TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87nci Birleşim
3 Mayıs 2017
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs Milliyetçiler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzce ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın, Konya Selçuk Üniversitesi eski Rektörü
Profesör Doktor Erol Güngörün ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin Bursanın dağ
ilçelerini bağlayan yolların bitirilmesi için ciddi bir adım
atmadığına ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin zehir ve ölüm saçan
krom atıklarıyla kaderine terk edilmiş durumda olduğuna
ilişkin açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, işçi
ve işverenlerin birbirinin velinimeti olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Sağlık Bakanlığı
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı
Kurumuna atananların bir kısmının güvenlik
soruşturmasının yedi aydır tamamlanmamış
olmasına ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından Türkiyenin çocuk işçilerle ilgili ILO sözleşmelerine
neden uymadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 16 Nisanda yapılan
referandumla gerçekleşen Anayasa değişikliğiyle 18-24
yaş arası gençlere seçilme hakkı verilmesinden heyecan
duyduğuna ilişkin açıklaması
7.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ülke ekonomisindeki gizlenemeyen
kötü gidişat nedeniyle iş yerlerinin birer birer kapanmaya devam
ettiğine ve Hükûmetin bu konuda ne yapmayı düşündüğünü
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, on beş yıllık AKP
iktidarları döneminde öğrencilerin mutsuz ve
başarısız, medya ile üniversitelerin baskı altında,
gazetecilerin hapiste olduğuna ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü
mücadelesinin bu baskıcı ve otoriter düzene son vereceğine ilişkin
açıklaması
9.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas İl Özel İdaresi
Genel Sekreterliği tarafından yapılmış olan ve birkaç
defa törenle açılışı yapılan et süt
kombinasının gerçekten hizmete açılmasının
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak Merkez Karaağaç
köylülerinin bir arazi sorunu nedeniyle mağdur durumda olduklarına ve
bu konunun çözülmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının AKPye üye olmakla
tarafsızlık yemini boşa çıkan
Cumhurbaşkanını yeniden ve yeni duruma göre yemin etmeye davet
edip etmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 16 Nisanda yapılan halk
oylamasında kabul edilen Anayasa değişikliğinin ilk
tezahürüyle Cumhurbaşkanının kurucu lideri olduğu AK
PARTİye yeniden üye olduğuna ve sandıkta olumlu ya da olumsuz
tercih belirten tüm Türkiyeye teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutladığına ve Twitterda bazı
hesaplara engelleme kararı alınmasına ilişkin
açıklaması
14.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, fındık
fiyatlarındaki düşüşe ve Hükûmetin hiçbir fındık
politikası oluşturmayarak üreticiyi, alıcıyı, yerli
sanayiciyi mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
15.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, yeni Anayasanın
ilk meyveleri olarak piyasalardaki rahatlama ve güven ortamının
tekrar sağlandığına ve Cumhurbaşkanının AK
PARTİye geri dönmesine ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 3 Mayıs
Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına ve 3
Mayıs Bağımsız İletişim Ağı Bianetin
kuruluşunun 20nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Gününü kutladığına, CHP Grubu olarak Genel Kurulu ziyaret eden
Arel Üniversitesi siyaset bilimi öğrencilerini selamladıklarına
ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 16 Nisan referandumunun
sonuçlarıyla ilgili şaibeli ifadesinin kullanmasının her şeyden
önce millî iradeye yapılmış bir saygısızlık
olduğuna ve herkesi demokrasinin kurum ve kurallarına riayet etmeye
ve millî iradeye saygılı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Arel Üniversitesi siyaset
bilimi öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
2.-
Başkanlıkça, 2nci Uluslararası Hacı Bayram-ı Veli
Sempozyumu dolayısıyla yurt içi ve yurt dışından gelen
ve Genel Kurulu ziyaret eden misafirlere Hoş geldiniz. denilmesi
B) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Adana Milletvekili Muharrem Varlının Dilekçe
Komisyonu (4/90), Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu (4/91) ve
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun Plan ve Bütçe Komisyonu
(4/92) üyeliklerinden istifalarına ilişkin önerge yazıları
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 21 milletvekilinin,
Küçükkuyu-Dikili Arası Sahil Şeridi Su Temin Projesinin yöre iklimi,
su kaynakları ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerinin
ve yol açacağı ekolojik zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/512)
2.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 22 milletvekilinin, çiğ süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/513)
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşek ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki su
kirliliği konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/514)
D) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, 12-13 Mayıs 2017 tarihleri arasında Akdeniz İçin
Birlik Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Genel Kurulu ve Parlamento
Başkanları 4üncü Zirvesine katılmak üzere İtalyaya
ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/955)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili ve
TBMM İdare Amiri Ahmet Gündoğdunun, Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Laszlo Köverin vaki davetine icabetle 19-22 Mayıs 2017
tarihleri arasında Macaristana bir ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/956)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, OHAL KHKleriyle yapılan ihraçların neden
olduğu sorunların ve hak kayıplarının tüm
boyutlarıyla ortaya konulması ve bu hak kayıplarının
ivedilikle giderilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
2/5/2017 tarihinde Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve
arkadaşları tarafından, 687 sayılı KHKyla
kapatılan özel etüt eğitim merkezlerinin terör örgütleriyle
ilişkileri tespit edilemeyenlerinin yeniden açılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 3 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 372, 466, 469 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın
sırasıyla 1, 77 ve 78inci sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 26ncı Dönem İkinci Yasama Yılı sonuna kadar
çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine, salı
günleri ise bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
3.- Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
4.- Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
5.- Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
6.- Dilekçe Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
7.- Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre
Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/634) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 354)
2.- Vergi
Konularında Karşılıklı İdari
Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/701) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 372)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 358)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Devlet Gümrük İdaresi Arasında Gümrük Alanında Ortak
Komite Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/684) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
359)
X.- OYLAMALAR
1.- (Sıra
Sayısı: 354) Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı
Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (Sıra
Sayısı: 372) Vergi Konularında Karşılıklı
İdari Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, milletvekili maaşlarına ve
milletvekillerine tanınan haklara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/11486)
2.- Muş
Milletvekili Burcu Çelikin, hakkında soruşturma açılan
memurlara ve referanduma yönelik görüş beyanının 657
sayılı Kanun karşısındaki durumuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/12436)
3.- Ankara Milletvekili
Nihat Yeşilin, 2002-2017 yılları arasında miting için
Türkiyeye gelen yabancı siyasetçilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun
cevabı (7/12443)
4.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Gelir İdaresi
Başkanlığına bağlı personel için Kurum İçi
Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı yapılmasına
yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/12506)
5.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, soru önergelerine ve
cevaplandırılmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/12815)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2003-2017 yılları
arasında Bakanlıkta çalışan basın müşavirlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/12849)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2003-2017 yılları
arasında Bakanlıkta çalışan özel kalem müdürlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/12851)
3 Mayıs 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü münasebetiyle söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçaya
aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs
Milliyetçiler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3 Mayıs Milliyetçiler Günü münasebetiyle
gündem dışı söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bundan yetmiş üç yıl önce, 3 Mayıs
1944te Türk milletine eşsiz bir sadakatle bağlı olanların kutlu
bir ülkü etrafında birleştiği ve milletin değerlerine sahip
çıkmak için başlattıkları mücadelenin yıl
dönümündeyiz. Türk milliyetçiliği düşünce tarihinde müstesna bir yeri
bulunan bu mana ve şuur dolu Milliyetçiler Gününü kutluyorum. Yetmiş
üç yıl önce, milliyetçi aydınlar ve gençler, dönemin idarecileri
tarafından sürekli horlanan, bastırılmaya
çalışılan milliyetçilik düşüncesini müdafaa etmişler,
bunun sonunda tabutluklara atılarak işkencelere tabi
tutulmuşlardır. Milliyetçilik fikriyatını savundukları
için tabutluklara atılanların haklarını aramak
maksadıyla milliyetçi aydın gençler, 3 Mayıs 1944 tarihinde
gösteri tertip etmişler ve bu gösteri, hükûmet tarafından kuvvet
kullanılarak bastırılmıştır.
3 Mayısta zamanın hükûmeti ve yöneticileri
millî vicdanın sesi olan bir avuç aydın genç tarafından yüksek
sesle uyarılmış, mensubiyet şuuru ve sorumlulukları
dönemin idarecilerine hatırlatılmıştır. Bu hareket,
millet şuurunu geri plana iten dönemin gelişmelerine karşı
millî bir refleksin adı olmuştur. Bu millî refleks mahkemelerle,
tabutluklarla, işkencelerle, zulümlerle bastırılmaya
çalışılmış, milliyetçi gençler mağdur olmuş,
horlanmış, suçlanmış, sıkıntıya
düşmüş ancak fikirlerinden ve sevdalarından
vazgeçmemişlerdir.
3 Mayıs, Türk milletine duyulan derin sevgi ve
inançtan kuvvet alan millî bir şuurdur. Türk milletinin birliğinin,
dirliğinin ve bölünmez bütünlüğünün savunucusudur,
teminatıdır. Milliyetçiliğin duygu ve düşünce
havzasından hareket sahasına inmesinin de
başlangıcıdır.
Değerli milletvekilleri, 3 Mayıs, Türk
milliyetçilerinin hürriyet ve demokrasiyi bütün vesayetçilere, millet
egemenliğini hiçe sayanlara karşı korumak için
çıktıkları yolun adıdır. 3 Mayıs, milliyetçilik
ile demokrasinin birbirini tamamladığının, birisi olmadan
diğerinin eksik kalacağının ilanıdır.
Çağdaş ve modern bir devlet ve toplum olma
yolunda milliyetçilik ile demokrasi yol arkadaşıdır, ikiz
kardeştir çünkü demokrasi, milliyetçilik ve millî irade kavramları
aynı kaynaktan yani milletimizden neşet etmektedir. Millet ve millî
irade yok sayılırsa milliyetçilik de olmaz, demokrasi de olmaz.
Demokrasi millî iradenin, millî birlik ve
bütünlüğün, millet ile devlet kaynaşmasının
harcıdır. Milliyetçiliğin ve millî iradenin temelinde
demokrasiye inanç, millete güven, sevgi ve saygı yatar.
Bu inançla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yönümüzü demokrasiden döndürmedik, sırtımızı millî iradeden
başkasına dayamadık, Türk milletinden başka bir güç
odağını tanımadık. Milletin istiklal ve istikbalini
vesayet odaklarının insafına terk etmedik.
3 Mayıs, bir varoluş gayretinin
çelikleşmiş ifadesidir. Yüzyıllarca bir medeniyetin
inşası ve korunması yolunda nice kahramanın
şahsında kendini gösteren milliyetçilik, 3 Mayısta millete,
devlete, millî iradeye, demokrasiye sahip çıkarak zuhur etmiştir.
3 Mayısın emaneti bugün bizimledir.
Milliyetçi Hareket Partisi bu ilke ve esasla demokrasinin ve
milliyetçiliğin bayrak taşıyıcısı olmaya devam
edecektir. Devletin bekası, milletin birlik ve beraberliği,
demokrasinin tesisi için yetmiş üç yıl önce olduğu gibi bugün de
aynı değerleri savunuyoruz.
Bu vesileyle, Başbuğumuz merhum Alparslan
Türkeş ve Hüseyin Nihal Atsız başta olmak üzere, Nejdet Sançar,
Zeki Velidi Togan, Hasan Ferit Cansever, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu,
Fethi Tevetoğlu, Mustafa Hakkı Akansel ve Hakkın rahmetine kavuşmuş
büyüklerimizi rahmet ve duayla yâd ediyor, hayatta olanlara
sağlıklı ömürler diliyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem dışı ikinci söz, Düzcenin
sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzce ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Bugün, tabii, Düzcenin sorunlarını
anlatmak için söz almış bulunmaktayım.
Bugün aynı zamanda Dünya Basın
Özgürlüğü Günüdür. Öncelikle basın emekçilerimizin gününü
kutluyorum. Dünyada Basın Özgürlüğü Günü ama Türkiyede bu
özgürlüğün sadece ösü bile kalmadı değerli arkadaşlar.
Bugün 159 gazetecimiz gazetecilik faaliyetleri yüzünden tutuklu. Kimisinin
aylardır iddianamesi dahi yok. Buna hukuk diyemeyiz. Bu, insanları
rehin almaktır, zorla alıkoymaktır. Üzerine atılan suç dahi
belli olmadan gazetecilerin dört duvar arasında ne işleri var, bunun
neresinde demokrasi, neresinde basın özgürlüğü var diyoruz.
Türkiyeyi dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi hâline getirdik. Şu
anda, on iki yılda 57 basamak gerileterek 180 ülke arasında 155inci
sıradayız. Basın özgürlüğünde Uganda, Tanzanya,
Kenyanın daha gerisindeyiz. Basın demokrasinin dördüncü kuvvetidir.
Basın özgürlüğünde Irak, Suriye, İran, Nijerya gibi ülkelerle
aynı seviyeye gelmiş durumdayız.
Değerli arkadaşlar, yasama, yürütme,
yargıdan sonra basın gelir. Nasıl yargı organı Türk
milleti adına yargılama yapıyorsa basın da milletin
vicdanının temsilcisidir. Milletin vicdanını korkusuzca
yazan kaleme de alan erki denilir, güç denilir, kuvvet denilir ancak bu
basın özgürlüğü yok edildi. Basını havuzlarınızda
boğdunuz; paralı kalemler, satılık gazeteciler türetildi.
Değerli arkadaşlar, Düzcenin
sorunlarına gelmeden önce basınla ilgili son sözüm şu olacak:
Demokrasilerde iktidarlar yargıyla, basınla, hukukla oynamazlar.
Basın, halkın müşterek sesi, kulağı, dilidir.
Basın, toplumu başına gelebilecek olan felaketlerden koruyan
güçtür.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; Düzcenin sorunlarına baktığımız
zaman, Düzcede bir siyasal yağmacılık ve bir ganimet söz
konusu. Belediyedeki tüm atamaların hepsinde artık eş dost kayırmacılığı
var yani siyasi iktidarın kendi partisi değil, eşine, dostuna
bir kayırmacılık var. Bu anlamda liyakat esasları terk
edilmiş durumda.
Düzcede Derdin köyü dediğimiz yer âdeta bir
cennet köyümüz. Derdin köyünde termal turizmi ve yayla turizmiyle ayakta kalan
mütevazı köylümüz bununla geçimini yapmaktayken HES projesi nedeniyle
Derdin köyünün âdeta dertlerinin başına dert açtınız,
dertlerini yoğunlaştırdınız, dertlerini bitiremediniz,
dertlerini artırdınız. Derdin köyünün yolu yok. Yolları
yapılmadığı için, gerek heyelan nedeniyle gerek çamur
nedeniyle çocuklar sürekli okula gidememekte. Derdin köyünün tüm
vatandaşları bu anlamda mağdur, zamanında orman kesimiyle
ilgili de izin verilmediği için bu mağduriyetleri had safhada.
Aynı şekilde, yine, Düzcenin bu
kaplıcaları nedeniyle bunun bir an önce düzeltilmesi lazım.
Düzce ilimizin Çilimli ilçesinde vatandaşımıza saat beşten
sonra hastalandığı zaman iğne yapabilecek doktor yok,
hemşire yok. Yani sanki mesai saati içerisinde insanlar hastalanabilir,
hastalıklar mesai saatiyle sanki ölçülü.
Bir başka sorun, Düzcede ruhsatı olmayan
eğitim kurumları açık, bunların denetimleri
yapılamıyor.
Yine, Düzce Terminali söz konusu, Düzce Terminalini
yağmur yağınca sürekli su basıyor ve hatta 1 Mayıs
günü orası âdeta eşkıya alanına dönüştü, orada kanun
nizam tanınmadığı için silahlı tartışmalar
oldu.
Düzce Akçakocada fen lisesi olacaktı, bu
yapılmadı.
Yine, Düzce Yığılcadaki çimento
fabrikası çevrede büyük sıkıntılar yaratmakta.
Turistik yerlerin tabelası yok.
Kaynaşlıda otopark yok, Düzcede otopark yok, hatta
Kaynaşlıda kütüphane yok ve doktor yok. Kaynaşlının
nüfusu 13 bin, adliyesi yok, noteri yok ve Düzcenin diğer ilçelerine
baktığımız zaman, nüfusu Kaynaşlıdan küçük olan
yerlerin hem adliyesi var hem de aynı zamanda noteri var.
Soğuksu köyü ile Çukurhan köyünün
karşısında, oradan bir E-5 yolu geçer, sürekli trafik
kazaları yaşanır; burada alt geçit yok, üst geçit yok,
kavşak yok, ışıklandırmalar yok,
vatandaşımız sürekli burada ölüm tehditleriyle karşı
karşıya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Düzce
seninle iftihar ediyor.
MAHMUT TANAL (Devamla) Kaynaşlıda 40a
yakın
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Hecinler
köyü ne oldu Mahmut ağabey, Hecinler köyü? Çöp dökülüyor oraya.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Düzcenin hatırına
efendim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
Başkanım, izin verirseniz 1 dakika, 1 dakika. Dikkat ederseniz hiç
sataşma yok, istirham edeceğim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Verelim
efendim.
BAŞKAN Sayın Tanal, peki, 1 dakika ama,
lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, teşekkür ederim
anlayışınıza.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yine, Kaynaşlıda çöp sorunuyla ilgili, o bölgede bulunan tüm
muhtarlarımızın oraya bir depolamanın
yapılmamasıyla ilgili büyük bir talep ve istekleri var çünkü çevre
kirliliği var.
Düzce Üniversitesinde doktor ve hemşire yok,
vatandaşımız büyük mağduriyet içerisinde.
Düzcede, Değerli Başkanım, 25 tane
müdürlük var, 25 tane müdürlüğün 11 tanesi vekâleten idare ediliyor. 25
müdürlüğün 11 tanesi vekâleten idare edilir mi? Hatta bunun
başında Düzceli olan Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanının müdürlüğü de vekâleten idare ediliyor. Yani burada niçin
vekâleten idare ediliyor? Çünkü partizanca atamalar yapacakları için daha
kimseyi bulamadılar.
Ben burada Düzce MHP il örgütüne teşekkür
ediyorum. Neden? Belediye Meclisi üyeleri ve İl
Başkanlığı yapılan yolsuzlukları dile getirdi
ancak İçişleri Bakanlığı bunlarla ilgili soruşturmaya
izin vermedi. Her türlü yolsuzluk burada var değerli arkadaşlar.
Yolsuzluğun partisi olmaz. Yolsuzluğun partisi yok çünkü bu bir
kanserdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu kanserle herkesin
mücadele etmesi gerekir.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 3 vekil var, o da Mecliste yok
zaten. Senden başka da
MAHMUT TANAL (Devamla) 3 vekil var, gelirler
inşallah.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, sizi dinliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Tanalın iddialarını reddediyoruz, kesinlikle kabul etmemiz söz
konusu değil.
BAŞKAN Sayın Muş, bir dakika,
alkışlar bitsin.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İddialarını tamamen reddediyoruz, bunları kesinlikle kabul
etmemiz mümkün değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim,
Bakanlığın kararı burada.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim
milletvekillerimiz Meclistedir, Genel Kurulu birazdan teşrif ederler,
gelirler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hep böyle oluyor, Mahmut Tanal
Düzceyi söylüyor, koşarak geliyorlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Fakat Düzceden
milletvekili çıkaramayanlar biraz çalışsınlar da oradan
milletvekili çıkarsınlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Merak etme,
çalışıyor işte adam. Gelecek sefer 1inci sıraya
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Siz
çıkardınız ne oldu? Yok ki.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
çıkardınız da ne oldu? Buhar oldu, buhar.
BAŞKAN Bana doğru konuşuyor, bana
hitaben konuşuyor. Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ama bize
söylüyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gelip burada Düzce
milletvekilleri ifade etsinler.
Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan, özür
dilerim, sataşma için değil
BAŞKAN Sataşma yok zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
sayın grup başkan vekili
Benim konuşmam elimde,
İçişleri Bakanlığının kararı ve aynı
zamanda burada yapılan yolsuzluklarla ilgili iddialar
Belgeyle
konuşuyorum ben.
BAŞKAN - Tamam, siz sonra gösterirsiniz
kendisine.
Gündem dışı üçüncü söz, Konya Selçuk
Üniversitesi eski rektörü Profesör Doktor Erol Güngörün ölüm yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Konya Selçuk
Üniversitesi eski Rektörü Profesör Doktor Erol Güngörün ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; büyük mütefekkir Profesör Doktor Erol Güngörün
ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Başımıza gelen bunca musibet bir
tesadüf değil. Bunca musibet göz göre göre, bağıra
bağıra, çağıra çağıra geldi ve sosyokültürel
hayatımızı mahvu perişan eyledi.
15 Temmuzdan beri hayatımda hiç
olmadığı kadar tefekkür ediyorum. Zaten o travmatik olaydan
sonra uykularımız da uyku değil artık. Düşündükçe
farkına vardığım bir ayrıntı var. Bu ayrıntı,
sosyal ahlak ve ahlak psikolojisi hususundaki toplumsal yetersizliklerimiz.
Uzun zamandır düşünüyorum, bir insan kendi vatanına nasıl
ihanet edebilir, elindeki silahı milletine nasıl doğrultabilir
ve bir insan Meclisini nasıl bombalayabilir? Gerçekten vatanını,
milletini ve bayrağını seven birisi olarak bütün bunları
anlamakta güçlük çekiyorum ve havsalam almıyor. Neyse ki Profesör Doktor
Erol Güngörün Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk kitabı imdadıma yetişiyor.
Merhum Erol Güngör Hocayı okudukça yaşadığımız bu
acı merhaleleri daha iyi analiz ediyorum. Sonra keşke diyorum,
keşke Erol Güngörü bütün Türkiye bilse ve tanısaydı.
Türkiyenin en iyi sosyal psikologlarından birisi olan bu değerli
hocayı kaç kişi tanıyor, kaç kişi yazılan onca eserini
okudu diye soruyorum kendime, lakin cevabını bulamıyorum.
Her yönüyle yerli ve millî olan Erol Güngörün
aşağıdaki eserlerinin isimlerini hususen okuyorum. Zira bunca
eseri kaleme almış bu önemli mütefekkirimiz neden hiç gündeme gelmedi
acaba, bunu inceden inceye düşünmemiz de gerekmez mi diye soruyorum.
Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, Dünden Bugünden
Tarih-Kültür ve Milliyetçilik, İslâmın Bugünkü Meseleleri, İslam
Tasavvufunun Meseleleri, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Sosyal
Meseleler ve Aydınlar, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Türkiyede Misyoner
Faaliyetleri, Tarihte Türkler, Kelâmî Sahada Estetik Yapı Organizasyonu, Şahıslar
Arası İhtilafların Çözümünde Lisanın Rolü, Değerler
Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar
Kırk beş senelik
kısacık hayatına bunca eseri sığdıran, akademik
çalışmalarında ciddi başarılara imza atan Profesör
Doktor Erol Güngörü bu toplum neden tanımaz, neden bilmez acaba?
Hocası Profesör Doktor Mümtaz Turhan gibi Erol
Güngör Hoca da değeri anlaşılamamış çok önemli bir
fikir adamımızdır. Güngör Hoca, eserlerini kaleme alırken
bu milletin irfanını, kültürünü, moral değerlerini ilmek ilmek
örerek yarınki nesillere aktarmaya çalışmıştır.
Milliyetçilikle ilgili görüşleri herkese benzemez. Mesela: Biz büyük bir
imparatorluğun ve büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Bizim
milliyetçiliğimiz, sömürgecilerin işgalinden kurtulmak ve devlet
kurmak için yapılan siyasi istiklal mücadelelerine yahut
sıfırdan başlayarak millî kültür yaratma hareketlerine
benzemez. İslamiyete geçiş, Türk tarihi içinde büyük bir dönüm
noktasıdır. Fakat bu değişmenin büyüklüğü bizi daha
önceki Türk kültürüne karşı körleştirmemelidir. Her şeyden
önce millî varlığımızın temel taşlarından
biri olan dilimiz, bize eski kültürümüzden intikal etmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tanzimattan bu yana
Türk insanının yaşadığı kimlik sorununa ve kültür
buhranına eserlerinde sık sık parmak basmıştır
Erol Güngör. Bugün dağa çıkan PKKlı terörist de FETÖcü
terörist de veya buna benzer diğer teröristler de aynı buhranın
ürünüdür. Bu kimlik ve kültür buhranına bağlı
sorunlarımızı acilen çözmek zorundayız. Her on senede bir
darbelerle, sosyolojik kaoslarla ve terörle yüzleşmek istemiyorsak, bu
travmaları sonsuza kadar çöplüğe atıp hayal ettiğimiz büyük
hamleleri yapmak istiyorsak kültür ve medeniyet gelişimimizi en üst
seviyede inşa ve ihya etmek mecburiyetindeyiz.
Yeni nesilleri fikrî, edebî, tarihî, siyasi ve
içtimai mevzularda iyi yetiştirmek mecburiyetimiz vardır. Nurettin
Topçu, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Ali Fuat Başgil, Cemil Meriç, Necip
Fazıl, Seyit Ahmet Arvasi, Dündar Taşer, Fethi Gemuhluoğlu,
Samiha Ayverdi, Ahmet Kabaklı, Mehmet Kaplan, Ahmet Hamdi Tanpınar
gibi isimlerin fikrî yönlerini yeni nesillere iyi anlatmalı ve kendilerine
bu mütefekkirlerin görüşleri ışığında bir yol
haritası çizmek durumunda olmalıyız. Bu yol haritası ise
ilkokul yıllarından itibaren belirlenmelidir. Millî eğitim
politikamız baştan ayağa yerli ve millî olmalıdır.
Vatan sevgisi imandandır. sözünü bütün
kurumlara, caddelere, meydanlara, dağlara ve ovalara yazmalıyız
mesela. Profesör Doktor Erol Güngör Vatan sevgisi en önemli sosyolojik ve
psikolojik terbiyedir. der. Çocuklarımıza şayet vatan, millet
ve bayrak sevgisini veremeyeceksek okuma yazma öğrenmeseler de olur.
Nitekim, sözde çok iyi eğitim görmüş, her bir şey olmuş
hainlerin millî değerlerden yoksun olduklarında neler
yaptıklarını hep birlikte gördük.
Medeniyet ve kültürü ihmal eden toplumların
iflah olduğu görülmemiştir ancak bu medeniyet ve kültür telakkilerini
oluştururken ideolojik bağnazlık içine girilmeden, Türk
toplumunun beş bin yıllık kültür ve medeniyeti gözetilerek
ivedilikle bu meseleye eğilmek farz olmuştur.
Ahmet Erol Güngörün deyişiyle vatan sevgisinin
maya tutması için insanlarımıza sosyolojik ve psikolojik terbiye
şarttır. Bu da biz siyasetçilerin olduğu kadar kültür
adamlarının ve ilim adamlarının da görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdağ, size de bir
dakika süre verelim.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Özellikle gençlerimize yürüyecekleri yol
haritasını vermek boynumuzun borcudur. Gençlerimize yürüyecekleri yol
haritasını vermezsek sapkın, illegal ve yasa dışı
navigasyonların usulca devreye girmeleri ise kaçınılmazdır.
İnşallah millî eğitim yerli ve millî olarak gelecek
kuşakları geleceğe hazırlama noktasında çok mahir
olacaktır.
Bugün 3 Mayıs, 1944 yılında
milliyetçilerin zindana atıldığı gün olarak biliyoruz. O
günlerde Stalin İkinci Cihan Harbini kazandıktan sonra Türkiyede
milliyetçilik tu kaka edilmiş ve milliyetçiler cezaevlerine
gönderilmiş, tabutluklarda çürütülmüştü. Alparslan Türkeş gibi,
Nihal Atsız gibi, Zeki Velidi Togan gibi, benim de hocam olan Nejdet
Sançar gibi insanlar cezaevlerine gönderildiler ama ardından tekrar
milliyetçilik neşvünema etti. O günden bugüne bu kahramanları, bu
ilim adamlarını, siyaset adamlarını anıyoruz, anmaya
devam edeceğiz çünkü milliyetçilik milletinden yana olmak demektir,
milletine hizmet etmek demektir.
Bütün Türk milliyetçilerini rahmetle anıyorum,
Erol Güngöre rahmet diliyorum. Nice Erol Güngörleri yetiştirmesi için de
bu millete dua ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdağ.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Söz vereceğim milletvekillerinin isimlerini
okuyorum: Sayın Aydın, Sayın Atıcı, Sayın
Kılıç, Sayın Çamak, Sayın Arıkın yerine
Sayın Özdiş, Sayın Kavakcı, Sayın Tanalın yerine
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdemir, Sayıp
Akyıldız, Sayın Ünal, Sayın Yalım, Sayın Tüm, Sayın
Benli, Sayın Şeker ve Sayın Arslan yerine Sayın
Bektaşoğlu.
Sayın Aydın, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin
Bursanın dağ ilçelerini bağlayan yolların bitirilmesi için
ciddi bir adım atmadığına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmet referandum öncesi halka boş sözlerle
vaatlerde bulunmuş, toplumun gözünü boyamaya
çalışmıştır. Bunun en önemli örneklerinden biri de
seçim bölgem Bursaya ilişkindir. Bursanın dağ ilçelerini
bağlayan yollar yıllardan bu yana bitirilemediği gibi, sözde,
yapımına da referandum öncesi başlanmış, 16 Nisandan
sonra ise neredeyse durma noktasına gelmiştir. Bu, samimiyetsizliğin,
ciddiyetsizliğin, insanı hiçe saymanın en önemli göstergesidir.
Bu yol bitirilemediği için her yıl meydana gelen kazalarda onlarca
vatandaşımız hayatını kaybetmekte ama maalesef Hükûmet
bu yolun bitirilmesi için ciddi bir adım atmamaktadır. 16 Nisan
öncesi verilen sözlerin tutulamayacağı da çok açık ve nettir.
Maalesef, bu yol örneğinde olduğu gibi, yetkilerin tek kişiye
verilmesi toplumumuz için de büyük bir aldatma örneğidir.
BAŞKAN Sayın Atıcı
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Mersinin zehir ve ölüm saçan krom atıklarıyla kaderine terk
edilmiş durumda olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersin zehir ve ölüm
saçan krom atıklarıyla kaderine terk edilmiş durumda. Mersinin göbeğindeki
Kazanlıda sadece Mersini veya Türkiyeyi değil tüm dünyayı en
az on kere yok edecek kadar tehlikeli 1,5 milyon ton artı 6
değerlikli zehirli krom atıkları mevcuttur. Bu atıklar
nasıl mı korunuyor? Üzeri sadece bir brandayla örtülerek. Bundan on
gün önce çıkan bir fırtınada bu branda yırtıldı
ve şehir merkezini zehirli krom atıklarının tozları
kapladı. Çocuk, yaşlı, gebe demeden yüz binlerce insan bu zehre
maruz kaldı. Çevre Bakanlığı ise bu zehirli
atıkların 2023 yılından önce bertaraf edilemeyeceğini
beyan etmektedir. AKPnin Mersin milletvekilleri neredeler Allah
aşkına? Bu konuya acilen el atılmalı ve Mersin bu zehirli
atıklardan derhâl kurtarılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Sayın Kılıç
3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, işçi ve işverenlerin birbirinin velinimeti
olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşçi ve işveren ilişkileri çok
önemlidir. İşçiye takatinin üstünde iş verilmemeli, işveren
işçiyi evladı ve kardeşi gibi görmeli, temel ve tabii
haklarına saygılı olmalıdır. Çünkü iş her
canlı için önemli ve gerekli bir uğraştır. Bu
uğraşı sayesinde üretim yapılır, insan mutlu olur ve
emek değer kazanır. Unutmayalım ki evren ve dünyamız bile
hareket hâlindedir, hareket ise bir iş ve çalışmadır.
İş yapmak ise Allahın ezelî ve ebedî kanunudur.
İşçinin en temel hakkı hiç
şüphesiz ücret hakkıdır ve bu hakkın
korunmasıdır. İşçiyse yaptığı işi iyi
ve sağlam yapmak zorundadır çünkü bu onun en temel sorumluluğudur,
işi ona bir emanettir.
Yine, işçinin güvenliği
sağlanmalı, iş ehliyetli ve liyakatli olana verilmelidir.
İşçi ve işverenler birbirlerinin velinimetleridir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çamak
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Sağlık
Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk
Sağlığı Kurumuna atananların bir
kısmının güvenlik soruşturmasının yedi aydır
tamamlanmamış olmasına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığı Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna
KPSS 2016/7 kapsamında toplam 4.984 sağlık personeli
alımı gerçekleştirilmiş ve başvuruların
ardından atama işlemlerinin son aşaması olan güvenlik
soruşturmasına geçilmişti. Atama 7 Kasım 2016 tarihinde
ÖSYM tarafından sonuçlanmasına rağmen, bazıları hemen
göreve başlarken onlarca kişi hâlen soruşturmalarının
tamamlanmasını bekliyor. Yerleştirilen adaylar
yaklaşık yedi aydır atanamamaktan dolayı büyük
mağduriyet yaşamaktadır. Adaylar ilgili Bakanlıktan açıklama
bekliyorlar. En azından süre konusunda atama bekleyenlerin
bilgilendirilmesi gerekmez mi?
Yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özdiş
5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından Türkiyenin çocuk
işçilerle ilgili ILO sözleşmelerine neden
uymadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını
kutladığımız gün, Adanada 16 yaşındaki bir çocuk
işçi iş kazasında hayatını kaybetti. Mobilya
atölyesinde çalışan 16 yaşındaki Ömer Faruk Sever isimli
gencimiz, çalıştığı yerde asansör ile duvar
arasında sıkıştı.
Neredeyse 1 milyon çocuk işçisi olan Türkiye
imzaladığı ILO sözleşmelerine neden uymuyor? Cezai
yaptırımlar neden uygulanmıyor? Ucuz veya ücretsiz iş gücü
olarak görülen çocuklar okuması gereken yaşlarda neden
çalışmak, para kazanmak zorunda bırakılıyor?
Sayın Bakana soruyorum: Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Özdiş.
Sayın Kavakcı
6.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 16
Nisanda yapılan referandumla gerçekleşen Anayasa
değişikliğiyle 18-24 yaş arası gençlere seçilme
hakkı verilmesinden heyecan duyduğuna ilişkin
açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
16 Nisanda geçen Anayasa
değişikliğinin 18 maddesi arasında bana en büyük
heyecanı veren, 18-24 yaş gençlerimizin, 8 milyon gencimizin de,
seçerken temsil edilemeyen gençlerimizin de artık bir sonraki seçimlerde
Mecliste temsil edilecek olması. Bu konuda oy kullanan kıymetli
vatandaşlarımıza şükranlarımı arz ediyorum ve
şimdiden 2019 seçimlerinde gençlerimize Meclisimize hoş geldiniz
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gaytancıoğlu
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ülke
ekonomisindeki gizlenemeyen kötü gidişat nedeniyle iş yerlerinin
birer birer kapanmaya devam ettiğine ve Hükûmetin bu konuda ne
yapmayı düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz ekonomisindeki gizlenemeyen kötü
gidişat nedeniyle iş yerleri birer birer kapanmaya devam etmektedir.
İşlerini döndüremeyen, satış yapamayan
esnaflarımız neredeyse her gün açtıkları dükkânları
siftah dahi yapamadan kapatmak zorunda kalmakta, kira masraflarını
dahi çıkaramamaktadırlar. Yüksek vergi ve prim oranları,
bankaların yüksek faiz oranları ve yüksek teminatlar
esnaflarımızın ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır.
Sürekli yeniden yapılandırmayla esnafların vergisini ve sigorta
primlerini ödemesini beklemek yerine, işçinin, emeklinin, çiftçinin ve
yoksulların gelirlerini artırmayı düşünüyor musunuz?
Mühürsüz referandum yaparak halkın iradesini
hiçe sayanlar ve sadece partisinin Cumhurbaşkanı olanlar bu konuda
neler yapmayı düşünmektedirler?
BAŞKAN Sayın Özdemir...
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, on beş
yıllık AKP iktidarları döneminde öğrencilerin mutsuz ve
başarısız, medya ile üniversitelerin baskı altında,
gazetecilerin hapiste olduğuna ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü
mücadelesinin bu baskıcı ve otoriter düzene son vereceğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, Freedom Houseun Basın Özgürlüğü 2017 Raporuna göre,
Türkiye dünyada 163üncü, Avrupada ise 42nci ve son sırada. PISA 2015
Öğrenci Refahı Raporundaki Yaşam Memnuniyeti anketine göre
Türkiye OECD ülkeleri arasında son sırada. Bugün öğrencilerimiz
OECDnin en mutsuz ve en karamsar öğrencileri. Son yayınlanan KHKyla
birlikte OHAL döneminde toplam 5.300 akademisyen ihraç edildi. On beş
yıllık AKP iktidarları döneminde öğrencilerimiz mutsuz ve
başarısız, medyamız baskı altında,
gazetecilerimiz hapiste, üniversitelerimiz baskı altında ve
akademisyenlerimiz ihraç durumda. Son olarak da YSK müdahalesiyle
meşruluğu tartışmalı olarak kabul edilen bir
anayasayla karşı karşıyayız. Ancak bu yaşananlar
karşısında demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelesi bu
baskıcı ve otoriter düzene son verecektir.
BAŞKAN Sayın Akyıldız...
9.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas
İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından
yapılmış olan ve birkaç defa törenle açılışı
yapılan et süt kombinasının gerçekten hizmete
açılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sivas İl Özel İdaresi Genel
Sekreterliği tarafından takriben 50 milyon lira harcanarak
yapılan, Et ve Süt Kurumuna devredildiği belirtilen, 80in üzerinde
de personel alımı gerçekleştirilen ve birkaç defa da kurdelesi
kesilerek şaşaalı törenlerle açılışı
yapılan et süt kombinasını gerçekten de hizmete açmayı
düşünüyor musunuz? Benim Sivaslı çiftçi kardeşim Biz bu tesisi
uzaktan seyrederek nasıl bir fayda elde edeceğiz? diye merak ediyor.
Ben de buradan Sayın Bakana soruyorum: Bu
tesisin faaliyete geçmesi için acaba kaç defa daha tören yapıp kurdele
keseceksiniz ve şov yapacaksınız ve gerçekten de bu tesisi
çiftçimizin emrine vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Sayın Ünal... Sayın Ünal yok.
Sayın Yalım...
10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak
Merkez Karaağaç köylülerinin bir arazi sorunu nedeniyle mağdur
durumda olduklarına ve bu konunun çözülmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uşak Merkez Karaağaç köyü
muhtarımızın talebi üzerine özellikle konuşuyorum.
Sayın Orman Bakanımızın dikkatine: Eski, bundan önceki
kadastro müdürü bir şekilde -kendi eşinin üzerine- yaklaşık
98 dekarlık bir alanı kullanmaktadır ancak köy
muhtarlığı buna itiraz ettiği hâlde henüz bir geri
adım atılmamıştır. Bununla ilgili Sayın Bakana
buradan tekrar tekrar bildiriyorum çünkü köylü mağdur durumda. Bu arazinin
bir an önce köylüye geri dönüşünün sağlanmasını talep
etmekteyiz. Bu, özellikle hem köylünün hem de muhtarın talebidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tüm
11.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının AKPye üye olmakla
tarafsızlık yemini boşa çıkan
Cumhurbaşkanını yeniden ve yeni duruma göre yemin etmeye davet
edip etmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı 28 Ağustos
2014 günü tarafsızlık yemini ederek göreve başladı. Görev
süresi içerisinde fiilen taraflı davranarak yeminine
uymadığı kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir
ancak 2 Mayıs 2017 günü AKPye üye olarak hukuken bir taraf olmuştur.
Dün itibarıyla Cumhurbaşkanının tarafsızlık
yemini boşa çıkmıştır. Bu yeni durum
karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı, Sayın Cumhurbaşkanını yeniden ve yeni duruma
göre yemin etmeye davet edecek mi? Etmeyecekse yemin ile mevcut durum
arasındaki çelişki nasıl giderilecek? Bu konuda Anayasa ve
Adalet Komisyonları herhangi bir görüşme yapmışlar
mıdır? Yemini olmayan bir Cumhurbaşkanı görevine devam
edebilir mi? Sayın Meclis Başkanından acilen açıklama
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Benli
12.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 16 Nisanda yapılan
halk oylamasında kabul edilen Anayasa değişikliğinin ilk
tezahürüyle Cumhurbaşkanının kurucu lideri olduğu AK
PARTİye yeniden üye olduğuna ve sandıkta olumlu ya da olumsuz
tercih belirten tüm Türkiyeye teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemiz için tarihî bir dönemeç noktası olan 16
Nisan halk oylamasında milletimizin demokratik hakkını
kullanarak kabul ettiği Anayasa değişikliğinin ilk
tezahürüyle, dün Cumhurbaşkanımız kurucu lideri olduğu AK
PARTİye yeniden üye oldu. Zira milletimiz partili
cumhurbaşkanlığını onayladığında, halk
iradesiyle aracısız olarak seçilen Cumhurbaşkanının
mensubu olduğu siyasi partiyle ilişkisinin kesilmesiyle sözde
tarafsız, yetkili ancak sorumsuz olan Cumhurbaşkanı yerine,
yetkisi olduğu kadar hukuken ve siyaseten sorumlu olan ve milletin
tarafında olan Cumhurbaşkanını istediğini
göstermiş oldu. Anayasa değişikliği, referandumdaki tercihi
ne yönde olursa olsun, 80 milyonun tamamını olumlu yönde
etkileyeceğinden, sürece katılan, sandıkta olumlu ya da olumsuz
tercih belirten tüm Türkiyeye teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
13.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, 3 Mayıs
Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına ve
Twitterda bazı hesaplara engelleme kararı alınmasına
ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkanım, ayıptır söylemesi, Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutluyorum. Böylesi bir ortamda, Türkiyede bu kadar
yasakların öne çıktığı bir durumda Twitterla ilgili
de yasaklama kararıyla karşı karşıya kaldık.
#KadıköyModa#BizKazandıkYSKÇaldı. diyen hesaba engelleme
getirildi.
#BuAkşamkiKınaEtkinliğimizYarınaErtelendiPerşembeDirenişçilerOlarakEllerimizeKınaYakacağızDirenişimizKutluOlsun.
diyen hesap engellendi.
#YürüyorAdımAdımTümYurttaşlarAdına#HukuksuzluğaKarşıAdalet#AdaletYürüyüşü#HayırlıDayanışma.
diyen Doktor Hülya Şenin paylaşımı nedeniyle hesaba
engelleme getirildi. #KadıköyBitmedi#HayırYeniBaşlıyor.
dediğim için, bir milletvekili olarak bir engelleme kararı var.
Türkiyede böylesi bir ortamda Basın Özgürlüğü Gününü kutluyoruz.
Twitterin kuşunun ağzını bantlarken burada,
IŞİDin dergileri Türkiyede erişime hâlâ açık. Bu
utancı yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu utanç daha fazla
yaşanmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
fındık fiyatlarındaki düşüşe ve Hükûmetin hiçbir
fındık politikası oluşturmayarak üreticiyi,
alıcıyı, yerli sanayiciyi mağdur ettiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki yıldır verdiğim
önergelerle, yaptığım konuşmalarla, basın yoluyla
yaptığım çağrılarla ısrarla fındık
fiyatlarındaki düşüşe dikkat çekmek istedim. Hükûmetin üretici
mağduriyetini gidermek, ülkemizin döviz kaybını önlemek için
müdahale alımı yapması gerektiğini vurguladım ama ne
yazık ki bunu yapmadınız. Bakanlığınız
döneminde fiyatların 15-20 TL aralığından 9-10 TLye kadar
düşmesine seyirci kaldınız. Yabancı bir firmanın
serbest piyasayı kendi lehine düzenlemesine izin verdiniz. Hiçbir
fındık politikası oluşturmayarak üreticiyi,
alıcıyı, yerli sanayiciyi mağdur ettiniz. Sonunda, iki
hafta önce, referandum süresince güya TMOyu devreye soktunuz, şu anda
alım yapıyorsunuz. Bununla ilgili daha çok
konuşacağız. Yabancı alıcının
belirlediği fiyatı alım fiyatı olarak belirlediniz. Sizce
Türk fındığının gerçek değeri bu mudur?
Sayın Bakan, şu anda
yaptığınız, fındığı ucuzlatma
hamlesidir, aynı zamanda yeni sezonun da fiyatının
oluşmasına katkıda bulunmaktır. Eğer niyetiniz gerçekten
üreticinin menfaatini düşünmekse yeni bir taban fiyat
açıklamalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) TMOyu
bırakın, desteklemeye bakın.
BAŞKAN Sayın Özkal
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, yeni
Anayasanın ilk meyveleri olarak piyasalardaki rahatlama ve güven
ortamının tekrar sağlandığına ve
Cumhurbaşkanının AK PARTİye geri dönmesine ilişkin
açıklaması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz üzere yoğun bir
referandum süreci sonrasında tekrar Meclis Genel Kurulunda
çalışmalarımıza başladık. Bu kapsamda, yeni
Anayasanın ilk meyveleri olarak piyasalardaki rahatlama ve güven ortamının
tekrar tesisi gözle görülür şekilde sağlanmıştır. Yeni
Anayasanın milletimiz için en önemli maddelerinden biri olan partili
cumhurbaşkanlığıyla ilgili de dün güzel gelişmeler
yaşanmış, kurucu Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan partimize tekrar geri dönmüştür.
Kurucu Genel Başkanımızdan ayrı kalmamıza sebep olan
darbe anayasası, milletimizin feraseti sayesinde son bulmuş ve 2002
seçimlerinde, teveccühleriyle, Sayın Recep Tayyip Erdoğanı
bizlere kazandıran milletimiz yine üzerine düşeni yapmış ve
hasreti sona erdirmiştir. Bu vesileyle, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana yuvasını
geri teşriflerinden dolayı hoş geldiniz der ve bu
buluşmayı sağlayan aziz milletimize
şükranlarımızı sunarım.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkal.
Şimdi, söz talebinde bulunan grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
Süreniz iki dakika.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü.
Basın, vatandaşlarımızın gözü, kulağı, sesi
olmaya ve kamuoyunun haber alma hakkına katkıda bulunarak görevin
ilkeli, tarafsız ve sorumluluk anlayışı içerisinde yerine
getirilmesi gereken bir mesleğin ve sektörün adıdır. Basın
mensupluğu fedakârlık isteyen, zor şartlarda yapılan özel
bir meslektir. Basın ve ifade özgürlüğü demokrasilerin vazgeçilmez
şartıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak basın ve ifade
özgürlüğünü temel hak ve özgürlükler çerçevesinde destekliyoruz ve savunuyoruz.
Basın özgürlüğünü savunurken hukuk devletinin en önemli ilkesi olan
vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleriyle güvenli bir
şekilde yaşamlarını sürdürme hakları göz ardı
edilemez. Güvenlik yoksa demokrasi de yoktur, temel hak ve özgürlükler de
yoktur. Hiçbir mesleğin suç işleme imtiyazı da yoktur. Türkiye
Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve yapılan her iş hukukla, kanunla
ve en önemlisi Anayasayla çerçevelenmiştir.
Basın özgürlüğü kapsamında
değinmek istediğim bir diğer husus da basındaki patronaj
ilişkileridir. Türkiyede, basın mensuplarından önce medya
patronajı meselesini gündemimize almamız gerekmektedir. Medya
patronlarının akçalı ilişkileri, medya patronlarına
ilişkin ödül, ceza uygulamaları basın özgürlüğünün önündeki
en büyük engeldir.
Bu vesileyle Anayasa ve hukuk içerisinde ve meslek
etiğini gözeterek görev yapan bütün basın mensuplarının
Basın Özgürlüğü Gününü kutluyor, görevlerinde başarılar
diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Kerestecioğlu
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına
ve 3 Mayıs Bağımsız İletişim Ağı Bianetin
kuruluşunun 20nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
3 Mayıs, Birleşmiş Milletler
tarafından 1993 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Günü
ilan edildi. Türkiye ise maalesef, bu konudaki kötü şöhretini her geçen
gün büyütüyor. Türkiye, gazetecileri tutuklayan ülkeler sıralamasında
1inci sırada. Tüm dünyada tutuklu olan gazetecilerin üçte 1i Türkiye
cezaevlerinde. Ancak unutulmamalı ki gazetecileri tutuklamak gerçekleri
tutuklamak demektir ve halkın haber alma hakkını tutuklamak
demektir. Bugün iddianamesi bile hazırlanmayan ve yazacaklarından
korkulduğu için tutuklu bulunan tüm gazeteciler bir gün özgür olacaklar ve
mutlaka gerçekleri olanca açıklığıyla ifade edecekler, yine
tutuklanmak pahasına, yine hayatları pahasına olsa da alanlarda
haber peşinde olacaklar. Tüm tutuklu gazetecilerin özgür olması, tüm
gazetecilerin özgürce çalışabilmesi dileğiyle Dünya Basın
Özgürlüğü Günü kutlu olsun diyoruz.
Bu arada, ilk adımlarını yerel medya,
bağımsız gazeteciler, iletişim akademisyenleri, TMMOB ve
TTByle 3 Mayıs 1997de atan Bağımsız İletişim
Ağı Bianetin de 20nci yaşını kutluyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özel
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 3 Mayıs Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına, CHP Grubu olarak
Genel Kurulu ziyaret eden Arel Üniversitesi siyaset bilimi öğrencilerini
selamladıklarına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Günü. Freedom Houseun yaptığı son çalışmaya göre,
Türkiye basın özgürlüğünde maalesef 163üncü sırada ve
artık özgür olmayan ülkeler kategorisine gerilemiş durumda. Dünyada
tutuklu olan her 3 gazeteciden 1inin Türkiyede tutuklu olması ve
Türkiyenin en çok gazeteciyi hapishanelerde tutan ülke kötü unvanına
sahip olması bu Parlamentonun ortak sorunlarından ve utancından
bir tanesi ama tabii ki bu konuda siyasi iktidarın iradesinin ve ona
destek olan iradenin de sorumluluğunun altını çizmek gerekiyor.
Her şeyin yasaklı olduğu,
hayırı destekleyen tweetlerin, Wikipedia erişiminin engelli
olduğu, gazetecilerin cezaevinde olduğu, basın özgürlüğünün
her gün gerilediği, haberciliğe ve vatandaşlarımızın
özgür haber alma hakkına, erişime baskıların her gün
arttığı bu süreçte Dünya Basın Özgürlüğü Gününü
kutluyoruz demeye bile utanıyor insan. Diliyoruz ki bu utanç tablosundan
bir an önce kurtuluruz. Ülkemizi yeniden çağdaş, demokratik ülkeler
düzeyine taşıyacak adımların atılması için bu
Parlamentonun ortak bir irade ortaya koyması gerektiğini savunuyoruz.
Sansür, gözaltı, tutuklama ve işsizlik tehdidine rağmen
ilkelerinden ödün vermeden mesleklerini yapmaya çalışan tüm
basın emekçilerinin Dünya Basın Özgürlüğü Gününü her şeye
rağmen kutluyoruz.
Ayrıca, Sayın Başkan, bugün defalarca
tekrarlanan bir durum oldu. Geçtiğimiz seçimlerde milletvekilimizin
olmadığı bölgelere yaptığımız fahri
milletvekilliği görevlendirmesiyle, bu sefer Sayın Mahmut Tanal
Düzcenin sorunlarını dile getirdi. İktidar partisinden 1i
Bakan olmak üzere 3 milletvekili olmasına rağmen yine salonda
yoktular ama yine tarih tekerrür edecek, yarın gelecekler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
tutanaklardan itiraz
edecekler.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekili diyor ki: Düzcenin sorunlarına hâkimiz, oradan çok oy oluyoruz.
Çalışın, siz de yapın. Böyle çalışıyoruz
Düzceliler çalışanı da kendisinden az oy alanların
nasıl bir gayret içinde olduğunu da oyları alıp yan gelip
yatıp Düzceyi unutanları da görüyor ve bunun hesabını da
ilk sandıkta Düzceyi unutanlardan soracaktır.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, şu anda Parlamentomuzu sayın milletvekilinin
eşliğinde ziyaret eden genç arkadaşlarımıza -hangi
siyasi görüşten olurlarsa olsunlar- hoş geldiniz diyoruz, CHP Grubu
olarak onları selamlıyoruz. Demokrasiye ve parlamenter sisteme sahip
çıkacaklarını düşünüyor, onlara
saygılarımızı sunuyoruz. Hoş geldiniz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Arel
Üniversitesi siyaset bilimi öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Biz de genç
arkadaşlarımıza Divan olarak hoş geldiniz diyoruz.
Arel Üniversitesi siyaset
bilimi öğrencileri Genel Kurulu ziyaret etmişlerdir. Kendilerine
tekrar hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 16 Nisan
referandumunun sonuçlarıyla ilgili şaibeli ifadesinin
kullanmasının her şeyden önce millî iradeye
yapılmış bir saygısızlık olduğuna ve herkesi
demokrasinin kurum ve kurallarına riayet etmeye ve millî iradeye
saygılı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 16 Nisan referandumunda milletin verdiği kararı
hazmedemeyenlerin dün sık sık gerek Meclis çatısı
altında gerekse başka platformlarda referandum sonuçları için
şaibeli ifadesini kullanması her şeyden önce millî iradeye karşı
yapılmış bir saygısızlıktır. Bu kutlu
çatı altında, milletin oylarıyla milletvekili seçilenlerin
herkesten daha fazla millî iradeye saygı duyması gerekirken millî
iradeyi şaibeli olarak nitelendirmeleri fevkalade
yanlıştır. Bu aziz millet nasıl ki genel seçimlerde iradesini
sandığa yansıtarak bizleri buraya göndermişse aynı
şekilde referandumda da Anayasa değişikliğini kabul
etmiştir. Unutulmasın ki bu ülkede nihai kararı ne seçkinci bir
zümre ne de millete tepeden bakan belli bir çevre vermektedir. Bu ülkede nihai
kararı sadece ve sadece millet vermektedir. Milletin verdiği karar
hiç bir zaman şaibeli olmaz. Milletin ortaya koyduğu irade
yasaldır, meşrudur ve her daim doğrudur. Zira demokrasilerde
hakem millettir ve meşruiyetin yegâne kaynağı millî iradedir. 16
Nisana kadar siyasetçiler, 16 Nisanda millî irade konuşmuştur.
Milletin kararını meşru görmeyenler Mecliste asılı
olan Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesini
içine sindiremeyenlerdir. Sandıktan istediği sonuç çıkmayınca
Millet seçmeyi bilmez. diyerek tahammülsüzlük gösterip milletin
kararını şaibeli olarak nitelendirenler demokratik
anlayışı tam anlamıyla benimseyemeyenlerdir. Sonuçları
tanımıyorum demek, millî iradeyi tanımıyorum demektir ki bu
da bizatihi milletin oylarıyla milletvekili seçilenlerin kendilerini
inkârı anlamına gelmektedir. Sonuçları
tanımadığını ilan edenler, aslında zımni
olarak demokrasiyi tanımadıklarını ilan etmişlerdir.
Bu, demokratik açıdan çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Zira
referandumu veya seçimi kaybeden her parti seçim sonuçlarını
tanımadığını ilan ederse demokratik düzen nasıl
tesis edilecektir? Onun için, sonuçları tanımama anlamına gelen
açıklamalar demokratik açıdan kabul edilemez ve sorumsuz
açıklamalardır. Türkiyede demokratik süreç işlemiştir ve
işlemeye devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bu anlamda herkesi
demokrasinin kurum ve kurallarına riayet etmeye ve millî iradeye
saygılı olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Adana Milletvekili Muharrem
Varlının Dilekçe Komisyonu (4/90), Denizli Milletvekili Emin Haluk
Ayhanın Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu (4/91) ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun Plan
ve Bütçe Komisyonu (4/92) üyeliklerinden istifalarına ilişkin önerge
yazıları
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adana
Milletvekili Sayın Muharrem Varlının Dilekçe Komisyonu üyeliğinden,
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan ve İstanbul Milletvekili
İsmail Faruk Aksunun Plan ve Bütçe Komisyonundan istifalarına
ilişkin yazıları 3/5/2017 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 21
milletvekilinin, Küçükkuyu-Dikili Arası Sahil Şeridi Su Temin Projesinin
yöre iklimi, su kaynakları ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz
etkilerinin ve yol açacağı ekolojik zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/512)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kaz Dağı Millî Parkının
güneyindeki başlıca akarsu havzaları ile batısındaki
Mıhlı Çayı havzasında yapılmak istenen
Küçükkuyu-Dikili Arası Sahil Şeridi Su Temin Projesi yöre iklimi, su
kaynakları ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkileri ve yol
açacağı ekolojik zararları araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) İsmail Ok (Balıkesir)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Arzu Erdem (İstanbul)
4) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Mevlüt Karakaya (Adana)
8) Erkan Haberal (Ankara)
9) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
10) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
11) Baki Şimşek (Mersin)
12) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
13) Mustafa Mit (Ankara)
14) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
15) Zühal Topcu (Ankara
)
16) Deniz Depboylu (Aydın)
17) Oktay Öztürk (Mersin)
18) Şefkat Çetin (Ankara)
19) Muharrem Varlı (Adana)
20) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
21) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
22) Ümit Özdağ (Gaziantep)
Genel Gerekçe:
Kaz Dağlarının Ege ve Marmara
Bölgelerinin sınırlarını oluşturması nedeniyle
iki farklı iklim etkisinde kalması, Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve
İran-Turan bitki bölgelerinin kesiştiği noktada bulunması
nedeniyle bu bölgeleri temsil eden bitki türlerinin burada bulunması,
güney yamaçlarının deniz seviyesinden birden 1.700 metrelere
yükselmesi, bu alanların dereler ve çaylar tarafından derin vadiler
şeklinde yarılması biyoçeşitliliği
artırmaktadır.
Kaz Dağı Millî Parkında bilim
adamlarınca bugüne kadar 101 familyaya ait 800 civarında bitki
taksonu tespit edilmiştir. Bu türlerin 77 adedi yalnızca Türkiye'de
bulunmaktadır. Bunların 29 tanesi de dünyada sadece Kaz
Dağı Millî Parkında bulunan endemiklerdir. Böylesi doğal
güzelliklere sahip bölgeye yapımı düşünülen baraj projesinin
bölgedeki tarım ve hayvancılığa olumsuz
yansımaları olacağı kesindir.
Bu nedenle, Kaz Dağı Millî
Parkının güneyindeki başlıca akarsu havzaları ile
batısındaki Mıhlı Çayı havzasında yapılmak
istenen Küçükkuyu-Dikili Arası Sahil Şeridi Su Temin Projesi yöre
iklimi, su kaynakları ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz
etkileri ve yol açacağı ekolojik zararları
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 22
milletvekilinin, çiğ süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/513)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çiğ süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1) İsmail Ok (Balıkesir)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Arzu Erdem (İstanbul)
4) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Mevlüt Karakaya (Adana)
9) Erkan Haberal (Ankara)
10) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
11) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
12) Baki Şimşek (Mersin)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Mustafa Mit
(Ankara)
15) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
16) Zühal Topcu
(Ankara)
17) Deniz Depboylu (Aydın)
18) Oktay Öztürk (Mersin)
19) Şefkat Çetin (Ankara)
20) Muharrem Varlı (Adana)
21) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
22) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
23) Ümit Özdağ (Gaziantep)
Genel Gerekçe:
Çiğ süt referans fiyatı 1 Temmuz 2014'ten
bu yana artırılmadı. Litre başına 1 lira 15 kuruş
olan referans fiyatın 1 Temmuz 2016'ya kadar
artırılmayacağı yönünde Ulusal Süt Konseyinde karar
alınmıştır. Çiğ sütün çok az bölümü bu referans
fiyattan satılmaktadır, çok büyük bölümü daha düşük fiyattan
satın alınmaktadır. Et ve Süt Kurumu verilerine göre, 2015'in
ilk on aylık döneminde çiğ sütün ortalama fiyatı 1 lira 7
kuruş oldu. Şu sıralar, küçük üretici bir yana tonlarca sütü
olan çiftliklere bile "Sütünü en fazla 90 kuruştan alırım.
denilmektedir. Bundan da ötesi firmalar, süt bırakmaya yani süt almamaya
başladı. Aynı zamanda süt bedelleri geç ödeniyor. Daha önce on
beş günde bir üreticiye çiğ süt bedeli ödenirken şimdi ayda bir,
bazı firmalar iki ayda bir ancak ödeme yapıyor yani süt satarak
işletmesini çevirmeye çalışan üretici, para
alamadığı için yem alamıyor, giderlerini
karşılayamıyor, borçlarını ödeyememektedir.
Çiğ süt sektöründe yaşanan kriz,
vatandaşı ineklerini kesmeye teşvik etmektedir. Çiğ süt
fiyatı maliyetleri karşılamadığı için, çiftçi
kırmızı et fiyatının yüksek olmasını da
fırsat bilerek ineğini kesiyor. Hatırlanacağı gibi,
2008'deki çiğ süt krizinde 1 milyonu aşkın inek kesilmişti.
O dönem et üretimi artıyor diye sevinenler, bir yıl sonra canlı
hayvan ve et ithal etmek zorunda kaldı. Bugün ithalat hâlâ devam ediyor. O
dönemde, daha çok küçük çiftçiler inek kesiyordu. Şimdi, milyonlarca lira
yatırım yapan, kredi kullanan, yurtdışından
damızlık düve ithal eden işletme sahipleri de inek kesiyor veya
satarak elden çıkarıyor. Bu çok tehlikeli olan süreçte inek kesimi
önlenemezse Türkiye'de 2008dekinden daha büyük et krizi yaşanır.
Bu nedenle, çiğ süt üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılması önemli olacaktır.
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki su kirliliği konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/514)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Su kalitesi ve su
kirliliği insan sağlığı ve ekosistemin temel
ihtiyaçları açısından suyun miktarı kadar önemlidir. Bu
sebeple, ülkemizdeki su kirliliğini kapsamlı bir şekilde
araştırmak, su kirliliği ile daha etkin bir biçimde mücadele
etmek, su kirliliğine sebep olan etmenleri tespit etmek amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeler gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Baki Şimşek (Mersin)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) İsmail Ok (Balıkesir)
4) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
5) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
6) Arzu Erdem (İstanbul)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) Mehmet Erdoğan (Muğla)
9) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
10) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
11) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) Nuri Okutan (Isparta)
14) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
15) Mustafa Mit (Ankara)
16) Mevlüt Karakaya (Adana)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Kamil Aydın (Erzurum)
20) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
21) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
Gerekçe:
Yeryüzünün 3/4ü sularla kaplı olmasına
rağmen tatlı su kaynakları oldukça
sınırlıdır. Şöyle ki insan kullanımına uygun
tatlı su miktarı yaklaşık 35 milyon kilometreküp yani dünya
üzerindeki toplam suyun yüzde 2,5'i kadardır. Tarım, kentleşme,
nüfus artışı, enerji, gıda, sanayi, iklim
değişikliğiyle birlikte, kuraklık gibi sebepler mevcut
tatlı su kaynaklarının giderek azalmasına neden
olmaktadır. Ayrıca, bu gibi sebeplerin yanı sıra su
kirliliği eklendiği zaman su sorunu önümüzdeki yıllarda
başta Türkiye olmak üzere tüm ülkeler için büyük bir problem hâline
gelecektir. Günümüzde su doğal kaynakların en önemlilerinden biridir.
Dünya nüfusu artıkça suyun dağılımı da
azalacaktır. Temiz su kaynakları her geçen gün kirletilmekte ve
kullanılmaz hâle gelmektedir. Dünya nüfusunun yüzde 40ını
barındıran 80 ülke şimdiden su sıkıntısı
çekmektedir.
Ülkemizde sulama sektöründe 34 milyar metreküp, içme
suyu sektöründe 7 milyar metreküp ve sanayi sektöründe ise 5 milyar metreküp
olmak üzere toplam 46 milyar metreküp suyun tüketildiği
hesaplanmıştır. Bu durum, Türkiye'nin mevcut su potansiyeli olan
112 milyar metreküp suyun ancak yüzde 41'ini geliştirebildiğimizi
göstermektedir. Kişi başına düşen yıllık su
miktarına göre, Türkiye, su azlığı yaşayan bir ülke
konumundadır. Kişi başına düşen yıllık
kullanılabilir su miktarı 1.600 metreküp civarındadır.
Ayrıca, Türkiye'nin önümüzdeki yirmi beş yıl içinde ihtiyaç
duyacağı su miktarının bugünkü ihtiyacı olan su
miktarının 3 katı olacağı
anlaşılmaktadır. (Türkiye Çevre Durum Raporu 2011)
Türkiye'de su kirliliğine sebep olan en büyük
faktörlerden bir tanesi sanayi faaliyetleri ve endüstriyel
atıklardır. Sanayi atık sularının içerisinde bulunan
ve yüksek zehirlilik oranına sahip kurşun, krom, cıva gibi
maddeler insan sağlığı açısından çok büyük tehdit
oluşturmaktadır. İnsan sağlığı ve
ekosistemin korunması amacıyla su kaynaklarının endüstriyel
atıklar tarafından kirletilmesini önlemek için gerekli yasal ve
kurumsal alt yapıların oluşturulması gerekmektedir.
Tatlı su kaynaklarının kirlenmesine
yol açan başlıca etmenler:
Kentsel atık suların arıtılmadan
ya da kısmen arıtılarak yüzeysel sulara deşarj edilmesi,
Kanalizasyon ve katı atık
yığınlarından kaynaklanan sızıntıların
yer altı sularını kirletmesi,
Toprakta ve sulama kanallarında bulunan
tarım ilacı ve kimyasal gübre kalıntılarının
yüzeysel sulara ve aktiflere karışması,
Erozyonu hızlandıran, tabii göllerde ve
baraj göllerinde çökelti birikimine yol açan ormansızlaşma ve
yetersiz, yanlış tarımsal uygulamalardır.
Yukarıda belirtilen sebeplerden ötürü sular
kirlendikten sonra arıtılması daha zor ve pahalı
olmaktadır. Bu sebeple, kaynakların kirlenmemesi için gerekli
denetimlerin ve önlemlerin zamanında yapılması gerekmektedir. Su
kaynaklarının korunması, su kirliliğiyle mücadele konusunda
kapsamlı bir araştırma yapılması, su kalitesi
yönetiminin etkili bir biçimde uygulanabilmesi, gerekli yasal ve kurumsal
düzenlemelerin hayata geçirilmesi için bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederim.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
D) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
12-13 Mayıs 2017 tarihleri arasında Akdeniz İçin Birlik
Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Genel Kurulu ve Parlamento
Başkanları 4üncü Zirvesine katılmak üzere İtalyaya
ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/955)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento heyetinin, 12-13
Mayıs 2017 tarihleri arasında Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi (AİBPA) Genel Kurulu ve Parlamento Başkanları 4.
Zirvesine katılmak üzere İtalya'ya ziyarette bulunmaları hususu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Ankara Milletvekili ve TBMM İdare
Amiri Ahmet Gündoğdunun, Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı
Laszlo Köverin vaki davetine icabetle 19-22 Mayıs 2017 tarihleri
arasında Macaristana bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/956)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Laszlo Köver'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen Ankara Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Ahmet
Gündoğdu'nun 19-22 Mayıs 2017 tarihleri arasında Macaristan'a
bir ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 2/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, OHAL KHKleriyle yapılan
ihraçların neden olduğu sorunların ve hak
kayıplarının tüm boyutlarıyla ortaya konulması ve bu
hak kayıplarının ivedilikle giderilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3
Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3/5/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/5/2017 Çarşamba günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Mayıs 2017 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş
Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım
tarafından -4454 sıra numaralı- OHAL KHK'larıyla
yapılan ihraçların neden olduğu sorunların ve hak kayıplarının
tüm boyutları ile ortaya konulması ve bu hak
kayıplarının ivedilikle giderilmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 3/5/2017 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere 28 Nisan 2017 Günü yayınlanan
yeni bir KHKyla 4 bine yakın kamu çalışanı bir daha,
hukuksuz bir şekilde, hukukun temel ilkeleri, Anayasanın
kişilere tanımış olduğu hak ve hürriyetler ayaklar
altına alınırcasına ihraç edildi ve 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra, 21 Temmuz günü ilan edilen OHALle birlikte ihraç
edilen kamu personeli sayısı 135 bini aşmış oldu.
Açıklıkla ifade edelim ki söz konusu
KHKların artık bir hukuka, bir ahlaka, bir vicdana tekabül eden
hiçbir tarafı yoktur. Öyle ki KHKların açığa
çıkarmış olduğu etki, toplum vicdanında bir
faşizm, bir KHK terörü olarak anılmaktadır. Bizim açımızdan
bu KHKların toplumsal yaşamı rahatlatma, toplumsal
yaşamın kamu güvenliğini sağlama, toplumsal yaşamda
istikrarı ve yarınları teminat altına alma değil, tam
aksine, toplumu terörize eden, toplumu faşizmle yıldırmaya
çalışan hâle dönüştüğünü ifade etmek zorundayız.
Düşünün, bu ihraç edilen 4 bin kamu
görevlisinden 16sı -çoğunluğu profesör ve doçent olmak üzere-
Dicle Üniversitesinden ihraç edilen akademisyen. Suçları, 2016nın
Ocak ayında Bu suça ortak olmayacağız. Savaş istemiyoruz.
Çocuklar ölmesin. adlı barış bildirisine imza atmış
olmaları, tek suçları bu; Barış istiyoruz. demeleri,
Savaş istemiyoruz. demeleri. Bu ülkede barış istemenin bedeli,
böyle bir KHK faşizmiyle, bir KHK terörüyle ancak insanların on
yıllarının emeği ve birikimi olarak gelmiş oldukları
akademisyenlik ya da kamu görevlerinden ihraç edilmeleridir. Yetmiyor, bu 16
akademisyen, geçen yıl bu bildiriye imza attıkları için TEMde
ve savcılıkta ifade vermiş olmalarına rağmen, ihraç
edildikten iki gün sonra tekrar gözaltına alınıyor. Gözaltına
alınırken aynen savcılık ibaresini okuyorum gözaltı kararının:
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının filan
tarih filan sayılı kararına istinaden OHAL kapsamında
yayınlanan 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
terör örgütlerine ve MGKca millî güvenliğe karşı olan
yapı, oluşum, gruplara aidiyeti, iltisakı ve irtibatı olan
ve devlet memurluğundan ihraç edilenlere yönelik gerçekleştirilen
operasyon kapsamında
Bu kadar afaki, bu kadar ahlaktan, bu kadar
vicdandan, bu kadar hukuktan yoksun. Şimdi savcılığa
sormazlar mı Ya, bu terör örgütü hangisi? Yıllarca sizinle,
iktidarla kol kola giren FETÖ mü, başka bir şey mi? Yok. Böyle soyut
olgular ve iddialar, mesnetsiz iddialar üzerinden bu kadar kolay gözaltına
almalar, bu kadar kolay sorgulanmalar
Yetmiyormuş gibi bir de bir hukuk
karabasanı gibi ülkenin üzerine çökmüş olan Anayasa Mahkemesi, bu
KHKlara ilişkin yapılan başvuruları -neyle ilgili
başvuruları- yetkisizlikle geri çevirmektedir. Düşünün, bu
ülkenin üst hukuk kurumlarından biri KHKların açığa
çıkarmış olduğu faşizme yol veriyor, cesaret veriyor.
Düşünün, Anayasa Mahkemesi yetkisizlik kararı veriyor. Peki, bu
mağdur olanlar, hukuksuzca, herhangi bir idari ve yargı
soruşturması olmaksızın ihraç edilenler nereye
başvuracaklar? Gidip Meteoroloji Genel Müdürlüğüne mi
başvuracaklar? Bir hukuk kurumu Benim yetkim yok. diyor.
Bir diğer husus: Yargının ne kadar
siyasallaştığını biliyoruz ve bunu
anlatacağız ama 15 Temmuzdan beri yayınlanan 20 küsur kanun
hükmünde kararnamede ihraç sayısı 135 bin. Bunlar arasında 45
bin Emniyet mensubu, 15 bin ordu mensubu, 9 bin yargı mensubu. Bunu
sıralayabiliriz, eğitim, akademi, nüfus, tapu kadastro, her yerde
var. Taşeron işçileri var bu terör örgütüyle ilişkili olan ama
bir tek siyasi ayağı yok. Düşünsenize taşeron işçisi
bile bu darbeye bulaşmış ama siyasetten kimse yok.
Bunlara el kaldırıp indirerek yol veren,
cesaret veren AKPlilere sesleniyorum: Fazla değil, elbet, er geç bir
seçim olacak. Şu 316 kişilik grubun kaçının o seçimden
sonra vekil olmayıp cezaevine gideceğine ve o yolu kendilerinin
açtığına hepimiz yakın zamanda tanıklık
edeceğiz, göreceğiz; içinizdeki o gizli darbecileri belli bir yere
kadar koruyabilirsiniz. İçinizdeki darbeci zihniyeti ta masum taşeron
işçisine kadar uzatıp, onları mağdur edip bir tek kendi
içinizdeki o darbecileri korumakla kendinizi
kurtardığınızı sanıyor olabilirsiniz ama er geç,
bunlar yakın zamanda açığa çıkacaktır.
Yargının
siyasallaştığını söyledik. Bu ülkede AKP
iktidarının hoşuna gitmeyen kararı vermiş bütün
yargıçlar yakın geçmiş tarih süreci içerisinde gördüğümüz
üzere bir şekliyle iktidarın gadrine ve gazabına
uğruyorlar. İdris Balukeni tahliye eden mahkeme başkanı
şu an yok, MİT tırlarını durduranların
başına nelerin geldiğini biliyoruz, Atilla Taş ve belli
yazarların bırakılmasını sağlayan bütün mahkeme
heyetinin başına nelerin getirildiğini biliyoruz. Daha ötesi,
eş genel başkanlarımızın tutukluluğunun yedinci
ayına giriyoruz. Düşünün, şu Parlamentonun üçüncü büyük grubunun
iki eş genel başkanı yedinci ayına giriyorlar tutuklular,
iddianameleri üç ayı aşkın süredir çıkmış ama
tutuklu oldukları dosyaların maalesef hâlâ tarihleri belli
değil. Biz böyle bir yargıya tarafsız ve bağımsız
yargı diyeceğiz, biz böyle bir yargıya hukuk kurumu ve saygı
duyulacak kurum olarak bakacağız ve bizden bu beklenecek. Hiç kimse
kimseyi kandırmasın. Bir Parlamentoda grubu bulunan üçüncü büyük
partinin eş genel başkanları yedi aydır tutuklu, üç
aydır iddianameleri çıkmış; Diyarbakır Ankaraya,
Ankara oraya, Adalet Bakanlığı buraya gönderecek ve hâlâ mahkeme
tarihleri belli olmayacak. Tabii, biz şunu söyleyelim, özellikle dün
cereyan eden bir hususa da dikkat çekmek istiyorum: Eş genel
başkanımız edebî yönü, sanatçı kişiliği olan
biri. Öykü de yazıyor, resim de çiziyor, şiir de yazıyor.
Bulaşıcı Cesaret adıyla yazmış olduğu
şiir dün Mardinde merkez ve Dargeçit ilçesinde, bir mahkeme kararı
olmaksızın, bir savcılık kararı olmaksızın
emniyetin keyfekeder kararıyla, açık söylüyorum, küstahça
toplatılmıştır.
Şimdi, toplatılma gerekçesine
bakıyoruz, özellikle resmî yazı istedik, bugün ulaştı bize.
Dargeçit Emniyet Müdürlüğü diyor ki: Cumhuriyet
başsavcılığının filan tarih, filan saatli
cumhuriyet savcısıyla yaptığımız görüşmeye
binaen... Böyle bir hukuk var mı ya?
Allah aşkına, bir polis müdürü ile bir
savcı oturup bir kahvede çay içecekler, yazılmış bir
şiiri yasaklayacaklar. Bu hangi ülkede biliyor musunuz? Bir şiir
okuduğu için -kendisi şiir yazmamış zaten-
tutuklanmış bir kişinin Cumhurbaşkanı olduğu bir
ülkede. Peki, eş genel başkanımız Bulaşıcı
Cesaret isimli şiirinde ne diyor?
Çıt çıkmasın diyecekler
Renk olmasın diyecekler
Gülerek isyan etmişsin
Gül açmasın diyecekler
Gülelim o zaman
Öksüz kalmasın isyanın
Suçsa suç kardeşim
Gülüşü solmasın insanın
Gün doğmasın diyecekler
Umuda silah çekecekler
Koşarak isyan etmişsin
Suçu sana yükleyecekler
Koşalım o zaman
Yalnız kalmasın isyanın
Suçsa suç kardeşim
Tepesini attırmayın insanın. (HDP
sıralarından alkışlar)
Yazdığı şiir bu. Mahkeme
kararı var mı? Yok. Savcılık kararı var mı? Yok.
İşte, birilerinin gurur duyduğu bizim
utandığımız ülkenin demokrasisinin, insan
haklarının geldiği nokta bu. Bir polis isteyecek, İndirin
o şiiri, o şiir yasak. diyecek. Karar? Karar yok.
Savcılık? Ben sadece onunla bir görüştüm. diyecek. Böyle bir
ülkeden siz gurur duyuyor olabilirsiniz. Ben kendi ülkem adına,
demokrasinin bu kadar ele ayağa düştüğü bu ortamda bu ülkenin
demokrasisinin, daha doğrusu antidemokratizminin vardığı
noktadan maalesef, üzülerek söyleyeyim, utanç duyuyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Muş, sizi dinliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grubumuza atfen
İçinizdeki darbecileri saklıyorsunuz. gibi kabul
edemeyeceğimiz bir sataşmada bulunmuştur. Bundan söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak bugünlere darbecilerle ve darbeci zihniyetlerle mücadele ederek geldik.
15 Temmuz gecesi de hem Hükûmetimiz hem Cumhurbaşkanımız hem de
bizler AK PARTİ Grubu olarak bu darbecilere karşı elimizden ne
geldiyse milletimiz olarak sonuna kadar yaptık ve bu darbenin
püskürtülmesi için biz de milletimizle beraber bütün mücadeleyi ortaya koyduk.
Bundan sonraki süreçte de mücadelemiz her kim olursa millî iradeye müdahale
etmeye, gasbetmeye, onu farklı yollarla alaşağı etmeye
çalışıp darbe teşebbüsüne girişmeye
çalışırsa bunlarla da mücadeleden asla ve asla taviz vermeyeceğiz;
bunun bir kere altını önemle çiziyorum.
Bir diğer konu, burada akademisyenlerle
alakalı bir şey gündeme getiriliyor. Efendim, sadece barış
istiyorlarmış da başka hiçbir suçları yokmuş da
Şu bildiriyi bir okuyun burada bakalım, ne yazıyor bildiride?
Bakın, bölgede PKK terör örgütü kendisine bir egemenlik alanı kurmaya
çalışıyor, orada mücadele eden güvenlik birimlerimiz, Emniyet
mensuplarımız şehit oluyor, o teröristlere tek laf etmiyor fakat
orada halkın can ve mal güvenliğini korumaya çalışan, orada
kendine bir hükümdarlık alanı kurmaya çalışan terör
örgütüyle mücadele eden devlete en ağır lafları söyleyecek,
terör örgütüne tek söz söylemeyecek, ondan sonra Ben barış
istiyorum. diyecek, böyle barış olmaz değerli milletvekilleri.
Bir diğeri de bizim amacımız terör ve
teröristlerle mücadele etmektir. Bakın, bundan birkaç gün önce HDP ve
diğer bileşenlerinin Diyarbakırda bir açıklaması
oldu. YPGye, PYDye Silahlı Kuvvetlerimizin Sincarda kamplarına
yaptığı operasyonda Bunları derhâl durdurun, orada kim
ölmüşse bizim kardeşimizdir. diyor. Teröristler mi sizin
kardeşiniz? Bunu lütfen açıklayın. O teröristlerle biz mücadele
edeceğiz çünkü oradan Türkiyeye saldırılar düzenleniyor.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği
tehdit ediliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
son sözünde bizi teröristlerle kardeşlikle ilgisi olmayan açıklamayla
ilişkilendirdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada.
Açıklık getirsin.
AHMET YILDIRIM (Muş) İç Tüzük 69a göre
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Bu şeyi ben de gördüm, bu
iddiayı basından okudum. Açıklamanızı bekliyorum ben
de, dinlemek istiyorum.
Buyurun, iki dakika.
2.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz yaptığımız bütün
açıklamaların arkasında dururuz ama karşı
durduğumuz bir husus daha var ki o da bizim yaptığımız
açıklamaların bağlamından koparılarak,
çarpıtılarak gelip burada ucuz siyaset malzemesi hâline
getirilmesidir. Biz, Türkiye'nin kamu güvenliğini tehdit etmeyen, kendini
barbarlara karşı savunanlara dönük operasyonları reddettiğimizi,
kınadığımızı sürekli söyleriz.
İkinci bir husus: Benim
sataştığım konuyla alakalı, iddia ettiğim hususa
dair bir cümle söylemedi sayın hatip. Bakın, ben açık bir
şey söylüyorum: 135 bin kamu görevlisi eğer ihraç edilmişse ve
135 binlerle birlikte aileleri, onun dışında alınanlar,
kamu görevlisi olmayanlarla birlikte 100 binlerle ifade edilen bir yapıya
terörizm deyip, terör örgütü deyip, FETÖ deyip işin içinden
çıkamazsınız diyorum. Bu işin bir sosyolojisi olmalı.
100 binlerle tariflenen bir yapı terör örgütü olamaz, bu işi
siyaseten ele almak, bu işi sosyolojik olarak okumak ve buna göre
değerlendirmek zorundasınız. Devlete nicel ve nitel olarak nüfuz
etmiş bir yapının adı paralel olamaz. Devlette,
düşünün, 45 bin Emniyet mensubu, 15 bin ordu mensubu, 9 bin yargıç
Ya, yargının yarısı. O zaman bizim aklımıza
şu geliyor: Aslında devletin aslını onlara teslim
etmişsiniz, yama olarak siyasi iktidar kalmış; bu, böyle okunur.
Yargının yarıdan fazlası eğer bir örgütün elindeyse
işin aslı onlardır, yama ve paralel olan siyasi iktidardır.
Taşeron işçisine kadar varacak bu yapı ama siyasi iktidarın
içerisinde, il ve ilçe teşkilatlarında, genel merkezlerinde, Meclis
grubunda hiç kimse olmayacak! Buna kargalar güler diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden mi açıklama
yapacaksınız?
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
şöyle: Açıklamalarımızın arkasındayız.
diyorlar. Bakın, DTK
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz HDP dediniz,
DTKyla ne alakası var şimdi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) HDPnin orada
Diyarbakır il başkanları da vardır, aynı şekilde,
aynı yapı, bakın ne diyor? Türkiye askerlerinin
topraklarınızı vurmasına izin verme. Orada
yaşamını yitirenler kim olursa olsun kardeşimizdir. Bu
nedenle bu kirli ittifaktan vazgeçin. Şengale yapılan
bombalamayı Amede yapılmış sayarız,
farkımız yoktur. 4 parça kürdistan birlik olmalı, Kobaniye
nasıl sahip çıktıysak benzer bir süreçteyiz, şimdi
ayaklanmamız ve Şengalin yalnız olmadığını
haykırmamız gerekiyor. Aynı şekilde, partilerinin
Diyarbakır ile DTP il eş başkanı da orada, HDP Diyarbakır
il eş başkanı Gülşen Özer de burada.
Herkes aklını başına
devşirsin, böyle bir açıklama olamaz. Böyle bir şeyin kabul
edilmesi kesinlikle söz konusu olamaz, hâlen 6-7 Ekim olaylarının
peşindeler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, size de bir dakikalık
süre veriyorum.
21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim kürsüden söylediğim konuşmamı
doğruladığı için sayın hatibe teşekkür ediyorum.
Gerçekten tahrifatta, çarpıtmada çok mahir. Ne dedim? Bakın
çıktı DTP dedi, DTK dedi, yok konuşmayı bu
yapmış dedi, bizim parti açıklamamız olarak lanse etti,
işte çarpıtma üç dakika sürdü. Çıktı dedi ki: DTK bu
açıklamayı yapmış, HDP il başkanı orada
yanında durmuş. Biz açık söylüyoruz: Şengaldeki sivil
insanların bu ülkenin kamu güvenliğini, egemenliğini tehdit
falan ettiği yoktur, biz bu operasyonu doğru bulmuyoruz, kabul
etmiyoruz, bu sözümüzün de arkasındayız. Çarpıtmalara,
başka kurumların açıklamalarına, burada cevap hakkı
olmayan kurumların kalkıp açıklamaları üzerinden polemik
yapmaya gerek yok diyorum.
Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, çarpıttığımı ifade ediyor, bu
açık sataşmadır, söz istiyorum.
BAŞKAN İki dakika
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada farklı jargonlar üzerinden, isimler üzerinden kimse
kimseyi saklamaya çalışmasın. Kimin ne olduğunu millet
gayet iyi biliyor, kaldı ki MYK açıklamaları da benzer yöndedir,
farksız bir açıklama yapmamışlardır. Bakın, biz
Türkiye'nin güvenliğini kim tehdit ediyorsa onunla sonuna kadar mücadele
edeceğiz, bundan hiç kimse alınmasın, buradan asla vazgeçmek
gibi bir durumumuz kesinlikle söz konusu olamaz.
Açıklamalar çok açık. Bakın, bunlar
bileşenleridir. Farklı farklı isim altında yapılar
kurmuş ama aynı amaca hizmet eden organizmalar olduğunu herkes
bilir. Kaldı ki partilerinin Diyarbakır il eş başkanı
da oradadır. HDP MYKsı farksız bir açıklama değildir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Okuyun, okuyun.
MEHMET MUŞ (Devamla) Benzer açıklamayı
orada onlar da yapmıştır. Bakın, orada sivil alanlar
bombalanmamıştır. Bombalanan neresidir? Teröristlerin
yuvalandığı kamplar bombalanmıştır, oradaki
mevzileri bombalanmıştır, silah depoları
bombalanmıştır. Orada sivil yok. Orada olanlar, eli silahlı
terör mensupları ve Türkiyeye karşı saldırı
hazırlığında olup o silahları Türkiyedeki kolu olan
PKKya bir şekilde vermeye çalışan bir yapı. Ortaya konan
budur ve siz onlardan kardeşlerimiz diye bahsediyorsunuz. Bakın,
aynı ayaklanma çağrısını 6-8 Ekimde yaptılar.
Burada herkesin aklını başına devşirmesi gerekir. Siz,
Türkiyenin milletvekilleri misiniz, Türkiyenin menfaatlerini mi
savunuyorsunuz, yoksa Türkiyeyi tehdit eden teröristlere karşı
operasyon yapılıyorken onlara karşı onların sesi olmaya
mı çalışıyorsunuz? Buna bir karar vermeniz lazım. Ya
meşru sınırlar içerisinde Türkiyenin menfaatleri için
çalışırsınız ya da bu noktada hiç kimseye
çıkıp da bir söz söyleme hakkına sahip olmazsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Buyurun Sayın Yıldırım, bir
dakika
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, bizim
araştırma önergemizin konusu da belli benim kürsüde iddia
ettiğim, dile getirdiğim konular da belli. Bu konu
dışına çıkarak sorduğumuz sorulara cevap veremeyecek
durumda olanların konuyu başka yerlere çekmesine gerek yok.
Açık soruyorum: Yüz binlerce kişi bu
işle ilgiliydi de profesöründen yargıcına, generalinden emniyet
müdürlerine kadar, taşeron işçisine kadar
Bu işin siyasi
ayağının açıklanmasını istiyoruz, bizim
partimizse bizim partimiz. ByLock listesinin açıklanmasını
istiyoruz. Birilerinin herhâlde dibi ıslak olmalı ki bundan
kaçıyor. İddia ettiğim husus bu.
Onun dışında, evet, biz parti olarak
içte de dışta da savaşa karşıyız. Birileri
savaş çığırtkanlığı yapıyor olabilir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım, toparlayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Geç konuşmaya
başladım Sayın Başkan.
Birileri savaş çığırtkanlığı
yapıyor olabilir. Biz, içte de dışta da barışçıl
yöntemlerin, diyalog, müzakere yöntemlerinin uygulanmasını,
sorunların silahsız, şiddetsiz çözülmesini savunuyoruz; bu
yönümüzle de gurur duyuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yalnız, sayın
hatibin biraz daha sözlerine dikkat etmesi, biraz daha kibar
konuşması
BAŞKAN Karşılıklı bu,
dikkati karşılıklı yapalım.
AHMET YILDIRIM (Muş) İşte, Yok,
şöyle yaparız, böyle yaparız
Ne yapacaksa çıksın bir
açık söylesin de öğrenelim, grubumuza dönük.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşalım.
Bakın, şu andan itibaren verdiğim
sözler İç Tüzüke uymuyor. O yüzden, bu tartışmayı
noktalamak istiyorum. Konuşmacı arkadaşlar var, onlara söz
vereceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Uzatmayacağım
süreyi.
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, terörle mücadele savaş değildir. Terör örgütlerinin
inlerine bomba düşüyor, ses başka taraftan geliyor. O açıdan,
bizim terörle mücadelede kesinlikle bir taviz vermeyeceğimizi ifade
ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir de FETÖyü söyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben çok açık
şekilde, ortaya konan açıklamaları buraya koydum ve bunlar
tasvip edemediğimiz, etmeyeceğimiz, kesinlikle kabul
etmeyeceğimiz açıklamalardır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siyasi kanat, siyasi kanat
AHMET YILDIRIM (Muş) ByLock listeniz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söylediklerim
açıktır, herkesin açıklama yapıyorken aklını
başına alıp ona göre açıklama yapması lazım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bizim aklımız
başımızda.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğeri:
Biz terör örgütlerinin tamamıyla mücadele eden bir partiyiz; FETÖsüyle de
PKKsıyla da DHKP-Csiyle de DEAŞıyla da diğer terör
örgütleriyle de
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hepsini sayınca bir şey olmuyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
hangisi olursa
olsun, ulusal güvenliği tehdit eden hangi terör örgütü olursa olsun
bununla ilgili gereken adımları atmakta hiçbir tereddüt etmeyiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir byLock listenizi
açıklayın da görelim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz, partimizle
alakalı da farklı yerlerde onlarla alakalı da hiçbir tereddütte
bulunmayız, sonuna kadar bu mücadeleyi sürdürürüz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 2/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, OHAL KHKleriyle
yapılan ihraçların neden olduğu sorunların ve hak
kayıplarının tüm boyutlarıyla ortaya konulması ve bu
hak kayıplarının ivedilikle giderilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3
Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk olarak Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunç konuşacak.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisiyle olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnamelerinin, kamudaki ihraçların mağduriyetlere yol
açtığı ve bu mağduriyetlerin tespiti ve giderilmesi
anlamında Meclis araştırması komisyonu kurulması
istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında Millî Güvenlik Kurulunun 20 Temmuzda
aldığı tavsiye kararı ve Cumhurbaşkanımızın
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla
Anayasamızın 120nci maddesi gereğince ilan edilen
olağanüstü hâl kararı 21 Temmuzda da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylandı ve üçer aylık dönemlerle üç kez uzatma kararı yine Meclis
tarafından onaylandı ve bu süre içerisinde de 24 tane kanun hükmünde
kararname yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor: 15 Temmuz
darbe girişimi FETÖ mensuplarının cumhuriyetimize yönelik bir
saldırısıydı, demokrasimize yönelik bir
saldırısıydı, ülkemize karşı bir işgal
girişimiydi, millî iradeye ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı bir saldırıydı ve temel hak ve özgürlükleri yok
etme girişimiydi. Milletimiz 15 Temmuz gecesi göstermiş olduğu
kahramanlıkla bu darbe girişimini püskürtmeyi başardı;
ülkesine, bayrağına, istiklaline, istikbaline,
bağımsızlığına sahip çıktı ve ülkemizi
uçurumun kenarından almış oldu ve tüm dünyaya şunu
gösterdi: Demokrasi mücadelesinin, insan hakları mücadelesinin nasıl
gerçekleştirileceğinin en güzel örneğini 15 Temmuz gecesi Türk
milleti bu yoğun çabasıyla göstermiş oldu.
Şimdi, milletimizin göstermiş olduğu
bu mücadeleyi, bu kahramanlığı akim bırakmamak için
devletimiz tüm kurumlarıyla seferber oldu ve alınması gereken
tedbirlerle alakalı da gerek idari düzenlemeler gerek yasal tedbirler,
kanun hükmünde kararnameler yoluyla alınarak FETÖ mensuplarının
devletin kurumlarından temizlenmesi anlamında önemli bir mücadeleye
girişildi. Bu mücadelenin elbette ki hukuki dayanakları var.
Öncelikle Anayasamızın 119, 120 ve 121inci maddelerinde bunlar
düzenlenmiştir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 15inci maddesinde de bu mücadelenin hukuki
dayanağı mevcut. Bu mevzuata göre baktığımızda,
devletler ulusun varlığını tehdit eden genel tehlike karşısında
kendilerini korumaya yönelik tedbirler almak durumundadır ve bu çerçevede
bu kararlar alınmaktadır.
Tabii ki Avrupanın çifte standardı da
hepimizin gözleri önünde cereyan etmektedir. Fransada bir terör
saldırısı sonrası bir yıldan fazla olağanüstü hâl
ilan edilmiş olmasına rağmen oraya ses çıkarmayan Avrupa
ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu, ülkemizde özellikle demokrasiye ve millî
iradeye karşı bir saldırı girişimine karşı
koyan milletimizi, Türkiye'yi, aday ülke olan Türkiye'yi, bir müzakereci ülke
olan Türkiye'yi tebrik etmesi gerekirken maalesef farklı kararlar
alabilmektedir.
Ülke olarak, bir taraftan darbe girişimini
gerçekleştiren FETÖ mensuplarıyla mücadelemizi sürdürürken, darbeyi
tüm unsurlarıyla bertaraf etmeye çalışırken, FETÖyle mücadele
edilirken -maalesef diğer terör örgütleri de aynı anda düğmeye
basmışlar ve harekete geçmişler- devletimiz diğer taraftan
PKKyla, PYDyle, DAİŞle, DHKP-Cyle ve diğer terör
örgütleriyle de mücadele etmek durumunda kalmıştır ve nitekim
çıkarılan kanun hükmünde kararnameler de tüm terör örgütleriyle
mücadeleyi kapsamaktadır.
FETÖ terör örgütünün özellikle yargı, emniyet,
askeriye, millî güvenlik ve üniversiteler başta olmak üzere devletin tüm
kurumlarından temizlenmesiyle ilgili mücadele devam etmektedir. Bu
mücadelede başarılı olmak zorundayız değerli
milletvekilleri, çocuklarımızın geleceği için, bu ülkenin
bir daha darbe tehdidiyle karşı karşıya kalmaması için
bu mücadeleyi hep birlikte başarmak zorundayız.
Bugüne kadar yürürlüğe konulan kanun hükmünde
kararnamelerle FETÖyle irtibatı, iltisakı değerlendirilen
dernekler, vakıflar kapatıldı, finans kaynağı olarak
değerlendirilen şirketlere kayyum tayin edildi ve FETÖ ve diğer
terör örgütleriyle irtibatı, iltisakı değerlendirilen
kişiler de kamudan ihraç edildi; açığa alınanlar var,
soruşturmasına devam edilenler var. Tabii ki 130 binden fazla
kişiden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu sayı belki bundan
sonra da artabilir, soruşturması devam edenler de var. Bu
soruşturmalar sırasında, elbette ki sayı çok fazla
olduğu için hatalar da olabilir ancak bu hataların zaman içerisinde
düzeltildiğini de görüyoruz; yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerde
iade kararlarının verildiğini, kapatılan derneklerin
yeniden açılabildiğini ve kayyum tayin edilen şirketlerden kayyum
kararının kaldırıldığını, zaman
içerisinde düzeltmelerin de yapılabildiğini görüyoruz.
Tabii ki olağanüstü hâl milletimize
karşı ilan edilen bir husus değildir. Bu olağanüstü hâl
kararı, ülkemize karşı işgal girişiminde bulunan,
darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütü mensupları ve onlara
destek veren diğer terör örgütleriyle mücadele için ilan edilmiştir.
Bu konuda Hükûmetimiz hassas davranmaktadır. Özellikle 23 Ocak 2017
tarihinde çıkarılan 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu
kurulmasına da karar verilmiştir. Bu Komisyon da elbette ki kamudaki
ihraçlarla ilgili yapılacak olan itirazları değerlendirecektir.
Bu Komisyon henüz çalışmalarına başlamamıştır
ancak kurulmasına karar verilmiştir, yakın zamanda da
çalışmalarına başlayacağı ifade edilmektedir. 7
kişiden oluşacak olan bu Komisyonun üyelerinin 3ü
Başbakanımız tarafından, 1 üyesi Adalet
Bakanlığınca hâkim ve savcılar arasından, 1 üyesi
İçişleri Bakanlığınca mülki amirler arasından, 2
üyesi de Hâkimler Savcılar Kurulu tarafından Yargıtay ve
Danıştay hâkimleri arasından seçilecek ve iki yıl süreyle
görev yapacak ve bu süre içerisinde de bu üyeler görevden alınamayacak.
OHAL kanun hükmünde kararnameleri nedeniyle
yapılan işlemin haksız ya da hukuka aykırı
olduğunu düşünen vatandaşlarımız OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonuna müracaat edebileceklerdir ve bu
Komisyonun vermiş olduğu karara karşı da Hâkimler
Savcılar Kurulunca yetkilendirilecek olan Ankara İdare Mahkemesinde
dava açabileceklerdir. Ayrıca, yine, meslekten ihraç edilenlerle ilgili
olarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştaya da OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonunun kararını
götürebileceklerdir. Böylece, bu ihraçlar nedeniyle ya da bu işlemler
nedeniyle kanun hükmünde kararnamelerden ve OHAL Komisyonundan sonuç alamayan
kişilerle ilgili olarak da yargı yolu, yargı denetimi
açılmış olmaktadır. Her şey hukuk devleti ilkesi
çerçevesi içerisinde gerçekleşmektedir. Hep birlikte
bağımsız yargının kararlarını takip etmemiz
gerekir. Hukuk devleti çerçevesi içerisinde hiç kimsenin hakkının
zayi olmayacağını da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, HDP grup önerisinde
bahsedilen, 1.100 akademisyenin barış çağrısı
şeklinde nitelendirilen ve Bu suça ortak olmayacağız.
başlıklı bildiriye baktığımız zaman, bu
bildiri aslında bir barış çağrısı değil grup
başkan vekilimizin ifade ettiği gibi. Satırlara
baktığımız zaman, burada, devletin Kürt kökenli
vatandaşlarımıza yönelik bir katliam içerisinde olduğu ve
şiddet uyguladığı yönünde beyanlar var ve terör örgütlerine
ilişkin ise hiçbir ifade yok; devletin, başta Kürt halkı olmak
üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği
katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından
bahsediliyor; yine, devletin vatandaşlarına uyguladığı
şiddete hemen şimdi son vermesi talep ediliyor.
Şimdi Bu suça ortak olmayacağız.
diye başlıyorsunuz ancak bildiride devletin terörle mücadelesini,
kırk yıldır devam eden, bölge halkına zulmeden ve ülkemizi
rahatsız eden bu terör örgütüne karşı devletin
aldığı tedbirleri katliam ve şiddet olarak ifade
ederseniz Bu suça ortak olmayacağız. başlığı
gerçek olur; evet, terör örgütünün suçuna ortak olmuş olursunuz.
Bir akademisyen, üniversitede görev yapan, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin üniversitesinde çalışan ve yavrularımızı
teslim ettiğimiz, yetiştirmesi için gönderdiğimiz o
akademisyenler, devletin üniversitesinden maaş alan bu akademisyenler
eğer çıkıp da terör örgütlerinin tarafında yer alırsa,
devletin terörle mücadelesini bir katliammış gibi sunarsa ve bunun
altına imza atarsa orada hukuk devleti devreye girer ve gerekli
soruşturmalar açılır. Bu yapılmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok, soruşturma yok
işte, hiçbir soruşturma yok.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yapılan da budur ve
buna ilişkin de itiraz süreçlerini yine bu akademisyenler
değerlendirebilir, bununla ilgili kanallar da açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu duygu ve
düşüncelerle HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçmesi açısından bir cümle söylüyorum.
Şimdi, sayın hatip bugüne kadar KHKlardaki gerek akademisyenler
gerekse önceki ihraç edilen kamu görevlileriyle ilgili soruşturma diyor.
Hiçbiriyle alakalı idari ya da yargısal bir soruşturmanın
sonucunda ihraç söz konusu değil. Herhangi bir soruşturma
olmaksızın
BAŞKAN Soruşturmayı o
bağlamda kullanmadı ama.
AHMET YILDIRIM (Muş) İkinci bir husus:
Hak arama süreçleri açıktır. diyor. Şimdi, kendilerine
soruyorum: TBMM Dilekçe Komisyonuna dilekçe verebilirler mi? Veremezler çünkü
T.C. kimlik numaraları bildiriliyor. Daha ihraç edilenlerin bu Meclise
giremediğinden haberiniz bile yok, Meclise giremiyorlar onlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
lehinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkaya
konuşacak.
Buyurun Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle HDP Grubunun vermiş olduğu grup
önerisiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, yaklaşık on ay
önce yani dokuz ay yirmi üç gün önce bir darbe girişimi oldu. Bu darbe
girişimi tüm siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, STKların
ve halkımızın ferasetiyle ortadan kaldırıldı. Biz
bu süreç ve öncesinde yaşananların AKPye bir ders olabileceğini
hep düşündük, yanlışlarına bundan sonraki süreçte yer
vermeyeceğini hep umut etmiştik ama
yanıldığımızı kısa süre içinde gördük.
Artık AKPnin de Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğana
göre 15 Temmuz Tanrının bir lütfuydu. 246
yurttaşımızın öldürüldüğü, binlerce
yurttaşımızın yaralandığı gerici darbe
girişimini neden bir lütuf olarak değerlendiriyordu acaba AKPnin
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan? Bunun
cevabını da AKPnin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan vermelidir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 15 Temmuz darbe girişiminde sorumluluğu olanların
yargılanması gerektiğini hep belirttik. Bu söylemimizin, dün
olduğu gibi bugün de arkasındayız. İfademiz açık ve
nettir: Yargılanmalar, insan hakları çerçevesinde ve taraf
olduğumuz uluslararası hukuk kuralları içerisinde
yapılmalıdır; sorumlular, bu çerçevede, yasaların
gerektirdiği biçimde cezalandırılmalıdır. Ancak
gelinen nokta bu değildir. AKP iktidarı bu süreci kendine göre
fırsata çevirme işlemi yapmaktadır. 15 Temmuz sonrası, bir
ay içinde biteceği söylenen OHAL dokuz aydır devam etmektedir.
AKP iktidarı, bütün muhalifleri susturmak üzere
kurguladığı politikalarına hız verdi, ilk işleri
tıpkı Nazi Almanyasında yaşandığı gibi
basını sindirme harekâtıyla başladı. 15 Temmuz darbe
girişiminden bu yana en az 156 yayın kuruluş
kapatıldı, yaklaşık 2.500 gazeteci işinden oldu.
Bugüne baktığımızda Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin
verilerine göre de 159 gazeteci şu anda cezaevinde. 199 ülkenin basın
özgürlüğü durumuna ilişkin yayınlanan raporda, Türkiye 163üncü
sırada yer alıyor. Yine aynı raporda, Türkiye, özgür olmayan
ülkeler arasında ne yazık ki yerini aldı. Bugün, dünya için
Basın Özgürlüğü Günü ama ne acıdır ki bizim içinse utanç
verici bir gün hâline getirildi AKPnin yaptığı uygulamalar yüzünden.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü
vesilesiyle buradan bir kez daha sesleniyorum: 185 gündür özgürlüklerinden
yoksun bıraktığınız Cumhuriyet yazarlarını,
gazetecileri serbest bırakın diyor ve gerçek gazetecilerin Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, darbe girişimini
fırsat bilerek artan baskılar sadece içeri atılan gazeteciler
ile kapatılan yayınevleriyle sınırlı değil.
Savunma hakkı verilmeden, on binlerce kamu çalışanı,
emekçi, akademisyen açlığa mahkûm edildi. Bakınız, 16
Temmuz 2016 tarihinden bu yana kamudan ihraç edilen personel sayısı
115.194 kişiye ulaştı; görevden alınan akademisyen
sayısı 5.284, bunlardan 451i imzacı akademisyenler. Bu ihraçlar
için açıkça kullanılan terim medeni ölüm ya da başka bir
deyişle sivil ölüm çünkü yapılan, açıkça bu insanların
bütün geçmişleri, gelecekleri, dahası ailelerinin yaşam
hakları ellerinden almaktadır. Bu insanlar hiçbir şekilde iş
bulamıyorlar, ailelerinin geçimini sağlayabilecek bir uğraş
içine giremiyorlar, yurt dışına çıkamıyorlar, âdeta
toplum içinde tecrit ediliyorlar. Bazıları, bu düzenlemelerle
uğradıklarını düşündükleri haksızlığa
karşı yaşam haklarından da vazgeçiyor, toplamda 35
kişi intihar etti. Bu yüce Meclisin çatısı altında bizi
korumakla yükümlü olan bir polis memuru da son KHKyla açığa
alınınca hayatına kıydı. Şimdi sorarım size:
Daha sonra bu polis memurumuzun suçsuzluğu anlaşılırsa ne
olacak, bunun vebalini kim taşıyacak?
Değerli milletvekilleri, ihraçların
gerekçesinin ne olduğu da açıklanmıyor. Kamuoyuna yansıyan
açıklamalara göre kamu kurumlarından listeler isteniyor, kurumlar bu
listeleri Başbakanlığa gönderiyor. Kurum amirlerinin canı
kimi istiyorsa bu listeye dâhil ediliyor. Böyle bir anlayış
insanlık adına utanç vericidir.
Bakın, bir örnek vereceğim: Mersin
Üniversitesinden 28 Nisan KHKsıyla ihraç edilen Serdar Ulaş
Bayraktarın atılmasının nedeni imzacı akademisyen
olması, bir diğer deyişle PKKyla iltisaklı olarak
değerlendirilmesidir. Ulaşın babası 1980 yılında
PKKyla mücadelede şehit olmuş, Ulaş bir şehit çocuğu.
Şimdi, siz bir şehit çocuğuna yapılacak en büyük
kötülüğü yapıyorsunuz. Bu listeye onu dâhil edenlerin ellerinde somut
bir kanıt var mı? Yok. Bunun gibi yüzlerce örnek verilebilir.
Değerli milletvekilleri, kurum amirlerinin
insafına kalmış bir durum var, canları kimi listeye eklemek
isterse onu ekliyorlar. Peki, bu, işinden, ekmeğinden olan
insanların adalet arama hakları var mı? Ne yazık ki yok, son
getirilen KHKyla bu da yok edildi, bütün mahkeme yolu kapatıldı,
hatta bu insanların hak aramak için ödedikleri mahkeme masrafları da
üzerlerine bırakıldı. Dahası, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvurmalarını önlemek için kurulan
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna sevk edildiler. Adil
yargılama hakkını ortadan kaldıran, mahkemede savunma
hakkı yerine sadece dosya üzerinden çalışacak bir komisyon kurma
anlayışı hukuk devleti ilkesini yok eden, vicdanları
kanatan bir uygulamadır. Gelin bu yanlışları düzeltmek için
yüce Meclis olarak adım atalım, bu insanlara evrensel bir insan
hakkı olan adil yargılanma ve savunma hakkını
kullanmaları imkânını verelim, kurunun yanında
yaşın da yanmasını engelleyelim.
Değerli milletvekilleri, son olarak 1
Mayısta yaşananlara da kısaca değinmek istiyorum. Bütün
dünya emekçileri 1 Mayısta alanlardaydı, taleplerini dile getirdiler.
1 Mayısta ülkemizde emekçiler sıkıyönetim şartlarında
alanlara çıktılar, onca engellemelere rağmen alanları
doldurdular. Emekçilerin seslerini duyurmak için getirdikleri pankartlardaki
OHAL, KHK ve diktatör kelimeleri birilerince sakıncalı bulundu,
makasla kesildi. Siz o kelimeleri makasla kesseniz de güneşi balçıkla
sıvayamazsınız. 1 Mayısta ülkem bir polis devleti,
diktatörlük görünümündeydi. Şimdi bu söylemi AKP iktidarı
beğenmeyebilir ancak 1 Mayısta vapur seferlerini ve metrobüsleri
iptal edip, AKMye mitingleri için otobüsleri bedava yapıp, mesai saatleri
içinde kamu çalışanlarını mitinge götürüyorsan kusura bakma
Benim nerem diktatör? demeyeceksin; tam bir diktatör örneğidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, emekçiler,
çalışanlar dün alanlarda bu ülkede yaşananlara karşı,
AKPye karşı taleplerini dile getirdiler, bundan sonra da elbette ki
dile getireceklerdir.
Değerli milletvekilleri, OHAL
koşullarında referanduma gitmeyi içine sindiren AKPnin her türlü
baskı araçlarını kullanarak referandumda hayır diyenleri
sindirmeye, susturmaya çalışması, YSKnın kanunu ayaklar
altına alarak sağladığı desteğe rağmen
istediği oranı alamaması iktidarı germeye
başlamıştır. Normal kongre takvimine kadar AKP Genel
Başkanlığını düşünmediğini ifade eden
Cumhurbaşkanının alelacele AKPye üye olarak AKPnin
Cumhurbaşkanı ve 21 Mayısta AKP Genel Başkanlığına
gelecek olması AKPde işlerin iyiye gitmediğinin açık
göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, size buradan bir
şey hatırlatmak isterim: 23 Mayıs 2016 tarihinde
Cumhurbaşkanı Sayın Binali Yıldırıma Bin Ali
demişti. Daha bir yıl geçmeden de 21 Mayıs 2017de Sayın Cumhurbaşkanı
Binali Yıldırıma İn Ali diyecek. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, geldiğiniz
ahval budur.
Anayasa teklifi görüşmelerinde bu durumu
kürsüden defalarca dile getirmiştik, bu Anayasa değişikliği
Türkiyeyi tek adam rejimine ve parti devletine götürecek diye uyarılarda
bulunmuştuk. Tarih bizi haklı çıkarıyor, keşke
çıkarmasaydı. Ama bu millet buna izin vermeyecektir, tarih de bunu
elbette ki kalın harflerle yazacaktır.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Anayasa
değişikliğinden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız
partiye üye olmuştur. 21 Mayısta da olağanüstü kongreyi
yapacağız.
AK PARTİde işler iyiye gitmiyor.
vesaire falan gibi bazı sataşmalar var. Bu açıdan söz talep
ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, sataşma mı
Sayın Başkan? AK PARTİde işler iyiye gitmiyor.
Sataşma mı bu? Durum tespiti yapmış arkadaş.
BAŞKAN Sataşma tabii.
Buyurun, iki dakika
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Niye?
Anayasa değişikliği oldu mu ki? Yandaş Seçim Kurulu böyle
bir karar verdi diye
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Yakup Akkayanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında işlerin nerede
iyiye gitmediği çok açık, herkes bunu izlemekte. Bakın, seçim
sonuçları açıklanıyor
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
zaman? Biz duymadık.
MEHMET MUŞ (Devamla) -
ortaya
çıkıyor, belli oluyor; Sayın CHP Genel Başkanı bir
açıklama yapıyor. Bir grup toplanıyor, istifaya davet ediyor,
bağırıyor Genel Merkezin önünde.
Daha sonra, yine Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanlığını yapmış bir siyasetçi, şu
an milletvekili, bazı önermelerde bulunuyor. Başka bir genel
başkan yardımcısı Onun söylediklerini kabul etmeyiz.
diyor. Bir başka milletvekili, yine burada grup başkan vekilliği
yapmış, Antalya Milletvekilinin önerdiklerine kanının son
damlasına kadar mücadele ederek direneceğini ifade ediyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bizde
biat yok, biat yok, biat; bizde parti içi demokrasi var.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Dinle biraz,
dinle.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Dinliyoruz, dinliyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bugün bir başka
milletvekili Parti meclisinde herhangi bir karar alınmasına izin
vermiyor. Altı yedi saat tartışıyoruz ancak o,
kulağına kim ne fısıldarsa kararı ona göre veriyor.
diye bir açıklama yaptı, bugün disipline sevk edilmiş.
Şimdi, değerli milletvekilleri, daha
ötesi, Genel Başkanları ne diyor? Parti içi mücadeleye gireni
partiden kovacağım. diyor. Nerede?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kapının önüne
koyacağım. diyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Kovacağım.
demiş, Partinin önüne koyacağım. demiş, ne demişse.
Nihayetinde aykırı bir sese tahammülü yok. Şimdi, kafa
karışıklığı sizce kimde, kim kafa
karışıklığı içerisinde?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Aynaya
bakın, aynaya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Her taraftan farklı
bir ses çıkıyor, bu aykırı seslere katlanamayan Genel
Başkan ne diyor? Farklı bir ses çıkaranı kovarım
partiden. Siz siyasi parti değil misiniz?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) En köklü
siyasi parti biziz, biz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sizin içerinizde
seçimler, genel başkanlık, parti meclis üyeleri seçimle olmuyor mu?
Şimdi buradan birisi genel başkanlığa
adaylığını açıklasa Sayın
Kılıçdaroğlu onu partiden kovacak mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kovar.
MEHMET MUŞ (Devamla) İsmi geçen
arkadaşlar da var burada. Niye partiden kovuyor? Niye genel
başkanlığa aday oluyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) - CHP demokrasisi bu. Kafa
karışıklığı kimde? Kamuoyunun takdirinde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Muşun
sataşma olarak tarif ettiği durumdan sonra ben, Muşun
konuşmasını nasıl nitelendireyim bilemiyorum. Takdir sizin,
cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında,
yaşadığımız süreçle ilgili etraflıca bir
değerlendirmeyi birazdan yapacağım ama bugün karşı
karşıya kaldığımız durum şu: Adalet ve
Kalkınma Partisinin Türkiyeye öneremediği çünkü kendi içinde
yaşamadığı, kendi içinde hissetmediği demokrasiyle
Türkiyeyi getirmeye çalıştığı tek adam rejimine
karşı, o dengesiz, frensiz rejime karşı milletin,
halkın yüzde 50lik bir denge ve frenini karşısına koyup
kendilerinin bu diktatörlük hayallerine karşı onları siyasi pat noktasına
getirmiş olan halkın iradesinden uğradıkları
şaşkınlık ve kendi içlerine dönük olarak giriştikleri
cadı avının tezahürüyle karşı
karşıyayız. Ama tabii, böyle bir yerde grup başkan vekili
olmak da zor. Ne yapılacak? Dönülecek, parti içi demokrasinin
işlediği
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tabii Partiden
kovarım. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
seçim sonuçlarının
özgürce tartışılabildiği, disiplin sürecinin hiçbir zaman
ama hiçbir zaman partide siyaset yapanların siyaset alanlarını
kesmek, onları siyaset dışına itmek değil ama partide
aranan uyumu ve halkın beklediği umudun kırılmaması
noktasında yapılan bir değerlendirmeyi ancak bu şekilde
betimleyebilirsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Aynı
ifadeler.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin
içinde Pelikancılar yok, tetikçiler yok, İslamcılar yok,
hocacılar yok, kripto FETÖcüler yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Mesela, parasını içinizden birilerinin
ödediği Boğazdaki yalıdan Başbakan değiştiren
Pelikancılar da yok bizde veya ona karşı, o hocanın gitme
intikamından sonra bir araya gelen Kararcıların kurmaya
çalıştıkları parti içi iş birliklere kumpas
tanımlaması yapanlar da yok. Cumhuriyet Halk Partisinde şeffaf,
açık, parti için demokrasi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sizin bunu
tartışmak için kırk fırın ekmek yemeniz lazım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kapının önüne
kimi koyuyorlar?
BAŞKAN Sayın Özel, teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen
Sayın milletvekilleri, parti içi
tartışmalarınızı lütfen kulislerde veya başka
ortamlarda yapın, ben gündemi devam ettirmek istiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın Başkan,
siz yol açtınız buna, ilk sözü vererek.
BAŞKAN Lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, biz bu tartışmayı başlatmadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pelikan dosyası
başlattı bu tartışmayı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın grup başkan
vekili aynı şekilde yine partimize ve grubumuza sataşarak
sözlerini sürdürmüştür. Bu açıdan, cevap verme
hakkımızı kullanmak istiyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Önce
Davutoğlunu nasıl düşürdünüz, onu açıklayın.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim
size.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu açık bir sataşmadır, sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, bakın, beni İç
Tüzükün kurallarını uygulatmak zorunda bırakmayın, lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yani, burada siyasi partilerin
birbirleriyle olan ilişkilerini veya iç ilişkilerini
tartışmak için bulunmuyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, partimize, grubumuza açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Altından çıkamazsın, hiç girme.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Altında kalırsın Sayın Muş, hiç girme bu topa.
BAŞKAN Sayın Özdiş, lütfen
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hakikaten sayın grup başkan vekilinin işi gerçekten
zor; bize diyor ama kendisinin işi hakikaten zor.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Davutoğlunu
nasıl indirdiniz, bir onun cevabını verin.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, düşünün
-partinizin içerisinde nasıl bir demokrasi anlayışı varsa-
genel başkan kürsüden diyor ki: Kim parti içerisinde bir mücadeleye
girerse partiden kovarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle demedi, bu gerçek
değil, bu gerçek değil.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Öyle
demedi, hayır, öyle demedi.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Saptırma,
saptırma.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, demokrasi
ile bunu nerede bağdaştıracağız? Hani aykırı
seslere tahammülünüz vardı? Hani siz her şeyi
tartışıyordunuz? Hani siz her şeyi olduğu gibi masaya
yatırabiliyordunuz? Adam bir şey söylemiş, diyor ki: Yahu,
tartışıyoruz, tartışıyoruz,
tartışıyoruz fakat birisi bir şey söylüyor, onun
dediğini yapıyor; bizim dediğimizi dinlemiyor. Bundan
dolayı disipline sevk edildi. Fikirlerini ifade etme özgürlüğü yok mu
Sayın Sağların?
Değerli milletvekilleri, önce herkes kendisine
bakacak, ondan sonra başka bir partiyle alakalı söylemlerde
bulunacak.
Bir diğeri: Bakınız
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sizin partide Reisi
eleştiren bir kişi var mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın değerli
milletvekilleri, Kapının önüne koyarım.ı uyum ve ahenk
olarak aktarabiliyor CHP. Gerçekten, ben bile şaşırdım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Davutoğlunu
nasıl sildiniz, onu da anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir diğeri:
Bakın, bizim kongrelerimizin nasıl olduğu bellidir, bizde Genel
Başkan değişiminin nasıl olduğu da bellidir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Tek
ses.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ama şimdi soruyorum
buradan, milletimiz de bizi dinliyor: Peki, CHPde Genel Başkan
değişimi nasıl oluyor?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Oyla.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Nasıl oluyor
değerli milletvekilleri? Genel Başkan değişiminin
nasıl olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. O açıdan, daha
fazlasını buradan söylemek istemem. Gündemimiz yoğun, o
çalışmalara devam edelim arzu ederim. Bu açıdan, AK PARTİ
içerisinde kongrelerin nasıl yapıldığı gayet açık
bir şekildedir. Binali Yıldırım, delegelerin tamamına
yakınının oyunu almıştır, 21 Mayısta da
nasıl bir kongre olacağını, nasıl bir demokratik
şölen olacağını hep beraber sizler de göreceksiniz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne
demokratik şölen!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aslında sizi eleştirmeyi doğru bulmam, sizin takdiriniz ama ilk
sözü verirken ben Parti içi bir değerlendirmedir, buna gerek yok.
demiştim ama siz o sözü vererek bu münazarayı açtınız. Şimdi,
bu değerlendirmeye karşı biraz önce kendisine
açtığınız hukuk alanını bana da
tanımanız gerekiyor.
Söz istiyorum.
BAŞKAN - Hassas noktadan yakalamaya çaba sarf
ediyor. Doğrudan isteseydiniz de size söz verecektim.
Buyurun.
İki dakika
(CHP sıralarından
alkışlar)
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
uzatma niyetinde değilim ama birincisi, Sayın Muşa şunu
hatırlatalım: Binali Yıldırım televizyon televizyon
gezip Herkesin tamamının eksiksiz oyunu aldım. diye övünürken
Sayın Grup Başkan Vekili tamamına yakını derken ya
kendi verdiği oyla ilgili bir bildiği var ya Binali
Yıldırımdan bir şey gizliyorlar. Ama bir gerçek var,
Binali Bey buraya geldiğinde şunu söylemiştik: Ortaya çıkan
tüm tartışmalarda yani esas meselenin, zurnanın zırt
dediği yerin şu olduğunu biliyoruz: O 4 bakanla ilgili
Hırsızlığı yapan kardeşim olsa kolunu
koparırım. dedikten sonra kafasının
koparılmasına karar verilen Sayın Davutoğlu,
gittiğinde Binali Beye demişti ki: Bakın, size Bin Ali.
dediler bindiniz, gün gelecek İn Ali. diyecekler ineceksiniz.
Sizin genel başkan değişiminizin
tarihi belli oluyor, Genel başkanın ismini perşembe günü
açıklayacağız. diyorsunuz, o perşembe günü ismi hangi
bakan açıklasın onu bile saraydan talimatlandırıyorlar;
diyor ki: Binali Beyin adaylığını Ömer Çelik
açıklasın. Alacağı oydan kullanacağınız
oya, sayım yapılmadan önce hepsi baştan ilan ediliyor.
Daha geçen gün 21 tarihi telaffuz edilirken Numan
Kurtulmuş çıkıyor diyor ki: Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 21inde genel başkan seçilecek. Ya, sizde bir siyasi parti
olsa, attığınız oyun karşılığı
olsa, sizin birer parmak vekil, birer parmak delege olmaktan ileri bir
adım atabilecek nefesiniz olsa adam bir kere Seçilmesini bekliyoruz.,
Tek aday olmasını bekliyoruz., Delegelerimiz teveccüh göstererek
seçilecektir diye ümit ediyoruz. der. Tutup da 21inde genel başkan
seçilecektir. deyince, Siyasi Partiler Kanununa göre gazete ilanı versen
ne olur, burana delege yazsan ne olur, burada milletvekili olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
oturuyor olsan ne olur, grup
başkan vekili olsan ne olur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Sıkıysa seçmesinler.
BAŞKAN Sayın Özel, teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN Söz vermiyorum kimseye artık,
lütfen
Genel başkanları tartışıyorsunuz, partiyi
tartışıyorsunuz, biz burada iş yapacağız
arkadaşlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
bunu
şık bulmuyorum. Akşam Aday değilim. deyip sabah aday
olanlar 21 Mayısta nasıl kongre yapılırmış gelip
bir görsünler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 2/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, OHAL KHKleriyle
yapılan ihraçların neden olduğu sorunların ve hak
kayıplarının tüm boyutlarıyla ortaya konulması ve bu
hak kayıplarının ivedilikle giderilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3
Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde son olarak Adıyaman Milletvekili Sayın Adnan
Boynukara konuşacak.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, Özgür Beyin burada parmak
milletvekilleri dediğinden eminim hepimiz rahatsız olmuşuzdur.
Ben kasten
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Artık parmak da yok, avuç
var, avuç, çünkü Meclise de ihtiyaç kalmadı.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Yani burada herkes belli
bir halk iradesini temsil ediyor. Dolayısıyla, buna dikkat etmekte
fayda var diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, hep birlikte yüz
yıl boyunca unutulamayacak bir gece yaşadık. Bu gece, tarihin en
sıra dışı kırılma anlarından biriydi, 15
Temmuz gecesi. 15 Temmuz, klasik bir darbe girişimi değildi, bunu
netleştirmek için FETÖcü kalkışmanın amaçlarını
hatırlamakta yarar var. Seçilmiş Cumhurbaşkanının
infaz edilmesi, hiçbir darbede görülmemiş şekilde, vatandaşa
ateş açılması ve katliam yapılması, cumhuriyet
tarihinde ilk kez savaş uçaklarıyla şehir merkezlerinin
bombalanması, Meclisin, milletvekilleri içindeyken darbeciler
tarafından bombalanması; tankların halkın üzerine sürülmesi.
Evet, 15 Temmuz sivil Hükûmeti devirmeye yönelik bir darbe girişimiydi, iç
savaş çıkartmaya yönelik bir kalkışmaydı, bir
dış gücün ülkeyi işgal girişimiydi yani
karşımızda yalnızca iktidarı almak isteyen klasik bir
darbeci cunta yoktu; milletin istiklaline ve istikbaline kasteden, ülkeye ve
halka düşman bir dış güçle karşı
karşıyaydık ancak milletimizin tüm fertleri ihanetin en koyu
tonundaki karanlık geceyi aydınlık bir sabaha dönüştürdü,
tuzak kuranlar kendi kurdukları tuzağa düştüler, hainlerin
emelleri kursaklarında kaldı. Bunu sağlayan ise milletin derin
vicdanı ve sivil siyasetin yanında olma
kararlılığıydı.
Değerli milletvekilleri, FETÖ, masumiyet
zırhından dünyanın en kalleş terör örgütüne evrilmenin
öyküsüdür; sahtelik, takiye, çift kişilik ve şerle gizli ittifaktan
türemiş bir canavardır, Truva atıdır.
Değerli milletvekilleri, FETÖ bir günde ortaya
çıkmış bir terör örgütü değildir, 1970lerin
başında komünizmle mücadele amacıyla örgütlenmiş
yapılardan sadece bir tanesidir; 1980 darbesinden sonra farklı bir
formatta alana sürülen küresel güçlerin kullandığı bir
maşadır. FETÖ, failleri ortaya çıkartılmamış tüm
karanlık olaylarda karşımıza çıkan bir tür gladyo
örgütüdür, her an yeni bir formatta karşımıza çıkabilen bir
aparat. FETÖyü kısır ve dar bir alan içinde konuşursak
milletimize ve ülkemize yanlış yapmış oluruz. Milletin
seçtiği vekillere düşen, bu konuyu enine boyuna tüm yönleriyle ele
almaktır. FETÖyle hukuki mücadele ve devlet organlarının bu
örgütten arınma süreci, fiilî kalkışma girişiminin
bastırılması kadar önemlidir, hatta daha hayatidir. Bu
fırsatı gerektiği gibi değerlendirebilirsek kirli ve
kanlı vesayet odağını tasfiye edebiliriz, benzer
yapıların ortaya çıkmasını önlemiş oluruz,
güvenli ve huzurlu yarınlarımızı hep birlikte inşa
edebiliriz.
Burada dikkat etmemiz gereken konu ise adalettir,
hukuku işletmektir. Suça bulaşmış isimlerin kim olursa
olsun hesap vermesi konusunda en ufak bir tereddüt gösterilmemelidir. Terör
örgütünün kor çekirdeğinde yer alanların hak ettikleri cezaya
çarptırılması şarttır. Toplumda var olan beklenti de
suçluyla suçsuzun ayrıştırılmasıdır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Nasıl
olacak, nasıl? Nasıl olacak? Hani komisyon?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Niye
ayrıştırmıyorsunuz? 25 bin kişiyi sokağa
attınız!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Nerede
komisyon?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri,
konuşmacıya müdahale etmeyin.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Adalet adına
söylüyorum, vicdan adına söylüyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Cevap
alamıyorum.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Mehmet Bekaroğlu
Bey, isterseniz gelin buradan konuşun, bu öyle oturduğunuz yerden
tweet atmaya benzemiyor, Almanya Maliye Bakanıyla ilgili
attığınız tweeti hatırlıyor musunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Cevap
hakkım doğdu.
BAŞKAN Sayın Boynukara, siz
konuşmanıza devam edin, düzeni ben sağlamakla görevliyim,
lütfen
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Şunu açık
yüreklilikle söylüyorum: Millete, ülkeye ve hukuka sadakatle
bağdaşmayan her türlü gruplaşma, şeffaf olmayan
oluşumlar ve hukuk dışı her türlü dayanışma,
kamusal alanda otonom iktidar alanları oluşturmaya adaydır ve
kabul edilemez. Kamuda çalışanlar arasında kamu örgütlenmesi
dışında farklı bir yere aidiyet duygusuyla oluşan
yapılanmalar suçtur, hep birlikte bunlarla mücadele etmeliyiz. Bunu
düşünce ve inanç özgürlüğüyle karıştırmamak gerekir.
Başkasına aidiyet duygusuyla kamu hizmeti vermeye çalışmak
farklı, düşünce ve inanç özgürlüğü farklıdır.
Değerli milletvekilleri, sizlerle Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bir kararını paylaşmak
istiyorum: Eskelinen-Finlandiya Büyük Daire Kararı. Bu karar 2007
yılında alınmış. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bu kararında Anayasal sadakat ilkesini ihlal eden kamu
görevlileri devlet tarafından görevinden çıkartılabilir. diyor.
Bunun için aranan temel kriter ise kamu gücünün kullanımına
ilişkin devlet ile memur arasında özel güven ilişkisinin
tehlikeye düşmüş olmasını gösteriyor. İsteyen bu
kararın detaylarına bakabilir, ben de paylaşabilirim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı ne olacak?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bahsettiğimiz
türden terör örgütleriyle mücadele etmek için bu önemli bir içtihattır.
Hangi tür terör örgütü olursa olsun fark etmez.
Değerli milletvekilleri, darbeye
kalkışan, halka ateş eden ve şehirleri bombalayan bir
örgütten bahsediyoruz. Burada güven ilişkisinden bahsetmek mümkün mü?
Kuşkusuz değil. Buna rağmen devlete düşen, hukuku
işletmektir, suçlu ile suçsuzu net olarak ayırmaktır. Kurunun
yanında yaş da yanar düşüncesi hukuk devletinde olmaz. Kuru ile
yaşı ayırmak, işte bizzat devlet budur.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hani
nerede?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bunun ne kadar zor
olduğunun farkındayım çünkü her geçen gün ortaya çıkan yeni
bilgilerle bu zorluğu görüyoruz. Karşımızdaki örgüt her
alanda takiye yapan bir anlayıştan besleniyor. İşimiz zor
ve çetin. Bu ise devletin sorumluluğunu artırıyor. Devlete
düşen, hukuk, adalet ve titizliktir. Milletin beklentisi de budur.
Aliya İzzetbegoviçin güzel bir sözü var:
Adaletten başka hiçbir borcumuz yok.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boynukara.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şahsına yapılan bir sataşma var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne dedi sizin
şahsınıza?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Attığım tweetten, bir şeylerden söz etti. Gel, burada
konuş
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Daha
dünyadan haberin yok!
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, bir dakika
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
İnsanlar bir şey anlamadı, cevap vereceğim.
BAŞKAN Ne dedi de hakkınızda da
sataşma var?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Başkanım
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bir tweet
attınız Alman bakanına. falan diye bir şey söyledi, kimse
bir şey anlamadı. Cevap vereceğim.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Boynukara, ben
duydum, ne dediniz?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Beyefendi, Mehmet
Şimşek ile Almanya Maliye Bakanının bir
konuşmasına ilişkin bir tweet atmıştı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bekaroğlu.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
ve tweette
şunu ifade etmişti...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ben cevap
vereceğim efendim, ne yaptığımı söyleyeceğim.
BAŞKAN Ben Sayın Boynukarayı
dinliyorum, sizi değil Sayın Bekaroğlu.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Birisi Almanya
Maliye Bakanı, birisi Türkiye Maliye Bakanı, buna bakın. diye.
Almanya Maliye Bakanı engelli, tekerlekli sandalyede, Mehmet
Şimşek Bey de nezaketen yanında eğilip konuşuyor.
Ardından Beyefendi bunu sildi. Bunu ifade etmek istemiştim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Açıklayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mehmet Bekaroğlunu
kastettiği açık efendim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Benim ismimi
verdi zaten.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Bekaroğlu konuşmasını biliyor herhâlde değil mi,
lütfen!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biliyor, biliyor.
BAŞKAN Siz böyle bir tweetle ilgili olarak
açıklamada mı bulunmak istiyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim,
orada ne dedim, ne oldu, kimse bir şey anlamadı, kötü bir şey
yaptığımı sanıyorlar, açıklayacağım,
kendimi savunacağım.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu,
açıklama mı yapmak istiyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika açıklama.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim,
sataştı, bizi yerdi. Niye yerimden? İki dakika oradan
yapacağım. Sataşma
BAŞKAN Benimle tartışmayın
lütfen. Açıklama yapmak istiyorsanız yerinizden bir dakika size söz
vereceğim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim,
sataştı bana, cevap vereceğim cevap. Sataştı, cevap
vereceğim.
BAŞKAN Sataşma yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Nasıl
sataşma yok?
BAŞKAN Bakın,
attığınız bir tweetten bahsetti.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim, ama
benim kötü bir şey yaptığımı ima etti, sataştı
bana. İki dakika oradan cevap vereceğim.
BAŞKAN E, açıklama veriyorum size!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Zaten iki
dakika geçti Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bakın, benimle
tartışmayın Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İki
dakika zaten geçti.
BAŞKAN Attığınız
tweetle ilgili açıklama yapmak istediğinizi söylüyorsunuz, İç
Tüzüke göre yerinizden bir dakika söz vereceğim size. Lütfen
pazarlık yapmayın benimle.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim,
benim kötü bir şey söylediğimi, kötü bir şey
yaptığımı ima ettiler, sataştılar,
sataşmaya
BAŞKAN Böyle ima ederek sataşmadan
dolayı söz vermiyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İsmimi
verdiler açıkça.
BAŞKAN Lütfen yerinize geçin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İsmimi
verdiler açıkça.
BAŞKAN Yerinize geçin lütfen ve yerinizden
bir dakika size söz veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Haksızlık yapıyorsunuz. Sataştılar ve cevap
vereceğim ben. Hakkım bu benim.
BAŞKAN Ben size o hakkı tanıyorum.
Açıklama yapmak istediğinizi söylediniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Tanımıyorsunuz. Nasıl tanıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
rica ederim, çok özür dilerim ama bakın, şu anda sizin
yaptığınız iş, kürsüden yapılan
Sataşılan kişinin Bekaroğlu olduğuna ilişkin hiçbir
şüphe yok, kendisi de itiraf ediyor ve açık bir sataşma var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İsmimi
verdi.
BAŞKAN Bakın Sayın Özel,
şurada şunu bir tespit edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Edin efendim.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
tarafından atılan bir tweetten bahsedildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
yaptığınızı hepimiz biliyoruz. diye, ağır
bir şüphe yarattı.
BAŞKAN Bakın, Sayın Özel,
şimdi Bekaroğlu yanınızda.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ben
konuştum
BAŞKAN Atılan bir tweetten bahsetti.
Ben de diyorum ki kendisine -ve silmiş tweetini- eğer böyle bir
şey yoksa veya kastını herhangi bir şekilde açıklamak
isterse yerinden bir dakika söz veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sataşma kürsüden efendim.
Sataşma sebebiyle
BAŞKAN Sataşma olarak görmüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yapmayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Atılan tweet üzerine
açıklama veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Yani
görmüyorsanız mesele yok.
BAŞKAN Geçer misiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) O zaman
kasti hareket ediyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika söz veriyorum.
İsterseniz geçin, yerinizden açıklamanızı yapın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bana
sataştı efendim.
BAŞKAN Yoksa oylamaya geçeceğim
Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Sataşmadan verilecek söz
BAŞKAN Oylamaya geçeceğim Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
iki dakika
kürsüdendir.
BAŞKAN Bakın, ara veririm, bu
hakkınızı da kaybedersiniz. Lütfen
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Verirsiniz,
tamam, yaparsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da yapın.
BAŞKAN Geçin yerinize, bir dakika söz
veriyorum size.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Yaparsınız, haksızlık yapmış olursunuz.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Haksızlık yapmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da yapın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bekaroğlu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da yapın Sayın
Başkan.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Haksızlık
yapmayın.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, lütfen
yerinize geçin. Size bir dakika söz veriyorum. Burada sataşma yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Efendim,
sataşmaya cevap kürsüden verilir.
BAŞKAN Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın Bekaroğlu, bir şey mi
söyleyeceksiniz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Evet
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük 60a göre bir
açıklama yapmak istiyor.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika yerinizden.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun,
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz evvel sayın
milletvekili arkadaşımız hakkımda bir açıklamada
bulundu, bunun tam olarak ne olduğu anlaşılmadı. Evet, ben
sosyal medyada bir paylaşım yaptım Sayın Alman Bakan ve
Sayın Hazineden sorumlu Bakan Mehmet Şimşekle ilgili.
Sayın Alman Bakanın engelli olduğunu bilmiyordum. Bunu
öğrenir öğrenmez geri çektim ve milletten özür diledim, herkesten
özür diledim. Burada bir eksiklik, bir şey göremiyorum, bu bir.
İkincisi, sayın hatibin söyledikleriyle
ilgili asıl birkaç cümle ifade etmek istiyorum. Sayın hatip
savunmalar yaptı, Terörle mücadele esnasında elbette bazı
şeyler olacak. dedi ama iş öyle değil. Bu konuyla ilgili, kanun
hükmünde kararnamelerle ilgili yapılan uygulamalar gerçekten toplum
vicdanını, kamu vicdanını ciddi bir şekilde
rahatsız edecek noktaya geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bekaroğlu.
Bir dakika daha süre veriyorum size.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Cumhurbaşkanımız
Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz. dedi.
Bu çok talihsiz bir laftır, bunu söylenmemiş olarak kabul etmemiz
gerekiyor. Gerçekten insanlar acınacak duruma düşmüştür. FETÖcü
olabilir, başka bir şey olabilir. Bütün evrensel hukuk kuralları
da dinimiz de suçların, cezaların şahsi olduğunu söyler ama
aileler, akrabalar, yedi sülale diye ifade edildi, ciddi bir şekilde
mağdur edilmektedir. Bu konu konuşulurken bunların da ifade
edilmesi gerekiyor. Acıyalım arkadaşlar acıyalım;
vicdanımızı karartmayalım, acımaya devam edelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini...
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan... Başkanım...
BAŞKAN Buyurun Sayın Boynukara.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Beyefendi benim
konuşmamı ya tam dinlememiş ya da eksik dinlemiş, arkada
olduğu için sesim gitmemiş olabilir. Metni alıp okursalar ne
demek istediğimi gayet iyi anlarlar.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Okuyacağım efendim, okuyacağım.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Bakın.
BAŞKAN - Açıklama mı yapmak
istiyorsunuz Sayın Boynukara?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Evet efendim.
BAŞKAN Bir dakika...
Yerinize geçin lütfen.
Buyurun.
25.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Konuşmamda
altını ısrarla çizdiğim noktaları
hatırlatıyorum. Devlete düşen hukuku işletmektir, suçlu ile
suçsuzu net olarak ayırmaktır. Kurunun yanında yaş da
yanar. düşüncesi hukuk devletinde olmaz. Kuru ile yaşı
ayırmak, işte hukuk devleti dediğin budur. Benim söylediğim
bunlardı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bu
söylediklerine itiraz etmiyorum, buna bir itirazımız yok.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) O zaman bunu
söyleyeceksin.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 2/5/2017 tarihinde Antalya Milletvekili Niyazi
Nefi Kara ve arkadaşları tarafından, 687 sayılı KHKyla
kapatılan özel etüt eğitim merkezlerinin terör örgütleriyle
ilişkileri tespit edilemeyenlerinin yeniden açılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 3 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/5/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve
arkadaşları tarafından, 2/5/2017 tarihinde, 687 sayılı
KHKyla kapatılan özel etüt eğitim merkezlerinin terör örgütleriyle
ilişkileri tespit edilemeyenlerinin yeniden açılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan 1157 sıra no.lu Meclis Araştırma Önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 3/5/2017 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara
konuşacak.
Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; özel etüt
merkezlerinin kapatılması konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiğimiz grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İki gün önce coşkuyla
kutladığımız bu 1 Mayısın, taşeronu, iş
cinayetlerini, işçilerin, emeğin sömürülmesini konuştuğumuz
son 1 Mayıs olmasını diliyorum. 1 Mayısın ülkemizde
Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanmasını sağlayan bu
Meclisin milletvekillerine teşekkür ediyorum ancak işçi
kardeşlerimize karşı sorumluluğumuzun devam ettiğini
de vurgulamak gerekir. Taşeron sistemin son bulduğu, iş
cinayetlerinin önlendiği, emeğin sömürülmediği ve
özgürleştiği bir Türkiyeyi hep birlikte kurabiliriz.
Değerli arkadaşlar, 687 sayılı
KHKyla 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda
düzenlenen özel etüt merkezleri kapatıldı. Kapatılma gerekçesi
olarak bu etüt merkezlerinin terör örgütleriyle bağlantıları
olması gösterildi. Aynı KHKyla bu eğitim merkezlerinin
29/7/2017 tarihine kadar kanunun ilgili bentlerinde tanımlanan özel
öğretim kurumlarından birinin gerektirdiği şartlara uygun
hâle getirilmeleri, aksi hâlde kapatılacakları da hükme bağlanmıştır.
Öncelikle belirtmeliyim ki eğer herhangi bir
özel eğitim kurumunun ya da etüt merkezinin terör örgütleriyle bir
bağı var ise elbette ki kapatılmalıdır. Bu etüt
merkezlerinin sahipleri ve hatta bu etüt merkezlerinin açılmasına
izin veren makam sahipleri yargı önüne çıkarılmalıdır.
Ancak içinde bulunduğumuz OHAL sürecinde her KHKda olduğu gibi bu
KHKyla da aldığınız kararlar suçsuz birçok kişiyi ve
kurumu mağdur etmiştir. Toptancı bir anlayışla tüm
etüt merkezlerine Terörle ilişkisi var. muamelesi yapmanız son
günlerde arayıp da bulamadığımız adalet
anlayışını ve devlete olan güveni daha da çok
zedelemektedir.
Arkadaşlar, bu etüt merkezleri okul
çağındaki öğrencilerin sosyal, psikolojik, bilimsel ve sanatsal
faaliyetlerde bulundukları ve bu konuda destek aldıkları
mekânlardır. Özellikle özel sektördeki mesai saatleriyle
kıyaslandığında ailelerin, okuldaki dersler bittikten sonra
çocuklarının güvende olduklarını bildikleri, beslenme ve
barınma gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesinin yanında
sosyalleştiklerini de bildikleri kurumlardır. Bunların
yanında, bu kurumlar birçok atanmamış öğretmene iş
imkânı da sunmakla beraber, birçok işsiz vatandaşımıza
da ekmek kapısı durumundaydı.
Yukarıda da belirttiğim gibi, tekrar
vurgulamak isterim ki eğer bir eğitim kurumunun FETÖ, PKK gibi
devletimize ve milletimizin canına kasteden hain terör örgütleriyle bir
ilişkisi tespit edilmiş ise bu kurumlar derhâl
kapatılmalıdır ve çocuklarımızın güvenlikleri
sağlanmalıdır, böyle kurumlara izin de verilmemelidir. Ancak,
terör örgütleriyle hiçbir şekilde bağı olmayan etüt
merkezlerinin kapatılmış olması, etüt merkezi sahibine, bu
merkezde çalışan öğretmenler ile diğer personellere,
çocuklarının mesai saatleri süresince bir eğitim merkezinde
güven içerisinde olduğunu bilen ailelere ve bu merkezlerde sosyal hayatta
ilişkileri gelişen çocuklarımıza olumsuz etkisi
olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, terörle mücadele
ediyoruz diye ilan ettiğiniz OHALde geçen sürede
çıkardığınız 24 KHKyla terörle mücadeleyi içermeyen,
terörle ilişkili olmayan birçok karar aldınız. Kış
lastikleriyle ilgili düzenlemeyi KHKyla geçirdiniz. En son, evlilik
programlarını, yayınladığınız KHKyla
kaldırdınız. Yanlış anlaşılmasın, bunu
söyleme nedenim bu düzenlemelere karşı olduğumuzdan değil,
Meclise getirseydiniz, burada çözseydik. Aslında, tüm bunlar
getirdiğiniz yeni değişikliğin bir provasıydı.
Siz daha referandum olmadan KHK yetkisiyle Meclisi işlevsizleştirmeyi
tercih ettiniz. Sadece bizim değil sizlerin de yetkileri ellerinizden
alındı.
Terörle mücadele ediyorsunuz, bu kapsamda evlilik
programlarını kaldırıyorsunuz. Ancak, her televizyon
kanalında mafya, terör, ölüm, savaş içeren diziler yayınlanmakta
ve özellikle, çocuklarımız ve gençlerimiz bu tarz yayınlardan
olumsuz etkilenmektedir.
Değerli arkadaşlar, dinimiz sevgi dinidir,
dilimiz sevgi dili olmalıdır. Bunları konuşmamız
gerekirken bu millete, gelecek nesillere barış, dayanışma,
kardeşlik gibi duyguları aşılamamız gerekirken siz,
çocuklarımızın eğitim alacağı, terörle ilişkisi
bulunmayan tüm kurumları kapatarak gelecek nesillere de kötülük
yapıyorsunuz.
Dahası da var. Mesela, bu KHK yetkisiyle neler
yaptınız? YSKnın seçim dönemlerinde özel radyo ve televizyon
yayınlarında tek yönlü ve taraf tutan yayınların
cezalandırılmasına yönelik olan hükmü
kaldırdınız. Seçim dönemlerinde, gerçek demokrasilerin olmazsa
olmazı fırsat eşitliğini yok ettiniz. Bunun terörle
mücadeleyle ne ilgisi vardı? OHAL sürecinde çıkardığınız
KHKlarla Türkiye'nin demokrasi, insan hakları gibi evrensel
değerlerde küme düşmesine sebebiyet verdiniz. Maalesef,
izlediğiniz politikalar nedeniyle Türkiye, Avrupa Konseyi siyasi gözetim
sürecine tekrar alındı. Uluslararası alanda da demokrasimizin
gerildiğini tescil ettirmiş oldunuz. Bize ne Avrupadan. diyemezsiniz.
Dünya ülkeleri arasında ilişkilerinizde üçüncü sınıf bir
demokrasiyle tefeciye düşmüş bir tüccar durumuna düşersiniz, bu
da ülkenin saygınlığına, milletimizin yani hepimizin
saygınlığına gölge düşürürken
halkımızın daha fazla sömürülmesine sebebiyet verecektir.
Türkiye'nin bu kadar zemin kaybettiği bir
dönemde seçimlerin adilliği, şeffaflığı ve
güvenliğinden sorumlu Yüksek Seçim Kurulunun referandum günü ve
sonrasında aldığı kanunsuz kararlar da ülkemize olan
inanılırlığı zedelemiştir. YSK
aldığı kararlarla referandum sürecinde adil bir seçim
ortamının olmadığını açıkça ortaya koyan
uygulamaların yanında bir de referandumu şaibeli hâle
getirmiştir.
YSK kendini kanun koyucu olarak göremez değerli
arkadaşlar, kendisini yüce Meclisin üzerinde konumlandıramaz. Hiçbir
YSK üyesi, sizlerin sahip olduğu kanun yapma yetkisine sahip
değildir, bu onların haddi de değildir. Hukuk devleti bir
devletin işleyişinde yargının, adaletin ve hukukun
üstünlüğünü teminat altına alır ve ülke
vatandaşlarının adalete olan güvenlerini temsil eder. Yani hukuk
herkes için gereklidir. Eğer, hukukun üstünlüğünü uygulamazsanız
devlet mekanizmasını işlemez hâle getirirsiniz. Devletin
olmadığı bir yerde olsa olsa derebeylik ve kaos ortaya
çıkar. Hukuk herkese lazımdır, adalet herkese bir gün lazım
olacaktır.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen ne anlarsın
hukuktan, sen ne anlarsın adaletten, OHALden, KHKdan?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Bunları size defalarca söyledik, sizleri hep uyardık ama maalesef
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen sadece yumruk vurup
kaçmayı bilirsin. Sen milletvekillerinin yüz karasısın!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sensin
sen, sen!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
sizler
üstünlerin hukukunu öngören değişiklikte direttiniz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen ahlaksız bir
adamsın!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sensin,
sen!
BAŞKAN Müdahale etmeyin lütfen.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen
aşağılık bir adamsın!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sensin
o, sen!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Bir gün
hukuk ve adalet size de lazım olduğunda
HAMZA DAĞ (İzmir) Utanmıyor musun
konuşmaya burada?
BAŞKAN Sayın Dağ
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen yumruk atıp
kaçan adamsın!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sensin
o!
ALİ ŞEKER (İstanbul) O Niyazi Kara,
senin yüzün kara!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
eğer arayıp bulabilirseniz bizleri de bilgilendirin.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen
aşağılık, ahlaksız bir adamsın!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Korkaksın,
korkaksın!
HAMZA DAĞ (İzmir) Konuşamazsın
sen, konuşamazsın burada, konuşmaya hakkın yok senin.
BAŞKAN Sayın Dağ,
konuşmacıyı duyamıyorum, lütfen
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Devleti
idare edenler hukuku yok ederse ve vatandaş kendi hukukunu yaratırsa
devlet ayakta duramaz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen milletvekillerinin
yüz karasısın! Sen yüz karası olarak tarihe geçtin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sensin o!
BAŞKAN Sayın Dağ, lütfen
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Devleti
yok ederek iktidarda kalamazsınız arkadaşlar.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen,
milletvekillerinin, gelmiş geçmiş Türk milletinin milletvekillerinin
yüz kararasısın.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sensin yüz
karası!
BAŞKAN Sayın Dağ
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Meclis
Başkanımızın gönderdiği Kırk Hadis eserinden bir
alıntıyla sözlerimi tamamlamak isterim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen saygıdan
bahsetme, sen dinden bahsetme, bahsedemezsin sen.
BAŞKAN Sayın Dağ, konuşmacıyı
duyamıyorum, lütfen
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Peygamber Efendimiz Hazretleri
ALİ ŞEKER (İstanbul) O Niyazi Kara,
senin yüzün kara!
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen burada bizim genel
başkan yardımcımıza yumruk atıp kaçan ahlaksız
bir adamsın.
BAŞKAN Sayın Dağ, lütfen yerinize
oturur musunuz?
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen
konuşamazsın, konuşmaya hakkın yok! Konuşabilsen gelip
kürsüden konuşurdun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Provoke ediyor.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Dağ
Sayın
Dağ, lütfen.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne
alakası var, bize fırlattınız o bardakları.
HAMZA DAĞ (İzmir) Konuşsun.
BAŞKAN Sayın Dağ
ALİ ŞEKER (İstanbul) O bardaklar
bize fırlatıldı.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Sayın Başkan
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çık
konuş, çık konuş! Ayıp yahu!
KAZIM ARSLAN (Denizli) Konuşma ya.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne ayıbı,
onu yapan kimdi? Sessiz sedasız geziyorsun, yok öyle, yok öyle!
BAŞKAN Sayın Dağ, lütfen...
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Sayın Başkan
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Allah
Allah!
BAŞKAN Sayın Dağ
Sayın
Özdiş
HAMZA DAĞ (İzmir) Ahlaksızlık
yaptın, ayıp olan sizin yaptığınız, ayıp
olan onun yaptığı. Şu Mecliste tarihe geçti bu konuşan
kişi. Konuşamaz bu kürsüde Sayın Başkan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) O
bardakları fırlatan arkadaşına konuş sen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl konuşamaz ya,
nasıl konuşamaz?
HAMZA DAĞ (İzmir) Sevgi dini diyor bir
de, din sevgi dini diyor. Sevgiden bahsedecek bu mu? En son sevgiden
bahsedecek kişi bu!
BAŞKAN Sayın Dağ, lütfen
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Sayın Başkan, eğer izin verirseniz o gün yaşananları
bir bir anlatırım.
BAŞKAN Hayır, hayır, izin
vermiyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) Neyi
anlatacaksın, neyi anlatacaksın videolarda gördüm her şeyi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya bırak Nefi ya,
bırak!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yok
canım, gerek yok.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Ben
anlatırım ama
BAŞKAN Sayın Kara, lütfen
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
o gün
bize gelip baştan saldıran arkadaşlarınızı
bilmeniz gerekiyor arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Kara
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Kusura
bakmayın, yanlış biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nefi, konuyu anlat.
HAMZA DAĞ (İzmir) Bir de tutup savunma
yapacaksın. Nasrettin Hoca hesabı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibin iki dakika süresi vardı, süresine ekleyin.
BAŞKAN Biliyorum Sayın Özel, biliyorum,
karşıda saat var görüyorum oradan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Konuyu anlat sen, konuyu
anlat.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Arkadaşlarımız bilmeden suçluyor.
HAMZA DAĞ (İzmir) Neyi bilmeden
suçlayalım, gerçekler ortada, dışarıda değildik,
buradaydık, yumruk vurup kaçtın.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
müdahale etmeniz lazım. Sayın Başkan, müdahale eder misiniz?
BAŞKAN Sayın Kara
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Gerçekten arkadaşım, gerçekten bilmiyorsun, bilsen yapmazsın,
kul hakkı alıyorsun.
HAMZA DAĞ (İzmir) Anlatsaydın o
zaman. Yüzün yok çünkü
Bir de çıkmış sevgiden bahsediyorsun,
hukuktan bahsediyorsun.
BAŞKAN Sayın Kara, bakın,
mikrofonunuzu kapattım, lütfen kaldığınız yerden
İki dakika süre veriyorum size, konunuzdan ayrılmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, siz de sessizliği
sağlayın.
BAŞKAN Sayın Dağ, siz de lütfen
sakin dinlemeye çalışın.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
lütfen müdahale edin konuşmasın arkadaşımız, bir
dinlemesini bilsin ya.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sevgiden, dinden,
dilden bahsederse müdahale ederim arkadaş.
BAŞKAN Buyurun iki dakika ek süre veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, tamam.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Lütfen
Bu kadar
konuşamazsınız, bu kadar müdahale edemezsiniz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Ayıptır yahu, istismar ediyorsun.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kara
HAMZA DAĞ (İzmir) Yumruğundan
bahsetsin hadi, sevgi dini dedi.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ya, bir laf atarsın,
iki laf atarsın. Bu kadar konuşulur mu ya!
BAŞKAN Grup başkan vekilleri, lütfen,
yardımcı olun.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Onun
yaptığı affedilecek şey mi ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, zaten
ayıbı yeter ona be, ayıbı yeter, o
korkaklığın ayıbı yeter ona.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ya arkadaşım
konuşsun kürsüden ya, bırakın ya. Sataşmanın ötesine
geçmeyin, ayıp ya.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Utanmadan
konuşsun.
BAŞKAN Oldu mu, sakinleştik mi?
İki dakika.
Buyurun yeniden başlayın.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Meclis
Başkanımızın gönderdiği Kırk Hadis eserinden bir
alıntıyla sözlerimi tamamlamak isterim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Allah Allah! Hadiste
yumruk at diyor değil mi?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Peygamber Efendimiz Hazretleri buyurmuştur ki: Sizden birisi kendisi için
istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Hadiste yumruk at
mı diyor?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Adaletin
ve hukukun sağlanmasına katkı koyacağını
düşündüğümüz bu önergeye vereceğiniz destek için şimdiden
teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bu konuyla ilgili, grup başkan
vekilleriniz burada, hepiniz buradasınız; ben kendi adıma, o gün
yaşanan... Bana öncesinde burada saldıran milletvekili bellidir.
Buraya düşmemi sağlayan... Şuradaki çukura giderken son anda
kurtulmamı bilenler biliyor. Ondan sonra da şuuru kapanmış
bir şekilde, bilinçsiz bir şekilde hiç
tanımadığım bir arkadaşıma vurmuşum.
İki gün sonra hatırladım, inanın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bırak be!
MURAT DEMİR (Kastamonu) Ne şuuru ya!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Yani bu
konuda bu arkadaşımızdan helallik almak isterim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kara, lütfen bu konuyu
açmayın.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Bakın, bu konuda... (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın,
söylüyorum, isteyerek yapılmış bir olay değil.
BAŞKAN Sayın Kara, lütfen...
HAMZA DAĞ (İzmir) Yumruk
attığın için havaalanında çiçeklerle
karşılandın, onu bari kabul etmeseydin, havaalanında
karşılanmanı bari yapmasaydın. Var mı böyle bir
şey ya!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Arkadaşlar, arkadaşlar, o başka bir şey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Havaalanında
karşıladılar seni, kahraman mı oldun?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Bakın, o başka bir şey.
Sayın Mehmet Muş...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onun ezikliği
sana yeter be, onun ezikliği sana yeter!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Bakın, grup başkan vekiliniz beni çok iyi tanıyor, beraber
yolculuk yaptık, Avrupa Birliğinde beraber çalıştık,
nasıl birisi olduğumu o da biliyor. Bakın, her zaman
konuşabiliriz, bunu sizlerle konuşmaktan hiçbir zaman
sıkıntı yaşamam. Ben gerçekten, birazcık size
şunu öneriyorum...
MURAT DEMİR (Kastamonu) Şuurun
kapalı yumruğu atıp kaçıyorsun.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Kaçmıyorum arkadaşım, o da değil, o da değil; ya,
lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onun ezikliği
sana yeter.
BAŞKAN Sayın Kara, teşekkür ederim,
lütfen...
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Ben
sizinle rahat rahat konuşmaya hazırım, sohbet ederim,
hakkınızı helal etmenizi isterim...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizden değil
kardeşim.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
...ama...
Size de hakkımı helal etmem o zaman, size
bunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru söylüyor.
BAŞKAN Sayın Kara, teşekkür ederim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Senin bizde hiç
hakkın yok.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Ne hakkı ya,
senin bizde hiç hakkın yok.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Şu
anda kul hakkı alıyorsun kardeşim, bilmediğin bir konuyu
söylüyorsun.
HAMZA DAĞ (İzmir) Bırak şimdi
gözünü seveyim ya, bilmediğin konu, Türkiye gördü ya, Türkiye.
BAŞKAN Sayın Kara, süreniz bitti.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Bu,
Allahın affetmem dediği bir haktır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakayım ya!
BAŞKAN Sayın Kara, süreniz bitti.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Kul hakkı
alıyorsunuz, kul hakkı alıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onun eksikliği,
ezikliği sana yeter be, ömür boyu yeter. O yaptığın sana
ömür boyu yeter.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Türkiye gördü.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk olarak Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu
konuşacak.
Buyurun Sayın Topcu...
KAZIM ARSLAN (Denizli) Allah Allah, kendi
yaptıklarını saymıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 4 tane hırsıza sahip
çıktınız, biz bir tane adama mı sahip çıkmayalım,
utanmadan konuşuyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Türkiyenin kul hakkını yediniz, Türkiyenin, ne
bağırıyorsunuz; Türkiyenin kul hakkını yediniz, 80
milyonun! Ne bağırıyorsunuz, açıkladı işte, ne
yani, açıkladı.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sen ne
bağırıyorsun? Hadi konuşma!
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
lütfen, grup başkan vekilleri, lütfen arkadaşlarınızla
ilgilenir misiniz, rica ediyorum.
Buyurun Sayın Topcu.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öğrenci etüt merkezleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği araştırma üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, etüt merkezleri derken, burada, gerçekten bu
merkezlerin insan unsuruna hizmet edeceği çok önemli yerler olarak,
arkasında derin anlamları barındıran yerler olarak
algılanması gerektiğini baştan söylemek istiyorum.
Keşke insan unsuruna gereken önem verilseydi, eğitim sistemi insan
unsurunun karakterli bir şekilde yapılandırılmasına
yönelik olarak eğitimini verseydi bugün burada şu
yaşadığımız tablo belki hiçbir zaman
yaşanmayacaktı. Kendimizi çok daha farklı bir şekilde, kaliteli
iletişim araçlarını iyi kullanarak, kendimizi doğru dürüst
ifade ederek belki anlatacak, Türkiyenin sorunlarına yönelik olarak çözüm
üretecektik. Yalnızca ideolojik perspektiften bakarak Ben
haklıyım, benim sesim daha çok çıkarsa ben daha fazla
haklılığımı ifade edebilirim. şeklindeki
tartışmaların ne buraya ne de ülkemize faydası vardır;
baştan itibaren bunun altını çizmek istiyorum. Burada eğer
eğitim konusuna yönelik olarak bir önerge veya bir araştırma
konusu gündeme getiriliyorsa -gerçekten vicdanınıza seslenerek söylüyorum
bunları da, vicdanınız işliyorsa,
vicdanınızın sesini dinliyorsanız- buna uygun, bu
içeriğe uygun konuşulması gerekiyor ve burada da şov
yapılmaması lazım. Ülkelerin
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Evet, susar mısınız arkadaşlar.
Sayın Başkan, hâlâ bitiremediler.
BAŞKAN Siz devam edin lütfen Sayın Topcu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sükûneti sağlayalım
Sayın Başkan.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Evet, şu anda üzerinde
tartıştığımız, kapatılması gündeme
getirilen konuya yönelik olarak, etüt merkezlerine yönelik olarak bizim Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Erkan Akçayın da verdiği
yazılı soru önergelerinde de özellikle belirttiği 2 bin tane
kurum var, 40 bin tane kayıtlı çalışan var, 500 bin tane
buraya devam eden öğrenci var. Belki istatistiksel olarak baktığınızda
çok fazla anlam ifade etmiyor ama bunun ortaya çıkartacağı
geometrik artışla yaygınlaştıracağı bir
değer var aslında, bir katma değer var. Özellikle bunun üzerinde
durulması lazım.
Ülkelerin en önemli kaynakları insan gücü ama
biz bunun ne kadar farkındayız? Yıllardır bu siyaset
gündeminde, bu Meclis kurulduğundan beri belki insan gücüne yönelik
olarak, onun kaliteli bir şekilde yetiştirilmesine yönelik olarak
burada belki bizlerden de önce birçok konuşma yapıldı ama bunun
arka planı dikkate alınmadığı için, hassas
yapısı dikkate alınmadığı için -belki yıllar
geçti- biz hâlâ aynı şeyleri tartışıyoruz. Evet,
ülkelerin geleceği, ekonomisi, kalkınması hâlâ buna
bağlı. Belki burada işte demin ifade ettiğim gibi, kaliteli
tartışmaların yapılması bile buna bağlı.
Türkiyedeki genç nüfusa
baktığımızda 0-30 yaş arası yüzde 50yi
oluşturuyor bütün nüfusun, 15-24 yaş arası da bütün nüfusun
yüzde 17si. Bu yüzde 17nin yüzde 26sı kayıtlara da girmemiş
ne işte ne de eğitimde. Biz bunları düşünecek yerde hâlâ tartışıyoruz.
Evet, çok değerli milletvekilleri, gençlik umuttur,
gençlik heyecandır, gençlik hazinedir ama biz bunun ne kadar
farkındayız? Farkında olsaydık zaten Eğitim konusunu
daha iyi hâle nasıl getirebiliriz? şeklindeki
tartışmalarla gündemimizi belki de o şekilde belirlemiş
olacaktık. Elimizdeki gençliği pervasızca harcıyoruz çünkü
sürekli sınavlar değişiyor. Sınav odaklılıktan
çıkartıyoruz. diye daha fazla sınav koyduk, müfredatları
değiştirdik, öğretmenleri, sürekli olarak kadroları
değiştiriyoruz. Sendikalara yönelik olarak, bir sendikaya ne
yapıyoruz? Daha fazla imtiyaz tanıyoruz. Ve seçimlere yönelik olarak
da o döneme mahsus olarak yalnızca öğretmen atamalarını
gündeme getiriyoruz çünkü eğitimi yalnızca seçimde oy almaya yönelik
olarak düşündüğümüz için bu gibi davranışları da
uyguluyoruz.
Eğitimle ilgili bir sürü raporlar
hazırlanıyor, bir sürü sivil toplum örgütleri, üniversiteler bu
konuda çalışmalar yapıyor, acaba bu raporlar dikkate
alınıyor mu? Aramızda bir sürü akademisyen var ve hepimizin,
Allah bağışlasın, çocukları da bu eğitim sisteminden
yetişiyor, hepimiz de şikâyetçiyiz. Peki, ne yapıyoruz? Hiçbir
şey. Hâlâ siyasi kamuflajın arkasında, hâlâ burada, Benim
dediğim doğru. şeklinde tartışmaları,
kalıplar şeklindeki tartışmaları ve belki de bir
yerlere yaranabilmeye yönelik olarak bağırmayı,
tartışmaları gündeme getiriyoruz.
Her yıl eğitim istatistikleri
yapılır. Acaba Millî Eğitim Bakanlığı bu
istatistikleri dikkate alıyor mu? İşte, her yıl bütçe
zamanı Millî Eğitim Bakanı çıkıyor buradan diyor ki:
Millî Eğitim Bakanlığına en fazla bütçeyi
ayırdık. Adama sorarlar: Ayırdın da ne oldu? Sınav
sonuçları ne? 40 soruda sınavlarda Türkçede ortalama
başarınız nedir? Uluslararası sınavlardaki
başarınız nedir? Eğer kriterlerle konuşmak
isteniyorsa o zaman insanın şöyle bir kafasını eğip Hakikaten
sorumlu benim. şeklinde deyip bir istifham, bir sorumlu kişinin
çıkıp Ben pes ediyorum, ben istifa ediyorum, bu işi
beceremedik. diye burada açıklaması lazım. Sayın
Cumhurbaşkanımız bile ifade etti, biliyorsunuz, Biz eğitim
ile kültür konusunda -ne yapamadık- istediğimiz seviyelere
gelemedik. diye. Lütfen artık bu siyasi bakış
tarzını, siyasi pencereyi bir kenara bırakalım. Zaman
akıp gidiyor. Yedi yaşında olan çocuklar şu anda kaç
yaşına geldiler? Bakın, dikkatinizi çekmek istiyorum:
Onları da telef ettik, bitirdik o çocukları ve hâlâ elimizde hiçbir
şey yok, hâlâ eğitim sistemini değiştirmekten
konuşuyoruz. Daha birkaç ay önce aldığımız bir
kararla, açtığımız etüt merkezlerini kapatıyoruz veya
tek ders vermelerine indirgedik veya 5 dersle sınırladık.
Sürekli olarak karar değiştiriyoruz. Eğer problem varsa -tabii
ki FETÖ terör örgütü var ama artık bir kenarda da yapılacaklar
yapılsın- ilgililer, eğer sorumlu kişiler varsa, teröristler
varsa, onlar açtıysa
Tabii, bir taraftan onlar sürerken bir taraftan
eğitimin de devam etmesi lazım. Bunların başa baş
gitmeleri gerekiyor, birinin bırakılıp da öbürünün üzerine de
gidilmemesi
Yani eğitimin hiçbir zaman ihmal edilmemesi gerekmektedir.
Bu eğitim sistemi, gerçekten Cenab-ı
Hakkın verdiği özellikleri bile, yavrularımızın
doğuştan getirdiği özelliği bile köreltiyor, dumura
uğratıyor; tek tipleştirmeye yönelik olarak eğitim
veriliyor. Meslekî eğitimi bitirdik, beceri eğitimi dedik, beceri
eğitimiyle hangi beceriyi kazandırıyoruz? Okuma becerisi mi,
okuduğunu anlama mı, matematik mi, fen mi? İşte,
kaçıncı sanayi dönemine geçiliyor, hâlâ bakıyoruz Türkiyede
hiçbir şey yok. Kuluçka merkezleri okullara kadar inmesi gerekirken okul
öncesi eğitim kurumlarını bile zorunlu olmaktan
çıkardık. Okul öncesi eğitim kurumları aslında en
büyük yatırım eğitim için ama biz onları bile zorunlu
olmaktan çıkardık; artık diyoruz ki bir yerde bunların
bırakılması lazım.
Ben son şeyleri de söylemek istiyordum ama çok
fazla vakit kalmadı ve rakamlarla söyleyeyim yine de: Bu sene sınava
giren öğrencilerimizin, YGS sınavına giren öğrencilerimizin
yüzde 70i barajı geçemedi. Bu ne kadar biliyor musunuz? 656 bin
öğrenci barajı geçemedi. Burada eğer bir suçlu aranıyorsa
hepimiz suçluyuz. Hepimizin bu sorumluluğu üstlenmesi lazım,
öğretmeninden Mecliste karar veren, kararları çıkartan vekiline,
bakanına kadar herkesin burada bir sorumluluk payının
olduğunu da belirtmek istiyorum. Bunlar az uz rakamlar değil yani
şimdi, bakıldığında okulları açıyoruz,
altyapıyı veriyoruz ama ondan sonra kalite yok. Uluslararası
sınavlarda da aynı şeyleri görebiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Bu tartışmalar
bitmeyecek, böylece de devam edecek, biz yine farklı bir
araştırma önergesinde karşılaşacağız.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Topcu, teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Van Milletvekili Sayın Lezgin Botan konuşacak.
Buyurun Sayın Botan. (HDP
sıralarından alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde ben de partimiz HDP
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, basın ilkelerine ısrarla
bağlı kalan özgür basın emekçilerinin 3 Mayıs Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü burada kutluyor ve haksız bir
şekilde, sadece düşüncelerinden dolayı alıkonulmuş
bütün basın emekçilerinin, gazetecilerin, aydınların bir an önce
salıverilmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, on beş
yıllık AKP iktidarı boyunca altı defa Millî Eğitim
Bakanı değişmiştir, bu bile eğitim alanında
istikrarlı bir politika geliştirilmediğinin temel
göstergelerinden biridir. AKP iktidarı boyunca yönetmelikler ve genelgeler
sayısız defa değiştirilmiştir. Yine, sınav
sistemlerine sürekli müdahale edildiği için herhangi bir standart
yakalanamamıştır. Atama ve yönetici atamalarına
ilişkin her sene bambaşka bir yönerge ve birbirleriyle çelişen
yönergeler yayınlanmıştır. Eğitimi tam bir yazboz
tahtasına dönüştüren AKP, geldiğimiz noktada eğitimi
ticarileştirerek piyasaya peşkeş çekmiştir. Kamu
okulları hızla niteliksizleştirilmiş, eğitim
paralı hâle getirilmiştir. Öyle ki paran kadar eğitim, paran
kadar oku mantığı işletilmiştir. Buna bağlı
olarak dershaneler AKP döneminde
yaygınlaştırılmıştır, neredeyse her
mahalleye bir dershane açılmıştır. AKPnin iktidar
olduğu ilk yıllarda 2 bin tane dershane varken 2014 yılına
geldiğimizde dershane sayısı 4 bini
aşmıştır. 2014 yılına kadar, cemaatle
ilişkilerinin iyi olduğu bu dönemde bizzat AKP tarafından
beslenen ve büyütülen dershaneler 2014ten sonra kapatılmak
istenmiştir fakat kapatılan dershanelerin yerine temel liselerle yeni
bir garabet başlatılmıştır. AKP iktidarı
döneminde sayıları iki kat artan dershaneler paralelle mücadele
adı altında kapatılıp özel okula dönüştürülmek
istenirken bu durum da fırsata çevrilerek temel lise adı
altında yeni tür liseler oluşturulmaya
çalışılmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
temel lise adı altında öğrenim verecek ve öğrencileri
üniversite sınavlarına da hazırlayacak olan özel liselerin
ücretleri şimdiden dershane ücretlerini üç kat
aşmıştır. Bu bile ailelere büyük bir ekonomik külfeti
beraberinde getirmiştir. Öyle ki bazı temel liselerin
reklamlarında okul artı dershane artı etüt merkezi gibi ifadeler
kullanılarak lise eğitiminin nasıl içinin
boşaltıldığını bize ibretle gösteren bir gösterge
olmuştur. Özellikle devlet liselerinde 11 ve 12nci sınıfta
okuyan çok sayıda öğrenci sınav kaygısıyla
kaydını temel liselere aldırmak istemiş, aileler 10 binlerce
lira mali borcun altına sokulmuştur. Devlet liselerinden temel
liselere kaçışın engellenmesi için devlet liselerinde de
dershanecilik faaliyetleri yapılmaya başlanmıştır ve
bu son derece düşündürücü bir durumdur. Özellikle, yüksek puanla
öğrenci alan okullar öğrenci kaçışını önlemek
için öğrencilerine yönelik sınavlara hazırlama kursları
açmaya ve hatta velilerden para toplayarak özel öğretmeler kiralamaya
çalışmıştır. Millî Eğitim
Bakanlığı 2015-2016 eğitim ve öğretim
yılında aralarında temel liselerin de olduğu özel liselere
gidecek her öğrenci başına 3.220 TL eğitim teşviki
verileceğini açıklamıştır. 2015-2016 eğitim
öğretim yılında ise lise son sınıflar fiilen üniversiteye
hazırlık sınıfına dönüşürken, temel liselerin son
sınıfta kayıt fiyatları 15 ila 40 bin lira gibi astronomik
rakamlara tekabül ediyor. İktidarın asıl niyeti,
öğrencileri dershanelerden kurtarmak değil değerli
arkadaşlar, bu bahaneyle kamusal eğitimi tasfiye edip eğitimi
tamamen piyasa ilişkileri içine çekerek kamu kaynaklarını özel okullara,
yandaşlara aktarma ve kamusal eğitimi tasfiye etmek olmuştur.
Değerli milletvekilleri, HDP olarak her
çeşit paralı eğitim ve öğretim kurumuna
karşıyız. Bu anlamda, dershaneleri hiçbir zaman savunmadık,
kapatılması yönünde de politika yürüttük. Fakat AKPnin, dershaneleri
kapatıp temel liseleri yaygınlaştırması, sorunu daha
çok ağırlaştırmıştır.
Eğitimin özelleştirilmesindeki diğer
bir alan da etüt merkezleridir. Nihayetinde bu kurumlar da para
karşılığında eğitim vermektedirler. Diğer
bir ifadeyle, ekonomik ve sınıfsal eşitsizliklerden
kaynaklı, öğrenciler arasında derin bir
ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği
oluşturulmuştur. Olması gereken, kamu eğitimi yaygınlaştırılmalıdır.
Öğrencilerin tümü için eğitimde eşitliği sağlamak için
parasız eğitimin yaygınlaştırılması
lazım. Bu kamusal eğitimin önündeki en büyük temel engellerden birisi
olan özel liseler özellikle kapatılmalı ve kamusal eğitime
nitelik kazandırılmalıdır. AKP iktidarının
gayrihukuki yollarla, OHAL KHKsıyla yaptığı bu düzenlemeyi
doğru bulmuyoruz. Ve kamu yararı gütmediği gibi kamuda ciddi bir
vicdan yaralamasına neden olmuştur.
Bizim, burada özel eğitim kurumlarını
savunmuyor olmamız şu anlama gelmiyor: AKPnin hukuksuz bir
şekilde ve kendi yurttaşlarını kriminalize ederek,
sırf bu özel etüt merkezlerini kapatmak için yurttaşlarına suç
isnat eden, kanıtlanmamış, kanıtlanmaya muhtaç olan,
terör gibi yuvarlak birtakım isnatlarla orada çalışan binlerce
insanı zan altında bırakması da ayrı bir garabettir,
derhâl bu tutumdan vazgeçilmelidir.
Tabii, AKPnin bir oldubittiye getirip de
attığı her adımda birçok mağduriyet ortaya
çıkmaktadır. Özellikle etüt merkezlerinde çalışan
eğitimcilerin kamuda istihdam edilmeden böylesi adımların atılması
binlerce eğitimciyi ve çalışanı mağdur edecektir.
Yine, AKPnin bunları terör mücadelesi adı altında
yapması da âdeta tüm toplumu kriminalize etmek, suçlamaktır.
Dolayısıyla herhangi bir kanıta dayanmadan, hiçbir hukuki süreç
işletilmeden atılan her adımın toplum vicdanını
yaraladığını bilmenizi isterim.
Değerli arkadaşlar, devlet olma
iddiası taşıyan hiçbir sistem yurttaşlarını
hukuktan mahrum bırakarak peşinen suçlu ilan edip mahkûm edemez. Bu,
kedinin yavrularını yemeye başlayınca fareye benzetmesi
gibi trajik bir durumdur. Eğer gerçekten bilimsel, laik, demokratik,
nitelikli, ana dilde eğitim ve kamusal eğitim amaçlanıyorsa bunu
hep birlikte başarabiliriz. Halkın temsilcileri olarak eğitim
meselesini hep birlikte masaya yatırıp Millî Eğitim Temel
Kanununda gereken değişiklikleri yapabiliriz ama biliyoruz ki
AKPnin amacı kamusal yarar değil, bizzat kendi hedefleri ve kendi
istikbalidir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı öyle
çaresiz bir hâlde ki OHAL ve KHKlarla istikbal aramaktadır. Bu nedenle
FETÖ bahanesiyle OHAL rejimini kalıcı hâle getirdiler çünkü OHALi,
farklı düşünen muhalif kesimleri sindirme aracına
dönüştürdüler. Bu yeni tarzısiyasetten en çok kürdistan bölgesi ve
Kürt halkı, Kürt kentleri etkilenmiştir. Kürtlerin sesine yer veren
tüm basın-yayın kuruluşları kapatılmış,
Kürtlerle dayanışma duygularını ifade eden akademisyenler
ihraç edilmiş. Kürt siyasal hareketine ciddi baskılar ve
seçilmişlerin tutuklanması, rutinleşen gözaltı ve
tutuklamalar, Kürt dili kurumlarının kapatılması bu
çerçevede okunmalıdır. İlginçtir ki 1990lı yıllarda,
o cehennem günlerinde bile kapatılmayan Azadiya Welat gazetesi,
İstanbul Kürt Enstitüsü ve Mezopotamya Kültür Merkezi bugün AKP
tarafından kapatılmıştır. Allah aşkına,
Kürtlere karşı asimilasyon politikalarını
kaldırdık, buna son verdik. diyen AKPye kim inanabilir? AKP
döneminde asimilasyon en az on kat daha artmıştır.
Dolayısıyla, başta seçim bölgem Van
olmak üzere tüm bölgede DBPli belediyelerin bünyesinde halka hizmet vermek
amacıyla açılan Kürtçe kurslar, kreşler, halk sağlık
merkezleri, kültür merkezleri, kadın sağlıkevleri, kadın
sığınmaevleri ve hatta halk ekmek fırınları bile
bu kayyumların eliyle -kayyum zorbalığıyla el
konulmuş- kapatılmış, halk bu hizmetlerden mahrum
bırakılmıştır. Bu zulüm değil de nedir? Ama
bilinsin ki bu karanlık dehlizden çıkıp da güneşli günlere
kavuştuğumuzda bu yaptıkları alınlarında kara bir
leke olarak kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, trajiktir ki AKP,
eleştirdiği 1990lı yılların darülfünun tasfiyelerinin
aynısını bugün kendisi bizzat yapmaktadır. 28 Şubat sürecinin
mimarlarının kullandığı benzer argümanlar ve
gerekçelerle insanların ekmeğiyle oynanmaktadır. Zulüm ebedî
değil, biliyoruz ki bir gün son bulacak, hak, adalet yerini
bulacaktır.
Miguel de Unamunodan bahsederek sözlerime son
vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Botan, teşekkür
ederim.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Fırsat
bulamadım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde Yozgat Milletvekili Yusuf Başer konuşacak.
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
kapatılan özel eğitim merkezlerinin yeniden açılmasıyla
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen Meclis
araştırması önergesinin aleyhinde konuşmak üzere AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini öngören 16 Nisan halk
oylamasında yüzde 51,41 evet oyu vererek, millet iradesini egemen
kılan, vesayet odaklarını tarihin çöp sepetine atan, yönetimde
çift başlılığı sona erdiren aziz milletimize
teşekkür ediyorum.
Yine, her zaman olduğu gibi 16 Nisan halk
oylamasında da millet iradesine sahip çıkan ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yüzde 74,27 evet oyu
vererek destek veren Bozok Yaylasının yiğit insanlarına,
Yozgatlı hemşehrilerime de şükranlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
16 Nisan halk oylaması Anayasa
değişikliğiyle artık millet iradesinin
karşısında hiçbir güç ve vesayet odakları duramayacak, söz
de karar da milletin olacaktır.
Dün, yine, Türkiye tarihî bir günü yaşadı,
yine bu tarihî olaya hep birlikte şahitlik ettik. Büyük dava adamı,
mazlumların gür sesi, milletin adamı, AK PARTİ lideri, kurucu
Genel Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan 5inci çocuğum. dediği aşkına,
sevdasına, partisine yeniden döndü, üyeliği ihya oldu. Bu vesileyle,
16 Nisan halk oylamasının da ilk uygulaması
gerçekleşmiş oldu. Türkiye'de nasıl ki partili bir Başbakan
var ise artık Türkiye yeni dönemde partili bir Cumhurbaşkanıyla
yoluna devam edecek. Bu vesileyle, Sayın Cumhurbaşkanımıza
hoş geldin diyor, Rabbimin bu kutlu davada yolunu açık etmesini ve
millete hizmetlerinin artarak devam etmesini Yüce Mevladan niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Nisanda Türkiye yeni bir döneme başladı. Bu
zamana kadar millete tepeden bakan, millete hükmeden, millet yerine güç
odaklarına hizmet eden yönetimler artık Türkiye'de olmayacak, millet
iradesinin kabul etmediği hiçbir yönetim iş başına
gelmeyecek. Milletin değerleriyle barışık ve milletle gönül
bağını kuran anlayış yönetime gelecek, halkın en
az yüzde 50 artı 1inin oyunu alabilen yönetime gelecek.
Ülkemizin varlığına ve
birliğine, dirliğine ve bütünlüğüne kasteden, millet iradesinin
tecelligâhı yüce Meclisimizi bombalamaktan çekinmeyen, seçilmiş
Cumhurbaşkanına, seçilmiş Hükûmete başkaldıran,
düşmana karşı korunmak için kendisine teslim edilen silahlarla,
asker kılığına girmek suretiyle silahını masum ve
sivil vatandaşlarımıza yönelten, 249 vatan evladını
şehit eden, 2.194 vatan evladını yaralayan ve Türkiye'yi
işgale yeltenecek kadar alçaklaşan hain FETÖ terör örgütünün âdeta
militan devşirme yuvası olarak kullandığı dershaneler
kapatıldıktan sonra neredeyse her köşede âdeta pıtrak gibi
özel eğitim merkezlerinin açıldığını görüyoruz.
5580 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunundaki tanımıyla öğrenci etüt merkezlerine
12 yaş ve altındaki öğrencilerin devam edebilecekleri ifade
edilmekteyken, Anayasa Mahkemesi dershanelerin kapatılmasıyla ilgili
kararı verirken bu hükmü iptal etmiştir. Yapılan yönetmelikle
özel eğitim merkezlerine sadece ilköğretim öğrencilerinin
gidebileceği hükmü getirilmiştir. Özel eğitim merkezlerinin
öğrencilere herhangi bir ders anlatma veya dershanecilik faaliyeti yapmaya
ilişkin bir yetkisi olmamasına rağmen, özellikle Mart 2014
tarihinden sonra yoğun bir şekilde özel eğitim, etüt merkezleri
açılmak suretiyle ve kanundaki uygulamaya ve tanımlamaya da
aykırı olmak suretiyle özellikle TEOG adı altında
faaliyetler yürütüldüğü tespit edilmiş ve Millî Eğitim
Bakanlığımız tarafından yapılan denetimler ve
soruşturmalar sonucunda, kuruluş amacı dışında
faaliyet gösteren öğrenci etüt merkezlerine kapatma cezası
uygulanmıştır. Buna rağmen özel eğitim merkezleri
faaliyetlerine devam etmiş, haklarında uygulanan cezai
yaptırımlardan da sonuç alınamamıştır ve özel
eğitim merkezlerinin kanuna aykırı faaliyetleri devam
ettiği için kanun hükmünde kararnameyle 5580 sayılı Kanundan
öğrenci etüt merkezlerinin tanımı
çıkarılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin
yayımlandığı tarih itibarıyla faaliyette bulunan 2.009
öğrenci eğitim merkezi 1 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla ya
faaliyetlerine son verecek veyahut da 29 Temmuz 2017 tarihine kadar, Millî
Eğitim Bakanlığınca belirlenen standartlara uygun bir
şekilde özel okul, çeşitli kurs, özel eğitim okulu, motorlu
taşıt sürücüleri kursu, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi,
uzaktan eğitim kurumu veya özel öğretim kursuna dönüşmesi
sağlanacaktır. Dolayısıyla kanun hükmünde kararnameyle özel
eğitim merkezleri doğrudan doğruya kapatılmamış,
bunun yerine özel eğitim merkezlerine belirli bir standart getirilmiş
ve kanuna uygun olarak faaliyetlerine devam etmesi hükmü getirilmiştir.
5580 sayılı Kanuna uygun olarak faaliyet yapmamakta direnen, kanunu
yok sayan anlayışa son verilmek istenmiştir çünkü Türkiye bir
hukuk devletidir, hukuk devletinde de herkesin hukuka, kanuna ve yasal
düzenlemelere uyması zaruridir, hiçbir kişi ve kuruluş da keyfî
olarak hareket edemez.
Kanun hükmünde kararnameyle getirilen düzenlemeyle
5580 sayılı Kanundaki tanım doğrultusunda Temmuz 2017
tarihine kadar özel eğitim merkezlerindeki öğrenci etüt merkezlerinin
standartları yeniden belirlenmiş, öğrencilerin sosyal, sanatsal,
sportif ve kültürel etkinliklerini yapabilecekleri ortamların
oluşturulması amaçlanmıştır.
Yine, öğrenci etüt merkezleri ibaresi
kanundan kaldırılmış ve kanuna sosyal etkinlik merkezi
ibaresi eklenmiştir. Bununla İl millî eğitim müdürlükleri ile
belediyeler arasında yapılan ve Bakanlıkça onaylanan ortak
işbirliği protokolleri çerçevesinde, Bakanlığın
verdiği işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile
belediyelerce açılan ve işletilen, ilköğretim ve/veya
ortaöğretim öğrencilerinin ödev ve projelerine ilişkin
araştırmalar yaptığı, öğrencilerin ilgi, istek ve
yetenekleri doğrultusunda sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerin
yürütüldüğü özel öğretim kurumları tanımı eklenmiştir.
Sosyal etkinlik merkezleri öğrencilerin araştırma yapabilmeleri
için internet erişiminin de olduğu zenginleştirilmiş
kütüphane standardına sahip olacaktır. Kanun hükmünde kararnameyle
sosyal etkinlik merkezine dönüşecek olan özel eğitim
kurumlarının öğrencilerimizin estetik, kültürel gelişim,
adabımuaşeret, toplumsal sorumluluk, sportif aktivite ile beden
eğitimi, resim, müzik ve benzeri etkinliklerin yapılabileceği
ortamların hazırlanması amaçlanmıştır.
Dolayısıyla 687 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle özel eğitim merkezleri topyekûn
kapatılmamıştır, bilakis bunların faaliyetleri için
standart geliştirilmiş, bu tür eğitim kurumlarının
FETÖ ve diğer illegal terör örgütleriyle bağlantısı
olanlarının faaliyetlerine son verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak eğitimi her alandaki
kalkınmanın en önemli unsuru olarak görüyoruz. Beşerî sermayeyi
etkin kullanmayan toplumların rekabet şanslarını kaybetmeye
mahkûm olacağını da biliyoruz. Bu nedenle, AK PARTİ olarak
kamu kaynaklarının tahsisinde birinci önceliğin eğitime
yapılacak yatırımlara verilmesi gerektiğine
inanıyoruz, o inançla da Millî Eğitim
Bakanlığının bütçedeki payını her yıl artırıyoruz.
Eğitim alanında oluşacak zaafların hiçbir alandaki
üstünlükle giderilemeyeceğini biliyoruz. Buna karşılık,
eğitim alanında yakalanacak üstün seviyelerin diğer tüm
alanlarda toplumun kalitesini de artıracağını biliyoruz.
Geleceğin, çağın gereklerine uygun olarak yetişmiş,
geçmişiyle barışık, millî ve manevi değerlerine
bağlı yeni nesillerle olacağına inanıyoruz.
Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen Meclis araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başer.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 372, 466, 469 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 77 ve
78inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 26ncı Dönem
İkinci Yasama Yılı sonuna kadar çarşamba günleri sözlü
soruların görüşülmemesine, salı günleri ise bir saat süreyle
sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/5/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
372, 466 ve 469 sıra sayılı kanun tasarılarının,
bu kısmın sırasıyla 1, 77 ve 78inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
26ncı Dönem İkinci Yasama Yılı
sonuna kadar; çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi,
salı günleri ise bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can konuşacak.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimizle, 372 sıra sayılı
vergi mevzuatında yardımlaşmayla ilgili uluslararası
sözleşmenin gündemin 1inci sırasına alınmasını
öneriyoruz.
Yine, sıra sayısı 466 ve 469 olan
TÜBİTAK ve Uzay Ajansıyla ilgili kanun tasarılarının
gündemin 77 ve 78inci sırasına alınmasını öneriyoruz.
İkinci Yasama Yılının sonuna
kadar çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmesini
erteliyoruz. Salı günleri bir saat, çarşamba günleri ise
görüşülmemesini öneriyoruz ve bu önerimizi Genel Kurulun takdirlerine
sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
aleyhinde Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, heyetinizi saygıyla selamlarım.
Meclisin çalışma düzeni, çalışma
saatleriyle ilgili iktidar partisinin grup önerisi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Tabii, çalıştırılacak bir meclis
niyetleniyorsa; tabii, çalıştırılacak bir meclisin o
mecliste bulunan milletvekillerinin bu geçiş döneminden sonra iktidar
partisinin arzu ettiği düzenlemeler olursa, bir anlamı kalacaksa.
Partili bir cumhurbaşkanı, yasamayı,
yürütmeyi, yargıyı tahakkümü altına almış, devletin
tüm kademelerindeki tüm atamaları tek başına yapan, tüm
devletin, tüm milletin, tüm halkın değil; sadece bir partinin, bir
parçanın, bir görüşün cumhurbaşkanına, bir tek adam
rejimine yani demokrasimizi Türkiye özelinde yetmiş yıl, siyaset
tarihi ve felsefesinde, siyaset sosyolojisinde iki yüz elli yıl geriye
götürecek, kuvvetler ayrılığını ayaklar altına
alan bu düzenlemeye var gücümüzle karşı çıktık. Meclisi,
milleti, halkın iradesini, kuvvetler ayrılığını
savunmaya ve bunu elimizden almak isteyenleri halka şikâyet etmeye, halka
anlatmaya gayret ettik.
İlk başta çok kibirliydiniz, kendinize
güveniniz çoktu; hor gördünüz, küçük gördünüz, alay ettiniz. Yüzde 65lerle
başladınız, son gece yüzde 51i, mühürsüz ve şaibeli yüzde
51i kendinize başarı sayıp, zafer mesajları atıp
konvoylar yapmaya çalışarak, kuyruğu dik tutmaya çalışarak
ele güne karşı, dosta düşmana karşı
inanmadığınız, hissetmediğiniz ve büyük bir
mağlubiyeti zafer gibi göstermeye çalıştınız.
Ama Cumhuriyet Halk Partisi ve hayıra inanan,
bu ülkenin ortak demokratik geleceğine inanan herkes kapı kapı
çalıştı, ev ev çalıştı, hane hane
çalıştı. Komisyonda, Mecliste, kahvede, kıyıda
köşede var gücümüzle, var emeğimizle çalıştık. Ve
aramızda bir fark vardı. Biz inandığımızı
savunduk, savunduğumuza inandık; siz altına imza atmış
olduğunuz metni savunmaya çıkamadınız. Televizyonlarda
karşımıza çıkamadınız. Meydanlarda
çıkıp metni savunmak yerine hakaret, iftira, yalanları gerçek
gibi anlatan ve daha sonra 23 milyon kişilik büyük bir aile, büyük bir güç
olduğu ortaya çıktığında şaşkına
döndüğünüz tertemiz insanlara terörist demekten de, darbeci demekten
de, aklınıza gelen her hakareti yapmaktan da geri
durmadınız. Bu zehirli dile sarıldınız, biz gerçeklere
sarıldık. İnandığımızı savunuyorduk,
savunduğumuza da inanıyorduk.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Netice ne oldu,
netice? Netice ne oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ve bugün geldiğimiz
noktada
Yüzde 65 oy alacağız. diye yola çıktınız,
netice yüzde 51 diye ilan edilmiş. Hileli, şaibeli, mühürsüz ama
ortaya getirmeye çalıştığınız bu sisteme
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay vay (!) Netice,
netice? Yüksek Seçim Kurulu onayladı.
BAŞKAN Sayın Bak
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
bu frensiz sisteme, ortaya
getirmeye çalıştığınız bu denetimsiz sisteme
karşı karşınızda bir yüzde 50 çıktı, iki
kişiden biri Dur, fren benim, denge benim. dedi ve siyaseten pat
oldunuz, ülkede de pat oldunuz, parti içinde de pat oldunuz, kilitlendiniz
kaldınız ve buradan çıkmak için son çare artık birbirinizle
hesaplaşacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHPyi
anlatıyorsun sen ya, birbirinize girdiniz, CHPyi anlatıyorsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama esas
sıkıntı şu ki, maalesef bu hırsla, maalesef bu gözü
dönmüşlükle
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Fikri
Sağları çağırırım ha!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
maalesef bu iradeyi teslim
etmişlikle ister istemez demokrasiyi bir ara döneme soktunuz ve bir gün
toplumun tamamını kapsayan; kadını, engelliyi,
dezavantajlı grupları, çevreyi, doğayı gören; etnisitelere,
mezheplere karşı kör, her türlü farklı renge karşı
kucaklayıcı olan yeni bir toplumsal sözleşmeyi hep beraber,
yüzde 100ü kucaklayarak Türkiyedeki insanlar yapana kadar maalesef bu ara
dönemde devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün artık Türkiyedeki beklenti demokrasiyi, insan haklarını,
özgürlükleri geliştiren yeni bir toplumsal metnin ortaya çıkmasıdır.
Unutmayın, 1982 Anayasasını Kenan Evren yüzde 92yle geçirdi
ama taşıyamadı. Yüzde 51le Kenan Evrenin
sıkıyönetimde yaptığı işi OHALde yaparak, Kenan
Evrenin dipçikle yaptığı işi copla yaparak, Kenan Evrenin
şeffaf zarfla yaptığı işi mühürsüz zarfla yaparak bu
yüzde 51i taşıyamazsınız. İlk gece başlayan
meşruiyet tartışması kabusunuz olarak bu Anayasa yürürlükte
oldukça sizin peşinizden koşacaktır. Bu Anayasa
yayımlandığı günden itibaren hiç şüphe yok resmîdir
ama mühürsüzdür, meridir ama meşru değildir, yürürlüktedir ancak
vicdanlarda mahkûmdur ve gözümüzün içine baka baka Bu Anayasa bu toplumun yeni
anayasasıdır. diyemezsiniz çünkü bizim
inandığımızı savunduğumuz gibi siz
savunduğunuza inanamıyorsunuz çünkü vicdanlarda mahkûmsunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Bizim adımıza
konuşma sen, biz savunuruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bugün geldiğimiz noktada
en büyük sıkıntı, sizin, bu ayıba toplumun, devletin tüm
kurum ve kuruluşlarını, tüm değerlerini, devletin
biriktirmiş olduğu ve pozitif anlamdaki tüm devlet
kazanımlarını yerle bir etmeniz sebebiyet vermiştir.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Vesayet,
vesayet
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bir olağanüstü hâl
KHKsı çıkarıp televizyonlarda zımnen de değil
açık açık Eşitsiz davranın, evet ile hayır
arasında eşitlik arayan maddeyi aramayacağız. deyip bunu
KHKyla yaptınız. O sırada devreye girmesi gereken kurum YSK.
Anayasa yürürlükte, diyor ki: Seçim Kanunundaki değişiklikler bir
yıl uygulanmaz. OHALdir, uygulayacağım. dedi. Devreye
girmesi gereken kurum Anayasa Mahkemesi. Bunlar OHALle düzenlenemez, bu,
Anayasanın yürürlükteki maddesine açık aykırıdır.
demesi lazım gelen kurum sustu. Adına OHAL deyin, yapılacak
her eşitsizliğe, yapılacak her haksızlığa
karşı ben görmüyorum, duymuyorum, susuyorum. dedi. Siz bu
yaptıklarınızla, her şeyi katınca 1e 18, yandaş
kanallarınızda 1e 45 bir eşitsizlik yaratmayı
başardınız. Billboardlarda, İstanbulda 1e 80, ülke
genelinde 1e 115 bir eşitsizliği başardınız.
Başbakan OHAL devletedir, millete değil. demişti, OHALde
Anayasa değiştirmem. demişti. Elbette tükürdüğünü yaladı,
yalattırırlar çünkü kendisine ait bir iradeyi sağlayamayan ve
kendini yok etmek üzere kodlanmış bir Başbakan elbette
tükürdüğünü yalayacaktı. Ama OHAL devlete de değil, tam olarak
hayıra uygulandı. Meral Akşenerin elektrikleri kesildi. Sinan
Oğanın kürsüsüne saldırıldı. Barolara, STKlara
broşür dağıtma, toplantı yapma yasağı getirildi.
Bir siyasi partinin, Mecliste temsilcileri olan bir siyasi partinin 2 eş
genel başkanının 2si de, 2 grup başkan vekili de, yeni
seçilen grup başkan vekili de, hayırı anlatacak kim varsa
karşınızda
Onların hayırına karşı
eveti savunmak yerine tamamen bir hukuksuzluk içinde
saldırdınız. Valisi, kaymakamı, savcısı
oradaydı. 3 tane helikopter, 11 tane uçak, 1.600ü makam olmak üzere 10
bin tane araç, Cumhurbaşkanlığının,
Başbakanlığın, bakanlıkların tüm imkânları,
maalesef din adamları evetin hizmetindeydi ve bu kadar eşitsiz
şartlar altında bunların hepsini yaptınız. Sonuç: Çok
şaibeli, çok tartışmalı ama 2 kişiden 1 kişi size
yine de dur diyebildi. İçinize siniyor mu? Bu kadar eşitsiz bir
kampanya, bu kadar haksızlık, bu kadar adaletsizlik, bu kadar kamu
kaynağı
Sadece harama da uzanmadı evet hileye de
başvurdu. On beş gün önce -hepimizin whatsAppında var, gidin
bir CHPli milletvekili göstersin- bize şu geldi: Üç gün kala 1
Kasımı en yakın tahmin eden kişiye yüzde 61
açıklatacaklar. dedi, sadece bir gün ve yüzde 1 yanıldı.
Açıklayacak kişiye daha açıklamasını yapmadan önce
arayıp sonucu söyledim, pazartesi günü konuştuk Size mahcubum,
utanıyorum. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkan,
müsaadenizle bir dakikada toparlayayım.
BAŞKAN Peki, bir dakika daha.
Toparlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Peki, o yandaş
şirket 60-61 açıklayıp ertesi gün 51 yaparken, bunun sadece
yılgınlık ve oy kullanmayı azaltmak için halka manipülasyon
olduğunu öğrendiğinizde -bilmiyorsanız ama birilerinin
bildiğini biliyorsunuz- hiç içiniz daralmadı mı? Anadolu
Ajansının yüzde 65ten başlayacağını
sağır sultan biliyordu, 65ten başlayınca hiç
vicdanınız sızlamadı mı? Ne yapıyoruz, dürüstler
hareketi diye başladığımız noktada biz nasıl bir
pisliğin içine battık, bunu yaptıran mekanizma nedir, biz bu
iktidara nasıl bu kadar mahkûmuz, nasıl bir günahın
parçasıyız diye endişe etmediniz mi? Bunu, yatağa
başınızı ya da alnınızı secdeye
koyduğunuzda hiç düşünmediniz mi? Ve Yüksek Seçim Kuruluna
karşı hile yapacakları bilindiği için Aman trafolara kedi
girmesin. diye biz uğraşırken, ana trafoya kaplan sokulurken
hiç vicdanınız sızlamadı mı? Meşru mu
görüyorsunuz? Meşru değil. Meridir, meşru değildir, hep
beraber biz yenisini yapana kadar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Netice tabii
ki evet.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İçinize siniyorsa ne âlâ!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özel.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş
konuşacak.
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Meclisin çalışma takvimiyle ilgili bir
grup önerimiz vardır, birazdan burada oylanacaktır ve bizim AK
PARTİ Grubu olarak bu önergenin lehinde olduğumuzu buradan belirtmek
isterim.
Tabii, kürsüden çeşitli ifadeler
kullanıldı, çeşitli şeyler söylendi, Partili
cumhurbaşkanı olmaz. denildi, Hor gördünüz. denildi, bunlar gibi
aslı astarı olmayan ifadeler kullanıldı.
Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanımız Anayasa değişikliği
gerçekleştikten sonra partiye üye oldu. Yani milletimiz kendisine sunulan
taslağı kabul etti, hukuki mekanizma işledi, hukuki süreç
işledi ve kendisi AK PARTİye üye oldu, 21 Mayısta da kendi
olağanüstü büyük kongremiz olacaktır, burada da nihai karar delegemiz
tarafından verilecektir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Sonuç
bizim istediğimiz gibi çıkmadı. Biz kesin hayır
çıkacak dedik, evet çıktı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz yüzde 65 evet dediniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın Özel
televizyon ekranlarında Buradan sesleniyorum herkese, kesin evet
çıkacak, hiç şüpheniz olmasın. dedi, evet çıktı,
hazmedilemeyen bu değerli milletvekilleri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demedim ağabey evet
çıkacak
MEHMET MUŞ (Devamla) - Fakat demokrasi hazmetme
rejimidir. Bu taslak milletimize sunulmuştur. Siz her şeyi
söylediniz, pakette olup olmayan her şeyi söylediniz, milletimiz
sandık başına gitti ve bunu onayladı.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Her yalanı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çıkaydın
televizyonda karşıma, çıkaydın.
MEHMET MUŞ (Devamla) Takip etseydin
Sayın Özel çıktım mı çıkmadım mı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çıkaydın
karşıma.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Özel, lütfen
beni dinle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, dinliyorum, pardon,
haklısın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ve netice milletimizin
takdiriyle, evet oylamasıyla neticelendirilmiştir,
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Referandum eşit ve
adil koşullarda oldu değil mi, OHAL sürecinde!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Herkesin buna saygı
göstermesi gerekir. Hiç kimsenin çıkıp da Bu sonucu
tanımıyorum. deme hakkı yoktur, bu iş bitmiştir
değerli arkadaşlar, millet bunu onaylamıştır.
Şimdi, bakın, Yüksek Seçim Kurulu ne
diyor? Diyor ki: Asıl olan temel bir hakkın korunması olup
hakkın kullanılmasına ilişkin belirlenen usul
kuralları hakkın güvenli bir şekilde
kullanılmasını temin eden araç niteliğindedir. Bireye
tanınan hakkın güvenli şekilde
kullanıldığının tespit edildiği hâllerde
hakkın kullanılmasının korunmasına yönelik bir araç
olan usul hükümlerinden birine aykırılığın hakkın
özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün
değildir. Burada ne ifade edildi? Sandık yönetim kurulunda bütün
partilerin temsilcileri var mıydı? Var mıydı değerli
milletvekilleri, var mıydı? (AK PARTİ sıralarından
Vardı. sesleri) Vardı, bütün sandık yönetim kurullarında
her partinin temsilcisi vardı. Sandık yönetim kurulu üyeleri
oyları sayıp sandık sonuç tutanağını hepsi
imzaladı mı? İmzaladı. Peki, sandık yönetim kurulunun
hatası ve eksiğini seçmene mal etmek doğru bir şey midir?
Doğru bir şey değildir. Bakın, burada Yüksek Seçim
Kurulunun daha sonra açıkladığı diğer kararları
var, aynı şekilde, buna istinaden yaptığı diğer
açıklamaları var. Bu karar 11 üyeden oluşan Yüksek Seçim
Kurulunca dört siyasi partinin temsilcisinin hazır bulunduğu
kesintisiz devam eden toplantıda henüz hiçbir sandık sonucu kurula
ulaşmadan alınmıştır yani bütün partilerin siyasi
temsilcileri orada var, sandık sonuçları gelmeden bu konu YSKya
bildiriliyor ve YSK sandık sonuçlarını bilmeden burada bir
açıklama yapıyor. CHPnin de temsilcisi orada yani orada karar
veriliyorken daha hiçbir sonuç belli değil değerli milletvekilleri.
Henüz sandık sonuçları belirmeden ve tercihler üzerinde olası
etkisi bilinmeden alınan bu karar, eşitlik ve tarafsızlık ilkesine
de uygun objektif bir karardır. Bu itibarla, Kurul kararının
seçimin neticesine tesir eden bir müdahale olarak değerlendirilmesi mümkün
değildir. Yani Yüksek Seçim Kurulunun yaptığı
açıklamalar açıktır, yerindedir.
Değerli milletvekilleri, sanki burada
Cumhuriyet Halk Partisi bir zafer kazanmış edasıyla hareket
etmeye çalışıyor. Değerli arkadaşlar, kuyruğu
kıstırdınız, buradan ilham alarak bize bir şeyler
söylüyorsunuz. Bakın, o kuyruk sözlerini siz kuyruğunuzu
kıstırdığınızdan söylüyorsunuz. 16 Nisan
akşamı bizim Genel Merkezimizin önünde istifa sesleri
yankılanmadı, sizin Genel Merkezinizin önünde istifa sesleri
yankılandı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hayır diyenler de bizim vatandaşımız, evet diyenler de
bizim vatandaşımız. Bu taslak millete sunulmuştur, bir
kısmı bunu uygun görmüştür bir kısmı karşı
çıkmıştır
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2 kişiden 1i.
MEHMET MUŞ (Devamla)
ve nihayet evet
verenler daha fazladır.
Değerli milletvekilleri, demokrasilerde yüzde
50 ve artı neticeyi belirler, bu böyledir. Bu açıdan sonuç
meşrudur, sonuç kayıtlara geçmiştir.
Bir diğeri, ne oldu sizin şu pozitif
dilinize Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gayet pozitif.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir pozitif dil
kullanıyordunuz, kaybedince kuyruk işlerine girdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne kuyruğu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu açıdan sizi o
pozitif gündeminize davet ediyorum.
Ve bir şey daha söyleyeyim size: Yine
kaybettiniz. Bakın, yine kaybettiniz. Millet size inanmadı,
söylediğiniz bütün her şeye rağmen inanmadı. Pakette
olmayan şeylere rağmen yine inanmadı size. Yine inanmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2 kişiden 1i oy verdi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Olabilir, daha
fazlası da evet verdi, nihayetinde bu bir referandumdur.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Kimse kazanıp
kaybetmedi ama demokrasi kaybetti.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, yapılan değişiklikle, Kenan
Evrenin getirdiği darbe Anayasası milletimiz tarafından
değiştirilmiştir, bu önemli bir değişikliktir
değerli milletvekilleri.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Ruhu duruyor aynen,
neyini değiştirdiniz?
MEHMET MUŞ (Devamla) Meşruluğu
millete aittir, meşruluğu referandum sonucunu kabul etmek istemeyen
CHPnin karar vereceği bir şey değildir, CHP sonuçları
kabul etmek durumundadır.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Mühürsüz seçim.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakınız, kendi
partisi içindeki tartışmaları gölgelemek için, bakın,
partileri içerisindeki kaynamayı, tartışmaları gölgelemek
için yasal olarak olmayacak şeylere başvuruyorlar. AYMye
gideceğiz. diyorlar, AİHMe gideceğiz. diyorlar.
Daha önce de AİHMe gittiniz ve Anayasa
Mahkemesinin Ankaradaki sonuçlarla ilgili bir kararı var, bunu
biliyorsunuz. Bu kararı okuyayım size isterseniz: Anayasa
Mahkemesinin böyle bir görevi yoktur. diyor. Bunu bilmenize rağmen,
gündemi işgal etmek için Anayasa Mahkemesine gideriz. gibi
açıklamalarla meseleyi farklı noktalara çeken bir Cumhuriyet Halk
Partisiyle karşı karşıyayız.
Bakın, AİHM. Ankara seçimleriyle
alakalı AİHMe de gidildi. Aldığınız cevabı
biliyorsunuz değil mi?
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Bağımsız mahkemeler
MEHMET MUŞ (Devamla)
Aldığınız cevabı biliyorsunuz AİHMden değil
mi? Ankara sonuçlarıyla alakalı da gittiniz. Ne dedi AİHM?
Ankara Büyükşehir Belediye seçimleriyle ilgili ihlal iddialarının
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında olan hak ve
özgürlüklerin koruma alanı dışında
kaldığını belirtmiş size. Bunu bilmenize rağmen
sırf gündemi dağıtalım da, biraz meseleyi
dağıtalım, başka yerlere çekelim de kendi iç
karışıklığımız ortaya çıkmasın
diye söylüyorsunuz.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
İl Başkanlığının 11 Haziran 2015te vermiş
olduğu bir itiraz var. Bu itirazında Sandık kurulu başkan
ve üyelerinin sehven yaptığı hata nedeniyle sandığa
yansıyan seçmen iradesinin değiştirilmemesi ve yok
sayılmaması gerekmektedir. Birleşik oy pusulası ve
zarflarda Yüksek Seçim Kurulunun mühür ve işaretleri
dışında işaret ve mühür bulunmamaktadır. Zarflar ve oy
pusulalarında Yüksek Seçim Kurulunun filigranı ve İlçe Seçim
Kurulu mührü bulunmakta olup bu hâlde sandık kurulunun görevini tam olarak
yaptığına inanan seçmenin bu hususu kontrol etme
yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu sebepten dolayı kullanılan
oylar kabul edilmelidir. diyor. Kim vermiş bunu? Cumhuriyet Halk Partisi.
İşine gelince bunu söyler CHP, işine gelmeyince meseleyi
farklı bir yere çekip şaibeli duruma düşürmeye
çalışır.
Bakınız, sonucu kabul etmek istemeyen
Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekili Zorunlu
alışverişleri durduralım, ekonomik faaliyetleri en aza
indirelim. diyor. Millete bedel ödetmeye çalışalım. diyor.
Yani Ekonomiyi durduralım, ekonomi faaliyete geçmesin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim diyor Millete
MEHMET MUŞ (Devamla) Aytun Çıray.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne diyor? Millete bedel
ödetme mi diyor?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne demektir? Ekonomi
zayıflayınca kime bedel ödetir?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne demek o ya! Ne demek o ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Anlamı nedir onun?
Anlamı nedir onun? Anlamı budur. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yok.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Zorunlu
alışverişlerin dışında ekonomik faaliyetlerimi
aza indiriyorum. Ne demek Aytun Çıray?
Neyin mesajını veriyor değerli
milletvekilleri? Sonuçları kabul etmek istemedikleri için Siz mi evet
dersiniz! Millete bedel ödetmedir bu.
Bakın, değerli milletvekilleri, şimdi
bugün Muharrem İnce bir açıklama daha yaptı. Okudunuz mu?
Demokrasiden dem vuran Cumhuriyet Halk Partisi
Ne diyor Muharrem İnce?
Önemli olan farklı düşüneni, muhalefet edeni kapının önüne
koymak değil, seçim akşamları kapının önünü bayram
yeri hâline getirebilmektir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ya
kongrenin ne zaman yapılacağını televizyondan
öğreniyorsunuz, bize demokrasi dersi veriyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sizin kendi
milletvekiliniz, grup başkan vekilliğinizi yapmış birisi
söylüyor bunu, biz söylemiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin hâli
ortadadır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Kongrenin
21 Mayısta olacağını televizyondan öğrendiniz.
Bırakın bize demokrasi dersi vermeyi.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, lütfen
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Bizim kongrelerimizde
adaylar çıkar, sizde çıkabilir mi? Biz ön seçim yapıyoruz, siz
yapabilir misiniz? Parti içi demokrasinin dsini bilmiyorsunuz ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Özel, siz de
çıkıp grup başkan vekili olarak Kılıçdaroğlunu
eleştirirseniz, Sizi de kovarım. diye bir açıklama
yapmış ya, o açıklamaya sizi de dâhil eder diye korkuyorum. O
yüzden, siz bu tartışmayı havanda su dövmek suretiyle sürdürün
ki kendinizi kurtarabilesiniz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Davutoğlunu kim
görevden aldı, Davutoğlunu, onu söyle! Başbakanı kim
görevden aldı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Verdiğimiz önergenin
lehinde olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili konuşması sırasında
şahsıma ve grubumuza hazmedememe ve sonuçları kabul etmemek
için yalana sarılma gibi ifadeler kullandı. Grubumuz adına
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin zaman zaman
televizyonlarda da tekrarladığı bir şeyle karşı
karşıyayız. Zaman zaman diyorlar ki: Yok efendim Yenilen pehlivan
güreşe doymaz. Televizyonlarda çok duyuyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Doğru, doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi size bir şey
hatırlatalım. Cumhurbaşkanının
Başdanışmanı diyor ki: Eğer hayır çıkarsa
itirazları araştırır, itiraz edilen maddeleri metinden
çıkarır, yeniden referanduma gideriz. Sizden daha yetkili ve daha
etkili birisi, seçilmemiş, atanmış, yeni saray düzeninin
makbullerinden birisi bunu söylüyor. Hiç bakmayın.
ALİM TUNÇ (Uşak) Doğru, olabilir,
ne var bunda?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama şöyle bir gerçekle
karşı karşıyayız: Siz o gün onu yapacaktınız
ya, bakın, ne yapacaktınız
Gidin bütün anketlere bakın.
Bütün anketler Halkın yüzde 70i Cumhurbaşkanı tarafsız
olmalıdır. diyor. Yani ilk çıkaracağınız madde
Cumhurbaşkanının partili olmasıydı. Sizin halka
saygınız olsa ilk günden koşa koşa o üyeliği yapmak
yerine halkın yüzde 70inin karşı olduğu bu maddeyi
uygulayıp uygulamamayı hiç değilse ilk günden değil, ileri
bir tarihe bırakırdınız.
ALİM TUNÇ (Uşak) Gerek yok ki, yüzde 51
kabul etti zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, size şunu
söyleyelim. Sayın Başbakan diyor ki: Muhalefetle de
görüşeceğiz. Sayın temsilciler de geliyor: Birlikte bir
şeyler yapalım, uyum yasası falan. Ya Sayın Başbakan,
kendine gel, teröristle görüşülür mü?
ALİM TUNÇ (Uşak) Kendinde Sayın
Başbakan. Sen kendine gel!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Kendine gel, FETÖcüyle
görüşülür mü? Hani biz FETÖcüydük, hani biz teröristtik, hani biz bilmem
ne terör örgütüydük! Şimdi, sen bırak uzlaşıyı, selam
vereceksen, bize el uzatıp da elini sıkacaksak bu kürsüye geleceksin,
ilk önce -bir adam gibi değil- insan gibi özür dileyeceksin, 23 milyon
güzel insana terörist dediğin için, FETÖcü dediğin için özür
dileyeceksin efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onlara terörist diyen
yok, oy verenlere terörist diyen yok. İspatla bakalım
ispatlayabilirsen.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Yeniden başladık mı
arkadaşlar iki saat önceki programa?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğrudan ismi geçti
Sayın Çırayın.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
demin doğrudan
ismime gönderme yaparak
BAŞKAN Ne denildi?
Sayın Çıray daha önce söz istedi
Sayın Bostancı.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Türkiyedeki ekonomiyi
batırmakla ilgili teşebbüste bulunduğumu söyledi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Zaten
batmış, Aytun abi nasıl batıracak ki?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yardımcı olarak
gelebilirsiniz buraya Sayın Yarkadaş!
Sayın Çıray, size söz vermedim, lütfen
açıklama yapar mısınız.
Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Kürsüden cevap
hakkımı kullanmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Neden?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın grup
başkan vekili kürsüden benim bir tweetime gönderme yaparak,
adımı soyadımı da söyleyerek bu ülkenin ekonomisine millete
bedel ödetecek şekilde zarar vermek istediğimi söyledi. Bu önemli bir
iddia.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki dakika
(CHP
sıralarından alkışlar)
9.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Şimdi, değerli
arkadaşlar, sırf muhalefet etmek adına bu millete, bu ülkeye, bu
devlete zarar vermeyi namussuzluk ve şerefsizlik kabul ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo!
ALİM TUNÇ (Uşak) Çok iyi, harika!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Evet. Çünkü,
bakınız, sırf siyaset yapacağız diye bu millete zarar
vermeyi böyle kabul ederim.
ALİM TUNÇ (Uşak) O zaman özür dileyin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gezi olayları da
buna dâhil mi?
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Gezi de dâhil
mi, Gezi de?
ALİM TUNÇ (Uşak) Özür dileyin o zaman.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi, ben o sabah bir
tweet attım yandaş medyayı protesto etmek amacıyla. Orada
bir gazetenin ismi de var.
ALİM TUNÇ (Uşak) Nasıl bir
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Canım, nasıl
yapacağımızı da siz söylerseniz bizim
varlığımızın dünyada gereği olmaz. Şu Yüce
Allah bizi özgür aklımızla konuşalım, düşünelim diye
yarattı, değil mi?
ALİM TUNÇ (Uşak) Tabii, dinliyoruz
Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi, orada
yandaş medyayı protesto etmek için attım. Hatta eksik
yazmışım. Bu okudukları tweeti ben beş dakika içinde
sildim ama yandaş medyadan bir arkadaş almış fotoğrafını
çekmiş, bunu hemen bir başka televizyonun şeyine servis
etmiş. Silmiş olduğum tweeti yayınladılar, ötekileri
yok farz ettiler.
ALİM TUNÇ (Uşak) Yanlış
yapmayacaksın.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Ben orada şunu
söyledim: Zorunlu alışverişlerim dışında
ekonomik faaliyetlerimi en aza indiriyorum. Bunun yüzünden mi kuru fasulyeyi
ithal ediyorsunuz şimdi? (CHP sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Önceki
yazdığınız niye yanlıştı? Niye sildiniz?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Arkadaşlar, bunun
yüzünden mi Varlık Fonu kurup rehine veriyorsunuz Türkiye'nin
varlıklarını? Bunun yüzünden mi yüzde 12 işsizlik, bunun
yüzünden mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye
yazdınız, niye sildiniz?
ALİM TUNÇ (Uşak) Niye sildiniz, niye
yazdınız?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Niye
yazdığımı size söylemeye kalkarsak
O zaman siz ne
yazıyorsunuz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye sildiniz,
yazdığınızı niye sildiniz?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Ayıp değil mi?
Yani, siz burada bunu sormamalısınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim söyledi onu
yazın diye, sonra sildiniz?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Gelin ekonomiyi
tartışalım, gelin isterseniz bir araştırma önergesi
verelim bu ekonomiyi konuşalım. Ama yeni bir model türedi şimdi;
size sormadan niyet okuyorlar, sizin söylemediğinizi söylemiş
varsayıp gazetelere konu ediyorlar. Vız gelip tırıs gider.
ALİM TUNÇ (Uşak) Silmeyin o zaman.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bu millet büyük millet, buna
zarar verecek herkesin de karşısında olurum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bu millet büyük
millet ve gereğini yapıyor zaten.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın grup
başkan vekili konuşmasını yaparken, Sayın
Başbakanın teröristler diyerek hayır diyenleri
kastettiğini ve bu çerçevede özür dilemesi gerektiğini söyledi. Bu
açık bir sataşmadır. Bu çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı, iki
dakika...
10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; esasen bu konu geçmişte de
tartışılmıştı ve bizce kapanmış bir
konuydu. Hayır kesimi içerisinde hayırı destekleyen terör
örgütlerinin durumunu biliyoruz. Bir halk oylamasını meşru
kılan elbette evetler kadar hayırlardır. Meşru
zeminlerde olmak kaydıyla evet de hayır da bizim
başımızın üstündedir. Sayın Başbakanın da
aksi istikamette hiçbir beyanı yoktur.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hocam, meşru
zeminde mi oldu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Türkiye terör
örgütlerinin meydan okumasıyla karşı karşıya. Onlar da
bu halk oylamasında bir pozisyon almışlardı, kastedilen
budur.
İkincisi: Sayın grup başkan vekilinin
son oylamayı, halk oylamasını 82 Anayasa oylamasıyla
mukayese etmesini talihsizlik olarak addederim. 82de yüzde 90 küsur oy
alındı, doğru, ama insanlar o oyu niye verdi? Özgür Bey
eğer gerekli değerlendirmeyi yaparsa, halkın, bir an önce
darbeciler başımızdan gitsin diye bu oyu verdiğini
bilmelidir. Demokratik bir oylamada halk oylaması bu şekilde
çıkabilir. Unutmayalım hayır diyenler aynı zamanda eski
sisteme evet demişlerdir yani 48,6 eski sisteme evet demiştir;
51,4 de eski sisteme hayır demiştir, yeni sisteme evet
demiştir. Mantığı, muhakemeyi doğru kurmakta fayda
vardır.
Ayrıca anayasaların geniş bir
uzlaşmayla yapılması gerektiği konusunda hepimiz
hemfikiriz. Sizden istirham ediyorum, bu uzlaşmayı sağlayacak
bir anayasa metniyle gelin, tam destek vereceğiz, tam destek. Getirin o
anayasayı, herkesi kucaklayacak o metni yazın, biz de size tam
desteği verelim.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, nedir talebiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette Parlamento dili içinde
kullanılan sözler artık sataşma olarak kabul edilebilecek bir
şey değil. Ancak, doğrudan cevaplamam gereken bir durum da var,
soru da yöneltti. Yerimden 60a göre bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Genel Başkanı 16 Nisan akşamı da ifade
etmişti, daha sonra da ifade ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
demokrasiyi geri getirecek, tek adam rejimi yerine kuvvetler
ayrılığını yeniden anayasal bir metin olarak tesis
edecek, aynı zamanda özgürlükleri, insan haklarını,
barışı, eşit paylaşımı önerecek, başta
düşük gelir seviyesindekiler olmak üzere toplumun tüm dezavantajlı
gruplarını kucaklayacak bir anayasa metnini, başta hep birlikte
bu değişikliğe hayır dediğimiz yüzde 50 aslında
ama resmen 49 ilan edilen kesimle ve ardından tüm Türkiyeyle
paylaşacağız. Verilen destek sözü kıymetlidir. Önümüzde
güzel günler göreceğiz diyorum Sayın Grup Başkan Vekili, güzel
günler göreceğiz.
BAŞKAN Hep birlikte sivil, demokrat,
özgürlükçü bir anayasayı hazırlamış olmanız son derece
anlamlıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parlamenter sistemi
sağlayan.
BAŞKAN - Bizim tarafımızdan da
alkışlanacak bir şeydir, bekliyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben de yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika
27.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Çünkü Sayın Bostancı toplumun hayır diyen
yüzde 50sinin -en az bizce- eski sisteme evet demiş olduğunu ifade
etti. Ortada eski sisteme evet diyen kimse yoktur, ortada yeni bir anayasa da
yoktur zaten, yeni bir sistem de yoktur, sadece bir başkanlık
dayatması ve tekçi rejim dayatması vardır. Buna Hayır.
dedikleri gibi insanlar, aynı zamanda eski Anayasaya da onay vermiş
değillerdir. Anayasa toplumsal uzlaşmayla yapılır. Bunun
yapılma çabalarının olduğu zamanları gördük, sivil
toplumun, insanların tek tek görüşlerini ifade ettikleri
zamanları gördük. Eğer bu istenirse bu ülke huzura kavuşur,
demokrasiye kavuşur ama dayatmalarla sadece diktatörlük olur, ona da
kavuşma denmez zaten.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 372, 466, 469 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 77 ve
78inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 26ncı Dönem
İkinci Yasama Yılı sonuna kadar çarşamba günleri sözlü
soruların görüşülmemesine, salı günleri ise bir saat süreyle
sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay
konuşacak.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş
olduğu grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlar, Türkiye terörle
amansız bir mücadelenin içindedir. Bir yanda FETÖ, diğer yanda PKK,
PYD, YPG ve IŞİD Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün önündeki en
büyük tehditlerdir. Türkiye, bu terör örgütleriyle mücadelede büyük
başarılar sağlamıştır. Fırat
Kalkanıyla IŞİDe karşı, gerek içeride gerekse
dışarıda PKK ve PYDye karşı sonuç alıcı
operasyonlar gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmeye devam
edilmektedir. Bölücü terörle mücadelede ülke olarak, millet olarak
kararlıyız. Kesin sonuç almak için Milliyetçi Hareket Partisi olarak
her türlü katkıyı ve desteği vermeye devam edeceğimizi
ifade etmek istiyorum. Devlet devlet gibi mücadele ederse, devlet olmanın
gereğini yerine getirirse, kararlılıkla mücadeleye devam ederse
ihanet duracak, terörün kökü kazınacaktır. Bu vesileyle Silahlı
Kuvvetlerimizin terörle mücadelede gösterdiği çabayı tebrik ediyoruz,
kendilerine bu mücadelede üstün başarılar diliyoruz, Türk milletinin
duaları onlarladır.
Terörle mücadelenin bir diğer ayağı
da FETÖyle mücadeledir. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından
büyük bir refleksle FETÖ örgütü temizlenmeye başlamıştır.
Geçtiğimiz dokuz buçuk ayda bu konuda önemli mesafeler
alınmıştır ancak FETÖyle mücadelede yeterli bir noktadan
hâlen uzaktayız. Devlet ve toplumun her bir hücresine kadar sızan
FETÖ tam olarak hâlâ temizlenememiştir. Son olarak 26 Nisanda ülke
genelinde 1.021 kişi gözaltına alınmış, 9.103 polis
açığa alınmıştır. Yine, 29 Nisanda yayınlanan
KHKlarla 3.974 kamu görevlisi ihraç edilmiştir.
Daha önceki konuşmalarımızda FETÖnün
yapılanmasını ahtapot örneğiyle
açıklamıştık. Ahtapotun 8 ayağı var. İlk 7
ayakta, TSK, yargı, emniyet, kamu kurum ve kuruluşları, basın-yayın
organları ve sosyal medya, üniversiteler ve eğitim kurumları ile
iş dünyasında operasyonlar devam etmektedir ancak 8inci ayak olan
siyaset kurumunda henüz bir temizlik süreci başlamamıştır.
FETÖyle mücadelede ağaca bakarken orman gözden
kaçırılmamalıdır. Mücadele tabanda kalmamalı, makam ve
mevki sahiplerine, hatırlı ve imtiyazlı isimlere,
elebaşılara da ulaşılmalıdır. Terörle mücadele
edilirken adalet de tesis edilmek zorundadır çünkü devlet, adalet üzerine
inşa edilir. Adalet mülkün temelidir, hukuk karşısında
herkes eşittir, hukuktan, adaletten yoksun bir devlet ancak iradesiz bir
yapıya dönüşür.
Bir kez daha ifade etmek istiyorum ki doğruyu
yanlışı, haklıyı haksızı, suçluyu suçsuzu
ayırmak kaydıyla FETÖyle mücadelede amasız, fakatsız,
lakinsiz desteklemeye devam edeceğiz ve bu duruşumuz konjoktürel
değil ilkeseldir.
Değerli milletvekilleri, güney
sınırımız boyunca millî bekamızı ve
çıkarlarımızı tehdit eden çok önemli gelişmeler
yaşanmaktadır. Güney sınırımızda Suriye topraklarında
fiilî ve emrivaki olarak bölgeler oluşturulmak isteniyor. Terör örgütü
YPGnin arasında dost ve müttefik olduğumuz söylenen ABDnin
bayrakları dalgalandırılmaktadır. ABD açık bir
şekilde YPG himayemizde mesajı vermektedir. YPG sözde
IŞİDle savaş sebebiyle silahlandırılıyor;
roketler, ağır silahlar, füzeler, tanksavarlar veriliyor. Bu
silahların PYD üzerinden PKKya aktarıldığına dair
hiçbir şüphemiz kalmamıştır. YPG
sınırlarımıza havan atışları yapacak kadar
cesaretlendirilmektedir. NATO savunma sisteminde müttefikimiz olan ABDnin Türkiyeye
silah doğrultan, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden terör
örgütlerine destek olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Türkiye bölücü terör örgütüyle amansız bir mücadele sürdürmektedir.
Özellikle Sincar ve Karaçok dağlarına düzenlenen hava
saldırıları başarıyla neticelenmiş ve terör
örgütüne önemli bir darbe vurulmuştur. Bu operasyonların
başarısı uluslararası kamuoyunda da netice doğurdu;
ABD, Rusya ve İrandan peş peşe rahatsızlık
açıklamaları da geldi.
Türkiye terörle mücadeledeki
kararlılığını göstermiştir. Suriyedeki denklem
bu kararlılık göz ardı edilerek oluşturulamaz. Türkiye
bölgede kendi hassasiyetlerinin gözetilmediği hiçbir politikanın
başarılı olamayacağını yedi düvele ilan
etmiştir. Bu kararlı duruş kesin netice alınana kadar devam
ettirilmelidir. Türkiye'nin güney sınırları boyunca
açılacak her fitne koridorunu imha etmesi hakkıdır,
uluslararası hukukun gereğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Nisanda milletimiz yüzde 85,43 oranıyla
katılım sağladığı referandumda iradesini yüzde
51,41le evetten yana kullanmış,
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi
onaylamıştır. Millî irade hükmünü vermiş, konu
kapanmıştır. Bu karar meşrudur ve hukukidir. Milletin
iradesini tartışmaya açmak, egemenliği, hukuku, demokrasiyi yok
saymak 16 Nisanda tecelli eden kararı çarpıtmaktır. 16 Nisan
sürecinde alenen Türkiye ve Türk milleti aleyhinde çalışan ve son
dönemdeki icraatlarıyla da düşmanlığı tavan yapan
Avrupa Birliğinin ortak dış politika ve güvenlik
politikasından sorumlu yüksek temsilcisi bile referandum kararına
saygı duyulması gerektiğini söylerken millî iradenin temsilcisi
olma iddiasındakilerin aksi bir tutum sergilemesi izah edilemez. Hedefimiz
demokrasimizi geliştirmektir, cumhuriyetimizi ilelebet payidar
kılmaktır. Millî iradeye sadakat millî egemenliğe
bağlılığın, meşruiyete verilen önemin
göstergesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hakikat üzerine inşa
edildiği asla unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak önümüzde yoğun bir çalışma dönemi bizi
beklemektedir. Milletimiz 16 Nisanda kararını verdi, istikameti
gösterdi. Bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu istikametin
gereğini yerine getireceğiz. İkincil mevzuat olarak ifade ettiğimiz
Anayasa değişikliğine uyum doğrultusunda İç Tüzük ve
pek çok konuda düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Ümit ediyorum ki
bu çalışmaları bir mutabakat ve uzlaşma içerisinde, bütün
siyasi partilerin katılımlarıyla birlikte tamamlarız. Bu
demokratik olgunluğu göstermek hepimizin aziz milletimize karşı
borcudur.
Bu vesileyle belirtmek isterim ki önümüzdeki sürece
el ele, birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek, demokrasimizi ve
hukukumuzu tahkim etmiş olarak geleceğe emin adımlarla
yürüyeceğiz.
Konuşmama burada son verirken muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN Şimdi, bazı komisyonlarda
boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen üyelikler için
seçim yapacağız.
İçişleri Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan aday olarak
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda boş bulunan üyelik için Erzurum Milletvekili Kamil
Aydın aday olarak gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyelik için Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul aday olarak gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Adana Milletvekili Sayın
Muharrem Varlı aday olarak gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyelik için
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter aday olarak
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz aday olarak
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda boş
bulunan üyelik için Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan aday olarak
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Arkadaşlarımıza başarılar
dileriz.
Gündemin "Oylaması Yapılacak
İşler" kısmında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve
Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre
Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı
ile Irak Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı Arasında Çevre
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/634) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 354) (x)
BAŞKAN Daha önce açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
354 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı
tekrarlayacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre
Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı: 238
Kabul: 238(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Fehmi
Küpçü
Kocaeli Bolu
Böylelikle tasarı kabul edilip
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun diyoruz.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Vergi
Konularında Karşılıklı İdari
Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Vergi Konularında Karşılıklı
İdari Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/701) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 372) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 372 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay
konuşacaktır.
Sayın milletvekilleri, yoğun bir
uğultu var kürsüye gelen, hassas davranmanızı rica ediyorum.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, bugün Dünya Basın
Özgürlüğü Günü. 1993 yılında Birleşmiş Milletler,
dünyanın pek çok ülkesinde basın özgürlüğüyle ilgili çok ciddi
sorunlar doğmaya başladığı an bunun bir gün olarak
bütün dünyaya kabul ettirilmesini ve devamında da basın
özgürlüğünün öneminin böyle özel bir günde anlatılmasını
hedefledi. Ve şu anda ne yazık ki Türkiye, dünyada basın
özgürlüğü konusunda en çok gerileyen ülkeler sıralamasında
1inci sırada. On iki yıl önce dünyada 90lı
rakamlardaydık, 180 ülke içinde 100ün altındaydı yerimiz en
azından ama şimdi sayın milletvekilleri, tam 56 sıra birden
gerileyerek, iki gün önce açıklanan rakama göre, şu anda Türkiye
dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içinde
155inci sırada. 4 ülke kaldı, o 4 ülke daha bizi geçerse kara
listeye alınacağız.
Şu anda Türkiyenin basın özgürlüğü
konusunda içinde bulunduğu tablo şu sevgili arkadaşlar:
Türkiyede işsiz gazeteci sayısı çalışan gazeteci
sayısından daha çoktur ve dahası Türkiye, şu anda 159
gazeteciyle dünyada en çok gazeteciyi hapse atmış ülkeler
sıralamasında 1inci sırada. Bahsettiğiniz istikrar
işte gazetecilerin işsiz kalmasında ve adım adım
Türkiyenin basın özgürlüğü konusunda her yıl dört beş
basamak gerilemesinde.
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Gününde
Türkiyenin 159 gazetecisi, başta Cumhuriyet gazetesinin 12 yazarı,
yöneticisi ve muhabiri olmak üzere 159 gazetecisi hapisteyse ne yazık ki
bunun her şeyden önce Türkiyeyi yönetenlerin ve Şu anda Türkiyede
demokrasi var. deyip bütün dünyaya bunu anlatmaya çalışanların
birinci sorunu olması gerekir. Gelin görün ki bunu biz bütün yönleriyle
aktarmaya çalışıyoruz ancak ne olursa olsun, her şeye
rağmen, dünyada en çok gazetecisi hapiste olmasına rağmen biz
inadına Basın özgürlüğü diyeceğiz ve inadına Özgür
basın diyeceğiz ve yakın gelecekte bugünler kaleme alındığında
ne yazık ki, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekillerine sesleniyorum, Ya, bunlar da mı olmuş? demek
durumunda kalacaksınız. Biraz sonra bu konuyla ilgili birkaç
ayrıntılı bilgiyi de paylaşacağım.
Sayın milletvekilleri, her şeyden önce
şunu vurgulamak isterim ki 12 Eylül yönetimi dünyada kendisini anlatmaya
çalışırken en çok, ülkeyi terk etmiş olanların öteki
ülkelerde yaptığı propagandalara karşı mücadele etmek
zorunda kaldı, ancak başaramadı. Onlar belki de Türkiyede suç
işlemişti, Türkiyede kanunun önünde belki de hesap vermek
zorundaydılar ancak Türkiyede adalet olmadığı için
kaçtık. dedikten sonra bütün her şey durdu ve bütün dünya onlara hak
verdi ve şu anda sayın milletvekilleri, Türkiyem bu noktaya
gelmiş durumdadır ve şu anda Türkiye, dünyada ekonomisi,
demokrasisi ne olursa olsun, hangi düzeyde olursa olsun basın
özgürlüğü konusunda sürekli küme düşen ülkeler
sıralamasında 1inci sıradadır.
Burada, basın özgürlüğünün
Yani,
gazetecilerin tutuklanması, işsiz kalması işin bir
yanı ama öteki yanı da, sayın milletvekilleri, bu alanda
yaratmakta olduğunuz tekeldir.
Şimdi, buradan bir konuyu paylaşmak
istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticilerine, milletvekillerine
sesleniyorum: Mücadele ettiğiniz FETÖnün yayın organlarını
şu anda bir başka tekele peşkeş çekmek üzere misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar) Mücadele ediyoruz. dediğiniz
o FETÖnün yayın organları için yasaları çiğneyerek yakın
gelecekte yeni bir tekel yaratmakta mısınız? Bu konuda
önümüzdeki günlerde dilerim söyleyecek bir şeyiniz olur. Yaratmakta
olduğunuz yeni tekellerde acaba damat diyorsam abat, Dama at!
diyorsam Hapse at! diyeceğiniz bir süreç mi başlattınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kurultay
başladı mı, kurultay?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Bunlar
yakın gelecekte hesabını veremeyeceğiniz konular olacak
sayın milletvekilleri.
Buradan sesleniyorum, şu anda Türkiyede zaten
medya konusunda bir tekel yaratmış durumdasınız. Lütfen
elinizi vicdanınıza koyun; terörist diye ilan ettiğiniz,
suçladığınız yayın organlarının, medya
organlarının bütün yöneticileriyle ilgili bir yasal işlem
yapabilirsiniz ama şu anda onların bütün yayın organlarını,
iddia ediyorum, bir kişiye vermek üzeresiniz. Bu mu basın
özgürlüğü, bu mu demokrasi, bu mu ekonomik hayattaki liberalizm? Bu
konuda, sanıyorum, önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı
konuşacağız ama bunun da peşini
bırakmayacağız.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede, tabii ki
aynı zamanda dünyada basın özgürlüğü deyince artık özünde
bilgi edinme hakkı, toplumun bilgilenme hakkı
anlaşılıyor. Ve şu anda Türkiyede biz basın
özgürlüğünün sorunlarından söz ederken, bütün dünyada 1 numaralı
internet ansiklopedisi olan Wikipediayı yasakladık. Wikipediadaki
bazı bilgiler yanlış olabilir, o bilgiler düzeltilmeye muhtaç da
olabilir ama bunun yolu bütün o ansiklopediyi yasaklamak olursa
Bütün dünyada
şu anda Wikipediayı yasaklayan Türkiye. diye Türkiyenin adı
geçiyor, neden yasaklandığı sorusuna da şu şu
şu gerekçelerle deyip bütün dünyaya duyuruluyor. Bu, Nasrettin
Hocanın kapıyı kilitleyip çatıyı ve bütün pencereleri
açmasına benziyor sayın milletvekilleri.
Şu anda Türkiye'nin bilgi edinme, bilim
dünyası konusunda yaşamakta olduğu bir başka sorun daha
var. Sayın milletvekilleri, biz TÜBİTAK deyince bilim, bilgi,
araştırma, bunları anlardık. Ne yazık ki sizin
iktidarınız döneminde TÜBİTAK deyince kumpas, adalet üzerinden
intikam almanın aracı, bu tür şeyler akla gelmeye başladı
ve şimdi TÜBİTAKtaki operasyonlarınız yüzünden Fransadaki
bilim kuruluşu TÜBİTAKla ilişkilerini dondurma kararı
aldı. Düşünebiliyor musunuz, Fransa bilim kuruluşu Türkiye'nin
bilim kuruluşu TÜBİTAKla ben ilişkilerimi donduruyorum. Bu
kurum artık bir bilim kurulu değil. diyor. Allah aşkına
kime anlatıyorsunuz demokrasiyi? Kime anlatıyorsunuz Türkiye
gelişiyor.u? Ve Fransadaki bu kararın ardından birkaç
uluslararası bilim kuruluşunun daha yine benzer bir kararı
alacağı söyleniyor sayın milletvekilleri. Türkiye, gerçekten,
kuruluşundan beri her ne olursa olsun bilime, bilgiye, toplumun haber alma
hakkına özen gösteren ve Atatürkün şu anda hâlen Basın
İlan Kurumunun duvarında yer aldığı gibi şu
sözüyle basına bakan bir devletti. Diyordu ki Atatürk: Basın
özgürlüğünden kaynaklanan sorunların çözümü basın özgürlüğüdür.
Ama şu anda ne yazık ki basın özgürlüğünden kaynaklanan
sorunların çözümü ya hapse atmak ya o medya kuruluşunu kapatmak ya da
oraya kayyum atamak hâline geldi sayın milletvekilleri.
Bir örnek daha vereceğim. Sayın
milletvekilleri, belki Adalet ve Kalkınma Partisi içinde akademisyen
kökenli olanlar bunu ayrıca biliyor olabilirler. Elimde şu anda
Başbakanlık arşivlerinin kasalarında duran bir belge var.
Bu, Einsteinın 1933 yılında Mustafa Kemale
yazdığı, Türkiyeye yazdığı bir mektup -orijinal
metni- ve Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri de bunu
damgalamış ve arşivine koymuş. Burada diyor ki: Almanyada
bilim yapmak isteyen insanlar artık zor durumda. Bu konuda özgür ülkelerin
başında Türkiye geliyor ve Türkiyeye 40 kadar bilim
adamını -ismini ekte vermiş- sizin almanız sizin ülkenize
katkı sağlayacaktır. Ve o gün o bilim adamlarının
Türkiyeye gelip özgürce bilim yapması sonucunda şu anda Hacettepe
Üniversitesinden İstanbul Tıp Fakültesine kadar pek çok kurumda
onların attığı maya var sayın milletvekilleri.
İşte, biz özgürlüklerin konuşulduğu, bütün dünyada bilimin,
basının, bilim insanlarının özgürce
çalışılabilir dediği bir ülkeden şu anda
TÜBİTAKı dünyada bilim kuruluşlarınca
yasaklanmış, gazetecileri tutuklanmış ve uluslararası
ölçekte Freedom Houseun ve Sınır Tanımayan Gazetecilerin
yaptığı listelerde sürekli gerileyen bir ülke hâline geldik
sayın milletvekilleri.
Burada, tabii, iş özgürlüklerin
kısıtlanmasına gelince bunu biraz daha genişleteceğim.
Sayın Muş biraz önce referandumdan, oylardan, genel meşruiyetten
söz etti. Özgür Özel de anlattı gerçekleri. Ancak bu referandumla
birlikte, sayın milletvekilleri, bir gerçek daha ortaya çıktı.
Şunu açıkça söyleyebiliriz ki referandumda oyların çalınması,
alınması değil söz konusu olan, referandumda tıpkı
gazeteciler gibi, tıpkı milletvekilleri gibi, tıpkı gençler
gibi halkın oyları da tutuklanmıştır. Halkın
oyları da
Referandumun ardından Yüksek Seçim Kurulu üzerine vazife
olmayan bir kararla Ben mühürsüz oyları da sayıyorum. diyerek
halkın iradesini de tutuklamıştır ve bu tutuklamanın
ardından devam eden süreçte bunu günlerce anlatmaya
çalışıyorsunuz ama ne olursa olsun göreceksiniz yakın
gelecekte bu meşruiyet tartışması daha da büyüyecek. Bir
söz vardır, der ki: Gerçek, ayakkabısını giyinceye kadar;
yalan, dünyayı üç tur atarmış. Ama bu sözün devamı da
şudur: Gerçek, zamanın çocuğudur; yalan, zamanla erir, yok olur
ama gerçek sürekli büyür. Bu referandum sürecinde de başta medyanın
kullanımı olmak üzere her alanda kısıtlamaya gittiniz, her
alanda kendinize yontan bir sürecin içine girdiniz ama ortaya çıkan bu
sonuç göreceksiniz yakın gelecekte daha tartışmalı hâle
gelecek. Bugün ben basın özgürlüğü çerçevesinde bu yanını
biraz daha öne aldım. Ama düşünebiliyor musunuz sayın
milletvekilleri, öyle bir kanun hükmünde kararname çıkardınız
ki, referandum süreci içinde basının, radyo ve televizyonların
kurallara uymaması serbest, altını çiziyorum, uymaması
serbest, referandum bittikten sonra kurallara uyması gerekir diye bir yasa
çıkardınız, bir kanun hükmünde kararname
çıkardınız. Bu, şimdiden zaten konuşuluyor, yakın
gelecekte bunun nasıl konuşulacağını
düşünüyorsunuz? O dönem oldu, geçti, bitti mi denecek? Hayır.
Nasıl 12 eylül döneminin pek çok uygulaması gerek mizaha gerek ciddi
belgesellere konu olduysa biraz önce altını çizdiğim başta
medya üzerindeki bu uygulamalarınız olmak üzere pek çok alanda
göreceksiniz Türkiye bu süreci başka türlü konuşacak. Belki bugün
tamamen demokrasi diye anlattıklarınız yakın gelecekte
bambaşka bir şekilde konuşulacak sayın milletvekilleri.
Burada yakın gelecekte öyle anlaşılıyor ki medya üzerinde
yeni bir tekel daha üreteceksiniz. Dünyada bu konudaki olumsuz örnekler için
kullanılan başlıklardan biri şudur sayın
milletvekilleri: Çok kanallı tek seslilik. Kanal sayısı çok,
Türkiye medyada ileri, dünyanın en ileri teknolojisini uyguluyor; 100 tane
ulusal kanal, 500 tane yerel kanal var, tamam ama bir bakıyorsunuz ki
sadece ve sadece bir düşünceyi savunma hakkı tanımışsınız
ona. Bu konudaki araştırmalarda genellikle akademik kalması
istenilen, dilenen bir gerçek vardır, denir ki: Basın
özgürlüğünün en kötü şekli, basının basını yok
etmesi için kullanılmasıdır. Yani şu anda
yarattığınız medya insanların düşüncelerini
ortaya koymasına, insanların düşüncelerini ifade etmesine engel
olacak bir despotluk içinde. Bunun onlarca örneğini gösterebilirim size.
Eğer bir kişi, bir akademisyen, bir hukukçu basın özgürlüğü
çerçevesinde bir konudaki düşüncesini ortaya koyduysa ve bu, iktidarın
işine gelmediyse ertesi gün bütün havuz medyasında kendisine yer
bulabilir ama linç edilmek üzerine.
Sayın milletvekilleri, bu ülkede 86 hukuk
fakültesi var, 86 hukuk fakültesi. Bu hukuk fakültelerinin hiç birinden bu
Anayasayla ilgili düşünce çıkmadı. Allah aşkına, hiç
mi sormuyorsunuz kendinize? Bilimde geliştik diyorsunuz, üniversite
sayısı arttı diyorsunuz; evet, üniversite sayısı
arttı ama bir ülkede 86 hukuk fakültesinin birinden bir hukukçu
görüşünü belirtmiyorsa orada ne hukuktan söz edebilirsiniz ne bilimden.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) En az 20 tane kitap
yazıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Belirteni de
açığa aldılar, İbrahim Kaboğlu. İbrahim
Kaboğlu açıkladı, görevden aldılar.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ben ondan sonra
söyleyeceğim Sayın Tanal.
Bir hoca açıkladı görüşünü, anayasa
hukukçusu, hatta ismini de vereceğim, Profesör Kemal Gözler; Uludağ
Üniversitesinde anayasa hukuku bölümündeydi, Helal olsun. Bir anayasa
hukukçusu da görüşünü açıkladı, bravo! dedim. Bir kişi,
bir kişi bile olsa önemlidir. Ertesi gün araştırdım,
baktım ki bu açıklamasını, bu makalesini yazmadan bir hafta
önce emekliye ayrılmış. Emekliye ayrılmış, ondan
sonra görüşünü açıklamış sevgili milletvekilleri. Tablo bu.
Bugün basın özgürlüğü artık sadece
gazetelerin, sadece televizyonların gücü değil, halkın da bilgi
edinme hakkıdır, halkın gerçekleri öğrenme
hakkıdır. Bugün dünyada her beş yılda bir, sayın
milletvekilleri, bütün bilgiler 2ye katlanıyor. Bakın, her beş
yılda bir bütün bilgiler 2ye katlanıyor ama Türkiyede her beş
yılda bir hapse atılan bilim adamı 2ye katlanıyor
sayın milletvekilleri. Bu içinize siniyor mu? Bu rakamlara hiç göz
atmıyor musunuz? Acaba biz bu referandum süreci içinde, evet,
televizyonlarımızı kullandık, bilim insanlarını
kullandık ama bir hukuk fakültesinden farklı ses gelmedi, bunu
dünyaya nasıl anlatacağız diye hiç düşünmediniz mi? Evet,
biz bu referandum sürecinde kendimize ait medya, başta TRT olmak üzere ve
Anadolu Ajansı olmak üzere, her şeyi biz anlattık ama bu zamanla
ortaya çıkar diye düşünmediniz mi?
Burada Anadolu Ajansı için ayrıca
canım yanıyor sevgili milletvekilleri. 6 Nisan 1922de Mustafa
Kemalin Kurtuluş Savaşını bütün dünyaya anlatmak için
kurduğu Anadolu Ajansı, bugün ne yazık ki halkın gerçekleri
öğrenmemesi, gerçeklerin en azından başlangıçta
çarpıtılması ve devamında da iktidarın bir organı
hâline getirilmesi şeklinde kullanıldı. Eskiden de zaman zaman
Anadolu Ajansından yakınmalar olurdu ama artık şu anda
hakikaten Anadolu Ajansı için bir tanım yapmak istemiyorum. Ama TRT
içinse şu anda görünen tablo
Başta RTÜK ama özellikle TRT için
şu tanımı yapmak, en azından şu tanımı
yapmak zorundayım: TRT, referandum sürecindeki ve sonrasındaki bütün
yayın akışıyla görünüyor ki artık Türkiye Radyo ve
Televizyonu değil, Tayyip radyo televizyonu hâline gelmiş durumda.
Siz bütün bunları bu şekilde anlatarak halkı
kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Kesinlikle hayır
sayın milletvekilleri. Ben cumartesi günü İzmir Kitap
Fuarındaydım -onunla noktayı koyacağım- kitap
fuarında altı saat boyunca herkesle birer ikişer dakika olmak
üzere insanlarla konuştum, başta İzmir olmak üzere -ki
İzmire Türkiye'nin her yerinden gelen insanlar vardır- bütün
insanlar Biz demokrasiyi koruyacağız, cumhuriyeti
koruyacağız, ne yapmamız gerektiğini söyleyin ama
sabırla hareket edeceğiz. diyorlar.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça, 2nci Uluslararası Hacı
Bayram-ı Veli Sempozyumu dolayısıyla yurt içi ve yurt
dışından gelen ve Genel Kurulu ziyaret eden misafirlere
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İkinci Uluslararası Hacı Bayram-ı Veli Sempozyumu
dolayısıyla yurtiçi ve yurtdışından gelen
misafirlerimize Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Vergi Konularında Karşılıklı
İdari Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/701) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 372) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
konuşacak.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç ay aradan sonra
merhaba. Doğrusu, sözlerime tabii ki cezaevlerinden başlamak
istiyorum çünkü cezaevinden geldim, Silivri Cezaevinden. Türkiye'nin, yeni
Türkiye'nin diyelim, yeni tablosu; milletvekilleri cezaevine giriyor sonra
çıkıyor. Milletvekiliyken orada her gün aranıyor, her avukata
gidişte her gelişte bir infaz koruma memuru tarafından üstü
aranabiliyor, her türlü sıkıntıya, kısıtlamalara maruz
kalıyor. Cezaevi müdürünü görmek için dilekçe vermeniz gerekiyor. Kitap
almak için aylarca uğraşmanız gerekiyor ve benzeri. Bu
sorunları anlatmayacağım tabii. Ben sözlerime şu anda hâlâ
cezaevinde bulunan başta Eş Genel Başkanlarımız
Sayın Figen Yüksekdağa ve Selahattin Demirtaşa, Edirne
Cezaevinde bulunan Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Abdullah Zeydan, yine
Kandırada bulunan Mardin Milletvekilimiz Gülser Yıldırım,
yine Kandırada Çağlar Demirel, Ferhat Encu vekillerimize, Silivride
bulunan Ayhan Bilgen ve Selma Irmak vekillerimize, Sincan Cezaevinde bulunan
İdris Baluken ve Burcu Çelik vekillerimize buradan selamlarımı,
saygılarımı ve sevgilerimi göndermek istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar) Çünkü biliyorum ki onlar şu
anda Meclis TVde bizi izliyor olacaklar. Böyle sansür ortamında Meclis TV
bile -bütün engellemelere rağmen- aslında bir soluk olabiliyor.
Tabii, ayrıca ben -bir kısmınız
biliyordur- otuz üç gün yalnız tutuldum, tecrit altında, her türlü
hukuksuzluğu barındıran bir tecrit. Otuz üç günden sonra Hakkâri
Milletvekilimiz Selma Irmakla birlikte aynı odayı
paylaştık. Şimdi maalesef kendisi yalnız kaldı ama
sevgili Sebahat Tuncelle birlikte kalıyor. Özel olarak da Selma Irmakla
yaklaşık iki ayı birlikte geçirdik, onu sıkıca
kucaklıyorum, sevgilerimi gönderiyorum ve en kısa zamanda bizlerle
birlikte olmalarını diliyorum ve olması gerekeni söylüyorum.
Aynı zamanda Sebahat Tuncel, eski İstanbul Milletvekilimiz ve DBPnin
Eş Genel Başkanı hâlâ.
Değerli arkadaşlar, üç ay kısa
gelebilir, uzun bir süre değil ama ben şahsım adına
söylüyorum: Ülkemiz adına, ülkemizin demokrasisi adına emin olun çok
üzüldüğüm üç ay geçirdim çünkü içeride düşünme, tefekkür etme,
değerlendirme olanakları belki o sükûnet ortamında biraz daha
fazla oluyor. Ülkenin geldiği noktaya, Türkiyenin geldiği noktaya
acıdığımı ifade etmek istiyorum. Bunu, içerideki
duygularımı bugün buradan ifade etmek istiyorum. Gerçekten bu ülkede
kaybedilen aylara, yıllara, kaybedilen canlara, mallara, doğaya
üzülmemek hiçbirimizin elinde değil. Ben bunlara çok üzülüyorum ve her birimizin,
yani hepimizin farklı meslekleri var, farklı illerden geldik,
farklı kültürlerden geldik, yaşam öykülerinden geldik ama şunu
biliyorum, siyasi kimliklerimizden azade bir şekilde ifade etmek
istiyorum: İnsan olmamızdan kaynaklı düşüncelerimiz ve
duygularımız olmalı. Hayat sadece siyaset değil, ideolojik
yaklaşımlar değil. Bizler her birimiz birer insanız ve
insana dair her şey bize tanıdıktır, bize yabancı
değildir. Bu duyguları da paylaşmak istiyorum.
Tabii, bunları söylerken sakın ha
şöyle düşünmeyin: Bu duygular şahsi değil. Ben birlikte
kaldığım arkadaşlarım, Silivride Ayhan Bilgen, Selma
Irmak, Nursel Aydoğan, Sebahat Tuncel, Nihat Akdoğan, Bekir Kaya, Van
Büyükşehir Belediye Başkanımız karşılaşıyorduk,
tabii, konuşmak yasaktı, aynı partide
çalışıyorsunuz ama camın arkasında bile
konuşamıyorsunuz, biz, demokrasi için, özgürlükler için, bu ülkenin
geleceği için değil üç ay, on yıllar yatarız, bu bedeli
öderiz yeter ki bu ülke daha güzel bir geleceğe kavuşsun. Bizim bu
üzüntümüz, benim bu üzüntüm asla şahsi değil.
Şüphesiz her birimizin eşi, çocuğu,
yakınları vardır ama sorun, biz değiliz, milletvekili
seçildikten sonra halkın iradesini temsil ediyoruz ve halkın
verdiği oyları temsil edememek, hele hele bu şekilde, parlamenter
olduğunuz hâlde orada, cezaevinde, dört duvar arasında kalmak.
Umarım hiçbir milletvekilinin yaşayamayacağı bir durum olur
bundan sonra. Başta bu Parlamentodaki bütün milletvekili
arkadaşlarıma sesleniyorum. Daha önce cezaevinde yaşayan
milletvekilleri de var burada.
Şimdi, gerçekten, şunu bir daha tekrar
etmek istiyorum. Yani ben üç ay yattım ama arkadaşlarım yedinci
aya girdi. Eş genel başkanlarımız 4 Kasımdan bu yana
cezaevindeler. Ve cezaevini umarım yaşamazsınız,
umarım. Çünkü bu başka bir deneyim. Ama şu da başka bir
deneyim: Yani orada yatmakla -demin ifade ettiğimi biraz açmak istiyorum-
bilsek ki bizim yatmamızla cezaevinde bu ülkede kan duracak, savaş
bitecek, biz ekonomik olarak kalkınacağız, Türkiye
uluslararası düzeyde daha itibarlı bir ülke hâline gelecek, çocuklar
ölmemeye başlayacak, çocuk işçilik olmayacak, kadınlara yönelik
şiddet bitecek, Kürt meselesi çözülecek, barış gelecek, bunlar
olacaksa biz yine yatmaya hazırız. Peki ne oldu ben gittim ve geldim,
üç ay? Dosyamı anlatmayacağım çünkü ortada bir dosya yok. Bütün
arkadaşlarımın dava dosyasını biliyorum; tutuklu ve
tutuksuz arkadaşların da dava dosyalarını biliyorum. Bazen
sizlerle paylaşıyordum. Çok uzun yıllar ceza
avukatlığı yaptım, o yüzden paylaşıyordum yani
bildiğim bir mesele olduğundan.
Şimdi, soruyorum gerçekten milletvekili
arkadaşlarıma: Ne değişti? Şu anda 10 milletvekili
arkadaşımız hâlâ cezaevinde, ne oldu, neyi etkiledi Türkiyede?
Bir şeyi etkiledi mi? Bunun cevabını verelim bence. Şimdi
ülke daha mı özgür? Şimdi barış mı geldi? Ölüm bitti
mi? Ekonomik olarak biz aydınlığa çıktık mı? Ne
oldu? Yani bu içeride hukuksuzlukla eş genel başkanlarımız
ve milletvekili arkadaşlarımız ve 84 belediye
başkanımız, aynı zamanda 3 büyükşehir belediye eş
başkanlarının olduğu
Mardin Büyükşehir Belediyesi
Eş Başkanımız çıktı ama Diyarbakır ve Van
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları hâlâ cezaevindeler ve
belediyeler kayyumlarla yönetiliyor. Peki, şimdi barışa daha
mı yakınız? Bu faturayı birileri üstünden atarak, HDPyi
günah keçisi hâline getirerek, âdeta bütün kötülüklerin müsebbibi olarak
göstererek barışa yaklaşıyor muyuz? Hayır,
uzaklaşıyoruz. Yani ben on gün oldu çıkalı, binlerce tabii
ki insanla görüştüm hem seçmenlerimizle hem ailemizle, farklı
kesimlerden, emin olun bu soruların cevabını
Hayır, daha
uzaklaştık. Çünkü 1994 ve 2017 aynı değil. O dönem, yirmi
üç yıl sonra farklı bir yöntemle ve sistemle tekerrür ettiriliyor.
Peki, hoşgörü arttı mı? Hayır, kutuplaşma arttı.
Öfke, âdeta bölgeler arasında, kimlikler arasında, inançlar
arasında. Şimdi, referandumda da evet ve hayırcılar
arasında uçurum büyüyor. Bu uçurum bizi götürecek -buradan çok söyledim-
ama hepimizi. Biri hayır dedi, biri evet dedi o gitmesin. diye bir
şey yok çünkü sonuçta hepimiz totalde zarar görüyoruz.
Şunu sağduyuyla, vicdanımızla
yanıtlarsak, bunu sizden istiyorum, sadece vicdanınızla, bu
sorularımın yanıtının hayır olduğunu hepimiz
biliyoruz. Milletvekillerini, siyasetçileri, gazetecileri, insan hakları
savunucularını, kadınları cezaevine kapatarak biz bu ülkede
bir adım ileri gitmiyoruz, geri gidiyoruz. Sürekli geriye doğru bir
gidiş var ve Türkiye bunu hak etmiyor, 80 milyon yurttaş, emin olun,
bunu hak etmiyor. En azından ben hak etmediğine inanıyorum.
Peki, ben ve arkadaşlarımın
tutuklanması ne kazandırdı, bunun bir muhasebesi
yapılıyor mu acaba? Kürt halkında, Türkiye halklarında,
İstanbuldan benim seçim bölgem olan Adanaya, Diyarbakırdan
Hakkâriye ya da İzmire bizim seçmenlerimiz ne hissediyor, bu
ayrımcılığı nasıl karşılıyor? Peki,
diğer partilerin seçmenleri ne hissediyor? Gerçekten bunu sorgulamanın
zamanı geçti, geldi demeyeceğim ama çok geç olmamalı,
bunları sorgulamalıyız.
Peki, benim tahliye olmam ne kaybettirdi, bir
şey kaybettik mi, Türkiye bir şey kaybetti mi, Parlamento bir
şey kaybetti mi ya da ben neyi engelliyorum? Ben seçmenlerimi, Türkiyeyi,
Parlamentoda, dışarıda temsil etmeye çalışıyorum,
yasama faaliyetine katkı sunmaya çalışıyorum hepiniz gibi.
Burada partimiz adına görüşlerimizi,
çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. İçeride olmam
bir şey kazandırmadığı gibi dışarıda
olmam -tabii, bu, şahsımla ilgili değil, ben bütün
arkadaşlar adına söylüyorum- hiçbir şey kaybettirmiyor.
Bu nedenle, bütün bu meseleleri çok
ayrıntılı düşünmek gerekiyor.
On günlük sürede en çok sorulan soru: Üç aylık
sürede ne yaptınız? Nasıl geçti, hele yalnızken? Vallahi,
ne diyelim, en çok kitap okunuyor -öyle söyleyeyim- çünkü zaman bol,
hiçbirinizin olmadığı kadar. Önermiyorum tabii ama
düşerseniz bol bol kitap okuyabiliyorsunuz. Hani, böyle,
aklınızda kalan, zamanında okumak istediğiniz, listeniz
vardır ya hepinizin, o kitapları sıraya koyup okuma
şansı elde ediyorsunuz. Başka, dışarıdan haber
almanın yolu televizyon, yazılı basın, gelen
görüşçüleriniz, avukatlarınız. Üç ay boyunca ben ve
arkadaşlarım
Ben ayrıca Anayasa Komisyonu üyesiydim ve
hepiniz çok iyi biliyorsunuz, hem Komisyonda hem burada, Mecliste Anayasa
çalışmalarında çok aktif bir durumdaydım. O kadar emek
verdiğim Anayasa referandumunda dört duvar arasındaydım ve tabii
ki ilgimiz dâhilinde hem milletvekili olarak hem de özel olarak Komisyondan
dolayı.
Televizyon çok izledik. Buradayken bu kadar
etkilenmemiştim. Ya, bir koro izliyorduk, tek sesli. Bütün kanallara
bakıyorduk, sağ olsun, bütün kanallar vardı. Haber
kanalları, sabah sekizde açıyoruz gece yatıncaya kadar -sesini
kısıyoruz- ara ara alt yazılar, yeni gelişmeler. HDP yoktu;
sanki HDP diye bir parti yok zaten, milletvekilleri içeride değil, 6
milyon oy almamış, kampanya yapmıyor, milletvekili
arkadaşlar çalışmıyor, il ve ilçe örgütü yöneticilerimiz
her gün tutuklanmıyor -onları alıyorduk, her gün tutuklamalar
olduğunu alıyorduk- ama sabahtan geceye kadar
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bir de CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu. Artık bir süre sonra üç yüzü görmekten -tabii
en çok ilk ikisi- şey hâle döndük, yani yeni bir şey söylediler mi
ona dikkat ediyorduk. Dışarı çıktığımda
arkadaşlara sordum: Ya, içeride biz yoktuk, HDPyi göremedik -tabii
doğal olarak, partimiz, partimizi görmek istiyoruz küçücük de olsa- bir
şey dedi mi, miting nasıl geçti, Nevroz nasıl geçti, 8 Mart
nasıl geçti; televizyonları açıyoruz, yok bir şey.
Nevroza ilişkin, yüz binler Diyarbakırda Nevroz meydanında
toplanmış, avukatlar da o gün gelmediler, aksilik bu ya, merak
ediyoruz, nasıl geçti, iyi mi. Bütün, Nevroza ilişkin haberler
şuydu, alt yazı: Bıçağıyla Nevroz alanına
girmek isteyen Kemal Kurkut öldürüldü. Bu, bütün haber bu. Ya, var mı
yani başka ne oldu? Neyse, sabah gazeteler geldi, bir şeyler
öğrendik. Dışarıda, arkadaşların söylediği
daha da ciddiydi bizimkinden, Biz de görmedik dışarıda.
dediler. Sansür size yansımadı televizyonlara ama
dışarıda da HDP yoktu çünkü buharlaştırdılar yani
sanki yok.
Bu nedenle şunu hissettim, çok acı
hissettim ama: Ben cezaevinden yarı açık cezaevine geldim.
Aslında Türkiye'de dışarısı da cezaevi çünkü özgürce
konuşamıyorsunuz. Ben çıktığımdan beri çok
sayıda telefon aldım, çok sayıda ziyaretçi oldu. Şöyle bir
şey düşünebiliyor musunuz: Meclis koridorlarında bana
geçmiş olsun demek isteyenler kıyıda köşede -bu, vekil de
olabilir, personel de, bir bürokrat da olabilir- emin olun, gizli gizli
geçmiş olsun diyorlar, korkuyorlar. Bana söylediler, Ne olur Vekilim
Yani çok üzüldük, gelişinize de çok sevindik. Onlarca kişi
Tabii ki
onların ismini asla vermem, sakın öyle bir şey beklemeyin çünkü
başlarına bir şey gelecek kaygısı var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Geçmiş
olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ByLocktan daha tehlikeli.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani,
Mecliste -her kesimden söz ediyorum- böyle bir ortamda, bu havada biz
dışarıdayız. O nedenle ilk attığım tweet
şey oldu: Cezaevinden yarı açık cezaevine geldim. Yani,
aslında, burada da özgürlükler maalesef en son noktada
kısıtlı.
Bugün bir de Dünya Basın Özgürlüğü Günü.
Değerli arkadaşlar, son rakam 159 gazeteci sanırım hâlâ
cezaevinde. Silivri Cezaevi, biz espri yapıyorduk, tırnak içinde
tabii, ünlülerin cezaevi. Biz koridorlara
çıktığımızda, kimseyle
karşılaşmamamız için bütün koridorlar
boşaltılıyordu. Bütün çabalarına rağmen görmemiz
engellenemiyordu çünkü avukat odasına gittiğimizde hemen
karşıda gazetecileri ve FETÖ diye tabir edilen -hepsi FETÖ
değildi- görüşçüleri görüyorduk. Kimleri görmedik ki: Mümtazer
Türköne, Ahmet Altan, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Akın Atalay
Yani
uzaktan selamlaşıyoruz. Ve avukat arkadaşlar vasıtasıyla
bu sefer onlar koşullarını bize aktardılar. Çok daha fazla
canım yandı. Nasıl, biliyor musunuz? Çok yazıldı
Cumhuriyet gazetesinde bunlar. Haftada bir gün bir saat avukatla görüşme
hakları var, sadece haftada bir gün, bir saat. Mesela biz haftanın
yedi günü sınırsız bir şekilde avukatlarımızla
görüşebiliyorduk.
Bir de havalandırma var cezaevlerinde, girenler
bilirler, sizin tek özgürlük yerinizdir. Dışarısı,
işte, 10 metrekare
Çok dardır ama gökyüzünü görebiliyorsunuz orada.
Toprak yok, çiçek, hiçbir şey yok insana dair, doğaya dair ama gökyüzü
size çok iyi gelir. Cumhuriyet gazetesi yazarlarının
havalandırmalarının üstünde çift katlı teller
varmış. Ha, Bizimkinde yoktu. demeyin ha, bizimkinde de vardı.
Biz Selma Hanımla birlikte aynı odaya girdiğimizde bir ay o
tellerin sökülmesi için kaç dilekçe verdik, kaç kere görüştük, bilmiyorum.
Ya, niye tel var? Biz havalandırmada bari gökyüzünü görelim, bu büyük bir
haksızlık. dedik. Sonra, neyse, dediler ki: Vinç gelecek, bilmem ne
gelecek. Meğerse çok basitmiş. Sonra, neyse, vinçsiz, bir
baktık, bir gün bir teli söktüler. Bir de böyle bürokrasi! Bir hafta
geçti, diğeri hâlâ orada. Ya, niye ikincisini
kaldırmıyorsunuz? Personel yok. dediler. Neyse, son yirmi yirmi
beş gün gökyüzünü görebildik. İşte gazeteciler gökyüzünden
yoksun, avukatla görüşemeden -haftada bir saat ve o da kayıt
altına alınıyor görevli eşliğinde- kitap
alımı yasak, mektup alıp göndermek yasak -cezaevleri için bunlar
çok hayati meselelerdir- orada tutuluyorlar ve Gazetecilik mesleği
Türkiyede en özgür meslektir. diye ifadelere rastlıyoruz. Nasıl bir
şey, bilmiyorum yani. Bunu sizin takdirinize, kamuoyunun takdirine
sunuyorum.
Tabii ki diğer cezaevleriyle ilgili de çok
başvuru geldi bize. Mesela dün aldığım bir başvuru
Daha doğrusu avukat arkadaşlarla görüştüm. Elâzığ Cezaevinde
-Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız
Fırat Anlıda orada- bir hafta önce aniden koğuş
sisteminden tek kişilik hücre sistemine geçmişler. Herkesi
dağıtmışlar, şu anda Elâzığ Cezaevinde
avukat görüşü beşten sonra yasak. Herkes tek tek hücrelere
alınmış ve iletişimde, avukat görüşü
sırasında da mutlaka görevli bulunuyor. Cezaevine girmekle de
kurtulamıyorsunuz yani orada da inanılmaz derecede bir
sıkıntı var. Tabii, bundan şunu anlamayın ha:
Görevliler kötü davrandı. Asla böyle bir şey de olmadı. Oldukça
saygılı
Sonuçta ne diyeceğiz yani cezaevindeyiz. Bizi siyaset
atmış yani yargı atmamış. Bizi yargı
tutuklamadı, bunu çok iyi biliyoruz. Orada bir saygısızlık
olmadı ama yüzlerce kişi eşliğinde kollarıma kelepçe
taktılar ve bir de utanmadan şunu dediler bana: Vekilim, lütfen
şalınızı örter misiniz kolunuza? Niye örteyim ya? Ben
utanmıyorum ki, siz utanın. Siz utanın, siz; bu benim için onur
kırıcı bir şey değil. Eğer siz benim koluma
kelepçe takıyorsanız bu asıl sizin utancınızdır
dedim. İlgili önergeyi sundum, hâlâ Adalet Bakanı cevap vermedi. Bu
bir dertleşmeydi değerli arkadaşlar.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum, sağ olun. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
şaşıracaksınız ama ben görüşmekte olduğumuz
uluslararası anlaşmayla ilgili konuşacağım.
Şu anda 372 sıra sayılı Vergi
Konularında Karşılıklı İdari
Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz değerli
arkadaşlar.
Bildiğiniz gibi Anayasamızın
90ıncı maddesine göre Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların
aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas
alınır.
Değerli arkadaşlarım, şu anda
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, iç hukukun
şeylerini aşan, bir çelişki olduğu zaman uluslararası
anlaşmalarla ilgili olduğu için geçerli olacak konu bu konu.
Şimdi, biz referandum boyunca, işte
Meclis devre dışı kalacak, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Parlamentoyla ilgili sorunlar var
Değerli arkadaşlar, bunları
konuştuk ama tekrar konuşacağız bunları, çok
konuşacağız.
Demokrasilerde Meclis, Parlamento esastır.
Parlamentosuz bir demokrasi olmaz. Seçtik bir kişiyi, yönetiyor, böyle bir
demokrasi olmaz. Çünkü kanunlar, yasalar milletin temsilcileri olan,
Parlamentoya gelmiş milletvekilleri tarafından yapılır.
Aynı milletvekilleri, idareyi, yönetimi, Hükûmeti, yürütmeyi de denetler
değerli arkadaşlarım, böyle bir şey.
Şimdi, şu görüşmekte olduğumuz
uluslararası anlaşmalar, değerli arkadaşlarım,
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Avrupa
Konseyinin öncülüğünde hazırlanıp birçok ülke tarafından
imzalanan vergi kanunlarında karşılıklı idari
yardımlaşma sözleşmesi. Yani bunu
onayladığımız andan itibaren içerideki kanunların
birçoğunun üstünde yer alacak bu görüşmekte olduğumuz
tasarı değerli arkadaşlar.
Bu, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmedi. Burada ne
yazıyor bilmiyoruz, geneliyle ilgili konuşuldu, bu konuyla ilgili
hiçbir arkadaşımız söz etmedi. Burada ne yazıyor
bilmiyoruz. Biraz sonra el kaldıracağız, bunu kabul
edeceğiz değerli arkadaşlar. Bu yeni bir şey değil,
maalesef, Türkiyede sadece gelenekler değil, aslında seçim
yasasından Siyasi Partiler Yasasına kadar, Meclis
İçtüzüğüne kadar, yani milletin tercihlerinin, taleplerinin
Parlamentoya gelmesi ve burada kararlara dönüşmesini engelleyen onlarca
engel var, duvar var. Geliyor, bu duvarlara çarpıp gidiyor milletin
talepleri ve tercihleri; maalesef bu. Bir de gelenekler bu şekilde.
Şimdi, aslında esas komisyon
Dışişleri Komisyonu, tali komisyon da Plan ve Bütçe Komisyonu.
Vergiyle ilgili bir konuyu görüşüyoruz ve bu
kanunlaştığı andan itibaren de iç hukukun üstünde bir metin
olacak yani Anayasa'ya aykırılığı iddia edilemez.
Usulüne uygun bir şekilde görüşülürse, kabul edilirse -ki usulü
tamamlıyoruz burada- Anayasa'ya aykırılığı iddia
edilemeyecek. Usulü ne kadar tamamlıyoruz bilmiyoruz. Uzun bir süreden beri
tali komisyonlara gitmiyor bu gibi metinler. Plan ve Bütçe Komisyonu bu konuyla
ilgili uzman komisyondur, gelmedi. Hükûmete rica ediyoruz, bunu geri götürün,
Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşalım, tartışalım ve
gelelim size de anlatalım; burada gördük biz bunu, gelelim size de
anlatalım bunun ne anlama geldiğini değerli
arkadaşlarım. Yanlış yapıyoruz, bu yanlış
yeni bir şey değil. Türkiye, maalesef, 16 Nisanda yapmış
olduğumuz oylamayla da bu yanlışları neredeyse resmîleştirme
durumuna gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel
arkadaşlarımız burada konuştu, tartıştılar;
sabahtan beri de konuşuldu, 16 Nisanda yapılan referandumla ilgili,
iktidar partisi temsilcileri, işte Atı alan Üsküdarı
geçmiş. -Sayın Cumhurbaşkanı öyle demişti- buna uygun
konuşmalar yaptılar. Doğru değerli arkadaşlarım,
atı alan Üsküdarı geçti ama nasıl geçti? Bu konuyu
konuşmaya devam edeceğiz. Millet konuşacak zaten, biz burada
konuşmasak bile millet konuşacak. Bu Anayasa
değişikliği... Bir de çok kızdı bir grup başkan
vekili Bunu nasıl olur da -12 Eylül Anayasası- 82 Anayasasının
kabul edilmesine benzetirsiniz? filan diye çok da öfkelendi.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa
değişikliği aynen 12 Eylül Anayasası gibi, 82
Anayasası gibi hep tartışılacak. Bu elbette yürürlükte
olacak, meri olacak ama asla meşru olmayacak, meşruiyetiyle ilgili
tartışmalar hiç bitmeyecek. Niye bitmeyecek bunu biliyorsunuz. Biz
bunları konuşmaya devam edeceğiz. Bu Anayasa aynen 12 Eylül
Anayasası gibi bir toplumsal uzlaşma metni olarak
hazırlanmadı. İki tane parti kapalı kapılar
arkasında metni hazırlayıp getirdiler. Anayasa Komisyonunda
tartışamadık. Ben Başkandan rica ettim Ben geneli üzeriyle
ilgili konuşmak istiyorum. diye, onlarca milletvekili
arkadaşlarımız rica ettiler. Başkan oylama yaptırdı;
kifayetimüzakere, müzakereler bitirildi. Böyle olmaz. Ben konuşsaydım
ya da başka bir arkadaş konuşsaydı belki de bunu
çekecektiniz. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Tabii gülüyor arkadaşımız. Ya, biz
bildiğimizi yaparız. Biz bunu görmeden imzaladık, ne çekmesi?
diyor ya, Ne çekmesi? Ne komik şeyler söylüyorsun. Uzaydan mı indin
de burada konuşuyorsun ya? Biz yolumuzdayız. diyor ya Biz
yolumuzdayız. Bu yol, yol değil arkadaşlar.
Bakın, bu metin Meclis Genel Kurulunda da
doğru dürüst konuşulmadı, tartışılmadı. Daha
sonra referanduma gitti. Referandum adil ve eşit olmadı. Biriniz
çıkın, evet, eşit koşullarda referandum yapıldı
deyin vicdanınızla.
Devletin yani benim vergilerimi -ben hayır
kullandım- kullandınız. Eşitsiz şartlarda
yapıldı. Televizyonlarda muhalefet bir saat konuşurken siz on
beş saat konuştunuz, baskı yaptınız. Evet, şimdi
çıkıp konuşuyorsunuz: Evet diyenler de makbul hayır
diyenlerde makbul. Hayır, doğru söylemiyorsunuz. Siz popülizm
yaparak referandum boyunca hayır diyenleri terörle, teröristlerle
eşitlediniz, bunu yaptınız. Yapmadık filan demeyin.
Şimdi iş işten geçti, balkon konuşması yapıyoruz
filan ama yarın yine aynı şeyleri yapacağız.
Değerli arkadaşlarım, sonuçta
yapılan nedir biliyor musunuz? Sonuçta, bir süreden beri fiilî olarak
uygulanan bir sistemi, bir yapıyı, bir süreci -ki bu süreç popülist,
şoven, otoriter, keyfî, merkeziyetçi ve güvenlikçi politikalar-
resmîleştirdiniz ama meşrulaştıramadınız
arkadaşlar. Bunu meşrulaştıramayacaksınız. Bu millet
nasıl kırk seneye yakın bir zamandan beri 12 Eylül
Anayasasını tartışıyorsa bunu da tartışmaya
devam edecek.
Bakın, değerli arkadaşlarım, siz
2014ten itibaren yani Cumhurbaşkanının halk tarafından,
millet tarafından, seçmen tarafından seçilmesinden bu yana fiilî
olarak bir tek adam sistemini uyguluyorsunuz, yaptığınız
şey budur. Özellikle de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan
edilen OHALle bu fiilî durumu bir şekilde Anayasa kılıfına
uydurarak en katı bir şekilde uyguluyorsunuz, Anayasanın
açık hükmüne rağmen uyguluyorsunuz. En son çıkarılan kanun
hükmünde kararnamelerde bile olağanüstü hâli ilgilendiren konuların
dışındaki konularda da siz hüküm getirdiniz, kanun getirdiniz,
kanunlaştırdınız. Bunu yapmaya devam ediyorsunuz. Öyle
anlaşılıyor ki bundan sonra da Türkiyeyi bu şekilde
yöneteceksiniz. Bu yönetimi bu millet kabul etmeyecek.
Yüzde 49-51, Geçti, atı alan Üsküdarı
geçti. Geçmez arkadaşlar, bu konularda, demokrasi konusunda, milletin
tercihleri, talepleri konusunda, özgürlükler konusunda, adalet konusunda, hukuk
konusunda atı alan Üsküdarı geçemez, bunu göreceksiniz en kısa
zamanda.
Değerli arkadaşlarım, birkaç cümle de
mağduriyetlerle ilgili söylüyorum. Bu çıkan kanun hükmünde
kararnamelerde ve diğer şekillerde ciddi mağduriyetler var, bu
basit bir konu değil. Cumhurbaşkanının söylediği
herhâlde amacını aşmış bir laftır:
Acımayın, acırsak acınacak duruma düşeriz.
Değerli arkadaşlar, acıma hissinizi kaybetmişseniz
gerçekten size söyleyecek hiçbir şey kalmadı.
Acıyın arkadaşlar, merhamet edin,
acıyın ki acınacak duruma düştüğünüzde size
acıyanlar da olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
VERGİ KONULARINDA KARŞILIKLI
İDARİ YARDIMLAŞMA SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 3
Kasım 2011 tarihinde Canneste imzalanan Vergi Konularında
Karşılıklı İdari Yardımlaşma
Sözleşmesinin çekince ve beyanlarla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 19.16
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi Küpçü
(Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
372 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı
tekrarlayacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar,
okuyacağım pusulaları.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pusula verilecekse yeniden
verilecek.
BAŞKAN Yeni pusulalar tabii ki.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Vergi Kanunlarında
Karşılıklı İdari Yardımlaşma
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 372
sıra sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
okuyorum:
Kullanılan
oy sayısı: 211
Kabul:
211 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatma Kaplan Hürriyet Fehmi Küpçü
Kocaeli Bolu
Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun diyorum.
Sayın milletvekilleri, 2nci sıraya
alınan 358 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında
Meteoroloji ve Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan 359 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Gümrük İdaresi Arasında Gümrük
Alanında Ortak Komite Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/684) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S.
Sayısı: 359)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 4 Mayıs 2017 Perşembe günü, alınan karar gereğince,
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 19.31