TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
92nci
Birleşim
16
Mayıs 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, 22 ve 23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
tarihçilikleri kendilerinden menkul birtakım kişilerin Mustafa Kemal
Atatürke yönelik saldırılarını şiddetle
kınadığına ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Muhammet Yıldırım ile kardeşi Furkan
Yıldırımın ölümüne yol açan olayın
aydınlatılmasını ve ailelerine
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, Aile
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, hasta
mahpusların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Van Milletvekili Lezgin Botanın, 15 Mayıs Kürt Dili Bayramına
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, gençlerin
düzenlediği bayram ve şenliklerin yasaklanmasına ilişkin
açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
Havaalanının şehre hizmet vermekte yetersiz
kaldığına ilişkin açıklaması
3.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Amasrada
faaliyet gösteren HEMA şirketi tarafından GENEL MADEN-İŞ
Sendikası üyesi 28 madencinin işine son verilmesine ilişkin
açıklaması
4.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, Atatürke hakaret eden bazı
kişilerin AKP belediyeleri tarafından konuk edilmesinin son derece
manidar olduğuna ve milletin gönlündeki Atatürk sevgisinin söküp
atılmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, siyasi iktidarın,
Yunanistana kaçan darbecileri geri istemesine rağmen Yunanistanın
işgal ettiği adaları neden geri istemediğini ve sosyal
devlet ilkesini ihlal etmekten ne zaman vazgeçeceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, internet abonelerinin
karşı karşıya kaldığı adil kullanım
kotasıyla ilgili hukuksuz uygulamalara ne zaman çözüm
bulunacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, bazı kişilerin Mustafa
Kemal Atatürke hakaretler yağdırmasının utanç verici
olduğuna ve 19 Mayıs günü gençlerin ve halkın onların
iftiralarına en güzel yanıtı vereceğine
inandığına ilişkin açıklaması
8.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas ilinin sanayi siteleri
teşvik paketinde yer almamasına ilişkin açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirde son yıllarda
ciddi boyutlarda olan çevre kirliliği konusunu çözmek için bir
çalışma olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın Defne ilçesine bir
devlet hastanesi yapılmasını talep ettiğine, Dörtyol ile
Arsuz Devlet Hastaneleri Projeleri ve İskenderun ile Kırıkhan
Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Projeleri
hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, adalet
kavramının önemine ilişkin açıklaması
12.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, FETÖ üyesi olduğu
gerekçesiyle tutuklanan Adıyaman eski Cumhuriyet Başsavcısı
Faruk Büyükkaramuklunun itiraflarında adı geçen YSK
Başkanı Sadi Güvenin hâlen görevi başında
olmasının bir çelişki olduğuna ilişkin
açıklaması
13.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Bünyan ilçesinin Akmescit
Mahallesi sakinlerinin Talas ilçesine bağlanma taleplerinin yerine
getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
14.-
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ile Dumlupınar Üniversitesi Rehabilitasyon
Hastanesi arasında bir sağlık protokolü
imzalandığına ve bunun önemli bir ihtiyacı
karşılayacağına ilişkin açıklaması
15.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, 22 ve 23üncü Dönem Malatya
Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, yaz aylarında artan geziler sebebiyle
düzenlenen turlara denetimin artırılmasının can
güvenliği açısından çok önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Mayıs 1919da İzmirde
gazeteci Hasan Tahsinin Yunan işgali karşısında ilk
kurşunu sıkarak şehit olması ile 16 Mayıs 1919da
Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindekilerin Galata rıhtımından
demir alarak Bandırma Vapuruyla hürriyet mücadelesini
başlatmalarının yıl dönümlerine ve 22 ve 23üncü Dönem
Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, HDP Eş
Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
tutukluluğunun 194üncü günü olduğuna, 16 Nisan referandumunun
kendileri ve referandumda hayır demiş yurttaşlar için hiçbir
değeri olmadığına, Cumhuriyet gazetesi internet sitesi
Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güvenin tutuklanmasına ve
iktidarın açlık grevinde olan Kemal Gün, Nuriye Gülmen ve Semih
Özakçanın sesini duyması gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 22 ve 23üncü Dönem Malatya
Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne, Kurtuluş
Savaşının ilk işaret fişeğini ateşleyen
Hasan Tahsinin şahsında bütün Kurtuluş Savaşı
şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet gazetesi internet
sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güvenin
tutuklanmasını bir yargı garabeti olarak gördüklerine ve
iktidarın Atatürke dil uzatma cüretinin gösterilmesine ortam
sağlamaması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 16 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürkün millî mücadeleyi
başlattığına, tarihi doğru ve tutarlı bir
şekilde okumanın topluma karşı ahlaki bir sorumluluk
olduğuna, bazı meczupların kerameti kendinden menkul iddialarla
dedikoduya yaslanan beyan ve hezeyanlarını reddettiklerine ve 22 ve
23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.-
Van Milletvekili Lezgin Botanın, güneydoğuda ciddi bir
zırhlı araç terörü olduğuna ve herkesi bu konuda duyarlı
olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 17 Mayıs
1987de dayağa karşı yapılan kampanyanın ve
yürüyüşün 30uncu yıl dönümüne ve ünlü mimar Behruz Çinici tarafından yapılmış
Meclis Camisinin durumuna ilişkin açıklaması
24.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Anayasa ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonun usulüne uygun teşekkül etmediği
ve referandum sonuçlarına ilişkin hukuki sürecin devam ettiği
gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelikleri seçimlerinin
yapılamayacağına ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, hem referanduma
gidilen süreç hem de sonuçları meşru olmadığı için bu
oylamayı da meşru bulmadıklarına ve oylamaya
katılmayacaklarına ilişkin açıklaması
27.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Meclis komisyonu
üyeliğini parti
gruplarına ait bir hak olarak görmek gerektiğine ve referandum süreci
hukuken bittiğine göre Meclisin bu çerçevede görevini
yaptığına ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
(AKPM) Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden İstanbul
Milletvekili Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu'nun üyelikten istifası
üzerine Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun üyeliğinin Başkanlık
Divanınca uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1021)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
2.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin, Doğu ve
Güneydoğu Bölgelerinde bazı
illerde yaşanan olaylarda ihmali ve kusuru olanların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/526)
3.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin, Fırat Yılmaz
Çakıroğlu'nun Ege Üniversitesi kampüsü içinde şehit edilmesiyle
ilgili ihmali olan kişiler ve kurumların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/527)
C)
Gensoru Önergeleri
1.-
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde yazılı sınavı
gerçekleştirilen avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve
savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavı sonuçlarını partizanlık
yaparak etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
(2/1128) esas numaralı 2429 Sayılı Bayram ve Genel Tatiller
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/97)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 10/5/2017 tarihinde Şırnak Milletvekili Aycan
İrmez tarafından, Şırnakın Silopi ilçesinde 4
Mayıs 2017 gecesinde polislerin sürdüğü akrep tipi zırhlı
araç bir evin duvarını yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki
Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan Yıldırım
kardeşlerin ölümüne sebep olduğu olayın sorumlularının
tespit edilmesi ve aydınlatılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök ile Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, tarihçi yazar
unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile
bireylerine nefretle saldıran âciz ve sığ karakterlerin
üniversite gençliğine yol gösterici olarak konferanslarda ve kamplarda yer
almalarının araştırılması amacıyla 16/5/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun 16 ve 23 Mayıs 2017 Salı
günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine;
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 16
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde HSK'nın üye seçiminin
Anayasa'nın geçici 21inci maddesi gereğince yapılmasına ve
bugünkü birleşiminde seçim işlemlerinin tamamlanmasına kadar, 17
Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde 364 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine; 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Konya
Milletvekili Abdullah Ağralının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Osmaniye Milletvekili Ruhi
Ersoyun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
SEÇİMLER
A)
Hakimler ve Savcılar Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Hakimler ve Savcılar Kurulu Üyeliklerine Seçim (S.Sayısı : 474)
XI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun usulüne uygun
teşekkül etmediği gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu
üyelikleri seçimlerinin yapılıp yapılamayacağı
hakkında
XII.-
KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/07/2016-31/12/2016
tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve
31/12/2016 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler,
tasarılar, teklifler ve tezkereler
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-İzmir
Milletvekili Murat Bakan'ın, Türkiye'nin kredi notunun yükseltilmesine
yönelik tedbirlere ve ekonomik büyüme hedeflerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/12698)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2017 yılları
arasında görev yapan bakanlık müşavirlerine,
2003-2017
yılları arasında Bakanlıkta çalışan basın
müşavirlerine,
2003-2017
yılları arasında Bakanlıkta çalışan özel kalem
müdürlerine,
İlişkin
soruları ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/12834), (7/12835), (7/12836)
3.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşil'in, Türkiye ekonomisini ilgilendiren bir
beyanına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/12949)
16 Mayıs 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ) ,
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 22 ve
23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 22nci ve 23üncü Dönemlerde Malatya, 24üncü
Dönemde ise İstanbul Milletvekili olarak görev yapan Ferit Mevlüt
Aslanoğlu arkadaşımızın Hakkın rahmetine
kavuşmasının 3üncü yıl dönümü. Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Parlamentoda birlikte görev yaptığımız, çok
değerli bir arkadaşımızdı, örnek bir siyasetçiydi.
Onun siyaset anlayışını iki kelimeyle, iyilik ve hizmet olarak
özetleyebiliriz. Ölüm yıl dönümünde kendisini bir kez daha rahmetle
anıyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Aile
Haftası münasebetiyle aile konulu söz isteyen Düzce Milletvekili Ayşe
Keşire aittir.
Buyurunuz Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Düzce
Milletvekili Ayşe Keşirin, Aile Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Mayıs itibarıyla
başlayan Aile Haftası nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum.
Sosyal ve beşerî sermayeyi güçlendirebilmek
için kadim ve köklü doğrular ışığında, zamanın
ruhuna uygun yeni gerçeklerle yeni söylem geliştirmeye önce aileden
başlamamız gerekiyor çünkü aile insan ve toplum arasındaki en
önemli köprüdür. Aile, mahiyeti ve yapısı bakımından tarih
boyunca tüm toplumlarda değişime uğramıştır.
Siyasal ve ekonomik hayatın zamanla gelişimi, sosyokültürel
değişimler, yapısı ve kapsamı itibarıyla aile
olgusunda değişimlere yol açmıştır.
Hemen tüm sosyal konu ve sorunlarda olduğu gibi
aile konusunda da toptancı yaklaşımların çaresiz ve
aynı kör noktadan baktığını görmekteyiz. Ailenin
güçlenmesi ile kadın, erkek, çocuk, yaşlı bireyin güçlenmesi
birbirinin alternatifi olmadığı gibi, kadın ve çocuk
haklarını savunmak ile aile bütünlüğünü savunmak da birbirinin
alternatifi, hasmı, rakibi değildir.
Sayın milletvekilleri, bundan tam bir yıl
evvel çalışmasını tamamlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
aile bütünlüğünün korunmasını araştırma komisyonu
Ankarada gerçekleştirdiği 19 toplantı, 9 il ziyareti, 2 yurt
dışı gezisinde, 4 ülke ziyaretinde 500ü aşkın kurum
ve kişiyi dinlemiştir. Ailenin yaşadığı
sorunları sadece boşanmanın neden ve sonuçlarıyla
sınırlı tutamayız. Şehirleşme, göç, ekonomik
şartlar, şiddet, bağımlılık, varsa ailedeki
engelli ve yaşlı bireyin durum ve şartları,
sağlık, eğitim ve istihdama erişim, konut politikaları,
iletişim, ulaştırma, medya ve benzeri pek çok konu aileye ait
konuların tam da ortasındadır.
Komisyonumuzun bu çerçevede
hazırladığı rapor sizlerle
paylaşılmıştır. Bu vesileyle, Sayın Meclis
Başkanımız İsmail Kahraman başta olmak üzere Komisyon üyelerimize,
yüce heyetinize ve emeği geçen herkese tekrar teşekkür etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
sağlıklı aile, sosyoekonomik yapısı ne olursa olsun
kendi içinde hak ve görevlerin dengesini kurmuş ailedir. Güçlü aile ise
çözüm üretme kapasitesi olan aile. Diğer yandan, ülkemizde geniş
ailelerin gittikçe azaldığını ve çekirdek ailelerin
hızla arttığını bilmekteyiz. Ama
uzmanlarımız şunu ifade etmektedir: Türkiyede oluşan
çekirdek aile yapısı kendi içinde, sosyoekonomik şartları
ne olursa olsun, hizmet alışverişi devam eden ailelerdir ve buna
çekirdek aile ağı diyor uzmanlarımız. Aslında bu da
değişim ve dönüşümü yönetmenin Türk modelidir bize göre.
Değerli milletvekilleri, evlenmelerle birlikte
son dönemde boşanmalar da azalmaktadır. Boşanmalarda mal
paylaşımı ve velayet konusunda olan ihtilaflar ne yazık ki
boşanma süreçlerinin çekişmeli ve çatışmalı geçmesine
neden olmaktadır. Ne yazık ki hâlâ ülkemizde, velayeti alamayan taraf
çocuğuyla kişisel ilişki tesis etmek istediğinde ihtilaf
olduğunda icra dairesi marifetiyle çocuğuyla görüşmekte, halk
arasında çocuk icrası denen uygulama ne yazık ki devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, eğer aile
yapımız ve aileye ait sorunların çözümüyle ilgili bir öneride
bulunacaksak, ilk olarak yapmamız gereken şey, çekirdek aile
ağını güçlendirecek ürün ve hizmetlerin etkin ve kolay
ulaşımını sağlamak olacaktır. Aile canlı bir
sistemdir ve her ailenin yapısı farklıdır. Birey ve aile
dengesini koruyan, bütüncül bakış açısını içeren bir
paradigma değişimine ihtiyacımız olduğu
aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, aile olmak sadece
ihtiyaç analizleri üzerinden tanımlanamaz. Aile olmak bir evde görev
cetvelini paylaşmak değildir. Sadece evi, odaları, bütçeyi, ev
içi görevleri paylaşarak aile olamayız. Yeni kavramlar ve yeni
kodlarla konuşmalıyız. Kendimiz için istediğimizi
başkası için istemedikçe gerçek bir aile olamayız, her
evliliği aile yapamayız. Sevgi, muhabbet, güven, empati, vicdan,
hasılı iyilik ve insanlık olmadan evlilikleri aile yapmamız
mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, yaklaşan 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramımızı da yürekten kutluyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Keşir.
Gündem dışı ikinci söz, hasta
mahpusların sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdiye aittir.
Buyurunuz Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, hasta mahpusların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hasta mahpusların
sorunlarına dikkat çekmek, onların ızdıraplarını
dile getirmek için söz aldım.
Bildiğiniz gibi cezaevleri insanların
özgürlüklerini kanunen ortadan kaldıran total kurumlardır. Bu total
kurumların en belirgin özelliği de hukuku hiçe sayarak kendi
yarattıkları ceza infaz sistemiyle kendi yönetim biçimlerini
oluşturmaktır. Oysa cezaevlerinin insan hakları ve insan
onuruyla olabildiğince uyumlu hâle getirilmesi anayasal bir görevdir.
Bakın, ülkemizdeki mevzuat cezaevine konulmanın zaten bir ceza
olduğunu ve farklı uygulamalarla ek cezaya
dönüştürülemeyeceğini garanti altına alıyor. Bu nedenle,
cezaevlerinde sıklıkla uygulanan işkence ve kötü muameleye
karşı sıfır tolerans gösterilmesi hukuken
bağlayıcı olan siyasi bir sorumluluktur. Oysa ülkemizin dört bir
yanındaki cezaevlerinden insan onurunu ayaklar altına alan
uygulamalara ilişkin mektuplar almaktayız. Hani Cezaevleri toplumun
kanayan yarasıdır. diyoruz ya, artık o yaranın kangren
olduğunu görüyoruz.
Birkaç mahkûm mektubundan örnek vermek istiyorum:
İnsan, vicdanını, merhametini asla yitirmemeli çünkü tabuttan
sonra söylenen sözler, yakılan ağıtlar, dökülen yaşlar
anlamını yitiriyor. diyor bir hükümlü, duymazdan mı
geleceğiz? Yüzde 79 görme engelliyim. İnsan her şeyinden
koparılıp buraya atıldığında kendini yalnız,
çaresiz, sahipsiz hissediyor. İntihar ederek ölmek istemiyorum. diyor bir
tutuklu, görmezden mi geleceğiz? Gırtlak kanseri olduğumu
söylediler, bir de nasıl konuşacağımı. Kendimi
Azraille karşı karşıya pişti oynuyor gibi
hissediyorum. diyor hasta bir mahpus, bilmezden mi geleceğiz?
Bakın, bu mektuplar OHALle birlikte nüfusu
Tunceli, Bayburt, Ardahan, Gümüşhane gibi 10 ili geride bırakan
cezaevlerinden geliyor yani 210 bine yaklaşan nüfusuyla artık
Türkiyenin 82nci ili olan cezaevlerinden. Dolayısıyla burada
yaşanan hukuksuzlukları, ihlalleri Görmedim, duymadım,
bilmiyorum. diyerek normalleştiremeyiz.
Değerli vekiller, oysa 21 değişik
tipteki cezaevinde yeterli görülen imkânların koğuş ve hücre
sayısından ibaret olduğunu hep birlikte görüyoruz. Yatacak bir
ranzanız varsa, başınızı sokacak bir koğuş
bulabildiyseniz her şeyin yolunda gittiği kabul ediliyor. Oysa
hapishanelerde barınma, beslenme ve hijyen koşulları giderek
kötüleşiyor ve giderek kötüleşen hapishane koşulları
içeride mahkûmları, dışarıda mahkûm
yakınlarını ama en fazla da ağır hasta mahpusları
vuruyor. Bugün birçok mahkûmun anayasal hakları olan sağlık
hizmetlerinden faydalandırılmadığını biliyoruz.
Bu hakkı Hiçbir mahkûma ayrıcalık tanımayız. diyerek
sözde eşitlikçi bir yaklaşımla engellemek anayasal bir suçtur.
Bu yaklaşım, en açık ifadeyle işkencenin sistematik biçimde
meşrulaştırılmasıdır. Bakın, bugün
cezaevlerinde ağır hastalandığı kesinleşmiş
ancak henüz tahliye edilmedikleri için ölümü bekleyen 2 binden fazla mahpus
var. Bu insanlar af istemiyor, bu insanlar tedavi görüp sonra
cezalarını çekmek istiyorlar. Ama ne acı ki son beş
yılda uzun bürokratik işlemler nedeniyle 451 mahpus hastanede tedavi
göremediği için hayatını kaybetti. Hâl böyle olunca Doktorun
gelmesi sıkıntıma engel olmayacaksa ölüme terk edildiğim
ortaya çıkıyor. diyen mahkûmlara ne cevap verebiliriz ki?
Aslında, Adalet Bakanlığının
açıkladığı veriler korkunç tabloyu tek başına
açıklıyor. Bugün hastalığı nedeniyle ceza tehiri uygun
görülen ancak henüz tahliye edilemeyen 841 mahkûm var. İleride
istatistiklere eceliyle ölüm olarak geçecek bu kayıtlar ve onlarca
ailenin evine ateş düşecek, yüzlerce çocuk öksüz kalacak; anımsatmak
isterim. Öte taraftan Ceza tehiri için devlet veya üniversite hastanesi raporu
yeterlidir. diyenler sizleri aldatmasın çünkü bu çözmüyor, size Adli
Tıbbın yolunu gösteriyorlar. Tabii, sonrası, Adli Tıp da
yetmiyor. Devlet hastanesi ağır hasta diyor, Adli Tıp Turp
gibi sağlamlar. raporunu veriyor. Ancak bu da yetmiyor çünkü buradan da
size Hele biraz bekle bakalım. Toplum güvenliği için tehdit
oluşturup oluşturmadığını bir inceleyelim.
deniyor, tekrar bekletiliyorsunuz. Çünkü kelepçelisiniz ya, hasta olsanız
bile suçlu kategorisinden çıkıp hasta statüsüne geçmeniz mümkün
olmuyor. Bakın tekrarlıyorum: Özgürlükten yoksun bırakılmak
bir cezadır, bu mahpuslara tekrar bir ceza vermek yasal değildir. Bütün
bu olumsuz koşulları ortadan kaldırmak, mahkûm olsalar bile
insan hayatına azami saygıyı göstermek bizlerin görevidir.
Uzun süre hapishanede yatan Nazım Hikmetin
ölümsüz dizelerine kulak vermenizi isteyerek sözümü bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akkuş İlgezdi.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla)
Nazım Hikmet diyor ki:
Hapisliğimin on ikinci
yılındayım
Üç aydan beri de
Canlı cenaze hâlindeyim
Cenaze olan ben
Serilmiş yatıyordu
Canlı olan ben
Onu ibretle seyrediyordu...
Canlı olan bizlerin cenazeye dönüşmüş
hasta mahpusların hâline çözüm getireceği inancıyla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkuş İlgezdi.
Gündem dışı üçüncü söz, 15 Mayıs
Kürt Dili Bayramı münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili Lezgin
Botana aittir.
Buyurunuz Sayın Botan. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Lezgin Botanın,
15 Mayıs Kürt Dili Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşması
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce,
cezaevlerinde rehin tutulan başta eş genel
başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş
başkanlarımız olmak üzere bütün yöneticilerimize buradan selam
ve saygılarımızı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Mayıs Kürt Dili Bayramı günü münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önümde Değerli Başkan, dil bilimci Celadet
Bedirhan tarafından 15 Mayıs 1932 yılında yayımlanan
Hawar dergisi var, anlamı çığlıktır. Bu
çığlık, Kürt halkının on yıllardır
taşıdığı bir çığlıktı. Bu
çığlığı Celadet, Qedrican, Nurettin Zaza, Osman Sebri,
Cegerxwin ve Kamuran Bedirhan yerde bırakmadılar; onları
rahmetle ve minnetle anıyorum.
İlk 23 sayısı Latin ve Arap alfabesiyle,
sonraki sayıları sadece Latin alfabesi olmak üzere, 1943e kadar 57
sayı olmak üzere Hawar dergisi yayın yapmıştır. Hawar
dergisi, Kürt diline olan katkılarından dolayı Kürtçe için bir
milat oldu. Bu nedenle, 15 Mayıs günü Kürt halkı tarafından 2006
yılından bu yana Kürt Dili Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Kürt halkı, bu topraklarda ana dilleri
uğruna tarifi imkânsız bedeller ödedi ve çok acılar çekti. Bunun
sonucunda, 1990lı yılların zor günlerinde bile İstanbul
Kürt Enstitüsü ve Mezopotamya Kültür Merkezi, 2000li yıllarda ise
Kürdi-Der Kürtçe eğitim veren okullar, kreşler ve kurslar
açtılar; bunun yanında, Kürtçe yayın yapan birçok gazete ve
dergi yayınladılar ama Kürt halkının mücadele ve bedellerle
elde ettiği Kürtçenin bütün kazanımları OHAL rejiminin KHK
zorbalığıyla bir günde ortadan kaldırıldı. Bugün,
kürdistanda kayyumlar âdeta Kürtçe kurumlara savaş açmış
durumdalar. 1990lı yılların bugün esamesi okunmayan o dönemin
süper valilerinin yerini ultra süper kayyumlar almış durumdalar.
Altını çizerek söylüyorum: 9 Mart 2000
yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
tarafından Kürt Enstitüsü yöneticileri Çankaya Köşküne davet
edilirken AKP, bugün, Kürt Enstitüsünü kapatıyor. Bu utanç AKPye yeter de
artar. 2017 Türkiyesinde bile Kürt çocuklarının hâlen ana dillerinde
eğitim almaları yasak. Vaziyet bu iken bu ülkede asimilasyon bitti
diye kimse iddia edemez. Bilakis teknolojik gelişmeler ve diğer
faktörlerin etkileri hesaplandığında, AKP döneminde asimilasyon
on kat daha artmıştır.
Burada dün ile bugün arasında sadece nüans var.
AKP öncesinde Kürt kimliği tanınmadan asimile ediliyordu; bugün, AKP
döneminde Kürt kimliği tanınıyor ama
tanındığı hâlde asimilasyon katmerleşerek devam
ediyor, mesele budur.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu
esasında bir Kürtçe sorunudur;. tekçi, asimilasyoncu ve erkçi zihniyetin
on yıllardan bu yana Kürt dilini ortadan kaldırma meselesidir. AKP,
bu konuda bugüne kadar hukuki ve anayasal birtakım adımlar atmayarak
günübirlik ham işler yaptı. Son olarak da başkanlık
hayalleri uğruna Anayasada tekçi ruhu muhafaza ederek Kürt
halkının anayasal inkârının devamı anlamında bir
durum zuhur etmiştir. Buna kızabilir, hatta bunu inkâr da
edebilirsiniz ama bu kürsüde biri Kürtçe birkaç kelime söylediğinde veya
Kürtlerin tarihsel coğrafyasını ifade etmek için kürdistan
dediğinde koltuklarınızdan hopluyor, masalara vuruyorsunuz.
Son olarak Kürt halkının dil
bayramını kutlarken sözlerimi Celadet Bedirhanın Hawardaki
yazısıyla bitirmek istiyorum:
(x)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(x)
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Botan.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi elektronik sisteme girmek suretiyle söz
talep eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Sibel Özdemir
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, gençlerin düzenlediği bayram ve
şenliklerin yasaklanmasına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gençlik şenliği, bahar festivali, pilav
günü, sanat festivali, gençlerin gençliğini yaşadığı,
eğlendiği bu bayramlar otoriter ve baskıcı Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının yasak koyduğu etkinliklerden
sadece birkaçı. Partili cumhurbaşkanlığı ve
iktidarın desteklediği etkinlikler için ne güvenlik ne OHAL bir
gerekçe olmazken onaylamadığınız tüm etkinlikler komik
gerekçelerle yasaklanmaktadır. Kendisi gibi düşünenlerin
düzenlediği etkinlikte Bize sorgusuz sualsiz itaat eden bir gençlik
değil, neyi niçin savunduğunu bilen bir gençlik lazım. diyen
partili cumhurbaşkanının, neyi niçin savunduğunu bilen
gençlerin düzenlediği bayram ve şenliklerin yasaklanmasına ses
çıkarmaması da ne kadar gerçekçi ve samimi olduğunu
göstermektedir.
Siyasi iktidar ve partili cumhurbaşkanı
kendisi gibi eğlenmeyen, yaşamayan gençlere baskı uygulamaktan,
yasak koymaktan vazgeçmeli, bir an evvel hızla artan genç
işsizliğe çözüm için çabalamalıdır.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa Havaalanının şehre hizmet
vermekte yetersiz kaldığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa Türkiye'nin 4üncü büyük şehri
olmasına rağmen havaalanı şehrimize hizmet vermekte
yetersiz kalıyor.
Bursa ülkemiz ihracatının yüzde 10unu
gerçekleştirmesine rağmen havaalanından uluslararası
uçuş yapılmamakta, havaalanına ulaşım yeteri
şekilde sağlanamamaktadır. Havaalanları yapmakla övünen AKP
iktidarı, mevcut havaalanlarını dahi işletmekten âciz olup
Bursalıların bırakın yurt dışını, tatil
için yurt içi uçuşlarını dahi
sağlayamamıştır. 4üncü büyük şehirde yaşayan
Bursalılar hava yolu ulaşımından mahrum bir şekilde
çözüm bekliyorlar.
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya
3.- Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkayanın, Amasrada faaliyet gösteren HEMA
şirketi tarafından GENEL MADEN-İŞ Sendikası üyesi 28
madencinin işine son verilmesine ilişkin açıklaması
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seçim bölgem Amasra ilçemizde faaliyet gösteren HEMA
şirketi, yer altında çalışan ve çalışma süreleri
üç ile dokuz yıl arasında değişen GENEL MADEN-İŞ
Sendikası üyesi 28 madencinin işine son vermiştir. Bölgeye kömür
çıkarmak için gelen ve on iki yıldır bölgede faaliyet gösteren
bu şirket devlete olan taahhütlerini yerine getirmemektedir. Sürekli
hukuksuzluk, oyalama ve aldatmacayla yerli kömür çıkaracağı
yalanına sarılmakta, kömür çıkaracağı yerde işçi
çıkarmaktadır. Şirketin her sorununu çözmek için seferber olan
iktidar işçilerin mağduriyetine seyirci kalmaktadır.
Çalışma Bakanlığı, haksız yere işten
çıkarılarak mağdur olan madencilerin işe iade edilmeleri
için gerekli çalışmaları yapmalı, şirketin keyfî
uygulamalarına bir an önce dur demelidir.
BAŞKAN Sayın Erkek
4.- Çanakkale Milletvekili Muharrem
Erkekin, Atatürke hakaret eden bazı kişilerin AKP belediyeleri
tarafından konuk edilmesinin son derece manidar olduğuna ve milletin
gönlündeki Atatürk sevgisinin söküp atılmasının mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu,
bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü
borçlu olduğumuz kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürkle ilgili son
günlerde yaşadıklarımız son derece düşündürücü.
Bazı meczuplar ona hakaret etmeyi sanki bir görev edinmiş ve sistemli
şekilde bu devam ediyor. Daha da düşündürücüsü, acaba bu kişiler
nereden ve kimlerden güç alıyorlar? Dergilerinde ve programlarında
defalarca Atatürke küfreden, hakaret eden bazı çakma tarihçilerin sürekli
AKP belediyeleri tarafından konuk edilmesi de son derece manidar diye
düşünüyoruz. Ama şunu unutmamak gerekir: Milletimizin gönlündeki
Atatürk sevgisini ve onun düşüncelerini, çağdaş uygarlık
hedefini hiç kimsenin söküp atması, zedelemesi de mümkün olmayacaktır
diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erkek.
Sayın Tanal
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, siyasi iktidarın, Yunanistana kaçan darbecileri geri
istemesine rağmen Yunanistanın işgal ettiği adaları
neden geri istemediğini ve sosyal devlet ilkesini ihlal etmekten ne zaman
vazgeçeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar
Yunanistana kaçan darbecileri geri istiyor ancak Yunanistanın işgal
ettiği adaları neden geri istemiyor?
Soru iki: Türkiyede insanlar kendini güvende
hissetmiyor. En büyük işkencedir bu. Can güvenliği yok, mal
güvenliği yok, hukuk güvenliği yok, müteşebbis özgürlüğü
yok, basın özgürlüğü yok, yargıya erişim hakkı yok,
tarafsız ve bağımsız yargı yok, hak ihlalleri had
safhada. Hukukun olmadığı yerde kaos olur. Kanun hükmünde
kararnamelerle ihraç edilen vatandaşlarımız Sosyal Güvenlik
Kurumu kayıtlarına şerh verildiği için işe
alınmamakta, açlığa sevk edilmektedir, parası yoksa tedavi
olamamaktadır. Mahkûmiyet kararı verilmediği müddetçe insanlar,
herkes masumdur. Bu sosyal devlet ilkesi ihlal edilmektedir. İnsanlar aç
bırakılmaktadır, buysa terör örgütlerinin ekmeklerine yağ
sürmektir. Siyasi iktidar bundan ne zaman vazgeçecektir?
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
6.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, internet abonelerinin karşı karşıya
kaldığı adil kullanım kotasıyla ilgili hukuksuz
uygulamalara ne zaman çözüm bulunacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Ahmet Arslana: İnternet
abonelerinin karşı karşıya kaldığı en büyük
haksızlık olan adil kullanım kotası hakkında 1
Mayıs itibarıyla bir düzenleme yapıldı ancak doğru
düzgün hayata geçmedi, geçemedi. İnternet servis
sağlayıcısı şirketlerin gerek düzenlemeyi
umursamazlığı gerekse açgözlülüğü yüzünden şimdilerde
durum belirsiz. Bazı şirketlerin adil kullanım kotası
sonrası kullanılan her gigabyteı 1-2 TL gibi fiyatlarla
ücretlendireceği iddia ediliyor, bazıları da inkâr ediyor.
Şirketler tüketicileri soymaya devam ediyor. Bu hukuksuz duruma
karşı devlet olarak ne zaman çözüm bulacaksınız?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın
7.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, bazı kişilerin Mustafa Kemal Atatürke hakaretler
yağdırmasının utanç verici olduğuna ve 19 Mayıs
günü gençlerin ve halkın onların iftiralarına en güzel
yanıtı vereceğine inandığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kendilerine tarihçi diyen bazı kişilerin
televizyonlarda ve gazetelerde Mustafa Kemal Atatürke yönelik hakaretler
yağdırması utanç vericidir, rezilliktir, insanlık
dışıdır. Atatürk ve arkadaşlarının
kurduğu cumhuriyete -o cumhuriyetin tüm nimetlerinden yararlanırken-
hakaret etme hainliğinin bu kadar yaygınlaşmasında
şüphesiz ki siyasi iktidarın duyarsızlığının
da payı büyüktür. Türk halkından Ulu Önder sevgisini
koparacaklarını sananlar unutmasınlar ki kimsenin buna gücü
yetmeyecektir. Bu çağ dışı yaklaşımlara,
yalanlara karşı Atatürke olan
bağlılığımızı göstermek, gerçeği
söylemekten Asla ve hiçbir koşulda korkmayın. diyen Atamıza
ve onun arkadaşlarına borcumuzdur. İnanıyorum ki 19
Mayıs günü hem gençlerimiz hem de tüm halkımız yobazlara ve
onların iftiralarına en güzel yanıtı verecektir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Sayın Akyıldız
8.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Sivas ilinin sanayi siteleri teşvik paketinde
yer almamasına ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ankarada düzenlenen üretim reform paketi
toplantısında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Faruk
Özlü şehir dışına yapılacak sanayi sitelerinin idari
ve sosyal tesis binalarının arsa bedellerinin mülkiyet edinilmesi
maksatlarıyla altyapı ve üstyapı
yatırımlarının tamamına yakın
kısmının mimarlık ve mühendislik hizmetleri de dâhil
krediyle desteklenmesi hususlarının Bakanlığın görevleri
arasına dâhil edileceğini ve bu imkândan yararlanacak olan 8 ili
açıkladı. Bu illerin arasında yine maalesef Sivas yoktur. Ha, bu
bizim için, Sivas için bir sürpriz olmadı, cazibe merkezlerine
almaları için de defalarca önerdik ama Sivası hep göz ardı ettiler,
şimdi de sanayi siteleri teşvik paketine almadılar. Buradan
Sayın Bakana sesleniyorum: En kısa sürede Sivası da üretim
reform paketi içindeki iller arasına dâhil ediniz. Sivas olarak
iktidarlarınız döneminde üvey evlat muamelesi görmekten
bıktık artık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tüm
9.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, Balıkesirde son yıllarda ciddi boyutlarda olan çevre
kirliliği konusunu çözmek için bir çalışma olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Balıkesir ilimizde son yıllarda çok ciddi
bir çevre kirliliği yaşanmaktadır. Bunların
başında Gönen Çayı, Susurluk Çayı ve Havran Çayı
bulunmaktadır. Sayın Bakana soruyorum: Tarımsal sulamada
kullanılan Gönen Çayıyla ilgili neden bir çalışma
yapmıyorsunuz? Çayda tespit edilen ağır metal ve diğer
kimyasal atıkların insan sağlığına ne gibi
zararları vardır? Susurluk ve Havran Çaylarında daha önce tespit
edilen kirliliği neden gidermiyorsunuz? Başta pirinç ve domates olmak
üzere tarımsal ürünlerde kimyasal atıklara bağlı ciddi
problemlerin olduğunu biliyor musunuz? Marmara Denizini de kirleten bu
çevre felaketine karşı neden önlem almıyorsunuz? Hükûmet olarak
halkın sağlığını ne zaman düşüneceksiniz?
Balıkesir halkı acilen çözüm bekliyor, bu konuda bir projeniz var
mıdır?
BAŞKAN Sayın Topal
10.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatayın Defne ilçesine bir devlet hastanesi
yapılmasını talep ettiğine, Dörtyol ile Arsuz Devlet
Hastaneleri Projeleri ve İskenderun ile Kırıkhan Ağız
ve Diş Sağlığı Merkezi Projeleri hakkında bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatay ilimizin Defne ilçesi ilimizin 3üncü büyük
ilçesidir ve nüfusu 143.176dır. Bu nüfus yoğunluğuna sahip olan
Defne ilçemizde hâlen bir devlet hastanesi yoktur. Anayasamız Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkında
sahiptir. demektedir. Defne ilçemize bir devlet hastanesi talep ediyoruz.
Defne ilçemize devlet hastanesi yapacak mısınız? Yapımı
yılan hikâyesine dönen 250 yataklı Dörtyol Devlet Hastanesi Projesi
hayata geçirilecek mi? Arsuz Devlet Hastanesi Projesi hangi
aşamadadır? 50 üniteli İskenderun Ağız ve Diş
Sağlığı Merkezi, 24 üniteli Kırıkhan
Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Projeleri hangi
aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç...
11.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, adalet kavramının önemine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet mülkün temelidir. El Adl Allahın
isimlerindendir. Allah her şeyi bir ölçü ve denge üzere
yaratmıştır. Ölçüyü, dengeyi bozmamak ve adaletli davranmak
elzemdir, insanlığımız bunu gerektirir. Adalet hakikatten,
saadet adaletten doğar. Bir devletin devam ve bekası adaletle mümkün
olur. demiştir Hazreti Ali. Âbidin ibadeti nefsini, adilin adaleti âlemi
ıslah eder ama suçlunun beraat ettirildiği yerde hâkim hüküm giyer.
Zalimleri affetmek mazlumlara ezadır, cezadır. Varsa adalet yoktur
rezalet. Adalet güzeldir fakat yöneticilerde olursa daha güzeldir. Hâkimsiz ve
hekimsiz memlekette oturma. der atalar. Başkasını
yargılayan er geç kendisi de yargılanır. En büyük yargı
Hakkın ve halkın yargısıdır, Bu terazi
ağır ve ince tartar. denmiştir.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer...
12.- Manisa Milletvekili Tur
Yıldız Biçerin, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan
Adıyaman eski Cumhuriyet Başsavcısı Faruk
Büyükkaramuklunun itiraflarında adı geçen YSK Başkanı Sadi
Güvenin hâlen görevi başında olmasının bir çelişki
olduğuna ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Adıyaman eski
cumhuriyet başsavcısı Faruk Büyükkaramuklu 16/11/2016da
mahkemede verdiği ifadede kendisini başsavcı yapan kişinin
bugünkü mühürsüz YSK Başkanı Sadi Güven olduğunu itiraf
etmiştir. Eylül 2016dan bu yana 106.117 kişi ortada hiçbir
kanıt yokken kamudan ihraç edilmişken Faruk Büyükkaramuklunun etkin
pişmanlıktan derhâl yararlanıp salıverilmesini
sağlayan -bu önemli itirafa rağmen- Sadi Güvenin hâlâ görev
başında olması nasıl bir çelişkidir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık...
13.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Bünyan ilçesinin Akmescit Mahallesi sakinlerinin Talas
ilçesine bağlanma taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bünyan Akmescit Mahallesi sakinleri,
yıllardır daha iyi hizmet alacakları umuduyla Talas ilçesine
bağlanmak istiyor. Bu nedenle 2004 yılında referandum yapan
Akmescitlilerin talebi görmezden gelindi. Bütünşehir Yasasıyla
belediyeleri de kapatılan Akmescit sakinleri, geçtiğimiz hafta sonu
bir kez daha referandum yaptılar hem de öyle kuralsız, mühürsüz
değil, nizami bir referandum. Referandum sonucunda 732
vatandaşımız Talas ilçesine bağlanmak için evet, 77 vatandaşımız
da Bünyanda kalalım. dedi, 11 oy geçersiz sayıldı.
Buradan iktidara sesleniyorum: Dilinizden
düşürmediğiniz millî iradeyi bir kez olsun hayata geçirin ve
Akmescitli hemşehrilerimin iradelerine saygı göstererek Talasa
bağlanmaları için gerekli çalışmaları bir an önce
yapın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kavuncu
14.- Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile
Dumlupınar Üniversitesi Rehabilitasyon Hastanesi arasında bir
sağlık protokolü imzalandığına ve bunun önemli bir
ihtiyacı karşılayacağına ilişkin
açıklaması
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz günler içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı ile Dumlupınar Üniversitesi
Rehabilitasyon Hastanesi arasında bir sağlık protokolü
imzalandı. Ben, bunun önemli bir ihtiyacı
karşılayacağını söylemek istiyorum.
Bu vesileyle, Kütahyamız, kültür, sanat, tarih
anlamında termalleriyle birlikte önemli bir kent. Burada yeni açılan
hastanemiz de bir kaplıca kaynağı üzerinde ve önemli ve
terapatik havuzları var. Ayrıca, nitelikleri açısından
farklı tedavi ve hasta gruplarına da hitap ediyor. Bunlardan bir
tanesi de kalp ve akciğer hastaları. Kalp ve akciğer
hastalıklarında cerrahi geçirenlerin, kronik sorunu olanların
egzersizle rehabilitasyonu mümkün. Ayrıca, her türlü diğer
fonksiyonel iyileşme gerektiren hastalıklar için de çok önemli
imkânları bütün vatandaşlarımıza sağlıyor.
Ben, teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
15.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, 22 ve 23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
22 ve 23üncü Dönem Malatya 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlunu, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyemizi ve çok değerli sözcümüzü kaybetmenin 3üncü
yılında üzüntüsü içerisindeyiz. Kendisine Tanrıdan rahmet
dileriz. Plan ve Bütçe Komisyonunda 24üncü dönemde kendisinden çok şey
öğrendik, kendisini minnetle ve saygıyla anıyoruz. Ailesine,
yakınlarına, sevenlerine başsağlığı
diliyoruz.
Ayrıca, sizin
kadirşinaslığınız için de çok teşekkür ederiz.
Bugün burada onu anımsatmış olmanız,
hatırlatmış olmanız için de size de çok teşekkür
ediyorum. Ailesine, yakınlarına ve Malatyalı seçmenlerine,
İstanbullu seçmenlerine de sağlık, mutluluk ve güzel günler
diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Öz
16.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün,
yaz aylarında artan geziler sebebiyle düzenlenen turlara denetimin
artırılmasının can güvenliği açısından çok
önemli olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
ülkemizde özellikle yaz aylarında artan geziler sebebiyle düzenlenen
turlara denetimin artırılması can güvenliği
açısından çok önemlidir. Geçtiğimiz cumartesi günü Muğla
yolunda yaşanan elim kazada vefat eden
vatandaşlarımızın sorumluluğu hepimizin üzerindedir. Bahsi
geçen araç TÜRSABa kayıtlı mıdır? Basında yer alan
iddiaya göre, kaza yapan araç, fren sisteminde sorun olduğu hâlde
muayeneden nasıl geçmiştir? Bu araç, kaza yerine kadar olan üç
kontrol noktasında denetime tabi tutulmuş mudur? Her gün yüzlerce
araçla günübirlik tur düzenlendiği gerçeğinde kontrol
noktalarındaki denetimler yaşanılabilecek başka
kazaların önüne geçecektir. Üzerinden iki gün geçtiği hâlde
başka tur araçlarına denetim başlamış mıdır?
Maalesef, ülkemizde denetimler sadece yaşanan kazalar ardından
artırılmaktadır. Yine de alınacak her önlem
canlarımızın daha fazla yanmaması için tedbir
olacaktır.
Vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
İlk söz, Sayın Erkan Akçayın.
Buyurunuz Sayın Akçay.
17.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 15 Mayıs 1919da İzmirde gazeteci Hasan Tahsinin
Yunan işgali karşısında ilk kurşunu sıkarak
şehit olması ile 16 Mayıs 1919da Mustafa Kemal Atatürk ve
beraberindekilerin Galata rıhtımından demir alarak Bandırma
Vapuruyla hürriyet mücadelesini başlatmalarının yıl
dönümlerine ve 22 ve 23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Mayıs, Türk milletinin
bağımsızlık ve kurtuluş yolunda atılan önemli
adımlarından birini anmamıza vesile olmaktadır.
15 Mayıs 1919da İzmirde gazeteci Hasan
Tahsin, Yunan işgali karşısında ilk kurşunu
sıkmış ve şehit olmuştur. Türk milletinin öz
vatanında boğulmak istendiği o günlerde sadece İzmirde
değil, yurdun dört bir yanında atılan kurşunlar hem
Kurtuluş Savaşının hem de millî iradenin işaret
fişekleri, çoban ateşleri olmuştur. Hatay Dörtyolda Çavuş
Kara Mehmet, İzmirde Hasan Tahsin, Ayvalıkta Ali Çetinkaya ve
askerleri, Ödemişte Kuvayımilliyeci Ödemişliler, ateşin ve
işgalin üzerine yiğitçe yürümüşler, işgale karşı
direnişin, bağımsızlık yolunda Türk milletinin kutlu
yolculuğunun yolbaşçısı olmuşlardır.
Şehadetinin yıl dönümünde başta Hasan Tahsin olmak üzere
Kurtuluş Savaşımızın aziz şehitlerini rahmetle
ve minnetle anıyoruz.
Bugün, ayrıca, Türk milletinin kurtuluş
mücadelesinin önemli günlerinden bir diğeridir. 16 Mayıs 1919da
Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki 22 kahraman, Galata
rıhtımından demir alarak Bandırma Vapuruyla hürriyet
mücadelesini başlatmışlardı. Bu yolculukla Türk milletinin
istiklal özlemi önce Samsuna, oradan bütün Anadoluya, vatan sathına
ulaştırılmıştır. Karadenizden gelen bahar
havasıyla Anadoluda karanlık geceye hilalin
aydınlığı kavuşmuştur. Mustafa Kemal Paşa,
Samsuna ayak bastıktan üç gün sonra, hazırladığı
raporla Hasan Tahsinin, Çavuş Kara Ahmetin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ali Çetinkaya ve
askerlerinin, Ödemişli Kuvayımilliyecilerin ilk
kurşunlarının istikametini çizmiştir. Özetle, Türk
milletinin yabancı manda ve kontrolüne tahammülü olmadığı
vurgulanmış, milletin millî hâkimiyet esasını kabul
ettiği çok net ifade edilmiştir.
Bu vesileyle, tarihe mal olan, bu kurtuluş
yolculuğuyla Samsuna çıkan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere millî mücadelenin tüm kahramanlarını rahmet, minnet ve
şükranla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün ayrıca çok kıymetli değerli milletvekili
arkadaşımız ve yıllarca birlikte komisyonda ve Genel
Kurulda çalıştığımız merhum Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun vefat yıl dönümü münasebetiyle Ferit Mevlüt
Aslanoğlunu tekrar rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Kerestecioğlu
18.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, HDP Eş Başkanları Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağın tutukluluğunun 194üncü günü
olduğuna, 16 Nisan referandumunun kendileri ve referandumda hayır
demiş yurttaşlar için hiçbir değeri olmadığına,
Cumhuriyet gazetesi internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Oğuz
Güvenin tutuklanmasına ve iktidarın açlık grevinde olan Kemal
Gün, Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın sesini duyması
gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Eş Başkanlarımız
Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
tutukluluğunun 194üncü günü. Meclisin bilgisine arz ederim.
Bugün aynı zamanda 16 Nisan referandumunun
birinci ayı. Halkımız, bu referandumun meşru
olmadığını, referandum sürecinin ve referandumun
hukuksuzluğunu ilk günden beri ifade ediyor. Artık tarafsız ve
bağımsız bir yargıdan söz edemediğimiz ve
yargının tamamen kuşatma altında olduğu bugünlerde,
bugün bu referandumun yine meşru olmayan sonucu olarak HSK üyelerinin
7sinin seçimini Meclise getirecek ve oylatacak iktidar.
Bu oylama, bizim için asla kabul edilir değil.
Sanki yargı yeterince siyasallaşmamış gibi bugün
yapılacak oylamayla yargının tamamen AKP hâkimiyeti altında
olduğu ilan edilecek. Zaten Anayasa teklifinin esas hedeflerinden birisi
de buydu. Bu oylamanın bizim için ve referandumda hayır demiş
yurttaşlar için hiçbir değeri olmadığını ve
yargının siyasallaşmasına hayır demeye devam
edeceğimizi ifade ediyoruz.
Yine Sayın Başkan, yargının
tükendiği noktalardan birisi, dün cumhuriyet.com.tr genel yayın
yönetmeni Oğuz Güvenin tutuklanmasıydı. Üstelik Oğuz Güven
sehven girilen ve yaklaşık elli beş saniye sonra
kaldırılan bir tweet nedeniyle tutuklandı. Yani en kötü
ihtimalle Yanlış bir ifade kullanılmış. denilerek
eleştirilebilecek bir tweet nedeniyle Oğuz Güven suç
yakıştırmalarıyla, suç atmalarla tutuklandı. Bu da
ülkemizde ifade ve basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu
gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama aynı zamanda yargının da ne durumda
olduğunu gösteriyor çünkü o kararı okuyan hâkimler belki avukat
arkadaşlarımızın yüzüne bakamadılar ama Oğuz
Güven yüzlerine bakarak dimdik çıktı oradan. Maalesef bunlarla dolu
bugünlerimiz.
İnsanlara yargı ve adalet aramanın
yolunu kapatmanın sonuçlarını açlık grevinde olan ve
oğlunun cenazesini isteyen Kemal Günde görüyoruz. Aynı şekilde
İşimi geri istiyorum. diyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakçada
görüyoruz. Artık iktidarın onların sesini duyması gerekiyor
çünkü sadece bizim duymamız yetmiyor ve bu insanları kaybedersek
Türkiyenin geleceği için çok derin bir yara açılacak ve bu derin
yarada en büyük parmak da iktidarın olacak. Bunu üstlenmemelerini bir kez
daha rica ediyoruz kendilerinden.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Altay
19.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 22 ve 23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne, Kurtuluş Savaşının ilk işaret
fişeğini ateşleyen Hasan Tahsinin şahsında bütün
Kurtuluş Savaşı şehitlerine Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhuriyet gazetesi internet sitesinin Genel Yayın
Yönetmeni Oğuz Güvenin tutuklanmasını bir yargı garabeti
olarak gördüklerine ve iktidarın Atatürke dil uzatma cüretinin
gösterilmesine ortam sağlamaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizin de zikrettiğiniz gibi, 22nci-23üncü
Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili, örnek insan, örnek
siyasetçi, insan, vatan, bayrak ve Atatürk sevdalısı,
tanıdığım en çalışkan, en dürüst, en ahlaklı
siyaset adamı Ferit Mevlüt Aslanoğlunu, ölümünün 3üncü yılında
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak özlemle,
şükranla, rahmetle anıyoruz.
Öte yandan, Kurtuluş
Savaşımızın ilk işaret fişeğini
ateşleyen Hasan Tahsinin şahsında bütün Kurtuluş
Savaşı şehitlerimize Allahımdan rahmet diliyorum. Onlara
gönül, şükran, vefa borcumuz hiçbir zaman son bulmayacaktır.
Sayın Başkan, öte yandan, Cumhuriyet
gazetesi internet yayın yönetmeni Oğuz Güvenin
tutuklanmasını bir yargı garabeti olarak görüyoruz. Bir yerde
adliyenin olmasının orada adaletin olduğu anlamına gelmediğinin
en somut, en güzel örneğidir. Kaldı ki ana muhalefet partisinin genel
başkan yardımcısını kasten ve taammüden, kurşun
sıkmak suretiyle öldürmeye teşebbüs eden bir caninin dün tahliye
edildiği düşünüldüğünde, demek ki bu ülkede hapse girmek için
gazeteci, tahliye olmak için de siyasetçiye kurşun atan olmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu kabul
etmemiz mümkün değildir. Yargının, iktidar partisinin
sopası hâline dönüştüğünün yeni ve yalın bir
örneğidir. Şiddetle protesto ediyoruz.
Öte taraftan, bütün Türkiyede infiale yol açan,
Atatürke dil uzatan, hakaret ve küfre kadar uzanan kahpelik ve
alçaklığa yeltenenler olsa olsa meczuptur, sapıktır,
nankördür. Asıl sorgulanması gereken, bu cüreti nereden
aldıklarıdır? İktidar partisinin bu konuda kimi
uygulamalarının bu tür eylemlere zemin
hazırladığının maalesef üzülerek de altını
çizmek zorundayım. Biraz sonra iktidar partisinin grup başkan vekili
konuşacak. Şüphesiz, eminim, o da bu saldırıları, bu
hakaretleri yadırgadığını ve
kınadığını ifade edecektir. İktidar partisine
düşen, bu meczuplara bu ortamı sağlamamaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bostancı
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 16 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürkün millî
mücadeleyi başlattığına, tarihi doğru ve tutarlı
bir şekilde okumanın topluma karşı ahlaki bir sorumluluk
olduğuna, bazı meczupların kerameti kendinden menkul iddialarla
dedikoduya yaslanan beyan ve hezeyanlarını reddettiklerine ve 22 ve
23üncü Dönem Malatya Milletvekili, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Tarih bilinci, toplumlar için hangi yolda nasıl
gideceklerine ilişkin idrak durumunu sunar. O yüzden tarih, geçmişte
yaşanmış bitmiş bir hadise değildir, aslında
sürekli hatırlanarak kolektif hafızayı oluşturan ve toplumlar
için istikameti tayin eden bir süreçtir. Biz de tarihi doğru ve
tutarlı bir şekilde hatırlamalıyız, bunu geleceğe
yönelik bir ışık olarak görmeliyiz.
İçinde bulunduğumuz 16 Mayıs tarihi,
yakın dönemde bizim için çok önemli hadiseler zincirinin önemli
halkalarından birisidir. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir
işgale uğramış, Anadolu yine aynı şekilde Mondros
Mütarekesi sonrası işgalci güçlerin hevâ ve heveslerine açık
hâle gelmiş ve nihayet bu iş, 15 Mayısta fiilen İzmir
işgaliyle birlikte başlatılmıştır. Bu işgale
karşı Anadoluda ve Rumelide Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin
teşekkül ettiğini biliyoruz ama tek tek bu cemiyetlerin kolektif bir
irade ortaya çıkartması mümkün olmazdı. 16 Mayıs tarihinde
9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilen Mustafa Kemal Atatürk, 19
Mayısta Samsuna çıkarak Anadoluda ve Rumelideki bu millî mücadele
iradesini örgütlemiş ve buradan yeni bir milletin
inşasının, yeni bir devlet altında inşasının
yolunu açmıştır. O bakımdan Mustafa Kemal Atatürk ve onunla
birlikte mücadele eden bütün arkadaşlarını Türkiye
Cumhuriyetinin temel payandaları olan, her birini birer bayrak
direği olarak gördüğümüz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
gazi ve
şehitlerimizi bu vesileyle, içinden geçtiğimiz şu süreç
vesilesiyle rahmet ve minnetle anarken tarihi doğru ve tutarlı bir
şekilde okumanın aynı zamanda topluma karşı ahlaki bir
sorumluluk olduğunun da altını çizmek isterim. Bu çerçevede
zaman zaman birtakım tuhaf insanların, meczupların kerameti
kendinden menkul iddialarla dedikoduya yaslanan beyan ve
hezeyanlarını daha önce de reddettik, bu vesileyle bir kez daha
reddettiğimizi ifade ediyorum.
Diğer yandan, 22, 23, 24üncü dönemlerde
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak görev yapan Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun ölümünün 3üncü yıl dönümünde biz de kendisini rahmetle
anıyoruz. Siyasetin bir ucu rekabet ve çatışmaysa diğer ucu
anlaşma ve uzlaşmaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, bu manada Mecliste
anlaşma ve uzlaşmanın hepimize örnek olacak en güzel
temsillerini ifa etmiş birisidir. O yüzden bir kez daha kendisini rahmetle
anmak istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, tarihçilikleri kendilerinden
menkul birtakım kişilerin Mustafa Kemal Atatürke yönelik
saldırılarını şiddetle kınadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Tarihçilikleri kendilerinden menkul
birtakım kişilerin Mustafa Kemal Atatürke yönelik
saldırılarını şiddetle kınıyorum. Mustafa
Kemal Atatürk, dağılan bir imparatorluğun ardından, bir
imparatorluğun küllerinden Anadoluda yeni bir devleti, Türkiye
Cumhuriyetini kurmanın mücadelesi olan Kurtuluş
Savaşını başlatan, bunu başarıya
ulaştıran, cumhuriyeti ilan eden, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu
değerlerini borçlu olduğumuz bir önderdir, bir liderdir. Ona yönelik
bu saldırıları şiddetle kınıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
eden İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu'nun
üyelikten istifası üzerine Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun
üyeliğinin Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1021)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM)
asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden İstanbul
Milletvekili Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu'nun üyelikten istifası
üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 12'nci maddesi
uyarınca Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun üyeliği Başkanlık
Divanınca uygun bulunmuştur.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı
ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çiftçilerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli
önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98inci Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Muharrem Varlı (Adana)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Celal Adan (İstanbul)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Mustafa Mit (Ankara)
6) Baki Şimşek (Mersin)
7) Mevlüt Karakaya (Adana)
8) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
9) Zihni Açba (Sakarya)
10) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
11) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
12) Kamil Aydın (Erzurum)
13) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
14) Nuri Okutan (Isparta)
15) Mehmet Günal (Antalya)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
18) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
19) Erhan Usta (Samsun)
20) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
21) Arzu Erdem (İstanbul)
22) Zühal Topcu (Ankara)
Gerekçe:
Tarım, gelişmişlik düzeyine
bakılmaksızın bütün ülkeler için hayati bir öneme sahip, vazgeçilemez
stratejik ve hassas bir sektördür. Millî gelire önemli katkıları
yanında, genellikle toplumun gelir düzeyi en düşük kesiminin üretici
olarak yer aldığı ve geçimini sağladığı
tarım ürünleri itibarıyla hayatı devam ettirmenin en önemli
kaynağıdır.
Türkiye'de tarımsal üretim yüzde 80
oranında yağışa bağlı olarak, 77,9 milyon hektar
olan toprak varlığının 26,3 milyon hektarını
tarım arazileri oluşturmaktadır.
Kuraklık, yağışın uzun
yıllar ortalamasından daha az gerçekleşmesiyle ortaya çıkan
ve herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde meydana gelebilecek olan doğal
bir iklim olayıdır. Günümüzde dünyada
karşılaştığımız küresel ölçekte en büyük
sorunlardan birisi olan kuraklık, bugün gelinen nokta itibariyle fiziksel
ve doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi,
teknoloji, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere
hayatımızın her aşamasını etkilemektedir.
Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile
tarımsal üretimin temel sorunlarından biri de kuraklıktır.
Türkiye, dünya üzerinde kuraklığın sürekli olarak tehdit
oluşturduğu yarı kurak bir kuşakta yer almaktadır.
Geçmiş dönemlerde kuraklık zaman zaman ülkemizde büyük zararlara
sebep olmuştur.
Ülkemizin küresel ısınmanın muhtemel
etkileri açısından risk grubu ülkeler arasında yer
aldığı, gelecekte özellikle Akdeniz ve İç Anadolu
bölgelerimizin iklim değişikliğinden daha çok etkileneceği
tahmin edilmektedir. Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini
azaltmak, kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak tedbirler ve
kuraklığın yaşandığı dönemlerde
yapılacak doğru planlamalarla mümkündür. Bu nedenle, kuraklıktan
önceki dönemde alınacak tedbirler ve kuraklık yaşanırken
atılacak adımlar ayrı ayrı planlanmalıdır.
Yağışların devamlılığını
sağlayarak su arzını artırmak elimizde olmasa da
kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak elimizdedir.
Ülkemiz tarımının en önemli sorunu
olan parçalı arazi sorununa mutlaka çözüm bulunmalıdır. Ülke
tarımının sağlıklı bir şekilde
planlanması gerekmektedir. Çiftçinin en önemli sorunlarından birisi
maliyetlerdir. Kullandığı tohumdan ilaç ve gübreye, mazota kadar
üretim aşamasındaki her girdisi, uluslararası rakiplerinin
kullandığı ürün girdilerinin üstündedir. Bu nedenle, girdi
maliyetlerinin düşürülmesi için gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Çiftçinin desteklenmesinde doğrudan destekleme
gibi haksız modeller yerine, üretimi yapılan ürün bazlı
destekleme yapılmalı ve üretim yapana destek verilmelidir. Suyun
yönetiminin doğru yapılması, çiftçinin sudan en iyi ve en
verimli şekilde istifadesi sağlanmalıdır. Toprak
ıslahı, erozyon kontrolü ve drenaj yönetimi konusunda yetkililerin
aktif desteği ve katkısı sağlanmalıdır.
Meteorolojik veriler çiftçiye en hızlı bir şekilde
iletilmelidir.
Çiftçi hiçbir şekilde tarımsal
araştırma kuruluşları ya da üniversiteden bilgi
alamamaktadır. Bu nedenle, çiftçinin bilgiye kolayca
ulaşabileceği bilgi sistemi kurulmalı ve üniversite bir
şekilde sahaya indirilmelidir. Organize tarım alanları mutlak
surette hayata geçirilmelidir. Kamu bünyesinde bulunan tarıma elverişli
alanlar, altyapısı hazırlandıktan sonra çiftçiye kiralama
yöntemiyle verilmelidir. Çiftçide çevre duyarlılığı ve
sağlık bilincini oluşturacak eğitim programlarına
ağırlık verilmelidir. Kullanacağı ilaç ve gübrenin çevrede
ve insan sağlığı üzerinde oluşturacağı
etkiler konusunda bilinçlendirilmesi gerekir.
Çiftçiye teknik bilgi sağlayacak, üretim ve
pazarlama konusunda iş birliği imkânlarını
geliştirecek, sosyal politikalar oluşturacak, yeni bir kooperatif
tarzı örgütlenme modeline ihtiyaç bulunmaktadır. Çiftçinin
ürettiği ürünlerin satışı konusunda uzmanlaşacak,
serbest piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde hizmet verebilecek,
profesyonellerce yönetilecek, çiftçinin de ortağı olduğu
paketleme ve depolama tesislerinin hayata geçirilmesinin yolları bulunmalıdır.
Sonuç olarak, ülkemizdeki çiftçilerin
sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin
belirlenerek gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını arz ederiz.
2.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20
milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde bazı illerde
yaşanan olaylarda ihmali ve kusuru olanların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/526)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde
ve bazı illerimizdeki olaylarının bu hâle gelmesinde ihmali ve
kusuru olanların araştırılmasıyla ilgili
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis aştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 25/12/2015
1)
Nuri Okutan (Isparta)
2)
Erkan Akçay (Manisa)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
5)
Mustafa Mit (Ankara)
6)
Deniz Depboylu (Aydın)
7)
Baki Şimşek (Mersin)
8)
Kamil Aydın (Erzurum)
9)
Kadir Koçdemir (Bursa)
10)
Zihni Açba (Sakarya)
11)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
12)
Mevlüt Karakaya (Adana)
13)
Oktay Öztürk (Mersin)
14)
Edip Semih Yalçın (İstanbul)
15)
Atila Kaya (İstanbul)
16)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
17)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18)
Erkan Haberal (Ankara)
19)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
20)
İsmail Ok (Balıkesir)
21)
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
Gerekçe:
Ülkemizin bazı bölgelerinde, illerimizde,
özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde hemen her gün sokağa
çıkma yasağı konduğunu öğrenmekteyiz.
Teröristlerin şehirlere bu şekilde yerleşmesinde,
hücre evlerinin oluşmasında, bilhassa büyük yerler başta olmak
üzere silah ve patlayıcı deposu hâline gelmesinde, bazı
illerimizde terörist mezarlıkları oluşturulmasında,
terörist büstlerinin dikilmesinde, PKK kamplarının kurulmasında
katkıda bulunan, görmezden gelen, ihmali bulunan kamu görevlileri tespit
edilmelidir.
Örgüt üyeleri geçmişte kırsal alanda,
mağaralarda zor saklanırken, gıda ve hayati malzemelerini zor
temin ederken şimdi, örgüt, Kürt halkının meşru temsilcisi
hâline getirilip PKK resmî muhatap kabul edilip görüşmeler
yapıldı.
Güneydoğuda devlet yanlılarının
bile örgüte nam edilmesine yönelik tutum ve davranışlar
geliştirildi ve örgüt, devletin kamu kurumlarını, araç gereç ve
personelini kullanır hâle geldi.
PKK terör örgütü şehirlere yerleşti.
PKKnın bazı yerlerde kamu görevlilerinin araç gereçlerini kullanarak
il ve ilçelerde hendek kazıp barikatlar kurup güvenlik güçlerini
sokağa sokmadıkları görülmüştür. Bölgeye hâkim olup yoldan
geçen vatandaşlarımıza kimlik kontrolü yaptıkları
belirlenmiştir.
Bölge esnafı dükkânlarını
kapatıp açamaz hâle gelmiş, açanlar ise maddi manevi kayba
uğramışlardır. Bölge halkı aldatılmış
olup barış ve huzur dolu günler beklerken ateşin içine
düşmüştür. Halk hazırlıksız
yakalanmıştır.
Bölgede okullar terör sebebiyle tatil edilip
öğretmenler hizmet içi eğitim bahanesiyle memleketlerine
gönderilmiştir. Öğrenciler okullara gidemeyip eğitim
hakkından mahrum kalmışlardır.
PKK, okulları sığınak olarak
kullanarak okulların fiziki yapılarına zarar vermiştir. PKK
bölgede güç kazanmasıyla eleman temininde ve onların örgüte
kazandırılmasında kurumsal hâle geldi.
Habur Sınır Kapısında mahkeme
kurarak teröristleri yargılayıp aklamışlardır.
Sınır dışından gelen şahısların resmen
bölücülükleri tescillenmiş ve terörist oldukları belgelenmiştir.
Yukarıda açıkladığımız
bu gerekçelerle, ihmali ve kusuru olanlara yapılması gerekenler
konusunda bir Meclis araştırması komisyonu kurulması,
ülkemize ve yöre halkımızın sosyal, kültürel, tarihî ve ekonomik
açıdan faydası tartışılmaz yararlar
sağlayacaktır.
3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20
milletvekilinin, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun Ege
Üniversitesi kampüsü içinde şehit edilmesiyle ilgili ihmali olan
kişiler ve kurumların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/527)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ege Üniversitesi kampüsü içinde şehit edilen
Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun şehit edilmesiyle ilgili
ihmali olan kişiler ve kurumlarla ilgili Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
14/12/2015
1)
Nuri Okutan (Isparta)
2)
Erkan Akçay (Manisa)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
5)
Mustafa Mit (Ankara)
6)
Deniz Depboylu (Aydın)
7)
Baki Şimşek (Mersin)
8)
Zihni Açba (Sakarya)
9)
Kamil Aydın (Erzurum)
10)
Kadir Koçdemir (Bursa)
11)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
12)
Mevlüt Karakaya (Adana)
13)
Oktay Öztürk (Mersin)
14)
Edip Semih Yalçın (İstanbul)
15)
Atila Kaya (İstanbul)
16)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
17)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18)
Erkan Haberal (Ankara)
19)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
20)
İsmail Ok (Balıkesir)
21) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
Gerekçe:
Ege Üniversitesi kampüsü içinde bir hafta boyunca
süren olaylar neticesinde okula giremeyen Fırat Yılmaz
Çakıroğlu ve arkadaşları ilçe emniyet müdürlüğüne,
okul yönetimine ve okulun güvenlik görevlilerine can güvenliklerinin
olmadıklarından dolayı okula gidemediklerini
belirtmişlerdir.
Bunun üzerine emniyet, okul yönetimi ve okulun
güvenlik görevlileri gerekli tedbirler alındığını
söyleyerek okula girmelerini belirtmişlerdir. 20/2/2015 tarihinde
arkadaşlarıyla birlikte okuluna gelen Fırat Yılmaz
Çakıroğlu, PKK terör örgütü sempatizanı öğrenciler
tarafından taşlı, sopalı ve bıçaklı
saldırıya uğramışlardır.
Ege Üniversitesindeki gerginlik bir haftadır
devam etmesine rağmen polis, bir kişinin öldüğü ve biri
ağır çok sayıda kişinin yaralandığı olaydan
önce neden tedbir almamıştır? Polis tedbir aldıysa
ellerinde satır ve bıçak bulunan öğrenciler üniversite kampüsüne
nasıl girmişlerdir?
Bu saldırı sonucunda, daha önceden PKK
terör örgütü üyesi olduğu bilinen Nurullah Semo tarafından
bıçaklanarak şehit edilmiştir. Fırat Yılmaz
Çakıroğlu'nun şehit edilmesiyle ilgili güvenlik görevlilerinin
ihmali olduğunu düşünüyor musunuz? Onlarla ilgili ne gibi işlem
yapılmıştır?
Hastane olay yerine on beş dakikalık
mesafede olmasına rağmen, öğrenci
kılığındaki teröristler ambulansın yolunu keserek olay
yerine gelmesini engellemiş, ambulans olay yerine çok geç gelmiştir.
Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu kasten
öldürme suçuna iştirak eden kişi ya da kişilere yönelik bir
soruşturma başlatıldı mı?
Eğitim ve öğretim yuvası ve gelecek
nesillerimizin hem bedenen hem aklen sağlıklı bir şekilde
yetiştirilmesine hizmet etmesi gereken üniversitenin çeşitli
fakülteleri PKK örgüt sloganlarıyla bölücübaşının
posterleri ile terör örgütü paçavralarıyla donatılırken
bunları yapan teröristler başta milliyetçi öğrenciler olmak
üzere, burada öğrenim gören bütün öğrencilerin can güvenliği
olmadığı görülmüştür.
Güvenlik güçlerinin açık ihmali olduğu
hâlde soruşturma kapsamına alınmamıştır. Bundan
sonra soruşturma kapsamına alınacak mı?
Valilik, Emniyet, üniversite yönetimi ve üniversite
güvenliği olarak sizlere daha önceden öğrencilerin can güvenliği
olmadığına dair başvurulmasına rağmen bu
konularda neden gerekli önlemler alınmamıştır?
Yukarıda açıkladığımız
bu gerekçelerle, ihmali ve kusuru olanlara hakkında yapılması
gerekenler konusunda bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması tartışılmaz yararlar sağlayacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge daha önce bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır.
Önergeyi okutuyorum:
C) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı sınavı gerçekleştirilen avukatlık
mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adaylığı
ile idari yargı hâkim adaylığı sınavı
sonuçlarını partizanlık yaparak etkilediği iddiasıyla
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/15)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
24 Aralık 2016 tarihinde yazılı
sınavı gerçekleştirilen avukatlık mesleğinden adli
yargı hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı
hâkim adaylığı sınavı sonuçlarını
partizanlık yaparak etkileyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM İçtüzüğünün
106ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve
teklif ederiz.
Engin Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
CHP Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
2016 yılında avukatlık
mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adayı ile idari
yargı hâkim adayı alımına ilişkin yapılacak
sınava ilişkin yıl içinde değişik tarihlerde duyurular
yapılmış, alınacak aday sayısı ve sınav
tarihinde değişikliklere gidilmiştir.
Yazılı yarışma sınavı
24 Aralık 2016 tarihinde gerçekleştirilmiş ve sonuçları 18
Ocak 2017 tarihinde ilan edilmiştir. Ancak yazılı sınav
sonuçları açıklanmadan önce, 6 Ocak 2016 tarihli mükerrer Resmî
Gazetede yayımlanan 680 sayılı "Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 6 ve 8inci maddeleriyle sınavların yapılış
şeklinde değişikliğe gidilmiştir. 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 9/A maddesinde yer alan
yazılı sınavlar için öngörülen 70 puan şartı ile
"Ancak başarı oranı, ilân edilen kadronun iki katı
fazlasının altında olursa, sadece başarılı
olanlar mülâkata çağrılır. cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır. Yine anılan kanuna eklenen geçici
maddeyle 70 puan şartı aranmamasına ilişkin hükmün bu
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ve sonucu
açıklanmayan yazılı sınava katılanlar bakımından
da uygulanması öngörülmüştür. Anılan KHK ile 2802
sayılı Kanunun 9/A maddesinde yer alan, mülakat sınavında
başarılı sayılmak için üyelerin 100 tam puan üzerinden
verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az 70 olması
şartı değiştirilmemiş, korunmuştur.
Yazılı sınavın
yapıldığı 24 Aralık tarihinden on üç gün sonra,
sınav sonuçları ilan edilmeden önce yazılı sınavlar
için öngörülen yüzde 70 başarı puanı uygulamasının
kaldırılması, sonuçları etkilemek üzere düzenleme
yapıldığını göstermektedir. Böylece adaylarda
yeterlilik aranmasından vazgeçilerek, mülakatın etkisi mutlak hâle
getirilmiştir. Yazılı sınav için öngörülen 70 puan
şartının kaldırılmasına karşın mülakat
sınavı için 70 puan şartının
kaldırılmamış olması, siyasi iktidarın
amacını da net bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Olağanüstü hâl kararnamesiyle 24 Aralık tarihli sınavda bilginin
yerini torpilin almasının yasal zemini oluşturulmuştur.
Türkiye'nin bekası için ilan edilmiş olağanüstü hâl, yargıç
sınavlarına partizanlık yapmaya zemin hazırlamak için
kullanılmıştır. Bu durum, başkaca herhangi bir neden
aranmaksızın tek başına bile, yapılan
sınavları şaibeli kılmak için yeterli gerekçe
oluşturmaktadır.
Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olan
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Hâkimlik ve
savcılık mesleği için öngörülen anılan ilkeler
kuşkusuz mesleğe alınma sırasında da gözetilmelidir.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyine ilişkin belgelerde de
yargıçların seçimlerine ilişkin ilkelere yer verilmiş ve bu
seçimlerin idareden bağımsız organlarca yerine getirilmesi
gerektiği vurgulanmıştır. Oysa yazılı
sınavda 70 puan şartının ortadan
kaldırılmasıyla yargıçlık mesleğine alınma
tamamen yürütmeye teslim edilmiştir.
Bunlarla birlikte sınavı kazanan
adayların büyük bölümünün AKP örgütleriyle ya da yöneticileriyle
ilişkisinin ortaya çıkması sınavlarda partizanlık
yapıldığını tartışmasız bir
şekilde ortaya koymaktadır. Mevzuatımızda yer alan herhangi
bir parti adına seçimlere giren yargıçların tekrar görevlerine
dönememesi ilkesi düşünüldüğünde, bu sınavlarla fiilen partili
yargıç döneminin başlatıldığı görülmektedir.
Sonuç olarak uluslararası belgeler ve evrensel
ilkeler ile anayasal ilkelere aykırı şekilde mülakat
sınavının etkisi artırılmış, subjektif
değerIendirmeler ve partizanlığa açık bir sınav düzeni
oluşturulmuştur. Sınavın gerçekleşmesinin
ardından KHK ile sınav kuralı değiştirilerek mülakat
başlı başına belirleyici
kılınmıştır.
Yukarıda yer alan gerekçelerle
yargıyı kendi ideolojik kalıplarına sokmak ve siyasi
çıkarlarına göre dizayn etmek amacıyla partizanca davranan
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru önergesi verilmesi
zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü kapsayan
Danışma Kurulu veya grup önerisi daha sonra onayınıza
sunulacaktır. Söz konusu önerinin sunulmaması durumunda anayasal
sürenin son gününde Başkanlıkça resen gündeme alınacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 10/5/2017 tarihinde
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez tarafından,
Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017 gecesinde
polislerin sürdüğü akrep tipi zırhlı araç bir evin
duvarını yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ve 6
yaşındaki Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne
sebep olduğu olayın sorumlularının tespit edilmesi ve aydınlatılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
16 Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/5/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Mayıs 2017 tarihinde Şırnak
Milletvekili Aycan İrmez tarafından verilen 4524 sıra
numaralı, Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017
gecesinde polislerin sürdüğü Akrep tipi zırhlı araç bir evin
duvarını yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ve 6
yaşındaki Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne
sebep olmuştur, bu olayın sorumlularının tespit edilmesi ve
aydınlatılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
16/5/2017 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde söz talep eden sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk konuşmacı, lehte olmak üzere
Aycan İrmez, Şırnak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerge üzerinde konuşmama geçmeden önce burada
birkaç hususu belirtmek istiyorum. Bu Parlamentonun üyesi olan ve yüz binlerce,
hatta milyonlarca oyun temsilcisi olan başta Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş, Figen
Yüksekdağ ve diğer arkadaşlarımız burada bizimle
olması gerekirken, maalesef, şu an hukuksuz bir şekilde
cezaevinde rehin tutulmakta ve vekillikleri de hukuka aykırı bir
biçimde düşürülmektedir. Türkiye demokrasi tarihine kara bir leke olarak
geçecek bu hukuksuzluklar göstermiştir ki iktidar sahipleri, partimizi
demokratik siyaset alanından tasfiye etmek istemektedir. Bu kararın
bizim için yok hükmünde olduğunu söylemek ve belirtmek istiyorum.
Ayrıca açlık grevlerinin 68inci gününde
olan akademisyen arkadaşlarımız Nuriye Gülmen ve Semih
Özakçayı buradan selamlıyoruz, direnişlerinin yanında
olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Ayrıca çocuğunun
cenazesini alabilmek ve gömmek için bugün seksen iki gündür açlık grevinde
olan Kemal Günü de buradan hatırlatmak istiyorum. Evladının
cenazesini gömme hakkını bile elinden alan bir siyasi akıl ve
iktidarla maalesef karşı karşıyayız. KHKyla
işten atılan öğretmen Bünyamin Aydoğan,
çalıştığı inşaatta iş kazası sonucu
hayatını kaybetti. Bu örnekler ve maalesef daha niceleri, bu ülkede
insan hayatının, emeğinin, insani değerlerin nasıl
ayaklar altına alındığının bir göstergesidir.
Siyasi iktidarın iddia ettiği ve kader dediği ölümler, bunlar
birer cinayettir.
Bugün burada üzerinde konuşmak için söz
aldığım önerge, bu ülkede çocukların, değil sokakta
oynarken, yataklarında uyurken bile güvende olmadıklarını,
her an her yerde bir cinayete kurban gidebileceklerini maalesef göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs gecesi 12.30
sularında evlerinin salonunda uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ile 6 yaşındaki
Furkan Yıldırım kardeşler, ismi açıklanmayan ve
ısrarla gizli tutulan bir polisin kullandığı panzerle,
evlerinin duvarlarını yıkarak içeri girmesi sonucu vahşice
öldürülmüşlerdir. Bu vahşi cinayetin siyasi, mülki ve idari amirler
tarafından titizlikle üstünün örtülmeye
çalışıldığını görmekteyiz. Tüm
çabalarımıza rağmen kamuoyunu aydınlatıcı bir
cevap alamamamız bu düşüncemizi kanıtlar niteliktedir.
Değerli milletvekilleri, cinayetin
gerçekleştiği ev, daracık bir çıkmaz sokakta. Bu sokakta
polis zırhlı aracı devriye amacıyla dolaşıyorsa
olması gereken hızın neden katbekat üstünde dolaşıyor,
bilmiyoruz. Evin duvarını yıkıp Muhammet ve Furkanı
ezerek öldüren panzerin içindeki polisleri olay yerinden hızlıca
kaçıran polislerin kim olduğunu ve onları kaçıran polislere
bu emrin kim veya kimler tarafından verildiğini bilmiyoruz.
Savcı olay yerine gelmeden panzer olay yerinden çekilmiştir. Panzerin
olay yerinden çekilerek delillerin karartılması suçunun kimin emriyle
gerçekleştirildiğini bilmiyoruz. Duvarı yıkarak 2 küçük
kardeşin ölümüne neden olan polisin tutuklandığı iddia
ediliyor. Bu polis kimdir, bir adı var mıdır, gerçekten
tutuklandı mı, onu bile maalesef bilmiyoruz. Bu polis
tutuklandıysa neden beş gün sonra tutuklandı? Bu polisin panzeri
kullanma yetkisi var mıdır, bilmiyoruz. 2 evladını
kaybetmiş, hastanede çocuklarının cenazesini görmek isteyen bir
anneye kimlerin hangi yetkiyle ve hangi emirle silah doğrulttuğunu,
onu bile bilmiyoruz. Gece evine panzerle girer, uyuyan 2 çocuğunu
öldürür, sonra cenazelerini bile göstermeyiz. diyenler kimlerdir? Bu zihniyet
hangi karanlık güçten emir alıyor, bilmiyoruz.
Bilmiyoruz. dediğimize bakmayın;
aslında bu vahim olayın, bu insanlık trajedisinin asıl
sorumluları burada oturuyorlar. Önce bu faillere cezasızlık
ödülü, sonrasında da yasal koruma zırhı getirerek
adaletsizliğin en büyüğünü gerçekleştirdiler. Yargılamaya,
bu adaletsizliği bu düzeye getirenlerden başlanmalı
aslında. İktidar kürsülerinde oturup çocuklarımızın
katledilmesini yasalarla koruyanlar, kollayanlar bu vahşetin vebalini
taşıdıklarını bilmeliler aslında.
Değerli milletvekilleri, normalde, bu cinayetin
gerçekleştiği bir ülkede yer yerinden oynamalı, sorumlular en
ivedi şekilde bulunmalı, istifalar olmalı, bir daha olmasın
diye sert tedbirler alınmalı ve sonunda toplum vicdanını
rahatlatan açıklamalar yapılmalıydı fakat sözde
demokrasiyle yönetilen bu ülkede bu vahşi cinayeti normalleştirme
çabası var.
Bakın, Şırnak Valisi cinayete
ilişkin ilk değerlendirmesinde kader diyerek 2 kardeşin uykularında
vahşice katledilmesini âdeta normalleştirmeye
çalışmıştır. Valilik failin kimliğini gizleyerek,
hatta panzeri gizleyerek, korumaya çalışmış ve bu cinayete
ortak olmuştur. 4 Mayıs gecesi 12.30 sularında gerçekleşen
cinayete yönelik olarak Valilik neredeyse yirmi dört saat sonra açıklama
yapma gereği duymuş ve kamuoyunu aydınlatıcı bir
açıklama yapma gereği bile duymazken yalnızca Bu olay bizi son
derece üzmüştür. şeklinde ciddiyetsiz ve sorumluluktan uzak bir
açıklama yapmıştır. Açıklamanın devamında
Bazı basın-yayın organlarındaki ve sosyal medyadaki
şoför polis memurunun alkollü olduğu iddiaları gerçeği
yansıtmamaktadır. ifadelerini kullanarak bu vahşeti
gerçekleştirenlerin değil, polislerin alkollü olduğu
iddiasının peşine düşmüştür. Bir ilin en yüksek mülki
amirinin 7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan
Yıldırım kardeşlerin uykularında vahşice
ölmelerine neden olan faile ilişkin yaptığı bu
açıklama esasında faillerin kimlerden cesaret
aldığını ve korunduğunu göstermiştir.
Silopide yaşanan bu vahim olay ilk
değildir. Yalnızca 2014 ve 2016 yılları arasında, son
üç yılda 116 çocuk yaşamını yitirmiştir. Size yine
Şırnak ili sınırlarında yaşanmış ve
henüz üzerinden bir yıl geçmemiş olan iki cinayeti buradan
hatırlatmak istiyorum. 7 Haziran 2016 günü Cizrenin Alibey Mahallesinde
6 yaşındaki Bünyamin Bayram ile 24 Ekim 2016 günü Cizrenin Nuh
Mahallesinde 5 yaşındaki Hakan Sazak da sokakta
oynadıkları esnada zırhlı aracın çarpmasıyla
hayatlarını kaybetmişlerdir. Bünyamin Bayram, Hakan Sazak, Nihat
Kazanhan, Ceylan Önkol, Berkin Elvan, Baran Çağlı ve daha onlarca
çocuğun cinayetleriyle ilgili hukuki ve idari sürecin adalet temelinde
yürütülmemesi sonucunda biz, bugün, yine, maalesef, 2 küçük çocuğun
katledilmesine tanıklık ettik. Bütün bu cinayetler Kaza oldu. diye
örtbas edildi, her defasında sorumlular gizlendi, kollandı ve
aklandı. Cizrede infaz edilen Nihat Kazanhan için Hükûmetin
kılı bile kıpırdamadı. Roboskide bombalarla
katledilen çocuklarla ilgili adil bir yargılama yapılmadı, ceza
verilmedi, hatta sorumlular dahi daha ortaya çıkartılmış
değil maalesef.
Panzerlerin hız sınırını
aşarak öldürdüklerini, sokağa çıkma yasakları
esnasında keskin nişancı kurşunuyla can veren bebekleri;
Cemile Çağırgayı, Ceylan Önkolu, Enes Atayı, Mehmet Uytunu
hatırlıyor musunuz? Tüm bu çocuklar sizin iktidarınız
döneminde katledildiler. İktidar sizsiniz ve sorumlu da aslında
sizlersiniz. Yaşatılan tüm bu vahşetlerin,
hukuksuzlukların, vicdansızlıkların, zulümlerin
hesabının verilmeyeceğini zannedenler, bu hesapsız
zamanların sonuna kadar süreceğini sananlar büyük bir
yanılgı içerisindeler.
Son olarak, Muhammet ve Furkan
Yıldırım kardeşlerin cinayetiyle ilgili sorumluların
acilen, ivedilikle ve bir an evvel tespit edilmesi ve olayın tüm
ayrıntılarıyla beraber aydınlatılması bu
Parlamentonun boynunun borcudur diyerek umarız bu hususta gerekli özeni
gösterip tüm partiler birlikte, araştırma önergesiyle ortaya
çıkartılması için
Özellikle bu faillerin ortaya çıkması
ve bir daha bu şekilde çocuk ölümlerinin özellikle
yaşatılmaması hususunda dileğimiz, talebimiz o ki bir an
evvel bir araştırma komisyonu kurulup bu olayların
Bölgede son
iki yıldır maalesef -evet, on beş yıldır bu tür
olaylar gerçekleşiyor ama son iki yıldır maalesef- gerek polis
kurşunuyla gerek zırhlı araçların hiçbir şekilde
trafik kurallarını dahi kale almadan barbarca, vahşice
geçmelerinden kaynaklanan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın İrmez.
AYCAN İRMEZ (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hiçbir şekilde, insanın yaşam
hakkını dahi kale almayan, değersizleştiren bu polislerin
hakkında gerekli işlemlerin yapılması umarım
Bari
geleceğimiz olan bu çocukları katledenlerin bir şekilde adalet
önüne çıkartılıp yargılanması hususunu, tüm
partilerin, tüm vekillerin bu durumu gerçekleştirebilmeleri için,
hepimizin aslında bu vebalin altında kalmaması hususunu bir kez
daha belirtmek istiyorum. Sonuçta, bugün burada tüm bu ülkeyi ve onları temsil
eden sizlersiniz. Umarız bu konu, birazcık olsun hassas davranıp
bu talebimize uygun olarak gerçekleşir ve bir an evvel araştırma
önergemizin kabul edilip Meclisten geçmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İrmez.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Muhammet Yıldırım
ile kardeşi Furkan Yıldırımın ölümüne yol açan
olayın aydınlatılmasını ve ailelerine başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın İrmez, hem önergenize
konu olan hem de konuşmanızda açıkladığınız
7 yaşındaki Muhammet Yıldırım ile kardeşi 6
yaşındaki Furkan Yıldırımın ölümlerine yol açan
olayın aydınlatılmasını yürekten diliyorum. Her iki
yavrumuza Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine, yakınlarına
sabır ve başsağlığı diliyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 10/5/2017 tarihinde
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez tarafından,
Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017 gecesinde polislerin
sürdüğü akrep tipi zırhlı araç bir evin duvarını
yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ve 6
yaşındaki Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne
sebep olduğu olayın sorumlularının tespit edilmesi ve
aydınlatılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde Abdullah Ağralı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ağralı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu adına verilen
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergeye konu olan olayda, maalesef, 4/5/2017 günü
gece saat 00.30 sıralarında bir siyasi partimizin ilçe binası
önünde koruma görevi ifa eden personelin zırhlı panzeri, manevra
yapmak üzereyken hareket ettiği sırada, aracın teknik bir
arızadan dolayı elektrikleri kesilmiş ve direksiyon hâkimiyetini
kaybetmesi sonucunda Karşıyaka Mahallesi, 715inci Sokak, Numara
13teki ikametin duvarına çarpması sonucu ikamette bulunan Muhammet
Yıldırım ve Furkan Yıldırım isimli çocuklarımız
hayatlarını kaybetmişlerdir.
Öncelikle, olay sonrasında Şırnak
Valiliğimizin kamuoyuyla paylaştığı
açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şırnak
Valiliğince yapılan açıklama: İlimiz Silopi ilçesinde 4
Mayıs 2017 gece saat 00.30da bir polis aracının bir
vatandaşımızın evinin duvarına çarpması sonucu 2
evladımızın yaşamını yitirmesi bizleri son derece
üzmüş ve derinden sarsmıştır. Bazı basın-yayın
organlarında ve sosyal medyada şoför polis memurunun alkollü
olduğu iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Şoför
polis memurunun nefes kontrolü ve kan tahlillerinde alkol
bulunmadığı tespit edilmiştir. Konu adli ve idari olarak
her yönüyle soruşturulmakta ve soruşturma bütün titizliğiyle
devam etmektedir.
Bu vahim olaya karışan polis memuru
şu anda tutuklanmıştır. Olay çok yönlü ve çok ciddi bir
şekilde takip edilmektedir. Bir kere daha ailemizin
acılarını paylaşıyoruz. Aile adına baba Mesut
Yıldırım Beye buradan tekrar taziyelerimi iletiyorum.
Silopide yaşanan bu acı olayla ilgili hem
idari hem de adli soruşturma başlatılmış olup olaya
karışan polis memuru tutuklanmış ve hâlen tutukluluğu
da devam etmektedir.
Yine aynı adreste 2014 yılında sivil
bir araç hâkimiyetini kaybedip yine benzer olaya sebep olmuştur ve kazada
hayatını kaybeden çocuklarımız o olayda da yaralı
olarak kurtulmuşlardır ve maalesef bu olayda hayatlarını
kaybetmişlerdir.
Yine olayın kamuoyunda çokça
paylaşılması üzerine ben kendim bizzat olayın takipçisi
oldum ve hastane yetkilileriyle de görüştüm kendim hekim olmam sebebiyle.
Yapılan tüm muayenelerde alkolle ilgili herhangi bir tespit
olmamıştır; hatta, yapılan kan etanol testinde de alkol
tespit edilmemiştir.
Yine konuyla ilgili tüm siyasi partilerin
-sanırım buna HDP de dâhil- katılımıyla İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunca önümüzdeki hafta bir heyet
Silopide incelemelere başlayacaktır.
Yine HDP önergesinde, özellikle bu acı olay
üzerinde siyaset yapmayı gerçekten çok doğru bulmuyorum çünkü hiçbir
şey bu çocukları geri getiremez. Ben bu acıyı yaşayan
insanlardan biriyim. Burada insani davranmak gerektiği kanaatindeyim,
ailenin acısını paylaşıp onlara her türlü maddi,
manevi desteği vermek gerektiği kanaatindeyim.
Özellikle önergede bahsedilen bazı konular var
ki gerçekten okuyunca çok rahatsız oldum. Özellikle önergede, Doğu ve
Güneydoğu Bölgelerimizde yaşanan olayların,
mayınların, bombaların çocuk ölümlerine sebep olduğu, bu
ölümlerin faillerinin de kolluk kuvvetleri olduğu yönündeki iddiayı
hayretle okudum. Burada gerçekten biraz insaflı olmaya davet ediyorum. Bu
iddiada bulunanların bu hendek ve çukur siyasetinde nerede
durduklarını kendilerine sormalarını istiyorum. Doğu
ve güneydoğuda yaşananların, hendek ve bombayla
yıkılan evlerin sebebi kimdir? Eğer fail aranıyorsa bu
hendek ve çukur siyaseti destekçilerine dönüp bakmak lazım. Sadece, belki
dönüp aynaya bakmak yeterli olur sanırım.
Bütün bu yaşanan travmaya rağmen,
vatandaşlarımız, güvenlik güçlerimizin ve sivillerin zarar
görmemesi adına yapılan bütün fedakârlıkları takdir
etmektedir. Siviller zarar görmesin diye verilen şehitlerimizin
acısını vatandaşlarımız yüreklerinde hissetmekte,
güvenlik güçlerimize ve devletine her türlü desteği vermektedir.
Yine bu olaylar üzerinde, hayatını
kaybeden çocukların onuruyla siyaset yapan, onları dağlara
çıkaran, hendek kazdıran, ilkokul çağındaki çocukların
ellerine Kaleşnikof verip öz yönetim safsatası altında
hayatları zindan edenlerin, gencecik kızların dağa
çıkarılıp tecavüz edilmesine karşı suskunluklarını
da hatırlatmak isterim. HDP her zamanki gibi, acı ve üzüntü verici
olaylarda insanların acılarını paylaşmaktan ziyade,
yaralılara destek olmaktan ziyade, bu olaylarda da, her zaman
yaptığı gibi, bir şeyi kendi siyasi hedefleri için malzeme
hâline getirmektedir. Bu insafsızlığı ve
duyarsızlığı kınıyorum.
Bu vesileyle bu önergenin aleyhinde olduğumuzu
bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağralı.
LEZGİN BOTAN (Van) Bizi
şaşırtmadınız!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın hatip konuşmasında birkaç cümlede
sataşmada bulundu grubumuza. İfade etmemi isterseniz
BAŞKAN Bir örnek verir misiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii. Çocukların ölümleri üzerinden siyaset yapmak
dedi.
LEZGİN BOTAN (Van) O panzerin ezdiği
çocuklar senin olsaydı
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İnsaflı olmaya davet ediyorum. dedi, Dönüp
aynaya bakmak yeterli. dedi.
BAŞKAN Yeterli, yeterli örnekler.
LEZGİN BOTAN (Van) Zerre kadar
vicdanınız yok, utanın!
BAŞKAN Sataşma nedeniyle söz
istiyorsunuz, değil mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
LEZGİN BOTAN (Van) Her şeyi götürüp
çarpıtıp nereye bağlıyorsunuz, ayıp ya!
BAŞKAN İki dakika süreyle söz veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Konya Milletvekili Abdullah
Ağralının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
2 çocuğun ölümünden söz ediyoruz.
Çocukların ölümü üzerinden siyaset yapmak değil, çocukları
öldürenlerden hesap sorulmasını istiyoruz. Bugüne kadar
çocukları öldürenlerden de büyükleri öldürenlerden de hesap
sorulamadı ve hesap vermediler. Sizin verdiğiniz cevaplar, bu olaya
ilişkin cevaplar değil. Her şeyde dönüp dolaşıp
aynı lafları tekrar ediyorsunuz; yine hendeklere geliyorsunuz, yine
şunları anlatıyorsunuz, yine bunları anlatıyorsunuz.
Bir panzer gece uyuyan çocukların evine
girmiş. Vicdan, biraz insaf! Buna karşılık gerçekten bu
Parlamentoda herkes Ya, evet, yani uyuyan çocuklar da güvende değil. Bu
bizim çocuğumuz da olabilirdi. Kimin çocuğu olursa olsun biz bu
Parlamentoda milletvekilleriyiz. diyerek bu araştırma komisyonunun
kurulmasına destek vermeli; olması gereken budur.
Biz hangi aynaya bakacağız? On beş
yıldır siz iktidarınızda hangi aynaya baktınız?
Ayna hiç oldu mu karşınızda gerçekten? Suruça gidip siz
acı mı paylaştınız? Ankara Gar katliamı
burnunuzun dibinde oldu, gidip acı mı paylaştınız,
bize acı paylaşmaktan söz ediyorsunuz. Biz iki yıldır
paylaştığımız acıların,
yaşadığımız acıların haddini
hesabını sayamıyoruz ama sadece kendi
acılarımızla ilgili değiliz, kime olursa olsun.
Biz bugün kalkıp da Engelliler Gününde burada
fotoğrafını gösterdiğim, o FETÖden yargılanan,
bizimle hiçbir alakası olmayan çocukların engelli
aylığının kesilmesinin de hesabı verilsin diyoruz.
Burası Parlamentoysa burası çocukları korumak zorunda.
Onların sesi de bizler olmak zorundayız çünkü onların sesi
yeterince özgür değil maalesef.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 10/5/2017 tarihinde
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez tarafından,
Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017 gecesinde
polislerin sürdüğü akrep tipi zırhlı araç bir evin duvarını
yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ve 6
yaşındaki Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne
sebep olduğu olayın sorumlularının tespit edilmesi ve
aydınlatılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Zeynel Emre, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şırnakın Silopi ilçesinde 4
Mayıs 2017 gecesinde bir zırhlı araç bir evin duvarını
yıkarak yatağında uyuyan 2 kardeşin ölümüne sebebiyet
verdi.
Türkiyede, maalesef, çocuklarımız için
belki de en kötü dönemi yaşıyoruz. Denetimsiz yurtlarda cinsel
saldırı altında olduklarını görüyoruz
çocuklarımızın. Çocuk işçilerin usulsüz çalıştırılıp
ölümlerine sebebiyet verildiği bir dönemi yaşıyoruz. Yokluktan,
yoksulluktan öldüklerine şahit oluyoruz. Tırnak içerisinde, kaza
kurşunuyla ölen çocuklarımız olduğunu biliyoruz. Komşu
ülkelerden gelip de Aylan Kurdi bebek gibi hayatını kaybeden
çocuklara da şahit oluyoruz. Tüm bunlara bir de yatağında
uyurken panzerle öldürülen çocuklar eklendi.
Peki, hâl böyleyken yasama üyeleri olarak bizler ne
yapalım arkadaşlar? Nasıl olsa yürütme var, Hükûmet her
şeyin en iyisini bilir; nasıl olsa yargı var, nasıl olsa
bağımsız yargı var, gerekeni yapar deyip biz
karışmayalım mı diyelim? Değerli arkadaşlar, o
hâlde yasama üyelerine ne gerek var? Biz ne iş yapacağız burada?
Önce empati yapın. Bugün Muhammet ve Furkan
Yıldırımın ailesinin yerine kendimizi koyalım. Bu
aile şu anda bizi izliyor da olabilir, bu araştırma önergesinin reddedilmesiyle
birlikte ne hisseder? Emin olun arkadaşlar, Meclisine, adaletine güveni
kalmaz, hak ve hukuka güvenini de tümden yitirmiş olur.
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiyede
adaletsizliğin artık tartışılmadığı,
süregeldiği, adaletsizliğin temel olarak yerleştiği bir
dönemi yaşıyoruz. İlk ilan edilirken OHALle ilgili Üç ay bile
sürmeyebilir, gerekirse erken bitiririz. dedi Hükûmet sözcünüz ama on ay oldu,
daha ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. Bu Meclis çatısı
altında bunu müzakere eden, Şu tarihte bu OHAL bitecek. diyen
herhangi bir milletvekili var mı arkadaşlar? Sizler biliyor musunuz
OHAL ne zaman bitecek bu ülkede? Emin olun sizler de bunu hiç bilmiyorsunuz, bu
konuda söyleyeceğiniz hiçbir söz de yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, tüm dünyada,
yönetim biçimleri ne olursa olsun, iktidarlar hep bir şeylerle
hatırlanır: Bir tarih aralığı her zaman bir isimle
birlikte ve ona atfen hatırlanır. Örneğin Ecevit dönemi
deyince aklımıza gelenler vardır, bize hissettirdikleri,
düşündürdükleri vardır. Keza Çiller dönemi deyince, Menderes
dönemi deyince, Erbakan dönemi Kenan Evren dönemi Özal dönemi deyince
olumlu olumsuz aklımıza getirdikleri vardır hatta iktidar
olsunlar olmasınlar, siyasi bir çağı, bir atmosferi
akıllara getirirler. Diplomatik faaliyetleri yani üsluplarıyla bu
dönemler bir tarihe tekabül eder.
Değerli arkadaşlar, bugün şu
artık çok açık görünüyor ki AKP dönemi denince
anacağımız şeyler arasında öne çıkan şey,
hiçbir dönem vicdanları bunca sızlatacak kadar yükselmemiş,
derinleşip yer etmemiş bir adaletsizlik, haksızlıktır.
Bugün burada daha sonra oylayacağımız Hâkimler ve Savcılar
Kurulu düzenlemesi bu adaletsizliğin yeniden, yeniden üretilmesine örnek
olacaktır.
2010da ne yapmıştınız?
Yargıyı Alnı secdeye değenden zarar gelmez. diyerek bir
çeteye teslim etmiştiniz. Ardından ülke boydan boya
yargısız infazların yapılığı mahkeme
salonlarına döndü. Bugün ne yapıyorsunuz? Bugün de yargıyı
bu defa da il başkanları, belediye meclis üyeleri, milletvekili
adayları ile AKPyle bir şekilde iltisaklı olan kişilerin
denetimine bırakıyorsunuz. İktidar partisinin kendi vekilleri,
başbakanları, seçmenleri de dâhil olmak üzere, bu adaletsizlik
sürekli işliyor arkadaşlar.
Bakın, AKP siyasetinin dönemin gerekleri,
siyasi koşullar, değişen stratejiler ile sürekli belli hedefleri
önceleyen ve insan odaklı olmayan tutumu düşünülünce hakkaniyetli ve
adil olması belki beklenemez ama bunu böyle kestirip de atmamak
lazım. Partinin ideallerini ortaya koyan kurucular şimdi nerede
arkadaşlar? Partinin on beş yıl süresince beraber yürüdüğü,
iş birliği yaptığı, benzer amaçlar yolunda paydaş
olduğu kim varsa bakın akıbetlerine. Burada aslında
muhalefeti saymıyorum daha çünkü muhalefetin durumunu böyle bir çerçevede
anmamak lazım. Çünkü bugün gelinen aşama öyle bir nokta ki artık
bir yerde AKP de bu işin mağdurları arasında
sayılacaktır. Neden mi arkadaşlar? Çünkü özgül
ağırlığı, karar mekanizmaları, inisiyatifleri
olan bir siyasi partiden bahsetmek artık mümkün değil. Partilerin
tartışarak yenilenmesi ile talimatla işlemesi arasındaki
fark tam da bu siyasi organizasyonun mağduriyetine işarettir. AKP
tıpkı kendi etrafını sert bir kabukla kaplayan fakat içten
içe kuruyup ölen ağaçlar gibi artık kendini köşeye
sıkıştırmıştır.
Tabii, her şeyin ötesinde, siyasetin
belirlediği hayatlara bakmak lazım. İşte, AKPnin
anılacağı şey de tam burada. AKPnin ekmek diyerek,
barış diyerek, medeniyet diyerek, güç diyerek, özgürlük
vadederek, halkın güvenini isteyerek, alarak hangi konu gerçekleşti
arkadaşlar? Bakın, barış dediniz, içeride ve
dışarıda yaşadığımız olaylar hepimizin
malumu. Sadece ülke içinde değil, yurt dışında
geldiğimiz nokta da hepimizin malumu. Diplomaside hatanın bedeli 25
milyar doları buldu. Bakın, bu, yakın zamanda Adalet ve
Kalkınma Partisinin Genel Başkanı olacak Sayın
Erdoğanın sözleri. Ne diyor? Suriye ve DEAŞla mücadele
konusunda Daha fazla uzatmaya tahammülümüz yok. Niye yok? Bakın, 3
milyon insan Türkiyede; eğitimden sağlığa her şey,
adan zye bize ait. 25 milyar doları bulduk ama yarın ne olacak?
Bazı çareler bulmamız lazım. Biz büyük ülkeyiz, ona göre
dış politikada yeni bir dış siyaset hamlesi
geliştireceğiz. dediniz ve diplomasi şu anda domates
müzakeresine düştü arkadaşlar. İstihdam dediniz, genç
işsizlik oranı yüzde 20lere yükseldi. Özgürlük dediniz,
cezaevlerinde yer kalmadı, şu anda 200 bine yaklaşan tutuklu,
hükümlü sayısı var.
Pankartlardan kelime makaslanacak bir ruh hâline
büründü ülke. Bakın, 1 Mayısta pankartlardan hayır
kısmı makaslandı. Cezaevlerini boşaltmak için her türlü
uygulamaya başvurdunuz ama buna rağmen yine de cezaevlerinde yer yok.
İstikrar dediniz, inşaat
dışında istikrarlı tek bir alan kalmadı. Ekonomik
iyileşme dediniz, dolar bir ara 4 TL civarına yükseldi, 4
lirayı gördü; nisan ayı enflasyon ortalaması yüzde 12, dokuz
yılın zirvesindeyiz. Kredi garanti fonlarıyla, hazineyle,
milletin vergisiyle batık kredileri kurtarmaya koyuldunuz, bankaları
korumaya aldınız, hepsini vatandaşa fatura ettiniz. Demokrasi
dediniz, seçimlerde şaibelerden göz gözü görmez oldu. Partinizin
adına adalet koydunuz, Adalet getireceğiz. dediniz,
yargıyı siyasete gebe bıraktınız.
Bakın, değerli arkadaşlar,
yargıçlar çay tarlalarında, hâkimler ve savcılar Meclis
koridorlarında, milletvekili odalarında; siyasetçiler, gazeteciler,
akademisyenlerse cezaevlerinde. İktidarı
devraldığınızı söylediğiniz enkaz, bu durumdan
daha mı iyiydi, daha mı kötüydü arkadaşlar? Şu an
Türkiyede OHAL bilançosunu alıp da baktığımızdaki
rakamlar korkunç, yüz binlerce insan işinden oldu. Bakın, bu konuyla
ilgili inceleme komisyonu kurulacağına yönelik bir karar
açıklanmıştı. Üzerinden uzunca bir zaman geçmesine
rağmen bu inceleme komisyonu yani burada hatalı olan,
yanlış karar verilen, mağdur olan insanların
mağduriyetinin giderileceği düzenlemenin denetiminin
yapılacağı mekanizma aylardır kurulmamıştı,
bugün ilk defa Başbakan burada bir kelime etti, dedi ki: Komisyon üyeleri
belli oldu. Değerli arkadaşlar, bu komisyon da çok açık ki
yaşadığımız adaletsizliklere çare bulamayacak.
Artık şapkayı önümüze alıp düşünmemizin zamanı.
Değerli arkadaşlar, direksiyonda
sizlersiniz, başımıza ne gelse yolcuları
suçladınız, emin olun artık o kullandığınız
direksiyonda yolcu da yok. Bundan sonra, hele hele şu değişikliklerden
itibaren, üreteceğiniz hiçbir mazeret yok, hiçbir hatada sorumluluğu
yükleyeceğiniz kimse yok. Dolayısıyla, şu anda bu Meclisin
etkin olarak çalıştırılması, yasamanın, millî
egemenliğin yansıması, millî egemenliğin tam olarak burada
vücut bulması ve çalışması için doğru şekilde el
birliğiyle hareket etmemiz şart. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu yaşanan olayın araştırılmasını istiyoruz.
Bundan sonra bu tip olayların yaşanmaması adına şart
olduğunu düşünüyoruz.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emre.
Sayın Botan, bir söz talebiniz mi var?
LEZGİN BOTAN (Van) Evet Sayın
Başkan, madde 60a göre.
BAŞKAN Buyurunuz, açıyorum
mikrofonunuzu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Van Milletvekili Lezgin
Botanın, güneydoğuda ciddi bir zırhlı araç terörü
olduğuna ve herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
LEZGİN BOTAN (Van) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bizler bölge milletvekilleri
olarak sürekli bu vahim olaylarla yüz yüzeyiz. Halkımızın
bölgede yaşadığı sorunları burada dile getirirken AKP,
âdeta gardını almış, bunları çarpıtmak yönünde
bir vazife edinmiş gibi.
Şimdi, insanların alnından önce
vicdanları da secdeye değmeli. İnsanların
kulaklarından çok vicdanlarının sağır olmaması
lazım.
Bakın, bölgede gerçekten ciddi bir sorumsuzluk
var ve ciddi bir zırhlı araç terörü var. Yaşlı, ihtiyar
Trafikte geçiş üstünlüğü vesaire olduğu için,
kırmızı ışıkta, güvenlik vesaire şeyi var
fakat yerleşim alanlarında insanların yaşam hakkı hiçe
sayılıyor. Kadındır, çocuktur, ihtiyardır,
yaşlıdır, hastadır, hiç dikkate almaksızın
Bakın, Vanda ayın 17siyle -referandumdan sonra- 23ü arasında
6 tane olay meydana geldi ve bunların çoğu -görüntüler de var-
doğrudan doğruya insanların
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız.
LEZGİN BOTAN (Van) -
yaşam hakları
âdeta hiçe sayılarak ve o 6 olayın 3 tanesi ölümle sonuçlandı.
Şimdi, bunları dile getirirken burada, biz
güvenlik güçlerine yönelik bilinçli bir karalamada bulunmuyoruz fakat orada
gerçekten o sorumsuzluğun getirmiş olduğu vahim durum var ve
Meclisin derhâl bu duruma el koyması lazım, mülki amirlerin bu konuda
ciddi bir şekilde uyarılması lazım. Doğrudan cana
kasıt vardır dolayısıyla bunu sıradan bir
kazaymış gibi kimse şey yapmasın. Elbette ki kazalara bir
dediğimiz yok fakat üç gün içerisinde Vanda 6 tane olaydan, üst üste
güvenlik güçlerinin, özellikle zırhlı araçların
karıştığı olaylardan söz ediyoruz. Bu sadece Vanda
değil, bölgenin tamamında benzeri durum var. Herkesi bu konuda
duyarlı olmaya, vicdanlı olmaya davet ediyoruz. Olayı politize
edip çarpıtmaya, ikide bir klasik bir ezberle bu olayları,
halkımızın acılarını çarpıtmaya hiç kimsenin
hakkı yok. Herkesi duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Botan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 10/5/2017 tarihinde
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez tarafından,
Şırnakın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017 gecesinde
polislerin sürdüğü akrep tipi zırhlı araç bir evin
duvarını yıkarak evde uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ve 6
yaşındaki Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne
sebep olduğu olayın sorumlularının tespit edilmesi ve
aydınlatılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ve aynı
zamanda öneri üzerindeki son konuşmacı Mehmet Erdoğan,
Muğla Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında 4 Mayıs günü
meydana gelen bu elim kazada hayatını kaybeden Muhammet
Yıldırım ve Furkan Yıldırım kardeşlere
Cenab-ı Allahtan rahmet, onların annesine, babasına ve
yakınlarına başsağlığı ve sabırlar
diliyorum.
Tabii ki bu olaya üzülmemek elde değil, bu
olayda 2 küçük çocuğumuz hayatını kaybetmiştir. Temennimiz,
böyle olayların, böyle kazaların bir daha
yaşanmamasıdır, bu konuda da zaten emniyet güçlerimizin gerekli
ilgiyi, dikkati göstereceğine inanıyoruz.
Tabii, sözlerime başlamadan önce birkaç hususu
da burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta, 11
Mayıs Çarşamba günü Denizli Cumhuriyet Başsavcısı
Değerli Hemşehrim Mustafa Alperi de elim bir trafik kazasında
kaybettik. Kendisine Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, eşine,
ailesine, çocuklarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Yine, 13 Mayıs cumartesi günü,
Muğlamızda Sakartepe mevkisinde çok vahim bir kaza
yaşadık. Burada, İzmirden Marmarise Anneler Günü vesilesiyle
gelmekte olan bir tur otobüsünün Sakartepeden uçması sonucu 24
vatandaşımız ki çoğunluğu kadın ve çocuklardan
oluşmaktadır- hayatını kaybetti. Allah onlara rahmet etsin
ve yakınlarına yine sabırlar diliyoruz,
başsağlığı diliyoruz.
Bugün de biraz önce, Genel Kurula girmeden önce
aldığımız bir habere göre, Trabzonun Maçka ilçesi
Karaağaçlı Yaylası mevkisinde PKK terör örgütü mensupları
ile güvenlik kuvvetleri arasında çıkan çatışmada Jandarma
Uzman Çavuş Osmangazi Çetingöz şehit olmuştur, Allah rahmet
eylesin. Şehitlerimizin hepsine rahmet diliyoruz, yakınlarına
sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Tabii ki tekrar bu olaya, HDP grup önerisine geriye
döndüğümüzde, bu olayın bir kaza olduğu, kazayla ilgili olarak
panzer sürücüsü hakkında gerekli tahkikatların
yapıldığı ve tutuklanarak cezaevine konulduğu; gene,
bu olaydan önce de aynı yerde, gene aynı eve başka bir sivil
aracın çarpması sonucu geçmişte de birtakım olayların
olduğu, burada evin konumunun, imar durumunun da aslında incelenmesi
gerektiği; inşallah, önümüzdeki hafta İnsan Hakları
Komisyonundan gidecek heyetin bu duruma da dikkat etmesinde fayda var. Gene,
hani, bu olayın kaza olmasını bize gösterecek birçok sebep var
çünkü oradaki panzer sürücüsünün alkollü olması düşünülemez çünkü
panzer sürücüsü zaten devriye gezen, bölgedeki
vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamaya
çalışan ekibin şoförü ve aynı zamanda, o aracın
içerisinde başka güvenlik kuvvetleri mensubu arkadaşlarımız
da polislerimiz de var.
Dolayısıyla, böylesine bir olayda alkol
vesaire gibi bir ihmalin olmasının, mesai
arkadaşlarının da izin vermesinin kabul edilemeyeceği
açıktır. Bu konuyla ilgili olarak ayrıca, aldığımız
bilgilere göre Emniyet Genel Müdürlüğü 2 polis başmüfettişini
görevlendirmiş, konuyla ilgili inceleme devam etmektedir. Ayrıca,
adli makamlar tarafından da gerekli inceleme yapılmaktadır.
Kimler kusurluysa onların tespit edilerek cezalandırılması
konusunda adli ve idari makamların gerekenleri yapacağına da
inanıyoruz.
Burada tabii, şunu da bilmek lazım:
Emniyet ve Jandarma teşkilatlarımız terörle mücadele konusunda
çok hassastırlar, özellikle de sivil
vatandaşlarımızın, bilhassa da kadın ve
çocuklarımızın bu operasyonlar sırasında zarar
görmemesi için gerekli hassasiyeti göstermektedirler. Bunun örnekleri çoktur.
Geçtiğimiz dönemde gerek hendek operasyonları sırasında
gerekse 15 Temmuz gecesinde yapılan operasyonlarda güvenlik kuvvetlerimiz
bu konuda gerekli hassasiyeti göstermiştir, bundan sonra da inşallah,
böylesine tatsız bir kazayı tekrar duymayız, görmeyiz,
yaşamayız.
Ben, bu vesileye sınırlarımız
kenarında yaşanmakta olan terörle ilgili olaylara dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Gerek ABD gerek Rusya YPG ve PYDye ağır silahlar
vermekte, onlarla kol kola görüntüler vermekte hatta YPGnin, PYDnin
çadırlarına kendi bayraklarını asacak kadar ileri
gitmektedirler. Buna, bazı Batılı ülkelerin de dâhil olduğu
herkesin malumlarıdır.
Buradan, bir defa söyleyeceğimiz en önemli
şey, en önemli uyarı şudur: Hiç kimsenin, hiçbir devletin terör
örgütüyle iş birliği yapmaması gerektiğini herkesin bilmesi
lazım çünkü bu terör örgütlerine verilen bugünkü destekler belki kısa
vadede sadece Türkiye Cumhuriyeti devletini, bizleri rahatsız edebilir ama
bunun bumerang etkisi yarın bu terör örgütlerine destek verenlere de zarar
verecektir. Bu konuda, Amerikanın, Rusyanın ve diğer
Batılı ülkelerin şimdiden dikkatli olmasında fayda
vardır.
Gene, bu yapılan işin dostluğa,
komşuluğa, müttefikliğe sığmayacağı
açıktır çünkü PYDye ve YPGye verilen silahların çok kısa
sürede PKKnın eline geçtiği ve Türkiye'de de güvenlik kuvvetlerimize
karşı, dün Şırnak Uluderede olduğu gibi kullanıldığı
açıktır. Dün, Şırnak Uluderede, güvenlik kuvvetlerimize
PKK tanksavar silahlarıyla saldırmıştır.
Gene, geçtiğimiz günlerde, Tuncelide ve
bölgedeki diğer bazı operasyonlarda tanksavar silahların,
güdümlü füzelerin, antitank mayınların yakalandığı da
bir gerçektir; bu silahların da kimler tarafından, işte, sözde
YPGye, PYDye ama gerçekte PKKnın eline
ulaştırıldığı bilinmektedir. Bu manada
muhataplarımızı uyarmak istiyoruz.
Gene, terör örgütlerine bu kadar ağır
silah verenlerin, bundan sonra bölgede yaşanacak vahim
çatışmaların hesabını vermeye de hazır
olmaları gerektiği konusunda, gerek Amerikayı gerek
Rusyayı gerekse diğer Batılı ülkeleri uyarmak
gerektiği kanaatindeyim.
Tabii, bizim de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak,
burnumuzun dibinde cereyan eden bu olaylara seyirci kalmamız,
duyarsız kalmamız mümkün değildir. Türkiye'nin, gerek o bölgede
yapacağı operasyonlarla terör örgütleriyle ciddi bir mücadele
yapması lazım gerekse sınır güvenliği konusunda çok
ciddi tedbirler alarak Amerikanın, Rusyanın ve diğer
Batılı ülkelerin PYDye, YPGye verdiği silahların
Türkiyeye girişini engelleme konusunda ciddi tedbirler alması
lazım. Yine, ülkemizin, bu önümüzdeki süreçte yaşanacak olan,
Türkiyeye gelmesi muhtemel bu ağır silahlarla mücadele konusunda
istihbarat ve aynı zamanda da kendi ordumuzu, askerimizi, polisimizi,
jandarmamızı da bunlara karşı koyacak nitelikli silahlarla
donatma konusunda gerekli hazırlıkları zaman kaybetmeden
yapması lazım çünkü her devletin olduğu gibi bizim de en önemli
görevimiz, ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın,
milletimizin güvenliğini ve huzurunu sağlamaktır. Bu konuda
tabii ki güvenlik kuvvetlerimizin yeteri kadar tecrübesi vardır ama
karşı taraftaki yapılanmaya uygun olarak bizim de Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak o askerimizi, polisimizi bu olaylara karşı
koyacak şekilde yeteri kadar silahla, mühimmatla donatmamız ve bu
konuda gerekli tedbirleri almamız gerekmektedir.
Şimdi, bu süreçte, özellikle bugün Sayın
Cumhurbaşkanının Amerikaya yaptığı gezisi
çerçevesinde -birkaç saat sonra Trumpla yapacağı görüşme
çerçevesinde- inşallah sonuç alıcı bir görüşme olur ve
Amerika ve Rusya attığı bu adımları geriye çekerler ve
terör örgütlerine yardım etmekten vazgeçerler. Aksi takdirde bölgede
yaşanacak olayların mesuliyeti, dökülecek kanların vebali
Amerikayı da Rusyayı da etkiler.
Bu bakımdan, şimdiden bölgedeki
vatandaşlarımızın da askerimizin de polisimizin de bu
konularla mücadele konusunda duyarlı bir sürece girmesini ve yeni yeni
vahim olaylarla karşılaşmamamızı temenni ediyor, Türk
ordusuna, Türk polisine önümüzdeki süreçte terörle mücadele konusundaki
çalışmalarında başarılar diliyorum. Şehitlerimizi
ve gazilerimizi tekrar rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Bu olayda
hayatını kaybeden yavrularımıza da tekrar Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gök ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, tarihçi yazar unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile bireylerine nefretle saldıran âciz
ve sığ karakterlerin üniversite gençliğine yol gösterici olarak
konferanslarda ve kamplarda yer almalarının
araştırılması amacıyla 16/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/05/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Ankara Milletvekili Grup Başkan Vekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından, tarihçi yazar
unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile
bireylerine nefretle saldıran âciz ve sığ karakterlerin
üniversite gençliğimize yol gösterici olarak konferanslarda ve kamplarda
yer almalarının araştırılması amacıyla
16/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1201 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
16/5/2017 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine başlayacağız
ancak Genel Kurulda bir uğultu duyuyorum, sayın milletvekillerini
sükûnete davet ediyorum, lütfen efendim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk
konuşmacı, lehte olmak üzere Ahmet Tuncay Özkan, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, Sayın
Başkanım, siz dâhil olmak üzere saygıyla selamlarken kurucumuz
Mustafa Kemal Atatürkün manevi şahsiyetini buradan en kalbî
duygularımla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Cumhuriyet, hepimizin cumhuriyeti; tıpkı
dil gibi, kültür gibi
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
çok uğultu var.
BAŞKAN Sayın Özkan, bir saniye
Sayın milletvekilleri, bir sohbet grubu ya da
grupları görüyorum. Lütfen efendim
Bir saniye Sayın Özkan, bir saniye bekleyin
efendim.
Sohbet sona ererse Sayın Özkana devam etmesini
söyleyeceğim.
Buyurunuz, devam ediniz Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ben, konuşmamın bütün
arkadaşlarımın ortak değerlerini
yansıtacağına inanarak kürsüye çıktım. Tıpkı
tarihimiz gibi, kültürümüz gibi, bayrağımız gibi Mustafa Kemal
Atatürkümüz de, tıpkı ondan önceki büyük şanlı
liderlerimiz de -Fatih gibi, Kanuni gibi, Ertuğrul Bey gibi, Osman Bey
gibi- bizim için kutsal değerlerdir. Her bir
yurttaşımızın namusu, ailesi tıpkı tarihimizi
oluşturan bu kişilikler gibi kutsaldır ve onlara yapılacak
saldırıyı kabul etmek mümkün değildir. Hele bu Meclisi
oluşturan, bu çatının altında muhabbetle, şevkle ulusu
için çalışan insanların böyle bir onursuzluğu, böyle bir
saldırıyı kabul etmesini mümkün görmek, bunun olabileceğine
inanmak aklımın ucundan dahi geçmez. Buradaki hiçbir
arkadaşımın da bu alçaklığı kabul ettiğine
inanmam mümkün değil. Onun için, ben Meclisi, Türkiye Büyük Millet
Meclisini bir bütün olarak, Atatürke karşı yapılan bu alçakça
saldırıyı araştırmaya, karşı koymaya ve hep
beraber bu saldırıları sonlandırmaya davet ediyorum.
Tarih ortaklıklar üzerine kurulur. Tarihi
oluşturan en önemli şey ortak değerlerimizdir.
Çatışmalarımız üzerine tarih kuramayız. O, düşmanlıkların
üstüne inşa edildiği değerleri oluşturur. Biz ortak
değerlerimizi savunmazsak ve tarihimizin ne olduğunu bilmezsek
yıkım bizim için kaçınılmaz olur.
Ben, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
alçakça saldırılar karşısında hep birden, topyekûn
göğsünü siper edeceğine inanarak kürsüdeyim. Çünkü hepimizin ortak
değeri bu bayrak, hepimizin ortak değeri bu vatan ve hepimiz bu
savaşın, İstiklal Savaşının, Kurtuluş
Savaşının çocuklarıyız.
Kurtuluş Savaşının iki
şehitli bir ailesinin bir çocuğu olarak, birini Çanakkalede,
birisini Dumlupınarda şehit vermiş bir ailenin bir evladı
olarak, Mustafa Kemal Atatürke saldırının, bu
alçaklığın boyutu konusunda belki bilgileri olmayan
arkadaşlarımı da buradan bilgilendirmek isterim. Atatürke,
ailesine, annesine, manevi evlatlarına en galiz küfürlerle hakaret eden
bir alçaklıkla, bunu da topluma karşı gerçekleştiren bir
alçaklıkla karşı karşıyayız.
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup
Başkan Vekili Naci Hoca çok değerli bir açıklama yaptı tarihin
nasıl oluştuğuna dair. Biz buna diyalektik gerçeklik diyoruz.
Diyalektik gerçeklik, bizi bir araya getiren, o dili konuşan
insanların ruhları, ürettikleri kültürleri ve hep beraber
yoğurdukları tarih bilincidir. Eğer biz bu bilinçleri söker
atarsak birlikte yaşama koşullarımız ortadan kalkar.
İster bilelim ister bilmeyelim, ister kabul edelim ister etmeyelim
milletleri bu bilinçler taşır.
Mustafa Kemal, elli yedi yıllık
hayatında 11 savaşa katılmış, 24 madalya ve 7
nişan almış, 13 kitap yazmış; Türkiye Cumhuriyetini,
milyonlarca özgür insanı ve bu topraklar üzerinde milyonlarca özgür
insanın yaşayabileceği bu vatanı bize özgür,
bağımsız ve mamur olarak bırakan, büyük mücadelenin sembol
adlarından birisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün kendisine tarihçi sıfatı
yakıştırarak ya da başka sıfatlar altında ona
küfredenlerin ne kadar kitap okuduğunu bilmem ama şurada
Anıtkabir var, orada onun kütüphanesi var, o kütüphanede, her okuduğu
kitabın yanına düştüğü notlar var. Bu notlardan
anlıyoruz ki 3.977 kitap okumuş, 3.977. Bugün, Türkiyede ya da
dünyada, yöneten sınıfından olup kendisini entelektüel sayan kaç
kişi bu kitap sayısına ulaşmıştır?
Mustafa Kemal Paşa bugün İstanbuldan
Bandırma vapuruna bindi, vatanı ve namusu kurtarmak için.
İzmirde Kahramanlardan kente girerken kenti Yunan işgalinden
kurtarmaya giden ilk müfrezemizi -11 kişilik bir müfreze- Yunan ordusu
pusuya düşürmüş ve şehit etmiştir. Mustafa Kemal bunu
duyunca çok üzülmüş, oraya bir heykel diktirmiştir. Lütfen, oradan
geçerken o heykelin kaidesine yazdırdıklarına çok dikkatli
bakalım: Vatan ve namus için şehit düştüler. Vatan ve namus
için şehit düşenlerin ruhlarını sızlatacak,
onları kabirlerinde rahatsız edecek her hareketin ve eylemin ilk ve
kesin karşı çıkışı Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından yapılmalıdır.(CHP sıralarından
alkışlar) Eğer biz bunu gerçekleştiremezsek hep beraber, el
ele, omuz omuza, yürek yüreğe, bu saldırılar senin
kutsalın, benim kutsalım şeklinde devam ederse tarih
bilincimizi kaybederiz. Bu, çok tehlikeli bir durumdur.
Arkadaşlar, Atatürkün aziz annesi Zübeyde
Hanımla ilgili söylenen sözleri televizyonda ya da burada dillendirmek
bir onursuzluk olacağı için, o sözlere asla değinmeden size
Zübeyde Hanımla ilgili bir gerçeği anımsatmak istiyorum. Atatürkün
annesiyle ilgili söylenen o sözler karşısında -ki onlar alçakça
iftiralardır- size o annenin, Zübeyde Annenin vasiyetnamesini okumak
istiyorum. Zübeyde Annenin vasiyetnamesi: Lâ İlâhe İllallah
sesleriyle gömün. Ölünce yıkanıp kefenleme ve kabir
yaptırılma işiyle dedegân (bununla Mevlevi dervişlerini
kastettiği Şemsettin Sami tarafından yazılıyor) ve
tehlilhân (cenazelerde yüksek sesle Lâ İlâhe İllallah diyen)
efendilerle beraber kabre götürülmek istiyor. Defnedildiğinin 3üncü günün
akşamı hafızlar, hocalar, akraba ve ahbapların akşam
yemeğine davet edilerek yemekten sonra Kur'an-ı Kerimden cüzler
okunması ve duanın ardından hafız ve hocalara para
dağıtılması için 450 lira kâğıt para
bırakıyor Selanik yedieminine.
Bu hanımefendi için, Zübeyde Anne için söylenen
sözler o söyleyenleri taş etmelidir. Ama onun için hep beraber, birlikte
bir karar vermeliyiz; ya bu işi durduracağız, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak kurucu değerlerimizi sahiplenmemize yol açan, onları
ortaya koyan, bizi var eden insanları savunacağız ya da o
insanlara hakaret edilmesine sessiz kalacağız. Eğer bu önergeyi
reddederseniz bu, dışarıda, sessizlik olarak
algılanır. Ben buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımın
aynı ruh ve heyecanla benim gibi düşündüklerine inanmak istiyorum.
Ben bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Aksini kabul etmek hem
Türkiye'nin birikimine hem insanlığa karşı çok büyük
ayıp olur.
Türkiye Cumhuriyeti 1923ten bu yana çok büyük
yollar katetti. Size ilk Başbakanımız Sayın İsmet
İnönüye Mustafa Kemalin Türkiyeyi icmal eden bir raporundan bir
paragraf okuyarak teşekkür edeceğim. Doktor sayımız 337.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik
unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sağlık
memuru 434. 1923ten bahsediyorum arkadaşlar. Ebe sayısı 136.
Pek az şehirde elektrik var, İzmir ve İstanbul
dışında, merkezler dışında elektrik yok. 3
şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı
kırıyor. 3 milyon insanımız trahomlu; sıtma, tifüs,
verem, frengi ve diğer hastalıklar kol geziyor. Tuğlayı
bile dışarıdan getiriyoruz.
Eğer yüreği olan, vicdanı olan ve bu
ulusun bugün geldiği yeri şanla, şerefle, gururla
taşıyan ve vicdanları olan insanlar o gün ile bugün
arasındaki kıyaslamada Mustafa Kemali küfür edilecekler, annesini
hakaret edilecekler, manevi evlatlarını hakaret edilecekler;
çocuklarını, onu karalayacaklar listesine koyuyorlarsa
bırakalım gök kubbe yıkılsın, bırakalım biz
nefes almayalım. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü o
zaman bizde vefa yoktur; vefanın olmadığı yerde vicdan da
bulunmaz.
Saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Burhanettin Uysal Karabük Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Uysal.
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin yurtlarda yaşanan
olumsuzlukların araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesiyle ilgili
önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, 29,6 yaş ortalamasıyla
Avrupanın en genç ülkelerinden bir tanesidir. Her nerede olursa olsun
bütün gençler, insanlığın gelecek umutlarıdır.
Gençleri geleceğe hazırlamak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin en
önemli ve öncelikli görevidir.
Kredi ve Yurtlar Kurumunda barınan
yükseköğrenim öğrencileri de devletimizin güvencesi altında
özgürce duygu ve düşüncelerini ifade edebilmekte, istediği inanca ve
yaşam biçimine göre yaşamaktadırlar.
15 Temmuz, ülkemizin karanlık bir girdaptan
milletimizin cesareti, feraseti ve basiretiyle kurtulduğu gündür. AK
PARTİ davasının kurucusu, Genel Başkanı, liderimiz,
Türkiye sevdalısı Recep Tayyip Erdoğanın
çağrısıyla meydanlara inen, en önce meydanları dolduran
gençlerimizdi. Gençleri sürekli tenkit ettiler Gençler apolitik, Türkiye'nin
sorunlarına Fransız. dediler, gençlere çok şey söylediler ama o
gençler, 15 Temmuzda Ya istiklal ya ölüm! diyerek gözlerini kırpmadan
toplara, tüfeklere, kurşunlara meydan okudular, Türkiyeye sahip çıktılar,
alçaklara bu ülkeyi teslim etmediler. O gece 249 şehidimiz, 3 bine
yakın yaralımız oldu. Şehitlerimizin arasında
ömürlerinin baharında, 15-16 yaşlarındaki gençlerimiz de
bulunmaktadır. Gençlerimizin manevi değerlerinin istismarı
suretiyle kendi ülkesine ve kendi milletine savaş açan ihanet
şebekelerinden ve terör örgütlerinden uzak durması, bu tuzaklara
düşmemesi için AK PARTİ olarak üzerimize düşen ne ise
yapıyoruz. Bu, çocuklarımızın geleceğini
hazırlamak için öncelikli görevlerimiz arasındadır.
Kredi Yurtlar Kurumunun, bugün 2si Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
BAŞKAN Sayın Uysal, Sayın Tuncay
Özkanın üzerinde konuştuğu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi çok farklı bir konuda, siz farklı bir konuda
konuşuyorsunuz.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Oraya geliyoruz
efendim. Sayın Başkan, oraya geliyoruz.
BAŞKAN Ben konuyla ilgili konuşmaya
davet ediyorum sizi.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Evet, oraya
geliyoruz Sayın Başkanım.
HALUK İPEK (Amasya) Başkan, bir tane CHPliye
böyle bir şey söylemediniz. Umarım, herkese söylersiniz.
BAŞKAN Duyamadım Sayın
Milletvekili, bir daha söyler misiniz.
HALUK İPEK (Amasya) Uyarınızı
bütün partilere yapmanız gerekir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İlk kez
yaptınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu Genel
Kurulu bugüne kadar objektif bir şekilde yönetmenin gayreti içerisinde
oldum. Şu ana kadar da sayın hatibin konuya dönmesi için bekledim ve
şu an bu hatırlatmayı yaptım. Oradan buraya bu hatırlatmayı
yapmanızı fazlalık olarak görüyorum.
Buyurunuz Sayın Uysal, devam ediniz efendim.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tabii, bazı değerleri açıklamadan
direkt soruyu cevaplayacak olursak anlaşılması mümkün
değil. Bir iki değer verdikten sonra araştırma önergesine
neden hayır dediğimizi de izah edeceğiz.
ALİ ŞEKER (Gaziantep) İzaha gerek
yok.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Eğer
hayır diyorsanız ayıp.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Hayır
diyeceksiniz ha.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Bir izah edelim,
bir de biz konuşalım müsaade edin, anlaşacağız.
Sizinle anlaşması kolay.
MUSA ÇAM (İzmir) Nasıl
anlaşmamız kolay yani?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Sizin
verdiğiniz önergeye biz de karşıyız. Atatürkün
şahsına, annesine, manevi kızlarına yapılan
saldırıyı biz de şiddetle kınıyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kişinin
ayinesi iştir, lafa bakılmaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
lütfen hatibi dinleyiniz efendim.
Siz devam ediniz Sayın Uysal.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Evet, ayinesi
iştir kişinin, lafa bakılmaz. Biz de
yaptığımız işleri anlatarak lafa yer bırakmamaya
çalışıyoruz, lütfen bunu da idrak edin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
Yurtlarla ilgili, gençleri yetiştirmek için ne
kadar yatırım yaptığımızı
O gençler bizim
gençlerimiz değil, hepimizin gençleri.
Kredi Yurtlar Kurumunun bugün, 2si Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde olmak üzere 81 il ve 170 ilçede toplam
728 yurdunda 601.703 yatak kapasitesine ulaşılmıştır.
2018 yılı itibarıyla da bu sayının 750 binlere
çıkması beklenmektedir. Değişiklik sadece yataktaki
kapasitede değildir, koğuş ve ranza sisteminden vazgeçilerek
baza sistemine geçilmiştir; odalar 1 kişilik, 3 kişiliktir ve
modern bir otel hüviyetindedir.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Tam önergeyle
ilgili konuşuyorsunuz.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Önergeyle ilgili
konuşuyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kıbrısa doğru gittin.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Aladağda nerede yandı bu çocuklar?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Efendim?
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Aladağda nerede yandı bu çocuklar?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Uysal, siz Genel Kurula hitap edin
efendim.
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) 2002
yılında 450 bin öğrenciye sadece öğrenim kredisi veren
kurum, bugün 1 milyon 622 bin öğrenciye burs veya öğrenim kredisi
verir hâle gelmiştir. 2002 yılında aylık 11 lira olan
beslenme yardımı, Ocak 2017den itibaren 285 liraya
yükseltilmiştir. 2002 yılında ödenen öğrenim kredisi
miktarı aylık 45 lira iken Ocak 2017de 425 liraya çıkarılmıştır.
Tabii, öğrencilerimize Kredi Yurtlarda sadece
barınma hizmeti verilmemektedir, bu öğrencilerimizin geleceğe
hazırlanmaları adına sosyal ve kültürel faaliyetlere de yer
verilmektedir.
Atatürke yapılan saldırıyı,
ailesine yapılan saldırıyı şiddetle
kınıyoruz. O gün Kredi Yurtlara davet edilen şahıslar bu
suçları işlememişlerdi, suçlu değillerdi. Siz de bir
konferans verdireceğiniz zaman birisinden temiz kâğıdı
isteseniz bile o gün için o temiz kâğıdını verebilecek
konumdaydılar. Şimdi, bunu AK PARTİ iktidarının
bilinçli bir şekilde yaptığını söylerseniz
haksızlık yapmış olursunuz. Atatürkün, Atatürkün
ailesinin ve kızlarının sizin sahip
çıktığınız kadar bizim de ortak değerimiz
olduğunu belirtmek istiyoruz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
O yurtlarda yetişen çocuklar sadece sizlerin
değil hepimizin çocukları ve geleceğimizdir. Bu nedenle
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
hayır
diyorum. Bu nedenle hayır diyorsunuz!
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Şimdi, böyle
bir ortamda, yapılanları gölgelemek adına, bu
araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Niçin?
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Niçin ama?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) İş
yargıya intikal etmiştir.
MEVLÜT DUDU (Hatay) Ama hâlâ anlamadık.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Ama bir dakika
Bir yaşam hakkı tanıyın.
Bundan sonra, bu konferanslara çağrılan
kişiler yargı kararıyla suçlu bulunup Atatürke ve Atatürkün
aleyhine suç işledikleri tespit edildikten sonra Kredi Yurtlar Kurumu
eğer bu şahısları tekrar öğrencileri bilgilendirmek
adına davet ediyorsa araştırma önergesini o zaman verirsiniz, o
zaman ben de sizlerle birlikte hayır veririm diyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Evet demeniz lazım,
evet.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Niye hayır
diyorsun?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kaç defa
hakaret yetiyor?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Sayın milletvekilleri, Sayın Burhanettin
Uysal kürsüye çıkıp konuşmaya başladığında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarıyla
ilgili önergesi hakkında görüşlerimi ifade edeceğim. dedi.
Belli ki bir yanlış bilgilenme söz konusu. Ben de beş dakika
kadar bekledim, Sayın Uysala yardımcı olmak amacıyla -konu
muhtemelen kendisine farklı aktarıldı ki öyle bir konuyla girdi-
öyle bir hatırlatma yaptım. Uyarımın başka bir
amacı yoktur, bunu bir başka amaca çekmeye çalışan
arkadaşlarıma üzüntülerimi bildiriyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde lehte
Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türk milletinin
ortak değeri Aziz Mustafa Kemal Atatürkün adının tartışma
zemini üzerinde olmasından, böyle bir gündemin Mecliste
oluşturulmasından dolayı da biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hicap duyuyoruz ve bu süfli açıklamaları yapan sözde tarihçi
popülistleri alenen ve kamu vicdanı önünde Büyük Millet Meclisi huzurunda
kınıyoruz, lanetliyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Verilen önergenin lehinde söz almış
bulunuyorum, aksi takdirde Türk milletinin şerefli mücadelesinin bir
parçası olan ve medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacak
olan aydınlanmış Türk Rönesansının mimarı
Mustafa Kemal Atatürk şahsındaki medeniyet hamlesine karşı
söyleyecek sözümüz olamaz. Zira bugün bizi bir araya getiren ortak temel
değerler üzerinden millet kendisini yeniden var eder ve yarınlara bu
var edilişle her gün kendini yeniden kurarak devam eder.
Ortada fol yok yumurta yokken nereden
çıktı bu sözde popülist tarihçiler de popüler kültür argümanı
gibi Atatürkü tartışma zeminine -koca koca televizyon
kanallarında- geldiler? sorusuna aslında cevap aramak lazım.
Türkiyede yaşanan gelişmeler, Türk Rönesansı diye ifade
ettiğimiz Türk çağdaşlaşması ve cumhuriyet mucizesi
hiçbir yerde, Orta Doğuda Türkiye haricinde hiçbir ülkede sonuç
vermediği hâlde kadınlarımız üzerinden Türkiyede
sonuçlanmaya başlamış olması ve o birikimle bugünlere kadar
bizi taşıyor olması çok değişik sancılarla mümkün
oldu. Üzerinden darbeler geçti, demokrasi sıkıntılı günler
yaşadı ama bütün bunlara rağmen, toplum harmanlanarak kendini
yeniden var edebildi. 1938de Atatürkle birlikte onun ilkeleri de defnedildiğinde
raydan çıkan cumhuriyetin yeniden rayına girebilmesi için temel
ilkeler ve ülküler konusunda ihtirazlar geliştiren Türkçüler, Türk
milliyetçileri oldu; 3 Mayıs 1944lerde tabutluklara gönderildiler ve daha
sonrasında Alparslan Türkeş bu sürecin siyasal temsilcisi olarak,
varlık mücadelesi vererek kendisini ifade etmeye
başladığı günlerde Neden MHPyi kurmaya ihtiyaç duydunuz?
Neden bu söylemlerdesiniz CHP varken? sorusuna karşı Raydan
çıktı, o sebeple, cumhuriyeti rayına oturtmak istiyoruz. ifadesini
kullanmıştır. İşte biz milliyetçiler olarak, ülkücüler
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Büyük Önder Mustafa Kemali
kurtarıcı, Türk aklının temsilcisi; Başbuğ
Alparslan Türkeşi de bu manada kurucu önderin genel tehditlere
karşı koruyucusu, bugünkü Milliyetçi Hareket Partisini de devleti
yaşatmak adına misyonunu var edebilmiş Türk milletinin sözcüsü
olarak görüyoruz.
Bu, işin bir tarafı ama asıl
diğer taraflarına baktığımızda cumhuriyetin
kuruluşunda, özellikle son asırda, son yüz yıllık, yüz elli
yıllık süreç içerisinde Osmanlının din
anlayışının çöktüğü bir ortamda yeniden Matüridî
aklını iktidar kılan, Diyanet İşlerini 1932de kuran
ve ilk Kuran tercümesini yaptırarak Allahın kelamını
direkt öğrenme arzusuyla milletiyle bütünleştiren ve Sahih-i Buhari
tercümelerinden Hamdi Yazıra, Kuran tefsirlerine kadar, cami
inşaatlarından Rıfat Börekçiyle birlikte verdiği mücadelelere
kadar dinin sağlıklı anlaşılmasında önemli
misyonlar üstlenen Mustafa Kemal Atatürkü; sahici ailesiyle, şeceresiyle
milletiyle, devletiyle bütünleşmiş bir Mustafa Kemali daha sonra
ortaya çıkan oligarklar tanıtmama mücadelesi verdi ve kendi kimliklerini
dayatmayı Atatürkçülük adına yaptıkları için sahici
Atatürkün üzerini kapattılar. Sahici Atatürkü tanımayan millet,
Atatürkçülük adına millete dayatılanlara karşı reaksiyon
göstererek başka yanlışlara girdi. Bu konuda ilmine
güvenmiş olduğumuz saygın bilim insanlarının
çalışmaları var. Onlardan bir tanesi Doktor Ali Gülerdir.
Kendisi uzun yıllar Harbiyede de, askerde de görev yapmış önemli
bir tarihçimizdir. Atatürkün Saklanan Şeceresi ve Benim Ailem
(Atatürkün Saklanan Ailesi) adlı 2 önemli eseri Meclis huzurundan
kamuoyunun dikkatlerine sunuyorum.
İşte, bu kamplaşma ve kutuplaşma
içerisinde cumhuriyet değerlerini kendi ideolojilerine göre tahterevalli
yapanların aynı zamanda Osmanlıyı cumhuriyetin ötekisi,
cumhuriyeti Osmanlının ötekisi gösteren tahterevalli siyasetini
yoğun bir şekilde yaptıkları günde, yine bir gün bir grup
konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Lideri Devlet
Bahçeli dedi ki: Türkiyenin kurtuluşu temel olarak Anıttepe ile
Kocatepe arasına çekilmiş bir halattan geçer, o halatın adı
da milliyetçi harekettir. dedi. Dolayısıyla, bugün tarihî
olayları bir, tarihî zemininde değerlendirmek; iki, bizi bir arada
var eden temel değerlerimiz üzerinden teferruattaki tartışmalara
girdiğimizde ilmen tartışmalı konuları zemin olarak
siyasetin malzemesi hâline getirmek hiçbir zaman iyi niyetle
karşılanamaz. Rıza Nur hatıratlarından, bazı dinî
konularda söz söyleyen kanaat önderlerinin eserlerinden hareketle Atatürke dil
uzatmanın kaynaklarına gidildiğinde, sahiden de Rıza Nurun
sahici birinci kaynağının Fransadaki ilgili kütüphaneden
asıllarına bakıldığında bu bölgelerde farklı
mürekkeplerin kullandığını da bir hakikattir.
İşte, Ali Gülerin eseri okunduğunda bu hakikatlerin ortaya
çıkacağına yürekten inanıyoruz.
Bizlerin bu manadaki durduğu yer
15 Temmuz
gerçeğinde hain FETÖ kalkışmasındaki ihanet
girişiminde din adına, Müslümanlık adına bu milletin
silahının bu milletin evlatlarına nasıl çekilebileceğini
gösteren bu süfli anlayış da bir kez daha kaybetmiştir ve Mustafa
Kemalin öngörüsüyle ortaya koyduğu laiklik anlayışıyla,
hürriyetçilik, şahsiyetçilik anlayışıyla, demokrasi
anlayışıyla kamuoyu yeniden tanışma imkânı
bulmuştur. Bu konuda sözüm ona iktidar partisi mutfağına hizmet
eden pek çok aydın, entelektüel, kanaat önderi ve oy veren
vatandaşlar da 15 Temmuz sürecinden sonra yaşanan gerçeklerle Sadece
ve sadece namazımı kıldığım, seccademi
serdiğim yer memleketim, nevibeşer milletim. denilemeyeceğini;
vatansız, milletsiz ve devletsiz Müslümanlığın
tamamlayıcı unsuru olmadığını yaşayarak hep
birlikte gördü ve döneminde entelektüel anlamda, akademik anlamda
tartıştığımız pek çok muhafazakâr kesimin
-tırnak içerisindeki- siyasal İslamcı geleneğinden gelenler
de bu hakikati yaşayarak gördü; vatan, millet, büyük Türk milleti ailesi,
devlet, bayrak olmadan bu işler olmuyormuş anlayışına
geldiler. O sebeple meydanlarda yeniden Türkiyemler söylediler, o sebeple
büyük Türk milletinin şerefli al yıldızlı
bayrağını ve Mustafa Kemal Atatürkü miting meydanlarına
taşıdılar. Onlara teşekkür ediyoruz; doğru olan,
hakikat olan buydu.
Ama asıl -sözümün başında ifade
ettiğim- Atatürkü tartışma zeminine çekmek isteyenler acaba bu
gelişmeden mi rahatsız oldular? Türkiye'nin bir bütün hâlinde yeniden
büyük Türk milleti ailesi olduğunu ve tüm unsurlarıyla beraber bir
şekliyle öznesinin millet, yükleminin demokrasi, nesnesinin devlet
olduğu hakikatini gören bir anlayıştan rahatsız olanlar
acaba Aziz Atatürkü yeniden tartışma zeminine çekerek bu hakikati
örtmeye mi çalışıyorlar?
Bu konuda samimi bir şekilde iktidar partisinin
kanallarında ve gazetelerinde de eleştiriler getiren, aramızda
bulunan birtakım saygın milletvekillerinin de Atatürke
karşı söylenilen, dil uzatılan bu konuyu telin etmesi,
kınaması, iktidar partisi aktörlerinin onları da bir
şekliyle telin edip kınaması bu milletin bir
kazanımıdır ve bu meselelerin tartışma zemininde
olmaması gerektiğinin bir hakikatidir diye ifade ediyorum. Bu
tartışmalar ve yaşanan tecrübelerden çıkarmış
olduğumuz bu birikim bizim kazanımımızdır ve medeniyet
ufkunda yeni bir güneş gibi doğacak olan Türkiye Cumhuriyeti
devletinin milletin devleti olduğunda medeniyet üretebildiğini
tarihte gördüğümüz gibi, en yakın Anadolu coğrafyasında,
Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet terkibinin sonsuza kadar millet, sonsuza
kadar devlet ve medeniyetin yeniden neşet edeceği günlere bu
tartışmaların dışında neler yapabilirizi
sorarak ulaşabiliriz; yeniden, cumhuriyeti kuranların nasıl bir
gençlik istediğini tartışma zeminine çekerek
tartışabiliriz. 1923-1938 arasında Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki milletvekilleri nasıl bir gençlik istiyordu? sorusuna cevap
veren doktora tezleri yapıldı. Bu tezlerin okunmasını, bu
tezlerden hareketle cumhuriyetin kültür kodlarıyla ve saklanan sahici
Atatürk şeceresiyle medeniyetin ufkunda yeni bir güneş gibi
doğacağımız günler adına büyük heyecan ve coşku
içerisindedir Milliyetçi Hareket Partisi ve büyük Türk milleti bunu
beklemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına sözlerimi tamamlıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, 60ıncı
maddeye göre söz talebiniz var sanıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O var idi, lakin
sizin gözünüzden kaçtı, Sayın Ersoy kürsüye çıktı.
Sayın Ersoyun partimize yönelik sataşması üzerine şimdi
ayrıca söz talebim var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne sataşması?
BAŞKAN Hangi cümleyle sataştı
Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi raydan çıktı, bu yüzden MHP geldi. gibi bir söz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır Cumhuriyet Halk
Partisi demedi, Cumhuriyet raydan çıktığı için
ENGİN ALTAY (İstanbul) O da
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir şey olamaz
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yani onu da bir
sataşma sayarız. Cumhuriyet niye raydan çıksın? Yani onu da
bir sataşma sayarım, her milletvekilinin de sataşma sayması
lazım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim cumhuriyet
kavramı Cumhuriyet Halk Partisinin tekelinde midir Sayın Başkan?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Değil
efendim, sen de çık söyle. Arkadaş tashih etsin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Peki, tamam.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
OSMAN AKŞIN BAK (Rize) - Hepimizin cumhuriyet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hepimizin, ben de
onu söylemeye geldim buraya.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle şunu söylemem lazım: Burada
hiçbirimizin bir başka arkadaşımızla ilgili ne
milliyetçiliğini ne imanını ne Atatürk sevgisini sorgulama haddi
ve hakkı yoktur; kesin bu böyledir. Ancak bununla beraber, bu
Parlamentonun üyeleri olarak bu Parlamentoyu kuran yüce liderimiz
-eleştirilebilir, tartışılabilir, ben açık bir
adamım ama- biraz önce Tuncay Özkanın dediği gibi, bizim
toplumumuzun, ulusumuzun bu noktaya gelmesindeki önemli şahsiyetler, bizim
aynı zamanda namusumuzdur. Bu hakaretlere neyin sebep olduğu
konusunda demin yerimden konuştum. Bunlar sapıktır, meczuptur,
olsa olsa nankördür ama bunlar bu cesareti nereden alıyor; buraya bakmak
lazım. İktidar partisi adına konuşan sayın
milletvekili şöyle bir söz etti, dedi ki: Evet, bu olmuş ama bu
yargıda. Şimdi yargıdaki bir konuyu konuşmamak lazım.
Yani milyonlarca insanın gözüne baka baka Atatürke biri küfür edecek ve
AK PARTİ milletvekili burada diyecek ki: Efendim, tamam da bu
yargıda; yargı bir karar versin.
Beyefendi, böyle bir konuda yargı kararına
gerek yoktur. Sizin şimdi yaptığınızı
geçmişte merhum Menderes de yaptı, muhafazakârlardan üç oy fazla
almak için, o cenaha, o insanların içinde kümelenmiş meczuplara
gereğinden fazla taviz verdiği için sonra merhum Menderes, Atatürkü
Koruma Kanunu çıkarmak zorunda kaldı kendi koltuğunu
koruyabilmek için. Şimdi düştüğünüz durum üç
aşağı beş yukarı budur, bunun altını çizmek
istiyorum.
Atatürk kesinlikle Cumhuriyet Halk Partisinin
değil, elbette değil, hepinizin; itirazınız,
eleştiriniz varsa çıkar, yaparsınız ama saygı
ayrı bir şeydir. İnsan hiç tanımadığı insana
saygı gösterirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
böyle büyük bir lidere
saygısızlığı meşru görmeyi, bunun
kararını mahkemeye bırakmayı yüce milletin vicdanına
havale ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, ben
yanlış anlamışım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay, konuşmacımız
Sayın Ruhi Ersoyun konuşmasına atıfla sataşmadan söz
aldı fakat daha evvelki, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşan sayın konuşmacının konuşmalarına
atfen söyledi, öncelikle bunu bir ortaya koymamız gerekir.
Dolayısıyla, bizim konuşmacımız Sayın Ruhi
Ersoyun konuşmasına ilişkin, herhangi bir sataşma
olmadığı da böylelikle ortaya çıkmış oldu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, konu açıklığa
kavuşmuştur Sayın Akçay, teşekkür ederim.
Açıklamalarınız tutanaklara geçmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gök ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, tarihçi yazar unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile bireylerine nefretle saldıran âciz
ve sığ karakterlerin üniversite gençliğine yol gösterici olarak
konferanslarda ve kamplarda yer almalarının
araştırılması amacıyla 16/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde son
konuşmacı Naci Bostancı, Amasya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Andy Warhol diye postmodern bir
sanatçı vardır, meşhur bir adam; isminden daha meşhur bir
sözü var: Zamanımızda herkes on beş dakikalığına
meşhur olacak. Süre herhâlde kısalıyor, bazıları
beş dakikalığına da meşhur olabiliyor. Tabii, beş
dakika, on beş dakika meşhur olanların hayırlı ve
olumlu işler yaparak meşhur olamayacakları muhakkak. Modern
zamanın iletişim araçları da, zannediyorum, böyle negatif meşhurluğa
izin veren mecralar olarak bir fonksiyonu yerine getiriyor. Birileri
çıkıyor, halkımızın biraz argo ifadeyle
çıkıntılık yapmak diye tabir ettiği tarzda
olağan, rasyonel, toplumun vicdanına, ahlakına uygun gelecek,
ana yolun dışında kenara düşebilecek, marjinal olabilecek
ama insanların dikkatini çekecek laflar ederek tam da bu Andy Warholun
dediği tarzda popüler olabiliyorlar. Tarihçiliğin de böyle boyutu
var.
Ciddi tarihçilerin bu tür beş dakika, on dakika
meşhur olmadığını biliriz. Yani Bernard Lewis önemli
bir tarihçiydi. Sina Akşin, Mete Tunçay, Kemal Karpat; bunların hepsi
yakın tarihe ilişkin çalışmalar yaptılar. Mesela Peter
Burke önemli bir tarihçi, Marc Bloch hiç aklımıza bile gelmez. Ama
işte demin ismi sayılan kişiler tarihçilikle, onun yöntemiyle,
onun analiz biçimiyle alakası olmayan, son derece evet meczupça, dedikodu
ve söylenti kabilinden birtakım tuhaf ve kesinlikle tarihî bilgilerle ters
düşen ama kendilerine negatif manada beş dakika şöhret sağlayacak
bir diskurla, maalesef, Atatürk ve annesi, çevresi için bu tür laflar ettiler.
Esasen bunlara karşı da herkes tepkiyi verdi; Sayın
Cumhurbaşkanımız konuştu, Sayın Başbakan
konuştu, siyasi partilerin genel başkanları konuştu,
televizyonlarda bunlara karşı yine sözler söylendi. Burada Cumhuriyet
Halk Partisinin getirdiği önerge çerçevesinde 3 arkadaşımız
ve nihayet Engin Beyin heyecanlı konuşması, hepsi son derece
hoştu ve bu meczupluğa karşı mukabele niteliği
taşıyordu.
Şimdi, bunun ötesinde -savcılar da
aynı zamanda görevdeler ve gereken soruşturmaları
yapıyorlar- bu işe böyle toplumsal bir nümayiş karakteri
kazandırmak bence bu beş dakika, on dakika negatif şöhret sahibi
insanları fazla önemsemek ve negatif yönden de onların şöhretlerine
katkı sağlamak gibi bir olumsuz etki de doğurabilir diye
düşünüyorum.
Şunu biliyoruz: Toplumda siyasi kanaati ne
olursa olsun, Türkiyenin geleceğine nasıl bakarsa baksın,
yakın tarihe ilişkin temel değerler konusunda insanlar
arasında problem yok; belki yorum farklılıkları olabilir,
yaklaşım farklılıkları olabilir ama hiçbir ana
mecranın, hiçbir siyasal grubun burada ifade edildiği tarzda o
dedikodu ve söylentilere tekabül eden bir yaklaşımı ve söylemi,
diskuru asla olmaz.
Elbette yakın tarihe ilişkin
eleştiriler de yapılabilir, insanlar üzerine konuşulabilir;
tarihin metodolojisine uymak, rasyonel olmak, hakkaniyet ve adalet duygusuyla
davranmak, bilimsel yöntemleri esas almak, ayrıca kendi bulunduğum
politik çevrenin dışındaki çevreler nezdinde de, toplumsal çevreler
nezdinde de bir hakkaniyet ve adalet duygusu doğurabilecek tarzda
değerlendirmeler yapmak kaydıyla elbette eleştiriler olabilir.
Ama böyle ipe sapa gelmez lafları fazlasıyla ciddiye almak
Toplum,
gereken mukabeleyi yapmıştır; siyaset, yapmıştır;
adliye, yapmıştır; fazlasıyla ciddiye almayı
doğru bulmam. Burada çok kıymetli görüşler ifade edildi.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi ile Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluş değerlerine bağlılık arasında bir illiyet
bağı kurulmasını da uygun bulmam. Sonuçta, önemli olan,
topluma, tartışılan bu konuya ilişkin siyasi partilerin
nerede durduğu, meseleye nasıl baktığına ilişkin
bilgi vermektir; bu bilgi verilmiştir. Onun ötesi Meclisin
çalışma usulleri içerisindeki bir yöntem meselesidir. Biz Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisine bu çerçevede karşı
çıkıyoruz, hayır diyeceğiz. Ama bu ortak konularda
hepimizin hemfikir olmasından dolayı da memnuniyetimi ifade etmek
isterim.
Teşekkürler, saygılar
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, 60a
göre bir açıklamada bulunacağım.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, herhâlde Sayın
Bostancı da bizim grup önerimizi okumamış, öyle anlıyorum.
Zira bizim derdimiz 3 tane sapığın söylediği bu sözler
üzerinden bir feveran etmek falan değil, Atatürkün buna ihtiyacı
yok. Ben isimlerini bile anmak istemiyorum. Bizim buradaki derdimiz,
meramımız şudur: Gençlik ve Spor Bakanlığına
bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumunda çeşitli yaz kampları,
sosyal etkinlikler ve benzeri isimler altında bu sapıkların bu
yurtlarda, bu öğrencilere konferans ve seminer vermeleridir. Bunun
doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu ve benzeri
olayların Türkiye genelinde çok yaygın olduğuna dair bilgi, duyum
ve kanaate sahip olduğumuz için bunun
araştırılmasının gerekli olduğunu yüce Meclisin
takdirine sunuyoruz. Mesele 3 tane sapık laf etti diye Meclisin gündemini
işgal etmek değil ama şuna da katılmayız tabii ki:
Ee, bunlar sapıktır, ediversin. de diyemeyiz.
MEHMET NACİ BOSTACI (Amasya) Hayır
hayır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu memlekette
Atatürke küfür ettirmeyiz, bunun da altını çizmek istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bence bunu sizin, bizden daha yüksek
bir sesle haykırmanız gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, ilgili kişiler bu olay yaşandıktan sonra bir
program çerçevesinde gidecekleri her yerden programları iptal
edilmiştir. Yaşanan olaydan sonra toplumun ve kurumların tepkisi
ortadadır. Bundan sonra, böyle bir olay yaşandıktan sonra bu
kişilere bu tarzda herhangi bir görev, konferans verilmesi söz konusu
değildir, olursa gerekeni yapmak hepimizin boynunun borcudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gök ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, tarihçi yazar unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile bireylerine nefretle saldıran âciz
ve sığ karakterlerin üniversite gençliğine yol gösterici olarak
konferanslarda ve kamplarda yer almalarının araştırılması
amacıyla 16/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır, o
nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim; ondan önce, yoklama
isteminde bulunan sayın milletvekillerini ismen tespit edeceğim.
Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın
Tanal, Sayın Arslan, Sayın Çam, Sayın Özkoç, Sayın
Özdiş, Sayın Özcan, Sayın Erkek, Sayın Emir, Sayın
Gökdağ, Sayın Akyıldız, Sayın Yüksel, Sayın
Gürer, Sayın Tümer, Sayın Çamak, Sayın Budak, Sayın
Yıldız Biçer, Sayın Emre, Sayın Şeker, Sayın
Sarıhan, Sayın Yeşil.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gök ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel tarafından, tarihçi yazar unvanlarıyla ülkemizin kurucusu Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve aile bireylerine nefretle saldıran âciz
ve sığ karakterlerin üniversite gençliğine yol gösterici olarak
konferanslarda ve kamplarda yer almalarının araştırılması
amacıyla 16/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ) , Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
16 ve 23 Mayıs 2017 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun 16 Mayıs 2017 Salı günkü
birleşiminde HSK'nın üye seçiminin Anayasa'nın geçici 21inci
maddesi gereğince yapılmasına ve bugünkü birleşiminde seçim
işlemlerinin tamamlanmasına kadar, 17 Mayıs 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 18 Mayıs 2017 Perşembe
günkü birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine; 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
16/05/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/05/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 16 ve 23 Mayıs 2017 Salı
günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
Bastırılarak dağıtılan 475
sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınması;
Genel Kurulun;
16/05/2017 Salı günkü birleşiminde
HSK'nın üye seçiminin Anayasa'nın geçici 21inci maddesi
gereğince yapılması; bu birleşiminde 1inci oylamada üçte 2
çoğunlukla (367 üye) seçimin sonuçlandırılamaması hâlinde,
2nci oylamanın yapılması; bu oylamada üye
tamsayısının beşte 3 çoğunluğunun (330 üye)
sağlanamaması hâlinde 3üncü oylamanın yapılması, bu
oylamada da üye tam sayısının beşte 3
çoğunluğunun (330 üye) sağlanamaması hâlinde üçüncü
oylamada en çok oyu almış olan 2 aday arasından ad çekme
usulüyle üye belirleme işleminin tamamlanması ve bugünkü
birleşiminde seçim işlemlerinin tamamlanmasına kadar, 17
Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde 364 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi; 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin
ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
475 sıra sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1703,1622) |
|||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 11inci maddeler arası |
11 |
|
2. BÖLÜM |
12 ila
22nci maddeler arası (Geçici 1inci madde dâhil) |
12 |
|
TOPLAM
MADDE SAYISI |
23 |
||
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi lehinde Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili
Buyurunuz Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; grup
önerimizin lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, grup önerimizde
kamuoyunca da yakından takip edilen, kamu alacaklarının yeniden
yapılandırılmasına dair olan kanun teklifi 475 sıra
sayısını alarak şu anda kırmızı gündeme de
girmiştir. Bu kanunun gündemin 1inci sırasına
alınması önerilmektedir.
Bu kanunda asıl kamu alacağına
bağlı ferî alacakların yani gecikme zammı, gecikme faizi,
idari para cezaları, bunun dışında, vergi cezalarına
bağlı bu feri alacakların yeniden yapılandırılması,
bir kısmından tamamen, bir kısmından da kısmen
vazgeçilmesi, böylece yatırımların
hızlandırılması, bu şekilde özellikle daha önce 6736
sayılı Kanun kapsamında 30 Haziran 2016 tarihine kadar
yapılandırılan borçların bu hain darbe teşebbüsünden
sonraki aşamada meydana gelen sıkıntıların aşılması
ve esnafın nefes alması
Özellikle 7 milyona yakın
vatandaşımızı ilgilendiren bu önemli düzenlemenin
inşallah gündemin 1inci sırasına alınarak yarın da
görüşmelerinin tamamlanması önerilmektedir.
Öte yandan, 6771 sayılı Anayasa
Değişikliğine İlişkin Kanun -biliyorsunuz- 27 Nisan
2017 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu Anayasa
Değişikliğine İlişkin Kanunun geçici 21inci maddesi
gereği Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin Meclis tarafından
seçilmesi gereken 7 üyesinin seçiminin otuz gün içerisinde tamamlanması
gerekiyor. Dolayısıyla, grup önerimizde Anayasanın
değişen geçici 21inci maddesi gereğince yapılması
gereken seçimlerin de bugün itibarıyla yapılarak -her 3 turun da bu
seçimler tamamlanıncaya kadar inşallah bugün yapılıp
tamamlanması- bu HSK üyelerinin seçimlerinin tamamlanmasını ve
yine 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin -ki 22 maddedir- temel
kanun olarak görüşülmesini önermekteyiz.
Önerimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç saat herhâlde ya da birkaç
dakika sonra mı diyeyim artık, burada HSK üyelerinin seçimini
yapacağız. Ancak, bence bunun bir tarihsel geçmişine
bakmamız gerekiyor, nereden nereye geldik ya da bugün biz niye burada HSK
üyelerinin seçimlerini konuşuyoruz yasama organı olarak ya da
şunu belki konuşmak gerekiyor: Bu Anayasa değişikliği
geldiğinde -en büyük iddia şuydu ki- kuvvetler
ayrılığı daha da geliştirilecek, daha da
derinleştirilip büyütülecek iddiası vardı. Ama şu gün
şu ilk maddenin uygulamasında net olarak gördük ki aslında
kuvvetlerin tamamen bir karmaşa hâline geldiği, tamamen iç içe
girdiği bir düzenlemenin işte ilk etkisini bugün bu HSK seçimleriyle
görmüş oluyoruz. Çünkü, biliyorsunuz, 2010 referandumuyla aslında
sistem tamamen değiştirildi ve HSYKda seçim usulü getirildi. Ancak
bu HSYK içerisine, iktidarın o dönem arkadaşları olan ama
sonrasında çıkarlar çatışınca ya da bir şekilde
kendi aralarında kavgalar büyüyünce hedefi, düşmanı hâline
geldiği cemaat her tarafa sızmış bulunuyordu. Ben bir
hukukçu olarak, bir avukat olarak hem kendim bire bir bunu yaşayarak
gördüm hem de özellikle mensubu olduğum siyasi harekete olan
saldırılar üzerinden bunu çok net gördük bu dönemde.
Cemaatin yaptığı bir sürü operasyon
vardı; Ergenekon, Balyoz ama bir tane daha vardı, aslında hiç de
konuşulmayan, hâlâ devam eden, insanların yüzlerce yıl ceza
aldığı KCK dosyaları vardı ve biz bunu o dönem de
çıkıp şu kürsülerden
Biz yoktuk belki ama
arkadaşlarımız gelip şunu söylüyordu sizlere -yine
dinlenmiyordu, yine söylediklerimiz kulak arkası ediliyordu- Bakın,
bu yapılan hukuk değil. Bu operasyonların hukukla
tanımlanabilir bir tarafı yok. Bunlar tamamen bir siyasi
düşünceye, bir ideolojiye, bir siyasi harekete karşı bir
saldırıdır. dediğimizde Hayır. deniliyordu. Ama ne
zaman ki 17-25te başka bir şeyler ortaya çıkınca bunun bir
cemaat yapılanması olduğu ve iktidarın içerisine
sızdığı söylendi. Acaba iktidar mı onların
içerisine sızmıştı yoksa onlar mı iktidarın
içerisine sızmıştı, aslında bu da bence hâlâ
netleştiremediğimiz bir durum olarak karşımızda
duruyor.
Evet, arkadaşlar, işte o dönemden bu
döneme, hatta 1980lerde, hatta 1990larda sürekli ifade ettiğimiz,
yargının siyasallaşması bugün bize zarar veriyor olabilir,
bugün yargının bu saldırılarına biz maruz kalıyor
olabiliriz ama her defasında söyledik, adalet herkese lazım; bugün
bize lazım olabilir ama size lazım olduğu günleri gördük. Biz
cemaat mensuplarına şunu söylüyorduk, ben bir avukat olarak da
söylüyordum, hâlâ söylüyoruz
Bakın, yaptığınız
hukuksuz, hem evrensel hukuk kurallarına hem Türk hukuk kurallarına
hem sürekli burada, kürsülerde darbe yasası dediğiniz 1980 darbe
yasasına ve onun sonrası, ardılları olan yasalara
aykırı. dediğimizde bize gülüp geçenler şu anda o adalete
mahkûm durumdalar, şu anda o adalet için her yerde yalvarıyorlar. Biz
onların da adalete kavuşturulması gerektiğini savunuyoruz.
İşte yargının siyasallaşması böyle bir mevzu
arkadaşlar.
Şimdi, bu Anayasa değişikliğine
bir bağımsızlık kelimesi eklendi Yargı
bağımsız oldu. diye her yerde propaganda yapıldı.
Bakın, bizimle ilgili, özellikle eş genel
başkanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımızla
ilgili olarak hazırlanan fezlekelerin şu anda bir çizelgesini burada
görüyorsunuz. Bakın, şurada, 2013 yılında iki tane fezleke
var Sayın Selahattin Demirtaşla ilgili ama her nasılsa
Gereği yapılsın. dedikten sonra bu fezleke sayısı
2016 yılında on dörde çıkıyor. Şimdi kalkıp bize
yargının tarafsız ve
bağımsızlığından lütfen söz etmeyin. Yargı
şu anda AKPnin hukuk komisyonu hâline geldi, hatta bence AKP-MHP
ittifakının hukuk komisyonu hâline geldi. HSK üyeliğinde
adı geçen isimler ya da burada oylanacak isimler bir partinin kadın
kolları, bir partinin meclis üyesi, diğer bir partinin genel
başkanının avukatı; bu mudur bağımsız ve
tarafsız yargı? Bununla mı gerçekten toplum vicdanı
rahatlatılacak? Gerçekten insanlar Evet, adil bir yargılanma var.
Evet, burada hukuk işletiliyor. mu diyecek? Yoksa iktidar kendine muhalif
gördüğü herkesi, o muhalifleri Demoklesin kılıcı gibi
elinde tuttuğu bu yargı eliyle mi susturacak? Gördük bunun
örneklerini, dediğim gibi KCK dosyalarında gördük, 1980 döneminde
gördük, 1990'lı yıllarda gördük. İnsanlar faili meçhul cinayetlerle
katledilirken
Bakın, onlardan biri de benim babamdır, 1990lı
yıllarda faili meçhulle katledildi ve benim avukat olmamın en önemli
nedeni budur. Ben gerçekten o dönemde, çocuk aklıyla bu ülkede hukuk
olduğunu zannediyordum ya da gerçekten o, Almanyadaki hikâye gibi, Berlinde
ya da Ankarada hukukçular, yargıçlar var zannediyordum ama hukuk
fakültesini bitirince aslında bunun tamamen bir hayal ürünü olduğunu
fark ettim çünkü yargılama yok, sadece talimatlar var. Bir gazeteci
çıkıyor, hedef gösteriyor, sonraki gün tutuklanıyor. Bakın,
arkadaşlarımız serbest bırakılıyor
tutuklanıyor, serbest bırakılıyor tutuklanıyor. Bir
arkadaşımız, Sayın Besime Konca Batmanda serbest
bırakıldı, bir saatlik yol, Diyarbakıra vardığında
itiraz edilmiş, hakkında yakalama kararı
çıkarılmıştı. Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi
burada biz bağımsız ve tarafsız yargıdan mı söz
edeceğiz? Ne değişti bir saatte, hâkimin aklına ne
düştü, kafasına ne düştü ki kalkıp o kararından
vazgeçti, başka bir karar uyguladı?
Ferhat Encu arkadaşımız daha
Şırnak Havaalanına inmeden hakkında yakalama kararı
çıkarıldı. Yine, Besime Konca daha birkaç gün önce tahliye
edildi ama hemen her nasılsa itiraz edildi. Hatta düşünün ki
dosyanın kendi savcısı tahliye talep etmişti ama
başsavcı iş edindi bunu. Nereden talimat aldığı
çok açık ortada. Çünkü, bu siyasi hareketin, HDPnin, HDP
fikriyatının tasfiye edilmesi planlanmıştı. O
arkadaşımız tahliye edilmesine rağmen
Ki propaganda suçunu
hukukçular bilir arkadaşlar, bırakın tutuklanmayı
cezası bile zaten yatılabilecek bir ceza değildir ama
dosyanın savcısı bunu propaganda olarak nitelendirirken
Sayın Başsavcı, her nasılsa Hayır, propaganda
değil, örgüt üyeliği. diyor ve hakkında yakalama kararı
çıkartılıyor. Bununla mı biz bu ülkede huzurlu bir toplum
oluşturacağız?
Batmanda bir fuhuş dosyası var, hepinizin
duymak istemediği bir fuhuş dosyası ama her nasılsa
birileri kefaletle serbest bırakılmış. Demek ki maddi gücü
olan kefaletini ödeyecek ve kendini bu şekilde yargılanmaktan
kurtaracak. Böyle bir hukuk sisteminde söz ediyoruz ama şunu net olarak söyleyelim
arkadaşlar: Mesele hukuk sistemindeki sıkıntılar
değil. Bakın, adaletin toplumsal vicdana dokunduğu noktada
toplumsal sıkıntıları düşünün. İnsanlar adalete
ulaşamadığını düşündüğünde, insanlar
mahkemelerin adil karar vermediğini düşündüğünde dönüp
kısasa kısas mı yapsınlar, böyle bir toplum mu
tasarlıyorsunuz ya da toplumun bir kaos hâline gelmesini mi
tasarlıyorsunuz? Yaptınız, cemaatle yaptınız, gördük
sonuçlarını, yargıda bütün yetkileri verdiniz cemaatin eline
Biz bunu görüyorduk, biliyoruz. Batmanda bir imam vardı, onun önüne gidip
eğilen hâkim, savcı oluyordu. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de
biliyoruz. Niye müdahale edilmedi? Çünkü o zaman dostlarınızdı
onlar. 15 Temmuz darbe girişimini getiren buydu, bunu siz de biliyorsunuz.
Biz hep diyoruz
Bakın arkadaşlar, bu
ülkede sizin tasarladığınız gibi darbelerin
karşısında bir duruş olmaz. Bu ülkede darbelerin
karşısında tek bir duruş olur: Demokratikleşme,
hukukun evrensel ilkelerini uygulama, insan haklarına saygılı
bir sistem kurma ve bütün bu erkleri tek elde toplamaktan vazgeçme. Bugün sizin
işinize geliyor olabilir ama üç gün sonra ters düşmeyeceğiniz
anlamına gelmiyor.
Tekrar hatırlatıyor ve uyarıyoruz:
Bugün dost olduklarınızla yarın düşman olabilirsiniz.
Yarın bir dahaki darbe girişiminde tekrar bütün sorumluluğu
halka verip Siz gidin o tankların önünde savaşın. deme
hakkınız yok, bu sorunu çözecek olan bu Meclistir.
Yine, tekrar uyarıyoruz: Bakın, insanlar
hak aramak için açlık grevindeler. Cezaevinde altmış küsur gün
insanlar, kendi insan onuruna yakışır şekilde yaşamak
için açlık grevine girdiler ve bugün bakın birkaç metre ötenizde
insanlar KHKlarla işinden edildiği için açlık grevindeler.
Yine, bir baba çocuğunun cenazesini alabilmek için açlık grevinde.
Eğer bir ülkede açlık grevi hak arama yöntemi hâline gelmişse o
ülke hukuk devleti olma vasfını yitirmiştir ve hukuk devleti
ilkesini eğer aşarsa, işte, o zaman asıl o püskürtmeye
çalıştığınız darbelerin daha büyüğüyle
karşı karşıya olma ihtimalimizin olduğunu tekrar
söylüyor ve uyarıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar
Başaran.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
lehinde Hasan Basri Kurt, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; partimizin grup önerisi lehinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Yapmış olduğumuz, halk
oylamasıyla gerçekleştirmiş olduğumuz Anayasa
değişikliğiyle birlikte HSYKnın yapısını
bugün değiştireceğiz, bunu gündemimize almak üzere
Hâlihazırda, esnafımızın da beklemiş olduğu vergi
borçları, bunların faizleriyle ilgili bir düzenleme var. Bu, uzun
zamandır da yine vatandaşımızın,
esnafımızın -sahaya çıktığımızda rastladığımız
bir şey- bizden talebiydi. Bu, geçen hafta Komisyonda gündeme geldi ve
bugünkü gündemimizden sonra yarın da onu gündemimize almak istiyoruz 475
sıra sayısıyla.
Yapacağımız çok iş olduğunu
ve bir an önce gündeme geçilmesinin yerinde olduğunu düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt,
aynı zamanda, bu kısa konuşma için de çok teşekkür
ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Engin Altay, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Altay, yoksa siz de mi kısa
konuşacaksınız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, takdir edersiniz ki ben o kadar kısa konuşamam.
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisiyle, esas itibarıyla,
henüz daha 2019da hayata geçecek Anayasa değişikliğinin fiilî
uygulaması yine devam ediyor. Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi, en temel
işi olan denetim işinden koparılıyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim hakkı çoğunluk partisinin parmak
çoğunluğuyla gene maalesef muhalefet partilerine
kullandırılmayacak. Bununla beraber, bazı kamu
alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
bir teklifi muhtemelen Yarın görüşelim. diyorlar. İyi,
görüşelim. Yarın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz bu konudaki
anlayışımızı ortaya koyacak. Elbette,
vatandaşın lehine, eğer mümkünse Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelen her konunun vatandaşın daha da lehine dönüştürülmesine
katkı vererek bunun geçmesinde bizim partimiz açısından da bir
sakınca yok. Yarın bu tasarıya olabildiği kadarıyla
katkı da sunacağız. Vatandaşlarımızın böyle
bir yeniden yapılandırma ihtiyacı sizin yanlış
ekonomik politikalarınızdan kaynaklı olarak sürekli
doğuyor. Bu kaçıncı af biz unuttuk. Yani sürekli af
çıkarmak yerine ekonomiyi doğru dürüst yönetseydiniz, Meclis
buralarda af çıkarmakla uğraşmazdı. Her şeye
rağmen bu af düzenlemelerine vatandaşın menfaatine,
vatandaşın cebine dokunan meselelerde Cumhuriyet Halk Partisi olumlu
katkılarını sürdürecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ancak, bununla beraber, sayın milletvekilleri,
Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi saat 15.00
itibarıyla çalışmalarına başladı, saat 18.15,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde sayın bakan yok diyecektim, Millî
Eğitim Bakanımızı gördüm, o da yeni geldi, teşrif
etti. Bakanlar Kurulunun, Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
çalışmalara ilgisizliği Türkiye Büyük Millet Meclisine bir saygısızlıktır.
Dolayısıyla sizin ağzınızdan düşürmediğiniz
milli iradeye de bir saygısızlıktır. Yeni sistem
yürürlüğe girmedi, yeni sistem yürürlüğe girince zaten bakanlar
burada olmayacak ama hep söylüyoruz hukuka saygı yasalara saygı
mevzuat kanun Anayasa diyoruz, ayıp, hakikaten yanlış
yapılıyor. Burada milletvekillerimiz seçim bölgelerinde yaşanan
sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşurken laf olsun diye
konuşmuyor ki, Hükûmet bu konuda bir şeyler yapar mı, bu konuda
bir tartışma olur mu, bir sorunun çözümüne katkı sunulur mu diye
milletvekillerimiz konuşuyor. Ama Hükûmet için Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir teferruattan ibaret. Üzülerek söylüyorum, Hükûmetin Meclise
bakışı bu.
Değerli milletvekilleri, öte yandan, yine,
milletvekillilerimizin sıkça dile getirdiği bir konu var: Ege
Denizindeki adalarla ilgili milletin ve milletin vekillerinin kafası
karışık. Hükûmetten bu Meclise bilgi vermesini, işin
aslını milletvekillerimize, dolayısıyla milletimize
anlatmasını bekliyoruz. Hakikaten Yunanistandan FETÖcüleri verin,
adaları size verelim. mi dediniz merak ediyoruz, iş oraya kadar
geldi. Yani iş mizaha dönüştü. Bu sizi incitmiyor mu? Yani bu
memlekette bir çakıl taşının bile bizim için ne kadar çok
kan akıtılarak alındığını, lafa geldi mi
böyle Şehitlerimiz için evet pankartı yazarak ahkâm kesmeyi
biliyorsunuz. O adalarda -ki kimi uluslararası anlaşmalarla
Türkiye'ye ait olduğu tescillenmiş- Birleşmiş Milletler
kararıyla tescil edilmiş adalarda, şu anda Yunan askerlerinin
kuzu çevirme yapması sizi incitmiyor mu? Beni incitiyor. Milliyetçi
Hareket Partisine, Halkların Demokratik Partisine de soruyorum, incitmiyor
mu sizi? Böyle şey olur mu? Böyle milletvekilliği yapılır
mı? Milletin kör kuruşuna da sahip çıkacağız,
memleketin çakıl taşına da sahip çıkacağız, bu
kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu yapamayan
buradan gidecek, tabii milletin takdiriyle, ayrı.
Gene, Suriyedeki gelişmeler. Hanginizin haberi
var olup bitenden? İktidar partisi milletvekillerinden şuraya gelip
-ben kendi konuşmamdan feda edeceğim- Ey milletvekilleri, Suriyede
şöyle şöyle oluyor, oldu, olacak. diyebilecek bir milletvekili var
mı burada? Yok, hikâye.
Gene, Darbe Komisyonu, 3 Ocakta
çalışmalarını bitirdi. Bize kızıyorsunuz
Kontrollü darbe dedikçe. Bu Darbe Komisyonu, beş ay geçti, niye bu
raporu ortaya çıkarmaz? Bu darbe kontrollü değilse
Yeni bir
tartışma açmak için söylemiyorum, o rapor çıkınca asıl
kıyamet kopacak ama rapor çıkmayacak.
Peki, burada, sizin, bizim, hep birlikte
kaldırılan parmaklarımızla kurulan komisyonun, bu
çalışmasını Meclisin huzuruna getirmesi gerekmiyor mu? Buna
seyirci kalmaya devam mı edeceksiniz? Daha ileri gitmek istemiyorum, bu da
Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir ayıptır.
Açlık grevinde insanlar var. 100 kere dedik,
PKKyla da, FETÖyle de, IŞİDle de en katı, en
acımasız şekilde mücadele edin, ne istiyorsanız biz vermeye
hazırız. dedik ama KESKin ne kabahati var? KESKi bir terör örgütü
gibi itham etmek, algılamak, KESKli öğretmenlere, KESKli
öğretim elemanlarına bu zulmü yapmak insanlık
dışıdır.
Gene söylüyorum, biraz önce bir sayın
milletvekili söyledi, Sayın Selahattin Demirtaş dâhil 10 milletvekili
cezaevinde. Suçları varsa çeksinler, yargılansınlar ama
suçları sabitlenmeden bir siyasi partinin genel başkanını
cezaevine koymayı doğru bulmuyoruz. Siz de bulmayın; bugün
onlara, yarın size, siz de bulmayın. Gelsin buraya,
yargılansın elbette, suçu sabitlenirse, cezası, hükmü
kesinleşirse bakılır. Doğru değil. Bu da Türkiye Büyük
Millet Meclisi için bir lekedir, bir ayıptır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün saat 11.00-12.00 itibarıyla yeni bir leke
ve ayıpla karşı karşıyayız. Sayın
milletvekilleri, Halide Edip Adıvar 6 Haziran 1919da Sultanahmette
miting yaptı, 19 Mayıs 1919da Fatihte miting yaptı,
İzmirin işgalini protesto mitingi yaptı İstanbulda itilaf
devletleri, işgal kuvvetleri komutanı varken. Şimdi
İstanbulda vali mi var, General Harrington mı var şu anda an
itibarıyla? Harrington öldü de yani üçüncü kuşak Harrington mı
var İstanbulda? Demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Biz sabrediyoruz,
toplum gerilmesin, insanlar sokaklarda demokratik bir şekilde,
barışçıl bir şekilde tepki ve protesto haklarını
kullansınlar, Hükûmet de onların güvenliğini sağlasın
diyoruz fakat bir güç toplumu âdeta germek için, İstanbulda ve başka
illerde bir kamplaşma yaratmak için çırpınıyor. Şimdi
İstanbul Valisi Harrington Beşiktaş Belediyesinin ayın
16sında Mustafa Kemalin Samsuna çıkmak üzere Beşiktaş
hudutlarından hareket ettiği yerde ve sonrasında
Beşiktaşın değişik bölgelerinde yapılacak 19
Mayıs etkinliklerini yasaklamış.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh!
ENGİN ALTAY (Devamla) Yuh ki yuh! Yuh ki yuh!
Gerekçesi de şöyle: Ülkemizin bulunduğu
şartlar dikkate alındığında provokatif eylem ve
olayların meydana gelebileceği, etkinliklere katılacaklar da
dâhil halkın huzur, güvenlik ve esenliğinin
falan filan diye
gidiyor. Aynı vali -ülkemizin içinde bulunduğu bir süreç ise-
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Vodafonela birlikte
düzenlediği etkinlikte böyle bir tereddüt yaşamamış.
Aynı vali Etnospor Kültür Festivali için böyle bir sorun
yaşamamış, endişe yaşamamış. Aynı vali,
gene Beşiktaşta, şimdi yasakladığı yerlerde, meydan
ve sokaklarda yapılan bilim, kültür, sanat ve spor şenliği için
-Beşiktaş İlçe Millî Eğitimle birlikte yapılan, hatta
17 Mayısta, aynı tarihte- bir zarar görmüyor, bunda bir sakınca
yok. Ama 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Atatürk, CHPli bir belediye yan
yana gelince terör, provokasyon sebebiyle vali etkinliği yasaklıyor.
Valiyi de severdim fakat ben bu kararın valinin
şahsen aldığı bir karar olduğuna inanmıyorum. Bu
ayıptan, bu yanlış karardan bir an önce dönülmelidir ve bu
konuda bizden çok Hükûmetin ve AK PARTİli milletvekillerinin meseleye
müdahale etmesi lazım. Beyler, ne yapılmaya çalışılıyor?
Türkiyede ne yaşatmaya, millete ne yaşatmaya
çalışıyorsunuz merak ediyorum. Sizi kastetmiyorum, sizin
güvenoyu verdiğiniz Hükûmeti kastediyorum. Ne yapılmaya
çalışılıyor? 19 Mayısı yasaklamak suretiyle,
aynı üç gün içinde Millî Eğitimin yapacağı benzer
etkinlikte terör, provokasyon tehdidi görmeden, Cumhuriyet Halk Partili bir
belediyenin yaptığı etkinliği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay, tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
ülkemizin içinde
bulunduğu şartlar falan diyerek yasaklamakta ben bir şey
arıyorum. Bu kamplaşma sizi kesmiyor. Sizi derken kastım
Hükûmet. Bu kamplaşma AK PARTİ Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı kesmiyor. Belli ki
kamplaşmayı büyütmek, yaygınlaştırmak arzusu içinde.
Bu kürsüden hükûmet üyelerine sesleniyorum, sizlerin vicdanına
sesleniyorum: Türkiyeyi daha fazla kamplaştırmayın. Türkiye'nin
huzura ihtiyacı var, barış iklimine ihtiyacı var. Bu kararın
bedeli ağır olur, bu ve benzeri kararların bedelleri
ağır olur, ülkenin barışı için ağır olur,
ülkenin huzuru için ağır olur, ülkenin esenliği için
ağır olur ve bu ayıp size yeter, hepimize yeter. Sizleri
sağduyuya davet ediyorum; bu kepazeliği, bu General
Harringtonın bile yapmadığını yapan valiye haddini
bildirmeye sizi davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Kerestecioğlu, 60ıncı
maddeye göre söz talebiniz mi var?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, 17 Mayıs 1987de dayağa karşı
yapılan kampanyanın ve yürüyüşün 30uncu yıl dönümüne ve ünlü
mimar Behruz Çinici tarafından yapılmış Meclis Camisinin
durumuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben farklı bir konuda, hazır Meclis
toplanmışken, yani görüşülen konuyla ilgili değil ama
eğer uygun görüyorsanız şimdi, daha sonra derseniz
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açmışken
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam.
Türkiyede özellikle kadınlar için çok önemli
olduğundan söz almak istedim, yarın burada bulunamayacağım
için maalesef.
17 Mayıs, 1987de dayağa karşı
yapılan kampanyanın ve yürüyüşün yıl dönümüdür ve 30uncu
yılı yarın. Özellikle Türkiyedeki tüm kadınlar için çok
önemli anlamlar taşıyan, kurumların kuruluşuna öncülük eden
ve Türkiyede kadınlara yönelik şiddeti ifşa eden yani bunun
Kol kırılır, yen içinde kalır. değil, özel hayata dair
olmadığını ve bütün kadınların ortak
mücadelesiyle sonlanabileceğini ifade eden, bunun
başlangıcı olan bir günün 30uncu yıl dönümüdür 17
Mayıs. Ardından Mor Çatı Kadın Sığınağı
Vakfı, Kadın Eserleri Kütüphanesi, üniversitelerde kadın
araştırmaları bölümleri, barolarda kadın hakları
merkezleri ve kanunlarda çok sayıda değişikliğe öncülük
etmiş olan bir kampanyanın yıl dönümüdür. Ben özellikle bunu
anmak için söz almak istedim ve Türkiyede de bütün kadınların
şiddetten kurtulacağı ve aslında erkek egemenliğinden
kurtulacağı günleri dileyerek bitirmek istiyorum.
Bir konu daha var Meclisin özellikle bilmesi
gereken, daha doğrusu bizi aydınlatması gereken. Bu konuya da
müsaade ederseniz değinebilir miyim?
BAŞKAN Süreniz bitti ama buyurunuz bir dakika
içinde toparlayınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii.
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bugün bütün partileri Mimarlar
Odasının Ankara Şubesi ziyaret etti. Herhâlde diğer
partilerin de bilgisi vardır. Fakat Mecliste bir Meclis Camisi var ve bu
cami, ünlü mimar Behruz Çinici tarafından yapılmış bir
cami, 1995 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülüne layık
görülmüş olan bir cami ve özel bir anlayışla aslında
yapılmış bu cami. Çünkü cami, Meclisi baskılamayan,
Meclisin iradesinin önüne çıkmayan bir yapı olarak tasarlanmış
ve arkaya, bir cennet bahçesine açılıyor, tabii Doğru yoldan,
doğruluktan geçenler buraya geçebilir. diye bunu mimarı
anlatıyor. Ancak şu anda bu cami kapalı bir durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Gerisini o zaman sözlü olarak tutanağa geçsin diye
tamamlayayım çünkü şunu sormak istiyorum: Bu cami yıkılarak
yerine şimdi yine o moda olan heyula gibi yapılar mı
yapılacak, yoksa aslında dünyada örneği bulunmayan ve
bilirkişi raporlarıyla tescilli bir kültür varlığı
olan burası yerinde kalacak ve ibadete açılacak mı? Bunu sormak
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı, buyurunuz.
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Engin Altayın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın İstanbul Valisinin almış
olduğu idari bir karar belli gerekçeler çerçevesinde burada
eleştirilebilir, yanlış bulunabilir, buna itiraz da edilebilir,
siyasal olarak karşı çıkılabilir. Ama devletin bir valisini
General Harringtonun üçüncü kuşaktan torunu gibi takdim etmek uygun
olmamıştır, doğru değildir, esasen hak iddia edilen
konuya ilişkin de gölge düşürecek bir üslup ve dildir; bunun
altını çizmek isterim.
İkincisi: AK PARTİnin toplumu
bütünleştirmek ve kader ortaklığını tahkim etmek
üzerine kurulu bir siyaseti vardır. Siyasi rekabet ile
kamplaştırma meselelerini birbirine karıştırmamak
gerekir. Bazen kamplaşmaya itiraz ediyorum denilirken de siz
kamplaşmaya hizmet ediyor olabilirsiniz; bu yanlışlığa
da düşmemek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı yaptığım konuşmada İstanbul Valimizi
General Harringtonun üçüncü kuşak torunu. diye nitelediğimi iddia
etmek suretiyle sözlerimi çarpıtmıştır.
BAŞKAN Siz böyle bir şey
söylemediğinizi ifade ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle söylemedim.
BAŞKAN - Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah var, siz de
biliyorsunuz ki böyle söylemedim. Siyasetçi ne söylemeyeceğini bilir, ben
onu bilenlerdenim. Ben tam olarak şöyle söyledim: Bu uygulamayı
Harrington olsa, Halide Edibe izin veren işgal kuvvetleri
komutanlarından biri olsa -Harrington dedim isim olarak da- yapmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ondan daha kötü
dediniz öyle mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dakika.
O şimdi olmaz da olsa olsa onun ikinci
kuşak, üçüncü kuşak torunu İstanbula işgal kuvvetleri
komutanı olarak atansa bu yaptığınızı yapmaz
dedim. İstanbul Valisini Harringtonun torunudur. diye algılamanıza
üzüldüm. Bu bir tahrifattır, sizi bu konuda düzeltme yapmaya davet
ediyorum. Ama ben isterdim ki sizden Naci Bostancı olarak, İstanbul
Valisi yanlış yapıyor, bayram kutlamayı engellemek
gaflettir, dalalettir, hatta ihanettir demenizi beklerdim ben. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, aslında daha ağır bir ifade kullanıyor,
onu söyledi, herkes de duydu herhâlde. İdarenin bir tasarrufu, ne
olduğunu bilmiyoruz, kendileri itiraz ediyorlar, her itirazın
arkasına takılmamızı bekleyemezler ama hakkaniyetin ve
adaletin takipçisi olacağımızdan kimsenin kuşkusu
olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkanım,
biz 19 Mayısı Türkiye'nin 780 bin 500 kilometrekaresinin her
metrekaresinde, size rağmen, kutlamaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bize
rağmen değil, hep beraber kutlayalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
16 ve 23 Mayıs 2017 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun 16 Mayıs 2017 Salı günkü
birleşiminde HSK'nın üye seçiminin Anayasa'nın geçici 21inci
maddesi gereğince yapılmasına ve bugünkü birleşiminde seçim
işlemlerinin tamamlanmasına kadar, 17 Mayıs 2017 Çarşamba
günkü birleşiminde 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 18 Mayıs 2017 Perşembe
günkü birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 475
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, (2/1128) esas numaralı 2429
Sayılı Bayram ve Genel Tatiller Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1128) esas numaralı Teklifimin TBMM
İçtüzüğünün 37nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ve talep ederim.
Onursal
Adıgüzel
İstanbul
BAŞKAN Öneri üzerinde teklif sahibi olarak
Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisanın iş
cinayetlerinde hayatını kaybedenleri anma ve yas günü ilan
edilmesiyle ilgili verdiğimiz kanun teklifi üzerine
konuşacağım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AKP iktidara geldiği günden bugüne 19 bin insan
iş cinayetlerine kurban verilmiş durumda ve yüzlercesi de sakat
kalmış durumdalar. Hepiniz biliyorsunuz, geçen hafta Somanın
3üncü yıl dönümüydü ve Somada yitirdiğimiz 301 insanımız
için adalet beklentisi karşılık bulmadı. Sizler ne kadar üç
maymunu oynamaya devam etseniz de bizler ne acılı ailelere
attığınız tekmeleri ne de yandaşlara peşkeş
çektiğiniz ve yüzlerce işçiye mezar olan madenleri unuttuk.
Unutmadık, sizin de unutturmanıza izin vermeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Bünyamin
öğretmen, geçtiğimiz hafta, çalıştığı baraj
inşaatında vinçle havaya kaldırılan borunun üzerine
düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Bilmem haberiniz var mı
sayın iktidar temsilcileri? Malum, başkentin göbeğinde
altmış dokuz gündür devam eden açlık grevinden bihabersiniz, o
yüzden Bünyamin öğretmenden bihaber olmanız da çok muhtemel ama merak
etmeyin, biz her fırsatta sizin körelmiş vicdanlarınıza
seslenmeye ve mağdur ettiğiniz binlerce insanı toplum
vicdanına hatırlatmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Bünyamin Aydoğan
KHKyla ihraç ettiğiniz, ekmeğinden, işinden ettiğiniz,
yıllarca emek vererek kazandığı mesleğini bir imzayla
elinden aldığınız, bu ülkenin 80 milyon
vatandaşından biriydi. Bir gece yarısı KHKsıyla
yargısız infaz ettiniz, işsizlikle aşsızlıkla
sınadınız, yargı yolunu, hak arama yollarını
kapattınız, SGK kayıtlarından çıkan İhraç
edilmiştir. yazısıyla Bünyamin öğretmeni yaşayan ölü
hâline getirdiniz ve Bünyamin öğretmen 39 yaşında, yirmi gün
önce işe başladığı şantiyede iş cinayetine
kurban gitti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Nuriye Gülmen ve Semih Özakça iktidarın tüm
sessizliği ve kayıtsızlığı
karşısında başkentin göbeğinde sürdürdükleri
açlık grevinde altmış dokuz günü geride bıraktılar.
İşimizi geri istiyoruz. diye insani bir taleple
başlattıkları açlık grevinde artık kritik süreçteler.
Türkiye'nin dört bir tarafından binlerce insan Nuriyenin ve Semihin
açlığına ses ver. diye sokaklarda; sizlerin ise
kulaklarınız sağır, gözleriniz kör, bu zalimliğe
karşı vicdanlarınız taş kesmiş durumda.
İktidar kendilerinden randevu talep eden, evlatları her geçen gün
ölüme daha da yaklaşan annelere Komisyonu beklesinler, komisyona müracaat
etsinler. diye cevap veriyor. Siz hangi komisyondan bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Kimin aklıyla dalga geçiyorsunuz? 23 Ocakta yayımlanan 685
sayılı KHKyla kurulacağını duyurduğunuz OHAL
inceleme komisyonunu aradan geçen dört aya rağmen neden hâlâ faaliyete
geçirmediniz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bugün geçti, bugün
geçti.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Sırf muhalif
oldukları için, suçunun ne olduğunu dahi bilmeden, hukuksuz
kararlarla ihraç ettiğiniz, malına mülküne el koyduğunuz,
çoluğuyla çocuğuyla, açlıkla
sınadığınız insanlara vadettiğiniz komisyon
Evet, daha Bugün geçti. dediniz ama yetmiş gündür insanlar açlık
grevinde, ölümle burun burunalar. Dokuz ayda en az 37 insan intihar etti.
Tabii, sizin umrunuzda değil. Yarattığınız 10 binlerce
mağdurun sesine ne zaman kulak vereceksiniz? FETÖyle mücadele deyip
duruyorsunuz, biz de size soruyoruz: Engelli çocukların
maaşlarını keserek mi, eşleri işsiz bırakarak
mı FETÖyle mücadele ediyorsunuz? Cezaevlerinde görüş
yasağı getirerek mi FETÖyle mücadele ediyorsunuz? Yoksa,
cezaevlerinde 800ü aşkın mahkûm ölüme terk edilmişken
yalnızca Topbaşın damadı Kavurmacıyı tahliye
ederek mi mücadele ediyorsunuz? FETÖnün siyasi ayağını örtbas
ederek mi adaleti sağlıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, ben buradan, bu
ülkenin bir milletvekili, hepsinden öte, bir vatandaşı olarak
vicdanlarınıza sesleniyorum: Duyun artık binlerce insanın
adalet beklentisini, ses verin Nuriye ve Semihin açlığına, ses
verin anaların feryadına. Unutmayın, bugün ayarını
bozduğunuz kantar yarın sizi de tartacak. O yüzden, Ey Musa, sen haklısın
ancak rızkımızı Firavun veriyor. demeyin, vicdanlarınıza
kulak verin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
Önerge üzerinde, bir milletvekili olarak Ali
Şeker, İstanbul Milletvekili konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisanın iş
cinayetlerinde hayatını kaybedenleri anma ve yas günü ilan edilmesini
öngören kanun teklifimize ilişkin söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Meclisinin raporlarına göre 2016
yılında Türkiyede en az 1.970 işçi çalışırken
yaşamını yitirdi. 2016da Şirvanda madenciler,
Alaşehirde tarım işçileri, Borda tekstil işçileri,
Elâzığda sera işçileri toplu iş
kıyımlarında hayatını kaybetti. Üçüncü havalimanı
inşaatında ölenlerin sayısı hâlâ belli değil. 2017
yılının ilk dört ayında en az 586 işçi
yaşamını iş cinayetlerinde yitirdi. Sadece geçtiğimiz
ay çalışırken hayatını kaybeden işçi
sayısı 145i buldu. En trajik işçi kayıplarından
birini az önce Onursal arkadaşım anlattı. 39 yaşında,
bir gece yayınlanan kararnameyle işinden edip inşaat
şantiyelerinin güvenliksiz çalışma koşullarına mahkûm
ettiğiniz Bünyamin öğretmen yirminci günde iş cinayetine kurban
gitti. Geçtiğimiz cumartesi günü 301 madencinin hayatını
kaybettiği ve sizlerin Bu işin fıtratında var.
dediğiniz Soma cinayetinin 3üncü yıl dönümünde kürsüye çıkan
bir anne Herkesin görmesi için 300 300, 500 500 mü ölmemiz gerekiyor? diye
haykırdı gözyaşları içerisinde.
Değerli milletvekilleri, iş cinayetlerinde
hayatlarını kaybeden işçi yakınları adalet
arıyor. Fıtrat mühendisi iktidar, yaşadığı
acıyı anlatmak isteyen, derdini dökmek isteyen işçilere sokak
ortasında tekme atan danışmanları korumaya alıyor.
Başka ne yapıyor iktidar? İş kazaları ve işçi
sağlığı alanlarında çalışma yapanları
cezalandırıyor, işten atıyor. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi gibi bu
alanda akademisyenlerle bilimsel çalışmalar yapan, raporlar
yayımlayan, çözüm önerileri geliştiren ve yaşanan cinayetleri
bizlerin de bilmesini, duymasını sağlayan kurumların
çalışmalarını engelliyor. En son yayımlanan KHKyla
hayatını bilime, barış, demokrasi ve işçi hakları
mücadelesine adamış bilim insanları Profesör Doktor Mehmet
Zencir, Profesör Doktor Onur Hamzaoğlu ve Yardımcı Doçent Doktor
Özgür Müftüoğlu KHKyla ihraç edildiler, Bu işçi ölümleri
azalsın. diye mücadele eden bilim adamları. Bu bilim insanları
işçi hakları alanında çalışıyorlar, OHALin
işçi hakları açısından da olumsuz etkileri olduğunu
söylüyorlardı; yanlışların duyulmasını da
sağlıyorlardı bu bilim adamları. İktidar gerçekleri
duymamızı istemedi, herkesin kafasını kuma gömmesini istedi
her zamanki gibi. Bir gece yarısı kararnamesiyle bu bilim
insanları akademiden ihraç edildiler. Ne olduğuyla ilgilenmediler, ne
olduğunu duyuranı da cezalandırdılar, aynı,
suçlarını duyuran gazetecileri hapse attıkları gibi.
Tıpkı MİT tırları davasında suçu ve suçu
işleyeni araştırıp yargılayacağı yerde bunu
bırakıp Bu bir haberdir. diyerek duyuran Cumhuriyet gazetecilerini
tutuklattığı gibi. Ya da Enerji Bakanının maillerinde
ortaya dökülen karmaşık ilişkileri, suçları
sorgulayacağı yerde mailleri duyuran gazetecileri sorgusuz sualsiz
hapse attığı gibi. FETÖye övgüler dizenler
bakanlıklarını, belediye başkanlıklarını
sürdürürken bir tweet başlığı atıldıktan elli
beş saniye sonra silinmesine rağmen Oğuz Güveni
tutuklattıkları gibi.
Değerli milletvekilleri, biraz
vicdanınız varsa eğer, gözlerinizi, aklınızı
kapatamazsınız bu olup bitenlere. Düne kadar FETÖyle beraber yürüyenler,
beraber ıslananlar, aynı menzile farklı yollardan yürüyenler,
FETÖyle mücadele adına OHAL sürecinde yayımlanan kararnamelerle FETÖ
zihniyetiyle ezelden beri mücadele eden on binlerce kişiyi
açlığa mahkûm ettiniz ama FETÖye Ankaranın arazilerini parsel
parsel peşkeş çekenler, Pensilvanyaya çantalarla para gönderen
belediye başkanları hâlâ yerlerinde oturuyorlar.
Ankaranın göbeğinde, Yüksel Caddesinde
İnsan Hakları Anıtı önünde 2 insan, akademisyen Nuriye
Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça yarın itibarıyla eylemlerinin
yetmişinci gününe geliyorlar. Sizden olmayanı ömür boyu
açlığa mahkûm etmenize isyan ederek bedenlerini açlığa ve
ölüme yatırdılar. Eriyorlar, direniyorlar. Sizlerin de
duymasını istiyorlar. İşlerini geri istiyorlar,
onurlarına saygı duyulmasını istiyorlar. Nuriye ve Semihi
KHKlarınızla sosyal izolasyona tabi tuttunuz, yaşayan birer ölü
hâline getirdiniz. Haksız yere işten attığınız on
binlerce emekçinin sesidir onlar. Vicdanlara seslenen bu
çığlığı duyun. Dünyanın duyduğu bu
çığlığa daha ne kadar kör ve sağır
kalacaksınız?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ) ,
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ) ,
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Hakimler ve Savcılar Kuruluna Üye
Seçimi
1.- Hakimler ve Savcılar Kurulu
Üyeliklerine Seçim (S.Sayısı : 474)(x)
BAŞKAN Şimdi, bu kısımda yer
alan ve Anayasanın geçici 21inci maddesinin (C) fıkrası
uyarınca Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelikleri için yapılacak
seçime başlıyoruz.
Hâkimler ve Savcılar Kuruluna Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından 7 üyelik için, her 1 üyelik için aday gösterilen
üçerli Yargıtay üyesi arasından 3 üye, aday gösterilen 3
Danıştay üyesi arasından 1 üye, yükseköğretim
kurumlarının hukuk dallarında görev yapan ve aday gösterilen 3
öğretim üyesi arasından 1 üye, aday gösterilen 3 avukat
arasından 1 üye, yükseköğretim kurumlarının hukuk
dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından
aday gösterilen 3 adaydan 1 üye seçimi yapılacaktır.
Anayasa Komisyonu ile Adalet Komisyonu üyelerinden
kurulu Karma Komisyonca belirlenen aday listelerini okuyorum:
Yargıtay Üyeleri Arasından Seçilecek
1inci Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Mustafa Çavuş
2) Yusuf Kuzu
3) Yaşar Şimşek
Yargıtay Üyeleri Arasından Seçilecek 2nci
Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Mehmet Ademoğlu
2) Mustafa Kurtaran
3) Mehmet Osmanoğlu
Yargıtay Üyeleri Arasından Seçilecek
3üncü Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Alp Arslan
2) Ziya Dinler
3) Mahmut Kaya
Danıştay Üyeleri
Arasından Seçilecek Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Cafer Ergen
2) Cevdet Erkan
3) Emin Sınmaz
Öğretim Üyeleri Arasından
Seçilecek Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Ali Cengiz Köseoğlu
2) İlhan Üzülmez
3) Abdulkerim Yıldırım
Avukatlar Arasından Seçilecek
Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Ülkü Soylu
2) Şerife Taşbaşı
3) Songül Yazar
Öğretim Üyeleri ile Avukatlar
Arasından Seçilecek Üyelik İçin Aday Listesi:
1) Ali Aydın Akpınar
2) Ömer Faruk Aksoy
3) Hamit Kocabey
Komisyonca her bir üyelik için ayrı ayrı
belirlenen adayların adlarını gösteren oy pusulaları,
adayların soyadlarının alfabe sırasına göre
düzenlenmesi suretiyle Başkanlıkça bastırılmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyesi seçilebilmek
için ilk oylamada üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu
yani 367 oy aranacaktır. İlk oylamada seçimin
sonuçlandırılamaması hâlinde ikinci ve üçüncü oylamalarda üye
tam sayısının beşte 3 çoğunluğunun yani 330
milletvekilinin oyunu alan adaylar seçilmiş olacaktır. Beşte 3
çoğunluğun sağlanamaması hâlinde üçüncü oylamada en çok oyu
almış olan seçilecek üyelerin 2 katı aday arasından ad
çekme usulüyle üye belirleme işlemi tamamlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif
komisyonu tespit edilecektir. Tasnif komisyonuna ad çekmeyle belirlenen üyeler
oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini
alacaklardır.
Şimdi, ad çekme işlemini
gerçekleştiriyorum
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, tasnifin daha hızlandırılması
maksadıyla tasnif komisyonu 7 üye olabilir mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkanım, söz talebimiz var.
BAŞKAN - Bir saniye hepinizi dinleyeceğim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tasnif
komisyonu 7 üyeden teşekkül edebilir mi acaba sayımın
hızlandırılması için? Usul ekonomisi bakımından.
BAŞKAN Sayın Bostancı, tasnif
komisyonunun kaç üyeden oluşacağı İç Tüzükte
yazılıdır. İç Tüzük, tasnif komisyonunun 5 üyeden
belirleneceğini hüküm altına almıştır
dolayısıyla 7 üye şeklindeki bir tasnif komisyonu teşkili
mümkün bulunmamaktadır.
Sayın Altay
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun
usulüne uygun teşekkül etmediği ve referandum sonuçlarına
ilişkin hukuki sürecin devam ettiği gerekçesiyle Hâkimler ve
Savcılar Kurulu üyelikleri seçimlerinin yapılamayacağına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz, bu seçimlerin iki sebeple bugün
yapılamayacağını düşünmekteyiz. Bu sebeple de
Önce,
tabii, sebeplerimizi söyleyeyim: Birincisi, Genel Kurula gelen bu listeyi
teşekkül ettiren Anayasa Adalet Karma Komisyonunun teşekkülünde
BAŞKAN Mikrofonunuzu açayım Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğüne ve içtihatlara geçmiş uygulamalara
aykırı bir yol izlenmek suretiyle, bir sayın üye istifa
etmediği hâlde Komisyon üyeliğinden düşürülmek suretiyle
Komisyonun, bu listeyi oluşturacak Komisyonun usulüne uygun teşekkül
etmediği bizce sabittir.
İkinci husus şudur: 16 Nisan tarihinde
yapılan mühürsüz referandum bizce meri olmakla birlikte meşru
değil iddiamızı ana muhalefet partisi olarak müteaddit defalar
dillendirdik ve bu konuda bir hukuk sürecimizin devam ettiğini hem Genel
Kurulla hem kamuoyuyla paylaştık. Bizim daha bu konuda, bu
referandumun sonuçları bakımından, süreç bakımından,
oy verme günü yapılan, YSKnın yaptığı iş ve
işlemler bakımından burada kanun dışılık
olduğu iddiamız hukuk yolları bakımından nihayete
ermemiştir yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecimiz devam
etmektedir. Bu sebeple bu Komisyon raporunu iade etmelisiniz. İade
etmemeniz hâlinde ise İç Tüzükün 63üncü maddesine göre bir usul
tartışmasıyla bu konudaki değerlendirmemizi Genel Kurulun
ve kamuoyunun bilgisine daha net bir şekilde sunmak arzusundayız.
Böyle bir talebimiz var.(x)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Kerestecioğlu, buyurunuz.
26.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, hem referanduma gidilen süreç hem de
sonuçları meşru olmadığı için bu oylamayı da
meşru bulmadıklarına ve oylamaya katılmayacaklarına
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün, daha önce de ifade
ettiğim gibi, referandumun, 16 Nisan referandumunun ilk ayı
tamamlandı; 16 Mayıstayız. Biz bu sürecin, hem referanduma
götüren sürecin hem de sonuçlarının meşru
olmadığını düşünüyoruz. Bunun şu anda karşılık
bulacak iki uygulaması olacak: Bir tanesi HSK üyelerinin seçimidir,
diğeri de partili cumhurbaşkanlığıdır. Biz,
meşru olmayan bu sonuçları
tanımadığımızı ve hâlâ insanların hem hukuki
olarak hem de demokratik haklarını kullanarak hayır
oylarının peşinde olduğunu düşünüyoruz ve aynı
şekilde biz de böyleyiz.
Burada seçilecek üyelerle ilgili de çok sayıda
şaibe ortaya çıkmıştır maalesef. Ancak
yargının, şu anda zaten siyasal olan yargının daha da
siyasallaşmasından başka bir şeye hizmet etmeyecek olan bu
oylamayı da meşru bulmadığımızı ve oylamaya
da katılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk
etmesi)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bostancı, bir saniye
Sayın milletvekilleri, önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Naci
Bostancı konuşacaktır. Lütfen efendim, sessizliğe davet ediyorum
sizi.
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Meclis komisyonu üyeliğini parti
gruplarına ait bir hak olarak görmek gerektiğine ve referandum süreci
hukuken bittiğine göre Meclisin bu çerçevede görevini
yaptığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Meclis komisyonu üyelerini parti grupları
bildirmektedir. Dolayısıyla, parti gruplarına ait temelde bir
hak olarak görmek gerekir.
İkinci olarak, bizim iç hukukumuzda YSK bu tür
seçimlerde nihai hükmü veren organdır ve 28 Nisan tarihinde nihai hükmü
vermiştir. Meşruiyet tartışmalarını siyasi olarak
sürdürmek mümkündür ama hukuken, yasal olarak halk oylaması bitmiştir
ve onun gereğini yerine getirmek ilgili kurumların görevidir. Meclis
de bu çerçevede görevini yapmaktadır. Kanaatimiz bu şekildedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Usul
tartışmasıyla ilgili ısrarımızı sürdürüyoruz
efendim.
BAŞKAN Daha o konuda görüşümü ifade
etmedim Sayın Altay, ben söz isteyen tüm grup başkan vekillerine söz
verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ben
ona binaen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 94üncü ve İç Tüzükün 64üncü maddelerine göre Genel
Kurulda tartışılan konular hakkında, ileri sürülen
görüşler hakkında herhangi bir şekilde kişisel
görüşümü ifade etmem ya da tartışmalara katılmam mümkün
değildir. Bu nedenle ortaya konulan seçim sonuçlarının
meşruiyetiyle ilgili tartışmalarda herhangi bir şekilde
görüş ifade etmem mümkün değil. Ancak Sayın Altayın ifade
ettiği bir konu var, ona ilişkin bir açıklama yapmak istiyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından Adalet Komisyonunda Milliyetçi
Hareket Partisine düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin
yerine İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu aday
gösterilmiştir. Bu bildirim üzerine Genel Kurulun 9/5/2017 tarihli 89uncu
Birleşiminde söz konusu seçim işlemi
sonuçlandırılmıştır. Söz konusu işlemin
alışılmış teamüle uygun olmadığı
anlaşılmakla birlikte, oturumu yöneten Başkan olarak önceki bir
birleşimde sonuçlandırılmış bir Genel Kurul
kararı üzerinde bir tasarruf yetkimin bulunmadığı
açıktır. Bir Genel Kurul kararı kabul edilmesiyle birlikte
sonuçlarını doğurmaktadır. Dolayısıyla Bursa
Milletvekili Sayın Kadir Koçdemirin üyeliğinin sonlandırılmasına
ilişkin olarak yapabileceğim bir işlem bulunmamaktadır.
Burada benim siyasi parti gruplarına önerim, siyasi parti
gruplarının bir araya gelerek bugüne kadar teamül olarak gelmiş
olan bu konuda bir uygulama birliğini sağlamalarıdır.
Sayın Altayın usul
tartışması talebini karşılıyorum, usul
tartışmasını açıyorum.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN Sayın Kubat lehte, Sayın
Altay aleyhte
Söz verme işlemini başlatıyorum.
İlk söz Sayın Doğan Kubata aittir.
Sayın Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Anayasa ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonun usulüne uygun teşekkül etmediği
gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelikleri seçimlerinin
yapılıp yapılamayacağı hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
sonra Anayasanın geçici 21inci maddesi gereğince
gerçekleştireceğimiz HSK seçimleri, Adalet ve Anayasa Komisyonu
tarafından birlikte oluşturulan Karma Komisyon tarafından
-sıra sayısı 474- görüşülüp karara bağlanıp
şu anda Genel Kurulun huzuruna gelmiştir ve biz de buna göre biraz
sonra seçimlere başlayacağız.
Şimdi, değerli Cumhuriyet Halk Partisi
grup başkan vekili, Adalet Komisyonu üyesi bir üyenin
değişiminden kaynaklı bu raporun hukuken sakat olduğu,
Komisyona iade edilmesi gerektiği yönünde bir iddia ortaya attı.
Biraz önce Sayın Başkanımız da ifade ettiler, geçen oturumda
Milliyetçi Hareket Partisinin Adalet Komisyonundaki 1 üyesini, yine Milliyetçi
Hareket Partisi İç Tüzükün 21inci maddesinin ikinci
fıkrasının usulde paralellik ilkesi gereğince bu
komisyonlara, ihtisas komisyonlarına üye verme hakkının bir
siyasi parti grubuna ait olduğunu ve bu nedenle değiştirme
hakkının da kendisine ait olduğunu ifade ederek Meclis
Başkanlığına yaptığı bir başvuru
neticesi burada, Genel Kurulda Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında bu üye değişimi oylandı
ve Genel Kurul kararıyla o yeni arkadaşımızın seçimi
tamamlanmış oldu. Böylece Adalet Komisyonunun ve Anayasa Komisyonunun
üye teşekkülünde herhangi bir hukuka aykırılık söz konusu
olmamaktadır. Kaldı ki Komisyon 52 kişiden oluşuyor,
beşte 3ü 32 üye yapar. Seçim sonuçlarına
baktığımız zaman 34 üyeyle her bir kontenjan adayın,
üçer adayın, 21 üyenin seçildiğini görüyoruz. Bu aykırı
kabul edilse bile -ki bana göre değil- böyle bir durum sonuca etkili bir
hâl dahi değildir. Dolayısıyla, bu konuda Sayın
Başkanımızın yapacağı herhangi bir işlem
bulunmamaktadır. Komisyon raporunu Komisyona iade etmek gibi bir durum,
yetki söz konusu değildir. Şu anda yapılan seçim öncesi bu
tartışma Anayasaya ve İç Tüzüke uygun değildir.
Başkanımızın tutumu yerindedir.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bülent Tezcana
devrediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bülent Tezcan, Aydın
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, 16 Nisan mühürsüz seçiminde aslında milletin kabul
etmediği, gayrimeşru sonuçlarının hâlâ devam ettiği
referandumun sonucuna bağlı olarak Hâkimler ve Savcılar Kuruluna
üye seçmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu toplanmış
bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, tarihimizde
sopalı seçimler denen seçimler yaşanmıştır.
Tarihimizde açık oy, gizli sayım ilkesinin uygulandığı
seçimler hep tartışılmıştır ve ne yazık ki
16 Nisan halk oylaması da tarihimize kara bir leke olarak mühürsüz
seçimler adıyla daha şimdiden yerleşmiştir. Bu seçimlerin
meşruiyet sorunu hâlâ devam ederken, halk oylamasının
gayrimeşru sonuçları hâlâ devam ederken bir telaş ve acele
içerisinde yargının en üst kurulu olan Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna üye seçme işlemi yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik
Devletlerinde Senato yüksek yargıya yargıç seçerken önce alt
komitede uzun bir sorgu yapılır yüksek yargıç adaylarına, o
imtihanı geçerse Senatonun önünde de ayrıca bir uzun sorguya çekilir
ve bu sorgu canlı yayınlanır. Niye? Çünkü millet görsün,
gerçekten oraya seçilen adaylar, yargıçlar liyakat esasına göre mi
tayin ediliyor, sadakat esasına göre mi seçiliyor, tayin ediliyor diye.
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tezcan, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, bir kez
sizlere hatırlatmıştım, salonda büyük bir uğultu var,
hatibin konuşmasını kürsüden dahi dinlemekte zorluk çekiyorum.
Lütfen, sessizliğe davet ediyorum efendim sizi.
Buyurunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bu Anayasa
değişiklik teklifinde teklifin neredeyse yüzde 90ı ilk genel ve
Cumhurbaşkanı seçimlerinde yürürlüğe girecekken özellikle 2
maddesi -diğer bazı askerî yargıyla ilgili maddeleri bir tarafa
bırakıyorum- derhâl yürürlüğe girecek dendi. Bunlardan birisi de
Hâkimler Savcılar Kurulu. Öyle bir telaşla düzenlenmiş ki ne
Karma Komisyonda ne de Türkiye Büyük Millet Meclisinde adayları dinleme
imkânı dahi bırakılmamış, zaman dahi verilmemiş.
Düşünün ki mesleğe hâkim ya da savcı alırken
yazılı sınavla yetinmeyip mülakat yapalım diyen
anlayış, oranın en üst kurulu olan Hâkimler Savcılar
Kuruluna seçilecek üyeyi seçecek Meclisin onu dinlemesi için yeterli
zamanı dahi tanımadan alelacele bir seçim usulü getirmiş.
Bakın, bütün bunlar şunu gösteriyor:
Bağımsız yargı istenmiyor, bir yeni cemaat-siyaset
ittifakıyla yargıda yeni bir tahakküm süreci oluşturulmak
isteniyor. Buralarda daha önce oluşturulan cemaat ve siyaset ittifakının,
bloğunun yargıyı hangi noktalara götürdüğünü ve bir terör
örgütüne nasıl teslim ettiğini gördük. Şimdi görüyoruz ki hâlâ
ders alınmamış, hâlâ akıllanılmamış, hâlâ
yeni cemaat-siyaset ittifaklarıyla yargı dizayn edilmeye
çalışılıyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak mühürsüz seçimin
gayrimeşru sonuçlarının üzerine oluşturulmak istenen bu
gayrimeşru yapılanmanın parçası olmayacağız. Bu
gayrimeşru kaçak inşaatın parçası olmayacağız. Bu
nedenle Parlamentoda bulunuyoruz ancak bu gayrimeşru inşanın
parçası olarak oy kullanma noktasına gelmeyeceğiz, oy
kullanmayacağız. Bu çerçevede, meşruiyet
tartışması çözülünceye kadar da yargıyla ilgili tereddütler
devam edecek ve bu yanlış yarın belki bu çatının
üzerine başka bombaların düşmesine neden olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Tezcan, buyurunuz tamamlayınız.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bu yanlışta
ısrar yeni cemaat-siyaset-tarikat ittifaklarıyla dün 15 Temmuzda
olduğu gibi bu Meclisin çatısına ne yazık ki yeni bombalar
olarak dönebilecek. Biz, bu gayrimeşru sürecin tarih önünde de Meclis
önünde de siyaset önünde de ortağı olmayacağız, oy
kullanmayacağız.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
Sayın milletvekilleri, usul
tartışmasının öncesinde konuya ilişkin
görüşlerimi ifade etmiştim, o nedenle tartışma
sonrasında ifade edeceğim yeni bir görüş bulunmamaktadır.
X.- SEÇİMLER (Devam)
A) Hakimler ve Savcılar Kuruluna Üye
Seçimi (Devam)
1.- Hakimler ve Savcılar Kurulu
Üyeliklerine Seçim (S.Sayısı : 474) (Devam)
BAŞKAN - İşleme
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Tasnif komisyonu üyelerinin seçiminde
kalmıştık.
Şimdi, tasnif komisyonu üyelerini ad çekme
suretiyle oluşturacağız.
Sayın Tekin Bingöl, Ankara? Yok.
Sayın Orhan Miroğlu, Mardin? Burada.
Sayın Ebubekir Bal, Diyarbakır? Yok.
Sayın Hüseyin Kocabıyık, İzmir?
Yok.
Sayın Atay Uslu, Antalya? Burada.
Sayın Haydar Akar, Kocaeli? Yok.
Sayın Rafet Sezen, Edirne ? Yok.
Sayın Hayati Tekin, Samsun? Yok.
Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli? Burada.
Sayın Musa Çam, İzmir? Yok.
Sayın Hasan Turan, İstanbul? Burada.
Sayın Şahap Kavcıoğlu, Bayburt?
Burada.
5 üyeyi tamamlamış olduk.
5 kişilik Tasnif Komisyonu
oluşmuştur.
Şimdi oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar, Denizli dâhil ve
Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar, İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar, Mardin dâhil ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar,
Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekiline 7 adet mühürlü
oy pusulası ve 7 adet zarf verilecektir. Oyunu kullanan milletvekili, oy
pusulalarını içeren zarfları Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutularından herhangi birine
atacaktır. Oy pusulalarında her üyelik için belirlenen aday
listelerinden birer adayın isimlerinin karşısına yani kare
içerisine çarpı işaretiyle işaret koyulacaktır. Oy pusulalarında
birden fazla adayın isimlerinin işaretlendiği pusulalar geçersiz
sayılacaktır. Oy pusulalarının her biri ayrı ayrı
değerlendirilecektir. Bu hususlar, oy pusulalarında da dipnot olarak
belirtilmiştir.
Oy pusulalarında oyun kime ait olduğunu belirleyecek
herhangi bir işaret, imza veya karalama durumunda oy geçersiz
sayılacaktır. Geçerli oy, tercihi belirten çarpı işareti
dışında hiçbir işaret taşımayacaktır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Birinci oylamada kullanılacak mühürlü oy
pusulaları ve zarfları sayın kâtip üyelere teslim edilsin.
Oy pusulaları kâtip üyelere teslim edildi mi?
Kâtip üyeler gruplandırmaları yaptılar mı acaba? Yedi
ayrı grup yapıldı, değil mi? Bu tarafa da soruyorum: Yedi
ayrı grup oluşturulmuş mudur? Evet, sorun yok.
Sayın milletvekilleri, şimdi, oylamaya
başlayacağım ancak bir konuyu hatırlatmak istiyorum: Oylama
gizlidir. Oy kullanan her sayın milletvekillinin oy kulübesine girerek oy
pusulasını orada işaretlemesi önem taşımaktadır.
Herhangi bir şekilde oy pusulasının oy kulübesi
dışında işaretlenmesi hâlinde oylamayı
yenileyeceğimi bilgilerinize sunuyorum.
İsmi okunmayan sayın milletvekillerine
kâtip üyelerin oy pusulası vermemelerini özellikle rica ediyorum.
İsmi okunmayan milletvekilleri kâtip üyelerin yanına gitmeyecektir.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
yanlış anlama olmaması açısından
açıkladığım bir hususu bir daha tekrarlıyorum: Yedi
ayrı pusula vardır; yedi ayrı pusula, yedi ayrı zarfa
konulacaktır ancak herhangi bir oy kovasına atılabilecektir
tabii ki bu pusulalar.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oy kabinlerinde yığılma
olmasını önlemek açısından okuma işlemini burada
durduruyorum. Uygun bir zamanda, kalabalık azaldığı anda
yeniden okumaya devam edeceğiz.
Kâtip üyeler, ismi okunan üyeler
dışındaki kişilere bundan sonra pusula vermesinler.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy
pusulalarının oy kabininde işaretlenmesi gerekmektedir.
Milletvekillerimizin bu konuya özellikle dikkat etmelerini rica ediyorum.
Kabinde işaretlenmeyen, dışarıda işaretlenen oy
pusulası, seçimin yenilenmesi sebebidir.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Kâtip üyelerin ismi okunmayan
sayın milletvekillerine oy pusulası vermemesi gerekmektedir,
kendilerine hatırlatıyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tekrar
hatırlatıyorum, oylama gizlidir. Sayın milletvekillerinin oy
pusulasını oy kulübesinde işaretleyerek zarfa koyması
gerekmektedir. Oy kulübesi dışında oy pusulasının
işaretlenmesi, gizliliğin ihlali anlamına gelmektedir; lütfen,
bu kurala riayet edelim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Divana
göre sağ tarafta olan kulübelerde, oy kullanma kabinlerinde bir
yığılma olduğunu görüyorum, solumdaki kabinlerde ise bir
boşluk var. İsmini kâtip üyeye işaretletip oy
pusulasını alan sayın milletvekilleri benim solumdaki kabinlerde
de oy kullanabileceklerdir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Başkanım,
açık kullansınlar açık, beceremiyorlar!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Olmadığı anlaşılıyor.
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını bir
kez daha okuyorum: Orhan Miroğlu, Mardin; Atay Uslu, Antalya; Emin Haluk
Ayhan, Denizli; Şahap Kavcıoğlu, Bayburt; Hasan Turan,
İstanbul.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonunun
tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki 7 üyelik için
yapılan seçimin birinci oylamasına 348 üye katılmış,
kullanılan oyların dağılımı seçilecek üyeliklere
ait aday listeleri ile birlikte aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Orhan Miroğlu Atay
Uslu Emin Haluk
Ayhan
Mardin Antalya Denizli
Şahap Kavcıoğlu Hasan
Turan
Bayburt İstanbul
Yargıtay
Üyeleri Arasından Seçilecek 1. Üyelik İçin Aday Listesi Mustafa
Çavuş 5 Oy
Yusuf Kuzu 6
Oy
Yaşar Şimşek 334 oy
Yargıtay
Üyeleri Arasından Seçilecek 2. Üyelik İçin Aday Listesi
Mehmet Ademoğlu 324
oy
Mustafa Kurtaran 15
oy
Mehmet Osmanoğlu 7
oy
Yargıtay
Üyeleri Arasından Seçilecek 3. Üyelik İçin Aday Listesi
Alp Arslan 340
oy
Ziya Dinler 4
oy
Mahmut Kaya 3
oy
Danıştay Üyeleri Arasından Seçilecek
Üyelik İçin Aday Listesi
Cafer Ergen 339
oy
Cevdet Erkan 1
oy
Emin Sınmaz 4
oy
Öğretim Üyeleri Arasından Seçilecek Üyelik
İçin Aday Listesi
Ali Cengiz Köseoğlu 331
oy
İlhan Üzülmez 4
oy
Abdulkerim Yıldırım 11 oy
Avukatlar Arasından Seçilecek Üyelik İçin Aday
Listesi
Ülkü Soylu 23
oy
Şerife Taşbaşı 2 oy
Songül Yazar 318
oy
Öğretim Üyeleri/Avukatlar Arasından Seçilecek
Üyelik İçin Aday Listesi
Ali Aydın Akpınar 6 oy
Ömer Faruk Aksoy 3
oy
Hamit Kocabey 335
oy
Boş 6
oy
Geçersiz 15
oy
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Hâkimler ve Savcılar Kuruluna 7 üyelik için
seçime devam ediyoruz.
Az önce yapılan birinci oylamada Anayasa'da
öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu hiçbir üyelik için
bulunamamıştır. Bu nedenle şimdi ikinci oylamaya
başlıyoruz. Bu oylamada üye tam sayısının beşte 3
çoğunluğunun yani 330 milletvekilinin oyunu alan adaylar
seçilmiş olacaktır.
Sayın milletvekilleri, oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif
Komisyonu tespit ediyorum ve ad çekme işlemini gerçekleştiriyorum:
İsmail Tamer, Kayseri? Burada.
Cesim Gökçe, Ağrı? Burada.
Mehmet Habib Soluk, Sivas? Burada.
Mustafa Şükrü Nazlı, Kütahya? Yok.
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Yok.
Mustafa Köse, Antalya? Burada.
Ayşe Acar Başaran, Batman? Yok.
Mustafa Mit, Ankara? Yok.
Edip Semih Yalçın, İstanbul? Yok.
Necati Yılmaz, Ankara? Yok.
Jülide Sarıeroğlu, Ankara? Yok.
Zeyid Aslan, Tokat? Yok.
Bennur Karaburun, Bursa? Yok.
Sami Çakır, Kocaeli? Yok.
Didem Engin, İstanbul? Yok.
Hüda Kaya, İstanbul? Yok.
Yakup Akkaya, İstanbul? Yok.
Fatih Şahin, Ankara? Burada.
Böylece ad çekme işlemi
gerçekleştirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna
seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon
sıralarındaki yerlerini alacaklardır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
İkinci oylamada kullanılacak mühürlü oy
pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilmiş durumda.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsünün
solundaki kabinler boşalmış durumda. Orada imzalarını
verip karşılığında pusulalarını ve
zarflarını alan bir kısım arkadaşlarımız
benim solumda olan kabinlerde de oylarını kullanabilirler.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye
kaldı mı?
Evet, bütün üyeler oyunu kullandığına
göre oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Lütfen Tasnif Komisyonu üyeleri de yerlerini
alsınlar.
Ben Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini tekrar
okuyorum: Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Ağrı Milletvekili
Cesim Gökçe, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk, Antalya Milletvekili
Mustafa Köse, Ankara Milletvekili Fatih Şahin.
Tasnif Komisyonu üyelerimizi yerlerine alıyoruz
ve tasnif işlemlerine başlıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Tasnif
Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki 7 üyelik için
yapılan seçimin ikinci oylamasına 348 üye katılmış,
kullanılan oyların dağılımı seçilecek üyeliklere
ait aday listeleriyle birlikte aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
İsmail Tamer Cesim
Gökçe Mehmet Habib
Soluk
Kayseri Ağrı Sivas
Mustafa Köse Fatih
Şahin
Antalya Ankara
Yargıtay
Üyeleri Arasından Seçilecek 1. Üyelik İçin Aday Listesi Mustafa
Çavuş 11 Oy
Yusuf Kuzu 2
Oy
Yaşar Şimşek 333 oy
Yargıtay Üyeleri Arasından Seçilecek 2.
Üyelik İçin Aday Listesi
Mehmet Ademoğlu 331
oy
Mustafa Kurtaran 7
oy
Mehmet Osmanoğlu 7 oy
Yargıtay Üyeleri Arasından Seçilecek 3.
Üyelik İçin Aday Listesi
Alp Arslan 340
oy
Ziya Dinler 1
oy
Mahmut Kaya 3
oy
Danıştay Üyeleri Arasından Seçilecek
Üyelik İçin Aday Listesi
Cafer Ergen 341
oy
Cevdet Erkan 2
oy
Emin Sınmaz 3
oy
Öğretim Üyeleri Arasından Seçilecek Üyelik
İçin Aday Listesi
Ali Cengiz Köseoğlu 333 oy
İlhan Üzülmez 4
oy
Abdulkerim Yıldırım 7 oy
Avukatlar Arasından Seçilecek Üyelik İçin
Aday Listesi
Ülkü Soylu 9
oy
Şerife Taşbaşı 4 oy
Songül Yazar 334
oy
Öğretim Üyeleri/Avukatlar Arasından
Seçilecek Üyelik İçin Aday Listesi
Ali Aydın Akpınar 6 oy
Ömer Faruk Aksoy 2 oy
Hamit Kocabey 337 oy
Boş 2
oy
Geçersiz 16 oy
BAŞKAN Evet, böylece Tasnif Komisyonu üyelerine
de teşekkür ediyoruz ayrıca.
Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre,
aşağıda ismini okuyacağım adaylar, yapılan 2nci
oylamada Anayasada öngörülen beşte 3 oy çoğunluğunu
sağlamış ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyesi
seçilmişlerdir.
Yargıtay üyeleri arasından seçilen 1inci
üyelik için Yaşar Şimşek, Yargıtay üyeleri arasından
seçilen 2nci üyelik için Mehmet Ademoğlu, Yargıtay üyeleri
arasından seçilen 3üncü üyelik için Alp Arslan, Danıştay üyeleri
arasından seçilen üyelik için Cafer Ergen, öğretim üyeleri
arasından seçilen üyelik için Ali Cengiz Köseoğlu, avukatlar
arasından seçilen üyelik için Songül Yazar, öğretim üyeleriyle
avukatlar arasından seçilen üyelik için Hamit Kocabey seçilmişlerdir.
Hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Emeği geçen tüm milletvekillerine, tüm
çalışanlarımıza, kâtip üyelerimize, Tasnif Komisyonu
üyelerine, uzmanlarımıza, stenograflara, herkese çok çok
teşekkür ediyorum.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 17 Mayıs 2017 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı
geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.12
XII.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/07/2016-31/12/2016 tarihleri arasında
komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 31/12/2016 tarihinde
komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve
tezkereler(x)