname kapsamında karar
alan görevlilerin hukuki, idari, mali cezai sorumluluğu doğmaz.
Türkiyede yıllardır bütün hükûmetlerin yaptığı
Bu
kürsüde, muhalefetler tarafından derin devletin, JİTEMin,
kontranın, bilmem Hizbullahın, bilmem kimin yıllarca
işlediği hukuksuzluk, cinayetler, 1980 darbesinde yaşanan
işkenceler, 17 bin faili meçhul, yıllardır çocuklarını
arayan Cumartesi Annelerinin, Barış Annelerinin adaleti,
hakkı, hukuku sağlamak için, yasal düzenlemeler için buralarda söz
hakkı alındı, konuşmalar yapıldı. Fakat
ilginçtir, AKP döneminde şöyle bir şey oldu: Önce hukuksuzluğun
önünü açmak için yasa teklifleri getiriyor Parlamentoya, bunları
muhalefetin bütün çabalarına rağmen, salt çoğunluğuna
dayanarak yasalaştırıyor. Bu suç işleme
yasalarını çıkardıktan sonra da bu suçları
işleyenleri korumak için tekrar yasaları Meclise getiriyor. Bugün
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin pratiği budur ve bu,
Türkiye tarihinde, Türkiye siyasetinde bir ilktir. Belki geçmiş
hükûmetler, evet, demokrasi adına, insan hakları adına, hukuk
adına, özgürlükler adına, eşitlik adına yasa
çıkaramıyordu. Belki bu derin devlet dediğimiz, bu gizli
dediğimiz, bu darbe rejimi dediğimiz gerçeklik
karşısında bir duruşları yoktu ama bugün bu Hükûmet
çok çok rahat, açık bir biçimde önce suçları Meclise getiriyor, bunun
için yasa çıkarıyor; sonra, bu suçları işleyecek
olanları, bundan görevli kıldıklarını, sorumlu
kıldıklarını korumak için tekrar yasa çıkarıyor.
İşte, bu Hükûmet anayasal, yasal, siyasal, hukuki bir hükûmet
olmaktan çıkmıştır ve son hâliyle, olağanüstü hâl
ilanıyla, kanun hükmünde kararname çıkarma yöntemiyle bu Hükûmet
hükûmet olmaktan çıkmıştır. Bir gayrinizami, bir
antidemokratik, bir hukuk dışı örgüt hâline, teşkilat
hâline gelmiştir. Salt çoğunluğu olan, tek başına
hükûmet olan bir Hükûmet olmaktan çıkmıştır.
Şimdi, darbeyi araştırıyoruz,
cemaatle mücadele ettiğini söylüyor. Bugün yapılan cemaatle mücadele
değil, darbeyle mücadele değil, bu zihniyetle, cemaatle, darbeyle
yarışıyor, yarışıyor. Yıllardır, bugüne
kadar cemaatin nasıl büyüdüğünü, nasıl kendi referansları
altında geliştiğini
Hani, sızma diyorlar ya bugün,
aslında sızmamıştır, Hükûmetin garantörlüğünde
gelişmiştir, yaygınlaşmıştır. Fakat evet,
kısmen bize sızma olarak niye yansıyor? Çünkü biz cemaati takip
eden, Gülenin vaazlarını dinleyen bir toplum değildik. Ama, biz
yıllardır, on dört yıldır Tek başına Hükûmetim.
diyen Hükûmeti duyuyoruz, dinliyoruz ve bugün yaptıkları bu cemaatin
yaptıklarından, darbecilerin yaptıklarından çok daha
fazladır. Cemaatten biri çıkıp Ben madam gibi öleceğime
adam gibi ölürüm. demedi, Başka bir cümle kuracaktım, kalsın.
demedi, kadınlara her türlü hakareti onlarca, yüzlerce televizyon
canlı canlı vermedi, kadına karşı işlenen
cinayetleri, Cizrede, Surda, Nusaybinde yapılanları
O zaman da
kanun çıkardınız askeri, polisi korumak için, cezalardan
bertaraf etmek için, dönüp size darbe girişiminde bulundular ama bugün
yine aynı şeyi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BESİME KONCA (Devamla) - Yine darbeyi, yine
terörü soruşturmak adı altında yasa çıkarıyorsunuz ve
yine bu çıkardığınız yasaların geri dönüp bu
Hükûmete gereken yaklaşımı göstereceğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Konca.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Sorumluluk başlıklı 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 04/10/2016
Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında karar
alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle her
türlü hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır.
Şenal
Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Necati Yılmaz, Ankara
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, değerli milletvekilleri; bir darbe
sürecinden geçiyoruz. 12 Eylül 1980 tarihinde de ülkemizde bir darbe
gerçekleşti; darbeciler Türkiyeyi bugünküne benzer koşullarda
yönettiler, masum birçok yurttaşımızı işinden,
ekmeğinden, özgürlüklerinden mahrum bıraktılar, hukuksuz
yargılamalarla birçok insanı haksız yere mahkûm ettiler,
talimatlarla verilmiş hükümlerle gencecik çocukları
yaşlarını büyüterek idam ettiler, olağanüstü yönetim
koşullarında devleti uluslararası sermayenin talimatı ve
kendi küçük bireysel ihtiyaçları için yeniden inşa ettiler. Buna
uygun bir Anayasa hazırlayıp o baskı ortamında yüzde 92
oyla halka kabul ettirdiler. Tüm haksızların yaşadığı
duygularla da çok korktular, yaptıklarının hesabını
verememekten korktular. Bu korkuyla yeni Anayasada geçici 15inci maddeye
Millî Güvenlik Konseyi işlemlerinden, eylemlerinden dolayı
yargılanamaz. şeklinde bir hüküm koydular. Bu hüküm
cuntacıların gayrimeşruluklarını kabul ettiklerini
ortaya koymuştur ve bu durumlarına meşruiyet kazandırmak
için ortaya konulmuş bir hükümdür. Haksızlıkları ve hukuk
dışılıklarını koruma altına alan
korkakların haksızlıklarının hesabını
vermekten kurtulma isteğini ortaya koyan bir hükümdür bu hüküm.
Sayın milletvekilleri, bugün sanki 15 Temmuz
darbe girişimi amacına ulaşmış gibi yaşanabilecek
tüm hukuksuzlukları gün geçtikçe daha da ağırlaşan bir
şekilde yaşamaktayız. Anayasaya aykırı kanun
hükmündeki kararnamelerle getirilen hukuksuzluklar ve yasaklar ülkemize tam bir
darbe yönetiminin görüntüsünü vermektedir. Salt muhalif olmalarından
dolayı öğretmenler açığa alınmakta, barış
çağrısı yapanlar bu gerekçeyle işlerinden
uzaklaştırılmaktadır. Bu haksız uygulamalara itiraz
eden ve hak arayışında bulunan EĞİTİM-SENin
mitingi Ankarada yasaklanmaktadır. 10 Ekim katliamının
yapılmasına seyirci kalarak izin veren iktidar katliamda
hayatını kaybedenlerin anılmasına yasak koyup ailelerini
gaza boğmaktadır
Sayın milletvekilleri, bu topraklarda ilk kez
Kerbelânın ve mazlum Hüseyinin anılmasına engel konulmuş,
mazlumiyetin tarihî simgesi dahi yasaklanmak istenmiştir. Güvenlik
bahanesiyle 30 Kasıma kadar her türlü etkinliğe yasak getirerek
başaramayacaklarını bile bile 29 Ekim Cumhuriyet Bayramının
kutlanmasını ve Büyük Atatürkün 10 Kasımda
anılmasını engellemek için beyhude çabalar içine
girilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tüm bu hukuksuz süreçte
Anayasaya aykırı bir şekilde kanun hükmünde kararnamelerle aynı
12 Eylül cunta döneminde olduğu gibi devlet yeni baştan
ihtiyaçları için inşa edilmektedir. Tüm bu hukuksuzlukların
yarattığı korkaklık duygusu 12 Eylül
cuntacılarında olduğu gibi AKP Hükûmetinde de var, onlar da
korkuyorlar. Bu nedenle, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9uncu
maddesinde özel bir düzenleme getiriyorlar, diyorlar ki: Bu kanun hükmünde
kararname kapsamında karar alan ve görevlerini yerine getiren
kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai
sorumluluğu doğmaz. Bu ifade, bu kararnameye konu düzenlemelerin
hukuka ve Anayasaya açıkça aykırı olduğunun
ikrarıdır, bunun kabul edilmesidir. Bu çerçevede,
yaptığınız işlerin hepsinin
sorumluluklarının olduğunun kabulüdür, değilse böyle bir
düzenlemeye neden ihtiyaç duyuyorsunuz, neden böyle bir koruma zırhı
getirmek istiyorsunuz? Bu hükümle devlet erkini kullananları halkın
üzerine sorumsuzca ve fütursuzca saldırtmak istiyorsunuz,
yapacağınız yeni haksızlıklara meşruiyet yaratmak
istiyorsunuz. Bu kürsüden, bu Genel Kurul salonundan buna izin vermeyeceğimizi
söylemek istiyoruz. Bunu başaramazsak meydan meydan gezerek bu
gayrimeşru durumunuzu halka anlatacağımızı bilmenizi
istiyoruz.
Yine, buradan bir uyarı daha yapmak istiyorum:
Tüm zalimlerin sonu aynıdır. Bu düzenlemeyi getirmekle kimse bizden
hesap soramaz. demeyin, sorumluluktan kurtulacağınızı
düşünmeyin. Şayet böyle korkularınız varsa tez elden halka
zulmetmekten, hukuksuzluk yapmaktan ve Anayasayı ihlal etmekten vazgeçin;
bu korkudan başka türlü kurtulamazsınız. Şunu iyi bilin ki,
koyacağınız hiçbir hüküm, getireceğiniz hiçbir düzenleme
insanlık önünde sizleri mahkûm olmaktan kurtaramayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ YILMAZ (Devamla) Ve yine
unutmayın ki her karanlık gecenin bir sabahı vardır, her
sabahın da bir sahibi vardır. Bu hesabı mutlaka bir gün sorarlar
diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzükün 128inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 9uncu maddesinin 1inci fıkrasına birinci cümleden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kişisel kin, garez, kasıt ve görevin
gereklerine aykırı hareket ederek görevin kötüye
kullanılması durumunda sorumluluk saklıdır.
İsmail Faruk Aksu
(İstanbul ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
ERHAN USTA (Samsun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
667 sayılı KHK kapsamında görev alan
ve kararları yerine getiren görevlilerin görevlerini yerine getirirken
yaptıkları yanlış işler nedeniyle verdikleri zararlara
karşı sorumlu olmaları öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 10'uncu maddesinin 1'inci fıkrasındaki
"işlemler nedeniyle" ibaresinin "işlemlerden
dolayı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa Kalaycı Osmaniye Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Yürürlüğün durdurulması başlıklı 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 04/10/2016
"Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan
davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir."
Şenal
Sarıhan Muharrem
Erkek Nihat
Yeşil
Ankara
Çanakkale Ankara
Mustafa
Tuncer Gürsel
Erol Fatma
Kaplan Hürriyet
Amasya Tunceli (Kocaeli)
Murat
Emir Türabi
Kayan
Ankara Kırklareli
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10uncu maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Meral Danış
Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda Kaya Ayhan Bilgen Müslüm Doğan
İstanbul Kars İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; anayasal düzeni hedef alan bu
darbeye kalkışan yapıya karşı yapılacak
mücadelenin anayasal düzenin kuralları içerisinde yürütülmesi, mücadelenin
sonuç alması için büyük bir önem taşımaktadır.
Bilindiği üzere adalet
anlayışı ve hukuk devleti kavramları
Anayasamızın 2nci maddesinde yer almaktadır. Bu çerçevede
20/7/2016 tarih ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl sonrasında kamu görevinden
çıkarılan kişilerin izleyecekleri başvuru yolları
konusunda Bakanlar Kurulunun hatalı uygulamasından kaynaklanan bir
karmaşa doğmuştur. Kimi yurttaşlar Anayasa Mahkemesi önünde
bireysel başvuru yoluyla, kimi yurttaşlar Danıştay
nezdinde, kimileri ise idare mahkemelerinde hak arama yoluna gitmiştir.
Hatta bazılarının bu mahkemelerin ikisine veya üçüne birden
başvurduğu bilinmektedir.
Olağanüstü hâlin ilanını takip eden
ilk OHAL kararnamesi 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir. Bu
kararnamenin 4üncü maddesinin 1inci fıkrasında sekiz bent halinde
kamu görevlilerinin hangi usulle kamu görevinden çıkarılacakları
belirlenmiştir. Esasen, Bakanlar Kurulu, bu işlemlere karşı
dava yolunu kapatmayı da düşünmemiş, yalnız aynı kanun
hükmünde kararnamenin 10uncu maddesiyle Bu kanun hükmünde kararname
kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle
açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez. hükmünü
getirerek işlemlerin idari yargının denetimine tabi
olacağını, ancak yürütmenin durdurulmasına karar
verilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Kamu görevlilerinin kamu görevinden
çıkarılma usulü, bu işlemlerin yargısal denetimine
ilişkin kurallar bu şekilde koyulduktan birkaç gün sonra
çıkarılan 668 sayılı ve devamında çıkarılan
669, 670 ve 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 667
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü usule
uyulmadığı izlenimini doğuracak şekilde doğrudan
kanun hükmünde kararname ekine liste koymak suretiyle bir işlem tesis edilmiştir.
Bakanlar Kurulunun bir ay önce çıkardığı OHAL, kanun
hükmündeki kararnamesindeki ilgili hükümleri yürürlükten kaldıran yeni bir
hüküm getirmeksizin bu hükümleri diğer kanun hükmünde kararnamelerle ilan
edeceğinin kabul edilmesi hukuk mantığına aykırı
bir durumdur. İdarenin bu şekilde çelişkili bir
davranış içerisinde bulunması hayatın olağan
akışına aykırıdır. Bu nedenle, bize göre 667
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesi hükmü
uyarınca tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemleri diğer
kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca ilan edilmiştir. Gerçekte
kişilerin kamu görevinden çıkarılmasına dair işlemler
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının sekizinci bendi uyarınca tesis edilmiş
bulunmaktadır. Örneğin, 657 sayılı Kanuna tabi memurlar
için ihraç işlemiyle ilgili kurum ve kuruluşların en üst
yöneticisinin başkanlığına bağlı ilgili veya
ilişkisi olan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi
üzerine ilgili bakanın onayıyla tesis edilmiştir. Bu gerçek
ihraç işlemlerinin onay makamı olan ilgili bakanlıklardan söz
konusu evrak istenildiğinde ayrıca ortaya çıkacaktır.
Görüldüğü gibi bazı
bakanlıkların personel ve yargı mensuplarının
ihraçları 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü
usule göre yapılmış ve hiçbir kanun hükmünde kararname ekinde
ihraç edilen bu personelin isimleri ilan edilmemiştir. Bu kişilerin
idari yargı yoluna başvurabilecekleri hususunda da hiçbir tereddüt
yoktur.
OHAL kapsamında ihraç edilen personelin kanun
hükmünde kararnameler ile ihraç edilenler ve bireysel idari işlemlerle
ihraç edilenler şeklinde farklı muameleye tabi tutulmasının
hukuk mantığı içerisinde de yeri yoktur. Bu nedenle kanun
hükmünde kararnameler ekinde ismi yayınlanan kişilerin ihraç
işlemlerinin idari işlem olarak tesis edildiği hâlde
muhataplarına tebliğ edilmesindeki güçlük nedeniyle KHK ekindeki
ilanen tebliğ edilmiş olduğunun kabulü zorunludur. Bu ihraç
işlemlerinin kanun hükmünde kararnameler ekinde ilanen tebliğ
edilmiş olması işlemlerin KHKyla tesis edildiği
anlamına gelmemektedir. Aksi yöndeki bir kabul bu işlemlerin
yargısal denetimi konusunda hukuksal bir karmaşaya yol açacak ve
Bakanlar Kurulunun 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10uncu
maddesiyle öngördüğü yargısal denetimi tartışmalı hâle
getireceğinden Bakanlar Kurulunun amacıyla da
bağdaşmayacaktır.
Öte yandan, bir disiplin kararı olduğunda
tereddüt bulunmayan kamu görevinden çıkarmaya ilişkin kararlar,
Anayasanın 129uncu maddesinin üçüncü fıkrasının amir
hükmü gereği, yargı denetimi dışında
bırakılamaz. Anayasamız yürürlükte olduğuna göre, bu söz
konusu disiplin kararının da yargısal denetimin hangi mercisi
tarafından yapılması gerektiği konusunda bir karar
vermesini zorunlu kılmaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/07/2016 tarih ve 412
sıra sayılı 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin,
Yürürlüğün Durdurulması başlıklı 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan
davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir."
Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 667 sayılı KHKnin 10uncu
maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
AKP demokrasi tanımını
istenildiği zaman binilip istenildiği zaman inilen bir tren olarak
nasıl değiştirdiyse, silah tanımını da bir o
kadar değiştirdi ve OHAL KHKları dayanak yapılarak kamuda
gerçekleştirilen açığa almalar, ihraçlar siyasi iktidarın
elinde tehlikeli bir silaha dönüştü ve iktidar bu OHAL sopasını
elinden bir türlü bırakmak istemiyor maalesef. Ancak,
unutmayınız ki, adaletin ilkesi güçlünün çıkarı
değildir, olmamalıdır.
Darbecilere yönelik
olduğu iddia edilen soruşturmalar maalesef ki sadece darbecilere
yönelik olarak gerçekleşmemektedir. İktidar sahipleri kendine muhalif
gördüğü kişileri FETÖcü ilan etmiş, gözaltına
almış, tutuklamış, ihraç etmiş, hiçbir şey
yapmasa bile çamur at izi kalsın mantığıyla hareket
etmiştir. OHALi bir nimet gibi gören AKPli bazı belediyeler
kendilerine ayak bağı olan muhalifleri Hükûmete şikâyet ederek
muhaliflerden kendi akıllarınca intikam almışlardır. O
belediyelerin ve cemaate parselcilik yapanların kendi kazdıkları
kuyuya düşeceği günler çok yakındır değerli
arkadaşlar çünkü bu iş bumerang gibidir. Adaleti silah olarak
kullanırsanız gün gelir onu kullananı vurur. İşte, o
silah da gün gelecek sizi vuracak.
Bir de bu puslu havayı
fırsat görenler var. Buna en büyük örnek üniversitelerde maalesef.
Üniversitelerde bazı idareciler kendi düşünce yapılarına
uymayan memurları hiçbir KHKya dayanak sağlamadan Bu adam FETÖcü
diyerek ihraç etmişlerdir. Komediye bakın ki memurları önce
ihraç edip daha sonra, ihraç ettikleri insanların savunmalarını
istemişlerdir. 667 sayılı KHKnın 10uncu maddesinde KHK
kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle
açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez. diyerek
zaten her şeyi oldubittiye getiriyorsunuz.
OHAL ile tahrip edilen
hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı ve insan haklarına saygı gibi
demokrasi ilkelerinin maruz kaldığı tahribat daha da
derinleşmiştir. Bu durum âdeta yargı eliyle zulmetmektir. Bu
tutumunuz ve olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne
bağlanması asla kabul edilemez. Hukuku işletmediğiniz
sürece işlemeyen hukuktan demokrasi beklemek hayalcilikten öteye bir
şey değildir. Sizler Bir buçuk ayda bitireceğiz. demenize
rağmen lastik gibi uzattığınız OHAL ile tek sesli bir
ülke yaratmaya çalışıyorsunuz ama gün gelecek,
uzattığınız OHAL dönüp dolaşıp kendi elinizde
patlayacak.
Bakınız, Cumhurbaşkanı 2013te
Bize ihanet edenlerle beraber yürümeyiz. demişti. Emniyet
Müdürlüğünün 2015 yılında hazırladığı
fezlekede Fetullah Güleni Fetullahçı terör örgütü olarak
tanımlamasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu terör örgütü
lideri dediği şahsa otuz ay boyunca, Haziran 2016ya kadar tam 46
bin lira maaş ödedi. Bu da Bakanlığın bizim önergemize
verdiği cevaptır arkadaşlar. Ve Bakanlığa sorduk:
Hayrola, neden bu parayı örgüt liderine ödediniz? dedik ve aldığımız
cevap şu: Aylıkların ödenmesine engel teşkil edecek kanuni
kısıt oluşmamıştır. demiş Bakanlık.
İşte sizin yaptığınız temizlik bu. Bir söz
vardır: Tilkinin bağladığı çakalın
kurtardığı aslandan kral olmaz. Sizin de
yaptığınız bu temizlikten kimseye hayır gelmez ve
gelmeyecek. Katlettiğiniz hukukun, katlettiğiniz demokrasinin,
katlettiğiniz ve beyin ölümünü gerçekleştirdiğiniz
eğitimin, gün gelecek, altında kalacaksınız.
Son olarak size buradan soruyoruz ve cevap
bekliyoruz: AKPli darbeciler tutuklanacak mı? FETÖyle poz veren
vekilleriniz hesap verecek mi? Kamu arazilerini FETÖye peşkeş
çekenlerden hesap soracak mısınız? Yüksek Seçim Kurulunda FETÖ
temizliği yapacak mısınız? Biz bu soruları sormaya ve
bedeli her ne olursa olsun gerçekleri ortaya çıkarmaya devam
edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin 10'uncu maddesinin (1)inci
fıkrasındaki "işlemler nedeniyle" ibaresinin
"işlemlerden dolayı" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
ERHAN
USTA (Samsun) - Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Madde hükmünün daha açık ve
anlaşılabilir hâle getirilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 11'inci maddesindeki "yayımı tarihinde"
ibaresinin "yayımlandığı tarihte" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi Ersoy Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Osmaniye Konya Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 667
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 4/10/2016
"Madde 11 - (1) Bu Kanun Hükmündeki Kararname
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
Şenal
Sarıhan Muharrem
Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Gürsel
Erol Mustafa
Tuncer Türabi
Kayan
Tunceli Amasya Kırklareli
Murat
Emir
Ankara
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Hüda
Kaya Ayhan
Bilgen Mizgin
Irgat
İstanbul Kars Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11inci
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Evet, sabahtan beri aslında dinlediğimiz
birçok hatibin dile getirdiği gibi, Türkiye şu anda çok ciddi bir
travmadan geçiyor. Hukuki, siyasi, şahsi, her anlamıyla toplumun her
kesiminin çok sancılı bir şekilde geçirdiği bir süreçten
bahsediyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'nin defalarca
kez mahkûm olduğu olağanüstü hâl dönemine ilişkin uygulamalar
bugün maalesef ki 2 katıyla, misliyle belki bir kez daha uygulamaya
konmuş durumda. Tabii, bizler bölgeden gelen milletvekilleri, Bitlisten gelen
bir vekil arkadaşınız olarak olağanüstü hâlin
olağanüstü hâlini yaşayarak buralara geliyoruz, buralarda faaliyet
yürütüyoruz.
4 Ekimde Bitliste ceviz toplamaya giden bir köylü
kadın maalesef ki savaş uçaklarından atılan bombalarla
hayatını kaybetmiştir. Bunun
karşılığında Bitlis Valiliğinin
yaptığı açıklama ise, örgüte yardım
yapıldığı iddiasıyla söz konusu operasyonun
gerçekleştiği yönündedir. Yani yargılamadan, hiçbir şekilde
polis müdahalesi olmaksızın, gözaltı operasyonu
olmaksızın, uyarı olmaksızın sivil
vatandaşların üzerine bombalar yağdırıldı, ikinci
bir Roboski yaşandı ama hiçbiriniz buna sesinizi
çıkartmadınız ve şu anda Bitlisteki köylüler adalet
bekliyor, yapılan hukuksuzluğun, OHAL gerekçe gösterilerek
yaşatılan kanunsuzluğun, vahşetin hesabını
soruyor ve burada yürütülecek soruşturma, adil ve idari
yargılamaların sonucunu bekliyor.
Kanun hükmünde kararnamelerin çıkış
sürecine baktığımızda, Türkiye'deki uygulamasına
baktığımızda tam tamına bir keyfîlikten ibaret bir
süreci yaşadık. Darbeyle mücadele adı altında halka sivil
darbe yapıldı. Hani açıklamalarda geçmişti ya, Biz,
darbeyi devlete yaptık, halka değil. Hiç de öyle
olmadığı çok net anlaşıldı. Darbe tam tamına
bu ülkede muhalifim diyen, AK PARTİli değilim diyen herkese
yapıldı. Yargısız, sualsiz binlerce memur, binlerce
eğitimci bir gecede ihraç edildi, görevinden
uzaklaştırıldı.
Hakeza gözaltı süreçleri
İnsanlık
tarihinin, hukuk tarihinin yüzyıllarca mücadele ederek kazanmış
olduğu, kanunsuz suç ve ceza, suçların geriye yürümezliği ve bir
sürü hukuki kaide bir gecede geri alınmış oldu. Otuz günlük
gözaltı süresinde savcıdan, hâkimden, avukattan uzak;
nezarethanelerde İşkenceye sıfır tolerans değil, tam
tolerans denilerek vatandaş ve polis baş başa
bırakılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla,
bir bütün uygulamanın tamamına baktığımızda hukuk
ve demokraside sınıfta kalmış, çağın çok
gerisinde kalmış bir Türkiyeyle karşı
karşıyayız. Buradan kurtuluşun tek yolu, Türkiye Büyük
Millet Meclisine oy vermiş binlerce insanın temsilcisi olarak bu
süreçten bir an önce vazgeçilmesidir; olağanüstü hâl denilen çağ
dışı, hukuka aykırı süreçten bir an önce
vazgeçilmesidir. Türkiyede yaşanan Kürt halkının inkârı ve
kültürü sorunu başta olmak üzere, ekonomik ve diğer tüm
sorunların tartışıldığı, çözümlerin
arandığı komisyonlarda ve bu Mecliste
tartışılarak halkımızla birlikte
sorunlarımızı çözmek gerekirken, olağanüstü hâl
kanunlarıyla ve buna bağlı olarak çıkarılan yasalarla,
KHKlerle ve burada önümüzdeki yıllar boyunca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla)
insanlarımızı meşgul edecek bu antidemokratik yasalardan
vazgeçelim diyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 667
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
04/10/2016
"Madde 11 (1) Bu Kanun
Hükmündeki Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Şenal Sarıhan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Doğru ifadenin olduğu düşünülerek
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra sayılı 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzük'ün 128'inci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin 11'inci
maddesindeki yayımı tarihinde" ibaresinin yayımlandığı
tarihte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak isteyen,
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamındaki Kanun Hükmündeki Kararname ile 412
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Tezkeresinin 11inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
18 Ekim 1991de Sovyetler Birliğinden
ayrılarak bağımsızlığını kazanan
Azerbaycanın bağımsızlık gününü kutluyor, kardeş
Azerbaycan halkına selam ve saygılarımı iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz günü
demokrasimize, aziz milletimizin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet
Meclisine, Türk milletinin bağrından çıkan Peygamber
ocağı ordumuzun ana karargâhına, kahraman polisimizin
birimlerine, aziz ve asil Türk milletinin iradesine yapılmak istenen darbe
girişimini bir kez daha lanetliyorum; müsebbiplerinin, bu ortamı
hazırlayanların yüce Türk adaleti önünde hesap vermesini, bu
olayın bütün detaylarıyla araştırılmasını
bekliyor, Gazi Meclise, aziz milletimize tekrar Geçmiş olsun. diyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hâkim ve
cumhuriyet savcısı adayları kura töreninde
yaptığı konuşmada, Şimdi, dünyadan bize akıl
verenler var: Bu kadar ismi nasıl biliyorsunuz, nasıl oluyor da
bunları anında topladınız, içeri aldınız?
Burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil ki,
devletiz. Nerede kim var, ne yapıyor, bunların hepsini devlet
bilmiyorsa, istihbaratı bilmiyorsa kusura bakmasın. demiştir.
Şimdi, buradan soruyorum: Bu yaşananların siyasi
sorumluları kimlerdir? Bu darbe girişiminin nedeni neden önce
öğrenilememiştir. Mademki bunların hepsini devlet biliyorsa
Sayın Cumhurbaşkanının da bunları açıklaması
gerekir.
Genel Başkanım Sayın Devlet
Bahçelinin defalarca belirttiği yurtta sulh konseyi isimli rezil ve
haçlı yapılanmanın ana kadrosunu, siyaset ve bürokrasi alanındaki
elebaşlarını bu aziz millet ne zaman duyup, ne zaman
öğrenecektir? Devletin en alt düzeyinde görev yapan bir memurun neyle
suçlandığı bilinmediği hâlde gereği
yapılıyor da, üste çıkıldıkça, makamlar yükseldikçe
niçin bir yavaşlamaya, bir duraksamaya, bir savsaklamaya gidiliyor bunu da
anlamak mümkün değil. Eğer 15 Temmuz darbe teşebbüsü
gerçekleşmiş olsaydı Türkiye'nin kaderi kimlerin eline geçecek,
devlet ve siyasete kimler hükmedecekti? Bu sorularımızın
cevabını bilmek en tabii hakkımızdır.
Değerli milletvekilleri,
bir başka husus ise FETÖyle yapılan mücadelenin, FETÖcülere yönelik
cezrî, cebrî ve yıldırıcı tedbirlerin
aynısının PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerine de
uygulanmasını tutarlılık gereği istiyor, bunu da
bekliyoruz. PKKya destek veren memurlar, iş adamları, sivil toplum
kuruluşları, medya organları ne zaman hak ettiğini
bulacaktır? PKKlı diye açığa alınan
öğretmenlerden başlamak üzere, suçu somut olarak tespit edilen bölücülerin
devletle bağının kesilmesi için daha neyin olması beklenmektedir?
FETÖye ceberut kesilenler bu sıra PKKya gelince niçin susmaktadır?
Olağanüstü hâlle FETÖyle mücadele ederken PKK terör örgütüyle de mücadele
yapmak zorundasınız. FETÖnün sosyal ve ekonomik ağı
deşifre edilip çökertilmeye çalışılırken, PKKnın
şirketlerini, bilinen siyasi ayağını, sivil toplum
örgütlenmesini, finansman ağını görmezden gelemezsiniz.
Gerekirse bu konudaki gerekli düzenlemeleri de yapmak zorundasınız.
Değerli milletvekilleri,
Türk milletine kasteden tüm hainlerin tamamen temizlenmesi ve bertaraf edilmesi
gerekmektedir. Özellikle yargı, eğitim, üniversite, bürokrasi ve
emniyet alanındaki olmak üzere on binleri bulan açığa alma ve
tasfiye işlemleri, paralel çetenin nasıl ve nerelere kadar yayıldığını
da çok açık göstermektedir. Ancak yine de suçlu ile suçsuzun birbirine
karıştığına yönelik yoğun rahatsızlık
ve çağrılara iktidarın kulak vermesi, bunları dikkate
alması gerekmektedir.
Şikâyetlerin
mağduriyet edebiyatı görülmesi ve hafife alınması ise
yanlıştır, abesle iştigaldir. Aslı astarı belli
olmayan, somut delillerle belirlenemeyen iftiralar ve gizli tanıklarla
mağdurlar yaratılmasına, toplumun yeni bir küskünlüğüne ve
Türk düşmanlarına fırsat verilmemelidir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci
madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
23/7/2016 tarih ve 667 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 4/10/2016
MADDE 12 (1) Bu Kanun
Hükmündeki Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Şenal
Sarıhan Muharrem
Erkek Nihat
Yeşil
Ankara Çanakkale Ankara
Mustafa
Tuncer Türabi
Kayan Gülay
Yedekci
Amasya Kırklareli İstanbul
Murat
Emir
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresinin 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri
Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür."
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Deniz
Depboylu
İstanbul Erzurum Aydın
Ruhi
Ersoy Mustafa
Kalaycı
Osmaniye Konya
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bu KHK hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülebilir.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
Diyarbakır Adana İstanbul
Ayhan
Bilgen İbrahim
Ayhan Mahmut
Toğrul
Kars Şanlıurfa Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İbrahim Ayhan, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Türkiyede 15 Temmuzda çok kötü bir süreci,
zamanı yaşadık, bu hepimizin kabulü. Melanet bir darbe
girişimiyle karşı karşıya kaldık fakat ondan
sonra gelişen gelişmeler ve bu darbe girişimiyle murat edilen
uygulamaları katbekat artıran uygulamalarla ve pratiklerle de
karşı karşıya kaldık. Yani deyim yerindeyse darbeden
daha beter bir darbe sürecini hepimiz şu anda geçtiğimiz zaman
içerisinde yaşıyoruz. Denilebilir ki: Çok kasvetli, çok
karanlık zamanlardan geçiyoruz. Bu kasvetli ve karanlık
zamanları daha da karartan bir siyasal akıl, siyasal zihniyet bu
darbe sürecini kendince gerekçe yaparak, toplum üzerine bir karabasan gibi, bir
kâbus gibi çökerek toplumda bütün yaşam alanlarını ortadan
kaldırmaya çalışmaktadır. Kamusal alan felç edilmekte,
eğitim iş kolu dâhil olmak üzere birçok iş kolunda bir tasfiye
operasyonu her geçen gün artarak devam etmektedir. Daha yakın zamanda, 6
Eylül tarihinde, eğitim iş kolunda örgütlü EĞİTİM-SEN
sendikasına üye olan 11.294 kişi açığa alındı ve
bu açığa alınmanın gerekçesi de yasal ve anayasal
haklarını 29 Aralık tarihinde bir günlük iş bırakma
vesilesiyle kullandıkları içindir. Dolayısıyla, demokratik
haklarını kullanan, özgürlükten gelen, sendikal hak ve taleplerinden
gelen haklarını kullanan insanlar OHAL rejimi gerekçe gösterilerek
tasfiye edilmektedir. Yani, bu tasfiye süreci darbeye karşı
yapılan tasfiye ve darbeye karşı bir mücadele olmaktan ziyade
toplumsal muhalefeti ortadan kaldıran, AKP iktidarına karşı
muhalefet yürüten tüm kesimlere yönelmektedir. Şu yapılmaktadır,
Darbeye karşı ben de darbe yaparım. denilmektedir. Dünyanın
hiçbir yerinde görülmemiş bir uygulamayla karşı
karşıyayız. Dünyanın hiçbir yerinde darbeye karşı
darbeyle cevap alınamaz. Darbeye karşı hukukun ortadan
kaldırılarak, demokratik hak ve özgürlüklerinin çiğnenerek, yok
edilerek mücadele edilmesi de mümkün değildir. Bugün eğer darbe bir
tezse, eğer darbe bir gerçeklikse darbeye karşı en kesin, en
sonuç alıcı yöntem de demokratikleşmedir. Dolayısıyla
yapılması gereken şey demokrasinin önündeki engelleri ortadan
kaldıran, hak ve özgürlükleri genişleten politikaları hayata
geçirmektir; bunun dışında yapılan şey toplumda
müthiş derecede bir bunalıma, toplumda müthiş derecede bir
güvensizliğe yol açmaktadır. Gün geçmiyor ki toplumsal bunalım,
sosyal olaylar artmıyor olsun. Toplum âdeta paranoyaklaşmış
bir durumda. Yarına dair insanlarda müthiş derece bir güvensizlik
var.
İnsanlar birbirine karşı büyük bir
güvensizlik beslemektedirler ve bu da ileride telafisi mümkün olmayacak büyük
travmalara yol açmaktadır. Tüm bunları siz kendi
iktidarınızı tahkim etmek için ve kendi
iktidarınızın, belli bir azınlığın
güvenliği ve belli bir azınlığın refahı için
yapmak durumundasınız ve bunu yapıyorsunuz aslında. Tüm
bunlar -bugün, belki AKP iktidarda olduğu için kendisine dokunulmayacak
gibi görüyor ama- ileride toplumun geleceğini de kurban edecek, toplum
geleceğini de ortadan kaldıracak uygulamalardır. Yani bugün,
cemaate karşı olduğunu söyleyerek demokrasiyi savunma
iddiası tamamen doğru değildir. Demokrasi savunulmuyor;
demokrasi, demagojik birtakım laflarla, demagojik birtakım
söylemlerle aslında katlediliyor. Yapılması gereken, demokrasiye
güçlü bir şekilde, demokrasiyi kurumsallaştıracak bir
şekilde sahip çıkmaktır. Aksi takdirde faşizm
kurumsallaştırılarak darbeye karşı mücadele
yürütülemez. Kamu alanı tasfiye edilerek darbe ortadan
kaldırılamaz. Toplumsal muhalefet ortadan kaldırılarak
darbeyle mücadele edilemez. Bugün, AKPdeki milletvekillerinin de bu konuda
uyanık olması gerekiyor. Tüm Türkiye'nin geleceği
karartılmak isteniliyor. Tüm Türkiye'nin geleceği bu yöntemle ortadan
kaldırılmak isteniliyor. Yani uyguladığınız
yöntem, mevcut olan hastalıklarla mücadele edecek bir yöntem
değildir, hastalıkları daha fazla artıracak bir yöntemdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYHAN (Devamla) Dolayısıyla,
yapılması gereken şey bu yanlıştan bir an önce
vazgeçip demokrasiye sarılmaktır.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler..: Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra
sayılı 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç
Tüzük'ün 128'inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri
Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür."
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde hükmünün daha açık ve
anlaşılabilir hâle getirilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 23/7/2016 tarih ve 667
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 4/10/2016
MADDE 12 (1) Bu Kanun Hükmündeki Kararname hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
Şenal Sarıhan (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Doğru ifadenin olduğu düşünülerek
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylamadan önce,
İç Tüzük'ün 86ncı maddesi uyarınca oyunun rengini belli etmek
üzere söz talep eden 2 sayın milletvekiline söz vereceğim.
İlk konuşmacı, lehte, Yozgat
Milletvekili Sayın Yusuf Başer.
Buyurunuz Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
ilgili olarak İç Tüzük'ün 86ncı maddesine göre söz almış
bulunuyorum.
AK PARTİ olarak, kurulduğumuz andan
itibaren temel hak ve hürriyetlerin önündeki engelleri kaldırmak, hukukun
temel ilkelerini geçerli hâle getirmek, hukuk devletini savunmak, hukukun
üstünlüğünü savunmak ilkelerimiz olmuştur. İktidara
geldiğimiz 3 Kasım 2002 tarihinden sonra, 30 Kasım 2002
tarihinde geçici olarak Türkiye gündemine gelen kanun hükmünde kararnameleri
ilk icraat olarak kaldıran bir hükûmetiz. Dolayısıyla o noktada
biz AK PARTİ olarak, normal şartlar altında bu tür
işlemlerin olmasını istemiyoruz. Ancak Türkiyeye 15 Temmuz 2016
tarihinde görülmemiş bir darbe teşebbüsünde bulunuldu. Bu darbe
teşebbüsünü bir an önce bertaraf etmek, Türkiye'nin gündeminden
dışarı çıkarmak amacıyla kanun hükmündeki
kararnamelere başvurmuş bulunuyoruz. Amacımız, bu
olağanüstü hâli bir an önce ortadan kaldırmak, Türkiye'nin normal
hukuk sistemi içerisinde yoluna devam etmesini temin etmektir.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde kanun
hükmündeki kararnamenin lehinde oy kullanacağımızı
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başer.
Aleyhte İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Yozgat Milletvekilimiz Sayın Yusuf Bey
keşke hukukçu olmasaydı. Bir dönem Yozgatta da Baro
Başkanlığı yapmıştı. Baro
Başkanlığı yaptığı dönemde gerçekten hukuku,
adaleti savunurdu ama iktidar partisi sıralarına geldiği zaman
hukuktan, adaletten uzaklaştı. Ben ne söyleyeyim daha artık?
Demek ki insanların oturduğu koltuklara göre şeyi
değişiyor.
Değerli arkadaşlar, olağanüstü hâl,
kanun hükmünde kararname, bunların hepsi anayasal anlamda getirilen kurum
ve kuruluşlardır. Baktığınız zaman, Anayasada
şiddet olaylarının yaygınlaşması hâlinde evet
olağanüstü hâl ilan edilebilir ama bu, hukuku dışlama
anlamında değil; bu, hukukun dışına çıkma
anlamında değil; demokratik yöntemlerle, hukuktan uzaklaşmadan,
yine hukuk kalıpları içerisinde bu sorun halledilir.
Peki, baktığımız zaman, nedir
burada demek istediğimiz? Yürütme organı, yasama organının
önüne geçmemeli; yürütme organı, yasama organından daha önce,
hızlı davranmamalı ve yasama organının verdiği
yetkiler çerçevesinde Bakanlar Kurulu ancak düzenleme yapabilir. Aksi takdirde,
biz burada yasama yetkisinin devri deriz ki mevcut olan
Anayasamızın 7nci maddesi yasama yetkisinin devrini
yasaklamış durumdadır. Burada yapılan olay, tamamen yasama
yetkisinin yürütme organına devri şeklinde görülüyor ki bu uygun
değil çünkü mevcut olan, verilen yetki yasasında sınırları,
çerçevesi belirliydi ve çizilmiş durumdaydı. Ama,
karşımıza gelen kanun hükmünde kararnamelerin
sınırları ve çizgileri aşılmış durumda.
Şimdi, bu kanun hükmünde kararnamelerle
-başlıklar şeklinde sayacak olursak- neler ihlal ediliyor:
1) Vatandaşın çalışma hakkı
ihlal ediliyor, anayasal bir hak.
2) Vatandaşın adil yargılanma
hakkı ihlal ediliyor.
3) Vatandaşın seyahat özgürlüğü ihlal
ediliyor.
4) Vatandaşın mülkiyet hakkı ihlal
ediliyor.
5) Vatandaş eziyet, işkence ve kötü
muamele görmeyle karşı karşıya bırakılıyor.
6) Kişi özgürlüğü ve güvenliği ihlal
ediliyor.
7) Yaşama hakkı ihlal ediliyor.
Yaşama hakkı nasıl ihlal ediliyor diyeceksiniz? Hukuki güvenlik
kalkınca, mülkiyet hakkı kalkınca, eziyet ve kötü muamele,
işkence olunca insanlar kendisini infaz ediyor yani intihar ediyor.
8) Eğitim hakkı ihlal ediliyor.
Gerçekten baktığımız zaman,
burada -Türkiye- âdeta Orta Çağa doğru gidiliyor. Şimdi Orta
Çağa doğru gidiliyor. dediğimiz zaman, bu mevcut olan kanun
hükmündeki kararnamelerin faturası nedir? Bunun bir bilançosunu
çıkardığımız zaman gözaltında bulunan 72.198
kişi, tutuklama 32.314, görevden alma 105.023, tutuklu polis
sayısı 7.016, tutuklu asker sayısı 6.488, tutuklu yüksek
yargıç sayısı 157, tutuklu gazeteci sayısı 131,
tutuklu vali, kaymakam sayısı 154, kapatılan medya kuruluşu
165, kapatılan okul 2.094, açığa alınan öğretmen
78.064, el konulan iş yerleri 280 ve mal varlığı
anlamında el konulan da 12 milyar TLye varmış durumda. Bu ne
demek? Türkiyenin üç aylık bilançosu; Türkiye altüst edilmiş
durumda.
Onun için, bu kanun hükmünde kararnamelerle Meclis
baypas edildiği için, komisyonlara gönderilmediği için mevcut olan bu
kanun hükmünde kararname Anayasaya aykırı, uluslararası
sözleşmelere aykırı. Anayasamızın 90ıncı
maddesi uyarınca uluslararası sözleşmelere göre aykırı
kanun da yapılamayacağına göre biz bu kanun hükmünde
kararnamenin aleyhinde oy kullanacağız. Umarım ve dilerim
sağduyu kazanır.
Hepinize
teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın
Baluken, söz talebiniz olduğunu görüyorum.
Buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
KHKların geri çekilmesi ve darbeyle mücadeleyle ilgili yapılacak yasal
düzenlemenin Meclis komisyonları ile Genel Kurulun iradesi
doğrultusunda yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye
demokrasi tarihi açısından son derece önemli bir oylama
yapılacak. Biz, en başından beri Halkların Demokratik
Partisi olarak olağanüstü hâl ve kanun hükmündeki kararnamelerle devreye
konmak istenen rejimin darbeyle mücadeleyi değil Türkiye demokrasisiyle
mücadeleyi esas aldığını ifade ettik ve bugün de bu
duruşumuzu aynı şekilde koruduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Bütün siyasi partiler açısından şapkayı önüne koyarak
tavır belirleme ve oy kullanma anının olduğu kanaatindeyiz.
İktidar partisi sadece Kürt illerinde olan olağanüstü hâli
kaldırmakla övünüp Türkiyenin normalleştiğini yıllarca
seçim meydanlarında da dile getirmişti. Ama, göstermiş
oldukları yönetimsizlik anlayışı nedeniyle Türkiye'nin 81
vilayetinde olağanüstü hâl ilan edip KHKlarla Meclisi tamamen devre
dışı bırakan bir tutum ortaya koymuşlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bugün
KHKlara onay vereceklerini söyledikleri tutumları geçmişte halka
verdikleri bütün sözlerin inkârı anlamına gelir. O nedenle bu
KHKların kesinlikle geri çekilmesi, darbeyle mücadeleyle ilgili varsa
yapılacak yasal düzenlemenin Meclis komisyonları ve Genel Kurulun
iradesi doğrultusunda yapılması gerektiğini bir kez daha
ifade etmek istiyoruz. Bu KHKlarla devreye konan uygulamaların
tamamı, Türkiye'nin imza attığı uluslararası
sözleşmelere aykırıdır. Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Komiserliği başta olmak üzere,
uluslararası kuruluşlar da önümüzdeki günlerde Türkiyeye heyet
göndererek uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu
KHKların geri çekilmesiyle ilgili gerekli süreçleri
başlatacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, son sözüm...
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diğer taraftan, muhalefet partilerine de bir çift sözüm olacak: Bu KHKlar
devreye girerken sürekli liderler zirvesi yapıldı. Başbakan,
diğer siyasi partilerin genel başkanlarına Sizin önerileriniz
doğrultusunda gerekli değişiklikleri yapacağız,
söylediğiniz her şeyi mutlaka dikkate alacağız.
demişti. Bakın ne Komisyonda bu KHKlar görüşüldü ne de Genel
Kurulda muhalefete ait tek bir önerge bile iktidar partisi tarafından
kabul edildi. Dolayısıyla, Yenikapı ruhu tanımlanarak
aslında tek adam rejimine giden yolda muhalefete içirilen bu acı
şurubun da Türkiye'nin demokrasisini nereye götürdüğü noktasında
diğer siyasi partilerin mevcut durumu gözden geçirmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Biz, bir kez daha, bütün milletvekillerine OHAL ve
KHKlarla demokrasiyle mücadele anlayışından vazgeçilmesi,
Meclis iradesiyle darbeyle gerçek bir mücadele çağrısını
yinelemek istiyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile
İç Tüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 412) (Devam)
BAŞKAN Komisyon söz talebiniz mi var?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Söz talebimiz var.
BAŞKAN Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkanım, görüşülmekte olan 412 sıra sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararnamelerle yapılan değişiklikler ve Genel
Kurulca kabulünün ardından kanunlaşacak olması sebebiyle
düzenlemenin adının Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek
kabul edilmesine dair kanun olarak değiştirilmesi ve metinde geçen
kanun hükmünde kararname ibarelerinin kanun olarak
değiştirilmesine yönelik bir redaksiyon talebimiz vardır,
takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Redaksiyon talebiniz
kayıtlara geçmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece kanun hükmünde
kararnamenin görüşmeleri tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kanun hükmünde
kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 19 Ekim 2016 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati. 21.14