TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
80inci
Birleşim
9
Mart 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdişin, Türkiyenin gündemine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ağrı
Milletvekili Cesim Gökçenin, Ağrıya yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili
Müslüm Doğanın, Alevi-Bektaşi inanç kurumu oluşumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, Demokrasi Üniversitesi Rektörü Bedriye Tunçsiperin
mağdur akademisyenlere öncelik tanınmayacağı açıklamasına
ilişkin açıklaması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 12 Mart İstiklal
Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatayın toprak yapısı ve iklim
koşullarının dört mevsim tarımsal üretime imkân
vermediğine ve Reyhanlı Barajının durumuyla ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili
Zülfikar İnönü Tümerin, süt üreticiliği yapan çiftçilerin destek
beklediklerine, hazine arazilerinde tarımsal üretim yapan ve devlete
ecrimisil ödeyen çiftçilerin tohum, gübre ve mazot desteğinden
faydalanmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, ülkenin olağanüstü hâl yasakları
altında referanduma gittiğine ve referandumda hayır demeyi
düşünen kesimlere yönelik uygulamaların utanç verici olduğuna
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, polislerin ek göstergesinin 3600e
çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamakın, genel sağlık sigortası mağduru
Ulaş Öcalın mesajını yetkililerin dikkatine sunmak
istediğine ilişkin açıklaması
8.- Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalının, 12 Mart Erzurumun kurtuluşunun
99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİKin açıkladığı
İstatistiklerle Kadın: 2016 bülteninde açıklanan bazı
bilgilere ilişkin açıklaması
10.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, çiftçilere mazot fiyatının ne zaman
yarıya indirileceğini, süt üreticilerine hangi tür desteklerin
yapılacağını, borçlu esnafa da can suyu kredisi ödenip
ödenmeyeceğini ve abidik gubidik olarak nitelenen Başbakanın
ismini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.- Ankara Milletvekili
Nihat Yeşilin, Almanyada yapılacak mitinge verilen izin geri
çekilince Adalet Bakanı Bekir Bozdağın yaptığı
açıklamaya ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, referandumda hayır diyenlerin konumuyla ilgili
Kayserili bir vatandaşın şiirini okumak istediğine
ilişkin açıklaması
13.- Çanakkale Milletvekili
Muharrem Erkekin, Anayasa değişiklik paketiyle yasama yetkisinin
önemli bir bölümünün yürütmenin başı olacak kişiye devredilmek
ve kuvvetler ayrılığının yok edilmek istendiğine
ilişkin açıklaması
14.- Konya Milletvekili
Hüsnüye Erdoğanın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 12 Mart 1971 askerî muhtırasının yıl
dönümüne, Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi tarihi boyunca her türlü darbe
ve vesayet odaklarıyla mücadele ettiğine ve bundan sonra da
edeceğine, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
96ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
16.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, ülkenin farklı yerlerinde
kadın hareketlerinin kutlamalarına orantısız güçle sert
müdahalelerde bulunulduğuna, HDP kadın vekillerinin 8 Martı
halkla birlikte kutladıkları için bu hafta Genel Kurulda
olmadıklarına, polisin HDP grup salonundaki kadın vekillerin ve
emekçilerin kapısındaki grevdeyiz afişini
fotoğraflaması olayına ve 12 Mart 1971 askerî
muhtırasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
96ncı yıl dönümüne ve ezan yasağına dair bir yasanın
İsrail Parlamentosundan çıkmasının engellenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
18.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, 12 Mart İstiklal
Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Gününe, 12 Mart
1971 askerî muhtırasının yıl dönümüne ve İsrail
Parlamentosundan din ve vicdan özgürlüğüne sahip çıkacak tarzda bir
karar alınmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
19.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Maliye Bakanı Naci
Ağbalın, Adana Milletvekili Muharrem Varlının 390
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Maliye Bakanı Naci
Ağbalın, Adana Milletvekili Muharrem Varlının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün 390 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Artvin Milletvekili
İsrafil Kışlanın, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın 390 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin Milletvekili İsrafil
Kışlanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın
390 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın
yaptığı açıklaması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Hatay Milletvekili Serkan Topalın 390
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Hatay Milletvekili Serkan Topalın 390 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul ve 22 milletvekilinin, spor
karşılaşmalarında nefret ve ayrımcılık
söylemlerinin önlenmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/495)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin, görevi
yaptırmamak için direnme suçlarındaki artışın
nedenleri ile işkence ve kötü muamele iddiaları arasındaki
ilişkinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/496)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer ve 23 milletvekilinin, mevsimlik işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/497)
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 12 Mart İstiklal
Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Gününe, 12 Mart
1971 askerî muhtırasının yıl dönümüne, İsrail Parlamentosunun
ezanı yasaklayan yaklaşımını kesinlikle kabul
etmediğine ilişkin konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, FETÖ adıyla bilinen paralel yapının
yargıdaki örgütlenmesi ve bu örgütlenme içerisinde yer alan kişilerin
ve yaptıkları işlemlerin açığa çıkarılarak
çalışma yapılması amacıyla 9/3/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2017 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe
Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/614) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 266)
3.- Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmenin Başvuru Usulüne İlişkin İhtiyari
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/322) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 267)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Şehircilik
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Dair Kanun Tasarısı (1/422) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/618)
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
İcra Edilecek Kafkas Kartalı Küçük Birlik Komando Tatbikatı
İçin Ev Sahibi Ülke Desteği Koşullarına İlişkin
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/508) ile Milli Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 276)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/617) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 257)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/520) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 282)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/522) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 283)
10.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/604) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 287)
11.- Güneydoğu Avrupa
Kanun Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/587) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 290)
12.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Belarus Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/599) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 291)
13.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Kanun
Uygulama Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/677) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 292)
14.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Mali Cumhuriyeti Savunma ve
Mücahitler Bakanlığı Arasında Askeri Eğitim
İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı
Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/555) ile Milli Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 299)
15.- Bazı Tehlikeli Kimyasalların
ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair
Rotterdam Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/603) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 304)
16.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/639) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 305)
17.- 1974, Yolcuların ve
Bagajlarının Deniz Yolu ile Taşınmasına
İlişkin Atina Sözleşmesine Ait 2002 Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/470) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 152)
18.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesine Dair
Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/683) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293)
19.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Savunma Bakanlığı ile Birleşik Arap Emirlikleri
Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/582) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 301)
20.- İsviçre
Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi Kurulması ve
İşleyişine Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/621) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 308)
21.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/648) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 311)
22.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile Belarus Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/591) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316)
23.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/637) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 317)
24.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/638) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 318)
25.- Mücavir Atlantik Deniz
Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına Dair
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/472) ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 320)
26.- Kalıcı Organik
Kirleticilere İlişkin Stokholm Sözleşmesine İlave Edilen
Anlaşmazlıkların Çözümü Hakkında EK-Gnin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/636) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322)
27.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ekvador Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/658) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 323)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
390) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının
Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (S. Sayısı:
266) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Su Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı:
267) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Başvuru Usulüne
İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.- (S. Sayısı:
268) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Şehircilik Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Dair Kanun Tasarısının
oylaması
5.- (S. Sayısı:
272) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
6.- (S. Sayısı:
276) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında İcra Edilecek Kafkas Kartalı Küçük Birlik
Komando Tatbikatı İçin Ev Sahibi Ülke Desteği
Koşullarına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- (S. Sayısı:
257) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
8.- (S. Sayısı:
282) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
9.- (S. Sayısı:
283) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
10.- (S. Sayısı:
287) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
11.- (S. Sayısı:
290) Güneydoğu Avrupa Kanun Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
12.- (S. Sayısı:
291) Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari
ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
13.- (S. Sayısı:
292) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı
Hükümeti Arasında Kanun Uygulama Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
14.- (S. Sayısı:
299) Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mali
Cumhuriyeti Savunma ve Mücahitler Bakanlığı Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1
Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
15.- (S. Sayısı:
304) Bazı Tehlikeli Kimyasalların ve Pestisitlerin Uluslararası
Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
16.- (S. Sayısı:
305) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
17.- (S. Sayısı:
152) 1974, Yolcuların ve Bagajlarının Deniz Yolu ile
Taşınmasına İlişkin Atina Sözleşmesine Ait 2002
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
18.- (S. Sayısı:
293) Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında
Suçluların İadesine Dair Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
19.- (S. Sayısı:
301) Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı ile
Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
20.- (S. Sayısı:
308) İsviçre Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi Kurulması ve
İşleyişine Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
21.- (S. Sayısı:
311) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu
Arasında Geri Kabul Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
22.- (S. Sayısı:
316) Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Belarus
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
23.- (S. Sayısı:
317) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
24.- (S. Sayısı:
318) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
25.- (S. Sayısı:
320) Mücavir Atlantik Deniz Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin
Korunmasına Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Karstaki esnafın sorunlarına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/8435)
2.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, 3 Kasım 2002-25 Ocak 2017 tarihleri
arasında yapılan özelleştirmelere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/11373)
3.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin, kepenk kapatan ve kredi kullanan esnafa
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/11414)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, son on yıl içinde Kayseri ilinde
yapılan vergi tahsilatına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/11481)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Bakanlığın üretim ve ticaretin artması
için reklam ve internet sayfaları konusunda iş dünyasına yönelik
bir çalışması olup olmadığına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11614)
9 Mart 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiyenin
gündemi hakkında söz isteyen Adana Milletvekili İbrahim Özdişe
aittir.
Sayın Özdiş, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bütün Adana ve Türkiye sizi bekliyor, kürsü sizi
bekliyor.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Türkiyenin gündemine
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor,
iki gün önce trafik kazasında hayatını kaybeden 7 emekçi
kadının ailelerine başsağlığı,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ekonomisi
kötü. Köprü, yol ve tünel yaparak ekonomiyi
kalkındırdığını sanan AKPnin aksine, biz
gerçekleri görüyoruz. Her 4 gençten birinin işsiz olduğunu biliyoruz.
Büyüme rakamları ortada. 1946dan 2002ye kadar ortalama 5,1 büyüyen
ekonomimiz, AKP iktidarında 2003ten bu yana ortalama 4,6 büyümüş,
hatta son on yıllık büyüme oranımız yüzde 3,3. Fabrika
kurmadan, yatırım yapmadan sadece betona, inşaata bel
bağlanan AKP ekonomisinde sonucun farklı olması da zaten
beklenemezdi.
Değerli milletvekilleri, insan hakları ve
demokraside de maalesef yerlerde sürünüyoruz. 150yi aşkın gazeteci,
hapishanelerde tutuklu ve aylardır önlerine iddianame konulmuyor, mahkemeleri
başlatılmıyor. Şimdi sormak istiyorum Sayın Adalet
Bakanına: Suçsuz olduklarını biliyorsunuz da bilerek bu işi
uzatıp tutuklu kalmalarını mı istiyorsunuz? Bu, nasıl
bir demokrasi anlayışıdır? İddianameleri
yetiştiremiyorsanız niye tutuksuz yargılamıyorsunuz? Niye
bu insanların, ailelerin hayatlarını zindana çeviriyorsunuz?
Vicdan denen şeyden hiç nasibinizi almadınız mı? Bu,
nasıl iştir?
Yine, 15 Temmuzda komutanları tarafından
kandırılan askerî öğrenciler ve erlerin çoğu hâlen tutuklu,
onların da hâlâ iddianameleri hazırlanmamış durumda. Her
hafta onlarca anne ağlayarak bizleri arıyor, çocuklarının
akıbetlerini soruyorlar, maalesef doyurucu bir yanıt veremiyoruz.
Çıkın, açıklama yapın, annelerin
gözyaşlarını dindirin. Aksi takdirde, bilesiniz ki, mağdur
ettiğiniz yüzbinlerce ailenin gözyaşlarında
boğulacaksınız. Sizler yıllarca FETÖye destek verip
Rabbim, milletim beni affetsin, kandırıldık. diye işin
içinden sıyrılacaksınız, peki, sekiz aydır cezaevinde
olan o gençlerin suçları, günahları ne, söyler misiniz? Biraz vicdan,
vicdan; insan olanda olmazsa olmaz duygu. Yazıklar olsun!
Değerli milletvekilleri, gelelim referandum
meselesine. Şimdi buradan sesleniyorum: Sayın Başbakan,
Sayın Bahçeli, hatta Anayasaya göre tarafsız olması
gerektiği hâlde referandum nedeniyle meydanlara inen Sayın
Cumhurbaşkanı, neden canlı yayında Genel
Başkanımızla birlikte bu değişikliğin
içeriğini tartışmıyorsunuz, ki bütün vatandaşlarımız
da bu değişikliğin ne getirip ne götüreceğini görsünler,
öğrensinler. Kim doğruyu söylüyor, kim söylemiyor; bilmek,
vatandaşlarımızın hakkı değil mi?
Sayın Kılıçdaroğlu çeşitli
kereler bu çağrıyı yaptı. Hatta daha dün dedi ki: Bana
sadece on beş dakika versinler, onlar istediği kadar konuşsun,
oturup tartışalım. Siz, neden olumlu cevap vermiyorsunuz? Var
mısınız? Tabii ki yoksunuz çünkü ülkenin geleceğiyle ilgili
evet demenin hiçbir gerekçesi olmadığını siz de
biliyorsunuz. Çünkü evet 1 kişi için, hayır 80 milyon için; aksini
mi söylüyorsunuz, hodri meydan. Yüreğiniz yetiyorsa, kendinize
güveniyorsanız, hadi canlı yayına.
Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özdiş.
Gündem dışı ikinci söz,
Ağrıya yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Ağrı
Milletvekili Cesim Gökçeye aittir.
Sayın Gökçe, Ağrılılar da sizi
bekliyormuş.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, Ağrıya yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı ilimizde
gerçekleştirilen yatırım çalışmaları
münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan
önce yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
AK PARTİmizin iktidara gelmesiyle birlikte
Türkiyede değişim, dönüşüm, yatırım ve hizmetlerle
eğitimden sağlığa, ulaşım, enerji, spor,
tarım, şehircilik altyapı ve üstyapıda çok büyük hizmet ve
yatırımlar yapılmıştır. Seçim bölgem olan
Ağrı ilinde de bu yatırım ve hizmetler hak ettiği
payını almıştır.
2002 yılında 16 kilometre bölünmüş
yolumuz var iken bugün bu oran 346 kilometreye ulaşmış, 244
kilometresi de sıcak asfalta kavuşmuştur. Bugün Ağrı
ilimiz komşu illerle, Erzurum, Kars, Iğdır, Muş, Van ve İranla
bölünmüş yollarla bağlanmış vaziyettedir. Sadece kara
yolları ağımıza değil, köy yollarımıza da
çok muazzam yatırım ve hizmetler yapılmıştır. 933
yerleşim birimimizi birbirine bağlayan 3.452 kilometre yol
ağımızın tamamı elden geçirilmek suretiyle, patika
yollar ve çamurlu yolların tamamı elden geçirilmiş ve 3 metrelik
yollarımız 8 ila 10 metreye, zemin seviyesinde olan
yollarımız da 2 metrede kazı ve dolgu
çalışmalarıyla, sanat yapılarıyla birlikte
tamamlanmış ve standardımız son derece iyileşmiştir.
Bununla yetinilmemiştir, köy yollarımızda 650 kilometre
sıcak asfalt gerçekleşmiştir. Türkiyede bu konuda 1
numarayız.
Değerli milletvekilleri, bu yılki
yatırım programıyla 800 kilometreye ulaşacak olan
kırsaldaki köy yollarımız sıcak asfalta
kavuşacaktır. Toplamda yollarımızın yüzde 20sinin yapılmasına
karşılık nüfusumuzun yüzde 65i bu hizmetlerden
yararlanmaktadır. Diğer taraftan, Ağrı ilimiz ve
Eleşkirt ovada bulunmakta, çevresini Ağrı Dağı, Süphan
Dağı, Kösedağ, Aladağ çevirmiş bu eteklerde AK PARTİnin
hizmetlerini görmek mümkündür.
Ağrı Dağımız, flora-fauna
çeşitliliği, zengin peyzaj özelliği, jeolojik ve jeomorfolojik
yapısı, rekreasyon potansiyeli, turizm potansiyeli, Avrupanın
en yüksek noktası olan ve ulusal ve uluslararası önemi haiz kaynak
değere sahip dağımız, AK PARTİ iktidarı döneminde
millî park ilan edilmiştir.
Yine, Diyadinde jeotermal kaynaklarımız
atıl vaziyette, boşa akmaktaydı. Bugün itibarıyla Diyadin
jeotermal kaynak tesisleri isale hattımız yenilenmek suretiyle tüm
Diyadin şebekesi yenilenmiştir. Diyadin ilçemiz termal suyla
ısınmaktadır.
Yine, termal bölgemizde 1.297 dekarlık alanda
tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi, yer seçimi
tamamlanmıştır, ÇED prosedürü tamamlanmıştır ve
1.000 dekarlık alan üzerinde sera yapımı hızla devam
etmektedir. 40 dekarlık sera alanımız faaliyete geçmiştir.
Ağrıda eksi 35 derecede, eksi 40 derecede bugün domates üretilmekte
ve ihraç edilmektedir.
Havaalanımız faaliyete geçmiştir.
Ağrı Ahmed-i Hani Havaalanımız faaliyete geçti, Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle hava yolu halkın yolu
oldu. Bugün Ağrıda yılda 550 bin nüfusumuzun yarısı
hava yoluyla seyahat etmektedir. İstanbul için 3üncü havaalanı neyse
bizim için Türkiye'nin doğusundaki Ağrıda Ahmed-i Hani
Havaalanı da odur, o derece önemlidir.
Eğitimde geldiğimiz nokta müthiştir.
Gerçekten, 2002 yılında 2.337 dersliğimiz varken bugün 6.307ye
çıkmış, derslik başına 47 öğrenci düşerken
bugün 24e düşmüştür. Muazzam ve müthiş bir rakamdır bu.
Yine, 54 okulumuzun inşaatı devam etmektedir. Yıl sonunda bunun
tamamlanması hâlinde derslik başına 21 öğrenci
düşecektir.
Ağrılıların özlemle
beklediği İbrahim Çeçen Üniversitemiz, 2007 yılında AK
PARTİ iktidarında faaliyete geçmiştir. Şu anda 7 fakülte, 6
meslek yüksekokulu, 3 enstitü, 385 akademisyen ve 11.700 öğrenciyle
Ağrılılara hizmet etmektedir.
Sağlıkta ve diğer tüm alanlarda
Ağrı, hak ettiği payı almıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bravo!
Ağrı sizinle gurur duyuyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gökçe.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, sayın
hatip tabii Ağrıya yapılan yatırımlar adı
altında bir konuşma yaptı. Ancak eğitim ve çevre yoluyla
ilgili olarak, kendisinin de ifade ettiği üzere, tamamlanamamış
yollar özellikle merkezî yatırımlardır ama sayın hatibin
sözünü ettiği Doğubeyazıt, Diyadindeki altyapı
yatırımları, yine 3.800 kilometre civarındaki kırsal
yerleşmeleri merkeze bağlayan yolların tamamı partimizin
yerel yönetimleri tarafından yapılmıştır. Bunu
kamuoyunun bilmesi lazım. Çünkü il özel idare ve sözü edilen ilçelerdeki
belediyeler, o kayyum atanan, gasbedilen belediyeler partimize ait
belediyelerdi. Kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Hiç alakası
yok, hiç alakası yok.
BAŞKAN Cesim Beyi evvelinden de
tanırım. Orada Özel İdare Genel Sekreterliği de
yaptığı için köy yollarını çok iyi bilir diye
düşünüyorum. Gayretleri için, yapılan tüm hizmetler için emeği
geçen herkese teşekkür ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Niye taraf oluyorsunuz
Sayın Başkan? Siz tarafsızsınız. Onun
konuşmasından size ne ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Ağrıda doğal gaz yokmuş.
BAŞKAN Şimdi, gündem dışı
üçüncü söz, Alevi-Bektaşi inanç kurumu oluşumu hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğana aittir.
Sayın Doğan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Milletvekilinin
ağzı var, dili var, siz niye taraf oluyorsunuz?
BAŞKAN Taraf olmuyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Taraf oluyorsunuz, taraf
oluyorsunuz.
BAŞKAN Taraf olmuyorum, ben ne dediğimi
biliyorum, kusura bakmayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Taraf oluyorsunuz.
BAŞKAN Siz de oradan müdahale etmeyin. Hiçbir
şey
AYTUĞ ATICI (Mersin) Taraf olmak size
yakışmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben Cesim Beyi daha evvelden
tanıyorum. Özel idare genel sekreterliği yaptı. demem taraf
olmak mıdır?
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama işte, o il özel
idare, il genel meclisi on beş yıldır hangi partide?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz taraf
olamazsınız, herkesi kucaklayacaksınız. İn oradan
aşağıya, burada konuş.
BAŞKAN Siz de orada oturduğunuz yerde,
her zaman, söz verilmeden konuşamazsınız Sayın
Atıcı, kusura bakmayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben konuşurum. Ben
millet adına konuşuyorum.
BAŞKAN Ben söz vermeden
konuşamazsınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz orada tarafsız
yönetmek üzere oturuyorsunuz, siz İç Tüzüke göre yöneteceksiniz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Artvinde de
doğal gaz yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Doğanı kürsüye
davet ettim.
Buyurun Sayın Doğan.
3.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Alevi-Bektaşi inanç
kurumu oluşumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi-Bektaşi Federasyonu öncülüğünde
tam doksan yıldır ilk kez -Osmanlı döneminde bu tür
çalışmalar yapılmış- bir Pirler Kurulu
oluşturuldu. Ocaklardan, dergâhlardan, ülkenin her yerinden bin pir, bin
dede ve mürşitler bir araya gelerek bir kurul oluşturdular. Bu
çalışmada Alevi inancı ve öğretisinin en önemli kurumu olan
rızalık makamı esas alınarak ülkenin tamamında yer
alan pirler bölge toplantısında bir araya gelerek bir meclis
oluşturdular.
Değerli milletvekilleri, Alevilik
inancında rıza şehri olarak tanımlanan bir yaşam
ütopyası vardır. Rızalık şehrinde bakkal, manav, para,
alım satım işi yok. Nasıl olacak? diye söylerseniz
İlginizi çeker herhâlde, Naci Hocam da dinlesin çünkü o rızalık
şehrine davet edeceğim kendisini. Orada komünal bir yaşam var.
Rıza şehrinde yaşayan tüm canlar eşit görülür, canlarda
aynı hukuk uygulanır, kadın-erkek ayrımı
yapılmaz, doğaya karşı saygı vardır,
canlılara saygı vardır, onların Hak tarafından yüce
bir değer olarak tarafımıza sunulduğu, korunması
gerektiği bilinci çok yüksektir.
Rıza şehrinde İşi iyi
yapın, düşünceyi iyi düşünün, iyi konuşun. denir.
Rıza şehrinde yaşayanlar, gök kubbe altında yaşayan
tüm insanları kardeş olarak görür. Rıza şehrinde
canların eline, beline, diline sahip olması yolun gereği olarak
kabul edilir. Rıza şehrinde yer edinmek, daim olmak, dört
kapı-kırk makamdan geçmeyi de zorunlu kılar. Amaçları
kendi inanç ve öğretilerinin ve erkânlarının sürdürülebilir hâle
gelmesini sağlamak olan bu Pirler Kurulu burada hayırlı olsun
diyorum, daim olsun diyorum, Hak divanına da yazılsın diyorum bu
emekleri.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ocaklar,
Alevi inancı ve öğretisinin merkezidir, kaynağıdır,
dergâhlar da öyle. Bin bir dede mürşidimizle bir araya gelerek
oluşturulan bu tarihsel bir araya geliş, inanç ve öğretimizin,
Aleviliğin ileri kuşaklara aktarılmasında çok önemli bir
rol alacaktır. Asimilasyon kurumu olmaktan öteye gidemeyen ve 1924
yılından beri Alevi inancını yok etmek üzerine kurgulu bir
kuruma rağmen, Diyanet İşleri Başkanlığına
rağmen Pirler Meclisi oluştu.
İhtiyaç üzerine erkân birliği
oluşturulmak üzere teşkil edilen mecliste insanı kâmile
ulaşma çabası ve kaygısını üzerinde taşıyan
canlar, bu yolun ulu olduğunun, sırrıhakikat yolundaki inceliğin
farkındadırlar.
Mevlâna yol konusunda:
Gece, üstadıma sordum kaç kez
Bana bildir bu Cihan sırrını tez
Gülerek verdi cevap üstadım
O ki ancak bilinir, söylenmez" diye yolun
inceliğini belirtmiştir.
Alevi öğretisi ve inancı ve yolu, özveri
gerektirir değerli milletvekilleri. Pirimiz Pir Sultan Abdal:
Be hey kardeş yolumuza
Giremezsin demedim mi
Bu, bir rıza lokmasıdır,
Yiyemezsin demedim mi? diye yolun zorluğuna
işaret etmiştir.
Bugün ülkemizde yaşayan Alevilerin bir inanç
olarak tanınması konusunda haklı bir talepleri vardır.
Diğer inanç ve öğretiler gibi hukuk düzleminde ve eşitler
arası bir ilişkiyle inanç ve öğretisinin yaşam
felsefelerini sürdürmek istemektedirler. Bu talep, Alevilerin doğal
hakkıdır. Bu taleplerin artık bir projeye dönüştüğü de
bilinmektedir. Aleviler ortak vatan-demokratik cumhuriyet diyen en önemli
inanç gurubudur. Toplumsal yapıları ve inanç gerçeğiyle
diğer inançlarla birlikte binlerce yıldır bir arada
yaşamaktadır. Her inanca eşit uzaklıktadırlar.
Alevilik, bir baldır, her çiçekten elde edilmiştir. İnanç ve
öğreti kurumu olan cemevlerinin hukuki bir nitelik kazanmaması,
yaşadığımız dünya koşullarında da kabul
edilebilir bir durum değildir. Hükûmet programlarında Alevilerin
sorunlarının çözüleceği söylenmesine rağmen bir arpa boyu
yol maalesef katedilememiştir
Uluslararası hukuk nezdinde kazanım bile
göz ardı edilmiştir. AHİMin birden fazla kararında
cemevlerini bir inanç merkezi olarak görmüş ve cemevlerinin ibadethane
olduğu yönünde de kararları nettir.
Alevi-Bektaşi toplumunun
ulaştığı toplum düzeyi, taleplerin hukuk nezdinde bu sorunun
çözümünü zorlamaktadır. Devlet kademelerinde Alevilere yer verilmemesi ise
kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu sorunun asimilasyonla çözülemeyeceğini
artık anlamış olmalısınız. Ülke inanç sistemi
içerisinde Alevilerin konumunu anlamayan bir sistemin başarılı
olma şansı yoktur.
Başbakan Yardımcısı Sayın
Numan Kurtulmuş, Çiğli ilçesine bağlı Güzeltepe
Mahallesi'nde bulunan Hazreti Hüseyin Cemevini ziyaret etti. Ziyaretine denecek
bir şey yok elbette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Ancak
tanımadıkları ve ibadethane olarak görmedikleri bir yere
gitmiş oldular böylece. Gittikleri cemevi de Aleviler tarafından
kabul edilmeyen, maaselef eski bir karakoldan ibarettir.
Cemevini cümbüşevi olarak görmüyorsanız, ibadethane
olarak görüyorsanız bir yasal düzenlemeyle bu sorunu çözebilirsiniz. AK
PARTİ Hükûmetinin tamamıyla yaptığımız
görüşmelerde bu sorunun çözülebileceği tarafımıza, Alevi
hareketine belirtilmesine rağmen, maalesef bu sorun çözülmüyor. Bu sorun
çözülmediği sürece de inançlar arasında, öğretiler arasında
bir birlik, bir dayanışma söz konusu olmayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğan.
Şimdi, sisteme giren ilk 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60a göre birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Bakan
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Demokrasi Üniversitesi Rektörü
Bedriye Tunçsiperin mağdur akademisyenlere öncelik
tanınmayacağı açıklamasına ilişkin
açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) 15 Temmuz sonrası
kapatılan vakıf üniversitelerinin, devlet üniversitesi olması
için kanun teklifi vermiş arkadaşınızım. Daha sonra
İzmirde bulunan iki üniversiteyi tüm İzmir milletvekillerinin
imzasıyla devlet üniversitesi yaptık. Bunlardan Demokrasi Üniversitesi
ismi dahi benim önerimdir. Amacımız, üniversite olarak planlanan o
binaların, akademik kadroları, idari personeli ve öğrencileriyle
bu ülkeye hizmete devam etmesiydi. Şimdi, buraya kurucu rektör olarak
atanan Bedriye Tunçsiper, mağdur akademisyenlere öncelik
tanınmayacağını açıklamış ve Demokrasi
Üniversitesinin, İzmir Üniversitesinin yerine
açılmadığını söylemiş. Buradan hem ona hem YÖK
Başkanına sesleniyorum: Bu Meclis, o üniversiteyi İzmir Üniversitesinin
yerine açtı. Bu insanlar, haksız yere işsiz kaldılar.
Mağdur akademik ve idari personele öncelik verilmezse bu Meclis bunun
hesabını sorar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 12 Mart
İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma
Gününe ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
12 Mart, İstiklal
Marşımızın kabulünün yıl dönümü ve Mehmet Akif
Ersoyu anma günüdür.
İstiklal Marşımız, millî
şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından yazıldı ve Büyük
Millet Meclisi tarafından 1921de resmî Millî Marş olarak kabul
edildi. O, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından
herhangi bir millî marş güftesinin çok ilerisinde, Türk
edebiyatının en güzel lirik, hamasi şiirlerindendir.
Milletin iradesine ve Allahın müminlere
vadettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine inanan Mehmet Akifin
şiirindeki özelliklerden biri de millî ve ulvi değerlerle dinî
motifleri dengeli bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir.
İstiklal Marşında bayrak, hilal, yıldız, hak,
hürriyet, istiklal, yurt, millet, ırk, vatan, kahramanlık gibi millî
kavramlarla; iman, şehadet, helal, cennet, Hüda, ezan, mabet, vect gibi
dinî motifler, birbiriyle uyum hâlinde zengin bir belagatle
kullanılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Akif,
İstiklal Marşı güftesi için düzenlenen yarışmaya maddi
mükâfat sebebiyle katılmamış fakat kendisinden ısrarla
istenmesi sebebiyle yazmıştır.
BAŞKAN - Sayın Topal
3.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın toprak yapısı
ve iklim koşullarının dört mevsim tarımsal üretime imkân
vermediğine ve Reyhanlı Barajının durumuyla ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatayın tarım alanları, toprak
yapısı, iklim koşulları yılın dört mevsiminde
tarımsal üretime imkân vermektedir.
Hatayın arazi varlığının
yüzde 51i tarım alanıdır, bunun 146.441 hektarı ekonomik
olarak sulanabilir iken ancak bu arazinin 28.341 hektarı
sulanabilmektedir. İnşa hâlinde olan Reyhanlı, Orta Ceyhan
Menzelet, Büyük Karaçay ve Dostluk Barajları bitirildiğinde
sulanabilecek arazinin 134.265 hektara çıkacağı ifade
edilmektedir.
Reyhanlı Barajının fiziki ve nakdi
gerçekleşme oranını nedir? 2015 yılında bitirilmesi
planlanan baraj neden hâlâ tamamlanamamıştır? Menzelet Sulama
Projesi kapsamında Tahtaköprü Barajında devam eden set yükseltme
çalışmaları, planlanan kanallar, tünel ve Reyhanlı
Barajı bağlantısı ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
4.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, süt üreticiliği yapan
çiftçilerin destek beklediklerine, hazine arazilerinde tarımsal üretim
yapan ve devlete ecrimisil ödeyen çiftçilerin tohum, gübre ve mazot
desteğinden faydalanmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Çukurova bölgesi ve Adana ilimiz başta olmak üzere, binbir
emekle süt üreticiliği yapan çiftçilerimiz çeşitli destekler
beklemektedir. Hayvancılığın gelişimi ve süt
üretiminin devamı için süt üreticilerimiz, damızlık
desteğinin yanı sıra, nakliye, depolama ve saklamada soğuk
zincir oluşturabilmeleri, daha sağlıklı süt üretebilmeleri
için desteğe muhtaçtır.
İzmir Tire Süt Kooperatifi örneğinde
olduğu gibi üreticiler demokratik bir kooperatif çerçevesinde
örgütlenmelidir. Üreticilerin daha ucuz yeme ulaşmaları
sağlanmalıdır, geçmişte olduğu gibi yem
fabrikaları yeniden hayata geçirilmelidir. Sütün piyasa fiyatını
dengeleyecek Süt Endüstrisi Kurumu gibi kuruluşlar yeniden faaliyete
geçirilmelidir.
Ülkemizde süt üreticisi her dönmede para kazanmak
durumdadır. Aksi durumda, süt üreticisi, süt veren hayvanını
kesecek, canlı et olarak satacaktır. Bunun sonunda
kırmızı ette daralma yaşanacak, sonucunda et ithalatı
olabildiğince artacaktır.
Öte yandan, hazine arazileri de tarımsal üretim
yapan ve bu yolla geçimlerini sağlayan ve arazi bedellerinin yüzde 5i
oranında devlete ecrimisil bedeli ödeyen çiftçiler, tohum, gübre ve mazot
desteğinden mutlaka faydalanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Atıcı
5.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, ülkenin
olağanüstü hâl yasakları altında referanduma gittiğine ve
referandumda hayır demeyi düşünen kesimlere yönelik
uygulamaların utanç verici olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değerli
arkadaşlar, ülkemiz, olağanüstü hâl yasakları altında
referanduma gidiyor. Almanyanın Türk siyasetçilere konuşma
yasağı getirmesi ne kadar utanç verici ise olağanüstü
yasakları altında seçime gitmek en az o kadar utanç vericidir.
Bugünkü haberlerde olağanüstü hâlin üç ay daha
uzatılacağı söyleniyor yani olağanüstü hâl bir yıla
uzayacak dolayısıyla benim sakalım da bir yaşını
dolduracak. Halkımıza olağanüstü hâli reva görenler,
sakalıma her baktığında utanmalıdır.
Almanyaya çatarken, AKPnin dönüp kendisine
bakması gerekir. Hayır demeyi düşünen gazetecilerin imza
gününü iptal ettiğiniz için utanmalısınız; hayır
demeyi düşünen kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde
engellediğiniz için utanmalısınız; hayır demeyi
düşünen gençleri sürekli gözaltına aldığınız için
utanmalısınız; her türlü gösteriyi
yasakladığınız için utanmalısınız;
faşist baskılarla insanlarımızı ezdiğiniz için
utanmalısınız. Aşağıdan, yukarıdan yolun
sonu görünüyor.
BAŞKAN Sayın Tanal
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, polislerin ek göstergesinin
3600e çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Her seçim döneminde siyasi iktidar, polislerin ek
göstergesinin 3600e çıkarılması açısından hep söz
verdi ancak her ne hikmetse, polislerin ek göstergesi 3600e
çıkarılmıyor. Yabancılara taşınmaz
satışından KDV alınmıyor, yabancılara
taşınmaz satışından KDV alınmaması, bütçeye
yük getirmiyor da polislerin ek göstergesinin 3600e çıkarılması
mı yük gösteriliyor? Polislerin çalışma koşulları çok
ağır, mesai ücretleri ödenmiyor, ek göstergeleri 3600e
çıkarılmıyor. Hukukta temel bir ilke vardır; emek, nimet
karşılığıdır. Bu kadar zahmetli bir iş
yapan, koşulları kötü olan polislerin ek göstergesinin 3600e
çıkarılması hazineye ne yük getirecektir? Yani, bu kadar
vergiler kaçırılıyor, kamu alacakları israf ediliyor,
çarçur ediliyor. 250 bin polisin ek göstergesinin 3600e
çıkarılmaması gerçekten yanlış bir durumdur. Bunun bir
an önce düzeltilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
7.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, genel sağlık
sigortası mağduru Ulaş Öcalın mesajını
yetkililerin dikkatine sunmak istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, genel sağlık
sigortası mağduru Ulaş Öcalın mesajını
yetkililerin dikkatine sunmak isterim.
İşsiz bir üniversite mezunu olarak hiçbir
yerden düzenli bir gelirim yok ama devlet hastanelerinde bile muayene
ücretlerini hep cebimden ödedim. Fakat 25 yaş üstü bir işsiz
olduğum için şu an 11 bin liralık GSS borçlusuyum. Dul ve yetim
aylığı alan annemle yaşamaktayım. Ona
Sağlık primimi öde. diyemediğim ve yüzüm kızardığı
için gelir testine bile giremedim. Bana hiçbir şekilde bir kurumdan
bildirim gelmedi. Haberim bile olmadan her sene faiziyle birlikte GSS prim
borçlusu yapılmışım. Bunu öğrenince şok oldum ve
psikolojim bozuldu. Yetkililerin bu duruma artık bir son vermesini diler,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
8.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 12 Mart Erzurumun
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 Mart 1918 günü, Türk'ün kalbi olan Erzurumun esaretten
hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu gündür. Bu gün, Erzurumun
kurtuluşunu anma değil, anlama günüdür. Bu tarih, şanlı
askerimizin bu güzel toprakları, yüksek dağları mert
kanıyla sulayarak düşmana göğüs geren Erzurumu karanlık
bir günden kurtardığı günün yıl dönümüdür.
Kurtuluşumuzdan sonra geçen doksan dokuz yılda Erzurum, her zaman
Türk tarihindeki bu önemli yerini muhafaza etmiş, dadaşlarıyla
milletine örnek olma hüviyetini korumuştur. Bunun güncel en somut
örneği 15 Temmuz hain darbe kalkışmasıdır. Bu
kalkışma sırasında Erzurum dadaşının
gösterdiği tepki ve sergilediği duruş, devletine ve milletine
olan bağlılığının en büyük göstergesi
olmuştur.
Ayrıca 2026 Kış Olimpiyatlarına
aday olmasını tüm Meclisimizin desteklediği Erzurumun 12 Mart
tarihinde Maltepe Erzurumlular Vakfının organize ettiği ve
Sayın Başbakanımızın teşriflerini de
beklediğimiz İstanbul Bostancı Gösteri Merkezindeki büyük
şölenine buradan hepinizi davet eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Özdemir
9.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİKin
açıkladığı İstatistiklerle Kadın: 2016
bülteninde açıklanan bazı bilgilere ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİKin açıkladığı
İstatistiklerle Kadın, 2016 bültenine göre toplam istihdam
oranının yüzde 46ya düştüğü ülkemizde kadın
istihdamı oranı sadece yüzde 27,5 düzeyindedir. Bu oranla Avrupa ve
OECD ülkeleri arasında sonuncuyuz. 27 bakandan sadece 1i kadın,
Meclisin sadece yüzde 14,5i kadın, belediye başkanlarının
sadece yüzde 2,9u kadın, kadın muhtar oranımız ise sadece
yüzde 2. Her 10 kadından 4'ü yaşadığı çevrede kendini
güvende hissetmiyor. Son on beş yılda toplam 14.323 kadın
cinayeti işlendi. On beş yıldır biz kadınlara mutlu,
huzurlu bir ülke, tam anlamıyla eşit fırsat, eşit haklar
sunamayan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarına ve
politikalarına hayır diyeceğine inandığım tüm
kadınları 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle tekrar
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, çiftçilere mazot
fiyatının ne zaman yarıya indirileceğini, süt üreticilerine
hangi tür desteklerin yapılacağını, borçlu esnafa da can
suyu kredisi ödenip ödenmeyeceğini ve abidik gubidik olarak nitelenen
Başbakanın ismini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
1)
Başbakanlığınız çiftçilere mazotu yarı
fiyatına vereceğini vadetti. Bu uygulamayı ne zaman
başlatacaksınız?
2)
Hayvancılık yapan yurttaşlarımız ürettikleri
sütü su parasına bile satamıyorlar. Hayvancılık yapan süt
üreticilerini desteklemek için, 1 kilogram süt ile 1 kilogram yem alabilmesi
için hangi tür destekleri yapmayı düşünüyorsunuz?
3)
Esnaflarımıza verilmek istenen faizsiz can suyu kredisini
devlete borcu olmayanlara ödüyorsunuz, bu da borçlu olanlar açısından
büyük haksızlık yaratıyor. Bunu gidermek için borçlu olan
esnaflara da vermeyi neden düşünmüyorsunuz?
4)
Bir konuşmanızda parlamenter sistemi kötülemek için Abidik
gubidik kişiler başbakan oluyor." dediniz. Böyle başbakan
olan ismi açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yeşil
11.-
Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin, Almanyada yapılacak mitinge
verilen izin geri çekilince Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Almanyada yapılacak mitinge verilen izin geri
çekilince Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Toplantı hakkı Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin teminat altına
aldığı bir haktır, ifade özgürlüğü de bunun
kapsamında son derece önemli bir hak. İnsanlar bir yerde kendilerini
ifade etmek istiyor, izin vermiyorsunuz. Toplantıların
yasaklandığı bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?
sözlerini sarf etmiş. Kadri Gürsel gibi birçok gazetecinin
yaptıkları haberler yüzünden, ülkenin dört bir yanında
üniversitedeki akademisyenlerin imza attıkları bir bildiri yüzünden
tutuklandığından, iktidarınıza muhalif birçok
televizyon kanalı ve gazetenin kapatıldığından,
toplantıların engellendiğinden, afişlerin polislerce
söküldüğünden sizin haberiniz yok mu? Siz başka bir Türkiyeden mi
bahsediyorsunuz? İnsan haklarından sorumlu bakana sormak istiyorum:
Sizin insan hakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arık
12.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, referandumda hayır
diyenlerin konumuyla ilgili Kayserili bir vatandaşın şiirini
okumak istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı Hayır
diyenlerin konumu 15 Temmuzun yanında yer almaktır. diyor.
Bakın, hayırsever bir Kayserili ne diyor?
Hayır diyenlere hain diyorsan,
Neden bana tercihimi sorarsın?
Herkesi reyinde hür görmüyorsan,
Sandığı önüme niçin koyarsın?
Hain olmak tercihlere göre mi?
Hayır diyorum, ben hainim öyle mi?
Senden daha çok seviyorum ülkemi,
Tertemiz alnıma kara çalarsın.
Devlet için en ağır suç ihanet,
İhanet kolaysa kendin kabul et.
Olmaz olsun ayrıştıran siyaset,
Yok yere içimize nifak sokarsın.
Hiçbir zaman kamu malı çalmadım,
FETÖyle yağan yağmurda
ıslanmadım,
PKKyla pazarlık masası kurmadım,
Hangi hakla beni hain sayarsın?
Hayırlı günler, teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Erkek
13.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, Anayasa değişiklik
paketiyle yasama yetkisinin önemli bir bölümünün yürütmenin başı
olacak kişiye devredilmek ve kuvvetler
ayrılığının yok edilmek istendiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
Anayasamızın 7nci maddesi uyarınca yasama yetkisi Türk milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki devredilemez.
Milletimize sunulan Anayasa değişiklik paketiyle yasama yetkisinin
önemli bir bölümü yürütmenin başı olacak bir kişiye devredilmek
isteniyor.
Ayrıca, partili
cumhurbaşkanlığı sistemiyle -ki bu sistem, evet
çıkarsa hemen yürürlüğe girecek- yürütmenin yasama üzerinde ciddi bir
etkisi de oluşturulmak isteniyor. Kısacası, kuvvetler
birliğiyle kuvvetler ayrılığı yok edilmek isteniyor,
bunun adına da cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
deniyor.
Kurucu Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal
Atatürkün 1922 yılındaki bir sözünü hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Milletin saltanat ve
hâkimiyet makamı, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve
bu hâkimiyet makamının hükûmetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmeti
derler. Bundan başka saltanat makamı, bundan başka bir hükûmet
yoktur ve olamaz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Son olarak, Sayın Erdoğan
14.-
Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce CHPli vekil kürsüde konuşurken evet
diyenlerin Sayın Kılıçdaroğlunun karşısına
neden çıkmadıklarını sordu. Ben de kendilerine şöyle
bir soru sormak istiyorum: Sayın Kılıçdaroğlu üç gün önce
bir radyo programında bir şeyler söyledi. Aslında o bir gaf
mıdır, yoksa evet demeyi mi gerektiriyor söyledikleri veya neye oy
kullandığını bilmeden mi Anayasa
değişikliğinde oy verdi, merak ediyorum.
Şöyle ki: Cumhurbaşkanı ile
Başbakan ayrı partilerden olsa bu memleketin hâli nice olur,
anlaşmazlık çıkarsa nice olur? diye bir söz söyledi. Merak
ediyoruz doğrusu bunu.
Sayın Cumhurbaşkanımız ya da
Başbakanımız karşısına
çıktığında nasıl gaflar yapar, onu da bilemiyoruz
tabii.
Teşekkür ediyorum.
GAYE USLUER (Eskişehir) Çıksın
bakalım
Çıksın bakalım, görelim, ondan sonra
KAZIM ARSLAN (Denizli) Çıksın da
görelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, burada
bir
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
konuşmacının ifade ettiği konuda Genel
Başkanımıza yönelik bir sataşmayı
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süreyle size söz
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Konya Milletvekili Hüsnüye
Erdoğanın yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önemli bir referandum sürecine doğru
giderken herkesin en doğru bilgi alma hakkını
kullanmasından daha doğal bir şey olamaz.
Genel Başkanımızın, güler yüzlü
bir kampanya çerçevesinde, tüm parti teşkilatına talimat vererek,
ülkeyi kutuplaştırmadan bir kampanya yürüttüğü herkesin
malumudur ama ülkeyi germek, kutuplaştırmak isteyenlerin her gün
Cumhuriyet Halk Partisine ağır saldırılarda bulunduğu
ve yürüttüğümüz güler yüzlü kampanyanın tam aksine, Türkiye'yi bir
gerginliğe itmek istediği çok açıktır.
Biz bu tuzağa düşmeyiz. Genel
Başkanımız son derece halisane bir şekilde dün de
Sakaryada ifade etti, bugün de belediye başkanlarıyla
yaptığı toplantıda ifade etti. Olabilir, bazen bir ifadeyi
anlatırken tam maksadınızı anlatamazsınız ama
şöyle bir durum her zaman söz konusu olabilir: Birinci turda
Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde ve ikinci turda
Cumhurbaşkanının seçilmesine olanak veren bir tablo ortaya
çıkar ise, çoğunluk partisinin başkanı ile
Cumhurbaşkanı arasında doğal olarak bir partisel
ayrılık olacağını kastetmiştir Genel
Başkanımız. Bunun açıklamasını
yapmıştır. Bu, çok da üzerinde durulacak bir konu değildir.
Dün de Sayın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, 100 bin kişinin imzasıyla
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ve Parlamentonun yenilenmesinden
bahsetmiştir. Öyle bir durum söz konusu değildir. Aynı
mantıkla bakarsanız, Sayın Cumhurbaşkanı da bu
değişiklik teklifini bizzat hazırladığı hâlde
okumamış ve anlamamış gibi değerlendirilebilir. Oysa
Anayasa değişikliğinde kastedilen, Cumhurbaşkanı ya da
Meclis tarafından yenilenmeye karar verilirse 100 bin kişinin ancak
Cumhurbaşkanı adayı gösterebileceğidir.
Bunlar seçim sırasında olabilecek
şeylerdir. Biz Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
yorgunluğuna veriyoruz, fazla da takılmıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, grup
başkan vekillerine söz vermediniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, burada bizler
bekliyoruz.
BAŞKAN Grup başkan vekillerine -gerçi
şeye geçtik ama- isterseniz sonrasında verelim ya da şimdi
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi alalım
efendim.
BAŞKAN Şimdi verelim, tamam, oldu.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, okuma yapılsın, ondan sonra olsun, işlem
yarıda kalmasın.
BAŞKAN Önergeleri okutmadan önce, sisteme
giren sayın grup başkan vekillerine ikişer dakika söz
vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben
farkına varmadım, siz herhâlde
başlatmışsınız işlemi.
BAŞKAN Evet.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, okuma bitsin, ondan sonra
Usulen daha uygun olur.
LEVENT GÖK (Ankara) O zaman bir tanesini okutun,
ondan sonra başlayalım. O şeyi bitirin, ondan sonra
başlayalım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Evet,
aynen öyle.
BAŞKAN O zaman, önergeleri bitireyim, size
öyle vereyim.
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam, peki.
BAŞKAN Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önergeyi ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 22 milletvekilinin, spor
karşılaşmalarında nefret ve ayrımcılık
söylemlerinin önlenmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/495)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Spor karşılaşmalarında nefret ve
ayrımcılık söylemlerinin, şiddet olaylarının
yaygınlığı, yarattığı sonuçların
önlenmesi konularının incelenmesi, yerel spor kulüplerinde
altyapı sorunlarının neler olduğu, hem yerli hem de
yabancı sporculara yönelik yetişme dönemlerinde ve transfer
dönemlerinde yapılan haksızlık ve hukuksuzlukların araştırılması
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Mahmut
Toğrul (Gaziantep)
2) İdris
Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo
Paylan (İstanbul)
5) Hüda
Kaya (İstanbul)
6) Müslüm
Doğan (İzmir)
7) Ali
Atalan (Mardin)
8) Erol
Dora (Mardin)
9) Mithat
Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu
Çelik (Muş)
12) Besime
Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan
İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat
Encu (Şırnak)
17) Leyla
Birlik (Şırnak)
18) Dilek
Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim
Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman
Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican
Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba
Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Dünya genelinde ve Türkiye'de de spora yönelik
ortaya çıkmış küresel bir piyasa bulunmaktadır. Bu piyasa
içerisinde spor sadece spor olmaktan çıkmış, siyasal,
sosyokültürel ve ekonomik bir yapı hâlini almıştır. Dünyada
bu yapı üzerine akademiler, araştırma projeleri ve bilimsel
çalışmalar kurgulanmakta, toplumsal bir ihtiyaç olan sporun yönetimi
bir kamu hizmeti olarak görülmektedir. Birçok gelişmiş ülkede spor
alışkanlığı okul öncesi eğitimle birlikte
yurttaşlara kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca, sporun ifade edilen siyasal, sosyokültürel ve ekonomik
sonuçlarının kamu yararı doğrultusunda olması için bir
siyasa uygulanmaktadır. Konu hakkında çıkarılan yasa ve
yönetmeliklerin yetersizliklerinin yanı sıra konunun devasa rant
boyutu spor sektörünün bir gri alan olarak kalmasıyla
sonuçlanmaktadır.
Türkiye'de ekonomik bir sektör olarak sporun birçok
olumsuz siyasal sonucu bulunmaktadır. Özellikle statlarda gözlemlenen
toplumsal şiddet, holiganizm, fanatizm ve ayrımcı söylem stat
dışı alanlara sık sık taşınmaktadır.
Ankara ve Paris katliamlarından sonra statlarda ve diğer bazı
alanlarda karşılık bulan nefret söylemi, Fenerbahçeli
sporcuların uğradığı silahlı saldırı,
Türkiye ve dünyada devam edegelen rüşvet, şike, hukuksuzluk örnekleri,
statlarda sık sık yaşanan ve bazen yaşam hakkı
ihlalleriyle sonuçlanan şiddet olayları sporun olumsuz siyasal
sonuçları olarak yaşanmaktadır.
Bu kapsamda, kamu otoritelerinin yetersiz
kaldığı, gerekli önlemlerin alınmadığı
durumlarda yurttaşların, taraftarların, sporcu ve sporla ilgili
diğer kişilerin zarar görmesi tekrar eden bir durumdur. Rize'de bir
spor sahasına yağan karın hiçbir şekilde ilgileri olmayan
işçilere ezdirilerek eritilmeye çalışılması da dâhil,
finansmanı, üretimi ve tüketimiyle birlikte spor bir kayıt
dışılık ve sömürü alanı oluşturmaktadır.
Son dönemdeki ilgili gelişmelerden biri olarak;
Amed Sportif-Bursaspor maçından önce, maç sırasında ve
sonrasında yaşanan olumsuz durumlar ve değerlendirmeler ve
profesyonel bir sporcu olarak Deniz Naki'nin maruz kaldığı,
siyasal olan ve hukuki olmayan tutumlar sporun üretimi ve tüketiminde
ayrımcılık örneği oluşturmuştur. "Güvenlik
gerekçesi" ile Bursaspor maçı öncesi Amedspor taraftarları
haksız bir şekilde sahaya alınmamış ve akabinde maçta
Amedspor ve taraftarları ırkçı, ayrılıkçı ve her
türlü hakarete varan fiilî durumlara maruz kalmıştır.
Amedsporun futbolcularına yönelik yapılan saldırılar ve
maçtan sonra Deniz Naki'ye basın mensuplarının yönelttiği
soruya karşı Deniz Naki'nin barış vurgusunu
yapmasından dolayı Türkiye Futbol Federasyonunun vermiş
olduğu "12 maç ve 19.500 TLlik para cezası kararı"
Türkiye futbol tarihindeki en büyük cezalardan biri olmuştur. Ayrıca
Fenerbahçeyle yapılacak olan sonraki maçın seyircisiz oynanması
kararı, Deniz Naki'ye karşı sosyal medya üzerinden devam eden
ırkçı grupların saldırıları Amedspor ve
taraftarlarına yönelik bir saldırı olmanın
sınırlarını aşarak bir bütün olarak bölgede
yaşayan halka yöneltilmeye başlanmıştır. Bu iklimde
spor, birleştirici ve rehabilite edici "fair play" rolü
işlevini yerine getirememektedir. .
Türkiye'de birçok millî maçta ve birçok spor
dalında "millî sporcuların" yabancı uyruklu olmaya
başladığı gözlemlenmektedir. Uluslararası
kardeşlik ve dayanışma için olumlu bir gelişme olarak da
görülebilecek bu gelişmenin "söylem düzeyindeki fiilî
ırkçılıkla" çeliştiği görülmelidir.
Amedspor Kulübüne yönelik linç
kampanyasının sürdüğü, kulüp sporcularının ve
yöneticilerinin tehditler aldığı bir süreç söz konusudur. Bu
bağlamda TBMM bünyesinde bir Meclis araştırması
kapsamında spor karşılaşmalarında nefret ve
ayrımcılık söylemlerinin, şiddet olaylarının
yaygınlığı ve sonuçları ve bu olayların önlenmesi
konularının incelenmesi yararlı olacaktır. Yine, sporculara
yönelik hem statlarda hem de medya ve sosyal medyada gerçekleşen
ayrımcı nefret dilinin önlenmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin,
görevi yaptırmamak için direnme suçlarındaki artışın
nedenleri ile işkence ve kötü muamele iddiaları arasındaki
ilişkinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/496)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görevi yaptırmamak için direnme
suçlarındaki artışın nedenleri ile işkence ve kötü
muamele iddiaları arasındaki ilişkinin
araştırılarak, işkence ve eziyet suçlarının
önlenmesi ve cezasız kalmaması için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Hüseyin Yıldız (Aydın)
4) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
5) Akif Ekici (Gaziantep)
6) Haluk Pekşen (Trabzon)
7) Ceyhun İrgil (Bursa)
8) Çetin Arık (Kayseri)
9) İlhan Kesici (İstanbul)
10) Nihat Yeşil (Ankara)
11) Orhan Sarıbal (Bursa)
12) Dursun Çiçek (İstanbul)
13) Kazım Arslan (Denizli)
14) Ali Yiğit (İzmir)
15) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Türabi Kayan (Kırklareli)
18) Zeynep Altıok (İzmir)
19) Barış Karadeniz (Sinop)
20) Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
21) İbrahim Özdiş (Adana)
22) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
23) Didem Engin (İstanbul)
24) Mustafa Tuncer (Amasya)
25) Elif Doğan Türkmen (Adana)
Gerekçe:
2011 Temmuz ayında, İzmir Karabağlar
Polis Karakolunda elleri kelepçeli olduğu hâlde, 2 polis memurunun
ağır işkencesine ve kötü muamelesine maruz kalan Fevziye Cengiz
adlı yurttaşımız hakkında görevli memura mukavemet
(görevi yaptırmamak için direnme) ve hakaret suçu iddiasıyla
altı buçuk yıla kadar hapis cezası istemiyle dava
açılması, buna karşılık mağdurenin şikâyetinin
ise savcılık tarafından işkence kapsamında
değerlendirilmeyerek, zor kullanma yetkisine ilişkin
sınırın aşılması suretiyle basit yaralama olarak
kabul edilmesi Türkiye'de işkence ve kötü muamele suçlarına
ilişkin çok vahim bir tabloyu gözler önüne sermiştir.
Nitekim, istatistikler, Türkiye'de son yıllarda
işkence ve eziyet suçu nedeniyle açılan davaların
sayısının pek değişmediğini, buna
karşılık görevi yaptırmamak için direnme (memura karşı
mukavemet) suçu nedeniyle açılan davaların sayısının 3
kat arttığını göstermektedir.
2003 yılında 765 sayılı mülga
TCK'nın "Hükûmet memurları tarafından efrada
karşı yapılacak suimuameleler" başlıklı
6ncı faslında yer alan 243üncü ve 245inci maddeleri
kapsamında karara bağlanan işkence ve kötü muamele suçlarına
ilişkin dava sayısı 1.141 iken, aynı kanunun memura
mukavemetle ilgili 254üncü, 256ncı, 257nci, 258inci,
260ıncı ve 271inci maddelerine göre açılan davalardan karara
bağlananların sayısı 6.243'tür.
2004 yılında karara bağlanan
işkence ve kötü muamele suçlarına ilişkin dava sayısı
1.243 iken, aynı kanunun memura mukavemetle ilgili maddelerine göre
açılan davalardan karara bağlananların sayısı
7.297'dir.
2005 yılında mülga TCK'nın ilgili
maddeleri kapsamında karara bağlanan işkence ve kötü muamele
suçlarına ilişkin dava sayısı 944 iken, aynı kanunun
memura mukavemetle ilgili maddelerine göre açılan davalardan karara
bağlananların sayısı 7.814'tür.
2004 yılında kabul edilen ve 1 Haziran
2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nda
memura mukavemet suçu 265inci maddede "Görevi yaptırmamak için
direnme" adıyla düzenlenmiş ve bu suçlara ilişkin dava
sayısında belirgin bir artış ortaya
çıkmıştır.
Örneğin, 2009 yılında 765
sayılı mülga TCK'nın 243üncü ve 245inci maddeleri ile yeni TCK'nın
94üncü, 95inci ve 96ncı maddeleri kapsamındaki işkence ve
kötü muamele suçlarına ilişkin açılan 891 dava karara
bağlanmış; 765 sayılı mülga TCK'nın memura
mukavemetle ilgili 254üncü, 256ncı, 257nci, 258inci,
260ıncı ve 271inci maddeleri ile yeni TCK'nın görevi
yaptırmamak için direnme suçunu düzenleyen 265inci maddesi
kapsamında ise açılan toplam 24.001 dava karara
bağlanmıştır. 2010 yılında ise bu sayılar
sırasıyla 963 ve 24.938 olmuştur.
2011 yılı İnsan Hakları Raporu
karanlık bir tabloyu ortaya koydu. Rapora göre 2011 yılında
faili meçhul cinayetlerde 158, işkencede 47, bombalama ve mayınlar
sonucu 259, töre cinayetlerinde 18 kişi yaşamını yitirdi.
Aynı yıl 34.947 kişi de gözaltına alındı. 2015
yılında kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur
ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş
açması sonucu 173 kişi yaşamını yitirdi, 226 kişi
de yaralandı. 135 ölüm ile 191 yaralanma iç güvenlik yasasının
onaylandığı 3 Nisan 2015'ten bu yana yaşandı. 4
kişi gözaltında hayatını kaybetti. Faili meçhul cinayet
sonucu 19 kişi yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde çeşitli
nedenlerle ölenlerin sayısı en az 28. Zorunlu askerlik hizmetini
yaparken en az 33 kişi şüpheli biçimde öldü. Mayın ve sahipsiz
bomba patlaması sonucu 5 kişi hayatını kaybetti, 22
kişi ağır yaralandı. 2015in ilk on bir ayında 1.433
kişinin gözaltında ve gözaltı yerleri dışında
işkence gördüğü belirtildi.
İlk bakışta, toplumumuza aniden bir
cesaret ve memura karşı direnme isteği gelmiş gibi
görünmektedir. Oysa memura mukavemet iddiasıyla açılan dava
sayısındaki bu çarpıcı artış ile İzmir'de
yaşanan olay birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye'de görevli
memura mukavemet suçlamalarının, işkence ve kötü muamele suçunun
hafifletilmesi, meşru gösterilmesi veya mağdurun sindirilmesi
amacıyla, savcıların da desteğiyle yoğun bir
şekilde kullanıldığı kanısı
oluşmaktadır.
İşkence ve kötü muamele yasağı
Anayasamızın 17nci maddesinde ve Türkiye'nin
onayladığı temel insan hakları sözleşmelerinde yer
alan negatif hakların en önemlilerindendir. Mevzuat bağlamında
temel insan haklarını her düzeyde güvence altına almış
gibi görünen Türkiye'de uygulamada özellikle güvenlik görevlilerinin
kişilere insanlık dışı ve küçük düşürücü
muamelede bulunması ve bunun soruşturulmasını engellemek
için karşı davalar açarak bir karartma içine girmeleri, bu süreçte
savcılardan ve adli tıp yetkililerinden destek görmeleri TBMM'nin
insanlık onuru adına araştırması gereken bir konudur.
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23 milletvekilinin, mevsimlik
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/497)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde tarımsal ürünlerin hasat dönemlerinde
mevsimlik işçi sayısında önemli artış yaşanmaktadır.
Sosyal güvenlikten mahrum ve uygun olmayan koşullarda yaşam
mücadelesi veren mevsimlik işçilerin durumlarının irdelenmesi,
incelenmesi ve çözüm yollarının tespiti amacıyla
Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
9/2/2016
1) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
2) Türabi Kayan (Kırklareli)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Hüseyin Yıldız (Aydın)
6) Özkan Yalım (Uşak)
7) Akif Ekici (Gaziantep)
8) Nihat Yeşil (Ankara)
9) İlhan Kesici (İstanbul)
10) Ceyhun İrgil (Bursa)
11) Haluk Pekşen (Trabzon)
12) Orhan Sarıbal (Bursa)
13) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
14) Dursun Çiçek (İstanbul)
15) Ali Yiğit (İzmir)
16) Zeynep Altıok (İzmir)
17) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
18) Barış Karadeniz (Sinop)
19) İbrahim Özdiş (Adana)
20) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
21) Çetin Arık (Kayseri)
22) Mustafa Tuncer (Amasya)
23) Didem Engin (İstanbul)
24) Elif Doğan Türkmen (Adana)
Gerekçe:
Ekonomik kazanç sağlamak ve geçimlerini temin
etmek üzere çiftliklerde ve tarım işlerinde güvencesiz
çalıştırılan binlerce mevsimlik işçi
bulunmaktadır. Sağlıksız ortamlarda ikamet etmek zorunda
kalan ve Anadolu'da farklı illerde çadır kentlerin oluşumuna
neden olan işçiler, ayrıca kamyon, kamyonet gibi taşıma
araçlarında deyim yerindeyse üst üste taşınarak tarla veya
çalışma alanlarına götürülüp getirilmektedir. İşçiler
tarlada ya da çiftlikte sosyal güvenlikten uzak, sağlık
koşulları uygun olmayan, ağır iş
koşullarında ve mesai tanımı dışında
çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. İçtikleri
sudan yedikleri yemeklere kadar hijyenden uzak, ekmek parası için
çalışan işçilerin durumu irdelenip alınacak önlemler ve
yasal düzenlemeler bir an önce TBMM gündemine alınmalıdır.
Ücretleri ürün sonuna bırakılan, tamamen
çalıştıranın insafına kalmış örneklerin de
var olduğu konu, kapsamlı ele alınmasını gerektirecek
kadar önemlidir.
Birim ücret karşılığında sürekli
çalışmak zorunda olan tarım işçilerinin yeterli
beslenemediği, sağlıksız çalışma
koşullarıyla rahatsızlanıp hastalandığı ve
sağlık giderlerini bile kendileri karşılamak zorunda
kaldıkları da bilinen gerçektir. İş sahasında
çapayı ayağına vurmak, ağaçtan düşmek gibi
kazaların yanında, güneş çarpması ve tarımsal
ilaçların maruz bıraktığı hastalıklara da
yakalanan işçiler için iş kazası ise âdeta olağan bir durum
gibi görülmektedir.
Mevsimlik işçileri toplayan ve bu işi
meslek edinen elçi, işçi çavuşu ve işçi
aracılarının kayıt altına alınması, resmî
kurumlarca eğitilmesi ve iş güvenliği konularında
bilgilendirilmeleri de önemlidir. Mevsimlik işçiler tüzel kimliğe
kavuşturularak, güvencesiz çalışmalarını ve diğer
sorunlarını bertaraf edici çalışmalar yapılmalıdır.
Ayrıca, farklı ülkelerden gelen ve tarım alanlarında
çalıştırılan kaçak işçi sorunları da bu kapsamda
ele alınmalıdır.
Tüm sorunların saptanması, bölgelere göre
durumun kapsamlı ele alınması için Meclis
araştırması açılması bir gerekliliktir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 12 Mart 1971 askerî
muhtırasının yıl dönümüne, Milliyetçi Hareket Partisinin
siyasi tarihi boyunca her türlü darbe ve vesayet odaklarıyla mücadele
ettiğine ve bundan sonra da edeceğine, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, Genel Kurul
çalışmalarımız bakımından haftanın son
çalışma günü olması münasebetiyle, hatırlamamız
gereken bazı konuları gündeme getirmek istiyorum. Bunlardan birisi de
12 Mart 1971 askerî muhtırası ve darbesidir.
Türkiye, maalesef darbelerden çok çekmiş; her
on yılda bir gerçekleşen darbeler demokrasimizin sürekli sekteye
uğramasına, krizlere sebep olmuştur. 27 Mayıs 1960 darbesi,
12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat ve 27 Nisan e-muhtırası
bunların iz düşümleridir. Biz bu acı tecrübeyi en son 15
Temmuzda yaşadık. 15 Temmuzda ihanet odakları, millî iradeyi yok
etmek ve ülkemizde bir iç savaşı tetiklemek istemiş, ancak
milletimiz, darbecilerin karşısına çıkarak kendi iradesine
sahip çıkmıştır. 12 Mart 1971de gerçekleştirilen ve
millet tarafından getirilen iktidarı, millet egemenliğini hiçe
sayan bu darbelerden biri olan 1971 muhtırası, aynı zamanda 12
Eylül darbesini tetikleyen süreçlerin de bir devamı niteliğindedir.
1971 yılında sivil siyasetin önü
darbeciler tarafından kesilmiş, demokratik seçimlerle iktidara gelen
siyasi irade vesayet odaklarınca hükûmetten
uzaklaştırılmıştır. 1971 muhtırası
maalesef, sadece askerlerin değil, aynı zamanda kimi seçilmiş,
kimi atanmış, kimi sivil odakların da mevcut siyasi iradeye
karşı birlikte hareket ettiği bir siyasi atmosfer içinde
gerçekleşmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle Milliyetçi
Hareket Partisi olarak siyasi tarihimiz boyunca her türlü darbe ve vesayet
odaklarıyla mücadele ettiğimizi ve bundan sonra da mücadelemizi
sürdüreceğimizi ifade etmek istiyorum.
16 Nisan referandumuyla kabul edilecek yeni hükûmet
sistemiyle yani cumhurbaşkanlığı sistemiyle bir taraftan
yürütme erkine çekidüzen geldiği gibi, aynı zamanda darbe
dinamiklerinin ve vesayet odaklarının müdahalelerine de büyük ölçüde
set çekilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 Mart, tarihimiz bakımından, İstiklal
Marşımızın kabulü bakımından da önemlidir ve
İstiklal Marşının kabulünün de yıl dönümüdür. Zaferle
taçlanmış Millî Mücadele tarihimizin destanı olan İstiklal
Marşının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün 96ncı
yılını saygı, minnet ve gururla anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
İstiklal Marşımız bir
varoluş gayretinin çelikleşmiş ifadesidir. Bu ifade,
yüzyıllarca bir medeniyetin inşası ve korunması yolunda
fedakârlığıyla öne çıkan kahramanların
şahsında vücut bulmuştur. Bu ifade, Türk milletinin yeryüzünden
silinmesi için emperyalistlerin türlü gayretlerinin karşısına
sarsılmaz bir imanla dikilenlerin hatırasında anlam kazanmıştır.
İstiklal Marşımız esirliğe
karşı hürriyettir, yılgınlığa karşı
azimdir, korkaklığa karşı cesarettir, bozgunculuğa
karşı birliktir. İstiklal Marşımız millî onurun
dirilişi, bağımsızlık ateşinin alevidir, vatan
savunmasıdır. İstiklal Marşımızda vücut bulan
Türk milletinin bağımsız, bir ve bütün yaşama iradesi, son
büyük tehdidini 15 Temmuzda yaşadı. Büyük Türk milleti, İstiklal
Marşının Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım,/ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım. dizelerini bir kez daha tüm cihana
kanıtlamıştır. Türk milleti boyun eğmemiştir,
iradesine, vatanına, devletine, birliğine, istiklaline ve istikbaline
sahip çıkmıştır. Bu vesileyle, yurdumuza alçakları
uğratmama uğruna göğüslerini siper eden başta Mustafa Kemal
Atatürk ve onun silah arkadaşları olmak üzere, aziz
şehitlerimizi, Millî Mücadele kahramanlarımızı ve büyük
şairimiz Mehmet Akif Ersoyu saygı ve şükranla yâd ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım, buyurun.
16.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, ülkenin
farklı yerlerinde kadın hareketlerinin kutlamalarına
orantısız güçle sert müdahalelerde bulunulduğuna, HDP kadın
vekillerinin 8 Martı halkla birlikte kutladıkları için bu hafta
Genel Kurulda olmadıklarına, polisin HDP grup salonundaki kadın
vekillerin ve emekçilerin kapısındaki grevdeyiz afişini
fotoğraflaması olayına ve 12 Mart 1971 askerî
muhtırasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, malumunuz, dün burada 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü bütün partiler ve Genel Kurulda bulunan
kadınlar iyi dileklerle kutladılar. Gerek Başkanlık
Divanı, Meclis Başkanı Sayın Kahraman gerekse bütün
partilerin grup başkan vekilleri birbirlerine yakın ama ifade
biçimlerinde farklı olmak suretiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutladı. Ancak bu iyi niyet beyanları bu ülkenin
halkının iradesinin tecelli ettiği yer olan Mecliste ifade
edilirken, farklı dünya tahayyülleri ve sınıf bakış
açısına sahip olan kadın hareketlerinin kutlamalarına
orantısız güçle ülkenin farklı yerlerinde sert müdahaleler
edildi. Bunlardan biri de Ankaradaydı ve kadınların üzerine
polis köpekleri saldırtıldı. Bunlar, en basit bir demokratik hak
arama sürecine karşı tahammülsüzlüğün göstergeleridir.
Bir diğeri Sayın Başkan, özellikle
Başkanlık Divanınızın da dikkatine açıklamaya
muhtaç bir konuyu sunmak istiyorum. Bizim kadın vekillerimiz özellikle bu
hafta Genel Kurulda değiller çünkü 8 Martı halkımızla
birlikte kutluyorlar, 8 Mart günü ise grevdeler. Dün, bütün kadın vekillerimiz
kapılarına Grevdeyiz. afişi yapıştırdılar.
Ben de özellikle kadın grup başkan vekilimizin bu konudaki telkini
üzerine, grup salonumuzdaki kadın emekçilerin bulunduğu kapılara
yapıştırdım. Ancak polislerin bütün milletvekillerinin
kapısının fotoğrafını çektiğini, grup
salonumuzda bulunan ve kadın emekçilerin bulunduğu odaların bu
afişlerini fotoğraflamak suretiyle bir tasarrufa gittiğini
bilginize sunuyorum. Bu sizin bilginiz ve talimatınız dâhilinde
midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Meclis Başkanlığının
bilgisi dâhilinde midir? Yoksa, artık darbe dönemlerini aratan yeni bir
aşamaya mı girdik?
Meclisin imajının zaten giderek toplum
nezdinde düştüğü bir süreçte, Meclisin imajına,
saygınlığına halel getiren bu süreçle ilgili bir
açıklama yapmanız gerektiğini, milletvekili odalarının
polisler tarafından hangi akla zarar durumla, hangi saikle fotoğraflandığını
öğrenmek istiyoruz. Bu, artık işin vahametinin
vardığı noktayı göstermektedir. Bunu kabullenmemiz,
içselleştirmemiz, alışmamız mümkün değildir.
Düşünün, milletvekillerinin kapılarının üzerindeki
afişlerin polisler tarafından fotoğraflanması
Bir diğeri, önümüzdeki pazar günü Meclis Genel
Kurulu açık değil ama 12 Mart 1971 muhtırasının
yıl dönümü. Şunu ifade edelim: Bu ülke darbelerden çok çekti ancak
darbelere tedbir geliştirebilecek demokratik bir mekanizma, kurumsal bir
yapı, hiyerarşik düzen hiçbir zaman oluşturulamadı
cumhuriyet tarihi boyunca.
Bir yerde, evet, kötü niyetliler darbeye meylederler
ancak bir de darbeye zemin sunan, demokrasiden yoksunluk, özgürlüğün tam
tesis edilememesi, ülke içi toplumsal barışın tesis
edilememesidir. Ya değilse soruyorum: Örneğin, kötü niyetliler ne
kadar darbeyi içinden geçirse bile İsveçte, Norveçte darbe imkânı
var mıdır?
Bir yerde, kötü niyetliler meyleder ama ona zemin
sunan, demokrasiden yoksunluk, özgürlük anlayışının
darlığı ve kıtlığı, farklılıklara
tahammül, o ülkeyi oluşturan bütün insanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
kendi rengi, dili,
dini, meşrebiyle o ülkeye dair aidiyet ve sahiplenme duygusunu güçlü
tutmasıyla alakalıdır. Ya değilse? Bütün
yurttaşların ülke yönetimine katılımının önü
açık olmadığı sürece, kalıcı ve onurlu bir
barışı biz tesis edemediğimiz sürece, demokratik teamülleri
ve özgürlükçü anlayışı bu ülkeye hâkim
kılamadığımız sürece darbeciler her zaman kendisine
zemin bulurlar diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
17.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 96ncı yıl dönümüne ve ezan
yasağına dair bir yasanın İsrail Parlamentosundan
çıkmasının engellenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, uluslaşma sürecimizin
en önemli parçası olan İstiklal Marşımızın 12
Mart 1921de Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmesinin birkaç gün sonra
yıl dönümünü de kutlayacağız, anacağız. Bu vesileyle,
bu marşı şiirleştirerek bizlere armağan eden Mehmet
Akif Ersoyu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin o günkü sayın üyelerini ve
başta İstiklal Savaşı kahramanı Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi, saygıyla
bir kez daha andığımızı ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, yine önemli bir konuyla
karşı karşıyayız. Bakanların yurt
dışında konuşma yapmak üzere, evet propagandası
yapmak üzere yabancı ülkelere gitme konusunda sıkıntılar
yaşadığı ve bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sayın bakanların ve herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşının hem Türkiyede hem de yurt dışında
propaganda özgürlüğünü savunduğumuz bilinen bir tablo iken dün
İsrailde bir yasa onaylandı, ilk onay verildi. İsrail
Parlamentosu müezzin yasası olarak bilinen ve camilerden okunan ezan
sesinin kısılmasını öngören tasarının ilk
onayını verdi. Parlamentoda -bildiğim kadarıyla-
İsrailde 3 kez onaylanması gerekiyor ama böyle bir tabloda bu
yasağa uymayan camilere para cezası verileceğini ifade eden bu
yasanın, Türkiye ile İsrail arasında iktidar partisi
tarafından kurulan ilişkiler çerçevesinde gerçekten önemli bir
sürecin yürütülmesini gerektiren bir konu olarak ortada durduğu bir
gerçektir. Böyle, ezan yasağına dair bir yasanın İsrail
Parlamentosundan çıkmasının engellenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz ezan sesinin hem
ülkemizde, Türkiyede hem de dünyada asla ve asla
yasaklanamayacağını ifade ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, İsrail Parlamentosunun almış olduğu bu ilk onay
kararını şu anda dikkatle takip ederek diğer oylamalarda
bir aksilik yaşanmaması ve sıkıntı
yaşanmaması açısından hem Cumhuriyet Halk Partisi olarak
girişimlerde bulunacağımızı hem de iktidarın bu
konuda duyarlı olması gerektiğini ifade ediyoruz, böyle bir
yasağın çok olumsuz sonuçlara yol açacağını biliyoruz.
Ezan sesinin İsrailde yasaklanmasını kabul etmiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı
18.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 12 Mart İstiklal
Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Gününe, 12 Mart
1971 askerî muhtırasının yıl dönümüne ve İsrail
Parlamentosundan din ve vicdan özgürlüğüne sahip çıkacak tarzda bir
karar alınmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
12 Mart 1921de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Mehmet
Akif Ersoyun sözlerini yazdığı İstiklal
Marşını İstiklal Marşımız olarak kabul
etti. Büyük şair, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu bu vesileyle bir
kez daha minnet ve şükranla anıyorum.
1921de kabul edilen İstiklal Marşı
şiirinin ilk mısraları Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen
al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. derken aslında
bayrağı, bu milletin özgürlüğünü, istiklal arzusunu, daha
1921de her bir ocağına yani cumhuriyetin her bir ferdine emanet eden
bir anlayışla kaleme alınmıştı. 1923te
cumhuriyet ilan edilirken ondan iki yıl önce aynı anlamın burada
zikredilmesi son derece mühimdir. Atatürk, İstiklal
Marşının kabulü sırasında yapmış
olduğu konuşmada hususen Hakkıdır, hür
yaşamış bayrağımın hürriyet; /
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal. mısralarına
vurgu yapmış, şiirin tamamında olmakla birlikte, hususen
burada ayrı bir heyecan duyduğunu ifade etmişti. Evet, bayrak ve
istiklal bizim için, milletimiz için son derece değerli, yoluna baş
koyduğumuz ve bu uğurda memleketimizi yükseltmek ve yüceltmek için el
birliği ettiğimiz kavramlar, değerler. Maalesef, cumhuriyet
tarihimiz boyunca millete ait olan bu istiklal, özgürlük ve iradeye el koyma
yönünde kimi girişimler olduğunu da biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu girişimlerden
birisi de tam mart ayının başlarında, 9 Mart tarihinde
yargılanma safahatları da olan Cemal Madanoğlu
davasıdır. Millî demokratik devrimciler ordu içerisinde bir cunta
kurmuşlardı fakat bir başka cunta üç gün sonra darbeyi
yaptı, 12 Mart darbesini gerçekleştirdiler ve millet iradesi üzerinde
bir kara leke oluşturma girişimi şeklinde teşebbüste
bulundular ama tarihe bir kara leke olarak geçtiler 12 Martçılar. Esasen,
yakın dönemdeki parlamenter sistem tarihimizde başka darbeler de
oldu; hatırlayalım, 1960 ihtilali, 1980 ve 28 Şubat, daha sonra
yine vesayetçi girişimler. Bizim, halk oylamasıyla
halkımızın önüne koyduğumuz ve 16 Nisanda karar verilecek
olan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, açık ya da
gizli, toplumun seçmiş olduğu vekiller üzerinden mühendislik
girişimlerine imkân ve izin vermeyecek, meşru siyasetin kendi iç
problemlerinin yaşandığı dönemlerde bir kara gölge gibi
onun üzerine vesayetçi grupların çökmeyeceği bir sistem olarak
halkın önüne konulmuştur. Tıpkı İstiklal
Marşında vurgulandığı gibi, halkın kendi
istiklaline ve geleceğine sahip çıkma iradesini tahkim edecek bir
seçenek olarak halkın önündedir. Ben, Türk halkının 16 Nisanda
evet diyerek esasen klasik demokrasiye ilişkin birçok tartışma
da hatırlandığında, Türkiyenin demokrasi ve özgürlük
standartlarını yükseltecek, vesayet girişimlerine mâni olacak bu
düzenlemenin geçmesini bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Diğer
yandan, din ve vicdan özgürlüğü insanoğlunun en temel
değerlerinden birisidir. Hangi dinden olursanız olun, hangi
milliyetten olursanız olun bu değerlere saygı göstermek medeni
olmanın en temel kriterlerinden birisidir. İsrail Parlamentosunun dün
almış olduğu kararı biz de hiçbir biçimde uygun görmüyor,
camilerden ezan okunmasına mâni olucu bu kararı medeni ve
insanlığın ortak değerleriyle çelişik görüyoruz.
İsrail Parlamentosundan talebimiz: Din ve vicdan özgürlüğüne sahip
çıkacak tarzda, medeni tarzda bir karar alınması istikametinde
en azından bundan sonra davranılmasıdır. Bu sadece Türk
halkının değil, sadece Müslümanların değil; Hristiyan,
Müslüman hangi dinden olursa, olsun din ve vicdan özgürlüğünü savunan herkesin
talebidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 12
Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma
Gününe, 12 Mart 1971 askerî muhtırasının yıl dönümüne,
İsrail Parlamentosunun ezanı yasaklayan
yaklaşımını kesinlikle kabul etmediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İstiklal Marşı zor bir süreçte ve büyük bir mücadelenin neticesi
olarak yazılmıştır; istiklalimizin,
bağımsızlığımızın sembolüdür. Rabbim
bir daha bu ülkeye o şartları yaşatmasın, bir daha
milletimize İstiklal Marşı yazdırmasın; hepimizin,
ülkemizin, milletimizin birliğini, dirliğini, gücünü
artırsın diyorum. Kurtuluş mücadelesinden bugüne kadar bu millet
adına mücadele eden, bu ülkenin bekası adına hayatını
ortaya koyan tüm şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum,
Mehmet Akifi rahmetle anıyorum.
Yine, aynı şekilde, 12 Mart tabii,
maalesef, bir kara günün de yaşandığı bir dönem, 1971
muhtırası. Türkiye, geçmişte çoğu kere milletin iradesine
karşı girişilen bu tür teşebbüslerle karşı
karşıya kaldı, diliyorum ve inanıyorum ki 15 Temmuz
sonuncusu olacaktır. Çünkü, 15 Temmuzda milletimiz kararlı, cesur
duruşuyla ölümüne, namusu bildiği iradesine sahip
çıkmıştır. Bu milletin dik duruşu, küllerinden yeniden
doğuşu sebebiyledir ki inşallah, artık darbeler de bu
ülkede tarih olacaktır diye temenni ediyorum.
Yine, maalesef, üzülerek görüyoruz ki Batıda
yükselen ve Batının hem medeniyet değerlerini hem de demokratik
değerlerini altüst eden, ters düşen, antidemokratik,
aşırı sağcı, ırkçı, İslamofobik,
faşizan yaklaşımlarını da kabul etmiyoruz. Bu
bağlamda, yine, İsrail Parlamentosunun da almış
olduğu, her türlü evrensel kaideleri bertaraf eden, din ve vicdan
hürriyetini ortadan kaldıran, ezanı yasaklayan yaklaşımlarını
da kesinlikle kabul etmiyoruz ve bir an önce Batının o demokratik
değerlerine dönmesi, her düşüncede, her inanç grubunda olan
insanların kendini ifade etmesi noktasında herkesin bu hususa dikkat
çekmesi gerektiğini ve İsrailin de bu yanlıştan dönmesi
gerektiğini bir kez daha ben de özellikle ifade etmek istiyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 80inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, FETÖ adıyla bilinen paralel
yapının yargıdaki örgütlenmesi ve bu örgütlenme içerisinde yer
alan kişilerin ve yaptıkları işlemlerin açığa
çıkarılarak çalışma yapılması amacıyla
9/3/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/3/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/3/2017 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Mart 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup
Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen 4085
sıra numaralı, FETÖ adıyla bilinen paralel yapının
yargıdaki örgütlenmesi ve bu örgütlenme içerisinde yer alan kişilerin
ve yaptıkları işlemlerin açığa çıkarılarak
çalışma yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
9/3/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk söz Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yargı meselesini
bu kürsüden de çok konuştuk, yıllardır başka pek çok
değerli akademisyen ve hukukçu gibi ben de bu konuyla
uğraşıyorum, ilgileniyorum. Türkiyenin en derin
yaralarından birinin bu olduğundan kuşkumuz yok çünkü adalet bir
toplumu ayakta tutan en önemli değerdir ve adaletin kurumsal olarak
tecelli etmesi beklenen yer de yargıdır. Eğer yargı
sorunluysa, o ülkede adalet de büyük yaralar alır, bir ülkede adalet yara
aldığı zaman ise toplumun çürümesi kaçınılmaz olur,
siyasal sistemin yozlaşması kaçınılmaz olur.
Şimdi, bakın, 15 Temmuzda bir kanlı
darbe girişimi yaşandı ve bu darbe girişiminin hemen
ardından olağanüstü hâl ilan edildi. Olağanüstü hâl
kapsamında kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi var, biliniyor;
bu kararnameler kullanılarak güya Darbe girişimiyle mücadele adı
altında pek çok tedbir alındı; on binlerce -hatta yüz binleri
buldu- insan ihraç edildi, kamu görevinden çıkarıldı,
açığa alındı, yüzlerce, binlerce akademisyen
işlerinden oldu ve buna benzer daha pek çok tedbir alındı. Tabii
ki yasaklar bunun en önemli parçasını oluşturuyor.
Oysa, darbe girişimleriyle ve darbelerle
hesaplaşmak için, öncelikle darbeye zemin hazırlayan siyasi
şartları ve toplumsal unsurları iyi tespit etmek lazım.
Mesela bir darbe döneminin adaletsizlikleriyle hesaplaşmak isteyen
toplumlar, bunun için uygun yöntemler geliştirmişlerdir. Darbe,
sadece bizim ülkede yaşanmış bir kötülük değildir,
başka ülkelerde, başka toplumlarda da yaşandı ve
onların büyük bir kısmı, o toplumların, o ülkelerin büyük
bir kısmı, kendilerine göre darbe dönemlerinin adaletsizliklerini
telafi etmek için etkili yöntemler geliştirdiler.
Bizim, başından beri, bu darbe
girişimiyle, 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle hesaplaşmak
için önerdiğimiz bir yöntem var. Bu cemaat ya da FETÖ diye
adlandırdığınız yapı, en çok nerede örgütlenmişti
diye sorduğunuzda cevap belli; yargıda ve emniyette.
Peki, zaten ihraçlar da gösteriyor ki yargıda
bu cemaatin çok köklü bir örgütlenmesi olduğunu kabul ediyorsunuz. O
hâkimlerin, o savcıların bugüne kadar verdikleri kararları
sorgulayacak, soruşturacak ve gerekli tedbirleri alacak hangi yöntemi
devreye soktunuz? Baştan beri önerdik, dedik ki: Gelin, ortak bir komisyon
kuralım. En azından Meclisten başlayalım bu işe. Ortak
komisyonda eşit üyeler bulunduralım ve bu yapıya mensup olduğu
tespit edilen hâkimlerin verdiği kararlarla ilgili ne
yapacağımızı birlikte belirleyelim. Şimdi, hem
Türkiye tarihinin gördüğü en kanlı örgüt. diyeceksiniz hem bunun
yargıda çok güçlü örgütlendiğini söyleyeceksiniz, nitekim 4 bin
civarında hâkim ve savcıyı bu gerekçeyle görevden
alacaksınız, atacaksınız işlerinden ama bunların
verdikleri kararlara hiç dokunmayacaksınız. Olabilir mi böyle bir
şey? Olamaz. Çünkü, eğer bu kararları masaya
yatırmazsanız, sorgulamazsanız adaletsizlik ve darbe zihniyeti
en derinlerde yaşamaya devam eder.
Şimdi, son örnek, bizim Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağın milletvekilliğinin
düşmesine yol açan yargı kararıydı. Bu kararı veren
ilk derece mahkemesindeki 3 yargıçtan 1i tutuklu, diğer 2si de
zaten ihraç edildi yine bu FETÖ-PDY diye adlandırılan
soruşturma kapsamında. O davanın yargıcı tutuklu ve
fakat Figen Yüksekdağ hakkında verilen kararın bir yargı
kararı olarak geçerliliği kabul edilecek. Bunu hangi mantık,
hangi vicdan kabul eder?
Bugün de Yargıtay
Başsavcılığından partimize bir yazı
ulaştı. Figen Yüksekdağın sadece milletvekilliğinin
düşürülmesiyle kalınmadı, bir adım daha ileri gidildi,
bütün siyasi hakları elinden alındı yani parti üyeliği
düşürüldü, eş genel başkanlığı düşürüldü.
Şimdi, buna adil yargı kararı deme imkânı var mı?
Hayır arkadaşlar. Bakın, Türkiyede darbe zihniyetinin en temel
unsuru şudur: Elindeki bütün imkânlarla siyasal alanı tasfiye etmek
ve tek gücün kontrolü altına almak.
Yargı, darbecilerin kullandığı
en etkili araçlardan biridir. 12 Martın 46ncı yıl dönümünü
yaşıyoruz. 12 Mart sonrası yapılan yargılamalar
Türkiye siyasi tarihinde de, Türkiye hukuk ve yargı tarihinde de birer
utanç örneği değil midir? Fakat o kararların da olumsuz
sonuçlarını veya bizzat kendilerini ortadan kaldırmak için
Türkiye hiçbir şey yapmadı. 12 Eylülün mahkemeleri tarafsız,
adil mahkemeler miydi? Hayır.
Bizde şöyle bir zihniyet var ve AKP o
zihniyetin bire bir devamcısıdır: Eğer benim elimde güç varsa
başta yargı olmak üzere bütün kurumları kendi siyasi hedeflerim
doğrultusunda kullanırım. Daha önce bana
yapıldığında itiraz ettiğim yöntemleri elime imkân
geçtiğinde muhaliflerime karşı kullanırım,
uygularım. diyor. Şimdi, yakın tarihteki davaları hatırlayın,
bir sürü tartışmalı dava yürütüldü, yargılama yürütüldü.
Bunların arasında Ergenekon var, Balyoz var, şike var ve KCK
soruşturmaları var. Bütün bu davalar yürürken dönemin Başbakanı
ve bakanları bu davaların hepsini sahiplendiler. Peki, bir sorumluluğunuz
yok mu? Bu halka, bu topluma, bu Meclise hesap verme mecburiyetiniz yok mu? Bu,
sadece siyasal bir mesele değildir, başından beri vurguluyorum,
ahlaki bir meseledir. Bu kadar açık bir sorumluluk var ortada ama Hesabını
vermiyorum. diyorsunuz. Sonra, bu desteklediğiniz yargı yöntemleri
size karşı kullanılmak istendi; mesela MİT
Müsteşarı soruşturması, mesela 17-25 Aralık yolsuzluk
iddiaları. İşte o zaman canınız yandı,
canınız yanınca da feryat etmeye başladınız.
Eğer sadece size dokunduğunda bir haksızlığa itiraz
ediyorsanız, sadece siyasi tutarlılığınızı
değil, etik değerlerinizi de kaybetmeye başlarsınız.
Şimdi, eğer gerçekten 15 Temmuzla
hesaplaşmak gibi bir niyetiniz varsa, bu niyette samimiyseniz,
yapmanız gereken en önemli iş, bu yapının yargıda
örgütlenmesiyle ortaya çıkan haksızlıkları,
adaletsizlikleri giderecek bir yöntem bulmaktır. Bundan
kaçtığınız sürece sizin darbeyle hesaplaşma niyetiniz
olduğuna biz de inanmayız, toplumun büyük bir kesimi de inanmaz,
dünyanın, Avrupanın demokratik kamuoyu da inanmaz. Sadece bunu bir
fırsat olarak kullandığınız şüphesi giderek
büyür, üzerinize yapışır.
Şimdi, sözlerimi yine çok değerli bir
şairin bir dizesini uyarlayarak bitirmek istiyorum. Turgut Uyarı
biliyoruz, onun çok değerli bir dizesi var, çok güzel: Herkes ne zaman
ölür? Elbet gülünün solduğu akşam. diyor. Ben size açık ve net
söylüyorum: Bir toplum ne zaman çürür? Adaleti solduğu zaman. Eğer
adaleti soldurursanız, bu toplumda insani bütün değerleri çürütürsünüz.
Bugün sizin işinize geldiği için kullanmaya bu kadar heyecanla
sarıldığınız, giriştiğiniz yöntemler
yarın size karşı yine kullanılır. Bütün AKP Grubunu,
bütün toplumu bu açıdan uyarmayı bir görev olarak biliyorum. Darbe
yöntemlerini kendi lehinize olduğunda kullanmaya devam ederseniz, bundan
sonra bırakın darbelerin önünü almayı, her türlü darbe için
zemini ellerinizle hazırlarsınız. Buna kimsenin hakkı yok.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sancar.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ilk söz Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fırata
aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi, Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, biz AK
PARTİ olarak, AK PARTİ Hükûmeti olarak ülkemize ve milletimize zarar
verenlere karşı mücadelemizi kararlı bir şekilde devam
ettiriyoruz. Bu, FETÖ terör örgütü olabilir, PKK terör örgütü olabilir, DHKP-C
olabilir, DEAŞ olabilir. Biz, tüm bu terör örgütlerine karşı
mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz. Devletin içine çöreklenen bu
yapılarla en büyük mücadeleyi AK PARTİ olarak bizler veriyoruz,
bunların kökleri kuruyuncaya kadar da bu mücadeleye devam edeceğiz.
Devletin tüm kurumlarına sızan bu örgütle -yaklaşık
kırk senedir devam eden bu sızmalarla- iktidar muhalefet demeden
birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara
geldikten sonra, biz öncelikle yargı vesayetini ortadan kaldırmak
adına, üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunarak
bunun için birtakım değişiklikler yapmaya gittik. Tabii, daha
öncesinde, biliyorsunuz, 1960 darbesinde, 1971 muhtırasında,
aynı şekilde 1980 darbesinde, 28 Şubat sürecinde yapılan
hukuksuzlukları ortadan kaldırmak adına da biz bu mücadeleyi
verdik. En önemli husus, biliyorsunuz, 2007de Cumhurbaşkanlığı
seçiminde burada yine bir hukuk garabetiyle karşı karşıya
kaldık. Anayasanın ilgili maddesini bir hukukçu olarak defalarca
okumama rağmen toplantı yeter sayısının 367
olduğu kanaati hiçbir şekilde bende oluşmadı ve birçok
hukukçuda da aynı şekilde bu oluşmamıştır. Daha
sonra Anayasa Mahkemesine giderek, Anayasa Mahkemesinin jet hızıyla
vermiş olduğu kararla bu 367 garabetini tescillemiş oldular. Ama
biz 2010 referandumuyla birlikte 2010 yılında bir Anayasa
değişiklik paketi getirdik. Burada gene dediğim gibi biz üstünlerin
değil, hukukun üstünlüğünü savunarak HSYKnın
yapısında da birtakım değişikliklere gitmek istedik.
Burada, değişiklik paketinde,
yargının tam bağımsız ve tarafsız olması
için getirdiğimiz teklifte ilk derece mahkemelerinden, 7 adli
yargıdan, 3 de idari yargıdan seçilecek hâkimlerin
Her hâkim ve savcının
1 adaya oy vermesini istemiştik. Bununla amacımız, tam
bağımsız ve tarafsız yargıyı
oluşturmaktı, yargının bir kesimin veya bir örgütün eline
geçmesini engellemekti. Ancak hatırlayın, 2010 yılındaki bu
teklifimize karşı Anayasa Mahkemesine gidilerek bizim bu teklifimiz
iptal edilmiş ve Anayasa Mahkemesi bunun üzerine liste usulünü
getirmiştir ve bu liste usulüyle yargıdaki çöreklenmeler devam etmeye
başlamıştır. Biz, yargıdaki bu çöreklenmeleri,
HSYKnın yapısındaki bu şeyleri ortadan kaldırmak
adına, bugünlerde, 16 Nisanda 16 Nisan referandumuyla yine bu
yapıyı değiştirmek adına, millet adına karar
veren yargının tam bağımsız ve tarafsız
olması adına birtakım çalışmalar yapıyoruz. Bu
hâliyle bu örgütün eline geçen ve
17-25 Aralık operasyonuyla, biliyorsunuz,
bir yargı darbesi yapılmış, milletin iradesine engel olmak
adına, milletin seçmiş olduğu Hükûmeti ortadan kaldırmak
adına 17-25 Aralık operasyonu yapılmıştı. Burada
tamamen bir yargı darbesi vardı. Hükûmeti nasıl ortadan
kaldırabiliriz? Milletin seçmiş olduğu milletin iradesini
nasıl ortadan kaldırabiliriz? bunun hesabı
yapılmıştı. Ancak o zaman tamamen sanki bir yolsuzluk
operasyonuymuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
Bizim bu yargı darbesine karşı o zaman da, şimdi de hep
birlikte karşı koymamız gerekiyordu. Çünkü burada milletin
seçmiş olduğu Hükûmeti, milletin iradesini sahte delillerle,
kumpaslarla yok etmeye çalıştılar ancak Hükûmetimizin ve
milletimizin kararlı duruşuyla, Allaha şükürler olsun, bu
yargı darbesini ortadan kaldırdık, bertaraf ettik.
En son olarak da bu paralel FETÖ terör örgütü, 15
Temmuz darbe gecesinde burada yine milletin iradesini, Hükûmeti ortadan
kaldırmak üzere milletin silahlarıyla, tanklarıyla,
toplarıyla millete saldırarak bu Hükûmeti ortadan kaldırmaya
çalışmışlardı.
Yine, aynı şekilde, bizim milletimiz, aziz
milletimiz, bu darbe girişimine karşı büyük bir şuurla
bedenini, gövdesini, vücudunu bu tankların, topların altına
koyarak Bu darbe girişimine engel olacağız, biz
milletvekillerimize, Hükûmetimize vermiş olduğumuz bu iradeye,
irademize sahip çıkacağız. demişlerdi. Aynı
şekilde buna, bu haince, kalleşçe ve alçakça yapılan darbe
girişimine karşı, iktidarıyla muhalefetiyle biz burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanımız Sayın İsmail Kahramanın
Başkanlığında hep birlikte Dur. dedik ve bu darbeyi
ortadan kaldırdık. Allaha şükürler olsun, milletimizin, aziz
milletimizin bu kararlı duruşuyla birlikte 15 Temmuz darbe
girişimini de ortadan kaldırdık. Bu darbe girişiminden
sonra, yine bu AK PARTİ Hükûmetini ortadan kaldırmak, Hükûmetin,
milletin iradesini ortadan kaldırmak için Acaba ekonomiyi nasıl
zayıflatabiliriz? çabaları içerisine girdiler. Hamdolsun
bunları da gerçekleştiremediler ve biz bunları savuşturduk.
15 Temmuz darbe girişimi gecesi... Aynı
şekilde, Sayın Adalet Bakanımızın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, Sayın
Başbakanımızın girişimleriyle adli yargıda 2.158
hâkim, 1.275 savcı; idari yargıda da 743 hâkim olmak üzere, toplam
4.176 hâkim ve savcı bu FETÖ terör örgütlenmesi sebebiyle görevden
uzaklaştırılmışlardır.
Sayın milletvekilleri, işte, hukukun
üstünlüğünü savunmak adına, bu üstünlerin hukukunu, yargı
vesayetini ortadan kaldırmak adına Milliyetçi Hareket Partisiyle
birlikte biz, bir Anayasa paketi hazırladık. Bu Anayasa paketinde biz
yargının bağımsızlığı yanına
yargının tarafsızlığını da ekleyerek
yargının tamamen bağımsız ve tarafsız olarak hiç
kimseden, hiçbir zümreden, hiçbir örgütten emir ve talimat almadan
çalışmasını sağlamak adına 16 Nisan referandumunda
Anayasa değişiklik teklifimizi götürüyoruz. Bununla birlikte,
biliyorsunuz, HSYKda, daha öncesinde hâkim ve savcıların ilk derece
mahkemelerindeki seçilmelerinde o örgütün liste yöntemiyle vermiş
olduğu kararlara karşı çıkmak adına, yine HSYKdaki
yapılanmayı değiştirmek istiyoruz. Aynı şekilde,
Anayasa Mahkemesinin yapısında değişiklik yapmaya
gidiyoruz. Aynı şekilde, askerî mahkemeleri ortadan kaldırarak
biz yargı birliğini oluşturmaya çalışıyoruz çünkü
daha öncesinde, biliyorsunuz, askerlerin askerî mahkemelerde
yargılanması veya sivillerin adli veya idari mahkemelerde
yargılanması gibi bir durum söz konusuydu. Biz, 16 Nisan
referandumuna götürdüğümüz Anayasa teklifiyle, Allahın izniyle, aziz
milletimizin vereceği evet kararıyla yargının tam
bağımsız ve tarafsız bir şekilde
çalışmasını sağlamaya çalışacağız.
Bunun için bizim muhalefete de
çağrımız şudur: Eğer yargının tam
bağımsız ve tarafsız olarak çalışmasını
istiyorsak, hukukun üstünlüğünü savunuyorsak, üstünlerin hukukundan çok
hukukun üstünlüğüne geçiş yapmak istiyorsak 16 Nisan referandumunda
biz bütün aziz milletimizin evet oylarıyla sandıkları
doldurmasını istiyoruz. Bunun için bu yargı
bağımsızlığını savunuyoruz ve sizlerin de
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içerisinde yer alan bu
yargıyla ilgili değişikliklere de evet oyunu vermenizi
bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Fırat.
Önerinin lehinde ikinci söz, Çanakkale Milletvekili
Muharrem Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Çanakkale Milletvekili olarak öncelikle,
Ayvacık ilçemizdeki deprem bölgesindeki mağduriyetlerle ilgili
tespitlerimi hem yüce Meclisle hem kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, yaraların sarılması konusunda özveriyle çalışan
Çanakkale Valiliğimize, AFADa, Kızılaya, belediyelerimize,
sivil toplum örgütlerine, gönüllü olarak çaba gösteren tüm hemşehrilerime
çok teşekkür ediyorum.
Ayvacık ilçemiz üç aydır, maalesef,
sarsıntılarla geçiriyor gecesini gündüzünü ve bölge
insanının psikolojisi son derece olumsuz etkilendi doğal olarak;
çocuklar geceleri uyuyamıyorlar, evleri sağlam olan insanlar dahi
geceyi evlerinde geçiremiyorlar.
Yakın zamanda, Küçükkuyuda da, Ayvacık
ilçemizin Küçükkuyu beldesinde de bir sel felaketi yaşandı. O
nedenle, Ayvacık ilçemizin, ilçe esnafının
sorunlarının giderilmesi için ivedi tedbirler alınması
zorunluluk arz ediyor.
Ayrıca, Bakanlar Kurulunun
aldığı genel hayatı etkililik kararı olumlu da olsa,
yeterli değil. Bölge insanının, evleri yıkılan, evleri
ağır hasar gören bölge insanının temel sorunu evlerinin
yapımı konusu. Sosyal devlet ilkesi gereğince Hükûmete
düşen, ciddi mağduriyete sürüklenmiş bu insanların evlerini
hiçbir talep olmadan devletin yaptırması ki devletin buna gücü
olduğunu biliyoruz, yeter ki bu konuda Hükûmet gerekli siyasi iradeyi
göstersin. Duyduk ki orada evleri yıkılan ve evleri ağır
hasarlı olan vatandaşlardan belli bir miktar para talep edilmiş,
uzun vadeli geri ödemeli şeklinde. Bu son derece yanlış, devlet
bu evleri mutlaka yaptırmalı. Ayrıca tespit edilen ailelere
yapılacak 3.500er lira yardımlar bir kısım aileye
yapılmış, büyük çoğunluk da ivedilikle bu
yardımların yapılmasını hakkaniyet ilkesi
gereğince bekliyorlar.
Evet, değerli milletvekilleri, olağanüstü
hâl dönemindeyiz. Demokrasi, özgürlükler, hukuk askıya
alınmış durumda ve maalesef, Bu millete olağanüstü hâlde
bir referandum yaşatmayacağız. diyen Sayın Başbakan
açıklamış ki -herhâlde talimat öyle geldi- OHAL üç ay daha
uzayacakmış.
Bu OHAL sürecinde ciddi mağduriyetlere
sürüklenen, aileleriyle birlikte giderilmesi imkânsız mağduriyetlere
sürüklenen akademisyenler var, öğretmenler var. Bakın, Ankarada yüz
yirmi bir gündür Yüksel Caddesinde akademisyenler ve öğretmenler -kanun
hükmünde kararnamelerle ihraç edilen kişiler bunlar- oturma eylemi
yapıyorlar ve sürekli gözaltılarla karşı karşıya
kalıyorlar. Malatyada aynı şekilde; Malatyada elli iki gün
oturma eylemi, elli iki gün gözaltı uygulaması. Aydında 17
gözaltı, Bodrumda bir kişi her gün gözaltına
alınıyor; herhâlde, Kabahatler Kanununa göre para cezası
kesiliyor. Ki bunlar parklarda, meydanlarda kamu düzenini hiçbir şekilde
olumsuz etkilemeden oturma eylemlerini anayasal haklarına dayanarak
yapıyorlar fakat OHAL sürecinde bir hukuksuzlukla karşı
karşıya kalıyorlar.
Çok daha çarpıcı bir bilgi: Bir
akademisyen ile bir öğretmen 11 Mart 2017 Cumartesi günü geri
dönüşümsüz ve süresiz olarak açlık grevi kararı aldılar;
evet, Nuriye Gülmen adında genç bir akademisyen ve Semih Özakça
adında genç bir öğretmen. Özellikle, iktidar grubunun grup
yönetiminin takdirlerine bunu arz etmek istiyorum. Evet, iki genç insan 11 Mart
Cumartesi günü süresiz ve geri dönüşümsüz açlık grevine
başlayacak; belki de yaşamlarını yitirecekler, belki de
hayatları boyunca çok ağır sağlık sorunlarına
maruz kalacaklar. Bu konuda mutlaka gerekli adımlar atılmalı.
Bakın, değerli milletvekilleri, son bir
ayda 2 akademisyen, 1 doktor intihar etti, son bir ayda 3 kişi
yaşamını yitirdi. Yine, son bir ay içerisinde Malatyada SES
(Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) eski şube
başkanı bir anestezi uzmanı 43 yaşında kalp krizi
sonucu yaşamını yitirdi. Nasıl yitirdi biliyor musunuz?
İŞKURa gidiyor, İŞKURdan iş görüşmesi sonucu
olumsuz cevap alınca, İŞKURdan çıktıktan sonra kalp
krizi geçirip ölüyor. 43 yaşında ve 2 çocuk sahibi. Bu da KHKyla
ihraç edilmiş bir doktor. Bunlar mutlaka bizim umurumuzda olmalı,
bizim önceliğimizde olmalı. Bunları yakından takip etmek
zorundayız, ilgilenmek zorundayız.
KESKe bağlı sendikalardan bugüne kadar
toplam 3.100 kişi ihraç edildi. Bunlar öğretmenlerimiz,
doktorlarımız, akademisyenlerimiz, mimarlarımız, bu ülkenin
yetiştirdiği insanlar ve bunların hiçbiri FETÖcü değil,
bunların hiçbirinin de terörle bağlantılı olduğuna
kesinlikle inanmıyoruz.
İbrahim Kaboğlu niçin ihraç edildi?
Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri ve gazetecileri niçin cezaevinde? Ahmet
Şık niçin cezaevinde? 5 bine yakın akademisyen niçin
üniversitelerinden uzaklaştırıldı? Maalesef, OHAL sürecinin
bize yaşattığı hukuksuzluklarla, keyfî uygulamalarla
karşı karşıyayız.
Bakın, yargı siyasallaşırsa,
yargı bağımsız ve güçlü değilse anayasanız,
yasalarınız dünyanın en mükemmel hükümlerini de içerse temel hak
ve özgürlükler, demokrasi güvence altında değildir.
Yine, suistimalci bir Anayasa
değişikliğiyle milletimizi karşı karşıya
bıraktınız. Suistimalci Anayasa değişikliğine en
güzel örnek 12 Eylül 2010 referandumunda yaşandı. 26 maddenin 2
maddesi, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapıları ve üye sayılarıyla ilgili
değişikliklerle yargıyı siyasallaştırma ve ele geçirme
operasyonuydu. Sayın Başbakan bile yıllar sonra 12 Eylül 2010
referandumundan sonra sinsice yargıyı kendi emelleri
doğrultusunda kullandılar. diyerek bunu itiraf etti. Peki,
şimdi ne yapıyoruz? Şimdi, millete sunulan Anayasa
değişikliğinde 16 Nisanda evet çıkarsa ki, biz
hayır çıkacağına yürekten inanıyoruz, milletimiz
buna Dur. diyecektir- ve bu paket yürürlüğe girerse 3 Kasım 2019u
beklemeden ya da bir erken seçimi beklemeden Hâkimler Savcılar Kurulu,
yeni adıyla, otuz gün içerisinde sıfırdan yenilenecek. Üye
sayısı 13e indirildi, Adalet Bakanı ve Müsteşar direkt
Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, kalan 11 üyenin 4ü yine
Cumhurbaşkanınca tek imzayla atanacak yani 6 üye, kalan 7 üyeyi de bu
Meclisin Adalet ve Anayasa Karma Komisyonu belirleyecek yani yine bir
kişinin talimatıyla onun partisinin çoğunluğu
tarafından belirlenecek. Biz hiçbir kişinin, hiçbir grubun eline
geçmesini doğru bulmuyoruz yargının. Bu nedenle dahi milletimiz
mutlaka ve mutlaka bu referandumda hayır diyecektir çünkü
yargının, otuz gün içerisinde, bir kişinin eline geçmesi
kesinlikle doğru değildir.
Bakın, 2010 yılında, 2014
yılında HSYK yenilendi; bu paket yürürlüğe girerse üçüncü kez
yenilenecek. HSYK, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin
yapılarıyla bu kadar sık oynanması, maalesef,
yargıyı ele geçirme çabalarının ve yargıda
siyasallaşmanın tipik örnekleri.
Eğer yürütmeyi tek başlı yapmak
istiyorsanız değerli milletvekilleri, o zaman yürütmenin yasama ve
yargı organları üzerinde hiçbir etkisinin olmaması zorunluluk
arz eder ama bu paketle, maalesef, partili Cumhurbaşkanlığı
uygulamasıyla yasama organı üzerinde ciddi bir etkisi olacak
yürütmenin ve atamalarla da yargı üzerinde. Kuvvetler
ayrılığının olmadığı toplumlarda
anayasalar yoktur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
kuvvetler birliğini öngören bir tek adam rejimidir. Kötü niyetle
yapılan düzenlemeler hiçbir zaman kalıcı olamaz değerli
milletvekilleri, bir gün gelir yıkılmaya mahkûmdur ama milletimiz
bunun bedelini ağır ödeyebilir.
Bugün yargı ciddi oranda
siyasallaşmış durumda, maalesef iktidar tarafından bu
gerçekleştirildi ve 15 Temmuz darbe girişiminin temelinde, maalesef,
2010 referandumu yatmaktadır, iktidar ile FETÖnün geçmişteki iş
birliği ve sonraki çatışmaları yatmaktadır. Bugün
adalet tanrıçası Themis, maalesef, ülkemizde adalet terazisini
artık tutmuyor, adalet terazisi birilerinin elinde. Bu nedenle biz adalet
için 16 Nisanda hayır diyeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erkek.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisi üzerinde söz aldım.
Grup önerisini, daha doğrusu Meclis
araştırması önergesini inceleme fırsatım oldu; 9 Mart
2017 tarihli, HDP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet
Yıldırım imzalı.
Tabii, HDP grup önerisini
verdi diye bir ön yargıyla yaklaşmıyoruz, tespitlerden
bazılarına da katılıyorum ben. Alıntılar yapmak
istiyorum: Alçak FETÖnün kurduğu ve eğitim alanı başta
olmak üzere, birçok alanda faaliyet yürüten grup, siyasi iktidarlarla
ilişki kurarak devlet içinde örgütlenmiştir. Bu niteliğinden ötürü
paralel yapı olarak adlandırılan alçak Gülen Cemaati, 12 Eylül
cunta lideri Kenan Evren başta olmak üzere Türkiye siyasetini elinde
bulunduranlarla yakın ilişkiler kurmak suretiyle gittikçe büyüyen bir
bünyeye ve devlet içerisinde geniş örgütlenme ağına sahip
olmuştur. Devam ediyorum: Bürokrasinin neredeyse her biriminde
örgütlenen paralel yapı, en fazla emniyet ve yargıda
örgütlenmiştir. Bürokraside büyük bir güce erişen bu yapı, zaman
içerisinde siyasal alana özne olmaksızın sızarak özellikle adliye
ve emniyet ağları aracılığıyla siyasete yön
vermeye çalışmıştır. diye devam ediyor. Neticede Bu
kapsamda FETÖ adıyla bilinen paralel yapının yargıdaki
örgütlenmesi ve bu örgütlenme içerisinde yer alan kişilerin
yaptıkları işlemlerin açığa çıkarılmasıyla
ilgili Meclis araştırması önergesi...
Burada özellikle dile getirdiğim
alıntılarla ilgili tespitlere ben de katılıyorum. Tabii,
katılmadığım tespitler de var ama öncelikle şunu
söylememiz gerekir ki bu alçak FETÖ terör örgütü yapılanması
kırk yıllık bir geçmişe sahip. Kırk yıl
içerisinde sadece yargı alanına değil, askerî alana, özellikle
yargı alanına ve eğitim alanına olmak üzere, aslında
özel hayata maddi yönden edebilecek bütün ticari alanlara da gerektiği
şekilde nüfuz etmiştir. Alçak FETÖ terör örgütünün, aslında
bütün siyaset kurumu olarak 17-25 Aralık, Ergenekon davası, MİT
hadisesi, yine MİT tırları hadisesi ve şike davasında
somut hâle gelen bu eylemlerine de hep beraber şahit olduk. Netice
itibarıyla, bu cüret o derece bir seviyeye geldi ki bu terör örgütü 15
Temmuzda da darbe girişiminde bulundu. Bütün siyasi gruplar olarak bu
darbe girişimine bu Genel Kurulda biz ve bütün milletimiz 241 şehit,
2 binin üzerinde yaralı vererek de Dur dedi.
Netice itibarıyla, 15 Temmuzdan sonra
çıkan OHAL kararnameleriyle birlikte bu yapı devletin
derinliklerinden temizlenmiştir, temizlenmeye devam etmektedir ve
temizlenecektir. Netice itibarıyla, terör örgütüne üye olan bu
insanların içerisindeki yargı mensuplarının vermiş
olduğu kararlar da bir, paralel yapıya; iki, alçak terör örgütüne
Terör örgütü olarak nitelendirilen bu kişilerin vermiş olduğu
kararlar da tabii ki tartışılacaktır,
tartışılmalıdır da bir hukukçu olarak
Netice itibarıyla,
bütün bunlar, hukuk camiasında hukukun vermiş olduğu
iadeimuhakeme ve yeni delillerin ortaya çıkması
ışığında zaten mahkemelerce de
değerlendirilmektedir. Yargı inisiyatif almalıdır bu
noktada diye düşünüyorum.
Netice itibarıyla, uluslararası
sözleşmeleri güncelleyeceğiz, hep beraber çıkarmaya devam
edeceğiz. O nedenle, zamanımız kısıtlı diyor,
Genel Kurulun takdirlerine HDPnin grup önerisini sunuyor, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe
Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 390 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA HABİBE KADİRİ KIZ OKULLARININ
KURULUŞU VE FAALİYETLERİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 3 Nisan
2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız
Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İkili anlaşmalardan bir tanesi olan
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
arasındaki anlaşma hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce -tabii
bağlamından koparmak istemiyorum, bugün biraz Afganistanı
anlatacağız, bizim için öneminden bahsedeceğiz- sayın grup
başkan vekillerinin ve söz alan diğer arkadaşlarımızın
da ifade ettiği gibi, bugün Alman Hükûmetinin Türkiye Cumhuriyeti
devletiyle ilgili meselelerde aldığı o sert
kararlarını -o kelimeyi kullanmak istemiyorum ama- gerçekten bizi
biraz böyle geren, birtakım haksız, mesnetsiz, antidemokratik
kararlarını protesto ediyorum.
Bir de ayrıca, yine önceki haftalardaki
konuşmalarımda da kısmen değindiğim, maalesef bugün
icraata dökülen
İsrail Parlamentosu Knesset, daha önce Batı
Şeriadaki Filistin toprakları üzerine 4 bin tane usulsüz, kanunsuz
yerleşim merkezi inşa etmesi noktasında 52ye 60 Evet. oyla
aldığı kararına bugün bir de yenisini ekledi, ezanın
yasaklanması söz konusu oldu; bunu da buradan Milliyetçi Hareket Partisi
adına, Türk milleti adına protesto ettiğimi ifade etmek
istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Asya
Kıtasında Orta Asya ile Orta Doğu ülkeleri arasında yer
alan Afganistanın deniz bağlantısı olmadığı
için, bölgede kara ulaşımı noktasında çok stratejik bir
önemi vardır. Diğer bir ifadeyle, önemli bir ticari, askerî ve göç
yolları güzergâhıdır Afganistan. Ülkenin kuzeyinde Türkmenistan,
Özbekistan ve Tacikistan, batısında İran, doğu ve
güneydoğusunda Pakistan ve kuzey ucunda ise Çinle münasebetleri,
komşuluğu söz konusudur. Nüfusunun yarısına
yakını Peştulardan oluşmakta ve daha sonra ikinci büyük
topluluklar olarak Tacikler, Özbekler, Türkmenler ve diğer etnik gruplar
bulunmaktadır.
Türklerle münasebetleri ise ta Gazneliler ve
Selçuklular dönemine kadar uzanmaktadır Afganistanın ve 19uncu
yüzyıla kadar bu münasebetler çok içten, çok samimi bir şekilde devam
etmiştir. 19uncu yüzyılda ise özellikle sanayi devriminden sonra
Avrupadaki emperyalist güçlerin iştahlarının kabarması
sonucu, zengin ham madde ihtiyaçları, pazar ihtiyaçları ve iş
gücü ihtiyaçlarından dolayı bu coğrafyalar onların nezdinde
bir önem kazanmış ve buralar kolonileştirme sürecine tabi
tutulmuştur. Bunu Afganistan için de net bir şekilde görmekteyiz.
Maalesef, 19uncu yüzyılda Afganistanda iki önemli Batılı
emperyalist güç, iştahlarını kabartan bir sürece
girmişlerdir. Rusya bu bağlamda güneye inmek hayalleriyle Afganistan
üzerinde birtakım hesaplar peşinde iken İngiltere ise, o
dönemdeki adıyla Britanya Krallığı ise kuzeye
çıkıp daha geniş havzalara hâkim olma noktasında kendi
isteğini ortaya koymuştur. Bunun stratejik olarak uluslararası
literatürdeki adı büyük oyundu. Bu iki güç arasındaki büyük oyun,
hatta bazı klasik İngiliz romanlarına da konu olmuştur.
Kiplingin Kim diye bir romanında bu çok net bir şekilde ifade
edilir.
O dönemde zor günler geçiren Afganistan, daha sonra,
20nci yüzyılın başlarında, ilginçtir, 1919
yılında Türkiyeyle aynı kaderi paylaşan birtakım
şeyleri yaşamıştır. Nedir bunlar? Bir taraftan
Türkiye, Osmanlı bakiyesinden sonra bir kurtuluş mücadelesine
girmiş, Gazi Mustafa Kemal başkanlığında bir Samsun
süreci, Samsun çıkarması ve akabinde devam eden süreç; öbür tarafta
da Amanullah başkanlığında Afganistan da büyük bir mücadele
örneği göstererek yine bağımsızlık sürecine
girmiştir. Niye? Çünkü kadim Anadolu bir taraftan işgal
altındadır, bir taraftan da Afganistan toprakları işgal
altındadır. Bu Cihad-ı Mukaddes olarak adlandırılan
mücadele devam etmiştir ve Afganistan, Ağustos 1919da kendi
bağımsızlığını elde etmiştir. Ama o gün,
özellikle daha henüz kurtuluş mücadelesi tamamlanmadan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükûmetine ilk destek veren ve bu Hükûmeti tanıyan
ülkelerden biri olmuştur Afganistan, yıl 1921. Ve o gün o trajik
mücadele, kader birlikteliğimiz neye dönüşmüş? Aynı zamanda
21inci yüzyıla kadar uzanacak olan Türk-Afgan dostluğunun da
temelleri o gün atılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükûmetini ilk tanıyan ülkelerden biri Afganistan olunca bizler de
Rusyadan sonra Afganistanı bağımsızlık sonrası
devlet olarak kabul eden ikinci büyük devlet olmuşuz. Daha sonraki aylarda
yapılan anlaşmalar gereği Türkiyeden askerî, tıbbî ve
eğitim amaçlı yardım ve destek iş birlikteliğine
tanıklık etmekteyiz. Bunun en somut örneği: Mustafa Kemalden
talep üzerine Kamil Rıfkı Bey başkanlığında Dr.
İbrahim Rebi Barkın ve Dr. Fuat Togardan oluşan bir doktor
grubu Afganistanda görev almıştır. On yedi yıllık
hizmet sürelerince bu grup, on yedi yıl boyunca, özellikle kraliyet ailesi
başta olmak üzere, tüm Afganistanda, Kabil merkezli, Afgan halkına
tıbbi konularda büyük destekler ve yardımlarda
bulunmuşlardır. Hatta, bu hizmetlerden dolayı, açılan bir
tüberküloz merkezine Rıfkı Sanatoryumu adı verilmiştir;
bu üçlü grubun grup başkanı olan Rıfkı Beyin adına
atfen, kurulan sanatoryuma bu ad verilmiştir. Bugün de benzer
ilişkilerin devam ettiğine tanıklık ediyoruz ve bu nedenle
ikili anlaşmaları anlamlı buluyor ve destekliyoruz.
Tabii ki Afganistan özelinde
baktığımızda, bizden beklentileri
Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum çünkü
2000li yılların başında, kendi üniversitemden, kendi
bölümümden iki arkadaşımızı gönüllü bir şekilde
görevlendirdik ve gönderdik Kabildeki üniversiteye katkıları olsun
diye; aynen Rıfkı Beyin yaptığı gibi, onların da
Afganistandaki tıp fakültesinin kuruluşuna, halka bir taraftan
hizmet ederken bir taraftan da Kabildeki tıp fakültesinin kuruluşuna
çok büyük katkıları olmuştur.
Bugün, evet, askerî, ticari, ekonomik birtakım
iş birliklerimiz var ama bunlardan daha önemlisi, en büyük
yatırımın insana olması hasebiyle, eğitim
ilişkilerimizin çok üst düzeyde seyretmesi noktasındaki taleplerimizi
ifade etmek istiyoruz. Özellikle bu Türkiye Maarif Vakfının
kurulmasıyla birlikte, Afganistana eğitim bağlamlı her
türlü talebi karşılayacak birtakım girişimlerde
bulunulmasını burada Hükûmetimizden talep ediyoruz çünkü çok güzel
bir atasözümüz vardır, Anadoluda çok kullanılır: Gönül
umduğu yere küser. Ne olur, uman gönülleri küstürmeyelim diyoruz çünkü biz
diyoruz ki: Efendim, gönül coğrafyamız o kadar geniş ki
hakikaten kiminle bir iş birliği kurmuş isek, kiminle bir
kardeşlik hukukumuz var ise -bunu resmî ya da gayriresmî bir şekilde
teminat altına almış olalım- onlarla ilişkilerimizi
gerçekten üst düzey nezaketle sürdürmemiz gerekir. Afgan halkı da gönül
coğrafyamızın ve tarihsel süreçte sürekli yanımızda
varlıklarını hissettiğimiz bir coğrafyanın temsilcileridir.
Eğitim noktasında her türlü taleplerine cevap verelim diye istiyorum
ve Erzurumda şu anda Atatürk Üniversitesinde okuyan Afganistanlı,
Özbek, Peştu, Tacik bütün öğrencilerime buradan sevgi ve
muhabbetlerimi sunarken, onların bizim nezdimizde yalnız
olmadıklarını ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Gruplar adına ikinci söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belli bir süredir tartışmakta olduğumuz
yargının siyasallaşmasıyla ilgili olarak bu ülkede zaten
sakat, ağır aksak yürüyen bir demokrasi tecrübesi yerle yeksan
olmuştur. Özellikle, bir paralel devletin sızmış
olduğu yargıda paralel devlet mensuplarını ayıklamaya
çalışırken üçüncü sınıf bile diyemeyeceğimiz bir
yargı gerçekliği bu ülkede tecrübe edilmeye
çalışılıyor.
Bu sebeple, özellikle bugün araştırma
önergemizde de partimiz adına konuşan
arkadaşımızın açıklıkla ifade ettiği birçok
örnekte olduğu üzere, artık yargının varmış olduğu
siyasallaşma evresi, iktidar partisi milletvekillerine veya grubuna soru
olarak yönelttiğimiz birçok noktanın eksik kalması sonucunu
doğuruyor. Belediye başkanlarımız, parti yöneticilerimiz,
toplumsal muhalefeti temsil eden birçok sivil toplum örgütü temsilcisi, en son
da eş genel başkanlarımız ile milletvekillerimizin tutuklanmasının
her birinde yargının nasıl
siyasallaştığının örneklerini görebilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, şunu ifade
edelim: Bundan yirmi beş gün önce Şırnak Milletvekilimiz Ferhat
Encu serbest bırakılmıştı, aylık tutukluluk hâli
mahkemede görülürken serbest bırakılmıştı. Ancak tam
iki hafta önce Sayın Encu 2nci defa tutuklanınca -dün normal,
asıl mahkemesinde duruşması vardı- onu yirmi beş gün
önce tahliye eden savcılar öyle sanıyorum ki siyasi iktidarın
talimatıyla raporlu olarak izne ayrılmışlar, bir
kısmıysa orada. O gün tahliye kararını verenler, yirmi
beş gün içerisinde hukuk düzeninde, yargı düzeninde nasıl bir
değişiklik oldu da bu arkadaşımızın bu defa
tutukluluk hâlinin devamına karar verdiler? Bu bile başlı
başına yani yirmi beş gün önce iddianamesi
tamamlanmış, delil karartma imkânı ortadan kalkmış
olan bir arkadaşımızın tahliyesine verilen kararın
altına imza atmış olan hâkimlerin yirmi beş gün sonra bu
defa tutukluluk hâlinin devam etmesi yönünde bir kanaatte bulunmaları bile
yargının ne kadar siyasi iktidar tarafından kıskaç
altına alındığının göstergesidir.
Aynı şey, Değerli Grup Başkan
Vekilimiz İdris Baluken için de geçerlidir. Dün sordum, Sayın
İyimaya buradaydı, Sayın Başkana sordum, iktidar
partisinden değerli bir hukukçu gelsin, bizi ikna etsin: Asıl
mahkemesinden duruşma günü tahliye edilen birine yeniden tutuklanması
için itiraz müessesesi var mıdır? Soruyoruz. Türk Ceza Kanununda
yok, Ceza Muhakemesi Kanununda yok. Bu da yargının ne kadar
siyasallaştığının ikinci bir ibretlik örneğidir.
Peki, Sayın Baluken neyle suçlanıyor? 2011
ve 2012 yılında yaptığı konuşmalar, bugün tutuklu
olan ve iktidara göre teröristlikle suçlanan bir savcının
hazırladığı iddianamede yazılanlardan ötürü tutuklu
bulunuyor. Peki, ne diyor o savcı? İdris Balukenin Demokratik Toplum
Kongresine üye olduğunu söylüyor. Demokratik Toplum Kongresi bu ülkede
Diyarbakır merkezli, 30a yakın ilde örgütlenmiş olan bir sivil
toplum hareketidir. Sayın Baluken Barış ve Demokrasi Partisi ile
HDP milletvekilliği yapmış, bütün siyasi söylem ve
etkinliklerini de bu sıfatıyla sürdürmüştür. Ama düşünün,
bugün kendisi teröristlikle içeride yatan bir savcı Demokratik Toplum
Kongresini bir terör örgütü olarak suçluyor.
Peki, bu Demokratik Toplum Kongresi nedir?
Sayın milletvekilleri, kamuoyunun da biraz bilgilenmesi
açısından dikkatinize sunuyorum: On yıllık bir demokrasi
tecrübesine sahiptir. Belki de cumhuriyet tarihinin görmüş olduğu en
önemli sivil toplum hareketidir. Yine, özellikle ifade edelim ki Türkiye'de
alışıldığı üzere tabandan değil, tavandan
örgütlenerek gelişen bir halk hareketidir. Demokratik Toplum Kongresi on
yıllık demokrasi tecrübesiyle bu ülkede radikal demokrasinin ve
katılımcılığın nasıl inşa
edilebilineceğinin örneğidir.
Peki, 2007den bugüne kadar Demokratik Toplum
Kongresi nasıl bir çalışma yürütmüştür, özellikle Genel
Kurulun ve halkımızın bilgisine sunayım: Demokratik Toplum
Kongresi bu süre içerisinde 800 ve 1.000 arasındaki seçilmiş
delegeyle Diyarbakır merkezli toplanan, eş başkanlık
sistemine sahip olan ve eş başkanları bundan dört yıl önce
dönemin Cumhurbaşkanı tarafından Çankaya Köşküne davet
edilen
Düşünün, bir terör örgütü, savcı tarafından terör
örgütü olarak görülen, bugünkü iktidarın da arkasında durarak bunun
üzerinden işlem yaptığı Demokratik Toplum Kongresi
Cumhurbaşkanının davetini alıyor veya Diyarbakıra
gelen başbakan yardımcısı tarafından bir etkinlikte
kabul ediliyor. Daha öteye gidiyorum, Demokratik Toplum Kongresi, bugün, AKP
içerisinde milletvekili olanların içerisinde daimî meclis üyeliği
yaptığı bir kongre ve sivil toplum hareketidir. Bugün AKPde
milletvekili olanlar Demokratik Toplum Kongresinin sayısız
toplantılarına ve çalıştaylarına
katılmıştır.
İşte, şimdi, suçlayacak hiçbir
şey bulamayınca işi kötüye giden Yahudi misali Hiçbir şey
bulamadık, bari buradaki bir sivil toplum örgütlenmesini ve hareketini
terör örgütü yapalım. Düşünün, HDP milletvekilleri Demokratik Toplum
Kongresinin üyeliğinden tutuklu, DBPli belediye başkanları buradan
tutuklu, birçok parti yöneticisi buradan tutuklu, birçok sivil toplum aktivisti
Demokratik Toplum Kongresinin üyeliğinden tutuklu ama Demokratik Toplum
Kongresi cumhurbaşkanlarının davetine mazhar oluyor,
başbakan yardımcıları tarafından kabul ediliyor,
iktidar partisi milletvekillerinin sayısızca
katıldığı toplantılar düzenliyor. Şimdi, AKPnin
Diyarbakır milletvekili onun yıllarca etkinliğine
katılınca orası terör örgütü değil de Sayın İdris
Baluken veya diğer milletvekili arkadaşlarımız, Sayın
Gültan Kışanak ve birçok siyasetçi Demokratik Toplum Kongresinin
etkinliğine katılınca ve bunlar için de somut bir suç delili
üretilemeyince zorlama bir yöntemle Bari bu kurumu terörist ilan edelim, ondan
sonra herkesi buradan tutuklar ve yargılarız. yaşanan bu.
Demokratik Toplum Kongresi cumhuriyet tarihinin en büyük sivil toplum
hareketidir, aynen Halkların Demokratik Kongresi gibi.
Bir diğeri, hatibimiz Sayın Sancar ifade
ettiler, özellikle Eş Genel Başkanımız Figen
Yüksekdağın iki hafta önce burada -hâlâ yargı kararı
demiyoruz çünkü o kararı alanlar teröristlikle şu anda içerdeler- bir
kararla milletvekilliği düşürüldü. Eş genel
başkanımızın bugün de -Yargıtaydan akıllara zarar
ulaşan bir yazıyla- parti üyeliğinin ve eş genel
başkanlığının düşürüldüğünü beyan eden bir
yazı parti genel merkezimize ulaşıyor. Şunu söyleyeyim:
İnsanlar bir mazbatayla milletvekili veya belediye başkanı
olabilirler, insanlar bir kongre kararıyla eş genel başkan,
parti meclis üyesi veya MYK üyesi olabilirler ama toplumların
vicdanında bazı payeler vardır ki sökülüp atılamaz.
Yargının siyasallaşmış olma hâli eş genel
başkanımızla ilgili ne karar alırsa alsın Figen
Yüksekdağ bizim eş genel başkanımızdır. Figen
Yüksekdağ kadın özgürlük mücadelesinin yılmaz bir öncüsüdür.
Figen Yüksekdağ yiğit bir devrimcidir. Figen Yüksekdağ
halkların kardeşliğinin en güçlü köprüsüdür. İşte bu,
halkların vicdanına kazınan özelliklerdir, öyle mazbatayla falan
alınabilecek işler de değil. Zorbalıkla, yargının
zorba hâli ve siyasallaşmış hâliyle, bir despotizmle bu
kararları alabilirsiniz ama yarın bir gün Figen Yüksekdağ
alnının akıyla çıkacak, devrimciliğini,
demokratlığını, kadın özgürlük mücadelesi
savunuculuğunu bu ülkenin her alanında sürdürecek ama bu kararın
sahipleri utanacaklar; bunların arkasında duranlar, onlara hamilik
eden siyasi ağabeyleri toplumun içerisine çıkamayacaklar. Bunlar, bu
ülke demokrasi mücadelesinin yanında ancak alna çalınmış
bir kara leke olacaktır diyorum, bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Serkan Topalda. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Topal.
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasamızın 6ncı maddesi açık
bir şekilde Egemenlik, kayıtsız şartsız
Milletindir." diyor ve devam ediyor Egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz.
Millet, hükûmet etme yetkisini 1 Kasımda size teslim
etti ama maalesef siz ne yapıyorsunuz? Çıkıyorsunuz,
egemenliği bir tek kişiye devretmeye çalışıyorsunuz;
hatta, hiçbir gerekçe göstermeden sadece Daha iyi yönetir. diyorsunuz.
Şimdi soruyorum: Hanginiz Apartman
yöneticisine evlerin tapularını devredersek apartmanı daha iyi
yönetir. diye tapusunu devreder, hangi biriniz? Bu yaklaşım
kesinlikle kabul edilemez değerli arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, stratejik derinlik
diye başladığınız, ardından stratejik çukura
dönüşen dış politikanızı, artık, müttefikleriniz
kavrayamıyor, biz de anlamıyoruz, milletimiz de maalesef çözemiyor.
Şimdi size soruyorum: Terör örgütü
sınırlarımız içerisinde yığınak yaparken
Dolmabahçede kandırılanlar kimdi? Barzaniyi parti kongresinde onur
konuğu olarak ağırlayanlar kimdi? Valiler eliyle kolluk
güçlerine Operasyon yapmayın. talimatını verenler kimdi? Terör
örgütleri hendekler, çukurlar açarken yandaş gazetelerde Abdullah Öcalana
övgü düzenler kimdi, sessiz kalanlar kimdi? Bütün bunları yapacaksınız,
çukur siyasetine zemin hazırlayacaksınız, ondan sonra
çıkıp hayır diyecek vatandaşlarımızı çukur
siyaseti yapmakla suçlayacaksınız, hayır diyenleri terörist
olmakla itham edeceksiniz. Demokratik bir ülkede böylesine mesnetsiz bir
suçlama kabul edilebilir mi? Sizin deyiminizle Buna kargalar bile güler.
arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, Almanyanın
bakanlarımıza yönelik yaptığı siyasi tutumu kesinlikle
kınıyoruz ve bu, kabul edilemez bir durumdur. Ancak, Almanyayı
suçlayanlar dönüp kendi ülkelerinde hayır diyenlerin başına
nelerin geldiğini, terörist ilan edildiğini duymuyorlar mı,
görmüyorlar mı, bilmiyorlar mı? Biz de buradan görmezden gelenleri,
sessiz kalanları da aynı şekilde kınıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Başbakan 18
maddelik Anayasa değişikliği paketinde memleket için, millet
için olumlu bir tek düzenleme olmadığını bildiğinden
paketi millete anlatamıyor. Ne diyor Sinopta Sayın Başbakan:
Abidik gubidik birtakım işler oluyor, bir bakıyorsunuz hiç
aklımıza gelmeyen biri başbakan olmuş. E, ne diyelim yani
şimdi, aynaya bakmadan konuşmuş olmasın acaba?
Kullandığı ifadenin kendisini de kapsadığını
biliyor mu acaba? Ancak bulunduğu makam için yine de kabul edilemez bir
ifade olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın Başbakan abidik
gubidik ifadesiyle cumhuriyet tarihimizin hangi başbakanını
kastediyor? Diğer başbakanlarımıza da
saygısızlık yapıyor mu acaba?
Sayın milletvekilleri, neredeyse bütün
kurumlar, kamu bütçesi, referandum sürecine seferber edilmiş durumda.
Milletin TRTsi çok kanallı ama tek sesli. Bir tarafta TRT, bir tarafta
yandaş kanallar ama konuşanlar hep aynı; birinde
Cumhurbaşkanı, diğerinde Başbakan, ötekilerde bakanlar,
berikilerde de iktidar partisinin sözcüleri. El insaf arkadaşlar, biraz el
insaf! Yahu, insan nezaketen Şu ana muhalefet ne diyor, muhalefet ne
diyor? demez mi? Hadi TRTdekiler korkuyor da diğerleri de korkuyor.
Yani, arkadaşlar, el insaf, el insaf! TRTyi yönetenler bilsinler ki bu
düzen hep böyle gitmez Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.
diyoruz.
Sayın iktidara gelince, bunca kanal emrinizde
olmasına rağmen neden evet denmesi gerektiğini hâlâ
anlatamıyorsunuz. Efendim, FETÖ hayır diyor, PKK hayır
diyor. Ya, vallahi de hepsi yalan, yalan, yalan. Ben de buradan söylüyorum: Öcalan
da, FETÖ de, HÜDAPAR da, IŞİD de başkanlık sistemine
karşı değiller, hepsi de evet diyor, hadi gelin burada aksini
ispatlayın. Bir de Sayın Tanın açıklamalarına da
bakabilirsiniz.
Şimdi biraz beyin jimnastiği yapalım.
ABDnin PYDye silah göndermesi doğru mudur? Hayır. Bazı ülkelerin
PKKya silah göndermesi doğru mudur? Kesinlikle hayır,
karşıyız. Bunlar ne kadar yanlışsa ve biz
karşıysak, iktidarınızın Suriyedeki illegal
örgütlere, cihatçı çetelere silah desteğinde bulunması bir o
kadar yanlıştır, hukuksuzdur, biz de karşısındayız.
Sayın milletvekilleri, Güçlü Türkiye, güçlü
ekonomi., Terörü bitireceğiz. diyorsunuz. Ya, Allah aşkına,
biriniz de çıkıp şu kürsüde açıklasın, bu Anayasa
değişikliğinin hangi maddesinde terörü bitirecek bir madde var?
Hangi maddesi yoksulluğu bitirecek? Hangi maddesi işsizliği
bitirecek? Hangi maddesi istikrarı sürdürecek? Hangi maddesi ekonomiyi
büyütecek? Elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı on beş
yıldır da terörü bitiremediniz, ekonomiyi büyütemediniz?
1 Mart 2003 tezkere şokunu hâlâ üzerinden
atamayanlar bu Anayasa değişikliğini istiyor. Eğer Meclis 1
Mart 2003te tezkereyi isteyenler gibi pozisyon alsaydı, bedelini
Mehmetçikin kanıyla Türk milleti ödeyecekti. Tek başına 1 Mart
tezkere kararı bile bir ülkenin kaderinin tek adama
bırakılamayacağının en güzel örneği olarak
tarihteki yerini almıştır.
FETÖ 2010 Anayasa değişikliğinde sizi
kandırdı mı arkadaşlar? Kandırdı. Yüksek
yargıyı ele geçirdi mi? Geçirdi. Bu Anayasa
değişikliğini kaleme alıp önünüze getirenler de sizi
kandırıyor olamaz mı arkadaşlar?
Demokratik bir ülkenin kontrolünü ele geçirmek ve o
ülkeyi yönetmek isteyenlerin o devletin bütün kurumlarını ikna etmesi
gerekiyor. İşte, ülkenizde şu anki parlamenter sistem bunun
önüne geçiyor. Diyelim ki hükûmeti ikna ettiniz, yetiyor mu? Hayır. Neden?
Meclis engelleyebilir. Diyelim ki Meclisi ikna ettiniz, yetiyor mu? Hayır.
Neden? Yargı engelleyebilir. İşte, bu yüzden yargı, Meclis
ve hükûmeti tek elde toplayan başkanlık rejiminde o ülkeyi bölmek daha
kolaydır. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen
yapıyı ikna etmekten çok daha kolaydır. Bu yüzden biz bu Anayasa
değişikliğine hayır diyoruz.
Sayın milletvekilleri, Azerbaycanda yönetim
tek elde toplanmıştı, Devlet Başkanının,
eşini Başkan Yardımcısı yapmasıyla da artık
tek evde toplanmış oldu maalesef.
Şimdi size tarihten bir anekdot anlatmak
istiyorum. Azerbaycanın 2nci Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey ilk
resmî ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Anıtkabire gitti, şeref
defterine şöyle yazdı: Ey böyük Türk'ün böyük komutanı! Sizi
ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum.
Altına da şöyle yazdı: Senin esgerin Ebulfez Elçibey.
Anıtkabirden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi, kürsüye çıktı
ve Biz bu mücadeleye başlarken bana sordular Ne yapacaksınız?
Onlara dedim ki: Yolumuz Mustafa Kemalin yoludur. Demokrasi devleti
kuracağız. (CHP sıralarından alkışlar)
İşte gördüğünüz gibi dünyanın bütün liderleri dahi Mustafa
Kemalin yolundan giderken, Mustafa Kemalin aydınlık yolundan
giderken bu Anayasa değişikliğiyle bu yolun terk edilmesini asla
kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bu Anayasa değişikliği bir
rejim değişikliğidir, bu Anayasa değişikliği bir
yıkım projesidir. Bu proje Türk milletini parçalama projesidir
değerli arkadaşlar. Buradan şunu söylüyoruz: Mustafa Kemalin
yolundan gidenlere bin selam olsun, yalnız değilsiniz ve şairin
Kadılar, müftüler fetva yazarsa / İşte kement, işte boynum
asarsa / İşte hançer, işte kellem keserse / Dönen dönsün ben
dönmezem yolumdan. dediği gibi dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Serkan Topal ayağının tozuyla Hataydan geldi,
hızını alamamış, kürsüden de son derece dikkat çekici
ve bizim için 69uncu maddeye, sataşmaya giren ifadelerde bulundu.
Başbakan aynaya bakıyor mu? derken daha önceki göndermeleri de
hatırlatmak isterim. Tek adama bırakılan irade., Hayır
diyenlere terörist diyorlar
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun Hocam.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Hatay Milletvekili
Serkan Topalın 390 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 19uncu yüzyıl
reklamcılığında emtia neyse o
anlatılırmış. Bir ev mi satılacak 3 katlı,
odaları, metrekaresi şu kadar vesaire. 20nci yüzyıla gelince
reklamcılığın dili değişti:
Hayatınızı baştan sona değiştirecek, size
yepyeni ufuklar açacak bir ev satıyoruz. Evi anlatmıyor artık
reklam dili, başka bir şeyi anlatıyor. Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisinin de Anayasa değişiklik teklifine ilişkin dili,
20nci yüzyılın reklam dilinin negatif versiyonu olarak karşımıza
çıkıyor. Anayasa değişiklik metnine girmiyor, orada ne
yazıldığına bakmıyor, hayır demek üzere
insanları esinlemek, ayartmak ve baştan çıkartmak için
propaganda tekniklerini incelikle kullanmaya çalışıyor. Tabii,
halkımız kesinlikle okuryazar, bir muhakemeye sahip, bütün
bunları metnin üzerinden tartar.
Şu hayır diyenlere terörist meselesi.
Bunu çok sık kullanıyorsunuz. Bakın, Serkan kardeşim de
hayır dedi, bizim hiç aklımıza bile gelmez burada CHP grubuna,
HDP grubuna bu manada herhangi bir sataşmada bulunmak. Bırakın
vekil olmayı, Mecliste bulunmayı, meşru zeminlerde evet diyen,
hayır diyen herkes saygıdeğerdir. Bir halk
oylamasını demokratik kılan evet kadar elbette hayırdır,
biz bunu biliyoruz.
Terör örgütlerinin pozisyonuna yönelik bir
hatırlatma ve onlar da hayır dediği için hayır demeyi
düşünen vatandaşlarımızın bu veriyi de dikkate
almalarına yönelik bir göndermedir söylenen. Şimdi, bu açıklama
ortada ama yine de siz Hayır diyenlere terörist diyorsunuz. demeye
devam ederseniz biz şunu anlarız: Hayır demeyi düşünen
vatandaşlarımızı teşvik etmek ve ateşlemek için
bir propaganda dili kullanılıyor. Bunu kullanmaya devam edebilirsiniz
elbette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben de
halkımızın takdirlerine sunmak istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne dedim?
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bostancı
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin dilinin bir reklam dili
olduğunu ve hayır demek isteyenleri baştan çıkartmak
gibi, ayartmak gibi bir dil kullandığını ifade etti.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
İki dakika süre veriyorum size de.
Lütfen siz de sataşmayın.
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii toplum her şeyin ne olduğunu,
nasıl olduğunu, kimin hangi dili kullandığını çok
açık ve net bir şekilde izliyor. Burada Sayın
Bostancıyı tenzih ediyorum, kendisi zarif bir siyasetçidir ama
keşke iktidar sözcüleri sizin gibi aynı hassasiyeti gösterebilse
Sayın Bostancı.
Birkaç gün önce Dışişleri Bakanı
çıkıyor, diyor ki: DHKP-Cnin ve onun savunduğu değerleri
savunan CHP
Önceki gün İçişleri Bakanı çıkıyor,
diyor ki: PKK da, FETÖ de hayır diyor, CHP de hayır diyor. Ya
bunlar nasıl bir dil Sayın Bostancı? Siz bunları tasvip
ediyor musunuz? Bence, gelin, işe buradan başlayın.
Yani iktidar partisinin referandum sürecinde toplumu
kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan, sakin bir ortam
içerisinde bir referanduma götürmek gibi bir görevi varken, bu görevi bizzat en
başında çiğneyen sayın bakanlar, Sayın
Cumhurbaşkanı. Ağızlar her açılışta
Cumhuriyet Halk Partisine hakaret, diğer hayır diyenlere hakaret.
E, böyle bir dil meşru, millî egemenliğin dili olabilir mi? Yani
bunları görmezden gelebilir miyiz?
Biz şunu bir kez daha ifade ediyoruz: Son
derece huzur içerisinde bir referandum istiyoruz. Bunu sağlayın.
Bakın, Başbakan 26 Aralık 2016da dedi ki: Ben Olağanüstü
hâl döneminde referandum yaptırdı. dedirtmem.
Başbakana çağrıda bulunuyoruz. Gelin,
sözünüzün eri olun, olağanüstü hâli kaldırın ve dilinizi ve her
türlü söyleminizi Türkiye'nin birliği için kullanın. Elbette biz
muhalefet olarak her türlü eleştiri hakkımızı yaparız
ama kullandığımız dil, son derece sakin ve dikkatli bir
dildir.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu konuda, tabii, Milliyetçi
Hareket Partisi de bu Anayasa referandumunda evet kampanyasını
yürüten ve konunun bir tarafı olarak ben de sataşmadan
BAŞKAN Buyurun.
Biraz zorlama oldu Sayın Göke de size de
ERKAN AKÇAY (Manisa) Zorlama değil efendim.
Yani
BAŞKAN Sayın Göke verdik, size de iki
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akçay.
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Hatay Milletvekili Serkan
Topalın 390 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kesinlikle zorlama, şu
bakımdan zorlama: Bazı hatipler hakikaten bizi cevap vermeye
zorluyorlar, o bakımdan bir zorlama söz konusu. Hani bir pozitif dil
kullanılacaktı? Sayın Kılıçdaroğlu Pozitif dil
kullanacağız. dedi. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin
değerli konuşmacılarına bakıyorum: Biraz evvel
yıkım projesi, ülkeyi parçalama projesi; diğer bazı
sözcülerinden, isim vermiyorum, İkinci Kurtuluş Savaşı;
dün Faik Beyin ifadeleri, Mustafa Kemal Atatürkün Anadoluyu işgal eden
emperyalistlere hayır dediği gibi, Hasan Tahsinin Yunana
hayır dediği gibi
Bunlar dayanılır ve tahammül edilir
iddialar değil, kışkırtıcı ve tahrik edici bir
dil. Bu dilden uzaklaşılması gerekiyor yani bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu!
Şimdi O ülkede eğer Anayasada,
referandumda evet çıkarsa kaos çıkar, sonra iç savaş
çıkar. diyen Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü, ondan sonra, Neredeyse iç
savaş arifesindeyiz. diyen Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Anayasaya evet oyu kullananlar varsa onlar Türkiye
ve Türkiye Cumhuriyetine ihanet ediyor. diyen Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüleri, evet kampanyasına katılmış veya evet
diyeceğim. diyen bir sanatçıya Hayırsız evlat.
hakaretleri ve evet diyenlere gelen hakaretler, ithamlar tahammül edilir gibi
değil ve Alayınız hainsiniz. diyen Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Yok ya, demiyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, ben Sayın
Levent Beyi ve pek çok Cumhuriyet Halk Partili milletvekili ve sözcü
arkadaşlarımı tenzih ediyorum, ancak bunlar da Sayın
Kılıçdaroğlunun ifade ettiği politikaya, o pozitif dile
uymayan hususlardır. Bu konuda da bir hatırlatma gereğini
duydum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Akçay
yaptığı konuşmada, bütün değerlendirmeleri, tek tek
cümleleri sayarsam zamanınızı alırım ama herhâlde
cevap
BAŞKAN Sizi tenzih etti ama ben gene size
sataşmadan iki dakika süre vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Grubumuza yöneliktir.
Sağ olun.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
5.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Akçayın ifade ettiği kimi
sözcükleri, örneğin İç savaşa gider. ya da Kaos olur.
şeklindeki sözleri biz hep iktidar partisinin sözcülerinden duyduk. Daha birkaç
gün önce bir Sinop yöneticisi Eğer referandumda hayır çıkarsa
sizleri çukurlara doldurup neler yapacağımızı
göreceksiniz. dedi. Somadaki biri -gerçi onu istifa ettirdiler ama-
Sonunuzun ne olacağını göreceksiniz. dedi. Yani bu söylemler,
kaos söylemleri ne yazık ki iktidar sözcülerine ait. Önceki gün de
Cumhurbaşkanının bir Sayın Başdanışmanı
eğer referandumda hayır çıkarsa 7 Haziran seçimlerine benzer
bir kaos ortamına doğru Türkiye'nin gideceğini ifade etti ve
Cumhurbaşkanlığı kaynakları gereğini yapmadı
bu konuda.
Şimdi, bu söylemler vahim. Bu söylemlerin
tümünü elimizin tersiyle itiyoruz. Eğer kendi Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımızdan da maksadı aşan sözler varsa
bunları da biz asla kabul etmeyiz. Biz, Türkiyede sorumlu bir ana muhalefet
partisi olarak hukuka uygun, meşru bir referandum süreci istiyoruz. MHP
de, HDP de, AK PARTİ de, Cumhuriyet Halk Partisi de, Parlamentoda olmayan
bütün partiler de, herkes de görüşlerini rahatça söylesin. Kimse
görüşünden dolayı, vereceği oydan dolayı
eleştirilmesin ama bütün kamuoyu gerçekliğiyle biliyor ki şu
anda hayır diyenler bizzat ağır bir saldırı
altında, her yerde üzerlerinde baskı var. Biz o baskıya da
karşıyız, evet diyen başta sayın bakanların
yurt dışında karşılaştıkları
muamelelere karşı olduğumuz gibi.
Kullandığımız dil
yapıcı olmalıdır, üslubumuz yumuşatıcı
olmalıdır. Biz buna bundan sonra özen göstermeye devam
edeceğimizi tekrar ifade ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bostancı, 60a göre
bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili
Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İktidar partisinin sözcüleri bellidir,
onların beyanları ortadadır. Halk oylamasına
bakışımızda meşruiyet temelli bir perspektife sahibiz.
Bunun dışında yer yer farklı siyasetlerden yerel bir iki
kişi birtakım provokatif açıklamalarda bulunuyor, bunlara
ilişkin de biz gereğini yaptık. Mesela Levent Bey biraz önce
Manisadaki bir olaya atıf yaptı, gereğini yaptık. Asla
bunları kabul etmeyiz, bundan sonra da bu tür tek tük olay çıkar ise
gereğini yaparız. Ama bunları sanki iktidar partisinin genel
siyaseti böyleymiş gibi örneklendirmeyi de çok doğru bulmam.
Halk oylamasını, halkın nihai olarak
karar vereceği ve hangi kararı verirse herhâlde hepimizin
başının üstünde taşıyacağı ve gereğini
yerine getireceği bir oylama olarak biz görüyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi
de öyle görüyor. Meşru zeminlerdeki her şey kabulümüzdür, evet diyen
de hayır diyen de bu milletin evladıdır, meşrudur.
Gayrimeşru çevrelerin ne yapıp ettiğine ilişkin
değerlendirme ayrı bir bahistir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli), Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
390
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Muharrem Varlıya aittir.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmanın 2nci maddesi
üzerinde söz aldım. Biz parti olarak bu uluslararası anlaşmaları,
ülkemize faydası olanların hepsini destekliyoruz, bu manada bir
muhalefetimiz yok. Ancak burada, bölgemizi ilgilendiren, ülkemizi ilgilendiren
ve orada yaşayan insanları ilgilendiren önemli konular var, onlarla
ilgili de sizinle bazı paylaşımlarda bulunmak istiyorum.
Hazır Sayın Maliye Bakanını da
burada bulmuşken
Bütçe görüşmelerinde Sayın Maliye
Bakanıyla paylaşmıştık bu 2/B hazine arazilerinin
satışıyla alakalı konuyu. Millî Emlak Genel Müdürünü de
Sayın Bakan çağırmış ve talimat vermişti ancak
şu ana kadar herhangi bir düzelme olmadı. Bir de DSİ Genel
Müdürlüğünün Bakanlar Kurulu kararnamesiyle çıkardığı
2/B arazileri satılamaz. noktasında bir engel var. Bu hazine
arazilerini
Dün de ben bu konuyu paylaştım.
Burada bir yasa çıkardık. Bu yasa
çıkarılalı aşağı yukarı beş yıl
oldu Sayın Bakan. Ancak hâlâ bu hazine arazilerinin
satılamayanı, çiftçilerin alamadığı araziler var ve
bunların kira bedelleri de çok yüksek tutuluyor. Şimdi, bir bölgede
normal arazi 350 liraya kiralanıyorken hazine arazilerini de 350 liradan
kiralıyor o bölgenin Millî Emlak sorumluları. Sayın Bakan, bu
çok pahalı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi kürsüde hatibimiz konuşuyor ve Sayın Maliye
Bakanımızı çok yakinen ilgilendiren bir durum. Fakat bir
milletvekili arkadaşımız da Sayın Bakanı meşgul
ediyor.
Kusura bakmayın Sayın Vekilim.
Yani ısrarla şey yapıyor. Sayın
hatibe biraz saygı göstermeniz gerekir Sayın Vekilim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Dinliyoruz efendim, anlatsın.
MUHARREM VARLI (Devamla) Anlatıyorum
Sayın Bakanım
BAŞKAN Tamam Sayın Varlı, devam
edin. Sayın Bakan da dinliyor.
Buyurun Sayın Varlı.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
İşini yapsın, anlatsın. Biz dinliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nasıl dinliyorsunuz
efendim? Sayın Bakanın dinlemesine mâni oluyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tamam, ben dinliyorum.
MUHARREM VARLI (Devamla) Tamam da siz de biraz
sonra anlatın, ne var yani. Çok mu zorunuza gitti?
BAŞKAN Sayın Varlı, siz Genel
Kurula hitap edin lütfen.
MUHARREM VARLI (Devamla) Hayır yani, önemli
bir konudan bahsediyoruz, ne Sayın Bakan bakıyor ne de
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hayır, bak, bir dakika
Sayın Vekilim, bir dakika
MUHARREM VARLI (Devamla) Kendi kendine oradan bir
de şey yapıyorsunuz yani. Biraz sonra gel, Sayın Bakana söyle.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Vekilim, yapmayın, öyle değil bak
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
İşine bak.
MUHARREM VARLI (Devamla) Esas sen kendi işine
bak, ben kendi işime bakıyorum zaten, kendi işimi de biliyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen
Genel Kurula hitap et.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Yok, yok,
Muharrem Bey, dinliyoruz. Tamam, dinliyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Varlı,
lütfen Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, Sayın
Bakan, bu hazine arazileri çok pahalıya kiralanıyor. Bakın,
normal bir çiftçiden tarlasını kiraladığınız
zaman, 350 liraya kiraladığınızda, o arazinin
kirasını verdiğiniz zaman, karşısındakiyle kira
kontratı yaptığınız zaman prim desteğini
alıyorsunuz, diğer destekleri alıyorsunuz. Ancak hazine
arazilerine ecrimisil ödediğiniz için bunlardan faydalanamıyorsunuz.
Dolayısıyla, o bölgede normal arazi 350 liraya giderken hazine
arazisinin de 350 liradan kiraya verilmesi bir haksızlıktır,
çiftçiye yapılan bir haksızlıktır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Niye?
MUHARREM VARLI (Devamla) Prim desteği
alınamıyor çünkü ecrimisil ödediği için.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kiralama imkânını getirdik. Gelsin, kiralasın.
MUHARREM VARLI (Devamla) Ama nasıl
kiralasın çiftçi, hangi modelle kiralasın Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Varlı, siz Genel
Kurula hitap edin, ikili diyaloğa girmeyelim.
MUHARREM VARLI (Devamla) Yani bu ecrimisille
satın alma hakkına sahip olduğu için ecrimisil ödüyor. O haktan
faydalanmak için çiftçi buna başvuruyor. Yani kiralama modeli farklı
bir model, kiralama modelinden bahsetmiyorum ben.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Değil öyle, yanlış bilgi
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, bu çok yüksek
bir bedel. Bu bedellerle ilgili, lütfen, bürokratlarınıza bir talimat
verin, biraz düşürsünler, çiftçiye bu manada faydası olsun,
katkısı olsun. Zaten çiftçi ağır bir yükün altında.
Yani, bir mazot girdisi, efendim, gübre girdisi, başka girdiler, bir sürü
ağır girdiler varken bir de bu hazine arazilerinin kira bedellerinin
yüksek olması çiftçiyi yoruyor.
Artı, bu araziler neden satılmıyor
çiftçiye? Yani ben burada defalarca bunu gündeme getirdim. Neden
satılmıyor? Satılsın bir an önce, kira bedeli ödemekten
kurtulsun, kira bedeli öder gibi, hiç değilse, bari o taksitlerle çiftçi
ödeme yapsın; hem kira bedelinden kurtulmuş olsun hem de
ağır maliyetlerden kurtulmuş olsun. Ama bir türlü
satılamıyor; yok toplulaştırma engeli, yok DSİ Genel
Müdürlüğünün şerhi
Yani biz anlayamadık, neden bunlar bu
şekilde uzatılıyor bilmiyorum. Beş yıldan beri bununla
alakalı bir işlem dahi yapılmadı.
Yine, Sayın Başbakan, burada Mazotun
yarısını biz karşılayacağız. dedi. Hani?
Yani mazotun yarısını karşılamayı
bırakın, üçte 1ini dahi karşılamadınız daha
şu ana kadar. Yani çiftçi bunu sizden bekliyor çünkü çiftçinin en
ağır maliyet girdisi mazot ve gübre. Dün de burada gündeme getirdim.
Yani gübre fiyatları, çiftçiye lazım olmadığı zaman 70
kuruş yani eski parayla 700 bin lira, çiftçiye lazım olduğu
zaman 1 TLye yükseliyor yani eski parayla 1 milyon lira. Şimdi, Allahtan
reva mıdır? Yani bu eğer 70 kuruşa kurtarıyorsa
tüccarı, üreticiyi; neden birdenbire 1 liraya satılıyor, 1
milyon liraya satılıyor? Yani bunu anlamak mümkün değil. Onun
için hem mazot girdileri hem gübre girdileri maliyetleri altında ezilen
çiftçimize, bir de bu hazine arazileriyle, 2/B arazileriyle alakalı
problem konusunda lütfen Bakanlığınızca bürokratlarınız
yardımcı olsunlar; bir an önce satılmasını temin
edelim. Çiftçi bu tarlaları alsın. Hiç değilse, bari
ödeyebileceği miktarda, kendisi ona göre
hazırlığını yapsın. Kira ödemektense mal sahibi
olarak tarlasına para ödemiş olsun.
Yani bunda bir
haksızlığımız varsa lütfen söyleyin Sayın Bakan.
Ben çiftçi adına burada doğruları söylemeye
çalışıyorum.
Yine, pamuk desteğiyle alakalı, Sayın
Tarım Bakanıyla da burada görüştüğümüzde, 1 TL yapın
demiştik pamuk prim desteklerini, doğru bulduğunu da
söylemişti Tarım Bakanı ancak yine açıklanan rakam 75 kuruş.
Yani hem pamukçuluğu destekleyelim, pamuk ekimini destekleyelim diyoruz
hem pamuk üretimini artıralım diyoruz ama pamuk üretimini
artırmak, pamuk üretimini çoğaltmak için de hiçbir şey
yapmıyoruz ne yazık ki.
Şimdi, burada yine, mısır destekleri
geçen yıl 2 kuruşa düşürüldü, 2 kuruş. Yani Türkiyenin 6,5
milyon ton mısıra ihtiyacı var. Çiftçi bunu üretmezse bunu da
mı dışarıdan getireceğiz, bunu da mı
dışarıdan ithal edeceğiz? Yani bizim üretebilecek
havamız, suyumuz, toprağımız var. Çiftçi bunu üretmeye
hazır ama her geçen gün çiftçinin kazancından ne yazık ki bir
şeyler kısılıyor, her geçen gün çiftçi biraz daha
mağdur ediliyor.
Yine, bu KOSGEB kredileriyle alakalı,
başvuran herkese KOSGEB kredisi verileceği söylenmişti; bunu
Sayın Başbakan da söyledi, diğer yetkili bakanlar da söyledi.
Ancak bakıyoruz, başvuru yapanların bir kısmına KOSGEB
kredisi çıkmış, bir kısmına çıkmamış.
Bu da ayrı bir sıkıntı yani bunu da bir an önce gidermek
lazım, bunu da bir an önce çözmek lazım.
Şimdi, bir de bu arıcıların yaşadığı
problemler var. Yani insanlar arıcılık yaparak geçimlerini
sürdürmek istiyorlar, ondan bir şeyler kazanmak, çoluğunun
çocuğunun rızkını çıkartmak istiyorlar ancak
atılan kimyasal ilaçlarla arıcılığın sekteye
uğradığı, birçok arının öldüğü yönünde iddialar
var ki bununla ilgili zaten bize bilgileri de getirdiler, görüntülerde,
fotoğraflarda da bunlar görülebiliyor. Dolayısıyla, bu manada,
Tarım Bakanlığının atılan ilaçlarla hem
arıcılığa hem arıcılık yapanlara zarar
vermemek noktasında katkı sağlaması lazım.
Sayın Bakan, tekrar söylüyorum, lütfen bu 2/B
hazine arazileriyle ilgili hem kira bedelleri hem satış konusunu bir
an önce hızlandıralım, çiftçimizi bu mağduriyetten
kurtaralım. Yani ben burada çiftçiler adına söylüyorum, siz de
inşallah artık bu konuda iyi bir gelişme
sağlarsınız.
Bir de Sayın Bostancıya bir şey
söylemek istiyorum, yani saygı duyduğum bir grup başkan vekili:
Ya, birçok şeye burada cevap veriyorsunuz, biz burada tarımla ilgili,
20 milyon insanı ilgilendiren konuyla alakalı sürekli
konuşuyoruz, sürekli bir şeyler söylüyoruz -yani illa bir
eleştiri mi yapmamız lazım, hakaret mi etmemiz lazım, ki
bana yakışmaz öyle bir şey, söyleyemeyiz de- yani bir gün de
çıkın, çiftçilerle alakalı Ya, arkadaş, tamam,
bunları doğru söylüyorsunuz, şunları da
gerçekleştireceğiz. deyin, bizim de içimiz rahat etsin yani.
Teşekkür ederiz. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani açık bir
sataşmada bulundunuz.
MUHARREM VARLI (Adana) Evet yani.
LEVENT GÖK (Ankara) Hadi bakalım Naci
Bostancı, bekliyoruz.
BAŞKAN - Gruplar adına ikinci
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Yerinizden buyurun, ben mikrofonu
açayım Sayın Bakan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Adana Milletvekili Muharrem
Varlının 390 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yani sayın vekilimizin konuşmalarını dinlerken hayrete
düştüğümü ifade etmek zorundayım çünkü gerçekten, öncelikle
çiftçilerimizin refahını artırmak, üretim maliyetlerini
düşürmek ve çiftçilerimize devlet bütçesinden daha fazla imkân
sağlamak için olağanüstü gayretler sarf ettik ve bu anlamda da çok
ciddi imkânları getirdik. Yani bugün ecrimisille bir tarım arazisini
kullanan çiftçimize, doğrudan doğruya o tarım arazisini kiralama
imkânı getirdik ve ucuza da kiralama imkânı getirdik. Burada
vatandaşımıza dedik ki: Doğru, eğer devlet
desteklerinden yararlanmak istiyorsanız, herhangi bir şekilde
ecrimisille kullanmak yerine, gelin, kullanıcısı olduğunuz
tarım arazilerini size doğrudan kiralayalım. Bununla ilgili,
Tarım Bakanlığıyla ortak düzenleme yaptık.
Ayrıca, daha önemli bir şey söyleyeyim: 2/B Kanununu 2011
yılında yaptığımızda, o dönemde, tarım
arazilerini kullanan yani kullanıcısı olan, ecrimisil ödeyerek
kullanıcısı olan çiftçilerimize de doğrudan doğruya bu
tarım arazilerini 2/B koşullarında yani rayiç bedelin yüzde
36sına kadar düşük bedelle alma imkânı da getirdik.
MUHARREM VARLI (Adana) Ben de onu söylüyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Beldeler ondan
yararlanamıyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Dolayısıyla, bütün bu düzenlemeleri yaptık. Gübrede, yemde
KDVyi sıfırladık, yem ve gübre maliyetleri düşsün diye.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Belde olan yerler
o satın almadan yararlanamıyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama arkadaşlar bakın, orada da hep beraber, Mecliste,
hatırlarsanız, bu konuşmaları yaparken dedik ki:
Kırsalda yaşayan, kırsaldaki
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Kırsalda
zaten onlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama bir müsaade edin, ben size bir şey dedim mi? Bir müsaade edin.
Yani burada hep beraber, bu işin belde olursa,
belediye olursa, büyükşehir olursa, tarım arazisi vasfındaki
yerleri bu şekilde satarsak orada birtakım haksız,
yanlış işler yaparız diye özellikle bundan uzak durduk.
Dedik ki: Sadece köy alanları içerisinde, belediye sınırları
dışında olan yerleri tarım arazilerini kullananlara verelim.
Bunu da hep beraber, gruplarla, partilerle konuşarak yaptık.
Onun için, bakın, çaba gösteriyoruz. Özellikle,
çiftçilikle uğraşan vatandaşlarımız hazineye ait
tarım arazilerini kullansınlar, kullanırken devlet onlardan
düşük bedel alsın, kullandıkları yerleri devletten
doğrudan ucuza satın alsınlar, devlet desteklerinden daha fazla
yararlansınlar diyoruz. Üretim maliyetlerini aşağıya
çekecek çok sayıda destek veriyoruz. Onun için burada herhangi bir
şekilde, Maliye olarak özellikle, tarım arazilerinde ücretler veya
fiyatlar yukarıya çekilsin diye bir gayretimiz asla yok yani bu konularda
lütfen... Ben size daha detaylı bilgiler de vereyim. Yani, bu konuda
gerçekten olağanüstü çalışmalar yaptık, olağanüstü
düzenlemeler yaptık ve çiftçilere önemli imkânlar getirdik diyorum ve
Meclisimize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Varlı...
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Bakanın
söyledikleriyle alakalı bir dakikalık bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Peki, 60a göre vereyim. Yalnız,
bu artık ikili polemiğe dönüşmesin lütfen.
MUHARREM VARLI (Adana) Yok, yok, polemik
değil.
BAŞKAN Buyurun, 60a göre bir dakika.
21.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, benim söylediğim de
zaten sizin o söylediğiniz ecrimisile dayalı satışla
alakalı. O araziler hâlâ satılamadı, satılmıyor, bir
engel var; onu söyledim yani o araziler satılmış olsa
İşte kimine toplulaştırma engeli var, kimine... Ya, Adana
Ceyhan bölgesinde satılamıyor Sayın Bakanım, benim
söylediğim o. Size bunu da iletmiştim bütçe görüşmelerinde.
Hatta, Millî Emlak Genel Müdürünü çağırdınız, ona da
talimat verdiniz. Benim söylediğim bu. Yoksa, hazine arazilerinin
kiralanması konusunda, doğru, haklısınız ama ecrimisil
yöntemiyle hak elde edenlerin satın alabilmesinin önü açılmalı,
onu diyorum ben, onu anlatmaya çalışıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kısa bir cümle...
BAŞKAN Çok kısa, bitirelim lütfen.
Buyurun Sayın Bakan.
22.-
Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Adana Milletvekili Muharrem
Varlının yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi, bakın, siz örnek verdiniz. Toplulaştırma olan
alanlarda, kullanıcılarına bu toplulaştırma
işlemi yapılmadan önce satılması yanlış olur
zaten. Dolayısıyla, Maliye Bakanlığı olarak zaten
yasal düzenlemeyi yaparken kullanıcılarına satışta
hangi aşamalarda bu satışı yapacağımızı
da kanunda düzenledik. Öbür türlü, toplulaştırma yapılmadan
satarsan, toplulaştırma yapmaya kalktığında esas
haksızlıklar o zaman olur. Ayrıca, burada ecrimisille bir yeri
kullanmak hiçbir zaman için o kişiye doğrudan satın alma
imkânı vermez. Sırf tarım arazileri için özel düzenleme
yaptık ve dedik ki, ecrimisille kullanılan yerleri doğrudan
alabilsinler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ertuğrul Kürkcü
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu kanun maddesi hakkında
konuşmamayı tercih ediyorum, bunun sebebini de sizinle paylaşmak
isterim. Son on-on beş günde Türkiye ve çevresinde olanları bir arada
ele alacak olursak, değerlendirecek olursak, neredeyse Türkiyenin tarihi
ve coğrafyası bakımından tektonik bir
değişiklikten geçiyoruz yani Türkiyenin çevresinde ve içinde yer
yarılıyor ancak Meclis tamamen tesadüfi bir biçimde önüne gelmiş
olan meselelerle ilgileniyormuş gibi yapıyor. Buna son vermek ve
uykudan uyanmak zorundayız. Zaten, esasen, yetkinin üçte 1ini Hükûmete,
üçte 1ini Silahlı Kuvvetler ve Cumhurbaşkanına
kaptırmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 15 Temmuzdan bu
yana, elindeki bütün yetkileri doğrudan doğruya yürütmeye ve
Cumhurbaşkanına devretmiş durumdadır. Bu açıdan, hiç
değilse, fiilen Türkiyeyi yönetemiyor olsa bile lafzen, ruhen, şimdi
bizi buradan izleyen yurttaşlarımız karşısında
Türkiyenin dünyada ve bölgedeki değişen yerinin
yarattığı büyük çalkantı hakkında bir kanaati
olduğunu söyleyebilir, söylemelidir, bunu gündemine almalıdır,
bunu almaması düşünülemez.
Bakın, Martın 1inden beri neler oldu?
Türkiyenin kurucu üyelerinden birisi olduğu Avrupa Konseyi Genel
Sekreteri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Anayasa Mahkemesini
beklemeden başvuruları değerlendirmeye
başlayacağını duyurdu. Bu son derece önemli bir
gelişmedir. Yani, Türkiye artık kendi iç yargı yollarıyla
adalet dağıtamayacak bir ülke durumuna düşmüştür
uluslararası hukuk karşısında. İki: Venedik
Komisyonunun raporunun taslağı düştü ve Venedik Komisyonu raporu
der ki: Türkiye otokrasiye doğru büyük bir hızla kaymaktadır,
gitmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Türkiyeyi,
Birleşmiş Milletler ceza mekanizması yargıçlarından
birini yetkisi olmadığı hâlde hapse atmış olmak
dolayısıyla Güvenlik Konseyi gündemine aldı ve nihayet dün
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Denetim Komitesi Türkiyenin 2004teki
duruma iade edilmesi yani demokratik haklar, özgürlükler, hukuk devleti, insan
hakları, demokrasi bakımından özürlü, sakatlanmış bir
toplum ve devlet konumuna gelmiş olduğu tespitiyle 2004te
Türkiyeden kaldırdığı denetim konumuna Türkiyeyi yeniden
iade etme kararı verdi. Ve bu arada bakanlarımız,
Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı
çeşitli Avrupa ülkelerine karşı son derece sert bir
ağız dalaşı içindeler. Yani, Türkiye aslında ait
olduğu, kendisini başından beri ait iddia ettiği dünyayla
son derece sert bir çatışma içinde.
Şimdi, bu durumda ağır bir krizle
karşı karşıya olmadığımızı kim
söyleyebilir? Türkiyenin yüz yıllık demokrasi, insan hakları,
adalet, halk egemenliği arayışının sekteye
uğradığına, artık bu yolda yürüyen diğer toplumlarla
birlikte yürüyemeyeceğine dair son derece sert bir eleştiri ve
değerlendirmeyle karşı karşıyayız ve bu
eleştiri ve değerlendirme karşısında Meclis hiçbir
şey söylemiyor olamaz.
Ve Başbakan dün, olağanüstü hâlin üç ay
daha devam ettirilmesinden yana, buna kararlı olduklarını ilan
etti. Oysa, Denetim Komitesinin Türkiyenin yeniden denetime iadesi kararı
esasen olağanüstü hâl altında işlenmiş bulunan vahim,
ağır insan hakları ihlalleriyle ilgilidir ve Türkiye
Nisanın 24ünde bu kararla karşı karşıya
kalacaktır.
Bir yıldır Dışişleri
Bakanlığı ve AKPM Türk Delegasyonu
Başkanlığı bu sonuçtan kaçınabilmek için çeşitli
mazeretler, çeşitli özürler dile getirdiler. En son, 7 kişilik
başvuru komisyonunu gerekçe göstererek bir önceki oturumda bu sonuçtan
kaçınabildiler ama bu komisyona henüz bir atama dahi yapılmamış
olması, bunun, aslında bir rüşvetikelamdan ileriye
gitmediğini herkese gösterdi. Bu şartlar altında, şimdi,
Türkiye bir karara mı gidiyor, yürütme eliyle şöyle bir karara
mı sürükleniyoruz, Türkiye aslında başka bir dünya, bugüne kadar
yüz yıllık demokrasi ve insan hakları mücadelesinin kendisini
ilişkiye, ortaklığa, dayanışmaya soktuğu âlemle
ilişkilerini kopartıp kendisine başka bir âlem mi arıyor?
Eğer böyleyse onun tartışılacağı yer burası.
Yürütmenin başını elde tutan dar bir oligarşi, dar bir
seçkinler grubu buna karar veremez, Meclis buna el koymalıdır.
Ve bizim tarihsel yürüyüşümüz içerisinde,
cumhuriyetin ilanıyla birlikte, İstiklal Harbi döneminde Türkiyeyi
oluşturan topluluklar stratejik bir kararla İstiklal Harbine
girdiler ve cumhuriyeti, Ankaradaki Birinci Meclisi kurdular. Türkler ve
Kürtler ve Türkiye'nin bütün toplulukları Sivas ve Erzurum Kongrelerinde
ve Ankaradaki Mecliste bir cumhuriyet için, sultanlığa
karşı ve hilafete karşı yeni bir toplum için bir
anlaşma yaptılar. Bu anlaşmanın akması gereken tarihî
yatak 1930larda bozuldu. Irkçı, despotik bir anlayışla bir
millet inşası fikri, Kürtleri bu rejimden
yabancılaştırdı.
Şimdi, Türkiyeyi yönetenler, bugün yönetenler
bir karar verdiler, dediler ki: Biz bu anlaşmazlığı
aşacağız. Ve bugün geldiğimiz yer, aslında kuzeyin
Kürtlerini aşarak güneyin Kürtleriyle ilişki aramak, Kürtleri
aşarak Araplarla ilişki aramak ama Türkiyeyi oluşturan
toplulukların yeni bir ortaklık kurmasının
karşısında şiddet, zor ve zulümle egemenlik kurmaktan
ibaret.
Bugün internet medyasına düşen yeni bir
haberle karşı karşıyayız. Önümüzdeki mart ayında,
İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel
Komutanlığı, 16 ilde, sonunda 5 bin güvenlik gücünü kaybetmeyi
göze alarak yeni bir güvenlik operasyonu başlatacağını ilan
etti.
Sevgili arkadaşlar, otuz yıldır bu
çatışmanın içinde yaşıyoruz. 5 bin güvenlik gücünün
kaybının hesap edildiği yerde otomatikman bunun vereceği
sonuç 5 bin sivilin, 30-40 bin muhalifin ortadan
kaldırılacağı anlamına gelir. Yani önümüzdeki birkaç
ay içerisinde bir kan banyosunun içine mi gireceğiz, Türkiye böyle bir
süreçten mi geçecek? Ben buradan çoğunluk partisine soruyorum: Hakikaten
böyle bir hesapla karşı karşıya mıyız? Bu,
Türkiyeyi sonu gelmez bir badirenin içine sokacak demektir. 16 ilde ve 81 ilde
de bunun sonuçlarını göreceğiz çünkü Türkiyenin Kürtleri sadece
16 ilde değil, 81 ilde, esasen Türkiyenin batıdaki en büyük 10
ilinde yaşıyorlar ve oradaki çalkantı, kayıplar, sivil
ölümleri, asker ve gerilla ölümleri netice olarak Türkiyenin her
tarafını yerinden oynatır. Bu şartlar altında mı
referanduma gideceğiz? Çünkü burada diyor ki, bu plan içerisinde:
Güvenlik kuvvetleriyle iş birliği yapmayı reddeden, ayak
sürüyen, isteksiz davrananlar derhâl cezalandırılacak. Allahınızı
severseniz Güvenlik kuvvetleriyle iş birliği yapmakta istekli
olmak. ne demek? Ne demektir bu? Komşusunu ihbar etmek, komşusunu
yakalayıp, elini kolunu bağlayıp teslim etmek, onun peşine
düşmek, Yürü. dendiğinde yürümek, Arabanı ver.
dendiğinde arabasını vermek, bunlar mı? Bunların
yapıldığı bir yerde bir referandumun emniyet içerisinde
sürdürülebileceğine kim karar verebilir?
Aslında bu operasyonun gösterdiği gerçek
şudur: Olağanüstü hâl altında değil sadece, bir özel
operasyon, bir yok etme operasyonu çerçevesinde gidilecek bir referandumda Kürt
halkının sandığa gitmesi ve hayır demesinin
engellenmesi için bir yeni mazarrat çıkartılmak üzere yeni bir karar
alınmıştır. Bunun güvenlikle, Türkiyede asayiş
sağlamakla, olağanüstü hâlin icaplarını yerine getirmekle
hiçbir ilgisi yoktur. 5 bin asker ve polisin yani Türkiyenin yoksul emekçi
insanlarının en az bunun 8 katı yoksul emekçiyi öldürmesiyle
elde edilecek olan bir huzur, huzur değil, sonu gelmez bir kan
deryasıdır. Türkiye karar vermelidir: Ya medeni milletlerin
arasında yer alacaktır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
ya bir haydut
devlet olacaktır.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hayda!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun,
60a göre bir dakika süre veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün 390 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiyenin
toplumsal birliğini sağlamanın en önemli yolu meşru,
demokratik zeminlerde siyaset marifetiyle herkesin var olmasıdır ve
Türkiye Cumhuriyetinin yaklaşımı her daim böyle olmuştur.
Özellikle AK PARTİ iktidarı, kendi iktidarı boyunca her kesime
meşru zeminleri işaret etmiş, her türlü toplumsal ve politik
tartışma için meşru zeminlerde bu işlerin olması
gerektiğini ifade etmiştir. Zaten bir ülkede toplumsal renklilik
içerisinde, ortak kader ve gelecek için bir ortam kuracaksanız bunun yolu
demokrasi ve özgürlük temelinde meşru zeminlerde siyaset yapmaktır.
Meşru zeminlerin ötesinde, Türkiyede terör
örgütleri vardır. Bunlardan birisi de etnik kimlikçi, milliyetçi PKK terör
örgütüdür. Bu PKK terör örgütü esasen Stalinist yöntemlerle de teşekkül
etmiş, heterojen bir ideolojik perspektifi olan, Kürtleri de istismar
ederek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
burada bir
hegemonya kurmak isteyen bir yapıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti
bütün meşru devletlerin yaptığı gibi, kendisine meydan
okuyan, toplumun bir kesimini istismar etmek isteyen, etnik temelli bir
çatışma çıkartmak ve buradan nemalanmak için çaba gösteren, kan
döken bu terör örgütüne karşı mücadele etmiştir. Bu terör
örgütüne karşı mücadele hiçbir biçimde Kürtlere karşı bir
mücadele değildir, bu şekilde tanımlamak açık bir
kışkırtıcılıktır, öncelikle bunu belirteyim.
Kürtler de Türkler de bu ülkede huzur içinde, esenlik içinde, demokrasi ve
özgürlük temelinde yaşamak istiyor. Biz bunu sağlayacağız,
herkes sağlayacak, meşruiyeti esas alan herkesin temel görevi bu.
Aynı zamanda, bulunduğumuz coğrafyada elbette Arap, Acem, başka
çok çeşitli etnik temelli yapılar ve ülkelerle çevrili tarihsel bir
mirasımız var, bunlarla da bağ kurmak bizim görevimiz bütün
devletlerin yaptığı gibi. Bu bağı kurarken yine
çevremizde yer alan terör örgütleriyle mücadele etmek de bizim boynumuzun borcu,
bunu da yapmaya devam edeceğiz. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin
spesifik bir şekilde kendine has usullerle yaptığı bir
yöntem değildir, uluslararası meşruiyet temelinde
yapmış olduğu mücadelelerdir; bütün devletler böyle
davranır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu mücadele
dolayısıyla haydutluktu, hukuk devletiydi, tercihti, bu tür
değerlendirmeleri yapmayı uygun görmem.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
sizin de
Sistemi açıyorum.
Buyurun Sayın Yıldırım.
24.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Başkan, Sayın
Kürkcünün ifade ettiği çok açık bir şey var. Hükûmet gelsin, bu
konuda şu Meclisi bilgilendirsin. Hiç çarpıtmaya gerek yok.
Bakın, İçişleri Bakanlığının genelgesi.
Genelge, İçişleri Bakanı Soylu ve Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Yaşar Güler adına yayımlanıyor. Belli maddelerden
oluşuyor. Sadece 2 ibare
Sayın Bostancıyı çürüten bir
ibareyi söyleyeyim. Yok, kamu güvenliği için terörle mücadele
Bakın,
bu ibare işin neresinde? Yardım ve yataklık eden kim varsa
gözaltına alınarak mal ve mülklerine el konulacak. Yargı
kararı olmaksızın
Bu hukuk mu? Haydutluk dediğimiz bu.
Bir kişi suçlu olmadan, masumiyet karinesi içerisindeyken nasıl
mallarına, mülklerine el konulabilir? Siz bunu nasıl
sindirebilirsiniz? Hiçbir soruşturma, kovuşturma yapılmadan
kimin malına, mülküne nasıl el konabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir diğer husus:
Gerekirse 5 bin güvenlik gücünü feda ederiz. Kim kimin gencini feda ediyor?
İktidar bu hakkı nereden alıyor? Eleştirim diğer 2
muhalefet partisine de. Suriyede 1 askerimizin burnu kanadığı
zaman kınayanlar, Licede, 2 gündür, ölen 2 uzman çavuş için neden
bir kınama yayınlamıyor? İktidar kan politikası
güdüyor. Açık söylüyorum, iktidar şiddet politikasını
öncelemiş. 5 bin genci feda ederiz. ne demek? Bu bir infial hâlidir.
Buradan demokrasi, buradan hukuk, buradan bir anayasal, yasal düzen
çıkabilir mi? 5 bin genci kimin adına feda ediyorsunuz? Şu Meclisten
o rızayı aldınız mı? O askerlerimizin ailelerinin
rızası var mı böyle bir şeye? Bunca tecrübeden sonra
ülkenin geleceği nokta bu mu olmalıdır?
Bildiğimiz tek gerçek var, bu iş masada
bitecek, on yıl da, yirmi yıl da, otuz yıl da sürse. Kaç gencimizi
iktidarlar feda eder bilemem ama biz, bir gencimizin bile burnunun
kanamasını istemiyoruz. Bunun dışında bir yolun mümkün
olduğunu ve nihai yerin de orası olduğunu biliyoruz.
Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Kürkcü.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz, bu ülkede
hiç kimsenin burnunun kanamasını istemeyiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hükûmet buna dair bilgi
versin o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ancak devlet
meşru güç kullanma tekeline sahip olan bir organizasyondur ve kamu
esenliğini sağlamak için kendisine meydan okuyan terör örgütleriyle
en kararlı şekilde mücadele etmek durumundadır. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yaptığı budur. Terör örgütlerine
yardım ve yataklık yapanlar, mevcut, meri hukuk neyse ona göre
yargılanırlar. Elbette, ne İçişleri
Bakanlığı ne başka birisi kendisine göre hukuk ihdas etmez,
öyle bir şey söz konusu olmaz.
AHMET YILDIRIM (Muş) 5 bin genci nasıl
feda edebilir bir bakan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Meri hukuk
neyse o hukuk çerçevesinde yardım ve yataklık yapanlar mutlak surette
yargılanırlar.
Teşekkürler.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kaç vekil çocuğu
var? Kaç bakan, kaç başbakan, kaç general çocuğu var?
BAŞKAN Sayın Kürkcü, Sayın
Yıldırım cevap verdi gerçi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın
Bostancı benim konuşmamı eleştirirken
kışkırtmada bulunduğumu söyledi. Bu, 69a göre cevap
gerektiren bir sataşmadır çünkü kışkırtma Meclisteki
olağan konuşmalar arasında değildir, değil mi?
BAŞKAN Sayın Kürkcü, buyurun.
Sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; uyarı, milletvekillerinin
birbirlerine karşı görevi. Toplumun dikkatini çekmek, toplumu
tartışmaya davet etmek bizim işimiz. Her uyarıya
kışkırtma veya tehdit diye yanıt verecekseniz biz
birbirimize hiçbir şey diyemeyiz.
Bakın, ben size ne diyorum: Bilmiyorum,
gördünüz mü bu haberi, diyor ki: Operasyon güçlerine yardımda isteksiz davranan
unsurlar gözetim altına alınacak
vesaire. Şimdi, Operasyon
güçlerine destekte isteksiz davranan unsurlar... ne demek? Mesela mahallemde
operasyon yapılsa işi gücü bırakıp operasyonun peşinde
mi koşacağım? Böyle bir şey yok, yurttaşların
böyle bir görevi yok. Yurttaşlara onlara ait, onların üstünde olmayan
görevler yüklemek ve bu görevleri yerine getirmedikleri gerekçesiyle hepsinin
derdest edileceğine, suçlanacaklarına, gözaltına
alınacaklarına, cezalandırılacaklarına ve bu
cezalandırılma işleri sırasında merhamet
edilmeyeceğine dair böyle ibarelerle dolu bir hukuk devleti genelgesi
olabilir mi? Osmanlı Devletinin fermanlarında bile bu tür ifadeleri
bulamazsınız. O yüzden, şimdi biz şu soruyla karşı
karşıyayız: Hakikaten, Kürt halkının milyonlarca
yaşadığı bir bölgede bu tür Yardımda isteksiz
davrandı., Bana haber vermedi. vesaire gerekçesiyle insanlara
karşı yaptırım uygulanacak ise eğer bunun nerede
biteceğini biliyoruz 1990lardan. Bütün bunlardan ötürü özür dilemedik mi?
Bu tür komisyonlar kuruldu, bir tanesinin başına da siz geçmediniz
mi? Buralardan geçip gelmedik mi buraya? Şimdi, yeniden 1990lara
değil 1930lara iade oluyoruz, farkında mısınız? Buna
dikkat çekmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, meşruiyet temeli bizim için esastır.
İçişleri Bakanlığının bir genelgesinden
bahsediliyor, iddia edilen hususların olup olmadığına
ilişkin muhakkak Bakanlık gerekli açıklamayı
yapacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutana söz
sırası geldi.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önce, biraz önce bir tartışma vardı,
onu aydınlatma açısından yararlı olacağını
düşünüyorum
15 Temmuz akşamı bu Parlamentoya gelen 105
milletvekilinden birisiyim, ilk gelen milletvekillerinden birisiyim. Şu
görmüş olduğunuz arka sıralarda gecenin geç saatlerinde, saat on
sularında veya daha geç de olabilir, ilk bomba yediğimizde orada
oturuyorduk. Bunu neden anlattım? Sayın Cumhurbaşkanı geçen
gün yapmış olduğu değerlendirmede 15 Temmuz
akşamı şehit olanların da evet diyeceğini söyledi.
Biz, o gece bu Meclisten çıkamasaydık -burada, o gece Parlamentoda üç
kat yerin altında beraber olduğumuz değerli milletvekilleri var-
belki o bombaların altında şehit olabilirdik ama Sayın
Cumhurbaşkanının o değerlendirmesine
katılmıyorum, büyük bir onurla ve gururla hayır
diyeceğimi bir kere daha ifade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Biz o akşam bu Parlamentoya Recep Tayyip
Erdoğanın bekasını savunmaya gelmedik değerli
arkadaşlar, biz bu Parlamentoya Gazi Mustafa Kemal Atatürkün En büyük
emanetim dediği Türkiye Büyük Millet Meclisini savunmaya geldik,
öncelikle onu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
öncelikle şunu söyleyeyim: Hani evet ve hayır eşit
şartlarda yürüyor diye bazı iddialar var.
Bakın, benim seçim bölgemde, Borçkada çok
değerli bir kaymakam, Ertuğrul Örnek -adını da veriyorum-
geçen günlerde bir şey paylaştı sosyal medyada, hiç de
çekinmiyor, evet diyor.
Şimdi, ben, o kaymakam eğer hayır
demiş olsaydı bugün acaba nerede olurdu diye merak ediyorum.
Muhtemelen Devlet Memurları Kanununun 125inci maddesindeki devlet
memurunun tarafsızlığı şartını ihlal
etmiştir, o anlamda da memuriyetten uzaklaştırıldı
diye düşünüyorum.
Ben o kaymakama şunu hatırlatmak
istiyorum: 2010 yılındaki referandumda Artvinde ben il
başkanıydım, bir ilçemizin kaymakamı da, Şavşat
ilçemizin kaymakamı da referandumla alakalı evet
çalışması yapıyordu, kendisini cumhuriyet savcılığına
şikâyet etmiştim. Şimdi o kaymakam nerede biliyor musunuz?
FETÖden dolayı meslekten atmışlar. Başka hiçbir şey
demek istemiyorum. Eğer bu konuda bir sıkıntısı varsa
açıkça ifade etsinler, onu özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında bu
konuşmada başka şeyleri değerlendirecektim ama, bu
Cerattepeyi hem size hem Türkiye'ye hem de Artvine, her tarafa
ezberlettirdim, ilginç bir gelişme var.
Bakın, 6 Şubatta iki ayrı dilekçe
verdim, biri Enerji Bakanlığına, biri Maden İşleri
Genel Müdürlüğüne. İlgili Bakanla, Değerli Bakanımızla
burada, Başbakanlıkta görüşmeler yaptık. Dediler ki
Efendim, burada kapalı işletme olacak, açık işletme
olmayacak. 22 hektarla alakalı olarak Cengiz gruba çalışma izni
verdik redevans sonucunda.
Değerli arkadaşlarım, bu Bilgi Edinme
Yasası çerçevesinde, on beş iş günü içerisinde devletin bize
cevap vermesi gerekiyor. 6 Şubatta verdim, dün faksla aldım. Dedim ki
Bakın, hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım, siz
arada gidersiniz, kamu görevlilerisiniz, yarın öbür gün iş
adamları kendini kurtarır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
gördük ki 22 hektar değilmiş, dün yazıyı aldım, Cengiz
gruba 239 hektar izin vermişler. Bakın, 239 hektar, 10
katının üzerinde izin vermişler. Bu bir skandaldır, bunun
altına imza atanlar bu vebali nasıl taşıyacaklar merak
ediyorum.
Bütün Artvinliler buradan dinlesinler, iyi
duysunlar. Cerattepede gerçekten bir cinayetle karşı
karşıyayız. Bir yandan ÇED raporu alınmış bir 22
dönüm var, bir taraftan da 245 hektarla alakalı olarak maden
işletmesiyle şimdi dün almış olduğum bir itirafname
şeklinde, devletin vermiş olduğu bir belge var.
Buradan bütün kamuoyuna sesleniyorum, Sayın
Başbakana sesleniyorum, önceki Başbakan Sayın Davutoğluna
sesleniyorum: Burada yapmış olduğumuz görüşmede bize
Yargı süreci bitene kadar Cerattepede herhangi bir şekilde kazma
vurmayacağız, herhangi bir çalışma yapmayacağız
ve bu, devletin namus, şeref sözüdür. dediler değerli
arkadaşlarım. Ben buradan söylüyorum: Bu namus, şeref Çankaya
pazarında satılan salatalık, domates midir değerli
arkadaşlarım? Bu namus, şeref sözünün arkasında devletin
durmasını Artvinliler olarak talep ediyoruz. Bunu talep etmek bizim
hakkımız. (CHP sıralarından alkışlar) Bir
şirketin yetkilisi, bir iş adamı, halka olan ilgisini
bildiğiniz bir iş adamı Artvinde devleti teslim
almış, açıkça. Bu basit bir teslim alma değil.
Bakın, Artvin, TÜİK verilerine göre
2015te Türkiyenin en huzurlu ili, hiçbir olay yok. Artvinde olağanüstü
hâl ilan ediliyor. Neden? Çünkü Cerattepeyle alakalı herhangi bir
basın açıklaması yapmasınlar. diyorlar. Miting yapmak
yasak, bildiri dağıtmak yasak, oturma eylemi yapmak yasak, stant
açmak yasak.
Şimdi, bir hakkı tescil edelim.
Anayasayla alakalı şeylerde de aslında geçerli olması
lazım. Onlarda gene kısmen izin veriliyor ama Cerattepenin
adını anmak yasak. Neden? Bu basit bir devlet yasağı
olamaz. Duruşmadan bir gün önce gelen bir valiye 18 Eylülde bu
yasakları koydurdular değerli arkadaşlarım. Bu ne olabilir
sayın milletvekillerim? Devletin bu iş adamına ilgisinin
dışında başka bir şey var değerli
arkadaşlarım. Kamunun işin içinde olmadığı, bu
Cerattepe ihalesine ortak olmayan bir siyasi iradenin ortak
olmadığı bir noktada bu şekilde devlet buna bir ilgi
gösterebilir mi? Bu ihaleye kimin ortak olduğunu biliyorum değerli
arkadaşlarım, bana o bilgi verildi. Önemli bir kişi bu işe
ortak, bakın, açık açık ifade ediyorum. Bunu biliyoruz, bütün
Artvinliler, sokaktakiler biliyor ama bunu şiddetle reddediyoruz.
O nedenle, buradan valiye bir kere daha
sesleniyorum. Valinin hiçbir yetkisi yok. Artvinin valisi Mehmet Cengiz,
açık açık ifade ediyorum. Mehmet Cengize buradan sesleniyorum yöre
milletvekili olarak. Lütfen kaldır bu yasakları.
Ama, Artvinlilere de söyleyeceğim bir şey
var. Bakın, 2015 seçimlerinden önce de tam o seçim dönemine
yaklaşıyorken siyasiler Bakarız, iyiyse çıksın, kötüyse
çıkmasın. gibi herhangi bir şeye dokunmayacak bazı
eylemlerde, söylemlerde bulundular. Eğer buradan hayır
çıkmazsa, evet çıkarsa -Allah göstermesin- 16 Nisanın hemen
sonrası, 17 Nisanda
Artvin halkına hani o gazları sıkan,
Artvin halkına zor kullanan, coplarla talimat veren -kolluk güçlerini
ayırıyorum çünkü onlar emir kulu- o siyasi iradeye de hayır
diyeceğiz. Şu anda sanki böyle üzeri örtülmüş bir durum var,
bunu kabul etmek mümkün değil. Bütün Artvinlilerin bu konuda dikkatli
olmasını istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, iki gün evvel
de yine Cankurtaranla alakalı Sayın Başbakana defalarca sorular
sorduk. Dışişleri Bakanına sordum, olmuyor;
Sağlık Bakanına sordum; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına
sordum; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına sordum, en son, neyse,
Ulaştırma Bakanı bize cevap verdi. Cankurtaranla alakalı
olarak bitmeyen bir tünel hikâyesi var. Hani hep diyorlardı ya FETÖ
bizleri kandırdı. diye, Sayın Başbakanı kara yolu
müteahhidi kandırmış ya. Ben de oradaydım, kara yolu müteahhidi
Sayın Başbakanı kandırdı. 30 aya bitecek yol için 26
aya pazarlık yaptılar, 75 aydır tünel yok. Şimdi bir cevap
vermiş Sayın Başbakan. Sayın Ulaştırma
Bakanı diyor ki: Bu tünel biter. Nasıl biter? Efendim, zeytinler
yapraklarını dökerse, kış ayında incir ağacı
meyve verirse bu tünel biter! 2017de bu tünelin biteceği filan yok. Sonra
çıkıp derler ki: Efendim, 2017de bitecek. Göründüğü
kadarıyla, 2017de Cankurtaran tünelinin biteceğine ilişkin en ufak
bir emare de yok değerli arkadaşlarım, en ufak bir emare de yok.
Bunu, Cankurtarandaki bu gelişmeleri kamuoyunun dikkatle takip
ettiğini, milletvekili olarak da takip edeceğimi bir kere daha ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir şeye
daha değinmek istiyorum sözlerimi bitiriyorken. 2015 yılında ve
2016 yılında özellikle sahilde, Hopa, Arhavi, Borçka ilçelerimizde
ciddi anlamda sel felaketleri yaşandı. Orada
kayıplarımız oldu. Onlara Allahtan rahmet diliyorum. O
kayıpları geri getirmemiz mümkün değil. Ama, aynı zamanda
da mal kaybımız oldu ciddi anlamda. O anlamda Hükûmete de
teşekkür ediyorum -doğruyu da söylemek gerekir- yardımlar
yaptılar, belediyeler yardımlar yaptılar, bizim belediyelerimiz,
iktidar partisinin, diğer partilerin belediyeleri bize yardımlar
gönderdiler, hepsine teşekkür ediyoruz ama bu yaraların
tamamıyla sarıldığını söylemek doğru
değil. Devlet bir yanda menfez yapıyor, duvar yapıyor.
Karadenizin coğrafyası çok kötü. Bizim orada arazi engebeli olduğu
için orada sanat yapılarını yapabilmek çok zor ama buna
rağmen bazı olumsuzluklarla karşı karşıyayız.
Evet, belki devlet menfezleri yaptı, köprüleri yaptı, buna
ilişkin çalışmalar devam ediyor, bunları görüyoruz ama
bunun yanında özellikle Hopada, Arhavide yaşayan
vatandaşlarımızın, Borçkada yaşayan
vatandaşlarımızın, çay üretimi yapan, fındık
üretimi yapan vatandaşların zararlarının bedellerinin
tazminine yönelik şu ana kadar ciddi anlamda bir iyileştirme
olmadı. Örneğin, 20 bin liralık zarar gören bir vatandaş bu
arazisindeki zararın tazminiyle alakalı belki bin lira, belki 2 bin
lira sembolik miktarlar aldı. Bu anlamda ben Hükûmetin, özellikle buna
yönelik olarak mutlaka bir iyileştirme çalışması
yapmasını, vatandaşlarımızın, özellikle çay
üreticilerinin, fındık üreticilerinin uğramış
olduğu zararların giderilmesi için gerekli çalışmaları
yapmasını, adımları atmasını, dikkatle bunu not
almasını talep ediyorum.
Özellikle, bir de Arhaviyle alakalı olarak,
Arhavideki sanayi çarşısında sanayi sitesiyle alakalı
olarak
2, 3 kere arka arkaya tehlike atlatmışlar, su baskınlarıyla
karşı karşıya kalmışlar. Oradaki
esnafımız -dikkatle ve ihtimamla bugünkü konuşmamı da takip
ettiğini biliyorum- mutlaka bir iyileştirme
yapılmasını, Arhavide meydana gelebilecek bundan sonraki
yağışlar ve feyezanla alakalı olarak sanayi esnafının
bir daha mağdur olmaması için o feyezanı engelleyecek bütün
çalışmaların yapılmasını önemle, dikkatle takip
etmektedir. Bunu Hükûmetin dikkatine arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
hayır kampanyasında evet-hayırla alakalı olarak önemli
bir sürece gidiyoruz. Bu süreçte Türkiye'nin, gerginliklerle devam etmeden,
uzlaşmayı kendine şiar edinerek bu yarıştan
çıkacağını umuyorum. Önümüzdeki günlerde hangi türlü sonuç
çıkarsa çıksan Türkiye'nin hayrına olacağına yürekten
inanıyorum değerli arkadaşlarım.
O nedenle, sözlerimi bitiriyorken, taş
olacağız, toprak olacağız ama bu hayırlı yolda
yoldaş olacağız diyorum ve hepinizi, yüce Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kışla
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Bir söz
hakkı istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Sataşmadan değil, 60a göre
isterseniz veririm size. İsmen söyledi mi, sataştı mı size?
LEVENT GÖK (Ankara) Yok efendim, hayır, asla.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Şu
şekilde: Önemli siyasetçilerin bu şirkete ortak olduğunu
düşünüyorum. diyor. Ben Artvinde siyaset yapan bir kişiyim, o
bakımdan cevap vermek istedim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sizi kastettiğini
zannetmiyorum.
BAŞKAN Sayın Kışla,
yerinizden, ben 60a göre size söz vereyim, buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Asla aklıma
gelmedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, Uğur Bey de zaten
kastetmediğini ifade edebilir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Tabii, yok, ben İsrafil
Beyi asla kastetmedim.
BAŞKAN Yok, aynen. Yani nezaketini biliyoruz,
aynı ilin vekillerinin karşılıklı
Buyurun Sayın Kışla.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Artvin Milletvekili İsrafil Kışlanın, Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın 390 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Cerattepe konusunda, şirkete siyasilerin, çok
önemli kişilerin ortak olduğu konusunda bir söz söylendi. Ben Artvin
Milletvekili olarak doğrusu böyle bir siyasetçinin kim olduğunu,
kimin ortak olduğunu bilmek isterim. Eğer bu konuda bir bilgi varsa
bunu paylaşmasını da arzu ederim. İl teşkilatı
dâhil, ben milletvekili olarak doğrusu Cengizin dışında
ortaklığı olan bir kimsenin olduğunu tahmin etmiyorum,
böyle bir iftira durumuna düşmek de istemem. Bu konuya açıklık
getirirse sevinirim.
LEVENT GÖK (Ankara) Tabii, memnuniyetle.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Tabii.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bayraktutan, buyurun.
26.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Milletvekili
İsrafil Kışlanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ben de biraz önce neler
söylediğimi biliyorum bir hukukçu olarak. Benim burada kastettiğim
asla Artvin Milletvekili değildir. Onu zaten kendisi de bilir,
aklımın ucundan da öyle bir şey geçmez.
Yalnız bu ilk ihale
alındığı andan itibaren redevans sözleşmeleriyle
Burada birçok Meclis araştırma önergesi verdim. Arkasında siyasi
iradenin olmadığı, bir iş adamının önemli bir
siyasetçi tarafından korunmadığı hiçbir tabloda bir iş
adamı bu derecede bir ihale alamaz, bir.
Bir ihaleyle alakalı olarak bir kentin
infialini önleyebilecek, valiye talimat verecek, valinin orada olağanüstü
hâl ilan etmesine ilişkin bir talimatı ortaya koyacak
Artvinde,
Türkiyenin en huzurlu kentinde olağanüstü hâl koşullarını
yaşatan çok önemli bir siyasi irade ve koltuk olduğunun
farkındayız. Yeri ve zamanı geldiğinde onu da Parlamentodan
inşallah açıklayacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (Devam)
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Baki
Şimşeke aittir.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası
anlaşmalar üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. Cennet anaların ayakları altındadır. diyen
bir dinin mensupları olarak kadını her zaman baş tacı
yapan bir milletin mensubu olmaktan, bir inancın mensubu olmaktan
dolayı da mutluluğumu belirtiyorum.
Yalnız, bu özel günlerin gerçekten artık
küresel sermaye tarafından bir alışveriş
çılgınlığına dönüştürülmesini de
eleştiriyorum. Sadece kadınlarla alakalı bir yıl içerisinde
belki 5-6 tane kutlanan gün var. Bunun yanında, Doktorlar Günü,
Hemşireler Günü, Mühendisler Günü, Engelliler Günü
Türkiyede bürokrasi,
belediye başkanları, valiler, resmî protokol, odalar, bu günleri
kutlamaktan gerçekten işlerine bakamıyorlar. Ben,
bakanlığımızın bir genelgesiyle, bu özel günlerin
kutlaması yapılacaksa mesai saatleri dışında bu
kutlamaların yapılması, mesai saatleri içerisinde de valilerin,
kaymakamların, belediye başkanlarının, sivil toplum
kuruluşları başkanlarının işlerine güçlerine
bakması gerektiğini düşünüyorum. Bunu yanlış
buluyorum. Türkiyede zaten 365 günün yaklaşık 130-140 günü millî
bayramlar, dinî bayramlar, tatil günleri ve kutlamalarla geçiyor ve boş yere
bir sürü insan mesaisini harcıyor, mesaisini kaybediyor. Bunlarla ilgili
daha doğru bir düzenleme yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii,
uluslararası anlaşmaların, gönül coğrafyamızla ilgili
olan ve tüm dünyayla ilgili olan uluslararası anlaşmaların
tamamının geliştirilmesini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak destekliyoruz. Ama, Orta Doğuda, Balkanlarda ve Kafkaslardaki
ülkelerle yapacağımız uluslararası anlaşmaların
öncelikli değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün
sınırlarımızın tamamı kan gölü. Öncelikle,
sınır komşularımız olan Irakla, Suriyeyle,
İranla, Rusyayla olan anlaşmaların gözden geçirilmesini
Amerikan Genelkurmay Başkanı günlerdir Türkiyede, gerek Türk
Genelkurmayıyla gerekse Rusya Genelkurmay Başkanıyla
toplantılar yapılıyor. Bugün bölgedeki akan kanın
sorumluları belli, Orta Doğuyu kan gölüne çeviren ülkeler belli.
Genelkurmay Başkanlığımız ve Türk
Dışişlerince bu sorunların kaynağının
kurutulması, başta Kandil olmak üzere bu bölgeyi kan gölüne çeviren
terör odaklarının tamamının başının ezilmesi
ve öncelikle bu ülkelerle bir anlaşma yapılması gerektiğini
düşünüyorum. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü olursa -üç
kıtada at koşturan bir necip milletin evlatları olarak-
dünyanın hiçbir ülkesi bu ülkeye meydan okuyamaz, bu ülkeyle dalga geçemez
ama bugün İsrailin maalesef ezanı bile yasaklama cüreti göstermesini
de şiddetle kınıyorum, şiddetle eleştiriyorum ve
İsraile Arif Nihat Asyanın Dua şiiriyle cevap veriyorum:
Biz, kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurada bal
yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler... Göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver... Cihat meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen
yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları
da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
Diyorum. Kur'anın ve ezanın savunucusu
Cenab-ı Allahtır. Bugüne kadar bunlarla uğraşan herkes
belasını bulmuştur, uğraşanların da
belasını bulacağına inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bir Mersin
milletvekili olarak, yapılan anlaşmalarla bölgedeki Rusyayla ilgili
krizleri aştık dedik, çözdük dedik ama bugün Rusya narenciye
dışında birçok ürüne kısıtlama getiriyor hâlâ; kabak,
biber, patlıcan, nar gibi. Birçok ürün Rusyaya Belarus üzerinden
gönderiliyor. Yine ürünler Rusyaya gidiyor ama Belarus üzerinden gidiyor ve
tır başı her bir ihracatçı Belarusa 5 bin ile 10 bin dolar
arasında artı bir para vermek zorunda kalıyor. Yine, Rusyadan
illegal olarak girdiği için bu paranın Türkiyeye direkt transferi de
mümkün olamıyor, yine komisyoncular aracılığıyla bu
paranın transferi mümkün oluyor. Burada da tekrar üretici yüzde 7-yüzde 8
komisyon veriyor; 1 milyon liralık alışveriş yapan bir
tüccar, bunun 60 bin, 70 bin, 80 bin dolarını, bu paranın
Türkiyeye getirilmesi için aracı kurumlara yeniden komisyon olarak
veriyor. Bununla ilgili de Hükûmetimizin ve Bakanlığın gerekli
girişimlerde bulunarak Rusyayla olan pürüzlerin tamamının
ortadan kaldırılmasını ve artık direkt ticaretin önünü
açmasını bekliyoruz.
Tabii, istihdam seferberliği
başlattık her krizden sonra olduğu gibi, işte,
Güneydoğuyu Kalkındırma Projesi, istihdam seferberliği.
Bugün de yine istihdam seferberliğini başlattık ve siyasi
partilerin birçoğu da buna destek veriyor ama hamasi nutuk atarak, Her
fabrikatör 5, 10, 20 işçi alsın, eleman
çalıştırsın. Devlet de buna destek olsun. diyerek hiçbir
fabrikatör, hiçbir iş adamı ihtiyacı olmayan 1 tane adamı
çalıştırmaz. Fabrikası büyümeyen, işleri büyümeyen,
cirosu artmayan hiçbir firma yeni bir eleman almaz, alırsa da bunu üç gün
sonra yeniden kapının önüne koyar. Bununla ilgili daha
kalıcı tedbirler almamızı, ekonominin daha da hareketli
hâle gelmesini ve ticaretin canlanması için çalışma
yapmamızı bekliyorum.
Burada biz bunun birçok örneğini de yine temel
atma törenlerinde de görürüz. Bir tesisin temeli atılır, yine hamasi
olarak sorarız: Bu proje kaç ayda bitecek? Kırk ayda bitecek.
Orada Sayın Bakan veya Başbakan söyler, Kırk çok, bunu hele
otuz beş yapalım. der. Otuz beş yaparız. Sonra derler
İki ay da şöyle olsun, üç ay da böyle olsun. ama maalesef, bu
projelerin hiçbiri, bırakın firmanın taahhüt ettiği
tarihte, normal süresinde bile bitmez. Türkiye şu anda yarım
kalmış projelerin cenneti.
Sadece, benim seçim bölgem olan Mersinde seçim
döneminde birçok vaat verildi; Adana-Mersin yolunun 8 şerit
olacağı söylendi, bununla ilgili ihale
hazırlıklarının yapıldığı, ihalenin
yapılacağı ama Adana-Mersin yolunda sadece 8 kilometrelik, 10
kilometrelik bir kısmın ihalesi yapıldı. Bu gidişle,
bu hızla yapılan bir çalışmayla Adana-Mersin yolunun 8
şerit olduğunu benim görme şansım yok hayatımın
devam ettiği süre içerisinde. Yine, bunun gibi, Mersinin birçok ilçesiyle
alakalı yolların, Mut-Silifke, Mut-Karaman, Mersin-Antalya,
Mersin-Çamlıyayla yolu gibi birçok projenin de yine aynı şekilde
atıl durumda kaldığını, şu anda birçok projede
ödenek yetersizliğinden firmaların çalışma bile
yapmadığını, 2013 yılında
açılışı yapılacağı söylenen Pamukluk
Barajının 2017 yılına gelinmesine rağmen hâlâ yerinde
saydığını belirtiyorum. Hükûmetin bunlarla ilgili
artık bu projelere, devam eden inşaatlara bir an önce artı
ödenek göndererek bu projelerin tamamlanmasını
Yani, buradan söylüyoruz, işte, diyoruz:
Hazine malları satacak, kiraya verecek, yardımcı olacak, gidin
kiralayın. Mersin Büyükşehir Belediyesi arıtma tesisi yapacak,
iki yıldır bizzat kendim takip ediyorum, Millî Emlaka ait bir tane
arazinin bir kamu kurumuna arıtma tesisi yapılmak üzere devredilmesi
gerekiyor bu projenin başlayabilmesi için. Maalesef, devlette işler
yürümüyor. Bir milletvekili bir genel müdürü aradığı zaman iki
üç günde bir genel müdüre ulaşamıyor, işler yürümüyor. Hazineden
arsa kiralama; bırakın şahısları, devletin
kurumları bile bunda büyük zorluklar yaşıyorlar. Devlet Su
İşleri 100 metrekarelik bir yeri satacak olsun, evrak, dokuz on tane
kurum görüşünden sonra Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne,
Maliyeye ve en son Başbakanlığa gidiyor. Allah aşkına,
bir tarım arazisi içerisindeki üç beş dönüm bir arazinin satışının
Başbakanlıkla ne ilgisi var? O ilde defterdar ne işe yarar,
Millî Emlak müdürü ne işe yarar? Sayın Bakanım, bunlarla ilgili,
vatandaşın işini hızlandıracak -geç gelen adalet,
adalet değil- bir çözüm bulmanızı öneriyorum.
2/B arazileriyle ilgili, yine,
Satışları kolaylaştıracağız,
artıracağız. diyorsunuz ama bununla ilgili de fiilî durumda
yaşanan birçok zorluk var. Tarım arazilerinin olduğu Mersin
Erdemli Sarıkayada dönümüne 50 milyon ile 70 milyon lira arası fiyat
konulmuş. Ben daha önceden de sizlere aktardım, sayın genel
müdüre aktardım, bununla ilgili bir düzenleme yapın dedim. Küçük bir
köydeki hazine arazilerini satmanın bedeli 50 trilyon lirayı buluyor.
50 trilyon parayı o köylünün elli senede kazanıp bir araya getirmesi
mümkün değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
50 milyon diye bir para yok, yapma Allahını seversen ya.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) Siz ne
demek istediğimi anlıyorsunuz, Maliye Bakanısınız.
Polemik yapmak istemiyorum ama tarım arazilerinin sorgusuz sualsiz, çok
detaya girmeden defterdarlıklara ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) -
millî
emlak müdürlüklerine yetki verilerek, işin
kolaylaştırılarak
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Şimşek, bir dakika veriyorum.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) -
satışının gerçekleştirilmesini ve Türkiye'nin
problemlerinin bir an önce, zaman kaybına mahal bırakmadan
çözülmesini bekliyoruz.
Ben sadece kendi ilimle alakalı, sadece resmî
kurumlarla alakalı şu anda genel müdürlüklerde,
Başbakanlıkta, Devlet Su İşlerinde bekleyen 20 tane, 30
tane evrakın tarih sayısını önünüze bırakabilirim Sayın
Bakan. Bire bir, bizzat takip etmeme rağmen işler yürümüyor çünkü
birçok kurumda genel müdür yok, vekâleten bakılıyor, şube müdürü
yok, vekâleten bakılıyor. Kurumlar boş. Siz buradan her
şeyi çok güzel, güllük gülistanlık anlatıyorsunuz ama maalesef
durum sizin buradan gördüğünüz gibi değil. Belki kendi
belediyelerinizle ilgili bürokrasiyi biraz hızlandırıyor
olabilirsiniz ama biz kendi bölgemizdeki -Mersinin 9 tane belediyesi,
Büyükşehir dâhil, Milliyetçi Hareket Partisine ait ama- her belediyede
bürokrasiyi aşamıyoruz. Belediye yağmur suyuyla ilgili proje
yapmış, aradan Adana-Antalya yolu geçiyor, bu yolun
karşısına bu suyun tahliye edilmesi gerekiyor,
Karayollarından iki yıldır yazıya cevap gelmiyor, verilen
yazıya Devlet Su İşlerinden iki yıldır cevap gelmiyor.
İşler yürümüyor, ondan sonra da Mersini sel alıyor, çiftçi
perişan oluyor, halk perişan oluyor.
Bürokrasiyi bir an önce
hızlandırmanızı bekliyor, saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslana aittir.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman)
Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İsrail Parlamentosunun, Hükûmetinin
ezanı yasaklamakla ilgili aldığı kararı şiddetle
buradan kınıyorum. Yani Bir parlamentoda çoğunluk
milletvekillerinin aldığı karar meşrudur. demek
değildir, bunun en bariz örneğini de İsrail Parlamentosu
göstermiştir. Bunun gibi bizim bundan ders almamız gereken
şeyler de olduğuna inanıyorum. Bu gibi eylem, söylem ve
tavırlarda o gibi kötü fiilleri, İsraili örnek almak gerekmiyor,
yanlıştır. İsrail aynı zamanda Filistinli
milletvekillerinin de dokunulmazlığını kaldırıp
rehin olarak hapiste tutuyor yıllarca. Oradan bu kararın
çıkması meşrudur anlamına gelmez. Maalesef Parlamentomuzda
da böyle bir yanlışlık, böyle bir hukuksuzluk
işlenmiştir, bu kararın buradan çoğunlukla
çıkması meşru ve hukuki olduğu anlamına gelmez.
İsrailde şofar denilen, koç ya da keçi boynuzundan
yapılmış kendi ibadetlerine çağıran bir alet var. O
yasaklanmadı. Tabii, biz yasaklansın demiyoruz, çanın da,
havrasına çağıranın da, ezanın da ve diğer dinî
inançlara da çağıran bütün seslerin, aletlerin serbest ve meşru
olması gerekiyor. Ama İslamın hüküm sürdüğü Filistin
topraklarında, hatta Hristiyanlığın hüküm sürdüğü
Filistin topraklarında hiçbir zaman Yahudilere ait şofar aleti
yasaklanmamıştır. Bundan dolayı da İsrailin anlayacağı
bir dilden söylemek istiyorum. Nasıl ki yıllar önce bir kız
çocuğu İsrail hükûmetine, siyonist yönetimine
(X) diyor idiyse yani
Yazıklar olsun, utanın. diyor idiyse ben de Türkiye Büyük Millet
Meclisinden onlara
(XX) diyorum, utanın
diyorum. Orada İslam ve Hristiyan ve Yahudi bütün dinler barış
ve kardeşlik içinde yaşıyorken siyonist İsraillilerin
orayı işgal etmesiyle birlikte ne Hristiyanlar dinlerini tam olarak
yaşayabiliyor ne de Müslümanlar tam olarak yaşayabiliyor. Oysaki
bizim gurur duyacağımız ve referans alacağımız
Hazreti Ali döneminde, Hazreti Ömer döneminde, Hazreti Ali ve Hazreti Ömer
Yahudilerle mahkemelik olmuşlardır ve mahkemeyi kaybetmişlerdir.
Bizim için bunlar referans alınmalıdır. Bakın, bin dört yüz
yıl geçti biz bu referanslarla gurur duyuyoruz, örnek veriyoruz. Ama
bugüne bakacak olursak İslam ülkelerinde, Müslümanım diyen
devletlerde Hazreti Ali, Hazreti Ömer, İslam medeniyeti adalete ne kadar
yakın idiyse maalesef biz bugün o denli adaletten ve hukuktan uzak duruma
düşmüşüz. Bütün İslam ülkelerinde, Müslüman devletlerde
cezaevleri tıka basa dolu, kan, gözyaşı eksik olmuyor, anneler
ağlıyor, kadınlar mağdur, emekçiler mağdur; bunun
İslamla, hak, hukuk, medeniyetle, adaletle yakından uzaktan hiçbir
ilgisi yoktur. Dolayısıyla, biz iş ve işlemlerimizde zalim
kavimlerin örnekliklerini almamalıyız, tam tersine övüneceğimiz
ve bütün dünya medeniyetine, tarihine altın yaldızlarla
yazılmış bizim hak, hukuk, medeniyet
anlayışımız vardır, onları örnek almalıyız.
Bakın, Sayın Ravza Kavakcı Kan burada
değil. 7 Hazirandan sonra kendisiyle görüşme
fırsatımız oldu -eşim ve çocuklarım da
yanımdaydı- Merve Kavakcının uğradığı
haksızlığı haklı olarak dile getirdi, dedi ki:
Şu anda Mecliste milletvekili kayıtlarında ismi milletvekili
olarak geçmiyor, sıfatı geçmiyor. Ben ona orada dedim ki: Siz bu
konuda bir çalışma yapınız, bizim partimiz kesinlikle
destek verecektir; ona bir haksızlık yapılmıştır,
onun milletvekilliğinden kaynaklı haklarını almak için biz
elimizden geleni yapmaya hazırız. Bunu 7 Hazirandan sonra
söylemiştik, 1 Kasımdan önce söylemiştik. Ama bugünkü tablo
maalesef utanılacak bir tablo. Yani, 28 Şubatta milletvekilleri hapse
atılmadı. Belediye başkanı sadece o zaman, bu dönemin
Cumhurbaşkanı hapse atılmıştır ama yerine kayyum
atanmamıştır. Yani, bizim bütün bunları ince eleyip
sık dokumamız lazım. Böyle, o zamanın da Hükûmeti,
iktidarı bazı bahanelerle kendini meşrulaştırmaya
çalışıyordu, bu kararların meşru, hukuki olduğunu
dillendiriyordu. Ama bugün hiç de öyle görünmediği, hiç de öyle
olmadığı belli. E, yarın aynı bugün
yaşadığımız şeyler için de bunlar söylenecek.
Zararın neresinden dönersek kârdır. Yapılan yanlıştır.
Bakın, İbrahim Baylan, İsveç Enerji
Bakanı, kendisi Süryani, benim köylüm. Diyor ki: Bizim köyde elektrik
yoktu ama bana öyle bir fırsat tanındı ki ben şu anda
İsveçte Enerji Bakanıyım. Evet, benim de köyümde elektrik
yoktu, ben hatırlıyorum. Biz halkın desteğiyle ve Allahın
izniyle bu kürsüye geldik. Bakın, şimdi kıyas yapalım:
Aynı köydeniz, biri kendisinin doğmadığı bir ülkede,
kendisinin olmadığı bir ülkede bakanlığa yükseliyor
ama biz bütün zorluklara, bütün mücadelelere rağmen buraya gelmeye hak
kazandık, bizim dokunulmazlığımız
kaldırılıyor. Yani, ben kendi ülkemde neden İbrahim
Baylanın sahip olduğu haklara sahip olamıyorum, neden önüm
açılmıyor? Geçen günlerde bir polis ordusu -ben kaldırımdan
yürümediğim için hakkımda fezleke düzenlenmişti- gelip beni aldılar
gecenin geç saatlerinde ve hâkime hanımı apar topar getirmişler
duruşmaya, beni getirmişler, ya sanki Türkiyenin bütün derdi, sanki
Orta Doğunun, dünyanın derdi bu. Hâkime de neye
uğradığını şaşırdı.
Yazıktır, günahtır. Biz zaman kaybediyoruz, biz birbirimizle
uğraşmaktan esas düşmanın farkında değiliz. Esas
düşmanımız cehalettir, ihtilaftır, fakirliktir, ekonomik
yetersizliktir, bizim bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. 15 Temmuzdan bu
dersleri çıkarmamız gerekiyordu. Hep, sürekli söyleniyor, bir daha
söyleyeyim: 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş olsaydı biz ya hapisteydik
ya mezardaydık ya da büyük ihtimalle, en iyi ihtimal hepimiz kayıp
kaçak yurt dışındaydık. Biz farklı partinin
milletvekilleri olarak bir araya gelseydik diyecektik ki: Ya, biz elimize
verilen o imkânı değerlendiremedik. İktidar da diyecekti:
Vallahi biz de iktidar nimetini değerlendiremedik. Muhalefet diyecekti
ki: Ya, işte biz iktidar, muhalefet olarak gerçek tehlikenin farkına
varmadık. Keşke zaman geri dönse de bu hatalara düşmeseydik.
Ama işte Allah bize o keşkeyi gerçekleştirme fırsatı
verdi. Henüz yine geç değil diyoruz. Gelin, yine toplumsal uzlaşma,
toplumsal mutabakat, toplumsal barış üzerinde kafa yoralım ve
bütün insanımız rahat etsin ya. 80 milyon insan gerçekten huzursuz.
Yani bunu söylediğimiz zaman üzerinize alınıp alınmamadan
ziyade ne yapabileceğimizi konuşmamız lazım.
Tabii iktidar, elinde bir güç mekanizması
olduğu için, yürütme olduğu için sorumluluk ve vebal en başta
onun üzerinedir. Biz muhalefet de bunları dile getirdiğimiz zaman
sizin bize teşekkür etmeniz lazım; sizi vebalden, sizi sorumluluktan
kurtarıyoruz. Umarım, bu mantıkla hareket edilir bundan sonra.
Yani ikinci kez dünyaya gelmiyoruz ve bu halk, 80 milyon insan yüzde 100
temsiliyetle bizi Parlamentoya göndermiş. Birbirimize düşmemiz için,
birbirimizi ezmemiz için değil; tam tersine hep beraber
kalkınalım, beraber iş birliği yapalım diye bizi
buraya göndermişler.
Sayın Bakan da buradayken bir iki şey
söylemek istiyorum.
Tabii, Sayın Başkandan da -bu İsrail
benim on dakikamı yedi- bir on dakika daha ek süre rica edeceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Mümkün değil!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın Bakan,
az önce tapu kadastroyla ilgili, hazine mallarıyla ilgili haklı
talepler dile getirildi, sizden ricam
Ben başka bir şeye
değineceğim. Dün de değinmiştim ama siz yoktunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sıfırsız on dakika
veriyorum.
Buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Teşekkürler.
Tapu kadastrolama işi yapılırken,
Sayın Bakan, özellikle bölgede ve Türkiyede -ben bölgede bire bir
şahit olduğum için söylüyorum- birçok insanın okuma yazma
bilmemesi, hazır bulunmamasından dolayı birçok bağ, bahçe,
tarla hazine malına kaydedilmiştir. Hazine de belli dönemlerde bunu
açık artırma usulüyle ihaleye çıkarıyor ve satıyor.
Esas mal sahibi, gayrimenkul sahibi mağdur ediliyor ve bu yüzden adli
vakalar, cinayetler işleniyor. Nasıl ki 2011de bir kanun hükmünde
kararnameyle azınlık gayrimenkul hakları, gayrimenkul arazileri
devredilmişse, gerçek hak sahiplerine tekrar verilmişse, lütfen, bu
şekilde mağdur olan yurttaşlarımızla ilgili de yasal
bir düzenleme sizden rica ediyoruz.
Sayın Bakan dinlemedi bizi ama biz söyledik
söyleyeceğimizi. Sorumluluk ve vebal size aittir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Muş, sisteme girmişsiniz, 60a
göre veriyorum.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın 390 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu dokunulmazlıklarla ilgili
aldığı karar ile İsrailin yapmış olduğu
uygulamaları eş tutmak, bunları birbirine benzetmek, aynı
kefeye koymak kabul edilebilir bir şey değildir. Burada Türkiye Büyük
Millet Meclisi karar alıyorken sadece bir gruba ait milletvekillerinin
dokunulmazlığını değil, burada birikmiş olan,
fezlekesi olan tüm milletvekilleriyle alakalı, o fezlekelerle alakalı
dokunulmazlıkları kaldırılmıştır,
yargılamanın önünü açmıştır ve burada milletvekili
olarak herkesin seçilerek Parlamentoya gelme hakkı olduğu gibi
yasamadan dolayı da hiç kimseye fezleke düzenlenmedi. Milletvekilleri
yasama dokunulmazlığı arkasında farklı işlerle
değil, yasama işlemleriyle ilgilenmek ve iştigal etmek
zorundadırlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslan
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Yani
sataşmadan
BAŞKAN Sataşma olarak değil de.
Size de 60a göre vereyim.
Buyurun.
28.-
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Benim
yaptığım benzetmeler bir devletten, bir kurumdan ziyade o
olayın mahiyetiyle ilgilidir. Şu anda Orta Doğuda bir
Mısırda, bir İsrailde ve bir Türkiyede milletvekilleri
tutuklu, rehin alınmış durumda. Hangi ülke bu hataya
düşüyorsa yanlıştır. Ben bunu vurguluyorum ve verdiğim
örnek tamamıyla çarpıtılmıştır.
Evet, bütün zorluklara rağmen yüzde 10
barajını aştık, buralara geldik, sonradan
dokunulmazlığımız kaldırıldı. Keşke
eşit ve adil bir zihniyet gereği ya en tepeden en tırnağa
bütün dokunulmazlığı, imtiyazı olan seçilmişlerin
dokunulmazlığı kaldırılsaydı, sadece
dosyaları olan değil. Çünkü konuştuğumuz her bir söz,
attığımız her bir adım fezleke konusudur. Yani bu
insafa, vicdana, adalet duygusuna sığmaz. Kusura
bakmayınız, bu böyledir yani. Birkaç yıl sonra bu
söylediklerinizden dolayı ben inanıyorum ki pişmanlık
duyacaksınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 3üncü madde üzerinde
gruplar adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşene aittir.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulun
kıymetli milletvekilleri; şimdi 8 milyon Karadenizli fındık
üreticisi adına sizlerle bir gerçeği paylaşmak istiyorum.
Bakın, Karadeniz Bölgesi on beş yıl içerisinde iktidarınıza
inanılmaz destek verdi, inanılmaz. Gerçekten, siyasi tarihimizde bir
eşine daha rastlanmayacak bir şekilde partinize, AK PARTİye
müthiş bir teveccüh gösterdi. Sonuç, velhasıl, toplamaya
başladığınız zaman, Karadenizde büyük bir dram var.
Bütün iller göç veriyor, bütün Karadenizin illeri göç veriyor. Gençliğin
tamamı el kapılarında. Eskiden Sakaryaya, Zonguldaka,
Düzceye, Kocaeliye, Samsuna göçüyorlardı ama şimdi, ne yazık
ki, Bartın da, Zonguldak da, Düzce de, Sakarya da, onlar da göç vermeye
başladılar. Yani Karadenizde bütün herkes göçe mahkûm oldu.
İnanılmaz bir destek ve arkasından
müthiş bir göç. Niye? Çünkü Karadeniz Bölgesinde üretebilecekleri tek
ürün olan fındık da ne yazık ki büyük bir yabancı
tekelleşmenin eline geçti ve Karadenizin köylüsü artık bir kâbus
yaşıyor. Bakın, 2015 yılı fındık ürün
alımları önceki gün durduruldu. Artık, köylünün elindeki
fındık çöp oldu. Artık para etmiyor ve dalga geçer gibi
Kırar yersiniz. diyorlar. 2016 yılı fındık ürünleri
ise yalnızca 9 lira yani toplama maliyeti 2,5 dolar ama satış
bedeli de toplama maliyeti kadar. Düşünebiliyor musunuz, 8 milyon insan
büyük bir kâbusa doğru sürüklenmiş. Niçin? Bakın, niçinini
beraber konuşalım. Dünyada çikolata üretiminde toplam rakam 7 milyon
ton. 7 milyon ton çikolata üretiyor dünya ve bunun yalnızca 90 bin tonunu
Türkiye üretebiliyor. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın en önemli
çikolata ham maddesini üreten Karadeniz Bölgesi dünya üretiminden yalnızca
90 bin ton pay alıyor. Şimdi, bakıyorsunuz dünyaya, bunun toplam
cirosu 128 milyar dolar. Peki, biz ne olmuşuz? 2016 yılında bir
önceki yıla ilişkin ihracatımızda tonaj olarak yüzde 13lük
kayıp var, bedelde de yüzde 22ye yakın kayıp var. Yani
Karadenizli hem üründe kaybetmiş hem de Türkiye bu ürünün pazarında
önemli bir rekabet şansını kaybetmeye başlamış.
Yani dünyadaki en önemli endüstriyel ürünümüzü kaybediyoruz, göz göre göre
elimizden kayıp gidiyor.
Peki, nedir eksik olan? Karadenizin
fındık üreticisi, fındık sanayicisi, fındık
tüccarı bir şeyi yanlış mı yapıyor? Hayır,
yanlış olan hiçbir şey yok. Karadenizli devletten hiçbir
şey beklemeksizin kendi yağıyla kavrulabilecek şekilde
müthiş bir mücadele veriyor. Sanayici fındığa ilişkin
olabilecek her türlü teknolojiyi devletin hiçbir desteğini almaksızın
kendisi yapmış zaten. Fındığı işlemiş,
kırmış, beyazlatmış, dilimlemiş,
öğütmüş, artık fındığın çikolatada,
dondurmada, pastada vesaire her neredeyse yarı mamul maddeyi aşan bir
şekilde kullanılması için üzerine düşen her şeyi
yapmış ama yapmayan bir devlet var. Devlet Karadeniz Bölgesinde
yatırımları teşvik etmediği sürece,
desteklemediği sürece Karadenizin insanı el kapılarına
göçmeye mahkûm olmuş.
Şimdi soruyorum kıymetli milletvekilleri,
İtalyanın ürettiği, Almanın, Fransızın
ürettiği yata yatırım teşviklerini tam veriyorsunuz, onlara
ilişkin vergileri sıfırlıyorsunuz ama Karadeniz köylüsüne
ne yazık ki çikolata sanayisinde var olması için hiçbir destek,
hiçbir katkı sağlamıyorsunuz. Bu, en önemli oy
aldığınız, oy deposu gördüğünüz, arka bahçesi gördüğünüz,
Karadenize reva gördüğünüz siyasi davranışınız.
Şimdi, buradan birkaç kez sordum, bir kez daha
soruyorum Allah aşkına. Türkiyede rahmetli Özal döneminde
teşvik edilmiş, devlete kazandırılmış turizm
diye bir sektörümüz var. Özal çıkar derdi ki: Bu sektörü ben ve
iktidarım bu ülkeye hediye ettik, helalühoş olsun. Gerçekten
doğru söylüyordu, kutluyorum ben Özalı. Yine, rahmetli Demirel,
ondan sonraki koalisyon hükûmetleri Türkiyeye tekstil sektörünü
kazandırdılar, inşaat sektörünü kazandırdılar,
otomotiv sektörünü kazandırdılar. Rahmetli Demirel Gelsinler
Köşkün bahçesini vereyim, yeter ki Türkiyede üretim zinciri kursunlar.
diyor idi ama ne yazık ki sizin iktidarınız bir çikolata
teşvikini Türkiyeye getirmedi. Bakın, dünyaya 3 milyar yeni tüketim
nüfusu eklendi Çin, Hindistan ve dağılan Sovyetlerle birlikte,
dünyada çikolata tüketimi artmasına rağmen, Türkiye'nin
fındık ihracatı artmadı.
Fındık ihracatı yalnızca
fındık üreticisini desteklemez. Eğer siz Orduda, Samsunda,
Düzcede, Trabzonda, Giresunda fındık sanayisini desteklerseniz;
çikolata sanayisini, dondurma sanayisini, pasta sanayisini desteklerseniz
Erzurumun şeker fabrikası, Karsın şeker fabrikası,
Erzincanın şeker fabrikası, Karadenizin yaylalarındaki
süt, Karadenizin yaylalarında üretilen yağlar, tereyağlar;
hepsi birer üretim zinciri gamı içerisine dâhil olurlar. Bakın,
çikolata sanayisindeki bu 7 milyon tonun içerisinde süt var, şeker var,
fındık var, yağlar var ve ithal olan bir tek kakao var.
Nerede peki, pazarı kim elinde tutuyor, bir
onlara bakalım isterseniz. Türkiye de dâhil, 1inci sırada Hollanda
firması, 2nci sırada Alman firması, 3üncü sırada Belçika
firması, 4üncü sırada İtalyan firması. Niye? Bizimkilerin
eksiği ne? Soruyorum ben: Nedir? Yani çikolata dediğiniz ne ki bunun
üretimi için ne teknoloji gerekli? Hiçbir şey gerekli değil ama
uluslararası karteller, uluslararası tekeller öylesine bir
baskılamış sizi ki kendi seçmeninizi bile görmüyorsunuz.
Ve Karadenizde durum şudur, velhasıl
şudur: Karadeniz Bölgesinde nüfusun ortalama yüzde 44ü yoksuldur
artık. Gençler göçe mahkûm olmuşlar artık, hepsi gidiyorlar,
Karadenizi gençlik terk ediyor. Ne üniversite mezunu ne yetişmiş
gençlik, hiçbirisi kendisine Karadenizde bir gelecek görmüyor. Aileler,
anneler, herkes bizi aradıklarında -sizi de arıyorlar, sizlere de
ulaşıyorlar- bir tek şey istiyorlar; çocuklarına onurlu
yaşayabilecekleri, karınlarını doyurabilecekleri bir
iş istiyorlar. Orada 128 milyar dolarlık bir sektörel pasta duruyor
ama siz ne yazık ki bu sektöre ilişkin hiçbir şey
yapmıyorsunuz.
Arkadaşlar, birkaçtır soruyorum.
Değerli milletvekilleri, Allah aşkına ya, AK PARTİ de
Türkiye'ye şu sektörü kazandırdı... Bir şey söyleyin ya,
ben de çıkayım, diyeyim ki Karadeniz Bölgesine: Ya, siz oy veriyorsunuz,
iyi yapıyorsunuz, bak, Karadenize de şunu kazandırdılar.
Soruyorum ben Karadenizde ya
HESleri geldiniz, aldınız, hiçbiri
Karadenizli değil; Karadenizin doğasını
yağmaladınız, bir sürü maden şirketi, onlar da Karadenizli
değil; Karadenizde geldiniz, bir sürü taş ocağı, vesaire
kurdunuz, onlar da Karadenizli değil. Karadenizin tüccarı
batıyor, gençleri göçüyor, Karadenizli size oy veriyor ve siz onlara
olması gereken hiçbir davranışı reva görmüyorsunuz. Ne
diyelim size? Ben, 16 Nisanda, emin olun, Karadenizin köylüsünün, Karadenizin
çiftçisinin size ciddi bir ihtarname vereceğine eminim.
Bir tek fındığı değil, bir
de şu çayı konuşalım. Osman Bey buradan sürekli
sataşıyor; bugün -teşekkür ediyorum- nezaket gösterdi, bana hiç
sataşmadı. Rizeye de bir selam söyleyelim. Bak, Rizede çay
üretiliyor, Türkiye'nin en önemli çay bölgesi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ama fındık
dediniz, çay demediniz ki.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Vallahi
sataşmadı, teşekkür ediyorum.
Türkiye'nin en önemli çay bölgesi, değil mi?
Adres verdim, depo adresi, şehir adresi, sokak adresi; Türkiye'nin
ürettiği çay kadar, PKKnın ele geçirip Türkiye'de finansal imkân
sağladığı çay kaçak depolarını söyledim,
özellikle, Doğubeyazıtta, özellikle Vanda ama ne yazık ki
onlarca yıl PKK o çay kaçağıyla kendisini finanse etti, bu
ülkenin gençlerini şehit etti, bu ülke kan gölüne çevrildi. Daha yeni yeni
kaçak çay girişinin önü kapatılıyor. Dedik ki elli defa:
Yapmayın. Bu kaçak çayı içeriye getirdiklerinde bunları
gümrüğe sattırırsanız -alıcılar da belli, bu bir
danışıklı dövüş- bu alıcılar aynı
şekilde bu çayı alıyorlar, Rize çayıyla
karıştırıyorlar ve marketlerde satıyorlar;
yapmayın bunları. Bu çayları imha edin, kim getirirse
getirsin, kaçak çayları lütfen imha edin; Rizenin, Trabzonun, Giresunun
çay üreticisine yapmayın bunları. dedik.
Yahu, çay üreticisi mağdur, oyları
veriyor; fındık üreticisi perişan
İşte bugün, 2015
ürünü elde kalmış, 2016 ürünü toplama maliyetine ve Karadeniz
bitmiş, helak olmuş; sonuçta Karadenize gelmişsiniz,
referandumda oy istiyorsunuz. Bak, yemin olsun, buradan söylüyorum: Bu
Karadenizi fazla hafife aldınız, Karadenizlinin onuruna dokundunuz.
16 Nisan günü Karadeniz size ciddi bir ihtarname verecek. Bu ihtarı lütfen
dikkatle dinleyin. Bu ihtarı dinlemez iseniz, emin olun, Karadeniz size
bundan daha ağırını seçimlerde, genel seçimlerde ciddi bir
şekilde gösterecek. Buradan, sizden istiyorum. Sayın Bakan, özellikle
not alın bunu, lütfen, rica ediyorum. Bakın, siz de Karadenizlisiniz.
En çok göç veren illerden birisi sizin memleketiniz, sizin iliniz. Sizin
ilinize gideceğim, sizi şikâyet edeceğim. İlinizdeki
insanlar en çok göç eden insanlar, el kapılarına muhtaç olan
insanlar. Herkese teşvik verdiniz, niçin Bayburta, niçin
Gümüşhaneye, niçin Trabzona vermiyorsunuz, niçin Karadenize
vermiyorsunuz, niçin fındık üreticisine vermiyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yapmayın Allah aşkına!
HALUK PEKŞEN (Devamla) O bölgeye de
teşvik verin, o bölgenin insanı da kendi bölgesinde
yaşasın. Gençler el kapılarında, cenazeler paramparça,
aileler darmadağınık. Böyle bir Karadeniz sizin eseriniz, bu
Karadeniz 16 Nisanda ihtarı verecektir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Siyaset yapacaksan Bayburt üzerinden yapma bari.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Pekşen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, size ihtar verdi 1
Kasımda. 5-1 oldu, 6-0 olacak senin sayende.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sıra sizde,
sıra sizde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Trabzona gitmiyorsun
ya, bilmezsin sen oraları.
BAŞKAN Osman Bey, kürsüdeyken müdahale
etmediniz, siz sataşmadınız, Sayın Pekşen size
sataştı ama.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Bakanın da
ismini kullandınız.
Buyurun Sayın Bakan, yerinizden.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Bakan daha sonra söz alırsa seviniriz.
Arkadaşlarımız konuşsunlar, malum, yayından
dolayı
BAŞKAN Tamam.
Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tamam.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, benim hakkım saklı. Levent Beyin ricası
üzerine söz almadım.
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz,
Denizli Milletvekili Kazım Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
390 sıra sayılı uluslararası
anlaşma üzerine söz aldım ve şahsım adına
düşüncelerimi size aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz, anlaşmayla ilgili söyleyecek çok fazla
sözümüz yok. Zaten bunun onayını biraz sonra Meclis olarak hep
birlikte vereceğiz. Ama gündemdeki konularla ilgili, özellikle
referandumla ilgili, Anayasa değişikliğiyle ilgili bazı
konulara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
yapılacak Anayasa değişikliğinin gerçekten ülkemize,
ülkemizdeki çalışan işçimize, köylümüze, çiftçimize,
esnafımıza, sanayicimize, yatırımcımıza,
ihracatçımıza getirecek hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla
hem ekonomik anlamda hem siyasi anlamda hem de toplumsal anlamda
katkısı olmayan bir değişikliğin referandumunu
yapacağız.
Tabii, bu değişikliğin, ülke için
değil, sadece seçilecek Cumhurbaşkanının tüm yetkileri
eline alarak ülkeyi tek başına yönetme isteğinden
kaynaklandığını özellikle belirtmek istiyorum. Bu
şahsi bir mesele değil, ülkenin meselesi ve ülkenin rejiminin
değiştirilmesi meselesi ve dolayısıyla getirilecek
değişiklikle ülkede seçilecek olan Cumhurbaşkanının
hem yasamaya hem yürütmeye hem de yargıya hâkim olduğu bir
çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkacaktır. Onun için
hayır diyoruz.
Bunu neden diyoruz? Çünkü eğer bir ülkede
yürütmenin yaptığı işlemleri yargıdan uzak tutuyorsak,
yargıyı tamamen kendimizin atadığı hâkimlerle kontrol
altında tutuyorsak artık burada bağımsız bir
yargıdan bahsetmek ve tarafsız karar vermesini beklemek mümkün
olmayacaktır.
Bakınız, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin
12 tanesini Cumhurbaşkanı atıyor, 3 tanesi de Meclisten
çoğunluk partisinin atadığı üyelerle oluşuyor.
Düşünün, sizin atadığınız hâkimler bu Meclisten
çıkacak kanunu nasıl denetleyecek, çoğunluk partisinin
vermiş olduğu kararları, Cumhurbaşkanının
vermiş olduğu kararları nasıl denetleyecek? Kesinlikle
bunun mümkün olmayacağı, böylelikle Türkiyede tam anlamıyla,
bağımsız yargının değil, tamamen
bağımlı hâle getirilmiş bir yargının ortaya
çıkacağını belirtmek istiyorum. Bunun için hayır
diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
geçmişten beri yargı yine bağımlıydı ama bu sefer
öyle bir bağımlı hâle getiriyorsunuz ki artık hâkimin
gerçekten sizin bilginizin dışında,
Cumhurbaşkanının inisiyatifi dışında karar
vermesi mümkün olmayacaktır. Danıştayın 1/3ünün
hâkimlerini atayacaksınız, cumhuriyet
başsavcısını atayacaksınız, vekilini
atayacaksınız, ayrıca Hâkimler Savcılar Kurulunu 6 üyesini
Cumhurbaşkanı, 7 üyesini de Meclisten çoğunluk partisinin
gönderdiği hâkimlerle çalıştıracaksınız.
İşte, böyle bir ortamda kesinlikle bağımsız
yargıyı oluşturmak, çalıştırmak mümkün
değildir. Tabii, bunun sonucunda, Türkiyede bağımsız
yargı olmayınca ülkede adalet olmayacaktır, ülke hukuk devleti
olmaktan uzak kalacaktır, hem içte hem dışta hiç kimsenin
Türkiyeye karşı güveni kalmayacaktır. Dolayısıyla,
bunun ışığında ne yerli yatırımcı ne de
yabancı yatırımcı Türkiyeye gelip burada yatırım
yapmayacaktır, burada üretim yapmayacaktır, dolayısıyla
Türkiyeye güvenmediğini açıklıkla gösterecektir.
Bunları şimdi de görüyoruz ama bunu daha
katı hâle getirmek gerçekten Türkiye'nin itibarını,
geleceğini yok etmek demektir, imajını da tamamen ortadan
kaldırmak demektir. Bunu hızla düzeltecek olan bu referandumdur,
referandumda verilecek hayır oylarıdır. Hayır
oylarını vermek suretiyle ülkenin bir kaotik ortama girmesini
engelleyeceğiz, Türkiyeyi normalleştireceğiz ve böylelikle
Türkiye'nin düzeni yeniden aynı şekilde cumhuriyetle birlikte devam
edecek.
Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanımız da buradayken ben
Midyatla ve Batmanla ilgili bazı sorunları dile getirmek istiyorum.
Batmanın şehir merkezine, birkaç mahallesine doğal gaz
çekilmiş durumda ama Batmanın en büyük mahalleleri olan Bağlar,
Petrolkent, İpragaz, İluh, Cudi, Seyitler, Akyürek ve ilçeleri Sason,
Kozluk, Beşiri, Gercüş, Hasankeyfe ise doğal gaz henüz
çekilmemiş durumdadır. Dünya Sağlık Örgütünün
yaptığı bir araştırmaya göre de maalesef Batman
Avrupada hava kirliliğinde ikinci sırada, Türkiyede de maalesef
birinci sırada.
Tabii, bunun birçok nedeni olmakla beraber özellikle
doğal gazın bulunmaması ve Türkiye Petrolleri Genel Müdürlüğünün
orada faaliyet gösteriyor olmasıdır. Yılda bir konutta ortalama
3 ton kömür ve 2 ton da odun kullanılmaktadır. Yani hem ekolojiye
zarar hem ekonomiye zarar hem insan sağlığına büyük bir
zarar teşkil ediyor. Dolayısıyla, Batmanlılar geri kalan mahallelere
de doğal gaz çekilmesini talep ediyor, ilçeler de aynı şekilde
talep ediyor ama ne ilginçtir ne yazıktır ki Sayın Bakanın
Türkiye Petrolleri Genel Müdürlüğü, artık merkezî bir karar alarak
bütün ihale, bütün alım ve satımların merkezden, Ankaradan
yapılmasıyla ilgili bir karar çıkarmıştır. Yani
cefası Batmana -Batman hava kirliliğine maruz kalıyor- ama
sefasını başkaları sürecek. Zaten Batman, işsizlikte
yüzde 27yle Türkiye'nin aynı zamanda birinci şehri, maalesef yine
birinci. Buna dönük çözücü projeler geliştirilmesi gerekirken maalesef
orada yapılması gereken ihaleler de merkeze, Ankaraya
çekilmiştir. Hem küçük esnaf hem büyük esnaf için bu büyük bir krizdir ve
ihaleye bölgeden girecekler için de yine aynı şekilde büyük bir
cefadır. Bunun bir an önce giderilmesini talep ediyoruz. Oradan petrol
kazancı vardır, o kazancın o ilde de kalması gerekiyor ama
maalesef alım satım dahi dışarıdan
yapılıyor. Bu hiç adil bir uygulama değildir.
Aynı şekilde, yine, Savurdan Silopiye
doğru bir doğal gaz şebekesi geçmektedir ve Midyattan
geçmektedir. Midyat, 106 bin nüfusa sahiptir. Midyatlılar da doğal
gazdan faydalanmak istiyor çünkü orada da hava kirliliği had safhada ve
insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara
varmıştır. Dolayısıyla, Midyat halkı sadece
seçimlerde değil, hizmet zamanında da hatırlanmak istemektedir
ve bu doğal gaz hattından Midyat ve beldelerine de hizmet talep
etmektedir.
İsrail dedik. Bu İsrail bugün benim
zamanımı aldı. Bir somut önerim olacak: İslam ülkeleri hep
sadece İsraili...
Sayın Başkan, Mecliste bir sükûnet
sağlanırsa sevinirim çünkü bütün Meclisi ilgilendiriyor, bütün
İslam âlemini ilgilendiriyor, bütün Orta Doğuyu ilgilendiriyor.
BAŞKAN Buyurun, buyurun, siz Genel Kurula
hitap edin.
Sayın milletvekilleri, sessizlik lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sürekli
kınıyoruz ama hiçbir yaptırım kararı almıyoruz.
Çok basit bir yaptırım kararı önerim olacak şahsen hem
Türkiye'ye hem de bütün İslam ülkelerine: Şu anda, İsraili
Birleşmiş Milletlerin tanıdığı 160 ülke
tanımaktadır, Filistini ise 138 ülke tanımaktadır.
Eğer İslam ülkeleri geçici olarak da olsa İsrail devletini
tanımayı feshederse yani 23 İslam ülkesi feshederse
İsraili tanıyan devlet sayısı 137ye düşecektir,
Filistini tanıyan ülke sayısı 138e çıkacaktır.
Dolayısıyla, Filistin yeryüzünde İsrailden daha meşru bir
devlet, bir ülke olacaktır. Çok basittir yani buna hiçbir parlamentonun,
hiçbir İslam ülkesinin hayır diyeceğini düşünmüyorum.
Niye? Şu anda kasıtlı olarak ezan yasaklandı, yarın
camiler kapatılacak. Eğer yaptırım kararları
alınmazsa oradaki İslam kimliği tasfiye edilecek.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Aslan.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bugünkü birleşimde
görüşülecek diğer uluslararası anlaşmaların açık
oylamalarının tamamının da ayrı ayrı elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi tasarının tümünü
oylarınıza sunacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
390
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi açık oylama işlemini
tekrarlayacağım.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 390 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 219
Kabul : 219(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatma
Kaplan Hürriyet Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/614) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 266)
(xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 266 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE NİJER CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SU ALANINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Ocak 2013
tarihinde Niameyde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su Alanında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 266 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Su Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 204
Kabul :
204(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma
Kaplan Hürriyet Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3üncü sırada yer alan,
267 sıra sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin
Başvuru Usulüne İlişkin İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Başvuru Usulüne
İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/322) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 267) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 267 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
ÇOCUK
HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMENİN BAŞVURU USULÜNE
İLİŞKİN İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmenin Başvuru Usulüne İlişkin İhtiyari
Protokolün beyanla birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Tümümün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 267 sıra sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Başvuru
Usulüne İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul : 216
(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Hürriyet Kaplan Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Şehircilik
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Dair Kanun Tasarısı (1/422) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Şehircilik Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Dair Kanun Tasarısı
(1/422) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268)
(xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 268 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1nci maddeyi okutuyorum.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE TUNUS CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
ŞEHİRCİLİK ALANINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Haziran
2013 tarihinde Tunusta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Şehircilik Alanında Mutabakat
Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 268 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Şehircilik Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 220
Kabul :
220(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/618) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 272) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 272 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR KURULU ARASINDA
ORMANCILIK ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9
Ekim 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 272
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :218
Kabul : 218 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
İcra Edilecek Kafkas Kartalı Küçük Birlik Komando Tatbikatı
İçin Ev Sahibi Ülke Desteği Koşullarına İlişkin
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında İcra Edilecek Kafkas Kartalı Küçük Birlik
Komando Tatbikatı İçin Ev Sahibi Ülke Desteği
Koşullarına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/508) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 276) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 276 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ, AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA İCRA EDİLECEK
KAFKAS KARTALI KÜÇÜK BİRLİK KOMANDO TATBİKATI İÇİN EV
SAHİBİ ÜLKE DESTEĞİ KOŞULLARINA
İLİŞKİN MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21
Kasım 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında İcra
Edilecek Kafkas Kartalı Küçük Birlik Komando Tatbikatı İçin Ev
Sahibi Ülke Desteği Koşullarına İlişkin Mutabakat
Muhtırasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 276 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında İcra Edilecek Kafkas
Kartalı Küçük Birlik Komando Tatbikatı İçin Ev Sahibi Ülke
Desteği Koşullarına İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 219
Kabul : 219 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/617) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 257) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 257 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tümünün oylamasından önce tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 3
Temmuz 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika
3üncü maddeyi okuduk mu?
LEVENT GÖK (Ankara) Sistem arıza yaptı
Sayın Başkan, sistemde var bir arıza.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başkanlık
sistemi.
LEVENT GÖK (Ankara) Başkanlık sisteminde
bir arıza var Sayın Başkan.
BAŞKAN İşte, bu sistemde arıza
var diyoruz Levent Bey yani hakikaten...
LEVENT GÖK (Ankara) Başkanlık sisteminde
arıza var.
BAŞKAN
hem hızımıza ayak
uyduramıyor hem çağın gereklerini karşılamıyor.
Şu sistemi yenileyeceğiz inşallah. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Ama Başkan da hata
yapınca sistem tamamen çöküyor, bakın.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Başkan hata
yapıyorsa Meclis müdahale edebiliyor.
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
257 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin
Devleti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 218
Kabul :
216
Ret :
1
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma
Kaplan Hürriyet Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
8inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/520) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 282 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TUNUS CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 28
Mayıs 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 282 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 212
Kabul: 210
Ret: 1
Çekimser: (1)(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/522) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 283) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 283 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE BELÇİKA KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA
SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Nisan 2014 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 283 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 221
Kabul : 219
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
10uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lübnan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/604) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 287)
(XX)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 287 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarına sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE LÜBNAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Ocak 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lübnan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 287
sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 221
Kabul : 219
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
11inci sırada yer alan, Güneydoğu Avrupa
Kanun Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.-
Güneydoğu Avrupa Kanun Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/587) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 290) (XX)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 290 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU AVRUPA KANUN
UYGULAMA MERKEZİNİN AYRICALIK VE BAĞIŞIKLIKLARINA
İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 24 Kasım 2010 tarihinde imzalanan Güneydoğu Avrupa Kanun
Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 290 sıra sayılı
Güneydoğu Avrupa Kanun Uygulama Merkezinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 223
Kabul :
222
Ret :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
12nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Belarus Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
12.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve
Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 291) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon Raporu 291 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLE BELARUS CUMHURİYETİ ARASINDA HUKUKİ, TİCARİ
VE CEZAİ KONULARDA ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 13 Mart 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus
Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünün oylaması için bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 291 sıra sayılı,
Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve
Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 219
Kabul :
219 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
13üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Kanun
Uygulama Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
13.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti
Arasında Kanun Uygulama Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/677) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 292) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 292 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE İSVEÇ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA KANUN
UYGULAMA ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7
Mayıs 2015 tarihinde Stokholmde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Kanun Uygulama
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylaması için bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 292 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti
Arasında Kanun Uygulama Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 207
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
14üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Mali Cumhuriyeti Savunma ve Mücahitler
Bakanlığı Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mali
Cumhuriyeti Savunma ve Mücahitler Bakanlığı Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1
Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/555) ile Milli Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 299) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon Raporu 299 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
İLE MALİ CUMHURİYETİ SAVUNMA VE MÜCAHİTLER BAKANLIĞI
ARASINDA ASKERİ EĞİTİM İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASINA DAİR 1 NUMARALI
DEĞİŞİKLİK PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9 Haziran 2010
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Mali Cumhuriyeti Savunma ve Mücahitler
Bakanlığı Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik
Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
299 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Mali Cumhuriyeti Savunma ve Mücahitler
Bakanlığı Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 212
Kabul :
211
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
15inci
sırada yer alan, Bazı Tehlikeli Kimyasalların ve Pestisitlerin
Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
15.-
Bazı Tehlikeli Kimyasalların ve Pestisitlerin Uluslararası
Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/603) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 304) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 304 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
BAZI TEHLİKELİ KİMYASALLARIN VE
PESTİSİTLERİN ULUSLARARASI TİCARETİNDE ÖN
BİLDİRİMLİ KABUL USULÜNE DAİR ROTTERDAM
SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10
Eylül 1998 tarihinde Rotterdamda imzalanan Bazı Tehlikeli
Kimyasalların ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli
Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesinin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
304 sıra sayılı Bazı Tehlikeli Kimyasalların ve
Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair
Rotterdam Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul :
215
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
16ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/639) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 305) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 305 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KOLOMBİYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
İŞBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞ-MASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10
Şubat 2015 tarihinde Bogotada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Çerçeve
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 305 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 220
Kabul : 219
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
17nci sırada yer alan, 1974, Yolcuların ve Bagajlarının Deniz Yolu ile
Taşınmasına İlişkin Atina Sözleşmesine Ait 2002
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
17.-
1974, Yolcuların ve Bagajlarının Deniz Yolu ile
Taşınmasına İlişkin Atina Sözleşmesine Ait 2002
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/470) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 152) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 152 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
1974, YOLCULARIN VE BAGAJLARININ
DENİZ YOLU İLE TAŞINMASINA İLİŞKİN
ATİNA SÖZLEŞMESİNE AİT 2002 PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1974, Yolcuların ve Bagajlarının
Deniz Yolu ile Taşınmasına İlişkin Atina
Sözleşmesinde değişiklik yapılmasını öngören
2002 Protokolünün beyanla onaylanması uygun bulunmuştur.
(2) 2002 Protokolünün 23 üncü maddesinde belirtilen
sorumluluk limitlerinde yapılacak değişiklikleri onaylamaya
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
152 sıra sayılı 1974, Yolcuların ve
Bagajlarının Deniz Yolu ile Taşınmasına
İlişkin Atina Sözleşmesine Ait 2002 Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul :
217(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesine Dair
Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
18.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında
Suçluların İadesine Dair Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/683) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 293) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 293 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA
SUÇLULARIN İADESİNE
DAİR ANLAŞMA VE ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 5 Haziran 2013 tarihinde Belgradda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında
Suçluların İadesine Dair Anlaşma ve Anlaşmada
değişiklik yapılmasına ilişkin Notaların
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün
oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 293 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların
İadesine Dair Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 217
Kabul :
216
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
19uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Milli Savunma Bakanlığı ile Birleşik Arap Emirlikleri
Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
19.-
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı ile Birleşik
Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı Arasında
Savunma Sanayi İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/582) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 301) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 301 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI İLE BİRLEŞİK ARAP
EMİRLİKLERİ SİLAHLI KUVVETLERİ GENEL KARARGAHI
ARASINDA SAVUNMA SANAYİ İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT
MUHTIRASININONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Ekim 2011
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma
Bakanlığı ile Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı
Kuvvetleri Genel Karargahı Arasında Savunma Sanayi İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 301 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı ile Birleşik Arap
Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı Arasında Savunma
Sanayi İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 216
Kabul :
215
Çekimser :
1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
20nci sırada yer alan, İsviçre
Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi Kurulması ve
İşleyişine Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
20.-
İsviçre Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi Kurulması ve
İşleyişine Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/621) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 308) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon Raporu 308 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
İSVİÇRE KONFEDERASYONU
İLE AVUSTURYA CUMHURİYETİ ARASINDA VİYANADA ULUSLARARASI
GÖÇ SİYASALARI GELİŞTİRME MERKEZİ KURULMASI VE
İŞLEYİŞİNE DAİR ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
İsviçre Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi (UGSGM)
Kurulması ve İşleyişine Dair Anlaşmaya
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 308 sıra sayılı
İsviçre Konfederasyonu ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Viyanada
Uluslararası Göç Siyasaları Geliştirme Merkezi (UGSGM)
Kurulması ve İşleyişine Dair Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğunu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 212
Kabul :
212(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
21inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/648) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
21.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında
Geri Kabul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/648) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 311)
(xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 311 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
BOSNA-HERSEK BAKANLAR KURULU ARASINDA GERİ KABUL ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 16 Şubat 2012
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Geri Kabul Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Tümünün oylaması için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 311 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar
Kurulu Arasında Geri Kabul Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 206
Kabul : 205
Çekimser : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
22nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile
Belarus Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
22.-
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Belarus
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/591) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 316) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 316 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1nci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI İLE BELARUS CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30 Ekim 2009 tarihinde Minskte imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Belarus
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 316 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Belarus Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 210
Kabul: 210 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
23üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
23.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/637) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 317) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 317 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE SAİNT VİNCENT VE GRENADİNLER
HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Temmuz
2014 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN 317 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Vincent ve Grenadinler Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 212
Kabul: 212 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
24üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/638) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
24.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/638) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 318) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 318 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE SAİNT LUCİA HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA
ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Temmuz
2014 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 318 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Saint Lucia Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 212
Kabul :
212(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
25inci sırada yer alan Mücavir Atlantik Deniz
Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına Dair
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/472) ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
25.-
Mücavir Atlantik Deniz Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin
Korunmasına Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/472) ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 320)
(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 320 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
MÜCAVİR ATLANTİK
DENİZ BÖLGESİ, AKDENİZ VE KARADENİZDEKİ DENİZ
MEMELİLERİNİN KORUNMASINA DAİR ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24
Kasım 1996 tarihli Mücavir Atlantik Deniz Bölgesi, Akdeniz ve
Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına Dair Anlaşmaya
çekince ve beyanla katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
gördüğünüz gibi, parlamenter rejimde sistem tıkır
tıkır işliyor. Üç günde 75 kanun geçirdik, ülkemize
hayırlı olsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ederiz
Başkanım.
LEVENT GÖK (Ankara) Herhâlde siz de bu konuda bir
şey söylersiniz Sayın Başkan, 75 kanunun geçirilmesine
Başkanlık ettiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Muhalefete
teşekkür ediyoruz desteklerinden dolayı.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
320 sıra sayılı Mücavir Atlantik
Deniz Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına
Dair Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 209 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Mustafa Açıkgöz
Kocaeli Nevşehir
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Kanunlaşmalarda
emeği geçen tüm milletvekillerine ve tüm gruplara ayrıca
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
26ncı
sırada yer alan, Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin
Stokholm Sözleşmesine İlave Edilen Anlaşmazlıkların
Çözümü Hakkında EK-Gnin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
26.-
Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stokholm
Sözleşmesine İlave Edilen Anlaşmazlıkların Çözümü
Hakkında EK-Gnin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/636) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 322)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
27nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvador Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
27.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvador Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/658) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 323)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 14 Mart 2017 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
akşamlar, hayırlı hafta sonları ve emeği geçen tüm
milletvekillerine, tüm gruplara teşekkürlerimi sunuyorum. İyi
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.15
(x) 390 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümlerde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille kelimeler kullanıldı.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 266 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 267 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir
(xx) 268 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 272 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) ) 276 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 257 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) ) 282 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) ) 283 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 287 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 290 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 291 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) ) 292 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 299 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 304 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 305 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 152 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 293 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 301 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 308 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 311 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 316 S: Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 317 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 318 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 320 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.