TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim
19
Ekim 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü
ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Mardin
Milletvekili Gülser Yıldırımın, eğitimde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Antalya ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, açıklanan resmî verilerin
mevcut ekonomi yönetiminin istihdam yaratmada başarısız
olduğunu ve istihdam kaybındaki artışın hızlandığını
gösterdiğine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Kadıköy Anadolu
Lisesinde öğrenciler, veliler ve öğretmenlerin proje okul
uygulamasına karşı sergiledikleri direnişe ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulun Şile
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
4.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
6.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
7.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın
Başmakçı ilçesinin Çığrı ile Hırka köylerinin
sorunlarına ve Bolvadin ile Çay ilçelerinde yaşanan deprem nedeniyle
hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
10.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Özlüce Kültürevinin
durumuna ve Nilüfer Belediyesine iade edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, sendikal faaliyette
bulundukları gerekçesiyle açığa alınan öğretmenlerin
yaşadıkları belirsizliğin hâlen devam ettiğine
ilişkin açıklaması
14.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Adli
Tıp Kurumunda DNA testlerinde yapılan yanlışlıklara
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, bugün
Türkiyeyi yöneten iradenin bölgede ve dünyada oyun kurucu güç olduğuna
ilişkin açıklaması
16.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm
yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, siyasi soykırım
operasyonlarının devam ettiğine, bu siyasi soykırım
operasyonları ve baskıların partilerini asla
yıldırmayacağına ve Suruç, Diyarbakır, Ankara katliamlarının
sorumlularının hâlâ açığa
çıkarılmadığına ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm
yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
19.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü
ölüm yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Gaziantep Milletvekili
Abdullah Nejat Koçerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat
Koçerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, Gaziantep Milletvekili Abdullah
Nejat Koçerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, Samsun Milletvekili Erhan Usta
ile Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın bazı ifadelerine ve yetkililerin Musul
operasyonuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
kadınları ilgilendiren bazı ifadeleriyle ilgili ne
düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
26.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kayanın, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kayanın, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Ankara Milletvekili Fatih Şahinin Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin önerge yazısı (4/60)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Burdur
Milletvekili Mehmet Göker ve 20 milletvekilinin, yerel basının
sorunlarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10 /330)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 28 milletvekilinin, göçmen
kaçakçılığına ilişkin sorunların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 26 milletvekilinin, bebek ölümlerinin
nedenlerinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, ekonomik kriz gerçekliğiyle mücadele etmek,
ekonomik krizden çıkış yolunu bulmak ve ortak akılla
hareket ederek derinleşen ekonomik krizin önüne geçmek amacıyla
13/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı
(1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418)
2.-
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 388)
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp'ın, 1/752 esas numaralı Kanun Tasarısı'na ve
torba kanun uygulamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/7534)
19 Ekim 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer
SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne
ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bugün bağımsız Bosna-Hersek
Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı, bilge insan, sadece bir siyaset
adamı değil, aynı zamanda düşünce insanı Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümü.
Geleceğimizi
geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde
koşmayacağız. Hukuk benim için sadece meslek değil;
inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem. diyen,
Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana,
şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni
kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza,
aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman
başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile
insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir.
Gücümüz bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede
buluşlarımız, külli iyiliğe katkılarımız?
cümleleriyle sadece İslam dünyasının değil,
insanlığın da ufkunu açan Aliya İzzetbegoviçin ölüm
yıl dönümünde kendisini saygıyla ve rahmetle anıyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bugün aynı zamanda
19 Ekim Muhtarlar Günü. Muhtarlık 1829 yılından bu yana
yaklaşık iki yüz yıldır demokrasimizin temel bir kurumu
olarak ülkemizde vardır. Muhtarlarımız seçimle iş
başına gelen en yerel ve insanımızla en iç içe
çalışan, halkımızın sorunlarını birinci
elden öğrenen ve çözümü için çalışan kamu görevlileridir.
Muhtarlık için ne kadar konuşsak azdır, zamanın
yetmeyeceğini biliyorum. Bütün muhtarlarımızın Muhtarlar
Gününü kutlarken Türkiye Büyük Millet Meclisinin
muhtarlarımızın talep ve sorunlarına ilgi göstererek
onların çözümü için adım atmasını yüce Meclisten diliyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Aliya
İzzetbegoviçin ölüm yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün merhum Aliya İzzetbegoviçin ölüm yıl dönümü.
Bu vesileyle merhum Aliyayı rahmetle, minnetle yâd ediyor, sizleri ve
kardeş Bosna halkını saygıyla selamlıyorum.
Merhum Aliya İzzetbegoviç bir Osmanlı
subayı olan dedesi Aliya ile Üsküdarlı bir Türk kızı olan
Sıdıka Hanımın evliliğinden doğan
Mustafanın oğlu olarak 1925 yılında dünyaya
gelmiştir. Bir devlet başkanı, hukukçu, siyasetçi, savaşta
bir komutan, Müslüman bir entelektüel, bir baba ve eş, önemli eserlere
imza atmış bir yazar, İslam dünyasının Bilge
Kralı ya da Bosnalıların ona karşı duydukları
sevgi ve samimiyetin bir yansıması olarak Aliyanın mücadelesi
henüz 16 yaşındayken Genç Müslümanlar yani Mladi Muslimaniyle
başlamış ve 2000 yılında
Cumhurbaşkanlığı görevini sağlık problemlerinden
dolayı kendi isteğiyle bıraktığı ana kadar
geniş bir zaman diliminde devam etmiştir.
20nci yüzyılın en önemli İslam
düşünürleri arasında gösterilen Aliyayı diğer
düşünürlerden ayıran farklar, coğrafi açıdan
Avrupanın tam ortasında Müslüman bir toplumda yaşaması,
kültürel ve dinî bakımdan Hristiyanlığı benimsemiş
toplumlar tarafından çerçevelenmiş olması ve onun krallık
sistemini, komünist rejimi, İkinci Dünya Savaşını,
sosyalizmin çöküşünü bizzat yaşayarak tecrübe etmiş
olmasındandır. Aliyayı diğer İslam
düşünürlerinden ayıran bu faktörler aynı zamanda onun felsefesi
üzerine inşa ettiği temellerdir.
Aliya, İslam toplumlarının
uyanışını ve İslam ile Müslümanlar arasındaki
mesafeyi kendisine dert edinmiş bir düşünürdür. Ona göre şayet
Batı medeniyeti karşısında İslam toplumlarının
bir çıkış yolu olacaksa bu ancak şuurlu bir İslami
dönüşümün yaşanmasıyla mümkün olacaktır. Adaletin tesis
edilmesi, fitnenin ve zulmün ortadan kaldırılması onun siyaset
felsefesinin temelidir. Onun felsefesi adaleti gerçekleştirmek ve
hakkı üstün tutmaktır.
Ahlak düşüncesini merkezine alan Aliyaya göre
insanın temel vasfı ve insanları diğer varlıklardan
ayıran yegâne unsur ahlaktır. Ahlak, yapılan bir eylemden sonra
kişisel olarak bir çıkar elde etmeyi beklemek değil,
insanın vazife bilinciyle iç dünyasının ürünü olan sorumluluğunu
yerine getirmesidir. Onun bunlar ve benzeri birçok özgün düşüncelerinin
paradigması, Avrupalı toplumlara yön veren fikir adamlarını
geleneksel kodlarıyla tanıması için elverişli bir ortamda
bulunması ve böylece Avrupanın fikrî temellerini derinlemesine
tahlil edebilmesinden ileri gelmektedir.
Aliya, yazdığı İslam
Deklarasyonu, Doğu ve Batı Arasında İslam, Özgürlüğe
Kaçışım adlı eserlerini kaleme alarak kitlelere
ulaştırmış ve onun bu eserleri herkesin baş ucu kitapları
olmuştur. Maalesef, yazdığı bu eserler nedeniyle
yargılanmış ve beş yıl hapis yatmak zorunda
kalmıştır.
Aliyayı üzerinde çalışmaya
değer bir düşünür kılan en önemli husus onun ahlaka, adalete ve
hakka ait düşünceleriyle eylemleri arasındaki
tutarlılıktır. Bu tutarlığı onun savaş günlerinde
düşmanlarına karşı davranışlarında,
hapishane hayatında kendisine yapılan gayriahlaki teklifleri kabul
etmemesinde kendini göstermektedir. Gerçekten de hapiste bulunduğu 1987
yılında şöyle bir gelişme yaşanır. Dönemin Af
Komisyonu Başkanı Zdravko Djuricic tarafından Aliya
İzzetbegoviçin kızı Leyla ve Sabina başkanlık
makamına davet edilir. Djuricic Leylanın okuldan sınıf
arkadaşıdır. Onlara Bu dilekçeyi babanıza götürün,
imzaladığı takdirde serbest bırakacağız. der.
Bunun üzerine sevinçle babalarının yanına gelen Leyla ve Sabina
dilekçeyi imzalamaları için âdeta yalvarırlar.
Yaptıklarımdan pişmanım, bir daha yapmayacağım,
bundan sonraki hayatımda bir daha siyasetle uğraşmayıp
huzurlu ve sakin bir hayat kuracağım. ana temasını barındıran
bu dilekçeyi imzalamak konusunda Aliya asla ödün vermez ve hapis hayatına
devam eder.
Onun ölmeden önce son vasiyeti
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanadır.
Tarih 18 Ekim 2003ü göstermektedir. Başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan Londradaki görüşmelerini bitirmiş
İstanbula dönmek üzeredir. Otuz sekiz günden beri hasta
yatağında yatan Aliyanın
ağırlaştığı haberini alan
Başbakanımız Bilge Kralı son kez hasta
yatağında ziyaret etmek ister ve yolunu değiştirerek
doğrudan Saraybosna Havalimanına iner. Onun odasına
vardığında Aliya onun ellerini ellerinin içine alır Tayyip
kardeşim, dualarımız sizinle, bu topraklar evladıfatihan
Osmanlı bakiyesidir. Görüyorum ki sen de bir Osmanlı torunusun.
Bosnamı koruyun, Bosnama sahip çıkın, o size emanettir. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bugün Bosna
emin ellerdedir diyorum, tekrar Aliya İzzetbegoviçi rahmet ve minnetle
yâd ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çavuşoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, eğitimde
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırıma aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırımın, eğitimde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Evet, eğitimde yaşanan
sıkıntılara bu proje okullarıyla başlamak istiyorum.
Gerçekten şu an proje okullarını hayata geçirip ne yapılmak
istendiğine dair buradan sormak istiyorum: Proje okullarının
amacı nedir? 150 okulu şu an daha da paralı eğitime,
Türkiye halkının çocuklarını paralı eğitime tabi
tutmaya yönelik; bir de AKPnin o okullarda ikinci bir FETÖ uygulamasıyla
kendine ideolojik olarak tabandan çocukken yetiştirmek istediği,
ayrıca saraya bağlı, AKPye bağlı yeni bir ideoloji
yaratmak mıdır? Bunu bu şekilde sormak gerekir.
Türkiyenin eğitim sorunu o kadar büyük ki
sanki bu 150 okulla, bu proje okullarıyla bütün bu eğitim
sorunları çözülecekmiş gibi. Gerçekten burada eğitime,
eğitimin bilimsel tarafından çoğulculuğuna, demokrasisine
önem vermek gerekirken ve çocukların küçükken toplumun bütün
sorunlarına cevap olabilecek eğitimi alabilmeleri bir sorun olarak
ortadayken maalesef, bu yapılan projeyi, şu an hayata geçirmek
istediğiniz projeyi toplumu daha da bir ideolojiye bağlı hâle
getiren, bir yere bağlayan ve orada ikinci bir dalgayla kendinize
bağlı bir ideoloji yetiştirmeye hizmet eden bir proje olarak
görüyoruz.
Bakın, eğitime bu kadar önem
verdiğinizi iddia ediyorsanız gelin bölgede, Şırnakta,
Nusaybinde, Geverde oradaki çocukların eğitiminden
başlayalım. Eğer eğitime bu kadar önem vermiş
olsaydınız aylarca, bu kış boyunca o çocukların
nasıl eğitim gördüğüne gerçekten birazcık
bakardınız ve ona göre bir çözüm politikası üretirdiniz. Ama bu
burada da eğitimde ne kadar büyük bir ayrımcılık
yaptığınızı bir kez daha gösteriyor.
Bizim içimizi acıtan en büyük şey nedir
biliyor musunuz? Burada konuşurken, bu sıralarda bu halkın
vekili olarak oturma sıfatını alan, o desteği alan
insanların gerçekten toplumun en derin sorunlarına, başta
eğitim ve diğer bütün sorunlarına ne kadar duyarsız
kaldığını, sadece talimatla, önlerine gelen bir talimatla
hareket ettiklerini, bunun en zor, en kabul edilemez şey olduğunu bir
kez daha buradan söylemek istiyorum.
Burada oturan her vekilimizin kendi toplumunun
sorunlarına, eğitimine, emeğine, özgürlüğüne, Türkiyenin
demokrasisine yönelik büyük sorumluluk taşıması gerekirken ve
kendi doğrularıyla buna çözüm bulması gerekirken maalesef sadece
el kaldırıp indirmekle burada bulunuyorlar ve bu da tarihin gerçekten
bizlere yüklemiş olduğu sorumluluğu ve görevi ne kadar yerine
getirmediğimizin ayrıca bir sorumsuzluğudur. Yarın, öbür gün
biz çocuklarımızın, toplumumuzun hangi yüzle
karşısına çıkıp Biz sizin orada gerçekten
değerlerinizi, hakkınızı hukukunuzu, Türkiyenin
geleceğini savunduk. diyebiliriz? Bu da eğitimin bir
parçasıdır. Eğer biz bu temelde kendi sorumluluğumuzu
burada yaşayıp çocuklarımıza örnek olacaksak işte bu da
eğitimin başlıca mirası ve temelini oluşturur. Onun
için, benim buradan, bu Meclisten beklediğim bu ülkenin sorunlarına
gerçekten daha duyarlı, daha sorumlu bir şekilde
yaklaşmasıdır. Böyle elini kaldırıp indirmekle,
talimatla hareket eden bir Meclis olmamalı, kendi yüreğini, beynini
ortaya koyup, bu halka karşı sorumluluğunu bu temelde hayata
geçirdiğimizde biz ülkemizi daha güzel günlere,
çocuklarımızı daha eğitimli, daha düşünebilen, akademi
ve dünya standartlarına, en ileri ülkelerin standartlarına getirebilen
bir duruma ulaşırız eğer bu beyinle, bu sorumlulukla
hareket edersek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Gündem dışı üçüncü söz,
Antalyanın sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili
Niyazi Nefi Karaya aittir.
Buyurunuz Sayın Kara. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Antalya
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalyanın
sorunlarını sizlerle paylaşmak için bu kürsüdeyim. Bu vesileyle
yüce Meclisi ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi
Antalyanın bu dönemde en çok sorunu turizmde yaşanan
kayıplardır. Rusyayla başlayan krizle bu yaz sezonunda
Antalyanın kaybettiği turist sayısı 4 milyon 328 bin yani
yarıdan fazla. Bunun ekonomik boyutunu hesap ettiğinizde özellikle
yaz sezonunda otellerde çalışan gençlerin işsiz kaldığını
göreceksiniz. Kapanan ya da iflas eden otelleri, borçları nedeniyle
intihar eden iş adamlarını görebilirsiniz. İşsizlikten
yıkılan aileler, size güvenip krediyle ev alan ama boşanıp,
evlerini satıp memleketlerine dönmeye başlayan insanlar
yoğunlaştı. Hatalı iç politika ve çözüm üretilemeyen
dış politikanızla gerçekler bu hâle gelmiştir.
Rusyayla ilişkiler düzeldi. diye
konuşuyorsunuz ama Antalyaya gelen ilk kafileyi davul zurnayla
karşılıyoruz, sonucuna baktığımızda
değişen falan bir şey yok. Rusyadan gelen turist sayısında
yüzde 90 oranında kayıp var. Antalyadaki halkı, tüccarı,
çiftçileri, esnafı dinleyince sizlere anlatıyorlar, hepsinden benzer
şikâyetleri dinleyeceksiniz: Üreticiler ürünlerini yok pahasına
elden çıkarmak zorunda kaldı. Üretilen domatesler, nar,
salatalık Rusyaya ihraç edilebilecek mi? Çiftçiler sizden bunu bekliyor.
Kaç kere ilgili bakanlara söyledik, teşvik istedik, destek istedik ama
Hükûmetimizin feryatları duyduğu yok. Antalyaya turist sadece
Rusyadan da gelmiyor. Güvenlik nedeniyle Avrupadan gelen turist
sayısında ciddi bir şekilde düşüş var; bu yıl için
yüzde 30, önümüzdeki yıl için çok daha kötüye gidiyor. Ülkenin içinde
bulunduğu güvenlik riskleri her tarafı tedirgin ediyor.
Bu kaygılar ışığında
hem Antalyalıya hem de tüm halkımıza masal anlatmaya gerek yok,
gerçekleri söylememiz gerekiyor. Ekonomimiz çok iyi. diyoruz ama
tüccarlarımız Rusyaya sattıkları mal
karşılığında yüzde 17 gümrük vergisi ödüyor,
sattıktan sonra parasını alabilmek için ayrıca yüzde 8
rüşvet veriyor. Bunun yasal bir mevzuat içerisinde olması ve
kurumsallaştırılması gerekir.
Evet, ülkede iyi işler de
yaptığınızı söyleyebiliriz. Örneğin, bakın,
Kemerağzı Kundu bölgesini 2004 yılında Bakanlar Kurulu
kararıyla turizmi teşvik kapsamına alıyorsunuz turizmi
teşvik etmek için. On iki yılda 20 kez nazım imar planı
tadilatı yapılıyor. Bu bölgede her seferinde, her iptalden önce,
bu tadilatların öncesinde otelciler nedense hemen ruhsatlarını
yeniliyor ama aynı bölgenin arkasında, konut alanı olarak
belirlenen yerde kooperatifler çivi çakamıyor. Kooperatif üyelerinin
çoğu ölmüş durumda, çocukları hâlâ sürünüyor. Neden? Üstüne
üstlük bir de buradaki insanlar yok pahasına ellerindeki hisselerini
satmak zorunda kalıyor ama her tadilat sonrasında bu turizm
baronları aynı zamanda buralara ruhsat alabilmekte.
Kimlerin ekonomisi iyi burada? Özel helikopterlerle
gelen bürokratların, plan tadilatlarıyla ruhsat veren
bürokratların ekonomisi iyi olabilir. İçişleri
Bakanlığının Teftiş Kurulu müfettişlerince söz
konusu bölgede yapılmış incelemelerde haksız kazançlar,
kaçak yapılar, sonradan ruhsatlandırılan her şey
belirtilmiş. Peki, siz ne yapmışsınız? Hiçbir şey
yapmamışsınız ki bunlar aynı şeye devam
ediyorlar.
Bunların yanında, yapılan hizmetlerde
yaşanan sorunlara da bakalım: İki yıl önce
açılışı yapılan Manavgat Naras Barajı,
Gazipaşa Gökçeler Barajı hâlâ çiftçiye su vermedi. Onlar bekliyorlar
neden diye? Bakıyoruz ki bir tek su borusu döşememişsiniz. Ama
kırk yıllık açık sulama kanallarının çevresine
beton direk örüyoruz. Acaba hangi yandaşa yaptırıyoruz? Hâlâ
kapalı sulamayı bu çağda düşünmüyor musunuz? Manavgat
Devlet Hastanesi TOKİ tarafından yapılıyor, elektrikleri
sürekli kesiliyor, asansör çalışamıyor ve yoğun
bakımlara açılamıyor, halk perişan, çalışanlar
perişan. Bir yıldır açılışını bekleyen
eğitim araştırma hastanesinin ek binası, Kepezde
açılamayan devlet hastanesi, diş hastanesi, Alanya bölge hastanesi
hâlâ açılış bekliyor. Bir kere de yapın Allah razı
olsun. diyelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kara.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine birer dakika süreyle söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Sibel Özdemir
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
açıklanan resmî verilerin mevcut ekonomi yönetiminin istihdam yaratmada
başarısız olduğunu ve istihdam kaybındaki
artışın hızlandığını gösterdiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Açıklanan resmî veriler mevcut ekonomi
yönetiminin istihdam yaratmada başarısız olduğunu ve
istihdam kaybındaki artışın
hızlandığını göstermektedir. TÜİK verilerine göre
temmuz ayı işsizlik oranı yüzde 10,7ye çıkarken bu
artışın devam edeceği öngörülmektedir. Burada en çok
dikkati çeken ve üzerinde durulması gereken gelişme ise işini
kaybedenlerin neredeyse tamamının kadın olması ve genç
işsizliğin artmasıdır. Sanayide 76 bin istihdam
kaybının 69 bini, eğitimdeki 124 bin istihdam kaybının
83 binini kadınlar oluşturmuştur. Genç işsizlik ise son bir
yılda 1,5 puan daha artışla yüzde 19,8e yükselmiştir. Bu
tablo bu iktidarın ne ekonomi ne istihdam ne yoksulluk ne toplumsal
cinsiyet eşitliği ne de temel hak ve özgürlüklere bir çözüm
üretemeyeceğini artık iyice ortaya koymuştur.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Kadıköy Anadolu Lisesinde öğrenciler, veliler ve öğretmenlerin
proje okul uygulamasına karşı sergiledikleri direnişe
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birkaç haftadır Kadıköy Anadolu Lisesi
gibi ülkenin köklü okullarında öğrenciler, veliler ve
öğretmenler proje okullarına karşı bir direniş
sergiliyor. AKPnin dindar ve kindar nesli olmayı reddeden gençler OHAL
fırsatçılığıyla öğretmenlerinin norm kadro
fazlası gösterilerek başka okullara gönderilmelerine karşı
çıkıyor. Öğrenciler iktidarın laik ve bilimsel eğitimi
hiçe sayan uygulamalarına karşı mücadele ediyor, proje okulları
adı altında eğitimi gericileştirmenin önünü açan kadrolaşma
projesine itiraz ediyorlar. Peki iktidar ne yapıyor? İktidar bu
ülkenin aydınlık geleceği gençlerin seslerine, taleplerine kulak
vermek yerine okulları polis ablukası altına alarak,
öğrencileri sorguya çekerek bu haklı direnişi sindireceğini
zannediyor. Buradan iktidara bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Biz,
tıpkı dün olduğu gibi bugün de sizin laik ve bilimsel
eğitimden koparmaya çalıştığınız
geleceği için direnen gençlerin yanındayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
İstanbulun Şile ilçesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İstanbul ili
Şile ilçemizdeki devlet hastanesinde her branşta doktor yok.
Şileli bu anlamda mağdur. İstanbuldan Şileye belediye
otobüsleri çalışmıyor ve Şileden İstanbula,
İstanbuldan Şileye halk otobüsleriyle
vatandaşlarımız balık istifleme olarak gidip geliyor. Şile
ilçemizde otopark sorunu yok. Şilede oturan halkımız hizmet
bekliyor. Şilede mahalleye dönüşen köylerimizde yol yok, okul yok,
öğrenciler mağdur, köylülerimiz mağdur ve şehir
merkezlerinde yapılan hizmetler Şile merkez ve Şile
mahallelerine, köylerine yapılmıyor. Bu konuda yetkilileri görev
yapmaya davet ediyorum.
Buradan da tüm Şilelilere selam ve
saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm muhtarlarımızın bu gününü
kutluyorum.
Ülkemizde 53 bin köy ve mahalle muhtarı
vardır. Cumhurbaşkanı da dönem dönem muhtarları
sarayında ağırlamaktadır. Ancak muhtarların ciddi
sorunları hâlen çözümlenmemiştir. Muhtarların haklarının
en çok budandığı dönem Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetleri ve Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu
dönemlerdir. İkametgâh, nüfus kayıt gibi verebildikleri
evrakları verme hakları dahi sınırlanmıştır.
Muhtarlar için birlik yasası hâlâ
çıkarılmamıştır, ödenekleri yetersizdir. Muhtar ve
azalar sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır.
Muhtarların muhtarlıktan sonra silah ruhsatları
alınmamalıdır. Tüm muhtarlar için hizmet binaları
yapılmalıdır. Giderleri kaymakamlıklarca
karşılanmalıdır. Muhtarlara vaat değil, destek
sağlanmalıdır. Mahalle muhtarlarının ayrı, köy
muhtarlarının ayrı sorunları bulunmaktadır. Mülki
amirler seçimden seçime iktidara oy için baskı yapmak yerine
muhtarların sorunlarına ciddi olarak eğilmelidir.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Cahit Özkan
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün devletin vatandaşa dokunan en sıcak
eli olan muhtarlarımızın günü. AK PARTİ Hükûmetiyle ilk kez
kutlanacak olan Muhtarlar Günü 50.026 köy ve mahalle muhtarının hayat
standartlarının yükseltilmesi ve devletle olan iletişimlerinin
güçlendirilmesi açısından önemlidir. Bu çerçevede, Sayın
Cumhurbaşkanımız muhtarlarımızla
yaptığı düzenli toplantı ve buluşmalarla
vatandaşlarımız ile devletin en üst kademelerini bir araya
getirmiştir.
2002den bu yana AK PARTİ hükûmetleri
muhtarların 97 TL olan maaşlarını 14 kat artırarak
1.375 TLye yükseltmiştir. Muhtar Bilgi Sistemini hayata geçirmiş,
büyükşehir belediye başkanlıkları bünyesinde Muhtarlık
İşleri Dairesi Başkanlığı, il ve ilçe belediye
başkanlıklarında Muhtarlar Müdürlüğü adıyla birimler
kurulmuştur, muhtarlık binaları modernize edilmiştir.
Bu vesileyle, aziz milletimize hizmet için
şehit düşen muhtarlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet
diliyor, kıymetli muhtarlarımızın bu ilk Muhtarlar Gününü
yürekten kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
6.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekinin, Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batının demokratikleşme adı altında
yaptığı köleleştirme faaliyetlerine, kurtarma
operasyonları maskeli soykırımlarına ömrü boyunca boyun
eğmeyen Aliya İzzetbegoviçin aramızdan
ayrılışının 13üncü yıl dönümündeyiz.
Aliya İzzetbegoviç, ahir ömrü boyunca ulusunun
parçalanmasına, dağıtılmasına, sindirilmesine ve yok
edilmesine karşı göstermiş olduğu şerefli duruşla
tarihteki yerini almış bir karakterdir. Onun Ben Avrupaya giderken
boynumu eğmiyorum çünkü kadın, çocuk ve ihtiyarları öldürenler
bizler değiliz. sözü onun namuslu ve dik duruşunun bir
göstergesidir. Bugün hâlâ gönül coğrafyamızda kadınlar, çocuklar
ve ihtiyarlar katledilirken bu vakur duruşun dünyadaki zalim müesses
nizama ve onların kuklası örgütlere bir nebze emsal teşkil
etmesini temenni ediyorum.
Bu vesileyle, Aliya İzzetbegoviçe Allahtan
gani gani rahmet diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İbrahim Aydemir
7.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, liderlik ettiği istiklal mücadelesi ve
soykırıma direnişiyle küresel vicdanı ayağa
kaldıran, Bosna-Hersekin kuruluşuna önderlik ederek bir destan yazan
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin Hakka yürüyüşünün on
üçüncü yılı.
Mücadelesi ve siyasi
kararlılığı, bilge kişiliği ve dünyaya mesaj
kaydeden örnek duruşuyla tüm İslam âleminin yüreğinde
yaşayan İzzetbegoviçi rahmet ve şükranla anıyor,
Bosnalı kardeşlerimizin Vefa Platformunu paylaşıyoruz.
Bu vesileyle, Aliyanın iki güzel sözünü kayda
geçiyorum; biri tespit, diğeri tembih. Tespit şu: Bütün yücelik ve
şükran Allaha aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah
tespit edebilir. Ve tembihat: Bir kelimeyi hiç aklımızdan
çıkarmayalım, devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz
idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgârda
savrulup gider.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Benli
8.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
19 Ekim 2003 tarihinde vefat eden Aliya İzzetbegoviçi anmak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Aliya İzzetbegoviç yani namıdiğer
Bilge Kral aktivizmi nitelikli düşünceyle birleştirebilmiş
nadir kişilerden biriydi. Düşüncelerini
açıkladığı için 2 defa hapis cezasına mahkûm
edildiği hâlde yılmadı. Aliya, hiçbir askerî imkâna sahip
olmayan ülkesini savaşa sokmamak için direndi ancak savaş
kaçınılmazdı. Halkı katliama uğrayan bir lider olarak
saldırılara karşı elinden gelen tüm çabayı gösterdi.
Ülkesi bağımsızlığını elde ettiğindeyse
halkına Affedip affetmemekte serbestsiniz ancak unutmayın,
unutursanız tekrarlanır. dedi.
Aliya sadece Bosnalılar için değil
aslında tüm dünya için de örnek alınması ve düşüncelerinden
yararlanılması gereken bir liderdi. Ruhu şad olsun ve Rabbim
Bosnalılara bir daha aynı felaketi göstermesin.
BAŞKAN - Sayın Köksal
9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisarın Başmakçı ilçesinin Çığrı ile
Hırka köylerinin sorunlarına ve Bolvadin ile Çay ilçelerinde
yaşanan deprem nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Başmakçı
ilçesi Çığrı köyünde ciddi anlamda gül yetiştiriciliği
yapılmaktadır. Ancak, buna rağmen gül yetiştiricilerine
hiçbir destek sağlanmamaktadır, bunun gerekçesi nedir?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili
Başmakçı ilçesine bağlı Hırka köyünde her yıl sel
felaketi yaşanmaktadır. Bu konuda taşkın sel
inşaatı için defalarca girişimde bulunulmasına rağmen
niçin hâlen daha taşkın sel inşaatı
yapılmamaktadır?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ilinin Bolvadin ve
Çay ilçelerinde dün akşam saatlerinde hissedilen deprem felaketi nedeniyle
tüm hemşehrilerime geçmiş olsun diyorum, daha büyük felaketler
yaşamamayı diliyorum.
BAŞKAN - Sayın Altaca
Kayışoğlu
10.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Özlüce Kültürevinin durumuna ve Nilüfer
Belediyesine iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa tarihî yapıların çok olduğu bir
şehrimiz. Bunların restore edilip halkın hizmetine
sunulmasını önemsiyoruz ama maalesef AKP ülke yönetmedeki
beceriksizliğini yerellerde de gösteriyor.
AKPli belediyeler restore ettikleri
yapıları çocuk istismarıyla meşhur olmuş Ensara üç
kuruşa peşkeş çekerken CHPli Nilüfer Belediyemizin 2006da
restore ettiği Özlüce Kültürevi, Vakıflar Bölge Müdürlüğüne
devredildi. Nilüfer Belediyesine Tarihî Kentler Birliğinden ödül
kazandıran Özlüce Kültürevi, Vakıflar tarafından, maalesef,
kaderine terk edilmiştir. Burasının yıkılmadan önce
kültür evi olarak yaşatılması için Nilüfer Belediyesine iade
edilmesi gerekmektedir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Muhtarlar Günü. Demokrasimizin temel
taşı olan muhtarlarımızın bu gününü kutluyorum.
Muhtarlarımız bu günde isteklerinin dikkate alınmasını
istiyorlar. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisinin girişimiyle asgari
ücretten maaş alabilen muhtarlar, sigorta primlerinin de devlet
tarafından ödenmesini istiyorlar; muhtarlık bürolarının
millete yakışır olmasını istiyorlar;
muhtarlıkların elektrik, su, telefon, İnternet ve kırtasiye
giderlerinin karşılanmasını istiyorlar; muhtarlık
seçimlerinde birleşik oy pusulası kullanılmasını
istiyorlar; köy ve mahallelerde elektrik kesilmesin istiyorlar; yok edilen köy
tüzel kişiliklerini ve taşınmazlarını geri istiyorlar.
Kısaca, önce halka, sonra da kendilerine hizmet istiyorlar. Hükûmet
muhtarların bu çığlığını duyup derhâl
gereğini yapmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Boyraz
12.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
1829dan beri var olan, demokrasimizin, kültürümüzün
ve gündelik hayatımızın en önemli yapı
taşlarından birini oluşturan muhtarlık müessesesi
demokrasimizin de en eski örneğini teşkil eder. Millet ve devlet
arasında köprüleri inşa eden, 780 bin kilometrekarede bizleri temsil
eden muhtarlarımız en yalın ifadeyle sokağın
vicdanıdır.
Milletimizin her türlü sorununu çözmek adına
gecesini gündüzüne katan, bu uğurda alın terini, emeğini,
samimiyetini millet için seferber eden, milletimizin tercihine, teveccühüne,
itimadına mazhar olan, işte bu nedenlerle de
Cumhurbaşkanımız tarafından büyük ilgi ve alaka gören
muhtarlarımıza bir kıymet göstergesi olarak 19 Ekim günü
Muhtarlar Günü ilan edilmiştir. Bu vesileyle bütün
muhtarlarımızın bu özel gününü kutluyorum. 15 Temmuzda hain
işgal girişimine karşı demokrasiye ve millî iradeye sahip
çıkmak için meydanlara inen, istiklali ve istikbali için şehit
düşen Acıbadem Mahallesi Muhtarımız Mete
Sertbaşı, Kazan Ahi Mahallesi Muhtarımız Ali Anarı
rahmetle anıyorum. Yine, Üsküdarda gazi olan Çengelköy
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
13.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
sendikal faaliyette bulundukları gerekçesiyle açığa alınan
öğretmenlerin yaşadıkları belirsizliğin hâlen devam
ettiğine ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Hükûmetin Gülen Cemaatini darbeye teşebbüs
edebilecek güce kavuşturan kendisi değilmişçesine on binlerce
memuru ve öğretmeni açığa alması vicdanları yaralamaya
devam ediyor. Kamunun kaynaklarını cemaate peşkeş çeken
siyasetçilere, belediye başkanlarına ve üst düzey bürokratlarına
dokunmak bir yana bu kişilerin en üst düzeyde korunmalarına devam
ediliyor. Hatta iktidar Güleni yere göğe sığdıramayan
siyasetçilere Darbeyi Araştırma Komisyonunda görev vererek
amacının cemaatle mücadele olmadığını açıkça
gösteriyor. Bunlar yaşanırken sendikal faaliyette bulundukları
gerekçesiyle açığa alınan öğretmenlerin yaşadıkları
belirsizlik hâlen devam ediyor. Bu, ancak vicdan ve adalet duygusunun kiraya
verilmiş olmasıyla açıklanabilir. İktidara bir kez daha
sesleniyorum: Öğretmenlerimize yaşattığınız
işkenceye bir an önce son verin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Behçet
Yıldırım
14.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Adli Tıp Kurumunda DNA testlerinde
yapılan yanlışlıklara ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Mevcut iktidar bütün kurumları altüst etti.
Bilimden gittikçe uzaklaşan bu kurumlardan birisi de Adli Tıp
Kurumudur. Daha önce Surda, Cizrede, Silopide şahit olduğumuz
yanlış DNA testlerinden biri de Gaziantepte yaşandı. 20
Ağustos tarihinde Antepte Kürt bir ailenin düğününde yapılan
canlı bomba saldırısında çoğunluğu çocuk 58
kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı.
Bu saldırıda 3 çocuğunu yitiren Emine Ayhan adlı
kadın, 2 çocuğunun cenazesine ulaşıp defnederken patlamada
ölen 3üncü çocuğun cenazesi ise hâlâ kayıp. Kaybolan 3üncü
çocuğun DNA testi için anneden kan alınıp yapılan DNA
testinde, çocuğu diye gösterilen cenazenin kendi çocuğu
olmadığını iddia ederek anne çocuğu almıyor. Anne
çocuğunun saçlarının kısa olduğunu ancak cenazenin
saçlarının uzun olduğunu, cenazede oğlunda bulunan ameliyat
izlerinin olmadığını ifade etti. Bunun üzerine cumhuriyet
savcılığı cenazenin Yeşilkent Mezarlığına
defnedilmesine karar verdi. Anne ise hâlâ çocuğunun hayatta olduğu ve
gelebileceği umudunu taşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hurşit
Yıldırım
15.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, bugün Türkiyeyi yöneten iradenin bölgede ve
dünyada oyun kurucu güç olduğuna ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sömürgeci güçlerin Birinci Dünya
Savaşındaki yakın coğrafyamızdaki emperyal
planları son dönemde tekrar sahnelenmek istenmektedir. Bu planların
en önemlisi yine Musuldur. Binlerce kilometre öteden bu bölgeyle alakası
olmayan küresel güçlerin, bizim akrabalarımızın olduğu,
tarihî, kültürel ve sosyolojik bağlarımızın bulunduğu
yakın bölgemiz ile Türkiye Cumhuriyetini ayırma
çalışmaları beyhudedir. Şunun bilinmesi gerekir ki Türkiye
Cumhuriyeti 20nci yüzyılın başlarındaki şartlarda
değildir. Bugün Türkiyeyi yöneten irade Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bölgede ve dünyada
oyun kurucu güçtür. 15 Temmuzda Türkiyeyi içte karıştırıp
dışta da bu yakın bölgemizi kendi etkileri altına almak
isteyenler başaramadılar, başaramayacaklardır.
Misakımillî mülkümillettir. Musulda ve yakın coğrafyamızda
bölge barışının sağlanmasının tek yolu ancak
Türkiye'nin liderliğinde ve Türkiyeyle beraber hareket etmekten
geçmektedir. Musul İstanbuldur, Musul Yozgat, Musul Ankara, Musul
Elâzığ, Musul Kırıkkaledir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, siyasi parti grup başkan vekillerine
söz vereceğim.
Sayın Usta, sanıyorum grup başkan
vekilininiz yerine söz istiyorsunuz değil mi?
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Kendisi yeni grup başkan vekilimiz.
BAŞKAN Çok özür diliyorum. Ben bu sürede
takip edemedim herhâlde, çok özür diliyorum. Kutluyorum, başarılar
diliyorum. Hep Erkan Akçaya alıştığımız için
takip edemedim. Başarılar diliyorum Sayın Usta.
Buyurunuz.
16.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün bağımsız Bosna-Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'in vefatının 13üncü
seneidevriyesidir. Gençliğinden itibaren Bosna halkı üzerindeki
baskı ve zulümleri gidermek için fikir üretmiş ve mücadele
etmiştir.
İzzetbegoviç, cesareti,
kararlılığı ve mücadeleci kişiliğiyle öne
çıkan bir liderdir. En kanlı rejimlerin ve katliamların
yaşandığı dönemde dahi kendi davasının
gereklerini yerine getirmekten, millî ve manevi değerleriyle birlikte
mücadele etmekten vazgeçmemiştir. O, "hak" olanın hayata
geçmesi uğruna mazeret kabul etmeyerek çalışan bir liderdi.
Hayatının son dönemlerinde sadece emekli
maaşıyla yaşamış, miras olarak kitaplarını
ve uğruna bir ömür harcadığı bağımsız Bosna
topraklarını bırakmıştır.
O, "Ölmeye hazır olan insanlar ölmeye
hazır olmayanlara galip gelirler" sözüyle
adanmışlığın simgesi, Türk-İslam
coğrafyasının önemli liderlerinden birisidir. O, hem bir filozof
hem büyük bir siyaset ve devlet adamıdır.
Mücadeleyle geçen ömrünü beş kavram üzerinden
şekillendirmişti: İslami bir bilincin inşası, hukuk,
özgürlük, ahlak ve eleştiri. Onun tüm insanlığa ve İslam
dünyasına mirası bu beş kavramı yeniden düşünmektir.
Vefatının seneidevriyesinde başta
Aliya İzzetbegoviç olmak üzere Bosna'nın
bağımsızlığı için can veren aziz şehitleri
ve gazileri rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, bugün ayrıca Muhtarlar
Günü. Devlet ile vatandaş arasında iletişimi sağlayan,
vatandaşın beklentilerini ilk elden yetkili makamlara
ulaştıran muhtarlarımız demokrasinin temel
taşıdır.
Vatandaşımızın birçok
işlemini çalışma saati anlayışından uzak bir
şekilde özveriyle yerine getirmeye çalışan
muhtarlarımızın büyük çoğunluğu sadece muhtar maaşıyla
geçinmektedir. Muhtarlık hizmetlerinin verildiği binaların kira,
elektrik, su, yakacak, telefon ve İnternet gibi zaruri giderleri çoğu
zaman muhtarlar tarafından karşılanmaktadır.
Bugün muhtarlarımızın en önemli
sorunu sosyal güvenlik primidir. Muhtarlarımız sosyal güvenlik
primini kendisini yatırmaktadır. Muhtarlarımızın
birçoğu sosyal güvenlik primini yatıramadığından
sosyal güvenceden yoksun duruma düşmüştür.
Ayrıca, bizim muhtarlarımızın
durumunu iyileştirmeye yönelik olarak bir kısım kanun
tekliflerimiz vardır, bunlar komisyonda beklemektedir. Bunlar şunlardır:
Muhtarların sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından
yatırılmasına yönelik kanun teklifi. Muhtarların zaruri
giderlerinin belediyeler ve valilikler tarafından
karşılanmasına, muhtarların görev yaptıkları
illerdeki toplu taşıma araçlarından ve aynı il
sınırı içindeki Devlet Demiryollarına ait trenlerden
ücretsiz yararlanmasına ve mahalle ihtiyar heyeti ve köy ihtiyar meclisi
üyelerine aylık 150 TL huzur hakkı verilmesine ilişkin kanun
tekliflerimiz komisyonlarda bekletilmektedir. Bu tekliflerin bir an önce
gündeme alınarak muhtarların sorunlarına çözüm bulunması
gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Demirel
17.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
siyasi soykırım operasyonlarının devam ettiğine, bu siyasi
soykırım operasyonları ve baskıların partilerini asla
yıldırmayacağına ve Suruç, Diyarbakır, Ankara
katliamlarının sorumlularının hâlâ açığa
çıkarılmadığına ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 11 Ekimden bu yana özelde
Diyarbakır, Van, Ağrı, Dersim, Muş ve Hakkâri illerinde
gerçekleştirilen siyasi soykırım operasyonları tekrar devam
etmektedir. Özellikle, 11 Ekimden bugüne bütün bu bahsettiğim illerdeki,
özelde HDP ve DBP il eş başkanları ve ilçe eş
başkanları başta olmak üzere, demokratik siyasi alanda
çalışma yürüten ve bilinen bireyler, kişiler ve siyasetçiler
gözaltına alınarak, beş gün boyunca avukat görüşü
engellenerek cezaevlerinde, gözaltılarda herhangi bir görüşme
yapılmamaktadır ve sekiz gün boyunca şu ana kadar kendilerinin
neden orada tutulduğuna dair herhangi bir bilgi alınmamaktadır.
Bu siyasi soykırım operasyonlarından sonra iki gün, üç gün
sonrasında bütün HDP il, ilçe örgütlerimiz gece yarıları
polisler tarafından kapıları kırılarak içeriye girilip
orada hukuk dışı uygulamalarla karşı karşıya
kaldığımızı ifade etmek istiyorum.
Bu siyasi soykırım operasyonları ve
baskılar asla partimizi yıldırmayacak ve geri
tutmayacaktır. Biz bunları daha önceki yıllarda da gördük ama
boşa çıkarıldı. Bu sürecin hem hukuk dışı
uygulamalar olduğunu hem demokratik siyasetin önünde bir engel teşkil
ettiğini ve demokratik siyasetin yayılmasını
engellediğini hem uluslararası düzeyde sözleşmelere de
aykırı bir uygulama olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu siyasi
soykırım ve gözaltı, tutuklamalarla hiçbir yere
gidilemeyeceğini ve bununla ülkenin daha fazla karanlığa
götürüleceğini ifade ediyorum. Ancak, siyasetin birçok yolu
açacağına ve konuşarak sorunların çözülebileceğine
inanıyoruz. O yüzden bizim gözaltında bulunan siyasetçilerimizin
derhâl serbest bırakılması gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Aynı şekilde, 5 Haziran 2015
Diyarbakır patlamasıyla yaşanan ve birçok
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği,
birçoğunun da yaralandığı ve şu anda bombalı saldırı
sonucu engelli durumda olan yurttaşlarımıza yönelik
Bugün bu
mahkeme Ankarada -Diyarbakırda olan olay- görülmek üzere, şu anda
arkadaşlarımız orada, Sincanda mahkeme görülüyor. Ama,
IŞİD çetelerinin bundan önceki süreçte de bu bombaları
patlatmadan önce de gözaltına alınıp serbest
bırakıldıklarını biliyoruz ve şu anda mahkeme,
Diyarbakırdaki mahkeme Ankarada görülüyor. Aynı durum şu anda
Antep için geçerli. Antepte IŞİDin yuvalandığını
defalarca söyledik ve ifade ettik.
Suruç, Diyarbakır ve Ankara katliamlarının
sorumluları da hâlâ açığa çıkarılmadı diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Altay
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bosna-Hersekin kurucu lideri merhum Aliya
İzzetbegoviçi ölümünün on üçüncü yılında Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak rahmet, minnet ve özlemle
anıyoruz, mekânı cennet olur inşallah diyoruz.
Sayın Başkan, birçok milletvekilimiz
yerinden aldıkları sözlerle, siyasi parti grupları da aynı
şekilde, bugün 19 Ekim Muhtarlar Günü nedeniyle çeşitli iyi dilek
temennilerinde bulundular. Muhtarlarımıza Meclisten hep beraber bugün
sempati ikmali yapıyoruz. Bunu yapalım tabii, bunda bir sakınca
yok ama Türkiye Büyük Millet Meclisi her konuda olduğu gibi bu konuda da
çokça sorunu olan kıymetli muhtarlarımızın senede bir gün
günlerini kutlama müessesi değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm ve
çare müessesidir. Böyle baktığımız zaman,
muhtarlarımızın sorunlarıyla ilgili gerek parti grubumuzun
gerek diğer siyasi partilere mensup milletvekillerinin vermiş
oldukları, Meclis arşivlerinde bekleyen, raflarda tozlanan, çok
sayıda muhtarlıkla ilgili, muhtarlarımızın başta
özlük hakları olmak üzere görev standartlarıyla ilgili, görev
tanımlarıyla ilgili sorunlarının çözümüne yönelik bu kanun
tekliflerinin Hükûmet tarafından dikkate alınmasını temenni
ediyoruz, arzu ediyoruz.
Öte yandan, resmen mahalle, fiilen köy statüsündeki
yerleşkelerdeki muhtarlarımız bütünşehir yasasıyla
birlikte daha yeni ve daha büyük sorunlarla karşı karşıya
kaldılar. Bu durumdaki yerleşkelerle ilgili Hükûmetin ve Meclisimizin
atması gereken ivedi ve çok önemli adımlar vardır, bu konuya da
dikkat çekmek istiyorum.
Hiç şüphesiz bizler de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Türkiyedeki 50.026 kıymetli, saygıdeğer
muhtarımızın bu gününü kutluyoruz; kendilerine sevgilerimizi,
saygılarımızı, iyi dileklerimizi iletiyoruz. Unutulmasın
ki hem devleti hem milleti temsil eden tek makam,
Cumhurbaşkanlığının dışında,
muhtarlık makamıdır. Sayın muhtarlarımızın
da bu bilinç içinde hemşehrilerimize, bölgesindeki, beldesindeki
vatandaşlarımıza daha sağlıklı, daha kaliteli,
daha nitelikli hizmetler vermesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak her
zaman muhtarlarımızın yanındayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Turan
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Aliya
İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Bosna-Hersekin istiklal mücadelesinin bilge
lideri Aliya İzzetbegoviçin 13üncü ölüm yıl dönümü. Aliya,
gençliğinden itibaren Müslümanlara yönelik baskılar
karşısında sesini yükselten, mücadele eden, çevresindeki
insanları örgütleyen bir isim. Daha 20li yaşlarında
düşüncelerinden ötürü komünist rejim tarafından gadre uğrayan,
cezaevine atılan bir isim.
Aliya, sadece bir siyasi lider değil, aynı
zamanda çağımızın önde gelen filozoflarından bir
tanesi. İslami Manifesto ve Doğu Batı Arasında
İslam adlı eserleriyle İslam dünyasının ve Avrupa
medeniyetinin yaşadığı krizlere dair dile getirdiği
fikirler hem Avrupa hem de İslam dünyasının özel bir ilgisini
görmüştür.
Bu vesileyle, bilge lider Aliya İzzetbegoviçi
AK PARTİ Grubu olarak bir kez daha rahmetle anıyoruz. Allah rahmet
eylesin.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bugün aynı zamanda Muhtarlar Günü. Muhtarlık
makamı, millî iradeyi, millet iradesini ve güveni yansıtan yerel
demokrasinin en eski örneğidir. İki yüzyılı aşkın
bir süreden beri bu ülkede, bu coğrafyada muhtarlık makamı
vardır. Binlerce köy ve mahalle muhtarı, insan ve hizmet odaklı
siyaset anlayışını icra eden bir makamda bulunuyorlar. Meclisimiz
geçen dönem muhtarların özlük haklarıyla ilgili çok önemli
düzenlemelere imza attı. Ümit ediyorum yeni dönemde de benzer
çalışmalar devam eder.
Bu vesileyle, görevde bulunan bütün
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyor, hepsini
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Ankara Milletvekili
Fatih Şahinin Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/60)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Ankara
Milletvekili Sayın Fatih Şahinin Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısı 19/10/2016 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker ve 20 milletvekilinin,
yerel basının sorunlarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10 /330)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesi ekte sunulan, ülkemizde yerel
basının sorunlarının araştırılması ve
bu çerçevede oluşturulması gereken politikaların ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'mızın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Göker (Burdur)
2) Murat
Bakan (İzmir)
3) Ahmet
Akın (Balıkesir)
4) Mehmet
Tüm (Balıkesir)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
7) Haydar
Akar (Kocaeli)
8) Gaye
Usluer (Eskişehir)
9) Atila
Sertel (İzmir)
10)
Mazlum Nurlu (Manisa)
11)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
12)
Ceyhun İrgil (Bursa)
13) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
14)
Barış Karadeniz (Sinop)
15)
Devrim Kök (Antalya)
16)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
17) Ali
Yiğit (İzmir)
18) Ömer
Süha Aldan (Muğla)
19)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
20)
Hüseyin Çamak (Mersin)
21) Erkan
Aydın (Bursa)
Gerekçe:
Bir ülkede basının
gelişmesi ve güçlenmesi ile sağlıklı ve işleyen bir
demokrasinin varlığı arasında çok yakın bir
ilişki bulunmaktadır. Demokratik ülkelerde yasama, yürütme ve yargı
erklerinin yanında dördüncü kuvvet olarak adlandırılan
basının, gerçeklerin topluma doğru ve objektif bir biçimde
yansıtılması, vatandaşların düşüncelerinin ve
taleplerinin yönetenlere duyurulması, ülkenin sorunlarının tartışılması
için uygun bir zeminin oluşturulması ve siyasi iktidarların kamuoyu
adına denetlenmesi gibi önemli görevleri bulunmaktadır. Basın bu
görevlerini yerine getirirken olayları objektif ve tarafsız bir
biçimde yansıtmak, sahip olduğu basın gücünü kişisel
çıkarları için kullanmamak gibi mesleki etik kurallarıyla
bağlı olmak zorundadır. Demokratik ülkelerde basın, bu
görevlerini yerine getirirken hem ulusal ölçekte hem de yerel düzeyde faaliyet
göstermekte olup, içinde yaşadığımız iletişim
çağında yazılı, görsel ve elektronik ortamlarda yoğun
bir çalışma içerisinde bulunmaktadır.
Günümüzde
ağırlıklı olarak bölgesel ve yerel perspektifte faaliyet
gösteren yerel basın kuruluşları, yöre insanlarının
âdeta gözü ve kulağı hâline gelmiş olup, yörede yaşanan
olaylar hakkında insanların bilgilendirilmesi, bölgesel ve yerel
sorunların ortaya konulması ve yörede yaşayan
vatandaşların taleplerinin yetkili mercilere yansıtılarak
çözüm sağlanmasında büyük rol üstlenmiştir. Diğer taraftan,
yerel basının, bölgesel ve yerel dinamiklerin
katılımcı bir ortamda tartışılacağı bir
zemin oluşturması bakımından ülkedeki demokrasi kültürünün
gelişmesine çok büyük katkılar sağladığı
açıktır.
Türkiye İstatistik Kurumunun
verilerine göre ülkemizde hâlen 2.619'u yerel, 143'ü bölgesel ve 182'si ulusal
çapta olmak üzere toplamda 2.944 gazete faaliyet göstermektedir. Bunun
yanı sıra ülkemizde yaklaşık 500 tane televizyon
kanalı ve binin üzerinde ise radyo kanalı bulunmaktadır.
Burada vurgulanması gereken
önemli bir husus, ülkemizde bu kadar çok ve yaygın yerel ve bölgesel
basın kuruluşları olmasına rağmen, yerel
basının ciddi sorunlarla karşı karşıya
olduğu gerçeğidir. Bu sorunların başında mali
güçsüzlükler gelmekte olup, bu durum bir taraftan teknolojik yeniliklere ve
gelişmelere uyum sağlamayı güçleştirirken, diğer
taraftan bu alanda nitelikli eleman çalıştırılmasını
engellemektedir.
Ülkemizde ulusal basın organlarına reklam
veren büyük kuruluşların yerel basın organlarına yeteri
kadar reklam vermemesi nedeniyle yerel basın ciddi bir mali
sıkıntı içerisindedir. Nitekim yerel basının ulusal
reklam pastasından aldığı pay yüzde 0,3'ler civarında
kalmaktadır. Mevcut günlük yerel gazetelerin en büyük destekçisi
konumundaki Basın İlan Kurumunun (BİK) reklam payının
da giderek azalması, içinde bulunulan bu mali
sıkıntıları giderek
ağırlaştırmaktadır.
Diğer taraftan, teknolojik yenileşme
ulusal yayınları bile zorlarken, yerel medya sahipleri
değişime ayak uydurmakta zorluk çekmektedirler. Nitekim uydu
yayıncılığının yüksek bütçeli bir iş
olması nedeniyle birçok TV kanalı karasal yayın
yapmaktadır. Bu çerçevede, uydu yayını yapamayan yerel TV
kanallarının ulusal kanallara kıyasla izlenme oranı
düşük kalmaktadır. Yerel televizyon kanalları ise program
maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle genelde film oynatarak yayın
akışlarını düzenlemektedirler. Bu nedenle de kaliteli program
yapma şansları yok denecek kadar azalmıştır.
Ayrıca yerel radyolarda yaşanan sorunlar
da önemli boyuta ulaşmıştır. Yerel radyoların en büyük
problemi yetişmiş personel azlığı ve verici
yatırım maliyetinin yüksek olmasıdır. Ayrıca telif
maliyetleri ve RTÜK payının ulusal radyo kanallarıyla aynı
oranda olması da ciddi sorunları beraberinde getirmektedir.
Öte yandan, yerel İnternet sitelerinin
sorunları da basın sektöründe önemli yer tutmaktadır. Türkiye'de
hâlen 800e yakın irili ufaklı yerel haber sitesi bulunmasına
rağmen etkin site sayısı 200 adetle
sınırlıdır. İnternet sitelerinin en önemli sorunu,
yazılım ve hosting (siteyi içinde barındıran web hizmeti)
sorunlarıdır. Profesyonel bir yazılıma sahip olamayan
sitelere bir de hosting maliyetleri eklendiği zaman yük oldukça
artmaktadır.
Bu çerçevede, ülkemizde yerel basının
sorunlarının araştırılması ve bu kapsamda
oluşturulması gereken politikaların ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasının uygun olacağı düşüncesindeyiz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 28
milletvekilinin, göçmen kaçakçılığına ilişkin
sorunların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Özellikle son beş yılda giderek
istikrarsızlaşan Orta Doğu bölgesinden önemli sayıda
göçmen, sığınmacı ve mülteci akımı olmakta, söz
konusu göçmenlerin bir kısmı Türkiye'de kalırken, büyük bölümü
Ege Denizi kıyılarını kullanarak
kıyılarımıza çok yakın olan Yunanistan'a ait adalara
ulaşmaya ve böylece Avrupa'ya göç etmeye çalışmaktadırlar.
Bu göç akımına karşı devletlerin
duyarsızlıkları söz konusu olmakla birlikte, yasa
dışı geçişler sırasında göçmen
kaçakçılarının, göçmenleri riske atan yöntemleri çekinmeden kullanmaları,
savaş ve çatışma gibi nedenlerle geri dönme şansı
bulunmayan göçmenlerin de bu riskleri göze almak zorunda kalmaları
nedeniyle çok sayıda ölümle sonuçlanan olay yaşanmaktadır.
Göçe bağlı organize
suçlarla mücadele eden kuruluşlar tarafından, özellikle ölümle sonuçlanan
önlenebilir olaylarda göçmen kaçakçılarının büyük payı
bulunduğu ve söz konusu kaçakçıların maddi çıkar elde etmek
amacıyla göçmenlerin yaşam haklarını hiçe
saydıkları ifade edilmektedir.
Bu nedenlerle göçmen
kaçakçılığına ilişkin sorunların ve alınması
gereken ünlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Özcan Purçu (İzmir)
5) Şenal Sarıhan (Ankara)
6) Hüseyin Çamak (Mersin)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
9) Hayati Tekin (Samsun)
10) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
11) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
12) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
13) Melike Basmacı (Denizli)
14) Haluk Pekşen (Trabzon)
15) Erdin Bircan (Edirne)
16) Mazlum Nurlu (Manisa)
17) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
18) Yakup Akkaya (İstanbul)
19) Orhan Sarıbal (Bursa)
20) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
21) Seyit Torun (Ordu)
22) Serkan Topal (Hatay)
23) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Akif Ekici (Gaziantep)
26) Kazım Arslan (Denizli)
27) Hüseyin Yıldız (Aydın)
28) Gülay Yedekci (İstanbul)
29) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
Gerekçe:
12-13 Aralık 2000
tarihlerinde Palermo'da düzenlenen konferansta kabul edilen
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi'ne Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen
Kaçakçılığına Karşı Protokol TBMM tarafından
2003 yılında 4803 sayılı Kanunla kabul edilmiştir.
Buna bağlı olarak, 2004 yılında 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu yeniden düzenlenirken göçmen kaçakçılığı suçu
da 79'uncu maddede tanımlanmıştır.
Her ne kadar ülkemiz
tarafında BM protokolü imzalanarak ve Ceza Kanununda caydırıcı
olduğu düşünülen cezalar öngörülerek insan
kaçakçılığının suç olduğu kabul edilmiş olsa
da pratikte Ceza Kanununun ilgili hükmü etkin bir şekilde
kullanmadığı için göçmen kaçakçılığının
önüne geçilememekte ve bu nedenle her yıl önlenebilir pek çok ölümlü olay
meydana gelmektedir. "Aylan bebek" olayında olduğu gibi
kamuoyu duyarlılığı yükseldiğinde önlemler
alınmakta, ancak daha sonra uygulama tekrar gevşemekte, örgütlü
şebekelerce maddi yarar elde etmek amacıyla göçmenlerin Türkiye'ye
yasal olmayan yollardan sokulmalarına ve Türkiye'den yasal olmayan
yollardan başka ülkelere götürülmelerine göz yumulmaktadır.
Alındığı ifade edilen tüm önlemlere karşın
Türkiye sınırlarında göçmen kaçakçılığı
artarak devam etmektedir.
Uluslararası Organize
Suça Karşı Küresel İnisiyatif Grubu raporlarında kaçak
göçün yüzde 80'inin insan kaçakçıları tarafından organize
edildiği, bu yolla milyar dolarlara ulaşan maddi çıkar
sağlandığı ve bu çıkarın elde edilebilmesi için
insan hayatlarının hiçe sayıldığı
belirtilmektedir.
Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa'ya ulaşmaya
çalışırken hayatını kaybeden göçmenlerin
sayısı tablonun vahametini ortaya koymaktadır. Uluslararası
Göç Organizasyonu, 2015 yılı içinde büyük çoğunluğu deniz
yoluyla olmak üzere Avrupa'ya ulaşan göçmenlerin sayısının
bir milyonun üzerinde olduğuna ilişkin bir rapor
yayınlamıştır. Bir milyon göçmenden yaklaşık 800
bininin Ege Denizi üzerinden Türkiye'den Yunanistan'a, oradan da
Avrupa'nın çeşitli ülkelerine geçtikleri ifade edilmiştir.
Aynı raporda teknelerin batması sonucu ölen ve kaybolan göçmen
sayısı 3.695 olarak açıklanmıştır.
Benzeri başka raporlarda da 1993-2015
yılları arasında Akdeniz'de hayatını kaybeden
göçmenlerin sayısının 30 binden fazla olduğu ortaya
konulmuş, bu ölümlerin büyük çoğunluğundan göçmen kaçakçılarının
sorumlu olduğu ifade edilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, büyük bir
insani trajediye neden olan göçmen kaçakçılığıyla ilgili
sorunların ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasının
yerinde olacağı düşüncesindeyiz.
3.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 26
milletvekilinin, bebek ölümlerinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1 yaşın altındaki bir çocuğun
ölümü olarak tanımlanan bebek ölüm hızı, bir yılda
canlı doğan bin bebekten kaçının öldüğünü göstermekle
beraber aynı zamanda bir ülkenin veya bölgenin sağlık sisteminin
seviyesini göstermektedir.
Annenin gebelikte, doğum sırasında ve
sonrasında sağlık hizmetlerinden yararlanması bebek ölüm
hızını etkileyen başlıca etkenler arasında yer
almaktadır. Yapılan araştırmalar bebek ölümlerinin yüzde
60'ının doğumdan sonraki bir ay içerisinde görüldüğüne,
kalan kısmının ise ilk bir aydan sonra başlayan ve 1
yaşına kadar olan ölümler olduğuna işaret etmektedir.
İlk bir ay içerisinde görülen ölümler ağırlıklı olarak
doğumsal anomalilere bağlı olduğu için bir aydan 1 yaşına
kadar olan ölümlere göre önlenebilmesi zordur. Ancak, bir aydan sonraki bebek
ölümlerinin çevre ve bakım koşullarının düzeltilmesi sonucu
önlenebilecek hastalıklara bağlı olduğu, uluslararası
otoritelerce de sayısız kez kanıtlanmıştır.
TÜİK verilerine göre, Türkiye'de bebek ölüm
hızı 2014 yılında artmış, 2013'te binde 10,8 olan
oran 2014'te binde 11,1'e yükselmiştir. Sayılarla ifade
edildiğinde, 2013 yılında 13.993 olan bebek ölümü, 2014
yılında 14.821'e çıkmıştır. Bebek ölüm
hızının en yüksek olduğu il ise, binde 25,7yle Kilis
olurken, Kilis'i binde 17,9la Şanlıurfa, binde 17,7yle Gaziantep ve
binde 17,5le Şırnak izlemiştir.
Her ne kadar 2002-2013 yılları
arasında bebek ölüm hızında düzenli bir düşüş
sergilese de 2014 yılındaki artış ve Avrupa ülkelerinde
bebek ölüm hızı ortalamasının binde 3 ila 4 arasında
seyretmesi göz önüne alındığında, ölüm nedenlerinin
doğru ve güvenilir bir şekilde belirlenmesi gerektiği
gerçeği ortaya çıkmaktadır. Nitekim ülkelerin
gelişmişlik düzeyini gösteren birçok demografik gösterge arasında
bebek ölüm hızları en önemli olanıdır.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
birlikte birinci basamak sağlık hizmetlerinin giderek tüm toplumu
kapsayan, koruyucu, tedavi edici olmaktan uzaklaşarak performansa ve
ekonomik çıkarlara yönelik bir sisteme dönüşmesi, konunun da
uzmanlarının dikkat çektiği üzere bebek ölüm hızındaki
artışın asli sebepleri arasında gösterilmektedir. Avrupa
ülkeleriyle karşılaştırıldığında
açık farkla geride olduğumuz gerçeği
ışığında özellikle koruyucu sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesi hususunda önemli adımlar
atılması ve projeler geliştirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda bahsi geçen hususlar
ışığında, bebek ölümlerinin nedenlerinin tespiti ve
gereken önlemlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
7) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
8) Hüseyin Çamak (Mersin)
9) Melike Basmacı (Denizli)
10) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
11) Haluk Pekşen (Trabzon)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Erdin Bircan (Edirne)
14) Mazlum Nurlu (Manisa)
15) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
16) Yakup Akkaya (İstanbul)
17) Orhan Sarıbal (Bursa)
18) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
19) Seyit Torun (Ordu)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
21) Serkan Topal (Hatay)
22) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
23) Akif Ekici (Gaziantep)
24) Kazım Arslan (Denizli)
25) Hüseyin Yıldız (Aydın)
26) Candan Yüceer (Tekirdağ)
27) Gülay Yedekci (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, ekonomik kriz
gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden çıkış yolunu
bulmak ve ortak akılla hareket ederek derinleşen ekonomik krizin
önüne geçmek amacıyla 13/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/10/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Ekim 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen, 3056
sıra numaralı, ekonomik kriz gerçekliğiyle mücadele etmek,
ekonomik krizden çıkış yolunu bulmak ve ortak akılla
hareket ederek derinleşen ekonomik krizin önüne geçmek amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 19/10/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde 2, aleyhinde 2 milletvekili olmak üzere toplam 4
sayın milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı İdris Baluken,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi grubumuz
adına, partimiz adına saygıyla selamlıyorum.
AKPnin yürütmüş olduğu yanlış
iç ve dış politikaların toplumsal yaşamda neden olduğu
çöküntülere maalesef ekonomi de eklendi. Ekonomide bu yanlış
politikalar neticesinde artık kontrolsüz bir kriz ve büyük oranda bütün
toplum tarafından hissedilen bir çöküş durumuyla karşı
karşıyayız.
Bakın, biz ilk günden itibaren içeride
savaş, dışarıda savaş politikasının
faturasının bütün Türkiye toplumuna çıkacağını
ifade etmiştik ve bu konuda Hükûmeti defalarca uyarmıştık.
Ama maalesef bütün bu uyarılarımıza rağmen, içeride
savaş, dışarıda savaş politikasını bugün
konuştuğumuz bu saate kadar da büyük bir kararlılıkla
sürdürdünüz ve maalesef ekonomide büyük bir kara delik açarak ekonomiyi
adım adım batma noktasına bilinçli bir şekilde getirdiniz.
İç ve dış politikayı düzeltmek yerine, savaş
politikasından vazgeçerek barışı, demokrasiyi,
özgürlüğü önceleyen, ekonomiyi toparlayacak birtakım tutumlar yerine,
maalesef siz Körfez sermayesiyle, Arap sermayesiyle palyatif çözümlerin
peşine takıldınız, yani âdeta taşıma suyla
ekonomi değirmenini taşıyabileceğinize kanaat getirdiniz. Oysaki
taşıma suyla, Körfez parasıyla, bilmem, kaynağı belli
olmayan Arap sermayesiyle bu işin gitmeyeceği zaten ilk günden
itibaren ortadaydı.
O yetmedi, kara paradan medet umdunuz. Reza
Zarrabların akıtmış olduğu paralarla, onların
yaptığı birtakım uluslararası, hukuka aykırı
kaçak ticaretlerle, siz, ekonomiyi toparlayabileceğinizi
sandınız. Reza Zarrab Ben, cari açığın yüzde 15ini
karşılıyorum. dedi, sizden bir ses çıkmadı çünkü
böyle bir kanaate sahip oldunuz. Bu kara para aklayanlarla ilgili, utanmadan,
bu Meclise yasal düzenlemeler getirdiniz çünkü ekonominin, savaş
politikaları neticesinde çökeceğini ve kara paraya ihtiyaç
duyacağınızı siz adınız gibi biliyordunuz.
Panamaya bu ülkenin vergilerini kaçıranları baş tacı
etmenizin sebebi oydu. Panamaya vergi kaçıranlara bu Mecliste yasal
düzenleme getiriyorsunuz. Yaratmış olduğunuz ekonomik krizden
dolayı, ekmek parasını kazanmak için hayatını idame
ettirmeye çalışan tatlıcının, simitçinin
tablalarını dağıtmaktan sıkılmıyorsunuz.
Böyle bir durumda ekonominin toparlanmasının mümkün
olmadığını, ahlaki yozlaşmayla beraber ekonomik
çöküşün de kendisini mutlaka hissettireceğini bilmeniz gerekiyordu.
Korkarım ki bu günler iyi günlerimiz ve
ekonomik açıdan bugünleri de arar bir noktaya geleceğiz çünkü içeride
savaş politikasına can da dayanmaz, ekonomi de dayanmaz. Her gün
F16ları havalandır, her gün dağı taşı bombala,
kent merkezlerini yakıp yık, orada operasyonları yürüten
darbecileri havyarla besle, bilmem, Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerin dört bir tarafına karakollar,
kalekollar inşa et, yani buna ne can dayanır ne ekonomi dayanır.
Biz, her yıl, bütçe görüşmelerinde, özellikle bu durumla ilgili
yanlış politikaları geri çekmenizi tavsiye ediyoruz ama
dinlemiyorsunuz. Her gün, yandaş medya patronlarının sahip olduğu
şirketlerin ürettiği zırhlı araçlarla, bilmem, yakınların,
akrabaların sahip olduğu şirketlerin ürettiği insansız
hava araçlarıyla siz hem bu ülkede temel meseleleri çözümsüzlüğe
ittiniz hem de bilinçli bir şekilde, adım adım, bu ülkede maalesef
ekonomiyi çökerttiniz.
Dış politikada da aynı şey
geçerli. Bakın, dış politikada da dünya kadar uyarı
yaptık. Yanlış Suriye ve Orta Doğu politikanız
neticesinde komşu ülkelerle olan bütün ticari ilişkileri bitirdiniz.
Yıllarca, Türkiyenin ticari ilişki geliştirdiği tek bir
yapı vardı, biliyor musunuz? Meclis tutanaklarına da geçti,
IŞİD. IŞİDin sahip olduğu kapılar
dışında ne Suriyeyle ne komşu ülkelerle doğru dürüst
bir ticari ilişki ortada bırakmadınız. Siz, özellikle
dış politikada ÖSO, Ahrar El Şam, IŞİD, işte
şimdi, bilmem, Haşdi Vatani gibi gruplara maaş yetiştiren
bir uygulamayı esas aldınız. Onlara ne maaş dayanır ne
onlara lojistik destek, askerî destek aktaracak o MİT tırlarına
para dayanır. Bunu önceden hesaplamanız gerekiyordu. Bunu
hesaplamadığınız için bugün öğretmenleri kamudan
tasfiye ederek öğretmenlerin maaşlarını siz bu çetelere
aktaracak politik çılgınlıkların içerisine giriyorsunuz.
Dolayısıyla, bu yapmış
olduğunuz politikaların tamamı büyük bir çöküş getirdi.
Bakın, sadece bir Rus uçağını düşürmekle siz bu
ülkenin turizmini, tarımını,
hayvancılığını çok büyük zararlara
uğrattınız. Turizmde yüzde 50ye yakın bir çöküşü
sadece sizin izlemiş olduğunuz bu dış politika, maalesef,
beraberinde getirdi. Bu dış politika, aynı zamanda, ülkenin her
tarafında patlayan bombaları, yapılan katliamları ve
ekonomik istikrarsızlığı maalesef ülke
halklarımızın, toplumumuzun gündemine getirdi.
Şimdi bunu uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşları tespit ediyorlar, çıkıp Siyasi
kararlar. diyorsunuz. Ya, siyasi karar demeden önce, bir kere, daha önce
yapmış olduğunuz açıklamalara bakın. Siz daha önce o
kuruluşlar, o derecelendirme kuruluşları puanı
yükselttiğinde, işte, bizim Hükûmetimizin içeriye ve dışarıya
vermiş olduğu güven ve ekonomimizin krize karşı
dayanıklılığı üzerinden tanımlıyordunuz.
Şimdi ne oldu da iki yıl önce söylediğiniz o cümlelerin hepsini
yutup siyasi kararlar, yok cebini dolduranlar doğrultusunda rapor
hazırlayan kuruluşlar olarak tanımlıyorsunuz? Hiçbir
inandırıcılığınız yok. Bakın, bugün
mevcut durumda Türkiye gerçekten yatırım yapılabilecek bir ülke
olmaktan çıkmıştır. Siyasi kriz, bölgesel kriz, işte
içinde bulunmuş olduğumuz ekonomik kriz Türkiyeyi yatırım
yapılabilir bir ülke konumundan çıkarmıştır.
Düşünün ki binlerce şirkete mal güvenliği olmayacak
şekilde, bir gecede el koyuyorsunuz. Yani yıllarca birikim
yapmış, belki yıllarca büyük badirelerden geçmiş olan bir
şirketin mal varlığına bir gecede el koyuyorsunuz, kayyum
atıyorsunuz. Şimdi, hangi sermaye sahibi, hangi
yatırımcı gelip böylesi bir ortamda bu ülkeye yatırım
yapmayı göze alabilir? Siz önce kendi savrulmuş olduğunuz yeri
bir görün, ondan sonra derecelendirme kuruluşları siyasi karar
veriyor mu vermiyor mu onu bir muhakeme edin. Bugün 81 ilin tamamında
olağanüstü hâl var. Olağanüstü hâlin olduğu bir ülkede kim
yatırım yapmak ister? Bir yapay başkanlık gündemi ortaya
atıyorsunuz, döviz cumhuriyet tarihinin rekorlarını
kırıyor. Kim gelip bu ortamda herhangi bir ekonomik istikrar görebilir?
Bütün bunlar yürütmüş olduğunuz yanlış politikaların
sonucudur. Hani bazen buradan tek parti dönemindeki ekonomik çöküntüyü büyük
bir iştahla anlatıyorsunuz ya, işte, şimdi, siz de tek
parti dönemine geçmek istediğiniz için, tek adam sultasını
hayata geçirmek istediğiniz için ekonomiyi de bu şekilde adım
adım çökertiyorsunuz.
Dolar rekor üstüne rekora koşuyor, ülkenin
Başbakanı Dolar inse ne olur, çıksa ne olur? Dolarsa ne olur,
dolmazsa ne olur? diyor. Ya, bu kadar gayriciddi, bu kadar ciddiyetten uzak
bir yaklaşım olur mu? Dolarla ülke ekonomisinin ilişkisini
bilmeyen bir Başbakana saraydan denetimli serbestlik getirilmesi son
derece normalmiş. Yani böyle bir şey olabilir mi? Sana söyleyeyim bak
Dolarsa ne olur?u, burada ekonomide deneyimli olan
arkadaşlarımız var, onlar da iyi biliyor. Dolarsa halk öfkeyle
dolar, öfkeyle. Daha önceki hükûmetlerin kafasına uçan o yazar kasalar var
ya sizin kafanıza, sizin ensenize, tepenize düşmeye başlar. O
POS cihazları genel merkezinizin önüne, lüksün, israfın sembolü olan
sarayın önüne inmeye başladığında o zaman doların
indiğinde, çıktığında, dolduğunda,
dolmadığında ne anlama geldiğini öğrenirsiniz. Öyle
Singapurlarda karın doyurmaya benzemez bu işler.
Bütün bu uygulamalarla bankacılık
sistemini çökerttiniz, tefeciliğin önünü açtınız, milyonlarca
borçlu insan yarattınız. Yoksulluk sınırının
altında yaşayan insanların sayısı 50 milyonu
aştı. Açlık sınırının altında
yaşayan insanların sayısı 15 milyonu aştı, gelir
dağılımındaki makas olabildiğince arttı.
İşsizlikte muazzam bir patlama var, İşsizlik Fonundaki 960
milyonu bile gasbederek bu ekonomik krizi gölgelemeye, toplumun gözünden
kaçırmaya çalıştınız. Dolayısıyla, bütün bu
uygulamalar ekonomiyi batma noktasına getiriyor. Büyük bir çöküntü, büyük
bir ekonomik buhran maalesef önümüzde görünüyor. O nedenle, Meclisin bu konuya
müdahil olması gerektiğini, bir an önce bir komisyon kurarak bu
duruma karşı gerekli tedbirleri tartışması
gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Önerinin aleyhinde Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, dün AKP grup önerisinde Türkiye
ekonomisinin makro tarafını bir miktar irdelemeye
çalışmıştım. Grup önerisi,
plansızlığın programsızlığın,
Meclisteki plansızlığın programsızlığın
bir tezahürüydü. Bunu ifade ederek
Aslında AKPnin olduğu her yerde
zaten bir plansızlık programsızlık olduğunu
söylemiştim. Bunu söylerken de, işte kalkınma planı
yapıyorsun kalkınma planından haber yok; orta vadeli program
yapıyorsun, üzerinden daha bir yıl geçmeden orta vadeli programın
bütün dengeleri alt üst oluyor. Dolayısıyla, düzgün bir plan program
yapılmıyor, yapılana da zaten uyulmuyor. Hükûmet hiçbir
şekilde, Türkiyenin yapısal sorunları artarken bu yapısal
sorunları çözme iradesi göstermiyor. Hiçbir şekilde reform iradesinin
olmadığını, bu anlamda da büyümenin nasıl
düştüğünü, büyümenin düşerken cari açığın da
aslında paralelinde düşmesi gerekirken cari açığın
arttığını ve bu yapısal sorunların artarak devam
ettiğini, işte dış borcun, hane halkının
nasıl köşeye sıkıştığını, kredi
kartlarındaki veya tüketici kredilerindeki gecikmiş borç ödeyememe
durumunun nasıl arttığını ifade etmiştik.
Esnafın, sanayicinin de zor durumda olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
Şimdi, bugün biraz daha, yine ekonomi
gündeminin bir devamı olarak Meclise sunulan 2017 bütçesini irdelemeye
çalışacağım. Bir defa çok net bir şekilde son
söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Bu 2017 bütçesi tamamen kamuda da
dengelerin bozulduğunu gösteren bir bütçedir.
Bir diğer bize söylediği şey, yine
plansızlık programsızlık var. Birazdan
rakamlarını vereceğim. Daha geçen yıl, hatta geçen yıl
bile değil, bu yılın ocak ayındaydı yanlış
hatırlamıyorsam, orta vadeli programı çıkarıyoruz ve
üzerinden daha bir yıl geçmeden -evet, 11 Ocakta çıkmış-
orta vadeli programın kamu maliyesi ayağının da nasıl
altüst olduğunu birazdan burada size rakamlarla ifade etmeye
çalışacağım. Dolayısıyla, tabii, meseleleri böyle
hiçbir şey yapmadan, bir icraat olmadan lafla götürmeye çalışan
bir iktidarın ülkeyi getireceği nokta burası; bunu görmemiz lazım.
Yani, reform yapmak yerine, meselelerin üzerine gitmek yerine sadece meydan
okumalarla, hamasetle işler yürütülmeye çalışılıyor.
Moodys not düşürdüğünde Bizim notumuzu vatandaş verir, siz
bize not veremezsiniz. deniliyor fakat Moodys ve Fitche not vermesi için de
hazine para ödüyor yani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bunu
vatandaşa nasıl izah edecekler bilmiyorum. Hem sen para ödeyeceksin
Not ver bana, beni değerlendir. diyeceksin, ondan sonra da Bizim
notumuzu siz veremezsiniz, bizim notumuzu vatandaş verir. diye hiçbir anlamı
olmayan, hamaset dolu laflar edilecek. Bugün Hükûmet tepeden tırnağa
bu şekilde konuşuyor.
Şimdi, bütçe dengelerinin bozulduğunu
söyledik. Örneğin, 2016 için bizim 2000 yılından beri uygulanan
programların temelinde ne vardır? Ekonomide bir faiz
dışı fazla veriyoruz bütçede ve Türkiye'yi tutan, bütün bu
sıkıntılara rağmen hadi zaten çok iyi gitmiyor ama yine de
ayakta tutan şey bizim kamu maliyemizin güçlü olan
yapısıdır. 2009 yılından sonra ilk defa kamu
maliyesinde bir faiz dışında açık verildi; bu tespiti
mutlaka yapmamız gerekiyor. 2009 krizinde verilmişti, bakın 2000
yılından beri 2009 krizinde verildi, ondan sonra bir de 2016
yılında. Şimdi, kamunun faiz dışında, millî
gelirin 1,2si kadar açık olacağı öngörülüyor bugün. Daha da
vahimini söyleyeyim: Gelecek yıl da -bu faiz dışı
fazlayı bir kenara bırakın- buna açık olarak devam
edileceğini bize orta vadeli program söylüyor ve iyimser tahminlerine
rağmen söylüyor, yüksek büyümelerine rağmen söylüyor. Gelecek
yıl göreceğiz, bunları tekrar burada konuşacağız.
Açıklar bu söylenenden çok daha fazla artacak.
Plan, program yok. dedik. Şimdi, 2016 için
bugün 1,2 açık vereceğiz, faiz dışı açık
vereceğim. diyorsun, daha ocak ayında çıkardığı
orta vadeli programda 0,6 fazla vereceğim. diyordu.
Dolayısıyla, sapma 1,8; daha on ay bile yok, onuncu aydayız,
dokuz ay içerisinde bu kadar büyük bir sapmanın olması Türkiyenin
sorunlarının büyüdüğü anlamına gelir, Türkiyenin
meselelerine Hükûmetin kulak tıkadığı, bunu çözme anlamında
hiçbir şey yapmadığı anlamına gelir.
Şimdi, 2017 bütçesi için geçen yıl yine
ocakta çıkardığınız orta vadeli programda 2017
yılında ben 25 milyar TL bütçe açığı vereceğim.
diye programlıyorsunuz, bugün çıkardığınız orta
vadeli programda ve Meclise sunduğunuz bütçede 46,9; 47 milyar TLye
çıkartıyorsunuz, 2 katına artıyor. Nerede plan, program;
nerede bütçe dengesi! Millî gelir oranı da 1den 1,9a çıkıyor.
Şimdi, burada şunu söyleyemeyiz: Ya, bırakın bir miktar
daha
Sayın Başbakan her şeyi bir enteresan ortaya koyuyor,
burada da aynı enteresanlık devam ediyor, Ya, ne olacak, biraz daha
fazla olsun Maliye Bakanı. diyor yani böyle konuşuyor kürsüden. Bu,
böyle değil. Şimdi, yüzde 4,8 cari açığın
konuşulduğu bir ülkede eğer bütçe açığını da
biraz daha bozarsanız Türkiyenin başına daha ne büyük
felaketler geleceğini hep birlikte görürüz. Dolayısıyla, bu
işlerin öyle şakaya gelir yanı yok, bu işler hakikaten
ciddi meseleler.
Şimdi, en çok konuşulan mesele, bunu uzun
süre biz konuşturamadık, biz teknisyen olarak da yıllarca
söyledik: Bakın, Türkiyenin yurt içi tasarrufları düşüyor.
Yurt içi tasarrufların düştüğü yerde yatırım olmaz,
yatırım olmayan yerde büyüme olmaz. filan dedik. En nihayetinde,
Hükûmetin bunu bir miktar anladığını zannettik biz,
anladı gibi göründü, Yurt içi tasarruflar düşüyor, bunları artıracağız.
lafları filan edilmeye başlandı. Şimdi, 2014
yılında yüzde 15 -ki çok düşük, bakın bunu hep söylüyorum-
bizim emsal ülkelerimizde yüzde 30un üzerinde, yüzde 31, 32, 33 tasarruf oranı;
o yüzden onlar daha fazla yatırım yapıyor, o yüzden de daha
fazla büyüyor. Yüzde 15e kadar AKP dönemlerinde düşen tasarruf, 2014te
yüzde 15, 2015te yüzde 14,3e düşüyor, bugünkü orta vadeli program
arkadaşlar, bunun yüzde 13,5e düşeceğini söylüyor. Bu,
ekonominin bittiği anlamına gelir. En fazla konuştukları,
en azından sözlü olarak filan böyle laf ettikleri konuda dahi tam bir
hezimet var. Yüzde 13,5a tasarruflar düşecek. diyor Hükûmetin ortaya
koyduğu orta vadeli program. Bununla ne yatırım
yapacaksınız da bu ülkeyi büyüteceksiniz? Bununla nasıl cari
açığı düşüreceksiniz?
Hani, tasarruflar düşüyor da, bu neden
düşüyor? Olur ya, ekonomide vergileri düşürürsünüz, sanayicinin önünü
açmaya çalışırsınız, ondan dolayı düşer,
anlarım. Hani, büyümeyi ben teşvik edeceğim dersiniz, ondan
falan değil. Kamu tüketimi arttığı için düşüyor.
Kamuda saltanat, şatafat almış başını gidiyor, bu
da ekonomideki tasarrufları düşürüyor, en büyük şeyi bu.
Tasarruflar düşüyor, hiç olmazsa bir yandan da
Hükûmetin 2012 yılından itibaren doğru yaptığı
bir şey vardı, makro ihtiyati kararlarla tüketimi kısma
kararları alınmıştı ki son derece doğruydu,
onları da şimdi gevşetiyorsunuz. Yani, bugün yurt içi
tasarrufları artırmamız lazım diyen Hükûmet yetkilileri ben
iddia ediyorum -kurulsun bunun ortamı neredeyse,
tartışalım- tasarrufun ne olduğunu bilmiyorlar. Tasarrufu
artırmanın tüketimi kısmaktan geçtiğini dahi bilmeyen
kişiler bugün Türkiye ekonomisini yönetiyor bürokrat olarak da, siyasetçi
olarak da. Ben hodri meydan diyorum, nerede tartışmak isterlerse
bunları tartışalım. Eğer bu dediğim doğru
olmamış olsa tasarrufun yüzde 13,5a düştüğü bir ortamda
gidip kredi kartlarındaki taksit sayısını
artırmazsınız. Böyle bir şey olabilir mi?
Bu ülke kimsenin babasının çiftliği
değil. Yani Ben istediğim gibi bu ülkeyi yönetirim. şeklinde
hiç kimse konuşamaz; böyle bir hakkı yok, demokrasi de bu demek
değildir. Devlet var, bir millet var ortada. Yani, bunlara biraz daha
ciddi bakmak gerekiyor. Bu nasıl olur, anlayamıyorum ben.
Şimdi, cari açığı
düşüreceğiz diyorsunuz, cari açığın
yarısından fazlası
Bakın arkadaşlar, yani kusura
bakmayın biraz öfkeleniyorum ama ben bu ülkeyi çok seviyorum, ben bu
milleti çok seviyorum, ben bu milletin başı dik olsun istiyorum,
sıkıntılarla boğuşmasın istiyorum.
Şimdi, 2016 yılında altından
gelen bir şeyle iyileştirmeler var, 4,3 cari açık olacak.
diyorsunuz, bunun 2,2si kamudan kaynaklanıyor. Sen devlet olarak cari
açığı kısma konusunda kendin gayret etmezsen
vatandaştan ne isteyeceksin? Vatandaş da zaten gayret etmesin diye
onun tüketimini artıracak tedbirler alıyorsun. Bu şekilde ülke
yönetilir mi? Bu ne biçim iştir, ben anlamıyorum. Yani, hiç mi
iktisat bilgisi yok? Hiç mi bir şey bilmiyorlar? Hiç olmazsa bileni bulun.
Yani, bürokratları da bir garip demek ki hiçbir şey söylemiyorlar.
Ama, tabii, Türkiyede özgür bir ortam yok, hiç kimsenin düşüncesini
söyleyemediği bir ortamda bu işler böyle oluyor maalesef.
Şimdi, dengeler
Bakın, 2015te 2016ya
göre birçok rasyo var, birçok rakam var. Teknik şeylere boğmak
istemiyorum sizleri ama kabaca, kamu dengeleri, bütçe dengeleri, kamu maliyesi
akılda kalması açısından, kolaylık
açısından söylüyorum- 2016 yılında 2015e göre 2 puan
bozuluyor. Bu, çok ciddi bir şeydir yani millî gelirin yüzde 2si demek,
rakamsal olarak baktığımızda 40 milyarın üzerinde bir
rakam demektir, çok ciddi bir bozulma demektir. Türkiye bunu sürdüremez, bunu
sürdürme imkânı asla ve asla yoktur. Bu yüzden, bu işlere çok daha
fazla bakmamız lazım. Yani önümüzdeki dönem için, şimdi
Türkiyeyi hedeflere taşıyacak bir büyüme, makro çerçeve yok. Böyle
olmadığı hâlde yani Türkiye'nin hedefleri açısından
küçük olduğu hâlde uluslararası kuruluşların tahminlerine
baktığımızda çok yüksek kalıyor. Sadece bir rakam
söyleyeceğim: 2017-2021 dönemi için IMFnin Türkiye için büyüme tahmini
yüzde 3,3; 2017-2019 dönemi için Hükûmetin büyüme tahmini de yüzde 4,8.
Dolayısıyla, yapılan orta vadeli program ve bunun çerçevesinde
oluşturulan kamu maliyesinin hiçbir kredisi, hiçbir itibarı maalesef
yoktur.
Ben yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Ali Babacan da cevap
verir umarım.
BAŞKAN Şimdi, bir
planlamacının konuşmasından sonra bir başka
planlamacıyı kürsüye davet ediyorum.
Önerinin lehinde Faik Öztrak, Tekirdağ
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisinin araştırma önergesiyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, izin verirseniz, önce
ben de 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutlamak istiyorum,
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Türk
lirası dolar karşısında sene başından bu yana
değer kaybediyor. Sene başından itibaren
baktığımız zaman, Türk lirasının değer
kaybı itibarıyla ülkeleri de sıraladığımız
zaman, kendi ligimizde parası dolar karşısında en
hızlı değer kaybeden 2nci ülke Türkiye, 1inci de Meksika.
15 Temmuzdan bu yana baktığımız
zaman, parası en hızlı değer kaybeden ülke biziz.
Moodysden bu yana da
baktığımız zaman, yine, parası en hızlı
değer kaybeden ülke biziz.
Ancak, bakıyorum,
Hükûmet bu işi çok da ciddiye almıyor görünüyor. Her şey dolar
değildir, dolar da, dolmaz da. falan gibi birtakım ifadelerle bu
işi geçiştirmeye çalışıyor ama dolardaki bu
oynamanın ekonomiye çok ciddi maliyeti var. Sizin özel kesiminizin net
borcu 202 milyar dolara çıkmış. Türk lirası her değer
kaybettiğinde özel kesim, borcu nedeniyle çok ciddi zarar yazıyor.
Bakın, 15 Temmuzdan bu yana Türk lirasının dolar
karşısında değer kaybetmesi nedeniyle özel kesim
bilançolarında ortaya çıkan zarar, reel kesimin bilançolarında
ortaya çıkan zarar 40,3 milyar Türk lirası.
Yine, ekonomiyle ilgili
olarak, geçmişte de gördüğümüz Teğet geçti.
yaklaşımının bugünlerde de hâkim olduğunu görüyoruz
ama rakamlara da baktığımızda işlerin öyle pek de
teğet geçmediği ortaya çıkıyor. İkinci üç aylık
dönemde Türkiyede büyüme hızı 3,1e düşmüş. 3 gibi bir
büyüme hızı Türkiye için gerçekten çok düşük bir büyüme
hızıdır. Birinci altı aydaki büyüme hızı da 4ün
altına inmiş, 3,9 olmuş; ilk çeyrekteki hızlı, 4,7lik
büyümeye rağmen.
Bir orta vadeli program
yapmışsınız, 2016ya ilişkin tahminler var. 2016
yılında büyüme hızını 3,2 olarak Hükûmet tahmin
etmiş. Peki, hedef neydi arkadaşlar, altı ay önce hedef neydi?
Yüzde 4,5. Büyümeyi 4,5tan 3,2ye düşürüyorsunuz ama Ekonomide sorun
yok. diyorsunuz. İşsiz sayısı 354 bin kişi
artmış. Bu da rekor. Normal hesaplara göre 3 milyon 324 bin
işsizimiz var. İş bulamadığım için iş gücü
piyasasından çekiliyorum. Bana iş verirseniz ben
çalışırım. diyenleri dâhil ettiğiniz zaman işsiz
sayısı 5 milyon 874 bin. Mevsim etkilerinden
arındırılmış işsiz sayısına baktığımız
zaman da bu işsizlik verileri açıklandığından bu yana
rekor, 3 milyon 401 bin kişi.
Tabii, bundan daha önemlisi, bizim ülkemizin en
önemli karşılaştırmalı üstünlüklerinden biri olan,
mukayeseli üstünlüğü olan, gençler. Genç işsizlerimizin
sayısı geçen yılın aynı dönemine göre, temmuz
ayında 1,5 puan artmış, yüzde 19,8 olmuş. Yani, iş
arayan her 5 gencimizden 1ine iş veremiyoruz. Bunlar son derece yüksek
rakamlar.
Ekonomide sorun yok. deniyor, bir başka
rakam: TÜİKin gelir yaşam koşulları endeksi 2015
yayınlandı. Avrupa Birliği standartlarına göre Türkiyedeki
yoksul sayısı 16,7 milyon kişi, yani 17 milyon kişi yoksul.
Şimdi, bunu görüp nasıl Ekonomide sorun yok. diyebiliyoruz? Kabaca,
her 5 kişiden 1i yoksul.
Özel yatırımlar: 2011 yılında özel
kesim yılda 140 milyar dolar yatırım yapıyormuş,
2016nın birinci yarısının sonuna geldiğimizde
yıllık yatırım rakamı 114 milyar dolara
düşmüş. Yani, 26 milyar dolar daha düşük yatırım
yapıyoruz 2011 yılına göre. E, şimdi, buna bakıp
Ekonomide sorun yok, ekonomimiz güçlüdür. diyebilir miyiz? Yatırım
yok. Nasıl siz ileride bu gençlere istihdam yaratacaksınız,
iş imkânlarını artıracaksınız?
Dış borcumuzu söylüyorduk biz,
Dış borcumuz arttı. diyorduk. Buna karşılık,
siz diyordunuz ki bir zamanlar: Dış borç eğer
yatırımlarda kullanılıyorsa problem yok. Ayrıca, özel
kesimin borcuysa bizim için hiç problem yok. Şimdi, 2001
yılında yani Türkiyenin yaşadığı o önemli
krizden önce dış borcumuzun gayrisafi yurt için hasılaya
oranı yüzde 57,7 imiş, 2016nın birinci yarısında
yüzde 59,5e çıkmış. 2011-2016 arasında dış
borcumuz tam 118 milyar dolar artmış arkadaşlar. Buna
karşılık ekonomide yaratılan hasıla yani gelirimiz aynı
dönemde 66 milyar dolar küçülmüş. Şimdi, kalkıp Sorun yok.
diyebilir miyiz? Ha, şunu diyebilirsiniz: Efendim, 15 Temmuzdan sonra
oldu. Şu verdiğim rakamların hepsi 15 Temmuzdan önce. Demek ki,
ekonominin içine düştüğü sıkıntının 15 Temmuzla
herhangi bir ilgisi yok. Ondan sonra daha da arttı ama 15 Temmuza gelene
kadar da ekonomide çok ciddi sıkıntılar zaten görünür hâle
gelmişti.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben
bakıyorum, geçen gün Sayın Başbakan konuşuyor, diyor ki:
Küresel sermayeyi gelişmiş ekonomilerde çok
sıkıştırıyorlar, 50 tane soru soruyorlar adamlara, adamlar
gidecek yer arıyor. Arkadaşlar, bu bugünün dünyasında en
tehlikeli yaklaşımdır. Bakın, bir şey söyleyeyim:
Geçenlerde bu Mecliste bir tane yasa çıkardık kara paranın
aklanmasıyla ilgili. Ben yetkililere soruyorum: Bu kara paranın
aklanması yasası çerçevesinde, bu yasaya göre işlem yapan
yabancı banka sayısı kaçtır? Yapmıyorlar. Neden? Çünkü
denetimin olmadığı yerde hem uluslararası
kuruluşlardan hem de büyük ülkelerden yapılan işlemler nedeniyle
çok ciddi cezalara maruz kalıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiyenin
son dönemdeki politikaları nedeniyle İstanbulu küresel finans
merkezi yapacağız, küresel finans merkezi yapacağız.
diyorsunuz, bir sürü yatırımlar yaptık orada ama son bir
yılda İstanbul, Küresel Finans Merkezi Endeksinde 12 sıra
birden geriledi. Siz İstanbulu nasıl küresel finans merkezi
yapacaksınız?
Değerli milletvekilleri, son olarak, yine
Sayın Başbakan şunu dedi: Ekonomik meseleler
karşısında en büyük reform başkanlık sistemini
getirmekmiş, başkanlık sistemi olursa refah da gelirmiş. Şimdi,
ben size bazı rakamlar vereceğim, bunları kendiniz de kontrol
edebilirsiniz: Bugün dünyada ekonomisi en gelişmiş 20 tane ülkeye
baktığımız zaman bunun 17sinde parlamenter sistem var,
1inde doğrudan demokrasi var, 2sinde de başkanlık sistemi var
ama en sondaki, en kötü durumdaki 20 ülkeye baktığımız
zaman, 14 tanesinde başkanlık sistemi var, 5 tanesinde yarı
başkanlık sistemi var, 1 tanesinde de parlamenter demokrasi var.
Şimdi, başkanlık mı bizim milletimize refah getirecek,
zenginlik getirecek yoksa parlamenter rejimi güçlendirirsek mi milletimizin
cebi dolacak, milletimiz refaha kavuşacak?
Değerli milletvekilleri, bakınız,
Türkiye çok ilginç bir dönem geçiriyor. 7 Haziranda seçim sonuçlarını
beğenmediniz, 1 Kasımda yeniden seçim yaptık, Mayıs ayında
seçilen Başbakanı beğenmediniz, Başbakanı
değiştirdik, ondan sonra terör artmaya başladı, 15 Temmuzda
darbe girişimi oldu, daha sonra da OHAL ilan ettik, Türkiye OHALle
yönetilir oldu. Şimdi, neresinden bakarsak bakalım OHALle yönetilen
bir ülkeye güven duyulmaz. Bunu söylüyor yabancılar da zaten Siz Üç
aydan önce OHALi bitireceğiz. dediniz, üç ay daha uzattınız,
daha da uzatacaksınız, demek ki sizin durumunuz ciddi ya da birileri
sizde diktatörlüğünü ilan etmek istiyor, siz de buna destek oluyorsunuz. O
zaman biz gelmeyiz Türkiyeye, dışarıdan sizi seyrederiz.
diyor.
Arkadaşlar, bir an önce ekonomiyi ciddiye almak
lazım. Bakın, şunu söyleyeyim: Şimdi, başkanlık
sistemiyle ilgili olarak bir de bütün bu gelişmelerin ardından
referandumu gündeme getirdiniz. Açık söyleyeyim, bu ekonomi bir rahat
nefes almayacak, sürekli belirsizlikle mi boğuşacak?
Teşekkür ediyor, Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztrak.
Önerinin aleyhinde Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Koçer.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum.
Burada, benden önce konuşma yapan hatipleri
dinlerken tebessümle izledim. Niye tebessümle izledim? Kendi
açılarından baktıkları bu rakamlar
tartışılabilir, her birine ayrı ayrı cevap
verebiliriz.
Dünyada bu kadar büyüme sorunu yaşanırken,
diğer ülkelerin, Avrupa ülkelerinin, dünyadaki bütün ülkelerin büyüme
rakamları ortadayken, yaşadıkları sorunlar ortadayken,
Türkiye bu sorunların içerisinde dünyadaki bu büyümeye, büyüme
sıkıntısına rağmen, bölgedeki tüm
istikrarsızlıklara rağmen, yanı başımızdaki
Yunanistanın yedi yıldır krizden çıkamamasına
rağmen, yine yanı başımızdaki Rusyanın son
yıllarda yaşadığı en büyük ekonomik krizlere
rağmen, güneyimizde yaşanan birçok olaya rağmen Türkiye,
Avrupada 1inci, dünyada 5inci olmuş büyümede. Niye bundan
bahsetmiyoruz? Ha, büyüme rakamını beğenmeyebilirsiniz,
diyebilirsiniz ki: Büyümemiz yüzde 5in üstünde olsun. Eyvallah, ben de
istiyorum, 6 olsun, 7 olsun ama 2015 itibarıyla yüzde 4 büyüyen bir ülke,
Avrupa bir yandan sıfırlara devam ederken, dünyada büyüme sorunu
yaşanırken Türkiye'deki büyümeyi yok saymak, yok kabul etmek ve bunu
eleştirmek son derece yanlış.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nüfus
artışı, işsizlik
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Elbette, nüfus
artışı da önemli, hepsini de cevaplayabiliriz süremiz
içerisinde. Diğer 3 hatibe karşı bizim partimizden hiçbir
şekilde bir müdahale olmadı, sizin bu müdahalenizi de olumlu olarak
görüyorum.
Şimdi, bir yandan Türkiye, Avrupada 1inci,
dünyada 5inci büyüme içerisinde olurken -ki nüfus artışı bizim
lehimize bir şeydir- diğer yandan AR-GEde, inovasyonda
araştırma metninde var- çok önemli çalışmalar
yapılıyor. Sanayi Bakanlığımızda, KOSGEBde,
TÜBİTAKta çok fazla AR-GE ve inovasyon destekleri, proje destekleri
sunulmuş durumda. Bunlardaki artış hızı son üç-dört
yıl içerisinde çok fazla, daha da fazla olacak, Anadolunun proje yapma
kabiliyeti yükseldikçe buradaki kurumlardaki destekler ve paylar da artacak.
Şu anda ortaya konan paylar ve proje destekleri Anadoludan gelecek,
sanayicilerimizden gelecek destek projelerini beklemekte.
Şimdi, tabii, 15 Temmuz sonrası bir dönemi
konuşuyoruz hep beraber. Her ne kadar hatip
arkadaşlarımızın bazı rakamlar verip 15 Temmuzdan
sonra olsaydı amenna, biz bu rakamları 15 Temmuz öncesi verdik.
demesine rağmen bugün verilen bir şeyde son günlerin durumunu görmeye
çalışacağız. Değerli arkadaşlar, 27 çeyrektir
büyüyen bir ülkeden bahsediyoruz, düşük olabilir, beğenmeyebiliriz;
ben de istiyorum daha yüksek büyüme olan bir ülkeyi. Bir sanayici olarak, bir
iş adamı olarak, geçmiş dönemde bu konularda çok geniş çalışmalar
yapmış biri olarak ben de isterim ama bugünkü elimizde olan bazı
şeyleri de küçük gösterme ya da yok sayma lüksümüz yok. Bunları da
özellikle belirtmemiz lazım.
Dış ticarette birçok pazarda
payımız artarken bazı pazarlarda payımızda düşme
var, bunlar doğru. Neden düşme var? Bölgesel pazarlarda sorunlar
yaşanıyor. Bunlar bizim dışımızda olan sorunlar
ya da bizimle beraber olan sorunlar. Birincisi, bizim
dışımızda yaşanan sorunlara yapacağımız
bir şey yok ama bizimle beraber sorun yaşayan ülkelerde son
zamanlarda bu sorunların hızla çözümlendiği ve dış
ticaretimizde sorun yaşadığımız ülkelerin
sayılarının azaldığını görüyoruz.
Örneğin Rusyayla ilgili, son günlerde yapmış olduğumuz
girişimler neticesinde Rusyaya olan ihracatımız ve turizm
faaliyetlerimizde, çok hızlı bir şekilde, geleceğe
doğru daha iyi bir noktaya gelebileceğimizi düşünüyorum.
Bir diğer konu kredi derecelendirme
kuruluşları. Değerli arkadaşlar, uzun zamandan beri
çeşitli zamanlarda şikâyetçi olduğumuz bir konu bu. Ha,
beğenip beğenmeme ayrı bir şey. Bakın, bir şeyi
söylerken tam olarak konuşmak lazım. Eğer iki gün önce bir kredi
derecelendirme kuruluşu olarak, Moodys olarak Türkiyenin 15 Temmuzdan
sonra kendisini toparladığı ve iyi gittiği
açıklamasını yaparsanız ve bu açıklamayı yapmamış
gibi, iki gün sonra da Türkiyenin notunu indirirseniz sizin
inandırıcılığınız kalmaz. Burada hiçbir
siyasi partinin bunu savunacağını ben düşünmüyorum.
İki gün önce bu açıklamayı yapacaksın, iki gün sonra
çıkacaksın, diyeceksin ki: Türkiyenin yatırım yapma
durumu şudur
Senin inandırıcılığın
sıfır, bitti. Onun için, kimse bana çıkıp burada Moodysin
kararlarını söylemesin. Ha, bunlar her zaman tartışılabilir.
Bunlara biz para veriyor olabiliriz, kendimizi kontrol ettiriyor olabiliriz,
bunlara ihtiyacımız olur veya yarın olmaz, bunlar ayrı bir
konu ama iki gün önce başka bir şey söyle, iki gün sonra çık,
başka bir şey; bunu kesinlikle kabul etmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, Türkiye terörle
mücadeleye rağmen, dünyadaki küçülmeye rağmen, yaşadığımız
15 Temmuz darbe girişimi operasyonlarına rağmen büyümeye devam
ediyor ve devam edecek. 2016 yılının ilk altı ayında
geçen yıla nazaran elektrik tüketiminde 5,3 artış var. Yine 2016
yılı ilk dokuz aylık rakamlarda, Türk Hava Yolları
rakamlarında, yolcu trafiğinde yüzde 18 artış var.
Şimdi, ben size iki saat boyunca Türkiyede ekonomik olarak gelen iyi
verileri söyleyebilirim. Elbette bazı taraflarda negatif veriler
vardır, olacaktır; her zaman yüzde 100ü tamamen iyi olmaz ama sanki
burada bir kriz varmış gibi hareket ederek, sanki bir kriz
edebiyatı yapmanın hiçbir anlamı yok. Ben özellikle buna vurgu
yapmak istiyorum.
Her 3 siyasi partinin
konuşmacısını da tebessüm ederek dinledim. Ya, bu ülkenin
hiç mi iyi tarafı yok, hiç mi büyümede başarısı yok, hiç mi
güzel bir rakam elde edememiş? Enflasyonda beş yıldan bu yana en
iyi noktalara gelinmiş. Ha, ben de istiyorum daha iyisini ama ortada bir
başarı varsa bunu da takdir etmek lazım, bunu da söylemek
lazım. Ben demiyorum ki 2002de aldığımızda, 2002-2016
arasında şunları, şunları, şunları
yaptık ama bir değerlendirmeyi yaparken değerli arkadaşlar,
bölgedeki ve dünyadaki gerçekleri görmeden Türkiyedeki ekonomiyi
değerlendiremezsiniz. Bu şartlar altında ben bu
açıklamaların biraz insafsız olduğunu düşünüyorum.
Kredi Garanti Fonundan ihracata yeni bir destek
çalışması var, bunu önümüzdeki günlerde beraber
sağlayacağız; biraz sonra başlayacak, sanayimizde rehin
verme ve teminat göstermeyle ilgili bir kolaylık getiriliyor, bu da çok
önemli bir kanun çalışması;
hep beraber yaptık, yatırım ortamının
iyileştirilmesiyle ilgili kanun çalışmasını bitirdik,
bu da çok önemli bir kanun çalışmasıydı, yeni
yürürlüğe girdi; Çek Yasasını birlikte değiştirdik,
bu da önemli bir çalışmaydı; iflas ertelemede bunu
zorlaştırıcı, tabandan gelen talepler vardı, bunu da
beraber çıkardık ve bütün bu çalışmaların yanı
sıra tüm ekonomi bakanlıklarımız gerekli her türlü tedbiri
günü gününe almakta.
Dolar 3,10. demişler burada, yazılı
grup önerisinde. Şu anda 3,07, belki gece buradan çıkarken 3,05
olacak, yarın da 3 olabilir. Yani, bu dalgalı kur içerisinde bunlar
olası şeyler. 15 Temmuzdan sonra pazartesi günü bismillah dedik, ne
oldu? Döviz geriledi 15 Temmuzdan sonra, salı ve çarşamba günü Merkez
Bankası faiz indirdi. Bakın, darbe girişiminde bulunulmuş
bir ülkede Merkez Bankası çarşamba günü faiz indirebiliyorsa ekonomik
krizden söz edemezsiniz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle HDP grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koçer.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması esnasında
bizi kriz edebiyatı yapmakla suçladı ve tebessümle bu edebiyatı
dinlediğini söyledi, açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Bu bir eleştiri Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunu da söylemeyeceksek o
zaman hiç konuşmayalım Sayın Başkanım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir sataşmadır Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın hatip konuşması esnasında
bizi kriz edebiyatı yapmakla suçladı ama sanırım toplumun
gerçeğinden çok da haberdar değil kendisi. Birtakım sayısal
veriler vererek bütün bu tabloyu böyle tozpembe göstermenin hiçbir anlamı
yok. Sayın vekil Kapalıçarşıya gidip orada kepenk indiren
yüzlerce esnafın durumunu görürse, Kızılaydan Koleje kadar
yürürse, Dikmen Caddesinde mevcut durumu kendi gözleriyle gözlemlerse kimin
edebiyat yaptığını kendisi daha iyi görmüş olur.
Bu ülkede büyüme hedefleri aşağı
çekilmedi mi? Cari açık her geçen gün büyümüyor mu? Dış borçta
neredeyse cumhuriyet tarihinin en vahim tablosuna bu ülkeyi getirmediler mi?
İşsizlik her geçen gün artmıyor mu? Yoksulluk, açlık
sınırının altında yaşayan milyonlar gerçeği
yok mu? Bunları dile getirmenin kendisi değil, bunları saklamaya
çalışmak edebiyat yapmaktır. Ben sayın hatibin halktan
kopuk bir siyaset yapan anlayışla bu edebiyatı kürsüden
yaptığını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Benim de söz talebim var.
BAŞKAN Hangi gerekçeyle Sayın Usta?
ERHAN USTA (Samsun) Kısa söz talebi efendim,
açıklama.
BAŞKAN 60ıncı maddeye göre,
buyurunuz.
21.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Gaziantep
Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, sayın hatip bize biraz cevap verme
mahiyetli söylediği için ben toplumun aydınlığa
kavuşması açısından şunu söyleyeceğim: Biz bir
defa Moodys meselesinde
Moodysin tavrı çelişkili olur, olmaz, o
ayrı bir şey ama burada esas bizim eleştirdiğimiz ve
hakikaten toplumu rahatsız eden, piyasaları da rahatsız eden yan
Hükûmetin tavrı. Yani, Hükûmet olarak, Moodys notunuzu
artırdığı zaman bunu her yerde anlatacaksınız,
her yerde konuşacaksınız, notunuzu düşürdüğü zaman
Moodys bize not veremez. diyeceksiniz; bu, iki yüzlü bir tavırdır,
böyle bir şey olamaz.
Şimdi, büyüme: 2002yle biz de mukayese
edebiliriz. filan dedi. 2002yle mukayeseleri yapıyordunuz yani
hayatınızın bir kısmı bu mukayeselerle geçti ama bugün
2002yle mukayese yapamıyorsunuz maalesef, onu da söyleyelim. Varsa yapsınlar,
2002 ile bugünkü ekonomiyi nasıl mukayese ediyorlar, biraz mukayese
görelim. 2016nın ikinci yarısında Orta Vadeli Programa göre
büyüme yüzde 2,2 civarına düşüyor, bunu görmemiz lazım. Bir de
büyümede böyle kendimizi Avrupa Birliği ülkeleriyle filan mukayese
etmeyelim. Bizim büyümede mukayese edeceğimiz ülkeler gelişmekte olan
ülkeler ortalamasıdır. Onların da ortalama büyümesi bizim 1,6
puan üzerimizdedir, bunları görmek lazım. Bu düşük büyümeler
Türkiyeye yetermiş gibi davranmak kendimizi de yanıltmak olur, bu
topluma da haksızlık olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Öztrak
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Hatip biraz önce
verdiğimiz rakamlarla kafa
karıştırdığımızı söyledi. 69a göre
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de yerinizden söz
veriyorum.
22.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın,
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Hatip biraz önce verdiğimiz rakamlarla kafa
karıştırdığımız, bardağın hep
boş tarafını gördüğümüz, dolu tarafını
görmediğimiz gibi bir ifadede bulundu.
Bakın, Türkiyenin performansını
nasıl hesaplayacağız? Diğer ülkelerle
karşılaştırarak. Büyümede şöyle iyiyiz. Siz
gidiyorsunuz bizi büyümede, zaten artık olgunluk noktasına
gelmiş olan ve kriz yaşayan Avrupa ülkeleriyle
karşılaştırıyorsunuz. Gelin, kendi ligimizdeki
ülkelerle bir karşılaştırma yapalım. Uluslararası
Para Fonundan aldım ben bu rakamları. 152 tane bize benzeyen ülke arasında
biz büyüme hızı itibarıyla 68inci sıradayız. Bundan
memnunuz. diyorsanız amenna ama biz bundan memnun değiliz. Bir de
şunu söylediniz: İnovasyon desteği veriyoruz. Kim yapacak
inovasyonu? Ne yetiştiriyorsunuz, hangi talebeyi yetiştiriyorsunuz da
inovasyon yapacak? Bu proje okullarında yetiştirdiğiniz
talebeler mi inovasyon yapacak?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztrak.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Koçer, buyurun, sizin de
mikrofonunuzu açıyorum.
23.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, Samsun
Milletvekili Erhan Usta ile Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, ben genel bir değerlendirme yapmıştım,
kişilere özel bir gönderme yapmadım tabii ki çünkü ayrı
ayrı yapsam çok uzun sürecek.
Plan ve
Bütçe Komisyonunda çalıştığımız Değerli Usta
ya da Değerli Hazine Müsteşarımız bu konularda ehliyetlidir,
biz de ehliyetliyiz. Ben on üç yıl Gaziantep Sanayi Odası
Başkanlığı yaptım ve bir sanayici kimliğimle bu
gelişmeleri çok iyi yorumlayabilecek bir yapım var, onlarla da
birlikte çalıştık geçmişte. Ama, ben şunu vurgulamak
istedim: Yani, şimdi söyledi Sayın Müsteşarımız,
Sayın Vekilimiz, diğer ülkeler konusunu gündeme getirmedi tabii ki
yani genel bir makro değerlendirme yapılmadı. Şimdi,
Türkiye'nin ekonomisini tartışırken genel bir makro
değerlendirme yapılmazsa, bunun içindeki yerimiz görülmezse bu
mantıklı olur mu? Ben bunu söylemek istiyorum. Öbür tarafta, ehliyet
konusunda, bu işleri bilir bilmez konusunda bir tartışmaya
girmeye gerek yok, herkes birbirini zaten biliyor. Biz kendi
açımızdan bu değerlendirmeyi yaptık, onlar da
yapacaktır. Ben de dedim, daha iyisini ben de istiyorum diye, sonuçta
hepimiz istiyoruz, Hükûmetimiz istiyor, bizim parti grubumuz da istiyor, burada
bir beis yok ama terörle mücadeleye rağmen, ülkenin içinde bulunduğu
sorunlara, coğrafyamızdaki sorunlara ve dünyadaki küçülmeye
rağmen bunları değerlendirmek zorundayız diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçer.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, ekonomik kriz
gerçekliğiyle mücadele etmek, ekonomik krizden çıkış yolunu
bulmak ve ortak akılla hareket ederek derinleşen ekonomik krizin
önüne geçmek amacıyla 13/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 418 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde siyasi parti
gruplarının söz taleplerini şimdi
karşılayacağım.
Tümü üzerinde ilk konuşma Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan tarafından
yapılacaktır.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hükûmetin bu tasarıyı piyasaları rahatlatacak düzenlemeler
arasında gördüğünü ve öncelikle ele alınmasını
istediğini biliyoruz. Konuşmamın başında özellikle
ilgili bakana teşekkür ediyorum, bunu Komisyonda da ifade ettim. Bir
acelecilik yapıp da OHAL kanun hükmünde kararnameleri içine
yerleştirip kanun hükmünde kararnameyle de getirebilirdi ancak kanun
tasarısı olarak geldi -kendisini de tebrik ettik- iflas ertelemeyle
ilgili olan gibi de gelebilirdi. Demek ki iflas erteleme de olağanüstü
hâle muhtaç hâle geldi. Esasen, bu
düzenlemeye uzun süredir ihtiyaç vardı, AKP bunun farkında
değildi. On beş senedir yapılması gerekiyordu, zora gelince
harekete geçildi.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarıda bazı teknik hususlara değinirsek
Bilindiği üzere,
ticari işletme rehini, ticari işletmeye ait menkullerin ticaret
siciline yapılan tescille alacaklıya teslim edilmeksizin rehin
edilebilmesidir. Böylece, borçlanan işletme sahibi menkul
mallarını teslim etmeyerek rehin edecek, ticari faaliyetine devam etme
olanağına kavuşmuş olacaktır. Bu tasarıyla 1447
sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmaktadır. Kanun
tasarısıyla taşınır malların kapsamı
genişletilmekte, rehine konu olan taşınır varlıklar
artırılmaktadır. Ticari işlemlerde taşınır
rehinine taraf olabileceklerin kapsamı genişletilmektedir. Rehin
verenin mevcut ve müstakbel varlıkları ile bunların getirileri
kapsam dâhiline alınmaktadır. Üçüncü bir kişiye
taşınır malını bir başkası adına rehin
etme imkânı tanınmaktadır. Aynı zamanda, rehinin paraya
çevrilmesi sürecinde alternatif yolların ortaya konulması suretiyle
finansmana erişim kolaylığı sağlanmaya
çalışılmaktadır. Rehin alacakları arasında
öncelikli sırası belirlenmesine ilişkin hususlara
açıklık getirilmektedir. Finansal piyasa araçları
taşınır rehninin kapsamı dışında
tutulmaktadır. Ticari işletme rehini tarafları
genişletilmektedir.
Eski kanunda rehin borçlusu, ticari işletmesini
kredi karşılığı rehin veren gerçek ve tüzel kişi
taciri olabilirken, rehin alacaklısı tüzel kişiliğe sahip
sermaye şirketi niteliğindeki kredi kuruluşları,
kooperatifler ile kredili satış yapan gerçek kişi ve tüzel
kişiler olarak belirlenmişti.
Şimdi, Sayın Bakanım, tüm bu hususlar
tasarının asıl amacının ekonomide beklenen kaynak
sıkıntısının aşılması olduğunu net
bir şekilde göstermektedir ancak gerekçelerde bu hususa hiç
değinilmemiştir. Bu gerekçe gerçekten bu tasarıyı
karşılayamaz. Böyle bir tasarının hazırlanmasıyla
çiftçi, esnaf, tacir, her kesimin borçlanma ve kaynağa ulaşması
kolaylaştırılmaya çalışılmaktadır.
Özü itibarıyla olumlu etkileri olabilecek
düzenlemenin bazı sakıncaları doğurması da
beklenebilir. Örneğin, esnaflar ve tacirler arasındaki rehin
uygulamasına izin verilmesiyle, ticari ilişkilerin
finansmanının banka sistemi dışında, rehin, tefeci ve
gayrikanuni yollarla yapılabilmesinin önü de açılabilecektir.
Sayın Bakanım, evet, maalesef, on dört
yıllık AKP iktidarı ekonomiyi, esnaf ve hane halkını
borca boğmuştur. Bu, borçtan kurtulmayı değil
borçlanmanın süresini uzatabilmeyi ne yapan? Sağlamaya
çalışan bir düzenleme olarak ortaya çıkıyor, aciliyetinden.
Fakat, burada ben konuşmama başlamadan
önce özellikle şunu söylemek istiyorum: Denizli Çivrilde elma 10
kuruşa düşmüş vaziyette, geçen sene 37 kuruştu. Buna ilave
olarak, geçen sene iyisi 1 lira 20 kuruşken şimdi nereye geliyor? 50
kuruşa geliyor. Olayı böyle değerlendirdiğinizde çiftçinin
çok sıkıntılı bir hâli olduğunu, bu tasarıyı
kanunlaştırsanız dahi rehine neyini verirse versin
-taşınırını da, taşınmazını da-
karşılamayacağını net bir şekilde söylerim. Biraz
önce -gazetelerde zaten vardı da- ziraat odası başkanıyla
ne yaptım? Görüştüm, bunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakanım, burada hassas olan bir
şeye dikkatinizi çekmek istiyorum, siz bu kadar fiyatı
düşmüş elmayı ve benzer gıda ürünlerini enflasyon
düşük çıksın diye ne yapıyorsunuz? Sepette oynamaya
çalışıyorsunuz, endekste. Sizin bugün açıklamanız var,
memnuniyet duyduk, Böyle bir şey yok. dediniz. Ama bunun fazla
olduğunu, enflasyonun bundan düşmediğini, bunun için
düşmediğini Sayın Zeybekci daha önce ifade etti. Sizden böyle
bir ifade beni hakikaten bugün gördüm- çok rahatlattı. Yani 10
kuruşa düşmüş bir elmanın endeksteki, sepetteki değeri
olsa ne olacak, olmasa ne olacak? Yani hâl hakikaten
sıkıntılı bir vaziyete gelmiş durumda.
Herkes borçlanmış, esnaf borçlanmış,
hane halkı borçlanmış, ticari işletmeler rehine muhtaç
olmuş, sistem tıkanma noktasına gelmiş. 2002de 8,2 milyon
Türk lirasından bugün gelmiş 720 milyar TLye, 90 kat artmış.
Esnafın protesto edilen senetleri, ohoo, sekiz ayda yüzde 22
artmış. Siz esnaf ve sanatkârların başındaki
adamı bu problemleri çözsün diye teşvik etmediniz. Çözüm süreci
diye o lanet işi ne yaptınız? Bu TOBB Başkanını,
bunları nereye gönderdiniz? Bu alana yolladınız PKKya
karşı milletin kalbi yufkalaşsın diye. Yani bunlarla
uğraşsalardı bu işlere kısmen ne bulunurdu, ziraat
odası vesaire? Çözüm bulunurdu.
Şimdi, bakın, Başbakan geçen günlerde
açıkladı, piyasayı canlandırma paketi. Tüketici kredisi
borçlarının yapılandırılması tam bir fiyaskoya
dönüşmek üzere Sayın Bakan. Sizin burada Hükûmet cenahıyla biraz
farklı düşündüğünüzü ben sanıyorum, sizi tanıyorum
çünkü. Yetmiş iki ay için aylık 1,35, yıllık 16,2
-yanlışım varsa düzeltin lütfen- enflasyon yüzde 7,7, reel faiz
neredeyse yüzde 9, bu koşullarda yapılanma yapılırsa
borçlar yine katlayacak. Her gün banka müdürlerini arayıp soruyorum
Genelge geldi mi? diye, özellikle kamulardan Bu borçları yetmiş
iki aya nasıl yayacaksınız? Faizi ne olacak? İşler
düzelecek mi? Yetmiş iki aya yaydığınız zaman
vatandaş bu dertten kurtulacak mı? Bu sizin her sene Plan Bütçeye
getirip buradan geçirdiğiniz neye benzeyecek, biliyor musunuz? Buna kamu
borçlarının yeniden yapılandırılması diyorsunuz,
modernize ediyorsunuz onu Olgunlaşma Enstitüsünde eski kıyafetleri
yaptıkları gibi. Şimdi modernize etseniz de öbür sene gene
önünüze geliyor sizin bu, çözemiyorsunuz.
Şimdi, gösterge faizi 8,25e düştü mü?
Düştü. Peki, bankaların kredi faizi yaklaşık kaç? 16
civarında, istediğin kadar düşür, ne olacak. Bu durumda Merkez
Bankası gösterge faizi ne işe yarıyor? Şimdi, artık
onların da doğru dürüst faiz maiz şey yapamadığı
belli.
Gelelim orta vadeli programa Sayın
Bakanım. 2017 bütçesini bu hafta başında Meclise sundunuz.
2017-2019 yıllarını kapsayan OVP de geçen hafta, işte
ayın 6sında açıklandı. Tüm bu detayları daha sonra
tartışacağız burada ama bazı şeyleri de bu
vesileyle değerlendirme konusu yapalım. Bir kere bu orta vadeli
programa gensoru da verdim, araştırma önergesi de verdim ama bu kadar
dandiği olmadıydı. Dandik sözü benim değil, kimin
olduğunu biliyorsunuz, isterseniz telaffuz edeyim buradan.
Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı, burada
metinde de var.
Bir de bu postmodern manda ekonomisi diyorlar. Sizin
dönemi kapsıyor, 2008den bu döneme kadar. Ben de dedim ki postmodern
manda ekonomisinin de komutanları kim olur? O dönemde siz
vardınız Allahı var şimdi, sizsiniz diyemiyorum. Kim
vardı? Ali Babacan vardı, postmodern manda ekonomisinin
komutanları. İçeride bir
O zaman Cumhurbaşkanı da
Başbakandı. Buralarda bir sıkıntı var. Geçen bu Moodysin
not düşürme hikâyesinde siz gayet böyle diplomatik yolla ne dediniz? Biz
bu notu yatırım yapılabilir seviyeye yapısal
reformları yaparak getireceğiz. dediniz. Doğru, tenkidi de öyle
çünkü baktığınız zaman ama Hükûmette bazı bakanlar
başka şey söyledi. Bir tanesi dedi ki: Vız gelir
tırıs gider. Sayın Zeybekci ne dedi onu ayrıca bir
tartışırız, bakarız, o da bir şeyler söyledi. Ama
bunları sizin Kabinede konuşuyor olmanız lazım. Farklı
düşünmeniz doğal, farklı ekollerden geliyorsunuz, farklı
şeylere bakıyorsunuz ama mesela bir bakan, mesela diyelim ki Nihat
Bey ihracattan bahsetmiyor bu aralar, o taktı endekse gidiyor, ha bire
endeks. Şimdi, endekste de işte 10 kuruşa da düşsen o
gıda endeksi enflasyonu düşürmüyor; sepetten çıkarıp atsan
da aynı, hepsini elma yapsan da aynı, değişmiyor yani.
Şimdi, bütün bunlara bakarsak, OVPlere,
giderek itibarını kaybetmekte OVPler Sayın Bakanım, bunu
siz de biliyorsunuz. Tarihini değiştirdiniz, hazirandan eylüle
aldınız, yine yetişmedi, yine sıkıntıya girdi. Bu
artık karar alıcılara yol gösterici olmaktan falan
çıktı, bunun bir ciddiyeti kalmadı. Arkadaşlara bir tablo
yaptırdım, elimde, sizin elinizde de var; 3 kere
açıkladınız orta vadeli, 2016 için, 3ü de birbirinden rezalet,
tutmuyor; millî gelir rakamından tutmuyor, ihracatından tutmuyor,
enflasyonundan tutmuyor. Şimdi çıkaracağım, hepsini
şey yapacağım; önümde de tablo hâlinde getirdim, duruyor.
Şimdi, hiçbir hedef tutmaz, olmaz böyle.
Sürekli revizyon da yaparsanız ciddiyetiniz kalmaz. Ama şu
doğru: Türkiye 15 Temmuz gibi bir travma yaşadı, bütün
bunları kabul ediyoruz ama siz büyümeyi Dışarıda da böyle.
İthalat-ihracatta dışarıda da, dış ticarette
sıkıntılar var. deyip bırakamazsınız, buna bir
çözüm yolu bulacaksınız, siz onun için o koltuklarda oturuyorsunuz.
Şimdi, hakikaten ben Sayın Bakanı
bunu getirmesinden dolayı kutladım; hiç olmazsa bu şeyin içinde
gelmedi, OHALe bağlı kanun hükmünde kararnamelerinin içinde. Bu
iflas ertelemelerini zaten bizim Sayın Zeybekci hakikaten haziran
seçimlerinden önce bildi, çıktı millete işçilerin önünde Bu
parayı bu adamlar alırsa iflas eder. dedi, iflaslar başladı.
Durduramadınız, bu sefer OHALin içine aldınız. İnsanlar
sıkıntıda. Hakikaten, problemli devam ediyor. Büyüme düştü
orta vadeli programda. İşsizlik çift hane, 11,2; 6 milyon
civarında işsiz. Bunun hiç iler tutar tarafı yok. Sayın
Bakanım, sizinle ilgili hep müspet konuştum ama ben şu
tasarrufları, kaynak harcama dengesini ilk bakan olduğunuzda bu
kürsüden söylerken oradan müstehzi şekilde gülüyordunuz, çok
ağrıma gitmişti.
Şimdi, şu bireysel emekliliği falan
düşünüyorum da yine en doğruyu siz söylediniz, Burada
sıkıntı var, düzelmesi lazım. dediniz, şimdi herkesi
zorunlu hâle getirdiniz, baktığımız zaman o da öyle. 2023
hedefleri zaten öldü, yok öyle bir şey. Hadi ihracat 500 milyar
dolardı, çıkın 2023te; insan işine çıkarmazlar adamı
ya, biraz düzeltin bunları. Herkes biliyor, herkes bir şey söylüyor,
bunlara da bakmak lazım.
Bunun dışında, -bu ortalama dolar
kuru- şimdi, Bizim dolar kuru hedefimiz falan yok. diyorsunuz. Hatta,
geçen sefer orta vadeli programa da koymadınız ama elin adamı
hesaplıyor, bölüyor nüfusa dolar bazında millî gelirini, neyse oradan
çıkarıyor. Hatta, bu 9 bin küsur dolar bu sene düşüyor da. 3
milyon Suriyeliye, gelen göçmen vatandaşlara bakıyoruz. diyorsunuz.
Ne diyorsunuz? 3 milyonu ilave ettiğiniz zaman bu millî gelir 8 bin dolar falan;
bunun hiç savunulacak bir tarafı yok Sayın Bakanım, hakikaten,
bunları düzeltmemiz lazım. Ben, sizin AKPden farklı olarak
gündeme taşımak istediğiniz bazı şeyleri hissediyorum
açık söyleyeyim. Ama, bunun çaresi yok, neresine asılsanız
düzeleceği yok, lastik top gibi batmış; bir tarafına
vuruyorsunuz, orası göçüyor, bir tarafına vuruyorsunuz, beri
tarafı göçüyor, düzelmiyor yani düzelmesi de mümkün değil.
Şimdi, tabii, bütün bunlar gidiyor. Çek
Yasasını siz getirdiniz, gene rezil bir hâl aldı; herkes
cezaevine girecek. O zaman cezaevleri doluydu, ne yaptınız?
Cezaevlerine adam koyamayacağız diye ekonomik suça ekonomik ceza
dediniz, sonra iş şey yaptı. Hatta, buraya not
almışım, sizin olacağınızı bilmiyordum yani
bu Moodysle ilgili düşüncelerinizi.
Şimdi, bakın, Sayın Bakan sizin
yerinize otursaydı, bu örgüte baktığımızda nerede para
varsa o paranın kaynağı etrafında örgütlendiklerini, o
kaynağı emmek için âdeta organizasyon ve şebekeler
kurduğunu görüyoruz
Sabah, Sayın Bakan ne demiş, geçmişe
doğru araştırayım dedim, şöyle bir Bakanlığın
sitesine girdim, bunu demiş. Sayın Bakanım, siz on beş
senedir neredeydiniz yani? Bunun böyle olduğunu bilmiyor muydunuz?
Sağır sultan biliyordur. 17-25 Aralık akşam, siz burada çok
sıkıntıya girdiniz yine o günlerde, ben hep
konuşmacıydım. Ertesi gün geldiğimizde hakikaten siz de
moral olarak çok sıkıntılıydınız. Ülke, hakikaten
büyük travmalardan geçiyor. Birbirimizi hırpalamanın, birbirimizi
şey yapmanın anlamı yok ama şimdi siz yabancılarla en
çok irtibatta olan bir bakansınız. Bunu götürdüğünüz zaman, bu
rakamları, bunlar çarpma, bölme bilmiyorlar mı ya? Biliyorlar. Rapor
da yazıyorlar. E, dolayısıyla, o zaman, ne yapmamız
lazım? Doğruları biraz da bu millete anlatmamız lazım.
Biraz önce Erhan Bey konuşuyordu. Faik Bey
oradan, ki bu işi bilen, aynı yerlerden insanlarız
Şimdi,
Sayın Babacan oradan kalktı gitti. Bir mali disiplin dedi, mali
kural dedi, dediğine bin pişman oldu. Şimdiki Başbakan bir
taraftan çarptı, o günkü Sanayi Bakanı Nihat Bey bir taraftan
çarptı. Bir daha da ağzına almadı. Hâlbuki, haziranın,
temmuzun sıcağında komisyonda imanımızı
gevrettiler, İlla da çıkacak, bu lazım, aşağıdan
da çıkaracağız falan. diye. Hakikaten, Sayın Başkan
da şahittir o günlere, Allahı var.
Şimdi, bu sıkıntılı dönemde
ne yapacağız? Bakın Sayın Bakanım, millete
doğruları söyleyelim. Bizim yapacağımız bir şey
varsa biz de bunun üzerinden önerilerimizi getirelim, yapalım ama böyle
bir orta vadeli program getirdiğiniz zaman üzerinde konuşmaya hukuken
değer de ruhu itibarıyla değmez. Bunu da ne yapmak lazım?
Dikkate almak lazım.
Şimdi, gelelim tasarıya. Tasarı, bir
kaynak ihtiyacından doğuyor. Tamam, bunu getirdi Sayın Bakan,
OHAL çerçevesinde getirmedi, biz muhalefetimizi söyledik ama
destekleyeceğimizi de ayan beyan söyledik, Bir ihtiyacı gideriyor.
Eğer eksiği gediği olursa arkadan getirirsiniz, ona da destek
veririz. dedik, bazı yerlerinde muhalif olmamıza rağmen bunu
net bir şekilde de söyledik.
Ben bu tasarının kanunlaşması
hâlinde memleketimize hayırlar getirmesini diliyorum ve yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Tasarının tümü
üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mahmut
Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısı üzerinde partimin görüşlerini açıklamak üzere
kürsüye geldim. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, biraz
önce ekonominin ne durumda olduğunu aslında verdiğimiz önerge
üzerinde yürütülen tartışmalarda da gördük. Bunun hemen
ardından, KOBİleri ilgilendiren, bu koşullarda KOBİlerle
ilgili getirilen bu tasarı açıkça bir ironi olsa gerek. Peki, bu
koşullara nereden geldik, nasıl geldik, şu andaki koşullar
nereden kaynaklanıyor? Aslında hepimiz hatırlıyoruz.
Türkiyede yürütülen çözüm süreci tüm koşullarda, ülkenin tüm ekonomik,
sosyal ve diğer koşullarında iyileşmeler yaratırken, 7
Haziranda seçimler yapıldı ve 7 Haziran seçimlerinin
sonuçlarının Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabul
edilmemesiyle beraber ülkede maalesef bir savaş ortamı, savaş
koşulları başlatıldı. Bir tarafta ülkenin kürdistan
coğrafyasında kentler yıkılırken, diğer
tarafında demokratik alan gün geçtikçe daraltıldı, demokrasi ve
neredeyse parlamenter siyasal rejim rafa kaldırıldı ve topluma
topyekûn bir savaş koşulu dayatıldı. Savaş
koşullarında ekonominin iyi gitmesi eşyanın tabiatına
aykırıdır, mümkün değildir. Kaldı ki, bunun üzerine
yine dışarıda da Kürt karşıtlığı
üzerine kurduğunuz Rojava politikası ve bu temeldeki Suriye
politikası da buna eklenince Sayın Ahmet Davutoğlu döneminde
başlatılan komşularla sıfır sorun sıfır
komşuya dönüştü ve neredeyse hiçbir komşumuzla geçinemez hâle
geldik. Afra tafra kestik ama bu afra tafralar da ekonominin dip yapmasına
neden oldu.
Bakın, Rusya uçağını
düşürdük. diye efelendik, ülkenin turizmini ve yaş meyve-sebze
alım satımını neredeyse tamamen sıfırladık.
Suriyede Emevi Camisinde namaz kılacağız, cuma namazına
gideceğiz., Üç ayda Suriye rejimi yıkılacak. diye, buna göre
kendimizi planlarken, maalesef, Dimyata giderken eldeki pirinci kaybetme
hikâyesini yaşadık.
Bugün geldiğimiz koşullarda ekonomi
gerçekten iflasın eşiğinde değerli arkadaşlar. Nereden
söylüyoruz bunu? Bakın, bugün ihracat rakamlarına bakıyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı Ağustos ayı
dış ticaret endekslerini açıkladı. Buna göre,
ihracatın birim değer endeksi Ağustos ayında bir önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 azaldı. Endeks bir
önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde
yüzde 10; ham maddelerde -yakıtlar hariç- yüzde 5,3; yakıtlarda yüzde
13,3 ve imalat sanayisinde yüzde 2,2 azaldı.
Kredi derecelendirme kuruluşları notumuzla
ilgili olumlu bir şey yaptığında bu kredi derecelendirme
kuruluşlarını alkışlıyoruz ama negatif bir
şey söylediğinde Ben senden mi öğreneceğim? Halk bana puan
verir. deyip efelendik. Bugün, bu efelenme sonucu değerli
arkadaşlar, İstanbulda serbest piyasada dolar 3,0920, euro 3,3970
liradan güne başladı. Kapalı Çarşıda dolar 3,09
liradan alınabiliyor, yine 3,0920 liradan satılıyor. Önceki gün
kapanışta doların satış fiyatı 3,1060 oldu, euronun
satış fiyatı 3,4120 oldu. Yani doların 2,9 liradan 3,1e
yükselmesi aslında, gerçekte her yurttaşın cebinden 2.500 TLnin
çıkmasına sebebiyet verdi. Biz biliyoruz ki bunda tabii etken olan
ne? OHALin doksan gün uzatılması bu kurdaki yükselişte etkili
oldu. Yine başkanlık tartışmaları aynı konuda
etkisini gösterdi. Bakın, yıl sonu kötümser tahminler doların
3,35-3,40 TLyi göreceği yönünde.
IMF Türkiye büyüme beklentisini yüzde 3,3e
düşürdü. IMF Türkiye büyüme beklentisini 2016 için yüzde 3,8den yüzde
3,3e; 2017 için yüzde 3,4ten yüzde 3e düşürdü. IMF raporunda Türkiye
için 2016 yılına ilişkin TÜFE tahmini yüzde 9,8den yüzde 8,4e
revize edilirken tüm beklentiler 2017 yılının 2016
yılından çok daha kötü olacağını açıkça ifade
ediyor.
Öte yandan, değerli arkadaşlar, cari
açığın gayrisafi yıllık hasılaya
oranının 2016 yılı sonunda yüzde 4,4 seviyesinde -ki önceki
tahmin 3,6ydı- 2017 yılında ise yüzde 5,6 -ki önceki tahmin
yüzde 4,1di- olacağını gösteriyor. IMFden gelen rakamlar 2017
yılında gerçekten çok daha karamsar bir tabloyla karşı
karşıya olduğumuzu açıkça gösteriyor.
Tabii, Türkiye ekonomisi gün geçtikçe temel
normlardan uzaklaşmakta ve içeride hukukun aşınması, sosyal
gerilimlerin artması, dış politikada art arda gelen
kayıplar ve demokrasinin hasar görmesiyle ekonomik krizin içine adım
adım yürümekteyiz. Özellikle ben sınır kenti ve sanayisiyle daha
önce anılan, fıstığıyla, baklavasıyla anılan
bir ilin vekili, Gaziantepin vekili olarak; bugün Gaziantep maalesef cihadist
bir çeteyle gündeme geliyor. Ticari hayat tamamen bitmiş, ekonomik hayat
tamamen bitmiş, insanlar sokağa çıkamaz hâle gelmiş ki
vali, Gaziantep Valisi ve Ankara Valisi iki ay boyunca sokağa çıkma
yasaklarına varacak şekilde, sosyal hayatın devam etmesini
önleyecek şekilde kararlar aldılar.
Değerli arkadaşlar, biz bu göstergelere
baktığımızda gerçekten gidişatın iyi
olmadığını görüyoruz. Bakın, Merkez Bankası
Ağustos 2016 dönemindeki cari açığı 1,77 milyar dolar
olarak açıklamıştı. Ekonomistlerin açık beklentilerinin
ortalaması 1,5 milyar dolardı. Şimdi, kayıt
dışı ekonomideki para girişinin de 2 milyar dolar
civarında olduğunu görüyoruz. OHAL ve başkanlık
tartışmaları bu kötü tabloya maalesef tuz biber olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğumuz 418 sıra sayılı Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısına
gelince, bu tasarıyla ilgili genel değerlendirmelerimiz şu
şekildedir: Kapitalist üretimin günümüz ekonomi politikaları üzerinde
inşa edildiği neoliberal ekonomik politikaları her geçen gün
sistem krizini derinleştirmektedir. Halihazırda adil bir vergi
sisteminin olmaması, bölüşümde adaletin sağlanmaması,
işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı yaşamın
en acı gerçekleri olarak çözüm beklerken uygulanan politikalar ve bu
politikaların yarattığı sorunlar her geçen gün
derinleşmektedir. Var olan sistemin krizleri de yine krizi yaratan politikaların
ardıllarıyla daha da derinleşmektedir. Halihazırda
görüşülen tasarı da sistem krizinin ardılı
politikaların bir ürünü olarak aslında
karşımızdadır.
AKP döneminde uygulanan neoliberal
politikaların KOBİlere biçtiği asıl görev büyük ölçekli
işletmelere ucuz ara mal tedariki ve yan sanayi sunmaktır. Böylece
büyük ölçekli işletmelerin odağını daha kârlı alanlara
kaydırabilmekte ve maliyet düşürme sorunlarını
KOBİlere yüklemektedir. Bu durum kârın tek kaynağı olan
emek sömürüsünün KOBİlerde daha vahşi bir biçimde uygulanması
anlamına gelmektedir. Örneğin normalden büyük bir işletmenin
sigortasız bir işçi çalıştırması mümkün
değilken KOBİler aracılığıyla düşük
ücretler açlık, yoksulluk sınırları
meşrulaştırılmakta ve maliyet düşüşü
sağlanmaktadır. Kârın büyük ölçekli sermaye gruplarında
birikmesini öngören bu denklem bir süre sonra tekrar tekelleşmeye giden
yolu açmaktadır. Maliyetlerin düşürülmesi amacıyla desteklenen
KOBİlere sağlanan dönemsel ayrıcalıklar KOBİ
ölçeklerinin büyümesiyle tekelci sermaye tarafından tehdit olarak
algılanmakta ve denklem yeniden kurulmaktadır. Piyasa risklerinin
KOBİlere yüklenilmesiyle yeniden kurulmaya çalışılan bu
dengeler hâlihazırda küçük ölçekli sermayelerin büyük ölçekli sermayelere
aktarımını da amaçlamaktadır. Bu anlamda, KOBİlerin
hacimlerinin sınırlandırılması tekelci sermaye
açısından yapılan bir düzenlemedir. Bu tasarının
hedefi de aslında budur. Maliyetleri düşürmek için aşırı
kâr elde etmek isteyen tekelci sermayenin yeni hedefi, KOBİleri zarara
uğratarak piyasadaki krizin KOBİlere yüklenmesi
amaçlanmaktadır. Emek sömürüsü üzerine inşa edilen bu denklemde
KOBİlerin sömürü mekanizmaları olmaktan çıkarılmaları
gerekmektedir. Bu, hem KOBİleri koruyacak hem de emek sömürüsünü
engelleyecek tek yoldur. Emeğin değerinin düşürülmesi
KOBİleri her zaman tekelci sermayenin tahakkümü altında
bırakacaktır. Bu tasarının gerekçesinde de
belirtildiği gibi, KOBİlerin bankalara yaptığı kredi
başvurularından kendilerine yüksek teminat istemeleridir. Bankalar
şu anda sadece taşınmaz malları ipotek ve teminat olarak
kabul ediyor. İşte, getirilen tasarıyla, artık,
KOBİye ait ağaçlar, ham madde, hayvan, makine, proje, marka
değeri dâhil olmak üzere ipotek edilebilecek ve
karşılığında banka kredisi alınabilecektir.
Şimdi, buna baktığımızda
normalde makul ve KOBİ lehine görülen bu düzenleme çok açık bir
mantık ve vicdan hatası içermektedir; zira, kredi ilişkisinde
sorumluluğu büyük finans şirketleri yerine KOBİlere
yüklemektedir. Piyasadaki krizin bedelini ödemesi gereken taraf KOBİler
olarak düşünülmektedir. Tasarıyla bankalar borç erteleme, yeniden
yapılandırma, teminat tutarını düşürme gibi
yükümlülüğün altına girmemekte ancak KOBİler daha fazla mal
varlığını rehin vermektedirler. Yani, bu düzenleme,
KOBİnin önünü açan değil, bilakis KOBİleri zayıflatan,
hacimlerini düşüren hatta iflas etmelerine yol açacak bir
tasarıdır. Örneğin, normalde kredi borcunu ödeyemeyen bir
KOBİ artık proje ve marka değerini, hakkını da
kaybedecek ve bir daha sıfırdan başlama imkânı dahi olmayacaktır.
Kamuoyuna pazarlanan argüman KOBİlerin daha kolay ve daha fazla kredi
alabileceğiyken, gerçekte olan şeyse bu tasarıyla finans
sermayesinin KOBİlerin mal varlığına daha fazla el
koyabilmesinin yolunu açacağıdır yani KOBİlerin
taşınır varlıkları yanında artık
taşınmaz varlıkları da risk altındadır.
Değerli arkadaşlar, neoliberalizim tarihi
bir borçlanma tarihidir. Sömürünün yeni biçimi borç verip boyunduruk
altına almaktan geçmektedir. Sistem olarak
baktığımızda, borcu ödeyememek aslında bir
başarısızlık değil, sistemin bir hedefi olarak
kurgulanmıştır. Normalde kulağa bir iyilik gibi gelen bu
borç kredi sistemiyle, borçluların borçlarını ödeyememesi
sayesinde mülklerini büyük sermayeye aktarma sistemi kurulmuş
olacaktır. Bu tasarı ekonomik kriz içerisinde büyük sermayenin
çıkarları doğrultusunda tekrar KOBİleri dizayn etmekte,
gerekirse mal varlıklarına el koyma ve artmış haciz
tehdidiyle emek sömürüsünün daha da artırılması
tasarısıdır bu tasarı. Zira, artık her şeyini
kaybetme riski altına girecek olan KOBİler bir yandan da büyük
sermayeye daha bağımlı hâle gelirken diğer yandan da
çalıştırdıkları işçileri daha fazla sömürmek
durumunda kalacaklardır. Yapılması gereken şey,
KOBİleri daha fazla ipotek riski altına sokmak değil, finans
sermayesinin kâr oranlarından feragat etmelerini sağlayacak düzenlemeler
yapmalarıdır. Tasarının geri çekilerek, yerine
KOBİleri önceleyen ve ekonomi sisteminin krizlerini KOBİlere
yüklemeden emeğin gerçek değerinde olduğu ve tekelci sermayenin
dönemsel çıkarlarını değil, halkın
çıkarlarını önceleyen tasarılar burada tartışmaya
açılmalıdır. Sistem krizinde, çıkış, krizi
yaratan argümanları farklı şekillerde, farklı politikalarla
hayata geçirmekten geçmez.
Değerli arkadaşlar, bu kriz ortamında
böyle bir tasarının tartışılması, biraz önce de
söylediğim gibi, gerçekten bir ironidir. Bir ülkede eğer iç
barış yoksa, bir ülkede savaş tehdidi koşulları varsa,
Suriyede, Irakta ha bire savaşa girmek için can atılırken ve
ülke de cihadist çetelerle beslenip sokak da yaşanmaz hâle gelirken böyle
sermayenin yatırım yapması, KOBİlerin gelişmesi ve
burada ekonomik hayatın canlanması imkânı ve ihtimali yoktur.
Dolayısıyla, acilen kurulması gereken
şey öncelikle iç barışımızı hedefleyen bir
politika geliştirmektir. Bunun için Kürtleri bir tehdit ve düşman
olarak algılamaktan vazgeçilmelidir. Özellikle kürdistandaki
yıkım, bu savaş koşulları, bu kadar büyük bir
savaşın finansmanının olduğu bir durumda hangi ülkede
ekonomik hayat canlı kalabilir? Onun için içeride ve dışarıda
Kürtlerle yan yana durmak, barış içinde durmak, iyi komşuluk
ilişkileri geliştirmek, Suriye ve Iraktaki Kürtleri düşman
olarak algılamaktan vazgeçmek, bir an önce kendi içimizde de bir
barış sürecine, konuşulabilir, tartışılabilir,
sorunlarımızı konuşabileceğimiz bir sürece dönmeliyiz.
Aksi takdirde, bu ülkede ekonominin hayat bulma şansı yoktur ve
adım adım bir krize sürükleniyoruz. Bu kriz gerçekten beklenenlerden
daha, çok daha derin ve hayatı çok daha olumsuz etkileyecektir. Hiçbir
siyasi iktidar bu kadar büyük bir tehlikeli krizde politika üretmeye ve
devamlılığını sağlamaya hayat
bulamayacaktır. Onun için, tekrar, çağrımız, acil olarak
içeride barış, dışarıda barışı
savunmaktır. Kendi yurttaşıyla barışmak,
yurttaşın kardeşi olduğu dışarıdaki 20-30
milyon Kürtle diyalog kurmaktan geçer. Sadece onların bir statüye sahip
olmasını engelleyeceğim diye politika üretirseniz maalesef
girdaba girmekten kurtulamazsınız. Irak Kürdistanıyla
yıllık 12 milyar dolar alışveriş yapıyorsunuz ama
şunu söyleyebiliyorsunuz: Biz, Suriyenin kuzeyinde Iraktaki gibi bir
oldubittiye izin vermeyeceğiz. Ne yapmışsınız? Ticaret
yapıyorsunuz. Peki, Suriye Kürdistanı, Suriye Kürtleri hiçbir zaman
sizi düşman olarak görmüş mü, size bugüne kadar bir çakıl
taşı atmış mı? Hayır. Peki, cihadist gruplarla
iş tutup bu grupları görmezden gelmek nasıl bir mantık
işidir? Onun için son kez söylüyorum değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bir an önce içeride
ve dışarıda barışı önceleyen politikalar
geliştirilmelidir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
418 sıra sayılı Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ticaretin, sanayinin,
kısaca üreten kesimlerin üzerindeki maliyet yükünün azaltılması,
krediye, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve bu
konuda her türlü desteğin verilmesi noktasında Cumhuriyet Halk
Partisi olarak desteklerimizi sürdürmeye kararlıyız.
Tasarıyı bu nedenle destekliyoruz. Piyasaların
ihtiyaçlarına cevap vermesini de bekliyoruz.
Bu kanun tasarısı böylesi bir amaca hizmet
etmenin ilk adımını taşımakla birlikte, gerek
komisyonda gerekse Genel Kurulumuzda olumlu bir görüş çerçevesinde
görüşülmüş olmasından da memnuniyet duymaktayız.
Cumhuriyet Halk Partisi
sanayicimizin, esnafımızın, özellikle KOBİlerin istihdama,
yatırıma ve yüksek katma değerli mal üretmesine yönelik olarak
yapacak her türlü girişimlerine ve bu alandaki yasal düzenlemelerin bir an
önce yapılması yönünde düşünceye hâkimdir.
Üreten kesimin desteklenmesi
ve krediye erişimin kolaylaştırılması, yasa yapım
tekniğine uygun olması açısından, Genel Kurul
aşamasında da bu 21 maddeyle ilgili olarak her ne kadar önergelerimiz
olsa da, bu önergelerimiz genelde yasanın eksiksiz bir dille
yazılması ve uygulamada oluşabilecek hataların önlenmesine
karşılık olarak verilmiştir.
Değerli
milletvekillerim, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı 21 maddeden oluşmakta, 1447 sayılı
önceden çıkarılmış bulunan Ticari İşletme Rehni
Kanununu yürürlükten kaldırmaktadır. Ticari işletmelerin
finansman sorunlarını çözmeyi ve taşınır varlıkların
da rehin konusu olabilmesini öngörmekte ve böylelikle ticari işletmelerin
krediye daha rahat ulaşmasına olanak sağlamaktadır.
Bu tasarı, temelde
KOBİlerin, gerçek ve tüzel kişilerin ticari işlemlerindeki
finansman sorununu aşmak adına atılmış bir olumlu
adımdır. Ancak ne var ki KOBİlerin gelişebilmesi için, KOBİlerin
kazanabilmesi için, KOBİlerin gerçek anlamda işletmelerini
büyütebilmesi için aslında işletme maliyetlerini
aşağıya çekecek desteklerin yapılmasında çok büyük
fayda olacaktır. Geçmişte bunun için birçok kanun teklifi verdik.
Komisyonda da bunu dile getirdik, dedik ki: Maliyetleri etkileyen ve
maliyetleri yükselten, KOBİlerin ve ticari işletmelerin rekabet
gücünü azaltan ve ihracatta olumsuz bir durum yaratan elektrik üzerindeki
yükün, özellikle KDVnin sıfırlanması yönünde bir teklifimiz
vardı, bunu kesinlikle kabul etmediniz.
Ayrıca, TRT katılım payı diye
yüzde 2lik bir pay var. Bu pay gerçek anlamda, inanın işletmelerden,
sanayicilerden ve KOBİlerden ekstra alınan bir paradır. Oran
olarak küçük olmakla birlikte üretim üzerinde maliyeti etkilediğini de
gözden ırak tutmamak gerekiyor. Biliyorsunuz, her bir vatandaş evinde
TRT katılım payını veriyor. Peki, ticari işletmesinde
ikinci kez niye veriyor? Bunun sorusunu sormak ve ticari işletmeler
üzerindeki, KOBİler üzerindeki, sanayiciler üzerindeki bu yükün bir an
önce kaldırılmasına ihtiyaç vardır diye belirtmek
istiyorum.
Önemli olan, yatırımı
yapmış olan işletmecilerin hem para kazanmasına hem kendi
işletmesini büyütmesine hem de yeni yatırımlar yapmasına
olanak sağlayacak bir piyasayı yaratmaktır. Eğer siz bu
piyasayı yaratamıyorsanız, böyle bir oluşumu ülkede
sağlayamıyorsanız artık o işletmelerin büyümesi, yeni
yatırım yapması, istihdam yaratması kesinlikle mümkün
değildir.
KOBİlerin kredi hacmini yükseltirken
bankaların faiz indirimi konusunda da bir çalışma yapılmasına
ihtiyaç vardır diye belirtmek istiyorum.
Tasarı, işlemlerin bürokrasiden
arındırılması için, sürecin ister elektronik ortamda sicil
başvurusuyla isteniyorsa da aynı zamanda da noter onaylı,
yazılı yapılabilmesine olanak sağlayacak bir durumu da düzenlemektedir.
Tasarı üçüncü alacaklıların ve
aynı taşınır üzerinde birden fazla rehini olanların
olası mağduriyetini engellemek için de ek düzenleme yapmaktadır.
Bu da, yeni bir çalışmadır, yeni bir olumlu gelişmedir.
Tasarıda rehin göstermenin şart ve şeklî
usulleri açıklanmakta, rehin işlemleri sırasında belirecek
masrafları kimin karşılayacağını ise
tarafların sözleşme iradesine bırakmaktadır. Hâlbuki burada
yükü hafifletmek adına bankalar üzerinde bırakmanın çok
faydalı olacağını özellikle belirtmek istiyorum.
Ticaret ve sanayi alanından gelen
temsilcilerimizin de görüşlerini bu alanda olumlu sayıyoruz.
Tasarı, finansman erişimi için
işletmenin varlıkları arasında stok ve alacakların,
ham madde, kazanç ve iratların, kira gelirlerinin, onaya tabi olan lisans
ve ruhsatların, ticari plaka ve ticari hatlar ile ticari projelerin de
teminat olarak gösterilebilme olanağını sağlamaktadır.
Bu yönüyle de olumlu bir düzenlemedir.
Bugün yaşanan finansman sorunu
bakımından, taşınır rehininde genişletmeye
ihtiyaç olduğu gerçek ve tüzel kişilerin, işletmelerin
birçoğunda da ortak görüş olduğu da kaçınılmaz bir
gerçektir.
Düzenleme, Komisyon sürecindeki olumlu
görüşümüz çerçevesinde yapılan eklemelerle bizim de Komisyon üyesi
olarak görüşlerimiz dikkate alınmıştır.
Rehine konu olması istenen
taşınır varlığın ekspertiz tarafından
değer tespitinde, rehinli taşınırın birleşmesi
veya karışması hâlinde ve temerrüt sonrası hak kullanımında
yargısal itiraz olanağı da tanınmış
bulunmaktadır.
Olumlu olan bu düzenlemenin uygulamasını
izlemeye ve mağduriyet yaratmamasına özen göstermeye ihtiyaç
vardır.
Değerli milletvekilleri, tasarının
ana hatları böyle olmakla birlikte, ekonomimizin görmezden gelinmeyecek
temel sıkıntıları olduğu bir gerçektir. Ülkemizin içte
barışı bozulmuştur. Terör her tarafa
yayılmıştır. Komşularımızla
ilişkilerimiz bozulmuştur. Birçok konuda ekonomiye
ağırlık vermek yerine iç barışı sağlamak,
terörü önlemek ve bu alanlarda harcama yapmak üzere bir duruma
gelinmiştir. Dolayısıyla, Ekonomi nasıl olursa olsun,
sanayici ne yaparsa yapsın; yatırımcı, KOBİler ne
durumda olursa olsun. gibi bir düşünce Hükûmetin genel kanısı
olarak ortaya çıkmaktadır.
Birçok olumsuz veriyi Hükûmet dikkate almıyor.
Sanki ekonomi iyi gidiyormuş gibi, her şey
tıkırındaymış gibi ve piyasa iyi
çalışıyormuş, yatırımlar iyi gidiyormuş,
üretim yükseliyormuş, ihracat artıyormuş gibi bir
davranış içinde olunmasını anlamakta çok zorlanıyorum
bir iş adamı olarak. Gerçekten, bugün sanayicinin, üreticinin,
KOBİlerin çektiği sıkıntılar ortadadır
değerli arkadaşlarım. Eğer bunları Hükûmet
görmezlikten gelirse, eğer bu işletmeler birer birer kapanmaya devam
ederse, istihdam artmazsa, işsizlik artmaya devam ederse sonuçta,
gerçekten ülkede çıkılmaz bir ekonomik bunalım olacaktır.
Onun için, piyasa gittikçe daralmakta. Yıl başına doğru
daha da tıkanacak; 2017, 2016dan daha kötü bir durumda olacaktır
diye belirtmek istiyorum.
Başta, üretimin üzerindeki yüklerin
hafifletilmesi gerekiyor. Yatırım kanallarının
açılması, yerli ve katma değeri yüksek üretimin de desteklenmesi
gerekiyor. Yerli sanayinin gelişmesi açısından, yerli sermayenin
oluşması açısından, gerçekten hem kullanım yönüyle hem
de yatırım yönüyle yerli sanayinin, yerli üreticinin desteklenmesine
çok büyük ihtiyaç var. Eğer her şeyimizi dışa
bağımlı olarak götürmeye çalışır isek, Bugün her
şey var, her şeyi alıyoruz. diyerek rahat davranırsak
gelecekte ülkemizin kendi ihtiyaçları açısından çok büyük
zorluklar yaşayabileceğini bugünden görmek durumundayız.
İş dünyasının bugün en büyük
sıkıntılarından bir tanesi olan kayyum uygulamasıyla
iş dünyası gerçekten tedirgin edilmektedir. İş dünyası
rahat çalışamıyor. Belki bu işin içinde finansörlük yapan,
bu işle, FETÖyle direkt bağlantısı olanlar olabilir ama
her önüne geleni kayyum atayarak bu ticaretin, bu işletmelerin, bu
fabrikaların çalışmasına engel olursanız, bu
piyasanın tıkanmasına ve daha sonra da ihtiyaçların
karşılanmasına, ekonominin durmasına
Daha sonra da vergi
gibi, sigorta primi gibi birçok ödemelerin de devlete yapılmasında
zorluk çekileceğini de görmek zorundasınız.
Siyasi iktidar on dört yıldır iş
başındadır, iç barışı hâlâ
sağlayabilmiş değildir. Ülkede gerginlik her gün biraz daha
artmaktadır. Olağanüstü hâl uygulamasıyla piyasalar hem içte hem
dışta tedirgin durumdadır. Birçok dış ülkeden gelen,
bizimle beraber ticaret yapan işletmelerin alım yapan görevlileri
bugün Türkiye'ye gelmekten kaçınmaktadır, korkmaktadır. Onun
için, birçok satıcı ülkeye, özellikle satıcı firmalara,
kendi ülkelerine davet etmek suretiyle, ticari işlerin yürütülmesine,
ihracatın bu şekilde devam etmesine olanak sağlayacak teklifler,
bir çalışma bugün sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, eğer
ülkede hem siyasi istikrarı sağlayamazsak hem ülkede parlamenter
sistemi koruyamazsak, ülkemizde kuvvetler ayrılığı
prensibinden ayrılırsak, sadece bir kişinin peşine
takılarak onun dediği sözler çerçevesinde her şeyi düzenlemeye
çalışırsak, ülkenin parlamenter sistemini güçlendireceğimiz
yerde başkanlık sistemine doğru ülkeyi kaydırmaya gayret
edersek, gerçekten, ülkede çıkılmaz bir noktaya doğru
gideceğimizi görmenizi isterim.
Bugün, ülkenin başkanlık sorunu yoktur.
Başkanlık sorunu, gelecekte belki düşünülebilir ama bugün,
ülkenin çok temel, çok önemli sorunları vardır, bunun üzerinde
durulmaya ihtiyaç vardır, bunun üzerinde kafa yormaya ihtiyaç vardır
diye belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak geçmişte de sizlere çok söyledik ama muhalefeti hiç
dinlemiyorsunuz, kendi bildiğinizi yapmaya devam ediyorsunuz. Yanlışlar
da üst üste gelmeye devam ediyor. Bakın, FETÖ terör örgütüyle ilgili konu
böyle olmuştur, PKKyla ilgili konu böyle olmuştur, IŞİDle
ilgili konu böyle olmuştur, Suriyeyle ilgili konu böyle olmuştur. Sonuçta
nereye geldik, biliyor musunuz arkadaşlar? Türkiyeyi on sene daha yerinde
sayacak bir konuma getirdiniz. Bunun farkında olun.
Onun için, lütfen, uyarılarımıza
kulak verin. Bunlar önemli uyarılardır. Lütfen, muhalefeti dikkate
alın. Ülkeyi boşu boşuna, olmayacak işlerle
uğraştırmayın çünkü bu yaptığınız
yanlışların faturası Türkiyeye çok ağır olacak,
bedelini çok ağır ödeyeceğiz. Bu Türk milleti, bu Türk devleti,
bu millet sizin yaptığınız hataların bedelini çok
ağır ödeyecek; bunu görmezlikten gelmeyin. Sadece, çıkıp bu
hataları, bu yanlışları yaptıktan sonra Allah bizi
affetsin, millet bizi affetsin. diyerek bundan kurtulamazsınız
değerli arkadaşlarım. Bunun sonuçları var, bunun
ağır sonuçları var. Bu ağır sonuçlarla hepimiz karşılaşmak
durumunda kalacağız, hepimiz bu bedelleri ödemek durumunda
kalacağız değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisinin programında, özellikle, KOBİlerin büyümesi, güçlenmesi ve
ayrıca, üretimin artırılması yönünde hem vergisini hem
sigorta primini zamanında ödeyen ticari işletmelere, gerçek ve tüzel
kişilere bu ödedikleri vergi ve prim oranı nispetinde faizsiz kredi
verilmesi noktasında bir düşüncesi vardır.
Bakanlığın da bu düşünceyi devreye sokmasına ihtiyaç
olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü, uygulamayı bir an önce
yapabilirsek, bunu ne kadar iyi uygulamaya sokabilirsek üretimin
artacağını, yatırımın artacağını,
ihracatın artacağını ve istihdamın da
artacağını görmek, bilmek durumundayız değerli
arkadaşlarım.
Esas olan, değerli arkadaşlarım,
KOBİlere, ticari işletmelere kredi vererek onu borca boğmak
değil, esas olan onun kendi öz varlığıyla gerçek anlamda
işini yapabilecek, faaliyetini sürdürebilecek, kazancını
gerçekleştirebilecek ve böylelikle hem büyümeyi sağlayacak hem
yaşamını sürdürecek hem de üretimini artıracak bir
ortamın, bir konunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Onun
için, borçlarını artırmaktan öteye, KOBİlere, ticari
işletmelere, özellikle esnaflarımıza, böyle zor bir süreçte,
borçlarını faizsiz olarak ertelemek suretiyle bir kolaylık
sağlanmasının, onlara bir nefes aldırılmasının
da çok büyük ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; OHAL uygulaması başladı. Tabii, OHAL
uygulamasıyla birlikte çok olağanüstü uygulamalar da
başladı. Çok temel olan birçok değişiklik de gerçekleştirilmeye
çalışılıyor. Hâlbuki olağanüstü hâlle olağanüstü
hâli gerektiren konularda düzenlemeler ve uygulamalar yapılması
gerekirken bunun dışına çıkılarak, yetki tecavüzü
yapılarak uygulamalara devam edilmekte, haksızlıklara devam
edilmektedir. Bunlardan vazgeçilmelidir, ülkede iç barış
sağlanmalıdır, komşularımızla ilişkilerimiz
bir an önce düzeltilmelidir. İçte huzuru, içte adaleti, içte hukuku
sağladığımız sürece bu ülkede her türlü işin
kolayca dönebileceğini, KOBİlerimizin de işletmelerimizin de
rahatlıkla çalışabileceğini belirtmek istiyorum.
Hepinizi sevgiyle saygıyla tekrar
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Tasarının tümü üzerinde siyasi parti
grupları adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, şahsı adına söz talep
eden sayın milletvekilleri ile Hükûmete söz vereceğim.
İlk olarak, şahsı adına
Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akgül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, tabii, Komisyonda da tüm partilerin
destekleriyle ve katkılarıyla müştereken
çıkartmış olduğumuz bir kanun tasarısını
görüşüyoruz. Bu konuda desteklerini esirgemeyen tüm parti mensuplarına,
özellikle de Bakanlığımıza ve tüm hizmeti geçen, emek veren
arkadaşlara şükranlarımı sunuyorum.
Gerçekten de önemli bir kanun tasarısı.
Bizim, küçük ve orta boy işletmelerin, esnaf ve sanatkârların özenle
bekledikleri bir kanun tasarısı, onun için de çok önemsiyorum.
Özellikle, krediye, finansmana ulaşımda gerçekten son zamanlarda
çekilen sıkıntıları bir nebze önleyecek bir kanun
tasarısı olarak görüyorum. Bugüne kadar küçük ve orta boy
işletmelerin, esnaf ve sanatkârların özellikle teminat ve kefillikte
çekmiş oldukları güçlüklerin bir nebze bu kanunla bertaraf
edileceğine de inanıyorum.
Tabii, ülkemizde bugüne kadar küçük ve orta boy
işletmelerin en büyük sıkıntısı, öz sermayelerinin
yetersizliği nedeniyle kredi ihtiyaçlarının giderilmemesiydi.
Bugün, çoğu kesimde Türkiyede bu konuda önemli mesafeler
alınmıştır. KOSGEB olsun, diğer kredi garanti
fonları olsun ve özellikle de esnaf kefalet kooperatifleri, son zamanlarda
Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımızın, Başbakan
Yardımcımızın büyük destekleri sayesinde önemli miktarlara
ulaşmıştır. Bugün, esnaf ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla aşağı yukarı 20
milyarı bulmuştur esnaf ve sanatkârın kullandığı
düşük faizli krediler. Bugün yüzde 5 faizle esnaf ve sanatkâr kredi
kullanıyor, diğer yüzde 5i Hazine olarak
karşılanıyor. 20 milyar önemli bir miktardır ve en önemlisi
de bunların içerisinde, bu 20 milyarın kullanımından geri
dönüş tamamen sıfır takiptir. Yani, Türkiye Halk
Bankasının kullandırmış olduğu bu kredilerde 1
kuruşluk bir risk yoktur. Paraların hepsi, güneydoğuda olsun,
diğer bölgelerimizde olsun, tamamı dönmektedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şartlar
ağır olunca öyle olur.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) Yani, en
azından para araya gitmemektedir, takip yoktur, takip
sıfırdır. Tabii, bunun en önemli özelliği esnaf ve kefalet
kooperatifleridir, çünkü kefil onlardır, ödenmeyen krediler onlar
vasıtasıyla kullanılıyor. Ama, Sayın
Başbakanımızın geçenlerde Diyarbakırda
açıklamış olduğu önemli bir şey vardır; terörden
zarar gören esnaf ve sanatkâra sıfır faizli, 50 bin liralık bir
destek sağlanmaktadır. Bugün, Diyarbakırda... Hazinemizin
yarısını karşıladığı ve faizin
diğer yarısının da TESKOMB tarafından
karşılanacağı bir sözümüz vardır. Şu anda oradaki
esnaf ve sanatkâr müracaat etmektedir, en kısa zamanda da bu
sıfır faizli krediyi kullandıracağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Beş
yılda uygulanmadı.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) Tabii, daha önce,
yine 30 bin liralık kredilerle ilgili seçimde söylenen sözler vardı;
bunlardan 7.792 kişi 1 milyar 323 milyon lira para
kullanmıştır ve şu anda onların dönüşleri
sağlanmaktadır. Eğer yine böyle bir imkân çıkarsa... Tabii,
sıfır faiz ile yüzde 5 faiz arasında pek fazla büyük bir miktar
yoktur. Önemli olan, şu anda geçirdiğimiz kanun ta 1971le ilgili bir
kanundu ve gerçekten ihtiyaçlarımıza yetmiyordu. Şu anda,
bununla birlikte, teminat vermekte güçlük çekenlere biraz daha kolaylık
sağlanacaktır. Onun için, bu kanunda emeği geçenlere tekrar
şükranlarımı sunuyorum. Özellikle, işletmelerin taşınırlarının
da güvence altına alınmasında büyük kolaylık sağlanacaktır.
Emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akgül.
Şimdi, Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bu çok önemli reform nedeniyle de Hükûmet
sıralarında oturmaktan dolayı doğrusu
heyecanlıyım, mutluyum çünkü çok önemli bir reformu konuşuyoruz.
Aslında, üç aşağı beş
yukarı bütün dünyada resim benzerdir de Türkiye'deki bir resmi size arz
etmek istiyorum. KOBİler firmaların aşağı yukarı
yüzde 99,8ini oluşturuyor yani dünyada firmaların büyük bir
kısmı mikro düzeydeki firmalar KOBİ düzeyinde. istihdamın
yüzde 74ünü, cironun yaklaşık yüzde 64ünü, ihracatın yüzde
57sini, ithalatın yüzde 38ini. Yani, dikkat ederseniz ekonomik
faaliyetin çok önemli bir kısmını KOBİler yerine getiriyor
fakat KOBİlerin kredi kullanımındaki payı yüzde 26.
Dolayısıyla, şöyle bir sorunla karşı
karşıyayız: KOBİlerin finansmana erişimi önemli bir
sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiyede, bugüne kadar KOBİlerin krediye
erişiminde devlet eliyle çok önemli mekanizmalar oluşturulmakla
birlikte -yani Halk Bankası üzerinden, diğer birtakım destekler
üzerinden- sistem anlamında ilk defa çok önemli bir adım
atıyoruz. Nedir bu adım? Niye bu adım çok önemli?
Şimdi, bakın, Dünya Bankasının
yaptığı bir çalışmaya göre, KOBİlerin
varlıklarının yüzde 44ü makine teçhizat, yüzde 34ü de
alacaklardan oluşuyor. Yani, KOBİlerin varlıkları nedir
diye sorarsanız, yaklaşık yüzde 78i makine, teçhizat ve
alacaklardan oluşuyor fakat bunlar kredi talebinde rehin olarak
kullanılamıyor. Dolayısıyla, finansmana erişimin
önündeki en büyük engel bu. Hâlbuki, KOBİlerin
taşınmazlarının toplam varlıkları içerisindeki
payı sadece yüzde 22. İşte, o nedenle bu çok önemli bir
reformdur.
Şunu söyleyebilirim size: Hazine olarak bu
reformun -ki bir kısmında da ben kendim toplantıları
yönettim- tasarının önemli bir kısmını biz önce
çalıştık. Sonra baktık, aslında ilgili Bakanlık
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Değerli Bakanımızla
da bir araya geldik ve tasarıyı kendilerine devrettik. Bu
tasarıyı hazırlarken bütün kesimlerle çok yakın bir diyalog
kurduk yani sadece finans kesimiyle değil, herkesle. Değerli
Bakanlığımız da yine o istişarelere devam ettiler ve
hakikaten de çok güzel bir tasarıyla karşınızdayız.
Şimdi, Bakanlığımız çok
güzel bir doküman hazırlamış; 26 soru ve cevaptan oluşan,
bu tasarıyı özetleyen ama bugün, anladığım
kadarıyla, anlaşmışsınız Saat sekize kadar
birinci kısmı bitirelim. diye, bana dediler ki: Fazla
konuşma.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle bir
şey yok Sayın Bakan, biz anlaşmadık. Yenikapı
uzlaşmasında biz yokuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Ben de o çerçevede, bu yasanın bütün
çerçevesini size anlatmaktansa önemini vurgulamak istedim.
Dolayısıyla, biz bu soru-cevapları da size
dağıtacağız teknik bir perspektif sunmak açısından.
Aslında, bu sene tabii Türkiye çok büyük
badireler atlattı ve genel hava şu: Reformlar konusunda bir ilerleme
yok şeklinde bir hava var. Aslında, bu yıl şubat
ayında AR-GE reformunu yaptık, önemli bir reform. Mayıs
ayında iş gücü piyasasını yani istihdamı
artıracak, iş gücü piyasasının esnekliğini
artıracak önemli bir reform yaptık. Temmuzda, ağustosta,
özellikle yatırım ortamını iyileştirecek,
işletmeler üzerindeki yükleri azaltacak, tasarrufları artıracak
çok önemli düzenlemeler yaptık ve önümüzdeki dönemde, inşallah,
hepinizin desteğiyle, burada yapacağımız yoğun ve
güzel çalışmalarla Patent Kanunu gibi, onun benzeri birçok -yani
vergi reformundan tutun- reformu inşallah, hep birlikte hayata
geçireceğiz.
Hepinizi tekrar saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Tasarının tümü üzerinde şahsı
adına ikinci konuşmacı Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geneli üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son dönemde sanayide,
ticarette, üretimde yaşanan zorlukların aşılması,
çeşitli desteklerin verilmesi için Komisyonumuzda pek çok
çalışmalar yaptık; AR-GE, Sınai Mülkiyet Kanunu, Elektrik
Piyasası Kanunu tasarılarını görüştük. Hem Komisyonda
hem de Genel Kurul sürecinde sanayinin, ticaretin, üretimin gelişmesi için
tavrımız çok netti. Ekonominin, sanayinin, ticaretin,
tarımın gelişmesi için yasal olarak yapılması gereken
bütün düzenlemelere destek verdik, görüş ve düşüncelerimizi her
platformda ısrarla iktidara ilettik. Bu yasayla ilgili olarak da genel
olarak olumlu bulduğumuzu belirttik ve Komisyon
çalışmalarında gerekli katkıyı sunduk.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu yasa ne
getiriyor, ona kısaca bakmakta fayda var. Bu yasayla üzerinde rehin
hakkı kurulacak olan taşınırların birkaçına
bakıp işlerliğini değerlendirelim.
Alacaklar: Ticaretle uğraşan
milletvekillerimiz var, onların samimiyetiyle sormak istiyorum: Tahsil
edilecek alacak kaldı mı?
Bir diğer madde, çok yıllık ürün
veren ağaçlar. Burada bir ironi mi var? Daha Komisyona gelmedi ama
kamuoyunda tartışılıyor Sayın Bakan, biz de
inceliyoruz. Bir üretim reform tasarısı var; bu taslakta diyorsunuz
ki: Biz zeytin ağaçlarını koruma altında tutmayalım.
Kesene de ağaç başına 60 Türk lirası idari para cezası
verelim. Bu nasıl bir çelişki, anlamakta zorlanıyoruz.
Başka bir madde: Makine ve teçhizat, araç,
ekipman, alet, iş makineleri
Zaten bunların pek çoğu
icralık. İcrada olan bir makineye kim kredi verir?
Diğer hakları da kısaca saymakta
fayda var: Fikrî ve sınai mülkiyete konu haklar, her türlü lisans ve
ruhsatlar, sarf malzemesi, kira gelirleri ve kiracılık hakkı,
stoklar, ticari işletmede plaka ve ticari hatlar rehin olarak
gösterilebilecek.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, küçük ve orta ölçekli işletmeleri
önemsiyoruz. KOBİler ihracatta, ithalatta ve özellikle istihdamda
sunduğu katkılarla ekonominin itici gücünü oluşturuyor.
KOBİlerin sorunlarını da iyi biliyoruz çünkü bu işin
içinden geliyoruz, halkı, esnafı gidip dinliyoruz. KOBİlere
sunduğumuz kredi olanaklarını geliştirelim,
taşınırlarını da rehin göstermelerini
sağlayalım.
Peki, bu krediler nasıl
geri ödenecek? Zorda olan işletmeler nasıl ödeyecek bu kredileri?
Ekonomik olarak sıkıntıda olmasa kredi almak istemez. Kredi
talep eden işletmelerden zaten bankalar bilanço istiyor, KOBİler
açısından. Bilançoda demirbaşlar, mamul, yarı mamul, ham
madde zaten görünüyor. Yani, KOBİler açısından bu yasa çok
fazla bir anlam ifade etmiyor. Çekleri, senetleri protesto edilmiş
şirketlere kredi veriliyor mu? Verilmiyor.
Sizlerle bildiğim bir
bilgiyi paylaşayım: Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Eylül
2016 rakamlarına göre, yılın ilk dokuz ayında protesto
edilen senet 752 bin, parasal tutarı ise 8,5 milyar Türk lirası.
Geçen yılın aynı dönemine göre protesto edilen senet adedi yüzde
3, parasal tutarı ise yüzde 22 oranında artmış. Piyasa bu
durumdayken taşınırları rehin göstererek kredi verseniz ne
anlam ifade eder?
Değerli milletvekilleri, finansa
ulaşım önemli, üretimde rekabet açısından öncelikli olarak
maliyetleri düşürmek de önemli. Eğer biz sadece finansı
düşünürsek, maliyetleri hesaplamazsak hiçbir anlamı olmaz bu
yasanın. Sadece Borç büyüsün, istikrar yürüsün. deriz, gideriz. Bizim,
eğer bu ülkeye hizmetimiz olacaksa maliyetler üzerindeki
çalışmaları yürütmemiz gerekir, girdileri
tartışmamız gerekir. Navlun bedellerindeki vergilere, enerjideki
vergilere, SSK işveren paylarına yani üretimi artıracak yasalara
çalışmamız gerekiyor. Bunun için yapılacak şey
maliyeti düşürmektir, özellikle enerjideki yüksek maliyetleri düşürmek
gerekir. Doğal gazdaki ÖTVyi, elektrikteki TRT payını
kaldırmadan, kayıp kaçak bedelini düşürmeden, asgari ücretteki
vergi yükünü kaldırmadan verdiğiniz teşviğin bir
faydası olmaz.
Değerli milletvekilleri, Komisyonda belirttik,
bir daha belirtelim: Bu yasaya olumlu bakıyoruz. Bir esnafımız
dahi bundan fayda sağlayacak olsa biz buna karşı
çıkmayız. Olumlu gördüklerimizi de eleştirdiklerimizi de
söyledik, işin teknik kısmını mümkün olduğunca
anlatmaya çalıştık ama samimi olmak gerekiyor, bu yasanın
görüşülüp konuşulacağı dönem bu dönem değil.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Ne zaman?
TAHSİN TARHAN (Devamla) Ülkede OHAL ilan
edildiği, KHKlerle Meclisin devre dışı
bırakıldığı bu dönemde teşvik paketi mi
konuşacağız?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Her şeyi
konuşabiliriz.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Halk iradesinin yok
sayıldığı, adaletin, özgürlüklerin olmadığı,
sanayicinin malına el konulduğu bir dönemi yaşıyoruz.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Onlar terörist,
sanayici değil, terörist onlar.
TAHSİN TARHAN (Devamla) - Eğitim
sisteminin çöktüğü bir dönemi yaşarken Teşvik paketleriyle
kredilerin önünü açıyoruz. diyerek bir yere varamayız.
Bugün, haksız yere açığa alınan
öğretmenleri, memurları, at izinin it izine nasıl
karıştığını konuşma günü. Bugün, terör
tehdidi nedeniyle 29 Ekimi, 10 Kasımı, bu ülkenin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürkü anmamızı engelleyen anlayışı
konuşma günü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anacağız, sorun
yok, çözdük.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Arkadaşlar,
bugün cumhuriyeti, adaleti ve demokrasiyi konuşma günü.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 10'uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde siyasi parti
grupları adına söz isteyen sayın milletvekilleri ile
şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
Siyasi parti grupları adına ilk
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teslimsiz taşınır rehin
hakkının güvence olarak kullanılmasının
yaygınlaştırılması, bu rehine konu olan
taşınırların kapsamının genişletilmesi,
taşınır rehinden aleniyet sağlanması ile rehinin
paraya çevrilmesine alternatif yolların sunulması suretiyle
finansmana erişimi kolaylaştırmak amacıyla
hazırlandığı ifade edilen bu kanun tasarısı
oldukça büyük bir öneme sahiptir. 2015 yılına ait küçük ve orta
büyüklükteki girişim istatistiklerine göre 2013 yılında sanayi
ve hizmet sektöründe 2 milyon 695 bin 131 KOBİ girişim faaliyeti
göstermiş, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler toplam girişim
sayısının yüzde 99,8ini oluşturmuştur. 2014
yılında ihracatın yüzde 56,4ü, ithalatın ise yüzde 37,8i
KOBİlerce gerçekleştirilmiştir.
KOBİlerin sanayi, hizmet ve ticaret
alanındaki yeri ve önemi yukarıda verilen rakamlarla açıkça
görülmektedir. Ancak, bir başka araştırmaya göre de
KOBİlerin yüzde 60ı ilk beş yılın sonunda
kapanmaktadır. Kapanma sebeplerinin temelinde ise finansal sorunların
olduğu analiz edilmiştir. Bu durum, öz sermaye yetersizliği
durumunda büyük emeklerin de heba olduğunu göstermektedir. Bilinçsiz
finansman modellerinin seçimiyle büyük zararlar edilebileceğinin en önemli
göstergelerinden biri de budur.
Hâlihazırda yürürlükte olan kanunun
yetersizliği de başarısızlık sürecine katkı
sağlamaktadır. 1971 yılında dünyaya ve ülke ekonomisinin
şartlarına göre hazırlanmış kanunun güncellenmesi,
kredi kullanma olanağının genişletilerek
taşınır rehine daha yaygın bir uygulama alanı
kazandırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısıyla
taşınır malların kapsamı genişletilmekte, rehine
konu taşınır varlıklar artırılmaktadır.
Ticari rehine taraf olabileceklerin kapsamı genişletilmekte, rehin
verenin mevcut ve müstakbel varlıkları ile bunların getirileri,
kapsam dâhiline alınmaktadır. Üçüncü bir kişiye
taşınır malını bir başkası adına rehin
etme imkânı ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, rehinin
paraya çevrilmesi sürecinde alternatif yolların ortaya konulması suretiyle
finansmana erişim kolaylığı sağlanmaya
çalışılmıştır. Rehin alacakları
arasında öncelikle, öncelik sırası belirlenmesine ilişkin
hususlara açıklık getirilmektedir. Böyle bir tasarının
hazırlanmasıyla, çiftçinin ve esnafın, tacirin, her kesimin
borçlanma ve kaynağa ulaşmasının kolaylaşması
amaçlanmaktadır. Esnaflar ve tacirler arasında rehin
uygulamasının yaygın olarak kullanılmasıyla, ticari
ilişkilerin finansmanının rehin, tefeci ve bunun gibi ticaretin
doğal seyrine uygun olmayan yer yer gayrikanuni yollarla yapılabilmesinin
de önü açılmaktadır. Ayrıca, esnaf ve tacirler arasında
rehin uygulamasına izin verilmesinin ekonomide bir tür trampa modelinin
ortaya çıkmasına da meydan verebileceği söylenmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
asıl amacı ekonomide beklenen kaynak
sıkıntısının aşılmasıdır ancak
gerekçelerde bu hususa hiç değinilmemektedir. Böyle bir
tasarının hazırlanmasıyla çiftçi ve esnaf, tacir, her
kesimin borçlanma ve kaynağa ulaşması
kolaylaştırılmaya çalışılmaktadır.
Tasarı uygun görülmekle beraber Komisyonda belirttiğim hususları
da dikkate alarak, KOBİlerin organizasyonu, pazarlama, ürün ve süreç
geliştirme ile yenileme konularında da aktif
katılımlarının olması, finansal desteğin
sürdürülebilir yöntemlerle sağlanması gerektiği
değerlendirilmelidir.
Ancak, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannameleri
ve parti programlarında yer alan, KOBİlere yönelik
iyileştirmelere de ihtiyaç olduğu açıktır. KOBİlerin
finansmana ulaşma konusunda yaşadıkları sorunları ve
know how üretimi, sermaye miktarı ve özellikle bilgi ve iletişim
alanlarındaki modern teknolojiye erişmeleri ve
sağladığı avantajlardan faydalanma kabiliyeti
açısından yaşadıkları olumsuzlukları giderecek
önlemler alınmalıdır. Türkiye Kalkınma Bankasının
yeniden yapılandırılması ve KOBİ finansmanında
etkin bir şekilde kullanılması şarttır.
Özellikle bölgeler arası gelişmişlik farkının
giderilmesine yönelik projelerin desteklenmesi gerekmektedir. KOBİleri,
esnaf ve sanatkârları, çiftçiyi ve diğer
vatandaşlarımızı borç ve yüksek faiz sarmalının
neden olduğu yoksulluk tuzağından kurtarmak amacıyla
finansal borçların yeniden yapılandırılması için
gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Dağınık ve bireysel işleyen KOBİlerin yerine
uluslararası piyasaları tanıyan ve entegre olan KOBİler
ile KOBİler tarafından üretilecek mal ve hizmetlerde standartların
oluşturulması, kalitenin yükseltilmesi ve pazara ulaşımda
bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılmasının
yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
Yukarıda belirttiğim hususlar dikkate
alınarak yapılacak çalışmalar sonunda, değişime
ve gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek,
uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim
anlayışını benimsemiş KOBİler Türk ekonomisinin
temel dinamiği olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bir Hatay milletvekili
olarak temsil ettiğim aziz milletin her bir ferdi gibi ben de ülkemizin
çevresinde yaşanmakta olan savaşlardan dolayı büyük bir üzüntü
içerisindeyim. Pazartesi gecesi 01.40ta dünyaya ilan edilen askerî harekâtla
Musulun IŞİDden temizliği
için düğmeye basılmıştır. 350 kilometre
sınır uzunluğuna sahip olduğumuz Irakta yaşananlara
Türkiyenin kayıtsız kalması mümkün değildir. Özellikle de
Musulun ve Musulda yaşayan kardeşlerimizin varlık ve
çıkarlarını müdafaa etmek ülkemizin en tabii hakkı ve
boynunun borcudur. Musuldan IŞİDin sökülüp atılması ve bu
Türkmen şehrinin asıl ve hak eden sahiplerine teslimi muhakkak
suretle sağlanmalıdır.
Genel Başkanımız ve liderimiz
Sayın Devlet Bahçelinin bu haftaki grup toplantısında
yapmış olduğu konuşmada üstünde durduğu konular olan,
başta PKK olmak üzere Türkiye düşmanlarının Irak
topraklarında mevzi elde etmesi ne dostluğa sığacak ne de
komşuluk hukukuyla bağdaşacaktır. Türkiyeyi Musuldan uzak
tutma gayretleri, Başikadan çıkması için zorlama çabaları
neye ve kime hizmet etmektedir? Başikaya Türk Silahlı Kuvvetleri
davet edilirken bir şey yoktu da şimdi mi oldu? Türkmenler katliama
maruz kalırken, Türkmenelinin demografik omurgası bozulurken Irak ne
yapıyordu, neyle meşgul oluyordu? Türkmenelini çaresizliğe terk
etmeyiz, etmemeliyiz. Kerkük Türktür; Musul, Telafer, Türkün öz yurdudur.
Türkiye'nin Irak topraklarının
bütünlüğüne saygısı vardır ancak Türkiye Musul konusunda
seyirci kalmamalıdır, diplomasinin tüm yolları mutlaka
kullanılmalıdır. açıklamaları üzerinde dikkatle
durulması gereken tespitler olup Irakta gelişen olaylar çerçevesinde
Türkiye meşru müdafaa hakkını kullanmak durumundadır diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Ahrazoğlu konuştu.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüz küresel
rekabet ortamında çevresel faktörlerde yaşanan hızlı
gelişmeler, işletmelerin kriz olarak adlandırılabilecek
durumlarla karşı karşıya kalmasına yol
açmaktadır. Krizler gerek ulusal gerekse uluslararası nedenlerden
kaynaklanabileceği gibi, işletmenin bağlı bulunduğu
sektör veya işletmenin kendisinden de kaynaklanabilmektedir.
Tabii, üzerinde görüştüğümüz kanun
tasarısı özelinde alınan tedbirler ve zamanlamaya
baktığımızda küçük ve orta ölçekli işletmelerin
yaşadıkları krizin en önemli sebeplerinden biri, AKPnin on dört
yıllık iktidarı boyunca büyük sermayeleri kayıran,
palazlandıran, her türlü vergiden, denetimden neredeyse
arındıran, zengini daha da zenginleştiren, kendi
yağında kavrulmaya çalışan küçük işletmeleri ise acımasız
rekabet koşullarına karşı savunmasız bırakan
politikalarıdır.
Değerli milletvekilleri, elbette içinde
bulunduğumuz zaman diliminde KOBİlerin can çekişir bir durumda
olmalarının en büyük sebeplerinden biri de AKP Hükûmetinin özellikle
son bir yıldır içeride ve dışarıda savaş,
gerginlik, kutuplaştırma politikalarına paralel biçimde
gelişen güvensiz ve güvenliksiz yaşam ortamıdır. Son bir
yıldır ülkemizin içerisine sürüklendiği durum yabancı
sermayenin sürekli bir biçimde ülkeyi terk etmesini tetiklemiş, Türkiye
yatırım yapılamaz bir ülke konumuna getirilmiş, uluslararası
finans kuruluşlarının ardı ardına yaptıkları
kredi notu düşürme kararlarını da beraberinde getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, KOBİler gelişmiş ve
gelişmekte olan bütün ülkelerde gerek toplam işletmelerin ve gerekse
toplam istihdamın önemli bir kısmını oluşturmakta,
üretim, ihracat ve katma değer içinde önemli bir yere sahip
bulunmaktadırlar. KOBİlerin ülke ekonomisindeki rolleri ihmal
edilemez, hafife alınamaz boyutlardadır. Elbette ülke ekonomilerinin
bozulan istikrarlarını yeniden sağlayabilmek için ekonomik kriz
dönemlerinde KOBİlere gerekli finansman desteğinin verilmesi
gerekmektedir, bu çok önemli bir durumdur. Ancak, önümüze gelen tasarıya
baktığımızda, gerekçe ve alınacak tedbirler şu
şekilde özetlenmektedir:
Tasarıyla, işletmelerin finansmanına
erişimini kolaylaştırmayı amaçlayan düzenlemeler hayata
geçirilecektir. Bu işletmelerin finansmana erişiminde güvence olarak
kullanabilecekleri alternatif unsurlar getirilmektedir. İşletmeler
tarafından temin edilmesi planlanan müstakbel varlıklar ile
taşınır varlıkların gelirleri de rehin edilebilecek
unsurlar arasına alınmıştır. Yine, rehin
alacaklılarının rehin haklarını güvence altına
almak amacıyla rehinin paraya çevrilmesinde etkin bir mekanizma
öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki
KOBİ olarak nitelendirdiğimiz işletmeler çoğunlukla ya aile
işletmeleridir ya da şahıs işletmeleridir. Şimdi, bu
tasarıyla KOBİlere denilmektedir ki İşleriniz kötü
gittiği için ve yeterli sermayeniz ve taşınmazınız
bulunmadığında bankalar size kredi vermiyorlar, öyleyse siz
taşınabilir mallarınızı da rehin vermelisiniz. Bu
koşullar altında bankalar size belki kredi sağlayabilirler.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı küçük
ve orta ölçekli işletmelerin işlerini iyileştirmek
noktasında hiçbir karşılığı olmayan düzenlemeler
içermektedir. Aksine KOBİleri daha fazla borçlandıran, var olan
borcu yayarak daha fazla faiz ödeten düzenlemeler vardır.
Diğer taraftan, KOBİlerin
taşınmazlarının yanında taşınabilir
mülklerine de göz diken, taşınabilir mülklerini ipotek ettiren, rehin
alan bir anlayış hâkimdir. Hükûmet KOBİleri acımasız
bir rehineci sisteme teslim etmektedir.
Değerli milletvekilleri, KOBİler
işletme faaliyetleri sırasında en çok finansman sorunlarıyla
karşılaşmaktadırlar. Ekonomideki esnekliklerine rağmen
varlıklarını devam ettirebilmeleri ve büyümeleri için gerekli en
önemli unsur finansman meselesidir ancak KOBİlerin finansal
sorunlarını ülkenin genel ekonomik yapısından ayrı
düşünmek olanaksızdır. Dolayısıyla, ülkenin
ekonomisini on dört yıldır AKP Hükûmeti yönettiğine göre,
KOBİlerin bugün içerisinde bulundukları içler acısı durum
AKPnin bir eseridir. Dolayısıyla, Hükûmet yetkililerinin öncelikle
bu konuda bir öz eleştiri yapıp ardından KOBİlerin
sorunlarını yapısal olarak çözmeye çalışan gerçekçi
çözümlemelere odaklanmaları gerekmektedir. Yoksa bu tasarı
KOBİleri daha fazla borç ve faiz batağına sürükleyecek ve
borcunu ödeyemediğinde -ki bu ekonomik kriz hâli devam ettikçe
ödeyemeyecektir- elinde bulunan taşınabilir mallarını da
kaybeden binlerce mağdur insan daha ortaya çıkacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, sadece AKPnin pervasız dış
politikaları neticesinde bu yıl ülkemize turist gelmemiştir.
Binlerce otel, restoran ve buna bağlı sektörler milyarlarca lira
zarar görmüşlerdir. Bu sektörlerde çalışan yüz binlerce
yurttaşımız işsiz kalmıştır ve buna
bağlı olarak henüz üzerinde nitelikli bir araştırma
yapılmamış sosyoekonomik problem ortaya
çıkmıştır. Basit bir mantıkla düşünürsek
işletmesi zarar eden bir işveren işletmesini kapatmaktadır.
İşletme kapatılınca çalışanlar işsiz
kalmaktadır. Çalışanlar işsiz kalınca insanlar
ailelerinin ihtiyaçlarını gideremez duruma düşmektedirler. Bunun
sonucunda mutsuz aileler, mutsuz çocuklar, iyi beslenemeyen, temel
ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek duruma gelen yurttaşlar
topluluğu oluşmaktadır. Sonrasında, borçlarını
ödeyemeyen, icra ve hacizlerle yüz yüze bırakılan yurttaşlar
topluluğu oluşmaktadır. Sonrasında, kapkaççılık
yapma, araçların camlarını patlatarak eşya çalma, ev ve
iş yeri hırsızlıkları, para yüzünden yaralama,
öldürme, boşanma ve intihar vakaları hepinizin bildiği
olaylardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; anlatmak istediğimiz
şudur: Hükûmetlerin politikaları ekonomik krizlerin, toplumsal
travmaların önemli sebeplerinden birisidir. Türkiye özelinde
düşündüğümüzde bu daha da berraktır. Ülkenin içerisinde
bulunduğu ekonomik ve buna bağlı diğer pek çok krizin
sebebi on dört yıldır bu ülkeyi yöneten Hükûmettir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bankalar tarafından
derecelendirmeye tabi tutulacak olan KOBİlerin değerlendirilecek
olan özelliklerinin en başında sahip olduğu işletme
sermayesi gelmektedir. Nitekim güçlü sermaye yapısına sahip
KOBİlere verilen kredi maliyetlerinin diğer KOBİlere verilen
kredilerle karşılaştırıldığında daha
düşük olduğu görülmektedir. KOBİlerin ihtiyaç duydukları
kısa vadeli kaynak için ise finans kuruluşları kendi
kaynaklarını kullandırma konusunda isteksiz
davranmaktadırlar. Finans kuruluşları riskli gördükleri
işletmelerle kredi ilişkisine girmek istememektedir. Şimdi, bu
gerçeklik ortadayken fiilen bir karşılık doğurmayacak bu
yasa tasarısı, düzenlemeler yüzeysel kalmaktadır,
KOBİlerin gerçek sorunlarını çözmekten uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son bir yıldır
yurttaşlarımız bir bombalı saldırıya kurban gitme
kaygısı, kuşkusu, ürkekliği, patolojisi, yaşama
kaygısıyla şehir merkezlerine inmekten bile imtina eder duruma
getirilmiş bulunmaktadırlar. Elbette, yalnız başına bu
durum bile ekonomik canlılığı son derece olumsuz yönde
etkilemektedir. Bunu dükkânların camlarına
yapıştırılmış devren kiralık, devren
satılık ilanlarının çokluğundan da gözlemlememiz
mümkündür.
Netice itibarıyla, KOBİlerin
yaşadığı ekonomik krizi Hükûmetin iç ve dış
politikalarının genel ülke ekonomisinde yarattığı
sorunlardan bağımsız düşünmek olanaksızdır. Bu
nedenle, ülkede ekonominin canlanmasını sağlayacak tedbir, daha
fazla borçlanabilme, daha fazla faize boğulma, varını
yoğunu ipotek ettirerek ayakta kalmaya çalışmanın
özendirilmesi değil, ticaretin, alışverişin
canlanmasına olumlu katkı sağlayacak huzur, istikrar ve güven
ortamının sağlanmasıdır.
Çatışmaların, patlamaların,
haksız, hukuksuz uygulamaların her geçen gün arttığı
bir ülkede yurttaşların tüketim eğilimlerinin de bundan nasibini
alması kaçınılmazdır. Hükûmetin de gayet iyi bildiği
gibi, olması gereken, bu nedenlerle de buradan
çağrılarımızı ve uyarılarımızı
sürekli yinelemek durumundayız. Birçok sorunumuzun, özellikle de üzerinde
görüştüğümüz ekonomik içerikli sorunların gerçek çözüm yolunun
barıştan, demokrasiden, huzur, istikrar ve güven
duygularının geliştirilmesinden geçtiğini bir kez daha bu
Parlamentoya ve Türkiye kamuoyuna belirtiyor, tekrar hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tacettin Bayır İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bayır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ticari İşlemlerde Taşınır
Rehni Kanunu Tasarısı üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, olağanüstü hâlin Türkiye ticaretine, sanayisine, esnafına, hatta
kamu kurum ve kuruluşlarına yansıyan çok ciddi olumsuz
tarafları var. Piyasa koşullarından etkilenen
esnafımız gerçekten zor durumda. Üretim sevdalısı
sanayicimiz gerçekten zor durumda. Komşu ülkelerle olan
ilişkilerimizden kaynaklı ihracatımız zor durumda, hatta
durma noktasında. Sonuç olarak, perişan durumda olan köylü, dar
gelirli ve çalışanlarımıza bir de bu kesimler eklendi. Kamu
personel alımları için kısa bir süre önce verdiğimiz,
mülakatların kamera kaydıyla alınması önergemiz ne
yazık ki AKP oylarıyla reddedildi ve bunun niye reddedildiğini
yeni yeni anlar gibiyiz çalan telefonlardan. Sizler gibi düşünmeyen
insanları tespit etmek için ne yazık ki kamu mülakatlarında
şu soruyu sorduğunuz iddia edilmektedir: Türkiye'nin
yetiştirdiği son yüzyıldaki en büyük lider kimdir? A) Mustafa
Kemal Atatürk B) Tayyip Erdoğan Kamuya alacağınız
çalışanlarla ilgili bu soruyu sorduğunuzda -partinizin kurucu
kişisi ile bu toprakların yetiştirmiş olduğu en büyük
devrimci lider olan, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkü
kıyaslamak- tüm dünyanın liderliğini kabul ettiği,
cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimizin adını verenleri eleyerek
Sayın Cumhurbaşkanımızın adını verenleri
işe yerleştirdiğiniz ifade edilmektedir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok, öyle bir şey
yok.
TACETTİN BAYIR (Devamla) - Seçmeli ders diye
koyduğunuz Arapçayı okul idarecileri, okul yöneticileri velilere
baskı yaparak zorla tercih yapmalarını istemekte, eğer
Arapça ders tercihini kullanmazlarsa çocuğu okula kaydetmeyeceklerinin
tehdidini savurmaktadırlar. Bununla ilgili de çok sayıda şikâyet
alıyoruz. 15 Temmuzu bahane ederek çocuklarımızın
okullarını kapatıp velilerimizi, öğretmenlerimizi ve
geleceğimiz olan, teminatımız olan çocuklarımızı
FETÖcü okulda okumuşlar. diye âdeta damgaladınız. Örgütlü
toplumdan korktuğunuz için sendikalara baskı uygulayıp sayı
zorlaması getirdiniz. Şimdi, kendinize yakın olan
sendikacılara da FETÖyü temizleme işi bitti, şimdi sol
tandanslı sendikacıları ve üyelerini gözaltına
alacağız. diyerek korku imparatorluğu yaratıp
sendikalı işçi sayısını azaltarak kasım
ayında devreye girecek uygulamayla o sendikaları kapatma hesabı
içindesiniz.
On binlerce öğretmeni görevinden
uzaklaştırdınız. On dört yıl içinde eğitim
sistemini hallettiniz. Çünkü -asıl istediğiniz- sorgulamayan,
araştırmayan cahil bir toplum yaratmak istiyorsunuz.
Öğretmenlerin evine götüreceği ekmeği onlara çok gördünüz,
onları açlığa, sefalete sürüklediniz.
Yandaş medyayla toplumu âdeta hipnoz ederek on
dört yıllık iktidarınızda cumhuriyet ve değerlerini
sistemli bir biçimde yok ettiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ekonomiyi düzelteceğiz. dediniz; cari
açıkla, dış borçla ekonomiyi çökertip esnafımızı,
ticaret erbabını, sanayiciyi borcunu ve vergisini ödeyemez hâle
getirdiniz. 2002 yılında sıfır sorunla
aldığınız dış politikayı ne yazık ki
mahvettiniz. Komşu ülkelerle barış içinde yaşayan
ülkemizin, üretim sevdalısı ihracat yapan sanayicinin ihracat
yapmasının önünü tıkadınız. Fabrikaların
kapanmasına neden oldunuz ve 6 milyon insanı işsizliğe mahkûm
ettiniz. İşsizlik ve çaresizlikten intihar eden bir işsizler
ordusu yarattınız.
15 Temmuzdan sonra, sadece vatan borcu için, vatan
borcunu ödemek için kınalı kuzularını askere gönderen,
vatanına ve bayrağına sahip çıkan, komutanın emriyle
Tatbikata gidiyoruz. diye kandırılan askerlerimizi gözaltına
aldınız. Günahsız insanları FETÖcü diye
damgaladınız, anaların babaların ciğerini
dağladınız. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
vatanımızın, bayrağımızın bekçisi olan Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin itibarını yerle bir ettiniz.
Ülkesi ve bayrağı için PKK terörüyle
çarpışıp can veren polis, asker, sivil şehitlerimiz ile 15
Temmuz gecesi can veren şehitlerimizi
ayrıştırdınız, şehitlerimizin kemiklerini
sızlattınız.
2023 yılındaki hedefinize ya da sizin ifadenizle
menzilinize yedi yıl kaldı. OHALi çıkararak, Meclisi baypas
ederek kanun hükmündeki kararnamelerle, tek adam iradesinin emirleriyle yasalar
çıkarmaya devam ediyorsunuz. Tüm bunları yapmayı kendinize hak
görüyor, Biz yüzde 50 oy aldık. diyerek size oy vermeyen diğer
yüzde 50yi yok sayıyorsunuz. Uygulamalarınızda kurunun
arasında ne yazık ki yaşı da yakıyorsunuz. Cumhuriyet
kurulduğu günden günümüze, Atatürk ve cumhuriyetle hesaplaşma içindesiniz.
Bunu artık itiraf edin, hilafeti getirme hayali içindesiniz.
Bu topluma ne kadar baskı yaparsanız
yapın, ne kadar hipnoz ederseniz edin, ne kadar işsiz
bırakırsanız bırakın, ne kadar açlığa mahkûm
ederseniz edin başaramayacaksınız. Bu ülkenin insanı
Mustafa Kemal Atatürkün yolundan ve onun aydınlanma devrimlerinden
vazgeçmeyecektir, vazgeçmeyecektir, vazgeçmeyecektir!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim. Az önceki kıymetli hatip
ısrarla, AK PARTİnin, Hükûmetin cumhuriyetin değerleriyle
sorunu olduğunu söylediler. Dün de bunu konuşmuştuk Mecliste
uzun uzun. AK PARTİnin hiçbir kademesinin cumhuriyetle, 29 Ekimle asla
bir sorunu yoktur. Bizim ortak olan değerlerimiz, paydalarımız
da hiçbir partinin tekelinde değildir, böyle bir yetkisi yoktur kimsenin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bazı ifadelerine
ve yetkililerin Musul operasyonuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gün boyu ekonomiyle ilgili bir gündem üzerinde
tartışmalar yürütüyoruz ve şu anda da doğrudan ekonomiyi
ilgilendiren bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Biz bugün
vermiş olduğumuz önergede de şunu söyledik: İç ve
dış politikada temel değişiklikler olmadan bu tarz palyatif
çözümlerle mevcut ekonomik sorunları aşmak mümkün değildir.
Şu anda o iddiamızı devam ettiriyoruz.
Ben, şimdi, bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğanın yapmış olduğu bir konuşmayı Genel
Kurulun ve Türkiye kamuoyunun bilgisine sunacağım. Böyle bir
anlayışla hangi ekonomik sorunlar çözülür noktasında bütün Genel
Kurulun ve kamuoyunun takdirine bu bilgiyi sunmak istiyorum. Diyor ki: Dün
akşam Sayın Putin'le bir telefon görüşmemiz oldu. Görüşmede
Halep'i konuştuk. Saat 22.00 itibarıyla orada hava
bombardımanlarını durdurduklarını ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) El
Nusra'nın altını çiziyorum, El Nusranın yani El Kaidenin
kolu olan örgütün- orayı terk etmesi noktasında kendilerinin
ricaları oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli
talimatları verdik, onlar da bu çalışmaları yapmak
suretiyle El Nusra'nın Halep'ten çıkması için gerekli
girişimleri başlatmışlar. Skandal bir açıklama. El
Kaidenin kolu olan El Nusrayla ilgili Putin hangi hukuka dayanarak
Türkiyeden ya da Türkiye Cumhurbaşkanından ricacı oluyor? El
Nusra ile Erdoğan ya da AKP arasındaki hukuk nedir? Talimat
verdiği bu arkadaşlar kimlerdir? Bu arkadaşların El
Nusrayla ilişkisi nedir? Bu açıklamanın ne anlama
geldiğini AKPliler biliyor mu? 11 Eylül saldırısını
yapan bir terör örgütünün Suriye koluyla ilgili eğer dünya liderleri bu
ülkenin Cumhurbaşkanından ricacı duruma geçiyorlarsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Baluken, açıyorum mikrofonunuzu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
yani
böyle bir pozisyon ortaya çıkmışsa biz ne
yatırımından, ne üretiminden, ne istihdamından, ne
ekonomisinden bahsedeceğiz?
Dün de ben Musul operasyonuyla ilgili
Başbakanın yarım saat içerisindeki iki çelişkili bilgisini
burada bakanlara ve AKPli yetkililere sordum, cevap verilmeden Meclis
kapandı. Yani hiç olmazsa Meclisin bilgi edinme hakkı
doğrultusunda bu sorduğumuz sorulara bir cevap verin. El Kaide ile El
Nusrayla AKPnin, Erdoğanın nasıl bir hukuku var ki dünya
liderleri ricacı oluyor?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde şahsı
adına Hasan Sert, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sert. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN SERT (İstanbul) Sayın Başkan
ve değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
418 sıra sayılı 21 maddeden
oluşan Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde konuşma yapmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Biliyorsunuz bu kanun
tasarısı Komisyonda 18 Ağustos 2016 tarihinde
görüşülmüştü ve görüşmeler sırasında çok önemli,
değerli katkılar yapan Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma
ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürü borç bilirim.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, devletler ve ülkeler ekonomi ve
ticaretle kalkınırlar ve büyürler. Devlet ve siyaset büyümenin yolunu
açar, bürokrasi destekler, iş dünyası ise büyümeyi gerçekleştirecek
üretim ve ihracata katkı yaparlar. Üretim ve ihracatın
artmasıyla işsizlik azalır, kişi başı gelir
artar, ülkenin ekonomik değerlerinde pozitif gelişmeler olur.
İş dünyası ve KOBİlerin finansmana erişiminin
zorlaşması üretim ve ihracat hevesini kırmaktadır.
Girişimcilik performansı hayli yüksek olan Türk insanının
ve işletmelerinin en büyük problemi finansmana erişimdir. Finansmana
erişimde kullanılan kaynaklar ise bankalar ve finans
kurumlarıdır. Bankalar ve finans kurumları ise özellikle
KOBİlere ve iş dünyasına finansal destek sağlamak için
ciddi teminat zorlukları çıkarmaktadırlar. Bugün görüşmekte
olduğumuz 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı bu
açığı kapatmak ve finansa ulaşım zorluğunu
gidermek için hazırlanmış bir yasa tasarısıdır.
Bu yasayla işletmelerin finans temininde verilecek olan rehinin sadece
gayrimenkul ve tapulardan ibaret değil, taşınan varlık
üzerinden de rehin hakkı oluşturmasını
sağlamaktadır. Bu kanun tasarısı, taşınır
rehin hakkının güvence olarak
yaygınlaştırılması, rehine konu olan taşınırların
kapsamının genişletilmesi, taşınır rehinde
aleniyetin sağlanması, rehinin paraya çevrilmesinde alternatif
yolların bulunması, rehin hakkı tesisinin oluşması
gibi avantajları içermektedir. Bu suretle iş dünyasının
finansmana erişimi kolaylaştırılmaya
çalışılacaktır.
Bu yasanın işleyişine bakacak olursak
rehini veren ile alacaklı arasında imzalanan ve rehin
hakkını tesis eden rehin sözleşmesiyle bu tesis edilecektir.
Anlaşma, özel yetkililerin huzurunda imzalar atılarak geçerlilik
kazanmış olacaktır. Rehin hakkı, sözleşmenin sicile
tescil edilmesiyle onaylanmış olacaktır. Rehinin
sağladığı güvence, tescilde belirtilen tutar ve derecesiyle
sınırlıdır.
Rehinin değerini tespit amacıyla,
ekspertiz hizmetinden yardım alınabilir, icra daireleri rehin değerini
tespite yardımcı olur. Ekspertiz ücretlerini ise Bakanlık ek bir
genelgeyle belirler. Ekspertizin yeterliliğini ise Bakanlık ek bir
yönetmelikle tespit edecektir.
Kanun tasarısının önemli
maddelerinden birinde, rehin tutarına üst limit getirilerek rehin verenin
tüm taşınırları yerine ihtiyaç kadar
taşınırın rehin edilmesi zorunlu
kılınmıştır. Yine bir başka avantaj ise aynı
taşınır varlık birden çok rehine konu olabilecektir.
Bu kanunla elde edilen en önemli avantajları
sayacak olursak: Alacaklar, çok yıllık ürün veren ağaçlar, fikrî
ve sınai mülkiyete konu olan haklar, ham madde, hayvanlar, her türlü
kazanç ve icatlar, başka bir sicile kaydı öngörülmeyen her türlü
lisans ve ruhsatlar, kira gelirleri, makine ve teçhizatlar yine rehin olarak
kullanılacaktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak birkaç
konuyu daha söyleyerek konuşmamı tamamlamak istiyorum: Türkiyenin
Musul operasyonunda daha aktif görev almasını, olağanüstü hâlin
memlekete güven sağlanana kadar devam etmesini; PKK, YPG, IŞİD,
FETÖyle amansız bir mücadelenin devam etmesini; Türk-Kürt
kardeşliğinin toplumun bütün kesimlerine
yaygınlaştırılmasını, doğudaki
aşiretlerin yapmış olduğu birlik beraberlik
çağrılarının çok önemli olduğunu ve desteklenmesi
gerektiğini, yurtta sulh konseyine en ağır cezalar verilmesi
gerektiğini söylerken çıkacak yasanın ülkemize ve iş
dünyasına hayır ve başarı getirmesini Cenab-ı
Allahtan temenni eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sert.
Birinci bölüm üzerinde şahsı adına
ikinci konuşmacı Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli
Meclisimizin üyeleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili konuşacaktım ancak dün
akşamüstü bizim İnegöl İlçe
Başkanlığımıza bir vatandaş tarafından
bıçaklı saldırı girişiminden dolayı hem onunla
başlayarak hem de olağanüstü hâl, KHKlar ve ülkenin içinde
bulunduğu durumla ilgili bir konuşma yapmaya karar verdim.
Bir vatandaş, televizyon programında bizim
Genel Başkanımızı izleyerek ve aşırı
derecede alkol alarak -179 promil- ondan sonra sinirlenip, kalkıp eline
bıçağı alıp -daha önce de siyasi olarak Düzce İl
Başkanımıza yapılan gibi, diğer saldırılar
gibi- İnegöl İlçe Başkanlığımızın
kapısını çalıp, Nerede ilçe başkanı? deyip -ki
Allahtan o saniye ilçe başkanımız binada değil- ve hemen
kapının kapatılıp polislerin gelmesiyle gözaltına
alınıyor ve sorgusunda şunu söylüyor: İşte,
beğenmedim konuşmayı, o yüzden de gidip şahsi bir meselesi
de yok, tanımıyor da- ilçeyi bastım. diyor. Nereden bu sonuca
varıyoruz, neden böyle bir davranış içine giriyor? Eğer
ülkede o kadar fazla kinle ötekileştirmeye, insanları
ayrıştırmaya giderseniz bir konuşmayı beğenmeyen vatandaş
eline alıp bıçağı, silahı, gidip bir siyasi partinin
ilçe merkezini basabiliyor.
Baktığınızda, vatandaş kim?
Sizin bu FETÖcüleri içeri atmak için çıkardığınız, 16
tane sabıkası olan, içeriden yeni çıkmış, denetimli
serbestlikle salınmış bir vatandaş. Yani FETÖcülere yer
açarken birçok sabıkalı insanı dışarı
saldınız. O insanlar da şimdi, bir ay bile geçmeden aynı
suçu işleyip içeri giriyor ve bunlar olurken biz neyi konuşuyoruz? Başkanlık
sistemi. Bugün gene sizin Genel Başkan Yardımcınızın
açıklamasıyla Nisanda başkanlık sistemi olabilir.
dediniz.
Peki, daha üç ay önce, bu Mecliste 4 partinin
imzasıyla, Meclis Başkanının imzasıyla ne
konuşuyorduk? Birlik beraberlik, Yenikapı ruhu. Ne deniyordu o metnin
bir bölümünde? Unutulmamalıdır ki Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kurtuluş Savaşını yöneten, Türkiyenin demokrasiye
geçişini gerçekleştiren, demokratik parlamenter sistemi yıllar
içinde geliştirmiş, bir milleti yokluk ve yoksulluktan alıp muasır
medeniyetler seviyesine çıkarmış bir parlamento. Yani
demokratik parlamenter sistem vurgusu yapmışız 4 parti. Bugün
neyi konuşuyoruz? Tek adamın, tek iktidarına doğru
referandum yapalım, buradan 330 çıksın, halka soralım. E
peki, daha üç ay önce neyin imzasını attık hep birlikte?
Demokratik parlamenter sistemin devam etmesinin.
Peki, gerekçe ne? Gerekçe de çok enteresan: Fiilî
durumu hukuki duruma çevirelim. Ya arkadaş, bir vatandaş Anayasaya
aykırı, kanunlara aykırı bir iş yapsa ne dersiniz?
Kardeşim, kanuna uy, Anayasaya uy; fiilî durumu yapma yoksa cezayı
alırsın. deriz. Biz ne diyoruz? Burada hukuka uyulmayan, Anayasaya
uyulmayan, kanuna uyulmayan bir durum var; biz bunu kanuna uyduralım.
Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir şey yapıp buradaki
kanunsuzlukları düzelteceğimize kanunsuzluğu kılıfına
uydurmaya çalışıyoruz. Bu da ayrı bir tartışma
konusu.
Tabii ki önümüzdeki dönemde bunların hepsi
halkın nezdine gelecek. Daha bu süreçler bugünkü tartışmayla
sıcak olduğu için, ben, buradan, halkın Meclisinden halka da
çağrı yapmak istiyorum: Gelin Gazi Meclisi, ikinci defa gazi olan
Meclisi, bu demokratik parlamenter sistemi hep birlikte savunalım. Sadece
bir kişinin isteği ve arzusu doğrultusunda, dayatmalar
doğrultusunda bir işlem yapmayalım. Yaptığımızda
geri döşünü olmayan bir yola girebiliriz. Buradan bu uyarıyı
yapalım.
En son olarak: Ankara Valiliğinin
açıkladığı 30 Kasıma kadar gösteri, toplanma
yasağının da yanlış bir karar olduğunu, 29 Ekim
ve 10 Kasım anmalarına denk geldiğini
Ki bu millet alıştı
29 Ekimlerde, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarda hep olağanüstü bir durum
oluyor ama köprü açılışında davullu zurnalı, ne
şehit oluyor ne acı oluyor ne önlem oluyor. Bunları da milletin
iyi takdir etmesi gerekir diyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 29 Ekimde bütün
coşkumuzla, bütün kalabalığımızla Anıtkabir'de
olacağız diyorum. Bursada da Nilüfer Belediyemizin
yıllardır düzenlediği yürüyüşte hep birlikte
olacağız. Bütün herkesi de sokaklara ve bu milletin, bu Meclisin
kurucusu Atatürkümüzü de anmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum,
grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 18.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Ancak bu işleme geçmeden önce, Sayın
Behçet Yıldırımın 60ncı maddeye göre bir söz talebi
vardır.
Sayın Yıldırım, mikrofonunuzu
açıyorum, buyurunuz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Maliye Bakanımız gitti mi? Sorum Maliye
Bakanınaydı. O zaman vazgeçtim, başka zaman sorayım.
BAŞKAN Vaz mı geçtiniz? Peki Sayın
Yıldırım. Teşekkür ederim. Soru hakkınız baki.
Tekrar, Başbakan Yardımcısı gelirse size söz
vereceğim.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 1inci maddesinde geçen sunulması
ibaresinin belirlenmesi biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Ali
Akyıldız
Denizli Kocaeli Sivas
Serdal
Kuyucuoğlu Hüseyin
Çamak Ömer
Fethi Gürer
Mersin Mersin Niğde
Ali
Yiğit Tacettin
Bayır
İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 1inci maddesinde geçen aleniyetin
ifadesinin açıklığın şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Erhan
Usta
Denizli Hatay Samsun
Mustafa
Kalaycı Saffet
Sancaklı Mustafa
Mit
Konya Kocaeli Ankara
Ruhi
Ersoy Baki
Şimşek
Osmaniye Mersin
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Gülser
Yıldırım Ferhat
Encu
Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aycan İrmez, Şırnak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Sayın
Başkan, Sayın Bakan ve değerli milletvekilleri; bizler de
grubumuz adına 1inci madde hakkında söz almış
bulunmaktayız.
1inci madde teslimsiz taşınır rehin
hakkının güvence olarak kullanımının
yaygınlaştırılması hakkındadır. Ne
yazık ki ilk önce ülkenin iç politikasına bir bakmamız gerekiyor
ki daha sonra ekonomik olarak ülkenin neler yapabileceğini, ne tür
düzenlemeler yapabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ama
maalesef Hükûmetin son dönemde gerek iç politika ve gerekse dış
politikası nedeniyle hakikaten ülkenin şu an bile gizli bir ekonomik
kriz içerisinde olduğu söz konusudur ve başta esnaflar olmak üzere ve
tüm halk olarak gerek borçlanma ve gerekse Hükûmetin son dönemlerdeki
politikası nedeniyle hakikaten büyük bir ekonomik krizin
başlangıcıyla karşı karşıyayız. Bir
ülkede ekonomik durumun göz önünde bulundurulabilmesi için ilk önce halkın
yaşam hakkını güvence altına alın ki daha sonra bu tür
düzenlemeler yapılması gerekiyor. Eğer bir ülkede yaşam
hakkı durumu güvence altında değilse diğer yasal maddelerin
ya da ekonomik veyahut diğer düzenlemelerin pek çok da, herhangi bir önemi
bulunmamaktadır.
Bir ülkede insanlar ölüyorsa, bir ülkede
şehirler yakılıp yıkılıyorsa bunlar ne kadar
vicdani, ahlaki ve hukuki olabilir, hakikaten, bazen kendimize soruyoruz. Bu
maddeye baktığımız zaman, bu tasarıya
baktığımız zaman, hakikaten, KOBİler başta olmak
üzere halkı tamamen bir borç batağına götürmektedir. Her
şeyden önce bir ülkede halkın, ilk başta, yaşam
hakkından tutun huzur ve barış içerisinde yaşamasını
sağlamalıyız. Örnek olarak, şu an bulunduğum
memleketim Şırnak başta olmak üzere, maalesef, daha mevcut, 14
Mart 2016 tarihinde Şırnakta Valilik tarafından ilan edilen
kesintisiz sokağa çıkma yasağı ve kente yönelik topyekûn
yıkım harekâtı hâlen devam etmektedir.
AKP Hükûmeti başta Şırnak olmak üzere
kitlesel bir cezalandırma yöntemi uygulamaktadır. Bu
cezalandırma politikası
Maalesef Şırnak şehrimiz
yüzde 70e varan bir yıkımla şu an karşı
karşıya. Şu an düşündüğümüz ve şu an yasa
tasarısında mevcut olan madde her ne kadar küçük KOBİler ve
işletmeciler hakkında söz konusu ise de Şırnaka bugün
baktığımızda, maalesef, bu madde Şırnakın
hiçbir esnafı için geçerli değildir çünkü Şırnakta esnafa
veyahut küçük işletmecilere, maalesef, yıkıma devam edilmesiyle
birlikte hiçbir şekilde bu maddeye yönelik bir uygulama durumu dahi söz
konusu olamamaktadır.
Kente yönelik ağır bir bombardıman
yapan devlet güçleri Şırnak halkını yerinden
sürmüştür. Yerlerinden edilen binlerce insan yanlarına tek bir
eşya almadan zorunlu göç yollarına düşmüştür.
Top ve tank atışlarından kurtulan
iş yerleri bu kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
bağlı iş makineleriyle yıkılmaktadır.
Yıkım sırasında halkın malları ve yaşam
alanları bu iş makineleriyle tamamen yok edilmektedir.
Kaymakamlık izniyle çok az sayıda Şırnaka giren ve
eşyalarını almak isteyen ailelere yıkım yapan
kişiler Biz devletle anlaştık, hiçbir şekilde
eşyalarınızı çıkartamazsınız, o eşyalar
bize aittir. diyerek halkın eşyasını almasına engel
olmaktadır. Kısacası, Şırnak halkının
mülkünü devlet gözetiminde maalesef, şu an ihaleyi almış
bulunanlar yağmalamaktadır. Bütün bu uygulamalar Şırnaka
yönelik kent soykırımının yürürlükte olduğunun
göstergesidir. Yağmalamacı bir zihniyetle maalesef şu an
karşı karşıyayız. Yasakla birlikte hakikaten binlerce
insanımız şu an mağdur olmuş durumdadır ve
biliyorsunuz, kış maalesef kapımıza geldi ve
dayanmaktadır. Ama buna yönelik her ne kadar bizim, valilikle irtibata
geçip çadırlarda kalan, barakalarda kalan oradaki halka yönelik bazı
alternatif modellerimiz vardı ama maalesef, ne Hükûmet yetkilileri ne de
valilik bu alternatif modelimizi, yani projemizi, hiçbir şekilde
uygulamaya koymamamız yönünde engellemeler çıkardılar.
Diğer taraftan, şu an burada, yasalarla
sözde güvence altına alınıyor ama maalesef, şu anda
görüyoruz ki, Şırnakta büyük bir yıkım söz konusu ve
başta iş yerleri olmak üzere evler dâhil maalesef
yıkılmaktadır.
Devletin, politikasıyla ilk önce halkın
huzuru ve mutluluğu ve oradaki yaşam alanlarını güvence
altına alması gerekirken, maalesef şu anda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYCAN İRMEZ (Devamla)
oranın hiçbir
şekilde devlet için, Hükûmet için çok da önemli
olmadığını görüyoruz. Buradan bir kez daha belirtiyoruz ki,
umarız en kısa sürede Şırnaktaki abluka kalkar ve Şırnak
halkımız şehrine geri döner. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İrmez.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısının 1inci maddesinde geçen aleniyetin ifadesinin
açıklığın şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Mit (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mustafa Mit, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Mit. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 1inci maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini anlatmak üzere söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce, 19 Ekim 2003 tarihinde rahmetirahmana kavuşan Aliya
İzzetbegoviçi ölüm yıl dönümü münasebetiyle rahmetle anıyorum.
Büyük devlet adamı, filozof, hukukçu ve
Bosna-Hersek Cumhuriyetinin 1inci Cumhurbaşkanı Aliya, tarihteki
hak ettiği yeri almıştır. Günümüze uygun düşen şu
sözlerini ibretle dikkatinize sunmak istiyorum: Ben dindarlığımı
annemin dindarlığına borçluyum. Yani, orta yolu gösteren
geleneksel İslama borçluyum. Din hurafeleri yok etmezse hurafeler dini
yok eder. Bir kelimeyi hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın: Devlet.
Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmekteyiz. Devletsiz bir
millet boşluğa düşer, rüzgârda savrulup gider.
Nitekim, rahmetli Başbuğumuz Alparslan
Türkeş de bunu Dalından kopan yaprağın akıbetini
rüzgâr tayin eder. şeklinde ifade ederek, binlerce yıllık
devlet geleneğimizden koptuğumuzda akıbetimizi işaret
etmektedir. Her ikisini de minnetle ve rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
yasa tasarısı 1971 tarihli 1447 sayılı Ticari
İşletme Rehni Kanununu yürürlükten kaldırmaktadır.
Tasarıyla, günümüz şartları dikkate alınarak teslimsiz
taşınır rehin hakkının güvence olarak
yaygınlaştırılması, bu rehine konu
taşınırların kapsamının genişletilmesi,
taşınır rehininin sicile kaydı ve bu sicilin
alenileştirilmesi ile rehinin paraya çevrilmesinde alternatif
yolların sunulması suretiyle finansmana erişim
kolaylaştırılmaktadır. Diğer taraftan, tasarı,
rehin karşılığı kredi verilecek kuruluşları
genişleterek bankalara ilaveten genel anlamda finans kuruluşları
ile özel veya kamu kurumu niteliğindeki kredi kefalet
kuruluşlarını da kapsamaktadır.
Genel gerekçede anlaşıldığı
gibi, günümüzün ihtiyaçları için getirilen tasarının asıl
amacı, KOBİlere, esnaf ve tacirin kaynak
sıkıntısına çözüm arayışı olduğudur. Bu
cümleden hareketle, gözetilen faydaya, hasılaya yönelik olarak ekonomik, sosyal
ve toplumsal önemleri açısından KOBİ'lerin finansman
sıkıntısını aşabilmeleri için ilave destek ve
teşviklerin de beraber düşünülmesi ve uygulanmaya konulması
gerekmektedir. Bu eksikliğin acilen giderilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
KOBİ'lerin ekonomideki yeri, toplumsal etkileri
dikkate alındığında, genelde finans sektörünü önceleyen
finans sisteminde KOBİ'lerin pozitif ayrımcılığa tabi
tutulması çalışma hayatımızın istikrara
kavuşması açısından çok önemlidir.
Bu kapsamda, Kredi Garanti Fonunun bu maksadı
da içerecek şekilde yeniden tanımlanması, olmuyorsa bu kesime
yönelik Kredi Garanti Fonu oluşturulması, mikro işletmelerin
sıkıntılarının giderilmesinde pozitif rol
oynayacaktır. Bu noktada, Halk Bankasının öncü ve eğitimci
rol üstlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Geniş bir kesimin
finansman kuruluşu olması hasebiyle Halk Bankasının
özelleştirme tartışmalarından çıkarılması
veya Halk Bankasının bu kesimin meslek kuruluşlarının
birliğine devredilerek özelleştirilmesi suretiyle özerk hâle
getirilmesi sosyal bir proje olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
itirazlarımızın, ikazlarımızın yegâne sebebi
milletin menfaatine milletin ihtiyacını karşılamaktır.
Yaptığımız itiraz ve ikazlar bu kapsamdadır.
Yapılan birçok yanlışlığı dikkate almayanlar,
ikaz ve itirazlarımızın ne kadar haklı olduğunu
uygulamada görmektedirler.
Bizim için doğruya doğru,
yanlışa yanlış demek hem ahlaki bir vazife hem de
şahsi bir erdemdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Mit.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 1inci maddesinde geçen sunulması
ibaresinin belirlenmesi biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Serdal Kuyucuoğlu, Mersin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
çok nadir rastlansa da esnafımızın beklediği bu kanun
tasarısının, Komisyondan muhalefetle uzlaşı içerisinde
geçmiş olması sevindiricidir. Umutlu olmamakla birlikte, ülkemizin
geleceği adına alınacak önemli kararlarda muhalefetin daha fazla
dinlenmesi ve önerilerine yer verilmesi ülkemiz yararınadır. Genel
hatlarıyla olumlu bulduğumuz tasarının ülkemiz ekonomisine
katkı sağlamasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
yanı başımızda savaş başlamış; ordumuz,
cumhuriyet tarihinde ilk kez diğer bir ülkede fiilen savaşa
girmiş ve Irakta da savaşa girmeye hazırlanıyor. Bölge
yangın yerine dönmüş ama biz kendi içimizde birlik ve
beraberliği sağlamak yerine, her gün alınan yeni kararlarla
ülkemizin geleceğini dışarıdaki tehlikeden çok içeride yok
etmeye çalışıyoruz. İktidar kendisi gibi düşünmeyenler
üzerindeki baskısını her geçen gün artırıyor. 15
Temmuzda yapılan hain darbe girişiminden ders çıkarmamız
gerekirken bunu bir darbe fırsatçılığına
çevirmiş; suçsuz, ilgisiz birçok insan açığa
alınmış, ihraç edilmiş ya da cezaevlerine tıkılmıştır.
İlan edilmiş olan olağanüstü hâlle bugüne kadar 40 bin kişi
gözaltına alınmış, 32 bin kişi cezaevlerine
atılmış, 93 bin kamu görevlisi açığa
alınmış, 60 bin kişi kamudan ihraç edilmiş, 28
seçilmiş belediyeye kayyum atanmış; bine yakın eğitim
kurumu, 15 üniversite kapatılmış ve birçok sendikanın
kapısına kilit vurulmuştur. El konulan ya da kapatılan özel
şirketlerde ise on binlerce kişi işsiz
bırakılmıştır ama nedense bir dönem darbecilere
açıkça destek vermiş olan siyasetçilere dokunan yoktur.
Değerli milletvekilleri, bu tabloyu ülkemizin
kaldırması mümkün değildir. Bu nedenle, geç olmadan bu ülkede
hukuku uygulamaya koymalı ve insanları adil bir şekilde
yargının önüne çıkararak sapla samanı birbirinden
ayırmalıyız. Her aykırı düşüneni hatta
bırakın aykırıyı, düşünen insanları
cezalandırma anlayışından vazgeçmeliyiz. Barış
diyeni düşman görme anlayışından çıkarak tam tersi,
savaşların ve ölümlerin önüne geçmenin yollarını
aramalıyız. Siyasetçiler olarak bu, bizim, gelecek kuşaklara
olan görev ve sorumluluğumuzdur. CHP olarak sizleri bir kez daha
uyarıyoruz: Gelin, bu ülkenin kodlarıyla oynamayı
bırakın; gelin, bu ülkenin eğitim sistemini çağdaş
yapalım; savaşlar yerine barış, sivil dikta yerine
demokrasiden yana tavır koyalım. Tarikatlarla yönetilen bir ülke değil,
cumhuriyete sahip çıkan, demokrasisi güçlü laik bir ülke olma yolunu
seçelim. Bu coğrafyada barışı korumak için güçlü
olması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatmak yerine
modernleştirin, güçlendirin yoksa bu koltuklar bir gün gider ve bu ülkenin
güzel bir geleceğe sahip olması adına
yapmadıklarınız için pişman olursunuz. Israrla davet ederek
çağırdığınız Yenikapıdan üç ay geçmeden
Gelsen ne olur, gelmesen ne olur. tavrını bırakın.
Yenikapı ruhu birlik olmaktan, muhalefeti dinlemekten ve tüm yurttaşları
kucaklayan iktidarlardan geçer. Ne ilgisi var cezaevlerine gönderdiğiniz
bilim insanlarının, yazarların, akademisyenlerin, gazetecilerin
darbeyle? Ne ilgisi var sadece bir sendikaya üye oldukları için
mesleklerinden edilen binlerce öğretmenin darbeyle, terörle?
Değerli milletvekilleri, bırakın adam
gibi ölmeyi, bu ülkeye madam gibi hizmet etseniz çok daha doğru işler
yaparsınız.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuyucuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın kadınları ilgilendiren bazı ifadeleriyle
ilgili ne düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, son derece
dağınık olan Hükûmetin Meclise
devamlılığıyla ilgili ciddi bir sorunla karşı
karşıyayız. O nedenle, ilgili bakanları görünce de bize
iletilmiş olan ve bizi rahatsız eden belli konularda mümkün
olduğunca soru sormak için ya da bilgi almak için söz talebimiz oluyor.
Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Kabine içerisindeki tek kadın bakan olması itibarıyla,
hepimizin, bulunduğu pozisyona, kendisine değer biçtiğimiz
birisi. Ancak, bundan birkaç gün önce Cumhurbaşkanı
Erdoğanın bütün kadınları ve aslında bütün toplumu
son derece rahatsız eden bir açıklaması oldu. Yani Adam gibi
ölürüz, madam gibi değil. şeklinde yapılan bu açıklama,
yaşarken bile kadına, ötekileştiren, dışlayıcı
bir gözle bakan; vahşi cinayetlerde katleden bir anlayışın,
ölürken nasıl bir şey üzerinden tanımladığıyla
ilgili hepimizde çok rahatsız edici bir duygu ve bol miktarda soru
işareti yarattı.
Şimdi, biz, özellikle kadın
politikalarını takip eden ve Kabinede tek kadın bakan olan
Sayın Bakanın, hem kadın kimliğinden hem de bu
bahsetmiş olduğumuz bakanlık sorumluluğundan dolayı,
bu cümlelerle ilgili, kamuoyuna mevcut durumu açıklayan ve bu durumun kabul
edilemez olduğunu ifade eden görüşleri ifade etmesini beklerdik.
Böyle bir açıklama duymadık.
Ben, hem bir kadın olarak hem de kadın
politikalarının merkezindeki bir bakan olarak, bu, ölürken bile
kadını ikinci sınıf gören, kadını
aşağılayan cümlelerle ilgili, anlayışla ilgili ne
düşündüğünü çok merak ettiğimi ve mümkünse bir cevap
aradığımı iletmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, bir söz talebiniz mi
oldu? Fark edemedim.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Cevap beklediğini söyleyince
BAŞKAN Buyurunuz, tabii ki.
26.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan
Kayanın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Öncelikle şunu belirtmek isterim
ki Sayın Cumhurbaşkanımızın kullandığı
bu ifade Anadoluda kullanılan bir deyim ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın kadına verdiği değer,
bizi her zaman siyasette ne kadar değerlendirdiği ve ön konuma
geçirmeye çalıştığı hepimiz tarafından, AK
PARTİde siyaset yapmış, hatta bütün partilerde siyaset
yapmış herkes tarafından görülmüştür. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı
döneminde ben İstanbulda Meclis üyeliği listelerinin nasıl
yapıldığına bizzat şahit olmuş biri olarak
şunu söylemek isterim ki, her zaman ilk 3 sırada, 2nci sırada
muhakkak kadınlara listelerde yer verilmesini sağlamaya
çalışmış bir siyasi partinin liderliğini uzun
yıllar yapmıştır ve kadınların siyasette aktif
bir şekilde yer almasını en fazla Sayın
Cumhurbaşkanımız kendisi desteklemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani bu
deyimi kullanmasını normal mi karşılıyorsunuz siz?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Bu deyim, Anadoluda kullanılan
bir deyim, maksadından saptırmayalım arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil, çok büyük bir
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
böyle bir usul yok ama.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Turan, bir
saniye efendim
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hayır,
tutanaklara geçmesi açısından ifade ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Özellikle, kadın politikalarından sorumlu olan bir bakanın bu
şekilde, kadını ölürken bile ikinci sınıf gören,
dışlayan ve hatta aşağılayan bir tanımlamaya
sahip çıkmasını büyük bir ibretle dinlediğimi ve takip
ettiğimi ve kendisini bu tavrından dolayı da
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Anadoludaki birçok deyim erkek egemen, ataerkil,
eril bir zihniyetle türetilmiş olabilir ama ülkeyi yöneten, ülkenin
başında bulunan bir makamda bulunan yöneticinin bazı deyimleri
kullanırken gerek kadınlar açısından gerek bütün toplumun
hassasiyetleri açısından duyarlı ve dikkatli olması
gerekir. Kabul edilemez bulduğumuzu, özrünün kabahatinden beter
olduğunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Buyurunuz Sayın Bakan, buyurunuz efendim.
27.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan
Kayanın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Türk kadını 15 Temmuz gecesi
tankların önünde, helikopter mermilerinin önünde adam gibi ölmüştür,
bunu söylemek istiyorum. Kadın-erkek ayrımı
yapmaksızın, genciyle yaşlısıyla, yediden yetmişe
bu milletin kadınları bu Meclis çatısı altında da
Ben
Hükûmetin bir kadın Bakanı olarak, burada bombaların
altında oturdum ve milletin iradesine sahip çıktım ve kadın
vekillerimiz
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kadınların duruşuyla ilgili bir sorun yok Sayın Bakan.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Bakın, o gece kadın
vekillerimiz buradaydı, Meclisteki erkek vekillerimize oran olarak çok
daha yüksek sayıda kadınlarımız buradaydı ve bizler
milletin iradesine sahip çıktık.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Keşke o duruş için bu deyim kullanılmamış
olsaydı. Biz, kadınların duruşuyla ilgili bir şey
söylemedik zaten.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Bakın, sahip çıktık ve
Türk kadını tankların önünde meydan okudu, Boğaziçi
Şehitler Köprüsündeki kadınlarımızı size
hatırlatmak isterim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
kadınların duruşuyla ilgili bir sorun yok.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Türk kadını adam gibi
ölmesini çok iyi bilir. 15 Temmuzda da bunu gösterdik, 8 kadın
şehidimiz var. Allahtan hepsine rahmet diliyorum ben. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde dört önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 2nci maddesinin (l) bendinde geçen
"amaçlı" ifadesinin "faaliyet içeren" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Erhan
Usta
Denizli Hatay Samsun
Mustafa
Kalaycı Saffet
Sancaklı Baki
Şimşek
Konya Kocaeli Mersin
Ruhi
Ersoy Kamil
Aydın Mevlüt
Karakaya
Osmaniye Erzurum Adana
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 2nci maddesinin (ı) bendinde geçen
"hakkı da dahil olmak üzere" ibaresinin, "hakkı dâhil
olmak üzere" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Hüseyin
Çamak
Denizli Kocaeli Mersin
Tacettin
Bayır Ali
Yiğit Ömer
Fethi Gürer
İzmir İzmir Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (i) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şimşek
Gaziantep
Başbakan
Yardımcısı
"i) Rehin sözleşmesi: Rehin
hakkını tesis etmek amacıyla rehin veren ile alacaklı
arasında imzalanan sözleşmeyi,"
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı kanun tasarısının 2nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Ferhan
Encu Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Behçet Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 418 sıra sayılı yasanın 2nci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Getirilen bütün yasa tasarılarında
olduğu gibi bu yasa tasarısıyla da emeği yani asıl
iş gücünü ve küçük işletmeleri koruyan kollayan değil, büyük
sermaye şirketlerinin alacağını garanti altına alan
bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Finans
sermayesinin verdiği kredinin karşılığını
garantiye almaya çalışan ve KOBİleri tümden bankaya rehin ve
muhtaç bırakan bir düzenlemedir. Yine, burada rehin veren alacaklı
kavramıyla tefecilere yasal statü kazandırılmaktadır.
Yasal düzenlemelerin birinci amacı küçük ve orta
boy işletmelerin kendi döngüsünü kendi içinde sağlamasına
yönelik mekanizmalar kurmak olmalıdır. Makro düzeyde tüm kurum ve
kuruluşlarıyla düzgün işlemeyen, şeffaf olmayan bir ticari
ortam mikro düzeyde de istenilen verimi alamaz.
Küçük işletmelerin birinci
sıkıntısı maddi kaynağa yani finansmana ulaşmak
ise diğer önemli sıkıntısı güvensizlik,
istikrarsızlık, belirsizliklerin had safhada olduğu siyasi
ortamdır.
Bölgeler arası eşitsizliği giderecek
olan KOBİlerin Şırnakta, Diyarbakırda, Hakkâride, Cizrede
durumu nedir acaba? Bu yıkım ortamında üretimin
geleceğinden kimse söz edebilir mi?
Savaşın sürekli hüküm sürdüğü,
savaşçı politikaların geçer akçe hâline getirildiği bir
ortamda küçük ve orta ölçekli işletmelerin genişlemesi ve büyümesi
söz konusu değildir. Biz, savaşa, yıkıma
ayıracağımız bütçeyi eğitime, sağlığa,
adalete, bilime, teknolojiye ayırmadan ekonomiyi ayakta tutan hiçbir
kuruluşa, işletmeye de sağlıklı bir zemin
sunamayız. Bu noktada da komşularıyla barışçıl
ilişkiler geliştiren, komşu ülkelerle sosyal, ekonomik
ilişkilerini istikrar ve barışçı bir noktada tutan ülkeler
KOBİler için hem ihracatı hem de işlenmek üzere ithalatı
kolaylaştıracaktır.
Her önüne gelene Heyy! diye bağırarak
mahalle kabadayılığına soyunmanın komşu ülkelerle
ticarette nasıl bir karşılığı olduğundan,
Rusya uçağının düşürülmesinde esnafın
yaşadığı sorunlar dikkate alınarak bir ders
alınmalıdır.
Bu nedenle, ülkede, içeride huzurlu,
barışçı bir ortam açamayan
hem de dışarıda iyice savaş politikalarına
sarılmaya çalışan bir anlayışın ekonomide
yapacağı tek şey önce yıkım, sonra kazma kürek
ekonomisidir. Onun da her alanda bir yere kadar gelip tıkanacağı
görülecektir. Bu nedenle, KOBİleri işler hâle getirmenin öncelikli
durumu, KOBİleri borçlandırmak
değil, hem ulusal hem uluslararası ölçekte gerçekçi, güvenilir
ilişki ağları yaratmaktan geçtiğini belirtmek istiyorum.
O hâlde, maksat küçük ve orta ölçekli
işletmeleri desteklemek ise bunun yolu onları rehin alıp finans
sermayesinin insafına terk etmek olmamalıdır. Küçük ve orta
ölçekli işletmeler sosyal yapıdaki bölgeler arası gelişimi
giderecek bir imkân yaratıyorsa sosyal devlet olmanın gereği
onları finans kuruluşlarının insafına terk etmek
değil, kendi öz kaynaklarıyla üretim yapar hâle getirinceye kadar
maksimum düzeyde desteklemektir.
Özü itibarıyla, savaşa, yıkıma
ayırdığımız bütçenin onda 1iyle ülkedeki tüm küçük ve
orta ölçekli işletmeleri finans sermayesine rehin vermeden üreten ve
çalışan hâle getirebileceğimiz aşikârdır. Hem içeride
hem dışarıda barışçı, gerçekçi, güvenilir
istikrar politikaları üretmeden atacağımız her adım
palyatif adımlardan öteye geçmeyecektir. Esnafa kredi verebilirsiniz,
yalnız bu kredinin işe yaraması için ülkenin bütün dünyada
hukukuyla, yargısıyla, demokrasisiyle ve diplomasisiyle bir
kredisinin olması gerekir. Dünyada bu krediyi tüketmiş bir ülke, emin
olun, içeride de bu kredileri tüketmeden öteye geçemeyecektir. Bu yasayla,
umarım, finansal kaynaklara ulaşımda kolaylıklar
sağlanır. Biz bunun takipçisi olacağız.
Bu 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısında güzel şeyler var ama bunun sürdürülebilmesi için
iktidarın bunu çok güzel takip etmesi lazım, küçük esnafa,
KOBİlere hak ettiği desteği vermesi lazım, bürokrasinin
minimuma indirilmesi gerekir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (i) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
Başbakan
Yardımcısı
i) Rehin sözleşmesi: Rehin hakkını
tesis etmek amacıyla rehin veren ile alacaklı arasında imzalanan
sözleşmeyi,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Sayın Başkan, olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıya göre rehin hakkı, rehin
sözleşmesinin Rehinli Taşınır Siciline tescil edilmesiyle
kurulmaktadır. Bu kapsamda, rehin hakkının tesis edilmesi
sözleşmenin imza edilmesiyle değil, sicile tescille
gerçekleşeceğinden tanım buna uygun olarak yeniden
düzenlenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 2nci maddesinin (ı) bendinde geçen
"hakkı da dâhil olmak üzere" ibaresinin, "hakkı dâhil olmak
üzere" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ömer Fethi Gürer, Niğde Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sıra
sayısı 418 olan Ticari İşlemlerde Taşınır
Rehni Kanunu Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önergede söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Tacirin, esnafın, çiftçinin, üretici örgütünün,
serbest meslek erbabının taşınır rehini
karşılığında kredi kullanmasıyla ilgili bu kanun
tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi olarak da destekliyoruz.
Çünkü esnafımızın lehine olan, çiftçimizin lehine olan düzenlemeler
bizim için de önemli.
Ne var ki biraz evvel
Sayın Bakan burada konuşurken bunu bir reform olarak sununca biraz
kaygılandım çünkü bu Hükûmet döneminde reform diye getirilen her
kanun uygulamada yaşadığı sorunlardan sonra tekrar
değişikliğe uğruyor. Bu bağlamda, faizsiz kredi
verilmesi, borçların ertelenmesi, yurt dışına
satışta sorun yaşanan ürünlerin desteklenmesi sağlanacak
uygulamalara gidilsin istiyoruz.
Ülkemizde bu uygulamayla
KOBİlerin, esnafın, çiftçinin kendisine ait
taşınmazları ya da ürünleri üzerinden sağlanacak banka
kredisiyle bir soluklanması gerçekleşecek. Ama, ülkemizde şu
anda gerçek anlamda esnaf ve çiftçi büyük sıkıntılar
yaşıyor.
Hafta sonu Niğdede
kasabalarımızı, köylerimizi ziyaret ettiğimde gördüm ki
ürettikleri ürünü satamıyorlar. Elmayı 10 kuruştan meyve suyu
fabrikasından başka verecek yer bulamıyorlar. Patates üreticisi,
ürünü değer bulmadığı için kara kara düşünüyor. Çünkü
bizim bölgemizde tarım ve hayvancılık gelir kaynağı,
bunun dışında bir gelir kaynağı şu anda görünürde
yok. Çünkü eğer tarım ve hayvancılık bölgede biterse
Niğdenin geleceği artık sorun hâline daha fazla gelecek, göçler
artacak, sıkıntılar büyüyecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Patates için yurt
dışına satışını sağlayacak bir
teşvik uygulaması getirilir de 50 dolarlık bir teşvik
tüccara verilirse patatesin depoya girmesine de gerek olmadan yurt
dışına gidişinin yolu açılabilir.
Elmada da bu yıl yaşanan sorun önemli bir
sorun. Şimdi, burada gelen kanun tasarısıyla,
ağaçlığı olan ya da bahçesi olan çiftçinin kredi alabilmesi
sağlanacak ama onun bir dönem sonrası ürün elde edemez hâle gelmesi,
ürünün değer bulmaması yeni sorunları da beraberinde getirir.
Bölgemizde bizim icra dairesi 1 tane idi, şimdi
2 tane oldu. Verilen kredi sözleri ya da uygulamalar pratiğe çok
yansımıyor. Örneğin, esnafa 30 bin lira kredi verileceği
söylenmişti, Beş yıl faizsiz kredi vereceğiz.
denilmişti. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, önce on
sekiz aya çekildi, on sekiz ay da yetmedi, esnaf kefalet kooperatiflerinden
gidip dosya alan, 350-400 bin lira masraf edenlere gittiklerinde
uygulamanın sona erdiği belirtilerek kısmi bir esnafa destek
sağlandı. Yapılan işlerin sonucunda eğer
KOBİlerimiz, esnafımız, çiftçimiz geniş kapsamlı
destek bulamıyorsa sıkıntı büyüyor demektir.
Bu noktaya niye geldik? Bu noktaya gelmemizin
nedeni, demirbaşların ya da üretilenlerin de daha üretilmeden ya da
mevcut stoktakinin değer bulmasıyla, esnafa sağlanacak yeni bir
kredi ya da KOBİlere sağlanacak bir destek amaçlanıyor; bunun
yanında, çiftçiye sağlanacak bir destek amaçlanıyor ama mevcut
hâliyle yürüyen ekonomik politikalar işçinin, köylünün, çiftçinin,
çalışanın sıkıntılarını
artırıyor. Verilen sözlerde taşeron işçilerin üç ay
içerisinde kadroya alınacağı söylendi, kadroya geçemediler,
4/Blilerin, 4/Clilerin sorunlarına çözüm bulunmadı. Hükûmet
vaatleri güzel sunuyor ama uygulamada sıkıntılar
yurttaşın yaşamında bitmiyor.
Son olarak havza bazlı desteklemeyle ilgili
hayvancılık için teşvik verilecek iller açıklandı. Bu
iller içinde yine Niğde yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Niğde IPARD kapsamı dışında
bırakılmıştı, hayvancılıkla ilgili
alabileceği desteğin de dışında bırakıldı.
Böylece, İç Anadoluda tarım ve hayvancılıkla geçinen bir
il, çevresinde sağlanan desteklerden de mahrum bırakılarak sıkıntılarının
artmasına neden oldu. Çözüm üretmek, bir yerde uygulamada
gerçekliğiyle yaşama geçerse doğrudur. Ancak, sözde yasalar
yapılsa da uygulamalar eğer alana yansımıyorsa, KOBİler,
esnaf, çiftçi bundan yeterli desteği sağlamıyorsa güzel kanun
tasarıları olarak raflarda yerini alacaktır. Önemli olan,
halkın sorunlarına çözüm üretecek uygulamaların pratikte
uygulanabilir hâle gelmesidir.
Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
esnafın, işçinin, köylünün lehinde yapılan her düzenlemeye
destek veriyoruz. Bu düzenlemeye de destek veriyoruz ama bunun sonucunda
yalnızca burada konuşulanla kalmadan uygulamada da herkesin ve her
kesimin yararlanmasını diliyoruz çünkü borcu olanların,
ödemesinde sorun yaşayanların bunlardan da yararlanması
olası olmuyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Altay, sisteme girdiğinizi
görüyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, görüşmekte
olduğumuz 418 sıra sayılı Kanun Tasarısı
KOBİlere, çiftçimize, ticaret erbabına, finansmana ulaşmada
yetersiz de olsa kısmen kolaylık sağlamaktadır. Anadoluda
özellikle küçük esnafımızın, çiftçimizin, ticaret
erbabının çok zor durumda olduğunun, finansmana ulaşım
noktasında çok acil tedbirlere ihtiyaç duyduklarının
bilincindeyiz.
Bu sebeple, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı, 7nci, 8inci ve
9uncu maddelerindeki önergelerimizi çekmek suretiyle kanunun bir an önce
çıkmasına ve çiftçimize, küçük esnafımıza kısmi de
olsa bir can suyu sağlanması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak
katkı sunmak istiyoruz. Biraz önce zikrettiğim maddelerdeki
önergeleri bu sebeple çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
Şimdi madde üzerindeki son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 2nci maddesinin (l) bendinde geçen
amaçlı ifadesinin faaliyet içeren şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor.
(MHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının genel
gerekçesinde işletmelerin finansmana erişimini
kolaylaştırmayı amaçlayan düzenlemelerin hayata
geçirileceği ifade edilmiştir. Bu yaklaşımı
desteklemekle beraber, KOBİ olayına sadece finans temininin kolaylaştırılması
olarak bakmak doğru değildir. Finans temini çok kolaylaşsa bile,
diğer faktörlerde bir iyileşme olmadan bir anlam ifade etmeyecektir.
Bunlardan en önemlisi, ekonomiye olan güvendir. Ekonomiye olan güven birçok
faktör içermektedir.
Bakınız, Ekonomik
Güven Endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik durumuna ilişkin
değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik
endekstir. Endeks, Tüketici Güven Göstergesi ile imalat sanayisi, hizmet,
perakende, ticaret ve inşaat sektörlerine ait endekslerin
birleştirilmesinden oluşmaktadır. Ekonomik Güven Endeksinin
100den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği,
100den küçük olmasıysa genel ekonomik duruma ilişkin
kötümserliği göstermektedir. Bunları sizler de biliyorsunuz.
Resmî verilere göre, 2015
yılında Ekonomik Güven Endeksi Ağustos ayında bir önceki
aya göre yüzde 1,9 azalarak 84,28 değerine düşmüştür. Ekonomik
Güven Endeksindeki düşüş, endeksi oluşturan tüm güven endekslerindeki
düşüşten kaynaklanmıştır. Tüketici Güven Endeksinin
imalat sanayisi, hizmet sektörü, perakende ticaret, inşaat sektörü
endeksleri düşmüştür. Ekonomik Güven Endeksinin değeri
Ağustos 2015 itibarıyla 85,87 olduğuna göre, değerinin
100den küçük olması sebebiyle kötümserliği işaret
etmiştir. Başka bir ifadeyle, tüketici ve üreticinin genel ekonomik
duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerinde müspet
bir gelişme yaşanmadığını ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
aradan bir yıl geçtikten sonra gelinen duruma bir bakalım: Ekonomik Güven
Endeksinin 2016 Ağustos ayındaki değeri 72,66dır.
Tüketici ve üreticinin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme,
beklenti ve eğilimleri aradan bir yıl geçtikten sonra, 2015
yılı Ağustos ayından 2016 yılı Ağustos
ayı itibarıyla daha iyi değildir. Terörü önlemeden,
işsizliği azaltmadan, yolsuzlukla mücadelede güven verilmeden, hak ve
hukuk ihlallerini önlemeden, israfı ortadan kaldırmadan, göçü sona
erdirmeden, göçmenleri tasfiye etmeden, intiharlardaki, kadın katliamlarındaki
artışın, tacizlerin, çocuk istismarlarının sebeplerine
inmeden ve gerekli çözümleri ortaya koymadan millete de, ekonomiye de güven
veremezsiniz.
Bakınız, geçmiş yasama
yılında kanunlaştırdığınız 6730
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanundan ve bu
kanunun kamuoyunda kara para aklama olarak ifade edilen bir hükmünden
bahsetmek istiyorum: Yasanın 7nci maddesi, Para, altın, döviz,
menkul kıymet, diğer sermaye piyasası araçlarını 2016
sonuna kadar ülkeye getirmeleri hâlinde haklarında herhangi bir araştırma,
inceleme, soruşturma veya kovuşturma yapılmaz, vergi cezası
ve idari para cezası kesilmez. hükmündedir. Yurt dışında
bulunan varlıkların millî ekonomiye kazandırılması
doğru bir yaklaşım olmakla beraber, ne idiği belirsiz
kaynakların da getirilmesine muhtaç olduğumuzu, getirenler
hakkında da hiçbir şekilde inceleme, araştırma ve
soruşturma yapılmayacağını ilan edersek içte ve
dışta ekonomiye güveni sağlayamayız.
Değerli milletvekilleri, aynı yasanın
19/8/2016 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girdiğini biliyoruz. Keza, bu yeniden vergi ve prim
yapılandırılmasıyla ilgili kanundan önce de 2014 Eylül
ayında benzer, aynı mahiyette bir kanun çıktı; bu kanunun
uygulama süresi otuz altı aydı yani 2017 yılı sonuna kadar
bitecek iken alelacele yeni kanunu getirdik henüz süresi dolmadan.
Dolayısıyla, bütün bunlar bize hazinenin sıcak paraya
ihtiyacı olduğunu göstermektedir.
Ne olursa olsun benim için fark etmez.
anlayışıyla her türlü yurt dışı
varlığına kapılarımızı açarsak, henüz
uygulama süresi bitimine bir buçuk yıl varken yeni prim ve vergi affı
getirirsek biz ekonomiye ve vatandaşa güven duyulmamasını
engelleyemeyiz.
Bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi daha önce kabul edilmiş olan
önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerine iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesinde geçen
kuruluşları ile ifadesinin kuruluşlarıyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Erhan
Usta
Denizli Hatay Samsun
Baki
Şimşek Saffet
Sancaklı Mustafa
Kalaycı
Mersin Kocaeli Konya
Ruhi
Ersoy Kamil
Aydın Mehmet
Parsak
Osmaniye Erzurum Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Mehmet
Emin Adıyaman Ferhat
Encu Gülser
Yıldırım
Iğdır Şırnak Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, gelen tasarı
hukuken, hukuki açıdan aslında olması gereken bir düzenleme.
Tabii ki ticari ilişkilerde borçlu-alacaklı ilişkisini
düzenleyen hukuksal mevzuatın taraflar açısından bir
altyapısının oluşturulması doğru bir
yaklaşım ve bir gereklilik. Burada bir sorun yok ama esas itibarıyla,
yasaya baktığımız zaman yasanın iki tarafı var:
Bir taraf hep alacaklı ve diğer taraf hep borçlu. Alacaklıya
baktığımız zaman, esas itibarıyla, alacaklı,
finans sermayeyi ya da finans kapitali temsil eden, hiçbir üretim yapmadan,
hiçbir faaliyet yürütmeden, bir ekonomik katkı sağlamadan, salt
faizle para kazanan taraf. Diğer taraf ise hep borçlu ama esas üretimi
gerçekleştiren, emek sarf eden, ülke ekonomisine katkı sağlayan
kesim. Kimdir bu alacaklı taraf? Kredi veren taraf yani faizle krediyi veren,
parayla para kazanan taraf. Borçlu taraf, orta ölçekli esnaf, tarım
sektöründe çalışan çiftçi, serbest meslek erbabı,
kısacası bu ülke ekonomisine üretimle katkı sağlayan taraf.
Dolayısıyla, düzenleme her iki taraf
arasındaki ticari ve hukuki ilişkiyi düzenlerken aslında
sayın Hükûmetin burada ifade ettiği anlamıyla KOBİlere,
çiftçilere veya hayvancılıkla uğraşan kesime, keza, serbest
meslek erbabının ticari işletmesini veya kazancını
geliştireceği bir katkı sunmuyor. Esasen, bu kesimlerin
gelişebilmesi için almış olduğu kredinin faiz oranı
onun açısından önemlidir. Uygulamada
baktığımızda, kredi kullanan KOBİler, küçük esnaf,
tarım sektöründe işletmesi bulunan çiftçiler hangi aşamada kredi
kullanır? Kendi iç kaynakları üretimi devam ettirmeye elverişli
olmadığı aşamada yani
sıkıştığı yani borçlarını düzenli
ödeyemediği noktalarda kredi kullanır. Dolayısıyla, zor
durumda olana mevcut ekonomik sistem içerisinde faizle bir baskı
uygulanacak. Yine Hükûmetin
Örneğin, işte bugün ülkede ve ülke
dışında yürütülen savaş politikalarının
giderlerinin, büyük vergi yükleriyle, halkın sırtından elde
edildiği dönemlerde vergi yükü altında ezilen esnaf doğal olarak
almış olduğu krediyi de ödeyemeyecek durumdadır. Yani bu
kanun, aslında güçlü olan kapital sermayenin yani kredi verenin, parayla
para kazananın, faizle para kazananın... Üreticinin elindeki araç
gerece, üretim araçlarına, üretim faaliyeti yürüttüğü tezgâhına,
dükkânına ya da tarım arazisine el koymasıyla sonuçlanacak bir
sistemi öngörüyor, daha doğrusu bunun hukuksal zeminini
hazırlıyor. Dolayısıyla, burada şeklen hukuki bir
düzenleme olan bu yasa belki o ilişkiyi düzenliyor ama ilişkinin
hukuksal anlamda düzenlenmesi KOBİlerin, orta ölçekli esnafın,
serbest meslek erbabının ya da çiftçinin üretimini geliştirmesine
hiçbir katkı sağlamaz. Bu tamamen Hükûmet politikalarıyla
alakalı bir durumdur. Bu, vergi yüklerinin hafifletilmesi, girdilerin
azaltılması, maliyetlerin düşürülmesi, yine -kullanılacaksa
krediler- kredi faizlerinin düşürülmesiyle mümkün olacaktır. Yoksa,
salt soyut düzenlemelerle ne esnaf üretimini geliştirebilir ne çiftçi
tarım üretimini geliştirebilir. Tam tersine, bu düzenleme,
söylediğimiz şartlar gerçekleştirilmediği takdirde bu
hukuksal düzenleme her zaman güçlü olanın yani sermayedarın, sermayeyi
elinde bulunduran, finans kapitalini elinde bulunduran şirketlerin veya
bankaların lehine işleyecektir diyoruz.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesinde geçen
kuruluşları ile ifadesinin kuruluşlarıyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Baki Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerine verilen önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, Bosna
Hersek'in unutulmaz lideri Aliya İzzetbegoviç'i vefatının on
üçüncü yılında rahmetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Tabii, bugün 19 Ekim, aynı zamanda Muhtarlar
Günü. Köy ve mahallelerin devlet kurumlarıyla olan ilişkilerinde
aracılık rolü üstlenen ve demokrasinin temel taşı olan
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Ülkemizde ne yazık ki
muhtarlarımızın özlük hakları ve maaşları
istenilen düzeyde değildir. Muhtarlarımıza 1.300 lira maaş
veriyoruz ama birçoğunun sosyal güvencesi yok ve sosyal güvencelerini kendilerinin
yatırmasını istiyoruz. Emekli olmayan muhtarlarımıza
1.300 lira yerine bin lira maaş vererek bunların sosyal
güvencelerinin devlet tarafından yatırılmasını
sağlamalıyız yoksa muhtarlara 1.500 lira da maaş versek bu
paradan kendi sosyal güvencelerini yatırmıyorlar ve ileriki
dönemlerde büyük sıkıntılara giriyorlar. Bu konuda,
maaşlarının iyileştirilmesi ve sigorta konusunda gerekli
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısıyla KOBİ'lerin finansmana erişiminin
kolaylaştırılması, rekabet güçlerinin
artırılması, dengeli ve istikrarlı büyümesine katkı
sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca, taşınır
varlıklar, getirileriyle rehin edilebilecek unsurlar arasına
alınmıştır. Tasarıya bu bakımdan olumlu
yaklaşıyoruz. Ticari rehine taraf olabileceklerin kapsamı
genişletilmekte, rehinin paraya çevrilmesi sürecinde alternatif
yolların ortaya konulması suretiyle finansmana erişimin
kolaylığı sağlanmaya çalışılmaktadır.
KOBİ'ler sağladıkları istihdam
imkânları, gerçekleştirdikleri yatırımlar,
yarattıkları katma değer ve ödedikleri vergiler gibi birçok
nedenle ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Ticari faaliyetler için gerekli
finansman kaynaklarını bankalar aracılığıyla
temin edilen kredilerden sağlayan KOBİ'ler finansmana erişimde
zorluklar yaşamakta ve bu durum, KOBİ'ler için büyük işletmeler
karşısında dezavantaja neden olmaktadır. Kira, lisans,
ticari plaka, ruhsat, projelerin teminat olarak verilmesini doğru
buluyoruz, bunları destekliyoruz; yalnız, fiilî durumda yaşanan
birçok sıkıntıyı da gözlemliyoruz. Para ve ipotek oranlarındaki
dengesizlikler yatırımcılarımızı çok ciddi
sıkıntılara sokmaktadır. Tarımsal bir faaliyet
yapıp kredi kullanmak isteyen bir vatandaş devletten yer
kiralıyor ve burayı ağaçlandırmak istiyor, ceviz ekecek,
badem ekecek veya başka fidan ekecek. Zaten yeri devletten kiralıyor.
Bu vatandaş 1 trilyon kredi kullanacak olduğu zaman devlet bundan 2
trilyon ipotek istiyor. Zaten 2 trilyon parası olan bir vatandaş
böyle bir yatırıma girmez. Onun için bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin yapılarak üretime dönük faaliyetlerde kredi ve ipotek
oranlarının yeniden gözden geçirilmesini bekliyoruz yoksa
vatandaşların -zaten devletten yer kiralıyorlar- bu projeleri
hayata geçirmeleri mümkün olmayacak. Devletimizin burada mutlaka üretim yapmak
isteyen insanları desteklemesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, taşınır
varlık üzerindeki rehin hakkının o varlığın
bütünleyici parçası olacağı, tarafların
taşınır varlığın mevcut veya sonradan ilave
edilen eklentilerini rehin kapsamına alabilecekleri belirtilmiştir.
Böylece taşınır malların kapsamı genişletilmekte,
rehine konu olan taşınır varlıkların sayısı
artırılmaktadır. Bugün yaşanan finansman sorunu
bakımından, taşınır rehininde genişletmeye
ihtiyaç olduğu gerçek ve tüzel kişi, ticari işletmelerin
birçoğunun da ortak görüşüdür. Getirilen düzenleme olumludur.
Çiftçi, tüccar, esnaf ya da tacir, rehin
uygulamasının yaygın olarak kullanılması neticesinde
ticaretin doğal seyrine uygun olmayan tefecilik ya da trampa gibi yollara
başvurabilirler. Bugün üreticiler, maalesef, bankalardan
kullanmış oldukları kredileri ödeyemiyorlar. Kredi ödeme günü
geldiği zaman bir yerden borç para buluyorlar krediyi kapatıyorlar ve
bir gün, iki gün sonra yeniden kredi kullanmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Onun için, kendi kaynaklarıyla üretim ve yatırım yapma
olanağına kavuşamayan, girdi maliyetleri ve vergi yükü yüksek
seyreden bir KOBİ varlığı, ekonominin ve siyasi gündemin
derin bir bunalımdan geçtiği ülkemizde son derece büyük risklerle karşı
karşıya kalabilir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Aycan İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Ferhat Encu Abdullah Zeydan Gülser
Yıldırım
Şırnak Hakkâri Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla bankalar borç erteleme, yeniden
yapılandırma, teminat tutarını düşürme gibi bir
yükümlülüğün altına girmemekte ancak KOBİ'ler daha fazla mal
varlığını rehin bırakmaktadırlar. Yani bu
düzenleme KOBİ'nin önünü açan değil, bilakis KOBİ'leri
zayıflatan, hacimlerini düşüren, hatta iflas edilmelerine yol açacak
bir tasarıdır. Örneğin, normalde kredi borcunu ödeyemeyen bir
KOBİ, artık proje ve marka hakkını da kaybedecek ve
sıfırdan başlama imkânı dahi olmayacaktır. Kamuoyuna
pazarlanan argüman KOBİ'lerin daha kolay/fazla kredi alabileceği iken
gerçekte olan şey ise bu tasarıyla finans sermayesinin
KOBİ'lerin mal varlığına daha fazla el koyabilmesinin
yolunun açılacağıdır. Yani KOBİ'lerin
taşınır varlıkları yanında artık
taşınmaz varlıkları da risk altındadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim.
Yani, burada, evet, getirilen hükümlerle ilgili
Burada rehinin nasıl sona erdirileceğine ilişkin bir hüküm ben
bulamadım.
İki: Burada getirilen cezai hükümler var.
Anayasamızın 38inci maddesi Ekonomik suçlara hapis cezası, hürriyeti
bağlayıcı ceza verilemez. diyor.
Biz buraya baktığımız zaman,
16ncı madde gayet rahat baştan sonuna kadar cezai müeyyideler var,
hürriyeti bağlayıcı cezalar da var. Bu açıdan Anayasaya
aykırılık hükümleri de var. Acaba bu konuda Sayın
Bakanlık nasıl bir açıklama yapacaklar? Meclise bir
açıklama yapabilirler mi?
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Tanal. Tutanaklara geçmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Aycan İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Gülser Yıldırım Ferhat Encu
Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu tasarıda, gerekçede de belirtildiği
gibi KOBİ'lerin bankalara yaptığı kredi
başvurularında kendilerinden yüksek teminat istemeleridir. Bankalar
şu an için daha çok taşınmaz malları (ev, fabrika) ipotek
ve teminat olarak kabul etmektedirler. Tasarı ile artık KOBİ'ye
ait ağaçlar, ham madde, hayvan, makine, proje ve marka ipotek edilebilecek
ve karşılığında banka kredisi alınabilecektir.
Normalde makul ve KOBİ lehine görülen bu
düzenleme çok açık bir mantık ve vicdan hatası içermektedir,
zira kredi ilişkisinde sorumluluğu büyük finans şirketlerine
değil, KOBİ'lere yüklemektedir. Piyasadaki krizin bedelini ödemesi
gereken taraf KOBİ'ler olarak düşünülmektedir. Tasarı ile
bankalar borç erteleme, yeniden yapılandırma, teminat
tutarını düşürme gibi bir yükümlülüğün altına
girmemekte ancak KOBİ'ler daha fazla malvarlığını
rehin bırakmaktadırlar. Yani bu düzenleme KOBİ'nin önünü açan
değil, bilakis KOBİ'leri zayıflatan; hacimlerini düşüren
hatta iflas edilmelerine yol açacak bir tasarıdır. Örneğin,
normalde kredi borcunu ödeyemeyen bir KOBİ artık proje ve marka
hakkını da kaybedecek ve sıfırdan başlama imkânı
dahi olmayacaktır. Kamuoyuna pazarlanan argüman KOBİ'lerin daha
kolay/fazla kredi alabileceği iken, gerçekte olan şey ise bu
tasarı ile finans sermayesinin KOBİ'lerin malvarlığına
daha fazla el koyabilmesinin yolunun açılacağıdır. Yani
KOBİ'lerin taşınır varlıkları yanında
artık taşınmaz varlıkları da risk
altındadır.
Neoliberalizm tarihi borçlandırma tarihidir.
Sömürünün yeni biçimi borç verip boyunduruk altına almaktan geçmektedir.
Sistem olarak baktığımızda borcu ödeyememek bir
başarısızlık değil, sistemin bir hedefi olarak
kurgulanmıştır. Normalde kulağa bir iyilik gibi gelen
borç/kredi sistemi, borçluların borçlarını ödeyememeleri
sayesinde mülklerinin büyük sermayeye aktarma sistemidir. Bu tasarı da
KOBİ'leri ekonomik kriz içerisindeki büyük sermayenin çıkarları
doğrultusunda dizayn etme, gerekirse mal varlıklarına el koyma ve
artmış haciz tehdidi ile emek sömürüsünü daha da artırma
tasarısıdır. Zira artık her şeyini kaybetme riski
altına girecek olan KOBİler bir yandan büyük sermayeye daha
bağımlı hâle gelirken, diğer yandan da
çalıştırdıkları işçileri daha fazla sömürmek
durumunda kalacaktır. Yapılması gereken şey KOBİleri
daha fazla ipotek riskine sokmak değil, finans sermayesinin kâr
oranlarından feragat etmelerini sağlayacak düzenlemeler
yapmaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ve rehinli taşınırlara
ilişkin ibaresinin amacıyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Başbakan
Yardımcısı
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Rehinli Taşınır Sicilinin
kurulmasının amaçlarını belirten madde metninde düzeltme
yapılarak anlatım bozukluğunun giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda 8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:19.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 388 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince 20
Ekim 2016 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.42