TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84üncü
Birleşim
18
Nisan 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahramanın, siyasi hayat ve sistem açısından yeni
bir döneme girildiğine ve yapılan referandum sonucunda
gerçekleşen Anayasa değişikliğinin ülkemiz, demokrasimiz ve
kültür coğrafyamız için faydalı olmasını temenni
ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail
Kahramanın, Tuncelide yaşanan helikopter kazası nedeniyle
millete başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, yapılan halk oylamasında millî iradeyi yüzde
85in üzerinde sandığa yansıtan tüm vatandaşlara
teşekkür ettiğine ve halk oylaması sonuçlarının
hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin konuşması
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Tuncelide yaşanan helikopter kazası nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
referandum sonucunun hayırlı uğurlu olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, kabul edilen
Anayasa değişikliğinin hayırlı uğurlu
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, referandum
sonucunun millî irade ferasetinin eseri olduğuna ve Erzurumluların
seçimlerde gösterdikleri dikkat ve sağladıkları huzur
ortamına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Cumhurbaşkanının Niğdeyle ilgili bazı ifadelerine ve
Yüksek Seçim Kurulu kararları nedeniyle Anayasa oylaması
sonuçlarının meşru olmadığına ilişkin
açıklaması
5.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, halk oylamasıyla
kabul edilen Anayasa değişikliğinin Türkiyenin demokrasi hayatı
boyunca edindiği kazanımların başında geldiğine,
verdikleri destek nedeniyle Erzurumlulara teşekkür ettiğine ve İslam âleminin Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, OHAL
koşullarında, mühürsüz kullanılan oyların geçerli
sayılmasıyla ve Cumhurbaşkanının evet oyları
için olağanüstü çalışmasıyla yapılan referandumun
meşruiyetine gölge düştüğüne ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın,
yüksek bir katılımla yapılan halk oylamasında oy veren
bütün vatandaşlara şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, referandum için
sandığa giden tüm yurttaşları saygıyla
selamladığına, bu referandum oylamasının meşru
olmadığına ve tarafsızlık yeminine rağmen birçok
yerde miting düzenleyen Cumhurbaşkanının anayasal suç
işlediğine ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
10.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, millet iradesiyle
sistem değişikliğinin hayata geçirildiğine ve bu tarihî
süreçte emeği geçen herkese şükranlarını sunduğuna
ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, referandumda
oy kullanan tüm vatandaşlara şükranlarını sunduğuna ve
yapılan Anayasa değişikliğiyle Türkiye'nin
kazandığına ilişkin açıklaması
12.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, referandumda
sandığa giden bütün vatandaşlara saygı ve sevgilerini
sunduğuna ve Türkiye sınırları içerisinde yüzdelik olarak
hayır oylarının kesinlikle daha fazla olduğuna
ilişkin açıklaması
13.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın,
başta Afyonkarahisarlılar olmak üzere tüm seçmenlere teşekkür
ettiğine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
14.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
referandumda Erzurumun büyükşehirler arasında 1inci olması
nedeniyle Erzurumlulara teşekkür ettiğine ve 2026 Kış
Olimpiyatları adaylığı için herkesin desteğini
beklediğine ilişkin açıklaması
15.- Bilecik Milletvekili Halil Eldemirin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Serdar Kuyucuoğlunun, OHAL
koşullarında ve eşit olmayan bir referandum
yarışı yaşandığına ilişkin
açıklaması
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Tuncelide yaşanan
helikopter kazasıyla ilgili Hükûmet yetkililerinin bir açıklama
yapması gerektiğine, Yüksek Seçim Kurulunun mühürsüz oy
kullanımına onay veren kararıyla referandumun şaibeli hâle
geldiğine ve sonuçlar kesinleşmeden bu referandum sürecinin
bitmiş olmadığına ilişkin açıklaması
18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Kutlu Doğum Haftasını kutladığına, yapılan
referandumun tartışmalı olduğuna ve yapılan haklı
itirazlar etkin bir şekilde irdelenmediği sürece 16 Nisan 2017
tarihinin ülke tarihine çok kötü bir gün olarak kazınacağına
ilişkin açıklaması
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Tuncelide
yaşanan helikopter kazasına, referandumla kabul edilen yeni sistemin
hayırlı olmasını dilediğine ve Kutlu Doğum
Haftasını kutladığına ilişkin
açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, halk
oylamasının sonuçlarının ülkeye hayırlı
olmasını dilediğine, 8inci Cumhurbaşkanı Turgut
Özalın ölümünün 24üncü yıl dönümüne, Tuncelide yaşanan
helikopter kazasına ve Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, mühürsüz oy
kullanmayı kabul eden Yüksek Seçim Kurulunun bu kararının
referandum sürecine gölge düşürdüğüne, Yüksek Seçim Kurulu
Başkanını istifaya davet ettiklerine ve bu sürecin henüz
bitmediğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Meclisin 2 Mayıs 2017 tarihine kadar tatile girmesi önerisini kabul
etmediklerine, referandum sürecinin henüz sonuçlanmadığına ve bütün yurttaşların oylarının takipçisi
olacaklarına, 1 Mayısın emekçilere ve çalışanlara
zarar vermeden kutlanmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tuncelide yaşanan helikopter kazası nedeniyle hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün (3/931) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın 22 Haziran 2010 tarihinde
Başbakanlığı sırasında AK PARTİ grup
toplantısında OHAL konusunda sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Murat Emir ve 22 milletvekilinin,
kamu yararına faaliyet gösteren vakıf ve derneklerin
bağış adı altında para toplamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/506)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22
milletvekilinin, kent konseylerinin genel durumu ile
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/507)
3.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve 20 milletvekilinin,
ekmek fiyatlarındaki artışların nedenlerinin ve ekmek
üreticilerinin yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/508)
B) Tezkereler
1.- Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararıyla ülke
genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134 sayılı Kararı
uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin 19/4/2017 Çarşamba
günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına
dair tezkeresi (3/931)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili
Hayati Yazıcının (3/931) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcının,
Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Konya
Milletvekili Leyla Şahin Ustanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 97nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramının kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi
gayesiyle Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2017 Pazar günü saat 14.00te
toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi
parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu
birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin
önerisi
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, cezaevlerinde yaşam riski
sınırına ulaşmış olan açlık grevi
eylemcilerinin taleplerinin insani yol ve yöntemlerle
karşılanabilmesinin yollarının
araştırılması amacıyla 18/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Nisan 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun 18/4/2017 Salı
günkü birleşiminde gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında yer alan 17/4/2017 tarihli ve (3/931)
sayılı olağanüstü hâlin uzatılmasına dair
Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin bitiminden sonra
herhangi bir işin görüşülmemesine, Genel Kurulun 19, 20, 25, 26, 27
Nisan 2017 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri
toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Didem Engin'in, Kapalıçarşı esnafının sorunlarına
ve ekonominin canlandırılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/8397) (Ek
cevap)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Hamzabeyli Sınır
Kapısı'ndan Türkiye'ye kaçak olarak kedi sokulması olayına
ve hayvan hakları ihlallerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/8860) (Ek cevap)
3.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşen'in, THY ile ilgili çeşitli hususlara,
THY ile ilgili çeşitli
hususlara,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/10494), (7/10495)
4.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırım'ın, THY'nin Siirt seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/11177)
5.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, bir grup gazete
çalışanının gözaltı süreciyle ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın cevabı (7/11277)
6.- Burdur Milletvekili
Mehmet Göker'in, karşılıksız çek sayısındaki
artışa ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11473)
7.- İzmir Milletvekili
Müslüm Doğan'ın, İstanbul'da bir inşaatta çalışan
ve üzerine beton düşen bir üniversite öğrencisinin hayatını
kaybetmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/11498)
8.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan'ın, Hereke ipek halılarına sahip
çıkılması ve müteşebbislerin desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/11509)
9.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Bakanlık tarafından özel
şahıslardan kiralanan taşınmaz ve araçlar ile bunlara
ödenen kiralara ilişkin sorusu ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı
(7/11510)
10.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi
kapsamındaki sözleşmeli personele kadro verilip verilmeyeceğine
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/11511)
11.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu'nun, Cenevre'de yapılan Kıbrıs Müzakerelerine
ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11517)
12.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bir uluslararası kredi kuruluşunun
Türkiye'ye dair son değerlendirmesine ve ekonomik tedbirlere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11519)
13.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, 1/1/2003 tarihi itibarıyla Bakanlık
tarafından özel şahıslardan kiralanan taşınmaz ve
araçlar ile bunlara ödenen kiralara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/11535)
14.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, çiftçilere kullanmakta oldukları hazine arazilerinin
satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/11544)
15.- Manisa Milletvekili
Mazlum Nurlu'nun, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketine
atanan yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/11572)
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, sanayi üretimindeki düşüşe ilişkin sorusu
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/11592)
17.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırım'ın, Siirt fıstığının
üretiminin artırılmasına yönelik AB destekli projenin
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün
cevabı (7/11593)
18.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, ekonomiye güvenin artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11601)
19.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, üniversite hastanelerinin kamudan alacaklarıyla
ilgili sorunların çözümüne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/11623)
20.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, savunma harcamalarındaki artışın
nasıl karşılanacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Fikri
Işıkın cevabı (7/11631)
21.- Denizli Milletvekili Melike
Basmacı'nın, Türkiye Varlık Fonu'na devredilen kuruluşlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/11667)
22.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Sarp Sınır Kapısı'nda
görevli polislerin ve diğer memurların çalışma saatlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11669)
23.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Sarp Sınır Kapısı'nda
görevli polislerin ve diğer memurların çalışma saatlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11669)
(Ek cevap)
24.- İstanbul
Milletvekili Dursun Çiçek'in, Varlık Fonu'na ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/11675)
25.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın, Varlık Fonu'na ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/11677)
26.- İstanbul
Milletvekili Erdal Ataş'ın, İstanbul'da bir inşaat
şantiyesinde işçilerin bazı hak ihlallerine maruz
kaldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/11707)
27.- Denizli Milletvekili
Melike Basmacı'nın, tarım ve tekstil ticaret alanlarında
Rusya ile yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11716)
28.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, İller Bankasının belediyelere
yaptığı ödemelerdeki kesintilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/11741)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da bir
inşaatta çalışan üniversite öğrencisinin ölümünün
soruşturulmasına ve iş kazalarıyla ilgili bazı
verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/11773)
30.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Varlık Fonu'na
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/11779)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, işletmesini kapatan esnafa
ve 2017 yılında sağlanacak KOBİ desteklerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/11791)
32.- İzmir Milletvekili
Ali Yiğit'in, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yararlanmak için
yıllar itibariyle yapılan başvurulara ve ödemelere ve Fon'da
biriken miktarın nasıl değerlendirildiğine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/11798)
33.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl'ün, Varlık Fonu'nun gelir ve giderlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/11799)
34.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 657 sayılı Kanun'un 4/C maddesi
kapsamındaki personelin kadrolu personel statüsüne geçirilmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/11805)
35.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu'nun, tarım kredisi sağlayan bir kamu
bankasının sigorta ve kasko oranlarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/11811)
36.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, deterjanların insan ve çevre
sağlığı açısından yarattığı
sorunların takibi ve alternatif ürünlerin desteklenmesine yönelik bir
çalışma yapılıp yapılmadığına
ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11825)
37.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak'ın, İşsizlik Fonu'nda biriken miktara ve
Fon'dan yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/11916)
38.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar'ın, Rusya'nın Suriye özel temsilcisi
tarafından yapılan bir açıklamaya ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11924)
39.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylan'ın, 687 sayılı KHK ile getirilen
işveren destek ödemesine ve İşsizlik Sigortası Fonu'na
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/11956)
40.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Artvin-Hopa Cankurtaran Tüneli'nin
açılışına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11964)
41.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşen'in, yurt dışında yaşayan
vatandaşların Anayasa referandumu için askıya
çıkarılan seçmen listelerine süresi içinde yaptıkları
kayıt taleplerinin konsolosluklar tarafından reddedildiğine dair
şikayetlere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/11965)
42.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslan'ın, Pakistan ile serbest ticaret alanı tesis eden
anlaşmanın yürürlük tarihinin ertelenmesine ve tekstil sektörünü
olumsuz etkilememesi için alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/11967)
43.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, trafik elektronik denetleme işinin özel sektöre
devredileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/11987)
44.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, kamu kurum ve kuruluşlarının Yerli
Malı Tebliği'ne uymaksızın temin ettiği araçlara
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlünün cevabı (7/12039)
45.- Isparta Milletvekili
Nuri Okutan'ın, Isparta Süleyman Demirel OSB'nin ikinci etabı için
yapılan kamulaştırmalara ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/12040)
46.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, gece vardiyasında çalışan kadın
işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12042)
47.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, 2015, 2016 ve 2017 yıllarında yapılan araç
kiralama hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/12045)
48.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, 2015, 2016 ve 2017 yıllarında yapılan araç
kiralama hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/12054)
49.- İstanbul
Milletvekili Edip Semih Yalçın'ın, canlı hayvan ve hayvansal
ürün ithalat ve ihracatının denetimine ve denetimi yapan meslek
gruplarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/12065)
50.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekci'nin, ev alanların vazgeçme hakkının
yüz seksen güne çıkarılmasıyla tüketicinin
uğradığı zararın giderilmesine ve OHAL'in
sözleşmelere etkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/12112)
51.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, iş sağlığı ve
güvenliği hizmetleri yönetmeliğinin şirket isimlerinin Türkçe
olmasına yönelik hükmüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12128)
52.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, takograflarını dijital takograf ile
değiştirmek zorundaki araçların mevcut takograflarını
muayene ve damgalama işlemi yaptırarak kullanmalarına imkan
verecek bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlünün cevabı (7/12179)
53.- Zonguldak Milletvekili
Şerafettin Turpcu'nun, İŞKUR tarafından Toplum
Yararına Çalışma Programı ödeneğinin belediyelere
dengesiz dağıtıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/12180)
54.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, tüketici güven endeksini yükseltmek maksadıyla
alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/12186)
55.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, mutfak enflasyonuna karşı alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/12238)
56.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar'ın, Rusya'da bir siyasi parti başkanının
Türkiye'nin NATO üyeliği hakkındaki ifadelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun
cevabı (7/12264)
57.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal'ın, KOSGEB tarafından işletmelere verilecek kredi
faiz desteğine ve bankaların KOSGEB tarafından onaylanan
bazı işletmelere kredi vermemesine ilişkin sorusu ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/12294)
58.- Isparta Milletvekili
Nuri Okutan'ın, Mesut Barzani'nin Türkiye ziyaretindeki bayrak
uygulamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/12302)
59.- Mardin Milletvekili
Mithat Sancar'ın, OHAL kapsamında ihraç edilen bildiri
imzacısı akademisyenlere ve intihar eden bir araştırma
görevlisine ilişkin sorusu ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslanın cevabı önergesi
(7/12333)
60.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, devlet memurlarının usulüne uygun
olarak verdikleri istifa dilekçelerinin işleme alınıp
alınmadığına ve bu şekilde görevden
ayrılanların görevlerine geri dönüp dönemeyeceğine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12351)
61.- İzmir Milletvekili
Selin Sayek Böke'nin, 27 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan
sicil affı düzenlemesinden faydalanan kişi ve şirketlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/12355)
62.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Dışişleri
Bakanının Almanya'da kanuna aykırı şekilde seçim
propagandası yaptığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/12357)
63.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Toplum Yararına Çalışma
Programı kapsamında işe alımlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/12367)
64.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözer'in, Eskişehir'de Toplum Yararına
Çalışma Programı kapsamında yapılacak işe
alımlar için ilçe belediyelerine ayrılan kontenjanlara ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/12368)
65.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, farklı hukuki statülerde olup aynı işi
yapan kamu görevlilerinin durumuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12374)
66.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Türkmenistan'da alacağı bulunan firmalara ve
Türkmenistan'a yapılan ihracatta karşılaşılan
sorunların çözümüne yönelik girişimlere ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/12383)
67.- İzmir Milletvekili
Selin Sayek Böke'nin, İŞKUR tarafından TYÇP kapsamındaki
kadroların belediyelere dengesiz dağıtıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12469)
68.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu'nun, Almanya'da görevli Diyanet İşleri
Başkanlığı imamları hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/12487)
69.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, Toplum Yararına Program
kapsamındaki geçici işçi alımlarına ve güvenlik
soruşturmasının kriterlerine ilişkin Başbakan'dan
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/12542)
70.- İstanbul
Milletvekili Dursun Çiçek'in, tarihin en büyük istihdam seferberliği
olarak tanıtımı yapılan kampanyaya ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/12654)
18 Nisan 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Döneminin İkinci Yasama
Yılının 84üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahramanın, siyasi
hayat ve sistem açısından yeni bir döneme girildiğine ve
yapılan referandum sonucunda gerçekleşen Anayasa
değişikliğinin ülkemiz, demokrasimiz ve kültür
coğrafyamız için faydalı olmasını temenni
ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Asil ve nezih milletimizin değerli
temsilcileri, Gazi Meclisimizin gazi milletvekilleri; siyasi
hayatımız, sistemimiz yeni bir döneme girerken
yaptığımız bu toplantıda bereketli ve uğurlu
çalışmaların Meclisimize nasip olmasını niyaz
ediyorum.
Önce Meclisimizin 339 milletvekilinin kararı ve
bilahare milletimizin yüzde 51 evet yüzde 48 hayır kararıyla halk
oylamasından geçen ve kabul ettiği 1982 Anayasasının
aldığı yeni şeklinin ülkemiz, demokrasimiz ve kültür
coğrafyamız için faydalı olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hayırlı olsun, mübarek olsun. Artık
hayır evet kullanımı serbest. Onun yerine bir kelime
kullanalım, şunu diyelim. demeye gerek yok, her kelime güzel.
Demokrasinin yerleştiği ve toplumumuzun
demokrasi dışında bir sisteme razı olmayacağı, bu
Gazi Meclisin 15 Temmuz harekâtıyla, davranışıyla ortaya
konulmuştu. Bundan sonra, zannederim, daha birçok halk oylamaları
göreceğiz.
Bu arkamdaki yazı yani Hâkimiyet milletindir.
yazısı, çok eski tarihlere dayanan, beş yüz yılı geçen
bir anonim sözdür.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ne alakası
var ya?
BAŞKAN Demokrasinin temeli, halkın
iradesinin yürürlüğe girmesidir.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Atatürk, Atatürk,
Atatürk
BAŞKAN Hayır, hayır, sözün temelini
söylüyorum.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Atatürk, Atatürk
BAŞKAN Ta Magna Cartaya dayanır,
Beyefendi, ta eskiye dayanır. İnceleyin dediğimi lütfen.
TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Alışın artık, Atatürk.
BAŞKAN Fark etmez, gayet tabii, Atatürkün
getirdiği ve esasını koyduğu bir sözdür. Temel olarak size
söylüyorum.
26ncı Dönemimizin, Türk siyasi tarihinde,
siyasi tarihimizde apayrı bir yeri olacaktır. Bir kere, Gazi Meclis,
evet, Meclisimiz bir darbe teşebbüsüne karşı durdu, bütün siyasi
partilerimiz, dördü de bir ortak deklarasyonla demokrasiden yana olan
tavırlarını ortaya koydular ve 15 Temmuzda burada
sabahladık, ertesi gün olağanüstü toplantı yaptık. Millet
meydanlarda yalnız ay yıldızı göğsünde taşıyarak
parti farkı gözetmeden demokrasiye sahip çıktı. Bu döneme nasip
olan güzel bir hadiseydi Meclisimizin açık kalması, bir örnek
hareketti, vazifemizdi ve gereği yerine geldi.
Bir diğer ayrıcalığı bu
dönemin Anayasada yapılan temel değişikliktir ve bu temel
değişiklik hayırlı uğurlu olsun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Daha Resmî
Gazetede yayımlanmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN İnsanlar
alıştıklarından çabuk vazgeçmezler ama tatbikatlar gösterir
ki ileride -inşallah yol alınırken düzenlemeler de
yapılır- bütün toplumun tasvip ettiği, geleceğimize ışık
tutan, kalkınmamızı, birliğimizi ve bütünlüğümüzü
sağlayacak bir noktaya ulaşırız.
Tekrar hayırlı ve uğurlu olsun
diyorum.
Gündeme geçmeden evvel, bildiğiniz gibi 3
milletvekiline söz veriliyordu. Başkanlığımıza
herhangi bir söz talebi gelmediği için sisteme girerek söz talep eden ilk
15 milletvekiline birer dakikalık söz vereceğim ve bilahare grup
başkan vekillerine de üçer dakikalık konuşma hakkı
vereceğim.
Şimdi, sisteme girenlere göre davet ediyorum.
Evet, ilk söz Sayın Ali Cumhur Taşkın
Beyefendiye aittir.
Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, referandum sonucunun hayırlı uğurlu
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pazar günü yapılan halk oylamasını
büyük bir demokratik olgunluk içerisinde gerçekleştiren
vatandaşlarımızın yüzde 51,4ü evet demiş ve
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi değişikliği
kabul edilmiştir. Aziz milletimiz bu kararıyla tüm terör örgütlerine
ve Türkiyeye düşmanlık yapan dış mihraklara en güzel cevabı
sandıkta vermiştir. Bu halk oylamasının kaybedeni yoktur,
kazananı tüm milletimizdir.
Bu başarının gerçek mimarı
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın
Başbakanımıza şükranlarımı arz ediyorum. AK
PARTİ teşkilatlarımıza ve aziz milletimize teşekkür ediyorum.
Bu Anayasa değişikliğini en başından beri destekleyen
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanına ve parti
teşkilatlarına teşekkür ediyorum.
Bu sonucun vatanımıza, milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Yılmaz Tezcan, buyurun efendim.
2.- Mersin Milletvekili Yılmaz
Tezcanın, kabul edilen Anayasa değişikliğinin
hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Size de hoş geldiniz diyorum.
BAŞKAN Hoş bulduk.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Allah sağlık,
sıhhat, afiyet versin.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Değerli
milletvekilleri, Türkiye tarihinde ilk defa tamamen Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve milletimizin iradesiyle kabul edilen Anayasa
değişikliğinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
16 Nisan oylaması milletimizin geleceğine sahip
çıktığının önemli bir göstergesidir. Türkiye tarihinin
en büyük oy sayısı olan 25 milyon 200 bine yakın evet oyuyla
kabul edilen Anayasa değişikliğiyle birlikte artık söz de
karar da yetki de milletindir.
Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet için
gece gündüz demeden çalışan başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana,
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırıma,
emeği geçen bütün siyasetçilere, milletvekili arkadaşlarıma,
teşkilatlarımıza, Mersinimize, gençlik ve kadın
kollarımıza ve tüm dava arkadaşlarıma saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
İbrahim Aydemir Beyefendi
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, referandum sonucunun millî irade ferasetinin eseri olduğuna ve
Erzurumluların seçimlerde gösterdikleri dikkat ve
sağladıkları huzur ortamına teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Referandumun sonucu millî irade ferasetinin
eseridir. Bu mübarek irade, güçlü Türkiye için 2023 seferine evet
demiştir, ak önderine güven, saygı ve sevgisini
tescillendirmiştir.
Bu noktada Erzurumun duruşuna özel bir vurgu
yapmak gerekiyor. Dadaşlar bir kez daha ve net biçimde ak liderimiz,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
istikrar ve güven için çizdiği rotaya tabi olmuş, ona vefa
göstermişlerdir. Hınıstan Aşkaleye, Karayazıdan
Tortuma, Köprüköyden Çataka, Pazaryoluna tüm Erzurumluların seçimlerde
gösterdikleri dikkat ve sağladıkları huzur ortamına
teşekkür ediyoruz. Seçime katılım oranı
bakımından da Erzurum özel bir hassasiyet sergilemiştir.
Seçimler sonuçlanmıştır artık,
her türlü tercihi saygıyla karşılıyor ve önce
kardeşlik, önce birlik ve beraberlik diyor, büyükşehirler
arasında evet oylarında birinci olan dadaşlar adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
Ömer Fethi Gürer, buyurun efendim.
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Cumhurbaşkanının Niğdeyle ilgili bazı
ifadelerine ve Yüksek Seçim Kurulu kararları nedeniyle Anayasa
oylaması sonuçlarının meşru olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı, konuşmasında Sür
eşeğini Niğdeye. dedi. Eşeğini Niğdeye sürünce
1 Kasım seçimlerinde yüzde 76,62 oyu olan evet cephesinin referandumda
oylarının yüzde 59,85e düştüğünü fark etmiş
olacaktı. Bugün Niğdede bir gazetedeki Niğde Valisinin
Geçmişte hendeklere gömülenler dün de sandığa gömüldü. ifadesi
ayrımcı ve yakışıksız bir dildir, umarım
düzeltir.
Yüksek Seçim Kurulu kararlarıyla
tartışılan Anayasa oylaması sonuçları meşru
değildir. Vali, kaymakam, muhtar, imam ve devlet olanakları
kullanılarak yapılan referandumda çıkan sonuç şaibeli bir sonuçtur.
Anayasa değişikliğini okuyan her partiden
yurttaşımızın hayır dediği görülmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Orhan Deligöz, buyurun.
5.- Erzurum Milletvekili Orhan
Deligözün, halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa
değişikliğinin Türkiyenin demokrasi hayatı boyunca
edindiği kazanımların başında geldiğine,
verdikleri destek nedeniyle Erzurumlulara teşekkür ettiğine ve İslam âleminin Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişikliğiyle ilgili 16 Nisanda yapılan halk
oylamasında yüzde 85i aşan rekor bir katılım
olmuştur. AK PARTİmiz ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortak
projesi olan 18 maddelik anayasa değişikliğine milletimiz yüzde
51,4 evet oyu vererek hayır oylarına 1.379.934 fark
atmıştır. Bu halk oylamasıyla kabul edilen anayasa
değişikliği, Türkiyemizin demokrasi hayatı boyunca
edindiği kazanımların başında gelmektedir.
Cumhurbaşkanlığı yönetim
sistemiyle yönetilecek olan Türkiye Cumhuriyetimiz şaha kalkarak
başta eğitim, ekonomi, sanayi, teknoloji, tarım ve
hayvancılık olmak üzere her alanda başarıdan
başarıya koşacaktır. Büyükşehirler içerisinde Erzurumumuzu
yüzde 75 evet oyuyla birinci yapan dadaş ve Nene Hatunlarımıza,
verdikleri destekten dolayı bu yüce Meclisimizden
şükranlarımı ve saygılarımı sunuyor, tüm
İslam âleminin Kutlu Doğum Haftasını kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Efendim, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Mersin Milletvekili Profesör Aytuğ Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın Atıcı.
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, OHAL koşullarında, mühürsüz kullanılan
oyların geçerli sayılmasıyla ve Cumhurbaşkanının
evet oyları için olağanüstü çalışmasıyla
yapılan referandumun meşruiyetine gölge düştüğüne
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, olağanüstü hâl
uygulaması yasakları altında bir referandum
gerçekleştirdik. OHAL koşullarında yapılan referandum
meşruiyete gölge düşürmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti, devletin bütün imkânlarını kullanarak
yaptığı bu referandum çalışmalarıyla
meşruiyete gölge düşürmüştür. Mühürsüz kullanılan
oyların geçerli sayılmasıyla Yüksek Seçim Kurulu bu referanduma,
meşruiyete gölge düşürmüştür. Tarafsızlık yemini eden
Cumhurbaşkanının evet oyları için olağanüstü
çalışması meşruiyete gölge düşürmüştür. Bizim
mücadelemiz sadece iktidar mücadelesi değil, demokrasi mücadelesidir ve bu
mücadele bitmemiştir ve olanca hızıyla devam edecektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Atıcı.
Efendim, söz sırası AK PARTİ
İstanbul Milletvekili Doktor Ravza Kavakcı Hanımefendiye
aittir.
7.- İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kanın, yüksek bir katılımla yapılan halk
oylamasında oy veren bütün vatandaşlara şükranlarını
sunduğuna ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; öncelikle, Kıymetli Başkanım, tekrar
geçmiş olsun.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sizi
aramızda görmek büyük bir şeref, mutluluk bizler için.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Efendim, halk
oylamasında muhteşem bir katılımla, yüzde 85 gibi bir
oranla gelip oy veren bütün vatandaşlarımıza buradan
şükranlarımı sunuyorum ve buradaki kıymetli
milletvekillerimizden de şöyle bir ricam var: Bizler milletin vekilleri
olarak, oy veren vatandaşlarımızı, gelip de halk
oylamasında vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirmiş
olan kıymetli vatandaşlarımızı rencide edecek
şekilde ifadeler kullanmamalıyız. Onlar ki 15 Temmuzda dimdik
tankların önünde durdular, bizlerden en büyük saygıyı hak
ediyorlar. Onlara layık olalım lütfen.
Hürmetler arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Hanımefendi.
Efendim, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Adana Milletvekili Sayın İbrahim Özdiş Beyefendide.
Buyurun Beyefendi.
8.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, referandum için sandığa giden tüm
yurttaşları saygıyla selamladığına, bu referandum
oylamasının meşru olmadığına ve
tarafsızlık yeminine rağmen birçok yerde miting düzenleyen
Cumhurbaşkanının anayasal suç işlediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
16 Nisanda referandum oylaması için
sandığa giden, evet veren de hayır veren de tüm
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Şunun hemen altını çizmek istiyorum
ki bu referandum oylaması meşru değildir. Ülkenin
Cumhurbaşkanı anayasal suç işlemiştir;
tarafsızlık yeminine rağmen ülkenin birçok yerinde her zaman olduğu
gibi mitingler düzenlemiştir, ülkenin valilerini,
kaymakamlarını, imamlarını, muhtarlarını evet
çıkması adına motive etmeye
çalışmıştır. İşte, meşruiyetsizlik
burada başlamıştır. Sayın
Cumhurbaşkanını bu anlamıyla kınıyorum. Bu
referandumun meşru olmadığının altını bir
daha çizmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın İmran Kılıç, AK PARTİ
Kahramanmaraş Milletvekili.
9.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Allah Resulü (SAV)in dünyayı teşrifleri
miladi takvime göre 20 Nisan 571dir. Bu münasebetle, Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından ülkemizde ve dış
temsilciliklerimizde her yıl 14-20 Nisan tarihleri arası Kutlu Doğum
Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta vesilesiyle yapılan
konferans, sohbet, panel, sempozyum ve diğer etkinliklerde her yıl
belirlenen farklı bir ana tema üzerinden Efendimiz (SAV)
anlatılmaktadır. Yine, bu haftada bireysel ve sosyal
hayatımız açısından önem arz eden temaları aziz
milletimizin gündemine taşımaya, özelde toplumumuz, genelde ise tüm
insanlık Hazreti Peygamber (SAV)in çağlarüstü örnekliğiyle,
rahmet yüklü mesajlarıyla buluşturulmaya gayret gösterilmektedir. Bu
yılki tema güvendir, Güvensizlik başlayınca dostluk sona erer.
denilmiştir. En iyi dost emanetle tanınır. Güvenen ve güvenilen
olmalıyız. Haftamız kutlu olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim,
sağ olasınız.
Efendim, söz sırası AK PARTİ Konya
Milletvekili Sayın Hüsnüye Erdoğan Hanımefendide.
Buyurunuz efendim.
10.- Konya Milletvekili Hüsnüye
Erdoğanın, millet iradesiyle sistem değişikliğinin
hayata geçirildiğine ve bu tarihî süreçte emeği geçen herkese
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Rica ederim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 16 Nisanda
milletimizin iradesiyle sistem değişikliğimizi hayata geçirdik.
Vesayet odakları her türlü iş birliğiyle, her yolu deneyerek
milletin önünde set olmaya çalıştılar, engelleme yaptılar
ama başaramadılar.
Kadınıyla erkeğiyle, genciyle
yaşlısıyla herkes sandıklara koşup milletin iradesi
üzerinde hukuki, askerî, bürokratik tüm vesayetleri silmek için oyunu
kullandı. Güçlü bir Türkiye için vatandaşlık görevini ifa eden
tüm milletimize yürekten teşekkür ediyorum. Demokrasi tarihine altın
harflerle kazınan bu değişiklikle milletimiz kazandı,
çocuklarımız kazandı, Türkiye kazandı.
Bu tarihî süreçte Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana, Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırıma, emeği geçen
herkese ve teşkilat mensuplarıma şükranlarımı
sunuyorum efendim.
BAŞKAN Efendim, teşekkür ediyorum.
Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi
Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas Şeker Beyde.
Buyurunuz efendim.
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, referandumda oy kullanan tüm vatandaşlara
şükranlarını sunduğuna ve yapılan Anayasa
değişikliğiyle Türkiye'nin kazandığına
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Anayasa değişikliği için 16 Nisanda
yapılan referandumla gençlerimize siyasette fırsat eşitliği
sağlandı, çifte hukuk sisteminden tek hukuk sistemine geçildi,
sıkıyönetim tarihin tozlu raflarına kaldırıldı,
istikrarsızlık üreten hükûmet sistemi yerine Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmesine karar verildi. Bunun gibi birçok alanda
değişiklikler oldu.
Sandık başına gidip oy kullanan tüm
vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Kazanan
Türkiye oldu, 80 milyon insanımız oldu, milletimiz oldu. Kaybedenler
ise ülkenin büyümesini ve güçlü olmasını istemeyen terör örgütleri,
ülkemizin dışa bağımlı hayat sürmesini isteyen
sömürgeci dış güçler, kendisi gibi düşünmeyenlere yaşama
hakkı tanımayan zihniyet oldu.
Seçim kampanyası
süresince vatandaşlarımız Evet oyu verecekleri denize
dökeceklermiş. O milletvekillerine selam söyleyin, biz Kocaelideyiz,
Doğantepedeyiz, bekliyoruz; gelsinler denize döksünler de görelim.
dediler.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum efendim.
Söz sırası CHP
Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım Beyefendide.
12.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, referandumda sandığa giden bütün
vatandaşlara saygı ve sevgilerini sunduğuna ve Türkiye
sınırları içerisinde yüzdelik olarak hayır
oylarının kesinlikle daha fazla olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
16 Nisanda sandığa
giden bütün vatandaşlarımıza saygı ve sevgilerimi sunuyorum
ve de başta, Uşakta oy veren bütün hemşehrilerime teşekkür
ediyorum, Uşakta yüzde 53 hayır verilmesinde katkısı
olan, çalışmalara katkı sağlayan bütün hemşehrilerime
tekrar saygılarımı sunuyorum.
Şunun da özellikle
altını çiziyorum: Türkiye sınırları içerisinde
yüzdelik olarak kesinlikle hayır oyları daha fazladır. Buradan
bütün vatandaşlarıma bildiriyorum: Türkiye sınırları
içerisinde oy kullanılan 16 Nisan referandumunda hayır oyu daha
fazladır.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yalım.
Söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hatice Dudu
Özkala aittir.
Buyurunuz Hanımefendi.
13.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice
Dudu Özkalın, başta Afyonkarahisarlılar olmak üzere tüm
seçmenlere teşekkür ettiğine ve Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin hayırlı uğurlu olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
HATİCE DUDU ÖZKAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
malumunuz üzere, 16 Nisanda, katılım oranı ve şeffaf oy
süreciyle dünyaya demokrasi dersi verdiğimiz Anayasa
değişikliği halk oylamamız gerçekleşti.
Hâkimiyetin kayıtsız şartsız
sahibi olan aziz milletimiz ferasetiyle güçlü, lider ve büyük Türkiyenin
temelini atarak darbe anayasasını tarihin tozlu raflarına
kaldırmıştır.
Kurtuluşun başkenti olan seçim bölgem
Afyonkarahisar da yüzde 64,5luk evetle, güzel bir oranla,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ve ülkemize destekte
bulunmuştur.
Afyonkarahisar, ülkemizin zor durumlarında
tarih boyunca hep önemli bir rol oynamıştır ve ülkemiz için
tarihî bir önem arz eden Anayasa değişikliği referandumunda da
üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirmiştir. Bu
vesileyle, başta memleketim Afyonkarahisar olmak üzere, bu tarihî sürece
öncülük eden tüm seçmenlerimize teşekkür eder,
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin hayırlı
uğurlu olmasını dilerim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Söz sırası AK PARTİ Erzurum
Milletvekili Sayın Profesör Doktor Mustafa Ilıcalı Beyde.
Buyurun.
14.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, referandumda Erzurumun büyükşehirler
arasında 1inci olması nedeniyle Erzurumlulara teşekkür
ettiğine ve 2026 Kış Olimpiyatları adaylığı
için herkesin desteğini beklediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Öncelikle, sizi sağlıklı bir
şekilde aramızda görmekten duyduğum memnuniyeti belirtmek
istiyorum.
Diğer arkadaşlarımın da
söylediği gibi, Erzurumu büyükşehirler arasında 1inci, tüm
iller arasında 5inci yapan Erzurumlu dadaşlara verdikleri destek
için teşekkür ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisine teşekkür
ediyorum.
Buradan başta ana muhalefet partisine bir müjde
vermek istiyorum. 2026 Kış Olimpiyatları için
yaptığım konuşmada büyük destek verdiniz. Sayın
Cumhurbaşkanımız Erzurum mitinginde bunu dünyaya duyurdu. Bu
şekilde inşallah aday olacağız. Hepinize teşekkür
ediyoruz. Hükûmet adına da ilk desteği veren Numan Kurtulmuş
Bey, Başbakan Yardımcımız aramızda, teşekkür
ediyorum. İnşallah Erzincanla beraber, Karsla beraber önemli bir
olimpiyata ev sahipliği yapacağız. Bu güzel desteğinizin
bundan sonra da bu yeni dönemde de Mecliste her konuda devam etmesini diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ilıcalı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
kayıtlara geçsin diye ifade edelim.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de Erzurumdaki olimpiyatların
olmasına destek veriyoruz. Erzurum milletvekilimizin ifade ettiği
kış olimpiyatlarının Erzurumda olması konusundaki
çabalarına biz de destek veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Zabıtlara, tutanaklara geçti.
Efendim, söz sırası AK PARTİ Bilecik
Milletvekili Sayın Halil Eldemirde.
Buyurun Sayın Eldemir.
15.- Bilecik Milletvekili Halil
Eldemirin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Millî irademizin tecelligâhı Türkiye Büyük
Millet Meclisince milletimizin onayına sunulan, aziz milletimizin
yoğun katılımıyla gerçekleştirilen Anayasa
değişikliği halk oylamasıyla kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi milletimize ve devletimize
hayırlı olsun. Sonuç itibarıyla milletimiz
kazanmıştır. Bu vesileyle aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Teşekkür ediyorum sayın milletvekilleri.
15 milletvekilimize 1er dakikalık söz hakkı verildi.
Şimdi de sayın grup başkan vekilleri
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun beyefendi.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) 15inci
sırada ben vardım.
MUSA ÇAM (İzmir) Biraz daha fazla verseydiniz.
20 yapın, 25 yapın Sayın Başkan.
BAŞKAN Bendeki kayıtlar ile
arkadaşlarımın dedikleri arasında bir beraberlik var ama
siz 14 mü dediniz?
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) 15ti benim
sıram.
BAŞKAN 15
E, sizinle hitama erdirelim.
Buyurun Beyefendi.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Evet,
teşekkür ederim.
16.- Mersin Milletvekili Serdar
Kuyucuoğlunun, OHAL koşullarında ve eşit olmayan bir
referandum yarışı yaşandığına ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pazar günü yapılan referandumda evet diyen de
hayır diyen de bizim yurttaşlarımız ancak OHAL
koşullarında ve eşit olmayan bir yarış
yaşanmıştır. Evet diyen ve devletin tüm imkânlarını,
bürokrasiyi, devletin parasını, devletin televizyonunu kullanan
Cumhurbaşkanı, Başbakanıyla evet cephesi; diğer
tarafta maddi imkânı olmayan, medyasız, televizyonsuz ve devletsiz,
korku ve baskı altında hayır cephesi. Buna rağmen,
başa baş mücadele YSK hâkimleriyle evet lehine çevrildi. Bunu ne
hukuk ne vicdanlar kabul eder. Hukuku ne hâle getirdiniz. Devlete olan
güvensizlik daha da yoğun olarak devam edecek. Böyle bir devlet olur mu?
Koskoca doksan dört yıllık cumhuriyeti ne hâle getirdiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Serdal Kuyucuoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili.
Efendim, şimdi grup başkan vekillerimizin
söz taleplerini karşılayalım.
Sayın Levent Gök, Cumhuriyet Halk Partisi
Ankara Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili.
Beyefendi, buyurun.
17.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Tuncelide yaşanan helikopter kazasıyla ilgili Hükûmet yetkililerinin
bir açıklama yapması gerektiğine, Yüksek Seçim Kurulunun
mühürsüz oy kullanımına onay veren kararıyla referandumun şaibeli
hâle geldiğine ve sonuçlar kesinleşmeden bu referandum sürecinin
bitmiş olmadığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederiz.
Sizin de sağlığınızın
daim olması dileğimizle tekrar hoş geldiniz diyorum.
Bugün, tabii, üzücü bir haberle güne
başladık. Tuncelide askerlerimizi, hâkim ve polislerimizi
taşıyan bir helikopterin düştüğüne dair haberleri
izliyoruz. Ayrıntılı ve kesin bilgiler gelmemekle beraber, bu
konuda, gerçekten, bölgenin de zor coğrafi şartları içerisinde,
düşen helikopterdeki yurttaşlarımızın; polisimizin,
askerimizin ve hâkimimizin akıbeti konusunda sayın Hükûmet
yetkililerinin bir açıklama yapmasının yerinde olduğu bir
süreç içerisindeyiz. Helikopterin düşüşünden dolayı herhangi bir
can kaybı yaşanmamasını ya da yaralılar
olmamasını şu aşamada temenni ediyoruz ve mürettebatın
ve içinde bulunan herkesin de sağ salim kurtarılmaları
dileklerimizi ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devletidir. Anayasamızda tarif edildiği şekilde hukuk
devleti olan Türkiyemizde herkes Anayasaya ve kanunlara uymak
zorundadır. Devlet organları ve idare makamları kanunlara uyarak
hareket edeceklerdir. Geçtiğimiz pazar günü yaşanılan
referandumda Yüksek Seçim Kurulunun yasama organının kendisine
vermediği bir yetkiyle, bir açıklama yapmak suretiyle ama
açıklamasını dayandırdığı kararını
şu an dahi ilan etmediği bir kararla, mühürsüz bir şekilde zarf
ve oy kullanımına onay veren kararının 16 Nisanda hem
evet veren hem de hayır veren milyonlarca
yurttaşımızın hukukuna büyük bir gölge düşürdüğü
açıktır. Bu tereddütler, referandumla ilgili meşruiyet
tartışmaları bundan sonra daha da artan bir hızla devam
edecektir. Yüksek Seçim Kurulu Başkanının Ne kadar mühürsüz oy
kullanıldığını bilmiyorum. dediği bir ortamda bu
seçim artık şaibeli hâle gelmiştir, tartışmalı
hâle gelmiştir. Kimse de böyle bir tablodan yola çıkarak kendisini
kazandı farz etmesin. Biz milyonlarca yurttaşın bu Anayasa
değişikliğine karşı olduğunu biliyoruz ve Türkiyede
demokrasi ve insan hakları konusunda önemli bir birikimin olduğunu
biliyoruz. Şimdi, iktidara düşen, siyasete düşen kimseyi
birbirine kırdırmadan, dökmeden yolumuza devam etmektir. Öncelikle,
bir kere, hayır verenlerin oylarının berraklığı
ve saflığı bir yanda evet verenlerin oylarına
düşürülen bu gölgenin de derhâl kaldırılması gerekiyor. Ne
kadar mühürsüz oy kullanılmıştır? Ne olmuştur?
Seçimlerin akıbeti nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Görevini yapmayan ve kanunun
vermediği bir yetkiyi kullanma cüreti bulan Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı topluma doğruyu söylememektedir, derhâl istifa etmesi
gerekir. Bu konudaki şaibenin ve meşruiyet
tartışmalarının sona erdirilmesi açısından Yüksek
Seçim Kurulunun aldığı bütün kararlar iptal edilmelidir. Böyle
bir tablo içerisinde bu referandum süreci -son derece tartışmalı
bir şekilde- Türkiyenin dışarıda da
saygınlığını yok edecek bir mahiyet
kazanmıştır. Bunu kimsenin bizlere yaşatmaya hakkı
yoktur. Bu nedenle, siz referandum sonuçlarına Hayırlı olsun.
dediniz ama daha kesinleşmiş, ilan edilmiş sonuçlar ortada
yoktur Sayın Başkan. Yüksek Seçim Kuruluna biz bugün
itirazlarımızı yaptık, başvuruda bulunduk.
Hakkımızı kullanıyoruz, hakkımızı her
aşamada sonuna kadar kullanacağız, hayır verenlerin tüm
oylarına sahip çıkan bir anlayışla kullanacağız.
Daha sonuçlar açıklanmadan, kesinleşmeden ve kamu vicdanı
rahatlamadan, tatmin edilmeden bu referandum süreci bitmiş değildir
Sayın Başkanım.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Kesin sonuçların ilanının on-on bir
gün sonra olabileceği söylendi ama bir ön bilgimiz var malumunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sizinki bir ön
sevinç olarak kabul edilebilir mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Herhâlde her zaman hayır dilemek
de yanlış bir şey değil; ne ki olmuştur, onda
hayır vardır. Endişeye mahal yok. Türkiyede hukuk vardır,
gereken yapılır tabii. Elbette ki şaibesiz olması gerekir.
Bu husustaki açıklamayı yine zannediyorum Sayın Yüksek Seçim
Kurulu Başkanı yapacaktır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
sizlerin de millet iradesinin tecelli ettiği Millet Meclisinin bir
Başkanı olarak bu hukuksuzluğun peşinde olmasını
bekliyoruz. Lütfen, sizler de takip edin bu konuyu çünkü millet iradesi
dendiği zaman işte Meclis, işte Başkan. Sayın
Başkanın bu konudaki her türlü şüpheyi giderecek
çalışmaların bizzat başında olması gerektiği
açıktır. Bu görevi sizden bekliyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, yeni bir görev.
Tabii, temsil bakımından da dediğiniz
doğru olabilir. Olabilir demeyeyim, doğrudur.
Tabii, bu, halk oylamalarının 7ncisi bu,
çoğalacak ve bir teamül yerleşecektir.
Bir halk oylaması
yapılmıştı 1987de Siyasi kişilere yeniden siyasete
girme hakkı verilsin mi verilmesin mi? diye. O kadar yakındı ki
rakam; 49,8-50,2. 75 bin kişi fark vardı.
LEVENT GÖK (Ankara) Orada mühürsüz oy yoktu ama.
BAŞKAN Ayrı. Onu açıkladı
Sayın Başkan, yine açıklayacaktır. Değerli bir
hukukçudur, kendisini yakinen tanırım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Daha hiçbir
şey açıklamadı Sayın Başkan, rica ederim ya, yapmayın
ya.
BAŞKAN Ama ben o mevzuya girmeyeyim fakat
şu temennimi ifade etmek istiyorum: İnşallah, derinlemesine
inceleme yapılır, herkesin içine sinen bir netice ortaya çıkar.
Ne kadar mühürsüzdü, ne kadar değildi? Ne kadar tesir ediyor? Aradaki fark
nedir? Şu anda 1 milyon 390 bin gözüküyor. Ama nedir, ne değildiri
iyice kesinleştikten sonra ifade edebiliriz.
Temenninize katılıyorum ve teşekkür
ediyorum.
Şimdi, söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili ve Muş Milletvekili Sayın
Ahmet Yıldırım Beyde.
Ahmet Bey, buyurun efendim.
18.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Kutlu Doğum Haftasını
kutladığına, yapılan referandumun tartışmalı
olduğuna ve yapılan haklı itirazlar etkin bir şekilde
irdelenmediği sürece 16 Nisan 2017 tarihinin ülke tarihine çok kötü bir
gün olarak kazınacağına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; malumumuz bu hafta Kutlu Doğum Haftası.
Özellikle bu hafta münasebetiyle
Bu Kutlu Doğum Haftası Hazreti
Peygamberin örnek şahsiyetiyle beraber, özellikle Hudeybiyede
barışçıl kimliğini, uzlaşmacı kimliğini ön
plana çıkaran ve bize örnek olması gereken, yine Medine Sözleşmesinde
özellikle farklılıklarla birlikte, herkesin kendi rengi,
kimliği, kültürüyle bir arada yaşama kültürünü bize miras
bırakmış olan Hazreti Peygamberin doğum haftası.
Bu temelde, özellikle bu tutumlarının,
Hazreti Peygamberimizin bu yönlerinin bilince çıkarılması
temennisiyle tüm İslam dünyasına bu haftanın hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, iki gün önce ülkemizde
cumhuriyet tarihinin, denebilir ki, en tartışmalı
sandığı kuruldu ve öyle görülüyor ki, hukuk tecelli
etmediği sürece, yapılan haklı itirazlar etkin bir şekilde
irdelenmediği sürece, maalesef, 16 Nisan 2017 günü bu ülke tarihine çok
kötü bir gün olarak kazınacak, hafızalarda yerini alacaktır.
Çünkü şunu ifade edelim: Bütün fırsat eşitsizliklerine
rağmen -medya eşitsizliği, mali olanakların
eşitsizliği, mülki amirlerin ve tarafsız kişilerin, makam,
mevkilerin bu referanduma müdahil olma biçimine rağmen- ülkenin
yarısı böyle bir sistem ve rejim değişikliğine
hayır demiştir ve biz hayırların bugünkünden çok daha
yüksek olduğunu çok iyi biliyoruz.
Sayın Meclis Başkanımız 1987
yılının referandumundan söz etti, ben de 1982
Anayasasının oylandığı günden bugüne kadar otuz
beş yılın geçtiğine ve o referandumun yüzde 91,4le kabul
edilmiş olmasına rağmen bu ülkeye huzursuzluk, mutsuzluk,
çatışmalı ortam ve kaos dışında hiçbir şey
getirmediğini
Otuz beş yıldır meşruiyeti
tartışmalı. Demek ki, bir paketin halk tarafından
onaylanmış olmasıyla onun otomatik olarak bir yasal belge
anlamına gelebileceğini kabul edebiliriz ama meşruiyeti hiçbir
zaman aynı oranda toplumda karşılık bulmaz.
Bu yönüyle de, bakın, YSKnın yapılan
itirazlara, partimizin de yapmış olduğu itiraza binaen
Bir
örneğini bütün Genel Kurulla paylaşacağım: Üç yıl
önce, 30 Mart 2014 günü bu ülkede yerel seçimler yapıldı ve yerel
seçimlerde Bitlisin Güroymak ilçesinde belediyeyi HDPnin adayı
kazandı. Adalet ve Kalkınma Partisinin itirazı üzerine 3 defa
sayım yapıldı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
sayım sonucunda sadece 1 pusulanın mühürsüz
olduğu tespit edildi ve buna binaen seçim yenilenerek 1 Haziran 2014te
tekrarlandı. Düşünün, bir pusula mühürsüz diye bir ilçedeki bütün
yerel seçim iptal edilip tekrarına hükmediliyor. Burada, Yüksek Seçim
Kurulu Başkanı o günkü Başkandı, üyelerin büyük bir
çoğunluğu aynıydı; eğer mühürsüzlük bir hukuk
dışılığa tekabül ediyor ve buradan hareketle de bir
seçimin iptaline sebep oluyorsa o gün o karara hükmeden Yüksek Seçim Kurulunun
Başkanı aynı, üyeleri aynı; ondan talebimiz herhangi bir
parti lehine değil, hukuka ve kendi kararlarının arkasında
duracak bir karara hükmetmeleridir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ahmet Bey, teşekkür ediyorum.
Bu noktada, bekleyeceğiz ve
Bir basın
toplantısı yaptı Sayın Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı, yine çalışmaları devam ediyor; hepimizi
rahatlatan, şüphe ortaya koymayan bir neticeye
ulaşacağımız inancındayım.
Devam edeceğiz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı İsmail Kahramanın, Tuncelide yaşanan
helikopter kazası nedeniyle millete başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Efendim, bu helikopter kazası
dolayısıyla rahmete kavuşanlar var. Değerli Başbakan
Yardımcımız, bu noktada bir açıklamada bulunacak
mısınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Evet, bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Evet, konuşmaların
sonrasında onu rica edelim.
Hepimizin başı sağ olsun,
milletimizin başı sağ olsun.
Şimdi, söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta
Beyefendide.
Buyurun Beyefendi.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Tuncelide yaşanan helikopter kazasına, referandumla
kabul edilen yeni sistemin hayırlı olmasını dilediğine
ve Kutlu Doğum Haftasını kutladığına
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, ben de size geçmiş olsun diyorum,
aramıza tekrar hoş geldiniz Sayın Başkan.
Tuncelide helikopter düştü. haberini
üzüntüyle öğrendik, 12 kamu görevlisi var, inşallah bir can
kaybı olmaz diye temenni ediyorum.
16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumun
geçici sonuçlarına göre referandum, Anayasa değişikliği
kabul edilmiştir, halkımızın yüzde 51,4lük kısmı
buna evet oyu kullanmıştır. Ben yeni sistemin ülkemiz
açısından hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkan, bilindiği üzere,
Peygamber Efendimizin doğumu hicri takvime göre Mevlit Kandili olarak
kutlanır, miladi takvime göre de ülkemizde 14-20 Nisan
aralığı Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanmaktadır.
Hiç şüphesiz ki Sevgili Peygamberimizin
doğumu, biz Müslümanlar, hatta bütün insanlık için en önemli gündür
çünkü Hazreti Muhammed (SAV), Kur'anın ifadesiyle bir şahit, bir
müjdeci, bir uyarıcı, Allahın izniyle bir davetçi ve
ışık saçan bir kandil, âlemlere rahmet, insanlığa
örnek olarak gönderilmiştir. Bu bakımdan, dinî, dünyevi ve ahlaki
hayatımızın en büyük şahsiyeti hiç şüphesiz
Peygamberimizdir.
Sevgili Peygamberimizin oluşturduğu
toplumun harcında sevgi, barış, kardeşlik,
yardımlaşma, dayanışma, dostluk, emân ve güven üzerine
inşa etmiştir. Ensar ile muhacir arasında oluşturduğu
kardeşlik ve yardımlaşma, emin, güvenilir oluşu, dünyaya en
güzel örnek teşkil etmiştir, bizleri de birlik, kardeşlik ve
güvenilir olmaya davet ederek şöyle buyurmuştur: Müslüman,
diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir,
mümin de insanların can ve malları konusunda kendisinden emin
oldukları kimsedir. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona hainlik
etmez, ona yalan söylemez, onu zor durumda bırakmaz, onu yüzüstü
bırakmaz.
Peygamber Efendimiz, birliği,
kardeşliği ve güveni sarsacak davranışlardan
kaçınılmasını da emretmiştir. Kutlu doğumunu
idrak ettiğimiz Peygamberimizin (SAV) getirdiği güvenin ve rahmet
yüklü evrensel mesajların, başta ülkemiz olmak üzere bütün
Müslümanların vahdetine, birliğine, dirliğine ve huzuruna vesile
olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
İnsanlığın, merhamet dini
İslamın rahmet ve adaletinden, güven anlayışından
hiçbir zaman nasipsiz kalmamasını, Kutlu Doğum
Haftasının toplumumuzda Peygamber Efendimize duyulan sevgi ve
bağlılığın perçinleşmesine vesile
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Usta.
Efendim, bu değerli görüşlerinize,
ifadelerinize, tespitlerinize aynen katıldığımızı
ifade etmek isterim. Yalnız bir eksiklik mi var, bir yanlış
anlayış mı var? Galatımeşhur, lügatifasihten
evladır. diye bir söz var ya.
Mevlit Kandili: Bu kandil hadisesi yanlış.
Mübarek gecelerde, eskiden camilerde ışıklandırma daha çok
yapılır, bütün kandiller yakılırdı. Aa bu gece
kandil, bu gece kandil! Asıl adı esasında Mevlit Gecesi
-mübarek gece- Kadir Gecesine nasıl gece diyorsak Regaipe de Miraça
da gece dememiz lazım. Tabii, AK PARTİli
arkadaşlarımız kandil, ampul, bu ışıklandırmadan
memnun kalabilirler de bunun yerine aslına dönülmesi, kandil değil
Yani Ampulünüz mübarek olsun. Floresanınız mübarek olsun.
Işığınız mübarek olsun. olmaz. Geceniz mübarek
olsun. Kadir Geceniz nasıl diyorsak biz
Bunu bir bahsidiğer
olarak araya koymuş oldum.
Efendim, tekrar teşekkür ediyorum
tespitlerinize.
Şimdi söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Çanakkale Milletvekili, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Bülent Turan Beyde.
Buyurun Beyefendi.
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, halk oylamasının sonuçlarının ülkeye
hayırlı olmasını dilediğine, 8inci
Cumhurbaşkanı Turgut Özalın ölümünün 24üncü yıl dönümüne,
Tuncelide yaşanan helikopter kazasına ve Kutlu Doğum
Haftasını kutladığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü yapılan halk
oylamasının sonuçlarının ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. Bir kez daha demokrasimizin
olgunluğuna hep beraber şahitlik ettik. Usulüne uygun örnek bir seçim
kampanyasını ve seçimleri beraber yaşadık. Türkiye en zor
meselelerini bile demokratik süreçleri işleterek çözebilme yeteneğine
sahip olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Türkiyede demokrasinin
de özgürlüklerin de Anayasanın da milletin güvencesine sahip
olduğunu herkes bir kez daha görmüş oldu.
Yeni dönemde kısır
tartışmaları geride bırakarak, milletin kararına
saygı duymayı öğrenerek, Türkiye'nin önünü açarak diyalog
ortamı içerisinde, uzlaşı ortamı içerisinde yeni süreci
beraber götürmemiz lazım. Siyasetçilerin her zamankinden daha fazla
uzlaşmaya, görüşmeye ihtiyacı var. Milletimizin verdiği
mesajları tüm siyaset kurumunun doğru bir şekilde okuyarak buna göre
politika oluşturması demokrasimizin
sağlamlaştırılması açısından bir
gerekliliktir.
Kazanan Türkiyemiz olmuştur. Büyüyen,
gelişen, kalkınan, demokratikleşen bir Türkiyeyi hep beraber
inşa etmeliyiz. Gerekli olan bundan sonraki uyum yasalarını tüm
partilerimizin beraberce değerlendirerek usulünce Mecliste
yasalaştırılması çalışmasına katkı
sağlamasını ümit ediyoruz.
Referandumun ülkemize bir kez daha hayırlı
olmasını ümit ediyorum. Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca dün 8inci Cumhurbaşkanımız
Sayın Turgut Özalın 24üncü ölüm yıl dönümüydü. Özal,
Türkiyenin askerî rejimlerden çıkarak sivil yaşama geçmesinde önemli
bir rol oynamıştı. Özal, 1980 sonrasında Türkiyenin
değişim ve dönüşümünün öncüsü olmuştu, milletimizin ufkunu
açarak Türkiyenin kalkınması ve gelişmesi için etkili bir aktör
olmuştu. Özala da bir zamanlar diktatör dediler, otoriter dediler.
Bugün yokluğunu çok daha iyi anlıyorlar. Bu vesileyle, Özalı
bir kez daha rahmetle, minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca bugün üzücü bir haber aldık, Tuncelide
Emniyete ait bir helikopterin düşmüş olduğunu öğrendik.
Tunceli Valimiz, olumsuz hava koşulları nedeniyle helikopterin
düştüğünü ve helikopterde 7 polis, 1 hâkim, 1 astsubay ve 3 personelimizin
olduğunu ifade etti. Arama kurtarma çalışmaları hâlen devam
etmekte. Elimizdeki net bilgiler şu an bu durumda. Umarız ki hiçbir
can kaybı olmaksızın kazazedelerimize ulaşırız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi
bu hafta Kutlu Doğum Haftası. Diyanet İşleri
Başkanlığımız, bu yıl Hazreti Peygamber ve Güven
Toplumu ana temasıyla kutlayacak bu haftayı. Bu vesileyle, ben de
Hazreti Peygamberimizi salat ve selamla yâd ediyorum, anıyorum, Allah
yolundan ayırmasın diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
Efendim, Değerli Başbakan
Yardımcısı, acaba bilgi geldi mi zatıalinize, konuşma
yapacak mısınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Yapacağım. Ara verilecek herhâlde.
BAŞKAN Peki efendim. Yani oturum içerisinde,
birleşim içerisinde bu izahatta bulunursunuz.
Biz tekrar rahmet dileğimizi ifade edelim.
Değerli grup başkan vekilleri Kutlu
Doğum Haftası dolayısıyla beyanlarda bulundular. Diyanet
İşleri Başkanlığımız, 2017 yılı
Kutlu Doğum Haftası temasını Hazreti Peygamber ve Güven
Toplumu diye seçti. Diyanet İşleri
Başkanlığımızın her sene bir başka tema
üzerinde yaptığı çalışmalar elbette ki çok
faydalı, takdire ve tebrike şayandır. Cenab-ı Hak
hayırlı hizmetler nasip eylesin ve bu hafta hayırlı,
mübarek çalışmalara vesile olsun diyorum.
Efendim, milletvekillerimizin ve grup başkan
vekillerimizin konuşmalarını dinledik. Şimdi gündeme devam
edeceğiz ama bir ara vermek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum, teşekkürlerimi sunuyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, yapılan halk oylamasında
millî iradeyi yüzde 85in üzerinde sandığa yansıtan tüm
vatandaşlara teşekkür ettiğine ve halk oylaması
sonuçlarının hayırlar getirmesini temenni ettiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, yorucu
bir çalışma temposundan sonra tekrar bir aradayız. Tüm
milletvekillerimize, Meclisimize ve Meclisimizdeki tüm çalışan
kardeşlerimize bir kez daha selamlarımızı sunuyoruz
buradan.
16 Nisan Pazar günü,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin olarak
yapılan halk oylamasında, demokrasinin gereği olarak, millî
iradeyi yüzde 85in üzerinde sandığa yansıtan tüm
vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu halk
oylaması sonuçlarının ülkemize, milletimize ve demokrasimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Bu referandumda kazanan büyük ve güçlü Türkiye
olmuştur, 80 milyon vatandaşımız olmuştur. Bu millî
iradeye olan saygımızın gereği olarak da daha
kucaklayıcı, birlik ve beraberliğimizi güçlendirici,
kardeşçe ve hep birlikte Türkiye olduğumuzu bilerek bu millete hizmet
etmeye hep birlikte devam edeceğiz. Bu bağlamda, bu sürecin huzur ve
güven içerisinde geçmesine olan katkılarından dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm siyasi
partilerimize, onların saygıdeğer genel başkanlarına
MUSA ÇAM (İzmir) Etme eyleme, etme eyleme
Başkan.
BAŞKAN -
bütün milletvekillerimize ve sözün de
kararın da asıl sahibi olan aziz milletimize ben de bir kez daha
buradan şükranlarımı sunuyorum. Hepinize, tüm milletvekillerine
bir kez daha teşekkür ediyorum.
Şimdi gündeme geçiyoruz
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
mühürsüz oy kullanmayı kabul eden Yüksek Seçim Kurulunun bu
kararının referandum sürecine gölge düşürdüğüne, Yüksek
Seçim Kurulu Başkanını istifaya davet ettiklerine ve bu sürecin
henüz bitmediğine ilişkin açıklaması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, hoş geldiniz.
BAŞKAN
- Hoş bulduk.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sizden önce de birleşimi açan Sayın İsmail
Kahramanın da yaptığı açıklamalar çerçevesinde biz de
değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi siz de geldiniz, bir
açıklamada bulundunuz. Bizim şöyle bir değerlendirmemizi tekrar
paylaşma gereği sizin konuşmanızdan sonra ortaya
çıktı çünkü bu tartışmayı az önce yaptık:
Sayın Başkan, biz millet egemenliğine her zaman sahip çıkan
bir parti olarak 15 Temmuz gecesi burada bombaların altında
nasıl millî iradenin yanında durmuşsak millî iradeyi sakatlayan
her türlü girişimin karşısında olmaya, millî iradeyi
güçlendirmeye ve millî iradenin de sesi olmaya her zaman devam edeceğimizi
net bir şekilde söylüyoruz. Evet oyu verenlerin de hayır oyu
verenlerin de her birinin birer yurttaşımız olduğu
gerçeğiyle
BAŞKAN
Kesinlikle katılıyoruz, doğrudur.
LEVENT GÖK (Ankara)
her birinin namusluca
verilmiş olan tüm oylarını saygıyla
karşılıyoruz. Bizim bu referandum sürecinde itirazımız
var Sayın Başkan. Referandum sürecindeki bu itirazımız
sadece hayır oyu verenler açısından değil evet oyu
verenler açısından da önemli. Yüksek Seçim Kurulu
aldığı kararlarla saç baş yoldurmuş ve referandum
sürecine gölge düşürmüştür. Bu nedenle bu referandum süreci daha
bizim açımızdan kesinleşmemiştir. Söyleyeceklerimiz var,
iddialarımız var ve bugün de Yüksek Seçim Kuruluna referandumun
iptalini istemek suretiyle bir dilekçe verdik. Bu dilekçedeki
amacımız, toplumumuzda oy veren herkesin hakkını, hukukunu
korumak. Evet diyen de Evet, ben gittim oy verdim ama benim oyumu karalamaya
başkaları nasıl tevessül etmiş? diye düşünmesin. Her
şey net olsun, şaibe olmasın, tereddüt olmasın, kamu
vicdanı net ve rahat olsun. Bu bakımdan, bu sürecin daha
bitmediğini ifade ediyoruz. Bu süreçte oyunu namusluca kullanan herkesi
kucaklıyoruz, onda hiçbir tereddüt yok ama mühürsüz bir şekilde oy
kullanmayı teşvik eden ve mühürsüz oy kullanmayı, onun
sayımını kabul eden Yüksek Seçim Kurulunu kınıyoruz,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanını istifaya davet ediyoruz. Hiç
kimsenin, özellikle seçimlerin adaletini ve güvenini korumak durumunda olan bir
kurumun başkanının referanduma gölge düşürmeye hakkı
yoktur. Biz oy veren herkesin hak ve hukukunu
koruyacağımızı ifade ediyoruz. Sizin de yapmış
olduğunuz açış konuşmasına cevaben ifade ediyorum,
daha bu süreç bitmemiştir, biz herkesin hukukunu koruyan bir
anlayışla süreci yakından takip ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
Tabii ki hukuk devletiyiz, itiraz süreci içerisinde
bütün bu itirazları değerlendirecek merci de bellidir, gereken
kararı verirler.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Kutlu Doğum
Haftasını kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Bu arada Kutlu Doğum Haftası
vesilesiyle ben de bir kez daha bu haftayı tebrik ediyorum. Peygamber
Efendimizin örnek kişiliğinin, evrensel mesajlarının çok
iyi okunması gerektiğini düşünüyor ve Rabbim bizi onun yolundan
ayırmasın diyorum.
Bu duygularla gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili
Murat Emir ve 22 milletvekilinin, kamu yararına faaliyet gösteren vakıf
ve derneklerin bağış adı altında para
toplamasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/506)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu yararı için faaliyet gösteren vakıf
ve derneklerin cumhuriyetle birlikte toplumsal hayatımızın
ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Yurttaşların
devlet dışı örgütlenmelerinin merkezi olan dernek
yapılanmaları, demokratik hayatımızın vazgeçilmez
unsurlarındandır. Devlet kurumlarının dışında
kendini yönlendirebilen, hak ve özgürlüklerini savunabilen, özgür ve özerk
vatandaşlardan oluşan toplumlar diye tanımlanan sivil toplum
örgütlenmeleri kapsamındaki dernekler, devletin yapamadığı
ya da yetişemediği alanlarda çok önemli bir açığı
kapatmaya çalışan gönüllü kuruluşlardır. Derneklerin
varlığının toplumların ilerlemesinin de
araçlarından biri olduğu, birçok araştırmada da ortaya
çıkmıştır.
Varlık nedenleri açısından önemli bir
açığı kapatan vakıf ve dernekler ne yazık ki ülkemizde
1990'Iardan itibaren çeşitli sorunlara da kaynaklık etmeye
başlamıştır. Bu sorunların başında,
vakıf ve derneklerin asıl amaçlarından uzaklaşmaları
anlamına da gelen kamu kaynaklarından faydalanma, hatta kamu
kaynakları üzerinden vakıf ve dernekçilik yapılması gelmektedir.
Vakıf ve derneklerin esas gelir kaynağı, kuruluşunda
konulan kaynağın değerIendirilmesinden çok, ilgili olduğu
kamu kurum ve kuruluşunun yürütmekte olduğu hizmetin sunumu
esnasında vatandaştan alınan ve esasen zora dayalı
olduğu bilinen bağışlardan meydana gelmektedir.
Bağışlar mahiyeti gereği gönüllü olması gerekirken,
uygulamada kamu kurumlarına iş için gelen çoğu vatandaştan
bağış olduğu belirtilmeden paralar alınmaya başlanmıştır.
Toplumda kamu vakıf ve derneklerinin gündeme gelmesinin belki en önemli
nedeni kamu gücünü kullanarak zorunlu bağışlar
alınmasıdır.
Herhangi bir vergilendirmenin de
yapılmadığı bu tarz bağışları alan söz
konusu vakıf ve derneklerin büyük miktarda parasal kaynakları
kullanır hâle gelmesi üzerine 29 Ocak 2004 tarihli düzenlemeyle bu soruna
müdahale edilmek istenmiştir. Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum
ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun adıyla
çıkartılan 5072 sayılı düzenleme hayata geçirilmiştir.
İlgili düzenlemede Dernek ve vakıflar kamu kurum ve
kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili olarak gerçek
ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve
benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamaz."
denilmiştir. Söz konusu yasal düzenlemeye uyulmaması hâlinde üç aydan
bir yıla kadar hapis cezası ile dernek ve vakıf yöneticilerinin
görevden alınması da hükme bağlanmıştır.
Konuyla ilgili yapılan yasal düzenlemeler,
yürütülen çalışmalara karşın ne yazık ki kara delik
diye ifade edilebilecek bu uygulama devam etmektedir. Kamu hizmetinin
sunulması sırasında vatandaşlardan para alınması
ağırlıklı olarak sağlık hizmetleri alanında
yaşanmaktadır. Sağlık sorunları nedeniyle hastanelere
giden ve ameliyat olması gerekliği ortaya çıkan
vatandaşlarımız, doktoru tarafından bir vakfa ya da
derneğe ücret yatırmaya yönlendirilmektedir. Vatandaşın,
ücretsiz olması gereken kamu hizmetinden, denileni yaptığı
takdirde ancak yararlanabildiğine ilişkin net bilgiler de mevcuttur.
Başta sağlık hizmetleri olmak üzere
kamusal hizmetleri üzerinden vakıf ve derneklere maddi kaynak
yaratılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu hem kamu
hizmetleri ve maliyesi açısından bir görev hem de vatandaşların
mağduriyetinin engellenmesi açısından bir zorunluluktur. Ceza
yasalarındaki "kamu görevlisi, idare ile ilişkisi olanlardan
haksız bir kısım menfaatler sağlamak için görevinin
sağladığı nüfuzu, güveni kötüye kullanarak veya
kişinin hatasından yararlanarak meşru olmayan biçimde bu
konumundan yararlanmak şeklindeki irtikap suçu kapsamına da giren
ve hukuki açıdan kabul edilemez olan bu uygulamanın
yaygınlığı ve özellikle parasal büyüklüğü ile sosyal
ilişki ağlarının ortaya çıkarılması ancak
Meclis araştırması yoluyla sağlanabilecektir.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, başta sağlık hizmetleri olmak üzere, kamu
yararına faaliyet gösteren vakıf ve derneklerin gerçek veya tüzel
kişilerden bağış altında paralar
toplamasının araştırılması ve alınacak
tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
araştırması açılması yerinde olacaktır.
1) Murat Emir (Ankara)
2) Zeynep Altıok (İzmir)
3) Ceyhun İrgil (Bursa)
4) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
5) İbrahim Özdiş (Adana)
6) Hüseyin Yıldız (Aydın)
7) Barış Karadeniz (Sinop)
8) Çetin Arık (Kayseri)
9) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
10) Elif Doğan Türkmen (Adana)
11) Orhan Sarıbal (Bursa)
12) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
13) Kazım Arslan (Denizli)
14) Özkan Yalım (Uşak)
15) Kadim Durmaz (Tokat)
16) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
17) Mustafa Tuncer (Amasya)
18) Didem Engin (İstanbul)
19) Nihat Yeşil (Ankara)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Özcan Purçu (İzmir)
22) Dursun Çiçek (İstanbul)
23) Erkan Aydın (Bursa)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer ve 22 milletvekilinin, kent
konseylerinin genel durumu ile sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/507)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de sayısı net olarak bilinmemekle
birlikte, 200'ün üzerinde kent konseyi faaliyet göstermektedir. Ülkemizde 2.950
belediye bulunmasına karşın kurulan kent konseyleri
sayısı oldukça düşük kalmıştır. Belediyelerin
belirleyici olması dolayısıyla uygulamada konseylerin büyük bir
çoğunluğu belediyelerin bir uzantısı olarak
çalışmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının
geliştirilmesi ve yerel yönetimlerde karar alma süreçlerine vatandaş
katılımının sağlanması konusunda kent
konseylerine büyük bir görev düşmektedir. Ancak ne yazık ki
yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere ülkemizde
azımsanmayacak sayıda il ve ilçe belediyesinin henüz bir kent konseyi
bile yoktur.
Bu soruna ivedilikle bir çözüm bulunması
adına Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederim.
Saygılarımla. 16/2/2017
1) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
4) Erkan Aydın (Bursa)
5) Ali Şeker (İstanbul)
6) Didem Engin (İstanbul)
7) Bülent Öz (Çanakkale)
8) Kadim Durmaz (Tokat)
9) Melike Basmacı (Denizli)
10) Hüseyin Çamak (Mersin)
11) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
12) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
13) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
14) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
15) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
16) Hüseyin Yıldız (Aydın)
17) Muharrem Erkek (Çanakkale)
18) Mehmet Bekaroğlu (İstanbul)
19) Utku Çakırözer (Eskişehir)
20) Kazım Arslan (Denizli)
21) Gaye Usluer (Eskişehir)
22) Ali Akyıldız (Sivas)
23) Kemal Zeybek (Samsun)
Gerekçe:
1992 Rio Yeryüzü Zirvesi'nde 21. Yüzyılın
Yerel Gündemine ilişkin olarak geliştirilen program Yerel Gündem 21
olarak taraf ülkelerde kentin sürdürülebilir geleceğine yönelik bir vizyon
geliştirilmesi; mevcut sorunların, çözüm hedeflerinin, takviminin ve
maliyetlerinin tespiti bu noktalardan birkaçını
oluşturmaktadır.
1992 yılında Rio de Janeiro'da
gerçekleştirilen BM Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı
sırasında, 21inci yüzyılın asıl hedefi olarak
belirlenen sürdürülebilir kalkınmaya nasıl ulaşılabileceği
belgelendirilmiş ve Türkiye'nin de temsil edildiği konferansta
"Gündem 21" başlıklı somut bir küresel eylem
planı benimsenmiştir. 1992 Rio Konferansı'ndan başlayarak
1996da İstanbul'da gerçekleştirilen Habitat-II "Kent Zirvesi"ne
kadar uzanan BM konferansları, küresel ortaklık ilkesinin yerel
izdüşümleri olan Yerel Gündem 21lerin tüm dünyada kabul görmesini ve
yaygınlaşmasını sağlamış ve anılan
sürecin güçlü uluslararası dayanaklarını
oluşturmuştur.
"Yerel Gündem 21" şeklinde
anılan ve Avrupa'daki diğer örnekleriyle birlikte, ülkemizde BM
Kalkınma Programı (BMKP) ile ortaklaşa uygulanmaya
çalışılan bu programın özü, kentlerde yerleşik yerel
yönetimler ile sivil toplumu, kent gündemini belirlemek amacı
etrafında birleştirerek hem katılımcı demokrasiyi hem
de çevre ve yaşam kalitesini geliştirmektir. Yerel Gündem 21, bu
kısa tariften de anlaşılabileceği gibi, başta
"iyi yönetişim" olmak üzere, "bugünün gereksinimlerini,
gelecek nesillerin gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün
vermeden karşılayan kalkınma şeklinde yorumlanan
"sürdürülebilir kalkınma" ile de yakından ilintili bir
programdır. Dolayısıyla, Yerel Gündem 21'in ortaya
çıkışı, uygulama aşamaları ve günümüzde
karşılaştığı sorunları tasvire
çalışırken sürdürülebilir kalkınmanın hayata
geçiriliş safhalarından ve özellikle de, iyi yönetişim
olgusundan söz etmek kaçınılmazdır.
"İnsanlık tarihsel bir dönüm
noktasındadır." tümcesiyle başlayan Gündem 21, amacın
vazgeçilmez bir yöntemi olarak "küresel ortaklık kavramını
gündeme getirmektedir. Bu kavramla birlikte, tüm dünyada geleneksel yönetim
anlayışı, yerini, "yönetişim" olarak ifade
edilen, katılımcılığa ve ortaklıklara dayalı
yeni bir yaklaşıma bırakmaya başlamıştır.
Yönetişim, "çok aktörlü yönetimi"
çağrıştırmaktadır ki bunu, yurttaş taleplerine
duyarlı, dolayısıyla yurttaşları birer paydaş
olarak karar verme sürecine katan; hesap vermeye hazır,
dolayısıyla saydam ve demokratik denetime açık; tabana
dayalı, dolayısıyla gücünü halktan alan yeni bir icraat
şekli olarak da tanımlamak mümkündür. Ülkemizde kent konsey
uygulamalarında genelde belediyeler kent konseylerini kontrollerinde birer
örgütlenme yapısı olarak görmektedir. Bütçesi olmayan kent konsey
yapılanması da en azından bir kısmı doğal olarak
belediyelerin kontrolünde olmayı kabullenmektedir. Gönüllü kişiler
yerine belediyelerin işaret ettiği bir oluşum olarak kent
konseyleri sürmekte, kimi yerde ise kurulmamaktadır. Kent konseylerinin
yalnızca tüzel kişilerden oluşmasının
yarattığı dengesizliğin giderilebilmesi ve
katılımcı demokrasinin hayata geçirebilmeleri için sivil toplumu
güçlendirecek ve vatandaş katılımının önünü açacak
uygulamalar geliştirilmelidir. Bu anlamda, yerel yönetimlerde
katılımcılığı teşvik edecek bir ödül ve
teşvik sisteminin, ulusal düzeyde kongrelerin veya
yarışmaların organize edilmesi büyük bir ihtiyaçtır. Kent
konseylerinin genel durumu ve sorunları ve yasal düzenlemeler için Meclis
araştırması yapılarak yapının tümden ele
alınıp geliştirilmesi önemli bir kent bilinci oluşum
dokusunun doğmasına vesile olacaktır.
3.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya
ve 20 milletvekilinin, ekmek fiyatlarındaki artışların
nedenlerinin ve ekmek üreticilerinin yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/508)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda ekmek fiyatlarında
yaşanan fahiş artışlar vatandaşlarımızı
olumsuz etkilemektedir. Ekmek fiyatlarındaki artışların
nedenlerinin belirlenmesi, ekmek üreticilerimizin yaşadığı
sorunların çözüme kavuşturulması ve ekmek fiyatlarının
vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek makul bir seviyeye
indirilmesi için hangi tedbirlerin alınacağı
hususlarının belirlenmesi konusunda Anayasa'nın 98, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mevlüt Karakaya (Adana)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Arzu Erdem (İstanbul)
6) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
7) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
8) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
9) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
10) Atila Kaya (İstanbul)
11) İsmail Ok (Balıkesir)
12) Baki Şimşek (Mersin)
13) Oktay Öztürk (Mersin)
14) Zühal Topcu (Ankara)
15) Deniz Depboylu (Aydın)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
18) Şefkat Çetin (Ankara)
19) Muharrem Varlı (Adana)
20) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
21) Ümit Özdağ (Gaziantep)
Gerekçe:
Ekmek tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en
temel besin kaynaklarının başında gelmektedir.
Kırmızı et, beyaz et, sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan
artışların yanında sofraların olmazsa olmazı olan
ekmeğin fiyatının da giderek yükselmesi
vatandaşlarımızın mağduriyetini
artırmaktadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelik geçen hafta ekmeğin maliyetinin 61 kuruş
olduğunu açıklamıştır fakat İstanbul'da 2002
yılında 25 kuruş olan ekmek bugün 1 lira 25 kuruşa
satılmaktadır.
2002 yılından bu yana birikimli enflasyon
(TÜFE) yüzde 184, ekmeklik buğday fiyatları yüzde 150 civarında
artarken aynı dönemde ekmek fiyatlarındaki artış yüzde
300'ler civarlarına ulaşmıştır. Bununla birlikte ekmek
üreticileri ve fırıncılar mevcut fiyatların maliyetleri zor
karşıladığını söylemektedirler.
Ekmek üretimindeki maliyetlerin belirlenmesi, ekmek
üreticimizin sorunlarının çözülmesi, girdi maliyetlerinin
düşürülmesi, hem tüketici hem de üretici için en uygun şartların
sağlanabilmesine yönelik alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi için Meclis araştırması yapılmasının
gerekli olduğu kanaatindeyiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Anayasanın 121inci maddesine göre
verilmiş Başbakanlık tezkeresi vardır.
Şimdi, Başbakanlık tezkeresinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Tezkereyi okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/07/2016 tarihli
ve 1116 sayılı Kararı ile ülke genelinde ilan edilen ve
3/01/2017 tarihli ve 1134 sayılı Kararı uyarınca devam
etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/04/2017 Çarşamba günü saat
01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süre ile uzatılmasının,
Türkiye Büyük Millet Meclisine arzı Bakanlar Kurulunca 17/04/2017
tarihinde kararlaştırılmıştır.
Gereğini arz ederim.
Binali
Yıldırım
Başbakan
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç
Tüzük'ün 72'nci maddesine göre görüşme açacağım.
Gruplara, Hükûmete ve şahsı adına iki
üyeye söz vereceğim.
Konuşma süresi gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş. Gruplar adına
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan
Usta, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Mithat Sancar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayati Yazıcı;
şahıslar adına Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu
konuşacaklardır.
Şimdi ilk söz Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuşa aittir.
Süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun Sayın Kurtulmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün Diyanet
İşleri Başkanlığımızın saat 20.00
civarında Ankara Congresiumda başlatacağı Kutlu Doğum
etkinlikleri dolayısıyla hem her birinizi bu etkinliğe davet
ediyor hem de bu vesileyle Hazreti Peygamberin hayatından çok daha iyi
örnekler alabilmemiz ve dolayısıyla bu haftanın vesile
olmasını, her birimiz için Peygamberi ve onun sîretini daha iyi
anlamaya vesile olmasını temenni ediyorum. Peygamberimizin denge
kişiliği, Peygamberimizin örnek ahlakı, Peygamberimizin
barışçıl kişiliğinin bütün toplumumuz için ve bütün
İslam milletleri için gerçekten önemli bir örnek teşkil
ettiğini, özellikle bugünlerde, günümüzde Peygamberin öğretilerine
her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu ifade etmek
isterim.
Değerli arkadaşlar, bugün, dün
itibarıyla Millî Güvenlik Kurulumuzun tavsiye kararı ve
arkasından Bakanlar Kurulumuzun Türkiye Büyük Millet Meclisine
arzıyla birlikte, 21 Temmuz 2016 tarihinde Anayasanın 20nci maddesi
uyarınca ilan edilmiş olan olağanüstü hâlin bir kere daha üç ay
süreyle uzatılmasına ilişkin Hükûmetin görüşlerini sizlerle
paylaşmak ve bu konuda yüce kurulunuza bilgi vermek üzere buradayım.
Görüşmelerin Türkiyenin geleceğine faydalı ve verimli
olmasını temenni ediyorum.
Sözlerimin hemen başında, başta yüce
Meclisin değerli üyeleri olmak üzere Türkiyedeki bütün siyasi partilere,
bu süreçte, referandum sürecinde katkısı bulunan bütün herkese
teşekkürümü ifade etmek isterim.
Bildiğiniz gibi, devletimiz ve milletimiz için
tarihî bir süreçten geçiyoruz ve 16 Nisanda yapılan referandum Türkiyenin
demokratik tarihi bakımından çok önemli dönüm noktalarından
birisidir. Tarihî bir Anayasa değişikliğine Türkiye imza
atmıştır ve bu Anayasa referandumuyla ilgili referandum
sonuçlandıktan sonra çok sayıda değerlendirmeler
yapıldı. Ama, ben bunlara girmeden sadece altını çizerek
ifade etmediğim hususlardan birisi olarak bu Anayasa referandumunun
katılım yüksekliğine dikkat çekmek istiyorum: Yüzde 85i
aşkın bir katılımla Anayasa referandumu
halkımızın büyük çoğunluğunun ilgisini çekmiş ve
bu anlamda da halkımız gösterdiği bu katılımla
demokrasinin de zaferini ortaya koymuştur.
Bildiğiniz gibi, bu 18 maddelik Anayasa
değişiklik teklifi önce bu yüce Meclisten geçmiş, 339
milletvekilimizin oylarıyla kabul edilen Anayasa
değişikliğinden sonra nihayetinde 16 Nisanda da 25 milyonu
aşkın vatandaşımızın oylarıyla Anayasa kabul
edilmiştir. Bu süre içerisinde kampanyayı yürüttük, herkes kampanya
sırasında söyleyeceklerini söyledi, iyi kötü, fazla eksik herkes
görüşlerini ortaya koydu. Kampanya sırasında bazen
kampanyanın gereklerini de aşarak, maksadını aşan
sözler de ifade edildi; bunların hepsi geride kaldı. Ama, bu
kampanyada geneli itibarıyla baktığımız zaman, son
derece barışçıl, demokratik ve herkesin dilediğini
dilediği şekilde ifade edebildiği, açık ve şeffaf bir
seçim kampanyasının, referandum kampanyasının
yürütülmüş olması da Türkiye demokrasisi için önemli bir
kazanımdır. Bundan dolayı başta siyasi partilerin liderleri
ve mensupları olmak üzere kampanyaya evet ya da hayır cephesinde
destek veren herkese teşekkürü bir borç biliriz.
Yine, ayrıca, bu kampanya süreciyle ilgili
özellikle altını çizerek söylememiz gereken bir başka mesele de
şudur: Türkiyede ne zaman Anayasa değişiklikleri mevzubahis
olsa millî irade bir tarafa bırakılır, Anayasa
değişiklikleri ya dipçiklerin zoruyla ya paletlerin
şakırtıları arasında gerçekleşir. Çok şükür,
bu Anayasa referandumu tamamıyla halkın katılımıyla
hiçbir baskı, hiçbir şekilde askerin gölgesi, hiçbir şekilde
vesayet odaklarının herhangi bir şekilde tazyik ve
zorlaması olmadan yani millet iradesinin dışında hiçbir
irade ortaya çıkmadan sonuçlanmıştır. Bu anlamda,
milletimizin iradesine hepimiz saygı duymak durumundayız;
sandıktan çıkan sonuca, bu sivil iradenin ortaya koymuş
olduğu sonuca hepimiz bütünüyle saygı göstermek mecburiyetindeyiz.
Değerli arkadaşlarım, nihayetinde bu,
bizim için, Türkiye demokrasisi için büyük bir zaferdir. Bu zafer böyle bir
referandumun sivillerin eliyle doğrudan doğruya bu kadar
kapsamlı bir yönetim modeli değişikliğinin tamamıyla
millî irade içerisinde gerçekleşmiş olması başlı
başına bir kazınımdır.
Şimdi bundan sonraki süreçte Türkiye Büyük
Millet Meclisinin üzerine düşen önemli bir sorumluluk da yeni hükümet
modelinin gerektirmiş olduğu değişiklikleri yerine
getirmek, uyum sürecini mümkün olduğu kadar kısa bir süre içerisinde
gerekli yasal düzenlemeleri yaparak gerçekleştirmektir. Bu çerçevede
bildiğiniz gibi demokratik ülkelerin dört tane temel hukuk metni
önemlidir; bunlardan birisi anayasalar, bir diğeri Meclis
İçtüzüğü, bir diğeri Siyasi Partiler Yasası, bir
diğeri de Seçim Yasasıdır. Bu temel yasalar başta olmak üzere
bu anayasa değişikliğinin, sistem değişikliğinin
gerektirmiş olduğu mevzuat değişiklikleri de en kısa
süre içerisinde bu Mecliste yapılacaktır ve inşallah
başarılı bir şekilde bu süreç geride
bırakılacaktır.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugünkü Hükûmet tezkeresiyle ilgili
konumuz üzerindeki Hükûmetin görüşlerini sizlerle paylaşmak isterim.
OHALin üç ay süreyle daha uzatılmasıyla ilgili bir tezkere Meclisin
gündemindedir, kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeler
verecektir. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki bu olağanüstü hâl
bir fantezi, efendim laf olsun diye ortaya konulmuş olan bir mesele
değildir. Olağanüstü hâl -az evvel arkadaşlarımın da
ifade ettiği gibi- 15Temmuz akşamı başta bu Gazi Meclisin
çatısı altında olmak üzere, ülke düşmanı, millet
düşmanı, demokrasi düşmanı hain çetelerin demokrasiye
vermiş olduğu büyük tahribatın ortadan
kaldırılması için ortaya konulmuş olan bir iradedir, Meclisin
iradesidir. Bu darbe teşebbüsünün bütün sonuçlarının ortadan kaldırılması
ve darbe teşebbüsünde bulunan FETÖcü eşkıya çetesinin Türkiye
Cumhuriyeti devleti üzerinde yaptığı tahribatların
bütünüyle ortadan kaldırılması için bir müddet daha
olağanüstü hâlin sürdürülmesinde yarar görülmüş, Millî Güvenlik
Kurulunun tavsiye kararı üzerine de konu Türkiye Büyük Millet Meclisine arz
edilmiştir.
15 Temmuz gecesini bir kere daha hatırlamakta
çok büyük fayda var: Türkiye, uçurumun kenarından dönmüştür. Türkiye
demokrasisi bütünüyle rafa kaldırılma tehdidinden
kurtarılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın
cesaretle ortaya çıkışı,
vatandaşlarımızın hangi siyasi görüşten olursa olsun
meydanları doldurarak tanklara, uçaklara karşı yumrukları
ile göğüslerini siper ederek duruşu tarihin altın
sayfalarından birisini oluşturmuştur. O süreçten bu yana da bu FETÖcü
eşkıya çetelerinin devletin içinden arındırılması
için her türlü çaba ortaya konuluyor, her türlü çaba sürdürülüyor.
Bu vesileyle bir kere daha, 15 Temmuzda şehit
olan bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, bütün gazilerimize minnet
ve şükranlarımızı ifade ediyorum. Ayrıca o gün
meydanlara çıkarak Ölürsem şehit, kalırsam gaziyim.
anlayışıyla meydanlarda Türkiyeyi, milletimizi, istiklalimizi
ve istikbalimizi korumak için her türlü tehdide karşı kafa tutan aziz
milletimizi de bir kere daha şükranla yâd ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 21
Temmuz 2016da olağanüstü hâlin ilanıyla birlikte FETÖ terör örgütü,
PKK, PYD ve DEAŞa karşı çok etkili devam etmekte olan
mücadelemiz bugün de bütün hızıyla sürmektedir. Bir kez daha ifade
etmek isterim ki olağanüstü hâlin uygulandığı bu süre
içerisinde olağanüstü hâlin muhatabı vatandaşlarımız
değil, olağanüstü hâlin muhatapları doğrudan doğruya
devletin içerisine sızmış bu FETÖcü çeteler ve devlete zarar
vermek, milletin istiklalini ortadan kaldırmak isteyen terör örgütleridir.
Bu bağlamda olağanüstü hâl uygulanmış olmasına
rağmen vatandaşlarımız günlük yaşamlarında
etkilenmeden normal hayatlarına devam etmiş ve terör örgütlerine
karşı verilen bu mücadelenin daha etkin sürdürülmesi için
temennilerini sürekli dile getirmişlerdir. Çok açık bir şekilde
ifade edebiliriz, olağanüstü hâl dolayısıyla normal,
sıradan, millete ve devlete bağlı olan
vatandaşlarımızın hiçbir şekilde günlük hayatları
kısıtlanmamış, özgürlüklerini
kısıtlayıcı hiçbir tedbire, hiçbir araca müsaade
edilmemiş, bunlara hiçbir şekilde müracaat edilmemiştir.
Olağanüstü hâlin muhatabı FETÖden
devlettin arındırılmasıdır. Olağanüstü hâlde
muhatabımız PKK ve PYD terör örgütleri ve onlarla iltisaklı
birtakım çevrelerdir. Ayrıca, olağanüstü hâlin önemli bir
şekilde muhatabı da özellikle Türkiye sınırları
dışarısından Türkiyeye tehdit oluşturan DEAŞ
örgütü ve onun Türkiyedeki uzantılarıdır.
Vatandaşlarımız evinde, iş yerinde, çarşıda,
pazarda güvenilir bir şekilde günlük hayatına devam etmektedir. Zaten
OHAL tedbirinin üç ay daha uzatılması talebi
vatandaşımızın günlük hayatını güvenli bir
şekilde sürdürmesine olan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Ayrıca,
OHAL kararıyla, meydana gelebilecek her türlü kaos, şiddet ve terör
eylemleri önlenirken bu süreçte devlet, seçimle işbaşına
gelmiş sivil irade tarafından yönetilmiştir. Bu anlamda millî
iradeye OHAL şartları uygulanıyor olmasına rağmen asla
halel getirilmemiştir. Bu hâliyle bu hâl bile başlı
başına büyük bir kazanımdır. Türkiyenin sadece geçmiş
dönemlerini şöyle hatırlatmak isterim: Özellikle Türkiyede
olağanüstü hâlin geçmiş dönemlerdeki sıkıyönetim
uygulamalarının ortaya koymuş olduğu şey Türkiyedeki
olağanüstü durumu ortaya çıkaran sebepleri ortadan kaldırmak
değil maalesef sürekli olarak sivil siyasetin önünü kesmek,
alanını daraltmak olmuştur. Dolayısıyla, tam tersine,
bu olağanüstü hâl sürecinde sivil hükûmet, halkın seçtiği
meşru hükûmet işbaşındadır ve bu da büyük bir
kazanımdır. Olağanüstü, hâl bu şekilde millete zarar
vermeden devam etmektedir.
Yine, 16 Nisanda 18 maddelik Anayasa
değişiklik paketimizde tarihî adım attığımız
konulardan birisi de sıkıyönetim mahkemelerinin
kaldırılması ve sıkıyönetim uygulamalarının
Türkiyede mevzuatın dışına atılmasıdır.
Bundan sonra, Allahın izniyle, hiçbir hâl ve şart altında, bu
ülkede sıkıyönetim uygulaması olmayacak, seçilmiş sivil
irade vasıtasıyla, Allah muhafaza, benzer bir durum ortaya
çıkarsa, olağanüstü hâl sivil irade tarafından
uygulanacaktır. Olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun
hükmünde kararnameler ile devlet içerisinde kümelenmiş olan unsurlar
temizlenmiş, yapılan değişikliklerle devlet
kurumlarının sivilleşmesi için önemli adımlar
atılmıştır. Bu, 80 milyonun huzuruna ve devletin güvenliğine
duyulan zaruretin bir sonucudur ve inşallah, bu anlamda da bu uygulamalarımız
başarılı bir şekilde devam edecektir.
KHKların çıkarılmış
olmasına rağmen şunu da açıkça ifade etmek isterim:
Karşımızdaki örgüt, özellikle FETÖ örgütü birkaç yıl
içerisinde kurulmuş ve devlete zararlı hâle gelmiş bir örgüt
değildir. Ta 1970li yılların ortalarından itibaren
devletin bütün ana kurum ve kuruluşlarına sızmayı
başarmış ve maalesef devleti paralelize etmiş olan bir
terör örgütünden bahsediyoruz. Bugün KHKlar vasıtasıyla bu örgüt
mensuplarının devletin içerisinden arındırılması
bir yandan sürdürülüyor, bir yandan da bu işle ilgisi
olmadıkları ortaya çıkanlarsa yeniden KHKlarla görevlerine iade
ediliyor. Gördüğümüz şudur: Bu örgütle mücadele uzun yıllar
devam edecek bir mücadeledir. Hukuk içerisinde, hukukun temel prensipleri içerisinde
bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bunun için en azından önümüzdeki üç
aylık sürede bu olağanüstü hâlin devam etmesine ihtiyaç olduğunu
yüce heyetinizle paylaşmak isterim.
Dört temel nedenden dolayı OHALin üç ay daha
uzatılmasıyla ilgili olarak ihtiyaç ortaya
çıkmıştır ve bu ihtiyaç ayan beyan ortadadır.
Birincisi: Devletin içerisinde kümelenmiş olan bu FETÖ terör örgütü ve
onlarla, onların iltisaklı gruplarıyla verilen mücadelede
başarının sağlanma mecburiyetidir. İşte,
görüyorsunuz, Adil Öksüz isimli bir adam, baktığınız
zaman, bir ilahiyat fakültesinde yardımcı doçent ama
bakıyorsunuz ki orduda anlı şanlı generallere emir veren,
onları mobilize eden ve en sonunda o akşam, 15 Temmuz akşamında
o süreci yöneten kişilerden birisi olduğu iddia edilen bir kişi.
Şu anda dahi karda yürüyüp izini belli etmemiş belli kişilerin
devletin içerisinde var olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Dolayısıyla, bunlarla mücadelenin sürdürülmesi için olağanüstü
hâlin imkânlarına ihtiyacımız vardır.
İkincisi: PKK terör örgütüne karşı
başlatılan operasyonlarla bugün örgütün ülke içerisinde tamamen
etkisiz hâle getirilmesi ve yurt içindeki ve dışındaki sivil
görünümlü uzantılarının, iltisaklı ve irtibatlı
gruplarının artık işlerini yapamayacak, terör örgütüne
destek veremeyecek hâle getirilmesi için de böyle bir mücadeleye
olağanüstü hâl kapsamında ihtiyacımız vardır.
Üçüncüsü: DEAŞın Türkiyeye verdiği
zararlar ortadadır, DEAŞın uluslararası sisteme
verdiği zararlar ortadadır. DEAŞın
yapılanmasının yurt içinde dağıtılması, hücrelerinin
çökertilmesi ve yargı süreçlerinin de daha etkin bir şekilde
yürütülmesi için olağanüstü hâlin verdiği imkânlara
ihtiyacımız vardır.
Dördüncü temel ihtiyaç ise Suriyeden gelen
tehditlerdir. Özellikle birtakım güçlerden aldıkları desteklerle
YPG/PYD güçleri ve DEAŞın Suriye toprakları üzerinden
Türkiyeye vermiş olduğu tehditlerin önlenebilmesi, sınır
güvenliğimiz ve sınırdan Türkiyeye sarkacak olan terör
örgütleriyle daha etkin mücadele edilebilmesi için olağanüstü hâlin
imkânlarına ihtiyacımız vardır. Terör örgütlerinin ve
faaliyetlerinin tespit, takip, yakalama ve yargılama süreçlerinin
sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi, işletilebilmesi
ancak olağanüstü hâlin vermiş olduğu bu imkânların
kullanılmasıyla mümkün olacak, daha kolay olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu süre içerisinde olağanüstü hâlle ilgili özellikle
Türkiyenin dışarısından Türkiyeye yapılan
eleştirilere de birkaç örnek vermek isterim. Özellikle Doğu Almanya
ile Batı Almanyanın birleşme sürecinde sayıları yüz binlerle
ifade edilen, 500 bin civarında olduğu ifade edilen, Doğu
Almanyanın devlet memurlarının yeni Almanyanın devlet
memuru yapılmaması; Komünist Partisi üyeleri oldukları
iddiasıyla, yeni kurulan Birleşik Almanyanın devlet
bütünlüğünün içerisine sokulmaması herkesin
hafızasındadır. Dolayısıyla, önce, Avrupalılar bu
eleştiriyi yaparken Almanyanın birleşme sürecini bir kere daha
hatırlasınlar ve orada yüz binlerce memurun hem de herhangi bir
olası tehdide karşılık devletten nasıl
ayıklandığını bir kere daha gözden geçirsinler.
Kaldı ki Türkiyede sadece olası bir tehdit değil, 15 Temmuz
akşamı bu salonda yaşandığı gibi açık bir
şekilde devleti yıkmak, darbe yapmak ve demokrasiyi kaldırmak
gibi tehditlerle karşı karşıya kaldık; hatta daha
ilerisinde, Türkiyede bir iç savaş tehdidi ve Türkiyenin yabancı
işgali tehdidiyle karşı karşıya kaldık.
Bir başka örnek ise, bu mücadele içerisinde
Fransanın ortaya koymuş olduğu
Tarihini de tam vereyim, 13
Kasım 2015te Fransada 130 kişinin öldürülmesiyle başlayan
saldırılar sonucu olağanüstü hâl ilan edildi. Hâlen Fransada
olağanüstü hâl var ve Fransadaki olağanüstü hâl 15 Temmuz 2017ye
kadar uzatıldı. Bildiğiniz gibi, olağanüstü hâl
şartlarında Fransa, Cumhurbaşkanlığı seçimine
gidiyor.
Yine, bir başka ülke Belçikadır. Belçika
Kasım 2015 ve Mart 2016da gerçekten olağanüstü hâle gitti oradaki
terör saldırıları dolayısıyla ve öyle oldu ki
bazı dönemlerde Belçikadaki olağanüstü hâl Brüksel dâhil olmak üzere
büyük şehirlerde hayatı durdurma noktasına geldi.
Ayrıca, doğal afetler ve terör
saldırıları gibi bazı nedenlerden dolayı, ülkelerin
anayasalarının müsaade ettiği ölçüde parlamentolarından,
hatta bazı ülkelerde yerel yönetimlerden alınan kararlarla
olağanüstü hâl uygulanması, olağanüstü hâle geçilmesi mümkündür.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
olağanüstü hâlle ilgili bu mücadele sürecinde çok sayıda tutuklama,
gözaltına alma
Bunların rakamlarını dilerseniz sizlerle
paylaşabiliriz. Ayrıca, göreve iade edilen çok sayıda insan var.
100 bine yakın insanın görevden alındığı,
bunların içerisinde bir kısmının göreve iade edildiği,
bunların da ancak olağanüstü hâl çerçevesinde ortaya konulan
imkânlarla mümkün olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede hem FETÖ/PDY örgütü
yani paralel devlet yapılanması örgütü hem diğer örgütlerle
ilgili verilen mücadelede olağanüstü hâlin vermiş olduğu
etkinlik fevkalade önemlidir ve bundan sonraki mücadelemizde de Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetine gerçekten ciddi oranda güç verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, mikrofonunuzu
açıyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Son cümlelerimi tamamlıyorum.
Vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğinin sağlanması ve güven içinde
yaşamlarının temini için, devletimizin sınır
güvenliğinin sağlanması ve sınır ötesindeki
mücadelesinde etkinliğinin artırılması için, devlet
kurumlarının terör örgütleriyle ilgili iltisaklı çetelerden
tamamıyla arındırılması için olağanüstü hâlin bir
süre daha devam ettirilmesinde zaruret görüyoruz. Ayrıca, en kısa süre
içerisinde bütün bu terör örgütleriyle verilen mücadelede başarı
sağlanır ve Türkiye Cumhuriyeti devleti için, 80 milyonluk aziz
milletimiz için bu terör örgütlerinin hiçbiri en ufak bir şekilde tehlike
arz etmez noktaya getirilir ve Türkiye'de bir daha bundan sonraki süreçlerde
olağanüstü hâl ilan etme ihtiyacı ortaya çıkmaz diye ümit ve
temenni ediyorum.
Bu vesileyle olağanüstü hâl kapsamında
terörle mücadeleye destek verecek olan Meclisimizi saygıyla
selamlıyor, hepinize en içten saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuş.
Sayın Kerestecioğlu, sisteme
girmişsiniz. 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Meclisin 2 Mayıs 2017 tarihine kadar tatile
girmesi önerisini kabul etmediklerine, referandum sürecinin henüz
sonuçlanmadığına ve bütün
yurttaşların oylarının takipçisi olacaklarına, 1
Mayısın emekçilere ve çalışanlara zarar vermeden
kutlanmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben özellikle şununla ilgili söz almak istedim:
Bir tatil kararı söz konusu ve bir tatil önerisi getirilecek 2 Mayısa
kadar. Bunu kabul etmediğimizi ve gerçekten bunun hiç de yeri
olmadığını, henüz bu seçimin, bu referandumun
sonuçlanmadığını, sonuçlanmış gibi de
konuşulmaması gerektiğini ifade etmek isteriz. Yani çok
sayıda şaibeli durum var ve kendi hukukunu ihlal eden bir YSK söz
konusu. Ayrıca, 700 bin kadar toplu oy kullanımının 4.800
sandıkta olduğu iddia ediliyor, bunlara ilişkin tespitler var.
Dolayısıyla, bunlar göz ardı edilerek sanki her şey güllük
gülistanlıkmış ve bitmiş gibi konuşulamaz. Bunu bir
kenara bırakalım, diyelim ki sonuç böyle oldu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
hiçbir önemli değişiklik, özellikle de Anayasa ve
rejim değişikliği yüzde 50-51 oyla yapılamaz. Bunun için
gerçekten daha fazla bir mutabakat ve uzlaşma gerekir. Bu anlamda da
aslında herkesin kendine bir bakıp da düşünmesi gerekir ve
teveccüh göstermesi gerekir; yani diğer yurttaşların da
kendisine hayır dediğini bilerek davranması gerekir, Atı
alıp Üsküdarı geçtik. laflarının kullanılmaması,
öfke dilinin ve OHALin uzatılması gibi tekliflerin önümüze
getirilmemesi gerekir.
Biz Hayır, biz kazandık. diyen bütün
yurttaşlarımızın oylarının takipçisi
olacağımızı bir kez daha ifade etmek isteriz ve 13 vekili
tutuklu olarak bu referanduma girmiş bir partinin de her şeyin sanki
çok adil ve eşit gibi sunulmasına da bu nedenle özellikle
karşı olduğumuzu ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
Son bir cümle ifade etmek istiyorum müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Daha sonra bulunamayacağım için özellikle rica
ediyorum.
Ayrıca, Sayın Numan Kurtulmuşun
sözlerinde ifade ettiği, o millete hiç zarar vermeyen OHAL -nasıl
oluyorsa millete zarar vermeyen OHAL- aynı şekilde bu OHALin
-önümüzdeki günlerde bu tatil herhâlde gerçekleşeceği için
konuşamayacağımızdan bunu da ifade etmek istiyorum-
işsizlik yüzde 13e varmışken Emek ve Mücadele Günü olarak yine
de kutlanacak olan 1 Mayısın aynı şekilde emekçilere ve
çalışanlara da zarar vermeden kutlanmasını temenni
ettiğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, hayırdır?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan bitiş konuşmasında
şöyle bir cümle sarf etti: Olağanüstü hâlin uzatılmasına
destek verenleri saygıyla selamlıyorum. dedi. Bu,
ayrıştırıcı bir dildir. Hele bakan olan bir
kişinin toplumu daha uzlaştırıcı, daha
kucaklayıcı olması lazım. Yani buna karşı olan
insanların da -ister saygı duyar ister duymaz burası
Parlamentodur- bu ayrıştırıcı dilden vazgeçmelerini
istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Meclisi saygıyla selamlıyorum. dedi.
BAŞKAN Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. dedi, ben de öyle anladım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Öyle demedi, tutanakları getirtebilirsiniz. Böyle bir şey olabilir
mi ya?
BAŞKAN Sayın
Kurtulmuş, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Sayın Tanal, sözlerimde böyle bir şeyi
kastetmedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Tutanakları getirelim Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Yahu, ne dediğim belli, açık; bütün
Meclisi, yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Yani kusura
bakmayın bir lafı tersinden çevirmeye gerek yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ters çevirmiyorum, tutanak bu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Söylediğim son derece nettir,
tutanakları da getirirsiniz. Meclisi saygıyla
selamladığımı söyledim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurtulmuş.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Usta konuşacaktır.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Tabii, OHALe ilişkin
değerlendirmelerimize geçmeden önce bu pazar günü
yaptığımız referanduma ilişkin öncesinde çok kısa
bir değerlendirme yapmak istiyorum, daha sonra da olağanüstü hâle
ilişkin görüşlerimizi ifade etmeye çalışacağım.
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti son altmış yılda altı defa referandum
yaptı, 16 Nisanda da yedinci referandumu yaptı. Öncelikle ben
demokratik hakkını kullanan bütün
vatandaşlarımızı tebrik etmek istiyorum ve onlara
teşekkür etmek istiyorum. Evet oyu kullanan da hayır oyu kullanan
da Türk milletinin şerefli birer üyesidir. Referandum huzur ve güven
içerisinde geçmiştir, demokratik olgunluk içerisinde geçmiştir. Bu
anlamda da milletimizi tebrik etmek istiyorum. Ayrıca, çok yüksek bir
katılım olmuştur. Bu katılım da aslında
demokratik hakkın kullanılması açısından son derece
önemlidir. Siyasi partilerimizi de bu kapsamda yaptıkları
çalışmalardan dolayı tebrik etmek istiyorum.
Şimdi, Türk milleti esas
itibarıyla geçtiğimiz pazar günü iradesini göstermiş ve yeni bir
dönemin kapısını aralamıştır. 16 Nisan
referandumu demokrasi hayatımızda bir milat çok partili siyasi
tarihimizde bir dönüm noktasıdır. 11 Ekim 2016 tarihli Meclis grup
toplantısında Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçelinin ortaya koyduğu düşünce ve teklifleri altı aylık
bir süreçten sonra, mücadeleden sonra anayasal bir içerik
kazanmıştır. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi
milleti için, milletin bekası için sorumluluk almış ve evet
demiştir. Devleti için devreye girmiş, evet kararını tüm
engellemelere rağmen savunmuş, ardında durmuştur.
Vicdanımız rahat, gönlümüz müsterihtir.
16 Nisan referandumuyla
ortaya çıkan sonuç, aynı zamanda siyasetin de bir nevruzudur, yeniden
doğuşudur. Türk milleti, onayına sunulan Anayasa
değişikliğini hür iradesiyle, yüzde 51,4lük bir çoğunlukla
kabul ve tasdik etmiştir. Bu kural, arkadaşlar, işin
başından itibaren belli olan bir kuraldır yani yüzde 51,4
olması meşruiyet açısından veya hukukilik açısından
herhangi bir sorun içermemektedir, aksini düşünmek mümkün değildir
esas itibarıyla. Bu gelişme azımsanamayacak, küçümsenemeyecek
bir başarıdır; bütün bilgi kirliliğine rağmen
hayır yönünde oy kullanan siyasi partilerimizin veya kişilerin çok
erken bir şekilde, erken safhada sahaya inip aslında ciddi bilgi kirliliği
yaratmalarına rağmen elde edilmiş bir başarıdır.
Ben şuna inanıyorum ki biraz daha vakit olmuş olsaydı,
milletimize kendimizi biraz daha anlatma imkânımız olsaydı bu
51,4 daha da artacaktı.
Dolayısıyla, artık sistem
tartışmaları son bulmuştur. Yönetim sistemimizin gücünü
azaltan, devletimizin mukavemetini azaltan fiilî karmaşa da artık
sona ermiştir. 16 Nisanın kazananı milletimiz olmuştur.
Evet oyu veren de hayır oyu verende tüm vatandaşlarımız
ve ülkemiz 16 Nisanın kazananı olmuştur; kazançlı çıkan
bayraktır, devlettir, vatandır, millî namus ve haysiyettir.
Türk milleti 16 Nisan günü sandık
başına giderek Anayasa değişikliğine olur vermiş
ve bu bahsi artık açılmamak üzere kapatmıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi millî iradeden onay
almıştır. Fiilî açmazdan kaynaklanan sistem
tartışmaları tedavülden kalkmıştır. 16 Nisanda
seçim yapılmamış, partiler oylanmamış,
şahıslar değerlendirmeye tabi tutulmamıştır; yapılan
yalnızca Anayasa değişikliğidir, milletimizin
görüşünün, onayının alınmasıdır.
16 Nisanı karalamanın da kimseye bir
faydası olmayacaktır. Bu anlamda yapılacak iş, 16
Nisanın sonuçlarını kabul edip bundan sonra ülkemizi daha
ileriye taşıma gayreti içerisinde olmamız gerekmektedir.
Yalnız, burada şunu ifade etmek gerekir ki
henüz sandık sonuçları tam belli olmadan MHPyi suçlama
yarışlarına giren köşe yazarlarını ve bazı
siyasi çevreleri gördük maalesef. İşte, partimize gönül veren
kardeşlerimizin yüzde 80inin oy vermediğini uyduracak kadar
basitleştiler esas itibarıyla. Tabii ki bunu nasıl tespit
ettiklerini sormak gerekir, ellerinde bunu ölçen sihirli bir alet mi
vardır, yok mudur? Bununla ilgili olarak da herhangi bir bilgi olmadan,
bir analiz olmadan, buna ilişkin bir saha çalışması
olmadan, bir merkezden düğmeye basılmışçasına Milliyetçi
Hareket Partisini karalama kampanyası
başlatılmıştır. Tabii, burada, 7 Haziran veya 1
Kasım seçimlerine göre AKP artı MHPnin oylarındaki yüzde
10,5lik kayıp üzerinden hareket edilmektedir ama bu kaybın nereden
geldiği de esas itibarıyla belli değildir ve referandum
sonuçlarıyla seçim sonuçlarını da birbirine
karıştırmamak gerekmektedir. Burada FETÖnün hesaba
katılması lazım, hâlen aktif hâlde bulunan kripto FETÖ
damarlarını görmemiz gerekir. Türkiyenin diriliş ve
toparlanışına katlanamayanları da hesap etmemiz
gerekmektedir.
Biz şuna inanıyoruz ve görüyoruz ki bizim
dava arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu Türkiye
için, Türkiyenin bekası için, Türk milleti için evet yönünde oy
kullanmıştır. Bu anlamda, şimdi seçim sonuçlarını
kabul etmeyip sokağı hareketlendirmeye çalışmanın da
ben kimseye bir faydası olacağını düşünmüyorum. Zaman
birlik, beraberlik zamanıdır. Türkiyenin ciddi
sıkıntıları vardır. Bakın, 20 Temmuz 2015ten
bugüne kadar yaklaşık 1.200 şehit verdik, 2 bine yakın
toplamda kayıp oldu, 8 bin kişi yaralandı. Şu anda bütün
komşularımızla ciddi bir karmaşa içerisindeyiz, problemimiz
var dış politikada, bütün dünya üzerimize geliyor. Amerikanın
ve Rusyanın aynı anda karşımıza dikildiği bir
dış konjonktür yaşıyoruz. Elbette buralarda Hükûmetin
geçmişte yaptığı hatalar vardır ancak bunların
tamamını Hükûmetin, izlediği yanlış politikalarla
açıklamak da mümkün değildir. Bu karşı duruşu, yani
biz bunu, Amerikanın ve Rusyanın karşımıza birlikte
dikilmesini en son yüz yıl önce gördük arkadaşlar. Bugün eğer
Türkiye yine böyle bir durumla karşı karşıyaysa bunu iyi
analiz etmemiz lazım. Türkiye 15 Temmuzda işgalin eşiğinden
dönmüştür dolayısıyla zaman, sokağı karıştırmanın
zamanı değildir, zaman birlik ve beraberlik zamanıdır; bu
ülke için yapay anlaşmazlıkları, cepheleşmeleri bir tarafa
bırakarak birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmemiz gerekmektedir.
Tabii, bundan sonra, yeni dönemde, önümüzdeki
dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken epeyce iş
olacaktır. Bir defa, uyum yasaları çıkarılacaktır.
Uyum yasalarında biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunların en
demokratik şekilde, milletimizin faydasına olacak şekilde
çıkması konusunda bir defa elimizden gelen her şeyi
yapacağız. Özellikle burada şunu ifade etmem gerekir ki bu
referandumda hayır oyu kullanan vatandaşlarımızın
demokrasiye ilişkin kaygılarını da giderecek şekilde
bir anlayış içerisinde bu uyum çalışmalarının
yapılmasının son derece faydalı olacağını
düşünüyorum. O vatandaşlarımız da bir süre sonra göreceklerdir
ki yapılmak istenen şey, gidilmek istenen yolun diktatörlük
değil, daha demokratik ve demokrasi standartları yükseltilmiş
bir Türkiye olacağını o arkadaşlarımız da
milletimiz de görecektir. O anlamda biz üzerimize düşeni
yapacağız, Meclisimize de çok önemli görevler düşmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye'nin bekası için siyasi uzlaşma
hukukuna ilkelerimiz ve ülkülerimiz çerçevesinde bağlı
kalacağız, bunu da ifade etmek isterim.
Şimdi, tabii, bundan sonra yapılması
gereken diğer husus da -uyum çalışmalarının
dışında- toplumun ciddi, bekleyen sorunları vardır;
ekonomik hayata ilişkin, sosyal hayata ilişkin, toplum kesimlerinin
bekleyen sorunları vardır. İşte, en son ocak ayı
işsizlik rakamı ortada, Türkiye'de 4 milyona yakın işsiz
var, yüzde 13e çıktı işsizlik oranları.
Dolayısıyla, ekonomik ve sosyal hayata ilişkin, sorunların
çözümüne ilişkin reform mahiyetli çalışmaları Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak yapmak durumundayız. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak toplumun hayrına olacak bütün işlerde desteğimizi
vereceğimizi şimdiden ifade etmek isterim.
Onun dışında, tabii ki önümüzde
-birazdan OHAL kapsamında da değineceğim aslında ama
şu anda yeri gelmişken söylemenin de belki faydası var- bu
FETÖnün siyasi ayağına ilişkin mücadelenin de artık
başlatılması lazım. Yani yarından tezi yok, bu
mücadele, siyasi ayağa ilişkin mücadele milletvekili düzeyindeyse
milletvekili, belediye başkanları düzeyindeyse belediye
başkanları, il genel meclis üyeleri, ilçe teşkilatları, il
teşkilatları, hangi düzeydeyse bütün siyasi partiler içerisinde bu
mücadelenin başlatılması lazım. Bu, toplumumuzun
beklediği ve işin olmazsa olmazıdır. Eğer Türkiyede
hâlâ riskler giderilmemişse toplumda FETÖcü olup da itibarlı şekilde
dolaşan insanların maskesinin düşürülmesi gerekir. Bu konuda da
Hükûmetin bir an evvel adım atması gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; şimdi de OHALin uzatılmasına ilişkin
değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.
Tabii, defalarca söyledik, 15 Temmuzda Türkiye çok
büyük bir ihanet girişimiyle karşı karşıya
kalmıştır. Bu hain saldırı bütün siyaset
kurumlarına, Türk devletinin kuruluş esaslarına ve son tahlilde
milletimizin tamamına yapılmıştır. Yaşanan
olağan dışı gelişmeler sonucunda Anayasanın
120nci maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu 21 Temmuz 2016 gününden itibaren
üç ay süreyle OHAL ilan etmiştir. Bu, daha sonra iki defa da doksanar gün
süreyle uzatılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
üç kararı da Türkiye Büyük Millet Meclisinde destekledik. Çünkü ülkemizde
olabilecek en olağan dışı durum meydana gelmiş, Türk
devletini ve Türk milletini hedef alan bir saldırıya devletimiz ve
milletimiz maruz kalmıştır. Bu alçak kalkışmayla
yapılacak mücadelenin de ancak olağanüstü hâl şartlarında
mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.
Olağanüstü hâl, millete pusu kuran ve devlete
ağır zayiat verdirmek isteyen odaklara karşı bir güvence ve
anayasal bir tedbir olarak görülmüş, toplumsal huzurun temini ve
asayişin sağlanması maksadıyla Türkiyenin beka düzeyinde
tehditlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde devletin
elinin güçlendirilmesi istenmiştir.
FETÖyle birlikte PKK, IŞİD ve diğer
terör örgütlerinin kamudaki yapılanmalarının da ortaya
çıkarılması ve bunlarla irtibatı ve iltisağı
bulunanların görevlerine son verilmesi için daha etkili bir mücadele
yürütülmesini de gerekli görmekteyiz.
Bu arada, hemen yeri gelmişken söyleyeyim: Bu
PKK, IŞİD, DHKP-Cnin şehir örgütlenmelerinin, büyükşehir
örgütlenmelerinin üzerine henüz gidilmemiştir. Büyükşehirlerde bütün
operasyonların yapıldığı terör yuvalanmaları
vardır. Bunların üzerine de bir an evvel gidilmesi gerekmektedir.
Tabii, bu mücadelede hem FETÖyle hem de diğer
terör örgütleriyle yapılan mücadelede de milletimizin mağdur
edilmemesi lazım, masum insanların mağdur edilmemesi lazım.
Bunlarla ilgili, özellikle FETÖ kapsamında yapılan mücadelede ciddi
şikâyetler gelmektedir; bunlara birazdan değineceğim.
Yapılan tespitlerin soruşturmaya dayanması ve soruşturma
süreçlerinin somutlaştırılması gerekmektedir. Yeterli
inceleme ve soruşturma yapılmadığı için boşu
boşuna kimsenin itibarıyla ve saygınlığıyla
oynanmamalıdır. İtiraz mekanizmaları
sağlıklı bir şekilde ve talepler ciddiye alınarak
işletilmeli, bu doğrultuda ortak bir usul belirlenmelidir. Kamu
kuruluşları arasında çok farklı usuller vardır,
değişik mahkemeler, çok değişik, farklı uygulamalar
yapmaktadır, bu işin de bir standardı yoktur. Olan yine
garibana oldu. düşüncesinin toplumda hâkim olmasının mutlaka
önüne geçilmesi gerekmektedir. Haksız ve mesnetsiz yere açığa alınan
veya ihraç edilenler mağduriyet yaşamadan eski konumuna getirilmedir.
Bu anlamda, OHALin bir defa daha uzatılması bir fırsat olarak
kullanılmalıdır yoksa haksız yere ihraç edilenlerin geriye
döndürülmesinin tamamı mahkeme kararıyla olsun istersek bu
ayları, yılları bulacak bir süreçtir veya bunlar için, hepsi
için de kanun çıkarma imkânımız olmadığı için
OHALin yeniden uzatılmasını, bu haksız ihraçların
iadeleri için bir fırsat olarak da kullanılması lazım. Bu
konuda da burada Hükûmeti bu anlamda ikaz etmek istiyorum.
Tabii, devletimiz bu tespitlerin hepsini yapacak,
doğruyu yanlışı birbirinden ayıracak ve gerçek suçluyu
yakalayacak potansiyele sahiptir, güce sahiptir yeter ki burada yönetsel
hatalar yapılmasın, yöneticiler, siyasiler veya işte bürokratlar
kendi kaygılarıyla, kendi kişisel hesapları yüzünden
milleti mağdur etmesinler, siyasi ve ideolojik koruma
anlayışı içerisinde hareket edilmesin ve ispiyon
fırsatçılığına izin verilmesin. Bunlara ilişkin
toplumumuzda çok ciddi eleştiriler, çok ciddi şikâyetler
bulunmaktadır. Bunu mutlaka buradan ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, FETÖnün devlete yoğun bir
şekilde sızmaya, devleti ele geçirmeye
çalıştığı sırada yapılan ikazlara
rağmen bunun fark edilmemesi ya da görmezden gelinmesi öngörüsüz bir yönetimin
sergilendiğini de göstermektedir. Bu nedenle ülke yönetiminde gösterilen
zaafın tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması, kastı
ve ihmali olan her alandaki sorumluların tespit edilmesi, Türkiyenin ve
Türk milletinin huzurlu ve güvenli geleceği ve güçlü bir demokrasinin
inşası için gerekli bulunmaktadır. Demokrasimizin üzerinde
dolaşan kara bulutları kovmak ve antidemokratik eğilimlerin
önünü kesmek siyasetçilerin önde gelen sorumluluğudur.
Bugünlerde birlik ve beraberliğimizi daha da
güçlendirmemiz gerektiğini az önce zaten ifade ettik. Bu, tarihî bir
zorunluluktur. Zira devletin ve milletin bekası için her türlü siyasi
gayenin üzerine geçmesi gerekmektedir. Adaletin gecikmeden tecelli etmesi ve
adil yargılama hakkına titizlikle uyulması hukuk devleti olmanın
bir gereğidir. Bu anlamda, dokuz aydır devam eden olağanüstü hâl
uygulaması sırasında vatandaşlarımızın
karşılaştıkları sorunlar ve
taşıdıkları endişelere işaret etmek istiyorum.
Bunlardan bazıları şunlardır:
Adaletin tesisine ilişkin kaygılar; Adaletin
ve yargılamaların gecikmesi, hak arama özgürlüğünün
kısıtlanması, kamu görevlilerinin somut bulgulara dayanmadan
görevine son verilmesi, savunma hakkının gözardı edilmesi,
asılsız ihbar ve şikâyetlere dayalı işlem
yapılması; alt düzeydeki görevlilerle
uğraşılırken üst düzey görevliler ve siyasetçiler ile 15
Temmuzun lider kadrosu ve yurtta sulh konseyinin üyeleri hakkında bir
işlem yapılmaması; OHAL kapsamına girmediği hâlde
kanun hükmünde kararnamelerle farklı konularda da düzenleme
yapılması; kripto olarak görevlerine devam eden FETÖcülerin
bulundukları yerlerde kasıtlı, yanlış
yönlendirilmesiyle oluşan mağduriyetler.
Bunlar bizim vatandaşımızın
sıkça ifade ettiği ve bizim sahada
karşılaştığımız çok önemli
şikâyetlerdir. Bu konunun mutlaka üzerine gidilmesi lazım. Ben
buradan hem Hükûmetimizi hem de yöneticilerimizi bu anlamda uyarmak istiyorum.
Uygulamanın, özet itibarıyla, hukuk ve
adalet anlayışını egemen kılarak haklıyı
haksızı, suçluyu suçsuzu birbirinden ayıracak adil bir yönetim
anlayışıyla ortaya çıkarılması bir zorunluluktur.
Bu anlamda ortaya çıkan bazı mağduriyetlere de yer vermek
istiyorum. Özellikle, aslında darbe girişimiyle çok fazla
alakası belki olmadığı hâlde veya herhangi bir inisiyatif
kullanma imkânı olmadığı hâlde hâlen tutuklu bulunan bir
kısım erler vardır, tutuklu bulunan askerî öğrenciler
vardır. Bunların tutukluluklarının çok fazla bir
anlamı yoktur. Bunlar talimat alarak, hatta ne olduğunu bilmeden,
işte, sahaya indirilmiş insanlardır, askerlerimizdir,
gençlerimizdir. Bunlara karşı yargı makamlarının biraz
daha dikkatli davranması gerekir diye düşünüyorum.
Hak kaybına uğramış 15 bini
aşkın öğrenci vardır, askerî öğrenci vardır. Bu
gençlerimizin geleceğini karartmamak lazım. Onların
tamamını hak kaybına uğratmak yerine ciddi bir güvenlik
soruşturması yaparak içerisinde FETÖcü olanlar varsa veya diğer
terör örgütleriyle irtibatı, iltisakı olanlar varsa bunların
elenmesi gerekir. Hepsinin, tamamının toptan hak kaybına
uğratılması hiçbir şekilde doğru bir uygulama
olmayacaktır.
Yine, diğer taraftan, yasal bir sendika
yüzünden -başka hiçbir irtibatı olmadığı kaydıyla
söylüyorum- veya bilinçsiz bir kısım banka hareketleri yüzünden ihraç
olunan, açığa alınan memurlarımız var. Bunlara
ilişkin de daha sağlıklı soruşturma yapılarak işin
üzerine gidilmesi lazım. Bu ihraçlar kamuoyunun vicdanını
rahatsız etmektedir. Bunun üzerine gedilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Belki -burada Sayın Bakanımız da var-
şunu da ifade etmem lazım: Bir de hukuki olmayan, kanuni olmayan bir
kısım uygulamalar da var. Örneğin, işte bu FETÖyle
irtibatından dolayı bir tane kamu görevlisi diyelim ki ihraç edildi
devletten, doğru olduğunu düşünelim. Şimdi, buna
ilişkin başka bir uygulama yapılmıyor. Eğer bir suç
varsa ortada bunu hapse atın. Herhangi bir adli takibat yok, idari takibat
yok, tamamen ihraç edilmiş, sen yoluna ben yoluma denilmiş.
Şimdi, bu insanlardan bazıları özel sektörde çalışmak
istiyor. Kolay kolay zaten kimse iş vermiyor ama hadi iş vermeyi göze
alanlar, asgari ücretle bir yerde çalışmaya razı olanlar var.
Bunların SGKları açılmıyor, sisteme girilmiyor, anayasal
bir hakları elinden alınıyor. Yani bu insanları, tamam,
devletten ihraç ediyorsunuz, bunun şimdilik haklı olduğunu
düşünelim ama diğer taraftan, eğer bir suçu yoksa yani adli
takibatı gerektirecek bir durum yoksa bu insanlarımızın
özel sektörde çalışmasının önüne geçmenin bir
mantığı yoktur. Bu insanlar terörist mi olsun, ne olsun?
Dolayısıyla buradaki bu idari bir problemdir, belki Hükûmetin de
bundan haberi yoktur. Bu anayasal hakkın bu insanların elinden
alınmaması lazım.
Bu tür kanun dışı uygulamalarla bir
yere gitmek mümkün değildir. Bunlara çok dikkat etmemiz lazım.
Yaptığımız işin, mücadelenin tamamen meşru
olması lazım. Meşru olmayan mücadele yolları terör örgütünü
besleyecektir, terör örgütünün elini ovuşturmasına neden
olacaktır ve Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletine zarar verecektir.
Uluslararası mahkemelerde yarın bir gün bunların
tazminatlarıyla uğraşmakla biz baş edemeyiz.
Dolayısıyla haklı mücadelemizde haksız duruma düşmenin
hiçbir anlamı yoktur. Sonuna kadar mücadele edilmelidir. Ancak, mücadele
edilirken de hukuk ilkeleri çerçevesinde, hukuk kuralları çerçevesinde
kalınmalıdır.
Nihai olarak, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
başta FETÖ, IŞİD ve PKK olmak üzere, terörün kökü kazınana
kadar, FETÖyle hesaplaşma bitene kadar, devletin elini güçlendirmek için
olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin
tezkereye olumlu oy vereceğimizi ifade ederek Genel Kurulun siz değerli
üyelerini saygılarımla selamlıyorum efendim. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Usta.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Mardin Milletvekili Mithat Sancar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Pazar günü referandum yaşandı. Çok
tartışmalı bir süreçti. İsterdik ki sonu
tartışmalı olmasın, adil olsun ama öyle olmadı. Hem
sürecin kendisi hem referandumun sonucu ağır şaibeler
altındadır, büyük meşruluk sıkıntılarıyla
yüklüdür. Bunları çok kısa aktaracağım ve konuyu
olağanüstü hâlle bağlantılı hâle getirip anlatmaya devam
edeceğim.
Bir defa bu tür süreçlerde üç ana meşruiyet
ölçütü uygulanır, daha fazlası da mümkündür ama ben ana
meşruiyet ölçülerini söyleyeyim: Bir önemli Anayasa
değişikliği yapılıyor, sistem
değiştiriliyor. Bu değişiklik Mecliste kabul ediliyor ve
referandum süreci başlıyor. Öncelikle bunun şeklen meşru
olması gerekiyor yani mevcut kanunlara uygun yürümesi lazım sürecin
ve seçimin kendisinin. Bu konuda süreçte çok büyük ihlaller yaşandı.
Bizim, partilerin hayır cephesinin, partimizin ve hayır
cephesinin diğer pek çok unsurunun yasal ve anayasal haklarını
kullanmaları engellendi. Ben kendim de sahada bu
çalışmaların içinde bulundum, pek çok şehri
arkadaşlarımla birlikte gezdim, pek çok yerde keyfî uygulamalarla
karşılaştım. Oysa sürecin kanunlara uygun
işleyebilmesi için Anayasanın tanıdığı bütün
hakları, propaganda ve toplantı haklarını diğer
partiler ama en başta Hükûmet partisi kadar rahat kullanmamız
gerekiyordu. Öyle yapılmadı. Toplantılarımızın
olduğu şehirlere girerken seçim otobüsümüz durdurulup bazen saatlerce
arandı. Milletvekilleri hariç diğer bütün görevlilerin kimlikleri
kontrolden geçirildi. Sorduk: Gerçekten, eğer AKP otobüsü olsaydı
bunu yapmaya cesaret eder miydiniz? Tabii, buna cevap vermelerini
beklediğimiz yok oradaki görevlilerin. Size soruyorum: Bir tek yerde
otobüsünüz, AKPnin otobüsü durduruldu mu? AKPnin seçim
çalışması yürüten görevlilerinin kimlik kontrolü adı
altında saatlerce bekletilmesi söz konusu oldu mu?
Bir anekdot gibi bir
yaşanmışlığı aktarayım. Siirte
gideceğiz, seçim otobüsündeyiz; milletvekilleri ve parti
çalışanları var ama vali bizim Kurtalan ilçesinde araçtan inip
ilçe binası önünde halkla buluşmamızın yasak olduğunu
söyledi. Açtım telefonu, sordum: Neden sayın vali, neden? Efendim,
burada miting yasağı var, toplantı gösteri yasağı
var. dedi. Oysa birkaç gün önce Bilal Erdoğan orada bir mahalle
kapatılacak şekilde bir toplantı yapmıştı.
İkincisi, şunu söyledi Siirt Valisi:
Efendim, siz öyle halk buluşması adı altında miting
yasağını dolanıyorsunuz. El insaf. Siirt Valisinin kendisi
açılış törenleri adı altında yapılan mitinglere
Cumhurbaşkanı ve Başbakanla birlikte katılabiliyor, bu,
seçim yasağını delmek olmuyor, seçim yasağını
dolanmak olmuyor ama bizim halkla buluşmamız seçim
yasağını, daha doğrusu olağanüstü hâl
yasağını dolanmak oluyormuş. Israr ettik, izin vermediler;
aracımızdan inmedik arkadaşlar, inemedik; yüzlerce, binlerce
insan toplanmıştı, kendileriyle buluşamadık.
Sayısız örneğini sadece kendi tecrübemden hareketle verebilirim.
Anayasaya aykırıydı bu
yapılanlar ama ahlaka da etiğe de aykırı. Neden? Biz kendi
imkânlarımızla bütün bu zorluklara rağmen, adil bir
yarış olsun diye ve sonuçlar adil çıksın diye
çalışma yürütüyoruz; Cumhurbaşkanı, mevcut Anayasaya göre
tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı bir taraf gibi sahada
geziyor, günde üç dört kere canlı yayınlara çıkıyor.
Kullanılan bahane: Açılış törenleri. İnanıyor
musunuz? O açılan tesisler yeni mi açılmıştı?
Cumhurbaşkanı sırf açılış töreni yapmak için mi
gitti oralara? Başbakan sırf açılış törenleri yapmak
için mi gitti oralara? Hayır. Dolayısıyla etik kurallara
aykırı bir seçim süreci yaşadık. Üstelik bu gezilerin
tamamı devlet bütçesinden karşılandı. Bu, haram
paradır arkadaşlar. Bu parayla seçim kampanyası yürütmek
haramdır.
Muhalefet türlü engellerle
karşılaşacak ama Cumhurbaşkanı, sadece
Cumhurbaşkanı değil, defalarca Sayın Numan Hoca
açılış törenleri adı altında canlı
yayınlara çıkacak ve Adil bir seçim sürecini, çok şükür,
yürütmeyi başardık. diyecek. Numan Hocadan burada gerçekten bir
parça daha insaf beklerdim. Her şey bu kadar açıkken böyle bir iddiada
bulunabilmek için etik kuralları biraz fazla zorlamak gerekiyor.
Devam edelim. Toplumsal meşruiyeti de yoktur
bu referanduma sunulan Anayasa değişikliğinin. diyoruz. Neden?
Anayasalar, toplumsal bütünleşmeyi barış ve demokrasi içinde
sağlamak için yapılırlar. Oysa getirilen değişiklik ve
bu değişikliğin getirilme sürecinde izlenen politikaların
tamamı toplumu ayrıştıran bir niteliğe sahipti. Önce
Hayır verenler teröristtir. dediler, sonra tevil etmeye
çalıştılar. Ağır sözler kullanmak âdetim değildir,
gerçekten istemem ama zırva tevil götürmez arkadaşlar. Yani,
baştan itibaren hayırları, hayır cephesini terörist
sayacaksınız, sonra Yok, öyle demedik de teröristler de hayır
diyor. diyeceksiniz. Sonra, Haşa, herkes eşittir. diyeceksiniz ve
bütün bunları yaparken utanmayacaksınız orada laf atanlar -ona
söylüyorum, bütün AKPye, burada oturan milletvekillerine değil, laf atana
söylüyorum- bütün bunlar olurken utanmayacaksınız, öyle mi?
Bakın, arkadaşlar, bu topluma Köprüler
yaptık. diyerek bu referandumda kampanya yürüttünüz ama fiziksel
köprüleri yaptınız, doğru; toplumsal köprüleri çökerttiniz,
toplum kesimleri arasında köprüleri tahrip ettiniz. Sürekli kavga dili,
sürekli ötekileştiren bir dil, sahada sürekli tek taraflı, tek kale
maç oynama yöntemi ve bütün bunlardan sonra Adil bir referandum süreci oldu.
diyeceksiniz. Hayır arkadaşlar, bu süreç baştan
aşağı demokratik meşruiyetten yoksundu.
Şunu söylemeye bile gerek görmüyorum, hepinizin
çok iyi bildiği bir şeydir: Bu partinin eş genel
başkanları cezaevinde tutuluyor. Biz, dokunulmazlıklarla ilgili
Anayasa değişikliği yapılırken uyardık, Meclisi
uyardık, kamuoyunu uyardık, Bakın, bu değişiklikten
sonra önünüze -başkanlık sistemi ya da
cumhurbaşkanlığı sistemi, adına ne derlerse desinler-
bir değişiklik getirecekler. Bu değişikliği bu
Meclisten ve referandumdan daha rahat geçirmek için dokunulmazlıklarla
ilgili bu Anayasa değişikliğini şimdi öne sürüyorlar. Bir
adım sonrası sistem değişikliği referandumudur.
dedik, maalesef burada Meclise bunu anlatamadık, nitekim öyle oldu.
Sayın Erdoğan, kendisiyle
cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışan ve o
meydanlara coşku, heyecan, neşe ve umut veren Sevgili
Başkanımız Demirtaş hapisteyken bir kampanya yürütülmesini
içine nasıl sindirdi? 3 seçim eş başkanlarımız
meydanları dar ettiler. Şimdi siz en güçlü, en etkili rakibinizi
içeri tıkacaksınız eften püften gerekçelerle, ondan sonra da Adil
bir seçim kampanyası yürüttük. diyeceksiniz. Adaletsizdi, dibine kadar
adaletsiz bir süreçti. Sahadayken çalışma
yaptığımız sırada gözaltına alınan
milletvekilleri oldu. Sayısız sandık görevlisi talebimiz iptal
edildi, sandık görevlisi olmaya hazırlanan
arkadaşlarımız tutuklandı. Pek çok yerden sayısız
ihlal iddiası geldi. Bunları incelemek üzere köylere heyet göndermeye
çalıştık. Giden heyetteki arkadaşlar gözaltına
alındı.
Açık söylüyorum, eğer
vicdanlarınızda da bu eveti yerleştirmek istiyorsanız bu
ihlal iddialarının tamamını kamuoyuna
inandırıcı bir biçimde açıklamak zorundasınız. Bu
şüpheleri kaldırmadığınız sürece bu seçim süreci
ve sonucu meşru olarak kabul edilmeyecektir.
Evet, itirazlar karara bağlanabilir; evet,
Yüksek Seçim Kurulu bir karar verebilir. Bu şekli bir geçerlilik
sağlar. Şeklen, kanunen geçerli bir sonuç ortaya çıkar ama bu
sonucun ve bu sürecin siyasi meşruiyeti, toplumsal meşruiyeti yoktur.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı hâlâ
açıklayamıyor neden mühürsüz oyları geçerli
saydıklarını. Saat on altıyı yirmi geçe
toplanıyor YSK Genel Kurulu seçim günü ve apar topar AKP temsilcisinin
talebi üzerine bir karar aldığını söylüyor. Ortada bir
karar yok, bir karar metni yok, sadece bir cümlelik bir duyuru var YSK
sitesinde, duyuru. Karar aldık. demiyor, şunu diyor o duyuruda:
Mühürsüz oylar geçerli sayılacaktır. Gerekçe
Daha önceki
içtihatlarınız ortada. Arkadaşlarım örneklerini verdiler,
Bitlisin Norşin ilçesindeki seçim iptalinin bir mühürsüz oy yüzünden
gerçekleştiğini belirttiler. Buna benzer pek çok örnek var. 2014te
AKPnin bu konudaki başvurusu var Yüksek Seçim Kuruluna, açıkça
mühürsüz oyların geçersiz sayılması için ilke kararı talep
etti AKP 2014te ve bu karar da alındı. Şimdi, seçim
başlamış, bitmiş bir bölgede, oylar sayılmaya
başlanmış, birden Yüksek Seçim Kurulu karar
değiştiriyor. Tekrar ediyorum: Bu mühürsüz oyların hangi illerde
kullanıldığını, sayısının ne kadar
olduğunu açıklamadan, inandırıcı, objektif bir
şekilde ortaya koymadan bu seçimin meşruiyetini kabul ettiremezsiniz.
Eğer YSK bu konuda inandırıcı, objektif verilerle hangi
illerde ne kadar mühürsüz oy kullanıldığını açıklamazsa
ağır bir toplumsal ve siyasal meşruiyet sorunu bu referandum
sonuçlarının üzerinde ebediyen duracaktır.
Tekrar bu meşruiyet meselesinin bir başka
boyutuna dikkat çekeyim. Anayasalar toplumsal birlikteliği barış
ve demokratik kurallar temelinde sağlamak için yapılırlar. Yüzde
51e dayanan bir çoğunlukla bu kadar güçlü bir sistem
değişikliği, bu kadar önemli bir sistem
değişikliği yaparsanız bunun meşruiyeti kalmaz.
Aranızda, Demokrat Parti geleneğini iyi bilen milletvekilleri
vardır ve burada Adalet Partisi geleneğini de iyi bilen
arkadaşlarımız, değerli meslektaşlarımız
var. 1961 Anayasası için en büyük sorun neydi Sayın Hocam? En büyük
sorun, oylamada sürecin adil olmaması, oyun yüzde 61e ancak
çıkabilmesiydi. Adalet Partisi yirmi yıl boyunca 1961 Anayasası
meşru değildir. dedi, iki gerekçeyle: Kampanya yürütme konusunda
Adalet Partisi yasaklanmıştı ve çevresi -yani DP çevresi demek
istiyorum- Sadece yüzde 61 oy çıktı. demişlerdi. Yüzde 51 oy
çok çürük bir temeldir arkadaşlar, güçlü bir sistem
değişikliği için. Bu çürük temel üzerine bu kadar devasa bir
binayı inşa edemezsiniz, edemezsiniz. Yol uzak değil, öncelikle
meşruiyet tartışmasını açıklığa
kavuşturmanız gerekiyor; bu sizin görevinizdir, YSKnın
görevidir.
Öte yandan, toplumsal mutabakat aramaya
başlamanız gerekiyor. Ben yüzde 51le geçirdim, millî irade burada
tecelli etmiştir. sözlerinin hiçbir inandırıcı tarafı
yoktur. Millî irade milletin iradesi değil midir? Millet, burada
yaşayanların yüzde 100ünü kapsamaz mı? Sadece yüzde 51 millet
sayılıyorsa millî irade anlayışına göre, kusura
bakmayın ama bu 1700lerde kaldı, geçti. Eğer güçlü bir anayasa
değişikliği yapmak istiyorsanız demokratik kurallara
uyacaksınız, toplumsal mutabakat arayacaksınız,
şaibeli, çok şaibeli bir yüzde 51i fırsat
saymayacaksınız.
Zamanım azalıyor, tekrar olağanüstü
hâl meselesine geleyim. Sayın Hocam, Numan Hocam, OHAL sayesinde gayet
şeffaf ve adil bir süreç yürütüldü. dediniz. Buna
inandığınıza inanmak isterdim. Pek çok yerde Hayır.
çalışmaları engellendi, toplantılar yasaklandı,
gözaltılar oldu ve demin saydığım etik ihlaller yani
Hükûmetin ve Cumhurbaşkanının devlet kaynaklarını tek
taraflı kullanarak bir kampanya yürütmesi söz konusu oldu.
Televizyonlara bakın. Ya, biz milletin
iradesiyle gelmedik mi kardeşim? Buradaki 6 milyonu, bize oy veren 6
milyonu milletin parçası saymıyor musunuz? Eğer
sayıyorsanız biz de millî iradenin temsilcisiyiz. Nerede devlet
televizyonlarının bize uzattığı mikrofonlar? Nerede
bizim görüşlerimizi anlatacağımız medya? Tamamını
yasakladıktan sonra bir seçim süreci yürüteceksiniz ve Millî irade
tecelli etti. diyeceksiniz. Ya bu ülkenin yüzde 50ye yakın
kısmını milletten saymıyorsunuz böyle söylerken ya da
gerçekten bir fırsatçılık yapıyorsunuz. Ülkenin
geleceğini böyle bir temele oturtmaya kimsenin hakkı yok.
Olağanüstü hâlin muhatabı halk
değil. dedi biraz önce sayın hocam. 120-130 bin insan işinden
atıldı, binlerce dernek kapatıldı, binlerce gazete,
binlerce yayın organı kapatıldı. Her an gözaltına alma
tehdidi yaşayan milyonlar var, gözaltına alındığında
da günlerce keyfî olarak tutuluyor. Ezkaza gözaltındakilerin tahliyesine
bir savcı ve hâkim birlikte talep ve karar verirlerse derhâl kanun
hükmünde kararnameyle görevden alınıyorlar ve burada, halka hiçbir
şey olmamış diyeceğiz.
Şimdi, Sayın Hocam, ya herkesi bu
halkın parçası saydığınızı
kanıtlayacaksınız ya da OHAL uygulamaları bu ülkeyi, bu
ülkenin insanlarını, bu toplumu bölüyor, kabul edeceksiniz. Daha pek
çok şey söylediniz: Hayat normal sürüyor. Ya, bizim gezdiğimiz
yerlerde hiçbir normal şey görmedik. Galiba iktidar taraftarlarına
her şey normal. Zaten olağanüstü hâl de iktidarın nimetlerinden
daha iyi yararlanmak için getirildi.
Bir son nokta: Almanya ve Fransayı
katmanız sizi güçlendirmez, çok zayıflatır bu örneklerle.
Affınıza sığınarak, mahcubiyetle söylüyorum, bu konuda
kitaplar yazmış bir akademisyenim, Almanyanın tarihini ve
hesaplaşma sürecini sayısız yazıyla, Türkçede de
bulabileceğiniz yazılarla anlattım. Öncelikle, Almanyada o
tasfiyelerde yöneticiler hedef alındı, o kararların altında
haklı-haksız görevden alınan kamu görevlileriyle ilgili
işlem yapılmadan önce o dönemin yöneticileriyle ilgili işlem
yapıldı. Siz o insanları kamuya alan hangi bakan hakkında
işlem yaptınız? Nerede siyasi sorumluluğun örnekleri?
Ortada hiçbir şey yok. OHALi bu referandumu geçirmek için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) Bir dakika daha rica
edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Öyle
anlaşılıyor ki
Bir de Sayın Hocam, size hatırlatmama izin
verin: 21 Temmuz, Ankarada televizyon ve gazete temsilcileriyle bir basın
toplantınız var, Biz üç ay ilan ediyoruz ama üç ay
sürdürmeyeceğiz, en fazla bir buçuk ayda bu olağanüstü hâli
kaldırmayı hedefliyoruz. dediniz. Sonra, şimdi
sayısız tehdit örneği sunuyorsunuz. Kusura bakmayın, o
açıklamanızı hatırlayıp onunla ilgili bir düzeltme,
doyurucu bir açıklama yapma göreviniz var Sayın Bakan.
Ayrıca, biz sahada engellenirken sizi de
aradım, İçişleri Bakanını da aradım, kimse cevap
vermedi bize, oysa sizinle daha önce başka konularda da diyalog kurardık.
Bunları da hatırlatayım ve şunu söyleyeyim: Bu ülkenin
barışa, demokrasiye, siyasal diyaloğa, toplumsal mutabakata
ihtiyacı var. Bu referandum bunların hepsini tahrip ediyor.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sancar.
Sayın Bakanın söz talebi var.
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Sancarın hatırlatması için şunu ifade etmek
isterim: İlk olağanüstü hâli ilan ederken samimi düşüncemiz oydu
yani üç aylık bir süre için olağanüstü hâl ilan edildi ama
işimizi bitiririz, FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle
mücadelemizde artık daha bir olağanüstü hâle ihtiyaç kalmaz. Fakat
işin içine girdikçe, FETÖyle olan bu mücadele devam ettikçe gördük ki
şu an için dahi karda yürüyüp izini belli etmemiş çok sayıda bu
grupla irtibatlı, iltisaklı insanlar var ve bunların devletin
içerisinden temizlenmesi de bir sorumluluktur, Hükûmetin hükmetme
sorumluluğudur. Dolayısıyla bir ihtiyaca binaen
Yani başta
öyle düşünüyorduk, öyle olmasını ümit ediyorduk, o şekilde
yola başladık, çıktık ama baktık ki meselenin
aslı öyle değil. Ta 1975te harp akademilerinin, harp
okullarının sorularını çalmış olan bir örgütten
bahsediyoruz ve hâlâ devletin en ince noktalarına kadar girmiş, belki
oralarda kendilerini saklayan örgütlerden bahsediyoruz.
Konuşmamda da ifade ettim, Türkiyenin
gerçekten demokrasisini, birliğini, dirliğini yok etmeye
çalışan çok sayıda terör grubundan bahsediyoruz.
Dolayısıyla, mücadelenin zarureti dolayısıyla sürmüştür.
Başlangıçtaki samimi niyetimiz hakikaten öyleydi, bu işi en
kısa süre içerisinde bitirip Türkiye demokrasisinin normal bir
şekilde yürümesini sağlamaktı ama maalesef bir ihtiyaç
dolayısıyla bu ortaya çıkmıştır. Bunu yüce
heyetinize arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçayın da söz talebi
var. Bir dakika ona da süre vereyim.
Buyurun Sayın Akçay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Tuncelide yaşanan helikopter kazası nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepimizin bildiği üzere,
birkaç saat evvel Tuncelide bir helikopterimiz bilinmeyen bir nedenle
düşmüştü ve şimdi aldığımız bir habere göre
de 7 polis, 1 hâkim, 1 asker ve 3 mürettebatımızın hayatını
kaybettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu elim kaza nedeniyle
hayatını kaybeden polislerimize, hâkim, asker ve
mürettebatımıza Allahtan rahmet ve başta aileleri olmak üzere
milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Tuncelide yaşanan helikopter
kazası nedeniyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de bu elim
kazada hayatını kaybeden tüm şehitlerimize bir kez daha
Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyoruz.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Levent Göke
aittir.
Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâlin üç ay daha
uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek
üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlarım.
Biz de az önce öğrendik; Tuncelide düşen
helikopterdeki 12 kardeşimizin -içlerinde asker var, polis var, mürettebat
var, hâkim var- hayatlarını kaybettiklerine dair bilgiler, haber
olarak artık düşmeye başladı bütün haber sitelerine.
Üzücü bir tablo, çok vahim bir tablo, bütün
konuşma heyecanımızı üzerimizden alan bir tablo. Bir
felaketle karşı karşıyayız. Bu tablo içerisinde
hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize, bütün hepsine Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına ve Türk ulusuna
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Başbakanlık tezkeresi
eğer Meclisimizden geçerse, tam bir yıllık bir süre içerisinde
Türkiye olağanüstü hâl koşullarında yönetilmiş bir ülke
olacak. Bu ayıp da bu iktidara, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri.
Sayın Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuş az önce açıklamada bulundu Biz, samimi olarak bu
olağanüstü hâlin daha erken biteceğini düşündük. diye. Ben,
Sayın Numan Kurtulmuşun ve iktidarın samimiyetine güvenmiyorum.
Sayın Numan Kurtulmuş samimi
değilsiniz. Sizin bir özür borcunuz var. Siz, Başbakan
Yardımcısısınız. Olağanüstü hâl konuşulmaya
daha bu Meclise gelmeden önce ilk açıklamayı siz yaptınız
ve üç aylık süre değil, kırk beş gün içerisinde
olağanüstü hâli bitirmeyi planladığınızı ifade
ettiniz. Siz nasıl plan yapıyorsunuz? Devleti yönetiyorsunuz. Neyi
öngöremiyorsunuz? Yetki elinizde, her türlü devlet olanakları elinizde.
Kırk beş gün içerisinde olağanüstü
hâli bitireceğinizi ifade etmediniz mi Sayın Numan Kurtulmuş?
Olağanüstü hâl burada görüşülüyor, Başbakan
Yardımcısı kırk beş gün diyor, Adalet Bakanı
-ki ben bu Adalet Bakanını gerçekten merak ediyorum, aynı
konuyu, farklı konu da olsa bir başka gün farklı savunuyor, bir
başka gün farklı savunuyor- çıktı bu kürsüye, koskoca devletin
Adalet Bakanı Üç aylık süre için yetki istiyoruz, üç ay içerisinde
bitireceğiz. dedi. Başbakan söyledi, sonra siz kırk beş
gün, Adalet Bakanı üç ay. Arkadaşlar, bir yıla uzuyor, bir
yıla, ne hakla ve niçin?
FETÖ terör örgütü diyorsunuz. Doğrudur, bu
FETÖ terör örgütünü eğer siz ortaya çıkarmak istiyorsanız, haydi
bakalım Meclis Darbe Araştırma Komisyonu öncelikle bir
açıklamasını yapsın, bunun siyasi ayaklarını bir
görelim. Siz neden sıyrılmaya çalışıyorsunuz?
Muhalefeti baskı altına al, sindir, haksız yere insanları
ihraç et, tutuklamalar olsun.
İbrahim Kaboğlundan ne istiyorsunuz?
Türkiyenin en saygın anayasa profesöründen ne istiyorsunuz? FETÖyle
ilişkisi mi var onun, neyi var? Binlerce insanı mağdur
ediyorsunuz ve sonunda ne yaptığınızı bilmiyorsunuz.
Hükûmetin kafası karışık, iktidarın kafası
karışık. 2 Kasım tarihinde Bakanlar Kurulu karar
alıyor. 2 Kasım tarihinde aldıkları Bakanlar Kurulu
kararıyla 15 kişiyi ihraç ediyorlar, o 15 kişiyi aynı
Bakanlar Kurulu kararıyla tekrar görevlerine iade ediyorlar. Siz, Bakanlar
Kurulunda birbirinize masal mı anlatıyorsunuz, hikâye mi
anlatıyorsunuz? Ciddi bir iş yapın. Aynı Bakanlar Kurulu
kararıyla nasıl 15 kişi hem ihraç edilir hem de göreve iade
edilir? Dökülüyor, tel tel dökülüyor.
Tabii, Sayın Numan Kurtulmuşu gerçekten
izlerken hayretler içerisinde kalıyoruz. FETÖyle mücadele
edeceklermiş, PKKyla mücadele edeceklermiş(!) Bu Mecliste biz,
Beşiktaşta bomba atıldığı zaman, 10 Aralık
tarihinde Anayasa değişikliği teklifini verdiğinizde bas
bas bağırdık, Gelin bütçe görüşmelerini
bırakalım, bizden terörle ilgili ne istiyorsanız her türlü
yasayı getirelim. Bize ifade edildi: Bizim terörle ilgili bir yasa
değişikliğine ihtiyacımız yok, biz mücadelemizi
yapıyoruz. Bunu diyorlar, Kayseride patlama oldu, 15 askerimiz öldü; Rus
elçisi öldürüldü, her yerde patlamalar, onlarca kişi ölüyor. E, biz size
yetki verelim. Yetkiye gerek yok. Şimdi diyor ki Sayın Numan
Kurtulmuş: Biz olağanüstü hâlden aldığımız
yetkilerle terörle mücadele edeceğiz. Siz hiçbir şeyle mücadele
edemezsiniz çünkü samimi değilsiniz. İnsanları zaman içerisinde
aldatan ve yanıltan açıklamalarda bulunuyorsunuz.
Bakın, değerli milletvekilleri; bu iktidar
partisi bu ikircikli tavırlarıyla billboardlarda 1 Kasım
seçimlerinde şöyle bir pankartı astı: Olağanüstü hâl
kalktı, baskılar bitti. Köyümde özgürce yaşıyorum. Daha
bir yıl önce. Şimdi, demek ki olağanüstü hâlde siz diyorsunuz
ki: Vatandaşlara baskı uygulanmaz. E, o billboardlarda ne
diyorsunuz? Ben olağanüstü hâli kaldırıyorum, baskı
bitiyor, özgürce yaşıyorum. Peki, şimdi ne yapıyorsunuz,
tam bir yıllık bir süre içerisinde? İnsanları inim inim
inletiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin bir
Cumhurbaşkanı var, elbette bu Cumhurbaşkanının da
Başbakanlık yaptığı bir dönem var. Tarih, 22 Haziran
2010. Size bir metin okuyacağım, Milliyetçi Hareket Partili
arkadaşlarımız da dikkatle dinlerlerse sevinirim. Konuşan
kişi şöyle diyor değerli arkadaşlarım, olağanüstü
hâlle ilgili: Terör örgütü Şemdinlide vuruyor, istismarcılar
anında Ankaradan ses veriyor. Terör örgütü, yeniden OHAL ilan edilsin,
Türkiye yeniden 1990ların Türkiyesi olsun, Türkiye üçüncü dünya ülkesi
gibi görünsün diye kanlı eylemler yapıyor; Ankaradan birileri,
anında terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor -MHPye söylüyor
bunu- malum muhalefet partisi OHAL ilan edilsin. diyor
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kim söylüyor bunu?
LEVENT GÖK (Devamla)
ve devam ediyor diyen
kişi: O, sizin karakterinizde var. Bizim iktidarımızın
karakterinde OHAL yok. O, sizin aczinizin gereği. Terör istatistiklerinden
olağanüstü hâl dönemlerinde terörün zirve yaptığını
göreceksiniz. Olağanüstü hâl terörü derinleştirdi, halkı
mağdur etti, terörün istismar zeminini güçlendirdi. Olağanüstü hâl
istemek, terörün diline teslim olmaktır. (CHP sıralarından
alkışlar) Kim söylüyor bu sözü? Zamanın Başbakanı,
şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylüyor.
Neymiş? Olağanüstü hâl istemek, terörün diline teslim
olmakmış.
Sayın Kurtulmuş, yani kalkın
bunları bir açıklayın. Nasıl bir iktidar bu? Bir gün öyle,
bir gün böyle; yanar döner bir iktidar. Sayın Numan Kurtulmuş, bir
gün kırk beş gün diyor, bugün kalkmış
Hiç olmazsa bunu siz
savunmayın. Yani ben öyle bir sözü söylesem şurada gelip kürsünün
önünde bu olağanüstü hâli savunacak yüzü kendimde bulamam. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi
değerli arkadaşlarım? Böyle bir tablo içerisinde biz sizlerin
neyinize güveneceğiz, nasıl güveneceğiz? Bir gün öyle söyle, bir
gün böyle söyle.
Değerli arkadaşlarım, olağanüstü
hâl döneminden örnek veriyor Fransada da var, Belçikada da var. diye;
verdiği örnekler yanlış, nasıl olduğu belli
değil. Fransada İnsan Hakları Sözleşmesi var, Siyasal
Haklar Sözleşmesi var, onlar da Birleşmiş Milletlere
bildirdiler, tam 3 maddede çekince koydular Biz insanların
haklarını mahremiyet, özel hayatın gizliliği, seyahat
özgürlüğü gibi konularda kısıtlayacağız. diye. Biz
tam 27 ana maddenin 13 tanesinde kısıtlama getirdik
halkımıza. İfade özgürlüğü var, toplanma ve gösteri yürüyüşü
özgürlüğü var, her şey var. Yani siz Fransayla nasıl
kıyaslıyorsunuz? Fransa bildirmiş, 3 maddede
kısıtlıyor insanların özgürlüğünü, Türkiye
kısıtlıyor 13 maddede. Niçin? FETÖ terör örgütüyle mücadele
edeceklermiş(!) Siz mücadele edemezsiniz. FETÖ terör örgütünü bu memleketin
başına siz bela ettiniz çünkü, siz bela ettiniz. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Bakın, neden? Değerli
arkadaşlarım, sevgili yurttaşlarım; lütfen beni dikkatle
dinleyiniz. Bu hükûmet bir kararname çıkarttı 2011 yılında.
Hükûmet, Meclisten yetki aldı, bir kararname çıkarttı.
Kararnamede TÜBİTAKın yapısını
değiştirdiler, TÜBİTAKın Başkanını,
Başkan yardımcılarını değiştirdiler. O zaman
müdahale ettik Yahu TÜBİTAK gibi bir kurumu siz niçin Mecliste
konuşmuyorsunuz da kararnamelerle düzeltiyorsunuz? diye. İtiraz
ettiler, kararnameyle düzelttiler, TÜBİTAKın önemli bir bilim
kurulunun başına Ankara Hayvanat Bahçesinin Müdürünü atadılar!
Değerli arkadaşlarım, aynen böyle oldu. Gün geldi, Binali
Yıldırıma soruldu Yahu, hayvanat bahçesi müdürünü siz
TÜBİTAKın bir müdürlüğüne nasıl atarsınız?
diye. Sayın Başbakan Binali Yıldırımın
verdiği cevabı okuyorum ve ondan sonra da ne olduğunu da
anlatacağım. Sayın Binali Yıldırım,
TÜBİTAKtaki çok önemli uzay üssünün başına Ankara Hayvanat
Bahçesinin Müdürünün getirilmesiyle ilgili olarak diyor ki: Bazen insanın
kafası bozuk oluyor, doğru düzgün düşünemiyor, öyle bir
anımıza gelmiştir.
Peki, ne oldu biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? O TÜBİTAK, Ergenekon, Balyoz davalarında
yargılananların hepsiyle ilgili sahte raporlar verdi, yüzlerce insan mağdur
edildi, dört yıl, beş yıl hapis yattı. Şimdi, FETÖ,
bombayı yağdırdı, namuslu bir savcı, TÜBİTAKla
ilgili bir değerlendirmede bulunan iddianame yazdı, o iddianamenin
TÜBİTAKla ilgili maddesini okuyorum. O kararnamenin altında -ibret
olsun- Recep Tayyip Erdoğanın ve bütün bakanların imzası
var değerli arkadaşlarım. Bu da kararname! Bakın,
kararnameler neye yol açıyor? Diyor ki iddianamede o sayın
savcı: Fetullahçı terör örgütü, 2011 yılında Hükûmete
çıkarttırdıkları kararnameyle kurumu ele geçirdi, sahte
bilirkişi raporları düzenledi, sahte diplomalı uzmanları
işe aldı, bakanlık genelgesine rağmen kadrolaştı
ve bütün projeleri, millî güvenliği ilgilendiren konularda yabancı
devletlere istihbarat verdi. İşte, memleketi getirdiğiniz hâl
bu. Altında sizin sizin imzalarınız var.
FETÖyle savaşacakmışsınız,
hadi canım siz de; PKKyla savaşacakmışsınız,
hadi canım siz de! Yetki verelim diyoruz, kabul etmiyorsunuz. Ama niye?
Olağanüstü hâl sürecek tabii ki, muhalefet sindirilecek, insanlar
korkutulacak. Kafalarında bir proje var, bir başkanlık projesi
var, bunu uygulayacaklar. Öyle koşullar olsun ki olağanüstü hâl
döneminde kimse sesini çıkartmasın. Vali bir kararname
çıkartsın, desin ki: Gösteri yürüyüşlerini yasakladım,
stant açılmasını yasakladım, bildiri
dağıtılmasını yasakladım, pankart
açılmasını yasakladım. İşte, bunun
dayanağı olarak siz getirdiniz olağanüstü hâl döneminde
referandumu. Eğer mertseniz kaldırın olağanüstü hâli tekrar
yapın referandumu, tekrar. (CHP sıralarından alkışlar)
Eşit koşullarda yapalım.
Televizyonda AKP, Cumhurbaşkanı 450 saat
kullanıyor, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri kırk saat; onda 1i
bile değil. Bu, nasıl adalet? Bir de diyor ki Sayın
Kurtulmuş Tankların gölgesinde değil, polislerin gölgesinde
değil. Tam tersine, bu referandum, polislerin, emniyetin gölgesinde
yapıldı. Çankaya İlçe
Başkanlığımızın önüne pankart asamadık
hayır diye. Bildiri dağıtanlar gözaltına
alındı, tutuklandı, taciz edildi. Bunları nasıl
görmüyorsunuz? Doğuda, güneydoğuda vatandaşlar hayır oyu
kullanmışlar, sandıktan tüm olarak evet çıkıyor
değerli arkadaşlarım. Nasıl oluyor bunlar? Olağanüstü
hâlle beraber oluyor işte. Olağanüstü hâl, şu anda Türkiyede
ayıplı bir hâl almıştır değerli
arkadaşlarım, savunulacak yanı yoktur.
Tabii, kolay, kararnameyle ülkeyi yönet,
kararnameyle her kurumu düzelt, kendi yandaşlarını doldur. Peki,
Anayasamız ne diyor? Ancak olağanüstü hâl dönemine uygun kararlar
alabilirsiniz.
Sayın Kurtulmuş, olağanüstü hâli
eğer siz FETÖ'yle, terör örgütleriyle mücadele için
çıkardıysanız Kış lastiği takmazsanız 1.698
lira para ödersiniz. diye niye koydunuz o kararnameye? Ne ilgisi var? Rektör
seçimlerini kararnameyle kaldırdınız; FETÖyle bir ilgisi var
mı? At yarışlarını Varlık Fonuna devretmenin
FETÖyle mücadeleyle bir ilgisi var mı? Millî Piyangoyu Varlık
Fonuna devretmenin FETÖyle bir ilgisi var mı? Kamudaki kimi yerlerde
grev ve lokavtı erteleme yetkisini genişletme hakkını
Bakanlar Kuruluna vermenin FETÖyle bir ilgisi var mı? Yok. Neyle var?
Millî iradeyle var.
Değerli arkadaşlarım, bu tabloda
yapılan referandum, başından itibaren meşruiyetine gölge
düşen bir referandumdur. Silahlar eşit değildir. Hiçbir
arkadaşımız bana silahların eşit olduğunu iddia
edemez.
Ben, burada evet diyen
yurttaşlarımızı da kutluyorum, bağrıma
basıyorum hayır diyenleri de ama değerli
arkadaşlarım, evet diyenler de şu ortaya çıkan tabloda
içlerine sine sine Evet, Türkiyede, devlet, YSK namusluca, dürüstçe, güven
içerisinde bir seçim yaptı. diyebiliyor mu? Böyle bir şey diyebiliyor
musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, evet.
LEVENT GÖK (Devamla) - Hepiniz
şaşkınsınız, hepiniz
şaşkınsınız, Ne oldu? diyorsunuz.
Yüksek Seçim Kurulu girmiş devreye. Biz,
trafolara kedilerin girmesini engellemeye çalışırken esas patlak
ana trafodaymış, ana trafoda. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - YSK girdi
trafoya, bu sefer YSK girdi trafoya
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet diyoruz,
evet.
LEVENT GÖK (Devamla) - YSK, aldığı
talimatla, Meclisimizin vermediği yetkiyle, mühürsüz oyları geçersiz
sayması
Buna ilişkin yapılan itirazlarda karar vermesi gereken
YSK, Meclisin iradesine, kanunun üstüne çıkabilir mi? Nereden geliyor bu
cüret? Kim kullandırıyor o cüreti? Nasıl yapıyorsunuz? Ne
hakla? Ne cüretle? Onun için, bugün referandumla ilgili, kamu vicdanı
tatmin olmamıştır, olmayacaktır da. Bu konular kesinlikle
açığa kavuşacaktır değerli arkadaşlarım.
Bizleri izleyen milyonlara, bütün
vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: Biz, hayır
diyenlerin de, evet diyenlerin de hukukunu sürdürmek için, savunmak için her
türlü yasal girişimimizi yapacağız meşru sınırlar
içerisinde. Ama burada Hükûmete bir ses çıkmayacak mı? Biz çünkü
emaneti size teslim etmişiz değerli arkadaşlarım, bizi
koruyun, benim güvencem iktidar, Hükûmet ama Hükûmet, işin bozan
tarafında, işin yanlış tarafında. Hükûmet, işi
düzelteceğine, güveni artıracağına işi bozuyor, YSK
işi bozuyor. İktidar sözcüleri, daha bugünden kutlamalar yapıyorlar,
daha o saatlerde, YSK açıklama yapmadan kutlamalar yapıyorlar. İşin
içerisinde hile var, hurda var, hileyle hurdayla bu Anayasa
değişikliği yürümez değerli arkadaşlarım.
Meşruiyettir her hukuksal olayın temelinde yatan tablo. Eğer
meşruiyet insanların vicdanlarında yerleşmemişse
adalet duygusu toplumda yerleşmemişse, siz istediğiniz kanunu
çıkartın, istediğiniz değişikliği yapın,
sürdüremezsiniz bu toplumu yönetemezsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi
burada konuşuyoruz, burada ifade ediyoruz. Evet, bu hafta Hazreti
Muhammedin Kutlu Doğum Haftası. Biz de geçen hafta
Ankaramızın Haymana ilçesinde Yurtbeyli köyünde Kutlu Doğuma
katılarak yurttaşlarımızla kucaklaştık ve bu
mutlu ve kutlu günü kutladık değerli arkadaşlarım, bundan
sonra da yapacağız.
Peki, değerli arkadaşlarım, konusu ne
Diyanetin bu yıl Kutlu Doğumla ilgili olarak? Hazreti Muhammed ve
Güven, güven duyacaksınız diyor, güven. Kime güven duyulacak
arkadaşlar? Yurttaş, güveni devletten bekler, kendisini yönetenlerden
bekler; güven duyacaksınız, adalet duygusunu
Ee, peki, siz ne yapıyorsunuz?
Siz, elinizin tersiyle bütün herkesi itin, hile hurda var, onları
görmezden gelin; biz size emaneti teslim etmişiz, biz size güven duymak
zorundayız, eğer iktidar sahipleri, güven duygusunu
yaratamıyorsa ben, Hazreti Muhammedin şu sözünü sizlere
hatırlatırım: Emaneti gözetmeyenin, imanı da yoktur.
Aynen böyle söylüyor Hazreti Muhammed. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bu toplumdaki haklı
haykırışlara ses verin, verin. Değerli
arkadaşlarım, evet diyenlerin meşruiyeti için de verin, onların
da hakkıdır, doya doya eğer sevineceklerse sevinsinler ama daha
referandum sonuçları belli olmadan Cumhurbaşkanı
çıkıyor kürsüye, balkona çıkıyor, diyor ki: Atı alan
Üsküdarı geçti. Hangi atı alıyorsunuz arkadaşlar? Hangi
Üsküdarı geçiyorsunuz? Burası, kapkaç memleketi mi? Neyi
geçiyorsunuz? Daha sonuçlar açıklanmamış,
Cumhurbaşkanı çıkmış ortaya, Atı alan,
Üsküdarı geçti. diyor.
Şimdi, bu sözü söyleyenin iki tane
yanlışı var bu konuşmada; bir kere, Üsküdar geçilmedi ki
değerli arkadaşlarım, atı alan, Üsküdarı geçemedi ki,
Üsküdar hayır diye bastı, hayır diye bastı tercihini.
(CHP sıralarından alkışlar) Yani bir kere,
Cumhurbaşkanı, Üsküdarı geçemedi; bir de Sayın Cumhurbaşkanı,
at binmesini bilmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlarım, şu resimde attan
düşen kişi, zamanın Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğandır. Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, siz hem ata binmesini bilmiyorsunuz hem de Üsküdarı
geçemediniz. O yüzden, biz bütün yurttaşlarımıza diyoruz ki: Sabırlı
olun, herkes kendisine güvensin, Cumhuriyet Halk Partisine güvensin,
hayır diyen herkese güvensin, biz öyle Atı alan, Üsküdarı
geçer. anlayışı içerisinde değiliz; ata da sahip
çıkacağız, Üsküdara da sahip çıkacağız. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Değerli yurttaşlarım, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Meclisteki sayısal çoğunluğa güvenerek getirilen, dayatılan
bu olağanüstü hâl tezkeresine karşı olduğumuzu ifade
ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, 60a göre söz
verdim, bir dakika süreyle buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Ankara Milletvekili Levent Gökün (3/931) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Levent Gökün uyarısı üzerine,
biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Gökü dikkatle
dinledik.
Şunu söylemek isterim: Bu, OHAL ilanıyla
ilgili olarak geçmişten bugüne öngörü ve önerilerimizin isabetini teyit
eden bir değerlendirmedir, herhangi bir isabetsizlik ve çelişki
yoktur; ülke gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda Hükûmet
tarafından alınan bir kararı Milliyetçi Hareket Partisi
desteklemiştir, bugün de desteklemeye devam etmektedir. Mesele bundan
ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına son
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Hayati Yazıcıya aittir.
Buyurun Sayın Yazıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimizin olağanüstü hâlin uzatılmasına ilişkin
kararı hakkında AK PARTİ Grubunu temsilen söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, Tuncelide
helikopter kazasında vefat eden bütün yurttaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum ve ayrıca Kutlu Doğum Haftası
dolayısıyla önce milletvekillerimiz başta olmak üzere aziz milletimizin
Kutlu Doğum Haftasını kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, pazar günü önemli bir
süreci birlikte yaşadık. Dolayısıyla, bütün
konuşmacıların temas ettiği gibi pazar günü yapılan
halk oylamasına ilişkin değerlendirmemi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bizim çok partili demokratik siyasal hayatımızda
bildiğiniz gibi iki Anayasamız var: 1961, 1982 ve bu her iki Anayasa
da darbeciler tarafından yapılmış, inşa edilmiş
Anayasalardır ama şöyle bir soru yönelttiğimizde; Anayasa yapmak
kimin hakkıdır
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Milletin.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hiç kuşkusuz
milletin hakkıdır ve bu hak tekel bir haktır; vazgeçilmez,
devredilmez bir haktır. Buna karşın aziz milletimiz bugüne kadar
anayasa yapma hakkını hiçbir zaman kullanamamış -tekmil anayasa-
ve bugün yürürlükte bulunan darbe anayasası 82 Anayasasıyla
alakalı 19 değişiklik gerçekleştirmişiz, bunlardan
sonuncusunu pazar günü aziz milletimiz sandığa giderek onayladı.
18 anayasa değişikliğine kıyasla 19uncu
değişiklik, çok daha geniş kapsamlı, derinliği fazla
olan bir değişiklik ve bununla da ilk defa aziz milletimiz, siyaset
yoluyla ve yöntemiyle sistem ölçeğinde Anayasada en anlamlı
değişikliği gerçekleştirmiştir. Bu değişikliğin
bütün milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve
kampanya süresince hem hayır kampanyası yürüten hem evet
kampanyası yürüten bütün yurttaşlarımız,
kuruluşlarımız bazı yerlerde amaçlarını
aşacak ölçekte de olsa, tolere edilemeyecek söylemde bulunmalarına
karşın, bütünü itibarıyla baktığımız zaman
fevkalade başarılı bir kampanya süreci geçirildiğinin de
altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla, tercihlerini bir
demokratik hak olarak hangi yönde kullanmış olursa olsun bütün
yurttaşlarımızı bu haklarını kullanmaları
dolayısıyla kutluyor, tebrik ediyorum.
Bu değişiklik oylaması, son derece
anlamlı, katılım bakımından anlamlı: Yüzde 86
-bir küsuratı var, tamamlayalım- ölçeğinde bir
katılım. Elbette ki bu oran, insanımızın, Türk
milletinin Anayasayla ilgili, hak ve özgürlüğüyle ilgili, geleceğine
ilişkin ne denli duyarlı olduğunun, demokrasi ve hak ve
özgürlükler kapsamında ne denli hassasiyet içerisinde olduğunun çok
somut bir göstergesi. Bunun altını çizmek isterim.
Bu kampanya süresi itibarıyla dile getirilen
söylemleri -artık muhasebesini yapmadan- bir yana bırakarak
Türkiyenin bugün bu anayasayla oluşmuş, millet egemenliğine
dayalı yeni bir sistemin eksik alanlarını inşa etme
konusunda birlik ve beraberlik içerisinde olması gerekir diye
düşünüyor ve bunun altını çiziyorum.
Değerli dostlar, ortak değerlerimiz var.
Daha önceki bir konuşmamda temas etmiştim, son derece önemsiyorum, bu
vesileyle de altını çizmek istiyorum: Ortak değerlerimiz
Vatan
hepimizin, 780 bin kilometrekare ve nüfusumuz 80 milyon. Dolayısıyla,
hiçbir ayrım yapmadan, etnik kimlik ayrımı yapmadan, mezhep
ayrıştırması yapmadan, felsefi düşünce
ayrımcılığı içerisine düşmeden, 80 milyon Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşının her birinin, 780 bin kilometrekare vatan
toprağında eşit pay hakkı var.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bize
göre öyle de size göre öyle değil Sayın Bakan. Eğer
Cumhurbaşkanı yeminine sadık kalmıyorsa o öyle değil, sizin
dediğiniz gibi değil Sayın Bakan.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim lütfen.
HAYATİ YAZICI (Devamla)
Bayrağımız ortak, kırmızı beyaz.
Kırmızı renk, şehitlerimizi, toprağı vatan yapan
şehitlerimizi temsil ediyor, hilal
bağımsızlığımızı; yıldız, her
bir şehidimizi temsil ediyor.
Dolayısıyla -gene döneceğim- bu
ülkede 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından bayrağı
olmayan bir Allahın kulu var mı? O hâlde, bu topraklarda eline bir
paçavrayı alıp bayrak diye sallayanlara ve elbette ki Türkiyeyi
bölmeyi hedef olarak öngörenlere söyleyecek sözümüz var, işte bunlar
bölücüdür, bunlar ayrımcıdır, bunları istisna tutuyoruz.
Gene bu ülkede -devletimizin ismi Türkiye Cumhuriyeti devleti- devleti olmayan
bir Allahın kulu var mı? Yok ve biz bir milletiz, buna Türk
milleti diyoruz ve
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Tek millet diyorsunuz,
Türk milleti demiyorsunuz.
HAYATİ YAZICI (Devamla)
elbette ki Türk
milleti kavramı kuşatıcıdır. 80 milyon Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşının ortak tarihî birikimi, kültürel
değerleri, inanç değerleriyle birlikte kümülatif ismidir millet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bravo Sayın Bakan, bravo!
HAYATİ YAZICI (Devamla) Onun için biz siyasi
yürüyüşümüzde her zeminde ve her yerde -bugün değil, ta kuruluş
sürecinden itibaren- tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet
diyerek yürüdük. Bu, bizim kırmızı çizgimiz ve siyasetin bu değerlere
saygı üzerinden yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu
değerleri görmemenin, gözetmemenin, bunlar üzerinden birbirimize ölçü
biçip nitelemeye kalkışmanın bu ülkede hiç kimseye bir
yararı yoktur. Siyasette proje üzerinden rekabet yapmak suretiyle, Türkiye'nin
geleceğini inşa etme doğrultusunda bir rekabetçi yarış
içerisinde olmalıyız diye düşünüyorum. Böylece, oradan
Anayasanın gerçekleştirilmesi dolayısıyla gündeme
dönüyorum. Bugün, artık, Anayasa referandumu yapılmış,
yakında Yüksek Seçim Kurulu resmî açıklamayı yapacak ve elbette
ki bu Anayasanın uygulama süreci itibarıyla uyarlama
çalışmaları yasalarda gerçekleşecek.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Meşru değil Sayın Bakan, meşru değil.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Demin, burada,
Başbakan Yardımcım ifade etti, siyasette ve siyasi alan
itibarıyla önemli dokümanların başında Anayasa gelir,
Meclis İçtüzüğü gelir, Siyasi Partiler Kanunu gelir, Seçim Kanunu
gelir. Seçme ve seçilmeye ilişkin mevzuat öncelikli ve önemlidir ve elbette
ki bütün bunları kotarmanın anahtar alanı da Meclis
İçtüzüğüdür. Umarım ki bu çalışmalarda bütün
partilerimiz bir yaklaşım içerisinde olur demokratik ölçekte; uzak
durarak, sonra, bu değişikliklerle ilgili işte Niye kolektif aklı
devreye sokmadınız?, Niye paylaşımcı
olmadınız? söylemine sığınmaya
kalkışmazlar. Temennimizi bu şekilde buradan ifade etmek
istiyorum.
Değerli dostlar, evet, olağanüstü hâl ilan
etmek tercih edilir bir durum değil. İş olsun diye
olağanüstü hâl yönetimine geçilmez. Esas olan, olağan yönetimdir ve
nitekim, biz, iktidara geldiğimizin hemen ilk ayında, 1987
yılından bu yana Türkiyede devam eden, Türkiye'nin üçte 1inde devam
eden olağanüstü hâl yönetimine son verdik. Israrla, sebatla, kararlı
bir biçimde, Türkiyeyi olağan kurallarla yönetmenin ve hedeflediğimiz
yere taşımanın gayreti içerisinde olduk. Bu hedefimize varmak
için de çok büyük riskler aldık, üstlendik siyaseten çünkü siyaset risk
almak içindir, yan gelip yatmak değildir siyaset. Milletten yetki
alıp Ankaraya gelen, bu Mecliste oturan milletin vekilleri,
gerektiği zaman, millet için, vatan için, bayrak için alması gereken
riski almak zorunda. Biz bunu bu süreçlerde aldık ve olağan yönetimle
Türkiyeye çok büyük kazanımlar sağladık.
Nereden başladı bu olağanüstü hâl
yönetimi, Türkiye'nin gündemine nereden girdi, hepiniz biliyorsunuz. Yani bunu
şimdi görmezden gelip Türkiye'nin olağanüstü hâl yönetimine
ihtiyacı mı var, niye uzatıyorsunuz? demenin bir
karşılığı olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi?
Türkiye, tarihinde görülmemiş, en alçak, en gaddar 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüne
maruz kalmış bir ülkedir. Bu, tarihte ilktir. Bunun bir örneği
yok, insanlık tarihinde de yok. O gece, aziz millet, hiçbir ayrım
yapmadan, kadın-erkek demeden, genç-yaşlı demeden, felsefi
düşünce ayrımına girmeden, sosyal yaşam tarzı
gözetmeksizin, Cumhurbaşkanımızın
çağrısını, Başbakanımızın
çağrısını da dikkate almak suretiyle o silahlar
karşısında, F16lar karşısında, tanklar önünde
göğsünü siper etti; akşam başlayan darbeyi sabah olmadan önleyen
bir millet.
Değerli milletvekilleri, bakın, milletin
bu duruşu, bu darbeyi önleyişi de bizim tarihimizde ilktir.
Tarihimiz, özellikle çok partili siyasal hayatımız her on yılda
bir darbeye maruz kalmış, kimi doğrudan, kimi dolaylı,
kimisi postmodern vesaire ve en ağırı, en alçağı da
-elbette darbeler arasında kıyas olmaz ama- 15 Temmuz. Millî
şairimiz ne diyor? Tarihten ders alırsanız tarih tekerrür
etmez. Bu aziz millet, darbe tarihinden ders almış ve o gece
duruşuyla darbeyi tekerrür ettirmemiş, darbeyi önleyen bir millettir.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla
o gece yaşanmış. Milletin duruşuyla
bağlantılı, o alçak terör örgütüne karşı
verdiğimiz şehitlerin kadrini de gözeterek başlanan süreci devam
ettiren bir idari tedbirdir olağanüstü hâl yönetimi ve 21 Temmuzda ilan edilmiş,
o günden bu yana çalışmalar devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede 21 Temmuz
2016 tarihinden bu yana olağanüstü hâl yönetim rejimini gerekli kılan
en önemli faktör 15 Temmuzda maruz kaldığı alçak darbe
teşebbüsü ve bu örgütün devletin yönetim şeması içerisinde hemen
hemen her alana çok sinsi bir şekilde yerleşmiş olduğuna
ilişkin veriler; birisi bu, diğeri de bulunduğumuz
coğrafya. Hemen yanı başımızda çok önemli olaylar
cereyan etmektedir. Doğumuzda, güven kalmamış, ülkelerde
insanlar ve terör örgütleri yarış içerisine girmiş.
Dolayısıyla ülkenin güvenliğini sağlamak, tesis etmek için
normal yönetimin dışında bir olağanüstü hâl yönetimine
geçme zarureti doğduğu aşikârdır. Devletin çok görevi var
ama devletin en önemli görevi, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak,
vatandaşın yaşama hakkını güvence altına
almaktır. Onun için, aziz milletvekilleri, biz hep bu süreçlerde Şeyh
Edebalinin Osmanlı Devletini kuran Osman Paşaya o özdeyişine
atıfta bulunur, referans gösteririz: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Dolayısıyla, bu topraklarda, 780 bin
kilometrekare vatan toprağının her zerresinde, hiçbir
vatandaşımızın can tehdidi altında olması asla
kabul edilebilir değildir. Can güvenliğini sağlamak devletin,
Hükûmetin bir numaralı görevidir. Dolayısıyla, 21 Temmuz 2016
tarihinden bu yana ilan edilmiş ve uygulaması devam eden
olağanüstü hâl yönetim sürecinin hedefinde bütün terör unsurları ve
teröristler yer almaktadır. Başta FETÖcü terörist unsurlar olmak
üzere, PKK, PYD, DHKP-C ve DAİŞ olmak üzere hepsinin olağanüstü
hâl yönetim kapsamında daha özenli ve olağanüstü hâlin öngördüğü
kurallar çerçevesinde takibi yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu süreç
itibarıyla hem güvenlik güçlerimiz hem de elbette ki
bağımsız yargı, bu süreçle alakalı çok yüklü görevleri
ifa ve icra etmektedirler. Bu süreç o kadar ağır ki yapılan
tasarruflar dolayısıyla haksızlığa
uğradığını dile getiren kişilerin bu
durumlarını ele almaya, hemen ele almaya müsait olmayacak kadar
ağır bir süreçtir. Ama bütün bunlara karşın Cumhuriyet
Hükûmeti, terörle mücadelede olağanüstü hâl süreci itibarıyla ve
diğer alanlar da dâhil olmak üzere, terörle ve teröristlerle
irtibatlı, iltisaklı, her ne şekilde bağlantıları
varsa, ticari bağlantıları, iş dünyası
bağlantıları, medya bağlantıları, bilişim
bağlantıları dâhil olmak üzere, bu alanları da kapsayacak
şekilde sıfır toleransla mücadelesini sürdürüyor.
Toleransımız sıfır, terör örgütüyle irtibatlı,
iltisaklıysa sıfır toleransla bakıyoruz ama aynı
şekilde, bunlarla mücadele ederken vatandaşlarımızın
irtibatlı ve iltisaklı olduklarına ilişkin uygulamalar
alanında şüpheli durumlar karşısında da o kadar titiz
davranıyoruz. Nitekim, Hükûmetimiz -takip etmişseniz bilirsiniz- bu
alanlara ilişkin sorunlara çözüm üretecek bir mekanizmayı kararnameyle
düzenlemiştir. 7 üyeden oluşacak, bunların da üyeleri bugün
yarın atanacak ve öyle bir uygulama ki -gene Anayasa gereği- kanun
hükmünde kararnamelerle yapılan tasarruflar karşısında
yargı yolu kapalı. Bu getirdiğimiz mekanizmayla hem konular
irdelenecek, incelenecek ve hem de bu kurulun kararlarına karşı
yargısal sürecin de önünü açmış bulunuyoruz.
Bir taraftan bunları eleştiriyorsunuz, bir
taraftan da şunları söylüyorsunuz
Bakın, değerli dostlar,
bu olağanüstü hâl uygulama sürecinde işte pek çok kararname Meclise
gelmiş, kanunlaşmamış bekliyor. Pazar günü oylanan
Anayasada biz bu alana ilişkin çok demokratik bir düzenleme getirdik,
Türkiye tarihinde bundan böyle sıkıyönetim diye bir uygulama asla
olmayacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Öyle mi? Olağanüstü hâl
olduktan sonra ne olacak?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Asla olmayacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Şu olağanüstü hâli
bir kaldırın kutlayayım sizi, olağanüstü hâli
kaldırın kutlayayım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Orduya
güvenmedikleri için kaldırdılar.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın Gök, oraya
da geleceğim, oraya da geleceğim.
Bakın, çok bağırmak, sesinin yüksek
çıkması söylediğinin doğru olduğu ya da haklı
olduğunuz anlamına gelmez.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır
Ben,
olağanüstü hâli kaldırın kutlayayım sizi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Orduya
güvenmedikleri için sıkıyönetimi kaldırıyorlar.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Doğru, sözdedir,
söylemdedir, cümlededir. Müsaade edin de anlatayım.
Sıkıyönetimi kaldırdık, tarihte
olmayacak.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Orduya
güvenmiyorsunuz da ondan. Orduya güvenmiyorsunuz, onun için
sıkıyönetimi kaldırdınız, itiraf edin.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Olağanüstü hâl
yönetimiyle alakalı geçende birisi bu yetkinin Cumhurbaşkanına
verildiğini söylüyor; gerçek dışı. Evet,
Cumhurbaşkanı olağanüstü hâl uygulama kararı verecek ama
Meclisin onayına tabi.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet. Kaç ay sonra?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bugün, Hükûmet,
getirdiğimiz modelde
LEVENT GÖK (Ankara) Kaç ay sonra?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bu yanlış.
Siz hemen açın okuyun, onu söyleyeceğim şimdi.
LEVENT GÖK (Ankara) Olur mu öyle şey?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır,
hayır. Bakın, sizin en büyük hatanız, en büyük çelişkiniz
bu metni okumamanız.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir de siz okuyun Sayın
Yazıcı, bir de siz okuyun Allah aşkına.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır,
okumamanız; çok ısrarla söylüyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Bakın, biz okuduk.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz okuduk,
çok iyi anladık, çok iyi anladık.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben bu konuda çok
nezaketliyim, tekrar etmezseniz söylemem.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Kitabını yazdık.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kitabını yazdık.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir defa ise hata
derim ama tekrar ediyorsunuz.
Bakın, getirilen düzenleme, olağanüstü hâl
döneminde Meclise sevk edilen kanun hükmünde kararname. O dönemde kanun
hükmünde kararnamedir; diğeri kararname, o dönemde kanun hükmünde
kararname ve üç ay içinde
LEVENT GÖK (Ankara) Ben de onu söylüyorum zaten.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır, sevk
ediyor aynı gün.
...Meclis ele alıp görüşmezse otomatikman
kalkıyor. Bugün var mı öyle bir şey?
LEVENT GÖK (Ankara) Konuşuruz.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunu söylüyorum. Bu
sorun yok, bu fevkalade ileri bir aşama.
LEVENT GÖK (Ankara) Bizdeki Anayasada var, var,
bugünkü de Uzatılamaz. diyor zaten.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Ha, bir taraftan, bir
taraftan, bir taraftan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tereciye tere satma,
bugün de Uzatılamaz. diyor, aynı hüküm var.
LEVENT GÖK (Ankara) Otuz gün içerisinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Var aynısı,
Uzatılamaz. diyor zaten.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Değil
değil, bakın ona siz, farklı. Komisyonda bir ay bekler, Meclis
Genel Kuruluna gelir.
LEVENT GÖK (Ankara) Hah, aynen öyle işte.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Öyle yani, öyle o.
LEVENT GÖK (Ankara) Söyleyin, o bir ayı da
söyleyin.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben
iddialıyım, bu konuyu biliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir ayı da söyleyin ama.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bu oylamanın
meşruiyetini tartışmak abesle iştigaldir, kural belli.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çünkü
meşru değil.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Meşru
değil, tartışmaya gerek yok.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Kural belli, kural
belli. Kural ne? Referanduma gideceksiniz. Seçenek ne? Onaylayan evet
diyecek, onaylamayan hayır diyecek. Nasıl ölçülecek? Sizde
ayrı kantar mı var, ayrı ölçü mü var? Böyle bir şey olur
mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP istemezse olmaz
zannediyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olağanüstü
hâlde Kıyı Kanunu düzenlenmez. diyor, Kıyı Kanunu
düzenliyorsun, Kıyı Kanunu.
HAYATİ YAZICI (Devamla) 51,4 millet evet
demiş gitmiş. Meşruiyet tartışması
yaparsanız konuyu yanlış yerden ele alırsınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İhale Kanununda
düzenleme yapılıyor Sayın Bakanım.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Meşruiyet
tartışması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Millî
Piyangoyla ne alakası var?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Burada meşruiyet
tartışması, uzlaşma kültürünün uzağına
düşüyorsunuz demektir, bundan sonraki süreçlerin dışında
kalacağız demektir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İhale Kanunu
düzenleniyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz suçun
içinde olmayız zaten. Suçun içinde niye olalım ki yani?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Yani böyle bir
yanlışa ana muhalefet partisinin girmesini arzu etmem, istemem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bir dakikada tamamlayın
Sayın Yazıcı.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Varsayalım ki
Mecliste Anayasa değişikliği Anayasada
tanımlandığı şekilde üçte 2yle, 368le kabul edildi,
referanduma da gitmedi, birkaç madde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Levent Bey onu görmezden
geliyor.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Meşru
değil. mi diyeceksiniz? 1 oy
Halka gelmiş, halk tercih etmiş
işte; 1,5 milyon oy. Meşru değil. mi diyeceksiniz? (CHP
sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Öyle değil, öyle değil.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Böyle bir şey
olmaz, böyle bir şey olmaz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Öyle
değil, öyle değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Anayasa farklı bir
şey Sayın Yazıcı.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, dolayısıyla burada ayağı yere
basmayan çok iddialar, isnatlar var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mühür basmayan
isnatlar mı?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Mesela, doğuda,
güneydoğuda hayır oyu verilmiş, evete
dönüştürülmüş
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, aynen öyle.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Yahu, ana muhalefet
partisisiniz arkadaşlar, ayağınız yere bassın. Biraz
ciddiyet, lütfen, biraz ciddiyet. Böyle bir şey olamaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tarım
işçisi Harran ilçesinde yok, oy kullanmış Sayın
Yazıcı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tarım
işçilerinin yerine oy kullanıldı, oy.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Böyle bir şey
olamaz.
Dolayısıyla, burada HDP sözcüsü hoca
doğuda, güneydoğudaki birtakım gözlemlerini aktardı.
Bunların doğru olup olmadığını bir yana
bırakayım ama daha önceki süreçlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYATİ YAZICI (Devamla)
oralarda neler
yaşandığını en iyi bilenlerdeniz, biz de çok iyi
biliyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz onlarla
mı yarışıyorsunuz? Devlet yasaların uygulanmasını
temin eder.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Daha önce
yaşananların yaşanmaması sizleri üzmüşse onu bilemem,
bunu da yakıştırmam.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Yanlışla yanlış yapılmaz. Devlet kanuna uymak
durumunda, yasa dışılığı kendine örnek
veremezsin, yasa dışılığı kendine rehber
edinemezsin.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Efendim, bu
değişikliğin onaylanması gerektiği kanısıyla
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Yazıcı konuşmasında, benim
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bugünkü durumu benim
bilmediğimi ifade etti. Tam anlamıyla bir sataşmada bulundu. Daha
fazla konuşursanız da mahcup olursunuz." dedi. Ben mahcup olmaya
hazırım ama acaba Sayın Yazıcı hazır mı diye
tartışmak da isterim kendisiyle.
BAŞKAN O zaman, iki dakikadan fazla
konuşma vermeyelim, iki dakikayla sınırlandıralım.
Yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcının (3/931) esas
numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, meseleyi nereye oturttuğunuza
bağlı. Bizim şu andaki, mevcut Anayasamıza göre
olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kararnamelerin otuz gün
içerisinde Mecliste görüşülmesi gerekiyor, karara bağlanması
gerekiyor ama Meclis gereğini yapmıyor değerli arkadaşlar.
Meclisin sayısal çoğunluğuna sahip olan iktidar partisi şu
ana kadar çıkan 22 kararnameden 5 tanesini bu Meclise getirdi. Diğerleri
nerede? Anayasaya bakıyorsunuz, İç Tüzüke bakıyorsunuz
Sayın Yazıcı, Otuz gün içerisinde Meclis karar verir. diyor.
Şimdi, Sayın Yazıcı diyor ki: Daha demokratik bir hâle
getirdik. Demokratik hâle getirdiği,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi üç ay içerisinde gelmezse
düşer. hükmünü bize örnek gösteriyor. E, burada otuz gün içerisinde
Meclisin karara varacağını uygulamamışsınız
da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin denetimini kime
yaptıracaksınız siz? Bu Meclisin, Anayasa Mahkemesinin denetim
olanaklarını yok et; Cumhurbaşkanı bir kararname
çıkartacak ve bu Meclis onun üzerinde bir karar alabilecek iradeyi
gösterecek. Böyle bir tablo var mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var.
LEVENT GÖK (Devamla) Biz bu tabloyu biliyoruz,
yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesinin yapısını biliyoruz.
Olağanüstü hâl döneminde çıkartılan kararnameleri
Olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular değil.
diyerek Anayasa Mahkemesine götürdük Benim yetkim yok. dedi. İşte
biz de zaten sistemde denge yok, fren yok, birbirini engellemek yok meşruiyet
içerisinde, bunlara itiraz ediyoruz.
Sayın Yazıcı benim bilmediğimi
ifade ediyor ama sanırım, herhâlde -bir gün bir açık televizyon
kanalında tartışalım, bütün 80 milyon izlesin, kim
haklı, kim haksız- şimdi, burada, kabul edilmelidir ki iki
dakikalar da bu süreci anlatmaya yetmiyor. Ama, Sayın Yazıcı,
ben tezimde haklıyım, ısrarlıysanız sizi
televizyonlara davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yazıcı
HAYATİ YAZICI (İstanbul) 60a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen bitirelim bu polemiği.
2.- İstanbul Milletvekili Hayati
Yazıcının, Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Efendim, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben daha önce de sizi
televizyonda davet ettim Sayın Yazıcı.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın Gök, çok
büyük fark var; siz İç Tüzükten söz ediyorsunuz, biz Anayasadan.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Normlar
hiyerarşisinde tepede Anayasa var, sonra kanun var, İç Tüzük var.
LEVENT GÖK (Ankara) İç Tüzük nedir, İç
Tüzük? Bu Meclis neyle yönetiliyor?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, sizin
söylediğiniz İç Tüzük kuralı. İç Tüzüke göre, sevk edilen
kanun hükmünde kararnamelerin komisyonda bir ay içinde görüşülmesi
lazım, komisyonda görüşülmezse Genel Kurula gelir.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Meclise gelecek de
geliyor mu?
HAYATİ YAZICI (Devamla) Geliyor ama Genel
Kurulda görüşülmesine ilişkin bir zaman tahdidi yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Karara
bağlanır diyoruz burada.
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bizim
getirdiğimiz Anayasa değişikliğinde Genel Kurulda
görüşülmesiyle ilgili zaman tahdidi var, üç ay; üç ay içerisinde
görüşülmezse kanun hükmünde kararname hükümsüz hâle gelir. Konu bundan
ibaret. Meraklı olanlar açsınlar baksınlar, metinde aynen böyle
yazıyor.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, sadece
kayıtlara girsin.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Meclis İçtüzüğü
bizim çalışmalarımızı düzenleyen en önemli hükümdür ve
Anayasa ve İç Tüzük hükümleri
Eğer İç Tüzükte uygulamada bir
aksaklık varsa Anayasa Mahkemesine başvurulur Sayın
Yazıcı. Doğal olarak İç Tüzük hükümleri hepimizi
bağlayan kurallardır.
Sayın Başkan, siz bu toplantıyı
neye göre idare ediyorsunuz? İç Tüzüke göre. Bu
tartışmaları neye göre yapıyoruz? İç Tüzüke göre.
Şimdi, Sayın Yazıcı, tabii, Parlamentoya bakanlıktan
daha yeni geldiği için bu konuları bilmeyebilir ama üç
yıldır grup başkan vekilliği yapan şahsıma da
bunları anlatacağını ben zannetmiyorum.
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Mahmut Beye
sorun, Mahmut Beye.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beni bilirkişi
olarak atayın o zaman.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına ilk söz, Ankara Milletvekili Murat Alparslana aittir.
Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Olağanüstü hâlin yarından itibaren üç ay
uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinin
görüşmeleriyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerimin başında, Tuncelide bir helikopter
kazasında şehit olan vatandaşlarımızı, güvenlik
güçlerimizi rahmetle anıyorum ve milletçe
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ne mutlu ki bizlere
mazisi, şanlı tarihi kahramanlıklarla dolu bir milletin
mensubuyuz. Bu milletin bu topraklarda kutlu yürüyüşü 1071de
başlamış, 1299da devam etmiş, 1453te yedi düvele nam
salmış, 1453 ve sonrasında yine cumhuriyetin ilanıyla
birlikte bu topraklarda bu devleti hep beraber kurmuşuz. Bu devletin
kurulmasında şehitlerimizin ve şehitliğin önemini bilen bir
milletiz ve o sebeple hem bayrağımızın hem devletimizin
bizlerin şahsındaki kutsallığı son derece önemlidir.
Onlara göz bebeğimiz gibi bakmak ve onlara kasteden her türlü müdahaleye
karşı devletimizi, bayrağımızı, ülkemizi ve
vatanımızı savunmak her birimizin boynunun borcudur.
Değerli dostlar, olağanüstü hâlin
uzatılmasıyla ilgili Başbakanlık tezkeresinde gruplar
adına söz alan milletvekillerimiz ve hem de Hükûmet yetkilimiz bunun
gerekçelerini uzun uzadıya anlattılar. Öncelikli olarak
olağanüstü hâlin ilk defa ülkemizde uygulanmadığı hepimizce
malum. İlk defa 1987 yılında uygulanan ve çeşitli defalar
tekrar edilen olağanüstü hâl uygulamalarının özellikle
iktidarımızın ilk döneminde, 2002 yılında
tarafımızca kaldırıldığı da malumdur. Yine,
2004 yılında, özellikle Anayasanın 15inci maddesinde,
olağanüstü hâlde uygulanabilecek tedbirlerle ilgili kişi hak ve
özgürlüklerinin sınırlamasına dönük birtakım
iyileştirmelerin de yine AK PARTİ döneminde
yapıldığı bilinmektedir.
Bu millet, bu devlet geçmişte çok
ağır bedeller ödedi, çok büyük badireler atlatarak bugünlere geldi.
Millet, 1923te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletini her türlü bedel
ödeyerek, her türlü şer güçten kurtararak bugünlere kadar
taşıdı ve geldi. Bunu yaparken de her zaman, millet iradesinin,
millet egemenliğinin esas alındığı, milletin sözünün
üstüne söz olmadığının bilindiği bir gerçekten
hareketle her zaman millet devletine sahip çıktı. Ama maalesef,
milletin iradesi ve egemenliği zaman zaman müdahalelerle, zaman zaman
darbe teşebbüsleriyle, işgal girişimleriyle, vesayet
müdahaleleriyle hep engellenmeye çalışıldı. Ama bu millet
her zaman iradesine sahip çıktı, egemenliği üzerinde
oluşturulamaya çalışılan ipoteklere, ayağına
bağlanmaya çalışılan prangalara fırsat vermeyerek,
1960 darbesinden, 1971 muhtırasından, 1980 darbesinden, 28
Şubattan kurtularak bugünlere geldi ve AK PARTİ döneminde
yaşatılan 27 Nisan e-muhtırasına karşı da çok
onurlu ve dik duruşu ortaya koydu. Özellikle 15 Temmuzda, belki bu
toprakların, bu coğrafyanın, bu tarihin o güne kadar
gördüğü en kanlı, en vahşi, en kalleş, en hain darbe
teşebbüsünün ve işgal girişiminin
yaşandığını hep beraber üzülerek gördük ve şahit
olduk. Hamdolsun ki bu aziz ve kahraman milletimiz kendi iradesine, kendi
egemenliğine, devletin bekasına, milletin birlik ve
beraberliğine kasteden bu hainlere yine geçit vermedi. 1923te
Sakaryadan, Dumlupınardan; Çanakkaleden ve Kurtuluş
Savaşından beri oluşturduğu o istiklal ruhunu 15 Temmuzda
tekrar canlandırarak yeni bir istiklal mücadelesi ruhuyla bu hainlere
gereken dersi verdi ve dünyanın dört bir tarafına, tüm milletlere
örnek bir şekilde, demokrasinin kitabını
yazdığını ifade eden pek çok ülkeye de demokrasinin
destanını yazarak göstermiş oldu.
İşte, o günden sonra mevcut Hükûmet ve
devlet yönetiminin olağan şartlarda idaresinin bu kasteden hainlere
karşı yapılacak müdahalelerde ve bu mücadelede yeterli
olamayacağı, daha hızlı, daha etkin ve daha faydalı
sonuç elde edebilmek için olağanüstü hâl rejimlerinin tatbikinin mümkün
olduğu da milletimiz tarafından kabul edildi. Zaten olağanüstü
hâl, Anayasanın 120 ve 121inci maddelerinde ifade bulan anayasal bir
meşruiyettir ve kullanılmasının gerekli olduğu
zamanlarda kullanmak da bir hak olduğu kadar, bir de görevdir. Bu ülkenin,
bu milletin yaşadığı onca sıkıntılara
bakıldığında Olağanüstü hâl şimdi değil de
ne zaman uygulanacaktır? diye her birimizin kendi kendimize sorması
ve bu soru etrafında verilecek cevaba göre meseleye
yaklaşılması önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, olağanüstü hâlle
ilgili ortaya konulan gerekçelere baktığımızda, özellikle
ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın çok farklı kaos,
kriz ve iç savaşlarla yeniden şekillenmeye
başladığı ve buralardan oluşturulan
planlanmış travmalarla ülkemize müdahale edilme gayretlerinin
olduğu, birtakım taşeron terör örgütleriyle, ismi cismi, gerekçesi
veya sebebi ne olursa olsun aslında saiklerinin ve amaçlarının
bizim devletimizin bekası ve milletimizin birlik ve beraberliğinin
olduğu bilindiği bir süreçte onlarla mücadelenin çok daha etkili bir
şekilde yapılması mutlak bir zarurettir.
Onun ötesinde, ülkemizin içerisinde
yuvalanmış terör örgütleriyle mücadelenin de, bu şekilde, buna
eklemlenerek topyekûn yok edilmesine katkı sağlayacak olağanüstü
hâl rejiminin tatbiki buna ayrı bir zaruret eklemektedir. 15 Temmuzda
ortaya çıkan ve devletin çok farklı kesimlerine sinsi bir
şekilde yerleştikleri görünen ve bilinen FETÖ terör örgütüyle
mücadelede de başarı olağanüstü hâl rejiminin tatbikiyle ancak
imkân bulabilecektir. O sebeple, mevcut tehlikenin tamamen bertaraf edilebilmesi
anlamında ve bu badireden daha süratle, daha hızlı bir
şekilde kurtulabilmek anlamında Anayasada var olan, hem Anayasadaki
şartları haklı ve geçerli olarak gördüğümüz hem de
toplumsal meşruiyeti anlamında yapılması gerekliliği
konusundaki zamanın bu an olduğu konusunda mutabık kalınan
OHALin, yine somut gerekçelerle de baktığımız noktada
olağanüstü hâlin uzatılmasının faydalı
olacağı kanaatindeyim. Bu şekilde, inşallah, devletimizin
birlik ve beraberliğine kasteden düşmanlarla daha net bir mücadele
ortaya konulacak ve devletimizin bekası, milletimizin birlik ve
beraberliği de sağlanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, hafta sonu bir halk
oylamasına hep beraber katılarak hem Genel Kurul
aşamalarında hem kampanya döneminde hem de sandıklara gitmek
suretiyle katkı sağladık, tarihî anlara şahitlik ettik.
Emin olun bu Anayasa değişikliğiyle devletimizin bekası,
milletimizin birlik ve beraberliği daha da kuvvetlenmiş ve 2023
hayallerimize daha da yaklaşılmış, 2053 perspektifi ve 2071
perspektifi ve vizyonu daha da gerçekçi, reel bir zemine kavuşmuştur.
İnşallah, geleceğimiz, bugünden çok daha aydınlık
olacaktır. Milletimizin teveccühü, takdiri ve feraseti, bu halk
oylamasında Anayasanın hüsnükabul görmesi karşısında aziz
Türk milleti önünde saygıyla eğiliyorum. İnşallah, çok
güzel günlere hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde emin adımlarla
daha güzel bir şekilde yürüyeceğiz.
Değerli arkadaşlar -konuşmacılar
da ifade etti- bu hafta aynı zamanda Kutlu Doğum Haftası.
Kurtuluş elçisinin, rahmet peygamberinin bizlere verdiği mesajların
daha anlaşılmasına fırsat vermesi anlamında bugünleri
önemli gördüğümü ifade etmek isterim. Özellikle bu ülkü
temasının insanlığın insana emanet olduğu
düsturuyla bir tema olarak belirlenmesinin her birimize insanlık
anlamında bireysel olarak bir duruş ortaya koymamız
gerekliliğini ve sorumluluğunu verdiğini de bilmek ve bildirmek
istiyorum. Her birimiz birlik ve beraberlik içerisinde, başta ülkemiz
olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki insanlığa ve insana
sunabileceğimiz katkıları azami düzeye getirme konusunda bir
gayret içerisinde olmalıyız diye düşünüyor, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Alparslan.
Şimdi, şahısları adına
ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, salonda bir uğultu
var, lütfen, hatibi kürsüye davet ettim, insicamını bozmayalım.
Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime Pülümürde şehit olan, bir kazada
şehit olan vatandaşlarımızı rahmetle anarak
başlıyorum. Hepimizin başı sağ olsun.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
pazar günü bu ülkenin geleceğini belirleyecek önemli bir halk
oylaması yapıldı. Maalesef, bu halk oylamasının
sonuçlarına gölge düştü. Buna hiç gerek yoktu değerli
arkadaşlarım ama Yüksek Seçim Kurulunun yapmış olduğu,
bile bile yapmış olduğu yanlış bir uygulama sonucu bu
referanduma gölge düşmüştür, vicdanlar rahat değil. Bu iş
böyle ilan edilebilir, kesinleşebilir fakat meşruiyeti sürekli bir
şekilde tartışılacak ve bunun sorumlusu da Yüksek Seçim
Kurulu olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, örnekler
mevcuttur, arkadaşlarımız anlattılar ama en son, en önemli,
Bitlis Güroymaktaki seçimin iptal edilmesi örneği önümüzde duruyor ama
maalesef, Yüksek Seçim Kurulu, bu şekilde seçime, referanduma gölge
düşürmüştür. Ondan önce yapılan haksızlıkları
arkadaşlar dile getirdi. Bir Anayasa, ülkenin geleceğini belirleyecek
önemli bir Anayasa değişikliği toplumsal uzlaşmayla
yapılmadı. Dengesiz, adaletsiz, eşitsiz koşullarda bir
kampanya süreci geçti. Ondan sonra da maalesef seçim günü yapılan dünya
kadar haksızlık, hukuksuzluk var. Bu haksızlıklar ve
hukuksuzluklar daha karara bağlanmadan Yüksek Seçim Kurulunun bu
şekilde davranması gerçekten vicdanları kanatmaktadır. Bir
haksızlık var, hukuksuzluk var ve değerli
arkadaşlarım, bunu düzeltmeniz için sanıyorum siz molla
Hayrettinden bir fetva daha isteyeceksiniz, Bu şekilde alınan seçim
helaldir, bu oylar helaldir. diye bir fetva almak durumunda
kalacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılmasıyla ilgili bir Hükûmet
tezkeresi görüşüyoruz. 11 Eylülden sonra dünyanın genelinde
şöyle bir eğilim var: Olağanüstü hâl hatta olağanüstü
hâlleri olağanüstü düzenlere ve olağanüstü devletlere dönüştürme
eğilimi var dünyanın her tarafında. Kazanılmış
haklar askıya alınıyor. Hak ve özgürlükler ciddi bir
şekilde budanıyor. Hatta ve hatta Devlet küçülsün. diyen liberaller
bile devleti arkasına almaya hatta olağanüstü devlet gücünü
arkasına almaya çalışıyor, Türkiyede de böyle bir
eğilim var. Şu anda olağanüstü hâl, bu yapılan
haksızlıklar, hukuksuzluklar, mağduriyetler, bunları
konuşuyoruz ama bunun ötesine geçen bir durumla karşı
karşıyayız. Maalesef, bu zor süreçte o uygulamak zorunda
kalınan olağanüstü hâlin cazibesine kapılıyorsunuz ve
olağanüstü hâl düzenine hatta devletine evrilme gibi bir durumla karşı
karşıyayız değerli arkadaşlarımız. Ne var ki
tecrübeler, bu ülkenin, bu milletin tecrübeleri, olağanüstülüğü düzen
hâline getirmenin ortaya çıkardığı çok ciddi,
kapsamlı, yapısal sorunlar olduğu ve bu sorunlarla
uğraşırken bazen uçurumlara kadar sürüklendiği örnekler
mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, Şükrü
Hanioğlu Hoca şubat ayında bir makale yayımladı, bu
makaleyi okumanızı öneririm, Olağanüstülüğün
dayanılmaz cazibesi diye. Burada olayı anlatıyor; 11 Haziran
1913te Sadrazam Mahmut Şevket Paşanın öldürülmesiyle
sonuçlanan darbe girişimi sonrası olanları anlatıyor ve
daha sonra, ülkemizde benzer onlarca olaydan söz ediyor. Bu girişimden
diyelim, başarısız darbe girişiminden sonra maalesef,
Mahmut Şevket Paşa suikastıyla ilişkisi olmayan çok
sayıda muhalif sürülüyor, çok sayıda muhalif hapsediliyor ve ülke
sürekli şekilde olağanüstü hâllerle yönetiliyor. Nereye kadar gidiyor
biliyor musunuz arkadaşlar? Harb-i Umumiye, oradan da Mondros
Mütarekesine kadar gidiyor. Benzetme şeklinde yapmıyorum, sadece hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu gidiş
gerçekten tehlikeli bir gidiştir. Bakın, olağanüstü hâlle ilgili
birtakım rakamlar var, geçtiğimiz günlerde İçişleri
Bakanı verdi: Bugüne kadar, 113.260 kişi -belki bu artmıştır,
2 Nisan rakamları- gözaltına alınmıştır,
bunlardan 47.155 kişi tutuklanmıştır, 120 bin kişiye
yakın insan memuriyetten ihraç edilmiştir değerli
arkadaşlarım ve bunlar olağanüstü hâl içinde
yapılmıştır. Biraz evvel konuşan Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Levent Gök olağanüstü hâlin istismar
edildiğine dair de açık ifadelerde bulundu.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa çok
açık, olağanüstü hâlde hangi konularda kanun hükmünde kararname
çıkarılabilir bunlar çok açık ama böyle olmasına
rağmen, olağanüstü hâl ciddi bir şekilde kötüye
kullanılmış, istismar edilmiştir, hiç olağanüstü hâle
neden olan sebeple, nedenle ilgisi olmayan çok sayıda konuda kanun
hükmünde kararname çıkarılmıştır. Bu bile değerli
arkadaşlarım, bundan sonra ülkenin nasıl yönetileceğini
göstermesi açısından çok açık, net bir delil teşkil eder.
Değerli arkadaşlarım, olağanüstü
hâl kanun hükmünde kararnameleriyle çok sayıda insan hiçbir savunma
hakkı kullanmaksızın görevinden atılmıştır,
görevinden atılmıştır. Şimdi diyorsunuz ki: Biz
Bunlarda mahkeme yolu da kapalı bildiğiniz gibi çünkü Anayasa
Mahkemesi daha evvel vermiş olduğu karara muhalefet ederek, o
kararı bozarak olağanüstü hâlde çıkarılan kanun hükmündeki
kararnamelerin Anayasa Mahkemesi tarafından incelenemeyeceğini karara
bağlamıştı.
Değerli arkadaşlarım, bir kere, kanun
hükmünde kararnamelerle ihraç edilenlerin birçoğunun bu sebeple, FETÖyle
filan hiçbir ilişkisi yoktur. Kaldı ki ilişkisi olsa bile,
mutlaka ve mutlaka insanlara savunma hakkının
kullandırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, evet, demokrasilerde
olağanüstü hâl diye bir yönetim var, Türkiyede bunu gerektirecek bir
olay 15 Temmuzda olmuştur. Zaten, Cumhuriyet Halk Partisi buraya
gelmiştir ve size Bu darbe girişimini yapanlarla mücadele etmek için
ne yapmanız gerekiyorsa desteğe hazırız. demiştir.
Buna rağmen siz olağanüstü hâl ilan etmişsiniz ama bu
olağanüstü hâli hukuk içinde yani kendi olağanüstü hukukunun içinde
bile kullanmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Sayın İçişleri Bakanı geçenlerde şöyle bir
açıklama yaptı, dedi ki: Bir seçim müziği gördüm, dinledim ve
derhâl valiye telefon ettim, yasaklayın dedim. Ne oluyor? IV. Murat
bile böyle yapmıyordu değerli arkadaşlarım. Yani bu, bütün
bunlar, seçim boyunca olan çok sayıda olay, olağanüstü hâlin
nasıl kötüye kullanıldığının çok açık bir
şekilde delilini teşkil etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, hiç kimse
şunu söylemesin: Evet, Türkiye, büyük bir badireden geçmiştir, ciddi
bir tehlike atlatmıştır, neredeyse darbe yapılacaktı
hatta ülkede iç savaş çıkarılacaktı; olağanüstü hâl
ilan ettik ve bunlarla mücadele ediyoruz, bu arada kuruyla yaş da yanar,
ne yapalım diyemezsiniz değerli arkadaşlarım; derseniz,
söylediğiniz birçok lafı hamaset olarak kabul ederiz. Nedir o
laflardan biri? İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Başka nedir ve çok sık başvurduğunuz? Fıratın
kenarında bir kuzu
Değerli arkadaşlarım, insandan söz
ediyoruz, Fıratın kenarında bir kuzudan değil.
Bakın, suçun, cezanın
kişiselliğinin çok ötesine geçilmiştir ve bu olağanüstü hâl
dolayısıyla ya da FETÖyle bir şekilde ilgisi var diye gözaltına
alınan, hapsedilen insanların çocuklarına, ailelerine, yedi
sülalesine kadar giden uygulamalar vardır ve bu uygulamalarda dünya kadar
insan mağdur olmaktadır değerli arkadaşlarım. Nitekim
bunu siz de kabul ettiniz, sözcüleriniz defalarca bunları ilan etti
değerli arkadaşlarım. Ama Bir komisyon kurduk. dediniz, peki
nerede o komisyon? Hani, bu komisyon niye çalışmıyor? Nasıl
çalışacak, hangi hukukla karar verecek? Bunların hiçbiri yok.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
diyorsunuz ki bunlar bizi ilgilendirmez. Ama Türkiyenin tarihi, siyasal tarihi
çok uzun. Geçmişte onlarca örnek var, siz de yaşadınız bu
mağduriyetleri değerli arkadaşlarım. Sanıyorsunuz ki
Bizim elimizden bu iktidarı, bu gücü asla ve asla hiç kimse alamaz. Hatta
almaması için her şeyi de yapıyoruz. YSKmız da var,
şu da var, bu da var. Öyle değil, değerli
arkadaşlarım, bu devran döner; bu haksızlıkların,
gerçekten acı çeken bu insanların ahı çıkar değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bekaroğlu.
Sayın Gök, 60a göre bir dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın 22 Haziran 2010
tarihinde Başbakanlığı sırasında AK PARTİ
grup toplantısında OHAL konusunda sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, birazdan bir oylama
yapacaksınız ama ben, az önce grubum adına konuşurken
kullandığım birtakım tümceleri burada tekrar iktidar
partisi grubuna hatırlatmak istiyorum. Görevimi yapıyorum, belki
duymayanlar vardır, bir kısım arkadaş
dışarıdaydı.
22 Haziran 2010, AK PARTİ grup
toplantısı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kürsüde ve diyor
ki değerli arkadaşlarım: Malum muhalefet partisi -burada MHPyi
kastediyor- OHAL ilan edilsin istiyor. O, sizin karakterinizde var. Bizim
iktidarımızın karakterinde OHAL yok. Yani AKP iktidarı
döneminde, karakterinde OHAL yok. O, sizin aczinizin gereği. Terör
istatistiklerinden, olağanüstü hâl dönemlerinde terörün zirve
yaptığını göreceksiniz. Olağanüstü hâl, terörü
derinleştirdi, halkı mağdur etti, terörün istismar zeminini
güçlendirdi. Olağanüstü hâl istemek terörün diline teslim olmaktır.
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) OHALi kaldıran
biziz Sayın Başkan. O şartlar şimdi başka.
Kayıtlara geçsin.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben de şimdi
sesleniyorum: Hangi AK PARTİ iktidarı? Hangi AK PARTİ
iktidarının karakterinde OHAL var, hangisinde yok, birazdan bunu
göreceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134
sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü
hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00den geçerli olmak üzere üç ay
süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir,
hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi gayesiyle Genel Kurulda özel gündemle görüşme
yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2017 Pazar
günü saat 14.00te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak
görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle
söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların
görüşülmemesine ilişkin önerisi
18/4/2017
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 18/4/2017 Salı günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent
Turan Levent
Gök
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ahmet
Yıldırım Erhan
Usta
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Danışma Kurulunun 18/4/2017 tarihinde
yaptığı toplantıda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 97nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramının kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi
gayesiyle Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2017 Pazar günü saat 14.00te
toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi
parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu
birleşimde başka konuların görüşülmemesi önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından,
cezaevlerinde yaşam riski sınırına ulaşmış
olan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin insani yol ve yöntemlerle
karşılanabilmesinin yollarının
araştırılması amacıyla 18/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Nisan 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
18/4/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/4/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet Yıldırım
Muş
Grup Başkan Vekili
Öneri:
18 Nisan 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup
Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından, cezaevlerinde
yaşam riski sınırına ulaşmış olan açlık
grevi eylemcilerinin taleplerinin insani yol ve yöntemlerle
karşılanabilmesinin yollarının araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 4386 sıra
numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
18/4/2017 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Sayın milletvekilleri, salonda gerçekten bir
uğultu var. Lütfen, konuşmacının insicamını
bozmayalım.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Aslında, konuşmam hepinizi ilgilendirecek diye
düşünüyorum çünkü cezaevleriyle ilgili biliyorsunuz ve daha dün pek çok
AKPli vekil arkadaşımızın kol kola gezdiği insanlar
şu anda cezaevlerinde ve Türkiye'nin tarihi böyle, iktidar ya da
muhalefetin yolu her zaman cezaevlerinden geçer.
Bu referandum sırasında gerçekleşen
seçim yasaları ihlalleri ve başta Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı olmak üzere bütün görevlilerin işlemiş
bulundukları bütün seçim suçlarının da pekâlâ yarın
onları mahkeme karşısına ve cezaevine
taşıması muhtemeldir. Bütün bu nedenlerle, cezaevinde olup
bitenler aslında hepimiz için son derece önemlidir.
Herkes için ilginç olabilecek bir istatistik:
Türkiye cezaevlerinde 210 bin tutuklu ve hükümlü var. Bunların yüzde 80i
referandumda hayır oyu kullandı, yüzde 20si evet dedi. Demek ki
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler aslında cezaevindeki gidişattan
hiçbir şekilde memnun değiller. Sadece bu bile, başlı
başına burada bir tartışmayı bizim için önemli
kılardı.
BAŞKAN Sayın Kürkcü, bir dakika.
Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu
keselim; gerçekten, insicamı bozulabilir sayın
konuşmacının, istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Benim
insicamım bozulmuyor da ben onların insicamını bozmak
istiyorum.
Hakikaten çok önemli bir şeyden söz ediyorum
çünkü bu cezaevlerinden daha çok insan gelip geçecek, düzeltirseniz iyi olur
arkadaşlar, hepimizin başına gelebilir.
2012de, bundan önce, bir açlık grevi için gene
konuşmuşum, çok ilginç, o gün de açlık grevlerinin 64üncü
günüymüş, bugün de Türkiye cezaevlerinde sürüp giden açlık
grevlerinin 64üncü günündeyiz ve bu açlık grevlerini sürdürenler
yaşamsal tehdit sınırına çoktan yaklaştılar.
Talepleri şunlar: İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı
Cezaevinde kalmakta olan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin
kaldırılması. Kürt demokrat ve muhalifler üzerinde yürütülen
yaygın gözaltı tutuklama operasyonlarının, askerî ve siyasi
baskının sonlandırılması. Cezaevlerinde gayriinsani ve
kötü muamele teşkil eden uygulamaların
sonlandırılması.
Bugüne kadar bu taleplerine ne cezaevi
yönetimlerinden ne Adalet Bakanlığından yanıt aldılar.
Ben İzmir Milletvekili olarak büyük
çoğunluğunun kalmakta olduğu Aliağa Şakran Cezaevi
kompleksi savcılarıyla görüştüm. Cezaevlerini ilgilendiren on
temel husus hakkında iyileştirmeler yapılabileceği
konusunda hemfikir olduk. Ancak ne yazık ki bu ilk iki talep konusunda
cezaevi idareleri ellerinden gelen bir şey olmadığını
ve konunun bakanlıkla çözülmesi gerektiğini belirttiler ancak bugüne
kadar bakanlığın da bu konuda herhangi bir açıklaması
olmadı.
Şimdi, bu taleplerin siyasi mahiyette
olmasına bakarak bunların anlamsız ya da gereksiz olduğunu
kimse söyleyemez çünkü bundan önceki bütün grevlerde de bu talepler gündemdeydi
ve bütün bunları Meclis Cezaevleri Komisyonu ve diğer yetkililerle
görüşmeler yoluyla çözebilmiştik. Özellikle Olağanüstü Hâl
Yasasındaki değişiklikler ve olağanüstü hâl kararnameleri dolayısıyla
cezaevlerine dayatılmış bulunan yaptırımlar
dolayısıyla ortaya çıkan ihlaller son derece önemli bir sorun
bloku oluşturmaktadır ve bunların çözümü pekâlâ mümkündür.
Aslında, bu yolda bir adım atılmış olsa siyasi
taleplerin uzun vadede ve başka zeminlerde de çözülebileceği göz
önüne alınarak pekâlâ bu grevler sonlandırılabilecekken cezaevi
idareleri bu yönde de bugüne kadar herhangi bir adım atmadılar.
Çıplak arama, kitap ve diğer
basılı malzemenin cezaevine sokulmaması, görüşlerin
gardiyan nezaretinde yapılması, avukat görüşlerinin kaydedilmesi
ve gene onların da gardiyan nezaretinde yapılması, doktorlar
tarafından muayene, hastaneye sevk konularının
savsaklanması, uygun adım yürütme mecburiyetinin
dayatılması, koğuşlarda ayakta sayım istenmesi,
havalandırma saatlerinin kısıtlanması, sosyal alanlara
çıkışın kısıtlanması gibi pek çok hususun
aslında bugünkü mevzuat içerisinde dahi çözülebileceği ortadayken bir
tür disipline etme arzusu son derece açık bir biçimde gözükmektedir ve bu
insanların aslında bu yoldan disipline edilemeyecekleri açık olduğu
hâlde onlara bu dayatmalarda bulunulmaktadır. O nedenle, bir an önce bu
cezaevleriyle ilgili bir araştırmaya girişilerek Meclisin
inisiyatifi eline alması son derece yerinde olacaktır.
Ancak cezaevi savcıları ve cezaevi
müdürleriyle yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim
şudur ki onlar Cezaevleri Tüzüğüne dayanarak beslenmeyi reddeden
tutuklu ve hükümlülerin isteklerine bakılmaksızın kurumda veya
olanak bulunmadığı takdirde derhâl hastaneye
kaldırılmak suretiyle tedavi ve beslenme gibi tedbirlere maruz
bırakılacakları hükmüne güvenmek istiyorlar. Ancak şunu
söylemek isterim: Türkiyedeki hiçbir cezaevi hekimi ve hiçbir hekim bu
tüzüğün gereklerini yerine getiremez çünkü onların hekimliğe
başlarken ettikleri Hipokrat yemini, bağlı bulundukları
meslek kuruluşlarının hep birlikte
kararlaştırdıkları Malta Bildirgesi, kendi
rızaları ve iradeleri dışında bilinçleri açıkken
bu tutuklu ve hükümlülere hiçbir tedbirin -ister tıbbi ister idari ister
siyasi hiçbir tedbirin- uygulanamayacağı konusunda son derece
açıktır. O nedenle, ben, Adalet Bakanlığının ve
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün ve cezaevleri yöneticilerinin bu
tüzüğe sığınarak, esasen tıbbi etiğe
aykırı, dolayısıyla insan haklarına aykırı
bu tür işlemlere güvenerek, cezaevlerinde can kayıplarının
önüne geçeceklerine güvenmemelerini dilerim. Cezaevlerinde can
kayıplarını önlemenin biricik yolu, bu meselelerin çözümü
konusunda somut bir adım atılmasının
sağlanmasıdır.
İkincisi: Şu an sadece hükümlüler
değil aileleri de onlarla dayanışma için açlık
grevindedirler; Cezaevlerinden haber alamamaktadırlar, kaygı,
endişe ve sürekli olarak çektikleri görüşememe
sıkıntısı dolayısıyla son derece geniş bir
kesimin mağduriyetinden söz ediyoruz. Bizler milletvekilleri olarak bu
tutuklu ve hükümlülerle görüşerek onların gerçek düşüncelerini
öğrenebilmek bakımından hiçbir imkâna sahip değiliz. Keyfî
bir biçimde Adalet Bakanlığı tarafından bu tutuklu ve
hükümlülerle görüşmelerimiz önlenmektedir. Milletvekilleri olarak esasen
bu haklara sahip olduğumuz hâlde Meclis İçtüzüğünden,
milletvekili statüsünden kaynaklanan bu hakların kullanılması
Adalet Bakanlığı genelgeleriyle önlenmektedir. Son derece gülünç
olduğunu sizin de kabul edeceğinizi düşünüyorum. Hapisteki
eş başkanlarımızla biz görüşemiyoruz fakat başka
partilerin milletvekillerinin görüşmesi için Adalet
Bakanlığı bu izinleri kolayca veriyor. Yani, bu, bir partiyi,
bir parti grubunu topluca cezalandırma, aslında elde olmayan,
Hükûmetin vekiller üzerinde uygulaması imkânı ve ihtimali teorik
olarak bulunmayan bu yetkiyi Adalet Bakanlığını kullanarak
bizlerin hem siyasi bakımdan olan biteni anlamamızı hem de
tutuklu ve hükümlülerle görüşerek onların taleplerine çözüm
getirilmesi ihtimalini ortadan kaldırıyor.
Bizler, açlık grevlerine girenlerin bu
kararları kendi iradeleriyle verdiklerini biliyoruz. Adalet
Bakanlığında ve cezaevi idaresinde hâkim düşünce ise
bunların dışarıdan siyasi komutayla gerçekleştiğidir.
Aslında bunun böyle olmadığı bugün de gazetelerde ve
internet medyasında yaygın yer alan KCK önderliğinin bu konuda
yaptığı açıklamayla da bellidir. Fakat buna rağmen
cezaevlerindeki grevler bitmemektedir. Çünkü anlaşılan o ki bütün bu
manevi güçlerle bile başa çıkılamayacak kadar büyük bir ezilme,
haktan yoksun bırakılma ve baskı altında tutulma duygusuna
insanlar sahiptir.
Bir an önce cezaevlerindeki sorunlara çözüm bulmak
için adım atmalıyız, insanlarımızı ölüme terk
etmemeliyiz, cezaevlerindeki herkes diğer herkesle eşit haklara
sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Unutmayın, en
yakınlarınız cezaevindedir.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kürkcü.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz, Manisa
Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve bu Komisyon tarafından oluşturulacak bir heyet
tarafından ele alınmasının daha doğru
olacağını düşünüyoruz. Özellikle bu referandum sonrası
bazı hassasiyetleri göstermenin yerinde olacağını
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, pazar günü hükûmet
sisteminin netleştirilmesi için reform niteliğinde bir Anayasa
değişikliğini öngören bir referandumu hep birlikte
gerçekleştirdik ve bu yapılan referandum sonunda vatandaşlarımız
yüzde 51,4 oranında evet demiştir. Katılım oranıysa
yüzde 85,5u bulmuştur. Bu denli yüksek bir katılım
oranıyla demokratik teamüller içerisinde kabul edilen anayasa
değişikliği paketi hukukidir, meşrudur. Yapay kriz
gayretleriyle veya meşruiyet tartışmalarıyla millet iradesi
yok sayılmamalıdır. Milletimiz, millet ve devlet bekası
için hassasiyetini pazar gününde sandıkta göstermiştir; ya Evet demiştir
ya da Hayır tercihini kullanmıştır. Halk oylaması
sonunda milletimiz hür iradesiyle ve tartışmasız bir
şekilde evet demiş, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçişi onaylamıştır. Milletimiz bu kararıyla
demokrasimize, cumhuriyetimize, devletimizin istikbaline, milletimizin
istiklaline sahip çıkmıştır. Anayasa
değişikliğiyle 2007 Anayasa değişikliğiyle
yarım bırakılan iş tamamlanmıştır.
Hatırlarsanız, 21 Ekim 2007 Anayasa referandumuyla
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karar
verilmiştir. Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesine ilişkin Anayasa değişikliği
yapılırken Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli
2 Mayıs 2007 tarihinde yapmış olduğu açıklamada
şu çok önemli ifadeleri kullanmıştır:
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
Cumhurbaşkanının yetkilerinden bağımsız olarak
ele alınamayacağı bir gerçektir. Bu konuların aceleye
getirilmesi ileride başka sıkıntı ve sorunların
yaşanmasına yol açabilecektir. Bu bakımdan, anayasal
sistemimizde merkezî konumda bulunan Cumhurbaşkanlığına
ilişkin düzenlemelerin seçimlerden sonra, yani 22 Temmuz 2007
seçimlerinden sonra oluşacak Meclis tarafından bir bütünlük içinde
ele alınması siyasi basiretin icabı olacaktır. Sayın
Genel Başkanımızın 2007de dikkat çektiği
gelişmeler Ağustos 2014te Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesiyle gerçekleşmiş ve adına fiilî durum
denilen durum ortaya çıkmıştır. 2007de yapılan
yanlış, Milliyetçi Hareket Partisinin önerisiyle ve sağlanan
mutabakat ve uzlaşmayla 16 Nisan 2017de düzeltilmiştir.
Değerli milletvekilleri, demokrasi
yolculuğumuzun doğal bir sonucu olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiyoruz. Çok
başlılık artık bitmiştir. Davul başkasında,
tokmak başkasında devri sona ermiştir. Fiilî durum
bitmiştir. Yetki başkasında, sorumluluk başkasında
devri de bitmiştir. Hükûmet sistemi değişmiştir, maksat
hasıl olmuştur. Böylece mesele çözümlenmiş, düğüm
çözülmüştür ve güçlü ve büyük Türkiye'nin önü
açılmıştır. Bundan böyle kriz mühendislerine, vesayet
odaklarına, millet iradesine çelme takmak isteyenlere kapılar
kapatılmıştır. Aziz milletimizin kararıyla Türkiye Cumhuriyetinin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yıkmaya yönelik oyunlar
bozulmuştur. Türkiye'nin ayağındaki prangalar sökülmüştür.
Birlik ve bekamıza sahip çıkılmış, birlik ve
dayanışma ruhu öne çıkarılmıştır. Demokrasimize
dışarıdan müdahalelere kapı
kapatılmıştır. Cumhuriyetimiz daha da güçlenecektir ve
ilelebet teminat altına alınmıştır. Millî devlet
tahkim edilecek, ülkemizin üzerindeki kara bulutlar
dağıtılacaktır. Güçler ayrılığı
kesinleşecek, her erk kendi içinde güçlenecektir ama güçlerin birbirine
hâkim olmasının yolu anayasal olarak kapatılmıştır.
Hükûmet sistemindeki denge, denetleme mekanizmaları kesinleşmiş,
yetkisi olana sorumluluk da getirilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile
Parlamento seçimlerinin aynı gün yenilenmesi kuralıyla sistemin
sigortası inşa edilmiştir, istikrarlı ve güçlü hükûmetlerin
önü açılmıştır.
Elbette bu referandumun sosyolojik, siyasi veya
diğer bakımlardan analizleri yapılacaktır,
yapılmalıdır da ancak öncelikle her seçimin ve oylamanın
kendi kategorisi içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ne demektir
değerli milletvekilleri? Milletvekili genel seçimlerinin kendine özgü
şartları ve özellikleri vardır. Siyasi partilerin kendi programları,
taahhüt ettikleri beyannameleri, adayları ve tüzel kişilikleri olarak
bu milletvekili genel seçimleri gerçekleştirilmektedir. Yerel seçimlerin
kendi içinde ayrı özel şartları ve özellikleri vardır,
bunları da hepiniz biliyorsunuz, tekrarlamaya gerek yok. Ancak,
referandumların da kendine özgü özellikleri ve şartları
vardır. Referandumların da kendine özgü bu özel şartlar içerisinde
değerlendirilip daha evvelki referandumlarla mukayese edilmesi gerekir.
Yerel seçimlerin de yine önceki yerel seçimlerle mukayese edilmesi gerekir.
Milletvekili seçimlerinin de yine aynı kategorideki milletvekili
seçimleriyle mukayesesinin yapılması daha sağlıklı
analizlere yol açacaktır.
Referandum sonucuyla birlikte siyasetin
falcıları tekrar ortaya çıkmıştır. Kazanan kim,
kaybeden kim, âdeta ellerinde papatya, kazandı mı, kaybetti mi
falı bakılmaktadır. Bu referandumun kazananı sadece ve
sadece milletimizdir, demokrasimizdir. Kazanan Türkiyedir; kazanan
bayraktır, Türkiye Cumhuriyetidir, vatandır. Bunun
dışında kazanan-kaybeden diye bir ayrım yapmak son derece
hatalıdır. Ancak, daha ilk günden bu hataya düşerek haksız
itham ve iddialarla ve yanlışlıklarla kamuoyu algısı
oluşturma gayretlerine girenler de görülmektedir. Milletimizin iradesini
hiçe sayma gayretleri beyhude bir gayrettir. Bunlar demokrasiye
inanmayanların, vesayet arayışıyla gündemi meşgul
etmek isteyenlerin ve millete güvenmeyenlerin değerlendirmeleridir. Hiç
kimse toplumu kışkırtma girişiminde bulunmasın. Hiç
kimse yeni kutuplaştırma ve kamplaştırma hayallerine
dalmasın. Hiç kimse sakın sokaklara oynamaya kalkmasın. Hiç
kimse yeni anayasa çağrılarıyla 16 Nisandaki yüzde 51,4lük kararı
yok sayarak meşruiyet tartışmaları açmasın.
Referandumun kendi mantığı gereği yüzde 50+1e ulaşan
bir tercih bağlayıcıdır ve meşrudur. Bu referandumun
meşruiyet sorunu yoktur. Sandığa yansıyan millî iradedir.
İster evet deyin ister hayır deyin milletin iradesine inanmak ve
güvenmek zorundayız, demokrasinin gereği budur. Bütün siyasetçileri,
bütün vatandaşlarımızı sakın, soğukkanlı
olmaya ve demokrasiye inanmaya, milletimize güvenmeye davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi bu anayasa değişikliği sürecinde bir mutabakat ve
uzlaşma içerisinde bir sorumluluk ve inisiyatif almıştır ve
evet demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay
sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sözlerimi bitiyorum.
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bundan sonraki süreçte de
yine aynı şekilde ilkeli, tutarlı ve kararlı tutumumuzu
devam ettirerek bu sürecin nihayete erişine kadar ve sonuna kadar bu
tutumumuzu devam ettireceğimizi buradan beyan etmek ister, hepinize
saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Önerinin aleyhinde ikinci söz, Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhana aittir.
Sayın Sarıhan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) -Değerli
Başkan, değerli yazman üyeler, değerli milletvekili
arkadaşlarım, basın emekçileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, biraz önce, benden bir önce
konuşan Ertuğrul Kürkcü yerine oturduğu zaman
arkadaşlarına söylediği şu sözü duydum: Beni
milletvekilleri dinlemediler ama ben insanlığa seslendim. Ben de
insanlığa seslenmek istiyorum fakat ondan önce Sayın Akçaya da
seslenmek istiyorum. Sayın Akçaya sormak istiyorum: Acaba cezaevleri
konusunda söyleyecek tek bir cümleleri yok muydu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var efendim, var.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Çünkü cezaevleri
konusundaki önergenin aleyhine düşüncelerini
açıklayacaklarını söylediler fakat bunun yerine referandumun
nimetlerinden söz ettiler. Ben de bu konuda çok konuşma isteğiyle
doluyum çünkü bugün günceli bu oluşturuyor ve bir hukukçu olarak benim
kanaatim: Meşru olmayan bir referandum öncesini ve meşru olmayan bir
referandum sonrasını yaşadık.
Yine, Ertuğrul Kürkcü, biraz önce buradaki
kalabalığa seslenirken, buradaki konuşmakta olan sayın
milletvekillerine seslenirken Arkadaşlar, siyasetçiler için cezaevleri
çok yakındır, dikkat edin. dedi. Hemen geçmişimdeki şu
sözü anımsadım: Ben bir siyasi ceza dava avukatıyım. Bu
sebeple, benim gibi siyasi cezalara özenen arkadaşlarıma derim ki:
Aman ha arkadaşlar, tetikte olun, siyasi bir ceza avukatı için
kürsünün iki yanı çok yakındır; ya sanık mevkisinde
oturursunuz ya da avukat mevkisinde. Şimdi, düşünüyorum ve
geçmişe bakıyorum: Gerçekten, bizim için de siyasetçiler için de iki
yer çok yakın, cezaevleri ile şu kürsüler bize çok yakın. O
sebeple değil elbette ama insanlık için cezaevlerinde neler
yaşanmaktadır? Cezaevlerinde ne oluyor? Türkiyede Anayasa
değişikliği için biz uğraşırken insanlar
işsizlikle mi uğraşıyorlar yoksa başka
sıkıntıları mı var? Ya da cezaevlerine insanları
doldurduk da, artık cezaevleri, zaten çekilemez durumda olan, zaten bir kötülük
olan cezaevleri iyice yaşanamaz hâle mi geldi, bunlarla da ilgilenmek
durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, İnsan
Hakları Derneği Genel Merkezinin bana verdiği bilgiye göre,
şu anda 34 farklı cezaevinde toplam 305 siyasi tutuklu süresiz ve
dönüşümsüz açlık grevinde. Bunların 67sini kadınlar
oluşturuyor. Şakranda 63üncü günde ve ciddi sağlık
sorunları var. Biraz önce söyledim, Bir siyasi dava
avukatıyım. dedim, bu sebeple çok iyi bilirim açlık grevleri
süreçlerinin insanların yaşamlarını ne ölçüde
etkilediğini; ya onları hayattan alıp götürdüğünü ya da
Wernicke-Korsakoff denilen bir hastalık sebebiyle onları
yaşayan ölüler hâline getirdiklerini bilirim. Oysa bizim Ceza İnfaz
Yasamız son derece iyi değerlerle doldurulmuş olan bir
yasadır ve şöyle der: Cezaevindeki insanın
yaşamının sınırı, yaşamıyla ilgili ya
da temel hak ve özgürlükleriyle ilgili sınır sadece cezaları
süresince onların özgürlüklerinden yoksun bırakılmasıdır.
Yani cezaevi dışına gönderilmemesidir. Ama bunun
dışındaki bütün temel hak ve özgürlükleri kendilerine
tanınmak durumundadır. Ana kural budur. Birleşmiş
Milletler Tutuklu ve Hükümlülerle İlgili Minimum Standartlar diye
anılan metinde de aynı gerekçe vardır, insandır tutuklu ya da
hükümlü ve insan olma onurunun gerektirdiği bütün haklardan yararlanmak
zorundadır.
Şimdi, İnsan Hakları Derneğinin
-bana vermiş olduğu- Şakran hapishanesindeki açlık grevine
katılmış olan tutuklu ve hükümlülerin talepleri var,
birkaçını okuyacağım. Diyorlar ki: Ağır tecrit
uygulamalarına son verilsin. Koğuşlar çok kalabalık. Yatak
yeterli değil. Korkunç bir havasızlık var. 10 kişilik
odalarda 20-25 kişi yatıyoruz. Havalandırmaya çıkarken
Ayakkabı çıkart. komutları veriliyor, bu onurumuzu
kırıyor. Doktor ihtiyaçlarımız
karşılanmıyor. Sosyal alanlar yasaklandı, kitaplar
yasaklandı.
Yani bu arkadaşlar, bu tutuklu ve hükümlüler,
bizden Anayasa değişikliği konusunda bir talepte bulunmuyorlar,
onunla ilgili bir tartışma açmıyorlar ama diyorlar ki Onurlu
bir insan gibi yaşamak ihtiyacındayız, bu ihtiyacımız
giderilsin.
Onlara kulak vermemek mümkün mü? Diyeceksiniz ki
Onlar siyasi tutuklular, Şakrandakiler de sol siyasi tutuklu, ee, bize
ne canım, hepsi teröristtir. Böyle diyebilirsiniz.
Ama şimdi bakalım Birleşmiş
Milletler minimum standartlarına ve dönelim bizim Ceza İnfaz
Yasamıza bakalım.
Orada ne diyor? Orada diyor ki Tutuklu ve
hükümlünün insan onuru her şeyin üzerindedir, ona zalimane muamelede
bulunamazsınız, onun bütün haklarını korumak
zorundasınız.
Bu yasaları siz yaptınız değerli
arkadaşlar, bu yasaları bu Parlamento yaptı. Şimdi, biz, bu
yasalara rağmen, cezaevlerindeki bu acıya
kulaklarımızı tıkar ve yok sayar, bunun
araştırılmasını reddedersek ya da bunu Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun
cezaevi alt komisyonuna havale edersek, cezaevi alt komisyonundan da bir sonuç
almak mümkün olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu sabah İnsan
Hakları Derneği Ankara şubesini ziyaret ettim. Dün bir telefon
geldi, dediler ki 10 kişilik açlık grevi yapmakta olan analar sizi
ziyarete gelecekler. Kaçıncı günlerindeler? diye sordum,
yanıt verdiler. Dedim ki Ben onların ayağına giderim.
Onlar, o analar çocukları için, çocuklarının hakları için
cezaevinin dışında kendilerine yeni bir cezaevi kurmuş olan
analar, niye şu Türkiye Büyük Millet Meclisinin içine girmek için o kadar
emek sarf etsinler, ben giderim. dedim ve bugün ziyaret ettim. Beyaz
yaşmaklarını örtmüşlerdi, acıyla oturuyorlardı.
Ben sıradan bir milletvekiliyim, yapabileceğim şeylerin
sınırı var ama bizim yapabileceğimiz şeyler var,
hepimizin güç birliğiyle, el birliğiyle yapabileceğimiz
şeyler var.
Başka bir şeyden söz edeceğim size.
Zamanımın da daralmakta olduğunun farkındayım. Yine
birkaç gün önce bir anne aradı, önce mesaj atmış. Sonra onun
avukatı bana Silivride sorunun ne olduğunu anlattı.
Cezaevlerini İzleme Kurulu Silivri L Tipi Cezaevine gelmiş, biri
İngilizce öğretmeni, biri Hava Harp Okulu öğrencisi 2 çocuk
yakınmalarını söylemişler, yakınmalarını
söyledikleri için bunları tecride atmışlar.
Değerli arkadaşlar, Cezaevleri İzleme
Kurulları yasal olarak kurulmuş kurullardır ve bu
kurulların bu dertleri dinleme, şikâyetleri dinleme, dinledikleri
şikâyetleri bize iletme -bize diyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna dört ayda bir iletme
görevleri vardır. Bu, bir hakkın aranması
Birileri görev
yapıyor, birileri soru soruyor fakat birileri de yani cezaevi yönetimi de
çocuklar yakınmalarını, sorunlarını anlattılar
diye onları tecride alıyor.
Arkadaşlar, cezaevleri kaynıyor. İster
sıkıyönetim olsun ister olağanüstü hâl olsun, biliyoruz ki böyle
dönemlerde ülkemiz Türkiye 774 bin kilometrekarelik bir cezaevine dönüşür.
Şimdi, bu gerçek cezaevlerine dönüp bakmazsak, oradaki hakları
aramazsak burada yapacağımız konuşmaların, burada
insanlar için, halk için, toplum için bir şey
yaptığımız iddiasının hiçbir değeri kalmaz.
Sevgili arkadaşlar, hepinizi sorumluluğa
davet ediyorum, hepinizi insan yaşamının değerine bir kez
daha dikkatle bakmanızı, içerdekileri kendi çocuklarınız
gibi düşünmenizi
Şu Gülten Akının, yakında
kaybettiğimiz Gülten Akının açlık grevinde söylediği
42 Gün şiirlerini anımsayalım. Orada şöyle bir dize
vardı, Büyü de oğlum sana baban idamlar alacak. diyordu.
Şimdi, yeniden idamlar alma pazarlığına yönelme yerine,
insan haklarını korumak için ayağa kalkalım.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıhan.
Sayın Akçay, İç Tüzük 60a göre bir dakika
söz veriyorum, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Milletvekili arkadaşımız
Sayın Şenal Sarıhanın konuşması
sırasında, HDPnin grup önerisi hakkında
konuşmadığımdan bahisle Sayın Akçayın
cezaevlerinin durumuyla ilgili söyleyecek bir sözü yok mu? şeklinde bir
değerlendirme yapmasına gerçekten çok üzüldüğümü ifade etmek
istiyorum. Elbette söyleyecek çok sözümüz var.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: HDP grup
önerisi üzerine konuşmacımız Sayın Ruhi Ersoy idi, Ruhi
Ersoyu görevlendirmiştik. Ancak son anda, biraz evvel sizin odanızda
da gruplar arasında yaptığımız görüşmeler,
konuşmalar sonunda, HDP grup önerisindeki görüşmeler
sırasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmaya
ben karar verdim ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
konunun tazeliği
bakımından da
Tabii, bu referanduma ilişkin bir
değerlendirme de yapamamıştım. Genel Kurulun bugün
itibarıyla çalışmalarına son verme aşamasına
geldiği bu süreçte bu değerlendirmeyi yapmayı tercih ettik.
Ayrıca, kürsüdeki konuşmamın başında da HDP grup
önerisi üzerindeki görüşümü çok kısa, bir iki cümle içerisinde de
ifade etmiştim. Bu açıklamayı gerekli gördüm.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından,
cezaevlerinde yaşam riski sınırına ulaşmış
olan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin insani yol ve yöntemlerle
karşılanabilmesinin yollarının
araştırılması amacıyla 18/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Nisan 2017 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde son konuşmacı,
Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta.
Buyurun Sayın Usta. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve saygıdeğer milletimiz;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, Tuncelide gerçekleşen elim
helikopter kazası için büyük üzüntü duyduğumuzu belirterek
şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve tüm milletimize
sabrıcemiller diliyorum. Başımız sağ olsun.
16 Nisan referandumuyla kabul edilen yeni hükûmet
sistemimiz vatanımıza, milletimize ve Türkiyeyi tek umut olarak
gören mazlum coğrafyaların tümüne hayırlı uğurlu
olsun.
Sandığa giderek oyunu kullanan,
demokrasinin gereğini yerine getiren ve iradesini sandıkta tecelli
ettiren tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Birlik ve beraberliğimizi bozmadan yeni ve
güçlü Türkiye yolunda ilerlemenin gurur ve onurunu bu tarihî süreçte hep
birlikte yaşıyoruz. Bu vatanın sahibi bu milletten
başkası olamaz çünkü bu topraklar binlerce şehidimizin
canıyla ve kanıyla kazanılmıştır.
Hayatımızı tercihlerimiz
şekillendirir, ya iyiden yanayızdır ya kötüden, ya doğrunun
peşindeyizdir ya da yanlışın. Tıpkı insanlarda
olduğu gibi devletlerin, milletlerin geleceğini de tercihleri ve
seçimleri şekillendirir. HDPnin tercih ettiği çukur ve hendek
siyasetinin, söylemlerinin, Kürt halkını temsil ettikleri
iddialarının bu millet tarafından tercih edilmediğini, kabul
görmediğini 16 Nisan bize göstermiştir. Şöyle ki: Hakkâride
yüzde 13,8den yüzde 31e, Şırnakta 12,3ten yüzde 28,6ya,
Mardinde yüzde 29dan yüzde 41e, Diyarbakırda yüzde 21den yüzde
32,5a, Muşta yüzde 34,5tan, yüzde 50,8lik oy oranlarıyla bu
millet tercihini kimden yana koyduğunu, iyiden ve doğrudan yana
olduğunu göstermiştir. Siyaseti doğru, düzgün ve bu millet için
yapanlar her daim takdir ve itibar görecektir.
HDPnin vermiş olduğu grup önerisinde
cezaevlerindeki açlık grevi eylemcilerinin talepleri gündeme
getirilmektedir. Yüce milletimiz asıl grevi sizlere yapmış ve
grev yaparak onları yanıltmanıza bu kez prim vermemiştir.
Bu yüzden sizlerin zihinsel bir arınma grevine ihtiyacınız
vardır. Aklınızı, kalbinizi, gönlünüzü teröre
yandaşlık yapmaktan arındırmalısınız.
Öncelikle cezaevlerinde tutuklu bulunan mahkûmların tümünün yaşam
hakları, sağlıkları, güvenlikleri bu devletin koruması
ve teminatı altındadır. Bizzat terörist olarak veya teröre
yardım ve yataklık yapmak suçuyla şu anda cezaevlerinde
bulunanların taleplerini yalan yanlış iddialarla, haksız
ithamlarla gündeme getirmek kamuoyunu yanıltma çabalarıdır.
Açlık grevi yapan tutuklular arasında sağlık durumu
kötüleşen biri yoktur. Vitamin ve diğer gerekli takviyeleri doktorlar
tarafından reçete ediliyor ve kullanıyorlar. Ayrıca, yanlarına
sağlık yönünden olumsuz bir durum yaşamamaları için
açlık grevinde bulunmayan ve kendi talepleri doğrultusunda 2 hükümlü
refakatçi olarak verilmiştir. Yaşam koşullarının daha
zorlaştırıldığı tamamen yalandır. Telefonla
görüşme hakları engellenmemiştir, avukatlarıyla
görüşmeleri devam etmektedir.
Terörist ve teröre yardım ve yataklık
yapan, suçları tespit edilmiş mahkûmlar için lüks koşullar
sağlamamızı kimse bizden talep etmesin. Bu teröristler yüzünden
yerinden yurdundan edilen, özellikle doğu ve güneydoğu illerindeki
vatandaşlarımıza karşı vebalimiz ve
sorumluluğumuz vardır. Binlerce şehidimizin, gazimizin
yakınları, aileleri, sevenleri için vebalimiz ve sorumluluğumuz
vardır.
Önergede de belirtildiği üzere, açlık
grevleri anayasal haktır ancak teröristlerle pazarlık için bir araç
olarak kullanılamaz. İnsanların yaşam haklarını
ortadan kaldıran, devletimizi, vatanımızı ve milletimizi
bölmeyi hedeflemiş canilerden, bölücülerden ve teröristlerden
bahsediyoruz. Resmen terör faaliyetlerinin görmezden gelinmesini ve
dahası, mahkûmlar arasında bu faaliyetlerini yapmalarına,
yaymalarına imkân tanınmasını istiyorsunuz. Dünyanın
her yerinde teröristlere yapılan muameleden farklı bir uygulama
beklenemez. Ulusal ve uluslararası hukuk gereği neyse o
yapılmaktadır.
İllaki terör örgütü mensuplarının
koşullarını konuşacaksak, PKKnın zorla dağa
kaçırdığı çocukların, gençlerin, kızların
durumlarını konuşalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Neden o çocukların
kurtarılması için çabalamıyorsunuz, üstünü örtüyorsunuz? Gerçi
sizler oralarla görüşüyorsunuz hem de Avrupalı
ortaklarınızı yanınıza alıp gidiyorsunuz, oradaki
kötü yaşam koşullarını sürekli kamufle ediyorsunuz, katil
teröristleri övmekten geri durmuyorsunuz.
Cezaevlerindeki teröristlerin terör faaliyetlerini
sürdürmeleri için yapmış olduğunuz önergeyi ve çabaları
yüce milletimizin takdirine sunuyorum.
Biz bu milletin vekilleriyiz. Sizlere de
hatırlatırım, terör örgütlerinin vekilleri olmaktan kendinizi
kurtarmalısınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Söz konusu mahkûmlarla ilgili iddiaların
doğru olmadığını ve tekraren, ulusal ve
uluslararası hukuk kurallarının dışına
çıkılmadığını ve Türkiye Cumhuriyetinin bir
hukuk devleti olduğunu hatırlatıyor, yüce Meclisimizi ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, baştan
sona bir partiyi itham ve ilzam etmek üzere kurgulanmış bir
konuşma yaptı.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika sataşmadan
AHMET YILDIRIM (Muş) Ertuğrul Kürkcü
konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kürkcü, buyurun.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün, Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; hatibe hanımefendinin beni hiç
dinlemediğini, eline verilmiş olan kâğıdı okumaktan
başka bir şey yapmadığını söylemek isterim çünkü
ben yalan yanlış bir talep, kendime ait bir talep ileri sürmedim,
hangi taleplerle bu açlık grevlerinin başladığını
ifade ettim.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Önergeniz,
önergeniz. Önergenizde yazıyor talepler.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gerçekler, gerçekler
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Hangi taleplerle
başladıysa bunlar Adalet Bakanlığı tarafından da
biliniyor, bunlar Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafında da
biliniyor. Bu bilenen hakikatleri ifade ettim.
İkincisi: Bu şikâyetlerin hepsi varittir.
Şikâyet şikâyettir. Bu şikâyetin hakikat olup
olmadığını tespit etmek, ancak Meclisin önündeyse bu
mesele, Meclisin bununla ilgili bir araştırma heyeti kurmasıyla
mümkündür veya Adalet Bakanlığı yetkililerini buraya
çağırarak onlardan bilgi istemesiyle mümkündür. Bunların
hiçbirisi yapılmadan bizim bu konularda bir şeyler uydurduğumuzu
söylemek kendisi bir şey uydurmaktan ibarettir.
Üçüncüsü: Teröristlerin faaliyetleri vesaire
Siz,
bu terörist lafını kullanırken biraz dikkat edin. Daha önce
terörist diye hapse tıktığınız generallerin,
avukatların, hukukçuların, yöneticilerin hepsinin
karşısında hazır ola geçip özür dilediniz bizi
kandırmışlar diye. Belki de hâlâ yanlış biliyor
olabilirsiniz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) FETÖcülerin
yaptığını söylüyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Adaletin
verdiği karar her zaman doğru olmayabilir. Bugün terörist
dediklerinizi yarın kahraman görebilirsiniz. O nedenle, siz siz olun, bu
uyduruk lafların arkasına geçmeyin; arkasına geçeceğiniz
tek şey, insan hakları ve insan haklarının bir
bileşeni olarak tutuklu ve hükümlü hakları olmalıdır.
Benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisinin
çok güzel ifade ettiği gibi, tutuklu hakkı bir temel insan
hakkıdır, bu temel hakkın ihlal edilmiş olması
hepinizi ilgilendirir.
İnanın bana, genç olanlar daha çok
inanın, günün birinde mutlaka oradan geçeceksiniz, Ertuğrul
demişti. dersiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Şahin Usta.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın
Başkan, sataşmadan kısa bir söz
BAŞKAN 60a göre yerinizden bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Konya Milletvekili Leyla Şahin
Ustanın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Saygıdeğer Başkan, en önemli talep, bu milletin kanını
dökmüş, terör örgütünün başı olarak bilinen Öcalanın
tecritinin kaldırılmasından bahsediyorlar önergede. Bu, terörist
olduğu kesin, ispatlanmış kişi için edilen talepten daha
vahim bir durum ne olabilir?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Türk
mevzuatında tecrit diye bir hüküm var mı?
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Bizim burada
terör örgütlerinin vekilliğini yapmadığımızı, bu
milletin vekilliğini yaptığımızı tekrar sözle
ifade ediyorum (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve
HDPnin de bu yöndeki tavırlarını milletin takdirine
sunduğumuzu ve bu takdiri de milletin zaten çok iyi
değerlendirdiğini, kimin terörist, kimin terörist olmadığını
milletin çok açık ve ayan bir şekilde ortaya koyduğunu tekrar
ortaya koyarak söylüyorum. Millet bu kararların hepsini çok iyi biliyor.
Bizden teröristler için lüks koşullar
sağlanmasını kimse istemez. Ulusal ve uluslararası hukukun
kuralları neyse bunların hepsi yerine getirilmektedir. Adalet
Bakanlığından aldığım bilgilerle bu
konuşmayı yapmaktayım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından,
cezaevlerinde yaşam riski sınırına ulaşmış
olan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin insani yol ve yöntemlerle
karşılanabilmesinin yollarının
araştırılması amacıyla 18/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Nisan 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun 18/4/2017 Salı günkü birleşiminde gündemin
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
kısmında yer alan 17/4/2017 tarihli ve (3/931) sayılı
olağanüstü hâlin uzatılmasına dair Başbakanlık
Tezkeresinin görüşmelerinin bitiminden sonra herhangi bir işin
görüşülmemesine, Genel Kurulun 19, 20, 25, 26, 27 Nisan 2017 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
18/4/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/4/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 18/4/2017 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında 17/4/2017 tarihli ve (3/931)
sayılı Olağanüstü Hâlin Uzatılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin bitiminden sonra
herhangi bir işin görüşülmemesi,
Genel Kurulun 19, 20, 25, 26, 27 Nisan 2017
Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MUSA ÇAM (İzmir) Hayır diyoruz,
hayır; Meclis çalışsın.
BAŞKAN Öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 97nci yıl dönümü ile Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün anlam ve öneminin
belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için, 23 Nisan 2017
Pazar günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor,
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.39