TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
93üncü Birleşim
17 Mayıs 2017
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, açlık
grevlerinin 70nci gününde olan 2 kişiye açlık grevini bitirme
çağrısında bulunduğuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bu olaya kulak vermenin yaşam hakkına saygı göstermenin
bir gereği olduğunu düşündüğüne ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Süper Lige çıkan Sivasspor ve Yeni
Malatyaspora başarılar dilediklerine ve Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırım ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sağlık durumlarıyla ilgili yetkililerle
konuşacağına ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 1953
yılında kabul edilen 6183 sayılı Kanunun gerekçelerine
ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Murat Baybaturun, Çerkez sürgünü ve soykırımına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Zeybekler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Üsküdarın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın
bazı köylerinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 16 Nisan
referandumunun sonunda gayrimeşru bir Anayasayla karşı
karşıya kalındığına ve yapılan üye seçimleri
sonucunda Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2010daki gibi alçak bir iradeye
teslim edilmediğini umduğuna ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Türkiyenin Avrupa Konseyinde
antidemokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle denetim
sürecine alındığına ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, PKKya karşı mücadelede
yaralanan ancak sağlık yönetmeliği gereği gazi
sayılmayanların hak ettikleri gazilik unvanlarını almak
için beklediklerine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, bu Hükûmetle ve bu ekonomi politikalarıyla
ülkenin ihtiyacı ve önceliği olan büyümenin
gerçekleşmeyeceğine, istihdamın sağlanamayacağına
ve işsizliğe çözüm üretilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
6.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, 20 yaşını doldurmuş
araçlara hurda desteğinin çıkarılmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, KHKlarla kapatılan ve cemaate
ait olduğu bilinen radyo ve televizyon kanallarına ilişkin
çeşitli iddialar hakkında bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, ülkede her geçen gün sayısı artan
Suriyelilerin sosyolojik yaralar açtığına ilişkin
açıklaması
9.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlide üreticilerin elindeki
çekirdeksiz kuru üzümlerin okullarda dağıtılması projesinin
uygulanarak üreticinin rahatlatılmasını ve süt üreticilerine
daha fazla destekleme yapılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, internet
bağımlılığının önemle üzerinde
durulması gereken bir tehlike olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, PTT Birinci Liginden Süper Lige
yükselen Sivassporu kutladığına ve başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
12.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayserinin Yeşilhisar ilçesine
bağlı Soğanlı köyünün sorunlarına ve iktidarın
Suriyeliler için gösterdiği gayreti kendi vatandaşları için ne
zaman göstereceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin millî eğitim
politikasını gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, iş ve ekmek mücadelesi veren gençlerin
seslerinin duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Uluslararası Aile Haftasına ve The
Washington Postta Türkiyeyle ilgili skandal bir makale
yayımlandığına ilişkin açıklaması
16.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Kandıra Cezaevinde
bulunan Mardin Milletvekili Gülser Yıldırımın
sağlık durumu konusundaki uygulamalara, tutuklu olan Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin tedavisinin yerine getirilmediğine,
milletvekillerinin hem hukuktan yoksun gerekçelerle cezaevinde tutulmaları
hem de tedavilerinin karşılanmamasının bu Parlamentonun
utancı olduğuna ve Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın açlık
grevi gerekçelerinin iktidar tarafından bir an önce ortadan
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Nuriye Gülmen ve Semih
Özakçaya açlık grevlerini bir an önce bitirmeleri
çağrısını yinelediğine, KESKi bir terör örgütü gibi
görmenin kabul edilebilir bir şey olmadığına, cezaevlerinde
kötü ve insanlık dışı muamele, psikolojik ya da fiziki
işkence iddialarının had safhaya çıktığına
ve Türkiyenin bu ayıptan bir an önce kurtulması gerektiğine,
bazı alacakların yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili kanuna teklifine olumlu katkı yapacaklarına ilişkin
açıklaması
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Cumhurbaşkanı ile
Amerika Başkanı arasında gerçekleşen
başarılı görüşmenin terör faaliyetleri bakımından
anlamlı ve ümit verici sonuçlar doğurmasının
beklendiğine, The Washington Postta yayınlanan Türkiyeyle ilgili
makaleye ve Gençlik Haftasına ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın geçen tutanak hakkında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 16/5/2017 tarihli 92nci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, bölgemizde yaşanan
olayların yarattığı veya yaratacağı politik,
ekonomik ve askerî risklerin bertaraf edilmesi için gerekli politikaların
tespit ve takibi konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/9)
2.- Ankara
Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, Suriye ve Iraktan iltica eden
muhacirlerin sorunları ile ülkemizin bu nüfus hareketi sonucunda
karşı karşıya kaldığı ve kalacağı
problemler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/10)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve 21 milletvekilinin, fındık
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
12/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, KHKyla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve sağlık durumları kritik bir
aşamada olan açlık grevindeki 2 eğitimci başta olmak üzere
hukuksuzca ihraç edilmiş tüm akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin
görevlerine iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) ve
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 475)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulda İGDAŞa bağlı
bir şirkette çalışan sekiz işçinin referandum tercihleri
sebebiyle işten atıldıkları iddiasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı 7/12689)
2.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, İzmirin Gaziemir ilçesinde yol
çalışmasında görevli bir işçinin yaşamını
kaybettiği olayın soruşturulmasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/12776)
3.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, taşeron işçilerin
sorunlarının çözümüne ve lehlerine sonuçlanan mahkeme
kararlarının uygulanmamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/12840)
4.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Hazine tarafından yapılan bir
döviz piyasası işlemine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/12930)
17 Mayıs 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, açlık grevlerinin 70nci gününde olan 2 kişiye
açlık grevini bitirme çağrısında bulunduğuna ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu olaya kulak vermenin yaşam hakkına
saygı göstermenin bir gereği olduğunu düşündüğüne
ilişkin konuşması
BAŞKAN Gündem dışı
konuşmalara geçmeden önce Türkiyenin gündeminde olan bir konu
hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, hemen yanı
başımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisine yaklaşık 300
metre mesafede, Yüksel Caddesinde 2 insanımız açlık grevini
sürdürmektedir. Bu 2 gencimizin açlık grevinde ulaştıkları,
geldikleri gün sayısı 70tir yani açlık grevinin 70inci
günündeler.
Sayın milletvekilleri, eğer önlem
alınmazsa, bu 2 insanımıza kulak verilmezse bunları
kaybedeceğiz, ölecekler. İnsan canı her şeyden önemlidir,
yaşam hakkı kutsaldır. Haksızlığa
uğradığını ifade eden bu 2 insanımıza kulak
vermek, onları dinlemek, bir yerde bir haksızlık
yapılmışsa bu haksızlığı gidermek bütün
toplumun, herkesin görevidir. Toplumu temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bu olaya kulak vermesi bizlerin görevidir. Ben bu meseleyi sadece Hükûmetin,
sadece toplumun değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
meselesi olarak görüyorum. O nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
buradan bu olaya kulak vermenin demokrasinin, yaşam hakkına
saygı göstermenin bir gereği olduğunu düşünüyorum.
Buradan aynı zamanda bu 2 gencimize de bir
çağrıda bulunmak istiyorum. Bizlerin sesine kulak
tıkamayın. Adalet için kendi yaşamınızı dahi
tehlikeye atabileceğinizi, hayatınızdan vazgeçebileceğinizi
ortaya koydunuz. Adaletin toplum için ne kadar gerekli olduğunu gerçekten
ifade ettiniz. Gelin, bu açlık grevini sonlandırın. Sizlerin
yaşam hakkına saygı göstermek hepimizin görevidir ancak sizler
de bizim, benim bu çağrıma kulak verin, toplumun bu
çağrısına kulak verin, açlık grevini sonlandırın.
(CHP sıralarından alkışlar) Bir yerde bir
haksızlık yapılmışsa bunu gidermek için herkes el
birliğiyle çalışır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan, iktidarın gözleri kör, kulakları
sağır.
BAŞKAN Evet, şimdi, gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, uygun göreceğiniz bir zaman dilimi içerisinde İç Tüzük
58e göre söz talebim vardır.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Peki, gündem dışı
konuşmalardan sonra size söz vereceğim Sayın Altay.
Gündem dışı ilk söz, Çerkez sürgünü
ve soykırımı konusunda söz isteyen Manisa Milletvekili Murat
Baybatura aittir.
Buyurunuz Sayın Baybatur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Murat Baybaturun, Çerkez sürgünü ve
soykırımına ilişkin gündem dışı
konuşması
MURAT BAYBATUR (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bundan yüz elli üç yıl önce
gerçekleşmiş dünya tarihinin en acımasız ve karanlık
sayfalarından biri olan Çerkez sürgünü ve soykırımıyla
ilgili yaşanan faciayı hatırlatmak üzere şahsım
adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlk çağlardan başlamak üzere medeni
âlemin ağırlık merkezlerinden biri olan Akdeniz
havzasının siyasi ve ekonomik hayatında Kafkasyanın
müstesna bir yeri bulunmaktaydı. İpek Yolu, doğuya uzanan
transit ticaret güzergâhının kritik geçitleri ve
kavşağı olan Kafkasya aynı zamanda tarım,
hayvancılık ve yer altı kaynaklarıyla da ihmali mümkün
olmayan bir konumdaydı.
Günümüz dünyasında jeostratejik açıdan
Türkiye için olduğu gibi, Anadolu savunmasının batıda
Balkanlardan doğuda Kafkaslardan başladığı o dönemde
de Karadeniz kıyılarını bir Rus denizi ve toprağı
hâline getirmeyi arzulayan Çarlık Rusyasının önündeki tek engel
Kafkas milletiydi. Nitekim Rus Çarı I. Petro'nun ifadesiyle
Rusya'nın çıkarları için mümkün olabildiği kadar
İstanbul'a ve Hindistan'a yaklaşmak lazımdır. Buraları
elinde tutan dünyaya hükmeder. Bunun için de ne gerekiyorsa onu
yapmalıyız. anlayışıyla hareket eden Çarlık
Rusyası, Karadeniz sahiline inme emelinin bir sonucu olarak, köklü
tarihiyle cesur ve onurlu bir halka ev sahipliği yapan Kafkasya'da üç yüz
yılı aşkın süren acımasız bir savaş yürüttü.
Rus İmparatorluğu'nun Kafkasları istilası ve işgali
sırasında meydana gelen çarpışmalarda ve 21 Mayıs
1864teki nihai ateşkesten sonra yürütülen sistematik baskı ve
katliamlar neticesinde 1,5 milyon Çerkez, Soçi ve Sohum gibi liman kentlerine
toplanarak başta Varna, Kefken, Samsun, Sinop ve Trabzon olmak üzere
Osmanlı topraklarına sürüldü. Ancak sürgün sırasındaki yol
şartları, salgın hastalıklar, açlık gibi nedenlerden
dolayı resmî olmayan rakamlara göre 400 bin ila 500 bin arasında
Çerkez hayatını kaybetti. Anadolu ve Rumeli topraklarına sürülen
Çerkezler, o zaman Osmanlı toprağı olan Ürdün, Suriye,
Mısır, Filistin, Lübnan gibi bölgelere göç etti. Günümüzde ise
dünyada yaşayan Çerkezlerin yaklaşık yüzde 80'i Türkiyede
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Mayıs, Çerkezlerin uğramış
oldukları soykırım ve sürgünün tarihsel simgesidir. Çerkez
halkının sürgünü modern çağın en acımasız
sürgünlerinden biridir. Atalarımız Şeyh Şamil gibi nice
kahraman komutanların önderliğinde, onursuzca yaşamaktansa
ölmeyi tercih eden Çerkezler Kafkasyadaki soykırım ve emperyalizme
karşı destansı bir mücadele vermiştir.
Üç yüz yılı aşan savaşların
ardından bir sürgün, bir hicret yaşanmıştır.
Cennetmekân Abdülaziz Han döneminde bu kadim Anadolu toprakları bizlere,
Kafkasyadan gelen Çerkezlere kucak açmıştır. Tarihin her
döneminde zulme uğramış milletlerin ana kucağı
olmuş Anadolu, tıpkı bizler gibi Avrupada, Balkanlarda, Arap
Yarımadasında göç etmek durumunda bırakılan Boşnak,
Makedon, Arnavut, Yahudi, Arap, Kürt tüm mazlumlara yurt olmuştur.
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı başta olmak üzere bu vatan
için canıyla kanıyla mücadele eden, aynı gelecek adına
nefes alan büyük Türkiyenin fertleri olarak biz Çerkezler, vatanın ne
kadar kıymetli olduğunu, devletin ne kadar kıymetli
olduğunu, hür ve bağımsız yaşamanın ne kadar
kıymetli olduğunu, inanç özgürlüğünün ne kadar kıymetli
olduğunu bilerek güçlü bir Türkiye için bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da her türlü katkıyı vermeye ve bu güzel vatanın
bölünmez bütünlüğünü korumak adına canımızı feda
etmeye hazırız.
Sözlerime son verirken, tarihe büyük Çerkez
soykırımı ve sürgünü olarak geçen ve uluslararası zeminde
fazlasıyla hak ettiği ancak yansımasını henüz
bulmadığını üzülerek gördüğümüz bu büyük faciada
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet diliyor, başta
Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşayan torunlarına
başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
Allah hiçbir millete böylesi soykırım ve
sürgün yaşatmasın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baybatur.
Gündem dışı ikinci söz, Zeybekler
Günü münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Cahit Özkana aittir.
Buyurunuz Sayın Özkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Zeybekler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Zeybekler nam yürütür
dağlarda,
Nasibi yok ovalarda, bağlarda,
Sanırsın yaşamış eski
çağlarda,
Tarihten göz kırpar Tavas zeybeği.
Toprağına düşürmez elemi, gamı,
Geçtiği yerlere koyar nizamı,
Bugün de arıyor gönüller seni,
Selam olsun sana Tavas zeybeği.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Zeybekler Günü sebebiyle söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Davaz Ovasının en önemli figürü olan
zeybek, Denizlimizin Tavas ilçesiyle tarihsel geçmişi olmasının
ötesinde, aziz milletimizin derinlikli kimliğini yansıtmaktadır.
Zeybeğin daha iyi anlaşılması ve gelecek kuşaklara
aktarılması için Tavas Belediyemiz, Tavasın millî mücadele günü
olan 16 Mayısı Zeybekler Günü olarak ilan etmiştir.
Değerli milletvekilleri, tipik Anadolu köylüsünü
temsil eden zeybek, Ege yöresinde köy ve çiftliklerde yaşayan Türklere
verilen isimdir. Zeybekler, Anadolu Selçuklu Döneminde Denizli, Aydın ve
Muğla yöresinde yolların güvenliğini sağlayan bir
çeşit askerlerdir. Zeybeğin asıl kökeni: 17nci yüzyılda
yenilgilerle bozulmaya yüz tutan merkezî idare ve halka zulmeden vali ve
mültezimler, isyanların çığ gibi büyümesine yol
açmıştır. İşte, böylesi bir ortamda yeniden kamu
otoritesinin tesisi, zulmün ortadan kaldırılması için zeybekler,
Menteşe Sancağında yeniden tarihî sorumluluğunu
üstlenmiştir.
Ege'deki kurtuluş mücadelesi, zeybekler
başı efeler komutasında başlatılmış ve
kazanılmıştır. Zeybekler, canlarını ve
yüreklerini ortaya koyarak Kuvayımilliye ruhu içerisinde en ön saflarda
yer almışlardır.
Zeybekler, haksızlığa ve
zorbalığa karşı çıkan, fakiri kollayan, köprüleri
onaran, gönlü tok, topluma yararlı insanlardır. Bu yaşam
tarzlarını, türkülere ve dans figürlerine motif motif nakşetmişlerdir.
İşte, zeybeklerin dansları da yörede günümüz halk oyunlarının
temelini oluşturmaktadır. Zeybek oyunlarının atası
olarak bilinen Tavas zeybeği, tam manasıyla mücadeleyi,
kahramanlığı, savaşı ve barışı
anlatmaktadır. Tavas zeybeği, asaletin, cengâverliğin,
gayretkeşliğin, merhametin ve yardımseverliğin, affetmenin
ve mertliğin sembolüdür. Zeybek kültürünün yaşatılması ve
yeni nesillere aktarılması amacıyla Zeybekler Gününün de
birlikte yaşama kültürümüzü, millî değerlerimizi
geliştireceği şüphesizdir.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; Denizlimizin Millî Mücadele gününde ne kadar önemli bir görev
üstlendiği hepimizce malumdur. Müftü Ahmet Hulusi Efendi 15 Mayıs
1919da İzmirin işgalinden dört saat sonra Denizli
sancağını alarak Elinizde hiçbir silahınız olmasa
dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiilî
mukabelede bulununuz. diyerek Millî Mücadele ruhunu ateşlemiştir. Bu
sebeple, Denizli işgale karşı duran ilk şehirlerimizdendir.
Müftü Ahmet Hulusi Efendinin çağrısına kulak veren Tavaslılar,
16 Mayıs sabahı Müftü Cennetzade Tahir Efendi öncülüğünde,
sancak eşliğinde miting düzenlemiştir. Tavas mitingi,
işgalin hemen ertesinde Anadoluda yapılan ilçe düzeyindeki ilk
miting olması sebebiyle oldukça önemlidir. Tavas mitingi sadece
işgali protesto olarak kalmamış, ardında vatan savunması
için genci, yaşlısı ve zeybekleriyle yola
çıkmıştır. 16 Mayıs günü, bu sebeple, Tavas ilçemizin
Millî Mücadele günüdür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugünü Zeybekler Günü ilan eden ve yaşatan, başta
Tavas Belediye Başkanımız olmak üzere, emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, Zeybekler Günümüzün ülkemize, milletimize ve
Denizlimize hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle
Denizlimizin ve Tavas ilçemizin Millî Mücadele kahramanlarına ve
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Gündem dışı üçüncü söz,
Üsküdarın sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanala aittir.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Üsküdarın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bizi televizyonun başında izleyen tüm
vatandaşlarımızı da saygıyla selamlarken,
Üsküdarın derdini dert edinen ve bana bu Üsküdarın
sorunlarını dinleme, anlatma fırsatını veren,
halkın sorunlarını bire bir yaşayan ve çözüm
yollarını arayan Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Akif
Hamzaçebiye de ayrıca teşekkür ediyorum ben.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, AK
PARTİnin kuruluşundan bugüne kadar, Cumhurbaşkanı,
başbakanlar, bakanların hepsi Üsküdarda oturuyor ancak
Üsküdarın bitmeyen sorunları var. Üsküdarın bitmeyen bu
sorunları
Yani Üsküdarın nüfusunun yaklaşık yarısı
2960 sayılı Boğaziçi Kanununun geri görünüm ve etkilenme
alanında kalmaktadır. Bu sebepten dolayı, Üsküdar ilçemizin 33
mahallesinin 16sını ilgilendiren bu 2960 sayılı
Boğaziçi Yasasından dolayı, 16 mahalle imar sorunu nedeniyle
mağdurdur ve bu mağduriyetle ilgili, 2013ten bugüne kadar hep
belediye başkanlığı seçimlerinde yetkililer, ilgililer,
bakanlıklar, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı,
hep birlikte Biz bu 16 mahallenin imar sorununu çözeceğiz. derler ancak
bugüne kadar çözülmedi, hep erteleniyor; bu, hep oy devşirmek için, oy
almak için âdeta bir silah olarak kullanılıyor.
Bu anlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisine 2960
sayılı Yasanın değişikliğiyle ilgili bir kanun
teklifi verdik Yavuztürk Mahallesindeki bu sorunların öncelikle çözülmesi
açısından ama maalesef bugüne kadar gündeme gelmedi. Yavuztürk
Mahallesinin, mülkiyet sorunu, imar sorunuyla birlikte, nüfusu 40 bindir,
çoğu ilin nüfusunu geçmektedir, lisesi yoktur. Geceleyin sokaklarda
aydınlatmalar yanmamaktadır, okulların çevresinde bonzai satan
satıcılar, uyuşturucu satanlar yoğunluktadır; bu
bölgelerde yani Üsküdardaki okulların çevresinde Emniyet, polis görevini
yapmamaktadır, bonzai ve uyuşturucu çeteleri
çocuklarımızı zehirlemektedir.
Üsküdar İskelesinin meydanı, maalesef,
aşağı yukarı on yıldan beri sürekli tamirat
hâlindedir. Oralar yıkıldı, hatta belediyenin bulunduğu
alan da yıkıldı; esnaf mağdurdur, halk mağdur
durumdadır. Üsküdardaki vergi dairesi
Türkiye'de vergi dairesi kendi
ilçe sınırları dışına çıkarılan bir
ilçe varsa o da Üsküdardır, Üsküdar Vergi Dairesi Ümraniyeye
taşınmıştır yani Üsküdardaki esnaf
vatandaşımız vergisini vermek için Ümraniyeye gitmekte, bu
anlamda da büyük bir mağduriyet yaşamaktadır.
Üsküdar ilçemizde gençlerin
barınabileceği, eğlenebileceği, zamanını
geçireceği bir alan yoktur; ya Beşiktaşa gitmektedir veyahut da
Kadıköye gitmektedir.
Bakın, Üsküdarda bugüne kadar, AK PARTİ
belediye başkanın kırmızı çizgisi olan alkolle ilgili,
19 iş yerinin alkol ruhsatı iptal edildi ancak Dubai Şeyhi orada
rezidanslar yapınca gayet rahat içki ruhsatını verdiler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Takiyeci bunlar,
takiyeci.
MAHMUT TANAL (Devamla) Takiyecinin âlâsı
Sayın Başkanım. Yani, düşünebiliyor musun, Dubai Şeyhi
orada gayet rahat içki ruhsatını alıyor, vatandaşın
içki ruhsatını iptal ediyor, seçim dönemi de geldiği zaman
diyorlar ki: Efendim, biz içkiye karşıyız, şuna
karşıyız... Böyle çift yüzlülük
İkiyüzlülük denilmez,
buna binbir surat denilir aslında; bu kadar açık ve net değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Üsküdar Belediyesinde ilktir bu,
belediyenin Maliyeye borçlarını neyle ödüyorlar biliyor musunuz?
Camileri Maliyeye satıyorlar, satış yapıyorlar, güya borç
ödendi görünüyor, belediye borcundan kurtulmuş oluyor. Bu paranın
Maliyenin kasasına girmesi lazım ki Üsküdarda oturan vatandaşa
hizmet olarak geri dönsün. Bu, kanuna karşı hiledir; bu, kabul
edilebilecek bir durum değil değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir başka sorun, yine aynı
şekilde, Boğaz terası. Nakkaştepedeki askerî alanda 2960
sayılı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal, mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Bakın, bu bahsettiğimiz 16 mahallede
vatandaş bir çivi çakamamaktadır, Boğazın terası
konumundaki Üsküdarda bulunan Nakkaştepede askeriye tarafından
terkedilen alanda inşaatlar yapılmaktadır. Peki, bu ikiyüzlülük
değil midir? Siz Nakkaştepede askeriyenin terk ettiği alana
inşaat yapacaksınız, inşaata izin vereceksiniz ama garip
vatandaş bulunduğu eve çivi çakamayacak. Bu, çifte standarttır.
Bunun bir an önce halledilmesi lazım.
Tekrar, sabrınız için ben teşekkür
ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Üsküdar Yavuztürk Mahallelilere buradan
selamlarımızı gönderiyoruz.
Sayın milletvekilleri, şimdi elektronik
sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine sırayla söz
vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Köksal
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisarın bazı köylerinde yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Emirdağ ilçemize
bağlı Ağılcık köyünde sokak lambaları
yaklaşık iki yıldan beri yanmamaktadır. Defalarca
bildirildiği hâlde arıza giderilmemiştir. Bu devirde
vatandaşı karanlık sokaklara mahkûm etmek ne derece
doğrudur, insaniyetlidir, hakkaniyetlidir?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili
Sultandağı ilçemize bağlı Kırca köyünde seçim
döneminde söz verildiği hâlde meyve hali hâlâ
yapılmamıştır. Acaba bu, o günü kurtarmak için verilen
boş bir seçim vaadi midir, yoksa, boş bir seçim vaadi değilse ne
zaman yerine getirilecektir?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Şuhut
ilçemize bağlı Kayabelen köyündeki gölet arıza nedeniyle uzun
süredir kullanılamamaktadır, vatandaş tarlasını
sulayamamaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanının
memleketinde yaşanan bu mağduriyetin giderilmemesinin,
duyarsızlığın sebebi nedir?
BAŞKAN - Sayın Altaca
Kayışoğlu
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, 16 Nisan referandumunun sonunda gayrimeşru
bir Anayasayla karşı karşıya
kalındığına ve yapılan üye seçimleri sonucunda
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2010daki gibi alçak bir iradeye teslim
edilmediğini umduğuna ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) 16
Nisan tarihli mühürsüz seçimin sonunda gayrimeşru bir Anayasayla
karşı karşıya kaldık. Meşru olmayan bu Anayasa
yüksek ibaresini kaldırmayı unuttuğunuz ya da bilerek
bıraktığınız Yüksek Seçim Kurulu tarafından
yürürlüğe sokulmuş olsa da halkın ve dünyanın gözünde
hiçbir zaman meşruiyet kazanmayacaktır. Bu arada, yüksek
sıfatını kaldırmayı unuttuğunuz ya da bilerek
bıraktığınız YSK, bu yüce Meclisin
çıkardığı yasanın emredici hükümlerini yok sayarak
kendisinden yüksek bir irade tanımadığını
göstermiş oldu. Kendisini Meclisten yüksek zanneden, yüksek olmayan Seçim
Kurulunun getirdiği gayrimeşru Anayasayla yüksek
sıfatını kaldırdığınız Hâkimler
Savcılar Kurulu dün gece yaptığınız seçimle
umarız 2010daki gibi alçak bir iradeye teslim edilmemiştir.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çamak
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Türkiyenin Avrupa
Konseyinde antidemokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle
denetim sürecine alındığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye, kurucuları arasında olduğu
Avrupa Konseyinde antidemokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri
nedeniyle denetim sürecine alındı. Avrupayla yaşanan kopuş
orada yaşayan gurbetçileri de bu gerilimli ilişkinin nesneleri hâline
getirdi. İktidarın referandumda Avrupada Türklerin yoğun
olduğu ülkelerle yaşadığı gerginlik sonrası
buralarda entegrasyon tartışmaları yeniden başladı.
Şu an bu ülkeler göçmenlerin oturum şartlarını
ağırlaştırmayı ve çifte
vatandaşlığı tamamen yasaklamayı planlamakta.
Avusturya gibi çifte vatandaş yasağı olanlar ise buna
uymayanların vatandaşlıklarını iptal ediyor.
Avrupayla gerginlikten siyaseten kazançlı çıkan iktidarı
gurbetçilerin sorunlarını çözmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, PKKya
karşı mücadelede yaralanan ancak sağlık yönetmeliği
gereği gazi sayılmayanların hak ettikleri gazilik
unvanlarını almak için beklediklerine ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Terör örgütü PKKya karşı dağda,
tepede, ovada vatanı için mücadele eden, yaralanan, kalbinde terörist
kurşunuyla yaşayan ancak Sağlık Yönetmeliği
gereği gazi sayılmayan vatan evlatlarımız hâlen hak
ettikleri gazilik unvanlarını almak için bekliyorlar. Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuş 24 Ocakta 684 sayılı
KHKyla gaziler arasındaki fark kapatılacak, 19 bin kişi terörle
mücadele sırasında uzuv ya da fonksiyon kaybına
uğramışsa gazi olacaktır." demişti. O sözlerin
üzerinden beş ay geçti ama değişen hiçbir şey yok. Ne
yazık ki bu KHKyla haklardan yararlanmak için başvuran
Mehmetçiklerimiz ret cevabı aldılar. Kurumlardan verilen cevapta Bu
KHK sizi değil, 15 Temmuz gazilerini kapsıyor, boşuna
ümitlenmeyin. denmiştir.
Şimdi soruyorum Sayın Başbakan
Yardımcısına: 15 Temmuzda 19 bin gazi mi verilmiştir,
verilmediyse o 19 bin gazi kimdir? İnsanları artık
kandırmayın ve umut tacirliği yapmayın. Gelin, vatan
evlatlarına gazilik haklarını verin diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, biraz önce bir dakikalık konuşma süreleri
içerisinde söz alan bir arkadaşımız, Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna ilişkin bir eleştiri getirirken 2011de Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluyken şimdi alçak bir iradeye teslim edildi.
diyerek esasen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Edilmez
umarım. dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle dedi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
2010daki gibi dedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Meclisin diline
uygun olmayan son derece ayıp ve utanç verici bir ifade
kullanmıştır. Bu, doğrudan doğruya tahkir amaçlı
bir dildir. Bunu kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı belli ki Sayın Altacanın konuşmasını
dinlememiş. Olabilir, normaldir. Sayın Kayışoğlu
2010da, AK PARTİnin iddia ettiği şekliyle yargı
nasıl alçak FETÖ örgütüne teslim edildiyse şimdi de umarım alçak
bir yapılanmaya teslim edilmemiştir. şeklinde bir samimi
uyarı ve iyi niyet beyanı göstermiştir. Ancak Sayın
Bostancı ayakta yaptığı konuşmada sayın
milletvekilimize açıkça hakaret etmiştir,
sataşmıştır. Bu anlamda Sayın
Kayışoğluna sataşmadan dolayı söz talep etmekteyiz.
BAŞKAN Hangi cümleyle sataştı
Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekilimizin Hâkimler ve Savcılar Kurulunu alçak olarak
nitelediğini söylemek suretiyle, söylemediği bir sözü söylemiş
gibi bir anlam çıkmasına yol açtı.
Bir de dilini de
BAŞKAN Anlıyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Kendi söylemediği bir ifadeyi ona
atfen ifade edilmiş gibi ifade ettiğini söylüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Engin Altay yaptığı konuşmada burada ifade edilen konunun
yanlış anlaşıldığından bahsetti ve benim
konuşmamın da bu yanlış anlaşılma üzerine
kurulduğunu ifade etti. Sayın konuşmacının esas
niyetinin, buradaki yapılanma ve teslim edilen irade olmayıp,
2010daki gibi bir durum söz konusu olabilir mi şeklindeki bir ihtimalden
bahsettiğini belirttiğine göre ortada herhangi bir hakaret söz konusu
değildir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) -
Yakışmayan bir ifade kullanmadım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili, milletvekilimin konuşmasını Meclis
adabına yakışmayan bir konuşma olarak da ayrıca itham
etmek suretiyle duble bir sataşmada bulunmuştur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Altayın ifadesi doğru ise benim sataşmam söz konusu
değildir. Kendisini tekzip ediyorsa bunu sataşma olarak kabul ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tekzip
Asla
tekzip etmiyoruz. Sayın milletvekilimizin yaptığı
konuşma doğrudur, altına ben de imza atarım. Ama
yaptığı konuşmanın Meclisin kural, kaide ve üslubuna
yakışmayacak, düşük seviyeli bir konuşma olarak
algılanmasına yol açtı, böyle bir ithamda bulundu. Sataşma
talebimizi ısraren sürdürüyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Altay,
Sayın Bostancı, konuyu ben şöyle değerlendiriyorum: Sizin
de ifade ettiğiniz gibi, Sayın Bostancının da kabul
ettiği gibi bir yanlış anlaşılma söz konusu.
Sayın Altaca Kayışoğlu 2010 yılındaki Anayasa
değişikliğiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun alçak
bir örgütün eline geçmesine sebep olunduğunu belirterek
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yargının.
BAŞKAN -
şimdi de böyle bir ihtimalin
olabileceğini ifade etti. Böyle olunca, Sayın Bostancının
Meclis adabına uygun olmayan konuşma şeklindeki ifadesinin
gerekçesi de ortadan kalkmış oluyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama ortada böyle
bir itham henüz var.
BAŞKAN Öyle midir Sayın Bostancı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı geri çekerse talebimiz biter Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, biz, burada, Anayasa değişikliği çerçevesinde
usulüne uygun bir tarzda bir seçim yaptık, kurallara uygun bir seçimdi.
Bu, seçimin kendisine, teşekkül eden kurula yönelik olmayıp, 2011
hatırlatması üzerinden bu tür konulara dikkat etmek gerekir, yine bu
tür yapılanmalara bırakmamak gerekir şeklindeki bir ifade ise
hiç problem yok, ben sözümü geri alırım. Ama doğrudan
doğruya yapılan işleme ve Meclisin buradaki kararına,
teşekkül eden iradeye yönelik bir eleştiri ise ki öyle
olmadığı ifade ediliyor- o zaman problem yok benim açımdan.
BAŞKAN Sanıyorum konu
açıklığa kavuştu Sayın Altay.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Geri
aldığına göre
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam herhâlde.
BAŞKAN Evet, açıklığa
kavuşmuştur.
Kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Sayın Sibel Özdemir
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, bu Hükûmetle ve
bu ekonomi politikalarıyla ülkenin ihtiyacı ve önceliği olan
büyümenin gerçekleşmeyeceğine, istihdamın
sağlanamayacağına ve işsizliğe çözüm
üretilemeyeceğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
TÜİKin önceki gün
açıkladığı resmî işsizlik verilerine göre, işsiz
sayımız 2017 yılı Şubat döneminde geçen
yılın aynı dönemine göre 676 bin kişi artarak 3 milyon 900
bin kişi oldu. İşsizlik oranı yüzde 12,6 seviyesine, genç
işsizlik oranı ise 4,7 puanlık artışla yüzde 23,3
seviyesine yükseldi. Sadece sanayi sektöründe 23 bin
vatandaşımız işsiz kaldı. Hükûmetin çözüm olarak
işverenlerle işçi pazarlıklarıyla işsiz kişi
sayısı, istihdam edilen kişi sayısını geçti. 3
milyonu aşkın vatandaşımız borcunu ödeyemediği
için bankaların yasal takibinde. Varlık yönetim şirketlerinin tahsilat
yapamadığı borçlu sayısı ise 1,5 milyon
civarında. İşte bu Hükûmetle, bu ekonomi politikalarıyla
ülkenin ihtiyacı ve önceliği olan büyüme gerçekleşmeyecek,
istihdam sağlanamayacak ve yüksek işsizliğe çözüm
üretilemeyecektir.
BAŞKAN Sayın Yalım
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 20
yaşını doldurmuş araçlara hurda desteğinin çıkarılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ulaştırma Bakanımıza ve de
Ekonomi Bakanımıza sesleniyorum: Çiftçimizin
kullandığı, 20 yaşını aşmış olan
traktörlere ve de esnafımızın ve vatandaşımızın
kullandığı kamyonet, kamyon, tır, minibüs, otobüs ve
otomobillerin 20 yaşını doldurmuş olanlarına hurda
desteği verilmesi ve de bu destekle birlikte hem otomobil sektörüne can
suyu verilmesi, otomobil sektörüne yeni bir hareket
kazandırılması ve de vatandaşlarımızın
sağlığı açısından kazaların da
azaltılması adına yapılacak olan en doğru bir
hamledir. Onun için 20 yaşını doldurmuş araçlara hurda
desteğinin çıkarılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdiş
7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, KHKlarla
kapatılan ve cemaate ait olduğu bilinen radyo ve televizyon
kanallarına ilişkin çeşitli iddialar hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Maliye Bakanına: OHAL KHKlarıyla
kapatılan ve cemaate ait olduğu bilinen seksen altı radyo ve
televizyon kanalına ilişkin çeşitli iddialar var. TMSFye
devredilen söz konusu kanalların ilansız ve ihalesiz olarak
yandaş medya gruplarına satılmaya başlandığı
konuşuluyor. Bu olayın hukuki boyutu nedir? Turkuvaz medya grubuna
herhangi bir kanal devredilmiş midir? Satış bedelleri nedir?
İlan ve ihale neden yapılmamaktadır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öz
8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, ülkede her geçen gün
sayısı artan Suriyelilerin sosyolojik yaralar açtığına
ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sorum İçişleri
Bakanınadır.
Ülkemizde her geçen gün sayısı artan
Suriyeliler sosyolojik yaralar açmaktadır. Medyadan takip ettiğimiz
üzere Suriyelilerin kızlarımızı taciz etmeleri, kendi
aralarında ettikleri kavgayı ayırmaya çalışan
polisimize saldırmaları, Gaziantepte evleri ve arabaları
taşlamaları, Mersinde Gürültü yapmayın. diye uyaran
vatandaşımızı bıçaklayarak öldürmeleri, iş
yerlerine saldırmaları yaşattıkları zulmün sadece
birkaçıdır. Davranışlarının getirdiği sonuç
ise vatanımızda bizleri endişeyle yaşamaya mahkûm etmektir.
Suriyeliler mağdur olmaktan ve ülkemize
sığınan mülteciler olmaktan çıkmıştır.
Zorbalıkları yüzünden vatandaşımız isyan etmektedir.
Sizin ifadenizle 25 milyar dolar harcadığınız Suriyelileri
başımızın üstüne çıkarmak için gerekçeniz nedir?
Yaptığınız, yardımseverliği
aşmıştır. Biraz olsun vatandaşımızın
isyanına ve haykırışına kulak verin. Kim için, ne için
bu kadar göz yumuyorsunuz bilmiyoruz ama bilesiniz ki toplumumuzun takati
kalmamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlide
üreticilerin elindeki çekirdeksiz kuru üzümlerin okullarda
dağıtılması projesinin uygulanarak üreticinin
rahatlatılmasını ve süt üreticilerine daha fazla destekleme
yapılmasını istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Tarım ve
Hayvancılık Bakanından talep ediyorum.
1) Denizli Buldan, Çal, Güney, Bekilli ilçelerimizde
bağcılık çok önemli bir gelir kaynağıdır.
Çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde önde gelen bu ilçelerimizde üreticinin elinde
satamadığı için bekleyen önemli ölçüde çekirdeksiz kuru üzüm
bulunmaktadır. Üreticinin borçlarını ödeyebilmesi ve yeniden üretim
yapabilmesi için bunların alınması gerekmektedir. Bu nedenle
Millî Eğitim Bakanlığıyla anlaşılarak okullara
çekirdeksiz kuru üretim dağıtılması projesinin
uygulanmasını, stokların eritilmesini, üreticinin
rahatlatılmasını istiyorum.
2) Süt üreticileri 1 kilogram sütle 1 kilogram yem
alamıyorlar, 1 kilogram süt 1 kilogram su bile etmiyor. Bu nedenle süt
üreticilerine destek olunması açısından desteklemelerin daha
fazla yapılmasını, en azından 1 kilogram sütle 1 kilogram
yem alınabilecek fiyata çıkarılmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İmran Kılıç
10.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, internet
bağımlılığının önemle üzerinde
durulması gereken bir tehlike olduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnternet
bağımlılığı günümüz insanının
karşı karşıya olduğu, önemle üzerinde durulması
gerekli tehlikelerden biridir. Kadın-erkek, genç, yaşlı, çocuk,
her yaştan insan bugün internet bağımlısı olma
durumuyla karşı karşıyadır. Teknolojinin hızla ilerlemesi
bilgisayar ve cep telefonlarını günlük hayatımızın
vazgeçilmezleri arasına sokmuş bulunmaktadır. Bu, çok
insanın olağan haberleşme ve bilgi iletişim
vasıtası olan internet artık oyunlar ve sohbet siteleriyle yeni
bir boyut kazanmıştır. Faydalı bilgiye erişme
imkânı da sunan ve iletişim kaynağı olan internet
şimdilerde âdeta kontrolden çıkma eğilimi göstermekte ve
zararlı bir bağımlılığa dönüşebilmekte,
kullanılan birtakım figürler ve işaretler dolayısıyla
dil öğrenimi ve gelişimini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu durum, ayrıca, sosyal ilişkileri
zedelemekte, fiziki ve ruhi sağlık sorunlarına yol
açmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akyıldız
11.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, PTT
Birinci Liginden Süper Lige yükselen Sivassporu kutladığına
ve başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
2015-2016 sezonunda Süper Ligden PTT Birinci Lige
düşmüş olan ve bir senelik misafirliğin ardından tekrar hak
ettiği yere, Süper Lige yükselen Sivassporumuzu ve Sivassporumuzun bu
başarısında emeği, katkısı olan başta kulüp
başkanımıza ve yönetim kurulu üyelerimize olmak üzere, tabii, en
başta da yiğidolarımıza, emek veren, katkı veren,
sponsor olan bütün herkese teşekkür ediyorum ve Sivassporumuza gelecek
sezon tekrar Süper Ligde başarılar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arık
12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayserinin
Yeşilhisar ilçesine bağlı Soğanlı köyünün
sorunlarına ve iktidarın Suriyeliler için gösterdiği gayreti
kendi vatandaşları için ne zaman göstereceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kayserinin Yeşilhisar ilçesine bağlı
Soğanlı köyümüz var. El yapımı oyuncak bebekleriyle
tanınan bu şirin köyümüzün derdini ise iktidar görmezden geliyor.
Yıllar önce meydana gelen bir kaya yuvarlanması sonucu
vatandaşlar evlerinden çıkartılarak geçici konutlara
yerleştirilmiş. Ancak bu geçici konutlarda vatandaşların
çilesi de kalıcı hâle gelmiş.
Bugün, normal bir evin salonu kadar olmayan bu
konutlarda 6-7 kişilik aileler çile dolduruyor. Tuvaletin içinde banyo
yapıyorlar. Tarım arazileri var, yolları olmadığı
için ekemiyorlar. Ekenler de binbir güçlükle ekiyor.
İktidara soruyorum: Suriyelilere milyarlar
harcayıp vatandaşlık vermek için ortaya koyduğunuz gayreti
kendi vatandaşlarımız için ne zaman göstereceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin millî
eğitim politikasını gözden geçirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Gençlik Haftasındayız. Mustafa Kemal
Atatürkün geleceğimizi emanet ettiği gençlerimiz AKP eğitim
politikalarıyla mutsuz öğrenci durumuna gelmişlerdir. PISA
verilerine göre, öğrenci mutluluğunda OECD ülkeleri içinde son
sıradayız.
Okullarda eğitimin kalitesi düşüyor,
şiddet olayları artıyor. Öğrenciler arasında
yapılan araştırmalara göre, hiç mutlu olmayanlar yüzde 29dur.
Ders çalışırken stres altında olduğunu ifade edenler
yüzde 56, okullarda birkaç kez zorbalığa maruz
kaldığını söyleyenlerin oranı yüzde 19, sınavlara
çok iyi hazırlandığı hâlde kaygı duyduğunu ifade
edenler yüzde 59, kendini okula ait hisseden sayısı ise yüzde 61dir.
Sağlıklı bir toplum için
öğrencilerimizi mutlu kılmak zorundayız. Millî eğitimin tek
hedefi başarılı, nitelikli öğrenci yetiştirmek
olmalıdır. Sorun her yönüyle vahimdir. Mevcut eğitim sistemi
sorun üretmektedir. Başarısızlık ve mutsuzluk eğitimin
adı olmamalıdır. Hükûmet millî eğitim
politikasını gözden geçirmelidir.
BAŞKAN Sayın Nurlu
14.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, iş ve ekmek
mücadelesi veren gençlerin seslerinin duyulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Değerli milletvekilleri,
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
yaklaşırken gençlerin en önemli sorunu işsizliğe dikkat
çekmek için söz aldım.
Dört ayda 1 milyon kişinin iş bulduğu
açıklandı fakat gerçek böyle değildir. İşsiz
sayısı 4 milyona dayanmış, işsizlik oranı yüzde
12,6ya yükselmiştir. Genç işsizlerin oranı yüzde 23,3e
çıkmıştır yani 4 gençten 1i işsizdir. Bu
işsizlere bir de KHKyle atılanlar eklenmiştir. Yirmi gün önce
açığa alınan, Mecliste görevli genç bir polis memuru intihar
etti. Haksız yere işten atılan akademisyen Nuriye Gülmen ve
öğretmen Semih Özakça başladıkları açlık grevinde
yetmişinci güne geldiler.
İş ve ekmek mücadelesi veren gençlerin
seslerinin duyulması gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Nurlu.
Söz talep eden sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Uluslararası
Aile Haftasına ve The Washington Postta Türkiyeyle ilgili skandal bir
makale yayımlandığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İçinde bulunduğumuz bu hafta
Uluslararası Aile Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu
haftanın Aile Haftası olarak ilan edilmesinin temelinde toplumun tüm
kesimlerinin aile konusundaki, aile kavramındaki
farkındalığının artırılması, aileleri
destekleyici faaliyetlerin teşvik edilmesi, ailenin toplumsal
sorumluluklarını yerine getirebilmesine yardımcı
olunması ve ayrıca ailelere yönelik mümkün olan tüm korumaların
ve yardımların sağlanması yatmaktadır.
Aile tarihin en köklü kurumudur. Ailenin bir
diğer fonksiyonu da çocuklarına temel, millî, mukaddes ve insani
değerleri, erdemleri aşılamak, onları kendi kültürlerine
yabancılaşmadan iyi bir şahsiyet hâline getirmektir. Her millet
kendi aile yapısı üzerine kurulur. Bizler Türk aile
yapısının tarihsel köklerinden aldığımız
birikimle yarınlara emin bir şekilde milletimizi huzur, birlik ve
beraberlik içerisinde tutmak, hiçbir fitne ve yıkıcılığa
geçit vermemek için aile yapımıza daha da sımsıkı
sarılacağız. Ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu
belirten Anayasamıza göre ailenin huzur ve refahı ile özellikle
annenin ve çocukların korunması hususunda devletimiz vazifelidir.
Devlet, ailenin toplumsal fonksiyonlarını başarıyla yerine
getirmesine yardımcı olmak zorundadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanının ABD ziyaretinin
başladığı dün, ABD medyasında, The Washington Postta
skandal bir makale yer almış, Türkiye âdeta aba altından tehdit
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiyeyi Washingtondan yönetme gayretinde
olanlar, teröristbaşı Fetullah Gülenin kanlı elleriyle bir
makale yayımlamıştır ve bu Fetullah Gülen adına bir
makaledir.
Sahibinin sesi niteliğindeki bu yazı
Türkiye'nin FETÖyle mücadelesini eleştirmekte, Türkiye'de sözüm ona
demokrasinin yok olduğunu belirtmekte ve tehlikedeki demokrasinin
kurtarılması için Batılı ülkelere ve NATOya
çağrıda bulunmuş, Türk halkının NATOdan yardım
beklediği iftirasını atmıştır. Bu yazı,
darbe girişimiyle başarılamayan işgal hamlesinin
yabancı askerler eliyle tekrarlanması için yapılan
aşağılık bir zırvadır.
Teröristbaşının çağrısı Irak, Suriye ve Libyada
yaşanan manzaranın Türkiyede de yaşanması için
yapılan bir çağrıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk milleti bu işgal girişimine
karşı iradesini, ferasetini ve dirayetini 15 Temmuzda
göstermiştir. Türk milleti işgal ve imha hamlelerine her zaman
karşı duracaktır. NATOdan yardım bekleyenlere diyoruz ki:
Hadi oradan!
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Yıldırım
16.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Kandıra Cezaevinde bulunan Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırımın sağlık durumu konusundaki
uygulamalara, tutuklu olan Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
tedavisinin yerine getirilmediğine, milletvekillerinin hem hukuktan yoksun
gerekçelerle cezaevinde tutulmaları hem de tedavilerinin
karşılanmamasının bu Parlamentonun utancı
olduğuna ve Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın açlık grevi
gerekçelerinin iktidar tarafından bir an önce ortadan
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bir siyasi
soykırım operasyonuyla 4 Kasım 2016dan beri rehin tutulan,
Kandıra Cezaevinde rehin tutulan Mardin Milletvekilimiz Gülser
Yıldırım, hafta sonu, dizinde şiddetli bir ağrı
ve şişkinlik gerekçesiyle cezaevi hekimliğine başvuruyor ve
İzmit Devlet Hastanesine sevki sağlanıyor. Orada hem ortopedi
hem de kalp ve damar cerrahi bölümlerinden hekimlerin muayenesi neticesinde
ayrıntılı radyolojik testlere acil ihtiyaç duyulduğu
belirtiliyor. Ancak Çok sıra var. diye, tetkikler yapılmadan ve
herhangi bir tarih verilmeden sayın vekilimiz, Kandıra Cezaevinde
rehin tutulan vekilimiz, maalesef, Kandıra Cezaevine geri gönderiliyor ve
şu anda yürüme güçlüğü çekiyor sayın vekilimiz. Bu konuda, bu
Parlamentonun üyesi olan sayın vekilimize karşı bu
uygulamaları kabul edilemez buluyoruz.
Aynı şekilde, partimizin Grup Başkan
Vekili olan ve Kandıra Cezaevinde üç ay kaldıktan sonra maalesef, bir
his kaybıyla ayağında kısmî felçle çıkan İdris
Baluken de tedavisi hiçbir şekilde yerine tamamıyla getirilmeden
Sincan Cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Kaldı ki bir hukuk garabetiyle
ikinci kez tutuklanmıştı ve ikinci kez gözaltına
alınıp tutuklanmasıysa bir hastane ortamında
gerçekleşmişti. Bu, sadece bizim veya Adalet Bakanının
değil bu Parlamentonun utancıdır. Parlamentonun üçüncü büyük
grubunun, grup başkan vekili ve milletvekillerinin hem hukuktan yoksun
gerekçelerle cezaevinde tutulması hem de tedavilerinin maalesef
karşılanmadan o hâlde tutuluyor olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
başta siyasi iktidar olmak üzere bu
Parlamentonun utancıdır, bu utancı bu Parlamento daha fazla
taşımamalıdır.
Bir diğeri, malumunuz, bugün yetmişinci
gündür, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hocalarımız Ankara Yüksel
Caddesinde bir kanun hükmünde kararname terörüyle görevlerinden
atılmışlar, ihraç edilmişlerdi Talepleri, haksızca,
hukuksuzca, idari bir karar olmaksızın, yargı kararı
olmaksızın ihraç edildikleri görevlerine dönme talebidir. Her geçen
gün durumları daha bir kritik evreye varıyor. Ayrıca, Hükûmetin
ne kadar bilgisi dâhilindedir bilmiyoruz ama bulundukları yerlere
getirilen çiçekler her gün alınmakta, üzerine oturdukları
sandalyelere el konulmakta, ziyaretçilere ise antidemokratik uygulamalarla bir
reaksiyon gösterilmektedir.
Bugün, Tuncelide...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
Tamamlayınız lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Dersimde açlık grevinin 83üncü gününde
bulunan Kemal amcanın, Kemal Günün tek arzusu oğlunun, ölmüş
olan, öldürülmüş olan oğlunun cenazesine, kemiklerine
ulaşabilmekti. 83üncü günde bu talebi kabul edildi ve açlık grevini
sonlandırması talebi mülki amirler tarafından iletildi.
Aynı şeyin, bir kanun hükmünde kararname faşizmiyle işinden
olmuş ve hak arama sürecini işleten bütün kamu emekçilerine
uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Semih ve Nuriye
Hocanın açlık grevi gerekçesi iktidar tarafından bir an önce
ortadan kaldırılmalıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum sabrınıza.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Altay, 58inci maddeye göre söz
talebinizi daha sonra karşılayacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Buyurunuz.
17.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Nuriye Gülmen
ve Semih Özakçaya açlık grevlerini bir an önce bitirmeleri
çağrısını yinelediğine, KESKi bir terör örgütü gibi
görmenin kabul edilebilir bir şey olmadığına, cezaevlerinde
kötü ve insanlık dışı muamele, psikolojik ya da fiziki
işkence iddialarının had safhaya çıktığına
ve Türkiyenin bu ayıptan bir an önce kurtulması gerektiğine,
bazı alacakların yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili kanuna teklifine olumlu katkı yapacaklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıaliniz de Genel Kurulu açınca
değindiniz, dün Sayın Genel Başkanımız grup
toplantısında değindi. Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın
biz de hiç şüphesiz bu açlık grevlerini bir an önce bitirmeleri
çağrısını yineliyoruz -Dersimde de benzer bir durum var-
ancak bununla beraber, hükûmetler vatandaşlarıyla inatlaşmazlar,
didişmezler ve ötekileştirmezler. Biz ana muhalefet partisi olarak
müteaddit defalar bu kürsülerden Hükûmete Terörle mücadele konusunda size her
türlü desteği vermeye hazırız. demiş bir partiyiz.
İlaveten, terörle etkin, katı bir mücadelenin zaruretini ortaya
koymuş bir partiyiz ama bununla beraber, Hükûmetin, öyle görülüyor ki
terörle mücadele adı altında sap ile samanı birbirine çok feci
bir şekilde karıştırdığı da bir gerçek.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
sesleniyoruz ki hem Hükûmete hem kamuoyuna: Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonu (KESK) bir terör örgütü değildir. AK PARTİnin içine
nasıl binlerce FETÖ teröristi sızmışsa belki KESKin içine
de birkaç terörist sızmış olabilir, ben onu bilmem, onu bilecek
olan devletin güvenlik kuvvetleridir ancak koskoca bir KESKi tümüyle bir terör
örgütü gibi görmek ve böyle bir muameleye tabi tutmak demokrasilerde kabul
edilebilir bir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmetin bu
tutumunu bu vesileyle şiddetle kınıyoruz.
Gene, öte yandan, cezaevlerinde kötü muamele,
insanlık dışı muamele, psikolojik ya da fiziki işkence
iddiaları had safhaya çıkmış durumda. İlan edilen
OHALle birlikte, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesinde çekince koyduğumuz 13 maddenin içinde adil
yargılama, işkence ve kötü muameleyle ilgili Türkiyenin çekince
koyması gerçekten bu çağda dünya insanlık ailesi için Türkiye
bakımından büyük bir ayıptır. Türkiyenin bu ayıptan
bir an önce kurtulması lazım. Hiç kimseye işkence
yapılmasını doğru bulmayız, hele hele bir siyasi
partinin milletvekillerine, grup başkan vekillerine, genel
başkanına psikolojik ve fiziki işkenceyi asla ve asla kabul
etmemiz mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen
tamamlıyorum.
Hükûmeti bu konuda insani ve daha demokratik bir mod
içinde görevini yapmaya çağırıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu işlerin ısrarla takipçisi
olacağımızın da tekrar altını çiziyoruz.
Bu vesileyle biraz sonra görüşülecek olan 475
sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Teklifine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak vatandaşların beklentisi doğrultusunda
olumlu katkı yapacağımızı da beyan ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bostancı
18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Cumhurbaşkanı ile Amerika Başkanı arasında
gerçekleşen başarılı görüşmenin terör faaliyetleri
bakımından anlamlı ve ümit verici sonuçlar
doğurmasının beklendiğine, The Washington Postta
yayınlanan Türkiyeyle ilgili makaleye ve Gençlik Haftasına
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Dün, Amerikanın başkentinde Sayın
Cumhurbaşkanımız ile Amerikanın Sayın
Başkanı arasında başarılı bir görüşme
gerçekleşmiştir. Bu görüşmenin, bölgemizde öteden beri çok can
kaybına neden olan ve etrafımızdaki ülkelerin iç
barışı için bir tehdit oluşturan terör faaliyetleri
bakımından anlamlı ve ümit verici sonuçlar
doğurmasını bekliyoruz; insani, ahlaki ve adil gelişmeler
bakımından da yine aynı şekilde birtakım sonuçlar
doğurmasını ümit etmek istiyoruz.
Bu ziyaret sırasında, FETÖ terör örgütü
elebaşı, Washington Postta diplomatik bir dille, NATOnun gelecek
hafta yapacağı toplantıya atıfla, NATOnun yani bir askerî
örgütlenmenin Türkiyeye vaziyet etmesi gerektiği, Türkiyeyi
birtakım belli istikametlerde zorlaması gerektiği şeklinde
bir makale kaleme almıştır.
NATOnun yapısı ve karakteri bellidir, bir
ittifak örgütüdür. Ülkelerin iç ilişkilerine yönelik böyle bir
çağrı, esasen 15 Temmuz 2016da yaşanan darbe girişiminin
mahiyetine ve bu işgal hareketi olarak gerçekleştirilmek istenen,
aziz milletimizin direnişiyle akim kalmış teşebbüsün
içeriğine ilişkin de bu makalenin bizatihi kendisi, makaleyi kaleme
alan kişinin ve çevrenin ne tür düşünceler içinde olduklarına
dair fikir verici nitelikler taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunlara dikkat
etmek, diplomatik bir kılıfa sarılmış olan
işgalci niyetleri ve uluslararası alana yaslanmaya çalışan
karanlık terör örgütünün yüzünü görmeye bizatihi bu makalenin bile kendisinin
nasıl anlamlı bir örnek teşkil ettiğini görmek gerekir diye
düşünüyorum.
Gençlik Haftasındayız. Türkiye genç bir
nüfusa sahip. Gençlerimizi geleceğe hazırlamak hepimizin görevi.
Eğitim çok önemli bir unsur ama hep eğitim lazım şeklindeki
bir değerlendirmeyi de doğru bulmam. Gençlerimizin yani Türkiyenin
geleceğinin hazırlanması bakımından bütün kurumlara,
bütün çevrelere, bu ülkenin sokaklarına, caddelerine, sivil toplum
örgütlerine, elbette siyasi partilerine, herkese görev düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu Sayın
Bostancı.
Buyurunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çok
teşekkür ediyorum.
Gençlerimizin özgürce, güvenlik içinde Türkiyenin
istikbalini daha ilerilere taşıyacak bir öz güven ve cesaretle
kendilerini yetiştirmeleri ve geleceğe hazırlanmaları
bakımından toplumun bütün kesimlerine görev düştüğünün
bilincindeyiz. Biz AK PARTİ olarak gençlerimizin siyasette seçme ve
seçilme haklarına kavuşmaları bakımından önemli
değişiklikler yaptık. Siyaset mühim bir mecradır. Bunun da
yine bu doğrultuda gençlerimizin geleceğe hazırlanmasında
ve Türkiyeye ilişkin, kendilerine ilişkin sorumluluk sahibi
olmalarında çok önemli bir rol üstleneceğini düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak Süper Lige çıkan
Sivasspor ve Yeni Malatyaspora başarılar dilediklerine ve Mardin
Milletvekili Gülser Yıldırım ile Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sağlık durumlarıyla ilgili yetkililerle
konuşacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Süper
Lige çıkmayı garantileyen Sivasspor ve Yeni Malatyaspora
Başkanlık Divanı olarak başarılar diliyoruz.
Sayın Ahmet Yıldırımın
cezaevindeki 2 sayın milletvekilimizin sağlık durumuyla ilgili
olarak ifade ettiği hususla ilgili olarak ilk verdiğim arada ben de
ilgileneceğim, yetkililerle konuşacağım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Altay, İç Tüzükün
58inci maddesine göre geçen birleşim tutanağında yer alan bir
beyanın düzeltilmesi konusunda söz talebiniz olmuştu.
Buyurunuz, size söz veriyorum.
Süreniz üç dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 16/5/2017
tarihli 92nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
(x)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde işlerin
nasıl yürüdüğü malumdur. Orta yerdeki bir Anayasa, yürürlükteki
kanunlar ama onun ötesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ve
bununla beraber oturmuş, oluşmuş teamüller.
Sayın Başkan, dün burada yapılacak
oylama öncesinde Anayasa ve Adalet Karma Komisyonunun usulüne uygun
teşekkül etmediğinden bahisle bu oylamanın Genel Kurulda
yapılamayacağını iddia etmiştim ancak bunu yaparken
Komisyonun usulüne uygun nasıl teşekkül etmediği konusunda bir
hususu eksik bıraktığımı sonradan gördüğüm için
58e göre söz talep ettim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, komisyon üyeliklerine siyasi partiler kendi gruplarının
sayısal büyüklüğüyle orantılı olarak düşen
kontenjanlarını seçimle ya da merkezî değerlendirmeyle
belirlerler ve bildirirler. Bugüne kadar, bu bildirimlerden sonra
-yanlış biliyorsam Başkanlık beni düzeltsin- hiçbir
milletvekilinin komisyon üyeliği bir grubun yazısıyla,
şifahi talimatıyla sona erdirilmemiştir. Anayasa ve Adalet Karma
Komisyonunda Sayın Kadir Koçdemirin başına gelen bu hâl çok
manidardır, çok anlamlıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
teamüllerine aykırıdır. Kaldı ki siz, oturumu yöneten
Başkan olarak dün bu konuya dikkat çektiniz ve teamüllere aykırı
olduğunu siz de beyan etmek suretiyle tutanaklara geçirdiniz.
Buradan muradım şudur: Bunlar doğru
şeyler değil. Ben, her vesileyle kanunların hiç
çiğnenmemesi gereken bir yer varsa oranın Türkiye Büyük Millet
Meclisi olduğunu hep söyleyegeldim. Bir siyasi planlamadan kaynaklı olarak
bir partinin -bu başka parti de olabilir, Milliyetçi Hareket Partisiyle
ilgili bunu söylemiyorum- Ya, bu komisyondan şu oylamayı rahat
geçirelim, şu milletvekilinin tutumu bizim rahat geçirmemize engel
olabilir. O hâlde biz onu çıkarıyoruz, onun yerine şunu
yolluyoruz. mantığı doğru bir mantık değil.
Burası ciddi bir ülke, bu Meclis ciddi bir Meclis.
Bunun, en azından bundan sonra yol
olmaması için, bir içtihat, bir teamül oluşturmaması için bu
konuşmayı yapmaya gerek duydum Sayın Başkan. Siz de dün
oturumu yönetirken bunun teamül dışı bir durum olduğunu
beyan ettiniz. Bunun, bu ve benzeri olayların bundan sonra
yaşanması teker teker milletvekillerinin buradaki hakları
bakımından önemli bir sıkıntıya yol açar,
milletvekillerinin saygınlığına gölge düşürür diye
düşünüyorum.
Söz verdiğiniz için tekrar teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Altay konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
mensup bir milletvekilinin komisyon üyeliğiyle ilgili
konuşmuştur. Konu tarafımızdan da açıklanmaya muhtaç
bir hâle gelmiştir, izin verirseniz söz almak istiyorum.
BAŞKAN Açıklama gerekçesiyle kürsüden
söz veremem Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peki, buradan o zaman
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
eleştirim Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının uygulamalarına yöneliktir.
BAŞKAN Sataşma varsa, sataşma
gerekçesini söylerseniz değerlendireceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır, bunu sataşma
olarak kabul etmeye gerek yok yani önemli olan maksadın
BAŞKAN Mikrofondan, yerinizden söz vereyim
Sayın Akçay.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın geçen tutanak hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Altayın bahsettiği konuda,
tabii, biz de gerekli İç Tüzük çalışmalarını,
geçmişteki uygulamaları, teamülleri, hepsini inceledik. Geçmişte
uygulanmış veya uygulanmamış olması yani bir teamül
şeklinde
Önemli olan aykırı olup olmamasıdır. Hukukta
usulde paralellik kavramı vardır. Bu usulde paralellik ilkesinden
hareketle bir milletvekili komisyonda hangi şekilde, hangi prosedürle
görevlendiriliyor ise yine aynı usulle bu komisyondaki görevini bir
başka vekile vermek suretiyle veya komisyon üyeliğini
sonlandırmak suretiyle, grup talebi üzerine ve Genel Kurul kararıyla
karar verilebileceği görüşü hâkimdir. Fakat Sayın Altayın
sanırım bilmediği ve hatırlamadığı
şudur ki geçen haftaki o oylama esnasında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu da olumlu oy kullanmıştır. Bunu da hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, benim buradaki eleştirim Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, bu uygulamaya yönelikti.
İlaveten, böyle bir örneği yok diyorum
ben.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Her şeyin bir ilki
vardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla, Başkanlık kürsüsünden böyle bir komisyona
görevlendirme okunduğunda uygulamadır, teamüldür, bütün partiler el
kaldırır. Biz bu olayı şöyle zannettik: Sayın Kadir
Koçdemir komisyondan istifa etti, Milliyetçi Hareket Partisine düşen
üyeliğe Milliyetçi Hareket Partisi birini önerdi, burada okundu zannettik.
Burada bir bilgisizlik asla söz konusu değildir. Yapılan işlemin
bundan sonra yol olmaması bakımından bugün bu
tartışmayı yaptık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Geçen haftaki yapılan
işlemde herhangi bir yanlışlık görmüyoruz, İç Tüzüke
aykırı bir husus da söz konusu değildir. Bu da bir uygulama hâline
gelir, bu da bir teamül oluşturabilir Genel Kurul kararıyla.
Dolayısıyla, bir yanlışlık, bir uygulama hatası
olarak da görmüyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçmiştir Sayın Akçay.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Genel görüşme açılmasına ilişkin
iki, Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir
önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, bölgemizde
yaşanan olayların yarattığı veya yaratacağı
politik, ekonomik ve askerî risklerin bertaraf edilmesi için gerekli
politikaların tespit ve takibi konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada, özellikle bölgemizde meydana gelen
gelişmelerin bütün boyutlarıyla değerlendirilerek muhtemel
tehditler, siyasi, diplomatik imkân ve kabiliyetler ile uluslararası
anlaşmaların hak ve yükümlülükleri, bu sözleşmelerin ve
belirsizliklerin içerisinde barındırdığı risklerin
araştırılarak psikolojik eşiği zorlayan tehdit
algılamalarının toplumu irite etmesinin önüne geçmek ve tehdit
potansiyeli karşısında millî birlik ve bütünlüğün diplomasinin
en önemli güç kaynağı olduğu gerçeğinden hareketle
alınacak tedbirler ve oluşturulacak politikaların belirlenmesi
için Anayasanın 98'inci maddesi ve İç Tüzükün 102 ve 103'üncü
maddeleri gereğince genel görüşme açılmasını arz ve
talep ederiz.
1)
Mustafa Mit (Ankara)
2)
Erkan Akçay (Manisa)
3)
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
4)
Baki Şimşek (Mersin)
5)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
6)
Arzu Erdem (İstanbul)
7)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
8)
Celal Adan (İstanbul)
9)
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
10)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
11)
Mustafa Kalaycı (Konya)
12)
Ümit Özdağ (Gaziantep)
13)
İsmail Ok (Balıkesir)
14)
Zihni Açba (Sakarya)
15)
Muharrem Varlı (Adana)
16)
Nuri Okutan (Isparta)
17)
Kamil Aydın (Erzurum)
18)
Mehmet Günal (Antalya)
19)
Atila Kaya (İstanbul)
20)
Kadir Koçdemir (Bursa)
21)
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
Dünyada ve bölgemizde meydana gelen gelişmeler
kamuoyunda endişe yaratmaktadır.
Rusya Federasyonu Başbakanı Medvedev'in
üçüncü dünya savaşı metaforu, huzursuzluğu daha da
artırıcı boyutlar taşımaktadır. Bölgedeki çok
yönlü istikrarsızlık istikametleri, diplomatik çabaları ve
çalışmaları akamete uğratmaktadır. Diplomatik
imkânların kullanılmasında çekingen davranışın
sonucu olan durum, esasen, Suriye özelinde bütün Orta Doğu'yu içine
alacak, mevcutlarının yanına yenilerini de eklenerek sonu gelmez
zihnî çatışma alanlarını fiilî çatışma
alanına dönüştürme potansiyeline sahiptir.
Güney sınırlarımızı
belirleyen sınır çizgisinde başlayan tehdit ve riskler yeni bir
paradigma oluşturulmasını gerektirmektedir. Gelişmeler
sonucunda sınır güvenliğimizin başlangıç noktası
sınırda konuşlu top menzillerine çekilmiştir.
Irak ve Suriye'yi içine alan bir IŞİD
yapılanması, tanımlama zorlukları veya çekinceler yüzünden
akademik seviyede anlaşılabilecek, tartışılabilecek
teolojik konuların her seviyede İslam kamuoyuna açık bir
şekilde yapılması, fikrî alanda kaosa neden olmuştur.
Teo stratejilerin hedefi olan Orta Doğu,
Huntington'ın kategorize ettiği medeniyetin maverasıdır.
Uluslararası ilişkilerde ilkeler ve ideallere inanmanın
yanında, reel politik anlayışa sahip olma iddiası esasen
Immanuel Kant'ın uluslararası ilişkilerdeki idealizminin bir
politik ve felsefi illüzyon olduğu gerçeğini görememenin zihnî
bulanıklığı, kafa
karışıklığıdır.
Bölgedeki kamplaşmanın
doğuracağı sonuç, kazananı olmayan, mutlaka bölge
dışı bir güce muhtaç hâlde yaşamak zorunda olan bir Orta
Doğu coğrafyasıdır. Güneyimizde bütün sınır
hattında oluşturulmaya çalışılan PYD hattı Arap
coğrafyasından Türkiye'yi tecrit etmek, sonu gelmez Arap-Kürt,
Türk-Kürt çatışmasının zeminini hazırlamaktır.
Bugünlerde krize girmiş olan Türkiye-Rusya
ilişkilerinin sadece Suriye ekseninde değerlendiriliyor olması
rasyonellikten uzak bir tercihtir. Bütün münasebet alanlarının Suriye
denklemine hasredilmesi Rus duygusallığının
yansıması olsa gerektir. Türki cumhuriyetlerle olan münasebetleri
zehirleme potansiyeli açısından Türk-Rus münasebetlerinin
aklıselime evrilmesi gerekmektedir. Rusya'nın Türk hükümranlık
alanına saygı göstermesi dünya ve bölgesel barışın
tesisinde göz ardı edilemeyecek yegâne temel parametredir.
Kasr-ı Şirin Anlaşmasından beri
sınır ihtilafı yaşamadığımız
İranla esasen siyasi alana pek tekabül etmeyen terakkiye yönelik
rekabetin, Suriye ve Irak özelinde yukarıda zikredilen bloklaşma
eğilimleri karşısında fikrî, zihnî ve fiilî
çatışmaya dönüşme riskinin ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Kıbrısta toplumlar arası
görüşmelerin aldığı şekil, geldiği son aşama
eskiye nazaran Türk kamuoyunun ilgisini çekmemektedir. Türkiye'nin garantörlük
hakkından vazgeçmesi kara ve deniz olarak güneyimizin tamamen
kuşatılmasına neden olacaktır.
Yunanistan'ın ekonomik olarak iflas etmiş
olması, hâline bakmadan Ege Denizindeki Türk adalarını sessiz
sedasız işgal ederek defakto durum yaratması kabul edilebilir
değildir. Yunanistan'ın kendisi açısından gösterdiği
fiilî atağın zihnî arka planındaki şuurun, sahip
olduklarını korumada mütereddid olan yetkililerimizde
bulunmayışı hariciyemiz hakkında bizi
karamsarlığa sevk etmektedir.
Bölgemizde yaşanan bu olayların
yarattığı veya yaratacağı politik, ekonomik ve askerî
risklerin öngörülebilir hâle getirilmesi, bu risklerin ülkemizin imkân ve
kabiliyetleri muvacehesinde bertaraf edilmesi için gerekli politikaların
tespit ve takibi gerekmektedir.
2.- Ankara Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, Suriye
ve Iraktan iltica eden muhacirlerin sorunları ile ülkemizin bu nüfus
hareketi sonucunda karşı karşıya kaldığı ve
kalacağı problemler konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/10)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bölgemizde yaşanan olaylar sebebiyle zaman
zaman ülkemize bazen kitleler hâlinde bazen de küçük gruplar hâlinde iltica
talepleri vaki olmaktadır.
Son yıllarda
yaşadığımız ve hâlâ yaşamakta olduğumuz
Suriye ve Irak'taki istikrarsızlık sebebiyle ülkemiz büyük bir göç
dalgasına maruz kalmıştır. İnsani gerekçelerle ülkeye
kabul edilen mülteci (muhacir) kardeşlerimizin sorunları ile
demografik hareketliliğin ülkemiz üzerindeki sosyal, iktisadi, siyasi
etkileri ve sonuçları ile alınması gereken tedbirler için
Anayasa'nın 98'inci maddesi ve İç Tüzükün 102 ve 103'üncü maddeleri
gereğince genel görüşme açılmasını arz ve talep
ederiz.
1) Mustafa Mit (Ankara)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
4) Baki Şimşek (Mersin)
5) Mehmet Erdoğan (Muğla)
6) Arzu Erdem (İstanbul)
7) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
8) Celal Adan (İstanbul)
9) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
10) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) İsmail Ok (Balıkesir)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Nuri Okutan (Isparta)
17) Kamil Aydın (Erzurum)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Kadir Koçdemir (Bursa)
21) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
İmparatorluk bakiyesi olan ülkemiz, jeopolitik
konumu, tarihî tecrübesi, gelişmişlik düzeyi ve demokratik
yapısıyla dara düşenlerin ilk aklına gelen ülke olması
bize ahlaki, siyasi ve iktisadi sorumluluklar yüklemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bu ağır
mesuliyetin idrakiyle bölgesinde sulh ve sükûnun teminatıdır.
Aktüalitenin sıcaklığı asil milletimizin
fedakârlığının bugün için gerektiği biçimde idrak
edilmesini engelleyebilir. Türk milleti her zaman mazlumun yanında yer
almış ve yer almaya devam edecektir. Bunun bedeli ne ise dün
ödemiştir, yarın da ödeyecektir.
Bölgeyi dış güçlerin müdahalesi
istikrarsızlaştırmaktadır. Bu durum Orta Doğu
dışındaki bölgelerde dahi böyledir. Güneydoğu Asya, Afrika,
Orta ve Güney Amerika uzun yıllar istikrarsızlığı
yaşamıştır, yaşamaya devam etmektedir. Bu
sorunların oluşumunda ortak olan şey yabancı güçlerin bir
şekilde müdahalesidir.
Meydana gelen çatışma ortamından
kaçarak ülkemize sığınan 3 milyon civarındaki mülteci zor
şartlar içerisinde sadece hayatta kalma mücadelesi veriyor. İnsan
olarak yaşanan şahsi trajediler bir yana, bütün bir insanlık da
hayatta kalma mücadelesi vermektedir.
Suriyeli sığınmacıların
yaşadığı trajedi devam etmektedir. Suriye'de
çatışmaların bitirilmesi, yeniden yapılanma, çöken
altyapının tekrar kurulması ve nihayet, mültecilerin yerlerine
yurtlarına geri dönmesi bugün için tam anlamıyla belirsizdir. Bu süre
zarfı içerisinde bu insanların barınma , iaşe,
sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçları ile sosyal,
psikolojik, kültürel ihtiyaçlarının karşılanması
göründüğü kadarıyla bütün insanlığın değil büyük
Türk milletinin sorumluluğundadır.
Bu sebepten dolayı, ülkemize
sığınan kardeşlerimizin sorunları, yerinde yurdunda
olduğu zamandaki gibi, bugün daha yakın ve yakıcı bir
şekilde bizim sorunumuz olmuştur. Trafik ışıklarında
cam silmeye çalışan çoluk çocuk, naylon barakalarda veya bir apartman
dairesinde 30-40 kişilik gruplar hâlinde barınma ihtiyacını
karşılamaya çalışanlar, sağlık problemleri,
eğitim imkânından yoksun yüz binlerce çocuk, kaçakçıların
elinde ölüme gönderilen binlerce insan bizim sorunumuzdur.
Türkiye'nin hemen hemen her yerine
dağılmış durumdaki sığınmacıların
kendi ülkelerine geri dönmeleri veya gönderilmesi kısa zamanda pek mümkün
görünmemektedir.
Bu konunun araştırılarak muhtemel
sonuçlarının tespiti ile geleceğe yönelik politikaların
belirlenmesi, içinde bulunulan durumun olumlu ve olumsuz potansiyellerinin
belirlenmesi devlet aklı gereğidir.
Sayıları 3 milyon olarak ifade edilen
sığınmacıların ülkemize etkileri ve sonuçları
araştırılması gereken bir zarurettir. Tartışmalar
baskın olarak iktisadi etkiler açısından yürütülmesine
rağmen, iktisadi etkiler kadar önemli olan sosyal meseleler, kültürel
değişim ve dönüşümler ile yapılan evlilikler ve yeni
doğanlar; bütün bu etkilerin toplumda yaratacağı dalgalanmalar,
sosyal problemlerin yanında iç ve dış güvenlik problemi yaratma
kapasitesine sahiptir.
Yaşadığımız zaman dilimi
içinde Suriye ve Iraktan iltica eden muhacirlerin bütün sorunları ile
ülkemizin bu nüfus hareketi sonucunda karşı karşıya
kaldığı ve kalacağı problemlerin bütün boyutlarıyla
araştırılması, alınması gereken tedbirlerin
bugünden belirlenmesi gerekmektedir.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ve 21
milletvekilinin, fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/528)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak bu sorunların çözümüne
yönelik alınabilecek tedbirlerin ve yapılabilecek düzenlemelerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ile 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımla arz ederim. 09/02/2016
1) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
4) Mustafa Mit (Ankara)
5) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Zihni Açba (Sakarya)
8) Mevlüt Karakaya (Adana)
9) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
12) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
13) Erkan Haberal (Ankara)
14) Baki Şimşek (Mersin)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
17) Ümit Özdağ (Gaziantep)
18) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Şefkat Çetin (Ankara)
21) Muharrem Varlı (Adana)
22) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Karadeniz kıyılarında üretilen
fındık, bölge halkının ana geçim kaynağı ve
halkın gelirlerini belirleyen en önemli kaynaklardan biridir. Ticari
değeri yüksek olan fındık Türkiye'de Giresun, Ordu, Trabzon
illerinde tek tarım tipi olarak yapılmaktadır. Tarımsal
ürün ihracatımızda yaklaşık yüzde 15-20'lik payı olan
fındığın en önemli özelliklerinden biri, ülkemize
getirdiği döviz girdisinin tamamını millî kaynaklardan
sağlamasıdır.
Çiftçi Kayıt Sistemine göre Türkiye'de 43 ilde
fındık yetiştiriciliği yapılmasına rağmen,
ticarete konu olan yetiştiriciliğin tamamına yakını
Ordu, Giresun, Samsun, Trabzon, Düzce, Sakarya, Zonguldak, Artvin, Bartın,
Kocaeli, Kastamonu ve Rize illerinde gerçekleştirilmektedir. Türkiye
fındık üretimi için gerekli uygun hava koşullarına sahip
birkaç ülkeden biridir.
Türkiye fındık tarımında üretim
ve ihracat bakımından dünyada 1inci sırada yer almasına
rağmen, bu üründen hem vatandaşlarımız hem de devlet arzu
edilen ölçüde yararlanamamaktadır. Bu duruma neden olan sorunların
başında üretim ve fiyatlandırma politikalarındaki
yanlışlar gelmektedir. Fındık fiyatının
belirlenmesinde üretim miktarı önemli bir rol oynamakta, rekolte tahminleri
fındık üreticisinin eline geçecek parayı da önceden
belirlemiş olmaktadır. Fındık fiyatları Türkiye'de
belirlenememekte, AKP'nin fındık politikasıyla fındık
üreticileri değil, Avrupalı fındık alıcıları
ve alivreciler kayırılmaktadır.
Fındık üreticisinin bir diğer sorunu
ise girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı üretim maliyetini
karşılayamama endişesidir. Fındık üretim
maliyetlerinin en önemli unsuru gübreleme, ilaçlama ve toplatma
işçiliğidir. Kullanılan gübre, ilaç ve mazot fiyatlarına
yüksek oranlarda zam yapılması üretimi olumsuz etkilemektedir.
Fındık üreticileri destekleniyor gibi görünse de bu destekleme
politikaları küçük üreticinin tüccara ya da tefeciye
bağımlılığını ortadan kaldıramamıştır.
Küçük üreticiler serbest piyasanın çarpık işleyişi içinde
tüccarın insafına bırakılmıştır.
Fındık üreticisi her geçen gün yoksullaşmıştır.
Fındık üreticilerine alan bazlı gelir
desteği ödemesiyle tapulu bahçe sahiplerine gelir desteği
sağlanmış ancak büyük bir çoğunluğu az miktarda toprak
sahibi olan fındık üreticileri için bu destek yetersiz
kalmıştır. Sadece mülkiyet sahipliğine bağlı
destek sistemi bazı adaletsizlikleri beraberinde getirmiştir.
Fındık üreticilerinin karşı
karşıya bulunduğu diğer önemli sorunlar
şunlardır: Fındıkta periyodisiteye bağlı olarak
kendiliğinden oluşan maliyet ve ürün fiyatlandırma
yaklaşımının yerine bilimsel esaslar çerçevesinde destek,
garanti fiyat ve üretim planlama politikalarının hayata
geçirilememesi, fındık ağaçlarında oluşan
hastalıklar ve buna bağlı kalitesiz ürünün
yarattığı olumsuzluklar, don ve diğer doğal afetlere
bağlı verim düşüklüğü, üretilen
fındığın tamamını ihraç edebilecek
tanıtım ve pazar araştırma politikalarının
yetersizliği, üreticilere modern üretim teknikleri, budama, ilaçlama ve
gübreleme konularında yeterli teknik destek verilmemesi,
fındığın katma değeri yüksek bir ihraç ürünü hâline
getirilememesi, yöre insanının büyük kentlere göç etmesi, FİSKOBİRLİKin
yapısal sorunları, depolama kapasite ve şartları nedeniyle
bilinçsiz yapılan kurutma ve depolamadan kaynaklanan kalite sorunu.
Dünya fındık rekoltesinin
yaklaşık yüzde 75'ine sahip olmamıza rağmen, ülkemizde bu
stratejik ürün önemine uygun bir şekilde değerlendirilememekte, bu
üründen ekonomik ve sosyal açıdan yeterli fayda temin edilememektedir. Bu
çerçevede, Türkiye'de 5 milyondan fazla kişinin tek geçim
kaynağı olan fındığın ve fındık
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak bir çözüme
kavuşturulması zorunludur.
Sonuç olarak Karadeniz halkının ana geçim
kaynağı olan, Türkiye için hem ekonomik hem de toplumsal bir
değere sahip olan fındığın yerini tutacak başka
bir ürün bulunamayacağının farkına varılarak ve
kıymeti bilinerek fındık üreticilerinin sorunlarının
çözülmesine, sağlıklı bir fındık politikası için
alınacak önlemlerin tespitine ilişkin Meclis
araştırması açılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 12/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
KHKyla gerçekleştirilen ihraçların durdurulması ve
sağlık durumları kritik bir aşamada olan açlık
grevindeki 2 eğitimci başta olmak üzere hukuksuzca ihraç edilmiş
tüm akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 17 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
17/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/5/2017 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
(Muş)
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Mayıs 2017 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından
(4550 sıra numaralı) KHKyla gerçekleştirilen ihraçların
durdurulması ve sağlık durumları kritik bir aşamada
olan açlık grevindeki 2 eğitimci başta olmak üzere hukuksuzca
ihraç edilmiş tüm akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade
edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/5/2017 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde söz talep eden sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk söz hakkı Diyarbakır Milletvekili
Sayın Sibel Yiğitalp tarafından kullanılacaktır.
Buyurunuz Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce -biliyorsunuz, geçen pazar günü Anneler Günüydü-
öncelikle, Cizrede katledilen, cenazesi yedi gün boyunca sokakta bekletilen
Taybet İnan şahsında Berkinin annesi olan Gülsüm anneyi,
Silopide uykuda katledilen Furkan ve Muhammedin Nesime annesini ve yine,
ücretsiz kreş olmadığı için işe giderken
çocuklarını evde bırakıp yangında kaybeden
Kütahyalı temizlik emekçisi annenin Anneler Gününü kutluyorum, artık
annelerin ağlamaması ve ağlatılmaması üzerinden bir
ülke diliyorum.
Sözümü KHKlar üzerinden aldım ve annelerle
başladım ama bu KHKlar anneleri hem ağlattı hem de
ağlatmaya devam ediyor. Biliyorsunuz, 15 Temmuz darbe meselesi üzerinden
20 Temmuzda OHALlerle birlikte başlayan ve OHALin kendi yasal dayanağı
olarak oluşturulan KHKlar devreye girdi ve şu söylendi, dendi ki:
KHKlarla biz cemaatin devletteki, bürokrasi ayağındaki
sızmaları engelleyeceğiz, onlar üzerinde bir operasyon
yapacağız ve iki aylık bir süre içerisinde umuyoruz ki bunu
bitireceğiz.
Ancak KHKların aslında kendi içindeki
dengesine baktığınızda, bu itiraz edenler, muhalefet
edenler, cemaatin dışında tamamen itiraz etme potansiyeli
taşıyanlar da dâhil olmak üzere bir gecede binlerce, yüz binlerce
insan işinden oldu ve onlarca yıl emek veren, çaba gösteren, mücadele
eden akademisyenler bir gecede yine işlerinden oldu. Sorduklarında
şu söylendi Hükûmet tarafından: Biz FETÖye karşı bir
mücadele yürütüyoruz, cemaat üzerinden bir mücadele yürütüyoruz ve bu cemaatin
temizlenmesi gerekiyor. Cemaatin temizlenmesi için de buna
ihtiyacımız var. Dersiniz ki sanki 20 Temmuzda yeni bir hükûmet
göreve başladı; 15 Temmuz öncesine kadar başka bir hükûmet
vardı, başka bir siyasi parti vardı ve o siyasi partinin kendi
içinde terörle bağlantısı var ve o terörle
bağlantısını temizlemek için böyle bir uygulamaya
gidiliyor. Oysaki Hükûmet aynı Hükûmet, yasaları uygulayan yine bu
Hükûmet, iktidar olan bu Hükûmet ama kendisinden önce bir süreç
varmış gibi o sürecin kendisine yabancılaşan, kendisiyle
çelişen, kendisini hiçleştiren, kendisini yok sayan, aslında
gerçekte mantıken düşündüğünüzde kendisini yok sayan, kendi
pratiklerini terörize eden ve kendi pratiklerinde görev alanlar da dâhil olmak
üzere herkesi terörist olarak nitelendiren bir uygulamaya dönüştürdü.
Ama bu işin siyasi ayağına, bu
işin karar verici mekanizmasına baktığımızda
hiçbirini göremiyorsunuz. Bunun karşısına
baktığınızda ise itiraz edenler, az önce dediğim gibi,
itiraz etme potansiyeli taşıyanlar da dâhil olmak üzere bir gecede binlerce
insan, yüz binlerce insan görevinden alındı. Bunların içinde
özellikle KESKliler (Kamu Emekçileri Sendikası) yani emekçiler, kamu
emekçileri itiraz ettikleri için ve devlete, Hükûmete muhalefet ettikleri için
aynı uygulamaya maruz kaldılar ya özgürlüklerinden oldular ya
işlerinden oldular, hatta ve hatta yıllarca biriktirdikleri
birikimlerine bile bir gecede el konuldu, bütün hayatları ipotek
altına alındı. Bunu yaptıkları gibi, bununla birlikte
insanlar işsiz kalmakla, yoksul ve yoksunlaşmakla birlikte onlarca
insan hayatını kaybetti, intihar etti ve bu KHKlar ve OHALlerin
sonuçları olarak etti, bu ülkeyi yöneten Hükûmetin yönetememe krizinden
dolayı insanlar intihar etti. Bu ülkeyi yönetemeyen AKP bu kadar
insanın hayatına mal oldu. Bakın, öğretmen olan bir
vatandaşımız işinden olduğu için inşaatta
çalıştı ve daha üç gün önce bir iş cinayetine kurban
edildi. Yine bu Hükûmetin başarısız uygulamaları sonucu bu
pratikler gelişiyor.
Bunun dışında 378 barış
akademisyenimiz, onlarca yıl o kadar ağır emeklerle bir akademik
unvana gelen ve bu ülkenin yüz akları, bu ülkenin vicdanları olan
insanlarımız yine sadece itiraz ettikleri, muhalefet ettikleri ve
barış istedikleri için ihraç edilmiş oldu. Onlar sadece ihraç edilmedi,
aileleri, çocukları da mağdur oldu; sağlık haklarından
bile artık faydalanamaz hâldeler; pasaportlarına el konuldu, yurt
dışına gidemiyorlar, gidebilen öncesinden gitti ve büyük bir
beyin göçü de oluşturuldu. Yani bu ülkenin kıymetli beyinleri ve
değerli insanları, akademisyenleri, yüz akları, vicdanları,
maalesef, bu Hükûmetin başarısız politikaları sonucunda
yine siyaseti intikam aracı olarak kullanan AKP sayesinde işsizler.
Bu bir taraftan yapılırken diğer
tarafa baktığınızda -Fıratın batı
tarafında bu uygulanırken- kürdistanda neler yapıldı?
KHKlarla belediyelere kayyumlar atandı. O belediyelere atanan kayyumlar
çok rahat, keyfî şekilde, kendi isteklerini kendi yandaşları
için -ihalelerle- rant alanına dönüştürdü ve neler olduğunu bu
KHKlar sayesinde
KHKlar engellediği için göremiyoruz ama gün olacak, bu
KHKları uygulayanlar ve bu uygulamada sessiz kalanlar üç yıl sonra
veya beş yıl sonra halkın vicdanında mahkûm edilecek;
birileri de bunun itirafını yapacak, hatıralarında yazacak.
Bu dönemde, bu süreçte intihar edenlere, işsiz kalanlara ve yanı
başımızda, bağırsak duyacağımız kadar
yakın olan 2 akademisyen eğitimci arkadaşımızın
ölüm sınırında olmasına sessiz kalanlar da yine bu halkın
vicdanında yerini bulacaklar arkadaşlar.
Bunlar yapılırken KHKlara karşı
da yeni bir komisyon oluşturuldu, çok enteresan; 7 kişilik, hepsi
erkek ve tamamen AKPnin istediği ve kendisinin belirlediği komisyon
üyeleri, 7 kişi. Yüz binlerce ihraç var, karşısında 7
kişilik bir komisyon var. Bu komisyon kimlerden oluşuyor,
baktığınızda, tamamen Hükûmetin bürokrasi
ayağından getirdikleri 7 kişi. Bunlar nasıl karar
verecekler, bu yüz binlerce kişinin geri dönüşünü sağlayacaklar,
o bir muamma. Ama biz tahmin ediyoruz, tecrübe ettik, biliyoruz nasıl
olduğunu; birinin yakını olacak, birinin referansıyla gelmiş
olacak ya da birinin telefonuyla ya da kendisine göre kişisel
duygularıyla, kişisel yaklaşımlarıyla o yüz binlerce
insanın tekrar işine dönüp dönmeyeceğine onlar karar verecek. Bu
kadar kolaysa
Bu kadar kolay işten atılmak, bu kadar kolay işe
alınmak, insanların hayatını bu kadar ucuz görmek; bu mudur
bizim insana bakış açımız, bu mudur insanların
hayatına bakış açımız? Koca koca hayatlar gidiyor,
çocuklar geleceği göremiyor artık, karanlık bir ülkede
yaşıyoruz. Bakın, akademisyenler gibi değerli beyinler,
vicdanlar şu anda ihraç edildiler. Onların karşısına
koyduğunuz iyileştirmeye baktığınızda, 7 komisyon
üyesi, hepsi erkek ve nasıl bir uygulama yapılacağını,
bu insanların işe döneceğini söyleyecek bir durumları da
yok. İşsiz kalan, akademisyenler de dâhil olmak üzere, yüz binlerce
kamu emekçisinin çok büyük kısmı da kadın. 7 erkek komisyon
üyesinin karşısına binlerce kadın gidip nasıl kendini
ifade edecek? Burada sizin kadına nasıl baktığınızı
da aslında bu komisyonun oluşturuluş biçiminden görmek mümkün.
Şunu söylemek lazım: Bu süreç içerisinde,
hani 15 Temmuz öncesi başka bir AKP vardı ya, aslında aynı
AKP ama -böyle garip, anormal bir durum var gerçekten, trajikomik bir durum-
kendi uygulamasını hiçleştiren bir yaklaşım
izlediği için, beraber dertleştiği, aynı masada yemek
yediği, ortaklaştığı insanları bugün terörist
ilan ettikleri için açıkçası hangi AKPyle
konuşacağımı ben de bilmiyorum. Çünkü cemaatin neredeyse
devletin bütün alanlarına sızdığını ya da cemaat
üzerinden bir yapılanma olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Öyle ki
zamanında cemaatten izinsiz bir yerden bir yere gidilemezdi. Aynı
cemaat şimdi terörizm faaliyetleri yapanlar olarak
karşımızda görünüyor ama bu faaliyetleri yapanların,
yürütenlerin, o cemaat üyelerinin unsurlarını oralara yerleştirenlerin
hiçbiri, bu karar mekanizmasında yer alanların bir tanesi dahi
işinden olmadı, yargılanmadı, kriminalize edilmedi.
Aslında bir güç zehirlenmesi olduğunu söylemek mümkün, bir güç
zehirlenmesi var. Bu ülkede AKP, ne yazık ki yüz binlerce insanı
işsiz bıraktı ve yüz binlerce insanın ailesini de
mağdur etti -nereden baksanız 1 milyona denk gelecek kadar
mağdur insan sayısı var- ama bunlara dair yaptığı
hiçbir iyileştirme yok, iyileştirme yapmadığı gibi
ısrarla ve ısrarla, azimle, büyük bir çaba göstererek aynı
yanlışta devam ediyor.
Aynı şekilde devam edersek, aslında
anlatacak o kadar çok şey var ki... Burada her gün, mağdur olan
insanları anlatıyoruz, her gün, mağdur edilen, yakılan
yıkılan köyleri, işinden olan insanları anlatıyoruz.
Bir gün de AKPden biri gelip Gerçekten biz bu konuda yanlış
yaptık, bakın yüz binlerce insanı mağdur ettik, bununla
ilgili yapmış olduğumuz bu komisyon bu sebepten dolayı
oluşturuldu ve bu komisyonun görevi ve sorumluluğu bunlardır, bu
komisyonda bunlar olacak. deme gibi bir yüzleşmeyle karşı
karşıya değil. Öyle ki bu komisyon kurulduktan sonra artık
adaletin yargı mekanizmasıyla hiçbir ilişkimiz kalmıyor,
tamamen onların tasarrufunda oluşuyor ve tasarrufu ne gerektiriyorsa
ona karar veriyor. Bir de diğer taraftan baktığınızda
savcı, savcı hakkında gözaltı kararı veriyor; polis,
polisi tutukluyor; hâkim, hâkimi tutukluyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, buyurunuz
Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) -
...kimse kimseye güvenmiyor, bir bütün olarak güvensiz ve toplumu
muhbirleştiren, ajanlaştıran, birbirine kuşku duyan,
birbirini sevmeyen, birbirine nefret duygusuyla yaklaşan,
ötekileştiren, kutuplaştıran bir toplum yaratılıyor ki
bu toplum hepimizin, bu halklar hepimiziz. Bu halkların mutsuzluğu
bizim mutsuzluğumuzdur, halkın kendi içindeki iç
barışı bizim barışımızdır. Eğer
bugün halklar arasında iç barış yoksa burada bizim hiçbirimizin
söz söyleme hakkı da yoktur ve başta AKPnin söz söyleme hakkı
yoktur, mağdur oldum deme hakkı yoktur; yapamadım,
kandırıldım deme hakkı yoktur çünkü sorumludur, yönetendir
ve her türlü sorumluluktan da kendisi mesuldür. Bugün yargı
mekanizmasını siz siyasallaştırdınız ancak bu
yargı mekanizması gün olacak düzene girdiğinde de onlar sizi
yargılayacaklar. Burada da tutuklanan, aynı zamanda siyasi saiklerle
tutuklanmış olan eş başkanlarıma, milletvekili
arkadaşlarıma, belediye başkanlarıma ve bütün siyasi
tutsaklara, hepsine saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum.
İnanın ki biz mutlaka kazanacağız ve mutlaka
başaracağız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye, stratejik ve jeopolitik konumu nedeniyle
uzun yıllardan bu yana çeşitli terör gruplarının ve
ülkemizin gelişmesini, büyümesini istemeyen ve en önemlisi tarihteki
misyonuna tekrar kavuşmasından korkan çevrelerin hedefinde
olmuştur. Bu çevreler farklı dönemlerde farklı terör örgütlerini
kullanmış, bu terör örgütlerinin adı kimi zaman PKK, kimi
zaman FETÖ, kimi zaman DHKP-C, kimi zaman DEAŞ, kimi zaman
farklı isimler adı altında olmuştur.
Bu ülke yaklaşık kırk
yıldır ülkemizin genelini başta doğu ve güneydoğu
olmak üzere tehdit eden, binlerce insanımızın ölmesine, birçok
insanımızın yaşadığı bölgeyi terk etmesine
neden olan bir bölücü terör sorunuyla karşı
karşıyadır. Bugün hem bölge hem de çevre ülkelerde
yaşananlar bu örgütlerin dış mihrakların taşeronu
olduğu gerçekliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu
terör yapılarının farklı isimlerle devlete sızma
girişimleri, bölgede sözde öz yönetim kurma girişimleri, çukur
siyaseti ülkemiz açısından tehlikenin boyutunu bir kez daha ortaya
koymuştur.
Yine, diğer yandan, 17-25 Aralık sürecinde
yargı eliyle yapılmaya çalışılan darbe girişimi,
milletin kendi silahının millete çevrildiği, milletin Meclisinin
bombalandığı, 249 insanımızın şehit
edildiği, binlerce insanımızın yaralanıp gazi
olduğu 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ve sonrası ortaya
çıkan gerçekler FETÖ terör örgütünün ülkemiz için ne denli büyük bir
tehlike olduğunu ortaya koymuştur. Başta askeriye, emniyet,
adalette devlet otoritesinin dışında örgütlenen bu
yapının dış mihraklar ve şer odaklarıyla iş
birliği içerisinde Türkiye'nin birlik beraberliğini tehdit etmesi
çeşitli tedbirler alınmasını da doğal olarak elzem
hâle getirmiştir. Bu tehditler dikkate alındığında,
alınan tedbirlerin ülkemiz ve milletimizin geleceği
açısından önemi çok daha iyi anlaşılacaktır.
Şimdi, bizden önceki konuşmacı
arkadaşımız OHAL kapsamında yapılan ihraçlardan ve bu
ihraçlar kapsamında oluşan tabloyla ilgili kendi cihetiyle bazı
değerlendirmelerde bulundu. Önce şunu hatırlatmakta fayda var:
Bu ülkede durup dururken olağanüstü hâl ilan edilmedi, bu ülkede durup
dururken ihraçlarla ilgili böyle bir mekanizma işletilmesi söz konusu
olmadı. Bu ülkede 15 Temmuzda bir darbe girişimi oldu; millet
iradesini ayaklar altına almayı amaçlayan, bu ülkeyi bölmeyi,
parçalamayı, bu ülkede iç savaşı hedefleyen bir darbe
girişimi oldu ve bu Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partiler olarak bu
millet iradesine karşı yapılan girişime karşı
ortak bir tavır ortaya koyduk.
Bugün alınan tedbirler, olağanüstü hâl
uygulamasıyla başlayan tedbirler, ardından yine bir kanun
hükmünde kararnameyle birlikte terör örgütleriyle irtibatı ve
iltisakı olanların kanun hükmünde kararnameyle ihracının
önünü açan düzenlemeler. Şimdi nisan ayı itibarıyla bu süreçte
terör örgütleriyle mücadele kapsamında 24 kanun hükmünde kararname çıkarıldı.
Yine, bu süreçte durumun vahameti dikkate alınarak olağanüstü hâl
uygulaması 3 kez uzatıldı. Şu ana kadar FETÖ/PDY terör
örgütü üyeliği irtibatı ve iltisakı sebebiyle toplam 100.801
kamu görevlisi; PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri üyeliği ve irtibatı
ve iltisakı sebebiyle de toplam 2.784 kamu görevlisi, toplamda da 103.350
kamu görevlisi ihraç edildi. Yine, aynı dönemde, gerekli inceleme ve
soruşturma yapılarak göreve iade edilen kamu görevlisi
sayısı 32.692. Hâlen açıkta bulunan ve haklarında inceleme
devam eden kamu görevlisi sayısı 35.782.
32.692 kamu görevlisinin yapılan inceleme ve
soruşturma neticesinde görevine iade edilmiş olması bu sürecin
tek taraflı işlemediğini, bir yandan, yapılan incelemeler
neticesinde terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı olanlarla ilgili
bir ihraç mekanizması işlerken diğer yandan da yine aynı
mekanizma içerisinde yapılan itirazların değerlendirildiği
ve bu konuda haklı görülenlerin görevlerine iade edildiği bir
mekanizmanın olduğunu yapılan 32.692 iade de ortaya
koymaktadır.
Ama bütün bunlara rağmen, yanlış
işlemden dolayı, hatalı işlemlerden dolayı, eksik
işlemlerden dolayı bir kişi dahi eğer mağdur
edilmişse bunun sesine kulak vermek, bunun hukukunu korumak elbette ki
hepimizin ortak görevi. Anayasa, kanun hükmünde kararnamelerle yapılan
ihraçlarda yargı yolunun kapalı olduğunu açık ve net bir
şekilde ortaya koymakta ama buna rağmen, eğer bir tane dahi olsa
yanlış işlemden dolayı, hatalı işlemlerden
dolayı, eksik işlemlerden dolayı bir yanlış varsa o
bir kişinin dahi mağdur olmaması adına, hukuk
kurallarının tamamen işletilmesi adına Hükûmetimiz
tarafından son derece önemli bir adım atıldı. Bu
atılan adım, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme
Komisyonu kurulmasıyla ilgili kanun hükmünde kararnameyle yapılan
düzenlemedir. Bu düzenlemede, bütün bu ihraç edilenlerin kendi iç
mekanizması içerisinde yaptıkları itirazlardan bir netice
alamamaları hâlinde bu OHAL İnceleme Komisyonuna itiraz etme
hakkı tanınmakta. Bu İtiraz Komisyonu 7 kişiden
oluşuyor, iki yıllık bir görev süresi var ve bunun -malumunuz
olduğu üzere, dün kamuoyuna da yansıdı- Başkan ve üyeleri
belli oldu ki bunların çok önemli bir kısmı yargı mensubu,
tetkik hâkimi, Danıştaydan, Yargıtaydan, değişik
yargı kurumlarından gelen kişiler. Bu kurum, önümüzdeki günlerde
çıkartacağı usul ve esaslarla, nasıl işleyeceğiyle
ilgili yol haritasını kamuoyuyla paylaşacak. İhraç
edilenler buraya müracaatını yapacak, bunun neticesinde, yapılan
değerlendirme neticesinde haklı görülenler görevlerine iade edilecek,
atamaları Devlet Personel Başkanlığı tarafından
yapılacak ama terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı
olduğu noktasındaki değerlendirme devam edenlerle ilgili
reddedilecek. Bunlara karşı da idare mahkemelerine müracaat etme
hakkı tanındı. Yani bir yandan Komisyon işliyor, Komisyonda
kabul edilenler göreve iade edilecek, reddedilenlere yargı yolu
açılıyor. Ankara İdare Mahkemesine yapılan
müracaatların reddedilmesi hâlinde de yine bir üst yargı organı
olan Danıştaya müracaat etme hakkı tanınıyor.
Şimdi, bu HDP grup önerisinde, yargıya
müracaat etmeleri durumunda yeni delil sunamama ve savunma yapamama gibi bir
yaklaşım yapılmış. Bunun doğru
olmadığını bir kez ifade etmek istiyorum. Normal,
bağımsız yargıdaki yargılama usul ve esasları ne
ise bu ihraç edilenlerin yargıda açacağı davalarla ilgili de
aynı usul ve esaslar söz konusu yani delil de sunabilecekler, kendileri
veya vekilleri aracılığıyla kendilerini savunabilme
imkânına sahip olduklarını da özellikle buradan da ifade etmek
istiyorum.
Böyle bir komisyon 100 bini aşkın
kişiyi nasıl değerlendirecek? Bu konuda OHALle ilgili, OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname incelendiğinde bu OHAL Komisyonunun 7 kişiden
oluşacağı, bunun bir sekretaryasının
olacağı, sekretaryasına iş ve işlemlerin takibi
açısından istediği kadar, ihtiyaç olduğu kadar kadro
tahsisi yapılacağı da kanun hükmünde kararnamede açık bir
şekilde ifade edilmiş. Yani bu 7 kişilik Komisyon, bu işin
karar vericileri olan 7 kişilik Komisyon iş ve işlemlerini
belirlenen sekretarya üzerinden ihtiyaç olduğu kadar kendilerine kadro
tahsis edileceği ve bunların istedikleri kurumlardan ihtiyaç olan
bütün bilgi ve belgeleri almaya da hakları olduğu, yetkileri
olduğuyla ilgili düzenlemenin de kanun hükmünde kararnamede olduğunu
özellikle ifade ediyorum. Yani şundan ihraç edilenlerden terörle ilgisi
olanların mutlaka ödeyecekleri bir bedel olacak çünkü millet olarak biz 15
Temmuzda da, 15 Temmuz süreci sonrasında da millet olarak ciddi anlamda
bedeller ödedik. 250ye yakın şehidimiz var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaçar, mikrofonunuzu
açıyorum, tamamlayınız lütfen.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Millet iradesini hedef alan
terör örgütleriyle irtibatı ve iltisaki olanlar, onları finanse
edenler, üye olanlar, darbeyi destekleyenler, darbenin içinde olanlar elbette
bunun bedelini ödeyecek. Ama bunun dışında olup da bir
yanlış uygulamadan, hatalı uygulamadan mağdur olduğunu
düşünenler varsa bunlarda hukuk kurallarının tamamı
işletilerek kendilerinin hem bu komisyona müracaat etme, bu komisyonun her
türlü bilgi ve belge temin etmek suretiyle daha doğru karar verme
noktasında gereken düzenlemelerin yapıldığını,
burada reddedilmeleri hâlinde yargı yolunun açık olduğunu,
eğer idari mahkemelerde de bir netice alamamaları hâlinde
Danıştay yolunun açık olduğunu buradan ifade etmek
istiyorum.
Terör örgütleriyle mücadeleye devam edilecek ama bu
mücadelenin de hukuk çerçevesi içerisinde olacağını,
olduğunu buradan tekrardan hatırlatıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaçar.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
şimdi sayın hatip konuşmasını yaparken bir defa
şunu göz önünde bulundurmuş olsa araştırma önergemize daha
farklı bir pencereden bakabilirdi: İhraç edilenlerin kahir
ekseriyetinin ilk kez AKP iktidarı döneminde göreve
alındığını, yüksek mevkilerde görev alan idarecilerin
ise tamamının onların döneminde terfi ettirilenler olduğunu
göz önünde bulundurursak kendi partisinin bu paralel devlet
yapılanması ve bu örgütle iltisakı çok açık ortaya
çıkar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya?
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir diğer husus: Özellikle
önergemizin yanlı, taraflı olduğunu söyleyerek sayın
hatibimize açıktan sataşmada bulunmuştur. İç Tüzük 69a
göre sataşmadan söz talep ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey
söylemedi efendim. Nereden çıktı o?
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
şimdi ben Sayın Kaçarı dinledim, önergedeki bir iki cümleye
değinerek bunun doğru olmadığını ifade etti.
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) Evet.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aynen.
BAŞKAN Eğer kastınız buysa bu
bir sataşma değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bunun dışında bir
sataşma var ise ifade ederseniz değerlendireceğim ya da
Sayın Yiğitalp söylerse değerlendireceğim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, Sayın
Başkan, gerekçemiz okunursa ve benim az önce bir iki cümleyle ifade
ettiğim, KHKyla ihraç edilenlerin mağduriyetindeki
haklılığımız ortaya çıkar. Bunların
doğru olup olmadığı sayın hatibin subjektif
görüşüdür. Bizim yazdıklarımızın doğruluğu
sadece bir kişi tarafından belirlenmez, bu da açık bir
sataşmadır yani doğruluk sadece bir kişiye göre
belirlenemez. Bu anlamda araştırma önergemiz de töhmet altında
bırakılmıştır bu konuşmayla.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Yıldırım, biliyorsunuz ki İç Tüzükün 69uncu maddesine
göre, bir sataşma olması hâlinde ilgili milletvekili veya siyasi
parti grubu bu hakkını talep eder, birleşimi yöneten Meclis başkan
vekili de bu hakkı teslim eder ama sadece bir siyasal eleştiriye
dayalı ya da bu önergenin doğru olmadığına yönelik bir
iddia, bir görüşün ortaya konulması tek başına
sataşmayı oluşturmaz. Burada karşılıklı
görüşler ifade ediliyor, siz ya da Sayın Yiğitalp,
Halkların Demokratik Partisi Grubu bir görüş ortaya koyuyor; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu kendi anlayışı, görüşü
çerçevesinde o da bir görüş ortaya koyuyor. Mesele budur. Ben ne
Sayın Yiğitalpin konuşmasında bir sataşma gördüm,
öyle bir şey yoktu, Sayın Kaçarın konuşmasında da bir
sataşma görmedim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sadece iki kelime...
BAŞKAN Buyurunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yetersiz ve
taraflı kelimeleri kendi görüşünü beyan etmenin ötesinde sayın
hatibimize sataşmak için yeterli karine değil midir? Yetersiz ele
alma ve taraflı konuşma... Bu açıktan bir sataşma
değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Şöyle yapalım mı
Sayın Yıldırım: Bakınız, tutanağı
alalım, bu dediğiniz gibi bir şey var ise elbette
sataşmadan dolayı o hakkınızı teslim edeceğim;
birlikte inceleyelim, değerlendirelim, siz de bakın olur mu?
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ama, Sayın Yiğitalp talep
ederse yerinden 60ıncı maddeye göre söz verebilirim şu anda.
AHMET YILDIRIM (Muş) Önce bir tutanaklar
gelsin Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Yıldırım biraz önce
konuşurken KHK ile görevden alınanların iktidar partisiyle
ilişkisi ve iltisakı bulunduğunu ifade etti. AK PARTİ
2002den bu yana Türkiyede iktidar, iktidar olarak devlet organizasyonu içinde
yer alan çok çeşitli bürokratik kurumların yükselmesinde veyahut da
onlara ilişkin çeşitli işlemlerin yapılmasında iktidar
sorumluluğu çerçevesinde bir rolü var.
15 Temmuz darbe girişimi olmuş, 15 Temmuz
darbe girişimden sonra çete bağlantısı çerçevesinde
devletin içine nüfuz etmiş veya onunla bağlantılı
birtakım çevrelere karşı idari ve hukuki bir mücadele veriliyor.
Şimdi, bu mücadele verilirken geçmişte kastı, hukuki durumu
belli olmayan geçmişe doğru bir retrospektif bakışla böyle
bir iltisak kurulmasını bir kere reddederim; bu bir.
İkincisi: İktidar olan bir siyasi parti,
devletin organizasyonundan tutun, bürokratik kurumlardan serbest piyasaya kadar
birçok yere ilişkin karar alıyor, bağlantılar kuruyor,
elbette ihaleleri düzenliyor. Şimdi, bütün bu ilişki biçimlerini
ilişki ve iltisak olarak değerlendirecek bir mantığa
yaslanan bir suçlamada bulunuyor; bu, son derece yanlış ve hakkaniyet,
adalet duygusundan uzak bir değerlendirmedir.
Sonuçta, hâkimlere, savcılara ilişkin de
birtakım KHKyla görevden almalar
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kim atadı hâkim ve savcıları?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
nihayetinde
adliyeye intikal etmiş olan birtakım konular var, emniyete
ilişkin de var. Bütün bunları iltisak olarak görmek akıllara
seza bir durum olur!
Arz ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sataşmasına dair kaç örnek vereyim: Akıllara zarar bir durum,
mantığı sorgulanmalı
Açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Evet, Akıllara zarar durum.
nedeniyle size sataşma nedeniyle söz veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de ayağa
kalktım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKPnin, bu örgütle ilişki anlamında kendi partisinin dahi
tamamını ikna edemediği realitesi orta yerde dururken, bizim
yıllara sari bu paralel devlet örgütlenmesi ile AKPnin arasındaki
bariz ilişkiden imtina etmemiz mümkün değil.
Düşünün, bir örgüt düşünün, emniyet
bürokrasisinde 41 bin ihraç var; yargı bürokrasisinde, Adalet
Bakanlığına bağlı 9 bin ihraç var; orduda 16 bin ihraç
var; iş adamlarında var, farklı bakanlıklarda var, mülki
amirlerde var, her yerde var, taşeron işçisinde var, bir tek siyasi
iktidarda yok öyle mi? Bu örgüt kanser hücreleri gibi ülkenin her yerine
sızdı, bir tek AKPnin yerel yönetimlerine ve Meclis grubuna, genel
merkezine, il ilçe teşkilatlarına sızmadı öyle mi?
Kargaların gülebileceği bu iddialardan vazgeçmenin ve gerçekle
yüzleşmenin iktidar açısından da sağlıklı bir
duruş olacağına inanıyoruz.
Geçen hafta buradan bariz bir örnek verdim.
İktidarın kendisinin terörist ilan ettiği bu yapının
ve terörizmin arkasına nasıl
sığındığına dair bariz bir örnek verdim. Ahmet
Karaca, vekilliği düşürülen Nursel Aydoğan vekilimizin
iddianamesini hazırlamış ve şu anda 302yle
yargılanıyor, müebbetle yargılanıyor. Niye? MİT
tırlarını durdurma iddianamesini hazırladı. Aynı
şekilde, vekilimizi mahkûm eden 3 hâkim ihraç edilmiş. Şimdi,
siyasi iktidar bununla ilgili Başbakanlık tezkeresi
hazırlıyorsa terörizmin arkasına
sığınmış oluyor ve bu, paralel devlet
yapılanmasının yargı ayağının
yaptığı belki de ender işlerden biri 17-25 Aralık ve
MİT tırları iddianamesiydi diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Yıldırım, AK PARTİnin Meclis grubu ve yerel yönetimlerinin
bu terör örgütüyle bağlantılı olabileceğine ilişkin
bir akıl yürütme ve imada bulundu. Bu, açık bir sataşmadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Size demedi,
öyle demedi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de aynı
düşünüyorum Sayın Bostancı, bana da çakabilirsiniz yani.
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hukuk delil
ister.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Öyle mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Akıl
yürütmeyle, Orada var, burada var, AK PARTİde niye yok? Bu,
hakkaniyete, adalete, hukuka, yargıya dayalı bir akıl etme
biçimi de değildir. Eğer bildiğiniz bir şey varsa gelip
dersiniz ki: Falan kişinin, filan kişinin bu örgütle şöyle bir
bağlantısı var. Bunu ortaya koymadan bu tür genelleyici
suçlamalar doğru değil.
İkincisi: AK PARTİ, bu terör örgütüne
karşı mücadeleyi 17-25 Aralık tarihi itibarıyla 2013ten
beri sürdürüyor ve o zamandan beri kendisinin hem merkez yönetimini yani Meclis
grubu olsun siyasetle ilişkili başka kurumlar olsun il
başkanları olsun burada görev alanlar olsun mahallî idareler olsun,
bunlara ilişkin seçerken kesinlikle bu terör örgütünün sızma
girişimlerine karşı son derece yüksek bir dikkat ve seçicilikle
davranmış.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Valiyi kim atadı oraya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Dolayısıyla bütün bunları yapmış olan, negatif bir
selectionla kendini bu terör örgütüne karşı korumaya
almış bir siyasi heyete karşı akıl yürütmeye
dayalı Efendim, sizde yok mu? Varsa gelip söyleyeceksin, böyle ortaya
laf atmakla olmaz. Sayın Yıldırım bir şey biliyorsa
gelip söyleyecek.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii, tabii!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Görevidir
aynı zamanda, görevidir, görevidir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Söyleyeceğim,
şimdi söyleyeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Böyle
genelleyici laflarla olmaz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi
söyleyeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ayrıca
şunu unutmayalım: Bu terör örgütüne karşı AK PARTİ
iktidarı inanılmaz bir mücadele veriyor. Herhâlde yaralı bereli
bir yapı bu mücadeleyi veremez.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, KESK terör örgütü müdür?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Muradım gereksiz
bir polemik yaratmak değil. Hukuk delil ister. Bariz bir şey
söylüyorum: Şu Parlamento çatısı altında Darbe
Araştırma Komisyonu kuruldu. Sağ olsun iktidar partisinin
belirlemiş olduğu başkan ve üyeler tarafından darbenin
üstünün örtülmesi neticesine varıldı. Orada Komisyon üyemiz çok
açık bir şey sordu.
Bakın, somut bir delil veriyorum Sayın
Bostancı, somut bir örnek veriyorum. Delil istiyoruz. ByLock listesini
açıklayın. Neden açıklanmıyor? Ellerimizde diyor, sayı
veriliyor. Bu sayıyı açıklasınlar, bakalım hangi
partide ne kadar byLock kullanan ve bu terör örgütüyle ne kadar iltisaklı
milletvekili var, belediye başkanı var. Kim engelliyor? Siyasi
iktidar engelliyor. Kim açıklamıyor? Siyasi iktidar
açıklamıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
KHKyla gerçekleştirilen ihraçların durdurulması ve
sağlık durumları kritik bir aşamada olan açlık
grevindeki 2 eğitimci başta olmak üzere hukuksuzca ihraç edilmiş
tüm akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 17 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisi lehinde Ankara Milletvekili Necati Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yılmaz.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sevgili milletvekilleri; bugün burada HDP
grubunun özellikle OHAL sürecinde yaşanan ihraçlar ve bunların
sonuçlarıyla ilgili, gündeme gelen mağduriyetlerle ilgili bir
değerlendirmesini konuşacağımız önergesini
tartışıyoruz.
Sevgili milletvekilleri, 16 Temmuz bir darbenin, bir
darbe sürecinin sonuçlarını en acımasız şekilde
ülkemize yaşattı. Dönüp 12 Eylülle
kıyasladığımızda, 12 Eylülle ilgili ortak
değerlendirmemizin toplumun üzerinden geçen bir buldozer olduğunu
söylüyorduk, böyle bir tespitte bulunuyorduk. Şimdi dönüp
baktığımızda 12 Eylül ile 16 Temmuz darbesini, darbe
sürecini birlikte değerlendirip kıyasladığımızda
görüyoruz ki o günlere rahmet okutan, özellikle ihraçlar, mağduriyetler,
tutuklamalar, basın üzerinde oluşan baskılar, kapatılan
medya kuruluşları, tutuklanan gazeteciler, tutuklanan siyasetçiler,
sürgüne gönderilen siyasetçiler ve tüm bu mağduriyetler üzerinden
baktığımızda bu defa 16 Temmuz darbe süreciyle ilgili
söyleyeceğimiz söz tam bir toplumsal afettir, siyasal bir afettir.
Böylesine büyük, ağır tahribatlar yaratmış bu afet sürecinin
tüm mağduriyetlerini burada konuşmamıza imkân yok. Ancak burada
somut, 2 eğitimcinin artık yaşamlarını kritik bir
aşamaya getiren bir hak arayışına, bir seslenişine,
bir itirazına ilişkin değerlendirme üzerinden bu sürecin
tartışılmasını istiyoruz. Biliyoruz ki diğer
mağduriyetleri konuşsak günlerce bunları bitiremeyiz ve bu zaman
bizlere yetmez.
Sevgili milletvekilleri, biliyorsunuz
sayısı 150 binlere ulaşmış kamudan ihraç edilen kamu
emekçileriyle ilgili ve diğer mağduriyetlerle ilgili ne yazık ki
başvurulacak bir kanun yolu yok. Başvurulan makamların tamamı,
yargı makamlarının tamamı özellikle 23 Ocak 2017 günlü 685
sayılı OHAL Kararnamesiyle OHALde çıkarılan kararnamelere
ilişkin yargı denetiminin olmayacağını, bu
başvuruların sadece OHAL İnceleme Komisyonuna
götürülebileceğini söylüyor ve bu gerekçeyle bütün başvurular
reddediliyor. Dolayısıyla, aradan geçen bu on aylık süre
içerisinde tamamıyla bir hukuksuzluk, bir kuralsızlık, bir
keyfîlik ve bir denetimsizlik süreci işlendi. On ay içerisinde mağdur
olduğunu düşünen hiçbir yurttaşımızın
başvuracağı yasal bir yol yoktu. Şimdi, bu on ay içerisinde
mağdur olduğunu düşünen yurttaşlarımızın
başvurabildikleri bir sürecin olmadığı dönemi
tartışıyor ve konuşuyoruz. Dolayısıyla da bu on
aylık dönemi hatırladığımızda siz her demokrasi
dediğinizde, her hukuk dediğinizde bu dönemdeki mağduriyetleri
ve hukuksal denetim yollarının yokluğunu
hatırlayacağız.
Sevgili milletvekilleri, özellikle bu süreçte
insanların ihbar edeni belli olmayan, kimliği bilinmeyen,
asılsız, mesnetsiz, dayanaksız ithamlarla, kararnamelerin
aracılığıyla işlerinden, aşlarından yoksun
bırakıldığı bir süreci yaşadık ve bu
insanlar tümüyle işsizliğe, çaresizliğe mahkûm edildiler.
Hiçbirinin başvuracağı bir kanun yolu yoktu, bir bakıma
onları ölüme ve yaşam hakları üzerinden haklarını
aramaya mahkûm ettiler. Biliyoruz ki 17 Temmuzda 24 kanun hükmünde kararnameyle
100 binin üzerinde ihraç, 40 bin tutuklu ve asılsız iddialarla,
kimliği bilinmeyen kişilerin yaptığı ihbarlarla bir
dolu mağdur yaratıldı. Bu mağdurların bir çoğu
çaresizlik içerisinde yaşam hakkına son vermeyi bir çözüm yolu
olarak, bir hak arayışı olarak gördü. Türkiyeyi bu hâle bu
süreçte getirdiniz ve 5 bine yakın akademisyen, öğretim görevlisi
kürsülerinden koparıldı, öğrenciler bu kürsülerden
uzaklaştırıldı. Bu sürece ilişkin
itirazlarını söyleyen öğrenciler de tutuklandı ve onlar
şu anda cezaevlerinde mahkûm durumdalar. Ama biz biliyoruz ki asıl
mahkûmiyet insanların cezaevinde oluşu değil
düşüncelerimizi hapseden sınırlamaların
varlığıdır. O nedenle ben o üniversiteli gençlerimizi
Türkiyenin aydınlık yüzü ve asıl özgür düşünceli gençleri
olarak görüyorum.
Şimdi, biliyorsunuz -sabah Meclis Başkan
Vekilimiz söyledi- hemen 500 metre uzağımızda, Yüksel
Caddesinde, İnsan Hakları Anıtının önünde, 2
akademisyen, önce günlerce yaptıkları açıklamalarla, eylemlerle
dertlerini anlatmak istediler, haklarındaki suçlamayı öğrenmek
istediler; her gün yapılan gözaltılar sonrasında, sonuç
alamayınca bu defa açlık eylemine başladılar. Şimdi
günbegün eriyen bedenleri üzerinden haklarını aramak,
itirazlarını yapmak için çaba gösteriyorlar ve baskılar, yine
her defasında artarak devam ediyor. Ama ne yazık ki sizler
odalarınızdan 500 metre mesafeden bu sessiz
çığlığı duymadınız, duymak istemediniz ve
bir işkenceye dönüşen yaka paça tutuklanmalarını görmek
istemediniz. Akşamleyin evinize gittiğinizde,
çocuklarınızla beraber yediğiniz akşam yemeğinde
lokmaları ağzınıza götürürken onların eriyen
bedenlerini hiç aklınıza getirmek istemediniz. Ama siz ne kadar
kafanızı kuma gömseniz de bu çığlıkları, bu
itirazları yok saysanız da toplumun birçok kesimi dünyanın
birçok yerinden, ülkenin birçok yerinden bu eyleme destek veriyor. Sizler bu
tutumunuzu daha fazla ne kadar sürdüreceksiniz, bunu sormak istiyorum ve
eğer bu kadar yürekleriniz kör ve sağır olacaksa sizler
yaşıyor musunuz, bunu sorgulamanızı istiyorum.
Sevgili milletvekilleri, biliyoruz ki ülkemize
yaptığınız zulüm ve sıkıntı bunlarla
sınırlı değil. Ülkenin tüm mal varlığına,
tüm değerlerine göz koydunuz. Şimdi göz koyduğunuz şey
yaşam haklarımızın ta kendisidir. Bununla ilgili
insanlarımızı ciddi bir mağduriyete
uğratıyorsunuz ve onları yaşam hakları ve beden
bütünlükleri üzerinden terbiye etmek istiyorsunuz.
Sevgili milletvekilleri, size dönüp on yıllar
öncesini hatırlatmak isterim. TEKEL direniş eylemleri vardı
benzer şekilde. Orada da yakılan çadırlar, her gün polis
baskısına uğrayan eylemlikler vardı. Orada TEKEL
işçilerinin mücadele içinde ürettikleri, yeniden yeşerttikleri bir filozofun
sözünü sizlere hatırlatmak istiyorum: İktidar eğer hayatı
hedef almışsa hayat da iktidara karşı direnişe
dönüşür. Biz bu sözü unutmuyoruz. Siz de lütfen bunu unutmayın.
Eğer insanları bedenleri üzerinden, yaşam hakları üzerinden
terbiye etmeye kalkarsanız bu bir direniş olarak
karşınıza çıkar. Yine hatırlatmak istiyorum: Bütün
sistemlerin, bütün yönetimlerin, demokratik olsun olmasın birincil görevi
adaletli davranmaktır, adaleti çoğaltmaktır; değilse
yıkılmaya mahkûmdur ve bütün devletlerin birincil ödevi yurttaşını
yaşatmaktır, bu ödevden uzaklaşmamaktır.
Sevgili milletvekilleri, biliyoruz ki içinden
geçtiğimiz darbe sürecinde önce bedeninizin parçasına dönüşen
sonra ihanetine uğradığınız FETÖ süreciyle
hesaplaşmaktan zorlanıyorsunuz, üzerine gidemiyorsunuz. Burada
yapılan tartışmaların tamamı boş kalıyor
sayın grup başkan vekili. Dolayısıyla da her FETÖyü
kovaladığınızda kendi kuyruğunuzdan
yakalıyorsunuz ve bu açmazın, bu paradoksun içerisinde bu süreci
sorgulamak isteyen her muhalifi cezalandırmak istiyorsunuz, sesini
kısmak istiyorsunuz, asıl sorun burada. Ama yapmanız gereken tek
şey bu gerçeğinizle yüzleşmektir ve şunu hatırlatmak
istiyorum: Bu Mecliste birçok oylama yapıldı, bunların
birçoğu tarihe not düştü. İdamlarla ilgili oylamalar
yapıldı, insanlar el kaldırdı, karşı
çıktı. Onların hepsi tarihe not oldu ve şimdi o oyu
kullananlar, oylarına sahip çıkmak istemiyorlar. O babaların,
annelerin çocukları o duruşa sahip çıkmak istemiyorlar. Birazdan
burada yine bir oylama yapacaksınız. Bu oylamada ben sizleri insan
haklarına sahip çıkmaya davet ediyorum, ben sizleri hukuka sahip
çıkmaya davet ediyorum, ben sizleri yaşam hakkına sahip
çıkmaya davet ediyorum. Değilse, bu oylamada aksi bir tutum
sergilerseniz inanın ki çocuklarınız da size sahip çıkmayacak
ve sizler de bu kullandığınız oya sahip çıkmayacaksınız.
İnsan hakları herkese lazım, insan hakları hepimize
lazım.
Zaman zaman cezaevine gidiyoruz, o kumpas
davası içerisinde dahli bulunanların durumlarını görüyoruz.
Yine bu süreçte sorgulanacak, yine ziyaretlerimize gideceğiz birbirimizin.
Orada bunların muhasebesini yapmak istemiyorsanız gelin, burada
yapalım; gelin, o eylemin gerçekleştiği İnsan Hakları
Anıtının anlamına sahip çıkalım; gelin,
yaşama şans tanıyalım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ YILMAZ (Devamla) ...gelin, herkesin
suçlandığı, itham edildiği suçlamaları
öğrenmesini sağlayalım; gelin, hep beraber oy verelim, emek
kazansın...
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yılmaz.
NECATİ YILMAZ (Devamla) ...yaşam
kazansın diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde Osman Aşkın Bak, Rize Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun KHKlarla ihraç
edilenlerle ilgili vermiş olduğu Meclis araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20
Temmuz tarihinde yüce Meclisimizin onayıyla ilan edilen OHAL
kapsamında KHKlarla ihraç edilenlerle ilgili değerlendirme süreci
devam etmektedir. Bu süreçte 30 binin üzerinde kişi görevine iade
edilmiştir. Grubumuz adına konuşan Mahmut Kaçarın da ifade
ettiği gibi inceleme komisyonu kurulmuştur, bu Komisyon 7 üyeden
oluşuyor ve bu Komisyonun çalışma süresi iki yıl. Bu süreç
içerisinde kendisine verilen düzenlemeleri çıkarmakla ilgili olarak
yetkisi vardır, istediği kadar sekretaryasını
oluşturabilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Osmancığım,
düzenleme yapma yetkisi yok, dosyaları inceleme yetkisi var.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bu süreç hukuk
çerçevesinde, idari çerçevede devam edecektir. Burada, ihraç edildikleri zaman
iadeleri kabul edilmeyenlere, onlara da yargı yolu açılıyor ve
bu ihraç edilenler önce idare mahkemelerine başvurabiliyor, oradan da sonuç
alamazsa Danıştaya başvurabiliyor, delil sunabiliyor.
Dolayısıyla, hukuku işletmek bizim görevimiz.
AK PARTİ olarak, hain FETÖ şebekesiyle, bu
ülkeye kastetmek isteyenlerle, bu ülkenin bekasıyla uğraşanlarla
sonuna kadar mücadele edeceğiz. 15 Temmuzda bu millet şunu göstermiştir:
Bu millete kimse diz çöktüremez, bu millete kimse hesap soramaz; bu millet
kendi bekasını savunmakla yeterlidir, gereğini yapmaktadır.
Biz aziz milletimize güveniyoruz, aziz milletimizin bize verdiği
desteğe güveniyoruz. FETÖ terör örgütüyle, bu ülkeye hesap sormak
isteyenlerle sonuna kadar mücadele edeceğiz, hesabını
soracağız ama hukuk çerçevesinde, eğer bir kişinin
hakkı yeniyorsa da bunun takipçisi olacağız. Bunun için de
inceleme komisyonu kurulmuştur. Takip edeceğiz, görevimiz budur;
milletimize güveniyoruz, hukukumuza güveniyoruz.
Bu Meclis araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumu ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) ve
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 475) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükümet? Yerinde.
Komisyon raporu 475 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Şimdi, teklifin tümü üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım, önce siyasi parti gruplarına söz
vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
475 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere söz aldım. Muhterem heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
son yıllarda yeniden yapılandırma adı altında çok
sayıda yasa tasarısı veya teklifi getiriliyor. Bahse konu teklif
ve bazı alacakların yeniden
yapılandırılmasının yanı sıra maden, enerji,
bankacılık, kamu arazileri, motorlu taşıtlar ve benzeri pek
çok farklı alanda farklı kanunları değiştiren
düzenlemeler içeren bir torba kanun hüviyeti taşıyor. Torba kanun
konusunu daha önce her seferinde usul yönünden eleştirdik. Bu
eleştirilerimiz bugün de baki. 40 madde gelip 200 madde çıkan
tasarı ve tekliflerin olduğunu biliyoruz. Ancak bu teklif, ocak
ayında erteleme düzenlenmesini saymazsak son dokuz ay içinde getirilen
ikinci kapsamlı düzenleme. Giderek düzenleme aralıkları
sıklaşıyor. Olayları, gelişmeleri sebep göstermek
olayı açıklamıyor. Maalesef bu durum vergi adaletini bozuyor;
vergi ahlakı ve tahsilatı üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Sürekli
yapılandırma bekleyen bir mükellef profili oluşuyor. Vergisini
zamanında ödeyen mükellefe verilen teşvik zamanında ödemeyene
getirilen imkânlardan çok daha sınırlı. Vergisini zamanında
ödeyene yüzde 5 indirim -o da belli sınırlar içinde- ancak ödemeyene
çok kapsamlı düzenlemeler, otuz altı-altmış ay arası
taksitlendirme hakkı. Âdeta vergiyi zamanında ödememek teşvik
edilir hâle geliyor.
Usul yönünden: Bu teklif önce Komisyona 5 madde
olarak geldi. Sadece 15/6/2016 ile 31/12/2017 tarihleri arasında vergi ve
sosyal güvenlik borcu yapılandırması olarak gelmişti ancak
sonra genişletildi. Tecil düzenlemeleri ve avantajları ve bu konuda
Bakanlar Kuruluna verilen flu ve çok kapsamlı yetkilerle -maden, enerji,
bankacılık, kamu arazileri, motorlu taşıtlar gibi bazı
alanlar- eklenen düzenlemelerle kapsam bir hayli genişledi; önce 17, sonra
20 madde oldu. Kapsam neredeyse altından kalkılmayacak boyutlara
ulaşıyor.
Komisyonda Sayın Bakana ifade etmiştik.
Siz bir an önce teklifin yasalaşmasını istiyorsunuz çünkü
beklerse kapsamı altından kalkılmayacak boyutlara
ulaşır demiştim.
Komisyon görüşmelerinde AKP Grubu ile Hükûmet
arasında senkronizasyon problemi vardı.
Burada genel bir vergi düzenlemesi değil,
maalesef, yer yer adrese teslim hükümler var. Sadece 75 firmaya özel çözüm var
hem de vatandaştan devlet için toplanıp devlete ödenmeyen vergi,
ödenmeyen kamu alacakları.
Özellikle tecil konusunda Bakanlar Kuruluna
tanınan yetkilerin çok detaylı, somut kriterlerle
tanımlanması ve şeffaflıkla uygulanması ihtiyacı
var. Komisyon çalışmaları sırasında bir miktar bu
konuda düzeltme yapıldı ancak yeterli değil. Burada daha ileri
düzenleme yapma ihtiyacı var.
Teklifin gerekçesinde, 15 Temmuz darbe
girişiminin ekonomimizde yarattığı olumsuz yansımaların
bertaraf edilmesi hususu var. Sadece bu olsa çözme imkânı belki biraz daha
kolay olabilir ama yapısal problemler zaten ortada duruyor. Bu sonuç
sadece 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı bir sonuç değil,
aynı zamanda yapısal problemlerden de kaynaklanıyor. Maalesef
böyle bir problemli bir ekonomik ortamda kısa vadeli çözümler ve önlemler
problemleri çözmeyeceği gibi derinleşmesine, daha da içinden
çıkılmaz hâle gelmesine neden olabilir. Problem çözmeye devam edersiniz
ama meseleyi halletmiş olmazsınız. Yapısal unsurlar,
mekanizmalar ve uygulamanın birlikte düşünüleceği bir tasavvura
ihtiyaç var. Ekonomide, alınan tedbirlerde bir eksen
değişikliği gerekiyor. Bu, üretim ekonomisiyle ilgili olmalı.
Beklentileri iyi yönetmek gerekiyor. Bu tedbirler, maalesef, ekonomide beklenti
yönetimini bozuyor, ekonomik aktörleri rasyonel olmayan yerlere götürüyor,
günlük ihtiyaçlarını gidermeye odaklanıyor, uzun vadeli ve
stratejik bakmayı unutur hâle geliyor, unutturuluyor. İşine de
gelmiyor aslında Hükûmetin. Baktığınız zaman, orta
vadeli programdaki hedeflerin hiçbirine -bugün telaffuz edilmeyecek düzeyde-
yaklaşılabilmesinin mümkün olmadığını görüyoruz.
Esasen ekonomide bir üst akıl da beklememek lazım. Hükûmetin üzerine
düşeni ivedilikle yerine getirmesini bekliyoruz.
Biraz önce söyledim, ekonominin üretim bazlı
yeni bir eksene oturtulması şart. Vergi sistemi başta olmak
üzere, üretim, dış ticaret, enerji, bankacılık, kredi
mekanizmaları, kamu bankaları, imar sistemi ve teşvik rejiminde
ciddi reformlara ihtiyaç var. Dâhilde işleme rejimi hususunun mutlaka
gündeme gelmesi lazım, Türk sanayisini çökertmek üzere. Bu konuda bizlerin
öneride bulunabilmesi için en azından şeffaf olarak buradaki
datalara, rakamlara ulaşıp, inceleyip, nasıl bu işin
içinden çıkabileceğine dair Hükûmete önerilerde bulunabilmemiz
gerekli.
Bu alanlarda yapısal tedbirlerin bir an önce
devreye sokulması gerekli. Böyle, torbaya eklenen düzenlemeler, maalesef,
çözüm olmuyor; sorunu erteliyorsunuz ve büyütüyorsunuz, sıklıklar iki
üç senede bir olurken -böyle yapılandırma düzenlemesi getirirken-
sonra yıla iniyor, buradaki gibi de ne yapıyor? Yılda iki kere
olmaya başlıyor. Bu, problemi çözmüyor, daha derinleştiriyor.
Zaten kamu alacaklısı olduğunuz karşı taraf,
vatandaş veya şirket bu işi çözebilse, bitirebilse her sefer
bunu tekrar, yeniden yapılandırma gibi bir yola gitmezdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomi bir dengeler manzumesi. İç ve dış denge
ekonomiyi ayakta tutan iki temel ayak, biri bozulursa diğeri de bozuluyor,
ekonomide tek ayak üzerinde fazla mesafe almak mümkün değil. İç denge
bozulursa enflasyon da işsizlik de oluyor. Dış denge bozulursa
bunun sonucunda cari açık, döviz kurları ve büyümede
sıkıntı başlıyor. Bunların hepsi de birbirleriyle
karşılıklı etkileşim, ilişki içinde.
Bakıyoruz, ekonomide şu anda bu
hastalıkların hepsi nüksetmiş durumda. Büyüme Türkiye'nin
ihtiyaçlarının ve potansiyelinin çok gerisinde, yüzde 3 seviyesini
aşamıyor. Enflasyon, işsizlik almış başını
gitmiş, çift haneli rakamlara oturmuş ve orada yerleşmiş; öyle
bir kerelik falan yükselme değil, kalıcı olacağı
belli, zaten gözüküyor. İşsizlik oranı 2017 yılı
Şubat ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7
puanlık artışla 12,6 seviyesinde fakat Hükûmet ve açıklayan
bürokrasi Rakamlar nereden Hükûmete pozitiflik, bir artı getirir?
düşüncesiyle neyi söylüyorlar? Bir ay öncekine göre diyorlar. Demek ki
bu olay hakikaten sıkıntılı. Tarım
dışında işsizlik 2,1 puan artmış, yüzde 14,8 olmuş.
Genç nüfusta işsizlik oranı 4,7 puanlık artışla yüzde
23,3 olmuş. Tarım dışında benzer. Diğer taraftan
Hükûmet tarafından ekonomimizin en güçlü yanı olarak ifade edilen
mali disiplinden her geçen gün uzaklaşılıyor.
Sayın Bakanım, burada size takılmadan
edemeyeceğim. Hakikaten AKPnin en başarılı alan olarak
ifade ettiği mali disiplin zaman zaman yurt dışında da
övgüler aldığı bir olaydı. Siz bürokratken bu iş çok
iyiydi ama Bakan oldunuz, bu iş sıkıntıya düştü
Sayın Bakan.
Geçen, Komisyonda da görüştük, biliyorsunuz,
geçen Hazine nakit dengesini görüşmüştük. Siz geçmişe yönelik
bir şeyler ifade ettiniz ama daha dün, ayın 15inde ne
açıklandı? Siz bütçeyi açıkladınız, bütçe
rakamlarını. Biraz da onlara değinmek istiyorum. Hakikaten
üzerinde durmak lazım.
Esasen, 2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 5,4
milyar TL fazla vermiş bütçe. Şimdi, 2017 Ocak-Nisan döneminde 17,9
milyar TL açık var. İlk dört ayda bütçe dengesindeki bozulma eksi
yüzde 430. Şimdi, 2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 24,6 milyar TL
faiz dışı fazla verilmişken 2017 yılı Ocak-Nisan
döneminde 4,2 milyar TLye düşmüş. İlk dört ayda faiz
dışı bütçe dengesinde bozulma eksi yüzde 83. 2017 yılı
Ocak-Nisan döneminde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı
dönemine göre yüzde 9 oranında artmış. Ancak bütçe giderleri
yüzde 22,5 Sayın Bakan.
Nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri, maalesef,
bütçe dengelerinin hızla bozulmakta olduğunu gösteriyor. Siz,
hakikaten, bürokratken bunu sıkıyormuşsunuz. Bunda da
kısmen haklılık payı -tamamen demeyeyim ama- var. Maalesef,
şu anda bu işlerin iyi gitmediğini gösteren bir sonuç var.
Sorunun vergi affı ve yapılandırma gibi kısa vadeli geçici
tedbirlerle çözülemeyeceği, bu yönüyle vergi sisteminde ve kamu
maliyesinde yapısal reform ihtiyacının baş gösterdiği
aşikârdır.
Kamu mali disiplininin yanı sıra,
vatandaşı ve şirketleri vergi ödeyemez hâle getiren
sorunları bulup çözmek gerekir. Ben bu konuda samimi olduğunuza
inanıyorum ama çaresiz kaldığınızı düşünmek
istemiyorum çünkü vergi sistemi bozuk ve adaletsiz. Kayıt
dışı önlenemiyor, bilakis teşvik ediliyor. Vergi tahakkuk
tahsilat oranları pek iyi değil ÖTV ve KDV dışında.
Türkiyede kazançtan alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki
payı yüzde 30lar civarında seyrediyor. Vergi gelirlerinin
yaklaşık yüzde 70i tüketim ve işlemler üzerinden alınan
vergiler. Bu durum vergi adaleti bakımından çok sorunlu bir durum arz
ediyor. Vergi belli sektörlerin, kesimlerin ve harcamaların üzerine
yüklenmiş durumda. Bazı sektörlerde ekonomik faaliyetleri zafiyete
uğratacak noktaya gelmiş vaziyette. Sonra da sürekli aflar ve yapılandırmalar
çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. Üstelik bu şeklide tahsilat da
yapılamıyor. Otuz altı-altmış ay vadeye
yayıyorsunuz.
Bakınız, üst üste çıkarılan af
ve yapılandırma düzenlemelerinin vergi ve sosyal güvenlik prim
tahsilatlarını kayda değer bir şekilde
artırmadığı, tahakkuk tahsilat oranlarını da öyle
yükseltmediği görülüyor. Tahakkuk tahsilat oranları 2001de yüzde
91,4; 2004te 93 seviyesinde; onca yapılandırmaya rağmen biraz
gerileme var. Maliye Bakanlığı verilerine göre Temmuz 2016da
çıkarılan 6736 sayılı Yapılandırma Kanunu
kapsamındaki alacak asılları toplamı 158,4 milyar TL. Bahse
konu kanun kapsamında yapılandırılan alacaklar ise toplan
77,4 milyar TL olmuş. Özetle, yapılandırma kapsamına giren
borcun yalnızca yüzde 48,7lik kısmı ancak
yapılandırılabilmiş. Bahse konu
yapılandırmalardan elde edilen tahsilat ise 9,1 milyar TL yani
yapılan tahsilatın yapılandırılan borca oranı ise
hâlihazırda düşük bir seviyede.
Diğer taraftan, yeni kanun teklifi
kapsamına giren alacak asıllarının 6736 sayılı
Kanuna göre yapılandırılmamış alacak aslı olan
81 milyar TL de ilave edildiğinde toplam 135 milyar TL olarak
beklendiği Maliye Bakanlığı tarafından Komisyona
sunulan bilgilerde yer alıyor. Bu kapsamda, dokuz ay arayla iki yapılandırma
kanunu çıkartılmasına rağmen alacak asılları toplamında
anlamlı hiçbir azalmanın olmadığı ortaya
çıkıyor. Yapılandırmada deyim yerindeyse patinaj
yapıyoruz. Buradan da görüldüğü üzere, af ve yapılandırma
gibi bütçe disiplinini tehdit eden kısa vadeli geçici rahatlama
sağlamaya yönelik tedbirlerden ziyade ekonomideki yapısal
sıkıntılara çare olacak tedbirlerin uygulanma ihtiyacı
bulunmakta.
Son olarak, yapılandırılan
borçların önemli bir kısmı bankacılık sistemi
üzerinden ödeniyor. Kredi ve kartlarla bankacılık sisteminde
yaratılan kaynakların, kredilerin tüketime, yatırıma,
üretime gitmesi gerekirken devletin kasasına geri dönüyor borçlanmalarla.
Bir anlamda piyasadan parayı geri çekiyorsunuz, bir yandan da Merkez
Bankası piyasada likiditeyi artıran yeni enstrümanlar geliştirmeye
çalışıyor, mesela banka senetleri sistemi
tartışılıyor. Bu işler birbiriyle çelişmiyor mu?
Türkiye ekonomisinin sorunları
ağırlaşarak devam ediyor. Artan jeopolitik riskler, büyüme ve
yatırımlardaki sıkıntılı durum, düşüş;
döviz kurlarındaki hızlı yükseliş, işsizlik ve enflasyondaki
hızlı yükselme, özel sektör ve kamu kesiminin yükselen dış
borçları, giderek bozulmakta olan bütçe dengeleri, ekonominin artan
kısa vadeli dış finansman ihtiyacı, cari
açığın yeterince azaltılmaması ve
finansmanının güçleşmesi, turizm ve ihracat gelirlerinin
artırılamaması önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinde ciddi
adımlar atılması gereğini ortaya çıkarıyor.
Referandum sonrasında ülkemiz üzerinde
belirsizlik ve risk algılarının dağılmaya
başladığı ifade edilse de siyasette ve ekonomide
normalleşmeyi sağlayacak bir siyasi ve ekonomik iklimin bir an önce
oluşturulması gerekir. Şüphesiz, salt içerideki gelişmeler
değil dış dünyada ve bölgemizde yaşanmakta olan
gelişmelerin seyri de önem taşımaktadır. Dış
koşullarda hareket dinamiklerinin değişiyor olması, dünya
ekonomisinde kartların yeniden dağıtıldığı,
ilişkilerin yeniden tanımlandığı, buna uygun
ortaklıkların şekillendiği yeni bir döneme doğru
hareket edildiğini gösteriyor. Türkiye, dünya ekonomisindeki bu
dinamikleri de dikkate alarak güçlü bir aktör olarak yoluna devam etme
mecburiyetinde. Asgari müştereklerde şeffaf olarak bilgilerin
muhalefetle paylaşılması, kamuoyuyla paylaşılması
yeni çalışmalara baz teşkil edecek görüşlerin ortaya çıkması
açısından önemli.
Burada şunu ifade etmek istiyorum: Kanun
teklifini genel olarak desteklemekle birlikte, usul yönünden ve muhalefet
şerhimizde ifade ettiğimiz hususlar nedeniyle eleştirilerimiz ve
maddelere yönelik yaklaşım farklılıklarımız
çerçevesinde bazı kısımlarına da muhalefet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yeniden bir af yasasıyla karşı
karşıyayız. Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin bir maliye
bakanı bir rekor kırdı; dokuz ay önce bir af yasası
çıkarmıştık ve bir rekor olarak söylüyorum bunu, dokuz ay
sonra bir af yasasıyla daha sizlerin karşısına geldi, bu da
onun madalyası olsun diyelim, Sayın Maliye Bakanının ve
Hükûmetin tabii ki.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir önceki
af yasası ne zaman geldi? Buna bir bakalım. Bir önceki af yasası
darbe girişiminden yalnızca beş gün sonra bizim maillerimize
düştü yani Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin maillerine düştü. Ne
istiyordu? Esnaf zorda, sanayici zorda, çiftçi zorda; gelin, biz bu
borçları yapılandıralım. diyordu. Demek ki bu
yalnızca darbe girişimiyle ilgili değildi. Bu darbenin bir
hazırlık dönemi vardı yani çiftçiyi, esnafı, sanayiciyi dar
günde bırakan, vergisini ödemekte, primlerini ödemekte
zorlaştıran bir dönem vardı. Buna bir bakalım dedik, o
günlerde dedik. 26-27 Temmuz 2016da yani darbeden on bir gün sonra Komisyonda
Sayın Bakana dedik ki: Bir musibet atlattık, bir darbe
girişiminden geçtik ama bu darbenin bir hazırlık dönemi
vardı. Buna bir bakalım, bir öz eleştiri yapalım siyaset
kurumu olarak. Bu öz eleştiriyi yaparsak bir daha aynı hataları
yapmayız. O günlerde siyaset kurumunda bir uzlaşma havası
kısmen vardı, hani Yenikapı ruhu diyordunuz ya, o vardı.
Yenikapı ruhunda HDP yoktu ama biz çağrımızı şu
yönde yaptık: Siyaset kurumu tahribat aldı. Gelin, siyasete dönelim,
yaptığımız hatalara bakalım. Ne oldu da biz darbe
günlerine geldik ve darbe günlerinde ne oldu da toplum
çatışmalı, kutuplaşmalı bir döneme girdi ve bununla
beraber de esnafımız iş yapamadı, güven endeksleri düştü,
sanayici yatırım yapmaktan korktu, yabancı
yatırımcı çekildi, turistler gelmemeye başladı ve
ciddi bir kaotik döneme geçtik; bunlara bir bakalım. dedik. Buna
bakmazsak -aynen Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarındadır- siz bir
yıla kalmaz tekrar af yasası getirirsiniz. dedim Sayın Maliye
Bakanına. Benim bir yıl tahminim bile tutmadı, dokuz ay sonra
bir af yasasıyla daha karşımıza geldi.
Değerli arkadaşlar, gelin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak biz bu eleştiriyi yapalım. Sayın Maliye
Bakanına öz eleştiri çağrısını yapınca
hiddetlendi. Ben Çuvaldızı bana batır, iğneyi kendinize
batırın. dedim ama yok, iğneyi dahi kendine
batırmadı, direkt olarak bilindik cümlelerle HDPye dönük
saldırdı.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Bakana laf söyleme
ya!
GARO PAYLAN (Devamla) Oysa, hepimizin
sorumluluğu bu öz eleştiriyi yapmak, hepimizin sorumluluğu ama
maalesef, Sayın Maliye Bakanından tek bir cümle dahi duymadık öz
eleştiriye dair.
Bakın arkadaşlar, darbe dinamiği
nasıl gelişti? Buna bakmak zorundayız, buna bakmadığımız
sürece aynı hataları yapmaya devam ediyoruz. Darbe dinamiği 28
Şubat 2015 Protokolünden hemen sonra devreye geçti. Bir şekilde
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanı barış
masasını devirme konusunda ikna etti. Dedi ki: Çözüm mözüm yok. O masayı
da doğru bulmuyorum. Ondan sonra hepimize dönük saldırılar
başladı. Seçim günlerindeydik, 2015 Haziran seçimlerine doğru
gidiyorduk ve seçim günlerinde partimize dönük onlarca saldırı oldu.
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaşın 30
metre uzağında bombalar patladı Diyarbakırda seçime iki
gün kala. O günlerde sürekli çağrılar yaptık Mecliste, Meclis
dışında. Bir dinamik devrede. dedik, Bir el ülkemizin
barışına, huzuruna kastediyor. dedik ve Şunu da çok iyi
biliyoruz -ben çocuktum belki ama- 12 Eylül 1980 darbesinde de diğer
darbelerde de bir hazırlık dönemi vardı. dedik, Gelin, bu
hazırlık dönemine bakalım. dedik. Ancak, ideolojik anlamda
mevzubahis Kürt sorunu olduğunda, mevzubahis Alevi sorunu olduğunda,
mevzubahis Ermeni sorunu olduğunda, maalesef, darbeci anlayış da
mevcut siyasi iktidardaki anlayış da çok kolay manipüle edilebiliyor
ve maalesef aynı politikalar sürdürüldü.
Müstafi Başbakan Sayın Ahmet
Davutoğluna Ceylanpınarda 2 polisimizin katledildiği günlerde
bir istihbarat gitti. Dediler ki: 2 polisimizi Kandilden gelen talimatla
öldürdüler. Biz hemen dedik ki: Bu işte bir iş var. Gelin, bu
işe bakın. Mecliste de hemen önerge getirdik, Gelin, bu işi
araştıralım. dedik, Çünkü bu işin faili olarak belirlenen
o 3 kişiyi tutuklayan savcı da hâkimler de bir yapının
üyeleri. dedik. Nitekim, darbe girişiminden sonra bunlar çıktı,
hem savcısı hem hâkimi FETÖ üyesi çıktı. Aynı zamanda,
Sayın Ahmet Davutoğluna istihbaratı veren üyeler de FETÖcü
çıktılar ve o gün uçaklara talimat vermişti müstafi
Başbakan Gidin, Kandili bombalayın. diye ve o günden beri
huzurumuz da yok barışımız da yok kaosumuz da var maalesef.
Ondan sonraki günlerde pek çok suça yol verildi;
Suruçta insanlarımızı katledenlere yol verildi, Ankarada 103
insanımızı paramparça edenlere yol verildi devlet içindeki bu
çete tarafından ama siz sessiz kaldınız. Havalimanı
saldırısı yapanlara yol verildi. Bütün bunlar darbenin
hazırlık dönemleriydi. Ve o günlerde toplum müthiş bir
huzursuzluk atmosferine girdi, güven endeksleri düştü, insanlar harcama
yapmamaya başladılar, yatırım yapmamaya
başladılar, turistler gelmemeye başladı ve bununla beraber
Sayın Maliye Bakanının da kapısında dizildiler Biz
vergilerimizi ödeyemiyoruz, bize bir yapılandırma.
Darbeden önce Maliye Bakanı hazırladı
bu yapılandırma ve af yasasını, darbeden hemen sonra, sanki
darbe sebebiyleymiş gibi Plan Bütçe Komisyonuna getirdi ve sizlerin
huzurundan geçirdi ama maalesef bir öz eleştiri yapmadan bütün
bunları yaptı. Bir öz eleştiri yapamadık arkadaşlar.
Bütün bu darbe hazırlık dönemine Türkiye Büyük Millet Meclisi
bakmadı. Bakmadığı için aynı hataları yapmaya
devam ediyoruz.
Darbeden önce, darbeci anlayışın
Meclise getirdiği dokunulmazlıkların kaldırılması
önerisine maalesef AKP de CHP de MHP de destek verdi ve siyaset kurumuna büyük
bir darbe vuruldu. Darbecilerin yapacağı anlayışı
maalesef sizlerin elleriyle yaptılar arkadaşlar ve bu
anlayış bugüne kadar da devam ediyor ve öz eleştiri yapamadığımız
için bugüne kadar da bu anlayışla, bu anlayışın
suçlarıyla devam ediyoruz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, af yasasına neden
gerek olur? Çünkü esnafın, çiftçinin, sanayicinin işleri bozulur,
Maliye Bakanının kapısına gider Benim vergimi
yapılandır. der. Bunu düzeltmenin yolu nedir? Hani, demokratik
toplumlarda yolu nedir? Demokrasiyi geliştirmektir. Biz panzehrini de
söyledik 26 Temmuz 2016da bunu görüşürken Maliye Bakanına, Gelin
demokrasiye dönelim, gelin barış dönemine dönelim, gelin öz
eleştiri yapalım, bu kutuplaşma, kamplaşma ikliminden vazgeçelim.
dedik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oradan besleniyor
bunlar, nasıl vazgeçecek.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama siyasi
anlayış, maalesef, bir hedefi varmış, tek bir derdi
varmış AKPnin, onu başkan yaptırmak derdi
varmış. Bunun için neye ihtiyacı vardı? Kutuplaşma,
kamplaşma derinleşsin, siyasetçiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri hapsedilsin, gazeteler üzerinde baskı kurulsun,
basın-yayın, medya kuruluşları kapatılsın,
yargı üzerinde vesayet kurulsun, herhangi bir ters karar veren herhangi
bir yargıç görevden alınsın. Bu anlayış tesis edildi
ve 1 Kasım seçimlerinde maalesef, tabii, bütün bu sessizlik içinde iktidar
istediğini aldı, çatışmadan, kutuplaşmadan
istediğini aldı ama bu bir Pirus zaferiydi, ülkemiz ciddi bir kaosa
girmişti. Bu yüzden bugün af yasasını getiriyorsunuz Sayın
Maliye Bakanı.
Daha sonra devam ettiniz başkanlık
referandumuna kadar kutuplaşmaya, kamplaşmaya, kayyumlar atamaya.
Belediyelere kayyum atadınız, vekillerimizi tutuklamaya devam
ettiniz, basın-yayın, medya kuruluşlarını kapatmaya
devam ettiniz. Evet, referandumda da kıl payı da olsa, mühürsüz
zarflarla istediğinizi aldınız ama ülkemiz huzurunu kaybetti,
barışını kaybetti, sanayicimiz yatırım yapma
isteğini kaybetti, turistler hâlâ gelmiyorlar ama siz onu başkan
yaptırmak için gerekli referandumu geçirdiniz.
Bu muydu hayal ettiğiniz gerçekten,
yalnızca bu muydu? AKPyi bunun için mi kurmuştunuz ey
arkadaşlar? Kuruluş önergenizde ne vardı? Biz Türkiyeyi
demokratikleştireceğiz. Herkes eşit olacak. Herkes hukuk sistemi
önünde güven içinde hissedecek. Meclis hepimizin güvencesi olacak. Basın
özgür olacak. demiştiniz ama derdiniz bu değilmiş ya da
birilerinin derdi bu değilmiş, yalnızca davul da tokmak da bende
olsun, kimse beni eleştirmesinmiş. Aha da bunun sonucu af yasalarıdır
arkadaşlar. Toplumda güvensizlik had safhada ama siz onu başkan
yaptırma derdindesiniz. Bravo size, AKPnin de iddiası buraya
kadarmış.
İçeride bütün bunları yaptınız,
peki, dış politika? Biliyorsunuz, Türkiyenin esas yakıcı
meselesi Suriye politikası. Suriyeden 3 milyon misafirimiz var, mülteci
var. Sebebi sizlersiniz. Bununla ilgili de bir öz eleştiri
yapmadınız. Bakın, Anadolu ve Mezopotamya halklarına
sınırlar çekildi ama bu sınırlar sunidir yani
Türkiye-Suriye sınırının bu tarafında da o tarafında
da Araplar da, Türkmenler de, Kürtler de, Süryaniler de, Ermeniler de
yaşarlar. Bütün bunların eşitlik içinde hissedeceği bir
iklimi yaratırsak Suriye meselesini biz çözeriz. Gelin bu yola girelim.
dedik ama dinlemediniz, bildiğiniz yolda devam ettiniz. Bakın sonuca,
bugün Amerikanın ve Rusyanın bölgede hüküm sürdüğü bir
anlayışla karşı karşıyayız. Oysa biz size ne
önermiştik? Gelin, bu meseleye Türkiye öncü olsun, bölge halklarına
güvence versin. dedik ama siz bugün neyle meşgulsünüz? Suriye sınırına
duvar örmekle meşgulsünüz. TOKİye ihale veriyorsunuz, Suriye
sınırına duvar çekiyor. Tek yaptığınız
şey bu. Türkiyenin yoksullarından topladığınız
vergilerle, Sayın Bakan, Suriye sınırına duvar
çekiyorsunuz. Hiç merak etmeyin, o duvarları bizler yıkacağız,
Türkiyenin halkları yıkacak çünkü sınırın o
tarafında da bu tarafında da aynı halklar yaşıyor ve
hepimizin içinde hissedeceği bir demokrasiyi Suriyede de Türkiyede de
hep beraber kuracağız.
Değerli arkadaşlar, biraz da yasanın
içeriğinden bahsedeyim. Şimdi, bu af yasasını getiriyor ya
Sayın Maliye Bakanı, komisyon tutanaklarında var, Bir daha
gelmesine gerek kalmayacak. dedi. Niye? Bir mekanizma getiriyormuş, bu da
bir yapısal reformmuş. Ne olacak? Bundan sonra Maliye içinde
komisyonlar olacak, sıkıntıya girenler o komisyona
başvuracak, vergisi yapılandırılacak. Kim yetkili olacak?
Maliye Bakanı.
Şimdi, bugün seçilmiş bir Maliye
Bakanımız var, Türkiye insanlarının oylarıyla
seçilmiş Maliye Bakanımız var, Meclisten güvenoyu
almış bir Maliye Bakanı var. Beş yıl sonra eğer
ki bu Anayasa sistemi devreye geçerse bir Başkan olacak, seçilmemiş
bir Maliye Bakanı olacak, atanmış bir Maliye Bakanı,
Meclisin güven oyunu almamış birisi olacak ve ona bir sanayici
gidecek Benim 5 milyar TLlik vergi borcum var, dardayım, referansım
da Başkandan, benim şu borcumu yapılandır. diyecek
seçilmemiş Maliye Bakanına. Ne olacak? Partinin yanında olan,
partiyle beraber olduğunu hissettiren sanayicinin vergisi yapılandırılacak,
olmayanlar yapılandırılmayacak. Bu iş böyle olmaz -benim
desteklediğim bir uygulama- ama bir vergi ombudsmanlığı
getirelim dedik. Vergi ombudsmanlığı
Gerçekten, özerk bir
yapılanma olsun ve başvuranlara objektif bir şekilde, gerçekten,
Türkiye ekonomisine katkısının devam etmesi için vergiler
yapılandırılsın, o kurumlar ayakta kalsın dedik ama
Maliye Bakanına dinletemedik. Her şeyde olduğu gibi partizanca
bakış burada da hâkim oldu ve yetki Maliye Bakanına verildi.
Yani partili Cumhurbaşkanı, dün seçtiğiniz partili yargı,
bir süredir belirlediğiniz partili basından sonra vergi
yapılandırmasında da bundan sonra partili bakan karar verecek.
Yani oraya biat edenlerin vergisi yapılandırılacak, etmeyenlerin
yapılandırılmayacak. Bu muydu hayal ettiğiniz acaba
arkadaşlar?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Başkan karar
verecek, Başkan.
GARO PAYLAN (Devamla) - İçerikte önemli bir
konu daha var: Biliyorsunuz, Enerji Bakanlığından ruhsatlar
alınıyor yatırımlarla ilgili; hidroelektrik santraller,
rüzgâr santralleri, güneş enerjisi santralleri ve bununla ilgili de ihaleye
giriyor yatırımcılar ve bu ihale
karşılığında bir teminat ödüyor. Diyor ki: Ben
Karadeniz yaylalarında HES yapacağım, bunun için de size teminat
yatırıyorum. İhaleye giriyor, teminatı
yatırıyor. Ey vatandaşlar, Millet Meclisi üyeleri; şimdi
gelen bu önergeyle diyor ki: Bu işleri yapamayanlar, Karadeniz
yaylalarında o derelere ket vuracaklar, orada direnişle
karşılaşanlar bu yatırımları yapamadıysa
gelsinler bana, ben onların teminatlarını iade edeceğim
veya vazgeçmişse bir yatırımcı ben teminatı iade
edeceğim. Devletin teminat sisteminin altına dinamit koyan bir
düzenlemedir arkadaşlar. Biliyorsunuz, elektrik dağıtım
ihalelerinde de vazgeçenler oldu, teminatları yandı. Bilirsiniz,
başka pek çok ihalede teminat bırakılır, eğer ki
yatırımını yapamazsa teminat yanar ama bu önergede
enerjiyi, herhâlde, bilmiyoruz Sayın Enerji Bakanının özel bir
durumu mu var, neyse getirmiş bu yasayı, diyor ki: Ben,
yatırımcıma vazgeçerse teminatlarını iade edeceğim.
Çok büyük paralar var arkadaşlar burada ve pis kokular var. Gelin bu
maddeyi geçirmeyelim derim.
Bir de, arkadaşlar, yapılandırma
neden hep sanayiciye veya esnafa? Bakın, Türkiyenin milyonlarca
insanı şu anda kredi kartı borçlarıyla karşı
karşıya. Evet, bankalar bunları yapılandırıyor
ama yüksek faizlerle yapılandırıyor. Bu önergedeyse
yıllık kaçla yapılandırıyor biliyor musunuz
sanayicinin vergisini? Ve o vergi nedir, onu da söyleyelim: Emanet vergilerdir
yani gelir vergisinden kaynaklanan bir vergi yok. Katma değer vergisi,
stopaj ve SSK primleri, bunlar emanet vergilerdir. Bunları alıyor
sanayici, yatırmıyor, onları biz
yapılandırıyoruz. Yüzde kaçla yapılandırıyoruz?
Yüzde 4le yapılandırıyoruz. Enflasyon kaç? 12-13. Yani
sanayiciye böyle bir teşvik var ama milyonlarca kredi kartı borçlusu
var, milyonlarca pek çok borcu olan vatandaşımız var. Neden
bunlara bir yapılandırma yapmıyoruz? Neden onların
gelirlerini artırıcı tedbirler düşünmüyoruz? Neden hep
yalnızca sanayiciye yani büyük oranda zenginlere yapılandırma
yapıyoruz? Evet, sıkışık durumda olan esnaflar varsa
elbette yapılandırma yapalım ama bir de ödeyenler var,
ödemeyenler var. Kredi kullanıp ödeyen sanayiciler var Aman benim
devletle başım belaya girmesin. diyen, bir de Nasıl olsa
Maliye Bakanı on ayda bir yapılandırma çıkarır.
deyip, kredi almayıp vergisini ödemeyen ve bunu bir kredi gibi kullanan
yatırımcılar, sanayiciler var. Neden bunlara bir ödül sistemi
yapıyoruz arkadaşlar? Neden yüzde 4le
yapılandırıyoruz? Büyük bir yanlışın içindeyiz,
gelin bu konuda da geri adım atalım derim. Bir ölçek koyabiliriz,
küçük esnafa, küçük sanayiciye, KOBİlere yapabiliriz ama büyük
sanayicilere bu yapılandırmanın yapılması büyük bir
yanlışlıktır. O açıdan, bir ölçek
konulmasını da önerebiliriz.
Değerli arkadaşlar, maliye
politikasında ciddi bir gevşeme var. AKP iktidarı,
yıllardır işçiden, emekçiden alınan dolaylı vergilerle
yani yalnızca bizim harcamalarımızdan alınan vergilerle
ciddi vergiler topladı ve bu vergilerle maliye çıpasını tutturdu
büyük oranda ama şimdi maliye çıpasını gevşetiyor ve
bu anlamda hormonlu bir büyüme ortaya koyuyor.
Bakın, ilk çeyrek büyümeleri gelecek, yüzde 3e
yakın, yüzde 3 civarında büyüme gelecek. Neyle gelecek? Hormonlu
büyümeyle yani Vergiyi ödeme, borçlarını
yapılandırıyorum. Bu para piyasada kalıyor tabii ki, bazı
aflar da söz konusu ve bunlarla beraber piyasada bir para hareketliliği
var. Ama ne oldu? Erteliyoruz değil mi? Peki, bu arada biz yapısal
reformları yapmazsak
En birinci yapısal reform nedir? Ülkenin
barışıdır, huzurudur. Hukuk devletidir hukuk devleti, en
birinci yapısal reform. Basın özgürlüğüdür basın
özgürlüğü arkadaşlar. Seçilmiş milletvekillerinin
özgürlüğüdür yapısal reform. Bunları yakalamazsak, huzur
iklimini yakalamazsak, emin olun, bu hormonlu büyüme ülkede kansere yol açar.
Gelin, bu yollardan vazgeçelim derim arkadaşlar.
Biz, bu yasaya büyük oranda destek veriyoruz az önce
bahsettiğim çekincelerle ama bütün bunların temel bir yasa
çerçevesinde görüşülmesini öneriyoruz, enerji yasasının da vergi
yasasının da acil bir gelir vergisi sistemiyle görüşülmesini
öneriyoruz.
O açıdan, hepinize önerim: Gelin, bu maddeleri
geri çekelim, ilgili ihtisas komisyonlarında tekrar görüşelim, daha
kapsamlı yasalarla ülkenin barışına, huzuruna,
refahına hizmet edelim derim arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zekeriya Temizel, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Temizel, aynı zamanda
şahsınız adına da konuşma talebiniz vardır. Bu
nedenle, her iki süreyi de birleştiriyorum.
Süreniz otuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 475 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Ancak teklif üzerinde konuşmaya başlamadan
önce, büyük Çerkez sürgününün ve emperyal oyunlarla vatan kaybeden tüm
halkların acılarını yüreğimizde hissettiğimizi ve
bu acıları çekenlerin huzurunda da saygıyla
eğildiğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugünkü kanun
görüşmelerine size çarpıcı gelecek bir cümleyle başlamak
istiyorum: Sizi belki şaşırtacak ama şu anda biz 475
sıra sayılı Teklifin görüşmelerine başlarken
aslında görevimizi ihmal ediyoruz. Bizim, Anayasa'nın öngördüğü
çok önemli bir görevimiz daha var. Birazcık detaylandırarak anlatmak
zorundayım, çünkü tarihe not düşmek zorundayım.
Biliyorsunuz, ülkemiz 15 Temmuz 2016dan beri
olağanüstü durumlar yaşıyor. Olağan dışı durumlarda
olağan hukuk sistemlerinin yeterli olmayacağını biliyoruz.
Özellikle de rejimin karşı karşıya kaldığı
tehditlerin bertaraf edilebilmesi için olağan dışı
yöntemlere başvurma gereksinimi duyulabileceğini sadece biz
değil, bütün demokratik ülkeler anayasalarına yerleştirmek
suretiyle kabul ediyorlar. Yani olağanüstü yönetimlere neden olan olaylar
karşısında ivedi önlem ve kararlar alınmasına olanak
veren olağan dışı yöntemler uygulanabileceğini
baştan kabul ediyoruz. Ancak unutulmaması gereken husus, olağan
dışı durumlarda uygulanan yöntemlerin de demokratik anayasal
düzenin korunması, kişi hak ve özgürlüklerinin sürdürülebilir bir
şekilde korunması için yapıldığıdır. Yani
biz bu yöntemleri Anayasa'mızı korumak, kişi hak ve
özgürlüklerine sahip çıkmak için uyguluyoruz. Bunun geçici bir dönem
olduğunu, bu geçici dönem sonucunda da yeniden normal düzene
geçeceğimizi varsayarak yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, olağanüstü
dönemlerin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olduğuna göre,
olağanüstü yönetimlerin de kaynağını Anayasada bulan,
anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı
organlarının denetimde varlıklarını sürdüren
düzenlemeler olması gerekiyor. Kısacası, denetim
dışında kalan herhangi bir işlemi olağanüstü hâl
durumlarında bile hiçbir anayasa kabul etmiyor; denetim içerisinde olacak.
Bu nedenle, olağanüstü hâl, yürütme organına önemli yetkiler
vermenin, hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde kısıtlamanın bir
mantığı olmuş oluyor ve sonuçta bu rejim, hukuki bir rejim;
altını çiziyoruz. Bu hukuki rejim kaynağını da
Anayasadan aldığına göre, bizim buradaki
uygulamalarımızın Anayasaya ve İç Tüzükümüze uygun
olması gerekiyor. Hâlen yürürlükte olan Anayasamızın 121inci
maddesinin üçüncü fıkrasında -olduğu gibi okumak için kâğıdı
elime aldım- diyor ki: Olağanüstü hal süresince,
Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı
konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî
Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin
süre ve usul, İçtüzükte belirlenir. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 128inci maddesi ne diyor? Anayasanın 121 ve 122
nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve
İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için
koyduğu kurallara göre ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer
kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce,
ivedilikle en geç otuz gün içerisinde görüşülür ve karara
bağlanır. diyor. Komisyonlarda da bu en geç yirmi gün içerisinde
görüşülüp karara bağlanacak, komisyonlarda yirmi gün içerisinde
konuşulup karara bağlanamıyorsa doğrudan Meclis Genel
Kuruluna inecek.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın hükmü
bu, İç Tüzükün hükmü de bu. Peki, bizim yaptığımız
ne? Bizim yaptığımız ne? Şu anda olağanüstü hâl
kararnameleriyle ilgili Meclis bütün görevlerini yerine getirdi, bitirdi mi? 24
tane kanun hükmünde kararname çıktı. 24 tane kanun hükmünde
kararnamede 800e yakın madde ihdas edildi, düzenleme yapıldı.
Bu maddelerle ilgili olarak, sadece 2 kararname dışında Meclis
Genel Kurulunda görüşülen, konuşulan herhangi bir şey var
mı? Hani, olağanüstü yönetim usulleri, hukuku dışlayan
keyfî yönetimler anlamına gelmezdi? Olağanüstü yönetimler anayasal
yönetimlerdir, hukuku dışlama hakkını veya hukuku
dışlama özgürlüğünü taşıyan veya bunu içeren düzenlemeler
değildir. Hani, Anayasanın 121inci maddesine göre OHALde
çıkarılan kanun hükmünde kararnameler OHALin gerekli
kıldığı konularda çıkartılırdı? Bu da
Anayasa hükmü. Yani diyor ki Anayasa: Olağanüstü hâl hâlinde kanun
hükmünde kararnameler ancak olağanüstü halle ilgili olarak
çıkartılabilir. Olağanüstü hâlle ilgili olmayan kararnameler,
kanuni düzenlemeler olağanüstü hâl kararnamesi sayılmaz, normal
kararname sayılır. Anayasada bu hüküm de var.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önceliği, bu kararnamelerin görüşülmesi. Meclis, bu kanun hükmünde
kararnameleri görüşmemekle, hem İç Tüzük hem de Anayasa ihlalinde
bulunuyor. Bunu net bir şekilde iddia ediyorum, bir defa daha söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu durum, hem
Anayasaya hem de İç Tüzüke açıkça aykırılık
oluşturmaktadır ve Meclis görevini açıkça ihmal etmekte, görevi
ihmal suçu işlemektedir. Olayımız budur. Meclisin bu görev
ihmali nedeniyle kurunun yanında yaşların da çıra gibi
yanmakta olduğu, insanların ciddi anlamda artık mağduriyetlerden
ölümlere yattıkları bir karmaşa söz konusu iken, bunları
görüşmek, düzeltmek ve Meclis tarafından denetlemek söz konusu iken
biz oturduk şu anda yeniden vergi kanunu görüşüyoruz, madenleri ne
şekilde birleştirip de kimlere nasıl
dağıtacağımızı konuşuyoruz. Bu, görev
ihmalidir. Bunu kabul etmememiz gerekir. Anayasamızda o hüküm duruyorsa,
İç Tüzükümüzde bu hüküm hâlâ duruyor ise bunların daha önce de
uygulanmamış olması kesin olarak bir mazeret olmaz. Bu 813e
yakın madde düzenlemesinin içerisinde, kanun hükmündeki kararnamelerde
321e yakını olağanüstü hâlle doğrudan ilgili değil.
Öyle düzenlemeler yapılmış ki
Örneğin üniversitelerde araştırma
görevlisi kadrosunda bulunanların kadrolarının öğretim
yardımcılığı kadrosuna dönüştürülmesini kanun
hükmünde olağanüstü hâl kararnamesiyle yapmışız. Cazibe
merkezleriyle ilgili düzenlememizi olağanüstü hâl kararnamesiyle
yapmışız. İşsizlik sigortası prim borçlusu
kurumların taşınmaz mallarının borçlarla takası
konusunu olağanüstü hâl kararnamesiyle yapmışız. At
yarışları lisanslarının Varlık Fonuna devrini
olağanüstü hâl kararnamesiyle yapmışız. Şans
oyunlarına ilişkin Millî Piyango İdaresine ait lisansın
Türkiye Varlık Fonuna devredilmesini OHAL kararnamesiyle
yapmışız. Ön ödemeli konut satış sözleşmeleriyle
ilgili düzenlemeyi, bir daha tekrar edeyim, ön ödemeli konut satış
sözleşmeleriyle ilgili düzenlemeyi olağanüstü hâl kararnamesiyle
yapmışız. Kış lastiği kullanımıyla
ilgili düzenlemeyi olağanüstü hâl kararnamesiyle yapmışız.
Muhtarların sigorta primlerinin hazineden karşılanmasıyla
ilgili düzenlemeyi OHAL kararnamesiyle yapmışız.
Değerli arkadaşlar, okusam yarım saat
bunları okumam gerekiyor. Bütün bunların hepsi aslında -ona
yetki alındıktan sonra tabii ki, yetkili olunması
koşuluyla- olağan hâl hâlindeki kararnamelerle ya da kanunlarla
yapılacak düzenlemeler ve bu düzenlemeler yapıldıktan sonra da
bu düzenlemelere karşı Anayasaya aykırılık, hak
ihlalleri, eşitsizlik vesaire gibi konularla bunların denetime de
tabi tutulması gerekiyor. Olağanüstü hâl kararnameleri daha sonra da
hüküm ifade edecek, gelecekte de hüküm ifade edecek konularda bu düzenlemeleri
yapmak suretiyle aslında Anayasaya aykırı olarak düzenleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
olağanüstü hâl kararnamelerinde bu tür hükümlerin olmaması
gerektiği konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Anayasa Mahkemesine
gitti. Anayasa Mahkemesi 148inci maddeye atıfta bulunarak dedi ki:
Olağanüstü hâl kararnameleri, usul ve şekil yönünden
Anayasanın denetimine tabi değildir. Hâlbuki o dilekçenin
içerisinde Anayasa Mahkemesinin geçmişteki içtihatlarının hepsi
yer alıyordu ve şu söyleniyordu: Olağanüstü hâl
kararnamelerinde olağan hâli ilgilendiren ve gelecekte de hüküm ifade
edecek düzenlemeler varsa ve bu düzenlemeler mekân, zaman, yer itibarıyla
olağanüstü hâl kararnamesiyle düzenlenmeyi gerektirmiyorsa, bu takdirde
bunlar olağanüstü hâl kararnamesi hükmü sayılmaz ve olağan hâl
kararnameleri gibi yani normal kararnameler gibi Anayasa denetimine tabi olur.
Anayasanın içtihadı buydu. Bununla ilgili tam 4 tane karar
verilmişti geçmişte. Kararların her birisinin
numaralarını burada teker teker yazdım: 1990/25, 1991/20,
1992/36, 2003/28. Bütün bu kararların hepsinde çok net bir şekilde
olağanüstü hâl kararnamesi adı altında yapılan
düzenlemelerin Anayasanın öngördüğü ve Anayasaya uygunluk
denetimine bağlı tutmadığı olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını
incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasaya
uygunluk denetimi yapmak zorundadır, olayımız bu. Yapmadı
Anayasa Mahkemesi, kabul etmedi. Ne yapacağız, zorla
gırtlağını sıkacak hâlimiz yok. Kendilerine göre bir
yorum çıkardılar, dar bir yorumdu; Anayasa Mahkemesidir, oldu, bu
yapılabilir. denildi. Yalnız, değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesi vermiş olduğu bu son kararda yani Benim yetkim dâhilinde
değildir. dediği kararda çok önemli bir noktaya parmak bastı,
dedi ki: İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı denetimi
dışında tutulamaz. O nedenle olağanüstü hâl kararnameleri
de denetime tabidir ancak bu anayasal denetime tabi değildir, 148inci
madde gereği anayasal denetime tabi değildir.
Peki, hangi denetime tabidir? Meclisin denetimine
tabidir. Hemen apar topar ertesi günü, Resmî Gazetede
yayınlandığının ertesi günü Meclise getirilmesinin
nedeni de budur. Meclis bunları denetlemek zorundadır. Meclis Anayasaya,
hukuka, eşitliklere, insan haklarına aykırı düzenlemeleri
ya da olağanüstü hâl kararnamesiyle yapılmayacak düzenlemeleri
denetleyip anında karar vermek zorundadır. İdarenin hiçbir
eylem ve işleminin yargı denetiminde tutulmayacağına
ilişkin Anayasa hükmü ancak bu sayede yerine getirilebilir. Bunu net
olarak söyledi, kararında bunu da yazdı. E, buna da şükür, bu da
önemli bir olay.
E peki, Meclis ne yapıyor? Meclis aylardır
bu denetim görevini yapmıyor. İşte bu nedenle Meclis görevini
ihmal ediyor ve bunların, normal tekliflerin, kanun
tasarılarının hepsinden öncelikli olarak görüşülmesi
gerektiğini Anayasa yazarken biz bu olguyu dışlayarak başka
bir kanun görüşme hakkına sahip değiliz. Bunu yapmak zorundayız,
bunu yapmak zorundayız. O nedenle burada görüşeceğimiz
olayların Meclis açısından görevi ihmal niteliğinde
olduğu gerçeğini önümüzdeki süreç içerisinde tekrar tekrar yerine
getireceğiz.
Değerli arkadaşlar, Meclisin kanunlar
konusundaki bu denetim görevini yerine getirmemesine ilişkin olgusunu
başka yerlerde de görüyoruz. Yaptığımız Anayasa
değişikliği sırasında, biliyorsunuz, partili
cumhurbaşkanlığına ilişkin düzenleme Anayasanın
halk oylamasında kabulüyle birlikte yürürlüğe girdi, girdi. Fakat
değerli arkadaşlar, anayasalar uygulama kanunları değildir.
Bir anayasa hükmünün yerine getirilmesi için mutlaka uygulamaya dönük bazı
hükümlerin, kanunların olması lazımdır. Şuradan
hareketle bunu çok net olarak söyleyebilirsiniz: Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği hükümler bile bazı yasalarda, o iptal hükmünü verdiği
zamana kadar geçerli olur. Bu süre içerisinde geçerlidir bu. denir.
İşte bunun nedeni, anayasanın, anayasal kuralların,
anayasal ilkelerin mutlaka bir kanun çerçevesinde uygulanması
gereğindendir.
Şimdi, Anayasadaki Partili Cumhurbaşkanı
olgusunu yasalaştırdık, Anayasa hükmü hâline geldi, iyi. Fakat,
bu arada 6271 sayılı cumhurbaşkanı seçimi hakkında bir
kanunumuz var bizim, şimdiki Cumhurbaşkanımızın seçiminin
yapıldığı kanun yani o kanuna göre seçildi. O kanunun
4üncü maddesinin son fıkrası ne diyor biliyor musunuz değerli
arkadaşlar: Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin
milletvekilliği düşer, partisiyle ilişiği kesilir. Bu
kanun yürürlükte, bu kanun yürürlükte. Bu kanunu çiğnemenin, herkesin
gözünün içine baka baka Biz kanunları falan dinlemeyiz. demenin bir
manası var mıdır? Elbette ki üst kanun alt kanun
uygulamasında hangi kanunların çatışma hâlinde geçerli
olacağını çok iyi biliyoruz, çatışma hâlinde hangi
kanunların geçerli olacağını çok iyi biliyoruz. Kanun ile
anayasa çatıştığı zaman bu olay olacak ancak
anayasayı değiştirdiğiniz zaman anayasayla ilgili uygulama
kanununu da değiştireceksiniz. O kanunu hiç dikkate bile
almıyorsunuz, belki öncelikli olarak bu kanunla ilgili olarak gereken
düzenlemeyi getirip de burada yapmak kıyamet kopsa sizlerin bir saatini
alırdı. Tek madde, 4üncü maddenin şu fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır Anayasadaki
değişiklik gereği. diyecektiniz, olay bundan ibaret. Şimdi,
kanuna aykırı olarak Cumhurbaşkanını partili
yaptık, Kanuna aykırı olarak yaptık. Bunu hiçbir
şekilde Canım, üst kanun, alt kanun.
tartışmalarının içerisinde uluslararası hukukta
savunma olanağımız yoktur, savunamayız da. Hâlâ şunu
net olarak söylüyorum: Birkaç gün sonra olağanüstü
kurultayınızda Cumhurbaşkanlığı veya işte
Cumhurbaşkanlığı yeni sıfatları da eklenecek.
Kanuna aykırı bu durumun düzeltilmesidir önceliği bu Meclisin,
bu konuya da özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Maddeyi de
söyleyin de uğraşmasınlar, bulamazlar.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) 4üncü
maddenin son fıkrası.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
açıklamalardan sonra zorunlu olarak kanun teklifi üzerinde de birkaç
şey söylemek zorundayım. Aslında bunları söylediğim
zaman ben de bu görev ihmalinin kapsamına giriyorum, ben de görevimi ihmal
ediyorum, bunların dışına kesin çıkmamam lazım,
bunları söyleyip buradan ayrılmam gerekiyor idi. Ancak şimdi
yapacağınız kanunun içerisinde eğer düzeltmezseniz Genel
Kurul olarak, gelecekte şu biraz önce söylediğim Anayasaya
aykırılıklar, İç Tüzüke aykırılıklar,
kanuna aykırılıkların yanında yeni bazı
aykırılıklarla daha karşı karşıya
kalacaksınız. Tasarının ilk 6 maddesiyle ilgili olarak zaten
bu Meclisten daha önceden kanun çıkardık. Şimdiki düzenleme
aşağı yukarı aynı düzenlemeler, sadece yararlanma
süresini uzatıyoruz. O nedenle bunlarla ilgili herhangi bir
karşıtlık falan sergilemedik, o kanunun çıkması
sırasında gerekenlerin hepsi söylendi, tarihe not düşüldü. O
nedenle bu düzenlemelerin belki de daha önceki geçirilen süreç falan nedeniyle
yapılması gerekliydi, yapılıyor, buna herhangi bir
karşıtlığımız yok. Ancak Plan ve Bütçe
Komisyonuna teklif olarak gelen bu düzenlemelerden sonra Plan ve Bütçe
Komisyonuna birden bire yağmur gibi bazı maddeler yağmaya
başladı. Nereden geldiği belli değil, bizim uzmanlık
alanımıza giren maddeler de değil. Maden Kanununda
değişiklik yapıyoruz. Diyoruz ki: Maden Kanunuyla ilgili olarak
bu kadar kapsamlı, gerçekten bizim bile havsalamızın almadığı,
hukuk mantığımızın kabul etmediği, adaletsizlik
yaratacak, büyük çatışmalara neden olacak, çok büyük
tartışmaların konusu olabilecek bir düzenleme
yapılıyorsa bunu ilgili komisyonu görüşsün ya da Plan ve Bütçe
Komisyonuyla gelsin ortak toplantı yapsın. Hangi koşullarda bu
kanunu değiştirebiliriz, yaptığımız hangi
düzenleme hakkaniyet, adalet ilkelerine uygun olur. Kanuni olur ama hakkaniyete
aykırı bir şekilde yapacağınız düzenlemenin
toplumda yaratacağı infiali göz ardı edemezsiniz. Hangi
durumlarda bu olur, bunlara bakmak gerekiyor. Bunlara bakamadık.
Madenlerle ilgili olarak, çok ilginç şekilde,
çok özetleyerek söyleyeceğim: Belirli bir alanı Enerji
Bakanlığının ilgili genel müdürlüğü maden sahası
olarak belirliyor, bir saha belirleniyor. O sahanın içerisinde bir sürü
maden işletmesi var. O maden işletmesiyle ilgili olarak ortaya
çıkacak olan sorunları kabul ediyoruz elbette ki, sorunlar var ama
dünyada bu sorunların yani yan yana sınırlar falan nedeniyle
sınırlardaki maden rezervlerinin işletilmemesine ilişkin
sorunların ne şekilde çözüldüğüne ilişkin de dünya kadar
örnek var dünyada; bütün bunlar da var, onların çözüm yöntemleri de var.
Onun yerine, Maden sahası ilan ettiğim yerdeki bütün madenlerin
hepsini birleştiririm. diyor. Güzel, birleştirir. Ve orada madeni
olanlara da rezervi ölçüsünde pay veririm. Onların kuracağı bir
şirket işletir bunların hepsini. Şimdi, maden
işletmecisi olmayan bir insana bu mantıklı gelir, bana da gelir.
Mesela bana, özellikle Cebeci taş ocaklarının kapatılacağı
veya orada düzenleme yapılacağı söylenince ben
heyecanlanırım. Defterdarlığım döneminde oradaki
taş ocaklarını, Kemerburgazdaki kömür ocaklarını,
Şiledeki kum ocaklarını denetleyeceğim diye benim
canım çıktı; geçecek yol bırakmazdık, tarlalardan
geçerlerdi insanlar. İstanbuldaki o vahşi
yapılaşmanın bütün bedelini Trakya ödedi. Arazi
bırakmadılar, kum bırakmadılar, taş ocakları
neredeyse 200 metrelere, 300 metrelere inmeye başladı.
Şimdi, tabii, büyük sorun yaratıyor,
onları birleştirmek
İyi, birleştirin kardeşim. Ama,
artık burada hiç değilse İstanbulun göbeğinde,
Gaziosmanpaşada, Sultanbeylinin hemen yanında, Ömerli
Barajının hemen dibindeki taş ocaklarını artık
durdurun. Büyük projeleriniz geliyor, o büyük projelerden çıkacak
hafriyatın döküleceği yerler gerekiyor; götürün, oraları onlarla
doldurun, yeniden ağaçlandırın. Ve Türkiyenin bu agrega
olayını da başka bir şekilde çözelim artık yani.
Anadoluda kuş uçmaz, kervan geçmez kayalıklardan geçilmiyor. Bütün
bunların hepsini tartışmak var
Hayır, bunlara falan hiç
gerek yok, ne yapacağız? Bunu yapacağız. Fakat, orada
küçücük madeni olan insanlar veya belirli orta ölçekte olanların geride
ciddi anlamda fabrikaları var onları işledikleri. Oradan sonra o
insanlar başka bir şirketten, kendilerinin de ortak olduğu bu
şirketten bu malzemeleri alacaklar. Bunlar benim
tartışacağım konular değil, benim sorun olarak dile
getireceğim konular olur; ne madenciyim ne de bir madenciyle ilişkim
var, herhangi bir maden işletmesi de söz konusu değil. Bu
koşullar altında bunu değerlendirmek gerekirken böyle bir
düzenleme yapıyoruz. Ancak, o düzenlenen maddenin (3)üncü
fıkrası tüylerimi diken diken ediyor: Herhangi bir yerde birileri
-çoğul olarak kullanılıyor, ben biri olarak diyorum, o 1
kişi de geçerli olur o yazıma göre- o maden bölgesindeki rezervlerin
yüzde 50sine sahip olursa veya 2 kişi birisinin yüzde 45, birisinin yüzde
6 varsa, 2 kişi sahip olursa diğerleri onlarla ortaklık kurmaya
razı olmadıkları zaman orası maden bölgesi ilan ediliyor ve
bu yüzde 51 hisseye sahip olanlar diğer madenleri genel müdürlük
tarafından belirlenecek bedel üzerinden alıyor. Oraya
yapılmış olan yatırım
falan filan diyor. Bunlarla
ilgili ilkelere ilişkin kanunda bir şey yok, her şeyi
yönetmeliğe bırakıyorsunuz, Yönetmelikte yazacağız
bunları. deniliyor. Yönetmelik denilen olay, mutlaka kanuna dayanır.
Aradan tüzüğü çıkardık, o boşluğu gelecekte çok
ağır olarak ödeyeceğiz. Anayasa değişikliği
sırasında tüzük çıktı, yönetmelik duruyor. Kanundan direkt
yönetmeliğe geçeceğiz şimdi ama kanundaki hangi hüküm nedeniyle
yönetmelik hükümleri düzenlenecek o yok ortalıkta. Bütün bunların
hepsi gelecekte sorunların yuvarlana yuvarlana büyüyerek geleceğini
gösteriyor. Sadece uyarıyorum, bu maddenin bu tasarı içerisinde yer
almaması gerekir diyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim kamuyla iş
yapanlarla ilgili bir temel zorunluluğumuz vardır, teminat. Herkes
her işe atlamasın, herkes her işe burnunu sokmasın, herkes
yapılacak olan bir ihaleyi zayi etmesin veya bozmasın diye o işe
katılacaklarda ciddiyet sağlama adına kamu bir teminat ister, teminat
ister. Bu teminatın ne anlama geldiğini herkes bilir.
Şimdi, Enerji Piyasasından daha önceden
belirli konularda teminatını ödeyerek belirli izinleri
almış ve ondan sonraki işlemlerini devam ettirenler, bir süre
sonra o işi aldıktan sonra bunu yapamayacaklarını
görmüşler. Bu yapamama nedeni mücbir sebeplere dayanıyorsa, Enerji
Piyasası Kurumunun zaten yetkisi içerisinde olan herhangi bir konuysa
bunlarla ilgili bir düzenleme yapmaya gerek yok, o insanların
teminatı iade edilir ama belki de farklı nedenlerle -ne olduğunu
burada söyleyemeyiz- Ben bu işten vazgeçtim, ben bu işten para
kazanacağımı zannediyordum ama bu iş para etmiyormuş
kardeşim, ben bundan vazgeçiyorum. diyecek, şimdi
yaptığınız düzenlemeye göre o teminatlarını iade
edeceğiz. Yapamazsınız, devlet ciddiyet gerektirir. Ondan sonra
oralara gelip de sürekli olarak teklif verenlerin veya aynı durumda olan
diğer insanların durumunu nasıl mukayese ederek Onlara
yaptınız da bize yapmadınız. diyenlere yanıt vereceksiniz?
Yani böyle bir kanunun bu Meclisten çıkmasına tahammül edebilir
misiniz, olur mu böyle bir olay?
Değerli arkadaşlar, olmak üzere; sadece
dikkatinizi çekiyorum. Bu konu görüşülmedi, yönetmelikte hangi
şekiller olduğu bilinmiyor, ne yapılacağı bilinmiyor.
Birilerinin bir inat uğruna
Biraz önce konuşmacılardan,
değerli arkadaşlarımdan bir tanesi Karadenizin
dağlarında ruhsatları alıp oralarda kazıya
başlamadılar, şimdi teminatlarını alıyor.
diyorlar. Oralardaki o kazılardan vazgeçildiyse biz üstüne bir teminat
daha veririz onların, yeter ki onlardan vazgeçilsin. Bu, ayrı bir
olay. O durumlarda bundan vazgeçilir ama bunun altında farklı bir
şeyler var gibi geliyor. Bunu inceleme olanağımız yok,
inceleme fırsatımız yok. Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün
işlevlerimiz bitti derken son dakikada gelip giren şeyler bunlar.
Bunlar olmaz.
Değerli arkadaşlar, kanun içerisinde
getirilen bazı müesseselerimiz de var. Bu müesseseler konusunda
Türkiyenin sürekli olarak yenilenmelere ihtiyacının gereği
olarak başka müesseselerin de eklene eklene gelmesinde büyük yararlar
görüyoruz. Özellikle sürekli olarak aflar çıkartılması ve
kamunun özellikle mali disipliniyle ilgili kurtuluşun bu aflara
bağlanacak olması eski bir maliyeci olarak bizleri üzer. Son
uygulamalar sırasındaki bazı rakamlar beni ciddi anlamda tedirgin
etmeye başladı. Bütçe açıklarımız, daha doğrusu
nakit açığımız, bütçe açığımız, faiz
dışı açığımız büyük bir hızla büyümeye
başladı. Yılın ilk dört ayında neredeyse geçen
yılın tamamının açığından fazlasına
ulaştık, ulaştık. Almamız gereken önlemler var,
almamız gereken çok önemli önlemler var. Bunlarla ilgili birazcık
uzun süreli çalışmaya da ihtiyacımız var. Sorunlara inip
özellikle yabancı sermaye de dâhil olmak üzere şu andaki
borçlanmamızı tek çıkış olarak görmediğimiz yeni
bir sisteme ihtiyacımız var. Borçla, hâlâ borçla bu olayın
içerisinden çıkacağımızı zannediyoruz. Bütçemizi de dışarıdan
aldığımız borçla finanse ediyoruz,
yatırımlarımızı da bunlarla finanse etmeye
çalışıyoruz. Bu olay çıkmaz sokak. Böyle bir kanun
teklifini görüşürken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Temizel.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu Kanun Teklifi üzerindeki görüşmemi bu
cümleyle bitirmek istiyordum. Bizim şu anda özellikle dünyadaki
gelişmeleri de göz önüne alarak borçlanmayla sürdürebileceğimiz,
tüketimle ayakta tutabileceğimiz bir kalkınma projesine dayalı
kalmamız kesinlikle mümkün değil. Asıl görüşmemiz gereken.
düşünmemiz gereken konu da bu.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Temizel.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
ikinci konuşmacı Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer.
Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
milletvekilleri, 475 sıra sayılı Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
16 Nisanda gerçekleşen referandum
sonuçları neticesinde gerek yerli gerekse yabancı
yatırımcı ve üretici fevkalade rahatlamış durumda.
Tüketici güveni 16 Nisandan sonra artmaya başladı. Borsa
İstanbul o günden bu yana, bugün de dâhil olmak üzere çok yüksek
seviyelerde kapanışlar gösterdi ve tarihî rekorlar kırmaya
başladı. Dolar bugün 3,50-3,60 arasında 3,55 seviyesinde rahat
bir noktaya geldi, aşağı yönlü bir eğilim içerisinde.
Ekonomik istikrarı kalıcı kılacak olan siyasi istikrara
Anayasa değişikliğinin halk tarafından kabul edilmesiyle
önemli bir adım atılmış oldu. Hükûmetimizin ekonomiyi
canlandırmak için attığı adımlar ve küresel
piyasalarda bilhassa dolar aleyhine esen rüzgâr bununla birlikte yerli ve
yabancıyı yatırımcıyı da rahatlattı.
Tüketici Güven Endeksi nisanda yüzde 5,1e yükseldi. Üreticinin ve tüketicinin
güveninin artması ekonomi için son derece önemli. Güven
artışı üretimin önünü açıyor. Hane halkının maddi
durumunda iyileşme olacağına ilişkin beklenti ve işsiz
sayısındaki düşüşteki beklenti oranı da yükselmiş
durumda.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama
düşmedi.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başlatılan
istihdam seferberliği içerisinde 1 milyona yakın yeni istihdam
sağlanmış olması da çok önemli bir gelişme.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İmalat
sanayisinde ne kadar?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) - Tasarruf Etme
İhtimali Endeksi de yüzde 26nın üzerinde artış gösterdi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İmalat
sanayisinde artış yok, hiç artış yok.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) - Beyaz eşya
satışları ÖTVnin
sınırlandırılmasının etkisiyle de yüzde 40tan
fazla artış göstermiş durumda. Yine, kapasite kullanım
oranları imalat sanayisinde üretimin arttığını
gösteriyor. Nisan ayında yüzde 78,4le kapasite kullanım
oranında bir artış söz konusu. Bu oran yılın ilk dört
ayının en yüksek kapasite kullanım oranıdır.
Kısacası Türkiye ekonomisi bakımından büyüme dinamikleri
diyebileceğimiz verilerin hemen hemen tamamında umut verici
gelişmeler var.
Moody'sin siyasetin Türkiye'deki işletmeleri
ve tüketicileri etkilemeye devam edeceğini ifade eden açıklaması
negatif bir algı oluşturma gayretinde olsa da Avrupa Birliğinin
çeşitli bölümleri Türkiye'deki büyüme tahminlerini revize etmeye
başladı. Yüzde 2,8den yüzde 3lere, 3,2lere doğru çıkarılan
büyüme revizeleri gelmeye başladı. Avrupa Birliği Komisyonunun
2017 Bahar Ekonomik Tahminler Raporunda ayrıca Türkiye'de siyasi ve
politik belirsizliklerin bu yıl düşmesinin beklendiği, bu
durumun güveni artıracağı, yatırımların ve hane
halkı tüketiminin yükseleceği de yer almış durumda.
Türkiye'de istihdam artışının 2018 yılında daha
da artmasının beklendiği, risk ölçümlerinde Türk
bankalarının sağlam durumda olduğu, bunun iç
yatırımlara olumlu katkı sağlayacağı da yine
Avrupa Birliği Raporunda ifade edildi.
Tüm bunların yanında, 15 Temmuz darbe
girişimi başta olmak üzere, bazı nedenlerle ekonomideki
yavaşlamayı azaltmak ve yeni bir dinamik sağlamak üzere veya
kimi vatandaşlarımızın bu nedenlerle kamuya olan
borçlarını ödeme sıkıntısı
yaşadıkları göz önüne alınarak
vatandaşlarımızın kamuya olan borçlarını
yapılandırmak amacıyla bugün bu görüşmekte olduğumuz
teklif hazırlanmış durumda. Bu kanun teklifiyle gözetilen temel
amaç, vatandaşlarımızın 1 Temmuz 2016 ve 31 Mart 2017
tarihleri arasında -bakın, tarihe dikkatinizi çekiyorum, önemli bir
süreç yaşadı Türkiye bu tarihte- oluşan vergi, prim ve benzeri
borçlarını ödeyebilmek amacıyla Maliye Bakanlığı,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, belediye ve
il özel idarelerine olan borçlarını yapılandırmak,
böylelikle ekonomik faaliyetlerine devam etme imkânına
kavuşmalarını sağlamak, özellikle altını çizmek
isterim ki bunları sağlarken de bu borçları yeniden
yapılandırmaktır esas olan. Bu, kesinlikle bir af değildir.
Birçok hatibin konuşmasında bahsettiği af kelimesi borcun
anasının sanki affedildiği şeklinde bir algı
oluşturuyor. Bu, bir af değildir; borç oranı yeniden
yapılandırılarak belli bir disiplin içerisinde tekrar yeniden tahsil
edilecek.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Borcun
silinmesi
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Alacak
asıllarına uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi gibi alacaklar
ÜFE oranları esas alınarak yeniden
yapılandırılıyor. Alınan ekonomik tedbirler
çerçevesinde yer alan yapısal bir düzenlemedir. Bu, ekonomiyi
canlandırma hamlesidir. Daha önce alınan ekonomik tedbirler bu
yılın başından itibaren meyvesini vermiş, yıla
ihracat rekoruyla başlamıştık. İhracatta iyileşme
devam ediyor. KOBİlerin, büyük işletmelerin ve
ihracatçıların nakit sıkıntılarını gidermek
için hazine garantili 250 milyar liraya kadar ek kredi hacmi
oluşturulması, ihracatta teminatların
artırılması, imalat sanayisinde yeni yatırımlara olan
devlet katkısının artışı, işverenlerin 2017nin
ilk üç ayındaki SSK primlerinin ekim, kasım, aralık
aylarına faizsiz olarak ertelenmesi, işsizliğin önüne geçmek
için başlatılan istihdam seferberliği gibi
başlıkların her biri Türkiyenin büyümesi, ekonomik
istikrarın kalıcı hâle gelmesi için alınan ekonomik tedbirlerdir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Fabrikalar niye
kapanıyor?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Yalnızca Kredi
Garanti Fonuyla bugüne kadar 160 milyar liralık kredi kefaleti
sağlanmış ve 225.358 firmamıza kefalet desteği
verilmiştir. Bunun büyümeye yapacağı pozitif etki önümüzdeki
aylarda görülecektir.
Türkiye esasen son derece zor bir dönemi geride
bırakmıştır. Bu dönemin minimum hasarla geride
bırakılmış olması Türkiye ekonomisinin ne kadar
dirençli olduğunu, ekonomimizin sağlam temeller üzerinde yükseldiğini
de gözler önüne koymuştur.
Siyasi istikrarı kalıcı kılacak,
temsilde adalet odaklı yeni sistemle Türkiyenin önünün
açılacağına, Türkiyenin büyüme hikâyesinin hızına
hız katacağına ben yürekten inanıyorum.
Kamu alacaklarının yeniden
yapılandırıldığı bu kanun teklifinde 31 Mart 2017
öncesi gümrük vergileri ile cezaları, sigorta ve sosyal güvenlik destek
primleri ile faiz, ceza ve zamları yer almakta. Daha önceki
yapılandırma kapsamında başvuru yapamamış
borçlular da bu durumdan yararlanabilecek. Ancak önceki yapılandırmadan
yararlanan ve taksit ödemeleri devam edenlerin yapılandırılan
borçları da bu kapsamın dışında kalacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu adamlar niye
borçlarını ödemiyor, merak ettin mi hiç?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Tasfiye hâlindeki
Türkiye Emlak Bankasının yeniden yeni bir teklifle bankacılık
faaliyetlerine başlaması da bu teklifin içerisinde yer alıyor.
Ayrıca 1997 model ve daha eski
taşıtların hurdaya ayrılması durumunda ödenmemiş
motorlu taşıtlar vergisi, zam, faiz ve cezalarının
tahsilinden de vazgeçilmesi yine bu teklifin içerisinde yer alıyor.
Bu yapılandırmadan yararlanmak isteyen
vatandaşlarımıza 30 Haziran 2017 günü sonuna kadar
başvuruda bulunmaları gerektiğini buradan
hatırlatıyor, kanunun ülkemize, milletimize, ekonomimize
hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koçer.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde
gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
İlk söz Sayın Tümerin.
Buyurun Sayın Tümer.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması Kanun Teklifiyle, 60 yaş ve üzeri
vatandaşlarımızın eksik hizmet günleri nedeniyle emekli
olabilmesinin önü tıkanmaktadır. Teklife hizmet gün borçlanması
eklenmesi sorunun çözülmesi açısından son derece önemlidir.
Emekliliği hak etmesine rağmen yaşa takılan, SGK verilerine
göre 7 milyon 200 bin insanımızın sorunu da bu teklifte ele
alınmalı ve sorun çözülmelidir.
Öte yandan, Hükûmet daha önceki
açıklamalarında askerlik borçlanmasının devlet
tarafından karşılanacağını belirtmesine
rağmen bu konu teklifte yer almamıştır.
Teklif işverenler açısından da
sıkıntı yaratmaktadır. İşveren SGKnın
yüksek idari para cezalarından şikâyetçidir. Bu teklifte
işverenin SGKya olan ceza borçlarının yüzde 50sinin ödeneceği
hükmü getirilmiştir. Ancak, işverenin beklentisi cezaların yüzde
25e düşürülmesidir. İşveren ayrıca kamu kurum ve
kuruluşlarına olan adli ve idari para cezaları
borçlarının da yapılandırma kapsamına dâhil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
Sayın Arslan yok.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, çiftçilerimizin ürün girdileri nedeniyle üretim maliyetleri
artmaktadır. Bu artış tüketiciye de yansımaktadır.
Maliyetlerin düşmesi için çiftçilerimize ÖTVsiz ve KDVsiz mazot
verilmeye ne zaman başlanacaktır?
İki: Sulama suyunu yer altından
çıkaran çiftçilerimizin ödemesi geciktiğinde özel şirketler
elektriklerini kesmekte, üretici ürününü sulayamadığı için ürün
elde edilmesinde sorun yaşamaktadır. Sulama suyunda elektrik kullanan
çiftçi için maliyetin düşürülmesi düşünülmekte midir?
Üç: 20 yaşını aşan araçlarda ÖTV
indirimi yapılacak mıdır?
Dört: Test araçlarının KDVden muaf
tutulması düşünülmekte midir?
Beşinci sorum: Üçüncü köprü konumu, geçiş
ücretleri sanayici, nakliyeci, şoför için ek yük getirmektedir. Düzenleme
yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, 9/8/2016
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 488
sayılı Damga Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak
yatırım teşvik belgeli yatırımlara damga vergisi
muafiyeti getirmiştik. Bu kapsamda, 2016 yılının 8inci
ayından bu yana yani sekiz ayda damga vergisi muafiyetinden yararlanan
yatırımcı sayısı ve yatırım tutarı ne
kadardır? Yatırımcının damga vergisi muafiyetinden
kazandığı tutar nedir? Cevabınızı bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
Sayın Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın Bakan, bu
borç yapılandırma konusu yalnızca vergiyle
sınırlı kaldığı sürece bundan önceki dönemlerde
de borç yapılandırmaya konu olan ve özellikle banka
borçlarının yapılandırılmasına izin veren
İstanbul yaklaşımı gibi, iktidarınız döneminde de
yine Anadolu yaklaşımı gibi bir düzenleme
yapılmadığı sürece vergi borcunun ödenmesi mümkün olamayacaktır.
Çünkü, bir taraftan OHAL döneminde özellikle iflasın ertelenmesini
yasaklıyorsunuz, öbür taraftan borç yapılandırmasına izin
veriyorsunuz. Bu, vergi ve kazanç üretilebilir bir durum
olmadığı sürece zaten borç yapılandırması da söz
konusu olamayacaktır.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Kocaeli
ili Türkiye'de vergi tahakkukunda 2nci sırada, tahsilatında 1inci
sırada ama Kocaelinin kamu yatırımları olarak
aldığı paya baktığımızda son sıralarda
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Burada bir başka bir sıkıntı
var, belki de Kocaeliyi daha öne taşıyacak, 1inci sıralara
taşıyacak bir sıkıntı var Kocaelinde.
Sayısız sanayi tesisi olmasına rağmen bu sanayi
tesislerinin vergi daireleri İstanbulda, özel vergi daireleri tahsis edilmiş
ve oralarda vergilerini yatırıyorlar. Her türlü üretimini, her türlü
yarı mamulünü, çevreye verdiği her türlü zararı da göz önüne
kattığımızda, Kocaeliye getirmiş olduğu trafik
yüküne de baktığımızda aslında bu verilen vergilerden
pay alması gereken kentin Kocaeli olmasına rağmen İstanbul
bu işlerden yararlanıyor, bu vergilerden yararlanıyor.
Şimdi size sormak istiyorum: Bunu ne zaman düzeltmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Maliye Bakanına: Bundan önce
Kapalı Çarşı esnafının işgaliyesinin
kaldırılmasıyla ilgili defaatle konuyu gündeme
taşıdım, buradan da sözlü soru olarak size yönelttim. Bana
yazılı olarak cevap vereceğinizi söylemenize rağmen şu
ana kadar yazılı cevabımı alamadım. Kapalı
Çarşı esnafının belini büken işgaliyesi
kaldırılacak mı, kaldırılmayacak mı? Buna net
olarak evet ya da hayır cevabını verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Mevsimsel değişimler nedeniyle don ve
doludan etkilenen üreticilerin hasar tespitleri yapıldıktan sonra
bunlarla ilgili ödemeler oldukça gecikiyor. Maliye
Bakanlığının yıllık olabilecek olasılıklar
üzerinde bu konudaki oluşan hasarlarla ilgili ayırdığı
bir ödenek oluyor mu yoksa bu gecikmeler bu yıl da yine geçtiğimiz
yıllardaki gibi üreticinin işine yarayacağı dönemin
dışında mı verilecek?
Bir de daha önce sizlere iletmiştim Sayın
Bakan, bu Bozköy Belediyesinin 2014ten gelen afet felaketiyle ilgili alacağı
vardı. Geçenlerde Tarım Bakanımız, Çiftlik Belediyesinin
aldığını söyledi. Bozköy Belediyesi Cumhuriyet Halk Partili
olduğu için mi
Niğde Çiftlik Bozköy Belediyesi 2014ten gelen sel
afetinden dolayı alacağını alamıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Çukurova bölgesi ülkemizin en önemli tarım alanlarına sahip
bir coğrafyada yer almaktadır. Gıdaya erişimin
zorlaştığı ve tarımın stratejik önem
taşıdığı günümüzde ne yazık ki birinci
sınıf mutlak tarım arazileri Toprak Koruma Kurulu kararına
rağmen betonlaşmaya teslim edilmektedir. Tüm bunlar Türkiye'de
olduğu gibi, bu karamsar tabloya Adana başta olmak üzere, Çukurova
bölgesi de dâhil olmaktadır. Adana'da 22.500 dekar birinci sınıf
tarım alanını içine alan Güney Kuşak Bulvarının
yanı sıra, Adana ve Mersinin tam ortasında yapılacak
Çukurova bölgesel havaalanıyla 8.700 dekar mutlak sulu tarım
alanı yeni yapılaşmalara kurban edilecektir. Havaalanı
etrafında oluşturulacak yapılaşma nedeniyle inşaat
alanından daha fazla tarım arazisi bitirilecek, alandaki kil
nedeniyle yapılacak pist ve binalar mutlak hasar görecektir. Daha
mahkemeler sonuçlanmadan bu ihaleler yapılmış ve
kamulaştırmalarla bu inşaat süreci başlamıştır.
En azından mahkeme sonuçlanıncaya kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu geçen ağustosta
çıkan servet affıyla ne kadar kaydi ve fiilî döviz girişi
gerçekleşmiştir? Bilgi verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan,
şimdi, sürekli sizin Bakanlığınızla ilgili kanun
teklifleri geliyor, bunların birçoğu da yapılandırmayla
ilgili, ceza, vergi gelirleri, diğer vergilerle ilgili vatandaşın
yapılandırma ve vatandaşın hayatını
kolaylaştırma adına yaptığınızı iddia
ediyorsunuz bunları ama görülüyor ki vatandaş bu
yapılandırmadan sonra sizin iddia ettiğiniz şekilde gerekli
ilgiyi göstermiyor çünkü bir iki taksidini ödedikten sonra daha sonraki
taksitlerinde tıkandığını görüyoruz. Bu da sizin
defalarca kürsülerden ifade ettiğiniz ekonominin düzgün işleyişi
anlamına mı geliyor yoksa ekonominin kötüye gidişi,
vatandaşın gelirinin düşmesi, bu cezalarla birlikte,
yapılandırılan cezalarla birlikte normal cari aydaki ödemeleri
gereken ödemeleri de yapamadığı anlamına mı geliyor?
Gerçekten sıkıntılı bir süreci geçirdiğini
düşünüyorum vatandaşların. Kayıt içi ekonominin oranı
nedir ve kayıt dışı
Kayıt içini verirseniz zaten
otomatikman bunu da görmüş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, artık kangrene dönmüş,
her gittiğimiz yerde karşımıza çıkan bir sorun var
diyorlar ki: Bu emeklilikte yaşa takılan vatandaşların
derdi ne zaman çözülecek? Birincisi onunla ilgili bir cevap istiyorum.
Bir de, Sosyal Yardımlaşma Vakfından
da kredi alan vatandaşlarımız var, onlar da
mağduriyetlerini iletiyorlar bizlere. Ne kadardır bu borçluların
sayısı? Onlarla ilgili de bir çözüm düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Artvin ili Yusufeli ilçesi baraj
kamulaştırmaları nedeniyle
Komple ilçe baraj suları
altında kalacağından ilçede kamulaştırmayla
alakalı belirsizler sürmektedir. Bu yıl itibarıyla Yusufeli
ilçesinin kamulaştırmasına ayrılmış olan bir
ödeneğiniz mevcut mudur? Ne kadar bir ödenek ayırdınız?
Komple bir kamulaştırma yapacak mısınız yoksa bir
kısım kamulaştırmayla mı ilçede işlem
yapacaksınız? İlçede bu konuda belirsizlik devam etmektedir, bu
konuda Maliye Bakanlığından tekrar söylüyorum-
ayrılmış bir ödenek var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Tümer, yeniden
yapılandırma kanununun kapsamıyla ilgili ilave talepler
geldiği konusunu ifade ettiler ve bu konuda birtakım yeni önerilerde
bulundular.
Öncelikle Genel Kurulumuza şu hususu arz etmek
isterim. Bu defa hazırlamış olduğumuz yeniden
yapılandırma kanun teklifi -Hükûmet olarak da biliyorsunuz aynı
mahiyette bir kanun tasarısı sunmuştuk- geçen sene Temmuz
ayında Meclise sunulan hükûmet tasarısının kesinleşmiş
alacaklar bakımından kapsamıyla aynı. Geçen defa da
hatırlarsanız biz yeniden yapılandırma kanununun
kapsamında vergi alacaklarını, gümrük vergisi
alacaklarını, Sosyal Güvenlik Kurumunun prim alacaklarını
kapsama dâhil etmiştik. Onun yanında trafik para
cezalarını, askerlik, seçim, nüfus para cezalarını,
Karayolu Taşıma Kanununa göre kesilen para cezalarını,
kara yollarından usulsüz geçişler nedeniyle kesilen para
cezalarını kapsama dâhil etmiştik. Bu defa da yine bu
alacakları yeniden yapılandırma kanunu kapsamına dâhil
etmiş olduk.
Yine, şu anda Genel Kurulumuza getirilmiş
olan kanun teklifinde öğrencilerin YURTKURa olan ve vergi dairelerimizce
takip edilen katkı kredisi ve öğrenim kredisi borçlarının,
ecrimisil borçlarının da yeniden yapılandırma kanunun
kapsamında tahsili öngörülmektedir.
Yine bu kanun teklifi uyarınca, belediyelere
ödenmesi gereken emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, su, atık su
borçları, katı atık ücretleri, taşınmaz kültür
varlıklarının korunmasına katkı payı ve tüm bu
alacaklara uygulanan zam ve cezalar da yeniden yapılandırma kanunu
kapsamında öngörülmüştür.
Ayrıca Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca tarımsal amaçlı
kooperatiflere, bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırılan
kredi alacakları; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
organize sanayi bölgelerine, küçük sanayi sitesi ve yapı kooperatiflerine
kullandırılan kredi alacakları, orman genel müdürlüğünce
orman köylerinde oturan köylülere ve bu köylülerce kurulmuş olan
tarımsal kalkınma kooperatiflerine kullandırılan kredi
alacakları da yeniden yapılandırma kanunu kapsamında
öngörülmüştür. Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında
da Türkiye Odalar Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf Sanatkârlar Konfederasyonu
ve Türkiye Barolar Birliğine ait aidat alacaklarının da yeniden
yapılandırma kapsamına alınması Komisyonumuzca uygun
görülmüştür. Dolayısıyla, önceki kanunla aynı kapsamda bir
yeniden yapılandırma çerçevesi bu defa da öngörülmüştür. O
açıdan, zaman zaman gündeme getirilen bir kısım adli para
cezaları ile idari para cezalarını bu defa da kapsama
almadık. Yine, Sosyal Güvenlik Kurumunda idari para cezalarının
tamamen terkini yerine, yüzde 50 oranında terkinini öngörmüş olduk.
Zaman zaman yapmış olduğumuz yeniden
yapılandırma kanunlarında, tabii ki, öncelikle vergi ve sosyal
güvenlik prim alacaklarını öncelemek suretiyle bu düzenlemeleri
yapıyoruz.
Tabii, biz, vatandaşlarımızın
sorunlarını çözmek üzere bu yasal düzenlemeleri yapıyoruz. Biraz
önce hatipler tarafından da ifade edildi, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası ekonomide bir yavaşlama meydana geldi ve biz Hükûmet olarak
bu dönemde ekonomide meydana gelen yavaşlamayı tekrar yukarı
yönlü çekebilmek açısından birçok tedbiri ve uygulamayı da arka
arkaya uygulamaya koyduk. Hatırlarsanız 15 Temmuz alçak darbe girişimi
cuma gecesi yapılmıştı, biz salı günü Meclise yeniden
yapılandırma kanun tasarısını göndermiştik.
Dolayısıyla, o dönemde de esnafımızın birikmiş
borçlarının yeniden yapılandırma yoluyla ödenmesine imkân
sağladık.
Yine, bu dönemde özellikle işletmelerimizin
krediye erişimini sağlamak için Kredi Garanti Fonuyla ilgili önemli
bir düzenleme yaptık, esnafımıza, işletmelerimize 250
milyar liralık bir kredi ve kefalet imkânı sağladık.
Yine, özellikle esnafımız
bakımından, özellikle küçük mikro işletmelere kredi imkânı
sağlamak üzere, KOSGEB üzerinden, yaklaşık 460 bin KOBİ
için yaklaşık 11 milyar liralık bir kredi imkânını da
bu dönemde oluşturduk ki işletmelerimiz içinde bulundukları
zorlukları kolaylıkla aşabilsinler.
Yine, özellikle istihdama destek vermek
amacıyla, 2017 Ocak ayından itibaren ilk defa yeni işe
alınan çalışanlar bakımından bütün sosyal güvenlik
prim ödemeleriyle vergi ödemelerini de devlet olarak üstlendik, bu yolla da
ekonominin canlanmasına önemli bir katkı verdiğimizi
düşünüyorum.
Yine uygulamaya
başladığımız asgari ücret desteği uygulaması
vardı. Bu dönemde, özellikle ekonominin ihtiyaçlarını göz önüne
alarak asgari ücret desteğine de devam etme kararı aldık.
Hatırlarsanız, yine Meclisimizin
kabulüyle, ocak, şubat ve mart aylarına ilişkin sosyal güvenlik
prim alacaklarını ise ekim, kasım ve aralık aylarına
erteledik, bu yolla da işletmelerimize önemli kolaylıklar
sağladık.
Yine, işletmelerimizin 2017 yılında
yapacakları yatırım harcamalarını teşvik etmek
amacıyla özellikle yatırım teşvik sistemi üzerinden
sağladığımız kolaylıkları ve imkânları
daha da genişlettik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan
soruların hiçbirine cevap vermiyorsunuz, aslında kürsüde
yapmanız gereken metni oradan okuyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Özellikle bu dönemde sektörel vergi düzenlemeleri yapmak suretiyle konutta ve
iş yerinde katma değer vergisi indirimi getirdik, beyaz eşyada
ve mobilyada KDV ve ÖTV indirimleri getirdik. Bütün bu almış
olduğumuz tedbirler, bütün bu getirmiş olduğumuz destekler de
ekonomide tekrar çarkların dönmesine büyük bir ivme kazandırdı
ve ekonomide son dönemde ortaya çıkan bütün olumlu göstergelerin de sebebi
oldu.
Dolayısıyla Hükûmet olarak,
karşılaştığımız sorunlar, ekonomide ortaya
çıkan ihtiyaçlar karşısında süratle doğru ve isabetli
karar almak suretiyle ekonomiyi tekrar canlandırıyoruz.
Burada HDPli hatip vekilimiz ifade ettiler dokuz
ayda bir yeniden yapılandırma kanunu getiriliyor diye. Yani buna da
şaşırıyorum. Komisyonda parti gruplarımız,
getirilen yeniden yapılandırma kanununun çerçevesinin
genişletilmesi talebinde bulunurken nasıl oluyor da böyle bir kanun
tasarısını getirmiş olmamız eleştiriliyor, ona da
şaşırdığımı ifade etmem gerekir.
Biz burada vatandaşlarımızın
sorunlarını çözeceğiz, toplumun ihtiyaçlarını
çözeceğiz, ekonominin gereklerini yerine getireceğiz ve özellikle
şu 2010 sonrası ekonomide yakaladığımız büyüme
ivmesini inşallah önümüzdeki yıllarda daha da artıracak güçlü
bir büyüme ivmesini yeniden yakalayacağız. Nitekim, ilk üç ayda
ekonomiyle ilgili ortaya çıkan göstergeler -çok net bir şekilde- 2017
yılında ekonomide büyüme oranın yukarı yönlü olduğunu
açık bir şekilde gösteriyor. İnşallah, istihdam da artacak,
ekonomide büyüme de artacak, ekonomide çarklar da dönecek. Ama biz,
vatandaşımızın ihtiyacı neyi gerektiriyorsa onu da
yapmaktan asla kaçınmayacağız.
Şunu da ifade etmem gerekir, yine, hatipler
ifade ettiler: Bütçe disiplini konusunda AK PARTİ hükûmetleri olarak on
beş yıldır nasıl hassasiyet göstermişsek 2017
yılında da aynı hassasiyeti gösteriyoruz. Bütçe disiplininden
herhangi bir şekilde vazgeçmemiz söz konusu değil. Türkiye'nin bugün
bütçe açıkları, uluslararası
karşılaştırmaları yapıldığında,
olağanüstü ölçüde başarılı bir performans göstermektedir.
Son beş yılda Türkiye'nin bütçe açığı ortalama yüzde 1
seviyesindedir. Bugün, ekonominin ihtiyaçlarını dikkate alarak maliye
politikasını aktif bir şekilde kullanmak suretiyle ekonomiye
destek vereceğimizi ifade ettik. Dolayısıyla, bütçe
politikası, maliye politikası dinamik bir yaklaşımla
ekonominin devrevi durumuna uygun olarak zamanı geldiğinde
genişlemeci, zamanı geldiğinde de daraltıcı bir
çerçevede oluşturulur.
O açıdan, gerek Maliye Bakanı olarak ben
gerekse Hükûmetimiz bütçe disiplininden hiçbir zaman için vazgeçmedik. İlk
dört ayda ortaya çıkan bütçe gelişmeleri ve bütçe
açığı, bütçe dengesinde oluşan rakamlar ise bu döneme özgü
geçici rakamlardır. Önümüzdeki aylarda vergi gelirlerinde, ekonomideki
genişlemeye bağlı olarak, bir taraftan artış meydana
gelirken diğer taraftan da geçici suretle yapmış olduğumuz
birtakım harcamalar veya ertelediğimiz birtakım sosyal güvenlik
primi ödemelerinin sisteme katılmasıyla bütçe öngördüğümüz
patika içerisinde gidecektir. Bugün, Türkiye gerek bütçe
açığının millî gelire oranı gerekse kamu borcunun
millî gelire oranı bakımından gerçekten olağanüstü bir
performans sergiliyor. Onun için, 2017 yılı bütçesiyle ilgili ortaya
çıkan rakamlar üzerinden herhangi bir şekilde bir olumsuzluk
değerlendirilmesi yapılmasını da açıkçası
doğru bulmuyorum.
Sayın Arslan
Burada yok.
Sayın Gürer, özellikle sulama suyu
elektriğiyle ilgili bir konuyu sormuşlardı. O konuda maalesef
bilgim yok. O konuda ilgili kurumlardan bilgi alıp sizlere veririm.
20 yaştan daha fazla olan araçlarla ilgili bir
ÖTV indirimi söz konusu değil.
Test araçlarına ilişkin bir KDV indirimi
söz konusu değildir.
Sayın Akar damga vergisiyle ilgili yapılan
yatırım teşvik belgesi kapsamındaki rakamları
sordular. Bu konuda elimde hazır bilgi yok. Ekonomi
Bakanlığına bunu sorar, bilgiyi alır, sizlerle
paylaşırız.
Sayın Pekşen Anadolu
yaklaşımını ifade ettiler. Biz şunu söylüyoruz: 2016
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız
Sayın Bakan, mikrofonunuzu açıyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Mazotta
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
15 Temmuz 2016 alçak darbe girişimi sonrasında, Hükûmet olarak
ekonomiyi canlandırmaya dönük çok sayıda tedbir aldık. Bunlardan
en önemlisiyse Kredi Garanti Fonu üzerinden sağladığımız
250 milyar lira tutarındaki teminat ve kredi imkânıdır. Şu
anda gelinen noktada görüyoruz ki bu tedbir, bu destek ekonomide kredi hacminin
genişlemesine önemli bir destek vermiştir. İşletmelerimiz
bu yolla kredi imkânlarını kullanarak hem finansman ihtiyaçlarını
karşılamışlardır hem de özellikle yatırım ve
üretim noktasındaki kaynak ihtiyacını da
karşılamışlardır. Bugün, Türkiyenin 2000li
yılların, kriz yıllarının olduğu noktada bir
Anadolu yaklaşımına ihtiyacı da yoktur, onu da ifade
edeyim. İnşallah önümüzdeki aylarda ekonomideki düzelme çok daha net
bir şekilde ortaya çıkacak.
Kocaeliyle ilgili, Sayın Akar
Teşekkür
ediyoruz, Kocaelindeki mükelleflerimiz gerçekten büyük bir özveriyle vergi
yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Bütün vilayetlerimizde mükellefler
aynı şekilde yerine getiriyorlar. Kamu
yatırımlarının dağılımının tabii
ki ekonominin ihtiyaçlarına göre yapıldığını da
dikkate almak lazım. İl bazlı bir yatırım ödeneği
dağıtımı doğru bir yaklaşım değil, onu
da ifade etmek gerekiyor.
Şirket merkezlerinin, tabii, farklı
farklı illerde olması mevcut sistemin doğasında var.
Dolayısıyla bu konuda herhangi bir çalışmamız söz
konusu değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İstanbul ile Ankara
alıyor, sıralamanın ilk sırasında olanlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, hayır. Sistem şu anda gayet güzel bir şekilde işliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, nasıl
işliyor sistem? En mağdur il biziz ya o konuda.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Erdem, Kapalıçarşı esnafının belini büken
işgal harcıyla ilgili biraz bilgi alırsak o konuyu
araştıralım.
Sayın Gürer, çiftçilerle ilgili hasar
tespitlerine bağlı ödenek konusunda yani burada bir Bakanlar Kurulu
kararı çıkarılması hâlinde, bu konularda gerekli
tespitlerin yapılması hâline bağlı olarak Maliye
Bakanlığı gerekli ödeneği her zaman temin eder. Bu konuda,
tabii, gerekli çalışmaların yapılması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Mazot için bir
şey söylemediniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Efendim, İç Tüzük
gereği yirmi dakikalık bir süre vardı; on dakikası soru, on
dakikası cevap süresiydi. Sayısız soru sorduk
arkadaşlarımızla birlikte Sayın Bakana ama Sayın Bakan
Hükûmet adına yirmi dakikalık konuşmayı esirgeyip, kürsüde
konuşmayıp hazırlamış olduğu metinleri on dakika
süresince bize okudu. Sadece başlangıçta yirmi saniye bir
arkadaşımızın sorusuna cevap verdi, daha sonra dokuz dakika
yirmi dört saniye sadece metinleri okudu, metinler üzerinden gitti ve daha
sonra verdiğiniz ilave iki dakikalık süreyi bizim sorularımız
için kullandı ve yeterince cevap alamadık. Amaç burada bana göre
arkadaşlarımızın sorularının
cevaplanmasıydı. Evet, bilmeyebilir, başka bakanlıklarla
ilgili olabilir, bunu doğal karşılıyoruz ama bu süreyi
bizim sorularımıza cevap vermekle değerlendirmeliydi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 11inci maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, birinci bölüm üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
475 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, önemli bir
dönemdeyiz, değişim dönemindeyiz. Bu değişim ve önem sadece
Türkiyeyle sınırlı değil, dünyayla da ilgili bu
değişim ve dönüşüm dönemi, bu farkındalık dönemi;
büyük sıkıntılar var. Hani şu meşhur söz vardır ya
Fukuyamanın Tarihin sonu. diye. Tarihin sonu
Tarihin sonu dediği Fukuyamanın liberal
ekonominin, kapitalizmin, Batının bir anlamda galip gelmesini ortaya
koyuyordu, onu söylüyordu ama hemen ertesinde kapitalizmin, liberal ekonominin,
Batının galip gelmediği, bir sıkıntı içerisinde
olduğu da çok net ortaya kondu, anlaşıldı.
Hemen biz de bu referandumda bir taraftan
sevinenler, nicelik olarak galip gelenler olduğunu gördük ama nitelik
olarak da bir kaybediş içerisinde olduğumuzu da gördük ve bu
referandum sonucunda da maalesef toplumda, devlette, toplum hayatında,
siyasi hayatta bir heyecan olmadığını da gördük. Ama konu
bunlarla sınırlı değil. Dünyadan Türkiyeye
geldiğimizde büyük bir sıkıntı olduğunu da görüyoruz.
Bu, dış politikada da toplum hayatında da var ve ekonomide de
var. Ekonomiyle ilgili olarak da büyük bir sıkıntı söz konusu.
Ekonomiyle ilgili sıkıntı söz konusuysa devlet gözüyle
baktığımız zaman ekonomideki sıkıntı
vergiyle ilgilidir. Çünkü, ekonomiyle ilgili devlet bir reform yapacaksa
vergiden başlamak zorundadır, vergi almasını bilmek
zorundadır, kimden alacağını bilmek zorundadır,
nasıl, ne oranda alacağını bilmek zorundadır.
İşte böyle bir dönemde böyle bir sıkıntı konusuyla
baş başayız. Bugünkü kanun, görüştüğümüz kanun teklifi
bu konuyla ilgili.
Ekonominin yeni baştan ele alınması,
vergi reformunun yapılması gerekiyor. Sayın Bakanın da
teyit ettiği gibi iki yılda bir reform yapıyoruz, pardon, af
çıkarıyoruz maalesef. Ama bu sefer, dokuz ayda aynı konuyla
ilgili, aynı çerçeveyle ilgili üçüncü affı çıkarmış
bulunuyoruz. Bu, geçen yıl ağustosta 6736 sayılı Kanunla
başlamıştı, sonra şubat ayında bunu
tekrarladık mükellefler için, yararlanamayanlar için 6770le
tekrarladık, şimdi, üçüncü defadır aynı çerçeveyi
uzatıyoruz, tekrarlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir kanun, bir af
kanunu dokuz ayda üçüncü defa çıkıyorsa üzerinde düşünülmesi
gerekir, bir sebebi olması gerekir, bir sıkıntının
mevcut olması gerekir; demek ki ekonomiyle ilgili bir sorun var, bir
sıkıntı var. Bunu söylediğimiz zaman, Komisyonda Sayın
Maliye Bakanına Bir kriz var, o nedenle üçüncü defadır aynı
kanunu tekrar tekrar getiriyorsunuz. dediğimiz zaman Hayır, bir
kriz yok ama 15 Temmuz alçak darbe girişimi dolayısıyla bir
sıkıntı var. diyor. Şimdi, bir sıkıntı olduğunu,
bir sorun olduğunu kabul ediyor ekonomiyle ilgili ama bunun gerekçesinin
farklı olduğu, sonucunun da farklı olduğu gibi
anlaşılmaz bir şey söyleyebiliyorlar. Aslında ne
olduğunu net olarak ortaya koymamız lazım. Teşhisi
doğru koyamazsak tedaviyi de yapamayız. Dolayısıyla,
aslında bu Af Kanunu da, şu
uğraştığımız kanun da soruna bir çözüm
değildir; Türkiye'deki esnafın, özel sektörün
sıkıntıları için çözüm değildir. Bu şekilde
bununla ilgili olarak bir sonuç almamız mümkün değildir değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, böyle bir düzenleme yapıyorsak
bunun bir gerekçesi olması lazım. Hukuki gerekçesinin
dışında, Sayın Maliye Bakanının Hükûmet
adına gelip şu kürsüden net olarak açıklaması lazım:
Değerli arkadaşlar, şu kadar alacağımız var
bizim Maliye olarak, SGKnın da şu kadar prim alacağı var.
Aslı şu kadar, ferîleri şu kadar, belediyelerin alacakları
da şu kadar. Bunlar bölgeler itibarıyla şöyle şöyle,
sektörler itibarıyla da böyle. Onun için sıkıntı var, bu
sıkıntı nedeniyle bir af kanunu gündeme getiriyoruz, bu konuda
desteğinizi istiyoruz. demesi lazım. Biz bunu sorduğumuzda
Neden bu rakamlar yok? Bu gerekçeler neden yok Sayın Bakan?
dediğimizde Haklısınız, getirelim. dediler. Ertesi gün,
sadece daha önce bildiğimiz rakamları getirdiler.
Değerli arkadaşlar, tam olarak rakamlar
verilmedi; bölgeler itibarıyla, sektörler itibarıyla kamunun ne kadar
alacağı var bilmiyoruz, gerçekten bilmiyoruz ama şunu biliyoruz:
Asli olarak geçen ağustosta bu kanunun ilki çıkarken 90,7 milyar
vergi aslı alacağı vardı Maliyenin, 68 milyar kadar da
SGKnın prim alacağı vardı, o da aslı; bunun ferîleri
de var, faizleri de var, cezaları da var ve belediyelerin de
alacakları vardı. Yani aslında aslı ve ferîleriyle birlikte
-ferileri 60 milyar yapıyor- 250-300 milyar liralık bir kamu
alacağından bahsediyoruz ve bu alacak toplanamıyor. Türkiye
Cumhuriyeti artık vergi toplayamıyor değerli arkadaşlar, bu
noktadadır, Maliye Bakanlığımız bu noktadadır,
vergisini toplayamıyor, özellikle de prim ve vergilerle ilgili olarak
beyana dayanan vergileri toplayamıyoruz. Tabii ki ÖTV gibi
Hani diyoruz
ya benzin istasyonları vergi dairesi gibi çalışıyor,
onları düştüğünüz zaman beyana dayanan vergileri toplayamayan
bir Maliye Bakanlığıyla karşı
karşıyayız. Çok sıkıntılı, rezalet bir durum
çünkü son yıllarda yapılan uygulamalarla, denetimle ilgili ya da
Maliye Bakanlığı içerisindeki bazı kurumların
kaldırılmasıyla, oradaki devlet anlayışının
değişmesiyle beraber çok şey de değişti, Maliye
Bakanlığı bugün yeniden bir reforma muhtaç hâle geldi, büyük
sıkıntılar içerisindedir. Bunun sonucu olarak tahsilatla ilgili
olarak da sıkıntıları var maalesef, denetimle ilgili olarak
da sıkıntıları var, biraz önce söylediğim şekilde
de çok büyük bir alacağı bir türlü tahsil edemiyor, sürekli olarak,
iki yılda bir çıkarılan aflarla bu sorunu,
sıkıntıyı erteliyor.
Bu sefer ne yaptı biliyor musunuz bu sorunu
çözmek için? Bu kanunun 6ncı ve 7nci maddesinde var, bakın. Maliye
Bakanlığına ve Bakanlar Kuruluna yetki verdi. Bundan sonra af
kanunları buraya gelmeyecek yani Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeyecek
ya da çok az bir ihtimalle gelecek. Niye gelmeyecek? Çünkü yetki bundan sonra
Maliye Bakanlığında olacak ve Bakanlar Kurulunda olacak.
Bakanlar Kurulu belli kıstaslar dâhilinde zor durumda olan mükellefleri
tespit edecek, gerekiyorsa onların borç faizlerini tecil edecek,
onları yeniden yapılandıracak. Maliye Bakanlığına
ve Bakanlar Kuruluna bu kanunla böyle bir yetki veriyoruz.
Peki, bu, bu gerekçeleri ortadan
kaldırıyor mu yani piyasadaki bu sorunu,
sıkıntıyı, ekonomik sorunu çözüyor mu? Hiç alakası
yok. Bununla ilgili yapılan hiçbir şey yok aslında değerli
arkadaşlar. Biraz önce Sayın Bakan dedi ya Piyasanın bunlara
ihtiyacı yok yani yeni bir İstanbul yaklaşımına,
Anadolu yaklaşımına ihtiyacı yok., var aslında.
Bunların yeniden ele alınması lazım. Biraz önce size
bahsettim, 250-300 milyar liraya yakın gerçekte kamu alacağı var
ve bunlar tahsil edilemiyorlar ve bu yapılan uygulama maalesef bütün kamu
alacaklarını da kapsamıyor, her şeyi içine almıyor,
çok sınırlı kaldı.
Mesela, TRT bu sefer ilave edildi -TRT
alacakları- ama birçok düzenleyici ve denetleyici kurum alacağı,
idari para cezaları buna dahil edilmedi. Keyfî olarak yapıldı
yani böyle bir sınırlamanın da olmaması lazım, o da
sonuç olarak idari para cezası, kamu alacağı, 6183
sayılı Kanunla çözülmesi gereken konu ama 6183 bu kapsamda
olduğu hâlde bunlar yapılamadı. Biraz -biraz değil,
fazlasıyla- keyfî uygulamalar bunlar değerli arkadaşlarım.
Yani, böyle bir konu gündeme getirildiği zaman,
böyle bir af gündeme getirildiği zaman, hele dokuz ayda 3üncü defa olarak
gündeme getirildiği zaman nereden, ne kadar alacağımız var,
hangi bölgeden, hangi sektörden bilmemiz, ona göre bizim Meclis olarak bu
düzenlemeyi yapmamız lazımdı. Çok önemli,
sıkıntılı bir dönemde, büyük vebalimizin olduğu bir
dönemdeyiz, büyük sorumluluklarımız var hepimizin üzerinde.
Türkiyenin çünkü bundan sonraki süreci çok çok önemli.
Görüyorsunuz, dünyada da
sıkıntılarımız var. Sayın Cumhurbaşkanı
Hindistana 1 kere, Rusyaya son iki ay içerisinde 2 kere gitti, Amerikaya
gitti; sürekli olarak araştırmalar içerisinde, hem yurt
dışında hem de yurt içerisinde büyük sıkıntılar
içerisindeyiz. Bu sıkıntılar başta ekonomi, dış
politika ve her alanda, toplum yaşamıyla ilgili her alanda var. Böyle
bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunları çok detaylı
bilmek ve çözüm üretmek zorundayız ama bunlarla ilgili hiçbir şekilde
önümüze bilgi gelmiyor. Bizim de çözüm üretebilmemiz için yapılması
gereken hiçbir şey yok maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, söylemek istediğim, bundan sonrasıyla ilgili,
ekonomiyle ilgili birimlerin -Maliye Bakanlığından Kalkınma
Bakanlığına, Hazineden sorumlu bakanlığımıza
kadar birçok bakanlığın- çok iyi bir şekilde koordine
edilmesiydi. Bu konuda da önemli eksiklikler var, bunların da ele
alınması lazım. Bu tür sorunların çözülebilmesi bu kadar
basit değil, bu kadar palyatif tedbirlerle olamaz; daha kesin, daha
rasyonel, daha radikal tedbirlere ihtiyacımız var, bunu bilmek
zorundayız.
Ve Sayın Maliye Bakanının da bu
kürsüye gelip bunlarla ilgili çok detaylı, ayrıntılı bilgi
vermesi lazım. Hakkı olan bir yirmi dakikayı bile
kullanmamasından dolayı da üzüldüğümü belirtmek istiyorum.
Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Gruplar adına ikinci konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bedia Özgökçe Ertan, Van
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yeri bu sıralarda, bu Meclis
çatısı altında siyaset üretmek olan fakat sadece siyasi
saiklerle bugün cezaevlerinde rehin tutulan başta siyasi liderlerimiz,
Eş Genel Başkanlarımız Sayın Figen Yüksekdağ,
Sayın Selahattin Demirtaş ve milletvekili arkadaşlarım
Sayın Selma Irmak, Sayın Gülser Yıldırım, Sayın
Çağlar Demirel, Sayın Burcu Çelik, Sayın İdris Baluken,
Sayın Ayhan Bilgen, Sayın Ferhat Encu ve Sayın Abdullah
Zeydanı selamlamak istiyorum. Ayrıca, yerine kayyum atanıp
haksız bir şekilde tutuklanan Van Büyükşehir Belediye Eş
Başkanımız Sayın Bekir Kayaya, DBP Eş Genel
Başkanımız Sayın Sebahat Tuncele, MYK üyelerimiz
Sayın Aysel Tuğluk ve Alp Altınörse ve Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Sayın Gültan
Kışanak, Sayın Fırat Anlıya ve ayrıca, yerine
kayyum atanıp tutuklanan 85 belediye eş başkanımıza,
üyelerimize, yöneticilerimize ve tutuklu olan 5 bin civarında
siyasetçimize buradan sevgi ve selamlarımızı iletmek istiyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, değerli
başkanlarım; bugün sizlere bu vasıtasıyla
ulaşıyor olmanın ağırlığını
hissediyoruz. Bugün sizi bu koşullarda selamlıyor olmanın
üzüntüsünü yaşıyoruz ve sizleri bugün soğuk duvarlar, taş
duvarlar, demir parmaklıklar ağırlıyor olabilir. Eminim ki
o taş duvarlar da, o demir parmaklıklar da bu haksızlık
karşısında utanç duyuyordur. Hak da halk da çok iyi biliyor ki
sizleri siyasetten, söz söylemekten, barış politikası üretmekten
alıkoyan şey siyasi saiklerdir, barış istemeyenlerdir ama
iyi biliyoruz ki tarih yargılamasını yaparken adil olacak. Bugün
yetkiyi elinde tutup adaleti, hukuku, halkların taleplerini ve
barışı bir kenara bırakmış olanların
vicdanlardaki yeri bellidir ama bizler sonuna kadar ısrarlı bir
şekilde, her türlü haksızlığa rağmen demokratik
siyasette ısrar etmeyi ve barışı dillendirmeyi
sürdüreceğiz.
Sayın milletvekilleri, teklifle ilgili olarak
öncelikle şu genel eleştirimizi sunmak istiyorum: Öncelikle, temel
eleştirimiz, yine bir torba yasa mantığıyla komisyona
gelmesi ve esas görüşülmesi gereken komisyonlarda görüşülmeyerek,
yine iktidar milletvekillerinin oy çokluğuyla kabul edilerek Meclise gelen
torba yasa mantığını eleştirmek istiyoruz. Defalarca
kez bu konuda eleştirilerimizi sunduk ve Hükûmetin yaptığı
açıklamalar da bir daha torba yasa gelmeyeceği yönünde olmasına
rağmen, yeniden yeniden aynı mantıkla karşı
karşıyayız ve buna on ay içerisinde ikinci defa vergi affı
çıkarılması yönündeki teklif de dâhildir. Yasa yapma
süreçlerinde izlenen bu yöntem, aslında devreden çıkarılmak
istenen yasama organı olarak Meclisin topluma karşı
üstlendiği ağır sorumlulukla da bağdaşmıyor. Zira
torba kanun mantığıyla yapılan yasama faaliyetleri sonucunda
idarede oldukça yanlış uygulamalar ortaya çıkmış ve bu
yanlışları düzeltmek için yeniden bir yasa yapma
zorunluluğu çok kısa sürede Parlamentonun gündemine gelmiştir.
Ayrıca, OHAL döneminde mütemadiyen yayınlanan KHKlarla aslen Plan ve
Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına giren birçok kanun çıkarılmış
bulunmaktadır. KHKların ivedilikle görüşülmesi beklenirken
yeniden bir vergi affının gündeme alınması hukuken
doğru değildir.
Bir süre önce 63üncü Hükûmetin Maliye Bakanı
Sayın Mehmet Şimşekin de dile getirdiği üzere, bir ülkede
hukuk iyi işliyorsa işçi sınıfı emeğinin
karşılığını alır ama Türkiye gibi bir ülkede
hukuksuzluk genel anlayış olmuşsa, Hükûmetler sermaye
sınıfının sömürü şartlarına göz yumuyorsa o
ülkede çalışan kesimler açlık sınırının
altında yaşamlarını sürdürmek durumunda kalır.
Halkların Demokratik Partisi olarak yıllardır dile
getirdiğimiz bu sorunun o dönemki Hükûmet tarafından tespit edilmesi
tabii oldukça anlamlıdır. Görünen o ki Sayın Mehmet
Şimşekin hayal ettiği kâr marjının yüksek olduğu
ülkelerden olmak adına Hükûmet böylesi adımlar atmaya devam edecektir.
Bu dönem de bunun pratiğinin devamını görüyoruz. Bunu OHALe
dayanarak çıkarılan 24 kanun hükmünde kararnameyle aslında
görmüş olduk. Binlerce kamu emekçisi haklarında tek bir suç
isnadı olmaksızın çıkarılan KHKlarla işsiz
kaldı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, hükûmetleriniz döneminde son
beş yıl içerisinde çıkarılması düşünülen
beşinci kapsamlı vergi affıdır. İstisnai bir husus
olması beklenen vergi affına bu kadar sık başvurulması
vergide uyumluluğu ortadan kaldırmaktadır. Vergisini, sigorta
primlerini düzenli ödeyen yurttaşlar bu düzenlemelerle
cezalandırılmakta, halk âdeta Nasılsa af çıkacak.
beklentisiyle vergi ödememeye teşvik edilmektedir. Yürütme ve yürürlük maddeleri
dâhil toplam 23 madde içeren düzenlemeyle yaklaşık 85 milyarlık
bir yapılandırmadan bahsediliyor. Böylesine büyük bir rakam bizlere
ekonominin gidişatı hakkında aslında pek çok fikir veriyor.
Zira, barış politikasının terk edilmesi hem iç hem
dış politikada ekonomiye güvensizlik oluşturmuştur.
İzlenen savaş politikaları ve başta parti grubumuz olmak
üzere muhaliflere yönelik hasmane tutumlar nedeniyle artan politik belirsizlik,
güvenlik sorunları gibi etkenler çalışan kesimleri daha da
yoksullaştırmakta, hem ülkenin hem de birey olarak tüm
yurttaşların döviz borç yükünü artırmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu teklifle,
yurttaşların borç yükü altında ezildiğini, AKP Hükûmetinin
ekonomiyi yönetme kararlılığının
olmadığını ve mali disiplinden koptuğunu söyleyebiliriz.
Bu tür düzenlemelerin satır aralarına yandaşların vergi
borcunu buharlaştıran eklemeler yapıldığını
da kamuoyu çok yakından bilmektedir. Daha önceki düzenlemelerle pek çok
sermaye sahibinin milyonlarca lira borcunun tek kalemde silindiğini herkes
anımsıyor. Dolayısıyla, zaten uygulanabilirliği
olmayan, örneğin oy vermemiş yurttaşa verilen 22 liralık
cezanın silinmesinin arkasından yine çok sayıda iş
insanının borcunun sıfırlanacağını
düşünmekteyiz. Basına yansıdığı için biliyoruz ki
Hükûmetiniz döneminde palazlanan şirketlerden olan Cengiz Holdingin 425
milyon liralık borcunun silindiği Hükûmet yetkilileri tarafından
da doğrulanmıştı. Bu nedenle Sayın Bakanın hangi
kalemde yapılan yapılandırmadan ne kadarlık bir beklenti
olduğu ve ne kadarlık bir kamu alacağından
vazgeçildiğini tek tek açıklaması gerekiyor. Böylesi bir durumda
bu düzenlemenin neyi amaçladığını ancak bu koşullar
altında anlayabiliriz. Keza belediye alacaklarında yüksek
meblağlı borcu olan şahıslar ya da firmalar var
mıdır? Bunların burada açıklanmasının kamuoyunun
ve bizlerin hakkı olduğunu düşünüyorum. Zira bu tür
düzenlemelerin, biliyoruz ki Kırıkkaledeki çiftçinin
ödeyemediği 250 liralık borcu için ya da Artvindeki işsiz bir
ailenin 350 liralık borcu için değil, Cerattepeyi nefes alamaz hâle
getirenlerin 100 binlerce lira tutarındaki vergi borçlarına dönük
olduğunu biliyoruz.
Van Belediyesine atanan kayyum, borcunu ödeyemeyen
yüzlerce esnafa ilk iş olarak icra takipleri başlattı ama biz
şu ana kadar hiçbir kamu kurumu tarafından şu holdingin ya da
başka bir holdingin borcuna icra takibi
başlatıldığını duymadık.
Sayın Başkan, merak ettiğim bir konu
da aslında bu husustur. Vandaki kayyum örneğinde olduğu gibi,
icra takibi başlatılmış kamu alacaklarının
akıbeti ne olacaktır? Bu konuda henüz bir netlik
sağlanamadı.
Değerli milletvekilleri, bizler bu kanun
teklifinin 3-5 kişiye değil, mümkün mertebe toplumun tüm yoksul
kitlelerine ulaşması gerektiğini talep etmekteyiz. Bu sadece
bizim değil, aynı zamanda halkın, esnafın, gerçek ihtiyaç
sahiplerinin de talebidir. Enflasyonun yıllar sonra çift haneli rakamlara
ulaşması, son işsizlik oranlarının geniş
tanımından bakıldığında yüzde 20lere, genç
işsiz oranının yüzde 25e ulaşması korkutucu olmakla
birlikte, bu ve benzeri tasarıların ekonomiye kısa vadeli
rahatlama sağlayacağının önemli bir işaretidir.
Sayın Başkan, takdir edersiniz ki bu
enflasyon ve işsizlik sorununu çözmeden, mali disipline köklü bir
dönüş sağlamadan böylesi düzenlemeler Türkiye toplumuna değil,
hükûmetleriniz döneminde büyümüş sermaye çevrelerine can simidi
olmaktadır.
Ayrıca, sizden son bir sene içerisinde
çıkarılan yapılandırma yasalarının mali
sonuçlarını açıklamanızı rica ediyoruz. Keza, bu
sonuçların beklentiye oranı ne olmuştur?
Bu ülkenin vatandaşı olan herkesin
dolaylı ya da doğrudan vergilerle sürekli borçlandırılmaya
değil, vergide adaletin sağlanmasına hakkı vardır. Yat
sahipleri, milyonlarca liralık mücevherat sahipleri, ödeyebilecekleri
vergi tutarından muaf tutulabiliyorken halkı önce ağır
vergilere mahkûm edip sonra af getirmek, devlet ciddiyetinden uzak bir
anlayıştır.
16 Nisandaki referandumun sonuçlarına
baktığımızda yurttaşların acil barış
talep ettiğini görmekteyiz. Bu ülkenin halkları kutuplaşma
istemediğini referandumda çok açık bir şekilde ortaya
koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özgökçe Ertan.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bu çağrılara kulak verilmeli ve
diyalog zemininin önü açılmalı. Tek derdi, barışı tesis
etmek olan başta eş başkanlarımız, milletvekillerimiz
ve bütün siyasetçilerin önündeki tutuklama operasyonları
kaldırılmalı ve siyaset yapmalarının önü
açılmalı.
Kayıt dışı istihdam devam
etmekteyken, çocuk işçilerin sayısı 2 milyona
ulaşmışken, mevsimlik tarım işçileri herkesin gözü
önünde sömürü koşullarında çalıştırılırken
bu kadar sık vergi affı getirmek, ancak başta Mehmet
Şimşekin sözlerinde belirttiğim gibi, onun belirttiği
hususun önünü açacaktır.
Türkiye toplumunun adalete, toplumsal
barışa, hukuka ihtiyacının olduğunu bir kez daha
belirtiyor ve bu teklifin sermaye çevrelerini değil, yoksul halk
kesimlerini kapsaması gerektiğinin altını çiziyor ve
yineliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Gruplar adına üçüncü ve son
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi
hürmetle selamlıyorum.
Yeniden yapılandırma müptelası olan
Hükûmet artık her yıl yapılandırma kanunu çıkarır
hâle gelmiştir. Geçen yıl yürürlüğe konulan 6736
sayılı Kanun ile alacak asılları toplamı 158,4 milyar
TL olan vergi ve prim alacağının 77,4 milyar TLsi
yapılandırılmıştır. Daha sonra yapılan yasal
düzenlemelerle bu uygulama kapsamında ikinci taksitlerin ödenme süresi
ocak ayından mayıs ayına ertelenmiş, peşin ya da ilk
taksit ödemelerini yapamayanlara yeni bir imkân verilmiş ve ayrıca
2016 yılı Aralık, 2017 yılı Ocak ve Şubat
aylarına ait sigorta prim ödemeleri dokuzar ay ertelenmiştir.
Şimdi de Temmuz 2016-Mart 2017 dönemine ait 54,1 milyar TL ve daha önceki
döneme ait 81 milyar TL olmak üzere toplam 135 milyar TLlik alacak
aslının yapılandırılması amacıyla düzenleme
yapılmaktadır.
Maalesef her yapılandırma yeni bir
yapılandırma beklentisi yaratmaktadır. Af veya yeniden
yapılandırmanın çözüm olmadığı ortadadır.
Sayın Maliye Bakanı kamuya olan borçlarını
yapılandıran herkesin taksit veya peşin ödemelerini bu ayın
sonuna kadar mutlaka yapmaları gerektiğine dikkat çekerek, Ödemelerini
yapamayanlar yapılandırmanın getirdiği imkânları
kaybedecek ve yeni bir şans olmayacak. diyor. Vatandaş ise
Sayın Bakan, emrin olur, ama para yok, olsa dükkân senin. diyor.
Ekonomik sıkıntılardan dolayı
ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunan milyonlarca
insanımız, vergilerini, sigorta primlerini ve kamuya olan diğer
borçlarını zamanında ödeyemez duruma düşmüşlerdir.
Bakınız, odalarımızdan bize ulaşan talepler
bulunmaktadır. Sigorta primlerindeki ertelemenin esnafa nefes
aldırdığı, zor zamanda işverene can suyu olduğu,
işçi çıkarmalarının önüne geçtiği ve yeni
istihdamı özendirdiği ifade edilerek, bu yılın primlerinin
tümüyle ertelenmesi veya hiç olmazsa üç ya da altı aylık daha
erteleme uygulanmasını istiyorlar. Esnaf ekonominin can
damarıdır. Ekonomide toparlanma ve canlanmanın
sağlanabilmesi için esnafımıza yönelik kolaylıklar mutlaka
sürdürülmelidir.
BAĞ-KURlular geçen yapılandırmada
sadece bir yıllık geriye dönük borçlarının
yapılandırıldığını söyleyerek geçmiş
tüm hizmetlerine ilişkin prim borçlarının
yapılandırılmasını istemektedir. On iki ay ve daha
fazla süreye ilişkin BAĞ-KUR prim borcu bulunup bu borçları
dondurulanlar hizmet sürelerinden emekliliklerine yetecek kadar
kısmını borçlanıp emekli olabilmeyi beklemektedir. Esnaf ve
çiftçimize bu imkân verilmelidir.
Yine, geçmişte esnaf olarak
çalışmış ya da çiftçilik yapmış birçok kişi
bu çalışmalarına dair vergi mükellefiyeti veya oda kaydı
gibi resmî belgeler olmasına rağmen BAĞ-KUR kaydı
olmadığı gerekçesiyle bu çalışma sürelerini
hizmetlerine saydıramamış ve bu nedenle emekli
olamamaktadır. BAĞ-KUR kaydı olmayan çalışma süreleri
esnaf ve çiftçilerin hizmetine sayılmalı, geçmiş hizmetlerin
borçlanılmasına imkân verilmelidir.
Yine, çıraklık ve staj sürelerinin
emeklilik hizmetine sayılmasını bekleyen birçok sigortalı
bulunmaktadır. Mesleki eğitimin özendirilmesi amacıyla
çıraklık ve staj süreleri hizmetten sayılmalı, geçmiş
hizmetlere borçlanma hakkı verilmeli, çıraklık ve staj süreleri
sigortalılık başlangıç tarihinde esas
alınmalıdır.
BAĞ-KUR'ludan emekli olması için dokuz bin
gün hizmet süresi aranmakta, ancak aynı kurumun çatısı
altında diğer sigortalılar yedi bin iki yüz günle emekli
olabilmektedir. Üstelik en düşük emekli maaşı BAĞ-KURluya
bağlanmaktadır. Yine, altmış gün prim borcu bulunan esnaf,
sağlık hizmetinden yararlanamamakta ama aynı durumdaki
diğer sigortalılar faydalanabilmektedir. BAĞ-KUR'lulara
yapılan eşitsizlik ve haksızlıklar giderilmelidir.
Esnafımız ve çiftçimiz zor günler
yaşamaktadır. Esasen, çiftçisi, esnafı, sanayicisi, ve hane
halkıyla toplumun bütün kesimleri ağır ekonomik şartlar ve
borç altında ezilmektedir. Türkiye'de esnaf, çiftçi, reel
yatırımcı ve üretici para kazanamamaktadır. En fazla para
kazanan finans sektörüdür. Yine, en fazla büyüyen finans sektörüdür. Yine, en
fazla kâr eden finans sektörüdür. Reel sektörün zor günler
yaşadığı, işletmelerin iflasa sürüklendiği son
dönemde bankaların dönem net kârı 2016 yılında yüzde 44,
2017 yılı üç aylık dönemde ise yüzde 65 oranında
artmıştır. Geçen yıl kurumlar vergisi rekortmenleri
listesinin ilk 10'u arasında 7, ilk 100'ü arasında 18 banka yer
almıştır. Görünen o ki bankalar rekor üzerine rekor kırmaya
devam etmektedir. Ekonomide kapitalist bir anlayış hâkim olmuş,
tam manasıyla bir sömürü düzeni kurulmuştur. Uygulanan ekonomi
politikalarından beslenen faiz lobisi abat olmuştur.
Milletimiz gece gündüz bankalara
çalışmakta, emeğini, alın terini, gelirini,
kazancını bankalara aktarmaktadır. Kredi kullanıp borçlanan
çaresiz vatandaş faiz, ücret, komisyon, dosya parası diye soyulmaktadır.
Hükûmet ise sadece seyretmektedir.
Ekonomi alanında hızla reform gündemi
oluşturulmalı ve bir an önce rant ekonomisinden yatırım,
üretim ve istihdamı sürekli artırmayı öngören üretim ekonomisine
geçilmelidir. Ülkemizin ekonomik sorunlarını çözecek ve
vatandaşlarımızın refah seviyesini artırıp borç
sarmalından kurtaracak program ve projeler acilen uygulamaya
konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu teklifte yeniden
yapılandırılması öngörülen alacaklar arasında elektrik
abonelerinden tahsil edilen TRT payından doğan alacakların da
yer alması dikkat çekmektedir. Komisyonda verilen bilgilere göre, 45
firmaya ait 95 milyon TL alacak söz konusudur. Vatandaştan
alındığı hâlde zamanında ödenmeyen TRT paylarına
şimdi de yapılandırma öngörülmektedir. Hâlbuki, elektrik
faturasını ödemeyi bir iki gün geciktiren vatandaşın
elektriği kesilmekte olup, sanayicinin tesisleri duracakmış,
çiftçinin tarlası susuz kalacakmış hiç umursanmamakta ve açma
kapama için de bir dünya masraf istenmektedir. Bu itibarla, söz konusu
alacaklar yapılandırma kapsamından
çıkarılmalıdır. Ayrıca, elektrik abonelerinden TRT
payı alınmasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur ve
mutlaka kaldırılmalıdır.
Vatandaştan, haraca bağlanmış
gibi elektrik faturası üzerinden birçok bedel, pay, fon, vergi, hatta
verginin vergisinin yanı sıra kayıp kaçak bedeli
alınmaktadır. Elektrik faturaları sanayicinin, çiftçinin ve
esnafın en büyük maliyet unsuru olmuş, aile bütçesinde önemli bir
harcama kalemi hâline gelmiştir.
Türkiye'de üretim üzerindeki vergi yükü
ağırdır ve bu durum işletmelerin rekabet gücüne zarar
vermektedir. Başta elektrik olmak üzere üretim girdileri üzerindeki vergi
yükünün azaltılmasının istihdam ve büyümeye olumlu katkı
sağlayacağı ve belli bir süre sonra bu kesimden sağlanan
toplam vergi gelirlerinde artışa yol açacağı hesaba
katılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, teklifin 10uncu
maddesinde Maden Kanununda değişiklik yapılarak birbirine
bitişik veya yakın maden sahalarının maden bölgesi ilan
edilebilmesi öngörülmektedir. Buna göre belirlenen alandaki toplam rezervin en
az yarısına tekabül eden ruhsat sahiplerinin talebi hâlinde,
ruhsatların bir şirkette birleştirilmesi, maden rezervi de göz
önüne alınarak şirketteki ortaklık paylarının
belirlenmesi ve birleştirmeye dâhil olmayan diğer ruhsatların
yatırım giderlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanarak
iptal edilmesi öngörülmektedir. Yeterli talebin sağlanamaması
durumunda ise yine yatırım giderleri Bakanlık bütçesinden
karşılanarak tüm ruhsatların iptal edilmesi ve bu sahaların
ihaleyle ruhsatlandırılması öngörülmektedir. Bu bölgelerde
toplam rezervin en az yarısına tekabül eden ruhsat sahiplerine önemli
bir hak verilirken diğer ruhsat sahiplerinin haklarının elinden
alınması söz konusu olmaktadır. Bu yönüyle Anayasa'ya alenen
aykırılık bulunmaktadır. Bu itibarla madde, teklif
metninden çıkarılmalı ya da hak gasbına meydan vermeyecek
şekilde bir düzenleme yapılmalıdır.
Teklifin hayırlara vesile olmasını
diliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Birinci bölüm üzerinde şahsı adına
Tülay Kaynarca, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümünde şahsım adına söz aldım,
değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle şu anda çıkarmakta olduğumuz yasa
teklifini bekleyen esnafımızın, sanayicimizin olduğunun
altını dikkatle çizmek istiyorum çünkü kanun teklifini içeren
alacakların yapılandırılmasıyla ilgili,
esnafımız heyecanla bu süreci beklemektedir ve vergi dairelerine,
sosyal güvenlik kurumlarına olan borçların
yapılandırılması, yeni bir imkân sağlanması
konusunda da inşallah bu düzenlemeyle yeni bir fırsat
oluşacaktır. Yine, bu kanun teklifiyle, yatırımcıların
ve sanayicinin karşılaştığı birçok bürokratik
işleme de üretici reformuyla son verilmiş olacaktır.
Değerli Başkanım, kıymetli
milletvekillerimiz; aslında 475 sıra sayılı bu Kanun
Teklifinde yer alan İstanbulumuzun Silivri ve Çatalca ilçelerindeki 8
köyümüzün tapu sorununa çözüm sağlayacak bir maddeye dikkatinizi çekmek
istiyorum. Burada yer alan 8 köyümüzde, Silivrinin Danamandıra,
Çayırdere ve Sayalar köylerinde, yine Çatalcamızın Karamandere,
Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar ve Yaylacıkın
yanı sıra Binkılıçı içeren bu köylerin de tapu
problemi yaklaşık yüz otuz yıllık bir problemimizdi ve
zaman zaman yaptığımız çalışmalarla aslında
kısmen, yaklaşık on dört yıl içerisinde dört problemin
hemen hemen hepsini tamamlamış olduk. Bunlar içerisinden 2/B
yasasıyla birlikte, ormanda, taksitle ilgili satışlar
yapıldı. Yine, tapusu varken iptal olmuş olanlara 2/B
çerçevesinde satışlar yapıldı. O problem de çözülmüş
oldu. Şimdi bu getirdiğimiz kanun teklifinde ise köy içi
yerleşik alanda yer alan kısımların
satışını 2002 ve 2003te çıkan yasal düzenlemede,
gerek imkânsızlıklar dâhilinde gerekse fırsat
bulamadıkları için hazineden bu yerleri alamayan
vatandaşlarımıza bir fırsat daha sunmuş
olacağız. Bu çok değerli.
Ödeme koşullarıyla ilgili de değerli
bir yasal düzenleme yapıldı, o da şöyle: Beş yıl
içerisinde başvuru var. Bu beş yıl içerisinde taksitlendirmeyi
10 eşit takside bölebiliyoruz ve beş yıla
dağıtabiliyoruz. Dönümü 7 dönüme çıkarabiliyoruz.
Dolayısıyla bu kanun düzenlemesinde köy yerleşik alanı
içerisinde Silivri ve Çatalcamızı direkt ilgilendiren bu 8 köyümüzün
tapu sorunu, mülkiyet problemi çözülmüş olacak. Gerek Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşmelerinde gerekse devamında özellikle çizdik
altını, burada yaşayan vatandaşlarımız
işgalci değiller. Osmanlı-Rus savaşı döneminde
Bulgaristandan göç etmiş ve devletimiz tarafından bu bölgelere
yerleştirilmiş değerli vatandaşlarımızın bu
sorununu, bu problemini çözmek çok önemliydi.
Ben konuşmamın bu kısmında
teşekkür etmek istiyorum. Öncelikle Saygıdeğer
Bakanımız Naci Ağbala çok teşekkür etmek istiyorum çünkü
iki yıldır gerek 2/B düzenlemeleri, kadastral
çalışmaları adaletli olabilme, hakkaniyetli bunu çözebilme
adına bekledik. Kadastral çalışmalar yapıldı,
diğerleri yapıldı ve bu son şeklini vermiş olduk.
Maliye Bakanımız Naci Ağbala çok çok teşekkür ediyoruz, bu
sorunun çözümü için.
Yine, Plan ve Bütçe Komisyonunda 4 siyasi partinin
her birinin onayıyla önergeler geçti ve imza kondu. Plan ve Bütçe
Komisyonumuzun Kıymetli Başkanınına, çok değerli tüm
siyasi partilerdeki kıymetli milletvekillerimize de ben teşekkür
etmek istiyorum. Yüz otuz yıllık bir mülkiyet problemi de bu
düzenlediğimiz, bu çıkartacağımız yasal düzenlemeyle
birlikte çözülmüş olacak. Çalışmaya devam edeceğiz. Bu
konuda vatandaşımızın problemlerine yönelik tüm
çalışmaları yerine getireceğiz.
Ben hayırlı uğurlu olmasını
istiyorum Silivrimize, Çatalcamıza, İstanbulumuza ve Türkiyemize.
Alacaklarla ilgili çözüm bekleyen vatandaşlarımız için de bu
kanuni düzenlemenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Mehmet Bekaroğlu İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu Hükûmetin zamanında 7nci, 8inci af
geliyor ama bunun sebebi, sorumlusu vergi mükellefleri değil,
vatandaş değil; yanlış politikalar dolayısıyla
ekonomi iyi yönetmemek. Bu sebepten dolayı insanlar vergilerini
ödeyemiyorlar; sadece vergilerini değil, başka borçlarını
da ödeyemiyorlar. Bundan dolayı yapıyoruz.
Aslında bu Hükûmet büyüklerin yani çok daha
büyük olanların, hatta millete filan da değişik laflar
söyleyenlerin vergilerini değişik zamanlarda özel durumlarla zaten
affetmişti. Şimdi geniş kitlelerin de vergilerini affeden,
sigorta primlerini affeden bir düzenleme geliyor ve Cumhuriyet Halk Partisi
bunu destekliyor. Burada bir sorun var sadece: Bundan sonra sürekli vergi afları
çıkarmamak için Bakanlığa bir yetki veriliyor. Bakanlık zor
durumda kalan mükellefi çağıracak, konuşacak ve kendi
inisiyatifiyle yapılandırmalar yapacak. Bu, çok tehlikeli bir
şey. Bir kere, vergi affetmek, koymak, çıkarmak Meclisin görevidir.
Meclis devre dışı kalıyor, bu anlamda sorunlu bir durum.
İki: Bugüne kadar yaptığınız gibi, vergi
incelemelerini siz silah olarak ya da muhalifi susturmak olarak
kullandınız, bundan sonra da bu şekilde kullanılabilir.
Dolayısıyla, bu tehlikeli bir düzenleme.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan kısa konuşmasında Türkiye'de her şey yolunda, iyi
gidiyor. İlk rakamlara bakmayın. filan dedi. Öyle değil,
Türkiye'de işler iyi gitmiyor. Siz 1 Kasımdan bu yana dünya kadar
düzenleme yaptınız, ekonomide bir canlanma olsun diye teşvikler
getirdiniz ama bunların hiçbiri çok fazla anlamlı olmadı. Zaten
bütçenin ilk dört aylık gerçekleşmesi, rakamları da,
Bakanlığın açıkladığı rakamlar da bunu
ortaya koyuyor. Yani böyle istihdamda bir artış filan dendi,
istihdam seferberliği dendi, artı 1, artı 5 filan dendi ama
bunu doğrulayacak rakam yok. Sayın Bakanın 1 milyon 77 bin yeni
istihdam. demesine rağmen bunu doğrulayacak bir rakam yok. Tam tersi
esnaf sayısı azalıyor, çiftçiler işlerini bırakıyorlar,
böyle durumlar var. Çok kısıtlı bir zaman olduğu için bu
rakamlara girmiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Maliye
Bakanlığı nisan ayı itibarıyla verileri
açıkladı -Ocak-Nisan genel bütçe değerlendirmeleri- ve
gelirlerde yüzde 8,77lik bir artışla 190 küsur milyar liraya ulaşıldı,
giderlerde ise yüzde 20,40 artışla 206 milyarın üstünde bir
gerçekleşme olmuş. Şimdi, buradan anlıyoruz ki bütçe gelir
artışı, yüzde 11,87 olan yıllık enflasyonun
altında. Yani ekonomide öyle bahsettiğiniz gibi ileriye yönelik bir
büyüme olduğuna dair herhangi bir işaret yok.
Değerli arkadaşlarım, bu istihdamla
ilgili bir şey söyleyeyim. Sayın Bakanlık, işte, 1
milyondan fazla
,1 milyonu devirdik. gibi bir şeyler söyledi. Böyle bir
rakam yok maalesef, bunu ifade edelim.
Şimdi, vergi toplamayla ilgili de birkaç cümle
söyleyecek olursak, bu vergiler dolaylı vergiler değerli
arkadaşlarım. Türkiye hâlâ dolaylı vergilerle yani Deli Dumrul
vergileriyle para topluyor, herkesten, garibandan da para topluyor ve
müthiş paralar bunlar; köprü geçişleri, şunlar bunlar. Yani
işleyen sağlıklı bir ekonomi, üreten bir ekonomide gerçek
mükelleften vergi toplamak gerekiyor, toplayabilmek gerekiyor. Bu da gerçekten
o mükellefin üretiyor, kazanıyor olmasıyla mümkündür. Bütün
iyimserliğe rağmen, işte, Referandumdan sonra
uçacağız. gibi sözler söylemenize rağmen buna küçük bir
işaret bile yok, bugüne kadar gerçekleşen rakamlarla buna küçük bir
işaret yok. Evet, milletten para topluyorsunuz ama ifade ettim, Deli
Dumrul yöntemiyle para topluyorsunuz. Hâlâ ekonominiz işte, arazi
boşaltıyor, beton dikmeye, buna yöneliyor ve ekonomi
sıkışınca da birtakım krediler, teşviklerle,
borçları tekrar yapılandırarak bir yere gitmeye
çalışıyor. Bu, gidiş değil değerli
arkadaşlarım.
Size şunu ifade edeyim: Türkiye sizin
yönetiminiz döneminde 508 milyar 859 milyon dolarlık cari açık verdi.
Bu para yabancılardan borç alınarak karşılandı. Böyle
bir ekonomiye devam ediyorsunuz siz. Dolayısıyla yani üreten bir
ekonomi yok, bunu yapacağınıza dair hiçbir şey yok. Evet,
likidite artarken filan, dünyadaki dengeler daha iyiyken birtakım
şeyler yaptınız ama hem ekonomiyle ilgili yönelimlerinizi hem
demokrasi ve hukuk devletiyle ilgili yönelimlerinizi kaybettiniz ve Türkiye
hızlı bir şekilde duvara çarpmaya doğru gidiyor, üzülerek ifade
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Birleşime saat 20.20ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız,
başlıyoruz.
İlk soru Sayın Tümerin.
Buyurunuz Sayın Tümer.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hazine arazisini işleten
çiftçiler hububat, tohum, gübre desteğinden ve devletin uygulamaya
koyduğu çeşitli borç ertelemelerinden faydalanamamaktadır.
Tarım sigortası dahi yaptıramayan, arazi bedellerinin yüzde 5i
oranında devlete ecrimisil bedeli ödeyen çiftçiler tohum, gübre, mazot
desteklerinden yararlanmalı, toplulaştırma işlemleri
nedeniyle hazine arazisini satın alamayan çiftçilerimizin
mağduriyetleri giderilmeli, bu çiftçilerimizin tarım kredi
kooperatifi ve Ziraat Bankasından devlet destekli indirimli kredi
kullanılmasının yolu açılmalıdır.
Diğer taraftan, Adanada Seyhan Baraj Gölünü
özelleştirme girişimi de Adana çiftçisine büyük zarar verecektir.
Tarlasının önünden geçen suyun fahiş fiyatla üreticiye
sunulmasının önüne geçilmeli. Hâlihazırda, sulama birlikleri
yüksek su ücretlerinden şikâyet etmektedir. Sulama birlikleri ve
çiftçilerimiz suyun hem verimli kullanımı hem de kaliteli ve bol ürün
elde edebilmeleri için ayrıca kapalı sulama sisteminin hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Varlık Barışı ya da servet
affıyla ilgili olarak ülkemize kaydi ya da fiilî döviz ve servet
girişi ne kadar olmuştur? Bunun ne kadarı kamu bankalarına
ne kadarı özel bankalara olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasfiye hâlindeki Emlak
Bankasının yeniden bankacılık faaliyetlerine
döneceğini açıkladınız. Bu banka KEY ödemeleriyle ilgili de
çalışma yürütmüştü. 30/6/2014 tarihinde sona eren bu KEYle
ilgili listelere daha sonra başvuruda bulunanlar oldu mu? Başvuruda
evrak yetersizliği ya da belge veremediği için hak edişini
alamayan kaç kişi var? Bunların alacak toplamı nedir? Adına
tahakkuk eden ödeme olduğu hâlde farklı nedenlerle bu ödemeden haberdar
olmayanlar için yeni bir düzenleme düşünülmekte midir? Başvuru süresi
içerisinde evrak veremeyerek daha sonra evrak tamamlama durumuna gelenlere de
bu konuda yardımcı olunacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Sayın Bakan, iki yıldır burada
sorduğum hiçbir soruya cevap vermediniz yani hep bildiğinizi
okuyorsunuz, ben de bildiğimi okuyacağım.
Bursada Osmangazi Belediyesi tarafından
Saltanatın Adımları isimli etkinlik düzenleniyor. Bursada
cumhuriyeti sevenler bu etkinlikten rahatsızlar. Amaç eğer kültürel
birikimleri yaşatmaksa -bu topraklardan onlarca kavimler, devletler,
uygarlıklar geçti- başka isimler bulunabilir. Bu isimlerle saltanat
sevdalılarının cumhuriyeti seven cumhuriyetçi
yurttaşlarımızı rahatsız etmesi doğru değil,
cumhuriyetin imkânlarını kullanarak üstelik. Eğer bu etkinlik
yapılmakta ısrar edilirse saltanatın adımları
ismiyle, elbette Bursada cumhuriyeti sevenler de demokratik
haklarını kullanacaklardır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tekin
HAYATİ TEKİN (Samsun) Teşekkürler.
Sayın Bakanım, Samsunlu hemşehrilerim
soruyor, devlet yatırımlarından en az yararlanan illerin
başında gelen Atatürk şehri Samsun, çevre illere verilen
teşviklerle daha da zor duruma düşmüştür. Samsun esnaf ve
sanayicisinin sıkıntısı bugün olduğu gibi yarın
da devam edecektir, dolayısıyla bu aftan da yararlanamayacaktır.
Bundan sonraki af ne zaman, hatta ondan daha da sonraki af ne zaman?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti 2015 yılında Maden
Yasasında getirdiği son bazı değişiklik
kapsamında maden ruhsat harçlarını değiştirerek ruhsat
bedeline dönüştürdü ve miktarını da yaklaşık 1.500
oranında artırdı. Bu bedel her seneye mahsus ödenmeli, yoksa
ruhsat iptal olur. şeklinde çok ağır bir yaptırımla
düzenlendi. Türkiye'de 30 binin üzerinde işletme ruhsatı olduğu
düşünüldüğünde ve maden sektörünün ve genel ekonomik krizin durumu
ele alındığında yasa, madencilik sektörünü perişan
etti. Maden işletmeleri perişan bir vaziyette, ağır borç
yükü altında. Maden ruhsat bedelinde yeniden yapılandırma
yaparak maden işletmecilerine bir şans ve bir nefes verilmesini
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, yapımına 1996 yılında başlanan ve 2010
yılı Mayıs ayında resmî açılışı
gerçekleştirilen 535 milyon dolar maliyetli Adana metrosu rantabl çalışamamaktadır.
Adana Büyükşehir Belediyesinin gelirlerinin yüzde 40ı metro borcuna
kesilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın
Başbakanın daha önceki konuşmalarında Adanalıya büyük
külfet oluşturan metronun bakanlığa devredileceğine yönelik
beyanları olmasına rağmen devir işlemi bir türlü
gerçekleşememiş, metronun ikinci etap çalışmalarına da
bir türlü başlanamamıştır.
Öte yandan, Ankara'da AKM-Gar-Kızılay
metro hattı, İstanbulda Yenikapı-İncirli-Sefaköy metro
hatları, Antalyada Meydan-Havaalanı-EXPO tramvay hatları proje
ve yapım çalışmalarını Bakanlar Kurulu kararıyla
Ulaştırma Bakanlığının üstlendiği
bilinmektedir. Adanalıların da bu metro kamburundan kurtulması
için bir çalışma yapabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizin de daha önce ziyaret
ettiğiniz Eskişehir Şeker Fabrikasının
özelleştirme kapsamından çıkarılması mümkün müdür?
Ayrıca, yine orada ziyaretiniz sırasında gündeme gelen, daha
sonra da referandum sürecinde bir başka bakan tarafından sözü verilen
geçici işçiler sorununun çözümü mümkün müdür? 120yi aşkın
geçici işçi işlerinden çıkarıldılar, altı ay
süreyle çalışmaktalar. Türkiye'de binlerce kişiyi ilgilendiren
bu geçici işçilik meselesini çözecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle Sayın Tümer eğer
yanlış anlamadıysam hazineye ait arazileri kullanan çiftçiler
bakımından birtakım sıkıntıların olduğunu
ifade etti. Bu konuyla ilgili şunu söylemek isterim: Hazineye ait
tarım arazilerini fiilen kullanan kişilere, biliyorsunuz, biz
ecrimisil gönderiyoruz ve bu kişiler bu yerleri ecrimisille idare
ettikleri için de gerek çiftçilere sağlanan desteklerden yararlanamıyorlar
gerekse diğer imkânları kullanamıyorlar. Burada Tarım
Bakanlığıyla Maliye Bakanlığı olarak bir araya
geldik, bu konuda bir düzenleme yaptık. Hâlihazırda tarım
arazilerini kullanan çiftçilerimize kolaylaştırılmış
yöntemlerle kiralama imkânı getirdik. Dolayısıyla, devlete ait
olan bu arazileri kullanan çiftçilerimiz ecrimisil ödemek yerine ilgili
defterdarlığa müracaat ederek çok basit, kolay ve indirimli olarak
kiralama sözleşmesi yapmaları hâlinde bu yerleri kirayla kullanma
imkânlarına kavuşacaklar, aynı zamanda da bu yerler nedeniyle
gerekli destekleri alabilecekler. Yine, hatırlarsanız, özellikle
kırsalda, köylerde vatandaşlarımızın fiilen
kullandıkları hazine arazilerini indirimli fiyatlarla doğrudan
doğruya alabilmelerine imkân sağlayan bir yasal düzenleme
yaptık. 2/B diye ifade ettiğimiz kanun içerisinde bu konuda da
düzenleme yaptık. Aynen 2/B vasfındaki arazilerin
satışında olduğu gibi yüzde 30, yüzde 40 mertebesinde
tarım arazilerini de çiftçilerimizin 100 lira yerine 30 lira ödeyecek
şekilde doğrudan satın alma imkânını getirdik. Bu
uygulamayla ilgili daha sonra -biliyorsunuz- başvuru süresini de
uzattık. Dolayısıyla buradaki bizim amacımız da
çiftçilerimiz hâlihazırda kullandıkları bu tarım
arazilerini edinebilsinler, satın alsınlar ve bu imkânlardan
yararlanabilsinler. O açıdan
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Toplulaştırma nedeniyle satışları
yapamıyorlarmış Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, dilekçelerini aldıktan sonra o konuyla ilgili gerekli koordinasyonu
yapıp vatandaşlarımıza buraları satacağız.
Biz de istiyoruz, yani vatandaşlarımız gerek edinim olarak
gerekse kiralama yöntemiyle hazineye ait bu yerleri kendi uhdelerine
alabilsinler.
Tabii baraj özelleştirmesi konusunda
doğrudan bir bilgi sahibi değilim. O konuda bir cevap
veremeyeceğim.
Sayın Çakırözer, Varlık
Barışı Kanunu çerçevesinde bugüne kadar Türkiyeye getirilen
nakit varlıklar konusunda bir soru sordular. Öncelikle şunu ifade
edeyim: Geçen sene Ağustos ayında çıkarmış
olduğumuz yasal düzenlemeyle gerek Türk vatandaşlarının
gerekse Türkiyede yerleşik olmayan yabancıların
varlıklarını Türkiyeye getirebilmelerine imkân sağlayan
bir düzenleme yaptık. Bu düzenlemede vatandaşlarımız yurt
dışında farklı nedenlerle bulunan
varlıklarını 2017 yılı Haziran ayına kadar
Türkiyeye getirebilecekler; bu varlıklarını Türkiyeye
getirdiklerinde de herhangi bir vergi dairesine bildirim yapmaya gerek
bulunmaksızın, doğrudan doğruya varlığı
getirdikleri bankaya, aracı kuruma, gümrük idaresine beyanda bulunmak
suretiyle bu kanun hükümlerinden yararlanacaklar. Şu anda Varlık
Barışı olarak ifade edilen düzenleme çerçevesinde uygulama devam
ediyor. Burada bildirimler tamamen bankalara ve aracı kurumlara
yapıldığı için Maliye Bakanlığı olarak bu
konuda elimizde herhangi bir istatistik ve bilgi bulunmamaktadır. Burada
uygulama 2017 Haziran sonunda da tamamlanmış olacak.
Sayın Gürer Emlak Bankasıyla ilgili KEY
ödemeleri bakımından bir soru sordular. Bana gelen notu burada
müsaade ederseniz okumak isterim: 662 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı gereği KEY hak tespit süresi 30/6/2014 tarihinde dolmuş
ve son liste 30/9/2014 tarihinde yayınlanmıştır. Bu
kapsamda KEY hak sahipleriyle ilgili toplam 12 milyon 611 bin 173 adet
kayıt tespit edilmiştir. Ödeme yapılan toplam tutar ise bugün
itibarıyla 4 milyar 123 milyon 368 bin 747 TL olmuştur. KEYle
ilgili yeni bir düzenleme de şu anda olmadığı Hazine
Müsteşarlığı tarafından ifade edilmektedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, bundan sonra gelen başvurular var. Emlakbank KİT Komisyonunda
konuştuk da. Onunla ilgili bir düzenleme yapılırsa
Çünkü evrak
bulamayıp süresinden sonra başvuranlar var, onlarla ilgili
BAŞKAN Sayın Bakanım, lütfen devam
edin efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Olur. Arkadaşlarımız sizin bu ifade ettiğiniz hususlarla
ilgili o zaman kendi teknik açıklamalarını
hazırlasınlar. O konuda da ben Hazine
Müsteşarlığımızın görüşlerini ifade edeyim.
Sayın Kayışoğlu, yani keşke
cevap vereceğim bir soru olsaydı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Soru
sormadım ben
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Yani Maliye Bakanlığı olarak gerçekten hiçbir şekilde
bilgimizin olmadığı bir konu. Tabii, Bursada
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Daha
önce de sordum da cevap vermiyorsunuz nasılsa.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Onun için mi tepki olarak böyle bir soru sordunuz? Gerçekten cevap vermeye
çalışırım, onu da ifade edeyim. Geçmişte de
sorularınıza cevap verdim, onu da hatırlıyorum.
Sayın Tekin Yeni bir af yasası ne zaman
olacak, ondan sonraki, ondan sonraki
Yeni bir af yasası gelmeyecek. Onu
Bakan olarak söylüyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Kayıtlara geçti.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sizin
Bakanlığınızda belki gelmez
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Söylüyorum yani. Arkadaşlar, Komisyonda da ifade ettim. Bakın,
Komisyonda da ifade ettim. Biz bu defa bir yeniden yapılandırma
yasası getirirken farklı bir şey yaptık, dedik ki,
iyiniyetli olan, geçmişte, iyi gününde borçlarını ödeyen
mükellefler herhangi bir şekilde ekonomik zorluk içerisine girdiklerinde
onların borçlarını ödeyebilmelerine imkân sağlayan
yapısal bir düzenleme getirdik. Getirdiğimiz bu düzenleme bu yeniden
yapılandırma kanununun içerisinde yer alıyor. Benim kanaatimce,
bundan sonra herhangi bir mükellef Ben vergi borçlarımı ödemek istiyorum
ama mevcut durumuma göre bu borçları peşin ödeme imkânım yok ama
taksitle ödemek istiyorum. dediğinde objektif, nesnel, kişiye
bağlı olmayan çok şeffaf ve hesap verebilir bir sistem
içerisinde durumu değerlendirilecek ve kişiye hakkaniyete uygun bir
şekilde bir yapılandırma imkânı sunulacak.
Dolayısıyla bu defa farklı bir şey yaptık yani yeniden
yapılandırma kanunu getirmekle yetinmedik, bu tür ihtiyacı
ortadan kaldıracak önemli bir yapısal düzenlemeyi de bununla beraber
getirmiş olduk.
Sayın Arık, madenlerle ilgili bir soru sordular
ama bakan olarak bu konuda bende bir bilgi yok, onu ifade edeyim.
Sayın Tümer, Adana metrosuyla ilgili bir konuyu
ifade ettiler, ben onu temenni olarak değerlendiriyorum, siz de zaten öyle
dediniz. Adana metrosuyla ilgili ifade ettiğiniz konular
Ulaştırma Bakanlığı tarafından mutlaka dikkate
alınacaktır.
Sayın Çakırözer, Eskişehir şeker
fabrikalarının özelleştirme programı dışına
alınması gibi bir planımız söz konusu değildir, geçici
işçiler konusunda da şeker fabrikaları özelinde herhangi bir
çalışmamız bulunmamaktadır.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinin 1. fıkrasının (aa), (bb) ve (cc) alt
bentlerinde geçen 31.03.2017 ibarelerinin 30.04.2017 olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Bekaroğlu Bihlun Tamaylıgil Serdal
Kuyucuoğlu
İstanbul İstanbul Mersin
Haydar Akar Utku
Çakırözer Ali
Özcan
Kocaeli Eskişehir İstanbul
Yakup Akkaya
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(f) 1163 sayılı Kooperatifler
Kanununa göre kurulan sulama kooperatiflerinin ve 26/5/2005 tarihli ve 5355
sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununa göre kurulan sulama
birliklerinin, vadesi 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu
halde bu Kanunun yayım tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan
tarımsal sulama faaliyetlerinden kaynaklanan alacakları ile bu
alacaklara dair faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i
alacaklarından,
Mustafa Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Saffet Sancaklı Erkan Haberal Kamil
Aydın
Kocaeli Ankara Erzurum
Arzu Erdem Zihni
Açba Mevlüt
Karakaya
İstanbul Sakarya Adana
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar Başaran Bedia Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol Dora Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
Mardin İzmir Diyarbakır
Garo Paylan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, yine Sayın Bakana sitemimi söyleyeceğim
çünkü Plan Bütçe Komisyonunda pek çok madde üzerinde görüşmelerimiz oldu,
bilgiler talep ettik. Bazı maddelerle ilgili bilgileri Genel Kurul
aşamasında vereceğini söyledi Sayın Bakan ama Plan Bütçe
Komisyonu üyelerinin, sanıyorum, hiçbirine bu bilgiler gelmedi ve Genel
Kurula da bu bilgileri vermedi. Az sonra yapılandırma yasasına
el kaldıracaksınız değerli milletvekilleri. Oysa Sayın
Bakandan yeterli bir bilgi aldığımızı
düşünmüyorum. Kendisi gelip burada bir konuşma yapmadı, Plan
Bütçe Komisyonu üyelerine ve grup sözcülerine yeterli bir bilgilendirme
yapmadı ve burada yapacağı tadilatlarla ilgili bir bilgi de
vermedi.
Bakın, bir teamül vardı -ben yeni bir
milletvekiliyim ama- bu konuda grup sözcüleriyle şu arka odada bir
görüşme yapılırdı. Ya, biz şu konuda şöyle bir
değişiklik düşünüyoruz. Komisyonda şöyle bir bilgi
istemiştiniz, buyurun, bu bilgi burada. diye görüşmeler yapılırdı.
Ama galiba yeni, normal böyle bir şey. Hani Meclisi yok sayma, Biz
çoğunluğuz, biz ne dersek o olur. tavrı, muhalefet partilerini
yok sayma tavrının başladığını görüyoruz. Galiba
bu yeni dönemin bir yeni normali. Ama bu normale alışmayalım
arkadaşlar. Bugün bize, yarın size. Hani ilelebet iktidar
olacağını düşünen pek çok kimse, pek çok parti siyaset
hayatından yok olabiliyor ya da belli bir süre sonra muhalefet olabiliyor.
Bu alışkanlığı, bu teamülleri bu şekilde
geçirmeyelim derim.
Bir şey daha söyleyeceğim. Bakın, kim
vermiş gelen teklifi? Sayın Mustafa Elitaş, değil mi, Grup
Başkan Vekiliniz? Şimdi, bunu yalnızca kendi imzasıyla
verdi Sayın Elitaş ve Plan Bütçe Komisyonuna geldi teklif. Sayın
Bakan oradaydı, vekiller oradaydı ama Sayın Elitaş hiç
gelmedi Komisyona. Hani, teklif veren Mustafa Elitaş, Komisyona gelip bir
sunum yapmayan, niye bu teklifi verdiğini söylemeyen bir Mustafa
Elitaş gerçekliği var.
Şimdi Yeni dönemde vekiller teklif verecek.
dediniz ama vekil teklif veriyorsa vekil gelip o teklifini Komisyona
sunmalı ve savunmalı. Bu şekilde yapmayalım derim. Bu da
ciddi bir hata. Yeni dönemlerde lütfen, hiç yoksa şeklen bile imza verme
durumu olmasın. Kim imza vermişse gelsin, imzasına sahip çıksın,
niçin imza verdiğini Komisyon üyelerine anlatsın, ikna etsin derim.
Değerli arkadaşlar, az sonra, Plan Bütçe
Komisyonundan geçen bir af yasasını daha geçireceğiz.
Bakın, Af değil. diyorlar ama şunu bilin: Zorluğa
düşen olabilir, eyvallah, zorluğa düşene sonuna kadar
yapılandırma yapalım; esnafa, sanayiciye, küçük KOBİlere,
hepsine yapalım. Bu onların sorumluluğu değil, bu sizin
sorumluluğunuz, siyasi partinin, iktidarın sorumluluğu ama
biliyorsunuz, ödeyemeyenler var, bir de ödemeyenler var, bunu alışkanlık
hâline getirenler var, Yani ben niye bankadan gidip yüzde 18le kredi
alayım ki? diyenler var, Nasıl olsa Hükûmet bir yıl sonra bir
daha yapılandırma getirecek. diyenler var, bunu kötüye kullananlar
var. O açıdan, bu bir aftır. Bakın, siz yüzde 4le
yapılandırıyorsunuz -kötü niyetli olanlar için söylüyorum-
Hazinemiz kaçla borçlanıyor? Yüzde 11le, 12yle borçlanıyor. Yani
tahsil edemediğimiz her 1 lira için yetim hakkından yüzde 12 faizle
borçlanıyorsunuz arkadaşlar, bu bir aftır. Hani Ana parayı
kesmiyoruz. diyenlere inanmayın. Enflasyonumuz yüzde 12, faizimiz yüzde
12. Siz yüzde 4le yapılandırıyorsanız bir af
yapıyorsunuz. Özellikle de dar durumda olanlara, sizin yüzünüzden zor
durumda olan esnafa, eyvallah, bu affı getirelim ama büyük ölçekli olanlara
veya bilerek ödemeyenlere bu affı getirmek hakka reva değildir.
Gelin, bu konuda hayır deyin derim bu yasaya. Bir kez daha
görüşelim, bir kez daha tartışalım, bir ölçek getirelim, o
ölçeği tartışalım. Sayın Bakan daha doyurucu bilgiler
versin, Genel Kurulda görüşeceğiz, orada bilgileri vereceğiz.
deyip de vermemezlik yapmasın bu sefer. İmza sahibi kimse -Sayın
Elitaş- gelsin bilgi versin, öyle tartışalım derim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(f) 1163 sayılı Kooperatifler
Kanununa göre kurulan sulama kooperatiflerinin ve 26/5/2005 tarihli ve 5355
sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununa göre kurulan sulama
birliklerinin, vadesi 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu
halde bu Kanunun yayım tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan
tarımsal sulama faaliyetlerinden kaynaklanan alacakları ile bu
alacaklara dair faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i alacaklarından,"
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen MevlÜt Karakaya, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesine Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu kanun teklifiyle son dokuz
ayda iki vergi yapılandırma kanununu, diğer bir deyişle
vergi affını yürürlüğe getirmiş olacağız. Adalet
ve Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu on beş yılda
ortalama her iki yılda bir vergi affı
çıkarılmıştır. Ancak her iki yılda bir getirilen
vergi affı ve yapılandırmalarına rağmen sorunlara
kalıcı çözümler üretilememiş, tahakkuk ve tahsilatta herhangi
bir artış da söz konusu olmamıştır. Son olarak, 2016
Temmuz ayında çıkartılan 6736 sayılı
Yapılandırma Kanunuyla yapılandırma kapsamına giren
borcun yalnızca yüzde 48lik kısmı yapılandırılabilmiş,
gerçekleştirilen tahsilatın yapılandırılan borca
oranı da oldukça düşük kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, aslında 6736
sayılı Kanun kapsamındaki alacakların toplamı o
dönemde 158,4 milyar TLydi. Biraz önce de ifade ettim, ancak bunun yarıya
yakını, yüzde 48i yeniden yapılandırılabildi,
tahsilat ise 10 milyarın altında kaldı.
Şimdi, bugün
yasalaştırılması planlanan bu düzenlemeyle birlikte, önceki
dönemden yapılandırılmamış 81 milyarlık
kısım ve bu dokuz aylık süre içerisinde sisteme ilave olan 54
milyarı da katacak olursak yaklaşık 135 milyar dolarlık bir
alacağın yapılandırılmasını ifade ediyor.
Birinci dönemdeki 158, ilave 54ü buna katacak
olursak bu rakam yaklaşık 200-212 milyar TL gibi devasa bir rakama
ulaşıyor ki bu da yaklaşık, bütçemizin neredeyse üçte 1ine
yakın bir rakamı ifade etmektedir. Bunu şunun için vurguluyorum:
Aslında biz burada Af olacak mı olmayacak mı, yenisi gelecek mi
gelmeyecek mi? diye tartışıyoruz. Evet, yenileri gelecek. Her
ne kadar Sayın Bakan Gelmeyecek. dese de bir başka Maliye
Bakanı gelir, o bakan getirir, getirmek zorunda kalır. Buradaki af
bir gereksizlik değil, böyle bir affa ihtiyaç var çünkü burada,
mükellefin, borçluların borçlarını ödeyememe durumları,
ödeme güçlüğü içinde olma durumları söz konusudur.
Yeniden yapılandırmaya dahi cevap
verilemediğini bundan dokuz ay öncesinde gördük, yaşadık.
Burada, bizim, aslında dikkatleri yapısal sorunlara çekmemiz
lazım. Ekonomimizin birçok alanında ve birçok sektöründe düzeltilmesi
gereken çok ciddi yapısal sorunlarımız var. Dokuz aylık
süre içerisinde 54 milyarlık sorunlu bir borcun sisteme ilave edilmiş
olması aslında çok ciddi bir uyarı olarak alınmalı,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Hükûmetin bir an önce bu yapısal
sorunların çözümüne el atması gerekir, aksi takdirde biz buradan çok
daha af yasaları çıkarırız, çok daha bu konuları
tartışırız.
Ben Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
yapısal sorunların çözülmesi gerektiğini, bu palyatif
tedbirlerle bir yere gidemeyeceğimizi buradan ifade ederek yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinin 1inci fıkrasının (aa), (bb) ve (cc) alt
bentlerinde geçen 31.03.2017 ibarelerinin 30.04.2017 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir siyasi iktidar
düşünün ki her yıl yeni bir bütçe yapsın, sonra her yıl bu
bütçede öngörülen vergileri, borçları toparlayamadığı için
af kanunu çıkarsın. Bir anlamda, siyasi iktidarın, Hükûmetin
görevini tam manasıyla yapmadığının da bir ispatı
olmuş oluyor. Eğer Sayın Hükûmet, Maliye Bakanı Plan Bütçe
Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin önerilerini dinlemiş
olsaydı, biz inanıyoruz ki bugün bu durumlarla
karşılaşmaz ve ekonomi daha farklı boyutlarda olurdu.
Değerli milletvekilleri, sürekli bir makyaj
görüntüsü içindeyiz, bir makyaj yapılıyor yani her şeyin güllük
gülistanlık olduğu izlenimi yaratılmaya
çalışılıyor ama halkımızın kör
olmadığını ve milletin gözü önünde her şeyin
olduğunu, halkın da bu konuda farkında olduğunu bilmenizi
isterim. Yani, iktidarın 16 Nisandaki katakulliyle olan bu referandum
sonuçlarını bir başarı şeyi içinde hanesine yazarak
çalışmalarını o yönde yapmasının kendilerini
hataya da zorladığını buradan söylemek isterim.
Bu sadece Maliye Bakanlığında mı
oluyor? Hayır, diğer bakanlıklarda da oluyor. Örneğin, bu
ekonominin en önemli amirallerinden olan Çalışma
Bakanlığının uygulamalarına
baktığımız zaman da bunu görebiliyoruz. Bunu sadece biz
görmüyoruz, örneğin HAK-İŞ Konfederasyonunun Türkiyedeki
diğer işçi konfederasyonlarıyla birlikte, uluslararası
konfederasyonlarla birlikte 5 Mayısta yapmış olduğu ortak
bir açıklamasında Hükûmete çok ciddi eleştirileri var ve bunun
da dikkate alınmadığını görüyoruz.
Bu heyet ne diyor, HAK-İŞin de içinde
olduğu heyet? Bir basın açıklaması yapıyorlar, diyor
ki: Olağanüstü hâl uygulamasının kaldırılması
için gereken koşullar sağlanmalıdır. Başka ne diyor?
Net bir suçlama olmaksızın dosyası mahkemede bekletilen
gözaltındaki tüm işçiler, kamu görevlileri, gazeteciler, parlamenterler
ve seçilmiş belediye başkanlarının serbest
bırakılması çağrısında bulunuyor, diğer
kişilere de, hapisteki kişilere de erişim
kolaylığı sağlanmasını istiyor.
Görüldüğü gibi değerli milletvekilleri,
çalışma yaşamının sorunlarının çözümü hususunda
Hükûmeti her koşulda destekleyen HAK-İŞ dahil uluslararası
sendikal örgütler size sosyal diyalog çağırısında
bulunuyorlar. Peki, bu sosyal diyaloğa bir karşılık var
mı? Ne yazık ki Çalışma Bakanlığının bu
sosyal diyaloğa bir karşılık vermediğini görüyoruz.
Örneğin, ILO Uluslararası
Çalışma Teşkilatının toplantısı var haziran
ayında. Her yıl Cenevrede toplanıyor, bu yıl
toplantının 106ncısı yapılacak. ILO toplu iş
sözleşmesi ve grev hakkı başta olmak üzere, çalışma
hayatı konusunda uluslararası normları belirleyen ve üye
ülkelerde uygulanmasını amaçlayan, üstlü yapıya sahip bir
kuruluştur. Türkiye 1932 yılında üye olmuştur, 1952
yılından itibaren TÜRK-İŞ çalışan kesimleri
temsilen ILOda temsil edilmektedir.
Peki, bu yıl ne oluyor? Çalışma
Bakanlığı tek taraflı bir kararla, işçilerle hiç
alakası olmayan MEMUR-SENin temsil edeceğini duyuruyor. Bu karar
anlaşılır değildir değerli milletvekilleri, izah
edilir de değildir. Türkiyedeki istihdam verilerine
baktığımızda 27 milyon istihdam vardır, memurların
istihdamdaki oranı sadece yüzde 12dir yani geri kalan yüzde 88i
bünyesinde tek bir işçi çalıştırmayan MEMUR-SENin temsil
etmesi anlaşılır gibi değildir. Yani MEMUR-SEN
yapısı gereği grev ve toplu iş sözleşmelerinde deneyim
sahibi değildir, örgütlenme sorunu yoktur, çocuk işçiliğin,
mevsimlik işçiliğin sorunlarını, işçi
sağlığı ve iş güvenliği, asgari ücret
sorunlarını bilmez. MEMUR-SENin özel sektör deneyimi yoktur. Bu
anlamda çalışma hayatının güncel konularına vâkıf
olma imkânı bulunmayan bir memur konfederasyonunun ILOda Türkiyeyi
temsil etmesi anlaşılır değildir. Kaldı ki
Uluslararası Çalışma Konferansına katılanlar
çalışan tarafını temsil ettikleri için İşçi Grubu
çalışmasına katılmaktadırlar. Ayrıca, işçi
delegelerinin Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC vardır ve
136 ülkede örgütlü, 182 milyon üyesi olan ITUC MEMUR-SENi üyeliğe kabul
etmemiştir. Bu uygulama Hükûmeti ILOda sıkıntıya
sokacaktır.
Yani biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu
söylüyoruz: Hükûmet sıkıntıya çıkıyorsa
çıksın ama mevzu Türkiyedir, Türkiyeyi sıkıntıya
sokacaktır. Biz ne hâliniz varsa görün demiyoruz, Türkiye
sıkıntıya sokulmasın istiyoruz. Onun için sosyal diyalog
çok önemlidir ve sosyal diyalogla bu durum tekrar gözden geçirilmeli diyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir kanun
görüşmesi yapıyoruz. Bu oylamaları gayriciddi olarak
görüyorsunuz, öyle anlıyorum ben.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1inci madde üzerinde İstanbul Milletvekili
Yakup Akkaya ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
kalınmıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunuyorum
GARO PAYLAN (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Peki, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.39
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1inci madde üzerinde İstanbul Milletvekili
Yakup Akkaya ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde, Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin dokuzuncu
fıkrasının (a) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(b) 5510 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamındaki sigortalıların, aynı Kanunun geçici 63 üncü
maddesi uyarınca durdurulan sürelerinin ait olduğu döneme
ilişkin sigorta primi,
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Erkan Akçay
Konya Denizli Manisa
Saffet Sancaklı Erkan Haberal Kamil Aydın
Kocaeli Ankara Erzurum
Arzu Erdem Zihni Açba Mevlüt Karakaya
İstanbul Sakarya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mevlüt Karakaya, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesine Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
konuşurken de ifade ettiğim gibi, bu tür af ya da benzeri düzenlemeler,
aslında mevcut yapı ve sistemimizin birer çıktıları ve
sonuçlarıdır. Biz konu üzerinde, daha çok sonuçlara eğiliyoruz,
çıktılar üzerinde tartışıyoruz, bunların ortaya
çıkardığı zarar ya da tahrifatların giderilmesi
yönündeki düzenlemeler üzerinde konuşuyoruz. Daha önce de ifade
ettiğim gibi, aslında yapısal düzenlemeler
yapılmadığı sürece bu konuları yine
tartışmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, aslında bu
afların neden olduğu adaletsizliğin
karşılığı olarak vergiye uyumlu mükelleflere bir
avantaj sağlanmaktadır. Bu, adalet açısından uygun olarak
düşünülebilir ama çok yeni bir müessese ve kavramı da
Maalesef
beceriksizliğimiz yüzünden vergi yapısını etkin ve adaletli
bir yapıya kavuşturamamadan kaynaklanan bir durum. Herhâlde
artık mali literatürümüze, vergi literatürümüze yeni bir kavram daha
girdi. Mükelleflerin ayrımı yapılırken bundan sonra uyumlu
mükellef, uyumsuz mükellef şeklinde ayrımlar da olacak. Bu
ayrım, aslında bizim vergi sistemimizi, vergi yapımızı
etkin ve adaletli bir duruma getirememek ya da etkinlik ve adalet
optimizasyonunu yapamamamızdan kaynaklanıyor.
Değerli milletvekilleri, vergi
yapımıza bir baktığımızda, vergi kompozisyonuna
baktığımızda ve uygulamaya
baktığımızda, uygulamada vergilerin önemli bir
kısmının belki etkin olduğunu ama adalet yönünden çok ciddi
sıkıntıların olduğunu görüyoruz. Özellikle son
zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalara bakacak olursak etkinlik
yönünden, dolaylı vergiler dolayısıyla, dolaylı vergilerin
toplanması, toplanma maliyetindeki düşüklükler ve etkinlik yönüyle
uygun bir vergi olması ama adalet yönünden de tamamen tersi bir durum söz
konusu olması nedeniyle adalet yönüyle ciddi bir şekilde eksik ama
etkinlik yönüyle bir noktaya kadar kabul edilebilir bir durum olduğunu
ifade edebiliriz. Ama bunları yapısal olarak düzenlemeden bu tarz af
ya da benzeri birtakım düzenlemelerle bizim sonuç almamız mümkün
değil, aralar sıklaşmaya başladı, sorunlar artmaya
başladı. Biraz önce, arada, birçok insan aradı Neden matrah
artırımı bu yasada yok? Neden kapsam daha geniş değil?
Neden dondurulmuş BAĞ-KUR borçları bu kapsamın içerisine
alınmıyor?
Yani kapsamın daha da genişletilmesini ve
yapılan düzenlemelerin, iyileştirmelerin daha artırılmasını
istiyorlar. Burada ifade etmek istediğim şu: Yapısal sorunlar
çözülmeden bizim burada mesai harcamamız, gayret sarf etmemiz beyhudedir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle bir
konuyu daha gündeme getirmek istiyorum. Biliyorsunuz bu ülke bir tarım
ülkesidir. Bugün 17 Mayıs, geçen yıl 17 Mayısta Çukurovada, Adanada
hasat başlamıştı ve bu yıl belki birkaç gün gecikmeyle
önümüzdeki günlerde hasat başlayacak, buğday hasadı ve
önümüzdeki günler, yine buğday piyasalarının konuşulmaya
başlandığı, fiyatlarının konuşulmaya
başlandığı günler olacak. Buradan Hükûmete, buğday
piyasasının oluşumu noktasında gerekli tedbirleri
alması, alımla ilgili gerekli tedbirleri ve piyasa fiyatını
regüle edecek fiyat açıklamasının bir an önce
yapılması gerektiği uyarısını yaparak yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının (c) bendinde geçen 1,045, 1,083, 1,105, 1,15
katsayılarının sırasıyla 1,032, 1,053, 1,064,
1,086 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Emin Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı
Manisa Denizli Konya
Saffet Sancaklı Erkan Haberal Kamil Aydın
Kocaeli Ankara Erzurum
Arzu Erdem Zihni Açba
İstanbul Sakarya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali Özcan Mehmet Bekaroğlu Bihlun Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Serdal Kuyucuoğlu Haydar Akar Utku Çakırözer
Mersin Kocaeli Eskişehir
Özkan Yalım
Uşak
Bu Kanunun ilgili
maddelerindeki başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler saklı
kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen
borçluların;
a) 31/7/2017 tarihine kadar
(bu tarih dâhil) ilgili idareye başvuruda bulunmaları,
b) Gümrük ve Ticaret
Bakanlığına, Maliye Bakanlığına, il özel
idarelerine ve belediyelere bağlı tahsil dairelerine ödenecek
tutarların ilk taksitini 31/8/2017 tarihine kadar (bu tarih dâhil), Sosyal
Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların
ilk taksitini 30/9/2017 tarihine kadar (bu tarih dâhil), diğer
taksitlerini ise bu tarihleri takip eden ikişer aylık dönemler
hâlinde azami onsekiz eşit taksitte ödemeleri,
şarttır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar Başaran Bedia Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol Dora Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
Mardin İzmir Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu yasa
tasarısıyla ilgili, arkadaşlarımız ileride de
konuşacak, başta da konuştular.
Aslında, ben bugün çok daha farklı bir
konudan söz etmek istiyorum. Özellikle, Batmanda bütün toplumun
vicdanını yaralayan bir meseleden, bence bütün Türkiyenin
vicdanını yaralaması gereken bir meseleden konuşacağım.
Dün de kısaca ifade etmiştim ama gerçekten, belki buradan bir
çağrı yaparak tekrar bu olayı hatırlatmak gerekiyor. Birkaç
gün önce, yaklaşık yirmi gün önce basına yansıyan bir haber
üzerine, Batmanda 17 yaşındaki G adında bir kız
çocuğunun cinsel istismara maruz kaldığı, akabinde de
sistematik bir şekilde fuhşa zorlandığı haberlerde
geçti. Bununla ilgili yaptığımız araştırmalarda
gerçekten Batmanda böyle bir dosyanın olduğu, bir kız
çocuğunun fuhşa zorlandığı ve bunun sistematik bir
hâle getirildiği tespitini biz de yaptık. Bunun yanında, yine,
basına yansıyan haberlerden burada yaklaşık 30 kişinin
gözaltına alındığına, 3 kişinin
tutuklandığına ancak bunların bir kısmının
kefaletle serbest bırakıldığına dair bilgi edindik.
Yine, yaptığımız birtakım araştırmalarda
şunu da gördük: Bu, sadece bir tek kız çocuğu değildi, bize
yansıyan, partiye gelen bazı şikâyetlerden aslında bunun
bir fuhuş çetesi olduğu ve Batman genelinde bu işi yaparak
kız çocuklarını özellikle tecavüz ederek daha sonra da
fuhşa zorladıkları konusunda, sistematik bir hâlde ya da bir
çetenin Batman içerisinde bunu sürekli bir hâle getirdiği bilgisi edindik.
Ancak ne yazık ki bu haber gündeme düştükten sonraki yirmi gün
içerisinde yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmadı ve
bizim aklımıza açıkçası şu soru geldi: Biliyorsunuz
OHALde KHKlarla bütün kadın kurumları kapatıldı.
İşte sivil toplum dediğimiz aslında böyle bir şeydi,
toplumun vicdanını yaralayan, gerçekten bazen bu sıralarda bile
çözüm üretemediğimiz bazı konularda ya da farkında
olmadığımız bazı konuları araştıran, bu
konuda çözümler üreten kurumlar olarak karşımızda duruyordu.
Şöyle düşünüyoruz: Acaba, bu kadın kurumlarının
kapatılmasıyla bir ilişkisi var mı? Bence herkesin tek tek
kendisine sorması gerekiyor çünkü şunu net olarak söylemek gerekiyor:
Fuhuş, tecavüz, cinsel istismar, çocukların istismar meselesi sadece
kriminal bir vaka olarak incelenmemesi gereken bir mesele, aslında daha
çok toplumsal ve özellikle kadına karşı uygulanan sistematik bir
politika olarak ele almak gerekiyor çünkü kadın üzerinden bir çürümenin
başlatılması, kadın bedeni üzerinden, çocuk bedeni
üzerinden böyle bir politika, toplumu çürüten, toplumu çürütmeyi de
genelleştiren, aslında hep söylediğimiz gibi o toplumda
kadın özgürlüğünün bittiği noktada toplumu da köle yapan,
toplumu da çürüten politikalar olarak biz değerlendiriyor ve ele
alıyoruz.
Şunu net olarak söylemem gerekiyor ki, bugün
ben farklı bir ideolojiye sahip olabilirim, farklı bir partinin
mensubu olabilirim ama bence, buradaki, Meclisteki, özelde bütün kadın
arkadaşlara sesleniyorum, bu mesele bir parti meselesi değil ve
ideolojik meseleyi aşan bir durumdur. Bu, özelde kadınlara bir
yaklaşım meselesidir, kadınlara bir saldırı meselesidir,
kız çocukları üzerinden -az önce dediğim gibi- toplumun
çürütülmesi meselesidir. Şunu net olarak bilmek gerekiyor ki, çürüme
bulaşıcıdır arkadaşlar. Bugün Batman buradan çok uzak
görünebilir, kilometrelerce uzak görünebilir ve buraya hiç yansımayacak
diye düşünebiliriz ama o çürüme toplumun bütün damarlarına, bütün
katmanlarına yayıldığı zaman, işte o zaman
işin içinden çıkamayacağımız bir duruma gelebiliriz. O
açıdan ben özellikle buradaki, Meclisteki bütün kadın
arkadaşlara sesleniyorum: Gelin, bu fuhuş çetesi
karşısında hepimiz tek yürek olalım, hepimiz tek elden
sesimizi yükseltelim. Biliyoruz ki hepimiz birlik olduğumuzda,
ideolojilerimizi bir tarafta bıraktığımızda,
düşüncelerimizi bir tarafa bıraktığımızda,
biliyoruz ki hepimiz bir araya geldiğimizde kadın mücadelesini çok
daha ileriye taşıyabiliriz. Bunun tarihte örneklerini biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Acar Başaran,
konuşmanız bitmek üzere ama konuyla ilgili herhangi bir şey
söylemediniz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Biliyorum
Başkan.
BAŞKAN - Söyleyeceksiniz herhâlde, değil
mi?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bitiyordu
zaten Başkan, bitiriyorum.
Evet, arkadaşlar, ben tekrar söylüyorum bütün
kadın arkadaşlara özellikle: Kadına yönelik bu
saldırılara, çocukların istismarına, fuhşa
zorlanmasına karşı bütün kadın arkadaşları beraber
mücadeleye çağırıyorum ve özellikle Aile
Bakanlığını da bu konuda daha hassas davranmaya ve bu
konuda en kısa zamanda Biz de müdahiliz, bunun
karşısındayız, biz de bu mücadelenizin
yanındayız. demeye bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar
Başaran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Özkan Yalım (Uşak) ve
arkadaşları
Bu Kanunun ilgili maddelerindeki başvuru ve
ödeme süresine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun
hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların;
a) 31/7/2017 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ilgili
idareye başvuruda bulunmaları,
b) Gümrük ve Ticaret Bakanlığına,
Maliye Bakanlığına, il özel idarelerine ve belediyelere
bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini
31/8/2017 tarihine kadar (bu tarih dâhil), Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı
tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini 30/9/2017 tarihine
kadar (bu tarih dâhil), diğer taksitlerini ise bu tarihleri takip eden
ikişer aylık dönemler hâlinde azami onsekiz eşit taksitte
ödemeleri,
şarttır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Uşak Milletvekili Özkan Yalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
Sayın Divan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Evet, ilk önce, 475 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kesinlikle, baştan, peşin olarak biz de destekçisiyiz,
onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Bakan, dokuz ayda üçüncüsünü
çıkarıyoruz yapılandırmanın. Bu üçüncüyü
çıkarıyoruz da vatandaşta para yok ki. Çıkaralım
duralım, fark etmiyor yani ekonomideki bozukluk bu şekilde devam
ettiği müddetçe her dokuz ayda değil istersek üç ayda
çıkaralım maalesef geri dönüşleri oldukça zor oluyor ve de
olacağı kanaatinde de şüphelerimiz var.
Şimdi, önceki yapılandırmalarla
birlikte bu yapılandırmanın çakışmaması ve de
değişik değişik taksitlerle
Özellikle önceki
yapılandırmaların birinci ve ikinci taksiti vergilerdeki bir ve
ikinci taksit bu ayın sonunda, mayısın sonunda ödenecek, sosyal
sigorta primlerinin ilk taksiti ise bu ayın sonunda ödenecek, 31
mayısa kadar. Ödenmezse yapılandırmalar bozuluyor ve de haklarını
kaybediyorlar. Onun için 475 sıra sayılı Kanun Teklifinde
tamamını bir yapılandırma hâline getirip ve de
vatandaşımızı, esnafımızı, işverenimizi
borç batağından, yığınından kurtarıp tek bir
yapılandırmayla bu işlemin çözülmesi gerektiği kanaatinde
olduğumu özellikle belirtmek istiyorum çünkü esnafımıza,
vatandaşımıza ve işverenimize ekonominin bu kadar kötü
şartlar altında olduğu bir ortamda kesinlikle destek vermek
konusunda hemfikir olduğumuzun tekrar altını çiziyorum.
Diğer bir taraftan, Sayın Bakan, geçen
yılın, 2016nın ilk dört ayında bütçe
açığımız 5,4 milyar TL idi. Peki, bu sene ilk dört ayda ne
oldu? Yani nisan ayı sonu itibarıyla, 2017 Ocak-Nisan döneminde 17,9
milyar TLye yükseldi. Yani ekonomimiz tam tamına 3 kat daha da zayıfladı.
Bu ne diyor? Bizim şu anda bütçemiz 3 kat daha zayıfladı yani
Türkiye Cumhuriyetinin kasası batmakta Sayın Bakan. Tabii,
Sayın Bakanımız, bununla birlikte diğer rakamlar da eksiye
doğru gidiyor.
Bakın, işsizlik son on yılın en
yüksek seviyesine geldi, yüzde 13lere geldi tam tamına. Enflasyon son
sekiz yılın en yüksek rakamı, 12,1. 3 milyon 900 bin aktif
iş arayan vatandaşımız var. Bunun yanında ümidini
kesmiş, artık iş aramayan yaklaşık -onlarla birlikte-
toplam 7 milyon 100 bin işsizimiz var. Yani bu rakamlar gün geçtikçe daha
da çoğalıyor. Bunun yanında yüzde 20nin üzerinde de genç
işsizimiz var yani 20 ile 30 yaş arasında işsiz
sayımız yüzde 20nin üzerinde.
Peki, bu kadar işsizimiz varken, bu kadar
sıkıntı varken
Bakın, özellikle gündeme gelmeye
başladı. Sayın Bakan, özellikle sizleri, Kabineyi ve
Başbakanımızı uyarıyorum: 7 milyon 100 bin
işsizimiz varken Suriyelilere vatandaşlık verilme konusunu
tekrar tekrar masaya yatırın. Bizim şu anda işsize iş
bulmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyetinin piyasasının,
işvereninin kesinlikle işçiye değil, işe ihtiyacı var.
Bunun altını çiziyorum. Diğer taraftan, Türk
vatandaşlığı bu kadar da kolayca ve ucuz verilmemeli.
Bakın, ülkenin ekonomisi bu kadar
sıkıntılıyken
Esnaf mağdur, esnaf gerçekten
mağdur, kepengini kapatıyor siftah yapmadan, diğer taraftan
otomatikman SSKsını ödeyemiyor. Çiftçi mağdur, ürünü para
etmiyor. Akaryakıt mazotu pahalı, gübresi pahalı, ürettiği
para etmiyor. Fabrikatör mağdur çünkü ürettiğini satamıyor.
Neden? Dış politikadaki gerçekten
başarısızlığınız yüzünden.
Komşularımızla olan sıfır ilişki, Avrupa
Birliğiyle eksiye giden, daha da eksiye giden ilişkiyle
ürettiğini satamayan bir fabrikatör var. Bu ne demek? İşsizlik
ordusunun daha da yükselmesi. 7 milyon 100 bin kişi olan
işsizliğin 2017 sonunda 8 milyonu geçeceğini şimdiden
görebiliyoruz.
Diğer taraftan, memur kardeşlerimiz
Bütün
memur kardeşlerimizin gerçekten bankalar tarafından hacze
uğradığını da biliyoruz. Yüzde 80in üzerinde
memurumuzun kredi kartı yüzünden şu anda maaşlarında
icralık durumda olduğunu belirtiyoruz.
Sayın Maliye Bakanımız, özellikle
tekrar belirtiyorum: Bu işsizliğin daha fazla artmaması
adına, işsizliğimizin azalması adına Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığının Suriyelilere bu kadar
kolayca verilmemesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
(3)üncü fıkrasının (c) bendinde geçen 1,045, 1,083,
1,105, 1,15 katsayılarının sırasıyla 1,032,
1,053, 1,064, 1,086 şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saffet Sancaklı (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Saffet Sancaklı, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sancaklı. (MHP
sıralarından alkışlar)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığımızın bu
futbol kulüpleriyle ilgili yeni bir vergi yapılandırması ve
kolay ödenmesi konusunda yapmış olduğu çalışmayla
ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Tabii ki, biz de istiyoruz kulüpler zor durumda
olmasın, kulüpler kolay kolay vergi borçlarını ödesinler ama o
kadar kötü yönetiliyorlar ki maalesef her sefer bunlara bir kolaylık
sağlamak zorunda kalıyoruz. Ne yapıyoruz? Af getiriyoruz. Ne
yapıyoruz? Vergi borçlarını 72 ayda ödüyoruz.
Geçen gün koca Galatasaray Kulübünün
açıklamış olduğu toplam borcu 2,4 milyar TL yani eski
parayla 2,4 katrilyon lira. Peki, bu kadar kötü nasıl yönetilebiliyor, bu
kadar borç nasıl oluyor? Mesela bir tanesini vereyim ben: Sneijder diye
bir futbolcusu var Galatasarayın, 6 milyon euro para kazanıyor
senede, ödenen para. Yüzde 15 de vergi koyarsak etti 7 milyon. Ev parası,
araba parası, uçak biletleri, 1 milyon da onu koysak yıllık
maliyeti 8 milyon euro. 4 yıllık kontrat 32 milyon euro. Paranın
maliyetiyle beraber bonservisi olmasa bile 35 milyon euro. Bunu da 4le
çarparsak 140 trilyon lira parayı bir oyuncuya verirseniz ve bunun gibi
birkaç tane daha hata yaparsanız bu borç da 2,4 milyar olur ve ondan sonra
da Maliye mecburen kulüpler batmasın diye onlara vergi
kolaylığı sağlamaya çalışır. Bu
mantıkla yönetilen kulüplerimize -şu anda Digitürkün 600 milyon
dolar yıllık ödediği bir para var kulüplerimize- dünyada en çok
para kazanan lig İngiltere Ligidir, 2,5 milyar dolardır
yıllık, onu bile getirip verseniz gene bir şey yapamayacaklar bu
yönetimle. Çünkü devamlı şikâyet ediyorlar vergilerden Sayın
Maliye Bakanım. Türkiyedeki vergi yüzde 15, İtalyada yüzde 47,
Fransada ve Almanyada yüzde 50nin üstünde. Peki, Almanyada, Fransada veya
İtalyada bu kadar borcu olan bir kulüp görebiliyor musunuz? Hayır,
göremiyoruz çünkü iyi yönetiliyor, sistem farklı.
UEFA iki yıl önce finansal kriterleri koydu.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonsporla bir mukavele
imzaladı. Mukavelede şöyle diyor: Belli miktarda transfer yapabilir,
gelir artırmadan masraf yapabilir. Yani UEFA diyor ki bizim
kulüplerimize: Siz yönetemiyorsunuz, siz beceremiyorsunuz, ben size kriter
koyuyorum. Peki, kulüplerimizi yönetenler kimler? Hep büyük şirket
sahipleri, holding patronları yani parayı yönetmesini bilen
arkadaşlar. Peki, bunlar kendi holdinglerinin değerlerini
devamlı artırırken kulüplerin bu kadar borçlanması
nasıl oluyor? Beş yıl önce -Sayın Spor Bakanı
keşke burada olsa da biraz ona sataşsam- kulüpler yasası
hazırlandı, bir türlü yürürlüğe konmuyor. Konmama nedeni de
şu: Kulüpler istemiyor. Peki, kulüpler neden istemiyor bunu? İstememe
nedenleri şu: Orada bir madde var, diyor ki: O andaki kulüp
başkanları ve kulüp yöneticileri kulübün borçlanmasından
şahsi olarak sorumlu olacaklar. Yani Galatasaray Kulübü Başkanı
-biraz evvelki örneği verdiğim için söylüyorum- ve yöneticileri
eğer sorumlu olsalar o paradan, acaba Sneijdere 150 trilyon lira para
veya 150 milyar lira, kaç paraysa, şimdi paraları da
şaşırdım, o parayı öderler mi? Sorumlu
olmadıkları için de rahat rahat ödüyorlar; nasılsa para
başka yerden geliyor, bir sorumluluk yok. Peki, kendi şirketlerini
yönetirken böyle yaparlar mı? Yapmazlar, çaycının bile
parasını verirken onu bile hesaplarlar yani 100 lira daha fazla
vermeyelim, eksik verelim diye. Onun için acil bir şekilde bu spor yasasını
getirmezseniz Sayın Bakanım, devamlı bunlara af yapmak zorunda
kalacağız, devamlı bu yapılandırmaları
yapacağız.
Ricam şu: Şu Türkiye Futbol Federasyonu
Başkanı Yıldırım Demirören ve onun ekibi acil bir
şekilde, belki kaba bir laf ama, pılıyı
pırtıyı toplayıp Türk futbolundan defolup gitsinler, biz de
Türk futbolunu bir şey yapalım.
Son olarak da önemli bir konu, Türk
futbolcuları 38 yaşa kadar askerliklerini tecil edebiliyorlar ama
kimler edebiliyor? Süper Lig, 1. Lig ve 2. Lig oyuncuları. 3. Lig
oyuncuları tecil edemiyorlar. Nedense 2011de 3. Lig
oyuncularını, onlar da profesyonel olmasına rağmen bu
statüden çıkardılar. Ama Süper Ligde 18 takım var, PTT 1.
Ligde 18 takım var, 2. Ligdeki takımları da toplarsan 60-70
takım, 3. Ligde 54 tane takım var. Bu çocukların bu problemi
var, kulüpler bunlarla kontrat imzalamıyorlar askerlik problemin var diye.
Bu sefer oyuncular futbol oynayamıyor. Bu yüzden en az beş altı
tane futbolcu beni arayıp da eşinden
boşandığını söyledi çünkü maddi zorluklar çekiyorlar.
Bununla ilgili de ben bir teklif sunacağım, lütfen destekleyelim.
Süper Lig, 1. Lig ve 2. Ligdeki oyuncular askerliğini 38e kadar
erteleyebiliyorlar, tecil edebiliyorlar ama 3. Ligdeki oyuncular maalesef
edemiyor ama onlar da profesyonel oyuncular. Bu konuda da yardımlarınızı
bekliyorum.
Dinlediğiniz için de teşekkür ederim.
(MHP, AK PARTİ, CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancaklı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
8- 31.3.2017 tarihi (bu tarih dahil)
itibarıyla ödenmesi gerektiği hâlde bu kanunun yayımı
tarihine kadar ödenmemiş olan;
1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
hükümlerine göre meslek mensuplarının üyesi oldukları odalara
olan aidat borçları ile odaların Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğine
olan birlik payı borçlarının asıllarının
ödenmemiş kısmının birinci taksiti bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üçüncü ayın sonuna kadar,
kalanı aylık dönemler hâlinde ve azami toplam altı eşit
taksitte ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan faiz, gecikme faizi, gecikme
zammı gibi feri alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkra
hükmünden yararlanılabilmesi için bu Kanunun yayımı tarihini
izleyen ikinci ayın sonuna kadar alacaklı birime
başvurulması şarttır. Fıkra kapsamında ödenmesi
gereken tutarların fıkrada öngörülen süre ve şekilde kısmen
veya tamamen ödenmemesi hâlinde, ödenmemiş alacak asılları ile
bunlara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri
alacaklar ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsil edilir. Bu fıkra
hükmünden yararlanmak isteyen borçluların fıkrada belirtilen
şartları yerine getirmelerinin yanı sıra dava
açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun
yollarına başvurmamaları şarttır. Bu Kanunun
yayımı tarihinden önce dava konusu edilmiş ve/veya mahkemece
hükme bağlanmış ve kesinleşmiş olanlar dahil olmak
üzere icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu
fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması
hâlinde davalar ve/veya icra takipleri sonlandırılır. Bu
takdirde, borçluların mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücretini
ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır. Bu Kanunun
yayımı tarihi itibarıyla üyelerin odalara, odaların da
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler
Odaları Birliğine kısmen veya tamamen ödemiş olduğu
aidat asıllarına isabet eden ve ödenmemiş olan faiz, gecikme
faizi, gecikme zammı gibi feri alacakların tahsilinden vazgeçilir.
Mehmet Naci Bostancı Lale
Karabıyık Garo
Paylan
Amasya Bursa İstanbul
Erkan Akçay Emin
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı
Manisa Denizli Konya
Saffet Sancaklı Erkan Haberal Kamil
Aydın
Kocaeli Ankara Erzurum
Arzu Erdem Seyfettin
Yılmaz Zihni
Açba
İstanbul Adana Sakarya
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Erol
Dora
Muş Batman Mardin
Bedia Özgökçe Ertan İmam Taşçıer Müslüm
Doğan
Van Diyarbakır İzmir
Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sibel Yiğitalp, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4üncü madde üzerinde
söz almış bulunmaktayım.
Dokuz ay içerisinde iki defadır vergi affı
oluşuyor ve bunun çalışması yapılıyor. Bu vergi
affına neden ihtiyaç duyuldu, neden dokuz ay içerisinde iki defa oldu,
aslında önce onu sorgulamak gerekiyor.
Bakın, şu anda büyük bir
çatışmalı ortamda, savaş ortamında yaşıyoruz
ve milyarlarca, yüz milyarlarca lira savaş ekonomisine harcanıyor ve
bu paralar ölüm ve öldürme üzerinden harcanan paralar. Aslında
barışın maliyeti sıfır; istikrar, ekonomik istikrar,
siyasal istikrar anlamına gelir ki bu da bu aflara ihtiyaç duyulmayacağı
anlamında iyi bir iyileştirme, aynı zamanda Türkiye'nin huzur
içinde, barış içinde yaşaması anlamına gelir. Ama
bunun nedense kimse kaynağına inmiyor, sorusunu sormuyor, Neden
vergi affı yapıyoruz, neden bunu tartışıyoruz? diye
sormuyor, bu çok iç acıtıcı bir durum. Bizim tabii ki küçük
işletmecileri, küçük esnafı korumak ve onların çalışma
koşullarını sağlamak, kolaylaştırmak,
ödemelerinde kolaylık sağlamak gibi bir amacımız var. Bunu
yaparken büyük sermayedarların ya da büyük işletmelerin kendini
korumak ve kollamak, hatta savaş ekonomisinden beslenen yandaş büyük
holdinglerin beslenmesi anlamında yapılan iyileştirmeyi asla
kabul etmiyoruz. Küçük işletmeciler, küçük esnaflar tabii ki
korunmalı, onlar için iyileştirmeler yapılmalı, bununla biz
ortaklaşmalıyız ama bunun asıl kökenine inmedikçe bugün
küçük işletme de dâhil olmak üzere herkes risk altında.
Bakın, az önce bir habere baktım, cenaze
ve gözaltı harcamalarında bile korkunç bir artış var. Böyle
bir bütçe olabilir mi? Ölümlere ve tutuklamalara ve gözaltılara
ayrılan para, harcama kalemi korkunç düzeyde artmış. Peki, bu
paralar nereden geliyor? Bu kaynak nasıl oluşturuluyor? Yoksulun,
emekçinin, küçük işletmecinin, esnafın cebinden çıkıyor.
Yine sıkışan, yine bunu sorun olarak yaşayan hem
hayatını veren hem ekonomik olarak bedelini ödeyen küçük işletme
ve yoksul halk. Bunun artık önüne geçmek gerekiyor yani tarihsel rolünü bu
Meclisin oynaması gerekiyor. Kürt sorunu çözülmedikçe, Kürt sorununa
barışçıl yöntemler geliştirilmedikçe değil af, onlarca
defa, dokuz ay değil, ayda bir af da getirseniz bu ekonomi düzelmeyecek
çünkü ekonomik istikrarsızlık beraberinde üretimi engeller,
beraberinde çürümeyi getirir, ölümleri artırır ve bununla birlikte
bütün değerleri yok eder. Böyle bir ortamda ne kimse yatırım
yapar ne turist gelir ne de bununla ilgili ekonomik bir canlanma olur, sadece
ve sadece bir savaş ekonomisi zengin olur, diğer tarafta da can
kayıpları ve ölümler devam eder.
Bize düşen şudur: Şurada gelin, her
geçen gün
Biz bunu her gün ama her gün bıkmadan usanmadan
söyleyeceğiz: Bu işin yolu yöntemi çözüm ve müzakereden geçer. Bu
barış ortamı tesis edilmedikçe hiçbir şey yapılamaz;
istediğiniz en güzel yasayı getirin, istediğiniz en iyi
anayasayı oluşturun asla ve asla 80 milyonun huzurunu,
barışını sağlayamazsınız. Toplum zaten ikiye
bölünmüş bir evet ve bir hayır olmak üzere. Zaten evet
kampanyasında devletin bütün imkânlarının
kullanılmasının, hazinenin, bütçenin parasının
kullanılmasının ayrıca da ciddi bir maliyeti var. Eminim bu
vergi affında da bunun büyük bir katkısı vardır.
Bunun yerine herkesin huzur içinde
yaşaması, gerçekten ekonomik istikrarın olması için önce
barışı getirmenin bir yolunu yöntemini oluşturalım.
Gelin, herkes elini bu taşın altına koysun. Gelin, herkes bu
barış için bir şeyler yapsın. Herkes gelsin, ölümleri
durdurmak için bir şeyler yapsın. Gerçekten şuna inanıyorum
ki herkes yüreğinde küçücük de olsa bir an önce bu savaşın
bitmesini istiyordur. Gelin, bu savaşı durduralım. Ekonomik
olarak da rahatlarız, hayat olarak da rahatlarız, bundan sonraki
kuşaklar rahatlar. Bu kadar saat boyunca aynı şeyleri
birbirimize söylememiş oluruz. Ben Diyarbakırın farklı
sorunlarını anlatmış olurum, bir başkası
Şırnakın başka sorunlarını anlatmış
olur ama ben her gün buraya gelip yıkılan, yakılan yerleri
anlatıyorum, ölümleri anlatıyorum, cenazeleri, anne ve babaların
acılarını anlatıyorum; her gün orada yaşayan annelerin
neler yaşadığını anlatıyorum. Ben artık
bunları -bırakın yaşadığımı-
anlatmaktan gerçekten imtina ediyorum. Yani biz daha neyi bekliyoruz, daha ne
kadar ölmemiz gerekiyor? Daha ne kadar tutuklanacağız? Yine o masaya
gidilmeyecek mi? Yine insanlar birbirinin yüzüne bakmayacak mı? Hiçbir
savaş sonsuza kadar yürümüş müdür, sürmüş müdür? Sizden son kez
rica ediyorum. Gerçekten ve gerçekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
hazır bu savaş ekonomisi üzerine konuşuyorsak önce
savaşın neden olduğunu ve barışın hepimizin
ihtiyacı olduğunu söylemek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
8- 31.3.2017 tarihi (bu tarih dahil)
itibarıyla ödenmesi gerektiği hâlde bu kanunun yayımı
tarihine kadar ödenmemiş olan;
1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
hükümlerine göre meslek mensuplarının üyesi oldukları odalara
olan aidat borçları ile odaların Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğine olan
birlik payı borçlarının asıllarının
ödenmemiş kısmının birinci taksiti bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üçüncü ayın sonuna kadar,
kalanı aylık dönemler hâlinde ve azami toplam altı eşit
taksitte ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan faiz, gecikme faizi, gecikme
zammı gibi feri alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkra
hükmünden yararlanılabilmesi için bu Kanunun yayımı tarihini
izleyen ikinci ayın sonuna kadar alacaklı birime
başvurulması şarttır. Fıkra kapsamında ödenmesi
gereken tutarların fıkrada öngörülen süre ve şekilde kısmen
veya tamamen ödenmemesi hâlinde, ödenmemiş alacak asılları ile
bunlara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri
alacaklar ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsil edilir. Bu fıkra
hükmünden yararlanmak isteyen borçluların fıkrada belirtilen
şartları yerine getirmelerinin yanı sıra dava
açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun
yollarına başvurmamaları şarttır. Bu Kanunun
yayımı tarihinden önce dava konusu edilmiş ve/veya mahkemece
hükme bağlanmış ve kesinleşmiş olanlar dahil olmak
üzere icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu
fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması
hâlinde davalar ve/veya icra takipleri sonlandırılır. Bu
takdirde, borçluların mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücretini
ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır. Bu Kanunun
yayımı tarihi itibarıyla üyelerin odalara, odaların da
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler
Odaları Birliğine kısmen veya tamamen ödemiş olduğu
aidat asıllarına isabet eden ve ödenmemiş olan faiz, gecikme
faizi, gecikme zammı gibi feri alacakların tahsilinden vazgeçilir.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu ortak
önerge, gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mali müşavirlerin aidat borçları da
yeniden yapılandırılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinin;
a) Birinci fıkrasında geçen ikinci
"yayımı tarihi itibarıyla ibaresinin
"yayımlandığı ayın son günü itibarıyla
şeklinde değiştirilmesini,
b) İkinci fıkrasındaki "ikinci
ibaresinin "üçüncü şeklinde değiştirilmesini,
c) İkinci
fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını,
ç) İkinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini ve sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Halis Dalkılıç Osman Aşkın Bak
Kayseri İstanbul Rize
Yılmaz Tunç Halil Eldemir Burhan
Kayatürk
Bartın Bilecik Van
"(3) Bu maddeye göre ödenmesi gereken
taksitlerin ilk ikisinin süresinde ve tam ödenmesi
koşuluyla, kalan taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az
taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, ödenmeyen veya eksik
ödenen taksit tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna
kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç
ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu madde
hükümlerinden yararlanılır. İlk iki taksitin süresinde tam
ödenmemesi ya da süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen diğer taksitlerin
belirtilen şekilde de ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden
fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde bu madde
hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir. Bu takdirde süresinde ödenmeyen
tutarlar, ikinci fıkrada belirtilen vade tarihinden itibaren gecikme
zammı ile birlikte tahsil edilir. Bu madde uyarınca vadesinde
ödenmesi öngörülen taksit tutarının % 10'unu aşmamak
şartıyla 5 Türk Lirasına (bu tutar dâhil) kadar
yapılmış eksik ödemeler için bu madde hükmü ihlal edilmiş
sayılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (2)nci
fıkrasında geçen "Ocak ayından ibaresinin "Temmuz
ayından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Erkan Akçay
Konya Denizli Manisa
Saffet Sancaklı Erkan
Haberal Kamil
Aydın
Kocaeli Ankara Erzurum
Arzu Erdem Zihni
Açba
İstanbul Sakarya
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 475 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan "ikinci ayın" ibaresinin
"dördüncü ayın , "ikişer aylık dönemler hâlinde otuz
ibaresinin "aylık dönemler halinde yüz yirmi (4)üncü fıkrasının
"Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş
Batman Van
Erol
Dora Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
Mardin İzmir Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben aynı zamanda bir Vanlı
olarak bu maddenin düzenlenmesinin sağlanmasına katkı sunan
bütün milletvekili arkadaşlarıma, özellikle de Sayın
Bakanımıza teşekkür etmek için aslında söz aldım.
Doğrusu, ben evvelce Adalet Komisyonundan
çalışıyordum, bu sene Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışmaya başladım ve ilk çalışma günümüzde kamu
alacaklarının yapılandırılmasına dair teklif
görüşülüyordu. Kısaca, hemen, ilk aklıma gelen husus zaten
Vanın biriken vergi borçlarına dair durumdu. Çünkü bildiğiniz
gibi 23 Ekim 2011 tarihinde ve 9 Kasım 2011 tarihinde art arda
yaşanan büyük depremler sonucunda Van hem fiziken hem de -birçok iş
yeri- ekonomik anlamda da ciddi bir yıkıma uğradı. O dönem
30 bin civarında ev yıkıldı, 3 binden fazla iş yeri
yıkıldı ve bine yakın vatandaş hayatını
kaybetti. Tabii, bu kayıplardan sonra on beş ay boyunca esnaf iş
yerini açamadı ve kış aylarına girilmiş olması
sebebiyle de birçok insan Vanı terk etmek durumunda kaldı.
Yaşam koşulları gittikçe zorlaştı ve bu, ekonomik
hayatı çok ciddi anlamda yıpratan ve birçok insanı ticari
hayattan da koparan bir durum hâline geldi.
Defalarca kez bütün Van halkı olarak bu
ağır yükün, gittikçe de katlanan ağır yükün çözümü
konusunda Hükûmetten taleplerde bulunduk. Ben de milletvekili olduğum
günden beri defalarca kez Meclis gündeminde tutmaya çalıştım,
birçok görüşmeler yaptım. Talebimiz aslında şuydu: Evvelce
Sakarya depreminde ve diğer felaketlerde devletin attığı
adımları aslında Van için de görmek istiyorduk. Talebimiz bir
bütün olarak vergi terkiniydi ve sicil affı sağlanmasıydı
ancak bu kabul görmedi. Ben isterdim ki gerçekten de diğer yerler için
atılan bu adımlar Van için de uygulanabilseydi bugüne kadar belki bu
sorun bu kadar büyümemiş olacaktı çünkü lokal bir ekonomik kriz
yaşanıyor şu an, hâlihazırda devam ediyor ve bu akşam,
inanın, bütün Van halkının gözü şu an bu maddenin talep
ettiğimiz şekilde geçmesine kilitlenmiş, herkes takip ediyor ve
izliyor.
Sonuç olarak, bu durumu da ben Komisyonda
anlattım, sağ olsunlar, ilgi gösterdiler, bütün partilerin
milletvekilleri ilgi gösterdiler ve adım attılar, 4üncü maddeden
sonra eklenerek bu 5inci madde olarak teklife konuldu.
Tabii, altmış ay süreyle taksit
yapılandırılması öngörüldü, 2018 yılında
yürürlüğe girecek. Ayrıca beyannamelerin iki ay içinde değil,
dört ay içinde verilmesini talep ettik, hâlâ da ısrarcıyız, tümü
üzerinde oylama yapılmadan önce tekrar talep ediyoruz. Biraz daha taksit,
vade sayısını artırıp beyanname süresinin dört aya
kadar ya da en azından yasa yürürlüğe girinceye kadar
uzatılmasını talep ediyoruz. Bu gerçekten Van halkını
ekonomik anlamda rahatlatacak bir adımdır.
Tabii ki yurttaş olarak bütün vatandaşlar
gibi Van halkı da bunu hak ediyor, illaki atılacak adımları
hak ediyor ve beklenti içerisinde. Altı yıl dile kolay biz zaman ama
altı yıldır esnafın ve bütün Vanlının, Van
halkının yereldeki ekonomik problemlerini ancak yaşayan bilir ve
bu son dönemde ayrıca OHALin yarattığı
koşulların da bölge halkı üzerinde ne kadar etkili olduğunu
sanırım tekrar etmemde fayda var. Biz bir bütün olarak ekonomik
problemlerin çözümünün de böyle adımlarla beraber gerçekten
barışın tesisinde, barışın kalıcı
kılınmasında görüyoruz ve bunun için de aslında Hükûmeti
adım atmaya davet ediyoruz.
Ben tekrar teşekkür etmek istiyorum ve bütün
Van halkını da saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (2)nci
fıkrasında geçen "Ocak ayından" ibaresinin
"Temmuz ayından" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mücbir sebep hâli ilan edilmiş olan yerlerde
mücbir sebep hâlinin sonlandırılarak vergi borçlarının
faiz, zam veya katsayı uygulanmaksızın ikişer aylık
dönemler hâlinde 30 eşit taksitte ödenmesinde, ilk taksitin 2018
yılı ocak ayı yerine temmuz ayında
başlatılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 5inci
maddesinin;
a) Birinci fıkrasında geçen ikinci
"yayımı tarihi itibarıyla" ibaresinin
"yayımlandığı ayın son günü itibarıyla"
şeklinde değiştirilmesini,
b) İkinci fıkrasındaki
"ikinci" ibaresinin "üçüncü" şeklinde
değiştirilmesini,
c) İkinci fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını,
ç) İkinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve sonraki
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"(3) Bu maddeye göre ödenmesi gereken
taksitlerin ilk ikisinin süresinde ve tam ödenmesi koşuluyla, kalan
taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az taksitin süresinde
ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit
tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen
her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre
belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı
ile birlikte ödenmesi şartıyla bu madde hükümlerinden
yararlanılır. İlk iki taksitin süresinde tam ödenmemesi ya da
süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen diğer taksitlerin belirtilen
şekilde de ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla
taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde bu madde
hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir. Bu takdirde süresinde ödenmeyen
tutarlar, ikinci fıkrada belirtilen vade tarihinden itibaren gecikme
zammı ile birlikte tahsil edilir. Bu madde uyarınca vadesinde
ödenmesi öngörülen taksit tutarının %10'unu aşmamak
şartıyla 5 Türk Lirasına (bu tutar dâhil) kadar
yapılmış eksik ödemeler için bu madde hükmü ihlal edilmiş
sayılmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önerge üzerinde
Burhan Kayatürk konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kayatürk.
BURHAN KAYATÜRK (Van) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; doğrusu, bugün böyle bir
kanun görüşülürken biraz önce HDPden değerli milletvekili
arkadaşımızın da dile getirdiği gibi Vanı
ilgilendiren, hatta ilgiden dolayı sevindiren bir gelişme var. Ben,
bu bağlamda, öncelikle Komisyonumuza, Sayın Bakanımıza ve
değerli milletvekillerimize teşekkür etmek istiyorum.
Gerçekten Vanın uzun süredir beklediği,
iştiyakla beklediği bir gelişmeyi bugün yaşıyoruz.
Biliyorsunuz, Van depremden sonra büyük bir ekonomik mağduriyet
yaşadı. Hamdolsun, o dönem Başbakanımız, mevcut Sayın
Cumhurbaşkanımız depremden üç buçuk saat sonra kabinesinin
yarısıyla bölgedeydi ve çok kısa bir süre sonra 75 bin
çadır, peşinde 35 bin konteyner ve bugün, hamdolsun 30 binin üzerinde
konut yapmış olmanın rahatlığı içerisindeyiz
ancak bu ekonomik durgunluğun da önünün açılması için birkaç
adımın atılması lazımdı. Bunların en
önemlisi, mücbir sebebin ortadan kalkması, peşinden özel
yatırımın rahatlıkla gelmesi gerekirdi. Bugün, sağ
olsun, Sayın Bakanımız, Komisyonumuz bu adımı
atıyor.
Peşinden bizim vergilerimiz uzun süre
birikmişti. Şimdi, bu vergiler de hızlı bir şekilde
kısa bir süre içerisinde ödenemeyecekti. Bununla, inşallah, 30
taksitle altmış ayda ödeme şansı elde ediyoruz. Bu da çok
önemli. İşte Ocak 2018de başladığı takdirde
neredeyse 2023ün Aralığına kadar böyle bir şans elde
edilmiş olacak. Çok önemli adımlar.
Ben bu bağlamda değerli
milletvekillerimize, Komisyonumuza, Sayın Bakanımıza
teşekkürlerimi ifade etmek için buraya geldim. Hepinizi saygı ve
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Burhan
Kayatürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
5inci maddeyi kabul edilen önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kazım Arslan Ali Özcan Mehmet
Bekaroğlu
Denizli İstanbul İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Serdal Kuyucuoğlu Haydar Akar
İstanbul Mersin Kocaeli
Utku
Çakırözer
Eskişehir
Madde 6- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan doğal afetler
nedeniyle ibaresi doğal afetler nedeniyle veya Maliye
Bakanlığınca şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesinde yapılmasını istediğimiz
değişiklik üzerine söz aldım. Bu maddeyle tapu
işlemlerinden alınan harç ve vergileri Bakanlar Kurulu kararıyla
1 katına kadar artırmaya ve onda 1ine kadar indirmeye yetkili kılınan
bir değişiklik ortaya konuluyor.
Değerli milletvekilleri, önceden birçok kereler
kamu alacaklarının yapılandırılması
yapıldı ama bunların sonuçları tam anlamıyla
görülmeden yeni bir yapılandırmanın
çalışmasını burada yapıyoruz. Bir ekonomide sürekli af
geliyorsa, yapılandırmalar sık sık yapılıyorsa
bunu bu ekonominin gerçek anlamda işlemediğini ve
çalışmadığını ve tıkanmak üzere
olduğunu gösteren bir görüntü olarak belirtmek isterim.
Eğer bir ülkede çiftçi kazanamıyorsa,
işçi kazanamıyorsa, işsizlik her gün artarak devam ediyorsa,
istihdam alanları yaratılamıyorsa, yatırım
yapılmıyorsa, ihracat azalıyorsa dolayısıyla burada
tamamen tüketime ve borçlanmaya dayalı olarak yürütülen bir ekonominin
artık tıkanmak üzere olduğunu söylemek isterim.
Vergi adaletini sağlayamayan, vergiyi
zamanında toplayamayan, üretimi unutturup daha çok borçlanmaya teşvik
eden ve borç ve kredilerle birçok esnafı, sanayiciyi ve tüketiciyi daha
borcun altına sokmak suretiyle Maliyeye borcunu ödeyemeyen hem
esnafın hem de sanayicinin hem de üreticinin gerçekten her gün biraz daha
zora girdiğini belirtmek isterim.
Vergi borçlarını yeniden
yapılandırmak, kredi vermek, tabii, uygun olabilir ancak esas olan,
piyasayı çalıştıracak yöntemlerin, uygulamaların,
yatırımın ve buna bağlı olarak da istihdamın
artırılması suretiyle bir piyasa döngüsünün yaratılarak
kazanan, çalışan, işleyen bir piyasa ekonomisinin ortaya
konulması gerekir. Eğer bu yapılamıyorsa, tamamen tüketime
dayalı, borçlanmaya dayalı, ithalata dayalı bir ekonomik modelin
üzerinde ısrar ediliyorsa, üretim odaklı, rekabet odaklı bir
çalışma yürütülmüyorsa, teşvik edilmiyorsa, destek olunmuyorsa o
piyasanın çalışması mümkün değildir.
Nihayet, sonucunda geldiğimiz noktada esnaf
kazanamıyor, sanayici kazanamıyor, vergisini ödeyemiyor; borcunu
ödeyemeyen bir esnaf, bir sanayici, bir ihracatçıyla karşı
karşıya kalıyoruz ve böylece devlete borcunu ödeyemeyen bu
kişilerin, bu kesimlerin de borçlarını ertelemek ve yeniden
yapılandırmak durumunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ihracatın
ve ithalatın sarsılmış olduğu ve hedeflerin tutturulamamış
olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yatırım ortamı
yaratamayan, hukuk güvenliğini sağlayamayan, adaleti
sağlayamayan, Türkiyeyi olağanüstü hâl yöntemiyle yürütmeye,
yönetmeye çalışan bir iktidarın sonucunda insanların
yatırım yapması, iş yapması, piyasada rahatlıkla
gidip para harcaması ve geleceğine güvenle bakması kesinlikle
mümkün değil. Öncelikle piyasa güvenliğinin, hukuk güvenliğinin,
adalet güvenliğinin sağlanması lazım ki içte yeni
yatırımlar olsun, işleyiş olsun, harcama olsun, esnaf
alışveriş yapabilsin, insanlar parasını harcayabilsin
ve insanlar borcunu ödeyebilsin bir noktaya getirmek gerekir ki bunun için
öncelikle Türkiyenin normalleşmesi gerekir. Türkiyeyi normal bir sürecin
içine sokmadığımız sürece böyle
sıkıntılı bir dönemi, ülkeyi, piyasayı
yaşattığımız sürece bu piyasanın gerçekten bu
yapılandırmayla da kendisini kurtarması mümkün gözükmüyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve
7nci maddesi ile 6183 sayılı Kanuna eklenen 48/A maddesinin;
a) birinci fıkrasında yer alan
"borçlar, ibaresinin "alacaklar, şeklinde
değiştirilmesini,
b) ikinci fıkrasında yer alan,
"Şu kadar ki, 48 inci maddeye göre ibaresinin "Şu kadar
ki, bu madde ile 48 inci maddeye göre şeklinde
değiştirilmesini,
c) sekizinci fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını,
ç) on ikinci fıkrasında yer alan
"dokuzuncu ibaresinin "sekizinci şeklinde
değiştirilmesini,
d) beşinci fıkrasının (4)
numaralı bendinde yer alan "uygulatmaya ibaresinden sonra gelmek
üzere "(Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı
olanlar dışındaki tahsil dairelerince takip edilen alacaklar
dâhil) ibaresinin eklenmesini,
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Halis Dalkılıç Hüseyin Şahin
Kayseri İstanbul Bursa
Özcan Ulupınar Osman Aşkın Bak Tülay Kaynarca
Zonguldak Rize İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi ile 6183
sayılı Kanunun 48inci maddesinden sonra gelmek üzere kanun metnine
eklenen Vergiye uyumlu mükelleflerin borçlarının tecili
başlıklı (48/A) maddesinin 5inci fıkrasının (1)
numaralı bendinde yer alan sıfıra kadar indirmeye ibaresinin
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali Özcan Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Serdal Kuyucuoğlu Haydar Akar Utku Çakırözer
Mersin Kocaeli Eskişehir
Bülent Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol Dora Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
Mardin İzmir Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi
üzerindeki önergemiz üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu
açıkça belirtmeliyiz: Bu kanun teklifi, on beş yıllık AKP
iktidarının uyguladığı ekonomik politikaların,
vergi politikalarının ülkeyi içine düşürdüğü ekonomik
istikrarsızlığın, yurttaşlarımızı içine
sürüklediği borç batağının son derece objektif bir
fotoğrafı niteliğindedir. Bakınız, AKP hükûmetleri
süresince devlet alacaklarının yapılandırılması,
faizlerin silinmesi, prim borçlarının taksitlendirilerek ödenmesi
biçiminde tam dokuz tane düzenleme bu Meclisten geçirildi. Bu af paketlerinin
değişmeyen ana sloganı ise Bu son vergi affı, bundan sonra
af yok. biçiminde aslında gerçek bir karşılığı
olmayan ifadelerdir.
Değerli milletvekilleri, gerek milyonlarca
yurttaşımız ve gerekse binlerce işletme her yıl prim
borçlarını, vergi borçlarını ödeyemez duruma düşüyorsa
bunun sebepleri üzerine düşünmek gerekir ancak Hükûmet bu durumun
sebeplerini ortadan kaldıracak kapsamlı bir vergi reformunu gündeme
almak yerine geçici ve yüzeysel vergi aflarıyla günü kurtarma yöntemlerine
tevessül etmekte ve ekonominin daha da istikrarsızlaşmasına yol açmaktadır.
Üzerinde görüştüğümüz 7nci madde de harç ve cezalar ile bu
alacaklara bağlı gecikme faizi ve cezaların tecilini
öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan düzenlemelere
baktığımız zaman, af paketlerinin yoksul halkı
değil, sermaye sahiplerini ilgilendirdiğini görmekteyiz. Bu af
paketlerinde amaç, halktan alınan vergilerle sermayeye daha fazla
teşvik sağlamak, vergi muafiyetleriyle sermayenin daha fazla
büyümesini sağlamaktır. Bu son derece açıktır.
Hâlihazırda açlık sınırının bile altında bir
gelire sahip olan, asgari ücretle geçinen yurttaşlarımızın
vergileri zaten maaşlarından peşin olarak kesildiği için
herhangi bir vergi affından faydalanabilmeleri zaten mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
geçtiğimiz günlerde işsizlik resmî rakamları
açıklandı. İşsizlik oranı yüzde 12,6 seviyelerine
ulaşmış durumdadır. Yine, Türkiye Ekonomi Politikaları
Araştırma Vakfının hazırladığı Ocak
2017 İstihdam İzleme Bültenine göre son bir yılda 204 bin esnaf
kepenk kapatmış, 79 bin çiftçi toprağı işleyemez
duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik büyüme
istikrarın olduğu yerde olur. Siyasi istikrara sahip ekonomilerin
istikrarsız ekonomilere göre daha hızlı büyüme gösterdikleri tüm
ekonomistlerin ortak görüşüdür. Güçlü, demokratik mekanizmaların
oluşturulmadığı, evrensel hukuk birikimlerini hiçe sayan
politikaların devreye sokulduğu ülkeler, siyasi bakımdan
istikrarsız olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda,
Türkiyede siyasi bakımdan istikrarsızlığın
geldiği seviye, kritik eşiği çoktan aşmış
durumdadır. Yakın tarihimizde siyasi istikrarsızlıktan
dolayı ağır sosyal ve ekonomik faturalar ödediğimizi hepimiz
biliyoruz. Dolayısıyla Türkiyenin ekonomide ileri hedeflere
ulaşabilmesi için temel faktör olan siyasi istikrarı mümkün
kılmaktan başka seçeneği bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bazı noktaların özellikle altını çizmek
istiyorum. Türkiye nüfusu, Suriyeli sığınmacılarla birlikte
84 milyona yaklaşmıştır. Nüfus yaş ortalaması
30un altına düşmüştür yani genç nüfus önemli bir orana
sahiptir. Bu büyüklükte nüfusa sahip bir ülkenin iptidai ekonomik ve siyasi
yöntemlerle ileriye gidemeyeceği artık kavranmalıdır.
Yine, Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü Kürt
yurttaşlarımız oluşturmaktadır ve evrensel insan
hakları normları çerçevesinde eşit yurttaşlık
talepleri artık ertelenemez niteliktedir. Diğer taraftan, Alevi
yurttaşlarımız nüfusumuzun önemli bir kısmını
oluşturmaktadır ve onların da evrensel insan hakları
normları çerçevesinde eşit yurttaşlık talepleri ertelenemez
konumdadır.
Şuraya gelmek istiyorum: İçerisinde
bulunduğumuz 21inci yüzyıl, Türkiye bakımından
demokratikleşmenin yüzyılı olmalıdır. OHAL
uygulamaları sürdürülebilir değildir. Halkın özgür iradesiyle
seçtiği milletvekillerini, belediye başkanlarını siyasi
mizansenlerle cezaevlerinde tutmak artık sürdürülebilir değildir. Bu,
ülkemize, ülkemizin imajına da uluslararası anlamda büyük zararlar
vermektedir.
Bu duygularla yine herkesi duyarlı olmaya
çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı rica ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Elektronik
yapabilir miyiz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
7nci
madde üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
7nci maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 48inci maddesinden sonra
gelmek üzere kanun metnine eklenen Vergiye uyumlu mükelleflerin
borçlarının tecili başlıklı (48/A) maddesinin
(5)inci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan
sıfıra kadar indirmeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge konusunda
konuşmak üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, 7nci madde
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunla ilgili. Bu kanuna bir ilavede bulunuyor. 48inci maddeye bir 48/A
maddesi ilave ediyoruz.
Kürsüde Sayın Başkanımız eski
bir Gelirler Genel Müdürü olarak, Sayın Temizel eski bir Maliye Bakanı
olarak çok iyi bilirler; Maliye Bakanlığı bir dönem devleti
temsil eden, devlet yerine kullanılabilecek bir Bakanlıktı, o
devlet ciddiyetini, kararlılığını, egemenliğini
temsil eden bir Bakanlıktı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi de var, şimdi de.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) O
Bakanlığı bu hâle getiren mevzuat içerisinde 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun çok önemli bir yeri vardır. Tabii ki sadece mevzuatla bir bakanlık
bakanlık olmaz, devlet -tırnak içerisinde- yerine konmaz. Tabii ki
kadroları da çok önemlidir, tabii ki kurumlaşması çok önemlidir,
ciddiyeti, eğitimi, denetime verdiği önem vesaire çok sebepler
vardır. Biz bu dönemde -her ne kadar Sayın Bakan Bu dönemde de öyledir.
diyorsa da- önemli kurumlarını maalesef yitirdik.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Daha iyi...
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Denetimle
ilgili, eğitimle ilgili, mevzuatla ilgili çok önemli eksikliklerimiz oldu.
Nasıl Kamu İhale Kanunuyla ilgili olarak birkaç yıl içerisinde
çok önemli, bir rivayete göre 175e yakın değişiklik
yaptıysak birçok kanunda da benzeri değişiklikleri yaptık,
yapılması gereken değişiklikleri yapmadık,
yapılmaması gereken değişiklikleri yaptık.
Şimdi, bu 6183 sayılı Kanun,
Maliyenin istikrarını temsil eden bir kanun, 1953te
çıkmış. Devlet alacağı söz konusu olduğu zaman bu
kanunun verdiği güçle, yetkiyle alabiliyorsunuz. Bu kanunda
değişiklik yapıyoruz. 6ncı maddeyle çok önemli bir
değişiklik yaptık. Doğal afetler nedeniyle tecil faizinde
indirim yapılabilmesini, bir yerde sıkıntı olup
olmadığını tespite Maliye Bakanlığını
yetkili kıldık. Doğal afetler dışında da herhangi
bir yerde bir yangın olursa Maliye Bakanlığı oralarda da
tecil yapabilecek ya da faizi indirebilecek. Bu maddeyle de hem Maliye
Bakanlığına hem de Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz.
Şimdi, Maliye Bakanlığının
bu konuyla ilgili, şu sık sık af geliyor konusuyla ilgili
bulduğu cevap şu: Bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkisini Maliye Bakanlığına ve Bakanlar Kuruluna verelim,
bundan sonra Meclise sık sık bu aflar gelmesin. Neresi affı
yapacak? Bakanlar Kurulu yapacak. Çözüm bu oldu maalesef. Ya, esnaf kan
ağlıyor, özel sektörde sıkıntı var, bir ekonomik kriz
var; buna çözüm getirilmesi lazım, üzerinde düşünülmesi gereken bu.
Ama, bu yetkiyi aldık, Meclisten, sizlerden alındı bu yetki,
Bakanlar Kuruluna verildi, bunun adı da çözüm oldu; maalesef çözüm bu.
Tabii, Bakanlar Kuruluna deniyor, Anayasaya göre
-Anayasayı değiştirdik referandumla- Bakanlar Kurulu da iki
buçuk sene sonra kalkmış olacak, Bakanlar Kurulu diye bir kurum yok
artık Anayasamıza göre. O da ayrı bir konu, orada da ayrı
bir sıkıntı olacak. Ama, ben kalan vaktimizde şunu
söyleyeyim: Bakın, 6183 sayılı Kanuna göre, 48inci maddeye
göre yapılan teciller
Mükellef sayısı 615 binmiş
şimdiye kadar Maliye Bakanlığının verdiği bir
rakamdır bu. Tecilin devam ettiği 125 bin, ödeme yapan 127 bin yani
250 binin üzerinde mükellef var, demek ki yapılabiliyor, demek ki
uygulanabiliyor ciddiyetle bu. Kısmi ödeme
yapıldığından ihlal 294 bin, hiç ödeme
yapılmadığından ihlal de 68 bin. Bu rakamlar vergisini
aksatan mükellef sayısının altında yani bu 6183le ilgili o
kadar büyük bir sıkıntı görünmüyor, hemen bu şekilde değiştirilmesini
gerektiren bir sıkıntı değil bu rakamlara göre. Peki, bu
değişikliğin gerekçesi nedir o zaman, bunu anlamak mümkün
değil. Yani Maliye Bakanlığını Maliye
Bakanlığı yapan o iradeyi yok ediyoruz, devlet yapan o iradeyi
yok ediyoruz; bunlar doğru değil. Maalesef, Meclisin yetkisini de
alıyoruz Bakanlar Kuruluna veriyoruz; bunlar doğru değil.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun. Şiir gibi bir
Kanundur. Müfettiş muavinliğimiz sırasında günlerce o
Kanunu kelime kelime çalışmıştık. Tek bir fazla
kelimesi yoktur, tek bir eksik kelimesi yoktur. Yeterlilik sınavı
konularımızdan birisiydi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sınavdaki
sorunun cevabı da buydu anlaşılan.
BAŞKAN Ben biraz ortam rahatlasın diye
bunu anlattım.
Şimdi, son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve
7nci maddesi ile 6183 sayılı Kanuna eklenen 48/A maddesinin;
a) Birinci fıkrasında yer alan
"borçlar, ibaresinin "alacaklar, şeklinde
değiştirilmesini,
b) İkinci fıkrasında yer alan,
"Şu kadar ki, 48 inci maddeye göre ibaresinin "Şu kadar
ki, bu madde ile 48 inci maddeye göre şeklinde
değiştirilmesini,
c) sekizinci fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını,
ç) on ikinci fıkrasında yer alan
"dokuzuncu ibaresinin "sekizinci şeklinde
değiştirilmesini,
d) beşinci fıkrasının (4)
numaralı bendinde yer alan "uygulatmaya ibaresinden sonra gelmek
üzere "(Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı
olanlar dışındaki tahsil dairelerince takip edilen alacaklar
dâhil) ibaresinin eklenmesini,
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 6183 sayılı Kanuna eklenen
48/A maddesi hükmünden madde kapsamında tecil edilen borcu
bulunanların, şartları taşımaları kaydıyla
doğacak yeni borçları için de madde hükmünden yararlanmalarını
temin etmek üzere sekizinci fıkra hükmü kaldırılmakta, ikinci
fıkrada ibare değişikliği önerilmekte, yapılan bu
değişikliklere bağlı olarak on ikinci fıkrada
atıf değişikliği yapılmaktadır.
Ayrıca, 6183 sayılı Kanunun 1inci
maddesi gereğince alacaklı amme idaresi olan devlet tüzel
kişiliği adına amme alacaklarını takiple görevli
Maliye Bakanlığı dışında diğer bir
bakanlık da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olduğundan, bu
Bakanlığa bağlı tahsil dairelerince anılan Kanuna göre
takip edilen gümrük vergisi ve diğer alacaklar hakkında da 48/A
maddesi hükmünün Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde
uygulanmasına imkân verilmesi amacıyla maddenin beşinci
fıkrasına ibare eklenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
7nci maddeyi kabul edilen önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, 1953 yılında kabul edilen 6183 sayılı
Kanunun gerekçelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - 6183 sayılı Kanunun dört
kabul gerekçesi vardır. Bir tanesini söyleyeceğim. Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum. Özel hukuktaki alacak/borç ilişkisinde alacaklı
alacağını tahsil etmek ister, tahsilden sonra borçlunun hangi
duruma düşeceği alacaklının ilgi alanına genellikle
girmez. Oysa devletin kişilerden olan alacağında devletin
alacağını tahsil etmesinden sonra borçlunun düşeceği
zor durum devletin ilgi alanına girer, onun zor durumda
kalmasını devlet istemez. 6183 sayılı Kanunun 1953
yılındaki kabul gerekçelerinden birisi de budur efendim. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Ne yapayım, kürsüdeyim şimdi,
konuşamıyorum, aşağıda olsam konuşacaklarım
var.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, siz yazarsınız, arkadaşlar konuşur.
BAŞKAN Rica ederim, ben
tartışmalara katılamam ama gerçekten çok iyi
hazırlanmış bir kanundur, çok güzel gerekçeleri vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) ve
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, 8inci maddeye geldik.
8inci madde üzerinde önerge yoktur.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 9-4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı
Maden Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.
"Kamu kurum ve kuruluşlarınca
buluculuk belgesi talep edilmesi halinde kaynak veya rezerv raporu verilmesi
yeterlidir.
Ali Özcan Mehmet Bekaroğlu Bihlun Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Serdal Kuyucuoğlu Haydar Akar Utku Çakırözer
Mersin Kocaeli Eskişehir
Gülay Yedekci
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gülay Yedekci, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
3213 sayılı Maden Kanununun 29uncu
maddesinde yapılacak bu değişiklikle ilgili tüm maden
ruhsatlarını kapsamak üzere bir değişiklik
yapılmaktadır. Bu sektörde çalışan, görev alan
insanlarımız bu konuyla ilgili endişe yaşamaktadırlar;
kazanılmış haklarını yok sayarak yapılacak bu tür
işlemler, çok uzun sürecek olan hukuk davalarına ve birçok
şirketin batmasına neden olabilecektir. Yatırımların
tüm güvenceleri de ortadan kalkabilir ve yeni yatırımların önü
kapatılabilir.
Burada çok önemli bir nokta var, onun
altını çizmek ve siz değerli milletvekillerinin gündemine
almasını rica ediyorum: Toplulaştırılmış
maden alanı ilan edilen yerlerde rezervlerin yüzde 51ine sahip
olanların geri kalan kısımlara da el koyma olanağı doğuyor.
Yani bir alanda sizin bir maden ocağınız var, yüzde 8 hisseniz
var; 2 tane firma birleşmiş, yüzde 51ine sahip olmuş, belirli
bir rayiç bedel üzerinden size ait olan maden işletmesini alabiliyorlar.
Bu durum hakkaniyete aykırıdır. Bireysel
yatırımların, kazanılmış hakların yok
edilmesi anlamına gelir ve bu tür kriterler kanun koyucular
tarafından objektif olarak hakkaniyete ve eşitlik ilkesine uygun
olarak düzenlenmelidir.
Maden ocakları, taş ocakları kent
içerisinde olmamalıdır. Maden ocaklarının, taş
ocaklarının bulunduğu yerler şehir plancılarıyla
birlikte, maden işletmecileriyle beraberce planlanmalıdır. Bu
ruhsatlar verilirken kamunun rahatsız edilip edilmeyeceği göz önüne
alınmalıdır ve devlet, alınması gereken bütün
planları, tavizsiz olarak kişiye özel olmadan bütün önlemleri de
almalıdır. Buralarda ne çok önemli? Mesela Sultangazide bir taş
ocağı var ve Sultangazide insanlar pencerelerini açamıyor,
vatandaşlarımız astım hastası oldu; nakliyeden
kaynaklanan, nakliye kamyonlarının, yüzlerce kamyonun orada
olmasından kaynaklanan derin bir trafik sorunu var ve trafik kazaları
var, çocuklar, insanlar orada hayatlarını kaybediyor. Burada ekonomik
nedenlerle taşınamama durumu varsa yani şehir
dışına bu kamyonlarla, nakliyeyle taşınma sorunu varsa
yeni bir aks oluşturulmalıdır, yeni bir trafik aksı
oluşturulmalıdır ve bu durum çözülmelidir. Gerekirse raylı
bir sistem konulmalıdır, gerekirse deniz yolu
kullanılmalıdır ama insanlarımızın bu yolla
hayatlarını kaybetmeleri önlenmelidir.
Kent planlaması bir bilimdir.
Yaptığınız, yapılan bütün çalışmalarda kent
plancılarından görüş alınmalıdır ve sektör
temsilcileri bu duruma dâhil edilmelidir. Bu durum ileride çok önemli, geri
dönülemez sorunlara yol açabilir. Şehircilik, doğa, hukuk, ekonomi
yönleriyle bu metin, bu kanun teklifi metni yeterince
tartışılmamıştır.
Örneğin, dinamit patlatılıyor bu
taş ocaklarında ve insanlar panikatak oluyor, korkuyor,
düşünsenize, evinizde oturuyorsunuz ve sürekli bir yerlerde dinamitler
patlıyor.
Ayrıca bu teklif yeterince envantere de sahip
değildir. Kaç tane maden ocağı birleştirilecektir, ne
kadarlık bir alanı kapsamaktadır, bununla ilgili envanter
bilgileri verilmemiştir. Teklifin yasalaşması hâlinde mevcut
işletmeler gelecek endişesiyle yatırım
yapmayacaklardır, gelecek kaygısıyla maden rezervleri ve iş
güvenliği riske atılabilecektir.
Peki, ülkemizde gelecek endişesini sadece
madenciler mi yaşamaktadır? Maalesef, herkes, bütün
vatandaşlarımız, özellikle de gençlerimiz
yaşamaktadır. Bu güzel ülkemizde Mustafa Kemal Atatürkün emanet
ettiği gençlerimize kendi bayramlarını kutlatılmamaya
çalışılmaktadır. En son ülkemizin çok kentinde ve dün de
Beşiktaş ilçemizde 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramı kutlamaları güvenlik gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bir
gün önce orada başka etkinlikler güvenlik gerekçesiyle iptal
edilmemişken.
Millî bayramlarımızı
kutlamalarımızı iptal etme çalışmalarınıza
rağmen, cumhuriyet değerlerini yıkma, yok etme
çalışmalarınıza rağmen cumhuriyetimize, aydınlık
geleceğimize sahip çıkacak ve sonsuza dek millî
bayramlarımızı size rağmen kutlayacağız.
Yüce Meclisi sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yedekci.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak
üzere, toplam dört önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle değiştirilen
3213 sayılı Kanunun 29uncu maddesine eklenen birinci
fıkrasının üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Naci Bostancı Tülay
Kaynarca
Kayseri Amasya İstanbul
Halis
Dalkılıç Haydar
Ali Yıldız Osman
Aşkın Bak
İstanbul İstanbul Rize
Bu talep sahipleri ikiden az olamaz. Talep
sahibinin iki olması hâlinde ise hissedarlardan birinin rezerv oranı
en az yüzde on olmalıdır.
BAŞKAN Şimdi okutacağım üç
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475
sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Bekaroğlu Ali Özcan Bihlun Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Haydar Akar Serdal
Kuyucuoğlu Utku
Çakırözer
Kocaeli Mersin Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Erol
Dora
Muş Batman Mardin
Müslüm Doğan İmam Taşçıer Bedia Özgökçe
Ertan
İzmir Diyarbakır Van
Garo Paylan
İstanbul
Diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Erkan Akçay
Konya Denizli Manisa
Arzu Erdem Saffet
Sancaklı Erkan
Haberal
İstanbul Kocaeli Ankara
Fahrettin Oğuz Tor Kamil Aydın Zihni
Açba
Kahramanmaraş Erzurum Sakarya
BAŞKAN Şimdi, aynı mahiyetteki üç
önergeyle ilgili olarak imza sahiplerinden talep eden sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Fahrettin Oğuz
Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
10uncu madde 3213 sayılı Maden Kanununun
29uncu maddesinin son fıkrasının değiştirilmesinden
ve maddeye yeni fıkra eklenmesinden ibarettir. 1985 yılında
yürürlüğe giren Maden Kanunu, özet olarak, madenlerin aranması,
işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesiyle ilgili
usul ve esasları düzenlemektedir.
Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii
olarak bulunan, ekonomik ve ticari değeri olan petrol, doğal gaz,
jeotermal ve su kaynakları dışında kalan mermer, kum,
çakıl, çimento kili, traverten, andezit, bazalt, granit, tabii soda
mineralleri, manyezit, altın, gümüş, bakır, çinko, demir, krom
gibi madenler bu kanun kapsamındadır.
Kanunun 4üncü, 5inci ve 27nci maddelerine göre,
madenler devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, madenler üzerinde
tesisi olunan ilk müracaat, arama ruhsatnamesi, buluculuk ve işletme
ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez, her biri bir
bütün hâlinde muameleye tabi tutulmaktadır, işletme izni devredilemez,
işletme ruhsatı ise bir bütün olarak ve yönetmelikte belirlenecek
esaslar çerçevesinde devredilebilecektir.
Değerli milletvekilleri, işletme
faaliyetiyle ilgili 29uncu maddenin son fıkrası, mevcut hâliyle
bazı madenler için maden bölgeleri oluşturulması ve
kısıtlı alanlardakilerin maden bölgelerine
taşınması, ruhsat sahibine yaptığı
masrafların ödenmesini düzenlemektedir. Fıkra hükmüne göre maden
bölgeleri oluşturulması ve taşıma işlemi her maden
için söz konusu değildir. Getirilen düzenlemeyle maden bölgeleri
kurulması korunmakla birlikte birbirine bitişik ve yakın maden
sahalarında yapılan üretimin çevresel etkileri, şehirleşme,
işletme güvenliği, rezervin verimli işletilmesi, benzer
sebeplerle maden bölgesindeki ruhsatların bir veya birden fazla ruhsatla
birleştirilmesini öngörmektedir. Önceki düzenlemeyle maden bölgesine
taşıdığınız ruhsatlar getirilen düzenlemeyle bir
veya daha fazla ruhsatta birleştirilecek olmasıdır. Esas
itibarıyla, ruhsatların tüzel kişiliği haiz bir
şirketle birleştirilmesi ve kurulacak tüzel kişilikteki
ortaklık payları maden rezervi göz önüne alınarak
belirlenecektir. Birleştirme yapılabilmesi, alandaki toplam rezervin
en az yarısına tekabül eden ruhsat sahiplerinin talebi hâlinde gerçekleşecektir.
Birleştirme gerçekleştiği hâlde birleştirmeye girmeyen
ruhsat sahiplerinin ruhsatları da iptal edilecek, yatırım
giderleri ödenecektir. Yeterli talep sağlanamaması hâlinde belirtilen
alandaki tüm ruhsatlar iptal edilecek ve belirlenecek kriterlere göre yeniden
ihale edilerek ruhsatlandırılacaktır. İptal edilen
ruhsatlandırmalarla ilgili yatırım gideri Bakanlıkça
ödenecektir.
Değerli milletvekilleri, getirilen bir
başka düzenlemeyle çevresel etki, şehirleşme gibi sebeplerle
bazı madencilik faaliyetleri valilik görüşüyle Bakanlık tarafından
kısıtlanabilecektir.
Maden bölgeleri olan illerde bu bölgeleri yönetmek
için ayrı bir komisyon kurulması, bu komisyonun projeye, insan
sağlığına ve çevreye etkilerini kontrol etmesi
öngörülmüştür. Komisyonun giderleri ruhsat sahiplerince karşılanacaktır.
Değerli milletvekilleri, söz konusu
düzenlemeyle derli toplu büyük ölçekli işletmeler kurulması
amaçlandığı anlaşılmaktadır. Mevcut durum bir
problemdir ve düzeltilmesi gerekir. Çok sayıda dağınık,
küçük işletmeyi denetlemenin zorluğu açıktır. Bu sebeple
iş kazasında da en ön sıralardayız.
Birleştirilmiş ruhsatlardan oluşan daha büyük ölçekli
işletmelerle yatırım, işletme, finans ve pazarlama maliyeti
başta olmak üzere, birçok yarar sağlanacağı
muhakkaktır. Daha da önemlisi, ciddi denetlendiği takdirde insan
sağlığına yönelik birçok yarar sağlanacaktır.
Ancak bu işlemler yapılırken daha az rezerve sahip ruhsat
sahipleri, giderlerinin karşılanması bir tarafa, ruhsat
iptaliyle yüz yüze geleceklerdir. Bu sebeple ruhsat güvencesi
sağlanmalıdır. Öteden beri yürüttükleri işlerinden
alıkonmalarının sosyal ve psikolojik boyutları dikkate
alınmalıdır. Şirketlerin birleşmeye zorlanması
hukuki sorunları beraberinde getirecektir. Rezerv miktarına göre
kurulacak şirketten ortaklık payı alması güvenilir
olmayabilir. Rezervin değeri de pay alımında kriter olarak
değerlendirmeye alınmalıdır. Kazanılmış
haklar korunmalıdır. Yatırımların güvenceden yoksun
hâle gelmesi, iş çevrelerinde geleceğe yönelik tereddütler
yaratacaktır. Bu ve benzeri sebeplerle çok itinalı davranılmalıdır
diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Utku Çakırözer, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu, son bir
yıl içinde 2nci, AKP hükûmetleri döneminde ise adına yeniden
yapılandırma ya da af dediğimiz 11inci kanun. Eskiden üç
yılda bir gelen yapılandırma ve af kanunlarının
sıklığı son dönemde önce iki yılda bire, şimdi
ise yılda bire kadar çıkmış durumda. Her yıl bir yeni
af ya da yapılandırma kanunu gelmekte. Bunun anlamı şudur
değerli arkadaşlarım: Artık bu ülkede af,
yapılandırma olmadan vergi ödeyen neredeyse kalmayacak,
alışkanlık hâline geldi, vergi ödeme davranışları
bozuldu. Âdeta vergisini zamanında ödemeyeni teşvik eder hâle geldik
hep beraber. Artık sadece zordaki esnaf, sanayici değil, herkes sürekli
bir borç ertelemesi ve af beklentisi içine girmekte. Bizler tabii ki ülkemizin
refahı, vatandaşımızın huzuru için zor durumdaki
esnafımız, sanayicimiz için düzenlemeler yapılmasına
karşı değiliz ancak artık yılda bir kez af
çıkarma ihtiyacının da adını doğru bir
şekilde koymalıyız. Bu ihtiyaç başlı başına
ülkemiz ekonomisinde yapısal sorunlar olduğunu, büyük kriz
yaşanmakta olduğunu ortaya koymakta. Peki, ne yapmamız
lazım?
Öncelikle vergisini, borcunu zamanında ödeyen
yurttaşlarımızın adalet duygusunu incitmekten, güvenini
sarsmaktan kaçınmalıyız. Eşitlik ilkesine aykırı
pansuman af yasaları yerine basit, anlaşılır, adaletli,
vergiyi tabana yayan, kayıt dışını önleyen bir vergi
sistemine ihtiyacımız var. Bu yapısal reformları ve
kayıt dışı ekonomiyi engelleyecek adımları bu
Mecliste birlikte atmaya biz hazırız.
Değerli arkadaşlarım, bu paketteki
yeniden yapılandırmalara yurttaşlarımızın
çektikleri sıkıntıları hafifletmesi umuduyla
karşı olmamakla beraber asla kabul etmeyeceğimiz, hukuka
aykırı düzenlemelere de karşı olduğumuzu burada
vurgulamak isterim. Öncelikle Anayasaya aykırı biçimde yasama
organı Parlamentomuzu tamamen devreden çıkararak Maliye Bakanına
ve Bakanlar Kuruluna istenen mükellefler için keyfî uygulamaların yolunu
açacak, son derece geniş tecil yetkisi getirilmesini sorunlu buluyoruz.
Tabii, tecil müessesesi önemlidir, gereklidir ama bunun
koşullarının, sınırlarının mutlaka burada
kanunla belirlenmesi gerekmektedir.
İkinci olarak: Görüşmekte olduğumuz
maddeye ilişkin Maden Kanununda yapılan değişiklikle maden
bölgesi olarak belirlenen alanlarda toplam rezervin yüzde 50sine sahip olan
ruhsat sahiplerinin diğer küçük ruhsat sahiplerini birleşmeye
zorlaması ve bu talebi kabul etmeyenlerin ruhsatlarının iptaline
ilişkin bir düzenleme getirilmekte. Bu da hukukun temel ilkelerine,
hakkaniyet ilkesine ve özellikle de eşitlik ilkesine
aykırıdır. Bu şekliyle bunu kabul etmek mümkün
değildir.
Üçüncü olarak: Hidroelektrik, rüzgâr enerjisi,
doğal gaz ve kömür santralleri için ön lisans ya da lisans alan
işletmelerden bu projelerden keyfî olarak vazgeçenlere teminatlarının
geri verilmesine imkân sağlayan bir düzenleme de bulunmakta bu teklif
içinde. Teminata bağlanmış bir kamu işiyle ilgili olarak
önce hesabınızı doğru yapmayacaksınız, sonra da
keyfî bir tavırla gelip Ben vazgeçtim, teminatımı geri verin.
talebinde bulunacaksınız. Bu hakka hiç kimse sahip değildir.
Şu anda birçok vatandaşımızın, şirketimizin
kamuyla yaptıkları işlerde teminatları irat kabul
edilmekte. Hâl böyleyken HESciler için, GESciler için, rüzgâr santralcileri
için böylesine eşitlik ve adalet ilkesine uygun olmayan bir düzenleme
getirilmesine kesinlikle karşıyız. Böyle keyfîlik olamaz.
Bunların da bu şekilde geçmesine mutlak şekilde
karşıyız.
Ayrıca, bu madde ve madencilikle ilgili
diğer düzenlemelerin öncelikle ilgili Enerji ve Sanayi Komisyonumuzda
etraflıca ele alındıktan sonra Genel Kurula getirilmesi daha
doğru olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, ekonomimizin
krizden çıkabilmesi, üreten, yatırım yapan bir ekonomiye
dönüşmesi için insanlarımızın ve
yatırımcıların güven ve güvenlik endişesini ortadan
kaldıracak demokrasi ve hukuk devletine ihtiyacımız var.
Bakın, Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen milletvekilleri
tutuklu. Ülkemizde tutuklu gazetecilerin sayısı azalmıyor,
artıyor. Bu, hepimiz için çok büyük bir ayıptır. Bu kürsüden bir
önceki konuşmamda Murat Sabuncuyu, Kadri Gürseli, Musa Kartı
söylemiştim. Onların serbest bırakılmasını
beklerken aralarına yenileri eklendi. Son olarak Cumhuriyet İnternet
Editörü Oğuz Güven, atılan yanlış bir başlık
yüzünden, elli beş saniye içinde düzeltilen bir başlık yüzünden
önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı.
Değerli arkadaşlarım, gazetecilerin
hapiste çürütüldüğü bir ülkede ekonomi düzelmez. Ülkemizin düze
çıkışı ancak ve ancak OHAL yönetiminden olağan
yönetime geçmekte, demokrasi ve hukuk devleti çıtamızı
yükseltmekten geçmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Aynı mahiyetteki üçüncü önerge hakkında
konuşmak isteyen Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, madenle
ilgili bir madde Plan Bütçe Komisyonuna geliyor. Plan Bütçe Komisyonu üyelerine
kısa bir sunuş yapıldı bununla ilgili. Ama biliyorsunuz her
konuda uzman olmamız beklenemez Plan Bütçe Komisyonu üyeleri olarak. Ama
ne hikmetse her maddeyi Sayın Mustafa Elitaş Plan Bütçe Komisyonuna
göndermiş kendi imzasıyla, kendisi gelmedi gerçi Komisyonumuza ama.
Şimdi, biz diyoruz ki: Bu konu ihtisas
komisyonunda görüşülsün yani Enerji Komisyonunda görüşülsün. Evet,
böyle bir ihtiyaç var, farkındayız, anlattı sayın bürokrat.
Sınırlara yaklaşan alanlar var, tehlike oluşturuyor,
sınırda maden var, çıkarılması gerekiyor. İhtisas
komisyonu belki buna daha iyi bir çare bulurdu, Plan Bütçe Komisyonu
bulamadı.
Bakın, üç muhalefet partisi de Geri çekin bu
öneriyi. diyor. Eminim ki AKPli üyeler de ikna olmadılar ama bir
şekilde, mecburen, Sayın Elitaş göndermiş, herhâlde Evet
diyelim, Sayın Elitaşı üzmeyelim. diyorlar ama biz kaliteli
yasama istiyoruz sayın milletvekilleri. Kaliteli yasama da ihtisas
komisyonlarında olur, oradaki uzmanlıklarla olur.
Plan Bütçe Komisyonu ikna olmadı
arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Umarım ki az sonra el kaldırmazsınız.
Bu maddeyi geri çekelim, ihtisas komisyonu tekrar çalışsın, daha
iyi bir öneriyle Plan Bütçeye gelsin, geçsin, buradan daha kaliteli bir yasa
çıkaralım derim.
Bakın, İstanbul Milletvekiliyim ben ve
İstanbul benim çocukluğumda 4-4,5 milyondu, şimdi 17 milyon
oldu. İstanbuldaki taş ocaklarının tamamının
etrafı neredeyse yerleşim alanı oldu. O mıcır
çıkarılan alanların -binlerce kamyon çıkıyor ya
oralardan- hepsi şu anda yerleşim alanı oldu ve madenlerin
sınırları gitti su havzalarımıza dayandı. Ömerli
Barajı, pek çok barajın etrafı maden alanlarıyla dolu yani
yaşamımızı tehlike altına alıyor bu madenler.
Bakın, gün geçmiyor ki bir çocuğumuz o kamyonlar tarafından
ezilmesin çünkü her gün 35 bin kamyon İstanbul sokaklarında
mıcır, beton, çimento, kum taşıyor, özellikle madenlerin
çıktığı yerlerde, Sarıgazide bu kamyonlar geziyor. O
semtlerde toz bulutları içinde insanlar yaşıyor ve pek çok
hastalıkla karşı karşıyalar.
Değerli arkadaşlar, bütün illerimizin
sağlığını ama özellikle İstanbulun
sağlığını, İstanbulluların
sağlığını düşünmemiz lazım. Bunun için de bu
maden alanlarını ıslah etmemiz lazım ve bunun için de
arkadaşlar merkezden kanun salmak, fetva salmak doğru değil diye
düşünüyorum. Gelin, bu yetkileri İstanbul Büyükşehir
Belediyesine verelim, o çözsün. Başka bir ilimizin maden sorunu varsa o
yerel çözsün. Az sonra vekilimiz, Şirvandan bahsedecek. Biz o yüzden
yerel demokrasi diyoruz, İstanbulun sorununu İstanbul çözsün.
Sayın Kadir Topbaş İstanbula
özerklik istedi biliyorsunuz, bu yüzden o hapse girmedi ama bizim vekillerimiz
özerklik deyince bizim vekillerimiz hapse giriyorlar. Kadir Topbaş da
özerklik istedi arkadaşlar. Bu taş ocaklarına Kadir Topbaş
karar vermek istiyor. Gelin, yerel demokrasiyi geliştirelim.
İstanbulun derdini İstanbullu bilir ve hesabını da
seçilmiş büyükşehir belediye başkanı verir.
Hepinizi, bu anlamda bu yasaya karşı
çıkmaya çağırıyorum arkadaşlar.
Saygılarla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Aynı mahiyetteki üç önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle değiştirilen
3213 sayılı Kanunun 29uncu maddesine eklenen birinci
fıkrasının üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bu talep sahipleri ikiden az olamaz. Talep
sahibinin iki olması hâlinde ise hissedarlardan birinin rezerv oranı
en az yüzde on olmalıdır.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile birleştirilen ruhsattaki rezerv
oranına bağlı hissedarlığın tek kişi elinde
toplanmasının önlenmesi ve tekelleşmenin önüne geçilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi kabul edilen önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ayşe Acar
Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol Dora Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
Mardin İzmir Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde maden haklarıyla
ilgili olarak düzenlenen bir madde ve bence bu maden haklarını
konuşurken Türkiye yakın tarihinde maden katliamlarını,
maden facialarını buradan tekrar konuşmak gerekiyor çünkü maden
kazası diye bir şey yok. Bunu böyle bir kaza gibi, Allahın emri
gibi, doğal afet gibi tanımlamak gerçekten büyük haksızlık
olur burada hayatını kaybeden insanlara. Bakın, üç yıl önce
Somada 301 maden işçisi büyük kasıtlarla, ihmallerle, kapitalist
zihniyetin sadece para kazanmak için, sadece gelir elde etmek için
uyguladığı politikalar nedeniyle 301 madenci hayatını
kaybetti. Dün Antalyada yine sadece maddi açıdan düşünen, doğa
talanını yok sayan, insan hayatını yok sayan uygulamalar
nedeniyle 2 madenci hayatını kaybetti. Yine, 17 Kasım 2016da
Siirt Şirvanda 16 madenci hayatını kaybetti ve bu maden
kazasıyla ilgili olarak yarın ilk duruşma görülüyor. Ama yine,
hiç şaşırmayacağımız gibi, bu maden
kazasıyla ilgili olarak açılan dava taksirle insan öldürme üzerinden
açılmış. Ama biz biliyoruz ki özellikle, madencilerin
ailelerinin de beyan ettiği gibi ve yapılan araştırmalarda
da ortaya çıktığı gibi, aslında orada meydana gelen
heyelan beklenmeyen bir durum değildi. Aslında herkesin beklediği,
göz göre göre gelen, kesinlikle kastın olduğu bir durumken bugün
maalesef, bununla ilgili dava taksirden açıldı ve Allahın
emriymiş gibi, doğal bir afetmiş gibi yansıtıldı
ve yarın, dediğim gibi, ilk duruşması görülecek.
Ama dediğim gibi, bildiğimiz gibi, orada
daha heyelandan önce 80 santimetre bir çatlağın olduğu bilgisi
zaten oradaki tanıklardan da, orada görenlerden de mevcut. Ama şöyle
bir açıklama yapıldı: Yoğun bir yağış olduğu,
bu yağışın öngörülemediği ve bu yağış
nedeniyle insanların hayatını kaybettiği söylendi. Ama bu
yağışın olması durumunda olabilecekleri aslında
kendileri de biliyorlardı ya da bunun için gerekli önlemleri
almadılar.
Biz her defasında sadece bu madenlerde var olan
katliamlar, cinayetler olduktan sonra gelip burada buralardaki
sıkıntıları, madencilerle ilgili konuşuyoruz. Mesela
bütün televizyonlar o maden ocaklarında, yaşam alanlarının,
hayat odalarının olmadığını çıkıp
söylüyor ama bunun çözümüyle ilgili herhangi bir adım atmıyoruz.
Biz yine, her defasında birçok maden
faciasına ya da birçok usulsüzlüğe bulaşmış bazı
maden şirketlerine maden hakkını veriyoruz. Bunlar da
işçilerin hayatını hiçe sayarak onları saatlerce, günlerce
o madenlerde çalıştırarak, gerekli önlemleri almayarak,
dediğim gibi sadece kapitalist bir bakış açısıyla,
sadece Ne kadar para kazanırız? düşüncesi üzerinden o
insanları aslında göz göre göre ölüme gönderiyorlar.
İşte, bu maddeyi konuşurken bence
bunu konuşmamız gerekiyor. Bir maden hakkını verirken
doğa talanına karşı nasıl bir önlem alacağız,
nasıl bir politikamız var? Yine, maden hakkını
konuşurken bu işçilerin güvenliği konusunda nasıl önlemler
almamız gerektiğini ya da nasıl önlemler alınması
gerektiğini niye burada bugün konuşmuyoruz? Bu şirketler bu
maden ocaklarını, bu hakları alırken, buralarda kazı
yaparken, bu madenleri çıkarırken bir güvence vermeleri gerekiyor,
Biz burayı yaparken şurada şu şu şu önlemleri
aldık. Ama bunlar sadece yazı üzerinde alınan önlemler olmamalı,
gerçekten hayatları pahasına, evlerine ekmek götürme pahasına
yüzlerce, binlerce belki metre derinliklere inerek o tırnaklarıyla
kazdıkları madenlerden sağ çıkabilmeleri gerekiyor.
Bakın, Şirvanda insanlar günlerce
cenazelerin çıkmasını bekledi. Bunun ne kadar büyük bir acı
olduğunu o aileleri gidip görerek anlayabilirsiniz. Bunlardan
bazıları Batmanlıydı ve o aileler bize gelip şunu
söylüyordu: Lütfen vekilim, bu meselenin peşini bırakmayın,
lütfen vekilim, bu meselenin de üstünün kapatılmasına izin vermeyin.
Buradan tekrar sesleniyoruz: Bazı şirketleri büyütüp rant
sağlanması uğruna insan hayatını bu kadar yok
saymayalım. En önemli, en değerli değer insan
hayatıdır, ona göre bizim de vicdanımızı da dinleyerek
burada konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar
Başaran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.57
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 23.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka iş
bulunmadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 18 Mayıs 2017 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.59